Dogus 194

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz....

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Ağustos/Eylül -Agustus/September 2014 yıl/jaar 15 sayı/editie 194-195

lumu p o t k r ü T “ k lık ı n a p a k içine hâlinden ır ” d ı l a m l u t kur

>> S 10-1

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

1

mızın ı t a l i k ş e T a iyi h a d i m ö n e l a ş ı l ı yo r a n >> S 16

Katliama bizzat şahitlik etmek...

Rotterdam’lı gençler, Gittiler, Gördüler ve Anlatıyorlar

Onderweg naar de Oliıvenbergschool zoeken we onze toevlucht van de stan in masjid van Saman Farisi waar Hanane een verlegen roodharig schatje, ons verwelkomt en binnen laat. Hier krijgen we te horen dat dit een wijk is waar veel mensen in extreme armoede leven.

UZUN GÖL’ÜN BETONLA SAVAŞI

KURBAN BAYRAMI VE İNFAK HAYATIMIZ

S 33

P 18

ENDENOZYA GEZİ NOTLARI

FİLİSTİN’DE BOMBA SESİYLE UYANMAK

S 22

S - 14

AVİCENNA İSLAM ORTAOKULU EĞİTİME BAŞALDI

S 14

S 04

redactie

02 yayın odası Editörden

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194- 2014

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Satranç tahtasındaki Türkiye’nin hâli

Evet, “Selfi, selfi, selfi” diyoruz. Zira yılın en yeni ve en çok kullanılan sözü oldu sanırım. Ha bu arada bir kardeşimiz selfi’nin Arapçasını kulağıma fısıldadı. “Suret-ül nefs” olarak belirlemiş onu Arap kardeşlerimiz.

Değerli Doğuş okurları, yaptığımız sıla-i rahim sonrasında depoladığımız enerjilerle yeni bir sezona ‘merhaba’ diyoruz. Tatil sonrası herkes, her neyi bırakıp gitmişse; şimdi onu yeniden yapmanın, ipin ucunu tekrar yakalamanın heyecanı içinde olmalı.

Bizi de yeniden yazma, okurlarla buluşmanın heyecanı sardı doğrusu. İzin döneminde her birimiz memleketin ayrı bir köşesinde hasret giderdi. Ama yine de beraberdik sanki.

Bilhassa Facebook, Watsapp, gibi sosyal medya imkânlarını sürekli kullanarak birbirimizi yakından takip ettik aslında.

Güzel de oldu doğrusu. Bu arada bir şeyin daha farkına varabildik. İstemesek de, dünyamıza giren bu yenilikleri kimler, nasıl ve ne amaçla kullanıyorlar acaba?

Ben kendi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum kısaca. Bazı arkadaşlar gerçekten çok iyi kullandılar. O sayede ülkemizin güzel köşelerinden kareler görme fırsatı yakaladık.

Facebook’u Hollanda’dan iki isim yaptıkları düzenli paylaşımlarla etkin bir şekilde kullanarak dikkatleri üzerlerine çekmeyi ve tabir-i caizse Facebook’u sallamayı başardılar.

Biri değerli dostum şair ve yazar Yavuz Nufel, diğeri ise Rotterdam Simit Sarayı sahibelerinden Sayın Saadet Koral Hanımefendi idi.

Ben kendi adıma bu ikili arasında bir kıyaslama ve sonuçta da bir puanlama yaptım. ‘Facebook’u kim daha iyi kullandı?’ sorusuna cevap aradım.

Neticeyi açıklıyorum! Yavuz Bey yarışmayı açık ara kaybetti.

Evet, Facebook’u her ikisi de çok sık kullandı. Ama Saadet Hanım sağ olsun tatilinin her anını paylaşarak güzel ülkemizi âdeta karış karış bizlere tanıtmaya çalıştı. Yavuz Bey’e gelince çok sık paylaşımlarda bulundu. Ancaaak, değerli eşi ile birlikte (kendisine saygılar sunuyorum) insanları çatır çatır çatlatmak istercesine sahillerden, kumsallardan, selfi’ler paylaşarak tatile gidemeyenleri çok imrendirdiler… Şaka bir yana, biz her ikisine de çok teşekkür ediyoruz. Ancak onların şahsında gerçekten de hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiş olan “Facebook’un” kullanıcılarına “kızım sana diyorum, gelinim sen anla” babından bir mesaj olsun istiyoruz. ‘Facebook’u, daha üretken, daha eğitici daha kreatif bir şekilde kullanalım demek’ istiyorum.

Filistin’e yaptıkları ziyaret sırasında ciddi paylaşımlarda bulunan NIDA Partisi Rotterdam Belediyesi meclis üyesi Aydın Peksert’in paylaşımlarını da Hollandaca olarak bu sayımızda yayınlıyoruz. Facebook’da takip edemeyenlerin dikkatine sunuyoruz.

Bu sayımızda “tatil anıları” ile ilgili paylaşımlar bulacaksınız. Sizin de paylaşmak istediğiniz izin anılarınız varsa, gönderin yayınlayalım. Çevremizde olup biten, hatta olup ama bitmeyen, bitecek gibi de gözükmeyen üzüntü veren olaylara bir göz atalım. IŞİD adıyla ortaya çıkıp, sadece filmlerde görülebilecek, akıl almaz korkunç insan öldürme sahneleri sergileyen ve onları da İslam adına yaptığını iddia eden bir “bela” ile karşı karşıyayız. Nereden çıktı bu örgüt? Tam bir muamma!

Bu örgütü ortaya çıkardığını düşündüğünüz devletler bile bu örgüte saldırıyor. Hayretler içinde kalıyorsunuz. ‘Kim bunlar?’ diye tekrar tekrar soruyor ama sorunun cevabını bir türlü bulamıyorsunuz.

Burnumuzun dibinde olup bitiyor her şey! Satranç tahtasındaki Türkiye’nin eli; komşularıyla olan ilişkilerinde özellikle oluşturulan hasmani duruş ile kıskıvrak bağlanıverdi.

Oyun kime karşı oynanıyor?

Kim karambole getirilip savaşa sürüklenmek isteniyor? Ortamı çok iyi analiz etmek gerekiyor. Ve şuana kadar fazla falso yapılmadı denebilir.

Ama rakip asla pes etmeyip her seferinde yeni hamleler deneyecektir.

‘Allah hakkımızda hayırlısını versin.

Türkiye’ye göz dikenlere fırsat vermesin’ diye dua ediyoruz. Uzaktan bakarak. Ormanda bir hayvan ölse, o leşin kokusunu akbabalar çok uzaklardan derhal alırlar ve hemen oraya üşüşürler bir anda. Şimdi olduğu gibi...

Geçenlerde Temsilciler Meclisi’nde yapılmakta olan bir toplantıda Wilders yine zıvanadan çıkarak IŞİD’ın yaptıklarından nemalanmaya çalıştı. Neymiş efendim “IŞİD, Kur’an-ı “Şeriat olarak kabul edip ona dayanarak kafa kesiyormuş. O nedenle meclisteki Kur’an-ı Kerim oradan çıkarılmalıymış…” Ve hatta ‘her Müslüman şeriatı istemediğini imzalı bir şekilde deklare etmeliymiş!’

Bu ne pervasızlık! Bu ne saygısızlık!

Ne kadar rahat aşağılayabiliyor!..

Hiçbir Müslüman ülkenin kesinlikle kabul etmediği hatta karşı savaş açtığı neidüğü belirsiz bir terör örgütünü İslam’mış gibi lanse edip oradan; olayla hiç ilgisi olmayan Müslümanları vurmaya çalışan Wilders bu kez fena çuvallayacak gibi. Zira durum ortadadır. Körler, sağırlar, dostlar, düşmanlar herkes neyin ne olduğunu açık ve net olarak biliyor. Aslında o da biliyor ama böyle davranmak işine geliyor.

Biraz da Gazze’de çocukları katleden İsrail’e yönelik bir şeyler söylesene.

Hayır, o asla olmaz! Bazı çevreler Wilders’in insanları açıkça kin ve nefrete yönelttiğini ve dolayısıyla büyük suç işlediğini ileri sürüyorlar.

Ancak yaman hırsız ev sahibini bastırmaya devam ediyor. Bakalım bu kez bu sızlanmalar savcıları, harekete geçirmeye yetecek mi?

Ama görünen o ki, bu Wilders denen herif Müslümanlara karşı kin ve nefret tohumları ekmekten asla geri durmayacaktır.

Kurban bayramını en içten dileklerimizle kutluyor, esenlikler diliyoruz..

Eylü’ün 3’üncü salısı



2015 Bütçe Kanunu Tasarısı meclise sunuldu

Alım gücünd artış bekleni Maliye Bakanı Jeroen Dijsselbloem tarafından Temsilciler Meclisi’ne sunulan 2015 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda devletin toplam gelirlerinin 246,8 milyar, giderlerinin de 259,6 milyar euro olması öngörülüyor.

H

er yıl Eylül ayının üçüncü Salı günü yapılan Prens Günü kutlamaları ile birlikte 2015 yılı bütçe tasarısı kamuoyuna açıklandı.

Meclis Başkanı Anouchka van Miltenburg’a sunulan tasarıda bütçe açığı yüzde 2,2, ekonomik büyüme ise yüzde 1,25 olarak hesaplandı.

Halkın alım gücünde yüzde 0,5 oranında bir artış olması bekleniyor ve işsiz sayısının 650 binden 605 bine düşürülmesi öngörülüyor.

2015 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’ndan bazı önemli satır başları: - Temel sağlık sigortası primine ayda 10 euro civarında zam yapılması bekleniyor. Zorunlu temel sağlık sigortası için yılda 1.211 euro civarında bir prim ödeneceği tahmin ediliyor.

- Sağlık giderlerinde zorunlu katkı payı 360 eurodan 375 euroya yükseltilecek.

- Düşük gelirlilere yapılan sağlık yardımı yükseltilecek.

- İşsiz kalıp, işsizlik maaşı (WW) alma hakkı olan veliler, çocuk bakım yardımından 3 yerine 6 ay boyunca yararlanabilecekler.

- Yoksulluk ile mücadeleye 100 milyon euroluk ekstra bütçe ayrılacak.

- Evin tadilatında uygulanan düşük katma değer vergisinin süresi 1 Temmuz 2015’e kadar uzatılacak.

- Kira yardımına 31 milyon euro ekstra bütçe sağlanacak.

- Ev satın alınması, ipotek borcunun ödenmesi ya da evin tadilatı için anne ve babalar tarafından çocuklarına vergiden muaf olarak bağışlanabilen para miktarı yeniden 51 bin 407 euroya düşürülecek.

Geçici uygulamada bu sınır 100 bin euroydu.

- Savunma bütçesi yükseltilecek - Genel İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı’na (AIVD) yılda 25 milyon euro ekstra bütçe sağlanacak.

- Polise, siber saldırılar, çocuk pornosu ve yolsuzluklar başta olmak üzere çeşitli suçlarla daha etkili mücadele edilebilmesi için 10 milyon euro

verilecek.

-Temel eğitim bursu 2015/2016 döneminde krediye dönüştürülecek.

-Eğitim kredisi almış olanlar borçlarını 15 yerine 35 yılda ödeyebilecekler.

Aylık ödeme, aylık gelirin en fazla yüzde 12’sinden yüzde 4’üne indirilecek.

-Öğretmen maaşlarına zam yapılabilecek Willem-Alexander: “Nefret, şiddet ve ayrımcılık kabul edilemez” Yeni yasama yılının açılışı nedeniyle düzenlenen geleneksel törene Kral Willem-Alexander ile eşi Kraliçe Maxima altın faytonla geldiler. Bu yıl 200’üncüsü düzenlenen törene halkın ilgisi büyük oldu. Kral ve Kraliçe ile Prens Constantijn ve Prenses Laurentien, tören sonrası Noordeinde Sarayı’nın balkonundan halkı selamladılar. Altın fayton 1903 yılından bu yana kullanılıyor.

Geleneksel törende hükümet tarafından hazırlanan metni okuyan Kral Willem-Alexander, Kuzey Irak, Suriye ve Gazze’deki durumun Hollanda’da da gerginliğe, çaresizlik duygusuna ve insanların kendilerini güvende hissetmemelerine yol açtığına işaret ederek, “İnsanları perişan eden dünyanın başka yerlerindeki nefret bizim sokaklarımıza sıçramamalı” dedi. İnsanların inançları, tercihleri ve yaşam tarzları konusunda kendilerini özgür hissetmeleri gerektiğini ifade eden Kral Willem-Alexander, aşırıcılık ve hoşgörüsüzlükle mücadelenin devletin başlıca görevleri arasında bulunduğunu kaydetti. Kral, “Nefret saçmak, şiddet kullanmakla tehdit etmek ya da toplumdan gruplara ayrımcılık yapmak kabul edilemez” ifadesinde bulundu.

Kral, 17 Temmuz tarihinde Ukrayna’da meydana gelen ve 196’sı Hollandalı toplam 298 kişinin hayatını kaybettiği uçak kazasına da değindiği konuşmasında, kazanın toplumu derinden yaraladığını kaydetti.

Parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi ile üst kanadı Senato’nun ortak oturumunda Kral Willem-

Alexander, hükümetin önümüzdeki yıla ilişkin planlarına değindi.

Ekonomide düzelme sağlayacak çalışmalara devam edileceği, işsizliğin önlenmesinin ise hükümetin öncelikle çalışmaları arasında yer alacağı belirtildi. İşsizlerin istihdamı konusunda eğitim kurumlarıyla sıkı işbirliği yapılacağı ifade edildi.

“Milyonlar Notası” olarak adlandırılan tasarıda önümüzdeki yıl devletin toplam gelirlerinin 246,8 milyar, toplam giderlerinin ise 259,6 milyar avro olması öngörülüyor.

Bütçe açığının yüzde 2,2 ve ekonomideki büyümenin yüzde 1,25 olarak hesaplandığı tasarıya göre, devletin borcu 467,2 milyar euro dolayında olacak. Ayrıca alınacak tedbirler ve aktarılacak ek kaynaklar ile 100 bin kişiye istihdam sağlanacak.

Bütçede öne çıkan başlıklar: Alım gücü Yapılan açıklama ile her kesimin alım gücünde ilerleme görüleceği belirtildi.

Brüt maaşı 2600 avroya kadar olanlar yüzde 0,5 ilerleyecek. 2600 ile 5200 avro arasında geliri olanlar yüzde 0,25 oranında ilerlerken, 5200 ve üzeri gelire sahip olanlar yüzde 0,75 oranında ilerleyecek. Alım gücündeki artış ortalama yüzde 0,5 düzeyinde oluyor.

Vergi Özellikle verginin ilk kademesinde indirim yapılacak. Yüzde 0,25 oranında yapılacak olan makul indirim beklentilerin çok altında kalıyor. Ancak geçen yıl yapılan geçici indirimin kaldırılacak olmasından dolayı, bu indirimin birçok kesime artış olarak yansıyacağı belirtiliyor. Çalışanlara verilen çalışma indirimi 100 Euro arttırılıyor. Genel vergi indirimi ise 80 Euro yükseliyor.

Otomobil vergisi Otomobil vergilendirme sisteminde tasarruflu arabaların vergilendirilmesi yeniden düzenlenecek. Özellikle şirket ve lease/kiralık otomobiller için geçerli olan belli oranın yıllık maaşa eklenmesinden dolayı tasarruflu ve çevre dostu araçlar







agenda

gündem 03

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Kısa haber

de iyor





tercih edilmekteydi. Bu uygulamanın tamamen değişeceği belirtilmekte.

Yaşlılar Emekliler yine en çok etkilenen kesim olacak. Emeklilerin alım gücü yeni düzenlemeler ile 2015 yılında yüzde 1 oranında geriliyecek.

Bu yıl daha az idareli davranıldı Hollandalıların tutumlu olduğu parasını idareli kullandığı bilinen bir olgu ancak araştırmalar bu yıl hiç de o kadar tutumlu davranılmadığını gösterdi.

NOS haber servisinin yaptığı bir kamuoyu araştırmasına göre, geçen yıla göre bu yıl daha az tutumlu davranıldı. Ancak her on kişiden 4’ü kıl payı ayın sonunu getirebildi. Yüzde 14’lük bir kesim ise ayın sonunu eli boş yakaladı.

Geçtiğimiz yıl tutumlu olmayı tercih eden kesim yüzde 86’yı oluştururken bu yıl bu rakamın yüzde 67’ye indiği, görüldü. En fazla idareli davranılan alanların başında tatil, giyim ve gıda geldi. Ankete katılan her 10 kişiden biri yaşanan kriz nedeniyle işini kaybettiğini beyan etti. Her 6 kişiden biri ise iş konusunda sınırda olduğunu hissediyor.

Sağlık Sigortası Yıllık temel sigorta aidatının 114 avro artış ile 1215 avroya yükselecek. Bu da yüzde 10 artış anlamına geliyor.

Kişisel katkı payı ise 2015 yılında €360 ‘dan €375’e yükseliyor.

Tadilat vergilendirmesi

Tadilat vergilendirmesindeki KDV oranı geçici olarak yüzde 21’den yüzde 6’ya indirilmişti. Bu uygulama bir yıl daha uzatılacak. İpotek 2014 yılından itibaren her yıl yüzde 0,5 oranında yapılan kısm ipotek

iadesi 2015 yılında da devam edecek. İpotek faizi geri alanların eline daha az para geçecek. ikinci evi olanlar, iki ipotek masrafı olanlar ikinci evin ipotek faizinin kısmı iadesinden daha uzun süre yararlanabilecekler.

Haber Merkezi

«

Kurban Bayramınızı en içten dileklerimizle tebrik eder, esenlikler dileriz...

NOS’in öncülüğünde Ipsos Araştırma bürosuna yaptırılan ankete bin kişinin katıldığı belirtildi.

Her yıl eylül ayının üçüncü Salı günü yapılan prens günü kutlamaları ile birlikte 2015 yılı bütçe tasarısı kamuoyuna açıklandı.

nieuws

04 haber Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

MÜSİAD Hollanda iftarda buluşturdu

MÜSİAD Hollanda, Köşk restoranda seçkin davetlilerin katıldığı bir iftar programı düzenledi. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral ve Lahey Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver işçi Partisi millet vekili Selçuk Öztürk, NIF Başkanı Mehmet Erdoğan’ın hazır bulduğu programa çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi, MÜSİAD üyeleri ve basın mensupları katıldı.

Diyanet Vakfı’ndan bayramlaşma programı

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Güncel



Hollanda’nın tek İslam Ortaokulu Avicenna

Avicenna İslam K törenle sezona başladı

HDV tarafından, Laleli Camii’nde geniş katılımlı bir bayramlaşma merasimi düzenlendi. Düzenlenen merasime Büyükelçi Sadık Arslan, HDV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver, Amsterdam Başkonsolosu Ahmet Yazal, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Malkoç, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yusuf Acar, HDV Yönetim Kurulu Üyeleri, şube yöneticileri, bay ve bayan din görevlileri ile davetliler katıldı.

2013-2014 eğitim yılında Ibn Ghaldoun okulunda yaşanan sorunların ardından okul iflasa zorlanmıştı. Onun yerine yeni bir okul kurmayı hedefleyen yeni yönetim, 14 ay De Opperd ismiyle eğitim yılını tamamladıktan sonra, yeni sezona ‘Avicenna İslam Koleji’ adı altında bağımsız bir isimle başladılar.

I Hollanda’da cumhurbaşkanlığı seçimleri

Hollanda’da da cumhurbaşkanlığı seçimleri, katılım oranı açısından beklenenin çok altında gerçekleşti. 200 binden fazla kayıtlı seçmenin olduğu ülkede, sadece 13 bin 266 kişi oy kullandı. Hollanda’daki başkonsoloslukların kusursuz ve büyük emek vererek gerçekleştirdikleri organizasyonu büyük takdir topladı

bn Ghaldoun’un yerine tekrardan Hollanda’nın tek İslam Ortaokulu açılmış oldu. Görkemli bir açılış töreni ile yeni eğitim sezonuna merhaba diyen Avicenna Koleji, önümüzdeki yıl hem kalitesiyle hem de adıyla kendinden sıkça bahsettireceğe benziyor.

Avicenna Koleji Denetleme Kurulu üyesi Cihan Gerdan’la yeni okulun açılışı ve gelişimi hakkında kısa bir söyleşi yaptık.

Cihan Bey, yönetim olarak 14 ay içerisinde nasıl bir gelişme gerçekleştirdiniz okulda?

14 ay önce sıkıntılar vardı biliyorsunuz, 1 Kasım 2013’te yeni okul ku-

İslam Koleji, de Opperd iftarı

Eski adıyla Ibn Ghaldoun yeni adıyla Avicenna İslam Ortaokulu de Opperd yoğun katılımlı bir iftar programı gerçekleştirmişti. O akşamki buluşmada, okulun geleceği ile alakalı önemli bilgiler katılımcılarla paylaşılmıştı. Okulun adında yapılacak olan değişikliğin sinyalleri de o programda verilmişti.



ruldu. İbn Ghaldoun iflas etmiş oldu.

Bundan sonra okulun yönetimi tamamen değişti. Öğretmenlerin yüzde 70’i değişti, 6 hafta içerisinde yeni bir okul kuruldu, aslında bir okul 1-1,5 sene içerisinde kurulur. Kolay bir iş değil tabii ki. Rotterdam’daki okulların birleşmesi ve beraber çalışmasıyla birlikte 6 hafta içerisinde okul kurulabildi, demek ki istenirse oluyormuş.

Bir kesimle arkadaş olursan, o zaman kapılar daha çabuk açılıyor. İbn Ghaldoun’un arkadaşı yoktu, kendi başına kalmış ve kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyordu. Dolayısıyla pek başarılı olamadı. Ancak CVO araya girince ve CVO’nun başkanı da işin başında ollunca, bütün okullar yardımcı oldular.

bütün kapılar açıldı, hatta bakanlıktaki kapılar bile açıldı. Şimdi ise denetleme kurulunda, 3 tane Müslüman var, 2 Hollandalı var, bir de başkan Wim de Toy var. Günlük yönetimde toplamda 6 kişi bu okulu yönetiyor. Direktör, Richard Troost, günlük olarak okulda bulunuyor, denetleme kurulu ise haftada bir okula geliyor.

Yeni öğrenim yılında öğrencilerde bir artma oldu mu?

Kayıtlar oldu ama maalesef geçen seneki sayıyı yakalayamadık. 137 öğrenci kayıt ettik, ama daha çok öğrenci son sınıftan üniversite veya yüksek okula gittiler ve bu yüzden okuldan

Asscher: ‘’Din özgürlüğü istismar edilmemeli’’ Hollanda’da hükûmetin, ülkedeki Müslüman gençlerin radikalleşmesini önlemek amacıyla yeni tedbirler üzerinde çalıştığı bildirildi.

Hamit Karakuş, Platform31’e müdür oldu

İşçi Partisi PvdA, Rotterdam eski belediye başkan yardımcısı Hamit Karakuş, Platform31 kurumunun yeni genel müdürü oldu. Eski genel müdür Adriaan Visser’ın Rotterdam’da D66 adına belediye başkan yardımcısı olmasından dolayı boşalan koltuğa, Karakuş getirilerek bir nevi Visser’la arasında koltuk değişikliği gerçekleşti.

Platform31 Kentsel ve şehircilik üzerine araştırmalar yapan bir araştırma kurumu.

Hollanda Başbakan Yardımcısı ve Uyumdan Sorumlu Bakan Lodewijk Asscher, De Telegraaf gazetesine yaptığı açıklamada, toplumda nefret söyleminde bulunan imamlara karşı ve radikal gruplara katılmak isteyen gençlerin engellenmesi için önlem alacaklarını söyledi.

Güvenlik ve Adalet Bakanı ile önlemler paketi üzerinde çalıştıklarını belirten Asscher, hukuk devleti olmanın ve güvenliğin en önemli maddeler olduğunu söyledi.

İSTİSMAR EDİLMEMELİ Sahip oldukları din özgürlüğünün istismar edilmemesi gerektiğini ifade eden Asscher, barışçıl amaçlar dışında konuşma yapmak üzere Hollanda’ya gelecek imamlara vize verilmeyeceğini ifade etti.

Aynı şekilde Hollanda’da yetişen ama nefret söylemlerinde bulunan imamlarla da mücadele edeceklerini açıklayan Asscher, bu tür kimselerle belediye başkanları kanalıyla görüşüleceğini dile getirdi. Asscher, Avrupa’dan Suriye’ye savaşmaya giden gençlerin bu-

lunduğunu, bunun önüne geçmek ve radikalleşmeyi önlemek için uluslararası tecrübelere bakacaklarını belirtti.

130 KİŞİ SURİYE’YE SAVAŞMAYA GİTTİ Hollanda İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı (AIVD) haziran ayında, Suriye ve Irak’a savaşmak için giden Hollanda vatandaşı sayısının 130 civarında olduğunu açıklamıştı. Bu kişilerin 30 kadarının ülkeye döndüğünü duyuran AIVD, 14 kişinin ise bölgedeki savaşta hayatını kaybettiğini belirtmişti.





onze rechten

haklarımız 05

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Ethem Turgut

İslam Koleji, yeni hedeflerle eğitime başladı...

Koleji

Acı Parası Nedir?

Acı parası: Smartengeld Herhangi bir kaza ya da olaydan sonra çekilen acı, çile, incinme, zahmet ve yaşam sevincinin ortadan kaldırılması gibi olumsuz etkilenmelerin, yani manevî zararın maddî olarak karşılığı olan tazminat acı parasıdır.

Acı parasının hesaplanması kolay değildir. Oldukça zor ve görünmeyen manevî zararın tazminat olarak hesaplanması söz konusudur. Acı parasının hesaplanması uzun bir süreç gerektirebilir. Çünkü; acı parasının hesaplanabilmesi için, kişinin sağlık durumunda bir netlik, bir sonuç olması gerekir. Yani; kişi ya iyileşmiş ya da daha iyileşmesinin mümkün olamayacağı, kısmen ya da tamamen sakat kalacağı belirginleşmiş olması gerekir.





ayrıldılar. Öte yandan biz bu yeni okulda öğrenci kriterlerini de yükselterek daha kaliteli bir eğitim vermeyi planladık. Bu sebeple bazı öğrencileri kayıt yapamadık. Şu anda öğrenci sayımız 517. 20-30 tane yeni öğrenci kayıt oldu. Çoğunluğu eski öğrencilerlden oluşan kontenjanla yola devam ediyoruz.

Peki velilerin nasıl bir tepkisi oldu yeni yönetime?

Tabi tereddüt vardı, ‘Hıristiyan bir okulun altında nasıl barınacağız?’ diye kafalarda sorular vardı. Endişeleri vardı haklı olarak, ama görüyoruz ki ağustostan itibaren CVO’nun altında değiliz artık ve kendi başımıza yü-

rüteceğiz inşallah.

Velileri nasıl ikna ettiniz?

Okul yine aynı okul kalacak dedik, kitapları aynı, öğrencileri aynı, yalnız daha kaliteli öğretmenlerle devam edeceğimizi belirttik. Yeni gelen öğretmenlere de 1 yıllık kontratlar verdik, De Opperd’dan Avicenna’ya geçişte sorun yaşamayalım ve yeni imkânlar tanıyalım diye. Bu geçtiğimiz 10 aylık süre zarfında sınıfları gezdik, öğretmenlerin kalitesini kontrol ettik, ve bunun sonucunda 15 öğretmen yenilendi ve daha kaliteli bir şekilde yolumuza devam ettik. Önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol haritası çizeceksiniz, öğrenci sa-

yısını nasıl arttırmayı düşünüyorsunuz? Öncelikle kaliteli bir eğitim vermekle işe başlayacağız, daha sonra ise insanlarımıza verdiğimiz kaliteli eğitimi duyurmakla yolumuza devam edeceğiz. Bir senenin içerisinde kalıcı bir okul kurduğumuz için bir güven olacağını düşünüyoruz insanlarımızda.

Diğer yönde de tabii PR/tanıtımı iyi yapacağız, websitemiz aracılığıyla, basın aracılığıyla, camilerde derneklerde kendimizi anlatacağız: Başka çaremiz yok. 3 yıllık gibi kısa bir süre içerisinde istediğimiz öğrenci sayısına ulaşmayı istiyoruz.

Haber.nl

«

‘’İsrail’i eleştirmek? Evet, Yahudi düşmanlığı? Hayır!’’

Politikacılar, gazeteciler, aktörler ve Hollanda’nı önde gelen isimleri yayınladıkları bildiride Yahudilerle İsrail Hükûmetinin aynı kefeye koyulmaması gerektiğini vurguladı De Telegraaf gazetesinde yer alan bildiride İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaların giderek Hollanda toplumu içinde de baş gösterdiğine işaret eden ünlüler, ‘Yahudiler ve İsrail Hükûmetinin’ haksız yere aynı kefeye konduğuna dikkat çekti.

Aralarında; Peter R. de Vries, Gerard Joling, Youp van ‘t Hek, eski Başbakan Jan Peter Balkenende (CDA) ve Inge de Bruijn gibi isimlerin bulunduğu bildiride “Hollanda’da, herkes, güvenli ve barış içinde yaşamalıdır, Hollandalı Yahudiler de buna dahil-

dir. İsrail’de ne olursa olsun!” ifadesi yer aldı.

Bildiride “Hollanda toplumunu hiçbir koşulda antisemitizme karşı tolerans göstermemeye çağırıyoruz” diyen ünlüler, bu bildirinin ‘asla İsrail Hükûmeti ile dayanışma beyanı’ olmadığını da vurguladı.

“Bildiriye imza atan bizler, bu konuda da farklı düşüncelere sahibiz” diyen ünlüler bildiriyi, “ancak bir konuda hemfikiriz, İsrail’i eleştirmek? Evet, Yahudi düşmanlığı? Hayır!” şeklinde sonlandırdı.

Kimlerin Acı Parası Hakkı Vardır?

Hollanda’da kazazedelerin acı parası talep etme hakkı vardır. Kazazedenin aile ya da akrabasının acı parası talebi söz konusu değildir. Ancak, ‘şok hasarı’ adı altında, yani direkt olarak kaza anında mağdurun yanında bulunma ya da kazaya karışma durumlarında acı parası talebi hakkı olabilir. Aileden birinin vefat etmesi durumunda ‘ölüm tazminatı’ hakkı vardır.

Ne Zaman Kaza Tazminatı Hakkı Vardır?

Kaza tazminatı alabilmek için aşağıdaki durumların mevcut olması gerekir: - Tazminatı ödeyecek sorumlu tarafın olması; - Sorumluluk ispat edilmiş ve kabul edilmiş olması; - Kaza sonrası yaralanma ve incinmenin ispat edilmesi.

Sorumluluk tespit edilirken, kazada kimin hatalı olduğu önemlidir.

Kişinin belirli oranda kendi hatası da olabilir. Eğer başka birinin sebep olduğu bir kaza ise, ispat edilmesi ve sorumluluğun kabul edilmesi gerekir.

Kaza sorumluluğu kabul edilirse, kaza tazminatını ödemesi gerekir.

Acı Parasını Kim Ödemelidir?

Eğer bir trafik kazası söz konusu ise, sorumlu tarafın WA-verzekering (Trafikte Yasal Mesuliyet Sigortası) var demektir ve bu sigorta devreye sokularak kaza tazminatını öder.

Karşı tarafın araba ya da motor sigortası yoksa, o zaman ‘waarborgfonds motorvoertuigen’ motorlu taşıtlar fonuna kaza tazminatı için başvuruda bulunulabilir.

Karşı taraf bisikletli ya da yaya ise, WA-verzekering (AVZ) sigortası olabilir. Eğer WA-verzekering yoksa, o zaman kişinin kendisi kazadan sorumlu tutulur. Karşı tarafın ‘aansprakelijkheidsverzekering’ yani mesuliyet sigortası, ‘ongevallenverzekering’ yani kaza sigortası gibi sigortaları olabilir ve bu sigortalar devreye sokulabilir.

Acı Parasının Miktarı Kaza Uzmanları acı parası miktarının belirlenmesinde, mahkeme kararları ve aynı özellikteki somut davalarının acı parası miktarları dikkate alırlar. Üç yılda bir ‘smartengeld’ adıyla acı parası ile ilgili önemli dava ve kararlar kitap olarak yayınlanır. Ayrıca bu konuda bir çok meslek dergileri yayınlanmaktadır. Bütün bunlar devlet hukukçuları, sigorta şirketleri, avukatlar ve kaza hukuku büroları içindir.

Acı parası hesaplamalarında davanın sadece hukuki yönü değil, aynı zamanda sağlık yönü de büyük önem arz eder. O nedenle sağlık durumu dikkate alınmadan, sigorta şirketi ile görüşmeleri sürdürmek pek akıllı bir yol olmaz. Kaza davasının mutlaka uzman bir kurum tarafından profesyonelce ele alınması gerekir.

Kaza Uzmanı olarak biz, kaza davanızı üstlenir, ücretsiz olarak gerekli takibini yapar, sizinle görüşerek hak ettiğiniz kaza tazminatını direkt olarak sizin hesabınıza aktarılmasını sağlarız.

Bizim bütün bu hizmetlerimizde yaptığımız masraf, yasal olarak sorumlu sigortadan talep edilir. Müşteri herhangi bir ücret ödemez ve herhangi bir şey yapmasına gerek kalmaz.

Sadece sağlık durumu ile ilgilenir.

Acı Parası Miktarındaki Faktörler - Kazanın şekli ve hafif ya da ağır olması; - Çekilen acı, çile ve olumsuz etkilenmeler; - İyileşme süresi; - Kalıcı yara izleri, bedensel engeller, çalışamama durumu, kısmen sakatlanma, eğitimde aksama, kariyer kaybı, vb. durumlar; - Kazazedenin yaşı, kadın ya da erkek olması; - Kazada mağdurun ne oranda hatalı olduğu ve kaza davası sürecinin uzaması gibi…

Yurtdışında Acı Parası Yurtdışındaki kazalar için de acı parası hakkı vardır. Acı parası miktarı ülkeden ülkeye göre değişebilir.

Medyadaki astronomik acı parası rakamları daha çok Amerika’da görülmektedir. Aslında bu miktarlar; gelir kayıpları, kariyer ve imaj kayıpları, avukat masrafları olarak tazminatın bütünü yansıtılarak yüksek miktarlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Hollanda’da acı parası ile diğer masraflar ayrı olarak hesaplanır. Acı parası ile ilgili emsal teşkil eden bir mahkeme kararı vardır ve hükümetin de bu konuda iyileştirme planları söz konusudur.

Başınızdan bir kişisel yaralanma mı geçti?

Kişisel yaralanmalara birçok farklı şekilde maruz kalabilirsiniz. Örneğin bir trafik kazası, bir tıbbi uygulama hatası, bir iş kazası, bir lejyoner hastalığı enfeksiyonu veya özel ortamda bir kaza nedeniyle. Bu gibi durumlarda bizi arayabilirsiniz...

Adres: Nieuwe Markt 65A, 4701 AD Roosendaal T. 0165-391334 GSM. (0) 639 110 241 W. www.kazauzmani.nl E. info@kazauzmani.nl

nieuws

06 haber Kısa haberler

Hollanda yasta 189 Hollandalı hayatını kaybetti Malezya Havayolları’na ait Ukrayna’da füze ile vurularak düşürülen Boeing 777 yolcu uçağında 189 Hollandalı’nın hayatını kaybettiği açıklandı. İlk önce 154 olarak açıklanan Hollandalı yolcu sayısı, Kuala Lumpur’da açıklama yapan Malezya Ulaşım Bakanı tarafından 189 olarak düzeltildi. Uçakta bulunan 283 yolcu ve 15 kabin ekibinden kurtulan olmadı. Uçakta 189 Hollandalı, 44 Malezyalı, 27 Avusturalyalı, 12 Hintli, 9 İngiliz, 4 Alman, 4 Belçikalı, 3 Filipinli, 1 Kanadalı, ve 1 Yeni Zelandalı bulunuyordu. Kabin ekibinin ise tamamı Malezyalıydı.

350 bin aile sağlık yardımını kaybedecek Önümüzdeki yıl yaklaşık 350 bin aile sağlık yardımını kaybedecek.

Temel sağlık sigortası primi için gelire göre yapılan yardımda planlanan kısıtlama ile 2015 yılında 125 milyon euro tasarruf hedefleniyor. Aylık brüt geliri 2450 euro civarında olan aileler, yılda 450 euroyu bulan sağlık yardımından bundan böyle yararlanamayacaklar.

Sağlık Bakanı Edith Schippers, sağlık yardımında yapılacak ekstra kısıtlamaya, kira, sağlık ve çocuk yardımı gibi parasal desteklerin birleştirilerek “hane yardımına” dönüştürülmesi planının henüz gerçekleştirilmemiş olmasını neden olarak gösterdi.

Düşük gelirlilere yapılan sağlık yardımı ise önümüzdeki yıl biraz yükseltilecek.

Güven kaybı var Tüketicilerin Hollanda ekonomisine güveni eylül ayında bir puan gerileyerek eksi 7 puana indi. İstatistik Bürosu, tüketicilerin Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki gelişmelerden etkilendiklerinin düşünüldüğünü bildirdi. Tüketicilerin ülke ekonomisine güvenleri son 20 yıl ortalama eksi 8 puandı. Tüketicilerde kendi maddi durumları konusunda da olumsuzluğun hakim olduğu gözlendi.

Tüketicilerin buna rağmen, beyaz eşya ve televizyon için harcama yapmaya daha sıcak baktıkları belirlendi.

Frizyeliler bağımsızlık referandumundalar Hollanda’nın kuzeyinde bulunan Frizye’de aktif Ulusal Frizye Partisi’nden yaklaşık 18 üye, yarın bağımsızlık referandumunun yapılacağı İskoçya’ya gitti. Parti üyeleri İskoçya referandumundan birçok şey öğrenebileceklerini düşündüklerini ifade ettiler.

