Unesco Kültürel Mirasımız Köyname

Page 1



Trakya'nın birçok köylerini gezdim. Unutulmaya yüz tutmuş kültürel zenginliklerini gördüm. Gözlemlediğim, duyduğum ve okuduğum somut olmayan kültürel mirasımızı içine ince espiriler katıp eğlendirerek gelecek kuşaklara aktarmak istedim.


1.BÖLÜM: KESİT-1 Yün eğirir Remziye nine çıkrıkla yapar iplik Onunla torununa örecek kışlık çorap patik Remzi dede ormandan gelir eşeğine yüklemiş odunları Hanımı meşe ateşiyle fırında pişirecek somunları Eski nallar sökülüp yenisine mıhlar çakılır keserin sapıyla Acemi nalbanta denk gelirse zavallı at feryad eder acıyla Ramiz amcanın pala bıyıkları vardı ta kulaklara kadar Karşı köyün yamacından parlar görünürdü uzaklara kadar Nazmi çavuş elindeki kosayı savurur biçer arpayı Acemi saka çeşmeden su taşırken yıkamış sıpayı Pato dutun altında kerpetenle dişini çektirdi berbere Hık demedi ama gözünden çeşme gibi yaşlar aktı yerlere Peştamali dolamış beline hamam tasıyla suyu döker köse Takunyalar kayınca ortada ne peştamal kaldı ne kese Oturma odasındaki gaz lambasının isini siler nemli bezle Eşeğini arı sokunca üzümcü koşup terlemekten oldu nezle Nuri amca söğüt dalı ve sazlardan örerdi arı sepeti Kovanları taşırken düşürünce arılar koparttı kıyameti Avcı Yaşar tavşanı avlayınca fırına vermiş kapamayı Kobay köpeği fino havlayıp bekler hakkını koparmayı Gülsüm nine fırında pişirir baklavayı döker şerbetini Çeyiz sandığında dantel işlemeler yazmalar kızlar bekler kısmetini Baharda koyunu kırkınca yününü dokurlar çıkrıkla Yarine kavuşamayan kızlar kilimde ağlar hıçkırıkla 2


KÖYNAME Neyme yenge yünleri çırpıp temizler yün tarağıyla Çeşmeden iğne oyalı yar gelir kırmızı kazağıyla Erguvan sümbül evimizin önünde açardı nisanda Kızlar toplayıp vazonun içine koyardı nişanda Oyalı tülbent işlerdi kızlar tığlarla boncuk işlemeli Ellerine kına yakıp oynardı oy gözleri kara sürmeli Bekar Ali ahırda davarlara takar yuları Gece düğün var diye erkenden getirmiş sığırları Kış günleri peçkanın üstünde kaynar kara güğüm Kille yıkayıp saçını, başına saçtı kuru üzüm Yine kısmeti açılmadı bulamadı refikasını Kurşun döktürürken az kalsın yakıyordu kel kafasını

3


2.BÖLÜM: KESİT-2 Koyunlar otlar meler çan sesleri duyulur merada Çoban kaval çalar eşeği ritim tutar arada Serinlemek için baraja girmiş köyün mandaları Kargalar başlarına konunca olurdu kankaları Evimizin altında ağıl vardı sıcak tutardı zemini Dedelerimiz icat etmişler alttan ısıtma sistemini Rasim ağanın kızgınlığından kan olmuştu gözleri Lahana bahçesine dalınca komşunun öküzleri Gazeteye sarılı damağını sobaya atınca kızları Hasan amca öyle bağırdı ki ürküttü avludaki kazları Narin nine buğday eler sallar sırım kalburu Soku tokmağıyla dibekte dövüp pişirecek bulguru Püsküt almak için beş yumurta vermiştim bakkalcı dayıya Fehime nine tavuk verip sırtını çiğnetmişti ayıya Tuz satmaya gelirlerdi köye deve kervanlarıyla Kara Ali’den ürkünce katırlar kaçmış kırık fincanlarıyla Akşamleyin davarlar köy meydanından geçerdi yorgun argın Çoban eşeğe yayılmış hayvan yokuşu çıkar baygın baygın Kekik çimen kokusu rüzgar esince yayılır kırlara İki teneke buğday verip kalay yaptırdık bakırlara Kasap Ali koyun kesince et alırdık köy meydanından Hü be deyip satırla kovalardı köpekleri yanından Harman yerine yığıp istif etmişler kışlık saman balyaları Çingeneler köye girince köpekler havlar döker salyaları 4


KÖYNAME Yağmur yağınca köyümüzde toprak mis kokar çam kokusuyla Gece mezarlıktan geçince ıslık çalardık öt korkusuyla Derenin şırıltısıyla söğütlerin hışırtısı dönüşür nağmeye Eşek yılandan ürkünce bekçiyi atmış köprüden dereye Rüzgar esince tarlada yere eğilir buğday başakları Ürküt dede sopayla kovalamış kiraza dalan uşakları Yanımıza tuz ekmek soğan çömlek alıp kurmuştuk tavşan kapanı Akşama dek aç kalınca yağni diye yemiştik tuza banıp soğanı Gece ayva ağacına çıkıp tavuklar yatardı dalında Altından geçenin başına talih kuşu konardı anında İnek böğürür koyun meler horoz öter köpek havlar Pinti Salim’in kedileri gün boyu açlıktan miyavlar

5


3.BÖLÜM: KESİT-3 Kör Rıfat eşeğiyle barajdan gelir tutmuş yine sazanları Karısı peçkaya verecek buğlamayı yiyecek kızanları Sülman çavuş bağ yerini çobana sattı koyun takasıyla Çoban sevap diye amcanın saçlarını kırktı koyun makasıyla Yaz günleri tarlada çalışırken suyu soğuk tutar toprak testi Salih amca ekmek torbasını evde unutunca hanımına esti İmece usulüyle çalışıp köyün merasına ekildi çam Beygirci yolcu akçesini artırdı yeme gelince zam Ambara yığmışlar kışlık nohut fasulye mercimekleri Kedi devriye gezince fareler devirdi çömlekleri Meşe odununu yakınca kara kazanda o biçim kaynar salça Tandıra yaklaştıkça köpek Çilli nine kalayı basardı pomakça Kandil günleri kadınlar yapıp dağıtırlar un helvası Okulun saçak altında vardı üç tane kırlangıç yuvası Damat traş olurken köpüklü oynar çiftetelliyi Davulcu davulu inletir kapınca bahşiş elliyi Kadınlar kasabaya düğüne giderler traktör kasasında Deli Ferit yer bulamayınca çıkıp oynamıştı nikah masasında Düğün salonlarında kırmızı kuşak takarlar damatla geline Çocuklar hücum edince pastaya tepsi düştü muhtarın keline Hayvanları tımar etmek için kaşağıyla girer çoban ahıra Dağda koyunlarını kaybetmiş gördün mü diye bağırır sahıra Davarları sulamaya götürür ayağında lastik pabucu Bazı akşam hayvanları suya salmaz tutturur nafile orucu 6


KÖYNAME Mutfakta terek raflarına dizilmiş bakır bakraç siniler Eşeğine yüklemiş çuvalları fakirim bayırda iniler Beş şişle çorap örerdi Hasibe nine yün ve tiflikten Dalgın çiftçi eşekten çifte yemiş çıkarken çiftlikten Raif usta kulağında kalem ağzında enseri vurur keseri Taş ahşap kerpiçten olunca kuşaktan kuşağa yaşar eseri Fasulye ekmiş bahçeye dereden helkeyle sular karıkları Çamura batınca ayakları karıklarda kalır çarıkları Özledim düğünlerde pişen keşkek ile zerdeyi Köyünden irtibatı kesene yedireceksin kepçeyi Eski köy yaşantısını anlattım sizlere nükteli Kültürel mirasımızdır yeni nesil de bilmeli

7


4.BÖLÜM: KÖY DÜĞÜNÜ Rüstem pehlivan mendiliyle o biçim oynardı gaydayı Çingene Rasim kulağından ayıramazdı zurnayı İki tosun beş koyunu pişirip verdiler kavurmayla Bi traktör kasası rakıyı devirdiler gırnatayla Kadınlar odun ateşinde yakmışlar kara kazanları Domuz arabasıyla taşırlardı içip yere sızanları Kel Macır durmadan çaldırınca kendi havasını Köydeki gençlerin attırdı kafasının tasını Arife nine mangalda korları karıştırır maşayla Ortam alevlenince iskemleler havaya uçuştu masayla Sarhoşlar kavgaya tutuşunca davulcular sustular Kasabı oynarken başları döndü ortalığa kustular Ayyaşın biri nara atıp küfreder belli ki çekmiş kafayı Uyardılar susmadı evire çevire gevşettiler contayı Kendi havası çalınacakmış oyunu kesip gençleri sokunca zora Kolları sıvayıp kara gözlerine sürme çekip boyadılar mora Evinden kosayla geldi sarhoş milleti biçecek arpa diye Çullanıp aldılar kosayı sapıyla dövdüler sıpa diye Komaya girinceye dek dövüp pırasa gibi serdiler toprağa Eşek arabasıyla taşıyıp ayılsın diye attılar yalağa Tıbbi müdahalenin ardından döndüler hepsinin kafaları kıyak Çalgıcılar cigaralarını tüttürünce az kalsın yiyorlardı dayak Çabuk lan çalın tulumu deyince güm güm inlettiler feleği Zurnacının nefesi tükenince az kalsın yiyecekti köteği 8


KÖYNAME Deli Faik tüfeğiyle fişekleri saydırınca havaya Korkudan Zekiye halanın damağı fırladı semaya Bayanlar diğer tarafta oynarken karşılama havasını Komşu köyün delikanlısı izler uzatmış kafasını Sen misin kızları kesen tutup verdiler zapotayı Adam zar zor kaçtı ama yamulttular kaportayı Ertesi gün gelin alınmaya gidildi davul zurna eşliğinde Bayrak dikilince avluya çeyiz sandığı görüldü kapının eşiğinde Damadın babasından kasayla bira kopartıp oynattılar kaynatayla İstiklal Marşını çalgıcılara çaldırttılar darbuka ve gırnatayla On tavuğu yediler yedi kasa birayla akşam aleme takılarak Sabah vakti mekanı terk ettiler yollara kusup sıçıp yıkılarak

9


5.BÖLÜM: KESİT-4 Özledik köylerde eşek anırmasıyla horoz ühührühünü Bir de tezek kokusu olunca oh neyleyim gavurun parfümünü Köydeki kuyumuzdan suyu çekerdik makaralı bakraçla Yeraltı sularını kirleteni döveceksin kırbaçla Dut ağacının altında çok yıkandım kabak maşrapasıyla Gideceksin bağa üzüm toplamaya eşek arabasıyla Kadınlar dere kenarında kilimleri yıkarlar tokaç ile Aybeye konuşanların ağzını tıkayacaksın tıkaç ile Çamdan bir beşiğimiz vardı asılıydı damda Beşiktekinin hakkını yiyeni asacaksın çamda Askere dayımı uğurlamıştık tahta bavulla O gün çok oynamıştık mastika havasını davulla Kurşun döken bir ninemiz vardı sayılırdı köyün başhekimi Deve idrarını içirtip iyileştirdi veremli Salimi Harman yerinde ekinlere öküzler sürerdi döveni Harman gibi eşekle çiğneyeceksin ecdadına söveni Fare kapanımız vardı yakalamak için fare ve sıçanları Asıl kapana tutacaksın yediği tabağa yapanları Evimizin önünde vardı rumdan kalma bulgur dibeği Kadınlar dibeğe vurdukça oynardı Sayme ninenin göbeği Yerde sofra tahtasına dizilip yerdik kodra pidesi Pide tepsisine geç davrananın aç kalırdı midesi Sütü içinde dövüp tereyağı yapılırdı yayıkla Sütü bozukları yağı çıkana dek döveceksin kaşıkla 10


