Dogus 229 30

Page 1

ızı n ı m a Bayr ediyor, ik tebr nlığın i n s a a ve s i l e un z” ş u u l r u o t y kur ını dili S 26 s >> olma

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Ağustos-Eylül 2017 yıl/jaar 18 sayı/editie 229-230

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

man lı, ü l ü Müs lü olma g ü ç k ve birli berlik b e ra i s i n d e i çe r ke t h a re e l i d i r ” etm > S 29 >

Kudüs’te NELER OLUYOR? Fotoğraf: Recep Soysal-Kudüs

>> Hollanda’da 6 aydır hükûmet kurulamıyor... >> Avrupalı Türkler, mercek altına alınacak!... >> Hangi andan itibaren malulen emeklilik hakkı doğar... >> Hollanda, kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal ediyor ... >> Uluslararası toplum ‘yeter’ demezse, İsrail zulmü sona ermeyecek... >> Türkiye kökenli kuruluşlardan hâlâ entegre olmaları bekleniyor...

>> S 16-17

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

KÜRESEL GÜÇLERİN, TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA PROJESİDİR

S 04

“ÇOCUKTA, YARDIMLAŞMA DUYGUSU NASIL OLUŞUR?”

S 04

TÜRKİYE VE ŞABLON SORUNU...

... VE, KALDIM AMELLERİMLE BAŞ BAŞA...

S 07

S 19

AVRUPA HÂLÂ, BİZDEN ENTEGRE OLMAMIZI BEKLİYOR

S 21


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

redactie

Editörden

dogus@dogus.nl

Zeynel Abidin

Vira Bismillah!.. “İki bayram arası düğün olmaz” diye rahmetli babam, bayramdan iki gün önce, Ramazan ayının son günlerinde düğünümüzü yapmıştı. Düğünü iptal ettirmek için köyü terk etmiştim, ama babacığım, bensiz de olsa, düğünü yapmaya, gelini eve getirmeye kararlıydı. Gelinden önce eve gelmek durumunda kalmıştım. Ben de bu yıl memlekete gidemediğim, sıla-i rahim yapamadığım; kimsenin de gitmesini istemedim için “iki bayram arası izin olmaz” diye bir fetva arayışına girdim; lakin elim boş döndüm… İki bayram arası düğün de, izin de olurmuş… Güzel de oluyormuş, bak, gittiniz, gezdiniz, gördünüz ve tabir-i caiz ise yenilenerek döndünüz… Hepinizin, gönlünüzce bir izin yapıp dönmüş olmanızı diliyorum… Siz yenilenirseniz, enerji depolarsanız, etrafınıza da yansır, bu da bir şeklide bizi bulur. Efendim, sizler güneş, deniz, kum gibi nimetlerden istifade ederken, oralarda yiyip, içip, gezip eğlenirken, dostlarla sohbet ortamlarında şarj olurken; bizler burada hiç dinmeyen yağmuru evin penceresinden seyrederek yolunuzu gözledik. Paslandık, evde oturmaktan kilo bile aldık. 37 yıl önce geldiğim gün de hava yağmurluydu, inanın bu yazıyı yazdığım saatlerde de yağmur yağıyordu… Siz yokken buralarda çok fazla bir değişiklik olmadı. Hükûmet hâlâ kurulamadı. Kimlerin âhı tuttu bilmem. Hani bizim Maarif Nazırımız, zamanın Millî Eğitim Bakanı, “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” buyurmuşlar ya, aynen onun gibi, göçmenleri muhatap listesinden çıkaran siyasilerin de hükûmet kurmasına, idare etmesine gerek kalmadı. Bu işler hükümetsiz de götürülüyormuş bak, bizler olmayınca… Bu ülkede artık bir “fazlalık”, bir “yük” olduğumuzu duyduğumuzdan beri anavatana gidiş yolları daha çok aranmaya başlandı. Herkes, her zamankinden daha çok fırsat kolluyor, kaçış yolları arıyor. Türkiye’den dönenler ise, insanlarının pek çoğunun ahlâk erozyonu ile çamura belendiğini, bu yüzden de buradan gidenlerin orada bir yaşam inşa etmekte zorlanacağını söylemekteler. Bu durum da gitme planları yapanları korkutmakta, yollarını kapatmakta. Her iki durumda da herkes için hayırlısını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Kendimizi savunmaktan da artık gına geldi. İşlenen bir cinayetten, yapılan bir soygundan, yakılan, yıkılan bir mekândan, atılan bir bombadan, intihar eylemcisinin yaptıklarından hesaba çekilmekten ve bunlarla ilişkimizin olmadığını söylemekten, sürekli savunmaktan bıktık artık… “Biz” ve “onlar” gibi bir ayrımı yapmaktan sürekli kaçındım ama ne yazık ki, onlar bizi görmek istedikleri gibi görecekler ve böyle de anlamaya, konumlandırmaya devam edecekler... Yumurtalardaki ‘zehir’ olayını duymuşsunuzdur. Bu olay bana nedense, ‘domuz ve kuş gribi’ gibi hadiseleri hatırlattı. “Birilerinin ellerinde aşı filan mı kaldı?” diye bekledim, henüz çıkmadı kimse ortaya. “Zehirli kodları pazarlayanların, büyük patronlarla bir dalaşması mı

oldu” diye düşündüm, bir duyum alamadım. Yani demem o ki, bu gibi yaygaraların arkasından hep bu gibi densizlikler çıkıyor. Ya üretici diz üstü çökertiliyor, ya da tüketici bu dalaşmanın bedelini ödemek zorunda kalıyor… Yayın yönetmenimiz Adnan Şahin Türkiye’de, izinde. İdareyi oradan yapıyor. Bu sayı için köşesindeki boşluğu doldurmamı istedi. Çok zor bir görev. Ama “talimatına da uymak gerek” dedik ve sizlerle bu ay muhabbet etme imkânı doğdu… Yazarlarımız sağ olsunlar, izinlerinden feragat ederek yazılarını vaktinden önce gönderip, bayram öncesi gazeteyi çıkarmamıza katkı sağladılar. Bu sayımız daha çok haber ağırlıklı oldu. Doğuş gazetesinin ayrıcalığı, onun dosya olarak işlediği konulardı. Bu sayıda manşeti Kudüs gezisine ayırdık. Yazarımız Sevgili Recep Soysal, tam da olayların başladığı günlerde Filistin gezisi için yollardaydı. İzlenim ve gözlemlerini sizlerle paylaştı, ilgiyle okuyacağınızı umuyorum. Bu sayıda aramıza bir misafir yazarımız katıldı. Latife Uğur. Latife Hanım, ölmeden önce ölmenin, nefisle mücadeledeki başarının bize kazandırdıklarına dikkat çeken sürükleyici bir makale kaleme almış. Bu kardeşimize aramıza hoş geldiniz diyorum. Esma Küçük Hanım, ebeveynlerin önemli bir sorununa uzman diliyle neşter vurmaya çalıştı yazısında. Reyhan Şeker Hanım, “ibadet ve niyet ilişkisi” üzerinde durmuş makalesinde. Talha Yıldız, Hollandaca olarak kaleme aldığı makalesinde, Türkiye’de, İslam Hukuku’nun kaldırılması sürecini işledi. Ergün Madak, Türkiye ziyareti sırasında yaşadıklarını bir gözlem niteliğinde paylaşıyor bizlerle. Hüseyin Kerim Ece Hocamız, Kurban Bayramı sayımız olması münasebetiyle, kurbanın, dinî, kültürel ve toplumsal anlamına vurgu yaparak, kafalarda oluşan sorulara cevap vermeye çalışıyor makalesinde. Elif Bayraktar Hanım, Peygamber Efendimizin örnek ahlâkını yaşadığı birkaç hatırayla bizlerle paylaşıyor. En çok ihtiyaç duyduğumuz ve güzel ahlâkı oluşturan o duyguları tekrar kazanmamız, bu dünyayı yaşanılır kılmak için tek çaredir aslında. İbrahim Turgut Hocamız, Kur’an ekseninde insanı incelemeye ve insanların son zamanlarda İslam’a verdikleri zararları işledi yazısında. Meryem Özdemir ise, araştırmacı ve toplum uzmanı kimliği ile Hollanda’nın son zamanlarını analiz eden özel bir yazı kaleme aldı. Makale, “Hollanda’da neler oluyor?” sorusuna cevap niteliğinde. Almanya menşeli Perspektif Dergisi için görüşlerini ifade eden CMO üyesi, eğitimci Halil İbrahim Karaaslan, Avrupalı Müslümanların yaşadıkları ülkelerden ve o devletlerin Müslümanlardan beklentilerini serdetmiş görüşlerinde. Mehmet Şükrü Oflaz, “Gölgesi Olmayan Çınar” başlıklı yazısında, çocukların, gençlerin önüne bilgi ve tecrübeleriyle aydınlık bir yol çizecek olan ulu çınar, ihtiyarları ve onların pozisyonlarını değerlendirmiş ve sonucu başlıkla ifade etmiş: “Gölgesi Olmayan Çınar.” Murat Altun Hocamız da, insanlarda her gün biraz daha eksilen ve yokluğu ile dünyayı kana ve karaya boyayan “merhamet” duygusunu işledi yazısında... İyi okumalar...

Mahmut Yılmaz:

“Şunu söylemek icap eder ki uygulama iki yönden sonuç doğuracaktır ki bunlar, cezaî ve hukukîdir.”

Avrupalı Türkler, Türkiye’de mercek altına alınacak !

Y

urt dışında yaşadıkları ülkede sosyal yardım alan Avrupalı Türkler, 1 Ocak 2018’den itibaren mercek altına alınacak. Uluslararası anlaşma kapsamında yardım alan vatandaşların Türkiye’deki mal varlıkları incelenecek. Türkiye’de parası bulunan, gayrimenkulü ya da arabası olan gurbetçiler artık sosyal yardımlaşma kapsamında yardım alamayacak. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na üye olan 57 ülke arasında imzalanan ‘Otomatik Bilgi Transferi’ anlaşması kapsamında sıkı denetim gerçekleştirilecek. Anlaşma kapsamında ülkeler arasında vatandaşın banka bilgileri dâhil olmak üzere mal varlıklarının ne durumda olduğu da öğrenilebilecek. Bu kapsamda yıllarca çalışarak para biriktiren ve Türkiye’de yatırım yapan gurbetçiler daha önce almış olduğu sosyal yardımlaşma paralarından dolayı da işleme maruz kalabilecekler. 2016 yılında AGİT’e üye ülkeler tarafından alınan karar kapsamında anlaşmanın 1 Ocak 2018’den itibaren yürürlüğe gireceği ifade ediliyor. Milyonlarca Türk vatandaşının yaşadığı Almanya’da son 10 yıl içerisinde alınan sosyal yardım paralarının da işleme maruz kalınacağının öğrenilmesiyle binlerce vatandaşın mağdur olacağı tahmin ediliyor. MALİYE BAKANLIĞI VATANDAŞLARA SAHİP ÇIKACAK Konu hakkında bilgi veren Maliye Bakanlığı, anlaşmanın vergi kaçakçılığını önlemek kapsamında önemli bir konuma sahip olduğuna dikkat çekerken, bilgi paylaşımının mecburi olmadığı ifade edildi. Böylece Almanya ve Fransa’da

yoğun olarak yaşayan Türk vatandaşlarının sosyal yardımlaşma kapsamında cezaya çarptırılmaması için Türk bakanlığı hassas davranacak. Konu hakkında bilgi veren Maliye Bakanlığı yetkilisi; “1 Ocak 2018’den itibaren AGİT ülkeleri arasında yürürlüğe girecek olan ‘Otomatik Bilgi Transferi’ anlaşması öncelikle vergi kaçakçılığının önemli oranda önüne geçmek amacıyla imzalanıyor. Ancak Avrupa ülkelerinde yaşayan gurbetçi vatandaşlarımızın sosyal yardımlaşma parası aldıkları gerekçesi ile 10 yıl geçmişe dönük olarak yapılabileceği ifade ediliyor. Türkiye’ye ziyarete geldiklerinde içinde barınabilecekleri evlerinin dahi bilgi paylaşım kapsamında değerlendirileceği iddialarına karşılık, yurtdışındaki vatandaşlarımızın mağdur olmaması için bakanlığımız ne gerekiyorsa onu yerine getirecektir” şeklinde konuştu. ANLAŞMANIN HUKUKSAL YÖNLERİ NELER? Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üye ülkeleri arasında 2016’da üzerinde uzlaşılan “Otomatik Bilgi Transferi” anlaşmasına göre üye bir ülkenin, kendisinden istenmesi durumunda

vatandaşlarının banka bilgilerini diğer üye ülkelere vermesi gerekecek. Bu imkân doğrultusunda, yaşadığı yabancı ülkede sosyal yardım almakta olup da Türkiye’de parası ve faiz geliri olanların haksız yere yardım aldıkları sonucuna varılacak ve haklarında kanunî işlemler yapılabilecek. Her ne kadar, parasal imkânları çok iyi olmasına rağmen bulunduğu yabancı ülkeden sosyal yardım almak amacıyla kötü niyetli davrananları hedef alsa da bu anlaşmanın uygulamaya koyulmasıyla beraber gerçek mağduriyetlerin meydana gelme ihtimali de oldukça fazla olacağı tahmin ediliyor. Bu kapsamda Türkiye’de parası ve faiz geliri olanların, anlaşmanın yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2018’den itibaren tespit edilebilmeleri artık mümkün olacağı için çok dikkatli davranmaları gerekiyor.

Ceza Hukukçusu Mahmut Yılmaz dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında şu açıklamalarda bulundu; “Şunu söylemek icap eder ki uygulama iki yönden sonuç doğuracaktır ki bunlar, cezai ve hukukidir. Şu hâlde bunlar, vatandaşlarımızın dikkat etmeleri gereken hususlar olarak sıralanabilir.” www.Turkinfo.nl

«

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Hukuk Bürosu

Malulen emeklilik (IVA) nedir? Hangi şartlarda emekli olma hakkı doğar?

Ejder Köse:

“Söz konusu araştırmalar, özel hayatın gizliliğini ihlal etmektedir”

Hangi andan itibaren malulen Hollanda’dan Türklere akıl almaz uygulama! emeklilik hakkı doğar?

S

istiyoruz.

on zamanlarda malulen emeklilik hakkında sıkça sorulan sorulardan dolayı bu konuyu ele almak

Malulen emeklilik (WIA ve IVA) Malulen emeklilik hakkı, 104 hafta hasta kaldıktan sonra oluşur. Eğer hasta kişi, hasta olmadan kazandığı maaşının yüzde 20’den fazla kazanamayacak durumda ise ve gelecek 5 yıl içinde sağlık durumun da iyileşme öngörülmüyorsa malulen emekliliğe (yani IVAuitkering’e) başvuru yapabilir. UWV, hasta kişinin kalıcı rahatsızlıklarının ve buna istinaden iş göremez durumda olduğunu tespit ederse malulen emeklilik hakkı tanımaktadır. UWV karar verirken hasta kişinin ‘kalıcı’ rahatsızlıklarının olup olmadığına bakmaktadır. Malulen emeklilik için bu husus büyük önem arz etmektedir. Hangi andan itibaren malulen emeklilik hakkı doğar? Aşağıda malulen emeklilik hakkının ne zaman oluştuğunu sıraladım: - 104 hafta hasta kaldıktan sonra; - İş göremez oranı arttığı zaman; - 104 hafta sonunda hastanın yüzde 35’den az iş göremez durumu söz konusu ise, ama gelecek 5 yıl içinde aynı rahatsızlıklardan dolayı tamamen iş göremez durumuna gelecek ise. - 104 hafta sonunda hasta kişinin yüzde 35’den az iş göremez durumda olduğu tespit edilirse, ama müteakiben 4 hafta içinde herhangi bir sebepten hastalanır ve ‘kalıcı’ hasta durumuna düşerse. Malulen emeklilik ne zaman sona erer? - Konu olan rahatsızlıklar ‘kalıcı’ değilse, 65 yaşına gelindiğinde... - 3 aydan fazla bir süre Hollanda

ile anlaşması olmayan yabancı bir ülkede kalındığında... - Hasta kişi cezaevine girdiğinde... Bir örnek: Ali, bir alışveriş marketinde çalışmaktadır ve ağır kronik bir hastalığa yakalanmıştır. Ali bu sebepten dolayı işini yapmakta kısıtlanmıştır. Ali’nin maaşı aylık € 1.000’dur. UWV, Ali’nin teorik olarak artık sadece € 180 kazanabileceğine karar veriyor. WIA için Ali’nin iş göreme oranı belirtilen şekilde hesaplanır: (1.000 – 180) : 1.000 x 100 = 82%. Yani Ali’nin iş göremez oranı yüzde 82’dir. Ali’nin sağlık durumda bir ilerleme beklenmediği için Ali UWV tarafından ‘kalıcı’ hasta olarak nitelendirilir. Dolaysıyla Ali’nin bu şartlar altında malulen emeklilik hakkı doğmuştur (IVA). Bir varsayımdan yola çıkarsak ve Ali’nin durumunun bir yıl içinde olumlu yönde değişeceği tespit edilmiş olsa, Ali IVA malulen emeklilik hakkını alamaz çünkü o zaman ‘kalıcı’ olarak hasta durumu da değerlendirilmez. Çoğu zaman şunu görmekteyiz: vatandaş UWV tarafından WIA|WGA yüzde 80-100 malulen emekli kararı alır. Vatandaş, hak hukuk bilmediğinden dolayı ve yüzde 100’ü görünce, itiraz etmez, yani durumu kabullenir. Ama IVA alabilmesi için itiraz hakkından yararlanabilir. Bu tür konuları iyi değerlendirip, hakkınızı aramanız gerekmektedir. Siz talep etmedikçe, UWV tabiri caizse, kendiliğinden hiç bir zaman böyle bir hakkı tanımaz ve vermez! www.hukukburosu.nl

«

T

ürkiye ile ilişkileri geren Hollanda, gurbetçilere verdiği sosyal desteği de “Türkiye’de arazisi var” bahanesiyle kesmeye başladı. Türkiye’ye dönük hasmane tutumuyla dikkatleri üzerine çeken Hollanda yönetimi, oluşturduğu siyasi krizlerin yanı sıra şimdi de gurbetçi Türkler’in hakkını gasp etmeye başladı. Sosyal destek verdiği Türk gurbetçilerin Türkiye’deki mal varlıklarını illegal bir şekilde araştırmaya başlayan Hollanda hükûmeti, üzerinde tapu bulunan Türkler’in sosyal destek ya da işsizlik parasını kesmeye başladı. “UYGULAMALAR YASADIŞI” Hollanda Denk Partisi’nin danışmanı Ziya Develi, Hollanda Başkonsolosluğu’nun, gurbetçilerin T.C. kimlik bilgilerini baskıyla alarak bu veri üzerinden Türkiye’de tapu araştırmaları yaptığını söyledi. Develi, “Eğer Türkler’in ev ya da arazisi varsa 900 Euro’ya kadar varan desteği kesip, geriye dönük ödenen parayı da faiziyle istiyor. Şu anda sadece Hollanda’da yapılan bu haksız uygulama Belçika, Almanya gibi AB ülkelerini de harekete geçirebilir” diye konuştu. Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse de, yapılan işlemlerin yasadışı olduğunu, Hollandalı kamu kurumlarının böyle bir araştırmaya giremeyeceğini söyledi. Köse “Hollandalı makamların T.C. Kimlik Numaralarını isteme hakkı olmadığı gibi vatandaşlarımızın da verme zorunluluğu yok” dedi. “ÖZEL HAYAT İHLAL EDİLİYOR” Hollanda Sosyal Sigortalar Kurumu’nun Türkleri ‘riskli grup

olarak’ tanımladığını belirten Köse, Hollanda’nın Türkiye’deki Çalışma Ataşeliği tarafından görevlendirilen memur ya da hukuk bürolarının gurbetçilerin banka hesaplarına kadar araştırmalar yaptığını belirtti. Köse, “Söz konusu araştırmalar, özel hayatın gizliliğini ihlal etmektedir. Bu çalışma uluslararası anlaşmalara aykırı olarak etnik temele dayanan bir ayrımcılık faaliyetidir” ifadelerini kullandı. “ARAŞTIRIMA DEVAM EDİYOR” Avukat Ali Durmuş da Rotterdam, Amsterdam gibi büyükşehir belediyelerinde farklı etnik kökende, 50 yaşın üzerindeki kişiler hakkında tarama yaptığını söyledi. Durmuş, “Kişinin 28 günden fazla Hollanda dışında kaldığı tespit edilirse hakkında ülkelerine suç duyurusunda bulunup, mal varlığının araştırılmasını talep ediyorlar. Türk makamlar, talebi uluslararası anlaşmalara aykırı olması nedeniyle reddediyor” dedi. Kendilerine ulaşan şikâyet sayısında son dönemde büyük artış olduğunu belirten Ejder Köse, Türk makamlarının da vatandaşların kişisel bilgilerini kolaylıkla paylaşmaması gerektiğine dikkat çekti. www.hukukburosu.nl

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

«

Kısa haber

Ödenek alanlara yeni kurallar Sosyal İşler Bakanlığı Devlet Sekreteri Jetta Klijnsma’nın onay vermesinin ardından beş belediye ödenek kurallarıyla ilgili yapacakları yenilikleri hayata geçirecek. Ödenek alan kişilerin bir an önce iş hayatına dönmesi için başlatılan çalışmaların ilk deneme aşamasında Groningen, Ten Boer, Wageningen, Tilburg ve Deventer belediyelerine görev verildi. Bu beş belediyenin ödenek kurallarında yapılacak değişikliklerle çeşitli ödenek gruplarında bulunan kişilerin iş hayatına dönmesi için çaba sarf edecek. Ödenek alan kişilere yasal olarak izin verilen ekstra kazançların sınırlamasının kesinti yapılmadan yükseltilebileceği, devletin zorunlu kıldığı iş başvuruları gibi kuralların da yumuşatılabileceği belirtiliyor. Ödenek alan kişilerin aynı zamanda daha hızlı ve kolay bir şekilde iş hayatına dönmeleri için uzmanlar tarafından bilgilendirilip yönlendirileceği bildiriliyor. Alınan bilgilere göre listede yer alan belediyelerin ödenek şartlarıyla ilgili test aşaması başarı ile tamamlandığı takdirde diğer belediyelere de izin verileceği aktarılıyor.

Avrupalı Türklerden bilet fiyatlarına isyan Beş kişilik bir ailenin uçak bileti fiyatının 3 bin Euro’ya yaklaştığını söyleyen aileler, “Artık birilerinin bu sesi duyması gerekir. Uçak biletlerinin fiyatını düşürün” çağrısında bulundu. Son yıllarda uçak biletlerinin aşırı pahalı olmasından dolayı kara yolunu tercih ederek memleket yolculuğuna çıkan Erdoğan Kepu (52) ile Musa Kazım Akçadere (45) yetkililere çağrıda bulundular... Beş kişilik bir ailenin uçak bileti fiyatının 3 bin Euro’ya yaklaştığını söyleyen aileler, “Bu kara yolunun çilesini çekmemizin tek nedeni uçak biletlerinin pahalı olması. Artık birilerinin bu sesi duyması gerekir. Uçak biletlerinin fiyatını düşürün” diye çağrı yaptı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haber nieuws

Huzur İklimi

info@compasscare.nl

Esma Küçük

Çocuğa yardımlaşma değerini nasıl kazandırabiliriz? Çarşamba günü ofiste çalışırken kapı çaldı... “Danışanım geldi” diye düşündüm, fakat iki kız çocuğu ile karşılaştım. Ellerinde sepet ve kumbara. - ‘Biz kanser hastası çocuklar için kendi elimizle yaptığımız sabunu satıyoruz, alır mısın?’ dediler... -’Peki hangi kuruma vereceksin?’ diye sordum... Kurumun adresini heyecanla tarif etmeye çalıştılar. Tebessüm ettim ve aklıma bu soru geldi: ‘Çocuğa yardımlaşma değerini ve duygusunu nasıl kazandırabiliriz?’ Çocuğa örnek olmak.. Çocuklara bazı duyguları öğretmek için istemek veya anlatmak yeterli değildir. Bunları yapabilmeniz için sizin hayat tarzınız ve yaşantınızla çocuklarınıza örnek teşkil etmeniz gerekmektedir. İlk olarak aile içerisinde birbirinizle yardımlaşan bir aile olmalısınız. Çocuklar için anne ve babaları çok önemlidir. Onlar, kendilerine örnek aldığı kişilerdir. O yüzden çocuklarınız sizin hareketlerinizi hafızalarına kaydeder ve kendileri de o şekilde uygular. Siz eşinize, çocuğunuza yardım edin ki çocuklarınız da size ve çevrenizdekilere yardım etsin. Sonrasında ise çocuklarınız dış ortamlarda da yardımlaşmayı öğrenebilirler. Çocuğunuzu yanınıza alın ve yardımı onları da işin içine katarak yapın. Bugün paylaşmayı öğrenen çocuklar, yarının ‘yardım elçileri’ olur diye düşünüyorum. Bu konuda ailelere büyük görev düşüyor. Günümüzde gelişen teknolojiyle dünyanın öteki ucundaki muhtaç insanlara yardım etmek çok daha kolay hâle geldi, fakat bu kolaylık çocuklarda yardımlaşma ve paylaşma duygusunu azaltıyor. Eğer aileler çocuklarına bu duyguyu kazandırmazsa gelecek nesiller “yardımlaşma” nedir bilmeyecek. İnsanların yaşadığı üzüntü verici durumları, dertleri ve sıkıntıları paylaşarak, yardımlaşarak azalır. Çevrenizde kurulan birçok vakfın amacı da budur aslında. Çocuklarınıza bu vakıfları gezdirmeli ve ne için kurulduklarını anlatmalısınız. Bu yardımlaşmanın ne kadar önemli bir davranış olduğunu kavramasında çok faydalı olacaktır. Hatta eğer imkânınız var ise hiçbir karşılık beklemeden böyle vakıflarda çeşitli yardımlaşma faaliyetlerine katılabilirsiniz. Güney Afrika’da, Filistin’de,

Sadin Ayyıldız:

“15 Temmuz hainliği, bölgesel ve küresel güçlerin Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirme çabasıdır”

Gazze’de, Arakan’da, Halep’te yardıma muhtaç binlerce insanın gelecek duyarlı nesillere ihtiyacı var. Gelecek nesil yardımlaşmayı öğrenmeli. Bunu yaparken de çocuğunuza yardımlaşmayla ilgili öyküler okuyun. Çocuğa bu bilinci, öyküler ve hikâyelerle aşılayabilirsiniz ve çocuklarınızı da yaptığınız yardımlara dâhil edebilirsiniz. İyilik yapmak sağlıklıdır.. Ramazan bize; maddî dünyadan başımızı kaldırıp, manevî duygularımızı hatırlamamıza vesile oluyor. Kendini özel ve değerli hissetmenin tek yolu sadece kendine yatırım yapmak değildir. Bir kimsenin bir kimseye yardım etmesi, başkasının ihtiyacını karşılamaktan memnun olması, iyilik yapması dünyayı daha yaşanılır bir yer hâline getiriyor. İyilik yapmanın bir kimseyi iyi hissettirdiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Harvard Adult Development Stüdyo adında bir yıllar süren bir çalışma var. 1938 yılında başlayan bu sosyal deneyde şu sonuca ulaşılmış: “İnsanları mutlu ve sağlıklı yapan şey; iyi insan ilişkileri kurmaktır.” İyilik yapmak: Çoğu tıbbi antidepresanlar gibidir. İyilik yapmak: Serotonin üretimini arttırır. İyilik yapmak: Yaraları iyileştirir, sakinleştirir ve insani mutlu eder. İyilik yapmak: İyiliği yapan ve iyilik yapılan kişide, buna tanık olan herkeste serotonini arttırır. İyilik yapmak: Morfinden 3 kat daha etkilidir. İyilik yapmak: Sistemimizde oksitosun üretimi sağlar. Oksitosin, sarılma hormonu, sosyal bağları kuvvetlendirir, anında rahatlama etkisi yaratır, güven ve cömertliği arttırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve cinsel gücü arttırır. İyilik yapmak: Yüzde 23 daha az stres hormonu olan kortizol sahipler. Sanırım, ‘iyiliksever olmak güzel bir şey’ desem şaka yapmış olmam. Üstüne üstlük, merhametli insanlar iki kat DHEA’ya (yaşlanmayı yavaşlatan madde) sahipler. ‘Sadece kendim’ ya da ‘sadece başkaları’ arasında dengeli bir tutum oluşturmak dileğiyle.. (Psiko-Sosyal Danışman) Tlf: 00316- 17 59 29 70 info@compasscare.nl http://www.facebook.com/CompasscarePsikolojikDanışmanlık htttp://www.compasscare.nl

Çocuklara bazı duyguları öğretmek için istemek veya anlatmak yeterli değildir. Bunları yapabilmeniz için sizin hayat tarzınız ve yaşantınızla çocuklarınıza örnek teşkil etmeniz gerekmektedir.

“Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz” 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de yaşanan hain ve kanlı darbe girişiminin yıldönümünde, Türkiye’de ve yurtdışı temsilciliklerinde anma programları düzenleniyor.

V

atan uğruna canlarını seve seve veren ve hainlere fırsat vermeyen 15 Temmuz şehitleri saygı ile Hollanda’da yad edilirken; T.C. Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız yayınladığı basın bildirisinde, “Türk halkının 15 Temmuz gecesi demokrasi dışı müdahalelere asla izin vermeyeceğini ortaya koyduğunu” söyledi. “Çanakkale savaşlarında bile bir günde bu kadar şehit verilmedi” Anma törenlerinin yapılacağı günlerden birkaç gün önce Başkonsolosluk binasında basın mensupları ile bir araya gelen Sadin Ayyıldız, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, “Çanakkale Savaşı’nda bile belki de bir günde bu kadar şehit verilmemiştir” dedi. “Hain darbe girişimi, iyi ki halkımızın mücadelesi ile bertaraf edildi” diyerek sözlerine devam eden Ayyıldız, darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen gereken önlemlerin hızla alındığını ifade ederek, “FETÖ’nün esas beslenme yeri olan Türkiye’de örgütün beli kırılmıştır. Onun için FETÖ’nün, zaman içerisinde

Avrupa’da ve farklı ülkelerde de gücünü kaybedeceğini ve Avrupa ülkelerinin bunları Türkiye’ye teslim edeceğini bekliyoruz.” dedi. 15 Temmuz’da Türkiye tarihinin en kanlı ve hain darbe girişiminin yaşandığının altını çizen Ayyıldız, “Çanakkale Savaşı’nda bile belki de bir günde bu kadar şehit verilmemiştir. Hain darbe girişimi, iyi ki halkımızın mücadelesi ile bertaraf edildi ve devam etmedi.” ifadelerini kullandı. “Türkler, bu ülkenin kanunlarına uymakla zaten entegre olmuşlardır” Darbe girişiminin basit bir amaca hizmet etmediğini, 15 Temmuz hainliğinin bölgesel ve küresel güçlerin Türkiye üzerindeki emellerinin mücadelesi olarak görülmesi gerektiğini belirten Ayyıldız, o gece Hollandalı Türklerin tepkisinin de demokratik hakları olduğunu ifade ederek, “Hollanda, maalesef o geceden sonra FETÖ’ye karşı mücadele vermektense, ellerinde Türk bayrakları ile bu darbe girişimine karşı duran ve bir araya gelen vatandaşlarımızın gösterdikleri tepkiye, entegrasyonda zayıf kaldıkları eleştirilerini yaptı. Hollanda’da entegreden kastedilen

nedir? Eğer bizim vatandaşımız ülkenin hukukuna uyuyorsa ve ülkeye katkısı var ise bana göre o zaman zaten entegre olmuştur” dedi Ayyıldız, basın mensuplarının soruları üzerine, FETÖ’nün Hollanda’daki yapılanmasının apaçık belli olduğunu, ülkede PKK terör örgütüne nasıl göz yumuluyorsa FETÖ’ye de aynısının yapıldığını vurguladı. Kim ne derse desin Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu söyleyen Sadin Ayyıldız, “FETÖ’nün kökünün kazınmasının zaman alacağını, fakat bir yıl içinde yapılan titiz ve gayretli çalışma ile Türkiye’de örgütün belinin kırıldığını” söyledi.

