2
b羹t dergisi haziran say覺s覺
b羹t dergisi haziran say覺s覺
3
büt dergisi
Aylık Kültür-Sanat Online Dergi Editör
Mustafa Doğan Yazı işleri
Müge Gül Emre Ceylan
Reklam
Serap Kamacı
Grafik Tasarım
Mustafa Doğan
Ön ve Arka Kapak
Mustafa Doğan
Sosyal Medya Sorumluları
Almira Koç
Yazarlar
Emre Ceylan Müge Gül Almira Koç Ulya Altıntaş Serap Kamacı Mustafa Doğan
www.butdergisi.com www.facebook.com/butdergisi www.twitter.com/ButDergisi Bize ulaşmak için info@butdergisi.com butdergisi@gmail.com
Tüm hakkı saklıdır. Yazılarla ilgili tüm sorumluluk yazarlara aittir.
Editör
18.Kez Merhaba... Merhaba Sayın okuyucu, dergimizin 18.sayısı ile yine karşınızdayız. Online yayın hayatına başlayalı tam 18 sayı oldu. Sizlere tam 18 kere Büt Dergisi’nde merhaba dedik. Bu zamana kadar sizlere kaliteli içerikler sunmak için var gücümüzle çalıştık ve çalışacağız. Her sayıda hem tasarımsal hem de yazısal açıdan kendimize bir şeyler katarak ilerliyoruz. Biz kendimizi her sayı da geliştiriyor, siz değerli okuyucularımıza keyifli bir dergi okuma zevki tattırmaya çalışıyoruz. Bu sayımız da hem içerik hem de yazısal olarak dolu dolu. Dergimizin 18. Sayısında başka bir heyecan oldu bizlerde. Daha dün gibi hatırlarım ki dergiyi kurarken çektiğimiz zahmetleri. Bugüne geldiğimizde tam 18 sayıdır yayındayız. Biz bu dergiyi elimizden geldiğince ileri taşıyacağız. Tabi bu noktada siz değerli okuyuculara da iş düşmekte. Sizlerin desteği olmaz ise bu dergi bu zamana kadar gelemezdi. Sizlere teşekkür ederiz.
-Mustafa DOĞAN-mstf.doqan@gmail.com-
Dergimizin bu ay içerikleri hakkında bilgi vermek gerekirse; sinema bölümümüzde bu ay farklı bir konu ile karşılaşacaksınız. Bilgisayar oyunlarında hayat bulan ve milyonlarca insanın bu hayata ortak olduğu oyunların sinemaya aktarılışını izleyeceksiniz. Parmak Ucundan Beyazperde’ye yazımızla gelişimi göreceksiniz. Portre bölümüzde yetenekli ve güzel olduğu kadar yardım severliğiyle ön planda olan Angeline Jolie konumuz oldu. Edebiyat bölümüzde bu ay Nazım Hikmet’i bulacaksınız. Yaşamın içinden bölümümüzde farklı bir köy olan Nazarköy’ü tanıyacaksınız. Mitoloji de korkmaya hazır olun. Çünkü yamyamlar sizi yiyebilir. Çeşitli kültür-sanat haberleriyle de karşılaşacaksınız.
dergiye gider...
Bu ay iki röportaj konuğumuz var. Birinci röportaj konuğumu genç ve yetenekli bir kanun sanatçısı olmakla birlikte İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Onur Asım Şenocak oldu. İkinci röportaj konuğumuz yaptıkları müziklerle herkesi kendilerine hayran bırakan Yüksek Sadakat oldu. Bu iki güzel röportajda da merak ettiğiniz tüm sorulara yanıt bulacaksınız. Keyifli okumalar...
büt dergisi haziran sayısı
5
büt dergisi
Bu Ay Neler var
34-Yüksek Sadakat:
“Birbirini İkaz Edebilecek Beş Kişilik Ekibiz” Yüksek Sadakat ile Hard Rock Cafe’de buluştuk. Dışarıda inanılmaz bir yağmur vardı ve epey ıslanmıştık. Biz çok eğlendik ve güzel bir grupla tam da onlara hitap eden çok hoş bir ortam da söyleşi yapma imkanı bulduk, aynı enerjiyi hissederek okumanız dileğiyle.
10- Parmak Ucundan Beyazperde’ye 1960 yılında bir tenis oyunu ile başlayan ve günümüzde harikalar yaratılan bilgisayar oyunları ve yine onları daha çok kesime tanıtıp sevdiren filmlerine göz atmak istemez misiniz?
6
büt dergisi haziran sayısı
20- “İnsanlar Uçarken
Kanun Dinleyecek”
Onur Asım Şenocak, küçük yaşlardan itibaren müzik dünyasının içinde olan genç bir kanun sanatçısı. Pek çok sanatçıyla da çalışan Şenocak, şu sıralar ilk albümünü çıkarma telaşı içinde. Bizde, yeni albümünün kayıtlarını yaptığı stüdyoda buluştuk
30- Hem Çocuklarının Hem
de İyi Niyetin Güzeli Dün-
yanın en başarılı en güzel kadınlarından biri mi olmayı tercih ederdiniz yoksa her şeyini çocuklarına adamış bir anne mi? Bu soruda tabi ki herkes bir gün zaten anne olacağım diyerek birinci şıkkı seçecektir eminim. Ancak bir de dünyanın en güzel...
8- Bi’Haber 25- Yemek Yemeyi Durdur-
amıyor Musunuz? 26- Film Tanıtım 40- Nazarköy Sanat ve yaşam
yüzyıllardır hep iç içe olmuştur. Kimilerine göre sanat yaşamın yansımasıdır; kimilerine göreyse yaşam sanatın yansımasıdır. Ama en nihayetinde ikisi de birbiriyle var olup anlam, kazanmıştır. İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı olan Nazarköy’de tam anlamıyla sanat ve yaşamın iç içe barındığı bir yer.
46- YAMYAMLIK VE AL-
BERT FİSH Doğada yaşayan
her canlının en temel içgüdülerini kuşkusuz cinsellik ve açlık oluşturuyor. En sosyal canlı olan insan yüklendiği sıfatlar, ahlaki değerler, statüler ve karmaşık duygu yoğunluklarından arındırılsa geriye kalacak birkaç şeyden ikisi bu iç güdeler olacaktır. Yeni doğan her bebek kendi çevresine ve kültürel gerçekliğine göre yetiştiriliyor...
50- Ortadoğu Savaşı’na
52- Yeni Kitaplar “Seçmeler”
Dikilen Limon Ağacı
Dünyanın merkezi Ortadoğu. Dün54- Tiyatro Etkinlik yanın kanayan yarası Ortadoğu. Dünyanın en güzel yeri Ortadoğu. 56- Albümler Dünyanın en harap edilmiş yeri Ortadoğu. 3 dinin doğuş yeri Ortadoğu. Tüm bunların yanında Ortadoğu’nun adını anılması Filistin-İs- Büt Dergisi’ne duyuru yollayın! rail sorunu.
Etkinlik mi düzenliyorsunuz? Haberiniz mi var? Yeni bir şey mi çıktı? Duyurmak için butdergisi@gmail. com adresine e-posta atmanız yeterli olacaktır. Gönderdiğiniz duyuruyu yerimiz yettiğince dergimizde paylaşacağımızdan emin olabilirsiniz...
Sosyal Hesaplarımız
42- Rüzgâra Karşı Yürüyen
Adam Hani bazı insanlar vardır
ya? Şiirlerinde, yazılarında kendinizden, fikirlerinizden, düşüncelerinizden bir şeyler bulduğunuz. Bu şairlerden bazıları kendi zaman dilimine, kendi düşüncelerindekine seslenirken; bazıları da tüm evrene, tüm insanlara seslenir. Haykırır içindeki acıları, üzüntüleri, umutları, ümitleri, mutlulukları...
İnternet Sayfamız: www.butdergisi.com Facebook Sayfamız: www.facebook.com/butdergisi Twitter Sayfamız: www.twitter.com/butdergisi Pinterest Sayfamız: www.pinterest.com/butdergisi Tumblr Sayfamız: butdergisi.tumblr.com Google+ Sayfamız: plus.google.com/+BütDergisibütdergisi
büt dergisi Aylık Kültür-Sanat Online Dergi
Bi’Haber Bi’Haber Behzat Amir Bu Sefer Aşk Peşinde Behzat Ç. karakteriyle asi ve sert bir polis amirini canlandırarak milyonların sevgilisi olan Erdal Beşikçioğlu şimdi de bir aşk filminde. Sezin Akbaşoğlları ile başrollerini paylaştığı “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”nun çekimlerine başlandı. “Geriye Kalan” isimli filmiyle iki sene önce Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü alan Çiğdem Vitrinel ikinci uzun metrajlı filmi “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku”nun çekimlerine İstanbul’da başladı. İlhami Algör’ün aynı adlı romanından esinlenen filmin başrollerinde Erdal Beşikçioğlu ile Sezin Akbaşoğulları yer alıyor. İki oyuncu daha önce fenomen televizyon dizisi “Behzat Ç.”de de karşılıklı rol almıştı. Filmin ana karakterlerinden yazar Arif ’in aşkı ve kadınları anlamaya çalıştığı bir dönemde Müzeyyen’e rastlamasıyla, onun gizemli dünyasına yaptığı yolculuğun anlatıldığı filmde Harun Tekin, Hare Sürel, Derya Alabora, Ege Aydan, Kerem Atabeyoğlu, Erdinç Gülener ve Barış Yalçın da karşımızda olacak. Senaryosunu Çiğdem Vitrinel ve Ceyda Aşar’ın birlikte kaleme aldığı filmin yapımcılığını Marsel Kalvo, görüntü yönetmenliğini ise Vedat Özdemir gerçekleştirecek. Filmin müzikleri ise Harun Tekin’e teslim.
Kırmızı Halı’da Brad Pitt’e Yumruklu Saldırı
Cengiz Aytmatov Anıldı
Amerikalı ünlü oyuncu Brad Pitt, Los Angeles’taki bir etkinlik sırasında saldırıya uğradı. Oscar ödüllü eşi Angelina Ünlü Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen ve siyasetçi Cengiz Aytmatov’un vefatının 6.yılında Eskişehir’de anıldı. Jolie’nin başrolünü üstlendiği ‘Maleficent’ filmi için Hollywood’daki El Capitan Salonu’nda düzenlenen gala sırasınTürk sinemasının başyapıtlarından biri olan ve başrollerini da aniden kalabalıktan sıyrılan bir kişinin, 50 yaşındaki Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın paylaştığı ‘Selvi Boylum Al aktörün suratına yumruk attığı belirtildi. Yaşadığı şaşkınYazmalım’ filmi, Cengiz Aytmatov’un Kırmızı Eşarp isimli lıktan çabuk kurtulan Pitt’in de saldırgana vurarak karşılık romanından, 1977 yılında Atıf Yılmaz tarafından beyazverdiği öğrenildi. Ünlü oyuncunun korumalarının polisi perdeye uyarlandı. çağırması üzerine saldırgan gözaltına alındı.
8
büt dergisi haziran sayısı
Bi’Haber
Whitney Houston Film Oluyor
Haluk Bilginer Kış Uykusu’nu Reddetmiş Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nden en büyük ödül olan “Altın Palmiye”yi kazandığı filmi “Kış Uykusu”nun başrol oyuncularından Haluk Bilginer bir itirafta bulundu. Haluk Bilginer katıldığı bir TV programında işlerinin yoğunluğu nedeniyle Nuri Bilge Ceylan’a bu film için 3 kez “Hayır” dediğini söyledi. Bilginer olayı şöyle anlattı: “Ben Nuri Bilge hayranıydım zaten. Bütün filmlerini izlemiştim. Ama ben neredeyse bu filmde olamıyordum. 3 kere “Hayır” dedim çünkü tiyatro sezonunun tam ortasıydı. Filmin çekim programı yapılmıştı ama ben “Gidemem, İstanbul dışına bu dönemde çıkamam” dedim. Sonra sağolsunlar benim programıma uydurdular çekimleri.”
Hobbit’e Muhteşem Yüzyıl transferi Whitney Houston 2 yıl önce hayatını kaybetmişti... ABD’nin unutulmaz şarkıcısı Whitney Houston’ın hayatı film oluyor. İki yıl önce hayatını kaybeden Houston’ı beyaz perdede Yaya DaCosta canlandıracak. Filmin yönetmenliğini ise oyuncu Angela Bassett yapacak.
Muhteşem Yüzyıl dizisinde gösterdiği performansla beğeni toplayan Burak Demir’in, Hobbit’e transfer olacağı iddia edildi.
Yönetmenliğini, oyuncu Angela Bassett’ın üstleneceği I Will Always Love You: The Whitney Houston Story adlı filmde, efsane şarkıcıyı Yaya DaCosta canlandıracak. Bassett’ın ilk kez kamera arkasına geçeceği filmde, DaCosta da Ugly Betty, House ve Lee Daniels’ın yönettiği The Butler filmlerindeki yardımcı rollerden sonra ilk başrolünde görev almış olacak. Bassett, filmle ilgili yaptığı açıklamada “Hayatım boyunca Whitney’e büyük saygı duydum. Şimdi onun hikâyesini filmleştireceğim için gurur duyuyorum” dedi. Senaryosunu Shem Bitterman’ın yazdığı yapımın, gelecek yıl vizyona girmesi planlanıyor.
‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Hobbit’ filmlerinin Oscar’lı yönetmeni Peter Jackson, yeni filmine mekân bulmak için geldiği Çanakkale’de belgesel çekimi yapan Burak Demir’le karşılaştı. Jackson, Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yılına özel hazırlanan belgesel için şehirde kamera karşısına geçen Burak Demir’i çekim yaparken izledi ve performansından çok etkilendi. Yeni Zelandalı yönetmen, oyuncunun fotoğraflarını çekti. Demir’le tanışan Jackson, “Seninle mutlaka çalışmak istiyorum” dedi. Peter Jackson, yeni filminde Çanakkale Savaşı’nı anlatacak. büt dergisi haziran sayısı
9
Sinema Müge Gül muugegul@gmail.com
Parmak Ucundan Beyazperde’ye ünyanın en gelişmiş pazarlarından biri, şüphesiz bilgisayar oyunları alanında faaliyet gösteriyor. Öyle ki günümüzde artık eğlence amacından çıkarak oldukça ciddi bir sektör halini aldı. Yüzbinlerce insanın çalıştığı dev şirketler her gün birbirinden daha gelişmiş ve karmaşık hale getirilmiş oyunları piyasaya sürmek için birbiri ile adeta bir savaş içinde.
