Editie 198 1

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Aralık/December 2014 yıl/jaar 15 sayı/editie 198

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

şkan İGMG Ba ısı Yardımc İnam: m i l a h l u Ab d z b i re r i m i p e H “ Kur ’an n e y ü r ü y ız...”

olmalıy >> S 24

Yol ayrımından sonraki yol haritası...

“Met deze partij zullen wij de stem van de ongehoorden worden. Nadat de partijprogramma voltooid zal zijn zullen wij iedereen uitnodigen. Wij zullen van professoren tot aan fabriekarbeiders en van academici tot aan ondernemers, iedereen uitnodigen om het partijprogramma te lezen met de vraag: ‘Dit willen wij voor Nederland, hoe komt dit bij jullie over?”

2015 YILI BİZLERE NELER GETİRECEK?

ABABİL İSLAM İLKOKULU YENİ MEKÂNINDA

S4

P 13

HUTBE VE MÜEZZİNLİK İÇİN YARIŞTILAR

”HER TÜRLÜ VAHŞETİ KINIYORUZ”

S 15

S - 20-21

NIF GENÇLİK TEŞKLİATI KAMPTA BULUŞTU

S 28

S 38

redactie

02 yayın odası Editörden

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Yaratılışa uygun hareket edenler, vahdeti sağlarlar Değerli okurlarımız, bir kez daha sizleri Rabbimizin selamıyla selamlıyorum. Esselamualeykum...

Hollanda tarihinde ilk kez bu kadar uzun süren bir sonbahar yaşadık hep birlikte. Bunun faydalarını, kalorifer yakıtında gaz faturalarında göreceğiz herhâlde ama, güzel havanın iyi gelmediği ve bu yüzden zarar edenlerin de olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Giysi mağazalarının yatırım yaparak aldıkları kışlık giysilerinin ellerinde kaldığını yazdı geçenlerde bir gazete.

Tabi bu keyfini sürdüğümüz güzel günlerin yanımıza kâr kalacağını kimse garanti edemez.

Kapıdan baktıran kazma kürek yaktıran olarak tarif ettiğimiz bir Mart’a doğru gidiyoruz. Dileğimiz gelecek ayların da güzel geçmesidir.

Peki Hollanda’da siyasî mevsim nasıl geçiyor?

Geçen ay iki milletvekili Öztürk ve Kuzu’nun partilerinden ihraç edilmeleri gündeme bomba gibi düşmüştü ve uzun uzun konuşmuştuk. Ve sonra bir sessizlik hâkim olmuştu. Bu iki milletvekili ihraç edildikten sonra meclis içinde yapmaları gereken çalışmalara yoğunlaşarak, basın ordusuna kapılarını sıkıca kapamışlardı.

Ona rağmen meclis koridorlarını pervasızca dolaşabilen bazı şımarık ve yüzsüz basın mensupları çat kapı içeri dalıp onları görüntülemeye çalışmışlardı. Ve onları bir ara ellerinde boya kutusu ve fırçayla çalışır vazıyette görüntülemişlerdi.

Aradan geçen birkaç hafta sonra bu iki milletvekili kapılarını tekrar basın mensuplarına açtılar. Hatta Türk basınından arkadaşları ayrı ayrı davet ederek görüştüler ve biraz dünden, biraz bugünden ve tabii ki birazda ve özellikle yarından bahsettiler. Biz de bu basın mensuplarından biri olarak genç arkadaşımız Doğukan Ergin ile kendilerini ziyaret ettik.

Doğukan’ın Hollandaca olarak hazırladığı söyleşiyi bu sayımızda okuyabilirsiniz.

Diğer yazarlarımızın da bu konulardaki analiz ve yorumlarını keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

Biraz başımızı kaldırıp Türkiye başta olmak üzere dünyaya baktığımızda IŞİD olayları ve Amerika’daki işkence cehennemi Quantonama hapishanesi ile ilgili yayınlanan rapor ve ortaya çıkan yeni görüntüler yan yana gelince insanların akıllına bir fenalıktan başka bir fenalığın doğabileceği fikrini getirmektedir. İşkenceler konusunda değerli yazarımız Mahmut Toptaş Bey’in bir yazısını sizinle paylaşarak gelecek sayımızda buluşmayı ümit ediyorum.

Soyarken soyulanlar...

Göksu Nehri’nin Akdeniz’e kavuştuğu yerde denizin içine doğru beş yüz metrelik görünümü gömgöktür. Sonra denizin içine doğru girdiğinde denizin rengini alır ve Vahdet Denizi’nde Göksu’nun benliği yok olur ve Akdeniz olur.

Yeşilırmak’ın, Karadeniz’e döküldüğü yeri görmedim ama onun durumu da aynıdır. Televizyonlardan gördüğümüz kadarıyla her nehrin döküldüğü yerde aynı görüntü oluyor. İnsan ekimi olmayan ormanlarda da durum aynıdır.

Ayrı gibi görünse de her ağaç ve çiçek birlikte uyumlu bir orman oluştururlar. İnsan ekimi olanlar da, orman mühendisinin kalitesine göre tabiata en uyumlu olanı en güzelidir. İşte insan ormanları da aynıdır.

Fıtrata/yaratılışa (İslam’a) uygun hareket edenler, vahdeti sağlarlar ve uyumlu hareket ederler.

Fıtrata göre hareket etmeyen toplumlarda her bir birey, birileri tarafından yetiştirilirse uyumsuz olur.

Kimini doğulular eker, kimini batılılar eker.

Kimini kapitalistler eker, kimini komünistler eker.

Uyumsuzluk görülür.

Her biri karşısındakinin kendisi gibi olmasını ister.

Olmayınca oldurmak için baskıya, güç kullanmaya başlar.

Hem kendini yorar hem baskı yaptığını yorar.

Siz, asıl o işkencecilere acıyın. İşkence görenler, bir kaç gün sonra kurtulurlar.

Ya işkence edenler 25 yıl, emekli oluncaya kadar yorulmaya devam ederler.

Emekli olduktan sonra da işkence ettiklerinin feryatlarını dinlerler hayallerinde ve düşlerinde.

Soydukları devletlerin, aç bıraktıkları çocukların sızlanmaları dolaşır ruh dünyalarında.

Baskıcılık daha zordur. İşkenceciler başı Amerika’nın, Güney Amerika’da, Kore’de, Vietnam’da, Irak’ta, Lübnan’da, Afganistan’da, Japonya’da, Almanya’da, Yemen’de en başta Amerika’da işkence yaparken öldürülen Amerikan asker ve ajanlarının sayısına hiç bir ülkenin öldürülen asker sayısı ulaşamaz.

1945 yılından beri Japon askerleri hiç bir yerde harp etmediği için öldürülmezler ama o günden bu güne kadar öldürme çetesi olan Amerikan askerleri öldürülmeye de devam ediyorlar. Buna soyguncunun soyarken soyulması denir.

Biz, bizi yönlendirenlerin etkisinden, bize verdikleri renklerden sıyrılırsak birliğimizi yeniden sağlarız.

Bizi renklendirenleri değil biz, birbirimizi gördüğümüzden birbirimize düşman kesiliyoruz.

Güneşin yedi renginin tek ışık hâlinde göründüğü gibi birlik oluşturalım da bizi bozan ve yönlendirmeye çalışan inkârcı mikropların üretim merkezi olan gâvurluk küllüğünü kurutmada kullanalım enerjimizi...

Soydukları devletlerin, aç bıraktıkları çocukların sızlanmaları dolaşır ruh dünyalarında....



Dost buluşmaları THB, aile birleşimi meselesinde tarihî bir

21 yaş oturum alma şartı Türkle için kaldırıldı Başkanlığını Avukat Ejder Köse’nin yaptığı Türk Hukukçular Birliği emsal teşkil edecek bir davayı daha kazanarak binlerce yeni evli çiftin yarasına merhem oldu.

1963 Ankara Anlatmasına aykırı olmasına rağmen 2006 yılından beri Hollanda’nın tek taraflı uygulamaya koyduğu aile birleşiminde evlenen çiftlerden ikisinin de en az 21 yaşında olma şartı tarafları mağdur ediyordu.

Y

aşı 23 olan ve Hollanda’da yasal oturma izni bulunmayan Mevlüt Altınpınar, 19 yaşında Esra Ekinci ile evlenmişti. Kadrolu bir işi olmasına rağmen Hollanda’nın 2006 yılında başlattığı uygulamaya göre yasalarına göre Mevlüt Altınpınar’ın oturma müsaadesi alma şansı yoktu.

Konuyla ilgili olarak, Türk Hukukçular Birliği IND’e (Göçmen/Yabancılar Dairesi) karşı başlattığı hukuk savaşını kazandı. 21 yaş şartının Ankara Antlaşmasına aykırı olduğu gerçeğinden hareket eden Köse ve ekibi şu an hala yürüklükte olan mevzuata rağmen Mevlüt Altınpınar ve Eşi Esra Ekinci’ye Ankara Anlaşmasına dayanarak oturma müsaadesi almayı başardı. 20 Kasım 2014 tarihli kararla IND Köse ve ekibimin ısrarlı çabaları sonucu Mevlüt Altınpınar’a 5 yıllık aile birleşimi durumundan oturum müsaadesi verdi.

Konuyla ilgili olarak, Türk Hukukcular Birligi IND’e (Göçmen/Yabancılar Dairesi) karşı başlattığı hukuk savaşını kazandı. 21 yaş şartının Ankara Antlaşmasına aykırı olduğu gerçeğinden hareket eden Köse ve ekibi şu an hala yürülükte olan mevzuata rağmen Mevlüt Altınpınar ve Eşi Esra Ekinci’ye Ankara Anlaşmasına dayanarak oturma müsadesi almayı başardı. 20 Kasım 2014 tarihli kararla IND Köse ve ekibibin ısralı çabaları sonucu Mevlüt Altınpınar’a 5 yıllık aile birleşimi durumundan oturum müsadesi verdi.