KÖYNAME Yağlı yiyecekler için süzgeçler olur kevgir gibi Eşek gibi yatıp yiyenleri koşturacaksın beygir gibi Böğrek pişirmek için odun ateşine konmuş sacayağı Anne sözü dinlemeyince çok yedik oklavalı dayağı Poça merasında oynardık çelik çomak oyunu Acıkınca kırda ne tatlı yerdik zeytinle somunu Yaban eriğinden Yusuf dede yapardı bize tahta kızak Eşman ninenin kabak bahçesine uçunca yemiştik dayak Hıdrellezde manastır çeşmesine giderdik şenliğe Ateşten atlarken ütülenir dönerdik kızarmış kekliğe Bir kere hıdrellezde ateşten atlarken şişko Veysel ağa Paçaları tutuşunca koşup balıklama dalmıştı yalağa

11


6.BÖLÜM: HARMAN YERİ Hasbi dede boyunduruk bağlamış öküzlere sürer saban Bağ çapa ister tarlaya saban koyuna çoban öküze dayan Öküzler sabana koşulur bağırır gelince bayıra Otu yemi hazırlanır hayvanlar girince ahıra Asiye yenge cemekle siler, sabana yapışan çamuru Mümine nine de boş durmaz hazırlamış ekmeklik hamuru Dedem tırmıkla düzeltir toprağı öküzü dürter sopayla Mahsul ekilince yabani otları keserdik çapayla Hasatta orakla biçip digrenle toplardık buğdayı Harman yerine kağnıyla taşıyıp çektirirdik mandayı Pomak İzzet kağnı arabasını yüklemiş gelir çayırdan Öküzler virajı alamayınca saplarla devrildi bayırdan Harman yerinde ekine döveni sürerdik öküz mandayla Taneleri ayırmak için rüzgara karşı savururduk yabayla İlyas dede su değirmenine gider öğütmeye buğdayı Kileyle ölçüp kara un verirdi değirmenci Şükrü dayı Annemle yengem oklavayla hazırlamış yufkaları Ninem her gün böğrek pişirir yakardı peçkaları Dedem derdi tarlanı kendin işlemezsen dadanır tilkiler Gönül harmanına bak nasıl yayılır ısırganlı bitkiler Ekilmek üzere verirsin tarlanı icara Ettik zarar derler paran kalır diğer bahara Yine versen hepsini yeyip derler olmadı kar Topraktan bitmedi Allah virmedi ettik zarar 12


KÖYNAME Bi bakarsın ki depo dolmuş ağzına kadar E bu ne deyince derler o tohumluk ambar Anlaşıp istesen ektiğinin yarısını Sadece yersin çektiğin gamın tasasını Harman olsun hakkını veririz bekle derler Eline geçen olur taksit taksit kederler Harmanda satarlar tarlanın mısır buğday ve samanını İstesen sana verirler bir tek mısırın kuru koçanını Üç beş kuruş gelir getirir diye avunsan eğer Gönlünü üzüntü harmanı haline getirirler Malını sözle anlaşıp yapmazsan şayet senet Verirse şükret vermezse bekle bir gün verir sabret

13


7.BÖLÜM: SÜNNET MERASİMİ Sünnet gecesi ellerime kına yakıp geçirdiler eldiven Davullar çalıp maytaplar patlayıp şimdiden başladı serüven Kadınlar ellerine kına yakıp oynadılar karşılamayı Erkekler masalarda zil zurna sarhoş olup yediler kavurmayı Ertesi gün fayton arabasıyla gezdirdiler beni vezir gibi Karşımda sünnetçiyi görünce gözlerim açıldı incir gibi Fekat İsmail’in avlusunda yakaladı beni muhafızlar Sünnetçi Ya Allah Bismillah derken salavat çekti hafızlar Maşallah kuşağı yükselince davulcu inletti davulu Gençler misketi oynarken sünnetçi amca topladı bavulu Gül Ali’yi çalıp çalgıcılar oynattılar Koca dedeyi Çocuklar şekerleri yerden toplarken ezdiler Esma nineyi Bozuk bahşişleri yerden toplarken cümbüşçü cebelleşti çocuklarla Çocuklar yerden lokumları toplayıp yedi cevizli sucuklarla Oyunlar bitince kasap havasıyla terk ettiler mekanı Akşama gelinecek mevlide pilav yeme zamanı Kına gecesinde içmekten gına gelmişken millete Şimdi ise asr-ı şerif dinlemeye gittiler mevlite Hoca mevlitte coşup vazettikçe kılın namazı alın sevabı Köylü içinden derdi bitse de yesek nohutlu pilavı Cehennemde akrep var eşek büyüklüğünde sakının ey cemaat Korkmak yerine millet bıyık altından güler işlemez nasihat Hoca geçince duaya eşek başladı anırmaya Dedem ahıra gitti eşeğe sus diye bağırmaya 14


KÖYNAME Pişti Hasan gülmekten boğulacaktı içerken hoşafı Dedem sussun diye eşeğe bolca verdi yulafı Belki de eşek mevlidi dinledikçe şevke geldi amin der Kim daha eşek, millet mevlidi dinlemez laga luga eder Sırayla yatağıma geldi adamlar asmak için takıyı Civelek aga ayakta zor durur yan tarafta çekmiş rakıyı Kadınlar kimi buğday getirdi kimi ceviz kimi arpa En çok ta bayram yaptı ahırda yatan kara tüylü sıpa Toplanan parayla babam almıştı bana bisiklet Gürgen bayırından beş kişi inince koptu kıyamet Boklu dereye uçunca üstümüz başımız oldu çamur Kirlenmek güzelmiş! Dayaktan kemiklerimiz oldu hamur

15


8.BÖLÜM: ÇİFTÇİ AİLESİ Hasan çavuş kavunları yüklemiş motora çekti kantara Damga pullu senede parmakla mühür basıp verdi tüccara Samed ağa eşeğiyle bağdan gelir küfeye doldurmuş karpuzları Gece boyu tüfeğiyle bekler mısırı yaklaştırmaz domuzları Zekiye nine seher vakti seleye toplamış bamyaları Kıvamını tutturamayınca yerken eşi döktü salyaları Yılbaşı için çoban Hasan kırlardan toplamış iğdeleri Ahlat şerbetini de çekince bayram etti mideleri Kuyuya atmış kovayı eliyle çeker urganı Bahçeden yeni toplamış yıkar taze soğanı Ümmü teyze cevizleri silkeler hazırlar oklavayı Bayramda yine yedirecek cevizli baklavayı Baharda badem ağaçları açar pembe beyaz Kısmetse oğlunun mürüvvetini görecek bu yaz Sali dede bağda baltayla budar ağaçları Gelincikler kıpkırmızı boyamış yamaçları Papatyalar sarı beyaz renklendirmiş tarlaları Tilkiler yavrularıyla oynar atar taklaları Katip Mehmet traktörü sürer tarlada tüter dumanı Acıkınca heybesinden çıkardı peynir ekmek soğanı Süpürge kesmeye gider Rüstem dayı elindeki orakla Tüccardan alamayınca parayı kapısına dayanmış bıçakla Alpullu’ya götürür traktör kasasına doldurmuş pancarları Yollara düşünce köylüler toplarlar yesin diye davarları 16


KÖYNAME Patpata yüklerken domates sandıklarını incitmiş kalçayı Gaza fazla yüklenince tarlaya uçup yapmış salçayı Arpacık ekti koca tarlaya yaptı bi kamyon dolusu soğan Para etmeyince dereye dökerken bir de para verdi Kalbur Doğan Ertesi yıl tarlasına patates ekmeye etti heves Köstebekler talan edince tarlayı satamadı patates Nevriye nine kırlarda toplamış kalburla eler madımağı Kırmızı biberi közleyip dökmüş yoğurtlu sarımsağı Bağ bozumu olunca Şerife teyze yaptı iki fıçı pekmez Kışın zorla ağzına verir veledleri direnir katiyyen içmez Evinin önünde açmış erguvanlar yanında zambaklar Mustafa dayı taşıyamaz kocaman olmuş kabaklar

17


9.BÖLÜM: BAKKAL HIRSIZI Gece bakkalın camından çıkarken gördüm bir yüzü peçeli Kolay gelsin deyip yanına yaklaşınca ürktü keçeli Dedim hayırdır margarin almaya mı geldin gece yarısı Dedi yok hemşerim denetlemeye geldim mesai arası Dedim gıda teknikeri misin hani senin sertifikan Dedi evde unutmuşam işler yoğun kafam perişan Dedim zabıt tuttun mu nasıl malların kalitesi Dedi içince raporu sunucam belki pazartesi Dedim fazla numune almışsın bak dökülüyor sigara paketleri Pencereden atlayınca çuvaldan düştü yere dido gofretleri Dedim tarım bakanlığından mı gönderdiler seni buraya Dedi sarım bakanlığından geldim raporu sunucam şuraya Dedim belli sarmışsın hep malları doldurmuşsun çuvalı Dedi tahlile gönderecem yoksa mühürlerler zımbalı Dedim bundan sonraki mesain acaba nereye Dedi Tavukçu Ali’nin kümesine gidecem dereye Dedim köpekler seni oraya yaklaştırmaz sokmaz milleti Dedi biz bu sucuğu boşuna mı aldık verecez rüşveti Dedim sucuklu yumurta yapacaksan bizi de çağır Dedi belki tavuk yağnisi yaparım pişsin ağır ağır Dedim kabakçının tavşanlara da istersen git bi niyet çektir Dedi geçen akşam niyeti çektirdi kardeşim Nezir Dedim anonim şirketi mi kurdunuz yapıyor musunuz ithalat Dedi biz toptancıyız malları çarpıp bölüp çıkartıyoruz ihracat 18


KÖYNAME Dedim Melekenin bahçeye de bir bak olmuş mu kirazlar Dedi onu dün gece denetledim daha çok ham beyazlar Dedim Sanlı’nın ineklerine de baktın mı var mı küpeleri Dedi ona ilerde bakacam daha büyüsün düveleri Dedim güvercinleri de dolaş git kuşçunun kapısını tıkla Dedi hele işler hafiflesin güvercinlere de attırırız takla Sırtına çuvalı yükleyip uzaklaşarak gitti meraya Leblebileri yerken gideceği yerleri koydu sıraya Dedim kalk Mustafa aga yangın var yanıyor dükkan yerin Dedi ah be evladım sigara içmem ama yanıyor ciğerim Dedim bakanlıktan gelmişler malları götürdüler tahlile Dedi ah evladım bu kaçıncısı mandal koydum ama nafile Ertesi gün cigaraları tüttürürken evine yaptılar baskın Gofretleri yerken karşısında jandarmayı görünce oldu şaşkın Adamı bahçede cevizin altında falakaya oturttular Kulaklarından duman çıkartıp yediklerini de kusturttular

19


10.BÖLÜM: PATO YAŞAR’IN KAHVESİ

Jandarma kahveyi basınca yürekler başladı hoplamaya Kahveyi meyhane gibi görünce başladılar joplamaya Yıpo tahta sıraların altına yatıp kurtardı paçayı Fekat İsmail camdan atlarken ensere çizdirdi kalçayı Sağır İsmail kaçarken masadan avuçladı fıstıkları Kambur pencereden uçarken düştü açamadı yastıkları Fettah’ın ağzında kırdılar bira şişesini yumrukla Kahveci Pato Yaşar’ı yere yatırıp dövdüler tomrukla İşler tıkırındayken ilk defa o gece kesat gitti işleri Tespih tanesi gibi döküldü Pato’nun ağzındaki dişleri Bir hafta kimse kahveye gitmeye edemedi cesaret Evlerinde çaya püsküt banıp yaşadılar esaret Sağır kafasına tülbentle soğan sarmış şişlikler insin diye Fettah da gözlerine pudra sürmüş morluklar silinsin diye Yıpo korkudan kendisini kilitlemiş samanlığa Az kalsın Pato Yaşar’ı gömeceklerdi mezarlığa Jandarma denince millet altına yapar iyi bilirdi karakolları Zaten birayı fazla kaçırınca Pala yıkamış pantolları Ramazanda tombala çektirmeye başladılar kahvede Teravihe gitmez tövbe etmez yine aynı ekip sahnede On çinko yirmi beş tombala derken üç beş kişi camide kılar namaz Çinkoya piliç ikinciye tavuk tombalaya verirler pişmiş kaz Ayın ortalarına doğru getirdiler çingene dansözü Hacı dedenin tepesi atınca girdi verdi sazı sözü 20