Frizyeliler özellikle bağımsızlığı savunanlar ile karşı olanların argümanlarını incelemek istiyorlar. Friesland Eyalet Meclisi üyesi Sybren Posthumus, İskoçya’daki referandumu “demokrasi bayramı” olarak tanımladı. Ulusal Frizye Partisi Frizye’nin bağımsızlığını değil, eyalete daha fazla özerklik tanınmasını savunuyor. Frizyeliler, Hollanda’nın ulusal azınlık olarak tanıdığı tek grup. Frizce Hollanda’nın iki resmi dilinden biridir.

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Gündem



IUR Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz “En önemli hedeflerimizde

Rotterdam İslam Üniversitesi’nde yeni akademik yıl Hollanda’da 17 yılı aşkındır faaliyet gösteren Rotterdam İslam Üniversitesi’nde (IUR) yeni akademik yıl törenle başladı. Üniversitenin Rotterdam’daki merkezinde düzenlenen törene, rektör Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün yanı sıra Hollanda eski Başbakanlarından Ruud Lubbers, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Malezya ve Fas büyükelçilerinin de aralarında olduğu davetliler katıldı.

R

otterdam İslam Üniversitesi 2014-2015 akademik yılının resmi açılışına katılan Hollanda eski Başbakanı Ruud Lubbers ve IUR Yüksek Öğretim başdanışmanı Harm Noordhof yeni akademik yılının açılış konuşmasında, sadece IUR ve Hollanda toplumu için değil, tüm İslam dünyasına da önemli mesajlar verdi.

Açılış programına, Hollanda Eğitim Bakanlığından yetkililer ve Hollanda Eğitim Müfettişleri, T.C. Hollanda Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Prof.

Dr. Mustafa Ünver, diğer İslam ülkeleri büyükelçilikleri, Hollanda İslam camiası, Hollanda üniversitelerin teoloji fakültelerinden Profesörler ve



STK temsilcileri de katıldılar.

Konuşmacılar ayrıca geçtiğimiz yıl IUR ’in, yaklaşık yüzde 300 büyüme gösterip, bu yılda lisans bölümünde 100 yeni öğrencisiyle tekrar ciddi bir büyüme gerçekleştirdiğini ve bu Üniversitenin Hollanda toplumuna oldukça önemli değer kattığını bildirdiler. Yeni akademik yılda Rotterdam İslam Üniversitesi (IUR) ‘in Bachelor & Master (lisans & yüksek lisans) toplam öğrenci sayısı 208’e ulaşmıştır.

IUR Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz açılış konuşmasında özetle şunları söyledi: “Hollanda’nın istikbaldeki Müslüman din adamlarının akademik eğitimlerinin verilmesinde önemli

bir sosyal ve toplumsal vazife üstlenmeyi önemsiyoruz. İnanıyorum ki radikalizme karşı mücadele korku ile değil tek yol olduğuna inandığım eğitim, araştırma ve bilime dayanmalı.

Bu şekilde dinler- ve kültürlerarası eğitimde ve çok kültürlü bir toplumda sosyal ve dini konuların araştırılıp tartışıldığı, bir araştırma merkezi olarak batıda önemli bir merkez olmayı hedefliyoruz.

Bugün bizim için bayramla eşdeğerdir. Eskiden bazen binada ağlayarak geziyordum. Çünkü ayda 100 bin Euro’ya yakın masrafı olan bir üniversite sınıflarında 10 kişi, 2 kişi, 4 talebe vardı. Şu anda 250’yi geçen resmi kayıtlı talebemiz var.

Yeni sene bunun daha da arttığını

düşünürseniz artık bina kapasitemiz yetmeyecektir. Bir de İngilizce eğitime başlayıp uluslararası alanda talebe alma gayretimiz olursa bu daha da artacak. Üniversitenin yeni bölümlerinin resmi olarak tanınması çalışmalarına hız verdik. En önemli hedeflerimizden biri doktora hakkı ve diğer bilimsel alanlarda daha çok yetkiler elde edebilmek. Bunun için akademik bir İslami ilimler mastır programını açmak mecburiyetindeyiz.

Bu aynı zamanda üniversitemizin uluslararası bir üniversite hâline gelmesine vesile olacak. Bunun yanı sıra çok ciddi akademik çalışmalar peşindeyiz. Son 50 yılda Hollanda’daki İslam araştırmaları

“Gratis gebruik van een leen scootmobiel” Rotterdam Delfshaven ‘da, ücretsiz motosiklet kullanım hizmeti başlatıldı. Trafikten ve park ücretlerinden yakınanlar, bu güzel seçenekten istifade edebilirler.

Gratis gebruik van een leen scootmobiel Bewoners in Rotterdam Delfshaven en Noord die (tijdelijk) minder goed ter been zijn kunnen kosteloos een scootmobiel lenen. Wilt u graag naar buiten of naar een activiteit en u heeft daarvoor een scootmobiel nodig, neem contact op en een vrijwilliger van Wilskracht Werkt komt bij u langs om informatie te geven en met u de eerste les te plannen.

Het project Buurtscoot beschikt over een haal- en brengservice en biedt rij-

instructies en begeleiding.

Inwoners van Rotterdam Delfshaven en Noord kunnen op deze manier toch naar buiten en activiteiten bezoeken of gewoon genieten van het buiten zijn.

Meer informatie aanvragen via telefoon 010-3060108 of email info@wilskrachtwerkt.nl Probeer het eens uit!

Meer informatie bij Imca Hurkens telefoon 06-42473507 of imca@wilskrachtwerkt

.





samenleving

toplum 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

en biri doktora hakkı ve bilimsel alanlarda yetki elde etmektir”

başladı bölümlerinin ve fakültelerinin yaptığı ilmi çalışmaları toplasanız Rotterdam İslam Üniversitesi’nin son 10 yılda yaptığıyla kıyaslanamaz.

Hollanda’nın 1982-1994 yıllarında Başbakan olarak görev yapmış olan Ruud Lubbers, konuşmasında şu mesajları verdi: “İslam ve Kur’an’ın akademik eğitimi bir ihtiyaçtır.

Müslümanlar haklı olarak Rotterdam İslam Üniversitenin kuruluşu ile gurur duyabilirsiniz. Şahsen önemsediğim diğer bir konu; sizlerin bir Üniversite olarak İslamiyet’in sadece tarihi geleneğini değil, ayrıca kendi bakış açınızdan Müslümanların Hollanda toplumunda, yani tamamen Müslüman fakat aynı zamanda Hollanda hukuk

devletinin vatandaşı olarak nasıl yaşamaları gerektiğini bu Üniversite gerçekleştirebilir.”

Hollanda’nın Yüksek Öğretim uzmanı olan ve aynı zamanda IUR’in bu alanda başdanışmanlığını yapan Harm Noordhof, üniversitenin 2014-15 akademik yılında lisans eğitiminde 90 yeni öğrenci ile ve toplam 208 öğrenci ile tekrar bir büyüme yakaladığını söyledi. Harm özetle şunlara değindi: Hollanda Devleti, üniversiteye bütçe ayırmak zorundadır. Ancak Hollanda Hükûmeti maddî anlamda IUR’yi mağdur bırakarak ayrımcılık yapmaktadır. 2005 yılında Eğitim Bakanı, imam eğitimi için bütçe ayırmıştı. Şimdi, geçen 9 yıl ve verilen

5 milyon avro sübvansiyondan sonra, 3 kurumdan ikisi imam eğitimini durdurma kararı aldı. Yalnız VU (Vrije Universiteit) Üniversitesi imam eğitim programına devam etmekte, ancak o programdan da henüz mezun olan bir imam bulunmamaktadır. Şu anki mevcut eğitim programları, yıllık ortalama 12 milyon avro sübvansiyon almaktadırlar. 1 milyon Müslüman nüfusunun bulunduğu Hollanda’da, imam eğitimi için bütçe verilmemesi, bunun yanında kiliselere ait eğitim programlarının sorunsuz bir şekilde bütçe verilmesi, Hollanda toplumu için hiç iyi bir sonuç değildir.”

Tâha Yalçın Rotterdam

«

Asscher: “İşsizlik düşüş hızı yeterli değil” Bakan Asscher, açıklanan işsizlik rakamlarından pek memnun olmadı. İşsizliğin düşme eğilimi içinde olduğunu belirten Asscher, bu hızın yeterli olmadığını söyledi. İşsiz sayısı geçtiğimiz ağustos ayında 13 bin kişi ile azalarak 632 bine indi. İstatistik Bürosu, ağustos ayı işsizlik oranını yüzde 8 olarak açıkladı. Temmuz ayında işsizlik oranı yüzde 8,2 olarak belirlenmişti. Ağustos ayında kaydedilen azalmanın büyük bir bölümü, 45 yaş altı işsizlerin sayısındaki düşüşten kaynaklandı.

CBS rakamlarına göre son dört aydır arka arkaya işsizlik sayısında düşüş yaşanıyor. Alınan sonuçları değerlendiren Sosyal İşler Bakan Lodewijk Asscher, bu sonuçlara bakılarak ra-

hatlama gibi bir pozisyona girilmemesi gerektiği uyarısı yaptı. Asscher özellikle gençler arasındaki işsizlik rakamlarından dolayı büyük rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. Kabinenin, evde bakım hizmeti alanındaki istihdamı kurtarmak için elinden geleni yaptığını belirten Asscher, PvdA lideri Diederik Samson’un yaptığı eleştirilere yönelik olarak “yardım elini uzatacağız” ifadesini kullandı.

Hükûmetin iş planı olarak ayırdığı 600 milyon euroluk bütçesinin yeni istihdam oluşturmak için yeterli olma-

dığını itiraf eden Asscher, bu planın sadece mevcut istihdamın yok olmaması için kullanılacağını dile getirdi.

Bakan, yeni istihdam imkânlarının ancak ekonomik gelişmelerle sağlanabileceğini belirtti.

Bakan Asscher, işsiz olan kişilerin tekrar işe yönlendirilmeleri için yeni bir sistemin oluşturulduğuna vurgu yaptı.

WW Köprüsü olarak adlandırılan bu sistemde, personel sıkıntısı çekilen iş alanlarında çalışmayı düşünen işsizler WW bütçesinden sağlanacak bir imkânla eğitim alabilecek.

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Yusuf...





Kalemdâr

“Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağına yatar, Şah-ı Velayet’tir. Dost ol kişidir ki, mağara arkadaşıdır, Yar-ı Gar’dır, Ebu-Bekr’dir. Ve bütün delikleri tıkadıktan sonra, yılan gelmesi muhtemel son deliği tabanı ile tıkar ve oradan yılan O’nu ısırır.” der rahmetli Fethi Gemuhluoğlu “Dostluk Üzerine” yaptığı konuşmada. Bu konuşma uzun bir konuşmadır ve enfestir. Okunmalıdır. Tabi sadece konuşmakla kalmaz üstadımız, dostluğun hakkını verir ve bize örnek olur hayatıyla. Tanıyor muyuz Fethi Bey’i?

Evlerin arasından, sokaklardan ve insanların arasından süzülerek akan bir dostluk kalmadı. Hep eskileri anıyoruz. Neydi o günler tesellisi ile avunmak. Ya şimdi, şu anda ne olmalı teklifinden kaçıyoruz. Çokça eleştiri var. Çok fazla ses var.

Bu kadar çok sesin olduğu yerde, elimizdekilerin gün geçtikçe eriyip gitmesi düşündürücü. Belki de dinlemiyoruz birbirimizi. Oysa iletişim çağında yaşıyoruz.

Kutlu Nebi (AS), bir mübarek sözünde “Önce yoldaş, sonra yol.” buyurmaktadır. Gecenin en koyu anlarında, odanıza ve gönlünüze güneş gibi doğan kişidir dost.

Daraldığınızda, bunaldığınızda etrafınıza bakınıp tutacak bir dal aradığınızda, yanınızda teklifsizce beliren ve ‘buyur’ diyendir dost.

‘Haydi’ dediğinizde ‘Nereye?` yerine ‘Haydi’ diyendir dost. Düştüğünüzde, hata yaptığınızda, çıkmaz sokaklara daldığınızda size ‘dostum yapma’ diyen, elinizden sevgiyle, aşkla tutan, sizi yücelere kanatlandırandır dost.

Camide ön safta omuzu omuzunuza değen, ekmeğinize katık, gözyaşınızı gözünüzden silen eldir dost. Üstünüzdeki elbiseye, cebinizdeki paraya, altınızdaki arabaya bakmayan; sizi Allah’ın emaneti bir kardeş olarak bilen, emin kişidir dost.

Hasılı Hz. İsa’ya (AS) havari, Cenab-ı Mustafa’ya (AS) Ebu Bekir’dir dost.

Hz. Ali (KS), “Dostu kaybetmek gurbettir’’ buyuruyor. Ansızın hayatınıza giren ve ansızın gitmek zorunda kalan dostun bıraktığı firak yarası, el hak derin olur. Bu dünya hayatında ve bu ülkede kendimiz hakkında olumlu veya olumsuz konuştuğumuz her ne varsa, hakiki manasıyla dost olamayışımız ve dostumuzun olmadığındandır. Yol var yoldaş yok. Aramızda mesuliyet ahlakı ve adanmışlıkla bezediğimiz bir duygu birliği kuramadığımızdandır bu hâlimiz. ...........................

Başım sıkışsa aklıma ilk gelen Yusuf’tu. Telefonu elime aldığımda saate bakmadan numarasını çevirdiğim kişiydi Yusuf. Bir şey olmaz deyip, olması gerekeni usulüyle yoluna koyandı Yusuf.

Nazımızı da çekerdi kahrımızı da.

Bu ülkede, gurbetliğin ağır yükünü bizimle paylaşandı Yusuf. Kenan diyarı için Yusuf(AS), nasıl bir lütuf idiyse, Hollanda içinde Yusuf öyleydi.

Mü’min ve mütevekkil. “...Ezelden tanışanlar birbirini severler….” hadisinin canlı tanığı kılandı bizi Yusuf. Can’dı Yusuf… …………………………..

“Dede, Hz. Numan Hacı Bayram-ı Veli Sultan (ruhaniyetine selam olsun) huzurunda, gelen geçen

lüzumsuzlara söylenmektedir. Kulak kesildik: - Ne var yok dede – Tırı vırı – Nasıl yani?

– Faso fiso – Hâlini sorduk dedem ne var ne yok?

– Biz de önce dünyanın hâlini söyledik – Tamam da sende ne var ne yok?

– Allah yok mu!

– Sümme haşa, o nasıl lakırdı Allah var, şerîki yok – Bizde başka türlü derler: Allah var, problem yok – Sen problemi çözmüşsün maşallah…

Allah’la aran nasıl bakalım?

– Nasıl olsun hep O’nun dediği oluyor.

– Maşallah, Allah’ın dediği olur zaten – İyi ya biz de dostuz. ‘Dostluk’ “peki” demekle kâimdir.”

Yusuf kısa bir zaman öne Türkiye’ye döndü. Bize gariplik kaldı. Biz dostuz ‘peki’ dedik.

Eyvallah Yusuf...

Eyvallah Dost...

Kutlu Nebi (AS), bir mübarek sözünde ‘’Önce yoldaş, sonra yol.’’ buyurmaktadır. Gecenin en koyu anlarında, odanıza ve gönlünüze güneş gibi doğan kişidir dost.

Daraldığınızda, bunaldığınızda etrafınıza bakınıp tutacak bir dal aradığınızda, yanınızda teklifsizce beliren ve ‘buyur’ diyendir dost.

‘Haydi’ dediğinizde ‘Nereye?` yerine ‘Haydi’ diyendir dost.

Düştüğünüzde, sizi aşkla tutan, sizi Allah’ın emaneti bir kardeş olarak bilen, emin kişidir dost...



Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır.

Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Groothandel Zoetermeer Edisonstraat 125 2723 RT Zoetermeer Tel: 010-342 28 85

Spaanse Polder Linschotenstraat 74 3044 AW Rotterdam Tel: 010-485 43 30 Fax: 010-415 00 99

Delfshaven Nieuwe Binnenweg 421 3023 EM Rotterdam Tel: 010-276 30 04 Fax: 010-244 75 26

Afrikaanderplein Pretorialaan 50A 3072 EP Rotterdam Tel: 010-485 77 54 Fax: 010-486 50 33

Waalhaven Sluisjesdijk 86 3087 AJ Rotterdam Tel: 010-294 02 40 Fax: 010-429 99 40

Vlaardingen George Stephensonweg 19 3133 KJ Vlaardingen Tel: 010-434 60 14 Fax: 010-434 50 58

Ijsselmonde Ridderkerkstraat 41 3076 JT Rotterdam Tel: 010-291 74 68 Fax: 010-291 74 69

Kralingen Crooswijk Jonker Fransstraat 84-86 3031 AW Rotterdam Tel: 010-411 11 95 Fax: 010-411 98 00

Breda Boschstraat 110 4811 GK Breda Tel: 076-520 93 53 Fax: 076-514 98 23

Dordrecht Van Oldenbarneveltplein 14 3317 EP Dordrecht Tel: 078-651 52 53 Fax: 078-618 40 76

Schiedam Van Berckenrodestraat 17 3029 AT Rotterdam Tel: 010-473 47 46 Fax: 010-473 86 08

Ridderkerk Mandenmakerstraat 17B 2984 AS Ridderkerk Tel: 0180-48 77 88

Kurban Bayramınızı en içten dileklerimizle kutlar, sağlık ve mutluluklar dileriz...



8283m2 alaniyla hizmetinizdedir









uitzicht

panorama 09

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

Ayna

Engelleri kaldıralım, engel olmayalım!..

Havva Koç

Onlara göre herkes kâfir

Yiğidolar, engellileri sevindirmeye devam ediyor Hollanda Sivaslılar Platformu, Sivas’ın Akdeğirmen Mahallesi Muhtarlığı ile ortaklaşa yürüttüğü projede, yürüme engelli vatandaşlara akülü araba ve yürüteç hediye ederek, vatandaşlarımızın hayallerini gerçeğe dönüştürdü.

S

ivas’ın Akdeğirmen Mahallesi Muhtarı Fevzi Mesci, muhtarlık olarak sosyal çalışmaları ile toplumda birlik, beraberlik ve dayanışmayı artırdıklarını ve bu amaçla imkânlar ölçüsünde dar gelirli, kimsesiz ve engelliler için çeşitli gıda, eğitim ve giyim yardımlarını gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Mesci, en önemli sorumluluklardan birisi olan her anlamda “engelleri kaldırmak” olduğunu söyledi.

Bu tür kampanyaların devam edeceğini belirten Mesci, “Hollanda Sivaslılar Platformu tarafından muhtarlığımıza bağışlanan engelli akülü arabaları ve yürüteçleri, mahallemizde ikamet eden vatandaşlarımıza teslim ediyoruz. Güzel günlerde, yaşamlarını kolaylaştırması dileklerimle araçları

kendilerine teslim ediyoruz.” dedi.

Kimseyi evlere hapsetme hakkımızın bulunmadığına dikkat çeken Mesci, “Muhtarlık olarak sadece dışarıya çıkanlara değil engelli olmalarından dolayı evlerinde oturanları da parklara, çarşılara yalnız başlarına gezmelerine imkân tanıyacağız.” şeklinde konuştu.

Toplanan bağışlarla dokuz yıldır Sivas merkezli olmak üzere, Türkiye’nin çeşitli illerindeki ihtiyaç sahiplerine engelli araba dağıtımı yaptıklarını belirten Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, “Akdeğirmen Mahallesi Muhtarlığı bizden bir talepte bulundular. Bizde ortaklaşa bu arabaları dağıtıyoruz. Engelli araç sahiplerine akülü araçlarını teslim ederken yüzlerinde mutluluk ve heyecan karşısında duygulanmamak

elde değil. Sadece kendileri değil ailelerin mutlulukları gözlerinden okunuyor. Onlarla bizlerde mutlu oluyoruz.” dedi.

Toplumda yaşayan her vatandaşın engelli adayı olduğunu kaydeden Çitil “vatandaşlarımızın yaşamlarını daha kolaylaştırmak ve arkamızdan hayır dualarını almak istiyoruz.” şeklinde konuştu.

Tören sırasında akülü araba sahibi olan engelliler, Hollanda’daki hayırseverlere teşekkür etti, Hollanda Sivaslılar Platformu Sivas temsilcisi Ahat Türkmenoğlu ise, Hollanda’dan katkıda bulunanlara teşekkür ederek, “Hemşerilerimize ufacık bir katkı yapabildiysek ne mutlu bize. Herkese hayırlı olsun diyorum” dedi.

Doğuş Haber Merkezi

«

Her 40 saniyede bir kişi intihar ediyor Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımladığı kapsamlı bir çalışmaya göre dünyada her 40 saniyede bir kişi intihar ederek yaşamına son veriyor. Örgüt, çoğunlukla tabu olarak görülen intiharı “büyük bir kamu sağlığı sorunu” olarak tanımladı. 2020 itibarıyla intihar oranlarını yüzde 10 azaltmayı hedefleyen DSÖ, sadece 28 ülkenin ulusal intihar önleme stratejisine sahip olduğu uyarısında da bulundu. İntihar konusunda dünya çapındaki son 10 yıllık araştırma ve verilerin incelendiği raporda şu sonuçlara varıldı…

Her yıl 800 bin dolayında kişi kendisini öldürüyor. İntihar, 15-29 yaşları arasındaki gençlerde en büyük ikinci

ölüm nedeni. 70 yaşın üzerindekilerde intihar oranları daha yüksek. İntihar sonucu ölümlerin dörtte üçü düşük ve orta gelirli ülkelerde. Daha zengin ülkelerde intihar eden erkeklerin sayısı kadınların üç katı. DSÖ’nün çalışmasında ateşli silahlar ve zehirli kimyasallara erişimi kısıtlamanın intihar oranlarını düşürdüğü kaydediliyor. Ayrıca intihar oranlarını azaltmak için ulusal bir stratejinin uygulamaya konmasının işe yaradığı, ancak çok az sayıda ülkenin böyle bir strateji geliştirdiği vurgulanıyor. DSÖ Genel

kochavva@live.nl

Direktörü Dr. Margaret Chan, “Bu rapor çok uzun süredir tabu olarak görülen bir kamu sağlığı sorununa karşı harekete geçilmesi çağrısı yapıyor” dedi.

Raporda, daha önce intihar girişiminde bulunan kişilere daha fazla yardım edilmesi çağrısı da yapıldı. DSÖ’nün Akıl Sağlığı ve Madde Bağımlığı bölümünden Dr.Alexandra Fleischmann ise “İntiharı önleme konusunda bir ülke ne durumda olursa olsun, yerel düzeyde, küçük ölçekli olsa da etkin önlemler alınabilir” yorumunu yaptı.

Her geçen gün karmaşa ve kargaşalıklar artmaya başladı.

Dünyanın birçok yerinde, özellikle Ortadoğu’da insanlar evlerini barklarını geride bırakarak başka yerlere iltica etmek zorunda bırakılıyorlar. Muhacir olmak kolay olmadığı gibi Ensar olmak da kolay değil.

Günümüzde Ensar olmak, kişi ile olacak iş değil. İnsan nüfusu çoğaldı, yaşam şartları farklılaştı. Devletlerin bu konuda, pratikte uygulanabilecek politikaları olması zorunludur artık.

Sadece ülke sınır kapılarını açarak çözüme ulaşılamaz.

Muhacirler için özel kamplar kurulmalı ve bu kamplarda tüm ihtiyaçlar karşılanmalı. Kamp içerisinde çocuklara eğitim ve yetişkinlere iş imkânları sunulmalı. Şunu unutmamak gerekir ki; devlet tarafından bu insanlara sahip çıkılmaz ise, sahip çıkacak ajanlar bulunur. Yarın bir gün bu insanlar ülke düşmanları tarafından çok kolay kandırılıp kullanılabilirler.

Kaybedecek hiç bir şeyi olmayan insanın, her şeyi yapma potansiyeline sahip olduğunu unutmamak gerekir.

Bu nasıl bir oyundur ki; bir anda tüm medya, sosyal iletişim ağları onların İslam adına yaptıkları barbarlık, iğrençlik ötesi görüntüleri ile çalkalanıyor.

Ehl-i Sünnet ve hak dava savunucuları olduklarını iddia eden bir grup çıkmış ortalığa; hilafeti kurduklarını ve Müslümanlardan kendilerine biat etmelerini istiyorlar.

Hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış Müslümanları bir araya toplamak için onları yanlarına gelmeleri yönünde çağrılarda bulunuyorlar. Bu çağrıyı ilk duyduğumda, ‘karanlık güçler acaba tüm Müslümanları bir arada toplayarak bir anda imha mı etmek istiyor?’ diye düşünmedim değil.

El-Kaide’den ayrıldığı söylenilen IŞİD’in bir anda kendi başına Musul şehrini ele geçirebilecek kadar güce nasıl sahip oluyor?!.

Merkezden ayrılan hangi örgüt hiç kimsenin yardımı olmadan bir anda güçlenmiştir? IŞİD’ın varlığı kime yarıyor?

Herkes olaylar üzerinde farklı teoriler yürütüyor, üretiyor. Şahsen ben, dünyanın farklı yerlerinde var olan İslam karşıtlığı ve İslam korkusunu (İslamofobi) daha da ateşlemek için ortaya çıkartılmış bir grup ve eli kanlı bir maşa olduklarını düşünüyorum. Şia’yı, günümüzde kendilerini selef olarak tanımlayan grupları daha ılımlı göstermek, Ehl-i Sünnet’i ise barbar, acımasız bir akım olarak gösterme çabası içerisine giriyorlar.

Müslümanlar arasına fitne sokarak mezhep çatışmasına sürüklemek istiyorlar. Müslümanlar akıllı, ferasetli olmalı. Geçmişten örnek alıp, bu gibi akıl sır ermeyecek mezhep çatışmalarına asla girmemelidirler. İslam düşmanları, Müslümanların çoğunlukta yaşadıkları yerlerde ya kendileri bir grup ajan çıkartıyorlar ya da daha önceden meydana gelmiş

örgütlerin zaaflarına göre hareket ederek, önünü açıp onlara destek oluyorlar. Onları maşa olarak kullanıp, daha önceden planlamış oldukları projelerini gerçekleştirmek için harekete geçiriyorlar. Yani, Müslümanlar bir nevi maşa olarak kullanılıyor.

Müslümanları birbirlerine kışkırtıp, kırdırtıyorlar. Büyük bir ihtimal kendileri de perde arkasından yazdıkları senaryoda oynayan oyuncuları izlerken keyif alıyorlardır.

Müslümanları birbirimizden ayıran, ötekileştiren, uzaklaştıran, düşmanlaştıran her şey bir puttur. Oysa Peygamber Efendimiz Veda Hutbesi’nde ne diyordu: “Müminler!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz!

Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz.” Şu zamana kadar ortalıkta dolaşan IŞİD’e ait olduğu söylenilen video görüntülerinin hiç birini tamamıyla izleyemedim. Öyle acımasız, öyle zalimce ki yürek dayanmıyor.

“Ne öldüren niye öldürdüğünü biliyor, ne de ölenler niye öldüğünü!”

Bu nasıl bir rezillik? Onlara göre herkes kâfir, bir tek onlar Müslüman! En büyük ahmak, ‘ben Müslümanım’ diyen bir müminin imanını sorgulayan değil midir?

Allah’a yönelmiş ve O’na doğru gidiyorsa; bırakın Allah aşkına, dileyen dilediği yoldan gitsin...

Değerli aileler, kurumlar, vakıflar lütfen gençlerimize sahip çıkalım.

Onların bu yönden kullanılmasına müsaade etmeyelim.

Unutmayalım ki, biz gençlerimize sahip çıkmazsak, elbet sahip çıkanlar bulunacaktır!

Müslümanları birbirlerine kışkırtıp, kırdırtıyorlar.

Büyük bir ihtimal kendileri de perde arkasından yazdıkları senaryoda oynayan oyuncuları izlerken keyif alıyorlardır.

Müslümanları birbirinden ayıran, ötekileştiren, uzaklaştıran, düşmanlaştıran her şey bir puttur...

nieuws

10 haber Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Başkan Sözlü’den HTF’ye ziyaret

Uluslararası Rotterdam Mimarlık Bienali’nin (IABR) davetlisi olarak Hollanda’ya gelen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sözlü, Hollanda Türk Federasyon genel merkezini ziyaret etti. Hüseyin Sözlü Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik’i makamında ziyaret ederek çalışmaları hakkında bilgi aldı..

MÜSİAD Hollanda’nın üye ziyaretleri

20 yıl önce kuruluşunu gerçekleştiren Hollanda MÜSİAD (Müstakil İşadamları Derneği, üyelerine yönelik ziyaretleri sürdürüyor. MÜSİAD yönetimi, Ağustos ayı ziyaretlerini, Amsterdam’da Eylül ayı itibariyle resmi açılışını yapacak olan Baklava Simit Plaza’ya gerçekleştirdi.

Tavla şampiyonları belli oldu

Son birkaç yıldır düzenlenen turnuvada, 2014 yılı Hollanda tavla şampiyonları. belli oldu. İki usta sanatçı Vedat Gültekin birinci olurken, Yavuz Nufel ikinciliği elde etti. Sancak/Koç Sucukları’nın (Hikmet Gürcüoğlu) katkılarıyla gerçekleşen turnuvanın organizatörlüğünü Özcan Özbay (Radyo Deniz) yapmıştı.

Oss Mescid-i Cuma’da namaz, sohbet ve kahvaltı

Sabah namazlarını cemaatle kılmanın önemi üzerinde sohbetler veren Oss Mescid-i Cuma Camii imamı Aslan Hoca, her gün, sabah namazlarından sonra Kur’an tilaveti, tefsir sohbetleri yapıyor. Bu güzel amel, daha bu dünyada mükâfat landırılıyor. Namaz ve sohbet sonrası birlikte kahvaltı sofrasına oturuluyor.

Denetleme ve Rehberlik Komisyonu toplandı

HDV Başkanı ve Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver, Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Yusuf Acar ve Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Malkoç, Dronten HDV Fatih Camii’nde gerçekleşen Vakfın alt misyonlarından olan HDV Denetleme ve Rehberlik Komisyonu toplantısına katıldı.

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Dosya



T. C. Rotterdam Başkonsolosu: Togan

“Türk toplumu kapanıklık hâl kurtulmalıdır” Rotterdam Başkonsolosluğu kanayan bir yaraya neşter vurmak için çok önemli bir hizmet başlattı. İnsanımızın Gençlik Daireleriyle olan sorunları her gün ivme kazanmakta ve farklı bir boyuta ulaşmakta. İşte bu sorunu çözme ya da en aza indirme adına başlatılan danışmanlık hizmetinin içeriğini Başkonsolosumuz Togan Oral ile görüştük. İstifade edeceğinizi umuyoruz. İki bölümden oluşan sohbetimizi keyifle okuyacağınıza inanıyorıuz.

G

ençlik Dairesi ile olan ortak bir çalışmanız var. Nedir ve nasıl başladı bu proje?

2011 yılı Ekim ayında Rotterdam’da göreve başladım.

Göreve başladığımızda, gündemde sıcak konu olarak devraldığımız ya da önümüze konulan pek çok konu vardı. Özellikle Gençlik Daireleri ve o kurumun Türk toplumuyla olan ilişkilerinde yaşadığı sorunlar dikkatimi çeken ilk konulardan biriydi.

Hollanda Devleti ve yasalarının bu olaya bakışıyla, geleneksel Türk toplumunun aile yapısı, dinamikleri ve devletin aileye bakışı arasında bazı farklılıkların olduğunu tespit ettim. İlk başta anlamaya çalıştım.

Zira, farklı bir sistemdi. Çeşitli boyutlarıyla araştırdık. Her ne kadar kamuoyuna yansımasa da bu konuyla alakalı konsolosluğumuzun takip ettiği çeşitli dosyalar da var.

Bu konuda gerçekten sorun yaşayan insanlarımız bizi bulup bizden yardım talep ediyorlar. Araştırmalarımız neticesinde, başkonsolosluğumuzun bu alana somut manada katkıda bulunabileceğini gözlemledik. Biz kendi içimizde bu alana yoğun bir şekilde yoğunlaşırken ve sorunun çözümüne dönük adımlar atmaya çalışırken, 2012 yılında yaşanan ‘Yunus Olayı’ hem Hollanda hem de Türk kamuoyunun gündeminin ilk sırasına oturdu. Şu gerçeği peşinen söylemem lazım: Bu olaylar arka arkaya gelişirken, Gençlik Daireleri’nin varlığının devlet ve toplum için bir şans olduğunu gördüm.

Bu kurumlar bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Gençlik Daireleri, olmasını arzu etmediğimiz değil, bilakis varlığına ihtiyaç duyduğumuz ve olmasını istediğimiz kurumlardır.

O hâlde sorun nedir?

Sorun şu: Sorun,Gençlik Dairesi’nin gerek yapılanması ve gerekse

çalışanlarının kompozisyonu, Hollanda’daki farklı kültürel geçmişlerden gelen insanlarla iletişim kurmak, ailelerin sorunlarına çözüm bulmak için attıkları adımların yine o kültürel farklılıklar nedeniyle sorun olarak geriye dönmesinden kaynaklanıyor. Temel sıkıntımızın buradan kaynaklandığını fark ettim.

Bir diğer sorun da; Hollanda’da yaşadığımızı zaman zaman unutuyor olmamızdır. Bu sorunlarla karşılaşan insanımızın çoğu Hollanda vatandaşı.

Buna rağmen insanımız, Hollanda Devleti’nin ve kurumlarının aile ve aile içerisindeki dinamiklere bakışının farklılığını görmezden gelebiliyor.

Kurumlar bu bakış açısıyla yaptıkları değerlendirmelerin neticesinde de bazı hususlarda bazı konulara müdahale edebiliyor. Bu da sorun olarak bizim karşımıza geliyor.

Kurumları böyle bir değerlendirmeye tabii tuttuktan ve oradaki sorunu bu şekilde tanımladıktan sonra sorunu yaşayanların durumuna da bir göz atmak gerek.

“Kültür farklılıkları göz önünde bulundurulmuyor” Sorunların içerisine girdiğinizde, Gençlik Dairesi tarafından bakımı üstlenilen pek çok çocuğun, aile içinde sorun yaşadığını, sıkıntıların olduğunu da teslim etmemiz lazım. Bu sorunları, sıkıntıları farklı derecelendirebiliriz ancak bazılarının, dile getirmeye, kağıda dökmeye insanın imtina edeceği ağırlıkta olduğunun da bilinmesi gerek. Bazıları çok hafif sebeplerle aileden uzaklaştırılıyor ancak, bazen de çocuğun yaşadığı ortamın, onun sağlıklı bir birey olarak yetişmesine, gelişmesine engel olacağı tespit edilmektedir. Çok acı hikâyelerle karşılaşıyorsunuz. Özellikle bazı vakalarda, çocukların ailelerinden derhal alınıp sağlıklı bir ortama kavuşturulması gerektiğine bizzat şahit oldum. Çocuk o ortamdan

çıkmalı ama daha olumsuz bir ortama girmemeli.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20’nci Maddesi “(...) Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, dinsel, kültürel ve dil kimliğine gereken saygı gösterilecektir.” der. Biz sadece bunun olmasını istiyoruz.

Ailede o an bir sıkıntı olabilir. O sıkıntı iyi tahlil edilmelidir. Belki o sıkıntı, çocuğun o aileden almasını gerektirecek kadar önemli değildir.

Ancak erken müdahale edilip, doğru yönlendirme yapılırsa sorun çözülür.

O zaman çocuğu yerinden oynatmaya da gerek kalmaz. Gençlik Daireleri iyi ki varlar, ancak düzeltmeleri gereken uygulamalardan biri de budur... Sorun, çocuğu ailesinden kopararak değil, o çocuğun ailesinde kalmasını sağlayarak çözülür. Bunu başarabilmenin şartı da, o aileyi ve o kültürü iyi tanımaktır.

Hollanda’da aile olarak akşam saat 6’da yemek masasına oturulur. Bizde böyle keskin bir kural yoktur. Gençlik Dairesi’ndeki görevli Türk anneden eğer böyle net bir cevap alamadıysa onu raporuna “anne, çocuklarının beslenme düzenini devam ettirecek nitelikte değildir” diye olumsuz olarak işliyor ve bu gibi bahanelerle çocuklar yerlerinden ediliyor. Oysaki raporu tutan o kişi, o kültürü tanıyan biri olsa, bu tür gerekçelerle çocuklar yuvalarından edilmezler. Bundan dolayıdır ki, bu kurumlarda çalışanların, farklı kültürleri tanımaları hayli önem arz etmektedir. Belki bu çalışmalar sayesinde ve neticesinde biz bu sonuca da ulaşırız, onu ümit ediyorum.

Biz bu aileler ve çocuklarla iletişim hâlindeyiz. Hepsinin hikâyelerini gerek kendilerinden gerekse dosya üzerinden takip ediyor, birebir







interview

söyleşi 11

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Kısa haberler

Oral:

u, içine inden ”

“Kur’an-ı meclisten çıkartın”

T. C. Rotterdam Başkonsolosu: Togan Oral:

“Kültür farklılıkları göz önünde bulundurulmuyor” Sorunların içerisine girdiğinizde, Gençlik Dairesi tarafından bakımı üstlenilen pek çok çocuğun, aile içinde sorun yaşadığını, sıkıntıların olduğunu da teslim  etmemiz lazım. Bu sorunları, sıkıntıları farklı derecelendirebiliriz ancak bazılarının, dile getirmeye, kağıda dökmeye insanın imtina edeceği ağırlıkta...



dinliyor, biliyoruz.

Bazen öyle örneklerle, vakalarla karşılaşıyoruz ki, böylesi kurumların varlığını çok önemli bir hizmet olarak görüyor ve “iyi ki bu tür kurumlar var da, o çocuklara sahip çıkıyor” diye şükrediyoruz.