Dünyanın bir çok ülkesinde 40 yıldır yapılanmış olan örgütün, yurtdışında çöküşünün fazla zaman almayacağını belirten Ayyıldız, “En fazla 3/ 4 sene sürer. FETÖ’nün yurt dışında da çökertilmesi için dost bildiğimiz ülkelerden destek bekliyoruz. Ama bize bu konuda destek veren ülkeler olduğu gibi maalesef FETÖ’yü terör örgütü olarak kabul etmeyen ülkeler de var. Fakat zamanla her şey anlaşılacak. Bu da en fazla birkaç yıl zamanımızı alır” dedi. Doğuş Haber Merkezi

«

“Zenginliğiniz, sevgi dolu yüreklerle kurduğunuz köprülerdir” T.C. Lahey Büyükelçiliği geçici Maslahatgüzarı Elçi-Müsteşar Aslan Alper Yüksel’in 2017 yılı Kurban Bayramı mesajı... Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun değerli mensuplarının Kurban Bayramını içten dileklerimle tebrik ediyorum. Bu Bayramın ülkemiz, milletimiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını, esenlik ve barış getirmesini temenni ediyorum. Sizler gerek bireysel, gerek toplumsal düzeyde, Hollanda’da bir taraftan gelenek ve göreneklerimizin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlamakta, bir taraftan da yaşadığınız ülkenin kültürel ortamına sunduğunuz renk

ve değerlerle vazgeçilmez bir katkı sunmaktasınız. Bu katkılarınız kadar önem taşıyan bir başka zenginlik de sevgi ve hasret dolu yüreklerinizle kurduğunuz köprülerdir. Bu köprüler ve toplumumuzun dayanışmasının temelleri de çeşitli müdahalelerden veya yanlış değerlendirmelerden etkilenmeyecek kadar sağlamdır. Bu, çeşitli vesilelerle görülmüş olup, Kurban Bayramı gibi mübarek günlerde ortaya koyduğunuz birlik ve dayanışma ruhu da bunun somut göstergelerinden birini

teşkil etmektedir. Hollanda’daki tüm vatandaşlarımızın bayram günlerinin güzel coşkusunu, sevdikleriyle birlikte sağlık ve huzur içinde doyasıya yaşamasını diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”


aktüalite 05 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Yaşa ki, yaşasın!

Her şeye rağmen, tüm dünyada birçok insan İslam’a yöneliyor ve bu mükemmel dini yaşamanın verdiği mutluluğa kavuşuyor.

Kardelen Reyhan Şeker

Allah’a Adanan Kurban

Hollandalı iki genç kadın, İslam’la şereflendiler Biri üniversiteli diğeri öğretmen olan Hollandalı iki genç kadın, Rotterdam İskender Paşa Camii’nde kelime-i şahadet getirerek İslam’ı kabul ettiklerini izhar ettiler...

M

illî Görüş’e bağlı İskender Paşa Camii imamı Mustafa Kılıç, genç kadınların kelime-i şahadet getirerek Müslüman olmalarına yardımcı oldu. İslam’ı seçen kadınlardan Susan Bod, ismini değiştirme gereği duymazken, diğeri Diecke Katrina Maria van de Wetering olan ismini Meryem Wetering olarak değiştirdi. Bu güzel olaya şahitlik eden cami imamı Mustafa Kılıç, genç kadınların İslam’ı seçmelerini şu şekilde yorumladı: “Allah, İslam’ın nurunu bu iki kardeşimizin kalplerine, gönüllerine yerleştirerek İslam ile şereflenmelerini sağlamıştır. Onların hakikat yolundaki bu arayışlarını Allah rahmetiyle muamele ederek iman ile şereflendirdi. Rabbim bu kardeşlerimizi İslam’a hadim eylesin.” dedi. Mustafa Hoca bu vesileyle bu genç kadınların İslam’ı seçmelerinde onlara rehberlik eden Müzeyyen Özkan Hanımefendi’ye de teşekkür ederek “Allah kendisinden razı olsun. Müzeyyen ablamız Allah Resulünün ifadesiyle ‘Dünya ve içerisindekilerden daha hayırlı bir sevaba nail olmuştur’ inşallah” dedi. Mustafa Kılıç, son yıllarda Avrupa’da olumsuz bir İslam imajı oluşturulmaya çalışıldığına

dikkat çekerek genç kadınlara hitaben şunları kaydetti: “Batı toplumundaki İslamofobiyi ve Batılı insanların beyinlerindeki İslam’ın kötü imajını ancak sizin gibi bu toplumun içinden gelen ve içinde yaşayan insanlar kazıyabilirler” ifadelerinde bulundu. Şehadet merasimi, İskender Paşa Camii Kadınlar Teşkilatı Başkanı Emine Yücetaş ve ekibinin genç bayanlara verdikleri hediyeler ve kutlamalarıyla sone erdi. Cami içinde günün anısına fotoğraflar çektiren kadınların mutluluğunu ve huzurunu yüzlerinden okumak hiç de zor değildi… Müslümanlığı seçen siyasetçi parti genel başkanı oldu Öte yandan, Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlük Partisinden ayrılarak Müslüman olan Van Doorn, Müslümanların kurduğu Birlik Partisinin liderliğine getirildi. 15 Mart’ta yapılan genel seçimde 2. sırayı alan İslam ve yabancı karşıtı Özgürlük Partisinden (PVV) 6 yıl önce ayrılan ve Müslümanlığı seçen Arnoud Van Doorn, 2010 yılında Müslümanların kurduğu Birlik Partisinin lideri oldu. PVV lideri Geert Wilders’in eski danışmanı olan ve parti ile yolunu 2011 yılında ayıran Van Doorn, tek

aday gösterildiği toplantıda Birlik Partisinin genel başkanlığına seçildi. Van Doorn, görevi 7 yıldır partinin başında olan Abdoe Khoulani’den devraldı. Arnoud Van Doorn, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, hedeflerinin belediye seçimlerinde beş koltuk elde etmek olduğunu açıkladı. Geert Wilders ise, İslam ve yabancı karşıtı söylemleriyle tanınan ve İslam dini hakkındaki nefret dolu ifadeleri ile bilinen aşırı sağcı PVV partisinin lideri. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

yunus322@hotmail.com

Dinimizde, ibadetler ve davranışlar iyi niyet üzerine temellendirilmelidir. İyi niyetle başlanılmış her ibadet, o işe başlayan için huzur ve mutluluğun kapısını açacak bir vesiledir. Buna misal teşkil edecek bir hadisi zikredelim... Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Yapılan işler niyetlere göre değerlendirilir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy 1, İmân 4) Bir ibadetin Allah indinde değerli ve makbul olması, o işi “Allah” için yapmaya niyet edip etmememize bağlıdır. Eğer niyetimizde samimi olursak, Allah umduğumuza bizi nâil eder. Yukarıdaki hadis-i şerifi yazarken aklıma yakın zamanda şehit olmuş, daha hayatının baharında omuzlarında çileyi taşımış bir vatan evlâdı olan Eren Bülbül geldi. Annesi onun şehit olmayı çok arzuladığını ifade etmişti bir konuşmasında. Bu yavrumuz nasıl bir niyet taşımış ki, Allah onu Çanakkale’de şehit düşmüş on beşliler arasına kattı. İnsan, iyi niyetinin karşılığını ya dünya da ya da âhirette muhakkak görecektir. Malumunuz üzere İslam ümmetinin iki bayramından biri olan Ramazan Bayramı’nı geride bıraktık. Kurban Bayramı’nın yaklaşıyor olması, niyetimizdeki samimiyetimizin sınanacağının sinyallerini vermektedir. Müslümanlar, Kurban Bayramı’nı kurban kesmekten ve bolca et yemekten ibaret görmemelidir. Böyle bir yaklaşım niyetimizin sorgulanmasını gerektirir. Çünkü rabbimiz Kur’an’da: “Allah katında asıl değerli olan, kurbanların etleri ve kanları değil, kurban sahibinin Allah’a olan bağlılığı ve davranışındaki

samimiyetidir” buyurarak niyetlerimize dikkat çekmektedir. (Hac 22/37). Rabbimiz, Hz. İbrahim (a.s)’a ömrünün ilerlemiş çağında İsmail gibi güzel bir evlat bağışlamışken, ondan imtihan sebebiyle evlâdını kurban etmesini istemiştir. Hz. İsmail’in (a.s), Hz. İbrahim (a.s) nezdindeki değerini gerçek anlamda bilmedikçe, kurbanın anlamını kavramak da akıl işi değildir. Hz. İbrahim ya çocuğunu kurtarmayı seçecek, ya da Rabbinin isteğine boyun eğecekti. Nebevî bir duruşla rabbinin emrini yerine getirdi. Allah onun samimi niyetinin karşılığı olarak evlâdını ona bağışladı. İşte bu nedenle “kurban, teslimiyet ve Allah’a yakınlık” demektir. Müslümanların kendi nefis ve şehevi arzularına kurban ettikleri şeyleri hesaba katacak olursak, Hz. İbrahim’in (a.s) teslimiyetine hayran kalmamak elde değil... “Kaç evlâdın var?” diye sorulduğunda “iki emanetim var” diyen ecdadın kurban anlayışı ile günümüz insanının evlâdını her an kaybetme korkusuyla yaşamasını düşünecek olursak, İbrahim’i bir düşünüşle samimi niyete kimler daha yakınmış kavramamız kolaylaşacaktır. Kurban Bayramı uzakta ve yakında var olan aile fertlerinin yoğun hayat temposundan uzaklaşarak bir araya gelmelerine vesile olduğu için ve aynı zamanda kurban etinin komşulara ve fakirlere dağıtılması sebebiyle kaynaşma vesilesi olmaktadır. Birden fazla kurban kesen aileler bu ibadetin zevkini ve lezzetini evde hissettirmek için kurbanlardan birini ev için kesmeleri çocukların bu ibadetten haberdar olmalarını sağlayacaktır. Yoksa kurban bayramı sıradan bir gün içerisinde pişirilip yenilen et olarak çocukların hafızalarında yer alacaktır. Ayrıca, Kurban Bayramı’na gölge düşürmek için her sene klişe hâline gelmiş sloganları atmaları için hayvan severlerimizin (onlara göre biz hayvan dostu değiliz.) kurbana bir hafta kala ortaya çıkmalarını beklemekteyiz. Hayvan haklarından böyle dem vurduklarına bakmayın. Köşe restoranlarda bizden daha fazla et yiyorlardır.

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haber 06 nieuws

De afschaffing van het islamitische recht in Turkije

Genç Gözüyle Talha Yıldız talhayildiz_@hotmail.com

E

n wat eraan voorafging In veel moslimlanden is het islamitische recht – vooral op het terrein van familierecht – deels nog van toepassing. Maar in de tegenwoordige republiek van Turkije is het islamitische recht compleet afgeschaft en heeft er een radicale breuk plaatsgevonden met diens religieuze verleden. In tegenstelling tot wat veel mensen denken, kwam de overgang van islamitisch recht naar Westers recht niet van de een op de andere dag. Immers, binnen het laatOttomaanse Rijk werden er intern al hevige discussies gevoerd over de modernisering van het rechtsstelsel. De afschaffing van het islamitische recht is daarom ook niet te begrijpen zonder gedegen kennis te hebben over de ontwikkelingen die in de 19e en 20e eeuw hebben plaatsgevonden. In dit artikel volgt een impressie van enkele van deze discussies en ontwikkelingen binnen het Ottomaanse Rijk die voorafgingen aan de complete adoptie van Westers recht in de republiek. Tanzimat-periode De expansie van economische en militaire invloed van Europa in de 17e en 18e eeuw, leidde binnen het Ottomaanse Rijk tot een langdurig debat over de koers die het Rijk moest gaan varen om de verbrokkeling van macht tegen te houden. Binnen dit kader werd een hevig debat gevoerd tussen twee groepen. Daar waar de conservatieven zich verzetten tegen hervormingen naar Europees voorbeeld stonden hervormingsgezinden juist open voor dit soort veranderingen. Na 1800 kregen de hervormingsgezinden langzaam de overhand, waarna veranderingen naar Europees model geleidelijk in gang werden gezet. Aanvankelijk wilde men vooral hervormingen binnen het leger, maar nadien werd in 1839 een drastisch hervormingsprogramma onder de naam Tanzimat aangekondigd. Het primaire doel van de Tanzimat was om het staatsbestel te hervormen op sociaal, politiek en juridisch

vlak. Op juridisch vlak werd enerzijds de rechterlijke organisatie naar Europees voorbeeld ingericht. Anderzijds was er sprake van vertaling en invoering van Westerse wetboeken. Zo werd onder andere respectievelijk in 1850 het Wetboek van Handelsrecht, in 1861 het Wetboek van Handelsprocesrecht, in 1863 het Wetboek van Zeehandel en in 1879 het Wetboek van Strafprocesrecht ingevoerd. Deze wetboeken waren allen zowel qua vorm als inhoud Westerse wetboeken. Ottomaans Burgerlijk Wetboek: Mecelle Ondanks de invoering van Westerse wetboeken, was binnen de Tanzimat-periode ook sprake van codificatie van het islamitische recht, zoals de Mecelle. De discussie die in de gehele Tanzimatperiode werd gevoerd betreffende de wijze waarop de staat moest worden hervormd, is ook terug te zien bij de totstandkoming van de Mecelle. Terwijl binnen de bureaucratie men het er over eens was dat de totstandkoming van een burgerlijk wetboek noodzakelijk was, verschilde men van mening betreffende de rechtsbron van dit wetboek. Enerzijds was Mehmed Emin Ali Pasha een voorstander van adoptie van de welbekende Franse Code Civil. Anderzijds was Ahmet Cevdet Pasha van mening dat er op grond van het islamitisch recht een wetboek moest worden opgesteld. Na langdurige beraadslagingen kreeg Ahmet Cevdet Pasha de taak om met een commissie een burgerlijk wetboek op te stellen. Dit betekende tegelijkertijd ook een overwinning voor de traditionelen. Hiermee was de totstandkoming van het eerste moderne islamitische burgerlijk wetboek een feit. De Mecelle (1868-1876) bestond in totaal uit 16 boeken en 1851 wetsartikelen waarin juridische regels zijn opgenomen over onder andere contracten, aansprakelijkheid, goederen en procesrecht, allen gebaseerd op de Hanafi-school.

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Süpermarket | Restorant | Kasap | Balıkçı | Fırın

Ottomaans Wetboek van Familierecht: Hukuk-i Aile Kararnamesi Hoewel met de totstandkoming van de Mecelle grote delen van het burgerlijk recht waren gecodificeerd, was een belangrijk onderdeel van het burgerlijk recht, het familierecht, dat nog niet. Aan het begin van de twintigste eeuw werd besloten om hier ook werk van te maken. Dit wetboek dat onder leiding van Mahmud Esad Efendi werd opgesteld, trad op 25 oktober 1917 in werking. Het wetboek bevat in totaal 157 wetsartikelen waarin zowel voor moslims als voor joden en christenen aparte wetsartikelen zijn vastgelegd. In tegenstelling tot de Mecelle, werd bij de totstandkoming van dit wetboek de eclectische methode toegepast. Met andere woorden; er werd niet uitsluitend een beroep gedaan op juridische oordelen van de Hanafischool, maar men raadpleegde de juridische oordelen uit verschillende rechtsscholen. Tijdens de bezetting van Istanbul door de geallieerden werd dit wetboek op 19 juni 1919, na een korte periode van anderhalf jaar, afgeschaft. Desondanks bleef dit wetboek in islamitische landen zoals Syrië, Jordanië, Palestina en Libanon lange tijd in werking. Ontwikkelingen na de oprichting van de Turkse Republiek Kort voor de stichting van de republiek, werd in 1921 door de regering in Ankara een grondwet opgesteld. Volgens artikel 7 van deze grondwet was het Parlement belast met de uitvoering van de sharia. Er werd bovendien benadrukt dat bij de totstandkoming van wetgeving rekening zal worden gehouden met het islamitische recht. Dit was eigenlijk niets anders dan de voortzetting van de staatspolitiek van de late Ottomanen. Nog voor de oprichting van de republiek werd namelijk in 1916 een commissie ingesteld die de Mecelle zou herzien. In 1920 werd besloten dat deze commissie een beroep mocht

doen op alle rechtsscholen binnen het islamitische recht. Voorts werd na de oprichting van republiek in 1923 besloten dat deze commissie ook een beroep mocht doen op Westers recht. Hoewel het eruit zag dat het rechtsstelsel van de republiek gebaseerd zou zijn op een synthese van islamitisch- en Westers recht, werd na het Verdrag van Lausanne ingrijpende wijzigingen ingevoerd. Verdrag van Lausanne Nadat het Turkse Onafhankelijkheidsoorlog was beëindigd, kwamen diverse landen in het kader van vredesbesprekingen bijeen in de Zwitserse stad Lausanne. Hoewel deze besprekingen vrij weinig betrekking hadden op de hervorming van het Turkse rechtsstelsel, waren er twee onderwerpen die indirect gevolgen hierop hebben gehad. In de eerste plaats was in de Lausanne de afschaffing van de capitulaties (de privileges die al in de 16e eeuw waren verleend aan Europese handelaren waardoor zij onder andere beschikten over juridische en financiële bevoorrechting) een belangrijk issue. Terwijl de capitulaties al in 1914 door de Ottomanen waren afgeschaft, werd dit besluit nimmer erkend. Tijdens de vredesbesprekingen voerden Westerse landen aan dat Europese vreemdelingen in Turkije hun privileges moesten behouden. Het rechtsstelsel van de Turken was namelijk gebaseerd op het islamitische recht hetgeen onacceptabel werd beschouwd. Daarom werd geëist dat de rechtszaken van Europese vreemdelingen op basis van Europees recht dienen te worden beslecht. Dat de Turkse delegatie hiertegen aanvoerde dat binnen korte tijd drastische juridische hervormingen zullen worden ingevoerd, veranderde hier niets aan omdat de Europese delegaties hier weinig vertrouwen in hadden. Na lange beraadslagingen accepteerde de Turkse delegatie een voorstel van de Amerikanen, strekkende tot de afschaffing van de capitulaties, onder voorwaarde dat de Turkse overheid toestaat dat Westerse juristen voor een periode van vijf jaar advies zullen verschaffen met betrekking tot het invoeren van juridische hervormingen. De Turkse overheid was echter niet verplicht om deze adviezen op te volgen. In de tweede plaats werd ondanks verzet van de Turkse delegatie, in artikel 42 van het Verdrag van Lausanne bepaald dat de Turkse overheid de juridische

autonomie van minderheden op het terrein van familierecht dient te eerbiedigen. Nadien werden zelfs commissies ingesteld die op dit terrein afzonderlijke regels hadden opgesteld voor moslims, joden en christenen. De Turkse regering maakte daarentegen in 1926 bekend dat de Mecelle door het Zwitserse burgerlijk wetboek zal worden vervangen. De minderheden die deel uitmaakten van de bovenstaande commissies, beschouwden dit als een positieve ontwikkeling omdat hiermee werd gegarandeerd dat zij onderworpen zullen zijn aan Westers recht. Daarom vonden zij het ook niet nodig om afzonderlijke wetgeving op te stellen die enkel van toepassing zou zijn op minderheden. Ten slotte Het lijkt mij een misvatting om de afschaffing van het islamitische recht in Turkije enkel in het licht van het Verdrag van Lausanne te verklaren. Naar mijn mening beschouwden politici van de republiek het Verdrag van Lausanne als een win-win situatie. Immers, de afschaffing van de capitulaties betekende enerzijds het einde van privileges van Europeanen en daarmee ook een einde van buitenlandse inmenging. Met de adoptie van Westers recht konden Turkse politici Westerse staten ervan overtuigen dat de instandhouding van de capitulaties en juridische autonomie van minderheden niet meer nodig was. Anderzijds is het geen geheim dat prominente Turkse politici radicale hervormingen naar Europees voorbeeld ambieerden. Met het Verdrag van Lausanne konden zij hun ambities binnen korte tijd verwezenlijken. Daarom kan wat mij betreft worden geconcludeerd dat het Verdrag van Lausanne de adoptie van Westers recht in een stroomversnelling heeft gebracht. De complete afschaffing van het islamitische recht betekende het einde van de langdurige strijd op juridisch vlak tussen traditionelen en hervormingsgezinden, waarvan het begin teruggaat naar de periode van voor de Tanzimat. Binnen dit kader werd in 1926 het burgerlijk wetboek uit Zwitserland, wetboek van strafrecht uit Italië, wetboek van strafprocesrecht en wetboek van handelsrecht uit Duitsland overgenomen. Hoewel de Mecelle op 4 oktober 1926 werd vervangen door het Zwitserse Burgerlijk Wetboek, werd dit wetboek respectievelijk tot 1932 in Libanon, tot 1949 in Syrië, tot 1953 in Irak en tot 1984 in Koeweit toegepast. Daarnaast vormde de Mecelle lange tijd de basis van het civiele recht in Cyprus, Israël en Jordanië. ◄◄


mesaj 07 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Ergün Madak

Analiz

ergunmadak@hotmail.com

Türkiye ve Şablon Sorunu

Y

az için 3 hafta izin ayarlamış olmama rağmen, planlarda Türkiye yoktu. Son anda değişiklik yaparak, araçla da olsa ailece gitmeye karar verdik. Bir anlamda ‘ateş almaya’ gider gibi oldu. En son 2 yıl önce araçla gitmiştik. Bilinçli olarak Pazar günü yola çıktık ve iyi ki öyle yapmışız. Araç yolculuklarında her zaman dikkatimi çeken yapısal konuların bir türlü değiştirilmediğidir. Türkiye’den, gümrük kapılarından bahsediyorum. Örneğin Kapıkule’de 20 civarında kapı var ve genelde 12-13 tanesi çalışıyor. Ama buradaki yapısal sorun, Türkiye’ye girerken 5-6 sıra kuyruğun 1 taneye düşürülmesi ve insanların birbirleri ile sıra kavgası yapması, çıkarken de aynı sorun var ve ancak 2 gümrük kapısından tüm araçların son kontrolden geçmesi sağlanıyor. Geçenlerde Bölge Gümrük Müdürü, “dijital sisteme geçerek, daha da hızlandıracaklarını” söyledi. Oysa neden giriş ve çıkışlarda en az 10 kapıdan giremiyoruz? Bulgaristan’dan çıkarken ve girerken bir sürü kapıdan giriş-çıkış yapıyoruz. Güzel kamera sistemleri kurulmuş. Kapıkule’de çalışıyor, ama Hamzabeyli’de kameralar bakıma alındığından çalışmıyor. Yaz ayları, binlerce araç giriş-çıkış yapıyor ve kamera bakımda?! Size şunun garantisini verebilirim: Eğer sorsanız

muhakkak, ‘son anda bozuldu’ gibi nedenler önce süreceklerdir. Kendilerine göre geçerli nedenleri vardır. Sizce de ciddi anlamda bir planlama sorunu yok mu? Acaba acil durumlar için B-C gibi planlar neden yapılmaz? Diyeceklerdir ‘var’, ama o zaman neden her seferinde bir yerlerde bir boşluk meydana geliyor? Türkiye’den çıkış yapıyoruz, bazı araçlar Tax-Free alış-veriş yapıp, kestirmeden sıraya giriyorlar. 30 yıla yaklaşan Hollanda hayatımda, sosyal ve iş çevrelerinde sistem, insanların insafına değil, şablonlar, kalıplar ve denetim üzerine inşa edilmiştir. Kapıkule örneğinde olduğu gibi, eğer insanların alışveriş yapmalarına imkân tanıyıp, kural dışı sıraya girmemelerini beklerseniz, bunu maalesef az sayıda insaflı insan yapabilir. Oysa sistem, şablon üzerinde iyi çalışırsanız minimum seviyede problem yaşarsınız. Şablon sorununun, bir çok yerde yaşandığını tecrübe edebiliyorsunuz: Trafikte, herhangi bir yerde sıra beklerken, insanlar arası iletişimde karşılaşıyorsunuz. Bu kalıptan herkes şikâyet ediyor ama bir türlü değişmiyor. Bir örnek: bindiğim bir dolmuşta giderken, dolmuşçu, önümüzdeki dönere girerken, yol ver üçgeni ve altında, dönerdekine yol ver, yazısı olmasına rağmen, hiç beklemeden dönere daldı. Biraz ileri gidince, güzel bir

dille, neden böyle yaptığını sorunca şöyle cevap verdi: “geçen gün, dönere girmeden önce durdum, arkadan bir araba geldi ve bana vurdu. Jandarma geldiğinde, benim durmamam gerektiğini söyledi...” Güler misin, ağlar mısın? Trafik meselesi, hallolmayacak bir konu değil. Biraz zor olur, ama hallolur. Ama gördüğüm kadarıyla herkes muzdarip fakat konu projelendirilip pratiğe dökülmüyor. Sebebi? Çıkardığım sonuç şu: Türkiye’de meclis seçimleri, belediye seçimleri, referandumlar oluyor ve hep bu seçimlerin en az 1 yıl öncesinden itibaren yaprak kımıldamıyor. Böylelikle dünyada tabiatı gereği hantal ilerleyen bürokrasi daha da bir hantallaşıyor, yapısal değişimler öteleniyor. Yaşadığımız Hollanda’da Türkiyeliler arasında idealist, dava adamı arkadaşları, gençleri bulmakta zorluk çektiğimiz bir gerçek. Türkiye’ de ise görebildiğim kadarıyla ciddi bir potansiyel (genç nüfus, üniversiteliler) mevcutken, halihazırdaki gençliğin idealist olmasına hem sistem hem de genel algı engel olabiliyor. Bu söylediklerimden devletin hiç bir şey yapmadığı sonucu çıkarılmamalı. Bir ahtapot misali her yere yetişmek isteyen bir devlet var, fakat eskinin alışkanlıklarını terk etmekte zorlanan bir bürokrasi ve toplum olduğunu da görüyorum.

Devlet güzel şeyler de yapıyor. Bir Cuma namazına gittiğimde, şöyle bir ilanla karşılaştım: Camimizde her gün, sabah namazından önce Kur’an-ı Kerim ve meali, öğle namazından önce/sonra Tefsir-Hadis okumaları, ikindi namazından önce/sonra ilmihal-siyer’i nebi, yatsı namazından önce/sonra Kur’an-ı Kerim öğretimi dersleri yapılacaktır (Çankaya Müftülüğü). Eğer yeterli katılım var ise harika bir inisiyatif. 15-16 yaşımda arkadaşlarla kendi başımıza Ahkam Tefsiri’ni alıp, caminin kapısı kilitli olduğu için ayakkabılıkların olduğu yerde ders yaptığımızı anımsıyorum. Bir de yukarıdaki ilana bakar mısınız? Bundan daha güzel bir fırsat olabilir mi? Bir toplumun dönüştürülebilmesi için yukarıdaki dersleri vermeniz, almanız ve pratiğe dökmeniz yeterli olacaktır. Çünkü bir Müslüman için en önemli referanslar işte bu derslerdir. Bizim bu referanslarla barışık olmayan sosyal-demokrat çevrelerin yüksek sesleriyle de karşılaşmadık değil. İzmir’de bir çarşının içinde, artık ne ile karşılaştıysa, ‘şu ülkenizden nefret ediyorum’ diye birisinin bağırdığını duymuş hanım. İnsanın kendisini dışlanmış hissetmesi kadar kötü bir şey olamaz. Hele bunu bir de İzmir’de söylüyorsanız, “hayırdır” diye sormayı da isterdim. ‘Şu ülkeniz’ demek ne demek? Gözler göre göre Refah Partisi kapatılıp, karar alkışlandığında, ‘nefret

ediyoruz’ şu ülkeden demedik. Dışlanıldığımızı çok derinden hissettik, ama ‘şu ülkeniz’ diye bir cümle kurmadık. Hâlâ, iktidar kim olursa olsun, ‘Türkiye hepimizin’ derecesine bir türlü gelemedik. Tersine, ‘şu ülkeniz’ diyenler her fırsatta AB’ye Türkiye’yi kötülüyorlar. Demek 28 Şubat’ta bizim başımıza gelenler, sosyal-demokrat arkadaşların başına gelse batılı ülkelerde kapı kapı gezip mangalda kül bırakmazlarmış. Buna karşın İslam’ın şablonunu o kadar çok seviyorum: “Eğer Kabe’nin hizmetkarlığını bir müşrik iyi yapıyorsa, bırakın Kabe’nin anahtarları onda kalsın, (emaneti ehline verin)” diyor İslam. Yani “iş bilenin, kılıç kuşananın” olması gerekiyor. Kimseyi dışlamadan, sadece yeteneklerine bakarak. Sonuçta Türkiye hepimizin olduğuna göre, ülkeyi yaşanır hâle getirmek için tarihsel tecrübemizi ve Batı kalkınmasının şifrelerini çok iyi bilmemiz yeterli olabilecektir. Yani demem o ki, aşılamayacak bir sorunumuz yok. Yeter ki şablonu güzel koyalım. ◄◄

Hollanda’dan kısa haberler

Hollanda’da çocuklar için Kur’an tefsiri Utrecht’te, Hollanda Diyanet Vakfına (HDV) bağlı Ulu Cami’de, van Bommel tarafından çocuklar için Hollandaca olarak hazırlanan “De Koran uitleg voor kinderen” adlı Kur’an-ı Kerim tefsirinin tanıtımıyla ilgili program düzenlendi. Etkinliğe, Müslümanların yanı sıra gayrimüslimler ve farklı etnik kökenlerden vatandaşlar da katıldı. Çalışması hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan van Bommel, Müslüman olduktan sonra dört yıl Türkiye’de ilahiyat eğitimi gördüğünü ve sonrasında Hollanda’ya döndüğünde imamlık yaptığını söyledi. Hollanda’da bir camide çocuklara Kur’an dersi vermeye başladığını aktaran van Bommel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocuklara verdiğim derslerdeki edindiğim tecrübe ile çocukların sadece Kur’an-ı Kerim’i ezberleme yerine onu anlamaları gerektiğini düşündüm. Anlayarak okusunlar ki kendi hayatlarında bunu

uygulamaya koysunlar. Kur’an-ı Kerim’de Allah ‘Bunlar tefekkür etmiyorlar mı?’ gibi ayetlerle bizim düşünmemizi istiyor. Bir ayetten anladığımızı sorarak hikmet kazanmak ve ilim kazanmak Kuran’ın metodudur. Bu sebepten dolayı bu çalışmayı yaptım.” Hollanda’da yaşayan Müslüman çocukların farklı kültür ortamında yaşadıklarını kaydeden van Bommel, “Bu çocuklar sokakta veya okulda Hollandalı çocuklardan tenkit görebiliyorlar ve buna karşı İslam’ı anlatabilmek için hazır değiller. Bu çocuk tefsiriyle onlara yapılan tenkitlere karşı hazırlıklı olmuş olacaklar.” ifadesini kullandı. HDV Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Tonca da HDV olarak yıllardır hedeflerinin bu tür çalışmalar olduğunu belirterek, “Geçen sene van Bommel’in böyle bir çalışması olduğunu duyduk ve çocuklar için hazırlamış olduğu bu çalışmayı destekleme kararı aldık. Gelecek nesillere ve bütün Müslümanların anlayabileceği bir eser kazandırdığımız için çok mutluyuz.” dedi. HDV Başkan Vekili Mehmet Yürek, etkinlikte yaptığı konuşmada, çalışmada emeği geçen herkese teşekkür etti.

Diyanetten, hacı adaylarına seminer... Din Hizmetleri Müşavirliği ve Hollanda Diyanet Vakfı tarafından organize edilen 2017 Yılı Hac Organizasyonuna katılan hacı adaylarına seminer düzenlendi. 23 Temmuz 2017 tarihinde HDV Ede Ulu Camii konferans salonunda düzenlenen seminere, Müşavir Vekili Mehmet Yürek, HDV Koordinatörü Cevdet Keskin, Hac organizasyonunda görev alan bütün görevliler ile 646 hacı adayı ve yakınları katıldı.

Seminerde bir sunum yapan HDV Koordinatörü Cevdet Keskin ise, kafile düzeni uçuş planı ve diğer konular bilgiler vererek, hacı adaylarının hac yolculuğuna hazırlanmasının öneminden bahsetti. Daha sonra hacı adaylarının soruları cevaplandırıldı. Seminer sonunda hacı adaylarına verilecek malzemeler dağıtıldı ve ikram yapıldı.

Ormanda cesedi bulunan imamla ilgili HDV’den açıklama geldi

Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başlayan seminer, Müşavir Vekili Mehmet Yürek tarafından yapılan konuşmayla devam etti. Müşavir Vekili Mehmet Yürek konuşmasında, Organizasyonun başarılı olması için gerekli bütün tedbirlerin alındığından bahsederek hacı adaylarına çeşitli konularda tecrübelerini aktardı. Uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu.

Hollanda’nın Best kentinde 5 yıldır görev yapan ve bu hafta içinde Türkiye’ye dönmeye hazırlanan bir

din görevlisi, yapılan iddialara göre bazı kişilerin çirkin oyunu sonucu canından oldu. Din görevlisi Zeki Karaağaç ormanda vefat etmiş bir durumda bulundu. Hollanda Diyanet Vakfı’na bağlı Mescidi Kuba Camii’nde görev yapan din görevlisinin, anlaşmazlık yaşadığı ve 5 yıldır kendisine musallat olan şahıs tarafından oyuna getirildiği iddia edildi. Bu kişinin, aralarında din görevlisinin akrabaları da bulunan caminin gençlik kolundan 4 kişiyi çirkin oyununa alet ettiği ileri sürüldü. Gençlerin veda yemeği teklifini kabul eden din görevlisinin, ağızdan alınan sentetik bir uyuşturucu içirilip bir kulübe götürüldüğü ifade edildi. Kendinde olmayan din görevlisinin sabaha karşı evine bırakıldığı ve o geceye ait görüntülerle tehdit edildiğinin düşünüldüğü bildirildi. Eşi 4 yıl önce amansız bir hastalığa yenik düşen ve kızıyla birlikte yaşayan din görevlisinin, onurunun zedelenmesine dayanamayarak bir mektup bırakıp evinin yakınındaki ormanlık alanda kendini astığı ifade edildi. Din görevlisinin ölümüyle ilgili olarak Hollanda polisi tarafından geniş çaplı soruşturma başlatıldı. Polis yetkilileri otopsi sonucunun beklendiğini bildirdiler. HOLLANDA DİYANET VAKFI’NDAN AÇIKLAMA... Öte Yandan Hollanda Diyanet Vakfı Camii Yönetim Kurulu’na gönderdiği bir mektupla cemaati sağduyulu olmaya ve sükûnete davet etti. Diyanet tarafından yapılan açıklamada imama yapılan otopside herhangi bir uyuşturucu madde ve darp izine rastlanmadığı dile getirildi.


