170

Hükümet düştü!

Olan oldu! Birden Wilders garip ve anlaşılmaz sıçramasını yaptı ve tasarruf görüşmelerinden çekildi. Haftalarca ve zorlukla varılan netice bir anda çöktü.

Artık Hollanda’yı kim kurtaracak belli değil...

s25

Harç bedelleri yüksek

12 Eylül de sandık görünüyor...

TEBRİK

s5

Avrupa Adalet Divanı, (ATAD) Hollanda’nın AB üyesi olmayan ülkelerinden gelen vatandaşlardan, kimlik kartı harç bedeli olarak yüksek miktarlar aldığına karar verdi.

Jaar:14 | Editie:170 | Oplage: 12.000 | Mei 2012 | actueel informatieblad

www.dogus.nl

Doğuş Gazetesi müslümanların Üç Aylarını tebrik eder, Ramazan ayının ümmete huzur ve barış getirmesini diler

Gül döndü, izi kaldı

Diyanet’ten 1 mayıs kutlaması

s10

Bütün dünyada işçi bayramı olan 1 Mayıs Bayramı coşkuyla kutlandı.Bu kutlamaya Diyanet Başkanı Mehmet Görmez’de mesajla katıldı.

Darbeciler yargılanıyor Türkiye – Hollanda ilişkilerinin 400. yıl dönümündeTürkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kraliçe Beatrix’in davetlisi olarak Hollanda’ya geldi. 17-19 Nisan tarihlerinde gerçekleşen ziyarette Gül, Den Haag ve diğer şehirlerde Türk toplumu temsilcileri ile bir araya geldi. Ziyareti boyunca Hollandalıların da yoğun ilgi gösterdiği Cumhurbaşkanı Gül, politik ve kültürel görüşmelerin yanı sıra Türk ve Hollanda firmalarının üst yöneticileriyle de buluştu. Kraliçe Beatrix, Cumhurbaşkanı Gül’ü, Amsterdam’ın Dam Meydanı’nda yapılan resmi törenle karşıladı.

Cihan Gerdan:

s3

Biz dört dörtlük insan yetiştirmek istiyoruz s12

12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de yapılmış olan askeri darbenin baş aktörlerinin yargılanmasına başkent Ankara’da başlandı. 4 Nisan’da başlayan tarihi davada Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor.

Umre Kafilesi Kutsal Beldede SIPOR, de Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond, Al-Ghazali, Ibn-i Sina, Noen ve Ikra olmak üzere dört ayrı okulun birleşmesiyle oluşan bir kurumdur. 1988 yılında Rotterdam’ın Spangen semtinde ilk olarak Al-Ghazali islam ilkokulu açıldı

s25

Hollanda İslam Federasyonu bu yıl 232 kişilik ilk umre kafilesini kutsal topraklara uğurladı. Uzun ve kısa olarak belirlenen umrecilerin 9 günlük kısa kafileleri 27 Nisan 2012 Cuma günü iki ayrı gurup halinde Mekke’ye uçtular

“Güçlü kurulus, güvenilir dost”

UÇAK BİLETİ • ALTERNATİF TATİL PAKET TURLARI • ARABA KİRALAMA Schiedamseweg 102-a • 3025 AG Rotterdam-NL

010 - 425 85 83 • www.moonflytravel.nl

S8

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır.

Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Groothandel Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00 1

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

8 MA ACIL YIS IYOR

Hollanda genelinde bayilikler verilecek olup, daha geniş bilgi için şahsen başvurmanız rica olunur.

Free-Parts

Yedek parça ithalatı ve BENELUX bölgesine dagıtımı

www.nanoborx.com

Mayıs 2012

-

3

Doğuş

Haber Editör Editörden Hüseyin Yanmaz

Hollanda ile 400 yıl Hollanda ile 400 yıldır süren ilişkilerimizin son 50 yılını aynı havayı soluyarak geçirmişiz. Bilge insanlar ve manevi şahsiyetler yetiştirmek bana burada kalıcı olmamızın şartı gibi görünüyor.

İlişkiler insanla başlar, insanla gelişir ve insanla kemale erişir.

Hollanda ile olan ilişkilerimiz Osmanlı Devletiyle başlamış ve geliştirilmeye çalışılmıştır. Türkiye Devleti ile devam etmektedir. Türklerin ekonomik ve kültürel katkıları sözkonusu olunca şiş kebap, baklava, döner vs. dile getirilmektedir. Ancak ilişkilerin kemale eren boyutlarını göremediğimizi söyleyebilirim. İlişkilerimizin bu boyutu taşınma yoluyla buraya getirilmeye çalışılmaktadır. Mevlana’nın Mesnevi’sinin Hollandaca’ya tercümesi ve kültürümüze ait daha nice güzellikleri buraya taşımaktayız. Bunlar güzel şeyler ama ilişkilerin kemale ermesi açısından yeterli değildir.

Hollanda toplumunda yaşayan Müslümanlar olarak henüz ortak bir söylemden, bize ait ortak bir kültürden ve manevi bir etkileşimden yeterince söz etmemiz mümkün değil. Bizim ortak sevgilerimiz, ‘Sarı Saltuk, Ayvaz Dede ve Hacı Bektaşi Veli’ gibi manevi önderlerimiz burada yoktur. Bunu Doğu Avrupa Müslümanları başarmıştır.

Onun için bugün Doğu Avrupa’da Müslümanlardan kalıcı olarak

bahsedilebilmektedir. Mesela Sarı Saltuk’un ‘Yerin altı sizin olmadan yerin üstü sizin olmaz’ sözü bulunduğumjuz yerde kalıcılığımızı pekiştirecek ciddi bir nedendir. Yerin altının ve üstünün bizim olması beraber yaşamayı, burada ölmeyi, yaşadığınız toplumla entegre olmayı bilmek anlamına gelmektir.

Doğu Avrupa’da ilişkilerin kemale ermesinde Sarı Saltuk’un cenazesi bile işe yaramıştır. Bu zat vefat ettiğinde ‘benim için on tabut yaptırın ve on ile gönderin’ der. Bu gün için Sarı Saltuk, Macaristan, Bulgaristan, Bosna Hersek, Hırvatistan, Romanya, Yunanistan, Türkiye, Litvanya, Ukrayna gibi Doğu Avrupa memleketlerinde tanınır, sevilir ve mezarı ziyaret edilir. Bu insan, buradaki toplumları müslüman olsun olmasın birbirine bağlamıştır.

Bugün Batı Avrupa’da yaşayan Müslümanların konumu Doğu Avrupa’da yaşayan Müslümanların konumundan farklıdır. Bunun için manevi önderlerimizi yetiştirip, Avrupalılar’a manevi bir ortam, dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarını sunmalıyız. Çünkü İslam şehirlerinin her birinde manevi

kurtuluş liderleri mevcut. Onun içindir ki İslam o şehirlerde varlığını günümüze kadar sürdürmüştür.

Hollanda ile 400 yıldır süren ilişkilerimizin son 50 yılını aynı havayı soluyarak geçirmişiz. Bilge insanlar ve manevi şahsiyetler yetiştirmek bana burada kalıcı olmamızın şartı gibi görünüyor. Bunun için bir 400 yıl daha beklemeye gerek yoktur. Hadi hayırlısı.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Hollanda Ziyareti Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı beraberindeki heyetle 400. Yıl ilişkileri münasebetiyle Hollanda’ya resmi bir ziyarette bulundu. Cılız muhalefet seslerine rağmen Hollanda Devleti 400. yılın şanına uygun bir karşılama yaptı.

Bu iç barış açısından önemliydi.

Bu geziye Hollanda Devletinin gösterdiği ilgi, burada yaşayan Türk Toplumunu memnun etmiştir.

Bu gezinin, Hollanda Devletiyle Türk toplumu arasında, hükümetlerin uyguladığı ırkçı politikalar sebebiyle oluşan buzlanmayı eritmede önemli bir rolü olduğuna inanıyorum.

Amerika ve Batılı Devletler, nükleer enerji ürettiği ve bu enerjiyi silah sanayisinde kullanacağı iddialarıyla uzun yıllardır İran ile ciddi bir kriz içerisinde bulunuyorlardı. Bunun bedelini petrol fiyatlarının yükselmesi sebebiyle dünya halkları ödüyordu. Geçtiğimiz günlerde bu krizin önlenmesi ve İran’ın nükleer enerjisini kontrol altına almak üzere İstanbul’da bir dizi görüşmeler yapıldı. Şimdilik, bir sonraki krize kadar, ortalık yatışmış gibi görünmektedir. Burada bir hakkaniyetten söz edilecekse, Amerika ve Batılı Devletlerin, bu hassasiyeti dünyada nükleer silaha sahip tüm ülkeler için göstermeleri gerekir. Çünkü İsrail’in sahip olduğu İran’dan kat kat fazladır.

Chernobyl ve Fukushima felaketleri, bu enerjinin dünyaya faydadan çok felaket getirdiğini ortaya koydu.

Bu felaketler dünyamızı uzun yıllar etkilemeye devam edecek. Gelin dünyamızı kendi ellerimizle tehlikeye atmayalım. Dünyamızı nükleer enerjiden özgürleştirmek için mücadele edelim.

Hollanda’da Hükümet Düştü VVD, CDA ve PVV tarafından dışarıdan destekli hükümet, bir buçuk yıl sonra PVV’nin desteğini çekmesiyle düştü. Yabacıların çoğu nihayet deyip derin bir nefes alabilirler. Rutte hükümeti yönetime çok istekliydi. PVV’nin sözlü olarak içeride devam deyip dışarıda ise sürekli aba altından sopa göstermesi, ve bu durumları kendi lehine kullanmaya çalışmasına hükümet bugüne kadar ayakta kaldı. Wilders, yaşanan ekonomik krizi oy olarak PVV için devşirmeye çalışması ve bütçe kararlarını haftalarca bekletmesi hükümeti pes ettirdi. Önümüzdeki Eylül ayında sandık görünüyor. Hollanda toplumu sağduyulu insanlardan oluşmaktadır. Halk sorunları çözecek, bütünlüğü sağlayacak güçlü ve yeni bir hükümete yolu açacaktır. Çünkü krizlerin aşılması ancak güçlü toplumsal bağlarla olur.

Değerli okurlar Gazetemizi ilgiyle okuyacağınıza inanıyor, hepinizi Mayıs sayımızla baş başa bırakıyorum.

Nükleer enerjiden özgür bir dünya

Gül Hollanda’da iz bıraktı Türkiye – Hollanda ilişkilerinin 400. yıl dönümündeTürkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kraliçe Beatrix’in davetlisi olarak Hollanda’ya geldi. 17-19 Nisan tarihlerinde gerçekleşen ziyarette Gül, Den Haag ve diğer şehirlerde Türk toplumu temsilcileri ile bir araya geldi. Ziyareti boyunca Hollandalıların da yoğun ilgi gösterdiği Cumhurbaşkanı Gül, politik ve kültürel görüşmelerin yanı sıra Türk ve Hollanda firmalarının üst yöneticileriyle de buluştu. Kraliçe Beatrix, Cumhurbaşkanı Gül’ü, Amsterdam’ın Dam Meydanı’nda yapılan resmi törenle karşıladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eşi Hayrunnisa Gül, bakanlar, milletvekilleri ve iş adamlarından oluşan kalabalık bir heyetle Hollanda’ya geldi. Gül, 3 günlük resmi ziyareti sırasında Den Haag, Venlo ve Maastricht’i de ziyarete etti.

Amsterdam Müzesi’nde ‘Levanten Ticaret Odası’ sergisinin açılışını yaptıktan sonra iş dünyasının temsilcileriyle biraraya geldi.

Toplantıya Veliaht Prens Willem Alexander, eşi Prenses Maxima, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Hollanda Başbakan Yardımcısı, Ekonomi, Tarım ve İnovasyon Bakanı Maxime Verhagen, TOBB ve DEİK Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da katıldı.

değerlendirilmesinin Avrupa iş dünyasının da yararına olacağını ifade etti.

Daha sonra Hollanda-Türkiye İş Forumu’na katılan Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında Hollanda iş dünyasına ‘Türkiye’ye güveniniz’ çağrısını yaptı. Lojistik, taşımacılık, çevre teknolojileri, tarım ve hayvancılık gibi konulada ortak çalışma olanaklarının arandığı İş Forumu’nun kapanış oturumuna katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin köklü reformlar gerçekleştirdiğini, mali disipline büyük önem verdiğini ve bütçe açığının yüzde 1,5 civarında bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin coğrafi yapısı ve nüfusuyla çok büyük bir potansiyele sahip olduğunu, bu potansiyelin birlikte

Toplantıların ardından Kraliçe Beatrix, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül onuruna Amsterdam Kraliyet Sarayı’nda akşam yemeği verdi. Türkiye’nin birçok insana ilham verdiğini ve örnek bir ülke olduğunu söyleyen Kraliçe Beatrix, ‘Ülkeniz mevcut güçlerin ve dengelerin çatıştığı çalkantılı bölgede bir istikrar unsuru. Ülkeniz bir çok kişi için bir ilham kaynağı ve örnek’ diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hollanda’ya resmi ziyaretinin ikinci gününde Den Haag kentinde görüşmeler yaptı. Temsilciler Meclisi Başkanı Gerdi Verbeet ve Senato Başkanı Fred de Graaf tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Mark Rutte ile ortak basın toplantısında Türkiye’nin Avrupa için taşıdığı öneme bir kez daha vurgu yaptı.

Onuruna verilen resmi akşam yemeğinde bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, 400 yıllık bir geçmişe sahip Türkiye-Hollanda ilişkilerinin bu ziyaretle birlikte yeni bir anlam kazandığını ifade ederek,

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Nayrünnisa Gül, Hollanda’ya ziyaretlerinin ikinci gününde, iki ülke arasındaki ilişkilerin 400. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen konseri izlediler.

Hollanda Başbakan Yardımcısı, Ekonomi, Tarım ve İnovasyon Bakanı Maxime Verhagen, yaptığı konuşmada Türkiye ve Hollanda arasındaki ilişkilerin tarihsel boyutuna değindi. Verhagen, Türkiye’nin Hollanda’nın öncelikli ülkeler listesinde yer aldığını söyledi.

Maxime Verhagen, “Ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve karşılaşılan engellerin kaldırılması için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu. TOBB ve DEİK Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, vizenin kaldırılması çağrısında bulundu.

‘Türkiye ve Hollanda bugün, tarihi temellere dayanan mükemmel ilişkilere sahip, NATO üyesi iki müttefik ülke ve birbirinin güçlü ekonomik ortağıdır” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, mevcut ilişkileri daha da geliştirme hedefine dikkat çekerek, ‘Diğer taraftan, hiç bir radikal ve aşırı fikrin kök salmasına ve bu özel münasebetimize zarar vermesine müsaade etmememiz gerekir’ dedi. Cumhurbaşkanı Gül konuşmasını, ‘İlişkilerimizin 400. yıl dönümü kutlamalarıyla taçlanan bu ziyaretin halklarımız ve ülkelerimiz arasındaki mevcut karşılıklı anlayışa katkı sağlamasını umuyorum’ sözleriyle tamamladı.

Gül, ziyaretinin son gününde Venlo 2012 Floriade botanik fuarındaki Türk bahçesinin açılışını yaptı.

Açılışı Kraliçe Beatrix ile birlikte yapan Cumhurbaşkanı Gül, Türk bahçesi önünde CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal’ın da aralarında bulunduğu kalabalık bir grup tarafından karşılandı. Bahçe içinde bulunan Türk evini gezen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘İstanbul Sümbülü’ sunuldu. Floriade 2012’de, 2016 yılında Antalya’da düzenlenecek olan Botanik Expo’nun tanıtımı da yapılıyor.

Cumhurbaşkanı Gül, eşi Nayrünnisa Gül, Kraliçe Beatrix, Limburg Valisi Theo Bovens’in Maastricht eyalet binasında onurlarına verdiği yemeğe katıldılar. Öğle yemeğinden sonra Cumhurbaşkanı,

Hollanda Kraliçesi ile Bonnefanten Müzesi’nde Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu Sergisi’nin açılışını yaptı. Bonnefanten Müzesi’nde Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve Müze Direktörü Stijn Huijts tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, müze çıkışında kendisine sevgi gösterisinde bulunan vatandaşlarla bir süre sohbet etti.

Kraliçe Türkiye’yi ziyaret edecek Devlet Enformasyon Dairesi, Kraliçe Beatrix’in 13-15 Haziran tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini duyurdu. Kraliçe Beatrix’in Ankara ve İstanbul’u ziyaret edeceği açıklandı.

4

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum 24. Avrupa Kur’an Tilavet Yarışması 10-13 yaş grubunda yapılan yarışmanın birinciliğini Hamburg Bölgesi’nden Osman Güraltunkeser, 14-18 yaş grubunun birincisi ise Ruhr A Bölgesi’nden Muhammed Bilal Demirel oldu.

Osman Güraltunkeser İslam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkanlığı’nın düzenlediği Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilavet Yarışması’nın 24.sü Wuppertal kentinde yapıldı.

10-13 yaş grubu ile 14-18 yaş grubu olmak üzere iki ayrı yaş grubunda yapılan yarışmaya her iki grubta da,. daha önce yapılan şube ve bölge elemelerini kazanan dörder yarışmacı katıldı. Yaklaşık 1500 kişinin izlediği yarışmada, yarışmacılar, Kur’an-ı Kerim’den kendilerinin kur’a ile çektikleri kısımları yüzünden ve ezbere okudular.

10-13 yaş grubu yarışmasına Fransa Annecy Bölgesi’nden Sefa Tamtürk, Freiburg Bölgesi’nden Kazım Canbolat, Hessen Bölgesi’nden Emre Değer, Hamburg Bölgesi’nden Osman Güraltunkeser katıldı. Bu yaş grubundaki yarışmanın birinciliğini Hamburg Bölgesi’nden Osman Güraltunkeser kazandı. İkinciliği ise Freiburg Bölgesi’nden Kazım Canbolat alırken, üçüncülüğü Hessen Bölgesi’nden Emre Değer kazandı.

Dördüncülüğü ise Fransa Annecy Bölgesi’nden Sefa Tamtürk elde etti.

14-18 yaş grubu yarışmasına Berlin Bölgesi’nden Muhammed Fahim Akbar, Rhein-Saar-Neckar Bölgesi’nden İsmail Melih Tuzlacı, Ruhr A Bölgesi’nden Muhammed Bilal Demirel, Schwaben Bölgesi’nden Asfia Mahmood katıldı. Bu yaş grubundaki yarışmanın birinciliğini Ruhr A’nden Muhammed Bilal Demirel kazandı. İkinciliği Berlin Bölgesi’nden Muhammed Fahim Akbar alırken, üçüncülüğü Rhein-Saar-Neckar

Bölgesi’nden İsmail Melih Tuzlacı kazandı. Dördüncülüğü ise Schwaben Bölgesi’nden Asfia Mahmood elde etti.

IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal Ünalan’ın sunduğu 24. Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilavet Yarışması, geçen yılki yarışmanın birincisi Ruhr A Bölgesi’nden Enes Çiçek’in okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı.

Açılış Kur’an’ından sonra jüri heyeti takdim edildi. Jüri heyetinde başkan olarak Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nihat Temel yer aldı. Jürinin diğer üyeleri ise, İmamHatip Gürsel Turhan, İmam-Hatip Mustafa Doğan ve Viyana Bölge Başkanı Muhammed Turhan idi.

Yarışmalara, IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç’ın selamlama ve IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün açılış konuşması sonrasında başlandı.

Jüri heyeti önce yarışmanın kurallarını bir kez daha hatırlatarak, 10-13 yaş grubundan başlamak üzere yarışmayı başlattı. Daha sonra ise her iki yaş grubunundaki

Kemal Ergün - Sefer Ahmedoğlu yarışmacıların okuyuşlarının değerlendirilmesine geçildi. Dünyaca meşhur Mısırlı Kârilerden Dr. Ahmet Nuayna da okuduğu Kur’an-ı Kerim ile dinleyenleri kendine hayran bıraktı.

IGMG İrşad Başkanlığı, 24. Kur’an-ı Kerim Yarışması dolayısıyla bir de Hat ve Kur’an-ı Kerim Sergisi düzenledi. Sergide, özellikle Almanca olmak üzere çeşitli dillerde yapılmış olan Kur’an-ı Kerim mealleri ve Kur’an ile ilgili olarak yazılmış olan çeşitli eserler de yer aldı.

Öte yandan, Avrupa’da Kur’an-ı Kerim öğenimi ve Avrupa Kur’an-ı Kerim yarışmalarına yaptığı katkılardan dolayı IGMG Din İstişare Kurulu eski üyelerinden Sefer Ahmedoğlu hocaya bir şükran plaketi takdim edildi.

Ali Işık

Kitap Okumak Caiz midir?

Okumak eyleminin ekini kökünü analiz etmenin maharetli yanı kalmamıştır herhalde. Millet olarak doğuştan bu işin erbabıyızdır biz. Okumak mevzu bahis olduğunda damarlarımız gerilir, sonra konu hakkında söyleyeceğimiz cümleler dökülüverir dudaklarımıza. Okumakla hiç alakası olmayanımızın dahi beş altı kitap ismi bilir. Biz evlerimizin en görünür yerlerini kütüphanelerimize (kitap dolaplarımıza) ayırmışızdır. Tuğla gibi basılmış, ciltli kitaplar en üste; altına renklileri ve en altına da gri olanları ya da rengi benzer olanları itina ile dizeriz. Biz kitap indirir, kitap kaldırırız. Çevrenizdeki kanaat önderlerinin (!) sizler için seçtiği kitapları hala dikkate alıyor musunuz bilmiyorum. Ve bunların sınırladığı kitap sayısı son kontrollerden sonra ne oldu onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: biz kontrol edilmiş kitapları okuyarak büyümüş bir nesiliz. Yıllardır bu kepazeliğin sonu nereye varacak diye merak eder dururum. Şu gerçek ki yasak kitapların revaçta olduğu bir devirde dünyaya gözünü açmanın faturası, birilerinin yakasında, ‘görülmeyen bir yafta’ olarak asılı kalmıştır.

Bütün gözler, elinden geldiğince kitaptan uzak durmuş insanlara çevriliyken ‘okumak’ tan bahis açmak çok yersiz mi olur acaba? ‘Hadi okuyalım’ demek, kimi harekete geçirebilir. Üzerine titrediğimiz birçok meseleyi hafife aldığımız gibi ‘okuma’ eylemini de sıradanlaştırdığımızdan olsa gerek herkes iyi bir okur olduğunu zannediyor. Neye ve kime göre? Durumun bu denli karmaşık bir hal alması iyi okuru tespit etmeyi ve sağlıklı okuma prensiplerini ortaya koymayı da zorlaştırıyor.

Okumak ‘ciddi ve disiplinli’ bir iştir.

Allah’a ‘Yarabbi! Doğru kitapları doğru zamanlarda okumam için yardım et’ şeklinde el açıp dua edenlere o kadar imrenmişimdir ki.

Ben ‘okurum’ diyen insanların çoğu, ‘su vücut için ne kadar gerekli ise kitap da ruh ve zihin için o kadar gereklidir’ şeklinde düşünenlerdir.

Okumanın içimizdeki meçhul âlemin kapılarını açan bir anahtar olduğunu kabul ettiğimizde bambaşka bir âleme açılmış ve derinleşerek çoğalabilmenin atmosferine de girmiş oluyoruz. Modern dünyanın kısırlaştırdığı hayallerimizi ve bizi biz eden bütün değerlerimizi bulabileceğimiz bir koridor açılmış oluyor içimize doğru. İşte zenginlik dediğimiz o kayıp ülkemize bu yolları adımlayarak yaklaşabiliriz. İç dünyamızı uyandıran ve sınırlarını genişleten en önemli unsurlardan biri kitap değil midir? Zekamızı kibarlaştıran, oturduğumuz yerden bizi uzak diyarlara seyahatlere göndermeyi başaran kitaplar değildir de nedir o zaman?

Söz ‘neyi, nasıl okuyalım?’ sorularına gelmiş ise benim söyleyeceklerim sınıra yaklaşmış demektir. Burada bana düşen bu konunun hayati önem taşıdığını ve ciddiyetle takip edilmesi gerektiğini hatırlatmakla yetinmektir. Zira kim bana ısrarla bir kitabı tavsiye etmişse, benimle o kitap arasına, zamanla açılan, bir mesafe girmiştir. Ben de elbette dikkate değer kitapların birçoğuyla, güvendiğim kişiler sayesinde tanıştırıldım. Ama

kendi keşfettiğim kitaplardan aldığım tadı anlatamam. Öte yandan kitap okumak bir hobi meselesi değil, ölüm kalım meselesidir. ‘Okumak’ bizi ayakta tutan yegane sebep değilse bile, önemli bir sebeptir. Yoksa insan, dünyaya kulaklarını tıkayıp kendini nasıl dinleyebilir. Kendisiyle yan yana oturup nasıl barışıp dertleşebilir.

Mevcut birçok düşünce grubu, fikir akımı ve sayısız aydın, okuma eylemini kendilerine olmazsa olmaz bir ilke edinmiş olabilirler. Beni ise ‘okumak’ eylemiyle barıştıran etken Kitab-ı Kerim’in ‘Oku!’ emri ve efendimizin ‘okumak’ üzerine bize emanet bıraktığı Hadis-i şerifleridir.

Ben okumanın sadece kelimelerle alınacak bir yoldan daha boyutlu bir durum olduğunu bu ‘Oku’ kavramında buldum. Sadece kitapları değil, gördüklerini de okuyanlarla oturup kalkmalarım olmasaydı ve onların dizlerinin diplerinde biraz vakit harcamamış olsaydım okumanın bu boyutundan haberdar olamayabilirdim. Kuran ve Hadis dışındaki eserleri ısrarla gereksiz gören insanlarla karşılaştığımda, şu cümle her zaman için sevimli ve asil gelmiştir bana: ‘Bütün kitaplar tek bir kitabın daha iyi anlaşılması için okunur.’

Bir kitabı elimize aldığımız zamanki ruh halimiz önemlidir. Mahmur gözlerle baktığımız cümleler bize ne anlatabilir ki? Bir kitabın başına önyargılarla oturmuşsak, kitabın yarısından fazlasını safdışı etmişiz demektir. Bu notkada, Nuri Pakdil’in okuma konusundaki tavrı dikkate değer olsa gerek. Pakdil bir kitabı okuyacağı zaman tıraşını olur, kravatını bağlar ve masaya öyle oturur. ‘Okumak’ ciddi ve düzenli bir eylemdir. Elimize aldığımız kitabı ciddiye almamız, ona saygıda kusur etmememiz gerekir. Bahsettiğim saygı kitaba dokunmamak değildir elbette. Ciddi bir eylem üzerinde bulunulduğunun unutulmamasıdır.

Bu bize birçok kapıyı açacaktır. Ve unutulmamalıdır ki, Allah her kitabı herkese nasip etmez.

Okurken kendimizle baş başa ama bir başka düşünceyle temas halindeyizdir. Zihnimizin okuduğumuzu tartacak ve ayıracak bir süzgece ihtiyacı olacaktır. Bu denli önem atfettiğimiz süzgecin oluşması da, yine okumakla oluşacaktır. Bu süzgeç sağlam ve güvenilir olmalı ki okuduklarımızı doğru algılayabilelim. Sağlam bir süzgeç, ona gösterdiğimiz bilgileri, ürünleri ‘yararlıdır’, ‘işe yaramaz’, ‘biraz beklesin’ diye ayırabilir. Fakat bu süzgecin deliklerini önyargılarımızla, gereksiz korkularla ve faydasız çekincelerle doldurduğumuzda süzgecimiz elbette fonksiyonunu yitirecektir. O zaman birilerinin bizim yerimize okumasından, bizim yerimize düşünmesinden ve en önemlisi de bizim yerimize karar alıp uygulamasından rahatsız olma şansımız elimizden alınmış olacaktır.

Sağlıklı bir yaşam için ‘okumak’ şarttır. Başınızı gökyüzüne çevirin, ne kadar iç açıcı değil mi? Bir de bakışlarınızı kütüphanenize çevirin.

Bakın görebiliyor musunuz? Üst raftaki kitap size el sallıyor.

Hadi okuyalım! Kitap okumak caizdir.

Mayıs 2012

-

5

Doğuş

Haber Toplum Eğitim ve velilerin katkısı Batı Avrupa Türk İslam Merkezi, 31 Mart 2012’de Rotterdam Delfshaven belediyesinde eğitim ve velilerin eğitime katkısı konulu bir program yaptı. Genel Başkan Yardımcısı Aydın Doğan beyin okuduğu Kur’an-ı Kerîm ile başlayan programda açılış konuşmasını Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Başkanı Uğur Arısoy yaptı.

Başkan Arısoy konuşmasının ardından sözü programın konuşmacısı olan Mesut Dişli’ye bıraktı. Mesut Dişli SPIOR kurumunda danışmanlık vazifesinin yanısıra değişik kurumlarda da görevler ifa ediyor. Dişli, semt evleri (buurthuis), mahalle sakinleri teşkilatları (bewonersorganisatie), ve yaşlılar ve yetişkinler için çalışmalar yapan tavsiye kurulları hakkında bilgi verdi ve bu kurumların yönetim kurulunda yer almanın şart olduğunu vurguladı.

Hollanda’da eğitim ve velilerin katkısı hakkında da bilgiler veren Dişli, Türkçe’nin okullardan kaldırılmasının Türk çocuklarının

anadillerini öğrenmeleri açısından iyi olmadığını ve anadilini iyi bilmeyen bir çocuğun başka dilleri de iyi bir şekilde konuşamayacağını söyle di. Yedi (7) velinin istemesi sonucu okullarda İslam Dini eğitimi dersi verilmesini sağlayabileceklerini anlatan Dişli, şayet veliler dayanışma içerisinde olursa, okullardan kaldırılan Türkçe derslerinin bile tekrar verilme imkanlarının olabileceğini sözlerine ekledi.

Mesut Dişli’nin sorulara cevap vererek konuşmasını tamamlamasının ardından Batı Avrupa Türk İslam Merkezi Genel Başkanı Uğur Arısoy kısa bir konuşma yaptı. Davetlilere ve Mesut Dişli’ye teşekkür

eden Arısoy eğitimin önemi ve velilerin eğitime katkısının ne kadar gerekli olduğunu vurguladı.

‘Hollanda’da yaşayan Müslüman Türkler olarak doğumdan ölüme kadar çocuklarımızın eğitim, staj, iş alanlarını bizlerin belirlemesi ve bunu yapacak imkanları oluşturmamız gerekmektedir’ diyen Arısoy ‘Çocuklar kreşten başlayıp üniversiteden mezun oluncaya kadar kendi okullarımızda, bizim dinimizi bilen, yaşayan ve evimizdeki gibi eğiten öğretmenler tarafından eğitilmelidir. Bunları gerçekleştirmek için de kaliteli okullarımız, kaliteli öğretmenlerimiz olmalı ve teşkilatlar olarak da bunları hedeflemeliyiz’ dedi.

