179

Kutlu Doğum

s4

‘Yangına körükle gidiliyor’ Tunahan Kuzu

s5

Hollanda İmam Hatip Lisesi

s12

www.dogus.nl

Sayı:179 | Tiraj: 12.000 | Nisan 2013 | Aylık yayın organı

Çocuklar ağlamasın... Annesiz kalmasın...

Suçlu kim ?..

s

5-9-26

Sadece kendi nefisimizi mabud tanıyıp ona tapmayalım. Şekerini arkadaşlarının gözü önünde yiyerek arkadaslarını catlatan çocuklar gibi olmayalım. Küçük dünyamız şenlense, minik evimiz Cennet köşelerinden bir köşe olsa fena mı olur?

Özşimşek: ‘‘Yıldızlar karanlık çöktüğü zaman gözükür’’

s NIF’in yeni ve eski idarecileri Ede şubesinde düzenlenen başkanlar toplantısında helalleştiler ayrıldılar.

7

Rutte Erdoğan’ın Teklifine ‘‘Hayır’’ dedi

s

IGMG Güney Hollanda Gençliği Çanakkale’yi Coşkuyla ve Minnetle Andılar

9

Resmi bir ziyaret için Hollanda’ya gelen başbakan Recep Tayyip Erdoğan çeşitli görüşmelerde bulundu.

Erdoğan ilk olarak eşi Emine Erdoğan ile birlikte kraliçe Beatrix’i Den Haag’da bulunan Huis ten bosche sarayında ziyaret ettiler. Erdoğan daha sonra Hollanda başbakanı Mark Rutte ile görüştü.

s

16

Hollanda İslam Federasyonu gençlik teşkilatı tarafından Uden kentinde düzenlenen bir programla Çanakkale ruhu gençlere yeniden yaşatılmaya çalışıldı.

10

Doğuş

-

Nisan 2013

Doğuş Gençlik İller

Nihat Ulusoy - İstanbul 2

Teknoloji

Hollanda’nın Tiel kentinde bulunan Bullseye WiFi şirketi, 2013 yılının ikinci yarısında Hollanda’nın 37 büyükşehir merkezinde bedava Wifi hizmeti sunacak.

Bir önceki yazımızda İstanbul’un tarihinden bahsetmiştik. Bu sefer de kısa bir şekilde İstanbul’da gezilecek yerlerden bahsi edeceğiz. İstanbullu iyi tanımak ve her köşesini görmüş olabilmek bir hayli zordur.

Büyük bir şehir ve kalabalık olması hasebiyle, içinde barındırdığı bir çok tarihi eserler olsun veya modern yapılar ve semtler olsun, İstanbul’da seyahat etmek insana farklı farklı hisler ve bilgiler vermektedir. İstanbul’un Avrupa yakası daha çok turizme hitap etmektedir ama Asya kıtasında da ziyaret edilecek mübarek camiler, türbeler ve Çamlıca tepesi bulunmaktadır. Bu yazıda daha çok İstanbul’u kısa bir tatil boyunca görmek ve biraz olsun tanıyabilmek için sizlere şu sıralama yapmayı tercih ettik: • Eminönü; Eminönü’nde ve yakınlarında bulunan bir çok camiler, türbeler ve

Film

tarihi eserler bulunduklarından dolayı bir kaç gün bu semtte kalmanızı tavsiye ederiz. Sadece Eminönü’nde bile bir hafta dolu dolu geçirmek mümkündür.

Ziyaret edilmesi gereken mekanlar başta olmak üzere muazzam yapılarıyla Sultan Ahmed camisi ve meydanı, Ayasofya camii, tarihi bir mekan olan ve şu an semazen gösterileri ve ayinler için kullanılan Sirkeci istasyonu ve çevresi.

mına muazzam bakış açısı vermesiyle beraber güzel kahvaltı ve çay molası için bir mekandır. Pier Lotti’de birde Kar yağdırdı alıbaba Tekkesi bulunmaktadır • Fatih; Fatih camii, Çarşamba ve Çarşambada bulunan İsmail Ağa camisi, yakınlarında bulunan Merkez efendi mezarlığı, Vakıfları Halı ve Kilim Müzesi, fatih Caddesi ve tarihi kiliseler.

• Beyoğlu ve Taksim; Taksim meydanı, İstiklal caddesi, Galata Mevlevi hanesi müzesi görülmeye laik mekanlar ve yerlerdir. Taksimde daha çok alış veriş için bir çok çeşit dükkanlar ve yeme içme için mekanlar bulunmaktadır • Beşiktaş ve Ortaköy; Dolmabahçe sarayı ve Ortaköy camii ve mekanı.

Topkapı sarayı, Çemberli taşta ziyaret edilecek türbeler, başta olmak üzere Sultan Abdülhamit Hanın türbesi, Boğazda vapur turu, Boğaz kenarında gezi.

• Eyüp; başta olmak üzere Eyüp Sultan camii ve avlusunda bulunan Eyüp El Ensari’nin türbesi. Eyüp el Ensari Arap ordusuyla gelip İstanbul’u fetih etmeyi denemiş ve kendisi şehit düşmüştür.

Eyüp’te bulunan Pier Lotti tepesi ise Haliç üzerinden ve İstanbul’un bir kıs-

Aralarında Amsterdam,Den Haag, Rotterdam ve Utrecht gibi büyük şehirlerin bulunduğu Wifi uygulamasında kullanıcılar anonim giriş yaparak, dışarda internetin tadını.

Firmanın sahibi George Seton büyük-

Araba

Bedava Wifi !

şehirlerde bedava internet hizmetinin Avrupa’da bir ilk olacağını belirtti. Daha önce bir kaç şehirde denenen bu sistemin finans açısından başarılı olamadığını dile getiren Seton, her belediyenin kendisine ait internet hizmeti sunmasının çok pahalı olduğunu vurguladı.

Bullseye; WiFi-netwerk uygulamasının belediyeler ve girişimciler için hiç bir şekilde masraf olmayacağını ve şirketin reklamlarla masrafları karşılayacağını açıkladı.

Rolls Royce

Bu sıralamanın yanı sıra daha bir çok yerler bulunmaktadır ve kısa bir tatil için bu yerleri ziyaret etmek kafi olacaktır.

Sinan Özgören - Oz: The Great and Powerful (Muhteşem ve Kudretli Oz)

The Wizard of Oz (Oz Büyücüsü) filminin 1939’da yapıldığı söyleyerek başlamak istiyorum yazıma. “Ne alaka?” diye kendi kendinize bir soru yöneltebilirsiniz. Çocukluğumda defalarca seyrettiğim bu filmin yapılış tarihinin 70 seneyi geçtiğine inanamıyorum hala (o kadar yaşım olmasa bile ). Orijinal filmin sonunda sihirbaz Oz’un üçkâğıtçı olduğu anlaşılır, fakat nedeni açıklanmaz. İşte bu filmin ön bölümdür (prequel) Bahsedeceğimiz film ve ilk filmdeki bilinmeyenleri açıklayan bir hüviyettedir.

kendi çapında oynamaya çalışırken, aslında bu oyunun o kadar da kolay olmayacağını hikaye ilerledikçe anlar.

Ne kadar da bir maceralı fantezi filmi olsada, orijinal filme olan bağlantı gözden kaçmaz. Orijinal filme olan göndermeler çok barizdir ve o filmin kaynağının çok iyi bir şekilde gözden geçirildiği belli. Sadece görselliğe önem vermeyen yönetmen Raimi, aynı anda karakter olarak Oz’u çok iyi incelemiş ve seyirciye sunmuş. Oz’u öyle kusursuz bir insan olarak göstermeyişi çok güzel olmuş. Filmdeki görsellik tam bir masalvari şekilde sunuluyor.

James Franco’nun Oz’u canlandırması, Johnny Depp ve Robert Downey jr.’nin teklifleri geri çevirmelerinden sonra üçüncü tercih olmasına rağmen, gerçekten iyidir.

Belki de yaş olarak bu karakteri canlandırması daha uygun olduğunu düşünüyorum şahsen. Oz’u yaramaz ve aynı anda esrarengiz biri olarak canlandırır.

Henry Royce 1884’te elektronik ve makine üreten bir fabrika kurdu. 1904’te ilk otomobilini yaptı. Aynı yıl Londra’da otomobil satan Stewart Rolls’la tanıştı. İkili işbirliği yapmak üzere anlaştı. Royce’un yaptığı otomobilleri Rolls satmaya

başladı. Otomobillerin adı “Rolls Royce” oldu. Şirketin amacı ileri teknoloji ile lüks otomobil üretmekti. Wright Kardeşlerle yaptığı anlaşmayla uçak motor üretiminde bir numaralı isim oldu.

1915’te Müttefikler için ilk zırhlı araçları üretti. 1939 da Kraliyet Hava Kuvvetleri uçaklarının birçoğunun motorlarını yeniledi. İkinci Dünya Savaşından sonra tepkili motor üreten şirketler arasında ilk sırayı aldı. 1971 de iflas etti. Üretimin yüzde 90’nı oluşturan havacılık bölümünü İngiliz hükümeti aldı. Günümüzde Rolls-Royce Motors markasıyla yalnızca Phantom modelini üretmektedir. Daha çok Jet motorları üretmektedir

Oyun dünyası Sony PS4’ün özellikleri

Orijinal filme olan bağlantıyı filmin başında görebilmek lazım. Film, siyah-beyaz olarak başlıyor. Ne zaman ki başrol oyuncumuz Oz fantezi dünyamıza geliyor, iste o zaman filmin ‘renkli’ tarafı başlıyor. Eski filmdeki başrol oyuncusu Dorothy’nin fantezi dünyasına gelişinden itibaren başlayan renk geçişine olan bağlantıyı gözden kaçırmak mümkün değil. Yönetmen Raimi de aynen filme o formatta başlayıp, sonradan cap canlı bir dünyayı önümüze sermesi gerçekten muhteşem bir film tekniği meydana getirmiş. Filmde korku, kara mizah ve karikatürize edilmiş karakterler kullanılmaktadır. İllüzyonist Oz’un bir sepetli balonla Oz ülkesine ulaşır. Bu sihirli dünyaya iltihakından sonra direk insanlar tarafından büyük kurtarıcı sihirbaz olarak görülür. Işın ucunda para olduğunu anladığı zaman bu oyunu

Kurulduğu Yıl 1904 İsmi Nereden Geliyor? Kurucularının soy isimleri Kurucusu Stewart Rolls ve Sir Frederick Henry Royce. Amblemin Anlamı Lüks marka Rolls Royce’un kaputundaki zarif şekil 1911 yılından geliyor. Şekil, tasarımcının sevgilisini temsil ediyor. Orijinal adı “Spirit of ecstasy”(yeniliğin ruhu). Şekle, halk dilinde “emily” adı verildi.

8 GB RAM, 2 Teraflop işlem gücü.

PS4’ün CPU ve GPU’su ise AMD’den.

Yönetmen: Sam Raimi Oyuncular: James Franco (Oz), Mila Kunis (Theodora), Rachel Weisz (Evanora), Michelle Williams (Annie / Glinda), Zach Braff (Frank / Finley) Süre: 130 dakika - Sene: 2013

★

★

★

☆

☆

New York’ta düzenlenen PlayStation Meeting’de Sony’nin yeni konsolu PlayStation 4’ün donanımsal özellikleri de açıklandı.

Toplantıda PS4’ün baş sistem mimarı Mike Cerny, konsolun donanımsal özelliklerinden bahsetti. PS4’te 8 GB RAM bulunacak ve oynanışı etkilemeden

arkaplanda dosya ve oyun indirmenize imkan tanıyacak. Ayrıca PS4’ünüzü “uyku” durumuna sokabilmeniz de mümkün olacak. Yani oyun oynarken konsolu “uyku” moduna sokarak gücünü tamamen kesebilecek, uyandırarak tekrar kaldığınız yerden oynamaya devam edebileceksiniz.

Cerny ayrıca PS4’ün neredeyse 2 teraflopluk bir işlem gücü bulunuyor.

Nisan 2013

-

11

Doğuş

Doğuş Gençlik Yorumcu

Neler oluyor?

Mart ayı özelde Türk toplumuna genelde ise Müslümanlar için çok heyecanlı bir ay idi. Protestolar düzenledik, sosyal medyada savaş verdik ve Türk & Hollanda kamuoyunun arasında baka kaldık. Antisemitizm, koruyucu aile ve escinsellik ile ilgili konular irdelenerek ele alındı ve maalesef birçok defa aleyhimize işledi.

Aslında bütün mesele koruyucu aile ile başladı. ATV adeta bütün yayın akışını koruyucu aileye ayırdı ve inanılmaz bir propaganda showu yaptı. Öyle başarılı bir propagandı yapıldıki Türkiye’den akrabalar teker teker aramaya başladı ‘Ne oluyor yahu?’ diye. Telefonların sonrasında bu soruyu kendime sordum ve ilginç ‘tevafuklara’ rastladım. Şimdi ben soruyorum ‘Neler oluyor?’.

Mart ayının başında 9 senedir süregelen Yunus’un meselesi patlak veriyor. İlk önce Türkiye ardından Hollanda kamuoyunu altüst ediyor. Ardından Arnhem’de 17-02-2013 tarihinde yayınlanan ve (bilinçsiz) 3 Türk gençlerinin 20. ’de gerçekleşen Yahudi soykırımını onaylayan açıklamaları gündeme geliyor. Bunun sonrası ise daha da garip.

Türk gençleri bu ırkçı fikirleri nereden öğreniyor sorusu soruluyor. Soruyu soranlarn verdikleri cevap: Camide!

Madem 3 gencin birkaç açıklaması Türk toplumunun durumunu yansıtıyor neden 18-02-2013 tarihinde değilde Mart ayının ortasında birden gündem oluyor?

Cevap yok ...

Hollanda’nın Hollanda dışında yaşayan yurttaş nüfusu tam 11 milyon. Hollanda Devleti gerektiği yerde diplomatik yollarla tepkisini ortaya koyabiliyormu?

Hatta Arjantinde tutuklu olan Hollandalı pilot J.Poch’un davasını yakından takip

Spor

Basketbol 5’er kişilik iki takımın karşı karşıya gelmesi ile oynanmaktadır. Her takımın 7’şer tane de yedek oyuncu bulundurma hakkı vardır. Yani sahaya toplam 12 oyuncu ile çıkılır. Takımlar COACH denilen baş antrenörler tarafından yönetilir. Oyun 10’ar dakikalık dört periyottan oluşur, toplam oyun süresi 40 dakikadır.

Oyunun amacı topu rakibin sepetinden geçirerek sayı kazanmak ve rakibin sayı yapmasına engel olmaya çalışmaktır.

Doğukan Ergin

da.ergin@gmail.com

ettiğini ve ilgili makamlara tepkilerini ilettiklerini defalarca dile getirdi.

Yunus konusunda Erdoğan resmi bir açıklama dahi yapmamışken Başbakan yardımcısı Asscher: ‘Türkiye bizim iç meselelerimize burnunu sokmasın’ diye açıklamada bulunuyor. Neden?

Cevap yok ...

Türkler eşcinsellere karşı diye yaygara yapan medya, buna alet olan siyasiler peşpeşe açıklama yapmaya başlıyor: ‘Hollanda’da eşcinsellik normaldir, bunu kavrayamayan kendi ülkesine dönsün’. Aynı basın ve siyasiler Willem-Alexander, Maxima ve Rutte eşcinseller ile ilgili çok sert açıklamaları olan Katolik kilisenin papaz atama törenine gittiğinde sesini çıkarmıyor.

Hatta Maxima’nın duygulanıp gözyaşı dökmesi bile yetmiyor.

Genç Yorum

Doğum Günü Kutlarken Abartıyoruz

Ahmed Göğüş:

Mahmut Yiğit:

İnsanların kendi örf, adet ve özellikle dinini unutup yasadığı ortamın veya ülkenin örf ve adetlerini benimsediklerinden dolayı doğum günü gibi konuları farkında olmadan abartabiliyorlar. İyi ki doğdun şarkıları, tepinmek veya girdiği yas sayısı kadar mumları üfleyip söndürmek yerine sevdiklerin ve yakınların ile bir sohbet ortamında israf ve diğer helal haram meselelerini gözeterek doğum günü çok uygun bir şekilde kutlanabilir.

Bunun dışında hediyeleşmek ve ikramlarda bulunmak ayrıca güzel bir durum. Önemli bizden olmayan bir topluluğa uymayarak benzememek.

Bu deyime bastan sona kadar hak veriyorum.

Neden mi? Çünkü bir insan ömründen gecen bir yıl için sevinir mi, benim bildiğim sevinmez ve içinde bir burukluk yasar çünkü ömründen bir yıl daha geçmiştir.

Bu gecen bir yılın ardından yeni yaşına girerken insan sevinip parti vermemelidir. Alır abdestini acar kuranı kerimi ve bir yaşın okur öyle geçirir doğum gününü

Enes Çetin: Doğum gününü kutlamak bence başlı başına bir abartıdır, zira bizim örf ve adetimizde böyle bir şey yoktur. Bu batılılardan bize “empoze” edilmiş bir adettir, dolayısıyla bu konuya muhalif olmak en güzeli olsa gerek. Zira Efendimizin (SAV) her alanda gayrimüslimlere muhalefet etmesi bilinmektedir. Eğer kutlayanlarımız varsa, en azından bunu doğum gününden farklı bir günde ve Allah’a şükür etme mahiyetinde yapmalarının daha uygun olacağını düşünüyorum. Ayrıca dost ve akrabaları bir araya toplamak için bir vesilede olabilir.

En doğrusunu Allah (C.C) bilir, Vesselam

Doğuş Gençlik GENÇ YORUM: Sende gündemde olan herhangi bir konu seç ve 100 kelimelik bir mektup yazıp ismini ve soyadını belirterek genclik@dogus.nl adresine gönder. Doğuş Gençlik yorumları kısaltarak düzeltme hakkına sahiptir. Gönderilen mektupların tüm hakları Doğuş Gençliğe aittir.

Karikatür

Ahmed

Neden?

Cevap yok. ...

Her ne olursa olsun portrenin tamamını görmeliyiz. Eğer olaylara birbirinden bağımsız gerçekleşen olaylar olarak bakarsak resmin tamamını kaçırırız.

Resmin tamamını kaçırırsak reaktif hareket eder, yeterli arguman oluşturamayıp baka kalırız.

Basketbol

Oyun süresi sonunda hangi takım daha fazla sayı yaparsa maçı kazanmış olur.

Her takımın eline geçirdiği topu en fazla 24 saniye süresinde rakibin sepetine doğru atma ve en azından çembere çarptırma mecburiyeti vardır.

Takımların ilk üç periyotta birer, dördüncü periyotta ise ikişer tane mola kullanma hakları vardır. 1 dakika süren bu molaları baş antrenörler maçın herhangi bir anında kurallar çerçevesinde kullanabilirler.

Fıkra

Bilet

Delinin biri sinemaya girip, filmi seyretmek istiyordu.

Gişeden biletini aldı. Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı.

Sonra bir bilet daha, bir daha...

Gişedeki görevli dayanamadı; “Karaborsa yapıyorsun galiba.

Bu kaçıncı bilet alışın?” Deli; “İçeride bir deli var.” dedi.

“Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum!”

Sudoku Sudoku Nasıl Oynanır?

Sudoku oyunu 9 hücreden oluşan 9 karenin 3 boyut diyebileceğimiz düzlemde 1 den 9’a kadar sayıların tek bir defa kullanılması şartı ile dizilmesi gerekiyor. Sudoku oyununda her satır ve sütunda 1’den 9’a kadar olan sayılar sadece bir kez kullanılarak dizilmesi gerekir. Aynı zaman da sudoku oyununda 9 hücreden oluşan her bir kare içinde 1’den 9’a kadar sayılar bir kez kullanılarak dizilmesi gerekir.

4

8 3 1 4 5 9 1 6

4 2 1 5 9 2 1 6 9 5 8 4 6 3 2 6 7 3 6

Sudoku Oyun Kuralları: Basit olarak sudoku oynamak için 3 kurala dikkat etmemiz gerekir.

1’den 9’a kadar olan sayıları her sütuna, her satıra ve her kare içine tekrar etmeden girmeniz gerekir.

12

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Toplum

Külliyeler, Hollanda İmam Hatip Lisesi Projesi Başladı yaklaşık dört yüz bin varlığımızın milli-manevi değerlerle donanımlı hale gelÜyelerin Hollanda’daki mesinin önemi çok büyüktür. Türkiye’de İmam Hatip Liseleri sayesinde gençlerimizin milli-manevi donanımlar kazanarak ülkemiz ve insanlık adına çok büyük hizmetler sundukları Desteği bilinmekte ve görülmektedir. Ayrıca İmam Hatip neslinin milletimizin çoğunluğunun gönlünde İle Ayakta taht kurduğu da bir gerçektir.

Dururlar Ayasofya cemiyetinin düzenlediği üyeler toplantısı; yüzden fazla üyenin katılımı ile gerçekleşti.

Haber: Adnan Şahin Resim: Recep Toker

Hollanda İslam Federasyonu-

na bağlı Ayasofya cemiyetinde üyeler bir araya geldiler. 636 üyesi bulunan Ayasofya cemiyeti yılda dört kez üyeler toplantısı yapıyor.

Geçtiğimiz hafta 2013 yılının ilk toplantısı gerçekleştirildi. Bayanlardan ve erkeklerden oluşan yüzden fazla üyenin katıldığı bu toplantıda ağırlıklı olarak caminin inşaatı hakkında konuşuldu. Caminin inşaatı, finans kaynakları ve mühendis sunumları konuşuldu. Toplantıda bölge başkanı Mehmet Erdoğan, genel merkez NMOG (Cami yapma ve yaşatma derneği) sorumlusu ve Hollanda Hasene başkanı Mehmet Yaramış, teşkilatlanma başkanı Tahir Karademir ve cemiyet başkanı Hakkı Özkan hazır bulundular.

2014 yılında yapımı başlaması düşünülen caminin inşaat planı belediyeye gönderilmiş bulunuyor. Birinci derece renovatie planı mimar Ümit Erdal tarafından çizildi.

Caminin toplam maliyeti 2 milyonu bulacağı sanılıyor. Bu konuda kredi kullanmadan yapılması için yönetim yoğun bir şekilde çalışmasını sürdürüyor.

Başkanlar üyelere hitaben yaptıkları konuşmalarda bu külliyelerin ancak ve ancak üyelerin verecekleri desteklerle ayakta durabileceğinin altını çizerek üyelerden destek ve fedakârlıklar beklediklerini söylediler. Üyeler ise bu konuda gönülden destek vereceklerini ifade ettiler.

Ana Sınıfı açıldı Aynı gün Ayasofya cemiyetinde bir de anasınıfı açılışı gerçekleştirildi. Açılışı Mehmet Yaramış, Tahir Karademir ve Hakkı Özkan birlikte yaptılar. Üyeler toplantısından önce yapılan açılışa bölge başkanı Mehmet Erdoğan katılamadı. Böylece NIF’in anasınıfı sayısı 23’e yükselmiş oldu.

Hollanda’daki gençlerimizin de bu hayırlı eğitim-öğretim imkanlarından yararlanabilmelerini sağlamak için Hollanda Diyanet Vakfı olarak Hollanda’da İmam Hatip Lisesi açılması fikrini 2012 Haziran ayından itibaren olgunlaştırmaya başladık.

Bu fikirlerin en erken safhasından itibaren Hollanda’da sosyal, kültürel ve dini hizmetler veren tüm STK’lar ile HDV çatısı altında bir araya gelerek Hollanda’ya İmam Hatip Lisesi açma fikrini istişare ettik. Başkan düzeyindeki hemen tüm sivil toplum kuruluşları bu hayırlı fikirden heyecan ve memnuniyet duyduklarını, sonuna kadar desteklediklerini ifade ettiler.

başlayacağız.

Müfredatı Türkiye’deki İmam Hatiplerin Müfredatı Olacak Yarım asırlık bir tecrübeye sahip Türkiye İmam Hatip Lisesi programlarını ve ders kitaplarının takip edilmesini uygun görmekteyiz. Başlangıçta Türkçe olarak vereceğimiz derslerin ileriki yıllarda Hollandaca olarak da verilmesini hedeflemekteyiz. Bu kitapların Hollandacaya da çevrilmesi için sekiz kişilik HDV Tercüme ve Telif komisyonu kurduk. İmam Hatip Dersleri Ne Zaman Verilecek?

Attığımız Somut Adımlar Bunun üzerine üç kişiden oluşan HDV İmam Hatip Komisyonu kurduk ve çalışmalara başlamaları talimatını verdik. 2013 Şubat ayında vakfımızın kardeş kurumu olarak resmen “Hollanda İmam Hatip Lisesi Vakfını” kurduk. İlgili komisyonumuz çeşitli şehirlerde müstakil olarak İmam Hatip Liselerinin açılması çalışmasını takip etmektedir. İmam Hatip Lisesini 2013 Eylül Ayında Nasıl Açıyoruz?

Rotterdam şehrinde VWO düzeyinde eğitim-öğretim sunan İbn Haldun Lisesi ile temaslarda bulunduk ve bu okulun çatısı altında başlangıçta biri kız, diğeri erkek olmak üzere 25’er kişilik iki derslikte İmam Hatip Lisesi programına başlamaya mutabık kaldık. İmza aşamasına getirdiğimiz protokole göre, İbn Haldun VWO Lisesine kayıt hakkı kazanmış 12 yaşındaki öğrenciler arasından İmam Hatip Lisesi programını takip etmek isteyen öğrencileri İHL 1. sınıfına kaydedecek ve 2013 Eylül ayında derslere

İmam Hatip Lisesi programına kaydedeceğimiz öğrencilerimiz normal günlük derslerine ilave olarak günlük 2 saat, haftalık 10 saat alacakları ek derslerle İmam Hatip programını takip edeceklerdir. Öğretmen ve Kitap Desteği Nasıl Sağlanacak?