KURBAN BAYRAMINI’ZI EN İÇTEN DUYGULARIMIZLA TEBRİK EDİYOR, ESENLİKLER DİLİYORUZ!..

Yeni Şubeler TILBURG Mascagnistraat 531 5049 BL Tilburg Tel: 013 - 36 99 363 DEVENTER Arnhemstraat 13 a 7418 CL Deventer Tel: 0570 - 769 252


hayat ve inanç 09 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

“Kurbanın hangi amaçla emredildiğinin farkına varanların derdi elbette ‘cennet’tir. Onlar Rablerinden gelenden razıdırlar ki değer verdikleri mallarının bir kısmını O’nun yolunda feda edebilirler. Kurban bir anlamda Allah yolunda değerli bir şeyi adamaktır. ”

ET Mİ, NİYET Mİ, CİNAYET Mİ?

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

KURBAN İBADETİ BİR RİTÜEL, BİR KÜLTÜR, BİR ÂDET DEĞİLDİR

K

urban Bayramı; et mi, niyet mi, eğlence mi, biraz da tatil mi? Kim nereden bakıyorsa öyle görür. Kim nasıl anlıyorsa öyle değerlendirir. İslam’da bir ibadet olan kurban konusundaki görüşleri üç grupta toplamak mümkün. Birincisi; Kurban ibadetinin niçin emredildiğini, hikmetini, faydalarını, Müslümanın hayatındaki rolünü düşünmeyen, bu konuda fazla kafa yormayan bazı Müslümanlara göre Kurban Bayramı biraz et bulabilme fırsatıdır. Yıl boyunca et bulamayan fakir fukara kurban sayesinde et yüzü görürler. Böyleleri kurbanların besili, iri ve semiz olmasını, kurban etinin mutlaka üç kısma ayrılıp eşedosta, fakir-fukaraya dağıtılmasını öncelerler, bu konuların üzerinde çok dururlar. (Şimdilerde yardım kuruluşlarının “fakir ülkeler de et yüzü görsün, ya da ette senin de payın olsun” sloganları ile kurban kampanyaları düzenlediklerini duyuyoruz.) Herkesin niyetini elbette Allah bilir. Ancak eğer kurban ibadeti bir ritüel, bir kültür, bir âdet olarak algılanıyorsa bu doğru değildir. “Kurban Bayramı, içinde bulunduğumuz toplumun bir âdetidir, bize de uyalım” diye düşünenler Kurban ibadetini anlamamışlar demektir. Bu durum, ateist olduğu hâlde Hristiyan ritüellerine, bayramlarına katılanların haline benziyor. Onlara göre böyle şeyler dindarlık değil toplumun kültürü olan şeyleri paylaşmaktır. İkincisi; bazı Müslümanlar da kurbanda niyeti öncelerler. Kurban ibadetini yerine getirerek öncelikle Allah’ın rızasını ve

cenneti kazanmak isterler. Hadis-i şerife göre “ameller niyete göredir” (Buhârî, Bed’ul-vahy/1. Müslim, İmâra/155. Ebu Davud, Talak/11) Her amel, eylem, davranış onun yapanın niyetine göre değerlendirilir. Niyetleri de Allah’tan başka kimse bilemez. Dışarıdan bakanlar bir kimsenin şu veya bu eylemiyle hangi amacı taşıdığını bilemezler. Belki eylemin sonucuna göre bir hüküm vermek mümkün ama, “onun amacı/ niyeti şu idi” demek mümkün değildir. Kurban kesmek de bir ameldir. Eğer Allah emrettiği için, sırf O’nun rızasını kazanmak niyeti ile yerine getirilirse ibadet olur. Kurbanın hangi amaçla emredildiğinin farkına varanların derdi elbette ‘cennet’tir. Onlar Rablerinden gelenden razıdırlar ki değer verdikleri mallarının bir kısmını O’nun yolunda feda edebilirler. Kurban bir anlamda Allah yolunda değerli bir şeyi adamaktır. Ne adadığının farkında olanlar, ahiretteki ebedî vuslatı özlerler. Adağını yürekten tutanlar ancak bu vuslatın değerini bilirler. Kurban adağı aslında fiilî bir itiraftır. Müslümanlar ‘mülkün Allah’a ait olduğuna’ inanırlar. Onun için sahip olduklarını gönül rızası ile mülkün asıl sahibine vermekten, yani adamaktan çekinmezler. Tarihte ve günümüzde insanlar farkında olarak veya olmayarak eşyaya, servete, ideolojilere, devletlere, hatta diğer insanlara kul ve kurban oluyorlar. Sahip olduklarını ve benliklerini bunlara armağan edip, bir ömür boyu bu kurbanlık durumlarını sürdürüyorlar. Bu gibi adamalardan, yanlış yerlere

kurban olmaktan kurtulmanı yolu, adamayı, fedakârlığı, kurban olmayı yüce bir amaç için yapmaktır. İşte İslam kurban ibadetiyle hedeflediği de budur. Müslüman kurban ibadetiyle Allah sevgisi kazanmayı, sadece O’na kurban olunabileceğini ve sadece O’nun için kurban adanabileceğini gösterir. En azından bu inancını kendi içerisinde isbat eder, tadar ve bunun heyecanını yaşar. Kurbanın kelime manası, “insanı Allah’a yaklaştıran şey” demektir. Kurban ibadeti Allah’a yakın olmayı sembolize eder. O’na yaklaşmak elbette fizikî şartlarda bir yakınlık değildir. O’na yakın olmak fiziği metafiziğe taşımak, bu dünyaya ait olanı yüceler yücesine (aşkın-müteâl olana) bağlamaktır. Bu açıdan İslam’da her ibadet, yani her sâlih amel, her infak (Allah için harcama), Allah yolunda her türlü çaba, çalışma ve fedakârlık Allah’a yakın olma (kurbiyet-yakınlık kazanma) imkânlarıdır. Kurban olayının bilincinde olan bir Müslüman, her zaman, hayatının her anında Allah’a yakın olmak için çalışır. Elinde hangi imkân var ise onu Allah rızası için kurban eder. Zengin malıyla, cömert paylaşmasıyla, âlim ilmiyle, iyiliksever iyilikleriyle, âbid ibadetiyle, günahkâr tövbesiyle, gücü yetenler de Kurban Bayramı’nda kurban keserek bunu yapar. Üçüncüsü; kurban ibadetine “cinayet” diyenler de var. Onlara göre bu kadar hayvanın kesilmesi cinayettir, hayvan katliamıdır. Bu öteden beri dışarıda olan, yani Müslüman olmayan bazılarının ağızlarında geveledikleri bir

iddiadır. Onlar bu iddiayı çeşitli mahfillerde, medyada, şimdilerde sosyal medyada dile getirdiler, getiriyorlar. Böylece Müslümanların kurban ibadeti aleyhine kampanya düzenliyorlar. Kendilerinin vejetaryen olduğunu ileri sürenlerin bu suçlamaları ne derece doğru? Ya da kendileri bu konuda ne kadar samimiler? Bunların iddiaları pek çok açıdan reddedilebilir. Biz bir kaç noktanın altını çizelim: Acaba bu iddianın sahipleri hayatlarında hiç et yemediler mi? Tarihten beri insanların büyük çoğunluğu et ile beslenir. Bu gerçeği görmezlikten gelmek mümkün mü? Müslümanların kurban kesmelerine “cinayet” diyenler, gönül isterdi ki ve devletlerin işlediği cinayetlere bu denli karşı çıksınlar. Bir hayvanı eti için uygun bir şekilde boğazlamak, bir insanı haksız yere öldürmekle kıyas edilemez. Bu arkadaşlar Hiroşima ve Nagazaki’de atom bombasıyla işlenen cinayete karşı çıktılar mı? Bunlar sadece son yıllarda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de, Ruanda’da emperyalist veya onların işbirlikçileri tarafından işlenen sayısız menfur cinayetlere ne kadar karşı çıktılar? Bunlar, özellikle zengin ülkelerde bazı et fabrikalarında kanatlı, küçük veya büyük baş hayvanların canlı canlı makinelere atılıp kıyma, salam yapıldığını, İspanyadaki boğa güreşlerini duymamış olamazlar. Bu cinayetlere seslerini yükselttiler mi? Herkes biliyor ki dünyada, özellikle Avrupa ülkelerinde mezbahanelerde her gün binlerce, yüzbinlerce ton et üretiliyor. Bunun için her gün ne kadar hayvan kesildiğini varın hesap edin. Buna “cinayet” dediler mi, karşı kampanya düzenlediler mi?

Müslümanların kurban ibadetine “cinayet, hayvan katliamı” demek hem haksızlık, hem de tutarsızlıktır. Dünyada işlenen bunca cinayete, bunca insan ve hayvan katliamına sessiz kalıp, Müslümanlara kafayı takmak, hayvan hakları savunuculuğu değil, hasmâne bir tutumdur. İslâm, tarih öncesinden günümüze kadar gelen kurban ibadetini kaldırmadı, ama onu asıl olması gereken hâle çevirdi. Kurbanı, Allah’a yaklaşmanın, O’nun sevgisini kazanmanın, malı O’nun yolunda harcamanın, fedakârlığın ve teslimiyetin sembolü yaptı. İslam’a göre Allah (cc) bazı hayvanları insanlar için besin kaynağı olarak yarattı. İnanmış bir insan bu hayvanları ancak Allah’tan izin alarak, yani Besmele çekerek boğazlayabilir ve etinden faydalanabilir. Bu yüzden onlar eti yenen hayvanları beslerler, onlarla ticaret yaparlar, ekonomilerini canlandırırlar. Kurban bu imkânı daha da artırır. Kurban olayında bazılarının anlamakta güçlük çektiği önemli bir nokta da şudur: Mülkün Allah’a ait olduğu gerçeği. İnsanın elinde olan dünyalıklar, geçim vasıtaları ona verilen bir emanettir. Kurban kesmek mülkün Allah’a ait olduğunun sembolik ifadesi, O’na ait olanın O’na gönül rızası ile vermenin göstergesidir. Bu açıdan kurban kesmek cinayet değil, Allah’a teslimiyetin isbatıdır. Kur’an, “kurbanların etlerinin veya kanlarının değil, mü’minlerin takvasının (sorumluluk bilincinin) Allah’a ulaşabileceğini” söyler. (Hacc 22/34) Bu âyet bize kurban ibadetinin hikmetini, sebebini ve sonuçlarını haber veriyor. ◄◄

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haklarımız 26 10 onze rechten

Ethem Emre - Kaza Eksperi

Peygamber sevdalıları

Bu yolculuk Allah’a giden bir yoldur. “Kabul görmüş haccın karşılığı cennetten başkası değildir.”

Hollanda Millî Görüş hacıları kutsal topraklara uğurlandılar e.emre@letseladvies.nl

Tatildeki Kazalar ve Sonrası... Randstad Kaza Uzmanı Kurumu, yaz tatili sonrası da kaza hukuku konusundaki yazılarını sizlerle paylaşmayı sürdürmeye devam etmektedir. Bu yazımızda, tatildeki kazalar ve sonrası içerikli yazımızı siz okurlarımıza sunuyoruz. Artık ağustos ayı sonlarına doğru tatilciler geri dönmüş olacaklardır. Çoğu tatilciler izinlerini çocuklarının okul tatillerini dikkate alarak planlarını yapmışlardır. Tatilini sorunsuz, kazasız belasız geçirenler elbette mutlular ve bu enerji ile artık bir sonraki tatillerini beklemek zorunda olacaklardır. Ancak izin yolunda ya da Türkiye’de herhangi bir trafik kazası ya da farklı bir kazaya maruz kalmış insanlar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Tatil esnasında herhangi bir kazaya maruz kalmışsanız, çektiğiniz acı, ağrı, sıkıntı olmuştur mutlaka. Fakat en azından hukuksal anlamda haklarınızı garanti altına almanız mümkündür. Siz sağlığınızla ilgilenir ve tedavilerinize devam ederken, bize başvurmanız halinde dosyanızı analiz eder, hemen işleme alabiliriz. Böylece kaza sonrası karşı karşıya kaldığınız maddî sıkıntılarınızı en aza indirgemeniz mümkün olacaktır. Bizim vereceğimiz hukuksal hizmetlerimiz için ise, müşterilerden

Hollanda & Türkiye Ticaret Odası’ndan 9 aşamalı destek Hollanda & Türkiye Ticaret Odası 2013 yılında iki ülke arasındaki ticari ve hukuki iletişimin etkin bir biçimde yapılandırılması ve ilerlemesi amacıyla kurulmuş olup; iki ülkede de sektörel bazda hizmet vermektedir. Hollanda coğrafik ve sosyal yapısı nedeniyle yeni pazar arayışında olan markalar icin bir test pazarı statüsü taşımaktadır. Teknoloji ve lojistik alanlarda en gelişmiş ülkeler arasında yerini almış olan Hollanda, Avrupa pazarını hedefleyen kurum ve kuruluşlar için geniş olanaklar sunar. Hollanda Türkiye Ticaret Odası olarak Türk Firmalarına sunduğumuz hizmeti iki ana konuda toplayabiliriz… Pazara giriş odaklı hizmetlerimiz: Ticaret odamıza gelen taleplere baktığımızda Hollanda pazarına girmek isteyen firmalarımızın

herhangi bir ücret almıyor, dosya kapanırken sorumlu sigortadan talep ediyoruz. Sizin tazminat hakkınızdan hiç bir kesinti yapılmamaktadır. Başka bir deyişle, hizmetlerimiz müşteriler için ücretsizdir. Sigorta tazminat ödemesini direkt size yapacaktır. Böylece gecikmeden, en kısa zamanda bizimle iletişim kurunuz, dosyanızı inceleyip işleme alalım. Hukuksal takip konusunda yalnız değilsiniz! Kaza türleri... Trafik kazaları (araba, motor, bisiklet, yaya, tren, tramvay ve benzeri), iş yeri kazaları, diğer kazalar, örneğin: Köpek ısırması, yanlış gıda, evde yolda ve işte maruz kalınan kazalar gibi. Yanlış tedaviler için de direkt bize başvurabilirsiniz ve sizi sadece bu konuda çalışan avukat arkadaşımıza yönlendiririz. Randstad Kaza Uzmanı Kurumu’nun bazı özellikleri: Hollanda’nın ilk kültürlerarası kaza hukuku kurumu olarak, Hollanda genelindeki 4 ofis, destek noktaları, temsilcileri ile, deneyimli kadrosu ile (avukat, hukukçu, eksper, danışman, teknik kadro ile, kaliteli hizmet ve müşteri memnuniyetine azami özen göstererek her zaman kazazedelerin yanında olduğumuzu unutmayınız. Bütün iletişim bilgilerinden bize ulaşmak çok kolay... Tel: 088-808 78 78 ◄◄ genellikle geniş çaplı bir pazar araştırması yapmadıklarını ve bu nedenle de pazara giriş stratejisi geliştirmekte zorlandıklarını görüyoruz. Halbuki iyi bir Pazar araştırması pazara giriş sürecinde daha kolay adım atılabilmesini sağlamakla kalmayıp, olası bir başarısızlığı önemli ölçüde azaltabilmektedir. Hollanda Türkiye Ticaret Odası olarak kendilerine Hollanda pazarını hedef edinmiş firmalara birçok konuda hizmet vermekteyiz. - Pazar araştırması - Sektörel bilgilendirme - Lokal partner ve tedarikçi araştırması - Fizik ofis destek paketi - Sanal ofis destek paketi - Satış pazarlama destek programı Şirket kurulumu - Sektörel ve kurumsal destek - Delegasyonlar ve iş seyahatleri: Her iki ülkeye yapılacak ziyaretler dahilinde programın hazırlanması, gerekli randevu ve rezervasyonların yapılması - Fuar ve Seminerler: Hollanda, Belçika, Almanya ve Fransa’da Türk firmalarının katılmak istediği fuar ve seminerlerde lojistik, seyahat ve profesyonel destek verilmesi. ◄◄

Hollanda İslam Federasyonu, “2017 Yılı Hac Organizasyonu”na katılan hacı adayları için bilgilendirme amaçlı bir seminer düzenlendi.

S

chiedam İslam Merkezi Camii konferans salonunda düzenlenen seminere, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, Kafile Başkanı Celaleddin Bahadır, grup başkanları Mustafa Kılıç, Sefa Bağcı, İsmail Kızılırmak, Hamdiye Kaplan; Hac organizasyonunda görev alan bütün görevliler ile 163 hacı adayı ve yakınları katıldı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan seminer, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan tarafından yapılan konuşmayla devam etti. Başkan Mehmet Erdoğan konuşmasında organizasyonun başarılı olması için gerekli bütün tedbirlerin alındığına vurgu yaparak, hacı adaylarına çeşitli konularda tecrübelerini aktararak, uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu. Mehmet Erdoğan konuşmasında özetle şunlara değindi: “Sizleri şimdiden tebrik ediyorum. Sizler, Yüce Allah’ın davetine icabet etmek için niyetlenen kutlu yolcularsınız. Rabbim niyetinizi kabul buyursun, salimen gidip dönmenizi nasip eylesin. İslam’ın beş şartından bir olan Hac ibadeti, hem mal hem de beden ile yapılan, külfetli, meşakkatli önemli bir farizadır. Rabbimden şimdiden kolaylıklar diliyorum. Bizlerle bu kutlu yolculuğa çıkmayı seçmenizden ve bizleri de sevabınıza ortak etmenizden dolayı ziyadesiyle memnunuz. Yaklaşık yarım asırdır bu hizmeti yürüten Millî Görüş Teşkilatları olarak bu alanda bir “marka” ve hizmette öncü olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Nefsimizi terbiye etme noktasında da, Hac ibadeti bir cihad mesabesindedir. Sizlerin hac ibadetini layıkıyla yerine getirebilmeniz için sizlere eşlik ve öncülük edecek kafile, grup başkanlarını ve yardımcı elemanları özenle seçiyoruz. Bu yıl 163 hacı adayımızla bu kutsal yolculuğa çıkmış olacağız. Bir kısa, üç de uzun kafile olmak üzere 4 kafilenin başkanlığını Oss Camii imam hatibimiz ve bu konuda uzman olan Celaleddin Bahadır hocamız yapacak. Hocamızın uyarı ve talimatlarına uymanızı istirham ediyorum. Grup başkanlarımız ise, Mustafa Kılıç, Sefa Bağcı, İsmail Kızılırmak, Muhammed Dalmaz ve

Hamdiye Kaplan’dan oluşmakta. 4 tane hizmet görevlimiz sizler için orada çalışmalarını başlattılar, sizlere kusursuz bir hizmet verebilmemiz için gece gündüz koşuşturuyorlar. Aramızda bir de tıp talebemiz var. O da sizlerin sağlık sorunlarınızın çözümü için yardımcı olacak inşallah. Hanım kardeşlerimizin özel durumları ve diğer bütün hizmetleri için de Hamdiye Kaplan bacımız sizlerle beraber olacak, hanım kardeşlerimize refakatçi olacaktır. Hac meşakkattir. Bugünden itibaren başladı. Orada bazen otobüsünüz gecikecek, bazen olumsuz bir durumla karşılaşacaksınız, lütfen sabır zırhınızı kuşanın ve nefsinizin sizi mağlup etmesine asla izin vermeyin. Bir aylık bir zaman diliminde siz turistik bir seyahat yapmaya gitmiyorsunuz. Birbirinizle münakaşa etmeyin. Kalp kırmayın. Bu yolculuk Allah’a giden bir yoldur. “Kabul görmüş haccın karşılığı cennetten başkası değildir.” buyuruyor Peygamber Efendimiz. Kul hakkı hariç. Öyle bir hakkı omuzlarınıza yük olarak alıp taşımayın. Kendiniz için, çocuklarınız için, Avrupa’daki İslami hizmetlerimizin devamı, şuurlu nesillerin yetişmesi ve ümmet için bolca dua ediniz. Özenle hazırlanmış bir Hac Rehberi kitapçığımız var. Onu gidene kadar dikkatlice okuyun ve oralara hazırlıklı olarak gidin. Hem mali hem de bedeni bir ibadet olduğu için herkese nasip olmuyor. Bu fırsat bir daha elimize geçmeyebilir. Çok iyi değerlendirin. İbadetlerinize büyük vakit ayırın. Şuurlu bir şekilde bu görevi yapıp döneceğinize olan inancım tamdır. Bunun için de Rabbimize duacıyız. Sizler de dualarınız arasında bizleri ve ümmeti katın… 300’e yakın görevlimizin haricinde bir de orada eğitim ve tahsil hayatını sürdüren Millî Görüş üyesi olan onlarca talebemiz sizlere hizmet edeceklerdir. Özellikle o talebelerimize şefkat ve merhamet

duygularıyla bakmanızı, onları koruyup gözetmenizi istirham ediyorum. Hac kurbanlarınızı orada halledeceksiniz ancak, bazı kardeşlerimizin birden fazla kurban verme durumu oluyor. Bu gibi durumu olan kardeşlerimizin de kurbanlarını Millî Görüş Teşkilatımızın bünyesinde hizmet veren Hasene Derneğimiz vasıtasıyla değerlendirmelerini ve dünyanın öbür ucundaki mazlum ve mağdurlara ulaştırmalarını isterim. Makbul olmuş mebrur bir hacla dönmenizi diliyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum.” Başkanla beraber okunan telbiyenin ardından, seminerde, sırasıyla, Mustafa Kılıç, İsmail Kızılırmak, Sefa Bağcı, Mustafa Kayak kendi uzmanlık alanlarıyla alakalı bilgiler verdiler. Kafile Başkanı Celaleddin Bahadır da bir sunum yaparak hacı adaylarının hac yolculuğuna hazırladı.Ahmet Bodur’un söylediği ilahinin ardından, hacı adaylarının soruları cevaplandırıldı. Seminer sonunda hacı adaylarına verilecek malzemeler dağıtıldı ve ikram yapıldı. Haber-Fotoğraflar: Zeynel Abidin

«


Gezi-Yorum

“Öğrencilerimiz; Avrupa’nın ortasında, Dünyanın gözü önünde, İslam ülkelerinin aciz ve pasif kaldığı bir dönemde, bir avuç Müslümanın sadece Müslüman olmalarından dolayı nasıl katledildiklerine şahit oldular”

İbrahim Turgut - MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İnsan, Şaşılacak Varlık!..

Bosna dramına şahit olmak... IGMG Eğitim Başkanlığı tarafından organize edilen “Bosna Yaz Okulu” çerçevesinde, 5 eğitimci ve 53 öğrenci ile 3 haftalık kurs tamamlandı.

E

ğitmenlerden biri olarak bu gezide NIF önceki Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak, dolu dolu bir 3 hafta geçirildiklerine dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu. “2017’in sonuna gelmiş bulunuyoruz. Sizlere kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. 3 haftalık kursumuz 22 Temmuz Pazar günü saat 13 gibi Kerpen’den hareket ile başladı. Avusturya Wels şubemizde yemek ve namaz molası, ardından yaklaşık 21 saatlik bir yolculuktan sonra Cazin şehrine ulaştık. Yerleşim ve öğrencilerin seviye tesbiti yapıldıktan sonra 12’i kız, 41’i erkek olmak üzere toplamda 53 öğrenci ve 5 eğitimci ile Pazartesi günü ilk dersimize başlamış olduk. 5 günlük ders programından sonra, rafting ve yüzme programımız oldu. Akabinde üç gün iki gece Mostar, Blagaja Tekkesi (Köyü), Saraybosna; Srebrenitsa ve Travnik olmak üzere kültür ve tarih gezimizi gerçekleştirdik. Yine 4 günlük ders Programının ardından Una nehrinde gril ve yüzme faaliyeti, peşinden 3 günlük ders ve kapanış programı ile kursumuzu tamamladık. Öğrencilerimiz Workshop (Grup Çalışması) ile gezdiğimiz yerleri ve Bosna Hersek’le alakalı çeşitli konuları derinlemesine inceleyerek kızlar 3, erkekler 7 grupta yarıştılar. Özveriyle hazırlanmaları, görselliğin beklentilerimizin üzerinde çıkması,

sunumların özgüvenli bir şekilde yapılması, görev dağılımına dikkat edilmesi gibi ön hazırlıklar bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. Şunu da açık ve net bir şekilde ifade edelim; kızlar hemen hemen her alanda her sene olduğu gibi sanki bir adım öndeydiler. Kapanış programımızı bilgi yarışması, Kur’an-ı Kerim tilaveti, şiir ve istiklal marşı okumalarıyla ve kursun „En“lerinin tesbiti, değerlendirmesi, karne dağıtımı ve hediyelerin takdimi ile son bulmuştur. Her sene olduğu gibi bu sene de grubumuz çok renkliydi. Bu çeşitlilik her alanda kendisini hissettirdi. Öğrencilerden alacağınız bilgiye göre bize yorum yaparak dönmenizden memnun olacağımızı ifade etmek isterim. Sonuç olarak sunu diyebiliriz ki; çocuğunuzun karakter oluşumuna katkı sağladığı, anne-baba hasretini doyasına yaşadığı, birçok şeyi arkadaşlarıyla paylaşmayı öğrendiği, duydukları veya bu zamana kadar hiç duymadıkları Bosna Hersek savaşını hissederek ve yaşayarak gördükleri bir üç haftayı sizlerden uzakta geçirdiler. Bu kursun, hem çocuğunuzun hem de sizin zaman geçtikçe faydalarını göreceğinize yürekten inanıyoruz. Biz elimizden gelen ne ise onu yapmaya gayret ettik. Her bir öğrenciyi kendi evladımız gibi gördük ve ona göre davrandık. Hatalarımız mutlaka olmuştur, affınıza sığınıyoruz.

Bir Hadis-i Şerif’de buyrulan, “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez” ilkesi, sosyal hayatımızın ilkesi olmalı değil midir? Ötekileştirmeden her insanla muhatap olabilme becerisini ortaya koymak, aslına uygun davranmak demektir. İnsanların, inançları, siyasi tercihleri, Mezhepleri, Meşrepleri, sizi Allah’ın ve Resülülünün koyduğu, temel ilkelerden dışarıya çıkarmamalı, aksine sizin onlara karşı davranışlarınızda, yeni bilgi edinme şuuru ve birikimi meydana getirmelidir. Kur’an da: “İyilik ve takva üzere yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine değil” buyurulmaktadır. Belki bir çoğumuz bu ayetleri dinliyoruz, lakin, duymamış gibi hareket ediyoruz. Bu hâlin niçin böyle olduğuna dair bir açıklama getiremiyoruz. Sonuçta zarara uğrayan bizler oluyoruz. Algılarımızı yönlendiren kişileri ve vasıtaları, hiç düşünemiyor, tesirleri altında kalıyoruz. Davranışlarımızda haklılığımızı savunuyor ve kendimizi âdeta inkâr ediyoruz. Çünkü Resulullah bir hadislerinde: “Kendini bilen, rabbini bilir” buyurmaktadır. Problem, bu temel gerçekte yatmaktadır.

Bu vesileyle vermiş olduğunuz desteklerden ve bizlere güveninizden dolayı IGMG Eğitim Başkanlığı ve ekibim adına sizlere teşekkür ediyor, iki cihanda da saadetler diliyorum.” Haber-Fotoğraflar: Doğuş Haber Merkezi

«

Son günlerde, Hoca ve âlim kisvesi altında, ileri geri bir takım konuşmalarla, halkın dinî alt yapısından istifade ederek, kendileri hadisleri inkâr ettikleri hâlde, anlam itibariyle dikkat çekecek hadisleri gündem yaparak, yeni tartışmalara yol açıyorlar. “Devenin sidiği şifa mıdır? Kadın hakları, müftülerin nikâh kıymaları” gibi tartışmalar,

gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Kendi görüşlerini, “Allah’ın muradı” imiş gibi pazarlamaya çalışıyorlar. Halkın birbirine, kin ve nefretle bakmalarına yol açıyorlar. Belki dünyevî bir takım amaçlara ulaşıyor olabilirler. Fakat hesap gününü unutmasınlar!.. Herkesin bir favori Hocası olmuş ve bunlar hiç sorgulamadan, celladına âşık olmuş gibi, onları takip etmeye, internet üzerinden, sosyal paylaşım sitelerinden görsel veya işitsel olarak takip etmeye devam ediyorlar. İşin tuhaf tarafı, bu zevatın nelerden bahsettiklerini sorduğunuzda, alacağınız cevap gayet basit: “Çok güzel konuşuyor…” “Peki ne konuşuyor?” diye sorduğunuzda da, verdiği cevap da düşündürücü… “Onun gibi anlatamam, tam bilmiyorum…” İnsanlar, sevdikleri kişi ne konuşursa konuşsun, onlar için vazgeçilmezdir. İşte bundan dolayıdır ki, yanlışlar sorgulanmadan devam ediyor. Toplum hafızasını yönlendirmede boşlukların oluşması durumunda, bu boşluklardan yararlanan şarlatanlar, kendi emellerine ulaşıyorlar. Nasıl ulaştıklarını, yukarda kısa bir misalle ortaya koyduk ki, işin künhüne inilebilsin… Her zaman olduğu gibi söyleyeceğimiz şudur ki, Türkiye’de dinî konularda yetkili ve etkili kurum olan Diyanet, bu tartışmalara son vermelidir. İnsanlarımızı dinî konularda aydınlatmalı ve ilahiyat alt yapısı olmayanların, yanlışlarını halka açıklamalıdır. Kafalarımızı kiraya vermeden, kendimiz bizatihi okuyarak ve kültür birikimimizi artırarak yetiştirmeli ve sosyal hayatın gerçeklerine ve sırlarına vakıf olacağımıza inanarak, yeniden hayata merhaba diyerek, Ehl-i Sünnet çizgisinde, hayatımızı inşa etmeliyiz. Vesselam!..

AB AC CO UN TA NC Y.

NL

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

W

.IN

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S. Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Bordro hizmetleri

W

hayat 11

het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

W

• Yönetim danışmanlığı

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler


KURBAN BAYRAMI’NIZI TEBRİK EDİYOR, ESENLİKLER DİLİYORUZ!..

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30

nu

si

n i ve r s i t e

ri

ch

ş tır t m a s o n u

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

a ra

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ve M a a st

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl


görüş 13 opinie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

“Özellikle Müslümanların ve etnik azınlıkların temel hak ve özgürlükleri tehdit altında”

Meryem Özdemir (İktibas: Perspektif Dergisi)

(Radboud Üniversitesi Sosyoloji bölüm mezunu. Göç Araştırmaları Vakfı’nda asistan)

Hollanda: Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Artıyor... S

on senelerde Hollanda’da aşırı sağcı şiddet olayları ve Müslümanlara yönelik ırkçı saldırılar artıyor. Ancak bu konunun yetkili makamlar tarafından yeterince ciddiye alınıp alınmadığı, ırkçılık mağduru azınlıklar için merak konusu. Hollanda Avrupa’da kölelik ticaretini yasaklayan en son ülke. Resmî olarak oldukça geç bir tarihte, 1863 yılında bu insanlık dışı uygulamaya son veren Hollanda için, ırkçılığın muhasebesini yapmak ve bu konuda hassasiyet oluşturmak ülkedeki etnik azınlıklara karşı büyük bir sorumluluk. Ancak sömürge tarihinin izleri günümüzde Hollanda’nın bazı geleneklerinde hâlâ mevcut. Bu da ırkçılık tartışmalarını beraberinde getiriyor. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Aziz Nikola (Fl. “Sinterklaas”) eğlenceleri buna bir örnek. Ülkede kasım ayı ortasında başlayan ve 5 Aralık’a kadar süren eğlencelerde Aziz Nikola ve Kara Peter (Fl. “Zwarte Piet”) ismindeki siyahi yardımcıları canlandırılıyor. Fakat bu siyahi yardımcılar, kölelik düzeninden izler taşıdığı için büyük eleştiri alıyor. Bu etkinliği “gelenekleri yaşatmak” olarak değerlendirenler bunun “masum bir çocuk bayramı” olduğunu iddia ediyor ve Hollanda’ya sonradan gelenlerin bu geleneğe uyum sağlaması gerektiğini söylüyor. Kölelik tarihinin yaralarını taşıyan eski sömürge Surinam kökenliler ise, mağduriyetlerinin bu tartışmalarda ciddiye alınmadığı ve ırkçılık konusunda yeterli duyarlılığın olmadığı kanaatinde. Hollanda’nın birçok kazanımını kölelik ticareti üzerinden sağladığı göz önünde bulundurulduğunda Surinam kökenlilerden Hollanda’nın bu “geleneğine” uyum sağlamalarını beklemek ne kadar adil? Küçük yaştan itibaren Aziz Nikola eğlenceleriyle büyüyen Hollandalıların, Kara Peter’e karşı verilen tepkileri kabul etmesi elbette kolay değil. Irkçılığın her zaman bilinçli ve kasıtlı olmadığı da dikkate alındığında, bu konuda muhasebe zaman istiyor. Ancak demokratik ve çokkültürlü bir ülkede bu konunun tartışmaya açılması ve bu eğlenceden dolayı rencide olan Surinam kökenli Hollandalılar ile empati kurulması önemli. Bu süreçte karşı görüş belirten azınlığın hukuki hakları yetkili makamlar tarafından korunmalı. Düşünce özgürlüğü tam da bu noktada anlamlı. 2016’da Sittard-Geleen, Maassluis ve Rotterdam’ın belediye başkanlarının Kara Peter’in ırkçı özelliklerine karşı gösteri yapmak isteyenlere müdahale etmesi ve Rotterdam’da polisin 200 göstericiyi gözaltına alması bu sebeple hukukçuların tepkisine yol açmıştı. Hukukçulara göre belediye başkanları, yetkilerini suiistimal ederek şartlar oluşmadığı hâlde olağanüstü hâl ilan ettiler ve gösteri hakkını ihlal ettiler.

Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Bir Yılda Üçe Katlandı Son yıllarda Hollanda’da ırkçılık tartışmalarında gündemi meşgul eden bir diğer konu Müslümanlara yönelik artan ayrımcılık. Çokkültürlü bir toplumda hâkim kültür ile azınlık kültürler arasında gerginliklerin yaşanması kaçınılmaz, fakat bu gerginliklerin hukuki çerçeveden taşıp fiziki saldırılara dönüşmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor. Araştırmalarda Hollanda’da Müslümanlara yönelik ırkçı vakaların son senelerde hızla arttığı görülüyor. 2016’nın aralık ayında Anne Frank Vakfı’nın Verwey-Jonker Enstitüsü’ne yaptırdığı araştırma, Müslümanları hedef alan ırkçı saldırıların 2014’e kıyasla 2015’te 3 kat arttığını gözler önüne seriyor. 2014’te kaydedilen Müslümanlara yönelik ayrımcılık vakası 142 iken, bu sayı 2015’te 466’ya ulaştı. Toplam ırkçı vakaların yüzde 17’si Müslümanlara yönelik ayrımcı vakalardan oluşuyor. Bu oran 2014’te yüzde 5’ti. Dahası bu artış Hollanda’nın bütün bölgelerinde gözlemleniyor. Irkçılık Etnik Zeminden Dinî Zemine Kaydı Anne Frank Vakfı’na göre özellikle 2015 yılında (ocak ve kasım aylarında) Avrupa’da yaşanan terör saldırılarıyla artan toplumsal gerilim ve mülteci akını bu artışta etkili. Kaydedilen bazı olaylarda Müslümanlara “terörist” gibi ifadeler kullanılarak hakaret edildi. Rapora göre ırkçılık etnik bir zeminden, dinî bir zemine kaydı. Irkçı hakaretlerde eskiden etnik kökene atıf yapılırken artık kişinin dini hedef alınıyor. Siyasette terör saldırılarına ilişkin yürütülen güvenlik tartışmalarında kullanılan ayrıştırıcı üslup bu kapsamda sorgulanmaya muhtaç. Yükselen popülizmin toplumda kutuplaşmayı arttırdığı ve güvenlik yasalarının özellikle Müslümanların ötekileştirilmesine yol açtığı uyarısını Uluslararası Af Örgütü de yapmıştı. 2016’da Cami Saldırılarında Rekor Artış Bir diğer araştırma ise Amsterdam Üniversitesi’nden (UvA) araştırmacı Ineke van der Valk’ın Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Gözlem Projesi. Mart ayında yayınlanan araştırmada en çarpıcı bulgulardan biri camilere yönelik saldırı sayısının 2015’te 28’den, 2016’da rekor kırarak 72’ye yükselmesi. Ancak Van der Valk gerçekte bu oranın daha yüksek olduğunu söylüyor. Zira geçtiğimiz yıllarda camilerle özel olarak irtibata geçen Van der Valk’a göre, Hollanda’daki yaklaşık 475 caminin yüzde 40’ı son on sene içerisinde en az bir kez saldırıya uğradı. Ancak bu vakaların hepsi kayıtlara geçmiyor. Van der Valk ayrıca Hollanda’da cami saldırıları konusunda 2012’de bilimsel araştırma yapan ilk akademisyen. Van der Valk raporunda yardım ve

tavsiye hizmeti sunan Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarına (Hol. “antidiscriminatievoorzieningen”) vatandaşların yaptığı şikâyetlere de yer veriyor. Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarına 2014’te 165 Müslüman’a yönelik ayrımcılık vakası bildirilmişken, 2015’te bu sayı yüzde 45 artarak 240’a ulaştı. 2016’da ise daha fazla Müslüman’a yönelik ayrımcılık vakası kaydedildi (250). Bu vakaların büyük bölümü iş piyasasında yaşanan ayrımcılık tecrübelerini kapsıyor. Müslümanlar -özellikle başörtülü kadınlar- hakaret ve sözel saldırılara maruz kalıyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılık verilerini değerlendiren Van der Valk, Müslümanların siyasi ve kültürel birer tehdit olarak algılandığını söylüyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılık konusunda bir başka kaynak ise Hollanda polisinin senelik olarak yayınladığı ayrımcılık raporu. Mayıs ayında yayınlanan rapora göre 2016’daki polis kayıtlarında 4 bin 376 ayrımcılık vakasının yüzde 8’i Müslümanlara yönelik. Bu oran 2015’te yüzde 9’du. Aşırı Sağcı Şiddet Olayları Arttı Müslümanların hedef alınmasında aşırı sağcı grupların rolü büyük. Anne Frank Vakfı’nın raporuna göre 2011’de 90 olan aşırı sağcı grupların tahminî aktif üye sayısı 2015’te 245’e yükseldi. Araştırmacılara göre böylesi bir oran Hollanda’da en son 90’lı yıllarda görüldü. Kayda alınan aşırı sağcı şiddet olayları ise 2011’de 18 iken, 2015’te 37’ye yükseldi. Sosyal medya üzerinden aşırı sağcı gruplar camilerin kundaklanması için çağrıda bulundu. Avrupa’da aşırı sağ üzerinde çalışmalar yapan Amsterdam Üniversitesi’nden siyaset bilimci Profesör Sarah de Lange, Mayıs ayında NRC Handelsblad gazetesine verdiği röportajda şiddet kullanan aşırı sağcı hareketlerin arttığını, giderek görünür hâle geldiklerini ve daha fazla şiddet kullanmaya başladıklarını ifade etti. De Lange bu durumun bütün Avrupa’da gözlemlendiğini belirtiyor. De Lange aynı zamanda aşırı sağcı şiddet olaylarındaki artışı açıklamakta kısmen zorlanıyor: “Aşırı sağ Avrupa siyasetinin bir parçası hâline geldi. Bu durumda siyaset bilimindeki teorilere göre aşırı sağcı grupların daha az şiddet kullanması beklenir, çünkü artık parlamentoda düşüncelerini temsil eden bir parti var. Fakat mevcut durumda bu tam tersi.” De Lange’ya göre aşırı sağcı gruplar mevcut durumu bir fırsat olarak değerlendiriyor ve sınırları zorluyor. Anne Frank Vakfı; 2015’te aşırıcı Müslümanlara yönelik birçok proje varken, aşırı sağcılara yönelik benzer bir projenin olmadığına dikkat çekiyor. Veriler Buz Dağının Görünen Kısmı Ineke van der Valk’a göre Müslümanlara yönelik kaydedilen ayrımcılık, buz dağının sadece görünen kısmı. Zira Müslümanlar suç duyurusunda bulunmak konusunda çekimser kalıyor. En önemli sebeplerden biri ise şikâyetlerinin ciddiye alınmayacağı düşüncesi ve polise karşı güvensizlik. Van der Valk’ın tahminlerine göre sekiz vakanın sadece biri kayıt altına alınıyor. Polis tarafından kaydedilen vakaların ise sadece yüzde 25’ine savcılık soruşturma açabiliyor. Buna rağmen Hollanda Başbakanı Mark Rutte 2016 yılının Eylül ayında yaptığı bir konuşmada bu konudaki sıkıntıların giderilmesi için fazladan yatırım yapmayacağını açıkladı. Müslümanlara Yönelik Ayrımcılığa Karşı Önlemler Sivil toplum kuruluşları, Müslümanlara yönelik artan ayrımcılık olaylarına karşı bazı inisiyatifler geliştirdi. Bunlardan biri 2015’te Charlie Hebdo saldırısından sonra İslamofobik vakaların bildirilebileceği “Meld islamofobie!” isimli şikâyet hattının kurulması. Birçok sivil toplum kuruluşu ayrıca bu konuya karşı duyarlılığı artırmak için faaliyetler düzenledi. Diğer yanda Müslümanlara yönelik ayrımcılık ile ilgili gelişmeleri derleyen ve bu konuda artık bir kaynak hâline gelen “Republiek Allochtonië” gibi web sayfaları da var. Toplumdaki bu girişimlerle Müslümanlara yönelik ayrımcılık; basın organlarının, siyasetin ve toplumun gündemine taşındı. Van der Valk’a göre birçok belediyede Müslümanlara yönelik ayrımcılıkla mücadele için projeler geliştirilmesine karar verildi. Bu konuda araştırmaların yapılması için bakanlık finansal destek sağladı ve farklı araştırma kurumları bu konu üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Ancak Van der Valk, bu araştırmaların sayısının hâlâ çok az olduğuna dikkat çekiyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılık vakalarının daha iyi kayıt altına alınması için de girişimlerde bulunuldu. Van der Valk’a göre istatiksel verilerin yanında İslamofobinin ciddiyetinin anlaşılabilmesi için nitel araştırmaların da artırılması gerekiyor. Böylece ayrımcılığın Müslümanlar üzerinde bıraktığı iz daha iyi anlaşılabilir. Geçtiğimiz yıllarda örneğin cami saldırılarında cemiyet temsilcilerinin yüzde 58’i psikolojik ve yüzde 10’u fiziksel

zarar gördüğünü ifade etmişti. Bu konuda yetkili makamların yeterli desteği vermediğine dair eleştiriler var. Devletin son senelerde bu konuda adım atmasında ise Van der Valk’a göre Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) başta olmak üzere uluslararası camianın baskısı etkili oldu. ECRI, 2016’da Hollanda’nın ayrımcılığa karşı mücadele konusundaki tavsiyelerin hepsine yeterince uymadığını söyleyerek tekrar eleştiride bulunmuştu. Van der Valk’a göre son senelerde hükûmet de ayrımcılığa karşı daha net bir tavır sergilemeye başladı. Hollanda hükûmeti 2015’te artan kutuplaşmaya, sosyal medya üzerinden yapılan nefret söylemlerine ve cami saldırılarına karşı tepkisini belli etti. Ancak Müslüman kuruluşlar, sinagoglara kıyasla cami güvenliği konusunda devletin yeterli desteği sağlamadığı görüşünde. Örneğin sinagoglar çok uzun süredir polis gözetimi altında. Göçmen kökenliler tarafından kurulan DENK partisinin geçtiğimiz aylarda bu yönde sunduğu önerge de parlamentonun çoğunluğu tarafından tekrar reddedildi. İlk Defa Bir Cami Saldırısı Terör Saldırısı Olarak Nitelendirildi Olumlu gelişmeler arasında Hollanda’da geçen sene ilk defa Enschede kentinde bir camiye yapılan saldırının yargı tarafından terör saldırısı olarak nitelendirilmesi var. Zira bu karar ile topluma saldırıya dair net bir mesaj verilmiş oldu. Şubat ayında Rotterdam kentinde yerli halk da saldırılara sessiz kalmayarak, Kanada’daki cami saldırısından sonra Hollanda’daki Müslümanlara destek amaçlı Cuma namazı esnasında caminin etrafında ele ele tutuşarak halka oluşturdu. Yargı Geert Wilders’ı Suçlu Buldu Ayrıca göçmen karşıtı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, Faslılar hakkında yaptığı ırkçı açıklamalarından dolayı 2016’da ceza almasa da hakaretten ve ayrımcılığa teşvikten suçlu bulundu. Bir diğer olumlu gelişme de mayıs ayında Amsterdam yargısının genel seçimlerde milletvekili adayı olan Surinam kökenli aktivist Sylvana Simons’a ırkçı hakarette bulundukları gerekçesiyle yargılanan 22 kişiden 20’sine 80 saati bulan kamu hizmeti ve 450 Avro’ya varan para cezası vermesi. Mahkeme davaya ilişkin yaptığı açıklamada; düşünce özgürlüğünün de bir sınırı olduğunu hatırlatarak, verilen cezaların suçlular için uyarı niteliği taşıdığını ifade etti. Müslümanlara yönelik ayrımcılıkla mücadele sürecinde yetkili makamların ve siyasi partilerin, ırkçı söylemlere karşı tepkilerini belli etmeleri ve örnek tavır sergilemeleri önemli. Müslümanların ırkçı vakaları yetkili makamlara bildirmesi de bu sorunun çözülmesinde önemli rol oynuyor. Sivil toplum kuruluşları bu konuda mağdurları teşvik etmeli ve ayrımcılıkla mücadele konusunda proaktif bir tavır sergilemeye devam etmeli. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haber 26 14 nieuws

Millî Görüş’ten De Telegraaf’a yasal işlem

Hollanda’da hükûmetin kurulmasına ramak kaldı

Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu, Teşkilatla ilgili De Telegraaf gazetesinde çıkan sübvansiyon haberlerine basın açıklaması yayımlayarak cevap verdi. 9 Temmuz tarihinde De Telegraaf gazetesinde yer alan “Amsterdam financierde salafisme-lessen” başlıklı haberle ilgili Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu bir basın açıklaması yayımladı. Haberde Amsterdam belediyesinin camilere sübvansiyon verdiği iddia edilirken, Kuzey Hollanda Millî Görüş Federasyonu yaptığı açıklamada verilen bilgilerin gerçeği yansıtmadığını belirtti. Gazetenin bilgileri hangi kaynaktan aldığını merak ettiklerini ifade eden federasyon, Millî Görüş camilerinde iddia edildiği gibi ‘selefi dersleri’ için sübvansiyon yardımı alınmadığını belirterek, asılsız iddialarla ilgili yasal işlemlerin başlatılacağını bildirdi. Konuyla ilgili gelişmelerin kamuoyu ile paylaşılacağı bilgisi verildi.

Hollanda’da 15 Mart seçimlerinin ardından başlayan görüşmelerde son opsiyon olarak görülen VVD, CDA, D66 ve CU koalisyon hükûmetinin kurulması yönünde liderlerin pozitif olduğu belirtildi. VVD, CDA, D66 ve CU parti liderleri yaptıkları açıklamalarda görüşmelerin olumlu ilerlediğini belirterek, hükümetin bu dört parti ile kurulabileceği sinyalini verdi. Dört partinin tıbbî etik dosyalarında anlaşmaya yakın olması nedeniyle hükûmetin kurulmasının yakın olduğu yorumları yapılıyor. Den Haag kulislerinde koalisyon görüşmelerinin pozitif olduğu yönündeki iddiaları liderlerin yaptığı açıklamalar doğrular nitelikte olması kamuoyunu heyecanlandırdı. Yaklaşık 5 aydır hükûmetin kurulamaması hem vatandaşı hem de muhalif siyasilerin eleştirilerine neden olmuştu.

................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

.................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Ebru Umar, waar ben je mee bezig?

Türkiye, yurtdışındaki Türklerin sorunlarına çare olacak

“Laten we eerlijk zijn: je ziet eruit als een Turk en bent het feitelijk ook. Niets mis mee, moet je trots op zijn”

Dokumanter Fotoğrafçısı Geronimo Matulessy’den Ebru Umar’a mektup var… Ebru Umar, waar ben je mee bezig? “Je schrijft dat we nu bijna in een burgeroorlog verwikkeld zijn geraakt. Die Endlösung gecamoufleerd onder een laagje digitale haatinkt” Beste Ebru Umar, Ik weet niet of ik je moet aanspreken als ‘Ingrid’, of simpelweg als ‘Nederturk’. Laten we eerlijk zijn: je ziet eruit als een Turk en bent het feitelijk ook. Niets mis mee, moet je trots op zijn. Ik heb veel Turkse kennissen en het is een prachtig vakantieland. Gastvrij ook. Trouwens, ik mag ‘je’ zeggen? Dan hebben we nu de formaliteiten gehad. Over tot jouw stukje proza in het gratis krantje ‘Metro’. Daarin schreef je maandag dat we volgens jouw stellige overtuiging eerdaags in een burgeroorlog zullen belanden. Dat de pleuris nog niet is uitgebroken verbaast je enorm. De ‘massale instroom van vluchtelingen’ is natuurlijk ook onderdeel van het door jou gestelde ‘probleem’. En het is allemaal de schuld van politiek Den Haag dat het zo warm is. Sorry, ik bedoel: dat we nu bijna in een burgeroorlog verwikkeld zijn geraakt. Dat een Engelsman daardoor met zijn auto op moslims injaagt vind jij wel begrijpelijk. Een wanhopige oorlogsdaad, toch? Ik moet denken aan het tafelgesprek toen Holocaust-overlever Eva Schloss bij Jinek aanschoof. Tegenover de bejaarde stiefzus van Anne Frank zaten Thierry Baudet en Joost Eerdmans. Ze deelde in haar betoog een zorgwekkende en harde sneer uit naar deze heren. Volgens Schloss leiden xenofobie, racisme en discriminatie tot een herhaling van zetten. De heren, normaal gesproken welbespraakt, zwegen bedachtzaam. Zij behoort tot ons collectieve verleden. Nog wel. Over een paar jaar zou je best gelijk kunnen krijgen. Als niemand ons direct meer kan herinneren, zoals Eva Schloss dat deed, aan de Tweede Wereldoorlog waarin massa’s werden opgehitst door pseudojournalisten. Wellicht dat je dan brieven typt voor de dappere mannen aan het ‘front’. Opofferingsgezinde zielen die hun anders uitziende buurman richting Onze Lieve Heer sturen. Die Endlösung gecamoufleerd onder een laagje digitale haatinkt. Op het moment dat je geweld bagatelliseert begeef je jezelf op glad ijs. We kunnen elkaars politieke tegenstanders zijn, maar de grens ligt echt bij het verheerlijken van geweld. Mocht je vurige wens op een burgeroorlog uitkomen, dan ben jij niet degene die vooraan staat. Het is lastig om het niveau dat je tentoonspreidt te bereiken, maar ik vraag me af of we je niet alsnog kunnen inruilen. Dat jij teruggaat naar Turkije en wij dan, zoals jij dat zelf schrijft, er een ‘relevante migrant’ voor terugkrijgen. Te opzichtig zet je aan tot pure, oprechte haat. Zelfhaat zelfs. Waar Özcan Akyol ook kritisch kijkt naar de Turkse bevolking in Nederland, doet hij dat met de benodigde intelligentie. De klasse druipt van zijn programma “De neven van Eus” af. Dat heeft dus niets te maken met dat er geen onvertogen woord mag vallen. Schrijf vooral wat je wilt schrijven, doe je ding. Niemand zal jou straks herinneren, zoals we dat doen met Anne Frank en Eva Schloss. Mocht het ooit zo ver komen, dan behoor jij tot de ◄◄ nieuwe schandvlek van Nederland.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gurbette yaşayan Türk vatandaşı ya da Türk kökenlilere hizmet sunmak için yurt dışındaki hizmet ağını genişletiyor. Buralarda danışmanlıktan koruyucu aile programına, engelli ve yaşlı bakımından uyuşturucuyla mücadeleye kadar birçok konuda yardımcı olunacak. Avrupa’da 13 ataşelik daha kurulacak. Buralarda danışmanlıktan koruyucu aile programına, engelli ve yaşlı bakımından uyuşturucuyla mücadeleye kadar birçok konuda yardımcı olunacak. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gurbette yaşayan Türk vatandaşı ya da Türk kökenlilere hizmet sunmak için yurt dışındaki hizmet ağını genişletiyor. Bakanlık, yurt dışındaki Türk vatandaşlarının sorunlarının tespiti ve çözümüne yönelik çalışmalar yapmak, haklarını korumak için ilk ataşeliğini Düsseldorf’ta açmıştı. Eğitimini Almanya’da almış, konusunda uzman personelle vatandaşların her türlü sorunlarına çözüm bulan Bakanlık, ataşeliğin ikincisini de Köln’de açacak. Avrupa’nın 7 farklı bölgesinde Avrupa’nın 7 farklı bölgesinde müşavirlik kurmayı da planlayan Bakanlığın ataşelikleri Berlin, Frankfurt, Hamburg’dan sonra Brüksel, Paris, Londra, Stockholm, Oslo, Cenevre şehirlerinde yer alacak. Buralarda danışmanlıktan koruyucu aile programına, engelli ve yaşlı bakımından uyuşturucuyla mücadele konusuna kadar birçok konuda yardımcı olunacak. Ayrıca yurt dışında yasa dışı çocuk alıkonulması, evlat edinme ve kadınların koruma talepleri dışında FETÖ ile mücadele ◄◄ konusunda da aileler bilinçlendirilecek. Doğum Yardım Parası için de yardım yapılacak.

Öğrenciler eski burs sistemine geçilmesini bekliyor Eğitimde kredili burs sistemine karşı olan CU ve CDA’nın koalisyon hükümetinde yer alacak olması öğrencileri umutlandırdı. Bu sayede eski burs sistemine (studiefinanciering) geçilmesi bekleniyor. 2015 Yılında yürürlüğe giren kredili öğrenci bursu sistemi günümüzde öğrencilerin en büyük sorunlarından biri. henüz eğitim hayatındayken borçlandırılan gençlerde bu durumun baskı oluşturduğu ve aslında çokta katkı sağlamadığı ortaya çıkmıştı. Yapılan tüm eylemlere rağmen hükümetin yasayı kabul etmesinin ardında okuyan gençlerin sayısında düşüş yaşandığı ve eşit şartlarda eğitim alamadıkları saptanmıştı. Bu durumdan mustarip olan öğrenciler CDA ve CU’nun kredili öğrenci bursuna karşı olmaları nedeniyle beklenen koalisyonda anlaşma sağlandığı takdirde kendilerini destekleyecek iki partinin olmasından umutlu. Bu sayede eski burs sisteminin tekrar yürürlüğe girebileceği ümidini taşıyan öğrencilerin de dört gözle yeni hükümetin kurulmasını bekledikleri görülüyor. ◄◄

Jeugdzorgd’dan büyük hata! Müfettişlik, yaptığı incelemede arkadaşları tarafından alay edilen 15 yaşındaki Tharukshan’ın intihar etmesinden önce Jeugdzorg gibi kurumların sorunları bildikleri hâlde yardımı tatil sonrasına bırakmalarından dolayı geç kaldıklarını ortaya çıkardı. Daha önceki açıklamalarında Sri Lanka kökenli olan Tharukshan ile sürekli alay edildiği ve bu konuda okulla birlikte ailenin de çok mücadele ettiği ancak bunun intiharı engellemeye yetmediğini ifade eden abla Thanoshiya Selvam, “Yetkililer nerede. Kardeşim hayatına son verdikten sonra yapılanların ne anlamı var. O hayattayken neden kimse ona yardım etmedi. Belki de kurtarabilirdik” sözleriyle tepki vermişti. Jeugdzorg müfettişliği tarafından yapılan incelemenin sonucu Tharukshan Selvam’ın ailesinin yetkililere verdiği tepkiyi haklı çıkardı. Tharukshan, yılbaşı tatilinin son gününde intihar etmişti. Okul dışında sosyal medya üzerinden de hakaretlere maruz kalan ve alay edilen çocuğun durumu Jeugdzorg’a bildirilmiş ancak yılbaşı tatiline denk geldiği için tatil sonrasına bırakıldığı saptandı. Bu durumda çocuğun alması gereken yardımda geç kalan Jeugdzorg çalışanlarının çocuğu ve ailesine kaderine bıraktığı belirtildi. Konuyla ilgili Heerlen Beledi◄◄ yesinin de harekete geçip nasıl bir yol izleneceği konusunda araştırma başlatacağı duyuruldu.

Hollanda’da sağlık sektöründe yolsuzluk mücadelesi Zorgverzekeraars Nederland’ın raporuna göre Hollanda’da sağlık sektöründe yapılan incelemeler sonucu daha çok yolsuzluk vakalarının gün yüzüne çıktığı belirtiliyor. Son yıllarda özellikle PGB evde bakım yardımı alanında çok sayıda yolsuzluk yapıldığını belirten kurum, 2016 yılında 18,9 milyon Euro yolsuzluğun yapıldığını açıkladı. Bu rakamın 2015 yılında 11,1 milyon Euro olduğu aktarılıyor. Sağlık sigortası firmalarından deklare edilen miktarların yapılan masrafların çok üstünde olduğuna dikkat çekilirken, bir çok yolsuzluğun gün yüzüne çıkarılmasının yanı sıra yolsuzluğun artış göstermesinin endişe verici olduğu belirtildi. Sağlık sigortası kurumlarının basın sözcüsü 2015 yılında toplam 485 milyon Euro deklare başvurularının olduğunu ve 2016’da ise 367 milyon Euro’ya ulaşıldığını bildirdi. Sözcü, “bunlar bizim şimdilik tespit edebildiklerimiz” dedi. ◄◄

UWV, WW konusunda haksız bulundu Hollanda’da uzun süre hasta kalmasının ardından UWV’nin, bir kadının WW ödeneğini hastalığı döneminde aldığı düşük maaştan hesaplaması Yargıtay tarafından haksız bulundu. Yargıtay (Merkezi Temyiz Yüksek Mahkemesi CRvB) UWV’nin kişinin alacağı WW ödeneğini hesaplama yöntemini haksız buldu. Daha önce yaklaşık iki yıl boyunca hasta kalan bir kadının son yıl işyerinden düşük maaş alması nedeniyle WW ödeneğinin bu maaştan hesaplanmasına karşı dava açması sonucu, UWV’nin kişilerin hasta kaldığında aldıkları düşük maaş yerine çalıştığı dönemde aldıkları maaşa göre WW ödeneğini hesaplaması gerektiğine karar verildi. Yargıtay’ın bu konuda karar veren son merci olması nedeniyle, kadının WW ödeneğinin, çalıştığı dönemde aldığı maaşa göre ◄◄ yeniden hesaplanacak.


15 panorama 23 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

“Hollanda’da Türkleri karalamayı bırakın artık” DENK partisi Milletvekili Selçuk Öztürk yazdığı makalede, Hollanda’da Türk vatandaşlarına karşı yapılan karalama kampanyası ve ‘entegrasyonları başarısız oldu’ gibi yorumlara tepki gösterdi. Selçuk Öztürk özellikle mart ayında Hollanda ile Türkiye arasında yaşanan krizin ardından Türk vatandaşlarının sürekli ‘şüpheli’ duruma düşürülmesi ve Hollanda toplumunda uzun yıllardır yer alan bir kesime karşı yürütülen karalama kampanyasına son verilmesini istedi. “Hollanda’da yaşayan Türklerin entegre olamadıkları ve Ankara’nın uzantılarıymış” gibi ifadelere maruz kalmalarının yanlış olduğunu belirten Öztürk bu duruma, Temsilciler Meclisi’nde Wilders’ın, Tunahan Kuzu’ya “Türkiye’ye gidip orada siyaset yapması gerektiğini” söylemesi ve Zijlstra’nın da ‘Ankara’nın uzantısı’ ifadesini kullanmasını örnek olarak gösterdi. Öztürk, siyasilerin yanı sıra Hollanda basınının da vatandaş üzerindeki etkisini ele aldığı makalede, Türkiye’de 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Türk vatandaşlarına karşı ciddi bir baskı oluşturulduğunda dikkat çekti. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Nereden nereye...

SGP lideri Kees van der Staaij: “Hollanda’da doktorlar insan öldürüyor”

“Göç edenlerin kafalarında geri dönüş hiçbir zaman bitmiyor”

İşte Almanyalı Türklerle ilgili son araştırma... Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Türkan Yılmaz, 1961’de Türkiye’den Almanya’ya iş bulmak amacıyla göç eden ve artık emekli olan Türkler hakkında araştırma yaptı. TÜRKAN Yılmaz, araştırmasını, 55 yıldır Almanya’ya göç etmiş Türkiye kökenlilerle mülakat yöntemiyle gerçekleştirdi. Alman İstatistik Dairesi’nin verilerinden de yararlandı. Türkan Yılmaz araştırmasında bu kişilerin ekonomik durumları, konut sahipliği, sosyal ağlar ve aktiviteler, sağlık, eğitim ve çocukların yaşam memnuniyetine etkisini inceledi... 1961 yılında Türkiye’den Almanya’ya çalışman için gidenler, artık bu ülkede emekli oldular. Gidenlerin çoğu 2 ile 5 yıl arasında geri dönmeyi planlıyordu. Ancak birçok nedenden dolayı 55 yıldır geri dönemediler. VATAN ÖZLEMİ BİTMİYOR Ancak ‘geri dönüş’ kafalarından da hiç çıkmadı. Bir gün geri döneceklerini planlayanlar Türkiye’de çok ciddi yatırımlar yaptı. Bu kişiler biraz orada biraz burada (mekik göç) yaşamlarını geçiriyor. Ağırlıklı olarak emekliler mekik göçü yapıyor. Türkan Yılmaz, “Göç edenlerin kafalarında geri dönüş hiçbir zaman bitmiyor. Vatan özlemi de bitmiyor. Türkiye’de yaptıkları yatırımlarını kullanmak istiyorlar” dedi. MEZARLIKTAKİ EN GÜZEL YER Türklerin mecbur olmadıkça tabut içinde Türkiye’ye dönmek istemediğini belirten Yılmaz, ‘Ülkemizde kendi adetlerimize göre gömülmek istiyoruz’ diyorlar. ‘Köyümde mezarlığın en güzel köşesinde yer aldım, bütün köy ayaklarımın altında’ diyorlar. Bu onların vatan özlemlerini gösteriyor” diye konuştu. YÜZDE 90’ININ TÜRKİYE’DE EVİ VAR Mekik göçü gerçekleştirenlerin yüzde 90’ının Türkiye’de evi var. Bu Türklerin yüzde 50’si Almanya’da da ev sahibi. Yaşlı kesim, Almanya vatandaşlığına geçtiği zaman Türkiye’deki haklarını kaybedeceklerini düşünerek bu vatandaşlığı kabul etmedi. ÇANAK ANTENİ TERCİH ETTİLER Almanya’da bir dönem bu ülkenin vatandaşlığına geçen Türklerin Alman vatandaşlığını geri verdiğini hatırlatan Yılmaz, bu olayın nedenini ise şöyle açıkladı: “Almanya’da çanak anten olayı bir dönem çok popülerdi. Herkes evinin balkonuna, çatısına çanak anten taktırdı. Türkler de Türkiye’deki televizyon kanallarını izlemek için çanak taktırdı. Bir süre sonra çanak antenlerin görüntü kirliliğine yol açtığı gerekçesiyle şikâyetler oluştu ve bu antenlerin kaldırılmasına yönelik kanun çıktı. Ancak bu kanunda ‘Sadece yabancı olanların çanak antenleri kalabilir’ dendi. Alman vatandaşlığına geçen Türkler, ‘Ben zaten Türkiye’ye döneceğim’ diye çanak antenlerini kaybetmemek için Alman vatandaşlığını geri iade etti.” 55 YILDIR ALMANCA ÖĞRENMEDİLER Türkan Yılmaz, 55 yıldır Almanya’da yaşayan birinci neslin geri döneceklerini düşündükleri için Almancayı öğrenmek istemediğini vurguladı. Bu emekli Türkler için iş yerlerinde Almancanın yanı sıra Türkçe uyarı levhaları bulunduğunu belirten Yılmaz, bu yaş grubunun çocuklarını tercüman olarak kullandıklarını söyledi. Çocuklarının Almanya’da yaşaması durumunda kesin dönüşlerin yaşanmayacağını ifade eden Yılmaz, erkeklerin mekik göçü veya geri dönüşü daha çok tercih ettiğini, kadınların ise çocuklarıyla yaşamak için Alman◄◄ ya’da kalmayı istediğini kaydetti.

