ANA SPONSORLAR
Sayfa
3
İlk sinyaller 5G Vadisi Açık Test Sahası’nda verildi 5G Vadisi Açık Test Sahası (5GVATS); üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, şirketlerin, girişimci teknoloji firmalarının, 5G ve Ötesi’ne ilişkin teknolojileri test edebilecekleri ve katma değer oluşturabilecekleri bir ortamın tesis edilmesi hedefiyle kuruldu.
SAYI
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr
1197 19 - 25 Kasım 2018
Sayfa
8
Yüzde 100 güvenli internete doğru! Dünyanın önemli kurumsal güvenlik çözümleri geliştiricilerinden Palo Alto, güvenlik anlamında devrim yaratabilecek yeni bir yaklaşıma fikir sahipliği yapıyor.
Sayfa
Sayfa
13
44
Yerli sermaye ve Türk akıl terinin sinerjisi Winwai’de buluştu
Kora, analatik ve yapay zeka alanında geliştirdiği çözümlere robot süreç otomasyonu teknolojilerini de ekledi.
Ayhan Sevgi
Kapılar, geleceğin dünyasına açılıyor!
Sayfa
46
Teknoloji üreten kişi ve kurumlara Mandala desteği Türkiye’de her geçen gün daha popüler bir meditasyon (rahatlama) aracı olan Mandala, karar verme ve planlama gibi birçok beyin işlevine olumlu katkı sağlıyor.
Sayfa
Bu yıl "Beyond The Wall" mottosu ve "Akıllı Şeyler - Bilen Teknolojiler" ana temasıyla 21 Kasım Çarşamba günü kapılarını açacak olan Bilişim Zirvesi'18, Türkiye İş Bankası ve Hewlett Packard Enterprise ana sponsorluğunda iki gün boyunca nesnelerin internetinden veri analitiğine, yapay zekâdan robotlara uzanan teknoloji zincirinin, geleceği nasıl etkileyeceğini tartıştıracak.
Sayfa
16
Sayfa
22
30
BULUTU
BULUT YAPAN VERi MERKEZi
Robotlar, rutin ve tekrarlanan işleri üstlenecek UiPath Türkiye Genel Müdürü Tansu Yeğen: “Yapay zekanın gelişimi önümüzdeki 2-3 yılda baş döndürücü hızda ilerleyecek.”
BU
RADORE TL A İ L G LU AKLINDAKI SORULARI
İ İL
İnsan ve makine işbirliği yeni bir boyuta geçecek! Dell EMC Türkiye Ülke Müdürü Sinan Dumlu: “Bilişim Zirvesi, başta bilişim olmak üzere birçok sektöre vizyon katıyor.”
Endüstri 4.0’a tüm açılardan odaklanıyoruz KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca: “Geleceği Keşfet vizyonundan güç alarak, bilişim dünyasına ve Türkiye’ye daha çok değer katacağız.”
BThaber
GÜNDEM
19 - 25 KASIM 2018
3
İlk sinyaller 5G Vadisi Açık Test Sahası’nda verildi
5G Vadisi Açık Test Sahası (5GVATS) Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü, Bilkent ve ODTÜ yerleşkeleri ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Merkez Binası arasındaki alanı kapsayan bölgede üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, şirketlerin, girişimci teknoloji firmalarının, 5G ve Ötesi’ne ilişkin yerli ve milli imkanlarla geliştirilecek uygulama ve teknolojileri test edebilecekleri ve katma değer oluşturabilecekleri bir ortamın tesis edilmesi hedefiyle kuruldu. Mutabakat zabıtları çerçevesinde 5G Vadisi’nde test şebeke altyapılarının kurulmasında son aşamaya da gelindi. 5G Vadisi’nde yer alan Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’ndeki BTK Piyasa Gözetimi Laboratuvarı’nda 8 Kasım 2018 tarihinde 5G Vadisi Açık Test Sahası Etkinliği gerçekleştirildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve BTK ve tüm 5GVATS tarafları ile 5G Vadisi’ne destek veren tedarikçi firmaların katılım sağladığı etkinlikte, ilk 5G sinyalleri 5G Vadisi Açık Test
Sahası’na verildi. Etkinlikte ayrıca Türkiye’nin ilk 4.5G yerli ve milli baz istasyonunu üreten ULAK Haberleşme tarafından ODTÜ Bilişim İnovasyon Merkezi ile BTK Piyasa Gözetimi Laboratuvarı Müdürlüğü arasında kurulan antenlerle uçtan uca 4.5G sinyalleşmesi gerçekleştirildi. Türk Telekom ve Argela tarafından da yazılım tabanlı ağ ve ağ fonksiyon sanallaştırma uygulamaları gösterildi. Teknoloji geliştirmek isteyenlere açık altyapı 5G Vadisi Açık Test Sahası İşbirliği Protokolü; BTK, Hacettepe Üniversitesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Türk Telekomünikasyon, Vodafone Telekomünikasyon ve Turkcell İletişim Hizmetleri tarafından 15 Ağustos 2017 tarihinde imzalanmıştı. Bu kapsamda 5G Vadisine, uçtan uca 5G şebekesi, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen 4G çekirdek şebekesi, 4G baz istasyonu, IoT platformu, fiziksel ağda testlere olanak sağlayan test ölçüm ekipmanlarının
konuşlandırılması amacıyla, 5GVATS Protokolü Tarafları ve Ulak Haberleşme, i2i Bilişim Danışmanlık Teknoloji, Netaş, Spark Ölçüm Teknolojileri ve Huawei Telekomünikasyon Dış Ticaret arasında 24 Temmuz 2018 tarihinde 5G VATS’da test şebeke altyapıları kurulmasına yönelik mutabakat zaptı imzalandı. Tedarikçi firmaların 5G Vadisi’ne kuracakları test şebeke altyapıları tüm teknoloji geliştiricilerine ve akademisyenlere açık olacak. 5G VATS’taki test şebeke altyapılarından akademisyenler, araştırmacılar, doktora öğrencileri, işletmeciler, üreticiler ve girişimci teknoloji firmaları gibi 5G ve ötesi konularda çalışmalar gerçekleştiren tüm tarafların faydalanması öngörülüyor. Bunlara ek olarak, altyapıların elektronik haberleşme sektörünün tüm paydaşları için yeni Ar-Ge fırsatlarına olanak sağlayarak, kamu-üniversite-işletmecisanayi işbirlikleri bağlamında araştırmalar ve projeler yürütülmesine imkân sunması da amaçlanıyor. BTK ve OSTİM öncülüğünde 122 yerli teknoloji şirketinden oluşan Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi de uçtan uca yerli ve milli 5G şebekesi için çalışmalarına başlayarak, 2020 yılında söz konusu şebekenin hizmete alınması ile Türkiye yerli ve milli imkanlarla 5G’ye ilk geçen ülkelerden birisi olmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda 5G Vadisi’ne i2i firması tarafından tamamen yerli ve milli olarak geliştirilen VadiCell kurulumu da gerçekleştirildi.
48
BThaber
E-TOPLUM BİLİŞİM DÜNYASI
19 21 -- 25 27 KASIM MAYIS 2018
Cep telefonuna harç zammı Yurtdışından satın alınıp, yolcu beraberinde getirilen telefonların kayıt ücretinde düzenlemeye gidildi. 9 Kasım 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yolcu beraberinde getirilen cep telefonlarının kayıt altına alınması esnasında ödenen ücret 170,70 TL’den 500 TL’ye çıkarıldı. KPMG Türkiye Gümrük ve Dış Ticaret Direktörü Hakan Uçak, söz konusu değişikliğe ilişkin analizinde, harç ücretlerindeki artış nedeniyle yurtdışından
getirilen cep telefonlarındaki fiyat avantajının azaldığını belirtti. Hakan Uçak, artan döviz kurları da dikkate alındığında, yurtdışından bireysel olarak ithal edilen cep telefonları ile yurtiçinde satışa sunulan cep telefonları arasındaki fiyat farkının ciddi oranda azalacağı değerlendirmesini yaptı. Şirketler tarafından ticari amaçla yapılan cep telefonu ithalatında TRT Bandrol ücreti, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi (KDV) ödeniyor. Ödenen bu
vergiler de fiyat mekanizması içinde tüketicilere yansıtılıyor. Bu yapıda, örneğin bin TL değerindeki cep telefonu için ödenen vergiler, eşyanın kıymetinin yarısından fazlası olarak öne çıkıyor. Bin TL değerindeki cep telefonu için 622,50 TL vergi de ithalat anında tahsil ediliyor. Yolcular tarafından bireysel olarak ithal edilen bin TL değerindeki cep telefonunun yolculara maliyeti, söz konusu karar öncesinde bin 170,70 TL iken, karar sonrasında ise bin 500 TL olacak.
Bilirkişi başvurularında da e-Devlet dönemi başladı Adalet Bakanlığı Bilirkişilik Daire Başkanlığı, bilirkişi kabulüne ilişkin duyuru yayımladı. Buna göre, bilirkişi olmak isteyenler başvurularını e-Devlet üzerinden yapacak. Başvuru formları elektronik imza veya mobil imza ile imzalanacak. 5 Kasım'dan itibaren başlayan başvuru süreci 30 Kasım’a kadar devam edecek. 22 Ocak 2019 tarihinde ise başvuruları kabul edilenler açıklanacak. Çözülmesi
İşlemler şifre ve parmak izi ile de yapılabilecek Uluslararası standartlar, uyumluluk esasları ve güvenlik kriterlerine uygun şekilde TÜBİTAK tarafından geliştirilen milli işletim sisteminin kullanıldığı yeni kimlik kartları, milli bir güvenliği sunuyor. EGA Elektronik Güvenlik Altyapısı Genel Müdürü Ümit Yaşar Usta, hem kurumların hem de vatandaşların eski kimlikle yaşadıkları mağduriyetlerin böylece tarih olacağını belirtti ve şöyle devam etti: “Tüm güvenlik özellikleri uluslararası standartlarda değerlendirilerek, TÜBİTAK UEKAE tarafından geliştirilen
Elektronik Kimlik Kartları, en ileri algoritmalar ve yöntemlerle korunuyor. Bu nedenle taklit edilmesi mümkün değil. Kimlik sorgulama bundan böyle kimlik üzerinde yer alan bilgilerden değil, kimlik kartı üzerinde yer alan çip üzerinden sağlanacak. Bir kimlik kartını doğrulayan görevlinin gözünden kaçabilecek bir sahtecilik de böylece elektronik kimlik doğrulamaya takılacak. Nüfus cüzdanlarında açık bir şekilde okunabilen bilgilerin tamamı yeni kimliklerde çiplere saklanarak koruma altına
alındı. e-Devlet işlemleriyle entegre edilen yeni kimlik kartları ile gelen en büyük yenilik ise bu kartların şifreli olması. Pek çok işlem PIN şifresiyle veya parmak izi ile yapılabilecek. Vatandaş bir sağlık kuruluşuna başvurduğunda, ilgili hekim hastaya ait sağlık bilgilerine tek tıkla ulaşabilecek. Bu da daha kolay ve verimli bir muayene işleminin önünü açacak. Şimdiye kadar 30 milyon civarında çipli kart dağıtıldı ve her ay bu sayıya 1 milyon daha ekleniyor. Vatandaş yeni e-Kimlik çağına hazır, sıra kurumlarda.”
uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren durumlarda görüşlerine başvurulacak bilirkişi adayları, e-Devlet’te Adalet Bakanlığı’nın sunduğu hizmetler bölümünden elektronik imza veya mobil imza ile giriş yapacakları UYAP Bilirkişi Portal Girişi'nden işlemlerini gerçekleştirecek. Sigorta, tıp, turizm, enerji ve mimarlık gibi 65 uzmanlık alanında bilirkişi alınacak ve adaylar da uzmanlık
alanlarına göre aranacak nitelikler çerçevesinde değerlendirilecek. Başvurusu kabul edilenler 24 saat eğitim alacak. Yazılı posta yoluyla veya vekaleten başvuru ise yapılamayacak ve bu şekilde yapılan başvurular reddedilecek. Konuyla ilgili bilgi veren E-Güven Genel Müdürü Can Orhun, “E-devlet uygulamaları, bürokratik süreçleri hızlandırırken vatandaşlara daha hızlı hizmet alma imkanı tanıyor” dedi.
Dell EMC Veri Koruma Çözümleri Artık NetCore Uzmanlığı ile Sunuluyor.
DELL EMC SUPPORT ENABLED PARTNER
BT Ortamınızı, veri depolama sistemleri ile şimdi daha fazla entegre olan lider Dell EMC Veri Koruma ve Yedekleme Çözümleriyle, NetCore gücü ve uzman DPS ekibi ile koruyun!
Data Domain
Data Protection Suite
Modern yazılım tabanlı veri merkezleri için tasarlanan pazar lideri 1, özel üretim yedekleme cihazı Data Domain, tekilleştirilmiş veriyi herhangi bir bulut ortamında katmanlandırma yeteneğine sahip lider altyapıdır 2.
Sınıfının en iyisi Dell EMC Data Protection yazılım çözümleri; kritik önem taşıyan uygulamalar için yedeklemeleri 20 kata kadar, veri kurtarmayı ise 10 kata kadar hızlandırır3.
Daha fazla bilgi için: dps@netcore.com.tr
www.netcore.com.tr
1. IDC WW Purpose-Built Backup Appliance Systems Tracker, 4Ç2017 (Gelir), Mart 2018. 2. Dell EMC Internal Analysis, Kasım 2016. 3. Dell EMC Internal Testing, Temmuz 2016, Geleneksel Yedekleme Karşılaştırması.
+90 216 688 5356
Integrated Data Protection Appliance (IDPA) Veriniz nerede olursa olsun, kurulumu ve yönetimi kolay tek bir cihazda güçlü veri koruması elde edersiniz.
6
E-TOPLUM
Atina, i-Başkent oldu AB’nin İnovasyon Başkenti (i-Capital) ünvanı, ilk kez 2014’te Barcelona, 2016’da Amsterdam, 2017’de Parise verildi. (2015’te ünvan verilmedi). Atina, bu yeni ünvanı sayesinde 1 milyon euro “ödül” alacak.
20 yıldır kullanılmayan Serafeio Spor Tesisleri renove edildi. Yüzme havuzu tekrar açıldı. Tesisteki binalara Athens Digital Lab, Athens Culture Net ve bir maker merkezi (Designed for Better Learning Maker Space) konuşlandı.
Nasıl oldu da Atina, inovasyonda öne çıktı? Bazı projelerin kısa özeti bir fikir verir: Şehirde boşta duran binaları belediye küçük işletmelere, yaratıcı atölyelere, STK’lara kredi açarak kiralamaya başladı. Böylece binalar tümdem yıkımdan kurtuldu, toplumsal fayda yaratıldı. Atina şehir merkezinde bin 300 bina boş duruyor. Şehirdeki bütün binaların yüzde 30’u kullanılmıyor. Şehrin 90 yıllık Kypseli Kapalı Pazarı, kentsel dönüşümden kurtarıldı, sosyal girişimcilik merkezine dönüştürüldü.
BThaber
Edip Emil Öymen edip.oymen@gmail.com
Şehre sığınan mültecileri şehir hayatına katmak, onlara iş, aş, konut sağlamak amacıyla “Curing the Limbo” (İki arada bir derede kalmışlığa çözüm) girişimine AB Bölgesel Kalkınma Fonu yardımcı. Şehirde şirketleri, eğitim kurumlarını dijitalleşme yönünde ilerletmek amacıyla oluşturulan bir Dijital Konsey var (Digital Council). Atina’yı akıllı şehire dönüştürmeyi onlar da istiyor.
19 - 25 KASIM 2018
Bir şehri tanıtmak...
Bu yazı, turizmde inovasyon konusunda bir reçete: İtalyan yazar Elena Ferrante, orada çok satan, özgün romanları İngilizceye çevrilen (böylece daha da çok satan) ünlü bir yazar. Ama bu isim onun “takma” ismi. Gerçek ismi henüz ortaya çıkmadı (çıkartılmadı, özenle saklanıyor). Bazı romanları Türkçeye bile çevrildi: Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım. Bir Yazarın Yolculuğu. Kayıp Kızın Hikayesi. Terk Edenler ve Kalanlar. Yeni Soyadının Hikayesi...gibi. Bu romanların çoğunda
başrolde Napoli var. Ferrante’yi okuyanlar Napoli’yi merak ediyor. Napoli, İstanbul’u çağrıştıran kargaşası, enerjisi, “gizemleri” ile elbette çok gerçek bir şehir. İstanbul, Dubai’leştikçe, ruhunu kaybettikçe, Napoli bütün köhne, döküntü, tarihi geçmişiyle “öylece” duruyor gibi. “Bir çivi bile çakmadan” ama hep aynı kalmasını sağlıyor şehir yönetimi. Bir binanın dışı badana olacaksa bile “eskiymiş” gibi yapıyorlar. İtalyanların bağırlarına
bastığı İstanbullu Ferzan Özpetek de 2017 Aralık ayında İtalya’da gösterime giren (bizde ise geçtiğimiz haftalarda) Napoli’nin Sırrı (Napoli Velata) adlı şahane filminde yine bu şehri başrole oturttu. Birbirinden tarihi ve anlamlı mekanlar, bu gerilimli, gizemli filme set oldu. Film, 2019 Oscar’ına Yabancı Dil Film kategorisinde İtalya’yı temsil etmek üzere seçildi. Ve geçen yıl Aralık’ta orada gösterime girdiğinde NonsoloArt Associazione Culturale turizm şirketi hemen filmin mekanları için turistlere tur düzenlemeye başladı. Napoli, yer altı ve yer üstü tarihiyle turizm açısından bir mücevher. Ferrante romanları mekanları için de Progetto Museo, turlar düzeniyor yerli/yabancı turistlere. Hanımın 4 kitabını Amerikan HBO film şirketi 32 bölümlük dizi yapmak üzere gelecek baharda Napoli’de çekimlere başlayacak.
Halk Google ve Apple’ı istemedi Stockholm şehir yönetimi, Apple’ın şehrin en merkezi parkının kenarında mağaza açmasına izin vermedi. Berlin’de ise Türklerin yoğun yaşadığı Kreuzberg semti, Google’ın orada 3 bin metrekarelik bir kampüs açmasını engelledi. Stockholm merkezdeki Kungsträdgården, dikdörtgen bir park. Apple, bu parkın bir kenarında topu topu 375 metrekarelik bir yer istiyordu. Ama şehir yönetimi parkın bu kadarcık kısmını bile Apple’a vermek istemedi. Berlin’de ise Türklerin yoğun yaşadığı, bohem sanatçıların bolca olduğu “hip” Kreuzberg semtinde Google’ın açmak istediği merkeze karşı ise ciddi tepki oluştu. Google, işlevini yitirmiş eski bir enerji
santralini alıp, içini baştan sona yıkıp, dışını olduğu gibi koruyup, burayı bir ArGe merkezine (kampüse) dönüştürmek istiyordu. Ama Kreuzberg’de “Kalabal!k” (aynen bu yazılımla) adlı kafede her ayın ikinci ve dördüncü Cumartesi günü toplanan tepkiciler Google’a geçit vermedi. Bu kafe “Anti Google Café” olarak tanınıyor. (Acaba bu kafenin adı aslında “Kalabalık” ama “ı” harfi Alman alfabesinde olmadığı için şıklık olsun diye “!” mi kullandılar?) Google’ın Londra, Tel Aviv, Seoul, Madrid, Sao Paolo ve Varşova’daki kampüslerinden sonra Berlin de olacaktı. Ama henüz olamadı. Muhalefeti örgütleyen kişi Sergey Schmidt’in, “Fuckoffgoogle.de” adlı bir sitesi de var. Bu kişi, Google
eş-kurucusu Sergey Brin ile eski Google CEO’su Eric Schmidt’in isimlerinden, kendisine isim uydurmuş bir Fransız eylemci (haktivist mi desek?). Kafe ve yöresinde duvarlara, elektrik direklerine “Google ist kein guter Nachbar!” (Google iyi bir koşu değil) afişleri astılar. Google şimdilik, bu projeden vazgeçti. Berlin Belediye Başkanı Michael Müller, Google şehre geliyor diye memnun olmuştu. Londra’nın Brexit’le sönecek yıldızına el koymaya başlayan Paris’le rekabet için Google Berlin iyi bir fırsat olacaktı. Başkan Bey, Google için bir başka eski büyük bina önerdi: Doğu Berlin’de eski istihbarat (Stasi) binasını... Bu “lanetli” dev binayı kimseler istemediği için belki Google alır diye düşünmüşlerdi. Bu
arada, Fransız Haber Ajansı, Google “gelecek” diye Kreuzberg’de gayrımenkul fiyatlarının 2016-17’de yüzde 71 arttığını bildirmişti. Bölgedeki fiyat artışı, Berlin geneline bakıldığında yüzde 20’yi aşan bir sıçramaya işaret ediyor. Fırsatçılar şimdi Google’ın “yeni” adresi belli olana kadar beklemek zorunda.
Google, Kreuzberg’de kampüs açamadı ama olsun varsın... Berlin’de “Factory” adıyla açılan startup kuluçka merkezi için üç yıl süreyle 1 milyon euro hibe ettiği gibi, “Factory” ile aynı işi yapacak ikinci bir merkezde de var: Kreuzberg’e 2 kilometre uzakta, komşu sayılan Görlitzer Park’ta açılan “yeni” Factory’de 14 bin metrekare bir mekanda.
Dünya çapında onaylanmış entegre teknolojimizi kullanarak altyapı ve güvenlik çözümlerinizi tasarlayın, oluşturun ve yönetin.
EFB Elektronik İthalat İhracat Üretim Tic. Ltd. Şti. Halide Edip Adıvar Mah. Sultan Sok. Mavi Plaza No:22 D:11/22A 34384 Şişli - İstanbul T. +90. 212. 222 92 50 pbx F. +90. 212. 222 92 89 E. info@efb-elektronik.com.tr
Alt yapımızda “kalite” var!
www.efb-elektronik.com.tr
8
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Yüzde 100 güvenli internete doğru! Dünyanın önemli kurumsal güvenlik çözümleri geliştiricilerinden Palo Alto, güvenlik anlamında devrim yaratabilecek yeni bir yaklaşıma fikir sahipliği yapıyor. Palo Alto’nun 27 Kasım günü İstanbul Bulut Güvenliği Zirvesi’nde detayları Ayhan Sevgi anlatılacak olan yüzde 100 güvenli internet yaklaşımın temelinde; tüm BT ve güvenlik şirketlerinin, açık ve entegre sistemlerin yer alacağı bir platform yer alıyor. Palo Alto Gelişen Pazarlar Başkan Yardımcısı Ercan Aydın, etkinlik ve yeni yaklaşımları konusunda sorularımızı yanıtladı: Yeni güvenlik yaklaşımları nasıl şekillendiriyor? Palo Alto bu konuda nasıl bir yaklaşım sunuyor? Günümüzde internet artık bir utility haline geldi. Su, elektrik nasılsa internet de aynı konuma geldi. Ama bu konuda en büyük risk güvenlik. Bizim felsefemiz doğrultusunda, önümüzdeki on yıl içinde internetin tamamen güvende olabileceğine yüzde yüz inanıyoruz. Yüzde 100 güvenli internet mümkün ama bunun için zaman gerekiyor. Bizim bu konuda birtakım çalışmalarımız var. Oldukça iddialı bir felsefe. Yüzde 10 güvenli internet nasıl olacak? Biz buna neden inanıyoruz, çünkü güvenliğin sağlanabilmesi için saldırganların belli bir noktada durdurulması yeterli aslında. Bir saldırının başarılı olması için bir kurumun x sistemlerine gireceksin. Bir cihazı ele geçireceksin, o cihazın üzerinden değerli bilgiye ulaşıp, kaynağını tespit edeceksin. Bilgiyi çalacaksın ve dışarıya çıkaracaksın. Kısacası saldırganların 5-6 adımı atması gerekiyor ki saldırısı başarıya ulaşsın. Bu adımlardan bir veya iki tanesini durdurduğumuz zaman saldırının başarılı olmasını engelleyebiliyorsunuz. Saldırganın ise başarılı olabilmesi için 5-6 aşamanın hepsini geçebilmesi gerekiyor. Peki bunu nasıl gerçekleştireceksiniz? Biz bu işin tek bir şirketin işi olmadığına inanıyoruz. Palo Alto olarak problemin tümünü
çözemeyiz. Ama tabii ki belli bir bölümünü karşılıyoruz. Onun için tüm sektörün yani güvenlik şirketleri, altyapı şirketleri gibi herkesin birlikte ortak bir platformda buluşması gerekiyor. Bu platformu şöyle özetleyelim. Teknolojinin gelişimin süreçlerinde önce network güvenliğini konuşmaya başladık. Ama gördük ki sadece network güvenliğini sağlamak yeterli olmuyor. Böylece uç nokta güvenliği, bilgisayarların güvenliği, sunucuların güvenliği, bulut güvenliği gibi birçok kavramı konuşmaya başladık. Bugün artık kullanıcılar bir cihazdan doğrudan buluttaki bazı uygulamalara bağlanıp, kurumsal bilgilerine erişebiliyorlar. Dolayısıyla güvenlik uç nokta, network ve bulutu kapsayacak şekilde ele alınıyor. Bu da ortak platform üzerinden gerçekleşirse başarılı olunacağına inanıyoruz. Geçen sene bunu tüm sektöre açtık. Açmaktan kastımız; bu platformu istersen güvenlikle ilgili belli kararları uygulamak ve hayata geçirmek amacıyla kullanabilirsiniz. İsterseniz belli bilgileri, örneğin logları toplamak amacıyla kullanabilirsiniz. Bu düşünce sektörde nasıl karşılandı? Oldukça olumlu bir şekilde karşılandı. Bunun birtakım nedenleri var. Bunlardan bir tanesi, güvenlik teknolojilerinin entegrasyonunda birtakım zorluklar yaşanıyordu. Bu platform ile birlikte entegrasyon konusundaki zorluklar ortadan kalkıyor. İkinci olarak ise güvenliğin tüketim şeklini değiştiriyoruz. Normal süreçlerde güvenlik ürünleri ortalama üç senelik süreci kapsayacak şekilde alınıyor. Application Framework olarak adlandırılan bu platform mantığında ise framework içerisindeki herhangi bir uygulamayı, aynı cep telefonlarında olduğu gibi aktif hale getirip, özelliklerini değerlendirip, beğendiğin uygulamayı istediğin süre içinde kullanabilirsin. Daha sonra farklı bir uygulamayı beğendiğinde o uygulamayı tercih edip diğerinden vazgeçebilirsin. Bu esneklik
kullanıldığında bu sorun da ortadan kalkacaktır. Palo Alto bu konuda ne yapıyor? Biz zaten çözümlerimizi bu yapıda oluşturuyoruz. Palo Alto Networks üzerinde uygulama geliştirilebilmesi için geliştirme kitlerini oluşturduk ve bunları geliştiricilere veriyoruz. Ayrıca geliştiricilere yatırım anlamında da destekler veriyoruz. Eğer bir tehdidi bulduğumuz anda diğer üreticileri de güncelleyebiliyorsak sistemi daha akıllı hale getirmiş oluyoruz. Önümüzdeki dönemlerde diğer üreticilerin de bu yönde adımlar atacağını düşünüyoruz. Bunu önümüzdeki dönemde hep birlikte hayata geçirebilirsek zaman içerisinde güvenlikle ilgili soru işaretlerinin de ortadan kalkacağına inanıyoruz.
Palo Alto Gelişen Pazarlar Başkan Yardımcısı Ercan Aydın aynı zamanda, güvenlik dünyasındaki çok gelişen, çok sofistike saldırılara karşı kurumların daha hızlı hareket edebilmelerini sağlıyor. Örneğin bilgi işlem yöneticilerinin ya da üst düzey yöneticilerin kullanıcı şifrelerini ele geçirmeye yönelik, trojan dediğimiz yazılımların kullanımı oldukça arttı. Çünkü bu yöneticilerin kullanıcı şifresini ele geçirdikten sonra her yere ve en önemlisi de veri merkezlerine girebiliyorsun. Bu gibi durumlarla oldukça sık karşılaşıyoruz. Geçen sene de bununla ilgili yeni teknolojileri yapımıza ekledik. Diğer şirketlerin bu platformdaki rolü ne olacak? Kurumların artık saldırılara karşı çok daha hızlı tedbirler alabilmesi gerekiyor. Biz bunun için belirli çözümleri sunuyoruz ama daha farklı çözümlere de ihtiyaç duyuluyor. Bir kurumsal şirketin kullandığı ortalama güvenlik yazılım adedi 40. Bu ürünler genelde birbirleriyle rakip ve birçoğu birbirleriyle konuşmuyor
bile. Biz böyle bir yapıyı sağlıklı görmüyoruz. Onun için tüm güvenlik ürünlerinin açık sistemlerle birbiriyle konuşabilir hale gelmesi lazım. Bunlar konuşsa bile bu sefer entegrasyon kimin üzerinden konumlandırılacak gibi başka bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Güvenlik o kadar dinamik bir alan ki belli bir noktadan sonra belli bir entegrasyonu modifiye etmek gerekiyor. Düşünsenize 40 ürün kullanan bir kurum tüm bunların birbirleriyle entegrasyonunu yapması 1600 ayrı süreç demek. Dolayısıyla bunu yapmak pek mantıklı değil. Bunun en güzeli, korelasyonu bulut ortamında yapmak. Bulutun BT sektörüne başka bir kazancı şu olacak. Bir teknoloji satın aldınız ve bir sene sonra o teknolojiyle ilgili birçok yenilik oldu. Bu yeniliklerin sisteme yansıtılması zaman alabiliyor. Kurum içinde çok farklı teknolojiler kullanıldığını düşününce bu sıkıntı daha yoğun yaşanıyor. Açık ve birbirine entegre sistemlerin yer aldığı bulut platformu oluşup
Baktığınızda tehditleri oluşturanlar artık sıradan insanlar değil. Bu gelişmelere karşı onlar da yeni yollar bulacaklardır. Bunlara hazırlıklı mısınız? Muhakkak saldırıları yapanlar tarafında da çok önemli yatırımlar yapılıyor. Bu kolay bir süreç değil. Ama sonuçta bir saldırganın bir kuruma ulaşmasının maliyeti örneğin 100 bin dolar ise ve biz bu maliyetin 10 milyon dolara çıkmasını sağlarsak, işte o zaman saldırı da çok anlamlı olmayacaktır. 27 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştireceğiniz etkinlikte başka ne tür mesajlar vereceksiniz? 1.5 senedir onu konuşuyoruz. Bizim temel misyonumuz, şu anda sahip olduğumuz dijital yaşam tarzını güvenli bir şekilde devam ettirmek. Bu yöndeki yeni gelişmeleri katılımcılarla paylaşacağız. Buluttaki gelişmeler ve bulut kullanımı hızla artıyor. Bu yönde önemli mesajlarımız olacak. Palo Alto yöneticilerinin ve danışmanlarının yanı sıra iş ortaklarımızın Avrupa’daki teknik uzmanları da bizlerle birlikte olacaklar. Hep birlikte güvenliğin yol haritasını yeniden çizeceğiz.
10
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
İnovasyonun kaynağı da hedefi de insan! İnsan merkezli inovasyonun tüm ürün ve çözümlerde belirginliğini önemli bulan Fujitsu, bu felsefe ile yeniliklerini, Münih’te bir araya getirdi. Küresel bazda sektörler ve rekabet dijital dönüşümle sil baştan değişirken, bu Handan Aybars dönüşümde Munih teknolojiden çok daha fazlası insanların yetkinliği halini alıyor. İhtiyaç ve gereklilikleri doğru anlayıp, bunlara en uygun ve doğru çözümleri sunabilmek ise esas farkı yaratıyor. Fujitsu’nun "Başarı için Birlikte Üretim" (Cocreation for Success) teması ile 7-8 Kasım 2018 tarihlerinde Münih’te düzenlediği, 90’ı aşkın ülkeden 10 binden fazla ziyaretçinin katılımı ile gerçekleşen Fujitsu Forum’da bu konu detaylı biçimde ele alındı. Blockchain, yapay zeka, bulut bilişim ve siber güvenlik gibi bilişim alanları ve bu alanda en yeni çözümler uzman isimlerin sunumları ile tanıtıldı. Fujitsu'nun ileri teknoloji ürünleri ve 300'ü aşkın çözümün yer aldığı Fujitsu City sergi alanında da dijital dönüşümün fırsatları paylaşıldı. Dijital dönüşüm tüm pazarlarda tüm sektörleri dönüştürürken, Fujitsu’nun da ekosistem ile bağları geliştirmenin önemine dikkat çektiği etkinlikte, dijital dönüşümde başarı için verimli işbirliği örnekleri paylaşılırken, IoT ile hiper bağlantılı iş dünyası başlığında iş dünyasının nasıl daha çevik, uyum yetkinliği yüksek olabileceği, IoT ile etkinliğin nasıl artırılabileceği üzerinde duruldu. Yapay zeka (AI) başlığında verinin iş dünyasını geliştirme ve dönüştürme
yetkinliği ele alınırken, siber güvenlik başlığında ‘akıllı’ güvenlik ürün, çözüm ve hizmetleri katılımcılarla paylaşıldı. Hibrit BT özelinde bulut hizmetlerinin, multibulut konumlandırma, dönüşümünü sağlama ve hizmet uyumunun uzman isimlerin sunumları ile ele alındığı paralel oturumlarda, veri merkezi sistemlerinde Fujitsu ve iş ortağı veri merkezi teknolojilerinin büyüme, hız ve etkinlik için önemine dikkat çekildi. Perakende, imalat sanayii, otomotiv, finans, ulaştırma ve kamu başta olmak üzere tüm sektörlerde Fujitsu çözümlerinin konumlandırılma yöntemleri ve başarı hikayeleri katılımcılarla paylaşıldı. Etkinliğin medya sektörünün küresel katılımcıları için 6 Kasım’da düzenlenen toplantılarda da Fujitsu’nun inovasyon, Ar-Ge ve üretim öncelikleri, işbirliklerine bakışı ve kurumsal bazda alınan yönetimsel kararlar anlatıldı. Yazılım odağında yeniliklerin önemine dikkat çekerek, bağlantılı servislerin sunumunu geliştirmeye önem verdiklerini vurgulayan Fujitsu Başkanı Tatsuya Tanaka, 5G ve veri konusunda yeni fırsatların ortaya çıkması yönünde beklentisine vurgu yaptı. Yeni bir küresel yapılanma oluşturma stratejisine dikkat çeken Tanaka, şu detayları paylaştı: Finansal hedefler net! “Büyüme potansiyeli ile hizmetler öne çıkarken, satış uzmanı ekibini genişletmek, spesifik uzmanlık alanlarında yeni iş modelleri ve sektörler
Uçtan uca çözüm zinciri
Fujitsu Forum, 2019 yılında 6-7 Kasım tarihlerinde yine Münih’te sektörü bir araya getirecek. 2018 yılı buluşmasında öne çıkan sonuçları ise şöyle sıralamak mümkün: • Robotik süreç otomasyonu (RPA), AI, blockchain ve bunların herkese erişiminde ‘as a service’ modeli kullanılabilecek, mükemmelliyet merkezlerinin bu hedefle yayılması, iş ortakları ve tedarikçileri de içeren ekosistemle verimli işbirliği, sektör çözümleri ve iş odaklı uygulamalar ön planda olacak. • Verinin gerçek gücünü ortaya çıkartmak için ileri analitik kullanımı da
•
•
arası işbirliklerini desteklemek öne çıkıyor. Fujitsu’nun temel politikası; üretimin global bir yapıda ilerlemesi ve küresel merkezlerle büyümesi. BT başlığında büyüme sürecinde iş ortaklarını doğru seçmek de önemli. Hizmetlerin hızlı sunumu ve her bölgede yetkinlik için geniş bir İK’ya odaklanıyoruz. Danışmanlık alanına da odaklanan Fujitsu, hizmet sunumunu dönüştürüyor. Böylece çevik metotları şirket içinde güçlendirmek ve tümleşik metotlar ile Japonya dışında da ilerlemek söz konusu. Servis entegrasyonu işini büyütürken, önce Japonya’ya odaklanıyor, çalışmaları Japonya dışındaki pazarlarda da büyütmek için dönüşüm mimarisini geliştiriyoruz. Ürün rekabetçiliğini artırmak için bulut bilişim önemli bir
kritik önemde. AI ve Quantum işlem gücünde gelişim de bu potansiyeli artırıyor. Gelişen teknolojilerin uyumlu yönetimi önemli ve AI, RPA, blockchain arasında uyumun sağlanması asıl devrimi yaratacak. Bu gelişmeler, doğal olarak hizmet sunumunu da değiştiriyor. Sektör bazlı hizmetler ile sektör bilgisi küresel hale gelirken, burada self-servis yetkinliği de öne çıkıyor. Tüm bunlar da olumlu sosyal etkileri beraberinde getiriyor. Ürün ve hizmet yatırımları ekseninde değil, dijital dönüşüm ekseninde yatırım yapmak kritik önemde. Bu nedenle AI, blockchain gibi başlıklarda üniversiteler ve startup’lar gibi
•
dönüştürücü ve bu konuda önde gelen servis sağlayıcılarla hibrit mimari odaklı işbirlikleri yapıyoruz. Fujitsu’nun ‘Digital Annealer (Dijital Güçlendirici) konsepti birçok sektörde avantajları beraberinde getiriyor. EMEIA bölgesi için kar marjını geliştirmek adına önemli yapısal reformlar yapıyoruz. Bu kapsamda üretim adına Almanya Almanya’da Augsburg’daki tesisi kapanacak ve merkezi özellik ön planda olacak. Güçlü müşteri tabanımız olan ülkelerde yönetim kaynaklarına odaklanacağız ve dolaylı maliyetler de azaltılacak. Yeni bir global yapılanmayı ve Global Matrix 5,0 dediğimiz politikalar ile stratejimizi geliştireceğiz. İK başlığında doğru konumlandırma ve yetenek dağılımını optimize etmeye odaklanacağız.
paydaşlarla işbirlikleri yapmak kritik önemde ve toplumsal faydanın da temeli. Fujitsu’da veri erişilebilirliği ve buna bağlı olarak insan odaklı bağlantı izlenebilirliği stratejisi, aynı zamanda Ar-Ge çalışmalarının da temeli. ‘Digital Annealer’ konsepti burada öne çıkarken, gelişme potansiyeli çok yüksek olan Quantum’dan esinlenen teknoloji, beraberinde donanımdan fazlasını, bir ‘çözüm framework’ü’ sunuyor. Quantum bilgisayar yapmadıklarını özellikle vurgulayan Fujitsu yetkilileri, esasında Quantum işlemden ilham alan bir mimari geliştirdiklerini ifade etti.
Yönetim değişimi 1 Ocak 2019 itibariyle geçerli olacak. Bu kapsamda iki yönetici olacak ve yönetici sayısını da yarı yarıya azaltacağız. İş grupları ‘teknoloji’ segmentinde konsolide olacak. Finansal hedefler başlığında teknoloji çözümleri için kâr marjı 20182020 dönemi için yüzde 10 olacak. Bu stratejimizin başarılı olması ile hedefimiz; organik büyüme ve bunun yanında hedeflerimize dahil olmasa da inorganik büyüme. Japonya dışı satışlarımızı da toplamda yüzde 50’nin üstüne çıkartacağız. Yeni dijital dönüşüm döneminde toplum için çalışmaya devam edeceğiz.” Değişen pazar yapısı ve müşteri ihtiyaçlarının uyumu önemli. Dijital dönüşüm motivasyonu; tüm dikeylerde, tüm pazarlarda bunu hayaa geçirmeye ve dijital dönüşümü sunmaya odaklanıyor. Bu noktada Fujitsu EMEIA Kıdemli Başkan Yardımcısı Duncan Tait’e göre, bireysel farkındalık çok önemli. “Araştırmaların gösterdiği gibi, teknoloji önemli bir araç. AI dönüşümü de burada öne çıkıyor. İnsan odaklılık önemli ve insanlar için çözüm sunmaya önem veriyoruz” diyerek, Fujitsu’nun farklı sektör şirketleri ile küresel çalışmalarından örnekler paylaşan Duncan Tait, ekledi: “Farkı insan yaratıyor. Teknoloji ile fark yaratmak da müşterileri ve çalışanları iyi anlamayı gerektiriyor.”
40.000+ ekran yönetimi 20 ülkede hizmet
SİSTEM 9 DİJİTAL YAYIN VE BİLGİLENDİRME EKRANLARI İLE KURUMUNUZU GELECEĞE TAŞIYIN! Sistem 9’un profesyonel ekran çözümleriyle kurumunuza özel tv kanalına sahip olun, satışlarınızı artırın, kurumsal iletişiminizi güçlendirin.
