PsiNossa V

Page 1

Bir Psikoloji Dergisi

Sayı: 5

15 Mart 2015

Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu

#ÖzgecanAslan #unutmayacağız

www.tpocg.org




Sayı: 5 Mart 2015

PROF. DR. NURİ BİLGİN... Dünya'nın sayılı sosyal psikologlarından, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Nuri Bilgin geçirdiği kalp krizi sonucu geçtiğimiz ay aramızdan ayrıldı. TPÖÇG ailesi olarak değerli hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsünü duyuyoruz. Sizden çok şey öğrendik; eserlerinizle, ilklerinizle kalbimizde yaşayacaksınız hocam… Önümüzdeki aylarda değerli hocamızla ilgili bir takım çalışmalar yapacağımızı bilmenizi isteriz…

Türk Psikoloji Öğrencileri Çalışma Grubu

4


3

Say覺: 5 Mart 2015


Sayı: 5 Mart 2015

KİTAP ELEŞTİRMENİ İsmail BIYIKLI

İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğrencisi

ismailbiyikli34@gmail.com FİLM ELEŞTİRMENLERİ Ceren AYIK

Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Öğrencisi

hopigesta@hotmail.com Nur İNCİ Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğrencisi

nurinci@yahoo.com

2015 TPÖÇG Yayın Ekibi dergi@tpocg.net TPÖÇG Genel Sekreteri İrem DEMİR Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

TPÖÇG YAZARLARI Barış SEVİ

İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

baris.sevi@ug.bilkent.edu.tr Eyyüp DURMAZ İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğrencisi

Fatma Selin AYAN

TPÖÇG Mezunlar Birimi Üyesi

S. HAKAN UZUNLAR

İstanbul Kültür Üniversitesi

Yasin SEVÜK

İstanbul Üniversitesi

KONUK YAZARLAR Büşra ALPARSLAN

İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü Arş.Gör.

busraalparslan@gmail.com Neşe HACISALİHOĞLU

‘AİLE İÇİ ŞİDDETE SON’ Kampanyası Proje Koordinatörü

Selime BÜYÜKGÖZE

iremdemir@tpocg.net

Üye Pelin YİRİ Yaşar Üniversitesi peline26@gmail.com

Üye Sümeyye SÖNMEZ Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ssgs06@hotmail.com

Üye Selen ÖZBEK Başkent Üniversitesi

Destekçi Ecem UZUN İstanbul Üniversitesi ecemuzun@live.com

Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı

KARİKATÜRİST Fikri Can KOÇAKOĞLU

Çağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğrencisi

HAKEMLERİMİZE TEŞEKKÜR EDERİZ

Destekçi Yeşim MUTİOĞLU Fatih Üniversitesi yesimuti@gmail.com

Dizgi-Tasarım Mehmet Ali ERKUŞ Işık Üniversitesi mali.erkus@gmail.com

Ecem UZUN ve Yeşim MUTİOĞLU’NA katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

6


7

Sayı: 5 Mart 2015

DEĞERLİ OKUYUCULAR PsiNossa beşinci sayısıyla karşınızda! TPÖÇG’ün servislerinden olan PsiNossa, psikolojinin hayatımızın her köşesinde etkili olması ve bu etkiyi keşfetmeye olan ilgilimizi sizlere aktarabilmek için köprü görevi görmektedir. PsiNossa, psikolojiye verdiği önem kadar psikoloji camiasını ilgilendiren günümüz olaylarına da önem vermektedir. PsiNossa’yı okurken psikoloji dünyasının dipsiz bir kuyu olduğunu ve hepimizin bu kuyuda bir yeri olduğunu fark edeceksiniz. PsiNossa sizlerden gelen yazılarla ve bizim düzenleyip sizlere sunmamız ile daha verimli bir dergi olmak yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Unutmayalım ki psikoloji var olduğu sürece onu geliştirmek ve psikolojiden bihaber olan kişilere aktarabilmek görevimizdir. Eğer bende PsiNossa’ya katkıda bulunmak istiyorum diyorsanız yazılarınızı (makale, fıkra, düz yazı, söyleşi, araştırma vb.) dergi@tpocg.net adresine mail atabilirsiniz. Yazılarınız, PsiNossa hakemlerinin onayından geçtikten sonra sizinle iletişime geçilerek yayına alınacaktır. TPÖÇG PsiNossa’ya verdiğiniz emeklerden dolayı sizlere, hakemlerimize, yayın ekibine, kitap ve film eleştirmenlerimize, konuk yazarlarımıza, bu süreçte yanımızda yer alan TPÖÇG Yönetim Kurulu’na, Mehmet Ali ERKUŞ, Ecem UZUN ve Yeşim MUTİOĞLU’na teşekkür ederiz.

İrem Demir Yayın Ekibi Adına TPÖÇG Genel Sekreteri


Sayı: 5 Mart 2015

İçindekiler 9

PsiNossa’nın Hikayesi

10

Bir Bilim Dalı Olarak Psikoloji PSİKOLOGLARIN MESLEKİ HAK LARIVERİLMELİ

13

18

38

Bir kadının gerçek öyküsü

42

Film Yorumu

Aile İçindeki Geçimsizliğin Çocuk

Aile Terapilerinde Yaklaşımlar

24

Aile İçi Şiddet Üzerine

44

34

Mezun anısı Fatma Selin Ayan

45

Serbest Zaman Teolojik İnançların

Neşe Hacısalihoğlu İle Röportaj

32

Filmde saklı amnezi

Muholland Çıkmazı

20

30

Cam Kırımları Parkı Kitap Yorumu

Mor Çatı Derneği Kimdir?

Gelişimi Üzerine Etkileri

28

Elizabeth Loftus Otobiyografik Bellek Hataları

Şiddet Nedir ? Kadına Yönelik Şiddet ve Günümüz Durumları

16

38

Akademik Hayata Etkileri KARİKATÜR Bilişsel Psikoloji- Bellek Bellek Yitimi: Amnezi Nedir? Amnezi Batırılmış Hafıza ve Unutulan Anıların Yeniden Hatırlanması

46

Dostluğa evrimsel bakış

48

Mart Ayı Farkındalıkları

49

21 Mart Down Sendromu Günü

50

Bir Sonraki Sayıda Neler Var?

51

Referanslar

8


9

Sayı: 5 Mart 2015

PsiNossa’nın

Hikâyesi Pelin YİRİ Bu benim katıldığım ikinci genel kurul toplantısıydı. TPÖÇG ile ilk defa iki yıl önce Uludağ Güz toplantısında katılmıştım. O zaman demiştim ki iyi ki katılmışım ve iyi ki bu kocaman ailenin bir parçası olmuşum. İkinci toplantımda karmakarışık duygular yaşadım. Hem hüzün hem mutluluk bir aradaydı. Hüzün vardı çünkü keşke daha önce daha fazla toplantıya katılabilseydim dedim. Ama o hüznü ikiye katlayan bir mutluluk vardı içimde. Çünkü ailemiz gitgide büyüyor ve genişliyordu. Hem de onu çok seven bu aileye sahip çıkacak yepyeni insanları gördükçe daha da mutlu oldum. TPÖÇG’ten çok şey kazanırsınız. Bunlardan en önemlisi de dost. Artık gittiğiniz her şehirde sizi karşılayacak harika dostlara sahipsinizdir. Bu kadar TPÖÇG ‘ten bahsetmişken PsiNossa‘dan bahsetmemek olmaz. PsiNossa ile hikayem Samsun‘da ki kongrede başladı. Acaba yapabilir miyim korkusu yaşarken temsilciler kampında yayın ekibinin birbirinden güzel insanlarını görünce hiçbir şüphem kalmadı. Karşımda o kadar istekli ve hevesli bir ekip vardı ki; dedim ki biz bir oldukça her şeyin üstesinden geliriz, geldik de. Daha sonra Mersindeki Genel Kurulda toplandık. Buradaki hislerimi anlatmak oldukça güç, PsiNossa’yı insanların elinde görmek , herkesin desteği , kızımıza duyulan büyük sevgiyi görünce çok duygulandım. Nihan ÖZANT’A Yayın ekibi üyelerimizden olan arkadaşımıza hoşça kal diyoruz. Kendisine verdiği emeklerden dolayı teşekkür ederiz. TPÖÇG ile daim olacağına hiç şüphemiz yok. TPÖÇG ile kalman dileğiyle Nihan…

PsiNossamızın ilk editörü. Ortaya koyduğun bütün emekler için teşekkürler Nihan. Yolun açık olsun...


Sayı: 5 Mart 2015

10

Bir Bilim Dalı Olarak Psikoloji

PSİKOLOGLARIN MESLEKİ HAKLARI VERİLMELİ Utku Türkmeneri Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi TPÖÇG Temsilcisi

T

BMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) 2011 yılı Nisan ayı

döneminde Trabzon (şimdi Ankara) Milletvekili Cevdet ERDÖL ile Adana Milletvekili

Necdet

ÜNÜVAR’ın

verdikleri teklifle torba yasa kapsamında Tababet ve Şuabatı Sanatlarının tarzı icrasına dair kanuna ekle-

okuyabilirsiniz). Bu yasada, hem

Psikoloji lisans mezunları ya da

nen 13.madde ile hekimlik dışında-

psikologları mağdur edici hem de

Klinik Psikoloji alanda yüksek lisans

ki sağlık personellerinin durumu

anayasa ve yasalara aykırı ibareler

(üniversitelerdeki

yeniden düzenlenmiştir. Buna göre;

bulunmaktadır.

lisans

Psikologlar dışındaki sağlık meslek-

uygulanabilirliği zor ve mesleki hak-

adaletsizliği yüzünden) yapamamış

leri için Lisans mezuniyeti yeterli

larımızdan bizleri yoksun bırakan

ve başka alanlarda yüksek lisans

görünürken,

bu yasanın, kamu mevzuatı uygun-

yapmış Psikoloji mezunları vardır.

luğu da yoktur.

ASLA KLİNİK YÜKSEK LİSANS YAP-

Psikologların

Sağlık

Bakanlığında çalışmaları mesleki tanımlamaları için ‘’Klinik Psikolog’’ olma şartı ortaya çıkmıştır. Oysa ülkemiz mevzuatına göre, meslek sahibi olarak tanımlanmak için aranan kriter yüksek lisans değil, lisans mezuniyetidir. Bununla ilgili pek çok Danıştay kararı bulunmaktadır (Danıştay Kararlarını utkuturkmeneripsi.blogspot.com

adresinden

Bununla

birlikte

Öncelikle bu yasayla Psikoloji mezunu olanların Klinik Psikolog olmadıkları için Sağlık Bakanlığı bünyesinde görev yapmaları imkansız hale getirilirken,psikoloji mezunu

Klinik

programındaki

yüksek

kontenjan

MAYA KİMSE KARŞI DEĞİLDİR; ancak her yıl bu programı Devlet Üniversiteleri 5-10 kişiyi kabul ettiği için yüksek lisans programlarına katılmak da neredeyse imkansızdır.

olmayanlara da akademik kariyerle

Üstelik akademik kariyer tek başına

Klinik Psikolog olma yolu açılmıştır.

sahada

Böylece ruhsal tedavi de büyük bir

çalışmak içinde yeterli olmamalıdır.

kaosun önü ‘hukuken’ açılmıştır.

Önerim; tıpkı Avrupa’da olduğu gibi

(hastanelerde,kliniklerde)


11

Sayı: 5 Mart 2015

-sadece akademik kariyerin saha

Psikolog gibi çalışabilecekler mi ya da

lisans yapmış olarak mezun

çalışmasına yetmeyeceğini savunu-

bu sertifikaya sahip olmayan Psiko-

olmuş olurlar.

yorum. Ayrıca Avrupa da ki geçiş

loglar kamuda veya özelde çalışama-

sistemi açık veriliyor.- Sağlık Bakanlı-

yacaklar mı, henüz netleşmemiştir).

ğının 2 seneye yayılmış Hizmet içi eğitimleriyle (her yıl yayınlanan Hizmet için eğitim planıyla) bu yeterli seviyeye çıkarılmalıdır. (Avrupa’da Psikologların serbest olarak çalışma hakkı elde etmek için 3 yıl fakülte artı 2 yıl yüksek lisans veya karşılığı ders saati kadar hizmet içi eğitim artı 1 yıl da

süpervizyon

yapmaları

gere-

kir,3+2+1 Kaynak: EFPSA) Bu sayede yüksek ücretli Sertifikasyon programlarına gerek duyulmayacak ve Psikolog haricinde ki Yaşam Koçları, Kişisel Gelişim Uzmanları vb. gibi alanımızı zedeleyen kişiler olmayacaktır. Çıkarılması gereken yasayla Psikologların maaşları belirlenen seviyelerine göre netleştirilmelidir. Ucuz işçi çalıştırılmamalıdır. Psikoloji Lisansı yapmayıp alan dışından tercih yapanlara Psikolog olma hakkı verilmemelidir. Sağlık Bakanlığı, bahsi geçen yasa sonrası kamuda ve özelde çalışan Psikologlara 2012 ve 2013 yıllarında 3 kez ‘’Psikologların Tıbbi Uygulamaları Sınavı’’ yapmış ve başarılı olanlara Sertifika vermiştir. Ancak Sağlık Bakanlığı tarafından verilen bu sertifikaların, muhtevası henüz belli olmamıştır. (Bu resmi sertifikaya sahip olanlar yasanın tanımladığı Klinik

Ayrıca bu yasayla,Psikoloji mezunları kelimenin tam anlamıyla meslek un-

yıllarda

vanına sahip olmaktan çıkartarak

(Mühendislik) ve 1990’lı yıllarda

birer teknisyene dönüştürülmek is-

(Tarih, Coğrafya gibi) bazı bölümler 5

tenmektedir ve bu yasa başta Anaya-

yıl eğitim yaparak mezunlarına yük-

sanın eşitlik ilkesi olmak üzere pek

sek lisansla okulu bitirme imkanı

çok maddesine de aykırıdır. Psikolog-

tanınmıştır. İleriki dönemlerde de

ların mesleki hakları ellerinden alın-

Psikoloji bölümlerinde bu da uygula-

maktadır. Bu yasayla diğer meslek

nabilir; böylece Psikoloji bölümleri 5

gruplarının lisans eğitimleri yeterli

yıl yapılır ve mezun olanlar yüksek

görülürken, Psikoloji mezunları ye-

Ülkemizde

1970’li


Sayı: 5 Mart 2015

12

tersizlikle itham edilmekte-

alınarak lisans, önlisans ve ortaöğre-

na samimi bir şekilde inanan varsa

dir. Fizyoterapist lisans me-

tim olarak belirlenmiştir. Psikoloji

YÖK ile görüşüp,eğitimlerin kalitesi

zunu, odyometrist lisans mezunu,

dışındaki diğer alanların ‘Klinik Psiko-

arttırılarak 5 yıla çıkarılmasını öneri-

diyetisyen lisans mezunu vb. olarak

log’ unvanı almaları bu düzenlemeye

sini götürebilirler veya üniversitede

yeterli görülürken, Sağlık Bakanlı-

aykırıdır.

verilen derslerin toplam kredi sayıla-

ğı’nda çalışacak olan Psikologda yüksek lisans şartı aranması anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bilinmelidir ki; hastanelerde çalışan psikologlarımız, görev tanımlarında belirlenen işlerinin dışında, kendileri-

rı artırılarak eğitimin daha verimli hale getirilmesi sağlanabilir. Ayrıca Türk Psikologlar Derneği (TPD)’nin Üniversitelere önerdiği Ders Progra-

Kamu personeli atamalarında hiçbir

ne yüklenen pek çok işle uğraşmak-

kadro için yüksek lisans şartı aran-

tadırlar. Gözlemlerime dayanarak

mazken, Sağlık Bakanlığı’nda çalışa-

söyleyebilirim ki akademik unvan

cak psikologlar için bu şart getirilmek

sahibi psikologlarımızdan, sahada

Bundan sonra hepimize düşen gö-

istenmesi de hukuk devleti vasfına

çalışarak kazanılan ücretin maddi

rev; Psikoloji alanında uğraş veren

yakışmayan bir tutumdur. Devlet

sıkıntılar doğurmasından kaynaklı

herkesle birlikte, Türk Psikoloji Öğ-

personel Başkanlığının 09/05/2007-

olabilir, pek çoğu üniversite bünye-

rencileri Çalışma Grubu (TPÖÇG)

8128 tarih sayılı mütalaasında; Nite-

sinde çalışmak istemektedirler. Lakin

olarak yasanın tadili için Parlamento

lik Kod Kılavuzunda öğrenime ilişkin

klinik psikolog ünvanına sahip olup

bazında yeni bir çalışma yaparak;

koşullar Yükseköğretim Kurulu Ka-

hiç hasta/danışan görmemiş ve klinik

hem çalışan psikologlara karşı uygu-

rarlarında belirtildiği üzere unvanla-

tecrübeleri bulunmayan psikologları-

lanan fiili bir haksızlığı önlemek hem

rın Lisans seviyesinde kazanılacağı,

mız da vardır.

