Dijital Dönüşüm Aralık 2018
YAYIN SPONSORLARI
BThaber ÖZEL EKİ
Clonera'nın uluslararası standartlarda sunduğu “Yönetilen IT Hizmetleri” ile tanışın. IT kaynaklarınızı, mevcut altyapıyı işlemeye değil, kurumunuzun stratejileri ile uyumlu projeler geliştirmeye ayırın!
Sadece ihtiyacınız olan hizmet bileşenini, en doğru maliyetlerle alın. Yedekleme Altyapısı ve Görevlerinin Yönetimi
İşletim Sistemi ve Uygulama Yönetimi
Sunucu & Depolama Sistemleri Yönetimi
Ağ ve Güvenlik Yönetimi
www.clonera.net | satis@clonera.net
Sanallaştırma Yönetimi
Felaket Kurtarma Altyapısı ve Süreç Yönetimi
www.bthaber.com.tr
bthaber@bthaber.com.tr
Dijital dönüşümün yeni rotası
Bilişim Zİrvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi. adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü
Neslihan Aksun BThaber Genel Müdürü
Özlem Unan
ozlemu@bthaber.com.tr
İş dünyası eski ve geleneksel yöntemlerle iş yaparak, geleneksel ürünleri satarak gelecekte var olamayacağı gerçeğiyle yüzleşirken diğer tarafta da yeni teknolojilerin gelişimi dijital dönüşümü sürekli yeni evrelere taşımaya devam ediyor.
BThaber Grubu Yayın Koordinatörü
Ayhan Sevgi
ayhans@bthaber.com.tr Editör
Nuray Şuman Görsel Tasarım
Tuğçe Diyar
tugcee@bthaber.com.tr İŞ GELİŞTİRME VE SATIŞ MÜDÜRÜ
Abdurrahman Koyuncu
abdurrahmank@bthaber.com.tr REKLAM SATIŞ YÖNETMENLERİ
Kutay Göçe
kutayg@bthaber.com.tr
Nuray Şuman
Bu nedenle dünyanın her yerinde şirketler yeni servisler, yeni işler bulmaya çalışıyorlar. Bu da doğal olarak dijital dönüşümü tetikleyerek sürekli bir devinime itiyor. Bilgisayarlaşmanın ilk dönemlerinde şirketlerin temel önceliği var olan, üretilen bilgiyi kayıt altına almaktı. Bugün ve gelecekte verinin yönetimi, analitiği, müşteri deneyimi ve memuniyetini sağlayacak öngörüsel veriler elde etmek önemli hale geldi. Yine eskiden şirketler ne kadar çok bilişim yatırımı yaparsa o kadar güçlüdür imajı vermek istiyordu. Bugün ve gelecekte şirketler işin kendisine ve geleceğine yatırım yapmaya başladı.
Çiğdem Şakar
cigdems@bthaber.com.tr
Rana Özgen
ranao@bthaber.com.tr REKLAM REZERVASYON SORUMLUSU
Suzan Bilken
suzanb@bthaber.com.tr
Ana bilgisayarlardan dağıtık sistemlere, veri depolama ünitelerine ve networklere yatırım yapılan dönemden bugün sanallaştırma ve nihayet bulut tabanlı sistemlere geçiş yaparak altyapıda bir devrim yaşandı. İnternetin ilk dönemleri bilgisayarların birbirine bağlanması olarak tanımlanırken şimdi ve gelecekte insanların ve nesnelerin birbiriyle haberleşebildiği akıllı bir ortamdan söz ediyoruz. Bu ufuk turu bize dijital dönüşümün nereden nereye evrildiğinin kısa özetini veriyor. Dijital dönüşüm bugün kendi özel ekonomisini de yaratmış durumda. Dijital iş modelleri geliştirerek geleneksel şirketleri tahtından eden yeni nesil şirketler bir anlamda mevcut iş dünyasına ‘dönüşemezseniz yok olursunuz’ mesajı veriyor.
Yönetim Yeri: Bilişim Zİrvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi Örnek Mah. Şehit Cahar Dudayev Cad. Örnek İş Merkezi No.14 K.5 34704 Ataşehir/İSTANBUL Tel 0216- 888 0 596 ISSN 1300-6495 Baskı
Ajans Es Tel 0212 493 24 84
Dijital ekonomi artık insan, makine, nesne ve tüm iş ağları birbiriyle bağlantılı ve uyum içinde çalışmanın formüllerini üretmeye başladı. Elinizde tuttuğunuz bu özel yayınımızda dijital dönüşüm yolculuğunun tarihine göz atarak aramıza katılan yeni oyuncularla birlikte bu yolculuğun hangi engin denizlere yapılacağını hep birlikte irdeleyeceğiz. Keyifli okumalar.
1
Nedir bu dijital dönüşüm gerçeği? Hiç şüphesiz kurumlardaki dijital dönüşüm uyanışı müşterinin dijital ortamlara kaymasıyla başladı. Müşteriler dijital ürün ve hizmetler almak istiyor. İş dünyasının liderleri müşterileri tarafından gelen bu talepleri karşılayamamanın ne gibi sorunlara yol açabileceğinin çok iyi farkında. Çünkü dijitale ne kadar geç kalırsanız birilerinin sizin pazarınızı ve müşterinizi kapması an meselesi. Müşteri demek, gelir demek olduğuna göre de dijital dönüşüm gereksinimlerini pazar payı, gelir ve kâr üçlüsü tetikledi diyebiliriz.
Son 20 yılda dijital ekonominin küresel ekonomideki payı yüzde 1,3’ten yüzde 3’e yükseldi. Dijital dönüşüm gerçeğini daha iyi anlayabilmek için son 20 yıla baktığımızda tüketicileri dijital dönüştüren iki temel unsur internet ve mobil teknolojiler oldu. 2000’li yılların başında başlayan dünyadaki bu dijital dönüşüm yaşam alışkanlıklarından, sosyal davranışlara, tüketim alışkanlıklarından, iş yapış şekillerine ve hatta kurum içi iletişim alışkanlıklarına kadar yansıdı. Şirketler de artık bu dijital dönüşüm ile birlikte kurum içerisinde daha etkileşimli yani hızlı bilgi alış verişi uygulamalarına yönelmeye başladı. Dijital dönüşüm artık yeni normalimiz olmuş durumda Dijitalleşme, şirketlerin iş yapış biçimini yeniden tanımlıyor. Gelir akışları, süreçler ve müşteri ilişkileri artık hepsi dijital değişim rüzgârıyla evrilmiş durumda. Şirketler, gelecekte her zaman olduğundan daha fazla çalışacak çünkü pazarlar sürekli değişiyor. Dijitalleşme ve yeni oyuncular piyasaya girdikçe rekabet artmaya devam edecek. Bu nedenle dijital dönüşüm birçok şirket için stratejik bir zorunluluk ve hatta bazıları için bir çıkış yolu. Dönüşümün şirketlere neler sağlayabileceğine baktığımızda da rekabet avantajı, karlılık, farklılaşmak, verimliliği artırmak, müşteri bağlılığı, ürün ve hizmet inovasyonu, marka imajını güçlendirmek vb. sayabiliriz. Dijital dönüşüm ‘yaptım oldu’ mantığıyla 4
yaklaşılamayacak kadar ciddi, tepe yönetimin tam desteğinin gerektiği, baştan sona bir vizyon ve strateji işidir. Teknolojik değişim ve dönüşümden çok topyekun iş yapma kültürünün değişimine işaret eder. Ancak bu vizyon ve stratejinin hayata geçirilmesi azımsanmayacak bir teknoloji yeterliliği de gerektiriyor. Dijital dönüşümün teknoloji tarafındaki temel aşamaları şu başlıklardan oluşuyor: Platform dönüşümü, çalışanların dönüşümü, kişisel kullanıcı deneyimi, iş ağlarının dönüşümü ve nesnelerin interneti. Geleceğin şirketleri teknoloji trendlerini çok yakından takip ederken, sektör dışı yeni start-up modellerinden de ilham almalı. Start-up’ların yıkıcı iş modelleri, geleceğin şirketlerine ihtiyaçları olan yıkıcı rekabet avantajı ve çevikliği kazandırabilir. Bu nedenle geleceğin şirketlerinin start-up’lar gibi düşünmesi aynı zamanda dijital stratejiyi gerçekleştirecek dijital liderler yetiştirmeleri gerekiyor. Dönüşüm başı belli ancak sonu belli olmayan, başlayan ancak bitmeyen bir yolculuk. Her yeni gelişme, ihtiyaç ve istekle birlikte yeniden ele alınması gerekiyor. Dijitalleşme devam ederken, rekabet de aynı şekilde devam ediyor ve başarılı olmanın tek yolu sürekli gelişimden geçiyor. Dönüşüm gerçeğine geri döndüğümüzde elimizde, dünyada bugüne kadar dijital dönüşüm için 1,2 trilyon dolar harcandığı gibi bir istatistik var. Bu kadarla kalmayacağını hepimiz biliyoruz çünkü şöyle bir gerçekle de karşı karşıyayız. 1920’lerde
WITH THE TOP 1% TALENT
ortalama şirket ömrü 67 yıl iken bugün 15 yıla düşmüş durumda. Bu da gösteriyor ki dijital dönüşümü göz ardı eden şirketler 2030’da var olamayacaklar.
Başlangıç noktası: Neden dönüşmek istiyorum? Çağa ayak uydurmak, ayakta kalmak ve rekabet edebilmek için şirketler baştan sona doğru bir dijital dönüşüm stratejisi geliştirip bu süreci çok iyi yönetmek zorunda çünkü bu işin geri dönüşü yok. Sağlam, tutarlı ve başarılı bir dönüşüm için şirketlerin kendilerine sorması gereken en önemli soru; neden değişmek istiyorum ve değişim önceliklerim nedir? Dönüşüm için ciddi bir yatırım yapıyorsunuz; tüm organizasyonunuzu ve ekosisteminizi baştan sona değiştiriyorsunuz; müşterilerinize ve çalışanlarınıza verdiğiniz vaatleri yerine getirmek durumundasınız vs. Dönüşümü sağlam ve doğru bir motodolojiyle
6
kurgulamadığınızda ya da iyi yönetemediğinizde zarar da büyük oluyor. Şirketler dijital dönüşüme başlamak istiyor; ama genellikle nereden başlayacağını da bilmiyor. Dijital dönüşüme geçtikten sonra hangi departmanlarda ikinci aşamaya geçeceğini ve süreci bir sonraki aşamaya nasıl ve ne şekilde taşıyacağını kestiremeyebiliyor. Dönüşüm için şirketlerin gereksinimleri ya da içinde bulundukları sektöre göre metodolojisi de değişkenlik gösterebiliyor. Bir şirketin kendine sorması gereken en önemli soru; neden değişmek istiyorum ve değişim önceliklerim nedir? Örneğin maliyetleri düşürmek, kar elde etmek, verimli olmak, müşterilerini kaybetmemek/ yeni müşteriler bulmak, iş ortaklarıyla dijital ekosistem oluşturmak, yasal mevzuata tabi olmak, rakiplerine göre geride kalmamak vb. başlıkları önceliklendirerek en fazla dönüşüme ihtiyaç duyulan bölümden işe başlanabilir. Sonrasında da bu dönüşümü mevcut insan kaynağıyla yapıp yapamayacağına, yapamıyorsa yeni kaynakları şirket içine katmak gerekir.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK e-FATURA PLATFORMU İLE ÇALIŞIN, KAFANIZ RAHAT VERİLERİNİZ GÜVENDE OLSUN! SAP, ORACLE ve 200'ün Üzerinde Farklı ERP ve Genel Muhasebe Yazılımları ile Kolay, Hızlı ve Tam Entegrasyon 6 Milyarı Aşan Fatura Saklama Hacmi Yıllık 1 Milyar Fatura ile Fatura İşleme Hacminde Türkiye'nin En Büyüğü ve Avrupa’nın ilk 3’ünde
8000'in Üzerinde Müşteri Portföyü ile Güçlü Referanslar 7/24 Müşteri Desteği
e-Fatura | e-Defter | e-Arşiv | e-İrsaliye | e-İmza | KEP | e-Makbuz | e-Bilet / Digital Planet TR
Müşteri Destek: 444 9 328 - 444 9 FAT | info@digitalplanet.com.tr
Dijital dönüşüme hazırlanmaya nereden başlamalı? sorusuna ManpowerGroup tarafından
yayınlanan Digital Suite raporu bir yanıt olabilir. Rapora göre, dijital dönüşüm bir defa yapılan ve biten bir süreç değil. Değişim dinamik bir süreç olduğu için sürekli adaptasyon büyük önem taşıyor. Bu nedenle liderler karar verirken; tüketicilerden, çalışanlardan, yatırımcılardan, rakiplerden ve hatta makine ve sistemlerden gelen geridönüşleri de göz önünde bulundurmak zorunda. Raporda, dönüşüm yolculuğuna çıkmaya karar veren liderlerin aşağıdaki soruları kendilerine sorarak değişime başlayabilecekleri belirtiliyor: • İyi hesaplanmış riskler almaya ve yeni deneyimlerin getirdiği hızlı başarı ve başarısızlıkları yönetmeye hazır mıyız? • Şimdi ve dönüşüm yolculuğumuzun tamamında hızlı, esnek ve değişime açık olabilecek miyiz? • İş süreçlerimizde dijital gerçekleri göz önünde bulunduruyor muyuz? • Dijital çağ için kendimizi geliştirmeye ne kadar hazırız? 8
• Dijital çağda kapsayıcı, ileriyi gören ve başarılı bir şirket olmak için liderler insan kaynağını, yetkinlikleri ve makine zekalarını en iyi şekilde nasıl birleştirebilir? TÜSİAD, Samsung Electronics, Deloitte ve GfK’nın işbirliği ile geçtiğimiz yıllarda gerçekleştirilen “Türkiye’nin CEO’larının Dijital Değişim Gündemi” çalışmasında ele alınan dijital değişim döngüsü bir anlamda bize işin metodolojisini de veriyor. Döngü başlıca üç başlıktan oluşuyor: Bunlar:
Hayal etme / tasarlama / planlama Şirketlerin öncelikle kendilerine bir gelecek hedefi belirlemeleri ve bu hedefe ulaşmak için 360 derece gelecek tasarımı yapmaları gerekiyor. Geleceğin dönüşümde olduğundan hareketle öncelikle hangi süreçlerin/hizmetlerin/alanların/organizasyonların vb. dönüşmesi gerekliğinin ortaya çıkarılması; aynı zamanda dışa dönük olarak derinlemesine araştırmalarla müşteri ihtiyaçlarının ortaya çıkarılması, müşteriye dokunulan kritik temas noktalarının ve deneyimlerin anlaşılması ile müşteri odaklı tasarıma ve teknolojiye ışık tutulması söz konusu.