2006 yılında yüğrüğe giren ve yıllardır Türkiye’den evlenmek isteyen 21 yaşından küçük Türk kökenli vatandaşları zor durumda bırakan ’21 yaş sınırı’ yasası artık Türklere geçerli değil. Türk Hukukçular Birliği Başkanı Avukat Ejder Köse’nin gazetemize yaptığı açıklamada, bu karardan zarar gören Mevlüt Altınpınar ve Esra Ekinci çiftinin davasında yeni bir gelişme yaşandığını ve artık

buradaki Türk kökenli vatandaşların, Türkiye’den evlenme durumunda 21 yaşında olma zorunluluğunun ortadan kalktığını belirtti. Ejder Köse şu ifadeleri kullandı: “Müvekkillerim Mevlüt Altınpınar Bey, 23 yaşında ve Hollanda’da yasal statüsü yoktu, yani illegaldi.

Mevlüt Bey, Esra Ekinci Hanımefendiyle resmî evli, ancak Esra Ekinci Hanım ise henüz 19 yaşında.

Esra Hanım kadrolu olarak çalışıyor, ama Hollanda devletinin 2006 yılında kabul ettiği aile birleşiminde tarafların ikisinin 21 yaş olma şartından dolayı, Mevlüt Bey’in oturum alma şansı maalesef yoktu. Konuyla ilgili olarak, Türk Hukukçular Birliği, İND’ye karşı girişimlerde bulunarak, 21 yaş şartının Ankara Antlaşması’na aykırılık doğurduğunu bildirerek, Mevlüt Bey’e oturum müracaatı yapılmasına yardımcı olduk. Şu anda hâlâ mevzuat gereği yürürlükte olan 21 yaş şartından Mevlüt Bey ve Esra Hanım, Ankara Antlaşması’na dayanarak muaf tutularak, oturum müracaatı kabul edildi ve oturum belgesini aldı. 20 Kasım 2014 tarihli kararıyla İND bunu resmen kabul etti ve Mevlüt Bey’e 5 senelik aile birleşimi oturumunu verdi.

Davanın gerekçeleri ve karar notları ise şu şekilde: ‘Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 7 Kasım 2013 tarihinde aldığı Demir kararı ve son olarak 14 Temmuz 2014 tarihli Naime Doğan kararı çerçevesinde Türklerin ‘eerste toelating’, yani ilk giriş ve oturum müracaatlarında Ankara Antlaşması’nın geçerli olduğunu ve hak talebinde bulunabileceği’ kararlaştırılmıştı.

ABAD kararlarında Avrupa Birliği ve Türkiye arasında var olan Ankara Antlaşması’nın (Katma Protokoller, ve Ortaklık Konsey Kararları dahil) Hollanda’da yaşayan, ama yasal statüsü olmayan Türk vatandaşlarından istenen, şart

koşulan MVV vizesinin Ankara Antlaşmasına istinaden, 1 Aralık 1980 yılında yürürlüğe giren ‘Ortaklık Konsey Kararı 1/80’in 13’üncü maddesine aykırılığından dolayı, MVV şartının Türklere geçersizliğine karar vermişti. Dava gerekçesi olarak 1963 Ankara Antlaşmasına dayanarak, 1980 Ortaklık Konsey Kararı 1/80 protokolünün 13’üncü maddesinin ‘haklarında kısıtlamalar yapılamaz’ ilkesi çerçevesinde alınmıştı. Türklerin oturum ve çalışma haklarında yeni ve kısıtlayıcı nitelikte olan Hollanda mevzuatı da geçersiz hâle geldi.

1 Aralık 1980 yılındaki kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yani 2014’teki yasalar değil, 1 Aralık 1980 yasaları geçerlidir!”

Bu kararın güncel hayata farklı şekilde yansıyacağını belirten Köse: “Türk vatandaşları için pratikte bu karar şu kolaylıkları beraberinde getirecek.

Resmî evli olma durumunda, aile birleşimi müracaatı yapacak kişinin Türk vatandaşı olması şarttır. Türk vatandaşı, oturum sahibi veya çifte vatandaş olması gerekmektedir.

Böylece Türk vatandaşlığından dolayı Ankara Antlaşması’na dâhil oluyor.

Bir de kontratlı olarak çalışması gerekmektedir.

Yukarda belirtilen şartlar yerine getirildiğinde, 21 yaş şartı/kanunu geçersizdir ve MVV müracaatı veya oturum müracaatı yapma imkânına artık vatandaşlarımız sahiplerdir.

Türk Hukukçular Birliği olarak Hollanda’daki Türk toplumuna bu kararın hayırlı olmasını diliyor, meselenin takipçisi olduğumuzu ve uygulanmaya koyulana kadar takip edeceğimizi ve uluslararası hukuktan doğan haklarımızın tamamını alana kadar, (hukuk) mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha tekrar ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Köse’den Asscher’a sert mektup Öte yandan Ejder Köse, Forum tarafından Motivaction araştırma bürosuna yaptırılan ve Hollanda





agenda

gündem 03

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014



Kısa haber

dava kazandı

Türkiye Hollanda arası ticari ilişkiler geliştirilecek Gelderland Eyaleti’nin Arnhem kenti ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin önümüzdeki süreçte daha da geliştirilmesi yönünde yeni bir adım atıldı.

r





gündemini bir anda karıştıran rapor sonuçlarının açıklanmasını isteyen 8 Türk kuruluşu adına, Bakan Asscher’a sert bir mektup gönderdi ve açıklama yapmasını istedi. Avukat Ejder Köse’nin temsil ettiği Türk Hukukçular Birliği - Hollanda (Turkse Juristen Vereniging – Nederland),

Millî Görüş NederlandNIF (Nederlandse Islamitische Federatie), Kuzey Hollanda Millî Görüş Teşkilat (Millî Görüş Noord-Nederland), Hollanda Türk Federasyonu (Turkse Federatie Nederland), TDLS (Turkish Dutch Leadership Society), Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu

(Turks Islamitisch Culturele Federatie) ve Hollanda İslam Merkezi Vakfı (SICN, Stichting Islamitisch Centrum Nederland) adına Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’a gönderdiği bir mektupta, bakandan Motivication bürosunun yaptığı araştırma sonuçlarını sordu. Köse,

araştırma sonuçlarının kendilerine verilmesinin istendiğini ve belirlenen süre içerisinde istenilen bilginin kendilerine ulaştırılmaması hâlinde yasal işlemlere başlayacaklarını dile getirdi.

Doğuş Haber Merkezi

«

Toplumun farkı kesimlerinden isimlerin yer aldığı Türkiye-Arnhem Ticari İlişkileri Geliştirme Birliği Başkanı Rahmi Gemril, “Arnhem Belediyesi Başkan Yardımcısı ve ekonomiden sorumlu encümen üyesi Hans Giesing, belediye meclis üyeleri Kürşat Bal, İbrahim Güven, Abdurrahman Çetintaş, sivil toplum kurulu temsilcileri, işverenler bir araya gelerek oluşturduğumuz komisyon, Arnhem ile Türkiye’deki şehirler arasında ticari ilişkileri geliştirmek için projeler hazırlayacak. Heyetler halinde ticari ilişkilerin geliştirilmesi için ziyaretler gerçekleştirilecek.

Bu ziyaretlerde Arnhem şehrinin iş potansiyeli tanıtılacak. Türkiye’de markalaşmış ürünlerin Arnhem’de satışı için adımlar atılacak. Aynı şekilde Arnhem şehrinden Hollandalı ve yabancı firmaların Türkiye’de yapacakları yatırımlara kolaylık sağlanması için yardımcı olunacak” açıklamasında bulundu.

nieuws

04 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Avukat Şerife Akdemir - Süzen

Evlilikte Mal Rejimi nedir?

Bugünkü yazımızda, evliliklerde pek bilinmeyen mal rejimi ve buna bağlı evlilik sözleşmesi hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz.

Mal Rejimi, bir taraftan ellilikte karı ve kocanın malvarlığını evlilik esnasında nasıl idare edeceğini, diğer taraftan da boşanma durumunda malvarlığının ve borçların nasıl paylaştırılacağını belirler.

Genel olarak evlenirken mal rejimiyle ilgili herhangi bir sorun çıkmaz ve evlilik sözleşmesi yapmak kimsenin aklına gelmez. Ancak eşler boşanmaya karar verdiklerinde veya borçlular kapıya dayandığında mal ve borçların nasıl paylaşılacağı konusunda ciddi sorunlar ortaya çıkar.

“Örneğin; eşler herhangi bir Evlilik Sözleşmesi yapmadıysa yani ortak mal rejimine tabilerse ve eşlerden biri iş yeri sahibi olup da (eenmanszaak) iflas ederse alacaklıların sadece iş sahibini değil onun eşinin de malına, maaşına el koyma hakkına sahiptirler. Ancak, yapılacak bir Evlilik Sözleşmesi’yle bu duruma engel olunabilir” Örneğin, Fatma Hanım’la Ali Bey Hollanda’da evlenirler. Ali Bey’in bir evi vardır ve evi almak için bankadan ipotek almıştır, yani borçludur.

Ali Bey’in ayrıca bir şirketi vardır (eenmanszaak). Fatma Hanım özel bir şirkette çalışıyordur. İşte tüm bu malların ve borçların evliliğin boşanma gibi bir nedenle son bulması hâlinde nasıl paylaşılacağını mal rejimi belirleyecektir. Bu çerçevede çiftlerin hangi mal rejimini seçtikleri veyahut bir seçim yapıp yapmadıkları önemlidir.

