BThaber Sayı 1051

Page 1

ASRACK_3.pdf

1

6.01.2015

15:55

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

SAYI

HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr

Sayfa

21 - 27 Aralık 2015

Uydu yatırımları tam gaz!

6

Stratejik ortaklık büyüyerek devam edecek

Türkiye ve Malezya arasında bilişim sektöründeki işbirliği fırsatlarını artıyor.

Haber Uydu, Uzay ve Teknoloji Günleri powered by Merkezi Türksat etkinliği gerçekleştirildi. MÜSİAD’ın

Sayfa desteğiyle gerçekleştirilen etkinlikte

Sayfa TÜTED – AGİM

7

1051

sektörün önünü açacak

TÜTED tarafından kurulan Araştırma – Geliştirme ve İnovasyon Merkezi, telekom sektörünün iş geliştirme kabiliyetini artıracak.

Sayfa

Dilek Ataman Bağdatlıoğlu

‘2016’da coğrafyamızı genişleteceğiz’

14

Serdar Özçelik

Komple hizmet satışı çerçevesinde yeni iş modeline geçen Datacore, bölgesel pazarlara da açılıyor.

Gelişmiş tehditler için gelişmiş güvenlik* çözümü. McAfee Advanced Threat Defense *AV-TEST raporuna göre imzasız gelişmiş inatçı tehditlerde (APT) %99,98 oranında tespit

3

4.5 G, Türkiye’nin uydu ekosistemi ve 4K gibi konular ele alınırken, Türksat 6A’nın 2019’un başında hizmete gireceği açıklandı.



BThaber

GÜNDEM

21 - 27 ARALIK 2015

3

Uydu yatırımları tam gaz! Güvenli Mobil Sosyal Medya hesaplarınız için ödüllü GDATA kullanın!

Haber Merkezi

Göktürk-2 daha net görüntüler alacak Diğer taraftan açılış konuşmalarında teknoloji alanında sadece tüketici değil, üretici de olmanın öneminden bahsedildi. Teknolojiyi sadece tüketerek hiçbir yere varılamayacağı belirtilirken, yerli teknolojilerin geliştirilmesi konusuna da değinildi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, yaptığı konuşmada kendi üretimimiz olan Göktürk-2 uydusunun terörle mücadeledeki faydasından bahsederek konuyu yerli projelerin geliştirilmesine getirdi. Uyduların işlevinin sadece askeri ve güvenlikle sınırlı olmadığını söyleyen Işık, tarım, afet yönetimi ve iletişim gibi alanlarda da pek çok ihtiyaca cevap verdiğini belirtti. Hem yer gözlem uydularında, hem de iletişim uydularında Türkiye’nin ciddi bir atılım içerisinde olduğunu söyleyen Işık, Göktürk2’nin 2,5 metrelik bloklar halinde tarama yapabildiğini, Göktürk-2 yenileme projesiyle blokları 50 cm’ye düşürmeyi

G DATA Internet Security for Android Android tabanlı akıllı telefon ve tabletleriniz için ödüllü ve kapsamlı koruma G DATA Internet Security for Android ödüllü Alman koruma teknolojisi ile virüs, keylogger, trojan, spam ve casus yazılımlar gibi tüm tehlikelere karşı kapsamlı korur. Kayıp cihazları, yetkisiz erişimleri önlemek için uzaktan erişim ve içerik silme işlevlerine sahip olan bu üstün güvenlik paketi, sezgisel arayüzü ile hızlı algılama ve en güncel tehditleri yok etmek için son bulut teknolojisini kullanır.

3

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık

20 1

Dünyadaki teknolojik gelişmeler, elbette ki Türkiye’yi de etkiliyor. Teknolojiye meraklı, kullanmayı seven bir toplum olarak çeşitli teknolojik dönüşümlerden ve geliştirilen teknolojilerden faydalanıyoruz. Yeni teknolojilerin Türkiye’de altyapılarının oluşturulması, hali hazırda bulunan teknolojilerin iyileştirilmesi, bağlanabilirliğin artırılması gibi konular, her teknoloji tüketicisi gibi bizim de ilgimizi çekiyor. Zira bu teknolojik gelişmeler pek çok konuda direkt veya dolaylı olarak hayat standartlarımızı yükseltiyor. 11 – 12 Aralık günlerinde MÜSİAD desteğiyle gerçekleştirilen Uydu, Uzay ve Teknoloji Günleri powered by Türksat etkinliğinde Türkiye’nin teknoloji altyapısı ve bu altyapılardan faydalanılarak geliştirilen yeniliklerden bahsedildi. Bunlardan ilk dikkatimizi çeken e-Devlet Kapısı oldu. e-Devlet Kapısı sayesinde bir süredir, vatandaşların bürokrasiye takılacak, vakit alacak pek çok işlemini internet üzerinden, kolayca gerçekleştirmesi sağlanıyor. Türksat tarafından hazırlanan e-Devlet Kapısı, çeşitli geliştirmelerle beraber daha fazla işlev kazanıyor ve daha stabil bir hale getiriliyor.

orporate

planladıklarını duyurdu. İlk milli haberleşme uydusu olan Türksat 6A projesinin başarılı bir şekilde ilerlemekte olduğunu belirten Işık, 2019’un başlarında yapımının tamamlanacağını söyledi. Fikri Işık’ın yaptığı duyurulardan biri de TÜBİTAK tarafında. TÜBİTAK’ın özel sektörün yaptığı Ar-Ge ile aynı paralelde ilerlediğinden ve bunun bir vakit kaybı olduğunu belirten Işık, bu konuda yapılandırmaya gideceklerinden bahsetti. Üretim tarafında özel sektörün Ar-Ge tarafının başarılı olduğunu söyleyen Işık, yapılandırmayla beraber TÜBİTAK’ın özel sektörün ArGe yapmasını destekleyecek bir yapıya bürüneceğinin bilgisini verdi. Işık’a göre Türksat 6A bunun ilk örneği. Uydunun iç paketlerinin bir kısmı özel sektör tarafından yapılması için önü açıldı. TÜBİTAK ise özel sektörün yapamayacağı araştırmalara yoğunlaştırılmak isteniyor. Tüm kesimler bilgi toplumuna dahil edilmeli Türkiye’nin teknoloji kapasitesi de her geçen gün artıyor. Uydu Sistem Entegrasyon ve Test Merkezi bu yıl Mayıs ayı içerisinde açıldı. Milli Uydu Yer İstasyonu geliştirme projesi de Şubat ayında başlatıldı. Uydularda kullanılan güneş panelleri, güneş hücreleri ve lityum pillerin geliştirilmesi için bir proje başlatıldı. Ayrıca uydularda kullanılan optik malzemeler için de bir merkez oluşturulacağının

bilgisi verildi. Açılış konuşmasında yer alan bir diğer isim ise Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım oldu. Fikri Işık’ın Türksat 6A için verdiği 2019 tarihinin geç olduğunu ve bu tarihi geri çekmenin yollarının aranması gerektiğine değinen Yıldırım, Fikri Işık’tan bu konuda çalışma yapmalarını rica etti. Binali Yıldırım’ın değindiği önemli noktalardan biri de bilgi teknolojilerinin kullanımları konusunda. Yeni neslin bu teknolojilerle doğup büyüdüğünü, dolayısıyla bu teknolojilerden faydalanabildiğini belirten Yıldırım, daha üst yaş gruplarının yeni teknolojilerden bihaber olduğunu vurguladı. Teknolojiye tüm toplum kesitlerinin dahil edilmemesi durumunda bir süre sonra teknolojiden uzak kalanların, okuma-yazma bilmeyenlerin konumuna düşeceğini söyleyen Yıldırım, bilgi toplumuna sonradan dahil olan jenerasyonların, teknolojiden daha iyi faydalanabilmesi için özel programlar geliştirilmesi gerektiğinin çağrısını yaptı. Dikkat çekici paneller ve standlar Etkinlikteki panellerde ve standlarda pek çok ilgi çekici teknolojiye yer verildi. Vestel’den ve TRT’den konuşmacıların katıldığı 4K paneli de bunlardan biri olurken, yayıncılık teknolojileri ve televizyon izleme alışkanlıklarıyla ilgili de bilgilendirmeler yapıldı.

GDATA, 2015 Temmuz Avtest Testlerinde Android platformunda %100 Güvenli ürün seçildi.


4

BThaber

E-TOPLUM

21 - 27 ARALIK 2015

Akdeniz’in ‘bilişim adası’ vizyonu hayat buluyor Haber Merkezi Girne Savoy Ottoman Otel’de 10 Aralık’ta ‘BTvizyon Zincirinin Yeni Halkası KKTC’ başlığında düzenlenen etkinlik sektör temsilcilerini bir araya getirirken, fırsat noktaları ve bu başlıklarda atılması gereken adımlar konusunda fikir paylaşımını sağladı. Bilişim Zirvesi Genel Müdürü Neslihan Aksun’un açılış konuşmasının ardından sözü Denizler Bilişim Direktörü Lisani Deniz aldı. Deniz, ‘bilişim adası’ vizyonunun kriterlerini şöyle sıraladı: Bilişim dünyasında etkin yer almak, ülkemizdeki üniversitelerden yararlanarak, bilişim dünyasındaki insan kaynağı problemine, nitelikli insan gücüyle çözüm sunmak, bölgedeki araştırma merkezlerinin merkezi olarak, bilişim laboratuvarı haline dönüşmek, bilişimde dünyada sözü geçen üretici firmaların ülkemizde yatırım yapmalarını sağlayarak, teknoloji transferini sağlamak, yeni teknolojilere katma değerli ürün ve hizmet sağlayarak “Bilişim Adası” rolünü üstlenmek. “Gelecek bilişimle gelecek” derken, uzmanların ve danışmanların katılımıyla biçimlenen “bilişim adası” vizyonunun, 10 yıla yayılması öngörülen bir süreçle birlikte KKTC’yi bambaşka bir platforma taşımayı hedeflediğinin altını çizen Lisani Deniz, bu süreçte yaptıkları çalışmalar, Elektronik Haberleşme Yasası ve Elektronik İmza Yasası gibi yürürlükte olan ve Meclis’te onay bekleyen yasalar hakkında da katılımcıları detaylı biçimde bilgilendirdi. Deniz; BTHK 2015-1018 Strateji Planı odaklı çalışmaların sürdüğünü de vurguladı. 2018’e uzanan stratejik hedefler Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu (BTHK) Başkanı Doç. Dr. Kadri Bürüncük ise mobil haberleşme kullanıcı sayılarındaki istikrarlı artışa dikkat çekerek, 2015 yılı itibariyle her 100 kişiden 53’ünün akıllı cihaz kullandığına işaret etti. Bilişim sektörünün büyümesinde devamlılığın sırrı olarak gençleri gösteren Kadri Bürüncük, IoT, bulut bilişim ve giyilebilir teknoloji odaklı dev potansiyele dikkat çekti ve 2015-2018 yıllarını içeren stratejik amaçlarını

‘BTvizyon Zincirinin Yeni Halkası KKTC’ başlığında düzenlenen etkinlik, fırsat noktaları ve bu başlıklarda atılması gereken adımlar konusunda fikir paylaşımını sağladı.

BTHK Başkanı Doç. Dr. Kadri Bürüncük

Bimel Genel Müdürü Ender Kefoğlu

(Soldan sağa) Denizler Bilişim Direktörü Lisani Deniz, BTHK Başkanı

Doç. Dr. Kadri Bürüncük ve KKTC Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Olgun Amcaoğlu

Quadro Türkiye Genel Müdürü Serkan Gezici şöyle sıraladı: Tüketici hak ve menfaatlerinin gözetilmesi, etkin rekabet ortamının sağlanması ve geliştirilmesi, yenilikçilik ve altyapıya verimli yatırım yapılmasının desteklenmesi, bilgi toplumu oluşumunun desteklenmesi ve son olarak, kurumsal yapının ve kurum teknik altyapısının geliştirilmesi. Kesintisiz iletişim için Ruckus ‘Dijital Kıbrıs’ başlıklı sunumu ile KKTC Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Olgun Amcaoğlu, hedef ve önceliklerini katılımcılarla paylaşırken, Ulaştırma Bakanlığı teşkilat yapısı hakkında bilgiler de verdi. Bugün itibariyle toplam 793 bini aşkın kayıtlı mobil abone ve 563 binden fazla aktif abone sayısına ulaşıldığını vurgulayan

Pikare Yazılım Geliştirme Yöneticisi Kerem Çetin Olgun Amcaoğlu’nun ardından verilen iletişim arasından sonra sözü, Bimel Genel Müdürü Ender Kefoğlu aldı. Kesintisiz iletişim ve yüksek performans adına ‘kablosuz iletişimde akıllı anten farkını’ Kefoğlu, detaylı sunumuyla şöyle anlattı: “Kablosuz iletişim devrindeyiz. Performans arttı, ama sorunlar da arttı, çeşitlendi. Sorunların temel sebeplerine batığımız zaman, uzak mesafeler ve duvar geçişlerini içeren ‘sinyal zayıflığı’ ön planda. İstenmeyen parazitler ve diğer elektromanyetik yayınlar da cabası. Bunlar bağlanamama, düşük performans veya bağlantının sık sık kopması gibi sorunları beraberinde getiriyor. Güçlü ve kesintiye uğramayan sinyal burada önem kazanıyor. Yani Ruckus Akıllı Antenler. Patentli

‘Adaptive Antenna’ yapısı ile yayını, konuştuğu bilgisayara doğru yönlendiren bu antenler, birbirini en az sabote eden ve sinyali en güçlü kılan anten teknolojisini bir araya getiriyor, yüksek performansı daha uzağa götürebiliyor. Bağımsız test raporları da bu teknolojinin kurumlar için en ideal Wi-Fi sistemi olduğunu gösteriyor.” Kamunun sorumlulukları giderek artıyor Bilişimdeki gelişimin güvenlik sektörüne yansımalarını G Data Türkiye Destek Mühendisi Ali Göze, katılımcılarla paylaştı. ‘Man in the middle’ (MITM) yöntemleri ve bunun için kullanılan araçlar hakkında bilgi veren Göze, korunma yöntemlerini ve G Data çözümlerinin burada sunduğu

avantajları anlattı. Nakivo Türkiye Satış Mühendisi Volkan Yağcı da, ‘Büyük Dert Büyük Veri’ sunumu ile çeşitlenen cihazlar ışığında artan veri miktarına, bu verilerin büyük bir kısmının da ‘yapısal’ olmamasına işaret etti. “Özellikle sağlık ve finans sektörü ile hükümetlerin büyük veri konusuna daha çok kafa yormaları gerekecek. Çünkü hukuki olarak geriye dönük bu devasa sayısal bilgilerin saklanması, yedeklenmesi, arşivlenmesi ve gerektiğinde hızlı olarak erişilebilir olması gerekiyor. İlk tahminler, ABD’nin sağlık sektörünün yıllık 300 milyar dolarlık büyük veri katma değerinde iş hacmine sahip olduğu yönünde” örneğini paylaşarak, bu konuda kamunun sorumluluğuna da değinen Yağcı, büyük veri bileşenlerini; çeşitlilik, hız, veri büyüklüğü, doğrulama ve değer olarak sıralarken, Nakivo çözümlerinin büyük veri depolama ve yedeklemede sağladığı avantajlara değindi. Giyilebilir teknolojilerin yükselişi sürecek ‘Gelecekte e-Ticaret’ sunumuyla Pikare Yazılım Geliştirme Yöneticisi Kerem Çetin, rakamlarla Türkiye’de e-Ticareti anlatırken, doğru e-Ticaretin yedi temel noktasına vurgu yaptı: Fikir ve takım, teknolojik yaklaşım, içerik kalitesi, sosyal ağlar, ödeme yöntemleri, güvenlik ve müşteri hizmetleri. Quadro Türkiye Genel Müdürü Serkan Gezici ise giyilebilir teknolojilerde özgürlüğü anlattığı konuşmasında şunları söyledi: “Vücudun üzerinde taşınabilen elektronik veya bilgisayar temelli cihazlar; giyilebilir teknoloji olarak adlandırılıyor. Kullanım alanları ise spordan sağlığa, iletişimden multimedya uygulamalarına önemli çeşitlilik sergiliyor ve bizim tüm bu başlıklarda çözümlerimiz bulunuyor. Giyilebilir teknoloji pazarında istikrarlı bir büyüme var ve araştırmalar da bu dev potansiyele yönelik beklentileri ortaya koyuyor.” Etkinlik sonunda yapılan çekiliş ile Bimel’den 2 adet Powerbank, GDATA’dan 3 adet İnternet Security Güvenlik Yazılımı ve Quadro’dan 2 adet S71 Akıllı Saat hediyeleri şanslı sahiplerini buldu.



6

BThaber

E-TOPLUM

21 - 27 ARALIK 2015

Stratejik ortaklık büyüyerek devam edecek Bu başlıkta, heyetin ziyaretini 9-10 Aralık tarihlerinde Handan Aybars ACI Airport Exchange Konferansı ile eşzamanlı olarak düzenledikleri bilgisini veren MATRADE Türkiye Direktörü Idzham Abdulhamid, heyetteki firmaları İstanbul’un yeni havalimanı İGA Havalimanı bünyesinde ortaya çıkacak iş fırsatlarıyla buluşturmayı da amaçladıklarını vurguladı. Malezyalı firmaların ürün ve hizmetlerini sergileyerek İstanbul ve dünyanın diğer havalimanı sektöründeki iş fırsatlarıyla buluşabilmesi için bir platform hazırladıklarını söyleyen MATRADE ElektrikElektronik ve Bilişim Direktörü Sharimahton Mat Saleh ise ayrı bir platformda Türk bilişim sektörü temsilcileriyle birebir görüşmeler organize ederek, işbirliği imkanlarını araştırmalarını sağladıklarını hatırlattı. Ayrı bir platformda, 8 Aralık’ta Hilton İstanbul’da düzenlenen ikili iş görüşmeleri programında ise Türk ve Malezyalı bilişim firmaları arasında 135 görüşme organize edildi, görüşmeler sonunda yaklaşık 65 milyon dolarlık iş potansiyeli ortaya çıkartıldı. İşte tarafların Türkiye ile işbirliğine ve potansiyeline bakış açısının detayları: n Heyetteki firmalar daha çok hangi alanlarda faaliyet gösteriyorlar? Idzham Abdulhamid: Heyetimiz daha çok güvenlik ve takip sistemleri, bulut bilişim, çevrimiçi bilgi dağıtımı, kapsamlı veri yönetimi, havalimanı yönetim sistemleri, iş zekâsı ve analitiği üzerine uzmanlaşmış firmalardan oluşuyor. n Malezyalı ve Türk firmalar arasında görüşmelerde potansiyel işbirlikleri ortaya çıktı mı? Idzham Abdulhamid: 8 Aralık’ta Hilton İstanbul’da düzenlenen ikili iş görüşmeleri programında Türk ve Malezyalı bilişim firmaları arasında 135 görüşme organize edilidi.

Türkiye ve Malezya arasında bilişim sektöründeki işbirliği fırsatlarını araştırmak, Malezya bilişim ürünlerini ve servislerini Türkiye’deki ilgili sektörlerde teşvik etmek, iki ülke arasındaki iş ilişkilerini geliştirmek kapsamlı görüşmeleri beraberinde getiriyor.

Bu görüşmeler sonunda yaklaşık 65 milyon dolar iş potansiyeli ortaya çıkarıldı. Bu potansiyelin 10 milyon dolarlık kısmı yazılım, 50 milyon dolarlık kısmı kamera ve güvenlik takip sistemleri, 5 milyon dolarlık kısmı ise akıllı kart uygulamaları üzerine ortaya çıkarıldı. n Malezya’nın bilişim sektöründe dünya pazarındaki konumu ve sahip olduğu avantajlar neler? Sharimahton Mat Saleh: Malezya’nın uluslararası bilişim endüstrisindeki önemli bir konumu var ve on Güneydoğu Asya ülkesinden oluşan ASEAN bölgesinin potansiyelini sunuyor. Çünkü Malezya, yazılım ve bilişim hizmetlerinde ASEAN bölgesinde Singapur’dan sonra ikinci sırada yer alır. 21’inci yüzyılda Asya’nın yükselişine şahit oluyoruz ve çarpıcı bir istatistik vermek gerekirse; IDC verilerine göre, ASEAN bölgesinin BT sektöründeki harcamasının 2018 yılı itibariyle 62 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 2015 yılında sadece Malezya’nın bilişim sektörü harcaması ise 11.4 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bölgenin dinamik büyüme trendi, Malezya için daha fazla fırsatlar ortaya çıkaracak. n Türkiye ve Malezya arasında hali hazırda

5 mİlyar dolarlık İş hacmİ Sharimahton Mat Saleh: Küresel piyasaların geçtiği zor dönemlere rağmen, iki ülke arasında etkileşimin artarak devam edeceğini ve iş dünyasında bağlantıların artacağını düşünüyorum. Türkiye- Malezya arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması sayesinde 5 yıl içinde ticaret hacminin

bilişim sektöründeki etkileşimler nasıl? Sharimahton Mat Saleh: Türkiye ve Malezya arasındaki ikili ticari ilişkiler 1 Ağustos 2015 itibariyle yürürlüğe giren Malezya-Türkiye Serbest Ticari Anlaşması ile daha da gelişti. İki ülke arasındaki toplam ticaret Ocak-Eylül 2015 arasında yüzde 12.2 artarak 1.2 milyar dolara ulaştı. Malezya, 2018’de 62 milyar dolara ulaşması beklenen ASEAN bilişim pazarındaki gelişen fırsatlar için Türkiye’nin

5 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Her iki ülkenin de birbirine benzer kalkınma hedefleri mevcut. Malezya 2020 yılında, Türkiye ise 2023 yılında bu hedeflere ulaşmayı hedefliyor. Dolayısıyla iki ülke için de önem taşıyan bu stratejik ortaklık büyüyerek devam edecek.

stratejik partneri olmaya devam edecek. Türk firmalar da işbirlikleri ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi için fırsatları kaçırmamalı. Malezya bilişim hizmetleri ihracatı için rekabetçi fiyatlar, bölgedeki kalifiye işgücü, ASEAN bölgesindeki yüksek ticaret potansiyeli ile avantajlar sunuyor. n Türkiye’de yatırım yapan Malezyalı veya Malezya’da yatırım yapan Türk firmaları var mı?

İşbİrlİğİ taleplerİ artıyor

Idzham Abdulhamid: MATRADE her geçen gün artan işbirliği talepleri alıyor. Örneğin 2016 başlarında Türkiye’den bilişim sektörü firmalarından oluşan bir heyet Malezya’yı ziyaret ederek, görüşmeler yapmak üzere organize oluyor. Bizim tarafımızdan da 2016’da iki ülke arasındaki ticari ilişkileri ve ticaret hacmini artırmaya yönelik organizasyonlar gerçekleşecek. Türkiye ile bilişim sektöründe daha önce başarıyla gerçekleştirilen organizasyonlarımızı örnek vermek isterim. 2014 yılında 17 Malezyalı firmanın Türk bilişim firmaları ile gerçekleştirdiği görüşmelerde 30 milyon dolar ticaret potansiyeli ortaya çıkarıldı. 2015 yılında bilişim sektöründen 5 Türk firması çağrı merkezi konusunda Malezya’ya gelerek temaslarda bulundu. 2015 Kasım’ında havacılık sanayii tamir ve bakım-onarım sektöründen 5 Türk firması Malezya’ya gelerek temaslarda bulundu. Aralık ayında ise Malezya’dan bilişim sektörü firmaları havalimanı yönetimi ve güvenliktakip sistemleri konusunda Türk bilişim firmaları ile buluştu. Gerçekleşen 135 ikili görüşmede 65 milyon dolar ticaret potansiyeli ortaya çıkarıldı.

Idzham Abdulhamid: Türkiye’deki Malezya yatırımları hız kesmeden büyüyor. Sadece 2015 yılında gerçekleşen 317 milyon dolarlık yatırımıyla Türkiye’de yabancı yatırım açısından Malezya, ikinci sıraya yükseldi. Malezya’nın Türkiye’deki başlıca yatırımları arasında Acıbadem Hastane Grubu ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nı gösterebiliriz.