İş hedeflerini önceliklendirmenin yanı sıra pazardaki değişim, yenilik ve fırsatların değerlendirilmesi de planlanması gereken bir başka konu.
Hayata geçirme
Başarıyı garantiye almak için varsayımların doğrulanması; fikirlerin, tasarımların ve teknolojilerin, müşterilerin ve paydaşların beklentileri ile test edilmesi ve ileriye dönük yapılması gerekenlerin belirlenmesi için yetkinlikler ile eşleştirilmesi; Hedeflenen sonuçlara göre başarılı bir çalışma için gerekenlerin tanımlanması; hızlı bir metodoloji kullanarak, uygulama planının, kilometre taşlarının, kapsamın oluşturulması ve üzerinde önceden anlaşılan beklentileri yerine getirmek için gereken kaynakların atanması gerekiyor.
İşletme ve yönetme
Değer önerisinin oluşturulması, hayata geçirilmesi ve sunulması; değer önerisini oluşturmak ve sunmak için yapılan planların uygulanması ve işlerin, ürünlerin ve hizmetlerin hayata geçirilmesi; müşteri ve iş
10
operasyonlarının etkinleştirilerek piyasaya sürülmesi; Operasyonel temellerin etkinliğinin değerlendirilmesi ve geliştirilmesi; hizmet verme mükemmelliğine, süreç optimizasyonuna ve uygulama yetkinliklerinin adaptasyonuna odaklanılması ile müşterilerin etkili bir organizasyonu yönetmelerine olanak sağlanması gerekiyor. Dönüşmek bir süreç işi ve atılacak tüm adımların aynı anda planlanması şart; devreye alınması gereken de pek çok parametre mevcut. Ancak diğer yandan dijital şirketlerin yıkıcı iş modelleriyle hızlı, çevik ve esnek hareket ederek müşterileri kendi saflarına çekebilme yetenekleri yüksek.Geleneksel ve dönüşmekte olan şirketlerin de bu hıza ayak uydurması; bunun için hızlı prototip geliştirme, kuluçka merkezleri gibi yeni yaklaşımlarla dijital dönüşümlerini hızlandırmaya çalışmaları gerekiyor. İnsan ve yönetim faktörü de tam bu noktada devreye giriyor. Yeni yaklaşımlar, yenilikler, çeviklik vb. konusunda deneyimli yöneticiler bulma zorluğu ile karşı karşıya kalan şirketler bu noktada start-up modellerini örnek alarak ya da onları bünyelerine alarak ilerlemeleri gerekiyor.
Ses & SMS İnternet Sanal Ağ VPN Uydu Veri Merkezi e-Dönüșüm Bulut Siber Güvenlik Robotik Süreç Otomasyonu Nesnelerin İnterneti
Türkiye İş Bankası kuruluşudur
Dijital dönüşüm şirketlerin büyümesine yüzde 9 katkı sağlıyor Yapılan araştırmalar dijital dönüşüme uyum sağlayarak başarı gösterebilen şirketlerin rakiplerine göre yüzde 26 oranında daha fazla kar etme ve pazar değerlerini yüzde 12 oranında artırma şansı yakaladığını gösteriyor. Ayrıca dijitalleşen şirketlerin kaynaklarını artırmadan, gelirlerini sektörlerinin yüzde 9 üzerinde büyüttüğü biliniyor. ManpowerGroup tarafından yayınlanan Digital Suite raporuna göre, 2020 yılına kadar şirket gelirlerinin yüzde 30’u yeni iş modellerinden gelecek. 2030 yılı itibariyle iş gücünün 3’te 2’sini Z kuşağı oluşturacak ve bunların yüzde 65’i bugün adını bile bilmediğimiz görevlerde çalışacak. Vizyon sahibi şirketlerin bu değişim rüzgarına ayak uydurup rakiplerine göre yüzde 26 oranında daha fazla kar etme ve pazar değerlerini yüzde 12 oranında artırma şansı var. Ancak bunu yakalamak için ellerini çabuk tutmaları gerekiyor, çünkü bu dönüşüm rüzgarı işletmelere sanayi devriminde olduğu gibi 50 yıl değil, sadece 6 aylık bir zaman tanıyor. Yani bugün, bir şirketin başarısını veya 12
başarısızlığını belirleyen en önemli faktör “dönüşüm hızı” olabilir deniyor. Dijital döşümün gerçek yararını daha iyi anlayabilmek için neler sağladığını şu maddelerle açıklayabiliriz: • Karlılık ve verimlilik; daha çok müşteri ve daha çok işlem hacmi sağlıyor. • Müşteri deneyimini artırarak müşteri sadakatini sağlıyor. • Rekabet gücü, esneklik, yenilik ve çeviklik sağlıyor. • Kapalı şirketleri açık şirketlere dönüştürüyor. Şirketleri küresel lige taşıyor. • Şeffaflık ve izlenebilirlik sağlıyor; dolayısıyla daha net hedeflere ulaşabilme söz konusu. • Çeşitlilik ve sürdürebilirlik sağlıyor. Böylece şirketler sürekli öğrenen ve sürekli değişen bir yapıya kavuşuyor. • İnsan kaynağı niteliği ve yetkinliğinin sürekli geliştirilmesini sağlıyor. Dönüşümün gerçek değerini ortaya koymaya çalışırken bireysel, kurumsal, sektörel kazanımlarının yanı sıra içinde yaşadığımız yüzyılın ve geleceğin küresel sürdürülebilirlik sorunlarına çözüm olabilecek bütünsel bir yaklaşıma da bizi götürdüğünü söyleyebiliriz.
Dijitali hızlandırmak için farkındalık ve yetkinliklerin artırılması gerek Hızlı bir dijital dönüşüm için her zaman olduğu gibi bu çağda da liderlere büyük görevler düşüyor. Şirketin dönüşüme hazır olması için bir inovasyon kültürü yaratması, hızlı değişimlere ve risk almaya hazır olması gerekiyor. En tepeden başlaması gereken bu dönüşümün başarılı olabilmesi için ise, liderlerin farklı yönetim alışkanlıkları kazanması şart. Dijital dönüşümün her aşamasındaki şirket için geçerli olan önerme; dönüşümün zorluklarıyla başa çıkabilecek yetkinlikte liderler ve insan kaynağına sahip olmadıkları yönünde. Ayrıca her 10 İK liderinden 9’u, başarıyı getirecek liderlik yeteneğine sahip olmadıklarını düşünüyor. Etkili bir dijital dönüşüm sağlamak isteyen pek çok şirketin önündeki en büyük engellerden biri ise, yeni düşünme biçimlerine yönelik direnç gösterme ve karmaşıklıklar karşısında korkuya kapılma gibi nedenlerle gerekli bakış açısı ve becerilerin kazanılamaması. Değişim her zaman dirençle karşılaşabilir. Bu nedenle doğru liderlerin, doğru davranışları teşvik etme zorunluluğu oldukça önem kazanmış durumda. Yeni dijital dünya için mevcut lider yetiştirme yöntemleri de etkisiz hale gelmeye yüz tutuyor. Artık tüm liderlerin merak ve öğrenmeye açık olma gibi özelliklerin yanı sıra, dijital becerilere ve uzmanlığa da sahip olması şart. Liderler farklı deneyimler peşine düşerek, alışılmadık bakış açıları geliştirerek ve taze fikirlere açık olarak şirketlerinde ve pazarda rol model olmaları gerekiyor. Ancak aynı zamanda şirketlerinin karşı karşıya olduğu en yeni trendler, zorluklar ve fırsatlar konusunda hep en güncel bilgilere sahip olmalılar. 2020 itibariyle, gerekli becerilerin 3’te 1’inin bugün önemsenmeyen veya hiç var olmayan yetenekler olacağını düşündüğümüzde dijital liderlik daha da elzem hale geliyor. Deloitte’un 2018 Küresel İK araştırması, dijital dönüşümün insan kaynağı profilini daha net görmemizi sağlıyor. Rapora dayanarak, şirketlerin yüzde 41’inin bilişsel ve yapay zeka araçlarını bünyelerine adapte
etmek üzere önemli adımlar attıklarını, yüzde 10 kadarının bu teknolojileri ileri seviyede adapte ettiklerini, yüzde 34’ünün adaptasyon için pilot uygulamalar yürüttüklerini ve sadece yüzde 17’sinin “insan, yapay zeka ve robot’’ üçlüsünden oluşan bir iş gücüne hazır olduklarını söylemek mümkün. Gartner tahminlerine göre ise 2025 yılı itibariyle tüm sanayi dijitalleşecek. CEO ve üst düzey yöneticilerin yüzde 52’si dijital iş stratejisinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Önde gelen organizasyonlarda iş stratejisi, dijital iş stratejisi oluyor. Bu da fiziksel ve sanal dünyanın harmanlandığı yeni iş ve işletme modellerini doğuruyor. Bu nedenle şirketlerin organizasyonlarına yaratıcı fikirlerle ilham veren ve onları dijital işe dönüştüren hırslı CIO ve BT liderlerine ihtiyaç var. Yine TÜSİAD’ın ‘Türkiye’de Dijital Dönüşüm’ raporuna göre, ülkemizde dijital stratejist olma oranının yüzde 66, dijital stratejiden sorumlu C level düzeyinde yönetici oranının ise yüzde 38 olduğu görülüyor. Yüzde 80’i ise önümüzdeki 3 yılda şirketlerine Dijital Dönüşüm Direktörü (Chief Digital Officer - CDO) atamayı düşünüyor. Elbette sadece CDO atanmasıyla iş bitmiyor. CDO’nun organizasyon içinde değişim yaratabilme imkanı ona verilen yetki, bütçe, diğer departmanlarla nasıl çalışacağı gibi faktörlerle sınırlı. Dolayısıyla bu bahsedilen başlıklarda yaşanabilecek sorunlar o pozisyonun işlerliğine de gölge düşürebilir. Dijital farkındalık verinin kritik öneminin anlaşılmasıyla başlıyor diyebiliriz. Veriyi etkin kullanan bir şirket müşterilerinin ihtiyaç ve alışkanlıklarını onlardan daha iyi takip edip öneri geliştirebilir. Aynı zamanda mağazadaki stoklarını müşteri ihtiyacını tahmin ederek ve tedarikçileriyle entegre olarak belirleyebilir. Verinin etkin kullanımının yanı sıra yetkin, işini bilen insan kaynağının da bu sisteme entegre edilmesi bütünsel başarı açısından kritik. Bu noktada ideal özelliklere sahip bir CEO’nun, doğru yeteneği çekmek için piyasayı yakından takip etmesi gerektiğini de söylemeden geçemeyiz. 13
CEO’ların dönüşüm perspektifi KPMG’nin küresel olarak dördüncü kez düzenlediği CEO Araştırması’nın temel göstergesi yine CEO’ların tüm engellere rağmen büyüme hedeflediği yönünde. Kendilerini bekleyen büyüme sancıları ekseninde şirketlerini büyütecek yeni yollar ve yenilikçi yöntemler peşinde koşmaya devam ediyorlar. KPMG 2018 CEO Araştırması’ndan öne çıkan bazı başlıklar şöyle: • Tüm CEO’ların ajandasının ilk sıralarında aynı üç başlık var; jeopolitik dalgalanma başlığı altında tanık olduğumuz yükselen korumacılık ve ülkesellik, siber risk ve demografik değişimler. • Türkiye’de siber farkındalık artmış görünüyor. Geçen yıl CEO’ların yüzde 72’si organizasyonlarının siber saldırılara hazırlıklı olmadığını ifade etmişti. Bu yıl hiçbiri tamamen hazırlıklı olduğuna inanmıyor. Türkiye’deki CEO’ların yüzde 40’ına göre her şirketin siber saldırıya uğraması an meselesi. • CEO’lar jenerasyon değişimiyle baş etmek zorunda. Dijital dünyadan gelen yeni müşteriler, geleneksel müşteri davranış ve beklentilerini değiştirdi. Köklü ve büyük kurumsal şirketler, acil adaptasyon ve dönüşüm zorunluluğu karşısında bocalıyor. • CEO’lar belirsizliklere ve engellere rağmen büyüme için inorganik yöntemlere dikkat çekiyor. Küresel CEO’ların yüzde 33’ü, Türkiye’deki CEO’ların yüzde 52’si stratejik ortaklıklarla büyüme hedeflerini yakalayabileceğine inanıyor. • CEO’ların yüzde 60’ı yenilikçi startup’larla işbirliğini büyüme için almaları gereken ilk üç aksiyon arasına koyuyor. • Bir şirketin radikal dönüşümden geçmesi için, süreci yönetecek lidere ihtiyacı var. Küresel CEO’ların yüzde 71’i bu süreci yönetme konusunda kendilerini hazırlıklı 14
görüyor. Türkiye’de ise CEO’ların yüzde 56’sı lider kadroların bu dönüşüm için yeterli donanımda olduğu görüşünde. • Teknoloji çağında CEO’ların önemli görevlerinden biri de akıllı makineler ve yetenekli insanların bir arada çalıştığı bir gelecek için işletmelerindeki işgücünü yeniden yapılandırmak. Türkiye’deki CEO’ların yüzde 84’ü yapay zeka teknolojisinin çok sayıda yeni iş alanı yaratacağını düşünüyor. Bu teknolojiyi daha çok deneyimleyen küresel CEO’larda ise bu oran yüzde 62. • Küresel CEO’ların yüzde 67’sinin önceliği ‘veri bilimci’leri organizasyona katmak. Türkiye’deki CEO’ların yüzde 36’sı bunu öncelik olarak tanımlıyor. Türkiye’de veri analitiği teknolojileri kullanımının henüz yaygınlaşmaması nedeniyle bu sonucun ortaya çıktığı söylenebilir. • ‘CEO’lar karar alırken neye güveniyor?’ sorusunun yanıtı; sosyal medya. Küresel CEO’ların yüzde 81’i, Türkiye’deki CEO’ların ise yüzde 88’i stratejik kararlar almadan önce sosyal medya kaynaklarından gelen veri ve bilgiye güveniyor. Geleneksel medya ikinci sırada yer alıyor. Devlet kurumlarının açık veri kaynakları hem dünyada hem Türkiye’de listenin sonunda. Araştırmalar IoT’deki gelişmelerin, otonom sistemlerin, yapay zekanın yaygınlaşması ile akıllı cihazların gelişiminin dijitalleşmeyi hızlandıracağını öngörüyor. Gelecek 15 yılda CRM, ERP, BI gibi destek sistemlerle ilgili işlerde değil, yeni ve ezber bozan teknolojilerin odaklanılacağı işlerde artış olacak. Bu durum, CIO ve CTO’lara organizasyonun geleceğinde fark yaratmada önemli bir rol oynama fırsatı sunuyor.