KÖYNAME Bre zındık bre dinsizler bu ne hal kılmazsınız namazı Dansöz oynatıp sabahtan akşama al kızı ver papazı Gel dede sen de seyret deyince dedi bre gavur encekleri Toprağa girince kıçınızda halay çekecek hamam böcekleri Buraya doldurmuşsunuz şeytanları kovmuşsunuz meleği Candarmalar ne ki asıl gidince yiyeceksiniz köteği Dede sen git kıl namazını bizim için de eğil iki rekat Teyibi açınca yine çingeneyi oynatmaya başladı Fekat Estağfurullah çekip kahveden çıktı söylene söylene Kahvedeki cemaat sahura kadar dansözle eğlene Ne namaz ne oruç ne zekat, günah isyan desen hiç arama İçinden dedi gidince bulaşık yıkatmıyorlar orda adama

21


11.BÖLÜM: KİREÇ KUYUSU Köyün mezarlık mevkiine giderdim gençken boş zamanları Canım öyle bal çekti ki dedim devireyim biraz kovanları Usulca kaldırdım bahçede duran bir arı sepetini İçinden bir bal peteğini çekip açtım kısmetini Arılar birden deli gibi uçuşup soktular beni fişek gibi Kendimi kireç kuyusuna atıp kafamı soktum ördek gibi Üstüm başım kaşım saçım kıçım her yerim olmuştu bembeyaz Dedim hava kararana kadar mezarlıkta bekleyeyim biraz Baktım ilerde bir faaliyet gördüm biri kazıyor mezar Berduş Çarli elinde kazma Almancının mezarını kazar Baktım yarıya kadar inmiş çıkartacak mevtayı Dedim hemşerim kolay gelsin nasıl yaptın mı siftayı Bembeyaz görünce beni küreği atıp çekti salavat Sen kimsin be aga deyince dedim ben bu kaldırdığın zat Baktım karşımda titremeye başladı söğüt gibi Dedi çim ekmeye geldim abi mahsumum süt gibi Dedim ağaç mı ekecektin çok derin kazmışsın toprağı Bu kerpeten ne deyince dedi budayacaktım dalı yaprağı Dedim madem kaldırdın şimdi sen yat soracağım sorgu suali Bilemezsen gömeceğim seni deyince ölü gibi oldu hali Dedim dinin ne dedi İslam kitabın Kur’an Rabbin Allah Bir daha kefen soygunculuğu yapacan mı tövbe vallah Peygamberin Muhammed kıblen Şam yok Kudüs, dur söyleyecem bekle

Bana bak Çarli şaşırma yoksa gömüleceksin kürekle 22


KÖYNAME Dedim imanın şartlarını say bakalım dedi unuttum vallah Toprağın üstündeyken sayamadın da altında sayacan maşallah Dedim Cebrail kimdir vahiy meleği Azrail sus ölüm meleği Bi daha buralara çim budamaya gelirsen yersin köteği O kerpetenle dişlerini sökmeden çabuk toz ol buradan Tamam abi tamam deyip kaçarken aklını sıyırdı kafadan Sonra baktım kasabadan liseliler gelir iki sıra Mezarlıktan seslendim ey gençler bize de uğrayın ara sıra Biz de gezerdik siz gibi siz de yatacaksınız biz gibi Baktım çil yavrusu gibi dağılıp kaçıştılar keriz gibi Ardından köyün delisi Bayram geçti ağzındaki düdükle Hey ölüleri rahatsız etme deyince kaçtı salya sümükle

23


12.BÖLÜM: TİLKİ ALİ Sonra beygir arabasıyla eskici geçti bi ihtiyar Dedim ey amca beni de götürür müsün köye kadar Eyvah ölü hortladı deyip beygirleri sürdü dört nala Kaçarken hurda yığınlarını döktü hep sağa sola Dedim kaçma beni de götür ey dini islam ey müslüman Beygirleri kırbaçlamaktan sırtlarını etti perişan Sonra fren sesi duydum dedim kamyonet gidiyor nereye Sobaya çarpmayım derken baktım uçtu köprüden dereye Baktım Tilki Ali ayağını yaş tahtaya basmazkan bastı foka Tepeden tırnağa bembeyaz görünce beni iyice girdi şoka Yardım etmek için sarsıp dedim uyan ey Ali dayı Korkup titreyince uyansın diye bir de öttürdüm kornayı Başladı nolur canımı alma çoluk çocuğuma bağışla Namaz kılıcam oruç tutucam zekat verecem yemin billa Zaten kamyon ters gelmiş beni de ters görünce iyice afalladı İçkiyi kumarı bırakacam hacca gidecem diye hep salladı Ben baştan anlamadım niye böyle kesildi dindar Meğer beni birisine benzetmiş korkudan ağlar Bembeyaz görünce beni sanmış Azrail Aleyhisselam Mümin bir kul olacam camiden hiç çıkmayacam dedi vesselam Ben ayılsın diye sarsıp avuçla yüzüne çarpıyorum suyu O zannetmiş canını sarsarak çıkartıyor böyledir huyu Üç ay sonra kahvede gördüm masada oynuyordu kumar Elinde şarap beni görünce dedi yanındaki Sakar 24


KÖYNAME Noldu be Ali dayı senin Azrail’e verdiğin sözler Ettiğin yeminler bak Kalivya Camii seni gözler Sözde namaza başlayacak hiç çıkmayacaktın camiden Hiç girmedin ki çıkasın sallamışsın hep boşa ramiden Cemil bi daha gir şu kireç kuyusuna da görsün finişi Bu sefer yalvarsa da bu tilki acıma çek fişi bitir işi Baktım Tilki Ali’nin yüzü düştü kızardı biber gibi Millet gülüp coştukça yerin dibine geçti siper gibi Çocuklar nolur canımı alma çoluk çocuğuma bağışla Dedikçe Ali dayı onları arkasından kovalardı taşla Millete deyim olmuştu Ali dayı kim ki konuşsa yalan Derdi sen de konuşma Tilki Ali’nin yeminleri gibi lan

25


13.BÖLÜM: KRAL MEZARI Kral mezarına küçükken gittik defineye Tünel kazıp alttan ulaşacaktık hazineye İcraata başladık zifiri karanlıkta Baykuşlar öttükçe öttük mezarlıkta Çalışmadan yiyene bizde derler ampacılar Bizim gibi olmuş tepeye çıkan rampacılar Kazdıkça elimize geçti çömlek kiremitler Staja gelen çok olmuş yerde vardı izmaritler Mezarın yanında gördüm bi mermer tablet Toprağını silip götürmeye ettim niyet Üstünde vardı eski yunanca yazılar Şafak vakti nihayet son buldu kazılar Hazine sandığını bulamadık lakin Çok değerli bir şey bulduğumuza oldum emin Kınalı İbram vardı iyi bilirdi rumca Zihnime yerleştirdim okudukça amca Nice krallar gelmiş bu dünya hanına Vaktiyle hepsi katılmış göç kervanına Saraylarının kubbesi altın varak imiş Şimdi yastığı taş yorganı toprak imiş Bunlar ki beğenmezlerdi nice sarayları Şimdi penceresiz topraktandır dört duvarı Ne ihtişamlıymış mermer sütunlu konakları Şimdi yerlerinden yükselmiş buğday başakları 26


KÖYNAME Yüzlerce hizmetçileri varmış yanlarında Şimdi karıncalar nöbet tutar mezarında Nerde köşkünde gezinen o ay yüzlü dilberler Kemiklerinden dahi kalmamış hiçbir eser Emrine tabiymiş Rumu, Yemeni, Çini Şimdi kovamaz üstünde yatan güvercini Nice ülkeler onlar için birer vilayetti Şimdi iki metrelik toprak olmuş mülkiyeti Ordularıyla meydan okurmuş tüm cihana Şimdi sırt üstü yatar yenik düşmüş zamana Bil ki arif olan kişiye şu söz kafidir Mal, şan, ihtişam fani bir tek Allah bakidir!

27


14. BÖLÜM: KÖSE DEDE Kış geceleri dedemizden masal dinlerdik elinde asası Tüm köyün çocukları toplanır odada yanardı gaz lambası Evvel zaman iken deve tellal iken diye dinlerdik huşu ile Masal dinleyecez diye dedenin evine uçardık koşu ile Çoban masalını çok anlatırdı sırtında urbası ile Uyuyan oldu mu uyandırır dürterdi asası ile Bazı geceler dinlerdik Battal Gazi’den efsaneleri Ayşe nine peçkada pişirir yerdik kestaneleri Koyun postuna oturur sırtımızı dayardık mindere Köse dede coştu mu asasını vururdu semere Badem şekeri eksik olmaz herkes yerdi kısmetini Çeşmeden su taşır yudumlardık kızılcık şerbetini Acıkınca yerdik püsküt arası kıstırma lokum Paşa çaylarını içtikçe gece gelmezdi uykum Bazen fıkra anlatır çok komik biriydi nükteli Gülmekten göbeğimiz çatlar olurduk zırdeli Derdi firengistandan bir gün ecnebi bir filozof gelir Sorular sorup Nasrettin Hoca’yı edecek hor hakir Lisan bilmediği için sorar işaretlerle Hoca da onun gibi cevap verir hareketlerle Filozof eliyle yere çizer bir çember Hoca da ortasından bir çizgi çizer Filozof bu sefer çemberden dikey bir çizgi çizer Hoca da eliyle üçü benim biri senin der 28


KÖYNAME Filozof parmaklarını sallar aşağı doğru Hoca da parmaklarını tutar yukarı doğru Filozof çemberin üstünde gezdirir avucunu Hoca da üfleyip gezdirir dudağının ucunu Filozof çemberin üstüne yumruklar vurur Hoca da hafifçe sallar gibi yapar durur Filozof çemberin çevresinde gezdirir elini ensesini Hocadan enseye tokadı yeyince döner şaşırır eksenini Filozof parmaklarını açar semaya doğru Hoca da parmaklarını sıkar kafaya doğru Filozof parmaklarını sürter sürter avuç içini Hoca da adamın boğazını sıkar döker içini

29


15.BÖLÜM: KÖSE DEDE-2 Filozof memleketine gidince çevresi merakla der Noldu nasıl buldun ilmini der şaştım hoca alimmiş meğer Dünyayı kast ederek yere çizdim bir çember Hoca da dedi ortasından ekvator geçer Dört parçaya bölünce dedim nedir bu Dedi dörtte biri toprak dörtte üçü su Dedim kaynağı nedir neden yağar nisan yağmurları Dedi yeryüzünden sular buharlaşıp çıkar yukarı Dedim kışın neden yeryüzü bembeyaz olur Dedi soğuk rüzgarlar eser atmosfer soğur Dedim peki yer neden sallanır olur depremler Dedi altında olur dahili değişimler Dedim dünya sabit mi yoksa döner mi yerinde Döndürdü beni hem kendi hem feleğin çemberinde Dedim sizin memlekette yıldızlar gündüz de mi doğar Dedi yıldızların yanında kafaya göktaşları da yağar Yani hoca çakınca adamın ensesine Gündüz vakti yıldız saydırmış sorar döne döne Dedim düşüncen nedir kutuplar küresel ısınma deyince Dedi boğazımıza kadar suda kalacaz kutuplar eriyince Bu sefer dostları hocaya der noldu ne dedi filozof Der canı tatlı çekmiş yere çizdi kocaman tepsi kadayıf Ortasından biz çizgi çekip dedim yarısı benim Yok olmaz deyince dedim al dörtte biri senin 30