BThaber

E-TOPLUM

21 - 27 ARALIK 2015

Tüm Telekomünikasyon İşadamları Derneği (TÜTED), Ayhan Sevgi üyelerinin iş geliştirmelerine katkı sağlayabilmek ve değer yaratabilmek amacıyla Araştırma Geliştirme ve İnovasyon Merkezi TÜTED AGİM’i açtı. TÜTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Dilek Ataman Bağdatlıoğlu, telekom sektörünün gelişimi ve Ar-Ge merkezi ile ilgili sorularımızı yanıtladı: n Türkiye’de telekom sektörünün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Telekomünikasyon alanında son yıllarda gerçekleşen teknolojik gelişmeler sonucunda, ses, veri ve görüntü hizmetlerine olan talepte büyük artışlar olmakta. Günlük hayatımız giderek daha fazla bilgiye ulaşmayı gerektirmekte. Mobilite artık olmazsa olmaz aşamasına geldi ve her noktadan mobil erişimin sağlanması gerekiyor, çünkü bilgiye erişim ne kadar hızlanırsa küresel yarışta öne çıkmamız da o kadar hızlı olacaktır. Artık bilgiye hızlı erişen kazanırken, ulaşılamayan bilgi, bilgi olmaktan çıkıyor. Bilgiye erişim; yaratıcılık, inovasyon ve gelişim potansiyelini arttırmaktadır ki bu potansiyel ülkemiz insanında var. Önemli olan bu potansiyelin bilgiye hızlı erişim ile de ortaya çıkarabilmesidir. ‘’Avrupa 2020 Stratejisi’’nin bir parçası olan Avrupa Dijital Ajandası hızlı ve çok hızlı internet ulaşımını en öncelikli gündem maddesi olarak tanımlıyor. Ajandada, geniş bant altyapısının geliştirilmesi hedefleri çok yüksek. 2020 yılı itibariyle herkesin daha hızlı internet hızlarına eriştirilmesi ve yüzde 50’den fazla evde de 100Mbps hıza erişilmesi hedefler arasında yer alıyor. Türkiye’de 2000 yılında 15 milyon olan mobil telefon abone sayısı 2015 yılı Haziran ayı itibarı ile 72 milyonu aştı. Geniş bant internet abone sayısı 2002 yılında 20 bin rakamını bile bulamazken, bugün 49 milyonu geçti. Sektörümüz, kendi gelişiminin yanı sıra diğer sektörlerin de büyümesi ve gelişmesinin lokomotifi

TÜTED – AGİM sektörün önünü açacak TÜTED tarafından kurulan Araştırma – Geliştirme ve İnovasyon Merkezi, telekom sektörünün iş geliştirme kabiliyetini artıracak.

TÜTED Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Dilek Ataman Bağdatlıoğlu haline geldi. Elektronik haberleşme sektörü ülkelerin ekonomik altyapısının da gelişimi açısından önemli bir sektördür. n Bu gelişimin diğer sektörlere yansıması nasıl? Günümüzde eğitimden bankacılığa, enerjiden sağlığa, tarımdan turizme kadar hayatımızın her alanında bilgi teknolojileri kullanılmaya başlamış ve bilgi teknolojileri hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. İnternetin kısa bir süre dahi kesilmesi hayatımızı çok ciddi olumsuz etkilemektedir. Genişbant internet erişimi ekonomik büyümeye önemli oranda katkı sağlamaktadır. Hızlı ve ucuz internet hizmetinin sağlanması hepimizin ortak amacı haline gelmiştir. İnternetin yoğun kullanımı ve yaygınlaşması nedeniyle genişbant şebekeleri aracılığıyla sunulan hizmetlerin önemi arttıkça, bu alanda büyüme de artmaya devam edecektir. Yaşanan bu gelişmeler ve teknolojik dönüşüm nedeniyle internet kullanımı, sadece kent merkezinde oturan insanlarımız için değil, köy ve mezrada oturan insanlarımız için

de aynı derecede ihtiyaç haline gelmiştir. Üstelik bu ihtiyaç sadece internet bağlantısı değil, yüksek hızda internet bağlantısı olarak evrilmektedir. Büyük bir hızla gelişen bu yeniliklere düzenlemelerin de aynı hızla yetişmesi o kadar kolay olmasa da temel olarak sektörün küreselleşen ve değişen yapısı içinde, önceden fiyat düzenlemelerine odaklanarak talebi ve yatırımı artırmayı hedefleyen anlayışın da artık dünyada değiştiğini görüyoruz. Günümüzde hem şirketler hem düzenleyici kurumlar, altyapı temelli rekabeti teşvik eden, inovasyon ve değer odaklı rekabet anlayışını benimsemektedirler. Sektörde faaliyet gösteren orta ve küçük ölçekli tüm firmalara; kendini, hizmet ve ürünlerini tanıtma ve dünyaya açılma imkânını sağlama konusunda verilecek destek de büyük önem taşımakta. n TÜTED olarak bu konudaki çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Bilişim ve teknoloji sektöründe çalışanları ve potansiyel elemanların gelişimlerine katkı sağlayacak

bilgilerle donatılmasını sağlamak, ayrıca kamu ve özel sektör yöneticileriyle buluşmalarına olanak tanımak önemlidir. Biz de telekomünikasyonun her alanını kapsayan bir dernek olmamız sıfatı ile üyelerimizin iş geliştirmelerine katkı sağlayabilmek ve onlar için değer yaratabilmek amacıyla başlattığımız çalışmalar kapsamında Araştırma Geliştirme ve İnovasyon Merkezimizi (AGİM) kurduk. Platformumuza www. tutedagim.org tıklayarak ulaşılabilir. n TÜTED Ar-Ge ve İnovasyon Merkezi bu açıdan nasıl bir boşluğu dolduracak? TÜTED - AGİM Platformu, ulusal ve uluslararası Ar-Ge fonları ile vergisel ve mali teşviklerden faydalanılması, üniversite-sanayi işbirliğinin gerçekleştirilmesi, ArGe ve İnovasyon alanında eğitimlerin verilmesi ve inovasyon workshopların düzenlenmesi konularında destek hizmetleri sağlıyor. Ar-Ge’yi ve İnovasyonu destekleyen projeler oluşturmak, sektördeki ulusal ve uluslararası Ar-Ge teşvikleri için referans noktası olmak, yerli üretimin teşviki için satın alımlarda pozitif

7

ayrımcılığın yerleştirilmesini sağlamak, diğer STK’lar ile işbirliği içinde ortak projeler ve tanıtım aktiviteleri gerçekleştirmek, üniversite özel sektör ve devlet ilişkilerinde koordinasyon işlevini üstlenmek, mesleki standartların oluşumuna ve ölçülmesine öncü olmak, serbest rekabeti kurmak ve rakipler arası yapıcı rekabeti oluşturmak amaçları ile kurduğumuz TÜTED AGİM sektörün öncü danışman firmalarından Etkin Proje işbirliği ile çalışmalarını yürütüyor. n Merkez, şirketlerin gelişimine nasıl katkı sağlayacak? Ar-Ge Merkezi ile ilgili olan firmaların faaliyet alanları, Ar-Ge altyapısı, organizasyon yapısı, proje yönetimi, insan kaynakları, bilgi kaynakları, fikri mülkiyet hakları alanlarındaki kapasite ve yönetim sistemleri Platformda online olarak analiz edilebilmektedir. Üniversite ve sanayi arasında bir köprü görevi oluşturarak, Ar-Ge proje fikri bulunmayan şirketlere üniversitelerde oluşturulmuş olan akademik danışman havuzu ile ticarileştirilebilir proje fikirleri sunmakta ve desteğin verilmesini gerçekleştirecek. n Bundan sonraki gelişim süreci hakkında bilgi verebilir misiniz? TÜTED - AGİM tüm kullanıcıların geçmiş, bugünkü ve gelecekteki değer yaratma kabiliyetlerini öz ve anlaşılır bir şekilde paydaşlarına aktarabilme yoludur. Kullanıcıları ve ihtiyaçları olan en önemli bilgileri bir araya getirirken, bu ekosistemin kullanımı ile kuruluşlara bugün ve gelecekte nasıl bir değer yaratacaklarını da inceleme fırsatı sunulmakta. Dünya devi teknoloji markalarının hızı ve gücüyle rekabet edebilmek, teknoloji ihraç eden bir ülke olabilmek ve 2023 hedeflerine ulaşmak için TÜTED - AGİM hizmet vermeyi sürdürecek. Merkezimizin ekosistemimize değer yaratacağından emin olarak, dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek, üyelerimizin de dünya gündemini yakalamaları ve rekabette bir adım öne çıkmaları için çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.


8

BThaber

E-TOPLUM

BM İnsani Gelişme Endeksi 2015 Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü (UNDP) tarafından hazırlanan İnsani Gelişmişlik Raporu 2015’te Türkiye, 188 ülke arasında 72’inci sırada yer aldı. Geçen yıla göre 3 puan gerideyiz. İnsani Gelişme Endeks (İGE) puanımız her yıl küçük adımlarla arttığı halde, bizimle beraber gelişen ülkelerden geride kalıyoruz. 1990’da 576 puanımız varmış. 2000’de 653’le devam etmişiz. 2005’te 687 olmuşuz. 2008’de 710 puanız. 2010’da 738 puan. 2011’de 752. Ertesi yıl 2012’de 756. Geçen yılki raporda 2013 puanımız 759. Bu yılkinde 761. İGE puanımızla AB ortalamasının (867) ve OECD ortalamasının (882) altındayız. Toplumsal eşitsizliğimiz hesaba katıldığında İGE değerimiz % 15.8 kayba uğruyor: Eşitsizlikte İnsani Gelişme Endeks puanımız 641. (Karşılaştırınız: En üst sıradaki Norveç’in İGE

21 - 27 ARALIK 2015

Edip Emil Öymen edip.oymen@gmail.com

puanı 944. Eşitsizlik kaybı % 5.4. Bu durumda Eşitsizlikte İGE değeri 893). (Tablo 3, s.216) Bu raporda “bizi” ilgilendiren ilginç bir fark var: Orhan Pamuk’un “Yaratıcı Üretim” başlıklı makalesi (s.96-7). Ne garip ki, rapor hakkında haber yapan gazetelerde bu makaleden söz yok. Görmemişler. Her halde “haberi” aldıkları ajans “görmemişti.” Orhan Pamuk, yaratıcılık ve insani gelişme arasındaki ilişkiyi çok güzel değerlendirdiği makalesinde yaratıcılılığı “işletmeci” gibi tanımlamış: “Bir amaca varmak için gereken çaba yoğunluğunu azaltarak, buna dair kuralları ve gelenekleri değiştiren güç.” Makalesini, “Yaratıcılığı, insani gelişmenin temel öğelerinden biri olarak kabul ediyoruz ve yaratıcı üretimi ölçmeye nasıl başlayacağımızı bilemiyoruz,” diye bitiriyor.

Hillary ve Donald show ABD 2016 Başkanlık Seçimi için şimdilik önde görünen iki aday adayının, internette düşünce ve ifade özgürlüğüne dair sözleri, bu konularda fikir üreten kesimlerde alayla karşılandı. Demokrat Parti’nin “gerçek” aday adayı olacağı anlaşılan Hillary Clinton, Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında terörle mücadele için Facebook, Twitter, YouTube gibi kanalların, “iyi ve kötü niyetli mesajları” ayıklaması çağrısı yapınca, hemen bunun imkansızlığı ve gereksizliğine dair yorumlara yol açtı. Ama daha yoğun eleştiri, Hillary’nin internette düşünce ve ifade özgürlüğünden söz ederken “Şimdi tabii, bu konuda malum şikayetleri duyacaksınız, işte ifade özgürlüğü falan filan...” diye küçümser bir ifade kullanması tepki topladı. ABD Anayasası’nın, anayasadan da ünlü Birinci Maddesi’nde “basın özgürdür sansürlenemez” anlamına gelen fıkrası, ABD’de her türlü kamusal ve özel yayıncılıkla

iletişimin neden ve nasıl bu kadar serbest olduğunun da kanıtıdır. Buna rağmen, hem de “özgürlükçü” Demokrat Parti’den bir başkan aday adayının, bu konuyu “falan fıstık” türü hafife almaya nasıl cesaret ettiği haklı bir hayret ve öfke uyandırdı. Hillary, konuşmasında devamla şöyle diyor: “Eğer teröre karşı gerçek bir savaş içindeysek, terörün finansmanını yok etmek istiyorsak, yabancı savaşçıların orada savaşmasını önlemek istiyorsak, o zaman işte onların iletişim kanallarını kapatmamız gerekir.” Hillary’nin sözlerine hemen eleştiriler yükseldi: İletişim kanallarını kapatmak? İyi de bu kanalları herkes kullanıyor. O Hillary ki, 21 Ocak 2010’da Amerikan Basın Müzesi’ndeki konuşmasında şöyle demişti: “Bugün size şu an konuşurken çeşitli hükümetlerin sansürcüleri, sözlerimi tarihin kayıtlardan silmek için canla başla çalışıyor. Bugün İnternet, bölünme değil birleşmeyi simgeliyor. Ama

iletişim ağları dünya çapında yayılsa dahi sanal duvarlar da inadına yükselmeye devam ediyor. Bazı ülkeler elektronik sınırlar koyarak, halkını dünyanın ağlarından yararlandırmıyor. Arama motorlarından sözcükleri, isimleri, cümleleri çıkartıyor. Böylece, halkın barışçıl bir şekilde siyasal faaliyete katılma hakkını çiğniyor. Bu davranışlar İnsan Hakları’na aykırıdır.” Eh, elbette her ülkenin “dün dündür, bugün bugündür” diye düşünen politikacıları var. Hillary’nin ardından, üyesi olduğu Cumhuriyetçi Parti’de bile tepki gören Donald Trump da şakıdı: “İnternet yüzünden çok sayıda kayıp veriyoruz. Bir şeyler yapmalıyız. Gidip, Bill Gates ve başkalarıyla konuşmalıyız ki gerçekte neler olduğunu anlasınlar. Onlarla belki interneti bir şekilde kapatma konusunda konuşmalıyız. Hemen birileri, “Ama ifade özgürlüğü!” diye söylenecektir. Bunları söyleyenler sersemdir. Memlekette çok sayıda sersem var, çok...”

Lexie’nin eğitimi için bölge eğitim yönetimi 6 bin Dolarlık bir robot tahsis etmiş. Web kameralı gerçek zamanlı “canlı yayın” yapan 1.20 boyundaki robot, okulda Lexie’nin “yerini” almış. Kız da evinde laptop başında sınıfını izliyor, ders katılıyor. Robotun ekranında Lexie’nin de yüzünü görüyor arkadaşları, hocaları. Onunla konuşuyorlar.

Lexie, evinden, okuldaki robotu hareket ettiriyor. Öyle ki robot, sınıfta Lexie’nin “sırasında” duruyor. Lexie, her sabah sınıfla birlikte “Ülkeye sadakat andını” söylüyor. Lexie, hasta olduğu zaman da (sık hastalanıyor) yine de okula, derse devam edebiliyor evinden. Belki tek bir tanecik örnek bu, ama yine de tek bir çocuğun hayatına kalite katan, hatta belki eğitimini ilerletmesini de sağlayacak bir fırsat. Uzaktan eğitim dediğimiz şeyin en dramatik şekli.

Dersi robot izliyor Doğumsal sakatlığı olan bir genç kız, okula gidemediği için, onun yerine bir robot gidiyor. Okuldaki dersi, evdeki kıza robot iletiyor. Kızın, derse katılımını sağlıyor. Okuldaki herkes, talihsiz kızın robotunu “seviyor,” ona Prenses adını vermişler. Resimdeki gibi allı pullu süsler takmışlar üstüne. Robotların, hayatın her alanına yetkin bir şekilde girebileceğini gösteren iyimser bir örnek. Yer: Sumter kasabası, Güney Carolina, ABD. Kişi: 11 yaşındaki Lexie Kinder. Doğuştan sakatlığı: Akciğer atardamar kapağı yok

(pulmoner atrezi). Kanı, oksijeni alamıyor. Hızla yoruluyor. Bebekken iki ameliyat geçirmiş. Ama başarılı olmamış. Annesi, dayanamayıp onu terk etmiş. Bu nedenle Lexie’ye kalp ve akciğer nakli yapılamamış. 4 yaşındayken, birisi evlat edinmiş. Lexie, bu sakatlık nedeniyle evden çıkamıyor. Okula gidemiyor. Tam bir dram.



10

BThaber

E-TOPLUM

Eğitim ekosistemi oluşuyor Bilişim Garaj Akademisi’nin sponsorluğunda, Bilişim Teknolojileri Eğitimcileri Derneği’nin düzenlediği ‘Ankara Atölye Çalışması’, MEB YEĞİTEK Genel Müdürlüğü himayesinde ve Gazi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. STK, kamu, üniversite ve özel kurumların iş birliğinin güzel bir örneğinin sergilendiği ‘Ankara Atölye Çalışması’na; bilişim teknolojileri öğretmenleri, bakanlık yetkilileri, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü akademisyenleri ve öğrencileri katıldı. BTE Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Burcu Yılmaz, bu çalışmayı; tüm paydaşların bir araya geldiği örnek bir zümre toplantısı olarak nitelendirerek “ Öğrencilerimizi çağın gerekleriyle donatabilecek BT öğretmenleri için mesleki gelişim sürekli bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. Atölyede BT eğitimcileri, Fatih Projesi hakkında YEĞİTEK Genel Müdürü Dinçer Ateş’ten bilgi alma fırsatı da yakaladılar. Atölye çıktıları EBA’ya yüklendi Atölyede katılımcılar, temalara ilişkin eğitim aldıktan sonra ekiplere ayrılarak materyaller ürettiler. Atölye çıktıları EBA (Eğitimde Bilişim Ağı) platformuna yüklenerek bilgi paylaşma kültürünün oluşmasına katkı sağlandı. Tamamıyla gönüllülük esasıyla yürütülen atölye çalışmalarının ilki İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilirken Ankara ayağı yine BTE Derneği İzmir Temsilcisi Olcay Büyükçapar koordinatörlüğünde düzenlendi. Öğretmenlerden gelen yoğun talepler dikkate alınarak atölyelerin devamı için

BTE Derneği Başkan Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Turgay Alakurt tarafından Eskişehir Kütahya Bölgesi çalışmaları da başlatıldı. Tüm paydaşlar bir arada 3B teknolojiler, mobil uygulamalar ve robot programlama temalarında gerçekleştirilen Ankara Atölyesi’nde katılımcılar Bilişim Garaj Akademisi Kurucusu Doç. Dr. Selçuk Özdemir’den robot programlama, Cumhurbaşkanlığı Yeni Medya Uzmanı Buğra Ayan’dan mobil uygulama geliştirme konularında eğitim alırken, 3B teknolojiler seminerinde bir gazoz açacağı tasarlayıp çıktısını alma imkânı buldular. Autodesk Akdeniz Bölgesi Koordinatörü Evren Arın’ın ‘16 Yaş Altı Teknolojiler’ hakkında bilgi verdiği atölyede, Prof. Dr. Yasemin Gülbahar ve Yard. Doç. Dr. Filiz Kalelioğlu yönetiminde Uluslararası Bilge Kunduz etkinliği de düzenlendi. Bu etkinlik; bilgisayar bilimini ve bilgi işlemsel düşünmeyi her yaştan öğrenciye öğretmek amacıyla gerçekleştiriliyor. Eğitimlerin ardından ekiplere ayrılan BT eğitimcileri, örnek materyaller üretirken bir yandan da masa konuğu olarak atölyeye katılan, Prof. Dr. Deniz Deryakulu, Prof. Dr. Yasemin Koçak Usluel, Prof. Dr. Sadi Seferoğlu, Prof. Dr. Halil İbrahim Bülbül, Doç. Dr. Erman Yükseltürk, Doç. Dr. Abdullah Kuzu, Yard. Doç. Dr. Serpil Yalçınalp ile fikir alışverişinde bulundular. Ankara Atölyesi’ne YEGİTEK Daire Başkanı Yakup Yüksel ve Koordinatör Ahmet Şamil Demircan destek olurken katılamayan öğretmenlerin faydalanabilmesi için etkinliği ‘Vitamin Öğretmen’ yayınladı.

21 - 27 ARALIK 2015

Yerli ve güvenilir teknoloji için açık kaynak büyük bir fırsat Sedef Özkan 2007 yılında kurulan Bilgi Güvenliği Derneği (BGD) her yıl Uluslararası Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji (ISCTurkey) Konferansı’nı düzenliyor. Konferansın 8.si, Gazi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, ODTÜ iş birliğiyle, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) destekleriyle 30-31 Ekim 2015 tarihinde ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. ISCTurkey 2015 Konferansı’nın bu seneki ana teması ‘Siber Güvenlik ve Kritik Altyapılar’ olarak belirlendi. Atalay, konferansın ‘Sonuç Bildirgesi’ ile ilgili bilgi paylaşımında bulunarak “Konferansta ele alınan konular 4 ana başlık altında toplandı. Bunlar; ‘Mevzuat ve Organizasyonel Yapı’, ‘Yerli Çözümler’, ‘Kapasitenin Arttırılması ve Farkındalık’ ile ‘Uluslararası İş birliği’ olarak sıralanıyor. ‘Mevzuat ve Organizasyonel Yapı’da şu noktaları ele aldık: Kişisel verilerin korunması kanun tasarısının en kısa sürede TBMM gündemine alınması için girişimlerde bulunulmalıdır. Aynı ‘İş Güvenliği Uzmanı’ gibi ‘Siber Güvenlik Uzmanı’ meslek grubu kanun ile oluşturulmalı, ‘Siber Güvenlik Uzmanı’ için gerekli eğitimler ve sınav şartları Siber Güvenlik Kurulu tarafından belirlenmeli, kritik altyapı barındıran kurumlarda Siber Güvenlik Uzmanı istihdamı yine kanunla zorunlu hale getirilmelidir. Siber Güvenlik Kurulu tarafından ülkemize ait kritik sektörler; ‘Enerji’, ‘Elektronik Haberleşme’, ‘Finans’, ‘Ulaşım’, ‘Su Yönetimi’ ve ‘Kritik Kamu Hizmetleri’dir. Kritik sektörlere sağlık ve gıda sektörleri de eklenmelidir. Kritik altyapılara sahip tüm kurumların bilgi güvenliği standartlarına uygun hizmet vermesi yönünde hem belgelendirme hem de denetim çalışmaları yapılmalıdır. Siber güvenliğin her yönüyle ilgili bilimsel çalışmalar yapan ve raporlar üreten Avrupa Ağ ve Bilgi

Bilgi Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Atalay, ‘ISCTurkey 2015 Konferansı Sonuç Bildirgesi’ni değerlendirdi.

Bilgi Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Atalay Güvenliği Ajansı (ENISA) benzeri bir ajans; Türkiye Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı /TABGA kurulması da değerlendirilmeli ya da TÜBİTAK BİLGEM gibi mevcut bir yapının böyle bir ajansa dönüştürülmesi düşünülmeli” açıklamasını yaptı. Siber güvenlikte milli çözümler şart ‘Yerli Çözümler’ başlığıyla ilgili değerlendirme yapan Atalay, şunları kaydetti: “UDHB’nin Ar-Ge fonu, milli çözümlerin geliştirilmesi yönünde hızlı çalışan bir modelle kullanılmalı, milli çözümlerin kullanılması teşvik edilmeli. Yerli ve güvenilir teknoloji kullanımı için açık kaynak modelinin büyük bir fırsat olduğu düşünülmekte. Bir ‘Açık Kaynak Ekosistemi’ oluşturulabilmesi için kamu alımları başta olmak üzere BT kaynaklarının bu alana yönlendirilmesi gerekmekte.

Bilgi güvenliği konusunda geliştirilen ürünlerin kapsamlı olarak test edilebilmesi için ‘Bilgi Güvenliği Veri ve Test Merkezi’ kurulmalı. Havelsan olarak da, yerli ve milli çözümleri olan tüm girişimcilerle birlikte çalışabileceğimize dair davette bulunuyoruz. Siber güvenlik alanında çalışanlar, çalışmak isteyenler bu daveti değerlendirmeli.” Atalay, ‘Kapasitenin Arttırılması ve Farkındalık’ başlığı altında, ilköğretimden itibaren bilgi güvenliği konusunun müfredata dahil edilmesini, her yıl farklı seviyelerde konunun ele alınmasını ve gündemde kalmasının sağlanmasını ele aldıklarını söyleyerek başlığı şu şekilde açtı: “Böylece hayatımızın neredeyse tamamının üzerine inşa edildiği bilgi dünyasında, siber güvenliğin farkında olan nesiller yetiştirilebilir. Sürdürülebilir bir siber mücadele için toplumun tüm kesimlerinin siber güvenlik farkındalığını arttıracak başta kamu spotu olmak üzere farklı halkla ilişkiler yöntemleri kullanılmalı. Kurumların bilgi işlem birimleri zaman zaman kullanıcıların önüne siber güvenliği hatırlatıcı görüntüler, mesajlar göndererek konuyu gündemde tutmalı. USOM, siber tehdit ve saldırılara yönelik yıllık rapor yayımlamalı.” ‘Uluslararası İş birliği’ başlığında, uluslararası kuruluşlarla çalışmanın önemine vurgu yapan Atalay, “Uluslararası kuruluşların ürettiği çıktıların kullanılmasının yanı sıra üretiminde de yer alınması çok önemli. Kamu ve özel sektör kuruluşları bu kurumlarla ilişkili olmalı, Bilgi Güvenliği Derneği başta olmak üzere benzeri STK’lar da uygun buldukları uluslararası kuruluşlarla irtibata geçerek yapılan çalışmaların içinde bulunmalı” şeklinde konuştu.


BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

21 - 27 ARALIK 2015

Sedef Özkan Ankara TTO Yöneticisi Prof. Dr. Atila Yücel, ana hedeflerinin; kurumsal yaklaşımlar ve stratejilerle bir plan çerçevesinde hareket etmek olduğunu vurguladı. Üniversite, savunma sanayi ve sanayi odası kariyerinin ardından üniversite-sanayi iş birliği deneyimlerini Ankara TTO’ya aktaran Prof. Dr. Atila Yücel, üniversitelerin gerçek anlamıyla güçlerini sanayiye yansıtamadığının altını çizdi. Yücel, “Biz de Ankara Üniversitesi’nin dışarıya davranışını şekillendirmeye çalışıyoruz. Sorunlar artık birçok disiplinin birarada çalışmasını gerektiriyor. Üniversitelerdeki en büyük eksiklik de; bir arada çalışma kültürünün, geleneğinin olmaması. Dolayısıyla biz de bunu güçlendirmeye çalışıyoruz. Hocaları bir arada çalışmaya teşvik ediyoruz. Öncelikle üniversitemizin güncel olarak güçlü olduğu alanları tespitle yola çıktık. Güçlü alanları da daha çok disiplinlerarası ekipleri bir arada tutabilen alanlar olarak görmeye çalıştık.” açıklamasını yaptı. Bu güçlü alanları 5 başlıkta toplayan Yücel, konuşmasına şöyle devam etti: “Biyoteknoloji en güçlü olduğumuz alanlardan. Türkiye’nin ilk, en köklü biyoteknoloji enstitüsüne sahibiz. Yine kök hücrede de Türkiye’nin ilk enstitüsü bizde bulunuyor. Burada ulusal ve uluslararası projelerde çalışılıyor. Gıda alanındaki gücümüz; Türkiye’nin en eski ziraat, veterinerlik fakültelerinden kaynaklanıyor. Sinir bilimleri alanında da tıp, veterinerlik, dil-tarih gibi birçok fakültemizden öğretim üyelerimiz ortaklaşa faaliyetler yürütüyor, beyin araştırmaları yapıyor. Beyin Araştırmaları Merkezimiz de var. Su Yönetimi de önümüzdeki dönemde çok önem kazanacak bir alan. Doğal kaynakların korunması, atık suların ve su havzalarının yönetimi, sulak alanların yönetimi, atık suların zararsız hale getirilmesi gibi birçok konuda çalışan güçlü bir ekip mevcut.” Patentlerin ticarileşmesinde akademisyenlerimize yardımcı oluyoruz Tüm bu güçlü alanların

11

Sorunlar birçok disiplinin birarada çalışmasını gerektiriyor Ankara Teknoloji Transfer Ofisi, üniversite sanayi işbirliğinin artırılması yönündeki çalışmalarını hızlandırdı. Ankara TTO Yöneticisi Prof. Dr. Atila Yücel

yanı sıra hızlandırıcı teknolojiler konusuna da ayrıca değinen Yücel, “Hızlandırıcı Araştırma Uygulama Merkezimiz bulunuyor. CERN’de olduğu gibi belirli tür araştırmaları yapabilmek için parçacıkları, elektronları hızlandırmanız gerek. Gölbaşı’nda kurulan bu merkez, Türkiye’nin ilk hızlandırıcısı olacak. Savunma sanayi dahil pek çok sektöre hizmet verebilecek. Süper İletken Teknolojileri Araştırma Uygulama Merkezimiz de mevcut. Özellikle manyetik malzemeler üzerine çalışmalar yapılıyor” dedi. Ankara TTO’da Ankara Üniversitesinin teknolojik bilgi birikimini değerlendirmek, bunu özel sektör ile kamu kurum ve kuruluşlarının kullanımına sunmak ve bu birikimin artmasına katkı sağlamak için çalıştıklarını söyleyen Yücel, tüm ulusal ve uluslararası proje destek programlarına yapılacak başvurularla ilgili olarak bilgilendirme, proje yazım ve yönetim desteği vermek için çalıştıklarını kaydetti. Yücel, “Ortak Ar-Ge projesi gerçekleştirmek için özel sektörle, kamu kuruluşlarıyla bağlantı

sağlıyoruz. Bu kuruluşlarla proje geliştirilmesine ve teklif hazırlanmasına yardımcı oluyoruz. Çalışmalarda doğan fikri sınai mülkiyet haklarının yönetimine ve lisanslamasına destek oluyoruz. Bu kapsamda özellikle patent başvurusu için gerekli işlemlerde ve alınan patentlerin ticarileşmesinde akademisyenlerimize yardımcı olmak da çalışmalarımız arasında. Ar-Ge çalışmaları sonucunda çıkan konu ve ürünlerin geliştirilmesi, üretilmesi çalışmalarının yapılması amacıyla Teknoloji Geliştirme Bölgemizde firma kurulmasına yardımcıyız. Ön kuluçka veya kuluçka merkezinde ofis, çalışma alanı sağlamak veya projeleri ANKÜR aracılığı ile gerçekleşmek için köprü görevi görüyoruz” şeklinde konuştu. Arayüz görevi üstlendik Yücel, Ankara TTO olarak üniversite-sanayi iş birliğine savunma sanayi ile başladıklarını ifade ederek “Büyük sanayi kuruluşlarıyla temaslarımız, proje geliştirme çalışmalarımız sürüyor. Disiplinlerarası daha köklü projelerde yer almak, onlara

katkıda bulunmak istiyoruz. Aselsan, Havelsan, TAİ ile ilişkilerimiz yürüyor” dedi. İlaç sektörüne de ayrıca vurgu yapan Yücel, “İlaç da disiplinlerarası çalışma gerektiriyor. Koordinasyon içinde sanayinin hizmetine Ar-Ge hizmeti veriliyor. Her konuda stratejiler geliştiriyoruz. Biz ne isteyeceğiz, hedefimiz ne? O hedefe ulaşmak için nasıl bir yöntem izleyeceğiz? Öncelikle bu hazırlıkları yaparak yola çıkıyoruz. Önümüzdeki dönemlerde de bu çalışmalara devam edeceğiz” ifadesini kullandı. Ankara TTO olarak Ankara Üniversitesi akademisyenlerinin bilgi ve teknolojik birikimlerinin, kamu ve özel sektör tarafından kullanılmasında, ekonomik değere dönüştürülmesinde arayüz görevini üstlendiklerine dikkat çeken Yücel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz çalışmalarımızı kurumsal yerlerle götürüyoruz. KOBİ’lerimiz de çaba içinde. Onları da harekete geçirmenin gerekliliği bilinciyle, KOBİ’lerin üyesi olduğu organize sanayi bölgeleri yönetimleriyle çalışıyoruz.

Öncelikle talep var mı; bunu görmek gerekiyor. ‘Her sanayiciyle iş birliğimiz var’ yaklaşımının gereği yok. Çekingenlik olan noktalarda, TTO kapı açıyor. Bu durum akademisyenlerle, sanayicinin karşılıklı isteğiyle olur ve bu da karşılıklı bir çıkar ilişkisidir. Güven unsuru da bu noktada çok önemli. Bunu oluşturmak bizim görevimiz.” Yücel, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin girişimciliğinin artırılmasının önemine de dikkat çekerek 2016’da Girişimcilik Sertifika Programı’nı, Ankara Üniversitesi’nde açacaklarını kaydetti. Prof. Dr. Atila Yücel ana hedeflerinin; kurumsal yaklaşımlar ve stratejilerle bir plan çerçevesinde hareket etmek olduğunu yineleyerek şunları aktardı: “Stratejilerimizi hedef bazında koyuyoruz. Yönetimi o şekilde arkamıza alıyoruz. Yönetimin ilgisi olmazsa bunlar yürümez. Burada tematik çağrılarımız oluyor. Diğer teknokentlere göre avantajımız var, mekânsal olarak yapılanmaya müsaitiz. Diğerlerinde bu alan yok. Savunma sanayi için ciddi olarak odak noktası haline geleceğimizi ümit ediyoruz.”


12

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

21 - 27 ARALIK 2015

Açık sistemde bütünsel fayda Albatros’la geldi Handan Aybars

ERP Komite Anadolu’da güçleniyor ERP Komitesi etkinliğini İstanbul ve dışındaki 7 ilden sonra, diğer illerde de artırmayı hedefliyor. 2016 yılında Adana, Adapazarı, Çorlu, Çerkezköy, Eskişehir, Kayseri, Kocaeli, Manisa ve Samsun bölgelerinde organizasyonel yapının kuvvetlendirilmesi yönünde çalışmaların devam edeceği belirtiliyor. Bu bölgelerde yapılması planlanan aktiviteler sonucunda ERP, CRM, iş zekası ve diğer kurumsal çözümlerin kullanıcıları, adayları ile akademisyenler, yönetim danışmanları, sanayi odaları, KOSGEB vs kurumlarla ilişkilerin daha etkin sürdürülmesine katkı sağlanması hedefleniyor. ERP Komitesi ve Kurumsal Dönüşüm Platformu Türkiye’deki işletmelerin dünya düzeyinde operasyonel düzene kavuşması, kurumsal dönüşümlerini tamamlamaları ve verimliliğini artırmaları için 8 binden fazla ERP

kullanıcısı, akademisyen, yönetim danışmanı üyesi ile ERP konusunda farkındalık yaratma ve bilinçlendirme üzerine çalışmalarına devam ediyor ve genişletiyor. Bu amaçla 2013 yılı başından itibaren İstanbul ve dışında sürdürdürülen çalışmalara Bursa, İzmir, Ankara, Antalya, Gaziantep illerinden sonra Hatay ve Konya’da da devam ediliyor. Bölgesel olarak düzenlenen toplantılara, görüş ve deneyimlerini paylaşmaları, ERP, CRM, iş zekası uygulamaları ve kurumsal dönüşüm projeleri için ortak akıl zemini oluşturulmasına destek olmaları için Kurumsal yazılım kullanıcıları ve adayları davet ediliyor. Marka bağımsız olarak düzenlenen toplantılara, ERP, CRM ve iş zekası çözümleri başta olmak üzere kurumsal çözüm kullanıcıları, bilgi işlem ekipleri, anahtar kullanıcılar, proje ekipleri, proje yöneticileri ve kurumsal çözüm adayı olan firmalardan katılımcılar davet ediliyor.

Albaraka Türk, bilişim altyapısını tamamen değiştirecek bir sisteme yılsonu itibariyle geçiş yaptı. Yaklaşık üç yıllık çalışmanın sonucu olan ‘Albatros’ isimli proje, aslında Simurg Programı’nın içindeki BT projelerinden oluşan bir bölüm. Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Ali Tuğlu, proje süreci ve hedefledikleri faydalar konusunda sorularımızı yanıtladı:

Albaraka Türk, küresel ve yerel hedefleri için kapsamlı bir bilişim yatırımını ‘açık sistemler’ odağında hayata geçirdi. güzel bir ürün çıktı. n Yeni altyapınızın kurumsal yapıya ve müşteri ilişkilerine nasıl bir fayda sağlamasını bekliyorsunuz? Öncelikle müşterilerimizin hemen fark edeceği yenilikler var. Kanallar tarafındaki ürün ve hizmet çeşitliliğimiz çok üst düzeye geldi. İnternet bankacılığı, ATM’ler, mobil şubemiz, çağrı merkezi fonksiyonlarımız, hemen hemen hepsi müşterilerimizin beklentilerinden fazlasını karşılayacak düzeyde. Özellikle ATM’lerimizde, bankamız ile henüz çalışmayan, potansiyel müşterilerimize yönelik çok sayıda yeni özellik var. Müşterilerimizin şubeye gelmesini gerektirecek işlem setleri ciddi anlamda azalmış oldu. Bunun yanı sıra iç kullanıcımıza yönelik çok sayıda yeni özellik, raporlama fonksiyonları, kullanım kolaylıkları yine kazanımlar arasında.

n Albaraka Türk, bilişim altyapısını nasıl bir öncelikle yenileme kararı aldı? Katılım bankacılığında sektörün ilk bankası olan Albaraka Türk, 30 yıllık tarihi içinde sürekli gelişmiş bir teknolojik altyapıya sahipti. Ancak altyapının geliştirilmesinde kullanılan teknolojinin açık sistemlere taşınması zaman içinde bir gereksinim olarak ortaya çıktı. Albaraka’nın dönüşüm projesi olan Simurg kapsamında, ‘Ana Bankacılık ve Çevresel Sistemlerin Dönüşümü’ de bu şekilde projenin temel yapıtaşı oldu. Açık sistem mimarisi ile desteklenen altyapı, tam da istediğimiz şeydi. Albatros Projemizle bunu hayata geçirdik. n Bu yatırımda öne çıkan başlıklar neler? Hangi alanlarda yatırım söz konusu? Hemen hemen bir bankanın altyapısında olan her şey değişti. Biz aslında 19 Haziran gecesi, 5 saat içerisinde, bir bankanın tüm altyapısını kapatıp, onun tüm verilerini ve akışlarını koruyarak, yepyeni bir bankayı açtık. Buna tüm sunucular, terminaller, veri saklama üniteleri, veri tabanları, tüm ana bankacılık altyapısı, tüm ödeme sistemleri altyapısı, tüm kanal altyapısı dahil. İnanılmaz bir dönüşüm oldu. Sektörde bu ölçekte bir dönüşüm projesi bildiğim kadarı ile yaşanmadı. 208 şubesi ve 30 yıllık geçmişi ile bu ölçekte bankalarda genelde fazlandırılmış ve

daha uzun zamana yayılmış projeler tercih ediliyor. Bizim, hem o kadar fazla zamanımız yoktu hem de fazlı yaklaşımın bize ve banka kullanıcılarına oluşturacağı ek yüklerden dolayı bu yaklaşım benimsendi.

n Bu yeni altyapının BT grubu açısından faydaları neler? BT grubu açısından bakıldığında çok önemli bir kazanım var: Açık sistemlere geçişle beraber, yeni çözümleri kullanma, geliştirme ve entegrasyon anlamında daha fazla fırsatlarımız olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca açık sistemlerle çalışmak, insan kıymetini bulmak ve geliştirmek anlamında elimizi rahatlatıyor.

n Proje ne kadar sürdü? Projemiz 2 yıldan kısa bir sürede hayata geçirildi. Bu yola çıkarken amacımız, teknoloji partnerimiz ile beraber gerek Türkiye’de gerekse dünyada fark yaratacak bir katılım bankacılığı paketi oluşturmaktı. Partnerimizin konvansiyonel bankacılıktaki birikimi ve bizim de katılım bankacılığındaki yerimiz düşünüldüğünde, ortaya

n Bundan sonrası için hedef nedir? Dünyanın en iyi katılım bankası olmak. Albaraka, 12 ülkede bankacılık yapan büyük bir uluslararası grup. Albaraka Türkiye de grubun amiral gemisi. Simurg projesi ile belirlenen hedef, bizler için temel motivasyon oldu. Çok sayıda projemiz, fikrimiz ve enerjimiz var. Bundan sonraki dönemde, hedefimize ilerlemek istiyoruz.

Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Ali Tuğlu



14

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

21 - 27 ARALIK 2015

‘2016’da coğrafyamızı genişleteceğiz’ Veri güvenliği ürünlerinden yavaş yavaş komple hizmet satışına geçiş yapmayı Ruşen Göbel planlayan Datacore, Kartal’daki yeni ofisine taşındı. Datacore Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Özçelik, firmanın ürün satışından ziyade 3 yıl içerisinde tüm gelirlerinin yüzde 40’ını hizmet satışlarından sağlamayı amaçladığını belirtiyor. Datacore’un gelecek planları arasında çalıştığı coğrafyayı genişletme hedefleri de bulunuyor. Serdar Özçelik, Datacore’un yeni hedefleri konusunda sorularımızı yanıtladı: n Datacore’un gelişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? 1999 yılındaki deprem sonrasında birçok firma veri altyapısını incelemeye çalıştı, veri güvenliğini sorgulamaya başladı. Biz de o yıllarda o açığı gördüğümüzden akıllı veri yönetimi konsepti altında Datacore firmasını hayata geçirelim istedik. Hedefimizde parça parça bu çözümü genişletip, üst kurumsal pazarda uçtan uca tüm kurumların ihtiyacını karşılayacak şekilde veri yönetimini gerçekleştirmek. “Veri yönetimi” dediğimizde anladığımız şu: Verinin doğru şekilde konsolide edilmesi, konsolide edilen verinin yedekleme olarak güvenlik altına alınması, bu verinin iş sürekliliği ve felaket yedekleme çerçevesinde yapılandırılması, yatay gelişen teknolojilerin bu alan üzerine uygulanması. Bunlardan da kastım daha çok sanallaştırma tarafı. Depolama sanallaştırma, sunucu sanallaştırma, I/O sanallaştırma gibi platformların bu çözüm kümesi içerisinde müşterilerimize taşınması da veri yönetiminden anladıklarımız arasında. Veriyle ilgili paralel konularımız da var tabii. Verilerin büyüdükçe yönetilmesi, yedeklenmesi ve güvenlik altına alınması ciddi problemler yaratıyor. Bu noktalarda daha akıllı çözümler geliştirecek arşiv

Komple hizmet satışı çerçevesinde yeni iş modeline geçen Datacore, bölgesel pazarlara da açılıyor.

Datacore Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Özçelik

altyapılarının oluşturulup firmaların çok daha kolay elde edebilecekleri ve verilerini çok daha uzun tutabilecekleri alternatifler sunmaya çalışıyoruz. Datacore, uçtan uca bir üst seviye kurumsal firmanın tüm veri yönetim ihtiyaçlarını tek elden hem ürünle, hem servis kabiliyetleriyle, hem destek kabiliyetleriyle, hem de yönetilebilir hizmet çözümleriyle sağlamaya çalışıyor. n Datacore için 2015 nasıl geçti? 2015, herkes için çok kolay olmayan bir yıldı. Fakat biz biraz daha şanslıyız çünkü bulunduğumuz alanda veri, regülasyonlar gereği uzun süre tutulmak zorunda. Özellikle üst kurumsal pazarda veriyi 5 – 10 yıl, hatta ömür boyu saklayan kurumlar var. Tabii ki bu kurumlar yatırımlarına devam ediyorlar. Bu da bizi 2015’in ilk 6 ayında dolar bazında yüzde 24’lük büyümeye taşıdı. İkinci yarıyılda ise bildiğiniz

gibi 2 tane seçim geçirdik. Bu seçimlerin özellikle kamudaki projelere etkisi büyük oldu. Oradaki bütçelerdeki duraksamalar bizi bir parça bu büyüme oranlarının gerisinde bırakacak gibi görünüyor. Datacore yine 2015’i büyümeyle kapatacak. Buradaki büyüme oranımızı yüzde 20’nin üzerinde tutmaya çalışıyoruz. Bizim

için zorluk olan kısım da bu: Büyümemizi küçültmeden 2015’i kapatmak. n Yeni ofis ihtiyacını doğuran etmenler neler oldu? Başlangıçta söylediğim gibi; Datacore hızlı büyüyor. Son 4 – 5 yıldır dolar gelirleri bazında ortalama büyüme oranımız yüzde

30 - 32 civarında. Buna paralel olarak kadrolarımız da gelişiyor. Hem çalışma alanı olarak ihtiyaçlarımız, hem de müşterilerimize daha iyi hizmet verebilmek için ofis kalitemizi yükseltmemiz gerekiyordu. 2015 yılı içerisinde bayağı bir araştırma yaptıktan sonra Datacore, yatırım olarak da gördüğü bu merkezi aldı. Hem çalışan mutluluğumuzu üst seviyeye çekmek, müşteriye götüreceğimiz hizmetleri artırabilmek, onlara daha iyi bir demo ortamı laboratuvarı sağlayabilmek, iyi bir veri merkezi hizmeti verebilmek için gerekli alanlara sahip olan bu yeni ofisimize çıktık. n Yeni ofis ile birlikte Datacore’da ne gibi değişiklikler olacak? Yeni ofis şirketin iş yapma anlamında çok fazla bir değişlik yaşamasına sebep olmayacak, koşulları biraz daha iyileştirecek. Fakat yeni ofisle beraber yaptığımız bir değişiklik var. O da kendimizi gençleştirmeye çalışmamız. Datacore zaten genç bir kadroya sahip. Gençleştirme derken kendi makyajımızı gençleştirmek istedik, yeni bir imaj çalışmasına gittik. Bu imaj çalışması içerisinde logomuzu değiştirdik. Bizim enerjimizi ve vizyonumuzu yansıtan bir logo olmasını istiyorduk. Yeni ofisle beraber gelen en büyük değişiklik, imajımızdaki tazelenme ve gençleşme.

2016 İçİn İddİalı hedefler 2016 çok ümit verici bir yıl olarak görünüyor. Hükümete sahip olan bir yıla başlıyor olmamız sebebiyle yatırım planlarının devreye alınacağını düşünüyoruz. 2016 gelir anlamında güzel geçecek. Yalnız bizim için daha önemlisi şu: Biz kendi iş kolumuzda yavaş yavaş bazı değişiklikler yapmaya çalışıyoruz. Bunlardan en önemlisi de ürün satışından daha çok hizmet tarafına dönmek istememiz. Bunu, 2015’in ikinci yarısında bazı projelerde gerçekleştirdik. Müşterilerimize ürün almalarından daha çok onlara yönetilebilir hizmet olarak, kendi veri merkezlerinde veya bizim

bulut merkezimizde bu hizmeti sağlayabilecek bir yapıya gitmek istiyoruz. Bizim tarafımızda tabii bu kolay bir hedef değil. Bunun için önümüze üç yıllık bir gelişim planı koyduk. Bu üç yıl içerisindeki hedefimiz de var olan işlerimizin yüzde 40’ının üzerindeki bir oranı yönetilebilir hizmetlerle hayata geçirmek. 2016’daki en önemli yatırımlarımızdan bir tanesi bu olacak. İkinci proje de yine 2015’in yarıyılından itibaren başladı. Çalıştığımız firmalarla Türkiye coğrafyası dışında da bir şeyler yapmak istiyoruz. Commvault ile böyle bir anlaşma imzaladık.

Commvault’un Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerindeki tüm profesyonel hizmetlerini bize dış kaynak olarak yaptırdılar. Datacore şu anda birçok bölgede danışmanlık projesi yürütüyor. Bunların içerisinde Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Mısır gibi ülkeler var. 2016’da da bu coğrafya içerisinde temsil ettiğimiz diğer markalarla da bir şeyler yapmak istiyoruz. Bunu yapma sebebimiz de aslında çok basit. Türkiye’deki birçok entegratör firmaya bakarsanız gelir büyütmek için her şeyi satmaya çalıştıklarını görürsünüz.

Tabii bunun doğru bir strateji olmadığını pazarda birçok örnekle gördük. Başlangıçta satışlar belki büyüyor fakat daha sonrasında firmalar çok büyük problemler yaşayıp iflas noktasına kadar gelebiliyorlar. Biz başından beri uzmanlığa inanmış bir firmayız ve uzmanlığımız bizi Türkiye’de kendi konumumuzda pazar liderliğine taşıdı. Türkiye pazarının da büyüklüğü belli. Firmamızı daha üst boyuta taşıyabilmek için ve firmamızı ülkesel politik risklerin de dışına taşıyabilmek için coğrafyamızı genişletmek istiyoruz. 2016’daki önemli ikinci adımımız da bu olacak.