PERAKENDE MAĞAZACILIK SEKTÖRÜNE ÖZEL ÇÖZÜMLERİMİZ KURUMSAL TV
VIDEO WALL
İNTERAKTİF UYGULAMALAR
VİTRİN ÖNÜ DİJİTAL POSTER
LED EKRAN
Dijital Yayın ve Bilgilendirme Ekranları ile görsellerinizi tek merkezden güncelleyebilir, afiş veya postere dayalı matbaa ile operasyonel maliyetlerinizi ortadan kaldırabilir, satışlarınızı artırabilir ve kurumsal iletişiminizi en üst düzeye taşıyabilirsiniz. Sistem 9; donanım, yazılım, sistem kurulumu, içerik üretim ve yönetimi, satış sonrası 7/24 teknik servis desteği ile anahtar teslim çözümlerinin arkasında, müşterilerinin yanında.
info@sistem9.com www.sistem9.com 0212 691 64 00
12
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Dijitopya sürecini hep birlikte gerçekleştireceğiz… Dijitalleşme neden önemli, çünkü kaçınılmaz. Kaçınılmaz, çünkü gerekli. Gerekli, çünkü faydalı. Dijitalleşme çalışmaları hızla artarken, bu konuda hala önemli derecede bilgi açığı Ayhan Sevgi bulunmakta. Bu açık ise öngörüleri içeren raporlar, yayınlar ve kitaplar ile bu işe gönül vermiş kişi ve kurumlar tarafından kapatılmaya çalışılmakta. Dijitalleşme konusunda önemli çalışmalar gerçekleştiren Gelecekhane Kurucusu Halil Aksu, yeni bir çalışmaya daha imza attı ve “Dijitopya” kitabını yayınladı. Dijital dünyaya ulaşma konusunda önemli bir boşluğu dolduracak olan kitap ve Dijitopya süreci konusunda Halil Aksu, sorularımızı yanıtladı: Dijitopya kitabını neden yazma ihtiyacı duydunuz? Dünyanın en değerli ilk beş şirketi teknoloji devleri. Sırasıyla Apple, Amazon, Google (Alphabet), Microsoft ve Facebook. Bankalar değil, petrol şirketleri değil, perakendeciler değil. Endüstri 4.0 Almanya’nın ulusal stratejilerinden biri. Yapay zeka pek çok ülke için son yıllarda rekabetçi yatırım alanı haline geldi. Çin, ABD, Rusya, Hindistan, Fransa, İngiltere ve benzeri ülkelerin ulusal yapay zeka stratejileri var. Yazılım dünyayı yemektedir. Yani dijital teknolojiler pek çok işin, sektörün, sürecin, eşyanın yerini alıyor. Bu teknolojileri geliştiren şirketler diğerlerini hızlıca solluyor. Artık seçimler meydanlarda değil, sosyal ağlarda kazanılmaktadır. Her siyasetçinin dijital kimlikleri var. Herkes her konuda fikir beyan ediyor, taraftar kazanmaya çalışıyor. Yaşlı teyzeler bant genişliğinden konuşuyor. Genç çocuklar mobil uygulamalar paylaşıyor, genç kızlar ‘snap’ ile haberleşiyor, orta yaşlı erkekler kripto paralardan konuşuyor. Kısaca dijital herkesin ağzında, herkesin aklında. Dünya dijitalleşiyor. Dijital dünyalaşıyor. Hayatlarımızın önemli bir kısmı dijital mecralarda cereyan ediyor. Artık alıştık. Asla geri dönemeyiz. Elde ettiğimiz bu nimetlerden vazgeçmeyiz. Bu daha başlangıç. Bundan
yapmak imkansız. Bir takım hizmetleri kırsal kesime, dar gelirli kesimlere ulaştırmak oldukça güç. Oysa bir mobil uygulama geliştirdiğinizde, akıllı cep telefonu olan herkese eşit kalitede ulaşmaktasınız. Sağlıktan eğitime, haberleşmeden bilgi edinme servislerine kadar.
sonra göreceklerimiz bizi çok daha şaşırtacak. Dijitopya adını verdiğimiz dijital geleceğimizi hep birlikte şekillendireceğiz. Peki Dijitopya nedir? Dijitopya, dijital geleceğimizdir. Dijitopya, dijitalleşme tüm etkisini gösterip, bittiğinde ulaştığımız son noktadır. Dijitopya, dijital dönüşüm sonrasında olmak istediğiniz vizyonunuzdur. Dijitopya, müşterilerimize en iyi ürün ve hizmetleri dijital mecralar ve açılımlarla süslediğimiz, en keyifli deneyimleri yaşattığımız haldir. Dijitopya, operasyonel mükemmeliyete ulaştığımız, her şeyi entegre ettiğimiz, tüm süreçlerin otonom bir şekilde aktığı bir dünyadır. Dijitopya, dijital inovasyon ile yeni gelir kalemleri, yeni ilişkiler, yeni ürün ve servisler ortaya çıkardığımız en renkli, en yaratıcı halimizdir. Dijitopya, aynı zamanda her türlü siber tehlikeden ve ataklardan kendimizi, ayrıca insanların kimliklerini ve mahremiyetlerini koruduğumuz bir seviyedir. Dijitopya, size dijital dönüşüm boyunca ışık tutacak vizyonunuz, ilham kaynağınızdır. Dijitopya, ekiplerinizi motive edecek, dijital geleceği tasvir edecek bir metafordur. Dijitopya, özetle herkesin kendi hayalindeki Dijital Ütopyadır. Dijital, Dijitalleşme, Dijital Dönüşüm gibi kavramlarda bir karışıklık mı var sanki? Aslında yok. Anlatayım... Dijitalleşme herhangi bir işi, eşyayı veya servisi dijital hale getirmek veya dijital bir mecrada sunmak veya dijital imkanlarla farklı bir iş modeli yaratmaktır. Dijital ile ‘Dijitalleşme’ arasındaki fark nedir? Dijital bir isim ve sıfattır. Dijitalleşme veya Dijitalleştirme ise bir fiildir, eylemdir. Yani cereyan eden, vuku bulan bir hadisedir. Yaklaşık 40 – 50 yıldır, ama tam manasıyla ve bu kitapta bizi ilgilendiren haliyle son 20 yıldır cereyan eden ve önümüzdeki uzunca bir süre daha devam edecek olan bir makro trenddir. Dijitalleşme gelip geçici bir fenomen, bir moda, bir furya
Demokratikleşme ve özgürleşme için gerekli. Dijital teknolojilerinin dayanılmaz hafifliği, ışık hızında yayılma özelliği, zengin ve eğlenceli içerik seçenekleri sayesinde hayatımıza 7’den 70’e çok hızlı bir giriş yaptı, hepimizin gönüllerini fethetti. Artık hayatımızdan çıkarmak mümkün değildir. O yüzden mantıklı ve değerli kullanım alanlarını bulup, onlar üzerinden ilerlemeliyiz.
Gelecekhane Kurucusu Halil Aksu değildir. Dijitalleşme büyük, köklü, uzun sürecek bir makro trenddir. Her sektörü, her süreci, her iş modelini, hatta her bireyi etkileyecektir. Peki. Dijital dönüşüm nedir? Dijital dönüşüm, bir işin dijitalleşme sayesinde farklılaşmasıdır. Biraz daha ayrıntılı bir tarif gerekirse: Dijital dönüşüm; bir şirketin, bir işin, bir sürecin, bir iş modelinin dijitalleşme trendine maruz kalarak veya onu kendine mal ederek, eski halinden, fiziki veya analog olan halinden, dijital, müşteri odaklı, hızlı, ölçeklenebilir ve sanal ortamda yayılabilir hale gelmesidir. Bugünlerde en çok sanayinin dijitalleşmesi konuşuluyor. Endüstri 4.0 adıyla anılan konsept, üretimin müşteri odaklı, esnek, tam entegre, olabildiğince otonom ve optimum şekilde cereyan etmesi anlamına geliyor. Bunun farklı halini bankacılığın dijitalleşme sürecinde gördük. İnternette hiç şube olur mu? Oldu. Mobil bankacılık hiç olur mu? Bugün standart, olmazsa olmaz. Aynı şekilde perakende hiç elektronik olur mu? E-ticaret internetin ve mobil dönüşümün en önemli uygulama ve büyüme alanı oldu. Daha da olacak. Peki. Dijitalleşme neden bu kadar önemli? Önemli, çünkü kaçınılmaz.
Kaçınılmaz, çünkü gerekli. Gerekli, çünkü faydalı. İnsanlar bu yoldan kendini ifade ediyor. İnsanlar bu yoldan sevdiklerini buluyor. İnsanlar bu yoldan engelleri aşıyor. İnsanlar bu yoldan iş buluyor. İnsanlar bu yoldan işlerini hallediyor. İnsanlar bu yoldan eğleniyor, öğreniyor, paylaşıyor... Yaşam kalitesi üzerinde müthiş etkileri bulunmaktadır. Özel sektör veya kamu kurumları kendi süreçlerini geliştirmek için, rekabet etmek için, daha çok müşteriye ulaşabilmek için, işlerini büyütmek için, maliyetlerini kontrol etmek için, dijital teknolojilerin önemini ve avantajlarını kavramaya başladılar. Erken kavrayanlar yol almaya başladı. Yeni yeni kavrayanlar, bu eseri okuyarak kavrayacak olanlar, hızlıca dijital dönüşüm kervanına katılacaklar, nimetlerinden istifade edecekler. Hal böyle olunca, dijitalleşme ve dijital dönüşüm kaçınılmaz hale geliyor. Rekabet etmek için, işi geliştirmek için, bir takım problemleri çözmek için, ilerlemek için dijitalleşme kesinlikle gereklidir. Kaçınılmaz, çünkü gerekli. Gerekli, çünkü faydalı. Bazı işleri dijital olmadan
Okuyucularımıza tavsiyeleriniz nedir? Değişim çok aşikar. Dijitalleşme trendini hiç kimse inkar edemez, eden kendisi zararlı çıkar. Öyleyse uyum sağlamak, istifade etmek gerekir. Dünyanın en değerli şirketlerine bakıp, feyz almalı, onlarla iş birliği yapmalı, onların rüzgarlarını yelkeninize almalı. Yoksa eski dünyada kalırsınız. Dönüşüm bir yolculuk. Aynı hayat gibi. Nerede başladığı, nerede biteceği pek belli değil. Zaten herkes biraz dijital. Daha ne kadar dijitalleşmek istediğiniz veya ne kadar dijitalleşmek zorunda kalacağınız meçhul. Biraz sizin tercihiniz, biraz müşterilerinizin beklentileri, biraz piyasa koşulları, biraz da genel gidişat belirleyecektir. Kesin bir öngörüde bulunmak imkansız. Dijital ışık hızındadır. Dijital mikron hassasiyetindedir. Dijital her an cebinizdedir. Dijital tüy kadar hafiftir. Dijital herkese özeldir. Dijital herkesten daha akıllıdır. Dijital herkesin beklentisidir. Ne kadar dijitalsiniz? Ne kadar dijital olabilirsiniz? Ne kadar dijital olmak istiyorsunuz? Bunun için neler yapmak zorundasınız? En tepe yönetimden en alttaki çalışana kadar herkes bunun farkında mıdır? Herkesin yapabileceği vardır. Herkesin yapması gerekenler vardır.
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
BİLİŞİM ZİRVESİ'18
DOSYA:
www.bthaber.com.tr
Ayhan Sevgi
Duvar’ın ardında ne var? İş hayatında oluşmuş kalıpları kırmak oldukça zordur. Patronu, yöneticileri, çalışanları değişime zorlamak, yılların verdiği birikimlerle oluşan alışkanlıklarını değiştirmek ne kadar zor olsa da günümüzde bu kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Teknolojinin gelişimi, rekabet şartlarının zorlaması ile birlikte artık bu duvarlar yıkılmaya başladı. Duvarları yıkamayan, yıksa bile duvarın ardını net olarak göremeyen, duvarı yıktıktan sonra nasıl bir strateji izleyeceğini bilmeyen şirketleri zor günler bekliyor demektir. Teknolojinin gelişimi, duvarların yıkılmasını zorunlu hale getirdiği için burada en önemli görevlerden biri teknoloji liderlerine düşüyor. Tabii burada teknoloji liderlerinden
Süpermen performansı beklenmemeli. Çünkü patronlar, farklı iş birimlerinin yöneticileri, elemanları kısacası tüm çalışanlar elini taşın altına koymalı. Bunu yaparken de bilinçli ve bilgili olunmalı. Hem işinizi hem de teknolojiyi bildiğiniz gibi bu ikisinin entegrasyonunun nasıl yapılacağı konusunda da herkes tarafından kafa yorulmalı, gelişmeler yakından takip edilmeli, işin profesyonellerinden destek alınmalı. Evet bir Bilişim Zirvesi dönemine daha geldik. Dijital dönüşümün tüm paydaşlarının bir araya geldiği zirvede geçen yıl, duvarların nasıl yıkıldığı masaya yatırılmıştı. Bu yıl ise yıkılan duvarın ardında nelerin olduğu ve bizlerin neler göreceğimize zirvede hep birlikte tanık olacağız.
14 DOSYA
bilişim zirvesi'18
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Kapılar, geleceğin dünyasına açılıyor! Bilişim Zirvesi'18, yarının teknolojilerinin ekonomik ve sosyal etkilerini tartışmak üzere teknoloji ve iş dünyasını bir araya getiriyor. Bu yıl "Beyond The Wall" mottosu ve "Akıllı Şeyler - Bilen Teknolojiler" ana temasıyla 21 Kasım Çarşamba günü kapılarını açacak olan Bilişim Zirvesi'18, Türkiye İş Bankası ve Hewlett Packard Enterprise ana sponsorluğunda iki gün boyunca nesnelerin internetinden veri analitiğine, yapay zekâdan robotlara uzanan teknoloji zincirinin, geleceği nasıl etkileyeceğini tartıştıracak. 2000 yılından bu yana her yıl gerçekleştirilmekte olan uluslararası ölçekteki Bilişim Zirvesi, bu yıl 17 farklı tema kapsamında paralel oturumlarda sunum yapacak 200'e yakın uzman konuşmacı, 100'ün üzerinde destekleyici lider kurum ve 50'ye yakın stand ile binlerce ziyaretçiyi ağırlamaya hazırlanıyor. İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan Bilişim Zirvesi'18'in 21 Kasım günü gerçekleşecek açılış programı, BTHABER Şirketler Grubu Başkanı Murat Göçe'nin açılış konuşmasıyla başlayacak. ‘Zaman'lı Teknoloji Sohbetleri'nde gazeteci ve Youtuber olan İlkay Zaman, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran ve Hewlett Packard Enterprise Genel Müdürü Güngör Kaymak’ı ağırlayacağı bölüm ile ana salon konuklarını biraz gülümsetecek, biraz da şaşırtacak. Ana salonda ilk gün öğlene kadar sürecek olan açılış etkinliğinde Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran "Dijitalleşmede Hasat Zamanı",
trendlerine ayna tutacak. Protokol tarafından gerçekleştirilmesi beklenen açılış konuşmaları için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan Bilişim Zirvesi'18'in açılış bölümüne davetliler.
HPE Genel Müdürü Güngör Kaymak "Her Şeyin Veri Ürettiği Bir Dünya", KoçDigital Yönetim
Kurulu Başkan Vekili Mehmet Ali Akarca ise "Yeni Veri Çağı" başlıklı sunumlarıyla en güncel bilişim
"Teknolojinin Kaptanları" Bilişim Zirvesi'18'de seçilecek Türkiye’nin teknoloji yayıncılığındaki en deneyimli yayınlarından BThaber, Bilişim Zirvesi'18 çatısı altında 21 Kasım akşamı düzenlenecek Teknoloji Kaptanları Ödülleri ile farklı sektörlerden şirket ve ekiplerin dijital dönüşüm konusunda geliştirdiği projeler ve devreye aldıkları uygulamaları motive etmeyi hedefliyor. Dijital dönüşüm, inovasyon, maliyet iyileştirme, müşteri ile etkileşim ve operasyonel yetkinlik alanlarında en
başarılı projelerin ödüllendirileceği Teknoloji Kaptanları Ödül Töreni açılışında ise neyzen Burak Malkoç'un ney dinletisi ve Ramazan Korkut'un sema gösterisi ziyaretçilerle buluşacak. Akademik dünyadan ve STK’lardan 11 deneyimli ismin jüri üyeliğiyle ve 5 bine yakın kişinin halk oylaması ile belirlenecek olan Teknoloji Kaptanları Ödülleri için kamu ve özel sektörden 14 farklı proje finalist olarak yarışıyor.
İşin uzmanları, yapay zeka ve robotları tartışacak Bilişim Zirvesi'18 keynote konuşmacısı Fjord Accenture Interactive EALA Veri Tasarım Direktörü Connor Upton, yapay zekânın insan merkezli tasarlanmasına ilişkin ufuk açıcı bir sunum yapacak ve Zirve'nin açılış programı, UiPath Türkiye Genel Müdürü Tansu Yeğen'in "Herkese Bir Robot" başlıklı konuşmasıyla tamamlanacak. Açılış etkinliği sonrası farklı salonlarda paralel oturumlar başlarken, Ana Salon'da Türkiye İş Bankası'nın gerçekleştireceği "Yapay Zeka Çağında İnsana ve İşe Farklı Açılardan Bakış" isimli oturumun açılış konuşmasını, oturum sponsoru Dell EMC'nin Türkiye Ülke Müdürü Sinan Dumlu “2030’u Anlamak” başlığında gerçekleştirecek. Gelecekhane Kurucusu Halil Aksu moderatörlüğünde düzenlenen oturumda GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, HPE Genel Müdürü Güngör Kaymak, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran ve BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko konuşmacı olarak yer alacak. CDO Turkey tarafından düzenlenen "Dijital Liderler ile Dijital Şirketler" oturumuna ise CDO Turkey Başkanı Bülent Kutlu moderatörlüğünde Yıldız Holding CDTO'su Adnan Metin, Alternatifbank Genel Müdür Yardımcısı Esra Beyzadeoğlu, Mado Türkiye Genel Müdürü Gürol Çıragöz ve Ford Otosan CDO'su Hayriye Karadeniz katılacak. Bilişim Zirvesi'18, 22 Kasım Perşembe günü de sabahtan itibaren farklı temalar çerçevesinde düzenlenecek paralel oturumlarla devam edecek.
16 DOSYA
bilişim zirvesi'18
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
İnsan ve makine işbirliği yeni bir boyuta geçecek!
Dell EMC Türkiye Ülke Müdürü Sinan Dumlu Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji dünyası, bizlere dijital dönüşümün temel unsur olacağı yeni bir çağın kapısını aralıyor. Teknolojik tüm gelişmeler günümüzdeki beklentilerimizi tamamen değiştiriyor. Öyle hızlı olmaya alıştık ki akıllı telefonlardan önce 12 saniye olan ortalama dikkat süresi, 8 saniyeye kadar düştü. Bununla birlikte çalışanların da alışkanlıkları değişmeye başladı. Çalışanların yüzde 80’i artık zamanlarının bir kısmını uzaktan çalışarak geçirmek istiyor. Kısa süre sonra çalışanların çoğunun
uzaktan çalışması bekleniyor. Ürettiğimiz veri miktarı ise son 2 yılda hiç olmadığı kadar arttı. Öyle ki dünyada yaratılan verinin yüzde 90’ınını sadece son iki yılda ortaya çıkardık. IoT ile bu verinin daha da artmasını bekliyoruz. Artan veri beraberinde veri açıklarını ortaya çıkardı. Bu gelişmeleri yakından takip edebilmenin tek yolu ise dijital dönüşümü başarıyla gerçekleştirmekten geçiyor. En son teknolojilerle işletmelerin, daha hızlı, daha üretken, daha düşük maliyetlerle ve daha kısa sürede başarılı olması mümkün olacak. Bu görüşler, Bilişim Zirvesi’nin konuşmacıları arasında yer alan Dell EMC Türkiye Ülke Müdürü Sinan Dumlu’ya ait., Dumlu, “Her yıl farklı temalarla geleceği şekillendirecek teknolojilerin tartışıldığı Bilişim Zirvesi, bulunduğumuz sektörün gelişiminde oldukça önemli bir rol oynuyor. Fikir ve düşünce liderlerinin, akademisyenlerin, iş profesyonellerinin, teknoloji liderlerinin ve birçok farklı sektörün katılımıyla geleceği şekillendirecek teknolojilerin ele alınması, zirveyi hem kamu hem de özel sektör için daha da anlamlı hale getiriyor. Bu yıl yapay zekâ ve nesnelerin interneti gibi yenilikçi teknolojilerin konuşulacağı böylesine önemli bir
etkinlikte yer alacağımız için son derece mutluyuz” dedi. Türkiye’de ve dünyada teknolojinin odağındaki konuların, ilgili firma temsilcileri ve teknoloji sektörünün önde gelen isimleri tarafından ele alındığı Bilişim Zirvesi’nin başta bilişim olmak üzere birçok sektöre vizyon kattığını kaydeden Sinan Dumlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Her yıl farklı konuların ele alındığı etkinliğin önümüzdeki yıllarda çok daha güçleneceğine inanıyorum. Bu yılki gündemimizdeki en önemli konuları yapay zekâ, makine öğrenimi, bulut bilişim, nesnelerin interneti, büyük veri ve analizi gibi teknolojiler oluşturuyor. Gelecek 15 yıla damga vuracak olan bu teknolojiler, hem iş hem de günllük hayatımıza doğrudan etkide bulunuyor. Dijital dönüşümün artık bir zorunluluk haline geldiğini, neyi nasıl yapmaları konusunda müşterilerimizi, ilgilenen son kullanıcıları ve kurumları bilgilendirmeye çalışıyoruz. 2030 yılı için diyoruz ki; insan ve makine iş birliği bir başka noktaya geçecektir. Ortada konuşulan çok sayıda teknoloji var; yapay zeka, makine öğrenimi, bulut bilişim, nesnelerin interneti, büyük veri ve büyük verinin analizi. Aslında bunların her biri kendi içinde
çok detaylı ve derin teknolojiler olsa da bir arada çalışmadıkları sürece bir anlam ifade etmiyor. Bugün nesnelerin Internet’ (IoT) i dediğimizde buzdolabının veya tost makinesinin Internet’e bağlı olmasından bahsediyoruz. Aslında ana hedefimiz bu değil, bu sadece küçük bir ilk adım. Varmaya çalıştığımız nokta 'karanlık fabrika/dark factory' diye söylediğimiz; hiç insanın çalışmadığı, herhangi bir ısıtma ve aydınlatma sisteminin bulunmadığı, bir uçtan ham maddenin veya yarı mamulün girdiği diğer uçta ise ürünlerin çıktığı bir iş modelinden söz ediyoruz. Burada cihazların birbirleriyle (nesnelerin internetiyle) konuştuğu, yapay zeka ile karar verip çalıştığı ortamlar kurmak önem taşıyor. İnsanların yaşam kalitesini artırmak için yapay zekanın dahil edildiği dijital asistan, endüstriyel robotlar ve akıllı evlerin önümüzdeki döneme damgasını vuracak. Üretim alanında ise fabrikaların tamamen yapay zekâ ile yönetilen sürece geçilerek, yapay zeka temelli altyapılarla birlikte sürücüsüz araçlar ve insan eli değmeyen müşteri hizmetleri, iş süreçlerinin 2030 yılında hayatımızın parçası olacak.”
e-Dönüşümün ağırlığı sürekli artıyor “Her yıl düzenlenen Bilişim Zirvesi’nden en büyük beklentimiz; bir e-Dönüşüm operatörü olarak e-Dönüşüm ürünlerinin avantajlarının hedef kriterler nezdinde ortaya konulması ve küçükten büyüğe tüm şirketlerin dijital dönüşümünün temellerinin atılmasına katkıda bulunması” sözleri beklentisini dile getiren EDM Genel Müdürü Özcan Ermiş, eklemeden geçmedi: “Zirvenin iyi bir takipçisi olarak, özel sektör başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlara dijitalleşme vizyonunu getirdiğini, dünyadaki bilişim teknolojilerinden ve olgularından haberdar ettiğini ve özendirdiğini belirtebilirim.” Bu noktada Özcan Ermiş’e göre, bu etki sadece kurumsal yapılarla sınırlı değil.
Üniversiteler başta olmak üzere nereyse tüm gençliğin bilişimle gelecek vizyonu oluşturmasını da sağlayan bir yapı söz konusu. “Kişisel olarak uluslararası alanlarda pek çok bilişim kongresine uzun yıllar katılan birisi olarak söylemem gerekir ki, Türkiye’de Bilişim Zirvesi format ve katılımcılarla davetlilere kolay erişim anlamında daha ileri bir seviyede organize edilmekte” yorumunu yapan Özcan Ermiş, beklentilerini ve önerilerini ise şöyle anlattı: ”Bir gelişim alanı olarak bilişim teknolojilerinin üniversite doktoraları düzeyinde demolarının ve teknik spektlerin anlatıldığı bölümler ve stantlar planlanabilir. Tüm dünyada bilişim teknolojilerini ortaya çıkaran, inovasyonaları
ortaya koyan genç bilişimciler olmuştur. Bugün dünyanın bütün BT ve bilişim şirketlerinin kuruluşunda genç cengaverlerin girişimlerinin bulunduğu açıktır. Buradan hareketle, Bilişim Zirvesi komitesi tarafından onay verilen genç girişimlerin çok kolay imkanlarla kendilerini bu zirvede tanıtmaları sağlanabilir. Yine bir e-Dönüşüm operatörü olarak, e-Dönüşümün ağırlığının her geçen sene daha da arttırılmasını dileriz. Ayrıca, Bilişim Zirvesi’ne Türkiye’yi örnek model olarak alabilecek tüm dünya ülkelerinden gerek kamu gerek özel şirketlerden gerekse üniversitelerden uygun konaklama ve uçuş imkanı yaratılarak davetlilerin gelmesinin önü açılabilir.”
EDM Genel Müdürü Özcan Ermiş
18 DOSYA
bilişim zirvesi'18
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Teknoloji ile etkileşimin bugünü ve yarını…
İşNet Strateji ve İş Geliştirme Grup Müdürü Mehmet Kaya Özellikle son 20 yıldır, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve bu ihtiyaçları gidermek üzere gelişen teknoloji, iş hayatımızdan sosyal hayatımıza kadar her şeyi kökünden değiştiriyor. Bu değişim ve gelişime ayak uydurmak, tüm sektörlerde var olabilmek için kaçınılmaz hale geldi. Dijital dönüşüm ile nesneler, cihazlar, insanlar, ofisler, evler birbiri ile konuşmaya ve etkileşime başladı. Kamu, eğitim, üretim, finans, sağlık, pazarlama gibi her türlü alan da ortaya çıkan bu dijital ekosistemin bir parçası olarak, bu büyük dönüşümde yerini aldı.
Dünyada teknoloji dönüşümü hızla devam ederken, kurumsal ve bireysel olarak üretilen veri miktarı da katlanarak artmakta. “Temel teknolojik bileşenlerden olan büyük veri ve veri analitiği, sanallaştırma, bulut bilişim, dijital güvenlik ve yapay zeka alanlarındaki gelişmelerin her biri bizi bağlı, akıllı bir dijital ekosisteme taşımakta” yorumunu yapan İşNet Strateji ve İş Geliştirme Grup Müdürü Mehmet Kaya, ekledi: “İşNet de dijitalleşmeye yönelik inovatif çalışmalarıyla, yeni değerlerin ortaya konmasına öncülük etme yönünde çalışmalarını sürdürmekte.” Mehmet Kaya’nın tabiriyle, ‘Türk iş dünyasının teknoloji ile etkileşiminin bugününün ve geleceğinin konuşulduğu Bilişim Zirvesi’, ülkemizin ve bölgenin lider iş ve işbirliği etkinliği olma özelliğini devam ettiriyor. Kamu, iş ve bilişim dünyası liderleri ve yöneticileri, üretimden sağlığa savunmadan perakendeye tüm işkollarında çalışan yönetici, uzman ve mühendisler ve daha birçok kişi Mehmet Kaya’nın belirttiği gibi, Zirve’de bir araya gelme imkanı buluyor. “Bilişim Zirvesi; gündem belirleyen, tartıştıran ve
fikir paylaşımında bulunulmasını sağlayan özgün bir kamuoyu oluşturuyor. Zirveye katılan tüm paydaşlarla beraber dijital dünyanın ve bu dünyada yaşamanın temel prensipleri ortaya konuyor” yorumunu yapan Mehmet Kaya, şöyle devam etti: “Bilişim Zirvesi; özel sektör, kamu, bilişim sektörüne yatırım yapan dikey sektörlerin buluştuğu çok önemli bir platform. Her yıl belirlenen temalarla, hem teknolojideki gelişmeler masaya yatırılıyor hem Türk bilişim sektöründe olup bitenler konuşulup, tartışılıyor. Sektörün gelecekteki vizyonu, gündemi, sorunları ve bunların çözümlerinin işlendiği; zengin içerikli ve saygın etkinliği durumunda. 18 yılda sadece Türk bilişim sektörünü değil, bölge ülkelerini de dahil etmiş bulunuyor. Bilişim Zirvesi’ni destekleyen kuruluşlar, böyle büyük bir markanın çatısı altında kendilerini anlatma ve çözümlerini paylaşma fırsatı buluyorlar. Her geçen gün dijitalleşen dünyada, İşNet olarak sunduğumuz son teknoloji, inovatif ve katma değeri yüksek çözümlerle, şirketlere dijital dönüşüm yolunda rehberlik ediyoruz. Yerel ve
uluslararası tecrübeye sahip uzman ekiplerimizle, müşterilerimizin çalışmalarında verimli olmalarına ve bu dönüşüme hızlıca adapte olmalarına üst seviye destek veriyoruz. Bilişim Zirvesi’nde ise siber güvenlik, yapay zeka ve robotik süreç otomasyonu konularındaki bilgi birikimimizi, tecrübelerimizi, öngörülerimizi misafirlerimizle paylaşacağız. 21 Kasım’da “Dijital Akıllı Güvenlik Platformu”nda yapacağımız sunumumuzda, “Yeni Nesil Güvenlik Saldırılarına Karşı Öne Çıkan Teknolojiler” hakkında bilgiler vereceğiz. Şirketlerin bilgisayar ve iletişim altyapısında oluşabilecek siber güvenlik tehditlerine karşı, 7/24 hizmet sağlayan “Siber Güvenlik Operasyon Merkezi”mizi tanıtıyor olacağız. Güvenlik operasyonları yönetiminde düşük maliyet, esnek servis planı ve gün boyu izleme ve vaka analizi gibi sağladığımız birçok avantajı anlatacağız. Özellikle son dönem gündemde olan Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) veri güvenliğini sağlamaya yönelik yapmış olduğumuz iş ortaklıklarıyla, kurumlara sunduğumuz teknoloji çözümlerinden bahsedeceğiz.”
En güncel bilgilerin hedef kitle ile buluşma platformu Bulut bilişim ve beraberinde gelen dijital dönüşüm dünya ve Türkiye için yeni bir konu değil. “Uzun zamandır e-posta teknolojisi, akıllı telefonlar ve dosya paylaşım sistemleri ile farkında olmadan bulut bilişimden yararlanıyorduk” örneklerini paylaşan Oracle Digital Türkiye, CEE ve CIS Bölgesi Satış Direktörü Deniz Kılyar’a göre, tüm dünyada ‘bulut’ kelimesinin yaygınlaşmasından sonra kullandığımız bazı teknolojilerin aslında bulut temelli olduğunun farkına vardık. Günümüzde dijital dönüşümün artık isteğe bağlı seçim olmadığı bir gerçek. İşletmelerin çevik olmaları, verilerle yönlendirilmeleri, değişimlere tepki verebilmeleri ve hızla yenilikler yapabilmeleri gereken bir devirdeyiz. Son yıllarda hızlı gelişim gösteren bulut bilişim ve IoT, makine öğrenimi, yapay zeka, blockchain, robotik gibi yeni teknolojilerin gerek şirketlere
gerekse son kullanıcıya büyük avantajlar sağladığına dikkat çeken Deniz Kılyar, “Şirketler açısından baktığımızda, çalışma modellerinin de iş süreçlerine lokasyon ve zaman bağımsız bir şekilde her yerden erişimlerinin olması iş verimliliği, dolayısıyla performansların artmasında önemli bir etken oluştururken, iş yapış şekillerinin değişmesi ve bilgiye her an her yerden ulaşım sosyal hayat kapsamında yaşamlarımızı oldukça kolaylaştırıyor, bilgiye erişim, paylaşım ve tüketim imkanlarını zenginleştiriyor” bilgisini paylaştı. Bilginin birçok kanaldan ve hızla akışı gözönüne alıdığında en yeni ve en son gelişmelerin takip edilmesi ve doğru bilgi paylaşımı çok önemli bir hal alıyor. “Bilişim Zirvesi’nin BT sektörüne bu bilgileri en efektif şekilde aktarması ve en yeni teknolojilerin tanıtılmasına imkan sağlaması açısından ülkemiz için önemli bir misyonu olduğunu
düşünüyorum” yorumunu yapan Deniz Kılyar, Bilişim Zirvesi hakkında şu bilgileri paylaştı: “Bilişim Zirvesi’nin Türkiye’de konusunda lider ve uzman kişi ve şirketlerin bir araya gelmelerine ve teknoloji konusunda yol haritalarını oluşturmalarında önemli bir paylaşım ve etkileşim platformu oluşturduğunu düşünüyorum. Türkiye BT konusunda bölgede en hızlı adaptasyon gösteren ve birçok örnek proje çıkaran bir BT birikimi olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Bu etkinliklerin global anlamda da birçok örnek projeye ilham veren bir platform olduğu kanaatindeyim. En önemli konumuz Türkiye’deki müşterilerilerimiz ile dijital dönüşümün tam zamanı olduğu konusunda detaylıca bilgi alışverişinde bulunmak. Özellikle Oracle Dijital ekibi olarak, birlikte yapacağımız belirli bir yetenek kazandırmaya yönelik nokta atışı yatırımlar, daha da önemlisi co-
Oracle Digital Türkiye, CEE ve CIS Bölgesi Satış Direktörü Deniz Kılyar inovasyon projeleri ile şirketlerimizi güçlendirmek ve global ölçekte büyümelerini sağlamak öncelikli misyonumuz.”
20 DOSYA
BThaber
bilişim zirvesi'18
19 - 25 KASIM 2018
ERP pazarının geleceği ele alınacak Mehmet Göker Sarp’ın belirttiği gibi, artık IoT sayesinde makineler, internet üzerinden haberleşmeye başladı. Robotlar da yakın gelecekte fabrikalardan okullara, hastanelere, alışveriş merkezlerine, otellere ve hatta evimize gelerek, hayatımızın bir parçası olacak. Göker Sarp, gelecekte, henüz adını bilmediğimiz birçok meslek grubunun ortaya çıkacağı beklentisine de dikkat çekti.
Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü Mehmet Göker Sarp Endüstri 3.0 ile beraber elektronik ile bilişimin bütünleşmiş bir şekilde kullanımını, 1971 yılında ilk mikro bilgisayarın piyasaya giriş yaptığını biliyoruz. 2011’e geldiğimizde ise Hannover Messe’de Endüstri 4.0’dan ilk defa bahsedilmeye
başlandı ve 2013 yılında Alman hükümeti, dördüncü sanayi devrimini resmen başlattı. Endüstri 4.0 ile inovasyon, esneklik ve verimlilik yönünde gelişmelerin hız kazandığına dikkat çeken Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü
Bu yıl 18’inci kez gerçekleşecek olan Bilişim Zirvesi, iki gün boyunca kamu ve özel sektörü bir araya getirecek. “Bilişim Zirvesi; kapsam olarak Türkiye’de bilişim alanında düzenlenen birkaç büyük etkinlikten biri” yorumunu yapan Göker Sarp, Bilişim Zirvesi’nde verecekleri mesajları şöyle anlattı: “Bilişim Zirvesi’nin bu yılki mottosu ile, yeni nesil yapay zeka teknolojilerini, sanayiye ve günlük hayatımıza olan etkisini birçok
başlıkta dinleyebileceğiz. 2014 yılından beri düzenlenen Bilişim Zirveleri’nde ERP Komitesi ve son dönemde de Kurumsal Dönüşüm Platformu olarak düzenli olarak yer aldık ve buna devam ediyoruz. Bu seneki Bilişim Zirvesi’nde yerini alacak olan ajandamızda ERP üreticileri ile ERP pazarının geleceğini, özel entegratörler ve Gelir idaresi Başkanlığı’ndan (GİB) temsilcilerin katılımı ile gelecekteki e-dönüşüm uygulamalarını, yazılım sektörü için oldukça önemli olan lisans yönetimini, teknoloji üreticileri ile de Endüstrü 4.0 uygulamalarını ele alacağız. Zirve boyunca standımızı ziyaret edenlere yayınlarımızı da birinci elden ulaştıracağız. Ayrıca, salonumuzda yer alan sunumlar ve paneller dışında networking imkanı ile üyelerimiz birbirleriyle tanışma, deneyim paylaşımı ve işbirliği geliştirme fırsatı bulacaklar.”
Yerli üretim yapan firmalara destek olunmalı İş ve sosyal hayatta, teknoloji ile birlikte insanlar farklı noktalara odaklandılar. Şu an özellikle iş yaşamında insanlara bağımlı olarak ilerlemenin değiştirilmesi, daha az insan ve daha çok makine üzerine yoğunlaşılması, tüm alanlarda çalışmaların veriler ile yönetilmesi, bu veriler doğrultusunda alınan kararların yapay zeka teknolojisi ile birleştirilmesi gibi bölümleri etkilediği görülüyor. “Global olarak hem iş hem sosyal yaşamda etkili olan çalışmaların teknolojik çalışmalar, hatta özellikle yazılım üzerinde yapılan geliştirmeler olduğunu görebiliyoruz” saptamasını paylaşan İletişim Yazılım Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Şen’in belirttiği gibi, bu teknolojinin getirdiği bir değişim olarak tüm iş kolları, eğitim alanları, yaşam stilinin değişmesi ve bu sisteme adapte olması gerek. “Türkiye’de özellikle bu kapsamda teknolojik ürünleri yerli malı olarak üretmekte olan firmalara destek
olunmalı ve bu konuda özel bir hassasiyet gösterilmeli” vurgusunu da yapan Selçuk Şen, Bilişim Zirvesi’nin önemini şu sözlerle anlattı: “Bilişim Zirvesi; özel sektör ve kamu sektöründen, akademik dünyadan bir araya getirdiği isimler arasında kapsamlı bir iletişimin ortaya çıkmasını, çalışmaların bugünü ve geleceğini konuşturmakta. Özellikle doğru insanları doğru noktalarda birleştirmek ve ortak bir paydada buluşturmak çok kritik. Yapılan mevcut çalışmaların, daha da önemlisi, yapılması istenen çalışmaların aktarılması ve sinerjinin oluşturulması herkes için ileriye gitmekte bir adım teşkil etmekte. Bilişim Zirvesi gerek yerel gerekse yurtdışı etkinlikler içerisinde ön sıralarda yer almakta. Özellikle bu konuda tecrübesi, bilinirliği ve organizasyonel başarısı ile katılımcıların tercih ettiği
İletişim Yazılım Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Şen etkinliklerin ön sıralarında yer almakta. Bilişim Zirvesi etkinliğinde işletmelere sunmakta olduğumuz “Akıllı Çözümler” ve işletmelerin dijitalleşme süreçlerinde sunmakta
olduğumuz çözümlerimizi paylaşacağız. Bu kapsamda, özellikle kritik olarak CoralReef MES ve ManageMind BPM çözümleri ile zirvede yer alacağız.”