KÖYNAME Dedi üzerine serpsek fıstık ceviz susam darı Dedim iyi olur ha böyle köz köz olursa ateşin ayarı Dedi nasıl olur üzerine tamamen kaymak çeksek Dedim üfff harika olur pişse de çabuk yesek Üstündeki cevizleri ezelim mi dedi herif Dedim şerbetini kaçırırsın sallamalı hafif Dedi hepsini çevirip ben yiyeyim sana kalsın birazcık Dedim aç gözlü olursan böyle döne döne yersin bre zındık Dedi hoca vurma yukarda Allah var tektir Dedim bizde hak yiyenlerin hakkı böyle kötektir Dedi hoca bunu paylaşalım fifti fifti bana iki sana bir Boğazını sıkıp dedim böyle pay mı olur bre yezit bre kafir

31


16.BÖLÜM: KOYUN ÇOBANI Koyunları götürür meraya önünde yürür sopasıyla Köpekleri yanlarından gelir boyunlarında tasmasıyla Dağda yakmış ateşi sopasıyla çevirir közleri Vurdukça közlere parlar köpeklerinin gözleri Ayaz gecede uzanır yere sırtında aba kepeneği Kavalını çalar koyunlarıyla beraber dinler köpeği Geceyi dağda geçirir yanında durur ulakları Kurt sesleri gelince köpekler dikti kulakları Çoban, köpeklerinin boynuna takmış sivri hıltarı Dağda kurtlarla boğuşunca canlarını kurtarı Gecenin sessizliğini böler kurtlarla rüzgar sesleri Koyunlar iç içe yaklaşmış siner ısıtır nefesleri Sabahın sisi çökmüş dağlara, çekti yüzünden kepeneği Sütü sağıp koyunundan, çıkardı ekmeğiyle çökeleği Koyunlar gün boyu otlar çan sesleri yayılır uzaklara Yogi köpeği yaralı ama gözünü açık tutar tuzaklara Sürüyle köye gelir bir gün daha kapanır sayfasıyla Hanımı peçkada patates közlemiş yer tayfasıyla Ramadan kahya sabah erkenden meraya götürür davarlarını Akşam karınları şişince çizer köyün daracık duvarlarını Ateşte bekletip yapmış karaağaçtan çoban sopası Arkadan kıçına vurdukça hızlı kaçar sıpası Davarları salmış meraya eşeğe bağlamış kösteği Otladıkça çayırları güğümle süt verecek ineği 32


KÖYNAME Çayırda otları savurur biçer elinde tırpanla Kışın davarlara verecek karıştırıp samanla İneklerinin sütünü sağar koyar bakır bakraca Omuzunda sopayla taşır mandıradan gelen araca Hanımı yapmış kabak pidesiyle vişne kompostasını Ağzı yanınca pideden götürdü ağzına hoşaf tasını Bazlama ekmeğine yağı sürer tavşan ayağıyla Yanında içecek katığı döver ahşap yayığıyla Ceviz serpip yiyecek fırında pişer balkabağı Yayıkla döver sütü üstüne dökecek kaymağı Mangala attı odunu üstünde kaynar çaydanlığı Yine davarları güdecek sökünce gecenin karanlığı

33


17. BÖLÜM: KESİT-5 Hacdan gelir Maksud dede getirmiş Medine toprağı Camide kamet getirirken ağzına götürür misvağı Halime gelin kalem gibi sarmış yaprak sarması Konuklara verdiler zemzem ile Medine hurması Yakup dayı gürgen ağacından yapar tahta kaşık Oğlu pilav yedikçe döker yere komşu kıza aşık Tarhana bulgur kuskus erişte evlerde hazırlanır kışlık Nazife’nin yavuklusu saçak altında gizlice çalar ıslık Parmağına geçirmiş yüksük iğneyle diker yorganı Kışın üstüne çekecek sönünce bacanın dumanı Sami usta ayakkabıcı örsüne çakıp yaptı kundurayı Yorulunca yaktı bi tane kutusundan sardığı purayı Ayşe yenge kuyu başında sütü döver yayıkla Rasim dayı ağını alıp sazana çıktı kayıkla Çapar lodosta çıkmış kayıkla barajda çevirir ağları Azgın dalgalarla boğuşunca eritmiş göbeğindeki yağları Köyün hanımları hamur teknesinde yoğurdular hamuru Böğrekler yenilip dua edildi Allah verdi yağmuru Değirmenden çekmiş buğdayı unu eler elekle Sacın üstünde pişirir katmeri yer çökelekle Peynir yapınca Fatma nine ikram etti teleme Şeker serpip yeyince oh ne tatlı geldi dilime Kömürlü ütünün içine annem maşayla koyardı közü Gömleği giyince kırık aynada gülerdi babamın yüzü 34


KÖYNAME Usturayla tıraş olurken babam içinden yakardı ağıt Adetti yanaklarını kanatır yapıştırırdı kağıt Yasin dede dağa gider baltasıyla keser maktasını Katırına yüklemiş odunları yakacak peçkasını Tandır ateşini canlandırmak için vermiş körüğü Köpekler havlar köye sokmaz dağdan inen yörüğü Muharremin onunda evde pişirdiler aşure Bi oturuşta üç tas yedi komşu kızı Mahmure Mısır tekler Leyla hatun otlara vurur keseri Terleyince alnı indirip yüzüne çekti çemberi Oturmaya gelmiş hu deyip çalar kapı tokmağını Avluya çıkar Esma nine açar kalbini ocağını

35


18.BÖLÜM: DOST ZİYARETİ Komşu köyde samimi bir dostum vardı adı İhsan İyi niyetli biriydi lakin aklı biraz noksan Çok ısrar etti gitmem için memleketine Soğuk bir kış günü icabet ettim davetine Tam da o gün bir aile geldi ki çok kalabalık Ev ufak tefek olunca dedim eyvah oğlum yandık Yer kalmayınca bir kadın yatırdı oğlunu küvete Daha ufağını da koydu mutfaktaki sepete Dostum yatmak için bana başka bir yer etti tahsis Zaten o ortamda kalmak olamazdı mevzu bahis Köyün dışına gittik vardı bir misafirhane İdare et deyip bıraktı beni garibane Öyle bir ev ki her yeri kafes gibi delik deşik Yerleri fare köstebek delikleriyle süslenik Gökyüzünü seyretmeye engel değildi tavani Duvarları da yoldan gelip geçene değildi mani Bahtım gibi karanlık gözlerim gibi yaş dolu Gökte uçuşan kargalara olmuş ayak yolu Duvarları eğilmiş sanki gitmek ister rükua Çatısı çoktan demiş subhanel rabbiyel ala Tozlar uçuşuyor ortalık aklım gibi perişan Sağlam bir yer kalmamış her yer içim gibi viran Sözde evdi ama yoktu bir kapı duvar penceresi Böyle misafirhane mi olur be Allah’ın teresi 36


KÖYNAME Yerde serilmiş ot motifli orijinal kilimler Üstünde böcek desenleri var yürüyen resimler Tahta divanın ayakları umudum gibi kırık Yatınca ayaklar yukarı başım aşağı kayık Buzdolabı kenarda duruyordu garip bi hoş Kapısını açınca gördüm midem gibi bomboş Hava moralim gibi bozuk rüzgar desen o biçim Tüylerim ok gibi olmuş inliyorum inim inim Vardı bi sandık dedim yorgan döşek olmalı Dokundum umudumun goncası gibi kapalı Tüm gece soğuktan uyuyamadım titredim tir tir Sabaha dek döne döne hay hu deyip çektim zikir Sabah olunca baktım geldi bizim köyün delisi Dedi nasıl rahat edebildin mi ey asrımızın velisi Dedim hotellerde olurken beş yıldız burda bin yıldız Az kalsın konfordan yıldızlara uçacaktı canımız Dedi burda herşey doğal olsun istedim hani derler ya organik Dedim tarım mı yapacan baksana duvarlar bile çimenlerle süslenik Dedi burdaki rahatı bulamazsın kervanda bile İçimden dedim bu eziyeti çekmezdim zindanda bile Dedi beğendiysen sana bu evi çok ucuza satayım kelepir Dedim öyle doğal yapmışsın ki burda bir gece yatan olur ehl-i kabir Ayrılırken dedi kal sağlıcakla kapım sana her zaman açık İçimden dedim bir daha sana gelir miyim be kaçık oğlu kaçık 37


19.BÖLÜM: KÖMÜR OCAĞI On beş yaşlarındayken bir yaz çalışmıştım kömür ocağında Köyümüze yarım saat yolu olan Şahin bucağında Hafta sonları eve dönmek için yoktu bi vesait Kömür kamyonlarıyla gidiyorduk olurlarsa müsait Abi dedim beni de götürsene Malkara’ya kadar Şoför baktı bana süzüp tepeden tırnağa kadar Dedi geç arka kasaya otur be çingene şoparı Senin üstün başın kapkara batırırsın koltukları Kasada vardı yarıya kadar sivri sivri kömürler Kamyon çukurlardan geçtikçe geçti ömrümden ömürler Kenarda görünce bi tabut sevindim çölde su bulmuş gibi Hemen kapağını açıp içine yattım uzandım ölü durmuş gibi Oh dedim kömürler kıçımı acıtmadan gidiyorum rahat Kapağı da üstüme çekince dedim güle güle hayat Bi ara kamyona bindiler tarım işçileri dört beş kişi Korkmasınlar diye kımıldamadan durup kestim sesi nefesi Görünce irkilip dediler abe aga burada var bi tabut İçinde olmasın mı acaba dünkü ölen terzi Davut Yanındaki dedi duydum cenazeyi götüreceklermiş kamyon ile Memlekete kadar da kokmasın diye saracaklarmış kimyon ile Biri dedi mübarek bir zatmış ömründe hiç geçirmemiş namaz Tabutuna yüzümü gözümü süreyim de nurlansın biraz Baktım duaya başladılar korku dolu bakışlarla Dedim sesim çıkarsa bunlar korkup kaçacaklar bağırışlarla 38


KÖYNAME Bi ara kamyon çukura hızlı girince tabut açıldı kabak gibi Acından bağırınca onlar da bağırıp kaçıştılar tavuk gibi Ben acıdan aaah diye bağırıp tabuttan fırladım yarasa gibi Onlar da aaah diye bağırıp kamyondan atladılar pırasa gibi Son sürat giden kamyondan atladılar sanki gölete atlar gibi Kimi balıklama kimi kurbağalama dik tepe uçtular atlar gibi Arkadan baktım yollara yatıp uzanmışlar meyyit gibi Beni görünce daha da korkup kaçıştılar it gibi Kulaktan kulağa yaşananlar duyulmuştu tüm köylerde Ölü dirilince biz geberecektik diyorlarmış her yerde Beni görünce derler abe Cemil senin yüzünden kaldık sakat Dedim hakkınızı helal edin tüm bunlar takdir-i ilahiyat

39


20.BÖLÜM: KESİT-6 Üzeyir dede dağa baltasıyla gider ıhlamura Gelirken tutuldu yağmura çarığı battı çamura Mandaya bağlamış sabanı gider sürmeye tarlayı İki karık mısır ekmiş kalanına serpmiş buğdayı Sığır çobanı defalarca hayvanları kaçırınca arpaya Kurdali aga çobanın dişlerini döktü gübre diye tarlaya Kırbaç Ali pulluk çeker tarlada sonra götürür baraja Çamurları yıkayıp tertemiz traktörü çekti garaja Ahmetçe bağda üzüm salkımlarını toplar bağ bıçağıyla Kazanda kaynatıp pekmez yapar kışın içer çanağıyla Keçileri sağmış Şeyma hatun peyniri koymuş küleğe Kasabada satınca bez bebek alacak kızı Meleğe Gümüş telleri eğip büküp ay yıldız yapmış telkâri Çeyiz sandığına koyup bekler askerden gelecek yâri Basri dede rendeyle ağacı yontar yapar baston Çalışırken çayını yudumlar üstüne sıkar limon Ekmek pişirmek için tandıra konmuş samanlı tezek Hafif ateşte mayalı hamur mis gibi pişecek Sofra bezini silkeler gel pili pili diye seslenip Piliçler uçuşup gelir kuşlar da bekler ya nasip Manda derisinden yapmış çarık burnu yukarı kıvrık Etrafına meşin sarık Zarif dedenin ayağına sağlık Püskütçü dede camiye gelir ayağında mesti Abdest alırken torunu su döker elinde testi 40