16

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

21 - 27 ARALIK 2015

Ülkenin kalkınması için dev fırsat Haber Merkezi PayPal; Türkiye’deki girişimcileri ve işletmeleri e-ihracata teşvik etmek için küresel bazda 29 pazarda yapılan ‘Sınır Ötesi Alışverişte Tüketici Alışkanlıkları’ araştırmasını e-ihracatçılara yönelik bir yol haritası olarak düzenledi. İstanbul’da gerçekleşen basın toplantısında tanıtılan araştırma, hem e-ihracata yeni başlayacak girişimcilerin hem halihazırda e-ihracat yapanların sınır ötesi online ticarette rekabet gücünü artıracak bilgiler içeriyor. PayPal Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Direktörü Kıvanç Onan araştırma ile ilgili şu bilgileri paylaştı: “E-ihracat Türkiye’de iş yerleri ve girişimciler için önemli bir fırsat. Türkiye’nin 400 milyon dolar civarındaki e-ihracat hacmi önümüzdeki birkaç yılda 3 milyar dolara yükselebilir. Türkiye’de PayPal kullanan işyerlerinin yüzde 84’ü dış pazarlara satış yapıyor. Bu şirketler sadece İstanbul’da da değil, Türkiye’nin 77 kentine yayılmış durumda.” Raporun hem e-ihracata yeni başlayacak girişimcilerin, hem halihazırda e-ihracat yapanların rekabet gücünü artıracak pek çok ipucu barındırdığına dikkat çeken Onan, “Bu raporun e-ihracat yapan her ölçekteki girişimci için bir el kitabı olacağına inanıyoruz” yorumunu yaptı. 2 trilyon dolarlık büyüklük 2014 yılı verilerine göre, dünyadaki yaklaşık 90 milyon kişi yurtdışındaki web sitelerinden düzenli olarak alışveriş yapıyor. 2018’de bu rakamın 130 milyona ulaşması bekleniyor. Dünya e-ticaret sektörü 2 trilyon dolara yakın büyüklüğe sahip. Bunun 200 milyar doları ise sınır ötesi alışverişten geliyor. 2018 yılında bu rakamın 300 milyar doları

yöntemlerinin “olmazsa olmaz” olduğunu söylüyor. Ortalamada yüzde 50 ile ücretsiz kargo da, e-ihracatçı için önemli bir tercih sebebi. Bunu ‘kendi ülkelerinde bulamadıkları ürünler’ izliyor. Dünya genelindeki tüketicilerin yüzde 41’i bu sebebi belirtirken, özellikle Almanya, Avusturya ve İsviçreli tüketiciler için bu oran daha da yükseliyor. Satın alınan ürünün orijinal olması da tüketiciler için önemli.

Kargo masraflarını düşürmenİn yolları aranıyor Tüketiciler uluslararası gönderim için ödedikleri kargo bedelini düşürmek için farklı yollar arıyorlar. Ankete katılan tüketicilerin yüzde 50’si ‘Ücretsiz Kargo’ seçeneğinin alışverişe yönlendiren önemli nedenlerden biri olduğunu söylüyor. Tüketicilerin yüzde 38’i ise ‘ücretsiz iade’ seçeneğini önemli buluyor. PayPal bu konuda tüketicinin

aşacağı öngörülüyor. E-ihracat, ek gelir hedefiyle işe girişenlerden yeni pazarlara açılarak büyümek isteyen şirketlere kadar herkes için bir fırsat olarak görülüyor. Araştırmaya katılan 23 bin kişinin yüzde 70’i, son 12 ay içerisinde en az bir kere online alışveriş yaptığını söylüyor; yüzde 50’si başka ülkelerden ürün aldıklarını belirtirken, yüzde 10’u alışverişlerini sadece sınır ötesi ülkelerden yaptıklarını söylüyor. Dünya genelinde sınır ötesi alışverişçilerin en çok tercih ettikleri beş ülke ise ABD, Çin, İngiltere, Almanya ve Japonya. Rapor, 2015 itibarıyla sınır ötesi alışverişte en çok harcayanların

iade ve kargo ücretlerini Fransa, Hollanda, İsveç ve daha birçok Avrupa ülkesinde karşılıyor. Kargo masraflarını düşürmek isteyen tüketicilerin bir kısmı, kişiye özel adres hizmeti sağlayıcılarını kullanıyor. Tüketiciler bu şekilde farklı mağazalardan aldıklarını kendilerine toplu olarak göndertip kargo maliyetini azaltırken, gümrük ile ilgili karşılaşabilecekleri

ise ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika olduğunu gösteriyor. Sonuçlara göre Türkiye de; Hollanda, Rusya, Polonya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın “en çok sınır ötesi alışveriş yapılan ülkeler” listesinde ilk 10’da. E-ihracatta da mobil kullanım artıyor PayPal’ın 2014 yılı sonuçlarına göre, tüm dünyada mobil bir cihaz üzerinden gerçekleştirilen toplam PayPal işlem sayısı bir önceki seneye göre yüzde 68’lik artışla 1 milyar işlem adedine ulaştı. ABD, İngiltere ve Batı Avrupa ülkelerindeki tüketiciler

sorunları da bu özel hizmet ile çözebiliyorlar. Hatta alışveriş yapılan e-ticaret sitesi tüketicinin adresine ürün göndermiyor olsa bile, bu gibi ‘kişiye özel adres hizmeti sağlayan’ firmalar ile ürünler istenilen adrese teslim ediliyor. Bir diğer yöntem ise alışveriş yaptıkları ülkede yaşayan akraba ve arkadaşlara gönderim yapmak oluyor.

yurtdışı online alışverişlerinde mobil cihazları masaüstü bilgisayarlara göre daha fazla kullanıyor. ABD’de yaşayan kullanıcıların sınır ötesi alışveriş alışkanlıklarına bakıldığında, kullanıcıların yüzde 36’sının sınır ötesi alışverişlerini mobil üzerinden gerçekleştirildiği görülüyor. Bu rakamı yüzde 33 ile İngiltere takip ediyor. Uygun fiyat tüketiciyi sınır ötesine çekiyor Tüketicilerin sınır ötesinden alışverişte ilk gerekçesi fiyat avantajı. Araştırmaya katılanların yüzde 47’si sınır ötesi alışveriş yapmaları için güvenli ödeme

Ödemede güvenlik bir ‘öncelik’ Dünya genelinde sınır ötesi alışveriş yapanların en çok tercih ettikleri ödeme sistemi yüzde 67’lik oranla PayPal. Tüketicilerin PayPal’a yönelmelerinin en önemli nedeni ise güvenli bir yöntem olması. Kişisel ve finansal bilgilerini paylaşmadan, rahatça ödeme yapabilmek ve kendi yerel banka hesabı ve ödeme araçlarını kabul etmesi, kullanıcıların PayPal’ı tercih etme nedenleri arasında. Sınır Ötesi Alışverişte Tüketici Alışkanlıkları analizine göre; dünya genelinde sınır ötesinden en çok giysi alışverişi yapılıyor. Batı Avrupalı tüketiciler giysilerini sınır ötesinden satın almayı tercih ederken, gelişmekte olan pazarlardaki tüketiciler dijital ürünleri ve giysileri sınır ötesinden alıyorlar. Ortadoğulular ise elektronik, seyahat ve giysi alışverişlerini hem online hem sınır ötesi olarak yapıyor. Tüketicilerin yüzde 64’ü yurtdışından alışveriş yaparken büyük online mağazaları tercih ettiklerini söylüyor. Ankete katılan tüketicilerin yüzde 61’i ise ürün fiyatları iyi olduğu sürece nereden satın aldıklarına önem vermiyor. Tüketiciler ana dillerinden farklı dillerde hizmet veren sınır ötesi sitelerden alışveriş yapsalar da, kendilerini rahat hissetmediklerini söylüyorlar.

Askeri gücün niteliğini iletişim kalitesi belirliyor Türk Silahlı Kuvvetleri’nin milli haberleşme altyapısı ihtiyacını karşılamak için STM’nin danışmanlığı ile çalışmalar yürütülüyor. 1999’da Barış Kartalı Projesi’yle Taktik Data Link (TDL) ile tanışan Türkiye’de bu süreden sonra birçok proje hayata geçirildi ve F-16 modernizasyonlarının ardından TDL başlığında uzmanlık gelişti. STM’nin hazırladığı “Muharebe Sahasının Dijitalleşmesi”

raporunda da milli olarak tasarlanmış TDL sistemlerinin gerekliliğine dikkat çekildi. Geçmişte savaşlarda birlikler

ve platformlar arasındaki haberleşmenin yetersizliği ile sıkıntıların yaşandığı belirtilen raporda, bu sıkıntıların yok

edilmesi için Link 1, Link 11, Link 22 ve Link 16 gibi temel sistemlerin geliştirildiğine, ama bu sistemlerin de zaman içinde yetersiz kaldığı, güvenlik açıklarının da arttığına işaret edildi. Raporda öne çıkan başlıklar şöyle sıralandı: Mevcut TDL sistemleri belli trafik servislerini belli garantilerle sağlamak için tasarlanmış sistemler ve yeni servislere uyarlanabilecek esnek yapıları yok. Her sistem, kendi içinde

kapalı bir kutu gibi tasarlandığı için farklı ülkeler tarafından hâlihazırda kullanılan haberleşme sistemlerinin kullanım kısıtlarının ve zafiyetlerinin önüne geçebilecek milli TDL sistemleri geliştirilmeli. Bu doğrultuda, milli olarak geliştirilmiş kripto donanım ve yazılımı ile çalışan, elektronik karıştırmalara ve bölgesel tehditlere karşı dirençli milli TDL sistemlerinin geliştirilmesi mümkün.


17 BThaber

DOSYA

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015 www.bthaber.com

Kurumsal baskı sistemleri iş dünyası ile birlikte değişiyor Bulut bilişim, büyük veri, mobilite ve nesnelerin interneti gibi kavramlar iş dünyasını yeniden Ekrem Uçman şekillendiriyor. Artan veri trafiği, iş ihtiyaçlarını yeniden şekillendirirken, kurumsal baskı sistemleri de

içerisinde bulunduğumuz dijitalleşme çağının getirileriyle kabuk değiştirmeye devam ediyor. Birçok kurum ve şirket, baskı sistemlerini yeniden gözden geçirirken, yeni nesil kurumsal baskı sistemleri ile birlikte şirketlerin ve kurumların önemli

maddi tasarruf sağladığını gözlemliyoruz. Şirketlerin ve kurumların iş süreçlerine esneklik ve hız getiren yeni nesil baskı teknolojileri, iş dünyasının kabuk değiştirme sürecinde arka planda yer alsa da, bu dönüşümde oldukça önemli bir role sahip.

Bunun yanı sıra eski baskı sistemlerinin doğaya ve çevreye verdiği zararı önemli ölçüde azaltan yeni nesil kurumsal baskı sistemlerinin, dijitalleşme ile yaşadığı sentez, iş dünyası üzerindeki etkisini gün be gün artırmayı sürdürüyor.


18

DOSYA

BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

Doğaya karşı daha duyarlı olmalıyız Dünya giderek yaşlanıyor, grileşiyor ve kaynakları tükeniyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artan teknolojik atıklar, insanoğlunun kontrolsüz bir şekilde çoğalması ve buna bağlı olarak doğal kaynakların son derece kontrolsüz bir şekilde tüketilmesi dünyayı içinden çıkılmaz bir kısır döngünün içine çekerken, bu kısır döngünün önüne geçilmemesi durumunda gelecek nesilleri oldukça zor günler bekliyor. Konumuz olan baskı teknolojilerine gelecek olursak, birçok kurumun, şirketin ve bireysel kullanıcının gerek ofislerinde gerekse de evlerinde kullandıkları teknolojilerin, dünyanın ekosistemi üzerindeki etkisinden bihaber olduğunu görüyoruz. Oldukça basit görünen bir toner bile hem insan sağlığı hem de ekolojik denge açısında büyük bir tehdit unsuru olarak dikkat çekiyor. Bu noktada dijitalleşme ile birlikte evrak ve doküman yönetim sistemlerinin daha çok dijital ortama kayması, ekolojik denge açısından rahatlatıcı bir unsur olarak öne çıksa da artan iş hacimleri, şirketleri ve

kurumları bu konuda daha somut adım atmaya yöneltiyor. Ortak kullanım doğayı kurtarır Bu noktada baskı teknolojileri üreticilerinin sürdürülebilir bir ekolojik denge oluşturabilmek için atmaları gereken önemli adımlar var. Hali hazırda birçok üretici bu konuda önemli yatırımlar yapsa da, sürdürülebilirlik konusunda halen önemli eksikler söz konusu. Bunun başında da elbette bilinç yer alıyor. Kurumsal yapılarda neredeyse her departmanın kendine ait bir yazıcısı bulunuyor ve bu yazıcılar gün içerisinde birçok defa gereksiz bir şekilde kullanılabiliyor. Bu doğrultuda normal ömründen çok daha hızlı bir şekilde tükenen tonerler, atık sınıfına girerek ekolojik denge açısında büyük bir tehdit unsuru olmaya başlıyor. Yeni bir tonerin üretimi için harcanan enerjiyi de düşündüğümüzde şirketlerin ve kurumların bu konuya çok daha hassas bir şekilde yaklaşmaları gerektiğini görebiliyoruz. Özelikle kalabalık ofis ortamlarında çalışanları ortak yazıcı kullanımına

teşvik edecek şirketler ve kurumlar, toner giderlerini azaltarak ekolojik dengenin sağlanmasına önemli bir katkıda bulunabilirler. Bununla birlikte kullanım ömrünü tamamlamış ve tükenmiş tonerlerin geri dönüşümü sağlayacak şirketler, bu sayede doğaya önemli ölçüde katkıda bulunabilirler. Baskı teknolojileri üreticileri açısından baktığımızda ise, üretilen cihazlarda kullanılan teknolojilerin doğal denge açısından büyük farklar yaratabildiğini görüyoruz. Karbon emisyonlarını düşürmek, petro-kimya kaynaklarını olabildiğince azaltmak, atık madde dönüşümünü sağlamak gibi unsurları sağlayarak çevreci bir politika izleyebilecek üreticiler bu sayede, çözüm sundukları şirketlerin de ekolojik dengeye aynı oranda destek vermesini sağlayabiliyorlar. Tonerler çözücü madde içerdiklerinden dolayı tehlikeli atık sınıfında yer alıyorlar. 1 ile 10 mikron arasındaki toner tozu nefes alırken kolayca ciğerlere ulaşabildiğinden kanser ve astım gibi hastalıklara yol açabiliyor. İnsan sağlığına da zararları olan tonerler, doğru süreçlerden geçirilerek, geri dönüşümü sağlanmalı, böylelikle

hem insana hem de doğaya olan zararı ortadan kaldırılmalıdır. Kağıt kullanımını azaltan teknolojiler Toner üreticilerinin, şirketlerin ve kurumların petrokimya ürün kullanımını azaltmaları doğa için oldukça verimli bir hamle olarak göze çarpsa da, bu hamle ekolojik denge için tek başına yeterli olmuyor. Kağıt tüketimi, beraberinde dikkatsizce yok edilen ormanlık alanları ifade ettiği gibi, bu durum ekolojik denge açısından oldukça tehlikeli bir hal almaya başladı. Son dönemde bu konuda önlemler alınmaya başlansa da, ormanlık alanlarda yaşanan ağaç tüketimi doğa için tehlike çanlarının tekrar çalması anlamını taşıyor. Ofislerde, iş yerlerinde ve evlerde gereksiz şekilde yaşanan kağıt tüketimi de gelecek nesiller için oldukça tehlikeli bir sürece girilmesine neden oluyor. Bu noktada özellikle kağıt üreticileri “ağaç tarlaları” modelini benimseyerek sadece kesime yönelik ağaç yetiştirebilirler. Bu sayede ormanlık alanlar dünyanın akciğeri olmayı sürdüreceği gibi birçok canlı da doğal yaşam ortamlarını terk etmek zorunda kalmayacaktır.

Peki neler yapılmalı • Baskı ve fotokopi işlemlerinde önlü arkalı baskı yapılarak yüzde 50’ye varan oranda kağıt tasarrufu sağlanabilir, • Gereksiz baskı alınmamalı, • Mesai saatleri dışında kullanılmayan cihazlar kapatılmalı, • Cihazın etkin çalışması için periyodik bakımları yaptırılmalı, • Çevreye duyarlı kağıt ve geri dönüşümlü kağıt teknolojileri benimsenmeli ve kullanılmalı, • Atılacak kağıtların geri dönüşüm kutularına atılıp, kolayca sisteme geri kazandırılmalı, • Ortak kullanılan cihaz sayısı artırılmalıdır, • Orijinal sarf malzemeleri kullanılmalıdır, • Ağaç tarlaları ile kesime yönelik ağaçlardan faydalanılmalı, bu sayede ormanlardaki ağaçlar ve yaşam alanları korunabilir.


Autodesk lisanslama modeli değişiyor!

Autodesk lisanslama modeli değişiyor ve “kullandığın süre kadar öde” modeline geçiliyor. Autodesk® AutoCAD®, Autodesk® AutoCAD LT®, Autodesk® 3ds Max®, Autodesk® Inventor®, Autodesk® Revit® kalıcı lisans satışları 31 Ocak 2016 tarihi itibarıyla sona eriyor.

2016 OCAK

Sizin için en uygun seçenek hangisi? 1) Değişiklikten etkilenmek istemiyorsanız şimdi kalıcı lisansınızı Autodesk Abonelik (bakım anlaşması) ile birlikte satın alarak aboneliğiniz süresince en güncel sürümlere sahip olmaya devam edin. 2) 3 aylık, yıllık, 2 yıllık veya 3 yıllık planlar halinde “kullandığın süre kadar öde” modeli ile proje bazlı lisanslama esnekliğinden ve düşük giriş maliyeti avantajından faydalanın.

"Kullandığın süre kadar öde" modeliyle ilgili daha fazla bilgi için:

Kalıcı lisans satışının sona ermesiyle ilgili daha fazla bilgi için:

Tüm sorularınız için bize ulaşın: E-posta: info.turkey@autodesk.com Telefon: 0212 337 66 88 (Telefon numarasına, haftaiçi 09:00-19:00 saatleri arasında ulaşılabilir.)


20

DOSYA

BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

Müşteri talepleriyle şekillenen ekosistem Bu noktada iyice öne çıkan dış kaynak kullanımı, kurumsal baskı sistemleri alanındaki etkisini de hızlı bir şekilde artıyor. Çözüm sağlayıcılar, ofis baskı sistemleri ve merkezi baskı noktalarının yanı sıra, müşterilerin dışarıdan tedarik ettikleri baskıları, pazarlama materyallerini, basılı ya da elektronik formların yönetimi gibi her tür dokümanı bütünleşik bir bakış ile yöneten çözümler sunarak, müşterilerin iş süreçlerine katkıda bulunmaya gayret ediyorlar. Müşteri taleplerinin değişmesi özellikle büyük ölçekli işletmelerin iş yapış modellerini tamamen değiştirmeye başladı. Bu doğrultuda baskı sistemleri üzerine hizmet veren şirketler de iş modellerini çok daha “komple” çözümler üzerine şekillendirmeye başladı. Büyük ölçekli şirketler ve kurumlar, süreklilik gerektiren yoğun baskı ihtiyaçlarını dış kaynak kullanımı ile çok daha akıcı bir şekilde sağlarlarken, bu sayede tedarikçiden aldıkları ürünlerin ilk yatırım maliyetlerini ve

Müşterilerden gelen talepler doğrultusunda şekillenen iş dünyası, kurumsal baskı sistemleri tarafında da bu tutumundan ödün vermiyor. Şirketler ve kurumlar, artık daha “komple” çözümler tercih ederlerken, satış öncesi ve sonrası hizmetlerden de faydalanmak istiyorlar. daha sonra oluşabilecek bakım, onarım ve yönetim maliyetlerini de çok daha rahat bir şekilde karşılayabiliyorlar. Farklı eğilimler, farklı talepler Yoğun rekabetin yaşandığı kurumsal alanda, şirketlerin ve kurumların baskı işlerini daha stratejik bir şekilde planlaması gerekiyor. Yapılan yanlış planlamalar şirketlere ve kurumlara ekstra baskı maliyetleri getireceği gibi, bir yandan da harcanan baskı malzemeleri çevre üzerinde olumsuz bir etki yaratabiliyor. Özel sektör tarafında baskı işleri özellikle son dönemde artık “hizmet paketi” olarak görülürken, kamu tarafında da bu eğilim giderek artıyor. Geçtiğimiz yıllarda dış kaynak

kullanımına soğuk ve temkinli yaklaşan kamu kuruluşları, baskı işlerini stratejik bir yapıya oturtarak, dış kaynak kullanımına yönelmeye başladılar. Daha önceleri ihale yöntemi ile tedarikçilerden yazıcı satın alan kamu kurumlarının günümüzde çok komple çözümleri araştırdığını ve tercih ettiğini görmek mümkün. Kendi işine odaklanmanın anahtarı: Dış kaynak kullanımı Şirketler ve kurumlar çoğunlukla yoğun rekabetin yaşandığı iş ortamında ayakta kalmak için dış kaynak kullanımından faydalanıyorlar. Bu sayede kendi iş süreçlerine çok daha iyi odaklanabilen

şirketler ve kurumlar, bunun yanı sıra tamamen bu işe odaklanmış ve bu işte uzmanlaşmış yapılardan aldıkları destekle iş süreçlerinde yaşanabilecek aksamaların da önüne geçmeyi başarıyorlar. Kurumsal baskı sistemleri konusunda bu alanda hizmet veren şirketler arasında tercih yapan şirketler ve kurumlar, belirli safhalardan geçerek baskı işlemlerini çok daha düzgün, akıcı, esnek ve verimli bir temel üzerine oturtabiliyorlar. Kendileri için en uygun çözüm ortağını belirleyen şirketler ve kurumlar, daha sonra çözüm ortağı tarafından yapılan ihtiyaç analizi sonucu ne gibi çözümlere ve hizmetlere ihtiyaç duyduklarını görebiliyorlar. Doğru işe, doğru donanımın

belirlenmesinden sonra bu cihazların ve çözümlerin teknik ve bakım gibi ihtiyaçları da belirlenerek gereken anlaşmalar yapılıyor. Bu sayede şirketlerin ve kurumların çözüm ve hizmet temininden sonraki süreçte yaşayabilecekleri sorunların da önüne geçilebiliyor. Bunun yanı sıra çözüm ortağı tarafından yapılacak malzeme stoğu sayesinde ani baskı ihtiyaçları ya da kaynak tükenmesi gibi durumların önüne geçilerek, iş süreçlerinin aksaması engelleniyor. Dış kaynak kullanımının en dikkat çekici noktalarından bir diğeri de, çözüm ortağı tarafından sağlanan raporlar olarak öne çıkıyor. Dönemsel olarak çıkan raporlarla baskı ürünlerinin doğru yerde, ihtiyaçları karşılayacak şekilde kullanılıp kullanılmadığı bilgisi, şirketteki yöneticilere sunuluyor. Bu sayede gereksiz malzeme kullanımının önüne geçilirken, şirketler ve kurumlar tasarruf etme imkanı yakalıyorlar.


BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

DOSYA

21

Baskı sektörü dijitalleşmeden faydalanmalı Dünya giderek dijitalleşirken, baskı teknolojileri gibi sektörler de bu akımdan etkileniyorlar. Dijital dünya ile önemli bir etkileşim yaşayan kurumsal baskı sistemleri, özellikle mobil teknolojiler, bulut sistemleri ve kablosuz teknolojiler ile oldukça uyumlu bir şekilde çalışabiliyor. Bu noktada kazanan ise, son kullanıcı, şirketler ve kurumlar oluyor. “Dijitalleşme süreci tüm alanlarda kendini hissettirmekte. Baskı sektörü de bu alanda gelişen teknolojilere kendini entegre etmek zorundadır.” Açıklamasını yapan Brother Türkiye Planlama Müdürü Korhan Ersan, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Nitekim artık tüm teknolojik ürünler başka sistemlerle ortak çalışır halde ve son kullanıcıya hissettirmeden arka planda adeta iş birliği içerisindedir. Dolayısıyla tüm bu sistemsel birliktelik baskı teknolojilerinin arka planda daha yaygın olarak hizmet vermesine olanak sağlamaktadır. Kablosuz bağlantı, bulut ortamlarla uyumluluk, mobil cihazlarda kolayca erişim imkanı gibi gelişmeler sayesinde iş süreçlerindeki dijitalleşmenin baskı teknolojileriyle bağlantısı sağlanmaktadır. Günümüzdeki dijitalleşme ortamında iş süreçleri de doğal olarak bir e-dönüşüm yaşamaktadır. Airprint, Google Cloud Print gibi özellikler ve yeni yazılımsal geliştirmeler sayesinde dosyalara istenen yerden, istenen zamanda erişme, diğer cihazlara kopyalama ve basma imkanı doğuyor ve baskı teknolojileri iş süreçlerindeki e-dönüşümü hem tetikleyen hem de bundan etkilenen konumda oluyor.” Yazılımın önemi artıyor Yeni nesil yazılımlarla birlikte çehresi değişen iş dünyasının yaşadığı bu dönüşüm hız kesmeden devam edecek. Doğru yazılımları, doğru uygulamalar üzerinde kullanan şirketler ve kurumlar iş süreçlerini çok daha sağlam temeller üzerine oturtmayı başarabiliyor. Baskı teknolojilerinde kullanıcı bazlı raporlama ve yönetim ihtiyaçlarının arttığını ifade eden Korhan Ersan, Şirketler kağıt kullanımını kontrol altına almak ve çevreci faaliyetlere uyumluluk sağlamak adına bu tarz veri yönetim sistemlerine yöneldiğinin ve dolayısıyla yazılım konusundaki çeşitliliğinin gün geçtikçe önemini artırdığını dile getiriyor. Ersan sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Bilgi güvenliği de oldukça önem kazanmakta. Örneğin ürünlerimizde bulunan Secure Print özelliği güvenli baskılama

çözümlerinde en temel ihtiyaçlardan birini oluşturuyor. Bu özellik sayesinde, kullanıcı bilgisayarından yazıcıya çıktı görevi atarken bir parola belirlediğinde, yazıcıdan çıktıyı ancak o parola ile alabilmekte ve böylelikle dokümanın başka birinin eline geçmesi engellenmektedir. Gelecekte kullanıcı bazlı fonksiyon sınırlama ve güvenli baskılama ihtiyaçlarına yönelik çok daha başarılı yazılım çözümleri ortaya konulacaktır. Yazılımın önemi her alanda arttığı gibi, baskılama çözümlerinde de rekabet ortamını hareketlendirecek.”