Hollanda hükûmetinin başka ülkelerle ilgili sürekli insan haklarından bahsedip kendi halkına karşı duyarsız kalmasına tepki gösteren SGP lideri Kees van der Staaij, “artık o başka ülkeler de, Hollanda’daki insan hakları için seslerini yükseltmelidir” dedi. SGP parti lideri Kees van der Staaij, The Wall Street Journal’a gönderdiği “In the Netherlands, the Doctor Will Kill You Now” (Hollanda’da artık doktorlar seni öldürüyor) başlıklı yazı ile gündeme oturdu. Hollanda’da ötenazi yasasına tepki veren Kees van der Staaij, “İnsanların ölümüne doktorlar karar veriyor. Hollanda’da insan hakları baskı altında” gibi ifadeler kullanarak, Hollanda hükûmetinin başka ülkelerle ilgili sürekli insan haklarından bahsedip kendi ülkesindeki vatandaşlara karşı insan hakları ihlalinde bulunduğunu ima etti. The Wall Street Journal’a gönderdiği yazı ile SGP’nin bir kampanya başlattığını duyuran Kees van der Staaij, yazıyı başka ülkelere de göndereceğini ve bu konuda destek beklediklerini belirtti. Yeni yasaya göre hayatına son vermek isteyen kişiler bunu doktoruna iletebiliyor. Belirlenen 6 şarta uygun olduğu takdirde hayatta kalmak istemeyenlerin hayatına son veriliyor. Bu konu daha önce de Hollanda’da tepkilere neden olmuştu. DENK lideri Tunahan Kuzu konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “hayatına son vermek isteyen kişileri hayata bağlayabiliriz. İntihar gibi uygulamanın hayata geçirilmesi yaşamak istemeyenler için en kolay çözümdür. ◄◄ Önemli olan sevgiyle ilgiyle hayata küsenlere umut dağıtabilmektir” demişti.

Hollanda’da her gün yaklaşık 5 kişi intihar ediyor Hollanda’da intihar edenlerin sayısı arttı. Hollanda’da geçen yıl intihar edenlerin sayısı 1.894 kişi ile tarihi rekor sayıya yükseldi. Merkezi İstatistik Bürosu’ndan (CBS) yapılan açıklamada, 2016’da intihar edenlerin sayısının bir önceki yıla kıyasla 23 kişi artarak bin 894’e yükseldiği belirtildi. Geçen sene intihar edenlerin yarıya yakının 40 ile 65 yaş arasında olduğu belirten açıklamada, 2016 yılında intihar edenlerin bin 279’unun erkek, 615’inin ise kadın olduğu bildirildi. İntihar edenlerin sayısı ilk defa 1984 yılı rakamlarını aşarak yeni bir rekora ulaştı. 1984 yılında toplam 1782 kişi intihar ederek tarihi rekor sayıya ulaşmıştı. Aradan geçen yıllarda ülkede her yıl ortalama 1500 dolayında kişi intihar ederek kendi yaşamına son verdi. İntihar edenlerin yarıya yakınını 40 ile 65 yaş arası kesim oluşturuyor. Avrupa geneline göre ise intihar vakası az Avrupa geneli ile kıyaslama yapıldığında Hollanda intihar sayısı ile 22’nci sırada yer almakta. İlk sırada her yüz bin kişiden ◄◄ 31,5 intihar vakası ile Litvanya yer alırken, Belçika 17,3 ile beşinci, 15,8 ile Avusturya ise sekizinci sırada yer alıyor.

Rotterdam’da borçlu vatandaş kalmayacak Rotterdam Belediyesi borcu olan tüm vatandaşların bu durumdan kurtulmaları için yeni bir yardım uygulaması üzerinde çalışıyor. Listede özellikle sağlık sigortası primi borcu olanlar dikkat çekiyor. Belediyenin açıkladığı son raporda bulunan rakamlara göre 28 bin Rotterdamlı vatandaş en az 6 aydır sağlık sigortası borcunu ödeyemiyor. Sağlık sigortası primini ödeyemeyenler CAK’a yönlendiriliyor. Bu kurum borcu tahsil edebilmek için borçluların maaşına veya ödeneğine el koyduğu gibi bir de ceza olarak zaten ödeyemedikleri aylık primlerini yükseltiyor. Yıllardır bu konudan şikâyetçi olan vatandaşların haklı olduğunu, “CAK’ın ceza olarak primleri yükseltmesi borçluları daha çok mağdur ediyor. Bu nedenle prim borçlarından hiç kurtulamıyorlar” ifadesiyle Çalışma ve Maliyeden sorumlu Belediye Encümen Azası Maarten Struijvenberg kanıtlamış oluyor. Belediye, bir türlü borçlarını kapatamayan ve özellikle de sağlık sigortası primi borcu olan vatandaşları araştırıp, üzerinde çalışılan yeni bir uygulama ile vatandaşların borçlarından tamamen kurtulmalarını hedefliyor. Borçlu vatandaş sayısının stabil olduğunu belirten belediye, oluşturacakları sistem ile sıkıntısı olan vatandaşların tespit ◄◄ edileceğini ve doğrudan Bureau Frontlijn ve mahalle ekipleriyle bu kişilere müdahale edeceklerini belirtti.

Hollanda, kadınlarda şampiyon oldu!.. 2017 Avrupa Kadınlar Futbol Şampiyonası finalinde Danimarka’yı 4-2 yenen Hollanda, ilk kez kupanın sahibi oldu. Hollanda’nın ev sahipliği yaptığı 12. Avrupa Kadınlar Futbol Şampiyonası’nın finali, Enschede, Twente Stadı’nda oynandı. Turnuvada ilk defa finale yükselen takımların mücadelesinde ilk yarı, gol düellosuna sahne oldu. Danimarkalı Nadim’in 6. dakikada penaltıdan attığı gole, 10. dakikada Miedema ile cevap veren Hollanda, 28. dakikada Martens’in kaydettiği golle 2-1 öne geçti. Danimarkalı Harder’in 33. dakikadaki golüyle soyunma odasına 2-2 eşitlikle gidildi. Spitse’nin 51. dakikada serbest vuruştan attığı golle 3-2 üstünlük yakalayan Hollanda, ◄◄ Miedema’nın 89. dakikada ikinci kez sahneye çıktığı maçı 4-2 kazandı.

Hollanda meclisi önünde Srebrenitsa kurbanları anıldı 1995 Yılında Avrupa’nın göbeğinde Srebrenitsa soykırımında 12 bin silahsız, çocuk, yaşlı, kadın Bosnalı’nın katledilmesinin 22’nci yılında Hollanda meclisi önünde anma programı düzenlendi. Hollanda’da 2 yıldır Savunma Bakanlığı’nda 11 Temmuz tarihinde bayraklar yarıya indiriliyor. BM kontrolündeki bölgede Sırp kasapların yaptığı katliam esnasında BM Barış Gücü’nde Hollanda askerleri de görev yapıyordu. Bu yüzden Hollanda 22 yıldır bu soykırıma göz yummakla suçlanıyor. Meclis önündeki anma programında DENK Partisinden Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk gibi isimlerin de yer aldığı aktarılırken, orada bulunanların gözyaşlarına hâkim olamadıkları dikkat çekti. Sonhaber ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 gezi 16

reizen

Bakış Açısı

elif_1705@hotmail.com

Elif Bayraktar

Dünyaya İyilik Gözlükleriyle Bakabilmek... Ben öyle bir insan biliyorum ki, her zaman etrafına pozitif ve olumlu bakar; başına bize göre “kötü”, O’na göre ise “imtihan” dediği olaylar geldiğinde dahi Allah’a “tevekkül” eder ve o olayın üstünü “hayırlı dua” ile kapatırdı. Bir gün kendisini sevmeyen, kendisi hakkında kötü düşünen bir komşusu bu güzel insanın evinin önüne “pislik” bırakmış. O, pisliği alıp temizlemiş. Sonraki gün yine aynı durumla karşılaşmış, yine söylenmeden temizlemiş. Ertesi gün de aynı derken, günlerce durum vaziyet bu şekilde devam etmiş. Ve bir gün kapının önüne çıktığında orada pislik olmadığını görmüş. Merak ederek “acaba komşuma bir şey mi oldu?” diyerek komşusunun kapısına gitmiş. Komşusunun hasta olduğu için o gün gelemediğini öğrenmiş. Komşusu O’na bu kötülükleri sadece “ben Hak Peygamberiyim” dediğinden yaparmış. Ve o gün anlamış ki bunca kötülük karşısında sadece Hak Peygamber bu şekilde ferasetle ve iyilikle davranabilir. Kendine kötülükte yapılsa o kişi hakkında endişeye kapılabilir. Komşusu orada şehadet getirerek Müslüman olmuş. “Komşu hakkı” denilince bize ne güzel dersler veriyorsun. İyi ve pozitif düşünen kişi denilince akla ilk sen geliyorsun Efendim... Sıcak bir günde, sahabe arkadaşlarıyla yürürken karşılarına siyah, ölü bir köpek leşi çıkıyor ve yanındakiler hemen burunlarını kapatıp ‘ne kadar kötü koktuğundan’ yakınıyorlar. O ise yanındakilere ‘Bakın, ne güzel dişleri var değil mi?’ diyor. Güzeli görmeye odaklanmış nasıl bir bakış açısı Allah’ım. Bu olayı duyanlar ancak Sana hayran olurlar Efendim... Kötü sözlü, ağzı bozuk, arsız bir kadın, önüne gelene düşünmeden konuşup küfürler ediyordu. Erkek-kadın fark etmeden pervasızca konuşan bu kadın bir gün O’nunla karşılaştı. O ise yüksek bir yerde oturmuş yemek yiyordu. Kadın O’nun yanına gelerek ‘Şuna bakın! Kölelerin oturduğu gibi oturmuş, onların yemek yiyişi gibi yiyor.’ dedi. Bunun üzerine O şöyle cevap verdi: ‘Hangi köle benden daha iyi kölelik (Allah’a kulluk) yapabilir ki?’ Kadın; ‘Şuna bakın, kendisi yiyor bana vermiyor.’ dedi. O ise sofrasına davet ederek ‘Gel sende buyur’ diye karşılık verdi.

Kadın bununla da yetinmeyip ‘Bana kendi ellerinle yedir’ diye arsızlık yaptı. O ise elini uzatıp kadına bir lokma yiyecek verdi. Kadın daha da ileri giderek ‘Bana ağzındaki lokmayı yedir’ dedi. Ağzındakini çıkarıp kadına verdi. Kadın o lokmayı yedikten sonra bir anda haya perdesine büründü ve bir daha kötü söz konuşmadı. Arsız bir insana karşı nasıl davranılması gerektiğini gösterdin bize ve dahi, nasıl sabırlı davranmamız gerektiğini. Efendim! Sen insanları ne güzel terbiye ederdin... O’nu çok seven arkadaşı Hz. Ebubekir bir gün yanına geldi ve ‘Sen ne güzel bir insansın.’ diye O’na olan sevgisini dile getirdi. O da ‘Haklısın.’ dedi. Çok vakit geçmedi, arkasından Ebu Cehil geldi ve O’na hitaben ‘Sen ne çirkin bir adamsın.’ dedi. O yine ‘Haklısın.’ dedi. Bu olaya şahit olan Ashab ‘Ya Resulullah ikisine de ‘Haklısın’ dedin, biz bu durumu anlayamadık.’ dediklerinde onlara şöyle cevap verdi: “Ben bir ayna gibiyim. Bana bakan kendisini görür. Dolayısıyla Ebu Cehil baktı kendisini gördü ve ‘çok çirkinsin’ dedi, haklıydı. Ebubekir baktı o da kendisini gördü, ‘çok güzelsin’ dedi, o da haklıydı. Onun için öyle cevap verdim.” İletişim sanatlarını da bize öğreten davranışların vardı Senin. Sen en güzel davranışlarla Kur’an ahlâkıyla yaşardın Efendim... İşte, “iyi insan” denilince, “iletişim sanatları” denilince, “psikoloji, pedagoji” denilince, akla ilk Peygamberimiz (s.a.v) gelmelidir. Bu gün sayfalarca psikoloji kitapları okuyoruz, çocuk yetiştirme, insan ilişkileri üzerine eğitim seminerlerine katılıyoruz, kitaplar okuyoruz. Yalnız en güzel ve en canlı örneği unutuyoruz. Peygamberimizin davranışları, sözleri ve öğütleri bizim rehberimiz olmalı. İşe ilk olarak O’nun hayatını okuyarak başlamalıyız. Ve tabi ki hadisleri okumalıyız. “İyilik gözlüklerini takmak” demek, bir nebze de olsa Sevgili Peygamberimiz gibi hayata bakabilmemiz anlamına gelir. Kendisine kötülük yapanlara karşı, “onlar cahildir, bilmiyorlar bilseler yapmazlardı” der ve selametle onlara karşılık verirdi. “Çevremizde onlarca kötü düşünceli insan varken, biz nasıl bu kadar iyi düşünebiliriz ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Sonra “saf” yerine konulurum, “küçük” duruma düşerim diye düşünebiliriz. Egolarımız bunu kaldıramaz. Biri bize zulüm etse, isyana kadar götürebiliriz düşüncelerimizi. Günlerce kafamıza takarız ve gecelerce uykusuz kalırız. Hayatımız âdeta kabusa döner. Fakat gururla söylemeliyiz ki; bizim öyle güzel bir Peygamberimiz vardı ki; bize en güzel örnek O (s.a.v) idi. Sabrı, mütevaziliği, iyiliği ile. Ben öyle bir insan biliyorum ki, kimse onun kadar iyi olamaz... Bizimki yalnızca, “Senin izinde bir toz olabilmektir Efendim..”

Gezi-Yorum

“Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak sadece

Gazetemiz yazar ve Yayın Kurulu üyemiz Sevgili Recep Soysal, İsrail’in hukuksuz uygulamalarının başladığı 14 Temmuz’un ertesinde, olayların sürdüğü bir ortamda Kudüs ziyaretinde bulundu. İzlenimlerini bizlerle paylaşan Recep kardeşimizin gezisi bizlere Filistin konusunda bir şeyler yapmamız gerektiğini fısıldıyor. En azından o beldeyi görmemiz ve o insanların yaşadıklarının canlı şahidi olmamız gerektiği mesajını veriyor. Direnişleriyle İsrail’e geri adım attırarak kapılardaki dedektör ve kameraların kaldırılmasını sağlayan on binlerce Filistinli Müslüman Mescid-i Aksa’da cuma namazını sorunsuz bir şekilde kıldı. Ama zulüm bitmedi, biz kayıtsız kaldığımız müddetçe de bitmeyecek... Gezi notlarımızdan, istifade edeceğinizi ve ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz...

K

udüs hakkında hepimiz birçok hikâye duymuşuzdur, okumuşuzdur. Gidip görmediğimiz için “Kudüs” denildiğinde pek fazla bir şey hayal edemeyiz. Genelde “Kudüs” ismini duyduğumuzda aklımıza “Mescid-i Aksa” gelir ve onun da altın renkli kubbesi ile parıldayan, Kubbetüs Sahra olduğunu zannederiz. Aslında bu durum, kutsal beldelerin üçüncüsü olan Mescid-i Aksa’yı bağrında barındıran Kudüs hakkındaki bilgimizin bu kadarla sınırlı olması ve gidip görmek için yeterince çaba sarf etmeyişimiz, çok üzücü ve vahim bir durumdur. Kudüs’te bulunduğum, havasını soluduğum, toprağında ayak bastığım zamanlarda hep bunu düşündüm. Sık sık, kendime ‘neden daha önceden gelmedim’ dedim. Geziye/ziyarete katılan diğer kardeşlerimden de aynı şeyleri duydum, hepsi âdeta ‘neden bu kadar geciktik’ diyordu. Hakkında birçok hikâye duyduğumuz ve okuduğumuz Kudüs’ü ziyaretimiz bu kadar gecikmemeli idi. Üstelik maddî külfeti de çok fazla değildi. Yine de Rabbime şükürler olsun ki, Eylül 2016’daki haccımın arkasından, Rasulallah’la vedalaştıktan kısa bir süre sonra onun tüm peygamberlere imamlık yaparak namaz kıldırdığı, Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmek mümkün oldu. Ne güzel bir tevafuktur ki, Rasulallah’a veda etmeden birkaç saat önce, Amsterdam’dan Hafız Ahmet Kaya hocamızla Mescid-i Nebevi’de, Yeşil Kubbe’nin önünde bir röportaj yapmış, burada da Hz. Ömer’in (r.a.) kölesi ile Kudüs’e girişinden bahsetmiştik. Anlaşılan Kudüs aşkı o kadar çoğalmış, kalbimize sığmayıp taşmış ki Rabbimizin

Kudüs’te şe

lütfu ile Mekke ve Medine hatıraları bu kadar taze iken, Kudüs’ü de dünya gözü ile görmek ve yaşamak nasip oldu. Aslında bizimle birlikte gitmek isteyen çok kardeşimiz vardı ama gezi tarihinin tam temmuz ortası olmasından dolayı katılamadılar. Sonunda katılmak, davetimize aynı iştiyak ve heyecanla cevap veren Amsterdam’dan Murat Balasar kardeşimize nasip oldu. Bu tür ziyaretlerin güzel taraflarından birisi de budur. Âdeta seçilmiş değerli insanlarla tanışma ve güzel anları yaşama fırsatı bulursunuz. Yaşadığınız, zorluklar ve güzellikler dostluğunuzun ve kardeşliğinizin adeta bir perçin’i olur ve ömrün sonuna kadar bu dostluklar devam eder. Hele bir de işin içinde bir nevi bir gazilik te varsa. Hepimiz değişik yerlerden katılmıştık bu ziyarete. Müracaatları Rableri tarafından kabul edilenler Eskişehir’den, İzmir’den, Batman’dan, İstanbul’dan, Mardin’den, Hatay’dan, Niğde’den, Almanya Hannover’den, Hollanda - Amsterdam, Soest’tan selam götürmüşlerdi Filistinli kardeşlerine. Ziyaretimiz iki türlü planlamadan, bölümlerden oluşuyordu. Birincisi bizim planladığımız bölümlerden, ikincisi ise Rabbimizin bizler için planladığı bölümlerden. Biz ziyareti organize eden kardeşlerimize, gittiğimizde mümkünse çatışmaların arasında kalsak, ölümle göz göze gelsek desek herhâlde pek mümkün olmazdı. Alemlerin Rabbinin lütfu ile bizler de bir veya birkaç gün olsa da Filistinli olduk. Onların her zaman maruz kaldığı zulme kısa bir süre olsa da maruz kaldık ve Filistinli gibi yaşadık.

Ömrümüzde Mescid-i Aksa sınırları içinde kıldığımız ilk cuma, aynı zamanda ölümü/şehadeti ensemizde hissettiğimiz ilk cuma olma özelliğini de taşıdı. Olayların zirvede olduğu, 21 Temmuz 2017 Cuma günü, Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılmak için otobüslerle Kudüs’e gelen Filistinli kardeşlerimizin otobüslerinin geri çevrildiğini öğrendik. İsrail polisi yapılacak çok büyük bir eylemi önlemek için hem gelen otobüsleri geri çevirmiş hem de Mescid-i Aksa’ya çıkan bütün yolları kapatmıştı. Bu yolla, eski/kadim Kudüs içinde yaşayan Filistinli Müslümanlar ile, Kudüs’ün diğer bölgelerinde yaşayan Müslümanların birleşerek daha büyük bir grup olmasını önlemek istiyordu. İşte bizler de o gün, Mescid-i Aksa’nın İsrail polisi tarafından barikatlarla kapatılan yollarından birinde idik. Ellerinde makinalı tüfeklerle bekleyen polislerden sadece 5-10 metre uzaklıkta idik. Çok defa eli silahlı polislerle göz göze geldik. Kızgın güneş altında genç imam hutbesinde ve vaazında, tüm Müslümanları uyanmaya ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaya davet ediyordu. O anlarda içimde ara ara fazlalaşan anlam veremediğim bir sızı olduğunu fark ettim. İsrailli polislerin ellerinde makinalı silahlara rağmen kalabalığı gördükçe tedirgin olduklarını, Filistinli kardeşlerimizin ise her şeye rağmen, gözlerinde, çaresizliğe, Müslümanların umursamazlığına aldırmayan mücadeleci bakışları vardı. Bu duygular içinde, etrafımı gözlemler ve süzerken, ara ara öten bir horozu fark ettim. Horoz’ların melekleri gördüklerinde öttüğünü hatırladığımda, içimdeki anlam veremediğim sızının biraz daha arttığını hissettim. Daha sonra müezzin kamet getirdi ve


tanıtım 17 introductie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

bizim sorumluluğumuz değil tüm Müslümanların sorumluluğudur”

hadetle göz göze gelmek…

cumanın farzına geçtik. İkinci rekata geçmiştik ki, bizden 100-150 metre yüksekte olan diğer kapıdan silah ve çatışma sesleri gelmeye başladı. O anda ailemi ve çocuklarımı düşünmeye başladım. Şehadet çok da uzakta değildi. Eğer selamdan sonra cemaatten birkaç kişi polislere taş atsa idi onların da bize ateş etmemesi için bir neden kalmayacaktı. İmam selam verir vermez ön saftaki kardeşlerimizden birkaç tanesinin acele ile ayağa kalktığını ve cemaati yatıştırmak için elleri ile sakin olun, sakin olun işareti yaptıklarını gördüm. Yatıştırıcı konuşmalar yaptılar ve herhangi bir çatışma çıkmadı. O günü hiç unutmayacağım. 5-10 Türk olmamıza rağmen bizleri gördüklerinde Filistinli kardeşlerimiz müthiş mutlu oluyorlar ve bizden cesaret alıyorlardı. Bizlere el sallayarak, gülümseyerek, başparmaklarını kaldırarak Türkiye Türkiye sloganları atıyorlardı. Kulaklarımda hala sonradan Türkçe anlamının ‘Doğu da bizim, batı da bizim, Kudüs te bizim, zafer de bizim’ anlamındaki Arapça atılan sloganın yankıları sürüyor. Kafilemiz sadece 35 kişiden oluşan küçük bir gruptu ama bazı az’lar bir sürü çok’tan çok fazla şey ifade eder. Bu 35 kişi içinde, 1960’ların sonunda Almanya’nın Braunschweig şehrinde, Millî Görüş Avrupa’nın kuruluşunda öncülük etmiş, daha sonra Batman Beşirli’de belediye başkanlığı yapmış, 80’e merdiven dayamış Ahmet Çiftçi amcamız da vardı. Hacı Ahmet amcamız geziye eşini ve Millî Görüş Hannover Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı olan kızı Sema Hanım’ı da getirmişti. Gezinin âdeta sembollerinden olan

Ahmet amcamız, ilerlemiş yaşına rağmen mücadele aşkını hiç kaybetmemiş birisi. Kendisi iki metreye yakın iri yarı birisi. Amsterdam’dan katılan Murat Balasar kardeşim şöyle anlatıyor: “Aağabey bir ara Ahmet amcayı zor tuttum nerde ise İsrailli askerlere saldıracaktı”. Onun ilerlemiş yaşına rağmen mücadeleci yapısı gençlere örnek olmalı. O da tıpkı 90 yaşına rağmen İstanbul kuşatmasına katılan Eyüp Sultan (r.a.) hazretleri gibi ilerlemiş yaşına aldırmadan Filistin’e, Kudüs’e gelmiş kardeşlerine destek oluyordu. Cuma namazından sonra ambulansların birisi geldi birisi gitti. 6-7 yaralının yanımdan geçtiğini gördüm. Anadolu Ajansı ve bizim ekipteki benimle birlikte 3 gazeteciden başka gazeteci yoktu. Kardeşlerimizden birisinin bir ara “Türk gazeteciler nerede?” diye bağırdığına şahit oldum. O günlerde bizimle birlikte sadece 3 Türk kafilesi vardı Kudüs’te. Toplasan hepimiz 100 kişi yapmayız. Bu kadar mı ziyaretçi olmalı idi Türkiye’den, bu kadar önemli bir beldede. Bu ziyaret benim ve diğer kardeşlerim için ömür boyu unutulmayacak bir ziyaret oldu. En çalkantılı zamanlardan birinde Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da bulunma şerefine nail olduk. 20 Temmuz, Perşembe akşamı, yatsı namazına giderken çatışmalar arasında kaldık. Bir kardeşimiz plastik merminin ayağına isabet etmesi sonucu yaralandı. Perşembe akşamı olaylar ilk başladığında, silah ve çatışma seslerinden sonra kaçarken bir Filistinli kardeşimiz oturduğu yerden bizlere dönerek, “sizler Türksünüz nereye

kaçıyorsunuz” diye kızarak bağırdığında oraya oturduk fakat iş kontrolden çıkınca biz de otele dönmek zorunda kaldık. Hayatımda ilk kez Kudüs’e gitmek nasip oldu. Mescid-i Aksa’nın içinde namaz kılmayı çok istiyordum. Metal detektörlerden geçip namaz kılmak isteseydik, İsrailli askerler buna müsaade edeceklerdi ama bizler Filistinli kardeşlerimize rağmen o detektörlerden geçmedik. Onlarla birlikte barikatların önünde namaz kıldık. Zeytin Dağı’ndan Mescid-i Aksa’ya baktığımda hüzünlensem de ‘bunda da vardır bir hayır’ dedim. Teşbihte hata olmaz, nasıl ki Veysel Karani Medine’ye gelip de Rasulallah’ı görmeden geri döndü ise bizler de Mescid-i Aksa’ya kadar vardık, içeri giremeden geri döndük. Dört gün boyunca bizlerle birlikte olan Filistinli şoför amcamız Muhammed, “Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak sadece bizim sorumluluğumuz değil tüm Müslümanların sorumluluğu” diyordu. Cuma akşamı yatsı namazını otele yakın bir camide kıldık birkaç arkadaş ile birlikte. Namazdan sonra dilimin döndüğü kadar İngilizce bir konuşma yaptım. Mescid-i Aksa ve Kudüs konusundaki hassasiyetinizden dolayı sizlere teşekkür ve tebrik ederim dedim. Cami çok kalabalık olmasa da bu konuşmamın gereken yerlere ulaşacağını ve hak ettiği tesiri yapacağını biliyorum. Çünkü ben onlara sadece kendi adıma hitap etmemiştim. O gece otele döndükten sonra bu defa otelimizin önünde çatışmalar yaşandı. İnternet üzerinden canlı yayın yapma fırsatı buldum ve olayları birkaç bin kişiye ulaştırma imkânım oldu. Filistin’de, Kudüs yanı sıra, Filistin Özerk bölgesinden El Halil kentini ziyaret etme fırsatımız oldu. Hz. İbrahim (a.s.), Hz. İshak (a.s.) ve hz. Sara (r.a.) mezarlarının bulunduğu İbrahim Halil Camii’ni ziyaret ettik dua ettik. Rabbimiz tekrar gitmeyi ve bu defa Mescid-i Aksa içinde namaz kılmayı bizlere nasip eder inşallah... Haber ve Fotoğraflar: Recep Soysal

«


Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


19 perspektif 23 pespective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

“Son nefesimi soluyorum. Hayatım gözümün önünden geçiyor, bir film şeridi gibi... Ruhumu teslim ettim.”

...VE KALDIM AMELLERİMLE!..

....................................................................................................................................................................................................................................................................................... ....................................................................................................................................................................................................................................................................................... .......................................................................................................................................................................................................................................................................................

G

ecenin bir yarısı uyandım. Kafama bazı düşünceler takıldı... Niçin bu dünyaya geldim ben? Benim görevim ne bu hayatta? Dünya bu kadar güzel bir yer. Her şey mükemmel dizayn edilmiş. Rengarenk renk çiçekler. Çeşit çeşit ağaçlar. Dağlar, tepeler, ovalar. Çeşit çeşit insanlar. Değişik diller!.. Taşmayan denizler... Bunlar hep biz insanlar için yaratılmış. Rabbim biz kullarını ne kadar çok seviyor ki, “rahat etsinler” diye bizlere sonsuz nimetler vermiş. Peki, ben bunlar için şükür ediyor muyum, bu sonsuz nimetlerin karşılığını Rabbime veriyor muyum ki? Vermiyorum... Nankörlük yapıyorum üstelik. Elimde olanlar yetmez gibi, daha fazlasını istiyorum. Gözüm doymuyor! Nefsimi doyuramıyorum... O istedikçe veriyorum. Hep veriyorum!.. Dünyaya geliş sebebim... Hayat bu olamaz!.. Sadece bencilce istekler olamaz! Hayır!.. Rabbim beni sadece “istesin” diye bu dünyaya göndermedi. Mutlaka beni bu dünyaya gönderirken bir görev ve bir mesajla gönderdi. Neydi bu mesaj? Ne olabilirdi bu görev? Bu dünyaya gelişimin sebebi ne olabilirdi? “Ahiretim için bir hazırlığım” olmalıydı. Yaş kemale eriyor ve ölüm bir adım daha yaklaştı. Hazır mıyım peki ölmeye? Düşünüyorum. “Hayır hazır değilim! Ölmeye bile vaktim yok! Daha çok şey yapacağım ben. Hayır şuan mümkün değil ahirete göç etmem!” Ya dur! Ölme vaktini, ben belirleyemem ki, ben karar veremem ki... Beni yaratan Rabbim bilir bunu sadece. Ben her an vefat edebilirim. Birazdan ölebilirim. Yarın ölebilirim. “Hazırlıklı ol kızım! Hani demin düşünüyordun, Rabbim beni ne sebeple gönderdi” diye... Bir söz var: “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için çalış! Yarın ölecekmiş gibi ahiretin için ibadet yap!” Peki ben kendimi ölüme nasıl hazırlamalıyım!? “Hazırla” denilen “azık” ne olabilir? Tatile giderken bavula ne koyacağımı biliyorum. Peki “Ahiret azık bavuluna” ne koyacağım? “Ölüm” yoluyla ahirete göç ederken yanımda ne götürebilirim. Bu, elle tutulacak bir şey olamaz, çünkü kefenden başka bir şey götürmek yok. Peki bu “manevî” bir şey olmalı... “Yap araştırmanı kızım! Bu “manevî” şey neymiş öğren.”

Öğren ve “Azık bavuluna” koy hemen! Doldur bavulunu... Azrail kapıyı çalınca, bavula ne koydunsa o kâr kalır yanına!” Ahirete hazırlık önce namazla başlar. Yani bu şart! Kaçış yok!.. Ahiretin ilk kapısından girdiğimiz ilk odanın aydınlık olmasını istersem, ve istiyorum da tabii ki, her gece teheccüd kılmam gerekiyor. Bir de Mülk sûresini her gece okumalıyım. Namazları düzgün ve zamanında kılmalıyım ki, puanlarımı tam alayım. Tam puan alma şansım var iken neden az bir puan için uğraşayım. Ben “huzur” istiyorum kabrimde. Kabrim “aydınlık” olsun istiyorum. İlk gecenin sorgusu kolay geçsin istiyorum. Asla yetinmemeliyim az ve eksik ibadetle. Nefes alırken.. elim ayağım tutarken, azığımı tam olarak hazırlamalıyım... Kurtuluş yolu nereden başlar? Bu kadar mı? Kurtuldum mu yani! Yok canım. Nerede kurtuluş! Ahiretteki ilk konağımızı biraz olsun aydınlattık ama bunun azabı da var! Azabtan kurtulmak için de bir şeyler yapmalıyım. Peki ne yapmalıyım, kabir azabından kurtulmam için? Birincisi, temiz olmalıyım. Nasıl temizlenmeliyim? Istıpra, ufak abdest yapınca, öksürmeliyim ve biraz beklemeliyim akıntının gitmesi için. Emin olmalıyım tam bittiğine ve su ile yıkamalıyım. İdrarı üzerime sıçratmamalıyım. İstinca, büyük abdest yapınca, büyük abdest bölgesini temizlemeliyim. “Temizlemeliyim” derken sadece kağıtla değil tabii ki. Su ile yapmalıyım bunu. Emin olmalıyım temizlendiğine. Hadesten taharet, necasetten taharet bunlara çok dikkat etmeliyim. Kabir azabını veren bu en büyük düşmanımdan bir tanesi. Yani hadesten taharet, temizlenmek. Bir de necasetten taharet, pisliklerden arınmak. Çok şükür bunları yapmakla, azabın büyüğünün birinden kurtardım kendimi. Başka azâb verecek maddeler çok... En büyük düşman gıybet, dedikodu. İşte bunları yapmamak çok zor. İki insan bir araya geldi mi, iki laftan birisi gıybet ve dedikodu oluyor. Peki nasıl kurtulmalıyım bu azap veren illetten? Bence önce arkadaş seçiminden başlamalıyım. Cahillerden uzak durmalıyım. Bir ortamda başkasının arkasından konuşulmaya başladığında, ya orayı terk etmeliyim, ya çekinmeden

kabir azabını bazı maddesinin biri olan gıybet ve dedikodu olduğunu hatırlatmalıyım. “Kimse gıybet ettiği kişinin etini çiğ çiğ yemek istemez” diye anlatmaya başlamalıyım söze. Bende istemem. Benim sevmediğim bir lafımı bir toplumda konuşulmasını asla istemem. Ben kendim hoşnut değilsem. O kişide hoşnut olmayabilir. Ya da bu konuyu unutturmak için, heyecanlı bir konu açmalıyım. Böylece hem kendimi hem de onları korumuş olurum...