Kısaca özetlersek mal rejiminin türü aşağıdaki soru(n)lar karşısında nasıl davranacağımızı belirler.

- Evlilikte şahsi malların yanında

ortak mülkiyet de var mıdır?

- Evlilik süresince kazanılan mallar karı yahut kocaya da ait olabilir mi?

- Evliliğin boşanmayla sona ermesi durumunda malvarlığı ve borçlar nasıl paylaşılacaktır?

- Evlilik süresinde yapılan borçlar kime aittir?

Hollanda hukukunda mal rejimi…

Hollanda hukukunda yasal olarak geçerli olan mal rejimi mal ortaklığı rejimidir (in gemeenschap van goederen). Mal ortaklığı rejiminde eşler, evlilikten önce ve evlilik esnasında elde edilen mallara ve borçlara ortaktır. Evliliğin sona ermesi durumunda karı ve koca bütün malları ve borçları yarı yarıya paylaşmak zorundadırlar.

Yukarıdaki örneğe göre, Fatma Hanım eve ve borca ortak olmuştur.

Yani Ali Bey’in alacaklıları, Fatma Hanım’ın maaşına da el koyabilirler.

Genel ortak mal rejimine tabi olmak istemeyen eşler ‘Evlilik Sözleşmesi’ yaptırabilirler. Şunu da belirtmek isteriz ki, Hollanda’da acılan boşanma davalarında mal paylaşımında her zaman Hollanda hukuku geçerli değildir. Hangi hukukun geçerli olduğunu uluslararası yasalar belirler.

Bazen de eşler Türk hukukuna, yani 2002’den sonra edinilmiş mallara katılma rejimine, tabii olabilirler.

Neden bir Evlilik Sözleşmesi’ne ihtiyaç duyulur?

Eğer eşler arasında kararlaştırılmış bir mal rejimi mevcut değil ise eşler arasında ortak mal rejimine tabii olduğunu söyledik. Eğer malvarlığı ile ilgili birtakım noktalarda değişiklik yapmak istiyorsanız Evlilik Sözleşmesi’ne ihtiyacınız olacaktır.

Bununla beraber eğer Mal Ayrılığı Rejimini seçmek istiyorsanız yine bir Evlilik Sözleşmesi’ne ihtiyacınız olacaktır.

Güncel



Yapımı üç yıl süren binanın açılışı büyük bir

İlkokulların en iy den Ababil yeni mekânında 2012 yılında yapımına başlanan ve iki buçuk yıl sonra tamamlanan Ababil İslam ilkokulunun resmi açılışı yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

B

ayram havasında geçen açılış törenine, Schiedam Belediyesi, Eğitimden Sorumlu Daimi Encümeni Mario Stam, NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, ISBO Başkanı Yusuf Altuntaş, SIPOR Müdürü Cihan Gerdan, okul idaresi, çalışanları, binayı yapan şirket yöneticileri, bölge halkı ve veliler katıldı.

Göz kamaştıran bir güzellikte olan bina çok yönlü olarak kullanılmak üzere dizayn edilmiş. En ufak ayrıntıya bile dikkat edilmiş.

Açılışta, Okul Müdürü Ali Kemal Kadı davetlileri selamlayan bir konuşma yaptı. Okul hakkında bilgiler veren Kadı ve okul yönetimi, misafirlerle tek tek ilgilendiler. Ülke genelindeki başarısıyla gündeme gelen Ababil İslam İlkokulu, okulun bu hâle gelmesinde büyük emekleri olan

Daimi Encümen Mario Stam’ın da gündemindeydi. Kurdele kesim öncesi konuşma yağan Stam, ‘bu muhteşem yapı içericisinde daha büyük başarılar görmek, duymak istiyoruz ve bunu da yapacağınıza inanıyoruz’ dedi.

kendisi için yeni bir meydan okuma olduğunu belirten Kadı, günlük çalışmalarının haftalık planlamalarla belirlendiğini söylüyor. İşte böyle güzel başarılara imza atan Ali Kemal Kadı’nın okul hakkında söyledikleri…

Asıl kahramanlar... Müdürler…

Bu arada Ababil okul müdürü Ali Kemal Kadı 16 yıldır eğitim alanında değişik kademelerde görev yapmış. O da genel müdür gibi iki yıl önce Ababil’de göreve başlamış. 410 öğrencisi bulunan Ababil okulunda müdürlük yapıyor. Kadı, her kesimden talebesinin bulunduğunu, bunu da bir zenginlik olduğunu söylüyor. Bilhassa diğer okullar öğrenci kaybederken kendi okullarının büyük bir artış kaydettiğinin altını çiziyor ve bundan da büyük memnuniyet duyuyor. Müdürlüğün

Böyle güzel bir binayı Hollanda’ya, Müslümanlara kazandırmanızdan dolayı tebrik ve teşekkürler. Eğitimdeki başarılarıyla anılan okulunuzun bu muhteşem mekânda çok dah güzel işler çıkaracağınıza inanıyoruz. Nasıl gerçekleşti bu güzel olay?

2011’de Ababil Okulu, 328 öğrenci sayısına ulaşınca, Schiedam Belediyesi normlarına göre BRIN numarası alıp bağımsız okul olma kriterlerini yerine getirmiş olduk. Daha sonra belediye meclisinde alınan karar ile büt-



Örneğin; eşler herhangi bir Evlilik Sözleşmesi yapmadıysa yani ortak mal rejimine tabilerse ve eşlerden biri iş yeri sahibi olup da (eenmanszaak) iflas ederse alacaklılar sadece iş sahibini değil onun eşinin de malına, maaşına el koyma hakkı olduğunu belirttik. Ancak, yapılacak bir Evlilik Sözleşmesi’yle bu duruma engel olunabilir.

Noter huzurunda yapılacak olan Evlilik Sözleşmesi’nde eşler birbirinin borçlarına ortak edilmemişse, diğer eşin malı ve maaşı üçüncü şahıslara karşı korunmuş olur. Özellikle ticaretle uğraşan iş yeri sahiplerine Evlilik Sözleşmesi’ni tavsiye ediyoruz.

Malum, ticaret riskli bir iştir ve eşinizi bu riskten Evlilik Sözleşmesi yaparak koruyabilirsiniz.

Evlilik Sözleşmesi’ni evlenirken veyahut daha sonra evlilik esnasında gerekli gördüğünüzde yapabilirsiniz.

Yani illa da ‘evlenirken yapacaktım artık geçti’ diye bir şey yoktur.

Evlilik Sözleşmesi’nin geçerli olabilmesi için bir noter tarafından yapılması ve onaylanması gereklidir.

Tel: 010-465 51 15 info@erasmusak.nl





actualiteit

aktüalite 05

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Analiz

coşkuyla gerçekleştirildi...

Ergün Madak

Bu nasıl mantık?

ilerin-





çeden yeni binanın yapımına bütçe ayrılması onandı ve inşaata böylelikle başlamış olduk. 2012’nin Nisan ayında Schiedam’da temelini attığımız ve 2014 Kasım ayında tamamlanan yeni binamızda Ababil olarak yerimizi alarak eğitimimize layık olduğu üzere en güzel ortamda devam edeceğiz. Bu, 8,5 milyonluk bir proje. Bu büyük binayı bir “Openbareschool” (kamuya açık) ile birlikte kullanacağız. Girişleri tamamen ayrı iki ayrı blok olan bu binada, spor salonu ve teknik sınıf gibi ortak kullanılabilecek bazı bölümler olacak.

Binanın adı neden farklı?

Bina, birçok birimi içinde barındırmasından dolayı ‘integraal kindcentrum’ adını almıştır. Bina, içerisinde, iki okul, iki kreş (kindcentrum Academia

İlerici Parti PvdA...

‘Progressieve’ kelimesinin karşılığı ‘ilericilik’tir. Türk Dil Kurumu’ndaki anlamı ise; ilerlemeden yana olan, gerici karşıtı. Şu ana kadar işçi sever, solcu değerleri benimseyen, yabancılara sempati ile bakan bir parti olan PvdA, kendisini tanımlarken ‘ilerici’ terimini kullanmayı tercih etmiş. Üstelik bu kelimeyi hem Samsom hem de Asscher ikisi birden kullandılar. Sebebi ise Türk kökenli milletvekillerinin partiyle yollarının ayrılması.

) ve iki okul öncesi (peuterspeelzaal) eğitim kurumunu barındırıyor.

Sınıf ve öğrenci sayınız ne kadar?

Okulumuz bölgesinde en büyük okullardan bir tanesidir. Ababil ilkokulunun şu anda 410 öğrencisi ve 21 sınıfı bulunmaktadır.

Okul yönetimi kimlerden oluşmakta?

Okul müdürlüğünü acizane ben yapmaktayım. Yönetimde Mehmet Koçak, Muhammed Başalan, Hasan Hüseyin

Göğüş, Ahmet Zırh, Bilal Yanık bulunmaktadır. Bu arkadaşlarımızın her biri ayrı bir kıymet ve değer. Okulun müspet manada adının duyulmasında onların da büyük katkıları var. Ben bu manda herkese, personelden idarecilere, öğrencilerden velilere herkese müteşekkirim. İnşaattan sorumlu yönetim kurulu üyesi Mehmet Koçak’ın bu dönemdeki katkıları binanın bu şekilde ve sorunsuz bitmesini sağlamıştır. Ona da ayrıca teşekkürler.

Doğuş Haber Merkezi

«

Filistin için meclise önerge verecekler Türk kökenli milletvekilleri Tunahan Kuzu ile Selçuk Öztürk, Filistin’in Hollanda devleti tarafından resmî olarak tanınmasını sağlamak amacıyla önerge verecek.