Türk toplumuyla Gençlik Dairesi’nin genel ilişkisine baktığımızda bazı sorunların olduğunu da ortaya koymak lazım. Gerçekçi bir bakış açısı bunu gerektiriyor.

Bütün bu tespitleri yaptıktan sonra vardığımız netice şudur: Evet, biz başkonsolosluk olarak bu konuda vatandaşımıza yardımcı olmak istiyoruz, ancak yapabileceklerimizin de bir sınırı olduğunu da gördük. Biz ancak, uzmanlarla buluşturma, belli eğitimleri alma, kursları takip etme ve hukuki yönlendirme yapabiliyorduk; bu da sorunları çözmeye yetmiyordu.

Zira sorun da burada çözüm de buradaydı.

“Ne biz ne de onlar bu sorunu tek başımıza çözemeyiz!”

Biz, yabancı bir ülkede hizmet vermeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcilikleriyiz. İşte bu noktada şu kararı verdik: “Biz bu sorunu tek başımıza çözemeyiz. Biz bu sorunların hem parçası hem de çözümü olan kurumlarla işbirliği yapmamız lazım” dedik ve elimizi, Rotterdam Anakent Belediyesi üzerinden Gençlik Dairelerine uzattık 2012 yılında, 23 Nisan Çocuk Bayramında Rotterdam Belediye Başkan Yardımcısı ve sorumlu encümeni Hugo de Jonge ile konsolosluk binamızda bir araya geldik. Ona da katkılarından dolayı müteşekkirim. Basında o kadar çok yankı bulmuştu ki bu durum, kamuoyunda, Türkiye bu konuyla neden ilgileniyor diye tereddüt oluşmuştu.

Buna rağmen bize güvendiler. Bizim herhangi bir çıkar ya da reklam peşinde olmadığımız, bu işi suiistimal etmeyeceğimizi anladılar. Ve bizimle ortak bir çalışma içerinde olmaya ikna oldular. Rotterdam (Rijnmond) Gençlik Dairesi ile birlikte nasıl işbirliği yapabileceğimizi konuşmaya başladık.

O süreçte pek çok olay yaşandı. Bizim bu konudaki samimiyetimizi, yardımcı olmak istediğimizi ve hatta yardımcı olduğumuzu da gördüler.

Onlara ‘başkonsolosluğumuzun, Türk toplumunun her kesiminin geldiği bir toplanma noktası olduğunu, ulaşmaya çalıştığınız, sorun yaşadığınızı söylediğiniz bu insanlara konsolosluk çatısı bir araya gelin’ diye her fırsatta söyledim.

“Bizim insanımız, Hollanda’daki Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurumlarına güveniyor. Ama sizinle de bir güven sorunu yaşıyor. Bundan dolayı eğer biz size kapımızı açar ve bünyenizde çalışan Türk kökenli personelinize de o çatı altında yer verirsek, insanlarımızın size olan güveni artacaktır. Bu da sizin hanenize artı olarak yazılacaktır” dedik, onlar da kendi aralarında değerlendirdiler, düşündüler ve ikna oldular.

“Her cuma, saat 10.00-12.00 arası danışmanlık hizmeti veriliyor” Mayıs ayı itibariyle Türk kökenli iki uzman arkadaşımızla Cuma günleri saat 10.00-12.00 arası danışmanlık hizmeti verilmeye başlandı.

Vatandaşlarımızın yoğun bir ilgisi var. Zira insanımızın bu konuda konuştuğu her söz kendi aleyhine delil olarak karşısına çıkmakta.

Ama artık insanlarımız çekinmeden, korkmadan gönül rahatlığıyla, başkonsolosluğumuza gelerek bu konuyla alakalı rehberlik hizmeti almaktalar. Kendi dilini konuşan ve bu

konuda uzman olan arkadaşlarımızla başkonsolosluğumuz çatısı altında bir araya gelen insanlarımız, inanarak, güvenerek o samimi ortam içerisinde hem dertlerini paylaşıyorlar hem de ihtiyaçları nispetinde yardım ve rehberlik hizmeti alıyor, yönlendiriliyorlar. Ben, görev sürem içerisinde bunu gördüğümden böyle bir hizmeti insanlarımıza sunabildiğimizden dolayı çok büyük bir mutluluk duyuyorum.

Danışmanlık hizmetinden ne anlamalıyız, ne yapıyor bu iki görevli?

Adı üstünde, bir danışmanlık hizmeti sunuluyor. O arkadaşlarımızın özel konuya müdahale yetkisi yoktur.

Onlar sadece şunu yapıyorlar: Hikâyeyi dinliyorlar ve kendi tecrübelerinden yola çıkarak hangi adımların atılmasının sağlıklı ve etkili sonuçlar doğuracağını veya nelerin yapılmamasının doğru olacağı noktasında fikir veriyor, yol gösteriyorlar. Bu soruna, Gençlik Dairesi’nin, mahkemelerin nasıl baktığını bildikleri için verilen tavsiyeler vatandaşımız için çok faydalı oluyor. Hem konsolosluk bünyesinde olması vatandaşlara ayrı bir güven veriyor hem de kendi dilinde ve kültüründe olan biriyle konuşmak insanımızı rahatlatıyor.

Görevli arkadaşlar, insanımızın daha çok hangi sorunla kendilerine geldiklerini, sorunların kaynağının neler ve kimler olduklarını rapor ediyorlar. Önümüzdeki günlerde hem kurum müdürü hem bağımsız bir yetkili hem de başkonsolosluk olarak bir araya gelip arkadaşlarımız tarafından sunulan bu raporu değerlendireceğiz.

Gençlik Dairesi hem Hollanda hem de Türk toplumu nezdinde bir imaj sorunu yaşıyor. Onlar da bunu kabul ediyorlar. Böyle bir projeye başlama

sebeplerinden biri de buydu. Biz daha görüşme aşamasındayken, ‘biz bu projeyle sizin imaj sorununuzun çözümüne katkıda bulunmak istiyoruz’ dedim. Çünkü ben, Gençlik Dairesinin olmasını ama sağlıklı çalışmasını ve vatandaşımın sorunlarını çözsün istiyorum. Bu hizmet, onların bu imajını olumlu yöne tevdi etme noktasında çok önemli bir şanstır.

Bu süre içerisindeki çalışmalardan nasıl bir sonuç aldınız?

Mahremiyeti olan bir mesele olduğu için biz konuların içerisine girmiyoruz. Zira bu hizmeti yürüten arkadaşlarımızın da bizlerle bu mahremliği paylaşma hakları yoktur.

Biz de sormuyoruz zaten. Bu şu an pilot bir proje olarak uygulanmakta.

Yakın bir dönemde Gençlik Dairesi ile bir araya gelip bu çalışmanın bir değerlendirmesini yapacağız.

Başlangışta arzu edilen sonuçların elde edilip edilmediği gözden geçirilecek. Ama bizim için önemli ve öncelikli olan şuydu: Vatandaşımız bu hizmete ilgi gösterecek mi?

Açık bir şekilde büyük bir ilginin olduğunu söylemeliyim. Bu da bizim, maksadımıza ve hedefimize ulaştığımızı gösterir. Herkesin bu konuya olan duyarlılığını biliyoruz.

Ancak bu hizmetin varlığından vatandaşlarımızı haberdar etmeleri için hem toplum örgütlerinden hem medyadan destek bekliyoruz.

Ben bu hizmetin sekteye uğramadan devam etmesinin sorunun çözümüne dönük atılmış adımlardan en önemlisi olduğunu düşünüyorum. Bunun da uzun soluklu olmasını diliyorum. Ben yürümesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.

Söyleşi ve Fotoğraf: Tâha Yalçın Rotterdam

«

Wilders Yine Zıvanadan Çıktı: Temsilciler meclisinde devam eden 2015 yılı bütçesi görüşmeleri öncesi yapılan toplantıda Wilders yine zıvanadan çıktı ve ortalığı karıştırdı. Önümüzdeki günlerde yapılacak olan bütçe tartışmaları öncesinde bir açıklama yapan Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, Temsilciler Meclisi binasında bulunan Kur’an-ı Kerim’in ortadan kaldırılmasını talep etti.

PVV lideri bu talebini, IŞİD teröristlerinin Kur’an’ı “anayasa gibi” görerek “öldürme lisansı” şeklinde yorumlamalarına dayandırdı. Wilders, Kur’an’ı bu nedenle ülkenin en önemli toplantı salonunda olmasının ‘sakıncalı’ olduğunu savundu. Temsilciler Meclisi Başkanı Van Miltenburg ise Wilders’ın bu isteğini daha öncede söylediğini ve sonuçsuz kaldığını hatırlatarak bu isteği reddetti. Wilders’ın bu talebi yine de oylamaya sokuldu ve sadece 11 vekilin desteğini alarak gündemden düştü. Bazı siyasiler Wilders’in insanları kin ve nefrete teşvik ettiğini ileri sürerek suç işlediğini iddia ediyorlar. Ancak benzer iddialar savcıları harekete geçirmeye yetmiyor. İslam’a ve Müslümanlara saldırmak için her fırsatı değerlendiren Wilders bu kez de hiçbir İslam ülkesi tarafından kesinlikle desteklenmeyen ve hatta kendisi ile savaşılan IŞİD denilen bir terör örgütünden medet ummaya başladı.

Bu kez gerçekten yılana sarıldı. Bütün İslam âleminin karşı çıkarak ayaklandığı bir örgütü İslam’mış gibi gösterme basiretsizliği bakalım başına ne işler açacak.

Adnan Şahin

Rotterdam Aboutaleb’i yeniden seçti Rotterdam Belediye Meclisi Ahmed Aboutaleb’i bir dönem daha belediye başkanı olarak seçti. Ocak 2015’de başkanlık süresi dolacak olan Ahmed Aboutaleb, Rotterdam Belediye Meclisi tarafından 6 yıl daha belediye başkanı olarak seçildi. Belediye meclisi almış olduğu bu kararı, mektupla Güney Hollanda Eyaleti Kraliyet Komiseri Jaap Smit’e gönderdi.

Smit, meclisten gelen bu mektubu İç İşleri Bakanı Plasterk’e gönderecek.

Resmi olarak kararın onaylanması ise Kraliyet tarafından gerçekleşecek.52 yaşındaki, İşçi Partili Aboutaleb, 5 yıl önce, Batı Avrupa’da büyük bir şehirde ilk kez Müslüman belediye başkanı olmuştu. Aboutaleb, belediye başkanlığı görevinden önce Balkenende IV Hükümetinde, Sosyal İşler Bakanlığında görev yapıyordu.

Aboutaleb, daha önce yaptığı açıklamada 2. dönem belediye başkanlığını yürütmek için hazır olduğunu söylemişti. Aboutaleb başkanlık görevine 5 Ocak 2015 tarihinde başlayacak.



Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1799* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?



• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz * Sartları sorunuz

yilmaz.nl

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık









financieel

ekonomi 13

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

Kötü anne baba yoktur fakat kötü eğitimci vardır...

Küçük kurbağacık

Deniz Çatıkkaş

K

uğraşmadan, bir yere verilmiyor.

Yıllardır Gençlik Dairesi’nin gerekliliğini, koruyucu aile konusunu, ailelerin karşılaştığı sorunları, çözüm yollarını; gerek bilgilendirme toplantıları, seminerlerle, gerekse konuya duyarlı Doğuş Gazetesi aracılığıyla dilimizin döndüğü veya kelimelere sığdırabildiğimiz kadar, bugüne değin vatandaşa duyurmaya çalıştık.

2012 senesinde Başbakanlığın bu konu ile ilgili daveti üzerine Türkiye’de yapılan seminere, Hollanda’yı temsilen katılımımla, konu gerekli mercilere resmi olarak taşınmış oldu. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili çok şeyler yazıldı ve söylendi. Hatta Yunus olayı ve Başbakan’ın buraya gelmesiyle beraber konu zirve yaptı.

Rotterdam Başkonsolosu Togan Bey’in inisiyatifi ve katkılarıyla, meslektaşım Okan Balaban ile birlikte, gerek Gençlik Dairesi içinde, gerekse diğer mercilerle yapılan görüşmeler neticesinde pilot bir proje başlatıldı. Vatandaşın doğru mekân ve uzmanlardan bilgi alabileceği bir ortam hazırlandı. İnsanlarımızın belki de yıllardır

söylemek istediği fakat ya çekindiğinden, ya da kendini ifade edecek doğru kişileri bulamadığından nihayet bu proje sayesinde dile getirdiği birkaç ibretlik olayı sizlerle paylaşırken, şunu baştan belirtmek isterim ki, kötü anne baba yoktur fakat kötü eğitimci vardır!!!

- Radikalleşerek Suriye’ye savaşmak için gitmek isteyen bir gencin annesinin feryadı kulaklarımda çınlıyor…

- Evi terk ederek, aile ve akrabalarıyla ilişkiyi kesen, dini ve kültürü farklı bir ailenin yanında kalmayı tercih eden genç bir kızın annesinin yürek dağlayan acısı içimi yakıyor...

- Çocuğuna karşı takındığı yanlış tavır sonucu, evini terk eden çocukların varlığı yüreğimizi acıtıyor.

- Toplum içindeki yanlış imajdan dolayı, Gençlik Dairesi’nden korktuğu için en son çareyi çocuğunu Türkiye’ye kaçırmakta bulan ebeveynlerin çaresizliği içimizi burkuyor.

Burada verilen uğraş; annelerin ağlamaması, çocukların mutsuz olmaması içindir...

Saygı ve muhabbetle, hoşça kalın… denizcati@hotmail.com

oaslan@yilmaz.nl

Osman Aslan

Bireysel Emeklilik Sistemi

Toplum içindeki yanlış imajdan dolayı, Gençlik Dairesi’nden korktuğu için en son çareyi çocuğunu Türkiye’ye kaçırmakta bulan ebeveynlerin çaresizliği içimizi burkuyor. Burada verilen uğraş; annelerin ağlamaması, çocukların mutsuz olmaması içindir... üçük bir kurbağacık, bürgün ormanda zıplaya zıplaya gezerken, bir çukura düşmüş.

Biraz sonra oraya toplanan kurbağalar, kendi aralarında: Yazık! O çukurdan çıkması neredeyse imkânsız” diye konuşmaya başlamışlar. Çukurdaki küçük kurbağacık, bakmış ki kimse kendisini kurtarmak için uğraşmıyor, başlamış zıplamaya. Her zıplayışında yukardakiler bağırıyorlarmış: “Boşuna uğraşma, buradan çıkman imkânsız” Belki yüzlerce kez zıplayan kurbağanın bacakları çok yorulmuş. En sonunda çukurdan dışarı çıkmayı başarmış.

Bunu gören diğer kurbağalar çok şaşırmışlar: “Sana dediklerimizi duymadın mı? Oradan çıkman imkânsızdı.

Bunu nasıl başardın?” diye sormuşlar.

Kurbağacık onlara cevap vermemiş. Zira, küçük kurbağacık sağır imiş. Küçük kurbağa eğer onların söylediklerini duymuş olsaydı, arkadaşlarına inanıp çaba göstermeyebilirdi. Şu bilinmeli ki; emek olmadan yemek olmuyor, caba sarf etmeden,

Pusula

Değerli okurlar, bu yazımızda, Türkiye’de uygulanan Bireysel Emeklilik Sistemi hakkında bilgi vermeye çalışacağız.

Nedir Bireysel Emeklilik Sistemi?

Bireysel Emeklilik Sistemi, kişilerin yaptıkları tasarrufları uzun vadeli yatırıma yönlendirerek emeklilik dönemlerinde, yaşam standartlarını koruyabilecekleri bir gelir elde etmelerini sağlayan özel bir emeklilik sistemidir. Kişiler bu sisteme gönüllü katılarak emeklilik gelirine ek bir gelir sağlayabilmektedir.

Bireysel Emeklilik Sistemi’nin amacı nedir?

Gelişmiş bütün ülkelerde uygulanmakta olan Bireysel Emeklilik Sistemi’nin amaçları özetle şu şekilde sıralanabilir: - Katılımcıların yaşlılıklarında kullanmaları amacıyla, güvenli bir şekilde tasarruf yapmalarını sağlamak, - Bu tasarrufları teşvik etmek, yatırıma yönlendirmek ve düzenlemek, - Emekli aylığı ve toptan geri ödeme yoluyla katılımcılara emeklilik dönemlerinde ek gelir sağlanarak, refah düzeylerini arttırmak, - Ekonomiye kaynak oluşturmak, - İstihdamı arttırmak.

Bireysel Emeklilik Sistemi’ne Devlet’in katkısı nedir?

1 Ocak 2013 tarihinden itibaren Devlet, bireysel emeklilik hesabınıza ödediğiniz katkı paylarının yüzde 25’ine karşılık gelen tutarı Devlet Katkısı olarak sizin adınıza yatırmaktadır. Örneğin; aylık 100 TL ödeyen bir katılımcı adına her ay 25 TL Devlet Katkısı yatırılırken, 800 TL ödeyen bir katılımcı adına 200 TL Devlet Katkısı ödenmektedir.

Sistem nasıl işliyor?

Sisteme katılım için bir emeklilik şirketi ile emeklilik sözleşmesi imzalamak yeterlidir.

Kişi, bir emeklilik şirketine başvurduktan sonra, risk ve getiri profili belirlenir. Buna göre kişiye uygun bir emeklilik planı ve fon dağılımı teklifi sunulur. Emeklilik sözleşmesi, teklif formunun imzalandığı tarihi takip eden 30’uncu günde yürürlüğe girer. Katılımcı, emeklilik sözleşmesi yürürlüğe girmeden önce vazgeçme hakkına sahiptir. Vazgeçme hâlinde, giriş aidatı dahil hiçbir kesinti yapılamaz ve varsa fon getirileri de eklenerek katılımcıya iade edilir.

Katılımcılar, katkı payı tutarını kendileri belirler. Katkı payı aylık brüt, asgari ücretin yüzde 5’inden az olamaz. Emeklilik şirketi tarafından tahsil edilen katkı payları, kesintiler yapıldıktan sonra emeklilik yatırım fonlarında değerlendirilir. Katılımcı, birikiminin hangi fon veya fonlarda değerlendireceğine risk ve beklenti tercihine göre kendisi karar verir.

Fonlar uzman portföy yöneticileri tarafından yönetilir. Sistemde katılımcılara herhangi bir getiri garantisi verilmemektedir.

Sistemin şeffaflığının ve güvenliğinin sağlanması amacıyla emeklilik şirketlerinin denetimi için detaylı denetim ve gözetim mekanizmaları kurulmuştur. Sistem, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Emeklilik Gözetim Merkezi ve bağımsız denetim şirketleri gibi çeşitli kurum ve kuruluşların denetim, gözetim ve kontrolü altındadır.

Fonların ve portföy yöneticilerinin faaliyetleri yılda en az bir kere Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetlenir. Fonların hesap ve işlemleri de üçer aylık dönemler itibarıyla bağımsız dış denetime tabidir.

Katılımcı, - Emeklilik sözleşmesi süresi içinde katkı payı tutarını, emeklilik planında belirlenen asgari katkı payından daha az olmamak üzere değiştirebilir.

- Şirkette en az 1 yıl kalmak şartıyla, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerini başka bir emeklilik şirketine aktarabilir.

- Aynı veya farklı şirketlerde açılmış olan bireysel emeklilik hesaplarının birleştirilmesini talep edebilir.

- Emeklilik sözleşmesi süresi içinde katkı payı ödemeye ara verebilir fakat, katkı payı ödenmeyen süre emekliliğe hak kazanılması için, gereken sürenin hesabı dikkate alınmaz.

- Yılda en fazla 6 kez fon dağılım oranını ve yılda en fazla 4 kez emeklilik planını değiştirebilir.

Bireysel Emeklilik Sistemi’nde emekli olmak için katılımcının, sisteme ilk giriş tarihinden itibaren 10 yıl süreyle sistemde kalarak katkı payı ödemesi ve 56 yaşını tamamlaması gerekir.

Katılımcı isterse, emeklilik hakkını ileri bir tarihte kullanabilir.

Emekliliğe hak kazanan katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikimlerinin bir kısmının veya tamamının ödenmesini talep edebilir Bunun dışında birikimlerinin bir kısmının veya tamamının yıllık gelir sigortasına aktarılmasını talep ederek yapılacak sözleşme çerçevesinde, kendisine belirli bir süre veya ömür boyu maaş bağlanmasını talep edebilir. Ayrıca, belirlenen geri ödeme programına göre birikimlerini kısım kısım şirketten almayı da tercih edebilir. Katılımcı, emeklilik sözleşmesi süresi içinde istediği anda sistemden birikimlerini alarak ayrılabilir. Bununla beraber; sistemden emekli olarak ayrılan katılımcıların birikimleri üzerinden yüzde 5 oranında stopaj kesintisi yapılırken, 10 yıl boyunca katkı payı ödemeden ayrılanların birikimleri üzerinden yüzde 15, 10 yıl boyunca katkı payı ödemekle birlikte sistemden emeklilik hakkı elde etmeden ayrılanların birikimleri üzerinden yüzde 10 kesintisi yapılır.

Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 no’lu telefondan, www. yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@ yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoşça kalın.

reizen

14 gezi

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014



Filistin’e karşı başlatılan katliamın gölgesinde ziyaret Palastina - dag 1 Bismillah, vandaag zijn we volgens schema geland op Tel Aviv om 11 uur.

Voordat we gingen vliegen werden we op het vliegveld van Istanbul gebrieft door onze reisleider over wat er ons aan bureaucratie te wachten zou staan bij aankomst in israël.

Frappant genoeg is deze vorm van “bureaucratie” van toepassing op 90% van de moslims. We wisten van tevoren wat ons te wachten stond, dus we lieten ons niet gek maken.

Hoe rustiger je blijft en je je niet van de wijs laat brengen, des te erger zij dat vinden. En zo’n kans laten we natuurlijk niet liggen...

kon nu pas echt beginnen. Trouwens, minister van Buitenlandse Zaken Timmermans, ben je van plan om hier iets tegen te ondernemen of heb je het te druk om samen met Feyenoord af te reizen naar Oekraïne voor een voetbalwedstrijd of weet ik veel waar je allemaal nog mee bezig bent?

Nu we toch in het drukke Tel Aviv waren konden we het niet laten om een aantal bezoekjes af te leggen.

Ons eerste bezoek was aan Mescid-i Kebir, een prachtige moskee waarin je je waant in een oase van rust.

Het drukke uitgaansleven op de stranden van Tel Aviv vervolgt zijn

neergezet door onze voorvaderen.

Vervolgens was het tijd om te vertrekken richting Jeruzalem. Na Mekke-i Mukerreme en Medine-i Munevvere is dit DE stad. En ineens sta je oog in oog met de parels van Jeruzalem: Kubbet-us Sahra en Mescid-i Aksa. Met geen enkel woord valt de religieuze sfeer en pracht en praal te omschrijven. Soubhanallah, ik zal me daar niet eens aan wagen.

Dit is nu typisch een ‘moet je met je eigen ogen eens in je leven gezien hebben-plek’. Met pijn in het hart moet ik zeggen dat Palestijnse mannen tot de leeftijd van 55 door de israëlische onderdrukker niet worden

want jullie hebben overal toegang tot.

De kronkelende straten vol spelende kinderen voert ons uiteindelijk naar de historische en imposante ‘Damascus gate’. Terwijl onze vermoeide benen huiswaarts keren zijn onze harten gevuld met heel veel liefde en warmte van de hartelijke ontvangst die we hebben mogen ervaren.

Hoewel deze mensen onder erbarmelijke omstandigheden in armoede en onderdrukking leven houden ze hoop in hun Schepper en in hun broeders en zusters van over de hele wereld.

Dit is een harde wereld waar je niet op zoek hoeft te gaan naar rechtvaardigheid en gelijkheid, want op dit gedeelte van de Olijfberg geldt het recht van de sterkste.

Daar waar de Palestijnse bevolking gebonden is aan allerlei restricties en regels, kunnen de israëlische bezetters overal hun gang gaan. Het recht is hier verloren gegaan toen de menselijkheid ophield.

Terwijl we dieper in de wijk kwamen werden we door een ontzettend penetrante geur zeer onaangenaam verrast. Werkelijk ongelooflijk dat de bewoners het daar weten uit te

Dit is hoe israël moslims met een NL paspoort verwelkomt; aangekomen bij de paspoortcontrole krijg je allereerst de vraag wat je te zoeken hebt in israël (antwoord: toerist), daarna vragen ze je naar de naam van je vader en de naam van je grootvader (die gegevens zijn niet te verifiëren door in je paspoort te kijken, maar dienen slechts ter controle om er zeker van te zijn dat je een moslim bent). Vervolgens neemt men je apart in een wachtruimte en mag je tot nader order daar wachten. Van de ervaren reizigers hadden we van tevoren te horen gekregen dat men soms weleens 10 uur lang moest wachten zonder enige mededeling, daarna mochten ze pas het land in.

Wij hadden ontzettend veel geluk, want al “pas” na 3,5 uur mochten 8 van de 10 mensen door. Onze reisleider en een tweede reisgenoot bleven achter.

Tijdens het wachten op onze reisgenoten kreeg ik van Facebook een automatisch bericht dat mijn account was geblokkeerd omdat er vanaf een onbekend apparaat en een onbekende locatie geprobeerd was in te loggen op mijn account. Rarara, wie zou dat toch geweest zijn.

Een ander interessant euvel heeft zich voorgedaan toen ik even snel in een hoekje mijn middaggebed had gedaan (bij gebrek aan een stilteruimte deden we dat op een kleedje achter de trolley met onze bagage). Toen ik klaar was stond er een meneertje van de beveiliging klaar om te vragen naar mijn paspoort. Hij vroeg mij wat ons doel was in israël (antw: toerist), ben je religieus? (antw: ja), hoe vaak moet je bidden op een dag? (antw: liefst gedurende de hele dag - hij wilde graag 5 keer per dag horen, maar kreeg dat niet van mij), welke steden gaan jullie bezoeken? (antw: blablabla en ook Jeruzalem), ga je vanuit Jeruzalem direct door naar Irak? (antw. met een grijns: is er een directe verbinding tussen Jeruzalem en Irak dan, want ik dacht dat er een aantal landen tussen liggen). Meneertje was gekrenkt dus mocht ik naar zijn leidinggevende. Die vroeg me op een netter manier wat mijn reisdoel was (antw: toerist), OK meneer fijne reis!

Ondertussen mochten de twee achtergebleven reisgenoten na het voeren van 4 keer hetzelfde gesprek met steeds verschillende ambtenaren zich bij ons voegen. Het was inmiddels al na 16.00 uur, maar we stonden na een vertraging van ruim 5 uur eindelijk buiten en onze reis



Katliama bizzat şahitlik etmek weg, terwijl je binnen een moment van rust en bezinning kent, wat een heerlijk contrast. Op weg naar buiten vroeg een Palestijnse meneer waar we vandaan kwamen en toen hij er achter kwam dat hij een groepje Turkse jongeren tegenover zich had werd hij intens blij en nodigde ons uit om bij hem thuis op visite te komen.

Het gemak waarmee hij zijn huis opent voor zijn broeders en zusters is zeer herkenbaar, maar tegelijkertijd ook iets waar ik onwijs trots op ben.... ontelbaar maal alhamdoulillah dat ik ook met deze islamitische waarden en normen opgevoed ben!

Na een korte wandeling door het historische centrum met de klokkentoren dat stamt uit de tijd van het Ottomaanse Rijk kwamen we aan bij de Zee Moskee. Deze ruim vier eeuwen oude moskee kreeg voornamelijk bezoek van zeilers en vissers en heeft een bijzondere ligging aan de kust met een kerk als buur.

Als laatst in Tel Aviv kon een bezoek aan Hasanbey moskee, ook wel Hasanbek moskee genoemd, niet ontbreken. Wederom een prachtige historische locatie en een geweldig mooie gebedshuis dat daar is

toegelaten tot het gebied. Wij konden uiteraard wel naar binnen met onze Turkse ID’s. Wederom de hartelijke ontvangst. Wederom de glimlachende mensen die er met volle teugen van genieten dat hun broeders en zusters elders op de wereld hen niet vergeten zijn. Wederom zij aan zij in gebed met onze Palestijnse broeders en zusters.

Na het laatste gebed van de dag laten we ons meevoeren in de nauwe straten rondom Mescid-i Aksa. De ‘via dolorosa’ voert ons langs een oude meneer dat zoetigheden verkoopt.

Zodra hij hoort dat we uit Istanbul komen roept hij spontaan Allahu akbar ve lillahil hamd! en staat er op ons te trakteren op gebakjes. Hij neemt geen geld aan, ook niet nadat we best lang aandringen, dus rest ons niets anders dan hem te bedanken met gebeden, een intense omhelzing en ontelbaar kusjes. Onderweg spreken we mensen aan en elke keer als we vragen wat zij van ons verwachten is dit het antwoord: geen geld, geen spullen, we willen enkel dat jullie ons niet vergeten. Kom hier en laat zien dat jullie om ons geven.

Een andere meneer: wij weten dat wij deze strijd niet kunnen winnen, maar de overwinning zal jullie toebehoren,

Palastina - dag 2

houden. De straten zijn bezaaid met vuil en viezigheid en het is overal erg onveilig voor de spelende kinderen op straat.

Bismillah, na een eerste vermoeiende dag vol geweldige indrukken starten we deze dag met het ochtendgebed in de Al-Aksa moskee. Eén rakaat gebed in deze moskee staat gelijk aan 500 rakaat in een gewoon moskee en in sommige andere overleveringen zelfs meer dan dat. Het feit dat het in de koran als enige gebedshuis -naast de Ka›ba- bij naam wordt genoemd zegt eigenlijk al genoeg om het belang te benadrukken.

Onderweg naar de Olijvenbergschool zoeken we onze toevlucht van de stank in de masjid van Salman Farisi waar Hanane, een verlegen roodharig schatje, ons verwelkomt en binnen laat. Hier krijgen we te horen dat dit een wijk is waar veel mensen in extreme armoede leven.

De israëlische bezetters weten dit, dus bieden ze de moslimfamilies aan hun huis te verkopen voor prijzen ver boven de marktprijs.

Nadat we volledig zijn opgeladen door het gebed, vertrekken we via de Olijfberg richting Al-Halil, ook wel bekend als Hebron.

De Olijfberg is de bekende berg met een prachtige uitzicht op de oude stad en waar we de foto›s van de Al-Aksa moskee van kennen. Hoewel het uitzicht adembenemend mooi is als je kijkt in de richting van de AlAksa moskee, hoef je je slechts om te draaien om na een korte wandeling van enkele honderden meters in een geheel andere wereld terecht te komen.

Omdat de moslims weten dat ze in feite niet hun huis verkopen maar hun eigen stukje land, proberen ze weerstand te bieden en laten ze zich niet verleiden door het grote geld.

Probeer ze dat maar eens na te doen als je leeft in extreme armoede. Diepe diepe respect voor onze Palestijnse broeders die hier ook nog eens in gevecht zijn met hun nafs. Helaas lukt dat niet altijd en zie je zo nu en dan een huis met een grote israëlische vlag. In de beleving van de israëlische eigenaren is dat stukje grond nu ook israël en geen Palestina meer.









reizen

seyahat 15

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

We vervolgen onze weg en komen eindelijk aan bij de Olijvenbergschool.

Dit is een school voor peuters, kleuters en leerlingen van groep 3.

De school is opgericht in 1964 door directrice Laila en telt in totaal 800 leerlingen. Op het moment dat wij de school binnenkomen smelten onze harten bij het zien van de prachtige kinderen die met hun jufs gezamenlijk aan het repeteren zijn. SoubhanAllah wat een mooie verrassing is dit. Graag deel ik dit met jullie in een filmpje zodat jullie ook hun stemmetjes kunnen horen. Vergeet deze engeltjes niet in jullie gebeden alsjeblieft.

Met tegenzin verlaten we de prachtige kinderen van de Olijvenbergschool om ons te begeven richting Al-Halil.

Onderweg zien we de vruchten van het apartheidsbeleid van israël in de vorm van een muur en tientallen uitkijktorens. De terroristen aan het hoofd van de israëlische regering mogen weten dat geen enkel muur hoog genoeg zal zijn om de band met onze Palestijnse broeders en zusters te kunnen verbreken. Tijdens het zien van de muur dwalen mijn gedachten af naar de periode waarbij de muur veel dichter bij huis was in Europa.

Al-Halil was vroeger een bruisend centrum van handel en nijverheid.

Honderden ambachtslieden bedreven er hun ambacht, verdienden op een eerlijke manier hun brood en leefden er in vrede. Eenmaal daar aangekomen kon je duidelijk zien dat er geen schim meer was te vernemen van de glorie uit het verleden. Daar waar de straten vroeger volstroomden met handelaren en kooplui, zie je tegenwoordig voor een groot gedeelte leegstaande straten. Inderdaad, geen leegstaande panden, maar leegstaande straten. Al-Halil is helaas in verval geraakt, een spookstad geworden.

Het verval van Al-Halil begon toen de israëlische bezetter het leven voor zowel de inwoners als de ondernemers onmogelijk maakte. Met de komst en de uitbreiding van de israëlische inwoners van Al-Halil is het leven van de Palestijnse bevolking op zijn kop gezet. Niet zozeer omdat er israëliërs zijn komen wonen, maar omdat de ruim 700 israëliërs beveiligd en beschermd worden door 3000 israëlische soldaten. Met andere woorden zijn dat zo›n 4 soldaten per israëlische inwoner. De Palestijnen hebben elke dag te maken met de willekeurige behandeling door deze soldaten.

De Palestijnse ondernemers op de begane grond werden continu lastiggevallen door de israëlische inwoners die hun vuil doodleuk uit hun raam op straat gooiden. Je zou denken dat Palestijnse families die hogerop wonen de dans ontspringen, maar niets is minder waar, die werden net zo vaak bekogeld met stenen en vuilnis. Op een gegeven moment komen er zo weinig klanten dat de ondernemers genoodzaakt worden de deuren te sluiten.

Een Palestijnse jongen van 21 voegt zich bij onze groep en zegt ons wel te willen rondleiden. Nadat we ons laten voeren door de afgelegen en doodstille straten kunnen we ineens niet meer verder. Waar je vroeger hier gewoon door kon lopen, is het nu dichtgelast door de israëlische

soldaten. We kloppen aan bij de Palestijnse familie die exact op de grens woont en vragen hen of we op het dak mogen om een goed beeld te krijgen wat er achter de afgesloten straat is. Ze stemmen in en verwelkomen ons in hun huis. Vanaf hun dak zien we al meteen een paar soldaten die op de wacht staan. Wat verder ook erg opvalt is al het puin dat zich op hun dak bevindt.

We vervolgen onze reis door de straten van Al-Halil. De straten die een stille getuige zijn geweest van de wreedheden van de onderdrukkers.

Onze zelfbenoemde gids weet ons te vertellen dat er alleen al in dit gebied meer dan 100 camera›s hangen en meer dan 125 checkpoints zijn in Al-Halil. We komen aan bij een checkpoint dat net op de grens is met de Ibrahimi moskee, waar zich het graf bevindt van de profeet Ibrahim (vzmh), zijn vrouw Sara (vzmh) en ook het graf van onder andere de profeten Ishak (vzmh), Yusuf (vzmh) en Yakub (vzmh). Op het moment dat we daar aankomen is er sprake van een wachtswisseling door israëlische soldaten en het valt ons heel erg op dat de soldaten zich laten vervoeren in zwaar gepantserde voertuigen.

In het jaar 1994 heeft er in deze moskee een gruweldaad plaatsgehad.

Een israëlische arts uit de VS, genaamd Baruch Goldstein, schoot 29 biddende moslims dood en verwondde er 125. Sinds die tijd is de moskee voor éénderde voor de moslims en tweederde voor de joden die er een synagoge van hebben gemaakt. Nog altijd zijn de kogelgaten in de moskee te zien.

Toevalligerwijs stuitten we op een oude meneer die het slachtoffer is geweest van de schietpartij en hebben we een poosje met hem gepraat.

Hij stelde ons keer op keer de vraag waar we geen antwoord op wisten: «waar is gerechtigheid, waar is de moslimwereld?»

Na een kort bezoek aan Bayt Lahm (Bethlehem) en Ariha (Jericho) zijn we teruggekeerd naar Al-Quds, ons thuisstation.

Deze indrukwekkende dag kreeg een nog indrukwekkender verloop toen ons contact sheik Yassir (imam van AlAksa moskee tijdens de heilige maand Ramadan) ons het goede nieuws bracht dat we op ondoleantiebezoek konden naar het huis van de op 2 juli levend verbrande Muhammed Abu Khudair.

De familie van de martelaar Muhammed heeft ons met open armen ontvangen en vertelden ons dat ze enorm blij waren met ons bezoek. Toen de vader vertelde wat er allemaal was gebeurd en wat voor spelletjes er achteraf door israëlische autoriteiten gespeeld zijn om dit in de doofpot te stoppen kon ik alleen maar denken hoe trots en sterk deze man wel niet is, mashAllah.

Terwijl wij in tranen zijn verhaal aanhoorden vertelde hij geduldig verder. Het bezoek hebben we afgesloten met een prachtige recitatie uit de koran door onze broeder Kenan Aslan. Eenmaal terug in de auto naar ons hotel bleef het lang stil...

Bu gezi notları NIDA Partisi Rotterdam Anakent Meclis Üyelerinden Aydın Peksert tarafından tutulmuştur. Önemine binaen okurlarımızla paylaşıyoruz...

Bir sonraki sayıda: Filistin’de geçen diğer günleri paylaşacağız...

nieuws

16 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014



İGMG Genel Başkanı Kemal Ergün:

“Sezon toplantıları ‘Mikat Bölgesi’ gibidir” dolayı manevî boyutlu benzer cezaları vardır. Eğer sezon açılış programlarında verilen görevleri ve hedefleri bir sonraki sezona kadar yerine getiremediyseniz cezaya çarptırılırsınız. Bu da sadece indi ilahide olur.