Ne zormuş veda etmek!.. Dünyaya ebedi veda! Sevdiğim, evim, arabam… Bitti, dünya bitti… Birazdan ahiret hayatım başlayacak! Göz yaşlar ve dualarla yeni odamdaki yer yatağıma, özüme yatırıldım. Tahtalar dizildi. Toprak dökülmeye başladı. Hıçkırıklar sanki uzaktan gelmeye başladı. Bedensiz ruhum son kez sevdiklerime...

Kabir azabından kurtulmamın bir yolu daha var. Yaşarken çokça ölümü hatırlamalıyım; yaşamalıyım ve tatmalıyım. Yaşarken ölmeliyim ki, ölümün bana ne anlattığını bileyim ve kendi hayatımda uygulayayım. Ne demişler: “Kişi önce kendinden başlamalı ki başkasına örnek olmalı.” Bende örnek olmalıyım. Ben uygulayım ki onlara örnek olayım. Bu hareketle onların ve kendi kurtuluşuma sebep olayım. İşte bu kadar zor görünen şey. Aslında çok basit. Ölüm sonrası bizi bekleyenler... Ölüm her şeyi anlatıyor. Yaşamanın daim olmadığını, ebedi olmadığını anlatıyor! Hadi gelin, hep birlikte ölümü yaşayalım. Hazır mıyız? Ben hazırım. Haydi başlayalım... Şuan gece yarısı kalktık. İki, dört, altı veya sekiz rekat teheccüd namazı kılıyoruz. Sonra karanlık

odada lambayı kapattık. Kıbleye doğru oturduk. Gözümüz kapalı ve başımızı sola kalbe doğru eğdik. “Bismillahirrahmânirrahîm. Destur ya Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu ve aleyhi vesselam” diyoruz. Sonra “Rabıta-i mevt” soluyoruz. Sonra bunları kısık sesle söylemeye başlıyoruz... Ömrümün sonu geldi. Azrail (as) yanımda. Son nefesimi soluyorum. Hayatım gözümün önünden geçiyor, bir film şeridi gibi... Ruhumu teslim ettim. Çıktı bedenimden. Cansız bedenim yığıldı kaldı... Öldüğüm fark edildi. Feryat figan başladı. Sevdiklerim ağlıyor başımda. Cansız bedenime sarılıyorlar.. Cenaze firmasına haber veriliyor… Beni alıp götürdüler Morg’a. Soğuk dolaba koydular, dondu bedenim... Bedensiz ruhum gitti bilmediğim yerlere… Ve ebedi yurda başlayan göç... Ahiret yolculuğu için, dünyada kalan sevdiklerim son yolculuğum için hazırlığa başladı. Dünya kıyafetim çıkarıldı. Yıkadılar, temizlediler, abdest aldırdılar; ahiret elbisemi, bembeyaz kefenimi giydirdiler... Tabuta koydular, cenaze arabasına koyup bağlı olduğum camiye, son namazım olan “veda namazı”mın kılınması için götürülüyorum. Tabutumu bir masanın üzerine koydular. Yeşil örtü örtüldü. Sevenlerim, sevmeyenlerim, merak edenler... Cenaze kalabalık olacak mı, olmayacak mı? “Seveni var mı?” diyenler de gelmişler... İmam, insanlara cenaze namazının nasıl kılındığını anlatıyor. Bunları duyuyorum… Gelenleri görüyorum. Aralarında dolaşıyorum bedensiz ruhumla. Anlamıyorum ne olduğunu. Bazıları neden ağlıyor? Bazıları neden gülüyor? Sevdiklerimi görüyorum, ağlıyorlar. Evlâdımı görüyorum, gözlerden boncuk boncuk yaşlar akıyor. Yanında arkadaşları onu teselli ediyorlar... İmam, “... nasıl bilirdiniz?” diye soruyor... “İyi bilirdik…” diyenler var… “susanlar” var… Namaz bitti, tabutumu kaldırıp cenaze aracına götürüyorlar. Sevdiklerim; göz yaşlarını tutamıyorlar. Evlâdım: “mama! Waar ga je heen? “Annemmm, nereye gidiyorsun?! Wie gaat mij tig keer per dag bellen?! Kim beni defalarca arayacak!?..

Gözlem Latife Uğur Turki latife_ugur1964@hotmail.com

“Ee nee!! Laat me los.. mama! “Hayır hayır!. Bırakın beni… Anne!. Bıraktılar. Sarıldı tabuta. Ben, bedensiz bir ruh olarak bir şey yapamıyorum. “Ölmedim! Ölmedim!” diyorum… Beni duyan yok! Gözyaşımı gören yok, acımı gören yok!.. Arabanın kapağını kapattılar. Gözü yaşlı sevdiklerim kaldı arkada… Ruhum cansız bedenimin peşinde koşuyor... Uçağa bindirdiler… Memleketime getirildim. Ölmeden önce gösterdiğim yere getirdiler. Yeni evim kazılmış. Beni bekliyor. Burada da sevenlerim gelmiş, veda etmeye… Aralarında sevmediklerim de var. Dünyada görmek istemediklerim… Bedensiz ruhum dolaşıyor. Sanki bir duman gibiyim. Kimseye dokunamıyorum. Kimse beni görmüyor... Burada da namazım kılındı. Burada vatanıma memleketime, dünyaya ve sevdiklerime “veda” ettim kılınan son cenaze namazla. Ne zormuş veda etmek!.. Dünyaya ebedi veda! Sevdiğim, evim, arabam… Bitti, dünya bitti… Birazdan ahiret hayatım başlayacak! Göz yaşlar ve dualarla yeni odamdaki yer yatağıma, özüme yatırıldım. Tahtalar dizildi. . Toprak dökülmeye başladı. .. Hıçkırıklar sanki uzaktan gelmeye başladı... Bedensiz ruhum son kez sevdiklerime, dünya’ya ve evlâdıma baktı. Evlâdımın yanına yaklaşıyorum. Yanağından öpüyorum, kokluyorum. “Yine görüşeceğiz üzülme” diye fısıldıyorum. Tabii ki duymuyor ama öptüğümü hissetti… El salladım girdim cansız bedenime… Ayak seslerini duymaz oldum. Öldüğümü anladım. Kalkmak istedim ama kafamı vurdum tahtaya… Ve, ve, ve... kaldım amellerimle bu yeni hayatımda baş başa... İşte ölümü yaşadık... Hayatın daim olmadığını öğrendik.. Bir dahaki yazımda, dünyaya geliş sebebini yazmaya çalışacağım. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haber 20 nieuws

Toplum

Geçmiş olsun, Hüseyin Kerim Hocam!..

Güney Hollanda Bölge Gençlik Teşkilatı başkanlığında görev değişikliği yapıldı

Yapılan istişareler sonucunda Güney Hollanda Bölge Gençlik Teşkilatının başkanlık ataması gerçekleşti. 4 yıla yakın bir süredir bu görevi yürüten Bahri Bulut, hizmet sancağını Mustafa Aktalan’a devretti. Bu süre içerisinde çok yönlü faaliyetlerle gençliği kucaklamaya çalışan Bahri Bulut ve ekibi, Mustafa Aktalan ve onun kuracağı ekibin her zaman yanında olacaklarını, çalışmalarına destek çıkacaklarını ifade ettiler. Mustafa Aktalan’ın teşkilatçı vasfını bildikleri için bu sancağı çok daha ilerilere taşıyacağına inandığını belirten Bahri Bulut, bugüne kadar kendisinin yanında olan bütün idarecilerine teşekkür etti.

Gazetemizin değerli yazarlarından Hüseyin Kerim Ece ağabeyimiz rahatsızlığı nedeniyle bir süredir Amsterdam VUmc hastanesinde tedavi görmekte. Geçenlerde kendisine ziyarette bulunduk. Geçmiş olsun dileklerimizle birlikte bir süre kendisi ile sohbet ettik. Tedavisi süren hocamızın moralini oldukça yüksek gördük. Geniş çevresi olan Hüseyin Hocamızın gelip gidenleri eksik olmuyor maşallah. O nedenle yorulmuş olabileceğini düşündük ve biz ziyaretimizi oldukça kısa tutmaya çalıştık. Şuan Kemoterapi alan Hüseyin Hocamızı iyi ve moralli gördük ama Hocamızın çarçabuk şifa bulması için hepimizin duasına ihtiyacı var.

Wilders’den Fas asıllı Müslüman Belediye Başkanı’nı protesto... Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin lideri Wilders, Fas asıllı Marcouch’un Arnhem Belediye Başkanlığına getirilmesi kararına tepki amacıyla protesto gösterisi düzenledi.

Hollanda Süper Kupası Feyenoord’un

Hollanda‘da aşırı sağcı Özgürlükler Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, eski İşçi Partisi (PVDA) milletvekili Fas asıllı Ahmed Marcouch’un Arnhem Belediye Başkanlığına getirilmesi kararını protesto etti. Wilders, Arnhem Belediyesi önünde, çok sayıda polis ve koruma eşliğinde, demir barikatların arkasında “(Arnhemistan) istemiyoruz, ülkemizi kaybediyoruz” yazılı pankart açtı. Hollanda‘daki PEGİDA Başkanı Edwin Wagensveld’in de katıldığı gösteride, Wilders taraftarları İslam karşıtı pankartlar taşıdı ve sloganlar attı. Aralarında Hollandalıların da bulunduğu Wilders karşıtı göstericiler ise PVV liderini protesto eden sloganlar atarak pankartlar açtı. Karşıt iki grup arasında çıkan kavga, polisin müdahalesi ile olay büyümeden önlendi. PVV lideri Wilders, gazetecilere yaptığı açıklamada Marcouch’un belediye başkanlığına getirilmesi kararının yanlış olduğunu savunarak, “Bugün yaptığımız protesto gibi demokratik yollarla bütün imkanlarımızı kullanarak Marcouch’un belediye başkanı olmasını engellemeye çalışacağız.” ifadesini kullandı.

Marcouch’un Arnhem Belediye Başkanı olmasına, gösteriye katılanlar gibi düşünen halkın büyük bölümünün de karşı olduğunu iddia eden Wilders, “Bana göre bu tür durumlarda referanduma giderek belediye başkanının halkın seçeceği kişi olması gerek. Bunu daha önce başka bir büyük şehirde yaşadık.” dedi.

Hollanda Süper Kupası’nı, normal süresi ve uzatmaları 1-1 sona eren karşılaşmada penaltılarda Vitesse’yi 4-2 yenen Feyenoord kazandı. De Kuip Stadı’nda oynanan mücadeleye hızlı başlayan Feyenoord, 7. dakikada Jens Toornstra’nın golüyle 1-0 öne geçti ve ilk yarı bu skorla sona erdi. İkinci yarıda ataklarını sıklaştıran Vitesse’nin kazandığı penaltı atışını 58. dakikada Alexander Büttner gole çevirdi ve karşılaşmanın normal süresi 1-1 sona erdi. Uzatmalarda iki takım da eşitliği bozamayınca penaltı atışlarına geçildi. Feyenoord, penaltıları 4-2 kazanarak kupayı kazandı. Feyenoord, tarihinde 3’üncü kez Hollanda Süper Kupası’nı müzesine götürdü.

Arnhem Belediye Başkanı Herman Kaiser’in sağlık nedeniyle görevi bırakması üzerine Marcouch’un belediye başkanı olması yönünde karar alınmıştı. ◄◄

AYGUN NOTENHANDEL

25 YILLIK BİRİKİMLE HİZMETİNİZDEYİZ... Türkiye’nin gözdelerini ayağınıza getirdik... -----------------------------------------------------------------Aydın İnciri Gaziantep Fıstığı Malatya Kayısısı Giresun Fındığı --------------------------------SATIŞLARIMIZ TOPTANDIR...

AYGUN NOTENHANDEL SOEST-HOLLANDA Tel: 0031 650 670 351 Bayramınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz aygunnotenhandel@hotmail.com

101. Geleneksel “Dört Gün Yürüyüşü” renkli geçti Hollanda’nın Gerderland Bölgesine bağlı olan Nimjegen Belediyesi’nde geleneksel “Dört Gün Yürüyüşü”nün bu yıl 101’ncisi başladı. Hollanda’da her yıl gerçekleştirilen “Dört Gün Yürüyüşü”ne on binlerce kişi katılıyor. Her yıl 18 Temmuz’da başlayan “Dört Gün Yürüyüşü’ne bu yıl 50 bin 403 kişi kayıt yaptı. Bu yılki yürüyüş yine renkli görüntülere sahne oldu. Dünyanın dört bir yanından binlerce kişi yürüyüşe katılmak için Hollanda’nın Gerderland şehrinin Nijmegen Belediyesi’ne geliyor. Binlerce kişi kentin etrafında yürürken, yollarda bekleyenler ise yürüyüşe katılanları alkışlıyor. Dört gün süren yürüyüşün ardından Via Gladiola’da görkemli bir girişle karşılanan vatandaşlara, “Dört Gün Madalyası” veriliyor. ◄◄


samenleving

cemiyet 21

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Halil İbrahim Karaaslan

B

Gündem

www.perspektif.eu

“Türkiye Kökenli Kuruluşlardan Hâlâ Entegre Olmaları Bekleniyor”

atı Avrupa’da azınlık olarak yaşayan ülkelerdeki Müslümanlardan devletin beklentileri büyük. Peki ya Avrupalı bir Müslüman; siyasilerden, devlet kurumlarından ve çoğunluk toplumundan ne bekler? Bu sorunun cevabı için altı ülkeden altı Müslüman temsilciyle konuştuk. Hollanda’da Türkiye kökenli kuruluşların ülkedeki Türk toplumunun entegrasyonuna olumsuz etki ettiği tartışması oldukça uzun bir süredir devam ediyor. Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher (PvdA) 2014 yılında, Türkiye kökenli Müslüman kuruluşların entegrasyona katkı sağlamadığını söyleyerek bu kuruluşlar üzerinde denetimi artırmak istemişti. Bu açıklamalar üzerinden fazla zaman geçmeden Asscher, Türk gençlerin büyük bölümünün Daeş sempatizanı olduğu iddiasını gündeme taşıdı. 2014 yılında bu iki olay Türk cemaatin büyük tepkisine yol açtı. Asscher’in Daeş ile ilgili iddiası konusunda hâlâ özür dilememiş olması eleştiriliyor. Ankara’daki Göç Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olan Meryem Özdemir, bu gelişmelerin Müslüman Türk kuruluşlar hakkında yürütülen tartışmaların daha iyi anlaşılması adına önemli olduğunu söylüyor. Özdemir, darbe girişiminden sonra Hollanda parlamentosunda Müslüman Türk kuruluşların entegrasyona katkı sağlamadıkları gerekçesiyle artık hükûmet tarafından muhatap alınmaması için sunulan önergenin kabul edildiğini hatırlatıyor. Ayrıca Asscher’in Hollanda Türk toplumunda “Gülencilere” şiddet kullanılmasını eleştirmeyen Türk kuruluş temsilcilerini bir daha muhatap almayacağını söylemesini de ekliyor. “Bu açıklamalar Türk kuruluşlar ile Bakan arasındaki gerilimin tekrar artmasına yol açtı. Birçok kurum temsilcisi, kendilerini sürekli yeniden anlatmaya zorlandıklarını söylüyor. Nitekim Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı, Türk kuruluşlarını darbe girişimi hakkında düşüncelerini almak için davet ettiği salonda onları sanki ifade veriyormuş gibi oturtmuş, bu nedenle de yine eleştiri toplamıştı.” Yine Başbakan Mark Rutte’nin, darbe girişiminde Rotterdam’da protesto gösterisinde gazeteciye tepki veren bir Türk gencine “Defol git” demesi, buna ek

Avrupalı Bir Müslüman Devletten Ne Bekler? Batı Avrupa’da azınlık olarak yaşayan ülkelerdeki Müslümanlardan devletin beklentileri büyük. Peki ya Avrupalı bir Müslüman; siyasilerden, devlet kurumlarından ve çoğunluk toplumundan ne bekler? Bu sorunun cevabını CMO üyesi Halil İbrahim Karaaslan’dan almaya çalıştık... olarak “Normal davran ya da ülkeyi terk et” sözleri de ülkedeki Türkiye kökenlilerin tepkisine yol açmıştı. Halil İbrahim Karaaslan, sosyal bilgiler öğretmeni olarak çalışıyor. Buna ek olarak Hollanda’daki azınlıkların meseleleriyle ilgileniyor ve aynı zamanda Müslümanlar ile Devlet Arası İletişim Organı (CMO) yönetim üyesi. Karaaslan, Hollanda’daki Türk toplumu için artık “entegre olma”nın eski bir tartışma olduğunu söyleyerek Türkiye kökenliler açısından tartışılacak şeyin “eşit haklar ve görevler” olduğunu vurguluyor. Karaaslan’a göre bunun için her iki tarafın da, yani hem devletin hem de Türk toplumunun çaba sarf etmesi gerek. “Türkiye kökenli kuruluşların, burada yaşayan Müslümanların bu ülkede kök salmaları ve özgüvenli Müslümanlar olarak sosyal hayatta aktif olmaları için üstlenmesi gereken görevler var. Kuruluşların çoğu korkudan hareket ediyor: ‘Gençlerimiz ya dilini, dinini unuturlarsa?’ endişesi hâkim. Bunun yerine kendimize ve gençlere güvenip, Türkçe ile beraber bu ülkenin dilinde sosyal tartışmalara katılıp bu toplumdaki yerimize sahip çıkmamız lazım.” Hollanda, mart ayında Türkiye ile yaşanan kriz nedeniyle gündemi meşgul etmişti. Türkiye’deki referandum arefesinde, önce Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağına Hollanda’ya iniş izni verilmemesi ve ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan’ın “persona non grata” ilan edilerek sınır dışı edilmesi iki ülke arasında ciddi bir kriz başlatmıştı. Buna bir de Aile Bakanı’nın sınır dışı edildiği gün Rotterdam’da olağanüstü hâl ilan edilmesi ve protesto için sokaklara dökülen Türkiye kökenlilere polisin orantısız müdahalesi eklenince ülkedeki Türkiye kökenlilerle ilgili yeni bir tartışma daha alevlenmiş oldu. Karaaslan, “Herkes biraz anlayış

bekliyor.” diyor. “Türkiye bir darbe atlattı ve ilk tepkiler hemen ilk dakikalarda gelmeye başladı. Türkiye kökenlilere yönelik var olan sürekli negatif algı insanları kızdırıyor, gençleri de Hollanda vatandaşlığından itiyor. Bu, bir insanın anne ve babasının sürekli kavga etmesine benziyor. Hollanda Türkiye kökenlileri kucaklamak istiyorsa Türkiye ile ilişkilerinin iyi olması şart. Bizim kökümüz ister istemez Türkiye’ye uzanıyor. Kökenimizin olduğu yer ile şu an yaşadığımız yerin arasındaki bağın iyi olmasını istememiz çok makul bir beklenti.” Mart ayında Hollanda’daki genel seçimlerde sağ popülist Geert Wilders’in aylar boyu anketlerde en güçlü aday olarak görülmesi ülkede ciddi bir gerginlik oluşturmuştu. Mark Rutte’nin (VVD) seçimi kazanmasının ardından sağ popülizmin yenilgiye uğradığı iddia edilse de, Rutte’nin Wilders’e benzer şekilde ulusal kimlik, entegrasyon ve göç konuları üzerinden seçim kampanyası yapmasıyla sağ popülist dili farklı bir tonda üstlendiği eleştirileri yapılmıştı. Karaaslan, “Hollanda’da ciddi sağ popülist bir politika var. Diğer partiler de sanki bu politika tarafından rehin alınmış gibiler. Aynı sözleri sadece biraz daha hafif bir tonla söylüyorlar. Bunun için Müslümanlar olarak daha çok konuşmalı, bir araya gelmeli ve hakkımızı savunmalıyız.” diyor. Fakat ülkede Müslümanların ortak hareket etmesinin önünde bazı engeller olduğunu da ekliyor: “Müslüman toplumu olarak ayrılmış durumda olduğumuz için, isteklerimizi sesli bir şekilde ifade edemiyoruz. Oysa birleşmemiz ve sadece Türkler olarak değil tüm Hollandalı Müslümanlar olarak ortak adım atabilmeliyiz.” Karaaslan’a göre bu ortak adım, tepkisel ya da belli bir siyasi partiye münhasır bir girişim olmamalı: “Müslümanlar olarak hiçbir zaman bir partinin başarısı ya da başarısızlığıyla uğraşmamamız gerek. Bizim aşırı sağa cevap yetiştirmeye değil, kendimizi daha iyi ifade ederek alternatifler üretmeye ihtiyacımız var.” Hollanda’da 2015 yılında 19 camide 27 saldırı meydana gelmiş. Karaaslan cami saldırıları konusunda CMO’nun devlet kurumları ve ilgili mercilerle iletişimde olduğunu söylüyor. Oluşturulan ortak komisyon, 2017 yılında cami güvenlik kılavuzu hazırlamış: “Kılavuzun amacı camileri bilgilendirmek ve lokal seviyede, camilerin belediyelerle daha sıkı görüşmeleri konusunda yön göstererek cemiyetlerin kendilerini daha iyi nasıl koruyabileceklerini ortaya koymak.” Anlaşılan Hollanda’daki Müslümanlara yönelik entegrasyon beklentilerini aşarak, gerçek sorunlar üzerine eğilmek Müslüman cemaat açısından iki kat daha fazla çaba gerektiriyor. ◄◄

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Deventer Merkez Camii’nden konsolosa ziyaret HDV Deventer Merkez Camii yetkilileri, 24 Temmuz 2017 tarihinde Deventer Başkonsolosu Esra Doğan’ı makamında ziyaret ederek bir süre görüştüler. Zafer Ateş’ten boşalan yere atanan Esra Doğan, ziyaretçilerden çalışmaları ve Hollanda’daki Türk toplumu ile alakalı bilgiler aldı.

70’li Yıllar ‐ de Jaren 70 in Turkije

Yönetmenliğini Selim Doğru’nun yaptığı reART Collective adlı sanat topluluğu ’70’li Yıllar ‐ de Jaren 70 in Turkije’ adlı müzikal gösterilerinin prömiyerini gerçekleştirdi.Türkiye’yi değişik yönleriyle anlatan bu çok zengin sahne gösterisinde çok sayıda amatörve profesyonel katılımcı görev aldı.

15 Temmuz için anma programları düzenlendi 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör örgütü tarafından Türkiye’de gerçekleştirilmek istenen, kahpe, kanlı ve hain darbe girişiminin birinci yıl dönümünde Türkiye ve dış temsilciliklerde “15 Temmuz Şehitlerini anma ve Millî Birlik Günü” etkinlikleri düzenlendi.

HOTİAD, din temsilcilerini bir aaraya getirdi

Daha önce kilise olan ve Türk işletmeci tarafından restorana dönüştürülen Juliana Plaza’da CMO ve HOTİAD tarafından verilen iftar, dört büyük dinin temsilcilerini ve Hollanda Devlet yetkililerini buluşturdu. Katılımcıların büyük çoğunluğunun Hollandalı, Faslı ve değişik ülke insanların olması dikkat çekti. Ulusal İftar”ın teması ise “ yoksulluk” olarak belirlendi.

Basın mensuplarına anlamlı plaket

15 Temmuz Şehitleri Anma ve Birlik Günü etkinlikleri çerçevesince Lahey Büyükelçilik Rezidansında yapılan törende Maslahatgüzar A. Alper Yüksel tarafından Hollanda’da aktif görev yapan basın mensuplarına birer hatıra plaketi taktim edildi. Plaket, darbe akşamı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yapılan bombardımanda parçalanan meclis duvar taşlarından, Başbakanlık Basın Yayın Enfermasyon Genel Müdürlüğü tarafından 15 Temmuz anma törenleri için özel olarak yaptırılmıştı.


04 haber 22 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Hollanda nereye gidiyor?

İstifası ile Leefbaar Rotterdam’ı çökertti Rotterdam Anakent Belediyesi’nde dengeler değişti. Rotterdam Belediyesi Leefbaar Rotterdam (Aşırı sağcı PVV çizgisinde olan Yaşanabilir Rotterdam) encümen üyelerinden Mohammed Anfal’ın partisinden istifa edip NİDA’ya geçmesi Belediye Meclisi’nde dengeleri alt üst etti. Leefbaar Rotterdam’ın Belediye Meclisi’ndeki çoğunluğunu kaybetmesi dengeleri alt üst ederken, sağ koalisyonun çoğunluğu kaybetmesi şokunun ikinci dalgası ise istifa eden Anfal’ın NİDA partisine geçmesi ile oldu. Rotterdam Anakent Belediyesinde 3 sandalyesi bulunan NİDA Partisi böylece sandalye sayısını 4’e çıkarmış oldu. Toplam 45 sandalye bulunan Rotterdam Belediyesi’nde Leefbaar Rotterdam, D66 ve CDA’da oluşan koalisyon bu istifa ile gücünü büyük ölçüde kaybetmiş oldu. Fas asıllı Nourdin El Ouali’nin başkan; Türk asıllı Aydın Peksert’in eşbaşkanlığını yaptığı NİDA partisi bu katılımla Belediye Meclisi’nde sandalye sayısını artırmakla kalmayıp, önümüz yıl yapılacak yerel seçimlerde, koalisyon ortaklarından biri olacağının da sinyalini vermiş oldu. ................................................................................................................................... ................................................................................................................................... ...................................................................................................................................

Haklarımız...

Hollanda’da park ücreti isyanı Hollanda’da özellikle Amsterdam, Den Haag ve Rotterdam gibi kentlerde park ücretlerinin yüksek olmasına tepki gösteren vatandaşların yanı sıra, branş yetkilileri de belediyeleri sorumsuzlukla suçladı. Detailhandel Nederland tarafından 36 büyük şehirlerdeki park ücretleriyle ilgili yapılan araştırmada 2012 yılından bu yana bazı belediyelerin park ücretlerine yapılan zamlarla yüzde 60’lara varan kazanç elde ettiğini ortaya koydu. Uzun süredir vatandaşların da yakındığı bir konu olan park ücretlerinin özellikle şehir merkezlerinde çok yüksek olması “dezavantaj” olarak nitelendirildi. Belediyelerin park ücretlerini yüksek tutmasına anlam veremediklerini belirten yetkililer, “Bu konuda belediyeler sorumsuz davranıyor. Şehir merkezlerine ulaşmak isteyen kişilerin bir nevi önü kesiliyor” dediler. Assen’da boş mağaza sayısı zirvedeyken park ücretlerine zam yapılmasına anlam veremediklerini belirten Detailhandel Nederland Yönetim Kurulu üyesi Dolf Kloosterziel, “doğru park uygulaması kentin kartvizitidir” sözlerine yer verdi. Araştırmada Hollanda’nın başkenti Amsterdam en yüksek park ücreti ile zirvede yer alıyor. .................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................

Waar denk je aan bij

‘Islam’?

Danıştay’ın 22 Eylül tarihinde davayı karara bağlayacağı belirtildi...

Türkiye’deki AOW’liler için hukuk savaşı devam ediyor Avukat Nazmi Türkkol, meslektaşı Roxane S. Rabarison ile birlikte Türkiye’deki AOW’li Türk vatandaşların mağdur edildiği gerekçesiyle Danıştay’a başvurdu. Türkkol 2015 yılında Türkiye’de ikamet eden 248 AOW’li vatandaş için hukuk savaşı başlattıklarını hatırlatarak, bu davaları savunmak için Utrecht Danıştay’ına başvurduklarını aktardı. 1 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe giren kanun ile birlikte Türkiye’deki 22.500 AOW’li vatandaşın KOB yardımının kesildiğini belirten Türkkol, bu kanunun Türkiye-AB Ortaklık Hukuku’na ve diğer Avrupa Sosyal Anlaşmaları’na aykırı olduğunu savunduklarını ifade etti. Danıştay’ın 22 Eylül tarihinde davayı karara bağlayacağı belirtildi.

Nourdeen Wildeman

Column

dogus@dogus.nl

In diverse winkels en in vele tuincentra in Nederland kan je ze kopen: allerlei Boeddha-beeldjes. Staand, zittend, liggend. Kleine beeldjes voor op een dressoirkastje, grotere beelden voor in de tuin. Maar als je aan een willekeurige verkoper of koper vraagt of hun voorkeur uitgaat naar het Theravada-, het Mahayana- of het Vajrayana-Boeddhisme kijken ze je vragend aan.

centrale hal Arabische kalligrafie en in de muur is een inham wat doet denken aan een mihraab. Je waant je in een moskee.

vergeet niet om je óók te richten op de associaties die mensen hebben bij Islam. Vergeet niet dat veel van de inhoudelijke ‘kritiek’ die mensen hebben, vooral voortkomt vanuit hun associaties. Alleen inhoudelijk reageren is dweilen met de kraan open. Mensen associëren Islam vaak bewust en/ of onbewust met allerlei nativiteit, zelfs met dreiging. Maar vooral als iets vreemds, dat niet compatibel is met Nederland. Daar kan je met allerlei inhoudelijke argumenten op reageren, maar als de associatie niet verandert zet dit geen zoden aan de dijk. Daarom zijn de simpele ontmoetingen en de gezellige rondleiding in de moskee met een hapje en drankje zijn van wezenlijk belang. Goed en vriendelijk contact met Nederlandse moslims. Alles wat de emotie aanspreekt en daardoor de associatie kan beïnvloeden. Dat is waar een hoop te winnen valt!

Avukat Nazmi Türkkol’un sosyal medyadan yaptığı paylaşımda yer alan bilgiler şöyle: “Türkiye’de ikamet eden 22 500 kişinin yaşlılık aylığına (AOW) ilave olarak ödenen KOB yardımı 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren kesildi. Bunun yerine gelen ek ödeme, kişilerin Hollanda’da sigortalı olarak kaldığı süreye göre belirlenecekti. Bilindiği üzere, birinci kuşak 15 yaşından sonra Hollanda’ya gelmiştir ve çoğu da 65 yaş olmadan önce dönmüştü. Bu nedenle yaşlılık aylıklarına yapılan yardım parası çok düşmüştü. Bunu biz adil bulmadığımız için Türkiye’de yaşayan 248 yaşlımız için 2015 yılında hukuk savaşına başladık. Bu davaları savunmak için Utrecht’teki Danıştay’daydık. Bu kanunun Türkiye-AB Ortaklık Hukuku’na ve diğer Avrupa Sosyal Anlaşmaları’na aykırı olduğunu savunduk. Danıştay, 22 Eylül 2017’de karar alacağını bildirdi.” ◄◄

Het bevestigt hoezeer de visie die mensen hebben op (andere) religies los staat van de feitelijke inhoud. Het gaat vooral om de associatie. Mensen associëren het Boeddhisme met vreedzame monniken, vrije spiritualiteit en zingeving die meer emotioneel dan materialistisch is. Of die associatie feitelijk klopt doet er nauwelijks toe. Zonder ooit ook maar één van de Boeddhistische geschriften gelezen te hebben kopen ze een beeldje en geven het een mooie plaats in hun huis of tuin.

Herkese bisiklet!.. Hollanda’da trafiği rahatlatmak için arayışlar devam ediyor...

Vroeger was de Islam een tijd erg populair in Europa. In het Duitse Schwetzingen werd in de 18e eeuw ter verfraaiing van de slottuinen een heuse moskee gebouwd. Althans, een gebouw dat eruitziet als een moskee, met een koepel en minaretten. Vanbinnen bevat de

Tot je je realiseert dat er geen gebedskleed op de grond ligt. In meerdere muren en dus in verschillende richtingen bevindt zich een zogenaamde mihraab. De Arabische tekst komt helemaal niet uit de Koran. Dit gebouw is nooit bedoeld geweest om gebruikt te worden als Islamitisch gebedshuis. Men had de ‘Schwetzingen Moskee’ enkel gebouwd voor de sier. Alles wat uit het Oosten kwam, was hot. Mensen wilden zich graag omringen met Oosterse of Islamitische architectuur en curiosa. Het ging niet om de inhoud van Islam – laat staan de aanbidding van Allah swt en de erkenning van Zijn uniciteit – maar om de sfeer die er omheen hing. Daar wilden zij mee geassocieerd worden. Daar kan je van alles van vinden, maar dit is hoe het nu eenmaal vaak loopt. Het is dus belangrijk voor eenieder die op welke manier dan ook bezig is met dawah of met de wijze hoe in onze samenleving naar de Islam wordt gekeken. Natuurlijk moeten we het gesprek over de inhoud voeren, maar

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Yeni bir uygulama ile pilot bölge olarak Rotterdam ve Amsterdam’ın her yerinden kiralık bisiklet uygulaması devreye sokuldu. 5 Temmuz 2017’de GPS uygulamalı sistemde, umuma açık yerlerde kilitli duran sarı renkli bisikletleri kiralamak için kimseyle görüşmenize gerek yok. Üzerinde bulunan App’i telefonunuza kurup kiralamanız yeterli. Yarım saatlik kira bedelinin 50 cent olduğu bu uygulama ile yetkililer, şehir içi trafiğinin rahat bir nefes alacağını hesap ediyor, bekliyorlar. ◄◄

SIMON scholen De Mulderij 10 - 3831 NV Leusden Tel: 033 - 433 73 36 http://www.simonscholen.nl info@simonscholen.nl


prisma

prizma 23

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Tebrik...

ve gazetede isimleri bulunan firmalar olarak Kurban Bayramı’nızı tebrik eder, esenlikler dileriz... ababil-advertentie_a4_liggend-CMYK.pdf

1

23-06-15

12:14

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

“Fijne offerfeest toegewenst”

Avrupa Girişimciler Birliği olarak Kuban Bayramı’nızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com


04 haber 24 nieuws

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Hollanda nereye gidiyor?