KÖYNAME Çamuru hamur gibi işler fırında pişer çömlek Toprak sürahiden ayranı dikerken kirlendi gömlek Odasında yere uzanmış yatar altında hasır Secdeye varmaktan ayak bilekleri olmuş nasır Odasının duvarına asmış kuş motifli yün halı Yan duvarda dört nala koşmuş atlar ayağında var nalı Nevriye nine sofraya koymuş ekşimikli biber Sahanda yumurta kırmış diz çöküp ekmeği banıp yer Hatçe nine yünden kirmenle yapar iplik dokur mekik Oğlu dağdan avlamış keklik üstüne döker kekik Ayşe nine misafirleri uğurlar oğlu arabaya biner Arkasından buğday serper su döker Allah'a ısmarladık der

41


21. BÖLÜM: KADİM HARABELER Eski harabeleri gezdim her yerde sükunet Nice manalar saklıyordu içinde emanet Bir zamanlar ordularıyla geçmiş buradan İskender Şimdi toprak olmuş yatarlar ne bir selam ne bir haber Bu dünya değirmeni öğütmüş nice İskenderi Ne ülkesi kalmış Dara’nın ne de bir eseri Farzedelim ki Karun gibi hazineye sahipsin Sonunda beş parasız toprağa yatacaksın garipsin Keçiler otluyordu harabelerde açmış laleler Geçmişe mi esefleniyor yatanlar kanlı naleler Hani Dara’nın mücevher tahtı yerinde yeller eser Alem bir rüya gibi göz yumup açınca gelip geçer Bu dünyada ömrün bin yıl olsa da bir gün gibidir Nice uygarlıkları örtmüş sonun yerin dibidir Gözümü açıp baktım geçmişin tozlu sayfasına Sanki baktım dünyayı gösteren ibret aynasına Hani taht sahibi altın taçlı krallar nerdeler Mezar taşları bile kaybolmuş harabe yerdeler Hani zevk u sefa meclisleri defler nağmeler Rüzgar sesleri çınlar vadide hazin inlemeler Hani mahşeri orduya sahip İskender Rüstemler Garip yatarlar bir selama muhtaç bin sitemler Nice tahtları devirdi bu felek nice şahları Nice hisarları yıkmıştır gariplerin ahları Hani o saltanat kaftanı zümrüt takılı kemer Nam u nişanesi kalmamış üstünde yeller eser

42


KÖYNAME Hani Kisra’nın köşkleri bahçesindeki gülleri Yıkıp dağıttı hazan rüzgarı savruldu külleri Hani mal mülk zenginlik şimdi ara bul parasını Köstebekler yuva yapmış bölüşürler mirasını Hani Karun hazinesi başındaki altın taç Soyup uryan etti felek bir meteliğe muhtaç Hani at koştururdu cihan mülküydü toprakları Adımını atamaz üstünde hazan yaprakları Cemil hadisatın gidişatına kulak verdim ben Nice tahtları devirdi bu devran mağrur olma sen

43


22.BÖLÜM: KESİT-7 Çeşmeden su taşır omzunda iğne oyalı yar güğümle Bağdan gelir aşığı keserken eşekten düştü üzümle Pekmez kaynatır Ayşe anne köpüğü alır saplı tasla Bakkaldan alışmış şokomele veletleri yemezler asla Fasulye koydular çömlekte yanında kırdılar soğan Kırmızı bibere denk gelince ağzından çıktı duman Şükrü dede un taşır değirmenden eve gelir eşekle Tandırı yakmış hanımı çöreği yiyecek çökelekle Sülo bakkal bayramda getirmiş maytapla çatapatları Çocuklar az kalsın yakıyordu samanlıktaki atları Hamur yoğurur teknede ekmek pişecek toprak fırında Üstüne tereyağını sürünce oh işler tıkırında Kalem gibi yaprak sarması sarmışlar getirdiler yemekte Üstüne limon sıkınca bir anda dibi göründü çömlekte Çingene Bayram eşiyle oturmuş örer sazdan sepetleri Baba paya vesene deyince sepetledi veletleri Beygir arabasına yüklemiş sepet leğen çömlekleri Köye girince satmaya kırbaçla kovaladı köpekleri Hamama gider Sitemkar aga elinde hamam kesesi Suyun ayarını tutturamayınca haşlandı ensesi Peştemali doladı beline yanında durur kil tası Saçlarını yıkayınca bi güzel parladı kel kafası Közde kahve pişirir Yörüğün Ali elinde cezvesi Yanında verdi konuklarına lokumla badem ezmesi Hayvanları tımar etmek için girdi elinde kaşağı Kaşıdıkça sırtlarını inekleri oynattı kulağı

44


KÖYNAME Gölde tüfekle ördek avlamış pişirdiler tencerede Üstüne tütün sardı çayını yudumlar pencerede Camide mevlüd okutuldu pilav dağıttılar çanakla Kahve cemaati gelmedi ama götürdüler tabakla Solak Ramadan elinde keseri meşinden yapar semeri Bayramda eşeğin kafasına taktılar boncuklu çemberi Köyde kızlar toplanmış bulgur çekerler değirmen taşında Delikanlılar bacadan bakar beklerler avlu başında Başında boncuk oyalı tülbent ayağında kırmızı patik Ya Allah ya Allah diyen görse yeho yeho der olur patrik

45


23. BÖLÜM: KESİT-8 Gündöndü çırpısı toplar kadınlar bağlar saplarını Acıkınca gölgede çıkardılar yemek kaplarını Saman balyasını yüklemiş atar motor kasasına Cingöz Ali istif eder çemberi geçirmiş kafasına Kabakları toplayıp attı makinaya ayrıldı çekirdekleri Kabak küspeleri küme küme yığılınca yediler inekleri Dut toplamaya gider Zekiye hala açtı sofra bezini Silkeledi ağacı evinde yapacak kışlık pekmezini Ceviz silkelemeye gitti aldı uzun sopasını Bir baktı ki ceviz kalmamış bozdu ağzının mayasını Bağ bozumu yapınca yığdılar üzüm sandıklarını Kamyona yüklerken tüccar ayırdı çürük çarıklarını Nesibe hatun bağa gider sepete toplar asma yaprağı Kalem gibi dolma sarmış başında iğne oyalı yaşmağı Traktöre yüklemiş hayvan gübresini döktü tarlaya Ekince sebzesini millet pazarda girecek sıraya Kurban bayramında evde pişirdiler dana kavurması Baklavanın yanında ikram ettiler yaprak sarması Mal hatun fasulye içine ekmiş gündöndü keser orakla Sopayla kafaları dövüp peçkada kızartacak çanakla Çoban Ali kırdan toplamış heybesine kuş üzümlerini Sütleri sağıp mandıraya dökmeye götürdü güğümlerini Hayriye nine peçkada patlıcan közleyip yaptı talçota Üstüne sarımsaklı yoğurdu döküp yanına koydu salata Çoban Yaşar kırdan toplamış heybesine ahlatları Yiyince yüzünü buruşturdu evdeki evlatları 46


KÖYNAME Komşu anne kazanda kaynatır kırmızı biber salçası Ateşe yaklaşınca tutuştu yeni gelinin paçası Fadime hatun sütü döktü yayığa hazırladı katığı Eriştenin üstüne serpti peyniri eşi bastı kaşığı Esma nine komşularına döktü kızılcık şerbetini Oh be deyip afiyetle içtiler buz gibi kısmetini Güveçte kuru fasulye pişmiş kırar soğanı Yanında durur taze dövülmüş yayık ayranı Fırına vermiş kapamayı yanında erik hoşafı Sofraya gelince hindi herkes bir anda kesti lafı

47


24.BÖLÜM: ÇOCUKLUK ANILARI Köy meydanında çocuklar eliyle tekerler araba lastiği Ayağında lastik pabucu var kimi yalınayak yok patiği Çayırda çelik çomak oynar çeliği koyarlar çukura Çakır Rasim’in havuza girince boyanmışlar çamura Sülman çavuşun yokuşunda karda kayarlar kızakla Esma nine çitleri bozulunca kovaladı kazıkla Ellerinde sapanla kuş avlamaya gittiler dereye Kargayı kızartıp yedirdiler Aslan dedeye keklik diye Uzun eşek oynarlar sırayla dizmişler beş neferi Ayı Kemal zıplayınca Karga Levent öptü yeri Gece bir araya gelip bahçeye dalmış yerler zerdali Ağaçları haşat edince Salim amca oldu zırdeli On tane kiraz ağacı vardı Rüstem ağanın çiftlikte Çarli’nin Ermiş ağaçtan düşmüştü yere dalla birlikte Tuzla birlikte çağla yiyince mis gibi olur tadı Fazla yiyince sulu ishal olur bozardık mabadı Pencereye dizilmiş kahveye bakardık merakla Kahveci Coşkun abi çıkıp kovalardı çomakla Bilye oynamak için biraz kazıp eşelerdik toprağı İrceb’in derede toplamıştım bir poşet gazoz kapağı Bulgur dibeğine girmiş sorarlar birbirine bilmece Saklambaç oynarken yine girmiş biri ebeler dün gece Acıkınca eve koşup ninemiz sürer yerdik salçalı ekmek Yiyince ağzımız burnumuz kıpkırmızı olurduk sanki şebek 48


KÖYNAME Kabağın içine çubuk geçirip sürerdik tekeri Gece ateş böcekleri uçuşur yakardı feneri Kümesten üç yumurta kapıp bakkaldan aldım akide şekeri Gündöndü sopasıyla dışın dışın deyip vurmuştum üç askeri Yaban eriğinden Yusuf dede yapar kayardık kızakla Yokuştan kayarken beş kişi dereye uçmuştuk uçakla Ayı getirmişlerdi köye defle oynattılar ayıyı Çocuklar kıl çekince ayıdan korkutmuştu Hilmi dayıyı Hurdacı gelince köye balya teli toplardık kesin Karyolayı yüklenmiş Panta Gürbüz gazoz içmek için Annesi karyolayı kurtarmak için koştu bayağı Gürbüz üç gün merada yattı yememek için dayağı

49


25.BÖLÜM: ÜST ÜSTE GELEN KAZALAR

Külüstür arabamla bir gün gezmek için çıkmıştım yola Bayır bir yerde durup denize bakmak için verdim mola Motor durup çalışmayınca istedim biraz itmek Çünkü arabanın önünde vardı hafif bir tümsek Bir elimle direksiyonu tutup başladım itmeye Hızlanınca arabam başladı beni terk etmeye Aşağısı uçurum deniz olunca eyvah dedim Arka tamponuna asılıp frenlemek istedim Araba beş-on metre sürükledi beni kızak gibi Durduramayınca baktım denize uçtu uçak gibi Arabamda vardı mühim belgeler cüzdan ve diploma Denizde yüzerken görünce ben de atladım balıklama Baştan deniz durgundu sanki dümdüz çarşaf gibi Dalgalar geldikçe deniz suyunu içtim hoşaf gibi Arabam denizin üstünde yüzüyordu balık gibi Gevşek donum beni terk edince kaldım kazık gibi Kapısını açıp içine girdim başladım dönmeye Ağırlık yapınca başladık beraber dibe inmeye Çıkamayınca arabadan kaldım kapanık gibi İleri geri yüzdüm akvaryumdaki balık gibi Araba içinde epey çırpınınca ettim son duamı Karşımda görür gibi oldum Azrail Aleyhisselamı Bana selam verir gibi oldu almadım selamını İçimden okumaya başladım şehadet kelamını 50


KÖYNAME Son bir gayretle arabadan attım kendimi dışarı Bu sefer üzerime akın etti ecel dalgaları Dalgalarla boğuşa boğuşa zar zor ulaştım sahile Çok şükür kıyıya geldim ama baktım sevinmek nafile Çünkü hırsızın biri götürmüş bizim pantolonları Birden fırladı gözlerim bozuldu beynimin ayarı Labada yapraklarıyla köye doğru yürüdüm sine sine Araba evrak don gömlek dedim üzülmeli hangisine Yolda bir çuval bulup sıkıca bağladım belime Köpekler ısırmasın diye bir de sopa aldım elime Apaçi gibi görünce baştan sandılar beni deli Yaşananları duyunca köylü gülmekten oldu zırdeli