Dijital liderlerin sayısı artacak
Intel’in katkılarıyla, orta ve büyük ölçekli şirketlerin dijital dönüşüm süreçlerini, beklenti ve endişelerini açıklayan Dell Technologies Dijital Dönüşüm Endeksi’ne göre, Türkiye’deki şirketler arasında kendisini dijital lider olarak tanımlayanların
oranı yalnızca yüzde 4. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde değişen müşteri ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacaklarını ifade eden yöneticilerin yüzde 26’sı şirketlerinin geride kalmasından endişe ediyor. Araştırmada şirketler 5 ayrı sınıfta yer aldı:
Gruplar
Açıklama
Dijital Liderler
Tüm formlarıyla dijital dönüşümü şirket DNA’sına dahil edenler
%4
Dijitale Adapte Olanlar
Olgun bir dijital planı, yatırımı ve yenilikleri yer alan
%31
Dijitali Değerlendirenler
Dijital dönüşümü yakından takip eden ve gelecek için planlama ve yatırım yapan
%37
Dijitali Takip Edenler
Az da olsa dijital yatırımlarına başlamış ve gelecek için planlar yapanlar
%25
Dijitalde Ağır Kalanlar
Herhangi bir dijital planı bulunmayan, kısıtlı inisiyatif ve yatırımı bulunan
%3
Türkiye’deki dijital dönüşüm eğrisine bakıldığında, önemli bir farkındalık oluştuğunun ancak henüz hayata geçirmekte geride kaldığımızı görüyoruz. Liderlerin yalnızca yüzde 4’ü dijital dönüşümün yapılan işin DNA’sında yer aldığını ve işletmelerini dijital lider olarak tanımlıyor. Bununla birlikte işletmelerin yüzde 28’i ya dijital dönüşüm konusunda 16
2018 Türkiye analizi
oldukça yavaş hareket ediyor ya da hiçbir dijitalleşme planları bulunmuyor. Türkiye’deki üst düzey şirketlerin yaklaşık 3’te 1’inin olgunlaşmış bir dijital dönüşüm planı bulunuyor ve yatırımlarını, inovasyon çalışmalarını bu doğrultuda sürdürerek “dijitale adapte olan” sınıfında yer alıyorlar.
Dijitalleşmek için nasıl bir çalışan profili? Dijital dönüşümün odağında teknolojinin yer aldığına ilişkin genel bir kanı mevcut. Oysa dijital dönüşümün merkezinde insanın kendisi bulunuyor. İster yönetici, ister çalışan, ister müşteri, isterse üretici ya da tüketici olsun hemen her türdeki insan profili, ihtiyaçları, davranışları, istek ve beklentileriyle dijital dönüşümün tüm seyrini belirliyor. Örneğin bir şirket gerekli tüm teknolojilere yatırım yapsa bile eğer iş modelini dijital ve ekiplerini ‘dijital kafayla düşünebilen yeni nesil çalışanlar’a dönüştüremezse, teknolojik yatırımlarının karşılığını alamaz. Şirket çalışanı/müşteri döngüsünde örneğin internette alışverişe başlayan bir müşteri bir problem yaşadığında çağrı merkezini aramak zorunda kalıyorsa, konuştuğu müşteri temsilcisinin onun yaşadığı problemle ilgili hiç bir bilgisi yoksa ve müşterinin her şeyi baştan anlatması gerekiyorsa, hatta ilk konuştuğu kişi onu başka bir temsilciye aktarıp her şeyi baştan tekrar anlatması gerekiyorsa, problem kaydı alındıktan sonra müşteriye makul bir sürede ve onun bir daha aramasına gerek kalmadan geri dönüş yapılmıyorsa, dijital dönüşümden bahsetmek zor. Şirketin burada omnichannel dediğimiz kanal entegrasyonu iş modelini hayata geçirmesi ve çalışanlarını da bu iş modeline göre hizmet verecek şekilde eğitmesi gerekiyor. Aynı şekilde daha önce şirketten ürün veya hizmet satın almayacağını belirten bir müşteriyi her defasında bir başka satış elemanının arayarak satış yapmaya çalışması da bir dönüşüm zafiyetidir. O şirketin başarılı bir veri analitiği/veri kalitesi/veri yönetimi politikasının olması ve çalışanlarını da bu iş modeline göre hizmet verecek şekilde eğitmesi gerekiyor. Bu örnekler gösteriyor ki dijital dönüşümün bir sonraki ayağı iç süreçlerde artan hizmet kalitesini deneyim kişiselleştirme ve kişisel pazarlama ile müşteriye taşımak. Her müşterinin tek tek memnun kalmasını sağlayıp müşteri deneyimini artırmak. Hatta müşteri deneyimini de müşterinin şikayetini veya dileklerini akıllı telefondan iletebileceği, aynı zamanda kolayca yetkili muhatap bulabileceği bir seviyeye getirmek.
Şirketlerde dijital dönüşüm stratejisi belirlenirken sadece teknolojik altyapı yatırımları değil, şirket kültürünü de dijital zihin yapısıyla beslemek gerekiyor. Gartner bu noktada işini geleceğe hazırlamak isteyen şirketlere rutin olmayan işlerin otomatize edilmesini; ekosistemin kontrolü için bilginin kontrol edilmesini, arz ve talep verisinin yönetilmesini; fiziksel dünyadaki müşterinin anlaşılması ve fiziksel ve dijital içerik oluşturulmasını, finansal olarak çevik olunmasını ve akıllı evler, arabalar ve nesneler için bir “komuta merkezi” kurulmasını öneriyor. CIO’ların dijital dünya ve iş fırsatlarını üst yönetime ve yönetim kurullarına anlatmaları ve farkındalık yaratmaları büyük önem taşıyor. Stratejik teknoloji haritası hazırlanması ve bu harita üzerinden BT yatırımlarının değerlendirilmesi, organizasyon ve iş modellerinde değişikliklere hazır olunması, inovasyon kültürü oluşturulması ve çeviklik, CIO’lar için bugünden hazırlanılması önerilen uygulamalar. 17
Başarılı dönüşümün anahtarı hız ve çevİklİk Hızlı gelişim gösteren teknoloji, iş dünyasını da kendi hızına katmış durumda. Teknolojiyi takip eden ve hızlı davranan, yatırımlarını doğru zamanda, doğru biçimde yapan şirketler rekabette bir adım öne geçiyor. Globalleşen dünyada teknoloji sayesinde farklı lokasyonlardaki insanlar bir araya geliyor. Örneğin bir toplantı yapmak için fiziksel olarak bir araya gelinmesine gerek kalmıyor. İnternet aracılığıyla görüntülü ya da sesli iletişimle tüm faaliyetler sürdürülebiliyor. Bu alanda şirketlere çözümler sunan Crossover Türkiye’nin Ülke Müdürü Mine Dedekoca ile dönüşümün hızıyla nasıl başa çıkılabileceğini konuştuk: Dijital dönüşümde şirketler bugüne kadar hedefledikleri hız, verimlilik, karlılık, müşteri ve çalışan memnuniyeti gibi konularda yeterli başarıyı sağlayabildi mi? Dijitalleşme sürecinde başarıya giden zorlu ve hiç bitmeyecek uzun bir yol var. Bu yolculuğun sona ermesi mümkün değil fakat başarıyla sürdürebilmek mümkün. Birçok şirket, dijitalleşmek için öncelikli olarak ürün ve hizmet satın alma adımını uyguluyor. Ancak ayrı bir uzmanlık alanı gerektiren dijitalleşme için şirketlerin ilk yapması gerek dijital liderin kim olacağını belirlemek. Şirketlerin dijital dönüşümde yaşadığı en büyük handikap, bunu hemen gerçekleştirmek istemeleri. Ancak küçük bir projenin bile 1 gecede bitirilemediği düşünüldüğünde, dijitalleşme gibi kapsamlı bir değişim konusunun zamana yayılması gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Crossover Türkiye’nin Ülke Müdürü Mine Dedekoca
Vizyon sahibi şirketlerin bu değişim rüzgarına ayak uydurup rakiplerine göre daha fazla kar etme ve pazar değerlerini artırma şansı var. Bunu yakalamak için ellerini çabuk tutmaları gerekiyor, çünkü bu dönüşüm rüzgarı şirketlere çok kısa bir zaman tanıyor. Yani bugün, bir şirketin başarısını
veya başarısızlığını belirleyen en önemli faktör dönüşümün hızı olabilir. Dijital dönüşümde yeni teknolojiler ışığında bundan sonraki adım ne olacak? Şirketler organizasyon yapılarını buna göre nasıl geliştirmeli? Dijital dönüşüm, bir şirketin her alanını yeniden şekillendiriyor. Teknoloji gelişmeye devam ederken, başarılı bir dijital dönüşüm için birlikte çalışmak, planlama yapmak ve sürece tüm departmanları dahil etmek gerekiyor. Teknolojinin hayatımızdaki yerinin artmasıyla birlikte iş yapış şekillerimiz de değişiyor. Artık bordrolu çalışma yerine daha esnek çalışma modeli olan serbest çalışma modellerini daha sık görüyoruz. Sözleşmeli ve serbest çalışanlar, evde veya sahilde otururken çalışabilme becerilerini geliştiriyor. Bu sayede şirketler, herhangi bir saat diliminde mevcut en yetenekli çalışanı seçme kabiliyetinden yararlanıyor. Şirketlerin dijital dönüşümleri telekomünikasyon yeteneklerini desteklemeyi sürdürdükçe, uzaktan işlemler için heyecan verici yeni gelişmeler ve fırsatlar görebiliriz. Artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik) (VR) teknolojileri ile çalışanların katılımı, eğitimi ve müşteri deneyimi için çalışma alanlarını VR ve AR ile birleştirmek geleceğin trendi olacaktır. Aynı zamanda veriler iş dünyasında büyük bir öneme sahip. Dünyada baş döndürücü miktarda değerli veri olduğunu biliyoruz, ancak az sayıdaki şirket onu maksimum etki için kullanıyor. Büyük veri, müşterilerin nasıl düşündüklerini, isteklerini ve piyasanın markanızı nasıl gördüğünü göstererek şirketinizi yönlendiriyor. Dijital Dönüşüm çağında, neredeyse her şey ölçülebilir hale gelmiş durumda. İlerleyen dönemlerde blok zincir teknolojisinin, şirketler tarafından kontratlar, dijital ödeme sistemleri ve bulut depolamadaki iyileştirme alanlarında kullanılması öngörülüyor. Öte yandan blok zinciri teknolojisi, merkezi kayıt sistemi olmadan kişiden kişiye sigorta sunarak prim
maliyetlerini düşürmeye, taleplerin daha hızlı doğrulanmasına ve işlenmesine fırsat sağlıyor. Dijital dönüşüm, şirketlerin gençleşmesine yardımcı olacak, daha esnek ve rekabetçi olmalarını sağlayacak büyük bir kolaylaştırıcı olarak görülüyor. Dönüşüm, başarılı bir şekilde yürütüldüğünde şirketlerin üretkenlik düzeylerini ve gelir akışlarını artırıyor. Crossover kurum ve şirketleri dijital dönüşüm süreçlerine nasıl hazırlıyor? Crossover olarak teknolojinin avantajını kullanarak şirketlere tüm dünyadan insan kaynağı havuzu sunuyoruz. Aynı zamanda çalışanlara da bulundukları ülkeden ayrılmadan yabancı bir şirket için çalışma ve global düzeyde maaş kazanma fırsatı sunuyoruz. Böylece hem şirketleri hem de çalışanları bulundukları yerin kaynakları ile sınırlı kalma derdinden kurtarıyoruz. İşe alım sürecimizi son aşamasına kadar online bir test ortamında gerçekleştirerek, sürecin çok daha şeffaf ve öznellikten uzak olmasını sağlıyoruz. Bu da işe alım sırasındaki cinsiyet, ırk, fiziksel özellik gibi ayrımcı seçimlerin önüne geçmiş oluyor. Bu sayede herkese eşit işe alım imkanı sunmuş oluyoruz. İşe alım sürecinde yapay zeka kullanımı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Bu çalışma tamamlandığında, daha önce işe aldığımız profiller baz alınarak bir adayın bu işe uygun olup olmayacağını henüz başvurmadan önce sistem bize önerecek. Ayrıca uzaktan çalışanlarımızın işlerini takip edip, verimlilik analizi yapan WorkSmart adında bir uygulamamız var. Bu uygulama sayesinde tüm çalışanlarımıza kendi hedefleri doğrultusunda nasıl bir aşama kaydettiklerini gösterme ve kendi performansları ile takım arkadaşlarının performanslarını karşılaştırma imkanı sunuyoruz. Hatta çalışanın hangi uygulamada ne kadar zaman geçirdiği verisini de tutarak, ideal süreler ile ilgili önerilerde bulunabiliyoruz.
Dijitalleşmenin hızını artıracak olan yeni yıkıcı teknolojiler Artık nesnelerin interneti, bulut hizmetleri, büyük veri ve veri analitiği, yapay zeka, makine öğrenmesi, robot teknolojileri, blockchain teknolojisi, endüstri 4.0 gibi yepyeni kavramların ve teknoloji uygulamalarının içerisindeyiz. Bu yeni teknolojiler dijitalleşme yolculuğuna yeni bir rota çiziyor.