5Genelaydır hükûmet kurulamadı seçimlerin üzerinden 6 aya yakın bir zaman geçmesine rağmen

Hollanda’da zehirli yumurta skandalı büyüyor!

hala hükûmet kurulamadı. Hükûmeti kurmakla görevlendirilen eski Başbakan Yardımcısı Gerrit Zalm, düzenlediği basın toplantısında, koalisyon görüşmelerindeki son durum hakkında bilgi verdi. Zalm, dört parti arasında yapılan müzakereler için umutlu olduğunu fakat başarıyla sonuçlanacağına dair söz veremeyeceğini söyledi. Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Demokrat 66 (D66) ve Hristiyan Birlik Partisi’nin (CU) bazı önemli konular üzerinde anlaştığını kaydeden Zalm, ancak hükûmetin kurulması için daha uzun bir yol olduğunu aktardı. Zalm, “Bütün konular üzerinde anlaşma sağlanmadan bu iş tamamdır diyemeyiz. Dört parti müzakerelere devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu. Dört partinin siyasi liderleri de bazen fikir ayrılıklarından dolayı görüşmelerin zor geçtiğini ve görüşmelerin henüz bitmediğini kaydetti. Ülkedeki hiçbir siyasi parti, mecliste 20 milletvekilliği ile ikinci büyük siyasi parti olan aşırı sağcı Wilders’in liderliğindeki PVV ile koalisyon kurmak istemiyor.

Hollanda, Belçika ve Almanya gibi bir çok Avrupa ülkesinde tespit edilen ‘ zehirli ‘ yumurtaların kullanıldığı krepler (pannekoek) imha edildi. Alınan bilgilere göre Avrupa’dan bir gıda kurumu Almanya’dan Macaristan’a ithal edilen kreplerde zehirli yumurtalardan kullanıldığı yönünde uyarıda bulundu. Macar yetkililer uyarının ardından dondurulmuş kreplerin imha edildiğini duyurdu. Böylelikle zehirli yumurta vakası ilk kez Macaristan’da da ortaya çıkmış oldu. Zehirli yumurtalar Hollanda, Belçika, Almanya, İsveç, İngiltere, Avusturya, İrlanda, İtalya, Lüksemborg, Polonya, Romanya, Slovenya, Danimarka, İsviçre, Slovakya ve Hong Kong’da tespit edilmişti. Zehirli yumurta skandalında Chikfriend firmasından iki yöneticinin halk sağlığını tehlikeye attıkları nedeniyle tutukluluk hali devam ediyor.

.................................................................................................................................. .................................................................................................................................. ..................................................................................................................................

................................................................................................................................................................................................................... ................................................................................................................................................................................................................... ...................................................................................................................................................................................................................

PvdA, kimliğinden uzaklaştı

Mehmet Şükrü Oflaz

Kalemdâr

oflaz-aliya@hotmail.com

GÖLGESİ OLMAYAN ÇINAR “Hollanda toplumu olarak sevgi ve saygıya cok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz”

Mahmut Erdem de PvdA’dan ayrıldı!.. PvdA Schiedam grubundan ayrılma kararı aldığını belirten Mahmut Erdem, “Bu güzel ülkemizi saran aşırı sağ söylem ve eylemler maalesef PvdA partisini de etkilemiştir. PvdA partisi son yıllarda kendi öz benliğinden uzaklaşmıştır” ifadesiyle ayrılma gerekçesini kamuoyu ile paylaştı. Bağımsız Schiedam Meclis Üyesi olarak yoluna devam edeceğini açıklayan Mahmut Erdem, “yapıcı ve kucaklayıcı tutumumu her daim sergileyeceğim ve seçmenin sesi olmaya devam edeceğim” sözlerine yer verdi. PvdA’nın son yıllarda geçirdiği değişimi seçmenlere aktarırken zorlandığını söyleyen Erdem, bu durumda bir çok sorunun cevapsız kaldığına değinerek, kendisini artık bu partiye ait hissetmediğini aktarıyor. Mahmut Erdem’in basın açıklaması: “Değerli basın mensupları, uzun bir süre düşünüp ve tereddüt ettikten sonra bugün PvdA partisinden üyeliğimi sonlandırma, ve PvdA Schiedam grubundan ayrılma kararı aldım. Bugünden itibaren bağımsız Schiedam Meclis Üyesi olarak çalışmalarıma devam edeceğim. Bundan dört yıl önce siyasete atılırken, çok çalışacağıma herkesi kucaklayacağıma ve her kesimin sesi olacağıma dair vaatte bulunmuştum Schiedam halkına. Schiedam’da yaşayan bir çok seçmenin tercih oyu ile Mart 2014 yılında Belediye Meclisine seçildim. Bu güzel şehrimiz ve ülkemizde uzun yıllar hem gönüllü olarak hem de siyasetçi olarak insanlar arasında köprü vazifesi gördüm. Bizler bu toplumun bir ferdi olarak birbirimizi tanımalıyız ve insanları olduğu gibi kabul etmeliyiz. Yalnız o zaman toplumlar arasındaki önyargıları yıkmış oluruz. Hollanda toplumu olarak sevgi ve saygıya çok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz. Bu güzel ülkemizi saran aşırı sağ söylem ve eylemler maalesef PvdA partisini de etkilemiştir. PvdA partisi maalesef son yıllarda kendi öz benliğinden uzaklaşmış ve tek tek prensip ve geleneklerinden vazgeçmektedir. Kendimi, beş ay önce gerçekleşen genel seçimlerden sonra da, artık PvdA içerisinde bulamıyorum. Bu denli değişimi (sosyalist) seçmenlere de anlatmakta zorlanıyorum ve bir çok sorular maalesef cevapsız kalıyor. Bağımsız Schiedam meclis üyesi olarak yapıcı ve kucaklayıcı tutumumu her daim sergileyeceğim ve seçmenin sesi olmaya devam edeceğim. Kişisel ilkelerimden ve politik düşüncelerimden ödün vermedim ve hiçbir zaman da vermeyeceğimden emin olabilirsiniz. Önümüzdeki 6 ay bağımsız meclis üyesi olarak verdiğim söz ve ideallerim doğrultusunda çalışmalarıma kaldığım yerden devam edeceğim. Saygılarımı sunar iyi günler dilerim” Mahmut Erdem PvdA özellikle de yabancı ve Türk kesime karşı takındığı tavır ile dikkat çekmeye başlamış ve seçmen de Mart seçiminde gereken cevabı vermiş ve PvdA’ya tarihi hezimet yaşatmıştı. ◄◄

Hollanda suçluları Türkiye”ye iade edecek Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı, Türkiye adil yargılama sözü verdi ve buna itimat ettiğimizden artık suçluları iade edeceğiz açıklamasında bulundu. İki ülke arasında özellikle 15 Temmuz darbesinden sonra suçluların iadesi noktasında yaşanan kriz aşıldı. Geçen bir yıl içinde Hollanda’dan- 32 terör suçlusu istendi; 1 kişi iade edilmişti. Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı, artık gelen taleplere göre suçluların iadesine başlanılacağını duyurdu. Ancak yapılan açıklamada iadenin sadece uyuşturucu ve cinayet zanlılarını içereceği belirtildi. Politik ve darbeci kaçakların iade edilmeyeceği açıkça beyan edildi. ◄◄

B

izim kültürümüzde kırk yaşına kadar “genç”, kırk yaşından sonra “ihtiyar” kabul edilir bir insan. Kırk yaşı kemâl yaşıdır denilir. İhtiyar kelimesinin yerine yaşlı diyemeyiz. Zira ihtiyar kemâliyetin bir ifadesi olarak, isabetli/hikmetli seçim yapabilmeyi ifade eder. Efendimiz (s.a.v) bize ihtiyarların en şerlisinin gençlere benzeyenlerin olduğunu haber ediyor. İhtiyar, olgunluğun, tecrübenin, hikmetin, örnek olmanın remzi olarak görülür. Evet “görülür” dedik amma, bugün durum nasıl? Şimdi şöyle; yaygın bir cep telefonu kullanımı salgını var. Her anımıza hükmeden, olmadığı zaman bizi rahatsız eden (cep telefonum olmadığında kendimi çıplak hissediyorum demişti bir arkadaş), insani ilişkileri yok eden bir salgından bahsediyoruz. Pek çok yönden etkiliyor bizi. “Gençlerde daha çok gözüküyor” bu diye bir hüküm versem yanlış olur, yaşlılarımız da böyle olmaya başladı. Büyüklerimiz başlarını telefondan kaldırıp kelam etmiyorlar. Her anlarını sosyal medya ağlarından paylaşıyorlar. Geçenlerde yine bir büyük insan, cenazesini paylaştı, çok fazla beğeni aldı mesela. Konuşmaları incelemeye alırsak, yani “bir Müslüman nasıl böyle konuşur” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Koca koca insanlar, üstü açılmamış

sözler kullanmaktan çekinmiyorlar. Bir sürü garabet örnekleri var. Kırk yaşını geçmişlere akıllı telefonları yasak etmek lazım. Ya da çocuk kilidi gibi yaşlı kilidi koyulabilir. Veya bir “app” aracılığıyla kaba konuşmalar engellenebilir. Müslümana yakışmayan bir konuşma, bir beğeni, bir paylaşım olduğunda ekrana “Allah’tan korkmuyor musun!!!” diye bir uyarı gelebilir mesela. Hemencecik aklıma gelenler bunlar. Mutlaka sizin de aklınıza gelecek fikirler vardır. Bekleyin, gelir mutlaka. Bu söylediklerim, ölü evinde şaka yapmak kabilinden şeyler. Fakat durum hiç açıcı değil. Hele Müslüman ve ihtiyar olan bir insan için durum, telafisi mümkün olamayacak sakıncalar taşımakta. Bizde ihtiyar, “çınar” ile temsil edilir. “İhtiyar çınar” deriz büyüklerimiz için. Takdir ve takip edilesi bir temsiliyeti sebebiyle bunu söyleriz. Bizi geçmiş ile, doğru ve güzel ile, edep ve ahlâk ile buluşturması, örnek olması sebebiyle söyleriz. Ağırbaşlılığı ve tevazuu sebebiyle söyleriz. Gölgesi emniyet telkin eder, dünya hayatının yakıcılığından korunmamızı sağlar bize, onun için “ihtiyar çınar” deriz. Bu incelikli ve örnek tavırlı büyüklerin azlığına şahit oluyorum. Büyük var lâkin ihtiyarlarımız azaldı.

Bu ülkeye geldiğimden beri, karşılaştığım hiç bir yaşlı namazı sormadı. Ama parayla, arabayla ilgili sorulara çokça muhatap oldum. Bu insana ümitsizlik veriyor. Bu çok kötü bir durum. Bunun nasıl düzeleceği konusunda bir fikrim yok. Aklımda Eyüp Sultan hazretlerinin tavrı öyle duruyor. Sadece duruyor. Harekete geçirecek bir muharrik güç veya örnek yok.

Beyaz sakallı ton ton ihtiyarların, meclislerde “devlet” gibi oturan ak sakallıların, ortada duran olumsuzlukları fark ettirmeden ortadan kaldıran, yanında otururken, konuşurken edep ve erkanın meşk edilebildiği, sözü söz, yüzü yüz, aklı akıl, gönlü gönül insanlar azaldı. Sadece bunu düşündüğümde bile ne kadar yoksullaştığımı anlıyorum. Korkum, “bende böyle olursam hesabı nasıl vereceğime?” dairdir. Gökten üç elma düştü ile bitecek kadar destansı bir ömür sahibi olmadığımı bilerek, söylediklerimi söyledim... Hata ettim ise toyluğuma bağışlayın. ◄◄

Bizden de selam götürün!..

Hollanda Diyanet Vakfı, ilk hac kafilesini dualarla yolcu etti Hollanda Diyanet Vakfı Hac organizasyonuyla hacca gidecek hacı ayalarından oluşan ilk kafile Amsterdam havaalanından yola çıktı. 19 Ağustos 2017 tarihinde yola çıkan ilk hac kafilesi, beşi din görevlisi olmak üzere toplam 151 kişiden oluştu. Hacı adayları Amsterdam havalimanında aile ve yakınlarından oluşan kalabalık bir topluluk tarafından uğurlandı. Uğurlama törenine, HDV Hac organize sorumlusu ve HDV Koordinatörü Cevdet Keskin, Rotterdam Din Hizmetleri Ataşe Vekili Salih Söğüt, Rotterdam Mevlana Camii din görevlisi Osman Çelik ve çok sayıda hacı adayı yakını katıldı.

Osman Çelik Hoca’nın yaptığı dua ile kutsal topraklara uğurlanan birinci kafile 19 Eylülde Hollanda’ya dönecek. Beş kafileden oluşan Hollanda Diyanet hacı adaylarının diğer kafileleri 22/23 Ağustos tarihlerinde Amsterdam’dan ◄◄ hareket edecek.


spotlar 25 spotligt

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Corendon Airlines yedinci kez Capital 500 listesinde… Capital 500 listesine bu yıl da adını yazdıran Corendon Airlines, listeye 396’ncı sıradan girerek “Türkiye´nin en büyük 500 özel şirketi” arasında yedinci kez yerini aldı. Capital Dergisi’nin 1999 yılından itibaren şirketlerin yıllık cirolarını baz alarak gerçekleştirdiği Türkiye’nin en büyük özel sektör şirketini belirleyen araştırmasının sonuçları açıklandı. Corendon Airlines, Capital 500 listesine 396’ncı sıradan girerek, yedinci kez sıralamadaki yerini aldı. 2011 yılından beri her yıl “Türkiye’nin en büyük 500 özel şirketi” arasında yer almaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduklarını belirten Corendon Airlines Genel Müdür Yardımcısı (CFO) Olcay Türker, “Bölgemizdeki ve sektörümüzdeki tüm krizlere rağmen Türkiye’nin en büyük 500 özel şirketi arasında yer almayı bir kez daha başardık” dedi. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Beni Türk hekimlerine emanet edin!

Hollanda “2 aylık ömrün var” dedi, Türkiye’de ‘hayat’ buldu Hollanda’da tedavisi imkânsız denen ve ölüme terk edilen kanser hastası Yakup Aydemir, bir yakınının tavsiyesi ile kendini Prof. Dr. Ünal Aydın’a emanet etti ve organlarını saran tümörden kurtuldu. Hollandalı hekimlerin “İlaçla bir süre daha yaşarsın” diyerek gönderdiği 36 yaşındaki kanser hastası Yakup Aydemir, şifayı Almanya ve Belçika’da da aradı ancak kendisine umut verilmedi. Türkiye’de mezar aramaya başlayan Aydemir, bir yakınının tavsiyesi ile kendini Türk doktoruna emanet etti ve organlarını saran tümörden kurtuldu. İHA’nın haberine göre; Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden Hollanda’da yaşayan 36 yaşındaki Yakup Aydemir’e kısa süre önce ince bağırsak tümörü (nöroendokrin tümör) teşhisi konuldu. Tümörün riskli bir bölgede olmasını gerekçe gösterip ameliyat yapmayı reddeden Hollandalı hekimler, Aydemir’i “İlaçla bir süre daha yaşarsın” diyerek gönderdi. Belçika ve Almanya’da da şifa arayan 2 çocuk babası Yakup Aydemir, benzer cevaplar alınca Türkiye’den kendine mezar yeri bakmaya başladı ama bir yandan da çare aramayı sürdürdü. Bir yakınının tavsiyesiyle Türkiye’de cerrah araştırmaya başlayan Aydemir, internet üzerinden raporlarını gönderdiği İzmirli Prof. Dr. Ünal Aydın ve ekibi tarafından ameliyata alındı. Avrupalı doktorların “Yapılamaz” dediği operasyonla tümöründen kurtulan; eşine, çocuklarına ve işine geri dönen Yakup Aydemir, “Avrupalı hekimler insanı ölüme terk ediyor. Türk doktorlar bu anlamda çok daha ◄◄ vicdanlı ve becerikli” dedi.

Dövizli askerlik duyurusu T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu dövizli askerlik ile ilgili bir duyuru paylaştı. T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu bedeli 1000 euro dövizle askerlik ile ilgili son başvuru tarihinin 38 yaş sonu olarak belirlendiğini hatırlatarak, 1979 doğumlu askerlik yükümlüsü vatandaşların 31.12.2017 tarihinden önce başvurmaları konusunda aşağıdaki duyuruyu paylaştı. 1979 Doğumlu Askerlik Yükümlüsü Vatandaşlarımız Hakkında 27 Ocak 2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6661 Sayılı Kanun ile dövizle askerlik bedeli 1.000.- Avro ve anılan kanundan yararlanmak için son başvuru tarihi 38 yaş sonu olarak belirlenmiştir. Bu itibarla, 1979 doğumlu askerlik yükümlüsü vatandaşlarımız için son başvuru tarihi 31.12.2017’dir. Randevular konsolosluk.gov.tr internet sitesinden alınmaktadır. Dövizle askerlik başvuruları için gerekli bilgilere, Başkonsolosluğumuz web sayfası Bilgi Notları (http://rotterdam. bk.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=191819) veya konsolosluk.gov.tr ◄◄ adresinden ulaşılması mümkündür.

Organ bağışına sıcak bakmayanların sayısı arttı Hollanda’da Merkezi İstatistik Bürosu’nun verilerine göre organ bağışı istemeyenlerin sayısında artış yaşandı. CBS’in raporunda yer alan bilgilerde organ bağışı istemeyenlerin sayısı 1,71 milyona ulaştı. Bu oranın geçtiğimiz yılın ilk aylarına göre 152 bin daha fazla olduğu belirtiliyor. Organ bağışında bulunmak istemeyenlerde yaşanan artışın yanı sıra bu duruma evet diyenlerin sayısında da artış olduğu aktarılıyor. Organ bağışında bulunmak isteyenlerde ise aynı dönemde 36 bin artış olduğu belirtildi. 12 Yaş üzeri kayıtlı olan vatandaşların sayısı 6 milyon. Bu rakam vatandaşın yüzde 41’ini oluşturduğu belirtilirken, belirlenen oranın yüzde 28’i organ bağışında bulunmak istemiyor. Geçtiğimiz yıl Eylül ayında Temsilciler Meclisinde kabul edilen önergede, Hollanda’da vatandaşların sistemde otomatik olarak organ bağışçısı olarak yer alacaklarını, istemeyenlerin ise bunu bizzat bildirmesi gerektiği yer alıyor. Ülkede tepkilere neden olan bu zoraki bağış yasasını inceleyen CBS, vatandaşın bu duruma çokta sıcak bakmadığını ortaya çıkardı. Yasanın ◄◄ yürürlüğe girmesi için Senato’dan onay bekleniyor.

Murat Altun

Muştular

murat.7701@hotmail.com

En Merhametli Yüce Dost... Kutsal kitaplar, hak-batıl birçok inançlar ve biz Müslümanlar bilir, inanırız ki asıl hayat ahiret hayatıdır. Ancak ahiret, ne iman, ne inkâr, ne mücadele ve ne de imtihan yeridir. Sadece sevk-ü sefa(mükafat )ve azab yeri olduğundan; bu mükafat ve azab da bu dünyaya bağlı (bunun karşılığı olduğundan)burası, ıskalanmayacak, risk alınmayacak, karambole bırakılmayacak kadar ciddi ve hayâtidir. Mazlumların âhı buradan yükseliyor göklere. Hata, günah ve zulüm de burada işleniyor. İnsanların, çocukların korku, zulüm ve hüzünle döktüğü damla damla o gözyaşları da bu topraklara düşüyor. Bundan ötürü dünyada mahlukatın muhtaç olduğu en yüce değer merhamettir. Adalet, belki de değerler silsilesi içinde en zirvelerdedir. Ama adalet, Allah için söz konusu oldu mu; zalim, kafir gibi düşmanlarına uygulayacağı en alt kategori,-hak hukukyâni ondan daha aşağı “yasadışı” bir muamelesi olmayacak. Zaten Allah, sadece hak-hukuk, adaletle muamele etse şu yeryüzünde bir tek canlı kalmaz helak olurdu.(Fatır 45.) Her kişinin bir çok özelliği olur ama onu insanlar kendine prensip edindiği hayat ilkeleri ve huyu ile bilir, o lakabıyla çağırırlar. Âlemlerin rabbi olan Allah da kendi ismine sıfat olarak “rahman” demiş. Bunu besmele eylemiş ve her sûrenin başına koymuş. Sonra merhametinin baskınlığı kesmemiş bir de besmelenin içine 99 Esma’nın içinden aynısını bir daha “rahim” olarak vurgulamış. Bu da yetmemiş kendisine, her rekatta okunan Fatiha’nın içine iki kere daha eklemiş. Ve -rahmeti gazabını aşınca- sonunda yapacağını yapmış; üzerine vazife/prensip “ahlâk” edinmiş ve “kendi nefsine merhameti farz kılmış.” Enam 12. “Kulun Allah üzerindeki hakkı, ona azab etmemesi, Allah’ın da kul üzerindeki hakkı O’na şirk koşmamasıdır.” buyurmuş Efendimiz sav. Bu sonsuz rahmetin sebebi, O’nun sonsuz kudret ve kemâlâtının yâni Tanrı/ilah olmasının bir sonucudur.

Bunu niçin anlatıyoruz?.. Çünkü Allah cc. “Ben kulumun zannı üzereyim.” buyuruyor. O’nu nasıl zannediyor/sanıyorsak bize muamelesi de muhtemelen öyle olacaktır. O hâlde insanlardan daha çok “Allah’ı nasıl bilirsiniz?” sözü üzerinde tefekkür edip Allah hakkında iyi bir zanla, ümit ve korku arasında fakat bir ananın şefkatli yüreğine güvenip, yumuşak ellerine bırakır gibi O’na kendimizi bırakabilmemiz içindir. Nasıl ki bir ana çocuğunu, bütün menfaatler, ideolojiler hatta din’lerden bağımsız olarak fıtratı/doğası gereği merhamet eder ve severse; nasıl ki süt emen bir bebeğini ateşe atamaz, nasıl ki bir at, yavrusunu emzirirken merhametinden bir ayağını kaldırır, vahşi hayvanlar bile yavrusuna acır ve bunun gibi bütün dünyadaki canlıların rahmet ve şefkati, Allah’ın yüz rahmetinden sadece bir rahmetiyle oluyorsa, Rahman olan Allah’da kalan doksan dokuzun hesabını yapabilir miyiz. İşte İslam’ın Kitabı ve Peygamberi bu öğretiden dolayı çok kıymetli... Kur’an’ın “O öyle bir Allah’tır ki...” diye gelen yüzlerce ayeti bize O’nun ne olduğunu anlattığı gibi ne olmadığını da öğretmiş oluyor. İnsanoğlu tarih boyunca kan döktü ve yeryüzünde bozgunculuk yaptı. Çünkü Şeytan gibi aldatıcı bir düşmanı var. Batılı filmlerde en çok duyduğumuz klişe bir söz var: “lanet olsun” Bu ağır sözün anlamı nedir? Bize hafif gelen ama gerçekten de zerreden küreye her şeyi kuşatan Allah’ın rahmetinden mahrum kalmanın bir adıdır “lânet.” İşte bu şerrin şerri, beterin beteridir. Sevgili Peygamberimizin (sav) bu sözü yasaklamasının gereği budur. İnsanlar birbirine acımakta, saygı duymakta cimrileşti. “Acıma, acınacak duruma düşersin.” gibi hiç bize yakışmayacak sözler ediyoruz. Müslümanlar Müslümanı horlamaktan ve kanını dökmekten korkmuyor. Zalimlere gelince de sadece kınamakla insanlık görevimizi yaptığımızı düşünüyoruz. Büyük, küçük, eşya, hayvan tüm tabiata zarar verdiğimiz şu noktada, ellerimizi göğe açıp yardım bekleyebiliyoruz. Oysa, “Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” buyuruyor Peygamber Hz. Muhammed (sav)...

“Halık’a tazim, mahluka şefkat” bizim hayat felsefemizdir. Öyle bir medeniyetin evlâdıyız ki; Süleyman (as). kadar muhteşem bir sultan olsan da, can taşıyan karıncanın küçük cisminde rahmanın kocaman “merhamet” nazarını görüp, koca orduyu gerekirse bastırmayacaksın. (Neml sûresi 18) Yaratılanı yaratandan ötürü saymak ve sevmek bu olsa gerek. Biz sadece Araplara, Müslümanlara hatta insanlara değil bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen yüce Rasülün hayırlı ümmetiyiz. O hâlde içinde rahmanın bağı olan sıla-i rahim’i kesmek şöyle dursun bütün mahlukata karşı yetecek rahmeti yüreğimizde taşımamız gerek. Bu öyle bir fazilettir ki; Hz. Musa’nın (as) sürüsünden bir kuzu yukarı doğru kaçar. Hayli zaman onu kovalar ve yakalayıp “Ah canım! Beni de yordun kendini de yordun.” der, şefkatle bağrına basar ve “peygamberlik şerefiyle şereflenir” denilir. Allah Teâla tuzu kuru, şımarık kişilerin değil, kalbi kırıkların yanında olduğunu söylüyor. Acaba fakir fukara ile sohbetimiz, dostluğumuz ne durumda?.. Ve Rabbimiz, Hz. Muhammed’den (sav) bahsederken, “bize karşı aşırı düşkün, şefkat ve merhametle bağlı olduğunu” buyuruyor.(Tevbe 128) Kalçası kanayan bir hayvanın acısıyla aynı yerinden kan akan merhamet sahibi insanlar bu ümmet içinden çıktı. Ve şimdi bu ümmetin en çok birbirine muhtaç olduğu bir zamanı yaşıyoruz. Hani Doğu’dakinin ayağına bir diken batsa Batı’dakinin canı yanarmış.(H.Şerif) Bizim artık canımız yanmıyor tâ ki canımızı yakana kadar. Hz. Mevlânâ der ki: “Müslümanların canı yandı mı yanmak gerek. Acıktı mı acıkmak, üşüdü mü üşümek gerek. Ben görmesem de biliyorum ki dünyada evsiz barksız kalan, üşüyen insanlar var. Ben artık ısınamıyor, hep üşüyor, üşüyorum...” ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 haber 26 nieuws

Kutlama mesajı

“Barış, huzur, refah ve esenliği için duacı olacağım”

Mehmet Erdoğan:

Millî Görüş Hollanda İslam Federasyonu Başkanı

“Türk toplumu rüşdünü isbatlamıştır”

“Bayramınızı tebrik ediyor, insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum”

Görev süresi dolan Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, bir veda mesajı yayımlayarak, Türkiye’ye döndü...

S

H

ollanda Türk Toplumunun kıymetli üyeleri, Merkezde başka bir göreve tayin edilmem dolayısıyla, 5 Eylül 2014 tarihinde başlayan Hollanda’daki görevim 17 Temmuz 2017 tarihi itibariyle sona ermiş bulunuyor. Üç yıla yaklaşan görev süremiz boyunca siz kıymetli vatandaşlarımızla etkin bir diyalog ve işbirliği içinde olmaya, sizlerin talep ve sorunlarınızı yerinde dinlemeye ve bunlara imkânlar ölçüsünde çözümler geliştirmeye gayret ettik. Bayrağımızın gölgesini toplumumuzun her kesimine hissettirmeye çaba sarf ettik. Vatandaşımız neredeyse biz de orada olmayı bir vazife bildik. Beraber üzüldük, beraber sevindik. Hollanda’da 50 yılını geride bırakan sizler, şahsıma olan sevgi ve saygınızı her vesileyle gösterdiniz; saf ve temiz duygularla yüklü Anadolu insanının o misafirperverliğini ve alicenaplığını her daim hissettirdiniz. Şahsımı ilk günden son güne kucaklayan, her koşulda yardım ve desteğini esirgemeyen sizlere şükran ve minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Sizlerin bu değerli desteği olmasaydı, görevimiz çok daha güçleşirdi. Türk toplumu 50 yılın ardından burada artık rüşdünü ispatlamış, Hollanda

Brouwersdijk 149 Dordrecht

genel toplumu içinde hak ettiği yeri almıştır. Kendinizle ne kadar iftihar etseniz azdır. Türkiye anavatanınız ise, Hollanda da babavatanınız olmuştur. Bu çifte kimlik sizler için bir gurur vesilesi, bir zenginlik unsurudur. Türk toplumunun, geleceğini gördüğü Hollanda’da çok daha ileri noktalara geleceğine inancımız tamdır. Ülkemizin birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu, tüm dünyada ve Avrupa’da aşırı akımların ivme kazandığı bu çetin zamanlarda, sizlerden beklenen, bir olmanız, iri olmanız ve diri olmanızdır. Diğer taraftan, Anadolu’nun “hoşgörü” ve “barış içinde bir arada yaşama” ülküsünü, Hollanda’nın “samenleving” ilkesiyle bağdaştırmak; Ahmet Yesevi’nin, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin bıraktığı kültürün varisleri olarak, Hollandalı dostlarımızın gönlünü fethetmek ve tarihimizi ve kültürümüzü onlara en iyi şekilde tanıtmak sizlere düşmektedir. 20 yıldır şerefle hizmet ettiğim Dışişleri Bakanlığı kariyerimde Hollanda’daki görevimin ve Hollanda Türk toplumunun apayrı bir yeri olacaktır. Sizlerin barış, huzur, refah ve esenliği için duacı olacağım. Eşimle birlikte, sizlere en derin saygılarımızı sunuyor, sizler için her şeyin en iyisini diliyoruz. Sağlıcakla kalın. Doğuş Haber Merkezi

Putselaan 127-A Rotterdam

aygıdeğer kardeşlerimiz, Bir yaz dönemini ve sıla-i rahim ziyaretlerimizi daha geride bıraktık. Bütün kardeşlerimizin esenlik içerisinde Hollanda’ya dönmesinden dolayı Allah’a hamd ediyoruz. Hollanda’da, Rotterdam ve çevresinde 21 Ağustos tarihinde, diğer bölgelerde de ağustos ayının sonunda 2017/2018 eğitim ve öğretim sezonu başlayacaktır. Bütün öğrenci, çocuk ve gençlerimize yüce Allah zihin açıklığı versin. Hepsinin başarılı olmaları için duacıyız. Millî Görüş Teşkilatlarındaki çalışmalarımızı da aynı zamanda başlatmış olacağız. 1 Eylül Cuma günü Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz, inşallah... Bu vesileyle Hollanda’da yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimizin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, özelde ümmetin, genelde bütün insanlığın kurtuluşuna; huzur ve barış içerisinde yaşamalarına vesile olmasını yüce Rabbimizden temenni ediyorum, İGMG Hasene Derneğimizin Kurban kampanyası bayramının 3’üncü gününe kadar devam edecektir. Hasene Derneğimiz “Kurban et, ikram et, Memnun et” sloganıyla

mazlum ve mağdurlara ulaşmaktadır. Kurban ibadeti kampanyasına katılmanızı ve yeryüzünde bir mazlumu da sizin sevindirmenizi gönülden arzu ederiz. Şu ana kadar kurban kampanyamıza katılmış olan siz değerli kardeşlerimiz, mağdur ve mazlumların yanında olduğunuzu göstermiş oldunuz, Bu vesileyle Millî Görüş Teşkilatlarımız ve Hollanda İslam Federasyonu adına sizlere şükranlarımızı sunar hayırlı ve sağlıklı bir ömür dileriz... Tekrar, Kurban Bayramınızı kutluyor, ailenizle beraber huzurlu bir bayram geçirmenizi yüce Allah’tan diliyorum. ◄◄

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez.

Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz

yilmaz.nl

Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

* Sartları sorunuz

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com


27 toplum 23

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Rotterdam Başkonsolosluğu’nun yeni hukuk danışmanı, Havva Yılmaz oldu Avukat Nazmi Türkkol, önümüzdeki yıl belediye seçimlerinde aday olacağından dolayı 10 yıldır Rotterdam Başkonsolosluğu’nda yürüttüğü hukuk danışmanlığı görevinden ayrıldı. Bu görevi avukat Havva Yılmaz’ın üstlendiği belirtildi. Konu ile ilgili konsolosluk websitesi ve sosyal medya sayfalarından verilen bilgilerde Havva Yılmaz’ın 18 Ağustos 2017 tarihinden itibaren göreve başlayacağı aktarıldı. T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu tarafından yapılan duyuru şöyle: “Başkonsolosluğumuzda Hukuk Danışmanı olarak göreve başlayan Avukat Havva Yılmaz, 18 Ağustos 2017 tarihi itibariyle vatandaşlarımıza hukuki konularda danışmanlık hizmeti vermeye başlayacaktır. Cuma günleri saat 10:00-12:00 saatleri arasında hukuk danışmanlık hizmeti verilmesine devam edilecektir.” ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

“Yeter Artık, buraya kadar”

İsrail’in yaptığı bu eylemler, agresifleşerek işgal etme eylemidir.”