22 DOSYA
BThaber
bilişim zirvesi'18
19 - 25 KASIM 2018
Endüstri 4.0’a tüm açılardan odaklanıyoruz
KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca Dijital dönüşümle yeni iş alanlarının açılması ve verimliliğin artırılması hedefleniyor. Dijital teknolojiler artık birçok işin, otomasyon teknolojisi ile yapılabilmesine olanak tanıyor. Dijital dönüşüm sürecinde ön plana çıkan teknolojileri yapay zekâ, otonom robotlar, büyük veri ve ileri analitik, bulut bilişim, artırılmış ve sanal gerçeklik, nesnelerin interneti, eklemeli imalat, yeni nesil akıllı sensör teknolojileri ve siber güvenlik olarak sıralamak mümkün. Bu teknolojiler katma değerin, verimliliğin, kârlılığın, kalitenin ve benzeri birçok unsurun en üst seviyeye çıkarılmasında öncü teknolojiler olarak görülüyor. “KoçSistem olarak “Geleceği Keşfet” vizyonumuz ile inovasyon gücü, sektörel bakış açısı, pazar odaklı ürün yaklaşımı, yetkin insan kaynağı, teknolojiye yön veren ArGe çalışmaları ile yeni dönüşümlere liderlik ediyor, kurumlara yol arkadaşlığı yapıyoruz” bilgisini paylaşan KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca’nın dikkat çektiği gibi, dijital iş gücü ve yapay zekanın ön plana çıktığı projelerle yeni nesil teknolojilerin iş dünyasında kullanılabilmesi için keşifler yapılıyor, yeni değerler oluşturuluyor. Nesnelerin interneti, büyük veri ve analitik, güvenlik, kurumsal bulut, kurumsal mobilite ve iş çözümleri, dijital işgücü RPA gibi yeni nesil teknolojileri barındıran geniş bir ekosistemde pek çok ürün ve hizmet sunuluyor. “Tüm bu teknolojileri içine alan Endüstri 4.0’a odaklanmayı ihmal etmiyoruz” hatırlatmasını yapan Akarca, ekledi: “Yeni nesil girişimcilik platformumuz
Techsquare ile hem çalışanlarımızı hem girişimcileri destekliyor, inovasyon ve girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlıyoruz.” “Topluluğumuzun yeni teknoloji şirketi KoçDigital ise Türkiye ve bölgedeki müşterilerinin ileri analitik ve nesnelerin interneti konularındaki problemlerini çözmede ve organizasyon kültürlerini dijital dünyaya uygun hale getirmede çözüm ortağı olmayı, onlarla birlikte kalıcı değer yaratmayı hedefliyor” bilgisini veren Mehmet Ali Akarca, şöyle devam etti: ”Yüzde yüz KoçSistem iştiraki ve BCG işbirliği ile kurduğumuz yeni şirketimiz KoçDigital ile farklı sektörlerden kurumların teknolojik niteliklerini yükseltmeyi, işgücünü donanımlı hale getirmeyi, onlara veri analitiği ve nesnelerin interneti odağında teknolojik çözümler sunmayı amaçlıyoruz. KoçDigital; dijital dönüşüme ihtiyaç duyan tüm kurumların bu alandaki yetkinliklerini artıracak. Otomotiv, enerji, finans, dayanıklı tüketim ve perakende başta olmak üzere tüm sektörlerde şirketlerle başarılı projeler gerçekleştirerek, Türkiye'nin teknoloji alanındaki konumunu daha da güçlendirecek. Bu yolda dünyanın önde gelen danışmanlık şirketi BCG’nin dijital dönüşüm alanındaki küresel knowhow’ından faydalandık. Hedefimiz; yerli teknolojileri hızlı ve esnek bir yaklaşımla yurtiçi ve yurtdışında müşterilerimize küresel bir vizyon ile sunmak, küresel yaklaşım, nitelikli insan kaynağı ile dijital dönüşümde paydaşlara katma değer yaratmak.” İşbirlikleri, yeniliklerin kaynağı oluyor Şirketlerde dijital dönüşüm yolculuğuna yön verecek bölümün, üst düzey yönetim kademesi olması ışığında, liderlerin dijital dönüşümü fark etmeleri, anlamaları ve genel kabulleri değiştirerek dijital dünyaya uyum sağlamaları gerekiyor. Geleceğin başarılı liderleri de organizasyonlarını akıllı şirketlere dönüştürülebilenler, akıllı şirketleri ise teknolojiyi ve veriyi doğru kullanan, varlıkları ve kaynakları verimli dağıtan, yalın organizasyonlar olacak. Bu saptamayı yapan Mehmet Ali Akarca’nın dikkat çektiği gibi, küresel iş dünyasının ileri teknolojilerle bütünleşme
çabasında olduğu, dijital teknolojilerin öncülük ettiği, iş modellerinde değişim yaratan, ekonomik ve kültürel boyutları olan bir dönüşüm sürecinden geçtiği görülüyor. Dijital dönüşüm süreci, Türkiye’deki kurumlar için de önem arz ediyor. “Günümüzde sektörlerin birbiri ile disiplinlerarası işbirlikleri yapmasıyla, şirketlerin temel yetkinliklerini kullanabileceği yeni iş alanları ortaya çıkıyor. Bu da, geleneksel anlamda iş yapan büyük şirketlerin kendi iş alanlarını daha yetkin hale getirmek için farklı sektörlerle işbirliğini, bunu da en verimli ve hızlı biçimde dijital dönüşümden faydalanarak yapmalarını mümkün kılıyor” yorumunu yapan Mehmet Ali Akarca, “Dolasıyla, şirketler adına önemli fırsatların bulunduğu bir dönemden geçiyoruz” saptamasını paylaştı. Buna göre, müşteri deneyiminin merkezde olduğu, iş çözümlerini doğru iş modeliyle sunabilmenin, bunu yaparken dijital iş gücü, analitik, yapay zeka, IoT gibi teknolojilerin rekabet avantajı sağlayacağı bir gelecek iş dünyasını bekliyor. Eğitimde KoçDigital Academy farkı! Şirketlerin, iş verimliliğini sağlamak amacıyla üretilen veriyi, faydalı veriye dönüştürmesi, elde edilen sonuçları etkin kullanılabilmesi için ileri analitik yöntemlerinden faydalanmaları gerekiyor. “Kurumların aksaklıkları gidermek, verimliliği arttırmak, kayıpları önlemek, kaliteyi artırmak ve fark yaratacak stratejiler geliştirmek için elde edilen veriyi doğru analiz etmesi büyük önem taşırken, KoçSistem ve KoçDigital şirketlerimizle bu alana daha fazla odaklanıyoruz” yorumunu yapan Mehmet Ali Akarca, şöyle devam etti: “Veri analitiği konusunda çalışanlarımızı eğitmek istiyor, sahip olduğumuz deneyim ve bilgi ile veri analitiğinde Türkiye'ye eleman yetiştiren bir teknoloji merkezi olmayı hedefliyoruz. Bu amaçla KoçDigital’in bünyesinde KoçDigital Academy’yi hayata geçirdik. KoçDigital Academy; BCG‘nin küresel bilgi birikimiyle, ileri analitik ve IoT başta olmak üzere teknoloji alanında nitelikli insan kaynağının yetişmesinde söz sahibi olacak. Akademimizin çalışanlarımızın, dijitalleşme alanında en yüksek
yetkinliklere sahip olabilmeleri yolunda eğitim alabilecekleri, hem yurtiçi hem yurtdışında önemli projelerde deneyim elde edebilecekleri önemli bir platform olmasını hedefliyoruz. Hizmet sunduğumuz şirketlerin çalışanları da Akademi’den eğitim alabilecek. Böylece, şirketimiz, ülkemizin dijital çağa yetkin insan kaynağı ile birlikte hazırlanmasına katkıda bulunacak. Bu hedefle KoçDigital Academy, dünya standartlarında bir eğitim yapısı olacak. Akademi’nin eğitimlerini tamamlayanlar, teknik konuların yanı sıra temel danışmanlık ve liderlik konularında da kendilerini geliştirme fırsatı bulacaklar.” Şirketler için en önemli noktalardan biri bu dijital dönüşümü ve dijital hayatı konsept olarak çok iyi kavramak. İkincisi ise iş yapış tarzını değiştirmek. Yeni rekabeti doğru algılamalı, Mehmet Ali Akarca’nın tabiriyle ‘teknoloji ile değişen rekabeti iyi görebilmeliyiz’. Ülkemizin küresel rekabette geri kalmaması ve bölgesinin lider ülkesi olarak kendini konumlaması için en ileri teknolojilere yatırım yapması, onlara hâkim olması ve bir ekosistem oluşturması Mehmet Ali Akarca’ya göre bir gereklilik ve bu yolda stratejilerini de Akarca şöyle açıkladı: “KoçSistem olarak, “Geleceği Keşfet” vizyonundan güç alarak ülkemizin dijital dönüşümünün bir parçası olmaya; sadece hizmet verdiğimiz kurumların değil kendi vizyonumuzu da dönüştürmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda bilişim dünyasına ve Türkiye’ye daha çok değer katacağız. Diğer yandan KoçDigital ile teknoloji alanındaki çalışmalarımızı dünyaya sunmak ve ülkemizin rekabetçi konumunu pekiştirmeyi; sadece Türkiye’deki değil Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki firmaların da “IoT” ve “İleri Analitik” konularındaki ihtiyaçlarını karşılamayı ve yetkinliklerini dijital dünyaya uygun hale getirmede çözüm ortağı olmayı hedefliyoruz. Dijitalleşmeyi temel alarak ülkemizin teknoloji ihraç eder duruma gelmesini sağlamak, nitelikli iş gücü yetiştirip dijitalleşmeyi sürdürülebilir kılmak istiyoruz. Bu anlamda, KoçDigital’in 5 yılda Türkiye ekonomisine 10 milyar TL seviyesinde ekonomik değer yaratma potansiyeline sahip olduğunu hesaplıyoruz.”
Mahir Bilişim A.Ş.; Bilgi teknolojilerini üreten ve hizmetini sağlayan dünyaca ünlü üreticilerin bayisi ve hizmet sağlayıcısı olarak, deneyimli ve eğitimli kadrosuyla sektörünün önde gelen kuruluşlarındandır.
mahirbilisim Oruçreis Mh. Giyimkent 8. Sok No: 95A-97A Esenler / İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 438 15 13 - +90 212 568 8 568 E-mail: info@mahirbilisim.com
24 DOSYA
BThaber
bilişim zirvesi'18
19 - 25 KASIM 2018
Zirve, geleceği bugüne taşıyor
Panasonic Avrupa Kurumsal Mobil Çözümler Grubu İtalya, Doğu Avrupa ve Türkiye’den Sorumlu Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya Önceden teknolojiyi kolaylık, hız ve konfor gibi terimlerle anlatırken, teknoloji artık bize sonsuzluk ve sınırsızlık sunuyor. “Teknolojik gelişmeler bizi öyle bir noktaya getirdi ki, artık hiçbir şeye şaşırmıyor ve hayret etmiyoruz. Hepimiz bu yeni dünya düzeninin bir parçasıyız” yorumunu yapan
Panasonic Avrupa Kurumsal Mobil Çözümler Grubu İtalya, Doğu Avrupa ve Türkiye’den Sorumlu Bölge Müdürü Ali Oktay Ortakaya’ya göre, 2000 yılından bu yana iş dünyasının geleceğinde yer alacak olan teknolojileri ulaştıran Bilişim Zirvesi etkinliği, yapay zekâ ve nesnelerin interneti gibi inovatif
teknolojilerin Türk iş dünyasına sağlayacağı faydaları konu alıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji ve bilişim gündemini belirleyen; geleceği bugüne taşıyarak bu konuda bireylerin, şirketlerin ve ülkemizin vizyon, strateji ve yol haritası oluşturmasını destekliyor. Dolayısıyla hem kamu hem de özel sektör için çok önemli bir etkinlik. “Biz de bu etkinlikte Altın Sponsor olarak yer alıyoruz” bilgisini paylaşan Ali Oktay Ortakaya, Zirve’nin önemini şu sözlerle anlattı: “Artık telefonumuzun kumandasından arabamızın anahtarlarına kadar her şey dijitalleşirken, bilişimi ele alan her etkinlik çok önemli. Bilişim Zirvesi ise diğer tüm etkinliklerin üstünde yer alıyor. Bu yıl on sekizincisinin düzenleniyor olması da bunun en önemli işaretlerinden birisi. Bilişim Zirvesi'18 “Akıllı Şeyler- Bilen Teknolojiler’’ ana temasıyla akıllı, zeki ve otonom bir dijital yaşam modelini tüm açılardan ele alıp
kamuoyunun gündemine getirecek. Bilişim Zirvesi’nde sektörümüzle ilgili birçok konuya değineceğiz. Bunların ilki; dijitalleşme ile dijital dönüşümün birbirine karıştırılmaması. Çünkü sadece süreçleri dijital hale getirmiyoruz, dijitalliği iş süreçlerini optimize edecek şekilde ele alıyoruz. Bunun içinse artık dijital ürünler ile FLIR Termal Görüntüleme Kamerası, RealSense 3 boyutlu kamera ve ödeme çözümleri gibi iş süreçlerimizi iyileştirmek üzere ürünler geliştiriyoruz. Dayanıklı ürünlerimiz, bu ürünlerimize ek özellikler kazandıran eklentiler ve sektör öncüsü yazılımla sadece donanım değil, yazılımı da ekleyerek bütün bir çözüm sunuyoruz. Eklentilerimizle oluşturduğumuz bir ekosistem de firmalara kullanım açısından birçok fayda sağlıyor. Bu noktada, ürün yatırımlarını ve dolayısıyla da toplam sahip olma maliyetini göz önünde bulunduruyoruz.”
İnsan kaynaklarını öğrenen teknolojiler şekillendirecek Gelişen teknolojiyle birlikte öncelikle sosyal hayatımız, sonrasında da iş hayatımız büyük ölçüde değişim yaşadı. Artık her şeyi çok daha hızlı üretip, çok daha hızlı tüketiyoruz. Bu çevik ortamda bir şirketin fark yaratabilmesi için yaratıcılığa, esnekliğe ve dijital yatkınlığa önem vermesi gerekiyor. Crossover Türkiye Ülke Müdürü Mine Dedekoca’nın dikkat çektiği gibi, bu esnekliği sağlayan uygulamalardan biri de uzaktan çalışma imkanı. Tüm dünyada ve Türkiye’de uzaktan çalışma sistemleri hızla kabul görüyor ve bu yeni sistem hem şirketlere hem profesyonellere avantajlar sunuyor. “Son 10 yıla baktığımızda bu değişimin beklenenden çok daha hızlı gerçekleştiğini söyleyebiliriz” bilgisini veren Mine Dedekoca, “Bilen Teknolojiler” kavramını şu sözlerle değerlendirdi: “Yapay zekanın birçok alanda kullanılmaya başlamasıyla birlikte iş hayatında da öğrenen teknolojilerden faydalanmaya başladık. Büyük veri şu anda elimizdeki en büyük değer. Öğrenen sistemler sayesinde çalışanın verimliliğini çok daha iyi analiz edebiliyoruz. Örneğin; Crossover
olarak geliştirdiğimiz WorkSmart Pro programı sayesinde bir çalışanın gün içindeki verimli çalışma aralıklarını ölçümleyip, hedeflerine ulaşması için ne gibi aksiyonlar alması gerektiği konusunda hem yöneticisine hem kendine şeffaf bir değerlendirme sunuyoruz. İnsan kaynakları alanında öğrenen teknolojiler, doğru adayın doğru işe yerleştirilmesi konusunda da yaygın olarak kullanılmaya başlanacak. Beşeri önyargılardan ve göreceli kararlardan arındırılmış kararlar veren uygulamalar sayesinde, işe alım çok daha sağlıklı gerçekleşecek. Kültür uyumu çok daha doğru hesaplanacağı için ise çalışanın şirkette kalma süresine de olumlu bir etkisi olacak.” İş hayatında dijital dönüşüm, sektör bağımsız olarak ilerliyor ve içinde bulunduğumuz global ortam, insanları teknolojiyle bir araya getirebiliyor. “Bir toplantı yapmak için fiziksel olarak bir araya gelinmesine gerek kalmıyor. İnternet aracılığıyla görüntülü ya da sesli iletişimle tüm faaliyetler sürdürülebiliyor” örneğini veren Mine Dedekoca, şöyle devam etti: “Bu da şirketlere hem esneklik hem de kaynak verimliliği sağlıyor.
Crossover Türkiye Ülke Müdürü Mine Dedekoca Dijital dönüşüme zamanında yatırım yaparak süreçlerini adapte eden şirketler çok daha karlı ve verimli bir operasyona sahip olacakları için rekabette de önde olacaklar. Dijital dönüşümü gerçekleştirmek, şirketler adına gelecekte hayatta kalabilme mücadelesi anlamına da geliyor. Sadece teknolojik altyapı değil, insan kaynaklarından iş süreçlerine
kadar kapsamlı bir değişimi ve yeni bir yapı oluşturmayı kapsıyor. Yeni neslin işgücü içindeki varlığı arttıkça, şirketlerin de İK politikalarında değişiklik yapması adeta zorunlu hale gelmiş durumda. Bu değişime ayak uyduramayan şirketler, hem yetenekli çalışan bulma hem mevcut çalışanını bünyesinde tutabilme konusunda zorlanacaklar.”
İş Bankası E-İhracat Desteği
Dünyanın her yerine kolayca ihracat yapın, işinizi büyütün.
İş Bankası Sanal POS’u ile uluslararası kart sistemlerini ve 18 farklı ödeme yöntemini kullanarak yurt dışına kolayca satış yapın, ödemelerinizi güvenle alın.
Talep ve görüşleriniz için: eticaret@isbank.com.tr
26 DOSYA
BThaber
bilişim zirvesi'18
19 - 25 KASIM 2018
Karmaşık süreçler daha basite indirgeniyor
Cloudyflex CEO’su Haluk Çavuşoğlu Yeni teknolojilerin çıkış süreçlerine, kullanıcılar her zaman bir adaptasyon sürecinden geçmekte. Günümüzde çıkış yakalayan son teknolojiler gittikçe basitleşmekte ve ekiplerin bu
teknolojilere adaptasyon süreci de azalmakta. “Basitleşen iş uygulamaları, sosyal hayatımızda kullandığımız uygulamalara çoğu açıdan benzerlik göstermekte, artık iş uygulamaları komplike olmaktan çıkmakta ve entegrasyon gibi çoğu karmaşık süreç çok daha basite indirgenmiş durumdadır” diyen Cloudyflex CEO’su Haluk Çavuşoğlu, “ Zoho Türkiye temsilcisi Cloudyflex ekibi olarak, müşterilerimize sunduğumuz hizmetlerimiz çerçevesinde, sürekli olarak bu uygulamaların kullanımının çok basit olduğunu ve artık ekiplerin bu iş uygulamalarına adaptasyon ve eğitim sürecinin de minimum seviyeye indiğini vurgulamaktayız. Cloudyflex bünyesinde Zoho uygulamalarını kullanmak isteyen veya daha ileri seviyede kullanmak isteyen kullanıcıları, MeetUp etkinliklerimizle ücretsiz eğitimler
vermekte ve kullanıcılarımızın değerlendirmeleri ile ürünlerimizi optimize etmekteyiz” dedi. Bilişim Zirvesi’ni, sektördeki tüm firmaların bilgi alışverişi ve benchmark çalışmaları yapabileceği, şirketlerin kendi uygulamalarını entegre olarak çalıştırabileceği yeni uygulama ve hizmetleri keşfedebileceği bir platform olarak tanımlayan Haluk Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “Zirve, şirketlerin uygulama ve hizmetlerini geliştirmeleri adına fikir edinebileceği bir etkinlik olarak şirketlere birçok açıdan değer ve fayda sağlamaktadır. Türkiye’de özellikle bilişim sektöründeki lider firmaların bir araya geldiği Bilişim Zirvesi, bu sektörde yer alan, yer almayı düşünen ve bu sektörden hizmet almayı düşünen firmalar için en uygun etkinliklerden biri. İçerisinde dijital pazarlama, CRM, veri yönetimi, IoT, iş zekası ve
benzeri çoğu başlığı barındıran Bilişim Zirvesi, bu sektör hakkında genel bir bakış açısına sahip olmak isteyen şirket ve bireyler için doğru bir adres. Günümüz iş dünyasında, şirketlerin tüm süreçleri, dijital ortamlarda yoğun veri akışı altında gerçekleştiriyor. Çoğu şirket eski sistemlerden kurtulamamış, entegre çalışmayan ve yüksek server maliyetli sistemler kullanmaya devam ediyor. Zoho Türkiye temsilcisi Cloudyflex ekibi olarak Bilişim Zirvesi’nde dijital dönüşüm, entegre sistemler ve bulut teknolojisine geçişin önemi hakkında konuşacağız ve şirketlerin tüm karmaşık süreçlerine esnek bütçeler ile entegre çözümler sunan Zoho İş Uygulamalarını sizlere sunuyor olacak ve bu uygulamaları hep beraber inceleyeceğiz.”
Yeni rekabet gücü, sektör dışından bıgtech’lerden gelecek Teknolojinin, bugün, toplumu en hızlı ve devimsel şekilde değiştiren güç olduğu konusunda herkes hemfikir. Bu baş döndürücü etki neredeyse tüm disiplinlerin inceleme alanı haline geldi. İnsanlar artık birbirlerine inanılmaz bir iletişim ağı ile bağlılar. 1990’ların sonunda internet devrimi, 2000’lerin sonuna doğru da mobil devrimini yaşadık. Artık herkesin yapay zeka konuştuğu bir dönemdeyiz. İnsanlık çok büyük bir hızla veri üretiyor ve bu verinin akıl almaz şekilde işlenmesi, analiz edilmesi söz konusu ama, CBOT Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Eylem Özen Baştürk’ün verdiği bilgilere göre, bu verinin işlenmesinin ortaya çıkaracağı sonuçlar ve bunun nasıl bir dünya yaratacağı konusunda çok da fazla bir ipucu yok. “Bizler, şu anda dünya üzerinde nefes alıp veren her insan, farkında olsun ya da olmasın, insanlık tarihinin çok önemli bir dönüşüm noktasını yaşıyoruz” diyen Eylem Özen Baştürk, şunları kaydetti: “Teknolojik devrim, Yuval Harari’ye atıf yaparak ifade edecek olursak ‘Yapay zeka, büyük veri algoritmaları ve biyomühendislik’ bizimle bundan sonraki nesillerin yaşam biçimlerini, siyaseti, ekonomiyi, iş dünyasını karşılaştırılamaz şekilde
farklılaştıracak gibi görnünüyor. Son yıllarda fikirlerin, bilgilerin, uygulamaların, hatta hataların ve başarıların paylaşılabildiği fiziksel ve dijital mecralar çok arttı. Bu hem rekabetin şeklini değiştirdi hem de aslında iş yapmak isteyen herkes için çok faydalı oldu.” Ülkemizde bu gibi platformların en çok ön plana çıkanlarından birinin de Bilişim Zirvesi olduğunun altını çizen Eylem Özen Baştürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Tabi Bilişim Zirvesi’nin birkaç çok ayırd edici özelliği var. Birincisi, çok kapsayıcı ve geniş bir içerik ile karşımıza çıkıyor. İkincisi, çok uzun bir süredir devam ediyor, bu yıl 18.’si düzenlenecek. Bu gibi konularda sürdürülebilir işler yapmak çok önemli. Sonra, çok farklı alanları bir araya getiriyor. Örneğin kamu ve özel sektörün önemli bir buluşma alanı haline geldi. Bu da çok değerli. İçinde yaşadığımız çağ aslında işbirlikleri çağı, her alanda işbirlikleri çok önem kazandı. Disiplinler arasında, sektör içinde, sektörler arasında, kamu – özel sektör arasında… Her şeyi kendisi yapmaya çalışanlar değil, doğru işbirlikliklerini yapabilenler başarılı oluyor. Eğer bir iş yapılacaksa, bir konuya çözüm üretilecekese bunun yolunun işbirliğinden geçtiğini artık
herkes kabul ediyor. Bilişim Zirvesi de kamu ile özel sektörü bir araya getirerek, bu noktaya önemli bir katkı sağlıyor. Bilişim Zirvesinin kapsayıcı bir içerik sağlamasını çok önemsiyorum. Bilişim odaklı bir çok etkinlik gerçekleşiyor ama bunların bir kısmı çok yeni ve çoğu da sadece bir konuya odaklanıp o konuda daha derinlemesine bir tartışma ortamı yaratmayı hedefliyor. Ama Bilişim Zirvesi hem çok farklı konuları kapsayan, çok bütünsel bir perspektifi yansıtıyor, hem de bu konuları derinlemesine işleyen bir ortam hazırlıyor. Zirve’nin hem üretilen içerik hem de networking ortamı açısından farklı bir konumda olduğunu düşünüyorum.” Bilişim Zirvesi’inde CBOT adına bir konuşma gerçekleştirecek olan Eylem Özen Baştürk, konuşmasında vereceği mesajlar konusunda şu bilgileri verdi: “CBOT, Türkiye’nin çok önemli bir yapay zeka şirketi. Hem San Francisco’da, hem İstanbul’da ofisleri bulunuyor. 5 yıldır yapay zekaya yatırım yapan bir ekibin inisiyatifi olarak bu konuda çözümler üretiyor. Ben Zirve’de ‘Conversational AI’ konusunda değineceğim, bunu finans sektörü perspektifinden anlatacağım. Finansal hizmetler sektörü global ölçekte çok bütük
CBOT Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Eylem Özen Baştürk bür dönüşüm yaşıyor. Müşteri beklentilerinin çok farklı dinamiklerle şekillendiği, ‘Digital native’ dediğimiz şirketler tarafından çok yukarılara çekildiği, rekabet ortamının tamamen değiştiği, bundan sonraki rekabet gücünün sektör dışından bigtech’lerden beklendiği bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir çerçevede, conversational AI’ın bankacılık deneyimini nasıl dönüştürdüğünü ve sektör için nasıl bir potansiyel taşıdığını tartışacağız.”
28 DOSYA
BThaber
bilişim zirvesi'18
19 - 25 KASIM 2018
Dijital dönüşüme odaklanan firmalarla temas platformu… Son 50 yıla baktığımızda, teknolojinin gelişimini ve hayatımızı nasıl etkilediğini net olarak görebiliyoruz. Bu süreçte bilişim teknolojileri çok önemli bir yer tutarken, en hızlı ve bu hızını da sürekli olarak artırarak gelişim gösteren teknoloji olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim teknolojilerinin gelişimi demek artık tüm sektörlerin ve yaşamın gelişimi anlamına geliyor. Bu gelişen teknolojileri kitlelere duyurulması ve bilginin küresel anlamda yayılmasının çok hızlı olması gerektiğinin altını çizen Blink Genel Müdürü Jülide Ulucan, şunları kaydetti: “Bu yüzden coğrafi bölgelerde farklı konumlarda yerel müşterileri toplamak ve bu müşterilerin ayağına giderek bölgenin ekonomisine, yapısına
Blink Genel Müdürü Jülide Ulucan
göre teknolojiyi anlatmak son derece önemli. Bilişim Zirvesi’ni de bu konuda son derece katkı sağladığına inanıyorum. Biz bu yıl zirveye ilk defa katılma kararı aldık, Bugüne kadar daha çok sektörel fuarlara katılmıştık. Hedefimiz hedef kitleye doğrudan akıllı ve mobil teknolojileri sunmak. Müşterilerimizin yaptığı işleri akıllandırmak ve dijitalleştirmek isteyen firmalara ürünlerimizi yüz yüze tanıtmak. Bu açıdan zirve bizce çok önemli. Bilişim Zirvesi, iş dünyasındaki direkt hedef kitleye yönelik geleceğin teknoloji uygulamalarını gösterip anlatmanın yanı sıra farklı sektörlerde faaliyet gösteren kurumların da uyguladıkları teknolojiyi anlatmaları açısından iki taraflı bir bilgi alışverişini sağlıyor.”
Teknolojide insan faktörü sürekli evriliyor Teknoloji son 30 yıldır daha önceki yıllara göre çok hızlı bir gelişim ile hayatımızın her alanına giriyor. Ancak, son 5 yılda yaşanan gelişimler tahminlerimizin de ötesinde hız kazandı. Özellikle iletişim altyapılarının imkan ve hız açısından inanılmaz derecede artması, teknolojinin birçok alanını tahminimizden önce iş ve özel hayatımızın içine soktu. “IoT buna verilebilecek en iyi örneklerden biri” diyen McAfee Türkiye Ülke Müdürü Hakan Uzun’a göre, iş ve özel hayatımızda kullandığımız cihazların birçoğunun artık birbirleriyle iletişim içinde olabilmesi, teknolojinin her alanındaki ivmeyi artırdı. Buna paralel olarak, makine öğrenmesi, yapay zeka, artırılmış gerçeklik gibi birçok teknolojinin de hayatımızın içine hızla girdiğini gözlemliyoruz. Hakan Uzun, “Bu teknolojiler insan hayatında dramatik değişiklikler yapabilecek duruma geldi” yorumunu yaptı ve ekledi: “Haliyle teknolojinin insan hayatına etkileriyle ilgili birçok olumsuz düşünce de en çok tartışılan konuların başında geliyor. Önümüzdeki süreçte, teknolojide insan faktörünün nerelere doğru evrileceğini göreceğiz.”
Bunca yeni ve gelişen teknolojinin hayatımıza çok hızlı şekilde girmesi, haliyle siber güvenlik tarafında açıkları ve bu altyapıların daha ileri bir seviyede korunması ihtiyacını ortaya çıkarıyor. “Önümüzdeki yılların en önemli konularından biri de dijitalleşen dünyanın imkanlarının bir dezavantaja dönüşmemesi için bizler gibi siber güvenlik firmalarının yapacağı katkılar olacak” vurgusunu yapan Hakan Uzun, Bilişim Zirvesi’nin önemini ve konumunu ise şöyle anlattı: “18 yıldan bu yana ülkemizin teknoloji ve bilişim gündemine katkıda bulunan Bilişim Zirvesi, ülkemizin vizyon, strateji ve yol haritası oluşturmasını destekleyen bir etkinlik olarak, gerek kamu gerekse özel sektör için oldukça önemli bir yer teşkil ediyor. Her yıl oldukça geniş katılımlı olarak gerçekleşen Bilişim Zirvesi teknolojinin birçok farklı alanında uzmanları bir araya getirerek, bu uzmanlıkları geniş kitlelere aktaran bir önemli bir aracı durumuna geldi. Teknoloji ve bilişim odaklı etkinliklere hem ülkemizde hem de küresel bazda baktığımızda, bilgiye anlık ve
McAfee Türkiye Ülke Müdürü Hakan Uzun çok kolay ulaşım imkanlarının artmasından dolayı katılım oranı düşüş eğilimi gösteriyor. Buna rağmen Bilişim Zirvesi’nin bundan çok fazla etkilenmemesinin en önemli nedenlerinden biri; yıllar içinde bu etkinliğin artık bir işbirliği etkinliğine doğru evrilmiş olması. Çok ciddi bir emek ve tecrübe ile bu kalitede bir etkinliğin ülkemizde
olması bizi ayrıca gururlandırıyor. McAfee olarak Bilişim Zirvesi’nde Dijital Akıllı Güvenlik Platformu tarafında yer alacağız. Güvenliğin 360 derece, uçtan uca, cihazdan buluta entegre platformlar ile sağlanabileceği vizyonuna sahip global bir siber güvenlik firması olarak, bu konuda önemli noktaları katılımcılar ile paylaşacağız.”
Dijitalde Tüketici Deneyimi
Tüm dünyada ödemeler hızla dijitalleşirken Mastercard’ın 13 ülkeden sorumlu Hızlı Büyüyen Pazarlar Kıdemli Başkan Yardımcısı Onur Kurşun ile e-ticaretin geleceğini ve tüketici trendlerini konuştuk. yolculuğunda en önemli çözümlerinden biri Masterpass. Masterpass, Mastercard’ın e-ticarette belirlediği sorun noktalarına yönelik sunduğu bir çözüm. Tüketicilerin mobil ve bilgisayardan yaptıkları online alışverişlerinde ödeme aşamasına geldiklerinde, işlemin zor gelmesi ya da güvensizlik gibi sebeplerle alışverişi tamamlamadan bıraktıkları tespit edildi. Masterpass’i ilk olarak ödeme aşamasındaki tereddütleri gidermeye yönelik bir çözüm olarak hayata geçirdik. Böylece hem tüketicilere hem de ticari işletmelere fayda sağladık ve bir kez kullananın bir daha bırakamadığı bir uygulamaya dönüştü.
“Ticaret dünyasında radikal değişimler görüyoruz. Mastercard, tüketicilere mümkün olan en basit ve güvenli şekilde alışveriş yapma özgürlüğü sağlıyor. Tüketiciler ne zaman, nerede ve nasıl alışveriş yapmak istiyorlarsa bunu onlara sağlayarak, tüketici deneyimini iyileştirmek için iş ortakları ve işyerleriyle de ortak çalışmalar yürütüyor. Akıllı telefonlardan ve mobil cihazlardan yapılan satın almalardaki artışa baktığınızda, perakende sektörünün bu alanda neden bu kadar çok fırsat gördüğünü anlayabilirsiniz. Uygulamalar ya da aplikasyonlar internet kullanımımızın ana odağı haline geldi. Ancak perakendeciler, kullanıcıları yeni bir uygulamaya dahil etmenin ne kadar zor olduğunu göz önüne alarak, uygulamalarını ilgi çekici ve kullanımı kolay hale getirmeliler. Botlar sayesinde, perakendeciler, tüketicilerin halihazırda zaman harcadıkları platformlara dahil olabilir ve tüketicilerin sosyal etkileşime girdikleri aynı ara yüz üzerinden ödemelerini yapabilecekleri yenilikçi bir yol sunabilirler.” Türkiye’de e-ticaretin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle Türkiye’de elektronik ticarette çok güzel bir büyüme gördüğümüzü söyleyebilirim. 3 yıl içinde toplam harcamalarımızın %30’unun elektronik ticaretten geçeceği öngörülüyor. Bugün kartlı ödeme %14 büyürken elektronik ticaret %44’lerde büyüyor. Genc ve teknoloji kullanmaya yatkin bir nufusa sahip olmamiz dijital odemelerin Turkiye’de hizli gelismesine ve adapte olmasina olanak veriyor. Bugün Türkiye’de tüm ödemelerin %40’ı kartla yapılıyor. %40 iyi bir oran mı sizce? %60 nakit demek bu aslında… Burada bazı faktörlere dikkat etmek lazım. Bence bu kötü bir rakam değil. Biri gelip benim karşıma; “tamam da bu rakam İsveç’te %80 oranında” diyebilir. Ben de diyorum ki, İsveç’in 10 milyonluk nüfusunu, o gelir dağılımıyla kartlandırmak kolay bir operasyon. Ama bunu Türkiye’deki 80 milyona veya Rusya’daki 143 milyona uygulamak hiç de kolay bir operasyon değil. O yüzden bugün baktığımda Türkiye’nin bulunduğu nokta olan %40 seviyesi çok iyi ve bu oran hızla artıyor. 2007’de bu oran %28-30 bandındaydı. 10 senede yaklaşık %10 arttı. Ama burada şunu ifade etmek gerek, mesela 5’ten 10’a çıkmak çok kolay ama 10’dan 15’e çıkmak ya da 15’ten 30’a çıkmak aynı kolaylıkta değil. Yani Türkiye’deki artış büyük bir başarıya işaret ediyor. Mastercard’da dijital ürünler de sizin sorumluluğunuzda. Bu konuyla ilgili de dinlemek isteriz sizi… Bizim hedefimiz herkesin eşit olarak finansal araçlara erişiminin olacağı nakitsiz bir toplum yaratmak. Mastercard’ın nakitsiz toplum yaratma
Masterpass & Coca-Cola İçecek iş birliğini duyurdunuz bir de. Bu B2B bir çözüm mü? Evet, B2B özelinde çözümümüz. Kurumların kurumlara ödemesinde çok ciddi oranda nakit kullanılıyor ve bunun maliyeti çok daha yüksek aslında. Şöyle bir laf vardır: Nakit koyduğunuz yere daima 2 kişi koymak zorundasınız. Gerçekten de şirketler için nakdin maliyeti tüketicilere göre çok daha yüksek. Biz de bu B2B ödemelerin mümkün olduğunca kartlarla alınmasını destekliyoruz. Dünyanın farklı yerlerinde, 7 ülkede Mastercard Laboratuvarları var. Orada çok farklı teknolojiler ve farklı cihazlar üzerinde çalışıyoruz. Bu laboratuvarlarda da hem küçük işletmeler, hem temassız ödemeler, hem de siber güvenlik ve authentication dediğimiz kişi doğrulama - sizin o kartla o anda harcama yaptığınızdan emin olma teknolojileri - üzerine ciddi çalışmalar yapıyoruz. Son olarak yapay zekadan bahsedersek, Mastercard için yapay zeka ne ifade ediyor? Ödeme teknolojileri şirketleri, sağlam bir kimlik doğrulama sistemi ile müşterinin işini zorlaştırmayan bir çözüm arasındaki dengeyi oturtmaya çalışıyor. Bu esnada her geçen gün daha fazla sayıda tüketici mobil ödemelerinde parmak izi, yüz tanıma gibi biyometrik çözümleri tercih ediyor. Ancak son dönemin mobil ödeme teknolojileri biyometrikle sınırlı değil. Mastercard olarak biz yapay zekayı güvenlik kullanıyoruz. İster yazarak ister sesli olarak sipariş verebilme ve ödemeyi tamamlayabilme yöntemleri sayesinde alışveriş deneyimi tüketici için sadece eğlenceli ve hızlı değil aynı zamanda çok daha güvenli hale geliyor. Çünkü, Mastercard yapay zekayı, güvenlik ihlallerini en doğru şekilde tespit etmek ve riski yönetmek için kullanılıyor. Bugun yapay zeka sayesinde telefonunuzu tuttugunuz açıdan vyea lokasyonunuzdan, sizin alisveris aliskanliklariniz veya gecmiste yapmis oldugunuz alisverislerinziden yola cikarak o islemi yapanin siz oldugunuzdan emin olabiliyoruz. Bu bir taraftan ciddi bir guvenlik cunku tum dunyadaki MasterCard’larin verilerinden ogrenen bir yapay zeka ile neredeyse sahtecilik amacli olan butun denemeleri goruyor, ogreniyor , önlüyoruz diğer bir taraftan ise ciddi bir tuketici tecrubesi iyilestirmesi zira size son alisverislerinizi, nerde oldugunuzu, her gun ku aliskanliklarinizi her islemde yaptiginizda arayip soramazdik ama yapay zeka sayesinde siz hic zahmet etmeden saliseler icinde yapay zeka algoritmasi tum bu guvenlik onlemlerini sizin adiniza aliyor.
advertorial
Mastercard Hızlı Büyüyen Pazarlar Kıdemli Başkan Yardımcısı Onur Kurşun
Biraz daha açabilir misiniz Masterpass’i? Masterpass, kart bilgilerinizi saklayan ve bu saklı bilgilerle ödeme yapabildiğiniz dijital ödeme çözümü. Masterpass’i kullanmak için sadece bir kez kredi kartı bilgilerinizi kaydetmeniz ve bilgilerinizi size bankanız tarafından gönderilen SMS ile veya sadece sizin bildiğiniz bir şifre ile doğrulamanız yeterli oluyor. Bu işlem sonrasında bu kayıtlı bilgilerle Masterpass’e üye olan tüm işyerlerindeki alışverişlerinizde tekrar tekrar bilgileri girmeden, tek bir tıkla güvenle ödeme yapabiliyorsunuz. Dilerseniz farklı birkaç kredi kartınızı da sisteme tanımlayabiliyorsunuz. Masterpass, binlerce internet sitesi ve mobil uygulama içinde hız ve güvenliği bir arada sunuyor. Hızlı; çünkü, tekrar tekrar aynı bilgileri girme zorunluluğunuz yok. Güvenli; çünkü, Mastercard’ın uzmanlaştığı ve dünyaca kabul görmüş güvenlik prensipleriyle çalışıyor. Kartınızı cüzdanınızdan çıkartmanıza gerek kalmadan, akıllı telefonunuzdan bile ödemeyi tamamlayabiliyorsunuz.
30 DOSYA
bilişim zirvesi'18
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Robotlar, rutin ve tekrarlanan işleri üstlenecek
UiPath Türkiye Genel Müdürü Tansu Yeğen Robot gelişimi şu ana kadar daha çok otomasyon amaçlı ve donanım şeklinde gelişim gösterdi. Bu haliyle robotlar, çalışanların fiziksel kuvvet ya da hız gerektiren tekrarlanan işlerini üstlendi. Fakat son yıllarda yapay zeka trendi ile robotlar kavramsal becerileri de kazanmaya başladılar. UiPath Türkiye Genel Müdürü Tansu Yeğen’e göre, robot teknolojilerini bundan sonra iş hayatımızda birçok alanda göreceğiz. Robotların en önemli katkısı ise insanların hayatlarını kolaylaştırmaya devam etmek olacak. “Bu sayede insanlar daha çok analitik, iletişim ve kavramsal beceriler gereken işlere yönelecekler” tespitini yapan Tansu Yeğen, eklemeden geçmedi: “Fakat bundan sonrasında herkes için eğitim dönemi de başlıyor. Çünkü dünyada çalışanların yüzde 54’ünün becerilerinin bu yeni döneme uygun hale getirilmesi için eğitimler düzenlemesi, bir bakıma, bundan sonra ömür boyu eğitim ve teknolojinin kol kola ilerlemesi gerekiyor.” Bu çözümü kullanan kurumlar, yapay zekanın sağladığı faydalardan yararlanıyor ve bu kurumlar, her yönden işlerinde hızlanıp, yüzde 75’lere varan
verimlilik artışı yakalıyor. Aynı zamanda robot yazılımlar, çalışanların toplam işleri içinde ortalamada yüzde 40 civarında yer alan ‘tekrarlanan’ işleri üstlendikleri için şirketlerin yüzde 80’inde çalışan memnuniyeti de artış gösteriyor. Farklı süreçleri kullanıcı seviyesinde otomasyona geçirebildiği için dünyada birçok işletme tarafından
tercih edilen robotik yazılımlar, şirketlerin dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırırken, rekabet avantajlarını da arttırarak, yapay zekanın yoğun kullanılacağı yakın geleceğe onları hazırlıyor. Sonuç olarak çalışanlar; zekalarını, kavramsal ve iletişim becerilerini kullandıkları işlere yönelebiliyor. Bu da özellikle sorgulayan ve çok daha fazla iletişim içinde olunmasını sağlayan bir sosyal hayat üretiyor. Yapay zeka günümüzde çok gelişmiş durumda ve Tansu Yeğen, üç önemli trendden bahsedilebileceğini söyledi. Birincisi; yapay zeka gerçeği artık kabul edilmiş durumda ve bu konuda dünyanın dev şirketleri devamlı çözümler geliştiriyor. İkincisi kurumlar yapay zekanın kendi ihtiyaçlarına uyarlanmasını talep ediyorlar. Üçüncüsü ise yapay zeka bir sürecin parçası olduğu zaman faydasını ciddi şekilde gösteriyor. “Bu yüzden hem fiziksel hem yazılım robotları yapay zeka servislerini yoğun kullanacak ya da tamamen yapay zeka özelliklerini destekleyecekler” tespitini yapan Tansu Yeğen, “Mesela kaza yapmış bir otomobil resminden, kaza neticesinde oluşan hasarı tespit eden Google’ın yapay zeka servisi bir sigortacılık uygulaması ile entegre olduğu zaman, uçtan uca sigortanın prim ödeme sürecini ciddi şekilde hızlandırıyor” örneğini paylaştı. Tansu Yeğen, Türkiye’nin bu alanlarda teknoloji geliştirme potansiyelini ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Ülkelerde hükümetler için yapay zeka ve robot odaklı çalışmaları koordine eden bölümler kurulmuş durumda ve yapay zeka konusunda çalışmalar sürdürülüyor. 2017’de yapay zeka girişimlerine yapılan yatırımların miktarı küresel bazda 15,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. CB Insights raporuna göre, 15,2 milyar dolarlık küresel yapay zeka yatırımlarının yüzde 48’i Çinli girişimlere, yüzde 38'lik ikinci en büyük dilimi ise ABD merkezli girişimlere yapıldı. ABD hâlâ Çin'den daha fazla yapay zeka girişimine ev sahipliği yapsa da, bu girişimlerin yatırımlardan aldıkları pay sürekli düşüş gösteriyor. 2013’te gerçekleştirilen yapay zeka yatırımlarının yüzde 77'si ABD'li girişimlere gitmişti. Ülkemizde hali hazırda yapay zeka konusunda birçok girişim bulunmakta. Üniversitelerimizde yapay zeka zorunlu ders olup, bu konuda projelerin üretilmesine çalışılması ve tüm çalışmaların merkezi şekilde koordine edilmesi ise başlangıç adımları açısından önemli olacak. Uluslararası teknoloji geliştiricileri bu konuda birçok yeni fikre açıklar, yerli girişimciler ve şirketlerle işbirliği konusunda çok sıcaklar. Bu yüzden ülkemiz şirketlerinin yurtdışında tanıtılması ve Silikon Vadisi’nde de yer almaları önem arz etmekte. Yapay zeka her ne kadar oldukça eski bir teknoloji konusu olsa da, gelişimi önümüzdeki 2-3 yılda baş döndürücü hızda ilerleyecek, köşeler tutulacak.”