Kurumsal BT yapısının belkemİğİ: Mobİlİte, çevİklİk, esneklİk Günümüz iş dünyasında dijital dönüşüm tüm sektörleri, iş yapış biçimlerinde kapsamlı değişiklikler yapmaya zorluyor. Rekabet üstünlüğünün dijital dönüşümle elde edildiği iş ekosisteminde, şirketlerin geleceklerini şekillendirecek doğru adımları bir an önce atması gerekiyor. adesso’nun proaktif ve şirket içi etkileşimle desteklediği dijital dönüşüm anlayışı, şirketlerin mevcut süreçlerini yeni teknolojiler, yeni ürünler ve hizmetlerle geliştirmek için başlattıkları yolculukta en önemli rehberi oluyor.
adesso Türkiye’nin Genel Müdürü Burak Barı
adesso, görselleştirme odaklı Interaction Room metodolojisiyle dijital dönüşüme yön veriyor. adesso Türkiye’nin Genel Müdürü Burak Barı, dijitalleşmenin getirdiği hıza ve mobil çalışma gerekliliğine uyum sağlayacak çözüm yaklaşımlarını şöyle aktarıyor. ‘’Bizim dijital dönüşüm yaklaşımımız üç temel prensibi bir araya getiriyor: Müşterilerin ve çalışanların sürekli artan mobilitesi, yazılım geliştirme alanındaki çeviklik, BT altyapılarındaki elastiklik. Dönüşümü hayata geçirecek başarılı bir BT yapısı için bu üç prensibin güçlerini birleştirmesi gerektiğine inanıyoruz. Günümüzde mobilite bütün sektörlerde hızla artış gösteriyor. Mobil çözümlerin geliştirilmesinde ve hayata geçirilmesindeki kritik gereklilik ise hız. Çeviklikle birlikte gelen değişime ve değişimin hızına adaptasyon, bugünkü iş süreçlerinin ve modellerinin belki de en belirleyici özelliği. Bu yüzden adaptasyon becerilerini şirket içi tüm süreçlerde maksimuma çıkarmak birincil öncelik haline geldi. Aynı doğrultuda yenilikçi BT çözümlerinden de benzer bir adaptasyon becerisi ve hız bekleniyor. Bu hızlı gelişimin de statik bir BT altyapısıyla başarılması mümkün değil. Yazılım geliştirme süreçleri çeviklik ile başarıya taşınırken, yazılım yönetimi süreçleri de doğru elastik yapılar aracılığıyla sağlanabilir. Dolayısıyla çevikliğin getirdiği hıza yanıt verebilmek için modern kurumsal BT sistemlerinin elastiklik gözetilerek kurgulanması gerekiyor. Dijital dönüşüm süreçlerinde çevik yazılım
geliştirmenin avantajlarını, plan odaklı ilerleyen yazılım süreçlerinin emniyetli yaklaşımı ile kombine etme gerekliliği öne çıkıyor. Diğer bir deyişle, şirketlerin çevikliği uysallaştırmaları gerekiyor. Dijital dönüşüm anahtarı proaktif ve bütüncül yaklaşım Biz, şirketler için doğru süreçler ve değişim kültürü olmadan yeni teknolojileri hayata geçirmenin tek başına yeterli olmadığına inanıyoruz. Bu sebeple, şirketlere öncelikle organizasyonel konuları ele almalarını tavsiye ediyoruz. Çoğu şirket işler beklendiği gibi gitmediğinde, örneğin, pazar paylarında hedefinin gerisinde kaldığında ya da pazara yeni ve güçlü bir rakip girdiğinde dijital dönüşüm süreçlerini başlatıyor. Oysa biz tam da bu noktada kritik bir öneriyle şirketlere sesleniyoruz: “İşlerinizin kötüleşmesini beklemeden, proaktif bir bilinçle harekete geçmelisiniz.” Bu noktada yetkin bir danışman ve iş ortağı olarak adesso devreye giriyor. Biz dijital dönüşümün hızlıca bir ekip kurarak ya da sektörde trend olan süreçleri bir an evvel hayata geçirerek tamamlanamayacağını düşünüyoruz. Organizasyonun bu dönüşümle varmak istediği noktayı, tüm önemli bileşenlerinin bir araya geldiği bütüncül bir yaklaşımla ele almasını öneriyoruz. adesso’dan teoriyi pratiğe taşıyan Interaction Room metodolojisi adesso, şirketlere dönüşüm süreçleri başlamadan önce sunduğu “Interaction Room” metodolojisiyle öne çıkıyor. Interaction Room (IR) bir şirketin iş süreçlerini, partnerlerini, temas noktalarını ve teknolojilerini anlamak ve yeni bir proje dahilinde bunları iyileştirmek veya dönüştürmek için kullanılan, görselleştirme odaklı bir metot. Interaction Room (IR) ya da Türkçesiyle etkileşim odası, yazılım süreçlerini dönüştürmek isteyen şirketlerin tüm paydaşları için şeffaf bir iletişim ortamı sağlayarak şu sorulara ortak bir yaklaşımla cevap bulunmasını sağlıyor: Yeni geliştirilecek yazılım neler sağlamalı? Temel olan özellikler neler, neler
atılabilir? Hangi teknolojilerle ne yapmak mümkün? Neler dışarıda bırakılmalı? adesso, bu metodolojiyi, Duisburg-Essen Üniversitesi’ne bağlı paluno -The Ruhr Institute for Software Technology işbirliğiyle geliştirdi. Temel amacı, dijital dönüşüm projesinin erken aşamalarında, organizasyonda yer alan insanlar arasında iletişimi ve koordinasyonu şekillendirmek. Böylece, farklı departmanlardan projeye dahil olan personelin eşit koşullarda fikir alışverişinde bulunmasını kolaylaştırıyor. IR en temelde şu üç amaca hizmet ediyor: • Sürecin misyon-kritik yönlerine odaklanmak • Sezgisel görselleştirme metotlarıyla ilişkilendirilen riskleri sürecin başında tespit etmek ve ortadan kaldırmak • BT ve diğer birimler arasında takım ruhunu ve ortak proje sorumluluğunu geliştirmek IR metodolojisi pratikte şöyle işliyor: Interaction Room sanal bir ortam değil, fiziki ve içinde dolaşabileceğiniz gerçek bir oda. IR katılımcıları, süreçleri modellemek, sorunları saptamak ve proje durumunu görselleştirmek için haritalardan ve silinebilir beyaz tahtalardan faydalanıyor, aktif olarak odadaki dört duvarı kullanıyor. Böylece, haritalar üzerinde geliştirilen modeller bir sistemin tüm kritik yönlerinin bir bakışta herkes tarafından görülebilmesini sağlıyor. Sonuç olarak, IR, süreçler, veri ve uygulama ortamları arasındaki ilişkilerin şeffaf hale gelmesini sağlıyor ve etkin karar alma süreçleri için uygun bir ortam yaratıyor. Dijital dönüşüm, herkesin hakkında konuştuğu, ama hemen hemen hiç kimsenin pratikte nereden başlaması gerektiğini bilmediği bir kavrama dönüşmüş durumda. Dijital dönüşüm kavramını somut eyleme dönüştürebilmenin ilk adımı, şeffaf ve kapsayıcı bir iletişim ve etkileşim ortamının yaratılmasını gerektiriyor. adesso, IR metodolojisiyle dijital dönüşümün yalnızca BT ekiplerince değil şirketi oluşturan tüm bileşenlerce benimsenmesini sağlıyor. Ekiplerin taleplerini aktarıp diğerlerinin taleplerini dinleyebilecekleri bir alan açarak dijital dönüşüm pratiğinde eksik olan iletişim ve etkileşimi bu pratiğe kazandırıyor.’’
Teknolojik gelişmeler, mevcut iş modellerini yenileri ile değiştiriyor. Uber, Amazon ve AirBnb gibi yüksek profilli şirketler, yeni dijital iş modelleri yaratarak mevcut endüstriyi tehdit ediyor. IoT (Internet of Things), akıllı cihazlar, kendi kendini yöneten otonom sistemler, blok zinciri, bulut, veri analitiği, yapay zeka, robotlar vb. hızla iş dünyasına giriş yaparak iş modellerini değiştirmeye, pazarları altüst etmeye hazırlanıyor. Tüm bu gelişmeler bizi dijital dönüşümün yepyeni evrelerine götürüyor. Nesnelerin interneti
IoT ile artık internete bağlı cihazlar yerine internet aracılığıyla birbirine bağlı ve aynı zamanda akıllı cihazlar dönemine geçtik. IoT en basit haliyle, akıllı bağlanabilirlik özelliğiyle takip edilebilirlik ve izlenebilirlik, uzaktan yönetim, zaman ve para tasarrufu ve verimlilik sunuyor. Günlük yaşantımızda, tarım alanında, akıllı şehir ve ev konseptinde, binalarda, enerji tüketiminde, güvenlik ve sağlık gibi alanlarda kullanılacağı düşünülen nesnelerin interneti kavramı; bir şekilde şu an yaşadığımız düzende değişiklik getirecek ve zamanımızı daha verimli kullanmamızı sağlayacak.
24
Bugün ister makina ya da nesnelerden olsun, ister müşteri ya da tedarikçilerden olsun, sınırsız miktarda gerçek zamanlı veri üretiliyor. Üretim başta olmak üzere lojistikten hizmet alanlarına hatta Ar-Ge’ye birçok endüstri için başarının anahtarı, Endüstri 4.0’da görülüyor. Yeni teknolojiler, yalnız şirketlerin değil, aynı zamanda değer zincirinde yer alan bütün iş ortaklarının süreçlerini değiştiriyor, yeni iş yapış modellerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor. IoT zamanı ve enerji kaynaklarını daha tasarruflu kullanmamızı sağlayan, üretimde verimliliği ve etkinliği artıran, daha az atık üretip çevreyi daha az kirleten sistemlere veri girişi sağlıyor. Dijital dönüşümün, bağlantılı dijital ekosistem oluşturma tarafında kritik role sahip IoT uygulamaları, CEO ve CIO’ların gündemini önümüzdeki dönemde hayli meşgul edecek.
Müşterİ ve İş süreçlerİ yönetİmİ dİjİtalleşmede fark yaratıyor Dönüşüm yolculuğunda şirketin iş süreçleri ve dijital dönüşen müşterinin yönetimi en kritik iki konu olarak ortaya çıkıyor. Bu konularda doğru yöntem ve çözümü uygulayan şirketler rekabette fark yaratıyor. Formalis Bilgi Teknolojileri Kurucu Ortağı Kamil Tuğcu ile yaptığımız söyleşide, Türk mühendisleri tarafından geliştirilen yenilikçi süreç yönetim yazılımı Opheleia BPM’in şirketlerin dijital dönüşüm süreçlerini yönetmede sağladığı yararlara ve şirketlere sunduğu verimliliğe değindik. Formalis şirketlerin dönüşümüne nasıl katkıda bulunuyor? 2006 yılında kurulan şirketimiz; kurumların Müşteri Hizmetleri Yönetimi (CSM), Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) ve İş Süreçleri Yönetimi (BPM) ihtiyaçlarına yönelik hem bulutta SaaS (Software as a Service) hem de yerinde kurulum (On Promise) lisanslı çözümleri üreten, yüzde 100 yerli sermayeli bir yazılım şirketi. İstanbul ofisimizde Ar-Ge, satış ve destek faaliyetlerimizi, Londra ofisimizden Avrupa ülkelerine satışlarımızı gerçekleştiriyoruz. California ofisimizden de ABD ve Avrupa dışındaki ülkelere yönelik çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ürünlerimiz 200’ü aşkın kurumda kullanılıyor.