Hosseini, NIF’i ziyaret etti

Oyunculara başarı ödülleri verildi

İran büyükelçi yardımcısı Seyed Ahmad Hosseini Hollanda İslam Federasyonu’na nezaket ziyaretinde bulundu. Hosseini’ye ziyaretinden dolayı çok teşekkür eden Yaramış, kısa zamanda iade i ziyarette bulunacaklarını ifade etti.

Amatör bir ruhla çalışmalarına başlayan ve her geçen gün daha da profesyonelleşen VKK üyesi gençlerimiz 25 mart 2012 pazar günü HTIKB Buitenhof straat 15 te yapılan bir törenle eğitime katkı amaçlı öğrenci bursu ile ödüllendirildiler. Ödül programında VKK çalışma grubu ile birlikte HTIKB Genel Başkanı Ömer Vural ve diğer yöneticiler hazır bulundular.

Programın açılış konuşmasını yapan HTIKB Genel Baskanı Sayın Ömer Vural bey ‘Tarih, kültür ve manevi değelerimizin ayaklar altına alınmaya çalışıldığı bir dönemde, HTIKB olarak bu değerlere sahip çıkan ve kendi dinamikleriyle kendi ayakları üzerinde durabilen bir gençlik yetişmesi çabasındayız’ diyerek

gençlerin çalışmalarını takdir ettiğini dile getirdi. Genel Başkan yardımcısı İsmail Çelen bey gençlerin desteğe ihtiyaçları olduğunu ifade ederek ‘Gençlerimiz bizim yarınlarımızdır. Onlara bizler sahip çıkmalıyız. Projelerimizde bizlere maddi manevi destek veren bütün işadamlarımıza çok teşekkür ediyoruz’ dedi.

HTIKB Onursal Başkanı Abdullah Güven yaptığı konuşmada ‘Vatan Kokulu Kahramanlar ’ projesinin tüm etaplarının başarı ile tamamlandığını dile getirerek ‘Bu projenin hazırlık aşamasından sonlandırma aşmasına varıncaya kadar emeği geçen bütün kardeşlerimize sonsuz teşekkür ediyoruz’ dedi. Bu projede yaşlı ve gençlerin, işadamlarının, kadınların ve

erkeklerin katkısı olduğunu belirten Güven, ‘Sadece Rotterdam değil, Almanya’dan otobüslerle kalkıp geldiler. Luxor tiyatro salonununda gözü yaşlı daldılar tarihin içine.

Orada kendilerini buldular’ dedi.

Güven, ayrıca, TC Lahey Büyükelçiliğine, TC Rotterdam eski başkonsolosumuz Esen Altuğ Hanımefendiye, ve T.C Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri eski müşavirimiz ve HDV eski başkanı Doç. Dr. Sayın Bülent Şenay beye manevi desteklerinden dolayı teşekkürleri sundu. VKK gurubunda yer alan isimleri tanıtan Güven, ‘Kkardeşlerim! Ssizin için sözler kifayetsiz kalır. Sizleri Rabbim mükafatlandırsın’ diyerek konuşmasını tamamladı.

Mescid-i Aksa’da Kutlu Doğum Programı 4 Nisan tarihinde gerçekleşen ziyaret esnasında NIF Başkanı Mehmet Yaramış, Hosseini’ye kurumu tanıttı ve yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Federasyon olarak pek çok alanda insanlara yardımcı olmaya çalıştıklarını anlatan Yaramış, temel çıkış noktalarının Hakk’ın rızasını kazanmak olduğunu söyledi.

Günümüzde hizmetlerin geniş bir yelpazede sunulduğunu belirten Yaramış, kurum olarak başta Hollanda ve Türkiye olmak üzere, dünyanın her tarafında insanların yardımına koştuklarını belirtti. İran’ın Bam kentinde 2003 yılında

meydana gelen depremden sonra teşkilat olarak hemen yardıma koştuklarını dile getiren NIF Başkanı Mehmet Yaramış, Bam’da bir okul, bir yetimhane ve bir sağlık ocağı yaptırdıklarını ifade etti.

Hosseini’de yaptığı konuşmada Yaramış’a kendilerini kabul ettiği için teşekkür etti ve yapılan güzel çalışmalardan dolayı tebrik etti.

Hosseini, ‘İran’da Türkiye gibi güzel bir ülkedir. Hem sizi hem de camianıza İran’a bekleriz’ dedi.

Hosseini, el yapımı bir İsfahan hediyesini başkan Yaramış’a sunduktan sonra federasyondan ayrıldı.

Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver ile Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi ve HDV Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi, HDV Den Haag Mescid-i Aksa Camii yönetim kurulu ve din görevlisi tarafından organize edilen Kutlu Doğum programına katıldılar.

15 Nisan 2012 tarihinde HDV Den Haag Mescid-i Aksa Camii’nde yapılan Kutlu doğum programına Den Haag şehrinde bulunan diğer cami din görevlileri ile dernek yöneticileri ve vatandaşlar iştirak etti.

Kuran’ı Kerim tilavetiyle açılışı yapılan programda selamlama

konuşmalarından sonra ilahiler okundu. 2012 yılı Kutlu Doğum haftası münasebetiyle “Kardeşlik Hukuku” konusunun işlendiği Kutlu doğum programında Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver ile Rotterdam Din

Hizmetleri Ataşesi Dr. İsmail Hilmi Bilgi de birer konuşma yaptılar.

Prof. Dr. Mustafa Ünver daha sonra başka bir şehirde de kutlu doğum programına katılmak üzere programdan ayrıldı.

Harç bedelleri yüksek Avrupa Adalet Divanı, (ATAD) Hollanda’nın AB üyesi olmayan ülkelerinden gelen vatandaşlardan, kimlik kartı harç bedeli olarak yüksek miktarlar aldığına karar verdi.

Perşembe günü yapılan açıklamaya göre Avrupa Komisyonu tarafından gündeme getirilen koyu görüşen Avrupa Adalet Divanı, Hollanda’nın AB ülkeleri dışından gelen göçmenlere uyguladığı kimlik belgeleri harçlarının normalin çok üstünde olduğuna karar verdi.Alınan karara göre bu belgeler için Hollanda hükümetinin uygulayacağı harç bedellerini kendisinin belirleme yet-

kisinin bulunduğu fakat bunun da belirli sınırlar içerisinde yapılması gerektiği vurgulandı.

Yapılan araştırmada Hollanda’nın kimlik belgesi için 180 ila 830 euro arasında değişen harç bedelleri uyguladığı belirtildi. Kararda, alınacak harç bedellerinin, yeterli düzeyde maddi geliri olmayan bir insanı korkutacak düzeyde yüksek

olmaması gerektiğine vurgu yapıldı.

Kararda göze çarpan bir diğer nokta ise, kimlik belgeleri için istenen harç bedellerinin oturum izni almak isteyenlere yönelik caydırıcı bir etkisinin olmadığı.

Yapılan açıklamada Hollanda’da genelde bu maç için harç bedellerinin yükseltildiği ve bu bedellerin hem aşırı hemde orantısız olduğu belirtildi.

6

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum Böbreğini Oğluna verdi

Celalettin Canatan geçtiğimiz hafta Nijmegen Radboud hastanesinde yapılan bir ameliyat ile böbreğini oğlu Cihan’a verdi. Cihan’ın daha anne rahmindeyken böbreğinin yetersiz olduğu anlaşılmıştı. Son zamanlarda kan değerlerinde görülen olumsuz değişiklikler bir başka böbreğin kaçınılmaz olduğunu ortaya koydu. Kendisini hastanede ziyaret ettiğimiz başarılı genç işadamlarımızdan Celalettin Canatan şunları söyledi. ‘’Ben 11 yıldır hep bu güne hazırdım. Bir gün oğluma böbreğimi vereceğimi biliyordum. 11 yıl önce

oğlumun böbrek sorunu olduğunu biliyorduk’’ dedikten sonra yaşadığı ilginç bir olayı paylaştı. Yaklaşık altı ay önce kaybettiği babasını da ameliyat girmek üzereyken gelip karşısında durduğunu ve ameliyatın başarılı olacağını söylediğini ve torununu öptüğünü söylerken çok duygulanan Celalettin göz yaşlarına hakim olamadı. Ameliyatın başarılı geçtiğini ve böbreğin sorunsuz olarak uyum sağladığını söyledi. Kendisine ve Cihan’a sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.

Mozaik Veli Yücesan

Wilders ile yola çıkmanın bedeli Bildiğiniz gibi 9 Haziran 2010 tarihinde temsilciler meclisi (parlemento) üyeleri seçimi yapıldı ve o tarihten tam 112 gün sonra 14 Ekim 2010 tarihinde kabine üyelerinin belirlenmesiyle Kraliçe hükümetin kurulmasına onay verdi.

Bu sıradan bir kabine değildi. Başka bir deyişle, kabine yani kurulan hükü- met dışardan desteklenen bir azınlık kabinesiydi. Yeni kabine ile ilgili öncesi ve sonrası hakkında çok şeyler yazıldı ve söylendi. Bunlar arasında en çarpıcı olanları ise Wilders’ın dışardan desteği ile oluşan kabineyi hem içerde yani Hollanda’da tabana anlatmanın zor olacağı hem de dışarda Avrupada Hollanda’ın imajını olumsuz etkileyeceği idi. Dahası Wilders’ın kabine ile anılmasının ekonomik, siyasi ve ikili ilişkilerde çok zararı dokunacağı ve böylesi bir siyasi yapıyı açıklamada zorlanılacağı idi.

Bu uyarıları ne Rutte (VVD) ne de Verhagen (CDA) dinledi. Verhagen bütün CDA’yı karşısına alarak Wilders’lı kabineyi savundu. Rutte ise Wilders’ın çıkışları, parti internet sitesinde Polonyalılar’la ve diğer Avrupa Birliği üyeleri olan Doğu Avrupa ülkeleri yurttaşları ile igili yazı ve tutumunu dışarda savunma durumunda kaldı. Bu durum Hollanda’yı Avrupa’da ve dışarda anlaşılmaz hale getirerek yalnızlaştırdı.

Bütün bunları Kabine göğüslerken birde Avrupada baş gösteren ekonomik kriz vardı. Buna bir tür önlem alınması ve yeni siyasi çözümler bulunması gerekiyordu. Avrupa Birliği krizin aşılması için bir çözüm bulunması konusunda Hollanda’yı sürekli uyarıyordu. Bu çerçevede Hollanda bütçe açığını, Avrupa Birliği’nin ölçüsüne uygun olarak, %3’e kadar çekmesi gerekiyordu. Bunun içinde 16 milyar avro tasarrufa gidilmesi kaçınılmaz hale gelmişti. İşte bütün bunları görüşmek üzere Devlet Konuk Evi Catshuis’de kabine üyesi CDA ve VVD başta olmak üzere kabineye dışardan destek veren PVV tasarrufun nerede nasıl ve ne kadar yapılacağı konusunu görüşmek üzere bir araya geldiler. Yedi hafta süren siyasi pazarlık sonucunda şu geçici kararı aldılar.

-Yaşlılık Emeklilik yaşı 2015”te 65 yaşından 66 yaşına çıkartılacak -ABWZ “e yönelik büyük önlemler alınarak 600 milyon tasarruf elde edilecek ve her yazılan reçetenin ilk 9 avrosunu hasta kendisi ödeyecek -BTW(Katma Değer Vergisi) en düşük tarif olan % 6”dan % 7”ye büyük tariflerde % 19”dan %21”e çıkartılarak 4.7 milyar avro gelir elde edilecek -İpotek için ana parası ödenmeyen

bölüm için vergi iadesi alınmayacak ve kiralık evler pazar ekonomisine uygun fiyatlara kiraya verilecek -Basın yayın için ilk yıl 25 milyon avro olmak üzere ikinci yıl 50 milyon tasarruf edilecek -Maaşlar dondurulacak, maaş artışı yapılmayacak -Öğrenci bursları tamamen geri ödenmek üzere kredi olarak verilecek Ancak, herkes bu kararlar kesinleşecek diye beklerken Wilders’ın pazarlık masasından çekildiğini söylemesi ve ayrılması ile tasarruf pazarlığı başarısızlıkla sonuçlandı. Bu ortaya çıkan durum kimine göre bir süpriz kimine görede beklenen doğal bir sonuçtu.

Pazarlığın başarısızlıkla noktalanması üzerine diğer siyasiler ve Hollanda siyasetinde etkili kurumlardan tek tek tepkiler gelmeye başladı.

Samsom (PvdA), Yeşil Sol (GL) ve SP ise benzeri açıklamalar yaparak Eylül 2012’de seçim yapılmasını istediklerini dile getirdiler. İşçi ve işveren sendikalarından ise farklı tepkiler geldi. FNV başkanı bayan Jongerius, işkence içerikli 7 hafta süren görüşmelerin sona erdiğine sevinirken, CNV Başkanı Smit ise Kabinenin düşmesinin ekonomiye büyük zarar vereceğini savundu. İşveren sendikalarından ise şimdiye kadar herhangi bir tepki gelmedi.

Wilders’ın tepkisi ise en dikkat çekicisi idi. Görüşme masasından çekilme nedeninin yapılacak kısıtlamaların en çok yaşlıları etkileyeceği ve artık Brüksel yani AB’nin isteklerini dinlemeyeceklerini söyledi.

Peki şimdi ne olacak ?

Başbakan Rutte (VVD) Wilders’ın sorunları çözmede siyasi irade koymak tan kaçındığını, Verhagen ise (CDA) siyasi cesaret gösteremedi diye tepkilerini gösterirken Bakanlar Kurulu’nun toplanıp durum değerlendirmesi yapılacağı ve ne olacağı konusunda karar alacaklarını söyledi.

Olan oldu. Bu şu demek. Wilders’ın çekilmesi ile artık dışardan destekli bir kabine oluşması olanaksız. Kabine,Hol landa siyasi tarihinde 1977’de kurulan azınlık hükümeti gibi, azınlık kabinesi oluşturarak yola devam edebilir. Bu birinci seçenek. İkinci seçenek ise kabinenin feshedilerek seçime gidilmesi.

Ben daha çok ikinci seceneğin tercih edileceğini sanıyorum.

Muhalefette ise farklı tepkiler vardı.

Pechthold (D66) seçime hazırız dedi.

Önümüzdeki günlerde Başbakan Rutte Kraliçe’ye giderek Kabine’nin istifasını

sunacak ve en kısa sürede seçime gidilecek.

Son zamanlarda çıkışları ile taraftar kaybeden, araştırmalarda gerileyen Wilders yine popülist çıkışlarına devam edecek. Kabineyi düşürerek yaşlıların yanında ve Avrupa Birliğinin kurallarına karşı durmakla PVV içindeki krizi çözeceği düşüncesinde olduğunu sanmıyorum. Seçime gidilmesi durumunda hesabı yine İslamofobi ve yabancılar üzerine yapacak. Bunlar arasına yaşlıları da, ödenek kesintisi ve güvenlik gerekçeleri ile korkutarak eklemiş olacak.

Bakalım bu kez planı tutacak mı.

Baştan beri bu kabinenin Wilders’in dışardan desteği ile yürümeyeceğini öngörenler haklı çıktı. Bu yapı tutmadı tutmazdı da. Bunu yalnızca Rutte ve Verhagen anlamak istemedi.

Ortaya çıkan durum hem politik hemde ekonomik olumsuzluklara neden olacak. Bunlardan tamamen VVD ve CDA sorumludur.

Wilders ile yola çıkmanın bedelini bir buçuk yıl sonra hem kendileri hem de Hollanda ekonomisi ödeyecek.

Herkesin sağlıklı düşünme ve karar alması dileği ile....

Mayıs 2012

-

7

Doğuş

Haber Politika Was gesagt werden muss

Avrupa Birliği güven vermiyor

İsrail’in sahip olduğu nükleer silahların barış için tehdit olduğunu savunan bir şiir yazdı Günter Grass. Şiir, 3 Nisan 2012 tarihinde, Amerikan New York Times, İtalyan La Repubblica ve Alman Süddeutsche Zeitung gazetelerinde yayınlandı. Günter Grass 1959’da yayınladığı ‘Teneke Trampet’ ile uluslararası üne kavuşmuş, 1999 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü almıştı.

Reader’s Digest dergisinin yaptığı araştırmaya göre Avrupa’da kurumlara duyulan güven her geçen gün azalıyor. 15 ülkede 27 bin 500 kişinin katılımıyla yapılan anketin sonuçları özellikle Avrupa Birliği ve Avro’ya olan güvenin azaldığına işaret ediyor.

Benyamin Netanyahu, olayın çarpıtıldığını savunarak, nükleer tehditin İsrail’den değil, İran’dan geldiğini iddia etti. Netanyahu, SS birliklerinde yer aldığını saklayan Grass’ın, dünya barışı önündeki en büyük tehdit olarak İsrail’i işaret etmesine de şaşırmadığını belirtti. İran Kültür Bakanı yardımcı Cevad Şamakdari ise Grass için ‘önemli yazar’ ifadesini kullandı. İran medyasındaki haberlere göre Şamakdari, Grass’a övgü dolu bir bir mektup göndererek, şiirinden dolayı kendisini kutladı ve eleştiriler sayesinde Batı’nın vicdanının uyanmasını ümit ettiğini belirtti.

Günter Grass ise aslında Netanyahu yönetimini eleştirdiğini ve ‘Söylenmesi Gereken’ başlıklı şiirini daha farklı yazabileceğini kabul etti. 84 yaşındaki Grass, İsrail’e zarar verenin Benyamin Netanyahu olduğunu ve bunu şiirinde daha açık biçimde belirtmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Persona non grata Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alman romancı Günter Grass, ‘Was gesagt werden muss’ (Söylenmesi Gereken) başlıklı şiirinde Batı’yı ikiyüzlü davranmakla suçluyor.

Grass, şiirinde, hem İsrail’in nükleer silahlarının hem de İran’ın nükleer tesislerinin uluslararası bir kuruluş tarafından sürekli olarak denetlenmesi çağrısı yapıyor. İsrail’in nükleer potansiyelinin, uluslararası denetim olmadan gün geçtikçe büyüdüğüne işaret eden Grass, sonuçlardan Almanya’nın sorumlu tutulabileceğini kaydediyor. Şiirinde İran’ın nükleer programına da değinen Grass,

Tahran yönetiminin nükleer silah edinmeyi amaçladığına dair bir kanıt bulunmadığını savunuyor.

Söylenmesi gereken farklı söylenebilirdi Şiirin yayınlanmasının ardından Başbakan Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert bir açıklama yaparak ‘Almanya’da sanatçılar özgürdür. Hükümet de her sanat eseri hakkında yorum yapmamakta özgürdür’ dedi.

Günter Grass’a en ağır eleştiriyi yapanlardan İsrail Başbakanı

Bu gelişmelerin ardından 8 Nisan Pazar günü, İsrail hükümeti, Grass’ı ‘Persona non grata’ (istenmeyen adam) ilan etti. Grass, bu karar geçerli olduğu sürece İsrail’e gidemeyecek. İsrail İçişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından yapılan konuyla ilgili açıklamada, Grass’ın, İsrail halkı ve devletine karşı nefret ateşini körüklediği ifade edildi.

Açıklamada ayrıca,Grass’ın, yalanlarla dolu düşüncelerini yaymak için İran’a gitmesi gerektiği dile getirildi.

15 ülkeden 27 bin 500 kişinin katıldığı anket Avrupa’nın en geniş kapsamlı tüketici araştırması olma niteliğini taşıyor. 12 yıldır düzenli olarak yapılan bu araştırma ile Avrupa’da kurumlara duyulan güven ölçülüyor.

Avrupa Birliği’nin gelecek yıllarda istikrarla yoluna devam edebileceği konusuna yüzde 62’lik bir kesimin şüphe ile yaklaşması güven

kaybının ciddiyetini ortaya koyuyor.

Sadece Alman, Rumen ve Slovenler, Avrupa Birliği’nin gelecekte istikrarla yola devam edeceğine inanıyorlar.

Avrupa Birliği’nin adının ‘Avrupa Birleşik Devletleri’ olarak değiştirilmesi düşüncesine ise Avrupalıların yüzde 59’u karşı çıkıyor.

Bakanlar anlaşamadı Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin İçişleri Bakanları Lüksemburg’da biraraya geldi. Bakanlar, Avusturya, Almanya, ve Fransa’nın karşı tutumundan dolayı Türkiye’yle vizesiz seyahat görüşmelerini yürütmesi için AB komisyonuna yetki veremediler.

Türkiye ile geçmişte imzalanmış olan anlaşmaların değerlendirildiği toplantıda bakanlar, konunun Danimarka’nın dönem başkanlığında ele alınmasını kararlaştırdılar.

Avrupa Parlamentosu (AP) Temel Haklar Komisyonu ise yayınladığı raporda, Avrupa Birliği ülkelerinin vize uygulamalarında değişiklik yapacakları zaman Avrupa Adalet Divanı’nın kararlarını dikkate almalarını istedi.

Emine Bozkurt’un verdiği değişiklik önergesiyle rapora giren bu ifade sayesinde, AB üyesi ülkelerin, vize politikalarında değişiklik yapmaları gerekecek. Avrupa Adalet Divanı, ‘hizmet sunumu’ için Avrupa Birliği ülkelerine gidecek Türk

vatandaşlarından vize istenmemesine yönelik karar almıştı.

Emine Bozkurt, vize raporunun AP Temel Haklar Komisyonu’nunda kabul edilmesinin ardından bir açıklama yaparak ‘Avrupa Adalet Divanı’nın hizmet sunumu için Avrupa Birliği’ne gelecek Türklere vize serbestisi sağlanması konusunda önemli karaları var.

Ancak bu kararlar uygulanmamakta ve AB üyesi ülkelerin yasaları da Avrupa Adalet Divanı’nın kararlarını yansıtmamaktadır.

Temel Haklar Komisyonu durumun bu şekilde devam etmemesi gerektiğini belirtti. Bu rapor, Türk vatandaşlarının vize muafiyeti konusunda atılmış önemli bir adımdır’ dedi.

Oturum izni 60 Avro!

Hollanda’da çifte vatandaşlığı olan eşinin yanına gelen Türk vatandaşları da bundan böyle oturum izni başvurusu için 60 Euro ödeyecek.

Kahveci ve İnan davaları hakkında Hollanda Danıştayı’nın başvurusunu değerlendiren Avrupa Adalet Divanı, Ortaklık Hukuku Hükümlerinin çifte vatandaş olanların aile bireyleri için de geçerli olduğuna hükmetti.

Adalet Divanının bu kararı oturum izni harçları için bakımından da büyük önem taşıyor. Hollanda Hükümeti, çifte vatandaşlığı

olanların, Hollanda vatandaşı olarak Ortaklık Hukuku kapsamına girmediği gerekçesiyle yanlarına gelen aile bireyleri için 1250 Euro oturma müsaadesi harcı talep ediyordu.

Bu karar aynı zamanda, 1250 Euro’luk harç bedeline itiraz edenlerin bu miktarı geri alabilecekleri anlamına geliyor.

8

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Söyleşi Cihan Gerdan:

Biz dört dörtlük insan yetiştirmek istiyoruz

Söyleşi: Adnan Şahin

Gerdan ile İbn-i Sina Okulu binasına bulunan çalışma ofisinde görüştük ve söyleşimizi orada sürdürdük....

Doğuş: Sayın Gerdan söyleşimizi SIPOR hakkında biraz genel bilgi edinerek başlayalım dilerseniz.

Neler söylersiniz?

C. Gerdan: SIPOR, de Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond, Al-Ghazali, Ibn-i Sina, Noen ve Ikra olmak üzere dört ayrı okulun birleşmesiyle oluşan bir kurumdur. 1988 yılında Rotterdam’ın Spangen semtinde ilk olarak Al-Ghazali islam ilkokulu açıldı. Bu aynı zamanda Hollanda’da açılan ilk İslam Okuludur. Bir yıl sonra ise diğer okullar açılmaya başladı. Şu an içinde bulunduğumuz Charlois semtindeki Ibn-i Sina İslam okulu da bunlardan biri idi. 1 ocak 2002 yılında Al-Ghazali ile Ibn-i Sina’nın birleşmesi ile SIPOR ortaya çıkmış oldu. Bu da İslam okulları arasındaki ilk birleşme olmuştur.

2004 yılında Dordrecht kentinde Ikra ve 2005 yılında Rotterdam Crooswijk semtinde Noen okulumuz açılarak bu bünyeye katılmışlardır.

Bünyemizde şu an toplam 1076 öğrencimiz ve 113 personelimiz bulunmaktadır.

Doğuş: İslam okulları Müslüman ailelerin belli beklentilerine cevap vermek amacıyla kurmuşlardır. Şu anki uygulamalara bakılacak olursa bu beklentilere istenilen ölçüde cevap veriliyor mu? Yani buradan mezun olan çocukların kişiliklerinin oluşmasında beklenen katkı sağlanıyor mu?

C. Gerdan: Biz normal resmi bir okuluz. Ve müfredatımız da devletin öngördüğü eğitim müfredatıdır.

Biz İslam Okulu olarak hem resmi eğitim müfredatıyla en yüksek kaliteyi yakalamak istiyoruz hem de belli beklentilerle çocuklarını bu okullara gönderen velilerin beklentilerine cevap vermeye çalışıyoruz. Onların çocuklarına en güzel şekilde Müslüman kimliğini vermeye çalışıyoruz. Bu alanda neler yapılıyor. Birkaç örnek vermek gerekirse; örneğin çocuklarımızla birlikte namaz kılıyoruz. Kısa sureleri ezberlemelerini sağlıyoruz.

Cuma günleri namaza gitmelerine ortam oluşturuyoruz. Dini bayramların öğretilmesine ve yaşatılmasına çalışıyoruz.

Doğuş: Peki, burayı bitiren çocukların daha sonraki gidebilecekleri okullarla alakalı bir bilgilendirme ve yönlendirme

yapılıyor mu? Şu an Hollanda’da sadece Rotterdam’da bulunan Ibn Ghadoun orta ve lise okulu var. Bu okul ile bir irtibatınız var mıdır?

C. Gerdan: Ibn Ghadoun’a sık sık gidiyoruz ve onlarla işbirliği yapıyoruz. Geçenlerde açık kapı günleri vardı oraya gittik. Okulumuzdaki öğrencileri oraya yönlendirmeyi istiyoruz. Biz istiyoruz ki, ‘İslam okulu’ ilkokuldan sonra bitmesin. Çocuklarımız ortaokula da gitsin üniversiteye de gitsin istiyoruz. Dolayısıyla o okul ile irtibatımız devam ediyor.

Doğuş: Biraz velilerden bahsedecek olursak; okula katkıları ve etkileri ne düzeyde? Bizde genelde velilerin biraz daha duyarsız davrandıkları hep söylenir durur.

Siz neler söylersiniz?

C. Gerdan: Evet, doğrusu genel de biraz öyledirler. Yani ilgisizlik söz konusu olmaktadır. Ama Allaha şükür duyarlı davranıp ilgi gösteren velilerimiz de az değiller. Okul aile birliğine katılıyorlar, faaliyetlerde yardımcı oluyorlar. Mesela namaz kılmamızda yardımcı oluyorlar.

Kısaca birçok konuda yardımcı oluyorlar.

Doğuş: Öğretmenler okulların yüz akıdır. Siz hem Hollandalı hem de Müslüman öğretmenlerle çalışmaktasınız. İlk dönemlerde Hollandalı bayan öğretmenler örnek olsun için gönüllü başörtüsü takıyorlardı. Var mı halen başörtüsü takanlar?

C. Gerdan: Hayır yok. O bir acemilikti. Şu an hiçbir yerde yok sanıyorum. Tüm öğretmenlerimiz genel müfredatın öngördüğü dersleri veriyorlar. Hollandalı öğretmenlerimiz bilmedikleri için ‘din’ dersleri veremiyorlar. Din dersleri Müslüman öğretmenlerimiz tarafından veriliyor. Öğretmenlerimizin kaliteleri ile alakalı en son yaptığımız araştırma tüm öğretmenlerimizin genel durumlarının çok iyi olduğunu göstermektedir. Elhamdülillah. İlk İslam okulları açıldığında öğretmen bulunmuyordu. Yarım yamalık Hollandaca bilenler başvuruyorlardı.

Ve alınmak durumunda kalınıyordu.

Ama o dönem geride kaldı çok şükür. Şimdi görüyoruz ki yeni nesiller, Müslüman genç kızlarımız bilhassa, Pabo’yu (öğretmen okulu) bitiriyorlar ve ellerinde kapı gibi diplomaları ile öğretmen olarak müracaat ediyorlar. Birde biz eskiden öğretmen ihtiyacını karşılamak için gazetelere çok çok ilanlar verirdik. Şimdi o dönem de bitti. Verdiği kaliteli eğitimle tanınan SIPOR okullarına kendiliğinden müracaat edenlerin sayısı arttı. Dolayısıyla seçici olma konumundayız.

Doğuş: Okulunuzda kaliteyi arttırmak için daha neler yapılabilir? Maddi olarak ya da insan gücü olarak eksiklik hissettiğiniz konular var mıdır?

C. Gerdan: Maddi bir sıkıntımız yok elhamdülillah. Ancak velilerin bazı konularda yeterince bilgi edinmedikleri bir sıkıntı olabiliyor. Örneğin bir çocuğun tamamen kişisel kapasitesi göz önünde bulundurularak özel eğitim veren bir başka okula gitmesi gerektiğini veli ile konuşuyoruz. Ama bunu bazen izah emekte zorlanıyoruz.

Biz çocuk için elimizden geleni yaptığımızı, çocuğun öğrenme kapasitesi hakkında detaylıca bilgi veriyoruz. Kısaca her çocuğun aynı olmadığını, dolayısıyla bazı çocukların özel eğitim veren bir okula gönderilmesi gerektiğini söylediğimizde veli bunu duymak ve anlamak istemiyor. Ve sadece bu yüzden zaman zaman tartışmalar yaşanabiliyor. Bunu da, velilerimiz için düzenlediğimiz çeşitli faaliyetler ve bilgilendirme akşamlarıyla aşmaya çalışıyoruz. Onun dışında hiçbir sıkıntımız yok şükürler olsun.

Tabi velileri bu ortamlara çağırmak ve getirebilmek okuldan okula değişebiliyor. Çağırma yöntemi çok önemli bence.

Doğuş: Binalarınız ne durumda, gelişen ve değişen ihtiyaçlara cevap verebiliyor mu?