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
32
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
“Dijital dönüşüm bir seçenek değil, gereklilik” Dijitalleşme sürecinde ödeme çözümleri önemli bir yer tutuyor. Verifone, kurumların değişen ödeme alma ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına, yönetebilen çözümler konusunda önemli çalışmalara imza atıyor. Teknolojiyle birlikte sadece iş modelleri ve iş yapış biçimleri değil, hayatın her alanında Ayhan Sevgi dijitalleştik. Baktığımızda bu dijitalleşmenin 15-20 yıl gibi kısa bir sürede olduğunu görüyoruz. “Baş döndüren bir hızda dijitalleşen bir dünyaya tanıklık ettik. Hatta önümüzdeki 5 yılda, teknolojinin geçtiğimiz 20 yıldan daha hızlı gelişeceğine inanıyorum” diyen Verifone Doğu Avrupa, Türkiye ve Türki Cumhuriyetler’den Sorumlu Genel Müdür ve Başkan Yardımcısı Onur Altınbaş, sorularımızı yanıtladı: Dijitalleşme süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijitalleşme elbette ki bitmiş değil, teknoloji aynı hızda gelişmeye, hayatımızın her gün bir parçası da dijitalleşmeye devam ediyor. Elbette ki bu değişimin etkileri de en çok iş dünyasında hissediliyor. Dijitalleşmeyle birlikte ekomiye yepyeni oyuncular da katıldı. Artık hayatımızda Alipay, Amazon, Uber, Airbnb gibi şirketler var. Geleneksel olarak adlandırdığımız sektörler artık bu dijital oyuncularla yarışıyor. “Bilen Teknlolojiler”
(öğreneBİLEN, yöneteBİLEN, tasarlayaBİLEN vs) kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sistemlerin iş hayatına etkileri neler olacak? Sektörümüz gereği bu teknolojilerin ödeyeBİLEN kısmıyla ilgileniyoruz. Bu yeni teknolojiler, geleceğin ödeme yöntemlerinin de yolunu açtı. Bugün yemek yediğiniz bir restoranda hesabı ödemek için ne cüzdanınıza ne de 1949 yılında temeli atılan plastik kartlara ihtiyacınız var. Sadece akıllı telefonunuzla veya akıllı saatinizle saliseler içinde ödemenizi yapıp günlük yaşantınıza devam edebiliyorsunuz. Kısaca POS olarak adlandırdığımız, açılımı Point of Sale olan cihazlar hayatımıza 1973 yılında girdi. POS cihazlarıyla birlikte ödeme sistemlerinin gelişimi de hızlandı. İnsanlar daha kolay, daha hızlı ödeme yöntemleri talep eder oldu. Bankalar arası, kişiler arası para transferleri, ödemeler, krediler ve daha niceleri ödeme sistemleri sayesinde yapılıyor. Yıllar önce nakit ve çek ödemeleri dışında bir yöntem kullanmayan toplum, kredi kartı olmadan işlem yapamaz hale geldi. Dolayısıyla, tüketici beklentileri değişti; müşteri memnuniyetinin kriterleri farklılaştı. Iş dünyasında rekabetin kuralları değişti;
rekabetteki oyuncu sayısı arttı. Biz de bu noktada, müşterilerimizin değişen ödeme alma ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına, yönetebilen çözümler üzerinde ürün geliştirdik. Verifone Perakende Sistemleri (Vplatform) adını verdiğimiz ürünle 12 bankayı tek POS cihazı üzerinde toplayadık. POS cihazları için ‘’yalın, yönetilebilir ve değer katan servislerle özelleştirilebilir bir POS parkuru’’ oluşturan VPlatform, kasalarda işlemleri de hızlandırıyor. Dijital dönüşümü gerçekleştiremeyen şirketleri önümüzdeki dönemlerde ne tür tehditler bekliyor? Farklı sektörlerde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar bu teknolojilere neden yatırım yapmalı? Bu sürece nasıl hazırlanmalı? Dijitalleşme şirketler için bir tercih değil zorunluluktur. Bugün Fortune 500 şirketlerine baktığımızda çoğunlukla dijitalleşme sürecine erken girmiş veya bu süreci başarıyla devam ettiren şirketler olduklarını görebiliriz. Accenture’ın CEO’su Pierre Nanterme’nin sevdiğim bir sözü var. 2Dijitalleşme, 2000 yılından bu yana Fortune 500 listesindeki şirketlerin yarısından fazlasının bugün listede yer almama nedenidir”
Verifone Doğu Avrupa, Türkiye ve Türki Cumhuriyetler’den Sorumlu Genel Müdür ve Başkan Yardımcısı Onur Altınbaş demiş. Dijitalleşme sadece sektörlere, ürünlere veya çözümlere özgü bir durum değil. Eğer bizler dijital çağa ayak uydurmazsak, bu veri okyanusunun içinde kaybolup gideceğiz. Biraz karamsar olacak ama dijitalleşmeyi başaramayan, teknolojiye ayak uyduramamış şirketlerin gelecekte hayatta kalabileceğine pek ihtimal vermiyorum. Dijitalleşmenin getirdiği verimlilik, bu verimliliği yakalamayı başaramayan şirketlerin de sonunu getirecektir. Rekabet etmek için dijital dönüşüm bir
seçenek değil, gerekliliktir. Biz de Verifone olarak toplumun işleyişinin temelinde yer alan ekonomik işlemleri mümkün kılan ödeme sistemlerini geleceğe taşıyoruz. Endüstri 4.0’la birlikte tüketici ihtiyaçlarının ve taleplerinin ötesine geçmeye çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz dijital çağ bu ihtiyaçları belirlememiz için en büyük yardımcımız. Toplumun vazgeçilmez bir parçası olan ödeme sistemleri de dijitalleşmeyle birlikte gelişmeleri takip etmekle kalmıyor, bu gelişmelere öncülük ediyor.
Kritik altyapılarda siber güvenlik, işbirliğini gerekli kılar!
Siber güvenlik şirketi Biznet Bilişim, Endüstriyel Kontrol Sistemleri (EKS) Siber Güvenlik Konferansı’nı kamu ve özel sektör temsilcileri ile akademisyenlerin katılımıyla Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirdi. Etkinlikte, EEISAC Kurucusu ve RambiCO CEO’su Johan Rambi, İstinye
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Sakarya Üniversitesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. İbrahim Özçelik ve TANAP Grup BT Yöneticisi Gurban Karimov gibi isimler, birçok kritik altyapının temeli Endüstriyel Kontrol Sistemleri’nin sorunsuz işlemesi için neler yapılması gerektiğini
ele aldı. Fortinet ve Cyberark’ın teknoloji sponsoru, GAZBİR ve Elder’in stratejik iş ortağı olduğu etkinlikte, “Farklı Dünyalar” teması vurgulanarak ekosistem oluşturulmasının önemine vurgu yapıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Biznet Bilişim Genel Müdürü Serdar Yokuş, “Enerji, ulaşım ve su şebekeleri gibi kritik altyapıların geleceği siber güvenlikten geçiyor. Birçok kritik altyapının omurgasını oluşturan Endüstriyel Kontrol Sistemleri’nin sorunsuz işlemesi için de farklı sektörler, farklı uzmanlık alanları ve farklı disiplinlerin aynı dili konuştuğu bir ekosistem yaratılması gerek” dedi. EE-ISAC Kurucusu ve RambiCO
CEO’su Johan Rambi ise konuşmasında, “Endüstriyel Kontrol Sistemleri’nde siber güvenlik sadece teknolojiyi değil, tüm toplumu ilgilendiriyor. Siber güvenliğin önemi konusunda tüm toplumun bilinçlendirilmesi gerek. Unutmamalıyız ki en iyi savunma şekli, her an bir saldırı gelebilecekmiş gibi hazırlıklı olmaktır” dedi. İstinye Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın da konuşmasında siber güvenliğin sağlanması için devlet ve özel sektörün çok sıkı bir işbirliği içinde olması gerektiğini vurguladı ve “Bir ülkenin siber güvenliği, milli güvenlik demektir. Bunun için kamu, özel sektör ve üniversite işbirlikleri ve
uluslararası ilişkilerin korunması ve birlikte hareket edilmesi önemli“ dedi. Etkinlikte, BOTAŞ Bölge Müdür Yardımcısı Arif Ataman, Genel Energy CIO’su Faruk Özer, Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş Haberleşme Uzmanı Hasan Karagündostu, Vedaş Bilgi Teknolojileri Müdürü Miraç Atmış, Demiröz Consultancy B.V Kurucusu ve Kıdemli Danışmanı Özkan Demiröz, EnerjiSA Bilgi Güvenliği Risk ve Uyum Grup Müdürü Pelin Pehlivan, Fortinet Sistem Mühendisliği Yöneticisi İlker İmamoğlu, Cyberark Satış Mühendisi Serhat Erkan ve Antalya Havalimanı Sistem Destek Uzmanı Volkan Vural konuşmacı ve panelist olarak yer aldı.
www.kocdigital.com
34
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Ruijie ve BTburada’dan stratejik işbirliği Ruijie Türkiye, özellikle Anadolu’daki müşterilerine BTburada üzerinden ulaşacak. Teknolojinin yaygınlaşması ve kullanımı hızla artarken, Ruijie Türkiye, bu noktada BTburada ile stratejik bir işbirliğine gitti. BTburada, Ruijie ürünlerinin özellikle Anadolu’daki pazarlama çalışmalarını yürütecek. Ruijie Türkiye Ülke Müdür Yardımcısı Alp Tolga Kilimcigöldelioğlu, teknolojinin gelişimi ve BTburada ile yaptıkları işbirliği konularında sorularımızı yanıtladı. Teknolojinin gelişim süreçleri ve bu gelişimin hayata yansımaları nasıl olacak? Teknolojinin gelişim hızını çip üreticileri bazında ele alırsak Moore yasasına göre her geçen 18 ayda performans ikiye katlanıyor. Buna paralel olarak da nesneler hem küçülüyor hem de hızlanıyor. Bildiğimiz teknolojik ürünlere yeni icat edilenlerle birlikte her yıl yenileri ekleniyor. Bu arada M2M olarak başlayan makinaların iletişimi nesnelerin interneti şeklinde evrimleşti, IoT çok yakında heryerde olacak. IOT ile birlikte yapay zeka tümleşik olarak hayatımızı kökünden değiştirecek. Sürücüsüz araçlar, paket servislerin dronlarla teslim edilmesi uç örnekler arasında ama hepimizin yakından gözlediği akıllı telefonların gelişimi. Sadece telefonların akıllı olması bile hayatımızı çok değiştirdi ve bağımlısı haline
Ruijie Türkiye Ülke Müdür Yardımcısı Alp Tolga Kilimcigöldelioğlu geldik. Evimizde ve işyerimizde kullandığımız birçok eşya bu şekilde akıllanacak ve internete bağlı olacak, muhtemelen arızalanmadan önce servise haber verecek, bakımı ve parça değişimi yapılacak. Böylece gelecekte arızalardan kaynaklı kesinti ve kayıplarla karşılaşmayacağız. Teknoloji firmalarının yapay zeka konusundaki çalışmaları geliştikçe “Bilen Teknolojiler” de hayatımızda yerini almaya başlayacak. Örneğin bir otelin yakın geçmişte müşterisine sunduğu deneyim, müşteri verilerini topladıktan sonra CRM ve Otel yazılımı yardımı ile, müşterisinin bir sonraki ziyaretinde sevdiği gazeteyi odasına bırakıp, yumurtayı sevdiği şekilde servis edip, doğum günlerinde de kutlama mesajı yollamak
şeklindeydi. Bir şekilde bu verilerin bir otel çalışanı tarafından veritabanına işlenmesi gerekliydi, verileri toplamak ve işlemek çok emek gerektirdiği için bunu tüm oteller başaramıyor ve bir çoğu yapmıyordu. Yapay zeka sistemlerinin yaygınlaşması ile birlikte belki de bu tür bir çabaya gerek kalmadan seyahat veya turizm şirketi yolcu bilgilerini ve tercihlerini birbirleri ile paylaşarak bir çok işlemin otomatik gerçekleşmesini sağlayacak. Yapay zeka uygulamaları birbirleri ile iletişim kurarak hastane kayıtlarından otel müşterisinin alerji durumu veya diyabet hastası olduğu bilgisi havayolu şirketine ve kalacağı otele otomatik olarak iletilecek, ihtiyaç olabileceği ihtimaline karşı
yakındaki eczanelerin ilaç stokları kontrol edilerek hasta için gerekli ilaçların hazır olması sağlanacak. Trafikte seyahat süresine, yakıt durumuna, sağlıkla ilgili aciliyet durumuna göre araçlar birbirleri iletişim kurarak birbirlerine yol verebilecekler. Bununla birlikte akıllı telefonunda yüklü siri uygulamasını kızdırdığı için siri’nin telefonunu kitlediğini, yine google’ın yapay zekasının bilinen tüm dilleri öğrendikten sonra bunlar yerine yeni bir dil geliştirdiği için kapatıldığını duymuşsunuzdur. Özetle, bilen teknolojiler kontrollü bir şekilde geliştirilip kullanıldığında insanlık için faydalı olacaktır. Bu doğrultuda sizler ne tür ürün çözümleri Türkiye pazarına sunuyorsunuz? Ruijie olarak bizim de öğrenebilen ve tasarlayabilen bir sistemimiz var. Kablosuz network uygulamalarında en büyük yardımcımız WIS (wireless intelligence Service), alanında yetkin 4-5 mühendisin günler sürecek wireless optimazasyon işini neredeyse 1 saat gibi bir sürede hem de ücretsiz olarak yapabiliyor. Bu ürün ve çözümleriniz ile Türkiye pazarında nasıl bir fark yaratacaksınız? Kurumsal ve bireysel tüm ihtiyaçlarımız için sorunsuz
internet hepimizin arzusu, WIS sayesinde tüm işletmeler müşterilerine sorunsuz bir internet erişimi sunabilecekler. Bu hizmetin ücretsiz olması kurumsal kablosuz ağ donanımları pazarında hızla yükselmemizi sağlayacak. Türkiye’de yapılanmanız ve BTburada işbirliğiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Ruijie Türkiye ofisi geçen yıl faaliyete geçti, iki yıl olmadan 200’ün üzerinden referans müşterimiz oldu, iki yılda ancak sektörde çözüm üreten sistem entagratörleri markamızı, ürünlerimi ve çözümlerimizi öğrendi. Ancak pazarda yeni olduğumuz için çözümlerimizi duymayan müşteriler çok sayıda. BTburada ile özellikle Anadolu’daki müşterilere ulaşmak için iş birliği yaptık. Çözümlerimizi BTburada ekibine aktaracağız, onlar da bu çözümleri müşterilere anlatacak. Türkiye pazarında oluşturacağınız farkındalık konusunda BTburada’nın rolü ne olacak? BTburada’nın pazarlama gücü sayesinde yeni ürün ve çözümlerimizi zamanında müşterilere kolayca duyurabileceğiz. BTBurada ekibi, birçok şehirde ürün ve çözümlerimizi müşterilerle tanıştıracak.
Rusya için geri sayım!
Bilişim ve yazılım teknolojisi alanındaki son teknolojilerin buluşma noktası CEBIT, uluslararası teknoloji ve telekomünikasyon devlerini Moskova’da bir araya getirmeye hazırlanıyor. Hannover, Bangkok ve Sydney’den sonra gelecek yıl ilk defa düzenlenecek CEBIT Rusya’da nesnelerin interneti, yapay zeka ve kripto para gibi başlıklar ele
alınacak. Mobil çözümlerden geleceğin teknolojilerine, güvenlik çözümlerinden insansız sistemlere kadar üst düzey temalar 19-21 Mart 2019 tarihleri arasında CEBIT Rusya’da buluşacak. Moskova’da gerçekleştirilecek olan CEBIT Rusya’da katılımcı olarak yer almak isteyen firmalar Deutsche Messe’nin lokal ofisi Hannover Fairs Turkey Fuarcılık
ile görüşerek, CEBIT Fuarı’nda katılım sağlayabilecekler. CEBIT Rusya; veri merkezi ve altyapıları, bulut bilişimi, bilgi teknolojileri güvenliği, ERP teknolojileri, dijital sinyal, perakende teknolojileri, mobil çözümler, büyük veri ve veri analizi, tüketici elektroniği, e-devlet, akıllı şehirler, veri analizi ve dijitalleşme, dijital dönüşüm ve insansı robotlar gibi geleceğin teknolojilerini iş dünyası çözümleriyle buluşturacak. Rusya’nın BT potansiyelinin, Türkiye için de yeni iş fırsatları sağladığına dikkat çeken Hannover Fairs Turkey Genel Müdürü Alexander Kühnel, “Küresel rekabette stratejik unsurlardan biri yazılım teknolojisindeki gelişmeler. Geçtiğimiz yıl BT gelişimine
200 milyar ruble ayıran Rusya, bu alanda yıldızı parlayan ülkelerin başında. Uluslararası teknoloji şirketlerinin Rusya’daki yatırımlara ilgisi büyük. CEBIT Rusya yeni gelişen pazarlara ulaşma ve yeni işbirlikleri noktasında Türkiye’deki teknoloji şirketlerine de önemli fırsatlar sunacak” dedi ve şöyle devam etti: “Türkiye’deki teknoloji şirketleri start up seviyesinden en tepeye kadar, farklı segmentlerde gelişimlerini sürdürüyor. Yurtiçindeki pazar doygunluğunu aşmanın yolu uluslararası yatırımcı ve müşterilerle buluşmaktan geçiyor. Türkiye; gelişmiş mühendislik becerileriyle, bu potansiyeli sağlam işbirliklerine çevirebilir. Gelecek yıl ilk defa
düzenlenecek olan CEBIT Rusya, Türkiye’nin bilişim sektörünü geliştiren imkânlar sunacak. Telekomünikasyondan finansa, eğitimden sağlığa, enerjiden inşaata birçok sektörün ihtiyacı olan ürün ve uygulama CEBIT Rusya’da sergilenecek. Fuarda, Türkiye’nin teknoloji ihracatında öne çıkan pek çok pazardan önemli konukları olacak. Ziyaretçilerin birçoğu uzman katılımcı ve satın alma heyetlerinden oluşacak, böylece destekleyici programlarla katılımcı ve ziyaretçilerimiz yeni iş bağlantıları kurma, bilgi ve deneyim paylaşımı konusunda önemli fırsatlar bulacak. B2B görüşmeleri ile Türkiye’den firmaları uluslararası delegeler ve alım heyetleriyle bir araya getireceğiz.”
Ses & SMS İnternet Sanal Ağ VPN Uydu Veri Merkezi e-Dönüșüm Bulut Siber Güvenlik Robotik Süreç Otomasyonu Nesnelerin İnterneti
Türkiye İş Bankası kuruluşudur
38
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
İyi günde, kötü günde istihdama tam destek Bilişim sektörüne yönelik insan kaynağı seçme ve yerleştirme hizmetlerini sunan Cogito, 2019 yılında bu başlıkta yenilikler sunacak. Çalışanlarını, yıllar içinde kimi zaman ekonomik sıkıntılar, küçülme, şirket Handan Aybars birleşmeleri, departman kapatma, kimi zaman da yeniden yapılanma gibi bir değişim nedeniyle bilinçli olarak işten çıkarmak durumda kalan işletmeler, işten çıkardıkları çalışanları için yeni bir uygulama arayışına girdiler. Bu arayışla ortaya çıkan ‘işten çıkarılanlara destek hizmeti’ (outplacement) ise küresel bazda gelişimini sürdürdüğü gibi, Türkiye özelinde de artan bir farkındalıkla karşı karşıya. İşlerine son verilen veya iş olanakları ortadan kaldırılan çalışanların, kendilerine güvenlerini tazeleyerek kişisel etkili iş arama stratejileri ve teknikleri öğrenmelerine destek olan bir süreç olarak ‘outplacement’, Cogito İnsan Kaynakları ve Danışmanlık Kurucusu ve Genel Müdürü Ahmet Tahan’ın dikkat çektiği gibi, insan kaynakları uygulamaları arasında yerini aldı. Ahmet Tahan, bu yorumunu destekleyen verileri de paylaştı. Buna göre, dünyada son 5 yıldır outplacement hizmeti yüzde 82 özel sektör, yüzde 3 ile sivil toplum kuruluşları, yüzde 15 ile kamu sektörü için uygulanıyor ve ağırlıklı olarak endüstriyel psikoloji ve insan kaynaklarının birlikte çalışma alanı olarak ele alınıyor, zihinsel ve psikolojik destek, grup çalışmaları, grup kariyer koçluğu ve eğitimleri olarak uygulanıyor. Türkiye’de ise bilişim sektöründe İK hizmetlerinde outplacement, toplam insan kaynakları hizmetlerinin yüzde 3 - 5’ini kapsamakta. “Türkiye'de outplacement son 5 yıl içinde yüzde 87 oranında özel sektör, yüzde 8 ile sivil toplum kuruluşları, yüzde 5 ile kamu sektörü için uygulanmakta” bilgisini veren Ahmet Tahan’ın belirttiği gibi, Türkiye'de Outplacement hizmeti; iş arama danışmanlığı, kariyer danışmanlığı, kariyer koçluğu, grup işe yerleştirme olarak uygulanmakta. “Bu hizmet en çok kriz dönemlerinde, şirket kapanmalarında ve kanuni
sosyal sorumluluk projeleri yaptık. Sektörün insan kaynağına bugüne kadar, bin 500’e yakın bireysel ve kurumsal kariyer danışmanlığı ve koçluk hizmeti verdik. Uzmanlığımızı ve tecrübemizi, müşterilerimizde değer oluşturacak çözüm ve hizmet olarak sunarız.
risklerden kaçınma, satın alma ve birleşme gibi sebeplerle, çalışanların desteklenmesi alanında odaklandı” detayını paylaşan Ahmet Tahan, sorularımızı yanıtladı: Gerek istihdam kaynağı bireyler gerekse her ölçekte işverenler 'outplacement' konseptine ne kadar hazır? AB ülkelerinde outplacement hizmeti birer önleyici ve destekleyici hizmet şeklinde gerçekleşirken, ülkemizde ise bu ihtiyaç ağırlıklı olarak zorunluluk ve kanuni riskten kaçınma ihtiyacıyla talep oluşturmakta. Ülkemizde halen bu hizmetin destek ve iyileştirici yönünün faydaları yeterince kavranamadı. Outplacement hizmeti özellikle insan kaynakları sistemleri oturmuş ve uzun vadeli insan kaynakları planlamaları yapabilen sınırlı sayıdaki şirketler için kullanılmakta. Yine ülkemizde bu hizmetin faydası ve değeri; sadece iş bulma konusuna odaklı ve bu hizmetin zihinsel engellerin kaldırılması, psikolojik ve mental faydaları, adayın yeni bir iş hayatına hazırlanması gibi fonksiyonları göz ardı edilmekte. Bu konuda hizmet veren bizim gibi şirketlerin bu faydayı hizmet alacak müşterilere ve adaylara anlatabilmesi önemli. İş arama da uzmanlık gerektiren bir alan ve bireysel hizmet almak isteyen adaylar, işsizlikle tek başına mücadele etmek yerine bu konuda bireysel hizmet veren danışmanlık şirketlerinden kariyer danışmanlığı hizmeti almalarını önerebiliriz. Kurumlara düşen görevler; özellikle kriz zamanlarında doğal bir refleks olarak insan kaynağı azaltma yerine, alternatif maliyet indirici yöntemlere başvurmaları. Sektörümüzde zaten nitelikli işgücü sayısı yetersiz iken, bu dönemlerde insan kaynağına bir bilanço değeri gibi bakan anlayış yerine, mevcut kaynakların verimli kullanılması gibi çözüm önerilerine yönlenmeliler. Özellikle insan kaynakları yöneticileri bu konuda farkındalıklarını, yetkinliklerini ve bilgi birikimlerini artırarak öncü rol üstlenebilirler. Şirket sahipleri ve profesyonel
Cogito İnsan Kaynakları ve Danışmanlık Kurucusu ve Genel Müdürü Ahmet Tahan üst düzey yöneticiler, çalışanlarını maliyet unsuru gibi değil, en önemli rekabet avantajı unsuru olarak değerlendirebilirler. Bu sürecin faydalarını, şirketlerde sadece kanuni risklerden sakınma amacından çok, şirketin kurumsal güvenirliliğini artırma, çalışanlar nezdinde güvenilir olma ve aidiyeti yükseltme unsuru olarak dikkate alabilmeli ve bu konuda dışarıdan profesyonel hizmet alabilmeliler. Cogito olarak bilişim sektörü odaklı çalışmaları yaygınlaştırma planınız var mı? Sadece bilişim sektörüne seçme ve yerleştirme hizmetine odaklanmış, yaklaşık 13 yıllık butik bir danışmanlık şirketiyiz. İyi bildiğimiz işe odaklı olarak, kurulduğumuzdan bu yana 200’e yakın referans müşterimizde 10 yıllık hizmet ortalaması ile çalışıyoruz. Nitelikli ve müşterimizde değer oluşturacak, orta ve üst düzey yönetici, güncel ve ileri teknolojilerde yetişmiş nitelikli uzman pozisyonlarında bugüne kadar 700’e yakın işe yerleştirme yaptık. Yönetici seçme ve yerleştirme, yönetici geliştirme programları, kurumsal ve bireysel kariyer danışmanlığı, yetenek geliştirme programları, yeniden işe yerleştirme, yönetici koçluğu ve mentorluk gibi kurumsal ve bireysel hizmetlerimiz var. Sektörümüzde kadın işgücünü artırmaya, engellilerin iş yaşamına kazandırılmasına ve teknik uzmanlıklarda çalışanların niteliklerini artırmaya yönelik kurumsal
Gerek bireyler gerekse şirketlerle ‘outplacement’ konusunda nasıl bir süreç izliyorsunuz? Bireysel hedef kitlemiz; orta ve üst düzey yöneticiler, özellikle yurtdışından Türkiye’ye dönüş yapmış veya yapmak isteyen, iş yaşamına en az bir yıl ve üzerinde çeşitli sebeplerle ara vermiş ama yeniden çalışmak isteyen, Türkiye’den yurtdışı ülkelerde çalışmak isteyen, Türkiye’de Expat olarak görev yapan adaylar. Bireysel hizmetimiz genel olarak şu adımlardan oluşuyor: İki aylık periyotlarla düzenlediğimiz ücretsiz yarım günlük bir kariyer workshop’u ile genel bilgilendirme, ihtiyacı olan adaylar ile bir saatlik ön görüşme yaparak temel beklentilerini ve hizmetin kapsamını belirleme, en az üç seans, isteğe bağlı olarak uzatılacak şekilde, kariyer ve iş arama seansları, bu seanslarla adayın beklenti, iş arama hedefleri, hedef unvan ve şirketler ile iş arama ve mülakatlar ile ilgili bilgi ve deneyimlerimizi aktarıyoruz. Bu üç seans içinde veya sonrasında, adayın isteğine göre, davranış tutum, alışkanlık değiştirme ve mental destek verecek Endüstriyel Psikolog uzmanlarımızdan da koçluk desteği sunuluyor. Seanslar sonrasında, adaylara sektörde 20 yılı aşkın tecrübesi olan insan kaynakları danışmanlarımızca rol oynama yöntemiyle mülakatlar yaptırma ve geribildirim verme, adayları hedef müşteriler ve kendisinin hedeflediği şirketlere iş görüşme amaçlı yönlendirme, görüşmenin her aşaması ve sonrasında telefon görüşmesi ile destekleme ve geribildirim verme, bu görüşmelerle iş bulan adaylara ilk iki ay iki seans ücretsiz tutundurma ve iş yaşamına alışkanlık geliştirme koçluğu veriliyor.
2018 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerek 2019 yılı gerekse orta vade için stratejileriniz hakkında bilgi verir misiniz? 2018; sektörümüzde nitelikli işgücü ihtiyacının arttığı, işgücüne katılımın düşük olduğu bir yıl oldu. Araştırma ve çeşitli kaynaklara göre, 2018 yılı sektörde 17 bin şirket, 200 bin üzerinde çalışan var. YÖK’ün rakamlarına göre, 2018’de bilişim ile ilgili lisans ve ön lisansta toplam 42 bin 557 mezun oldu, ama işgücüne dahil olma oranı maalesef yüzde 6. Bilişim sektöründe nitelikli işgücünün işsizlik rakamı ise yüzde 18.4. Tüm rakamların gösterdiği gibi 2018 maalesef son çeyreğinde artarak devam edeceğini öngördüğümüz nitelikli insan kaynağı ihtiyacı ve nitelikli işgücünün işsizlik oranı artacak. Sektörde gelişmelerin çok hızlı olması, düşük kârlılık ve yüksek rekabet nedeniyle işsizlik oranının artacağı beklentisi de yüksek. Bazı uzmanlık alanlarında, yani bilişim güvenlik, yazılım güvenlik, elektronik güvenlik, bulut bilişim, yapay zeka, veri madenciliği, dijital dönüşüm ve satış konusunda tecrübeli Satış Yöneticileri gibi insan kaynağının ise istihdama katılım oranları yüksek ve bunun 2019 yılında da artarak devam edeceği öngörüsündeyiz. Cogito olarak 2018 ortalarından itibaren adaylara yönelik ücretsiz iş arama koçluğu, iş arama workshop’ları düzenledik, buna 2019'da da devam edeceğiz. 2019’da kurumlara insan kaynakları tutundurma, stratejik outplacement, zor zamanlarda stratejik insan kaynakları mentorlüğü gibi hizmetlerimizi de sunacağız. Ayrıca, sektörde işsizlik ve işgücüne katılımı artıracak iki kurumsal sosyal sorumluluk projemizi hayata geçireceğiz. Askıda koçluk, ücretsiz iş arama workshop’ları ve sektördeki insan kaynakları yöneticilerine yönelik ‘İş’te Felsefe’ sohbet etkinliklerimizi planlıyoruz. Orta vadede ise bilişim sektöründeki bilgi birikim ve uzmanlığımızı enerji sektörü, holdingler ve sağlık sektörüne taşıyacağız.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
40
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Otomasyon ve insanın verimli buluşması! Schneider Electric’e göre, kurumsal müşterilerde IoT penetrasyonunun ön planda olması, siber güvenlik hizmetlerinin de en hızlı büyüme sergileyen alan olmasını sağlıyor. Sayısallaşma ve IoT uygulamaları ile makineler iletişim kuruyor. Buluttaki birçok veri kaynağı ile Handan Aybars veriden gerçek zamanlı sonuçları çıkartmak bu yönüyle kolay. Bulutta servis sağlayıcı, özel bulutta konumlandırma, hibrit mimari gibi başlıklarda müşterilere alternatifler sunduklarını belirten Schneider Electric Global Endüstri İş Birimi Dünya Başkan Yardımcısı Peter Herweck, sektör veya ölçek bazında her şirketin kendileri için ayrı bir müşteri ve ihtiyacı ile ‘özel’ olduğunu vurguladı. GDPR ekseninde politikalarının da zaten net olduğunu “Veri müşterimize aittir” sözleri ile özetleyen Peter Herweck, ekledi: “Herkes haklı olarak verisinin akıbeti ve güvenlik için endişeleniyor. Bu konuda da müşterilerimize destek sunuyoruz. Sonuçta müşteriler IoT gibi teknolojileri seviyorlar, ama konu muhakkak güvenlik oluyor.” Marc Elsberg’in ‘Blackout’ kitabını örnek veren Peter Herweck, siber suçluların bir bölgede altyapıyı nasıl altüst ettiklerini anlatan kitapla bugünkü güvenlik riskleri bağlantısını şöyle anlattı: “Wi-Fi, gıda ve mobilitenin olmadığı bir dünyayı anlatan ‘Blackout’ ile görüldüğü gibi, kritik altyapınız varsa, tesisleriniz kritik önemdeyse, güvenlik de kaçınılmaz olarak önceliğinizdir. İnsanlar BT altyapısı konusunda endişelenebiliyor, çünkü 10 yıllık makinalar ve içinde 10 yılı aşkın zamandır işleyen işletim sistemi olabiliyor. Burada altyapıyı değiştirme ve yenileme
kararı almak da kolay değil. Bu nedenle bir grup uzmanımız söz konusu operasyonel teknoloji (OT) ortamını inceler, bu ortamı güvenli kılmak için müşteriye öneriler yapar. Güncellemelerden İK eğitimine ve bunun için kullanılan yöntemler, düzelme süreçleri gibi başlıklar bu uzman ekibimizle ele alınır. Buna, AI ile uyumu itibariyle ‘defense in depth’ (derin savunma) diyoruz. Güvenlik ve OT alanlarında uzman kişilerden oluşan ekiplerimiz, tesislerde konumlanan farklı model ve farklı marka cihaz ve yazılımları da analiz edebilecek yetkinliğe sahip. Bu siber güvenlik ekiplerimiz lokalize çalışıyor ve bu ekipleri ihtiyaç anında çağırabilmek mümkün.” Schneider Electric’in 11-12 Ekim 2018 tarihlerinde düzenlediği Innovation Summit Istanbul etkinliğinde bir araya geldiğimiz Peter Herweck, kurumsal önceliklerini anlatırken, gelişen dünyada güvenlik risklerine dair sorularımızı yanıtladı: Endüstri bölümü neleri kapsıyor? Schneider Electric uçtan uca otomasyon sunuyor ve bu yapı imalat sanayiinde, bizim çok aktif olduğumuz bir alan olan makine imalatında, yani paketleme makineleri ve hareket halindeki parçaları içeren imalat sektöründe bizi öne çıkartıyor. Hibrit pazarlar ise temel süreçleriniz oluyor. Örneğin; bir gıda ürünü imal ediyor, ikinci adımda bunu paketliyorsunuz. Buna ‘hibrit’ diyoruz, çünkü iki temel süreç var ve biz de gıda, içecek, ecza ürünlerinde gerekli yapıları
Kurumsal fikriniz, net amaçlarınız olmalı! “Yeşil BT odaklı üretim tüm süreçlerde önceliğimiz ve bu da bizi sektörümüzde farklı kılıyor. Her işin temelinde ise insanlara bir amaç vermek, tüm taraflarda farkındalık yaratmak yatıyor. Dünyanın dört bir yanında şirketler genç yetenekleri bünyelerine katabilme çabasında. Ama onlara bir amaç vermeleri gerektiğini gözden kaçırıyorlar. Sabah kalkıp işe gelmede bir amaçla hareket edebilmek günümüzde bu yönüyle çok önemli. Bunun farkındalığında olmamız, bizi çalışmak için çekici ve sektörde farklı kılıyor. Herkes gezegeni daha iyi bir yer haline getirebilmek için çalışıyor ve tüm bu hedeflerin temelinde bir amaca sahip olmak yatıyor. Çünkü, örneğin yeşil BT dediğimizde, konu sadece kağıt kullanımını azaltmak, suyu dikkatli kullanmak değil, bundan çok daha fazlası. Bu nedenle bir fikriniz ve net amaçlarınız olmalı.”
bu değişimde hız, etkinlik ve maliyet avantajını beraberinde getiriyor. Doğru kurgulanmış bir IoT bağlantısı ile tüm bunları yapabilirsiniz.
Schneider Electric Global Endüstri İş Birimi Dünya Başkan Yardımcısı Peter Herweck sunuyoruz. Bu alanlarda güçlüyüz ve bu mimariyi destekleyen güçlü yazılımlara sahibiz. Gıda ve içecek başlığında hibrit pazarında atık su biriktirme noktalarımız bizim bu alanda güçlü olduğumuz bir noktadır. Otomasyon mimarimiz bu süreçlerde bizi farklı kılıyor. Otomasyonu ortaya koymak ve insanla otomasyonu en verimli biçimde buluşturmak her çözümde önceliğimiz. Birçok müşterimizin endişe kaynağı üç temel konu vardır: Güvenlik, etkinlik ve doğal kaynaklar. Hedefimiz onlara güvenliği artırma konusunda destek sunmak, otomasyon mimarisi ve dijitalleşme ile bunu yapmak, etkinliği artırmak için daha hızlı üretim yapabilme imkanı sunmak ve burada öne çıkan dijitalleşmeye hak ettiği önemi vermek. Enerjiden hammaddelere ve insan kaynaklarına birçok başlığı içeren kaynakların kullanımında minimum sarfiyat ile maksimum fayda da endişe başlıkları arasında. İmalat sektöründeki bu endişe kaynaklarına, iş modellerinin tepeden tırnağa değişme riskini de ekleyebiliriz ve IoT de burada önemli bir dönüşüm noktası. Nasıl bir dönüşüm söz konusu? Otomasyon makinesi üreten müşterilerimiz var. Bu makineler 6 bin parçayı 1 dakikada üretebiliyor. Bu makineyi satın
alan üretici, bunu ortalama 15 yıl kullanabilir. Ama otomasyon makinesi geliştiren rakibiniz de yaptığı Ar-Ge ile 3-4 yıl sonra çok daha etkili bir makine üretebilir. İşte bu nedenle sahip olma maliyetini üstlenmek yerine, insanlar makine kiralama odaklı ilerliyor, üreticiler de müşterilerine kiralama odaklı fırsatlar sunuyor. Böylece makine sürekli en yeni teknoloji ile yüklü olacak, makine imalatçısı da makine satmak yerine, ‘kullandığın kadar öde’ felsefesi ile düzenli bir gelir elde edecek. Bu önemli bir iş modeli değişimi ve SLA yapılarında da köklü yenilikleri doğal olarak beraberinde getiriyor. IoT bu değişimin temeli mi? İş modelleri her alanda tepeden tırnağa değişiyor. Makineler, bağlantı gücü ve sistem kontrolü ile birçok alanda üçüncü parti iş ortaklarına gerek bile kalmıyor. IoT, bu değişimi mümkün kılıyor ve tamamen yeni makineleri alıp bağlantı gücü kurmak yerine, var olan makine parkınızı IoT yetkinliği ile buluşturabilirsiniz. IoT gateway ile tüm süreç ve öngörüler kullanıcıları bekliyor. Pratik ağ yapısını otomasyon sistemine bağlayarak ilerleyebilirsiniz, ama tabi ki güvenliği de unutmamanız lazım. Sonuçta iş modeli değişimi, bu yönüyle her ölçekte şirketin aklındaki temel soru işareti. Sistem ise
Peki güvenlik bu gelişimde nasıl konumlanıyor? Üretim alanlarında üstünde yeşil, kırmızı veya sarı ışıkların yandığı birçok makineniz vardır. Bu ışıklar ile makinenin durumunu takip edersiniz. Bir sorun halinde yanan sarı veya kırmızı ışıkta tamirci gelir, makinede kabineti açar, neyin yanlış gittiğini anlamaya çalışır. Biz ise temelde makine büyük ölçüde sayısallaştığı için tabletinizi alıp uygulamayı çalıştırma imkanı veriyoruz, yani yazılım otomatik biçimde makineyi inceliyor. Sanal olarak kabineti açabilirsiniz, yani tablet size kabinetin içine neler bulunduğunu, hangi hatalar olduğunu gösterir. Böylece örneğin, problemi belki sadece makineye dokunarak çözebilirsiniz. Artırılmış gerçeklik (AR) işte tam da bu imkanı sunuyor. Açık mimari ile makine birçok bağlantılı unsurun desteği ile işliyor, bunu da uygulamalar ve yazılımlar destekliyor. Bu tabloda AR da size, tüm bu yapı ile birçok farklı yöntemi kullanarak makineyi tamir etme imkanı veriyor. Bu sizi daha verimli kıldığı gibi, güvenliği de kayda değer ölçüde artırıyor. Öte yandan, birçok ülkede eski bilgilere sahip birçok sektör çalışanı var. Genç nesillere bu en yeni bilgileri aktarabilmek adına da bu teknoloji önemli bir araç. İnsanlar bu amaçla çekilen videolara bakarak kendi süreçlerine hakim olabiliyor, verim ve güvenlik böyle buluşuyor. Küresel bazda 200, 4 tane de Türkiye’de fabrikamız var ve bu bahsettiğim teknolojiyi geniş bir temelde konumlandırmaya odaklanıyoruz. Küresel bazda iki fabrikamız Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından akıllı geleceğe ve Endüstri 4.0 felsefesine uygun fabrika kapsamında dünyanın ilk 10 fabrikası listesinde yer aldı. Bu fabrikalarımızdan biri Fransa’da ve teknolojik yetkinlikle beklenmedik kesinti sürelerini haftada 15 dakikadan 3 dakikaya indirdiler. Bu da bu problemlerde yüzde 80 azalma, beraberinde artan verim demek.