Formalis Bilgi Teknolojileri Kurucu Ortağı Kamil Tuğcu
Formalis ürünlerinin avantajları nelerdir? Formalis’in bulut tabanlı, BT bağımsız ürünleri kodlamaya ve teknik desteğe ihtiyaç duymadan kullanılabiliyor. Ürünlerin esneklik yapısı sayesinde teknik müdahale olmadan değişiklikler yapılabiliyor ve böylece uzun vadede bütçede tasarruf sağlanabiliyor. Yapay zeka (AI) fonksiyonu ile çalışanların hata yapma olasılığı azalırken verimlilik artışı ve müşteri deneyimi doğru orantılı gelişiyor. Kullanıcı dostu arayüzü sayesinde raporlamalar istenildiği şekilde tasarlanabiliyor ve yapılan kök neden analizleri ile kurumun aksayan noktaları kolayca iyileştirilebiliyor. Müşteri odaklı süreç tasarımı ve yönetimi çözümü ile kurumların iş süreçlerini ihtiyaçlarına göre düzenlemelerine yardımcı
olarak organizasyonel kaynaklarını planlama, izleme ve ölçmelerinde yardımcı oluyor. Opheleia BPM ile kurumlara sunulan çözüm nedir? Opheleia-BPM, bir kurumun tüm süreçlerini üzerinde tasarlayıp, test edip işletebileceği bütünleşik bir yeni nesil iş süreçleri yönetimi platformu. Proje talep toplama ve yönetimi, BT yardım masası, problem yönetimi, değişiklik yönetimi, satınalma yönetimi, insan kaynakları yönetimi, ürün yönetimi ve benzeri süreç alanlarını destekliyor. Kurumlar, süreçlerini sadece tasarlamakla kalmıyor, işletebiliyorlar; süreç tasarımları ile çalışan uygulamalar güncel ve uyum içinde oluyor; kurum, tüm süreç uygulamalarını tek bir platformda tasarlayıp yönetebiliyor. Süreç tasarımı ve işletimi aynı platformda mı? Süreç tasarımı ile beraber Opheleia tasarım ve üretim ortamını kurum kendi yöneterek süreç işletimini gerçekleştiriyor. Yeni bir süreç tasarladığında veya mevcut süreçlerde değişiklikler yaptığında, bunu tasarım ortamında deneyip test edebiliyor ve işletim ortamına taşıyabiliyor. Kurumlarda işlerin hepsi standart değil ve her kurumun kendi iş kuralları var. Bunu Opheleia’da nasıl yapıyorsunuz? Scripting Framework adını verdiğimiz iş kuralları tanımlama aracı ile veri değerlerine, kullanıcı eylemlerine ve iş akışlarının durumuna göre otomatik aksiyonlar tanımlanabiliyor. Yönetim arayüzlerinden, tüm kurallar tanımlanabiliyor ve yönetilebiliyor. Peki ya raporlama ve izleme? Opheleia gösterge panelleri ile süreçleri gerçek zamanlı olarak izliyor, uyarılar ve bildirimler üretiyor. Kurum, süreçleri kişiselleştirilmiş kontrol panelleri ve raporlar ile izleyebiliyor. Performans ve kalite ölçümlerini gösteren Anahtar Performans Göstergelerini (KPI) tanımlamak mümkün. Kullanıcılar, otomatik olarak yayınlanan haftalık/aylık raporlara abone
olarak analizleri takip edebiliyorlar. Süreçlerde servis seviyesi nasıl yönetiliyor? Gerçek Zamanlı Servis Yönetimi özelliği ile hizmet seviyesi, tüm süreç veya her bir adımı için tanımlanabiliyor ve ölçülebiliyor. Opheleia gecikme durumunda kullanıcıya otomatik olarak bildiriyor. Yöneticilerin geciken işleri ele almaları için eskalasyon adımları tanımlanabiliyor. Opheleia başka kurumsal iş uygulamaları ile entegre oluyor mu? BPM, süreç yönetimi için temel uygulamadır, ancak daha iyi fayda sağlayabilmek için, kurumsal uygulamalarla bütünleştirilmesi gerekiyor. Kimi zaman bir işlemin akışı veya bir görevi tamamlamak için başka sistemlerle entegrasyon gerekiyor. Kurumsal uygulamaları daha az efor ve zaman ile entegre ediyor. Tabii ki özellikle BPMN import ve export da mümkün. Ayrıca bilinen mobil cihazlarla ve tarayıcılarla uyumludur. Doküman Yönetimini Opheleia’da yapabiliyor muyuz? Kurumun içerik yönetimi uygulamasına kolayca bağlanabiliyor veya belgeleri depolamak için kendi deposunu kullanabiliyor. Birden fazla belge yükleyebiliyor, belge şablonları oluşturabiliyor, işlem verileri belgelerine gömerek çıktılar kaydedilebiliyor. Ayrıca, kullanıcılar tarafından belge üzerinde yapılan değişiklikler de takip edilebiliyor. Yetkilendirme yönetiminde ne gibi farklılıklar var? Kimlik Doğrulama & Yetkilendirme için Opheleia, yetkileri her düzeyde yönetebilmeyi sağlıyor. Erişilebilirlik, görünürlük ve sorumluluklar yapılandırılabiliyor. Kullanıcılar, fonksiyonel birimler oluşturmak için gruplanabiliyor ve herhangi bir işleme, herhangi bir veriye özel erişim verilebiliyor. Opheleia, süreçleri hızlı ve çevik geliştirebilmek için, temel gereksinimleri karşılayan, rol, grup ve fonksiyonları yetkilendirilmiş olarak kendisi sağlıyor, daha sonra yetkilendirme yapısı değiştirilebiliyor.
Bulut hizmetleri
Dijital teknolojilerin ezber bozucu etkisi en çok bulut bilişim ile birlikte ortaya çıktı diyebiliriz. Rekabetin zorladığı şirketlerin çevikliklerini artırmak, müşterilerine yeni hizmetler sunmak ve maliyetlerini düşürmek için yeni dijital teknoloji arayışında oldukları noktada bulut bilişim şirketlerin adeta can simidi oldu. Bulut bilişim teknolojisinin gelişmesi sayesinde, büyük verilerin internet üzerinde depolanabilirliği ve bu verilerin erişilebilirliği olanaklı hale geldi. Tüm dijital verilerin artık bulut ortamında saklandığı, analiz edildiği, erişildiği ve yönetildiği bir dünyadayız diyebliriz. Bulut teknolojisi, en düşük kapasiteli cihazla bile istenilen yerden istenildiği zaman her tür bilgiye, kişisel veriye ulaşmayı sağlıyor. Bulut teknolojisinin üç yapıtaşı ise SaaS (Software as a Service); yazılımı servis olarak sunma, PaaS (Platform as a Service); platform hizmeti ve IaaS (Infrastructure as a Service); sunucu altyapı hizmeti olarak konumlanıyor. Bugün şirketler farklı kritik öneme sahip verilerini farklı bulut yapılarında (özel, genel, hibrit bulut gibi) birarada kullanmayı
28
tercih ediyor. Dolayısıyla bulut sistemleri arasındaki geçişin ve senkronizasyonun da çok iyi sağlanması önemli.
Blok zinciri
Başta kripto paraya olanak sağlamak için geliştirilmiş blok zinciri, son yıllarda finansal hizmetler sektörünü de önemli derecede etkiledi. Blok zincirinin önümüzdeki yıllarda hemen her iş ve endüstride kullanılması öngörülüyor. Küresel bir ağ genelinde paylaşılan işlemsel bir veri tabanı olan blok zinciri teknolojisinin, şirketler tarafından kontratlar, dijital ödeme sistemleri ve bulut depolamadaki iyileştirmeler alanlarında kullanılması öngörülüyor. Öte yandan blok zinciri, kişiden kişiye sigorta sunarak prim maliyetlerini düşürmeye, taleplerin daha hızlı doğrulanmasına ve işlenmesine fırsat sağlıyor. Sağlık sektöründe ise blok zinciri elektronik kayıtlara geçme sürecini hızlandırıyor. İmalat alanında şirketlerin her birinin bir blok zincirine kaydedilmesi insan hatasını ve sahteciliği azaltıyorken tüm tedarik zincirinin tam şekilde izlenmesine yardımcı oluyor.
Büyük veri analitiği
Bugün ve gelecekte veri olmazsa üretim başta olmak üzere hiçbir sektörün gelişme şansı yok. Dijital dünyada anlık veri kritik önem taşıyor. Üretim faaliyetlerinin baştan sona anlık takibi, süreçlerin daha iyi izlenmesi ve kontrol edilebilmesi, sorunlara anında müdahale edilebilmesi aşamasında her noktadan toplanacak verilerle hareket etmek adeta zorunluluk haline geldi. Diğer taraftan her noktadaki müşterilerin her türlü bilgisine anlık erişmek ve bunları analiz ederek geleceğe dönük öngörülerde bulunmak rekabetin olmazsa olmaz unsuru haline geldi. Yapay zekâ ve büyük veri altyapıları şirketlerin yeni ortaklıklar, çalışma yöntemleri oluşturmalarını, müşteri deneyimleri yaratmalarını ve işleri dönüştürmelerini şekillendiriyor. Değişen teknoloji, BT rollerinin de değişmesini sağlıyor. Dijital dönüşüm yolculuğunda CIO’ların, kaliteli verinin yaratacağı farklılaşmanın önemini anlayarak veri üzerinde daha iyi bir kontrol sağlaması zorunluluk haline geldi.
Yapay zeka
Önümüzde dünyayı değiştireceğine inandığımız yeni bir fenomen var; yapay zeka. Yapay zekanın 2030 yılına kadar 50 milyon kişiye yeni iş sağlayacağı ve 370 milyon işi dönüştüreceği öngörülüyor. Bu doğrultuda yapay zekanın ciddi iş fırsatları yaratacağı, örneğin ABD’de çalışanların yüzde 30’undan fazlasının yapay zeka sayesinde kendi şirketinin sahibi olmasının beklendiği söyleniyor. Şirketlerin yüzde 80’i bu yıla kadar yatırım yaparken, yüzde 30’u da gelecek 3 yıl içinde yapay zeka yatırımlarını genişletmeyi planlıyor. Yapay zeka, cevabını bulmakta zorlandığımız soruların cevaplarını bulmayı kolaylaştırıyor; hatta doğrudan cevabı buluyor. Ya da zaman alan hesaplamaları çok daha kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor. Örneğin yapay zeka sayesinde talep miktarını, stok durumunu ya da üretim miktarını çok daha iyi hesaplayabilirsiniz. 30
Makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesini sağlayan yapay zeka teknolojisi artık her alanda karşımıza çıkarak hayatımızı kolaylaştırıyor. Günümüzde yaklaşık bir milyon robot şirketlerde görev yapıyor, bunların yüzde 80’i araç üretiminde kullanılıyor. Yapay zekadaki gelişmelerle birlikte robotların her alanda kullanılması bekleniyor. Yapay zekâ gelişmelerine paralel olarak sanal bir yetenek endüstrisi oluşturulacak ve şirketler akıllı cihazları ve robotları işe alacaklar. 2030’da yüksek performans gösteren organizasyonların yüzde 50’si, iş yükünü kişiler ve makineler arasında dağıtması bekleniyor. Otonom işlerin oluşması, akıllı ve öğrenen agentlar, cihazlar ve robotlar vasıtasıyla, makine ve insan çalışanların rolleri değişecek. Evde ve iş yerinde insan ve akıllı cihazların etkileşimi artarak devam edecek. Yakın gelecekte insan ve akıllı makinalar birlikte iş gücünü oluşturacaklar. CIO’lar bugünden akıllı makinaları nasıl, nerde ve ne şekilde kullanabileceği üzerinde çalışmalıdır. Anlık veri, ileri algoritmalar ve yapay zekâ ile daha fazla karar verici ve kontrol edici noktaya gelmeleri öngörülen akıllı makinaları şimdiden düşünmek ve planlamak gerekiyor.
Üretİmde dİjİtalleşmeyİ sağlayan şİrketler rekabet avantajını elde edecek Dijital dönüşümün devrim yaratacak en önemli alanlarından biri hiç kuşkusuz üretim sektörü. Muhasebe, finans, müşteri, ürün, stok, satış gibi iş birimlerini dijitalleştiren şirketlerin eşzamanlı olarak üretim birimlerini de dönüştürmeleri onlara rekabette fark yaratacak. bir şirketin muhasebe ve fatura sistemleri, finans ve stok yönetimi ve bordro yönetimi gibi destekleyici servislerinin dijitalleşmesi kolay. Ayakkabı üretiminin dijitalleşmesi konusu ise oldukça zor. Biz dijitalleşme deyince hep diğer kısmı anlıyoruz. Esas dijitalleşme; üretimin dijitalleşmesi yani Endüstri 4.0. Bu anlamda Türkiye’nin kat etmesi gereken henüz çok yol var. Elbette buraya ulaşmak zor olsa da hedefimiz bu yönde ilerlemek olmalı. Otomasyon teknolojilerinin, robotların geliştirilmesi, üretim ve kontrol sitemlerinin geliştirilmesi ve bunun için gerekli olan büyük veri, nesnelerin interneti ve 5G teknolojilerinin hazır ve kullanılabilir hale gelmesinin sağlanması gerekiyor. Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz
Dijital dönüşüm yapılan işe göre birçok değişiklik arz eden oldukça kapsamlı bir kavram. Dijital dönüşümü 2 aşamada incelediğimiz zaman; şirketlerdeki ana üretim birimleri ile bu birimlerin dışında kalan ve ana işi destekleyen (muhasebe ve fatura gönderme/alma sistemleri, finans ve stok yönetimi ve bordro yönetimi vb.) birimleri birbirinden ayırmamız gerekiyor. Digital Planet CEO’su Şerif Beykoz da bu noktaya işaret ederek özellikle KOBİ’lerin ana faaliyet alanları olan üretim birimlerini dijitalleştirmelerinin önemine değiniyor. Beykoz bu konuda görüşlerini şöyle dile getiriyor: ‘’Şirketler şu anda dijital dönüşümde en rahat yapabilecekleri ve başarılı olabilecekleri kısmın; ana faaliyet alanları dışında kalan bu tür destekleyici birimlerinin dijitalleşmesi konusunu görüyorlar. Bu kısımda dijitalleşmenin gerçekleşmesi hem hızlı hem de kolay. Çünkü Türkiye’de bunu gerçekleştirecek altyapı mevcut. Ancak bilişim sektöründe faaliyet gösteren 3 milyona yakın şirketin olması ve bu işlemin bu denli kolay yapılabilmesine rağmen bilişim sektörü dışındaki birçok KOBİ henüz bu tür süreçleri gerçekleştirmiş değil. Gerçekleştirenler ise; hız, verimlilik, karlılık, müşteri ve çalışan memnuniyeti gibi tüm konularda yeterli başarıyı sağlamış ve rakiplerine göre fark yaratmış durumdalar. Burada aslolan üretimin dijitalleşmesi. Konuyu bir ayakkabı şirketi üzerinden somutlaştıracak olursak; bu tür
Şirketleri e-Dönüşüm’e hazırlıyoruz Biz Digital Planet olarak; işin ikinci aşaması olan muhasebe, finans, stok yönetimi, İK süreçleri vb. dijitalleşmesi süreci ve değerli finansal belgelerin (e-Fatura, e-Arşiv Fatura, e-İrsaliye ve e-Defter vb.) elektronik ortamda üretilmesi, dağıtılması ve saklanması konusunda şirketlere destek veriyoruz. Yıllık 1 milyar e-Arşiv Fatura işleme hacmimiz ile Türkiye’de e-Dönüşüm sektörünün en büyük e-Fatura platformlarından biri ve Avrupa’nın da ilk üçü arasında yer alıyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayımladığı taslak tebliğ ile e-Fatura’da yıllık cirodaki rakamın aşağı çekilmesi planlanıyor. Şu an yıllık cirosu 10 Milyon TL ve üzeri şirketler için geçişi zorunlu olan e-Fatura’nın, yayımlanan tebliğin taslaktan çıkarılıp uygulanması halinde yıllık cirosu 5 Milyon TL ve üzeri olan şirketleri kapsayacak şekilde genişletilmesini bekliyoruz. Bizim şirketlere en önemli tavsiyemiz; e-Fatura’yı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın çıkardığı tebliğler sonucunda geçişi zorunlu bir uygulama olarak görmemeleri gerektiği. Bu çerçevede özellikle; KOSGEB ile KOBİ’lerin e-Dönüşüm’e geçişinin desteklenmesi yönünde görüşmelerimiz devam ediyor. Çok yakın zamanda KOSGEB, KOBİ’ler için hazırladığı e-Dönüşüm’e özel destek paketini tamamlayarak şirketlere e-Dönüşüm’e geçiş adımında da destek olmaya başlayacak. Şirketlere gönüllü olarak bu dönüşümün bir parçaları olmalarını her zaman tavsiye ediyor, bu anlamda kendilerine destek olmak için organize olduğumuzu da belirtmek istiyorum.’’