Din Öğretimi Genel Müdürlüğüyle yaptığımız müzakerelerde kendilerinin öğretmen ve kitap desteği yaparak bu programı destekleyeceklerini ifade etmişlerdir.

Bu mutabakatı kayıt altına almak için Hollanda İmam Hatip Lisesi Vakfıyla MEB. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü arasında bir protokol imzalama çalışmasını sürdürmekteyiz.

Projenin Maliyeti Ne Olacak?

Hollanda devletinin resmi bir okulunda bu programı yürüteceğimiz için bina ve müştemilat maliyetimiz olmayacaktır. Teşvik için İmam Hatip Lisesi programını tercih eden öğrencilere Hollanda İmam Hatip Lisesi Vakfı olarak aylık sembolik burs bağlaya-

cağız. Öğrenciler Ne Diploması Alacaklar? Öğrencilerimiz zaten İbn Haldun VWO Lisesinin öğrencisi olduklarından aynı lise diplomalarını almaya devam edecekler, ilave olarak bir diploma da Hollanda İmam Hatip Lisesi Vakfı ile Din Öğretimi Genel Müdürlüğü olarak biz vereceğiz ve öğrencinin İmam Hatip Lisesi programında başarılı olduğunu ek bir diplomayla tescil edeceğiz.

Hollanda İmam Hatip Lisesi Mezunları Her Üniversiteye Gidebilecekler mi?

Bu lise mezunları doğrudan üniversiteye gidebilmekte oldukları için Uluslararası İlahiyat Fakültesine devam etmek isteyenler bu fakülteye,

başka alanlarda üniversite okumak isteyenler de başka üniversitelere gidebileceklerdir.

Hollanda İmam Hatip Lisesi Mezunları İş Bulabilecekler mi?

Hollanda Müslüman varlık itibariyle iyi yetişmiş din adamlarına ihtiyaç duyan bir ülkedir. Altı yıllık bir İmam Hatip Lisesi programını başarıyla almış, sonra da İlahiyat Fakültesi tahsili görmüş bir mezun Hollanda’daki tüm camilerde rahatlıkla görev yapabilecek donanıma sahip olacaktır.

Mezunlardan bir kısmı imam hatip, bir kısmı öğretmen, bir kısmı akademisyen, bir kısmı da başka alanlarda istihdam olabilir. Kısaca ifade etmek gerekirse İmam Hatip Lisesi mezunu olan bir gencimizin diğerlerine oranla iş bulma imkanı çok daha fazla olacaktır.

“Artık daha fazla kısıtlamaya gidilmesin” Yılın dördüncü çeyreğinde ekonominin beklenenden daha hızlı küçülmesine işaret eden ekonomist Benink, hükümetin artık daha fazla kısıtlamaya gitmemesini tavsiye etti.

Bankacılık ve finans profesörü Harald Benink, Hollanda Devlet İstatistik Enstitüsü (CBS) tarafından Perşembe günü yayımlanan ikinci tahminlere bir yanıt olarak bu açıklamayı yaptı.

Tilburglu ekonomist Benink, ‘‘Açıklanan rakamlar çokta dramatik rakam-

lar değil, ama krizin bizi beklenenden daha sert vurduğunun sinyallerini veriyor. Tüketici güveni baskı altında. Şayet daha fazla kesintiye gidilecek olursa, belirsizliği daha da körükler’’ dedi.

Benink, Uluslararası Para Fonu’nun

(IMF) bu ayın başlarında Hollanda’nın tasarruf tedbirleri konusunda daha dikkatli olması gerektiği yönündeki açıklamasına işaret etti ve fonun, gelecek yılki bütçe açığının Avrupa standartları sınırı içinde kalması için ek önlemler alınmasının gerekli olmadığını söylediğine dikkat çekti.

Perşembe akşamı yapılan açıklamada ekonominin geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0.4 küçüldüğü bildirilmişti. Şubat ayı ortalarında yapılan açıklamada bu küçülmenin yüzde 0,2 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmişti.

Nisan 2013

-

13

Doğuş

Yaşama Dair...

Sahabe ikliminde Peygamber sevgisi “Ümmetim içinde beni en çok sevenler, benim vefâtımdan sonra doğan ve beni görebilmek için âilesini ve bütün mal varlığını fedâ etmeyi göze alan kimslerdir.”

Hadis-i Şerif Söylediğimiz veya duyduğumuz sözler insanın hayatında ya güzel duygu ve düşüncelerin oluşmasına ya da karamsarlığa ve umutsuzluğa vesile olur. Sahabelerin de Peygamberimize olan sevgilerini ifade etmek için söyledikleri sözler ve Peygamberimizin onlara karşı söylediği sözler de onların dünyalarında güzelliklerin ve iyiliklerin oluşmasına vesile olmuştur.

Bayram Altıntaş Sahabe sevgilerini ifade ederken söyledikleri sözlere ve Peygbamberimizin onlara verdiği cevaba bakacak olursak, bizim sevgilerle onların sevgileri arasında ne kadar büyük farklar olduğunu görebiliriz.

Hz. Ömer’den rivâyet edildiğine göre bir defasında Peygamber Efendimiz’e: “Sen bana, şu göğsümün içindeki canım dışında her şeyden daha sevgilisin.” demişti.

Allah’ın elçisi de ona : “Hiç kimse beni, canından daha çok sevmedikçe kesinlikle imân etmiş olamaz” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ömer: “Sana kitâbı indiren Allah’a yemin

ederim ki, sen bana şu göğsümün içindeki canımdan daha çok sevgilisin.” dedi.

Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem: “İşte şimdi oldu, Ömer!” buyurdu.

Yine başka bir hadis-i şerif de: “Biriniz beni çocuklarından, anasından, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikce mü’min olamaz.” buyurmuştur.

ama kurtuluşada ermişlerdir.

Fedakarlığı nisbetinde kimisi cennetle mücdelenmiş. Kimiside de şehitlikle ve gazi olmakla şereflenmiştir. Kimisinede ayet inerek

Onlar biliyordu ki: Sevmek fedakarlıktı. Sevmek vermekti. Sevmek adamaktı.

Sevmek affetmekti. Sevmek candan geçmekti. Sevmek ölmekti. Sevmek yollara düşmekti.

Sevmek ümitti. Sevmek aç kalmaktı. Sevmek fakirlikti.

Sevmek bedel ödemekti.

Onlar inanmışlar ve sevmişler, sevgilerini de aşka dönüştürmüşlerdir.

Sahabenin sevgisisi öyle bir sevgi ki, bedeli ağır olan bir sevgiydi. Çünkü sevmek bedel ödemek demekti. Sahabenin hayatına baktığımız zaman göreceğiz ki hepsi sevmenin bedelini ağır ödemişler

ödüllendirilmiştir.

sevmişlerdir.

Onlar davasına inanmışlar ve o davanın temsilcisi olan Peygamberimizi de canlarından ve mallarından ve de ailelerinden çok sevmişlerdir.

Çünkü:

Sahabeler hem davalarına inanmışlar hem de peygamberimizi

Onlar inanmışlar ve sevmişler, sevgilierini de aşka dönüştürmüş-

lerdir.

Onlar inanmışlar ve sevmişler, sonrada yurtlarından hiçret etmişlerdir.

Onlar inanmışlar ve sevmişler, mallarından da vazgeçmişlerdir.

Onlar inanmışlar ve sevmişler, ailelerinden ve sevdiklerinden de vazgeçmişlerdir.

Onlar inanmışlar ve sevmişler, işkenceye ve ölüme de meydan okumuşlardır.

Günümüzde ise sevginin ve inanmanın içi boşaltılmış yalnızca ismi kalmıştır. Bundan dolayıdır ki, hayatımızın her anında gözyaşı ve huzursuzluklar vardır.

Hayat yolunda mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilmemiz için hayatın her alanında Peygamberimizin ve sahabenin sevgisini ve fedakarlığını bilmeli ve hayatımızın temel köşe taşları olarak görmeliyiz.

KOELTECHNISCH BURO MIDDEN NEDERLAND Bent u opzoek naar een erkend koeltechnisch bedrijf dan heeft u het gevonden!

Wij kunnen u o.a aanbieden: - airco’s - koel- en vries cellen - koel- en vries installaties - verkoop en installeren van zowel nieuw als gebruikt - super markt koeling/ koeltoonbanken/wandkoelmeubel slagerij Talha Noordeinde nr.7 1334 te Almere

Koeltechnisch buro midden Nederland feliciteert slagerij Talha, Noordeinde nr. 7 te Almere met de opening van zijn slagerij die door ons geleverd en geïnstalleerd is. Wij wensen slagerij Talha veel goede zaken toe.

slagerij Talha Noordeinde nr.7 1334 te Almere

Koeltechnisch buro Midden Nederland Provincialeweg 52 4031JM Ingen Tel: 0344-689393 Email: gisekoops@hotmail.com

Nisan 2013

-

15

Doğuş

Haber Ekonomi

Çalışmayana Ödenek de YOK! Adalet ve güvenlikten sorumlu Devlet Sekreteri Fred Teeven, Hollanda’da çalışmışlığı olmayan AB vatandaşlarının sosyal ödenek de alamalarını istemediğini belirtti.

Memlekette Evi Olanlar Dikkat Etsin…

Türkiye Maliye Bakanlığı, anavatandaki evi üzerinden kira geliri elde eden gurbetçileri ve yabancıları mercek altına aldı. Tapu kayıtları üzerinden yapılacak incelemede sahte beyan verdiği anlaşılan kişilere cezai işlem uygulanacak.

Maliye Bakanlığı kira gelirini gizleyen ve eksik beyan edenlerin peşine düştü. Bu incelemeler Türkiye sınırlarını da aştı. Yapılan açıklamaya göre Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) 2013 yılında 1 milyon 50 bin kira beyannamesini ev sahibi yerine düzenleyecek.

Bu takipte Türkiye’de yerleşmiş olmayan yabancı ülke vatandaşları ile yurtdışındaki yerleşik Türk vatandaşlarını kapsayan ve “dar mükellef” olarak adlandırılan bu kişilerin elde ettiği kira gelirinin doğruluğu araştırılacak.

Brüksel’de yapılan toplantı sırasında açıklamalarda bulunan Devlet Sekreteri Fred Teeven (Adalet ve Güvenlik), Hollanda’da çalışmışlığı olmayan AB vatandaşlarına sosyal ödenek vermek istemediğini dile getirdi.

Almanya, Avusturya ve İngiltere ile birlikte bu konuda Avrupa Komisyonuna bir başvuru yapmayı düşündü-

ğünü belirten Teeven, sosyal ödenek alan kişilerin sayısının giderek arttığına da dikkat çekti.

Avrupa çapında bu konu hakkında kesin kararların alınması gerektiğini dile getiren Teeven, daha önce komisyonun bu durumu ‘sorun’ olarak görmediğini fakat, Hollanda ile diğer adı geçen üç ülkenin bu problemi sürekli yaşadığını sözlerine ekledi.

Maliye tapu bilgilerinden de faydalanılacağı belirtilen bu araştırmada, yalan beyanda bulunanlara cezai yaptırım uygulanacak. Türkiye dışında yaşayan bu kişilerin çifte vergilendirmesini önlemek içinse kendi ülkelerinde de aynı vergiyi ödeyip ödemediğine bakılacağı belirtiliyor.

Kira bedeli ve vergilendirme Kira geliri elde edenlerin konutlarda her bir konut için 500 TL ve üzerinde kira geliri elde edilmesi halinde, işyerlerinde ise miktar sınırlaması olmaksızın gelirini beyan etmesi gerekiyor.

Yastık altındaki paraya da vergi ödeniyor!

Vergi Dairesi’ne yapılan gelir beyanlarında genelde, bankadaki miktarlar, kişinin geliri yada kişinin elinde olan değerler bildiriliyor.

Fakat bunun yanında yastık altı dediğimiz evde saklanan paralar, hediye çekleri, ödeme yapılan kartlardaki (OV kartları gibi) miktarlar dahi vergiye tabi miktarlar olarak kayda geçiyor.

Vergi Dairesi normlarına göre bir kişinin nakit olarak 512 euroya kadar yanında bulundurabileceği bu miktarın evli olanlarda 1024 euro olduğu, bunun üzerindeki nakitlerde

Konut kira geliri elde eden kişilerin, yıllık olarak tespit edilen istisna tutarının (2012 yılı için istisna tutarı 3.000 TL) altında kira geliri elde etmeleri halinde vergi dairesinde mükellefiyet kaydı açtırmalarına ve beyanname vermelerine gerek bulunmuyor.

Ev sahibi kira geliri elde ettiği halde beyanname vermezse, 3 bin liralık istisna tutarından da yararlanamıyor.

Tespit edilmesi halinde beyanname vermeyenlerden geriye dönük 5 yıllık vergi borcu da faiziyle birlikte vergi cezası olarak tahsil edilecek.

Bu tutarın üzerinde kira geliri elde eden kişi beyanname vermez ise ödemesi gereken verginin iki katı ceza ile karşı karşıya kalıyor. Ayrıca beyanname vermediği için özel usulsüzlük cezası da kesiliyor.

Bakanlık belediyeler, elektrik dağıtım şirketleri, PTT, banka ve tapudan aldığı bilgiler doğrultusunda geçen yılın sonunda kiracı envanterini yenilemişti. Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişiler, dar mükellef olarak tanımlanıyor. Bunların sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar vergiye tabi.

Bir çok kişi sonraki günlerde rahat etmek yada bir eşya satın almak için belli bir miktarı “yastık altı” yaparak saklamayı tercih ediyor. Fakat unutmayın bu saklanan paralara da vergi ödemek zorundasınız. vergi ödemesi gerektiği belirtiliyor.

Tıpkı banka hesapları veya hisse yatırımları gibi nakit para miktarları da vergi beyannamesinin box 3 bölümünde belirtilmesi gerekiyor.

Bu bölümde muaf tutulan 21,139 euronun üzerindeki miktarlarda

yüzde 1,2 oranında vergi ödemek zorundasınız.

Tasarruf hesabınızdaki miktarlar vergi dairesi tarafından daha önceden beyanameye işlense de nakit miktarları bir mükelef olarak sizin beyan formunda belirtmeniz gerekmekte.

İktisat Osman Aslan

Seyahat stres verebilir, iyi sigorta birçok sıkıntıyı engeller Değerli okurlar, Yaz tatiline birkaç ay kalmasıyla birlikte birçok vatandaş izin planları yapmaya başladı bile. Birçok vatandaşımızın seyahat sigortası olmadan seyahat ettiklerini görüyoruz.

Bu genelde bilinçsizlik veya bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.

Seyahat sigortası yaptırmanın en önemli nedenlerinden birisi acil durumlarda yapılan yardımlardır.

Bu yardımlar şöyle açıklanabilir; size bir kaza veya hastalık sonucu yardım etmek ve gerekirse ikamet ettiğiniz ülkeye geri dönüşünüzü sağlamaktır.

Seyahat sigortası yaptırmadığınız-

da hasta olduğunuz için ikamet ettiğiniz ülkeye dönmek istediğinizde masrafları kendiniz karşılamanız gerekir. Birinci dereceden bir akrabanızın vefatı durumunda da seyahatinizi erken sonlandırmak zorunda kalırsanız geri dönüş için yapmanız gereken masraflarınızı sigortanız varsa karşılar. Hatta seyahatinizin yararlanamadığınız kısmı için de bir ödeme yapılır sigortanız tarafından.

Acil yardım hatlarına (SOS alarm centrale) bildirilen sigortasız vakalarda 2011 yılında bir önceki yıla göre yüzde 44 artış olmuştur.

Seyahat sigortanız olmadığında masrafları tamamen kendiniz karşılamanız gerekir. SOS enternasyonal kurumunun verilerine göre

bir dosyanın ortalama masrafı 3000 Euro civarında. 20.000 ve 34.000 Euro gibi masrafları dahi yaşadıklarını belirtiyorlar. Bu masrafları günlük çok cüzi miktarlara seyahat sigortası yaptırarak engelleyebilirsiniz.

Seyahat sigortasıyla şu durumlara karşı sigortalı olma imkanına sahipsiniz: • Bagaj kaybolma veya para çalınma riski.

• Kaza ödemesi (sakatlık veya ölüm anında ek ödeme yapılır) • Hastalık masrafları (sigortanızın karşılamadığı bazı ödemeler yapılır) • Seyahat iptal sigortası (bazı sebeplerle seyahatiniz iptal edilmek

zorunda kalırsa paranızı geri alırsınız) • Acil durumlardan dolayı oluşan ek konaklama masrafları • Sigorta kapsamına giren durumlarda yapılan telefon görüşmesi ücretleri • Aracınız bozulduğunda yedek araç veya hastalık durumunda ekstra şoförü için ödeme • Vefat durumunda naaşın ikamet edilen ülkeye ulaştırılması.

Kısacası primi yüksek olmayan seyahat sigortalarını yaptırmak, birçok üzücü durumda size yardımcı olur. Acil yardım hattında çalışanlar size 7 gün, 24 saat yardımcı olup atmanız gereken adımları açıklarlar. Seyahate çıkmadan evvel size gerekli olan opsiyonları seçmenizi

ve hangi durumlarda yararlanabileceğinizi öğrenmekte fayda var.

Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 no’lu telefondan, www. yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoş çakalın.

16

Doğuş

-

Nisan 2013

Çanakkale Ruhu

IGMG Güney Hollanda Gençliği Çanakkale’yi Coşkuyla ve Minnetle Andılar Adnan Şahin Hollanda İslam Federasyonu gençlik teşkilatı tarafından Uden kentinde düzenlenen bir programla Çanakkale ruhu gençlere yeniden yaşatılmaya çalışıldı.

Hollanda İslam Federasyonu gençlik teşkilatının Brabant bölgesi şubelerinden Oss teşkilatı gençlik başkanı Fatih Şahin’in komisyon başkanlığında Uden, Oss, Eindhoven, Leerdam ve Gorinchem şubesinin birlikte düzenlediği ‘Çanakkale Ruhu’ adlı programla, salonu dolduran yüzlerce gence ecdadın yazdığı şanlı tarih bir nebze olsun yaşatılmaya ve tanıtılmaya çalışıldı.

Hazırlıkları dört ay önce başlayan programda gençler hazırladıkları kısa ama çok güzel bir piyesle salondakileri gözyaşlarına boğdular. Bilhassa Çanakkale dendiğinde ilk akla gelen Seyit onbaşının 275 kiloluk top mermisini topa koyup ateşlemesi anının Oss’lu gençlerden Abdullah ile Ömer’in çok ustaca canlandırmaların salondakileri büyük bir heyecana sevk etti.

Program boyunca salonda duygulu anlar yaşandı.

ladığı ve program boyunca zaman zaman gösterilen değişik içerikteki slayt ve sine vizyonlar ve Fatih Oda ve sunucu Ramazan Oturak tarafından okunan şiirler programa ayrı bir güzellik kattılar. Programda yeni BYK üyelerin bazıları ve eski bölge başkanı ve NMOG ve Hasene başkanı Mehmet Yaramış’da hazır bulundular.

Erkan Turan, ‘Çanakkale vesilesi ile tarihi bir günde bir aradayız. Çanakkale’de hayatlarını kaybeden şehitlik mertebesine ulaşan şehitlerimizi, gazilerimizi ve tüm geçmişlerimizi bu gün burada rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyoruz.

Allah kendilerinden razı olsun ve makamlarını âli eylesin’ diye sözlerine başlayan Turan Çanakkale ruhunu şu cümlelerle ile dile getirdi. ‘‘Çanakkale ümmet bilincinin ve beraberliğinin nasıl olduğunun en

Çanakkale ümmetin yeniden dirilişinin sembolüdür Yaklaşık dört saat süren program baştan sona dolu dolu geçti. Gorinchem teşkilatı gençlik başkanı Tuğrul Tekir’in okuduğu güzel Kur’an tilavetiyle başlayan program NIF gençlik başkanı Erkan Turan ve Bölge başkanı Mehmet Erdoğan’ın selamlama konuşmaları ile devam etti. Başkanlar gençlere gayretli çalışmalarından ötürü teşekkür ederken bazı konularda onlara mesajlar verdiler. Uden teşkilatı gençlik başkanı Abdüssamed ve Oss teşkilatı gençlik tanıtma başkanı’nın hazır-

saf en berrak bir şekilde gözlendiği bir tarih sahnesidir. Çanakkale vatan için din için Kur’an için ve birlik, beraberlik için maldan, candan ve anadan ve yardan geçerek eşsiz bir mücadelenin verildiği mübarek bir yerin adıdır.’’ diye konuşan gençlik başkanı Erkan Turan daha sonra gençlere, tarihe adını altın harflerle yazdırmış ecdadın tüm yiğitlerini tüm büyüklerini unutmamalarını söyledi. Dava önderimiz ve bize bu yolda yürümeyi öğreten değerli değerli hocamız Necmettin Erbakan’ı

da bu vesileyle rahmet anıyorum’ diye konuştu.

Daha sonra gençlere yaşadıkları günlük hayatta kendilerinden beklenenleri hatırlattı. Gençlere bilhassa sosyal medyayı kullanırken çok dikkatli olmaları yönünde önemli tavsiyelerde bulundu. Her uzatılan mikrofona konuşmak zorunda olmadıkları belirten Turan son günlerde Ede’de bir gurup gencin çıkışlarını gündeme taşıyarak İslam aleyhtarı ortam oluşturmak isteyen zihniyete kesinlikle fırsat verilmemesi gerektiğine işaret etti.

Bölge başkanı Mehmet Erdoğan yaptığı kısa konuşmada tüm geçmişlerimize ve bilhassa Çanakkale’de şehit düşen vatan evlatlarına sonsuz rahmet diledi.

‘Her karış toprağı şehit kanıyla sulanan bayrağının rengini o kanlardan alan ana vatanın kıymetini nerede olursak olalım bilmeliyiz’ diyen Erdoğan tarihin akışı içinde ihtilaf devletlerinin sinsice ülkeyi ele geçirmek için hazırlamış oldukları Çanakkale plana dikkat çekti. ‘Ecdadımız yüz binlerce şehit vererek bu planın gerçekleşmesine izin vermediler. Çok ama çok ağır şartlar altında verilen bir mücadele sonucu sahip olduğumuz bu toprakların kıymetini bilmeliyiz’ diye konuştu.

Erdoğan bu muhteşem programın gerçekleşmesinde başta bölge gençlik teşkilatı başkanı ve ekibi olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür etti. Başkan konuşmasının sonunda 19 Mayıs’ta Belçika’nın Hasselt kentinde düzenlenecek olan kardeşlik gününe herkesi beklediğini 15 bin kişilik bir salonda yapılan programa 1500 kişi ile katılmayı hedeflediklerini söyledi. .

Yürekleri hoplatan piyesler Ardından seferberlik zamanında oğlunu savaşa yollan bir gazinin duygularının dile getirildiği bir temsil sunuldu. Programın ilerleyen saatlerinde aynı gurup bu kez Seyit onbaşının mermiyi topa yerleştirmesini temsil ettiler.

Ezberden 10 kıta marşımız Oss kentinden genç Ali Irmak tekerlekli sandalyesiyle sahnede yer alıp istiklal marşımızın 10 kıtasını ezbere okuyarak gençlere Türkçe metinle yazılmış uzun yazı ve şiirlerin ezberlenebileceğini gösterdi. Ali salondan büyük alkış aldı.

Mustafa Mullaoğlu Günün hatibi genel başkan yardımcısı ve din istişare kurulu üyesi Mustafa Mullaoğlu Çanakkale ruhunu kendi üslubuyla anlattı. Çanakkale’den altın levhaları en akıcı bir şekilde anlatan Mullaoğlu

yaklaşık bir saat konuştu. Büyük bir ilgi ile konuşmayı dinleyen gençlere seslenen Mullaoğlu ‘Sizin Çanakkale’niz sizin evlerinizdir. Ailelerinizde görünür görünmez hiçbir fitne ve fesada yer vermeyin. Sizin burada Çanakkale’niz teşkilatlarınızdır. Geleceğiniz ve nesillerinizdir. Onları asimile edecek hiçbir fitneye geçit vermeyin. Sizler bunu anladınız mı Çanakkale’yi anladınız demektir’ diye diye konuşan Mullaoğlu Çanakkale ruhunu nakış nakış işleyerek salona gelenlere hoş anlar yaşattı.

Mullaoğlu nesillerimizin istisnasız hepsinin Çanakkale’yi mutlaka görüp öğrenmeleri gerektiğinin

‘‘Çanakkale ümmetin yeniden dirilişinin sembolüdür. Çanakkale insanlığa bir kez daha Müslümanların zillet değil izzetle yaşayacağını ve hatta zulme rıza göstermeyeceklerini kanıtlamıştır. Çanakkale kardeşliğin, fedakârlığın zirvesidir. İki yüz elli bin şehidin gelecek nesiller için canlarını mallarını feda edişlerinin objektiflere yansıyan resmidir. Bir destandır Çanakkale.’’ altını çizdi. ‘Ecdadın verdiği bu eşsiz mücadelenin ruhunu bilmek neslimizi diri ve dinamik tutacaktır’ diyerek bu değerin nesillere en güzel şekilde aktarılmasının çok önemli olduğuna işaret etti. Ömer Karaoğlu Çanakkale programlarının vazgeçilmez ismi sanatçı Ömer Karaoğlu

bu programda da sahne alarak en anlamlı en yakıcı en coşturucu eserlerini bu programda seslendirdi. Bilhassa Çanakkale şehitlerinin en güzel şekilde tarif eden ve yücelten ‘Şehit Tahtında Rabbe Gülümser’ adlı eseri ile gençleri coşturdu. Gençler Karaoğlu’na sahnede kaldığı sürece ellerinde ışıkları yanan cep telefonları ile eşlik ettiler. Einhoven gençliğinden Ramazan Oturak’ın yer yer Mehmet Akif Ersoy’dan dörtlükler okuyarak fevkalade bir performans ile sunduğu program Fatih Oda’nın okuduğu Kur’an’ı kerim ile sona erdi.