42
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Sınırlar işbirlikleri ve yenilikler ile aşıldı… VMware, ürün ve çözümlerini yeni işbirlikleri ve güncellemelerle genişlettiğini duyurdu. VMworld 2018 etkinliğinin Avrupa ayağı bu sene de Barcelona Fire Gran Via’da Ferit Çelik 5 - 9 Kasım Barselona tarihlerinde gerçekleşti. VMware şirket yetkilileri, iş ortakları, müşteriler ve basın mensuplarının da aralarında bulunduğu 13 bin kişi etkinliği yerinde takip etti. VMworld 2018 ile VMware, ürün ve çözümlerini yeni işbirlikleri ve güncellemelerle genişlettiğini duyurdu. Etkinlik kapsamından blok zincirinden öğrenen makinalara, yapay zekadan nesnelerin internetine pek çok alanda gelişmelere sahne oldu. ‘’20. yıl dönümümüzü rekor katılım ile kutluyoruz’’ Etkinliğin ilk günü VMware için gündem oluşturan teknolojilerin anlatıldığı, geliştirmelerin duyurulduğu, yeni satın almalar ve ortaklıklardan bahsedilen bir oturum hüviyetindeydi. Açılış konuşması için sahneye çıkan VMware Kıdemli Başkan Yardımcı ve EMEA Bölgesi Genel Müdürü JeanPierre Brulard, VMware’in başarısının bu yılki etkinliğin mottosu ‘Possible, begin with you’ söyleminde gizli olan, geleceğe bağlılık, müşteri odaklı dönüşüm gibi kavramlar olduğunu söyledi. Brulard, VMware’in 20. kuruluş yılını
rekor katılıma imza atılan VMworld 2018 ile kutlamanın heyecanını dile getirdi. ‘’Çoklu ortamda değil, her ortamda yer alabilmek esas olan’’ Bir sonraki konuşma için sahne her zaman olduğu gibi VMware CEO’su Patrick Gelsinger’ın oldu. Gelsinger konuşmasını sistemlerin, sunucuların ve donanım ağlarının modernizasyonu üzerinde kurguladı. VSphere, NSX, Workspace ONE’da gelinen noktayı gözler önüne seren Gelsinger, ‘’çoklu’’ ön ekinden ziyade ‘’toplu’’ ön ekinin ilke edinildiğini, farklı platform, cihaz ve sisteme hitap etmek değil, her platform, cihaz ve sistemde yer alabilecek esnekliğe sahip olmanın gerekliliğine değindi. Patrick Gelsinger, konuşmasının ardından sahneye IBM Hibrit
Bulut Çözümleri Sorumlusu Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Araştırma Direktörü Arvind Krishna’yı çağırdı. Krishna, VMware ile kurdukları bu ilişkinin daimi anahtarının sürekli inovasyon olduğunu söyledi. Sanallaştırma, konteynerler ve entegrasyon konusunda bilgi veren Krishna, IBM Watson ile VMware arasındaki entegrasyonun daha optimize olacağı konusunda bir dizi gelişme de müjdeledi. Önce yenilik. Ama hepsinden önce doğa… Ekolojik dengeye saygı ve karbon salınımı noktasındaki farkındalık her geçen gün artırıyor. Özellikle büyük ölçekli teknoloji üreticilerin bu konuya bakışı pek çok etkinlikte gerçekleştirilen sunum ile gözler önüne seriliyor. Bu yıl VMworld de gündemine karbon problemini
VMware Türkiye için başarının anahtarı müşteri odaklılık ve dönüşüm oldu bir yaklaşımdan ziyade müşteri deneyimi, güven ve iş geliştirme odaklı bir yaklaşıma sahip olduğunu, Türkiye’de de bu kültürün uzun yıllardır sürdürüldüğünü belirtti. Türkiye’de müşterilerden alınan geri bildirimlerin zamanla global bir güncellemeye dönüşebildiğini, yani dünyadaki herhangi bir müşterinin ürünün kendisine dokunabilme imkanına sahip olduğunu söyleyen Mediceler Türkiye organizasyonu hakkında şunları söyledi:
VMworld 2018’de VMware Türkiye Ülke Müdürü Murat Mediçeler hem etkinliği değerlendirdi hem de VMware Türkiye hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde VMware’in nakit odaklı
‘’Bildiğiniz gibi son zamanlarda ülkemizde yaşanan ekonomik problemler, VMware için kısa süreli bir duraklamaya yol açtı ama Türkiye operasyonumuz için işlerin yolunda gittiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıllarda yıllık ciro hedeflerimiz, şimdilerde çeyrek hedeflerimiz haline geldi. Bunu da müşteri memnuniyetinden ödün vermememizin etkisiyle başardık.’’
alan etkinliklerden biri oldu. Bu kapsamda VMware’ın yaklaşımını ve alınan sonuçları katılımcılarla paylaşan Patrick Gelsinger, ‘’Sıfır Karbon’’ unvanına sahip olduklarını kaydetti. Hbrit bulut yelpazesi genişliyor VMware, VMworld 2018 ile bulut ortamlarını daha kolay kurmaları ve yönetmeleri için müşterilerine yardımcı olmasını içim entegre bulut hizmet ve ürünlerinin yeni sürümlerini duyurdu. VMware, Cloud Foundation 3.5’i duyurarak müşterilerine daha iyi kurulum opsiyonu, yeni Kubernetes desteği ve VMware’ın öncü altyapı ve yönetim portföyünün son inovasyonlarını ulaştıracağını müjdeledi. VMware Cloud Foundation, bilişim, depolama, networking, güvenlik ve hibrit bulut ortamlarında kurumsal uygulamalarını çalıştırmasını sağlayan bulut yönetimi için kapsamlı ve yazılım tanımlı hizmetlerle müşterilerine entegre bir hibrit bulut ortamı oluşturmayı hedefliyor. Günümüzün çoklu bulut çağında, kurumlar hibrit bulut ve yerli genel bulut olmak üzere iki yaklaşımı benimsiyorlar. Aynı zamanda bu yaklaşımlarla büyüyen uygulama setlerinin yanı sıra öğrenen makineler, Kubernetes ve gelişmiş analitik gibi yeni teknolojilerin benimsenmesini destekliyorlar. Her biri benzersiz olan ve aynı kurum içinde, aynı anda yer alan bulut modelleri birbirini tamamlıyor. Hepsinin merkezinde ise kurumlara inovatif hizmetler sunma amacı bulunuyor. VMware çoklu bulut hizmetlerine değinen
çözümlere yatırım yapıyor, veri merkezinden buluta, buluttan sınıra hibrit bulut hizmetlerini geliştiriyor. Zeka odaklı Workspace ONE platformundaki yenilikler VMware, VMworld 2018'de müşterilerinin heterojen ortamları için modern yönetim ve güvenlik alanında ilerleme sağlamanın yanı sıra daha fazla uygulama ve cihazda daha zengin çalışan deneyimi yaratan zekâ odaklı VMware Workspace ONE platformuna getirdiği yenilikleri duyurdu. Ekosistemin iş ortağı çözümleriyle bağlantılı platform içi yenilikler ve entegrasyonlar sunan Workspace ONE, kurumların erişim sağlayabilecekleri platformların ve yeteneklerin kapsamını ve derinliğini artırmayı sürdürüyor. VMware Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Son Kullanıcı Bilişiminden Sorumlu Genel Müdürü Shankar Iyer, Workspace ONE hakkında şunları kaydettti: “2018, Workspace ONE platformumuz için dönüşüm yılı oldu. Workspace ONE Intelligence ve Workspace ONE Trust Network'ün daha önceki lansmanıyla endüstrinin ilk zekâ odaklı dijital işyeri platformunu tanıttık. Müşterilerin Windows 10’a tamamen geçiş yaparak Mac, iOS, Android ve Chromebook’ları benimsemelerini sağlamak üzere onların modern yönetim sistemlerine adapte olma süreçlerine ivme kazandırmak için yenilikler yaptık. Sunduğumuz yeniliklerle, heterojenliği tam olarak kucaklayan yeni yetenekler sunmaya son sürat devam ediyoruz. Yavaşlamaya da hiç niyetimiz yok.”
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
44
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Yerli sermaye ve Türk akıl terinin sinerjisi Winwai’de buluştu Kora, analatik ve yapay zeka alanında geliştirdiği çözümlere robot süreç otomasyonu teknolojilerini de ekledi. Teknoloji dünyasının gündeminde yapay zeka ve robotik çalışmalar hızla Ayhan Sevgi üst sıralara yükselirken, bu konularda pek çok Türk şirketi de önemli çalışmalara imza atıyorlar. 20 yılı aşkın bir süredir veri analitiği alanında çalışmalar yürüten Kora, analitik ve yapay zeka alanında geliştirdiği çözümlere robot teknolojileri de ekledi. Bu çalışmalar tamamen Kora ve startup girişimi Winwai oluşumu tarafından gerçekleştirildi. Türkiye’nin bu alandaki fırsatları ve Kora’nın yaptığı çalışmalar konusunda Kora Genel Müdürü Betül Onat, sorularımızı yanıtladı. Yeni gelişen teknolojik eğilimler içinde yapay zeka nasıl bir role sahip? Yapay zeka, iş dünyasının, zamanı, optimum yönetmesini üstlenen kritik bir role sahiptir. Yapay zeka, bir insanın el, göz ve beyni ile yapabildiği her fonksiyonu robotlara yüklenerek icra edilmesine yarar. Yüksek nitelikli kişilerin operasyonel işlerden karar verilecek işlere geçişini ve tekrar eden rutin süreçlerin otomatize edilmesi ile hatasız sonuçlar alınmasını sağlar. Yapay zeka teknolojilerinin gelişmesi Türkiye’ye nasıl yansıyor? Türkiye’de yapay zekanın gelişmesi, RPA teknolojilerinin yaygın kullanımı ı ile hız
kazanıyor. Firmalar, ancak bu şekilde ölçülebilir sonuçlar elde edebiliyor. Ayrıca, yapay zeka teknolojilerinin gelişmesi, pazarlamada oldukça yaygın kullanılmaktadır. Dijitalleşme ve IoT kullanımının yaygınlığı ile müşterilerin tercih, beğeni, satın alma gibi davranışları yapay zeka teknolojileri ile şekillenebilmektedir. Pazarlamacılar böylelikle mesajlarını müşteri davranışına göre farklı kanallarla iletebilmekte, yöneticileri, hedef kitlelerine çok daha güçlü ve etkin yolla ulaşabilmektedir. Bu alanda teknoloji geliştirmek açısından Türkiye’nin avantaj ve dezavantajları konusunda bilgi verebilir misiniz? 20 yıldır iş zekası odağında ve yapay zeka vizyonunda faaliyet gösteren, yapay zeka yatırımının üçüncü yılına giren yerel bir firma olarak en büyük avantajın teknoloji ile endüstri bilgi ve deneyiminin harmanlanarak oluşturulan ürünlere sahip olmamızı öngörüyorum. Dezavantaj konusuna bakarsak, kendi teknolojisi ile ürün geliştiren girişimciler olarak devletimizden Ar-Ge yatırımı alamıyoruz. Regülasyonlar, bürokrasi belimizi büküyor. Oysa ki malum ülkelerden hibe yatırım teklifleri geliyor. Tek koşul ise ürünlerimizin tescilini o ülkelerde yapmaktan ibaret oluyor. Dezavantajlarımızı avantaja dönüştürmek için sizce
kimlere ne tür görevler düşüyor? Öncelikle devletimize, ilgili bakanlıklarımıza ciddi görevler düşüyor. Akıl teri ile kendi teknolojilerini üreten yerel girişimcilerin farklı kategoride ve çok hızlı değerlendirilmeleri ve desteklenmeleri gerekmektedir. Global pazarlara açılma konusunda da aynı yol izlenmelidir. Yapay zeka teknolojilerinin gelişimi konusunda Kora ne tür çalışmalar yapıyor ve yapmaya devam ediyor? Yapay zeka teknolojilerinin gelişimi konusundaki çalışmalarımızı Winwai startup oluşumumuz ile sürdürmekteyiz. Winwai, “Win With Artificial Intelligence” öbeğinin kısaltılmış halidir. Winwai, tamamen yerli sermaye ve Türk akıl terinin bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Bu çalışmaları birlikte yürüttüğümüz ortağım Mevlüt Serdar ile kendimizi iki farklı jenerasyonun teknoloji ve girişimcilik paydasındaki toplamı olarak görüyoruz. Üç yıllık bir Ar-Ge ve hazırlık sürecinden sonra 2018 ile birlikte ürünlerimizi pazara sunmaya başladık. Bu alanda geliştirdiğiniz çözümün özellikleri ve hitap ettiği kesimler hakkında bilgi verebilir misiniz? Yapay zeka ve analitik alandaki geliştirdiğimiz çözümlere RPA (Robotik süreç otomasyonu) teknolojilerini ekledik. Ürünlerimizde yurtdışından
Kora Genel Müdürü Betül Onat hiçbir servis veya teknoloji kullanılmıyor. Hem yapay zeka hem RPA teknolojileri tümüyle ekibimiz tarafından geliştirilmektedir. RPA temel olarak iş süreçlerinde bir insanın bilgisayar ortamındaki rutin ve sürekli tekrar eden işlerini aynı insanın yaptığı gibi taklit eden sanal robot yazılımları konu alır. Mouse ve klavye kullanan yazılımlar gibi düşünülebilir. Ancak buradaki her şey kural tabanlı o yüzden dinamik karar gerektiren ya da insanın göz ve algı marifeti gerektiren noktalarda yetersiz kalmaktadır. Bizim çıkış noktamız ise tam olarak burası. Robotlarımıza karmaşık süreçleri de gerçekleştirebilmeleri için yapay zeka modülleri ekleyerek onları
akıllı hale getiriyoruz. Yapay zeka destekli RPA ürünümüz “WORKERS” bu özellikleri ile global rakipleriyle rekabet edebilmektedir. Bu ürünün ve Kora’nın uluslararası pazarlara açılımı konusunda hedefleriniz ve çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Yapay zeka destekli RPA ürünümüz WORKERS’ı Avrupa ve Amerika’da pazara sunma planımız var, ancak bir süre daha sadece Türkiye pazarı odağında devam edeceğiz. Winwai, uluslararası pazarlarda sektörel uygulama sahiplerine bulut tabanlı yapay zeka servisleri sağlamaya devam edecek.
Teknoloji, dişlerinize iyi gelecek
Dünyanın en gelişmiş şeffaf diş plak sistemi Invisalign’ın, ortodontik ve restoratif diş hekimliği uygulamalarına yönelik ağız içi tarayıcısı iTero’nun tasarımını, üretimini ve pazarlanmasını üstlenen küresel bir tıbbi cihaz şirketi olan Align
Technology, Türkiye’deki ilk ofisini İstanbul’da açtı. Ortodonti dünyasında yenilikleri hedefleyen iki öğrenci tarafından, 1997’de Silikon Vadisi’nde kurulan Align Technology; geliştirdiği Invisalign ve iTero teknolojileriyle ağız taramalarının dijital
ekipmanlarla yapılmasına, diş kalıplarının ve hasta verilerinin bulutta saklanmasına ve 3D baskı teknolojisiyle her hastaya özel şeffaf diş plaklarının üretimine olanak sağlıyor. Ar-Ge alanında 21 yılı aşkın deneyime, 800’ü aşkın aktif patente ve dünyanın en büyük 3D baskı operasyonuna sahip olan şirket tarafından geliştirilen dijital ağız tarama ve tedavi teknolojileri sayesinde ortodontik tedavilerde kullanılan manuel kalıplar ve diş telleri yakın bir gelecekte tarihe karışabilir. Küresel bazda tedavi gören 5,8 milyon hastası ve kişiye özel üretilen şeffaf plaklarıyla
Invisalign tedavisi, diş düzeltme işlemine yönelik modern ve dijital temelli bir yaklaşım sunuyor. Dijital tedavi planlamasını ve kişiye özel yaklaşımı, biyomekanik prensiplere dayalı mühendislikle birleştiren Invisalign teknolojisi kapsamında 1999’da kullanıma sunulan Invisalign şeffaf plakları diş sağlığı profesyonellerine ve hastalara değer sunarken, Invisalign eğitimi alan diş hekimleri tarafından dünya çapında 100’den fazla ülkede kullanılıyor. Align Technology Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Simon Beard,
şunları söyledi: “Türkiye diş sağlığı pazarı hızla büyüyen ve gelişen bir pazar. Bu büyümeyi destekleyecek yeni kaynaklar yaratacağımız, şeffaf plaklar ve dijital ortodonti konusundaki liderliğimizi genişletme olanağı bulacağımız için heyecanlıyız. Align'in tescilli SmartTrack malzemesi, SmartForce özellikleri ve SmartStage teknolojisi gibi unsurlarıyla daha öngörülebilir diş hareketlerine ulaşmak için tasarlanan Invisalign sistemi, diş hekimlerinin hastalarına rahat bir tedavi deneyimleri sunarak, verimli klinik sonuçlar elde etmelerini sağlıyor.”
WITH THE TOP 1% TALENT
46
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Teknoloji üreten kişi ve kurumlara Mandala desteği Türkiye’de her geçen gün daha popüler bir meditasyon (rahatlama) aracı olan Mandala, karar verme ve planlama gibi birçok beyin işlevine olumlu katkı sağlıyor. Ülkemizde bu meditasyon aracı ve aynı zamanda sanatı için en çok çaba gösteren isimlerin başında gelen Aslıhan Aksun'a göre Mandala sayesinde kişilerin dikkat süresi, yaratıcılıkları artıyor ve bu kişiler grup çalışmalarında çok daha başarılı oluyorlar.
Dikkat eksikliğine karşı
Mandala
Mandala, çizim ve boyama yoluyla sakinliğe ulaştıran ve rahatlatıcı etkisi olan bir meditasyon biçimi olarak dikkat çekiyor. Günümüzde gittikçe yaygınlaşan Mandala, özellikle çeşitli şekillerle strese maruz kalan kişilerde zihin dinlendirme, dikkat eksikliği ve sakinlik gibi konularda terapi için kullanılıyor. Mandala ile yaratıcılıklarının ve
Aslıhan Aksun özgüveninin de arttığını belirten eğitmen Aslıhan Aksun, aynı zamanda bilinçaltına yerleşmiş problemlerin çözümü için de yol gösterici olduğunu söylüyor. Teknoloji üreten kişi ve kurumlarda isteyenler Mandala yapabilecek İyi bir meditasyon (rahatlama) aracı olan Mandala sanatını Türkiye'de 2008 yılından bu yana yüz binlere aktaran ve Türkiye'deki ilk eğitmen olarak tanımlanan Aslıhan Aksun, şu bilgileri verdi: “4.5 yaş ve üzeri bütün kişilere önerdiğim Mandala çizimleri
gerek ruhsal, gerek fiziksel, gerekse de mental olarak birçok yönden fayda sağlıyor. Mandala sonrasında kişilerin ruhsal dinginlik kazandığını, dikkat sürelerinin arttığını ve grup çalışmalarında daha başarılı olduklarını görüyoruz. Teknoloji dünyasında rol alan kişilerin Mandala gibi uygulamalarla da desteklenmesi, ruhsal gelişimine ve daha çok üreten bir birey olmasına olumlu etki yapacaktır. Ruhsal dinginlik kazanması, dikkat süresinin uzun olması, ruh ve zekasının uyumlu hareket etmesi çok
önemli. Biz de Mandala ile bu konularda birçok kişiye destek oluyoruz. Eğitici ve öğretici bir etkinlik olan Mandala, çizim ve boyama sırasında kişilerin ruh hallerine ilişkin izlenimlerini de gözlemlemesi için yol gösterici olacaktır.” Aslıhan Aksun, 21 – 22 Kasım günlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan Bilişim Zirvesi kapsamında da Mandala konusunda katılımcılara bilgi verirken, aynı zamanda performans da sergileyecek.
lunaplus • Sayı:10/2018 45
Firmanızın güvenli bir kurumsal mobilite yönetimi çözümüne sahip olması gerekmez mi?
Hemen SOTI web sitesinden https://www.soti.net Mobicontrol deneme sürümünü indirip denemeye başlayabilirsiniz.
48
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Denizin altında inovasyon için STM işbaşında
Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) Türk Savunma Sanayii’ne çizdiği sanayii-üniversite işbirliği vizyonu çerçevesinde STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret ile Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Paris’te düzenlenen savunma ve denizcilik fuarı EURONAVAL 2018’de önemli bir protokole imza attı. Dünyanın önde gelen savunma firması Alman Hensoldt, STM ve Bahçeşehir Üniversitesi arasında yapılan protokol kapsamında; SSB tarafından verilen görevle STM ve BAU tarafından geliştirilen Denizaltı ile Dalgıçlar Arası Optik Haberleşme Sistemi, Hensdolt’un Optik Gözetleme Sistemi’ne entegre edilecek. İşbirliği ile su altında denizaltı ve dalgıçlar arasında haberleşmeye imkân veren ve dünyada örneği olmayan bir sistemin geliştirilmesi sağlanacak. SSB’nin yerli ve milli kritik teknoloji geliştirme politikası kapsamında görevlendirilen ve Türkiye’nin en köklü askeri denizcilik tecrübesine sahip kurumlarından olan Savunma Sanayi Başkanlığı iştiraki STM ile BAU tarafından yapılan çalışmalar ile kritik bir teknoloji kazanılırken, bu kazanımın ihracata dönüşmesi de sağlanacak. İmzalanan protokolle STM-BAU tarafından geliştirilen ”Denizaltı ile Dalgıçlar Arası Optik Haberleşme Sistemi”nin Hensoldt’un tasarlayarak ürettiği“Denizaltı Optik
Gözetleme Sistemi”ne entegre edilmesi sağlanacak. Hensoldt’un “Optik Gözetleme Sistemi” denizaltılar için 360 derece gözetleme imkânı sağlayan ve muhtelif kamera konfigürasyonu içeren bir sistem. Denizaltı tasarımındaki zorlukların ışığında STM-BAU’nun geliştirdiği denizaltı optik haberleşme sisteminin bu optik gözetleme sistemine entegre edilebilmesi ayrı bir mühendislik ve yüksek teknoloji gerektiren uygulama olacak. Öte yandan, STM-BAU arasındaki bu işbirliği ihracata katkı sunacak önemli bir ürün grubunun geliştirilmesinin de önünü açtı. STM’nin Bahçeşehir Üniversitesi’yle gerçekleştirdiği bu proje aynı zamanda optik muhabere sistemlerini geliştirerek askeri iletişimde güvenliğe katkıda bulunmayı amaçlıyor. STMBAU halihazırda su altı birimleri/platformları, su altı – hava vasıtaları, suüstü – suüstü araçları ve sabit kara platformları arasında iletişimi sağlayacak optik muhabere sistemlerinin prototiplerini geliştirdi. Prototip ürünlerin seri üretime geçilerek sahada kullanılmaya başlanmasıyla birlikte RF (Radyo Frekans) muhabere sistemlerinin güvenlik anlamında tamamlayıcısı olacak. RF sisteminin sahip olduğu iletişimin kestirilmesi, dinlenmesi ve karıştırılması gibi dezavantajlar Optik Muhabere Sistemi ile
bertaraf edilerek, iletişim daha güvenli hale getirilebilecek. Deniz platformlarının sertifikasyonu adına küresel işbirliği SSB’nin askeri denizcilik alanında çizdiği vizyon çerçevesinde, Türk Deniz Kuvvetleri’ne yönelik Korvet ve Denizaltı Projelerinin yanı sıra Pakistan Denizde İkmal ve Gemisi ve denizaltı modernizasyonu ile Deniz Üslerinin Analizi gibi pek çok önemli projeyi sürdüren STM, yabancı deniz kuvvetlerine ait deniz platformlarının modernizasyon faaliyetlerinin sertifikasyonunda küresel bir işbirliğine imza attı. Bu kapsamda, DNV GL ile yapacakları projeyi değerlendiren STM’li yetkililer “Günümüzde deniz platformları en karmaşık yapıya sahip askeri sistemlerden biri olup, son teknolojiler ile birlikte kalite kontrol süreçlerinin süreklilik arz etmesini gerektirmektedir. DNV GL ile birlikte, modernizasyon hizmeti verdiğimiz muhtelif yabancı Deniz Kuvvetleri’nin güvenilir deniz filolarına sahip olmasını sağlayacağız” açıklamasında bulundu. Gerek suüstü gerek su altı platformlarında üstün görev kabiliyeti sağlamanın; yüksek kaliteli malzemeler, teknolojik üretim ve olağanüstü bir kalite kontrol süreci gerektirdiğini belirten STM yetkilileri şunları söyledi: “DNV GL, askeri
deniz platformlarının sertifikasyonu ve klaslaması konusunda uzun yıllara dayanan ve yapısal unsurları, makine aksamı ve elektrik/elektronik teçhizatı da kapsayan tecrübeye sahip bir sertifikasyon ve klaslama kuruluşu. DNV GL’nin bilgi birikimi ve tecrübenin STM ile birlikte değerli bir birlikteliğe dönüşeceğine inanıyoruz.” Mevcut işbirliği, iki kurumun askeri denizcilik alanında ilk birlikteliği olduğu gibi, onarım, modernizasyon ve inşa konusunda farklı uluslararası projelerin de yolunu açabilecek. Bu ortaklık kapsamında hizmet verilecek yabancı deniz kuvvetlerinin projeleri, uluslararası kabul görmüş, en yeni klaslama standartlarına ve düzenleyici standartlara göre yapılacak ve böylelikle tasarımcı ile klaslama kuruluşu çok erken bir aşamada bir araya gelmiş olacak. İşbirliği sayesinde STM, yaptığı modernizasyon çalışmalarını belgelendirerek DNV GL’den Güvenlik Sertifikası alacak ve deniz platformlarının kalite gerekliliklerini en üst seviyede sağlayacak. Yeni yetenekler derin sularda keşfedilecek Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) milli denizaltı vizyonuna hizmet etmek üzere STM, yurtiçinde denizaltı alanında bilgi birikimini artırmak ve insan kaynağını geliştirmek amacıyla denizaltı tasarımı ve teknolojileri yarışması düzenliyor. ‘Derin Arayışlar’ isimli yarışmaya gemi inşadan fiziğe, psikolojiden
endüstri mühendisliğine geniş bir yelpazeden farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri ve mezunlar ile, bu alanda son 5 yılda tez vermiş kişilerin katılması planlanıyor. Denizcilik ve denizaltı konusunda farkındalığı artırmak amacıyla düzenledikleri yarışma hakkında bilgi veren STM Genel Müdürü Murat İkinci, “Denizcilik ve özellikle de karmaşık teknolojiler içeren çoklu disiplinli bir çalışma alanı olan denizaltı konusunda farkındalığı artırmaya ihtiyacımız var. Sahip olduğumuz denizcilik geçmişimizle hem yerli savunma sanayimizi güçlendirmek hem küresel bazda rekabet edebilecek bir seviyeye gelebilmek için ülke olarak tecrübelerimizi kendi bilimsel çalışmalarımız ve insan kaynağımızla destekleyebilmemiz özgün işler çıkarabilmede kritik önem taşıyor. Çalışmanın önümüzdeki dönemde de yetişecek insan kaynağı ile dünyadaki denizaltı inşamodernizasyon pazarından Türkiye’nin daha yüksek oranda pay alabilmesine imkan vereceğine inanıyoruz” dedi. Yüksek Lisans ve Lisans olarak iki kategoride düzenlenecek yarışmaya başvurular başladı. Denizcilik alanındaki tecrübeli isimler tarafından yenilikçilik, yaratıcılık, gerçekleştirilebilirlik, estetik katkı, detaylandırma düzeyi ve referans kriterlerine göre değerlendirecek olan projeler arasından dereceye girenler Ekim 2019’da gerçekleştirilecek tören ile ödüllendirilecek.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
50
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
19 - 25 KASIM 2018
Verilerinizi ‘en doğru’ biçimde dağıtın ki gerektiğinde toplayabilin! Yeni teknolojiler ve operasyonel teknolojilere odaklanan Hitachi Vantara, bu iki platformdaki veriler arasında uyumu geliştirme odaklı yeniliklere imza atıyor. Veri yönetişiminin önemi; GDPR regülasyonlarıyla iş dünyasının yaygın olarak Handan Aybars karşılaştığı zorlukları, akıllı veri ve içerik yönetiminin önemini artırıyor. Kapsamı, niteliği ve miktarı hızla ve sürekli artan verilerin güvenle yönetimi kurumsal zorunluluk haline gelirken, bu sürecin doğru adımlar atılmadan yönetimi ise zaman, para ve veri kayıplarına yol açıyor. Bu nedenle veri yönetiminde akıllıca bir yaklaşım şart. Hitachi Vantara Ürün ve Pazarlama Kıdemli Direktörü Scott Baker’a göre, işin hızına ayak uydurabilecek esnek, akıllı ve genişletilebilir bir platformu inşa etmek kritik önemde. “ABD, EMEA veya APAC bölgeleri fark etmez, GDPR özelinde düzenlemeleri anlamak ve işler kesintisiz sürerken bunlara uyumu garanti edebilmek herkes için en temel konu” yorumunu yapan Scott Baker’a göre, şirket veya sektöre özel bir yasal uygulamadan ziyade, tüm sektörleri ve her ölçeği kapsayan bir mimari söz konusu. Bu dönüşümde BT ekipleri de BT altyapılarını gerekli biçimde yenilemek konusunda baskı altında. “Çünkü eskiden BT ekibi, yasalara ve düzenlemelere uyum sağlamak durumunda olan diğer şirket birimlerinin taleplerini yerine getiren bir konumdaydı” açıklamasını yapan Baker’a göre, GDPR özelinde ise BT, tüm süreçlerin bir iş ortağı konumuna geliyor. Detayları Scott Baker ile konuştuk:
GDPR; kurumsal entegrasyon ve tüm departmanların bu mimaride konumlanması için fırsat oldu diyebilir miyiz? Evet, eskiden de bu talep vardı, ama bunu fiili olarak hayata geçirmek zordu. Çünkü iş birimleri böyle bir entegrasyona hazır değildi. BT’nin veri siloları konsepti böylece genişliyor ve bu sadece uygulamalardan ibaret bir kavram da değil. Eskiden silolar söz konusu olduğunda, ortak bir veri tabanında veriye bakıp her kişinin bunu kullanması, elde ettiği çıkarımları bir iş arkadaşı ile paylaşması birbirinden farklı oluyordu. Yani sorun veri veya teknoloji değil, insanlar arasındaki ilişkiler ve bunlara bağlı olarak yaratılan süreçlerdi. Asıl önemli olan ise veriyi sunmanız ve her bir çalışanın sürece dahil olması, bir anlam ortaya koyma süreçlerinde verinin değişmemesi, verinin ve BT’nin insani yapıya kavuşması. Büyük veriden analitiğe geçişe şirketler ne kadar hazır? 10 yıl önce büyük veri verinin ölçeğiydi, bugün ise çok daha derin ve detaylı. Verinin yeni petrol olduğu yorumu doğru, ama daha da yerinde bir benzetme verinin yenilenebilir enerji kayağı olması. Çok fazla veri var ve uyum odaklı kuralların ön plana çıkması bir gereklilik. Bu noktada verinin kalitesi odaklı sorguyu doğru değerlendirmek gerek. Çünkü bu kalite ile asıl önemli olan; daha iyi kararların alınabilmesine yardım eden veri gerçeği. Verinin kalitesi, verinin yaratıldığı yer ile bağlantılı. Çünkü birçok şirket, ilerleyen süreçte veri kalitesini dert ediniyor, bu derdi çözmek için
Tüm paydaşlar için fayda
“Biz Hitachi şirketlerinin veri koluyuz, farklı sektörlerden 950’yi aşkın şirketin verilerini tutuyoruz. Mottomuz ise kullanıcının verisini iyi tanıması, istediği veriye doğru zamanda ulaşabilmesinin sağlanması, sonra bu veriden yorumlar çıkartıp buna göre kurumsal adımlar atabilmesi. Çünkü verinizi doğru biçimde dengelemezseniz, beklediğiniz iş sonuçlarını da alamazsınız. Artık veri depolamaktan çok daha fazlasından bahsediyoruz. Bu veriden elde edebileceğiniz sonuçlar bugün asıl önemli olan konu. Hitachi Vantara olarak bu yolda biz de bir ürün sağlayıcı olmaktan uzaklaşıyoruz ve bu önemli bir dönüşüm aslında. Bunu yapabilmek için veriyi anlayabilmeniz ve bu veriyi kontrol edebilmeniz lazım. Böylece öngörülere sahip olabilirsiniz. Bunun ardından, ‘Train as a Service’ (Hizmet olarak eğitim) hizmetini çalışanlara verebilir, böylece şirkete aracı vermekten çok daha fazlasını yaparsınız. Hitachi Vantara olarak odağımız bu.”
yapabilir ve makine öğrenmesi algoritmasına bağlı olarak sisteme sürekli öğretim yapabilirsiniz. Burada yapay zeka gibi teknolojiler belirleyici olabiliyor ve bunlara göre olarak algoritmayı modelleyip makine öğrenmesi sisteminizi kurgulayabiliyorsunuz.
Hitachi Vantara Ürün ve Pazarlama Kıdemli Direktörü Scott Baker de veriyi yaratan tarafta olmayan kişilere, bunun değerini geri kazandırması talimatı veriliyor. Sadece veri kalitesi de önemli değil. Kaynağa yakın noktada veri kalitesi veya analitiği edinme çabası ön planda. Uç noktalarda, yani sonra değil, tam da verinin yaratıldığı anda verilen uyarılarla verinin ne kadar doğru olduğunu tespit edebilmek burada önem kazanıyor. Bu paralelde, veri yönetim stratejisi nasıl inşa edilmeli? Günümüzde veri yönetimi herkesin sorumluluğu, ama yönetim desteğini yanınıza almanız kritik önemde. Bu da bir noktada kurumsal politikaların yeniden ele alınmasını gerektirebiliyor. Bugün konumuz GDPR, yarın başka, öbür gün çok başka bir düzenleme hayatımızda olacak. Zaten bu nedenle kurumsal politikaları bir kez belirlemek ve bunları hayata geçirmek yeterli değil. Bu başlıkta süreklilik çok kritik. İşbirliği; hukuk birimi ile departmanların ve onların yasal gereklilikleri anlaşılır bir dile çevirmesi, işe bu yasal süreçlerin yansıması ve yasal uyum ekiplerinin buna bağlı olarak politikaları ve süreçleri belirlemesi, sonra BT ekibinin konumlandırma ve otomatize etme görevlerini üstlenerek yasal süreçte yerini alması önemli. Yani bu üç kurumsal yapı birlikte hareket etmeli. Doğru bir kurumsal mimarinin temel gereklilikleri ve süreç adımları bunlar ve şirketin ölçeği veya sektöründen bağımsız. Tek gereken bu süreç politikalarını mümkün olduğunca erken biçimde hazırlayıp fiiliyatta geçirmek ve sık aralıklarla bu politikaları gözden geçirip gerekeli yenileme ve geliştirmeleri yapmak. Bu yönüyle KOBİ veya büyük ölçekli
fark etmez, bu her sektörde her ölçekte şirketin sorumluluğu bu. Bazı şirketlerde küresel bazda CDO görevlendirmeleri yapılıyor. Bu kişiler, BT’de olup bitenle ilgilenmek yerine, verinin kalitesi ve verinin nasıl kullanıldığına odaklanıyorlar. Bu stratejik bir liderlik pozisyonu ve otonom biçimde faaliyet göstermesine izin verilmeli. Bu nedenle ‘Chief Data Officer’ veya ‘Chief Data Strategist’ olmalı ki, C seviyesindeki yöneticilere gerçek ve doğru süreç bilgisini vermek, gereklilikleri açıklamak mümkün olsun. Makine öğrenmesi; veri yönetimi ve gerçek zamanlı veri analitiğini nasıl etkiler? Makine öğrenmesi ile sorun; verdiğiniz verilere karşılık o mimari nasıl tasarlandıysa buna göre bir öneride bulunması. Bu nedenle inanıyorum ki, makine öğrenmesi aslında her zamankinden daha fazla insani etkileşimi gerektiriyor. Hitachi Vantara’nın bu başlıkta bir çözümünü örnek verirsem, bu analitik yapı kendi algoritması ile işliyor ve kurumsal veri tabanına bağlı olarak yaptığı öneriler de aslında sadece ne düşündüğünü söylemesi. Bu nedenle elbette makine öğrenmesi çok büyük potansiyele sahip, ama siz insan olarak onun başında durduğunuz, yapının ortaya koyduğu sonuçları anlık olarak analiz edebildiğiniz, buna göre sistemi düzenli olarak geliştirebildiğiniz sürece. Böylece sistemin gerçek anlamda algoritmalarla eğitilmesi, algoritmaları öğrenerek ilerlemesi mümkün oluyor ve bu gelişim sonuçlarda kendini gösteriyor. Makine öğrenmesi teknolojileri kullanırken çok çeşitli algoritmalardan yararlanılabilir, örneğin gizlilik ve güvenlik başlığında yetkilendirmeler
Güvenlik ve veri yönetiminde blockchain nasıl konumlanıyor? Herkes blockchain’in getireceği değeri anlama çabasında. Verinin paylaşımı konusunda temelde blockchain kullanmak söz konusu olursa; verinin kalitesi, güncelliği, paylaşım sürecinde karşılıklı güven ve güvenlik öne çıkar. Blockchain mimarisi ise bu üstyapının temelini oluşturur. Veri yönetimi konusunda blockchain’in konumunu herkes anlamaya çalışıyor. Biz de pazardaki eğilimleri ve bunu nasıl destekleyici bir mimari yapıya dönüştürebileceğimizi, bunun için nasıl bir ürün gamının gerekli olduğunu planlıyoruz. Blockchain halen en çok finans sektöründe kullanılıyor, çünkü sektörün yapısı gereği çok fazla karşılıklı ve çok sayıda taraf arasında işlem gidip geliyor. Buradan yola çıkınca, sektörel veri trafiği gibi konuları iyi analiz ederek bir blockchain yatırımı kararı almak önemli. Çünkü bir sektörde farklı taraflarla veri paylaşımı, belki de finans sektöründe olduğu gibi önem arz etmiyordur. İşte bu nedenle iş süreçleri ve veri bazlı önceliklerle verinin yapısını doğru analiz etmek şart. Bulut mimarisi geliştirme ve uygulama süreçlerinde nasıl konumlanıyorsunuz? Hitachi Vantara olarak hibrit mimaride odaklandığımız konu doğru bağlantı kurgularının yapılması, böylece şirketin kararına bağlı olarak verinin güvenli biçimde genel buluta akması ve güvenli olarak akışı, gerekli olduğu süre boyunca burada kalabilmesi, gereken zamanda da bunun geriye, yani özel buluta alınabilmesi. Bulut bilişim donanımı bitirmiyor, tersine, yazılımlarla donanım da gerçek gücüne kavuşuyor. Sadece yazılım veya hizmet olarak sunum modeli olabilir, siz hangisini isterseniz isteyin, asıl önemli strateji; veri merkezinizdeki ve buluttaki veri ile nasıl çalışmak istediğinizi bilmeniz.
BThaber
52 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Robotlar ve Yapay Zeka: İşinizi elinizden mi alacaklar, dünyayı ileri mi taşıyacaklar?