D
Grafiklerle birbirlerini topa tutarlarken bir yandan da öykü ve karakterler sayesinde kıran kırana kılıç mücadelelerine tanık olabileceğiniz bu sihirli dünya kapılarını sinemaya açtığından beri pek çok sevdiğimiz oyun ve karakteri beyazperde de izleme fırsatı bulduk. 1960 yılında bir tenis oyunu ile başlayan ve günümüzde harikalar yaratılan bilgisayar oyunları ve yine onları daha çok kesime tanıtıp sevdiren filmlerine göz atmak istemez misiniz? Bu ay sizlere seçtiğim oyun ve oyunların uyarlama filmleri ile eğlenceli birkaç dakika yaşatmak istedim. Parmaklarınızın ucundan başlayan hayal gücünüzü zorlayacak bir hal alan bu eşsiz serüvende bana katılmak için sadece bir göz atın derim...
10
büt dergisi haziran sayısı
Prince of Persia Oyun; Prince of Persia aslında geniş bir oyun serisinin genel adı. Platform tabanlı oyunların neredeyse atası sayılabilecek bu seri ile tanışma fırsatını ilk 1989’da 4 yıllık bir çalışmanın sonucunda Jordan Mechner sayesinde yakaladık. Serinin ilk oyunun oyunseverlerin gönlünde ayrı bir yere sahip olmasının nedenlerinden biri de o zamana dek ilk kez bir oyunda insan vücudunun hareketlerinin (şimdiye göre çok ilkel olsa da o dönem için önemli bir gelişme idi.) bilgisayara aktarılmasıydı. Ancak zamanla son derece gelişme gösteren oyun hem kendi içinde hem de rekabet ettiği diğer oyun-
lar içinde hatırı sayılır bir yere sahip oldu. Oyun piyasasının önü kesilmez gelişimi ile 2003 yılında Ubisoft (Avrupa’nın en iyi 3 firmasından biri) tarafından hakları satın alındı. Firma 3’lü bir seri yarattı. The Sands of Time, Warrior Within ve The Two Thrones oldukça ses getirdi. Ardından çıkan oyunlar dahil Prince of Persia 1989 yılından itibaren konsol, pc ve telefon olmak üzere 25 farklı versiyon ile oyunseverler ile buluştu.
Film; 2010 yılının Mayıs sonlarında vizyona giren Mike Newell yönetmenliğinde fantastik bir macera olan Prince of Persia; The Sands of Time tür severlerin merakla beklediği bir filmdi. Günümüzde halen filmin devamını bekleyen oldukça büyük bir kitle olduğunu hatırlatırken Konusuna da bir göz atalım isterseniz. Filmin baş kahramanı 3 pers prensinin en küçüğü olan Prens Destan. Oyunlarda bizim yönettiğimiz karakter beyazperde de daha önceleri de harikalar yaratan Jake Gyllenhaal ile hayat buldu. Sempatik oyuncuya güzelliği ile ön plana çıkan ve gizemlerle dolu bir prenses olan Tamina’yı canlandıran Gemma Arterton eşlik ediyor. İkili boylarından oldukça büyük bir işe karıştıklarını anladıklarında ise karşılarında Nizam (Ben Kingsley)’i buluyorlar. Kardeşi Kral Sharaman’ı öldürerek onun yerine geçmeyi takıntı haline getiren kötü kalpli vezir gelmiş geçmiş en güçlü silahlardan biri olan zaman hançerini ele geçirerek tüm Pers Krallığını yönetmek için hiçbir fenalıktan geri kalmıyor. Kahramanımız dövüşteki ustalığını prenses Tamina’nın kıvrak zekası ile birleştirirken kötü kalpli veziri durdurmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Filmde aksiyon oldukça yüksek. Hal böyle olunca sizi yerinize çiviliyor diyebiliriz. Fantastik film severler hele ki Prince of Persia oyununa aşikar olanlar için tadından yenmeyen film DVD raflarında ya da online izleyebileceğiniz sitelerde sizleri bekliyor. büt dergisi haziran sayısı
11
Lara Croft; Tomb Raider Oyun; 1996 yılında oyunseverler ile buluşan ve video oyunlarından kitaplara, kitaplardan cizgi romanlara, filmlere hatta oyuncaklara kadar geniş bir yelpazeye yayılan Tomb Raider serisi yakaladığı başarılar ile göz ardı edilemeyecek bir üne kavuşmuştur. 9 ana ve 5’te ekstra serüvenden oluşan oyun serisi aynı zamanda dünyada en çok satan oyunların başında gelmektedir. Tomb Raider’ı bu kadar iyi yapan şüphesiz grafikleri, konusu ve karakterler arası güçlü bağı.
kadın kahraman olarak ayrıcalıklı bir yere sahip olan Lara Croft 2006 yılında bu başarısını Guinness rekorlar kitabına girerek tescillemiştir. Filmler; Lara Croft karakteri o kadar sevildi ki 2001 yılında başrollerinde Angelina Jolie ve Daniel Craig gibi isimleri buluşturan Simon West yönetmenliğinde beyazperdeye adım atması büyük heyecan yarattı. Senaryosunun yazımında da yer alan West filmin Hasılatı ile hatırı sanılır bir başarıya imza atmış oldu. Filmde Lara Croft’u canlandıran Angelina Jolie bu rol sayesinde kariyerinin zirvesini yaşarken, film de tüm dünyada hak ettiği yere konuldu. ABD, İngiltere, Japonya ve Almanya ortak yapımı olan filmde zamanda kaybolmuş çok eski ve çok güçlü bir kalıntının parçalarına ulaşmaya çalışan kahramanımız aynı zamanda bu yenilmez gücün yanlış ellere geçmesine engel olmaya çalışıyor.
Kahramanımız Lara henüz 10 yaşında ailesinin ölümüyle yalnız kalmıştır. Ona sahip çıkan babasının arkadaşı Werner Van Croy küçük Larayı son derece iyi ve disipli bir eğitim ile yetiştirir. İlerleyen yıllarda anne ve babasının ölümünde ki şaibenin ardından tehlikeli bir yolculuğa çıkmaya karar vermesi sonucu maceradan maceraya koşan Croft’u beyaz perdede görene dek oyun- Lara Croft; Tomb Raider’dan 2 sene sonra 2003 Ağustosunda yine ABD, İngiltere, Almanya ve Japonya iş birliği cular yönlendiriyordu. Bilgisayar ve video oyunlarında
12
büt dergisi haziran sayısı
ile Lara Croft Tomb Raider; Yaşamın kaynağı isimli film sinemaseverler ile buluşturuldu. Başrollerin de Angelin Jolie ve Gerard Butler’ın olduğu filmin yönetmen koltuğuna Hollanda asıllı yapımcı, senarist ve görüntü yönetmeni olan Jan de Bont geçti. Özellikle 90’lı yılların pek çok önemli ses getiren filminde görüntü yönetmeni olan Bont’un Zor Ölüm, Cehennem silahı, Temel İçgüdü filmlerindeki başarısı tartışılmazken, 1994 yılında en iyi çıkışı yakalayan Speed filmi ile yönetmenlikteki başarısını da kanıtlamış oldu. Önümüzdeki yıllarda da Lara’nın pek çok macerasına tanık olacakmışız gibi. Tabii ona eşsiz bir renk veren Angelina Jolie olmadan.
“Bilgisayar ve video oyunlarında kadın kahraman olarak ayrıcalıklı bir yere sahip olan Lara Croft 2006 yılında bu başarısını Guinness rekorlar kitabına girerek tescillemiştir.”
büt dergisi haziran sayısı
13
Max Payne Oyun; Karısı ve çocuğunun uyuşturucusu bağımlısı bir grup tarafından hunharca katledilmesinin ardından hayatı bir anda cehenneme dönen New York Emniyet müdürlüğünde görev yapan Max Payne ailesine bu kötülüğü yapanları öldürmüş olsa da, öldürdüğü bağımlıların kanlarında bulunan “Valkyr” adlı uyuşturucunun peşine düşmeye karar verir. Uzun yıllar araştırmaları sonucunda çok güçlü bir yeraltı mafyasının bu işle ilgili olduğunu öğrenen Max, içlerine sızarak hem ailesinin hem de para uğruna zehirlenen masumların intikamını almak ister. 2001 Yılında American Dream ismiyle hayat bulan proje daha sonra A Cold Day in Hell adlı bölümü ile oyunseverlerin karşısına çıktı. Çok sevilen oyunun devamının gelmesi uzun sürmedi. A Bit Closer to Heaven ile seri 3’lerken Max Payne hayranlarını da mutlu etmeyi başardı. Film; 2008 yılında Max Payne’in macerası beyazperdeye taşındı. Yönetmen koltuğuna İrlandalı yapımcı ve yazar John Moore geçti. 2001’de Düşman Hattı’nda filmi ile çıkış yapan yönetmen her ne kadar eleştirmenler tarafından yeterli bulunmasa da Max Payne kendine has bir kitleye çoktan ulaşmış durumda. Oyunseverlerin bir kısmı aradıklarını bulamadıklarını belirtseler de film aksiyon seven pek çok sinemaseverin koleksiyonlarında yerini aldı.
14
büt dergisi haziran sayısı
ABD ve Kanada ortak yapımı olan filmin başrolünde ise Mark Whalberg’i izliyoruz. Kendine has bir karizmayla donatılmış oyuncu çocuk yaşlarda birkaç suça karışmış ve zor bir dönem geçirmiştir. Lakin ilk filminin ardında ki(The Substitute)başarısı git gide yükselen oyuncu Max Payne ile kariyerinin zirvesini yapmış oldu. Whalberg’e eşlik eden güzeller güzeli Mina Kunis güzelliği kadar kaliteli bir oyunculuğa sahip mi tartışıla dursun, yer aldığı projeler ile adından söz ettirmeye devam eden oyuncu bu projede sadece 25 yaşındaydı. Geçtiğimiz yıllarda eleştirmenler tarafından övgüler alan Black Swan filmindeki unutulmaz performansı ile göz dolduran oyuncuyu 2014’te de 2 farklı yapımda izleme fırsatı buluyoruz. Filmde bana göre en karizmatik rolde yani Jason Colvin rolünde ise oldukça tanıdık bir yüze rastlıyoruz. Chris O’Donnell’ı izlerken oldukça hoşnut olan bir sinemasever olarak benimle aynı fikirde olan pek çok kişi olduğunu rahatlıkla belirte bilirim. Bu arada filmin uyarlama olduğunu hatırlatmak isterim. Doğal olarak senarist ve yönetenin kendine has bir yorumunu bulabiliyorsunuz. Zaten filmin pek çok oyunsever tarafından gerektiği yere konulmamasında bununda etkisi oldukça büyük. Tüm eleştirilere rağmen yaklaşık 107,5 milyon dolar hasıla yapan film yapımcıların yüzünü güldürmüştü.
“Whalberg’e eşlik eden güzeller güzeli Mina Kunis güzelliği kadar kaliteli bir oyunculuğa sahip mi tartışıla dursun, yer aldığı projeler ile adından söz ettirmeye devam eden oyuncu bu projede sadece 25 yaşındaydı.”
büt dergisi haziran sayısı
15
Silent Hill
16
Genç ve son derece ilgili bir anne olan Rose’un hayatının kabusu kızının kimseler tarafından çaresi bulunamayan gizemli hastalığıdır. Kızının rüyalarında sürekli gördüğü Oyun; 1999 yılında Playstation için oluşturulan ve en Silent Hill’e gitmeye karar veren Rose kızını da yanına derinler de saklanmış karanlık ile oyunseverleri buluşalarak gizemli bir yolculuğa çıkar. Yolculuk sırasında turan Silent Hill oldukça gerilimi yüksek bir oyundu. Dönem için ele alındığında sağlam grafikleri ve konusu aniden beliren bir gölgeye çarpmamak için arabanın kontrolünü yitiren genç kadın kendine geldiğinde kızını ile oyuncuları kendine çeken oyunun konusuna gelince Harry ve küçük kızı ile Silent Hill isimli kasabaya doğru bulamayınca çılgına döner. Kızını bulmak için neredeyse tamamen küle dönmüş bu korkunç kasabada iyi ile yol alırken yollarına aniden çıkan bir şeye çarpmamak kötünün, hayal ile gerçeğin, yanlış ve doğrunun birbirine için kaza yaparlar. Harry alacakaranlıkta uyandığında arabası Silent Hill’de ancak kızı yanında yoktur. Kızını ve girdiği bu gizemli ve şeytani dünyada onu oldukça zor şartlar beklemektedir. kızını alıkoyan karanlık sırrı çözmek için korku ve gerilim dolu bir maceraya atılan kahramanımız kasabanın Sean Bean, Jodelle Ferland ve Radha Mitchell’in korkunç sırrını ortaya çıkardıkça kızına bir adım daha başrollerini paylaştığı yapımın yönetmen koltuğunyaklaşacaktır. da ise Christophe Gans’ı gördüğümüz ilk filmi farklı ve ilgi kılıcı kıran en önemli detaylardan biri şüphesiz Oyun o kadar sevildi ki 2 yıl içeresinde serinin devamı müzikleriydi. Hele filmin en alıcı sahnelerinden hemen yapıldı. Çok sürmeden 3. ve 4.sü piyasa sürülmesi ile önce çalan buz gibi siren sesi ensenizden boncuk boncuk korku, gerilim ve bulmaca türünde oyunlar içerisinde hatırı sayılır bir üne kavuşan Silent Hill serisi bölümlere ter döktürebilecek cinsten. ek olarak Origins, Shattered Memories, Downpour ile Silent Hill 2’de ise oyunun 3.bölümü neredeyse bireçok daha ilginç ve farklı bir hal almış oldu. Oynarken bir aktarıldı. Baş rollerinde yine Sean Bean ve Radha geren, lakin üzerinizde bıraktığı sıra dışı merak duygusuyla sizi adeta içine çeken bu farklı macerayı deney- Mitchell’i gördüğümüz film bende ilkinin etkisini yaratamadığını söyleyebilirim. Üstelik 3 boyutlu olimlemek isteyenler hala çok geç kalmış sayılmazsınız. masına rağmen. 2012 kasımında seyirciyle buluşan film beğenenle ve bir şey anlamayanlar olarak ikiye bölünse Film; Silent Hill oyunun 1.bölümünden uyarlama olan de pek çok kişiyi serinin devamı için önemli bir kilit film 2006 yılında vizyona girdi. Oldum olası ortak nokta olmayı sürdürüyor. Kim bilir önümüzdeki yıllarda yapımlara ayrı bir ilgisi olan biri olarak bende ayrıcalıklı bir yere sahip olan film ABD, Kanada, Japonya ve çok daha iyi kurgularla karşımıza gelecek olan Silent Hill korkutmaya, korkuturken ise bizi adım adım şeytani bir Fransa’nın ortak yapımı olarak arşivlerde yer aldı. planın detaylarına ulaştırıyor olabilir. büt dergisi haziran sayısı
“Oynarken geren, lakin üzerinizde bıraktığı sıra dışı merak duygusuyla sizi adeta içine çeken bu farklı macerayı deneyimlemek isteyenler hala çok geç kalmış sayılmazsınız.”