İnovasyon ve girişimcilik olmazsa olmaz Şirketlerin dijital dönüşüm yolculuğunu başarıyla sürdürebilmeleri için en temel konu inovasyon kültürünün yetkinleştirilmesi ve onun etrafında kümelenmiş olan girişimcilik ekosisteminin oluşturulması. Teknolojinin ve dijitalleşmenin son 20 yılına baktığımızda geleneksel dev şirketleri bile tahtından eden bir dönüşümden söz edebiliriz. Şirketlerin strateji ve pazarlama faaliyetlerinin tüm süreçlerinin dijitalleştiği, sosyal medya kanallarının ticari tarafının hızla büyüdüğü, yaşam alanlarımızda sensörlerin arttığı ve bu sensörlerin kişi odaklı veriler ürettikleri, üretilen bu verilerin işlenebilir şekilde depolandığı yani fiziki dünyamızın içinde yeni bir dijital dünya meydana getirdiğini düşünürsek, girişimcilik alanının ne kadar çok büyüdüğünü görebiliriz. Yeni dijital ekonomiyle pazar çok hızlı değişiyor. Şirketler bu pazara uyum sağlamak için esnek olmalılar ve her gün yeniden işe girişmek zorundalar. Çünkü dijitalleşmenin temeli sürdürebilirlik, çeşitlilik, değişim ve dönüşümdür. Bu değişim sürecini doğru yönetebilenler için büyük fırsatlar ortaya çıkarken bunu yapamayanlar ise yıkıcı inovasyonlar karşısında eriyip gidiyor. Dell EMC’nin yaptığı araştırmaya göre iş dünyası liderlerinin yüzde 52’si dijital teknolojilerin ve nesnelerin internetinin bir sonucu olarak geçtiğimiz üç yıl içinde sektörlerinde önemli bir yıkım yaşarken, dünya
genelinde şirketlerin yüzde 48’i üç yıl içinde sektörlerinin nasıl şekilleneceğini bilmiyor. Şirketlerin dijital dönüşüm yolculuğunu başarıyla sürdürebilmeleri için en temel konu inovasyon kültürünün yetkinleştirilmesi ve onun etrafında kümelenmiş olan girişimcilik ekosisteminin oluşturulması. Yıkıcı inovasyonlar şirketlerin pazarını tehdit ederken onları aynı zamanda inovatif olmaya zorluyor. Şirketler verimlilik artışı ve yeni iş modelleri geliştirmek için inovasyona zorlanırken bunu sağlamanın yolu girişimcilik modellerini hayata geçirmekten ya da mevcut girişimcilik ekosistmelerini desteklemekten geçiyor. Dijital dönüşüm girişimcilik alanını genişletirken, dijital sanayi ve iş dünyasında her çalışanın girişimci olmasını sağlıyor. Öyle ki dijital dünya fikir üretilmesi için bir girişimciye iki kat daha fazla kaynak ve milyonlarca açık veriyi ücretsiz sunuyor. Dijital girişimcilerin geleceği tasarlama konusunda daha erken adımlar attığını düşündüğümüzde yeni meslekleri de onlar tasarlayacak demektir. Türkiye’de teknoloji alanında ilk girişimler bireysel çabalarla oluşturuldu. Bugün ise bir ekosistem mantığı oluşmuş durumda. Ancak bu alandaki sorunların başında girişim sermayesinin desteklenmesi için yeterli sermayenin olmaması geliyor. Bu nedenle gelecek için daha fazla kamu ve kurumsal şirketin çalışanlarına ve gençlere girişimcilik alanında fırsatlar sunma sorumluluğu artıyor. Maddi destek veremeyen kurum veya şirketlerin eğitim, danışmanlık, networking, yetenek ve tecrübe gibi alanlarda girişimcileri desteklemeleri önemli bir adım olacak.
32
Finansta Dijital Dönüşüm:
Sektör yeniden
şekilleniyor Finans sektörünün bütününde, yani bankalardan sigorta şirketlerine, e-ödeme şirketlerinden faktoringe ve mobil cüzdan uygulamaları ile telekom operatörlerine uzanan derin ve detaylı bir dönüşüm hikayesi yazılıyor. İşte tam da bu nedenle finans sektörü yeniden şekilleniyor.
Küresel ekonominin en temel sektörü olan finans, daha önce yaşamadığı bir değişim dalgası içinde. Bu değişim sürecinde finans sektörü kendini, işlevini ve sektörün paydaşlarını yeniden tanımlıyor. Geleneksel finans kurumları bu dönüşüm sürecinde zamana uyabilmek adına bir yandan kendi Ar-Ge çalışmalarına odaklanıyor, bir yandan da birkaç yıl öncesine kadar küçük ve tehlikesiz rakipler olarak tanımladıkları, bugün ise işlem bazlı uzmanlıkları ile çevikliği simgeleyen startup’larla işbirliğine yöneliyor. Bu gelişim paralelinde, ‘fintech’ olarak adlandırılan finans girişimleri ile işbirlikleri gelişiyor, örneğin küresel bazda ve yerelde birçok banka API’lerinin belli bir bölümünü girişimlere açıyor ki bu, sektör adına ezber bozan bir değişim anlamına geliyor. Girişimlere verilen bu destek ile startup ekosistemi finans dünyasında yerini alıyor. Ama finans kurumları da kendi içinde boş durmuyor. Onlar da ‘TechFin’ başlığı altında ArGe çalışmalarını çeşitlendiriyor. Bu konuda Türk bankacılık sisteminin küresel rakiplerinden oldukça gelişkin olduğu ise herkesin kabul ettiği bir gerçek. Böylece finans kurumları da esas işlerinin yanında bir ‘teknoloji’ şirketi kimliğini kazanıyor.
Regülasyonlar yakın takipte
BT’de birincil yenilik noktası ve yatırım kaynağı olan finans kurumları, ilmek ilmek işledikleri BT yapılarında yenilemelere ve güncellemelere gidiyor. Çünkü yıllar içinde ihtiyaçlar paralelinde katman katman büyümüş sistemleri yönetmek, bu süreçte kaçınılmaz olarak öne çıkan karmaşayı çözebilmek ve müşteriye hızlı hizmet sunabilmek giderek zor bir hal alıyor. Bu noktada bulut bilişim ile finans sektörü de ezberini bozuyor. Ama tam bu noktada finans sektörünün üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallanan regülasyonlar devreye giriyor. 1 Ocak 2018’de yürürlüğe giren Avrupa Ödeme Hizmetleri Direktifi (Directive on Payment Services – PSD2) ve API paylaşımı konusunda eğilimler de sektörün gelişiminde öne çıkıyor.
34
Türkiye özelinde regülasyonlar en başta e-Dönüşüm ile kurumsal ve bireysel hayatta yerini alan e-İmza, e-Fatura gibi yeniliklerle ekonomik hayatı yeniden tanımlıyor, beraberinde her bir yeniden tanımlama ile yetkinlikleri bazında izin verdiği kuruluşlarla pastanın büyümesini sağlıyor. Finans dünyası da böylece yeni işbirliği noktaları ile buluşuyor. Ama bir taraftan da, özellikle küresel bazda finans sektörünün, gelişimi konusunda yavaşlığından yana dert yandığı regülasyonlar var. Küresel bazda finans sektörü veri paylaşımı konusunda GDPR gibi yasal gereklilikleri hayata geçiriyor. Ama bunun, yukarıda tanımladığımız yeni finans sektörünü şekillendirmekte yeni düzenlemelerle desteklenmesi herkesin hemfikir olduğu bir gereklilik. Türkiye özelinde ise BDDK başta olmak üzere sektöre yön veren yapıların bu yenilikleri düzenlemelere katmakta daha yetkin olduğu görülüyor.
Şubeler uçtan uca yenileniyor
Finans sektörü, yeni paydaşları ile gelişirken, geleneksel yapılar da dönüşüyor. Bu yapısal dönüşümde ilk akla gelen unsur ise şubeler. İnternet bankacılığından mobile geçiş hızı, Türkiye özelinde mobil uygulamalarla sunulan yenilikler göz önüne alındığında, şubelerin dönüşümü bir yandan, mobilde sunulan self-servis hizmetler bir yandan bankalar başta olmak üzere tüm finans sektörünün kapsadığı araçları da yeniliyor. Bu gelişimin en azından kısa vadede ‘şubesiz dünya’ anlamına gelmeyeceği herkesin ortak fikri, ama şubelerde konumlanan dijital asistanlar ile şubeler de değişiyor. Bu değişimin giderek daha kapsamlı biçimde geleneksel finans sektörü kavramını yenilediği aşikar.
Para her noktada risk altında
Güvenlik başlığında riskler günden güne çeşitlenirken, bu risklerin temel hedefi olan ‘para’ ışığında finans kurumlarının da kendilerini en güncel risklere karşı geliştirmesi önem kazanıyor. Bankalar özelinde gerek halihazırda depolanan veriler ve bankalar arasında tüm paydaşlarla işlem güvenliğini sağlamak gerek bankaların bireysel ve kurumsal müşterileri ile bağlarını güvenlik çerçevesinde inşa edip sürekli yenilemesi gerekse müşterilerini bilinçlendirmesi önem taşıyor. Örneğin bir bireysel müşterinin güvenlik adımları yenilenmiş mobil uygulamayı kullanarak banka işlemlerini gerçekleştirmesi şart. Ama bu gerekliliğe karşılık, bazı müşterilerin güvenlik konusunda farkındalığının zayıf olduğu da bir gerçek. İşte bu nedenle birçok finans kurumu müşteri farkındalığını geliştirmek için özel eğitim programları düzenleyebiliyor, reklam çalışmalarında bu konuya vurgu yapabiliyor.
Yeni teknolojiler dijital bankacılığın hizmetinde İnternet ve mobil bankacılık kullanımı son 10 yılda yaklaşık 5 kat, işlem hacmi ise 10 kattan fazla artış göstermiş durumda. Kullanıcı sayısının artması sektörde dönüşümü zorunlu kılarken yapay zeka, blockchain ve nesnelerin interneti gibi yeni nesil teknolojiler de bu dönüşümün en önemli aktörleri arasında yerini alıyor.
Nesnelerin interneti
IoT’nin sağladığı milyarlarca aracın birbiriyle konuşabilmesi, bankacılığı yeni boyutlara taşımaya aday. Akıllı hale gelen cihazlar sayesinde ve mobil ödeme uygulamalarının da çeşitlenmesiyle artık pek çok cihazdan finansal işlemler yapabilir konuma geleceğiz. Aynı zamanda bu teknolojiyle bankalar müşteri bilgilerini araç ve cihazlar üzerindeki sensörler sayesinde anlık olarak elde edebilir; sonrasında bu verileri müşteri memnuniyeti odaklı kampanya, ödül, ürün ve çözümler geliştirmede kullanabilir hale gelebilir.
her türlü finansal işlemi izleyebilen bankalar, bireylerin ve şirketlerin kredi almaya uygun olup olmadığını rahatlıkla analiz edebilir. İnternete bağlı tüm cihazların iletişim ve etkileşim içerisinde olabildiği nesnelerin interneti dijital bankacılık güvenliğinde kritik önemde. Finansal işlemlerin sorunsuz bir şekilde gerçekleşebilmesi için, nesnelerin interneti çağının gereksinimlerini karşılayan, sorunsuz bir şekilde çalışan, güvenli bir finans sistemine ihtiyaç doğuyor.
Bu süreçlerde siber saldırı ve atakların önüne geçmek ve güvenli bankacılık için öncelikle platform ve cihaz güvenliğini sağlamak ve ardından kullanıcı güvenliğini de eklemek gerekiyor. Bu noktada dijital kimlik, veri yönetimi ve mahremiyeti, nesnelerin internetinin ayrılmaz unsurları. İnsanlar, cihazlar ve sistemleri oluşturan yazılımlar, uygulamalar ve hizmetler dijital birer kimlikle tanımlanacak. Söz konusu dijital kimlikleri saklayacak ve veri alışverişine Bankalar veriye en çok risk analizi ve kredi değerlendirmeleri aracılık edecek en uygun kurumun bankalar olduğu üzerinde konusunda ihtiyaç duyuyor. Nesnelerin interneti sayesinde yoğun kabuller var.
35
Fİnans dünyasındaki gelİşmelerİ kullanıcı İhtİyaçları belİrlİyor Teknoloji geliştikçe kullanıcıların beklentileri de artıyor. Başta finans olmak üzere birçok sektöre yönelik çözümler geliştiren GTech, müşterilerine uçtan uca projeler yaptığı gibi uzman olduğu değişik alanlarda danışmanlık hizmeti de veriyor. analitik çözümlere yönelik yaklaşımlar öne çıkıyor. Biriken verilerin anlık olarak işlenmesi, analiz edilmesi ve aksiyon alınması, hatta birikmeden bunların hayata geçirilmesi gibi konulara olan ilgi hızla artıyor. Bu nedenle finans sektörünün gündeminde; analitik çözümlere yatırım yapmak, büyük veriyle ilgili projeler üretmek, regülasyonların izin verdiği ölçüde bulut bazlı çözümlere yönelmek gibi konular var. Şu anda bunları özel bulut (Private Cloud) olarak yapabiliyorlar ama önümüzdeki dönemlerde regülatörlerin uygun göreceği şekillerde bunlar genel buluta (Public Cloud) da dönebilir diye düşünüyoruz.”