Sizler sabahtan akşama kadar iş yerinde çalışıp eve ekmek götürme telaşındayken, bir yerlerde yapay zeka sizin yaptığınız işin inceliklerini öğrenmekle meşgul. Günü geldiğinde, şu an yaptığınız işi sizden çok daha iyi ve hızlı yapabildikleri iddiasıyla karşınıza dikilecekler. Peki bu insanlık için bir felaket senaryosunun başlangıcı mı, daha güzel bir geleceğin ilk adımı mı? Yüzlerce yıldır pek çok konuda makinelerde yardım alıyoruz. Endüstriyel üretim süreçlerinden matematik hesaplarına kadar pek çok alanda da bizi geride bıraktılar. Üstelik durmuyorlar. Son yıllarda teknolojik gelişimin katlanarak artması sayesinde,
insana özgü olduğunu düşündüğümüz ve kendimizi üstün hissettiğimiz pek çok alanda da varlıklarını hissettirmeye başladılar. Çevrelerini inceliyorlar, oyun oynuyorlar, okuyorlar, izliyorlar, öğreniyorlar ve öğrendiklerini farklı şekillerde bir araya getirerek
karşılaştıkları problemlerin çözümüne dair hayal bile edemeyeceğiniz yeni yöntemler üretiyorlar. Emin olun ki makineler, gelişen yapay zeka eşliğinde kısa sürede sizin yaptığınız işe de göz dikecek. Endüstriyel devrimin aksine bu kez sadece bileğinizin gücüyle
ortaya koyduğunuz emekle değil, yaratıcılığınızla, düşüncelerinizle, yaratıcılığınızla, becerilerinizle, sizi insan yapan niteliklerinizle rekabet edecekler. Örneğin şu anda bu satırları yazan editörünüz olarak ben, en çok tehlikede olan
meslek gruplarından biriyim. 2016 yazında Örneğin geçtiğimiz yaz düzenlenen Rio olimpiyatları sırasında Washington Times’ın skor veya madalya haberlerinin tamamına yakını, sonuçların açıklanmasından saniyeler sonra yapay zeka tarafından hazırlanarak yayına alındı. Google, müşterileriyle doğrudan iletişim kuran yapay zeka asistanının daha düzgün cümleler kurmasını sağlamak için 2 bin 865 adet romanın içeriğindeki cümleleri analiz ediyor. Google ve Oxford Üniversitesi araştırmacılarının ortak çalışmasıyla binlerce saat BBC yayını izleyen yapay zeka, dudak okumayı öğrenerek yüzde 46,8 doğruluğa ulaştı (profesyonel dudak okuyucunun aynı testteki başarısı yüzde 12,4). Peki tüm bunlar bizi endişelendirmeli mi? Uzmanlar bu noktada ikiye ayrılıyor. Bir kısmı yapay zeka ve robotların yakın gelecekte düşük maliyetli, şikayet ve yorulmak bilmeyen bir çalışan ordusuna dönüşerek insanların işini elinden alacağını, böyle bir dönüşümün sosyal ve ekonomik sonuçlarına hazır olmadığımızı düşünüyor. Bir kısmı ise yapay zekanın insanın yerimizi almak yerine insana özgü yeteneklerimizi daha da geliştireceğine, bizi tamamlayacağına ve fırsatları çeşitlendireceğine inanıyor. Amaç insanın yerini almak değil, daha iyi insana ulaşmak Peki bu görüşlerden hangisi daha doğru? Önce iyi olan senaryodan başlayalım. Bugüne dek gelişmiş ekonomilerde otomasyon nedeniyle iş alanı ortadan kalkan pek çok çalışanın, otomasyona bağlı süreçlerle ortaya çıkan yeni iş kollarına
BThaber
BT TRENDLERİ 53
19 - 25 KASIM 2018
ve hizmet sektörü gibi insana özgü farklı alanlara yöneldiğini gördük. Ama bu kesim daha çok mavi yakalı dediğimiz grubu ilgilendiriyordu. Uzmanlar şimdi yapay zekanın beyaz yakalılara özgü işlerde de varlık göstereceği, alternatif ortaya koyacağı bir gelecekte neler olabileceğini kestirmeye çalışıyor. Üstelik Oxford Üniversitesi araştırmacıları Carl Frey ve Michael Osborne’a göre bu soruya cevap bulmak için fazla vaktimiz yok. Frey ve Osborne’un 2013 yılında 702 farklı iş kolunu bir analize tabi tutarak bunların otomasyona ne kadar uygun olduğunu değerlendirdiği araştırmanın sonuçları, Amerika Birleşik Devletleri’nde şu an mevcut işlerin yarısının 20 yıl içinde otomasyon sistemleri tarafından yerine getirebileceğine işaret ediyor. Eğer çocuk eğitimi, psikoterapi, koreografi, cerrahi ve diş hekimliği gibi nispeten ince işçiliğe ihtiyaç duyan veya insan doğasını anlamayı gerektiren çalışıyorsanız, diğer bir deyimle yaptığınız iş güçlü sosyal etkileşim, özgün düşünce, yaratıcılık ve ince motor becerilere ihtiyaç duyuyorsa nispeten güvendesiniz. Diğer grupların işi ise oldukça zor. McKinsey de araştırmasında günümüz yaygın iş kollarının yüzde 45’inin yakın zamanda otomasyonla çözülebileceğini söylüyor. Ama bunların da çoğunun ucundan yine birilerinin tutması gerekecek, zira McKinsey'e göre her şeyiyle tamamen otomasyona devredilebilecek işlerin oranı sadece yüzde 5. Yine de bu dünyadaki çoğu dengeyi değiştirmeye yetecek bir oran. Durum böyle olsa da, Accenture Teknoloji Lideri Paul Daugherty'e göre fazla endişelenmemize gerek yok. "Silikon Vadisi ve dünyanın diğer teknoloji merkezlerinde üretilen yapay zekaya dayalı otomasyon sistemlerinin çoğu insanın yerini almaya değil, insanların sahip oldukları yetenekleri geliştirmeye odaklanıyor" diyor Daugherty. İş süreçlerini daha akıllı ve verimli hale getiren, makinelerin veri işleme yeteneklerini yöneticilerin karar süreçlerini
desteklemek için kullanan ve büyük veri yığını içinde daha önce görülemeyen fırsatları bulup ortaya çıkarabilen sistemlerin, büyük bir ekonomik canlılığı da beraberinde getireceğine inanıyor. Bunun en belirgin örneklerini Airbnb, Uber ve BlaBlaCar gibi örneklerde görmek mümkün. Çoğu sunumda ‘onun evi yok ama dünyanın en büyük emlak şirketi, onun arabası yok ama dünyanın en büyük taksi şirketi’ gibi klişeler eşliğinde ısıtılıp önümüze koyuluyorlar. Ama aslında bu girişimlerin yaptığı kapitalizmin hizmet sektöründe yeterince etkin olmadığı boşlukları değerlendirerek internet ve uygulama tabanlı paylaşım ekonomisi temelinde fırsata çevirmekten ibaret. Evinizdeki boş odanın, arabanızdaki boş koltuğun öylece durmak yerine ekonomik değere dönüşmesini sağlayan bu düşünce yapısı, otomasyon daha önce görmediğiniz, değerlendiremediğiniz fırsatları sizin için nasıl görünür kılabileceğine güzel birer örnek. Tabii belli noktalarda insana özgü dokunuşun hiçbir zaman değerini kaybetmeyeceğini düşününler de var. “Silicon Collar: An Optimistic Perspective on Humans, Machines, Jobs” kitabının yazarı Vinnie Mirchandani, Japonya’yı örnek gösteriyor. “El sanatı ustalarının en fazla takdir gördüğü, sunulan her hizmetin büyük derinlik anlayışı ve saygı ile sunulduğu Japonya aynı zamanda otomasyonu en fazla adapte eden kültürlerin başında geliyor” diyor Mirchandani. “Makinelerin yaptığı işe kıyasla kusurlu da görünse, insan dokunuşundan asla vazgeçmeyeceğiz.” Hakikaten de Japonya, bonsai ağaçlarını budamak için özel olarak el işçiliğiyle üretilen bir makası 35 bin dolara satın alabilmek için ustasına sipariş edip üretimi için 6 ay bekleyebildiğiniz ilginç bir ülke. Dünya bu değişime hazır mı? Konumuza dönelim. Bir kısım insan yapay zeka ve robotların insanların hayatını kolaylaştıracağını düşünüyor ama, 19’uncu yüzyılda
benzer vaatlerle ortaya çıkan endüstri devrimi acaba bu vaadi yerine getirebildi mi? Bu kez durum biraz farklı. Endüstri devrimi yüz yıldan uzun zamana yayılan bir süreçti. Oysa katlanarak artan teknolojik olanaklar eşliğinde yapay zekanın hızlı gelişimi, sosyal adaptasyona fırsat bırakmadan pek çok kişiyi yeni iş aramaya veya yapacak iş icat etmeye mecbur kılacak. Soru şu: Robotların ve yapay zekanın insanların işlerini ele alacağı bir düzende yüzde 25, yüzde 50, hatta belki daha üstü işsizlik oranlarını karşılamaya hazır mıyız? Rahmetli Stephen Hawking, bu noktada geleceğe karamsar bakan isimlerin başında geliyor. Hawking otomasyon nedeniyle orta sınıf işlerde çalışanların açıkta kalmasının ekonomik eşitsizliği derinleştireceğini, bunun da önemli sosyal ve politik etkileri olacağını sık sık dile getirmişti. “İnternet ve teknoloji sayesinde çok küçük bir grup, az sayıda kişiyi istihdam ederek inanılmaz kazançlara imza atacak” diyordu Hawking. “Bundan kaçış yok, ama bunun yıkıcı etkilerini de göz ardı edemeyiz. Birçok çalışan bırakın yaşam standardını korumayı, yaşamak için mücadele etmek zorunda kalacak.” Diğer bir deyişle endüstriyel devrimle gelen kapitalizmin ortaya koyduğu sorunların daha da derinleşeceğini dile getiriyor. Endüstriyel üretim, verimlilik derken milyarlarca insanın ihtiyacını karşılayacak bir yapı ortaya koyduk ama, hala dünyanın en zengin 20 kişisinin toplam mal varlığının dünyanın en fakir 3 milyar kişisinin toplam mal varlığına eşit olması gibi bir gerçek var elimizde. Yapay zeka ve robotlar işin içine girdiğinde, belki de dünyanın en zengin 5 insanın mal varlığı toplamının dünyanın en fakir 5 milyar insanına eşitlendiği bir tablodan bahsedeceğiz. Geleceğe dair benzer endişeler taşıyan günümüzün önemli teknolojik düşünürleri arasında yer alan Tesla CEO’su Elon Musk, çözüm olarak evrensel gelir diye bir kavram öneriyor. “Madem işlerimizi robotlar devralacak, madem üretimi onlar yapacak, o zaman onların ürettiği ekonomik değerle yaşayan herkes
için bir baz gelir modeli oluşturabiliriz” diyor Musk. Böylece insanların daha büyük sorunların çözümü için zaman yaratabileceğini, daha büyük amaçlara odaklanabileceğini düşünüyor. Hawking’in endişesine cevap Musk’ın ütopyası... Araştırmacıların haklı endişesi: Ya kontrolden çıkarsa? Bir de işe diğer tarafından bakalım. Hawking yine yaklaşık olarak şöyle bir şey demişti: “Yapay zeka dünya için öyle bir tehdit haline gelebilir ki, insanlığı bizim bile hayal edemeyeceğimiz yöntemlerle ortadan kaldırabilirler.” Gerçekten de bir gün yapay zeka varlığını ve amaçlarını sorgular hale gelirse, amacının sürekliliği için yanlış kararlar almayacağını nasıl bilebiliriz? Bu soru geçmişten beri başta Nick Bostrom olmak üzere pek çok kişinin aklına takılmış. Buna dair Bostrom’un 2014 yılında yazdığı “Superintelligence” adlı kitaptan alınan iki çarpıcı örnek var. Bunlardan birincisi ataç, yani kağıt tutucu üretmek için tasarlanmış bir yapay zekanın dünyadaki tüm kaynakları bu amacını yerine getirmek için kullandığı bir senaryoyu temel alıyor, kanınızdaki demiri kullanmaya kadar. İnsanları mutlu etmek için programlanmış bir diğeri ise işi insan beyninin mutlulukla ilgili olmayan kısımlarını kesip atmaya kadar götürüyor. Aslına bakarsanız ikisinin de kendilerine verilen işi en iyi şekilde yapmaktan, en iyi sonuca en kesin biçimde ulaşmaktan başka bir amacı yok. Sorun şu ki mantıklı görünen şey sizi her zaman doğru sonuca götürecek diye bir şey yok. Bizi insan yapan en önemli şeylerden biri de bunun ayırdında olmamız. Peki yapay zekanın insan benzeri etik değerlere sahip olmasını nasıl sağlayacağız? Cevabı bilmiyoruz. Kendi kendine öğrenme yeteneği olan bir sistemin kendini geliştirirken alacağı kararların hoşumuza gideceğinin de bir garantisi yok. Bu nedenle araştırmacılar, kontrolün daima insanların elinde olmasını sağlayacak kapatma düğmelerini oldukça ciddiye alıyorlar.
Akıllı gelecekten kaçış yok! Go, son derece karmaşık bir strateji oyunu. Satrançtan farklı olarak çok daha fazla hesaplanabilir olasılığa sahip ve daha sezgisel bir oynanışa ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle usta bir Go oyuncusu karşısında varlık gösterebilmek, uzun zamandır yapay zekanın insan zekası karşısında kendini ispatlayabileceği en önemli alanlardan biri olarak kabul ediliyordu. 1997’de IBM’in Deep Blue adlı süper bilgisayarının dönemin dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’u mağlup etmesinden yaklaşık 20 yıl sonra, 2016 yılının Mart ayında bu kez Go oynamak için tasarlanan AlphaGo adlı yapay zeka dünya Go şampiyonu Lee Sedol’u 4-1 mağlup etti. Burada ilginç olan şey, AlphaGo’nun kazandığı oyunlardan birini yüzyılların birikimini ve öğrenilmiş tekniklerin tamamını hiçe sayan bir hamle yaparak kazanmış olması. Acaba kurgulanan yapay zeka bugüne kadar kimsenin göremediği bu tekniği nasıl keşfetti? Hiç denenmemiş bir yola girmeyi neden tercih etti? Şimdilik bu sorunun cevabını bilen yok. Fakat bu bir hamle gelişmiş bir yapay zekanın sınırlı da olsa bir yaratıcılık ortaya koyabileceğini, yapay zekadan yaratıcı zekaya evrilebileceğini gösteriyor. Ahtapotların sinir sistemleri boyunca yayılan beyinlerinden toplumsal koordinasyona dayalı karınca kolonilerine kadar pek çok farklı şekilde karşımıza çıkan zeka, dünyanın en güçlü ve en değerli doğal kaynağı. İnsan zekası ise tüm zeka formları içinde yeni zeka biçimlerini hayal edebilme, tasarlayabilme ve hayata geçirebilme yeteneğine sahip olan yegane örnek. Bugün insan zekasının yapay zeka tarafından desteklenmesiyle, genişletilmesiyle ortaya çıkacak yeni olasılıkların, evrim sürecimize damga vuracak dev bir sıçramanın eşiğindeyiz. Bunun ne getireceğini kestirmek zor, ama dünyayı bir şekilde değiştireceği kesin. Yapay zeka ya başımıza gelen en iyi şey olacak, ya da en kötü şey.
BThaber
54 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nu nasıl uygulayacağız? *Hakan Cem Topal Kırmızı ışıkta geçtiniz. Kimse görmez zannettiniz ama karşınıza bir anda trafik polisi çıktı ve size cezanızı kesti. Trafik polisi yasaların ona verdiği görevi yerine getirdi. Oysa ki yasayı trafik polisi kaleme almadı, yasalaşması için oylama veya görüş bildirmedi, trafik polisi yasayı uygulayıcı oldu. “Kişisel Verileri Koruma Kanunu” da şirketlerde uygulayacak kişilerin bilgi teknoloji departmanı çalışanları olması gerektiğini artık herkes kabul ediyor. Yasanın ilk çıktığı zamanlar bilgi teknoloji departmanında olanlar genellikle, bu bir yasa bizi ilgilendirmez hukukçular baksın diye düşündüler. Hukukçular da kendilerine yeni bir gelir kapısı gibi düşünüp bu alanda çalışmaya başladılar. Ama gün sonunda bu yasaya uyumluluk çalışmalarının, bilgi teknolojileri liderliğinde işletmedeki bütün departmanların beraber çalışması gereken uzun soluklu bir proje olduğu ortaya çıktı. Bu yasaya herkes kendi tarafından baktığı için ortalık çok karışmış durumda. Ürün tedarikçileri yasa kapsamında ürünlerini konumlandırmak istiyor, bu yüzden şirketlere devamlı demo yapıyorlar. Hukuk danışmanlığı veren şirketler hukuksal ihtiyaçlar ile ilgili prosedür veya doküman yazmak istiyor. Bazı bilgi teknoloji departmanlarındaki arkadaşlar da nereden nasıl başlasak diye düşünüyorlar. Adım adım yapılması gerekenler. 1. Her departmanın kendi sürecini listelemesi Öncelikle işletme içindeki her departmana KVKK hakkında detaylı bir bilgilendirme yapılması gerekiyor. Daha sonra her departman kişisel veri içeren süreçlerini tek tek ele almalıdır. 2. Verilerin sınıflandırılması Verisi işlenen kişilerin kategorilerinin (stajyer, ziyaretçi, yönetici v.b) ve kişisel verilerin kategorilerinin (kimlik bilgisi, lokasyon bilgisi, finansal bilgi v.b) ilgili süreçlere göre sınıflandırılması gerekmektedir. 3. Verinin saklama süresinin belirlenmesi Yasal mevzuat gereği (mesela faturaların 10 yıl saklanma zorunluluğu) veya operasyon süreçlerinin devamı için verilerin saklanma süreleri tespit edilmelidir. 4. Verinin işlenme amacının belirlenmesi Finansal operasyonlar,
pazarlama faaliyetleri, kalite gibi süreçlerde sakladığımız kişisel verilerin amacını bu adımda belirliyor olmamız gerekmektedir. 5. Verinin paylaşıldığı diğer şirketlerin belirlenmesi Kargo şirketleri, veri merkezleri, SMS/eposta gönderim sağlayıcı gibi şirketlerle kişisel verileri paylaşabiliriz. Bu adımda bu tür paylaşım noktalarını belirleyip, gerekiyorsa yapmış olduğumuz sözleşmelere ek protokoller hazırlanmalıdır. KVVK kapsamında iş birliği yaptığımız bu çözüm ortaklarına da bir sorumluluk vermemiz gerekmektedir. 6. Veri envanterinin oluşması Yukarıda bulunan maddelerdeki bilgileri içeren bir veri envanteri dosyası hazırlamamız gerekmektedir. Bu Excel dosyası kişi kategorisi, veri kategorisi, işlenen veri, toplama amacı, saklama amacı, saklama süresi, paylaşılan taraflar, paylaşım yöntemi, paylaşılan veriler ve paylaşma amacı gibi bilgileri içermelidir. 7. Veri İşleme Politikası hazırlanması Oluşturulan veri envanterinin yazıya dökümü olan bu politikanın içeriği ilgili tebliğlerde çok net belirtilmiştir. Bu nedenle direkt o içerik uyarlanarak hazırlanabilir. 8. Veri saklama ve imha politikası belirlenmesi Açık rızasını alamadığımız bilgileri ya yok etmemiz ya da silmemiz gerekmektedir. Verilerin silinmesi veya yok edilmesi için yine yasada belirtildiği şekilde bir politika yazılması gerekmektedir. 9. Aydınlatma metinleri oluşturulması Açık rıza alırken kullanacağımız aydınlatma metinlerinin oluşturulması gerekmektedir. Özelikle hangi veriyi saklıyoruz, neden saklıyoruz, nasıl işliyoruz, kimlerle paylaşıyoruz, nerede saklıyoruz, hangi güvenlik önlemlerini alıyoruz sorularına cevap verilmelidir. 10. Veri güvenliği tedbirleri Doğrudan bilgi teknolojileri departmanı ile ilgili bu madde kapsamında aldığımız güvenlik önlemleri olmalıdır. Aslında en zor ve en karışık bölümde budur. Güvenlik konusu derya deniz bir konudur. Siem, log, firewall, antivirus, veri maskelemesi gibi birçok ürünü bu madde kapsamında düşünebiliriz. 11. Veri siciline kayıt
Özelikle veri envanterini hazırladıktan sonra yasal zorunluluk gereği MERNİS’e kayıt olmamız gerekmektedir. 12. Veri kayıt sisteminin oluşturulması Şu an en az konuşulan ama bence en önemli olan kısımdır. Yasada da belirtildiği üzere bir kayıt sistemi oluşturulması zorunludur. Ama bu kayıt sistemi asla hazır bir paket olmamalıdır. Her işletmenin kendi ihtiyacına göre özel sistemler hazırlanmalıdır.
Veri kayıt sisteminde neler olmalı? İşletmelerde müşterileri, iç ve dış müşteriler diye ayırabiliriz. İç müşteriler yani personellerimiz ile ilgili birçok kişisel veriyi sistemlerimizde tutmaktayız. Bu tarz bilgiler genellikle İnsan Kaynakları departmanlarının süreçlerinde karşımıza çıkar. Dış müşterilerimizin bilgilerini de daha çok ERP ve CRM uygulamalarımızda tutmaktayız. ERP uygulamalarında daha çok müşterilerimiz ile ilgili finansal bilgilerini, CRM uygulamalarında ise daha çok satış ve pazarlama bilgilerini tutmaktayız. Veri kayıt sistemimizi oluşturmadan önce veri envanterimizi çıkarmak zorundayız. Veri envanterini çıkardığımızda özellikle dış müşteri datalarında karşımıza sorunlar çıkabilir. En büyük sorun müşteri datasının tekilleştirilmemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tuttuğumuz veri tabanlarındaki bu kirliliği yok etmezsek kuracağımız sistem düzgün olmayacaktır. Veri kayıt sistemini oluşturmadan önce dikkat edeceğimiz ikinci büyük kısım ise mevcut sistemlerimizin, özellikle ERP ve CRM uygulamalarımızın birbiri ile entegre çalışıyor olmasıdır. Örnek vermek gerekirse müşteriye satış yapılana kadarki tüm süreçler CRM sisteminde tanımlanmalı, satış olduğu an bu bilgiler ERP ye otomatik gitmeli, tahsilat bilgileri ERP den devam etmeli, gerekli durumlarda ise bu bilgilere CRM üzerinden de erişilebilir olmalıdır. Verimizi tekilleştirdik gerekli entegrasyonları yaptık, peki veri kayıt sistemini nerede oluşturacağız? Veri kayıt sistemini dışarıda geliştirilen özel bir uygulamada tutabileceğimiz
gibi CRM içinde ek bir modülde de tutabiliriz. Aslında müşteri ile tüm bilgilerimizi CRM üzerinde tuttuğumuz için CRM içinde bu modülü geliştirmek daha sağlıklı olabilir. Veri kayıt sisteminde; • Müşterilerden aldığımız açık rızaları • İlgili kurul ile olan yazışmalarımızı • Gelen şikayetleri ve vermiş olduğumuz cevapları • Prosedür ve talimatları • Eğitim dokümanlarını • Veri uzmanı ve veri işleyen kişi bilgilerini tutabiliriz. Müşterilerden aldığımız açık rızaları veri kayıt sisteminde detaylı bir şekilde tutmamız gerekmektedir. Açık rızaları hangi kanallardan alacağımız burada bizim çok önemlidir. Açık rızaları; • İmzalı matbu bir evrak ile (İmzalanan bu formların taranıp bir doküman yönetim sistemi içinde saklanması çok faydalı olacaktır. CRM içinden doküman yönetim sistemi ile yapacağımız entegrasyon ile bu dokümanlara istediğimiz zaman erişebiliriz.) • Çağrı merkezinin yapmış olduğu görüşmeler ile (Çağrı merkezinin yapmış olduğu görüşmelerin ses kayıtlarını saklamamız gerekmektedir. Ama bu işlem için sadece ses kaydı değil aynı zamanda hangi numara ile görüşüldüğü bilgisi de sistemde tutulmalıdır. Yine CRM içinden santral veya ses kayıt sistemi ile yapacağımız entegrasyon ile açık rıza alınan bu telefon görüşmesine erişiyor olmamız avantaj sağlayacaktır.) • Atılan SMS/epostalar ile (Açık rıza verecek kişiler gelen eposta ve SMS’lere onay vererek işlemi yapabilirler. Bu durumda iki faktörlü bir authentication yapmamız gerekmektedir. Ayrıca eposta okundu veya telefon operatöründen gelen okundu bilgilerini saklamak daha sonraki süreçler için faydalı olacaktır. CRM içinden eposta veya SMS sağlayıcılar ile yapacağımız entegrasyon ile bu bilgilere istediğimiz zaman erişebiliriz.) • Web sitesinden girilen formlar ile (Web sitesinden
girilecek formlar ile açık rıza alabiliriz. Ama bu aşamada iki faktörlü bir authentication yapmamız şarttır. Kullanıcının IP bilgisi, cep telefonu, iletişim bilgilerini de sistemde tutmamız gerekmektedir. CRM içinden e-posta veya SMS sağlayıcılar ile yapacağımız entegrasyon ile bu bilgilere istediğimiz zaman erişebiliriz.) yapabiliriz. İlgili kurul ile yazışmalarımızın takibinin yapılabilmesi, bir kurum kültürünün oluşması için veri kayıt sistemimizde bir bölüm oluşturmalıyız. Bu bölüm üzerinden ilgili kurul ile olan yazışmalarımızı, kurulun bilgilendirmelerini tutabiliriz. Gelen şikayetler/sorular, verilen cevaplar yine veri kayıt sistemimizde olmalıdır. İlgili kurula yapılacak herhangi bir şikayetin tarihçesini gösterebilmek çok önemlidir. Yasada tariflediği şekilde hazırladığımız prosedür ve talimatları da veri kayıt sisteminde tutmalıyız. Bu dokümanları hazırlarken hukuk tarafından destek alabiliriz. Şirket içinde ilgili yasa hakkında verdiğimiz eğitimlerin bir kopyasını, katılımcı listesi gibi bilgileri de veri kayıt sisteminde saklamamız gerekmektedir. En zayıf halkanın insan olduğunu düşünürsek gerekli eğitimleri belirli periyotlarda vermek çok önemlidir. Nasıl belli büyüklükteki her şirket ISG uzmanı veya doktoru işletme içinde bulundurmak zorundaysa, veri ile uğraşan her işletmede bir veri uzmanı bulundurmak zorundadır. Veri uzmanı bilgilerini veri kayıt sisteminde tutmamız sağlıklı olacaktır. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yurtdışında yapılan çalışmaları incelersek daha yolun çok başında olduğumuzu görürüz. Kişisel Verileri Koruma Kurulu mevcut personel sayısı ile tüm Türkiye’ye denetleme yapamaz. Denetleme yetkisini ileriki süreçlerde belli şirketlere devretmek zorundadır. Yurtdışında olduğu gibi bu denetçiler belli sınavları geçip sertifika alacaklar, eğitim veren ve/veya yetkili sınav merkezleri olacaktır. Dolayısı ile veri uzmanları artacaktır. Sonuç olarak şu an buzdağının sadece üst kısmını görüyoruz. Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında önümüzde yayınlanacak çok tebliğ olacaktır.
BThaber
56 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Üretim sektörüne Endüstri 4.0 desteği *M. Göker Sarp ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) çözümlerinin kullanımı ile dijital transformasyonun ilk adımları atılmış olur. Böylece süreçler temel olarak bir sistem üzerinden yönetilmeye başlar; verimlilikte artış gözlemlenmeye ve süreçlerin iyileştirilmesi ilgili adımlar atılmaya başlar. Bundan sonraki adımlarda, operasyonları ve süreçleri daha etkinleştirmek için MES (İmalat Yürütme Sistemleri), CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi), HRM (İnsan Kaynakları Yönetimi), SCM (Tedarik Zinciri Yönetimi) ve BPM (Kurumsal Süreç Yönetimi) Sistemleri gibi dijital çözümlerin implementasyonu tamamlanabilir. Bu şekilde her aşamada veri entegrasyonu sağlanarak, veri analizi için entegre bir yapı kurma yolunda ilerlenmiş; süreçler, veriler ve dokümanlar da dijitalleşmiş olur.
iletişim ile başlar sipariş ile şekillenir: Toplu üretim süreci içinde müşterinin siparişine göre özel üretim gerçekleştirilmesi ve davranışlarını analiz ederek ürün veya hizmet önerisi geliştirilmesi günümüzün konularındandır. Günümüzde müşteriler her yerde ve her anda hizmet almak istiyorlar. Müşterinin şirketinizdeki yolculuğunun haritası, firmanızın teknolojiyi (dijital dönüşümü) kullanarak iyileştirebileceği alanları tespit için muazzam bir imkan sağlar.
Üretim sektöründe verimlilik ve inovasyon… Üretim alanımızdaki kaynaklardan, proseslerden ve üretilen ürüne göre değişen müşteri deneyimi paylaşımlarından elde edilen verilerin analiz edilip inovasyon amacıyla kullanılması çok önemlidir.
ERP sisteminiz Endüstri 4.0’a ne kadar hazır? Endüstri 4.0 üreticiler için, nesnelerin interneti, 3D baskı, artırılmış gerçeklik, bulut bilişim vs gibi son dönem teknolojilerin üreticileri tarafından tetiklenen, çevik ve uygun fiyatlı (maliyetli) imalat anlamına geliyor kısaca. Endüstri 4.0, önümüzdeki on yılda üreticilere, müşterilerinin özel ürün talebini uygun fiyatlarla karşılayabilmeleri için piyasa değişikliklerine hızla adapte olabilen oldukça esnek, seri üretim süreçleri geliştirmelerine olanak tanıyacak. Endüstri 4.0 ile gelen yeni ortam üretim için daha da merkezi hale gelecektir. Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) sistemleri gelişen bu yeni ağın omurgasına dönüşecek; akıllı makineler, lojistik sistemleri, üretim tesisleri, sensörler ve cihazlar birbirine bağlanacak. Endüstri 4.0 uyumlu ERP sistemi imalat uygulama sistemleri (MES) ile tamamen entegre olacak ve hammaddelerin, ürünlere dönüşümünü anlık olarak izlemek mümkün olacaktır. Bunun için kullandığınız ERP sistemi öncelikle, ana veri yönetimi ve gerçek zamanlı veri yönetimi gibi imkânları sunarak müşteri, tedarikçi, iş ortağı ve bayilerinizle gerçek zamanlı entegrasyon (anlık) ve iletişim olanakları sunarak doğru verilere erişmenizi sağlamalıdır. Bu da karar vermenize destek olarak güçlü bir kombinasyon oluşturacak ve tüm tarafların malzemeler ve projeler vb hakkında aynı bilgileri görüntülemelerine
Örnek olarak bir makine üreticisini ele alalım. Bu makine üreticisinin çeşitli üretim lokasyonlarında üretilen makinelerin üretimi süreci sırasındaki oluşan imalat verileri MES sistemleri vasıtasıyla ve üretilen makinelerin müşteriler tarafından kullanımı sırasında oluşan ve
ve üreticilerin müşteri deneyimlerini iyileştirmelerine ve pazarlamalarını hızlandırmalarına yardımcı olacaktır. Veri paylaşımı, Endüstri 4.0 ile esnek iletişimin bir parçası olarak, tabletler ve akıllı telefonlar aracılığıyla ERP’deki bilgilere kullanıcı-dostu bir şekilde erişilmesi, üreticiler için gittikçe daha fazla önem kazanacaktır. Sezgisel göstergelere sahip olan ve tüm ekran boyutlarına rahatça uyan ERP çözümleri, Mobil çalışma dünyasında işletmelerin anahtarı olacaktır. Sosyal işbirliği (müşteriler, tedarikçiler ve iş ortakları ile birlikte çalışma) her geçen gün daha da önem kazanmaktadır ve yeni nesil ERP çözümleri de sosyal işbirliği olanaklarını da sağlamalıdır. Endüstri 4.0, bir defalık bir proje değil, sizin için uzun bir yolculuktur. Bu yolculuk sırasında işletmelerin birbiriyle bağlantılı olduğu dünya büyüdükçe, yeni süreçlere, iş akışlarına, veri ağlarına gerçek zamanlı olarak entegre olmanız gerekecektir. ERP yazılımınız esnek üretim yönetimi seçeneklerine sahipse yolculuğunuz sırasında size daha çok fayda sağlayacaktır. En yeni nesil ERP çözümleri, MES çözümleri ile çok daha etkin bir şekilde çalışabiliyor. Bu üreticiler için oldukça önemli, çünkü büyümekte olan üreticilerin MES sistemleri ile tek tek tesisleri ve tesislerdeki birden fazla üretim alanını efektif şekilde ve merkezi olarak yönetebilmeleri gerekiyor. Bu da stratejik planlarına göre, iş süreçleriyle üretim hatlarını bütünleştirmek için ihtiyaç duydukları esnekliği veriyor.
üretilen veriler, IoT yoluyla makine üreticisine ulaşabilir ve merkezde toplanabilir. Böylece analiz etmek için oldukça büyük ve entegre bir veri yığını elde edilebilir. Bu verilerin analizi sayesinde de makine üreticisi daha verimli çalışan inovatif ürünler geliştirilebilecektir. Artırılmış gerçeklik Üretim alanında, sanal gerçeklik ile akıllı cihazlar, ERP'nin şirketler, çalışanlar ve müşteriler için daha fazla değer sağlamasına yardımcı olacak yeni yollarla etkileşime girebilir. Örneğin, artırılmış gerçeklik, bakım teknisyenlerinin bakım geçmişlerine gerçek zamanlı olarak erişimine, tasarım özellikleri aracılığıyla bakım sorunlarını teşhis etmelerine ve daha hızlı müdahale etmelerine yardımcı olabilir. Satış ve pazarlama süreçlerinde de dijital dönüşüm İşletmelerin müşterileri ile kalıcı ilişkiler kurma ve bu ilişkileri güçlendirmeye başlamasının zamanı çoktan geldi. Yeni kanallar ve teknolojiler, müşterilerle sürekli bir diyalog kurup, onların davranışlarını analiz ederek, öğrenerek ürün ve hizmetleri iyileştirme fırsatı sunuyor. Etkin bir müşteri ilişkisi ve müşteri deneyimi için, satış ve pazarlama ile destek işlevlerinin tüm süreçleri arasında bütünlük sağlanmalıdır. Müşterinin yolculuğu
İnsan kaynakları yönetiminde dijital dönüşüm Üreticiler, sektör baskısı altındayken, aynı zamanda dijital dönüşüm sürecinde, işe alma ve elinde tutma yaklaşımlarında daha çevik olmaları gerekiyor. Endüstri 4.0'ın yükselişi ve şirketlerin de benimsemesiyle, çalışanların da rolleri değişmeye başlıyor. Bu da üreticileri güçlü teknik ve dijital içerik becerilerine sahip yeni çalışanları işe almaya zorlayacak gibi gözüküyor. Şimdiye kadar, imalat sektöründe insan kaynaklarının gelişimi yavaş olmuştur. Üreticiler uzun süredir İnsan Kaynakları Yönetimi’ni destek işlevi olarak görmüş, ERP ile temel süreçlere odaklanmışlardır. Bu nedenle, hala basit kayıt tutma ve bordro veya zaman yönetimi gibi temel faaliyetlerle sınırlı olan eski insan kaynakları yönetimi sistemlerini kullanmaktalar. Sonuç olarak, mevcut sistemler, iş gücü planlaması ve kariyer gelişimi ile ilgili stratejik çabaları desteklemeyen bir durumda. Yeni akıllı performans izleme sistemleri ile çalışanların performansı daha derin analiz edilebilecek ve böylece daha fazla bilgi ve analizle desteklenen insan kaynakları ekipleri ve üst düzey yöneticiler, çalışanlarının performans ve verimliliklerini daha iyi yönetebilecek. *Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
BThaber
58 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Siber güvenlik: Ya gereğini yaparsın ya yok olursun! Bir an önce büyümeye çalışan bir çocuk gibi davranan iş dünyası, üzerlerindeki giderek artan sorumlulukla baş etmek için işlerin hızla üstesinden gelmeye çalışan personel, bir an önce müşteriyle ulaşmak isteyen ürün ve kodlar... Elini çabuk tutmanın, hızlı karar alıp uygulamanın, bulduğu fikre sahip çıkmanın şirketlerin kaderini belirlediği bir çağda güvenlik daha da fazla önem kazanıyor. Bilgi, oldum olası kontrolden çıkmaya, her çağırana koşmaya, her bulduğu açıktan sızmaya meyilli bir kavramdır. Buna giderek çeşitlenen ve karmaşıklaşan siber saldırıların ortaya koyduğu tehdidi de eklediğinizde, bilgi teknolojilerinin güvenliğini sağlamak günümüzün en zorlayıcı konularından biri haline geldi. Şirketlerin günümüz rekabet koşullarında ürün ve hizmetleri bir an önce tüketiciyle buluşturmak için gösterdiği aceleci tutum ve çalışanları üzerinde kurduğu baskı da üstüne tuz biber ekiyor. Yazılan her kod, ortaya koyulan her ürün bir anda sayıları 600 milyonu aşan zararlı yazılımların ortasına atmak zorunda bırakıyor kendini. Dünya öyle bir dünya haline geldi ki, artık saldırıya uğramadım demek değil, saldırıyı kapıda durdurdum diyebilmek övünç kaynağı haline geldi. Siber güvenlik uzmanları bu durumu şöyle özetliyor: “Saldırıya uğramayan şirket yoktur, saldırıya uğradığının farkında olmayan şirket vardır.” Günümüzde güvenlik bir silahlanma yarışı, organizasyonlara sızmaya çalışan kişilerle aramızdaki bir savaş hali. Üstelik aniden öyle bir noktaya geldik ki, artık iyi finanse edilen devlet organizasyonları da bu işin içinde. Hükümetlere bağlı odalar dolusu insan, siber tehdit ekosisteminin maaşlı birer neferi olarak 24 saat açık kolluyor. Üstüne bir de teknolojinin gelişimi ve değişen
kullanıcı alışkanlıkları, siber tehditlere karşı korunması gereken savunma hattının çok daha geniş bir alana yayılmasına sebep oluyor. Ama iş burada bitmeyecek. Sosyal medyanın gizliliği, bulut ve mobil teknolojilerin sınırları, büyük verinin kontrolü ortadan kaldırdığı ilk dalganın ardından, uzmanlar robotlar, yapay zeka ve nesnelerin internetinin egemen olacağı ikinci bir dalgaya hazır olmamız gerektiğini söylüyor. Güvenlikçilerden de görünmez olmaktan çıkmaları, organizasyonun diğer kademeleriyle aynı dili konuşmaları, güvenliğin içselleşmesine önderlik etmeleri bekleniyor. Savunmanız gereken alan giderek genişliyor Bir zamanlar fiziksel sunuculardan ibaret olan sistemler, sanallaştırma kavramıyla bambaşka bir boyuta adım attı. Burada olan şey tek bir işletim sistemi ve onun üzerinde işleyen birçok uygulama mantığından çıkıp, içinde birçok işletim sistemi ve her birinin üzerinde tek bir uygulama olan tek bir parçaya geçiş yapmaktı. Ardından bulut geldi. Bulutun yaptığı şey, kapasitenizi işlem gücünüzün miktarıyla sınırlı olmaktan çıkarıp kredi kartı limitinizle sınırlı olmaya doğru taşımaktı. Sonrasında IoT/OT’ye, işletimsel teknolojiye geçiş yaptık. Aniden altyapımızdaki kameralar ve benzer cihazlar nedeniyle endüstriyel ortamın geleneksel ortama bağlanmasıyla, belirgin
miktarda fazladan IP adresine sahip olduk. Bugün evinizde IP adresi almak isteyen cihazları tarasanız muhtemelen sayısına siz de şaşırırsınız. Ama şu bir gerçek ki her bir IP’nin ardında bir de kod vardır, her kodun içinde de bir zafiyet mutlaka bulunur. Bunun bir örneği geçtiğimiz yıllarda Las Vegas’ta bir kumarhanede yaşandı. Kumarhanedekiler veri kaybetmekte olduklarını fark ettiler. Veri dışarı kaçırılıyordu. Yapılan araştırmalar sonucu söz konusu saldırının ilk nerede meydana gelmiş olduğunu buldular. Kaynak kumarhanedeki akvaryumun ısı ve yem seviyesini yöneten işletim sistemiydi. Özetle saldırganlar için sistemin ne olduğu önemli değil, onların önemsediği tek şey sadece sistemin zafiyeti olup olmadığıdır. Bu da savunmanız gereken alanın giderek genişlemesine sebep oluyor. Hepsinin üzerine bir de yapay zeka, blockchain gibi kavramların konuşulduğu günümüzde teknoloji hakkında bildiğimiz her şeyi ve bunları nasıl koruyacağımızı yeniden düşünmeye ihtiyacımız var. Bunun için de atılacak ilk adım organizasyonun bugün için değil, gelecek için korunması gerektiği bilincinin her aşamada benimsenmesidir. Güvenliği bir DNA zinciri olarak düşünmelisiniz. DNA’nın diğer zincirleri işletme, işletme stratejisi ve işletmenin istikametidir. Bunlar ayrılmaz bir biçimde
birbirine bağlı olmalı, organizasyonun aldığı her nefeste güvenlik de nefes almalıdır. Böylece zaman içinde güvenliği bir uzmanlık olmaktan çıkarıp, organizasyonun diğer tüm süreçleriyle bütünleşecek bir kavram haline getirebilirsiniz. 1900’lü yılların ortalarında odalar dolusu daktilo operatörü, organizasyon içinde başka hiç kimse bu işi yapamadığı için doküman üretirdi. Bugün ise dizüstü bilgisayarlarımız sayesinde hepimiz bu beceriye sahibiz ve daktilo kullanmak artık bir uzmanlık alanı değil. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi, uzman birimler işletme içinde dikey olarak ortaya çıkarlar, sonra bu beceri grubu organizasyon içinde bütünleşir ve bir noktada artık onlara olan ihtiyaç ortadan kalkar. Güvenlik de böyle. Kurumlar bugüne kadar güvenliği bir hijyen faktörü görüyordu. Ağlarımızı ve uç noktalarımızı koruyorduk. Sonra veriyi korumaya başladık. Yetmedi, uygulamaları ayrı ayrı korumaya başladık. Önümüzdeki dönemlerde bu kez yapay zeka altyapımızın temelini oluşturacak algoritmalarımızı korumamız gerekecek. 2025’te 50 milyar cihaz birbiriyle konuşacağı yakın gelecekte savunacağınız yer artık sadece sistemleriniz değil termostat olacak, arabanın motoru olacak, telefonun kendisi olacak. Dolayısıyla her şeyin bu kadar hızlı değiştiği bir dünyada mutlaka güvenliği stratejik bir
bileşen olarak görmeli ve tasarımın bir parçası haline getirmelisiniz. Peki bunu yönetim kurullarına nasıl anlatmalı? Korku yaymak bir çözüm değil. Bunun yerine teknik detaylara girmeden, konunun uzun vadeli strateji açısından önemli vurgulanmalı. Bir de konunun sadece bütçe onayından ibaret olmayıp, kurumun güvenliğini sağlamak açısından uzun vadede neden gerektiğini üst yönetimi detaylara boğmadan anlatabilmek büyük önem taşıyor. Bunu CEO’ya nasıl anlatırız? Son dönemde yapılmış CEO araştırmalarında yüzlerce, binlerce CEO’ya soruyorlar: Sizin için önümüzdeki 3 ile 5 yıllık öncelikler nelerdir? Genelde sonuçlar bir büyüme, iki coğrafi riskleri yönetme, üç yetenekli insan gücü kazanma gibi gider. Bu üçünün yeri değişir. Kimi için büyüme, kimi için insan birinci sıradadır. Ama günün sonunda CEO’ların önceliklerinin ilk 5’ine hiçbir zaman güvenlik girmez. Ancak başlarına bir şey geldiğinde farkına varırlar. Bugün siz Ortadoğu’da iş yapıyor ve bununla ilgili coğrafi risk alıyor olabilirsiniz. Ama dijital bir iş yapıyorsanız artık coğrafi risk platformunuzun bütün dünya haline geldiğini göz ardı etmemelisiniz. Bunun üst yönetim tarafından daha iyi anlaşılması için teknik tarafta ister CIO olsun ister CDO olsun ister CSO olsun, bu görevlere sahip dostların iş dilini ve bakış açısını Devamı 60. Sayfa'da
İçinde bulunduğunuz sektörde en önemli ihtiyaçlarınızdan biri 3 boyutlu kusursuz ölçümse, Panasonic Toughpad FZ-M1 Intel RealSense tablet çözümü tam size göre! Intel® RealSense™ teknolojisiyle donatılan FZ-M1, dijital iş akışlarını hiç olmadığı kadar kusursuz eşleştirirken verimli çalışma yöntemleri sunmasıyla öne çıkıyor. Panasonic’in bu uzman çözümü, pek çok geniş kapsamlı sektörel uygulamada 3 boyutlu mükemmel ölçümler için ideal!� Depo alanı optimizasyonu
Tesis ve varlıkların bakımı
Suç mahalli görüntülemeleri
Sigorta talebi fotoğrafları
Sağlık hizmetlerinde yaralanmalar
Panasonic Toughpad FZ-M1 Intel RealSense tabletin ölçümde nasıl böylesine usta olduğu hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için bizi ziyaret edin: �www.toughbook.eu Intel, Intel logosu, Intel Core, Intel vPro, Core Inside ve vPro Inside ABD ve/veya diğer ülkelerde Intel Corporation’ın ticari markalardır.
BThaber
60 BT TRENDLERİ çok iyi anlaması, o tonda konuşması ve o çevrede kendini vazgeçilmez olarak kabul ettirmesi şarttır. Saldırıların arkasındaki üç temel sebep Sektörde sürekli görülen harcıâlem zararlı yazılımlar haricinde, özellikle siber suç ağları veya ulusdevlet güdümlü saldırıların arkasından yatan en az 3 temel güdü olduğunu görürüz. Bunlardan ilki etkidir. Bunun ardındaki fikir, toplumları etkilemek için siber altyapıları kasıtlı olarak manipüle etmektir. Eğer finansal faaliyetleri olan veya madencilik, otoyol, su gibi jeopolitik faaliyetlerde bulunan bir şirkette çalışıyorsanız; günün sonunda siz de ulus-devletler tarafından yönetilen global bir etki programının bir parçası olabilirsiniz. Güdülerin ikincisi siber casusluktur. Siber casusluk ağınıza girerek mülkiyetlerinizi ele geçirmek, onları kopyalamaya veya kullanmaya çalışmak için kullanılan bir yoldur. Günün sonunda bu iş fidye yazılımı veya benzeri diğer saldırılar kadar heyecan verici değildir. Çünkü bir mağazayı işleyemez hale getirmezsiniz, bir tren istasyonunu kapatmazsınız. Siber casusluk sizi gazetelerin ilk sayfasına çıkarmaz, çünkü gerçek zamanlı eylemler gibi değildir. Ama üç, beş veya
altı yıl içinde, Ar-Ge’ye, araştırma ve geliştirmeye harcadığınız o kadar para bir anda boşa gider. Çünkü bunlar ağınıza sızarlar, sizin yıllarca emek verdiğiniz bilgilerden ihtiyaçları olanı kapar ve giderler. Üçüncü güdü finansaldır. İnsanlar oldum olası kolay yoldan para kazanmak ister, siber ağlar da bunu sağlayacak büyük fırsatlarla doludur. Bunu gasp şeklinde yapabilirler, fidye saldırısı olarak yapabilirler, hatta SWIFT gibi önemli hizmet altyapılarını kendi çıkarları için kandırma yoluna gidebilirler. Bunların işletmelere olan etkisi de yine 3 başlıkta ortaya çıkar. Birincisi işin aksamasıdır. İkinci temel etki bilgi sızıntılarıdır. Üçüncüsü ise itibar kaybıdır ki, aralarında zararını hesaplaması en zor olan budur. Saldırıların ana vektörler arasında halen fidye yazılımları ve oltalama saldırıları ilk sırada yer alıyor. Özellikle e-posta üzerinden yönlendirilen saldırılar güncel saldırıların yüzde 90’ını oluşturuyor. Üçüncüsü ve son zamanlarda giderek önem kazanan bir diğer yol ise yetkilendirilmiş araçların ve tedarik zincirinin saldırıda kullanılması. Örneğin FIN10 olarak adlandırdığımız, finansal güdüyle hareket eden, Kanada ve Amerika’daki madencilik sektörünü ve kumarhaneleri hedefleyen grubu ele alalım.