büt dergisi haziran sayısı
17
Resident Evil Oyun; Hayatta Kalma ve korku oyunu türlerinde gelmiş geçmiş en iyi oyun serisi olan Resident Evil tartışmasız başarısını sürekli kendini geliştirmesine bağlıyor. 2013 itibari ile 6 ana oyunu bulunan serinin en iyi bölümü 4.oyun olarak görülüyor. Resident Evil serisinin son yıldızı olan 6.oyunun aldığı iyi ve kötü yorumlar ilk maceradan beri oyunu severi ile birleştiren CapCom’u da harekete geçirdi. Firma 7.oyun için çok daha geniş bir perspektife sahip olacağını belirtirken bizi oyuna daha fazla dahil edebilmenin yollarını aramaya başladı bile. Bugüne dek ana ve ara oyunlar ile içinde bulunduğumuz macerada soluk soluğa bir aksiyonu damarlarımızda hissettiren seri daha da devam edecek gibi duruyor. Dünya çapında yapımcı firmaya milyon dolarlar kazandıran oyunun yeni bölümlerinde neler olacağı merak ile beklenirken oyunun müptelaları şimdilik ellerindekilerle yetinmek zorundalar. Resident Evil’ın gün geçtikçe gelişen grafikleri ve karakterleri ile daha uzun yıllar oyun raflarında yerini kimseye kaptırmayacağa benziyor. Film; 2002 yılının Eylül ayında Resident Evil ilk filmi ile beyazperdede yerini aldı. Yine hatırı sayılır kadar ülke (İngiltere, ABD, Almanya ve Fransa)’nin ortak çalışması sonucu ortaya son derece özel bir film çıktı. Seri boyunca başımıza bela olan Umberalla şirketinden zombilere hatta mutantlara kadar pek çok farklı konuyu ele alan bu eşsiz aksiyon ve korku filmi beklenilen gibi başarılı oldu. Başrolünde Alice karakteri ile Milla Jovovich’ i izlediğimiz ilk filmin yönetmeni ve senaristi ise Paul W.S. Anderson’du. Özellikle oyunun fanları tarafından topa tutulan yönetmen oyuna çok sadık kalmamakla eleştirilmişti. Uyarlama olan pek çok filmde düşülen yanlış birebir aynısını beklemek olduğundan seyircinin bunu düşünmesi son derece doğaldı. Lakin Anderson son derece akıllı davranarak o kadar güzel şaşırtmalar yapmıştı ki film oyundan çok daha öne çıkmayı başarmış oldu. Serinin 2.filminin yönetmeni Alexander Witt idi. 2004 yılında vizyona giren filmde Alice’in macerası ilkinden daha çetin ve karmaşıktır. Bir bilim adamının kızını sağ salim ona kavuşturması geren Alice ve kaderin bir araya getirdiği bir grup insanın harabeye dönüşmüş bir dünyada hayatta kalma savaşlarını konu alan film serinin en güzel bölümlerinden biriydi.
18
büt dergisi haziran sayısı
“Filmde 2002’den 2012’ye aynı karakteri görmekten sıkılmayan biri olarak yeni bölümde Milla Jovovich’i görmek için sabırsızlanıyorum.” Residen Evil 3’te Alice kendisini Nevada çölünün uçsuz bucaksız kuraklığında saklamaya çalışırken Umberalla şirketi son hızla onu aramaya devam eder. Çölde hayatta kalmaya uğraşan bir grup insana yardım eden Alice istemeden de olsa yerini belli eder ve macera soluk kesmeden devam eder. 2007 yılında bize bu nefes kesen macerada eşlik eden yönetmen ise Russell Mulcahy’di. Residen Evil 4, 2010 yılında sinema severler ile buluştu. Artık aptal zombilerden çok daha fazlasını bulabileceğimiz ve Alice ile sürüklendiğimiz serüvenin sondan bir önceki basamağında geçmişe küçük göndermeler çok daha renkli bir hale getirmeye yaramıştı. Filmin şüphesiz Milla Jovovich üstünden gittiğini söylemeye pekte gerek yok. Bu bölümün en önemli yanlarından biride yönetmenliğini 2 bölüm aradan sonra tekrar Paul W.S. Anderson’un yapmasıydı bana göre. Resident Evil 5 bence serinin en zayıf halkası olma özeliği taşıyordu. Beklenilenden vasat bulduğum bölüm önümüzdeki yıllarda vizyona girecek olan devam filminin ilk yarısını oluşturuyor. Dedikodu kulislerinde her ne kadar 6.filmin son olduğu söylense de filmin fanlarının çok daha fazla sayı görmek istedikleri azımsanmayacak bir gerçek olmayı sürdürüyor. Son olarak değinmeden geçemeyeceğim ki serinin en can alıcı yönlerinden biri kesinlikle müzikleri. Soundtrack olarak Marlyn Manson’un muhteşem parçasını dinlerken tüm gerilimi hissedebiliyorsunuz. Teknolojik gelişimlerin iyi olduğunu lakin bunun insanlığın sonunu da getirebileceğini hatırlatan seri hala izlemediyseniz mutlaka göz atmanız gereken bir kült olmayı sürdürüyor. Bilgisayar oyunlarından beyaz perdeye oradan da hayal gücümüze doğru eğlenceli bir yolculukta bana eşlik ettiniz. Oyunların büyülü dünyalarındaki kahramanları ve konuları sinemanın usta isimlerin aracılığı ile izlemek gibi bir şansa sahip olduk. Yakın gelecekte daha pek çok oyunun beyazperde de yerini alacağı şüphe götürmezken bize de bunun keyfini sürmek kalıyor.
büt dergisi haziran sayısı
19
Röportaj Ulya Altıntaş ulya.marmara@gmail.com
20
büt dergisi haziran sayısı
“İnsanlar Uçarken Kanun Dinleyecek” Onur Asım Şenocak, küçük yaşlardan itibaren müzik dünyasının içinde olan genç bir kanun sanatçısı. Pek çok sanatçıyla da çalışan Şenocak, şu sıralar ilk albümünü çıkarma telaşı içinde. Bizde, yeni albümünün kayıtlarını yaptığı stüdyoda buluştuk. Sevgili Ayhan Günyıl’da kendisine yardım ediyordu. Onur Şenocak’ın çevresi, işinin ehli müziksever camiasıyla doluydu diyebiliriz. Kayıtlar esnasında albümden bir kuple dinleme fırsatına da eriştik ve bize sorarsanız çok hoş bir müzik albümü ortaya çıkmak üzere... Sizi tanıyarak başlayabiliriz? 1986 yılında İstanbul/Şişli’de doğdum. Babam eğitimci ve kanun sanatçısı Engin Şenocak, annem Emel Şenocak İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı (İ.T.Ü T.M.D) öğretim üyesi, ablam Esra Şenocak konservatuar mezunu. Müzikle iç içe yaşayan bir ailenin çocuğuyum. Konservatuar eğitimim sırasında babamı kaybettik. Müzisyenlere baktığımızda genelde müziğe başlangıçları küçük yaşlarda aile ortamı dolayısıyla oluyor, sizin hikayenizde mi böyle başladı? Aynen öyle oldu. Babam eğitimciliğinin yanı sıra piyasada tanınmış bir kanun sanatçısıydı. Pek çok sanatçıyla çalışmıştır. İbrahim Tatlıses’in ilk albüm çalışmasında yanında olmuş ve kanunuyla albümde yer almıştır. Annem müzik piyasasına pek çok öğrenci yetiştirmiş ve herkesin saygı duyduğu bir kişidir. Tabii böyle olunca, müzik camiasına bir sıfır önde
başladım. Çocukluktan itibaren yanınızda sürekli bir enstrüman olunca merakınız gelişiyor. Bende kanunu merak ediyordum, tellerine dokunuyordum. Konservatuara eğitimime lisede başladım. Lise ve üniversite eğitimimi İ.T.Ü.T.M.D Konservatuarında okul birincisi olarak tamamladım. Daha sonra akademik olarak ilerleyebilmek için, yüksek lisans eğitimimi Haliç Üniversitesi konservatuarında tamamladım. İ.T.Ü.T.M.D Konservatuarında öğretim görevlisi olarak görevime devam ediyorum.
sanatçıyla çalışıyorum, albümlere ve sahnelere de eşlik ediyorum. Ulusal ve uluslararası resitaller veriyorum.
İşiniz bir sanat dalı ve her gün hayatınızda müzik var, peki müzik sizin için ne ifade ediyor? Güzel Sanatların bir dalı ve müzik bizim yaşam biçimimiz. Tabii, normal müzik dinleyicileriyle bizim dinlediklerimiz arasında fark oluyor. Bizim mesleğimiz müzik olduğu için en küçük ayrıntıları fark ediyoruz, yanlışlarda bizi rahatsız ediyor. En doğruyu ve güzeli İTÜ’de hocalıkta yapıyorsunuz? aktarabilmek için devamlı çalışEvet 5 yıl oldu. İstanbul Teknik mak zorundasınız. Onun için nefes Üniversitesi’nden birincilikle aldığım her ortamda müzikle iç içe mezun olduğumda o zaman yaşamaktayım. ki müdürün teklifiyle okuldaki kanun ve eşlik derslerine girmeye Sürekli şehirler arası seyabaşladım. Açıkçası başlarda eğithatleriniz oluyor ama yine de imciliği düşünmüyordum, aileden konser olsa da gitsek dediğiniz gelen eğitimci ruhumla kabul ettim şehirler var mı? Vatanımın her ve çok memnunum. Çalıştığımız toprağı benim için güzeldir. Ama ortamlarda hem sazımla hem İzmir’de askerlik görevimi yaptığım eğitimciliğimle daha çok değer için orası benim için özel olmuştur. görüyorum. Şu anda da pek çok İzmir konserleri çıktığı zaman ayrı büt dergisi haziran sayısı
21
bir mutluluk duyuyorum.
la dün gece bir gece kulübünde çaldık. Adamlar beni tanıyormuş Ne tür müzikler dinliyorsunuz? benden daha sahneye çıkmadan Kaliteli olan her müzik türünü taksim istediler. Tabii kırmamaya dinlerim. Kendi tercihlerimi dinçalışıyorum. lemek için daha çok arabada vakit buluyorum. Eski icracıların dışınBeste yapıyor musunuz? Yeni da popülerliği takip etmek için başladım diyebilirim. Çünkü mesleğimin gerektirdiği türleri de çok yoğun bir koşturmaca da dinlemek zorunda kalıyorum. çalışıyorum. Kanun’a yaklaşım nasıl, yabancı müzisyenler neler söylüyor? Özellikle yabancıların merak kaynağı olduğu doğru. Bayılıyorlar, yeniden çalmamı istiyorlar. Oradaki müzisyenler zaten sürekli olarak beni videoya çekiyorlar. Pek çok sosyal ağda da paylaşıyorlar. Ben de beni etiketledikleri zaman görüyorum. Aslında enstrümanım kanun olduğu için avantajım var. Halk müziği de sanat müziği de pop müziği de çalabiliyorum. Yeri geliyor batı müziği bile çalıyorum. Geçenlerde Almanya’ya Sony Müzik’in kaydına gittim ve sırf batı müziği çaldım. Berlin Senfoni Orkestrası da ordaydı. Bulgar çellocu, Çinli kemancı vardı ve tek Türk müzisyen olarak ben vardım.
İnsanlar Beni Nerede Görse Bir Hica Taksim İstiyor Sizi konserlerde izleyen seyircileriniz oluyor, sosyal ortamda takipçi sayınızda fazla, dinleyicilerinizle aranız nasıl? Seyircilerimle aram çok iyi, sağ olsunlar takip ediyorlar. Ben de genelde onları kırmamaya çalışıyorum. Benim yaptığım bir hicaz taksim internette paylaşılmış. Elli binden fazla da tıklanmış, insanlar beni nerde görse bir hicaz taksim istiyorlar. Mese-
22
büt dergisi haziran sayısı
Yeni bir albüm çalışmanız var. Albüm çalışmalarına ne zaman başladınız? Sanırım yakında piyasada olacak. Biraz da ondan konuşalım… Çalışmalara başlayalı 3 ay oldu. Repertuarı titizlikle seçiyoruz; Neşet Ertaş, Sezen Aksu, klasik saz semaisi, sanat müziği eserleri ve benim yeni yaptığım besteler var. İsim ve telif hakları alınınca; aranjesi, kimlerle çalışılacağı, eserleri kimlerin çalacağı gibi hazırlıklardan sonra yavaş yavaş ilerliyoruz. Müzisyen olduğumuz için de sağ olsunlar arkadaşlarımız çok destek veriyor. Bir de bizimki normal albümlerden farklı bir yaklaşımla karşılanıyor; çünkü müzisyenler empati kuruyor ve içlerinden biri olarak bu albüm benim olduğu için daha farklı yaklaşıyorlar, daha çok özeniyorlar.
rum çünkü kanun çok büyük bir enstrüman. Batıda piyano ne kadar önemliyse, Türkiye’de özellikle Doğu Anadolu’da kanun ağırlıklı olarak o kadar önemli bir enstrüman. Geçenlerde yine Kuveyt’e gittik. TRT 1 gibi bir kanal orada yayın yapmış, konsere gelenler fotoğraf çektirmek için öyle uzun O zaman müzisyenleri daha fa- bir sırada bekliyordu ki şaşırdım. zla uğraştırıyorsunuz… Aslında Hepsiyle teker teker fotoğraf onlar alışkın olduğu için anlıyorlar çekildik. Hatta ertesi gün otele gelip benim tatmin olmadığımı. Mimtanışmak isteyenler oldu. İnsanların iklerimden bile fark ediliyor. Bir internete attığı videoları özellikle daha çalıyorlar. Bir de ben kanunu Araplar çok fazla paylaşıyor. insanların hepsine hitap edecek şekilde ve sevecekleri şekilde icra Siz bu albümü çıkarma etmeye çalışıyorum, yani alt yapılı aşamasındayken şöyle bir solist kanun. Çünkü kanun genel kitleye hitap edeyim diye bir itibariyle fasıllarda, klasik eserlerde düşünceniz oldu mu? Albüm kullanılıyor. Bir nevi orada kalıyor fikri hep vardı ama nasıl bir albüm ve ben orada kalmasını istemiyoolacağı tam belli değildi. Ben bu
çalışmayı 21 yaşında da yapabilirdim ama şu an ki çevremde Tarkan dahil pek çok değerli sanatçı arkadaşım karşılık beklemeden bana destek verdi. Bu da beni mutlu ediyor tabii. Aslında 2-3 yıl önce oyun havaları tarzında bir albüm teklifi geldi ama istemedim. Ben daha çok modernize edilmiş ve kanunu alt yapılarla ön plana çıkartan bir çalışma yapmak istiyordum. O yüzden benim şu anda yaptığım albüm, benzer eserlerden oluşan bir albüm değil. Yalnız saz semaisi, fasıl parçaları ya da taksim, ben böyle bir albüm yapmak istemiyordum. Birde önceden duyulunca albüm çalışması yaptığımız, beklenti de yükseliyor tabii ve herkesin zevkle dinlemesini hedeflemekteyim.