C. Gerdan: Binalarımızdan bu bina yani Ibn-i Sina okul binası ile Noen okulumuzun binasında, eski olmaları nedeniyle sıkıntımız var. Bu konuda belediye ile görüşmelerimiz devam ediyor. Diğerlerinde fazla sıkıntı yok. Bilhassa Dordrecht’teki Ikra okulumuzun binasını tamamen sıfırdan yapıldı ve kendi isteğimize uygun olarak yaptırdık. 14 sınıfı olan okul binamız birçok yönüyle çok kullanışlı. Ayrıca yeni olmasına rağmen kapasitesini hemen hemen doldurmuş durumda. Hemen, hemen tüm okullarımızda ‘kara tahtayı’ kaldırdık ve dijital ekrana geçtik. Bu konuda öğretmenlerimizi de özel olarak eğittik.

Doğuş: Diğer İslam ilkokulları ile ilişkileriniz ne düzeyde?

C. Gerdan: Biliyorsunuz Hollanda’da toplam 40 tane ilam okulu bulunmaktadır. Hepsiyle görüşmemiz mümkün ol-

muyor. Yakınımızda olan okullara görüşmeler yapıyoruz. Ama diğer okullara gitmesek dahi müdürleri ile genel toplantılarda görüşüp konuşuyoruz.

Doğuş: Son olarak geleceğe yönelik düşüncelerinizi öğrenmek istersek neler söylersiniz? Yeni bir İslam ortaokulu açılabilir mi mesela?

C. Gerdan: Bu konuda bir araştırma yaptırdık. Şu an yeni bir İslam ortaokulunun açılması pek mümkün gözükmüyor. Devletin bu konuda yol açabilmesi için, önce mevcut olan Ibn Ghaldoun’un büyütülmesi, öğrenci sayısının artırılması ve en önemlisi de verilen eğitimin kalitesinin yükseltilmesi gerekiyor. Biliyorsunuz Amsterdam’da ikinci bir İslam ortaokulu var idi ve bu kalitesizliği sebep gösterilerek kapatıldı. Eğer Amsterdam gibi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir kentte, İslam Okulu kapanırsa, o zaman diğer kentlerde bir yenisinin açılması mümkün olmaz. Ve bundan sonra Amsterdam, kötü bir örnek olarak hep bir köşede duracaktır ve biri kalkıp yeni bir okul açmak istediğini söylediğinde bu örnek derhal karşısına çıkartılacaktır. Oysa sadece Rotterdam ve çevresinde en az 4 İslam ortaokulu açabilecek mevcut talebe bulunmakta ve bir o kadar da potansiyel talebe var. Ama insanlarımızın pek çoğu maalesef bizim okullarımızı halen ‘Kur’an Kursu’ olarak biliyorlar. Basın da bu bazen öyle anlaşılacak şekilde yansıtıyor. Bu da insanları olumsuz yönde etkiliyor tabi. Üzücü olanı ise, insanlarımız, bilhassa Müslüman ailelerin, çok yakınımızda oturdukları halde ve bizim de onlara kapılarımızı sonuna dek açtığımız halde, ‘işin aslı nedir?, bu okulda ne yapıyorlar? ’ diye merak edip de gelip bir defalık da olsun kapımızı çalmayışılardır. Son olarak eğitim konusunda şunları söylemek isterim. Bizim okullarımız sıradan bir okul değildir. Bunun altını çizerek söylüyorum. Zira biz çocuklarımıza hem kimliğini hem de kaliteyi vermek istiyoruz. Biz

bu okullarda dört dörtlük insan yetiştirmeye çalışıyoruz kısaca.

Eskiden eğitimde çocukların sadece IQ’lerine yani ileri zekâ durumlarına bakarlardı Ama şimdilerde IQ’den de önemli daha değişik zekâ boyutların ele alınması gerektiği ortaya çıkmıştır. Mesela; EQ var (emotionele intelligentie) duygusal zekâ. İnsanlarla muhatap olmak, konuşabilmek. Bu duygusal zekâ yüksek makamlarda çok daha önem arz etmeye başladı. Bunun yanı sıra FQ, fysiek intelligentie, yani fiziksel zekâ. Kısaca ‘sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’ özdeyişi bunu en güzel şekilde açıklamaktadır. Günümüzde görülüyor ki, çocuklarımız çok kilo alıyorlar. Eskiden çocuklarımız ağaca tırmanabiliyorlardı, koşup oynayıp hareket yapabiliyorlardı.

Oysa şimdi çocuklar ellerinde veyahut odalarında kompüter ve çeşitli oyun aletleri ve bütün gün başından kalkmak istemiyorlar. O yüzden de hem kilo alıyorlar hem de beyinleri yoruluyor beyin ferahlığını yitiriyor.

Biz hem bu ferahlığı sağlamak hem de aşırı kilo almalarını önlemek amacıyla ekstra yüzme ve jimnastik dersleri veriyoruz. Son olarak da SQ,spirituele intelligentie yani ruhsal zeka. Dünyada görülmektedir ki, çok önemli mevkilere gelmiş olan insanlar, maddi olarak her şeyi elde ettikten bir süre sonra bir manevi boşluğa düşüyorlar ve içlerindeki boşluğu doldurabilmek için çeşitli yollara başvuruyorlar. Mesela Yoga yapıyorlar ve sair. Hatta bunu yapabilmek için de çok uzun mesafeleri kat etmeyi göze alıyorlar. Oysa Elhamdülillah. Bu konuda bizim uzaklara gitmemize gerek yok.

Zira bizim çok güzel bir dinimiz var ve biz bunu öğrenerek içimizdeki boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Çocuklarımız okullarımızda her yıl ‘üç kısa sure’ ezberlemesi gerekiyor. Yani bir çocuk bu okuldan mezun olduğu zaman en az 24 sure ezberlemiş oluyor. Sorsak acaba kaç yetişkin bu kadar sure bilmektedir? Bunlar bu okullarda çocuklara verilebilecek ve ömüleri buyunca hep yanlarında taşıyıp istifade edebilecekleri çok önemli bir bagajdır diye düşünüyoruz.

Mayıs 2012

-

9

Doğuş

Haber Toplum Mahmut Toptaş:

Beş yüz yıl sonra da rahmetle anılacaksınız

Kısa adı NIF olarak bilinen Hollanda İslam Federasyonu bölge ve şubelerde bulunan yöneticileri ile geçtiğimiz hafta sonu Oss kentinde bir araya geldi.

cimize sahip çıkarak onların devam edebilecekleri ihtisas sınıflarının desteklenmesini istedi.

Oss Hooghuis okulunun salonunda gerçekleşen programa her yaştan bay bayan toplam 270 yönetici katıldı. Toplantı kuranı kerim tilavetinden sonra teşkilatlanma başkanı Tahir Karademir’in yaptığı yoklama ile devam etti. Toplantıya genel merkezden Oğuz Üçüncü ve Türkiye’den Milli Gazete yazarlarından Mahmut Toptaş konuşmacı olarak katıldılar. Gençlik başkan vekili Erhan Turan ve Bölge başkan Mehmet Yaramış, bölge kadılar teşkilatı başkanı Bedia Karademir, bölge genç kızlar teşkilatı başkanı Özlem Köklü yöneticilere yaptıkları konuşmalarda önemli mesajlar verdiler.

Ardından söz alan bölge kadınlar teşkilatı başkanı Bedia Karademir herkesi selamladıktan sonra genel merkezde yapılan kadılar teşkilatı başkanının değişimi ile ilgili bilgi verdi. Karademir en son genel merkezde 17/18 Mart tarihlerinde katıldığı toplantıda yeni genel başkanın 5 maddelik bir çalışma raporunu sunduğunu belirterek bu 13 sayfalık çalışma programı hakkında bilgiler verdi. Karademir geçen sezon boyunca yapılan faaliyetleri de anlattı. Çocuk kulübü kısa sure yarışmasında Avrupa birinciliği elde ettiklerini hatırlattı.

Karademir yaptığı sunumda; Senede üç defa kadınlara yönelik eğitim semineri, eski yöneticiler için Ahde vefa günü gibi, yaptıkları daha pek çok faaliyeti anlatarak sözlerini tamamladı.

Orta öğretim geleceğin başlangıç noktasıdır Erkan Turan konuşmasına başlarken katılımın ağırlıkla gençlerden olmasına dikkat çekerek onlara özellikle teşekkür etti. Turan slayt eşliğinde gençliğin yaptığı çalışmaları yöneticilere anlattı.

Sabah namazı programları, ev sohbetleri, Avrupa genelinde yapılan eğitim çalışmaları, üniversitelilerin çalışmaları, bilgi yarışmaları ve gençlere yönelik umre çalışmaları gibi çalışmalarını detaylı bir şekilde anlattı. Geçen sezon tüm Avrupa’dan 3500 ve kendi bölgeleri Hollanda’dan ise 300 genci umreye götürüp getirdiklerini Söyleyen Turan, bunu kolay bir iş olmadığını ancak bunu, gençlerin ömürleri boyunca bir daha unutamayacakları önemli bir ibadet olmasından dolayı her zahmete değeceğini söyledi. Orta öğretim geleceğin başlangıç noktası olduğunu söyleyen Turan temel bilgiler 1,2, ve 3’ü bitiren gen-

Çocuk kulübümüz Avrupa birincisi

tarafından yapılan araştırmalarda, yabancılar hep olumsuz tablolar içerisinde gösterilmekte olduğunun altını çizdi. ‘’Yapılan araştırmalar bizimle alakalı olmasına karşın, bizim dışımızda yapılıyor’’ diyen köklü Şimdiye kadar hanginize bu araştırmalarla alakalı soru soruldu acaba? Bu yabancıların yaptıkları hiç mi iyi bir iş yok acaba? ’ diyerek tepkisini dile getirdi. ‘Biz neler yapmalıyız?’ Acaba biz kendimizi yeterince anlatamıyor muyuz? Diye soran Köklü gençlerin kendilerini yetiştirmeleri ve olaylar karşısında donanımlı olmalarının önemine vurgu yaptı.

o zaman bu salon bizi almazdı’’ diyerek küçük bir serzenişte bulundu.

Yaramış, ‘’Teşkilatlarımız tıkır tıkır işliyor Allah’a hamd olsun. Ama şimdi iyi bir irşad faaliyeti yaparak, donanımımızı güçlendirme zamanıdır. Şimdi buna ağırlık veriyoruz. Her ay yaptığımız imamlar toplantısı ile önce onları daha donanımlı hale getirmeyi istiyoruz’ dedi. Yaramış yöneticilere bölgenin yaptığı ve yapacağı faaliyetler hakkında bilgiler verirken çalışma usulleri konusunda da ipuçları verdi. Yaramış katılan tüm yöneticilere teşekkür etti.

Tezatlarla dolu bir araştırma Özlem Köklü Almanya’da Federal içişiler bakanlığının ‘genç Müslümanların dünyası’ başlıklı yaptırttığı bir araştırmaya sunumunda yer vererek başladı. Bakan sonuç olarak ‘’Batıya ve değerlerine ön yargılı Müslümanların’ varlığının kaygı verici olduğunu ve buna karşı bir şeylerin yapılması gerektiğini savunuyor. Yaklaşık 4 milyon Müslümanın yaşadığı ülkede sadece 700 kişiye sorularak böyle bir sonuca varılmıştır’’ diyen Köklü bu araştırmada daha başka konularında ele alındığını, ancak araştırmanın pek çok tezat içerdiğini dolayısıyla tamam önyargılı ve gerçek verilerden uzak bir araştırma olduğunun altını çizdi. Köklü durumun Hollanda’da da daha farklı olmadığını burada da merkezi istatistik bürosu

Arılar gibi olalım

Hareket alanımız kısıtlanmak isteniyor

Yaramış ise konuşmasında, ‘’Çok nezih bir ortamla karşı karşıyayım.

Mevla’m bana nezih bir konuşma yapmayı nasip eylesin’’ diyerek sözlerine başladı. Yapılan yoklama neticesi katılımın beklenenin altında olduğuna vurgu yapan Yaramış, ’’Eğer biz arıların görevlerini yaptıkları gibi, birer şuurlu teşkilatçı olarak görevlerimizi tam yapabilseydik ve katılımı da tam olarak gerçekleştirmiş olabilseydik

Genel merkez genel sekreteri ve başkan yardımcısı Oğuz üçüncü konuşmasında Avrupa’daki genel gidişatı değerlendirdi. Avrupa’da ardı arkası kesilmeyen sindirme hareketleri devam ettiğini ifade eden. Üçüncü ‘’Hedefleri hareket alanımız daraltılmak’’ diye konuştu. ‘’Ama biz de her şeye rağmen en küçük teşkilatımızdan, genel merkeze kadar, azimle ve inançla çalışmalarımızı sürdüreceğiz’’

dedi. Üçüncü sık sık Hollanda’da ortaya çıkan olumsuz örneklere vurgu yaparak aslında bu kötü gidişatın başlangıç yerinin Hollanda olduğunu iddia etti. Üçüncü saldırıların, Hollanda’da yetişen bir gencin Theo Van Gogh adında bir filim yapımcısını öldürmesiyle başladığını ve 11 Eylül ile zirveye ulaştığını söyledi. Genelde Müslümanlarla uğraşıldığını ama özelde milli görüşe yüklenildiğini, bu onların asıl amaçlarının olduğuna işaret etti. Üçüncü 50 dakikalık konuşmasında hem dünyada hem de Avrupa yaşanan çok önemli konular hakkında önemli notlar aktardı.

Her nefesimizde ecelimize yaklaşıyoruz Programın konuşmacısı Mahmut Toptaş hoca efendi sözlerine başlarken bu tür toplantıları adet yerini bulsun diye yapılmış toplantılar olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti. ‘’Şu an Almanya’da bir üniversitesinin tez yazan öğrencisine ‘Almanya’da ilk camiyi kim açtığını, niye açtığını ve nasıl gelişmiş’ olduğunu tez konusu olarak vermiş, hazırlatıyor. Yarın öbürkü gün belki beş yüz yıl sonra bu toplantılarınız birer tarihi belge olarak araştırma konusu olacak. ‘Batıya ilk İslam güneşi nasıl doğmuş’ diye bir araştırma yapıldığında rahmetle anılacaksınız’’ diyen Toptaş yapılan toplantıların önemine vurgu yaptı.

Peygamber efendimizin Mümin arı gibidir ’’El Mü’minun ken Nahleti’’ hadisi şerifini herkesin ezberlemesini isteyen Toptaş konuşmasını bu eksende sürdürdü. ‘’ Bizim İslami hizmetimiz ‘ya çağrıldım gideyim’ şeklinde olmaz!. Arı’ya çağırma yoktur. Arı arılığını yapar. Müslüman Müslümanlığını yapar. Görevlerden biri de bu tür toplantılara gelmektir. Ya, gitmezsem ayıp olur! Sakın bunu bir daha hatırınızdan geçirmeyin.

Ayıp olursa olsun. Gitmezsem görevimi yapmamış olurum. Asıl bunun için endişe etmeli Müslüman’’ diyen Toptaş Müslümanın Allah rızası yolunda daima yarış içinde olması gerektiğini söylerken ‘ istesek te istemesek te her an her alıp verdiğimiz nefesle ecelimize doğru yol almaktayız’’ diyerek konuşmasını sürdürdü.

Toplantı 2010 Avrupa birincisi Ali rıza Yaman’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile son buldu

10

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum Diyanet İşleri Başkanın’dan 1 mayıs kutlaması Balcı Holding’e plaket Bütün dünyada işçi bayramı olan 1 Mayıs Bayramı coşkuyla kutlandı.Bu kutlamaya Diyanet Başkanı Mehmet Görmez’de mesajla katıldı.

1 Mayıs nedeniyle işçi haklarına dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı, işçisinin hakkını ödemeyen patronlara ‘Allah’ın hasım olacağı’ Hadis’ini hatılarttı ...Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla Twitter’daki hesabında, Hz. Muhammed’in işçi ve emek konusundaki hadislerini paylaştı. İşte o hadisler:

- Bir Kudsi Hadise göre Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: “Kıyamet gününde üç kişinin hasmı ben olurum; 1- Adıma yemin içip söz verdiği halde sözünde durmayan kimse, 2- Hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kimse, 3- İşçiyi çalıştırıp, işini yaptırdığı halde ücretini ödemeyen kimse.” (Buhari) - Sevgili Peygamberimiz (SAS) buyuruyor ki: “Her kimin kardeşi hizmetinde çalışırsa, yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, onlara güçlerini aşan yükler yüklemesin, ağır işler yüklerseniz bizzat

Türkiye ile Hollanda arasında ilişkilerin kurulmasının 400. yılı çerçevesinde programlar yapılıyor. HOTIAD’ın bu çerçevede düzenlediği toplantı 18 Nisan 2012 de Rotterdam’da yapıldı.

Toplantıya HOTIAD üyelerinin yanısıra farklı kurum ve kuruluşlardan davetliler katıldılar.

Programa Türkiye’den AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu katıldılar.

HOTIAD’ın düzenlemiş olduğu ‘Avrupa’daki Türk İşadamları Buluşması’ programında BLC Winkelinventaris adına Arif Balcı’ya, Hollanda ve Türkiye arasındaki ticarete yapmış olduğu katkılarından dolayı plaket verildi.

Balcı’ya plaketi Egemen Bağış ve Rifat Hisarcıklıoğlu tarafından verildi.

Kraliçe günü kutlandı Kraliyet Ailesi, 30 Nisan Kraliçe Günü’nde Rhenen ve Veenendaal’ı ziyaret etti. Binlerce kişi bu iki kente akın ederken, özellikle büyük kentlerde düzenlenen kutlamalar da büyük ilgi gördü. Başkent Amsterdam’daki kutlamalara yaklaşık 700 bin kişi katıldı.

Konser ve dans partilerinin şehir merkezinin dışına çıkarılması, 2011 yılında 800 bine kadar yükselen sayının 700 bine gerilmesini sağladı. İlk kez 31 Ağustos 1885 tazrihinde Prenses Wilhelmina’nın 5’inci doğum günü nedeniyle Prenses Günü adı altında düzenlenen kutlamaya, Wilhelmina’nın tahta çıkmasından sonra Kraliçe Günü adı verildi.

Kraliçe Günü 1949 yılından itibaren, bir yıl önce tahta geçen Kraliçe Juliana’nın doğum günü olan 30 Nisan’da kutlanmaya başlandı. Kraliçe Günü, Kraliçe Beatrix’in isteği üzerinde 30 Nisan’da kutlanmaya devam etti.

Mayıs 2012

-

11

Doğuş

Haber Toplum Kuran aşıkları Milli Görüş’te buluştular

Kısa Haberler

IGMG Kuzey Hollanda Milli Görüş, geçtiğimiz 15 Nisan 2012 Pazar Günü Beverwijk kentinde düzenlediği Kutlu Doğum ve Kur’an ziyafeti Programı ile salonu hınca hınç dolduran Müslümanlara unutulmaz güzel saatler yaşattı.

İhracat arttı

Ünlü sunucu Serdar Tuncer’in sunduğu programda birbirinden değerli konuşmacı ve hafızlar yer aldılar. Alem Party Center salonunu dolduran yaklaşık iki bin beş yüz kişi bay, bayan Müslüman unutamayacakları güzel bir gün yaşadılar. Salon sahibesi Kezban Hanım, normalde düğünler için kullanılan bu salonu Milli Görüşe Allah rızası için ücretsiz olarak tahsis ettiklerini belirttiler.

Programın başında Bölge başkanı Oktay Dalmaz kısa bir selamlama konuşması yaptı. Dalmaz ‘’Hz. Muhammed (sav)’in sevgilileri olan değerli kardeşlerim’’ diyerek başladı sözlerine ve neden böyle dediğini şu şekilde açıkladı. ‘’Bir gün Allah Resulü (sav) efendimiz, ‘öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda Kur’an hayattan çıkarılacak. Ve benim sünnetim öldürülecek. İşte o zamanda bir cemaat çıkacaktır’ buyuruyor. Efendimiz o çıkacak olan cemaati ve değerini şu sözleri ile tarif ediyor. ’Onların bir tanesinin sevabı, sizin kırk tanenizin sevabına bedel olacak. Onların bir şehidi sizin kırk şehidinize bedel olacaktır’ diyor. Bunu üzerine sahabe, ‘Ya Resülellah! Onlar kimlerdir?’ diye sual ediyorlar. Efendimiz ‘Onlar Allah’ın dinini yeniden hayata hâkim kılmaya çalışacaklar.

Benim sünnetimi diriltecekler. Ve hayatlarında tatbik etmek için canla başla çalışacaklar. Bu çalışmaları yaparken, onların Allah’tan başka hiçbir yardımcıları da olmayacaktır.

Onların bu çalışmaları, düşmanları ve dostları tarafından engellenmeye kalkışılacak. Ama başarılı olamayacaklar. Allah’ın dinini ve benim sünnetimi onlar hayata hâkim kılacaklar’ diye cevap veriyor’’ Dalmaz salondakilere hitaben, ‘kardeşlerim! Sizler, bizler o sevgilileriz! Bu manada Allah’a çok ama çok hamd etmeliyiz’ ifadelerinde bulundu. Dalamaz konuşmasını tamalarken. Yüce Kur’an’ı ve sevgili peygamberimizi anlama noktasında neler yapıyoruz? Bize örnek olarak gönderilen peygamberimiz. Sadece namaz ve oruçla mı sınırlı? Bu örneklik hangi alanları kapsıyor biraz bu konuları düşünelim ve konuşmalardan bunların cevabını bulmaya çalışalım diyerek günün hatibinin konuşmasının iyi takip edilmesini işaret etti.

Değerli hatip Mustafa Mullaoğlu yaptığı nefis konuşmayla, peygamberimizi anlatan onu tarif eden başta Kur’an’ı Kerim olmak üzere, değişik kaynaklardan örnekler vererek rahmet peygamberini başka açılardan tanıtmaya çalıştı. Kendine has akıcı üslubuyla 1 saate yakın konuşan Mullaoğlu’nu salondakiler

ilgi ve sükûnet içinde dinlediler.

Mullaoğlu konuşmasına başlarken yoğun katılımdan dolayı salondakilere teşekkür ederken özellikle, ’Bacılarımı da tebrik ediyorum. Onlar her zaman 2-1 öndeler derdik ama bu gün 3-1 öndeler. Allah onlardan razı olsun.

Anne olmak farklı bir şeydir. ‘beşiği sallayan el, dünyayı yönetir. Hele o el Kuranlı ve peygamber sevdalısı olduğu zaman, gelecek sizindir Allah’ın izniyle ’diyerek hanımların insanlığın geleceği üzerindeki önemli rolünün altını çizdi. Mullaoğlu özetle konuşmasında efendimizi ve onun güze ahlakını anlattı. Mullaoğlu belki hiçbirimiz konuşarak bir gayri Müslim’e İslam’ı kabule ettirememiş olabiliriz. Ama güzel ahlakımızla bunu yapabiliriz. Güzel ahlaklı Müslümanları dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya koydukları güzel davranışları sebebiyle çok sayıda insanın İslam’ı seçtiğini biliyoruz diyerek güzel ahlakın önemini anlattı.

Bu konuşmanın ardından sahneye alınan Kuzey Hollanda Milli Görüş’te yetişmekte olan hafız adayları toplu halde Kur’an okudular. Ali Kartal hocaefendi hafızlık dersi alan bu çocuklara birer sürpriz hediye çeki verdi.

Programın ilk bölümünde sahne alan Gökkuşağı ilahi gurubunun seslendirdiği birbirinden güzel ilahilere salondakilerde zaman zaman eşlik ettiler.

Verilen aranın ardından, sahneye alınan birbirinden değerli kari ve hafızlar güzel sesleri ile okudukları Kur’an-ı Kerimle manevi atmosferi doruk noktaya taşıdılar. Sırayla, İrfan Kurukaya, Cemil Uslu ve İshak Danış Kur’an tilavetinde bulundular.

Programda destekleyici firmalara ve katkıda bulunan kişilere tablo ve plaketler verildi. Güney Hollanda bölgesinden programa Hüseyin Yanmaz katıldı. Halil Kaba hocanın yaptığı dua ile program sona erdi.

Hollanda’nın, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’e yaptığı ihracat arttı. Artış oranı, Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracata göre az olmakla beraber, 1996 yılında yüzde 1,9 olan ihracat oranı 2011’de yüzde 4,3 e çıktı. Hollanda bu dört ülke arasında en çok Çin’le ticaret

yapıyor. Çin ile yapılan ticaretin üçte biri ürünlerin karşılıklı alımsatımından oluşuyor. Geri kalan üçte ikilik bölüm Hollanda’nın yaptığı ihracattan oluşuyor. Çin ve etrafındaki ülkelerde Hollanda’nın ihrac ettiği ürünleri her zaman kolaylıkla bulmak mümkün oluyor.

Koalisyon bozuldu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül onuruna Limburg Valisi Theo Bovens tarafından verilen yemek konusunda PVV tarafından sergilenen tavır, PVV – CDA - VVD koalisyonunun bozulmasına neden oldu. PVV’li Theo Krebber ve Antoine Janssen önce yemeğe katılmayacaklarını söylemişler, ardından Kraliçe Beatrix yemekte bulunacağı için katılma kararı verdiklerini açıklamışlardı.

PvdA’nın, PVV’li yöneticiler hakkında güvensizlik önergesi sunduğu toplantıda, CDA, sergilenen tavrı Cumhurbaşkanı Gül ve Kraliçe Beatrix’e karşı saygısızlık olarak tanımlayarak, koalisyondan çekilme kararı verdi. PVV’li yöneticilerin yemeğe katılma kararına partinin meclis grubu büyük tepki göstermişti.

Kriz yıllarca sürebilir Hollanda Merkez Bankası Başkanı Klaas Knot, De Telegraaf gazetesine verdiği röportajda, ekonomik krizin Hollanda’da daha yıllarca sürebileceğini ifade etti. Krizin atlatılabilmesinin zaman alacağını kaydeden Knot, tüketicilerin ülke

ekonomisine güvenlerinin son derece önemli olduğunu belirterek, ‘Ekonomide büyüme tüketici harcamalarının yeniden artmaya başlamasıyla gerçekleşebilir.

Bunun için de tüketicinin ekonomiye güven duyması gerekmekte’ dedi.

THY ve Boeing yargılanmayacak Savcılık, Türk Hava Yolları ve Boeing’in, Tekirdağ adlı uçağın Şubat 2009’da Amsterdam’a inişi sırasında düşmesinden dolayı yargılanmayacaklarını açıkladı.

Yapılan açıklamada, pilotların irtifa kaybında uygulanması gereken protokole uymadıkları, ancak kazada yaşamlarını yitirdikleri için

ifadelerine başvurulamayacağı ve yargılanamayacakları kaydedildi.

Kazada 9 kişi hayatını kaybetmiş ve 80’in üzerinde kişi yaralanmıştı.

Savcılık, suç unsuru bulunmadığını belirterek Türk Hava Yolları ve Boeing hakkında takipsizlik kararı verildiğini bildirdi.

Yaşama Dair Bayram Altıntaş

Şefkat kahramanı anneler ve babalar ‘Ben annemi nasıl sevmem ki, O, beni bir müddet karnında, uzun bir zaman da kucağında, ölünceye kadar kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır. Ona saygısızlık göstermekten daha aşağılık bir şey bilmiyorum.’

Abdurrahman Câmî Anneler layık mıdır ağlamaya? Anneler layık mıdır hor görülmeye? Anneler layık mıdır evlatları tarafından dövülmeye, öldürülmeye?

getirmiştir.

Anneyi memnun ve hoşnut etmekle ancak Cennete gidilebileceği bir gerçek iken, neden anneler gözyaşı döker ve döktürülür? Neden anneler sevilmez ve hor görülür?

Bizler için olmadık cefaya ve sıkıntılara dayanan ve bütün zorluklara göğüs geren annelerimizin hakkını nasıl öderiz?

Kabul edilen anne-baba duaları

Bu soruları uzatmak mümkündür ama bu ve bunun gibi birçok soruya elbette ki evet diyemeyiz. Çünkü: O anneler ki, peygamberleri dünyaya getirmiştir.

O anne ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’i (s.a.v.) dünyaya getirmiştir.

O anneler ki, İslam’ın ilk şehidi ünvanını almıştır.

O anneler ki, nice İslam hükümdarlarını, komutanlarını ve gönül erlerini dünyaya getimiştir.

O anneler ki, Çanakkale geçilmez diyen nice kahraman Mehmetcikleri ve önce vatan diyen anaları dünyaya

Hz. Muhammed (s.a.v) zamanında anasını sırtına alarak kan ter içerisinde ona Kabe’yi tavaf ettiren bir delikanlının: ‘Ya Rasulullah, bu halimle anama olan hakkımı ödemiş oldum mu?’ diye sorması üzerine, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: ‘Hayır, onun seni karnında taşırken duyduğu zerre kadar acı, doğum anında hissettiği zerre kadar sancının hakkını bile ödemiş sayılamazsın.’

Bugün ise evlatlarımız mutsuz,

umutsuz ve de kötü alışkanlıklarla yoğurulmaktadır. Hem de bütün maddi imkânlara sahip olmalarına rağmen yine de huzursuzdurlar. Çevremize baktığımız zaman görürüz kimisi oğlundan şikayetçi, kimisi de kızından.

cezasını sahibine mutlaka ölümünden önce, bu dünyada verir.’

Bugün televizyon ekranlarında ve diğer basın-yayın organlarında anne ve evlat arasındaki uçurumun ne kadar korkutucu olduğununun örneklerini görmekteyiz. Anne ve

Bunun da sebebi çocukların aile okulundan uzak bir şekilde yetişmeleridir. Bu olumsuz ve sorumsuz yetiştirme tarzına eğitim kurumlarını, çevreyi, görüntülü ve yazılı basını da katarsak anne-babaevlat arasında insanın kanını donduran ve insanın insanlığından utanacağı tabloları görmek hiç de sürpriz değildir.

Başımıza gelen bu huzursuzlukların ve sıkıntıların sebebini de gelin Allah Rasulü’nden dinleyelim: ‘Allah dilediği her günahın cezasını kıyamet gününe tehir edebilir. Ama ana-babaya isyanın, karşı gelmenin, hakaret etmenin ve onları dövmenin

evlat arasındaki uçurumlar her geçen gün gittikçe büyümektedir. Bunun sonucunda da anne ve evlat arasında insanın insanlığından utanacağı olaylar ortaya çıkmaktadır.

Bunun da sebebi çocukların aile okulundan uzak bir şekilde

yetişmeleridir. Bu olumsuz ve sorumsuz yetiştirme tarzına eğitim kurumlarını, çevreyi, görüntülü ve yazılı basını da katarsak annebaba-evlat arasında insanın kanını donduran ve insanın insanlığından utanacağı tabloları görmek hiç de sürpriz değildir. Öyle anne ve babalar var ki, bir sorsanız bin ah işitirsiniz.