de psikolog adaylarımıza karşı tarihi

lisansüstü öğrenimlerin ise bu unvanların değiştirilemeyeceği dikkate

Psikoloji eğitiminin yetersiz olduğu-

mı Akreditasyonu ve Bologna sürecini her üniversitede uygulanmalıdır.

sorumluluğumuzu yerine getirmek gerekmektedir

Meslek Yasası Yürüyüşü, 2009


13

Sayı: 5 Mart 2015

ŞİDDET E NEDİR?

rkek şiddeti, gücünü erkek egemen toplumdan alır, kendini meşru kılar ve varlığı-

nı bu şekilde sürdürür. Hatta bu kavramı bir adım ileri çekip erkekliğin şiddeti demek istiyorum zira şiddeti meşru kılan, onun toplum içinde var olabilmesine ve yaşamın her alanına sızabilmesine

KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE GÜNÜMÜZ OLAYLAR ERKEKLİĞİN YARATTIĞI

ŞİDDET

imkân tanıyan şey erkekliğin norm olarak kabulüdür. Erkekliğin şiddetini sadece erkekler uygulamaz, erkekliğin içinde var olmayı tercih eden her insan uygular ve/veya bu şiddeti meşru kılmaya çalışır. Fiziksel şiddetin ne olduğunu hayal etmek görece daha kolay. Karşıdaki insana fiziksel olarak zarar verebilecek, can korkusu yaratacak her hareket; iteklemekten, saçını çekmekten, tekmelemeye,

Büşra ALPARSLAN

karanlık bir yere kapatmaya, aç bırakmaya, küt bir cisimle vurmaya, tecavüz etmeye ve nihayetinde

İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü Araştırma Görevlisi

öldürmeye varabilecek bir skalada değişen tüm fiziksel zararlar, fiziksel şiddetin bir formudur. Günlük hayatta sürekli karşımıza çıkan bir diğer

P

şiddet formu ise psikolojik şiddettir. Fiziksel şiddet sadece canımızı acıtmaz aynı zamanda tehdit unsiNossa’nın bu sayısında kadına yönelik şiddet ve aile

surudur ve psikolojik zararlar da verir. Ancak fizik-

içi şiddete ilgili yazılar okudunuz/okuyacaksınız. Bunlar

sel şiddet görülmediği zamanlarda da psikolojik

muhakkak ki konuşmamız ve üzerine tartışmamız gereken ko-

şiddet uygulanabilir. Psikolojik şiddet de aşağıla-

nular. Ancak şiddetten bahsederken kadına yönelik şiddet, aile

mak, küfretmek, parasız bırakmak, sosyal iletişim-

içi şiddet, ev içi şiddet kavramlarının kısırlığı içinde boğuluyo-

den yoksun bırakmaktan tutun da internet üzerin-

ruz. Eğri oturup doğru konuşalım, biz erkek şiddetini tartışırken

den taciz etmeye, sistematik olarak eleştirmeye,

bile erkek şiddeti demekten çekiniyoruz. Fail yerine eylemin

kişiliğe ve görüntüye sözlü saldırıya, istenmeyen

kendisine ve kurbana odaklanıyoruz. Ancak burada bile hataya

bir konuda zorlamaya, fiziksel şiddet ile tehdit

düşüyoruz zira erkek şiddetinden sadece kadınlar ve aile içinde-

etmeye, özgüvenine yönelik saldırıya kadar çeşitli

kiler nasibini almaz. “Kutsal aile” kurumunun içinde olmayan

biçimlerde görülebilir.

sevgililer, birlikte yaşayan çiftler, işverenler, iş arkadaşları, çalı-

Şiddetin formları farklı olsa da faili aynıdır: erkekli-

şanlar, yaşlılar, çocuklar, seks işçileri, engelliler, hayvanlar.. bu

ğin inşa ettiği toplum. Bu toplumda, erk sahibi

liste uzatılabilir.

olmayan herkes yani erkek olmayanlar, erkek olup


Sayı: 5 Mart 2015

14

güçlü olmayanlar, kadın olup evli olmayanlar, evli olup çocuğu olmayanlar, yaşlılar, heteroseksüel olmayanlar, vb. erkekliğin norm olduğu bu toplumda ezilmeye mahkûm bırakılır. Erk sahibinin uyguladığı şiddet ise bir şekilde meşrulaştırılmaya çalışılır. Bu şiddet ve şiddetin meşrulaştırılması zihnimize, dilimize ve davranışları-

macı cinsiyetçilik kavramlarından bah-

dışlayan cinsiyetçiliğin temelinde dün-

sedebiliriz. Düşmanca cinsiyetçilik, ka-

yada sadece kadın ve erkeğin olduğu,

Erkekliğin şiddeti fiziksel olarak tezahür dınları hakir görmekle ve kadınlara de-

doğal ve normal olanın bu olduğu, bu

ettiğinde bile meşrulaştırılmaya teşne-

ğer vermemekle başlayan ve kadınların

ikisi arasında da erkeğin üstün olduğu

dir ancak konu psikolojik olduğunda ise

kötü muameleyi hak ettiğine olan

algısı yatar.

çoğunlukla şiddet olduğunu bile farkına

inançla beslenen bir ayrımcılık türüdür.

varmayabiliriz. Bu çeşit şiddeti şid-

Kadının erkekten aşağıda olduğu konu-

kadın ve erkeğin birarada mevcudiyet

detten saymayabiliriz, hayatın doğal

sunda kesin bir inancı temsil eder ve

gösterdiği alanlarda erkekliği ve cinsi-

akışı, normal tepkiler, sinirle söylenmiş

düşmanca sözler ve davranışlarla da bu

yetçiliği daha net görebiliriz. Kadın ve

sözler olarak nitelendirebiliriz. Sevgili-

inancı pekiştirir. Korumacı cinsiyetçilik

erkeğin birbirleriyle karşılaştığı, aynı iş

nin “Kilo almışsın, seni böyle nasıl beğe-

ise kadınların korunmaya muhtaç oldu-

için yarıştığı, sorumluluklarının paylaşıl-

neyim” demesi; kocanın “Yemeği her

ğunu, erkekler kadar zeki, yaratıcı ve

dığı, çıkarlarının çatıştığı alanlarda cinsi-

zamanki gibi çok tuzlu yapmışsın” de-

kuvvetli olmadıkları vurgusuyla kadınla-

yetçi düşüncelerin söze ve davranışa

mesi; direksiyon hocasının kadın öğren-

rı sindirmeye ve ataerkil sistemin de-

yansıması kaçınılmazdır. Bir örnekle

cisine “Siz bu kadar öğrenseniz yeter, vamlılığını sağlamaya yönelik bir ayrım-

açıklamak gerekirse, heteroseksüel bir

mıza sirayet eder.

eşiniz kadar başarılı olmasanız da üzül- cılık türüdür. Bu tür cinsiyetçilik, ataermeyin” demesi, günlük hayatta karşımı-

kil normları devam ettiren kadınların

za çıkabilecek ve zaman zaman (ya da çevrelerinden saygı görmesini, kutsal

Kamusal ya da özel ayrımı olmaksızın

çiftin çocuklarının olduğu ve ebeveynlerden en az birinin evde bebekle kalıp bakımını üstlenmesi gerektiği bir durum düşünelim. Düşmanca cinsiyetçi algı,

bazı insanlarca) olağan görülen psikolo-

analık tacıyla taçlandırılmasını, çeşitli

jik şiddete örnek teşkil eder. Psikolojik

biçimlerde kendilerine koruma sağladı-

şiddet, özellikle de sistematik olduğu

ğı için sıklıkla kadınlarda da görülür.

ğu gibi bakmak zorunda olduğunu, er-

durumda nesnesini sindirmek, özgüve-

Hatta ataerkil normlara uyan kadınların

keğin zaten bütün gün çalıştığını bir de

nini kırmak, insanlığından uzaklaştırmak

başına kötü bir şey gelmeyeceği illüzyo-

eve gelip çocuk zırıltısı çekmemesi ge-

için oldukça etkili bir araçtır. Erkeklikle

nunu yarattığı için örneğin cinsel saldırı-

rektiğini size anlatır; çocuğa bakma

inşa ettiğimiz cinsiyetçi toplumumuz da

lara uğrayan kadınların zaman zaman

sorumluluğunu bölüştürmek şöyle dur-

erkekliğin şiddetinin yeşermesi ve bu

kadınlar tarafından da suçlanmasına

sun, bunun kadının görevi olduğu inan-

şiddetin sistematikleşmesi için en uy- sebep olur. Cinsiyetçiliğin, dikotomik

cıyla yola çıkar. Korumacı cinsiyetçilik

gun zemini sağlar.

tabiatı gereği, heteronormatif olduğu-

algısı esasında aynı kökten beslenir

Fiziksel ve psikolojik şiddetle paralel

nu söylememe gerek bile yok sanırım.

olarak düşmanca cinsiyetçilik ve koru-

Eşcinselliği ve her türlü LGBTİ nosyonu

kadının zaten çocuk bakmaktan başka bir işe yaramadığını o yüzden doğurdu-

ancak bunu size şöyle ifade eder: “Elbette baba da çocuğa bakmakla ilgili sorumluluğa sahiptir ancak bir bebek


15

Sayı: 5 Mart 2015

annesine ihtiyaç duyar zira erkekler

hadım etme veya hapishanede teca-

ze uğrasaydı, fiziksel şiddet

kadınlar kadar hassas olamadıkları

vüze uğramaları umudu oluşu bize

görmese sadece tehditle

için bir çocuğun ihtiyaçlarını annesi

erkekliğin gücünü ve etki alanını anla-

tecavüze zorlansaydı, bugün tecavüzü

kadar düzgünce karşılayamaz. Ailenin

tıyor. Erk işte böyle bir şeydir: değer-

lanetleyen insanların büyük bir kısmı

ve çocuğun sağlığı için çocuğa anne-

siz gördüğüne tecavüz eder, tecavüz

Özgecan’ın bunu hak ettiğini düşüne-

nin bakması, babanın dışarda çalışma-

edilen kendisine ait olduğunda da

cekti.

sı daha uygundur.”

cezayı tecavüz ederek ya da hadım

Özetle erkekliğin kurduğu cinsiyetçi düzen –ister düşmanca ister korumacı olsun- erk sahibinin gücünün devamını sağlamaya yöneliktir. Erk sahibi şiddet uyguladığında da bir şekilde bunu meşrulaştırmaya kalkar. Bir kadın şiddet gördüğünde abarttığının düşünülmesi, neden şikâyetçi olma-

ederek yani erkekliğini elinden alarak vermek ister. Zihnimizdeki erkeklik, kadınlara ve erkeklere değişmez roller biçer, LGBTİ’yi yok sayar, evlilik dışı ilişkileri dışlar. Erkekliğin sınırlarını belirlediği rollerin dışında kalan herkese ve her şeye de şiddeti meşru görür.

Kadın, erkekliğin belirlediği rollere uygun

davranmamışsa,

tecavüzün

kaçınılmaz olduğunu hatta tecavüzü hak ettiğini savunanlar olacaktır. Tecavüze uğrayan erkekler neredeyse hiçbir zaman ciddiye alınmayacaktır. Tecavüze uğradığını iddia eden kadının cinsel ilişki yaşadığını sonra pişman olduğu için erkeği kendisine te-

mış diye kurbanın davranışlarının sor-

Özgecan’ın katledilmesi üzerine teca-

cavüz etmekle suçladığını düşünenler

gulanması ve niyetine dair tahminler-

vüzü lanetleyen milyonlarca insan

olacaktır. Erkeklerin kendilerini kont-

de bulunulması, saldırı esnasında ne

olduğunu gördük. Bu sizi yanıltmasın.

rol edemediklerini, karşısında cinselli-

giydiğinin, saldırı öncesinde ne içtiği-

Bu durum sizde, toplumun tecavüzün

ği çağrıştıran bir kadın olduğunda

nin, saldırıyla ilgili olarak erkeği tahrik

kabul edilemez bir suç, bir işkence

erkeğin başka seçeneği kalmadığını

edip etmediğinin merak edilmesi,

olduğunu düşündüğü gibi bir fikir

düşünenler olacaktır. Tecavüzü ger-

kurbanın ilgi çekmeye çabaladığının

uyandırmasın. Hayır. Toplum, bu er-

çekleştiren koca ise; tecavüze uğrayan

düşünülmesi tam olarak zihnimizdeki

kek egemen toplum, tecavüzü teca-

seks işçisi ise bunun tecavüz olmadığı-

erkekliğin tezahürüdür.

vüzden saymak için, tecavüzün ger-

nı iddia edenler olacaktır. Can korku-

çekleştiğine inanmak için belli kurallar

suyla, şantajla, tehditle yani psikolojik

belirlemiştir. Kadınlara ve erkeklere

zorlamayla ancak fiziksel zorlama ol-

biçtiği bu rollerin yerine getirilmesine

madan gerçekleşen tecavüzün aslında

rağmen tecavüz gerçekleşmişse ancak

tecavüz sayılmadığına inanlar olacak-

o zaman tecavüzü lanetler bu toplum.

tır. Zihnimizdeki erkeklik, tecavüze

Özgecan, gündüz vakti okuluna giden

bile kılıf bulmayı, tecavüzü bile meş-

bir genç kız olduğu için, tecavüze di-

rulaştırmayı başaracaktır.

Geçtiğimiz hafta Özgecan Aslan’ı çok acı biçimde kaybettik. Bu trajedi Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Duruma tepki gösteren insanların sayısı ve bu tepkilerin yoğunluğundan dolayı kadınların ve erkekliğin şiddetine maruz kalan tüm grupların içinde kısa süreli de olsa bir umut ışığı doğduğunu düşünüyorum. Bir an “Acaba bu sefer gerçekten de herkesin canına tak mı etti? Bu haykırış çok geç kalmış devrimimizin sesi mi?” diye düşündüm. Ancak çok geçmeden öyle olmadığını fark ettim zira verilen tepkilerin ne kadar ikiyüzlü olduğunu anlamak uzun sürmedi. Özgecan’ın katiline toplumca uygun görülen cezaların idam etme,

rendiği için, tehlikeye hazır olduğu ve çantasında biber gazı taşıdığı, “tahrik edecek” bir kıyafet giymediği için toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından meşruiyetini kazanmış bir mağdur olarak görüldü. Özgecan, tesadüfen erkekliğin kadınlara belirlediği kurallara uygun davranmasına rağmen böylesi bir şiddetle karşılaştığı için bu tepkilere tanıklık ettik. Özgecan, alkollü olsaydı, sevgilisi tarafından tecavü-

Erkekliğin yarattığı şiddeti önlemek içinse hayatımıza sızmış olan erkekliğin tuzaklarına düşmememiz gerekir. Kimse içinde yetiştiğimiz bu erkek egemen kültürden azade, kimse cinsiyetçilikten arınmış değil. O yüzden, önce kendimizden başlayarak yargılarımızı tek tek gözden geçirip dilimizi, bakışımızı, eylemimizi, zihnimizi temizlemeliyiz.