İTÜ’de hocalıkta yapıyorsunuz. Bu okul mezun olduğunuz okul ve genç bir hocasınız, yaklaşımlarınız nasıl oluyor uzun süredir sektörde yer alan biri olarak? Öğrencilerle aram çok iyi. Ben zaten 26 yaşındayım ve yaşlarımız onlarla çok yakın. Mutlu da oluyorum çünkü giyiminizden konuşmanıza kadar örnek alındığınızı hissediyorsunuz. Ben onları okul dışında da kendi özel işlerime götürmeye çalışıyorum. Çünkü öğrencilerden çok güzel sesi olanlar oluyor; ama Antep veya Urfa’dan geliyor dolayısıyla burada hiçbir çevresi yok. En azından benimle gelip ortamı görüyorlar kendilerini gösterme imkanı doğabiliyor.
“Yeni albüm çalışmalara başlayalı 3 ay oldu. Repertuarı titizlikle seçiyoruz; Neşet Ertaş, Sezen Aksu, klasik saz semaisi, sanat müziği eserleri ve benim yeni yaptığım besteler var.” Albüm İnternette Olmasa Gidip Satın Alacaklar Konservatuara girip müzik okumak isteyen öğrencilere neler söylemek istersiniz? Bence mutlaka küçük yaşlarda bu işin içine girmek gerekiyor. Ailede bir şeyler olursa insanın kulağı daha dolu oluyor. Pek çok avantaj elde etmiş oluyorsunuz. Gençler zaten şarkıcı olup enstrüman çalmaya genel olarak çok meraklılar. büt dergisi haziran sayısı
23
“Geçen gün Türk Hava Yolları’nda çaldım, insanlar uçarken kanun dinleyecek, bunlar benim için de hoş çalışmalar oluyor. Sevdiğiniz işi yapmak çok güzel, devamında yeni planları da beraberinde getiriyor.” Tabii sevdikleri işi yapsınlar ama teknolojideki gelişmelerle birlikte müzik piyasası biraz daha düşüşte. İnternet ve sosyal ağlar sebebiyle emek verdiğiniz, çaba sarf ettiğiniz bir işin karşılığını alamıyorsunuz. 15 sene önce böyle değildi. Mesela çıkardığınız albüm internette olmasa ve indirilmese o zaman gidip alacaklar. İnternetten indirildiği için uğraşlarda boşa gidiyor gibi oluyor. Ayrıca ülkemizde maalesef üzücü olaylar meydana geliyor, bunların müziğe yansıyan etkileri de var tabii. Belirli bir gidişi yok
24
büt dergisi haziran sayısı
ertelenmeler olabiliyor. Ben hobi olarak yapmaları taraftarıyım. Azerbaycan’da normal insanlar piyano çalıyor. Mesela hiç sanatla ilgili bir iş yapmayan birisi bile harika piyano çalabiliyor. Ülkemizde de üstün yetenekli çok genç var tabii, onlar uğraşsın o noktada bir şey söyleyemem ama yine de farklı ve süreci olan bir iş benim tavsiyem.
İnsanlar Uçarken Kanun Dinleyecek Konserler dışında hobileriniz için zaman kalıyor mu? Evet demeyi çok isterdim ama hafta içi okul oluyor hafta sonu da şehir dışı konserlerimiz… Ayrıca pazar günleri de Tekirdağ Belediyesi Konservatuarına derse gidiyorum. Almanya’ya gittiğim gün dönüşte Antep’e oradan da Ankara’ya gittiğim oluyor. Ama zaman kalırsa playstation oynamayı çok seviyorum. Bazen öyle oluyor ki ailemi görecek zaman kalmıyor. Geçen
gün annem beni televizyonda haberlerde görmüş bazen sadece oradan görüşüyoruz. Gelecekte yapmak istediğiniz yeni planlar var mı? Sazım da zirve olup, daha sonrası için ticarete girmeyi çok istiyorum. Müzik okulu veya stüdyo olabilir. Kafamda pek çok şey var ama işimden dolayı zaman olmuyor. Hakan Aysev, Enbe Orkestrası, Atiye gibi pek çok sanatçıyla birlikte çalışıyoruz. Geçen gün Türk Hava Yolları’nda çaldım, insanlar uçarken kanun dinleyecek, bunlar benim için de hoş çalışmalar oluyor. Sevdiğiniz işi yapmak çok güzel, devamında yeni planları da beraberinde getiriyor.
Sağlıkoloji Eren Akoğlu erenakoglu55@hotmail.com
Yemek Yemeyi Durduramıyor Musunuz? İnsanoğlunun şu fani dünyada tutunduğu Senağlık… önemli dalı. Kimimizde iyi yanıyla boy gösteren kimimizde kötü taraflarıyla bize hayatı küstüren kimimizde ise kötünün de kötüsü o malum sonla biten bir gerçeklik.
Günümüz dünyasında sağlıklı yaşam için birçok kitap çıkartılmış, makaleler dergi ve gazetelerde boy göstermiş ve sayısız bilginin görüşü şurada veya burada alakadarları tarafından defalarca hatim edilmiştir; şunları şunları yemelisin, egzersizi kesmemelisin, iyi uyumalısın ama tüm bunların yanında da pozitif düşünmeli, kendini motive etmelisin. Sanırım bu ve bunun gibi örnekler bir çoklarımız tarafından farklı farklı kaynaklardan en azından kulak misafiri olma münasebetiyle dahi olsa bir kez duyulmuş ve görülmüştür. Şimdi bunları böyle sıralıyorsun da bilmiş gibi sen bize ne katacaksın ki diyebilirsiniz. Doğrusunuz da aslında, benim size katabileceğim şeyler bu az önce sıraladığım bilgilerin kaynağındaki asıl nüansların önüne geçemeyecek. Bunun adına başta bir anlaşalım derim. Benim size bu başlık altında vermeye çalışacağım asıl olay; işin aslı bir yana aynı zamanda gırgırıdır da. Eveeet, bu güzel ön sohbetimizden sonra artık ufaktan işe koyulmanın vaktidir. Sizde birçokları gibi yemeyi durduramamaktan mı şikayetçisiniz? Yoksa ne kadar yememeye direnseniz de bu çabanızın geri dönüşümünden büt dergisi haziran sayısı
25
“Gökdelenin en tepesine ulaşmak için birinci kattan başlarsın. Ki sende okuyucu, öyle yapacaksın.”
memnun olamayan kesime mi aitsiniz? Ya da belki de siz sadece o televizyonunuz ya da bilgisayarınızın başında saatlerini harcayan genç neslin birer fertlerisiniz. Eveeet, bazılarınız gayet de öylesiniz. Ama aranızda kimileri var ki sabır ve inancın ortak çalışmasıyla ve öz iradesinin kendine kattıklarıyla sağlıklı olma yolunda kürek çekmekte olanlar. Onları da bu derginin bu sayfasından hissediyor gibiyim.
26
Her şeyin başı sağlık der atalarımız. Ki öyle olduğu da açıkça belli olduğuna göre sağlıklı olabilmenin de başı motivasyondur kanımca. İnsan, doğası gereği egoist bir varlıktır. İlk önce bir şeyler keşfeder sonra bu keşfettiğini kendi yararına kullanır ve sonrasında da bakar ki artık onunla işi kalmamıştır. Yemeiçme olayında da bu böyledir. İlk iş dolaptan mide zevkine göre bir şeyler alırsın, sonra bunları bir güzel dolaşım sisteminin yardımıyla öğütür ve sonrasında vücudun o besinin bazı parçalarıyla işi kalmayınca… Öyle işte. Bu minvalde önemli olan neyi ne kadar yediğimizdir. Koca bir tabak makarna yerken midenizdeki karbonhidrat familyasında yeni üyelerinizi karşılarken koca bir tabak salata yediğinizde ise sağlıklı bir birey, adeta bir sevgi pıtırcığına dönersiniz. Çünkü yediğiniz şeyin sizin yararınıza olduğunu, sizi bir adım daha iyiye adım attırdığını bilirsiniz. İşte bu, motivasyonun zamanında vücuda büt dergisi haziran sayısı
yüklenmesiyle ve aynı zamanda öndekinin bir uzvundan yakairadenin de buna uyum sağlaması lamaya çalışmayı. Tabi ki üst sonucunda ortaya çıkan bir olgudur. gövdeden bahsediyorum. İşte bende bu yolda sizin tutacağınız o uzvun naçizane sahibi Sen Yaparsın Oğlum! olacağımı belirtebilirim. Siz Sizlerin de bildiği gibi sadece yeme- kendi mükemmelliğinize ulaşiçme de değil, birtakım alet ve ede- ma adına ne mi yapacaksınız? Her geçen ‘’sayı’’ kendinizi bir vatla yapılan malum hareketlerin kaynağında da motivasyon yatmak- adım daha zorlayacaksınız bentadır. Yaparsın oğlum! Başarabilirsin im canlarım. Ne kadar ekmek o kadar köfte de der ayrıyeten atakızım! Ünlemleriyle bunlara ek larımız. O değil de atalarımız çok “Hangimiz yapmadı konuş-muş, ama bu zamana oranlar ki hayatının bir anınaralarındaki farkı boş konuşmamada yorgunluktan bitap ları olmuş.
düşmüşken öndekinin bir uzvundan yakalamaya çalışmayı. Tabi ki üst gövdeden bahsediyorum.”
Sağlıklı yaşam adına, beslenmeden tutun da –tutun bak, önemlidir beslenme- kendinizidaha iyi hissetmek adına yapacağınız envaiçeşit aktivitenin mümessili de yine kendinizsiniz. Bu doğrultuda eğer bir yer-den başlamak icap ediyorsa ki ediyor, biz her ay buradayız vesolarak -tabiri caizse- gaza getirici selam. Her ay başka bir konunun bir müzik eşliğinde yapabilecederinliklerinde dolaşıp ve yine her klerinizin sınırı sizi de beni de aşar ay bir sonrakinin içeriği hakkında açıkçası. İlk buluşmamızda birbirimizi kandırmanın da alemi yok, birkaç ipucuyla sizi meraklarda bunun için tabi ki de belirli bir zam- bırakacağız. Bu aylık bir ön giriş için bu kadar lakırdı yeterli sanıyorum. anın geçmesi ve vücut direncinin Bir sonraki ay ne mi var? Sağlıklı kendini sağlama alması ön koşulu yaşamın öncelikli koşulu olan az mevcuttur. Gökdelenin en tepesine ulaşmak için birinci kattan başlarsın. önce de ucundan azıcık belirttiğim Ki sende okuyucu, öyle yapacaksın. üzere ‘’motivasyon faktörü’’nden dem vuracağız. Benden asansör görevini görmemi bekleme yalnız, ben bu yolda sana anca belimden tuttururum. Hangimiz yapmadı ki hayatının bir anında yorgunluktan bitap düşmüşken
b羹t dergisi haziran say覺s覺
27
28
b羹t dergisi haziran say覺s覺
Fotoğraf: Mustafa Doğan büt dergisi haziran sayısı
29
30
b羹t dergisi haziran say覺s覺
PortrE Serap Kamacı serab.5091@gmail.com
HEM ÇOCUKLARININ HEM DE
İYİ NİYETİN GÜZELİ
Dünyanın en başarılı en güzel kadınlarından biri mi olmayı tercih ederdiniz yoksa her şeyini çocuklarına adamış bir anne mi? Bu soruda tabi ki herkes bir gün zaten anne olacağım diyerek birinci şıkkı seçecektir eminim. Ancak bir de dünyanın en güzel, en popüler, en beğenilen kadınlarından biri iken her şeyi elinin tersiyle itip sadece “anne”liği seçen biri var, Angelina Jolie.