19 - 25 KASIM 2018
Bunlar siber saldırıları şantajla para koparmak için kullanmaya karar verdiler. Bunu şu şekilde yapıyorlardı: Ağa sızıyorlar, insanlara aradıkları bilgiyi bulabildiklerini gösteriyorlar -ki bu fikri mülkiyet olabilir, kumarhanenin müşteri listesi olabilir, kumar oynayanların listesi olabilir-, sonra da diyorlar ‘Eğer bu bilgileri herhangi bir web sitesinde yayınlamamızı istemiyorsanız bize para ödemeniz gerekiyor’. Bunun yanı sıra fidye yazılımlarını da benzer iş için kullanmaktan çekinmiyorlar. ‘Şu an ağınıza girmiş durumdayız. Bir dizüstü bilgisayarı şifreledik bile, bunu tüm cihazlarınıza da yapabiliriz. Bunun olmaması için Bize para ödemeniz gerekiyor’. İkinci örnek APT10. Bu Çinli grup özellikle fikri mülkiyete odaklanıyor. Avrupa’da yaptıklarımızı kopyalayıp alıyorlar ve bunu çok daha ucuza yapmaya çalışıyorlar. Siz araştırma ve geliştirmeye 10, 15, 20 milyon dolar harcıyorsunuz. Onlar ağınıza giriyorlar, bilgiyi ele geçirip ortadan kayboluyorlar. Siz bunu hiç fark etmiyorsunuz bile. Sonra büyük bir fuar için Şangay’a gidiyorsunuz ve laboratuvarlarınızda geliştirmiş olduğunuz şeyi, hataları bile aynı şekilde karşınızda buluyorsunuz. Üstelik çok daha ucuza. Bunu yaparken de ağınıza girmek için tutunma
noktası olarak oltalama saldırısını kullanıyorlar. İçeri bir kez girdikten sonra tüm işlerini yetkilendirilmiş araçlar yardımıyla gerçekleştiriyorlar. Günün sonunda bunu anlamaya çalışmak gerçekten çok önemli, çünkü pazardaki tüm tedarikçilere baktığınızda bir şeylere karşı korunmak için para harcamanız gerektiğini söylerler. Ancak günün sonunda gerçek şu ki bu tür gruplardan gelen eylemlerin yüzde 80’den fazlası herhangi bir kötü amaçlı yazılım kullanılmadan gerçekleştirilir. Bu nedenle eğer IT güvenlik uygulamalarınızda sadece kötü amaçlı yazılımları baz alan alarmlarla ve risk uyarılarıyla ilgilenirseniz başarısız olursunuz. Becerilerinizi dönüştürecek bir plan oluşturun Tüm bu saldırılarla mücadele etmek için hazırlıklı olmak istiyorsanız, önce becerilerinizi dönüştürmenize yardımcı olacak bir plan oluşturmanız gerekir. Bu iş sadece bir ürün satın almakla çözülseydi sorunu 10 yıl önce çözmüş olurduk. Gerçek sorun ürünü, insanları ve süreçleri doğru şekilde ifade etmenin ve işletme bakış açınızla uygun biçimde yerleştirmenin bir yolunu bulmaktır. Bunun için üç yetkinliğe ihtiyacınız
var. Birincisi, ağınızdaki görünürlüğü artırarak saldırıyı anlamanıza yardımcı olacak Response Readiness Assessment. Yani yarın sabah biri ağınıza girmeye çalışırsa, onları görmek için hazırlıklı mısınız? İlk olarak yanıtını bulmanız gereken soru bu. İkincisi, tüm güvenlik politikasını yakından ilgilendiren düzenlemeler ve bunlara sağladığınız uyum. Üçüncüsü de güvenlik operasyon merkezinizi sadece günlük alarmları almak yerine sonsuz becerilerle, daha proaktif olabileceği yeni bir konuma taşımak. Müşterilerimizin tamamı, ya da şöyle diyelim, herhangi bir sızıntıdan ötürü gittiğimiz müşterilerimizin tamamı IPS, yeni nesil firewall, antivirüs ve buna benzer her şeyi kurup çalıştırmışlardı ve yine de sistemlerine girilmişti. Dolayısıyla günün sonunda kendinize sormanız gereken asıl soru şu: ‘Hali hazırda sistemime sızılmış mı, sızılmamış mı?’ Güvenliğin üç bacağı: İnsan, teknoloji, süreç Saldırılara karşı mücadele edebilmek için üç tane ana unsuru, diğer bir deyişle güvenliğin üç bacağını göz önünde tutmanız gerekir. Bunlar insan, teknoloji ve süreç yönetimidir. Örneğin milyar dolarlık bir savaş uçağı aldığınızı düşünün. Uçuracak pilotunuz yoksa o yatırımı yapmanın bir manası yoktur. Siz oraya gerçekten bir savaş pilotu almazsanız, amatör bir pilotu koyarsanız, 1,5 milyar dolarlık çok güzel bir savaş uçağınız olur ama bir işinize yaramaz. Uçağı aldınız, pilotu buldunuz, bu sefer de koordinatları verip nereye gideceğini söylemezseniz görevini yerine getiremez. Bu üç noktayla ilgili gerekli doğru zamanda doğru yatırım yapılırsa, insana ve sürece yeterli önem verilirse siber saldırganlarla mücadele daha etkili olacaktır. Son olarak bireysel siber güvenlik, kurumsal siber güvenlik ve milli siber güvenlik birbiriyle bütünleşmesi gereken şeylerdir. Bu noktada her bireyin, her kurumun üzerine düşeni yapması gerekir.
BThaber
62 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Türkiye yüzünü güneşe dönüyor… *Anıl Akci Türkiye güneş zengini bir ülke… Ülkemiz, günde ortalama 7.2 saat, yılda ise 2.650 saat güneş alıyor. Yani Türkiye’nin en kuzey noktasında bulunan bir şehrimiz bile Avrupa’nın herhangi bir yerinde kurulan santralden daha fazla güneşlenme süresi, ışınım ve elektrik üretebilirliğine sahip durumda. Dolayısıyla ülkemizde de güneş enerjisi sistemleri giderek yaygınlaşıyor. Güneş sistemleri, sağladığı avantajlarla artık konutlarda da sıklıkla karşımıza çıkıyor. Ev kullanıcıları için de artık elektrik faturası ödememelerini sağlayacak güneş enerjisi sistemleri söz konusu. Konutlar, elektriğin tamamını kendileri üretip, yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanabiliyor. Japonya’da, güneş panelleri pazarında yüzde 20’nin üzerinde pazar payıyla birinci sıradayız. Türkiye, gelişmekte olan pazarlar arasında bizim için en önemli yere sahip olan iki pazardan biri. Bu sebeple Panasonic Eco Solutions Grubu, Türkiye ve Hindistan’ı güneş enerjisi alanında odak pazarlar olarak tanımlıyor. Dışarıya bağlı olan enerji ihtiyacı,
Türkiye’nin enerji üzerindeki politikaları ve pazarın bu konudaki durumu bize bu pazara girmek için yeterli motivasyonu sağladı. Bu nedenle gelecek planlamamızı ‘Out of Japan’ yani Japonya dışı pazarlar üzerine kurduk. Türkiye’de HIT teknolojisine sahip güneş panellerimizin satışına 2015 yılında başladık. Ayrıca mevcutta üretimini yaptığımız akıllı ev sistemlerimiz, sayaç ve uzaktan okuma sistemleri tarafında Türkiye’de üretim ve satışını yaptığımız ürünlerimiz var. Böylelikle müşterilerimize enerji üretim, ölçüm ve yönetim ile ilgili çözümlerimizi sunuyoruz. Özellikle kalite, ileriye dönük getiri, performans ve verimlilik konularında hassasiyeti olan yatırımcılar önceliğimizi oluşturuyor. Güneş panellerine teknolojik yenilik… Kısaca anlatmak gerekirse güneş enerji sistemleri, temelde güneş ışığından elektrik enerjisi elde edilmesi üzerine kurulu bir sistemi ifade ediyor. Güneşten gelen ışınlar ve güneş panelleri içerisinde bulunan hücrelerdeki yarı iletkenlerin fotovoltaik etki özelliği
kullanılarak güneşten elektrik enerjisi üretiliyor. Bu sistemler en basit anlamda genelde güneş paneli, evirici, kablo ve sabitleyici aparatlar ile kurulabiliyor. Ancak her alanda olduğu gibi güneş enerjisi sistemlerinde de inovatif teknolojiler geliştiriliyor. Çok özel HIT teknolojisi… Piyasada; poly, mono, ince film gibi çeşitli teknolojiler bulunmakta. Bizim kullandığımız teknoloji; HIT teknolojisi. Bu teknoloji, amorf silikon tabakaların sıcaklık karşısındaki dayanımını ve mono kristalin plakalarında enerji verimliliğini bir arada kullanabileceğiniz bir yapı. Bu şekilde, Panasonic mono kristal silikon plakadan ve amorf silikon tabakalardan meydana gelen, benzersiz bir silikon HIT yapısı geliştirdik. 2016 yılında, esnek perovskit güneş pillerinin geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Solliance Ar-Ge projesinin endüstriyel ortağı haline gelip, Solliance Hollanda üretim tesisinde ve Belçika’da IMEC laboratuvarındaki çalışmalara desteğimizi duyurmuştuk. Mevcutta satışını yaptığımız yüksek verimli ve uzun
dönemli kullanabileceğimiz kaliteye sahip Panasonic HIT ürünlerimizin geliştirme çalışmaları da devam ediyor. Daha az panelle daha fazla enerji… En büyük avantajımız, elbette kurulum yapılacak alandan ötürü yeterli enerji üretim kapasitesine ulaşamayan yatırımcılar ve konut sahipleri için en iyi çözümü sunuyor olmamız. Ürünümüz, konvansiyonel poly diye adlandırılan piyasadaki panellere göre yüzde 20 ila 25 arasında değişebilen oranda daha az yer kaplıyor. Bu sayede hem sistem maliyeti düşüyor
hem de çatı üzerine binen yük azalıyor. Tabii ki çatı güçlendirmesi yapmak zorunda kalan müşteriler için bu, maliyetlerde büyük avantaj sağlayan bir özellik. Aynı birim alan referans alındığında poly panellere göre Panasonic HIT panellerimiz yüzde 27 daha fazla enerji üretiyor. Bu ekstra enerjiyi akülerde saklamak, elektrikli aracınıza aktarmak ya da şebekeye verebilmek mümkün oluyor. Çatı alanınız kısıtlı olsa da enerji tasarrufu maksimuma çıkarılabiliyor. Yüzde 19.4 modül verimliliği ve 25 yıl lineer enerji üretim performansı… Modül verimliliği, güneş panellerinizin yakalanan ışık enerjisini elektrik enerjisine nasıl verimli bir şekilde dönüştürebildiğini ifade ediyor. Yüksek değerler, panelinizin daha güçlü olduğu ve çatınızda daha az yer gerektirdiği anlamına geliyor. Aynı zamanda gelecekte genişletme yapabilmeniz için boş alan sağlıyor. Panasonic güneş panelleri, yüzde 19.4 ile en üst sınıf modül verimliliği sunuyor. Ürünlerimiz, 15 yıl Panasonic ürün garantisi ve 25 yıl enerji üretim performansı ile benzerlerinden ayrılıyor. 25.yılın sonunda performansının yüzde 86,2’si ile enerji üretimine devam ediyor.
*Panasonic Eco Solutions Türkiye Kurumsal Müşteriler Satış Sorumlusu.
BThaber
64 BT TRENDLERİ
19 - 25 KASIM 2018
Eski nesil, yeni tehdit: Dijital dönüşüm aynı zamanda bir tehlike midir? *Cihan Adar 2018’in son çeyreğini yaşadığımız bugünlerde, bilgi teknolojileri sektörünün neredeyse dilinden düşürmediği kavramlar olan “dijital dönüşüm, Endüstri 4.0, IoT ve Big Data” üzerine doğru tespitler yapan bir çok makale yazıldı. Bu dönüşüme ayak uydurmayan şirketlerin, çağın gereksinimlerini görmezden gelmelerinin geri dönüşü de elbette sağlıklı olmayacaktır. “Dijital dönüşüm” kavramını “insansız fabrikalar, kağıtsız ofisler ve iş akışlarının dijital ortamlara taşınması” gibi sınırlı kalıplara sokmanın doğrusu olduğu kadar eksiği de olacaktır. Dijital dönüşümün en büyük hedefi, manuel ve bununla donanmış durumda hayatını idame ettiren insandır. Bunun en büyük artısını iş hayatına getirdiği kolaylıklar sayesinde süreçlerimizi kısaltmak olarak görüyoruz. Aslında bu dönüşüm sadece “iş dünyasını” kapsayan bir transformasyon gibi algılanmakta ve “tehdit” kavramı da tam olarak burada doğmaktadır. Dönüşüm ve değişim belirli zamanlarda ortaya çıkan bir kavram olmadığı gibi sonu da gelmeyecek sürekli bir ilerlemedir. Olaya farklı bir açıdan bakarak bu
değişimin getirdiği sonuçları incelemekte fayda var. Teknolojiyi hayatımızın her noktasında kullandığımız bu yakın dönemde neler değişti ve bu bizde nelere mal oldu bir göz atalım. Bundan çok uzak değil sadece 10 sene önce hayatımızda olmayan iPad, WhatsApp, instagram, Uber, Netflix, Chrome, Spotify gibi neredeyse olmazsa olmaz olan uygulamalar ve cihazlar bugün insanoğlunu neredeyse vazgeçemeyeceği bir noktaya taşımış durumda. Bu platformlardan birkaçı o kadar büyümüş durumdaki, markalar satışlarını arttırabilmek için kumandanlarında bu uygulamalara yer vermek zorunda. Tarihi biraz daha ama çok uzağa değil sadece 8 sene öncesine götürdüğümüzde işin rengi biraz daha değişmekte. 256 Mb diske sahip Pentium işlemcili tüplü ekrana sahip toplama bir bilgisayar, o yılların tartışmasız efsanelerinden biriydi. Bugünkü neslin “toplama bilgisayar” kavramından haberdar olmadığı o yıllar her şeyin zaten dönüşmeye devam ettiği yıllardı. Sonrasında SLR makinelerin yerini dijital cihazlara bıraktığı, fotoğrafçıların gelirlerini elinden alacağı
kaçınılmaz olan o karanlık dönem hayatımıza girdi. Çekilen fotoğrafların ön izlemesinin dahi yapılamadığı, resimleri görebilmek için kurulum kılavuzları peşinde koşulduğu USB 1.0’lı bu karanlık dönemde, 16 MB’lık hafıza kartıyla donanmış insanoğlu, makinesiyle neyi çekeceğini şaşırırken, öte yandan 36 poz bitmeden filmlerin kapağını açıp bir bir geçmişini yakıyordu. “Üstüne vurduğunda çalışan televizyon”lu yıllarda, çatılarda sıcak su ayarını yaparcasına sinyal kovalıyor, doğru anı bulduğunu düşünerek aşağıya indiğinde, izleyemediği yayınla rüzgarın şakasına maruz kalıyordu. Tarihler 2003’ü gösterdiğinde “ADSL” ülkemize bomba gibi giriş yapmıştı. İnternet ve cafe kavramını bir araya getiren, saatine MB cinsinden para ödenen o yıllarda, insanoğlu evine konfor karşılığında alacağı bu teknolojiyle yeni bir sayfa açıyordu. Bu konforu elde edebilmek de kolay değildi. Çünkü internet ucuz değildi. Tek bağlantının paylaşılabilmesi için nice apartmanlar kat kat deliniyor, mecburiyetin getirdiği bir network mühendisliğine tanıklık
ediliyordu. “Turuncu beyaz turuncu yeşil beyaz mavi” kablo sıralaması çoktan günlük hayatın bir parçası olmuştu bile. Trafik bilgisini bir kenara bırakın, nasıl çalıştığına dahi anlam veremediğimiz navigasyonlu yıllara selam çakıyorduk. Her şeyin neredeyse bir öncekinden daha hızlı yok olduğu bu dönüşüm, yerini yavaş yavaş alışkanlıklara ve bundan fırsat yaratanlara bırakıyordu. Takvimler bugünü gösterdiğinde, geçtiğimiz 15 yılı tecrübe eden bu genç nesil, sosyal medya imtihanları içinde “viral” kavramından kaçarak, Android’in çıkaracağı işletim sistemlerine pasta ismi seçiyor, telefonlarına “Custom Rom” atarak üreticinin yazılımını beğenmiyordu. Bugün geçtiğimiz 15 seneyi 250 TL’ye alabileceğiniz ikinci el bir telefonla yıkabilir, hattınıza tanımlı internet paketinizle film izleyip uzak masaüstünden PC’ye bağlanabilirsiniz. Riskin doğduğu nokta işte tam burada devreye giriyor. Bu dönüşümü adım adım tecrübe ederek öğrenen ve değişen nesil, 15 seneyi bir
hamlede elde eden kuşak ile karşı karşıya gelmiş durumda. Teknolojinin içinde var olanın dahi yakalamakta zorlandığı birçok yeniliğin peş peşe geldiği bu dönemde, doğal olarak ilk defa tecrübe eden bireyler elbette alışmakta ve sindirmekte zorlanacaktı. 15 sene önce yapılan hataların bedeli bugün ile kıyaslanamaz durumda. Televizyonda her gün dijital suçların şekil değiştirerek karşımıza çıktığı bu dönem, tartışmasız içinde olduğumuz dönüşümün fotoğrafını çekmekte. Mutlak suret ile farkındalık yaratacak bilgilendirmelerin, yazılı ve görsel medya, sivil toplum örgütleri ya da devlet kanalıyla desteği sağlanmalıdır. Eğitim kavramını sadece okul ya da şirket ortamlarında sağlanan bir ilerleme olmadığı sürece büyütebiliriz.. Unutulmaması gereken en kritik nokta, bu dönüşümün her alanda başında yakalanması gerektiği ve asla geç olmayacağıdır…
*Greyder Bilgi Teknolojileri Müdürü
Bu sayıda...
BT pazarı 1 9 9 6 'da
• BİMY-4'ün Danışma Kurulu toplandı (Sayfa 2)
yüzde 35 büyüyecek 1996 yılı sonuna gelindiğinde toplam
• IBM, PC'nin geleceğini ağ ortamında görüyor (Sayfa 16) • Empa'da yeniden yapılan
satışlarındaki artışa bağlıyorlar. Yazılımcıların büyük çoğunluğu da
ma süreci
diği büyüme, çoğu sektör yetkilisi tara
satış hedeflerini tutturduklannı açıkladı
(Sayfa 18)
fından yeterli bulunmadı. İnterpro Pa
lar. 1996 yılı sonunda yüzde 43.8 büyü
zar Araştırma Merkezi tahminlerine gö
yeceği tahmin edilen yazılım pazan,
re ise Türkiye'deki toplam BT pazarı
toplamda az bir oran oluşturmakla bir
1996 yılı sonunda 1995'e oranla toplam
likte, bu yıl donanımdan daha fazla bü
yüzde 34.6 büyüme göstererek 1.3 mil
yüyecek bir pazar olarak tanımlanıyor.
BT pazarının geçen yıla oranla göster
yar dolara ulaşacak.
• ibis.comtr'de herşeyi bulacaksınız! (Sayfa 19) • Datateknik, Wearnes PC'yi
Toplam BT pazarı içinde 1996 yılı
bıraktı
Her ne kadar beklenen büyümenin
içerisinde beklentilerin karşılık bulduğu
yakalanamamasından yakınılsa da, şir
alanın ağ pazarı olduğu ortaya çıkıyor.
temleri ve sunucular da içine alınacak
ket yetkilileri kendi hedeflerine ulaştık
İnterpro PAM yetkilileri, 9. ay itibarıyla
olursa bu pazarın çok daha büyük
• Yerli CD-ROM yayıncılığı
larını ifade ediyor. Hedeflerinin altında
67 milyon dolar seviyesinde olan
rakamlara sahip olduğu görülmektedir"
üzerine birkaç satır...
kalan yerli ve uluslararası PC şirketleri
iletişim donanımları pazarı için,
diyorlar.
(Sayfa 21)
ise bunun nedenini toplama bilgisayar
"yazılım kapsamına giren ağ işletim sis-
Üniversiteler alarm veriyor! Acil önlem alınmazsa yakın gelecekte bilgisayar
(Sayfa 19)
(Ayrıntılı baber sayfa 4'te)
Tursoft'un
(Sayfa 30)
sermaye
• Wang, artık bir servis ve
görevlisi kalmayacak. Üretilen çözümler ise günü "Ankara'nın göbeğinde eğitimci sıkıntısı çekiyo
kabul
ruz" derken öte yandan TÜBİTAK'tan Kemal İnan, üniversitelerimizin çimento örneği, kuruldukları
Eskimiş "Entegre"lerinizi Atın !...
Y
aşadığımız günler, uygulama yazılımı pa zarlayan şirketler açısından çok hareketli geçiyor. Arka arkaya açılan ofisler, basın toplantıları, eğitim seminerleri birbirini kovalıyor. (Devamı 2. sayfada)
7'de)
Bedelsiz Otomobil İthalatı
Ancak otomotiv sektörümüz
kararnamesi, Türk otomotiv
buna yanıt olarak, teknoloji
sektörünü Avrupa ile rekabet
lerini geliştirip, bu alanda ya
ortamına getirecek. 5 yaşına
tırım yapma karan alırsa, uy
kadar kullanılmış otomobil
gulama
lerin Türkiye'ye gelmesi, yer
olumlu yansıyacak.
li otomotiv sektörümüzü de
Üniversitesi'nden
mektupla eğitim (Sayfa 36) • Beyaz İletişim, Edimax ürünlerinde iddialı (Arka
sayfa)
E C N A Ö T L F I Y A H 2 2 BU
Otomotivde BT yatırımları beklemede
etkileyecek gibi görünüyor.
A K I N EVREN
Müdum
(Ayrıntılı baber sayfa
* Uzaktan eğitim, yeni teknolojilerle destekle
EVRENSEL
Genei
Toplantısında resmen kabul edildi.
re Türkiye BT gündeminden inmeyecek.
(Sayfa 3) * Üniversiteler alarm veriyor! (Sayfa 12-14)
°ft
tiğimiz hafta yapılan Olağanüstü Genel Kurul
yumu yapılıyor. Üniversiteler ve eğitim, uzun sü
sıkıntısı
Turs
milyar TL'ye yükseltilmesine yönelik karar, geç
vaat eden bir etkinlik, 1. Uzaktan Eğitim Sempoz
eğitimci
edildi
Tursoft'un 5 milyar TL olan sermayesinin 35
yor. Öte yandan Ankara'da da gelecek için umut
göbeğinde
• Boğaziçi
Ahmet Güvener.
gibi kaldıklarına değinerek umutsuz bir tablo çizi
* Ankara'nın
(Sayfa 31)
resmen
kurtarmaktan öteye geçemiyor. Bir üniversite,
necek (Sayfa 2)
yazdım şirketi
artırımı
mühendisliği bölümlerinde ders verecek öğretim
• Microsoft Çin'e yerleşiyor
da
BT sektörüne
(Ayrıntılı
haber
sayfa
10'da)
Akademisyenler yeni kuşak Internet'i konuşuyor 1960'lı yıllarda üniversiteler
arasında bilgi paylaşımı için
kurulan Internet, 2000'li yıllara gelirken gerçek sahiplerine isyan ettiriyor. Artık akademisyenler ve araştırmacılar, mevcut Internet'in doyuma ulaştığını ve yeni bir ağın gerekliliğini konuşuyor. Bu yeni altyapı üniversitelere ve öğrencilere daha hızlı sayısal kütüphanelere ulaşma ve daha kaliteli tartışma
platformu yaratacak. Yeni oluşumun adı konuldu: Internet II. (Ayrıntılı
haber sayfa 24'te)
Bu sayının tüm sayfalarına www.bthaber.com.tr'den ulaşabilirsiniz.
Bulutun Sınırları Yoktur, Sizin Güvenliğinizin de. Birlikte Daha Güçlüyüz.
mcafee@prolink.com.tr
68
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Dell’den çift bataryalı maskülen dizüstü serisi: Rugged kapalı ortamlarda ve yağmur ya da güneş ışığı altında daha fazla kullanılabilirlik ve ekran görüntüsü sağlıyor. Ayrıca, 14 saatten fazla dayanabilen, akıllı, çalışırken değiştirilebilir kombine şarjlı ikili bataryalar sayesinde, dizüstü bilgisayarlar ihtiyaç duydukça hiç kapanmadan çalışmaya devam ediyorlar.
En zorlu çalışma şartlarına göre tasarlanan Dell Latitude 7424 Rugged Extreme ve Dell Latitude 5424 ve 5420 Rugged dizüstü bilgisayarlar, uçtan uca güvenilir ve yönetilebilirliği bir araya getirmeyi hedefliyor. Dell, Rugged ailesinin en yeni üyeleri Dell Latitude 7424 Rugged Extreme ve Dell Latitude 5424 ve 5420 Rugged dizüstü bilgisayarları tanıttı. Yeni bilgisayarlar,
tüm noktaları test edilerek, zorlu koşullarda zarar görmeme hedefi ile üretilmiş. Uçtan uca güvenliği Dell Latitude serisinin itibarı ile bir araya getiren bilgisayarlar, yeni özellikler ile donatılmış. Yeni Dell Rugged bilgisayarlar, daha geniş renk skalası ile daha parlak (1000-NIT) ve daha keskin tam yüksek çözünürlüklü ekranlar sayesinde açık ya da
Verileri yedeklemek için tercih edilen harici depolama yöntemi optik sürücü olanlara, 7424 ve 5424 yüksek yoğunluklu veriler için isteğe bağlı bir Blu-Ray yazıcı seçeneği sunuyor. Daha fazla taşınabilirliğe ihtiyaç duyan kullanıcılar için ise yeni 5420 serisi, yüzde 22'ye kadar daha hafif ve ince tasarımı ile Dell’in klasik sağlamlığından ödün vermeden daha fazla kullanılabilirlik sunuyor.
Huawei AI çözümleri için çalıştığı Mobil Veri Merkezi’ni tanıttı Huawei Enterprise, Mobil Veri Merkezi’ni (MDC) tanıttı. Çip, platform, işletim sistemi ve geliştirme çerçevesini kapsayan yazılım ve donanım entegre çözümü, otonom sürüş süreçlerini gerçekleştirmek için sektörde konumlandırılıyor. Huawei'nin BT Ürün Hattı Başkan Yardımcısı Joy Huang, “Önümüzdeki on yılda otonom sürüş, insan yaşamını derinden değiştirecek ve inovasyonun itici güç olacak. Otonom bir aracın, otomatik sürüş için karar vermeyi desteklemek üzere büyük miktarda sensör verisini toplaması ve işlemesi gerekir. Otonom bir araba kelimenin tam anlamıyla bir Mobil Veri Merkezi'dir. Bununla birlikte, yüzlerce yıllık otomobil endüstrisi ve bilişim endüstrisi için, otonom sürüş asla kolay bir iş değildir. Alt katman çipini, platformu, araç içi işletim sistemini ve algoritmaları çalıştırmak için üst katman geliştirme çerçevesini içeren oldukça karmaşık bir mühendislik sistemi ile birlikte gelir. Huawei, otonom bir sürüş sağlayıcısı olmayı hedefliyor ve otomotiv endüstrisindeki müşterilere sürekli yenilikçilik sayesinde sürekli daha hızlı bir sürüş vizyonu getiriyor” açıklamasını yaptı.
Kripto paralarınızı cüzdanınızda tutun
Siber saldırılar sağlığımızı hedef alıyor!
Siber risk sigorta pazarı şirketi Chubb’ın araştırmasına göre, 20162018 yılları arasında en çok sağlık kurumları siber saldırıya uğradı. Serbest meslekler ve finans kurumları da listenin üst sıralarında yer alıyor. Chubb Türkiye Ülke Başkanı Emre Buğday, “54 ülke ve 170’den fazla bölgede hizmet veriyoruz. Farklı coğrafyalardaki siber riskleri ve saldırıları sürekli analiz ediyor, bilgilerimizi güncelliyor, paydaşlarımızı ve müşterilerimizi doğru
yönlendirebiliyor, zararı en aza indirgeyebiliyoruz” dedi ve şöyle devam etti: “İnsanların yüzde 80’i hem işte hem özel hayatlarında hep aynı şifreyi kullanıyor. Kötü amaçlı yazılımların yaklaşık yüzde 66’sı e-posta eklentileriyle geliyor. Özellikle outsourcing’in kaçınılmaz olduğu iş süreçlerinde üçüncü partilerin bilgileri ele geçirmesi söz konusu olabiliyor. Ancak, kurumların yüzde 73’ü tedarik zincirinden kaynaklanan siber riskleri belirleyemiyor. Siber saldırılara yol açanlar, her zaman büyük, karmaşık problemler değil. Tek bir kişinin tedbirsizliği dahi güvenlik zaafı oluşturmaya yetiyor.” Chubb’ın küresel araştırmasına göre, 20162017 yılları arasında, kurumlarda işleri durma noktasına getiren siber saldırılarında yüzde 30 artış oldu. Siber saldırılar sıklaşıp daha karmaşık bir hal alırken, 2018’in ilk
çeyreğinde en başta sağlık kurumlarına yönelik siber saldırılarda artış tespit edildi. Siber saldırılarla sektörlerin en fazla karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de ‘phishing’ ve kişilerin şifrelerinin, kredi kartı numaralarının ele geçirilmesi. Chubb’ın çalışması, phishing saldırılarında ve kötü amaçlı yazılımlarda bir artış olduğunu ortaya koydu. Phishing vakaları tüm sektörlerin ortak sorunu olmakla birlikte en çok serbest mesleklerde (yüzde 22) ve finans kurumlarında (yüzde 17) görüldü. Sonuçları değerlendiren Emre Buğday, “Siber riskler sigortacıların sürekli tetikte kalmaları, gelişmeleri takip edip ayak uydurmaları gereken bir alan. Siber saldırılarda her şey çok hızlı olup bitiyor. Sisteme girildiği anda bilgiler çalınıyor, hem finansal kayıplar hem itibar kaybı yaşanıyor. Hızla yanıt vermek ise yaşanan zararı azaltıyor. Yani, başarının anahtarı hız” dedi.
Volentix, kullanıcıları bilgisayar korsanlığının ve dijital dünyanın hatalarından doğan risklerinden koruma amacıyla VERTO ile güvenilir bir cüzdan sunuyor. Volentix ekosisteminin yerli dijital varlığı olan VTX'in nitelikli satışlarını kolaylaştırmak üzere kurulan çok birimli eş düzey indirilebilir VERTO cüzdanın ilk sürümü, bu ekosistem içerisinde kullanılacak yerel birim olan VTX tokenları saklarken, VTX denge verileri dahil olmak üzere temel UX/ UI işlevlerini de sunuyor. İkinci nesil VERTO’da ise temel uygulamalar tarafından sağlanan araçları kullanarak, Volentix ekosistemindeki kullanıcılarıyla etkileşimi ve işlevselliği yüksek ilişkiler kurmayı hedefliyor. Merkezi takas uygulamalarının aksine VERTO, varlık sahibinin özel anahtarlarının kontrolünü kişisel cihazlarından sürdürmesini hedefliyor. Böylece korunan varlıkların üçüncü parti kişilere devredilmesini de önlüyor. Bu uygulamayla üçüncü taraf bir aracıya güvenmenin getirdiği bilgisayar korsanlığı ve hata tabanlı riskleri ortadan kaldırmayı amaçlayan VERTO, 64 karakterli bir şifre ile kişilerin cihazlarındaki anahtar deposuna, şifrelenip saklanacak EOS tabanlı bir cüzdan yerleştirmeyi planlıyor. Güvenlik gereği bu cüzdana uzaktan depolama yapılamıyor ve parola sıfırlamak da mümkün değil. Bu nedenle, anahtarların ve şifrelerin güvenli bir yerde yedeğinin bulundurulması önem taşıyor. Nitelikli satışa başlayan Volentix, sınırlı bir süre boyunca VTX satın almak için onay sürecini başarıyla geçen kişilere 200 VTX Bonus kazanma hakkı da tanıyor.
ULAŞ-KAZAN CMC ile yeni nesil çağrı merkezi
www.ulaskazan.com İletişim için: 0212 337 11 00 bilgi@ulaskazan.com
70
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Millenicom, AKN’yi erken kaldırdı
Millenicom, BTK tarafından yapılan düzenleme ile yeni yıl itibarıyla son verilecek adil kullanım noktası uygulamasını Aralık ayında kaldırma kararı aldı. BTK tarafından yapılan düzenlemeyle internet kullanıcılarının veri aktarım limitini aşması halinde bağlantı hızlarının düşürülmesine neden
olan AKN (Adil Kullanım Noktası) uygulamasının 2019 yılı itibarıyla kaldırılacağı açıklanmıştı. Alternatif telekom sektörünün öncülerinden Millenicom, konuyla ilgili önemli bir adım attı ve BTK tarafından belirlenen sürenin dolmasını beklemeden, 2018 Aralık ayında AKN’yi kaldırmaya karar verdi.
Abonelerine dinamik ve hızlı hizmet vermeye odaklandıklarını söyleyen Millenicom Bireysel Pazarlama Direktörü Alper Karaer, AKN uygulamasını kaldırmalarına ilişkin bilgi verdi. ‘Gerçek Sınırsız’ paketiyle birlikte bir yılı aşkın süredir AKN’yi kaldırdıklarını ifade eden Karaer, “Abonelerimiz AKN’siz paketimize büyük ilgi gösteriyordu ve yeni abonelerimizin çok büyük bir kısmı da bu paketi tercih ediyordu. Aralık ayı itibarıyla AKN’li paket kullanan abonelerimizi ve yeni abonelerimizi AKN’siz pakete geçirmeye başladık. BTK tarafından belirlenen sürenin dolmasını beklemeden böyle bir adım atarak sektöre bir kez daha öncülük ettiğimiz için mutluyuz” dedi.
Sensromatic ve BKM buluştu
C kuşağı iş hayatında da belirleyici olacak Günümüzün veri merkezlerinde ortaya çıkan trafiğin önemli bir kısmını oluşturan video içeriklerin bir numaralı tüketicileri olan C Jenerasyonu, kurumsal hayata ve veri merkezlerine yön veriyor “Connected” kelimesinden yola çıkılarak C kuşağı olarak nitelenen bu nesil 1965’den başlayarak günümüze kadar gelen X, Y ve Z kuşaklarından herhangi birine dâhil olup dijital düşünebilen, sosyal medyayı ve diğer dijitalleşmenin getirdiği tüm imkânları yaşam tarzına adapte etmiş insanlardan oluşuyor. Günümüzde özellikle video içeriklerle birlikte artışa geçen veri trafiğinin büyük kısmı, C kuşağının ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. Veri merkezleri ve sundukları güçlü BT altyapıları ise C kuşağının multimedya içeriklere yönelik yoğun ihtiyaçlarını karşılayabilmenin kapılarını açıyor. Yeni nesillerle birlikte birden fazla internete bağlı cihaz kullanımının, dolayısıyla veri tüketiminin arttığına
dikkat çeken Radore Veri Merkezi Genel Müdürü Sadi Abalı, “2021 yılında video yayınlar ve online oyunlar nedeniyle veri akışının günümüzdekinin 5 katına çıkması bekleniyor. Ayrıca aynı yıl akıllı telefonlar üzerinde oluşan trafik kişisel bilgisayarları (PC) geride bırakacak. Tüm bu verilere karşılık 2021’e kadar kurumsal alandaki trafik artışının daha yavaş seyretmesi bekleniyor. Görünen o ki veri merkezlerinin gerçek müşterilerini talebi gün geçtikçe artıran C kuşağı oluşturuyor” dedi. Görsel medya tüketiminin önemli bir kısmını mobil cihazlardan yapan C nesli istedikleri içeriği istedikleri zaman, istedikleri yerde tüketmeyi seviyor, bu nedenle de video paylaşım siteleri hayatlarında televizyondan çok daha önemli bir yere sahip. İş hayatının önemli bir kısmında da aktif olarak görev alan C jenerasyonu şirketlerin iş yapış şekillerini de derinden etkiliyor. Mobil cihazlardan alışveriş
günlük hayatımızın önemli bir parçası haline geldikçe ürünlerin bu cihazlara uygun formatlarda tüketiciye sunabilen şirketler fark yaratacak. Giyilebilen teknolojiler de günlük hayatımızın bir parçası olacak. Google’ın bu nesil üzerine yaptığı araştırmasında1, 2000 sonrası doğan Z kuşağının yüzde 80’inin C kuşağına dahil olduğu ve C kuşağının yüzde 65’inin 35 yaş altı kişilerden oluştuğunu ve yüzde 91’inin akıllı telefonlarıyla birlikte uyuduğu belirtiliyor. Bu nesil, yoğun sosyal medya kullanımının yanı sıra özellikle şirketler hakkında en fazla yorum paylaşan kişiler olarak da öne çıkıyor. Veri merkezlerinin bu dönüşüme ayak uydurması ve artan ihtiyaçlara göre kapasitesini artırması gerekiyor. Çünkü bu hızda giderse günümüzde yaşayan insanların ortaya koyduğu dijital ayak izi, bir sonraki neslin üreteceği ve tüketeceği veri miktarının yanında oldukça küçük boyutlu kalacak.
Bankalararası Kart Merkezi (BKM), ziyaretçi girişlerinde kişisel verilerin güvenliğini sağlamak amacıyla, sunduğu entegre güvenlik ve iş zekâsı teknolojileriyle öne çıkan Sensormatic ile işbirliği yaptı. Bu kapsamda Sensormatic’in yazılım ekibi tarafından hazırlanan Passware çözümü, BKM Express ile yapılan entegrasyonla bina giriş-çıkışlarında ziyaretçilerin kimliklerini teslim etmeleri zorunluluğunu ortadan kaldırdı ve kişisel verilerin güvenliği noktasında önemli bir yenilik sundu. Böylece ziyaretçi giriş-çıkış süreçleri çok daha verimli ve güvenli hale gelirken, BKM’nin öncülüğünde bir sivil toplum kuruluşuna bağış yaparak giriş yapma özelliği de Passware çözümüne eklendi. BKM Express’e entegre edilen çözüm, ziyaretçilerin STK’lara doğrudan bağış yapabilmesine olanak tanıyor. Böylece BKM ofisine gelen ziyaretçiler, resepsiyon bölümündeki tablette bulunan QR kodu BKM Express uygulaması üzerinden okutarak Darüşşafaka’dan Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na kadar çok sayıda STK’ya 1 TL’lik bağış yapabiliyor. Sistem, yapılan bağış sonrası gelen ziyaretçiyi otomatik olarak tanıyor ve herhangi bir kimlik tespitine gerek kalmıyor. BKM Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “Bu çözümü hayata geçirirken, BKM Express’in doğrulanmış kimlik bilgilerine sahip olmasının sağladığı avantajdan yararlandık. Hedefimiz; ‘İhtiyaç olduğu kadar bilgiyi dijital olarak almak’tı ve toplumsal fayda için STK’lara bağış yapma özelliğini de projeye dâhil ettik. BKM Express’i kullanan ziyaretçilerimiz, ofisimize geldiklerinde diledikleri STK’ya 1 TL bağışta bulunarak kimliklerini teslim etmeden giriş yapabiliyor” dedi. Sensormatic CEO’su İsmail Uzelli ise bu projenin yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da örnek bir proje olduğunu belirterek, “BKM için kendi ekibimiz tarafından hazırlanan bu proje, kartlı giriş-çıkış sistemlerinin sadece takip amaçlı değil, topluma destek amaçlı olarak da kullanılabileceğini gösterdi” dedi.
Wi-Fi
72 KARİYER Selda Parın, Netaş’ta Kurumsal Pazarlar Genel Müdürü oldu Netaş’ta farklı sektörlerden bin 500’ün üzerindeki kuruluşun dijital dönüşümü ve 120’den fazla küresel iş ortağından oluşan kurumsal ağın yönetimi Selda Parın’da olacak. Parın, siber güvenlikten, ağ ve veri merkezleri çözümlerine kadar kurumların dijital dönüşüm ihtiyaçlarının karşılanmasından sorumlu olacak ve doğrudan Netaş CEO’su C. Müjdat Altay’a bağlı olarak çalışacak. Teknoloji alanında kariyerine 1990 yılında başlayan Selda Parın, 1993-1999 arasında İnternet İletişim Teknolojileri firmasında Satış Müdürü olarak görev yaptı. 1999’da, kariyerine Nortel Netaş’ta devam etme kararı alan Parın, 2006 yılına kadar Nortel Netaş bünyesinde Satış Müdürlüğü görevini üstlendi. 2006’da göreve başladığı Avaya firmasında 10 yıl süreyle iş ortağı (vendor) yönetimi ve üst düzey satış yöneticiliği yaptıktan sonra, 2016’da Netaş’a Kurumsal Sektör Çözüm Direktörü olarak katılan Parın, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünden mezun.