Yöneticiler olarak üstlendiğiniz görevlerin önem ve manevî sorumluluğu büyüktür.

Sezonun başından sonuna dek planlanan pek çok çalışmamız oldu. Sezonun sonuna gelindiğinde yapılmadığı için kurban gerektiren üç husus var: Bunlar Ev Sohbetleri, Üniversite Evleri ve İşadamları Halkasıdır. Yeni sezonda bu üç konu üzerinde daha sıkı bir çalışma yapmamız gerekir. Her üniversite olan bir kentte bay-bayan ayrı ayrı üniversite evlerimiz olmalıdır.

diledi. Ergün bilhassa eğitim alanında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çok güzel atılımların yapıldığını ve yapılmakta olduğunu duyurdu. Ergün konuşmasında şunlara değindi: “Bazıları Millî Görüş’ün resmi okullar açabileceğine inanmasa da, Allah’a hamdolsun Avustralya’dan Kanada’ya Fransa’dan Hollanda’ya bu işlerin yapılabileceğini Allah bize gösterdi. Sadece bu yıl yaz tatilinden sonra 10 okulumuzdan üçünün resmi açılışını yaptık. Diğer yedisini de önümüzdeki günlerde açacağız inşallah. Bunlardan iki tanesi İmam Hatip Lisesi olarak eğitim verecektir.

Değerli kardeşlerim! Dünyadaki gelişmelere baktığınızda İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarına ne kadar büyük ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Orta-Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Güney Afrika’da ve kendi ülkemizde olan olaylar; Avrupa’da yaşanan gelişmeler İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarının Ehl-i Sünnet vel cemaat akidesine bağlı, orta yolda, mutedil; seven ve sevdiren metoduna, karanlık kuyuların dibine itilen insanlığın ne kadar muhtaç olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. O nedenle çalışacağız, gayret edeceğiz, çok daha gayret edeceğiz. Yoksa İslam ve Müslümanlık; eline bıçağı almış ‘Allah-u Ekber’ diyerek insan boğazlayan görüntülerle tanınacak. Bunun yanı sıra İslamiyet; muta nikâhının Müslümanlıkta da caiz olduğunu söyleyen, böyle bir nikâh adı altında ahlaksızlığı yayan, yaymaya çalışan Şia kültürünün etkisiyle tanınmış olacaktı. Dolayısıyla değerli kardeşlerim, biz ne Şia kültürüne nede IŞİD’ın bu barbar görüntülerine Müslümanları kaptırmamak ve o görüntülerin insanların zihnini daha fazla bulandırmamak için daha çok çalışacağız. Bizim metodumuz rabbimizin yoluna hikmetle çağırmaktır. Bizim meto-

“Bu sezon toplantıları Mikat Mahali gibidir” Geçen sezonda eksik kalan bazı çalışmalar oldu. Sezon açılışının başlatıldığı bu toplantılar Mikat mahali gibidir.

Mikat mahaline gittiğinizde oranın kuralları vardır. Niyet etmek ve ihram giymek gibi. Nasıl ki, Mikat mahaline “ihramsız” girdiğinizde ‘kurban kesme’ gibi cezası varsa, sezon açılış programlarının da, yapamadığın işlerden

dumuz ikna metodudur. Kısaca bizim metodumuzda kavga ve şiddet yoktur. Şu iyi bilinmelidir ki, bir insanda şiddet ve kavga varsa o Millî Görüş’çü değildir. Çünkü biz bunun İslamî olmadığına inanıyoruz”. Üniversiteliler Başkanı Doğukan Ergin’in sunduğu program Kur’an tilavetiyle ve Schiedam cemiyetinin ikramı ile hitam buldu.

Adnan Şahin Schiedam

“Rotası olmayan gemi limanına ulaşamaz”

“Dünyadaki gelişmelere baktığınızda İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatlarına ne kadar büyük ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır”

H

ollanda İslam Federasyonu 14 Eylül Pazar günü Schiedam’da, idarecilerin ve İGMG Genel Başkanı Kemal Ergün’ün katılımıyla düzenlediği bir programla 2014-15 çalışma sezonuna start verdi.

güçlü kadrosu ile çok iş başarabileceklerinin sinyallerini verdi. Bu arada önceki gençlik başkanı Erkan Turan’da kürsüye davet edilerek kendisine teşekkür plaketi verildi. Turan, yeni başkanın çok başarılı işler yapacağına inandığını söyledi.

Bölge ve cemiyet idarecilerinin katıldığı toplantıda kadın-erkek 300 yönetici hazır bulundu. Her zaman olduğu gibi Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantı yoklama ile devam etti. Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran’ın bölge yöneticileri adına yaptığı konuşmanın ardından Hollanda Hasene Derneği adına Bünyamin Karaman bir sunum yaparak Hasene’nin, su kuyusu, kumanya çalışmaları ve geleceğe yönelik kalıcı yardım faaliyetlerinden bahsetti.

Ardından, göreve yeni atanan Bölge Gençlik Başkanı Bahri Bulut kürsüye gelerek kendini ve çalışma arkadaşlarını tanıttı. Yapacakları çalışmalara yönelik ipuçları veren Bulut, kurduğu

Daha sonra Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Esra Yılmazer birer sunum yaptılar. Başkanlar hem geçen sezon yaptıklarını hatırlattılar hem de geleceğe yönelik yapmayı planladıkları faaliyetleri açıkladılar. Erdoğan özellikle yarışmalara daha çok katılım beklediğini dile getirirken, Esra Yılmazer daha çok Bosna-Hersek’teki okul tamir projesinden bahsetti.

Peşinden bazı cemiyetlerde görevden ayrılan cemiyet başkanları davet edilerek kendilerine Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan tarafından birer teşekkür plaketi ve çiçek verildi. Başkanlar, salondakilerle helalleşerek vedalaştılar.

Daha sonra kürsüye gelen Mehmet Erdoğan bir değerlendirme konuşması yaptı. Yeni sezona, yapılan sıla-i rahimlerim ardından enerjik ve güçlü bir şekilde girildiğini belirten Erdoğan, 2014-2015 çalışma sezonunda çok daha verimli ve her alanda katılımın yüksek olduğu bir çalışma beklediğini söyledi ve özetle şunları dile getirdi: “Hafızlık kurslarına önem vereceğiz” “Yeni çalışma sezonumuz hayırlı ve bereketli olsun. Rotası olmayan gemi limanına ulaşamaz. Hedeflere ulaşılabilmesi için her cemiyetin mutlaka bir çalışma planının olması gerekir. Yaptıkları başarılı ev sohbetlerinden dolayı gençlik teşkilatımızı tebrik ediyorum. İrşad ve eğitim biriminin programlarının çok dikkatli takip edilmesinin faydalı neticeler vereceğini bilmenizi isterim. Bu dönemde bilhassa hafızlık kurslarına önem vereceğiz. Onun yanı sıra çocuklarımızın aidiyet kazanabilmeleri için gerekli çalışmaları yapacağız. IŞİD’a katılmak için Suriye’ye giden gençlerin olduğunu duyuyoruz.

Bizim onlarla hiçbir alakamız yoktur.

Bizim cihad anlayışımız; Müslümanın Müslümana kurşun sıkması şeklinde olamaz. Bize göre Müslümanın Allah rızası için yaptığı her fiil cihattır. Biz gençlerimize sahip çıkacağız ve onlara gerçek cihadın ne olduğunu anlatacağız” Kısa zamanda 10 okul açıldı...

Ardından Hollanda İslam Federasyonunun da bağlı bulunduğu İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları(İGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün yöneticilere hitap etti. Bir saate yakın konuşan Ergün yeni sezonun; günahların affına, sevapların artmasına vesile olmasını











mozaïek

mozaik 17

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

Mihenk

Bürokrasiyi kendi silahıyla vurdu...

İbrahim Turgut

Huzur...

3 bin 500 dilekçeyle bürokrasiyi kilitledi Hollanda’da Rotterdam yakınlarındaki Dordrecht kentinde yaşayan Mustafa Karaşahin, intikam almak için, Şehir İdaresi’ne iki yıl içinde 3 bin 500 dilekçe yazdı.

Y

asalar gereği dilekçelere 4 hafta içinde cevap vermek zorunda olan Şehir İdaresi, dilekçelere cevap verebilmek için özel memur görevlendirdi. Ancak dilekçelere cevap vermekte yine de yetersiz kalan kurum, Mustafa Karaşahin’i mahkemeye verdi. Şimdi cezaevine girme ihtimali olan Mustafa Karaşahin ise, “Cezaevinde dilekçe yazmak için daha bol vaktim olur diyor.

GAYRİMENKULLERİ SATILINCA SAVAŞ BAŞLATTI Alman Der Spiegel Dergisi’ne de konu olan Dordrecht Şehir İdaresi ile Mustafa Karaşahin arasındaki anlaşmazlık, Karaşahin’in gayrimenkulleri yüzünden başladı.

Dordrecht Belediyesi iki yıl önce, toplam 42 gayrimenkulü olan Şahin’e bazı kiracıları yüzünden ve yangın güvenlik kurallarını ihlalden para cezası kesti. Mustafa Karaşahin, haksız bulduğu bu cezaları ödemeyince gayrimenkullerinden ikisi icra yoluyla satıldı. Bunun üzerine Karaşahin, Şehir İdaresi’ne bazı günler 70’i bulan sayıda dilekçe yazarak çeşitli konularda bilgi istedi. Hollanda

yasalarına göre, resmi kurumlar dilekçelere 4 hafta içinde cevap vermek zorundalar. Aksi takdirde kurum, dilekçe sahibine bin 260 Euro’ya kadar para ödemek zorunda.

Köşeye sıkışan Dordrecht Şehir İdaresi, dilekçelere cevap yetiştirmek için memur aldı.

KARAŞAHİN’İ MAHKEME DE DURDURAMADI Dilekçelere cevap verebilmek için çoğu kez hukukçulardan ve farklı uzmanlardan görüş almak gerekiyordu.

Dilekçelerin yıllık maliyeti yarım milyon Euro’yu bulunca Şehir İdaresi mahkemeye başvurdu. Geçtiğimiz mart ayında mahkeme, Mustafa Karaşahin’in resmi kurumlara ayda en fazla 10 dilekçe yazabileceğine karar verdi. Ancak mahkemenin kararı da Karaşahin’i durdurmaya yetmeyince fazladan yazdığı her dilekçe için para cezası kesildi. Bu para cezalarının miktarı ise 300 bin Euro’yu buldu. Fakat Mustafa Karaşahin bu cezaları da ödemeyince cezaevine girme ihtimali doğdu. Karaşahin’in cezaevine girip girmeyeceğine mahkeme karar verecek.

DİLEKÇE TERÖRÜ Bu arada Hollanda’da Mustafa Karaşahin’in dilekçe hakkının sınırlandırılmasının insan haklarına aykırı olup olmadığı tartışılmaya başladı. Bürokrasiyi kendi silahıyla vurduğunu belirten Mustafa Karaşahin, belediyenin kendisini küçümsediğini ve direnmeye devam edeceğini ifade ediyor. Çaresiz kalan yetkililer ise, Karaşahin’in yaptıklarını “dilekçe terörü olarak nitelendiriyorlar.

Mustafa Karaşahin’in bu ilginç direnişi ise dünya medyasında geniş yankı buldu.

Doğuş Haber Merkezi

Hollanda Başbakanı Mark Rutte:

“İsrail’in kendini savunma hakkı vardır”

“Savunma” dediğiniz bu mudur Sayın Rutte?

ortaummet_45@hotmail.com

«

Huzurun kalmadığı bir dünyada her şeye rağmen hayat devam ediyorsa, hep birlikte yapacağımız çok şey var demektir. Öyleyse bize düşen görev nedir? Bunun cevabını vermemiz gerekir. Sorunları ortadan kaldıracak bir fikri oluşumu inşa etmek, sorumluluk bilincine sahip istisnasız her insandan beklenir.

Saadet dünyasını, bütün insanlık için inşa etmemiz gerekir. Aksi takdirde geç kalmamız mukadderdir.

Biz sadece kendimiz için değil, bir başkaları için de yaşarız. Dünyaya bakışımız bundan ibaret olmalıdır.

Nitekim İslam uleması, İslam’ı şöyle tarif ederler: Halik’ ta’zim (Allah’ı yüceltmek), mahlukatına şefkat göstermektir. İslam’ın ta’rifini bir cümlede özetlemiş oldular. Böyle bir dinin mensuplarından zarar gelmesi mümkün değildir. Herkes kendine göre bir ta’rif yapmaya kalkarsa, sağlıklı bilgiye ulaşmak, bu dine yabancı olan kişiler için zor olacaktır.

Hakikatin, güzelliklerin, adaletin, merhametin insan olmanın erdemini kaçırmak istemiyorsak, bunun dünya ve ahiret hayatında bir hesabının olduğunu kabullenmemiz gerekir. Bu ise, insan olmanın gereğidir. Basiret sahibi, mukaddes bir varlık olduğumuzu hiçbir zaman unutmamamız gerekir. İslam dinini temsil ettiğini iddia edenlerin, yanlışlar içinde oldukları, yaptıkları konuşmalardan ve işledikleri fiillerden anlaşılmaktadır. Din önemli bir olgudur. Onun adına konuşacakların, Kur’an ve Sünnet hakkında geniş çapta bilgiye, İslam’ın kültür birikimine vakıf olmaları, bu görevin tabiatı gereği, çok büyük önem arz etmektedir. Öyle ise inananlar için, muhtaç olunan şey, istenen sosyal hayatın tanzimin de, kaynağa gidilmesi ve istikametin tespitin de ihtilafa yer verilmemesi, arzulanan huzurun selametin, refahın, faziletin ve saadetin meydana gelmesi bütün insanlığın kazanımı olacaktır.

Aranan kaynağın İlahi oluşu, hiç şüphesiz vahye dayanması, yanlışlığı ortadan kaldıracaktır. İnancımız bu merkezde olmalıdır. Bulunan adresin doğrulanması gerekir. Onun mihengi, Kitap ve Sünnettir.

Mevlânâ ne güzel ifade etmiş mesnevisin de: Hasan Ali Yücel’in manzum tercümesiyle: “Can tende var oldukça kulum Kur’an’a, Yol toprağıyım Peygamber-i zişana, Hakkımda bunun zıddına söz etse biri, Vay bu söze, vay böyle diyen insana...”

Ancak bu kadar güzel söylenir!..

Kulun, kul olması, algı problemini gündeme getirmiştir. Bu durumun inkarı, asla mümkün değildir.

Günümüz de insanlığın, algı operasyonlarıyla düşünme yeteneklerinin zedelendiği, bağımsız düşünmeyi ortadan kaldıran, bir gerçekle karşı karşıya bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle bir dünya da bulunduğumuzu unutarak, her duyduğumuzun gerçek olduğunu farz sayarsak, zaman için bunun tesiriyle, kendi hayatımız da hâkimiyet oluşturur.

TV’de her seyrettiğimiz haberin, her duyduğumuz hikâyenin gerçekliğini araştırmamız gerekir. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı bir

dünyada,teenni ile hareket edilmesi, sağlıklı düşünceyi beraberinde getirecektir. Burada bekleyip düşünmek gerekir. Yok! İçine düşüldüğü ve bir takım arızaların ortaya çıktığı gerçeğini görmeden, yapılacak bütün konuşmalar ve fiiller, günü kurtarmaya yönelik olacaktır.

Huzurun ve barışın hâkimiyeti ancak, görmekle ve düşünmekle mümkündür. Yüce yaratıcının insanlar için koyduğu ilkeler ve yasalar, insan fıtratına uygun (lehinde ve aleyhinde), sosyal hayata aykırı olmayan İlah’i yasalardır.

Bunlara kulak verip hayata tatbiki sağlanırsa, bütün bir insanlık huzur bulacaktır. İnanan ve inanmayanlar, birbirlerinin düşünce farklılığına takılmadan, yaratılışta her insanın, inanmak veya inanmamak hürriyetine sahip olduğu gerçeğini ve o Kur’an öğretisini hatırlamaları gerekir. O zaman sorun ortadan kalkacaktır.

Yaratanla yaratılan arasında var olması gereken ilişki, ibadet boyutunda anlamını yitirdiğinde, meydana gelen ifsat (bozulma), hem kişisel ve hem toplumsal bozulmayı beraberinde getirir. Sosyal bir proplem olarak hadiselerin meydana geliş sebepleri incelendiğinde, bu gerçekleri görmemek, olaylara dar bir çerçeveden bakıldığı gösterir. Bundan vazgeçilip sahih düşüncenin dostu olmak gerekir.

Rabbimiz Kitabın da: “Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” (48.1819) buyurur.

Ayette görüldüğü üzere, bir hadiseye işaret ederek bazı hakikatleri talim ettiriyor. Önce sadakat, sonra inanmak ve kendisine verilen vazifeyi yerine getirerek huzur ve güven bulacağını, böylelikle arzu ettiği hedefe varacağını, bunun yanında da dünyevi refaha kavuşacağını beyan ediyor. En büyük mutluluğun, dünyadan ziyade ahiret yurdunda olacağını, başka bir ayeti kerimeden öğreniyoruz: “Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinindilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.” (11.108) İşte, ebedi mutluluğun müjdesi, dünyada söz dinlemenin en büyük hediyesi, Cennet!..

Sonuç: Söylenecek söz, bu ayetlerin ve hikmetli sözlerin içinde saklıdır.

Arifler okuyunca anlayacaklardır.

Anlamak isteyenlere davetimizi yaparak, Mevlânâ’nın şu veciz ve hikmetli sözleriyle sizleri, baş başa bırakalım: “Ey çarelere başvuran, ölünün gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü lâmekan alemine çevir, aklını başına al. Varlık alemi çarelerle doludur da Allah, bir pencere açmadıkça yine çare yok! Bu cihan, cihetsiz lâmekan aleminden meydana gelmiş, bu cihana lâmekan aleminden bir mekan verilmiştir. Allah’ı candan-gönülden seviyorsan varlıktan yokluğa dön.

Bu yokluk, gelir yeridir; ondan kaçınma. Bu varlık da çok olsun, az olsun, gider yeridir! Hak sanatının tezgah evi, mâdem ki yokluktur. O hâlde tezgah evinin dışında ne varsa değersizdir.” (2/53/685-690)

nieuws

18 haber Dostça

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

muratgedik@muratgedik.nl

Murat Gedik

Unutulan Hollanda...

Gerçekten biz Hollanda’yı unuttuk mu? Doğduğumuz, büyüdüğümüz, ekmeğini yiyip suyunu içtiğimiz Hollanda’yı? Hayatımızın neredeyse tamamını geçirdiğimiz Hollanda´nın neresindeyiz biz? Ne buralı olabildik, ne de ebeveynlerimizin geldiği yerden olabildik. Âdeta iki arada bir derede kaldık, çelişki içinde hayatımızı sürdürmekteyiz ve bir kimlik buhranı ile boğuşmaktayız.

“Unuttuk mu?” sorusuna cevap aramak değildir bu yazının amacı.

Amaç sadece bir tespiti kaleme almak ve insanımızın ilgisine sunmaktır.

Türkiye’miz bir hak tanıdı ve yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız da ilk defa bir seçimde yaşamış oldukları ülkede oylarını kullandılar.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile bir ilk yaşandı ve artık Türkiye yerel seçimleri hariç yurtdışında da sandıklar kurulmaya devam edecek.

Oy kullanmaya giderken insanımızın soğukkanlılığı şimdilik çok şükür önemli sıkıntılara yol açmadı ve kutuplaşmalar pek fazla dışarı vurulmadı. Özellikle toplumumuzun ortak yerleri olan camilerimizin âdeta siyasâ arenalara çevrilmesi ilerisi için iyi sinyaller vermiyor. Bu konuda inşallah gelecek seçimlerde daha hassas davranılır.

Sandıklar kuruldu, Rotterdam’da 63, Deventer’de ise 24 sandıkta randevu usulü ile dört gün oy kullanma imkânı tanındı. Elbette eksiklikler olacaktı ve bu bir ilkti. Ne yapıp edip başkonsolosluklarımızın hakkını vermeliyiz. Gecelerini gündüzlerine kattılar ve alınlarının akı ile bu işten çıktılar. İlk gün Rotterdam’da olmam hasebiyle ilk izlenimlerimi orada edindim ve sandıklarda çok eksiklikler vardı. 63 sandığın neredeyse hepsinde MHP temsil ediliyordu, AKP yarısında yoktu, CHP ise parmakla gösterilecek kadar sayı ile temsil ediliyordu.

Hem seçimlere giden süreçte, hem de sandıkların kurulduğu günlerde görülmeye değer olan konu ise buralarda yaşayan insanlarımızın ne kadar Türkiye siyaseti ile iç içe olduklarına tanıklık etmekti. Hem de öyle insanlar koşuşturuyorlardı ki duysam inanmazdım.

STK’lar Türkiye ile meşgul olmasınlar, Türkiye siyasetinden uzak dursunlar, siyaset yapılacaksa Hollanda siyaseti ile uğraşılsın diyenler öyle bir koşu içerisine girmişlerdi ki. Hatta içlerinde “bunlar Türkiye siyaseti ile uğraşıyorlar ve böylece uyuma engel oluyorlar” deyip oraya buraya haber uçuranlar bile vardı. Öyle insanlar ki kraldan fazla kralcı olmuşlar; utanmasalar ve fırsat verilse amigoluğa dahi soyunacaktılar. Gerçi amigo olarak

gelip de pes edenler de yok değildi ve sağ olsun yetkililer gereken önlemleri aldılar. Ve çok şükür Almanya ve Belçika gibi ülkelerde yaşanan milletvekili kabadayılığı Hollanda´da yaşanmadı. Ve maalesef yine tarafsız olması gereken camilerimizin yöneticileri siyasi parti adına sandık başlarına oturmuşlardı.

Eksikler ve yanlışlar elbette olacaktı.

En büyük yanlış ise randevu ile oy kullanma konusudur. Hele bir de ailece randevu alıp gelenlere aileden birine oy kullandırıp diğerine ise “sizin oy kullanma gününüz başka zaman” denmesi, bazen insanımızı çileden çıkarmıştır. Siyasî irade bu ve buna benzer konuların vebalini hemen Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yükleyeceğine bu fikri sunanlara yönelmeli. Mevcut ortamda YSK siyasi iradesiz hiç bir iş yapamaz. Bu işi aceleye getirip var olan yanlışları YSK´ya yüklemek ucuz siyasettir. Oy kullanma yüzde 8’lerde kaldı ise bunu yükseltme yolları aranmalı, ararken sadece eş dosttan değil de toplumun çeşitli yerlerine ulaşılmalı. Bu yanlışlara sebep olanlarla muhatap olunursa sorunlar yine çözülemez.

Bahsedilen o Türkiye siyasetinden uzak durulsun diyenlerin konumuna geri dönecek olursak, adamlar öyle bir gaz almışlar ki kimseyi görmez durumda idiler. Sanki Türkiye siyasetine onlar yön veriyorlar, sanki her şey onlardan sorulur gibi bir havalar. Hatta rahatlıkla denilebilir ki adamlar Hollanda´da yaşadıklarını dahi unutmuş gibiydiler. Hele bazıları var ki benim her zaman iftihar ile benimsemiş olduğum dünya görüşümün içinde bulunmuşlar. Ve bunlar Türkiye siyasetini bahane ederek fikrimi temsil eden teşkilata ne iftiralar edip ihanet etmişlerdir. Ama çok şükür onların bu ucuzluklarını tekrar tescillemiş olduk. Onlar zamanında fitne üretip uzaklaştırılmışlar ve şimdi bulundukları yerin uşağı olmuşlar.

Yarın başka yerlerde ikbal görünce hemen oraya yöneleceklerdir.

Hollanda’da yaşamış olduklarını bir seçim zamanı unutanlardan bu topluma ne fayda olur acaba?

Göçün 50. yılında bazı STK´lar başarılı olamadılarsa, kendini kanaat önderi zannedenler başarılı olamadılarsa bunun gerekçesini bu tür menfaatperestlikte aramak hiçte abes olmayacaktır. “Bir yerlere kendimi kanıtlayacağım diye, özü ve sözü bir olmayanları bu toplum artık fark edebilmeli” demek maalesef hâlen bir hayalperest yaklaşım olarak kalmaktadır. İlk seçimi Hollanda olarak yaşadık ve yukarıda yazılanlar eminim ki bütün Avrupa ülkeleri için geçerlidir.

Sandıklara gidilen zamanlarda ve seçim günlerinde yaşanan keskin virajlara rağmen kazasız belasız seçimi atlattık. İnşallah dersler çıkartılır ve bundan sonra seçimlerin de kazasız belasız atlatılması için toplumumuzun bütün kesimleri üzerine düşen görevleri yerine getirirler. Ve sonuçların, asil milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Menfaat uğruna, yeri gelip Hollanda’da yaşadıklarını unutanlara, ve yine menfaat uğruna Türkiye ve Türk’ün değerlerini unutanlara fırsat verilmemesi dileğiyle.

Dosya...

“Ülkemiz Gibi Pek Çok Güzelliği Bir Arada

“Uzun Göl’ün gü beton gölgesi dü Gazetemizde yaptığımız, ‘tatil anılarınızı bizimle paylaşın’ çağrımıza yanıt veren Ayfer Altunterim bizi iş yerine davete ederek ilginç gezi notlarını Doğuş’a anlattı.

A

msterdam’da bir toplantıda karşılaştığımız, Ayfer hanım bize anlatmak istediği pek çok şeyin olduğunu söyleyerek bizi merkezi Zandam’da bulunan Laservisionbeauty’e davet etti.

Biz de elbette davete icabet ettik.

Sıcak bir çay ve sohbet Cuma sabahı Westzijde 59a adresinde bulunan işyerine vardığımızda saat 10.30 suları idi. Sıcak bir çay ile başladık Ayfer hanımın anlatacaklarını dinlemeye.

Eşi ve iki kızı ile birlikte çok güzel bir Türkiye ve Kıbrıs turu yaptıklarını belirten Ayfer Hanım biraz heyecanlı bir halde, o güzel hikâyenin neresinden başlayacağını bilemediğini itiraf ederek gülüyor neşeyle. “En baştan başlayın lütfen” diye küçük bir destekte bulunuyoruz.

Birçok ülkeyi de gezdiğini hatırlatan Ayfer Hanın, “Her ülkenin kendine has ayrı ayrı güzellikleri var ancak ülkemiz gelince adeta bir gökkuşağı misali aradığın her güzellik mevcut. Birde dinimizin güzelliğini eklediğimizde ülkemizin bulunmaz bir yer olduğu

ortaya çıkıyor.” diyor Ayfer Hanın ve sözlerini duyduğu bir üzüntüyü dile getirerek sürdürüyor.

“Bizler maalesef güzel ülkemizin her bir köşesinde bulunan tarihi ve kültürel değerlerimize yeterince sahip çıkamıyoruz. İnceledim. Bizdeki örf, adet ve gelenek zenginliği, dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki bir hep bir arada göremedim. Ama ne yazık ki, bunlar zaman içinde azalmaya yüz tutmuş.

Doğrusu bu beni çok üzmektedir.

Türkiye’yi karış karış gezdim diyebilirim. Peygamberler diyarı Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki güzellik ve zenginliği ise dünyanın hiçbir yerinde görmek mümkün değil. Bilmiyorum.

Acaba ben mi bölgeyi çok seviyorum da, o yüzden bana mı öyle geliyor?

Yo, hayır bu gerçekten böyledir.

Mezopotamya. İki nehir arasındaki kent uygarlıklara, medeniyetlere beşiklik etmiş peygamberler diyarı yer.

Dicle ile Fırat’ın ortak ülkesi Güneydoğu Anadolu’muzda o kadar çok güzellikler gördüm ki, bunların hepsini bir arada bir başka ülkede asla göremezsiniz.” diyor.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

n e l a t e b 1 = n ale = 1 betalen 2h halen > Merkez Schiedamseweg 116 - 118 3025 AH Rotterdam-West Tel. 010 476 41 83 > Şube I Bijerlandselaan 176 3074 BJ Rotterdam-Zuid Tel. 010 419 61 73 > Şube II Dr. Orhan Maltepe Cad. No. 18/E Pendik-İstanbul Tel. 0090 216 390 80 82

Uzun Göl’ün güzelliğine beton gölgesi düşmüş Birkaç yıldan bir ülkemizin değişik bölgelerine aile turu düzenlediklerini belirten Ayfer Hanım önceki yıl da Karadeniz bölgemizi gezdiklerini söylüyor ve ekliyor. “Hem seviniyorum hem üzülüyorum. Örneğin uzun gölün çok daha önceki tabi halini biliyorum.

Ama maalesef orası da son gördüğümde beton yığınından nasibini almış. Ve şu an gölün eski güzelliği pek fark edilemiyor. Bunlara şahit olmak şahsen beni çok üzüyor” diyor. Çanakkale ne büyük bir değer Hollanda’dan hareket ettikten sonra önce Silivri’deki evlerine uğradıklarını ve daha sonra turun önemli bir bölümünü oluşturan Çanakkale’ye gittiklerini belirten Ayfer Hanım çocukları ile birlikte gezdikleri Çanakkale intibalarını şu şekilde özetliyor. “Çanakkale’de çok ama çok ciddi bir savaş verilmiştir. Yüzbinlerce şehit kanı akmıştır o topraklara. Kısaca bir destan yazılmıştır Çanakkale’de. Ben böyle bakıyor ve böyle görüyorum. Belki farklı bakıp farlı düşünenlerde ola-

het leven

yaşam 19

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Kısa haberler

Barındıran Bir ülke Daha Bulunmaz”

üzelliğine üşmüş”

bilir. Ama şunu söylemek istiyorum. Çanakkale’de bu savaşları anlatan bir şey yok. Acaba ben mi göremedim? Yapılan bir şehitlik dışında. Bu da üzücüydü. Çanakkale’nin doğası çok güzel. Hiç orada güneşin batışını seyrettiniz mi bilmiyorum. Allah tüm güzellikleri o bölgeye vermiş. Bilhassa bu turları çocuklarımız için yapıyoruz.

Onların geçmişimizle, tarihimizle, kültürümüzle tanışmalarını, buluşmalarını ve onlara sahip çıkmalarını sağlamayı amaçlıyoruz. Gittiğimiz yerlerin tarihçesini gitmeden önce mutlaka okumaya çalışıyoruz. O zaman gezi daha keyifli ve daha ilginç oluyor. Elbette Çanakkale bir rehber eşliğinde gezilirse daha da heyecanlı ve öğretici olur. Biz gidenlere bir rehber eşliğinde gezmelerini ve yeterince vakit ayırmalarını öneriyoruz.”

Kıbrıs yavru vatan Çanakkale’den sonra Altınoluk ve Manisa’ya uğradıklarını anımsayan Ayfer Hanım bizi daha sonra 1974 yılında savaştan hemen sonra yerleştikleri ve 15 yıl yaşadığı çocukluk ve genç kızlık döneminin ilk yıllarını yaşadığı yavru vatan Kıbrıs’a götürüyor. İlk ve ortaokul arkadaşları ve öğretmenleri ile düzenli olarak bir araya geldikleri ve de ailesinin bulunduğu yer olan Kıbrıs’a gittiklerini söylüyor. Daha çok aile ve arkadaş ziyareti şeklinde devam eden ziyaretleri esnasında yaşadıkları bazı anılarını anlatıyor. “Kıbrıs’ta Rum kesimine geçip bir türbeyi ziyaret etmek istedik. Türk kesiminden giriş yaptık diye bize geçiş izni vermediler. Oysa bizim Hollanda pasaportumuz da var idi. Sırf Türk kesiminden giriş yaptığımız gerekçe gösterilerek bizi Rum kesimine almadılar…” Ancak daha sonraki günlerde yeni çıkan bir yasa ile bayramlarda karşılıklı geçişlerin sorunsuz yapıldığını da haber veriyor. Ayfer Hanım bize Kıbrıs’ta yaşadıkları iki tatsız anısını da anlatıyor.

Su altında da çekim yapan fotoğraf makinalarının biraz fazla derin dalış yapmaları sonucu bozulduğunu ve Kıbrıs’a kadar çektikleri görüntülerin de maalesef kaybolduğunu söylüyor.

Bir diğeri ise Kıbrıslı bir sınıf arkadaşı ile ilgili. Arkadaşının çok geniş odalı Rum yapımı evde oturduklarını ve arkadaşının itfaiyeci olan babasının ise uzun yıllardır müthiş bir okuma meraklısı olduğunu ve okuduğu gazeteleri ve kitapları çok düzenli bir şekilde biriktirme tutkusu olan biri olduğunu hatırlatıyor. “Buraya gelmezden evvel yani 25 yıl önce onun üç oda dolusu kitap ve gazeteleri vardı. Onları kimseye vermezdi. Ben eşiyle anlaşarak gizlice alıp okur tekrar iade ederdim.

Geçtiğimiz yıl vefat etmiş. Arkadaşımın yanına uğradım. Kitap ve gazetelerin akıbetini sordum. Korkunç bir şey söyledi. Hepsini atmış veya yakmış. Bu olaya da çok üzüldüm. İçinde çok değerli dini kitaplar ve Kur’an-ı Kerim de bulunuyordu. En son attıkları kitaplardan sadece bir kaçını kurtarabildim.”

Bu arada söz dönüp dolaşıp Ayfer Hanım’ın 45 yaşında iken vefat eden annesine geliyor. “Annem gibi bir kadı dünyada yoktur desem doğrudur diyor ve annesinin ablalarına verirken duyduğu bazı altın tavsiyeleri hatırlıyor. “Annem çok zarif bir hanım idi.

Bizler onun güzelliklerinden ne kadar alabildik ve çocuklarımıza yansıtıyoruz bilemiyorum. Ablalarımı zaman zaman bir kenara çeker ve öğütler verirdi.

Ben de dinlerdim onları. Bilhassa aile ortamının korunmasında çok önemli olabilecek bazı püf noktalarını söylerdi. Şöyle derdi. ‘Olur, a eşlerinizle tartışıp kavga edip küsüşmüş olabilirsiniz. Bu olabilir. Ama sakın ola ki bu küslüğü ‘yatak odasından içeri kesinlikle sokmamalısınız’ derdi.”

Bodrum’dan âdeta kaçarcasına ayrıldık Ayfer Hanım Kıbrıs’tan sonra tekrar Türkiye’ye geçtiklerini ve birkaç gün Bodrum’da kalmayı daha sonra da Güneydoğu Anadolu’ya geçmeyi planladıklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor. “Aslında Bodrum’da biraz kalacaktık. Ama doğrusunu isterseniz bir an orada kendimizi Av-

Almanya’daki Türkler Hollanda’da çalışabilir Avrupa Adalet Divanı, Hollanda’da çalışmak için verdiği izinlerin katı ve Avrupa’daki hizmet sunma özgürlüğüne aykırı olduğuna karar verdi.

Essent şirketine verilen 264.000 euroluk çalışma izni cezasına yönelik olarak yapılan başvuruyu değerlendiren Avrupa Adalet Divanı, Hollanda’nın çalışma izni konusunda çok katı olduğunu belirtti. Kararda bu kuralların Avrupa çapında kabul edilen ‘hizmet sunma özgürlüğüne’ uymadığına da dikkat çekildi.

Essent bir Hollandalı firmaya iskele inşa etmesi için görev vermişti. Bu şirket ise kurulacak iskele için Almanya’dan bir şirket ile anlaşmıştı. Alman şirkette çalışan 29 Türk, 1 Faslı ve 3 eski Yugoslavyalı işçi Hollanda’da kurulacak iskele inşaatında çalışacaktı.

Ancak Hollanda Çalışma Müfettişliği inşaatta görev alan bu işçilerin çalışma izinleri olmadığını ve Hollanda’da çalışamayacağını belirterek şirkete ceza kesmişti. Avrupa Adalet Divanı’nda bakılan dosyada, işçilerin Almanya’da yasal olarak çalıştığı ve Alman şirket ile Hollandalı şirket arasında varılan iş anlaşması uyarınca da Avrupa’da çalışma serbestliği kapsamına girdiklerine hükmetti. Kararda, Hollanda mahkemelerinin verilen cezayı tekrar gözden geçirmesi ve ayrıca Hollanda’da bu konuda yürürlükte olan yasaların da Avrupa’ya uyarlanması gerektiği vurgulandı.

“IŞİD’in arkasında ABD, ve İsrail var” rupa’da hissettik. Her yerde ellerinde bira şişesiyle dolaşan yabancı turistler. Caddede sokakta çalıp duran yabacı müzik falan vardı ve dediğim gibi kendimizi âdete Hollanda’da buluverdik. Oysa biz daha değişik şeyler görmek için gelmiştik ülkemize. Daha çok kızlarımızın isteği doğrultusunda gece saat iki gibi oradan ayrılma kararı aldık ve yola koyulduk.

Daha sonra şuan ismini hatırlayamadığım küçük bir köyde konakladık.

Yollarda çok lüks yerlere girmekten özellikle kaçınarak daha çok mütevazi şeyler yemeyi tercih ettik.” Ayfer Hanım bir de çat kapı köy evlerine misafir olmayı ve ilginç insan hikâyeleri dinlemeyi, soğanı kırıp ekmeği bölerek yemeyi, aynı tabağa hem birlikte kaşık sallamayı çok sevdiklerini söylüyor.

Ayfer hanımın en mutlu olduğu şey ise doğayı ve benzer ortamları tüm aile fertlerinin sevmesi. “Eğer çocuklarımız bu tür şeyleri sevmeseler maalesef biz de gidemeyiz. Demek ki bizden bir şeyler onlara sirayet etmiş” diyor.