Annelerimiz gözyaşı dökmeye ve horlanmaya layık değillerdir. Onlar, bunları hak etmemektedir. Bizler anne ve babalarımıza karşı gösterdiğimiz hoşgörü, ilgi ve şefkat nisbetinde ancak Cennet’e gidebileceğiz.

Güzeller güzeli sevgili peygamberimiz buyurdu ki: ‘Ana-baba, cennet kapılarının tam ortasıdır. İnsanı Cennet’e ulaştıracak en iyi şey, ana-babaya iyilik etmektir.’

Ununmayalım ki, birgün biz de onlar gibi olacağız ve evlatlarımızdan sevgi ve şefkat bekleyeceğiz.

12

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Dünya Darbeciler yargılanıyor

Bağımsızlık ilanının 20. yılı

12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de yapılmış olan askeri darbenin baş aktörlerinin yargılanmasına başkent Ankara’da başlandı. 4 Nisan’da başlayan tarihi davada Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor. kemenin görev alanında olmasından dolayı, savunma avukatının talebinin reddine oybirliğiyle karar verildiğini belirterek duruşmaya devam etti.

Duruşmayı izleyenler

Dönemin Genelkurmay Başkanı ve Türkiye’nin 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Anayasal düzeni ortadan kaldırdıkları gerekçesiyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Darbe sonrasında 50 kişi idam edilmiş, binlerce kişi işkence görmüş ve 600 binden fazla insan gözaltına alınmıştı.

Mahkeme heyeti, sanıkların yaşları ve sağlık durumları nedeniyle tutuksuz yargılanmasını isteyen savcının talebini kabul etti. 94 yaşındaki Evren ve 86 yaşındaki Şahinkaya’nın katılmadığı duruşmalarda, mahkeme salonuna iddianamede adı geçen ‘mağdur ve müştekiler’, katılma talebinde bulunanlar, avukatlar, izleyiciler ve basın mensupları alındı.

Bu mahkeme yetkisiz Duruşmada Kenan Evren’in avukatlığını yapan Bülent Hayri Acar, davanın yok hükmünde sayılması yönünde karar verilmesini talep

etti. Acar, mahkeme başkanına ‘12 Eylül 1980-83 arası 1982 Anayasa’nın teminatında. Bu anayasayı yargılayamazsınız. Yapılanların anayasal dayanağı var. 12 Eylül darbedir ancak bu mahkeme yetkisiz.

Beğenilsin ya da beğenilmesin, 1982 Anayasası yürürlükte. Bu Anayasa’nın dikkate alınmaması durumunda, Türkiye’nin 11 Eylül 1980’e dönmesi gerekir. O zaman bu devletin hukuku 11 Eylül 1980’de kalmıştır. O tarihten bu yana kurulan bütün hükümetler de gayrimeşrudur. Eğer böyleyse, TBMM adına başvuruda bulunanlar da Cumhuriyet Senatosu’nu kurmalıdır. 1982 Anayasası’nın hala yürürlükte tutulan maddeleri, sayın iddia makamını ve mahkemenizi bağlar. Hiç kimse Anayasa’nın bu hükümlerini yok sayamaz’ dedi.

Ancak mahkeme heyeti, Acar’ın mahkemenin yetkisiz olduğunu savunarak davanın düşürülmesi yönündeki talebini reddetti. Müzakerenin ardından mahkeme heyeti, sanıklara isnat edilen suçlarla ilgili davaların mah-

Duruşmayı izleyeneler arasında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Ak Parti Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın ve BDP milletvekili Leyla Zana’da var.

Duruşmayı iddianamede adı geçen mağdur 22 kişi ve müdahillik talebinde bulunanlardan 40 kişi izliyor.

Mağdurlar arasında Namık Kemal Zeybek, Yaşar Okuyan, Yılmaz Durak, Orhan Miroğlu, Ökkeş Şendiller gibi isimler bulunuyor. Duruşmaya girecek tüzel kişiler arasında ise TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, CHP, MHP, Diyarbakır Barosu gibi kurumlar bulunuyor.

Demirel nerede?

12 Eylül davasına müdahil olmak için rekor sayıda başvuru talebi yapıldı.

Kenan Evren buna şaşırmadığını belirtti. Süleyman Demirel’in müdahil olmak için başvuru yapmamasına ise şaşırdığını ifade eden Evren ‘Benim için sürpriz oldu. Şaşırdım. Onu beklerdim’ dedi.

Demirel, bu yolla bir yere varmanın mümkün olmadığını, bu yüzden müdahil olmayacağını açıklamıştı.

Aslında buna bağımsızlık ilanı mı demeli yoksa savaşın başladığı gün mü karar vermek zor. Ama kesin bilinen bir şey var. Bosnalıların 6 Nisan tarihini unutmaları mümkün değil. Çünkü 6 Nisan 1992’de Saraybosna’da yakın tarihin en uzun ve en kanlı savaşlarından biri başladı.

Bosna-Hersek eski Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan edince başlayan savaş yıllarca sürdü. Sırplar eski Yugoslavya ordusunun da desteği ile 4 yıl boyunca başkent Saraybosna’yı bombaladı. 4 yıl süren kuşatma boyunca Saraybosna’da 11 binden fazla insan öldü. Ülkenin tamamında ise 300 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

1995 yılı sonunda imzalanan Dayton Antlaşması’yla savaş sona erdi.

Ancak bugün Bosna halen, BosnaHersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti arasında bölünmüş durumda.

Nüfusunun yüzde 80’i Müslüman Boşnaklardan oluşan başkent Saraybosna’da aynı kaderi yaşıyor.

Başkent Saraybosna’da konuyla ilgili bir açıklama yapan Bosna Müftüsü Mustafa Seriç ‘Dayton Antlaşması’nın ardından hızlı bir düzelme sürecine girdik. Ancak ne zaman bir adım atsak bazı güçler bizi geri çekti.

Yaptığının yanlış olduğunu kabul edip, özür dilemeyen birini nasıl affedersiniz?’ dedi.

Ankara’da 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bakılan 12 Eylül darbesi davasının üçüncü gününde mahkeme heyeti tüm müdahillik taleplerini kabul etti ve duruşmayı 11 Mayıs tarihine erteledi.

Ergün Madak

Yusuf İslam, Değişim Ve Kaygı Raif Cilasun’ un Haram Lokma romanını okuyana kadar İslam kalbimi bu kadar titretmemiş, Allah’a olan sevgim bu kadar derinleşmemişti.

Yaşım 15, aylardan ise Temmuz’du.

Uzun ve susuz yaz aylarında oruç tutmaya ve namaz kılmaya başlayalı ise henüz bir kaç yıl olmuştu.

1985 Ankara’sının sıcak yaz aylarının rehaveti geçtikten sonra, peşinden gelen yıllarda içimdeki ateş sönmemiş, İslamcılardan ya da solculardan ne kadar konferans, panel, sempozyum varsa, elime not defterimi alarak takip etmeye başlamıştım.

Geçenlerde, 33 yıl sonra yeniden konser vermeye başlayan Yusuf İslam’ın Ahoy’da konser vereceğini duymam beni bir anda nostaljik bir gezintiye çıkardı. 1987 yılı olsa gerek, Türkiye Yazarlar Birliği’ nin , Ankara Odalar ve Borsalar Birliği’nin konferans salonunda Yusuf İslam Konferansı’nı organize ettiğini duyduğumda, yanımda bir arkadaşımla soluğu Bakanlıklar’daki salonda almıştık.

Cat Stewens hakkında hiç bir bilgim yoktu. Peace Train, Morning Has Broken, Moonshadow, Wild World gibi şarkıları ise ancak sonraki yıllarda dinleyebilecektim. Bildiğim tek şey İngiliz bir pop yıldızının İslam’ı seçmesinden ileriye gitmiyordu.

Bütün koltuklar dolmuş ve biz ayakta kalmıştık. Salon dolmaya başladıktan bir süre sonra da tek ayak üstünde durabilecek hale gelmiş ve yoruldukça ayaklarımı sırasıyla değiştirmek zorunda kalmıştım.

‘Hadi neyse biz İslamcıyız., Yusuf İslam’da da en az bir karış sakal var.

Peki salondaki bir sürü açık bayan neden geldi?’ diye de kendime sormadan edememiştim. Çünkü Yusuf İslam bizimdi, onlarınsa hiç olamazdı ya da olmamalıydı. Belki geçmişte onların olabilirdi ama bugün o bizi seçmişti.

Aynı günün akşamı TRT’de kendisiyle röportaj yapıldığını ve röportajı yapan bayana da elini vermediğini duyunca, ne kadar da büyük bir zafer kazanmış olduğumuz hissine kapıldığımı da söylemeden geçemeyeceğım.

Konferans 2 saat kadar sürmüştü.

Açılışı Yazarlar Birliği Başkanı, Mehmet Doğan ağabey bu kadar kalabalık beklemediklerinden, salonun küçüklüğü için özür dileyerek yapmıştı. Yusuf İslam, İslam’la tanışma macerasını, arayışlarını, çıkmazlarını, modern hayatın onun sorularına cevap veremeyişini, kıvranışını, alkolü ve uyuşturucuyu, Hristiyanlığın paradokslarını, kendi sorularına cevap veremeyişini, pop

dünyasını anlatmıştı. Sonra bir anekdot olarak başından geçen bir olayı anlatmıştı: “Henüz müslüman olmamıştım. Yüzmek için açıldım, yüzdüm, yüzdüm. Sonra çok yoruldum ve arkama dönüp baktığımda karadan oldukça fazla uzaklaştığımı gördüm.

O an öleceğimi anladım. Allah’a dua ettim. ‘Eğer buradan kurtulursam, kendimi sana adayacağım’ dedim ve o anda bir dalga alıp beni karaya çıkardı ve kurtuldum. Fakat sonra verdiğim sözü unutum.”

O an bu olayı dinleyince aslında bana pek de enteresan bir olay gibi gelmemişti. Ta ki bu olayı Kur’an’da İsra Suresi’nde okuyana kadar. Bu bölümün Yusuf İslam için indiğini ne kendisi iddia etti ne de ben burada söylüyorum. Çünkü denizde böyle bir olay belki yüzlerce kişinin başına gelmiş olabilir…

çıkarıp sahneden ayrılırken çok duygulanmıştım. İnsanın inancı için böyle onurlu bir hareket yapması, zaten kalbime taht kuran Yusuf İslam’ı daha da değerli hale getiriyordu.

Bir yerlerde karşıma çıkan Ahoy konseri ilanını gördükten bir kaç hafta sonra Youtube’da görüntülere ulaştım. Beni çok mu şaşırttı? Doğruyu söylemek gerekirse hem evet hem de hayır. Ama içimde, ‘herhalde artık İslam’dan vazgeçiyor’ düşüncesi oluşmadı.

Konferans bittiğinde 17 yaşındaki bir delikanlı olarak, şöhreti, parayı terkederek hayatını yeniden dizayn eden birisiyle aynı dini paylaşmak beni çok mutlu etmişti.

Eskiden bir karış olan sakalının belki bir kaç santim kısalmış olması ya da gitarını eline alıp yine eski güzel şarkılarını nostaljik olarak dillendirmesinde bence bir beis yok. Yusuf İslam, hayranlarından uzak kalarak onları İslam’a ısındıramadığına göre, şimdi konserler vererek onları muhakkak İslam’a ısındıracaktır düşüncesinde de değiliz. Ama sonuçta, İslam’ın izin verdiği sınırlar ölçüsünde hareket ettiği müddetçe neden olmasın demekten de kendimi alamıyorum.

Sonraki yılllarda televizyonda Cat Stewens’ın veda konserini kısacık da olsa izlemiştim. Konserin sonunda veda konuşmasını yaptıktan sonra kabloyu gitarın jakından

Genel olarak insan, yapısı gereği değişim, göreceli olarak da gelişim gösteren bir varlıktır. Kimisi ise ne gelişir ne de değişir. İslam´ın kendisine sorumluluk yüklediğinin

bilincine varan insanlar bir yandan yeni bir kimliğin getirdiği mutluluğu yakalarken, diğer yandan da kendisini, çevresini ve dünyayı değiştirme, yanlışı düzeltme, akıntıya kapılmama, uyarma sorumluluğunu, kaygısını da beraberinde hissederler. Bu kaygının standart bir ömrü ise bulunmuyor. İnsan; yüreğindeki fırtınalardan sonra yaşadığı değişimi yanlızca şekille, dış görünüşle sınırlı tutar, öğrenmek ve bilgi edinmekte fazla ısrarcı olmazsa içindeki alevin bir süre sonra küllenmesi de malesef kaçınılmaz olabiliyor.

Y. İslam, bu çerçeveden bakıldığında, müslüman olduğu andan itibaren, dünyayı gezen, bireysel İslam´la tanışma serüvenini bütün müslümanlarla paylaşan, okul açan, Bosna Savaşı´nda sessiz kalmayan, hatta CIA’nin tehlikeli insanlar listesine bile giren, kendi kabuğuna kapanmayan kaygılı bir müslüman portresini çizdi, çiziyor.

Yazımızı Hafız Çelebi’nin şu sözüyle bitirelim: “Unutma, cehaletten daha dermansız dert yoktur! Gerçi bilgiye hakim olmak, mutluluktan çok elem, sevinçten çok keder verir.” (1) (1)(İskender Pala, Katre-i Matem, Kapı Yayınları, 2009, İstanbul, sf. 198-199)

Mayıs 2012

-

13

Doğuş

Haber Güncel Mobil iletişim ucuzlayacak Uzay mekiği son kez uçtu Avrupa Birliği vatandaşlarının kendi ülkeleri dışındaki mobil iletişim hizmetleri için ödediği roaming ücretleri 2014 yılına kadar yüzde 46 oranında ucuzlayacak. Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu’nda yapılacak oylamanın ardından uygulama Temmuz ayında başlayacak ve mobil konuşma ücretleri 29 sente düşecek.

Avrupa Parlamentosu’ndan geçmesine kesin gözüyle bakılan tasarı, bu yıl Temmuz ayında uygulamaya konulacak. Uygulamanın başlamasıyla birlikte bir AB vatandaşı, kendi ülkesi dışındaki bir AB üyesi ülkede yapacağı görüşmenin dakikası için en fazla 29 sent ödeyecek. Gelen çağrıların dakikası 8 senti, bir mesajın fiyatı ise 9 senti aşamayacak. Mobil internet kullanıcıları ise her megabyte (mb) için 70 sent ödeyecekler.

Uygulamanın başlamasıyla Avrupa Birliği vatandaşları kendi ülkeleri dışında, AB ülkelerinde daha ucuza telefonla görüşme, mesaj ve mobil internet kullanma imkanı bulacak.

Kullanıcının bulunduğu ülkede yaptığı görüşme sırasında, başka operatörün ağını kullandığı için ödediği ‘operatör ağ kirası’ da büyük oranda azalacak.

30 yıldır hizmet veren Discovery, Washington’daki Ulusal Havacılık ve Uzay Müzesi’nde sergilenecek.

Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi’nde modifiye edilmiş bir

Uçan otomobil Gelecek yıl ‘Transition’ adıyla piyasaya sürülmesi beklenen araç için şimdiden 100 kişinin 10 bin dolar kapora ödemeyi kabul ettiğini belirten şirket yetkilileri uçan otomobili 279 bin dolardan satışa sunmayı planlıyorlar.

Aracın kalkış ve inişi için bir pist gerekiyor. İki kişilik aracın yerde iken kanatları kapatılabiliyor ve yollarda rahatça kullanılabiliyor. Karayolunda saatte 112 kilometre hıza ulaşabilen Transition, havada saatte 185 kilometre hız yapabiliyor.

Muştular

otomobilden uçağa dönüş testinden de başarıyla geçti.

Amerikan ‘Terrafuguia Inc’ şirketinin ürettiği uçan otomobilin prototipi geçen ay yaptığı test uçuşunda 426

Uzay mekiği Discovery 1984 yılından beri 39 kez görev yapmıştı. Discovery bu görevler boyunca 241 milyon kilometre uçuş yaptı.

HBO’lular okuma-yazma özürlü metre yüksekte 8 dakika uçtu.

Uçan otomobiller artık kurgu-bilim filmlerinden çıkıp günlük hayatımıza girmek üzere. Transition adı verilen araç, Plattsburgh Uluslararası Havaalanında ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. Transition, yol testi ve

jumbo jetin sırtına yüklenen Discovery, sergileneceği müzeye götürülmek üzere Washington’a götürüldü.

Discovery, Washington yakınlarındaki Ulusal Havacılık ve Uzay Müzesi’nde sergilenecek.

Her 15 kilometrede 1 litre benzin yakan aracı kullanabilmek için sürücü adaylarının bir sınava girip ehliyet almaları gerekecek.

Son yıllarda, Meslek Yüksek Okullarında (HBO) okuyan öğrencilerin dil kullanım düzeyinin düştüğü açıklandı. Bazı okullarda bu yüzden ek dil dersleri verilmeye başlandı.

Amsterdam, Rotterdam, Den Haag ve Utrecht kentlerinde bulunan Meslek Yüksek Okullarında yapılan araştırmanın sonuçları, bu okullarda öğrencilerin dil kullanım düzeyinin giderek düştüğünü ortaya çıkardı.

Spits gazetesinin haberine göre, etnik kökeni ne olursa olsun, HBO öğrencileri Hollandaca dili konusunda sorunlar yaşıyorlar. Öğrencilerin kelime hazinesinin yetersiz olduğu, okuduklarını anlamakta zorlandıkları, konunun ana temasıyla destekleyici temaları birbirinden ayıramadıkları, ve dilbilgisi kurallarını bilmedikleri temel eksiklikler olarak ifade edildi.

(HvA)’da gençlerin neredeyse yarısının okuma ve yazma sorunlu olduğu ve bazı teknik bölümlere ek dil derslerinin konduğu belirtiliyor. Rotterdam’da birinci sınıf öğrencilerine dil dersi eğitim programına eklenirken, Den Haag’da bu alanda bir araştırma başlatıldığı ve 2013’ten itibaren yazma becerisi üzerine sınav yapılacağı belirtildi. Utrecht Yüksekokulu ise öğrencilere internet üzerinden kendileri çalışıp, dil becerilerini test edip geliştirebilecekleri dijital imkan sunuyor.

Amsterdam Yüksek Okulu’nda

Abdullah Güven

Secdeleri çoğaltalım 1612 de başlayan Türkiye (Osmanlı)Hollanda ülkelerarası karşılıklı diplomatik ve ticari iş birliğinin dörtyüzüncü yılı kutlamalarının yapıldığı bir zaman dilimindeyiz. Her iki ülkenin üst düzey yetkililerinin katılımlarıyla gerçekleşmekte olan bu kutlamalar aynı zamanda elli yıllık göç tarihine de bir başka anlam yüklemektedir. Bu tarihi süreci elbetteki bütün yönleriyle irdelemek gerekir. Ekonomik, siyasal, dini, kültürel ve sosyolojik açıdan incelemek ve her alan için ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak, iki ülkenin lehinde ve aleyhinde gelişen hadiseleri tarihi perspektifle uzman kalemlerce ele almak gerekir. Biz bu yazımızda sürecin dini ve kültürel boyutuna sadece bir parentez açacağız.

Müminin hayatına anlam veren ilkeler ve idealler vardır. Onun bu misyonu kişi nereye giderse gitsin hep bir gölge gibi kendisiyle birlikte gider ve bulunduğu her yeri Allah ve Rasulünün seveceği, müslümanca bir yaşantının hüküm sürdüğü ortama büründürür. Bu da o ortamın İslam’ın

barış ve huzur libasına bürünmesidir. Zira müslüman, elinden dilinden halkın emin olduğu kimsedir ki , o zaman ele de dile de giydirilen İslam ahlak ve edeb libasıdır.

varacaksın. Orada secdeleri ve namazları çoğalt. Allâh’ı dâimâ zikret! Çünkü Allâh’ı zikir, umduğuna ermende sana yardımcı olur!” (Vâkıdî, II, 758)

Şimdilerde, 2012 yılı Türkiye (Osmanlı)-Hollanda arası ilişkilerin dörtyüzüncü yıl kutlamaları yapılıyor, göçün ise ellinci yılı. Bir yanımız umut, bir yanımız korku dolu.

Murad-ı İlahi sevk etti bizleri, bu topraklara gelindi, ezanlar , selalar duydu bu topraklar. Secdeler çoğaltıldı, toprak, toprak olduğuna şükretti, alnında secde izleri olan müminlerin tebessümüyle güldü güneş, esti deli poyrazlar, çağladı nehirler, ay oldu yıldızlar, bulutlanan gözlerde umut getirdi secdeler. Bir dağ gibi göründü gerilerden kurşuni kubbeler. Imanın alameti olarak belirdi verilen bütün emekler….

Umut yönümüz nasıl görünüyor acaba? Bir lale soğanı ile başlayan dostluk Yunusca atılan şefkat temelleriyle bağlık bostanlık hale geldi.

Azgın sular duruldu, toprağa hasret Hollanda denizden karaya başını kaldırdı ve bir kahvenin kırk yıllık hatırıyla bir lalenin dörtyüz yıllık hatırı oluştu.

Dahası, Rasulullahın (s.a.v) Abdullah bin Revaha hazretlerini Mute’ye uğurlarken yaptığı tavsiyelerin izlerini görür olduk buralarda. O yüce Peygamber (s.a.v) buyurmuştu ki ” Ey Abdullah Sen yarın Allâh’a secdenin pek az yapıldığı bir ülkeye

Mümince yaşayış, umudun nefesini içine çekmek kadar, korkunun da soğuk soluğuna bürünmektir.

O zaman bir de diğer boyuttan bakmak gerekir göçün ellinci yılında encamımıza. Gecenin bir yarısı çıkıp da sokaklara adımlasak yağmur altında caddeleri, görsek manzarayı korku penceresinden ve sonra şairce şöyle seslensek karanlığı delercesine:

‘Seni yağmurlu bir gecede seyrettim Rotterdam. Sokakların soluduğu nefes kör karanlık oksijeni, yıldızların yok gülümseyen, kara bulutların var gökleri örseleyen, kanadı kırık bir martı çırpınır kıyıda, minare uçları kara bulutlara gömülmüş hilali küskün camilerin, çarmıha gerilmiş kiliselerin. Köşe başlarında elleri ceplerinde, caddeleri adımlayanlar, gönüllerinde med cezir kiliselerin.

Köşe başlarında elleri ceplerinde, caddeleri adımlayanlar, gönüllerinde med cezir yaşayanlar, tutunmaya çalışıyorlar hayatın dört bir ucundan, saçak altlarına sığınıp nefesiyle ısınanlar.

Seni yağmurlu bir gecede seyrettim Rotterdam, hatırlarlayarak çocukluğumu, unutarak soğukluğunu.

Bir güneş doğardı, alnı açık insanların üzerine. Bir ihtiyar çıkardı asa elinde, dilinde besmele, avucunda bayram şekerleri, yüzünde tebessüm, yorgun ama emin adımlarla çıkardı evinden, çocuklar koşuşurdu etrafına, sıra sıra.

Okşanan saçlar, çatılmayan kaşlar, şeker konan avuçlar ve ardın sıra

yapılan dualar. Köşelerde onlar vardı, sokaklar eminlerindi, emin insanlar sokaklarda gezerlerdi. Ya şimdi? Her köşe başı tutulmuş, yüzlerde sevgi çiziği değil, bıçak kesiği, avuçlara konan bayram şekerleri değil, esrar, eroin tozları. Paylaşılanlar menfaat kozları, köşeler kime emanet? Sokaklarda jilet gibi kesildi ahlak, darbeler yedi iffet, derbeder oldu marifet, köşeler kime emanet? İşte bu da bir yönü ile korkunun soğuk ama görünen gerçek yüzü.

Göçün ellinci yılında göçmenlikten kurtulmuş bir Hollanda Türklüğü kök salmış saçaklarıyla, yeşeren tomurcuklarıyla her yönden eşit haklara sahip, siyaseten etkili, ekonomik açıdan güçlü, maneviyatı yüksek , değerlerine bağlı bir o kadarda hukuka saygılı güneş gibi yüzler, gülümseyen gözler ve umudunu hiç kaybetmeyen Hira yürekli, Sevr suretli yiğitler isterim, Bir de dualar isterim .....Gönül dolusu dualar.

Mayıs 2012

-

15

Doğuş

Haber Ekonomi Girişimcilerimiz destan yazıyor Euro değerinde yatırımları vardır.

Hollanda’nın en büyük 10 şirketinden birisiyle, 2011 yılında ortaklık kurarak Türkiye’ye yenilikler götürdük ve götürmeye de devam edeceğiz’ diye konuştu.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) – Dünya Türk İş Konseyi’nin (DTİK) Avrupa’da Yerleşik Türk Girişimciler Toplantısı Hollanda’nın Rotterdam kentinde yapıldı. Rotterdam’daki toplantıya AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, TOBB ve DEİK Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken, ITO Başkanı Murat Yalçıntaş, Deventer Başkonsolosu Nihat Ersen, Feijenoord İlçesi Belediye Başkanı Seyit Yeyden, Rotterdam Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Zeki Baran’ın yanı sıra çeşitli ülkelerden 600 dolayında işveren katıldı.

Toplantının açılışında bir konuşma yapan DEİK-DTİK Avrupa Bölge Komitesi ve HOTİAD (Hollanda Türk İş Adamları Derneği) Başkanı Turgut Torunoğulları, Dünya Türk İş Konseyi’nin yurtdışındaki işverenler arasındaki ilişkilerin gelişmesine önemli katkı sağladığını belirterek, ‘DTİK sayesinde birbirimizi tanıyarak gerçek gücümüzün farkına vardık.

Kendimize ve birbirimize olan güvenimiz ve paylaşımlarımız arttı. Artık daha geniş hayaller ve yeni ortaklıklar kurmaya başladık’ dedi.

Feijenoord İlçe Belediyesi Başkanı Seyit Yeyden, 160 değişik ulustan yabancının yaşadığı ilçede Türk Ticaret Merkezi kurulmasını arzuladıklarını anlattı. Yeyden, ‘Siz değerli yatırımcılarımızı bölgemizde görmek istiyoruz. Burada Hollanda firmalarıyla ve Hollanda’daki Türk firmalarıyla birlikte ortaklaşa projeler üretebilir, ortak yatırımlar yapabilirsiniz. Bu çalışmadan her iki taraf da kârlı çıkacaktır’ ifadesini kullandı.

TOBB ve DEİK Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa’daki Türklerin başarılı bir tablo ortaya koyduklarına işaret ederek, ‘Türkler Avrupa’da destan yazıyorlar. Sizler bu ülkelerde bir çok başarılı çalışmalara imza attınız.

Türklerde müthiş bir girişimcilik ruhu var. Hollanda’daki Türk girişimciler 55 bin kişiye iş olanağı sağlamaktadır’ dedi.

Avrupa’da kullanılan dört beyaz eşyadan birinin Türkiye’de üretildiğini belirterek, ‘Türkiye müthiş bir başarı hikayesi yazdı’ ifadesini kullanan Hisarcıklıoğlu, ‘Türk özel sektörü hızlı bir büyüme gösterdi. Bir çok başarılı çalışmaya imza attık. 2023 yılında Türkiye ekonomisi dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olacaktır. Bunu

gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde yıllık milli geliri 25 bin dolar olan bir Türkiye’yi hedefliyoruz’ diye konuştu.

Hollanda’da yaşayan Türklerin iki ülke arasında gelişen ilişkilerde önemli rol oynadığını belirten AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ‘Türkiye bölgesinde bir istikrar unsurudur. İki ülke arasındaki ilişkiler her geçen gün daha iyiye gitmektedir. Sizlerin Hollanda’da 50 yılda geliştirdiği bu güzel çalışmalar, bizlerin bu ziyaretine daha da anlam katmıştır. Sizler adeta bu ülkede Türkiye’nin bir büyükelçisi gibi çalışmaktasınız. Bugün Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye şimdi Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın da 16’ncı en büyük ekonomisine sahip bir ülke olmuştur’ dedi.

Bakan Bağış, daha sonra şunları söyledi: ‘Türk girişimciler ekonomilere ciddi kaynak ve istihdam sağlamaktadır. Bu ülkede farklılıklarımız olacaktır. Bu anlamda da birbirimizi değiştirmeye kalkmamalıyız. Bu farklılıklar bizim zenginliğimizdir. Farklılıklarımız bizlerin bir araya gelmesine engel olmamalıdır. Avrupa’da eğitime çok büyük önem verin. Geleceğin yöneticileri, girişimcileri olacak olan çocuklarınızı mümkünse en iyi okullarda okutun. Avrupa’da gerçekten güçlü olmak istiyorsak, tüm zincirleri kıracak yeni bir nesle ihtiyacımız var.’

Yıllardır Türkiye’ye yatırım yapan Avrupa’daki Türk işverenlerin son 10 yıldır bulundukları ülkelere de yatırımlar yapmaya başladıklarını anlatan Torunoğulları, ‘Geldiğimiz nokta ortada. Örneğin başkanlığını yapmış olduğum Edelstaal Grubu’nun Avrupa’daki yatırımlarının yanı sıra, Türkiye’de de 100 milyonlarca

İktisat

En zengini Manchester United

Amerikan Forbes dergisinin yayınladığı araştırmaya göre Manchester United hala dünyanın en zengin futbol klübü olarak görünüyor.

Derginin yaptığı araştırma İngiltere Premier Ligi şampiyonu takımın şu anda 1.4 milyar avro ( $1.86 milyar ) değerinde olduğunu gösteriyor.

8 yıldır dünyanın en zengin futbol kulübü ünvanını taşıyan Manchester United’ın ardından Real Madrid ve Barcelona ikinci ve üçüncü sırada bulunuyorlar. Listede Bayern Munih dördüncü ve Arsenal beşinci sırada yer alıyor.

Forbes dergisinin araştırmasına göre Manchester United’ın tüm dünyada 330 milyon taraftarı var ve bu taraftar kitlesi onu tüm branşlardaki spor

kulüpleri arasında dünyanın en değerli takımı yapıyor. Araştırma göre 1.4 milyar avroluk Manchester United, dünyanın en zengin beyzbol takımı olan New York Yankees ve Amerikan Futbolunun en zengin kulübü Dallas Cowboys’dan da daha zengin.

Derginin araştırmasına göre büyük futbol takımları zenginleşmeye devam edecek. Büyük futbol takımları katıldıkları finallerde ciddi paralar kazanıyorlar. 2011 Şampiyonlar Ligi finalinde Barcelona’ya yenilen Manchester United, ligi ikinci sırada bitirdiği için UEFA’dan yaklaşık 60 milyon avro almıştı. 2012 Şampiyonlar Ligi’nde para ödülleri daha yüksek ve hem şampiyonun hem de ikinci olan takımın yüzü gülecek.

Osman Aslan

Hollanda’da emeklilik Değerli okurlar, Geçtigimiz ay Hollanda’daki emeklilik sisteminin ilk basamağı olan AOW ödeneğinden bahsetmiştik. Bu ay işçi emekliliğini inceleyeceğiz.