Nisan 2013

-

17

Doğuş

Haber Toplum Erdoğan:

‘‘Hollanda ile ticaret ikiye katlanacak’’ Bir günlük resmi ziyaret için Hollanda’da bulunan Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı Üst Yönetici (CEO) Forumu´nda her iki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki yıl iki katına çıkacağını düşündüğünü belirtti.

HOGİAF’ın Yeni Başkanı: Şükrü Masmas HOGİAF yönetim kurulu’nun 6 mart 2013 tarihinde yapılan toplantısında, Şükrü Masmas HOGİAF başkanı seçildi. İki dönemdir Hogiaf başkanlığını yürüten Mehmet Kabakyer’in görev süresinin dolması nedeniyle yapılan seçim neticesinde Şükrü Masmas oy birliği ile başkan seçildi. Den Haag İş adamları derneği(DİAD) başkanlığı görevini sürdüren Masmas yaptığı konuşmada zor bir vazifeye seçildiğini bir ekip ruhu ile hareket ederek daha da güzel işler yapacaklarını söyledi. Masmas, Mehmet Kabakyer’e de bu zamana kadar yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür ettiğini bildirdi.

HOGİAF’a üye 8 derneğin temsilcilerinin hazır bulunduğu toplantıda yapılan seçimler sonunda HOGİAF yönetim kurulu şu isimlerden oluştu; Şükrü Masmas (Başkan) Vecih Er ( ikinci başkan )

İsmail Meral (Başkan yardımcısı) Ahmet Taşkan Sakir Yaşar Bahattin Güler Suayb Ceyhan Yılmaz Öz

Hüsnü Dal Ömer Solmaz Zeki Güngor Mevlüt Cakı Özkan Bayraktar

Erasmus üniversitesinde tıp bilmi üzerine seminer mart 2013 tarihinde Erasmus Üniversitesi Tıp Fakültesinde Dr. Bahri Bulut “Tıp bilimini İslam üzerinden değerlendirmek‘‘ konulu bir seminer verdi.

Dr. Bahri Bulut aile hekimidir, NIF Ana Teşkilatında yeni göreve başlamıştır, Hollandaca tefsir dersleri vermektedir ve bu seminer dışında başka yerlerde de seminerler vermiştir.

Yaklaşık 200 öğrencinin katıldığı seminer Hollandaca oldu ve Türk öğrenciler dışında diğer

müslüman kardeşlerimiz de katıldılar.

Seminerde tıp bilimine ayet ve hadis çerçevesinden bakıldı ve ağırlıklı olarak İnsan kalbi konuşuldu.

Seminer esnasında bu konu üzerine tefsir edilen ayetlerden bir örnek:

“Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah’ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve “kalplerimiz muhafazalıdır” demelerinden dolayı (başlarına türlü belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkarları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar.” – Nisa, 155 – Günlük tükettiğimiz gıdalara ne kadar dikkat etmeliyiz konusunun yanında aşağıdaki ayet de tefsir edildi: “Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez “Araf 31~ Katılımcıların sorularının cevaplanması için soru-cevap bölümü seminerin son kısmında yer verildi. Konuşmacı Dr. Bahri Bulut’a hediyesi takdim edildikten sonra, katılımcılara da birer ayraç hediye edildi.

Perşembe günü Türk ve Hollandalı firma temsilcilerinin yer aldığı Steigenberger Kurhaus Oteli´nde tertip edilen Üst Yönetici (CEO) Forumu´nda bir konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasında 400 yıldan bu yana ticaret yapıldığını fakat şuanda istenilen seviyede olmadığını belirtti.

Erdoğan “hollanda ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 7 milyar dollar, 2015 yılında bu rakamın 15 milyara çıkması gerekiyor”dedi.

Başbakan Erdoğan Hollanda’da yaşayan 400 bin kadar Türk vatandaşına da dikkat çekerken, bu kişilerin Hollanda içerisinde ortalama 2,5 -3 milyar yatırımı bulunduğunu, Türkiye’nin Holanda’daki doğrudan yatırımlarının 6 milyarı olduğunu ve toplamda 8,5-9 milyar dolarlık Türk yatırımı yapıldığını dile getirdi.

Türkiye’de faaliyet gösteren Hollandalı yatırımcıların yaklaşık 2 bin 100 civarında olduğunu ve 17 milyar dolarlık yatırımı bulunduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, bu fırsatların kullanılarak Hollanda-Türkiye arasındaki ticaret hacminin daha yüksek boyutlara çıkartılabileceğini belirtti.

Hollandalı yatırımcıların daha fazla Türkiye’de yatırım yapmasının Türkiye ile AB arasındaki ticaret engellerinin kaldırılması ile gerçekleşebileceğine değinen Erdoğan “Latin Amerikalı devletler için bu engeller bulunmuyor. Türkiye için neden olsun” şeklinde konuştu.

Şimdi De İnsan Eti Skandalı Çıktı!

Geçtiğimiz günlerde Avrupa’yı sarsan “At eti” skandalından sonra şimdide Güney Afrika’daki kırmızı etlerde insan genetiğine rastlandığı belirtildi.

Avrupa’daki at eti skandalının yankıları daha bitmemişken, Güney Afrika’da yeni bir skandal patlak verdi.

Güney Afrika’nın Stellenbosch Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada, kırmızı et ve et ürünlerinde eşek, oğlak, bizon gibi başka hayvan eti izlerinin yanı sıra insan eti genetiğine de rastlandığı açıklandı.

Avrupa merkezli “Food Control” (Gıda Kontrolü) dergisinde yayımlanan araştırma raporunda, toplanan 139 et örneğinden yüzde 68’inde yabancı hayvan etlerine rastlandığı belirtilirken raporun en ilgi çakici ve tepki uyandıran kısmı bazı örneklerde insan DNA’sının bulunması oldu.

Açıklamada bu konun içeriği hakkında fazla bilgi verilmezken, yazı tüm dünyada tepkilere yol açtı.

Güney Afrika’da işlenmiş et ürünlerinin etiketlemesinde büyük bir ihmal olduğunu belirten araştırma ekibinden uzman Louwrens C. Hoffman, “, gıda paketlemesi kurallarıyla birlikte sağlık, etik, ekonomik ve dini açıdan da ihlal yapıldığı ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.

Ziraat Bakanı Yardımcısı Bothle Modisane ise

yaptığı açıklamada endişelenmeye gerek olmadığını belirterek, “İnsan DNA’sı bulunması, insan eti kullanıldığı anlamına gelmez. İnce-

lediğimiz her ette insan DNA’sına rastlamak mümkündür” dedi.

18

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Toplum Hollanda’daki 100 yıllıklar 2 bine yaklaştı Merkez İstatistik Bürosu rakamlarına göre Hollanda’da 100 yaşın üzerinde olan vatandaşların sayısı 2 bine yaklaştı

yaşamına devam ettiği belirtildi.

Hollandanı en yaşlı kişisi ise bu hayfta hayatını kaybeden 1007 yaşındaki Arie Vermeulen’den sonra 110 yaşındaki bir bayan olduğu aktarıldı.

Merkez İstatistik Bürosu (CBS) tarafından Perşembe günü açıklanan

istatistik sonuçlarında, Hollanda’da 1940 kişinin yüz yılı aşkın bir süredir

Online Yetenek Yarışması Başlıyor Televizyon dünyasının beyni olarak bilinen Simon Cowell tasarladığı American İdol ve X Factor gibi programların ardından şimdi de online sektörüne adım atmaya hazırlanıyor

Youtube ile anlaşan Cowell tasarladığı ‘ The You Generation’ yarışma programında online yetenek avına çıkacağını duyurdu.

Araştırmalara göre yüz yıllık kişiler içerisinde bayanlar erkeklere göre daha fazla. BUnu yanı sıra bu kişilerin yarıya yakını halen daha kendi başına yaşamaya devam ediyor.

Yarışmacılar yeteneklerini Youtube’a yükledikten sonra Cowell ve profesyonel jüri üyeleri tarafından değerlendirmeye alınacaklar.

52 hafta süreceği belirtilen yarışmayı 26 ülkeden takipciler de izleyebilecek.

Bodegraven-Reeuwijk kentinde geçen ay Belediye Başkanı’nın da katılımıyla doğum gününü kutlayan Vermeulen, bu hafta içerisinde kaldırıldığı huzur evinde hayata gözlerini yummuştu.

Her iki haftada bir yarışmanın birincisi belirlenecek ve kazanana para ödülü verilecek. Daha sonra birinci seçilenler daha büyük bir hediye kazanmek için kendi aralarında yarışacak.

Hollanda’daki Cami Yurtlarına Yasal Düzenleme Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher, cami yurtlarına yeni bir yasal düzenle getirmeye hazırlanıyor.

Perşembe günü mecliste bir konuşma yapan Asscher, cami yurtları için yeni bir yasal düzenlemenin 1 ila 1,5 yıl gibi bir zaman alacağını, öncelikle taraflarla gönüllülük bazında bir anlaşma yapma yoluna gidileceğini belirtti.

Türk camileri ile bağlantıları olan yatılı yurtlarının konumundan büyük endişe duyan meclis, yurtlarda kalan gençlerin ve özellikle kız çocuklarının, Hollanda toplumundan kopuk olarak büyüdüklerini ve Hollandalılarla yeterince temas edemedikleri için toplum değerlerinden de uzak kaldıkları ifade edildi.

Geçtiğimiz ay bazı belediyelerle yaptığı görüşmelerin ardından bir açıklama yapan Bakan Asscher, camilere bağlı yatılı yurtlar için pedagojik standartlarla ilgili yeni düzenlemelere gideceklerini söylemişti. Asscher’ın bu sözleri Meclis tarafından ‘yeterli derecede açık değil’ şeklinde yorumlanmıştı.

Asscher Perşembe günü yaptığı açıklamada, taraflarla yapılacak gönüllü anlaşmaların yanı sıra bir de yasal bir çerçeve hazırlamak istediğini söyledi.

Bu şekilde yasal olarak alınan tedbirlerin daha sonra işe yarayıp yaramadığının araştırılacağını ifade eden Bakanın bu sözleri meclisin çoğunluğunca da olumlu karşılandı.

Bu olumlu yaklaşıma rağmen, konuya daha hızlı bir çözüm getirilebilmek amacıyla, muhtemelen mecliste bakana soru önergeleri verilebileceği kaydedildi.

Camilere bağlı yatılı yurtların kapatılmasını isteyen PVV gibi partilerin görüşleriyle ilgili soruları yanıtlayan bakan Asscher, yatılı yurtların kapatılmasının söz konusu olmadığını, bu yurtların ancak kamu düzeni için gerekli görüldüğü zaman kapatılabileceğini ifade etti.

Bakan, yatılı yurtlar üzerinde Türk hükümetinin “bilinçli bir siyasi etkisi olduğunu da göz ardı etmediklerini’’ söyledi. Bakan, bu kurumların nasıl finanse edildiklerinin belli olmadığını ve konuyu araştıracağını sözlerine ekledi.

Nisan 2013

-

19

Doğuş

Haber Toplum

Rotterdam’ın Merkezinde Simit Sarayı Açtı Türkiye’de marka haline gelen ve yurtdışında birçok ülkede şube açmaya devam eden Simit Sarayı’nın, Rotterdam merkezdeki şubesini 2 hemşerimiz (franchising olarak) açtı. Henüz resmi açılışın yapılmadığı şubede, politikacı ve basın mensupları bir araya gelerek Hollanda ve Türkiye gündemini değerlendirdiler.

Mehmet Ali Topçu

Aslen Karaman ili Çatak köyünden olan Mustafa Duyar ve Mustafa Korkmaz tarafından Rotterdam’ın merkezindeki Meent caddesinde açılan yeni Simit Sarayı şubesinde bir araya gelen Hollanda´daki Türk kökenli politikacılar ile Türk basını, son güncel konuları konuşma fırsatı da buldular.

Simit Sarayı’nın Rotterdam Meent 15 numaradaki şubesinde gerçekleşen toplantıya Hollanda Sosyal Demokrat İşçi Partisi (PvdA) Milletvekili Tunahan Kuzu, Rotterdam Anakent Belediye Meclis Üyesi Zeki Baran, Charlois İlçe eski belediye başkan yardımcısı Lionel Martijn, IJsselmonde İlçesi belediye meclis üyesi Necat

Kaya, Crooswijk-Kralingen İlçesi belediye meclis üyesi Oktay Ünlü, Rotterdam Anakent eski Belediye Meclis üyesi Ahmet Yıldırım, Hollanda Çataklılar Derneği Başkanı Mustafa Koçak ve basın mensupları katıldı. İşletme müdürü Seda Aslan tarafından yönetilen toplantıda bir konuşma yapan işletme sahibi Mustafa Duyar, “Şehrin merkezine açtığımız bu yeni şubemizle, Hollanda´da yaşayan insanların ayağına İstanbul´u getirdik. Konseptimiz Türkiye´deki diğer şubelerimiz ile bire bir aynı. Elbette kalitemizde aynı ve aynı kalacak.

Günlük yaklaşık altmış bin kişinin uğradığı Blaak-Merkez pazarının hemen yanındaki şubemizde güleryüzlü bir şekilde müşterilerimize hizmet edeceğiz” dedi.

“Dünyadaki global krize rağmen bu tür işletmelerin açılması çok önemli. Hem bölgelerinde iş istihdamı sağlıyorlar, işsizliğin asgari düzeye düşürülmesine katkıları oluyor hem de insanların gönül rahatlığı ile gelip oturacakları tesisler kuruyorlar.

Umuyorum ki yatırımcılarımız bu tür yeni mekanlar açmaya devam ederler” şeklinde konuştu.

Toplantıda ayrıca Rotterdam

Anakent Belediye Meclis Üyesi Zeki Baran, Charlois İlçe eski belediye başkan yardımcısı Lionel Martijn, IJsselmonde İlçesi belediye meclis üyesi Necat Kaya, Crooswijk-Kralingen İlçesi belediye meclis üyesi Oktay Ünlü, Hollanda gündemi ile alakalı kısa birer konuşma yaptılar.

İşletme sahibi Mustafa Duyar, işyerinin resmi açılışını kısa bir zaman içinde, geniş bir katılımla yapacaklarını, açılışa tüm vatandaşlarımızı davet edeceklerini de söyledi.

Daha sonra konuklara Simit Sarayı simit eşliğinde kahvaltı ikramında bulundu.

Milletvekili Tunahan Kuzu,

Dostça Murat Gedik

Çanakkale Zaferi ve Nevruz, ya da iki bayram arasında kalmak Onlar kuru ekmeğe muhtaç iken, açlığa aldırmayıp toprağa düşen serdengeçtiler, İman yüklü olup Türk’ün sancağının ebedi olarak dalgalanması için toprak ile kucaklaşan Oğuz soylular.

Bir değil, iki değil, yüz binler olarak kendi cenaze namazlarını kılıp vuslata eren ve ebedileşen kahramanlar.

Onlar Çanakkale’de bizler için çarpışan, evlerine hiç dönmemeyi kafalarına yer edinen vatan evlatları.

98. yıl dönümü Çanakkale Zaferimizin. Şehitlerimizi ne kadar rahmet ve minnetle ansak azdır. Niçin, neden, kim için canlarını bile bile verdiler sorusunu hep canlı tutmak ve buna kafa yormak belki de ya-

pabileceğimiz en güzel iştir. Çünkü ancak böylelikle vatan toprağının bir miras değil, bir emanet olduğunu canlı tutarak onu koruyabiliriz.

O Çanakkale Zaferi Türk’ün ebedi olarak var olmasının kanıtı olmakla beraber, aynı zamanda emperyalizme vurulmuş bir tokattır.

Biz Türkler Zafer’lerimizi hep bir Bayram havasında kutlarız. Çünkü kutludur bizler için değerleri yaşatmak ve onun için cenk etmek. Bir yandan şehitler için gözyaşı döker, bir yandan o şehitleri kıskanırcasına Bayrak ile söyleşir geleceğe hep umut ile bakarız, aziz bir milletin evladı olduğumuza hep hamd ederiz. Çanakkale Zaferi Türk’ün şanlı bayramlarından biridir.

Bugünlere denk gelen bir başka bayram ise Nevruz’dur. Bahar

Bayramı ya da Ergenekon Bayramı olarak da adlandırılan bu bayram asırlar boyunca Türk milletinin bayramıdır. Maalesef Anadolu Türkleri arasında yozlaşmanın bir neticesi olarak unutulmaya yüz tutan bu kutlu bayram ülkemizde bölücülüğün bir simgesi haline getirilmek istenmektedir. Türklükle sorunu olan büyüklerimiz ise bu alçaklığa adeta çanak tutmaktadırlar.

Nevruz bahanesiyle bugün ülkemde çaput açıp bebek katilini kutsayanlar alkışlanmakta, Türk Bayrağını açanlar ise coplanmakta. Alkışlayanları hiç sormayalım, maalesef sözüm ona Devleti yönettiklerini zanneden Türk büyükleri (?). Açılım, çözüm deyip de saçılıma ve Devlet ve Milletin bölünmesine giden bu yolda adeta Türklüğe meydan okunmaktadır. Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun.

Bir yandan Çanakkale Zafer Bayramı’nı kutlarken, ayaklar altına alınan Türklük, diğer taraftan Nevruz Bayramımı kutlamaya hazırlanırken yine ayaklar altına alınan Türklük. Gerçi kimler onu ayaklar altına almak istedi ise hep bertaraf oldular, Çanakkale bunun en güzel örneğidir.

Bugün ise sıkışıp kalmışım iki bayram arasında. Gülsem mi, coşsam mı, ağlasam mı bir türlü karar veremiyorum. Her zaman olduğu gibi yine Allah’ıma sığınıp yarınlara umut ile bakıyorum. Adeta sarp dağların arasına sıkışmış Börteçine’nin yükseklerde ulumasını beklemekteyim.

Karamsar değilim, umutsuz hiç değilim, sadece ve sadece sabırsız olup Türklüğün bu kadar hakir

görülmesine dayanamazlığım beni düşündürmektedir. Fakat yine de bunca olumsuzluklara rağmen, iki kutlu Türk Bayramının arasında sıkışmama rağmen ben kutlamaya devam etmekteyim. Selam olsun bu bayramları kendi bayramları olarak kabul edip de kutlayanlara. Selam olsun şehitlerimize yapmacık olmayıp da samimi bir biçimde gözyaşı dökenlere.

Bütün olumsuzluklara rağmen, Bütün kahpeliğe rağmen, Ve onca kara bulutlara rağmen, Aziz milletimin Çanakkale Zaferi ve Nevruz Bayramı kutlu olsun.

Yüce Allah bizleri inat olsun diye değil, imandan Türklüğe bağlı olanlardan eylesin

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır.

Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Groothandel Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99 Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180-48 77 88

aod

Auto Onderdelen Depot Nederland

Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı

20

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Hukuk Ontslag Op Staande Voet Werknemer is parttime werkzaam bij werkgever als chauffeur. Naast zijn dienstverband is werknemer ook eigenaar van een coffeeshop. In december 2012 wordt werknemer aangehouden omdat bij een doorzoeking in zijn coffeeshop een vuurwapen met munitie en een te grote hoeveelheid wiet zijn aangetroffen.

Werkgever vindt dit zeer ernstig en onacceptabel en werknemer wordt op staande voet ontslagen. dit ontslag dan dus met succes aanvechten.

Hüsniye Killi

advocaat bij Brands Advocaten (hkilli@brandsadvocaten.nl) De ervaring leert dat sommige werkgevers te snel overgaan tot ontslag op staande voet, waardoor dit ontslag met succes door een werknemer kan worden aangevochten. Hierna zal nader worden ingegaan op deze problematiek.

Ontslag op staande voet wil zeggen dat de arbeidsovereenkomst van de werknemer met onmiddellijke ingang wordt beëindigd. De werknemer verliest aldus per direct zijn baan. Bij een ontslag op staande voet wordt geen toestemming van het UWV WERKbedrijf gevraagd. In het algemeen wordt een ontslag op staande voet mondeling gegeven.

Het is verstandig om een ontslag op staande voet ook schriftelijk aan te werknemer te bevestigen. De werknemer heeft bij een ontslag op staande voet, indien het ontslag rechtsgeldig is, geen recht op een WW-uitkering, omdat hij verwijtbaar werkloos is geworden.

Ontslag op staande voet is een maatregel wat vergaande gevolgen heeft voor een werknemer. Om deze reden zijn aan een ontslag op staande voet ook strenge eisen gesteld. Indien niet wordt voldaan aan deze eisen kan een ontslag op staande voet ongedaan gemaakt worden. De werknemer kan

In de eerste plaats moet er sprake zijn van een dringende reden.

Onder een dringende reden wordt verstaan een ernstige en verwijtbare gedraging van de werknemer zoals: mishandeling, diefstal, verduistering, werkweigering.

Wanneer er sprake is van een dringende reden moet deze reden aan de werknemer worden medegedeeld. De werknemer heeft recht om te weten waarom hij op staande voet wordt ontslagen. De formulering van deze reden is erg belangrijk. Op basis van de gegeven reden zal immers worden getoetst of de reden die de werkgever heeft gegeven, een ontslag op staande voet rechtvaardigt.

In de laatste plaats moet het ontslag onverwijld worden gegeven.

Dat wil zeggen dat de werkgever direct nadat hij bekend is geworden met de dringende reden, de werknemer moet ontslaan. In ons geval zou dit met zich brengen dat werkgever werknemer binnen enkele dagen moet ontslaan, nadat zij bekend is geworden met de feiten.

Hierop bestaat een uitzondering.

Indien de werkgever enige tijd nodig heeft om vast te stellen of er sprake is van een dringende reden en dus of er aanleiding is voor een ontslag op staande voet, kan werkgever een redelijk termijnen gebruiken om onderzoek te plegen.

Hierbij kan worden gedacht aan een boekenonderzoek wanneer de werkgever te maken heeft met fraude door een van zijn financiële

medewerkers.

Bozkurt Sosyal Güvenlik Haklarını Değerlendirdi Türkan Ertuna Lagrand Avrupa Parlamentosu´nun Hollanda İşçi Partili (PvdA) sosyal demokrat milletvekili Emine Bozkurt, Avrupa Parlamentosun´da bugün kabul edilen ve kendisinin de önemli katkılarda bulunduğu göçmen işçilerin sosyal güvenlik hakları ile ilgili raporu değerlendirdi.

In ons geval heeft de rechter beslist dat het ontslag op staande voet niet rechtsgeldig is afgegeven. De rechter heeft als volgt beslist: “Het verboden wapenbezit is op geen enkele wijze met het dienstverband verbonden. Het vuurwapen is aangetroffen in de coffeeshop. Gesteld noch gebleken is dat werknemer dit vuurwapen in zijn bezit had om (ook) eventuele conflicten met werkgever op te lossen’. Werknemer oefent geen vertrouwensfunctie uit waarmee het verboden bezit van een vuurwapen onverenigbaar is.

Het enkele feit dat werknemer zijn werkzaamheden niet heeft verricht rechtvaardigt evenmin het ontslag op staande voet. Dit was immers het gevolg van de detentie, al was die detentie ook achteraf beschouwd, terecht.

Werknemer heeft gedurende zijn detentie geen recht op loon en gesteld noch gebleken is dat zijn detentie tot organisatorische of andersoortige problemen bij werkgever heeft geleid. Onder deze omstandigheden levert het niet verrichten van de overeengekomen werkzaamheden wegens detentie en het hebben van een vuurwapen geen voldoende dringende reden op.

Wanneer u als werknemer of werkgever te maken krijgt met ontslag op staande voet, is het wijs of u te laten adviseren door een deskundige. Dit kan u veel geld en tijd besparen.

Göçmen işçilerin sosyal güvenlik hakları konusunda yıllardır yoğun olarak çalıştığını dile getiren Bozkurt şöyle konuştu: “Yıllarca Avrupa Birliği ülkelerinde canını dişine takarak çalışmış Türk vatandaşlarının çok mücadele vererek kazanmış oldukları haklarında bir geriye gidiş olmaması benim çok önem verdiğim bir konu. Avrupa´da çalışan Türk işçilerin ve ailelerinin hakları temelini AB-Türkiye Ortaklık Anlaşması´ndan aldığı için, bu anlaşmadan kaynaklanan hakların güvence alınması konusunu bugün oylanan rapora dahil etmek için çok uğraştım.

Ne mutlu ki bunu başardım. Avrupa Parlamentosu´nun, üye devletlerin sosyal güvenliklerini koordine ederken üçüncü ülke vatandaşlarının ortaklık anlaşmalarından kaynaklanan ve Avrupa Adalet Divanı tarafından geliştirilen haklarına dokunulmaması gerektiğini dile getirdiğim önerim kabul edildi. Bu bana, Akdaş Kararı gibi, Avrupa´da yaşayan Türk işçilerinin haklarını güvence altına alan kararların üye devletlerce uygulanması gibi konularda verdiğim mücadelede destek sağlayacak bir gelişme.”