51


26.BÖLÜM: KESİT-9 Zühtü dayı tarlada öküz koşturur sürer sabanı Mahsül çıkınca eline alıp savuracak tırpanı Harman yerinde buğday demetlerini yaydılar dirgenle Taneleri çıkıncaya dek öküzler çiğnedi dövenle Rüzgâra karşı savurup taneleri ayırdılar yabayla Samanları kağnıya yükleyip köye götürdüler mandayla Samanlığa sıkıştırıp istif etmiş üst üste saman balyası Yanına pancar küspesini verince davarların akar salyası İğdeci dede eşekle pazarda su satar güğümle Bazı günler kasabaya gelir iki küfe üzümle Köyün kadınları avluda kerpiç gibi yaparlar tezek Sap ve saman katıp kuruyunca tandırda pişecek ekmek Damdaki sığırlar üstteki odaları ısıtır petek gibi Sobayı yakmasa da Şevket dedeye alttan gelir nasibi Zeki dayı ayvanın altına dizmiş arı kovanları Tezeği yakıp arkadan verdi arılara dumanları Çamaşır yıkamaya gider kadınlar dereye tokaçla İçine meşe külünü döküp kaynatırlar bakraçla Hamdi dede manda derisinden çarık yapmış diker sırımla Torunu bayramda giyince köy meydanında yürür çalımla Gün doğmadan nohut yolmaya gider kadınlar tarlaya Kurutunca harmanda dövenle çiğnetirler mandaya Süleyman ağa yüz dönüm buğday ekti bekler gelsin hasat Tarlasına dolu yağınca o sene işler gitti kesat 52


KÖYNAME Çember havlu dağıtıp ilan ettiler köylüye düğünü Buğday ceviz tavuk ördek kaz götürdü köylü takı günü Çolak Basri eşeğiyle ormana gider odun toplamaya Mangalsız kalınca sobası başlamış ayazda zıplamaya Fistan yenge tereyağı koymuş küleğe gider pazara Oğluna tahta araba aldı kaşağıyı da davara Dudu bacı sırtında beşik tarlaya gider orak biçmeye Bebek bekler tarla bekler harman bekler vakti yok su içmeye Mısır patlatır peçkanın üstündeki tencerede Gece lapa lapa kar yağar seyreder pencerede Beş çocuğunu yatırdı döşeğe üstüne çekti yorganı Kirişte tangur tungur fareler cirit atar ninni zamanı

53


27.BÖLÜM: KESİT-10 Baki dede ormana gider sepetine toplamış mantar Domates biberle tavada kavurunca canına can katar Durak dayı pekmez kaynatır bağda içine atar ağ toprağı Küplere doldurur kışın içtikçe kızaracak yanağı Şükrü dede yamaçtaki buğdayı keser tırpanla Torunu bıldırcın avlar tarlada elindeki sapanla Üç çuval buğdayı eşeğe yükleyip götürdü pazara Kalastan geçerken eşek düştü dereye geldi nazara Selman dede ince söğüt dallarından örmüş arı sepeti Keskiyle keser petekleri kışın her gün içer bal şerbeti Evin avlusuna ekmiş domates biber soğan sarımsak Bol bol yeşil salatası yer perhiz yapar et yemek yasak Sığırları sulamaya götürür çeşmedeki yalağa Havalar ısınınca salacak meradaki otlağa Sabah kalkınca sobaya atmış odunla samanı Sabahın sisine karışmış bacadan çıkan dumanı Çiğdemler açmış karın üstüne yakında bahar gelir Yaylalar şenlenecek sürü sürü koyun davar gelir Ziynet teyze inekten sütü sağıp yayıkta döver tereyağı Folluktan üç yumurta alıp kırınca mis gibi koktu mutfağı Maşinga sobasının üstünde kızarmış köy ekmeği Üstüne tereyağı sürüp sepeledi çökeleği Peçkanın üstünde kestane közler elinde maşası Mangalda çay demledi eşi içer oh evinin paşası 54


KÖYNAME Avluda tavuklar eşelenir yanında piliçleri ufacık Samanlıkta folluğa yumurtlamışlar taptaze sıcacık Çeşmeye kızlar su almaya gelirdi gözleri sürmeli Şık Hasan şahinle geçerken foteli uçtu parladı keli Ah horozun ötmesiyle uyansak köyde sabah uykusundan Yağmur yeni yağmış gark olsak toprakla çamın kokusundan Üstüne hafiften süt dökülmüş buram buram tüter tarhana İçine ekmek doğranmış yanında durur turşu lahana Televizyon yok gaz lambasının ışığında dinlerdik masal Çimlerin üstüne yatıp yıldızları seyretmek şimdi hayal Yağmurlu gecede pencerede duysak yağmurun şıpıltısını Sabah güneş açmış ormandan gelir kuşların cıvıltısını

55


28.BÖLÜM: MEVLİD KANDİLİ Kandil gecesi camide toplandı cümle cemaat Muhammediye okunup söylendi çokça salavat Kadınlar mevlid dinlemeye gelmişler başlarında çember Bülbül hoca kürsüye geçince millet kendinden geçer İlahiler kasideler söyler hele o mesneviyi Dinledikçe ağlardı köylü hicran-ı nebeviyi Kadınlar irmik helvası yapmış dağıttılar çıkışta Hamdi dede çok yiyince soluk soluğa kaldı yokuşta Kız çocukları hücum etti bez bebek almak için Veysel usta oyuncak atlar yapmış şirin mi şirin İhya edildi salat-u selamlarla anıldı Nebi Hala ufuklarda o hicran gecesi yankılanır gibi Medet medet göçtü bu alemden Fahr-i Kainat Hicranın en kemaliyle tanışmış oldu mevcudat Gül yaprağı gibi alınca toprak O’nu sinesine Siyah şal giyip gökler büründü matem elbisesine Şimşek çakıp sağanak yağmur yağar sanma hakikat Ayrılık acısıyla feryat edip ağlar semavat Gökyüzü kıpkızıl kesilmiş sanma doğdu şafak Alevlere boyanmıştır acısından yanarak Ovalarda gördüğün değildir gelincik çiçeği Kan ağlayan dünyanın dışa vurmuştur gözbebeği Gül yaprağından yere düşen değil yağmur damlası Vefatını duymuş ki ağlar gözlerinin ayası 56


KÖYNAME Mevcudatın ayrılık ateşi sarmış tüm alemi Gözyaşları bilmem söndürebilir mi bu alevi Kendi zatı idi kainatın yaratılış maksadı Hazreti Adem cennette gördü o mübarek adı Dünyaya teşrifiyle hiç böyle şen olmamıştı alem Veda edince de hiç tatmamıştı böyle matem Ah ki medet gurub etti Kainatın Güneşi Güneş O’nun yüzünün nurundan alırdı ateşi Hicran acısıyla güneş bir daha gelmezdi lakin Cihana gelir O’nu gören yerleri görmek için Göklere karşı övün başın göğe ersin ey toprak Eşsiz inci sana gömüldü bir tek sen sevin ancak Gökler niye bizden alıkoydun diye peygamberi Yıldırım hançeriyle delik deşik eder yeri Enbiya melaike ins ü cin gelmişti vedaya Türbedarlık şerefi verilmişti güneşle aya Arşın en üst katını kendisine edindi mesken Bu kara toprak O’nun şanına layık değildi zaten Bilal o gün hicran sesiyle okumuştu ezanı Muhammed(sav) deyince yer gök bastı feryat u figanı Gökte gördüğün sanma yıldızların envarıdır Hicran ateşiyle yanan ashabın ahlarıdır Bülbül! Tüm alem hüzünlüydü veda edince Nebi Kalmıştı gülünden ayrılan hazan yaprağı gibi! 57


29.BÖLÜM: CAMBAZ EFENDİ Cambaz efendi adında bir zat vardı işi hep yalan dolan Dalaverenin üstadı derler üstüne yoktu bir pehlivan Öyle kurnaz ki hani hile rüzgarı coştursa bir ummanı Şaşkın ördek gibi kıç tarafından suya daldırır şeytanı Cehennemde insanlar döndürülseler her bir dalavere için Yemediği nane kalmadı bu adam fırıldak olurdu kesin Bir gün yurt dışından yalan makinası getirmişti yeğenleri Cambaza takınca fazla akımdan yanmıştı bobinleri Adem babamız bilseydi neslinden çıkacak biri böyle Havva annemizi tereddütsüz boşardı üç talak ile Babası dürüst biriydi şeytana rahmet okuturdu oğlu Şimdi dinleyelim mazide kalan baba oğul diyaloğu Oğlum seni okutayım olasın büyük adam Boş ver onu baba sen bana yap kocaman bir dam Oğlum yaşın müsait okumak için önün açık Mektebi çift dikiş bitirdim kafam oldu zaten kaçık Bak ne güzel kardeşin sıhhiye okuyup oldu sünnetçi Ben de ineklerin yanına alacağım elli tane keçi Oğlum bayramın yok tatilin yok bu işler değildir kolay Canım sıkıldıkça ben de ineklerimle çekerim halay Vazgeç artık bu sevdadan kafanı okumaya çevir Sağdım mı inekleri süte su bidonunu devir Oğlum haram bulaştırma malına hesabı var mezarda Tereyağına haşlanmış patates katıp satmalı pazarda 58


KÖYNAME Yazın yeşil ota alışır ne yedireceksin kış zamanları Gözlerine yeşil gözlük takıp vereceğim kuru samanları Oğlum böyle cambazlıklarla sen şeytanı bile şaşırtırsın Kafasına yular geçirip kurbanlık sığır diye satarsın Yıllar sonra musalla taşına getirdiler meyyiti İmam dedi ben kıldırmam böyledir bunun vasiyeti Alemci adaşı ben kıldıracağım deyip kesti lafı Tekbir getirince arkasında cemaat doldurdu safı Selam verince dediler senin var mıdır taharetin Ki huşuyla kıldırdın namazı varmış maharetin Dedi yoktur dediler ne kıldırırsın nerden aldın cevazı Dedi alın götürün böyle adamın böyle olur namazı

59


30.BÖLÜM: KESİT-11 Saniye nine sallar sırım kalburu eler bulguru Kara çarşafıyla geçer köy meydanından çıkmış kamburu İlyas dede ramazanda davul çalar köylü yapar sahur Arife günü heybesine koydular buğday ceviz bulgur Askere uğurlar oğlunu elinde tahta bavulu Kamyonun yanında davulcu güm güm inletti davulu Leyla bacı ahıra girip ineklerinden sağdı sütü Eve girip ıslak bezi serdi ütüler dantelli örtü Bekar Ali çeşmenin yalaklarını temizler hayrına Çayını içip çamurları döktü dikmen bayırına Bıçkıcı Şerif dede torununa yaptı çamdan beşik İnga inga dedikçe annesinin elleri oldu pişik El değirmenini çevirir yapar bulgur çekimi Kolu burkulunca yumurta sürdü köyün ümmi hekimi Koyunlarıyla kıra gider altında binmiş katırı Koyununu kurt yaralamış eline aldı satırı Şükriye hatun saçın üstünde pişirir katmeri Yanında çay demlenecek tutuşturdu semaveri Hüsne hatun kadayıf yapmış içine kırmış cevizleri Bir oturuşta tepsinin yarısını yedi ikizleri Kara kazanın altına yaktılar meşeyi kaynar keşkek Yanında zerde varmış mideler cümbüş edecek Sahanda menemen yapmış içine doğramış acı biber Bandıkça ekmeğini üfler ağzından duman tüter 60