Tüm dünyanın gıpta ile baktığı, yapım şirketlerinin peşinden koştuğu, güzel kadın tanımında akla ilk gelen isimdi -hatta hala öyle birçok kişi için- Angelina Jolie. Ancak Jolie, aslında sadece dünyanın en büyük yıldızlarından biri değil. Işıltılı yaşamının arasında aslında tam bir insan. Siz şimdi her ünlü insan diyeceksiniz ama Angelina Jolie benim için ve bence çoğu insan için vicdanıyla, merhametiyle lafın kısası insanı insan yapan tüm özellikleriyle tam bir insan. “Bu kanıya nereden vardın?” derseniz, tabi ki “insanları dinlerine, dillerine, renklerine göre ayırmadan yaptıkları ve söyledikleriyle vardım” olacaktır cevabım. O kadar geniş çaplı düşünmemize de gerek yok aslında; bir ömrünü verdiği, gerçekten çok
fazla fedakarlık yapıp ulaştığı ünü, başarıyı, mesleği en kutsal insani duygu olan annelik için geri plana bırakmasından da anlayabiliriz. Aslında anneliği ve mesleğini aynı anda yürütebilirdi ama onun annelik kavramı çok mükemmeliyetçi bir seviyedeydi ki o sadece anne olmayı seçti. Belki de Angelina Jolie’nin anneliğe bu kadar önem vermesinin, bunu en derinden yaşamasının sebebi de çocukluk yıllarında yaşadığı ailevi sorunlarıydı. Çünkü Jolie’nin annesi ve babası daha o küçük yaştayken ayrılmışlar. O da annesiyle beraber yaşamaya başlamıştı. Annesinin onun için yaptıkları ve 2 çocukla yaşadıkları, onu o kadar etkilemiş olmalı ki o anneliği
hayatının birinci sırasına yerleştirdi. Üstelik bu annelik duygusunu insanlığıyla o kadar harmanlamış ki 6 çocuk sahibi Angelina’nın 3 tanesi öz çocuğu, diğer 3 çocuğu ise dünyanın farklı kıtalarından evlat edinilmiş çocuklar. Evlat edindiği çocukları genelde gelişmemiş ülkelerin yetimhanelerinden alan Jolie, onların en iyi şekilde yetişmesi için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyor. Jolie, çocuklarına o kadar düşkün ki çocukları için kadınlığından büyük fedakarlıklar vermekten kaçınmadı. Doktorların %87 göğüs kanseri %50 rahim kanseri ihtimali vermelerine karşın, çocuklarına hep onlarla beraber olacağına ve ölmeyeceğine söz verdiği için göğüslerini aldırdı ve ardından rahim ameliyatı olarak kanser büt dergisi haziran sayısı
31
riskini %5’e indirdi. Jolie’nin bu hassasiyetinin sebebi de annesini 58 yaşındayken rahim kanserinden kaybetmesiydi. O aynı durumun çocuklarının başına gelmesini istemedi ve çocuklarına verdiği sözü tutarak önlemlerini almaya başladı. Çocuklarından hiçbir fedakarlığı esirgemeyen, belki de uzun zamandır ayrıldılar ayrılıyorlar diye haberler çıkan Bradd Pitt’i de bu yönüyle kendisine hayran bırakmıştır. Öyle ki Brad Pitt’in Angelina Jolie’ye olan aşkını Pitt’in yazdığı bir mektuptan anlamak çok kolay. Aslında bana göre Brad, Angelina’ya sadece aşık değil aynı zamanda hayran. Benim okuyunca çok duygulandığım takdir ettiğim mektubu sizinle de en azından şimdiye kadar okumayanlarla da paylaşmak isterim. İşte Pitt’in Angelina’nın zor zamanlarında onunla ilgili yayımladığı mektup; “Karım hasta. Kişisel yaşamı, işi, kendi hataları ve çocukların sorunlarından dolayı sürekli gergindi. Karım 14 kilo verip, 40 kiloya kadar düştü. Çok sıskaydı ve sürekli ağlıyordu. Karım mutlu bir kadın değildi. Devamlı başı ağrıyordu, kalp ağrısı vardı ve kaburga arkasında sinirleri sıkışıyordu. Sağlıklı bir uyku düzeni yoktu, sadece sabahları ve çok yorgun olduğu zamanlarda hemen uykuya dalıyordu. Bizim ilişkimiz bitmek üzereydi, ayrılma eşiğine gelmiştik. Karım kendi güzelliğini bırakmıştı, gözlerinin altına torbalar vardı, yüzüyle alay ediyordu ve kendine bakmayı bıraktı. Kendisine gelen tüm filmleri ve rolleri reddetti. Artık ben de umudumu kaybetmiştim, yakında boşanacağımızı düşündüm. Ama sonra bir şeyler yapma
32
büt dergisi haziran sayısı
kararı aldım, sonuçta dünyanın en güzel kadınıyla evliydim. Dünyanın erkek ve kadınların yarısından çoğunun idolüydü ve sonra onun yanında uykuya dalmaya, ona sarılmaya başladım. Çiçeklerle beraber duş almaya, onu öpmeye, övgüler söylemeye başladım. Onu her dakika memnun görüyordum ve çok şaşırdım, ona hediyeler alıyordum. Sadece onun için yaşamaya başladım. Onun hakkında basınla sadece ben konuştum. Bütün olayları onun yönetimi altına aldım, onun ve ortak arkadaşlarımızın yanında onu övdüm, inanmayacaksınız ama yüzünde çiçekler açtı, daha iyi hissetti. Kilo almaya başladı, sinirlenmiyordu ve beni hiç olmadığı kadar çok seviyordu hem de beni bu kadar sevebileceğine dair hiçbir ipucu yokken. Ve sonra bir şey fark ettim: Kadın, erkeğinin yansımasıdır. Eğer erkek kadını deliler gibi seviyorsa, kadın gelecektir..”
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu (UNHCR) İyi Niyet Elçisi olan Jolie buraya neden katıldığını şu cümlelerle açıklıyor(2001):
“
Bradd Pitt’in kaleminden dökülen hatta yüreğinden dökülen bu sözler aslında Jolie’ye olan hayranlığını gözler önüne seriyor. Jolie’nin bunu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. En azından en başta da belirttiğim gibi insani görevlerini çok güzel yerine getirdiği için hak ettiğini düşünüyorum. Bu konuya da değinecek olursak Angelina, sadece fedakarlığını anne olarak çocuklarına değil, her zaman zor durumdakilerin yanında yer almaya önem vererek de yaptı. Birçok ünlü yıldızın belki adını bile bilmediği ülkelere giderek mülteci kamplarına, selzedelere, savaş mağdurlarına yardımcı olmaya çalıştı. Onların acılarını
Kendimizi bilgiye kapatamayız ve milyonlarca insanın orada zarar gördüğü gerçeğini yoksayamayız. Ben dürüstçe yardım etmeyi istiyorum. Kendimi diğer insanlardan farklı hissettiğime inanmıyorum. Bence hepimiz adalet ve eşitlik, anlamlı bir yaşam için bir şans istiyoruz. Hepimiz eğer kötü bir durumda olsak birilerinin bize yardım edeceğine inanmayı isteriz.
”
anlamaya çalışan Jolie, dünya üzerindeki insanlar üzerinde farkındalık yaratmaya çalışarak herkese bu ülkelere yardımda bulunmaları için çağrılarda bulundu.
Tom Raider Fark Ettirdi Angelina’nın dünya üzerindeki bu sorunları fark etmesindeki ilk etken ise Tomb Raider filminin çekildiği yer Kamboçya’ya gitmesi olmuştu. Kambaçyo’daki sorunlardan sonra dünyada neler olup bittiğini anlamak için sürekli elçiliklerle irtibat içerisinde olan Jolie, bu yönüyle bir kez daha hayran bıraktı insanları kendisine. Umarım, umarız herkes en azından, kitlelere hitap eden tanınmış kişiler en az Jolie kadar duyarlı olur. Belki o zaman dünya yaşaması daha güzel bir yer haline gelir.
6 çocuk sahibi Angelina’nın 3 tanesi öz çocuğu, diğer 3 çocuğu ise dünyanın farklı kıtalarından evlat edinilmiş çocuklar.
büt dergisi haziran sayısı
33
yüksek sadakat
Birbirimizi İkaz Edebilecek Beş Kişilik Bir Ekibiz Fotoğraflar: Ulya Altıntaş
34
büt dergisi haziran sayısı
Röportaj Ulya Altıntaş ulya.marmara@gmail.com
Yüksek Sadakat ile Hard Rock Cafe’de buluştuk. Dışarıda inanılmaz bir yağmur vardı ve epey ıslanmıştık. Cafeye gittiğimizde Deniz Alemdar köşesine oturmuş konser öncesi davul egzersizleri yapıyordu, şimdiye kadar hiç merakımız olmamasına rağmen öyle hoş çalışıyordu ki davul öğrenesimiz geldi desek yeridir. Sonrasında Kutlu Özmakinacı geldi ve röportajımıza başladık. Beş kişilik grubun diğer üyeleri de ne yazık ki ancak röportajdan sonra fotoğraf kısmında bize eşlik edebildiler. Hepsi de çok enerjikti ve sahne hazırlıkları için koşuşturup duruyordu. Serkan Özgen sağ olsun grubu toparlamak için bize yardım etti “fotoğraf” diye seslendi ve gördüğünüz kareler ortaya çıktı. Biz çok eğlendik ve güzel bir grupla tam da onlara hitap eden çok hoş bir ortam da söyleşi yapma imkanı bulduk, aynı enerjiyi hissederek okumanız dileğiyle. büt dergisi haziran sayısı
35
Röportaj
Dördüncü albümünüz “IV” çıktı. Söz müzik diğer albümlerde olduğu gibi Kutlu Özmakimacı’ya ait, grup üyelerinin buna itirazı oluyor mu, biraz da başka söz yazarları olsa, farklı besteler de bulunsa diye... Deniz Alemdar: Şu ana kadar hiç öyle bir şey olmadı. Tabii kendi adıma konuşabilirim; ama arkadaşlarım da aksini düşünmez. Bizi bir araya getiren, bağlanmamızı sağlayan zaten Kutlu’nun sözleriydi. Kutlu Özmakinacı: Söz yazmak, davul çalmak, şarkı söylemek, gitar çalmak gibi bir şey değil. Söz yazarlığı bir yetenek ve onu geliştirirseniz ancak onun üzerinden bir şeyler çıkar. Yani “Ben söz yazayım” diyerek söz yazılmaz. Arkadaşlarım söz yazsaydı ben seve seve onların sözlerinden yapılacak şarkılarla Yüksek Sadakati oluştururdum; ama ortada öyle bir durum yok. Zaten yazarlık doğuştan gelen ve geliştirilen bir şeydir. BİZİM MÜZİĞİMİZ ÇEVRENİN DESTEĞİYLE YAPILACAK İŞ DEĞİLDİ Yüksek Sadakat üyeleri farklı yollardan geçerek gelseler de müzik hep içlerinde varmış ki bir yerden tekrar tutunmuşlar. Sizin ki gibi başarılı grupların gençler tarafından da örnek alındığını farz ederek soruyorum; buralara kadar
36
büt dergisi haziran sayısı
gelmeniz de çevrenizde tanıdığınız insanların desteği, etkisi oldu mu? Kutlu Özmakinacı: Dünyanın hiçbir yerinde öyle bir şans olduğunu sanmıyorum. Müziğe gerçekten aşıksanız ve bu işin peşindeyseniz bir şeyler becermeniz olası, yoksa çevreyle olacak bir iş değildi bizim müziğimiz. Tabii çevrenizde 3-5 kişi olabilir, sizi takdir de ederler; ama sizi tanımamış, sizin de tanımadığınız insanların sizi takip edebilmesi için müziğinizi beğenmeleri gerekir. Zaten grup üyelerinden Uğur hariç kimsenin ailesinde müzisyen yok, bu kendi seçimimizi yaptığımız, kendi çabalarımızla oluşturduğumuz bir yol.
kusura bakmasın katılamaz. Biz işimizi yapmaya gittiğimiz için aile üyeleri de olsa orda uğraşacak pek zamanımız olmuyor. Tabii konserin olduğu yere kendi imkanlarıyla gelmek isteyenler olabilir; ama turne yalnızca bizim grubumuzdan oluşur. Bu yoğunluğun arasında yıl içinde belirlediğiniz belli tatil günleriniz oluyor mu? Deniz Alemdar: Ortak bir tatil zamanımız var. Bu sene için temmuz ayında herkes kaçacak. Yoksa yaz ayında beş farklı kişi kafasına göre tatile giderse ortada Yüksek Sadakat kalmaz.
Dışarı çıkıp yalnız yürümek istediğiniz zamanlar oluyBİRBİRİNİ İKAZ EDEBİordur, dinleyicilerinizle LECEK BEŞ KİŞİLİK BİR karşılaştığınızda ilgiden EKİBİZ sıkıldığınız zamanlar oluyor mu? Onlar sizin için tabii ki Grup olmak bütün olmak çok değerlidir ama zaman gibi diye düşünüyorum. zaman bazı sanatçıların bu Siz Yüksek Sadakat olarak tarz düşüncelerini röportabirbirinize ne kattığınızı jlardan okuyoruz… düşünüyorsunuz, ya da Kutlu Özmakinacı: Biz zaten böyle bir katkı söz konusu her gün sokaktayız, her zammu? an görebilirsiniz. Deniz Alemdar: Birinin göre- Deniz Alemdar: Ben arkmediği bir noktada ki bu hem adaşlarıma nazaran özellikle müzikal hem de kişisel hayat- günün erken saatlerinde tek la ilgili olabilir, bu durumlarbaşıma yürüyüş yapmayı, da birbirini ikaz edebilecek gezmeyi daha çok severim. beş kişilik bir ekibiz. İnsanlara karşı öyle bir yaklaşımımız yok, hiçbir zaman Sürekli konser yolculukda olmadı. larınız oluyor, ailenizden katılmak, sizinle seyahat et- Özel yaşamınızda da birmek isteyenler oluyor mu? birinize gelip gider misinKutlu Özmakinacı: Kimse iz, yoksa yeterince zaman
Deniz Alemdar sahne öncesi hazırlık yapıyor... büt dergisi haziran sayısı
37
Yüksek Sadakat Kimdir? İlk olarak 1997 yılında Filinta adıyla kurulan grup, 2004 yılında ise Yüksek Sadakat olarak ismini değiştirdi. Grubun temelleri şarkı yazarı ve bas gitarist Kutlu Özmakinacı tarafından atıldı.
38
büt dergisi haziran sayısı
geçiriyoruz mu diyorsunuz? Deniz Alemdar: Kutlu ile tarih filmi izlemeyi çok severim. Birbirimizi ziyarete de gideriz tabii.
im. Gidip de Güney Kutbu’nu görmek istiyorum diyemem. Geride güzel işler ve güzel şarkılar bırakmayı isterim. Ve iyi anılmayı gerçekleştirecek bir hayat sürmek isterim. Deniz Alemdar: Çocuklarla çalışmayı çok seviyorum. Bu sene de Temmuz da gittiğim yerlerde köylerde kalacağım, oradaki çocuklarla umarım vakit geçirebilirim. Vietnam ve Kamboçya’ya gideceğim.
Görme engelli çocuklarla ilgili böyle hoş ve faydalı bir grup kurma fikri nasıl oluşmuştu? Deniz Alemdar: Aslında bu uzun süre öğretmenlik yapmamızdan kayYüksek Sadakat grubu naklanıyor olabilir. Hatta olarak, grubun ilk solisSerkan’ın şu an devam tleriyle anılan ve çok ettiği bir okulda ben 6 sevilen şarkıları şimdi sene öğretmenlik yaptım. yeniden istediklerinde Ondan öncesinde de eski neler yapıyorsunuz? davul hocamla çalışırken Kutlu Özmakinacı: Takaranlık oda da çok fazla bii şarkılarımız aynı, sazaman geçirdim, davulla dece solistlerimiz değişti, ve kendimle çok baş başa şarkılar aynı hevesle seskaldım. O duygularla o lendiriliyor. Zaten bu solis- Sizin görme engelkaranlık hissi bende bir tlerin inisiyatifinde olan li gençlerden oluşan merak uyandırdı, bunu bir şey de değil. vurmalı çalgılar topludeneyimleyebileceğim luğunuz da var… somut bir çalışma ortamı ÇOCUKLARLA ÇALIŞEvet halen arkadaşlar de- vardı. Görme engelli MAYI ÇOK SEVİYORUM vam ediyorlar. Ben projeyi gençlerle, bu beni çok hazırlamıştım. Kontrol heyecanlandırdı, onlarla Şu sıralar müzik dışında amaçlı gidiyorum yanları- birlikte uzun süre karanlıkuğraştığınız neler var, na. 1 yıldan fazla onlarla ta çalıştım ve çok etkileyya da yapmayı plankonserlere katıldık tabii ici sonuçlar aldım. Kendi ladığınız? aramızda bir bağ oluştu. adıma da çok eğitici oldu. Kutlu Özmakinacı: Müzik Hobi olarak eklersem, dışında hayatı dolu dolu bilgisayar oyunlarını da yaşamak isterim diyebilir- çok seviyorum.