Gtech Yönetici Ortağı Levent Berkman
Günümüzün çok önemli kavramlarından biri haline gelen FinTech kavramı 2015 yılından itibaren hayatımıza girdi. Bu kavram, özellikle finans kurumlarında bankaların liderlik ettiği sektörde öncelikle altyapı projelerinde yer bulurken, daha sonra hızla mobil ödemeler, perakende sektörü gibi mobil bankacılık tarafında da çok hızla hayat bulmaya başladı. Finansın, teknolojiyi en hızlı takip eden ve en hızla uyum sağlamaya çalışan sektör olduğunun altını çizen GTech Ortaklarından Levent Berkman, şunları kaydetti: “Finans konusunda anlık işlemlerin günlük hayatımıza girmesi, bu alana yapılacak teknolojik yatırımların önemini bir kat daha artırıyor. Finans sektörünün gündeminde bu nedenle teknolojilerin yer alması, ciddi bilişim yatırımları olan bu kurumlarda teknolojiyi hızla izlemek anlamına geliyor. Yine günümüz dijitalleşme süreçlerinde,
Kullanıcı ihtiyaçları ön planda Teknolojinin sunduğu imkanlar, doğal olarak kullanıcılar açısından daha büyük beklentilere yol açıyor. Artık ihtiyaçları kullanıcılar belirliyor ve şirketler de ürün ya da proje geliştirirken bu ihtiyaçları göz önünde bulunduruyorlar. GTech olarak kendilerinin de ürün ve çözüm geliştirme süreçlerini, kullanıcı ihtiyaçlarını önemseyen bir yaklaşımla ele aldıklarını belirten GTech Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Mine Taşkaya, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “GTech 18 yıl önce iş zekâsı ve veri ambarı çözümleri sunmak üzere kurulmuş bir şirket. Esasen bütün sektörlerdeki müşterilerimize, onları küresel piyasalarda rekabet avantajı sağlayacak katma değerli projeler sunma hedefiyle aslında bugüne kadar hep çalışmalarımızı yaptık. GTech aslında bir danışmanlık şirketi. Müşterilerine uçtan uca projeler yaptığı gibi uzman olduğu değişik alanlarda da danışmanlık hizmeti veriyor. Bu 18 yıllık süreçte birçok küresel şirketin Türkiye temsilcisi veya iş ortağı olduk. Çalışmalarımız, Brio’yla başladı,
Hedefte yurtdışı pazarlar var… “GTech olarak hep yeni teknolojik eğilimlere bakarak, bu doğrultuda yatırımlar yaparak, bu çözümleri hızlıca ve dünya standartlarında müşterilerine sunarak ve burada onların güvenilir iş ortağı olarak fark yaratıyoruz. Yapmış olduğumuz insan kaynağına olan yatırımlarımızla da aslında hem kendi içimizde hem de müşterilerimizin kendi kadrolarında ihtiyaç olan eğitimli, konusuna hâkim kaynakları onlara sunmaya çalışıyoruz” diyen Mine Taşkaya, GTech’in hedef ve stratejileri konusunda şu bilgileri verdi: “Birçok yerel ve küresel şirketin iş ortağıyız ama bu iş ortaklığı yaklaşımımızı sadece birlikte çalıştığımız şirketlere değil, müşterilerimize de yansıtmaya çalışıyoruz. Bu zannedersem en önemli farklılıklarımızdan bir tanesi. Her proje, her iş bizim için güçlü bir iş ortaklığının bir vesilesi ve zaten bu da bugüne kadarki gerçekleştirdiğimiz birçok ürün ve projeden de aslında müşteri ilişkisinden iş ortaklığı ilişkisine dönüşmüş hikâyelerimizle dolu. Şimdi Ar-Ge yatırımlarımızla da ortak ürün, çözüm geliştirmek, bu yaklaşımımızın da bir başka örneği. Bugüne kadar ağırlık Türkiye olmakla birlikte yakın coğrafyada da hizmet veren GTech, aslında bu çalışmaları daha da güçlü bir şekilde yurtdışı, Avrupa ve Ortadoğu, Afrika’da da geliştirmeye devam edecek. Güçlü iş ortaklıkları yerel firmalarla veya küresel şirketlerle hareket etmek en önemli iş yapış şeklimiz olacak.”
GTech Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Mine Taşkaya
Hyperion’la devam etti. Bugün ise Oracle, Striim veya birçok daha yeni teknolojilerden bahsedebiliriz. İş alanlarımıza bakarsak, bugün geldiğimiz noktada iş zekâsı, veri ambarı ekibi en büyük ve pazarda da en çok bilindiğimiz konu. Bunun yanında bütçe planlama, finansal konsolidasyon projeleri yapıyoruz, veritabanı ve sistem yönetimi, 7x24 bakım destek
hizmetleri, veri taşıma gibi alanlarda birçok proje gerçekleştiriyoruz. Ve tabi ki analitik dünyada uzmanlığı oluşmuş olan bir şirketin büyük veriye girmemesi söz konusu değil. Son yıllarda çok yoğun bir şekilde büyük veri tarafında yatırımlarımız ve de projelerimiz var. Burada çok yeni teknolojilerden Striim’in dünyada ve Türkiye’deki ilk distribütörüyüz. Birçok taraftaki teknolojiye yatırım yapıyoruz. Finans, sigorta, satış, genel sektör, kamu ya da üretim sektörlerinden müşterilerimiz olsa bile, son yıllarda yapmış olduğumuz yatırımlardan dolayı bankacılık sektörünü çok ciddi bir şekilde farklı konumlandırıyoruz. İlk önce bankaların Merkez Bankası, BDDK, Hazine gibi kurumlara vermekle yükümlü oldukları regülatör raporlamasında çözüm olan kendi ürünümüz, MagicReports’u geliştirdik. Daha sonra Oracle’ın bankacılık sektöründeki çok boyutlu günlük kârlılık çözümü olan OFSAA’nın Türkiye’deki tek lokal iş ortağıyız. Bununla müşterilerimize analitik tarafta uçtan uca çözüm sunuyoruz. Ve de en önemli iş birliğimiz aslında Fiba Grup’un sahibi olduğu ana bankacılık çözümüyle de Symphony Banking Türkiye’de ve bölgede aynı şekilde uçtan uca proje ve danışmanlık hizmetlerini müşterilerimize veriyoruz.”
Yapay zeka
Küresel teknoloji devlerinin 2016 yılı içerisinde 30 milyar dolara yaklaşan tutarda yatırım gerçekleştirdiği yapay zeka, bankacılığın geleceği için de yepyeni fırsatlar sunuyor. Özellikle ileri veri analitiğine dayalı akıllı dijital bankacılıkta yapay zeka, verinin işlenmesi ve tahminlemede büyük katkı sağlayacak. Bugün akıllı telefon ve tabletlerin yanı sıra kol saatleri, otomobiller yakın gelecekte gözlüklerimiz, hatta ev eşyalarımız vb. pek çok veri topluyor ve de toplayacak. Tüm bu verilerin yapay zeka teknolojisiyle ‘tahminsel analiz’ olarak işlenip gelecekte ihtiyaç duyacağımız ve talep edeceğimiz ürünlerin belirlenip, buna göre stratejiler geliştirilmesi bankacılık açısından yeni heyecan dalgası oluşturuyor. Bankalarda biriken müşteri verisinin hızlı ve verimli işlenmesinde insan yetersiz kalabiliyor. Yapay zeka kullanımı, verinin iyi harmanlanmasıyla birlikte kişiselleştirilmiş hizmetleri zenginleştirebilir. Bu hızlı gelişmeye dahil olabilmek için bankaların yapay zeka odaklı teknoloji uygulamalarının geliştirilmesi alanında startup’lardan faydalanabilmeleri son derece kritik. Yapay zeka robotları, hisse senedi eğilimlerini tahmin etmek ve finans yönetmek için, tahmini sistemleri ve piyasa verilerini genellikle insandan daha hızlı kullanabilir. 38
Otomatik olarak finansal müşterilere, özellikle nispeten basit finansal problemleri olan müşterilere otomatik olarak tavsiye ve öneriler dağıtan robot danışmanlara artan bir ilgi var. Robotlar, müşterilerin harcama, tasarruf ve yatırım alışkanlıklarını en iyi karşılayan öneriler sunmak için çeşitli algoritmalar kullanıyor.
Blockchain
Blockchain yani blok zinciri kısa tanımıyla, sistemin parçası olan birden fazla bilgisayar veya ağ arasında paylaştırılmış, şifreli ve dağıtılmış bir veritabanı yapısıdır. Böylece hesap defterlerindeki hareketler kaydedildikten sonra müdahale imkanı ortadan kalkıyor. Tüm hareketler, blokların oluşturduğu ağ katmanlarınca saklanıyor. Blockchan teknolojisi hemen her sektörü etkileyecek özelliklere sahip ve öyle ki 2025 yılında küresel gayri safi milli hasılanın yüzde 10’u Blockchain ve benzeri teknolojiler üzerinden gerçekleştirilecek. Bankacılık sektöründe uluslararası ödemeler, ticaret finansmanı, ticaret sonrası işlemler, müşteriyi tanıma ve raporlamalar değişecek. Blockchain altyapısıyla uluslararası gayrimenkul borsası gibi borsaların kurulabileceğini de söylemek mümkün.
Gerçek Zamanlı
Akıllı Entegrasyon Anlık akıllı veri entegrasyonu alanında küresel lider çözümlerden biri olan Striim’in, yapısal ve yapısal olmayan veri kaynaklarına gerçek zamanlı entegre olabilme yeteneği ve analiz özellikleri ile Türkiye’deki finans kuruluşlarına büyük avantajlar sağlamaktadır.
GTech (G Teknoloji) San. ve Tic. A.Ş. Maslak Mahallesi Dereboyu 2 Caddesi No:6/4 Sarıyer, Istanbul Tel: +90 212 285 99 75
www.gtech.com.tr/striim
Süreklİ İyİleşmek ve gelİşmek İçİn dİjİtal dönüşüm şart Sürekli iyileşmek ve gelişmek için dijital dönüşüm şart Dijital dönüşüm yalnızca bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım yapmanın çok ötesinde; toplumların yaşam anlayışının, iş yapma düzeninin değişimini ifade ediyor. Dijital dönüşüm, bireyler arasındaki iletişimden tutun da bireyin devletleşirketlerle, şirketlerin şirketlerle, şirketlerin devletle hatta ülkelerin birbirleriyle olan ilişkisini bile yeniden belirleyen en önemli unsur haline geldi.
İşNet Satış Direktörü Pınar Tüfenkçi
Şirketler açısından baktığımızda dijital dönüşümün, satıştan insan kaynaklarına, üretimden pazarlamaya, üst yönetimden iş ortaklıklarına kadar her noktada iş akışını, çalışma felsefesini tamamen değiştirdiğini görüyoruz. İşNet Satış Direktörü Pınar Tüfenkçi, İşNet olarak dijitalleşmeyi hedefleyen kurumlara, bu dönüşüme hızlıca uyum sağlamaları için; dijital dönüşüm dostu kimliğiyle rehberlik ettiklerini ifade ediyor. Tüfenkçi; neden dijital dönüşüme ihtiyaç var diye baktığımızda temel başlıkları şöyle sıralıyor: Ekonominin ve ticaretin küreselleşmesi, uluslararası rekabet zorunluluğu Dünya bu yüzyılın başından bu yana küreselleşmeyi tüm boyutlarıyla yaşıyor. Teknolojik gelişmenin hızlandırdığı bu durum, rekabetin de çok yoğun yaşanmasına neden oluyor. Gittikçe artan iç ve dış rekabete karşı durabilmenin en önemli koşulu; yeniliklere açık, çevik ve öğrenen bir organizasyonda, vizyon ve hedeflere yönelik doğru stratejiler belirleyerek, çağdaş yaklaşımlar, yöntemler ve teknolojiler kullanarak sürekli iyileşmek ve gelişmek gerekiyor.
İş ve teknolojideki gelişmeler İşlerini büyütmek, maliyet kontrolü ve verimlilik elde etmek, hızlı ve doğru kararlar almak, inovatif olmak, devletteki yasal düzenlemelere uyum, uluslararası iş ve ticaret standartlarına uyum, rekabet gücü elde etmek, ihracat yapabilmek vb. nedenler KOBİ’leri e-dönüşüme zorluyor. İşNet olarak biz de, yeni teknolojilerin gelişimine katkıda bulunuyor, “Dijital Dönüşüm Dostu” kimliğimizle sürdüreceğimiz politikalarımız ve kapsamlı bilgi birikimizle kurumlara rekabet avantajı sunuyoruz. Telekom sektöründe güçlü bir şekilde sunduğumuz hizmetlerimizi dijital dönüşüm trendi ile birlikte geliştirip zenginleştirdik. İşNet’in yeni stratejisini; mevcutta sunduğu altyapı hizmetlerinin yanı sıra kurumların dijitalleşme vizyonuna paralel olarak geliştiriyoruz. e-dönüşüm, nesnelerin interneti, siber güvenlik, bulut ve yapay zeka alanında yatırımlar yaparak; inovatif, katma değeri yüksek hizmet ve ürünleri portföyümüze eklemeye devam ediyoruz. Yasal düzenlemeler Dijitalleşme sürecinde küresel ticareti düzen altına alan yepyeni uluslararası standartlar, sanal dünyada güvenli iş yapmayı sağlayacak, elektronik veri alışverişini ve ticareti düzenleyen yeni standartlar, finans piyasaları ve e-devlet ile entegrasyonu sağlayan düzenlemeler (e-fatura arşiv uygulamaları vb.) dijital dönüşüm ile birlikte gündeme gelen konuların başında geliyor. Bu noktada, şirketleri dijital dönüşüme hazırlamak ve bu sürece hızlı adapte olmalarını sağlamak üzere ihtiyaçları değerlendiriyor, kaliteli ve uygun maliyetli çözümler ortaya koymak üzere çözümler geliştiriyoruz. NetteFatura (e-fatura) sistemimiz, diğer bir çözümümüz olan LucaNet KOBİ Ticari Yazılımı ile entegre çalışarak muhasebe süreçlerini hızlandırıyor. Yasal düzenlemeler kapsamında, e-dönüşüm sürecine dahil olan şirketlere, veri saklama işlemlerinde hayatlarını kolaylaştıracak “NetteArşiv” platformunu geliştirdik. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın belirlediği dizin yapısında, elektronik defter ve beratların bulut ortamında, güvenli ve ekonomik koşullarda saklanmasını sağlayan bu sistemle şirketler, her türlü kıymetli/kritik belgelerini arşivleyebiliyor. Böylece tüm veri kayıpları önleniyor.