Mecliste “Kuzu-Öztürk Grubu” adı altında siyasi çalışmalarına devam eden milletvekilleri, İsveç, İspanya ve Fransa gibi ülkelerin parlamentolarında hükümetlerin Filistin’in tanıması için alınan kararlardan sonra Hollanda’nın da bu yönde adım atmasını istediklerini bildirdi.

Tunahan Kuzu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu kapsamda konuyu ilk olarak 10 Aralık’ta toplanacak Meclis Dışişleri Komisyonu’nda gündeme getirerek tartışmaya açacaklarını, ardından hazırladıkları önergeyi Temsilciler

Meclisi Başkanlığı’na sunacakları söyledi. Filistin’in tanınmasının barış sürecine katkı yapacağını belirten Kuzu, “Bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için iki eşit devlete ihtiyaç var. O yüzden Filistin’in tanınması gerekir. Şu anda bir tek İsrail tanınıyor. Bir tarafın güçlü olması dengeleri bozuyor, barışı zora sokuyor. Bu sebeple İrlanda, İzlanda, İsveç ve Fransa gibi Hollanda’nın da bu konuda adım atmasını istiyoruz. Bunun için gerekli zemin olduğunu düşünüyoruz” dedi. Kuzu, farklı partilerden önergelerine destek

ergunmadak@hotmail.com

alabileceklerini ifade etti. Hollanda parlamentosunda Filistin’in devlet olarak tanınmasına destek veren parti sayısı çoğunluğun sağlanmasına yetmiyor. İktidarın büyük ortağı Liberal Parti’nin (VVD) yanı sıra Özgürlük Partisi (PVV), Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Reformcu Devlet Partisi (SGP) ve Hıristiyan Birlik Partisi (CU) Filistin’in bağımsız devlet olarak tanınmasına karşı çıkarken, İşçi Partisi (PvdA), Sosyalist Parti (SP), Yeşil Sol (GL) ve Demokratlar 66 (D66) partileri ise destek veriyor.

Acaba bu milletvekilleri, parlamento binasında abdest alınabilmesi için bir yer tahsis edilmesini istediler de onun için mi gerici oldular? Siz de farkında mısınız bilmem, genel olarak neredeyse hangi parti olursa olsun, sanki yabancı kökenli bir milletvekili, sıra dışı ama yabancıların haklarını savunun bir argüman kullansa, hatta Hollanda politikasını eleştirse, hemen bir bastırma, ‘sen kimin çöplüğünde ötüyorsun’ türü bir kibirlenme dikkatimi çeker. Bu kez de üstüne, Müslümanların hiç de yabancı olmadığı ‘progressief-ilerici’ sosu eklendi. Ne kadar manidar!

Ne demek istiyor PvdA, keşke şu dilinin altındaki baklayı tam olarak çıkarsa da anlasak. Yoksa ‘Türk gençlerinin çoğu IŞİD’e sempatiyle bakıyor’ sonucu çıkan araştırmayı onaylamadıkları için mi gerici oluyorlardı? Onaylasalar radikal gerici, onaylamasalar progressief karşıtı gerici. Yani her durumda gerici. Öyle mi?

Ben, Hollanda’da kimler ilerici, kimler gerici pek anlayamadım bu tartışmadan. Anladığım bir şey varsa, 12 Eylül 2012 seçimlerinde 38 olan PvdA milletvekillerinin sayısının, Kasım 2014 sonu itibari ile 12’ye kadar düşmesi. Şimdilerde ise Samsom’un koltuğunun sallandığı yazılar bile çıkmaya başladı basında. İlerici, progressief PvdA, 38’den 12’e kadar düşerek bayağı bir ilerleme kaydetmiş bence.

Transparan/Şeffaflık…

Türkiyeli derneklerimize getirilen eleştiri, onların transparan/şeffaf olmadığı ile ilgiliydi. Yani ortada bir radikallik varsa ve devlet ne olup bittiğinden haberi yoksa ortada tehlikeli bir durum vardır mantığı. Doğru muydu peki?

Aslında ağzımdaki baklayı çıkarmak istiyorum: Evet doğru!

- Her sene aralık, ocak ve şubat aylarında üye olsun olmasın her 8. sınıf talebesini CITO’ya hazırladığımızı anlatmadığımız için suçluyuz.

- Ev ödevlerinde yardımcı dersler verdiğimizin reklamını cümle âleme duyurmadığımız için hatalıyız.

- Ağabey-kardeş projesi (maatjes project) uygulayıp, ağabeylerine 4-5 genç verip onlarla ilgilenmesini ve uyuşturucu, sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklara düşmemesi için yapılan çalışmaları örnekleriyle tanıtmadığımız için yanlış yapıyoruz.

- Üniversite hocaları, yabancı dilleri kolay öğrenebilmenin yolunun anadili çok güzel konuşmaktan geçtiğini söylerler. Hollandaca gibi yabancı bir dili daha iyi öğrenmek için anadilimiz Türkçeye ısrarla ağırlık verdiğimiz

için suçluyuz. Şu an Hristiyanların ‘Zondag School’ diye isimlendirdikleri din içerikli eğitimini, bizim dernekler CumartesiPazar, hem Çocuk Kulübü hem de Kur’an öğrenme ve geliştirme dersleri olarak veriyorlar. Bunun yanı sıra, İslam ahlâkını vererek, nasıl dürüst ve ahlâklı insan olunur, çalınmazçırpılmaz, yardımsever olunur, küfür edilmez, büyüklere saygı gösterilir, anne-babaya ‘öf’ bile denilmez.

Bunların reklamını yapmadığımız için GERÇEK SUÇLU BİZİZ. Bir de tersini düşünelim. Faslıların ismi, suç oranının yüksek olması sebebiyle ayyuka çıktı yıllardır. En ufak bir yolsuzluk ve benzeri olaylar olsa hemen gazetelerde haber olduğuna şahit olursunuz. Oysa, mesleki başarı elde etmiş, kriminal geçmişlerine sünger çekip toplumda belli yerlere gelmiş yabancıların başarı hikâyelerine kolay kolay yer verilmediğini biliyoruz. Çünkü başarı hiç bir zaman sansasyonel değil, ama yolsuzluk, hırsızlık hep dikkat çeker ve çok kolay genel bir algı oluşturur: “Türkler ve Faslılar” diye başlayan cümleler kurulur.

NE YAZIK! Radikalleşen Gençlik…

Hollanda’da bazı Müslüman gençlerin radikalleştiğine dair yapılan haberlere çoğu açıdan kuşkuyla yaklaşıyorum. Türkler arasında yaşadığım coğrafyada, gençlerin ve ileriki yaştaki insanların İslamcılık gibi bir gündemlerinin pek de olmadığını gözlemliyorum.

Ne zamandan beri mi? Ortalama 20 yıldır diyebilirim. Varsa yoksa, ya futbol ya da eften püften konular insanımızın gündeminde. Hatta bazen zihnimde, ‘insanlar acaba dünyada yalnızca zaman öldürmek için mi bulunuyorlar’ diye düşünmeden de edemiyorum.

Yukarıda ifade ettiğim aktiviteler, genelde idealist gönüllülerin fedakârlıklarıyla oluşuyor ve çok önemli işlere imza atılıyor. Yani, ailesine, akrabalarına, yaşadığı cemiyete ve topluma faydalı, örnek bir Müslüman birey yetiştirmek. Ne eksik, ne fazla. Fakat toplumların da tabiatında bu var: Kimileri idealisttir, yaşadığı yeri daha da yaşanılır hâle getirmek ister; aktiftir, kimisi de etliye sütlüye karışmaz: pasiftir ve bu her toplumda mevcuttur.

Türkiyeli derneklerin arasından, birkaç Müslüman sıyrılıp, soluğu Suriye ya da Irak’ta almış olabilir mi? Sanmıyorum. Eğer varsa kaç kişidir ve bütün Türkiyeli dernekleri töhmet altında bırakacak mıdır? Onu da sanmıyorum. Üstelik IŞİD kelimesi geçtiğinde insanların birbirlerinin yüzlerine anlamsızca baktıklarını ve böyle bir örgütü hiç duymadıklarına defalarca şahit oldum.

Eğer bazı araştırmacılar, topluma hizmet etmek istiyorlarsa, Suriye veya Irak’tan Hollanda’ya dönen ve hangi millettense onlar üzerinde araştırma yapsın: Nedir bu gençleri radikalleşmeye iten? Sakın, iş başvurusu yaptığında ismine bakarak davet bile edilmemesi, ‘siz yabancılar’ diye başlayan cümleler kurulması, ‘biz ilericiler’ diye başlayan nutuklar atılması, daha çocuk yaşlarında bile okullarda uğradıkları ayrımcılıklar bir etki yapmış olmasın? Bunları araştırmak biraz yürek ister, ama çok da hayırlı bir amaca hizmet eder herhâlde!

nieuws

06 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Anadolu kültürünün havasını solumak

Hollanda Sivaslılar Platformu kahvaltıda buluştu

H

ollanda Sivaslılar Platformu yönetimi düzenlenen kahvaltılı toplantıda bir araya geldi. Amsterdam Simit Plaza’da gerçekleştirilen toplantıda gündeme ilişkin konular ve genel değerlendirmeler masaya yatırıldı.

Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, Hollanda Kızılhaç Proje Sorumlusu Sonja Çınar, Amsterdam Anakent Belediyesi Meclisi Üyesi Orhan Kayar, Leiden Fatih Vakfı Başkanı Fatih Kasapoğlu, Amsterdam Eyüp Sultan Camii Başkanı Murat Türkmen, Yunus Emre Vakfı Başkanı Zeki Cenan, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu yönetim kurulu üyesi Sami Üşenti, SBK Multidiensten B.V Müdürü Özay Şahin, Deniz Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ali Yıldırım, Delft Teknik Üniversitesi Mühendislik Bölümü son sınıf öğrencisi Batuhan Üşenti ve Coşkun Pers’den Coşkun Yeğenoğlu’nun katıldığı toplantıda Sivaslılar Platformu’nun gerçekleştirmesi düşünülen faaliyetler için atılması gereken adımlar ve gündemdeki sorunlar konuşuldu.