Brother Türkiye Planlama Müdürü Korhan Ersan


22

DOSYA

BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

KOBİ’ler baskı sistemlerinde kurumsallaşıyor Bu noktada ihtiyaçlarını büyük ölçekli şirketlerden çok daha iyi bir şekilde analiz etmesi gereken küçük ve orta ölçekli şirketler, ellerindeki kısıtlı kaynakları verimli bir şekilde kullanmaya gayret etmek durumundalar. Doğru çözüm ortağı ile hareket ederek, ihtiyaçlarını belirleyecek olan KOBİ’ler, bu sayede doğru ihtiyaç paketini sistemlerine entegre edebiliyorlar. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyük ölçekli şirketlere oranla kurumsal baskı sistemi teknolojilerini çok daha doğru seçebildiğini ifade eden Brother Türkiye Planlama Müdürü Korhan Ersan, konuyu şu şekilde değerlendiriyor: “KOBİ’ler kullanım maliyetlerini düşürme hususuna daha çok odaklanıyorlar. Dolayısıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayacak optimum baskı çözümlerini bulmak konusunda büyük hacimli şirketlere oranla daha başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Örneğin ayda ortalama 100-200 yaprak baskı alan ve belki faks, tarama gibi fonksiyonlara hiç ihtiyaç duymayan bir KOBİ’nin yüksek kapasiteli ve çok fonksiyonlu bir yazıcı almasına gerek yoktur. Şirket olarak ürünlerimizi KOBİ’lerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayacak özellikleri dikkate alarak konumlandırmaktayız.”

Teknoloji yatırımları konusunda genellikle maliyet odaklı hareket eden küçük ve orta ölçekli işletmeler, kurumsal baskı sistemleri konusunda da benzer bir tutum sergiliyorlar. Bu noktada büyük ölçekli şirketlere göre daha fazla “ince eleyip, sık dokuyan” KOBİ’ler, doğru çözüm ortağı ile birlikte hareket ettiklerinde oldukça verimli sonuçlara ulaşabiliyorlar.

KOBİ’lerin ilgisi artıyor Kurumsal baskı sistemleri ve dijital dünyanın yaşadığı etkileşim, her zaman maliyet avantajından yana olan KOBİ’ler için de büyük önem kazanmaya başladı. Dünya genelinde KOBİ’lerin bu konuya olan yaklaşımları, maliyet avantajının yanı sıra iş süreçlerinde yaşanan esneklik, akıcılık ve verimlilik ile birlikte gün be artıyor. Bu nokta özellikle Avrupa’da önemli bir eğilim yaşandığını ifade

eden Epson Türkiye Müşteri Hizmetleri Müdürü Ahmet Gürle, sözlerine şöyle devam ediyor: “Uluslararası veri danışmanlık kurumundan gelen son verilere göre şu anda Batı Avrupa’da 10 milyon civarında KOBİ olarak nitelendirilebilecek işletme var ve KOBİ’lerin bilgisayar teknolojilerine, bilişim teknolojilerine yaptığı yatırım giderek artıyor. Böyle bir trend var. Bu sayede şirket olarak

dönemde odağımıza daha da yerleşmiş olan KOBİ’lere daha yenilikçi iş ortamları sunmaya devam edeceğiz.

KOBİ’lere pek çok alanda faaliyet gösterme imkanı sağlamayı amaçlıyoruz. Bu noktada KOBİ’lere sağladığımız hizmetlerin en önemlisi de KOBİ’lerin en çok kullandığı çevre birimlerinden biri olan baskı ürünlerinde uygun maliyetli çözümlerimiz. Tanklı, Workforce Pro ve RIPS serisi modellerimiz tüketim maliyeti, fonksiyonellik, yüksek mürekkep kapasitesi avantajlarıyla KOBİ’lerin tercihleri arasına girdi. Son

“KOBİ’ler kaliteye en ekonomik yoldan ulaşmak istiyorlar” Teknoloji yatırımı yapmaya karar veren KOBİ’ler için anahtar slogan “kaliteye en ekonomik yoldan ulaşmak” oluyor. Bu noktada KOBİ’lerin maliyet avantajının yanı sıra iş süreçlerindeki verimliliğe de aynı oranda önem verdiğini dile getiren HP Türkiye Baskı Sistemleri Kategori Müdürü Serkan Bayın, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Her ölçekten şirkette olduğu gibi KOBİ’lerde de teknoloji kullanımı iş süreçleri açısından çok önemli avantajlar yaratıyor. İş yaşamı ve kişisel yaşam arasındaki sınırlar belirginliklerini her geçen gün yitirirlerken, kurumlar mobil ve birlikte çalışma ilkelerine ilgi gösteren işgücünü kendilerine çekmek için çaba sarf ediyor. KOBİ’ler, modern iş şartları için tasarlanmış, cihazların birbirlerine kolaylıkla bağlanabildiği ve çalışanların da birlikte çalışma şartlarını yerine getirmelerine olanak tanıyan bir teknolojiye ihtiyaç duyuyor. Tüm bunların, kablolar ve özel ekipmandan bağımsız olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor.”

İş dünyası baskı hizmetleri yönetimi çözümlerine yöneliyor Yoğun rekabet ortamında yaşanan ekonomik zorluklar şirketleri dokümantasyon gibi alanlarda tasarruf yapmaya itiyor. Bu doğrultuda geliştirilen “baskı hizmetleri yönetimi” çözümleri, şirketlerin ve kurumların bu tarz maliyetleri çok daha rahat bir şekilde kontrol etmesine olanak sağlıyor. “Kurumlar ciroların yüzde 3’üne kadar ulaşabilen dokümantasyon maliyetlerini doğru ürün ve çözümlerle yüzde 30’a varan oranlarda azaltabilirler.” açıklamasını yapan Kyocera Bilgitaş Genel Müdürü Murat Ada sözlerini şöyle sürdürüyor: “Baskı Hizmetleri Yönetimi çözümleri birçok kişinin aynı anda faydalanabileceği, farklı ihtiyaçlarına en etkili şekilde cevap verebilecek uygun baskı kapasiteli donanım ürünlerine ek olarak yazılım, servis ve finansal çözümlerden oluşmaktadır. Bu çözümlerde en önemli husus ihtiyaçları doğru belirleyip, verimliği arttırırken maliyetleri düşürmektir. Kurumların

Kurumsal baskı stratejİLERİ • Ürünlere dışkaynak kullanımı yöntemi ile sahip olunarak finansal yük zamana yayılabilir. Bu yöntem dahilindeki yerinde servis hizmeti sayesinde bilgi işlem ve sarf malzeme satın alımı olmaması sayesinde satınalma birimlerinin iş yükleri azalır. • Muhasebe defterleri basımında nokta vuruşlu/satır yazıcılar yerine kağıdın hem önünü hem de arkasını kullanma imkanı sunan hızlı ve sessiz lazer yazıcılar kullanılarak kağıt ve yazıcı maliyeti, zaman ve arşiv yeri tasarrufu sağlanır. • Kağıda çift taraflı baskı

baskı ihtiyaçları faaliyet alanlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Ayrıca kurum içindeki departmanların da yaptıkları işlerin farklılığından

yapılarak kağıt maliyeti yüzde 50’ye varan oranlarda azaltılabilir. • Antetli kağıt kullanılması gerekli dokümanlarda matbu kağıt kullanmak yerine lazer yazıcılara yüklenecek elektronik formlar tercih edilerek matbu kağıt stoklamaya gerek kalmaz. • Yönetim yazılımları kullanılarak, baskı cihazlarına uzaktan ulaşım ve kontrol sağlanarak zaman ve personel tasarrufu yapılır. • Kullanıcılar uygun ürünleri kullanmaya yönlendirilerek sayfabaşı maliyetler düşürülür.

dolayı değişik gereksinimleri bulunabilmektedir. Doğru baskı sistem ve çözümlerinin seçimi ve kullanımı kurumlara önemli avantaj yaratır.”

Kyocera Bilgitaş Genel Müdürü Murat Ada


BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

DOSYA

23

Dijitalleşmeye rağmen baskı miktarı artıyor Dünya dijital bir çağın içerisinde. Neredeyse her sektörde gözlemleyebildiğimiz dijitalleşme kurumsal baskı sistemleri üzerinde de etkisini hissettiriyor. Buna karşın sürekli artan iş hacimleri kurumların ve şirketlerin baskı miktarlarını artırmaya devam ediyor. Raporlar, anlaşmalar, teklifler gibi belgeler halen yoğun miktarda basılırken, iş süreçlerini aksatmak istemeyen kurumlar ve şirketler sürat, kalite, maliyet ve mekan bağımsızlığı ilkelerini göz ardı etmemeliler. “Dijitalleşme giderek artıyor olsa da baskı miktarlarının azaldığı söylenemez, hatta aksine her geçen yıl artmakta.” diyen Epson Türkiye Müşteri Hizmetleri Müdürü Ahmet Gürle, sözlerini şu şekilde devam ettiriyor: “Türkiye sürekli gelişen ve büyüyen bir ülke. Bu bağlamda kurum sayıları ve müşterileri giderek artıyor. Tekliften raporlamaya, sözleşmeden farklı belgelere birçok evrak basılıyor. Ayrıca okul ve hastane gibi kurumların zaten normal işleyişinde basmak durumunda olduğu milyonlarca sayfa var. Dolayısıyla kurumsal baskı alanında talepleri ve ihtiyaçları karşılayacak teknolojiye sahip olmak ve bu özellikte modeller sunabilmek son derece önemli ki, biz de Epson olarak bunu yapıyoruz. Her şeyden önce sürat, kalite, maliyet ve mekan bağımsızlığı son derece önemli. Yeni nesil baskı teknolojisine sahip ürünlerle ofiste olmasanız bile ilgili teknolojiyi kullanarak çıktı alabilir ve ofisteki ekip arkadaşınızın toplantıya yetişmesini sağlayabilirsiniz mesela. Herkes zamanla yarışıyor. Dolayısıyla baskı hızı çok önemli. Tüm iş süreçlerinde maliyetler esas alınan kalem haline geldi. Eskiden tüketicilerin en çok dikkat ettiği konu ilk alım maliyeti idi. Ancak son dönemde toplam sahip olma maliyetinin önemi ön plana çıkıyor ki asıl olan budur. Çünkü bir yazıcıyı oldukça uzun süreli kullanıyorsunuz ve sürekli baskı alan bir kurumda yazıcının kullanım maliyeti oldukça önemli. Dolayısıyla da sayfa başı baskı maliyeti elbette.” Enerji sarfiyatı ön planda Günümüzde dünyanın temel gündem madde arasında enerji kullanımı geliyor. Enerji sarfiyatını azaltarak ekolojik dengeye katkıda bulunmak isteyen birçok şirket yatırımlarını bu yönde şekillendiriyor. “Temel teknoloji yönelimi enerji sarfiyatı ve hızlı yazıcılar üzerine olacak.” açıklamasını yapan Gürle,

sözlerini şöyle sürdürüyor: “Mevcut teknolojik gelişmelerle hem enerji sarfiyatını azaltmak hem de kurumsal yazıcı hızını arttırma yönünde çalışmalar sürdürülüyor. Epson bu bağlamda lazer yazıcılardaki hızı mürekkep teknolojisinde elde etmek için yeni modeller üzerinde çalışıyor. Bunun bazı örneklerini mevcut ürün yelpazemizde göremeye başladık bile. Enerji sarfiyatı gün geçtikçe öne çıkmaya başlayacak, Avrupa Birliği entegrasyon çalışmaları ve firmaların cihaza ait enerji tüketim maliyetlerini de artık hesaplıyor olmaları bu yönelimin ayak sesleri.”

Epson Türkiye Müşteri Hizmetleri Müdürü Ahmet Gürle


24

DOSYA

BThaber

Kurumsal Baskı Sistemleri

21 - 27 ARALIK 2015

Müşteriler verimliliğe odaklanıyor Günümüzde şirketler ve kurumlar, iş süreçlerini daha verimli bir hale getirmek için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Güvenlik, esneklik, akıcılık gibi bileşenlerin bir araya gelmesiyle birlikte oluşan “iş verimliliği” şirketlerin ve kurumların odak noktası haline gelirken, doğru çözüm ortağı ile çalışmalarını gerçekleştiren şirketler ve kurumlar yoğun rekabet ortamının yaşandığı iş dünyasında rakiplerinden bir adım öne geçme imkanı yakalıyorlar. “Müşterilerimizin en çok odaklandıkları konu verimdir.” açıklamasını yapan HP Türkiye Baskı Sistemleri Kategori Müdürü Serkan Bayır, konuya şu şekilde yaklaşıyor: “Her kurum, daha verimli çalışabilmek ister. Dolayısıyla kurumsal çözüm tercihlerinde verimliliği ön planda tutar. Baskı çözümlerinde

verimliliği bir bütün olarak düşündüğümüzde, o bütünü oluşturan parçaları güvenlik, iş sürekliliği, hız ve maliyet avantajı olarak özetleyebiliriz. Müşterilerimizden en sık aldığımız talepler de bu bileşenlere yönelik oluyor. Güvenlik de verimliliği oluşturan en önemli bileşenlerden biridir. HP, yazıcı geliştirmenin yanında müşterilerinin baskı ortamlarını güvenlik yönetimine yönelik çözümlerle koruma altına almalarına da destek oluyor. Sektördeki tek politika tabanlı yazıcı güvenliği uyum çözümü olan HP JetAdvantage Security Manager, BT departmanlarının giriş kapatma, erişim protokollerini devre dışı bırakma, dosyaları otomatik silme ve daha birçok güvenlik ayarını kurup uygulamalarına imkân tanıyor. Sistem yüklemesi yapıldığında HP Instant-On Security özelliği etkilenen

ayarları otomatik olarak kontrol edip ilk baştaki düzenlemesine alıyor ve cihazları kurum politikasıyla uygun hale getiriyor. HP JetAdvantage Security Manager, sonbahar başlarında daha fazla otomasyona yönelik olarak güncellendi. Güncelleme kapsamında yazıcıların daha kolay bulunup yönetilmesini sağlayan otomatik-bulma özelliği de yer alıyor. Verimliliğin bir diğer bileşeni de doküman yönetimidir. Esnek ve gerek donanım gerekse yazılım açısından yükseltilebilir baskı sistemlerimizle doküman yönetim süreçlerini basitleştiriyor ve daha verimli hale getiriyoruz. Her fonksiyon için ayrı cihaz alma devrinin sona erdiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla HP olarak baskı, tarama ve kopyalama işlevlerini aynı bünyede barındıran cihazlarımızla çok daha verimli sonuçlar yaratıyoruz.”

HP Türkiye Baskı Sistemleri Kategori Müdürü Serkan Bayır

Geleceğİ 3 boyutlu yazıcılar şekİllendİrecek “Günümüzde yazıcıların geleceği alanında en çok heyecan yaratan gelişme 3D baskı teknolojisinin gelişimi ve yaygınlaşmasıdır.” diyen Serkan Bayır sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Küresel çapta baskı teknolojileri lideri olarak 3D baskı teknolojisiyle de yakından ilgileniyoruz. 3D baskı teknolojimiz yeni “Harmanlanmış Gerçeklik” vizyonumuza dayanıyor. Bu vizyonun bir parçası, “HP MultiJet Fusion” teknolojisi. HP MultiJet Fusion, 3D baskı

teknolojisini ticari alana taşıma alanında önemli yenilikler sunuyor. 3D yazıcıların ticarileşmesi ve bireysel kullanıma açılması için hız, kalite ve maliyet unsurlarını çözen bu teknoloji sayesinde mevcut en hızlı 3D baskı teknolojisinden 10 kat daha hızlı baskı daha düşük maliyete alınabilecek. Bu yıl içerisinde HP Multi Jet Fusion sistemlerini bazı müşterilerimize sunacağız. Çözümün kitlesel sürümünü ise 2016 yılında gerçekleştirmeyi planlıyoruz. HP

olarak ayrıca biyouyumlu, seramik, metal ve diğer materyallerin kullanımıyla yeni 3D baskı materyalleri geliştiriyoruz. Odaklandığımız ticari segmentte donanım ve tüketim malzemelerinin 2020 yılı itibarıyla 8 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bununla birlikte bu büyük potansiyelin tam manasıyla gerçekleşebilmesi için atılması gereken adımlar, geçilmesi gereken aşamalar var.”


BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

21 - 27 ARALIK 2015

Üç genç girişimcinin hayat geçirdiği Twentify’ın Bountry Simay Yaylacı uygulaması sahadan veri toplaması gereken firmalar ile bu verileri toplayabilecek akıllı telefon kullanıcılarını bir araya getiriyor. Bu dikkat çekici girişim hakkında Şirketin Kurucu Ortağı İlker İnanç ile bir söyleşi gerçekleştirdik. n Twentify fikri nasıl ortaya çıktı? Son yıllarda akıllı telefon teknolojisinin hızla gelişmesi ve akıllı telefonların geniş kitleler tarafından kullanılmaya başlaması ile birlikte cebimizdeki aletlerle yapabileceklerimizin sınırı yok denecek kadar az. Biz de bu gelişmeleri fırsat bilip, her bir akıllı telefon kullanıcısının firmalar için çok kritik olan saha bilgisini, tam yerinde, gerçekzamanlı ve düşük maliyetlerle toplayabileceğini düşündük. Türkiye ve Kanada’dan danışmanlarla yaptığımız görüşmeler sonucu, bu fikrin el değmemiş bir pazarda fırsat yaratacağı gördük ve Twentify’ı Şubat 2014’te üç kurucu ortak, İlker İnanç, Çağlar Bozkurt ve Tolga Bakkaloğlu kurmaya karar verdik. n Twentify ile hangi sorunlara çözüm buluyorsunuz? Twentify sahadan bilgi toplaması gereken firmalar ile bu bilgiyi onlar için toplayabilecek akıllı telefon kullanıcılarını buluşturan Bounty adında bir mobil kitle kaynak (crowdsourcing) platformu sunuyor. Bounty sayesinde firmalar saha bilgisine yazı, resim, video olarak çok hızlı, her yerden ve çok daha düşük maliyetle ulaşabiliyorlar. Ayrıca

“2016’da uluslararası pazarda faaliyete geçeceğiz” Kitle kaynağın gücünden faydalanarak sahadaki veriyi tüm Türkiye’deki kullanıcıları ile kısa sürede toplayan Bountry uygulaması, şirketlere hem zaman hem maliyet tasarrufu sağlıyor.

Şirket Kurucu Ortağı İlker İnanç Bounty uygulamasını kullanan akıllı telefon kullanıcıları da boş zamanlarında basit görevler yaparak ek gelir edebiliyorlar. n İş modelinizden ve hedeflediğiniz sektörlerden bahsedebilir misiniz? Bounty oldukça esnek ve yapılabileceklerin sınırı olmayan bir platform. Firmaların ihtiyaçlarına göre pazar araştırması, mağaza denetleme, müşteri kazandırma, uygulama deneyimleme, rakip fiyat takibi, saha operasyonları gibi çözümler sunuyoruz. Çok farklı sorunlara verimli çözümler üretebildiğimiz için perakende firmaları, bankalar, mobil operatörler, tüketici elektroniği firmaları, elektrik dağıtım şirketleri, girişimler gibi müşterilerle çalışıyoruz.

n Sizin için sahada görev yapacak kişiler ile nasıl bağlantı kuruyorsunuz? Bounty’yi akıllı telefon kullanıcılarına tanıtmak için genelde sosyal medya mecralarını kullanıyoruz. Sosyal medya mecralarının gelişmiş reklam hedefleme teknolojisi sayesinde, istediğimiz bölgede istediğimiz demografik özellikteki kullanıcıları Bounty’ye kazandırabiliyoruz. Kullanıcılar sisteme kayıt olduktan sonra onlar ile uygulama içindeki canlı destek bölümünü kullanarak sürekli iletişimde kalıp onları görevlere yönlendiriyor ve görevlerle ilgili sorunları çözüyoruz.

25

öğrencileri ile bağlantıya geçiyor musunuz? Türkiye’nin 81 ilinde de aktifiz. Bizim en büyük farklarımızdan biri de bu. Geleneksel saha araştırma veya saha operasyon firmalarının Türkiye’nin her iline ulaşması mümkün değilken, biz 81 ilde yaşayan kullanıcılarımız ile müşterilerimize istedikleri saha verisini sunabiliyoruz. Şehir merkezlerinin yanında, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’daki kırsal bölgelerde de aktif bir kullanıcı kitlemiz var. İnternet ve akıllı telefon kullanıcısı sayısının artması ile birlikte artık dünya birbirine daha yakın. Bu sayede Hakkari’deki, Giresun’daki, Nevşehir’deki, Uşak’taki insanlara kolayca ulaşabiliyoruz. n Twentify’nin 2016 yılı stratejileri nelerdir? Kurulduğumuz Şubat 2014’ten bu yana geçen 1,5 yıl gibi kısa bir sürede 35’ten fazla müşteriye hizmet veren, sahada görev yapmaya hazır 50.000 kullanıcısı olan bir şirket olduk. 2016’da müşteri portföyümüzü geliştirmeye devam edip, uluslararası pazarlarda faaliyete geçmek için araştırmalarımızı sürdüreceğiz.

n Şirketlerin size geri dönüşü nasıl oluyor? Mobil Kitlekaynak yeni ve umut vaat eden bir alan olduğu için, genelde ilk toplantımızdan sonra bir proje gerçekleştiriyoruz. İlk proje sonunda firma yetkilileri toplanan verinin hızını ve kalitesini gördükten sonra çalışmayı genişletmek için hemen bizimle iletişime geçiyorlar. Örneğin 5.000’e yakın mağazası olan Türkiye’nin en büyük perakende şirketlerinden biri için rakip fiyat toplama projesi gerçekleştiriyoruz. Kendilerinin geleneksel yöntemle 1 haftada toplayabildikleri veriyi sadece 2 saatte toplayıp, aynı gün sonuç raporunu kendileriyle paylaşıyoruz. Üstelik bunu geleneksel yöntemden 3 kat daha ucuza yapıyoruz!

n Hangi illerde aktifsiniz? Özellikle daha kırsal bölgelerde üniversite

n Bu yapıyı yurt dışına da sunmayı planlıyor musunuz? Nasıl bir stratejiyle yurtdışına açılacaksınız? Yurtdışında faaliyet göstermek için çeşitli stratejileri değerlendiriyoruz. Yurtdışındaki bir firmayla ortaklık yapmak, yurtdışı büyümesi için yeni bir tur yatırım almak, bir iş ortağı ile birlikte çalışmak gibi farklı stratejiler söz konusu. Ayrıca farklı ülkelerden iletişim halinde olduğumuz iş ortaklarımız da var. Bu süreçte yatırım aldığımız TRPE Venture Partners’ın tecrübeli yöneticileri ve danışmanlarından da önemli ölçüde destek alıyoruz.

Portakaldalı e-Platform Bulut Çözümleri ve DorukNet’ten Metin Doğan Bulut Alt Yapı hakkında geniş kapsamlı bilgilendirme yaptı. Penta Teknoloji Satış ve

Pazarlama Direktörü Necmi Ön, “Katılımcıların etkinliğimize olan yoğun ilgisinin yanı sıra, soruları ile yaptıkları katkı da bizim için çok önemli. Yeni çağın teknoloji trendi olan Bulut kavramını,

sektör profesyonelleri ile böyle bir ortamda konuşmak, bu toplantının gerçek hedefiydi ve bunu gerçekleştirmiş olmaktan dolayı mutluyuz” şeklinde konuştu.