AOW ödeneğinin tam olarak alınabilmesi için şahsın emekli olduğunda Hollanda’da 50 yıl ikamet etmiş olması gerekmektedir. Het eksik yıl için ödenek yüzde 2 oranında eksik ödenir.

Van Dale sözlüğüne göre emekliliğin Hollandaca karşılığı olan ‘pensioen’ kelimesinin tercümesi şöyledir: Belli bir yaşa ulaştığı için işçilere yapılan periyodik ödemedir.

Sözlük anlamının dışında kalmakla beraber bazen sakatlanmalarda ve vefat durumunda da emeklilik ödeneği yapılmaktadır.

Hollanda’da yapılan emeklilik ödemelerinin toplamının yüzde 50’sini AOW oluşturmaktadır.

İşyeri emekliliği de yüzde 45’ini oluşturmaktadır. Geri kalan yüzde 5 ise özel emeklilik sigortalarını kapsar. İşyeri emekliliği bilinenin aksine mecburi değildir. Sadece bazı sektörlerde kollektif işçi anlaşmaları olduğundan o sektörde faaliyet gösteren şirketlerin işçilerine mecburen emeklilik sigortası yaptırdıklarını görüyoruz. Metal sektöründe örneğin o sektöre ait özel bir emeklilik fonu vardır ve sektördeki işverenlerin primleri mecburen bu fona aktarmaları gerekmektedir. Bu gibi fonların olmadığı veya mecburi emekliliğin olmadığı sektörlerde de sigorta şirketleri aracılığıyla emekliliği sigortalatmak işverenler için mümkündür.

Emeklilik sigortaları 80’li yıllarda emeklilikten önceki son maaşınızın yüzde 70’ini kazanacak şekilde idi. Özellikle maaşı emeklilikten hemen önce yükselen işçiler için işverenlerin çok yüklü miktarlarda prim ödemesi gerekiyordu. Bu sistem (eindloonregeling) işverenlere büyük sıkıntı verdiğinden işverenler yaşça büyük

işçileri işe almaya çekiniyorlardı. Bu yüzden 2004 yılından itibaren birçok işverenin middelloon sistemine geçtigini görüyoruz. Bu sistemle birlikte son maaşın yüzde 70’i yerine ortalama maaşın yüzde 70’i hedeflenerek prim ödemesi yapılır. Son yıllarda bu sistemden vazgeçilip prim ödemeli sistemlere geçildiğini görüyoruz. Bu sistemde emeklilikte alacağınız ödeme önceden belli değildir. Emeklilik tarihinde yapılan prim ödemeleriyle yapılan yatırımlar hangi değerde ise ödeme ona göre yapılır. Bu sistem (premiepensioen) üstteki iki sisteme göre işçi için çok daha risklidir. Buna dikkat etmekte fayda var. İşçi emekliliği sisteminde kişinin vefatı durumunda geride kalan dul eşine ve çocuklara bir ödeme söz konusudur.

Evlenen şahısların her yıl gönderilen emeklilik fonu kağıtlarına (uniform pensioenoverzicht) bakıp ‘nabestaandenpensioen’ ve ‘wezenpensioen’ kısmında eşi ve çocukları için sigortalı olup olmadığını kontrol etmesini öneririm.

Bu konuda en sık rastladığımız sorun vatandaşlarımızın emeklilik konusuna çok geç ilgi duymalarıdır. Özellikle gençlerimizin bu konuda bilinçlenmeleri gerekmektedir. Gençler emeklilik yaşına kadar çok süre olduğundan herhangi bir sorunda ek önlemler alabilirler. Özellikle iş seçme lüksü olanların maaş ve araba dışında emeklilik sistemini de karşılaştırmalarında fayda var. Şu aralar emekli olan birçok vatandaş emeklilik fonundan emeklilik ödemelerinin düşürüleceği konusunda mektup aldılar. Bu durum ekonomik krizden kaynaklanmaktadır. Emeklilik fonları yatırılan primleri genelde borsada hisse senetleri veya başka yatırımlarla değerlendirirler. Ekonomik krizle birlikte bu yatırımların değerinin düşmesiyle birlikte kasalarında biriken miktar emeklilere ödenmesi gereken miktara göre önemli ölçüde azalmıştır. Emeklilik ödemeleri için yapılan hesaplama-

larda faiz büyük önem taşımaktadır.

Faizin şu anda düşük olması da emeklilik fonlarını güç duruma düşürmüştür. Bu yüzden fonlar emeklilik ödemelerini önümüzdeki zamanlarda azaltacaktır.

Bu bağlamda www.mijnpensioenoverzicht.nl internet sitesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu internet sitesinden digid kodlarınızla emekli olduğunuzda hangi miktarların ödeneceğini görüntüleyebiliyorsunuz. Edindiğimiz izlenim birçok kişinin bu miktarları gördüğünde çok şaşırmasıdır. Vatandaslarımız genelde son kazandıklari maaşın yüzde 70’ini alacaklarını düşünmektedirler.

Fakat bu konuda yanılıyorlar. Bazı araştırmalara göre Hollanda toplumunun yüzde 80’i son maaşlarının yüzde 70’ini alamayacaklar.

16

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum Çocuklar Yarıştılar

Hollanda İslam Federasyonunun her yıl düzenlediği cemiyetler arası bilgi yarışmasına bu yıl 13 cemiyetten toplam 24 çocuk katıldı. 4 Nisan 2012 Cumartesi günü iki kategoride zorlu mücadele veren çocuklar hem kendileri heyecanlı anlar yaşadı hem de kendilerini izlemeye gelen velilerine unutulmaz anlar yaşattılar. Zaman zaman büyüklerin dahi zorlandıkları, 20 soruyu cevaplandıran çocuklara NIF eğitim başkanlığınca çeşitli ödüller ve hediyeler verildi. 8-10 ve 11-13 yaş gurupları arasında yapılan yarışmaya Arnhem cemiyeti ev sahipliği yaptı. Arnhem Olypus College okulu salonunda yapılan yarışmaya çok sayıda veli katıldı.

Bilal Yanık’ın sunduğu programda Jüri masasında drs. Sefa Bağcı ve Eğitimci Kutlay Durgun yer aldılar.

Eğitim başkanı Hüseyin Yanmaz ve Arnhem cemiyet başkanı Bahaeddin Budak birer kısa konuşma yaparak çocuklara başarılar diledilerken, velilerin desteklerinin önemine vurgu yaptılar. Son olarak Federasyon

başkanı Mehmet Yaramış söz alarak çocuklara ve velilere hitap etti. Evvela yarışmanın oluşmasında emeği geçen tüm eğitim başkanlarına ve eğitim biriminde görev yapan herkese teşekkür eden Yaramış sözlerini şöyle sürdürdü. ’’Bu icra ettiğimiz faaliyet; genel merkezimiz tarafından da takdir edildi ve örnek alındı. Bu program temel alınarak bu yıl inşallah ilk defa Avrupa genelinde bölgeler arasın bilgi yarışması yapılacak.

Ve programı da biz düzenleyeceğiz.

Dolayısıyla burada birinci olacak çocuklarımız bizi o yarışmada da temsil edecekler. Elbette böyle güzel bir programın mimarı olmaktan bölge olarak mutluluk duymaktayız.

Umarız o yarışmada iyi bir derece elde ederiz’’ diyen Yaramış çocuklara başarılar diledi. Bu günkü programın iş gününe alınması sonucu veli katılımının beklenenin biraz altında olduğuna dikkat çeken Yaramış buna mukabil, bu yarışmanın; cemiyetlerin katılımı bakımından en yüksek oranda olduğunu belirtti.

Türkeş dualarla anıldı Yaramış ileriki yarışmaları çocuklar için daha cazip hale getirebilmek için programı ilahi, ezgi gibi çeşitli kültürel etkinlilerle zenginleştirmeyi düşündüklerini söyledi. Daha sonra jüri üyeleri dereceye giren çocukların isimlerini açıkladı. Yarışmada dereceye giren ve diğer çocukların isimleri şöyle. Dereceye girenler: Küçükler: 1.Hasan Şehid Öztoprak (Schiedam Merkez Camii) 180 puan 2.Ervan Altun (Eindhoven Mevlana Camii) 170 puan 3- Muhammed Millet (Ede. MGT) 150 puan. Büyükler: 1.Rabia Küçük yazı (Schiedam Merkez Camii) 180 puan. 2.Rumeysa Şahin (Rotterdam İskender Paşa) 160 puan, 3.Dilara Güzel (Tilburg MGT)150 puan.

Yarışmaya katılan diğer çocuklar: Edanur Demirtaş-Dordrecht, İrem Özveri - Arnhem, Gülnihal Taner – Rotterdam (Ayasofya), Rumeysa Camkıran – Rotterdam (Birlik), Hudanur Tekin – Oss, Aysun Coşkun – Den Haag Zeynep Yücetaş – Rotterdam (İskandar Paşa), Abdul Selim Oğuz – Tilbur. M. Talha Önal – Arnhem, Elanur Özdemir- Den Haag, Sümeyye Uysal – Dordrecht, M. Kerem Güven – Ede, Talha Oturak - Eindhoven (Mevlana),Melike Laçin - Eindhoven (Yunus Emre), Kevser Kaplan – Oss, Mustafa Güzel – Leerdam, Merve Doğan – Rotterdam (Birlik), Emre Eren Pekel – Rotterdam (Ayasofya). Programda Mehmet Kantar yönetiminde Arnhemli çocukları oluşturduğu bir grup söyledikleri ilahilerle programa renk kattılar.

Program kuran tilavetiyle son buldu.

Ölümünün 15. yılında Hollanda Türk Federasyon’a bağlı bütün teşkilatlarda Alparslan Türkeş için anma programları tertiplendi.

Arnhem kentinde yapılan programa Hoca Ahmed Yesevi Türk Kültür ve Eğitim Merkezi ev sahipliği yaptı.

Gazi Karabulut, tarihten örnekler vererek Ülkücü Hareket ve Alparslan Türkeş’in tarih sayfalarında nasıl yer aldıklarını dile getirdi. Karabulut konuşmasını Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü adlı eserini okuyarak tamamladı.

Kuran-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Hoca Ahmed Yesevi Türk Kültür ve Eğitim Merkezi başkanı İbrahim Günay açılış konuşmasını yaptı. Günay merhum Türkeş’in geride bırakmış olduğu emanetlerden bahsederek birlik ve beraberliğin milletimiz için ne kadar önemli olduğunu dile getirdi.

Son konuşmacı olarak söz alan Hollanda Türk Federasyon genel başkanı Güven İşçi gelecekte güzelliklerin Alparslan Türkeş´in çizmiş olduğu yolda hep beraber yürüyerek elde edilebileceğini, ve bunun şartınında birlik ve beraberlik olduğunun altını çizdi.

Konuşma yapmak için kürsüye davet edilen Hollanda Türk Federasyon genel sekreteri Murat Gedik ise Alparslan Türkeş’in Dünya Türklügüne ve özellikle Avrupa Türklüğüne vermiş olduğu önemden bahsetti.

Programa Türkiye’den konuşmacı olarak davet edilen eğitimci yazar

Konuşmaların ardından Alparslan Türkeş için mevlit ve Kuran-ı Kerim okundu. Çevre camilerden gelen din görevlilerinin okumuş oldukları mevlüt ve Kuran-ı Kerim’in ardından hatim duası yapıldı. Yemek ikramından sonra yapılan dua ile son bulan programa ilginin çok büyük olduğu gözlendi.

Mayıs 2012

-

17

Doğuş

Haber Toplum Türkler Konuşuyor

Kermese ilgi büyük oldu Utrecht kentinde inşaatı devam etmekte olan Hollanda’nın en büyük ve Avrupa’nın ikinci büyük camisine maddi destek sağlamak için düzenlenen kermes her açıdan bereketli geçti. HDV Ulu Cami Yönetim Kurulu adına bir bildiri yayınlayan Yücel Aydemir destek olan herkese teşekkür etti.

Bir aylık kısa bir süre içerisinde yedi hayırsever hanımın gayretleriyle düzenlenen kermese büyük ilgi olduğunu ifade eden Aydemir, kermesi iki gün içinde Hollanda’nin çeşitli bölgelerinden, değişik kurum ve kuruluşlara bağlı üç bine yakın hayırseverin ziyaret ettiğini söyledi.

Arada çatlak sesler çıksa da Hollanda - Türkiye ilişkilerinin başlamasının 400. yılı kapsamında yapılan çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.

Bir çok Hollanda ve Türk kurumu farklı başlıklar altında etkinlikler düzenliyor ve dostluğa katkı sağlıyor.

Hollanda Ulusal Arşivi (Nationaal Archief) de bu konuda üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. İlgilenenlere 1612 yılında başlayan resmi ilişkilerle ilgili yazışmaları ücretsiz görebilme imkanı sağlayan Ulusal Arşiv, farklı programlar da yapıyor.

Ulusal Arşiv geçtiğimiz günlerde ‘Hollanda’nın Türkler üzerindeki etkileri’ konulu bir programa ev sahipliği yaptı. Nebahat Albayrak, Emine Bozkurt, Sevtap Baycilnin ve Erhan Gürer’in konuşmacı olarak davet edildigi programı Fatoş İpek sundu. Konuşmacılar önceki yıllarda ve günümüzde yaşanan ayrımcılık üzerinde düşüncelerini açıkladılar.

Konuşmacılar, günümüzde aslında yeni nesil Türk’ün Limburg eyaletinden bir Hollandalı’dan farkı olmadığını, sadece şifre farkının

olduğunu söylediler.

Konuşmacılardan Nebahat Albayrak, ‘Bizim zamanımızda herkes eşit değerde görülürdü. İnsanlar bizim yabancı olduğumuzu görünce bize geldiğimiz ülke hakkında sorular sorarlar, ilgi gösterirlerdi. Sınıfımdaki arkadaşlar benim nereden geldiğimi ve nasıl bir yerden geldiğimi merak ederlerdi. Ama şimdi işler değişti. İnsanlara farklı bakılmaya başlandı’ sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.

Emine Bozkurt kendisine yöneltilen, Türkiye’ye kalıcı olarak gitmeyi düşünüyor mu sorusuna ‘Ben Hollanda’da doğdum. Annem Hollandalı, babam ise Türk. Önceleri hayalimde hep Türkiye’ye gitmek vardı. Bence Türkler başka bir ülkeye gitmek istediklerinde artık akıllarına ilk gitmek istedikleri ülke olarak Türkiye gelmiyor. Çünkü Hollanda’daki Türkler dünyaya artik daha geniş bir pencereden bakıyorlar. Kendileri ve gelecekleri için en ideal ülke neresi ise oraya yöneliyorlar’ şeklinde cevap verdi.

Bir taraftan börek çörek pişirerek maddi kazanç elde etmek isteyen cefakar hanımlar, diğer taraftan meşrubat satarak maddi destek elede etmek isteyen minik yavrular iyi bir sinerji oluşturdular diyen Aydemir, işadamlarının da her zaman olduğu gibi bu kermeste

de maddi ve manevi desteklerini gösterdiklerini dile getirdi. İki günün hasılatını muhteşem bir gönül bağı, sosyal kaynaşım ve bereketli maddi destek olarak özetleyen Yücel Aydemir, ‘yedi

kişilik insiyatif grubu başta olmak üzere kermesin yapılmasında emeği geçen herkese Ulu Cami yönetim kurulu olarak canı gönülden şükranlarımızı sunuyoruz’ dedi.

Arslanbek Sultanbekov misafirimiz oldu Ünlü halk ozanı Arslanbek Sultanbekov tarafından gazetemizi ziyaret etti. Ziyarette gazetemizin genel yayın yönetmeni ile koordinatörümüz hazır bulundular. Sultanbekov, ziyareti esnasında Nogay müziğinden örnekler de seslendirdi.

Cengiz Han’ın Müslüman olan torunu Nogay Han’a tabi olan Türkler ‘Nogay’ adıyla anılmışlardır. Nogay Han tarihteki Altınordu devletininde kurucusudur. Nogay Türkleri şu an Dağıstan’da (Kafkasya) yaşamaktadır.

Dombıra adlı marşıyla Türk dünyasında büyük üne kavuşan

halk ozanı Aslanbek Sultanbekov çeşitli programlara katılmak üzere Hollanda’ya geldi. Kazakistan’da sekiz yıl cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasında çalışmış olan Aslanbek Sultanbekov, halen Dağıstan’da ikamet etmektedir.

Diğer televizyonların yanısıra TRT’de de Nogay kültürünü tanıtan programlar yapmıştır. Kullandığı müzik aletleri orijinal ve Türk kültürüne aittir. Kullandığı müzik aletlerinden Kılkopuz, at kılından yapılmıştır ve dünyada tektir.

Helal lokma yedirme dikkatliliği evliliğin başında başlar, hamilelikte ve doğum sonrasından ölene kadar devam eder.

Allah’ın minicik kullarından birinin kulağına ulaşmasıdır. Bu ezan, çocuğu fıtrata, yani Allah’ın insanı yarattığı tabii yaratılışa bir çağrıdır.

ile başlayan ve Allah’ın isimleri ile oluşan isimler. Abdullah, Abdurrahman, Abdulcelil, Abdulgani gibi.

Ezan okuma

Güzel bir isim

Müslümanlar çocuk doğunca sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okurlar. Bu Peygamber’in (sav) her doğan çocuğa uygulanmasını istediği kuvvetli bir sünnetidir. Sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunması, bir dinî tören değil, anne-babanın emaneti aslına uygun taşıyacaklarına dair bir sözleşmedir. Bu sözleşmeye uyanlar çocuğu iyi, kaliteli, edepli ve salih evlat olarak yetiştirmeye çalışırlar.

Çocuğa verilecek olan isim, ait olunan kültürün kodların taşımalıdır.

Adını her çağırışta zihinlere güzel çağrışımlar yapan isimler seçilmeli. İsim aynı zamanda ebeveynin zihin yapısını da ele verir. Güzel isim çocuk için hem bir sevinç kaynağı, hem bir hedeftir. Çoğu insan ismini taşıdığı kimseler gibi olmak ister, onları örnek alır. Çocuklara güzel insanların isimleri verilmeli ki örnekleri güzel olsun.

Hüseyin Kerim Ece

Ailede temel eğitim İyi bir evlilik Müslümanlar evlenmenin hem fıtri bir ihtiyaç olduğunu, hem de inanç açısından bir yükümlülük olduğunu bilmeliler. Çünkü hem Kur’an hem de Peygamber (sav) iman edenleri evlenmeye teşvik ediyor. Yükümlülüğün yerine getirilmesi ise din dilinde ibadettir. Yani evlilik müslümanlar açısından bir ibadettir.

Evlenmedeki amaçlardan biri de salih evlat (kaliteli çocuk) yetiştirmektir.

Bunun için müslüman eşlerin İslamın evlilik için getirdiği ölçüler ve ilkeler çerçevesinde evlenmeleri, evliliklerini yine bu ölçü ve ilkelere göre yürütmeleri gerekir. Bu hem mutlu bir aile hayatı için, hem de iyi çocuk yetiştirmek için lüzumludur.

Evlenme aşamasında, düğünlerde yapılan hatalar, işilenilen günahlar daha sonradan hem eşler arasındaki ilişkilere, hem de çocukların eğitimine olumsuz yansır. Ailenin sağlam temeller üzerine bina edilmesi gerekir.

Yuvasını günah, haram,israf ve gösteriş üzerine kuran aileyi, sonradan bunların hiç birisi mutlu etmiyor.

Eşler arasındaki küfüv, yani denge, uyum, güzel geçim, karşılıklı anlayış ve itibar, haklara riayet ve görevlerin güzelce yerine getirilmesi çocuk eğitiminde en önemli faktördür.

Helâl rızık Haram lokmanın çocuk karakteri üzerinde kötü etki yaptığı biliniyor. Atalar ‘haramın binası olmaz’ demişler.

Yani haram ile kurulan hiç bir yapı, hiç bir kazanç, hiç bir yatırım, hiç bir şahsiyet sağlam olmaz. Haram kazanç ifsat eder. Yani çürütür, kokutur, tefessüh ettirir. Haram lokma dengeyi bozar, hırsları kamçılar, hassasiyetleri törpüler, iyilik duygusunu öldürür, dürüstlüğe tuzak kurar.

Bir çocuğa verilebilecek en güzel terbiye, ona mutlaka helal lokma, alınteri ile hak edilmiş rızık yedirmektir. İnsan hak etmediği bir kazancı evine götürüyorsa bunun hayrını görmez. Bu haram lokma eşiyle geçimini olumsuz etkiler. Çocuğunun yanlış davranışlar öğrenmesine sebep olur.

Haramı yiyenin iyi duyguları körelir, ahlakı kötüleşir.

Bu ezanla birlikte çocuk ilk defa Allah, sonra Muhammed sözünü işitir. Bu ona ‘Ey insan, sen Allah’ın kulusun.

Hz. Muhammed (sav) de Allah’ın son elçisidir. Bunu hayatın boyunca unutma ve gereğini yap’ demektir.

Bu ezan ta Adem’den beri yüreklerde yankılanan, devirlerden devirlere kıvrım kıvrım dolaşan, ufuklarda ve varlıkta dile gelen ilahi davetin

Müslümanlara göre güzel isimler üç grupta toplanır.

Birinci derecede güzel isimler ‘abd’

İkincisi: Peygamberlerin ve tarihte yaşamış güzel insanların veya alimlerin isimleri. Musa, İsa, Süleyman, Meryem, Ali, Ömer, Hatice, Fatih gibi. Üçüncüsü anlamı güzel, söyleyince kulağa hoş gelen isimler. Aynur, Hakan, Mahi, Cüneyd, Gülhan, Emre gibi. İsimlerin Arapça kökenli, Kur’an’da yazılı olması şart değildir. Bu üç ölçüye uyan Türkçe, Kürtçe, Farsça, Arapça, Urduca kökenli isimler verilebilir. Bir İngiliz, bir Hollandalı, bir Alman müslüman olduğu zaman isminin anlamı çirkin değilse ve şirk / küfür kokmuyorsa onu değiştirmesi gerekmez.

18

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum Muhammedi coşku Hz. Muhammed’in (sav) veladeti münasebetiyle Hicret camisinin düzenlediği kutlu doğum programı coşkulu geçti. Veysel Tartık Hocaefendinin Kuran-ı tilavetiyle başlayan program Cami Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Özkan’ın selamlama konuşmasıyla devam etti. Özkan konuşmasında ilk defa gerçekleştirdikleri bu programa yoğun ilginin Hz. Muhammed (as)’e olan muhabbetten geldiğini söyleyerek, programa sponsor olan ve programda emeği geçenlere teşekkür etti.

Mücahit Kılıç Hocaefendinin okuduğu mevlidi şerifle devam eden program, Vuslat ve Hicret gruplarının okuduğu ilahilerle coşkulu bir şekilde devam etti. Programa konuşmacı olarak katılan Yasin Taş salondaki kalabalığa atfen ‘Avrupa’nın göbeğinde bu coşku dolu kalabalığın efendimiz (as) için toplanışını, efendimize olan bu sevgiyi ve muhabbeti gördükçe İslam’dan bihaber yaşayan Müslümanlara acımamak elde değil” dedi.

‘Bizim peygamberi tanımlamak gibi bir zorunluluğumuz yok ama peygamberi tanımak gibi bir mecburiyetimiz var’ diyen Taş,

gerek Müslümanların gerekse gayri Müslimlerin gerektiği şekilde efendimiz (a.s) den istifade edemeyişlerinin sebebinin O’nu layıkıyla tanıyamamış olmalarından kaynaklandığını söyledi. Özellikle bayanların yoğun ilgi gösterdiği programda birçok kişinin ayakta kaldığı ve bazılarının da yer bulamayarak geri döndüğü gözlemlendi. ‘Bu sevdaya salonlar değil artık meydanlar dar geliyor’ diyerek Diyarbakır’da düzenlenen kutlu doğum programına atıfta bulunan Muhammed hoca “artık Avrupa’da da görüyoruz ki salonlara sığmıyor bu sevda’ dedi.

Programın ilerleyen dakikalarında, 15 Nisan 2012’de yapılan ödüllü siyer yarışmasının sonuçları açıklandı ve dereceye girenlere ödülü verildi. Buna göre 15 yaş üstü kategoride birinci Murat Yıldırım dizüstü bilgisayarı, ikinci Hüseyin Kuyuldar cep telefonu ve üçüncü olan Necmettin Aydın fotoğraf makinesi ile ödüllendirildi. 15 yaş altı kategoride ise birinci İrem Haksever mini dizüstü bilgisayarı, ikinci M. İkbal Haksever oyun bilgisayarı ve üçüncü Musab Ünlü cep telefonu kazandılar. İlahilerle devam eden program yapılan dua ile sona erdi.

Aşık Veysel Ödülleri Hollanda Sivaslılar Platformu tarafından düzenlenen ‘5.

Geleneksel Sivaslılar Sıla Buluşması ve Türkü şöleni’ gurbetteki Sivaslıları bir araya getirdi. Amsterdam Anadolu Vakfı Konferans salonunda çok sayıda davetlinin katıldığı gecede Sivas’ı tanıtan bir sinevizyon gösterisinin yanısıra Sivas türküleri geceye renk kattı.

Sunuculuğunu Sonja Çınar’ın yaptığı programa T.C. Rotterdam Başkonsolos Muavini İbrahim Özdemir, THY Amsterdam Müdürü Ahmet Şahin gibi pek çok tanınmış sima katıldı.

Programda bir konuşma yapan Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil bu yıl seçilen temanın Aşık Veysel’i Anma ve Türkü Şöleni olduğunu belirtti. ‘Sivas denince akla hep aşıklar ve ozanlar gelir, türkü gelir, özlem gelir, hasretlik gelir. Her Sivaslının gönlünde mutlaka olması gereken, saz çalmak, halay çekmek ve şiir okumak gelir. Bunlarsız bir Sivas ve Sivas’lı düşünemezsiniz bulunduğumuz her yerde marka olmamız gerekir. Hollanda Sivaslılar Platformu’nu Hollanda’daki 55 bini aşkın Sivaslıyı bir araya getirmek, onlarla güç birliği yapmak sevinç ve kederlerinde bir arada olmak gayesi ile kurduk.” dedi.

Gecede, Hollanda’da yaşayan Sivaslılar adına, farklı alanlardaki hizmetlerinden dolayı 11 kişiye ‘Aşık Veysel Dostluk ve Hizmet Ödülü’ verildi. Cihan Haber Ajansı Hollanda muhabiri Basri Doğan, Amsterdam West Belediyesi Meclis üyesi Orhan Kayar, IHH Hollanda Başkanı Hüseyin Gündüz, Hollanda-Türkiye Dostluk Vakfı Başkanı Bülent Türker, İmso Clinic Sağlık Merkezi Başkanı Ahmet Kaya ve eşi Hülya Kaya, işadamı Murat Türkmen, sanatçılar Turan Yıldırım ve Fransa’dan Sefa Bektaş, halkla ilişkiler ve yılın Sivaslı ağası dalında Mustafa Delice, Türk Hava Yolları Amsterdam Müdürü Ahmet Şahin, Koç Sucukları sahibi Hikmet Gürcüoğlu’na plaket verildi.

Sivaslılar Sıla Buluşması ve Türkü Şöleni programının ardın ise Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı dolayısıyla birde resim sergisi açıldı. Fransadan katılan Sivaslı ses sanatçısı Sefa Bektaş, Turan Yıldırım ve Murat Ay’ın okudukları birbirinden güzel Sivas türküleri katılımcıları mest etti. Program sonunda Sivaslı hanımlar tarafından yapılan madımak aşı ve baklava davetlilere ikram edildi.

Görev değişimi NIF Gençlik Teşkilatı Veenendaal şubesine yeni başkan atandı. Görevi bırakan başkan Murat Ürün’ün yerine Murat Taşova atandı.

Mayıs 2012

-

19

Doğuş

Haber Sağlık Çocuklarda diyabet Konya Özel Selçuklu Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Şahin, dünya nüfusundaki diyabetli hasta oranının her geçen yıl arttığına dikkat çekerek, diyabetli çocuk sayısındaki artışın da korkutucu derecede olduğunu vurguladı.

Çocuğunuzu diyabetten koruyun!

Tüm dünyada diyabetlilerin sayısının 171 milyona yaklaştığını belirten Dr. Murat Şahin, bu sayının 2030 yılında 366 milyona ulaşmasının beklendiğini vurguladı. Dünya Sağlık Örgütüne göre 14 yaş altındaki dünya nüfusunu oluşturan 1 milyar 800 milyon çocuktan 440 bininin diyabetli olduğunu belirten Dr. Şahin, çocuklarımızı diyabetten korumanın ve diyabet hastalığı olan çocuklarımıza hayat boyu diyabetle birlikte yaşayabilmenin yolunu anlatmanın gerektiğini söyledi. Diyabetin teşhis ve tedavisinde annebabalara büyük görevler düştüğünü belirten Dr. Şahin, ebeveynlerin öncelikle hastalığın belirtilerinden haberdar olmaları gerektiğini söyledi.

Diyabetin ana belirtilerinin çok su içme, çok idrara çıkma, halsizlik, hızlı kilo kaybı, bulantı, kusma olduğunu belirten Dr. Şahin, kilo problemi olan çocuklarda ise Tip 1 diyabetin olabileceği bu çocukların kan şekerlerinin düzenli şekilde izlenmesi, gerekli insulin tedavisinin düzenli şekilde uygulanması gerektiğini vurguladı.

Erken teşhis ciddi rahatsızlıkları önlüyor

Sağlık Köşesi

Dr. Şahin, diyabette erken teşhisin erken kompli kasyonları (komaları) ve geç komplikasyonları (organ bozulmalarını) önlemede önemli olduğununun altını çizdi. Diyabetin ciddiye alınması gereken tehlikeli bir hastalık olduğunu belirten Dr. Şahin, “ Özellikle çocuklarda erken teşhis büyük önem taşıyor. Çocuğun gelecek hayatında kontrolsüz diyabet rahatsızlığı nedeniyle böbrek yetmezliği, kalp sorunları, körlük, damar bozuklukları, inme gibi rahatsızlıklar yaşamaması için küçük yaştan itibaren diyabetle yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Hareketsiz yaşam tarzından, aşırı kilodan ve dolayısıyla dengesiz beslenmeden kaçınmayı öğrenmesi gerekiyor. Bu noktada özellikle kendileri de diyabet hastası olan anne-babalar çocuklarının diyabet hastası olup olmadığını kontrol etmeli. Özellikle 13-14 yaşlarında ergenlik döneminde kendini gösteren diyabet hastalığıyla ilgili etkin gözlemcilik yapması gereken anne-babalar, çocuklarına hastalıkla mücadele için psikolojik destek de vermeli. Eğer hastalık belirtileri görülürse bir hekime başvurulmalı. “ sözlerini kullandı.