Sayı: 5 Mart 2015

MOR ÇATI KADIN SIĞINMA VAKFI fon, email yoluyla ulaşan kadınla-

olmasıyla da bağlantılı olarak ka-

ra ihtiyaçlarına yönelik destekler

dınların her birinin şiddet yaşantı-

vermeye çalışıyoruz. Erkek şidde-

sından uzaklaşmak istediklerinde

adına yönelik erkek şidde-

tinin tek biçimi yok. 2014 yılının

ihtiyaçları farklı olabiliyor. Biz

tinin kaynağı, toplumdaki

ilk 6 ayında, Mor Çatı Dayanışma

Mor Çatı’daki çalışmamızın temel

yaygın kanının aksine, erkeklerin

Merkezi’ne başvuran 504 kadın

ilkeleri arasında her kadının biri-

hasta / cani olması, kadınların bu

ve çocukla yapılan 1151 görüşme

cik hikayesini dinlemek, yargıla-

şiddeti hak etmesi değildir. Kadına

sonucu gördük ki kadınlar en çok

mamak ve verdiği kararlara mü-

yönelik erkek şiddeti toplumsal cin-

psikolojik şiddete maruz kalmış-

dahale etmemek var. Bazen ka-

Selime BÜYÜKGÖZE

K

siyet eşitsizliğinden beslenir.

dınlar sadece maruz kaldıkla-

Erkekler kadınları denetlemek,

rı şiddeti anlatıp, paylaşmak-

baskı altında tutmak, kendi

la yetiniyorlar. Kadınlar şid-

iktidarlarını korumak / güçlen-

det yaşadıkları eve dönseler

dirmek için şiddet uygularlar.

dahi şiddetle mücadele yol-

Şiddetin faili erkektir. Erkekler

larını bildikleri için şiddetle

kadınlara, kadın oldukları için

mücadelede güç kazanıyor-

şiddet uyguladıklarından bu

lar. Bir kadının ihtiyacı sığı-

şiddet toplumsal cinsiyet te-

nağa yerleşmek de olabilir

mellidir. Şiddeti mazur göster-

6284 sayılı kanun kapsamın-

mek için sık kullanılan gerek-

da şiddet uygulayanı evden

çelerden biri erkeklerin öfkeli

uzaklaştırmak da. Dayanışma

olması ve öfkelerini kontrol

merkezinden psikolojik, sos-

etmekte güçlük yaşamaları. Bu

yal, hukuki destek almayı da

noktada şu örneği akılda tutmakta

lar. Yaygın görülen psikolojik şid-

sürdürebilirler. Biz Mor Çatı’da

yarar var: öfkeli erkek iş yerinde

det biçimleri ise hakaret etme,

kadınlarla tüm mücadele yollarını,

patronuna karşı öfkesini kontrol

tehdit etme, aşağılama, küfür

sahip oldukları hakları paylaşıp

edebilirken, evdeki karısı / sevgilisi-

etme gibi şiddet biçimleri. Psiko-

kararı onlara bırakıyoruz. Erkek

ne tokat atıyor. Demek ki kontrol

lojik şiddeti ise fiziksel şiddet izli-

şiddetiyle mücadelede esas ola-

edilebilen,

yöneltileceğine

yor. Fiziksel şiddetin yumruklama,

nın kadınlara “yardım etmek”

karar verilmiş bir şiddetten bahsedi-

tokat atma, vurma, ısırma, çim-

değil, kadınlarla dayanışmak oldu-

yoruz.

dikleme, tekmeleme, saç çekme,

ğunu düşünüyoruz. Bu nedenle

itip kakma, yakma, boğazını sık-

kadınların birbirlerini güçlendirdi-

ma, bir aletle vurma gibi pek çok

ği bir çalışma yürütmeye çalışıyo-

çeşidi var. Şiddetin pek çok türü

ruz.

kime

Bizler Mor Çatı’da 1990’dan bu yana erkek şiddetine karşı mücadele ediyoruz. Dayanışma merkezimize tele-

16


17

Say覺: 5 Mart 2015


Sayı: 5 Mart 2015

AİLE İÇİNDEKİ GEÇİMSİZLİĞİN

ÇOCUĞA ETKİLERİ Eyyüp DURMAZ

N

e ekersen onu biçersin’ sözü tam da ebeveyn-

çocuk ilişkisi için söylenmiş olmalı. Çünkü ebeveyn çocuğuna ne verirse ilerde de sadece verdiğini alacaktır. Aile çocuğun geleceğini, hayatını şekillendiren yuvasıdır. Bu yuvada huzurlu ve mutlu büyü-

olumsuz etkileri de açığa çıkabilir.

çocuğun annesine duygusal ola-

mek ise her çocuğun temel hakkıdır.

Şiddet başlangıçta hissizlik şeklin-

rak zarar vermek ve istediklerini

Kişilik yapısının şekillendiği ilk çocuk-

de tepkilerle kendini gösterir.

yaptırmaya zorlamak amacıyla,

luk döneminde çocuğun çatışma ve

Sonrasında ise şiddetin devam

çocuğa bilerek ve ya bilmeyerek

gerginlikten uzak, huzurlu bir ortam-

edebileceği düşüncesiyle korku ve

fiziksel, duygusal ya da cinsel şid-

da büyümesi psiko-sosyal gelişimi

kaygıya yol açar. Aile içinde kadı-

det uygulayabilir. Nispeten daha

açısından çok önemlidir.

na yönelik şiddetle çocuklara yö-

büyük çocuklar anne baba arasın-

Bu yuvada çocuğun gözü önünde

nelik şiddet arasında sıkı bir ilişki

daki şiddete müdahale etmek

zaman zaman tartışmalarla beraber

bulunmaktadır; bir evde kadına

isterken zarar görebilmektedirler.

gelen şiddet eğilimi, ileri yaşlardaki

yönelik şiddet varsa, yüksek ihti-

Anne baba arasındaki şiddette

saldırganlığın başlıca sebebi olabilir.

malle o evdeki çocuk(lar) da şid-

çocuk, haklı olduğuna inandığı

Şiddet içeren bir ortamda yetişme-

det görmektedir.

tarafı savunurken diğer taraftan

nin çocuğun henüz gelişmekte olan

Çocuklar aile içindeki şiddetten

kişiliğinin normal yapısında bozul-

doğrudan, yani fiziksel biçimde,

malar, psikopatolojiye yatkınlık ve

etkilenirler; başka bir deyişle ya-

intihar girişimi riskinde artış gibi

ralanırlar. Şiddet uygulayan kişi,

ilgisizlik ve reddedilme gibi psikolojik şiddete maruz kalabilir. Çocuk, ebeveynlerini ayırmaya çalışırken kendisi de şiddete mağduru olabilir.

18


19

Sayı: 5 Mart 2015

Şiddet uzun süre devam ederse

durumdur.

namaz.

Aile içindeki geçimsizlik çocuğun

Şiddet uygulayan baba, çocuğun

sosyal hayatını olumsuz etkilediği

dünyasında güven ve sevgi kayna-

gibi konsantrasyon güçlüğü yaşa-

ğı değil; korku, öfke kaynağı; tu-

masına da sebep olur. Ailede ya-

tarsız ve güvenilmez biridir. Anne-

Evde huzuru bulamayan çocuksa

şanan çatışmaları çocuklar kolay

ye destek olan değil, onu aşağıla-

mutluğu başka yerlerde arayabi-

kolay unutamadıkları için şiddet,

yan hor gören biridir. Çocuğa ve-

lir.

Alkol, uyuşturucu ve sigara

kötü akademik performansı da

rilen bilgilerden biri -pek çok aile-

kullanan suç işleyen çocukların

beraberinde getirir. Okul başarı-

de- babanın evin bakımını üstle-

huzursuz ve geçimsiz bir aileden

sındaki düşüşün bir nedeni de

nen kişi olduğudur. Bir tarafta

geldikleri sıklıkla rastlanan bir

şiddete maruz kalan çocuğun

şiddet uygulayan baba imgesi,

yaşadığı zihinsel

diğer tarafta ise ailenin bakımını

örselenmeler

üstlenen, çocuğa sevgi duyan

olabilir.

baba imgesi varken çocuk bu iki

güven duygunda sarsılmalar, çaresizlik ve umutsuzluk hisleri, kendini suçlama ve özsaygıda düşüş sıklıkla gözlenebilir.

Ebeveyn ile çocuk arasındaki

imgeye uyum sağlamakta bocalar.

iyi

Aile içi şiddete maruz kalan ço-

ilişki sağlanmadı-

cuk,ilerde kuracağı yuvada bile

ğında, çocuk di-

ailesindeki şiddetin ve geçimsizli-

ğer

insanlarla

ğin izlerini taşıyacaktır. Kurduğu

uzun süreli yakın

ailede kendini yeterli hissetmeye-

ilişkiler kurabilme

cek ve faydalı bir ebeveyn de ola-

yeteneği de kaza-

mayacaktır.


Sayı: 5 Mart 2015

20

AİLE TERAPİLERİ

YAKLAŞIMI

Yasin SEVÜK

lıkların , çatışmaların bir uzman gö-

melerine sebep olur ve tüm ge-

zetiminde çözümlendiği ve öncesin-

çekliğiyle olayların anlatılmasını

de de hazırladığı bir süreçtir. Aile

engeller.

terapisinde grup üyeleri aile fertleri-

S

dir. Terapist aileyi bir bütün olarak kabul eder ve aileye bütüncül yaklaistem , birbiriyle etkileşen veya ilişkili olan bir bütün

oluşturan cisim veya varlıkların meydana getirdiği bütündür. Aile terapileri yaklaşımı da aileyi bir sistem olarak ele alır. Bireyleri bu sistemin bir parçası olarak tanımlar ve her birey belli rol ve sorumluluklara sahiptir. Bu rol ve sorumluluklar koşullara ve zamana göre değişmektedir Aile terapisi , aile içindeki anlaşmaz-

şır. Aile tüm olarak ele alınır ve sorunlar aile ile birlikte çözülür. Tüm aile fertlerinin terapide bulunması sorunun çerçevesinin anlaşılmasında ve çözüm üretilmesinde daha faydalı olacaktır. Fakat aile terapisinde üyelerin ortak bir geçmişi ve devam eden bir iletişim örüntüleri vardır. Ayrıca danışma sonrası yine yüz yüze ve sürekli etkileşim içinde olacakları için üyelerin kendilerini geri çek-

Aile terapilerinde terapist yönlendirici konumundadır. Ortaya konmamış sorunlara değinmeye çalışır. Terapistin amacı ailedeki üyelerin davranışlarını daha ılımlı kılmak , aile üyelerinin kendi aralarındaki iletişimlerini daha anlaşılır düzeye getirmek ve yaşanan sorunlara kalıcı çözümler bulmaya çalışmaktır. Sorunu bireysel olarak ele almaz , ve ailenin tüm üyelerinin sorunun çözümünde yer almasını sağlar.


21

Sayı: 5 Mart 2015

A

Aile sistemleri yaklaşımında baskın gelen

ile terapisinde terapist evlilikte ve aile içinde görülen sorunların çözülmesine yardımcı olur. Fakat bunu yönlendirmeler-

le değil aksine çifti ya da aile üyelerini serbest bırakıp yalnızca sözel

3 yöntem vardır;

sorgulamalar yapıyor. Sürekli sorular sorar ve dikkatli bir şekilde terapi-

Psikodinamik yaklaşım aile

de ele alınan sorunları araştırır

üyelerinin her birinin psikolojik yapısı ile ilgilenir. Her aile üyesinin kendisi ve ailenin diğer üyeleri hakkında içgörü ve anlayış kazanmasıyla sorunların giderileceğine inanır. İletişimsel yaklaşımda, aile terapistleri, karşılıklı etkileşimin

nasıl

olduğu

üzerine

odaklanırlar. Tezleri, bütün davranışların iletişimseldir ve de bu iletişim dilinde yönet-

Bir örnek üzerinden anlatacak olursak aile terapisini;

me, otorite kurma ve karşılıklı

Tosun ailesi 4 kişilik bir ailedir. Baba Mehmet TOSUN 45 yaşında , yüksek ge-

ilişkinin varlığı

şeklindedir.

lirli bir iş adamıdır. Anne Aysel TOSUN 40 yaşında lise mezunu ev hanımıdır.

Onlara göre insan ilişkileri

İki çocuklarından büyüğü olan Ahmet 21 yaşında erkek üniversite öğrencisidir.

satranca benzer, kurallar var-

Babasının ısrarı ile seçtiği bölüm olan 4 yıllık işletme okumaktadır ve son sene-

dır, kurallar hareketin düzen-

sidir. Çocuklardan küçük olanı ise Elif isminde 15 yaşında kız ve liseye gitmek-

leyicisidir. Aileyi de bu bağ-

tedir. Ailesinin yanındayken rahat davranamadığını düşündüğünden, ailesinin

lamda irdelerler.

olmadığı yerlerde çok rahat davranmaktadır. Ailenin herhangi bir ekonomik

Yapısal yaklaşımda ise aile

sıkıntısı bulunmamaktadır. Elif'in aile içinde iyi dışarıda ise farklı davrandığını

içindeki etkileşimin nerede

öğrenen anne bu durumdan rahatsız olmaktadır. Ahmet'in ise üniversitede

olduğu üzerinde durulur. Yani,

derslerinin kötü olması da anneyi düşündüren diğer bir konudur. Baba Meh-

aile sisteminin sunduğu dina-

met Bey bu olaylarda kızının davranışlarından dolayı ona dayak atmaktadır ve

miklere ve bu sistem içinde

Serkan içinde “Nasıl olsa şirketin başına geçecek o zaman öğrenir.” görüşünü

yer alan elementlere dikkat

gütmektedir. Bu yüzden rahat davranan Mehmet Bey ilgisiz davranmaktadır.

çekilir. İki çocuk ve bir ebe-

Elif babadan gördüğü şiddetten ötürü yaptığı tutarsız davranışları daha da

veynden oluşan bir ailede

arttırmaktadır. Bu durumlar babaya her söylediğinde azar işiten ve bazen de

ebeveynlerin alt sistemi ve

şiddete maruz kalan Aysel Hanım’ı çok yıpratmaktadır. Çözümü doktora gide-

çocukların alt sistemleri ara-

rek ilaç almakta bulan anne, antidepresan kullanmaktadır. İlacın da etkisiyle

sında bir sınır vardır.

hiç bir şeye aldırış etmiyor gibi görünen anneyi gören Elif ise bu duruma üzülmektedir. Aysel Hanım bu durumlardan ötürü ilaç kullanmak istemeyip psiko-


Sayı: 5 Mart 2015

22

loğa gitmek istemiş ama eşini ikna edememiştir. Eşi

nım eşinden korktuğundan psikoloğa bunu uzun süre söy-

“Ben deli miyim ne işim var?” diyerek Aysel Hanım’ı

leyememiş ve eşi durumu itiraf edince birkaç seans sonra

dövmüştür. Bunu üzerinde kendini çaresiz hisseden

görüşmeler tamamlanmıştır. Tosun

Aysel Hanım çareyi sessizlikte bulmuş ancak komşu-

semptomlar sistem olarak fonksiyonel olmadıklarını gös-

sunun önerisi üzerine aile mahkemelerinde bulunan

termektedir. Bu semptomlar ailenin ilerleyişini engellemiş

aile psikologlarını duyunca yasal yollardan tedavi

ve babanın şiddet göstermesine hizmet etmiştir. Bu siste-

olmanın ve ailece buna katılmanın iyi olacağını dü-

mi düzeltmek için psikoloğun yapacağı şey ise ailenin bir

şünmüştür. Mahkemece atanan aile psikoloğu ise

parçasının bile biraz değişimini sağlayarak diğer üyelerin-

geliş nedeni olarak Aysel Hanım’ın kızının tutarsız

den değişimini sağlamaktır. Burada anne ve baba arasın-

davranışlarına üzüldüğünü ve oğlunun başarısızlığının

daki ilişki değişim aracı olmuş ve psikolog Mehmet Bey’in

ailece düzeleceğine inandığı olduğunu öğrendikten

itirafı ile aile bireylerinin rahatladığını düşünmüştür. Aile

sonra aileyi ileriki oturumlarda iyice tanıyınca ve

hiçbir şekilde boşanmayı düşünmemiş ve bu da çözümün

Mehmet Bey’in eşine fiziksel şiddet gösterdiğini itiraf

parçası olmayı, baba biraz inat etse de, kabul ettiklerini

etmesi ile duruma temkinli yaklaşmıştır.

göstermiştir. Mehmet Bey terapi sırasında eşine hiç şid-

Bu aile ile ilgili olarak ilk söylenmesi gereken Elif’in tutarsız davranışları ve Ahmet'in okuldaki başarısızlığının ana neden olmadığı, ana nedenin Mehmet Bey’in olumsuz algısı ve muhafazakâr tutumunun olduğu yönde olmalıdır. Eşin üzülmesine ve şiddet görmesine de bu neden olmaktadır. Ancak Aysel Ha-

ailesinde bulunan

det göstermemiştir ve bu da onun bunu yapmadığı anlamına gelmez. Çünkü görünen fotoğrafın arkasında bir de var olan vardır. Görüşmeci oturumlar içindeki bu durumları gözlemleyerek şiddet olmadığını yadsımamış ve görünenin arkasını araştırmıştır. Terapiye gelirken sorun olarak görülen Ahmet'in başarısızlığı ve Elif’in tutarsız davra-


23

Sayı: 5 Mart 2015 nışlarının da aslında babanın davranışlarından kay-

maktadır ama sonra Mehmet Bey şiddet kullandığını

naklandığını görmek aile bireylerindeki baskının bir

itiraf ederek değişime izin veren kişi olmuş ve buna

ürünüdür. Mehmet Bey aslında “Fabrikanın başına

bağlı olarak da ailede değişmek için cesaretlenmiştir.

geçince öğrenir” dediği oğlunu bu cümle ile sevdiğini ama bununda maddi olanaklar çerçevesinde yaptığını belirtiyor olabilir. Mehmet Bey’in bu baskıcı tutumunun ardında muhafazakar tutumunun yanı sıra var olan sermayesine olan güveni de olabilir. Ailede bu baskı bir stres unsurudur. Anne bu durumun düzelmesi için duyarlı davranmıştır ama aslında anne görüşmeci ile koalisyon kurmak isteyerek, kocasını değiştirmek istemiş olabilir.