Emine Bozkurt, geçtiğimiz haftalarda Akdaş kararı uyarınca yaşlılık, maluliyet, geride kalanlara ödenen ve iş kazalarına ilişkin ek ödeneklerin kesintiye uğratılamayacağı konusunda Avrupa Komisyonu´ndan ve Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Lodewijk Asscher´dan da taahhüd almıştı. Şimdi 500 milyon AB vatandaşını temsil eden Avrupa Parlamentosu´nun da bu konuda desteğinin alınmış olması göçmen işçilerin sahip oldukları hakların geri alınmaması konusunda üye devletlere güçlü bir mesaj vermektedir.

Avrupa´daki Türk vatandaşı işçilerin sosyal güvenlik hakları mücadelesinin pek çok kulvarda verilmesi gereken çetrefilli bir mücadele olduğunu söyleyen Bozkurt bugünkü gibi olumlu adımların sonuca ulaşmada önemli olduğunun altını çizdi.

Bozkurt sözlerine bundan sonraki dönemde Avrupa Birliği´nin Türkiye ile müzakerelere oturacağına ve bu süreçte de Türk işçilerin sesinin duyulmasının çok önemli olduğuna dikkat çekerek son verdi.

Şantajcılar Polisin Adını Kullanıyor! İnternet kullanıcılarını tehdit ederek onlardan para kaçırmayı düşünen bir grup şantajcının polisin adını kullanarak sahte mail gönderdiği ortaya çıktı.

Polise ait web sitesinde yapılan duyuru ile şuanda bir grup şantajcının internet kullanıcılarını polis maili ile korkurtarak ellerindeki parayı almaya çalıştığı belirtildi. Şantajcılar, kulanıcıya polisin

logosunu kullanarak gönderdikleri mailde, kişinin bilgisayarında çocuk pornosu ile ilgili bazı belgelerin ele geçirildiğini belirterek kendisinden 100 euro talep ediyor ve kişinin ödemesi halinde hakkında soruşturma başlatılmayacağını

belirtiyor.

Gönderilen mailde ödemeyi yapmak için bir link adresi veriliyor ve kulanıcının bu linki tıklaması isteniyor. Kulanıcı bu linki tıkladığı zaman da bilgisayarı ya kitleniyor

yada bir daha kullanılmaz hale geliyor.

Polis uyarısında emniyetin hiç bir zaman bu türden bir maili asla

göndermediği ve özellikle bu maillerin sahte olduğunun kullanılan teşkilatın eski ismi olan KLPD kısaltmasından anlaşılacağı belirtiliyor.

Nisan 2013

-

21

Doğuş

Haber Hukuk

Hukuk müsaviri

Elif Kıraç Shayesteh

Kose Advocaten B.V. 010-215.13.11 info@koselaw.nl

H

ollanda’da yapılan araştırmaya göre sadece Rotterdam’da sene bazında yaklaşık 7000 aile maddi çaresizlik içerisinde bulunmakta.

Her ne kadar belediye bu durumda bulunan ailelere aylık bir (sosyal) ödenek (WWB-ödeneği) verse dahi, bazı durumlarda mağdur olup ta hukuksal anlamda bu ödeneği alabilmek için geçerli şartlara uyulmadığı için, maalesef pek çok aile imkânsız bir durum ile karşı karşıya kalabiliyor.

Bu durumda bulunan aileler için, yani maddi çaresizlik içinde olan aileler için, maddi destek sağlayabilmek için ‘Stichting Fonds Bijzondere Noden Rotterdam’ diye adlandırılan vakıf kurulmuştur. Bu vakıf bağımsız bir kurumdur.

Bu yazımın başlığında okuduğunuz, bahsettiğimiz vakıf fakirliğin olmadığı toplum zengindir benzeri sloganı taşıyarak kendisini tanıtmaktadır. Hedeflenen, vatandaşların acil durumlarda, acil yârdım alabilmeleridir. Bunu gerçekleştirebilmek için maddi sorunlarla karşı karşıya kalan ailelere parasal destek/yardım verilmektedir.

Bu vâkıfın yardımından faydalanabilmek için önemli şartlardan birisi, kişinin bulunduğu durum içerisinden kendi gücü ile veya diğer kurumlar aracılığı ile çıkma imkânı olmamasıdır. Eğer başka türlü çözüm imkânı var ise, vakıf herhangi yardımda bulunmaz.

‘Fakirligin Olmadigi Toplum Zengindir’

Konut Sahipleri Borçtan Kurtulamıyor!

durum acil olması gerekir. Yani, makullük adına kabul edilemeyecek bir durumla karşı karşıya kalınmış olması gerekmektedir.

Mesela, masrafları ödemediğiniz için çocuğunuz okuldan atılacaktır ve bu size yazılı olarak bildirilmiştir, evden çıkartılacaksınız, evinizin gaz ve elektriğine keseceklerdir vs.

Geçen yıl 3 bin 7 yüz konut sahibi borçlu kaldı. Konut üzerindeki ipotek borcunu kendi biriktirdikleri paralarıyla ya da yeni bir ek ipotek alarak borçlarının tamamını kapatamadılar.

Acil maddi sorun ve sıkıntıları olan aileler bu vakıftan faydalanabilmek için bir formül aracılığı ile bu vakıfa başvuru yaptırabilirler. Cahiliyeti çok büyük olan ve başvurun kendisiyle getiren zamanı beklemeyecek kadar mağdur olan aileler için bu vakıf gerektiği yerde 24 saat içerisinde yapılan başvuru ile alakalı bir karar verebilmektedir. Böyle bir karara varmadan önce tatbiki yapılan başvurunun acile yeti belirlenmesi gerekmektedir.

Maalesef mağdur kişi veya aile şahsen başvuru yapma imkânına sahip değildir. Bu vakıfa baş vuru yetkisi yârdim kurumlarına, mesela avukatlara, hukukçulara veya sosyal çalışırlar verilmiştir ve kişiler veya kurumlar aracılığı ile başvuru yapılması gerekir.

Eğer evden çıkartılma durumu ile karşı karşıya kalmışsanız, size yardımcı olan avukatınız veya hukukçunuz aracılığı ile baş vurunuzu gerçekleştirerek, istenmedik bir durumu önleme imkânını kullanabilirsiniz.

Eğer başvurunuz kabul görülür ise, kısa zaman içerisinde talep edilen miktar veya bu vâkıfın yeterli bulduğu bir miktar direk olarak sahihsin hesabına aktarılmaktadır.

Bu alınacak yârdim sadece bir kereye mahsustur ve geri ödeme zorunluluğu yoktur. Yani vakfın verdiği yârdım, borç değildi, bir bağış olarak algılanması gerekmektedir. İlginize sunmak isterimi, değişik şehirlerde değişik vakıflar kurulmuştur. Eğer yârdım imkânından faydalanmak isterseniz, önce bağlı bulunduğunuz şehrin vakfı hakkında ufak bir araştırma yapmanızı tavsiye ediyorum. Zira, bahsedilen şartlara ek şartlar konulmuş veya daha değişik haklar verilmiş olabilir.

Tekrar sıralamak istiyorum.

Herhangi sorun dolaysı acil maddi sorunlarınız olur ise ve bu sorunlardan dolayı maddi çaresizlik içindesiniz, mesela evinizin kira veya ipoteğini, gaz ve elektrik gibi önemli yaşam maliyetlerinizi ödeme imkânınız yok ise ve gerçekten evden çıkartılma ile karşı karşıya kalıyorsanız, bu vakıfa başvuru yapabilirsiniz. Bu dediğimiz yaşam maliyetleri ile sadece kira, ipotek, gaz ve elektrik gibi maliyetler değil, bunun yani sıra çocuğunuzun ilk ve ortaokul için yapmanız gereken masrafları veya evinizin temeli için gerekli olan eşyaları alabilmeniz için yapılacak masrafları düşünebilirsiniz.

Bahsedilen vakıfa kimler başvuru yapabiliyor?

Bu vakıfa: • Hollanda’da yaşayan ve mağdur durumda kalan kişiler baş vurabilir: Hiç bir geliri olmayan veya ödenek almayan, alpta özel durumu neticesinde maddi acıdan çok sıkılmış olan ve bu durum neticesinde evinden atılma rizikosu ile veya evine temel eşya alamama durumu ile karşı karşıya kalan kişi veya aile; • Bahsedilen duruma girmiş ve başka türlü hiç bir şekilde bu durumdan çıkamayan kişi veya aile: • Bu kişi veya aileyi temsil eden tanınmış kurumlarda çalışır kişiler; baş vuru yapabilir.

Özellikle vurgulamak istiyorum ki,

Bu vakıftan yârdim alabilmem için

ille Rotterdam’da mi yaşamam gerekiyor?

Bu yazım içerisinde amirliği Rotterdam vakfına verdim. Her bölge/şehir ile ilgilenen ayrı ayrı vakıflar kurulmuştur. Örneğin, Rotterdam’da değil ama başka bir şehirde yaşıyorsanız, bu şehirdeki kurulmuş vakıflara başvuru yapma imkânı vardır. Her bölgenin kendine göre vakıfları olduğu için bu vakıflarında kendine göre şartları ve başvuru yapma prosedürü var olabilir, araştırmanızı tavsiye ediyorum.

Bu vâkıfın yapılan başvuru sonucu verdiği bir karara karşı herhangi bir itiraz hakkim var mi?

Rotterdam’da kurulmuş olan “Stichting Fonds Bijzondere Noden Rotterdam’ın vermiş olduğu herhangi bir karara karşı maalesef itiraz hakkı yoktur. Bu her vakıf için geçerli olmayabilir. İkamet edilen şehir’e göre vakıfların şartı değişebilir, araştırmanızı tavsiye ediyorum.

Aynı zamanda bu kişilerin geriye kalan borçlarını Ulusal Garanti Fonu (NHG) da üstlenmedi. Konut Bakanı Stef Blok, Cuma günü meclise gönderdiği yazıda, normal süreleri dolan ipotekler ödendikten sonra geriye kalan borçlarla ilgili son duruma açıklık getirdi.

Size başarılar diliyorum.

Konut sahiplerinin ortalama borcunun 60 bin euro olduğunu belirten

Bakan Blok, söz konusu rakamın Hollanda Bankalar Birliği verilerine dayandırıldığına işaret etti.

Bakan, kontrol amaçlı olarak bu verilerin temel alarak geriye kalan borçların miktarında ve borçluların sayısında bir azalma olup olmayacağını ölçmek istediklerini de kaydetti.

22

Doğuş

-

Nisan 2013

Sağlık Bahar yorgunluğu ciddi bir hastalıktır Bahar yorgunluğu duygusal çöküntüye ve işte verimsizliğe yol açıyor

Ö

zel Selçuklu Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Sait Önal, yaz-kış mevsim geçişlerinde sıkça görülen bahar yorgunluğu hastalığının kişilerin psikolojik durumuna ve çalışma verimine zarar verebileceği uyarısında bulundu.

Dr. Sait Önal halk arasında bahar yorgunluğu diye bilinen hastalığın “Sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde havadaki elektrik yükünün artması ve insan metabolizmasının ısı değişimine hızlı tepki verememesi nedeniyle ortaya çıkan genel bitkinlik, güçsüzlük, enerji noksanlığı, isteksizlik, uykusuzluk, vücutta karıncalanma gibi belirtilerle seyreden rahatsızlık hali olduğunu söyledi.”

Bahar yorgunluğu yaşayan kişilerin ruh hallerinin özel ve iş hayatlarına yansıyabileceğini ifade eden Dr. Sait Önal bu durumun başta isteksizlik, halsizlik, sıkılganlık, sinirlilik, durgunluk, duygusallık

gibi belirtilerle ortaya çıkabileceğini ve özellikle çalışan insanların konsantre olma konusunda sıkıntı yaşamalarına sebep olabileceğini ifade etti.

Bu psikolojiye bağlı olarak eklem ağrıları, baş ağrıları, algı problemleri gibi durumların da ortaya çıkacağına dikkat çeken Dahiliye Uzmanı Dr. Sait Önal özellikle bu aylarda rahatsızlığın hissedilir nitelikte artabildiğini vurguladı ve yeme sorunları, tembel bir yaşam biçimi, troid bezi düzensizliklerinin görülebileceğini söyledi.

Dr. Sait Önal Bahar Yorgunluğuna karşı kişilerin alabilecekleri önlemleri şöyle sıraladı; “Yapılan araştırmalarda büyük şehirlerde yaşayan, yoğun tempoda çalışan insanların, tansiyon, diyabet, astım gibi kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin hava değişimlerinden daha fazla etkilendiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca bayanlar vücutlarında sürekli cereyan eden hormonal değişikliklerden dolayı erkeklere göre hava değişimlerinden daha fazla etkilenmektedirler.

önüne geçebilmek için D vitamini ve potasyum yönünden besleyiciliği yüksek olan gıdaları tüketmeliyiz.

Vücudumuzun sıvı ihtiyacını karşılamak için günlük minimum 2,5lt. su tüketmeli ve çay, kahve tüketimini en az seviyeye çekmeliyiz. Yaşadığımız ortamların, evimiz ya da iş yerlerimizin havalandırmasına özen göstermeliyiz. Kalitesiz yani uzun süre solunulmuş hava dikkat dağınıklığı, baş ağrısı ve yorgunluğa sebep olabilir. ” Dr. Önal bu durumun bir uzman yardımıyla atlatılabileceğini ancak hastanın bireysel çabasının da son derece önemli olacağının altını çizdi. Dr. Sait Önal son olarak bazı hastalıkların bahar yorgunluğuyla karıştırılmaması gerektiği uyarısında da bulunarak uzun süreli devam eden rahatsızlıklar için sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini söyledi.

Mevsim değişimlerinden uzak kalma gibi bir durumumuz olamayacağına göre yapılabilecek en doğru yaklaşım vücudumuzu sürekli sağlıklı tutmaya özen göstermek olacaktır. Vücudun sağlıklı olması ve hava değişimlerine hazır bulunabilmesi için başta sebze ve meyvelerde bulunan B ve C vitaminlerine ihtiyacı vardır. Ayrıca kemiklerin sağlığı ve dayanıklılığını arttırabilmek bu şekilde eklem ağrılarının

Atalarımız Haklıymış Okullara Şeker Yasağı İsteniyor Bir çok konuda olduğu gibi su tüketimi konusunda da bilgi sahibi olan atalarımızın sözleri, uzmanlar tarafından da doğrulandı.

Den Haag kentindeki ilk okul öğrencileri, Belediye Meclisi üyesinin tasarısı kabul edilirse, bundan böyle yaş günlerinde sınıf arkadaşlarına şeker dağıtamayacak.

Den Haag Belediye Meclisi halk sağlığından sorumlu Encümeni Rabin Baldewsingh, okullarda dağıtılan şekerlemelere yasak getirilmesi gerektiğini belirtti. İlk okul öğrencilerini aşırı kilolu olduğunu belirten Encümen, bu duruma karşı önlem alınması gerektiğini ve okul yönetimleri ile konu hakkında görüşeceğini sözlerine ekledi.

Encümenin bu tasarısı okullar tarafından “fazla aşırı” olarak bulundu fakat okul yönetimleri yine de durumun ciddiyetinin farkında olduklarını belirtmekten de kaçınmadı.

Ayakta su içme alışkanlığının sağlığa zararlı olduğu atalarımız tarafından bir çok dile getirirken şimdi uzmanlar bunun bilimsel olarak da açıklamasını yaptı. Uzmanlara göre ayakta içilen sıvı gıdalar direk olarak onikiparmak bağırsağına geçiyor.

Vücudumuzun ihtiyacı olan sıvı oranını elde edebilmek için oturarak içmek gerektiğini vurgulayan uzmanlar, örneğin ayakta içilen suyun mideye inmeyip onikiparmak

bağırsağına geçmesi ile, kişilere hiç bir fayda sağlamadığının altını çiziyor.

Oturarak su içildiğinde öncelikle mideye inen su burada bulunan asitlerle birleşerek mikropları öldürüyor. Oturarak içilmesi tavsiyesinde bulunan uzmanlar daha sonra bu surumn onikiparmak bağırsağına geçtiğini ve böylelikle insanların bir çok hastalıklardan korunduğunu belirtiyor.

Baldewsingh konu üzerine yaptığı açıklamasında “Hollandalı öğrencilerin yüzde 12’si aşırı kilolu. Türk çocukların da bu oran yüzde 31. BU çocuğun yeme alışkanlığı ile ilgili bir durum ve bunu değiştirmemiz gerekiyor”dedi.

Vatandaşlara iyi bir örnek olmak için kendide diyete gireceğini belirten Baldewsingh, iki ay sonra 10 kilo vermeyi hedeflediğini söyledi.

PVV’li encümen Machiel de

Graaf’da Twitter üzerinden yayınladığı mesajında “Eğer Encüme Baldewsingh şeker yasağı getiricekse,

kendine de kroket ve resepsiyon yasağı getirecek mi?” şeklinde yazdı.

Nisan 2013

-

23

Doğuş

Haber Toplum

Gençler Bilgide Yarıştılar Bir Aişe Olabilmek Kuzey Hollanda Milli Görüş teşkilatına bağlı Kadın Kolları Teşkilatı’nın düzünlediği “Bir Aişe olabilmek” proğramına katılım yoğundu.

Abdullah Aşıran Bölge Gençlik Teşkilatı Eğitim başkanlığının düzenlediği bilgi yarışması 17 mart 2013 sabahtan öğlene kadar süren yarışmaya İskender Paşa ev sahipliği yaptı.

Açılış Kur’an-ı Kerim’in ardından Bölge GT Eğitim başkanı Mehmet Öztürk açılış konuşmasını yaptı.

Buraya katılanların seçilmiş insan oldukları, bu nedenle yarışmayı zaten kazandıklarını ifade eden konuşmasının ardından, Bölge GT başkanı Erkan Turan yarışmacı ve misafireler bir selama konuşması yaptı.

Jüri heyetinin yarışma kurallarını

anlattıktan sonra hızla yarışmaya geçildi. Jüri heyetini oluşturan hocalar ise: Hüseyin Yanmaz, İdris Kandemir ve Sefa Bağcı Yarışmada dereceye girenler: 13-17 Yaş Grubu 1. Ümit Demirel (Den Haag) 2. Yusuf Bilgi (Den Haag)3. Cemalettin Bursel (Schiedam). 18-25 Yaş Grubu 1. Enes Çetin (Oss) 2. Serhat Çelik (Oss) 3. Necmettin Aydin (Den Haag) Yarışmanın sonlarına doğru, Bölge eğitim başkanımız İsmail Kızılırmak bey ise günün önemini anlattıktan sonra değerlendirmeyi Bölge başkanımız Mehmet Erdoğan bey yaptılar. Daha sonra bilgi yarışması proğramı okunan Kur’an-ı Kerim ile kapatıldı.

Hastanelerde Yıllık 2 Bin Kişi Gereksiz Yere Ölüyor Hollanda hastanelerinde yılda en az 2 bin kişi gereksiz yere ölüyor ve hastaneler ölenlerin listesini tam olarak tutmuyor.

Algemeen Dagblad gazetesine bugün bir açıklama yapan çeşitli dallardaki uzmanlar, hastanelerin ölüm listesini tam olarak tutmaları halinde hangi bölümlerde daha çok ölümlerin gerçekleştiğinin hızlı bir şekilde görüleceğini ve gerekli tedbirlerin alınabileceğini söylediler.

Ciddi ehemmiyet HSMR kurucusu Sir Brian Jarman, İngiltere’de bu konuya ciddi olarak ehemmiyet verildiğini ve gereksiz ölümlerin sayısının büyük ölçüde düştüğünü söyledi. Jarman, “Ciddi ehemmiyet, pek çok hayat kurtarılabilir” dedi.

HSMR, hastanede ölen hasta sayısının gereğinden fazla yüksek olup olmadığını belirlemek için kullanılan uluslararası sistem. Sistem kurulalı on yıl olmasına rağmen, Hollanda’da kullanılması oldukça yavaş ilerliyor.

HSMR uzmanı Andre van der Veen ve eski hastane müdürü Laurens Touwen, çoğu hastanelerin ölüm rakamlarını ciddiye almadıklarını ve tutanaklarının birbirinden farklılıklar içerdiğini söylediler.

Van der Veen’e göre, Hollanda hastanelerinde yılda 2 bin “potansiyel olarak önlenebilir ölümler” bulunuyor.

“Tutanak kayıtları yanlış” Geçen hafta sonu 92 hastaneden 65’i kendi hastanelerinde meydana gelen ölüm sayısını kamuoyuna açıkladı. Kendi hastane kayıtlarının yanlışlıklar içerdiğine ve ölüm sayısının da bu nedenle tam olarak gerçeği yansıtmayacağına işaret ettiler. Sir Brian Jarman: ‘‘Bu işi ciddiye alın. 10 yıl içinde İngiliz hastanelerinde ölüm oranı yüzde 20 düştü. Biz kaydedilen binlerce hayatın kurtarılmasından bahsediyoruz.”

10 mart pazar günü Kuzey Hollanda Milli Görüş Kadınlar Teşkilatının gerçekleştirdiği proğrama çeşitli yaşlardan 1400 civarında bayanların katılımı sağlamıştır.

Proğramın açılışını Amsterdam’da yetişen kız çocuk hafızların okuduğu Kuran-ı Kerim ile başlanmış daha sonara da Bölge başkanı Oktay Dalmaz ve Bölge Kadınlar Teşkilatı başkanı Ayfer Topal tarafından yapılan selamlama konuşmasının ardından Türkiye’den gelen yazar Mine Alpay Gün hanım effendi de bir konferans vermiştir.

Kadın kolları bu proğramın amacını şöyle açıkladılar: “Özellikle yeni yetişen 21.yüzyıl Ayşe’lerinin birer Aişe olmaları, olabilmeleri yolunda azim ve gayret içinde bulunmalarına katkı sağlamak en öncelikli hedeflerimizden biriydi.

Biz afiş ve davetiyelerimize şu ibareyi koyduk;

“Bir dünya kadınlar gününün ardından, tüm müslüman hanımları Hz.Aişe’i anlamaya davet ediyoruz”.

Bu cümleden yola çıkılarak, bir anlamda bu proğram, müslüman hanımlara alternatif olarak organize edilmiş bir program olarak gerçekleştiğini.” vurguladılar.

olan hanımlarımız eş, anne ve evlat olarak kimleri örnek alıyorlar?

Onlar o günkü toplumun neresinde idiler? Bugünkü kadınlar bugünkü toplumdaki duruşlarıyla kimleri temsil ediyorlar?.” diyerek gençlerimizin ve hanımlarımızın kendilerini sorularla bir muhasebeye çekmelerini istedi.

Kadın Kolları teşkilatının yöneticilerinden Hacer Baysal da verilen konferanstan çıkartılatacak derslere dikkat çekerek: “Verilen konferansta düşünülmesi istenilen sorular şunlardı: Biz kadınlar olarak, örnek edinmemiz gereken şahsiyetleri, izinden gitmemiz gereken idolleri nasıl belirlemeliyiz?

Bu noktadaki kriterlerimiz ne olmalıdır? Çağın Ayşeleri Islami, imani ve ameli noktada nerede duruyorlar? Çıtalar ve gidişatları Kuran ve Sünnete uygunmu? Adları Ayşe, Sümeyye, Hatice, Fatma vs. vs.

Programın ikinci bölümü ise Kuran-ı Kerim Avrupa Birincisi Emine Tunç hanımın okuduğu Kur’an-ı Kerimle başladı.

Daha sonra yeni bölge merkezinin açışışı için müzayede yapıldı.

Gökkuşağı Sanat Merkezi ilahi grubunun sunduğu proğramdan sonra Türkiye’de ve Avrupada çok sevilen sanatcı Ömer Karoğlunun birbiriden güzel okuduğu ezgiler gençlerin ve katılanların büyük beğenisini kazandı.

Ayrıca program esnasında çeşitli standlar ve Türk mutfağından leziz ikramlar katılanların hizmetine sunuldu.

24

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Toplum

Tilburg’da Türk Diş Politikasi’nın Tarihi Ve Bugünü Tartişildi tehlikeye atılmak istenmemesiydi.

Zürcher, Fransız işgali altında bulunan İskenderun’un (veya o zamanki yönetimin adlandırdığı 7 Mart’ta Tilburg Üniversitesi’nde gibi Hatay’ın), Türkiye’nin bir savaş ‘Türkiye; Yeni Bölgesel Güç. Bir çıkması halinde Fransız ve İngiGerçek mi yoksa bir Rüya mı?’ lizleri desteklemesi karşılığında başlıklı bir sempozyum gerçekleşti.

Türkiye topraklarına katılabildiğini Sempozyum, içinde Türk öğrenbelirtti. Fakat İkinci Dünya Savaşı cilerinin de bulunduğu Academic çıktığında, Türkiye, İsmet İnönü’nün Forum ve Stichting Nieuwe Brabirçok geciktirme taktikleri sayebantse Academici (NBA) tarafından sinde, söz verilenin aksine, savaşta organize edildi. Katılımın yüksek oltarafsız kalmayı başardı. Yine duğu gözlenen sempozyumun açılış de, Türkiye’nin Almanya’ya kâğıt konuşmasını Tilburg Üniversitesi üzerinde savaş açmış olması, rektörü Profesör Philip Eijlander Türkiye’nin 1945 yılında Birleşmiş yaptı. Geçen sene yapılan Türkiye Milletlere katılmasında büyük rol ve Hollanda arasındaki ilişkilerin oynadı. Bu sırada Boğazlar ve 400. yıl kutlamalarına da atıfta bulu- Doğu Anadolu’da hak iddia eden nan Profesör Eijlander, bu ilişkilerin Sovyetlerden gelen tehlike, Ameridaha da güçlenerek devam etmesi ka Birleşik Devletleri’nin Türkiye’yi temennisinde bulundu. Daha sonra Truman Doktrini (ABD’nin komünist Avrupa Parlamentosu Türkiye deletehlikesine karşı diğer ülkelere gasyonuyardım etme nun eski görevi) çerTürkiye’nin Ortadoğu üyesi Joost çevesinde ve ve Balkanlarda Lagendijk Marshall planı modere bağımsız ve güçlü bir ile gönderilen edeceği finansal yaraktör olabileceği fikri sempozdım sayesinortaya sürüldü yumun de bertaraf içeriği edildi. Savaş sonrasında Türklerin hakkında bilgi verdi ve sözü ilk imajının Amerikan yönetimi gökonuşmacı olan tarihçi Erik-Jan zünde yükseldiğinden bahseden Zürcher’e bıraktı.