Diyabetli çocuklar nasıl beslenmeli?

Okul çağındaki diyabetli çocukların beslenme düzeninin de anne-babalar tarafından belirlenmesinin gerektiğini ve bu doğru beslenme alışkanlığının çocuğa erken yaşta kazandırılması gerektiğini vurgulayan Dr. Şahin, “Eğer Tıp 1 Diyabet ise karbonhidrat sayımı ve bunun insulin tedavisiyle ilişkisi öğretilmelidir.

Ara öğünlerine dikkat edilmeli, spor yaparken, hastalık ve stres gibi durumlarda kan şekeri oranına göre beslenme değişiklikleri de ayarlanmalıdır. Tip 2 diyabetli çocukların ise hemen hemen tamamı kiloludur. Bu çocuklarda toplam kalori alımının azaltılması ve özellikle yağ ve basit şeker tüketiminin kısıtlanması ve şekerli içecek kullanımının ortadan kaldırılması gerekir.” Diye konuştu.

Mehmet Taner Uyar

Can boğazdan geçer Geçenlerde bir hasta geldi. Genç bir anne, iki yaşındaki kızını getirmiş.

Diyor ki: ‘Kızım hiçbirşey yemiyor doktor bey. Biz tabaklarımızı bitiriyoruz o hala lokmayı ağzında geveliyor.

Ne yapsak acaba? Ardından kızına bakıyorum. Gözleri fıldır fıldır, yanaklar tombul tombul, kırmızı kırmızı. İşin sonunda anladık ki annesi onun tabağını kendisinin ki kadar dolduruyor ve onun bitmesini bekliyormuş. Hatırlıyorumda annemiz bize hep şöyle derdi: ‘ye evladım, can boğazdan geçer’ ve doldurur da doldururdu tabağımızı. Bitirmeden sofradan kaldırmazdı. Yemezsek darılır, acaba yemeği kötü mü yaptım diye kendini suçlardı. Biz de annemizi üzmemek icin tabağımızın dibini ayna gibi parlatıncaya kadar siler süpürürdük. Yemek yağlıymış, çok etliymiş, fazla kaloriliymiş, hamuru bolmuş, şerbeti çokmuş demez yerdik. Ta ki yetişkin olup yediklerimizi eritemez hale gelinceye kadar bu böyle devam etmiş. Vücut gelişmesini tamamlayıp büyüme durunca alınan kaloriler otomatikman yağa dönüşmüş, göbek, kalça, bacak ve kollarda birikmiş, birikmiş.

Sonra bizde bunlardan nasıl kurtuluruz telaşı başlamış. Kendi besleyip büyüttüğümüz bir canavara karşı amansız bir savaşa başlamışız.

Bir yanda çocukluğumuzdan beri edindiğimiz yeme alışkanlığı, diğer

yanda eritme mücadelesi verdiğimiz fazla kilolarımız. İşin bir de teknik ve bilimsel tarafına bakalım. Yetişkin bir insanın normal kilosu BMI (Body Mass Indeks = vücut kitle indeksi) ile hesaplanır. Örneğin boyu 1, 70m olan bir kişi, 80 kg ağırlığında ise, bu kişinin vücut kitle indeksi 80/1,70x1,70 = 27.7 olur. BMI hesabını 18 yaş ve üzeri için kullanıyoruz. Çocuklar için yaşlarına göre hazırlanmış ayrı grafikler kullanılıyor. Sağlıklı kiloda olup olmadığımızı anlamak için kullanabileceğimiz diğer bir yöntemde belimizin ölçüsüdür. Bel ölçüsü erkeklerde 102 cm, kadınlarda ise 88 cm’den fazla çıkan bireylere kilo vermeleri öneriliyor. Bel çevresi ölçünüz erkeklerde 94-102 cm, kadınlarda 80-88 cm aralığında ise, kilomuzu muhafaza etmemiz sağlık açısından önemlidir.

Diğer önemli bir mesele kalori hesabıdır. Günlük hayatta normal hareketli bir insan icin gerekli kalori miktarı erkeklerde 2700 kcal, kadınlarda 2400 kcal’dir. ( Geniş bilgi için http://www.kaloricetveli.net/ ve benzeri internet sitelerinden yararlanabilirsiniz) Alış veriş yaparken aldığımız ürünün üzerinde kcal miktarı da belirtilmiştir. Buna dikkat ederek günlük kalori miktarını kontrol

edebiliriz. Bu hesaba göre günde 3000 kcal yiyip içiyorsak, bunun ortalama 300- 600kcal’si vucutta depolanıyor. Bu da ortalama 50 gram yağ yapar. Bunu eritmek için 1 saat bisiklet sürmek veya 40 dakika koşu yapmak gerekiyor. Bunun tam tersi, kilo vermek isteyen bir kişi ne yediğine dikkat ederek aldığı kaloriden daha fazlasını yakarak vücudundaki yağları kolaylıkla eritebilir.

Gördüğünüz gibi hesap ortada. Çok basit. Biraz toplama, biraz çıkartma, biraz hareket sonra gitsin kilolar.

Son on yıla bakarsak şişmanlığın çocuklar için de bir problem oluşturduğunu görebiliriz. Özellikle chips ve şekerli ürünlerdeki fazla kaloriler şişmanlığı tetikliyor.

Yetişkinliğe şişmanlıkla başlayan bir çocuk kilo vermekte zorlanıyor.

Elbette bunun çözümü çok basit. Bir cümlede özetlersek ‘sağlıklı ye ve hareket et’. Bunun yanında birazcık çelik gibi irade, sabır, nefse hakim olmak, düzenli bir hayat, neşeli bir yaşam, uyumlu bir ruh ve beden sağlığı da gerekmiyor değil yani.

Bunlar bir arada olursa erisin yağlar, savrulsun hastalıklar. Bakın hic zor mu? Deneyinde görün bakalım.

Dedik ya can boğazdan geçer. Doğru tabi ki. Biz Afrika ve Dünya’nın diğer ülkelerinde açlık çeken insanlar için

de yiyoruz. Farklı olan onların yerine biz doyuyoruz, hemde fazlasıyla. Şöyle der isek yanlış olmaz herhalde: ‘Sırf kendim için yiyorsam namerdim.’

Zayıflamanın diğer basit bir yöntemi de efendimiz (as)’in sünnetine uymak.

Efendimiz (AS) döneminde doktora ihtiyaç duyan çok az kişi varmış. Tıbbi Nebevi’de bununla ilgili şöyle bir olay nakledilir: Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Peygamber Efendimize hizmet için bir doktor göndermiş. Bu doktor, Efendimizin yanında uzun süre kalmış ve hastaları tedavi etmek için beklemiş. Fakat tedaviye çok az kişinin ihtiyacı olduğunu görünce geri dönmek için izin istemiş. Peygamber Efendimiz de az hastalanmamanın sebebinin, ‘ashabın iyice acıkmadıkça yemek yememesi ve yemekten tam doymadan kalkması’ olduğunu söylemiş.

Diğer bir hadiste efendimiz (AS) ‘Lokmaları ağzınıza göre alınız ve iyice çiğnedikten sonra yutunuz’ buyurmuş. Koşuşturma ile geçen hayatımızda her şeyi acele ile yapıyoruz, buna yemek dâhil. Acele ile fazla çiğnemeden yuttuğumuz yiyecekler kilo almamıza neden oluyor. Besinler ağızda ne kadar iyi çiğnenirse midedeki sindirim o kadar kolaylaşır. Çiğneme tam sağlanmadığında hazımsızlık,

şişkinlik, gaz sancıları ve kabızlık meydana geliyor. Sürekli az çiğneme ise ileriki safhalarda mide rahatsızlıklarına neden olabiliyor.

Ayrıca çiğneme ile besinin içerisindeki vücudumuza yararlı öğelerini emilimi daha fazla gerçekleşir. Bunun yanında iyi çiğnemek çabuk doymayı sağlıyor. Dolayısıyla besinleri iyi çiğneyerek kilo almayı da engelleyebiliriz. Yani bir taşla bir sürü kuş.

Peygamber Efendimiz ‘İnsana belini doğrultacak birkaç lokma yeter. Bunu yapamıyorsa karnının üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de teneffüs etmeye ayırsın’ buyurmuştur. Ortalama bir midenin 3 litre hacmi var. Bunun 1 litresini yemeğe, bir litresini suya ayırısak bize yeterli olacaktır. Ayrıca yemek arasında ya da sonrasında su içmek kilo aldırır gibi yanlış kanılar var.

Bilimsel araştırmalar yemek arasında su içmenin kilo aldırmayacağını, aksine doygunluk hissi vererek az yemeyi sağladığını ortaya koymuştur. Örnegin sabah aç karna ılık su içmek tokluk hissi verir ve gün içinde fazla yemeyi engeller.

Görüldüğü gibi fazla kilolardan kurtulmak sanıldığı kadar zor değil. Biraz istek, biraz sabır, biraz irade yeterli.

Ve unutmayalım can boğazdan geçer ve boğazdan da gider.

20

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Dünya Nur Al-Halebi

Türkiye’nin rolü

açma olayı bu endişenin belirtilerini açığa çıkarmıştır.

Türkiye, başlangıçta, bu olayla ilgili sert tepki göstermedi. Çünkü Türkiye, krizin kendi topraklarında nasıl bir etki yapacağını kestiremiyor. Dolayısıyla sert tavır koymaktan kaçınıyor. Muhtemelen Türkiye bu şekilde davranarak Annan planının ne kadar etkin olacağını görmek istiyor. Çünkü ABD gibi ülkeler, askeri bir operasyon için Türkiye’nin aradığı desteği vermiyor. ABD, Suriye’ye yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin bölgesel bir savaşa sebep olabileceğini iddia ediyor.

Kısa bir süre öncesine kadar, protestolar başlamadan Türkiye, Suriye’deki rejime en yakın ülkelerden biriydi. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde ise Türkiye Suriye rejiminin başta gelen düşmanlarından biri oldu. Hatta Suriye Dışişleri Bakanı al Muallim, Türkiye’nin Suriye’deki krizin bir parçası olduğunu iddia etti. Türkiye’nin, silahlı grupları kendi topraklarında barındırdığını iddia eden al Muallim, Türkiye’yi bu grupları eğitmekle suçlamıştı. Al Muallim gibi düşünmeyenler de vardı. Özgür Suriye Ordusu, Al Muallim’in iddialarının tam tersini dillendirdiler.

Kısa bir süre öncesine kadar Türkiye, Suriye rejiminin gerçek ve vefalı dostuydu. Türkiye Esad’a tavsiyelerde bulunarak, protesto gösterileri yapan halka karşı güç kullanmaması için Esad’ı ikna etmeye uğraştı. Türkiye Esad’ı ikna etmek için her yolu

Suriye’deki rejimin önümüzdeki dönemde Türkiye sınırında bulunan bölgelerde şiddeti tırmandıracağı iddia ediliyor. Artan şiddet ise Türkiye için bir gerekçe oluşturacak ve Esad’ın zulmünden kaçan Suriyeliler için bir tampon bölge meydana getirilecek. Şiddetten bunalmış Suriyeliler, tampon bölge kurulmasını memnuniyetle karşılayacaklar. Çünkü Suriyeliler, tampon bölge kurulmasını, Amerikan, Fransız veya NATO güçlerinin müdahale etmesinden daha güvenli görüyor.

denedi. Ancak Türkiye tavsiye ve ikna çabalarının işe yaramadığını görünce Suriye halkını desteklemeye başladı ve Esad rejimin baş düşmanı oldu.

Suriye’deki krizin aşılmasında Türkiye etkin bir rol oynayacak mı sorusu zihinleri meşgul eden önemli bir konu.

Annan planı etkili olmadı. Suriye’de hala insanlar öldürülüyor. Esad rejiminin toplu yerleşim alanlarına yönelik askeri saldırıları sonucunda, komşu ülkelere ve özellikle Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilerin sayısı her gün artıyor. Şu anda Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteci sayısı 25 bin civarında. Türkiye, 25 bin kişinin ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.

Annan bu konuya dikkat çekmek için kampları ziyaret etti. Topraklarında Özgür Suriye Ordusu’nun gücünün arttığını hisseden Türkiye durumdan endişe duyuyor. Kısa bir süre önce Kilis’teki kampta meydana gelen ateş

Suriye’nin kurtuluş reçetesi Türkiye’mi? Yoksa İsrail’i korumak için Golan’da bulunan Amerikan güçleri mi? İkinci seçeneği kabul etmek zorunda kalmak daha kötü. Esad’ın, sürecin bu şekilde işlemesinin meydana getireceği tehlikelerin farkına varmasını, ve Suriye’nin geleceğini belirleme hakkını Suriye halkına bırakmasını bekliyoruz. Çeviri : Al-Quds Al-Arabi

İşsizlik rekor düzeyde Euro Bölgesi’nde işsizlik rekor düzeye çıktı. Yüzde 10,8’lik işsizlik oranı 1999 yılında ortak para birimine geçişten bu yana ölçülen en yüksek işsizlik oranı oldu.

Eurostat’ın (Avrupa İstatistik Kurumu) yayınladığı bilgilere göre, Euro Bölgesi ülkelerinde işsizlik oranı son 15 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Eurostat, Şubat ayı işsizlik oranını Euro bölgesinde yüzde 10,8, Avrupa Birliği genelinde ise yüzde 10,2 olarak açıkladı. Bu bilgiler, Avrupa Birliği ülkelerinde yaklaşık 25 milyon insanın işsiz olduğunu gösteriyor.Ağır borç yükü altında ezilen İspanya yüzde 23,6 işsizlik oranıyla listenin başında yer alırken, hemen ardından yüzde 21 ile Yunanistan geliyor. İşsizlik oranı Portekiz’de yüzde 15, İrlanda’da yüzde 14,7 oldu.

Avrupa Birliği özellikle genç nüfusta yüksek olan işsizlikle mücadeleye ağırlık veriyor. Veriler ekonomik krizden en çok gençlerin etkilendiğini gösteriyor. 25 yaş altı nüfusta işsizlik oranı yüzde 22,4 olduğu belirtiliyor. Ancak Yunanistan ile İspanya’da durum daha kötü ve her iki gençten biri işsiz durumda. Yüzde %5 işsizlik oranıyla Avusturya, Hollanda, Lüksemburg ve Almanya izafi olarak Avrupa ülkeleri arasında işsizlik sorunundan daha az etkileniyorlar.

Bu ülkelerde işsizlik oranının yükselmesi ekonomik durum ve yüksek kamu borçlarına bağlanıyor.

Avrupa Birliği’nden yardım alan Yunanistan, İrlanda ve Portekiz, tasarruf etme zorunluluğu nedeniyle yeni yatırımlara yeterli kaynak ayıramıyorlar. Bu yüzden ekonomik büyüme ve istihdam genel ekonomik gidişattan olumsuz etkileniyor.

Türkiye Sabit hatlar

/dak 24/7

Güzel Haberlere Devam: Türkiye’deyken gelen aramalar

0

100% EKSTRA BEDAVA KREDİ HER KONTÖR YÜKLEMENİZDE

€ 20 = € 40 € 10 = € 20

ct

/dak#

(26 cent ba bağlantı ücreti) Daha cok bilgi ve fiyat tarifesi icin www.lycamobile.nl adresini ziyaret ediniz yada 020 754 3030 arayınız

Buralarda bulunur: Belhuizen

R

postkantoor

*1ct/min naar vaste lijnen: Deze aanbieding is geldig van 02/03/2012 tot en met 31/05/2012. Deze tarieven zijn van toepassing nadat u ten minste eenmaal heeft opgewaardeerd in de promotieperiode. Deze actie geldt alleen voor vaste lijnen, tenzij anders vermeldt. Een starttarief van 19 cpg is van toepassing. # Lycamobile heeft de roamingtarieven in een groot aantal landen fors verlaagd. Lycamobile klanten kunnen GRATIS worden gebeld in meer dan 35 landen, waaronder Turkije. Hoe werkt het? Klanten kunnen roaminggesprekken ontvangen (geselecteerde landen) voor 0 ct/min voor de eerste 15 minuten per gesprek. Na 15 minuten zal het standaardtarief worden berekend. Een starttarief van (maximaal) 26 cent per gesprek is van toepassing. Meer info en de voorwaarden op www.lycamobile.nl

LM_NL_Dogus_Newspaper_275x193_Landscape.indd 1

5/2/2012 11:25:34 AM

Mayıs 2012

-

21

Doğuş

Haber Söyleşi Hilalspor Eindhoven Hilalspor adına her yıl düzenlenen ‘Hilalspor Futbol Turnuvası’ öncesinde kulüp yetkililerinden Ali Yücel ile kısa bir söyleşi yaptık.

Hilalspor kuruluşu hakkında bilgi verir misiniz?

A. Y.: Hilalspor Eindhoven, 1986 yılında gönül birliği yapmış gençler tarafından kuruldu. Eindhoven çevresinde kurulan ikinci kulübüzve şu ana kadar varlığını devam ettiren tek takım olma özelliğini taşımaktadır. Hollanda’da kurulmuş ilk Türk takımlarından biri olarak, Hollanda Türk liginde ve Hollanda amatör kümelerinde mücadele-

kupaları var mı?

bakıyorsunuz?

A. Y.: Hilalsporun geçmişi çeşitli başarılarla doludur. Herkes tarafından örnek alınacak sportif çalışmalarla doludur. Hollanda amatör ligi şampiyonluğumuz var.

Salon futbol turnuvalarında birinciliklerimiz, Hollanda, Almanya ve Belçika’daki çeşitli turnuvalarda onlarca birincilik ve centilmenlik kupalarımız var.

A. Y.: ‘İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır’ düsturu ile hareket ediyoruz. Yaşadığımız toplumda sorumluluk bilincini daima ön planda tutarak, insanlarımızı iyiye ve güzele yönlendirmeye çalışıyoruz. Sporu toplumsal barışa katkı sağlayabilecek bir araç olarak ele alıyoruz. Sonuçta, topluma kazandırdığımız gençlerimiz bizim için mutluluk kaynağı oluyor.

Hedeflerinizden de bahseder misiniz?

A. Y.: Hedeflerimizden önce kısaca geçen yıldan bahsetmek isterim.

2011 - 2012 sezonunda oynadığımız 22 maçtan 21´ini kazanarak sezonu şampiyon olarak tamamladık.

Ayrıca Minikler Ligi’nde E kategorisinde yenilgisiz şampiyonluğu göğüsledik. Çok güzel. Tebrik ederiz.

A. Y.: 2012 yılında yeni bir atılımla Eindhoven Türkiyem Spor Kulübünü devraldık. Çalışmalarımıza büyüyerek, kararlı ve sağlam adımlarla devam edeceğiz. Bu arada bize her konuda destek sağlayan Eindhoven Mevlana camisine teşekkür etmeden geçemeyeceğim.

Biraz da turnuva hakkında bilgi vermenizi rica ediyoruz.

sini halen devam ettiren köklü bir takımdır.

Kulübün futbol dışında aktiviteler yapıyor mu?

A. Y.: Asıl alanımız futbol tabiki. Bununla beraber salon futbolunda da adımızı duyurduk. Ayrıca geçmişte taekwondo okulumuz da vardı.

Hilalspor’un şampiyonlukları,

Sanırım birden fazla takımdan bahsediyorsunuz. Kulübün şu an kaç takımı var?

A. Y.: Gelecek sezon, yani 2012 - 2013 futbol sezonunda, KNVB Amatör kümede 14 takımla mücadele edeceğiz. Minikler ve gençlerde 10 takım, büyüklerde 4 takım olmak üzere toplam 14 takımımız var.

Bir spor kulübü olarak olayın sosyal boyutlarına nasıl

A. Y.: Bu yıl 25. turnuvamızı yapacağız. Turnuvamızı 20 Mayıs 2012 Pazar günü Eindhoven kentinde yapacağız. Tüm futbol kulüplerini turnuvaya katılmaya davet ediyorum. Ayrıca tüm futbolseverleri de bu şölene davet ediyoruz. Turnuvaya Hollanda’nın yanısıra Almanya ve Belçika’dan da takımlar katılabilir.

1986 - 2012

yıl

1986 - 2012

FUTBOL TURNUVASI 20 MAYIS 2012 SAAT: 10:00 • Sportpark "DE HONDSHEUVELS" SPORTPARK DE HONDSHEUVELS • J.C. DIRKXPAD 1, 5631 BZ EINDHOVEN

20 MEI 2012

Hilalspor 25. yıl

Kısa Haberler

Gıda bankalarında sıra uzuyor Gıda bankalarında bekleme süresi gittikçe uzuyor. Gıda bankalarına yapılan başvuruların her geçen gün arttığı ve başvuranların bekleme listesine alındığı açıklandı. Hollanda Gıda Bankaları Vakfı Başkanı Clara Sies 6 Nisan’da katıldığı radyo programında yaptığı açıklamada 2012 yılının ilk üç

ayında yapılan başvuru sayısının 2011 yılı içerisinde yapılan toplam başvuru sayısına eşit olduğunu dile getirdi.

Bu artışın temel nedeninin bozulan ekonomik durum olduğunu belirten Sies, başvuru sayısındaki artışla ters orantılı olarak yapılan yiyecek bağışlarının azaldığına dikkat çekti.

6,9 milyon kişi kayıt yaptırdı Ekonomi Bakanı Maxime Verhagen, tele pazarlama şirketleri tarafından aranmak istemedikleri için ‘beni arama’ sistemine kayıt yaptıranların sayısının 6,9 milyona ulaştığını bildirdi. Ayda ortalama 100 bin kişinin telefon numarasını bu listeye

yazdırdığı belirtildi. Ekim 2009’da başlatılan sistemle ilgili meclise bilgi veren Bakan Verhagen, listede bulunan kişileri arayan tele pazarlama şirketlerinin geçtiğimiz yıl toplam 1,2 milyon euro para cezasına çarptırıldıklarını kaydetti.

Önce memleketten yola çıkarsak; memlekette laf alabildiğine çok ama iş olarak bir şey yapılmadığı için oradan şimdilik bir şekil peyda etmemiz olanaksız gibi görünüyor.

oluşturuyoruz Avrupa’da?

Avrupalılar döner ve baklava yemezlerse ne kaybetmiş olurlar?

Madem bizler uzun yıllardır Avrupa’da yaşıyoruz ve dövseler de kovsalar da -ki zaten bunu son on yıldır fiili olmasa da şifahen yapıyorlar- burada kalmaya kararlıyız. O halde bizim burada bir işe yaramamız ve yaptığımız işlerin mahiyeti itibariyle bir şekil vücuda getirmemiz gerekmiyor mu?

Bizi Avrupalılara mecbur kılan ne?

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.

A. Y.: Hilalspor adına Doğuş ekibine teşekkür ediyorum.

Mihenk Ahmet Sarıkuş

İki kültür ve aradaki shoarma Bir önceki yazımda bir boğayla mücadeleye gireceğimi, boğayı boynuzlarından tutup yere yıkabilmek ve bir muvaffakiyet sağlayabilmek için çaba sarfedeceğimi duyurmuştum.

Yazının akabinde aldığım sinyaller boğanın direnmekte kararlı olduğu yönünde... Yani boğaya galebe çalmam şu aşamada zor görünüyor. Ama benimde pes etmek gibi bir niyetim yok. Üçüncü seçenek uzalaşıydı.

Boğayla uzlaşırmıyım orası henüz belli değil.

Nedir bu boğa meselesi diye merak edenler Doğuş’un bir önceki sayısına bakabilirler.

Bu ayın konusuna başlarken; ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz Şahsın görünür rütbe - i aklı eserinde’

diyor Ziya Paşa.

Anlayacağımız dil ile ifade edersek, konuşmak değil, icraattır önemli olan diyor Paşa ve ekliyor; icraat ise kişi ya da toplumların ahlaki, akli, zihinsel, ruhsal ve estetik seviyesini gösterir.

Hem Batı’yı hem de Doğu’yu yakından tanıyan Ziya Paşa, bu ve bunun gibi bir çok önemli bakış açısını düşünce tarihimize edebi bir formla not olarak düşmüştür. Tabi ki gören gözler ve anlayan kafalar için.

Ziya Paşa’nın yukarıdaki beyitini referans olarak alırsak ve bu referans üzerinden bir yol takip edersek bir şeklin ortaya çıkıp çıkmayacağını çıkarsa da nasıl bir şekil ortaya çıkacağını hep beraber görmüş olacağız.

Bizler kendimizi belirli iş alanlarıyla ortaya koyarken Avrupalı’lara ne türden bir zaruret arzetmiş oluyoruz.

Kişinin ayinesi iş ise, ne türden işlerle Avrupalı’lara ayine teşkil ediyoruz?

Kültürel iletişimde vasıtalarımız ne?

Kültürümüzün temsil gücünü ne üzerinden sağlıyoruz?

Sormaya devam edersek; Yaptığımız işlerin iş cinsinden bize dönüşümleri nelerdir?

Hangi yönümüzle muhatap alınıyoruz ve hangi işlerimizden ötürü bir görüntü

Hangi yönümüzü ısrarla vurgulama gereği duyuyoruz?

Mevlana’yı yüzlerce yıl önce tanımış ve yüzyılı aşkın bir süre önce Mesnevi’yi okumaya başlamış

Sözünü ettiğimiz her iki kültürün arasındaki münasebeti kuran faktörler nelerdir?

Avrupa kültür ve medeniyeti tüm boyutları ve ayrıntılarıyla arz-ı endam ederken biz hangi kültür varlıklarımızı tanıyor ve zemin olarak kullanabiliyoruz?

Tüm bu sorulara verilebilecek cevabımız var ise işin bir kısmını çözmüş sayılırız.

Aksi takdirde aradaki shoarma yegane ortak paydamız olarak kalmaya devam eder.

22

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Politika Gül döndü, izi kaldı Raşit Bal Anadolu köylerinde tehlike yakın olduğu için hemen her evin bir köpeği olur. Bu köpek evin emniyetinden sorumludur. Tehlike varsa muhakkak köpekte olur. Fakat evin geçimine hiç bir katkısı olmadığı için ona özel yiyecek yapılmaz. Evin artıklarından geçinir. Ekmeğin ve diğer yiyeceklerin kırıntısını ve artıkları su ile karıştırıp ‘yal’ yaparlar ve evin köpeği bununla beslenir. Köylerde tehlike azaldıkça evler ‘köpek’ tutmazlar. Bu köy yaşantısının geliştiği, emniyetli olmaya başladığı anlamına gelir. Yani Türkiye’de taşranın gelişmişliğini belkide ‘ev köpeği’ sayısından ölçmek mümkün olabilir.

Hollanda toplumuna, ekonomisine, kültürüne

hiç bir katkısı olmayan, küreselleşmeyi ve Hollanda’nın çeşitliliğini ‘tehlike’ile ilintilendirip politika yapan PVV, Abdullah Gül’ün ziyaretinden çok fazla gocundu. Ziyareti tehlikeli zannetti ve ürktü. Hükümete dışarıdan destek verdiğinden zannetti ki güçlü bir konumu var. Ama hem PVV hemde lideri Wilders temel duruşundan dolayı evin ekonomisine bir katkı sağlamıyorlar. O sadece toplumsal ‘kırıntıların’ yüzü suyu hürmetine var. Hem VVD ve hem de CDA, yerleşik partiler olarak Hollanda’yı yönetecekler, ekonomisini düzlüğe çıkartacaklar, toplumsal problemleri kendi politikaları doğrultusunda düzeltecekler. Yani sorumluk üslenecekler.

Bunları yaparkan, PVV ya da Wilders’ın bazen ‘ürmesi’ pek önemli değil.

Ancak ne zaman ki ev köpeği eve gelen misafirler için tehlikeli olur, evin ekonomisine zarar verir, evin sahiplerini köyde mahcup eder, işte o zaman evin asıl sahipleri ‘dur’ der, yetti artık derler. Abdullah Gül’ün Hollanda ziyareti tam bu etkiyi yaptı.

Herşeyden önce Türkiyenin cumhurbaşkanı oldukça onurlu, kibar ve saygın bir şekilde karşılandı. Hem resmi makamlar ona yoğun ilgi gösterdiler hem de diğer kesimler saygı duydular. Abdullah Gül’ün dindar olması, eşinin tesettürlü olması, Türkiye hükümetinin ‘İslami’ vurgusu bu ziyarette hep olumluluk olarak algılandı. Eşi bayan Hayrunnisa Gül’ün giysileri ‘estetiklik’ bağlamında değerlendirildi. Kraliçe ve Maxima’nın yanlarında, onlardan daha şıktı. Bunların hepsi bir ayrıcalık oldu. Gelen heyetteki iş adamları, diplomatlar ve gazatecilerde muhakkak iyi ilişkiler kurmuşlardı. En azından basına öyle yansıdı. Yani herkes sevindi.

Hele buradaki Türk kökenli insanlar. Benim de katıldığım bir toplantıda bunu belirgin bir şekilde gözlemledim. Herkes kendisini Abdullah Gül’e yakın hissediyordu. Konuşmasında, bir yerde mukim (kalıcı) olmanın sonuçları ile ilgili görüşlerini anlattı. Yerleştiğin yerin dilini, kültürünü ve davranışlarıni öğrenmek oldukça olağandır dedi. Ona göre, burada kalıcı olan Türkler Hollanda’nın imkanlarından en ileri düzeyde yararlanmalı ve Hollanda’ya katkı yapmalı idiler. Abdullah Gül ‘sizin buraya ne kadar çok katkınız olursa, biz o kadar çok memmun oluruz’ dedi. ‘Bu, Türkiye için de iyidir, özellikle iki ülke ticaretinin gelişmesi için’ dedi.

Abdullah Gül’ün ziyaretinden gocunan ve ürken Wilders büyük sözler etti. Hem Türkiye’ye hem de Cumhurbaşkanına hakaret etti. Gerçi biz çoktandır onun kabalığına ve saldırganlığına alışmıştık. Wilders’ın sözlerine karşı Gül oldukça kibar davrandı. ‘TürkiyeHollanda ilşkilerini etkilemez’ dedi. Hollanda hükümeti de, mahcup oldu. Ama ilişkileri bozamazlardı tabiki. Çünkü Hollanda için Türkiye önemli bir ülke idi. Gül’ün Limburg bölgesi ziyaretinde yerel PVV’lilerinde kaba ve saldırgan açıklamaları oldu. Bu hem bölgenin girişimcilerini rahatsız etti, hem de bölgesel-politik ilişkileri. Bundan dolayı bölgesel hükümet düştü. CDA’lılar, PVV vekillerin bu saygısızlığını kabul etmediler ve koalisyondan çekildiler. İki gün sonrada PVV’in desteklediği VVD-CDA hükümeti çöktü. Kimbilir, Hollanda’yı seven birileri ‘evin köpeğini’ artık zararlı bulmaya başladı ve ipini çekmeye karar verdi. Hollanda’ nın insanları da bunu gördü gibi artık. Abdullah Gül’ün nezaketi, Wilder’sın kabalığını ve sadece ‘laf ebeliği’ yaptığını gösterdi.