Kısaca özetleyecek olursak ; kişiler birlikte yaşama kararı aldıkları zamandan itibaren kendilerini , ilişkilerini , beraber olacakları kişiden beklentilerinin ne olduğunu , varsa aile içi sorunlarının ne olduğunu daha açık şekilde kavrayabilmek için aile terapilerine başvurmalıdır. Ortaya çıkan sorunlar bireyler tarafından sağlıklı şekillerde algılanamayabilir , içinde bulunduğu durum dolayısıyla problemi anlamıyor veya çözüm üretmekte zorlanıyor olabilirler. Her insanın

Tosun ailesi fonksiyonel olmayan bir aile örneğini

durumlar karşısında göremediği noktalar olabilir,

sergilemiştir. Sisteme istenilen saatte giriş ve çıkış

burada terapistin görevi başlar. Danışanlarına göre-

bulunmamaktadır. Esneklik yoktur. Birbirlerinden

medikleri noktaları gösterip bunları kabul ettirmeye

yüksek beklenti vardır (Mehmet Bey’in oğlundan

çalışır. İlişkilerin hem kendi içinde hem de sosyal ha-

beklentisi). Tekrarlı örüntüleri vardır (Elif’in dışarıda

yatta daha sağlıklı olmasını sağlar.

sürekli aynı davranması). Değişim ile başa çıkılama-


Sayı: 5 Mart 2015

24

‘AİLE İÇİ ŞİDDETE SON’ KAMPANYASI

PROJE KOORDİNATÖRÜ ‘AİLE İÇİ

NEŞE SALİHOĞLU İLE

ŞİDDET’ ÜZERİNE RÖPORTAJ

Bu alana yönelme sebepleriniz nelerdi? Karar verirken nasıl sıkıntılar yaşadınız?

Ecem UZUN

Bu alana yönelmem tamamıyla birikimlerim ve tercihlerim sonucu oldu. Her hangi bir sıkıntı yaşamadım. Aksine bu alanda yapılacak çok şey olduğu ve katkım olabileceğini düşünerek çok büyük bir istekle çalıştım.

Kendi ağzınızdan bize kendinizi tanıtır mısın ? Sosyal Hizmet Uzmanıyım. Yüksek lisansımı Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında tamamladım. Aile terapisi eğitimini Community Stress Prevention & Israeli Asosiassion’dan aldım. 21 yıl devlet sektöründe genellikle çocuklar ve aileleri ile çalıştım. Emekli olduktan sonra Sivil toplum kuruluşlarında kadın ve çocuklarla ilgili projelerde koordinatör, eğitimci ve danışman olarak görev aldım. 10 yıldır Hürriyet Gazetesinin Aile içi şiddete son! Kampanyasının koordinatörlüğünü yürütüyorum.

Aile içi şiddeti tanımlar mısınız? Bir kişinin eşine, eski eşine, çocuklarına, akrabalarına, kız/ erkek arkadaşına güç ve baskı uygulayarak, bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan, acı ve korku veren bireysel veya toplu davranışlardır. Aile içi şiddet yönelik bizi derinden etkileyen günümüz acı olayları hakkında neler düşünüyorsunuz? Bu tür olaylar ne yazık ki geçmişte de çok vardı ama biz haberdar olmuyorduk. Konuya hassasiyet arttıkça olaylar daha fazla


25

Sayı: 5 Mart 2015

görünür oldu. Devlet önlem aldığını söyledikçe daha fazla kadın yaşadığı şiddete direnmeye başladı ve yardım istedi, yeterince korunamadığı ve şiddet gösteren etkin bir şekilde ceza almadığı için şiddet daha yaygınlaştı.Görünürlük bir yandan bu alanda insanların tepkisinin artmasına, bazı önlemlerin alınmasına neden olurken, bir yandan da ne yazık ki bazı failler tarafından model alınabilmekte ya da kadını tehdit aracı olarak kullanılabilmektedir. Aile içi şiddete yönelik uygulanan dernek çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda ilk tepki bir hakimin şiddet konusundaki bir kararı üzerine feminist kadınlar tarafından 1987 de gerçekleştirildi. Sonrasında benzer tepkiler arttı ve kadına karşı şiddetle mücadele konusunda Mor Çatı Kadın Vakfı 1990’da kuruldu. Sonrasında Kadın Dayanışma Vakfı, KAMER,VAKAD gibi bu alanda yoğun çalışan vakıf ve dernekler kuruldu. Devlet politikaları bu kuruluşların deneyimleri ve bilgi birikimlerinden yararlanarak oluşturuldu. Halen karşılaşılan tüm olumsuzluklarla öncelikle mücadele eden yıllardır bu alanda çalışmış olan sivil toplum kuruluşlarıdır. Hürriyet ise Aile içi şiddete son kampanyası ile 10 yıldır bu alanda mücadelesinde kadının yanı sıra ailenin diğer üyelerine olan şiddeti de kapsam alanına almıştır. Gerek görsel ve yazılı basın ve eğitimlerle farkındalığı artırmaya çalışmış, gerekse acil yardım hattı çalışması ile şiddet görenlere hizmetlere ulaşımda yönlendirici ve acil destek hizmeti vermektedir. Şiddete maruz kalan bireylerin ve onlara yardım etmek isteyenlerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlatabilir misiniz? Şiddete uğrayanlar;

 Öncelikle şiddetin kendi suçu olmadığını, sabrederek çözemeyeceğini bilmeli,

 Şiddet anında evde kesici aletlerin olduğu odalardan uzak kalmalı, güvendiği biri ile durumunu paylaşmalı

 Acil durumda 155 polis, 156 jandarma ya da AİŞ acil yardım hattını 0212 656 9696 aramalı ve ekip istemeli

 Gidebilecek durumda ise karakola gidip , değilse ekiple şikayet etmeli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı şiddetin önlenmesi Kanunundan işlem yaptırmalı. Bu yasa ile işlem yaptırmak için şahit ya da ücret istenmez.

 Evden uzaklaştırma, nafaka, çocukların geçici velayeti, iletişim araçları ile rahatsız etmeme vs. içeren tedbir kararı istemeli.Polis hemen bu tedbir kararlarından bazı-

larını almakla yetkilidir. Sonrasında mülki amire ya da hakime imzalatarak onaylatır.

 Evde güvende olmayacaksa aynı gün sığınma evine yerleştirilmeyi talep etmeli. Sığınma evinde 6 ay, hayati tehlikesi varsa daha fazla kalabilir. Şiddete uğrayana yardım etmek isteyenler ise:

 Öncelikle yargılamadan, tavsiyede bulunmadan dinlemeli, anlamaya çalışmalı

 Sonra nereden yardım alacağının bilgisini vermeli, şiddet gören isterse yardım eden kişi kendisini tehlikeye atmadan yardım etmeli,

 Tüm çabalara rağmen hazır olmadığı için şiddet ortamına geri dönebilir. Kızgınlık duymamalı. Çünkü hazır olduğunda daha önce öğrendiklerini daha çabuk ve doğru şekilde uygulayacaktır. Aile içi şiddet ve bilhassa kadına yönelik şiddet günümüz ülkemiz koşullarında bu rakamlara ulaşmışken çözüm olarak ne önerirsiniz? Toplumun en küçük birimi ve eğitimin başlangıç noktası olan ailenin çözümdeki rolü nedir? Ülkemizde aile içi şiddetin bu kadar yaygınlaşmasının bir çok nedeni var. Öncelikle toplumsal cinsiyet kavramının kabul edilmesi, tüm değerlerimizin, kültürel söylemlerimizin, eğitimimizin bu kavram çerçevesinde gözden geçirilerek yeniden yapılanması ve bu çerçevede yeni değerler oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu yeni değerlerin kabulünde karşılaşılacak direnç için bazı etkin yasal ve sosyal yaptırımların da devrede olması gerekir.Tıpkı bazı bölgelerde kızı kaçan babanın kızını öldürmedikçe toplumdan dışlanması gibi kızına şiddet gösteren babanın da sadece yasalarla değil, toplumdan dışlanma gibi sosyal baskı görmesi etkin olabilir. Yasalar kadını korumak üzerine kurulmuş olmasına karşın süreç kadının daha fazla şiddete maruz kalmasına neden olmaktadır. O nedenle bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi şiddet gösteren sadece uzaklaştırılmamalı, hemen belli bir süre gözaltına alınmalı ve bu süre içinde kadını da, çocuklarını da görmesine izin verilmemeli. Tüm bunların yanısıra kız çocuklarının eğitimi çok önemli. Eğitim gören kız çocukları haklarına daha rahat sahip çıkıyor. Toplumdaki şiddetin asıl kaynağının aile içindeki şiddet olduğunu düşünen biri olarak aile içi eğitim ve farkındalığın çok önemli olduğuna inanıyorum.Çünkü aile içinde


Sayı: 5 Mart 2015

26

şıyorlar. Bundan etkilenmemeleri mümkün değil. Erkek şiddet uygularken bir yandan da hakaretle, aşağılama ile kadının kendine güvenini zedeler, bu davranışı şiddet görenin kendisine yaptırdığını söyler. Tüm bu psikolojik süreçler bir süre sonra kadının erkeğin doğrularını doğru olarak görmesini sağlar. Ayrıca bu toplumda eğitimsizlik oranı çok yüksek. O nedenle toplumsal öğretiler daha güçlü olarak kişilerin yaşamını etkilemektedir.Malesef toplumsal değerler genellikle sizin ifade ettiğiniz şekilde biçimlenmiş durumda.

Bu durumda kadına yönelik şiddet üzerine çözümler üretilebilir mi? Hem sorun hem çözüm odaklı bakıldığında kitle iletişim araçlarının rolü ne derece önemlidir? Her zaman bir çözüm vardır. Yeter ki çözmek için çaba gösterilsin. Yasalar koymak yeterli değil, sistemi oluşturmak, uygulayanları bilinçlendirmek ve denetim mekanizmalarını iyi çalıştırmak gerekir. başlayan şiddet görme ya da gözleme süreci okulda arkadaşa, işte iş arkadaşına, sokakta bir başkasına yansıması muhtemel bir durum.Dışarıda kadınlara şiddeti kınayan bir çok erkek evde eşine, çocuklarına en azından psikolojik ya da ekonomik şiddet uyguladığının, eşit davranmadığının farkında bile değil. Oysa asıl evde başlayan değişim başta çocukların model alması ile yaygınlaşacaktır. Yılanın başını küçükken ezeceksin, gibi atasözlerinin şiddete özendirdiği söylenebilir mi? Kesinlikle söylenebilir. Zaten incelediğinizde şiddeti özendiren çok fazla atasözü ve deyiş bulabilirsiniz ama sevgi ve muhabbeti ifade eden ancak birkaç tane bulabilirsiniz, kadın ve erkeğin aynı değerde olduğunu ifade eden her hangi bir atasözü ya da deyişe ben rastlamadım.

Kadınların 2/3’ü erkeklerin uyguladığı şiddeti doğal karşıladığını, %35’i ise kocamdır, döver de sever de ifadeleriyle bu şiddeti hak ettiklerini belirttikleri bulgulanmıştır. Bu süreç kültürel midir? Kadınlarda bu eril değerlerin hakim olduğu toplumda ya-

Kitle iletişim araçlarının çok önemli sorumlulukları var! Halkın farkındalığının artması ve yaptırımların yasalara uygun olması için görsel ve yazılı basın çok etkin rol oynuyor ancak bazen şiddet gösteren açısından örnek oluşturabiliyorlar. O nedenle olumsuz şekilde yazmak yerine başarı öykülerini yazmak, kadınları deşifre etmek yerine şiddet göstereni deşifre etmek etkinliğini olumlu yönde artırabilir. Yanı sıra kullanılan dile dikkat etmek ve önyargılı ifadelerden kaçınmak çok önemli. Aile içi şiddet üzerine çalışmak isteyen genç meslektaşlarınıza ne önerirsiniz? Bu davranışın dinamiklerini iyi öğrenmelerini, çatışma çözme, krize müdahale, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında eğitim almalarını, kendi şiddet öyküleri varsa öncesinde bununla ilgili kendileri ile çalışmalarını, yardım etmenin ancak karşınızdaki kişinin istediği kadarı ile mümkün olabileceğini ama bu konuda verilen her bilginin bir gün o kişinin bu sarmaldan kurtulması için işe yarayabileceğini bilmelerini, böyle bir sorunla çalışma süreci içinde tükenmemek için mutlaka düzenli olarak süpervizyon almalarını öneririm.


27

Say覺: 5 Mart 2015


Sayı: 5 Mart 2015

R Ü T A K İ R A K Fikri Can KOÇAKOĞLU

28


29

Say覺: 5 Mart 2015


Sayı: 5 Mart 2015

B İ L İ Ş S E L P S İ KO LO J İ - B E L L E K

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ NEDİR? Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, hatırlama, karar verme,

Pelin YİRİ

kadar bu gibi süreçler direkt göz-

dil, problem çözümü, yargılama gibi zihinsel süreçleri geniş bir

lemlenemese de bu süreçleri or-

biçimde inceleyen bir alandır. Bilişsel psikologlar insanların

taya koyan problem çözme, hatır-

bilgiyi saklama, anlama ve bilginin bilincine varma gibi konular

lama gibi davranışlar gözlemlene-

ile ilgilenirler. Ayrıca bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin inceleneceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Her ne kadar

rek bu süreçlere ilişkin çıkarımlar yapılabilir. Aynı zamanda insan düşüncesinin davranışlar üzerinde

bilişsel süreçler doğrudan gözlemlenemese de, davranışlar

etkili olan bir etmen olduğu, yani

gözlemlenebilir ve bu davranışların altında yatan bilişsel süreç-

davranışların

ler hakkında çıkarımlar yapılabilir.

gelen uyaranların bir sonucu ol-

sadece

çevreden

madığı açıklanmıştır. Bilişselciler

Bilişsel Yaklaşım

B

ilişsel psikoloji yaklaşımı, 1970’lerde davranışçılığa karşı bir eleştiri olarak yola çıkmıştır. Bu eleştirilerin sebebine bakıldığında kar-

şımıza şunlar çıkıyor: Davranışçılar zihni kara bir kutu olarak görmüşlerdir. Dolayısıyla inceleme dışı bırakmıştır. Bilişsel psikologlar, düşünme, problem çözme, hatırlama, anlama, hafıza gibi zihinsel süreçlerin incelenmesi gerektiğini düşünmüşler ve insanın tüm davranışlarının öğrenme süreciyle açıklanamayacak kadar karmaşık olduğunu savunmuşlardır. Ayrıca, her ne

itirazlarının geçerliliğini deneysel araştırmalarla ortaya koymuşlardır. Bilişsel hareketin başlangıcı iki kişiye atfedilmiştir. Bu hareketin G.Miller (1920(1928-

) ve U.Neisser

) tarafından başlatıldığı

kabul edilse dahi diğer yaklaşımlara nazaran farklılık göstererek pek çok araştırmacı tarafından geliştirilip evrilmiştir.

30


31

Sayı: 5 Mart 2015

Ulric Neisser

N

eisser 1967 yılında ‘’alanı kuran, aynı zamanda adını veren‘’ Biliş-

sel Psikoloji adlı kitabını yayımlamıştır (Goleman, 1983, s.54). Neisser, kişisel olduğunu öne sürdüğü bu kitapta kendisinin nasıl bir psikolog olduğunu ve nasıl bir psikolog olmak istediğini anlatmıştır. Kitapta yeni bir psikolojiyi de tanımlamıştır. Bu dönemde bilişsel psikoloji oldukça popüler hale gelmiştir. Fakat Neisser bilişsel psikolojinin babası olarak görülmekten çok rahatsız

George Miller Bilişsel Araştırmalar Merkezi

M

iller, meslektaşı Jerome Bruner (1915- ) ile birlikte insan zihnini araştırmak amacıyla Harvard‘da bir

araştırma merkezi kurmuştur. Bu yeni girişim için seçilen isim önemsiz bir isim değildir. Harvard‘la ilişkili olduğundan psikoloji üzerinde çok önemli bir etki bırakma potansiyeline sahiptir. Miller ve Bruner ‘’biliş‘’ kelimesini çalışma konularını belirlemek amacıyla seçmişlerdir, bu çalışma yerine de ‘’Bilimsel Araştırma Merkezi‘’ adını vermişlerdir.

olmuştur. Yeni düşünce ekolü kurma gibi amacı olmamıştır fakat psikolojiyi davranışçılıktan uzaklaştırmaya, bilişsel anlayışa yakınlaştırmaya çalışmış ve bu yakınlaşmaya

Bu araştırma merkezinde birçok sayıda araştırma yapılmıştır. Konuların birçoğu davranışçıların sözlüğünde yer almayan; dil, hafıza, kavram oluşturma, düşünme ve gelişimsel psikoloji gibi konulardır. Miller daha sonra Princeton Üniversitesi‘nde Bilişsel Bilim-

oldukça katkı sağlamıştır.

ler Programı’nı oluşturmuştur. Alanı tanıttıktan 9 yıl sonra, 1976 yılında ‘’Biliş ve Gerçeklik‘’ isimli kitabını yazmıştır. Neisser, bu kitabında bilişsel sürecin daralmasından ve gerçek dünya ortamları yerine yapay laboratuvar ortamlarından veri elde etmesinden duyduğu hoşnutsuzluktan bah-

Bilişsel Psikolojinin İlgi Alanları Algılama

setmiştir. Artık yanlış bulduğu bir düşünce-

Algının özellikleri

den uyanmış, bilişsel psikoloji hareketinin

Algı hataları

insanların gerçek dünyayla ilgili problemleriyle nasıl uğraştıklarına ilişkin bir anlayışa

Bilgi işleme süreçleri

ancak çok az katkıda bulunduğu sonucuna

Duyumsal kaydetme

varmıştır. Bilişsel psikolojinin kurulmasında önemli bir

Tanıma

yere sahip olan Neisser, bir eleştirmen ola-

Dikkat

rak önce davranışçılığı eleştirirken daha

Kısa süreli bellek

sonra bilişsel psikolojiyi eleştirmiştir. 17 yıl Cornell Üniversitesi‘nde kalan Neisser günümüzde si‘ndedir.