Profesör Zürcher, 1950 yılında tek parti yönetiminden demokratik Leiden Üniversitesi’nde Türkiye sisteme geçilmesinin ve Türkiye’nin Çalışmaları bölümünde ders veren Kore’ye asker göndermesinin bu Profesör Zürcher Türk dış politikası- süreçte önemli payının olduğunın tarihsel arka planını anlattığı bir nu söyledi. Zürcher, 1952 yılında konuşma yaptı. Türk modernleşme Türkiye’nin NATO’ya üye olmasürecinin başlangıcından itibaren sıyla birlikte Batı ile olan ilişkilerin Batı ile olan ilişkilerin nasıl şekillengüçlendiğini, bunun bir sebebinin diğini irdeleyen Zürcher, Osmanlı de Ortadoğu’da 1950’lerde hâkim Devleti’nin 1856’da Avrupa devlet olan Arap sosyalizminin Batı’nın sisteminin bir parçası olduğundan liberal politikalarına ters düşmeberi Türk dış politikasının Batı’daki sinin olduğunu kaydetti. 1947’den devletlerin menfaatlerinden etkilenSovyetlerin çöküşüne kadar diğini öne sürdü. Zürcher’e göre, Türkiye dış politikasının Soğuk Birinci Dünya savaşı patlak verdiSavaş parametreleriyle belirlendiği ğinde müttefik arayışı içine giren saptamasını yapan Zürcher, Kürt ve Jön Türk yönetiminin aksine, 1923 yı- Ermeni meseleleri sebebiyle Sevr lında kurulan Cumhuriyet’in liderleri sendromunun da bu süreç boyunca Sevr tecrübesinden ders alıp, 1939 etkili olduğunu ekledi. Soğuk Savaş yılına kadar hiçbir ittifak girişiminde sırasında ABD ve Avrupa ülkeleri bulunmadılar. 1923-1939 arası Türk Türkiye hakkında paralel görüşdış politikasını ‘Yurtta sulh cihanda ler sergilerken, 1992 sonrasında sulh’ ilkesinin karakterize etme bunun değiştiğini belirten Zürcher, sebebi ise yeni kurulan cumhuriyetABD’nin Türkiye ile özellikle Birinci te egemenlik esasının hâkim olması Irak Savaşı sonrasında stratejik ve zor kazanılmış bağımsızlığın konumu sebebiyle iyi ilişkiler içinde

Adnan Şahin

olduğunu fakat Avrupa’da Doğu Avrupa ülkelerindeki rejim değişikliği sebebiyle başka bir tartışma başladığına dikkati çekti. Avrupa’nın tanımının ne olduğu ve sınırlarının neresi olduğu hakkında yapılan bu tartışma 1999’a kadar Türkiye ile olan ilişkileri dondurdu, çünkü Türkiye’nin Avrupa’ya dahiliyeti konusunda şüpheler vardı. Ancak 2003’te Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday olabileceği kararının alınmasıyla ilişkiler canlandı. Bu dönemde Türkiye bölgesel liderlik olarak değerlendirilecek olan teşebbüslere (Türk Konseyi, BBSC vs.) başlamıştı. Ancak Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmasından sonra Türkiye’nin Ortadoğu ve Balkanlarda bağımsız ve güçlü bir aktör olabileceği fikri ortaya sürüldü. Bunun da NeoOttomanism ve ya Yeni Osmanlıcılık fikrine dayandırıldığını ifade eden Zürcher, Davutoğlu’nun Osmanlı’nın mirası üzerine inşa edilen bir dış siyaseti sürdürdüğünü söyleyerek sözlerini sona erdirdi.

AKP yönetimi sırasında sürdürülen yeni dış politika Koç Üniversitesi’nde siyasal iktisat alanında ders veren Profesör Ziya Öniş tarafından değerlendirildi.

Konuşmasına AKP’nin 2007 öncesi ve sonrası sürdürdüğü dış politika arasında bir karşılaştırmayla başlayan Öniş, AKP’nin ilk dönemdeki iyi huylu, yumuşak ve çok yönlü siyasetinden, ikinci dönemde daha bağımsız, iddiacı ve Avrupa Birliği üyeliğinin tek amaç olmadığı bir siyasete yönlendiğini ifade etti. Öniş AKP yönetimini ‘muhafazakâr globalci’ olarak değerlendirdi. Öniş bu terimle AKP siyasetinin hem muhafazakar değerler barındırdığını hem de dünya politikası ve ekonomisine entegre amacı güttüğüne dikkati çekmek istedi ve AKP’nin bu siyasetle ekonomik başarı ve siyasi istikrar sağlayabildiğini öne sürdü. Daha sonra AKP’nin Arap Baharı sürecindeki tavrını değerlendirmeye alan Öniş, Türkiye’nin o zamana kadar kültürel ve ekonomik bağlarının olduğu Arap ülkeleriyle eşit bir ilişkisi varken, Arap ülkelerindeki siyasi çalkalanmalardan sonra ilişkilerin birçok yönden değiştiğini kaydetti. Öniş’e

göre Ortadoğu’daki olaylar Türk dış politikası için önemli bir imtihan sahası oluşturdu. Türkiye Arap Baharı’na farklı zamanlarda farklı tepkilerde bulundu. İlk olarak Arap Baharı’nı sıcak karşılayan AKP hükümeti Libya’daki olaylar sırasında ekonomik menfaatlerinin risk altına girmesinden dolayı olaylara mesafesini korudu. 2011 seçimleri öncesinde hiçbir demokratikleşme söylemi takınmayan AKP, seçimlerden sonra kendine güvenen, iddialı bir ton ile İsrail’i ve Esad rejimini eleştiren bir siyaset izledi.

Fakat daha sonra yine Avrupa ve ABD olan ilişkilerini zedelememek ve ekonomik menfaatleri tehlikeye atmamak için temkinli siyasi tavrına geri döndü. Profesör Öniş son olarak Suriye krizi ile ilgili değerlendirmeler yaptı. Suriye krizi sırasında yapılan hatalara değinen Öniş, dış politikanın çıkmaza girmesinde AKP hükümetinin manevra alanını olduğundan fazla görmesi, Esad

Ortadoğu’daki olaylar Türk dış politikası için önemli bir imtihan sahası oluşturdu yönetiminin muhaliflere karşı direncini hafife alması ve uluslararası toplumun Suriye’ye müdahil olmakta çekingen davranmasını hesaplayamaması gibi etkenleri sıraladı. Öniş, Suriye krizinin günümüz Türk Dış Politikası’nın durumu hakkında sağlam ipuçları verdiğini öne sürdü.

Sempozyumun başlığındaki soruyu cevaplandırarak, “Suriye krizi de gösteriyor ki Türkiye’nin bölgesel güç olma potansiyeli var fakat kapasitesinin sınırlarının da farkına varması gerekmektedir” dedi. Öniş, AKP yönetimi eğer iç işlerindeki (muhalefete tolerans ve basın özgürlüğü gibi) meselelerde demokratikleşmeye sadık kalırsa, bunun dış politikaya da yansıyacağını, aksi takdirde iç siyasette otoriter unsurlar varken Suriye’de demokratik rejim istemenin bir paradoks olarak kalacağını söyleyerek fikrini belirtti.

Son olarak, Arap Baharı’nın bölgesel güç olma yolunda bir imtihan ve aynı zamanda demokratikleşme yolunda kendini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu vurgulayan Öniş, bu durumun Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine de iyi şekilde yansıyacağını belirtti.

Profesör Öniş’in konuşmasının ar-

dından on dakikalık bir kahve molası verildi. Bu arada Hayri Özcan’ın çaldığı ud ve kanun taksimleri atmosferi nezihleştirdi.

Kahve molasından sonra, ailesi Türkiye’den Hollanda’ya yerleşmiş olan Atilla Aytekin adlı iş adamı ‘İki Kültürde İş Yapmak’ başlıklı bir konuşma yaptı. Konuşmasında eğitim hayatında Türk kökenli olmasından dolayı birçok kez ayrımcılığa maruz kaldığını ama bu durumun onu yıldırmadığını, sonunda Tilburg Üniversitesi’nden mezun olup iş hayatında yer sahibi olmayı başardığını anlattı. Yaşadığı iyi-kötü her türlü olaydan dersler çıkararak hem Türkiye’de hem Hollanda’da iş dünyasında başarılar kaydettiğini belirtti. Bu başarıdaki en büyük faktörlerden birinin de, iki farklı kültür tanımasının ve bu farklı kültürlerin kazandırdıklarını etkili bir şekilde kaynaştırması olduğunu söyledi.

Kendi tecrübelerinden kesitler anlatan Aytekin, genç girişimcilere tavsiyelerde bulunduktan sonra konuşmasını sonlandırdı.

Son olarak, panel seyircilerin sorularına açıldı. “Türkiye sizce İran gibi (muhafazakâr ve baskıcı) mı, yoksa (demokratik ve özgürlükçü) bir Avrupa ülkesi mi olma yolunda?” sorusuna üç katılımcı da benzer cevaplar verdi.

Türkiye’de işgücü alanında ve siyasi özgürlükler bakımından hala eşitsizlikler olsa da, eskiye göre hem siyasi hem de ekonomik alanda büyük gelişmeler kaydedildiğini ve bu nedenle Türkiye’nin gelecekte de demokratikleşme yolunda büyük adımlar atabileceğinin mümkün olduğu söylendi. Daha sonra binanın giriş salonunda verilen içecek ikramı ile sempozyum son buldu.

Tabii ki bu meselelerin biz Müslümanların daha İslami bir hayat yaşamamıza hangi yönden ve ne derecede katkıda bulunduğunu muhakeme etmek Doğuş okuyucusuna kalıyor…

Nisan 2013

-

25

Doğuş

Yaşam - İnanç Dervişlik dedikleri…

Derviş; lûgatte fakir, yoksul, muhtaç kimse demektir. Farsça der-pîş/ kapı önü anlamına gelir ve dilimize derviş olarak gelmiştir. Çoğulu dervişân veya derâviş olur. Zamanla ıstılahî bir terim halini alarak tasavvufta kapı eşiği olmak, “Eyvallah” tabirinin muhtevası ile bütünleşmek, varını yoğunu dostu uğruna ortaya koymak, nereden gelip nereye gittiğinin bilincinde olmak, eşyanın hakikatini idrak etmek, hayatı okumak, benliği eritmek, batılı tanımak, tâğuta baş kaldırmak, halk içinde Hak’la beraber olmak gibi birçok kavramı temsil eder hale dönüşmüştür. Velâyet mertebesinde “dervişlik” diye bir makamdan söz edilir ki, Mürşid-i Kâmiller dahi bu makama erişmek için gayret ve mücahede sarf ederler. “Allah bizleri derviş etsin” tarzında dua ve temennide bulunurken onlar hep bu manayı kastederler.

Dervişlik dedikleri hırka ile tac değil, Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil Yunus Emre

1. Derviş; fakir, yoksul anlamınadır denilirken, Yüce Allah’ın: “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.” (1) “Allah zengin siz ise fakirsiniz.” (2) âyetleri doğrultusunda sûfîler fakirliği canla-başla kabul etmişlerdir. Her ne kadar varlık ve zenginlik içinde de olsa, kendisini daima yoksul kabul ederler. Varlık halleri ile darlık halleri kendileri için müsavidir. Onlar “O müttekîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler,” (3) âyeti doğrultusunda hareket ederler. Yine onlar “İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır.” (4) âyetinde tarif edilen kimselerdir.

Yani yoksulluk içinde oldukları halde varlıklı gibi görünmek. Çünkü onlar “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter.” (5) hükmüne teslim olmuşlardır.

2. Derviş, iradesini en ideal gayeye yönelten insan anlamınadır. Yani müriddir, tâliptir. Bu anlamda derviş

Ailede temel eğitim 9 • Pratikler 1-Yumuşak davranmak: Bu yerine göre, hatta her yaşa uygun bir eğitim metodudur. Atalar “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişler.

Yumuşaklık; tatlı dil, yüreğe hitap, karşıdakine değer verme, öğretmek istediğinizden emin olma, karşınızdaki kazanmada gerçek bir arzu demektir. Eğer siz gerçekten muhatabınızı eğitmek, faydalı/doğru bir bilgiyi ona ulaştırmak istiyorsanız buna zemin hazırlamalısınız. Muhatabınızın, sizin vereceği şeyi alabileceği, sizi rahatlıkla anlayabileceği bir dil kullanmalısınız.

Söz gelimi beş yaşındaki bir çocuğa on yaşındaki çocuğun seviyesinde hitap ederseniz, sizi anlamayacaktır. On altı yaşındaki çocuğa sekiz yaşındaki çocuk muamelesi yaparsanız, “baba! anne! bana çocuk muamelesi yapmayın” azarını işitirsiniz.

nefsinin çirkin yönlerini fark edip onu tamire koyulan, nefsini terbiye ederek arıtan kimsedir. Zira onlar “Nefis daima kötülükleri emreder” (6) âyetinde verilen mesaja tam anlamıyla müdriktirler. “Andolsun ki nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.”

(7) âyeti ile nefsin terbiye olabileceğini bilirler. Bunun için de nefsin terbiyesi neyi gerektiriyorsa o alanda yoğunlaşırlar. Kısaca derviş, nefsini terbiye etmiş, arzularına mahkûm değil hâkim olan, hayata hikmet penceresinden bakabilen, heva ve hevesleri doğrultusunda değil, Hakkın iradesine göre yaşayabilen kimsedir. “İlâhî! Maksudum Sen’sin, matlubum rızandır” ilkesini içselleştirebilen kimsedir.

3. Derviş, suret adamı değil, sîret adamıdır. Dış görünüşe değil, iç âlemine ağırlık veren kimsedir. Kalp selâmeti elde etmeyi, dünya hazinelerini elde etmeye tercih eden insandır. Bâyezîd Bistâmî; “Niçin aç kalmayı bu kadar övüyorsunuz?” Şeklindeki bir soruya şu cevabı vermiştir: “Evet, övüyorum, çünkü Firavun aç olsaydı “Benim en Yüce Rabbiniz” (8) diyemezdi. Aç olsaydı Karun azıp isyan edemezdi.” (9) Derviş, Rabbin huzuruna Firavunca veya Kârunca varmaktansa, selîm bir kalple varmayı tercih eden

kimsedir. Zira Cenâb-ı Hak: “Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde, Ancak Allah’a selim bir kalp ile gelenler başka.”

(10) buyurur ki, derviş, Rabbinin huzuruna arınmış bir kalple varmaya özenen kimsedir.

Dervişlik özüne hâkim olmaktır Esir-i nefs olan derviş değildir Aşkı rehber edip Hakk’ı bulmaktır Keşkül (11), teber (12), âsâ, tığ (13), şiş değildir.

(Rıza Tevfik) Hulasa; zikir meclislerinde coşup kendini yerden yere vurmak, Allah Allah sadâları bağırıp kendinden geçmek, rindâne/harâbât bir gösteriş içinde bulunup tac-hırka ile dolaşmak değildir dervişlik. Varınıyoğunu dostu uğruna verebilmektir.

Kötülüğe iyilikle karşılık verendir.

Gecesini-gündüzünü Rabbi için, O’nun rızası için ayırabilmektir.

Rabbinin önünde oturmasını beceremeyen derviş değildir. Sahi, böyle bir derviş tanıyorsanız, söyleyin de elini öpelim ve duasını alalım.

Selâm ve dua ile Allah’a emanet olunuz.

MustafaUrgenç -) Fatır, 35/15.

distan cevi¬zinden

-) Muhammed, 47/38.

yapılır Hindistan

-) Âl-i Imran, 3/134.

cevizinin üstü kesilir,

-) Bakara, 2/273.

içi oyu¬lur, iki ucuna

-) Talak, 65/2-3.

bir ip bağlanarak

-) Yusuf, 12/ 53.

tutulur.

-) Şems, 91/9.

-) Teber: Seyyah

-) Naziat, 79/24.

dervişlerin yanında

-) Kasas, 28/76.

taşıdıkları bal¬ta.

-) Şuara, 26/88-89.

-) Tığ: Farsça, ucu

-) Keşkül: Bir nevi

iğne gibi sivri küçük

çanaktır. Büyük Hin-

demir iğneye denir.

Ailedeki temel eğitime dikkat çekmeye devam ediyoruz

Amaç karşımızdakini ikna mı, değiştirmek mi, bir şey öğretmek mi, eğitmek mi? Yoksa ona üstünlük taslamak mı, kendi egomuzu tatmin için sert davranmak mı, ona babalık taslamak mı? Eğer cevap ilk dördü ise, uygulamada yumuşak davranmak çok işimize yarayacaktır.

Kur’an Hz. Muhammed’in davet faaliyetlerinde muhataplarına yumuşak davranmasından övgüyle söz ediyor.

“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış.

Kararını verdiğin zaman da artık

Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”

(Ali İmran 3/159) Allah (cc) Hz. Musa’ya ve kardeşi Hz. Harunu tarihin en zalim ve kaba kralı firavunu İslama davet etmekle görevlendirdi. Ona bile yumuşak söz söylemelerini tavsiye etti. “ (İkiniz) Firavun’a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.” (Taha 20/43-44) Kur’an Hz. Lokman’ın oğluna öğüt verirken kulladığı hitap tarzını bize örnek gösteriyor. O çocuğuna; “Ya büneyye/oğulcuğum, yavrucuğum” diye hitap ediyordu. (Bakınız Lokman Suresi) Onun çocuğuna hitap tarzında; (affınıza sığınarak) “lan, eşşek sıpası, seni gidi

1000 Yılın Temel Eseri Deliller ve Hükümleriyle İslam Fıkhı 31 ciltlik bu muhteşem eser sadece

€ 200,Prof. Dr. Cevat Akşit

Prof. Dr. Cevat Akşit başkanlığında bir ekip tarafından Türkçe’ye kazandırılan 31 ciltlik bu önemli esere mutlaka sahip olmalısınız...

İsteme adresi: Hollanda İslam Federasyonu Strevelsweg 700 U413 3083 AS Rotterdam Telefon: 010 - 471 68 47 E-posta: info@nifonline.nl

yaramaz, eşşeğlu eşşek, hayırsız, kafasız, odun kafalı” gibi ifadeler yoktu.

Ancak unutmamak gerekir yumuşak davranma disiplinden, ciddiyetten, eğitim kurallarından taviz vermek değildir.

Yumuşak davranmak; eğitmek istediğimize değer vermektir, ona vermek istediğimizi ciddiye almaktır, bu işde başarıyı istemektir.

Madem ki birilerini eğitmek istiyoruz, o halde onun bizim öğreteceğimiz/göstereceğimiz şeyi benimsemesi/sevmesi gerekir ki, alsın, kabul etsin. Bir müddet sonra da yapmaya başlasın. Kızgınlıkla, bağırarak, sinirlenrek bir şeyi başkasına öğretmek, birilerindeki yanlış bir huyu değiştirmek pek mümkün görünmemektedir.

2-Şımartmamak: Aşırı şımartılan çocuklar sınır bilmez, disipline gelmez, çocuk olarak yapması gerekenlerden uzak kalır. Hani derler ya, “her şeyin aşırısı zarar, ortası karar.”

Sevgide de öyle, yergide de. Çocukları aşırı sevmek şımartmaya, aşırı ciddiyet korkuya ve umutsuzluğa yol açar. Aslında sevginin aşırısı olmaz desek yanlış olmaz. Zira sevgi toprağa atılan tohuma benzer. Hep filiz verir. Hele tohum sağlam, toprak verimli, bakım zamanında ve güzel olursa filiz daha güçlü, verim daha daha bereketli olur. Burada aşırı sevgi değil, yanlış sevgi çocukları şımartır demeliyiz. Yanlış veya yersiz/ dengesiz sevgi. Anne-baba çocuklara karşı her türlü tavırlarını dengede tuttukları gibi, sevgilerini de dengeli, yerinde ve çocuğun ihtiyacı nisbetinde göstermeliler.

Mesela anne-babanın sık sık, “biliyor musun ben seni ne kadar çok seviyorum” “seni seviyorum ha, bilesin” demesine gerek yok ki. Tabii olarak her anna baba çocuğunu sever.

Dengeli sevgi çocuğun hatasını görmemezlikten gelmek, disiplini elden kaçırmak, çocuklara sınır koymamak, canlarının istediği şeyi yapmalarına izin vermek, her isteklerini yerine getirmek demek değildir. Zaten böyle yapılması çocuğun aleyhinedir. Kötü eğitilmesine yol açacağı için bu gibi sevgi yanlış/ yamuk sevgidir. Şımartmak, çocuğun her eğitim uygulamasında olması gereken disiplini terketmek, onların yanlışlarına ses çıkarmamak, hatta yanlıştan sonra bir “aferin benim bir taneme deyip” kucaklamak ve

Hüseyin K. Ece benzeri şeylerdir. Bununla birlikte çocuk sınır bilmez, ölçü tanımaz, canının istediğini yapar, mızlanır, nazlanır, “baba ne, bana ne” der, kendi yapması gereken pek çok işini anne babasına yaptırır.

Delikanlı kız-oğlan olduğu zaman da hem kendisine hem başkalarına yük olur. Başarılı olamaz, hep başkalarına yaslanarak yaşamayı dener.

3-Yönlendirme/rehberlik etme: Daha önceki bölümlerde geçtiği gibi çocukların kabiliyetlerini keşfedip onları ona göre yönlendirmek gerekir. Yanlış veya eksik tanınan çocuk yanlış yönlendirilir. Bu hem onlara vermek istediğimiz şeyleri vermede zorluk olur, hem kendi tercihlerinin isabetsiz olmasına yol açar.

Yanlış okul, yanlış, meslek, hatta yanlış arkadaş seçmelerine sebep olabilir.

Yönlendirme teşviktir, önünü açmaktır, güzel örnekler sunmaktır, gerekirse beraber yürümektir, beraber düşünmektir, beraber sorun çözmektir, giderek çocuğun kendisini kendisine gösterebilmektir. Kendi çapını ve bu çapa uygun altarnatifleri kendisine sıunabilmektir.

Rehberlik etmek bir başka açıdan çocuğun doğru ile yanlışın, faydalı ile zararlının, kendi lehine olan ile aleyhine olanın, haram ile helalin, kendine uygun olan ile olmayanın, olabilecek ile olması mümkün olmayanın, ve benzerlerinin arasını kendi iradesiyle seçebilmesini sağlamaktır. Bu gibi konularda ona güven, anlayış, cesaret aşılayabilmektir.

Yönlendirme çocukta olan yetenekleri hayra, iyiye ve faydalıya sevkedebilmek, o alanlarda çocuğa bir kişilik kazandırabilmektir.

26

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Toplum

Türkler, Hollanda’da 85 Bin Kişiye Erdogan: ‘‘Yunus Biyolojik Ailesine Verilmelidir’’ İstihdam Sağliyor Türkiye Hollanda İlişkilerinin 400. Yılını Kutladığımız 2012 Yılında Hollandalı Türkler İki Ülke Arasında Ciddi Bir Köprü Oluşturuyor.

Avrupa Birliği’nin Sekizinci Büyük Ülkesi Olan Hollanda’da Yaşayan Türkler ve Ülkedeki Türk Girişimciliği Üzerine TAVAK Vakfı Tarafından Yenilenen Araştırmaya Göre Hollandalı Türk Girişimciler Bu Ülkede 85 Bin Kişiye İstihdam Sağlıyor.

Avrupa Birliği’nin sekizinci büyük ülkesi olan Hollanda’da yaşayan Türkler ve ülkedeki Türk girişimciliği üzerine TAVAK Vakfı tarafından hazırlanan araştırmaya göre Hollandalı Türk girişimciler bu ülkede 85 bin kişiye istihdam sağlıyor.

ortalama net gelir 2 bin 250 euro seviyesinde bulunuyor Almanya’daki Türk hanelerinde ortalama çalışan kişi sayısı 1,3 tutarken, bu veri Hollanda’da 1,6’ya çıkıyor.

2012 Yılı Araştırması

2.300 Konut 17.000 işvereni ile gelirlerinin yüzde 17 sini tasarrufa ayıran Hollandalı Türklerin, bu ülkede 23 bin konutu bulunuyor.

Araştırmaya göre, Hollanda’da faaliyet gösteren Türk girişimcilerin toplam sayısı 2012 yılında 17.000 sınırına ulaşmış.