KÖYNAME Bahçeden taze toplanmış mutfakta kaynatır çilek reçeli Odaya mis gibi yayıldı buram buram koku seli Semizotunun üstüne döktü sarımsaklı yoğurdu Tabak tabak üstüne yedikçe mideyi fena yordu Sofra tahtasına koydu soğanlı arnavud pidesi Yayık ayranını da getirince bayram etti midesi İftara hazırlamış çıkardı ekşimiş böreği Ezan bitmeden bitti börek tepsisinin çeyreği Kabak tatlısı yapmış üstüne koydu cevizli kaymağı Çayla birlikte bi oturuşta götürdü koca tabağı Peçkaya koymuş güveç üstüne yedi pancar pekmezini Gel pili pili diye seslenip silkeler sofra bezini

61


31.BÖLÜM: KESİT-12 Selma hatun sacda bazlama pişirir işinin erbabı Ters çevirince eti doğrayıp yaptı sac kebabı Sofra tahtasına dizilmişler yerler tavuklu pilav Dumanı tüttükçe kedi mindere tırmanır miyav miyav Rahmi dede bağa gider budamaya elinde bağ bıçağı Testiye doldurmuş suyu sıcakta buz gibi çekti bardağı Küfeye doldurmuş üzümleri bağdan gelir beygirle Eşi yaktı ateşi kazanda şırayı süzdü kevgirle Yüklemiş mandayı köye gelir tırpanla biçmiş çayırı Kağnı tekerlerinin sesi inletir dağı bayırı Nadasa bırakmış tarlayı eker nohut mercimek Seneye tekrar buğday arpa yulaf çavdar ekecek Önüne bağlamış önlük savurur atar çim gübresi Köylüler kırda dua ederler Allah bolca yağmur veresi Gurbetten oğlu gelince yakaladı avludaki ördeği İçine pilav doldurup kızgın fırına verdi köteği Yayıkta sütün kaymağını yayıp yapar tereyağı Katık ayranı içerken oğlu şapırdattı dudağı Bahçeden havuç turp koparıp eline aldı rendeyi İçine sirke limon sıkıp bi güzel şımarttı mideyi Atmış odunu mangal ateşine sürmüş cezveyi Fincana üfleyip çekti mis gibi köpüklü kahveyi Peştemali dolamış beline hamam sefası yapacak Tellak kemiklerini kütletince bağırdı ciyak ciyak 62


KÖYNAME İskarpelayı vurur tokmakla desen verir ahşaba El emeği göz nuru sanatına paha biçilir mi acaba Sami usta semer diker eline almış çuvaldızı Çevre köylüler sipariş verir epey parlamış yıldızı Çalıların arasından ip geçirip yapar süpürge Süpürgeleri duvara dizmiş üstünde zıplar çekirge Küfeye doldurmuş karpuzları pazara götürür katırla Yarısını sattı müşteriye yarısını verdi hatırla Resmiye hatun küleğe koydu tereyağıyla peyniri Kasabaya inmek için eşine hazırladı beygiri Mahsulü satınca kızına pazardan aldı bez bebeği Yaylaya dönünce sevinçten parladı göz bebeği

63


32.BÖLÜM: HEDİYELİK HALI Rusya’ya giderken yanıma almıştım bir hediyelik halı Ne bileyim gümrüğe dâhilmiş bir de halıdan da pahalı Gümrük memuru yakama yapıştı gümrüğünü öde diye Versem param yok bıraksam mahçup olurduk İgor Efendiye Baktım zenciler getirmişler ahşap heykeller satmak için Dediler biz bunlara taparız ilah diye yaparız ayin Tepinip dans etmeye başladılar çalıp tambur Malları toplayıp gümrüksüz geçtiler lambur lumbur Baktım zenciler dümen çevirip yaptılar kurnazlık Biz aptal değiliz ya aklıma geldi bir cambazlık Dedim biz de Müslümanız namaz kılarken gerek seccade O yüzden bunu yanımda taşırım her nereye gitsem de Rus memuru halıyı yere serince açıldı malum seccade Eni yoktu bir metre boyu desen var beş metreden ziyade Dedi bu nasıl seccade kıl bakalım görelim biraz Hemen tekbir getirip orda kılmaya başladım namaz O zamanlar bizde bir tek kimlikte yazılı Müslümanlık Bildiğim bir namaz suresi yok ki okuyayım azıcık Sussam olmaz dedim Allah’ın Rus’u ne anlar sureden Makamla okumaya başladım bir ilahi Yunus Emre’den Kapıda bir Azeri polis gülümseyip verdi selam Kulağıma usulca dedi çaktırma devam et devam Dedi biraz da Fuzuli’den gazel oku gitsin Aklıma gelen bir beyiti okuyup dedim amin 64


KÖYNAME İlahi gazel faslından sonra selam verdim sağa sola Ellerimi açıp dua ettim Rus’u getirmek için yola Namaz bitince dedim boşluk tamamlansın bir de takla at Memur bu ne deyince dedim namaz bitti bu da tesbihat Haliyle soracaktı bir metre yeterken beş metreye ne gerek var Bir takla attım ayaklarım değdi ta halının sonuna kadar Anladın mı şimdi seccade niye böyle olurmuş uzun Rus iyice sersemleşince dedi tamam geçin buyurun Halıyı toplayıp geçtik kapıdan zenciler gibi Yoksa yalvaracaktık adamlara dilenciler gibi Sağ olsun Azeri gardaş yardımımıza koştu hızır gibi Moskoflar laf dinlemez kalacaktık ortada hınzır gibi

65


33.BÖLÜM: OTOBÜS YOLCULUĞU

Rusya’da bir otobüse bindim külüstür bir taşıt Modelini sorunca şoför dedi ninemle yaşıt Kaportası dökülmüş her yeri çürümüş viran Binince gördüm içi de dışı gibi perişan Koltukları ya hiç yatmaz dimdik kazık gibi Yatan da hiç kalkmaz sedir-i yazlık gibi Arka kapısı etmiş otobüsü terk-i diyar Ön kapısı da azad olmak için gün sayar Kaportası boya hasretiyle tutuşup yanar Koltukları desen sünger ve kılıftan bekar Çalıştırınca motordan koptu bir gürültü vaveylası Sanki iki çingene yapar birbiriyle meydan kavgası Gaz verdikçe ‘’Pat! Pat!’’ sesler çıkardı pancar motoru gibi Gürültüyü duyan der sanki çıkmış üçüncü dünya harbi Kornası çalışmaz şoför camdan çıkıp bağırır “Daaat!’’ der Binen bindiğine bin pişman olup bağırır “İmdat!’’ der Yavaş git demekten anlamaz kendini pilot sanır Virajları döndükçe yolcular birbirine sarılır Şoför gittikçe hızını arttırdı kullanır canavar gibi Kilometre taşları görülüyordu beyaz duvar gibi Meğerse şoför kör kütük sarhoş imiş kafası bomboş Aynadan baktım tekerlekler sekiz çizer ondan da sarhoş Adam psikopat anlamaz yavaş git dur birazdan Servise geç kaldım der ayağını çekmez gazdan 66


KÖYNAME Lastikler olmuş kabak gibi amortisör desen ne gezer Çukurlardan geçtikçe sanki karnımıza saplanır hançer Hele bir ara kasise değince otobüsün ön köşesi Acıdan bir anda yırtıldı sanki ruhumun elbisesi Kimi bağırır kimi dua edip çaresiz bekler Kimi havaya zıplar kimi düşer yerde emekler Dedim kesin gebereceğiz vakıf oldum hadiseye Kaçış yok Ruslarla beraber gömecekler kiliseye Çok şükür yarı ölü halde varmıştık son durağa Az kalsın diri diri girecektik kara toprağa Otobüs durur durmaz tüm yolcular çullandılar şoföre Adam dayak yemekten çıkamamıştı sonraki sefere

67


34.BÖLÜM: BURNUM SIKIŞTI Rusya’da bir tatar köyüne gidip oldum misafir Rahim itegez deyip ikram ettiler kımızla kefir Bana teveccüh edip toplandı bir kalabalık Hep beraber gezerken gördüm bir cami ufacık Bostan kulübesi gibi küçük eski bir imaret Adını sordum yokmuş sonra ettim namaza davet Dediler biz bilmeyiz önceden kılmadık hiç namaz Dedim gelmişken nurlandırsaydık burasını biraz Yetmiş yıl komünizm zulmünde yasakmış ibadet Bu yüzden unutmuşlar yoktu namaz kılan bir adet Namazın kılınış şeklini gösterdim teker teker Dedim benim söylediklerimi tekrar edin yeter Yerde kılmak için yoktu bir seccade kilim halı Keresteler yan yana dizilmiş bir bir sıralı Namaz için Allah-u Ekber deyip çektim tekbiri Onlar da deyip benle secdeye gittiler her biri Secdede iki tahta arasına burnum girdi yandım Biri tahtaya basınca ezildi burnum koptu sandım Başladım bağırmaya “Burnum sıkıştı! Burnum sıkıştı!’’ Onlar da başladılar “Burnum sıkıştı!” işler karıştı Secdede dedikçe koptu burnum yandım Allah ya Rab kurtar Onlar da koptu burnum yandım Allah deyip ederler tekrar Yahu çek ayağını burnum sıkıştı ey cemaat! Onlar da aynen der sanırlar tekbir ya da salavat 68


KÖYNAME Burnum az kalsın edecekken tebdil-i mekan Son anda imdadıma yetişti Rabbimden ihsan Neyse selam verip bitirdik namazı güç bela Arkamı dönünce işittim birisinden bir seda “Ya hoca bize öyle ne tekbiri çektirdin namazda Ki biz bunu işittik ne Yemen ne Şam ne de Hicaz’da?’’ Dedim namazın özünde yoktur böyle bir tekbir Alışkanlık olmasın diye izah ettim bir bir Dediler namazda seni kabe imamından da gördük üstün Ki o ağlarken sen ise şevke gelip bağırıyordun büsbütün Gülüştüler devamlı hatırlamak için yadını Burnum Sıkıştı koymuşlar bu caminin adını

69


35.BÖLÜM: YAĞMUR DUASI Namazdan sonra beni yemek yemeye ettiler davet Yerde tahta sofrasına dizilip yedik üç pişmaklı et Yemek yerken içlerinden dedi bir yaşlı tatar babayı Ey hazret bizde nice zaman hüküm sürer kuraklık ayı Tarlalarımızda bitmez oldu arpa buğday yulaf çavdar Hayvanlarımız telef olacak gelmezse yağmurlu rüzgar Bize dua et senin yüzün suyun hürmetine Mevla Rahmet gönderir tarlalarımız yağmura gark ola Ben estağfurullah dedikçe onlar dedi gayret hazret Çok ısrar edince köylü dedim edeceğiz niyet Dediler köyümüze imam ol buluruz sana gelin Gelini duyunca dedim gelin beni takip edin Hep beraber kalabalık cemaat olup çıktık yola Namaz kılıp hep birlikte selam verdik sağa sola Ben aşk ile yağdır Mevlam dedikçe onlar dediler amin Bir anda depreşmeye başlamasın mı gök ile zemin Baktım başladı tepemizde dolaşmaya kara bulutlar Kaptık köyün güzelini diye başladı beyaz umutlar Yağmaya başlamasın mı dolu sanki yumruk gibi Millet başladı bağırıp kaçışmaya tavuk gibi Köylü kaçarken diyordu bu ne biçim veli yandık barut gibi Birazdan hepimiz helak olacağız Kavm-i Semut gibi Pirince gidelim derken olduk evdeki bulgurdan Aman ey bu daha fena çıktı bizdeki gavurdan 70


KÖYNAME Gökten yağmur beklerken yağdı başımıza musibet Ya Rab belaları def et ver bize hayırlı akibet Baktım tatar babayların sırtları ezilmiş turta gibi Kimisinin kafaları çimlendi şişti yumurta gibi Biri dedi gökten beklerken gözümüzden aktı yaş Hemen köyü terk et yoksa başımıza yağacak taş Dedim bari kızı alıp gitsek kıysak hemen nikahı Dedi sana kız değil eşek bile yok kaç bul felahı Rüzgar gibi tozattırıp kayboldum şimşek gibi Eşek gibi dayak yememek için kaçtım fişek gibi Beni veli diye yağmur duasına çağıran tatarlar Başlarına soğan tülbent sarıp gezmişler bir hafta kadar