Penta Bulut tanıtıldı Penta Teknoloji, çeşitli hizmet sağlayıcılarının bulut tabanlı çözümlerinin satışının yapıldığı Penta Bulut platformunu 8 Aralık’ta Point Hotel Barbaros’ta gerçekleştirdiği özel bir toplantıyla iş ortaklarına tanıttı. Çok sayıda iş ortağının katıldığı buluşmanın açılış konuşması Penta Satış ve Pazarlama Direktörü Necmi Ön tarafından gerçekleştirildi. Son dönemde dijitalleşme ve bulut kavramlarının tüm dünyada kazandığı öneme değinen Ön,

Penta’nın tüm ticari trendleri yakından takip ederek en hızlı şekilde iş ortaklarına sunmak için gereken tüm aksiyonları alacağını belirtti. Necmi Ön’ün arkasından söz alan Penta Bilgi Teknolojileri ve İş Geliştirme Direktörü Yasemin Budak, Penta Bulut’un alt yapısı ve iş ortaklarına sağladı kolaylıkları iletti. Hizmet sağlayıcılarının da sunumlarıyla yer aldıkları etkinlikte, IBM Global Services’ten Can Birlik e-Dönüşüm Bulut Çözümleri, Medyasoft’tan Taylan


26

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

Evren Gülyaşar 26 Ekim 2001 sabahına uyandığımızda dünyanın tüm seyri değiştirecek bir yasanın ABD Senatosu’ndan geçeceğini kamuoyu pek de bilmiyordu. ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarının ardından olası terör saldırılarının önceden öğrenilmesi ve önlenmesi konusunda önüne gelen yasa tasarısını hızla imzalamıştı. Bu imzanın daha sonra ortaya Edward Snowden’ın çıkaracağı ve tüm dünyadaki istihbarat verilerinin NSA’de toplandığını gösteren belgelerin temelini oluşturduğu o dönemde anlaşılmıştı. Zira NSA’in sonradan tüm özgürlük ihlallerini “PATRIOT” denen bu yasaya dayandırarak tüm dünyadan telefon konuşmaları ve internet kullanıcılarının verilerini depolama, başka ülkelerin gizli verilerini siber saldırı araçları ile temin etmek de dahil olmak üzere özgürlüklere doğrudan müdahale edecek uygulamalara gittiği ortaya çıkmıştı. Bahsi geçen yasanın 2011 yılında Barack Obama tarafından 4 yıl süreyle uzatılması konusunda mutabakata varıldı ve Obama’nın başarılı iletişim planı içerisinde kısıtlamalar ve istihbarat verilerinin her an toplanmaya devam etmesi göz ardı edildi. NSA, faaliyetlerine bu yeni yasa ile devam ederken 2015 yılında mahkemenin aldığı kararla NSA’in tüm telefon veri toplama programına son vermesi talep edildi. Buna göre NSA, artık dinlemek istediği kişiler için federal mahkemeden izin almak zorunda kalacaktı. NSA’in bu düzenlemelere ne kadar uyduğunu kestirmek güç olsa da Edward Snowden’ın ortaya çıkardığı verilerin ardından geçen 2 yılda hükümetlerin istihbarat güçlerinin arttığı ve demokrasi ile internet özgürlüğünün gölgede kaldığı görüldü. Paris’te yaşananlar ise özgürlüklerin önüne set çekmek isteyen fikre Amerika kıtasının ardından başka bir coğrafyada çok iyi bir zemin oluşturdu. Güvenlik için özgürlük feda edilir mi? ABD’dekine çok benzer

21 - 27 ARALIK 2015

Paris saldırılarının ardından: “Liberté ou Sécurité”* Paris saldırılarının ardından Fransa’da -neredeyse hazırda bekleyen- bir takım güvenlik önlemleri gün yüzüne çıktı. Bu önlemlere göz atıldığında özgürlük ve güvenlik arasındaki ince çizginin bulanıklaştığı, aradaki dengenin azaldığı görüldü. Peki, daha fazla güvenlik için özgürlükten ödün vermek, teknolojinin imkanlarını kısıtlamak doğru mu?

Hangİ önlemlerİn alınması planlanıyor? Fransa’nın önlem olarak almak istediği konular şu şekilde sıralanıyor: • Vize şartlarının Suriye ve Irak’tan dönenler, Fransa doğumlu çift uluslu Fransız vatandaşlarına karşı sıkılaştırılması • Suriye ve Irak’tan dönen Fransız ya da çift uluslu vatandaşların ancak güvenlik

bir öykü 13. Cuma’da gerçekleşen Fransa’daki saldırılar sonucunda önümüze gelmeye başladı. 129 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıların ardından Fransa’da güvenlik önlemlerinin artırılması ve “önleyici” tedbirler alınması için çalışmalar başladı. Saldırı sonrasında gerçekleştirilen anketlerde ülkede yaşayanların çoğunluğu, “daha iyi bir güvenlik için özgürlüklerinde kısıtlamaya gidilebileceği” fikrine sıcak olduğunu açıkladı. Le Figaro’da yayınlanan ankete göre, bu fikre sıcak bakanların oranı yüzde 84’e kadar çıktı. Elbette bu fikre karşı çıkanlar da oldu. 2002 yılında Irak’ın işgali konusunda Bush ve dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’e karşı çıkan Fransa dış işleri bakanı Dominique de Villepin, o dönemde olduğu gibi bugün de benzer ifadeler kullandı: “Teröre karşı savaş çıkarmak hiçbir zaman başarıya ulaşmayacak bir strateji. Nefret karşısında nefret, savaşa karşı savaşı körükleyen ABD’nin ideolojik yaklaşımına uymamak gerekiyor. Teröristlerin de istediği tam olarak sivil savaşı körüklemek ve bu tuzağa

güçleriyle uyum halinde hareket etmesi halinde vatandaşlıklarının devam etmesi ve bu kişilere derhal elektronik bilezik takılması • Terörü öven medya organlarının engellenmesi ve cami ya da diğer dini mekanların basılabilmesi • 5 bin yeni polis memurunun istihdam edilip diğer bir 5

düşmemek için barışçıl bir vizyon ortaya koymalıyız.” İnternet bağlantısının engellenmesi güvenliği artırır mı? Yaratılan kamuoyu ve halkın özgürlüğünü güvenliğe değişmeye razı olması güvenlik ve özgürlük arasındaki çizginin bulanıklaştığının ilk sinyallerini vermeye başladı. Le Monde’nin ortaya çıkardığı belgelere göre Fransa İçişleri Bakanlığı, Tor ağına erişimi ve herkese açık WiFi bağlantısını engellemek için çalışmalara başladı. Fransa polisi ve güvenlik güçlerinin internet kullanıcılarını takip etmekte zorlandığı tüm engelleri ortadan kaldırılması için talepte bulunduğu öğrenildi. Özellikle NSA’in istihbarat programının ortaya çıkmasının ardından hızla yaygınlaşan ve

bin kişinin de diğer güvenlik hizmetleri için çalışmaya başlaması • Zanlıların daha kolay gözaltına alınması ve cezai şartlara bakılmaksızın gözaltı sürelerinin uzatılması • Tor ağının ve ücretsiz olarak vatandaşlara sunulan Wi-Fi bağlantısının engellenmesi

kullanıcıların anonim kalmasını sağlayan Tor ağı kullanımını engellemek için çalışmalara gidildiği ortaya çıktı. Tor, 2012 yılından bu yana Çin’de yasaklı olduğu için ülke içerisinde internet bağlantısında kullanılamıyor. Tor’un yanı sıra IP üzerinden sesli görüşmenin de (VoIP) engellenmesi konusunda da harekete geçildiği belirlendi. Günümüzde birçok kurumsal uygulamanın da temelini oluşturan VoIP için nasıl bir engellemeye gideceği, karşısında oluşacak ekonomik bedel şimdiden merak ediliyor. Fransa güvenlik güçlerinin Tor ve VoIP dışında engellemek istedikleri bir diğer araç da halka açık olarak sunulan WiFi ağları. Bu ağlara bağlanan kullanıcıları takip etmenin zor olduğuna inanan

güvenlik güçleri, iletişim özgürlüğünün temeline oturan internet bağlantısına erişimin kısıtlanmasını planlıyor. İstihbarat için iletişim ağlarındaki şifreler zayıflatılmalı mı? Daha fazla veriye ulaşmak için ortaya atılan talepler, kısıtlamaları bile gölgede bırakacak cinsten etki yarattı. Saldırıların ardından Fransa ve ABD’deki istihbarat yetkilileri mesajlaşma hizmetleri ve ağların şifreli iletişim konusunda yetkililere “arka kapı” sağlaması gerektiğini açıkladılar. Aralarında Apple CEO’su Tim Cook’un da bulunduğu teknoloji şirketi liderleri ve aktivistler şifrelemenin zayıflatılmasının çok büyük problemlere yol açma ihtimalinin yanı sıra kişisel mahremiyet ve ifade özgürlüğüne çok önemli bir darbe vurabileceğini açıkladı. Ayrıca şifrelemenin zayıflatılması siber saldırganlar için de fırsat yaratacağı için güvenlik şirketleri ve uzmanları dikkatli olunması uyarısında bulundu. Tüm dünyada İŞİD’in kullandığı şifreli mesajlaşma sistemleri tartışıladursun Fransa’daki politikacılarda ve güvenlik güçlerinde daha fazla istihbarat ve iletişim kısıtlamasıyla “önleyici” adımlar atılması yönünde büyük bir iştah bulunuyor. Terörist saldırıların genel eğilimine bakıldığında, barış içerisinde yaşam süren halkın negatif etkilendiği birçok kez görüldü. Fransa’da yaşananların ardından tüm Avrupa’da güvenlik önlemleri sıkılaştırılarak kişisel mahremiyet ve ifade özgürlüğünün alanı daraltılmaya çalışılıyor. Hem de her terör saldırısında özgürlüğü biraz daha kısıtlayarak, daha fazla istihbarat verisi elde ederek sonuca gidilmediği görülmesine rağmen… *Özgürlük ya da güvenlik


PEK YAKINDA

® ™ ˙ YENI Veeam Availability Suite v9

TÜM uygulama ve veriler için 15 dakikanın altında RTPO™'lar Kesintisiz Çalışan Kuruluşlar için İş Sürekliliği ile Always-On Business™'ı etkinleştirir

Yüksek Hızlı Kurtarma

Veri Kaybı Önleme

Doğrulanmış Koruma

Verilerden Faydalanma

+90 212 371 4745 www.veeam.com/tr

Tam Görünürlük


28

BThaber

BTnet.com.tr

21 - 27 ARALIK 2015

Bu mesajların panoya taşınmasının bir sebebi var Amazon Web Services hız kesmiyor Amazon Web Services Türkiye Web Pazarlama ve Tanıtım Hizmetleri Limited Şirketi (AWS) Türkiye’de hızla benimsenen bulut bilişiminin büyümesine destek vermek üzere Türkiye ofisini açtığını açıkladı. Şirketin İstanbul ofisi start-up tipi şirketlerden köklü işletmelere kadar tüm kategorilerdeki kuruluşlara AWS Cloud’a geçişine destek verecek. Türkiye’den kuruluşlarda, 2006’da AWS hayata geçirildiğinde bulut hizmetlerini ilk kullanmaya başlayanlar arasında bulunuyordu. Türkiye’de bulunan müşteriler artık geliştirme ve test ortamlarından büyük veri analitiğine, mobil, web ve sosyal uygulamalardan işletmelere yönelik iş uygulamaları ve kritik iş yüklerine kadar her şeyi çalıştırmak için AWS’i kullanıyorlar. “Türk şirketleri, on yıla

yakın bir süredir inovasyonlarını AWS üzerinde gerçekleştiriyor ve pazara sürüm süresini hızlandırmak ve işletmelerini dünyanın dört bir yanındaki müşterilere erişecek şekilde büyütmek için buluttan yararlanıyor” diyen Amazon Web Services EMEA Başkanı Steve Midgley, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de bir AWS ofisi açma kararı, hızla büyüyen müşteri tabanına hitap ederken, burada bulunan geniş yetenek havuzu ve ülkede bulut kullanımına geçişi desteklemek için yaptığımız yatırıma da işaret ediyor. Bir yandan kendi organizasyonları içinde inovasyona yön vermelerine yardımcı olmak diğer yandan da sektöre liderlik edecek düzeylerde güvenilirlik, gizlilik ve güvenlik sağlamak üzere Türkiye’de daha da fazla şirket ile birlikte çalışmaktan büyük bir heyecan duyuyoruz.”

Brezilyalı ırkçılık karşıtı Criola isimli grup, Facebook ve Twitter üzerinden atılan ırkçı iletilerin sahiplerinin peşine düştü. Sosyal ağların hayatımıza girmesiyle birlikte, insanlar her an her yerde birbirleriyle içerik ve bilgi paylaşır hale geldi. Zaman ve mekân sınırlaması olmadan paylaşımın, tartışmanın esas olduğu bir iletişim şekline dönüşen sosyal ağlarda bazen nefret söylemleri, ırkçılık gibi olumsuz olaylarda yaşanabiliyor. Brezilya’da sosyal medyada artan ırkçılık ve nefret söylemlerinin artmasıyla birlikte, bir kampanya başlatıldı. Irkçılık karşıtı Criola isimli grup, Facebook ve Twitter üzerinden atılan ırkçı mesaj ve tweet’lerin sahiplerini tespit ederek; atılan ırkçı mesajı evinin yakınındaki reklam panosuna asıyor. Panoya asılan her iletinin altına “ Sanal Irkçılık, Genel Sonuçlar” yazılıyor. Hava durumu sunucusu Afrika kökenli Brezilyalı gazeteci Maria Julia Coutinho’nun sosyal medyada ırkçı saldırının hedefi olması üzerine başlatılan kampanyanın amacının sanal ırkçılığı gerçek

hayatta aşağılayarak, insanları engellemek olarak belirtiliyor. Küresel çapta ses getiren kampanyayla Criola grubu, insanların isimlerini vermeden

yayınladıkları iletilerle onları utandırmadan, ırkçılığa dikkat çekip bir tartışmanın başlamasına neden olmak istediklerini vurguluyor.

Google iğnesiz kan alma teknolojisi üzerine çalışıyor

Toplum klonlamaya hazır değil! 2003’te Dolly adında klon bir koyun yapıldığını okuduğumuzda herkesin aklına şu soru takılmıştı: “Peki ya insan klonlanırsa ne olur?”. Bu soru akıllara takılalı 12 sene oluyor ve klonlama üzerine çalışan firmalar artık yavaş yavaş insan üretecek teknolojiye ve bilgiye sahip olmayı başardı. Bu konuda ilk açıklamayı yapan Çinli Boyalife, istedikleri takdirde insan klonlayabileceklerini fakat toplumun böyle bir şeye hazır

olmadığını söylüyor. Boyalife CEO’su Xu Xiaochun’un yaptığı açıklamada toplumun, klon üzerine çalışan bilim insanlarını korku filmlerinde rastladığımız “korkunç bilim adamları” olarak gördüğünü belirtiyor. Nesli tükenmiş dev mamutlar için çalışmalarını sürdüğünü söyleyen Xu, insanların ölen evcil hayvanlarının bir klonu için 100.000 dolar vermeyi göze aldıklarını ve bu konuda isteklerin bulunduğunu belirtti.Xu ayrıca bir

bebeğin yüzde 50 anne, yüzde 50 baba geni taşıdığını hatırlatarak “Gelecekte 3 seçeneğimiz olacak: Yüzde 100 baba geni, yüzde 100 anne geni veya yüzde 50 - 50 karışık gen” diyor. Xu, insan klonlamanın o kadar da korkulacak bir şey olmadığının üstüne basıyor. Diğer taraftan klonlanan hayvanların etleri için Amerika “yemek için uygun” derken Avrupa’da pek çok yerde yasaklandı.

Google, iğne kullanmadan kan alıp, test edebilen bir cihaz için patent başvurusunda bulundu. İnsanların hayatını kolaylaştırma potansiyeline sahip çözümler sunan teknolojinin kullanımı, sağlık sektöründe giderek artıyor. Son yıllarda yapılan sağlık ile ilgili uygulamalar, teknolojinin bu alanı nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Teknoloji devi Google, iğnesiz kan testi konusunda çalışmalar yapıyor. İğne kullanmadan kan alıp test edebilen bir cihaz üzerine patent başvurusunda bulunan Google, sağlık alanında hizmet verebilmek adına önemli adımlar atıyor. İnce bir borunun içerisinde

tazyikli bir havayla mikro parçacık göndererek, deriyi delen cihaz negatif basınç ile bir miktar kan örneği alıyor. Geliştirildikten sonra akıllı bir bileklik haline dönüştürülmesi planlanan cihazın, küçük oranlarda kan alımına ihtiyaç duyulan glikoz testi gibi işlemlerde kullanılarak; hastaların kan şekerini ölçmelerinde kullanılacak düzeneklerin yerini alabileceği belirtiliyor. Google’ın mevcut projelerine bakıldığında, yeni patentle şeker hastalığına odaklanması kulağa şaşırtıcı gelmese de; şirket yetkilileri çeşitli fikirlerin patentlerinin alındığını ancak hepsinin gerçek ürünlere dönüşmediğini de vurguluyor.


BThaber

BTnet.com.tr

21 - 27 ARALIK 2015

29

“Güç kâğıdı” elektrik depolayabiliyor

Facebook Android için Güvenlik Kontrolünü aktifleştirdi 1.5 milyardan fazla kullanıcı sayısıyla dünyanın en büyük sosyal paylaşım platformu olan Facebook, yüksek kullanıcı sayısı olması dolayısıyla bazı güvenlik önlemlerini de beraberinde getiriyor. Facebook, geçtiğimiz yaz masaüstü için kullanıma sunulan ve hesaplara daha fazla güvenlik önlemi eklenmesine yardımcı olan Güvenlik Kontrolü’nü, Android’in Facebook uygulaması için de

etkinleştirdiğini duyurdu. Güvenlik Kontrolü, sadece birkaç dakika içinde kullanılmayan tarayıcılarda ve uygulamalarda Facebook’tan çıkış yapılmasını ve birisi yeni bir bilgisayar veya telefondan hesaba giriş yapmaya çalıştığında, hesap sahibine bildirim gönderilmesini sağlayan giriş uyarılarının etkinleştirilmesini ve şifrenin nasıl korunacağının öğrenilmesini sağlıyor. Güvenlik problemlerinin

arttığı günümüzde, insanların Facebook hesaplarını korumak için onlara sunulan güvenlik kontrollerinden haberdar olmasının önemli olduğunu vurgulayan Facebook, güvenlik konusunda bilinçli olmanın ve herhangi bir güvenlik sorunu yaşamadan, gerekli önlemlerin alınmasına dikkat çekiyor. Android için Facebook uygulamasında yer alan Facebook Yardım Merkezi’nden Güvenlik Kontrolü’ne ulaşılabiliyor.

İsveçli bilim adamları “güç kâğıdı” ile teknolojik gelişmelerin hızına katkıda bulunacak, bir buluş hayata geçirdiler. Advanced Science bilim dergisinde yayınlanan habere göre, İsveç Linköping Üniversitesi’nde güç kâğıdı adı verilen ve elektrik depolayabilen bir malzeme üretildi. KTH Royal Teknoloji Enstitüsü, Innventia, Danimarka Teknik Üniversitesi ve Kentucky Üniversitesi’nin de katkılarıyla yapılan çalışmada, üretilen malzeme nano-selüloz ve iletken polimerler içeriyor. 15 cm çapında ve 0,5 mm’den ince olan güç kâğıdı, 1 Farad’a kadar elektrik depolayabiliyor. Yüzlerce defa şarj edebilen malzeme, birkaç saniye içerisinde şarj oluyor. Araştırma ekibinden Prof. Xavier Crispin,

malzemenin siyah bir kâğıdı andırdığını ancak dokusunun plastiğe benzediğini belirtiyor. Malzemeyi yüksek basınçlı suyla selüloz lifleri parçalayarak elde ettiklerini belirten Crispin, 20 nanometre çapa sahip bu liflerin, yüklü polimer yüklü solüsyona ilave edildiğini, bu sayede liflerin etrafında polimer kaplama sağladığını belirtiliyor. İletkenliği yüksek olan yeni malzeme, küçük cihazların şarjlarında ciddi etkiler yaratacak gibi gözüküyor. Yenilenebilir selüloz, polimer gibi basit malzemelerden elde edilen güç kağıdı, tehlikeli kimyasallar içermiyor. Hem üretimi, hem kullanım süreci pratik olan yeni ürün endüstriyel üretimi sağlanabilirse gelecekte bu ürünlerin kullanıldığını şahit olacağız.

Hyperloop ulaşım araçlarına yeni bir alternatif getiriyor Elon Musk’un “daha hızlı ve daha ucuz” mottosuyla hayata geçirdiği ulaşım aracı Hyperloop’un test sürüşlerine 2016 yılında başlanması planlıyor. Tesla CEO’su Elon Musk çılgın projesi Hyperloop’u 2013 Ağustos ayında tanıtmıştı. Ulaşım kaynaklarına yeni bir alternatif getiren Hyperloop, “daha hızlı ve daha ucuz ulaşım” mottosuyla yere değmeyen bir boru yolu içerisinde yer alan kapsül ile seyahat etmeyi mümkün kılıyor. Saatte 1200 kilometre hıza ulaşabilen kapsüller sayesinde Los Angeles ile San Francisco arası 634 kilometrelik mesafe 30 dakikada kat edebiliyor. İki şehir arası mesafe uçakla bile 1 saat 15

dakika sürerken, Hyperloop bu süreyi neredeyse yarı yarıya indiriyor. Havasız kanallarda itme gücüyle çalışan sistem, 1200 kilometre hıza ulaşabiliyor. İtme gücüyle oluşan sürtünme ve hava basıncını elektronik kompresörler sayesinde önden

arkaya atarak, tüp içinde oluşan basınç ve tüpün hızı dengelenebiliyor. Hava basınçlı tamponlarla desteklenen tüp, yerden 0,5 ile 1,3mm yükseklikte ilerliyor. Proje bedeli başta 7 milyar dolar açıklansa da, en az 10 milyara ulaşması bekleniyor.

Projeyi hayata geçiren Hyperloop Techologies isimli şirket, projenin testine Kuzey Las Vegas, Nevada’da 2016 yılının başında başlaması bekleniyor. Şirket şimdilik, kendi tasarımları olan elektrik motoruyla 1 kilometrelik yolda 540 kilometre hızda deneme

yapmak istiyor. Hala güvenlik ve test için bir alan seçmeye çalışan şirket, 2020 yılına kadar çalışan bir Hyperloop sistemi inşa etmeyi hedefliyor. Hyperloop’un boru yolunun çevresinde yer alan solar paneller ile güneş enerjisi üreterek, çevreye duyarlı ve daha ucuz bir taşıma aracı olmasını da sağlıyor. Saatte 840 yolcu taşıması planlanan sistemde, her tüp 28 yolcu taşıyor. Projenin hayata geçirilmesi durumunda, seyahat fiyatının 10-20 dolar arasında değişebileceği şimdiden dedikodular arasında. Projenin önünde politik, ekonomik, teknolojik engelleri bulunmasına rağmen hayata geçmesi hiç de imkânsız gibi durmuyor.


30

BThaber

GÖRÜŞ

21 - 27 ARALIK 2015

Erol Kuseyri / CONTEXT Türkiye Ülke Müdürü • ekuseyri@contextworld.com

CONTEXT’in BT Distribütör Paneli 2015 Ekim ayı verileri açıklandı Türkiye’nin bilişim sektöründeki ilk “Sell-Through’ verilerini okuyorsunuz…

Notebook satış adetlerinde ve ciroda lider Toshiba

D

istribütörlerden kanala yapılan satışlar ölçüldüğünde 2015 yılı Ekim ayında 128.443 adet notebook satışı gerçekleşmiş. Toshiba, %26.8’lik pazar payı ile Ekim ayının panel lideri oldu. HP %21,4, Lenovo %19 ile Ekim ayını tamamladılar. Özellikle Toshiba’nın 2014 yılı Ekim kıyasını yaptığımızda muhteşem bir ivme kazandığını görüyoruz. Cirosal

2015 Ekim ayı lideri notebook ürünü: Toshiba Satellite C55-C1LE

C

ONTEXT’in müşterilerine sunduğu SalesWatch Distribution servisine göre bu ayın marka lideri Toshiba oldu. Toshiba’nın i5 5200U işlemcili, 15.6” ekran boyutuna sahip ürünü kanalda en çok tercih edilen ürün oldu. CONTEXT’in SalesWatch TopSeller notebook ürünleri kategorisinin ilk 5 ürün sıralamasında Toshiba’dan 3, Lenovo ve Asus’dan 1’er ürün yer aldı.