Atlanta‘da

Emory

Üniversite-

Otobiyografik bellek Bilişsel haritalar


Sayı: 5 Mart 2015

32

BELLEK YİTİMİ: AMNEZİ Nedir? Pelin YİRİ

A

mnezi, kelime olarak hafıza kaybı anlamına gelmektedir. Özellikle sözcüklerin temsil ettiği fikirleri tanıma ve hatırlama yeteneğinin kaybolmasıdır. Amnezinin çeşitli belirtileri ve varyasyonları vardır. Örneğin yakın

geçişi unutmayla ilgili ortaya çıkan amnezi, anterograd amnezi olarak adlandırılır. Eğer ağır bir travma ya da şok ardından yaşanan bir hafıza kaybı söz konusu ise bu işitsel amnezidir. Amnezinin diğer bir türü olan retrograd amnezide ise birey geçmişte yaşadığı olaylar , anılar hafızadan silinir. Genellikle geçirilen bir kazadan sonra yaşanan olayların silinmesi durumudur. Bu olaya verilen diğer bir isim de travma sonrası amnezidir. Bu amnezinin herhangi bir devam süresi yoktur, şokun veya yaralanmanın derecesini saptamak için ölçü olarak kullanılır. Diğer bir amnezi çeşidi ise beyindeki kan akışının düşmesi sebebiyle oluşan transient global amnezidir. Süresi 1-24 saat kadar sürebilir. Bu rahatsızlığın yanında baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı görülebilir veya yalnızca hafıza kaybı da oluşabilir. TGA sadece 1 defa görülebilir ya da birçok kez tekrarlayabilir.


33

Sayı: 5 Mart 2015

Ortaya Çıkış Sebepleri  Başa alınan bir darbe  Beyinde olan tümör  Kişilik bölünmesi  Korkutucu bir olay  Diyetin yetersiz oluşu veya yeterli vitamin alınamaması  İlaçlar ve ameliyat öncesi alınan anestezi  Akıl hastalıkları, mesela disosiyatif kimlik bozukluğu  Zehirler, örneğin karbon monoksit  Felç  Alkol, madde bağımlılığı

Semptomlar Amnezide görülen şey belirli olayların hatırlanmamasıdır, bunun yanında yeni bilgiler öğrenirken birey öğrenme güçlüğü yaşayabilir, zihin karışabilir.

Nasıl Tedavi Edilir ?

Teşhis

Uygulanacak tedavi hastalığın türüne

 Bu konuda bir doktora başvurulduğu zaman, doktor hastanın alkol

göre farklılık gösterir. Amnezi hastada psikolojik bir travma sonucu ortaya çık-

alıp almadığını semptomlarla ilgili kullandığı bir ilaç olup olmadığını

mış ise bunun için psikoterapi kullanıla-

sorabilir, bunun yanı sıra çeşitli testler yapabilir. Bu testler aşağıdaki

bilir. Eğer kişi başına darbe aldıysa ilaçlar

gibidir :

yoluyla tedavi edilebilir. Kullanılan ilaç

 Kan testleri

sayesinde kan damarları genişler. Böyle-

 Beyin dalgaları görüntüleme ( EEG veya elektroensephalogram )  CT tarayıcısı  MRI  Konsantrasyonu, hatırlamayı, anlamayı, karar verme yeteneğini ölçmek için çeşitli testler.

ce beyne daha fazla kan gitmesi sağlanır. Bu hastalıktaki çoğu vaka geçicidir ancak süresi değişkenlik gösterebilir. Birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Bazı vakalarda ise bu süre daha uzun olabilir. Hasta bir travma ya da yaralanma yaşadıysa , hastanın bir şeyi hatırlaması haftaları ya da ayları alabilir.


34

AMNEZİ

Sayı: 5 Mart 2015

BASTIRILMIŞ BELLEK (REPRESSED MEMORY) &

UNUTULMUŞ ANILARIN YENİDEN HATIRLANMASI (RECOVERED MEMORY)

Ç

Pelin YİRİ

ocukluktaki unutulmuş cinsel travmaların hatırlan-

anıların hatırlanması konusunda kitap yazmışlardır. Bunun

ması, yıllar boyunca ilgi odağı olmuştur. Birçok kişi

en önemli örneği ise Elizabeth Loftus ve Katherina Ketcham

istismar edilmiş çocuklarla yakından ilgilenmiş ve bu konu-

tarafından yazılan ‘’The Myth of Repressed Memory‘’ adlı

da çeşitli yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Yakından ilgile-

kitaptır. Bunun sebebi, travmatik anılar hatırlanır ise adli

nenlerin kim olduğuna bakmak istediğimizde birçok klinis-

sistemlere bu konuda görüş talep edilebilir olmasıdır. Bel-

yen, avukat ve araştırmacıyla karşılaşabiliriz.

lekteki bastırılma ‘’istenilmeyen anıların seçici ama istem

Amerika ‘da 1992 ve 1994 yılları arasında yazılan yazıların % 73 ‘ü bu konuda ailelerin yanlış suçlanması ile ilgilidir (Beckett, 1996). Bu konu tek bir kişilik tarafından incelenmemiştir. Adli, kamuoyu ve akademik çevreler dahil birçok kişiyi içine almıştır. Bu taraflarda farklı görüşler olmuştur. Mesela, haksız yere suçlamaya uğradığını düşünen ebeveynler bir araya gelerek bastırılmış bellek ve unutulmuş

dışı bir şekilde unutulması‘’ olarak adlandırılabilir. Buna ‘’psikojenik amnezi‘’ denildiği gibi ‘’amneziye amnezi‘’ de denilebilir. Bu son şekilde kişi travmatik yaşam ve o dönem ile ilgili bilinç düzeyinin farkında değildir. Bastırılmış anıların yaşamın bir zamanında farkına varılması (unutulan şeylerin yeniden hatırlanması) ‘’recovered memory‘’ olarak adlandırılır.

Travma ve bellek konusu üzerinde çalışan araştırmacılar 2x2 tablosu üzerinden modelleme yapmışlardır (McHugh, 1994). Birinci kadranda cinsel olarak kötüye kullanım yoktur ve dolayısıyla kişide de bu yönde bir anı yoktur. İkinci kadranda, kişi kötüye kullanılmıştır fakat travmayı hatırlamamaktadır. Üçüncü kadranda, kişi kötüye kullanılmamıştır fakat travmatik anılara sahiptir. Dördüncü kadranda ise kişi kötüye kullanılmıştır ve travmatik anılara sahiptir. Bu tabloya bakılarak travma ve bellek konusunda tartışmaların çoğunluğu yapılabilir


35

Sayı: 5 Mart 2015

Çocukluk Çağı Cinsel Tacizini Unutma Yanlış Negatif

Unutulmuş Çocukluk Çağı Travmalarını Hatırlama ve Psikiyatrik Belirtiler

Çoğu klinisyen, amnezi gelişmiş çocukluk travmalarının

Çocukluk çağı travması yaşayan bireylerin bir kısmı yaşantı-

hatırlanarak bildirimini geçerli kabul ederler ve bu anı-

larının bilincindedirler. Bunların bir kısmı, travmanın zihin-

larla yapılan çalışmanın hastalara yardımcı olacağına

de yoğun bir şekilde detaylı ve canlı olduğunu bilirken, ba-

inanırlar (Chu,1999).

zıları travmanın detaylarının bir kısmını hatırlayabilirler ve

Herman ve Schatzhow (1987) tarafından yapılan bir araştırmada, kendilerine tedavi için başvuran bireylerde

buna rağmen unutulan boşluğu bildikleri görülmektedir (Terr 1968, Williams 1994).

çocukluk travmalarının şiddeti ile erken yaşta oluşması

Ayrıca bastırılmış belleğe sahip kişilerin travmalarının daha

ve amnezi arasında bir ilişki bulunmuştur.

küçük yaşlarda görüldüğü ve daha şiddetli olduğu, bakım

Çocukluk Çağı Travması Olmadığı Halde Travmatik Anıya Sahip Olma (Yanlış Pozitif – False Positive)

veren kişiler tarafından yapıldığı ve tekrarladığı görülmüştür (Williams 1995, Chu 1999 ).

Sonuç

Bu durum travmatik bellek araştırmalarının değindiği

Çocukluk çağında yaşanan travmatik anılardan dolayı gele-

önemli konulardan biridir. Birey çocukluk zamanında

cekte bireyler bu durumdan şikayetçi olarak doktorlara

travma yaşamasa bile yaşadığını sanıp hatırladığını iddia

başvurmaktadır. Bu anıların terapi ya da hipnoz altında

edebilir. Bastırılmış bellek kavramına karşı olan bireyler,

gerçeğe uygun bir biçimde hatırlanabileceği görülmüştür.

bilimsel çalışmalarda, bu durumun olabileceğini, insan-

Belleğin telkin ya da diğer yöntemlerden etkilendiği göz

ların ‘’hatalı bellek sendromu‘’ geliştirebileceğini göster-

önüne alındığı zaman, klinisyenin gösterdiği tavır çok

mektedir.

önemlidir. Klinisyen önyargısız ve dikkatli bir biçimde dav-

Everson ve Boat tarafından yapılan bir çalışmaya göre çocukluk döneminde maruz kalınan cinsel taciz bildirimleri % 4 ila % 8 arasındadır (Everson ve Boat 1989).

ranmalıdır. Klinisyenin hastasının anlattıklarını bir fantezi olarak görmesi çeşitli hatalara yol açabilecek bir tutumdur.


Sayı: 5 Mart 2015

ELIZABETH LOFTUS

Sümeyye SÖNMEZ

B

36

Bellek ve Bellek Hataları astırılmış anılar ve güvenilirlikleri önemli çalışmaları

Bellek: özgün bilgiler artık bulunmadığında uyarıcı, imge, olay,

olan araştırmacı Prof. Dr. Elizabeth Loftus

düşünce ve becerilerle ilgili bilgilerin korunmasında, geri çağrıl-

16 Ekim 1944 tarihinde dünyaya gelmiştir.

masında ve kullanılmasında rol oynayan süreçlerdir. (akt: Golds-

Matematik öğretmeni olmayı planlarken

tein, 2013) Günlük hayatta yaşadığımız her olaya her deneyim

üniversitede psikoloji ile tanışmış ve bu

yeni bir anı potansiyeli demektir. Yeni anıların bozulabilecekleri

alanda ilerlemeyi tercih etmiştir. ‘ Ben

kırılgan durumdan, bozulmaya karşı daha dirençli oldukları kalıcı

insanların hayatlarında bir fark yaratmak

duruma geçme sürecine sağlamlaştırma denir. Yeni araştırmalar

için bu işi istedim.’ demiştir. Travmatik

ışığında bellek sağlamlaştırma sürecinden sonra kalıcılığını korur

bastırılmış anılar konusuna önem vermiş,

düşüncesi yerini anı geri çağırıldıktan sonra tekrar aynı süreçten

bu konudaki araştırmaları için 200 den

geçer ve bu süreçte de anı bozulmaya uğrayabilir fikrine bırak-

fazla duruşma ve davaya katılmıştır. Bu

mıştır.

konusunda

davaların içinde katil Ted Bundy (ABD’li katil 30 dan fazla cinayet işlemiştir.) ve George Franklin (Yanlış bellek aktarımı sonucu hüküm giymiş yıllar sonra suçsuz olduğu ortaya çıktığı için serbest bırakılmıştır) de vardır.

Belleğin o kadar da güvenilir olmayacağı değişebileceği ve değiştirilebileceği gerçeği üzerine araştırmalarını sürdüren Loftus bellekte yanlış bilgi etkisini araştırmak için bir deney yapmıştır. Deneyde katılımcılara, bir arabanın dur işaretinde durduğu daha sonra köşeyi dönüp bir yayaya çarptığı görüntüleri içeren bir slayt gösterisi izletilmiştir. Daha sonra katılımcılardan bazı soru-


37

Sayı: 5 Mart 2015

ları yanıtlamaları istenmiştir. ‘Arabalar birbirlerine

masında gözlemci, görsel çevrede bulunan çok

çarptıklarında ne kadar hızlı gidiyorlardı?’ ya da

sayıda bilgi arasından sadece küçük bir kısmını

‘Arabalar birbirlerine vurduklarında ne kadar hızlı gidi-

algılar ve hangi bilgiyi algılayacağı tamamen gözlemcinin

yorlardı?’ İki grup da aynı olayı görmüş olsa da

kararına bağlıdır. Bilginin belleğe kodlandığı edinme aşa-

‘çarpma’ sözcüğünü duyan gruptakiler hız tahminini

ması ile ilgili olarak çok yönlü çalışmalar yapılmıştır. Ola-

saatte 90 km olurken, ‘vurma’ sözcüğünü duyan katı-

yın kişinin ne kadar uzağında gerçekleştiği, hangi ayrıntı-

lımcılar saatte 75 km hızla ilerliyordu demişlerdir. Slayt

ların merkezi ya da çevresel kaldığı gibi algısal sınırlar

gösterisinden bir hafta sonra ‘Kırık cam gördünüz mü?’

içinde gerçekleşen bir olay, bazı faktörlere bağlı olarak

sorusuna ‘çarpma’ sözcüğünü duyan katılımcılar

belleğe kodlanır ya da saklanır. Kodlanan bazı bilgiler

‘vurma’ sözcüğünü duyanlardan daha yüksek oranda

değişmeden kalabilirken bazı bilgiler değişebilir.

evet cevabı vermişlerdir. Asıl ilginç olansa slaytta hiç kırık cam görünmemiş olmasıdır. Yanlış bilgi etkisi yalnızca telkinle yanlış anılar yaratılabileceğini göstermektedir. Tipik bir bellek deneyinde katılımcılardan resim, kelime ya da seyrettirilen bir film sorulurdu ancak Loftus ve meslektaşları (1978) olaya tanık olduktan sonra sunulan yanıltıcı bilgilerin daha sonra bu kişinin

Kritik bir aşama olan akılda tutma aşaması boyunca tanık, olayla ilgili konuşmalar yapabilir tanık olduğu olaylarla ilgili başkalarının yaptığı konuşmaları duyabilir ya da olayla ilgili hikayeyi gazeteden okuyabilir. Akılda tutma aşamasında, görgü tanığının olay hakkında edindiği yeni bilgiler, tanığın belleğinde beklenmeyen ve güçlü değişmelere sebep olur.

olay hakkında anlattıklarını değiştirebileceğini ortaya koymuştur. Görgü tanıklarının bellek hataları ile ilgili araştırmalar son dönemde özellikle adli kararlara olan katkıları nedeniyle hız kazanmıştır. Hiç gerçekleşmemiş bir olayın hatırlanması ya da gerçekleşmiş bir olayın bazı detaylarının yanlış hatırlanması, bellek araştırmalarında ele alınmaktadır. Birçok adli vakada, görgü tanıklarının ifadeleri olayın tek kanıtıdır ve görgü tanığı ifadesinde yer alabilecek doğru olmayan bilgiler adli hatalara neden olmaktadır. Oysa bir olayın, o olaya tanık olmuş kimsenin hatırladıklarından tamamen farklı fiziksel bir gerçekliği vardır. Buna karşın tanık ifadeleri, çoğu kez olaya ilişkin gözlemlerin yanı sıra tanıkların kendi psikolojik yorumlarını da içerir. Diğer bir deyişle, bir olaya tanık olan kimse, kendi gözlem ve değerlendirmelerinden bütünüyle bağımsız olarak olayı belleğine bir video kaydı gibi kaydetmez.

Bellek hataları ile ilgili bir durum da ‘unutulmuş çocukluk çağı travmatik anıları’dır. Bu anıların hatırlanması ve kamuoyuna yansıması 1980’lerde başlamış ve büyük bir ilgi odağı haline gelmiştir. Özellikle ABD’de aileleriyle ilgili cinsel taciz suçlaması büyük bir patlama göstermiştir. Bu durumda da unutulmuş cinsel travmatik anıların hatırlanması

sonucu

davalar

açılmıştır.