Mayıs 2012

-

23

Doğuş

Haber Düşünce Multifestijn 2012

Mutluluk Engel Tanımaz

Daha önce Hollanda’nın çeşitli şehirlerinde 4 yıldır arka arkaya çeşitli kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen Multifestijn, bu sene tamamen el değiştiren yönetim kadrosu ile 5. Sine hazırlanıyor.

Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda festivalin genel koordinatörü Ebubekir Öztüre.

Hollanda’nın sahil kasabası Scheveningen’de bulunan Şehzade Restoran’da start alan Multifestijn 2012’nin tanıtım toplantısına çok sayıda basın mensuplarının yanı sıra HOTİAD, HOGİAT temsilcileri, iş adamları, çeşitli dernek ve vakıf yöneticileri ile birlikte T.C Rotterdam Başkonsolos Togan Oral da katıldı.

Bu yıl 18-19-20-21 Ekim 2012 tarihinde gerçekleştirilecek olan Multifestijn 2012 yeni yeri ulaşım açısından herkesin kolayca ulaşabileceği Amsterdam-Hoofddorp yakınlarında ( Schiphol havaalanının yanı) Vijfhuizen’deki Expo fuar alanı olduğu belirtildi.

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tiva, Hakas, Yakutistan, Tataristan, Altay Cumhuriyeti, Gagavuz Yeri, Doğu Türkistan( Uygurlar), Dağıstan ( Nogaylar) olmak üzere festivale 21 değişik ülkenin katılacağı açıklandı.

26 bin metre kare kapalı alanda Kültürel, sanatsal ve ticari 240 ayrı stantta 150 değişik firma ziyeretçilerle buluşacağı vurgulanırken, geçtiğimiz yıllarda 100 bin ziyaretçiye ulaşan Multifestijn etkinliğine bu yıl daha fazla ziyaretçi beklendiği vurgulandı.

Başkonsolos Togan Oral ve Multifestijn yönetim kurulu üyelerinde ve işadamlarından Ekrem Kaymakçı, Kasım Somutoğlu, Celal Oruç, Gülali Alkılıç, Arif Yakışır, Vecih Er, Nazife Şener, Faruk Halıcı konu ile alakalı olarak birer kısa konuşma yaptılar.

Başkanlığını Selda Mermer’in yaptığı çiçeği burnunda vakıf, ‘Stichting Nieuwe Waterweg’ tarafından ‘Mutluluk engel Tanımaz’ başlıklı bir program düzenlenerek çeşitli engelleri nedeniyle sosyal ortamlara katılmakta ve kendilerini ifade etme ortamı bulamayan insanlarımızı bir araya getiriyor. 20 mayıs tarihinde ssRotterdam isimli tarihi yolcu gemisi içinde yaklaşık 500 kişinin katılabileceği bir program olacak. Saat 14:00’de başlayıp 20:00’de bitecek olan programda çeşitli etkin-

likler yapılacak. Bilhassa engellilerin kendi yaptıkları becerileri sergilenmeye çalışılacak.

Tiyatro ve sanatçıların davet edileceği programa katılmak isteyen kişiler aynı programa destek veren kendisi de engelliler için hizmet veren Pameijer kurumunun koordinatörü Kemal Turaçtemur’a müracaat edebilirler.

Programın genel koordinatörlüğünü yapan Rotterdam belediye meclis üyesi Zeki Baran’dan da bilgi alınabilir. Kemal Turaçtemur 010-271 00 00

Büyükelçiniz hayal kırıklığına uğratıyor Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTIB), Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hitaben açık bir bildiri yayınlayarak, kurumlarına ayrımcılık yapıldığını iddia etti.Bildiride kraliçenin daveti üzerine Hollanda’ya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘Hollanda’ya hoşgeldiniz’ diyen Başkan Mustafa Ayrancı kurumuyla ilgili bilgiler de verdi. ‘Farklılıklar zenginliğimizdir’ Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü çoğulcu demokratik bir toplumdan yana kişiliğiyle tanıdıklarını ve takdir et-

3 Değişik Afrika ülkesi ile birlikte Fas, Kuzey

tiklerini belirten Ayrancı, ‘Ne var ki, sizin Hollanda’daki büyükelçiniz sayın Uğur Doğan bunun tam aksi yönde davranarak bizleri hayal kırıklığına uğratıyor’ dedi.

Türkiyeli örgüt ve kuruluşlarla yapılan toplantıya sol, liberal veya demokrat olarak tanınan kimi örgütlerin davet edilmediğini dile getiren Ayrancı, kendilerine ayrımcılık yapıldığını ve bunu kabul etmediklerini ifade etti. Bu tür çirkin uygulamalara son verilmesini isteyen HTIB başkanı, Cumhurbaşkanı’nın, hangi görüşten olursa olsun her örgüt ve kuruluşa eşit davranılmasına önayak olmasını arzu ettiklerini belirtti. Ayrıca, Türkiye’deki azınlıkların yapılacak yeni Anayasa ile eşit haklara kavuşturulmasını isteyen Ayrancı, Türkiye’nin bu şekilde çağdaş, çoğulcu, çok kültürlü, demokratik bir ülke olarak dünya sahnesindeki haklı yerini alacağını ifade etti.

Analiz Faruk Halıcı

Heyacanını yitirmiş Avrupa Öncelikle hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Dünya, Avrupa’da kriz var mı,yoksa suni bir kriz mi, veya kriz nasıl aşılacak diye konuşa dursun.

Artık görünen ve iyice hissedilen bir gerçek var ki Avrupa’da yaşayan insanlar avroya geçişle başlayan süreçte yavaş yavaş fakirleştirilmiştir.

Hollanda’da 2001 yılında avroya geçişin ardından yüzde yüz bir enflasyon yaşanmıştır. Temel gıda maddeleri ve digger bir çok ürünün satış fiyatları guldenden avroya çevirilirken sadece para birim işaretleri değişmiştir.

Peki vatandaşın aldığı maaşa aynı uygulama yapılmış mıdır? Kocaman bir hayır. Gulden ve avro’nun değerleri hesaplanarak maaş ödemeleri yapılmıştır. Yani 2500 gulden maaş alan bir kişi 1250 avro maaş almaya başlamıştır.

Hal böyle olunca insanlar eski standartlarını arar hale gelmiştir.

Standardı boş verin, geçim sıkıntısı yaşamaya başlamıştır. Önceden bir kisi çalıştığı zaman tüm aile çok rahat geçinirken, şimdi iki kişi çalışmak zorundadır. Aksi halde geçinemez hale gelmiştir.

Peki ticarette gelişmeler nasıl? Küçük esnaf, onlar memnun mu bu durumdan? Tabi ki hayır. Halkta para olmazsa tabi ki tüketim az olur. Onlarında sonucu iflastır.

Son dönemde de iflasların sayısı hayli artmıştır.

Peki büyük holdingler, firmalar ne yapıyor? Vergilerin yüksekliği yüzünden, bir şekilde krizden çıkmak için bir şeyler yapmayan, güven ortamının oluşmasını sağlayamayan beceriksiz idareciler yüzünden büyük firmalar başka ülkelere taşınıyorlar. Yani sermayeyi götürüyorlar.

Hollanda son on yılda üretimi durdurdu. Üreticiye destek, teşvik vermedi. Şimdide bunun sancısını yaşıyor.

Zararını görüyor ve görmeye devam edecek. Üretmeyen her zaman krize

mahkumdur.

Bunlar yetmiyormuş gibi bir de felaket tellallığı yapan beceriksiz idareciler, olumsuz söylemlerle insanların moralini bozmaktan, korkutmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Geçenlerde sohbet ettiğim banka müdürü bir dostum insanların özel hesaplari boş diyor. Fakat ikinci hesaplarında, yani tasarruf hesaplarında paraları var. Ancak onlara dokunmuyor, harcamıyorlar.

Tabi ki harcamazlar felaket tellallığı yapılırsa. Bakın buradan sesleniyorum.

Dost acı söyler.

Bir acil eylem planı hazırlanmalı. Hollanda ekonomisine canlılık getirecek planlar, programlar uygulamaya konmal. İnsanlara moral verilmeli.

Bütün kurum ve kuruluşlarla el ele verilip bu acil eylem planı uygulanmalı.

Detaylarına burada girmeyeceğim.

Sizleri sıkmak istemem.

Tabi ki halk bu durumdan rahatsız ancak çok sabırlı ve umudunu

yitirmemiş, düzeleceğine inanıyor.

Fakat hiç bir şey yapılmadan bir şey düzelmez. Bu kötü ekonomik gidişata bir önlem alınmazsa, sıkıntılı günler bizi bekliyor demektir. Bunu günün 24 saati hükümet söylüyor. Alıştık, bir de biz söyleyelim.

Hollanda’dan insanların gitmek istemeleri, başka ülkelerde yaşamak istemeleri bunun sonucudur.

Aslında bu ülkede en çok değişen nedir biliyor musunuz? Bu ülke heyecanını yitirmiştir, ülke yönetimi de öyle.

Hepimizin bildiği gibi Hollanda ile diplomatik ilişkilerimizin 400. yılını kutluyoruz. Bu çerçevede sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, sayın bakanlarımız ile TOB ve DEIK başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, beraberindeki 100 işadamıyla birlikte ziyarette bulundular. Bu toplantılarda verilen mesajlarda öne çıkan vurgu Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip olmayı başarması ve yükselen ekonomik grafiği oldu.

Fakat Türkiye bununla yetinmiyor.

Hedef koymuş, bir heyecan var. İşadamıyla, siyasetçisiyle hep bir ağızdan 2023’te dünyanın 10 büyük ekonomisinin içinde olacağız diyor Türkiye.

Dedem Osmanlı bu topraklara 1612 tarihinde, Sultan Ahmet döneminde lale göndermiş. İlişkilerimiz o dönemde baslamış. Hatta o dönemde Osmanlı, Hollandalıları Türkiye’ye davet ederek, onlara imkanlar sunmuş, ticaret yapma izni vermiştir.

Bugün lale ve çicekçilik Hollanda’da en büyük sektörlerden biridir. Tabi ki kendimize öz eleştiri yapmalıyız. Çünkü biz Avrupa’ya işçi olarak geldik.

Ne oldu da başka ülkelere işçi olarak kalktık geldik, nerede hata yaptık.

Bunları düşünmeliyiz ki ders cıkaralım tarihimizden. İki ülkenin dostluğunun ve ilişkilerinin gelecek 400’lü yıllarda da huzurlu, verimli geçmesini diliyorum

123402072_PrintTurks_297x420_OUTLINES.indd 1

08-07-11 13:42

Mayıs 2012

-

25

Doğuş

Haber Genç kızlar arasında Kur’an tilavet yarışması yapıldı

NIF kadınlar Teşkilatı, 22 Nisanda Schiedam Merkez Camii salonunda düzenlediği Kur’an-ı Kerimi güzel okuma yarışmasında kızları yarıştırdı. İki kategoride yapılan yarışma göz doldurdu. Gayet düzenli bir ortamda huşu içinde yapılan Kur’an tilaveti gönüllere sürur verdi. Sunumunu Kadınlar Teşkilatı İrşat başkanı Aynur Urgenc hanımefendinin yaptığı programda Kandılar Teşkilatı başkanı Bedia Karademir ve NIF başkanı Mehmet Yaramış birer selamlama konuşması yaptılar.

Karadememir konuşmasına, programın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek başladı. ‘Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğreteninizdir’ hadisi şerifini uygulayarak, kızlarımıza bu yarışmayı hazırlayan hoca hanımlara çok teşekkür ediyorum. Allah kendilerinden razı olsun’ diyen Bedia Karademir, okuyup öğrenmeye ve öğretilmeye çalışılan yüce kuranımızı şu sözlerle tarif etmeye çalıştı. ’’Bu gün yarışmaları en güzelini yapmak için hep birlikteyiz. İnşallah güzel bir yarışma olacak. O Kur’an

ki, muttakilere öğüt, Salihlere yol, helak’a gidenlere kurtuluş, basiret ehline beyan, hayret ehline şifa, Korkanlara eman, müritlere dost, ariflerin kalplerinin nuru ve rabbime kavuşmak isteyenlere hidayet kaynağıdır’’ Konuşmasını Mevlana’dan verdiği örneklerle sürdüren Karademir, yarışmaya katılan kızlara başarılar dileyerek sözlerini tamamladı.

Kısa bir konuşma yapan Yaramış ise yarışmaya katılan kızları ve velilerini, böyle güzel bir yarışmaya katıldıklarından dolayı tebrik etti.

‘Böyle bir yarışmaya tüm cemiyetlerimizin katılması çok istiyorduk.

Ama maalesef hepsi katılamamış.

Küçüklerden 7 ve büyüklerden 9 kızımız katılmış bunları kutluyorum’ diyen yaramış Belçika Mons eğitim yurdundan gelen jüri üyelerine özellikle teşekkür etti. Başkan son olarak programın yapılmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.

Programın başında kızlara kurallar hatırlatıldı. Bölge irşat başkanı yardımcısı Mustafa Urgenc hoca efendi Kur’an okurken nelere dikkat edilmesi yönünde bir sunum yaparak kızları bilgilendirdi. Daha sonran kızlar güzel bir yarışma sergileyerek dinleyenleri memnun ettiler. Heyecanlı geçen ve göz dolduran yarışma da dereceye girenler kızlar belli oldu. Büyükler: 1ci. Ayşe nu Aktalan (Ayasofya), 2ci.

Kübra Kızılırmak, (en Haag), 3cü.

Rüveyda Koç (Schiedam), Küçükler: 1ci. Yuseyranur Yılmaz (Den Haag), 2c.Zenep Aktalan (Birlik), 3cü.

Sara Mermer (Ayasofya). Yapılan yarışmanın çok güzel olduğunu ve kızların müthiş bir performans sergilediklerini belirterek gerçekleşen yoğun katılım içinde annelere teşekkür etti.

2012 İlk Umre Kafilesi Kutsal Beldede

Hollanda İslam Federasyonu bu yıl 232 kişilik ilk umre kafilesini kutsal topraklara uğurladı. Uzun ve kısa olarak belirlenen umrecilerin 9 günlük kısa kafileleri 27 Nisan 2012 Cuma günü iki ayrı gurup halinde Mekke’ye uçtular. Bir gün sonra ise uzun gidecek olan 80 kişilik kafile uğurlandı. Kafile başkanı Ahmet Yılmaz umrecilerle alakalı şu bilgileri verdi. Kafilede, kafile başkanının yanı sıra dört tane gurup imamı, iki tane bayan görevli, bir doktor ve bir hemşirenin bir de emanetçi görevlinin bulunduğunu bildirdi. Yılmaz, uçuşlarının Cidde’ye oradan da Mekke’ye olacağını dolayısıyla ihramları İstanbul’da giyeceklerini belirtti. 6 gün Mekke’de ve geriye kalan üç günü ise Medine’yi münevverde geçireceklerini ekledi. Umrecilerin yaş ortalamalarının 25 altı olduğunu ve genel sayının yüzde seksenini gençlerin oluşturduğunu bildiren Yılmaz bu gençlerinde çoğunu erkeklerin oluşturduğunu kaydetti. Kızların sayısının mahrem sıkıntısından dolayı biraz düşük olduğunu söyledi. Umrecileri uğurlarken bir konuşma yapan bölge başkan vekil Hüseyin Yanmaz şunları söyledi. ‘’Aziz kardeşlerim, hayırlı bir yolculuğa çıkıyorsunuz, inşallah hayırlısı ile gidip döneceksiniz. Hac meşakkattir diyoruz.

Umre için de peygamberimiz küçük meşakkat buyurmuşlardır. Tabi ki, bu meşakkatin karşılığı hayırlı ecirl-

er olacaktır. Oraya vardığımızda karşımıza çıkan sorunlar, sıkıntılar karşında sabırla metanetle durur isek bunu karşılığı da büyük sevaplar olacaktır inşallah’’ diyerek umrecilere bilhassa sabırlı olmalarını ve onun yanı sıra gurup imamlarına itaat etmeleri yönünde tavsiyelerde bulundu. ‘sizler Allah’ın misafirlerisiniz. Bir misafir gittiği yerde nasıl davranması gerekirse sizlerde öyle davranınız. Orada kardeşlerinize bol bol dua edin. Zira her yaptığınız duadan sizin hanenize de sevap bir yazılmaktadır’’ diyerek sözlerini tamamladı. Kafile başkanı Ahmet Yılmaz da kıs bir konuşma yaparak Umrecilere tavsiyelerde bulundu. ‘’Ey Allah ve Muhammed âşıkları.

Mekke , Medine sevdalıları! Ne mutlu sizlere ki, size verilen imkânları Allah yoluna seferber ediyorsunuz.

Beytullah’ı Ravza’yı, ziyaret etmeye gidiyorsunuz. Pek çok zevk sefa dolu yolları da tercih edebilecekken siz bunun aksine çileli bir yolu tercih ediyorsunuz. Niye? Çünkü sizdeki iman ve sevda sizi bu yola sevk ediyor da ondan. Bundan dolayı hepinizi tebrik ediyorum Cenabi Allah mübarek eylesin’ ifadelerinde bulundu. Bölge irşat başkanı Mustafa Urgenc hocanın yaptığı veda duası ile umreciler uçaklarına binerek kutsal beldeye doğru uçtular. Bölge başkanı Mehmet yaramış bir sonraki gurup ile 9 günlük kısa umreye gidenler arasında idi.

ülkenin çıkarı için politika üreteceksen, güçlü bir de politik söylemin de olacak.

Ancak bu şekilde politik arenada tutunabilirsin. Wilders’ın bu donanımının olmadığı açıktı.

kendine yer bulamayacaktır.

Muştular Raşit Bal

Hükümet düştü!

Hollanda ekonomisi krizde. Şimdide politik kriz başladı ve hükümet birden bire düşüverdi. Belkide kimse beklemiyordu. Büyük mali tasarruf planı için her üç parti haftalardır pazarlık ediyorlardı. Hem Avrupa Birliği’ne hem de Hollanda meclisine yeni tasarrufların ne olacağını bildirmek sözünü vermişlerdi. Bu süreçte basına hiç bir şey sızdırmadılar. Herkes sona gelindi biliyordu. Bu hafta sonu bitecekti. Hükümet, çok önemli, ekonomiyi kotarmak için gerekli önlemleri kamuoyuna anlatacaktı. Çünkü, bankalar kurtarılmıştı ama, krizin reel ekonomiye etkileri daha gelecekti.

Hükümet acele etmeli idi.

Ama olan oldu. Birden Wilders garip ve anlaşılmaz (!) sıçramasını yaptı ve tasarruf görüşmelerinden çekildi.

Haftalarca ve zorlukla varılan netice

bir anda çöktü. Artık Hollanda’yı kim kurtaracak belli değil. Hem CDA temsilcileri, hemde VVD temsilcileri, Wilders’ın güvenilmez bir ‘ortak’ olduğunu ve bu kadar önemli bir meselede dahi, politik sorumluluk üstlenmeye yanaşmadığını söylediler.

Onlara göre Hollanda Wilders’tan zarar görmeye başladı. Wilders ise ‘kimseyi suçlamam’ dedi. Ona göre Brüksel’in, Hollanda içişlerine karışması ve bundan dolayıda yaşlı emeklilerin zarar görmesi, kabul edemeyeceği bir tasarruftu. Fakat asıl ve hakiki gerekçelerin ne olduğunu belki mecliste yapılacak tartışma sonunda görebileceğiz. Seçim havasına girildiğinden, bu tartışmada hakikatı tam alarak ortaya çıkartmaya yetmeyecektir.

Aklı başında herkes biliyordu

Wilders’ın bunu yapacağını. Adam ‘sorumluk’ üstlenmek istemiyor.

Hollanda gelişmiş, işsizlik azalmış, ticaret artmış umurunda değil. Derdi İslam ve Müslümanlarla ilgili ne varsa ona çatmak. Kininden dolayı adamın hayatı kaydı. Doğru dürüst bir yaşantısı yok. İslam ‘tehlikeli’ dedi ve kendisini korumalarına mahkum etti. Uzun süre bu ‘İslam düşmanlığı’ söylemi ile politik arenada kalabileceğini vehmetti.

Ama durum böyle değil tabiki. Hem toplumun buna karnı tok, hem de PVV’yi destekliyen pek çok insanın.

Politika yapacaksan, hem de bu kadar çok milletvekilin varsa, o zaman sorumluk ta üsleneceksin. Elini taşın altına koyacaksın. Sadece ‘lakırdı’ yapan bir partiye oy veren insanlar, bir süre sonra kendilerini ‘ahmak’ gibi hissederler. İktidar ortağı olacaksan, güce yaklaşacaksan, kompromilerle

Hollanda hükümetinin ekonomik ve toplumsal olarak yapaçağı çok iş var. Belli oldu artık. Wilders güvenilmez bir politikacı. Sorumluk üstlenemez. Anlaşma yapsa güvenilmez.

Ortaklarını muhakkak yolda bırakır.

Bence ‘radikal’ olan herkeste vardır bu risk. Önümüzdeki üç-dört ayda seçim olacak. Şayet şimdiki hükümet partileri iyi ders çıkartmış iseler, artık Wilders’ı muhattap almayacaklardır.

Ne kadar yalvarırsa yalvarsın, makul açıklamalar yaparsa yapsın. Şayet politik sistem iyi işlerse, önümüzdeki dönemde (Danimarka politikasında olduğu gibi) politik arenada Wilders

Bu oldukça olumlu bir gelişme tabiki.

Bence önümüzdeki dönemde müslümanlar Hollanda politikasını yakinen takip etmeliler. Hem kendi toplumsal konumlarını daha güçlendirmek için, hem de Hollanda politikasına katkıda bulunmak için. Ben inanıyorum ki, makul ve yapıcı müslüman politikacılar Hollanda politikası ve toplumu için Wilders’tan renklendirici olacaklardır. İslami politik bir dilin Hollanda politik arenasında heyacan verici olacağını düşünüyorum. Şimdi sıra halkta. Getirirde götürürde.

Yaşasın halkın iradesi.

26

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Toplum HOGIAF Awards 2012 Een volle theaterzaal met ondernemers en zakenlieden in het World Forum in Den Haag was woensdag 18 april getuige van de eerste HOGIAF Awards. De prestigieuze HOGIAF Awards werden door ondernemersfederatie HOGIAF in samenwerking met dochter-verenigingen georganiseerd ter ere van de 400-jarige diplomatieke betrekkingen tussen Nederland en Turkije. De prijzen uit 12 verschillende categorieën werden onder leiding van oud-voorzitter van de Tweede Kamer Frans Weisglas uitgereikt door eminente gasten als de Turkse minister Mehdi Eker (Landbouw, Voedsel & Veeteelt) staatssecretaris Henk Bleker (Economische Zaken, Landbouw & Innovatie), loco-burgemeester van Den Haag Henk Kool en voormalig minister en ambassadeur in Turkije, Bernard Bot.

HOGIAF-voorzitter Mehmet Kabakyer beet tijdens de HOGIAF Awards de spits af. Met een korte lezing en welkomstwoord leidde hij de eerste drie prijscategorieën ‘publieksprijs’, ‘beste bestuurder’ en ‘beste student’ in. In zijn lezing benadrukte de gewaardeerde Turkse Rotterdammer het belang van samenwerking tussen Turkije en Nederland, internationaal ondernemerschap en de rol van pioniers.

De publieksprijs werd gewonnen door wethouder Erik de Ridder van Gemeente Tilburg, terwijl de prijs voor beste bestuurder ging naar de Steenwijker en reeds vele jaren wethouder van Rotterdam, Hamit Karakus. Mediha Sahin van de Vrije Universiteit in Amsterdam werd verkozen tot beste student.

mezzo. De musici Emirhan Tuga (klarinet), Peter van Os (accordeon) en Gabriel Barbalau (contrabas) vermaakten het gehoor met een prachtig staaltje muziek uit de Argentijnse tango-traditie, deels met invloeden uit Istanbul.

Suzanne Stolte sprak na de start als lid van de Raad van Advies over haar band met het Turks Nederlandse bedrijfsleven en leidde op haar beurt twee categorieën in: de juryprijs en de prijs voor beste internationale ondernemer. De twee prijzen werden respectievelijk gewonnen door Aysel Erbudak (directeur Slotervaart Ziekenhuis) en Atilla Aytekin (directeur softwarebedrijf Triodor).

Staatssecretaris Bleker sprak na de toespraak van Kool in ernst en oprechtheid over ‘de komst van Turkije naar Nederland’. Het kabinetslid zegt veel vreugde in het land waar te nemen zoals in Groningen, waar hij recentelijk was, vanwege de komst van de Turkse president en zijn Turkse handels-delegatie van ministers, ambtenaren en ondernemers. Bleker reikte de prijs voor ‘beste Turkse Europeaan’ uit aan Emine Bozkurt, Europarlementariër namens de Partij van de Arbeid.

De muziek-ensemble Tombaz trad vervolgens op tijdens het inter-

Na de onderbreking sprak kort CDA-Kamerlid Henk Jan Ormel ter overbrugging van de tussenpoos tot de aankomst van loco-burgemeester van Den Haag, Henk Kool.

Vervolgens reikte ook Kool enkele awards uit aan eigenaar van Cerme ICT, Nevzat Önal (beste innovatieve ondernemer) en eigenaar van Conclusion, Version Textiles en 88 Entertainment Murat Kiran (beste Turks Nederlandse ondernemer).

Zoals ook bij het HOGIAF Najaarsdiner sprak de oud-minister van Buitenlandse Zaken en voormalige ambassadeur van Nederland in Istanbul Bernard Bot over zijn beleving van de ontwikkeling die Turkije en Turkse ondernemers de laatste decennia hebben doorgemaakt. Over president Gül van Turkije sprak Bot lovende en innemende woorden: “Hij was toen al in staat om door zijn uitstraling en enthousiasme mensen te inspireren en voor zich te winnen. Een bijzondere man aan wie ik goede herinneringen bewaar”.

Tenslotte hield de aanwezige Turkse minister van Landbouw, Voedsel & Veeteelt Mehdi Eker

een inspirerend pleidooi over samenwerkings-mogelijkheden tussen Nederland en Turkije op het gebied van biodiversiteit. De Turkse ondernemers in Nederland kunnen volgens de regeringsfunctionaris een brugfunctie vervullen tussen de twee landen die respectievelijk de 6e en 7e economie van Europa zijn. Turkije is momenteel volgens Eker de 7e grootste producent van agrarische producten in de wereld.

Ook vroeg Eker aandacht voor de voedselproblematiek in de wereld.

“Daar waar onder een wereldpopulatie van 7 miljard mensen, 1 miljard mensen leven in hongersnood, zal de wereld nimmer veiligheid kennen,” zei Eker kritisch.

De minister reikte op zijn beurt twee ondernemers een HOGIAF Award

uit, waaronder de prijs voor beste MVO-ondernemer (Bünyamin Konuksever, Het Zaanse Bakkertje).

In het slotdeel van de HOGIAF Awards gebruikte algemeen secretaris van HOGIAF Ibrahim Özgül de gelegenheid om zijn functie over te dragen aan zijn opvolger Mustafa Sentürk. Tevens bracht Özgül zijn dankbetuigingen over aan een reeks betrokkenen bij de organisatie, waaronder de jury, Comité van Aanbeveling en Raad van Bestuur.

Het HOGIAF Awards evenement is succesvol verlopen, en belooft de eerste te worden in een jaarlijkse serie.

Mayıs 2012

-

27

Doğuş

Haber İnanç Hadis ve Hutbe yarışması Mustafa Urgenç Kanaat önderleri yetiştirmek Kanaat önderleri yetiştirmek

Hollanda İslam Federasyonu (NIF) gençliğe verdiği önemi ortaya koymaya devam ediyor. 22 Nisan Pazar günü Schiedam Merkez camiinde yapılan hadis ve Hutbe okuma yarışması heyecanlandırdı. İlk kez yapılan ve bölge başkanı Mehmet Yaramış’ın verdiği bilgiye göre Hutbe okuma ve Hadis ezberleme yarışmaları bundan sonra her yıl ve ayrı ayrı yapılması planlanmaktadır. Katılımı az da olsa yarışmaya katılan gençlerin konularına hâkim olarak okudukları hutbenin dinleyenleri memnun ettiğini belirten yaramış Aynı gün ve aynı anda caminin salonunda kadınlar teşkilatının Kur’an okuma yarışmalarının olduğunu ve bunun da çok sevindirici bir durum

olduğunu beyan etti. Bu Yarışmada jüri başkanlığını Ahmet Yılmaz ve yardımcılığını ise Hüseyin Yanmaz yaptı. İrşat başkan yardımcısı Mustafa Urgenc’ten aldığımız bilgiye göre Hutbe yarışması için 4 ve hadis yarışması için 6 cemiyet katıldı. Hadis yarışmasına katılan gençler 50 hadisi ezberden bilmeleri hem orijinal metni hem de Türkçe mealini vermeleri gerekiyordu. Bu yarışmada ilk üçe girien isimler şunlar: 1ci. Furkan Durmaz Eindhoven Mevlana, 2ci. Kemal Emre R’dam Ayasofya ve 3cü.

Ensar Yılmaz İskender Paşa. Hutbe yarışmasında ise dereceye girenler.

1ci Cemil Polat, Den Haag, 2ci.Ali rıza Yaman, Rotterdam Ayasofya, Nafi Arı, Schiedam.

Ayasofya’da Kuran Ziyafeti

Tarihimizle çoğu kez övünürüz. İlimde, sanatta, kültürde, medeniyette bizden öncekilerin ortaya koydukları ölçüler, verdiği eserler kütüphanelere sığmayacak kadar çok, büyük ve geniştir. Bir yandan bugünün nesli olarak bu insanlara minnet borcumuz vardır. Diğer yandan bizim de kendi yaşadığımız çağda kanaat önderleri olmamız veya yetiştirmemiz gerekmektedir. Zira onlar kendi zamanlarının efendileri idiler. Bugün de, bugünün efendilerine ihtiyaç vardır.

Tarihimizin kanaat önderlerini tanımadan, bugünün kanaat önderlerini yetiştirmemiz de mümkün değildir. Çünkü tarih, insanın önüne çıkan bir engelin geçmişte hangi formül ile aşıldığının belgesidir. Bu itibarla, bugünün kanaat önderlerini yetiştirmek için tarihe şan veren kanaat önderlerinden bahsedecek ve günümüzde kanaat önderleri nasıl yetişir noktasını ortaya koymaya çalışacağız.

Kendini Yetiştirecek Olgun Bir Üstad Bulmak İnsanın kendisindeki özellikleri keşfetmesinde kendisine ayna tutacak kâmil bir mürşid mutlaka lâzımdır.