Güneydoğunun Tadını çıkardık Ayfer Hanım bize turlarının son durağı olan Hasankeyf’i anlattı. Bir süre sonra baraj suları altında kalacak olan tarihi mekânı anlatırken bir kez daha üzüntüsünü dile getiriyor. Uzun yıllar önce babası ile birlikte gezdiği Hasankeyf’i bu gün kendi çocukları ile birlikte gezebildiği için sevindiğini söylüyor. Hasankeyf’i tanıtan bir resimli kataloğu göstererek Hasankeyf’in de-

rin bir kültür hazinesi olduğunu belirtiyor. İlgililerin bu kültür hazinesinin su altında da olsa ziyaret edilebilecek bir hale getirmelerini istiyor. Zira insanların bazı bilgileri okuyarak değil bizatihi görerek dokunarak elde etmelerinin mümkün olacağını savunuyor.

Doğrusu Ayfer Hanım Hasankeyf’le alakalı çok şey anlattı ancak bu seferlik yerimiz ancak bu kadarına müsaade etti.

Ayfer Hanın son bir gezi ipucu olarak o yöreye gidenlere Gaziantep’teki dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Zeugma Mozaik Müzesi’ni gezmelerini tavsiye ediyor.

Bu güzel anılarını bizimle paylaştığı için Ayfer Hanıma ve tüm ailesine teşekkür ederek ayrılıyoruz. Bu arada Ayfer Hanım ile sohbetimiz sırasında bize çay ve kahvaltılık ikram eden boş vakitlerinde annesine yardım eden evin küçük kızı Helin’e de çok teşekkür ediyoruz.

Doğuş Haber Merkezi

«

ABD Ulusal Güvenlik Dairesi eski çalışanı Edward Snowden ilginç bir iddiada bulundu. Gizli bilgileri sızdırdığı için kaçarak Rusya’ya sığınan ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve ABD ulusal güvenlik dairesi eski çalışanı Edward Snowden, IŞİD ile ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı. Snowden, Irak’ta kaosa neden olan IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratı olduğunu ileri sürdü. IŞİD’in bölgede İsrail’in güvenliğini tesis ettiğini söyleyen Snowden’a göre ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları dünyadaki bütün terörü “eşek arısı yuvası” adlı bir strateji ile bir araya getirmeye çalışıyor.

Eski ajan Snowden, İsrail’i korumak için, Ortadoğu’da İsrail’e karşı olan grupların kendi içlerinde savaştırıldığını ileri sürdü..

iki Müslüman kadın heykeli dikildi Den Haag Spui’de iki genç Müslüman kadının heykeli dikildi. Heykel, iki samimi arkadaşın şehirde dolaşırken, bir yandan da tablete bakmalarını tasvir ediyor. Adı “Arkadaşlar”’ konan heykeldeki Müslüman kadınlar, modern giyimli ve mavi başörtüsü taşıyorlar. Heykeli yapan Tony van de Vorst; ‘’ Müslüman kadınlar, Hollanda toplumunun parçasıdır. Onları toplumdan soyutlayamazsınız.’’ dedi. PVV Partisi’nden Elias van Hees, dikilen heykelin Hollanda’da ilerleyen İslamlaşmanın bir kanıtı olduğunu söylerken, öfkeli olduğu gözlerden kaçmadı.

nieuws

20 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194- 2014



Türkçe, konuşulan ana okulları açın!

DEİK’de devlet dönemi

A

lmanya’nın Köln şehrinde düzenlenen ve 173 şehir temsilcisine sertifikaları verilen görkemli toplantının ardından bir hafta geçmeden devletin DEİK’i kamulaştırdığı haberi gündeme bomba gibi düştü

ekonomik ilişkilerini yürütme” görevi çerçevesinde üye şirket sayısı 750’ye ulaştı. 42 Kurucu Kuruluşu ile 115 İş Konseyi’ne imza atan DEİK’e, üye 148 Ticaret ve/veya Sanayi Oda ve Borsa, Oda Temsilciliği’nin yanı sıra , 3 de Yurtdışı Temsilciliği bulunuyor.

Köln şehrindeki toplantının mimarı DEİK Yönetim Kurulu Üyesi ve DTİK Avrupa Bölge Komitesi Başkanı Hollanda’nın ve Avrupa’nın sayılı Türk işadamlarından olan Turgut Torunoğulları konu ile ilgili olarak, bir şey söylemek için henüz erken olduğunu, DEİK’in özellikle 2009 yılından itibaren genişleyerek çok büyüdüğünü ifade etti. Kamulaştırma kararı hakkında “Hayırlısı ne ise o olsun” demekle yetindi.

3 Yurtdışı temsilciliğinin en faal olanı ise Başkanlığını Turgut Torunoğulları’nın yaptığı Avrupa Bölge komitesi idi.

1986 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın bizzat talimatı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde kurulan DEİK’in kurulduğu günden beri TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yapıyordu. Özellikle 2009 yılından itibaren örgütlenmesinde ve büyümesinde görülen ivme ile “Türk özel sektörünün dış

TORBA yasası çerçevesinde önergeyle kamulaştırılan DEİK Ekonomi Bakanlığı’nca belirlenen özel sektör kuruluşlarının dahil olacağı Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu kurulacak.

Mevcut yönetimde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmayacağı, bölge başkanlarının ve yurtdışı temsilcilerinin değişip değişmeyeceği merak konusu olurken; geçtiğimiz günlerde sertifikaları verilen Avrupa’nın çeşitli şehirlerindeki 173 DEİK şehir temsilcilerinin de durumlarının ne olacağı ilerleyen günlerde kamuoyuna duyurulması bekleniyor.

DEİK’e üye iş adamlarının yıllık cirosu-

nun 100 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Bir diğer merak konusu ise, kurulduğu günden beri (28 yıldır) DEİK’in başkanlığını yapan Rifat Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığı bırakması hâlinde kimin başkan olacağı. Ekonomi Bakanlığına yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, DEİK’e başkanlık için önerilen isimler arasında Turgut Torunoğulları’nın da adı geçmekte.

Avrupa-Balkanlar Büyük Buluşması’nın yurtdışında yerleşik Türk girişimciler ve profesyonellerin güçlü bir sinerji oluşturmalarını hedeflediğini belirten Hisarcıklıoğlu, Türk girişimcilerin Avrupa ekonomisine yaptığı katkının önemini anlattı.

Büyükelçi Karslıoğlu ise konuşmasında işadamlarını Türkçe, Almanca ve İngilizce konuşulan ana okulları açmaya davet etti.

TÜRKLER’İN OLDUĞU HER KENTE BİR TEMSİLCİ DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Murat Yalçıntaş, bu buluşmada 750 işadamı ile Köln’de bir araya gelmelerinin önemine değinerek, büyük buluşma ile ilgili şu bilgileri verdi: “DTİK olarak amacımız; Avrupa ve leyle ibadethanemizi de diğer dinlere ait olan topluma açmayı uygun bulduk.” dedi.

Utrecht Ulu Camii, diğer din ler için özel mekân yapmaya hazırlanıyor Utrecht’te inşaatı devam eden ve Hollanda’nın en büyük camilerinden biri olan Ulu Camii’nde diğer din mensuplarının da dua edebileceği bir bölümünde açılacağı açıklandı.

Cami Başkanı Yücel Aydemir, Utrecht’in merkezi bir konumunda yapılan Ulu Cami’nde başka din

mensupları için bir oda ayıracaklarını söyledi. Dünyada başka bir camide böyle bir uygulamanın olmadığını söyleyen Aydemir, “Bu konuda ecdadımızdan örnek alarak ve Bursa Ulu Camii’nden esinlenerek bu kararı aldık.

Yaşamış olduğumuz toplum içinde kalıcı olduğumuz kesinleşti. Bu vesi-

Utrecht Ulu Camii Hollanda’nın en büyük camii olma ve en yüksek minarelerini (44 metre) bulundurma özelliği ile gündeme gelmişti. İnşaatı hâlen devam eden ve 2015 yılında ibadete açılacak olan caminin, diğer din mensuplarının dua etmesi için de bir bölüm oluşturacağını açıklaması Hollanda medyasında geniş yer buldu. Özellikle günümüzde IŞİD gibi Müslümanlar adına olumsuz haberlerin olduğu bir ortamda, caminin bu açıklaması takdirle karşılandı.

Aydemir, Utrecht Belediyesinin bir jest yaparak, caminin önünde bulunan alana ‘Moskeeplein’ adını verdiğini söyledi.

Ulu Cami’nin 44 metrelik minareleri ile Türkiye’deki çoğu minarelerden bile daha yüksek olduğunu belirtti.

Aydemir, ‘İki minare de şeffaf, yani camdan oluşuyor. Kubbenin yarım

Balkanlar’da Türker’in bulunduğu her şehirde Dünya Türk İş Konseyi en az 1 temsilcisi atamak. Böylece yurt dışında yaşayan tüm Türkler’i bir çatı altında toplamak, onları birbirleriyle görüşür, iş yapabilir ve destek olabilir hâle getirmektir. Avrupa ve Balkanlarda çok büyük bir başarıya ulaştığımızı görüyorum. İnşallah yurtdışındaki tüm Türkler tek bir çatı altında bir araya gelip dayanışma içinde daha güzel yarınlara ulaşırlar. 2023 hedefimiz Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri hâline getirmek. Bunu yapmak için elimizdeki en büyük güç ise girişimci Türkler. Bizlerin Türk asıllı Avrupalı iş adamlarını dünyanın her yerinde başarılı iş yapar hâle getirebilmemiz lazım ki hem onlar ekonomik açıdan ileriye gitsinler hem de 2023 vizyonumuza ulaşabilelim.”

Tüm gün süren etkinlik sonunda DTİK şehir temsilcileri için sertifika ve rozet töreni gerçekleştirildi

kurulmuş ekonomik örgüt. DEİK 1988 yılında kurulmuş, 23 Haziran 2008’de ise 5174 sayılı kanunun 58. maddesine dayanan yönetmelikle yeniden yapılanmıştır. Kurul, Türkiye’nin özel sektörü temsil eden önemli birlik, dernek ve vakıflarından oluşmaktadır.



DEİK nedir?

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türkiye’nin yabancı ülkeler ve uluslararası topluluklarla olan ekonomik, ticari, sınai ve mali ilişkilerini izleyerek bu ilişkilere yardımcı olmak amacıyla ayı şeffaf. İbadethane her taraftan ışık alıyor.’ dedi.

Ulu Camii İmamı Süleyman Coşkun ise 2 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği bir cami olacağını söyledi.

Coşkun “ Mimari olarak ta modern günümüz mimarisini yansıtan farklı bir camii. Çocuk ve gençlerin eğitim alanları, bayanlar için özel bölüm ve diğer dinlere de mahsus bir mekân ayarlandı. Bu, diğer camilerde olmayan bir ilk olma açısından dinimizin hoşgörüsü açısından son derece önemli” dedi.

Utrecht’te esnaflık yapan Yakup Akbulut, Ulu Camii’nin şehrin gurur abidesi olduğunu söyledi. Akbulut “İnşallah güzel bir camii olacak.

Utrecht multi kültürel bir şehir. Onun için farklı din mensupları için ayrı bir mekânın yer alması şehrin kaynaşması birlikteliği adına önemli.” dedi Ulu Camii’nin 2015 yılı başında ibadete açılacağı ve resmi açılışının ise Mayıs 2015 gibi yapılacağı açıklandı.

Hollanda’nın en çok basılan, en çok dağıtılan, en çok abonesi bulunan ve okunan gazetesi Doğuş, yeni yayın dönemine büyük sürprizler ve değişikliklere hazırlanıyor.

Yeni yayın dönemi için uygulanacak olan reklam kampanyamız hakkında bilgi alınız. Sizi Hollanda kamuoyuna en iyi ve en etkin bir şekilde tanıtmak Doğuş’un işidir.

Reklam kampanyamızdan memnun kalacaksınız.

Arayınız!





perspective

perspektif 21

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Adana Belediye Bşk.Hüseyin Sözlü:

Türk ve Hollandalı yatırımcılar buluşacak

MÜSİAD, Hollanda İş Forumu düzenliyor

1994 senesinde kurulan Hollanda (MÜSİAD) Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği, Eylül ayında Hollanda’nın Lahey kentinde ‘İş Forumu’ düzenlemeye hazırlanıyor.





İ

ş Forumu hakkında MÜSİAD Hollanda genel merkezinde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya MÜSİAD Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Zeki Güvercin, MÜSİAD Hollanda Başkanı Ali Bekdur, yönetim kurulu üyeleri Abdurrahman Akbulut, Resul Özdemir, Murat Tosun ile üyeler katıldı. İşadamları arasında sinerji Avrupa Genişletilmiş İstişare Toplantısı (AGİT) için 26-27 Eylül’de, 300 civarında işadamının Lahey kentinde olacağını söyleyen MÜSİAD Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Zeki Güvercin, işadamları arasında ticari işbirliklerinin oluşmasına aracılık edeceklerini anlattı. Güvercin, “İşadamları arasında sinerji oluşturmak ve onlara yeni vizyonlar kazandırmayı amaçlıyoruz.

Birlikte büyüme ve birlikte güçlenme prensibinden hareket ederek, Lahey’de düzenlenecek forumun bu bakımdan faydalı sonuçlar doğuracağına inancımız sonsuz.” şeklinde konuştu.

26-27 Eylül’de Lahey Belediye Sarayı’nda düzenlenecek ve 2 gün sürecek AGİT toplantısına Türkiye ve Hollanda’nın yanı sıra farklı ülkelerden yaklaşık 300 işadamının katılmasının beklendiğini söyleyen MÜSİAD Hollanda Başkanı Ali Bekdur ise, “20 yıl evvel kurulan MÜSİAD’ın, adına yakışır bir program organize etmek amacıyla iş forumu tertip ediyoruz. Özellikle

Hollandalı yatırımcıların Türkiye’ye ilgileri bir hayli fazla. Çok sayıda Hollandalı şirket, şu anda Türkiye’de aktif durumda. Biz, iş adamlarını birbirlerine tanıştırarak ortak yatırım alanları oluşturma amacındayız. Hollanda ve Türkiye’den bazı bakanların da davet edildiği iş forumda inşaat sektörü, tersanecilik, tarım ürünleri, tıbbi uygulamalar ve gıda sektöründe aktif firmalar yer alacak. Farklı bölgelerdeki işadamları arasında köprü kurmayı hedefliyoruz.” dedi.

MÜSİAD Hollanda Başkanı Ali Bekdur’la, MÜSİAD ile alakalı kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

MÜSİAD üyeliğiniz nasıl oluştu? Özellikle işadamları derneklerinin kuruluş aşamalarında aktif rol aldım.

ANİFER, HOTİAD, TÜMSİAD gibi derneklerimizin de kurulma aşamalarında görev aldım. Bu tür derneklerin olması gerektiğine inandığım için her türlü katkıyı yapmaya çalıştım. Bunun yanı sıra dini ve kültürel hizmet veren derneklere üyeliğim ve gücümüz nispetine desteğimiz, yardımlarımız devam etmekte. Zira bu tür dernek ve vakıflar, insanlarımızın bu alandaki ihtiyaçlarını karşılamakta ve buradaki varlığımızın teminatı konumundalar.

Hollanda’da irili-ufaklı 20 bin civarında Türk kökenli işveren ve girişimcinin olduğu varsayılıyor. Bunun ancak

1000 tanesi farklı derneklere üyedir.

Geri kalan 18 bin işverenimiz örgütsüz bir şekilde ticari hayatını sürdürmekte. Bunları bu gibi çatı örgütleri altında nasıl bir araya getirir, onları nasıl örgütleriz; bu alanda kafa yormak ve çalışma yapmamız gerekir. MÜSİAD, önümüzdeki günlerde 20. kuruluş yılını kutlayacak. 20 yıllık bir dernek, bu 20 bin insanımıza bir şekilde ulaşmalıydı. Bunu geçtiğimiz dönemde farklı sebeplerden dolayı yapamadık. Bundan sonraki çalışmalarımızı bu alanda yoğunlaştıracağız. İşverenlerimize neler kazandıracaktır MÜSİAD üyeliği?

MÜSİAD üyeliği bir ayrıcalıktır. Üye olmakla ufkunuz açılır; kendinizi geliştirirsiniz. Uluslararası ticaret yapmak isteyenlere pek çok kapı sonuna kadar açılır. Hollanda’daki iş ve ticaret hayatınıza büyük katkılar sağlar. MÜSİAD üyeliği, oluşturulacak ekonomik güç birliği sayesinde hem Türkiye’nin lobicilik faaliyetini destekler hem de bu anlayışı temsil edenlerin yaşadıkları ülkede söz sahibi olmalarının önünü açar. Son 4-5 yıldır Hollanda’da ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor. MÜSİAD’a üye olan bir işverenimiz, şirketinin kapısına kilit vuracağına belki de uluslararası bir ilişkiyle şirketinin kapanmasını engeller, belki de ticari alanlarını geliştirebilir.

“Avrupa’daki örneklerden modeller ortaya koyabilmeliyiz” Adana Büyükşehir Belediye Başkanı MHP’li Hüseyin Sözlü ve meclis üyeleri Hollanda’nın Rotterdam şehrinde temaslarda bulundu, mimarlık bienali çalışmaları hakkında bilgiler aldı.

‘Sürdürülebilir ve yenilenebilir şehircilik’ temalı sergi açılışı için Uluslararası Rotterdam Mimarlık Bienali’nin (İABR) davetlisi olarak Hollanda’ya gelen Adana Büyükşehir Belediyesi heyetine, Rotterdam Büyükşehir Belediyesi Charlois İlçe Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Baran rehberlik etti.

Heyete, meclis üyelerinden Sinan Gül, Yusuf Baş, Halil Avşar, Mustafa Hakan Aslan, Sait Altıparmak, Hasene Sözlü ve Hollanda’dan Cezmi Doğaner de eşlik ettiler.

Heyete ilk olarak İABR AR-GE Danışmanı Marieke Francke tarafından heyete proje ve çalışmalar hakkında kapsamlı bir sunum yapıldı.

Francke, Rotterdam ve Adana arasında kentsel dönüşüm alanında sürdürülebilir ve yenilenebilir projelere imza atmak istediklerini belirtti.

Toplantı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, “Daha önce 3 dönem Ceyhan Belediye Başkanlığı dönemimden Rotterdam’ı Ceyhan’a model olarak göstermiştim. Rotterdam, Avrupa’nın göbeğinde önemli enerji merkezlerinden bir tanesi ve bir liman şehri.

Hollanda’nın ve bizim Çukurova’nın tarımsal potansiyeli çok yüksek.

‘Kesme Çiçek, Yaş Sebze Meyve, Hayvancılık’ ile ilgili modern yöntemlerini de yerinde incelemek istiyoruz.

Yeni büyükşehir yasası Adana’nın tarımıyla ilgili de bize bazı yaptırım

uygulamaları hakkı veriyor. Oralarda yeni dönemde, yeni şeyler yapabilmek adına geldim.” dedi.

“Rotterdam’ın tecrübesinden faydalanmak istiyoruz” 2. Dünya Savaşı’nda yıkıldıktan sonra kentsel dönüşüm tecrübesini iyi yaşamış bir kent olan Rotterdam’daki mimarların, şehir plancılarının bilgi ve tecrübelerinden istifade etmek istediklerini de ifade eden Sözlü, “Artık Türkiye lafla zamanı geçirmemeli. Cumhuriyet döneminde sınıfta kaldığımız şehircilik noktasında bu yenileme projeleri modern kent Adana olarak bir fırsat olmalı, böyle değerlendirmeli ve Avrupa’daki örneklerden daha iyi örnek/modeller ortaya koyabilmeliyiz.” şeklinde konuştu. Charlois İlçe Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Baran, “Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ve beraberindeki heyet ilk olarak Rotterdam Büyükşehir Belediye Başkanvekili ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede Rotterdam ve Adana arasında işbirliği konuları ele alındı. Şehirleşme, Kentsel dönüşüm ve Liman konularında Rotterdam’ın tecrübelerini Adana ile paylaşma konusu detaylı görüşüldü. Heyet daha sonra Rotterdam Uluslararası Mimarlık Bienali’nde bizzat Bienal Müdürü tarafından bir sunum yapıldı.

Burada edinilen tecrübeler konusunda Adana’ya ve Adana’nın gelişimine nasıl katkıda bulunabileceği ele alındı. Bilindiği gibi Bienal’in çalışmaları şuanda Beykoz’da ve Arnavutköy’de de devam etmektedir. Edinilen tecrübe ile birlikte Bienal’in Adana’nın bir adım daha ileriye gitmesinde katkı sağlaması ön görülmektedir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.Charlois Belediye Başkanı Ronald Tol’un da hazır bulunduğu toplantıda hediyeleşmeler oldu. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Hollandalı konuklara ‘Çini Kahve Takımı’ hediye etti. Heyet, daha sonra biz dizi ziyarette bulunarak, Hollanda’dan ayrıldı.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Çalışma alanlarımız:

İş hukuku (işten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs) Aile hukuku (boşanma, nafaka, mal rejimi vs) Sosyal Güvenlik hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs) Kira hukuku (kira sözleşmeleri vs) Zwart Janstraat 157-159, 3035 AR Rotterdam Tel. 010-4655115 Fax 010-4657753 Mob. 06-39608326 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

reizen

22 gezi

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014



Bir gezginin günlüğünden (1)... Ergun Madak Hayatımfaki en kötü uçak yolculuğu Endonezya…

Dubai aktarmalı 15 saatlik bir yolculuktan sonra Cakarta havaalanına indik. ‘İndik’ dedim ama açıkçası Dubai-Cakarta yolculuğu hayatımda geçirdiğim en kötü uçak yolculuktu. Kulağıma tıkaçları takmış ve henüz yeni havalanmıştık ki, kulağıma tuhaf bağırtılar gelmeye başladı. 10 dakika kadar sonra erkek bir hostesin, 10 koltuk kadar önümde durduğunu, sonra yolculardan birisinin ona saldırdığına şahit olacaktık. Öndeki yolculardan biri de hostese yardımcı olarak yolcunun tabiri caizse tepesine çöktüler. 15 dk. sonra adamı el ve ayaklarından bağlayarak bana daha yakın olan tuvaleti hücre olarak kullanıp adamı kilitlediler ve yolcu bütün uçuş boyunca bağırdı çağırdı. Son 1 saat kala sakinleşti ve Cakarta’ya indiğimizde havaalanı güvenliği yolcuyu alıp götürdü. Uçağın en arka tarafındaki iki kişilik koltukları çok önceden tutarak rahatça uyuyabileceğim hesabını yapmıştım ki Allah: “Kulum istediğin planı yapabilirsin. Ama her şeyi Ben belirliyorum” mesajını vererek gülümsememe neden olmuştu.

bileti rezervasyonu için gittik çünkü ertesi gün Cakarta’dan ayrılacak ve Bandung’a gidecektik. Yabancı olduğumuzu görünce bize 1. sınıf bilet satmak istediler, bense açıkçası bu tür şeyleri sevmediğimden ekonomik ya da 2. sınıf bilet almak istediğimi söylediğimde biletlerin tükendiğini söylediler ve biz de mecbur kaldık Eksecutif yolculuk yapmaya.

Biletleri aldıktan sonra, yine krokiden Thamrin City AVM’ye doğru yola çıktık taksiyle. Taksiler gerçekten ucuz, başlangıç tarifesi 0,30 Cent’e geliyor ve gideceğiniz yere en fazla 3 Euro’ya rahatlıkla gidebiliyorsunuz.

Havaalanından bile şehir merkezine

doğa manzarasını izlemek imkanı oluşmuştu. Gözünüzü çevirdiğiniz her tarafta Hindistan cevizi, muz ağaçlarını ve gözünüzün alabildiği kadar pirinç tarlalarını görmeniz mümkündü.

Tren yolları, bağımsızlık öncesi Hollandalılar zamanından kalma.

Endonezya’da açıkçası saatte 50 km hızdan fazla gidemiyor trenler.

Nüfus yoğunluğu da çok sık olduğundan, her geçtiğimiz köylerde bir sürü motorların ve araçların trenin geçmesini beklediklerini görüyorduk.

Bandung’a ulaşıp, tren rezervasyonu yapıp otele yerleştikten sonra ertesi gün için taksi ayarladık. 55 euro

yediğim en lezzetli çilekti’ diye tarif edecekti. Daha sonra bir kaç süpermarketten daha çilek aldık ama aynı lezzeti bir türlü yakalayamadık.

Kraterin dumanından mıdır nedir bir türlü çözemedik!? Öğle namazını kılıp, Waterfall Crug Omas şelalelerine doğru yola çıktık. Giriş ücretini verdikten sonra yanımızda birisi peyda oldu.

Kendisi rehber olduğunu söyledi ve bizimle yürümeye başladı. Sonra kendisine dönüp, rehber almanın zorunlu olup olmadığını sordum, o da, “zorunlu” olduğunu söylediyse de, ben kendisine teşekkür ettim ve

seslerini duyuyorduk.

Akşama doğru Ucan bizi bir parka götürdü, orayı da gezdikten sonra yemeğe gittik Arap yemekleri yapan bir restorana.

Endonezya yemeklerine henüz alışamadık. Akşam namazını kıldıktan sonra Bandung’un en eski camisine gittik. Camii duvarının dışında seyyar satıcılar yemek satıyor, dumandan göz gözü görmüyordu nerdeyse. Ayakkabılarımla bir yerde durduğumda camii görevlisi ayakkabılarımı çıkarmam için beni uyardı. Oysa, bitişiğimde ama bu kez camii bahçesinde seyyar satıcılık yapanlar vardı ve açıkçası hiç bu

Endonezya...



“Camiler, her zaman kendimi evimde hissettiğim mekânlar oldu” Cakarta… (nüfus 9 milyona yakın) İnternet üzerinden (tripadvisor.nl) bulunduğunuz şehrin gezilebilecek yerlerini öğrenmek gerçekten çok güzeldi. Otelden aldığımız şehir krokisinden, bağımsızlığın sembolü Ulusal Anıt’ın (National Monument) yakınımızda olduğunu görünce yürüyerek gitmeye karar verdik.

Günlerden perşembe ve Ramazan bayramından sonraki ilk gündü.

Endonezya’da resmi tatil olduğundan Monument panayır yeri gibiydi.

Hava 30 derece sıcaklığında, etraf rengarenk süslenmiş, parkı gezdiren bisikletler ve motorlarla çevrilmişti.

Monumentin fotoğraflarını çektikten sonra, 30 dk. yürüme mesafesindeki meşhur İstiklal Camii’ne gittik.

Camiler her zaman kendimi evimde hissettiğim mekânlar oldu. İkindi namazına camiye yetiştik ve cemaatle kıldık. Bizdekinin aksine, burada hanımlar arkada kılmak yerine, soldan ön tarafta ve ortadan ayrılmış paravan bölmede kıldıklarını gördük namazlarını. Uygulamanın bütün Endonezya’da olmadığını, bazı camilerde böyle bölümlendiğini sonradan görecektik. Camii içinde bir delikanlı gelip benimle fotoğraf çektirmek istediğinde fazla şaşırmadım çünkü bunun sıklıkla yaşandığını duymuştum. Ama açıkçası ilgi çok hoşuma gitmişti çünkü mescitte daha sonra Mekke’den gelen bir genç yanıma geldi, güler yüzü ve bütün sempatikliğiyle benimle muhabbet etti ve kendisinin de Endonozyalı bir ailenin yanında misafir olduğunu anlattı. İstiklal’den sonra Gambir tren istasyonuna tren

Büyük Müslüman Diyarlarına bir seyahat 10 Euro gelmek şaşırtmıştı gerçekten.

Thamrin City’ deki dükkanların bir kısmı kapalıydı. Çünkü Endonezya da anlaşılan köyden kente göçten nasibini almış, şehrin büyük bir bölümü memlekete bayram ziyaretine gitmişlerdi.

Su sesi gerçekten güzel bir terapi metodu bence” Bandung…

Batı Java’nın başkenti Bandung’a 3 saatlik güzel bir yolcuktan sonra ulaştık. Güzeldi çünkü hep merak ettiğim köyleri görerek ve müthiş bir

(800.000 IR) karşılığında, şoförü ile birlikte 12 saatliğine bir araç ayarladık. İlk önce, Krater Kawah Domas, Tangkuban Perahu, kraterini görmek için yola çıktık. Şoförümüz Ucan’la anlaşmakta oldukça zorluk çektik.

En zor durumlarda arkadaşına telefon etti de öylelikle meramımızı anlatabildik. Ramazan yoğunluğu burada da peşimizi bırakmadı, 30 dk. sürecek bir yolculuk 2 saat kadar sürdü. En sonunda arabayı bırakıp eşimle yokuş çıkarak kratere ulaşabildik. Şunu da söylemek lazım, kalabalığın sebebi, yabancı turistler değil.

Tamamıyla yerli turistler. Krater dönüşü yaktığımız enerjinin yerine mısır ve üstüne de tatlı niyetine çilek aldık. Eşim daha sonra ‘hayatımda

istemediğimizi söyledim. 30 dk. kadar yürüdük ve yanımızdan da bir sürü motorlar geçiyordu. Açıkçası böyle bir doğa harikasının ses kirliliğine muhatap olması üzücüydü. Sonra şelalenin şırıltıları gelmeye başlayınca, insan bir anda ruhunun huzura kavuştuğunu hissediyor. Su sesi gerçekten çok güzel bir terapi metodu bence.

Her şelaleyi gördüğümde, beni en çok büyüleyen Kayseri-Yahyalı-Kapuzbaşı takım şelalelerine gider zihnim.

Buranın farkı ise çevrenin yeşilliğiydi, bambu ağaçları ve daha ismini bilmediğiniz tropikal ağaç ve bitkiler.

Hele hele bambu ağaçlarının inşaat iskelelerinde kullanıldığını görmek çok hoştu. Dönüş yolunda ise ağaçların tepelerinde gezinen maymunlarının

kadar, evet tarifini bile yapamıyorum, duraklıyorum, evet, hiç temiz değildi. Çok üzüldüm ve hem öncesinde hem de sonrasında gördüğüm en temiz olmayan camiiydi maalesef. İnşallah niyetim camii görevlilerine bir mektup yazmak bakalım.

Yatsı namazını camide kıldıktan sonra, Ucan bizi otele bırakacak ve yollarımız ayrılacaktı. Ne kadar kibar bir delikanlıydı Ucan, yüzünden bizimle konuşurken tebessüm hiç eksilmiyordu. Zannediyorum 28 yaşındaydı ve 3 çocuğu vardı. Otele giderken, ertesi gün Bandung içinde gezebileceğimiz yerleri sormuştuk Ucan’a. “Faris van Cafar” diye duydum ve cep telefonuma not aldım.

Ertesi gün sora sora Ucan’nın dediği yere gittiğimizde, AVM’nin





isminin Paris van Jawa olduğunu görünce bizi bir gülme tuttu. Ucan mı yanlış biliyordu yoksa sağır duymaz uyduruyor muydu bilemedik.

Eğer giyim üzerine meraklıysanız ve dünya markalarına meraklıysanız çok seversiniz burayı. Ama bizim için zaman kaybı oldu.

Yağmur da başlayınca, dolaşarak, donuts yiyerek, kahve içerek ve namaz kılarak yağmurun dinmesini bekledik.

Akşam finali taze Hindistan cevizi suyu içerek yapacak ve ertesi sabah bizi büyüleyen Bandung’u buruk bir kalple terk edecektik.

seyahat 23

Otelimiz internette gördüğüm gibi çok güzel görünüyordu, ama etraf sivrisinek kaynıyor. Çocuklarla iletişim kaynağımız internet ise odada çekmiyor, sadece lobiye gitmemiz gerekiyordu. Otelde biraz dinlendikten sonra şehir merkezine gitmek üzere yola çıktık. O esnada akşam ezanı okununca camide cemaatle namaz kıldık. Bu gezinin en güzel yönlerinden biri buydu: ezan sesi duymak ve camide namaz kılmak. Oysa Türkiye’deki camileri kanıksadığımızdan olsa gerek, insanda ‘muhakkak camiye gidelim ve namaz kılalım’ çabası olmuyor yaz tatillerinde.

Yogyakarta’nın merkezine 20 dk kadar yürüdükten sonra, otelimizin uzak olduğuna karar verdik ve hemen otel arayışına girdik. Beğendiğimiz otel biraz pahalı geldi ama resepsiyon çalışanı, benim de üye olduğum website adresini göstererek belki internetten daha ucuz olabileceğini söyledi. Dediği de oldu ve % 30 daha indirimli olarak 2 gün rezervasyon yaptım. Ertesi gün, 3 gün rezervasyon yapmama rağmen 1 günlük ücret ödeyip otelden ayrıldım. Bu bilgiyi verdim, çünkü eğer siz de oteli beğenmezseniz, resepsiyon görevlisi ile konuşup iptal ettirebilirsiniz. Ama örneğin 3 günlük rezervasyon yaptırıp kredi kartı bilgilerini girerseniz ve hiç gitmezseniz sizden 1. günün ücretini kesebiliyorlar.

Ertesi gün başka otele taksiyle giderken, taksici Abdullah, o günkü planımızı sordu, ben de otobüsle, dünyaca meşhur Borobudur’a gideceğimizi söyledim. Sonra onunla pazarlık yaparak otobüsten vazgeçtik.

Abdullah 48 yaşında, benden 4 yaş büyük ve 3 torun sahibi bir Endonezyalı. 1995 yılında hacca gitmiş, babası ise 3 kez hacca gemi ile gidişi 3 dönüşü 3 ay süren yolculuklar yaptığını anlattı. İkimizin de orta halli İngilizcemizle çok güzel anlaştık, kanım ısınmıştı bir anda Abdullah’a.



Yoğun bir Hollandalı turistle karşılaştık”

t



reizen

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

“Bu gezinin en güzel yanı, ezan sesi duymak, camilerde namaz kılmak” Yogyakarta…

7-8 saatlik bir yolculuktan sonra Yogyakarta’ya ulaştık. Booking. com’dan 3 günlük otel rezervasyonu yapmıştım. İstasyondan taksiye binmek istediğimizde, taksicinin taksimetreyi kullanmak istemediğini ve 50.000 IR istediğini anladım, sonrasında bizi taksimetre kullanarak götürmeye razı oldu ve 20.000 IR ödedim, aradaki farkı anlayın.

Borobudur…

8.-9. yy. yapılmış Budist bir tapınak. Endonezya’da fazla budist olmamasına rağmen muhteşem bir tapınak yapılmış o yıllarda sonrasında da 1814 yılında İngiliz bir askeri vali keşfedene kadar gizli kalmış. Bugün yerli yabancı bir çok turist çekiyor hatta Endonezya kanallarında klipler çekildiğini, reklamlarda görüntülerinin kullanıldığını görebiliyorsunuz.

Tapınağa giriş yaparken, yabancılar için ayrılan giriş bölümüne yönlendirildik ve 5-6 saatliğine anlaştığım taksi rakamına 2 kişi için bilet ücreti ödeyecektik.

Hava sıcak, kalabalık ama muhteşem yapının görüntüsü bütün yorgunluğunuzu bir anda alıyor.

Dikkatimi çeken diğer bir nokta ise, buradaki Hollandalı turistlerin fazlalığı. Yogyakarta’ nın içinde de bir çok Hollandalı gördüm.

Sonradan çoğunun buralara nostalji için geldiğini ya da Bali tatili öncesi buraya uğradıklarını öğrenecektik.

Adbullah bizi Borobudur köyünün içindeki bir kahve dükkanına, hani şu meşhur, bir fincan kahvesi 100 $ civarında olan Luvak kahvecisine götürdü. Dükkanın önünde bir

rafın üstünde Luvak’ın kestirdiğini gördük. Luvak kahve sezonu da olmadığı için meşhur kahve yokmuş, olsaydı içer miydik? Hiç sanmıyorum. Kibar bir beyefendi olan dükkân sahibi bize kahve ikram etti, bilgi verdi ve biz de açıkçası pek kahve içicisi olmadığımızdan diğer kahvelerden de almayıp oradan ayrıldık. Abdullah, kahveci ile konuşurken dikkatimi yakındaki bir mescit çekti. Eşimle oraya doğru gittik ve mescidin yanındaki bir gence girip giremeyeceğimizi sorarak içeri girdik. Mescidin sahibi kendi evinin köşesine bu mescidi yaptırmış ve mahalleden dileyen gelip orada namaz kılabiliyormuş. Öyle sandığımız gibi imamı olan bir mescit değil yani. Evin şu anki sahibesi, 80 yaşlarındaki başörtülü teyze ise evinin önünde uyukluyordu. Biraz çekinerek de olsa resmini çektim ve uyanık olduğunu gördüm, selam verdim. Bize demin mescidi gezdiren 14 yaşındaki delikanlının babaannesi.

Evlerini gezdirdiler. Masada cam kavanozlar içinde kurupuk türü yiyeceklerin ne anlama geldiğini sorduğumuzda, Ramazan Bayramı için olduğunu söylediler. Delikanlı annesi ile bize evlerini, daha doğrusu köy evini gezdirdiler; odun ocağı, duvara asılmış kap kacaklar ve evin arkasındaki ördekler. Meğer onlar da babaanneyi bayram için ziyaret gelmişler ta Cakarta’dan, 10 saatlik otobüs yolculuğu yaparak.

Delikanlı: “Size köyün hamamını göstereyim mi?” diyerek bizi 2-3 dakika yürüme mesafesindeki ormanlık alana götürdü. Aslında ormanlık denmez çünkü evlerin hepsi ormanın içinde. Yalnız, evlerin yapıldığı alanın ağaçları kesilmiş anlaşılan. Ağaç lazım çünkü o sıcaktan en önemli olan şey: gölge.

Hamam yerine gelindiğinde, delikanlı eşimi bayanlar bölümüne götürdüğünde eşim bayanların üstleri kapalı da olsa banyo yaptıklarını görmüş. Yani insanlar tesettürlü banyo yapıyorlar diyelim. Erkekler bölümünün kenarında ise harika bir akarsu vardı. Yine harika bir manzara ve yine insan ruhunun sükûna erdiğini hissediyor.