7 Haziran... Ölümünün 27. yılında Cahit Zarifoğlu’nun sevgi ve rahmetle anıyoruz... Yaşamak bir sokak lambası gibi Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki Tek bir damla tek bir ses gibi Aklıma düşüyor Artık delirir koşar şimşeklerim Yaşamak bu nadir ve gevşek Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum Ve bazı bey alıkların dediği gibi Sadece yürek arılığını arı bulmuyorum...
Cahit Zarifoğlu büt dergisi haziran sayısı
39
Nazarköy Sanat ve yaşam yüzyıllardır hep iç içe olmuştur. Kimilerine göre sanat yaşamın yansımasıdır; kimilerine göreyse yaşam sanatın yansımasıdır. Ama en nihayetinde ikisi de birbiriyle var olup anlam, kazanmıştır. İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı olan Nazarköy’de tam anlamıyla sanat ve yaşamın iç içe barındığı bir yer. Boncuk Ocakları ile ünlü olan köyde, tarım ve hayvancılığın yanı sıra Göz Boncuğu üretimi de temel geçim kaynakları arasında yer almaktadır. Köyün en önemli geçim kaynağı ise nazar boncuğu ve kirazcılıktır. Köy dere yatağında kurulmasından dolayı Kurudere Köyü ismini almış, ancak tarihi ve el emeği göz nuru göz boncuğu imalatından dolayı 20.03.2007 günü Bakanlık onayı ile ismi Nazarköy olarak değiştirilmiş. Nazarköy Köyü’nde 1950 yılından bu yana nazar boncuğu ile cam süs eşyalarının yapıldığı ve halen devam edildiği bilinmektedir.
40
büt dergisi haziran sayısı
Köylüler bu mesleği Bekir Arabalı ve Ahmet Arabalı’dan öğrenmişlerdir. Köye boncuğu getiren kişiler bunlardır. Kendileri de bu işi Arap Selim lakaplı Selim ustadan öğrenmişlerdir.
Atölye Sayısı 5’e Düşmüş Önceleri 12 tane Boncuk Ocağı bulunan köyde, Çin süs eşyalarının ülkemize girmesiyle, plastik boncukların piyasaya girmesiyle köyde faaliyet gösteren atölye sayısı 5’e düşmüştür. Ama şuan Yaşar Üniversitesi’nin vermiş olduğu Girişimcilik Projesi desteği ile yeni modeller, yeni motifler yapılarak işler biraz daha canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Köyün girişinden itibaren gözünüzün görebileceği her yerde nazar boncukları ya da süslemeler mevcut. Öyle ki nazar boncuklu ağaçlar, duvarları boncuklarla süslü evler… Köyde şuan aktif olarak satış yapmakta olan 30 adet dükkân bulunmaktadır. Şuan aktif olarak çalışan 5 boncuk ocağı ve 25 boncuk ustası bulunan köyde, sipariş üzerine çalışılan ocaklarda çeşitli boncuk imalatları yapılmaktadır. Ancak bizlerin hoşuna giden bu çeşitli süs eşyalarının ve nazar boncuklarının yapımı hiçte kolay değil. Yaklaşık 1100-1200 derece ısıda olan boncuk ocaklarının başında durmak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Aynı zamanda şekil
Yaşamın içinden Emre Ceylan emreceylan_91@hotmail.com
verilmesi açısından el becerisi de gerektiren bir iş. Boncuklar, cam fabrikalarından alınan hurda camlar ile yapılmaktadır. İşçiler yaklaşık olarak 8-9 saat çalışmaktadırlar. Ustaların kabiliyetlerine ve boncuğun motifine göre günde 50 ile 2.000 arasında boncuk üretilmektedir. Boncuğun temel geçim kaynakları arasında olmasından dolayı köy dışa göç vermemektedir.
Günden güne önemini arttırmaya çalışan köy ve yapılan bu el sanatı, 4 yıldır düzenlenen bir şenliği de beraberinde getirmiştir. 4 yıldır Nazarköy Boncuk Şenliği düzenlenmektedir. Şenlik kapsamında; ‘en iyi ocak’, ‘en başarılı usta’, en güzel takı tasarımı’ yarışmaları yapılmaktadır. Bunun yanı sıra ise şenlik köylülerin geleneksel ikramları ile renklenmektedir.
Köydeki Herkes Bu İşi Yapıyor Yaklaşık olarak 3000 yıllık tari-
hi bulunan nazar boncuğu üreKöyde yaşayan çoluk çocuk, genci timi şuan bilinene göre sadece yaşlısı hemen hemen herkes bu işle Nazarköy’de el işçiliği üretimi ile haşır neşir durumdadır. Büyükler, yapılmaktadır. Köylülerin Nazküçükleri bu işin devam ettirilmesi arköy için bir istekleri bulunmakta. Bu istekleri ise; köyün daha için eğitmekteler. İşin yapılışını, fazla tanıtılması ve tanınırlığının püf noktalarını öğretmektedirler. artması, yaptıkları işin daha fa-
zla değer kazanması, buranın ve yapılan işlerinin dünyaya tanıtılmasını istiyorlar. İş anlamında hiçbir sosyal güvencelerinin olmamasından dolayı devletten destek beklediklerini söylemektedirler. Köylüler, Nazarköy’ün ve yaptıkları bu işin daha fazla tanınmasını sağlamak için çeşitli festivallere ve fuarlara katılmaktalar. İnşallah bu istekleri kısa sürede gerçekleşir ve yapılan bu el emeğinin hakkı fazlasıyla kendilerine geri döner. Sizin de eğer yolunuz İzmir’e düşerse merkeze 25 km uzaklıkta bulunan Nazarköy’ü ziyaret etmeden gitmeyin. Hem köyün güzelliğini hem de boncukların nasıl yapıldığını canlı canlı görün. büt dergisi haziran sayısı
41
Edebiyat Almira Koç almirakoc36@gmail.com
Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam
42
büt dergisi haziran sayısı
inde, yazılar er rl ii Ş ? a y ır rd lar va ler bulduğun Hani bazı insan y şe ir b en d iz n üşünceleri nde fikirlerinizden, d endi düşünceleri k e, in im il d n a m bazıları kendi za seslenir. Haykır ra la n sa in m tü rene, lukları ve sevgi zıları da tüm ev u tl u m , ri le it m ü tları, tluluğu ve aza üzüntüleri, umu u m n a rt a ça ık paylaşt tarih lar bilir aslında Türk Edebiyatı ı ın d a i, ir b en i İşte o şairlerd sini duyurmuş b se ve ış m ır k y a h a kazımış, dünyay Ran… e tanırız onu, iy d n a R et m ik H Kimimiz Nazım âra karşı yür zg rü a d ız ım m , bir kıs ürü Dev diye biliriz rüzgâra karşı y ı n a y la ım n ta i güzeli, onu en iy ’te başlayan yaş ik n a el S e d in h ri 15 Ocak 1902 ta iş. Düşüncelerin m ir eç g ek er er g üs luklara karşı göğ memiş. Yazıla eç zg va en d n ri le şünce bıra kendisinden, dü alemini elinden k i h a d a ls tı a p a et ekmek kapısı k de Nazım Hikm m ü öz g im en b e devam etmiş. İşt rı bunlar. şeylerden bazıla kendi vatanınd , n su ol a rs u ol e Siyasi kimliği n ını. Yine de v n ta va iş vm se k hi ço vat sürgün edilse da nı yemiş ve Türk sı a g m a d i in a h k sevsin vatan sının büyük bir ra ce a m m şa a y k Altmış bir yıllı çok uzak kalmış en d n ri le ik d ev S ya hapisteymiş. bir yıllık o ma ış m lt a e d in et y a iş. ler tatmış. Ve nih kriziyle sona erm lp a k i iğ d ir eç g a bilirsin Moskova’d ek biraz zordur m rü ü y ı rş a k e Rüzgâra zım Hikmet’te n a N r. şı a rl zo ız ve nefes alman vazgeçmemiş. en d n ri te ef d ve sin kaleminden orum ama ben iy m il b z u n su or Siz nasıl görüy görürüm. B m a d a ir b li ce n düşü kal zaman baksam t var. Hayatta re sa ce a d z a ir b im biraz hüzün rken hayal ettiğ za a y ir şi u on n cesareti. Baze a ne hissettird on rı la u g y u d i k eline almış o an inik not defte m o , a rs va e n i iğ haykırmak isted in olmuyor. tm ta en em h n a nd ei Ama yazdıkları başka hayalimd ir B . or ıy ld sı fı karalıyor ve
uz o gülüşe görebiliyordun
saklanmış
tli bakarsanız a k ik d i k el B r. ce Hikmet va enim için. Ben b ir şa ir b ı… r r o z la ası yaşanmışlık ynı adamın ası ve anlaşılm a lm e d tı ir la şi n a er et H m r. ’ı va Nazım Hik bulunduran… dığı bir Nazım a ır rç d a n p la n ir b ca n e te d erkes herkesin gözün dar tartışılır Her şiirinde h a . k n o ta sı en d n z a ü y y ı u ın r de b farklı duygula değişmeyen buluyor. Belki ek p ın e k d a e y e in y in a is d Am en fark Herkes birini k met şöyle diye. ik H ım z en, daha önce a il N eb le ir y tt ö b se is et h m i vgiy Nazım Hik . Şiirlerinde se in iç im en b r a bir Nazım v şiirinde onun… n ir b re a ti şk et a k b r fa en i ik et etmediklerimiz özgürlüğe hasr nla beraber u te n k o li ir ça b k u la d n y u u n d ini özlü Bir şiirinde o rı ve yalnılerinizi. Şiirler la ik ık d kimimiz Mavi G ıl v r se y z a u ı, n r a su tl r yo mu ce en la beraber özlü eğe dair olan u irde ondan şi ec el er g h rüyen adam. Ben i, e v iy g z v u se n z orsu nu de Nazım oluy hissedebiliyorsu ir şi er h üyen adam. z u n u ğ kudu çok zorzlığı. Aslında o i sevdirebilen, şam macerası bir in d e… en k iy er ra g r la r o i y sı ki a olsa dah bir parça kalı srından sonra a i ni söylemek suç d en k , n a ıy klansa ve Kendini tan arı, şiirleri yasa tandaşlığı bile Dev… a v lü z k ö r G ü i T v a . a y .. a n M a zm li ir ya düşünce rdı 3 Haz kaldık ama a v eç g n k ü akmamış aksine m ço ü n in ö iç d r ıl yle et yapan Bu ay ölüm y en şair! Bazı şe il ed e d t’i, Nazım Hikm ia ra n yen adam. ü r yıl so ü 8 y 5 şı r en a d k n ü ra m ölü rüzgâ ğız. Affet bizi ca a y a tm u ve n u se seni da hapislere gir üğün sesleri d e rs ve se r a um yanyanaydı or k y lu rü u ü tl y u ı m rş , a le k vatanını ne kad n Hüzü Rüzgara hrin. çıkarılmış. şe n u a b d e d ın ığ in şl er a el d d n d ta gördüm Yamalı ca avisi ünde m rg iz sü en a d akla ayrılmayı y a şü şm d lü vu ın ü a m k ‘’G kıs m e d ü d m ör şü G Dü hasretro istasyonunda ve çok ayrılıklar, ’ et r’ m la ir k B cu ço r a n uzakta şümde dostl ızlar erkeklere k ü d u r d or va y et u k ok le acera vatanında et em n La Bir m daydı erkekler ; damlar ın a ı m tl a k ra a m su k a cu rm ço a alv Sahibi de bu akşam Y engellenir m iz şü ü en d m r rü va ü Y et . k iz le n gördüm Bir mem engellendiyar se ir ir b n le bir deli en el il g eb en il r n a le d ka Ben bir başıma Sahiden öz aşında bir deli ir deli y b in a b m i k şı a n b sa ir b en B Ben arına ne a bir deli de bu şehrin. d n in şı er a el y d d in b ca i lı k a n n onun fotoğrafl m Ya Ben sa rinde ise ki sormayın im d le öz m rüzgara karşı et u k or le y Bu adamın gözle em rü ü m Y ir B avisi utla bakma ‘’Gülüşü deniz m lden kemerli e ü d g ı m n lma, yaşama um şü a ü y D er H ot defterini r bu şehirde va im iş e n mde; küçük bir n t a k çocuklar” a F iş m ik li ir el b b e d nden diyse ya da için Batanları gülüşü . m u or y k ü ör g kadar da arabes e n y erine karalarken şe er H da bir şeyler cenaze; bazıların e rd le . İçine sinene dek ev zı a B seyen Nazım ise sıcacık gülüm
en, rında kendinizd en nuz. Bu şairlerd ; baekine seslenirken rı, rır içindeki acıla i oniyi. Çünkü en iy alan üzüntüyü… le hine altın harfler ikmet ir şair. Nazım H
büt dergisi haziran sayısı
43
Bir Ömür Boyu Mutluluklar...
Olcay Kavuzlu ile tanışalı uzun zaman oldu. Yıllardır Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oynadığı tek kişilik oyunu Kontrbas’ın çıkışında tanışmıştık, o gün çok mutlu olsak da bu tanışmanın hayatımıza bir dost kazandırdığından habersizdik. Emin olun bunları okurken dahi mahcup olacak bir kişiliği vardır Sevgili Olcay Kavuzlu’nun. Zaten tiyatro dünyasında ve 6 yıldır devam eden “Unutma Beni” dizisinde de kendisini yakından tanıma şerefine erişenler bu yazdıklarımızla ne demek istediğimizi daha iyi anlarlar.
Olcay Bey bizi düğününe davet etmek için aradığında çok sevindik. Onun mutluluğunu fotoğraf karelerinde yakalamak ve siz sevenleriyle paylaşmaya karar vermek iyi bir fikir olur diye düşündük. Aslına bakılırsa Olcay Kavuzlu, düğüne makineyle gideceğimizi de bunları paylaşacağımızı da bilmediğinden bu tebrik yazısı ve fotoğraflar güzel çiftimiz için de sürpriz olacak. Aslında yazı yazmanın bir güzelliğini de şimdi yeniden keşfettim. Böylece gerek röportajlarla gerekse de hayattaki kimlikleriyle rol model oluşturan insanları buradan siz sevgili okurlarımıza daha kolay aktarabiliyoruz. İnsanlarla diyaloglara girdiğimiz için onlar hakkında önseziyle birleşen bir tanışıklık hali yaşayıp kişilikleri hakkında da az çok fikir sahibi oluyoruz. Niyetimiz kimseyi övmek ya da eleştirmek değil, yalnızca kültür-sanat köşemizde yer vermeye çalıştığımız sanatçılarımızı yakından tanıyarak sizlere iyi işler sunabilmek. İstanbul’dan kalkıp Ankara yollarına düşerek uğradığımız bu güzel düğünde gülen gözleri, güzelliği ve sıcakkanlılığıyla gözlerimizi kamaştıran Yönetmen Dilşen Kaya ve bizim yılın damadı seçtiğimiz en yakışıklı damat Sevgili Olcay Kavuzlu’ya sonsuz mutluluklar diliyoruz.