CONTEXT 2015

220 200 180

C

160 140 120 100 80 60 40 20 0

Ocak 14 Mart 14 May 14 Tem 14 Eylül 14 Kas 14 Ocak 15 Mart 15 May 14 Tem 14 Eylül 14 Nis 14 Haz 14 Agus 14 Ekim 14 Aralık 14 Şub 15 Nis 15 Haz 14 Agus 14 Ekim 14 Şub 14

Bu anlamda, distribütör satışlarında Ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre %13’lük bir düşüş

gerçekleşmiş oldu. Bu analizde Panel’deki sadece notebook ve tablet PC kategorileri incelenecektir.

Aylık Türkiye Adetleri

Birim

40,000

Toshiba HP Lenova Asus Acer Dell Apple Diğerleri

35,000 30,000 25,000 20,000 15,000

Distribütörden kanala satış rakamları ONTEXT, üreticiler toplam satışın %53,7’sini

C

dönem dönem distribütörlerin bazı kanallarına daha fazla yönelerek aksiyon planları alırlar. Bakalım 2015 yılı Ekim ayında disribütörlerden kanala akış nasıl olmuş? Notebook tarafında perakende kategorisinde yer alan firmalara (Teknosa, Vatan, Bimeks, Media Markt, Evkur, gibi) Ekim ayında 41,5 milyon dolarlık satış yapılmış. Bu tutar

kapsıyor. Yaygın kanal olarak adlandırılan SMB (Small and Medium Business) kanalına satışlar ise toplam notebook satışlarının %37,7 sini kapsıyor. Geçen yılın aynı döneminde bu oran perakende için %51,8, SMB için %43,5 idi. Kurumsal bayilerin ve sistem entegretörlerinin bulunduğu kanalda ise %6.7 lik bir notebook satışı gerçekleşmiş. Geçen yıl bu oran %4.6 idi.

Distribütörlerden Kanal’a Satılan NOTEBOOK Cirolarının Pazar Payı Dağılımı

TABLET

Channel Ekim-14 Ekim-15

Ekim-14 Ekim-15

Zincir Mağazalar

51.8%

53.7%

51.8%

53.7%

Yaygın Kanal

43.5%

37.7%

43.5%

37.7%

Kurumsal Kanal

4.6%

6.7%

4.6%

6.7%

Telekom

0.1%

1.9%

0.1%

1.9%

CONTEXT 2015

ONTEXT, bilişim sektöründe faaliyet gösteren 11 önce firmasından topladığı verilere göre oluşan Türkiye’nin ilk ‘BT Distribütör Paneli’ 2015/ Ekim verilerini açıkladı. Panele üye olan distribütör firmalarından alınan verilere göre, distribütörler tüm kategorilerde 2015/ Ekim ayında kanala 124 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi. 2014 yılı Ekim ayında bu rakam 140.2 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.

Aylık Türkiye Cirosu

10,000 5,000 0

C

C

MİLYON USD olarak gelir

Ekim 14

rakamlara bakıldığında 77,4 milyon dolarlık satış gerçekleşti. 2014 yılı Ekim ayında bu rakam 78,9 milyon dolar idi. Pazar

Ekim 15

paylarına baktığımız zaman Toshiba %30,7 lik pazar payına ile açık ara lider konumunda olduğu görünüyor.

Tablet PC satış adetlerinde lider Lenovo

H

er ne kadar Türkiye’de tablet PC satışlarınde baskın satışlar GSM firmaları üzerinden gerçekleşse de son 2-3 yıl içinde BT distribütörleri bu kategoride önemli bir pay almaya başladı. Özellikle Apple ve Lenovo üreticileri distribütörler vasıtasıyla kanala ciddi satış yaptıklarını görüyoruz. 2015 yılı Ekim ayında 27.543 adet tablet PC satışı gerçekleşmiş. Burada %44,2 pazar payı

ile Lenovo ilk sırayı yer alırken %37,1 ile Apple ikinci sırada. Cirosal olarak baktığımızda ise 6.2 milyo dolarlık tablet PC satışı gerçekleşmiş. Apple %72,6 , Lenovo %17,2 ile pazarın baskın markaları.

CONTEXT World LTD Merkezi İngiltere / Londra’da bulunan CONTEXT, EMEA bölgesinde teknoloji ürünlerinin satış ve fiyatlandırma kayıtlarını tutan, Dünya çapında 200’den fazla çalışanı olan bir şirket olup aynı zamanda GTDC’nin ana iş ortaklarındandır. Dünyanın en geniş kapsamlı ‘Dağıtım Kanalı Veritabanı’ tarafımızdan desteklenmektedir. Veri yönetimi ve raporlamadaki engin tecrübemizle müşterilerimize 30 seneyi aşkındır en yüksek kalitede veriler sağlayarak kritik karar süreçlerinde etkin rol oynuyoruz. Türkiye’de CONTEXT, kendi alanlarında lider distribütör firmaları ve TÜBİSAD ile birlikte ortaklaşa çalışarak blişim sektörünün en büyük ihtiyaçlarından biri olan Distribütör Panel’ini 2012 yılından bu yana üretmekte ve yeni saha arayışlarına devam etmektedir.

www.contextworld.com.tr


BThaber

BTnet.com.tr

21 - 27 ARALIK 2015

31

Akıllı saatler yavaş yavaş oturuyor Akıllı saat piyasası artık yavaş yavaş şekilleniyor. Firmaların pek çoğu ilk ürünlerinden kazandıkları tecrübeyi bir sonraki nesle taşıdılar. Akıllı saat üreticileri şu sıralar insanların bir saatten neler istediklerini, nelerin lüzumsuz olduğunu ve ne gibi geliştirmeler yapılabileceğini anlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla yapılan değişiklikler ve alınan kararlar da haliyle hızlı ve radikal oluyor. Samsung’un Gear S2 model akıllı saati de bir hayli değişiklik taşıyan bir ürün. Tasarım bu sefer olmuş Samsung’un akıllı saati Gear S2, iki ayrı model olarak satılıyor: Gear S2 ve Gear S2 Classic. Bize incelemeye gelen ise klasik modeliydi. Klasik Gear S2, kutusundan deri kayışıyla çıkıyor. Yuvarlak ekranıyla “gerçek” bir saate daha benzer bir görünüme sahip olan Gear S2’nin en dikkat çekici yanı ise ekranın çevresindeki çevirebildiğimiz çerçeve kısmı. Ekranın çevresini saran çerçeve halkası döndürülerek Gear S2’nin menülerinde gezinme işlemleri çok daha kolay hale getirilmiş. Ufacık ekrana dokunarak cihazı hakkıyla kullanmak zor olduğu için Samsung’un bu tercihini çok beğendiğimi söyleyebilirim. Diğer akıllı saatlere göre çok daha kolay kullanılıyor. Ürünün 360 x 360 piksellik, 1.2 inç boyutunda bir AMOLED ekranı bulunuyor. Exynos 3250 çipsetini kullanan Gear S2, 4 GB dahili hafızaya ve 512 MB RAM’e sahip. IP68 sertifikasına sahip olan cihazın suya ve toza karşı dayanıklı olduğunu da belirtelim. Ürünün içerisinde Samsung’un Tizen tabanlı işletim sistemi bulunuyor. Teknik özelliklerine hızlıca bir değindikten sonra bu cihazla neler yapılabileceğini sizlerle paylaşalım. Gear S2’nin Tizen tabanlı arayüzü son derece şık ve kullanışlı. Menü, ana

Inceleme BTnet

saat ekranının sol ve sağ yanlarına sıralanmış menüler halinde tasarlanmış. Sol tarafta bildirimler yer alırken sağ tarafta belirlediğimiz uygulamalar çıkıyor. Telefonumuzdaki bildirimler Gear S2’ye anında gelirken yazışmaları saat üzerinden cevaplamamız, etkileşime girmemiz de mümkün. Ana saat ekranı ise

tasarımı akıllı telefon üzerinden değiştirilebilen bir yapıda. Mağazadan yüzlerce saat arayüzü indirip, kıyafetinize veya ruh halinize göre istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Ürüne indirilebilen ve yüklü halde gelen pek çok uygulama var. Fakat sayı olarak çok yeterli olduğunu söylemek zor. Yine de uygulama tarafında Samsung’un çabasını görmek oldukça güzel. Uygulamalar tarafında basit bir müzik ayarlama arayüzü (sonraki, önceki, ses ayarları vb.), hava durumu, takvim,

Inceleme BTnet

adım sayar, kalp ritmi ölçme, sağlık ve uygulama kısa yolları gibi işlevsel uygulamalar bulunuyor. Tüm bu uygulamalar “widget” halinde çalışıyor. Gear S2, istendiği takdirde 4 GB’lik hafızasına müzik yüklenerek bluetooth kulaklık aracılığıyla müzik de dinletebiliyor. Gear S2’nin 3G’li ve standart olmak üzere iki sürümü bulunuyor. Bize gelen standart model üzerinde hoparlör bulunmuyor. Telefon aramalarını mümkün kılan 3G modelinde ise hoparlöre yer verilmiş. Gear S’i kullandığım süre boyunca hoparlöre ihtiyaç duymadığımı ve gereksiz bulduğumu bu noktada belirteyim. Ürünün içerisinde 250 mAh batarya bulunuyor. Bu batarya sayesinde cihazın şarjı standart kullanımda 2 gün kadar idare edebiliyor. Eğer ekranda sürekli olarak saatin gösterilmesini istiyorsanız da Gear S2’nin 1 günlük şarjına razı olmanız gerekiyor. Ben ekranını sürekli açık kullanarak her gün şarj etmeyi tercih ettim. Gear S2’nin klasik modeli 950 TL gibi bir fiyat etiketiyle Türkiye’de satılıyor. Bundan önce akıllı saatlerin oturması için biraz daha beklemenin gerektiğini savunuyordum fakat artık bu cihazla beraber yavaş yavaş oturmaya başladığını gördüm. Akıllı telefonunuz için gayet başarılı bir aksesuar olarak dikkat çeken Gear S2’nin en büyük avantajı ise Samsung telefona ihtiyaç duymaması. Herhangi bir Android akıllı telefona Samsung Gear uygulaması yüklenerek saatin işlevlerinden faydalanabiliyoruz.

Aradığınız akıcılıksa… Bundan 2 – 3 yıl öncesine kadar uzun bir süredir Full HD monitörlerde sıkışıp kalmıştık. Şimdi ise monitör firmaları birbirinden başarılı ve farklı monitör modellerini piyasaya sürüyorlar. Sektördeki bu heyecan, elbette ki bizlerin de kanını kaynatıyor. Çözünürlük, panel tipi, panel oranı, panel boyutu yenileme hızı ve bağlantı seçenekleri gibi özellikler günden güne değişiyor. AOC’nin G2460PQU modeli de akıcılığı renk kalitesiyle birleştiren bir oyuncu monitörü. Şık ve kaliteli AOC G2460PQU monitörü, hemen hemen tüm yeni nesil AOC’lerdeki gibi oldukça yüksek malzeme kalitesine sahip. Fırçalanmış alüminyum görünümlü plastik, tahmin edilenden çok daha sağlam ve şık görünüyor. Ürünün ayak kısmında da benzer bir kalitenin hakim olduğunu görüyoruz. G2460PQU, öne, arkaya ve sağa yatırılabiliyorken yükseklik kontrolü de yapılabiliyor. Ergonomik bir monitör olduğunu söyleyebiliriz. 24 inçlik IPS panele sahip olan ürün, bu panel üzerinde Full HD çözünürlük sunuyor. Parlaklık oranı bir hayli yüksek olan bu monitörün asıl dikkat çekici noktası ise tazeleme değeri. Standart bir LCD – IPS bir monitör 60 Hz tazeleme değerine sahipken AOC G2460PQU’da 144 Hz tazeleme hızına çıkılabiliyor. Bu hıza daha önce TN panel monitörlerle çıkılabiliyordu fakat TN panel monitörlerin de renk isabeti düşük. IPS

panelde yüksek akıcılık sağlanması ise gayet hoş. Ürünün gecikme süresine baktığımızda da 1 ms değerini görüyoruz. 144 Hz deneyimi 60 Hz değerindeki bir monitör, ekrana saniyede en fazla 60 kare görüntü verebiliyor. 144 Hz’de ise haliyle 144 kare. 60 kare görüntüyle yıllarca oyun oynamaya alışmış biri olarak şunu söylemeliyim ki oyunlarda 144 Hz çok fazla fark yaratmıyor. Zaten 144 Hz’den tam olarak faydalanabilmek için oyunları 144 fps’de çalıştırabilecek bir sisteme ihtiyacımız var. Her ne kadar FPS ve MMO oyunlarında çok fazla fark yaratmadığını düşünsem de fare imlecinin kolay görülmesi noktasında da inanılmaz fark yaratıyor. Özellikle MOBA oyunlarında, savaş anlarında fare imlecini kaybeden biriyseniz 144 Hz’in çok işinize yarayacağını söyleyebilirim. 144 Hz’de fare imlecinin akıcı geçişleri ciddi anlamda fark yaratabiliyor. G2460PQU’nun arka panelinde DVI, HDMI, VGA ve DisplayPort bağlantıları bulunuyor. Monitörü çok beğenmiş olsak da artık Full HD çözünürlüğün yetmediğini düşünmekteyiz. Oyunlarda 1440p çözünürlüğü, 144 Hz akıcılığa tercih edeceğimizi belirtelim. G2460PQU, 1250 TL gibi bir fiyat etiketine sahip. Üzerine bir miktar daha para ekleyip AOC’nin başarılı 1440p modellerini almanızı tavsiye ederiz.


32

BThaber

BTnet.com.tr

21 - 27 ARALIK 2015

32 inçte yüksek çözünürlük “Nasıl olsa işyeri” düşüncesiyle işyerlerindeki bilgisayar ekipmanları giriş seviyesi modellerin üzerine pek de çıkmaz. Fakat giriş seviyesi fareler çalışanın bileğine zamanla zarar verebileceği gibi, düşük kalitedeki bir klavye de yazı yazma hızını etkileyerek verimliliği düşürebilir. Diğer taraftan kaliteli bir monitör kullanılmaması, ihtiyaç olan boyutun altında bir boyuta sahip olan modeller de göz sağlığını etkileyebilir. Philips’in BDM3270QP model monitörü, büyük ekranda yüksek çözünürlük sağlayarak kullanıcının görüntüyü çok daha az efor sarf ederek görebilmesini sağlıyor.

Tam 32 inç! Klasik Philips üst segment monitör tasarım izlerini taşıyan BDM3270QP, yine üst segment modellerde kullanılan çok yönlü ayağa sahip. Bu ayak sayesinde monitörümüzü istediğimiz şekilde konumlandırabiliyoruz. Geriye, ileriye yatabilen monitör, kendi çevresinde de döndürülebiliyor. Ürünün 32 inçlik paneli AMVA LCD teknolojisiyle üretilmiş. AMVA paneller IPS panellere yakın bir görüntü ve renk kalitesi sağlarken, gecikme sürelerinin biraz daha yüksek olmaları; bununla beraber maliyet avantajı getiriyor olmalarıyla ünlüler. Ürünün

12 milisaniye bir gecikme süresi var. SmartResponse ile 4 milisaniyelik bir süreye düşüyor. Günümüzün ideal bilgisayar monitörü çözünürlüğü olan 2560 x 1440’ı kullanan cihaz, 60 Hz’lik bir tazeleme oranı sunuyor. Oyun oynamaya pek uygun değil Genel olarak baktığımızda 12 milisaniyenin iş amaçlı kullanıldığında fark edilmesi zor bir gecikme süresi olduğunu söyleyebiliriz. Açıkçası masaüstünde, internet tarayıcıda ve kullandığım yazılımlarda en ufak bir rahatsızlık duymadım. Fakat iş oyun tarafına gelince

Inceleme BTnet

elbette ki 12 milisaniyenin farkı hissedilmeye başlıyor. Bu monitörün oyun oynamak için uygun olmadığını belirtelim. Arka paneline baktığımızda VGA, DVI, DisplayPort ve HDMI bağlantılarının bulunduğunu

görüyoruz. Bağlanabilirlik konusunda herhangi bir eksiği bulunmayan ürün, aynı zamanda 2 x 3 watt stereo hoparlörlere de sahip. Ürün 2.250 TL seviyesinde bir fiyat etiketine sahip.

Ucuz, küçük ve yetenekli

Şarjı 15 gün giden akıllı telefon Günümüz akıllı telefonlarının en büyük sıkıntısı elbette ki hızlıca tükenen bataryaları. Firmalar telefonlara günden güne daha fazla işlevler yüklerken, diğer taraftan batarya sorunu daha da dikkat çeker hale geliyor. Güncel akıllı telefonlar arasında 1 günden birkaç saat daha fazla dayanabilen telefon gördüğümüzde “bataryası çok iyi gidiyor” diyoruz. Oukitel markası ise olaya biraz daha farklı yaklaşarak, telefona işlevden ziyade batarya doldurmayı tercih etmiş. İlginç, agresif bir tasarıma sahip olan Oukitel K10000, 5.5 inçlik bir ekrana sahip. Telefon, bu ekran üzerinde 720p çözünürlük sunuyor. CPU olarak 4 çekirdekli, 1 GHz hızında çalışan MTK6735 çipsetini kullanan

ürün, 2 GB RAM’e ve 16 GB depolama alanına sahip. Arka tarafında 8 megapiksel, ön tarafında 2 megapiksel kameraya sahip olan ürün tam 10000 mAh’lik bir batarya kullanıyor. Firma, bu bataryanın standart kullanımda 10 - 15 gün dayandığını iddia ediyor. İşin en ilginç kısmı ise böylesine devasa kapasitedeki bataryaya sahip olan telefonun 184 gram ağırlığa sahip olması. 10000 mAh kapasiteli taşınabilir bataryalar bile 200 gram üzerindeyken Oukitel K10000’in komple 184 gram ağırlığında olması dikkat çekici. Cihazın kalınlığı ise 9 mm. Ürün, yurtdışında 239 dolar gibi bir fiyat etiketiyle satışta. Türkiye’ye bu ürünün gelip gelmeyeceği ise merak konusu.

Her ne kadar günümüzde oyun için kullanılacak bilgisayarlara binlerce liralık ekran kartlarını öneriyor olsak da aslında kaliteden biraz ödün verilerek orta ve giriş seviyesi kartlarda da güncel oyunları oynamak mümkün. Fakat bu orta – giriş seviyesi kartlar genelde pek göz önünde olmuyorlar. Asus’un R7 360 model ekran kartı da 430 TL civarı bir fiyat etiketine sahip bir ekran kartı. Şimdi bu ürünü biraz daha yakından tanıyalım. Büyümüş de küçülmüş Asus R7 360 ekran kartı, üzerinde Asus’un pek çok üst seviye modelinde kullanılan DirectCU soğutucusunun kapağını kullanıyor. Onlarca dev gibi ekran kartından sonra R7 360’ın üzerinde görünce bir şaşırdım doğrusu. Bu soğutucu kapağının üzerinde iki tane fan bulunuyor. Fanlar, altındaki alüminyum kısma

Inceleme BTnet

üfleyerek GPU’yu soğutuyorlar. Bakır ısı borusu filan yok. Hali hazırda ısınmayan bir ekran kartı olduğu için çok da alengirli bir soğutucuya ihtiyaç duyulmamış. Ürünün PCB’si küçük fakat soğutucunun bir kısmı kartın dışına taşmış. Asus R7 360, bu haliyle de her türlü bilgisayar kasasına sığacak büyüklükte. Yine de piyasada farklı markalar altında R7 360’ın daha minik modellerinin bulunduğunu hatırlatalım. Arka panele göz attığımızda 2 tane DVI, 1 tane DisplayPort ve 1 tane de HDMI portunu görüyoruz. DVI’lardan bir tanesi DVI-I; yani dönüştürücü aracılığıyla VGA çıkışına dönüşebiliyor. AMD’nin yüksek seviyeli ekran kartlarının büyük çoğunluğunda DVI-I bulunmadığı için VGA çıkışlı monitörlere sahip kullanıcılara zorluk çıkarıyordu. DVI-I’nin bu fiyat segmentindeki kartlarda bulunması gerekiyor; Asus R7

360’ta bulunması da haliyle avantaj sağlıyor. Hızı azıcık aşırtılmış Asus R7 360, içerisinde AMD’nin R7 260X’te ve HD7790’da da ullandığı Bonaire GPU’sunu kullanıyor. Evet, GPU biraz eski. 28 nanometre teknolojisiyle üretilen bu GPU, standart R7 360’larda 1050 MHz’de çalışırken, Asus’un modelinde 1070 MHz’de çalıştırılıyor. 2 GB kapasiteli GDDR5 RAM’lerini 6500 MHz hızında çalıştıran Asus R7 360, 128 bit bellek bant genişliğine sahip. 100 watt güç tüketim değerine sahip olan ürün, bir tane 6 pinli PCIe güç girişine ihtiyaç duyuyor. Düşük bütçeli bilgisayarlar için başarılı bir alternatif olan R7 360, güncel oyunların neredeyse tamamını 1080p çözünürlükte ve orta ayarlarda akıcı bir şekilde oynatabiliyor. Son derece sessiz çalışan kart, serinlik konusunda da başarılı.


BThaber

KARİYER

21 - 27 ARALIK 2015

33

Tüm eğilimlerin belirleyicisi artık Y kuşağı Citrix’e göre, bir şirket için BT kararlarını verirken Y kuşağının etkisini göz önüne almak büyük önem taşıyor. Çünkü Y kuşağı artık iş hayatında farklı kademelerde yer alıyor. Bu açıdan bakıldığında, bir şirket için BT kararlarını verirken Y kuşağının etkisini göz önüne almak her zamankinden daha önemli ve bunun için net stratejilerle yol almak da şart: BYOD (Kendi Cihazını Getir): Y kuşağı çalışanları, kendi kişisel uygulamaları da dahil olmak üzere, kendi cihazlarını kendi istedikleri şekilde kullanmak istiyor. Bu isteğe yanıt vermek, bir güvenlik açığı anlamına da gelmiyor. Güvenli erişim için XenDesktop gibi Sanal Masaüstü çözümleri önemli bir araç. Mobil Uygulama Yönetimi (MAM): Akıllı telefonlar için,

XenMobile gibi Mobil Uygulama Yönetimi (MAM) çözümleri ile kişisel akıllı telefonlardaki şirket uygulamalarını ve verilerini yönetmek mümkün. Böylece cihazın kaybolması ya da çalışanın işten ayrılması gibi durumlarda cihaz üzerindeki kişisel veriler değil, sadece şirket verileri silinebilir. Her Yerden Çalışın: Y kuşağı, her yerden çalışma imkanı olmasını isterken, ofis dışında çalışmak da dahil olmak üzere esnek çalışma programları sağlamak önem kazanıyor. Bunun için doğru BT araçlarının, yani gerekli uygulamalar ve verilerin kullanılabilir olması, veri kaybı tehlikesinin olmaması şart. Kullanıcı Deneyimi ve Gölge BT: BT birimi güvenlik önceliği ile kullanıcı deneyimini göz ardı eden uygulamalar sunduğunda,

Y nesli de bu sınırlamaları aşıp kendi çözümünde ilerlemeyi tercih ediyor ve ‘Gölge BT’ riski yaratıyor. Citrix Sharefile yapısı ise çalışanlara istedikleri işlevselliği sağlarken, BT birimine güvenlik kontrolü sunuyor. Geleceğin İşyeri: Ofisleri daha akıllı ve verimli hale getirmek için ışıklandırmalar ve IoT kullanılıyor. Geleneksel anlamda dar alanlar boğucu olurken, BT eğilimlerine uygun bir ofis, İK bağlılığını beraberinde getiriyor.