Elizabeth

Loftus’un da davasını incelediği George Franklin olayı da bu konuyla ilgilidir. Eilen Lipsker 1989’da 28 yaşındayken birdenbire babası George Franklin’in arkadaşına tecavüz edip öldürdüğünü hatırlar. Daha sonra terapi sırasında babasının kendisine yaptığı cinsel tacizler yüzeye çıkar. Franklin 1990 yılında birinci derece cinayetten hüküm giyer ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Yıllar sonra bazı vakalarda tacizin aslında yaşanmadığı saptanmış. Temyiz ile hakkındaki karar bozulanlardan biri de George Franklin olmuştur. Loftus’un bastırılmış anılar teorisini

Bellek ile ilgili araştırmalar, yaşanmış bir olayın insan belleğinde nasıl edinildiğine, akılda tutulduğuna ve geri getirildiğine yönelik analizleri içerir. Edinme aşa-

destekleyen bu örnek ve daha pek çok örnek bulunmaktadır.


Sayı: 5 Mart 2015

Cam Kırıkları Parkı Alina Bronsky İsmail BIYIKLI

S

asha’nın hayatta yapmak istediği iki şey vardı:

Annesi hakkında bir roman yaz-

Ayın Kitabı

mak ve üvey babası Vadim’i öldürmek. Alina Bronsky’nin ilk romanı Cam Kırıkları Parkı Almanya’nın en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan Ingeborg Bachmann Ödülü’ne aday gösterildi. Bu keskin zeka ürünü ve esrarengiz romanın kahramanı 17 yaşındaki Sasha Naimann. Moskova’da doğan Sasha, iki üvey kardeşi ve annesiyle Berlin’e taşınır. Üvey babası annesini

Kitap Detayları

öldürünce Sasha’nın hayatı tama-

Yazar: Aline Bronksky

men değişir. Artık hayatta yapmak

Çevirmen: Çiğdem Güler

istediği iki şey vardır: Annesi hak-

Yayın Evi: İthaki Yayınları

kında bir roman yazmak ve üvey

Sayfa Sayısı: 225

babası Vadim’i öldürmek.

PsiNossa’nın Puanı: 6.2 / 10

Almanya’da ki Freundin dergisi, Cam Kırıkları Parkı’nı toplumun kıyılarında yaşayanların acımasız

“Hayran bırakan bir ilk yapıt”

ve eğlenceli bir portresi olarak

Publishers Weekly

tanımlıyor.

“Sasha Naimann zamanımızın kahramanı.

Fakat

Sasha’nın

hikâyesi kıyıda kalmıyor, okuyucunun tam kalbine yerleşiyor.

Arka Kapak

Büyük bir yetenek ve zekayla anlatılan hikayesi beni yakaladığı gibi sizleri de yakalayacak.” Alicia Erian

38


39

Sayı: 5 Mart 2015

Bilgi Köşesi

Kitaba Genel Bakış

Cam Kırıkları Parkı, yaşanmış bir hikayeyi anlatmaktadır. Cam Kırıkları Parkı’nı, Sasha Nai-

ÜSTÜN ZEKÂLI ÇOCUKLARIN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

man’ın anlatımıyla dinliyoruz. Sasha, henüz 17 yaşında, ergenliğini tamamlamamış bir genç kız. Ergenlik döneminin verdiği asi tavırlar ve beğenememe

Genelde bağımsız olma eğilimi gösterirler. Bu özellikleri

duygusu Sasha’yı da esiri altına almış

öğrenme etkinliklerinde de görülür.

durumda. Sınıf arkadaşlarından çok

ziyade bağımsız çalışmaları tercih edebilirler. Faaliyetlerini

daha zeki olması, onun farklı bir kişiliğe

başlatmak için dış bir kuvvete ihtiyaç duymazlar, içten dene-

bürünmesine sebep oluyor.

timlidirler. Yaşamlarındaki olayları denetim altına alabilecekle-

Sasha’nın sadece iki isteği var: Birin-

Grup çalışmalarından

rine inanırlar, kaderci değildirler.

cisi; Annesinin hayatını anlatan, muhte-

Hayal güçlerinin fazla gelişmesi sonucunda, bazıları hayali

şem bir roman yazmak. İkincisi; üvey

arkadaşlar oluşturabilir. Bazen bir aile ve toplumu hayal güçle-

babasını öldürmek. Üvey babasını öl-

rinde canlandırabilirler. Daha ileri yaşlardaki üstün zekalı ço-

dürmek istemesinin nedeni ise annesi-

cuklar bilim kurgu türünde fanteziler yaratabilirler.

ne uyguladığı muamele, yaşattığı şiddet ve annesini düşürdüğü küçük durum. ***

Aşırı duygusal olabilirler. Yapılan haksızlıklar; arkadaşlarına yönelik bile olsa, bazen gözlerinin yaşla dolmasına neden olabilir.

Ingeborg Cahmann Ödülü Adayı olmuş bir ro-

Yok olma tehlikesinde olan türler, enerji kaynaklarının azal-

mandan bahsediyoruz. Adayı olmaktan ziyade,

ması, kirliliğin artması gibi dünya sorunlarına aşırı duyarlı dav-

bence bu ödülü fazlasıyla hak ediyor. Bu kitabı

ranabilirler.

okurken, kadına yönelik şiddetin sadece Türkiye’de var olmadığını, büyük bir Avrupa ülkesi ol-

Üstün zekâlı bireyler kişilik özelliği olarak amaçlarına ulaşmaktan ve başarıdan zevk duyarlar.

masına rağmen Almanya’da da bunun büyük bir örneğini görürken aynı zamanda; Sasha ile birlikte

Kişisel hatalarını görür ve düzeltebilirler.

ergenlik dönemine geri dönüyoruz ve ergenlik

Sadakat ve güvenden hoşlanırlar. Dostlukları uzun süreli ve

döneminin bütün özelliklerini güzel örneklerle

güvenilirdir, sabırlı ve kararlıdırlar, kararlı bir hayatları vardır,

pekiştiriyoruz. Bununla da kalmıyoruz, üstün zeka-

düzenden hoşlanırlar.

lı bir çocuğun duygularını ve yaşadığı zorlukların da örneklerine rastlıyoruz. Kısacası bu kitapta; kadına yönelik şiddeti inanılmaz bir anlatımla okurken bir yandan da ergenlik dönemindeki üstün zekalı bir genç kızın, neler yaşıyor olabileceğiyle karşı karşıya olacaksınız.

Mükemmeliyetçilik, yüksek özgüven, kaderci olmama, içten yüksek motivasyona sahip olma, haksızlığa katlanamama özellikleri gösterirler. Bu kişilik özelliklerin yanında tüm üstün zekâlı bireylerin kişilik bozukluklarından uzak ve arınmış olduklarını veya sayılan özelliklerinin tümünün üstün zekâlı bireylerde var olduğunu düşünmek yanıltıcı olur.


Kitaba Derinlemesine Bakış

Sayı: 5 Mart 2015

S

40

Sasha, asla bir erkek ile iletişim kurmamaya karar asha Naimen, 17 yaşında bir genç kızdır.

verir. Günlerden bir gün Vahim annesini dövdüğü

Üstün zekalı olduğundan dolayı, yaşadığı

sırada, Sasha artık dayanamaz ve bu durum karşı-

semtin en yetkin okulu olan Alferd Delp Lisesi’ne

sında ses çıkartmaya başlar. Buna karşılık olarak

eğitim görmektedir. Almanya’da yaşayan Sasha,

Vahim, elindeki kemerle Sasha’ya bir kırbaç eda-

okulunun tek yabancı öğrencisidir. Üstün yetenek-

sıyla vurmaya kalkar. Annesi ise en hassas noktası

leri ve okulun tek yabacı öğrencisi olması, bütün

olan çocuklarına yapılan bu tavrı asla affetmeme-

dikkatleri üstüne çekme konusunda oldukça ye-

ye karar verir. Vahim’i evden kovarlar.

terli olmaktadır.

Uzun süre sonra Sasha’nın annesi, Harry adın-

Sasha’nın hayatı boyunca yapmak isteyeceği iki

da harika bir adımla evlenmeye karar verir. Bunu

isteği vardır. Bunun birincisi, annesi anlatan bir

duyan Vahim, elinde silahıyla evlerini basar ve

roman yazmaktır. İkincisi ise üvey babasını öldür-

Sasha’nın annesini 5 kurşun sıkarak( önce kolları-

mektir. Kitapta, Sasha bir yandan romanını yazar-

na, sonra ayaklarına ve en son kafasına) ölümüne

ken bir yanda da günlük hayatına devam etmekte-

sebep olur. Hırsını alamayan Vahim, Harry’i de

dir. Haliyle biz de, kitabı okurken bir yandan geç-

öldürür ve polisin gelmesini bekleyip teslim olur.

mişi yaşarken bir yandan da Sasha ile birlikte şuanı da yaşamaya devam ediyoruz.

Bu durum karşısında elinden hiçbir şey gelmeyen Sasha, kendine Vahim’i öldüreceğine dair

Sasha’nın, Anton adında bir erkek kardeşi var-

büyük bir söz verir. Fakat işler hiç bir zaman iste-

dır. 4 yıl sonra aileye bir de kız kardeşi eklenir.

diği gibi ilerlemez. Gazetede Vahim’in yanlış yazıl-

Hayatları onlara göre güzel gitse de, Sasha üvey

mış bir haberini görür ve şikayet etmek üzere ga-

babası olan Vahim ile uğraşmaktadır. Annesi sanat

zeteyi basmaya kalkar. Gazetenin sahibi olan Vol-

tarihi mezunu ve oldukça zeki bir kadın olmasına

ker ile bir görüşme yapar ve bu görüşmenin ardın-

rağmen, söz konusu Vahim olduğunda sesini dahi

dan Volker’e, erkeklerden nefret etmesine rağ-

çıkartmadan eşinin bütün emirlerini, isteklerini

men, aşık olur. Volker, ona büyük bir özür borçlu

yerine getirmektedir. Buna rağmen, Sasha’nın

olduğu için, ne isterse yapabileceğini söyler. Sas-

annesi, asla emeklerinin karşılığını bulamaz. Ne

ha, birkaç gün düşündükten sonra , yaşadıkları bu

yaparsa yapsın, Vahim’den sürekli azar işitir. Va-

mahalleden biraz ayrı kalmak istediğini Volker’a

him’in isteklerini yapmadığı takdirde ise, şiddet

söyler ve Volker ona evinin kapılarını açar.

kapıyı çalacaktır. Ya azar işitmeyi göze almalı ya da şiddete katlanmalıdır. Sasha, annesine sürekli ayrılmalarını önerir fakat annesi Sasha’nın söylediklerini duymazdan gelmektedir. Sasha ise bu durum karşısında, annesini ‘’penis meraklısı’’ olarak adlandırır ve asla onun yaptığına bir anlam

Sasha, Volker’in evine gittiğinde onu beklenmedik bir misafir beklemektedir. Volker’in, Sasha’dan bir yaş büyük olan oğlu Felix ile tanışır. İlk başlarda, Volker’in bu kadar büyük bir oğlu olduğu için büyük bir şaşkınlık yaşasa da bunu hiç belli etmez.

veremez. Volker çalışmak için gazeteye gittiğinde, Sasha Vahim’in tavırları ve bitmek bilmeyen istekleri yüzünden artık bir erkek düşmanı haline gelen

ve Felix arasında bir yakınlaşma olur ve ikisi de istekli bir şekilde, utanarak da olsa, ilişkiye girer-


41

Sayı: 5 Mart 2015

ler. Felix, bunun sonucunda; Sasha’ya aşık olur. Fakat

şısında, Sasha delirecek gibi olur. İkinci isteği

Sasha hala Felix’in babası olan Volker’a aşıktır. Sasha için

olan, Vahim’i öldürmeyi asla gerçekleştiremeye-

bu durum, büyük bir aşk üçgenine doğru ilerlerken, üs-

cektir, psikolojisine çok iyi gelecek olan intikamını alama-

tün zekalı olmasının da verdiği zorluklarla aynı anda baş

yacaktır. Artık o, yoktur.

etmek zorundadır. Sahip olduğu mükemmeliyetçilik duygusu, onun peşini bütün hayatı boyunca bırakmayacaktır. Bir akşam evinde kardeşleriyle ilgilenirken Sasha’nın gözüne bir gazete manşeti ilişir: “Eski karısı ve eşini kur-

Bir yandan kitabını yazmaya devam ederken, bir yandan yaşadığı korkunç duygu durumlarla baş etmek zorundadır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de aşk üçgeninin içine sürüklenmiştir.

şunlayarak öldüren, Vahim E. intihar etti.” Bu haber kar-

Sasha’dan Çocuklarına Öneriler;

S

asha, annesinin ve babasının tavırlarından ve kendi yaşadıklarından yola çıkarak; ileride doğacak olan çocukları için bir liste hazırlıyor.

Cam Kırıkları Parkı Neresi? Sasha’nın mahallesinde, tehlikeli gençlerin esrar içmek için buluştukları bir alan. Bu parka akşamları polis dahil kimse yaklaşamıyor. Peter ise bu gençlerin lideri ve Sasha’yı arala-

1.

Herkesin annesi en iyisidir. Ölseler bile içinizde yaşarlar.

rına almak için fazlasıyla uğraşıyor. Sasha, bu

2.

Elinize geçen her şeyi okuyun. Annem de öyle yapıyordu.

alana kafasına göre girip çıkabiliyor ve geceleri bu parkta paten bile kayıyor.

3.

Canınız ne istiyorsa onu öğrenin, hatta daha fazlasını. Bir şey ters gittiğinde çaresizliğe kapılmayın. O kadar çok şeyi başarabilirsiniz ki!

4.

Sokaktaki insanların hakkınızda düşündüklerinin hiçbir önemi yok. Nasıl istiyorsanız öyle giyinin, hoşunuza gidiyorsa saçınızı maviye boyayın ve canınız nasıl isterse öyle davranın.

Ayın Sözü

5.

Çok şarkı söyleyin.

Barış varken savaş niye

6.

Kendilerini zayıf hisseden insanlardan kendinizi koruyun, çünkü günün birinde güçlü hissetmek isteyebilirler ve bu, sizin asla toparlamamanıza neden olabilir.

Kardeşlik varken didişmek niye

7.

Cesur olun, çılgın olun ve size kapısını açan tüm harikalar diyarlarına seyahat edin.

Hoşgörü varken bağnazlık niye,

8.

Arada bir Sasha’yı hatırlayın.

9.

Siz zavallı küçük öksüzler değilsiniz, çünkü anneniz ölümsüz.

gibi sıralanmış, bir sürü madde var ve ben hepsini yazamadım. Kitaba devam ettikçe Sasha’nın maddelerini okumak, gerçekten oldukça keyif vericiydi.

“Sevgi varken nefret niye,

Dostluk varken düşmanlık niye

Özgürlük varken tutsaklık niye, Adalet varken, haksızlık niye?” -Hacı Bektaş-i Veli


Sayı: 5 Mart 2015

42

MULHOLLAND DRIVE (MULHOLLAND ÇIKMAZI)

Ayın Filmi

FİLMDE SAKLI AMNEZİ Ceren AYIK- Nur İNCİ

M

ulholland

Dr.