44
büt dergisi haziran sayısı
Fotoğraflar: Ulya Altıntaş büt dergisi haziran sayısı
45
46
b羹t dergisi haziran say覺s覺
Sinema Müge Gül muugegul@gmail.com
YAMYAMLIK VE ALBERT FİSH Doğada yaşayan her canlının en temel içgüdülerini kuşkusuz cinsellik ve açlık oluşturuyor. En sosyal canlı olan insan yüklendiği sıfatlar, ahlaki değerler, statüler ve karmaşık duygu yoğunluklarından arındırılsa geriye kalacak birkaç şeyden ikisi bu iç güdeler olacaktır. Yeni doğan her bebek kendi çevresine ve kültürel gerçekliğine göre yetiştiriliyor ve sonunda yetişkin bir birey olduğunda yasaklar, yanlışlar ve ahlaki değerlerin baskısı altında ilkel benliğinden uzaklaşarak sistemin bir parçası haline geliyor. Aslında bu olması gereken bir olgu mudur? Telkin yolu ile bir canlı tüm hücrelerinin temelinde taşıdığı gerçeklikten ne kadar uzak tutulabilir?
işe yaradığı söyleyebilirGenellikle im. Lakin bazen ne kadar eğitim
bir yer değil. Şimdi güvende olduğunuz evlerinizde bunun tadını çıkarırken, akıllara durgunluk veren bu kanlı hikayeyi okumaya başlayarak sizde içinizdeki şeytana bir göz atabilirsiniz.
hem de onun erdemli parçasından bir kısmını kendi özünüze katmış oluyorsunuz. İkinci çeşidi ise dışa dönük yamyamlık. Bu çeşitte ise genelde kurbanlar düşmanlar ve tanınmayan yabancılar oluyor.
Yamyamlık yaklaşık 250 milyon yıldır var olan bir gerçeklik. Hatta günümüzde bile bazı kabilelerde son derece yaygın bir davranış biçimi. Uzmanlar yamyamlığı 2 Bir insan ne kadar iyi biri olursa ana türe ayırmış durumda. Bunolsun içinde hep karanlık bir taraf lardan ilki içe dönük yamyamlık. taşır. Bazılarımız bunu hayatımız Yani kabile kendi içindeki ölülerboyunca görmezden gelirken, inden belirli parçaları yiyerek içimizde bazıları o karanlığa sakl- onlar ile sonsuzluğa kadar bir bağ anmış yanlarıyla yüzleşiyor ve ko- kuruyorlar. Bazıları ise cesetler rkunç şeyler yaparken bizim neden yakıldıktan sonra kemikleri toz tepki verdiğimizi anlayamıyorlar. haline getirerek içtiklerine katarak yudumluyorlar. Bunu yapBu ay size Yamyamlık ve içindeki malarındaki sebep ise oldukça şeytan ile yüzleşen bir adamı Alilginç. Bir inanışa göre insanın bert Fish’i anlatmaya çalışacağım. özü ve gücü kemiklerinde buBelki de sizi oldukça rahatsız lunuyor. Böylece siz o kişinin edebilecek bir yazı olacak. Ancak kemiğinden bir bölümünü içerek biz duymasak da görmesek de onun özünden almış oluyorsunuz. yaşadığımız dünya hiçte masum Böylece hem ölüyü onurlandırıyor
Her ne kadar aklımızda yamyamlık kabilelere özgü bir ritüel olarak kalsa da aslında durum hiçte böyle değil. Ülkemiz dahil dünyanın hemen hemen her yerinde her türlü ırk ve dine mensup yamyamlar varlıkları ile adeta kanımızı donduruyorlar. Bunların içinde neredeyse popüler yamyam tarihinin en çarpıcısı, film ve dizilere esin kaynağı olan ayrıca hakkında kitaplar yazılan Albert Hamilton Fish’tir. Onu bu denli farklı kılan, zekası ve tutku ile seçtiği kurbanlarının genelde çocuklardan oluşmasıdır. Sürekli gezerek seri cinayetler işleyen Albert yüzünden Wysteria Kurtadamı ve Brooklyn Vampiri gibi isimlerle anılıyordu. Ancak en yaygın ismi Gri Adam’dı.
verirsek verelim bazı beyinler onlara dikte ettiklerimizi kabullenmeyerek çok farklı bir yol seçebilirler. Günümüzde 7 milyar üzerinde insan, dünyanın dört bir tarafına yayılmış durumda. Her saniye birileri öldürülüyor, cinsel istismara uğruyor ve hatta parçalara ayrılarak yenebiliyor.
büt dergisi haziran sayısı
47
Albert Hamilton Fish 1870 Mayısında dünyaya gelen Albert babasının ölümü ardından kimsesiz çocuklara olanak sağlayan bir bakımevine verildi. Burada oldukça zor 2 sene geçiren küçük çocuk annesine teslim edildi. Lakin bu pekte iyi bir tercih değildi. Koyu Katolik olan annesi küçük çocuğu sürekli taciz ediyordu. Bu tacizlere birde annesinin evindeki cinsel istismarlar eklenince genç Albert çözümü evden uzaklaşmakta buldu. Henüz 18 yaşındayken eşcinsel eğilimlerde gösteren genç adam için pek çok sapkınlık oldukça sıradan bir şeydi. 1898’de evlenen ve 6 çocuk sahibi olan Fish, eşinin onu başka bir adam için terk edip gitmesini asla kabullenemedi. Çocuklarından kendisini cezalandırmalarını isteyen Albert
“Albert Fish’in öldütdükten sonra 9 gün boyunca otel odasında etini yediği 12 yaşındaki Grace Budd” 48
büt dergisi haziran sayısı
için artık dönüşü olmayan yola girme vakti gelmişti. Dine karşı eğilimi o kadar artmıştı ki kendisini İsa sanmaya başlamıştı. 1910 yılında bilinen ilk cinayetini işlediğinde 40 yaşındaydı. Sürekli seyahat ediyor ve gittiği şehirlerde kadınlar , erkekler ve çocuklarla birlikte oluyordu. Tecavüz ettiği çocukları öldürüyor ve cesetlerinden kurtuluyordu. Uzun yıllar bu şekilde kurşuni gecede saklanmayı başaran Fish pek çok yerde Gri adam olarak anılıyordu.
tuttu. Yola çıktığında bu evinden son çıkışıydı. Albert tarafından küçük kız ölesiye dövüldü ve boğuldu. Öldükten sonra vücudundan ayırdığı parçaların bir kısmını alarak bir otel odasına saklandı. 9 gün boyunca kızın etlerini yahni ve benzeri şekillerde pişirerek yiyen Fish bir süre ortalarda görülmedi.
Broklyn Vampiri olarak ün salan Fish, bu ilk deneyimini o kadar benimsemişti ki yıllar sonra Grace’in ailesine yaşadıklarını anlatan bir mektup gönderdi. Okuma ve yazma bilmeyen anne mektubu kenGrace Budd Vakası di okuyamadı. Korkunç gerçek anlaşılınca o dönem hayatının en Yıllarca arkasında bir iz bırakönemli olayı bu adamı yakalamak madan sadistçe cinayetler işleyen olan polis William King, kağıttaki sadist ve aynı zamanda mazoşist atenti takip ederek Fish’e ulaşmayı olan Fish’in yolları Budd ailesi ile başardı. Yakalanmasından 2 yıl kesişti. Evin genç oğlu çalışmak için bir ilan vermişti. İlanı okuyan sonra elektrikli sandalyede idam edildi. Lakin hayatı boyunca sapAlbert aileyi ziyaret etmeye karar kın bir kişilik olan Fish ölürken verdi. O dönem için egzotik bile acı çekmekten memnun olbir meyve olan çilek bulunacağını söylemekten geri kalmadı. ması oldukça zor bir şeydi. Aradan geçen yıllarda Albert Ayrıca oldukça pahalıydı. Hamilton Fish pek çok fan kaBöylece evlerine tanışmaya zandı.Onun yaptıklarını taktir gelen yaşlı bir adam olan Fish’i ellerinde süzme peynir eden bir sürü insana rastlamak olağan bir olayın parçası have çilekle gören aile onun ardına gizlediği canavarı fark lini aldı. Anthony Hopkins’in edememişti. Ailenin 12 yaşın- başrolünde oynadığı ve gerilim daki kızları Grace, son derece filmleri arasında kült bir yere sahip sevecen bir büyükbaba postu- olan “Kuzuların Sessizliği” filna saklanmış Albert’in yana- minde Dr. Hannibal Lecter karakterinde Albert Fish’ten esinlenildi. ğına teşekkür mahiyetinde Son derece zeki bir psikolog olan bir öpücük kondurduğunda ise Fish’in aklından geçen Lecter’ı en mutlu eden şey özenle marine edilmiş insan beyni veya onu yemekti. Albert kızın şarapla soslanmış akciğer tavaydı. annesine Grace’i torununun doğum günü partisine götür- Film Lecter karakteri ile unutulmazlar arasında çoktan yerini aldı. mek için izin aldı. En güzel elbiselerini giyen Grace, şarkı söyleyerek yaşlı adamın elin- Günümüzde 2. Sezonu ile sürmekte olan Hannibal isimli dizide de den
Lecter’a farklı bir bakış açısından bakmak mümkün. Seri katilleri takip eden bir dedektifin psikolojik danışmanı olan Hannibal, aklının karanlık köşelerindeki gerçeklikle barışık ve ne yaptığını son derece iyi bilen bir adam. Bu da sizi oldukça etkiliyor. Yamyamlık, yani bir insanı yemek. İster bir yerli geleneği olsun isterse modern çağın akıl almaz bir hastalığı. Düşündüğümüzden oldukça yaygın. Hatta ender de olsa bazı insanlarında gönüllü olarak kendilerini canlı yem etmesi söz konusu. Bir insanın doğduğu andan itibaren donatıldığı açlık güdüsünün ne kadar güçlü olduğu bilinen bir gerçek. Lakin bir insanın bu duygu ile sarıldığında yapabileceklerine Albert Fish’in hikayesinde kısa bir göz attık. Ya siz gerçekten günlerce süren bir açlık yaşasaydınız ve ıssız bir yerde yanınız da sadece küçük bir kız çocuğu olsaydı onu yemek isteyebilir miydiniz? Neredeyse hepimiz buna hayır deriz... Ve bu tüm dünyayı ölümcül bir virüsten kurtarmak için o virüsü taşıyan küçük bir çocuğu öldürebilir miydiniz sorusuyla aynı kalıba girer. Yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yaşadığımız coğrafya ve kültür belirler. Yeni bu soruya cevabınız yamyam bir kabilede yaşasaydınız kesinlikle evet olurdu. Hepsi bu kadar basit.
“Anthony Hopkins’in başrolünde oynadığı “Kuzuların Sessizliği” filminden...”
büt dergisi haziran sayısı
49
KitaP Mustafa Doğan mstf.doqan@gmail.com
Ortadoğu Savaşı’na Dikilen
LİMON AĞACI Dünyanın merkezi Ortadoğu. Dünyanın kanayan yarası Ortadoğu. Dünyanın en güzel yeri Ortadoğu. Dünyanın en harap edilmiş yeri Ortadoğu. 3 dinin doğuş yeri Ortadoğu. Tüm bunların yanında Ortadoğu’nun adını anılması Filistin-İsrail sorunu. Hadi gelin bu soruna Limon Ağacı dikelim... 3 dinin ortak noktası olduğundan dünyanın merkezi sayılabilir Ortadoğu. Yahudilik, Hristiyanlık ve son olarak İslam dini tebliğ edilmiştir bu topraklarda. Bu özelliğinin yanı sıra elde etmek için dünyayı kana bulamaktan vazgeçmeyenlerin elde et-
50
büt dergisi haziran sayısı
mek istediği petrol de burada yaygın olarak bulunuyor. Bunların yanı sıra bir türlü çözüme ulaşmayan Filistin-İsrail sorunu var. Kimimiz Filistinlileri haklı görürüz, kimimiz İsrailleri. Kimimiz Filistinlileri toprak sattıkları için haksız buluruz; kimimiz de İsraillilerin Filistinlilere orantısız güç kullandığı için haksız buluruz. Çoğumuz bu soruna ya Filistin gözünden ya da İsrail gözünden bakarız. Peki ya her iki tarafa da tek bir çatıdan bakmaya ne dersiniz? Size yardımcı olacak kitap Limon ağacı. Limon ağacı Ortadoğu’nun kalbinde taaa derinlerde olan; acı, savaş, anlaşmazlık dolu bir tarihi Filistin-İsrail sorununu ele alan bir kitap. Gazeteci, öğretmen ve radyo belgesel yapımcısı olan Sandy Tolan tarafından yazılan kitap Pegasus Yayınları’ndan piyasaya sürülmüştür. Kitabın Türkçeye çevirisini Özkan Özden’in
yaptığı kitabın dili oldukça akıcıdır. Bu kitap iki halk ve iki aileyi anlatıyor. Gerçek bir yaşam öyküsünü anlatan kitap; topraklarından zorla sürgün edilen Filistinli Arap Beşir ile ailesi Nazi katliamından kaçmış olan İsrailli Yahudi Dalia’nın anlaşmazlığın ortasında kurulan samimi dostluk en güzel biçimde kaleme alınmış. II.Dünya Savaşı yıllarında Naziler tarafından evlerinden sürülen binlerce Yahudi vatandaşının dramını bilirsiniz. Yine kendisi gibi ‘sürülmüş bir Filistinli ailenin evinde’ oturuyor olması da Dalia’yı derinden etkiler. Varlığı için savaşmak zorunda kalan İsrail’in, yine varlığı için savaş vermek zorunda kalan Filistinliler ile çatışması son derece düşündürücü bir haldir. Yazarımız Tolan bizzat kendisinin yaptığı araştırmalar eşiğinde İsrail ve Filistinli halkın trajik çarpışmasını gözler önüne sermek için;
bir zamanlar Yahudi değil Arap şehri olan, Ramla`daki bu küçük taş eve odaklayarak Filistin-İsrail sorununu gözler önüne seriyor. Ramla’daki ev 1936 yılında bir Arap aile reisi Ahmed Khairi ve arkadaşı Benson Solli`nin yardımıyla yapılmış. 1948 yılında İsraillilerin işgali sonrası bu Arap evi Eshkinazi ailesinin evi olmuş. Dalia’nın aklını kurcalayan ve bir gün kapısını çalan Beşir eve gelmesiyle birlikte ev adeta Arap ve Yahudi dünyasının umut evi haline gelmiş.
bahçesine diktiği limon ağacını görmek istediğini söyler. İsrail ordusu tarafından silah zoruyla bir gece evlerinden atılan Filistinli Beşir’in sürgün hikâyesi, Dalia’nın dinlediği hikâyelerden çok, hem de çok farklıdır.”