Mevcut toplantıların sıklaştırılması ve iletişime daha fazla ağırlık verilmesi gündeme getirildi. Qfast Telekom Şirketi sahiplerinden Ömer Soner ise rahatsızlığından dolayı toplantıya katılamadı.

Kahvaltı sonrasında ev sahibi olarak açılış konuşmasını yapan

Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil; Platform olarak yapılan faaliyetlerin kısa bir değerlendirmesini yaptı. Sivaslılar arasında birlik ve beraberlik sağlamak en büyük isteğimiz. Bir Sivaslılar gecesi tertiplemek niyetindeyiz. İlerleyen günlerde gerçekleşecek olan projelere ve faaliyetlere Sivaslı hemşerilerinin destek olmalarını, gerek fikir bazında, gerekse maddî destek bazında kendilerini yalnız bırakmamalarının gerekli olduğunu ifade etti.

Katılımcıların sırayla kendilerini tanıtarak söz aldığı ve görüşlerini ifade ettiği toplantının bir diğer gündemi ise, Hollanda’da bulunan Sivaslı hemşerileri bir bütünlük içinde tutmak adına çeşitli etkinlikler yapmak, daha çok Sivaslıya ulaşmak, burada doğup büyüyen genç nesillere Sivas kültürünü değişik faaliyetlerle yaşatmak oldu.

Programın sonunda söz alan Hollanda Kızılhaç Proje Sorumlusu Sonya Çınar ise yaptığı konuşmasında her türlü dayanışmanın ve projelerin gerçekleştirilebilmesi için bir çalışma komisyonu oluşturulmasının önemini dile getirdi. Sivas’taki gönüllü kuruluşlarla ortaklaşa, fakir öğrencileri giyindirmek ve onlara okul malzemeleri temin etmek arzusunda olduklarını söyledi.

Birlik ve beraberliğin güçlendirilmesi için düzenlenen geleneksel kahvaltı toplantısına Platform üyesi kadınlıların iştirak etmesi ise programa ayrı bir renk kattı.

Proje Komisyonu kurulması katılımcıların oy birliği ile kararlaştırıldı. Dayanışma mesajlarının verildiği, hoş muhabbetlerin ve esprilerin bir çok kez yapıldığı kahvaltılı toplantı toplu aile fotoğrafı çekimiyle son buldu.

Ziyaret



O ülkelerle duygusal ve tarihsel bağlarımız var...

HTF’nin, Makedonya ziyareti

Kutlama etkinlikleri için Makedonya’ya gelen heyet aynı zamanda Üsküp’ü gezme ve oradaki Türk-Osmanlı eserlerini görme fırsatı buldu.

M

akedonya siyasetinde Türklerin sesi olan Türk Hareket Partisi kuruluşunun 15. yıldönümü çerçevesinde farklı etkinlikler düzenledi. Düzenlenen etkinliklere Türk Dünyasının farklı ülkelerinden STK temsilcileri ve siyasiler katıldı 4-7 Aralık tarihlerinde başkent Üsküp’te düzenlenen merkezî kutlamaya, konser ve resepsiyona, Hollanda’dan, Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ve Genel Koordinatör Yasin Koçak katıldılar.

Düzenlenen programa MHP Ankara milletvekili Mustafa Erdem, MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi Özcan Pehlivanoğlu, Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Kerim Tufan, Mersin Büyükşehir Belediye Meclis

üyesi Mehmet Topkara, Adana Gençlik ve Spor Daire Başkanı M. Ali Arslan ve Halime Büyükgüzel katıldılar.

Ayrıca Azerbaycan gibi çeşitli Türk yurtlarından katılımlar da oldu.

Başkent Üsküp’te düzenlenen kutlama töreninde Türk Hareket Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Adnan Kahil önemli mesajlar verdi. Konuşmasında Makedonya’daki Türkler için çalıştıklarını ve gelecekte de çalışmaya devam edeceklerini belirten Kahil, Makedonya’da farklı etnik grupların arasında birliğin önemli olduğunu ve Makedonya’yı hep birlikte daha ileri taşımak istediklerini belirtti.

THP Genel Sekreteri ve milletvekili Enes İbrahim de 15 yıldır Türk milleti için çalıştıklarını belirterek, ülkede yaşanan sorunlara değindi.

Porgramda söz alan MHP Ankara Milletvekili Mustafa Erdem’de

Türkiye’den Türk insanından getirdiği selamı ileterek sözüne başladı. Sıcak ve duygusal bir ortamla karşılaştığını ileten Erdem, “MHP camiası olarak Türk’ün yaşadığı her yerle duygusal ve tarihsel bağlarımız var. Güçlü bir Makedonya Türklüğü, güçlü bir Türkiye demektir. Geleceğe birlikte emin adımlarla yürüyeceğiz.” dedi.



Kutlama etkinlikleri için Makedonya’ya gelen heyet aynı zamanda Üsküp’ü gezme ve oradaki Türk-Osmanlı eserlerini görme fırsatı buldu.

Türk Hareket Partisi 1999 yılında Türkleri temsil etmek amacıyla kurulmuştur.

Partinin Genel Başkanlığını yapan Prof. Dr. Adnan Kahil iki dönem milletvekilliği ve 2006-2008 yılları arasında da devlet bakanlığı yapmıştır.

Doğus Haber Merkezi

«

Türk kuruluşları Bakan’dan araştırma verilerini istediler STK’lar, Türk gençlerinin büyük bölümünü “cihatçı” ilan eden Forum-Motivaction araştırmasının verileriyle ilgili olarak Bakan Lodewijk Asscher’dan bilgi talep ettiler.

Çalışma alanlarımız:

İş hukuku (işten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs) Aile hukuku (boşanma, nafaka, mal rejimi vs) Sosyal Güvenlik hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs) Kira hukuku (kira sözleşmeleri vs) Zwart Janstraat 157-159, 3035 AR Rotterdam Tel. 010-4655115 Fax 010-4657753 Mob. 06-39608326 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

Türk Hukukçular Birliği, CPD (Centre for Public Debate), Millî Görüş Hollanda İslam Federasyonu, Kuzey Hollanda Millî Görüş, Hollanda Türk Federasyonu, TDLS (Turkish Dutch Leadership Society), Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu ve Hollanda İslam Merkezi Vakfı adına avukat Ejder Köse tarafından yapılan açıklamada, Bakan Asscher’ın dolaylı da olsa araştırmanın yapılması emrini veren kişi olduğuna işaret edilerek, Forum’dan istedikleri bilgilerin kendilerine verilebilmesi için Bakan’dan

onay gerektiğini kaydetti.

Türk kuruluşları tarafından daha önce Çok Kültürlü Gelişmeler Enstitüsü Forum ile araştırmayı gerçekleştiren Motivaction adlı kuruluşa gönderilen yazıda, ülkedeki Türk toplumunun karalanmasına yol açan raporun, Türk gençlerinin sosyo-ekonomik konumlarını olumsuz etkileyeceği gibi, sosyokültürel uyumlarının önünde de engel oluşturacağı ifade edilmişti.

Türk kuruluşları, aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olan Lodewijk Asscher’a önümüzdeki pazartesi gününe

kadar süre tanıdılar. Bakan’ın istemlerini reddetmesi durumunda yargıya başvurulmasının düşünüldüğü kaydedildi.









politiek

siyaset 07

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Gündem

Alo politikacılar! İşin tadı tuzu kalmadı ha!..

Heyecanı kalmadı!

Ahmet Yıldırım

D

Derneklerde, semt evlerinde pazar alanlarında heyecan sarıyordu bizleri. ‘Seçimleri tıpkı memleket havasına benzetiyorlar’ diye söylenip duruyordu vatandaşlarımız. ‘Neler anlatılacak, neler vaat edilecek, hangi işlerimiz hâlledilecek?’ diye kuzu kuzu dinliyordu vatandaşımız. Hele hele birde Hollandalı bir görevliyle dalaştığında.. Bak sen ilgi ve alakaya. Salonlara masa, sandalye yetmezdi. İlişkiler sıcak idi, programlar canlı ve heyecanlı geçerdi. Demokratik bir yarış, maraton koşusu gibiydi ve çoğunluğumuz da bu durumdan haz duyuyorduk… Kısacası bu işi seviyorduk, severek yapıyorduk.

Yıllar geçtikçe, seçim deneyimimiz arttıkça, tablolar birazcık değişiyordu. Tabii ki bir seçimden diğer seçime

4 yıl geçmişti. Her şey değişiyor, insanlarımızın görüşleri, deneyimleri ve tecrübeleri de farklı oluyordu. Bundan da doğal zaten hiçbir şey olmaz…

Kaya Turan Koçak Bey’in de bahsettiği gibi, bizim politikamız ve polirikacımız, ta Türkiye’den etkileniyordu Hollanda-Türkiye lobisi de bu süreçte daha fazla canlanıyordu. Bunu göz ardı edemezdik, çünkü ‘misafir işçi’ (gastarbeider) sıfatımızdan soyutlanıp, ‘allochtoon’ oluyorduk (Hollanda’da yaşayan yabancı uyruklu kişi).

Ve de bu allochtoon var ya, hem kişisel atmosferde hem de ticarî alanda mesafe alıyordu. Bunu devlet kurumları, sigorta şirketleri, politik partiler çok da iyi takip ediyorlardı.