,

David

Lynch’in bol ödüllü bir ge-

rilim filmi olması dışında derin felsefi ve psikolojik anlamları da içeren yarısürreal bir eser olma özelliğini taşıyor. Kurgusu ve zamanı doğrusal ilerlememekle kalmıyor aynı zamanda bize karakterlerin fantezilerini, rüyalarını, halüsinasyonlarını , rüya içindeki rüyalarını ve daha da önemlisi alternatif

Yapımı: 2001 – Amerika, Fransa

gerçeklikleri de sunuyor. Tam olarak bu nedenle film boyunca simgesel olarak kullanılmış olan şeyleri iyi takip etmek gerekiyor. İsimler, telefonlar, mekanlar, sahnelerde kullanılan ışıklar, söylenen sözler ve hatta karakterlerin kendileri bile ,tıpkı filmdeki mavi

Tür: Psikolojik Gerilim Süre: 147 Dk. Yönetmen: David Lynch Senaryo: David Lynch

kutuyu açan mavi anahtar gibi, izleyicinin kendisini açmasını bekleyen birer

Oyuncular: Naomi Watts, Laura Elena Har-

mavi kutu olarak filmin içinde bulunu-

ring, Justin Theroux

yorlar. Bu ayki konumuz amnezi olduğu için baş karakterimizi bir kenara bırakarak _Betty nin kafasındaki_ Rita’nın hafızasını kaybetmesine odaklanacağız. Rita (Laura Harring) geçirdiği bir travma sonrası hafızasını bir süreliğine

kaybeder ve kendi ismini bile hatırlamakta zorluk çeker. Nöropsikologların da derinden ilgilendiği ve günümüzde popüleritesini sürdüren bu hastalık, Amnezi (Amnesia) olarak bilinir. Amnezi, bireyin çeşitli travmalar sonrasında geçirdiği sarsıntılar neticesinde hafıza


43

Sayı: 5 Mart 2015 kaybı yaşamasıdır. Rita, geçirdiği trafik kazası sonra-

rı, tecavüz, başın darbe alması vs.) amnezi oluşu-

sında hiçbir şey hatırlamaz (adını bile!) ve arabadan sağ

munda etkili olduğu gibi beyne yeterli oksijen

olarak kurtulup tek başına şehirde, yani Hollywood’un

gitmemesi, tiroid bezi faaliyetlerinin tam anla-

ışıklı sokaklarında kaybolur.

mıyla gerçekleşmemesi, sakinleştirici ilaç ve/ veya alkol

Amnezi, her psikolojik rahatsızlık gibi, çeşitli vakalara sahip bir hastalıktır. Kimi hastalarda kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarım ve birleştirme (conslidation) işlemi gerçekleşmez ve bu vakalara anterograd amnezi teşhisi konur. Anterograd amnezi hastaları söylenen bilgileri birkaç dakika içerisinde unutur ve asla hatırlayamazlar, dolayısıyla hayat onlar için tabir-i caizse içi boşaltılmış bir haldedir. Retrograd amnezi vakalarında da amnezinin başlangıcından önceki olaylar hatırlanmaz. Bahsettiğimiz bu iki amnezi türü, beynin epizodik yani “otobiyografik olayları hatırlama” belleğin zarar görmesiyle ortaya çıkar.

kullanımı, B1 ya da tiyamin eksikliği, beyin tümörleri ve enfeksiyonları (çeşitli virüslerin beyin bölgelerine zarar vermesi), hormonal değişiklikler, kalp krizleri ve epilepsi nöbetleri gibi fizyolojik sebepler de amnezi oluşumunda büyük rol oynar. Birçok amnezi vakasında aynı zamanda çeşitli psikolojik hastalıklar da bulunur , en bilinenleri şizofreni ve bipolar bozukluk olan vakalar. Tabii ki stresi de unutmamak gerek, vücudumuzdaki bütün sistemleri yerle bir eden aşırı stres de amnezi sebepleri arasında sıklıkla belirtiliyor. Amnezi hastalarında çoğunlukla hipokampus ve orta temporal loblarda yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı fiziksel zarar görülmektedir; beynimizi mavi bir kutu gibi düşünürsek bu bölgeler

Travmatik amnezi, kahramanımız Rita’nın da örnek ola-

bilgileri hafızalandırmada bir “mavi anahtar” vazifesi

rak gösterilebileceği gibi baş yaralanmaları ya da başka

görür. Bazı vakalarda da ek olarak bazal ön beynin de

vakalarda tecavüz gibi travmatik olaylar sonucunda or-

etkisi vardır; hastaların bu bölgelerinde asetilkolin salını-

taya çıkan bir hastalıktır. Genelde geçici olduğu için,

mı gerçekleşemez ve hafıza kaybı baş gösterir. Orta bey-

olay öncesi – sonrası ve arada bağ kurma ilişkisi daha

nin (diencephalon) de aşırı alkolden dolayı zarar görme-

sonra kişi tarafından hatırlanabilir. Mulholland Dr. filmi-

sinden dolayı da Korsakov sendromu dediğimiz amnezi

ne dönecek olursak, Rita kaza sonrasında bir eve sığındı-

türü ortaya çıkabilir.

*Bu kısmı filmi izlemeden okumayınız: Gerçek kimliği Diane Selwyn olan Betty ünlü bir film yıldızı olma hayali ile Hollywood’a gelir. Katıldığı bir film seçmesinde onun yerine Camilla Rhodes seçilince büyük hayal kırıklığına uğrar. Aynı zamanda Diane’ nin sevgilisi olan Camilla onu terk edince Diane acıdan kaçğında etrafına yabancı gözlerle bakmaktadır, çünkü hiç-

mak için kendisine; kendisinin Betty, Camilla’ in ise Rita

bir şey hatırlamamaktadır ve nerede olduğuna dair en

olduğu bir gerçeklik yaratır. Betty’ nin ütopyasında her

ufak bir fikri bile yoktur. Zaman içerisinde Betty ile bir-

şey şimdi olduğu halinden farklıdır. Zihni; duyduğu ‘şey’

likte Rita’nın aslında kim olduğunu bulmaya çalışacaklar-

leri, gördüğü ‘şey’ leri birbirine karıştırmaktadır. David

dır.

Lynch bizi bu filmi ile Betty’ nin hastalıklı zihninde 2 saatlik bir yolculuğa çıkarmıştır. Betty’ nin aslında Betty

Bilinen diğer amnezi türleri arasında alkol bağımlığı yü-

olmadığına varana kadar her şeyi film boyunca yavaş

zünden ortaya çıkan Korsakov sendromu, çocukluktaki

yavaş öğreniriz. Çoğu sahnede rüyalar ile gerçeklik,

olayları hatırlayamama olarak bilinen İnfantil amnezi ve

hatta halüsinasyonlar iç içe bir biçimde kendisini göste-

travmatik bir olay sonucunda tam bir hafıza kaybı olarak

rir. Ortaya birbirinden bağımsız gibi görünen ama çoğu

bilinen Global amnezi vardır.

vinyetler, çeşitli simgeler; benzetmeli kurgu ve bağlantı-

Peki amnezinin nedenleri neler olabilir? Yukarıda da

lı kurgu ile bağlanmış olan sahnelerden oluşan

bahsettiğimiz gibi çeşitli travmatik olaylar (araba kazala-

147dk’lık güzel bir David Lynch filmi çıkmış.


Sayı: 5 Mart 2015

44

olarak kabul etmedi. Son sene aldım öz geçmişimi elime kapı kapı dolaştım. Yolum Divan Otel’e düştü, tamamen tesadüfen ve bireysel çabamla 45 dakikalık spontane mülakatın

MEZUN ANISI Fatma Selin AYAN

Ö

ardından stajyer olarak kabul edildim. Stajımın her gününü çok verimli geçirdim, her şeyi gözlemledim, günlerimin dışında da gittim, kendimi göstermeye çalıştım. Stajınızı seveceğiniz bir yerde ve isteyerek yapmanız, süreçleri çok iyi bir şekilde gözlemlemeniz çok önemli arkadaşlar. Gününüzü doldurmak için değil, bir şeyler öğrenmek için staj yapın. Stajımın haricinde son sene hedeflediğim yüksek lisanslar dahilinde ALES ve TOEFL için çalıştım, bu son sınıfken hiç kolay olmadı. Tavsiyem bu sınavlara üçüncü sınıfta girip cepte hazır bulundurmanız. Üniversitelerin yüksek lisans başvuru

ncelikle şunu belirteyim ki psikoloji topluluklarının

süreçlerini, prosedürlerini çok iyi takip edin. Girdiğim bir

ve TPÖÇG’nin etkinliklerini görüp heyecanlanınca

mülakatta programın akademisyen yetiştirmeye yönelik

anlıyorum ki beni kağıt üzerinde mezun etmişler; ruhen ede-

olduğunu öğrendim, bir diğer mülakat geri bildirimsiz geçti,

memişler. Bütün etkinliklere katılmak, etkinlik organize et-

attığım e-posta sonucu o programın da amacıma uygun ol-

mek, o koşturmacanın içinde olmak istiyorum. Velhasıl ke-

madığını öğrenmemle benim için hiç de planlamadığım bir

lam, doymadım, doyamadım öğrenciliğe ben J İsterdim ki

süreç başladı. Mezun olmadan A, B, C planlarınız olsun arka-

size mezun olduktan kısa bir süre umduğunu bulmuş bir psikolog olarak düşüncelerimi aktarayım. Bende işler biraz ters gitti maalesef; ama size farkına vardığım hatalarımdan ve süreç boyunca yapıp ettiklerimden bahsedersem faydalı bir iş yapacağımı düşünüyorum. Lise üçteyken psikolog olmak istiyordum; ama o zamanlar psikolojiyi sadece klinik psikolojiden ibaret sanıyordum. Fikir değiştire değiştire lise sonda vardığım nokta özel sektörde, şirketlerde çalışmak, o hayatın içinde olmaktı. Hedefimde bir bölüm yoktu, Boğaziçi Üniversitesi vardı. Tercih dönemine geldiğimde ise puanım ne eksik ne fazla tam tamına Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü tutuyordu. O bir hafta süresince endüstri ve örgüt psikolojisi alt alanını öğrendim, ve psikoloji yazdım. He-

daşlar. Ben bunun ceremesini çekiyorum şu anda. Yüksek

pimizin yaşadığı süreçlerin ardından Hacettepe Üniversitesi

lisans programları beklentilerimi karşılamadığından iş ara-

Psikoloji Bölümü’ne adım attım. “Neden psikoloji?” soruları-

maya koyuldum, hâlâ arıyorum. Çalışmak istediğim alanla

na hep “Ben endüstrici olacağım.” diye cevap veriyordum.

ilgili eksikliklerim nelerse onları gidermek için bilumum kurs-

E/ö psikolojisi isteyen arkadaşlarım bilirler bize kapitalizme

lara gidiyorum. Bol bol kitap okuyorum, film izliyorum, ho-

hizmet edecek psikolojiyle alakası olmayan insanlar olarak

bim olan pastacılıkla ilgileniyorum. Toparlamak gerekirse,

bakarlar. Bu ve benzeri düşüncelere karşı mücadelemi sonu-

lisans hayatınızı hem akademik hem de sosyal açıdan olabil-

na kadar sürdürdüm J Hedefim bu alanda yüksek lisans yap-

diğince verimli geçirin. Öğrenciliğin tadını çıkarın, zira geri

mak ve sonrasında alanda bir psikolog olarak çalışmaktı.

dönemiyorsunuz. Hangi alt alanı seçerseniz seçin bir psiko-

Yurt dışı da düşündüğümden tabir-i caizse ortalama kastım.

log olarak çok okumak, çok izlemek, çok gözlemlemek zo-

Bu ortalama bana yüksek lisans kapısı açmadı; şu ana kadar

rundasınız. Sanatı, özellikle edebiyatı hayatınızın içine mut-

hiçbir faydasını göremediğim bölüm ve fakülte birinciliğini

laka yerleştirin. İngilizcenizi geliştirmeyi ihmal etmeyin, ne

getirdi. Tek sevindiğim birincilik konuşması yapmamdı, söy-

kadar erken başlarsanız o kadar karlı çıkarsınız ve en önemli-

leyecek çok şeyim vardı çünkü J Üçüncü sınıftan itibaren

si plansız programsız mezun olmayın. Malum burada bana

alana dair seçmeli dersler aldım, projelere katıldım. Okulum

ayrılan yer kısıtlı, sormak istedikleriniz olursa fatmaselina-

staj belgesi vermediği için fabrikalar ve şirketler beni stajyer

yan@gmail.com adresine e-posta gönderebilirsiniz.


Sayı: 5 Mart 2015

Serbest Zaman

45

D

TEOLOJİK İNANÇLARIN AKADEMİK HAYATA ETKİLERİ Barış SELVİ

üzerinden anketlerle ulaşıldı ve araştırmamızda örneklemimizi 325 (162 Erkek, 163 Kadın) Türk üniversite öğrencisi oluşturdu. Demografik bilgilerde beklemediğimiz verilerle

ünya her geçen gün küreselleşiyor ve küçülüyor.

karşılaştık. Katılımcıların neredeyse yarısının herhangi bir

Farklı renklerden, dillerden, dinlerden insanlar

dine inanmadığı görüldü. Katılımcıların %24’ü ateist olduğu-

daha da iç içe yaşıyor, birlikte çalışıyor. Ancak insanlar bu

nu belirtirken, diğer %24’ü bir Tanrıya inanıp dinlere inan-

birleşmeye, bu karışık ortama hazır mı? Sheriff’in (1961)

madığını belirtti (Deizm). SPSS ile yapılan analizler sonucun-

Rober’s Mağarası deneyinden de görebileceğimiz üzere

da da iki anlamlı sonuca ulaştık. Birinci anlamlı sonucumuz,

insanlar gruplaşmaya çok yatkın. Bu yatkınlığın nedeni ise

her gün dini obje (baş örtüsü, haç, vb.) kullanan katılımcılar-

insanların evrimsel geçmişinden geliyor olabilir.

da ateistleri akademik hayatta çevrelerinde görme isteği ve

İnsanların geçmişte yiyecek veya diğer kaynaklar azaldığında bu kaynaklar için çatışmalara, kavgalara girdikleri düşünülür. Bu tarz durumlarda 2-3 kişilik gruplar, koalisyonlar kurmak bunun gibi problemlerin daha rahat çözülmesini sağlamıştır. Bu adaptif çözüm yöntemi koalisyon kurma mekanizmasını ortaya çıkarmıştır ve gruplaşmalar koalisyon psikolojisi (Navarette, Kurzban, Fessler ve Kirkpatric, 2004) ile açıklanabilmektedir. İnsanların bu koalisyon kurma,

yurt dışında eğitim isteği her gün dini obje kullanmayanlara göre daha az olmasıydı. İkinci anlamlı sonucumuz ise katılımcıların farklı dinden insanları akademik statüleri arttıkça, kendilerini farklı dinden kişilere karşı rahatsız hissetmekte olmasıydı. Örneğin; bazı katılımcılar farklı dinden bir kişinin öğretim görevlisi olmasını problem olarak nitelendirmezken, farklı dinden bir kişinin dekan veya rektör olmasını rahatsız olacakları bir durum olarak nitelendirmişlerdi.

gruplaşma yatkınlığı küreselleşen dünyada iş hayatında, ofis

Demografik verilerden üniversite öğrencilerinin inançlarının

ortamında ve insanların birlikte çalışması konusunda yaşa-

genel olarak düşünülen şekilde olmadığını görmüş olduk.

nan problemlerin nedenlerinden biri olabilir. İnsanların

Üniversite öğrencilerinin neredeyse yarısının dine inanmı-

farklılıkları doğuda ve batıda işyerlerinde çalışanların birbir-

yor olması %98 Müslüman olarak nitelendirilen Türkiye’de

lerini ayrımcılık yapmasıyla sonuçlanabiliyor (Rao, 2012) ve

inanç tabanlı bir değişim olduğunu gösterebilen ve gelece-

bu sonuçlar iş verimliliğini etkiliyor. Aynı etkiler akademik

ğe yönelik çalışmalarda göz önüne alınması gerekebilecek

yaşamda da görülebiliyor ve bilimsel verimliliği de etkiliyor

bir veri. Ayrıca araştırmanın sonuçları, inançların akademik

olabilir. Biz de bu muhtemel problemi tanımlamak ve çö-

hayat üzerinde etkilerinin olduğunu da gösteriyor. İnsanla-

züm bulma yolunda bir adım atmak için bu araştırmayı yap-

rın yurtdışı eğitime yönelik kendilerini kısıtlamaları ve bu-

maya karar verdik.

lundukları akademik ortam içeresinde ayrımcılıkların olma-

Araştırmamıza başlarken hipotezimiz, teolojik inanç şekillerinin akademik hayat üzerinde etkilerinin olacağıydı. Hipotezimizi test etmek için katılımcılara demografik bilgileri ile akademik hayatta karışılabilecek durumlara gösterecekleri tepkileri içeren bir anket uygulandı. Katılımcılara internet

sı, bilimsel ve akademik gelişimin hızını etkileme ihtimali olabilecek durumlardır. Gelecek araştırmalarımızda elde ettiğimiz verilerin nedenlerini detaylıca araştırarak, araştırmamızda bulduğumuz problemlere çözümler bulmayı amaçlıyoruz.


Sayı: 5 Mart 2015

46

DOSTLUĞA EVRİMSEL BİR BAKIŞ S.Hakan UZUNLAR

D

Kültürde ve İnsan İlişkilerinde Evrim ostluk, diğer tüm kavramlar gibi tanımlanması güç, kelimelerimizin sınırının

ötesinde ve her devirde değişime uğrayan bir anla-

C

anlılık yaklaşık 3 milyar yıl önce oluşmaya başladı, gezegenimiz ise 4 milyar yıldır var ve tıpkı kimyasal tepkimeleri,

gezegenleri, galaksileri var eden bir takım, neredeyse yasalaşmış,

ma karşılık geliyor olabilir. Eğer biz şu an dostluğu

kuramlar olduğu gibi sosyal yaşantımızı da şekillendiren hatta yara-

birkaç tümceyle sınırlandırma cüretkârlığını kendi-

tan dinamik kuramsal yapılar olmalıdır. Evrimsel süreç milyarlarca

mizde bulursak ya boşuna enerji sarf edeceğiz, ya

yıldır devam ediyor, canlılığı değiştirmekle kalmıyor kendisinde

da bizden önceki düşünürlere haksızlık etmiş olaca-

değiştiriyor fakat asla son bulmuyor, öyleyse Heraklitos’un haklı olduğunu söyleyebiliriz; zira “Değişmeyen tek şey değişimin kendi-

ğız. Dostluğu anlamak için önümüzdeki direk görü-

sidir”. Peki, evrimsel süreç nasıl işliyor? Kısaca bahsetmek gerekir-

nen yapıya bakmaktan vazgeçmeliyiz, daha temele

se; doğal seleksiyon aracılığıyla çevresel koşullardan yararlanarak

ve daha basite inmeliyiz ve belki de bakış açımızı

eleyici unsurlar oluşturuyor ve uyumsuz bireylerin gen aktarımını

değiştirmeliyiz. Bu yüzden şuan dostluğun tanımını

engelliyor. Nitekim bu değişim dinamiğini hem genler hem de fosil

yapmaya çalışmak, önümüzü görmemek için kasıtlı

kayıtlarından gözlemleyebiliyoruz. Fakat artık doğada değiliz ve çevresel fiziki koşullar bizi eleyemez, çünkü bizler kendimizden de

olarak zihnimize attığımız bir sis bombası olacaktır.