“Hollanda ve AB Ülkelerindeki Türk Nüfus, Hane Verileri ve Girişimcilerin Ekonomik Gücü” başlıklı araştırma TAVAK Vakfı Direktörü Prof. Dr. Faruk Şen tarafından kamuoyuna tanıtıldı. TÜRKLER Hollanda’da 23 BİN KONUTA SAHİP Araştırmaya göre,Hollanda da yaşayan 470 bin Türk kökenlinin ülke gayrisafi milli hasılasına olan katkıları 9,5 milyar euro seviyesinde bulunuyor. Hollandalı Türklerin AB GSYIH’sına katkıları AB üyesi Malta’nın GSYIH’nin nerdeyse 2 katına ulaşıyor. Aynı araştırmaya göre, ülkede yaşayan Türkler arasında ortalama hane 3,6 kişiden oluşurken, haneye giren

17.000 İşveren 23.000 Konut

Hollanda da çalışan Türk nüfus içerisinde girişimcilerin payı yüzde 9 seveyesinde bulunuyor. 17.000 işveren 85.000 kişilik istihdam sağlıyor. Hollanda da faaliyet gösteren Türkler, aynı zamanda 85 bin kişiye istihdam olanağı da sağlıyor. Yıllık ciroları toplamı 6 milyar €’ya ulaşan Türk girişimciler arasında kadın girişimcilerin oranı ise yüzde 22

Kriz Döneminde Adli Yardım Alanlar Arttı İşten çıkarmaların ve iflasların sayısının arttığı bu zor ekonomik zamanda adli yardım sigortasından yararlananların sayısı da arttı.

Geçen yıl görülen 98 bin iş uyuşmazlığı davasının görüşülmesi sırasında bir hukuk müşaviri ya da avukat tarafından hukuksal yardım alanların sayısı oldukça artış gösterdi.

Bu artış bir önceki yıla göre yüzde 6,5, 2007 yılına göre ise yüzde 40 dolayında gerçekleşti.

Metro gazetesinde çıkan bir haber üzerine açıklamalarda bulunan Sigortacılar Birliği, CVS- Hasar Hu-

kuku Raporları İstatistik verilerine göre, artan işsizlik, işten çıkarmalar ve iflaslar ile iş uyuşmazlığı davalarıyla ilgili olarak adli yardım sigortasına başvuranların arasında oldukça açık bir bağlantı olduğunu söyledi.

Kriz yılı olan 2009 yılından bu yana takip edilen gelişmelere göre, iş uyuşmazlığı konularında adli yardım başvurusu kayıtlarının 102 bin 5 yzde ulaştığı kaydedildi.

civarında bulunuyor. Hollanda’daki Türk işletmelerinin ortalama yatırım miktarları 120 bin € seviyesinde iken, ülkedeki Türk işletmelerinin sektörel dağılımları izlendiğinde, işletmelerin etnik işlerden çıktıkları gözlemleniyor. Ülkedeki Türk işletmelerinin yüzde 41’i perakende ticaret alanında yoğunlaşırken, bunu yüzde 31 ile gastronomi, yüzde 22 ile hizmetler alanı, yüzde 6 ile el sanatları, yüzde 5 ile toptan ticaret ve yüzde 3,2 ile imalat ve inşaat sanayi izliyor.

Yatırımlar 2 Milyar Euro Sınırını Aştı Hollandalı Türk girişimcilerin tüm yatırımları 2011 yılında 2 Mrd € sınırını aşmış bulunmaktadır.

Hollanda’nın AB’nin ekonomik krizden etkilenmemesi yeni yatırımlara da cesaret vermektedir.

Prof. Dr. Faruk Şen

Mark Rutte ile yaptıkları ortak basın açıklamasında konuşan Erdoğan, gündemle alakalı ‘Yunus’ konusunda ayrıntılı demeçler verdi.

Başbakan Erdoğan Yunus konusuyla ilgili diplomatik süreçte çözebiliriz demecine karşın Rutte; bu durumun kendi iç durumları olduğunu ve kendilerinin çözeceklerini beyan etti. Konuyla ilgili Başbakan Erdoğan ‘Eşcinsel ailelere verilen çocukların genel ahlak kurallarına aykırı’ olduğunu söyledi.

Konuşmasına şöyle devam eden Başbakan Erdoğan: Bu koruyucu aile sisteminde o ailelerin veya o çocukların kendi kültürlerine, kendi değerlerine uygun ailelere verilmesi, bir Müslüman’sa, Müslüman bir aileye verilmesi en uygun olanıdır.

Bunun tercih edilmesi lazım. Bu konularda STK’ların bizzat devreye girmek suretiyle bunları sahiplenmeleri de onların sorumluluğudur.

Bunu Hollanda hükümetine de bırakmamalı, yargısına bırakmamalı. Kendileri bu noktada devreye girerek burada rol üstlenirlerse o zaman zaten Yunus vakaları olmayacak diye düşünüyorum.” Ayrıca, bu durumun hukuk sürecindeki hakim ve savcıların konuyu tekrar inceleyip, Yunus’un biyolojik ailesine geri verilmesini istedi.

Cinsel tercih konusunun önemli olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bir

çocuğu teslim ettiğimiz aile genel ahlak kuralları açısından, biz haklarının çoğu Müslüman olan veya İslam kültürü içerisindeki bir yaklaşım olarak söylüyorum, eşcinsel bir aileye bir çocuğun teslim edilmesi bir defa o toplumun kendi genel ahlak kurallarına terstir, kendi inanç değerlerine terstir. Çünkü biz emaneti bu noktada emin, sağlam ellere teslim etmek durumundayız.

6 aylık bir çocuk böyle bir tercih yapamayacağına göre, bu konuda tercih eden makam yargıdır diye bakarsak bu ciddi bir yanlışa sevk edebilir. Bu konuda da devletlerarasında birçok anlaşma yapıldığı gibi bakanlıklar arasında da bu tür anlaşmalar yapılabilir. Bizde bu güne kadar yoktu ama ben son hükümetimde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı kurdum.

Bunu kurmamın sebebi de aile kurumu çok kutsal bir kurumdur.

Bu yapının güçlü tutulması lazımdır.

Bu güçlü yapının kurulabilmesi için de bu yapı ile ilgili bu bakanlık ve karşıt bakanlık Adalet Bakanlığı ise bakanlıklarımız da kendi aralarında görüşmek suretiyle, STK’lar ile de işbirliği yapmak suretiyle bir adım atılırsa ne bu Hollanda’da bir sıkıntı meydana getirir ne de Türkiye’de bir sıkıntı getirir.”

Nisan 2013

-

27

Doğuş

Haber Toplum

Genel Başkan Kemal Ergün’den Güney Hollanda Bölgesine ‘Hayırlı Olsun’ Ziyareti

Mehteran Turnuvası’na Dostluk Hâkimdi

IGMG genel başkanı Kemal Ergün bir süre önce yapılan başkan değişikliği sonucu oluşan yeni bölge yönetim kurulunu kendi çalışma ortamlarında ziyaret ederek hayırlı olsun dedi.

Ecdat mirasına sahip çıkılması ve onun yaşatılması için gençleri farklı alanlarda bir araya getiren Hollanda Mehteran, 18 takımın ve iki yüz civarında izleyicinin katılımıyla 1. Voleybol Turnuvası’nı gerçekleştirdi.

2010 yılında kurulan ve ilk profesyonel gösterisini 2011 Mart ayında gerçekleştiren Hollanda Mehteran, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde düzenlenen 100’e yakın programda konserler verdi.

Adnan Şahin IGMG genel başkanı Kemal Ergün Güney Hollanda yeni bölge yürütme kurulunu yerinde ziyaret etti. Ergün Güney Hollanda bölge yönetim kurulunun Çarşamba günleri yaptıkları rutin toplantıya katılarak hem yeni üyelerle tanıştı hem de onlara yapacakları çalışmalar için ‘hayırlı Olsun’ deyip başarılar diledi. Genel merkez teşkilatlanma başkanı Murat İleri ve yardımcı özel kalem Akil beylerle birlikte bu toplantıya katılan genel başkan önce bölge BYK’sı ile bir süre görüştü. Daha sonra bölge gençlik teşkilatı yönetim kurulu üyelerini kabul ederek hal hatır sorup sohbet etti.

Ergün bölge BYK’sına hitaben ‘Pek çoğunuzu yakinen tanıyorum bilhassa hac çalışmalarımız sonucu hamdolsun pek çok kardeşimizi tanıma imkânı buluyoruz’ diye bir hatırlatma yaptıktan sonra ‘yine de usulen isim ve görevlerimizi söyleyerek tanışalım’ dedi.

Bizim bir usulümüz var Başkan yeni göreve gelen üyelere yeni görevlerinde başarılar dilerken onlar için ‘Allah size güç versin.

Kuvvet versin. Yükünüzü hafifletsin’ diyerek dua etti. Bu yönetimden

önce görev yapan eski bölge başkanı ve ekibine yürekten teşekkür ettiğini ifade ederek, ‘‘Uzun zaman burada canla başla çalışıp hizmet ettiler. İnşallah Allah’ta karşılığını kendilerine verecektir’’ ’dedi.

Başkan kendisine ilk kez görev teklif edildiğinde yapılan bölge başkan-

başkan Ergün Güney Hollanda bölgesinin çiçeği burnunda yeni yöneticilerine bazı usul ve prensipler konusunda açıklamalarda bulundu. ‘‘Özellikle hizmet eden arkadaşlarımızla ilgi bizim bir usulümüz vardır.

Biz göreve gelen arkadaşlar olarak, hiçbir zaman geçmişle ilgili (bir

Biz gönül insanlarıyız.

Allah rızası için buralardayız.

Gönül kırarak cennete gidemeyiz

ları toplantısında tüm bölgelerde istişare yapacaklarını söylediğini hatırlatarak göreve gelir gelmez de bu çalışmaya başladıklarını ve bugüne kadar o kar uyarınca toplam 27 bölgede istişare yaptıklarını hatırlattı ve Güney Hollanda’da yapılan değişikliğinde o karar uyarınca yapıldığını belirtti. Genel

kısım meselelerde bazı yanlışlar bilsek dahi) hiçbir zaman konuşmayız. Şöyle oldu böyle oldu tip tartışmalara girmeyiz. Bizim usulümüz budur.

Hizmet yapılmıştır. Genel merkez gerekli çalışmaları ve tahkikatı yapmıştır. Ve gerekli görevlendirmeyi yapmıştır. Bundan sonrası için biz dışa dönük hiçbir yorum da bulunmamalıyız. Bize verilen göreve odaklanmalıyız ve onu en iyi şekilde yapmanın yollarını aramalıyız. Zira sizin ağzınızdan çıkacak sözlerin ‘pardonu’ yoktur. Kulaktan duyma dedikodu olabilecek meseleleri asla ve asla bizim konuşmamamız lazım. Biz gönül insanlarıyız. Allah rızası için buralardayız. Gönül kırarak cennete gidemeyiz.’’ diye konuşan Ergün şöyle devam etti. ‘‘Milli Görüş’ün problemleri çözmek için vardır. Bunlar, evimizde, mahallemizde, teşkilatımızda, Avrupa’da ve Dünyada olan problemlerdir.

Ve Milli Görüş bunları çözmek için vardır’’ dedi.

Burası naz yeridir Ergün Hizmet yükü şimdi sizin sırtınıza yüklenmiştir. Bir kısım meselelerde nazlananlar olur. Çalış-

maların yapılması için birden fazla insanların ayağına gitmeniz icap edebilir. Kısaca size naz yapılır.

Burası naz makamıdır zira. Peki, siz kime naz edeceksiniz? Siz de genel merkeze naz edeceksiniz. Genel merkez kime edecek? O da secdeye varıp Rabbi ’sine naz edecek’ diye konuştu.

Yeni projeler üretmeliyiz Ergün yeni yöneticilere yeni projeler üzerinde kafa yormalarını istedi. ‘Önümüzde pek çok imkân durmaktadır. Oturup nelerde neler yapıla bilinir diye düşünmeliyiz. Şehir şehir, mahalle mahalle cami cami dolaşıp etüt ederek nerede nasıl bir okul açabiliriz bunun hesabını yapmalıyız. Hafızlık okulu, imam hatip, yurt, ilkokul ve anaokulu açmalıyız.

Bunları bizim açmamız lazım. Kısaca Müslümanları geleceğe taşıyacak kurumları açmanın kararını biz buralarda vereceğiz. Bu çalışmalar heyecan ile yapılır. Heyecanın yoksa ta baştan kaybettin demektir.

‘Biz bu göreve geldik amma buradan bir şey çıkmaz’ diye başlayacaksan o göreve gelmeyeceksin.

Zira bir milli görüşçü bir kuyumcu hassasiyetiyle her problemi çözer Allah’ın izniyle.’ diye konuştu. İş adamlarımızla ev sohbetleri Ergün ev sohbetlerinin ciddi biçimde takip edilmesi gerektiğini hatırlattıktan sonra iş adamlarımız ile olan ilişkilerin çok zayıf kaldığına vurgu yaparak en kısa sürede onlarla ev sohbetleri başlatılmasının çok önemli olduğuna işaret etti.

Onlarla bilhassa iş yerlerinde ve uygun mekânlarda akşam saatlerinde düzenli olarak ev sohbetleri yapılmasının ihmal edilmiş am bir an önce yerine getirilmesi gereken bir çalışma olduğunun altını çizdi.

Bu çalışmanın 55 pilot kentte yapılması için çalışmaların sürdürüldüğünü söyledi.

Daha sonra bölge yönetiminin sorularını cevaplandıran Ergün onlara çalışmalarında başarılar dileyerek toplantıdan ayrıldı.

Hollanda’nın ilk, tek ve profesyonel ekibi olan Hollanda Mehteran 2 yıldır, Avrupa’nın mehteran ihtiyacına cevap vermekle birlikte, farklı organzisayonlarla da gençleri bir araya getirmenin uğraşını veriyor.

Hollanda Mehteranbaşı ve Genel Koordinatörü Ünal Fırat’ın selamlama konuşmasıyla başlayan turnuvaya, Hollanda’nın farklı şehirlerinden 18 takım katıldı.

3 grupta verilen mücadeleler sonucunda, gruptaki ilk 4 takım ikinci tura yükseldi. İkinci tur maçlarında birer maç oynandı ve galip gelen takım çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde birbirleriyle kıyasıya mücadele eden 8 takım, performanslarıyla izleyenlerden tam not aldı.

Yarı finale yükselen, Ay-Yıldız, Mehteran 1, Karadeniz, Nogay 1 ve Mehteran 2, takımları, oynadıkları oyunlarla göz doldurdu. Turnuvanın final maçı, Mehteran 1 ile Karadeniz takımları arasında oynandı.

Zorlu ve başabaşa geçen mücadele sonucunda Karadeniz ekibi, 1 puan farkla 1. Mehteran Turnuvası’nın şampiyonu olarak, kupayı müzesine götürdü. İkinciliği Mehteran 1 alırken, Ay-Yıldız, üçüncü, Mehteran 2, dördüncü oldular.

Dostluk havası içerisinde geçen turnuvanın yılda birkaç kez tekrarlanması istek ve dileğinde bulunan katılımcılar, hoş ve keyifli bir gün geçirdiklerini ifade ettiler.

25 kişilik ekibiyle haftada 2 kez repertuar çalışması yapan Hollanda Mehteran, her hafta Cuma akşamları 14 kişiyle voleybol maçları düzenlemekte ve yine her Pazar sabahı erkeklere özel olarak ayrılan yüzme havuzunda 40 kişiyle yüzme saati ve kursu organize etmektedir.

Mehteranla alakalı geniş bilgiye, www.mehteran.nl adresinden ulaşılabilir.

Turnuvaya katılan takımlar: Ay-Yıldız, Zafer Gençlik 1, Volley Zuid, Nogay 1, Bosnische Team, Mehteran 1, Nogay 2, Karadeniz, El-Biruni, Zafer Gençlik 2, Gültepe Gençlik, Dünya Market, Zaandam Türk Gücü, Mehteran 2, Nogay 3, Jan Patat, Ümmet Gençlik.

28

Doğuş

-

Nisan 2013

Genel Kültür - Film

Çanakkale Yolun Sonu; Son durak Gelibolu Oya Tekin / Medyabay.com

Benzerlerinden çok çok iyi olmasına rağmen film burada tıkanıyor.

Film, başta Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İsviçre, Azerbaycan olmak üzere 25 ülkeyle aynı anda, Şehitleri Anma Haftası da olan 15 Mart’ta vizyona girdi. Film rekor bütçesiyle son dönemlerin en pahalı filmi. Tarih danışmanları eşliğinde Çanakkale’nin Ezine İlçesi’nde 4000 metrekarelik bir alana Anzak Koyu birebir yeniden inşa edilerek hazırlanmış. Sadece ön hazırlık süreci 2 yıl süren filmde kullanılan tüm savaş mühimmatları ve filikalar, filmin tarihi dokusunu oluşturabilmek için özel olarak üretilmiş.

Sanırım bizler kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım savaş tanıklarından kalan öykülerde de dendiği gibi “o gün orada ne oldu?” anlayamadığımız için ya da anlayamayacağımız için hep senaryo ayağında eksik kalacağız Çanakkale filmlerini çekerken.

Genelkurmay Başkanlığı’nın doğrudan desteklediği ve askeri danışmanlar gözetiminde çekilen Çanakkale Yolun Sonu filmi için silahlı kuvvetler arşivlerinde korunan ve Çanakkale Savaşı’na ait o dönemde kullanılmış orijinal silahlar, 98 yıl sonra gün yüzüne çıkarılmış. Çanakkale Savaşı’nı en gerçekçi biçimde beyaz perdeye yansıtan film için bu çok özel ağır makineli tüfekler çalışır hale getirilerek filmde kullanılmış.

Zaten başta da söyledim gerçek anlamda bir savaş filmi izliyorsunuz diye bu gerçeklikler bütünü izlerken izleyiciye de geçiyor.

Genel Yönetmenliğini Serdar Akar yönetmenliğini Kemal Uzun yapıyor.

Hollywood çekim tekniğiyle görsel efektlerinin hazırlandığı filmin başrollerini Kurtlar Vadisi dizisin fenomen karakteri Gürkan Uygun, Umut Kurt, Berrak Tüzünataç, İngiliz oyuncular Stephen Chance, Ben Warwick ve Mahir Günşıray paylaşıyor.

Son dönemde art arda çekilen Çanakkale filmlerine baktığımızda onlardan birçok yönüyle sıyrılıyor ama buna rağmen Çanakkale ruhunu tam yansıtabiliyor mu? Ya da bizim Çanakkale filmlerinden ne beklediğimiz sorularının cevabı oluyor mu film derseniz sanırım hep bütüne ulaşmada bir eksiklik olacak oturana kadar. Bu yüzden Çanakkale Yolun Sonu filmini izlerken bir savaşı izliyorsunuz hem de çok iyi iş çıkarılmışçasına ama orada ne oldu sorularının cevaplarını bulamıyorsunuz.

Ama bu filmi ne Sinan Çetin’in Çanakkale ruhuna ihanet eden filmiyle ne de Çanakkale 1915 belgeseliyle karşılaştırabiliriz. Onların çok önünde bir iş çıkarılmış.

Her şeyden önce bir öyküsü var.

Muhsin Onbaşı’nın öyküsü. Bir kurgu mu yoksa gerçek mi bu öykü bilmiyorum ama Fransız yönetmen Jean-Jacques Annaud’un 2001 yapımı “Kapıdaki Düşman-Enemy at the Gates” filminin keskin nişancı öyküsünü anımsatıyor.

Bu anımsatmayı da hemen Kurtlar Vadisi’nin Memati’sini canlandıran Gürkan Uygun yıkıyor. Yani Muhsin Onbaşı’ya hayat veren Gürkan Uygun’un başarılı performansı karakteri o kadar gerçekleştiriyor ki Kapıdaki Düşman filmini unutup Çanakkale Yolun Sonu’na ve Muhsin Onbaşı’ya konsantre oluyorsunuz.

Gürkan Uygun Muhsin karakterine her şeyiyle yüklenerek oynuyor. Beden dili, boyu, posu, şivesiyle rolüne

tam olarak girmiş tüm oyunculuğunu konuşturuyor. Filmin en büyük başarılarından biri de onun bu rolü içselleştirip seyirciye geçirmesi.

Ve o öykü üzerinden yola çıkarak hem Çanakkale ruhunu vermeye çalışıyor hem de gerçek savaş sahnelerine sokuyor sizi film.

Sanırım artık savaş filmi çekmeyi öğrendik. Çanakkale Yolun Sonu filmi bu anlamda kendinizi bir savaşın içinde hissedebileceğiniz bir film.

Tabii bu ayrıntıyı ortalama bir sinema seyircinin anlaması mümkün değil elbette. Ama işte bizlerde bu algıyı yaratınca ister istemez onca öyküye sahip Çanakkale’nin kendi öykülerinden seçmek varken neden böyle bir algının oluşabileceği düşünülmedi de bu öykü seçildi sorusunu bizlere sorduruyor. Öyküde ki Muhsin gerçek de var bile olsa bu çağrışımın oluşacağı neden göz ardı edildi diye düşünüyoruz.

Diğer yandan filmi izlerken bir ayrıntı daha öne çıkıyor. Düşman askerlerinin motivasyonunu kırmak için el ilanları hazırlanıyor. Bu el ilanlarının onca gerçeklik içinde bilgisayar çıktısı ve Türkçe yazı olmasına neden gerek duyulmuş anlayamadım açıkçası. Anlayamadım çünkü böyle bir şeyi hata olarak yaptıklarını düşünmüyorum çünkü film süresince birçok mektup Arapça yazıyla gösterilirken sadece o el ilanlarının Türkçe olarak kullanılması bilerek filmde böyle bir ayrıntıya yer verdiklerini düşündürüyor bana. Tıpkı tüm çarşaflar kan içinde kalırken Behice hemşirenin ACE ile yıkanmış üniformasının hiç kirlenmemesi gibi…

Yani bu ayrıntıların atlanmasının bilinçli olduğu düşüncesindeyim nişancı öyküsünün de çağrışım yapacağı düşünülmüştür gibime geliyor bu yüzden.

Sanırım böyle bir öyküye sarılmalarının altında ki neden daha çok savaşı

ön plana almak dramatize etmeden ama o ruha yaklaştırarak ve düşman kuvvetlerini de aşağılamadan diğerlerinden rahatlıkla sıyrılarak öne çıkmayı sağlamak.

Bu açıdan baktığımız da zaten fazlasıyla kendilerinden önce yapılmış yapımlardan öne çıkmayı başarıyorlar.

Filmin vurucu sahneleri ise topluca kılınan namaz sonrası askerin savaşa hazır oluşu. Ve Muhsin Onbaşı’nın düşman koyuna sızarak düşmanın gözünün içine bakarak elindeki bombayı patlatması.

“Biz düşman olarak İngilizleri bilmekteydik ama burada gördük ki kara tenlisi, sarı tenlisi, Çinlisi, çekik gözlüsü bin bir millet var karşımızda” sözleriyle yazılmış mektup oradaki savaşın gerçek yüzünü anlatan bir mektuptu.

Muhsin Onbaşı ve Behice hemşire arasında geçen konuşmada da Muhsin Onbaşı’nın söylediği şu sözler ise bugüne neden sahip çıkmamız gerektiğini anlatıyor; “İnsan sevdikleri için ölümü göze almıyorsa hükümsüzdür.

Vatan için ölümü göze almak Bugün yapmazsak yarın hiç olmayacak ”

Nisan 2013

-

29

Doğuş

Genel Kültür - Kitap

Sen öyle çağırmasan, ben böyle gelmezdim Hatice Sarı Uzun bir bekleyişin ardından, La: Sonsuzluk Hecesi kitabının üzerinden tam beş yıl geçtikten sonra Nar Ağacı ile tekrar merhaba dedi Nazan Bekiroğlu okurlarına..

Bazen sadece kapağına vurulursunuz bir kitabın. Bazen hiç sektirmeden okuduğunuz yazarların kitaplarını alırsınız. Bazen ismi hoşunuza gider, bazen de arka kapağa düşülmüş notlar...

Galiba bir kitabı almak için yazabileceğimiz tüm gerekçeleri bağrında tutan kitaplardan birisidir Timaş Yayınları’ndan çıkan Nar Ağacı...

“Nazan Bekiroğlu’nu Yusuf ile Züleyha kitabıyla tanıyıp, üslubuna vurulup ve sonra da tüm kitaplarını tek solukta okuyanlar” isminde bir dernek kurulsa, başı ben çekerdim galiba.

Kelimelere yüklediği anlamlar, sözcüklerle raks edişi ve renk renk kitapları “Nazan Bekiroğlu yazsa da okusam” dedirten sebeplerdendi.

Uzun bir bekleyişin ardından, La: Sonsuzluk Hecesi kitabının üzerinden tam beş yıl geçtikten sonra Nar Ağacı ile tekrar merhaba dedi yazar okurlarına.

Daha ilk sayfalarda başlıyorsunuz o duru cümlelerin altını çizmeye

muhacir Zehra…

Hani “su gibi” diye bir betimleme var ya; işte Nar Ağacı’nı tam da böyle anlatabiliriz. Su gibi bir hikâye, içimizden biriymiş gibi hissettiğimiz karakterler ve bir de sayfalara sığmayan tertemiz bir aşk var kitapta. Hikâyenin kahramanlarını içimizden biriymiş gibi hissetmemizin asıl sebebi, kitabın iki büyük kahramanı olan Zehra ve Settarhan’ın, yazarın anneannesi ve dedesi olması aslında...

Daha ilk sayfalarda başlıyorsunuz o duru cümlelerin altını çizmeye. Siz çizdikçe başka başka şehirlere götürüyor sizi kitap.

“Sen öyle çağırmasan, ben böyle gelmezdim…” diyor kitapta, gitmeleri, gelmeleri anlatırken…

Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, Bakü ve İstanbul arasında geçen, uğradığı her şehirde yaşanmışlıklar bırakan ve oralara hiç gitmeyenlere gitme isteği uyandıran, gidenleri de özleme bürüyen harika bir roman bu.