Abdullah’ı yalnız bıraktığımız ve taksi hakkına da geçmemek için biraz acele ettik, yoksa gönlüm akarsuyun yanına kadar gidip ona dokunmak istiyordu açıkçası. Bilmem, belki başka sefer?

Allah-u alem...

Abdullah durumundan gayet memnun bizi bekliyordu.

Memnundu çünkü sonradan bana anlattığına göre, benim gezdirmesi sonucu o günkü nafakasını çıkarmış oluyordu ve biz de buna seviniyorduk tabii. Önce gümüş mağazasına, sonra batik imalat ve satış yerine bizi götürdü, ardından otele bizi bıraktı. Hesabımızı ödedikten sonra vedalaştık. Gün çok yorucu geçmiş olmasına rağmen, otelde 2 saat dinlendikten sonra insan kendini tekrar dışarı atmak ihtiyacı hissediyor, çünkü “belki bir daha buraya gelmek bir daha nasip olmayacak” hissine kapılıp bir çok şey görmek istiyor. Otelde yemeği yedikten sonra, (ki tavsiye etmem, çünkü dışarıya göre oldukça pahalı, fakat ben rezervasyon sonucu voucher aldığım için restoranda kullanabiliyordum, o yüzden biraz hesaplı oluyordu), yakındaki cami de akşam namazına gittik. Bu otel çok güzeldi çünkü tam Yogyakarta’nın merkezindeydi.

Neyse ismini de verelim, IBIS Hotel.

Yogyakarta denilince akla Maliboro street gelir. Faytonlar, binaların altındaki mağazalar, deri, saat, cüzdan, yiyecek, meyve satanlar, tavuk, ördek kebaplar aklınıza ne gelirse.

Ertesi gün Yogyakarta’nın en eski camisini, sonra eski dönem kraliyet ailesinin evlerinin müze bölümünü bir rehber eşliğinde, sonra Hollandalıların askeri kışlasını gezdik. Başlangıcı ise bir fayton kiralayarak, video ve fotoğraf çekimi yaparak geçirdik.

Bir sonraki sayıda: Solo, Semarang, Karimunjawa, Singapur...

nieuws

24 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Sağduyunun sesi...

“İsrail, Hamas’ın öteki yanağını uzatacağını sandı” Siyonizm karşıtı İsrailli gazeteciden anlamlı bir yazı: “İsrail, gerçekten Hamas’ın öteki yanağını uzatacağını mı sandı?”

Siyonist İsrail’in politikalarına getirdiği sert eleştirilerle tanınan Haaretz Gazetesi yazarı Gideon Levy, köşesinde Gazze’nin patlayan öfkesinin, İsrail’in zalim politikalarının bir sonucu olduğunu yazdı.

“Gerçekten biz, Filistinlilerin tüm bu yaşananları uysalca, sakince ve kuzu kuzu kabul edeceğini ve barış ve sessizliğin İsrail şehirlerinde hüküm sürmeye devam edeceğini mi sandık?” diye soran Levy, “Lütfen, artık şaşırmış gibi yapmayın. İsrail şehirlerine yağan Filistin füzeleri için boş yere kıyamet koparmayın; bu lüks yaklaşımlar artık kabul edilemez. İsrail vatandaşlarının bugün duyduğu bu korku, son haftalarda gecenin bir vakti evlerinin kapısını kırarak baskın yapan ve arama, talan etme, yıkma ve aşağılama eylemlerinin ardından ev sakinlerini gözaltına alan İsrail askerleriyle yüzleşmeyi bekleyen yüz binlerce Filistinlinin hissettiği korkudan daha büyük değildir.”

Gideon Levy’nin bu yazısını sitemiz* Genel Yayın Yönetmeni İsmail Duman’ın tercümesiyle yayımlıyoruz: “İsrail, gerçekten Hamas’ın öteki yanağını uzatacağını mı sandı?” Üç İsrailli gencin kaçırılması ve cesetlerinin bulunmasının ardından, İsrail kaçırma olayıyla hiçbir ilgisi olmayan –içlerinde milletvekilleri ve onlarca serbest bırakılmış esirin de bulunduğu- 500 kişiyi çılgınca tutukladı. Ordu, Batı Şeria’yı amacının “Hamas’ı yok etmek” olduğunu ilan ettiği kuşatma ve toplu gözaltılarla terörize etti. Bu faşist kampanya, internet üzerinden de devam etti ve bir Filistinli gencin canlı canlı yakılmasına yol açtı. Tüm bunlar, İsrail’in “esirleri serbest bırakma sözünü çiğnemesi, diplomatik süreci durdurması ve herhangi bir alternatif plan veya vizyonun teklifini reddetmesi” şeklinde tezahür eden –tüm dünyanın tanımaya hazırlandığı- Filistin Birlik Hükümeti’nin kurulmasını cezalandırıcı mahiyetteki kampanyasının devamı niteliğindedir.

Gerçekten biz, Filistinlilerin tüm bu yaşananları uysalca, sakince ve kuzu kuzu kabul edeceğini ve barış ve sessizliğin İsrail şehirlerinde hüküm sürmeye devam edeceğini mi sandık?

Tam olarak ne düşünüyorduk?

Gazze’nin, bazı zamanlar gevşetilen bazı zamanlar ise daha da sıkılaştırılan baskı ortamıyla ilelebet İsrail(ve Mısır)’in gölgesi altında yaşayacağını mı? Dünyadaki en büyük açık hava cezaevinin, cezaevi olarak kalmaya

Güncel

devam edeceğini mi? Gazze’deki yüz binlerce mukimin ebediyen mahrum ve mahsur kalacağını mı? Yoksa İhracatın bloke edilip, balıkçılığın kısıtlanmaya devam edeceğini mi?

Gazze’deki 1,5 milyon insanın tam olarak neyle geçimini sağlayacağı düşünülüyor? Gazze’deki ablukanın neden devam ettiğini açıklayabilecek bir kimse var mı? Tüm bunların olmaya devam edeceğini ve Gazze’nin de bunu kuzu kuzu kabul edeceğini mi düşündük? Böyle düşünen birisi, tehlikeli bir kuruntunun kurbanı olmuş demektir ve bugün, tüm bunların bedelini ödüyoruz.

Bizim bugün yaşadığımız korku, son haftalarda İsrail Savunma Kuvvetleri’nin bir kısmını öylesine öldürdüğü Filistinli çocuk ve gençlerin yaşadığı korkudan büyük değildir. İsraillilerin yaşadığı dehşet, “Kırmızı renk” erken alarm sistemine sahip olmayan, “güvenli mekânları” bulunmayan ve kendilerini koruyacak “Demir Kubbe” füze savunma sistemi olmayan Gazzelilerin yaşadığı dehşetten emin olun çok daha azdır. Geçmişteki operasyonlarda olduğu gibi bu operasyonda da sadece İsrail Hava Kuvvetleri’nin o ürkünç yüzlerce sortisinde içlerinde yaşlıların, kadınların ve çocukların olduğu onlarca masum insan öldü ve evler yerle bir oldu.

Operasyon başlı başına çocuksu bir isme sahip: “Koruyucu Hat(Protective Edge)”. “Koruyucu Hat” operasyonu, daha önceki operasyonlardaki gibi bize herhangi bir “koruma” ve “hat” sağlayamadan başladı, öyle de sona erecek. Medya ve kamuoyu, -başından beri olduğu gibi- merkez solun desteğini de alarak “Filistinli kanı ve yıkım” istiyor. Fakat sonucun nereye varacağı, yıllardır süren anlamsız ve kanlı Gazze operasyonlarının kronolojisinde uzun uzun yazıyor. Ne kadar ilginç ki, bir operasyondan diğer operasyona kadar geçen sürede, hiç kimsenin bir şeylerden ders almadığı ve silahlar hariç hiçbir şeyin değişmediği gözüküyor.

Başbakan Benyamin Netanyahu, aslında ilk başta gerçekten itidalli davrandı ve bundan dolayı da gerektiği şekilde övgüyü hak ediyordu. Fakat Gazze’den gelen füze yağmuru karşısında kendini geri tutması imkânsızdı.

Herkes, Netanyahu’nun bu savaşta isteyerek yer almadığını biliyor.

Böyle mi gerçekten? Eğer gerçekten bu savaşı istemeseydi, o zaman diplomatik görüşmeleri ciddiyetle sürdürmesi gerekirdi. Fakat böyle yapmadı; şurası çok açık ki Netanyahu, bu savaşı gerçekten istedi. İslamî Analiz/Haber Merkezi (*)



Siyonist Vahşet Hollanda’da çeşitli kentlerde

Siyonist vahşet, genelinde protes İsrail’in Gazze’ye yaptığı hava saldırılarını protesto etmek için Hollanda’nın büuük kentlerinde; Amsterdam, Den Haag ve Rotterdam’da protesto yürüyüşleri organize edildi. Düzenlenen protesto gösterilerine binlerce vatandaş katıldı. Protestoda İsrail’in saldırılarını durdurması ve uluslararası toplumun harekete geçmesi için çağrıda bulunuldu. Son yapılan saldırılarla birlikte masum vatandaşların ölü sayısı 2 bini aştı. Ölüler arasında çocuklar, kadınlar ve yaşlılar yer alıyor.

A

msterdam’da Filistin’e destek veren gruplar tarafından düzenlenen gösteriye, aralarında Hollanda, Türkiye ve Fas vatandaşlarının da bulunduğu yaklaşık 6 bin kişi katıldı.Gösteride “Filistin’de İsrail vahşeti”, “Filistin’e özgürlük”, “Terörist İsrail” ve “Katil Netanyahu” “Filistin’i işgalden vazgeç”, “Savaşı durdurun”, “Kanunsuz İsrail”, “Filistin’e Özgürlük” yazılı dövizler taşındı. “İSRAİL’İN SALDIRILARI BİR AN ÖNCE DURSUN” Gazze Şeridi’ne bomba yağdıran İsrail’in insanlık suçu işlediğine dikkat çeken protestocular, bir an önce Gazze’nin insani ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğine dikkat çekerek

Hollanda’nın bu konuda biraz duyarlı olmalarını istediler. Amsterdam’daki ünlü Dam Meydanı’nda toplanan yaklaşık 6 bin kişi, İsrail’i kınarken, saldırıların bir an önce durması çağrısında bulundu. Gösteriye Hollandalı savaş karşıtı gruplar ve bazı siyasi parti temsilcilerinin de katıldığı görüldü. Gösteride İsrail aleyhinde sloganlar atıldı, tekbir getirildi.

Gazze’ye destek gösterisine Türk vatandaşları da ellerinde Türk bayraklarıyla destek verdi. Gösteriye katılan İzzet Özdamar, “Bu zulme karşıyız ve sonuna kadar da onların yanında kalacağız. Filistin’de çok zulümler oluyor. Uluslararası hukuk ayak altında eziliyor. Dünya liderlerine mesajımız, bu zulmü hemen durdurmaları ve bu

katliama sessiz kalmamalarıdır.” dedi.

TÜM FARKLI GRUPLAR FİLİSTİN’E DESTEK VERDİ Amsterdam’da ikamet eden Abdurrahman Ünal, sadece Filistin halkını destek için değil, dünyada bütün ezilen, zulme uğrayan mazlumları desteklemek için geldiklerini söyledi. Ünal, şunları söyledi: “Önceliğimiz Gazze, orada yaşanan acılar ve dram sürüyor. Bu durumun bir an önce sonlanmasını istiyoruz. İnşallah elimizden geldiğince yapabileceğimiz her şeyi yapıp, bu zulmün bir şekilde sonlanmasını bütün insanlık için istiyoruz.

Tüm insanlar, farklı gruplar buradalar.

Aklın yolu birdir. İnsanlar Filistin’de çoluk çocuk ayırt edilmeden katlediliyor. Bu, İsrail devleti tarafından uygulanıyor. Hollandalıların da burada



Siyonizmin bir aylık katliam raporu hayli kabarık İsrail’in 7 Temmuz’dan bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının 2 bin 143’e yükseldiği bildirildi. İsrail’in Gazze’ye hava saldırıları ve kara operasyonu sonucu ölen Filistinlilerin sayısı 2 bini geçti.

Gazze Sağlık Bakanlığı, ölü sayısının bir ayı aşkın devam eden İsrail saldırılarda yaralanan kişilerin hayatını kaybetmesi sonucu yükseldiğini açıkladı.

Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail saldırıları sonucu 2 bin 16 kişi ölürken, 10 bin 196 kişi de yaralandı.

Açıklamada ölenler arasında 541 çocuk, 250 kadın ve 95 yaşlının olduğu belirtildi.

Bin 980 olarak duran ölü sayısının saldırılarda yaralanan ve Gazze genelindeki hastaneler ile Kahire ve Küdüs’e tedavi için götürülen kişilerin ölmesi ile arttığı kaydedildi.

Açıklamada ayrıca Şicaiye bölgesinde yıkıntılar arasından bir cesedin de çıkarıldığı bildirildi. Sağlık görevliler, cesedin yıkıntılar altında 3 hafta bulunduğunu söyledi.

Bu arada İsrail ordusu ölen 64 askerinden 5’inin dost atışı sonucu öldüğünü doğruladı.





agenda

gündem 25

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

lanetlendi!.

Kısa haberler

ülke sto edildi

Polonyalılar arttı





Temmuz ayının başından bu yana Hollanda’da ikamet eden Polonyalıların sayısının 100 kişi arttığı belirtildi.

CBS verilerine göre Hollanda’yı terk eden Polonyalıların artmasına rağmen gelen yeni kişilerin sayısında da artış gözlemleniyor. Yılın başından bu yana 76 bin göçmen Hollanda’ya yerleşti ancak 64 bin göçmen ise Hollanda’yı terk etti. Bu hesaplama ile ülkedeki göçmen sayısının 12 bin dolayında arttığı ortaya çıkarttı. CBS verilerine göre Hollanda’ya gelen Polonyalıların yüzde 70’inin göç nedeni çalışmak.

Ve bu kişiler daha çok tarım ve inşaat sektöründe çalışıyor. Bunun dışında sezonluk yeni kısa dönem çalışmak için gelen Polonyalı sayısı 80 bini buluyor. Yılın ilk yarısında 5 bin Polonyalı ülkeyi terk etti. Bu sayı 2013 yılının aynı dönemine göre 300 kişi daha fazla. Buna karşı Hollanda’ya gelen Romen sayısı geçen yıla göre iki katına çıktı. Bu yılın ilk altı ayında 2300 Romen Hollanda’ya geldi. Öte yandan Bulgarların sayısında bir değişim görülmedi. Aynı dönem içinde geçen yıl olduğu gibi bu yılda 2 bin dolayında Bulgar Hollanda’da ikamet ediyor.

Öğrenciler girişimci olması zalimliğin kınanıp, mazlumların desteklenmesi adına son derece önemli.”

HOLLANDA DEVLETİ YANLIŞIN FARKINA VARMALI Hollanda’nın kuzeyinden 100 kilometre mesafeden Harderwijk şehrinden Amsterdam’a gelen Ahmet Beyaztaş, Filistin’e destek ve soykırıma dur demek için geldiklerini söyledi.

Beyaztaş, “5-6 haftadır Hollanda’da bu tür protestolar farklı şehirlerde devam ediyordu. Bu gün 6 bini aşkın kişi Dam Meydanı’nda. Bizler Filistin’in özgürlüğü için buradayız.

Hollanda devletinin bu zulme duyarsız kalmamasını istiyoruz. Çünkü Hollanda devleti her seferinde İsrail devletinin arkasında oluyor. Bu yan-

lışın farkına varmaları lazım. Dam Meydanı’nda Kraliyet Meydanı olsun her yerde Filistin’e özgürlük sesimizi duyuracağız.” dedi.

Fas kökenli Yeşil Sol Eski Milletvekili Muhammed Rabba ise, 150 kişilik Temsilciler Meclisi’nde yer alan diğer milletvekillerinin bu insani gösteriye katılmamalarını eleştirdi. Rabba, “Faslı küçük bir kesimin taşkınlıkları neticesinde diğer şehirlerde polis sert müdahalelerde bulundu. Neden bu kadar kapsamlı orantısız bir güç kullanan İsrail’e bir ses çıkarmıyor Hollanda Devleti. Nerede kaldı insanlık. Bu bir rezillik ve insan haklarına büyük bir saygısızlık.” diye konuştu.

Amsterdam Dam Meydanı’nda farklı

grupların bir araya gelerek oluşturduğu Filistin’e destek ve İsrail’i protesto yürüyüşünde çok sayıda polis ve özel birliklerin görev yapması dikkat çekti.

Göstericileri ablukaya alan polis, ka-

meralar ile sürekli kayıt yaptı. 3 saat süren protesto olaysız şekilde sona erdi.

Haber: Tâha Yalçın Amsterdam

Rotterdam, Müslüman ve Yahudi nefretine karşı birleşti Rotterdam Belediye Meclisi, grup toplantısında, uluslararası çatışmaların şehirdeki toplumu etkilememesi ve özellikle Müslüman ve Yahudi nefretinin kaşınmaması gerektiği belirtildi.

Sosyalist Parti önderliğinde NIDA, Yeşil Sol ve Hayvanlar için Partisi desteği ile Belediye Meclisine sunulan önerge, Rotterdamlı tüm partilerin desteğini aldı. Sunulan “Rotterdam’daki Cihatçılar” başlıklı önergenin çıkış noktası ise Rotterdam Belediye Başkanı Aboutaleb ve Belediye Başkan Yardımcısı tarafından geçtiğimiz günlerde kaleme alınan daha sonra da medya kanalı ile yoğun ilgi gören köşe yazısı.

Meclis gündemine getirilen önergede özelikle Meclisin, uluslar arası çatış-

maların mültikültürel Rotterdam şehrinde yankılandığı ancak bunun şehirde daha büyük yankılara ve ayrımlara yol açmaması gerektiği vurgulandı. Öte yandan kabul edilen önerge ile birlikte, şehirde bulunan farklı kültür ve dinlerdeki kişilerin birbirleri ile kapsayıcılık temelinde görüşmelerin yapıldığı belirtildi. Belediye meclisi bu kararla birlikte Rotterdam’da oluşturulan sakin havayı tehdit eden antisemitizm, İslamofobi ve eşcinselliğe karşı nefret içeren radikal unsurların kesinlikle kabul edilemeyeceği sinya-

lini de vermiş oldu.

Aboutaleb imzalı köşe yazısında Müslüman topluma yönelik olarak yapılan çağrıda “İslam Devleti ve cihaddan uzak durulması” istenmişti. Ancak SP vekili Leo de Kleijn bu açıklamanın çok yanlış olduğunu belirtirken, bu ifadenin bütün Müslümanların şüpheli olarak görülmesine neden olacağını belirtti. Bilindiği üzere bu yazının yayınlanmasından hemen sonra ülkedeki çeşitli Müslüman Organizasyonları da tepkiler vermiş ve Belediye Başkanının söylerini eleştirmişti.

«

Erasmus Üniversitesi araştırmasına göre 2012 yılından bu yana eğitimin yanı sıra kendi şirketini de açan öğrenci sayısı neredeyse ikiye katladı.

Yaklaşık 10 bin öğrenci ile yapılan araştırmada ortaya çıkan sonuçlar, değişen hükümet politikasının öğrencileri şirket kurmaya zorladığını ortaya çıkarttı. Erasmus Girişimcilik Merkezi (Erasmus Centre for Entrepreneurship -ECE) direktörü Hendrik Halbe ise öğrencilerin iş hayatına atılmak için daha fazla beklemek istememesinden dolayı böyle bir girişimde bulunduğunu ve bu şekilde eğitim döneminde yeni olanaklar yaratmak istediğini belirtiyor.

Her ne kadar şirket kuran öğrenci sayısı 2012’ye göre artmış olsa da girişimci olmayı düşleyenlerin sayısı giderek düşüyor. 2012 yılında yüzde 10’luk bir kesim eğitim sonrası girişimi düşünürken bu sayı şuanda yüzde 6’ya düştü.

İsrail’e sert olunmalı!

Yerel yönetimlerdeki İşçi Partisi vekilleri, Hollanda hükümetinin İsrail’e karşı daha sert yaptırım uygulamasını ve Filistinli sivillerin çıkarlarına daha fazla odaklanması gerektiğini söylüyor.

Nu.nl haber sitesinin 1849 belediye başkanı, ihtiyar heyeti üyesi ve belediye meclisi üyesi ile yaptığı bir ankette çarpıcı sonuçlar elde edildi. Yerel yönetimlerdeki PvdA’lıların yüzde 66’sı Gazze’de yaşananlar saldırılar sonrası İsrail’e yönelik daha sert yaptırım alınmasının gerektiğini düşünüyor. Bu alanda aynı düşüncede olan VVD’lilerin oranı ise yüzde 21. Tüm partilerin vekillerinin yüzde 39’u ise bu yaptırımların uygulanmasına devam edilmesini istiyor.PvdA’lı siyasetçilerin yüzde 69’u Filistinlilerin çıkarlarının daha fazla gözetilmesi gerektiğini belirtiyor. VVD’li vekillerde bu oran yüzde 22. Yerel yöneticilerin ortalama yüzde 43’ü hükümetin Filistinlileri pek önemsemediğini düşünüyor.

kunst cultuur

26 kültür sanat

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Hollanda’ya göçün 50’nci yılı için özel kitap

Hollandaya gelen birinci nesil unutulmadı “Tarihini bilmeyen geleceği göremez” Takvim yaprakları 1960 yıllarını gösteriyordu. Türkiye’de işsizlik çoğalıyor, insanlarımızın Avrupa sevdası giderek artıyordu. Babalarımız, amcalarımız, dedelerimiz “Bir inek, bir öküz parası kazanmak için” yollara düştüler. Önce Almanya daha sonra Fransa ve Belçika’ya geldiler.

K

imileri ise ismini hiç duymadıkları ve haritada yerini dahi bilmedikleri Hollanda’ya çalışmaya geldiler.

Herkesin göç sebebi aynı da olsa aslında herkesin kendine göre bir sebebi vardı. Kimi işsizlik ve yoksulluktan, kimi Avrupa’ya sevdasından, kimisi siyasî sebeplerden geldi uzak diyarlara.

Birinci neslin Hollanda’daki (19642014) 50’nci yılına girdiğimiz şu günlerde, Şahin Yıldırım, o zorlu ve şanlı göç tarihini her yönüyle “50 Jaar, 50 Verhalen” adı altında kitaplaştırdı.

Kitap yakında okurlarıyla buluşacak.

Hollanda’ya göç 1964 yılında Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’nın Hollanda ile yaptığı işçi anlaşması ile Avrupa’ya Türkiye’nin her ilinden, kasabasından ve köyünden insanlar akın etmeye başladı. Bir çok zorluklarla karşılaşan Birinci nesil, geldiği ülkelerin en zor işlerini gecegündüz demeden yapmak zorunda kalmış ve bir çok alanda sadakat göstererek bulundukları ülkelerin takdirini almışlardır. Hollanda’da o dönemde azınlıkta olduğu için her yerde birbirilerini arayan Türk insanı, sokakta, pazarda, çarsıda saçı siyah, bıyığı siyah birini gördüklerinde sarılıyor, tanışıyor ve hemen arkadaş oluyorlardı.

Hiç bir zaman kimse önyargılı olarak “ Sen Kürt’sün, Sünni’sin, Alevi’sin veya Laz’sın” demeden hasbihal ediyorlar,

dost oluyorlardı . Herkes birbirini yaradandan ötürü seviyordu.

Gelen birinci neslin bir çoğunun amacı kısa süre kalıp, çalışmak, işini görecek kadar bir sermaye elde etmek veya Avrupa’yı görüp gitmekti. Akılda hep geri dönüş olduğu için çoğu zaman bir çok işte birden çalışıyorlardı. Kaldıkları barakalarda, pansiyonlarda ya da kamplarda kötü şartlara rağmen ses çıkarmıyorlardı. Kendi kiraladıkları odalarını ise başka bir çok arkadaşıyla nöbetleşe değişiyorlardı. Çoğunun aklında hep geri dönüş olduğu için hiç ev almaya yanaşmıyorlardı. Tabi 1970’li yıllardan sonra yavaş yavaş bir kaç kişinin ailesini getirmesine kadar sürdü bu bekarlık ve yalnızlık hayatı. İşçi anlaşması 1973 yılında sona erdikten sonra yeni bir serüven başlamış oldu.

Başarılarımız… İşçi anlaşmasının sonlandırılmasından sonra bir çok kişi, akrabası tarafından davet edilerek ya da Türkiye’nin 1980 yıllarındaki baskı rejiminin ağır koşulları yüzünden Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kaldı. Eğitim seviyesi birinci kuşağa göre daha yüksek ve girişimcilikle tanınan ikinci nesil birinci kuşağın dalgalandırdığı bayrağı devraldılar. Hollanda’da başarının yolunun dil ve eğitimden geçtiğini bilen ikinci nesil ilk etapta Hollandacayı öğrendiler ve iş sahalarına çıkmaya başladılar.

Kimisi küçük bir dükkân, kimisi sucuk

“Köklü tarih anlaşılsın diye Hollandaca yazıldı”

2009 yılında başladığım ve 2014’te bitirildiğim kitap çalışmasının toplumumuza faydalı olması diliyorum. Tarihini bilmeyeninin geleceği göremeyeceğini, geleceğini göremeyenin de topluma faydalı işler yapamayacağını düşünüyorum.

“50 Jaar, 50 Verhalen” kitabı vesilesiyle iyisi ve kötüsüyle tarihimize sahip çıkmayı öneriyorum. Köklü tarihimizin başkaları tarafından da anlaşılması ve örnek olması için Hollandaca yazmayı daha uygun gördüm.”

Şahin Yıldırım, “50 Yıl 50 Hikâye” adlı kitabın yazarı

Öncelikle birinci nesil amcalarımızın Hollanda’daki tarihine sahip çıkmak ve bunu doğru bir şekilde yeni nesillere aktarmak ve onlara olan vefa borcumuzu yerine getirmek için böyle bir çalışmayı gerçekleştirdim.

Maalesef toplum olarak tarihimize ve kültürümüze sahip çıkma konusunda gereken önemi ve hassasiyeti yeterince göstermediğimizi düşünüyorum. “50 Jaar, 50 Verhalen” içinde hikâyelerin yanında, araştırma barındırması Hollanda’daki köklü tarihimize farklı bakmamızı sağlayacağını düşünüyorum.

ve pastırma ve kimisi de meyve ve sebze işlerine girdiler. Artık yavaş yavaş Türk markaları, Koç Sucukları ve Silifke Peynirleri gibi ürünler süpermarketlerde raflarda yerlerini almaya başladı.

Bununla yetinmeyen ikinci nesil daha sonraki dönemlerde bisiklet fabrikası, tencere-tava fabrikası kurdular. Enerji, sağlık ve turizm sektöründe isim yapmaya başladılar. Diğer bir gurup ikinci nesil ise siyasete girdi, avukat, savcı, tercüman veya doktor oldu. Bununla da yetinmeyen ikinci nesil Sivil Toplum Kuruluşlarının her alanında aktif oldu ve Hollanda Diyanet Vakfı’nı, Millî Görüş Teşkilatlarını, İslam Merkezi Vakfını ve Türk Federasyon gibi kuruluşları kurdular.

Hollanda a bizim ANA vatanımız… Şuanda sayısı Hollanda’da 450 bine ulaşan bir Türk toplumu var. Toplumun her safsında yer alan bu milletin asil evlatları nice profesörler, bilim adamı, akademisyenler ve araştırmacılar çıkarttı ve çıkarmaya devam ediyor.

Hollanda’ya geldiği ilk günden bugüne bulundukları ülkeye sadakatlerini ispatlamış bu asil millet, Merkezi İstatistik Bürosu tarafından yapılan son araştırmaya göre “Hollanda’da savaş çıkarsa ne yaparsınız?” sorusu üzerine; “Hollanda’nın özgürlüğü için sonuna kadar savaşırız” diyerek Hollanda’ya olan bağlılıklarını ispatlamışlardır. Başka bir araştırmaya göre Hollanda’da bulunan Türklerin sayısını toplam işverenlerin sayısına böldüğünüz zaman, Türklerin günümüzde, hiç bir şekilde Hollanda devletine yük olmadığı görülmektedir. Aksine 50 yıl sonra Hollanda hükûmetinin yükünü hafifleten bir millet olduğu görülmektedir. Olaya bu açıdan bakıldığında biz artık bu ülkede ‘olmazsa olmaz’lardanız. Ve artık Hollanda bir çoğumuz için ANA vatandır.

Göçün 50’nci yılı…

Hollanda’ya gelen ilk Türk kimdir biliyor musunuz ? Peki ya Den Haag’da bulunan Mescid-i Aksa’nın sinagogdan camiye dönüşümünü bileniniz var mı? İlk derneklerin ve camilerin kurulmasına öncülük eden kişileri tanıyor musunuz? Diyanetin nasıl kurulduğunu?

İlk bayram namazı ve kurban bayramının kiliselerde ve hayvanat bahçesinde kılınışını duydunuz mu? Koynuna koyunu alıp otobüse binmek isteyen ve “waarom havhav wel en meeeh niet” diyen amcamızın hikâyesini işittiniz mi? Kitaplarda yazılan Julia ve Romeo’nun hikâyesinden daha etkili olan Hüseyin ve Elizabeth’in aşkı nasıl başladı biliyor musunuz? Kraliçeye yazılan mektuplarda ne olduğunu merak etmiyor musunuz? Hollanda’ya Türk Halk müziğini getiren Hollandalı kimdir biliyor musunuz? Türkçe derslerinin Hollanda’da ilk nasıl başladığını merak ediyor musunuz?

Yukarıdaki soruların cevaplarını içerisinde barındıran ‘50 Jaar, 50 Verhalen’ kitap yakında okurlarıyla buluşacak.

Toplamda 143 kişiyle kamera önünde birebir röportaj yapıldı. Bu röportajların 43 tanesi Hollandalı işverenlerle, personel çalışanları, tercümanlarla, öğretmenlerle, doktorlarla gönüllülerle gerçekleştirildi diğerleri ise Türkiye’nin farklı illerinden farklı sebeplerden dolayı Hollanda’ya gelen birinci nesil ile yapıldı. Kitabın yazarı Şahin Yıldırım’a bu önemli çalışmayı sorduk…

Neden böyle bir kitap yazdınız? Şahin Yıldırım: Öncelikle birinci nesil amcalarımızın Hollanda’daki tarihine sahip çıkmak ve bunu doğru bir şekilde yeni nesillere aktarmak ve onlara olan vefa borcumuzu yerine getirmek için

böyle bir çalışmayı gerçekleştirdim.

Maalesef toplum olarak tarihimize ve kültürümüze sahip çıkma konusunda gereken önemi ve hassasiyeti yeterince göstermediğimizi düşünüyorum. “50 Jaar, 50 Verhalen” içinde hikâyelerin yanında, araştırmalar barındırması Hollanda’daki köklü tarihimize farklı bakmamızı sağlayacağını düşünüyorum. Bir çok amcalarımızın ve dedelerimizin bugünlerde sık sık uçakların arkasında memleketlerine götürülüyor olması bu çalışmanın önemini bir kere daha ortaya koymaktadır.

2009 yılında başladığım ve 2014’te bitirdiğim kitap çalışmasının toplumumuza faydalı olmasını diliyorum.

Tarihini bilmeyeninin geleceği göremeyeceğini, geleceğini göremeyenin de topluma faydalı işler yapamayacağını düşünüyorum. İyisi ve kötüsüyle tarihimize sahip çıkalım ve tarihimize ışık tutan bu çalışmayı herkesin okumasını istiyorum. Köklü tarihimizin başkaları tarafından da anlaşılması ve örnek olması için Hollandaca yazmayı daha uygun gördüm. Şahin Yıldırım Kimdir?

2011 yılında TRT ile beraber ‘Almanya Treni’ belgeselini çekti. 2012 yılında Hollanda millî arşivinde ‘Prins en de Pasja’ sergisinin koordinatörlüğünü yaptı. Hollanda Türk Müzesi’nde yöneticilik yapmakta. Amsterdam Üniversitesinde öğrenci.Farklı medya organlarına yazılar yazıyor.

Kitap tanıtım günü: 3 Ekim 2014 Cuma

Şahin Yıldırım: “Malumunuz yıllardır Göçün 50’nci yılı çerçevesinde bir kitapla uğraşıyorum. Bir çok röportajim Doğus Gazetesinde yayımlandı. Sonunda beklenen gün geldi. 3 Ekim Cuma günü saat 16.00 -18.00 arası “50 JAAR 50 VERHALEN” adlı kitabımın tanıtımı Hollanda Türk Müzesi’nde gerçekleşecektir.

Bu vesile ile, göç olgusuna ve kitaplara değer veren herkesi davet ediyorum...

Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, esenlikler diliyoruz...

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres GProductieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

Administratie Jaarrekeningen Belastingen Bedrijfadviezen Loonadministratie Interim oplossingen

a Almelo’d

SARAY REIZEN

Leemansweg 2, 6827 BX Arnhem T. (085) - 600 47 47 info@raqam.nl www.raqam.nl

nieuws

28 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Nazmi Türkkol

Malulen emeklilik davasında Türkiye ödeneklerinde kesinti yapılmayacak Ağustos 2014 tarihinde Amsterdam İdare Mahkemesi hâkimi 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra da Türkiye’ye kesin dönüş yapanların, malulen emeklilik ve yetim ödeneklerinin, aynı seviyede kalmasına ve bu ödeneklerde kesinti yapılamayacağına karar verdi.

Bilindiği üzere hükûmet, çocuk, malulen emekli veya yetim ödenekleri için İkamet İlkesi Yasasını yürürlüğe almıştı. Bu yasaya dahil edilen söz konusu ödenekliler örneğin, Türkiye veya Fas’a yerleşerek ödeneğini orada almaya devam eden ve aslında zaman içerisinde Hollanda vergi sistemine göre gerekli olan primleri ödemiş olan kişilerden oluşmakta.

TEMYİZ MAHKEMESİ DULLUK ÖDENEĞİNİ AB-TÜRKİYE ORTAKLIK ANLAŞMASINA HÜKMETMİŞTİ Yüksek Temyiz Mahkemesi, 21 Mart 2014 tarihli kararında, dulluk maaşı olarak bilinen ANW ödeneğinin yüzde 40 kısıtlanmasının ABTürkiye Ortaklık Anlaşmasına aykırı olduğuna hükmetmişti. Bu karara istinaden, Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Asscher, Yüksek Temyiz Mahkemesinin kararının sadece 1 Temmuz 2012 tarihinden önce ödenek hakkı kazananlar için geçerli olduğu şeklinde değerlendirmişti.

Bu tarihten sonra geri dönüş yapan vatandaşlarımızın ödeneklerini kesmeye devam etmişti.

Güncel

ADALET DİVANINDA GÖRÜLEN DAVA AKDAŞ KARARIN AYKIRI Bu haksız uygulamaya itiraz eden Avukat Nazmi Türkkol ve Avukat Lotje de Roy van Zuydewijn yeniden dava açtılar. 5 Ağustos 2014 tarihinde hâkim, itirazları kabul ederek, eski ve yeni ödenekler ayrımının daha önce Adalet Divanında görülen Akdaş Davası kararına aykırı olduğuna hükmetti.

Avukatlar, hükümetin bu davayı bir üst mahkeme taşıma ihtimalinin olduğunu ancak bir yarar sağlayamayacağını çünkü alınan ifadelerin kesin olduğunu ve kararın sembol teşkil ettiğini belirtmişlerdi. Avukat Nazmi Türkkol’un takip ettiği yeni dönüş yapan diğer vatandaşlarımızın davasıyla ilgili gelen olumlu karar, hükümetin temyize gitmeyeceğini göstermektedir.

DANIŞTAY ADİL OLMAYACAĞI GÖRÜŞÜ BELİRTMİŞLERDİ Mahkemenin aldığı bu karar aynı zamanda Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’ın bu kesintilerle öngördüğü tasarrufun böyle hukuk dışı bir uygulama ile gerçekleştiremeyeceğini göstermektedir. Aslında bu kanun çıkmadan önce avukatlar, profesörler, Danıştay ve benzeri kurumların uzmanları böyle bir uygulamanın adil olmayacağı konusunda bakanlığa görüş bildirmişlerdi.

Avukat Nazmi Türkkol, dulluk maaşı ve malulen emeklilik ödenekleri ile ilgili bu davalardaki başarıdan sonra benzer sonuçları çocuk parası ödenek kesintileri için açılan davalarda da almayı umduklarını belirtti. Diğer davalara kıyasla hukuki olarak daha karmaşık olan ve 22 Eylül 2014 tarihinde görülecek bu yeni dava ile yine bir haksız uygulamanın önüne geçilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...



Bahri Bulut: “Araştırma merkezi kuracağız.

NIF Gençlik Teşkilatında bayrak değişim Hollanda İslam Federasyonu’nun Gençlik Kolları Başkanlığına Dr. Bahri Bulut getirildi. Bulut, bayrağı önceki başkan Erkan Turan’dan devraldı.

Y

aklaşık beş yıldır NIF Gençlik Kolları Başkanlığını yürüten Erkan Turan kısa süre önce görevini ev doktorluğu yapan Bahri Bulut’a bıraktı. Schiedam’da düzenlenen bir toplantıda Bahri Bulut kendini ve ekibini tanıtırken, Erkan Turan yöneticilerle vedalaşıp helalleşti.

Bahri Bulut önce gençlik olarak hedeflerini anlattı ardından çalışma arkadaşlarını tek tek huzura çağırarak tanıttı. Bulut hedeflerini şu şekilde açıkladı: “Öncelikle bir araştırma merkezi kuracağız. Onunla birlikte, keşif ve icat çalışmaları yapacağız, hafıza oyunları, debat



ve tartışma ortamları hazırlayacağız. Kültürel ve spor ağırlıklı programlar düzenleyeceğiz. Şubelere yönelik faaliyet programlarına ağırlık vereceğiz ve bunu sıkı bir kontrolle takip edeceğiz.