71


36.BÖLÜM: KESİT-13 Meddah geldi kahvehanede anlatıp güldürdü herkesi Hak dostum hak dedi giderken ters çevirip gezdirdi fesi Evin avlusunda ahşap kapı üstünde asma kilitler Uzaklardan duyulur er meydanına gelmiş yiğitler Pehlivanlar güreşe tutuşmuş çiğnerler çayırı Ali pehlivan yenince Samed ağadan kaptı sığırı Veysel dede dağdan karları toplamış saklar mağarada Yazın dondurma satar kaymaklı diye bağırır arada Terzi Şaban elinde mezure ölçüp biçer kumaşı Takımı giyince Naci muallim uzattı maaşı At arabasıyla köye gelmiş satar tahta oyuncaklar Çocuklar başına toplanmış almasa da bakacaklar Üç tekerlekli arabayla gelmiş satar elma şekeri Yumurcağın düşünce şekeri üstünden geçti tekeri Köy köy gezer çerçici satar iğne iplik inci boncuk Hatçe hatun kızına bebek aldı verdi iki tavuk Tellal Hasan çavuş mahalleyi gezer köylüye duyurur Akşama Deveci’nin mevlidi varmış köylü buyurur Şerbetçi dede sırtında bakır ibrik satar gül şerbeti Sıcaklar bastırınca bal gibi olur açılır kısmeti Rafet amca vişneli dondurma koyup satar muhallebi Kışın üstüne tarçın döker buram buram kokar salebi Zakir ağa evinde radyosunu açmış dinler ajans Cızırtı olunca eliyle üstten vurur yapar balans 72


KÖYNAME Seher hanım küpe kurmuş yeşil domates biber turşusu Bir tabak verince bilmukabele pekmez koydu komşusu Cazgır Yaşar gece mezarlıktan geçerken çalar ıslık Rüzgardan sırtına dal değince koşup atmış çığlık Çocuklar kancalı sopayla sürerler demir telden çember Susayınca kaygananın çeşmeye koştular hep beraber Karpuzu atmış kuyuya börek fırında iftara hazır Yanında buz gibi karpuzu yiyince keyifler gıcır Çocuklar kıra çıkmış toplamışlar lale sümbül menekşe Okulun çelengini süslediler gözlerinde var neşe Okulun bahçesinde erguvanlar açmış ötede zambaklar Ağaçlar pembe beyaz yanında mis kokulu leylaklar

73


37.BÖLÜM: ESKİ USTALAR Eski ustalar köye inşa ettiler mabed kesme taştan Her biri sanatını konuşturdu gözler bakmaya hayran Raif usta taşları dizip geçirdi demir kuşakları Kurşun döküp perçinledi sanki bir ecdat yadigarı Elinde çekiç elmas çubukla işler mermeri verir şekil Mihrabın etrafında çiçek açmış lale sümbül karanfil Zarif usta cevizden yaptı kündekari minber Kufi hatla ayet yazılmış yıldız motifli kemer Hattat Hasan kubbeye kondurmuş Zümer kırkıncı ayeti Nakkaş Latif çiçeklerle tezyin etmiş parlar zerafeti Gökkubbede hilalin parıltısı çökmüş konmuş kubbeye Vitraylardan ışık hüzmeleri süzülüp geçmiş hutbeye Burmalı minare göğe yükselmiş bahçedeki selvi gibi Duvardaki kuşevinde kuşlar güvenle yaşar evi gibi Kabartma taç kapısı işlenmiş üstünde celi kitabe Ebced hesabıyla tarih düşürdüler her biri tecrübe Abanozdan işlenmiş kapısı üstünde kapı tokmağı İnce detaylarla iç içe geçmiş menekşe gül yaprağı Şadırvanda bronz musluklardan duyulur suyun şırıltısı Ta uzaklardan gözleri kamaştırır alemin parıltısı Köy kadınları el emeği göz nuruyla dokudu halı İlmik ilmik rengarenk motifler var ipekten de pahalı Kehribar gümüş işlemeli tesbihler taşları mercan Kirazdan oyulmuş rahle üstünde durur ciltli Kuran 74


KÖYNAME Gümüş kandillerden gece ışıklar yayılır nur gibi Mihrabın iki yanında şamdanlar parlar billur gibi Çinide Kabe minyatürü tasvir etmiş Halim musavvir Ardındaki tepeler Müzdelife Mina görülür bir bir Hafız Osman’ın sülüs hilyesi asılmış duvara Karşıda durur levhası içinde Sure-i Bakara Ahşap tavan kalemle işlenmiş çiçekler yapraklar Sır çekilmiş üstüne sanki hiç solmayacaklar İnce çakışlar zarif desenlerle işlenmiş her yeri Billurdan fanus altına alıp saklamalı eseri Sanatıyla göçüp kayboldular bu alemden sır gibi Yadigar kaldı bizlere yaşayacak kırk asır gibi

75


38.BÖLÜM: KESİT-14 Üzeyir dede dağa çıkmış odun yüklemiş semere Eve gelince soba kenarında uzanır mindere Gece boyu lapa lapa yağdı avluda diz boyu karlar Eline almış küreği peçkayı açıp ateşi harlar Duvarda asılı durur geyikli duvar kilimi Peçkanın üstünde mis gibi kızarmış ekmek dilimi Caminin kubbesine konmuş yuva yapmış leylekler Ağaçlar çiçek açmış daldan dala uçuşur kelebekler Boyunduruk bağlamış öküze çift sürer sabanla Soğuklar esince yüzüne kuytu yapar kabanla Orakla biçmiş buğdayı deste deste dizmiş harmana Dövenle çiğnedikçe öküzler katarlar tozu dumana Harmanda işi bitince döveni dayadı duvara Ahıra gidip otu yemi samanı verdi davara Nazmi çavuş kahvede saç keser köylü bekler sırasını Kel Ali tıraş olunca dedi benden al yarı parasını Bünyamin dayı tezgahında satar Osmanlı macunu Çubuğa sardıkça limonu alıp sıktı avucunu Meşatlığa gitmiş kızılcık toplar elinde sepeti Yazın asmanın altında buz gibi içecek şerbeti Saçak altında arabasında satar pamuk helvası Arkasını duvara yaslamış dökülmüş sıvası Figan hatun yastık kılıfına işlemiş dantel örtüsü Közledi kömürü hazırda bekler kömürlü ütüsü 76


KÖYNAME Boynuna geçirmiş boncuk işlemeli gümüş kolye Oğlu misket oynamaktan gelir cebi dolu bilye Ekmeğine sana yağı sürmüş üstüne serpmiş şeker Bir elinde ekmeği yer bir elinde topu yere seker Bayram namazında cami tıklım tıklım köylü tutmuş safı Çocuklar kıs kıs gülünce Hulusi dede verdi lafı Bayramda el öptü çocuklar bütün köyü gezdiler sırayla Harçlıklarını toplayınca bakkala koştular parayla Çatapat su tabancası bebekler alıp eğlendiler gün boyu Arife nine avluda oturur izler kulağında şebboyu Ümmet dede koyunun postunu yüzüp yapmış namazlık Torunu secdedeyken sırtına biner yapar yaramazlık

77


39.BÖLÜM: KESİT-15 Çeşmeye su taşımaya gitmiş yüklemiş katırı Bayırı çıkınca inler katırıyla su bakırı Beş şişle çorap örmüş yünden topuktan dize kadar Soğuktan gayle çekmez kışın giyer güze kadar Çeyiz sandığına koymuş dantel işlemeler patikler Boncuk oyalı tülbent örer ayağında baklalı çetikler Ayağında gümüş halhal yürüdükçe çarpar pullar Çeşmeye gelmiş su almaya karşısında titrer kullar Kına yakarlar geline başında durur kırmızı çember Halay çekerken çömleği kırdı kadınlar ıslandı yerler Avluda gezen tavuğu kesip kapamayı attı fırına Kuru fasulyeyi suda bekletip pişirecek yarına Yanına koydu kurutulmuş elma armut kompostasını Acı kuruyu yedikçe kaşıkladı hoşaf tasını Hıdrellezde salıncak kurmuşlar kızlar sallar urganı Havalı Hüsnü havalandıkça bastı feryadı figanı Gurbete çıkmış bavula koymuş erişte tarhana bulgur Pişirdikçe aşını aklına gelir köyü bulur huzur Cezveyi ateşe sürmüş üstünde pişirir kahveyi İçince fincanın tabağına ters çevirdi telveyi Semavere atmış kömürü çay demlemiş içer bardak bardak Peçkada leblebi kavurdu avuçlayıp yer tabak tabak Deponun üstünde dut kurutur kadınlar yapacaklar pestil Çok yemekten kabız olunca Samed ağaya vermişler fitil 78


KÖYNAME Kasabaya doğudan sürgün gelmiş belinde hançeri Çayını yudumlarken eline aldı kıtlama şekeri Kahvede tesbih çeker elinde oltu taşlı kehribar Parmağında yakut zümrüt süslemeli gümüş yüzük var Köylüye ziyafet verdi askere uğurlarken yeğeni Yemekten sonra gezdirdiler bakır ibrikle leğeni Deli Rasim beyaz çarşaf giyip gitmiş mezarlığa Köyün gençlerine heyt deyince tozatmışlar meşatlığa Takunyaları giymiş abdest alır omzunda peşkil Oturarak namaz kılar ayakları tutmaz müşkil Mevlid okumaya toplanmış kadınlar söyledi ilahiler Gül şerbeti dağıttılar kaselere döküldü sürahiler

79


40.BÖLÜM: KESİT-16 Ahşaptan rahle yapar Sami usta elinde iskarpile Mushafı açmış okumaya başlarken çekti besmele Eşeğe yüklemiş küfeyi içine doldurmuş bostan Kesmece diye bağırır sırtında yamalı fistan Gün yapmış kadınlar ikindiye yiyecekler kısırı Oğlu avluda tuz serper üfleyip ısırır mısırı Kadife kumaştan yorgan diker elinde yüksük çuvaldız Üstüne motif motif işlemiş menekşe güneş yıldız Nalbant Tahsin beygirin ayağına mıhlayıp çaktı nalı Çayını yudumlarken bardağına kattı kestane balı Mantı pişirmiş üstüne dökmüş soslu tereyağı Sarımsaklı yoğurdu dökünce süpürdü tabağı Mindere oturmuş dinlenir duvarda yanar gaz lambası Kürekle ateşi harlar alev alev tutuşur sobası Hanımı mısır patlatır sobaya koydu tencereyi Pat pat sesleri duydukça kedi zorladı pencereyi Soba kalkınca odaya yapmış kireç badanası Duvarda asılı durur gümüş duvar aynası Miyaneyi almış eline zımbayla işler bakır ibrik Körükte tavlayıp dövdü ellerini hünerini tebrik Şemsi usta şimşir ağacından yontup yapar tahta kaşık Törpü yaparken eğilip oturmaktan incinmiş kasık Çalı süpürgesiyle süpürür avluya dökülen yaprağı Toz kalkmasın diye maşrapayla su döküp ıslattı toprağı 80


KÖYNAME Veysel usta balçıktan testi yapar takmış kulpunu Oğlu yanında yere sektirir plastik topunu Şükrü usta kesme taştan yapmış dereye kemerli köprü Çoşkun seller çarptıkça ayaklarına sular köpürü Yörük kızı yün eğirip iplik yapar elinde kirmen Yaylada kıl çadırını kurmuşlar gökte yıldız yerde çimen Kendir yün keçi kılından kilim dokur üstünde kuş motifi Dereden su taşır kille yıkanıp sırtına sürdü lifi Düğüm iplerini sıkıştırmak için eline almış kirkit Kapı girişine sarkıtmış kilimi üstünde yoktur kilit Yaylada gece ışıl ışıl parlar göğün yıldızları Ateşin önünde toplanmış türkü söyler yörük kızları

81



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.