Bu gidişatın, güllük gülistanlık bir süreç olmayacağı, 2006-2010 yıllar arasında apaçık ortaya dökülüverdi.

Mekanizma ters tepki yapınca, istenmedik sonuçlar doğurdu. Politik arenadakilerin bunu daha önce görmesi, yol ve yön çizmesi gerekirken, kişisel yüklenmelerle ve acelece kararlarla

mekanizmanın ve yörüngenin dışına çıkıldı. Bu yol ve yön değişimini vatandaşımız birden kaldıramadığı için, kopukluklar ve bölünmeler kaçınılmaz oldu. “Zaten ben bunun böyle olacağını görmüştüm kardeş” diyen vatandaşlarımızın sayısı bir hayli fazlaydı.

Genel ve yerel seçimlerde (her 2,5 yılda) oy kullanmaya hak kazanmış ve tercih yapmak isteyen vatandaşlarımız, bu karışım ve karışık tablodan rahatsız olmuştu ki, seçim sandığına gitme yerine; pazarları dolaşmayı, lokallere gitmeyi tercih ediyordu. Sanki toplumdan tamamen kopmuş gibiydik, en azından seçim günü öyle yansıtılıyordu.

Böyle bir atmosferden geçmiş olan vatandaşın, seçimlerle haşır neşir olması beklenebilir mi?

Alooo politikacılar…Bu işin tadı tuzu kalmadı, haberiniz var mı bundan? a.yildirim@hypotheekshop.nl Erkend Hypotheekadviseur

CBS 2014 Uyum Raporu’da endişe verici CBS 2014 Uyum Raporu sonuçlarında, batılı kökene sahip olmayan gençlerin eğitim seviyesinin genelde düşük olduğu ve diplomasız okuldan ayrıldıkları belirtildi.

Açıklanan rapor sonucuna göre, yabancı gençler arasında erken dönemde eğitimini bırakan, daha az çalışan ve daha düşük maaş alanların oranı yüksek. Hollandalı gençlerin yarıya yakını Havo veya Vwo eğitimi alırken, Türk gençlerinde bu oran yüzde 23, Faslılarda yüzde 26, Antilyanlarda yüzde 29 ve Surinamlılarda yüzde 33 olarak görülüyor. Ancak Hollandalı gençlerle diğer Batılı olmayan gençler arasındaki farkın oldukça az olduğu görülen raporda, özellikle İranlı gençler içinde Havo ve Vwo eğitimi alan-

ların Hollandalılardan daha yüksek olduğu dikkat çekiyor.

Eğitimini yarıda bırakan gençlerin diplomalı gençlere oranla; iş pazarında iş bulmaları zorlaşıyor, buldukları işlerin maaşları düşük oluyor, genelde ödenek almak zorunda kalıyor ve daha fazla oranda suça bulaşıyor.

Merkezi İstatistik Bürosu(CBS)’na göre eğitimdeki başarı, bu gençlerin aile ortamları ile de çok ilgili. Örneğin ilkokul döneminde, evde Hollandaca konuşulmayan ailelerin çocukları arkadaşlarından daha geri kalıyor. Öte

yandan düşük eğitimli, işi olmayan veya tek başına yaşayan ebeveynler ile düşük gelirli ailelerin çocuklarının eğitimi erken bırakma şansları da yüksek oluyor.

Büyük şehirlerin nüfusuna bakıldığında, ilticacı aileler hariç, batılı olmayan ailelerin oranı yüksek çıkıyor.

Rotterdam nüfusunun yüzde 35,93’ü Batılı olmayanlardan oluşuyor. Amsterdam’da bu oran yüzde 33,56, Den Haag’da yüzde 32,9, Almere’de yüzde 26,56, Utrecht yüzde 20,4 ve Deventer’da yüzde 11,9.

kayakocak@gmail.com

Kaya Turan Koçak

Seçmen her zaman haklıdır (mı?)

Sevgili okurlarımız, kendi alanlarında uzman ve aynı zamanda yıllardı siyesetin içerisinde olan iki güzel insan, Kaya Turan Koçak ve Ahmet Yıldırım bundan böyle her ay düzenli olarak ortak bir konuyu farklı bakış açısıyla değerlendirecekler. Bu sayıda siyaset-seçmen ilişkisi üzerinde durdular. İlgiyle okuyacağınızı umuyoruz... aha dün gibi hatırlıyorum 1998 yılını. Her ilde, ilçede boy boy afişler asılıyordu Türkçe-Hollanda metinlerle vatandaşımıza çağrı yapılıyordu…

“Ey vatandaş! Bu sende varsın” diye!!

Spotlar

Siyasette değişmeyen bir kural vardır: Seçmen her zaman haklıdır.

Siyasetçi olarak seçimlerde kazansanız da kaybetseniz de bu kural değişmez.

Seçimleri ciddi manada kaybeden siyasî lider, seçimlerden hemen sonra istifasını verir ve mensubu olduğu siyasî hareket yeni bir siyasî lider ile yoluna devam eder.

Seçimleri ciddi manada kazanan siyasî lidere ise hükûmeti kurma görevi verilir. Yani seçmenin sandıktaki iradesi her zaman kazanır.

PvdA partisinin iki milletvekilini gruplarından atmasının ardından bir ay geçti. Geçtiğimiz haftalarda bu konu ile ilgili haberler hem Hollanda basınında hem de Hollanda’daki Türk basınında geniş yer aldı. Basın o kadar yazdı çizdi ki, daha yeni yeni yazılanları anlamaya, kavramaya ve yorumlamaya çalışabiliyoruz.

Hollanda’da garip bir siyasî gelişme var: Nedir o? Siyasî partilerin kendi milletvekillerini veya milletvekili adaylarını çok kolayca partilerinden ihraç etmeleri. Şöyle bir yakın tarihe bir bakalım.

Tam 10 sene önce, 2004 senesinde Wilders, VVD partisinden ihraç edilmişti.

2006 senesinde CDA Partisi ve PvdA Partisi milletvekili adaylarını ihraç etmişti. Bu konuyu yakından takip etmiştik.

2007 senesinde yine VVD Partisi eski bakanını, yani Verdonk’u, ihraç etmişti. İki kişilik 50-plus partisinde de bu sene bölünme oldu.

PVV Partisi’nden bu senenin başında bir milletvekili ve bu senenin ortasında da iki milletvekili Wilders tarafından ihraç edildi.

Hollanda siyasetinde zaten bir gariplik vardı. 2002 senesinden

itibaren yani Balkenende I Hükûmetinden bu yana, Rutte II Hükûmeti Hollanda’nın 6’ncı hükûmeti. Yani 14 senede 6 hükûmet gelmiş. Hükûmetlerin iktidarda kaldıkları süreç 2.5 sene.

Siyasî istikrarı olmayan bir ülkede ekonomik istikrarı yakalamak çok zordur. Siyasî partiler kolayca bir milletvekilini ihraç edememeli; siyasî istikrarsızlığa kendi sebep vermemelidir.

Gelelim PvdA eski milletvekili Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’e.

Bu ayrılma, bu sene 50-Plus Partisi ve PVV Partisi’nden ayrılmalara benzemiyor. Bu ayrılmanın getireceği sonuçları hep beraber yaşayacağız ve göreceğiz. Bu ayrılma farklı olabilir.

Bu ayrılma Hollanda’da yarım asırdan daha fazla yaşayan göçmen uyruklu Hollandalıların bir haykırış sesi olabilir.

Hollanda’da bu sene yaşananlardan bir kaç örnek verecek olursak hemen akla gelenler şunlar: Wilders’ın, Fas’lılar ile ilgili yaptığı “minder Marokkanen” açıklaması, Surinam vatandaşlarının 5 Aralık’ta kutlanan Sinterklaas ve “Zwarte Piet” tartışması ve son olarak da Müslüman-Türk kuruluşların mercek altına alınıp zan altında bırakılması.

Burada hemen seçmeni öne çıkarmamız lazım. Seçmen, önümüzdeki sene mart ayında yapılacak eyalet seçimlerinde bu olayları nasıl değerlendirecek ve nasıl oyunu kullanacak, hep beraber göreceğiz. Siyasetçiler yapabileceklerini yaptılar, söz şimdi seçmende. Siyasetçiler olarak bizler seçmenin vereceği tercihi saygıyla karşılayıp, ‘seçmen her zamanki gibi haklıdır’ mı diyeceğiz…



Oz&Er FOOD B.V.

Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

www.middennederland.nl - www.koopsretail

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

KOOPS KOELMEUBELS

nieuwste generatie plaatkoeling van zeer hoge kwaliteit  hoge service 24/7, lage kostprijs  zeer zuinig in gebruik: dus kostenbesparend  extra grote steunverdamper en juiste luchtvochtigheid  ook met geforceerde koeling leverbaar  strakke uitstraling en in alle RAL kleuren  gemakkelijk schoon te houden Koops Koelmeubels is onderdeel van Koeltechnisch Buro Midden-Nederland (0344) 689 393











uitzicht

panorama 09

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Gündem

İkili ilişkileri zedeleyecek girişimlere son verilmelidir

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç: “Hollanda’da Türk toplumunun ayrımcılığa tabi tutulması, yabancı düşmanı, İslamofobik ve ırkçı itham, ifade ve saldırıların hedefi olması kesinlikle kabul edilemez bir durumdur”

S

Türk derneklerinin faaliyetleri hakkında devlet kurumlarınca hazırlatıldığı ileri sürülen bir raporun kamuoyuna açıklandığını ve konu hakkında resmi makamlarca Temsilciler Meclisi’ne gönderilen yazıda, Türkiye ve Hollanda’daki Türk dernekleri hakkında olumsuz ifadelere yer verildiğini ifade eden Bilgiç, ayrıca sonuçları 11 Kasım’da açıklanan ve 12 Kasım’da Temsilciler Meclisi’nde ele alınan bir

ankette, Hollanda’daki Türk gençlerinin aşırılığa eğilimli ve teröre destek veren kişiler olarak sunulduğunu hatırlattı.