Liderlik okulu ve sanat projelerine de ağırlıklı olarak eğileceğiz.”

Bulut’un yeni yönetimi şu isimlerden oluşuyor: Muhammed Fırat (Sekreter), Mustafa Aktalan (Teşkilatlanma Başkanı), Ramazan Oturak (Eğitim Başkanı ve Başkan Yardımcısı), Durmuş Ali Karataş (Tanıtma Başkanı), Şuayp Akpınar (Muhasip), Doğukan Ergin (Üniversiteliler Başkanı), Mustafa Doğan (Ortaöğretim Baş-

kanı), Davut Şengönül (Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkan Yardımcısı), Akif Başalan (Spor ve Gezi Başkanı), Ahmet Baykal (GOB Başkanı), Talha Yiğit (Sosyal Hizmetler Başkanı).

Bahri Bulut ekibini tanıttıktan sonra kısa bir dua ederek salondakilerin “Amin” demesini rica etti.

Sizlerin de dualarınızı bekliyoruz.

“Rabbim bizleri Muaffak etsin!

Her yaptığımız iş de kendisine yaklaştırsın! Her yaptığımızdan razı olsun! Sonunda da hepimize Muhammed Mustafa (sav) ile kucaklaşmayı nasip etsin!” şeklindeki duaya yöneticiler hep birlikte “Amin” diyerek mukabele ettiler.

Rotterdam Sosyal Hizmetler’de sorunlar bitmiyor Rotterdam Sosyal Hizmetler Dairesi hakkında yapılan şikâyetler hâlen daha giderilmedi. Ödenek alan vatandaşların mağduriyeti ise aynı şekilde devam ediyor.

Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Ulaşılması oldukça zor olan, ödemeleri zamanından çok geç yapan, ödenek başvurularının yüzde 20’sini geç cevaplandıran, açılan telefonların yüzde 30’una cevap vermeyen ve ödeneklilerin neredeyse yüzde 20’sinin geri aranmadığı Rotterdam Sosyal İşler Dairesi, bütün uyarılara rağmen bu şikâyetleri gidermek için bir girişimde bulunmuyor. Daireyi inceleyen Belediye Ombudsmanı Anne Mieke Zwaneveld, yayınladığı raporunda Dairenin özellikle ödenek başvuruları ve ek ödenekler konusunda çok

sorumsuzca davrandığını, bu nedenle ailelerin aylarca parasız yaşamak zorunda kaldığını ve mağduriyetlerin giderek arttığını belirtti. Ombudsman, özellikle görevlilerin profesyonelce olmayan hareketlerinin insanlarda daha fazla gerginliğe neden olduğunu belirtti. Belediye Başkanı ve ihtiyar Kurulu’na acil çağrı yapan Zwaneveld, cevaplanmamış başvuruların dağ gibi biriktiğine dikkat çekti ve bu türlü bir olayda vatandaşı mağdur etmemek için hiç olmazsa bir miktar avans verilmesi gerektiğini kaydetti. Dairenin,

bir karara varmadan önce çok uzun süreli beklediğini belirten Ombudsman bu durumun mağdur olan insanların çoğalmasına neden olduğuna vurgu yaptı. Çalışma ve Gelir konuları ile ilgili olan İstihdam ve Yardım Yasası’nın uygulanmasından sorumlu bölümle uğraşan vatandaşların şikayetlerinin artması Ombudsman Anne Mieke Zwaneveld’ın konuyu ele almasına neden olmuştu. Zwanenveld, Mart ayında da bu bölümden sorumlu olan Belediye Encümen ile görüşerek konu ile ilgilenmesini istemişti.





juridisch

hukuk 29

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Cemiyet

Onunla birlikte, keşif ve icat çalışmaları yapacağız”

Mescidi Aksa Camii`nde belge merasimi düzenlendi Dordrecht Mescid-i Aksa Camii’de Hanımlar Kolunun düzenlediği Dinî Bilgiler İhtisas Kursu ikinci senesini bir merasimle sonlandırdı.

mi yaşandı

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan merasim sonunda, bir de yarışma düzenlenerek kursu başarıyla bitirenlere belge verildi.

Kapanış programında Şube Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Şener; şube olarak en önemli faaliyetlerinin eğitime ağırlık vermek olduğunu ifade etti. Şener, “Dordrecht’ de hizmet veren Aksa Camii’nin her sene öğrencileri artmakta ve şu anda mekân yetersiz gelmektedir. Önümüzdeki yıllarda caminin

genişletilmesi yönünde bir çalışma içerisine gireceğiz. Geleceğimizin teminatı için maneviyatı güçlü nesillerin yetişmesinde, ilim irfan sahibi annelerin rolü büyüktür ve çok önemlidir. Kadınlar Kolu’nun eğitim alanında yaptıkları bu faaliyetler bizlere ümit vermektedir. Eğitimden sorumlu ekibi tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.

Eğitim Başkanı Fidaver Çelik de konuşmasında, 2 yıldır devam eden bu kursların sonucunda camide ders verecek eğitmenlere kavuştuklarını ve öğretici ihtiyaçlarını giderdiklerini ve böyle güzel ve hayırlı bir hizmet verilmesinden memnunluk duyduğunu ifade etti.

Programda eğitim başkanlığı görev değişikliği nedeniyle görevi sona eren Fidaver Çelik ve yardımcısı Mustafa Öztürk’e bu zamana kadar gösterdikleri fedakârca çalışmalarından dolayı teşekkür edildi ve çiçek takdim edildi.

Kapanış programı kursiyer hanımlar arasında yapılan bilgi yarışması ve ardından ikramlarla sona erdi.





“Bizler Gençlik Teşkilatı olarak faaliyetlerimizle, gençlerimizin, Allah ve Muhammed Mustafa (sav) ile aralarının düzelmesine, Rabbimiz ile Muhammed’in (sav) bağlılığın güçlenmesi için, Rabbimizden uzak yaşayan gençleri, rabbimize yaklaşmaları için gayret göstereceğiz.” diyerek sözlerini noktaladı.

Ardından önceki başkan Erkan Turan davet edilerek kendisine Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan tarafından kendisine bir teşekkür plaketi ve çiçek verdi.

Gençlik Teşkilatından ayrılışının üzüntüsü içinde olduğunu belirten Turan

“Aynı zamanda çok da sevinçliyim. Zira, gerçekten gençlerimize abilik yapabilecek kapasitede olan ve kendisini şahsen tanıdığım kıymetli kardeşim Bahri Bulut gibi birine bayrağı teslim etmenin sevinç ve mutluluğu içerisindeyim. Gözüm arkada kalmayacak. Onların çalışmasının her türlü destekçisi olacağım. Bu yoldan ayrılmadıkları sürece yanlarında olacağımı bilmelerini isterim. Kurulan ekibi çok güzel işler yapacağına olan inancım tamdır.

Rabbim kendisine ve Gençlik Teşkilatının içinde görev yapacak kardeşlerimin yar ve yardımcısı olsun” diye sözlerini tamamladı.

Bahri Bulut kimdir?

Bahri Bulut, 1970 İstanbul doğumlu.

Kırk yıldır Hollanda’da yaşamakta ve tüm eğitimini Hollanda’da gördü.

Eindhoven ’de yetişti.

Eğitiminin bir bölümünü aynı kentte tamamladı daha sonra üniversite eğitimi için Rotterdam’a yerleşti.

Evli ve iki çocuk babasıdır. 90’lı yıllarda Millî Görüş Gençlik Teşkilatında Teşkilatlanma Başkanlığında görev aldı.

Son olarak bölgede Bölge Yürütme Kurulu üyesi ve başkan danışmanlığı görevini yürütüyordu.

Doğuş Haber Merkezi

“Kurbanlıklar, normalde 160, bayramda 300 euro!”

«

Olmaz olmaz demeyin, oluyor!

İstenmeyen bebek merkezleri açılıyor

4 Ekim Cumartesi günü kutlanacak olan Kurban Bayramı münasebeti ile bir yazı yayımlayan PvdA milletvekili Tunahan Kuzu, çarpıcı sorular sordu.

Hollanda’da bir ilk yaşanıyor. Eylül ayında Groningen ve Papendrecht’te istenmeyen bebeklerin bırakılabileceği iki merkez açılıyor. Groningen ve Papendrecht’te açılacak merkezlere ebeveynleri tarafından istenmeyen bebekler gizlice bırakılabilecek. Annelerin olası bir isteksizlik veya maddî durumu yetersiz olmasından dolayı istemedikleri bebeklerini anonim olarak bırakabilecekleri bu merkezler şimdiden tartışma oluşturdu.

Kendine ait Facebook sayfası üzerinden bir yazı yayınlayan İşçi Partisi Milletvekili Tunahan Kuzu, Hollanda’daki Müslümanların 4 Ekim 2014 günü Kurban Bayramını kutlayacağını ve bayramın ne anlama geldiğini belirtirken, sorduğu bazı sorularla da okuyucularının ilgisini ve dikkatini çekti.

Kurban Bayramında kesilen hayvanların etlerinin, fakirlere aile fertlerine ve komşulara dağıtıldığını belirten Kuzu, aynı geleneğin Hollanda’da da devam ettiğini söyledi. Ancak Tunahan Kuzu

Teeven bu merkezlere karşı Devlet Sekreteri Fred Teeven bu konu hakkında daha önce yaptığı bir açıklamada, Hollanda yasalarına göre bir bebeğin bu şekilde arkada bırakılmasının suç teşkil ettiğini aynı zamanda çocukların biyolojik ebeveynlerinin tespiti açısından çocuk haklarına aykırı olduğunu belirtti. Teeven’ın bu itirazlarına karşı yine de istenmeyen bebek odalarına karşı yasal bir prosedür başlatılmadı. Yapılan Ceza Yasası Uygulamaları ve Gençleri Koruma Kurulu açıklamasında bu uygulamaya yasak getirilmeyeceği belirtildi.

“normal günlerde küçükbaş bir hayvan için 160 euro ödenirken, neden Kurban Bayramında aynı hayvan için 300 euro ödendiğini” sormaktan da geri durmadı.

Editör notu: Konuyla ilgili Müslüman kuruluşarın hareket geçmesini ve bu çifte standardın bir an önce kaldırılması için girişimlerde bulunulmasını talep ediyoruz.

Meclisteki temsilci ve sözcümüz olan milletvekillerinden de bu meseleyi meclis gündemine almalarını ve gerekeni yapmalarını bekliyoruz.

Kurula göre oluşturulacak bu odalar problemi çözmeye yeterli değil, ancak bunu yasaklamak için getirilecek bir yasa gereksiz. Verilere göre Hollanda’daki bu şekilde bırakılan bebek sayısının çok az olduğu belirtiliyor.

Anne ve bebek için faydalı değil İstenmeyen hamileliklerde annelere rehberlik konusunda uzmanlaşmış kurum Fiom ise bu durumun ne anne için ne de bebek için yardım sağlamayacağını düşünüyor. Fiom, annenin gerekli yardımı alamayacağını, çocukların da ebeveynlerini tanıma fırsatını kaçıracağını vurguluyor. Yine de bebek ölümlerini engellemesi hâlinde bu uygulamaya karşı olmadığını belirten Fiom, istatistiki bilgilerin bunun tersini söylediğini dile getiriyor.

Geçen yıl Almanya’da da buna benzer bir durum yaşanmıştı. “Babyklappe” denilen mini fırına benzeyen kutular istenmeyen bebeklerin buraya bırakılmasına olanak sağlıyordu.

Oldukça rağbet gören ve Berlin’den sonra sayıları hızla artan “Bebek kutuları” sisteminde kutular hastanelerin dışına yerleştiriliyor, bir ebeveyn bu kutuya bebeği bıraktıktan ve kutunun kapağını kapattıktan sonra, kutu içindeki alarm çalmaya başlıyordu. Bu şekilde hastane personeli yeni bir bebeğin kutunun içinde olduğunu anlıyordu. Şayet aile iki ay içinde pişman olup bebeğini almazsa, bebekler devlet tarafından evlatlık olarak veriliyordu.

nieuws

30 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Gezinin ilk durak,gündemi Söğüt idi...

Kısaca Hollanda

Avrupalı Türk Gençliği Anadolu’da niyye’yi 1299 yılında Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurmuştur. Biz de çocuklarımızın bu bilgisini gözleriyle görerek güçlendirmek ve büyük insanların yaşadıklarına şahitlik etmeleri için Söğüt’ten başladık gezilerimize. Çocuklar duyduklarını, okuduklarını olayların cereyan ettiği yerlerde yaşayarak bir kez daha görmeleri, onların hem tarihine hem kültürüne hem de o tarih ve kültüre şan verenleri daha kalıcı bir şekilde hafızalarına ve gönüllerine kaydediyorlar.

Bu 3 haftalık zaman diliminde neler yapılıyor? Çocuklarımızı kısa da olsa yatılı bir yurt havasına sokarak, onlara Kur’an-ı Kerim, tefsir, akaid, fıkıh, siyer, adabı muaşeret ve ilmihal bilgilerinden oluşan disiplinli bir eğitime tabii tutuyoruz. Daha ilk haftada bu kursun verimliliğini çocuklarımızın hem davranışlarında hem de konuşmalarında fark ettik. Son derece verimli geçen bir yaz kursunu daha tamamladık. Umarız, bize emanet ettikleri yavrularında bu farkı ebeveynler de gözlemlemişlerdir.

İ

slam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları tarafından düzenlenen ve geleneksel hâle getirilen Avrupalı Müslüman gençliğin yurtdışı gezilerinin bu seferki durağı Söğüt idi.

Ramazan ayı içerisinde gerçekleştirilen ziyarete ilgi yoğundu.

Avrupa’da doğup büyüyen 100’e yakın Türk genci, Bursa Gemlik ilçesinde üç haftalık bir kampa girdi. Gezinin ilk durağı Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yer Söğüt idi.

Kampa katılan gençler oradan da Anadolu gezisine çıktılar. Üç yıl önce başlatılan ve üç ayaktan oluşan gezinin birinci ayağını Marmara, ikinci ayağını Bosna-Hersek, üçün-

Bu geziye Güney Hollanda Bölgesi’nden hem organize adına hem de eğitimci olarak katılan bölge Eğitim Başkanı İsmail Kızılırmak ile konuyla alakalı kısa bir sohbet gerçekleştirdik.

Doğuş: Bu kurs ya da geziyle neler hedefleniyor? İsmail Kızılırmak: İGMG tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen program sayesinde Avrupa’da doğup büyüyen Türk gençleri anavatanlarını, karavanasını, denizini, suyunu, güneşini, etkinliklerini, tarihini ve kültürlerini öğreniyorlar ve bu güzelliklerle buluşuyorlar. Özellikle, unutulmaya yüz tutulan, sıla-i rahim denilen eş-dost, akraba ziyaretlerini gerçekleştirmek, gençlerimizi onlarla buluşturmak gezilerimizin en önemli sebeplerinden biridir.

Kursun muhteviyatı hakkında aldığımız bilgileri sizlerle paylaşmaya değer bulduk. İstifade edeceğinizi umuyoruz.

Neden Söğüt’ten başladınız?

Bu vatan toprağını bize emanet eden Osman Gazi, Devlet-i Aliyye-i Osmâ-

cü ayağını ise İspanya-Endülüs oluşturuyor. İGMG, Hac ve Umre’deki markalaşmış hizmet anlayışını bu alanda da sürdürmek niyetiyle bu yola çıkmış bulunmakta. Sadece Avrupa’yla sınırlı kalmayacak bir proje olan bu geziye dünyanın bir başka ucundan Kanada’dan da katılanlar oldu.

Kurs boyunca ve kurstan sonra nasıl bir izlenim alıyorsunuz? Çocuklarımızın çoğu büyük bir korku ve endişeyle bu kursa katılmışlar.

“Acaba biz, bir esir kampına mı gidiyoruz?” diye kendi aralarında konuşanlar bile olmuş. Çok değil, iki gün sonra çocuklar bu düşüncelerinden tamamen arındılar ve o kurs havasının kendileri için çok iyi geldiğini dile getirdiler.

Biz kurs bitiminde anket yaptık ve çocuklarımıza kursa katılım sertifikası verdik. Çocuklarımız Osmanlı’yı, Çanakkale’yi kitaptan okuyor, filmlerden izliyor ama oradaki ruhu tadamıyor. Biz gezilerimizde, öğrendiklerimizi tatbik ederek, İlmel yakîn, Aynel yakîn ve Hakkel yakîn olarak; gözlemleyerek gerçekleştirdiğimiz için bu seyahatlere katılan-

lardan çok olumlu tepkiler almaktayız, alıyoruz. Edindiğimiz izlenimler son derece müspet. Bu süre içerisinde iki ayrı kıtadan gelip orada buluşan, dost olup kaynaşan gençler, ayrılık anında çok duygulu anlar yaşıyor, hatta ağlayanlar bile oluyor.

Gezilerimizin en güzel yanlarından biri de budur: Yani, hiç tanımadığı insanlarla bir araya gelmek, ekmeğini bölüşmek, aynı ideal etrafında kümelenmek ve ebede dek kardeş olarak kalmak…

Kampa katıldıkları gün çocuklarımıza, Sahabe kardeşliği, Ensar-Muhacir kardeşliğini anlattık. Bu uhuvvet etrafında buluşan çocuklarımız, üç hafta boyunca o asrın güzelliğini doyasıya yaşadılar. Tek bir tanesi bile bu gezi sonrasında bir diğer arkadaşıyla kırgın, dargın ayrılmadı. Hepsi geziden duyduğu memnuniyeti ifade ederek bizlerle, arkadaşlarıyla vedalaştı.

Yeni sezon için velilerden beklentileriniz nedir?

Bu yıl 90 civarında talebe ve 10 kişiden oluşan uzman bir kadronun iştirakiyle bu kursu tamamladık. Önümüzdeki yıllarda bu sayının artacağına inanıyorum. Zira katılan her gencimiz, bu güzelliği etrafıyla paylaşacaktır. Bu münasebetle ben ebeveynlerden bu gezinin önemini kavramalarını ve yatırımlarının yönünü çocuklarına doğru kaydırmalarını istiyorum.

Geziler sadece Marmara Bölgesi’yle sınırlı mı kalacak, yoksa Türkiye’yi adım adım dolaşacak mısınız?

Benim ümidim ve beklentim sadece Marmara ile sınırlı kalmaması.

Zira, Türkiye’mizin her karesi cennetten bir köşe, her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış, her yeri tarih ve kültür kokuyor. Önümüzdeki dönemlerde bu gezilerin sac ayağının üçten 10’a 15’e çıkacağına inanıyorum.

Haber ve Fotoğraflar: Adnan Şahin

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl

si n i ve r site

tÜ

u

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

nu

ch

ır t m a s o n

iz : R TL Telev

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

a şt

cu yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

ar

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

ve M a as

tri

agenda

gündem 31

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

İsrail yönetimi “savaş suçluları mahkemesinde” yargılansın!

Azmin zaferi...

Oss Kentinde Anasınıfı açıldı

Hollanda Türk STK’ları İsrail için düğmeye bastılar Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse, Hollanda’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları’nın Gazze’deki insanlık dışı saldırıları nedeniyle İsrailli mercilerin yargılanması adına girişimde bulunulduğunu belirtti.

Hollanda Türk Hukukçular Birliği Başkanı avukat Ejder Köse’nin hazırladığı dilekçeye imza atan Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri, BM Güvenlik Konseyi’nden İsrail’in yargılanması yönünde karar almasını istedi. İsrail’in saldırılarından dolayı kınanması ve UCM’nin işlenen savaş suçlarıyla ilgili soruşturma açması talebini içeren başvuru dilekçesini BM Genel Sekreteri’ne gönderen Köse, Gazze saldırılarında rolleri bulunan İsrailli tüm yetkililerin yargı karşısına çıkmasını istediklerini söyledi.

Hollanda’daki Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinin talebiyle bu dilekçenin hazırlandığını kaydeden Köse, “ Gazze saldırıları başladığında Türk Sivil Toplum Kuruluşları bize başvurarak hukuki olarak neler yapılabileceğini sordular. Savaş ve insanlığa karşı suçları yargılamak üzere 2002 yılında

kurulan UCM bu konuda yetkili adres. UCM sadece kendilerine üye olan devletlerde işlenen suçlara bakabiliyor. İsrail ve Filistin ise mahkemeye üye değil. Dolayısıyla mahkemenin iki devleti de yargılama yetkisi yok. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı bir kararla UCM harekete geçebilir. Biz de bu dilekçeyle BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesini istiyoruz” diye konuştu.

BM Güvenlik Konseyi’nde böyle bir kararın veto edilme şansının yüksek olduğuna dikkati çeken Köse, buna karşın İsrailli yetkililerin er ya da geç günün birinde yargılanacaklarına olan inançlarını asla yitirmediklerini ifade etti. Köse, “Beş yıl, on yıl, otuz yıl sonra bile bu sorumlu insanların mutlaka yargılanacağına inanıyoruz; ki bunun çokça örnekleri var” dedi.

Köse, suç işledikleri belirtilen İsrailli

yöneticilerin uluslararası mahkemeler dışında yerel mahkemelerde yargılanmalarının da mümkün olduğuna dikkati çekti. Köse, şöyle konuştu:” Evrensel yargılama ilkesi gereği ülkeler bazında da İsrailli yetkililer hakkında dava açılabilir.

Geçmişte Belçika’da eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron ile ilgili böyle bir dava açılmıştı. Biz bu tür davaların farklı AB ülkelerinde açılması için de bir çalışma yürütüyoruz. Yakında bununla ilgili girişimlerimiz de olacak.” Suç duyurusu dilekçesi, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu, Türk Federasyonu, Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş Federasyonları, HOTİAD ve TDLS tarafından imzalandı.

Doğuş Haber Merkezi

«

Ayrımcılık şikâyetleri iki katına çıktı 2014 Yılı henüz bitmedi ama ırk temelinde yapılan ayrımcılık ve bununla ilgili şikayetlerin sayısı geçen yıla kıyasla iki katına fırladı.

Ayrımcılık Şikayet Hattı Vakfı tarafından salı günü yayımlanan ve ülkedeki ayrımcılık karşıtı kurumların yaptığı anket sonuçlarının yer aldığı rapora göre, Hollanda’daki ayrımcılık olayları bir yıldan kısa bir süre içinde neredeyse iki katına çıktı. Vakfın Amsterdam şubesi tarafından yapılan açıklamada, bu artışın başlıca nedenlerinin arasında Özgürlük Partisi (PVV) lideri Wilders’ın yaptığı “Daha az Faslı…” söyleminin geldiği vurgulandı. Rapora göre bu yılın ilk sekiz ayında büyük bölümü hakaret ve ırk

veya etnik kökene dayalı ayrımcılık içerikli toplam 6285 şikayet yapıldı.

Geçtiğimiz yılın aynı döneminde yapılan şikayet sayısı 3143 adet.

Bilindiği üzere mart ayında yapılan yerel yönetim seçim akşamı, Den Haag’da PVV seçmenine yönelik bir açıklama yapan Geert Wilders, katılımcılara yüksek sesle kendi şehirlerinde ve ülke içinde ‘daha az Faslı’ istediğini bağırtarak söyletmişti.

Bu durum gerek Hollandalıları gerekse yabancı etnik kökene sahip birçok

vatandaşı rahatsız etmiş, daha sonraki dönem içinde suç Wilders hakkındaki suç duyuruları sayısında patlama yaşanmıştı.

IGMG Millî Görüş Teşkilatları bünyesinde tüm Avrupa’da çığ gibi büyüyen Anasınıfları zincirine bir yenisi Hollanda İslam Federasyonu’na bağlı Oss Mescid-i Cuma Camii bünyesinde eklendi.

Caminin bir bölümünün tahsis edildiği Anasınıfı velilerin, öğrencilerin ve bölge ve cemiyet yetkililerinin hazır bulunduğu bir ortam da dua ile açıldı. Şimdilik on iki çocuk kapasiteli olarak devam edecek olan Anasınıfında şuan itibariyle Şule Yılmaz ve Selcan Akdeniz adındaki iki genç bayan eğitmen görev yapacak. Cami imamı Aslan Yıldız Hoca efendinin yaptığı güzel duanın ardından bir kısa konuşma yapan bölge eğitim başkanı İsmail Kızılırmak bu anasınıfın hayırlı ve bereketli olmasını diledi. Kızılırmak, ”Yerimizin küçüklüğüne bakmayacağız. Ashabı Suffe de çok küçük yerlerde ilim öğrettiler. Ve onların ruhları derin idi ve o küçük yerlerde nice büyük hazineler, nice değerli

cevherler yetiştirdiler. Bizlerde aynı şekilde buralardan asımın neslini yetiştirebiliriz.” Diyen Kızılırmak velilere hitaben anasınıfı müfredatı olarak çocuklara verilen kitapları çok iyi incelemelerini istedi. Çocuklarını kime emanet ettiklerini iyi anlamalarını istedi. Büyük bir özenle hazırlanan bu müfredat hayata geçirildiğinde çocukların 3 yıl sonra çok ama çok farklı bir konuma geleceği görülecektir diye konuştu. Cemiyet başkanı Ali Çetin anasınıfının hayırlara vesile olmasını diledi. Oss eğitim başkanı Fatih Şahin anasınıfın ne anlama geldiğini şu şekilde açıkladı. “Anasınıfı eğitimini esasen çocuğun ana rahminde başlayan eğitiminin bir devamı olarak görmek lazım. Biz genel merkezimizin belirlemiş olduğu standartlar doğrultusunda 4 yaşından itibaren anasınıfı eğitimini başlatıyoruz. İnşallah 6 veya 7 yaşına geldikleri vakit bu çocuklar hem Kur’an alfabesini okuyup yazabilmelerini hem de temel İslami bilgileri almalarını hedefliyoruz. Gayemiz budur. İşte bu şekilde eğitilen bir çocuğun da yedi yaşından itibaren diğer İslami ilimler eğitimi noktasında çok büyük kolaylıklara sahip olacağını düşünüyoruz.”

Hayırlı olsun!

Başkonsolos Zafer Ateş göreve başladı T.C Deventer Başkonsolosluğuna atanan Başkonsolos Zafer Ateş görevine başladı. Türk toplumuna ilk mesajını yayınlayan Ateş mesajında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.

Başkonsolos Ateş’in mesajı şöyle: “Hollanda Türk toplumunun kıymetli üyeleri, değerli vatandaşlar, 8 Eylül 2014 tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Deventer Başkonsolosu olarak görevime başlamış bulunmam vesilesiyle, ülkemiz ile Hollanda arasında önemli bir köprü oluşturan Hollanda Türk toplumunu saygıyla selamlıyorum. Hollanda’ya gelişinin 50. yıldönümünü henüz kutladığımız Hollanda Türk toplumu bir yandan Hollanda’nın ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel hayatına katkılarını sürdürmekte, diğer yandan iki ülke arasında 400 yılı aşan bir maziye dayanan dostane ilişkilere katkıda bulunmaktadır. Hollanda Türk toplumunun yarım asırda gelmiş olduğu mertebe ülkemiz için bir gurur vesilesidir. Görev çevremizde yerleşik bulunan yaklaşık 130.000 vatandaşımıza kaliteli ve süratli hizmet sunmak ve vatandaşlarımızın sorunlarına imkanlar dahilinde en kısa sürede çözüm

bulmaya çalışmak birinci önceliğimiz olmaya devam edecektir. Toplamda yaklaşık 7 milyar Doları bulan iki ülke arasındaki ticaret hacminin daha da geliştirilmesi imkânları mevcuttur. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin ilerletilmesine gayret gösterilecektir. Bu vesileyle, Hollanda Türk toplumuna saygılarımı sunuyor, sağlık, mutluluk, başarı ve esenlikler diliyorum.”

Zafer Ateş Kimdir?

1975 Ankara doğumludur. Ankara Aydınlıkevler Lisesi’den 1992 yılında, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden 1997 yılında mezun olmuştur. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı’na katılmıştır. 1997-2000 yılları arasında Protokol Diplomatik İşlemler Genel Müdür Yardımcılığında görev yapmıştır. 2000-2002 yılları arasında III. Katip olarak T.C. Hanoi Büyükelçiliğinde, 2002-2005 yılları arasında II. Katip olarak T.C. Kanberra Büyükelçiliğinde görev yapmıştır. 2005-2007 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı Enerji, Su, Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığına bağlı Enerji Dairesinde II. ve Başkatip olarak çalışmıştır. 2007 yılında OECD nezdindeki T.C. Daimi Temsilciliğine atanmış, burada Başkatip ve Daimi Temsilcilik Müsteşarı olarak görev almıştır. 2011 yılında Dışişleri Bakanlığı Enerji, Su, Çevre İşleri Genel Müdür Yardımcılığına Çevre ve İklim Değişikliği Dairesi Başkanı olarak atanmıştır. Evli, bir çocuk babasıdır.



Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

MUHABBETİN



KONYALI OTANTIK

YENİ ADRESİ

ExpoLife

Yenilenen yüzüyle hizmetinizde

Kurban Bayramınızı tebrik eder,açıldı esenlikler dileriz...

Konyalı Lounge

KONYALI OTANTIK

Hergün açıktır Pazar-Perşembe: 10:00-24:00 Cuma ve Cumartesi: 10:00-01:00

Açık büfe kahvaltı

Putsebocht 113 3073 HE Rotterdam

(Her Pazar 10:00-13:00 arası)

info@konyaliotantik.nl www.konyaliotantik.nl

010-484 63 48









mozaïek

mozaik 33

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

Sosyal konutlarda oturan yabancılar mağdur

Yüksek kiralara itiraz edin!

Hükümetin yeni uygulamaya koyduğu kira politikası ile, kira artışları, insanların gelir seviyesine göre belirleniyor. Kira artışı oranının belirlenmesinin serbest bırakılması, pek çok kiracıyı mağdur etti. 2014 yılında kiralar, 2 yıl öncesine göre ortalama yüzde 9 oranında arttı. Gelir seviyesi düşük insanların yaşadığı sosyal konutların kirasının, özel sektördeki evlerin kirasına göre daha çok oranda artması dikkat çekti.

H

ollanda Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan açıklamada, geçtiğimiz yıl kiralar, ortalama yüzde 4,4 oranında arttı. Temmuz ayında yapılan bu tespite göre, son iki yılda bir evin kirası ortalama yüzde 9,2 oranında artmış oldu. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, kira artışı, kiracıların gelir düzeyine bağlı olarak belirlendi. Bu yüzden yapılan kira artışları, yüzde 4 ile 6,5 arasında değişti. Sosyal konut olarak bilinen ve gelir seviyesi düşük olan insanların yaşadığı evlerin kiralarında en yüksek artış oranı görüldü. Gelir düzeyi daha yüksek insanların yaşadığı bireysel evlerin kiraları, yüzde 3,2 oranında artarken, sosyal konutların kirasındaki artış oranı yüzde 4,7 oranında gerçekleşmiş. Bunun sebebinin ise yasaların, sosyal konutlarda kira artışına, bireysel konutlara göre daha kolay izin vermesinin olduğu açıklandı. 2011 yılında kira artışı yüzde 1,8 iken, 2012 yılında bu oran yüzde 2,8 ve 2013 yılında yüzde 4,7’ye çıktı. Bu yüksek artışın nedeninin ise, yeni uygulamaya konan kira politikasının olduğu bildirildi. Hükûmetin yeni politikasına göre, kira artışı, kişilerin gelirine göre belirlenecek. Bu durumda, yapılan kira anlaşmasına göre, kira artışı enflasyon ve belirlenen standart

kira artışından daha yüksek olabiliyor.

Kiracılar, yapılan kira artışlarının kanuna uygun olup olmadığını ‘www. huurverhogingscheck.nl’ adlı web sitesinden, eski ve yeni kira miktarlarını ve gerekli bilgileri doldurup kontrol edebilirler. Kira artışının olması gereken orandan daha yüksek olması durumunda ise kiracılar, ev sahibi kurum ya da kişi ile görüşebilir. Anlaşma sağlanmaması durumunda ise, ‘’Huurcommısie’’ adı verilen kira komisyonuna başvurulması gerekiyor.

2013 yılındaki enflasyon oranı yüzde 2,5 olarak açıklandı. Buna göre 1 Temmuz 2014’de; • Yapılabilecek en yüksek kira artış oranı, yıllık geliri 34 bin euro’ya kadar olan kiracılar için yüzde 4 olabilir.

Bu oran ise yüzde 2,5 olan enflasyon oranına 1,5 daha ilave edilerek hesaplanıyor.

• Yıllık gelir seviyesi 34 ile 43 bin euro arasında olan kiracılar için ise maksimum kira artışı yüzde 4,5 olarak açıklandı. (enflasyon oranı yüzde 2,5 + 2= 4,5) • Gelir seviyesi yıllık 43.602 Euro’dan fazla olanlar için ise maksimum kira artışı yüzde 6,5 olarak açıklandı (enflasyon oranı yüzde 2,5+4= 6,5) Hükümet tarafından yürürlüğe konan yeni kira politikasıyla, sosyal konutlarda oturan yüksek gelirli vatandaşların

kirasını daha fazla yükselterek, özel sektörün ya da ev almanın daha cazip hâle getirilmesi düşünülmüştü. Ancak ev sahibi olan kurum ve kişilerin, kira artış oranını kendilerinin belirlemeleri, pek çok düşük ya da orta gelir seviyesindeki vatandaşı mağdur etti.

Bazı durumlarda kira artışı son 2 yılda yüzde 10’u bile geçti. Sosyal konutlarda oturan yabancı asıllı vatandaşlar ise bu durumdan en çok mağdur olan kitleyi oluşturuyor. Pek çok vatandaş, kira oranına artışı itiraz edebileceklerini bile bilmediklerini dile getirdiler.

Ev bürolarından gelen kira artışını beyan eden mektupların ise kendilerini yeterince bilgilendirmediğini ve itiraz haklarının olduğunun bu mektuplarda net olarak açıklanmadığını söylediler. Ekonomik krizle birlikte işsizlikten mağdur olan yabancı kökenli vatandaşların, yapılan kira artışları ile hayatları daha da zorlaşıyor. Pek çok ev bürosu ise, kiracılarının ilk kontrat imzaladıkları gelir durumunu biliyor.

O yüzden, son birkaç yıldır işsiz olan ya da sosyal ödenek almaya mecbur kalmış vatandaşların güncel gelir seviyeleri bilinmiyor.

Uzmanlar, kiracılara, hükümet tarafından açılan ‘www.huurverhogingscheck.nl’ adlı web sitesinden, kira artışlarını kesinlikle kontrol etmelerini tavsiye ediyor.

Yakında, Rotterdam şubemizle hizmetinizdeyiz!..

Mehmet Erdoğan

Avrupa’da Kurban Bayramı ve infak hayatımız...

Saygıdeğer Doğuş okuyucuları, kıymetli kardeşlerimiz, Bir yaz dönemini geride bıraktık ve yaz dönemi ile birlikte mübarek Ramazan ayını ve Ramazan Bayramını da yaz dönemi içerisinde ihya etmiş olduk. Yüce Allah yaptığımız mali ve bedeni ibadetlerimizi kabul eylesin.

1 Eylül itibariyle Hollanda’da bütün bölgelerde okulların başlamasıyla Teşkilat çalışmalarına da start vermiş olduk. 4 Ekim 2014 Cumartesi günü inşallah Kurban Bayramını idrak etmiş olacağız. Bu vesileyle Hollanda’da yaşayan bütün Müslüman kardeşlerimizin kurban bayramını tebrik ediyor, sağlık sıhhat içerisinde ailenizle beraber geçirmenizi yüce Allah’tan temenni ederim. İslam dünyasında ve Ortadoğu’da yaşanan zulmün son bulmasını şahsım ve teşkilatım adına yüce Allahtan niyaz ediyorum. Bu Kurban Bayramının mağdur ve mazlumların kurtuluşuna vesile olmasına yüce Allah’tan diliyor bütün insanlığın, huzur, refah, ve

Kurban Bayramınızı tebrik eder, esenlikler dileriz...

İGMG Hasene Derneğimizin Kurban kampanyasına katılmanızı ve yeryüzünde bir mazlumu da sizin sevindirmenizi gönülden arzu ederiz, Şu ana kadar kurban kampanyamıza katılmış olan siz değerli kardeşlerimiz de mağdur ve mazlumların yanında olduğunuzu göstermiş oldunuz, Bu vesileyle Millî Görüş Teşkilatlarımız adına sizlere şükranlarımızı sunar hayırlı ve sağlıklı bir ömür geçirmenizi yüce Allah’tan temenni ve niyaz ederiz.

Hollanda İslam Federasyonu adına, Mehmet Erdoğan Güney Hollanda Bölge Başkanı

Uğur Arısoy

“Bayramın, İslam âleminin uyanışı için bir vesile olmasını diliyorum” Allah Teâlâ’nın her emrinde birçok hikmetlerin bulunduğunda şüphe yoktur. Ama bu hikmetlerin tamamının biz kulları tarafından bilinip idrak edilmesi mümkün olmayabilir.

Kurban kesmek de Allah Teâlâ’nın bir emri olması hasebiyle sayısız hikmetlerinin olduğunda şüphe yoktur.

Fakat bizler bu hikmet ve faydalardan dolayı değil, sadece ibadet amacıyla kurban vazifesini yerine getiriyoruz.

Rijswijkseweg 446 - 448a 2516 HR ‘s-Gravenhage T. (070) 2209900 F: 070-2209800 E: info@mands.nl www.mands.nl

barış, içerisinde yaşamalarını yüce Rabbimizden niyaz ederiz. Yüce Allah (cc) keseceğimiz kurbanlarımızı, yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerimizi dergahı izzetinde kabul eylesin inşallah.

Bayramınız Mübarek ve Kutlu olsun.