Böyle bir üstad bulanlar, gerçekten devletini bulmuş gibidirler. Fatih Sultan Mehmed: ‘Ben İstanbul gibi bir şehri aldığıma sevinmiyorum.

Benim zamanımda Akşemseddîn gibi

bir mânâ sultanının bulunmasına seviniyorum’ demektedir. Belki Akşemseddîn hazretleri Fatih’e sadece ayna tutmuş, kendisini keşfetmesine yardımcı olmuştur. Fatih ise ortaçağın karanlık devrini kapamış, yeni çağın aydınlanma devrini başlatmıştır.

Karanlık devri aydınlatması için Fatih’in, Akşemseddîn gibi bir kanaat önderine ihtiyacı vardı.

mümkün olmasa bile belli miktarına ulaşmak mümkündür. Bu sebeple hedefe kilitlenmeyen kanaat önderinden bahsedilemeyeceğini söylemek mümkündür.

Her Gün Artan Bir Azimle Çalışmak Kanaat önderi olmak için her gün artan bir azim olmalı. Dünya altın bir top gibi avucuna girse dahi, dünyayı gözünde küçük görecek ve daha çoğunu, daha Hedefe Odaklanmak büyüğünü isteyecek bir irade sahibi Kanaat önderleri, zirve adamlar olmalıdır. Yavuz Sultan Selim ‘Dünya hep hedefe odaklanırlar. Zira hedefi bir sultana çok, iki sultana azdır’ der. olmayanın sahip olduğu potansiyeAnnesi ise: ‘Eğer seni bir kez abdestsiz lin bir anlamı kalmaz. Tıpkı üzerine emzirmiş olmasa idim, dünya bir sultana barajlar kurulmayan suları bomboş akan bir akarsu gibi. Bundan ötürüdür azdır derdin’ demiştir. Annesi burada Yavuz için iyi bir kanaat önderi modeli ki, bütün kanaat önderleri hedefe teşkil etmektedir. Onu her gün artan odaklanmış kimselerdir. Hedefe kilitlenen bir kimsenin başaramaması bir azimle çalışarak hayata hazırlamak istemiştir. Buna rağmen ecdadımız, için her türlü imkânsızlıklar, engeller, Yavuz’un baktığı yerden dünyaya muhalifler, baskı, şiddet vb. yıldırma hareketleri çokça bulunur. Böyle güçlü baktıkları müddetçe, dünyanın gidişatını bir iradeye sahip olan kimseler, hiçbir farklı kılmışlar, ama bu bakışı kaybettikleri gün de durum bugünkü seviyeye engele takılıp hedeflerinden sapmaulaşmıştır. Bugün bu bakışı elde etmek zlar. Önlerine konulan engeller ise onların azmini daha da artırır. Nitekim durumundayız. Bunun için de her gün uçak gökyüzünde hem hava basıncıyla artan bir azimle çalışmak lâzımdır. mücadele eder ve hem de hızından Evet… Gönül ikliminde yapacağımız bir şey kaybetmeksizin belirtilen seyahatte, her ay bir gönül insanı, bir vakitte hedefine varır. Kanaat önderi kanaat önderinin kişiliğini, hayata de bunca imkânsızlık ve engellere bakışını, mücadelesini ve insanlığa rağmen hedefine varır. Çünkü o, kazandırdığı değerleri paylaşacağız. hedefine odaklanmıştır. ‘Tamamına Hayatın güzelliklerinin sizlerle olması ulaşılamayan bir şeyin hepsini terk etmek gerekmez’ hadisinde belirtildiği ümidi ile Allah’a emanet olunuz. üzere, hedefe bütünüyle erişmek

Nureddin Yıldız

Müslümanlık nedir? Önünde teslim olmamız gereken önemli bir gerçek var: İslam, bizim belirlediğimiz kurallardan oluşan bir din olamaz. Zaten bizim kurallarını belirlediğimiz şey de din olamaz.

Din Allah’ındır. Kuralını ve sınırlarını Allah koyar. Kulluk itaatten ibarettir. İslam ve Müslümanlık, bizim kabul etmekle müşerref olduğumuz, çizilmiş sınırlarından gitmeye gayret ettiğimiz dinimizin adıdır. Dinimizin muhtevası ibadet olarak adlandırılmaktadır. İslam’la müşerref olan, ibadet eder. İbadette ihmal, Müslümanlık açısından geri kalmaktır. Müslüman hakkında ‘iyi veya kötü’ vasıfları kullanılacağı zaman da, ibadetindeki ciddiyete bakılarak niteleme yapılmaktadır.

Muhammed Raşit Uygun

Rotterdam Ayasofya Camiinde 15 Nisan Pazar günü “Kutlu Doğum Haftası” münasebeti ile “Mâide-i Kur’an” programı gerçekleştirildi.

Osman Koç hocanın okuduğu açılış Kur’an-ı Kerim’inden sonra grup halinde ilâhiler okundu. 2010 yılı Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilâvet 1.si Alirıza Yaman, NİF Bölge Hatibi Mustafa Urgenç kısa birer tilâvette bulundular. Aralarda yine birbirinden güzel ilâhi ve kasîdeler okundu. Daha sonra kürsüye NİF Bölge İrşad Başkanı Ahmed Yılmaz hoca gelerek Kur’an okumanın önem ve ehemmiyetini, faziletini,

Kur’an okuyanların derecelerinin üstünlüğünü içeren âyet ve hadislerden bahsetti. Arkasından NİF Bölge Başkanı Mehmet Yaramış Bey kürsüye geçerek bu tür programların mânâ boyutunun önemini dile getirerek, programda katkısı bulunanlara teşekkür etti.

Günün kârîsi olarak 1986 Avrupa Kur’an-ı Kerim Tilâvet 1.si Muhammed Raşit Uygun hoca seçkin bir kıraatta bulunarak Ayasofya cemaati adeta Kur’an’a bir kez daha doydular. Program dua ile sona erdi.

Buraya kadar bir sorun yoktur.

Müslüman olan herkesin ortak düşüncesinden söz ediyoruz.

Sıkıntı, ibadet kavramı oruç ve namazla daraltıldığında ortaya çıkmaktadır.

Ramazan gününde oruç tutan bir mü’min için: ‘Oruç tutar, iyi bir Müslümandır.’ kanaati kullanılırken, o Müslümanın oruçlu bulunduğu bir durumda, Allah’ın en büyük haramlarından biri olan gıybeti irtikâp etmesi önemsenmeyen bir dipnot olarak mülahaza edilebilmektedir.

Yalan söyleyenin orucunun açlıktan ibaret olduğunu sevgili Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz vurguladığı halde, oruçla yalanı bir arada tutan Müslümanın Müslümanlığı hakkında bir tereddüt gündeme gelmemektedir. Çünkü Müslümanlık, oruç, namaz, hac, kurban ve ben-

zeri şeairden ibaret görülmektedir.

Bu görüş tarzına göre de zulmeden, hak yiyen, gasp yapan biri için Müslümanlıkla alakalı değerlendirme yapılırken, o başka bu başka mantığıyla karar verilebilmektedir. İslam’ın ne olduğu, Müslüman’ın kim olduğu ile ilgili net cevap şüphesiz Kur’an ve hadislerin şekillendirmesi ile anlaşılabilir. Tahminlerimiz, temennilerimiz ve yaygınlaştırdığımız tutumlarımız din olarak öne sürülemez.

Beşerin elinden ilahi bir din çıkarmak, ölüye canlı muamelesi yapmak kadar abestir. İbadet, Allah’ın razı olacağı şekilde yapılan, razı olmayacağı için terk edilen her şeyin adıdır. Bedenimiz, malımız, çevremiz, kişiliğimiz ve bize ait ne varsa bir düzeyde bunlar da ibadet kavramına kesinlikle dâhildir. İnsan olarak ortaya koyduğumuz her şey önümüze konacak amellerimiz türündendir. İbadeti daraltarak onu camiye ve ramazan ayına sıkıştırmamız sadece kendi kendimize inandığımız bir oyun olur. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz, ne konuştuğumuz, kimin elini tuttuğumuz, neye baktığımız gibi hususlar, bizimle ilgili dosyaları hazırlayan meleklerin ilgilendiği işlerimizi oluşturur. Biz gözümüzü yummakla gece getiremeyiz.

Duyduklarımız ve konuştuklarımızın iman süzgecinden geçen şeyler olması, kulağımız ve dilimizi Müslümanlığımıza boyun eğdirmemiz demekken, aksi bir tutum ise imanımızı

onlara karşı boyun eğdirmektir.

Bütün organlarımız için aynı şeyleri düşünmemiz gerekiyor.

Müslümanlığı, Kâbe’nin etrafında tavaf etmekle sınırlamak, tavaf edeni olgunluğu yakalamış olarak göstermek ne kadar doğrudur? İyi bir yiyeceği yemiş olmak yaşamak için yeterli midir? Güzel giyinmiş olmak yaşamak için yeterli midir? Elbette değildir.

Her ne kadar yemek ve giyinmek yaşamak için gerekenler arasında ise de yaşamak; yemek ve giymekle sınırlandırılamayacak kadar geniş bir daireyi kuşatmaktadır. İslam ve Müslümanlık için de böyle bir benzetme yapmamız mümkündür.

Güzel bir hac Müslümanlıktan ibaret değildir. Evet, haccın yeri büyüktür.

Hac bir sevap deryasıdır. Ancak tek başına din olmaya yetecek düzeyde değildir. Dinimiz kesinlikle hayatımızı kuşatmalıdır. İnsan olarak ilgi duyduğumuz, hoşlanarak yaptığımız ne varsa, dinimiz o noktada bizi yönlendirmelidir. Doğumdan ölüme kadar önümüze çıkan her şey dinimizle uyumlu olduğu sürece bize aittir.

28

Doğuş

-

Mayıs 2012

Haber Genel Kültür Bir Ayrılık

Can Mutlusoy

Asghar Farhadi tarafından yazılıp yönetilen 2011 İran yapımı film, en iyi yabancı film oscarını almasının yanı sıra, Berlin Film Festivalinde Altın Ayı ve yine Amerika’da düzenlenen Altın Küre film ödüllerinde en iyi yabancı film ödülü gibi birçok önemli ödül kazandı. Bir Ayrılık, en yalın anlatımıyla, gönlümüze güzellikle nakşedilen bir “arada kalma” hikâyesi. Gerçekliğin şiirsellikle birleştiği filmde, evli bir çiftin ayrılık sürecinde yaşadıklarını, eşi ile babası arasında kalmış bir insanı ve bu süreçte, anne ve babası arasında kalan bir çocuğun gözünden bir kesit sunulur, olayların nasıl göründüğü konu edilir.

Özetle, Nadir ve Simin orta-üst sınıfa mensup bir çifttir ve 11 yaşında bir kızları vardır. Nadir’in Alzheimer hastası olan, ziyadesiyle yaşlı ve bakıma muhtaç babası da onlarla birlikte yaşamaktadır.

Simin, kızının geleceği için başka bir ülkeye göç etmek ister fakat Nadir, babasının durumundan dolayı Simin’e karşı çıkmaktadır.

Bütün bu sorunlar evliliklerini bitme noktasına getirir ve Simin boşanma sürecinde evden ayrılır. Nadir bir bankada çalıştığı ve babası ile gündüzleri ilgilenemediği için hasta babasına bir bakıcı tutar. Ağırlıklı olarak mahkeme salonlarında ve Nadir’in evinde geçen hikâyede, bakıcının eve gelmesiyle karışıklık ve aksilikler başlar... Bakıcı kadının hayatlarına dâhil olması ve yol açtığı (?) sorunlar, ister istemez boşanma sürecine bir düğüm atar.

Bir kısım eleştirmene göre bir orta sınıf seküler aile ile alt sınıf dindar bir ailenin kesişme/karşılaşma hikâyesi olarak yorumlanan film, İran’da ciddi tartışmalara yol açmış

durumda. Yönetmenin filmde açık bir siyasi bir duruş sergilememesi bazı kesimlerde tepkiye yol açmış görünüyor ve Oscar’a aday gösterilmesi İran’da tepkiyle karşılandı. Bu yorumlar kuşkusuz film(ler)e nereden baktığımızla alakalıdır. Bizim için önemli olan bir filme yaklaşırken yönetmenin vermek istediği duygu ve düşünme biçiminin seyirciye sirayet etmesi ve bizi bir şekilde harekete geçirmesidir.

Başlangıcından itibaren, izleyiciyi içine çeken ve kalp atışlarını dahi kontrol eden filmde, Leila Hatami (Simin) mantıklı, yenilikçi ve çözüm getirmeye çalışan bir eşi, bir anneyi canlandırırken, Peyman Moadi (Nadir) gururlu, geçmişine (babasına) sadık ve mücadeleci bir eş, baba ve oğul rolünü üstlenir. Esasen Nadir karısının yanında kalmasını ister, karısının (ülkeyi terk etme ve eşinin babasını bir huzur evine yerleştirme) önerisi/talebi gayet mantıklı görünse de, duyguları Nadir’in babasını bırakmasına

müsaade etmez. Arada kalan 13 yaşındaki kızları ise anne-babası arasında bir seçim yapamaz. Acı çeker ve anne-babasının birlikteliklerini devam ettirmeleri için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışır. İlk bakışta, yönetmen Asghar Farhadi’nin sinema anlayışı teatral gibi dursa da, aslında basit gibi görünen, iddiasız ve mütevazı bir tarza sahiptir. Genelde yüksek ritimli sahneleriyle, diyalogların akıcılığıyla, hassas kamera hareketleriyle seyirciyi hissettirmeden kavrar ve sinema dünyasına dâhil eder ve daha ilk dakikadan itibaren hikâyenin içinde bulursunuz kendinizi. Sinema sanatı adına bunun bir yenilik olmadığını düşünen sinemaseverler olacaktır kuşkusuz. Fakat İran sinemasının şiirsel, felsefi ve alegorik unsurlar taşıyan filmlerine bakılacak olunursa, Farhadi’nin çok daha doğal ve gerçekçi bir üsluba sahip olduğu anlaşılır. Farhadi, doğrudan sadece bir hikâye anlatır görünürken, dolaylı yoldan başka ve birçok hikâye anlatır filminde.

Bizler seyirci olarak yargılamakla değil, şahit olmakla mükellefiz kuşkusuz. Hem film için hem de gerçek hayatta. Ve film, hayatımızda bir ayrılığın birçok olumsuz sonuç doğurduğunu, firkatin adalet tarafından çözülemez olduğunu anlatır, en saf şekliyle.

Sanki kulağımıza fısıldar: Adaletle değil de merhametle çözülür düğümler...

Bir ayrılık ne ölçülebilir ne de adaletle sonuçlanabilir. Firak, teraziye gelmez. Terazinin hangi tarafında

1000 Yılın Temel Eseri Deliller ve Hükümleriyle İslam Fıkhı 31 ciltlik bu muhteşem eser sadece

€ 200,Prof. Dr. Cevat Akşit

Prof. Dr. Cevat Akşit başkanlığında bir ekip tarafından Türkçe’ye kazandırılan 31 ciltlik bu önemli esere mutlaka sahip olmalısınız...

İsteme adresi: Hollanda İslam Federasyonu Strevelsweg 700 U413 3083 AS Rotterdam Telefon: 010 - 471 68 47 E-posta: info@nifonline.nl

olursanız o taraf ağır basacaktır.

Diğer insanlarla olan, kendi kişisel ilişkilerimizde de böyle değil midir? Kendinizce haklı olabilirsiniz. Karşınızdaki kişi de kendince haklıdır. Tarafların her ikisinin de kısmen/kendilerince haklı olduğu, belki tümüyle adil olarak asla çözülemeyecek düğümler bir de bakarsınız kendiliğinden çözülüverir. Bu merhametin görünmeyen elidir... Görünen bir düğümün içinde bin düğüm olsa bile...

da başka bir düğüm ile karşılaşılır...

Fakat asıl mesele suçluyu bulmak değil, acı verenin ne olduğunu bulmaktır. Bu açıdan “Bir Ayrılık” çözümleyen bir film değil, süreci ve bu sürecin verdiği ıstırabı hissettiren bir filmdir. Boğazınızda düğümlenen bir acının hikâyesidir... “Öfkenizi davranışlarınızla kusabilseniz dahi vücudunuzdan tamamen atabilir misiniz?” sorusunu farklı şekillerde işler ve izleyiciye gösterir...

Yargıçlar, şahitler onlara kendi gerçekliklerini ve haklılıklarını anlatırken ve herkesin gerçekten de (kendince) haklı olduğu konular varken, en ‘‘doğru’’ kararları vermek zorundadır. Çetrefili ve ıstırap doludur hakikate yolculuk... Bu filmde de suçlunun bulunması zorlu bir süreçtir, çünkü her çözülme noktasında yeni bir düğüm atılır ya

Acıya maruz kalmamız kararsızlıktan, emin olamamaktandır. Gururlu olmak da çözüme giden yolu zorlaştırır.

Tesettür sadece mahremi değil korkuları da örter... Hicab perdesi açılmamalı, yoksa bütün çirkinliğiyle acı ve bütün güzelliğiyle hüzün ortaya çıkar... Ve gözlerimizi kamaştırıp gözyaşına dönüşür...

Tasavvufa Giriş ‘Tasavvufa Giriş’, isminden de anlaşılacağı gibi Tasavvuf hakkında yazılmış, giriş niteliğinde bir eser.

Tasavvuf nedir, nasıl bir ilimdir ve hatta bir ilim midir, bugünün insanına neler söyler, sorularının cevaplarını arayan, bu soruları soranlarla söyleşen bir kitap. Bu yönüyle okuru bekleyen, akademik mesafesi olan, bilimsel bir ölçülülük içinde ilerleyen sıkıcı bir kitap değil, aksine sıcak, çarpıcı, kana karışan, kalbe dokunan bir eser.

Tasavvufa Giriş, özellikle modern eğitimden geçmiş, kafası haliyle bir parça karışık okur için sürprizlerle, beklenmedik yeniliklerle dolu.

Niyazi-i Mısri’den bahsederken,

aynı hızla kuantum fiziğine geçebilen, psikiyatriden dem vururken fenâ makamını söz konusu edebilen, disiplinlerarası bir çalışma.

Bu yönüyle, bütün insani ilimleri, bütün beşeri disiplinleri aynı potada eritmeyi deneyerek tasavvuf mektebinin tevhid ilkesini, üslubuyla da hatırlatan bir kitap. Tasavvufi bilginin mahiyeti nedir, seyrü süluk nasıldır, mürşid kimdir, ledünni bilgi nedir gibi, tasavvufun ana konularını bir de, hem maddi hem manevi dünyamızın dinamiklerini yorumlamada istisnai bir isim olan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’tan okuyun.

Mayıs 2012

-

29

Doğuş

Haber Genel Kültür Çelimsiz Pehlivanın Peşrevi:

Hüsnü Yavuz Aytekin

Ölümsevicilik Kavramaktan aciz olduğumuz olgularla ilişkimiz kör dövüşü gibidir, bir yandan acıma hissi uyandırırken diğer yandan sakarca gülünçlüklerin içine düşürür bizi. Çektiğimiz acılarla övünecek kadar aptallaşır, ölüme karşı tahta kılıcımızı sallarız. “Hakikat” uğruna can vermek için tez canlılık gösterenlere ben de Nietzsche gibi şüpheyle bakmaktayım. Zira ne Hakikat kimse tarafından korunmaya muhtaçtır ne de hayatımızı ortaya atarak Hakikate bir değer katabiliriz...

Tolstoy İtiraflarım’da bir şark hikâyesinden bahseder. Hikâyede, çölde yırtıcı hayvanlardan kaçarken içinde ejderha bulunan kuyuya sığınan bir seyyahtan bahsedilir. Seyyah, ejderhanın ve yırtıcıların eline düşmemek için kuyu duvarından çıkan bir dala tutunmaktadır. Ne var ki; iki fare bu sefer tutunduğu dalı kemirmeye başlar. Birkaç dakika içerisinde dal kopacak ve seyyah ejderhaya yem olacaktır. Seyyah daha sonra çalının yapraklarında bal damlaları görür ve bunları yalamaya başlar. Şark masalları abartılarla doludur bilirsiniz ancak ben bu hikâyeyi çok sevdim. Hayatın insana her şeyi yapmaya hakkı vardır. Eğer yaşamak nezdimizde bir değer taşımıyorsa ölmeden önce yaptığımız son tirat ancak ikiyüzlülüğümüze işaret eder.

Sartre’ın Duvar isimli hikâyesinde kurşuna dizilme cezasına çarptırılan üç mahkûmun sabaha kadar ölümlerini beklerken sahip oldukları ruhsal durumlar ve insanın izanını tökezleten bir takım yüzleşmeler anlatılır. Mahkûmlar tıkıldıkları hücrelerde bekleşirken yanlarına sıkıntılarını hafifletmek maksadıyla bir doktor gönderilir.

Mahkûmlardan Ibbieta, doktora ehemmiyet vermemekle beraber onun varlığının kendi kendisi ile uğraşmaktan alıkoyduğunu farkeder.

Hücredeki diğer bir mahkûm, Juan herhangi bir yasadışı faaliyette bulunmamasına rağmen ölüm cezasından kurtulamamıştır. Juan kendisi ile giriştiği çetin bir pazarlık neticesinde yokluk karşısında yelkenleri yavaş yavaş suya indirmiş, artık ölüm esnasında çekeceği acıyı

BULMACA - ACAMLUB Soldan sağa 2.

5.

6.

11.

12.

13.

15.

17.

19.

20.

İstanbul’daki ünlü sarnıç Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olan cami Dicle ve Fırat nehirleri arasındakı bölgeye verilen ad Medine şehrinin eski adı Almanya’nın başkenti Edebiyat eserlerinden seçme parçaları bir araya toplayan kitaplara verilen ad Şam’daki ünlü tarihi cami 16. yüzyılda yaşamış ünlü Fransız kahin İstanbul’a atanan ilk Hollanda büyükelçisinin adı 24 Mayıs’ta kutlayacağımız kandil

Yukarıdan aşağıya 1.

3.

4.

7.

8.

9.

10.

14.

16.

18.

Gemiye yön vermeye yarayan araç Soyadı Bozkurt olan AP milletvekilinin ön adı Anna Karenina adlı romanın tanınmış Rus yazarının soyadı Kosova’nın başkenti Fetih 1453 filminin yönetmeninin soyadı Hz. Muhammed’in damadı Eski Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Enver’in soyadı Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz sözlerinin sahibi olan Paşa Ahmed bin Hanbel’in ünlü eseri Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan kısmı

Nisan bulmacamızın doğru yanıtlarını ilk veren Almelo’dan sayın N. Doğan’ın ödülü adresine gönderilmiştir. Kendisini tebrik ediyoruz

Bulmacamızı doğru çözen ilk 3 okurumuza Eşref Edip’in ‘ İstiklal Mahkemelerinde ‘ Sebilürreşad’ın Romanı’nı hediye ediyoruz.

Cevabınızı dogus@dogus.nl ye gönderebilirsiniz. Adresinizi yazmayaı unutmayınız

düşünmektedir. Doktora ısrarla kurşuna dizilmenin acısını sorar, başına ne geleceğinden emin olmak ister. Juan gibiler ölümden ziyade acıdan korkarlar. Çünkü ölüm er ya da geç gelip bizi bulacaktır.

Ama acı öyle mi? O var oluşumuza bir takım fasılalar getirmektedir. Ölüme karşı insanoğlunun gösterdiği umursamaz tavır acı karşısında mümkün olmamaktadır, zira acı varlığın irade etmediğimiz surette tecelli etmesidir.

Ölümün ağırlığı altında ezildiğimiz zamanlarda takındığımız diğer bir tavır ise idrakimizi ne kadar aşarsa aşsın ne ile karşı karşıya bulunduğumuzu anlama gayretidir.

Hikâyede bu tutum anarşist Tom’un şahsiyetinde tebarüz eder. Bahsi geçen üç mahkum, ölüm gibi ağır bir hakikat karşısında takınılan birbirinden farklı tavırları ifade etse bile ölüme mahkum olmak cihetinden birbirine benzer.

Belçikalı doktor ise yokluk kuyusuna dışarıdan salınmış bir ip gibidir. Bu ayrım Ibbieta’nun ağzından şöyle aktarılır: “Üçümüz birden ona bakıyorduk, çünkü canlıydı. Bir canlının hareketleri, bir canlının kaygıları vardı. Yaşayan insanlar nasıl titrerse öyle titriyordu bu mahzenin içinde. [...]

Bacaklarının üstünde yay gibi gergin, kaslarına hükmediyor ve yarını da düşünebiliyordu. Biz, kanımız çekilmiş üç gölge, orada duruyorduk, ona bakıyorduk ve vampirler gibi hayatını emiyorduk.”

Masumiyet tehlikesi baş gösterdiğinde var olmak dışında ne varsa değerini kaybeder. Eğer sonrasında daha değerli şeylere erişileceğine dair bir inanç yoksa.

Ibbieta da geçmişte yaşadıklarını

düşünür. Atlattığı hayati tehlikeleri...

Kadınların ve özgürlüğün peşinde koşmuş ve İspanya’yı kurtarmak istemiş olması, Pi y Margall’a duyduğu hayranlık, vaktiyle katıldığı anarşist harekete ona artık manasız ve gülünç gelmektedir. “Her şeyi ciddiye alıyordum” der, “sanki ölümsüzmüşüm gibi”.

Ibietta’ya diğer iki mahkûmdan farklı olarak aranan bir arkadaşının saklandığı yeri deşifre etmesi durumunda salınıverileceği söylenir. Ancak o bunu reddeder. Arkadaşına olan sadakatinden dolayı değildir bu sır vermemezlik. Artık ne arkadaşlığın, ne İspanya’nın ne de hayatı kotarmak için üretilip tedavüle sokulan soyutlukların bir anlamı yoktur çünkü. Dik kafalılık etmek gerektiğini düşünür sadece, eğlenmek ister falanjistlerle.

Onların verdiği yanlış adresten eli boş bir şekilde dönecekleri düşüncesinden haz alır. Ne var ki arkadaşı saklandığı yerden ayrılmış, Ibietta’nın eğlence olsun diye tarif ettiği yerde gizlenmeye devam etmektedir. Ibietta böylece arkadaşının ölümüne neden olur.

Biz varlığı seçmesek bile bazen varlık bizi seçer. O olmadan ölemeyecek kadar biçareyizdir çünkü.

30

Doğuş

-

Mayıs 2012

Bizim Sayfa Tebrik Cihan ve Hatice dünya evine girdiler.

Ayşe ve Mehmet Uslu’nun Oğulları Cihan ile Suna ve Celal Çiftçi’nin kızları Hatice dünya evine girdiler. Genç çifti kutluyor, ömür boyu sağlık ve mutluluk diliyoruz.

Hoş geldin Esma Nur Ürün – Veenendaal Sebahattin Ürün ile Zarife Ürün çiftinin Nur Ürün adını verdikleri nurtopu gibi bir kız çocukları dünyaya geldi. Çifti tebrik eder, Nur Ürün bebeğe ana, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Hoş geldin Belinay Narin – Den Haag Latif ve Cennet Narin çiftinin Belinay Narin adını verdikleri nurtopu gibi bir kız çocukları dünyaya geldi. Çifti tebrik eder, Belinay Narin bebeğe ana, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Hoş geldin Yasemin İsra Özdemir – Den Haag Fatih ve Hanife Özdemir çiftinin Yasemin İsra adını verdikleri nurtopu gibi bir kız çocukları dünyaya geldi. Çifti tebrik eder, Yasemin İsra bebeğe ana, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Doğuş Gazetesi’nin tasarımcısı Sayın Hamza Gök dayı olmuştur. Hoşgeldin Rümeysa Çetinkaya. Fatih ve Hatice Çetinkaya çiftinin Rümeysa adını verdikleri nurtopu gibi bir kız çocukları dünyaya geldi. Çifti tebrik eder, Rümeysa bebeğe ana, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Taziye Hollanda Islam Federasyonu Genelsekreteri Fuat Nurlu bey’in kardeşi Den Bosch’dan Suat Nurlu Allah’ın rahmetine kavuşmuştur.

Kendisine Rahmet diliyor ailesine ve yakınlarına sabrı cemil niyaz ederiz.

Schiedam Cemiyetimizin üyelerinden ve idarecilerinden olan Yusuf Özel abimiz Allah’ın Rahmetine kavuşmuştur. Kendisine Rahmet diliyor ailesine ve yakınlarına sabrı cemil niyaz ederiz.

Rotterdam İskenderpaşa eski üyelerinden Recep Ayazoğlunun kayınvalidesi Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Yüce Allah’tan mağfiret diler, kederli ailesine başsağlığı dileriz.

Hollanda İslam Federasyonu Helmond Müteşebbis Başkanı sayın Muhammed Özdemir’in ağabeyi Celaleddin Özdemir Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Allah’tan rahmet diler, kederli ailesine başsağlığı dileriz.

Şifa Dileği İskender Paşa cemaatınden Mehmet Ali Özyer başarılı bir ameliyat geçirmiştir. Geçmiş olsun der, acil şifalar dileriz.

Türkiye Sabit hatlar

a v a t d e e B ern’ta kadar

#

t n I

MB 0 0 a3 d y A

Lycamobile’ dan Lycamobile’a Ücretsiz Aramalar **

/dak 24/7 100% EKSTRA BEDAVA KREDİ HER KONTÖR YÜKLEMENİZDE

€ 20 = € 40 € 10 = € 20

Daha cok bilgi ve fiyat tarifesi icin www.lycamobile.nl adresini ziyaret ediniz yada 020 754 3030 arayınız Buralarda bulunur: Belhuizen

R

postkantoor *1ct/min naar vaste lijnen: Deze aanbieding is geldig van 02/03/2012 tot en met 31/05/2012. Deze tarieven zijn van toepassing nadat u ten minste eenmaal heeft opgewaardeerd in de promotieperiode. Deze actie geldt alleen voor vaste lijnen, tenzij anders vermeldt. Een starttarief van 19 cpg is van toepassing. # Gratis Internet : Download gratis tot 300MB per kalendermaand per klant. Deze aanbieding wordt geactiveerd na ten minste één (1) opwaardering tijdens de promotieperiode en is geldig van 01/01/2012 tot en met 31/05/2012. ** Een starttarief van 24 cpg is van toepassing, max. 30 minuten per gesprek. Na 30 minuten geldt een tarief van 12 cpm. Een “fair use policy” van max. 3000 minuten per maand is van toepassing, boven deze limiet wordt het standaard tarief gerekend. Deze aanbieding is geldig van 01/01/2012 tot en met 31/05/2012. Deze aanbieding is alleen geldig na ten minste één (1) succesvolle opwaardering per week

LM_NL_Dogus_Newspaper_269x396.indd 1

5/1/2012 5:32:07 PM