Bilgiç, Hollanda toplumunun bir parçası olan Türklere ve dost ve müttefik bir ülkeye yönelik bu saldırgan üslup ve ırkçı nitelikteki suçlamaların hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, “İkili ilişkilerimizin köklü geçmişi ve mevcut seviyesiyle bağdaşmayan bu mesnetsiz ırkçı saldırıların son dönemde ne maksatla gündeme taşındığını anlamakta güçlük çekiyoruz” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin diğer Avrupa ülkelerindeki Türkler için olduğu gibi, Hollanda’daki vatandaşlarının da bulundukları memlekette toplumun eğitimli, saygın ve eşit bireyleri olarak yaşamalarına önem verdiğine ve sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşama etkin şekilde katılmalarını teşvik ettiğine işaret eden Bilgiç, şöyle devam etti: “Hollanda’daki vatandaşlarımızın anavatanlarıyla bağlarını korumaları, öz kültür, değer ve geleneklerine sahip çıkmaları ve dini vecibelerini yerine

getirmeleri uluslararası hukukun güvencesi altındadır. Hollanda’da Türk toplumunun ayrımcılığa tabi tutulması, yabancı düşmanı, İslamofobik ve ırkçı itham, ifade ve saldırıların hedefi olması, kesinlikle kabul edilemez bir durumdur.

Entegrasyonu beklenen Türk toplumunun, haksız eleştiri ve ithamlara maruz kalmasının uyum sürecine katkı sağlamayacağı açıktır. Hollanda kamuoyunun ve özellikle de sorumluluk sahibi siyasi çevrelerin, hangi amaca hizmet ettiği anlaşılmayan bu gereksiz tartışmadan ve entegrasyonu engelleyici, dışlayıcı, ırkçı ifade ve argümanlardan rahatsız olduğundan kuşku duymuyoruz. Sadece aşırıcı partilerin benimseyebileceği bu tarz yaklaşımlardan uzak durulması ve sorumluluk sahibi siyasi partilerin sağduyulu davranması gerektiğini düşünüyoruz.”

Tanju Bilgiç, ayrıca Hollanda makamlarından ikili ilişkileri ileri götürme iradesini zedeleyecek girişim ve açıklamalara bir an evvel son vermelerini beklediklerini kaydetti.

Doğuş Haber Merkezi

«

“Aaa ben bu filmi biliyorum, bu çocuk İshak!”

“Hayır O çocuk İshak değil, İbrahim!”

“Hayır O İshak, bu hikâye bizim kitabımız İncil’de geçiyor.”

Henüz 12 yaşında olan Mary, arkadaşı Ayşe ile oynamak için onların evine gider. Mary ile Ayşe salonda masa başında oynarken, Mary’nin ilgisini diğer köşede televizyonda film izleyen başı örtülü anne çeker. Bir süre anneyi izledikten sonra gözlerini ekrana çevirir ve hayret etmiş bir ses tonuyla yukarıda bahsettiğim cümleler ağzından dökülür. Annenin Felemenkçesi yeterli olmadığı için konuyu izah edemez. Arkadaşı Ayşe’de bu konuda bilgi sahibi olmadığı için Mary’ye gerekli bilgiyi veremez.

Mary kafasında oluşan soru işaretlerine daha fazla dayanamayıp İslam’ı ciddi manada araştırmaya karar verir. Öyle ki, araştırmaları neticesinde İslam’ı seçer ve hayatına Müslüman olarak devam eder.

Bu olayı Hristiyanlıktan İslamiyet’i benimseyerek, hayatını İslam’ın gerekleri üzerine yaşamaya karar veren Hollandalı Mary, kendisiyle yapmış olduğumuz söyleşi esnasında anlattı.

Hidayetin nerede, ne zaman ve nasıl vesile olacağını bilemeyiz ama bu güzel ve önemli olaya vesile olabilmek için de çalışmamız gerekir. Nasıl mı?

Tabi ki her şeyden önce, bulunduğumuz mekânlarda bize yakışan davranışlar sergileyerek buna başlayabiliriz. Bize yakışan derken, tabi ki “Müslüman kimliğini” kastediyorum. Şunu hiç bir zaman unutmayalım ki, siz kendi kimliğinizden önce inandığınız dinin kimliğini taşıyorsunuz.

Bunu isteseniz de istemeseniz de karşınızdaki, etrafınızdaki insanlar öyle değerlendiriyor. Bu yüzden sonradan İslam’ı seçmiş, Müslüman

Aşırı sağcı parti camilerin kapatılmasını istedi Hollanda’da daha çok yabancı karşıtı görüşleriyle bilinen aşırı sağcı Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi (PVV), ülkedeki camilerin kapatılmasını istedi.

PVV Milletvekili De Graaf: “Hollanda’yı İslam’dan arındırmak istiyoruz.”

Temsilciler Meclisi’nde entegrasyonla ilgili bir görüşme sırasında konuşan PVV Milletvekili Machiel de Graaf, camisiz bir Hollanda’nın daha iyi olacağını belirterek “Hollanda’yı İslam’dan arındırmak istiyoruz” dedi.

Müslümanların değişmediğini, asimile ve entegre olmadığını kaydeden De Graaf, bir soru üzerine, “Hollanda’da İslam’ı istemiyoruz” diye konuştu.

Müslümanların yerli halka göre daha

çok doğurduğunu da ileri süren De Graaf, Hollanda kimliği ve kültürünün bu yüzden yok olma tehlikesi yaşadığını savundu. Göçmen ve Müslüman karşıtı politikalarıyla bilinen ve şimdiye kadar sadece yeni cami yapımının yasaklanmasını savunun PVV’nin, ilk kez ülkedeki tüm camilerin kapatılmasını dillendirmesine mecliste bulunan diğer partilere mensup milletvekilleri sert tepki gösterdi. İktidar ortağı İşçi Partisi (PvdA) Milletvekili Roos Vermeij, PVV’li milletvekilinden sözlerini geri almasını is-

kochavva@live.nl

Havva Koç

Hiç bir şey için geç kalmış sayılmayız

Türklere yönelik iddialara cevap geldi

on gelişmeleri, “Entegrasyonu beklenen Türk toplumunun haksız eleştiri ve ithamlara maruz kalmasının uyum sürecine katkı sağlamayacağı açıktır” ifadeleriyle değerlendiren Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Hollanda’da Türk toplumunun ayrımcılığa tabi tutulması, yabancı düşmanı, İslamofobik ve ırkçı itham, ifade ve saldırıların hedefi olmasının kesinlikle kabul edilemez bir durum olduğunu belirtti.

Bilgiç, Hollanda’da yaşayan Türklerle ilgili olarak bazı iddialar ve resmi makamların girişimleri hakkındaki bir soruya verdiği yanıtta, son zamanlarda bu ülkede kaygı verici gelişmeler yaşandığını belirtti.

Ayna

terken, Demokratlar 66 (D66) partisi milletvekili Sten van Weijenberg açıklamanın tehlikeli olduğunu söyledi.

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

olmuş insanlar genelde hep şunu söylerler, “İslam’ı seçmeden önce Müslümanları tanısaydım, sanırım İslam’ı seçmezdim.”

Maalesef üzücü bir durum ama gerçeği yansıtmıyor da değil!

Etrafımıza baktığımızda, hatta aynaya baktığımızda göreceğiz ki, gerçekten inandığımız dine o kadar uzak bir hayat yaşıyoruz ki!

En ufak başımız sıkıştığında dahi küçük yalancıklar(!), pembe yalanlar(!) söylemekten hiç çekinmiyoruz.

Hatta gün içinde yalan söylemeye o kadar çok alışmışız ki artık farkında bile olmuyoruz. Bu arada yalanın küçüğü, yalanın pembesi diye bir şey de olmaz! Yalan yalandır!

Hiç farkında olmadan hırsızlık yapabiliyoruz.

“Yok artık daha neler?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, ibadetlerimize ayırmamız gereken zamanımızı boş heva ve hevesler peşinde koşarak ibadetimizden hırsızlık yapıyoruz aslında. Ailemize ayıracağımız zamanı, film ve dizi izleyerek onların hakkını çalıyoruz.

Hatta daha da ileri giderek, kendimizin en büyük hırsızı yine biz kendimiziz. Onca zamanımızı kendi gelişimimiz için harcayacağımıza vaktimizi boşa harcıyoruz. Hırsızlık yapmak için ille de banka, ev veya insan mı soymak gerekiyor?

Kendi kendimizle yüzleşme zamanı gelmedi mi daha? Mahşerde hesap günü gelmeden kendi kendimizi hesaba çeksek hiç fena olmaz sanırım! Komşuluk ilişkilerimizi tekrar gözden geçirmeli ve komşularımızla ilişkilerimize özen göstermeliyiz. Aile içi huzurumuzu tekrar elde etmenin yollarını aramalıyız.

Yani artık işaret parmağımızı karşımızdakine değil, kendimize doğrultarak kendimizi düzeltmenin yollarını aramalıyız. Hiç bir zaman hiç bir şey için geç kalmış sayılmayız.

nieuws

10 haber Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Cultifest’ten özel tanıtım

Cultifest tanıtım toplantısı Özcan Özbay’ın sunumuyla başladı ve Yavuz Nufel ile Genel Yayın Yönetmenimiz Adnan Şahin programı şiir ve türkülerle renklendirdiler. Mayıs ayında düzenlenecek Cultifest’te, Türk Dil Bayramı, Düğün Pavyonu, O Ses Hollanda Yetenek ve Miraç Özel programları da yer alacak...