Gönülden geçenle icraat (yine) birbirini tutmuyor Eleman.net’in 5 bini aşkın firma ve 11 binden fazla çalışanın katıldığı ‘yeni yıl maaş zammı’ anketine göre, firmaların planladıkları artış oranı ile çalışanların beklentileri birbirleri ile uyuşmuyor. Firmaların yüzde 27’si yüzde 5-9 arasında ücret artışı planladığını belirtirken, mavi yakalı çalışanların yüzde 31’inin beklentisi yüzde 20’nin üzerinde zam. Ankete göre, çalışanların yüzde 23’ü, beklediği zammı alamama durumunda aldıkları ücret kadar performans göstereceklerini vurguluyor. “Yeni yılda çalışanlarınıza ne kadar zam yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna firmaların yüzde 27’si “yüzde 5 - 9

arası” derken, yüzde 23’ü “Zam yapmayı düşünmüyoruz” yanıtını verdi. “Yüzde 10 - 14 arası” diyenlerin oranı yüzde 22 olurken, ücret zammının yüzde 20’nin üzerinde olacağını belirtenlerin oranı ise yüzde 12. Firmaların yüzde 9’u zam oranının yüzde 5’in altında kalacağını, yüzde 7’si ise yüzde 15 20 arasında gerçekleşeceğini belirtti. Ankete göre, yeni yılda çalışan ücretlerinde en yüksek zam oranına sahip sektör restorancılık olacak. Yüzde 20’nin üzerinde artış yapacağını belirten firmaların yüzde 35’i bu sektörde faaliyet gösterirken, ikinci sırada yüzde 10’luk artış oranı ile mağazacılık/ perakende sektörü var. En düşük

E T K İ N L İ K L E R 21 Ocak 2016 BTvizyon Bursa AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr 4 Şubat 2016 BTvizyon Gaziantep AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr 24 Şubat 2016 Finans’ta Dijital İnovasyon AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr 24 Şubat 2016 Bilgi ve Doküman Yönetimi AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr

zam oranına sahip sektörler ise eğitim ve imalat. Bu sektörleri yüzde 10 ile bilgisayar/BT/internet, yüzde 7,5’luk oranla da tekstil sektörleri takip ediyor. Çalışanların yüzde 29’u “Beklediğiniz zammı alamazsanız, nasıl bir yol izlersiniz?” sorusuna “Üst yöneticimle konuşarak beklentimi tekrar dile getiririm” yanıtı verirken, çalışanların yüzde 23’ü aldığı ücret kadar performans göstereceğini ifade ediyor. Yüzde 18’lik kesim ise yeni bir iş arayacağını belirtiyor. Aynı şekilde çalışmaya devam edeceğini belirtenlerin oranı yüzde 16 olurken, “İşten ayrılmayı düşünürüm” diyenlerin oranı da yüzde 14.

Y U R T İ Ç İ

27-28 Şubat 2016 Ankara Startup Bilkent Cyberpark AYRINTILI BİLGİ: http://www.ankarastartup.com/ Program 4-6 Mart 2016 BİLMÖK Şanlıurfa Harran Üniveristesi AYRINTILI BİLGİ: www.bilmok.org.tr 10 Mart 2016 BTvizyon / Kocaeli AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr

19-20 Mart 2016 III. Ulusal Yönetim Bilişim Zirvesi Beykent Üniversitesi- Ayazağa Kampüsü AYRINTILI BİLGİ: http://ybzirvesi.com 23 Mart 2016 Kamuda BT Yönetişimi Teknoloji Platformları AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr 23 Mart 2016 Biyometri ve Güvenlik Teknoloji Platformları AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr

16-18 Mart 2016 6. CityExpo Antalya Expo Center AYRINTILI BİLGİ: http://www.antalyacityexpo.com/#

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri handana@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz.

Genç girişimciler için fırsat SAP’den SAP Türkiye, Ashoka Vakfı ile birlikte hayata geçirdiği ‘Hızlan FarkYarat’ programı kapsamında dezavantajlı gençlerin sorunlarına çözüm bulmaya yönelik projeler yürüten genç sosyal girişimciler ile bir araya geldi. Tüm dünyadaki SAP çalışanlarının gönüllü olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer aldığı ‘SAP Hizmet Ayı’ kapsamında, SAP Türkiye çalışanları genç sosyal girişimcilerin projelerine mentorluk desteği sağladı. SAP gönüllüleri, ayrıca Tarlabaşı’nda bölge sakinlerinin kent yaşamına eşit katılımını desteklemek için 2006 yılında kurulan Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin kişisel gelişimlerine destek olduğu 8-12 yaş arası çocuklarla bir araya geldi, TTM binasının çocuk oyun alanlarında boya ve onarım çalışmalarına katkıda bulundu. ‘Hızlan FarkYarat’ programı kapsamında yaratıcılık, sosyal etki, erişim teknolojinin etkin kullanımı gibi kriterlere göre seçilen projeler Askıda Ne Var, Yazılım Kulübü, YAŞÖM, SineMASAL ve Güneşin

Çocuklarına Yardım Kulübü oldu. Bu projeleri yürüten gençler program boyunca burs desteğinin yanı sıra farklı alanlarda eğitim ve mentorluk ile destekleniyor. Askıda Ne Var, Yazılım Kulübü, YAŞÖM, SineMASAL projelerini yürüten girişimciler, SAP Hizmet Ayı kapsamında SAP Türkiye gönüllüleri ve Ashoka Vakfı ekibi ile buluşarak projelerini geliştirmek üzere fikir alışverişinde bulundu. Destekledikleri 5 projeyle ilgili gelişmeleri görmenin önemine dikkat çeken SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin, “2016’da ‘Hızlan FarkYarat’ programına devam ederek, daha çok gencin eğitim, teknik donanım ve sosyal olanaklara kavuşması için yeni projeleri ve girişimcileri desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi. Ashoka Avrupa – Türkiye Ülke Temsilcisi Matthias Scheffelmeier ise ilk etabında İstanbul’da gerçekleştirdikleri programın devamında, önümüzdeki yıl Türkiye çapında desteğe ihtiyaç duyan yeni sosyal girişimcilik projelerini destekleyeceklerini vurguladı.

Huawei Türkiye’nin yeni Genel Müdürü Shen Li Shen, Huawei’nin yeni Türkiye Genel Müdürü olarak atandı. Shen bu görevinde, tüm Türkiye operasyonlarından sorumlu olacak. Shen, 1998 – 2003 arasında öğrenim gördüğü Dalian Teknoloji Üniversitesi’nden Sivil Mühendislik ve Bilgisayar Teknolojileri bölümlerinden çift diploma ile mezun oldu. Ocak 2005’ten itibaren Huawei’de görev yapmaya başlayan Shen, Li Shen Çin’in Huthot şehrindeki bölge ofisine atandı. Müşteri Direktörlüğü’nden Kıdemli Müşteri Direktörlüğü’ne yükseldiği bu süreçte Shen, China Telecom’dan sorumlu olarak görev yürüttü. 2006 sonunda Huawei Pekin merkez ofisine China Telekom Müşteri Direktörü olarak atanan, 2010 yılında Pekin Temsilciler Ofisi’nde Bölge Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaya başlayan Shen, Türkiye Genel Müdürlüğü öncesinde ise 2011 yılında Harbin Bölge Temsilciliği ofisinde Genel Müdürlük pozisyonuna atandı ve dört yıl bu görevi sürdürdü.


34

BThaber

MEKTUP

2015’i noktalamaya geri sayımdan merhaba, Bu hafta, Paris’te düzenlenen COP21 İklim Değişikliği Konferansı’nın da etkisiyle çevresel gündemim çok yoğun, ama açılışı YellowPages ile yapıyorum. Mobil cihazlardan yapılan arama istatistiklerini ortaya koyan YellowPages verilerine göre, YellowPages’ta yapılan aramaların yüzde 52’si mobil cihazlar üzerinden gerçekleştiriliyor ve mobilden aramayı en çok 25-34 yaş aralığı yapıyor. Kadın kullanıcıların yaptığı aramalarda giyim ve giyim aksesuarları, erkek kullanıcıların yaptığı aramalarda ise evlere yemek servisleri ön planda. Mobil ve internetin bireysel hayatta elde ettiği konumu görmek adına çok net bir veri. Mektubumun başında da belirttiğim gibi, bu hafta çevresel içeriğim ziyadesiyle yoğun. Açılışı ise son 1 yılda yolculuk paylaşarak dünyada 1 milyon ton karbon salınımını önleyen BlaBlaCar’la yapıyorum. BlaBlaCar’ın üyeleri yolculuklarını paylaşarak enerji tasarrufu sağlıyor ve karbon salınımını azaltıyorlar. Yine ilginç bir istatistik: 1 yılda BlaBlaCar Türkiye’de paylaşılan yolculuklar sayesinde elde edilen yakıt tasarrufuyla dünya çevresinde 4 bin kez turlamak mümkün. Bu özendirici haberi, acı bir gerçekle destekliyorum. Çünkü WWF’in “İklim Değişikliğinin Türler üzerindeki Etkisi” isimli yeni raporunda risk altındaki 10 türe dikkat çekiliyor. Bu türler arasında panda, kutup ayısı, orangutan gibi besin piramidinin yukarısında yer alan türlerin yanı sıra, WWF-Türkiye’nin korumak için yıllardır etkili bir program yürüttüğü yeşil deniz kaplumbağaları da var. Raporun sürprizi ise ‘insan’ın da bu 10 tür içerisinde yer alması. Acı ama gerçek…

21 - 27 ARALIK 2015

“Ferhangi Şeyler” ile 2 bin buluşma

İklim değişikliği zirvesi COP21’de ‘Enerji Hanım’ projemiz pek ilgi görmüş. Zirvede “Kadınlar, Cinsiyet Eşitliği ve İklim Değişikliği” oturumunda, Türkiye adına katılan Enerji Verimliliği Derneği, ‘Enerji Hanım’ projesini tüm dünyaya model olarak tanıtmış. Projede 21 ilde 34 bin kadına ulaşılırken, Enerji Hanım’ın anlattıklarını evlerinde uygulayan hanımların uygulama sonrasında faturalarında aylık 20-30 TL arasında düşüş olduğu bilgisi var. Bu da yıllık bazda her ev için bir çeyrek altın, ülke ekonomisi için de 4 milyar TL’lik kazanç demek. Pratik ipuçları ve biraz olsun hassasiyet kalkınmanın da anahtarı. Herkesin, her şirket ve STK’nın çevre adına yaptıklarını görmek büyük bir gurur kaynağı. İşte bir gurur sebebi: İzmir Kalkınma

2015

www.bthaber.com www.linkedin.com/groups/BThaber twitter.com/bthaber www.facebook.com/BThaber

Okur Temsilcisi Behçet Envarlı benvarli@tbv.org.tr

kendi çalışanları tarafından 2014 yılında kurulan Samsung Gönüllüleri Kulübü’nün bugüne kadar gerçekleştirdiği faaliyetlerden dolayı Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği tarafından “Yılın Gönüllü Dostu Teknoloji Şirketi” seçilmiş. Faaliyetleri örneklemek gerekirse; Barış Manço Çocuk Evi bünyesindeki oyun salonlarının ihtiyaçlarını karşılamak, Down Cafe’de kahvaltı etkinliği düzenleyerek gelirini Down Sendromlu çocuklara aktarmak, Kızılay işbirliğiyle kan bağışı kampanyasına imza atmak ve çok daha fazlası… Lenovo Grubu ise H tipi hisseli şirketler ve diğer Çin şirketleri arasında, HKICPA (Hong Kong Yeminli Mali Müşavirler Enstitüsü) tarafından 2015’in en iyi Kurumsal Yönetim ödüllerinde

REKLAM SATIŞ GRUBU

YIL 21 SAYI 1051

21 - 27 ARALIK

Ajansı (İZKA) desteğiyle Ege Orman Vakfı’nın hayata geçirdiği “Güneşten Ormanlar” projesi, ilk meyvelerini vermeye başlamış. Kurulan güneş enerji sistemi aracılığıyla 890 bin kilovat elektrik üretilmiş. Menderes Oğlanası’nda, 10 bin metrekare alan üzerinde kurulan sistemde, güneş enerjisinden üretilen elektrikten gelen gelirle, yeni orman alanları da oluşturulacakmış. Nasıl mı? Üretilen elektrikten elde edilecek gelirle 50 bin adet fidan dikilecek. Kullanılan enerji de doğal olduğu için yıllık 771 ton eşdeğerinde karbon salınımı engellenebilecek. Kazan-kazan stratejisi tam da budur. Kurumsal sorumluluğu bireysel sorumlulukla güçlendirmek bir ödül gerekçesi. İşte örnek: Samsung Electronics Türkiye;

Platin Ödül’e layık görülmüş. Lenovo son 3 yıldır üst üste bu ödülü kazanarak kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik alanlarında gücünü korumuş. Türk Telekom Grup şirketi Türk Telekom International da Global Carrier Awards 2015’te (Küresel Taşıyıcı Ödülleri) üst üste üçüncü kez “Doğu Avrupa’nın En İyi Veri ve Toptan Ses Taşıyıcısı” seçilirken, “En İyi Satış Ekibi” ödülünün de sahibi olmuş. Haftanın sevindirici ve gurur veren bir bilgisini de takvimine işaretlesen hiç fena olmaz. Seninle birkaç kez izleme şansımız olmuştu Ferhan Şensoy klasiği olan ‘Ferhangi Şeyler’i. Ferhan Şensoy’un 1987’den beri aralıksız oynadığı tek kişilik gösterisi “Ferhangi Şeyler”; 25 Aralık Cuma akşamı Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki 2 bininci oyunuyla, “en çok oynanan tiyatro oyunu” olarak bir kez daha dünya tiyatro tarihine geçecek. 7 Mart 1987’den bugüne 28 yıl… Sen yeter ki geleceğini bildir bana, bileti hemen alırım… Haftayı yine Yitik Ülke Yayınları’ndan bir kitapla noktalıyorum: Aydın İleri’nin yayına hazırladığı, aralarında tanınmış yazar, sanatçı ve siyasetçilerin de olduğu 72 kişinin ilk ve en sevdiği bisikletini anlattığı özel bir derleme kitap olan “Bisiklet Öyküleri”. BMX’ten Pinokyo’ya, dağ bisikletinden yarış bisikletine, hepimizin çocukluğunda destek tekerlekleri ve sonrasında iki tekerlek ile efsaneleşen bir bisikleti, gezi rotalarından diz kanatan düşüşlere uzanan hatıra silsileleri vardır. İşte tüm bunlar bu kitapta. Soğuk kış günlerinde okuyup, bahar ve yaz dönemi bisiklet turlarımız için ilham kaynağımız olur hem… Bu hafta da bu kadar, yeniliklerle haftaya yine buradayım.

BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına Sahibi Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr BThaber Grubu Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Bülent Nevres bulentn@bthaber.com.tr

Editörler Handan Aybars handana@bthaber.com.tr Sedef Özkan (Ankara) sedefo@bthaber.com.tr

Görsel Tasarım Nevzat Karataş nevzatk@bthaber.com.tr

Haber Merkezi Ekrem Uçman ekremu@bthaber.com.tr Simay Yaylacı simayy@bthaber.com.tr Ruşen Göbel ruseng@bthaber.com.tr Mukadder Keskingözler mukadderk@bthaber.com.tr

Satış Grubu Evrim Koç Demirci evrimk@bthaber.com.tr Perihan Kıtay Özden perihano@bthaber.com.tr Özge Karataş ozgek@bthaber.com.tr Canan Şahin canans@bthaber.com.tr

Abone ve Dağıtım Sorumlusu Kutay Göçe btabone@bthaber.com.tr Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBUL Tel 0216- 291 13 90 ISSN 1300-6495

Bültenlerinizi

bulten@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz

Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.



36

BThaber

ICT NEWS

21 - 27 ARALIK 2015

Satellite investments are at full speed! Technological developments in the world, of course, affect Turkey. As a society which likes to use technology, we benefit from a variety of technological transformations and developments of technology. Issues like new technology infrastructure set ups in Turkey, improvements in already available technologies and increase in connectivity draw our attention as every technology consumer. Besides, these technological advances directly or indirectly raise our life standards in many areas. In Satellite, Space and Technology Days powered by Türksat event held in December 11-12 with supports of MÜSİAD, Turkey’s technology infrastructure and innovations developed on this infrastructure were mentioned. The first topic attracting our attention was the e-Government Portal. Thanks to the e-Government Portal, the citizens are not dealing with the bureaucracy and carry out take many transactions over the internet easily. E-Government Portal prepared by Türksat is gaining more and more functions along with various developments and is becoming even more stable.

Göktürk-2 will get clearer images On the other hand, in the opening speeches, the importance of being a manufacturer, not only a consumer in the field of technology is mentioned. It was discussed that nothing can be achieved only by consuming technology and the local technologies should be developed. Science, Industry and Technology Minister Fikri Işık spoke about the benefits of the Göktürk-2 satellite against terrorism and mentioned about developing

local projects in his speech. Saying that the function of the satellite is not only limited to military and security fields, Işık expressed that it meets many needs in fields such as agriculture, communication and disaster management. Işık said that Turkey makes important moves on both earth observation and communication satellites and as Göktürk-2 can scan as 2.5 meter blocks, they plan to decrease the block to 50 cm with Göktürk-2 renovation project. Işık expressed that the first national communication satellite Türksat 6A project is in a successful progress and its construction will begin in the first quarter of 2019. Fikri Işık made an announcement related to TÜBİTAK, as well. Işık said that the R&D processes carried out by TÜBİTAK and the private sector is parallel, creating an

insufficiency using the time and that they will configure this practice. Işık told that the private sector is successful at the production side as well as R&D, saying that TÜBİTAK will turn into a support mechanism for the R&D projects of the private sector. According to Işık, Türksat 6A is the first example of this new configuration process. Some of the satellite’s interior package projects are now possible to be actualized by the private sector. TÜBİTAK is wanted to be concentrated in area researches where the private sector cannot work in.

All parties should be included in this information society Turkey’s technological capacity is increasing every day. Satellite System Integration and Test Centre was opened in May this year. National Satellite Earth Station development

project was launched in February. A project has been started to develop lithium batteries, solar panels and solar cells used in satellites. In addition, the information is given on a center to be created on optical materials used in satellites. Transport, Maritime Affairs and Communications Minister Binali Yıldırım took the stage during opening speeches, as well. Yıldırım mentioned about the given date of 2019 for Türksat 6A being very late and requested Fikri Işık to make everything possible to shorten this time frame. After the approval of Fikri Işık, the date is updated as the beginning of 2019. One other important point that Binali Yıldırım also touched upon was the use of information technology. Stating that the new generation grew up with technology, so can

benefit from it, however the seniors are mostly unaware of the new technologies. If all parties are not involved in technology, after some time, some people will become technology-illiterate. He stated that special programs should be developed in order to have 1950-1960 generation who joined the technology society later on benefit from technology.

Remarkable panels and stands The panels and stands at the event included many interesting technologies. 4K panel in which Vestel and TRT gave speeches was one of them. Nevertheless the information given about the broadcasting technology concerns the technical side of publishing industry; various tips were given to the participants about the television viewing habits.

Strategic partnership between Turkey and Malaysia will continue to grow Exploring opportunities for cooperation between Turkey and Malaysia in the IT sector, promoting Malaysian ICT products and services in relevant sectors in Turkey and developing business relations between the two countries arouse the need of extensive

talks and meetings. MATRADE Turkey Director Idzham Abdulhamid gave the information that they organize the visit of the delegation simultaneously on December 9-10 with ACI Airport Exchange Conference and expressed that they aim at bringing companies

in the delegation together with the business opportunities that will arise within the scope of İstanbul’s new İGA airport. MATRADE ElectricElectronic and Informatics Director Sharimahton Mat Saleh stated that they are preparing a platform for

Malaysian companies to meet with business opportunities in the airports of İstanbul and other cities around the world by exhibiting their products and reminded that they organize meetings with the Turkish IT sector representatives and provide cooperation

opportunities. In a separate platform on December 8, at the Hilton İstanbul bilateral business meetings program, 135 meetings were organized among Turkish and Malaysian IT companies and at the end about 65 million USD business potential was uncovered.



38

BThaber

ICT NEWS

21 - 27 ARALIK 2015

‘We will expand our territory in 2016’ In the framework of the complete service sale approach, Datacore moves to a new business model and reaches out to the regional markets. Planning to gradually move from Data security products to complete service sales; Datacore moved to its new office in Kartal. DataCore Chairman and General Manager Serdar Özçelik states that their aim is providing 40% of all income from service sales rather than product, in the next 3 years. DataCore’s future plans include the expansion goals, territory wise. Serdar Özçelik gives the following information on DataCore’s new objectives: “We’re trying to make some changes in our business branch slowly. The most important aim is to have more service sales than product. We realized this on some projects in the second half of 2015. Instead of our customers’ getting the products, we would like to offer them manageable services, either in their own data centers or our cloud centers. On our side, of course, this is not an easy target. For this, we have a three-year development plan. Our goal in the next three years is to have a rate of over 40% sales of manageable services. The second project started in the third quarter of 2015. We would like to do something with the Turkish companies

Mediterranean ‘informatics island’ vision comes to life

we work with in another territory. We have signed such an agreement with CommVault. CommVault makes us carry out their all professional services in the Middle East and North Africa as outsourcing. DataCore currently conducts consulting projects in many regions. The countries include but not limited to Saudi Arabia, Qatar, United Arab Emirates, Oman and Egypt. In 2016, we want to do something with other brands that we represent in this region. The size of the Turkish market is well known. To move our company to a higher level and to carry it out of the potential political risks of our country we want to expand our territory. This will be our second major step in 2016.”

‘New Ring of BTvizyon Chain TRNC’ titled event provided the opportunity to share ideas on how to evaluate opportunities and discussed on the steps to be taken on this topic. In Girne, held on December 10, ‘New Ring of BTvizyon Chain TRNC’ event brought together the representatives of the industry and provided the opportunity to exchange ideas on how to evaluate opportunities and discussed on the steps to be taken on this topic. Denizler Bilişim Director Lisani Deniz listed the criteria of the ‘informatics island’: To take an active part in the IT world, to take advantage of universities our country to solve the qualified human resources problems in the informatics world, to be the core of the research centers in the region and become an ICT laboratory, to make leader informatics companies invest in our country, to ensure the transfer of technology and providing value-added

products and services to the new technologies and play the role of “informatics island” successfully. Lisani Deniz saying that “the future comes with ICT” informed participants in detail on how they aim at carry TRNC to a higher platform with this 10 year process of the “Informatics Island”, projects being carried out and all related acts and laws such as Electronic Communications Act and the Electronic Signature Act. Deniz expressed that the works are in progress based on BTHK 2015-2018 Strategic Plan. Strategic objectives extending towards 2018 Information Technologies and Communications Authority (BTHK) President Assoc. Prof. Dr. Kadri Bürüncük noting the steady increase in the number of mobile communications users, and pointed out that 53 of 100 people use smart devices as of 2015. Bürüncük showed the youth as the

secret of IT sector’s growth continuity and drew the attention to cloud computing and wearable technology’s huge potential, listing their strategic objectives covering 2015-2018: to pay regard to the consumer rights and interests, to ensure and to develop an effective competition environment, to support making an efficient investment to innovation and infrastructure, to support creating an information society and finally to develop institutional structure and corporate technical infrastructure. TRNC Ministry of Transport Undersecretary Olgun Amcaoğlu shared the objectives and priorities via his ‘Digital Cyprus’ presentation with participants and gave information about the organizational structure of the Ministry of Transport. As of today, he stressed that a total of over 793 thousand registered mobile subscribers and more than 563 thousand active subscribers are counted.

TÜTED – AGİM will pave the way for the industry All Telecommunication Businessmen Association (TÜTED) opened Research, Development and Innovation Centre TÜTED – AGİM in order to contribute to business development of its members can and provide value creation. TÜTED Chairwoman Dr. Dilek Ataman Bağdatlıoğlu gave the following information: “It is important to provide employees of the information and technology sector information that will contribute to their development and

to enable them to meet with the public and private sector executives. As an association covering all fields of telecommunication, we launched Research, Development and Innovation Centre (AGİM) in order to contribute to business development of our members and to create value for them. You could access out platform via www.tutedagim.org. TÜTED - AGİM Platform provide support for benefiting from financial and tax related incentives via national and

international R&D funds, for creating universityindustry collaboration, for preparing trainings in R&D and innovation fields and for organizing innovation workshops. We launched TÜTED AGİM with such objectives as creating projects that support innovation and R&D, becoming the reference point for national and international R&D incentives in the sector, on purchases promoting domestic production to ensure positive discrimination, initiating joint

projects and promotional activities in collaboration with other NGOs, undertaking the role of coordinator to create the relationship among universities, the private sector and government, being a leader in the formation of professional standards and measures and conducting free competition and supporting constructive competition among competitors. TÜTED AGİM carries out its projects with the sectors leading consulting company Etkin Project.”


Türkiye’nin en iyi Cisco eğitmenleri ile geleceğinize yön verin.  Collaboration  Service Provider  Routing & Switching  Cloud  Wireless  Cisco ACI  Data Center

Ağ Tasarımı ve Projelendirme

Eğitim ve Danışmanlık

Kurulum ve Destek Hizmetleri www.btegitim.com +90 (212) 274 69 98



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.