Kitap size çok duygulu anlar yaşatacak. Kitabı okurken adeta savaşın ortasında kendiniz bulacaksınız. Beni ise en çok etkileyen olay Beşir’dir. Filistinli Beşir kitabın Görebilirseniz eğer terör ve başından sonuna kadar sürekli sol terörle-savaş arasında çok hassas elini cebinde taşır. Dalia, bunu bir çizgi vardır. Aslında temelleri fark eder ama bir türlü sormaya sağlıksız ve bulanık değerler üze- cesaret edemez. Kitabın sonuna rine oturulmuş bir savaş – haklı doğru Beşir’in sol elinin cebinde olsanız bile - sonunda sizi avlayan olmasının sırrı da açıklığa kavuşur. bir karabasana dönüşebilir. Bu Sır ise şudur; Beşir çocukken bağlamda Limon Ağacı kitabı arkadaşlarıyla oynarken bir İsrailli böyle bir savaşı çok güzel gözler askerin onlara oyuncak vermesi önüne seriyor: İsrail-Filistin. İki onları çok sevindirir. Oyuncağı tarafta da korku hakim ama İsalan Beşir’dir. Beşir, arkadaşlarıyrail son derece gelişmiş silahlara la oyuncaklar oynarken oyuncak sahip. İki tarafında ailesi çocukbirden patlar. İsrailli askerin verlarına hikayeler anlatıyor. İşte bu diği oyuncak değil bir el bombası hikayelerden birini kitapta geçen imiş. Bu bombanın patlaması aynı cümleleri aktarıyorum: “Evin sonucu Beşir sol elini kaybeder. eski sahiplerinin ‘masalarındaki Bu olay beni derinden etkiledi. sıcak çorbayı bile bırakıp kaçacak kadar ödlek, Filistinli bir aile’ old- Filistin-İsrail sorununu çok iyi uğu söylenir. Dalia’nın küçüklüğü, anlamak istiyorsanız bu tarihi evin arka bahçesindeki limon roman size yardımcı olacaktır. ağacı ve bu ağacın gölgesinde Limon Ağacı sanki savaşın ortasıdinlediği korkak Filistinlilere ait na dikilen bir ağaçtır. Filistin-İsrail hikâyelerle geçer. Ta ki, 1967’de sorununu çırılçıplak gözler önüne bir gün evin kapısı çalınana kadar. seriyor... Gelen, evin eski sahibinin oğlu Filistinli Beşir’dir. Babasının kendi elleriyle inşa ettiği evi ve arka
Ortadoğu Savaşı’na girmeye hazır olun. Bu kitap sizi savaşın içine çekecek. Bir Filistin tarafında bir de İsrail tarafında var olacaksınız. Haklı ve haksızı siz bulacaksınız...
büt dergisi haziran sayısı
51
Yeni Kitap “Seçmeler”
52
büt dergisi haziran sayısı
Kanlı Beyit Çalıntı bir eserin intikamı için, günümüzde işlenen korkunç cinayetler asırlar önce yaşamış aşk şairi Fuzuli’de düğümlendiğinde, Başkomiser Bendis gözlerine inanamıyordu. Maktullerin öldürülme şekilleri ve cinayer mahalline bırakılan beyitler Fuzuli’yi işaret etsede buna inanmak aşka ihanetti. Deniz Erdem Dokuz Yayınları 378 sayfa
Moda Tasarımı - Stil ve İmaj Hangi yaşta ve vücut özelliğinde olursak olalım, her kadın stilsahibi olmak ister. Seçilen stil, kişinin iç dünyasını yansıtır. Stilinizi bilmek, kendinizi keşfetmektir. Stil tek tip ve sabit değildir. Stiliniz, yaşamınızdaki değişiklerle de değişebilir. Değişmeyen kişiliğinizdir... Pınar Olgaç Sistem Ofset Yayıncılık 176 sayfa
Yaz
Cafe Fernando
Yakın tarihimizin kritik bir döneminde dünyaya gelen, birbiri ardına yaşadığı kayıplara rağmen hayata tutunan bir gencin büyüme serüvenini, yüzleşmelerini ve bir yaz mevsimi yaşadığı sarsıcı aşkı, arka plana hızla yitip giden İstanbul’u yerleştirerek anlatıyor.
“Cafe Fernando - Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun”, Cenk Sönmezsoy’un öğrenciyken yurt mutfağında yaptığı domatesli makarnadan Dolce & Gabbana’ya özel tasarladığı Brownie Dantel Giyer’e kadar uzanan bir yemek hikâyesi.
Kürşat Başar Everest Yayınları 328 sayfa
Bir Tutam Aşk Gelme artık hiç kurusu! Yollarının bittiği yer, benim çoktan defolup gittiğim yer çünkü… Evet, evet en iyisi bu ve … ben çok daha iyilerine layığım. Hı hı aklın bende kalır ve muhakkak, kendime çok iyi bakarım; yoo üzülecek falan değilim, ah tabii ki biliyorum kim böyle olsun ister ki? Oldu o zaman, hadi severek ayrıldık diyelim, öyle olsun. Çok öpüyorum geçmişimizin en can alıcı yerlerinden Nagehan Karaman Destek Yayınları 176 sayfa
Cenk Sönmezsoy Okuyan Us Yayınları 412 sayfa
Deliduman On yedi yaşındaki Çağlar İyice konuşuyor. Kız kardeşi Çiğdem’i, onu meşhur etme ümitlerini, belediye başkanı dayısını, yakın arkadaşı Mikrop Cengiz’i, taşra muhabbetlerini, depresyonun eşiğindeki annesini, eski sevgilisini, hiç unutamadığı dedesini, hatırlarken kahrettiği babasını anlatıyor... Emrah Serbes İletişim Yayıncılık 350 sayfa büt dergisi haziran sayısı
53
Tiyatro Etkinlik
Kahvaltı da Bitti Peter Turrini’nin Nihayet Bitti ve Eugene O’Neill’ın Kahvaltıdan Önce oyunlarından yola çıkılarak oluşturulan Kahvaltı da Bitti, 21 Haziran’da Şermola Performans’ta sahneleniyor. Oyun, kişinin hayatta kalma mücadelesini iki ‘Oyun Kişisi’yle, konvansiyonel anlatım biçimlerini performatif olanla iç içe geçirerek anlatıyor. Parçalanmış yaşamlarındaki ‘Oyun Kişileri’, aynadaki suretin, insanın kendi gerçekliğiyle ne kadar örtüştüğünü; beden kullanımındaki parçalılıkla da gösteriyor. Aynasındaki parçalılıkla karşılaşan oyuncu, kendi bütünselliğine ulaşamıyor. Oyun kişilerinin ani, kesintili ve şaşılası beden kullanımlarına müzik ve dans da ekleniyor, parçalılık büyüyor. Umudun yittiği zamanlarda, insanın kendi bütünlüğünü sağlaması nasıl mümkün olur? Kendi imgesini, dış dünya gerçekliğinde gören insan, olmak istediğiyle olduğu, bulunmak istediğiyle bulunduğu yer aynı olmadığında; ayna kimin gereceğini gösterir? Sahiden, oyun bittiğinde, aynaya bakılabilir mi? Ölüm, insanın hep vazgeçemediği bir seçenek mi?
54
Yöneten ve Uyarlayan: Zeki Tüzün Yönetmen Yardımcısı: Adem Mülâzim Oyuncular: Begüm Akova, Cihan Uysal 21 Haziran 2014 Cumartesi 20:30 Yer: Şermola Performans büt dergisi haziran sayısı
Yalnızla
Sami Berat Marçalı’nın yazıp y ikincikat sahnesinde tiyatrose
Hayat ritminin kaybolduğunu ritim katmak istiyorsan, fazlac değilsen “Hayat Ritmini Bul” iki dersten toplam yirmi ders. acak.
21 Haziran Saat:20:30 Yer: ikincikat-Karaköy Yazan, yöneten, konsept: Sami Berat Marçal Reji asistanı: Yağmur Başkurt, Başak Kara Süre: 90 Dk Oynayanlar: Hasibe Eren, Banu Çiçek Barut Gençtürk, Heves Duygu
ar Kulubü
yönettiği Yalnızlar Kulübü, everlerle buluşmaya devam ediyor.
u hissediyorsan, ya da hayatına ca sıkıldıysan, yeterince dürüst seni bekliyor. On hafta. Haftada . Sonra her şey çok daha güzel ol-
lı
tçugil, Güçlü Yalçıner, Bedir Bedir, Pınar Çağlar
Selamün Kavlen Karakolu Büyük usta Aziz Nesin’in bir öyküsünden Yücel Erten’in oyunlaştırdığı ve yönettiği sosyal taşlama Selamün Kavlen Karakolu, iki dolandırıcının kendilerini polis olarak tanıtıp mahalleye sahte bir karakol açmalarıyla başlıyor. Halkın polis korkusundan dolayı üçkağıtçılara inanmaları ve itaat etmeleri bir kenara, devletin de sahte karakolu ciddiye alarak resmi yazışmalarda bulunması; hatta sahte karakola bekçi, polis, komiser tayin etmesiyle birlikte olaylar içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Oyuncuları Özgürcan Çevik ve Özgün Aydın’a performanslarıyla 13. Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü kazandıran taşlama komedi tarzının başarılı temsilcisi olan Selamün Kavlen Karakolu oyunu, kahkaha tufanı estirecek. 07 Temmuz 2014 Pazartesi 21:15 Yer: ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu büt dergisi haziran sayısı
55
Albümler:
15. Kez Evcimik Rüzgarı Başlıyor
Hakan Altun’ndan Dedemin İlahileri
Özellikle 90’lı yılların unutulmaz pop şarkıcıları arasına adını yazdıran, 90’lı yılların Çılgın Bediş’i Yonca Evcimik, yeni albümüyle müzik listelerini hareketlendirmeye geliyor. Yonca Evcimik uzun bir aradan sonra yeni şarkılarından oluşan albümüne 15. Adını verdi. Prodüktürlüğünü Aykut Gürel’in yaptığı 15.adlı albüm ile hem göze hem kulağa hitap edecek gibi görünüyor. Dikkat çeken albüm fotoğraflarının yanında yine Yonca Evcimik ile özdeşleşecek dans kareografileriyle de yaza damgasını vuracak Evcimik’in albümünde Volga Tamöz, Okay Barış, Serdar Ortaç, Serhat Tekin, Barlas Erinç, Murat Aydemir gibi ünlü isimlerin çalışmaları da yer alıyor.
Pop-Slow müziğinin en tanınmış isimlerinden birisi olan Hakan Altun bu defa farklı tarzda hazırladığı albümüyle karşımıza çıkıyor. Müzik direktörlüğünü Aydın Kara’nın üstlendiği Dedemin İlahileri adlı ilahi albümle karşımıza çıkan Hakan Altun, bu defa sevenleri için dedesi Zeki Altun’a söz verdiği şekilde ilahileri seslendirecek. Müzik anlamında en çok destek gördüğü ve etkilendiği, ud ve ilahi ile tanışma sebebi olarak gösterdiği dedesi Zeki Altun’a ölmeden önce verdiği sözü tutarak bir ilahi albümle çıkaran Altun’a bu albümde Sami Özer ve Hamdi Bilgi gazelleriyle destek verdiler.
Ata Demirer ile Alaturka Keyfi Film setlerinin ve stand-up gösterilerinin vazgeçilmez yüzlerinden Ata Demirer u defa farklı bir yönüyle karşımıza çıkıyor. İlk albümü ile müzik marketlerde yüzünü göstermeye başlayan Ata Demirer, ilk albümünün ilk yorumlarında büyük beğeni topladı öyle ki ilk 3 günde 20.000 satış rakamına ulaştı. BKM Müzik yapımı için en sevdiği parçaları seslendirdiği bir albüm hazırlayana Demirer’in ilk albümünde yer alan bazı parçalar ise şöye; Yaşamak Yalan Belki ,Bir Bahar Akşamı,Enginde Yavaş Yavaş,Değmen Benim ,Fıldır Fıldır Hayriye ,Bu Gece Barda. Ata Demirer’in bu albümü dinlemeye değer bulduğumuzu söyleyebilirim
56
büt dergisi haziran sayısı
Yine Y
Sineman yine müz çıkıyor. acağımız Iggy Aza eşilk ediy bull bu a Booty Fe Azalea ,W nim özüm tanımlad
Cher Lloyd İle Sorry I’m Late X Factor yarışmasıyla bir anda özellikle genç kesimin sevgilisi haline gelen Cher Lloyd yeni albümüyle müzik listelerinde fırtına etkisi yaratmaya hazırlanıyor. Türkiye’de de hatrı sayılır bir hayran kitlesine sahip olan Cher Lloyd, Sorry I’m Late adını verdiği yeni albümünde , , Beth Ditto ve Tove Lo Beth Ditto ve Tove Lo gibi isimlerle bir araya gelirken yine albümünde kendi bestelerine de yer veriyor. Albümde T.I ile de bir düeti bululanan Cher Lloyd’un İngiltere ve dünya gündeminde yine üst sıralarda yer alması bekleniyor.
Yeniden JLO
nın ve müzik dünyasının kraliçelerinden Jennifer Lopez zik severleri kasıp kavuracak bir albüm ile karşımıza Lopez’in yaz özellikle u yaz boyunca sürekli duyz, hit olacak şarkılardan oluşan 10 şarkılık albümünde alea, Rıck Ross ve French Montana gibi ünlü isimlerde yor. Tabi ki artık ayrılmaz bir ikili haline gelen JLO ve Pitalbümde yine hit olacak bir şarkıyı birlikte seslendiriyor. eat. Pitbull, A.K.A. Feat T.I, Acting Like That Feat Iggy Worry No More Feat. Rick Ross Jennifer Lopez’in ‘’ Bem R&B, benim özüm POP ve benim özüm Latin’’ olarak dığı A.K.A adlı albümünde hit olacak şarkılardan bazıları. büt dergisi haziran sayısı
57
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.