öte doğayı da kontrol ettiğimizi iddia ediyoruz, belki doğru, belki

Peki, dostluğun temelinde ne vardır? Bu yazı çerçe-

yanlış. Bizler yoğun etkileşim ve iletişim halinde olan, taş ve sopa-

vesinde dostluğun pratik boyutundan hareketle ne

dan çok bilgi materyalini kullanan sosyal canlılarız. Kültür oluşturu-

olmadığını düşündürmeye çalışacak, anlam alanını

yoruz ve geçmişin bilgilerini sırtlanıyoruz, işte tam da bu noktada

olabildiğince daraltmaya çalışıp konuyu anlamlandırmaya çalışacağız. Diyalektik yöntem ile genel

eleyici unsurlar yeşermeye başlıyor; evrim artık sadece doğa koşullarında genleri kullanmıyor, sosyal koşullarda memleri1 kullanıyor, yani işlevsiz olan genler gibi işlevsiz memler de eleniyor.

çerçeveyi şekillendirip, alt savları örnekler eşliğinde

“İnsanın sıra dışı olan yönleri tek bir sözcükle özetlenebilir:

ele alıp son aşamada tümevarım yöntemini kulla-

‘Kültür’. Kültür iletimi ile genetik iletim arasında bir analoji kurabili-

narak bir sonuca varmayı hedeflemekteyiz. Akılcı

riz: Temelde tutucu olmasına karşın bir çeşit evrime yol açar. Geoff-

ve olgucu yöntemi temel alacak ve sırtımızı mantı-

rey Chaucer, çağdaş bir İngilizle sohbet edemezdi; (…) birbiriyle bağlantılı yirmi İngiliz nesliyle bağlantılı olmalarına karşın. Dil, ge-

ğa yaslayacak olursak bizim için güvenilir bilginin

netik olmayan yollardan ve genetik evrimden birkaç mertebe bü-

kaynağı bilim olacaktır. Arayış sürecimizde de bu

yük bir hızla ‘evrimleşiyor’ gibi.”

yoldan çıkmayacaksak tıpkı bir araştırma yaparcasına kaynağımızı bizden öncekilerden almalıyız, onların sırtında yükselmeliyiz; bu sebepten yazıda da olabildiğince Platon ve Cicero’dan alıntılar yapılmaya çalışılacaktır.

Hücreden Bireye, Çıkar

C

anlılığın yekpare amacı hücresel devinimi ve yaşamı sürdürmektir, daha çevresel bir boyuttan bakacak olursak


47

Sayı: 5 Mart 2015

entropiyi3 düşürmek ve düzenli bir sis-

meyeceklerine karar verip bir alıntı ya-

ginliğe, erke, özellikle erde-

tem olarak kararlılığı idame ettirmektir.

par “Benzer benzeriyle, iyiler iyilerle hiç

me erişmiş ve başkasına

Tek bir hücreden günümüz karmaşık

geçinemezmiş.” Bu noktada aynılıkların

gereksinme

çok hücrelilerine, hatta yarı-canlı sayı-

rekabet yüzünden düşman ettiğine de-

insanlar çok eliaçık ve iyilikseverdirler.

lan virüslerin bile taşıdığı zorunlu so-

ğinmesine rağmen, çıkar ve menfaat

(…) çıkar düşüncesi dostluğu doğurmaz,

rumluluk, diğer bir bakışla postulat bu-

ilişkisine girmez, zaten metnin sonunda

dostluğun arkasından gelir.”9 Bu kısımda

dur: varlığının devamlılığı. Fakat canlı

bir dost tanımına varılamaz. Fakat son

dostluğun ön koşulu olarak “sevgi” kav-

için önemli bir sorun ve tehdit olan öte-

kısımda bizi ilgilendirebilecek, söz konu-

ramı ele alınmaktadır, fakat atlanılan

kilerin varlığı ayrıca yukarıda bahsettiği-

şu uyuşmanın sebebinin her hangi bir

kısım, ilk alıntıda da olduğu gibi çıkar

miz dil kullanımıyla şekillenen toplum-

arzu olabileceği işlenmiştir.

ilişkilerinin tüm canlılıkta temel kaide

sal

dışındakileri/

“Dostluğun güçsüzlükten, (…) gereksinim

olduğudur. Aynı dostluk ilişkisinde oldu-

ötekileri kandırmak amacıyla adeta

ve zorunluluktan doğmuş saymakla, ona

ğu gibi dostluğun birinci veya ardıl koşu-

canlının var olma kaygısının üstünü ört-

çok aşağı ve hiç de soylu olmayan bir

lu olan sevgi de karşılıklı çıkarlar ve bek-

mektedir. Bunu örneklendirmeyle uğ-

doğuş vermiş olurlar. Bu böyle olsaydı

lentiler ağıyla şekillenmekte ve oluşmak-

raşmak bizi zorlamayacaktır, fiziksel

kendisini en güçsüz duyan kimsenin dost-

tadır. Bu da ifadenin doğru olduğunu,

ihtiyaçlarının tehdit edildiği her canlıda

luğa en uygun olması gerekirdi.” -

fakat ayrı bir anlamı temsil ettiğini gös-

görülebilir ki tüm sosyal ve estetik kay-

“Çünkü dostluğu perçinleyen çıkar kaygı-

termektedir.

gılar yok olmakta, yerini hedefe direk

sı olsaydı, çıkar kalmayınca dostlukların

Arzudan hareketle, diyebiliriz ki

ulaşma isteği kaplamaktadır. Dostlukta

da çözülmesi gerekirdi; yaradılışımız

dostluk arzuladığımıza ulaşmamız ya da

tıpkı ticaret ya da evlilik gibi bu kültürel

değişmeyeceği için gerçek dostluklar

ulaşabilmemiz için kullandığımız bir iliş-

birikim içerisinde ileriye dönük, dolaylı

ölümsüz olur.” 8 Cicero’nun dostluk met-

kidir. Bu ilişkinin dinamiğini anlamak için

ya da doğrudan, kar etme amacıyla

ninden alınan bu kesitte dostluğun çıkar

devletler arasındaki ve kültürler arasın-

oluşmuş bir çıkar ilişkisi olarak görülebi-

ilişkisinden öte olduğu savunulmaktadır,

daki ortak çıkarlar uğruna birleşmeye

lir. Çıkar kendi içerisinde de ortak ve

fakat ilk alıntının son tümcesinde belirti-

veya ayrılığa hatta kardeşler arasındaki

bireysel diye ikiye ayrılabileceği gibi,

len ifadenin, bahsettiğimiz bilinçsizce ve

rekabete ya da dayanışmaya bakabiliriz.

ortam ve koşullara göre de şekillenebilir

dolaylı çıkar ilişkileri zinciriyle, bir alakası

Hatta bu çıkar ilişkisinden hareketle kıs-

veya biçim değiştirebilir. İşte bu da

bulunmuyor burada bahsedilen kasıtlı

kançlığın, edinilecek kazanımların riske

dostluk ilişkilerinin farklılığını açıkla-

bir menfaattir; ancak ikinci alıntıda güçlü

atılması ve bundan doğan korku olduğu

maktadır. Platon, “Lysis diyaloğunda”

bir savunmayla karşılaşıyoruz. Bahsedil-

bile söylenebilir. Öyleyse; aşkın cinsel

dostluğu ele alırken farklı karşılaştırma-

diği gibi dostluklar tek boyutta ve za-

çıkarların karşı cinsle kurulan bir dostluk-

lar ya da mantıki sınamalar yapıp doğru

manda çıkar beklentileri içinde şekillen-

la bütünleşmesi olduğu, biricikliğin yo-

açıklamayı bulmaya çalışır; örneğin Pla-

miş olsaydı, beklenildiği üzere bir süre

ğun yatırım sonucu bir kişiyle olan yoğun

ton konuşma sırasında karşılıklı sevgi

sonra son bulmaları gerekirdi. Lakin

bağlılıktan oluştuğu düşünülebilir. İnsa-

ilişkisini ele alır, fakat çıkmazlarla karşı-

dostlukların oluşmasının öncesinde ve

nın çok boyutluluğu, farklı değişkenler

laşır: “(…) Yani, bizi sevmeyeni yahut

sonrasında bağlılık ve karşılıklı alacak-

ve faktörler dostluk ilişkisinin örneklerini

bizden nefret edeni sevince, bize dost

verecekler ilişkisi, buna mutabık da ileri-

genişletebilir, ayrıca konuya dair kavrayı-

olmayanın, hatta bazen düşman olanın

ye yönelik yeni ihtimaller söz konusudur.

şımızı kolaylaştırabilir.

dostu olabiliriz. Buna karşılık, bizden

Bu yüzden bir kere başlayan dostluklar

Sonuç olarak diyebiliriz ki “Dostluk ya da

nefret etmeyenden, hatta bazen bize

ilelebet devam edebilirken, ortak çıkar-

düşmanlıktan ziyade, çıkar ilişkisi ve

dost olandan nefret edince, bize düş-

larda çakışma yaşanmasında da şiddetli

onun koşulları vardır”. Gelgelelim yaptı-

man olmayanın, hatta bizi sevenin düş-

bir halde sonlanabilirler. Yine aynı me-

ğımız tanım ne kadar temel ve işlevsel

manı olmamız da mümkündür. (…) Ne

tinden bir alıntı yapmak gerekirse: “(…)

olsa da aklımızda bir soru işareti bırak-

sevenler, ne sevilenler, ne de hem sevip

dostlukta hoş olan, elde edilecek yarar-

maktadır. Parçası olduğumuz ve bir diğer

hem sevilenler dost olmuyorsa, bu işin

dan çok, dost sevgisidir, dosttan gelen

kişiyle oluşturulan dostluk bağını, ne

içinden nasıl çıkmalı? Yoksa kimin kimle

bir şeydir; ancak sevgiyle birlikte olursa

kadar kavrayabilmiş olsak bile ve farkın-

dost olduğunu başka tarafta mı arama-

zevklidir. Gereksinmenin dostluğun ne-

da olmadığımız çıkarlarımıza rağmen,

lı?” Platon daha sonra sevgiden ilerleye-

deni olması şöyle dursun; tersine, zen-

yönlendirebilmemiz mümkün müdür?

yapılar,

kendisi

duymayan


Sayı: 5 Mart 2015

Mart Ayı

FARKINDALIKLARI Sümeyye SÖNMEZ

MART Yeşilay Haftası

1 - 7 Mart

Dünya Kadınlar Günü

08 Mart

İstiklal Marşının Kabulü

12 Mart

Tıp Bayramı

14 Mart

Dünya Tüketiciler Günü

15 Mart

Çanakkale Zaferi ( Şehitler Günü)

18 Mart

Down Sendromlular Günü

21 Mart

Nevruz Bayramı

21 Mart

Orman Haftası

21 - 26 Mart

Dünya Su Günü

22 Mart

Dünya Verem günü

24 Mart

Dünya Tiyatrolar Günü

27 Mart

Kütüphane Haftası

Mart ayının son Pazartesi günü

48


49

Sayı: 5 Mart 2015

21 MART DOWN SENDROMU GÜNÜ İrem DEMİR

DOWN SENDROMU NEDİR? İnsanda genetik düzensizlik sonucu, fazladan bir 21. kromozomun bulunmasına Down Sendromu denir. Down Sendromu genetik bir farklılıktır, bir hastalık değildir. Her 800 doğumda bir görülen genetik bir anomalidir. Belli bir sebebi yoktur. Ülke, milliyet,

Bu resim bir down sendromlu çocuk tarafından çizilmiştir.

sosyo-ekonomik statü farkı yoktur. Tüm dünyada 6 milyonun üzerinde Down Sendromlu birey yaşamaktadır. Ülkemizde yılda yaklaşık 800 Down sendromlu bebek dünyaya geliyor. Türkiye’de tam bir veri yok ama yaklaşık 100.000 DS’lu kişi olduğu tahmin ediliyor. Hafif veya orta seviye zihinsel ve fizik-

İşte Down Sendromlu çocukların en güzel ekstraları Dürüsttürler. Kurallara uyarlar. Yardım etmeyi çok severler.

sel gelişim geriliğine sebep olur. Bu sıradışı insanlar

Tabiata düşkündürler.

için önlerindeki en büyük engel, zihinsel ola-

Neşeli ve sempatikdirler

rak akranlarından daha yavaş gelişmeleri değil, on-

Oldukça duygusaldırlar.

ların sadece neleri yapamayacağına odaklanmış yanlış bakış açısı ve inançlardır aslında. Down Sendromlu çocukların ihtiyaçları diğer çocukların ihtiyaçlarından farklı değildir. Çevrelerini keşfetmek, oynamak, öğrenmek, gülmek isterler. Down sendromlu çocukların karakterleri, yapıları

Taklit yetenekleri vardır. Düzenlidirler, dağınıklıktan pek hoşlanmazlar. Acıma duygusu oldukça gelişmiştir. Çıkarcılık, bencillik gibi davranışlar onlarda yoktur. Güzel sanatlara eğilimleri vardır.

birbirinden farklıdır. Sadece dış görünüşleri birbiri-

Karşılıksız severler.

ne benzer. Nasıl ki birileri mavi, kahverengi, siyah

Yalan söylemeyi bilmezler.

gözlü, sarışın esmer veya kumral ise down send-

Kin gütmezler.

romlu olmakta onun gibi bir şey… Erken müdahale ve eğitim programları, fizyoterapi, dil terapisi, oyun grupları, gibi destekler ve özellikle okul hayatı çok önemlidir. Doğumdan itibaren erken dönemde başlayan uygun eğitim programları ile çeşitli başarılara ulaşabilmekte, kaynaştırma eğitimi alabilmekte, toplum içinde bağımsız veya yarı bağımsız hayatlar kurabilmektedirler.


Sayı: 5 Mart 2015

BİR SONRAKİ SAYIDA; Bağımlılık nedir? Konuyla ilgili kitap yorumu, film analizi, röportaj ve daha fazlası sizlerle olacak.

50


51

Sayı: 5 Mart 2015

Referanslar Cicero, Dostluk Dawkins, Richard, Gen Bencildir, TÜBİTAK, 9.Basım, Ankara, 2007. Platon, Lysis Lakhes Dostluk Üzerine, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 2001. Özmen, M., Yanık, M. (2001). Amnezi, Bastırılmış Bellek (Repressed Memory) ve Unutulmuş Anıların Yeniden Hatırlanması (Receovered Memory). Yeni Symposium ,39 (2 ) , 74-78. Navarrete, C., Kurzban, R., Fessler, D. T., & Kirkpatrick, L. A. (2004). Anxiety and Intergroup Bias: Terror Management or Coalitional Psychology?. Group Processes & Intergroup Relations, 7(4), 370-397. Rao, A. (2012). Managing diversity: Impact of religion in the Indian workplace. Journal Of World Business, 47(2), 232-239. Sherif, M., Harvey, O.J., White, B.J., Hood, W., & Sherif, C.W. (1961). Intergroup Conflict and Cooperation: The Robbers Cave Experiment. Norman, OK: The University Book Exchange. pp. 155–184. http://www.varoluscuterapi.com/george-miller/543 hfile:///C:/Users/0554%20244%2098%2018/Desktop/120273184-%C4%B0U-PS%C4%B0KOLOJ%C4%B0YE-G%C4%B0R% C4%B0%C5%9E-DERS-E-K%C4%B0TAP.pdfttp://tr.wikipedia.org/wiki/Bili%C5%9Fsel_psikoloji http://psikoloji.gazi.edu.tr/posts/view/title/ders-icerikleri-17745 http://www.genelsaglikbilgileri.com/amnezi-hafiza-kaybi/ http://engelliler.gen.tr/f74/amnezi-hafiza-kaybi-nedir-teshisi-ve-tedavisi-nasildir-11666/ http://www.nuketafat.com/geli351im-oumlzellikleri.html http://ulusaldown.com/bilgi-bankasi/down-sendromu/ http://yaseminbuyuk.com/children http://www.yenicikanlar.com.tr/aile-ve-es-terapilerinin-kilavuz-kitabi-cikti-17887 http://www.aileterapisi.gen.tr/

facebook.com/tpocg twetter.com/tpocg instagram.com/tpocg youtube.com/users/tpocg www.tpocg.org www.tpocg.org/psinossa



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.