Bayramların gayesi sevindirmektir, mutlu etmektir. Bizler büyüklerimizi, eşimizi dostumuzu, hasta olanları bu minval üzere ziyaret edersek, birilerinin kalbini kırdıysak o kişiden helallik alırsak; bütün toplum birbiriyle İslam kardeşliği çerçevesinde ilişkisini yürütürse Allah’ın izniyle huzurlu bir ortamda kardeş duyguları içeresinde bayramların sevincini de beraberce yaşarız, paylaşırız.

Kurban, Allah Teâlâ’nın emrinin yerine getirilmesidir. Kurban kesmekten asıl maksat Allah Teâlâ’nın hatırlanması, zikredilmesidir. Zira bizim varlık gayemiz Allah Teâlâ’yı bilme, tanıma ve O’na yaklaşmadan ibarettir. Burada Allah Teâlâ’ya yaklaşma ameliyesi âdeta bir bayram olarak ilan edilmiştir.

İslam coğrafyasının zulüm ve savaşlarda inim inim inlediği bir zamanda, yine hüzün dolu bir Bayram geçireceğiz, maalesef. İslam aleminin bulunduğu coğrafya sanki insanlığa kurban edilmekte, yurtları talan edilmekte, ekonomileri geri bırakılarak 2’nci asır sömürgeciliği uygulanmaktadır.

Sayısı bir büçük milyarı geçen Müslümanların bölük pörçük hâli, içler acısı durumu ve insana dokunan, düşmana karşı değil de, kendi kendine yaptığı zulüm ve kıyım…

Allah’ım her şeyde bir hayr vardır, senin hikmetinden sorulmaz. İnanıyoruz ki, bunlar da İslam âleminin uyanışı için bir vesile olacaktır. İslam âlemi bayramları vesile kılarak artık dinde birlik ve kardeşlik tohumları saçmalı; İslam ve din düşmanlarına fırsat vermemelidir Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar ve tüm İslam âlemine ve insanlığa huzur ve saadet getirmesini dilerim.

Uğur Arısoy Batı Avrupa Türk İslam Merkezi

agenda

gündem 35

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Gündem

“İşgali ve katliamı ve sömürgeyi kınıyoruz”

Yahudilerden İsrail’e tokat gibi mektup

Ne mutlu Allah’ın emrine teslim olanlara

Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan ve 2. Dünya Savaşı’nda Nazi kamplarında tutulan 327 Yahudi ve onların çocukları, İsrail’in katliamlarını kesin şekilde kınadıklarını belirtti.

U

luslararası Yahudi anti-Siyonist Ağı (IJSN) tarafından hazırlanan ve bugün New York Times gazetesinde yayınlanan mektubun altına Nazi kamplarından kurtulan 327 Yahudi veya çocukları imza attı.

“Gazze’deki katliamı kınıyoruz” New York Times Gazetesi’nde daha önce Nobel barış ödüllü Elie Weisel tarafından yayınlanan ve ‘’Hamas’ı Nazilerle eş tutan’’ mektuba karşılık yayınlandığı belirtilen mektupta, Auschwitz Nazi kamplarından bizzat kurtulan 40 Yahudi ile kamplardan sağ çıkanların çocukları ‘’Nazi soykırımı kurbanları Yahudiler ve onların çocukları olarak kesin bir şekilde Gazze’deki Filistinli katliamını, Gazze’de devam eden işgali ve tarihi Filistin’in koloni hâline getirilmesini kınıyoruz’’ denildi.

“Soykırım, dünyanın sessiz kalmasıyla başlar” Mektupta; ‘’Ayrıca, saldırılarına devam etmesi için İsrail’e silah sağlayan

ABD’nin yanı sıra İsrail’i kınanmaktan korumak için diplomatik kaslarını kullanan Batı ülkelerini de kınıyoruz.

Soykırım, dünyanın sessiz kalmasıyla başlar’’ ifadelerine yer verildi. “İsrailliler Nazi gibi ırkçı oldu” İsrail toplumu içinde gittikçe artan ‘’aşırıcı ve ırkçı’’ söylemden rahatsızlık duyulduğu bildirilen mektupta şunlar kaydedildi: ‘’İsrail toplumu içinde Filistinliler’in insan yerine konulmamasını içeren aşırı ve ırkçı söylemlerden endişe ediyoruz. İsrail’de The Times of Israel ve The Jeruselam Post gazetelerinde politikacılar ve uzmanların açıkça Filistinliler için soykırım çağrısı yapması, ayrıca sağcı İsraillilerin Neo-Nazi amblemleri taşımalarından da endişeliyiz.’’

“Haksız olanın haklı gösterilmesinden iğreniyoruz” Elie Wiesel’in ilanına atıfta bulunulan mektupta, Wiesel’in ‘’haksız olanı haklı göstermeye’’ çalıştığı belirtilerek, ‘’Bunun ötesinde, bu sayfaları kullanarak, Elie Wiesel’in tarihimizi

istismar ederek, İsrail’in Gazze’yi toptan yok etme çabasını, aralarında yüzlerce çocuğun da bulunduğu 2 binden fazla kişiyi öldürmesini, toptan bir satış yöntemiyle, haksız olanı haklı göstermeye çalışmasından iğreniyor ve öfke duyuyoruz. Hiç bir şey BM sığınaklarını, evleri, hastaneleri ve üniversiteleri bombalamayı haklı hâle getirmez. Hiç bir şey insanların elektriksiz ve susuz bırakılmasını haklı gösteremez’’ denildi. ““İsrail’e boykot” çağrısı Mektupta tüm insanların ortak ses çıkararak ve güç birliğine vararak her türlü ırkçılığın önüne geçmesi gerektiği ifade edilerek, ‘’Buna Filistin halkına yönelik soykırım da dahil. Biz, acilen Gazze ablukasının kaldırılması ve işgalin sona ermesi çağrısını yapıyoruz. İsrail’e yönelik tam bir ekonomik, kültürel ve akademik boykot çağrısı yapıyoruz. ‘Asla bir daha’ kesinlikle ‘Asla hiç kimse için bir daha’’ anlamına gelmelidir’’ denildi.

Haber Merkezi

«

Üniversiteler Avrupa oyunları Rotterdam’da yapıldı Bu yıl 24 Temmuz-8 Ağustos tarihleri arasında Rotterdam’da yapılan Üniversiteler arası spor oyunlarına 174 farklı üniversiteden, 280 takım katıldı.

34 Avrupa ülkesinin katılımıyla gerçekleştirilen bu büyük organizasyonda sporcular 10 farklı branşta mücadele ettiler.

Muhteşem müsabakaların gerçekleştirildiği oyunlarda, branşlarında ülkemizdeki Türkiye şampiyonasında birinci olan üniversite takımları da ellerinden gelen bütün gayreti göstererek, ülkemizi, katılan diğer ülkelerin yanında en üst sıralara taşımak için çaba sarf ettiler.

Bu üstün mücadele örneğini gösteren takımlarımızdan biri de, Hentbol ba-

yanlar da Üniversiteler Türkiye şampiyonu Akdeniz Üniversitesi idi.

Takımını vatandan binlerce kilometre uzakta yalnız bırakmayan Beden Eğitimi Bölümü Müdürü Hasan Şahan, ‘bu yıl Türkiye’de kazandıkları birincilikleri, seneye tüm branşlarda kazanıp, önümüzdeki şampiyonada Akdeniz Üniversitesi olarak ülkemizi diğer spor dallarında da başarıyla temsil etmek istediklerini’ söyledi.

Hentbol bayanlarda 6’ncı olan Akdeniz Üniversitesine başarılarının deva-

Bayram mesajı

mını diler, Hollanda’daki gurbetçilere yaşattıkları bu tatlı sevinçten dolayı teşekkür ederiz.

Bayramlar, müminleri birbiri ile kaynaştırır, sevgileri zirveye taşır, yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirir. Allahu Teala’nın bize lütfettiği kardeşlik ile idrak edeceğimiz Kurban Bayramı; müminler için müstesna zaman dilimlerinden biridir. Allah’ın bize verdiği malın bir kısmını, Allah’ın rızasını kazanmak için kurban eden bir mü’min, aslında lisan-ı hal ile şunları söylüyor:”Ben de Hz. İbrahim ve Hz. İsmail gibi; çok sevdiğim oğlumu ve canımı, Allah yolunda kurban etmeye ve Allah’a teslim olmaya hazırım.” Çünkü; onlar, tereddütsüz Allah’a inanmışlar ve O’nun emrine teslim olmuşlardı.

Ne mutlu Allah’ın emrine samimiyetle teslim olan müminlere!

Kurban Bayramı, aynı zamanda yüzbinlerce hacının Arafat meydanında biraraya gelerek, vakfe yapan ve kurtuluş müjdesini almanın hazzını yaşayan müminlerin bayramıdır.

Bu duyguyu Ka’be-i Muazzama ile kucaklaşarak doruğa taşırlar. İnsanlığın ilk atası Hz. Adem ile eşi Hz. Havva’nın Arafat’ta affedilerek buluştuklarında yaşadıkları o sevinç ve huzur günleri, aynı zamanda hacılar için de en büyük sevincin ve huzurun kaynağı olmuştur. Her yıl hacılar Arafat’ta, günahlardan kurtuluş beratlarını almanın sevincini ve heyecanını yaşarlar. Allahu Teala Kur’anı’ı Kerim’inde cennetin kazanılmasının, dünyadaki birtakım vazgeçilen ya da bağışlanan nimetler karşılığında satın alındığını belirtir. Kurban Bayramı’nda müminler, Allah’ın verdiği maldan, yine Allah cc. için vererek cennet ve Cemalullah’ı kazanacaklardır. Bu ne güzel ve kârlı bir alış veriş!

Müminler, kurban keserek Allah’a olan inançlarında samimiyet ve teslimiyet gösterirler. Çünkü, neticede kesilen hayvandan yine kendileri ve diğer insanlar istifade ederler. Aslolan ise; Allahu Teala’ya yakın olmanın beklentisi ile fedakarlık ve samimiyettir. Nitekim Rabbimiz Kur’an’ında: “Ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşmaz. Fakat sizin takvanız O’na ulaşır.” , “De ki: ‘Şübhesiz benim namazım da ibâdetlerim de hayâtım ve ölümüm de âlemlerin Rabbi olan Allah içindir!” buyurmuş ve kurban kesmenin asıl maksadını ve hikmetini tüm açıklığıyla bu şekilde belirlemiştir. Teşkilat olarak bunu en güzel birşekilde yerine getirmek için dünyanın birçok bölgesinde kurban kesim işi organize etmek suretiyle, kurbanın hikmetinin tecellisini her yıl müşahede etmekteyiz. Teşkilatımız ve teşkilatımıza gönül veren bütün kardeşlerimiz bu güzellikleri yaşama ve yaşatma adına insanlığa ve İslam’a çok değerli hizmetler sunmaktadır. Bu doğrultuda, insanlığa hayırlı hizmetler sunmak gayesi ile kurulmuş olan Hasene Yardım Derneğimiz, dünyanın birçok yerinde kurban organizasyonları planlamış bulunmaktadır. Bu güzelliklerin yaşandığı dünyamızda ne yazık ki; Allah’ı gereği gibi biliptanımayan bir takım insanların, insan olduklarını unutarak; birbirini boğazlayan, soykırımlar yapan, geçici dünya malı için ebedi hayatını mahveden insanlık güruhuna dönüşmeleri bizleri çok üzmektedir. Bu güzide bayram günlerinin, yaşanan vahşetlerle kana bulanmış dünyamıza, ümit aşılayan kardelen çiçekleri olmasını diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün kardeşlerimin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, Alem-i İslam’ın ve bütün insanlığın kurtuluşuna vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.

Oktay Dalmaz Millî Görüş Kuzey Hollanda Federasyonu Başkanı

actualiteit

36 aküalite Analiz Ergun Madak ergunmadak@hotmail.com

G

eçenlerde, cep telefonum, Whatsapp’ta açılan bir gruba dahil edilmiş, gruba ise “Her yer Filistin” ismi verilmişti. İçim biraz burkulmuştu.

Grubu kimin açtığını hâlâ bilmiyorum.

Ama içimi burkan, tarihin hep şu şekilde tekerrür etmesiydi...

Gazze’den etkisiz bir kaç füze atılır, İsrail Ramazan ayı girer girmez saldırır, çocuk yaşlı demeden öldürür, ABD desteklediğini açıklar, İslam dünyası protestolar düzenler, peşinden ahlarvahlar sıralanır, sonra İsrail çekilir ve Gazze gündemden düşer.

Peki asıl içimi burkan nedir? Doğruyu söylemek gerekirse, İsrail’in Gazze’ye saldırması, affedin beni, içimi burkmuyor, tabii ki üzüyor, eziyor ama beni asıl yaralayan, gazete ve televizyonlarda, orada burada gördüğüm çaresizlik ve ikiyüzlülük dilidir.

Whatsapp grubuna da bu durumu ifade eden cümlelerle seslenmiştim. Aldığım cevap ise aslında tam da benim ne demek istediğimi çok güzel ifade ediyordu. Gruptan bir tanesi şöyle diyordu: “Elimizden dua etmekten başka bir şey gelmiyor ki…”

Evet ben de tam bundan bahsediyordum. Arabesk Gazze filminin raconu budur işte. Yalnızca dua etmek, ahlarvahlar çekmek, ‘bak görüyor musun, sahildeki çocukları bile öldürdüler’ demek ve ardından hiç bir şey yapmamak. Benim de elimden ‘wis en verlaat groep’ tan başka bir şey

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014



Gazze, ajitasyon ve tembellik gelmedi.

adım atmamak zorunda kalacak.

Oysa dilerseniz şöyle bir soru soralım: Peki bunun tersi nedir?

Gazze örneğinden hareketle, açıkçası Batı ve Doğu arasındaki bu çatışmadan, Müslümanların hep yenik çıkmasında, elini taşın altına koymayıp, ah-vah çekenlerin, dua etmekle yetinenlerin sizce kabahati yok mu? Peki ne yapmalı?

İnsanın kendisini olduğundan büyük görmesi, kibirlenmesi ne kadar kötü bir hastalıksa, yine olduğundan daha da küçük görerek kendini bir o kadar aciz duruma getirmesi de; özgüvenini kaybetmesine neden olduğundan, çok tehlikelidir.

En başta arabesk film modundan ve edebiyat yapmaktan bütün Müslümanların tez elden vazgeçmesi bir elzem.

Sonrasında, sorumluluk bilincine sahip her Müslüman bireyin, kendisine şu basit soruyu sorması belki işimizi daha da kolaylaştırabilir: “Ben; günlük, haftalık, aylık ve yıllık olarak, maddî ihtiyaçlarımı karşılamam, okula gitmem, evde oturmam, hobi bahçesinde çalışmamın dışında, Allah için ne yapıyorum?” ‘İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla, benim Allah için çalışmamın ne alakası var? Arada en az 5000 km var’ diye düşünen de olabilir. Oysa her Müslüman birey, Allah’ı; yaşadığı hayatın merkezindeymiş gibi düşünüp, hayatını buna göre dizayn ettiği takdirde, kendisiyle beraber dünyanın da değiştiğine şahit olabilecektir. O zaman Gazze için kimse edebiyat yapmayacak, İsrail de bu tür saldıranlara tevessül etmeden önce kılı kırk yarmak, hâtta geri adım atmak ya da hiç

Konuyu biraz daha açalım, somutlaştıralım. İnsan, Allah için neler yapabilir? (Bundan bir kaç ay önce, ‘İslamî Kimlik’ konulu bir seminer vermiştim.

(Aslında bu konu 2-3 saatlik bir seminerde anlatılması gereken bir konu).

Herkes kendi kapasitesini dikkate alarak, ev hayatında yapması gerekenlerin yanında (ki bu da ayrıca incelenmesi gereken başka bir konu), sosyal aktivite alanlarında aktif olamaz mı?

Kimisi cami-dernek binasının içini, önünü süpürebilir, kimisi cami ve derneklere gelen herkese eğitim çerçevesinde yardımcı olabilir. Kur’an okutur, ev ödevine çalıştırır, Cito sınavlarına hazırlar, Arapça, İngilizce, Hollandaca öğrenir- öğretir, Hollandalılara, İslam’ı tanıtma seminerleri verir, salonda sandalyeleri dizer, yemek yapar, afiş hazırlar, kapıyı açar, pencereyi kapatır, dernek-cami için belediyeye gider, telefon eder, hasta ziyareti yapar.

Derneğe, camiye, vakfa bir arkadaşı gelmediği zaman, merak eder, telefon edip hatır sorar. Gıybet etmez, edeni uyarır. Hayatını gençleri kazanmaya vakfeder, proje üretir, onlara arkadaş

olur. Maddî bir güç oluşturmaya çalışır, fonlar oluşturur, zorluk çekenlere yardım eder.

Dinini öğrenir, tefsir, hadis gruplarına katılır, yoksa oluşturmak için canla başla çalışır. Cam siler, boya yapar, bulaşık yıkar, ders verir, ders alır, arkadan hançerlemez, gizli ajandası olmaz, mert olur ve yalnızca Allah rızası için çalışır, desinler dedirtmez, yan gelip yatmaz.

Bütün Müslüman dünyasının bu çerçevede çalıştığını bir hayal edin.

En kaba hâliyle tarif ettiğim bu mizansen bütün İslam dünyasında uygulanmış olsa, kendisini İslam’la tanımlayan, iş üretmeye hevesli, kendisine verilen işi hakkıyla yerine getirmeye çalışan nitelikli bir nesil ortaya çıkmaz mı?

Böyle nitelikli nesil İslam dünyasını pozitif anlamda dönüştürmek için çabalasa, sizce Batı ve İsrail böyle umursamazca ve pervasızca hareket edebilir mi?

Bugün acaba kaçımız, İsrail’in Gazze’ye girişinden kendisini sorumlu tutuyor? Mavi Marmara Gemisi Gazze’ye giderken, yalnızca insanî yardım götürüyordu. Yoksa hedefinde Müslüman toplumunu değiştirme, yeniden dizayn etme, eleme ya da silkeleme yoktu, olamazdı da zaten. Askerler gemiyi bastı, yardımsever gönüllüleri katletti, İsrail Türkiye’den özür diledi ama hâlâ yaşadığımız toplumlarda hiç bir şey değişmedi.

Yukarıda saydığım yapmamız gerekenler listesi aslında buzdağının yalnızca görünen yüzü. Daha yapacağımız, üstelik severek, koşturarak yapacağımız o kadar çok şey var ki…

Eğer her birey bunlardan veya başka yapılması gerekenlerden hiç birini yapmıyorsa, tabii ki İsrail elini kolunu sallaya sallaya Gazze’ye girecektir; zira buna sen müsaade ediyorsun.



“Müslümanlar bir vücut gibidir.

Neresine bir şey batarsa, bütün bir vücut bu acıyı hisseder” hadisindeki maksat ve kasıt, ‘Gazze’de bomba atılınca, kendi memleketinde sadece ah-vah çekmemek olduğunu ne zaman algılayacak olmamızdır’ Eğer İsrail, Gazze’ye rahatlıkla girip yüzlerce insanı öldürebiliyorsa, bu yalnızca senin, benim duadan öteye gitmememizden, tembelliğimizden, miskinliğimizden ve ajitasyondan kaynaklanıyor olamaz mı?









leven en religie

yaşam ve inanç 37

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

KAZANAN KİM KAYBEDEN KİM? O

layı hatırlayalım: Hicretin 3. yılı. Henüz Uhud’un yaraları sarılmamışken, Reci’de suikastla şehid edilen 6 yiğit sahabenin acısı henüz dinmemişken; Bi’r-i Maûne’de kırk kadar seçkin sahabenin tuzağa düşülerek öldürülmesi çok sarsıcı bir olaydı. (Buhârî, Meğazi/28. Müslim, İmâre/174 no: 1903) Âmir kabilesinin başkanı Ebu Berâ İslâm’a ilgi duyan, Müslümanlara sempati ile bakan bir kimseydi. Uhud savaşından bir müddet sonra Medine’ye gelerek Peygamber’den kendilerine İslam’ı öğretecek öğretmenler (mürşidler) göndermesini istedi. Peygamber (sav), genel durumun pek güvenli olmadığı gerekçesinden hareketle bu teklife sıcak bakmıyordu. Ancak Ebu Berâ gönderilecek kişilerin kendi himayesinde olacaklarını söyledi ve can güvenliğine dair garanti verdi.

Bunun üzerine Allah’ın Rasûlü çoğu Ensar’dan ve Suffe Ashabından olan kırk eğitimli kişiyi onlara gönderdi. (İbni Hişam, Siyer 3/194) Bu irşad grubu Maûne kuyusunun başına gelince aynı kabileden Amir b. Tufeyl, Zekvan, Rı’l ve Usayyah kabilelerden topladığı silahlı adamlarla onları pusuya düşürdüler ve hepsini şehit ettiler. (İbni Hişam, Siyer 3/193-199) Bu katliamı yapanlar, ne kendi geleneklerini, ne öteden beri Arap toplumunda geçerli teâmülleri ve ne de anlaşmaları dinlediler. Amaçları sadece davet üzerine onlara İslam’ı anlatmak olan misafirleri hunharca katlettiler.

Enes b. Malik (ra) diyor ki: “Rasûlullâh’ın (sav) Bi’r-i Maûne’de şehîd olan ashâbına üzüldüğü kadar, hiçbir şeye üzüldüğünü görmedim!”

(Müslim, Mesâcid, 302 no: 677) Amir b. Tufeyl ve adamları kendilerine göre kazandılar. Düşman bildikleri Müslümanlardan bir kısmını, haince de olsa ortadan kaldırdılar. İntikamlarını aldılar. Düşmanlarının kalbine müthiş bir acı sapladılar.

Ama gerçekte kim kazandı, kim kaybetti?

Kim Peygamberin duasını kazandı, kim bedduasını?

kendisini İslâm’a davet eden Âmir bin Fuheyre’ye mızrağını saplamış; mızrak göğsünü delip geçmiş ve o bu hâldeyken “Vallahi kazandım!” demişti. Âmir b. Füheyre’nin ölmek üzere, üstelik sevinçle söylediği bu söz Cabir’i şaşkınlığa uğratmış. Bu adamı böyle sevindiren ve “kazandım” dedirten şey ne idi acaba?

Bunun üzerine günlerce düşünmüş, sonunda bunun İslam’dan kaynaklandığını anlamış ve Müslüman olmuş. (İbn-i Hişâm, Siyer 3/186) Zulmün bir kaç manasından birisi de başkasına haksızlık yapma, adaletten sapma, birine cevr ve cefa etme, eziyet/işkence etme ve haksız yere adam öldürmedir. Bütün bunları yapana da zalim denir.

Zulüm kimden gelirse gelsin, zalim kim olursa olsun, adalet ve insaf sahibi kimselerin karşı çıkması gerekir. İnsana ve insanî değerlere, insanların en tabi haklarına saygı gösterenler zulme razı olmazlar. Zalimin yanında bulunmazlar, ona destek olmazlar. Âhirette hesap vereceğine inanmayan bazıları güçlü oldukları pozisyonlarda başkalarının haklarını veya mallarını gasp ederler, kapalı kapılar arkasında işkence ederler, döverler ve söverler, hakaret ve alay ederler. Kimileri de haksız yere insanları bir şekilde öldürürler. Bu zalimler, öldürdükleri kişilerin suçlu, kadın, erkek, çocuk, yaşlı veya sivil olmalarına bakmazlar.

Kendilerine göre bir bahaneleri vardır. İnsafsızca, canavarca uygun gördüklerini en gelişmiş silahlarla, terörle, füzelerle, tanklarla öldürürler. Kuş av-

lar gibi insan avlarlar da zerre kadar yürekleri sızlamaz. Düşman bildikleri insanların evlerini yıkarlar, arazilerini ve geçim kaynaklarını tahrip ederler alt yapılarını havaya uçururlar, mabedlerini ve okullarını bombalarlar. Öyle bombalar icat edip kullanırlar ki bir anda yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce cana kıyarlar. Üstelik utanmadan bu cinayetlerine ‘zafer’ adı verirler.

Kur’an onlar hakkında şöyle diyor: “De ki: Ey halkım! Siz kendinize yakışanı yapın! Ben de görevimi yapıyorum ve nasıl olsa zamanla anlayacaksınız kimin mutlu sona ulaşacağını! Kesin olan şu ki, zalimler asla kurtuluşa erişemeyecekler.” (En’am 6/135. Bir benzeri: En’am 6/21. Yusuf 12/23. Kasas 28/37) Ayette ‘iflah’ kelimesinin fiili kullanılıyor. Bunu Türkçedeki ‘iflah olma’, kurtuluşa, başarıya veya mutluluğa ulaşmak, ya da kazanmak şeklinde anlayabiliriz. Zalimler asla iflah olmazlar, asla kurtuluşa erişemezler, asla mutlu olmazlar. Yaptıkları zulüm ve haksızlık her yerde, her zaman yakalarına yapışır, boyunlarına asılır, adım adım onları izler ve hesap sorar.

Zalimler kazandıklarını zannederler.

Ama bilmezler ki onlara karşı zulme uğrayan mazlumlara yardım edilir. Bu yardımın nasıl geldiği, ya da zalime belânın, musibetin, cezanın nasıl ve nereden geldiğini insan bilemez. Mazlumun duasının nasıl kabul edildiği de bilinemez. Allah (c.c) mazlumun âhını yerde koymaz. Onu alır ve zâlimin suratına çarpar.

Peygamber (sav) buyuruyor ki: “Kim kendisine zulmeden aleyhine dua ederse ona muhakkak yardım edilir.” (Tirmizi, Daavât/101 no: 3552) “…Mazlumun duasından sakın.

Zira onun duasıyla Allah arasında bir perde yoktur.” (Buhari, Zekât/63 no:1496. Tirmizi, Zekat/6 no: 260.

Nesâi, Zekât/1 no: 2437) Bir tarafta mazlumlar, zalimin zulmü sebebiyle ağlayacak, inleyecek, sızlayacak, mahrumiyete düşecek, feryatları arş-ı âlâ’ya ulaşacak; beriki yanda zalim gülecek, mutlu olacak, rahat edecek; yani kazanacak!!!

Hayır, hayır, hayır; asla. Bu, eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi, ilâhî adalete de terstir.

Bildiğimiz bir şey var ki, zalimler eninde sonunda kaybederler, pişman olurlar ve yaptıklarının cezasını görürler. Hem bu dünyada, hem de öteki dünyada. Bunun tarihte sayısız örneği olduğu gibi, günümüzde de görülüyor.

Kimisi yasaların pençesine düşüyor.

Yıllar sonra olsa da kendisinden hesap soruluyor. Kimisi ağır bir hastalığa yakalanıyor. Kimisi başka bir zalim tarafından dövülüyor, eziyete uğruyor veya ortadan kaldırıyor. Kimisi bir şekilde rezil rüsva oluyor. Kimisi aklını yitiriyor. Kimisi bitkisel hayata giriyor, ölmek istese de ölemiyor. Kimisinin suratı bakılamayacak hâle geliyor.

Kimisi birileri tarafından itilip kakılıyor. Kimisinin leşi yerlerde sürünüyor da sahip çıkan olmuyor. Veya benzeri sonuçlarla karşılaşıyor.

Ama hiç bir sonuç kazanç değil, tam tersine kayıp ve rezalet.

Zalimler zulmederken kral olurlar, güçlülük duygusuna kapılırlar, kazandıklarını zannederler. Ama asıl kaybedenler olduklarını hiç bilmezler.

Bugün masum insanları, hatta çocuk, kadın, yaşlı veya sıradan sivilleri acımasızca katledenler zafer işareti yapabilir, cinayetleri sebebiyle başarı ödülü alabilirler. Ama bu zalimler; “… Nasıl bir inkılapla devrileceklerini, günü gelince öğrenecekler.” (Şuarâ 26/227)

Peygamberlerin duası red olunmaz.

Nitekim red olunmadı da. Allah (cc) onun duasını kabul etti ve bu cinayeti işleyenlerin dünyalık cezaları verildi.

(Müslim, Mesâcid/307 no: 679. Ebu Davud, Vitir/10 no: 1443) Kimin kazandığını asıl bu katliamda yaşanan ilginç bir olay anlatıyor…

Bi’r-i Maûne’de Amir ibni Füreyre mi kazandı, yoksa onu şehit edenler mi?

Firavun mu kazandı, Musa mı? Hz. Hüseyin mi kazandı, onu şehid edenler mi? Ömer Muhtar mı kazandı, onu asan işgalciler mi? Hitler mi kazandı, onun canlarına kıydığı milyonlar mı?

Menderes mi kazandı, onu idam edenler mi? Ahmed Yâsin mi kazandı, onu bir sabah namazında füzeyle vuran katiller mi?

Bu facia günü baskın yapanlar arasında bulunan Cebbâr bin Sülmâ

Düşünmeye değer. (Zalimlerin şerrinden Allah’a sığınırız.)

Âhirette hesap vereceğine inanmayan bazıları güçlü oldukları pozisyonlarda başkalarının haklarını veya mallarını gasp ederler, kapalı kapılar arkasında işkence ederler, döverler ve söverler, hakaret ve alay ederler.

Kimileri de haksız yere insanları bir şekilde öldürürler.

Bu zalimler, öldürdükleri kişilerin suçlu, kadın, erkek, çocuk, yaşlı veya sivil olmalarına bakmazlar.

Kendilerine göre bir bahaneleri vardır. İnsafsızca, canavarca uygun gördüklerini en gelişmiş silahlarla, terörle, füzelerle, tanklarla öldürürler. Kuş avlar gibi insan avlarlar da zerre kadar yürekleri sızlamaz.

Düşman bildikleri insanların evlerini yıkarlar, arazilerini ve geçim kaynaklarını tahrip ederler alt yapılarını havaya uçururlar, mabedlerini ve okullarını bombalarlar. Öyle bombalar icat edip kullanırlar ki bir anda yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce cana kıyarlar...

ons pagina

38 bizim sayfa

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 194 - 2014

Söz sizde Tebrik - Taziye - Şifa dileği Taziye Abonelerimizden Sevgili Tuncay Çifçi'nin kayınvalidesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız.

Merhumeye Allah’tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.

Abonelerimizden ve Gözde Reizen sahibi Sevgili Enis Kanber'in kayınpederi Kazım ........ vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz.

Tebrik Aydemir ve Kent ailelerinin çocukları Merve ve Milton, 5 Eylül 2014 tarihinde düzenlenen bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Aydemir ve Kent ailelerini tebrik ediyor, Merve ve Milton'u kutluyor, mutluluklar diliyoruz.

Yusuf ve Nevcihan Türkmen'in mahdumu Ömer Serhat ile Yılmaz ve Fadime Akdoğan'ın kerimesi Züleyha, 6 Eylül 2014 tarihinde düzenlenen bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Türkmen ve Akdoğan ailelerini tebrik ediyor, Züleyha ve Ömer Serhat'ı

kutluyor, mutluluklar diliyoruz.

Türkyılmaz ve Eroğlu ailelerinin çocukları Emel ve Talha, 12 Eylül 2014 tarihinde düzenlenen bir düğün töreniyle dünya evine girdiler. Türkyılmaz ve Eroğlu ailelerini tebrik ediyor, Emel ve Talha'yı kutluyor, mutluluklar diliyoruz.

Sevgili Cafer ve Suna Gümüş'ün mahdumu Murat ile Mehmet ve İfaket Kuş'un kerimesi Gülssüm, 13 Eylül 2014 tarihinde düzenlenen düğün töreniyle dünya evine girdiler. Gümüş ve Kuş ailelerini tebrik ediyor, Gülsüm ve Murat’ı kutluyor, mutluluklar diliyoruz.

Hoş geldin bebek!

Yaşama sırası artık sende…

Ercan ve Fatma ..... çiftinin ..... Ağustos 2014 tarihinde Ensar adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Osman Düzgün'e ikinci kez dedelik

Tebrik Taziye Şifa dileği

Tebrik Taziye Şifa dileği

unvanı kazandıran minik Ensar'a dünyamıza hoş geldin, diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

dolu uzun ömürler diliyoruz.

Hoş geldin bebek!

Sinan ve Döne Sungur çiftinin 11 Ağustos 2014 tarihinde Miraç Mehmed adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Yazı İşleri Müdürümüz Zeynel Abidin Kılıç'a ikinci kez dedelik unvanı kazandıran minik Miraç Mehmed'e dünyamıza hoş geldin, diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

Hoş geldin bebek!

Gazetemiz yazarlarından Halil Yanar'ın 12 Ağustos 2014 tarihinde Batuhan adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Minik Batuhan'a dünyamıza hoş geldin, diyor, Halil ve Selma Yanar çiftini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk

Hoş geldin bebek!

Oğuzhan Mücahid ve Derya Kılıç çiftinin 7 Eylül 2014 tarihinde Muhammed Emin adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Yazı İşleri Müdürümüz Zeynel Abidin Kılıç'a üçüncü kez dedelik unvanı kazandıran minik 'e Muhammed Emin'e dünyamıza hoş geldin, diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

Hoş geldin bebek!

Muhammed ve Emine Fırat çiftinin 9 Eylül 2014 tarihinde Muhammed Zeyd adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Gazetemiz bölüm editörlerinden Ünal Fırat'a dedelik unvanı kazandıran minik Muhammed Zeyd'e dünyamıza hoş geldin, diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. www.sahinvideo.nl

Zuidergracht 47/6, 3763 LS Soest T/F (030) - 699 34 33 Mob. 06 19 202 699

Tel. 06-53 52 70 26

Her türlü özel günlerinizin vazgeçilmez ismi...

SİZDE HD KALİTESİNİN FARKINA VARIN!

Torku Hollanda’ya

Soğutucu dolaplarınıza CAM KAPI takalım, % 60`a varan enerji tasarrufu sağlayın

tat katacak

Türkiye’nin sevilen markası TORKU şimdi Hollanda’da.

Marketinizden ısrarla isteyiniz…

Süpermarket, Elektronik ve Tekstil mağazaları, Döner dükkanları için aradığınız tüm malzemelerin gerçek adresi. Servis garantisi ile

ULU IMPEX tarafından Hollanda ve Belçika’da bölge bayilikleri verilecektir.

Metal raflar / Ahşap raflar - Vitrinler / Vitrin tezgahları - Pasta / Ekmek reyonları - Duvar soğutucuları - Freezer / Meşrubat dolapları Soğutucu Meyve, Sebze dolapları - Et dolapları ve Kasap malzemeleri - Barkodlu elektronik kasa sistemi - Her iş yerine uygun Teraziler / Kasalar Döner ve mutfak ekipmanları - Klimalar, motor ve motor grupları - Soğuk ve derin dondurucular

Mob. 06-30 35 60 40 info@aclass.nl www.aclass.nl

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie.

Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Doğukan Ergin Art Directeurs/Görsel Düzenleme Osman Akın Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi A. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam tel. (010) 471 68 47 fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden.

Druk/Baskı Wegener

Abone

puzzels - raadsels

bilmece - bulmaca 39

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 194 - 2014

Çengel bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Genel kültür...

1- Hz. Peygamberin (s.a.v.)'in Peygamberlik süresi yirmi üç yıl sürmüştür. Bunun kaç yılı Mekke dönemidir?

2- Müslümanlar ilk olarak nereye hicret ettiler?

3- İlk hicrete on altı sahabe katılmıştır. Bunları iyi bir şekilde karşılayan Habeşistan kralının adı nedir?

4- Mekke döneminde Müslümanlar üç yıl muhasara altında kaldılar. Üç yıl sonra bu muhasara kalktı ve Müslümanlar çok sevindiler. Çok geçmeden iki büyük insanın vefatı bunlar tekrar çok üzdü. Kimdi bu iki büyük insan?

5- Mekke de Kureyş'in kötülükleri çekilmez hale gelmişti. Miladi 620 yılında evlatlığı Zeyd ile beraber İslam'ı anlatmak için gittiği belde de Peygamberimizi taşladılar.

Bu beldenin adı nedir?

6- Mekke döneminin onuncu yılında birinci Akabe ve on birinci yılında ikinci akabe biati olmuştur. Bu biat kimlerle yapılmıştır?

7- İkinci Akabe biatinden sonra, Peygamberimiz hangi sahabeyi öğretmen olarak gönderdi?

8- Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye hicret ederken kendisindeki emanetleri dağıtmak üzere yerine kimi bıraktı?

9- Peygamberimizin Medine'ye hicret ederken yaptırdığı ilk mescidin adı nedir?

10- Şu anda Müslümanlar kıble olarak Kâbe'ye dönüyorlar. Kâbe'den önce kıblemiz neresiydi?

Genel Kültür Sorularının Doğru Cevapları 1- On üç yılı. 2- Habeşistan’a. 3- Necaşi. 4- Hz. Hatice ve Ebu Talip. 5- Taif. 6- Medineliler. 7- Musab bin Umeyr. 8- Hz. Ali. 9- Kuba Mescidi. 10-Mescid-i Aksa..

Advertorial

Kurban Bayramınızı kutlar, sağlık esenlik, huzur dolu ömür dileriz...

Ridderkerkstraat 44 3076 JW Rotterdam Tel. +31 (10) 290 72 77 Fax +31 (10) 290 72 76 info@goremeayran.com www.goremeayran.com

Schuttevaerweg 9-B 3044 BA Rotterdam Tel : 0031 (0)10-415 43 10 Fax : 0031 (0)10-415 52 67 www.finma.nl www.finma.eu info@finma.nl

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

“Her nefis ölümü tadacaktır.”

Ali İmran 185

Vakfımıza üye olun.

Hizmetlerimizden yararlanın.

k a !! c A NY e o l a A P ı üy n M K A a ra s i zd e i a ş e r i m ü c re t y 25 deşl lım .. . r ı r ı 8 1 at c a k t ka k 1 4 ay a 0 2 nm ı l a

Stichting Yeni Cinar . Postbus 3699 . 3003 AR Rotterdam

Zor anlarınızda yanınızdayız

T . 010-471 68 47 Fax . 010-4719513 . GSM 06 53 639 338 (bij spoedgeval) www.yenicinar.nl . mail. cinar@nifonline.nl