“Uluslararası toplum ‘yeter’ demezse İsrail’in zulmü sona ermeyecek ” Hollanda’da faaliyet gösteren Filistin Hizmetler ve Araştırma Merkezi (DocP) Başkanı Sonja Zimmerman, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Zimmerman, Mescid-i Aksa’nın kapatılması ve etrafından yaşanan olaylar için çok üzgün olduğunu belirterek, “İsrail yıllardır yavaş yavaş Mescid-i Aksa etrafında yasaklar getirerek sınırlar koymaya başladı. İsrail, bu yasaklarla birlikte kendi askerlerini arzuları olan Mescid-i Aksa etrafında konuşlandırarak söz sahibi olduklarını gösterip o bölgeyi kendilerine mal etmek istiyor. İsrail, yıllardır saldırgan bir şekilde Filistin halkına zulüm ediyor.” ifadelerini kullandı. İsrail’in varlığını genişletmek için arayışlar içerisinde olduğunu ve Filistinlilere ait bölgelerde hegemonya elde etme yolunda ilerlediğini kaydeden Zimmerman, “Hedefine, Mescid-i Aksa’yı ihlal ederek, altında kazı çalışmaları yaparak ve yasa dışı yerleşim planları ile oradaki Filistinlileri kovarak adım adım yaklaşıyor. İsrail’in yaptığı bu eylemler, agresifleşerek işgal etme eylemidir.” diye konuştu. Uluslararası topluma çağrı Birleşik Milletler (BM) gibi uluslararası kurumların İsrail’in durdurulmasında zayıf kaldığını savunan Zimmerman, şunları söyledi: “BM, İsrail’in eylemlerine karşı karar üstüne karar alıyor ama İsrail bu kararları yok sayarak BM’yi antisemitizmle suçluyor. BM üyeleri alınan bu kararlara destek çıkmaz ve mücadele etmezse bazı insani yardımların dışında BM kendi başına bir şey yapamaz. Eğer uluslararası toplum, ‘yeter artık, buraya kadar’ demez ise İsrail’in zulmü sona ermeyecektir.” (AA) ◄◄

‘Müslümanlara Karşı Ayrımcılık Raporu’ mecliste... Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı’nın talebi doğrultusunda özel bir kurum tarafından hazırlanan “Müslümanlara Karşı Ayrımcılık Raporu”, Temsilciler Meclisi’ne sunuldu. Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher tarafından sunulan raporda, 12-23 yaş grubundaki çocuk ve genç erkeklerin yüzde 30’unun, kızların ise yüzde 15’inin Müslümanlar hakkında olumsuz düşünceye sahip olduğu kaydedildi. Raporda, daha önce hiçbir Müslüman ile tanışmamış Hollandalı gençlerin, Müslümanlarla düzenli olarak bir araya gelen gençlere göre daha negatif düşünceye sahip olduğu belirtildi. Ayrıca raporda, medyada çıkan haberlerin, gençlerin bu konuda kendilerini olumsuz düşüncelere sevk etmesinde büyük bir etken olduğu bildirildi. Bakan Asscher, Temsilciler Meclisi’ne rapor ile sunduğu mektupta, araştırmanın sonuçlarının “korkutucu” olduğunu vurguladı. Müslümanlara karşı ayrımcılığın hiçbir zaman normal bir hâle gelmemesi gerektiğine dikkat çeken Asscher mektubunda, “Bu yüzden topluluklar arasında daha çok iletişime gerek var. Yapılan araştırmada da ortaya çıktığı gibi bana umut veren, topluluklar arasındaki iletişimin ayrımcılığa ve ◄◄ negatif algıya karşı iyi bir araç olmasıdır.” ifadelerine yer verdi i.

Danıştay, İslam ortaokulu ile kararını verdi Hollanda’da Danıştay, Amsterdam’da bir vakıf tarafından lise düzeyinde açılmak istenen ancak belediyenin konut tahsis etmeyi, Eğitim Bakanlığı’nın da finansman sağlamayı kabul etmediği İslam okuluyla ilgili “izin verilmesi ve okulun finanse edilmesi” yönünde karar aldığını bildirdi. Danıştay’dan yapılan açıklamada, okulu açmak için 2011’de başvuran Amsterdam İslam Eğitim Vakfı (AİEV) hakkında Eğitim Bakanlığı’nın iddia ettiği gibi resmi bir teftiş başvurusu olmadığı kaydedildi. Ayrıca eski vakıf yöneticilerinden birinin sosyal medya hesabından 2014’te terör örgütü DEAŞ’a yönelik yaptığı paylaşımların ardından kurumdan uzaklaştırıldığı belirtilen açıklamada, dolayısıyla okulun açılmasının önünde bir engel bulunmadığı vurgulandı. Danıştay, Eğitim Bakanlığı’nın kararı eğitim sezonundan önce onaylaması gerektiğinin altını çizdi. Eğitim Bakanlığı, 2011’de okulun açılması için başvuran AİEV’e onay vermişti ancak daha sonra onayı iptal etmişti. Amsterdam Belediyesi de vakıf yöneticilerinden birinin sosyal medyadaki DEAŞ paylaşımını gerekçe göstererek okula konut tahsis etmeyeceğini duyurmuştu. Kararların ardından AİEV, belediyeye dava açmış, mahkeme 2015’te vakıf lehine karar almıştı. Öte yandan Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Sander Dekker da Bakanlıkça yapılmak istenen teftişin vakıf tarafından reddedildiğini ve sosyal medyadaki söz konusu paylaşımları gerekçe göstererek AİEV’e finansal destek verilmesini kabul etmediklerini söylemişti. ◄◄ Ülkede lise düzeyindeki tek İslam okulu olan Avicenna Koleji Rotterdam kentinde bulunuyor.

Hollanda’da sabıkalıların iş bulma şansı göçmenlerden yüksek Hollanda’da yapılan araştırmalara göre iş başvuruları arasında, sabıkalı gösterilen başvuruların yüzde 28’ini mülakata çağırırken, bu oranın göçmen gösterilenlerde yüzde 9 olduğu belirlendi. Hollanda’da üç üniversite tarafından yapılan araştırma, sabıkalı Hollandalıların, göçmenlere göre iş mülakatına davet edilme şansının daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, referans mektupları ve özgeçmişleri aynı olan sabıkalı bir Hollandalının iş görüşmesine çağrılma oranı yüzde 28 iken, aynı özelliklere sahip bir göçmenin mülakata çağrılma oranı yüzde 9’da kaldı. Çalışma kapsamında, 500 kadar aynı özelliklere sahip, kurmaca özgeçmişler işyerlerine gönderildi. İşverenler, sabıkalı gösterilen başvuruların yüzde 28’ini mülakata çağırırken, bu oran göçmen gösterilenlerde yüzde 9’da kaldı. Araştırmanın ortaya koyduğu durumun “iğrenç” olduğunu belirten Hollanda İşçi Partisi (PVDA) lideri ve Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher, “İş başvurularında ayrımcılık kabul edilemez bir durum. İşveren bunu yaparak sadece adaletsiz davranmıyor aynı zamanda kabiliyeti olan birini elinden kaçırabiliyor. İyi bir işveren bunu yapmaz. O hem Arie’ye şans verir hem de Ali’ye.” ◄◄ değerlendirmesinde bulundu.

Hollanda’da gençler geleceğe güvenle (mi) bakıyor! Entegrasyon ve Toplum Uzmanlık Merkezi KIS tarafından hazırlanan “Gedeelde toekomst, toekomstoriëntatie van Nederlandse (migranten) jongeren” başlıklı araştırma raporunda, göçmen gençlerin Hollanda’daki geleceklerine bakışları irdelendi. Araştırma kapsamında 12- 24 yaşları arasında 1000 gençle görüşüldü. Araştırmacılar genel olarak, çalışma hayatındaki mağduriyetleri ile Hollanda ve Dünyada yaşanan gerilimlere rağmen, göçmen gençlerin Hollanda’daki geleceklerine olumlu baktıkları sonucuna vardılar. Bu da göçmen gençler arasında toplumsal sorunlara daha dayanıklı yeni kuşak gençlerin gelişmekte olduğu şeklinde değerlendiriliyor. Geleceklerini daha çok bireysel ilgi alanları doğrultusunda planlayan gençler, önceki kuşaklara göre daha fazla (yüksek) eğitimli veliler tarafından yetiştiriliyorlar. Gençlerle ilgili bir çok konuda açıklayıcı ve net değerlendirmelerin yer aldığı raporu duyuran IOT’nin gönderdiği basın bülteninde, Türkiye kökenli gençlerle ilgili bazı bulgular şu şekilde: Türk gençlerinin yüzde 50’si, Faslı gençlerin ise yüzde 65’i ayrımcı uygulamalardan rahatsız. Kendini Hollanda ile özdeşleştirme konusunda Türk gençleri diğer gruplardan farklı bir durum sergiliyor. Diğer göçmen gruplara göre Türk gençleri yüzde 19 ile kendini en az Hollandalı hissettiğini söyleyen grubu oluştururken, diğer göçmen gençler arasında bu oran yüzde 45 dolayında seyrediyor. Hollandalı gençlerin yüzde 24’ü kendi grubundan kişilerle ilişkiyi tercih ederken, Türk gençleri arasında bu oran yüzde 15 ile daha düşük bir düzeyde bulunuyor. Araştırma kapsamında görüşleri alınan göçmen gençlerin büyük çoğunluğu, geleceklerini Hollanda’da görüyor. Türk gençlerinin yüzde 13’ü Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor. Gençler en çok Hollanda’da yaşadıkları ayrımcılık ve Türkiye sevgisini, buna gerekçe olarak gösteriyorlar. Türk gençleri anne ve babalarının veya atalarının geldiği ülke olarak gördükleri Türkiye’ye dönüş konusunu, zaman zaman arkadaşlarıyla konuştuklarını belirtiyorlar. Eğitim (meslek) tercihlerinden en çok emin olan grup Türk gençleri. Eğitim tercihlerinde ebeveynlerin görüşüne (onayına) en çok önem veren grubu da Türk gençleri oluşturuyor. Buna karşılık eğitim tercihlerinde ailelerin◄◄ den iyi bir destek aldığını söyleyen gençlerin oranı, Türkler arasında yüzde 31 ile en düşük düzeyde bulunuyor.

Hollanda’da geçen yıl 12 bin ayrımcılık vakası kayıtlara geçti Hollanda İçişleri Bakanlığı ve Polis Teşkilatının talebi doğrultusunda farklı kurumlar tarafından hazırlanan “2016 Ayrımcılık Raporu” Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanlığı tarafından Temsilciler Meclisi’ne sunuldu. Rapora göre, Hollanda’da 2016 yılında 12 bin ayrımcılık vakası kayıtlara geçti. Kayıt altına alınan vakaların yüzde 40’ını etnik azınlıklara yönelik ayrımcılık oluştururken, bunun yüzde 17’sinde Türklerin mağdur olduğu belirtildi. Vakaların yüzde 8’inin “din” temelli ayrımcılık olduğunun belirtildiği raporda, bunun yüzde 95‘inin Müslümanları hedef aldığı vurgulandı. Müslümanlara yönelik ayrımcılığın daha çok iş hayatında ve başörtülülere karşı olduğu belirtildi. Camilere saldırılarda büyük artış... Raporda, camilere yapılan saldırılarda artış görülürken, bu sayının 2015 yılında 28 iken geçen yıl 72’ye yükseldiği bildirildi. Ayrıca raporda, Müslümanlara karşı ayrımcılık vakalarında, son yıllarda dünya ◄◄ genelinde yaşanan olayların etkisi olduğu vurgulandı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 spotlar 28 spotlight

Girişimcilerimizden bayram mesajları...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Hayırlara vesile olsun!..

Güzellikler olsun!

Mutlu bayramlar diliyoruz!

Sofranız afiyetli, paranız bereketli, kararlarınız isabetli, yuvanız muhabbetli, Kalbiniz merhametli, bedeniniz sıhhatli, yüzünüz mutlu, bayramınız kutlu olsun. Yılmaz Finans adına, Metin Yılmaz

Yüreklerde bir esinti ve barış paylaşımına en sıcak merhabadır bayramlar. Bayramınız kutlu olsun… Ankapsy adına, Hasan Aras

Hayat yaşamayı, vefa hatırlamayı, dostluk paylaşmayı, özel günler ise hatırlamayı bilenler için vardır. Kurban Bayramınız mübarek olsun. Soytekin Advocaten adına, Meral Soytekin

Mands Muhasebe adına, Selami Elkıran, Murat Tosun

Amanos adına, Ramazan Güngören

De Optiek adına, Gökhan Yıldız, Özcan Mert

Bayramınız mübarek olsun!

Hayırlı bayramlar!

Adil bir dünyanın inşasına vesile olsun!

Gönüller merhamete doysun!

Huzurlu bayramlar

Açlar doysun, dualar kabul olsun

Dünya’da ve ahirette hakiki bayramları yapabilmek temennisiyle Kurban Bayramınızı kutlar, hayırlara vesile olmasını dilerim. Koç Et Mamulleri adına, Hikmet Gürcüoğlu

Kurban Bayramınızı kutlar, hayırlı günlerin haberci olmasını dilerim... Silifke sütürünleri, Behzat Eren

Kurban Bayramının ulusumuzun diriliğine, mazlumların kurtuluşuna, insanlığın huzur, barış ve hidayetine vesile olmasını dileriz. Almina Baklava adına Yılmaz Ekici

İnsanlığın kurtuluşuna vesile olsun!..

Umudunuz kaybolmasın

Sevgiye, dostluğa kapılar aralansın!..

Ümmetin birlik ve beraberliğinin daim olması, kanın durması; sevgi, hoşgörü ve barışın hakim olması dileğiyle Kurban Bayramınız mübarek olsun.Şahan Market, Zekeriya Şahan

En kötü gününüz Bayram’daki gibi güzel olsun. Bayramınız kutlu olsun. Finma adına, Mehmet Soytürk

Rabbim nefsimize celaliyle, kalbimize cemaliyle, hayatımıza hikmetiyle, hatalarımıza rahmetiyle, mahşerde Muhammediyle yardım etsin inşallah. Bayramınız mübarek olsun. Hüseyin Kılınç


panorama 29 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Abdurrahman Yazır:

S

OVA Bedding... Bir dünya markası olma yolunda emin adımlarla yürüyor...

Gazetemizde sürekli yer bulan, “İş Dünyası” adlı bölümde, girişimcilerimizi sizlere tanıtmanın gayreti içerisinde oluyoruz. Onlarla yapılacak olan sohbet ve söyleşilerimizde, onları yakinen tanımanın yanı sıra, onların iş hayatını, yaşama bakış açılarını, Hollanda’yla alakalı gözlemlerini, küresel krizle ilgili düşüncelerini öğrenmeye çalışacağız. Bu sayıda da, farklı meslekte hizmet veren insanlarla hoş sohbetler gerçekleştirdik. Hollanda İslam Federasyonu, geçen yıl olduğu gibi bu yılda, işyeri sahiplerini ziyaret ederek hem hasbihal etti hem de üzerinde “bereket duası” yazılı birer tablo hediye etti. Gazete olarak bu ziyaretleri takip ettik ve girişimcilerimizi sizlere daha yakından tanıtmaya, onların yaşadıkları zorlukları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan bu çerçevede bu yıl Kılınçlar, TUR-NED, ÖZPAŞ, Kleurrijk ve en son olarak SOVA Bedding’i ziyaret etti. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, bu ziyaretlerin amacını şu cümlelerle özetledi: “Biz teşkilat olarak son birkaç yıldır, bu bereketli ramazan ayında iş adamlarımızı yerlerinde ziyaret ederek onlarla kısa bir hasbihal etmeyi, onlara verdiğimiz önemi ortaya koymaya çalışıyoruz. Bununla birlikte onların; teşkilat çalışmalarımızla alakalı değerli fikir ve görüşlerini dinlemeyi çok faydalı görmekteyiz. Onların, şubelerimiz ve kurumlarımız hakkında dilek ve temennilerini dinliyoruz. Bunu önemsiyoruz. Dolayısıyla bu tür konuların manevî bir atmosfer içinde konuşulmasını da ayrıca önemli buluyoruz bu nedenle, işadamlarımızı ziyaret etmeye gayret ediyoruz.” Oluşturduğu istihdam imkânlarıyla, ödediği vergilerle Hollanda ekonomisine hayat veren ve memleke-

“Müslüman, tedbirli ve uyanık olmak zorundadır” timize destek olan işverenlerimizden biri de, bir “MARKA” olma yolunda iddialı bir şeklide ilerleyen SOVA Bedding firması ve onun sahibi Abdurrahman Yazır idi. Kanaatkârlığı en büyük zenginlik olarak gören, hizmet ehli, mütevazi, açık sözlü, dürüst bir insanın sohbetinden büyük bir keyif alacaksınız. İstifade edeceğinizi ve ilgiyle okuyacağınızı ümit ediyor, sohbetimizle sizleri baş başa bırakıyoruz. Şu an 30 tanesi Türkiye’de olmak üzere tam 70 kişilik bir ekiple yatak imalatı yapan SOVA Bedding firması sahibi Abdurrahman Yazır bu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirirken bazı dilek ve temennilerde bulundu. Abdurrahman Yazır’ı tanıyalım... Abdurrahman Yazır, 50 yıla yakındır Hollanda’da yaşamakta. 1960 Yozgat-Çayıralan-Alidemirci Köyü doğumlu. Türkiye’de yarı kalan eğitimini burada tamamlamayı istemiş ama hayat onu iş dünyasının içerisine çekivermiş. Önceleri bir bisiklet tamir atölyesinde çalışmış. Daha sonra, uzun yıllar hizmet ettiği teşkilattaki arkadaşlarla ortaklaşa bir oluşum içerisine girmiş. Müslümanların birliğini, beraber hareket etmesini hayli önemseyen Yazır, bu oluşumun ayakta kalması ve zarar görmemesi için elinden gelen gayreti göstermiş. Ancak, oluşumun kan kaybetmeye başladığını görünce, kimsenin kalbinin kırılmasına müsaade etmeden oradan ayrılmış ve aynı alanda hizmet veren küçük bir mobilya atölyesi açmış. Daha sonra şu anki uğraşısı olan yatak sektörüne adım atmış ve doğruluğun, azmin, insanı nerelere taşıdığını isbatlamış olarak karşımızda duruyor. Millî Görüş Teşkilatlarının farklı kademelerinde yıllarca idarecilik yapan ve orada edindiği bilgi, tecrübe ve donanımı ticari hayatına da taşıyan Yazır, 5 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak Yozgat’ın Alidemirci köyünde dünyaya gelir. Henüz 15 yaşındayken gurbetin kucağına atılan Yazır, fark-

lı işlerde çalıştıktan sonra SOVA Bedding firmasını kurar. Abdurrahman Yazır, evli 3 erkek, 3 kız olmak üzere 6 çocuk sahibidir. Ziyaret sırasında hem kendisini hem firmasını tanıma hem de düşüncelerinden istifade etme imkânı bulduk… “Huzur İslam’da ama, İslam, ‘terör’ dinî olarak algılanıyor” İdealistliği, dürüstlüğü, hizmet âşığı, saf bir Anadolu insanı görünümü ile biz kendisini çok sevdik. Onu tanıyınca sizlerin de kendisinde bir şeyler bulacağınıza ve seveceğinize inanıyoruz. İşte Abdurrahman Yazır ve düşünceleri… “Temennim Kurban Bayramının İslam âlemine huzur ve mutluluk getirmesidir. Şuan İslam âlemine baktığımızda bilhassa Orta Doğuyu belli mihraklar karıştırıyorlar. O nedenle Müslüman tedbirli ve uyanık olmak durumundalar. Güçlü olmak ve birbirlerine kenetlenmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde olanlar ortada. Aynı mihraklar Katar’a karşı bir yamyam dansı yapıyor ve işi bu şekilde oldubittiye getirmekteler. Huzurun İslam’da olduğunu bildikleri halde “İslam eşittir terör” algısını oluşturdular. İslam’ın barış anlamına geldiğini biliyorlar aslında ama bunu kabul etmek işlerine gelmiyor. Her zaman söylemeye çalıştığım bir söz var: Müslümanın kuvvetli olması ve birbirlerini desteklemeleri lazım.” SOVA Bedding firmasını tanıyalım... Abdurrahman Yazır, iş dünyasında da Müslümanların işlerini Müslümanca ve gerektiği gibi yapmadıklarından şikâyetçi. Birçoklarının âdeta “işi elime yüzüme nasıl bulaştırırım” şeklinde bir çalışma sergilediğini düşünüyor. Son zamanda uğradığı bir haksızlık onun iş dünyasında büyük bir düş kırıklığı yaşamasına neden olmuş. Tam olarak ne iş yapıyorsunuz? “Biz yaklaşık 70 kişilik ekibimizle Boxspringpro yatakları üzerine çalışıyoruz. 30 kişilik ekibimiz Türkiye’de çalışıyor. Orada 6 bin metre

SOVA Bedding firması sahibi Abdurrahman Yazır kare, burada ise 10 bin metre kare yerimiz var. Buradaki ürünlerimiz orta ve üst kademeye hitap ediyor Suudi Arabistan dâhil dünyanın birçok ülkesine mal gönderiyoruz. İşe, 1995’de mobilya ile başladık ancak 2008 yılından itibaren yatak işine döndük. Hamdolsun bu ismi tutturduk. İsmimiz Hollanda, Belçika ve Almanya’da gayet güzel bir yer edindi.” İşi belli bir noktaya getirdiğini belirten Abdurrahman Yazır’a geleceğe dönük planlarını sorduğumuzda “Onu artık çocuklarım belirleyecek” diyerek topu onlara atıyor. Abdurrahman Yazır’ın 3 oğlu 3 kızı var. Oğulları ve bir kızı işin başındalar. Ama Abdurrahman ağabey yine de kendi elleriyle hayata geçirmek istediği bir Suudi Arabistan projesinin olduğunu açıkladı. Oradan 30 bin metrekarelik bir yerin alındığını ve orda Arap ortağı ile birlikte bir imalat yeri açmayı planladığını paylaştı bizimle.

Bu işlerin, özel ve önemli bir gayret ile piyasada yer edinebileceğine vurgu yapan Abdurrahman Yazır hem Türkiye’de hem de Avrupa’da çeşitli fuarlara düzenli olarak katılarak ürünlerini en iyi şekilde tanıtmaya çalıştıklarını söylüyor. Bize fabrikayı gezdiren Abdurrahman Yazır, ürünlerine ait birçok temel malzemeyi kendilerinin yaptıklarını gösterdi. Gayet rahat ve samimi bir ortamda çalışan işçilerin memnuniyetleri ve onunla alakalı iyi duygular besledikleri yüzlerinden okunuyordu. Başkan Erdoğan, Abdurrahman Yazır’a bereket duası yazılı tabloyu hediye ederken kendisine başarılar diledi... Söyleşi-Fotoğraf: Adnan Şahin

Ne tür yatak yapılıyor? Fiyatlar ne düzeyde? Her türlü konfora sahip çeşitli yatakların yapıldığını belirten Abdurrahman Yazır, fiyatların fabrika çıkışı olarak 400 ile 2500 Euro arasında değiştiğini belirtiyor ve fakat bu fiyatların mağazalarda 7 bin 8 bin Euro civarında satıldığını hatırlatıyor. Şu sıralar 80 santim yükselebilen, 5 ayrı fonksiyonu bulunan sistemli “hastane” yatakları yapmaya yöneldiklerini ifade eden Abdurrahman ağabey şimdi bu yatakları piyasaya sürmeye hazırlandıklarını belirtiyor.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

BAYRAM


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Birlik Camii üyelerinden Sevgili Ömer Karoğlu’nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Göçen cana Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Türk Sanat Müziği Korosu koristlerinden Sevgili Hanife Zeybek’in feci bir kaza sonucunda vefat ettiği haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... . Okurlarımızdan Sevgili Serdar, Yılmaz ve Emir Öztürk’ün kıymetli ağabeyleri Bekir Öztürk’ün vefat haberini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Göçen cana Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Versaam Cemiyeti üyelerinden Mehmet Utlu’nun vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan Sevgili Rukan Batı Yavuz’un (33) genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

TAZİYE

...Taziye...

- Taziye... Okurlarımızdan ve sevilen işadamlarımızdan, İsmail ve Tayfur Yumuşak’ın biricik kardeşleri Sevgili Zeki Yumuşak’ın (42) genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz.

Hollanda Karamanlılar Federasyonu Başkan Yardımcısı, Hollanda Bozkandak Derneği eski Başkanı ve Millî Görüş Teşkilatlarının değişik kademelerinde hizmetleri bulunan Sevgili İlhami Gülmüş’ün kıymetli eşi

Üyelerimizden, Zeliha Eraslan Aluç, Ömer Karoğlu, Rukan Yavuz, Mehmet Öz, Nadide Gülmüş vefat ettiler. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. Yeni Çınar Vakfı

Nadide Gülmüş-Altunbaş Hanımefendinin vefatını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet diliyor, gözü yaşlı, gönlü yaslı kalan sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyoruz... Doğuş - Yeni Çınar Vakfı

- Taziye... Hollanda İslam Federasyonu(NIF) Basın-Yayın sorumlusu Sevgili Ercan Kuzu’nun kıymetli eniştesi Mustafa Erkök’ün vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Tilburg Cemmiyeti öneki başkanlarından Sevgili Zübeyir Ünver’in ağabeyi Bekir Ünver’in vefat ettiğini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Rotterdam Versaam Cemiyeti Başkanı Sevgili Mustafa Şenyürek’in kıymetli amcası Nafiz Şenyürek’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda mehteran ekibinden Sevgili Emrullah Köse’nin kıymetli amcasının vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Venlo Cemiyeti önceki başkanlarından Sevgili Muhlis Ayboğan’ın kıymetli ağabeyinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda Yozgatlılar Federasyonu Başkanı Sevgili Yakup Peker’in kıymetli bacanağı Vedat Erciyes’in genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Hollanda İslam Üniversitesi Rektörü Sevgili Nedim Bahçekapılı’nın kıymetli ablasının vefatını teessürle öğrenmiş

Kurban Software problemen in Windows verhelpen Componenten in uw computer vervangen bij upgrade

bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı dileriz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan Sevgili Mehmet ve Ahmet Zırh’ın kıymetli babaları Mustafa Zırh’ın rahatsızlığı nedeniyle bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyoruz. - Tebrik... İsmail ve Nardane Ünver’in mahdumu Çağatay ile Ayhan (merhum) ve Nilüfer Şimşek’in kerimesi Gökçe Hatun 7 Ağustos Pazartesi günü sade bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Gökçe Hatun ve Çağatay’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. Çıkacakları yolculuğun kendileri ve aileleri için hayırlı olmasını diliyoruz.

- Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. Sevgili Ömer Serhat ve Zühal Türkmen çiftinin Halil İbrahim adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Halil İbrahim’e dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz... Dedelik makamına oturan Sevgili Yusuf Türkmen ve ninelik makamına oturan Nevcihan Türkmen’i de ayrıca tebrik ediyoruz.

Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Installeren van compleet ADSL of kabel internet pakket (UPC, KPN, Telfort, Ziggo enz.) Volledig thuisnetwerk installeren incl. backup functies Draadloos internet installeren of hulp bij storingen/klachten Antivirus Software DATA Recovery Online Backup LCD en Plasma TV reparatie Saratech PC Service geeft support aan alle versies van Microsoft: Windows 98/ME/2000/XP Vista/Windows 7 en Windows 8

SARATECH ICT Quintstraat 60 3083 JN Rotterdam Tel. +31 649 77 76 78 E-mail info@saratech.nl www.saratech.nl

oedd spoe or sp Vo Voor nt uu ku kunt n! llen! belle /7 be 24 24/7 76 77 76 49 77 06 06 -- 49

78 78

Abone

65ABNA0430045980


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 229-230 - Ağustos-Eylül 2017

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Sıkıntılı ve korkulu düş, kabus * 20 Ocak 2017’de Amerika’nın 45. Başkanı seçilen kişi. 2- Gelir getiren mülk * Keten, kenevir vb. bitkilerin liflerinden yapılan ince ip, kınnap * Bir meyve. 3- Bağlayan şey, bağ * (Tersi) yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı * Argonun simgesi * Azodun simgesi. 4- İsim * Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç * Sütün veya yoğurdun yüzünde zar durumunda toplanan, açık sarı renkli, koyu yağlı katman. 5- Saçları dökülmüş * Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, zarafet * Fasıla. 6- Boynun iki yanında, kolların gövdeye bağlandığı bölüm * Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet * Gelir getiren mülk. 7- Kumaş ve örgülerin yırtıklarını örmek, dikmek * İsim * (Tersi) Türk Lirası. 8- Potasyumun simgesi * Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü * Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye. 9- Kısaca metre * Uyanık, gözü açık, müteyakkız * Destek. 10- Bir göz rengi * Valide * Olmamış meyve * Eksiksiz, kesintisiz. 11- On beşinci yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı * Karşılıksız, parasız ve emeksiz elde edilen kelepir, yağma. 12- Kolaylık * Döteryumun simgesi * Baston * Utanma duygusu * Döteryumun simgesi. 13- Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar * Hakan * Keman ve kemençe yayı. 14- (Tersi) bir soru işareti * Şehirler arası yolların iki tarafında yayaların yürümesine ve taşıtların trafiği aksatmadan durabilmesine yarayan çakıl veya toprak yol * Bir tür cetvel * Argonun simgesi. 15- Terazi * Duanın ardından söylenir * Geviş getirenlerden, Güney Amerika’nın dağlık bölgelerinde yaşayan, yük hayvanı olarak kullanılan, karadan aka kadar türlü renklerde olabilen, tüyleri uzun, boyu yüksek ve boynu uzun hayvan. Yukarıdan aşağıya: 1- Fotoğrafta görülen rahmetli şairimizin soyadı * Tören. 2- Bilimsel niteliği olan * Kan kanseri. 3Terbiye edici anlamına gelen Allah’ın isimlerinden birisi * Hz. İbrahim’im yeğeni olan bir Peygamber * Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün beceri, eser * Alfabemizin son harfi. 4- Fide veya fidan dikilen yer * Işık * Genişlik * Baryumun simgesi. 5- Borun simgesi * Güneş doğmadan önceki alaca karanlık, fecir * Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı * Damarlarda dolaşan sıvı. 6- Bir görevde temelli olarak, vekaletin karşıtı * Bilgisiz, cahil. 7- Bir nota * Üzme, sıkıntı verme * Kısa zaman parçası * Ağabey. 8- Merhamet etmek * Çok güzel kadın. 9- Mısırdan geçip Akdeniz’e dökülen bir nehir * (Tersi) beyaz * Hidrojenin simgesi *Kükürdün simgesi * Boru sesi. 10- Mimarlıkta, sanayide ve bazı sanat dallarında yer alan eserlerin taslak durumundaki küçük örneği * Bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kutsal olduğuna inanılan bir güce niyette bulunmak, nezretmek * Azotun simgesi. 11- Trityumun simgesi * Çizgi * Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye * Bir besin maddesi. 12- Bir nota * İtriyumun simgesi * Namzet * Mikroskopla yapılan incelemede bazen lamların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası. 13- Eklemek, katmak, ilave etmek * Yolculukta ve askerlikte kullanılan, boyna veya bele asılı olarak taşınan, genellikle aba, deri veya metalden yapılmış su kabı * Argonun simgesi. 14- Bir uzunluk ölçüsü birimi * İki şey arasında açıklık oluşturmak, az açmak * Ün. 15- Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın birkaç sözle gösterildiği karton veya bezden levha * Hazır * Argonun simgesi.

HOLLANDACA “TEMEL BİLGİLERLE İSLAM” KİTABI YAYIMLANDI... ÇOCUKLARIN ANLAYACAĞI DİLDE, CAZİP, BOL RESİMLİ OLARAK HAZIRLANDI -----------------------------------------------------------------DİN - İMAN TEMİZLİK İBADETLER - AHLÂK SİYER --------------------------------SİPARİŞLERİNİZ İÇİN HOLLANDA İSLAM FEDERASYONU EĞİTİM BAŞKANLIĞINI ARAYABİLİRSİNİZ

IN AR AL ! E AB - B TİN NE KK A Dİ

C Dİ AMİ KK LE AT RİN İN E!

AN

ÇOCUKLARINIZA “İSLAMÎ KİMLİK” KAZANDIRMAK İÇİN FIRSAT!..

CAMİLERE VE TOPTAN SİPARİŞLERDE İNDİRİM UYGULANIR!.. Kurban Bayramı’nızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

NIF Eğitim Başkanlığı Tel: 0031 643 75 16 69 - 010 471 68 47 - egitim@nifonline.nl


Kurban Bayramı’nızı tebrik eder, esenlikler dileriz...


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.