Zamanın suları 1. Dünya Savaşı dönemlerinde akıyor kitapta. Zehra ve Settarhan’ın umulmadık buluşmaları ve yaşadıkları o tertemiz hayatı anlatıyor. Karakterler öyle ince, öyle zarif işlenmiş ki romanda…

Esas duruşta okunan karakter Zehra; resim sevdalısı… Hayallerini, gökyüzünün kendi gözbebeklerine düşen metrekaresini umarsızca resmeden Zehra…

Trabzon’un işgali sebebiyle yollara düşen

Settarhan; savaş döneminde her şeyini, evini, barkını, yerini, yurdunu ardında bırakıp İstanbul’a akan Settarhan… Zehra’nın olmazsa olmazı… İsmail var bir de… Balkan Harbi sebebiyle evini, büyükannesini, ama en önemlisi kardeşi Zehra’sını geride bırakıp savaşa giden güzel yürekli genç...

Celil Hikmet, Zehra’ya gördüğünü tuvale nakşetmeyi öğreten, seferberlik ilan edilince hizmetlerini ve anneciği Suat Hanım’ı arkasında bırakarak savaşa koşan adam.

Buram buram Anadolu kokusunu Büyükhanım’dan alıyorsunuz hikâyede…

Seferberlik ilan edilince verdikçe artıran kadın. Öyle işlenmiş ki bu karakter hikâyede; yazarın satırlarından Büyükhanım’ın vakarının ne denli yüksek olduğunu hissedip onunla ilgili bölümlerde nisbeten esas duruşta okuyorsunuz hikâyeyi.

Nar Ağacı böyle işte. Sevdalar, savaşlar, kaybolan anılar, birkaç fotoğrafa sığan ve hayat boyu hep orada duracak olan dostluklar, seferberlik yılları, cevapsız kalan mektuplar… “Üç ülke ve üç sevda” diyor kitabın arka kapağı hikâye ile ilgili ve ekliyor: “Doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel, hayat kadar gerçek bir hikâye.”

Arka kapağa hak verirken kitabı okuduğum

Nazan Bekiroğlu esnada altını çizdiğim şu cümleler, kitabı okumaya niyetlenen kişilere gelsin: “Ben nasibimi aldım. Heybemde bir dolu sözcük, bir dolu duyguyla ayrıldım Taht-ı Süleyman’dan, Nar Ağacı’nın dibinden…”

Nisan 2013

-

3

Doğuş

Editör’den...

Baş yazı...

İslam okullarında şiddet suçlaması

Raşit Bal

Çocuk istismarına yönelik şüpheler neticesinde GGD’nin yaptığı bir araştırmayı ele alan Tilburg Belediye Başkanı Peter Noordanus, geçtiğimiz hafta iki farkli İslam okulu hakkında şikayette bulundu.

Hollanda’da 50 seneyi geride bırakan özellikle Türkiye ve Fas kökenli müslümanların varlıkları gerilime neden olmaya devam ediyor. Ekonomik kriz bu durumu daha da keskinleştiriyor. İşsizlik artıyor, buna dayalı olarak fakirlikte artıyor. Belki bu gelişmeler, ileride ki yeni ve daha derin gerilimlerin ilk aşamalarıdır. Sosyal işlerden sorumlu bakan Asher, ‘entegrasyon’ politikalarını meclise gönderdiği bir mektupla kamuoyuna açıkladı. Bakan, uyumla alakalı olan yerli Hollandalıların kaygısını anladığını ifade ederken, yabancı kökenli insanların uyumu için yeteri kadar imkan olduğunu belirtiyor. Kendisi ise politik bir tercih yapmıyor. Yaptıği sadece, yeni gelenlere bir kontrakt imzalatmak ve Hollandaca öğrenmiyenleri çezalandırmak. Bu politikanın neresi PvdA anlaşılır gibi değil. Ben bu partinin yoğun bir şekilde, zayıflara ve göçmenlere yabancılaştığını gözlemliyorum. Bu bakan, ciddi olarak hayal kırıklığı oluşturacak gibi.

Geçtiğimiz ay bir başka açıdan da oldukça gerilimli geçti. Özellikle Türkiye kökenli insanlar için. Uzun süredir varlığı bilinen acı bir gerçek su yüzüne çıktı. Müslüman-Türk ailelerden, çocuklarına şiddet uygulamaktan veya onların eğitimini aksatmaktan dolayı, çocuklar hakim kararı ile alınıyor ve başka ailelere yerleştiriliyor. Bu ailelerin hiristiyan veya eşcinsel olabildiği bilinmekte idi. Herkes biliyordu ki, bunun en büyük nedeni yeteri kadar müslüman koruyucu ailenin olmaması. Hatta, bu durumla ilgili bir öğrencim araştırmada yapmıştı. Ne zaman ki bu konu ile Türkiye’nin başbakanı ve ilgili kurumları ilgilendi, işte o zaman kıyamet koptu. Hollanda hükümeti ve ilgili kurumlar bunu Türkiye’nin Hollanda’nın iç işlerine karışma şeklinde yorumlandı. Bu gerilimde, ailesinden alınmış ve eşcinsel bir çifte verilmiş ‘Yunus’ un durumu esas alındı. Bu çocuğun yetiştiğı yeni ortam, onun yeniden asıl aile ortamına geri dönmesini ve oraya uyumunu imkansız kılacaktır diye düşünüldü. Çünkü, eşcinsel çiftin eğitim değerleri ve kültürü asıl ailesinden çok farklı.

Bu gerilim henüz geçmişe benzemiyor. Türkiye’nin başbakanın Hollanda ya gelmesi ile ilişkiler daha da gerileceğe benziyor. Başbaban sankı Hollanda ya bu konuda haddini bildirecek ve vatandaşlarına sahip çıkacak gibi. Hollanda’ nın göçmenlerle ilgili politikalarından ve gerilimlerden yılmış olan Türklerde, başbakan Erdoğana destek çıkmak için hazırlanıyorlar. Bu da, buradakilarin buraya ne kadar yabançılaşmış olduklarını açığa çıkartıyor. Yani, Türkiyenin başbakanı geri döndüğünde, buranın gerilimleri dahada artacağa benziyor.

Hele Arnhem’de ki bir grup Türk gencinin televizyonda yayınlanan ‘Yahudi düşmanı’ olduklarına yönelik açıklamaları, toplumsal ilişkileri daha da gerdi. Gençlerden birtanesi, bir taraftan Hitlerin yahudileri öldürmesini ‘iyi’ bulurken, diğer taraftanda, ‘ keşke bütün yahudileri öldürse idi’ diyor. Bu yetmiyormuş gibi, Hiterin bebekleri dahi öldürmesini yahudi oldukları için doğru bulduğunu ifade ediyorlar. Bu Kabul edilemez bir anlayış tabi ki. Şimdi bu çokukların gelecekleri karardı. Okulları onları belkide okuldan atar. Ömür boyu, bu durum oları takıp edecektir. Aynı durum, bu çocukları toplayıp bu yayının yapılmasına sebep olan kişide.

Onun hayat akışıda olumsuz olarak değişti. Hep istenmiyen ve kişiyi madur yapan sonuçlar. Bütün Türkler de bu konuda ‘şaibeli’ oldular. Çok yazık.

Keşke bütün yahudileri öldürse idi

Bu anlayış, İslama da aykırı, Türklerin tarihsel tecrübesinede. Belliki, bu gençler bu ‘ düşmanlığı’ Hollanda sokakların da öğrenmişlerdir. Allah kuranda,’ bir kavme olan kininiz size adeletsizliğe sevk etmesin’ diyor. Yahudilerden nefret etmek, İsrail’in canice sürdürdüğü zülümüm büyüklüğü, Hitlerin zülümünü adaletli veya doğru yapmaz. Müslümanlar, Hitleri haklı bularak, İsrail’den ve yahudilerden intikam almak durumuna gelmemeliler.

Bunu bir müslümanın biliçli bir şekilde ifade etmeside en büyük zülümdür.

Bence, genelde müslümanlar özelde ise Türkler, bu konunun hasasiyetini farketmeliler ve İsrail’in zülmüne aynısı ile karşılık verip kendileri hem adaletsiz hem de zalim olmamalılar. Hiterin günahına ortak olmak hiç kimse için istenmez.

Katolik dünyası, yeni papasına kavuştu. Şeçilen papanın Arjentinli olması, ‘özgürlük-ilahıyatına’ yakın duruşu, fakirlere ve dışlanmışlara yakın olması onun dikkat çeken özellikleri. Kilisenin, geleneksel olarak pek çok konuda katı tutumu, değişime karşı direnmesine karşı bu papa oldukça çok ümit verdi. Sanki, bu papa, kiliseyi ve onun yaygın ve gerilimli uygulamalarını reforma edecek gibi. Belki bunu yapar. Şimdiden hayırlı olsun deriz.

Kainatın efendisi Hz. Muhammed efendimizin, doğum günleri yaklaştı. Nisan ayında bu önemli günleri kutlayacağız. Kutlu Doğum haftası. Bu hafta da, hem peygamerimizin hayatını, islamda ki yerini ve hem de onun bizim için anlamını değerlendireceğiz, tefekkür edip daha yoğun idrak edeceğiz.

Bu konular da, cemaatlar tarafından etkinlikler düzenlenecektir. Şimdiden, Kutlu Doğum haftasını kutlar verimli omasını dilerim.

Sonraki sayıda buluşmak üzere...

Bu tür haber ve suçlamalar 2012 yılının ekim ve kasım aylarında toplam 6 farklı duyumdan yola çıkarak GGD tarafından mercek altına alındı. Araştımaya okullarda ders gören 10 ila 11 yaş arasındaki çocukların tanıklık dahil edildiği ve bu çocukların ağzından arkadaşlarına yapılan şiddetin aktarıldığı belirtiliyor.

Yaşanan 6 şiddet olayından 4’ünün Fas asıllı imam Ahmad Salam’ın öğretmenlik yaptığı okullarda olması ise dikkat çekiyor. Yapılan suç duyurularında özellikle Ahmad Salam’ın çocukları dövdüğü ve tehdit ettiği vurgulanıyor.

Ahmad Salam; 2004 yılında, dönemin bakanlarından Rita Verdonk’un elini sıkmamasıyla gündeme gelmişti.

Tilburg belediye başkanı Peter Noordanus, bu ay başında olaylarda adı geçen okul ve cemiyet yetkilileriyle görüştüğünü belirtirken okul yönetimleri ortaya çıkan bu durumdan şaşkınlık duyduklarını ve şuana kadar bu

konu hakkında herhangi bir duyum almadıklarını belirtiyor. Şiddet uygulandığı iddia edilen okullarda şiddete maruz kalan çocuklar için ‘Şiddet hattı’ kurularak olaya çözüm aranıyor.

Peygamber Efendimiz ve Ashab-ı Kiramı Tanımak Adem Saraç İslam...

Hz. Adem (as)’den beri gelen İlâhî dinin adı. Allah’ın yarattığı insanlara, Allah’ın gönderdiği sistem.

Peygamber...

Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara getiren Elçi. Emir ve yasakları, hayatında yaşayarak tebliğ eden Resul, Nebî, Örnek ve Önder.

Sahabe...

Peygamber Efendimizi görme şerefine eren, görüp iman ettikten sonra yolunu yol edinen ve bu imanla vefat eden seçkin insan...

Vahşetten medeniyete, zulmetten nûra, karanlıktan aydınlığa, işkenceden ikrama nasıl geçildiğini gören, görüp de yaşayan; böylesine onurlu bir geçitte peygamberimiz Efendimiz (s.a.)’in etrafında kenetlenen; pervane olan, inanmış aydın adamlar, Sahâbe-i Kiram...

Müslüman... İnanan, inandığını yaşayan, Hakk’a teslim olan, İslam’ı din olarak seçip, Müslüman adını alan şerefli insan.

Peygamber ve Ashabını baştacı edinen, onları her şeyden çok seven, onların örnek hayatlarını, bütün hayatına geçirmeye çalışan özel insan...

Bilindiği gibi İslâm, tevhid inancı ile birlikte, bütün insanlar arasında barış, sevgi ve adaleti yerleştirmek üzere gönderilen ilâhi bir dindir.

Başlangıcından günümüze kadar, tarih boyunca öyle şahsiyetler gelip geçmiştir ki, kimileri tümüyle unutulup karanlıklarda kalmış; kimileri zaman zaman hatırlanırken; kimileri de âdeta her gün yeniden doğuyormuş gibi, bütün asırları o eşsiz nuruyla aydınlatmış, bütün cihanı ışığa boğacak bir şekilde de aydınlatmaya devam etmektedir. Bu hususilik çok az kişide ortaya çıkmaktadır. İşte Peygamber Efendimiz (s.a.) de, öyle bir inkîlapla gelmiştir ki, bütün insanlık ancak O’na tabi olunca kurtuluş yolunu bulacaktır.

Yapmamız gereken şey, her geçen gün tarihten kopmak değil, günümüzü yaşarken tarihi yakalamak; asırlarca oluşan tecrübeyi, yaşanan hakikatler olarak sunmak ve bunalıma düşmeden, karanlıklar içinde bocalamadan, peygamberimiz Efendimiz ve Sahâbe-i Kiramınaydınlık dünyalarına can atmak olsa gerek.

“De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, son derece bağışlayıcı ve çokça esirgeyicidir. “(Âl-i İmrân 31) buyuran Allah’ın emrine göre de hareket etmek; “Bana itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur; bana isyan eden de, Allah’a isyan etmiş olur.”(Nesâi, Biat 27) buyuran Peygamber Efendimize itaat etmek de, temel prensibimiz olmalı.

Yani bütün mesele sevgi ve itaat...

Ayrıca bazı âyetlerde de, Hz. Peygambere isyan; hüsran ve bedbahtlık sebebi olarak gösterilmektedir.

“Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına büyük bir felaketin gelmesinden veya çok acıklı bir azaba düçar olmaktan sakınsınlar” (Nur 63).

“Bütün ümmetim cennete girecektir, ancak yüz çevirenler müstesna!” Sahâbe-i Kiram dediler ki; “Ey Allah’ın Rasûlü, yüz çeviren kimdir?”

Efendimiz cevap verdiler; “Kim bana itaat ederse, cennete girer; bana isyan edene gelince, o, yüz çevirmiştir!”

(Buhari, İ’tisam 2).

O’nu örnek almayan; O’nun yolunu yol edinmeyenlerin mahşerdeki durumunu yüce Allah şöyle haber veriyor; “O gün zalim, ellerini ısırıp diyecek ki; “keşke ben de, O Peygamberle, aynı yola girseydim. Vay başıma!.. Keşke falancayı dost edinmesem, onu örnek almasaydım. (Furkan 27-28).

Her birimizin, her zaman ve her sahada, Hz. Peygamber (s.a.)’i örnek almamız gerektiğine göre, O’nun hayatını, çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Çünkü O, çobanlıktan devlet reisliğine kadar, hayatın her şubesini yaşamıştır.

Sahâbe-i Kiram, her şeyi ile, peygamberimiz Efendimiz (s.a.)’i örnek

alıp, O’na göre şekillendi. O’nunla bütünleşme, benzeşme ve aynîleşme sürecine girdi. İnancını, ibadetini, insan ilişkisini, her şeyini O’na göre yeniledi.

“Sizin içinizden, size, öyle bir Peygamber geldi ki, küçücük bir sıkıntıya düşseniz bile,bu, O’nu (çok) üzer. Çünkü O, size çok düşkündür.

Mü’minler için yüreği şefkat vemerhametle çarpar” (Tevbe 128) İşin özü Peygamber ve Ashabını çok iyi tanımak ve onların hayatlarından örnekler almaktır...

Tekrar başa dönersek, İslâm; Allah’tan gelip, yine Allah’a doğru seyir halinde olan insanın, o yüce varlığa giderken, üzerinde yürümesi gereken yolun adıdır. O yolun rehberleri, önderleri, canlı örnekleri hiç şüphesiz ki Peygamberlerdir. ve tabi ki, o yolu yol edinen, o yolla yolunu belirleyen ve o yolla yol gösterme çabasında olan kâmil insanlardır. Örneklerin örneğinden örnekler alıp, örnek bir hayat yaşamak için; örnekler örneğinin örnek hayatını, bütün ayrıntılarıyla bilmemiz gerekmektedir.

Allah Rasûlü, mücerred hakikatleri tamamıyla müşahhas bir hale getirmiştir. Yani, “Yapınız” diye emrettiklerini mutlaka yapmış ve yapmaya devam etmiş; “Yapmayınız” dediği şeyleri de, asla yapmamış ve onlardan da ısrarla kaçınmıştır. İşin özü, O, ne demişse mutlaka yaşamış; neyi yaşamışsa da, ancak onu tebliğ etmiştir. İşte bundan dolayıdır ki, genel olarak bütün insanlığın, özel olarak da bütün Müslümanların kurtuluşunun tek yolu, peygamberimiz Efendimiz (s.a.)’i örnek alıp, hayatının her safhasını, mümkün olduğu kadar hayatımızın her safhasına geçirme çabasındadır O’nu günümüze taşımalıyız. peygamberimiz Efendimiz (s.a.) ve Ashâb-ı Kiram (r.a.) hazretlerini bir bütünlük içinde anlayıp, onların hayatlarındaki pırlanta motifleri, hayatımıza geçirme gayreti içinde olmak, en büyük emelimiz olmalı...

30

Doğuş

-

Nisan 2013

Bizim Sayfa

Okuyucular

Tebrik & Taziye - İskenderpaşa Cemiyetimizin Başkanı Ali Yücetaş beyin kayınpederi Mustafa Yücetaş’ın vefatını üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz.

- Birlik Cemiyetimizin üyelerinden Emir Osman Öztürk’ün kız kardeşi ve yine üyelerimizden Lütfi Çelikkaya’nın kaynanasının vefatını üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı dileriz.

NOT: Değerli Okuyucularımız.

Bu bölümde değerli okuyucularımızın şiir ve denemelerini yayınlamak böylece onların bu alanda yaptıkları çalışmlarını daha da geliştirmelerine vesile olursak ne mutlu bizlere…

NOT: Değerli okuyucularımız, doğum, sünnet, düğün ve taziyelerinizi bizlere gönderirseniz, bizlerde imkanlar nisbetinde sizlerin mutluluğunuzu ve üzüntülerinizi paylaşmanın mutluluğunu yaşamak istiyoruz.

Doğuş Gazetesi

Nisan 2013

-

5

Doğuş

Dosya

Tunahan Kuzu: ‘‘Yangına Körükle Gidiliyor’’ Son günlerde en çok konuşulan, gündemden düşmeyen koruyucu aile ve ailelerinden alınan Türk çocuklarının durumunda, gelinen noktayı PvDA milletvekili Tunahan Kuzu ile konuştuk Tunahan Kuzu’nun demeci hiçbir yorum yapmadan, bire bir şöyle: “Türkler uyum meselesinde de devlete karşı dışardan destek aldı ve uyum konusu biter bitmez direk arkasından koruyucu aile meselesi gündeme oturdu.

Mecliste Hollandalı Türklerin sorunları tartışılıyor fakat, Yunus olayı meclisi karıştırdı.

Avrupa’da temel çocuk hakları vardır bir çocuk güvenli bir ortamda bulunmalı, kendisini geliştirebilmeli ve eğitimine önem verilmeli.

Ebeveynleri olan ailelere yönelik yapılan çalışmalarla ilgili geçtiğimiz yıllarda Hollanda’da bir sistem kuruldu.

Jeugdzorg,Pleegzorg gibi kurumlar yüzde yüz iyi çalışıyor mu?, hayır. Bu konu 30 yıldır siyasette görüşülüyor.

Günümüzde eyaletlere bağlı olan Jeugdzorg 15 yıl içerisinde belediyelere getirilecek. Nasıl ve ne zaman uygulamaya geçileceği konusunda mecliste uzun görüşmeler yapılıyor.

Atv de çıkan koruyucu aile haberlerine bakıldığında konular tek taraflı ele alınıyor. Bizi rahatsız eden konular

var. Detaylı bir araştırma yapılması gerekir. Avukat arkadaşlarım var onlardan olayın iç yüzünü görmek için. koruyucu aile dosyası istedim.

Mesela bir ailede üç çocuk var ve okula gitmiyorlar. Aile içi şiddet görenler var bu nedenlerle çocuklar alınıyor.

Bir örnek daha: Anne sosyal ödenek alıyor ve çalışmamak için psikolojik

Jeugdzorg, Pleegzorg gibi kurumlar yüzde yüz iyi çalışıyor mu?,

hayır sorunları olduğunu söylüyor. Ödeneği kesilmesin diye psikiyatriste gidiyor ve deli raporu alıyor. Haliyle Jeugdzorg annenin akli dengesi bozuk gerekçesiyle çocuğu alıyor.

Atv konuyu araştırmadan altyapısı olmadan bilinçsizce ekrana taşıdı.

Twitter’da ‘’Çocuklarımıza dokunmaHollanda’’ trend topic oldu. Sanki Hollanda’nın başka işi yok büyükleri toplanmış Türk çocuklarına göz

dikmiş havası verildi. Asimile ortamı yaratıldı. Öyle bir şey yok. Çocuk için önplanda olan güven ve emniyette olmasıdır. Buna göre karar verilir.

Tabiiki koruyucu aile konusunda istisnalarda var bunlar uzmanlar tarafından araştırılıp konu üzerine çalışmalar yapılmalıdır.

Türk vatandaşlar bu konu hakkında bizleri yani Türk Milletvekillerini eleştirdi. Ne yapmayı düşünüyorsunuz dendiğinde pleegzorg.nl adresine girip başvuru yapacaksınız cevabını verdim. Eğer gerçekten duyarlı ve samimiyse kişiler, neden Türk koruyucu aileleri yok sayılacak kadar çok az.

STK’lar ve Türk Medyası çağrıda bulundu koruyucu aile olunsun diye nerde bu millet.

Birileri Facebookta yürüyüş düzenliyor 2 saatte 2000 kişi katılacağını belirtiyor. Neden ‘’Çocuklarımıza dokunma Hollanda’’ yerine birlik olup çocuklarımıza sahip çıkmıyoruz. Hollanda’da Haklarımızı savunmak istiyorsak sorumluluklarımızı da bilmemiz gerek. Çözüm üretilmeli. Jeugdzorgda calışan arkadaşım var koruyucu aile konusuyla ilgili yeni bir önerge sundu. Çocukların Jeugdzorg tarafından gözetim altına alındığında 6 haftalık

bir süreçte biyolojik aileye öncelikle kendi çevresinde çocuğuna bakabilecek akraba, eş- dost var mı araştırması yapabiliyor. Vatandaşlarımız böyle bir imkanı olduğunu bilmiyor.

Meclisteki bütün partiler orada bulunan Türk vekillere Başbakan Erdoğan bizim içişlerimize karışamaz diye tepki gösteriyor. Halbuki Erdoğan’ın böyle bir demeci yok.

Yangına Körükle gidiliyor şu an.

STK ve vatandaşlarımız ortak çalışmalar yürütüp bilinçlenmeli. Gençlerin sosyal medya da yaptığı yorumları Hollanda medyası yayınlamış olsa burada yaşayan 400 bin Türk zor durumda kalırlar, davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.

“Müslüman Koruyucu Aile Sayısı Çok Düşük”

Kabineden ‘Yunus Vakası’ Açıklaması

Hollanda Gençlik Koruma Merkezi başkanı Mark Bent Hollanda’da yeterli derecede müslüman koruyucu aile olmadığını açıkladı.

Başbakan Mark Rutte adına bir açıklama yapan Dışişleri Bakanı Frans Timmermans, ‘Yunus vakası’ hakkında mecliste bir açıklama yapılacağını belirtti.

Başbakan Mark Rutte adına bir açıklama Bugün yayınlanan AD haberinde Sosyal İşyapan Dışişleri Bakanı Frans Timmerler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Lodewijk mans, bu hafta Perşembe günü Başbakan Asscher’ın geçen hafta yaptığı açıklamaları Erdoğan’ın ziyareti esnasında, ‘Yunus vakaile Türkiye ile Hollanda sı’ hakkında Meclise arasında gereksiz bir açıklama verilece“koruyucu ailelerin gerginlik yarattığı ğini belirtti. belirtilmişti. himayesine verilen

Geçtiğimiz günler içerisinde eşcinsel bir ai-

leye verilen Türk çocuk hakkında özelikle Türkiye kamuoyunda tartışmaların yoğunlaşması ve bir Türk heyetin Hollanda’da araştırma başlatacağı haberlerinin ardından bir açıklama yapan Hollanda Gençlik Koruma Merkezi başkanı Mark Bent, koruyucu aile vasfında çok fazla Müslüman aile bulunmadığını belirtti.

NOS haber servisine bir açıklama yapan Bent, Gençlik Merkezinin öncelikle ailesinin yanından alınan gençleri müsait olan akrabalarının yanına yerleştirmeye çalıştığını fakat her zaman bu olanağın sağlanamadığını belirtti.

2004 yılında 6 aylıkken bir kaza sonrası annenin yere düşürmesiyle Hollanda Gençlik Koruma Merkezi yetkililerince ailesinin yanından

alınan Yunus, lezbiyen bir çiftin korumasına verilmişti. Bu olayın duyulması üzerine büyüyen tartışmalar Başbakan Erdoğan’a kadar ulaşmıştı.