Lila Group’ta yeni görevlendirme Lila Group’un Talep Planlama ve Dağıtım Müdürü Şahizer Başdurnalı oldu. 2010 yılından bu yana Lila Group bünyesinde farklı sorumluluklar üstlenen Başdurnalı, kurumun Sofia, Maylo, Berrak markalı temzilik kağıdı ürünlerinin 56 bin satış noktasında, özel markalı (PL) ürünlerinin ise 14 bin satış noktasında tüketici ile buluşmasından sorumlu olacak. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Şahizer Başdurnalı, profesyonel iş yaşamına üniversitenin son yılında Pınar Entegre Et ve Un’da Üretim ve Süreç Planlama Proje Mühendisi olarak başladı. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra 2009 yılında Londra’ya giderek Pazarlama İletişimleri diploma eğitimi alan Başdurnalı, Türkiye’ye döndükten sonra 2010 yılı Ekim ayı itibariyle Lila Group bünyesinde Ticari Pazarlama Uzman Yardımcısı olarak görev aldı. Lila Group’taki çalışmalarına 2011 yılında Analiz ve Planlama Uzmanı olarak devam eden Başdurnalı, 2012 – 2014 arasında Satış Sistemleri Operasyon Uzmanlığı görevini üstlendi. 2014’te Satış Operasyon ve Planlama Şefi olarak atanan Şahizer Başdurnalı, 4 yıl boyunca sürdürdüğü bu görevinin ardından, 2018 itibariyle Talep Planlama ve Dağıtım Müdürü görevine getirildi.
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Tescom’da yeni Genel Müdür Osman İkiz Tescom’un yeni Genel Müdürü Osman İkiz oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme mezunu olan Osman İkiz, 38 yıllık kariyerinde Enelsan ile iş hayatına başlayıp, Pals Bilgisayar, Eliop Otomatik Kontrol Sistemleri ve CAF Sinyalizasyon Sistemleri’nin üst düzey yöneticisi olarak görev aldı. Halen bazı kurumların danışmanlık sürecini de yönetmekte olan İkiz, Kasım 2018 itibarıyla Tescom
Elektronik’te Genel Müdür olarak atandı. Türkiye’de ve yurtdışında proje yönetimi, proje bazlı iş ortaklıklarının kurulması, ithalat ve ihracat, demiryolu ve hafif raylı sistem sinyalizasyonu ve elektrifikasyonu, hidroelektrik santral otomasyon ve SCADA sistemleri, transformatör merkezleri koruma ve kontrol sistemleri, elektrik, su ve doğalgaz iletim ve dağıtım şebekeleri kontrol ve izleme sistemlerinde mühendislik,
tasarım, projelendirme, taahhüt ve danışmanlık ise Osman İkiz’in uzmanlık konuları arasında yer almakta.
Softtech Çin’in Genel Müdürü Onur Yavuz oldu
Yazılım ve teknoloji şirketi Softtech, Amerika’dan sonra Çin’de de ofis açtı. 29 Ekim
2018 tarihinde Şangay’da faaliyete geçen Çin ofisinin Genel Müdürlüğü görevine ise
Onur Yavuz getirildi. İstanbul Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nü 2008’de tamamlayan Yavuz, aynı yıl Softtech’te yazılım mühendisi olarak işe başladı. Ardından, aynı şirkette yazılım analistliği görevini üstlenen Yavuz, 2013 yılından 2016’da kadar Softtech Mimari Ekibi’nde takım lideri pozisyonunda görev aldı. 2016 yılından bu yana Softtech bünyesinde DevOps Ekibi’nde yönetici görevini sürdüren Yavuz, görevine Softtech Çin’in Genel Müdürü olarak devam edecek.
Allianz Partners Türkiye’de iki yeni atama Allianz Grubu bünyesinde asistans, otomotiv, seyahat ve sağlık destek hizmetleri sağlayan Allianz Partners’ın Türkiye ofisinde İnsan Kaynakları Direktörlüğü görevine Derya Gönüllü Atacık, Operasyon Direktörlüğüne ise Muammer Bakır getirildi. 2003 yılında Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlayan Derya Gönüllü Atacık, kariyerine 2004’te pazarlama alanında başladı. 2005 – 2010 arasında Kibar Holding İnsan Kaynakları Departmanı’nda görev yapan Atacık,
2010 itibariyle Mapfre İnsan Kaynakları Müdürü olarak atandı. 2015’te Yapı Merkezi’nde İnsan Kaynakları Müdürlüğü görevini üstlenen Derya Gönüllü Atacık, 1 Eylül 2018 itibariyle Allianz Partners Türkiye ailesine katıldı. Atacık, kariyerine bundan böyle Allianz Partners Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü olarak devam edecek. İş hayatına 1992 yılında Citibank Türkiye ofisinde başlayan Muammer Bakır ise 18 yıl boyunca kurumda sırasıyla Bilgi Teknolojileri
Sistem Analisti, Nakit Yönetimi Operasyon Müdürü ve Nakit Yönetimi Ürün Müdürü olarak görevler üstlendi. Kariyerine 2010 – 2016 arasında The Royal Bank of Scotland Türkiye ofisinde Nakit Yönetimi Ürün Müdürü ve Satış Pazarlama Direktörü olarak devam eden Bakır, 2017 itibariyle Karaş Yazılım’da bankacılık ve finans ürünleri alanında danışmanlık yaptı. 2018 Kasım ayı itibariyle Allianz Partners Türkiye ailesine katılan Bakır, kariyerine Allianz Partners Türkiye Operasyon Direktörü olarak devam edecek.
74 KARİYER Görme engellilere çağrı merkezi desteği
Bulut tabanlı çağrı merkezi sağlayıcı şirketi AloTech, engelli bireylerin iş yaşamındaki görünürlüğünü artırmak adına sosyal sorumluluk projelerine ağırlık veriyor. Bu kapsamda şirket, engelli bireylerin istihdam edilmesi adına İstanbul Valiliği İstanbul Görme Engelliler Rehabilitasyon Merkezi bünyesinde hayata geçirilen Çağrı Merkezi Operatörlüğü eğitimine tam destek sunuyor. Kasım ayı itibariyle beş kişilik grupla ilki açılan kursun 3,5 ay sürmesi ve yeni gruplarla da devamlı hale gelmesi hedefleniyor. Projeyle hem görme engelli bireylerin istihdam olanaklarını artırmak hem iş dünyasının ihtiyacı olan nitelikli engelli işgücü talebine karşılık verebilmek amaçlanıyor. AloTech de bu projede, birçok ürünle yapılamayan ekran okuyucunun uyumluluğu ve işlem kısa yolları gibi katma değerli özellikler sunarak, daha kolay bir eğitim süreci yaratılmasına destek oluyor. AloTech CEO’su Cenk Soyak, “Bu eğitimle işverenlerin, istihdam etmek zorunda oldukları engelli sayısına bağlı kalmaksızın, verimli ve sorumluluk sahibi görme engelli bireyleri istihdam etmelerinin önündeki önyargıları kırmak hedefleniyor. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda atacağımız adımlara hız kazandırmayı da hedefliyoruz” dedi.
EY Türkiye, 300 mezunu bünyesine kattı Türkiye’de yeni mezunlar tarafından en çok tercih edilen firmalardan olan uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY Türkiye, her yıl olduğu gibi 2018’de de yeni mezunlara iş fırsatları sunarak, yeni dönemde 300 yeni mezunu bünyesine katıyor. Bu yıl 6 bin 300 yeni mezun EY ailesine katılmak için başvuruda bulunurken, EY Türkiye’nin çalışan sayısı ise kadrosuna dâhil olan yeni mezunlarla birlikte bin 500 kişi oldu. EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları, şu bilgileri verdi: “Genç yeteneklerin EY Türkiye’yi tercih etmesinde çalışanlarımıza sunduğumuz kariyer fırsatları, global ağımız ve köklü kurum kültürümüzün büyük payı var. Her yıl yaklaşık 300 yeni mezunu EY Türkiye bünyesine katarak tüm iş kollarımızda büyüme çizgimizi korurken, ülke ekonomisine katkı sağlıyoruz. İşletme ve mühendislik öğrencilerinin görüşlerini yansıtan Universum araştırmasında, EY’nin dünyanın en iyi işveren markaları arasında yer alması da çalışanlarımızın hem profesyonel hem kişisel olarak potansiyellerine ulaşmalarını destekleyen bir çalışma ortamı sunduğumuzu gösteriyor.”
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Bireysel girişimle kazanç mümkün Hizmet sektörünü online ortama taşıyan Armut.com, işlerini büyütmek, ek gelir elde etmek ya da kendi patronu olmak isteyen bireysel girişimciler için öne çıkıyor. Bireysel girişimciliğin yaygın olduğu kategorilerde, en çok talep edilen hizmet butik pasta olurken Armut’tan iş yaparak en fazla yıllık gelir elde edenler ise 61 bin TL ile logo tasarımcısı, 49 bin TL ile köpek eğitmeni ve 27 bin TL ile fotoğrafçı oldu. Bireysel girişimcilerin dahil olduğu kategorilerdeki hizmet verenler arasında yapılan araştırmaya göre ise yaptıkları işlerden mutlu olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 83. Butik pastacılık, fotoğrafçılık, köpek eğitmenliği, web sitesi tasarımcılığı, yaşam koçluğu ya da makyaj sanatçılığı gibi Armut.com’da ağırlıklı olarak bireysel girişimcilerin yer aldığı 33 servis sayesinde ek gelir elde etmek, freelance iş fırsatları yakalamak, mevcut işi büyütmek mümkün. Armut’a Ekim 2017 ile Eylül 2018 dönemleri arasında gelen 93 bin 213 taleple bireysel girişimcilerin yer aldığı kategoriler yüzde 8 büyüdü. Bireysel girişimcilerin yoğun
olduğu kategorilerde hizmet verenler arasında yapılan araştırmaya göre, yüzde 83’ü işini severek yaptığını belirtiyor. Yüzde 57’si 1824 yaşları arasında olan katılımcıların büyük çoğunluğu da meslekleriyle ilgili lisans eğitimi aldığını belirtiyor. Yüzde 72’si lisans veya lisansüstü eğitim seviyesine sahip bireysel girişimciler, işlerini büyüterek kendi patronları olmaya devam etmek istiyor. Armut’ta bireysel girişimcilik olarak tanımlanan kategorilerde en çok kazananlara bakıldığında logo tasarımcılarının yılda 61 bin TL’ye, köpek eğitmenlerinin 49 bin TL’ye ve fotoğrafçıların 27 bin TL’ye kadar Armut üzerinden tamamladıkları işlerden kazanç sağladığı
gözleniyor. Armut’un verilerine göre bireysel girişimcilerin iş başına ortalama kazançları şöyle sıralanıyor: iOS uygulama geliştiricileri 4.578 TL, Android uygulama geliştiricileri 2.618 TL, program yazılımcıları 1.665 TL, köpek eğitmenleri 1.476 TL ve web tasarımcılar 1.354 TL. Platforma son 1 yılda gelen bireysel hizmet taleplerinin yüzde 46’sı İstanbul’dan, yüzde 13’ü Ankara’dan, yüzde 12’si ise İzmir’den. Butik pasta ve kurabiye yapımı 12 bin 811 talep alırken, dış çekim fotoğraf 10 bin 384, köpek eğitimi 10 bin 251, düğün fotoğrafçılığı 8 bin 230 ve grafik tasarım 3 bin 921 talep aldı. Üç büyük şehirde en çok talep alan hizmet ise yine butik pasta ve kurabiye yapımı oldu.
Bilişim dünyası, kadın çalışanlarla büyüyecek! Küresel bazda profesyonellerin, sürekli değişim geçiren dijital dünyanın yapıcı potansiyelini görmelerine yardımcı olan ISACA (Bilişim Sistemleri Denetim ve Kontrol Birliği), 7 Kasım akşamı Biznet Bilişim’in ana sponsorluğunda, SheLeadsTech Çalışma Grubu Etkinliği’ni düzenledi ve kadınların siber güvenlik sektöründeki yeri tartışıldı. Açılış konuşmasını yapan ISACA İstanbul Başkanı Funda Çetintaş, teknolojinin hızla geliştiği günümüz dünyasında bu alanda kadın işgücünün artmasının önemine dikkat çekerek, siber güvenlik sektörü özelinde kadınların daha fazla istihdam edilmeye başlandığını, ama bunun henüz yeterli oranda olmadığını vurguladı. TÜBİSAD Başkanı Erman Karaca ise konuşmasında dijital dönüşümden kaynaklanan eşitsizliklere dikkat çekerek, Türkiye’nin dijital devrimin tehditlerinden biri olan eşitsizliklerin derinleşmesi konusunda risk altındaki ülkelerden birisi olduğunu hatırlattı. “Sektörün geleceği için
dijital eşitsizliklerin giderilmesine ve dijital yetkinliklerin geliştirilmesine odaklanmak önemli. Teknolojide çalışan kadın - erkek sayılarının eşitliği ancak okul yıllarında kız öğrencilerin teknoloji alanına daha fazla yöneltilmesiyle başarılabilir” dedi. EnerjiSA Bilgi Güvenliği Risk ve Uyum Grup Müdürü ve ISACA İstanbul Teknolojide Kadın lideri Pelin Pehlivan’ın yöneticiliğinde gerçekleştirilen “Siber Güvenlik Sektöründe Kadın Olmak” paneline Ziraat Teknoloji Bilgi Güvenliği Grup Yöneticisi Ayşim Niksarlı, Boyner Grup CISO’su Tuğba Öztürk ve Anadolubank Teftiş Kurulu Bilgi Teknolojileri Başkan Yardımcısı Dilek Mete Hangül katıldı. Pelin Pehlivan, ISACA İstanbul SheLeadsTech Çalışma Grubu’nun hedeflerini, “Kadınların teknoloji ve siber güvenlik alanında çalışmayı seçmesi için, bu konuda rol model olan kadınlarla gençleri buluşturmak, toplumsal farkındalığı artırmak için çalışıyoruz. Aynı zamanda teknoloji sektöründe çalışan
kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunların azaltılmasına katkıda bulunmak, kadınlar arasında bir ağ kurarak, motivasyon düşüklüğü yaşanan alanlarda destek sağlamak ve kadınların kendileri ile ilgili farkındalıklarını artırarak, onların eksik oldukları noktalarda eğitimlerine katkıda bulunmak için de elimizden geleni yapıyoruz” sözleri ile özetledi. Etkinliğin son panelinde ise Biznet Bilişim Genel Müdür Yardımcısı Hakan Terzioğlu’nun yöneticiliğinde “Erkeklerin Gözünden Siber Güvenlikte Kadınlar” konusu tartışıldı. Deloitte Siber Risk Hizmetleri Lideri Burç Yıldırım, KPMG Bilgi Risk Yönetimi Hizmetleri Direktörü Ehtiram İsmayilov ve PwC Risk, Süreç ve Teknoloji Hizmetleri Direktörü Mehmet Önal’ın katılımıyla gerçekleştirilen panelde siber güvenlik sektörüne kadınların ilgisini artırmak için rol modellerin önemine değinilerek, kadın işgücünün artmasıyla sektörün geçireceği olumlu değişimler üzerinde duruldu.
76 KARİYER
BThaber 19 - 25 KASIM 2018
Dersimiz no-code
Barındığı özellikler ile kod yazmanın; geliştirme süresi, personel, yüksek bedeller gibi dezavantajlarını ortadan kaldıran Octopod ile Doğuş Üniversitesi arasında yapılan özel sektör üniversite işbirliği ile öğrenciler, bitirme projelerini dünyanın
edilmesi, öğrenim süresince elde edilen mühendislik bilgi ve becerilerini uygulamaları, problem çözümüne yönelik kaynak araştırma ve teknoloji kullanımı becerilerini geliştirmeleri, yazılı ve sözlü sunum yapma becerisi ile ekip çalışması deneyimi
gündeminde olan no-code kavramının Türkiye’deki ilk örneği olan Octopod ile geliştirecekler. Bu bitirme projesi ile öğrencilerin profesyonel yaşama hazırlanması, gerçek yaşam problemlerinin mühendislik bağlamında formüle
kazanmaları hedefleniyor. Şirketlerde yaptıkları tespitler doğrultusunda çalışmalarının ardından sundukları çözümü bundan sonra Octopod ile geliştirecek olan Doğuş Üniversitesi Endüstri Mühendisliği son sınıf öğrencileri, Octopod platformu ile işletim formları tasarlayacak, tasarladıkları formlarına bağlı iş akışlarını yönetecek ve BI raporlama alanları oluşturacaklar. Doğuş Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Önsel Ekici, “Öğrencilerimiz proje kapsamında firmalara bizzat gidip süreç analizi olmak üzere öğrendikleri birçok gözlem yöntemini kullanarak geliştirilecek alanları tespit ediyor, daha sonra bu alanda bir akademik yayın taraması yaparak, bu problemlere daha önce nasıl çözümler bulduklarını inceliyor,
ardından da 4 yıl boyunca öğrencikleri endüstri mühendisliği tekniklerini kullanarak çözüm önerilerini geliştiriyorlar. Bundan sonra çözüm önerilerini geliştirirlerken Octopod yazılımından yararlanmalarını da istiyoruz” dedi. Özel sektör-üniversite işbirliği hakkında görüşlerini paylaşan Octopod Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Balo ise, “Henüz iş hayatına atılmamış, üniversitede okuyan öğrencilerin heyecanlarını canlı tutmak, onları geleceğe hazırlayıp günceli öğretmek biz özel sektöre ve okullarına düşüyor. Prosedürleri bırakıp, çocukları üretmeye teşvik etmeliyiz. Doğuş Üniversitesi ile işbirliği buna güzel bir örnek olacak. Bu gibi örneklerin sayısı artmalı” yorumunu yaptı.
Etkinlikleriniz ile ilgili bilgileri bthabersirketleri.com/EtkinlikDuyuru adresine girebilirsiniz.
BThaber
ETKİNLİK TAKV!M! E T K İ N L İ K L E R
21 Kasım 2018 Teknoloji Kaptanları Ödül Töreni İstanbul Kongre Merkezi AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
17 Ocak 2019 BTvizyon Bursa Toplantısı Bursa AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
21 - 22 Kasım 2018 Bilişim Zirvesi'18 İstanbul Kongre Merkezi AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
7 Şubat 2019 BTvizyon İstanbul Toplantısı İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
E T K İ N L İ K L E R 26 - 30 Kasım 2018 AWS re:Invent Las Vegas, ABD AYRINTILI BİLGİ: https://reinvent.awsevents.com/
Y U R T İ Ç İ
21 Kasım 2018 TIBCO Spotfire(X) Analytics Platform Lansmanı İstanbul WindowİST Plaza Maslak AYRINTILI BİLGİ: www.infolitik.com/21-kasim-spotfire-xlansman/#.W9BcCWgzbIV
21 Şubat 2019 Teknoloji Platformları Ankara AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
Y U R T D I Ş I
27 - 28 Kasım 2018 Open Mobile Summit San Fancisco, ABD AYRINTILI BİLGİ: https://events.incite-group.com/oms/
29 - 30 Kasım 2018 Disrupt Berlin 2018 Berlin, Almanya AYRINTILI BİLGİ: https://techcrunch.com/events/disruptberlin-2018/
27 Kasım 2018 Palo Alto The Cloud Security Summit Swissotel The Bosphorus İstanbul AYRINTILI BİLGİ: https://signup.paloaltonetworks.com/ ehome/364997/registration
12 Mart 2019 BTvizyon Gaziantep Toplantısı Gaziantep AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
13 Aralık 2018 Girne Toplantıları BTvizyon Girne AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
14 Mart 2019 BTvizyon Adana Toplantısı Adana AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
BThaber
78 MEKTUP
19 - 25 KASIM 2018
18 yaşına basan bir Zirvemiz var!
Son derece yoğun bir haftadan merhaba. Malumun olduğu üzere, 2122 Kasım 2018 tarihinde ilmek ilmek dokuduğumuz Bilişim Zirvemiz, 18’inci kez kamu ve özel sektörü buluşturacak. Ekip olarak çok yorulduğumuz doğrudur, ama gerçekten ilmek ilmek dokunan benzersiz bir etkinlik de bunu gerektirir. Detayları, sonuçları ve hatta 2019’un Bilişim Zirvesi gündemini de yine gazetemizde takip edebileceksin. Benden detaylar böyle, daha fazlası için 21-22 Kasım’da İstanbul Kongre Merkezi’nde buluşalım. 11 Kasım’da bildiğin üzere dünyanın kıtalararası tek maratonu olan 40. Vodafone İstanbul Maratonu koşuldu. Bu yılın mottosu olan “Adım Adım - İyilik Peşinde Koş” hareketine destek olan Procat de 40. Vodafone İstanbul Maratonu’na ikinci kez katılarak; israf ve yoksullukla mücadeleye kaynak yaratmak için sivil toplum kuruluşu Temel İhtiyaç Derneği’nin (TİDER) yanında yer almış. Yardımseverlik koşusuna 35 kişilik bir kadro ile katılan Procat ekibi, TİDER’in yoksulluk ve israfla mücadele çabalarına destek olmak için kaynak yaratmış. Kayıtlara geçen yardımseverlik ve sportif duruş adına önemli bir adım. Ayırmadan, ayrıştırmadan, sosyal hayatın içine karışmış, başarılı ve özgüvenli bireyler yetiştirilmesi için destek sunan TESYEV (Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı) bu yönüyle sadece maddi değil, manevi anlamda da büyük destek oluyor. Can Der de TESYEV'in bu çağrısına kayıtsız kalmamış, Vodafone İstanbul Maratonu'nda TESYEV için koşmuş, engel derecesi yüzde 40 ve üzerinde olan, ihtiyaç sahibi, başarılı üniversite ve lise öğrencisi gençlerin tüm eğitim kurumlarından yararlanabilmelerini sağlamak
ve onlara destek olmak amacıyla burs fonu yaratmayı hedeflemiş. Detayları https:// ipk.adimadim.org/kampanya/ CC31124 sitesinde görebilir, ihtiyaç sahibi gençlere şans verildiğinde inanılmaz şeylerin olabildiğine bir kez daha şahit olabilirsin. Hem 25 Kasım'da bağışlar için bu hesap kapansa da, takibimizde olması şart. Birçok kategoride binlerce yemek tarifini ve eğlenceli içerikleri kullanıcılarıyla buluşturan Yemek.com, ‘Sizden Gelenler’ kategorisi ile mutfaktaki hüneri sergileme imkanı veriyor. Yemek.com kullanıcılarının özel tarifleri ‘Sizden Gelenler’ kategorisinde paylaşılıyor ve ayda 455 bin defa ziyaret edilen kategoride okuyucuların gönderdiği tam 600 adet tarif bulunuyor. En çok sevilen tarifler ise 213 bin okunmayla hazır dönerden iskender, 134 bin okunma sayısı ile etsiz çiğ köfte ve 109 bin okunmayla yumuşak poğaça olmuş. Sitede "Yemek.com'a Nasıl Tarif Yollanır?" içeriğindeki adımları takip edenler kolayca tariflerini paylaşabiliyor. Yemek.com’un Play Store ve AppStore ile indirilebilen mobil uygulamasında ‘Tarif Gönder’ seçeneğiyle de tarifleri iletmek mümkün. Gönderilen bu tarifler Yemek.com editörleri tarafından denendikten sonra da ‘Sizden Gelenler’ kategorisinde yerini alıyor. Tatlılarda pasta hakimiyeti var, çorbalarda ise tercih serinleyen hava paralelinde pratik sebze çorbası. Okuyup mutfakta hüner sergilemek vakti geldi anlayacağın… Bu tarifler özellikle öğrenciler için önemli bir destek noktası, ama konu öğrenciler olduğunda mevzu bununla da sınırlı değil. letgo tarafından geçen Eylül başlatılan ve binlerce öğrenciye ücretsiz eşya ulaştırmayı
hedefleyen #ÖğrenciyeEşya iyilik hareketine ilgi de büyük olmuş. Sadece 1 ayda 60 binden fazla kullanıcı letgo’nun ücretsiz eşya kategorisine 86 bin eşya yükleyerek 435 bin kişiyi bu eşyalarla buluşturmuş. İyilik hareketi için öğrenciler tarafından hazırlanan video da 5 milyona yakın etkileşim sayısına sahip olurken, 13 milyon kişi tarafından 32 milyondan fazla görüntülenmiş. Kampanya ile ilgili tüm gönderimler 7 milyona yakın etkileşim alırken, 64 milyonun üzerinde gösterim elde etmiş. Paylaşımın değerini anlamak adına önemli bir adım, ne dersin… Paylaşım dedik madem, hayat kurtaran bir izin hakkında detayları paylaşmak da boynumun borcudur: Türkiye’de emekleme sürecinden bir türlü kurtulamayan organ bağışı. Novartis İlaç ve Organ Nakli Koordinatörleri Derneği (ONKOD) işbirliği ile “Hayat Kurtaran İzin” kampanyası hayata geçirilmiş, dikkat çekici ve akılda kalıcı bir kampanya filmine imza atılmış. Filmde, “Hayat Kurtaran İzin” sloganıyla, ailelerin bir izinle birçok hayatı kurtarabileceğinin altı çiziliyor. https://www. youtube.com/watch?v=U1EnGebq4U&t=2s linkini paylaşalım da bu yaratıcı çalışma ile yaşamsal farkındalık oluşturabilelim. Başarı haberlerimde sıra… Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Levent Sönmez, Fortune Türkiye ve DataExpert işbirliğiyle hazırlanan “En Etkin 50 CMO” listesinde yerini almış. Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) dijital bankacılık platformu CEPTETEB, 16’ıncı Altın Örümcek Web Ödülleri’nde iki ödül birden almış. “En Erişilebilir Mobil Uygulama” ödülünün sahibi olan CEPTETEB, Bankacılık & Finans kategorisinde de “Mobil
Bilişim Zirvesi Etkinlik Organizasyon Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Neslihan Aksun neslihana@bthaber.com.tr
YIL 22 SAYI 1197
19 - 25 KASIM 2018
BThaber Grubu Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr
www.bthaber.com www.linkedin.com/groups/BThaber twitter.com/bthaber www.facebook.com/BThaber
Okur Temsilcisi Behçet Envarlı benvarli@tbv.org.tr
Editör
Görsel Yönetmen
Online Editör
Handan Aybars handana@bthaber.com.tr
Tuğçe Diyar tugcee@bthaber.com.tr
Ferit Çelik feritc@bthaber.com.tr
Bültenlerinizi
bulten@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz
Cilt, Baskı, Poşetleme: Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l
Abone ve Dağıtım btabone@bthaber.com.tr
Uygulamalar” kategori birincisi olmuş. Türkiye genelinde 200'den fazla kuruluşu yetenek yönetimi ve işveren markası çalışmaları kapsamında değerlendiren LinkedIn Yetenek Ödülleri’nde, ses teknolojileri şirketi Sestek de “En Başarılı İşe Alım Ekibi” ödülüne layık bulunmuş. Bu yıl 18’incisi düzenlenen Tokat Enleri Ödül Töreni ile yerli ve milli yazılım markası Uyumsoft’un Başkanı Mehmet Önder’e “Başarılı İş İnsanı Ödülü” verilmiş. Yaklaşık 3 yıl önce, Tokat Teknopark’ta kurulan Uyumsoft Müşteri Destek Merkezi ile şirket, Tokat’ın en çok istihdamı olan yazılım firması konumunda ve bu da ödülü hak eder. Turizm şirketi Setur, Duty Free ekibinin fikir önderliğinde, ArGe departmanının KoçSistem işbirliği ile geliştirdiği “İşgücü Optimizasyonu ile Verimli Vardiya Planlama Sistemi” (Vardiya Robotu) projesi ile iki ayrı ödül birden kazanmış. Proje, önce Kategori Mağazacılığı Derneği’nin (KMD) Perakende Teknoloji Ödülü’nü almış, ardından, IDC Perakende Zirvesi ve Perakende Teknoloji Ödülleri’nde Kurumsal Dönüşüm kategorisinde ödüle layık görülmüş. Akbank Private Banking ise The Banker’dan “Best Private Bank in Turkey” (Türkiye’nin En İyi Özel Bankacılık Birimi) Ödülü’nü üst üste beşinci yılda da kazanmış. MediaCat tarafından bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen
Lovemarks Ödülleri, bu yıl yenilenen içeriği ile toplam 22 farklı kategoride sahipleriyle buluştu. Türkiye’nin Lovemark’ları Araştırması, tüketicilerin gönülden bağlı olduğu markaları raporlayan bir çalışma ve gelelim 2018’in farklı kategorilerde vazgeçilmezlerine… Beyaz eşyada Arçelik, otomotivde Volkswagen, bankada Ziraat Bankası, çayda Çaykur, kahvede Nescafé, hızlı servis restoranı kategorisinde Burger King, bulaşık deterjanı Fairy, meyve suyu Cappy, su başlığında Erikli, havayolu şirketi THY, mobilyada İstikbal, teknoloji market kategorisinde Teknosa, sofra/ mutfak/züccaciye kategorisinde Karaca, şampuanda Elidor, çamaşır deterjanında OMO, giyim-tekstilde LC Waikiki, yapı market başlığında Koçtaş, deodorantta Rexona, akaryakıt istasyonu olarak OPET, kredi kartında Bonus, mücevher ve takıda Atasay, iç giyimde ise Penti gönülden bağlı olunan markalar. Bu hafta mektubuma burada nokta koyuyorum. Zira 18’incisine imza atacağımız Bilişim Zirvesi için yapılacak işlerimiz var. Detayları ise haftaya, keyifli ve gurur veren yorgunluğumuzla paylaşmak dileğiyle :)
İtirazım var… Döviz kurları yükselince fiyatlarını aniden yükselten, kurlar düştüğünde ise bunu fiyatlarına yansıtmayanlara itirazım var. bthabersirketleri.com/itiraz
BThaber Genel Müdürü Özlem Unan İş Geliştirme ve Satış Müdürü Abdurrahman Koyuncu Reklam Satış Yönetmenleri Kutay Göçe Çiğdem Şakar Rana Özgen Reklam Rezervasyon Sorumlusu Suzan Bilken Yönetim Yeri: Bilişim Zirvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi Örnek Mah. Şehit Cahar Dudayev Cad. Örnek İş Merkezi No:14 Kat:5 34704 Ataşehir İSTANBUL Telefon: (0216) 888 0 596 Ankara Ofisi: Adres : Nergis Sok Via Flat İş Merkezi No:7/2 Söğütözü-Ankara Telefon: (0312) 258 64 24 / Faks: (0312) 258 63 02
Türkiye’nin en köklü bilişim teknolojileri yayını olan BThaber, 1995 yılından bu yana bilişim ve teknoloji dünyasındaki en son haberleri, yenilikleri ve bilgileri okuyucularına kesintisiz bir şekilde sunmaya devam ediyor. Her hafta yüzde 35’i BT, yüzde 65’i ise finans, otomotiv ve sağlık gibi farklı sektörlerde yer alan şirketlerin ve kamu kurumlarının yöneticilerinden oluşan 7500’ün üzerinde kişiye ulaşmakta ve online platformlar üzerinden her hafta on binlerce kişiye erişim sağlamaktadır.
ISSN 1300-6495 BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.
WEEKLY INFORMATION TECHNOLOGY AND ECONOMY NEWSPAPER
Doors open to the future of the world! ICT Summit’18 brings together the technology and business world to discuss the economic and social impacts of tomorrow’s technologies. ICT Summit, with the motto of “Beyond the Wall” and the theme of “Smart Things and Knowing Technologies”, focusing on next generation technologies, especially artificial intelligence and robotics, will take place on 21-22 November 2018 in Istanbul Congress Center with the sponsorship of Turkey İşbank and Hewlett Packard Enterprise. The ICT Summit, which is being held every year since 2000, is preparing to host thousands of visitors with nearly 200 expert speakers, over 100 supportive leading institutions and nearly 50 stands in 17 different themes. The opening program of ICT Summit’18, taking place on 21st of November, will start with the opening speech of Murat Göçe, Chairman of BTHABER Corporate Group. On Technology Talks with
Zaman(Time), journalists and Youtuber İlkay Zaman will host İşbank Deputy General Manager Hakan Aran and Hewlett Packard Enterprise General Manager Güngör Kaymak to entertain and also surprise the main hall guests. The opening ceremony on main hall, which will run until noon, is to host presentations of Turkey İşbank Deputy General Manager Hakan Aran titled “Harvest Time in Digitalization”, HPE General Director Güngör Kaymak titled “A World where Everything Produces Data “, KoçDigital Deputy Chairman Mehmet Ali Akarca titled “New Data Era” in order to mirror the latest trends in informatics. The President of the Republic of Turkey Mr. Recep Tayyip Erdoğan, Minister of Transportation and Infrastructure Mr. Mehmet Cahit Turhan and Deputy Minister of Transportation and Infrastructure Dr. Ömer Fatih Sayan are invited to be giving the opening speeches of ICT
Summit’18. Experts will discuss artificial intelligence and robots ICT Summit’18 keynote speaker Fjord Accenture Interactive EALA Data Design Director Connor Upton will make a stimulating presentation on humancentered design of artificial intelligence and the opening program of the summit will be completed by UiPath Turkey General Manager Tansu Yeğen’s “A Robot for Everyone”. after The opening program, parallel sessions in different halls will start, İşbank will realize the “Overviewing People and Business from Different Angles in the Artificial Intelligence Era” session and the session’s opening speech will be made by the session sponsor, Dell EMC’s Turkey Country Manager Sinan Dumlu with the “Understanding 2030” presentation. Gelecekhane founder Halil Aksu will be
moderating the session with speakers such as GE Turkey Chairman of the Board and General Manager Canan M. Özsoy, HPE General Manager Güngör Kaymak, Turkey İşbank Deputy General Manager Hakan Aran and BKM General Manager Dr. Soner Canko. Organized by CDO Turkey, “Digital Companies with Digital Leader” session will be moderated by CDO Turkey President Bülent Kutlu and participated by Yıldız Holding CDTO Adnan Metin, Alternatifbank Deputy General Manager Esra Beyzadeoğlu, Mado Turkey General Manager Gürol Çıragöz and Ford Otosan CDO Hayriye Karadeniz. ICT Summit’18 will continue in parallel sessions on Thursday, 22nd November on different themes. “Captains of Technology"” will be selected at ICT Summit’18 One of Turkey’s most experienced publications on
technology, BThaber aims to motivate the projects and applications on digital transformation of companies and teams from various sectors via the Captains of Technology Awards ceremony to be organized under the roof of ICT Summit’18 on the evening of November 21st. Neyzen Burak Malkoç’s ney concert and the sema show of Ramazon Korkut will make visitors have a pleasant time during the Opening Ceremony of Captains of Technology Awards Ceremony, which will be rewarding for the most successful projects in the fields of digital transformation, innovation, cost improvement, customer interaction and operational competence. 14 different projects from the public and private sectors are competing as finalists for the Captains of Technology Captains Awards, which will be determined by a jury of 11 experienced people from the academic world and NGOs, and by a popular vote of around 5000 people.
The synergy of domestic capital and Turkish mind met in Winwai While artificial intelligence and robotic studies are on the top of the agenda in the world of technology, many Turkish companies are carrying out important works on these issues. For more than 20 years, Kora has been working in the field of data analytics and added robot technologies to the solutions it develops in analytical and artificial intelligence. These studies were carried out entirely by Kora and the startup Winwai initiative. General Manager of Kora
Betül Onat stated that: “We continue our work on the development of artificial intelligence technologies with our Winwai startup. Winwai is an abbreviation of “Win With Artificial Intelligence”. Winwai was formed by the combination of domestic capital and Turkish mind. Together with my partner Mevlüt Serdar, we see ourselves as the sum of two different generations in technology and entrepreneurship. After a three year R&D and
preparation process, we started to offer our products to the market in 2018. We have added RPA (Robotic Process Automation) technologies to the solutions we developed in artificial intelligence and analytics. No service or technology is used in our products from abroad. Both artificial intelligence and RPA technologies are fully developed by our team. RPA is mainly concerned with virtual robot software that imitates routine and
repetitive jobs of a person in a computer environment, just as a person does. It can be considered as software that uses mouse and keyboard. However, everything here is rule based, so it is insufficient for the dynamics that require dynamic decisions, or that require human eye and perception. This is exactly where our exit point is. To make our robots perform complex processes, we make them intelligent by adding artificial intelligence modules. Our “WORKERS” product
with artificial intelligence support is able to compete with its global competitors with these features. We have a plan to offer our artificial intelligence supported RPA product WORKERS to the Europe and America markets, but will continue for a while longer only focusing on the Turkish market. Winwai will continue to provide cloud based artificial intelligence services to sectoral application owners in international markets.”
First signals delivered at 5G Valley Open Test Site 5G Valley Open Test Site (5GVATS) was founded in Ankara, in the area among Hacettepe University Beytepe Campus, Bilkent and METU campuses as well as BTK Headquarters with the aim of establishing an environment in which universities, research centers, companies, entrepreneur
technology companies can test and develop applications and technologies to be developed with domestic and national opportunities for 5G and beyond. Within the framework of the Memorandum of Understanding, the final phase of the establishment of test
network infrastructures in the 5G Valley has been reached. 5G Valley Open Test Site Event was held on November 8th, 2018 at BTK Market Surveillance Laboratory at Hacettepe University Beytepe Campus in the 5G Valley. The first 5G signals were given to the 5G Valley Open Test
Site in the event that the Ministry of Transportation and Infrastructure and BTK as well as all 5GVATS parties and the suppliers supporting the 5G Valley participated. The event was also performed Turkey’s first end to end 4.5 signaling with the local and national 4.5G base station ULAK
Communication via setting up antenna between METU Informatics Innovation Center and the BTK Market Surveillance Laboratory Directorate. Software based network and network function virtualization applications were shown by Türk Telekom and Argela.
e-Government era started in expert applications The Department of Expertise of the Ministry of Justice issued an announcement on the acceptance of experts. According to this, those who want to be experts will make their applications via e-Government. Application forms will be signed with an electronic
signature or mobile signature. The application process starting from November 5th and will continue until November 30th. On January 22nd, 2019, the applications will be announced. The expert candidates who will use their opinions in case of
expertise, special or technical knowledge, will carry out their transactions from UYAP Expert Portal Portal where they will enter with electronic signature or mobile signature from the services department of the Ministry of Justice in e-Government. Experts will be hired in 65 specialties
such as insurance, medicine, tourism, energy and architecture and candidates will be evaluated according to their qualifications. Those whose applications are accepted will receive 24 hours of training. The applications cannot be made
Written by post or by proxy and the applications made in this way will be rejected. E-trust General Manager Can Orhun, providing information on the subject, said that: “E-government applications, while accelerating bureaucratic processes allows citizens to get faster service.”
Registration fee increase in mobile phones ‘ The registration fee of the phones which are purchased from abroad and brought along with the passengers was rearranged. In the Official Gazette dated November 9th, 2018 published in the Presidential Decree, the fee paid for the registration of mobile phones brought with
the passengers increased from 170.70 TL to 500 TL. KPMG Turkey Customs and Foreign Trade Director Hakan Uçak, in the analysis he made regarding the changes, stated that the price advantage of mobile phones brought in from abroad reduced due to the increase in registration
fees. Considering the increasing exchange rates, Hakan Uçak evaluated that the price difference between the mobile phones imported from abroad and the mobile phones sold domestically will decrease significantly. TRT fee, Special Consumption Tax (SCT) and Value Added
Tax (VAT) are paid on mobile phone imports made by companies for commercial purposes. These taxes are also reflected to the consumers in the price mechanism. In this structure, for example, the taxes paid for the mobile phone worth a thousand TL stand out as more than half
of the value of the goods. For a mobile phone worth 1.000 TL, an import tax of 622.50 TL is charged at the time of import. The cost of the same mobile phone that is imported to the passengers was 1.170,70 TL before the decision and it will be 1.500 TL.
Mandala support to people and institutions producing technology A meditation tool, becoming more and more popular day by day in Turkey, Mandala, provides a positive contribution to many brain functions such as decision making and planning. According to Aslıhan Aksun, who is one of the leading names and also the artist working hard for the improvement of this meditation tool, the attention span and the creativity of the people increase and they become much more successful in group work
thanks to Mandala. Mandala draws attention as a form of meditation that gives calmness through drawing and painting and has a relaxing effect. Nowadays, Mandala is being used for therapy on subjects such as mind resting, attention deficit and calmness, especially in people exposed to stress with various causes. Instructor Aslıhan Aksun, who stated that the creativity and self-confidence increases with Mandala, also tells us that
this art is guiding through the solution of the problems settled in the subconscious. Those who produce technology can do Mandala if they prefer Transferring the training of a good meditation (relaxation) tool Mandala to the hundreds of thousands since 2008 in Turkey and being defined as the art’s first instructors in Turkey Aslıhan Aksun, gave the following information: “Mandala drawings, which I offer to all people aged 4.5
and above, are beneficial in many ways both mentally and physically. After Mandala, we see that people gain spiritual calmness, their attention span increases and they are more successful in group work. Supporting people involved in the technology world with such practices as Mandala will have a positive impact on their spiritual development and being a more productive individual. It is very important that the spiritual calmness is achieved, the attention span is long,
and the spirit and intelligence are compatible. We support many people in these matters with Mandala. Mandala, which is an educational and instructive activity, will guide the observations of people’s moods during drawing and painting.” Aslıhan Aksun will be presenting information about Mandala in the context of ICt Summit which will be held in İstanbul Congress Center on November21st – 22nd, 2018.
/ictsummitnow
/ictsummitnow
#akıllışeyler
www.bilisimzirvesi.com.tr
DUVARIN ARDI’NDA ARTIK BİZİ ‘ AKILLI ŞEYLER VE BİLEN TEKNOLOJİLER’ BEKLİYOR.
İnsanın yaşam ekosistemindeki her şey dijital sinir ağlarıyla birbirine bağlanarak akıllı ve otonom hale geliyor. Tüm nesneler, eşyalar ve canlılar olarak tanımladığımız bu ‘akıllı şeyler’ empati kurabilen, merak edebilen, öğrenebilen, karar verebilen, uygulayabilen, tasarlayabilen, kurgulayabilen vb. özellikler kazandırılmış yapay zeka teknolojisinin bir ürünü.