Yenİ bankacılık, şubesİz bankacılık etrafında şekİllenİyor Bankalar hem operasyonel maliyetlerini yönetebilmek hem de müşteri rekabetinde geride kalmamak için teknolojinin sunduğu şubesiz bankacılık, mobil bankacılık, akıllı bankacılık gibi çözümlere yöneliyor. sektörünü şubesiz bankacılığa, yenilikçi servislere ve mobil bankacılık uygulamalarına daha fazla ağırlık vermeye yönlendiriyor.
İnnova İş Geliştirme Direktörü Sezgin Aslan
Dijital dönüşümün etkilerini en güçlü şekilde gösterdiği sektörlerden biri de finans sektörü. Türk Telekom’un bilgi teknolojileri çözüm sağlayıcı şirketi olarak finansal teknoloji alanında İnnova, uzman kadrosuyla geliştirdiği yenilikçi, uçtan uca, güvenli ve esnek teknoloji çözümleriyle finans sektöründeki kurumlara dijital dönüşüm yolculuklarında destek veriyor. İnnova İş Geliştirme Direktörü Sezgin Aslan son dönemde hız, güvenlik, verimlilik ve rekabet gücünün her zamankinden daha büyük bir önem kazandığı finans sektöründe geleneksel yapıların büyük bir hızla kabuk değiştirdiğine dikkat çekiyor. Örneğin; son dönemde bankaların şube sayıları giderek azalırken, şubesiz bankacılık yükseliyor ve daha çok tercih ediliyor. Sektörün gelişimine dijital teknolojiler ve kullanıcıların tercihleri yön veriyor. Örneğin günümüzde banka müşterilerinin büyük çoğunluğu bankaya gitmek ve kuyrukta beklemek yerine, birçok işlemi cep telefonlarındaki uygulamalarından yapmayı tercih ediyor. Bu da Sezgin Aslan’ın belirttiği gibi, bankacılık
API bankacılığı giderek büyüyor Finans ve bankacılık sektörünün gündeminde olan başlıklardan biri, bankaların yaşadığı dijital dönüşümün son halkası diyebileceğimiz API bankacılığı. Sezgin Aslan bu konuda şu açıklamayı yapıyor: ‘’Bir uygulamaya ait yeteneklerin, başka bir uygulamada da kullanılabilmesi için, yeteneklerini paylaşan uygulamanın sağladığı arayüz olarak tanımlayabileceğimiz API ile bankacılık servisleri birleştiği zaman çok güçlü bir sinerji ortaya çıkıyor. API bankacılığı sayesinde bankalar müşteri deneyimi yönetimi gibi süreçleri bu alana yönelen FinTech girişimlerine bırakıp arka planda rol alabilecekler. Bankaların ve müşterilerin bu değişimi kabullenmesi zaman alacak bir gelişme gibi görünse de yeni kuşakların teknolojiye yatkınlığına ve kullanım alışkanlıklarına baktığımızda fazla uzak olmayan bir gelecekte bu tür iş ortaklıklarının örnek olacağını söyleyebiliriz. Büyümemizin lokomotifi olan çözümler arasında da perakende ve finans sektörlerine özel çözümlerimiz ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle ödeme sistemleri alanında büyük bir başarı yakalayan PayFlex platformumuzu yeni ürün ve özelliklerle geliştirmeye devam ediyoruz.” Finans kuruluşlarına özel çözümler arasında Sanal POS, kurum tahsilatları, dijital şube için self-servis çözümler, şube denetimi ve şube izleme çözümleri öne çıkıyor. “Finans sektörüne yönelik bir diğer hizmetimiz olan Kurum İşlem Merkezi ile bir merkez işlevi üstleniyoruz” diyen Sezgin Aslan bu merkez sayesinde kurumlarla bankalar arasında ihtiyaç duyulan entegrasyonu sağlayarak kurumların bankalarla ortak bir noktadan çalışmalarını mümkün kıldıklarını söylüyor.
BU DEĞİŞİM RÜZGARINDA, VERİLERİNE BÜTÜNLEŞİK OLARAK BAKABİLEN KURUMLAR CİDDİ AVANTAJLAR SAĞLAYACAK
Teknolojik değişim fırtınası o kadar hızlı ve kusursuz bir şekilde ilerliyor ki biz bireyler olarak bile bu değişim dalgasına adapte olmakta güçlükler çekebiliyoruz. Gündelik hayatımızda saatten, telefona hatta kişisel asistanlara kadar her şey “akıllanmaya”, “dijitalleşmeye” ve gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmeye başladı. Bireysel olarak bizlerin yaşadığı bu değişim furyasından sektörlerin ve kurumların etkilenmediği düşünmek hayal olur. Değişik terimlerle anılan bu değişim rüzgârında bazı sektörlerin iş yapış şekilleri neredeyse baştan yazılıyor. Bu sektörlere verilebilecek en güzel örnek ise finans ve bankacılık sektörü diyebiliriz. Yaşadığı dönüşüm ile “fintech” adı verilen bir sektörün de doğmasına sebep olan bu değişim rüzgârında finans/banka kuruluşları artık neredeyse bir teknoloji şirketi olarak da anılmaktadırlar. Bu sektörde yaşanan ve yaşanması beklenen en büyük yenilikler ise; Blockchain teknolojisi ve veri odaklı karar sistemlerine dayalı yönetişim mekanizmalarının tam anlamıyla kullanılabilmesi. Bu yazımızda daha çok veri odaklı yaşanan dönüşümlerden bahsedeceğiz. Bütün kurumlarda olduğu gibi veri, bankacılık ve finans kuruluşları için de çok büyük önem arz etmektedir. Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki finans sektörü her zaman veriden değer çıkarmaya önem vermiştir ve bu yönde yatırımlar yapmakta öncü olmuş bir sektördür. Ancak geldiğimiz süreçte, sadece kurum içi verilerden değil; daha büyük değerin kurum dışı veri ile kurum içi veriye silolar halinde değil de bütünleşik bakılabildiğinde çıktığını görüyoruz. Bu çok yönlü bakış açısına sahip olabilmek için de güncel teknolojik gelişmeleri yakından
kurumlar diledikleri platformların içerisine Qlik’i gömebilirler ve süreçlerinde ortak bir dil oluşturabilirler. Son olarak da Qlik’in eşsiz patentli bellek-içi ilişkisel veri tabanı yaklaşımının artırılmış zekâya doğru ilerlemesini gözlemliyoruz. Qlik’in yayımladığı son sürümlerde “bilişsel motor” sayesinde iş kullanıcıları verilerinden iç görüleri otomatik olarak oluşturabilmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse; finans sektörünün karşı karşıya kaldığı bu değişim rüzgârı; verilerine silolar halinde değil de bütünleşik olarak bakabilen kurumlar, rakiplerine göre ciddi avantajlar sağlayabileceklerdir. Veriden iç görü çıkarmak artık kurumlar için olmazsa olmaz bir refleks haline gelmiştir.
Advertorial
BI Technology Teknik Satış Lideri Ömer Çıtak
takip etmek ve artan veri çeşitliliğine cevap verebilmek büyük bir önem kazanıyor. Diğer önemli husus ise; kurum içerisindeki değişik platformların birbirleri ile iletişim kurabilme yetenekleri. İş süreçlerimizi dijitalleştirirken, kullandığımız veri analitiği platformunun da entegrasyon yetenekleri açısından bu değişime ayak uyduruyor olabilmesi önemli. Son olarak da; diğer bütün sektörlerde de olduğu gibi finans sektöründe de veri bilimci insan kıymetlerine ulaşmak da çok zor. Değişik uluslararası araştırma ve danışmanlık şirketlerinin yaptığı çalışmalar da bunu doğrular nitelikte. Bu noktada kullanılan veri analitiği platformunun kurum içerisinde iş kullanıcılarına otomatize olmuş belirli analitik modelleri her hangi bir teknik bilgi gerektirmeden kullanabilmeleri büyük bir önem arz etmektedir. İş zekâsının, artırılmış zekâya doğru evrildiğini ve kurum içerisindeki genel müdürlük çalışanlarından şube personeline kadar herkesin aynı platform üzerinden kolektif bir bakış açısı ile değer üretmesi amaçlanmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz önemli başlıkların tümünü Qlik Veri Analitiği Platformu ile kurumlara sunabilmekteyiz. Hem artan veri çeşitliliği ve boyutuna istinaden iş kullanıcıların kendileri sadece veri görselleştirme değil, veri entegrasyonu ve buna bağlı analizleri yapabilme yeteneklerine sahip olabileceklerdir. Qlik’in benzersiz ve gelişmiş API Kütüphanesi sayesinde,
Türk bankacılığı dijital olgunluk sıralamasında ilk 5’te Deloitte’un Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesine yönelik gerçekleştirdiği Dijital Bankacılık Olgunluk Anketi’ne göre Türk bankaları 38 ülke bankası arasında ilk 5’te yer aldı. 38 ülkedeki 238 banka ve 10 FinTech kuruluşunu içeren çalışma; düzenleyicilerin, çevresel ve teknolojik baskıların hâkim olduğu, potansiyel olarak dönüşümlere açık bankacılık sektörünün dijital olgunluğunu inceliyor. Müşteri tercihlerinin ve önceliklerinin hızla değiştiği ve geliştiği günümüzde bankalar hem kendilerine rekabet avantajı sağlamak hem de dijital dönüşüme öncülük etmek ve yeniliklere ayak uydurmak için çalışıyor. Deloitte’un, EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) bölgesine yönelik “Dijital Bankacılık Olgunluk Anketi” 38 ülkeden 238 banka ve 10 FinTech kuruluşunun dijitalleşen dünyaya ne derece uyum sağladığını, kimlerin öncü ve kimlerin takipçi olduğunu ortaya çıkarıyor. Araştırmada kullanılan yöntem de dikkat çekiyor. Deloitte çalışanlarından oluşan “gizli müşteri” ekipleri, bankalarda vadesiz mevduat hesapları açarak, bankaların internet ve mobil bankacılık kanallarında sundukları hizmetleri 826 işlevsellik kriteri açısından değerlendiriyor. Çalışmaya aktif büyüklüğüne göre Türkiye’nin en büyük 8 özel sermayeli mevduat bankası dâhil edilerek toplamda 8 binden fazla gerçek müşterinin katılımıyla araştırma tamamlanıyor. Araştırmaya katılan 238 banka dijital olgunluklarına göre; “Dijital şampiyonlar” (Türkiye, Polonya, Rusya, İspanya, İsviçre); “Akıllı takipçiler” (Fransa, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Norveç, Güney Afrika); “Benimseyenler” (Danimarka, Belçika, Almanya’nın da içinde bulunduğu 18 44
ülke) ve “Dijitali geç takip edenler” (İrlanda, İsrail, Suudi Arabistan’ın da dahil olduğu 10 ülke) olarak sınıflandırıldı. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, Polonya, Rusya, İspanya, İsviçre “Dijital şampiyon” kategorisinde yer aldı. İlk 5, müşterilerine çok çeşitli dijital işlevsellik sağlayan, müşteri beklentilerini karşılayan ve modern mobil müşteri deneyimi sunan bankaların faaliyet gösterdiği ülkelerden oluşuyor. Dijital bankacılık liderleri çevresel faktörlerden doğrudan etkileniyor. Müşteri tercihleri ve pazar baskısı bu ülkelerdeki bankaların, müşterilerin beklediğinden daha hızlı bir şekilde dijital yetenekler geliştirmeye yönelmesine sebep olabiliyor. Türkiye’de de dijital bankacılığın olgunlaşması hem müşteri baskısı, hem de bankalar arasındaki daha iyi hizmeti sunabilme rekabetinden kaynaklanıyor. Yarının dijital şampiyonları ; gelecekteki ‘Açık Bankacılık’ ve ‘Bankacılığın Yeni Dönemi’ne kendilerini en iyi şekilde hazırlayan, kendilerini çeşitli platformlara dönüştürebilenler olacak. Araştırmada geleceğin dijital şampiyonu olabilmek için üç temel faktör öne çıkıyor: • Geleneksel bankacılık ürün ve hizmetlerinin ‘dijitalleşme’si; internet ve mobil bankacılığa dönüşümü, • Veri ve süreçlerin müşteri, üçüncü parti ve fintech startup’ları ya da ortaklardan oluşan bir ekosistem içinde sunulduğu platform tabanlı bir iş yaklaşımı olan ‘açık bankacılık’ adaptasyonu • Geleneksel bankacılık ürün ve hizmetleri dışında birbirinden farklı hizmet sağlayıcılardan oluşan bir ekosistem aracılığıyla entegre ve uyum içinde sunulacağı, şimdiden ‘bankacılığın geleceği – yeni dönemi’ adıyla bahsedilen ekosisteme dönüşümün tamamlanması.
Konu: KVKK Uyumluluğu
Entegrasyon
Keşfetme
Envanter Yönetimi
Süreç Yönetimi
Dijital Dönüşüm
Yapılandırılmış (ERP, CRM, v.b.) ve Yapılandırılmamış (Fileserver, Sharepoint, vb) tüm verileriniz M-Files ile entegre edilebilir. Bu sayede tüm veri tek bir yerden kolayca yönetilebilir.
Entegre edilen tüm yapılandırılmış ve yapılandırılmamış veriler otomatik şekilde indekslenir ve kişisel veri içerenler belirlenen kriterlere göre otomatik olarak etiketlenir.
Barındırma Alanları, Tedarikçi Bilgileri, Personel Bilgileri, Departman Bilgileri, Kişisel Veri Envanteri, İmha Süreleri ve Uygulama Envanteri hazır gelen yapı üzerinden kolayca yönetilir.
KVKK Uyumluluğu sadece bir seferlik bir iş değildir. KVKK Uyumluluğu aynı zamanda bir süreç yönetimidir. Denetimler, Değerlendirmeler, Sorunlar, Bulgular, DÖFler, Prosedürler, Periyodik İşler ve dahası...
Kağıt ortamında tutulan tüm veriler M-Files içerisinde dijital olarak çok daha kolay şekilde yönetilebilir. Bu sayede KVKK uyumluluğu da kolaylaşır.