Başbakan Erdoğan’ın 21 Mart günü Hollanda’ya yapacağı ziyaret sırasında bu konuya da değineceği belirtiliyor. Öte yandan geçtiğimiz ay CDA, PVV ve D66 milletvekilleri Türkiyeli yetkililerin eleştirilerini meclise taşıdı. “Türkiye bu konuda ağzını kapatmalı” şeklinde açıklama yapan CDA milletvekili Hanke Bruins Slot “önemli olan bu çocukların sorunlu olan alandan uzaklaştırılarak sıcak ve güvenilir bir yuvaya yerleştirilmesidir”şeklinde konuşmuştu.

Salı günü yazılı çocukların kararlarıHaberde; olarak bir açıklama nın hangi aşamalar“Türkiye’nin Yunus yapan Timmermans, davasına karışmamecliste yapılacak dan geçerek alındığı” sının ‘uygunsuzluk’ açıklamada özellikolarak” tanımlayan le “koruyucu ailelerin himayesine verilen Asscher’ın bu sözlerinin hem kabine, hem çocukların kararlarının hangi aşamalardan de meclis tarafından “gereksiz gerginlik” geçerek alındığı” konusunda bir açıklama olarak değerlendirildiğine dikkat çekilmişti. yapılacağını kaydetti.

123402072_PrintTurks_297x420_OUTLINES.indd 1

08-07-11 13:42

Nisan 2013

-

7

Doğuş

Haber Toplum NIF’in yeni ve eski idarecileri Ede şubesinde düzenlenen başkanlar toplantısında helalleştiler ayrıldılar.

Adnan Şahin 19 Aralık 2013’de başkanlığa getirilen Mehmet Erdoğan kısa süre önce tamamladığı ekibiyle birlikte cemiyet başkanlarının karşısına çıkarak ilk Şube Başkanları Toplantısını gerçekleştirdi. Aynı gün NIF’in önceki yönetimindekiler de bu toplantıya davet edildiler. Yeni bölge başkanı Mehmet Erdoğan ve genel merkezden teşkilatlanma başkan yardımcısı Mehmet Ateş eski yönetim kuruluna teşekkür ederek birer plaket ve çiçek verdiler. Kısa bir selamlama konuşması yapan eski başkan Mehmet Yaramış yeni yönetime başarılar dileyerek her zaman yeni başkanın yanında olduklarını ifade etti.

Eski yönetimin vedalaşarak salondan ayrılmasından sonra yeni yönetim çalışmalarına başladı. Önce başkan Erdoğan yeni yönetim üyelerini teker teker ayağa davet ederek kendilerini tanıtmalarını istedi. Bu ilk toplantıda daha çok tanışma ve bir çalışma yöntemi belirleme yönünde çeşitli konularda fikir teatisinde bulu-

NIF’in Yeni İdarecileri Görev Başındalar

nuldu. Daha çok cemiyet başkanlarının söz aldığı toplantının sonunda yeni başkan Mehmet Erdoğan ve genel merkezden Mehmet Ateş birer değerlendirme konuşması yaptılar.

Eğitimimiz dört dörtlük olmalı Erdoğan şöyle konuştu; ‘‘Kıymetli şube başkanlarım değerli kardeşlerim. İnşallah bundan sonra bölgemizde yeni oluşmuş olan

Eğitimimiz dört dörtlük olmalı bölge yürütme kurulumuzla ve şube yöneticilerimizle teşkilatımızı, davamızı bir adım daha ileriye götürmeye çalışacağız. Öncelikle kiralık yerlerde bulunan dört şubemizin mülkiyete geçmelerine çalışacağız.

Ve bu güne dek bir dizi uğraşlar verilen yerlerde yeni şubeler açmaya çalışacağız. En az üç yılda bir şube açmayı hedef alıyoruz. Yani on yıl sonra üç yeni şubemizin olması için çalışacağız. Eğitimde yeni bir hamle

yapmamız gerekiyor. Herkes eğitim adına bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Herkes yapsın ama biz daha çok çalışalım. Eğitim alan öğrenci sayımızı artıracağız. Bunan paralel olarak da eğitimcilerimizin pedagojik eğitim almış olmalarına özen göstereceğiz.

Kısaca eğitim sistemimizin baştan aşağı dört başı mamur olmasını sağlayacağız. Yatılı erkek yurdumuz El Biruni’nin yanı sıra bir de kız yurdumuzun olması için önümüzdeki günlerde hem genel merkezimiz hem de cemiyet başkanlarımız ile birlikte bir çalışmanın içine gireceğiz inşallah. Ağırlıkla bizim cemaatimizin çocuklarının gittiği İbni Ghaldoun İslam ortaokuluna sahip çıkarak bilhassa yönetiminde etkin olmayı istiyoruz. Belki biraz uzun vadede Hollanda’da, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin desteğini de hesaba katarak bir de imam hatip açılabilmesi için yapılan çalışmaların da içinde olacağız. Şubelerimiz de uygulanan eğitim müfredatımızın genel merkezimizin hazırladığı ve bizim uygulanması için onay verdiğimiz eğitim müfredatı mutlaka şubelerimizde uygulanmalıdır. Camilerimizin üye sayıları

maalesef bir kısır döngü içerisindedir. Bundan kurtularak yeni üye çalışmalarına hız vermemiz gerekiyor.’’ diyen Erdoğan çizdiği yol haritasından bazı başlıklar sunduktan sonra başkanlara ve yeni yönetime bir kez daha teşekkür etti.

Mehmet Ateş ise yapıtı konuşmada birlik ve beraberlik içinde olmanın yanı sıra çalışmalarda manevi öğretilere ağırlık verilmesinin altını çizdi. Teşkilatın gerçek gücünün yansıtılmasının yeni üye kazanmakta etkili olacağını hatırlattı. Kendisinin

teşkilatın tabandan tavana her kademesinde görev yaptığını söyleyen Ateş şubede yapılan işlerinde genel merkezde yapılanlar kadar önemli ve ehemmiyetli olduğuna dikkat çekerek başkanların kendilerini hiçbir zaman ehemmiyetsiz görmemeleri gerektiğine işaret etti. Toplantı Bölge irşat başkanı Halil Kaba’nın okuduğu Kur’an tilaveti ve çekinilen toplu resim ile hitam buldu. NIF’in yeni yöneticileri şu isimlerden oluşmaktadır.

Resimde görüldüğü gibi soldan sağa doğru; Bayram Altıntaş, Tanıtma başkanı. Erkan Turan, Gençlik başkanı. Hasan Hüseyin Göğüş, Dış ilişkiler sorumlusu. Bedrettin Budak, Muhasip. Bilal Yanık, Sosyal hizmetler başkanı. Mehmet Ateş, Genel merkez teşkilatlanma başkan yardımcısı. Mehmet Yücel, Teftiş başkanı. Halil Kaba İrşad başkanı. Mehmet Erdoğan Bölge başkanı. Necip Erdem, İdari işler ve genel merkez üyelik sorumlusu. Mustafa Kayak, Hac ve Umre sorumlusu. Bayram Kandemir, Teşkilatlanma başkan yardımcısı. Tahir Karademir, Teşkilatlanma başkanı ve Hasene sorumlusu, Adnan Şahin, Basın Yayın ve Neşriyat sorumlusu. İsmail Kızılırmak, Eğitim başkanı. Bahri Bulut Bölge BYK üyesi.

Ergün Madak

Şeriatçı Penguenler 1980’li yıllarda üniversiteli başörtülülerin sayısı artmaya başlayınca, onları alçaltmak, küçük düşürmek amaçlı ‘penguen’ benzetmesi yapılırdı. Kendi yaptıkları esprilere zaten genelde o tip insanlardan başkaları da gülmedi bir türlü. Oysa bizi hiç de güldürmedi sayılmazlar: “İrtica gösterisinde bağırarak Kur’an’dan hadisler okuyorlardı” ya da “Bu yıl Hac Kurban Bayramına denk geldi” hatta “İslam, kadını pire ile evlendiriyor” dediklerinde aslında kastedilenin ‘pir’ olduğundan haberleri bile olmadığını gördüğümüzde çok gülmüştük. Küçük düşürmek için değil, o toplumun değerlerinden ne kadar uzak olduklarını gördüğümüzden manidar olarak gülmüştük ağlanacak hallerine.

Aradan 30 yıl geçmesine rağmen müslümanca yaşamaya çaba gösterenlere dönük mantığın hiç değişmediği ise yine belgelendi.

12 Mart 2013 tarihinde, Hürriyet Gazetesi’nde, Timaş yayınlarından çıkan bir okuma kitabı, “Kitaptaki penguene başörtüsü” adıyla haber yapıldı. Oysa kitap, Amerika’da Kapps Books tarafından

basılmış olduğu sonradan ortaya çıktı, Timaş da orjinal halde Türkçe’ye çevirmişti. Olayın ayrıntılarını internetten kolaylıkla okuyabilirsiniz.

Konuyla ilgili aynı gazetede geçen bir başka yazıda, Eğitim-Sen Genel Basın Yayın Sekreteri Culfa Tuğrul özetle şöyle demiş: “Kitabın nereden geldiği önemli değil. Önemli olan çocukların başörtülü penguenlerle karşılaşması. Bu tür olaylar gün geçtikçe fazlalaşıyorsa, yayınlarda ya da okullarda toplumun geleceği farklılaştırılmak mı isteniyor diye sormak lazım”.

Hemen hemen her tartışmanın kilit noktası aslında burasıdır ve nedense buradan sonrasını tartışmayı toplumsal olarak bir türlü başaramadık. Oysa verilen haberler hep aynıydı: Kreşte başörtülü çocuk, okulda namaz kılan çocuklar...Lise yıllarımda, sınıfımızın bir zamanlar mescide çevrildiğini, burnundan soluyarak anlatan ders hocası, ‘okulda mescit mi olur canım’ diyerek kükrediğini dün gibi hatırlıyorum. Ben de ona: “Neden?” diyebilmiştim yanlızca, halbuki söyleyebilecek, haykıracak, tartışacak bir sürü kelimelerim olmasına rağmen. O da aynı cümleleri tekrar etmişti: “Okulda mescit olmaz”.

O zaman gelin açık yüreklilikle bunun adını biz koyalım, ne yapmak istediğimizi söyleyelim: • ebeveyn olarak çocuğumu İslami kimlikle yetiştirmeye çalışıyorum, size ne?

• yayıncı olarak, velev ki başörtüsü olmasa bile, kullandığım objelere İslami kimlik giydiriyorum, sizden icazet mi almak gerek?

• kendi çocuklarımın, çevremin,

Çok mu korkutucu? toplumun geleceğini ideallerime göre ‘farklılaştırmak istiyorum’; çünkü müslüman aynı zamanda bir idealisttir: dünyanın bir yerinde mazluma iğne batırılırsa, burada benim de canım acır. Kime zararı var? Çocuklarımızın hırsızlık yapmasını, içki-sigara, uyuşturucu gibi maddeleri kullanmalarını istemiyorum. Kendilerini müslüman olarak tanımlamalarını ve bundan mutlu olmalarını istiyorum.

Başkalarının inançlarına, inançsızlıklarına saygı duymalarını, asla şiddete başvurmamalarını istiyorum. Hatta bir hakemin öldüresiye dövülmesinden

sonra onun ailesi kadar olmasa bile yürekten üzüntü duymalarını istiyorum. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmelerini istiyorum. Düşüncenin düşünceyle mücadele edebileceğini biliyorum ve istiyorum.

Dünyaya semboller, şekilcilik-dış görünüş üzerinden bakanlar zamanla kendi halüsünasyonlarını da üretirler ve oradan bütün olayları yorumlarlar. Böyle insanlara dünyanın her tarafında rastlayabilirsiniz.

Saçlarımızın renginden, yabancı olduğumuzdan, hele hele de Hollandaca’yı kötü de konuşursanız, bazılarının size potansiyel suçlu olarak bakması gibi. Bunu dünyanın her yerinde görebilirsiniz. Oysa sanat tüm bu önyargıların gerisine bakabilmek değil midir? İnsanı asıl üzen, kendilerinde ‘yargılama’ hakkı koyanlara karşı müslümanların kendilerini durmadan savunma pozisyonunda hissetmeleri. Üstelik ben de bunu hiç istemememe rağmen, bilinçaltımıza kadar işlediğinden olsa gerek otomatik olarak bu yazının genel akışı bile o noktaya doğru gitti. Oysa özetle söylemek istediğim: HERKES İSTEDİĞİNİ İSTEDİĞİ GİBİ YAPAR, SİZE NE!

Benim nasıl hareket edeceğimi, kendi dinimin haramları ve helalleri yeterince belirliyor. Başkalarının benim haramlarıma ve helallerime, işaret parmağını sallayarak dil uzatmaları, hakir görmeleri ve kendilerini ilerici unsur, referanslarını da dinden alanları çağdışı görmesi artık patolojik bir vakadır. Gönül isterdi ki bu olayı geriye alabilseydik ve şöyle söyleyebilseydik ne olurdu acaba: Penguenlere başörtüsünü biz taktık. Üstelik önümüzdeki sayıda da şu temayı işleyeceğiz: Yavru penguenin elinde elifcüzü olacak ve beraber kutuplardan çıkıp geziye çıkacaklar.

Başlık da şu olacak: “Şeriatçı Penguenler Hac yolunda.”

Yavru Penguen ve anne arasında da şöyle bir diyalog geçecek: - Anne! Burası neden sıcak?

- Yavrum, Hacc’a geldik. Arafat’ta vakfemize durup, şeytanı taşladıktan sonra tekrar Antarktika’ya geri döneceğiz. Valla bana da ateş bastı. Gel şurada bir mango suyu içelim oğlum. Çok mu korkutucu?

8

Doğuş

-

Nisan 2013

Haber Toplum

TİKDF’den Ataşe’ye Ziyaret

“Oturumu Olmayanların Hakları Korunmalı” Bağımsız olarak görev yapan İnsan Hakları Koruma Kurulu, Meclise gönderdiği tavsiye niteliğindeki raporunda, yasadışı yollardan Hollanda’da bulunan kişilere yönelik getirilmek istenen yasağın, insan haklarına yeteri kadar uymadığı belirtildi.

TİKDF Genel Başkanı Arif Yakışır; yeni yönetim kurulu üyeleriyle birlikte T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi’yi makamında ziyaret etti Arif Yakışır

Geçtiğimiz ay kongresini ta-

mamlayan Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Ferderfasyonu 11 kişilik yeni yönetim kurulu üyeleri Genel Başkan Arif Yakışır, Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Çitil, Genel Sekreter Göksel Soyuğüzel, Genel Muhasip Ahmet Arslan, Genel Muhasip Yardımcısı Sami Üşenti, Eğitim Komisyonu Başkanı Metin Çift, Eğitim Komisyonu Başkan Yardımcısı Bekir Özel, Eğitim Komisyonu Sekreteri Sami Üşenti, Koruyucu aile çalışma Komisyonu üyesi Adnan Berkcan, İOT temsilcisi Zekeriya Açkalmaz ve gönüllü olarak yönetime katkıda bulunan Ali Alıcıkuş ile birlikte T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi’yi makamında ziyaret ederek; “Federasyon ve çalışmaları hakkında bilgiler verdiler ve çalışmalarında başarı dileklerinde bulundular. Öğleden sonra yapılan ziyaret görüşmesi samimi bir ortamda geçti.

Yöneticiler, Ataşe Dr. İsmail Hilmi Bilgi’ye Federasyon olarak üç yılda yaptıkları ve yeni dönemde yapmak

istedikleri çalışmalar hakkında bilgiler veren Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Fedrasyonu Genel Başkanı Arif Yakışır; Hollanda Diyanet Vakfı ile tabanı aynı olan TİKDF, daha çok sosyal, kültürel, siyasi, eğitim ve vatandaşlarımızı ilgilendiren onemli konulardak faaliyetler göstermekte.

sek eğitim oranının yüzde 16 gibi düşük seviyelerde olmasının üzücü olduğunu dile getirdi. Bu sorundan hareketle federasyon olarak velileri bilinçlendirmek amacıyla Hollanda Eğitim sistemi, velilerin okul ile ilişkileri, Cito seviye belirleme testlerine hazırlanma v.b. konular hakkında bilgilendirme faaliyetleri düzenlediklerini ifade etti.

Geçtiğimiz seçimlerde camilerde

Ateşelik olarak her zaman yanınızdayız düzenlemiş olduğu bilgilendirme toplantıları ile takdir toplayan federasyon, Hollanda’da yaşayan Türk vatandaşlarının seçme ve seçilme hakkından faydalanabilmesi için insanları teşvik ediyor.

Diğer taraftan Federasyon olarak en önemli amaçlarından birinin Hollanda’da müslümanlara olan bakış açısını değiştirmek olduğunu söyleyen Yakışır, Türk toplumu olarak en büyük sıkıntımızın eğitim olduğunu söyledi. Net olmayan rakamlara göre Türk toplumunda yük-

Koruyucu aile konusunda ise Federasyon olarak, tabanlarını bu konuda bilgilendirmek için çalışmalara başladıklarını ifade etti. Koruyucu aile konusunun gündeme gelmesinde ise, Yakışır ne gibi adımlar attıklarını da belirtti. Yine güncel konulardan birisi olan Türkce ana dil dersleriyle ilgili olarak, önümüzdeki eğitim yılında 10 camide Anadil Kültür derslerine başlayacaklarının müjdesini verdi.

T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi, ateşelik olarak her zaman işbirliği yapmaya hazır olduklarını dile getirdi ve yöneticilere nezaket ziyaretinden dolayı teşekkür etti.

Ziyaret sonundan toplu resim çektiren ateşe ve yöneticiler birbirlerine çalışmalarda başarılar dilediler.

Meclis gündemine getirilen kaçak olarak Hollanda’da kalan kişiler için değiştirilerek cezai uygulamaya geçmesine olanak sağlayacak olan yasa tasarısına karşı, İnsan Hakları Koruma Kurulu’ndan bir tavsiye geldi.

Kurul açıklamasında özellikle çocukların eğitimi, sağlık yardımı ve sömürü rizkinin artmasına yönelik olarak bu kişilerin haklarını gerekli şekilde korunmadığına dikkat çekildi. Kurula göre oturumu olmayan bu yabancılar aynı zamanda bir suçun mağduru olduklarında daha az sıklıkla polise suç duyurusunda bulunacak.

Hollanda’da eğitim, sağlık yardımı ve sömürü rizkine karşı kişinin korunmasının, insanın temel hakkı olduğuna dikkat çeken Kurul, bu nedenden ötürü yasa değişikliğinden önce çok iyi bir araştırma yapılması gerektiği tavsiyesinde bulundu.

Yasadışı ikamet etmenin beraberinde getirdiği etkilerin tam olarak bilinmediğini belirten Kurul, bu

sorunun düğüm noktası olduğunu da söylemekten çekinmiyor. Kurula göre bu kişilere getirilecek katı kurallar onların daha fazla yasadışı yollara başvurmasına neden oluyor.

Kurul, oturum izni olmayan ebeveynlerin kendi çocuklarını okula göndermediği veya sağlık alanında gerekli olan yardımı alamadığı, mağdur durumuna düştüklerinde de polise gitmekten çekindiklerine dikkat çekiyor.

Bu kişilerin bir çok alanda sorunlara karşı daha hassas hale geldiğini belirten Kurul, hükümetin yasa değişikliği yapmadan önce detaylı ve geniş çaplı bir araştırma yapması gerektiğini belirtiyor.

Kurul ayrıca bu tavsiyeyi görüşmek için bilim, eğitim, sağlık ve hukuk dünyasından uzmanlarla, belediye görevlileri ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin katıldığı bir toplantı düzenleneceğini bunun yanısıra oturum izni olmayan kişiler ve bu kişilere yardım eden kurumlarla da görüşüleceğini belirtiyor.

Nisan 2013

-

9

Doğuş

Haber Toplum

Rutte Erdoğan’ın Teklifine ‘‘Hayır’’ dedi 21 Mart 2013 – Lahey Resmi bir ziyaret için Hollanda’ya gelen başbakan Recep Tayyip Erdoğan çeşitli görüşmelerde bulundu.

Erdoğan ilk olarak eşi Emine Erdoğan ile birlikte kraliçe Beatrix’i Den Haag’da bulunan Huis ten bosche sarayında ziyaret ettiler. Erdoğan daha sonra Hollanda başbakanı Mark Rutte ile görüştü. Ardından basın mensuplarının karşısına çıkan iki başbakan görüşme hakkında basına ortak açıklamada bulundular. Yapılan açıklamalardan ziyaretin gündemi olan ailesinden alınarak lezbiyen bir aileye verilen küçük Yunus konusunda bir uzlaşıya varılamadığı ortaya çıktı.

Adnan Şahin Müslüman bir çocuğun eşcinsel bir aileye verilmesi genel ahlak kurallarına terstir Erdoğan cinsel tercih konusunun önem arz ettiğini belirtirken şöyle konuştu; ‘‘Bunu genel ahlak kuralları açısından, halkının çoğu Müslüman olan veya İslam kültürü içinde bir yaklaşım olarak söylüyorum. Eşcinsel bir aileye bir çocuğun teslim edilmesi bir defa o toplumun kendi genel ahlak kurallarına terstir. Kendi inanç değerlerine terstir. Koruyucu aile sisteminde o ailelerin veya o çocukların kendi kültürlerine kendi değerlerine uygun ailelere verilmesi, Müslümansa Müslüman aileye verilmesi en uygun olanıdır. Bunun tercih edilmesi lazım’’ diye konuştu. Bu konuda STK’ların devreye girmesinin kendi

sorumlulukları olduğunun altını çizen başbakan bakanlar düzeyinde de ele alınarak her iki ülkeyi de sıkıntıya sokmayacak şekilde çözümlenebileceğini savundu. Çocukların koruyucu aile yanına yerleştirme kararını Hollanda verir Mark Rutte ise bakanlar düzeyinde bir çalışmayı kabul etmediğini belirterek bu konunun hükümetlerin konusu olmadığını çocukların koruyucu aile yanına yerleştirilmesinin başka hiç kimsenin değil sadece Hollanda’nın konusu olduğunu söyledi. Çocuğun bir aileye verildiğinde ailenin cinsel durumunun dikkate alınmadığını sadece çocuk için en iyi olanın dikkate alındığını söyledi. Elbette çocuğun geldiği ortama uygun

aileler arandığını ancak bunun her zaman mümkün olmadığını söyleyen Rutte daha çok Müslüman ailenin koruyucu aile olmasının önemli olduğunu söyledi.

Mark Rutte Yunus’un hâkim kararı ile şu anki aileye verildiğini belirtirken Başbakan Erdoğan yargının bunu bir kez daha gözden geçirmesini ve Yunusun biyolojik ailesine tekrar verilmesi arzu ettiğini söyledi. Bu konuşmalardan da Yunus konusunda bir ilerleme kaydedilememiş olduğu anlaşılıyor.

Lehte ve aleyhte sloganlar Bu arada Erdoğan’ın uğradığı ya da uğramayı planladığı ama uğrayamadığı güzergâhlarda çeşitli guruplar tarafından gösteriler yapılmaya

devam etti. Hem lehte hem aleyhte sloganlar atıldı. Meclis binası Binnehof’a girişinde Erdoğan’ın aracına şişe atan bir guruptan dört kişi gözaltına alındı. Rotterdam’da bir araya gelen çocukları alınan aileler çocuklarının kendilerine geri verilmesi için sloganlar atarak Erdoğan’a yardım çağrısında bulundular. Yine meclis önünde bir başka gurup tarafından ‘İsrael aleyhtarlığından vaz geç’ sloganları atıldığı gözlendi.

Bir buçuk dakikalık beraberlik Çok kalabalık bir gazeteci gurubuyla Hollanda’ya gelen Erdoğan’ı takip etmek için Hollanda’dan da çok sayıda gazeteci akredite için başvuruda bulundu. Ancak yer sıkıntısı yüzünden basın toplantısının

yapıldığı yere sadece 30 gazeteci alındı. Basın toplantısına katılamayan gazetecilere de bir jest yapılarak resim almalarına imkan sağlandı.

Meclis binası yakınında tahsis edilen yere gelen Erdoğan gazetecilere sadece bir buçuk dakika poz verdikten sonra Türk girişimcilerinin bir araya geldikleri Schevening’deki Kurhaus’daki toplantıya katılmak üzere hareket etti.

Rutte’nin sözleri verilmedi Hollanda medyası Türk medyasını daha dikkatli bir şekilde inceleye başladı. Hollanda’nın resmi radyo kanallarından radyo birde yapılan yorumda Türk medyasının yaptıkları haberde Rutte’nin sözlerini tercüme etmediklerine dikkat çekildi.

Deventer’da Her Gün Ezan Okunacak

Deventer Merkez Cami operlörlerinden bundan böyle her gün 12 ila 14 saatleri arasında en fazla 3 dakikalık ezan sesi duyulabilecek.

Hollanda’nın diğer şehirlerinde olduğu gibi şuana kadar sadece Cuma günleri Deventer Merkez Cami operlörlerinden duyulan ezan sesi, bundan böyle her gün öğle namazı vaktinde duyulabilecek.

Deventer Belediyesi daha önce Smyrnastraat mahallesinde 495 haneye ezan konusunda rahatsız olup olmadığının ve bu konuda bir şikayetlerinin olup olmadığını bir anketle sormuştu.

Belediye sözcüsü tarafından Cuma günü yapılan açıklamada da ankete katılan hanelerden 167’sinin anonim olarak ezan sesinden rahatsız olduğunu belirttiği ve itiraz sayının düşük olmasından dolayı da Merkez Cami’nde her gün ezan okunmasına izin verildiği belirtildi.

Bunun yanı sıra cami yönetiminin olası aşırı gürültüyü engellemek için ses ayarlaması yapması gerektiği hatırlatıldı.