Türk girişimcilerin Hollanda’ya katkısı...

50 yılda 23 bin girişimciye, 67 bin istihdama ve 2.64 milyar katma değere ulaşıldı. HOGİAF ve alt çatı grubunu oluşturan dernekleri WTC’de “Hollanda ile Türkiye arasındaki işçi göçünün 50. yıl kutlamaları” temalı ‘Sonbahar Yemeğine’ geniş katılım oldu.

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Gündem

“Media zoekt sen omdat dat goed  Her sayıda Hollanda gündemini farklı yorumlarla hem söyleşi hem de görüşler

çerçevesinde sizlerle paylaşıyoruz. Geçen sayıda başlattığımız söyleşi serimizde, Müslüman olan Hollandalılarla, İslam’ı, Müslümanları, İslam korkusu ve karşıtlığı, İslam’la müşerref olma sebepleri üzerinde sohbetler gerçekleştireceğiz. Geçen sayıda Sevgili Havva Koç’un, Asma Claassen ile yaptığı ve hayli tepki aldığı söyleşisinin son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. İlgiyle okuyacağınızı, istifade edeceğinizi umuyoruz.

D Basın mensuplarının film izleme heyecanı

27 Kasım 2014’te Hollanda’daki sinemalarda izlenmeye başlanan Birleşen Gönüller filmine ilgi giderek artıyor. Vecih Er ve Basri Doğan’ın davetlisi olarak önce Meram’da ağırlanan basın mensupları, filmi toplu hâlde izlediler.

Yüz akı okullarımız, Ababil hizmette

Bayram havasında geçen açılış törenine, Schiedam Belediyesi, Eğitimden Sorumlu Daimi Encümeni Mario Stam, NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, ISBO Başkanı Yusuf Altuntaş, SIPOR Müdürü Cihan Gerdan, İslam College Müdürü H. Hüseyin Göğüş, Ababil Müdürü A. kemal Kadı, okul idaresi, çalışanları, binayı yapan şirket yöneticileri, bölge halkı ve veliler katıldı.

İGMG Kurumsal İletişim Birim Buluşmaları

İGMG Genel Merkezinin ev sahipliğinde Avrupa genelinde hizmet veren Kurumsal İletişim Sorumluları İGMG Genel Sekreteri Mustafa Yeneroğlu başkanlığında bir araya geldiler. Toplantıda, Güney Hollanda Bölge sorumlusu H. Hüseyin Göğüş ile Kuzey sorumlusu Yusuf Altuntaş da hazır bulundular.

Asma Claassen: (Beleidsadviseur, Mede-

at is iets wat heel veel moslims vergeten zijn of waar zij geen waarde aan hechten. Ik blijf het jammer vinden, maar mag daar niet veel over zeggen. Ik hoop dat de nieuwe generatie haar geloof echt zal onderzoeken en zich aan de regels zal houden. Zijn er ook moeilijke momenten geweest sinds uw bekering?

Natuurlijk zijn er moeilijke momenten geweest, zoals iedereen die meemaakt in zijn leven. Na het stranden van mijn huwelijk in 2004 bleef ik alleen achter met mijn zoon, die inmiddels ook op kamers woont. Dit maakt soms dat je je alleen voelt, vooral tijdens de feestdagen. Maar zoals de Profeet (v.z.m.h.) zo mooi zei: “Er zit goed in alles voor een gelovige: als hij iets goeds meemaakt is hij dankbaar en dat is goed voor hem. En als hij iets slechts meemaakt dan is hij geduldig en ook dat is goed voor hem.”

Het feit dat ik geen gezin heb om voor te zorgen geeft mij de mogelijkheid om meer te doen voor de moslimgemeenschap in Nederland dan anders het geval was geweest. Dit is blijkbaar het plan van Allah en ik hoop Zijn tevredenheid op deze manier te kunnen krijgen.

U ziet de volle kant van het beker. Kunt u nog zeggen wat u het mooiste vind aan uw geloof?

Dat is moeilijk, alles aan de islam is mooi, zolang je deze maar in zijn geheel neemt. Het karakter van de Profeet (v.z.m.h.) is mijn grootste inspiratiebron en ik denk dat de wereld er een stuk beter uit zou zien als meer mensen wisten hoe hij werkelijk was.

Het enige wat men weet over onze Profeet is dat deze meerdere vrouwen had. Hoe kijkt u daar tegenaan?

Het is jammer dat dat het enige is wat veel mensen over hem weten.

Het lijkt wel alsof dit punt er steeds uit wordt geplukt om te bewijzen dat een man die meer vrouwen had toch onmogelijk een goede man kon zijn, laat staan een Profeet van God. Toch

is het geen juiste voorstelling van zaken. Men is geneigd ‘vreemde’ zaken te benaderen vanuit zijn eigen referentiekader,en daar gaat het mis.

In het westen is een relatie tussen een man en een vrouw voornamelijk gebaseerd op liefde en aantrekkingskracht. Zodra dat over is is het ook gelegitimeerd om de relatie te beëindigen.

In de islam zijn er behalve liefde ook andere zaken belangrijk in een huwelijk, zoals de zorg voor zwakkeren in de maatschappij en, in het geval van de Profeet (v.z.m.h.), ook het versterken van de banden met verschillende stammen en groepen. Als we de situatie van de Profeet (v.z.m.h.) bekijken, dan zien we dat hij gedurende zijn jonge jaren zeer gelukkig getrouwd was met zijn 15 jaar oudere vrouw, Chadidja, de enige echtgenote die hem kinderen heeft geschonken.

Tijdens dit huwelijk heeft hij geen andere vrouw gehad dan zij, hoewel het hebben van meerdere vrouwen heel gewoon was voor mannen in die tijd. En niet alleen onder moslims. Als hij een womanizer was geweest, zoals men in het westen vaak wil doen voorkomen, dan had hij als jongeman zeker meer vrouwen gehad. Pas toen hij na zijn 50e levensjaar verhuisde naar Medina en daar het staatshoofd werd van de nieuwe islamitische staat trouwde hij met meerdere vrouwen.

Deze vrouwen waren allemaal, op Aisja na, al eerder getrouwd geweest.

In deze samenleving werd voor alleenstaande vrouwen gezorgd door met hen te trouwen. Er was immers geen bijstand of uitkeringssysteem. Naast levensonderhoud kreeg de vrouw zo ook een sterke schouder om op de leunen, iets waar het veel vrouwen in onze maatschappij aan ontbreekt.

In de overleveringen kunnen we lezen hoe goed hij met al zijn vrouwen omging en hoe gelukkig zij met hem waren. Hij had een karakter waar veel moderne mannen nog wel iets van zouden kunnen leren.

Kunt u ons een bekerings cijfers geven in Nederland na 11 september?

Ik heb zo geen cijfers bij de hand,

maar in mijn omgeving zie ik een duidelijke stijging van het aantal bekeerlingen na 9 11. Door de focus van de media op de islam zijn steeds meer mensen nieuwsgierig geworden naar dit ‘barbaarse’ geloof. Mensen gaan op onderzoek uit en komen tot de ontdekking dat de islam in werkelijkheid heel anders is en bekeren zich in grote getale.

In dit soort situaties herinner ik me deze ayah: “Vechten is u geboden ofschoon gij er afkerig van zijt; maar het kan zijn, dat gij tegenzin hebt in iets terwijl het goed voor u is en het kan zijn, dat u iets behaagt terwijl het slecht voor u is. Allah weet het en gij weet het niet.” Al-Baqarah

Zijn de moslims verplicht om imago van Islam te verbeteren?

Moslims zijn verplicht om het voorbeeld van de Profeet (v.z.m.h.) te volgen in alles. Als zij dat zouden doen zou het imago van de islam automatisch verbeteren. Ook zijn zij verplicht om waar zij kunnen de mensen te informeren over de islam en zich pro-actief op te stellen en niet defensief.

Ik denk dat moslims aanvankelijk heel lang op een eilandje zijn blijven zitten. Dat voelt aan de ene kant natuurlijk lekker veilig, maar aan de andere kant hebben de Nederlanders daardoor een vertekend beeld gekregen over de moslims en de islam. Het wordt hoog tijd om daar iets aan te veranderen. Je ziet gelukkig dat daar al heel veel initiatieven toe genomen worden op allerlei gebieden, tot in de politiek toe.

Nu u het over politiek hebt, wat vindt u van de PvdA-Kamerleden Tunahan Kuzu en Selcuk Öztürk, die donder-

interview

söyleşi 11

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

eigenaar van suvio.nl, Eindredacteur-Moslim Vandaag)

gehad hebben, zij het met andere bevolkingsgroepen. De media heeft altijd een belangrijke rol gespeeld in dit soort processen.

nsatie verkoopt” dag uit de fractie zijn gezet, nadat ze openlijk kritiek hadden geuit op het integratiebeleid van minister Lodewijk Asscher. Asscher hield een onderzoek tegen Turks-Islamitische groeperingen als de Diyanet, Milli Görüs en de Gülenbeweging. Volgens de minister zouden dergelijke organisaties de integratie van Turkse Nederlanders tegenwerken. Wat vindt u er van?

Ik vind het een zorgwekkende ontwikkeling dat de politici die gekozen zijn om ons te vertegenwoordigen deze taak wordt ontnomen. Democratie wordt altijd als een heilig iets beschouwd, maar als het om de belangen van moslims gaat dan wordt er ineens ingegrepen. Nederland begint op deze manier steeds meer trekjes van een totalitaire staat te krijgen. De minister houdt de integratie van Turkse Nederlanders op deze manier juist tegen en niet andersom.

Doet u iets om het imago van de islam te verbeteren?

Ik ben vanuit mijn werk en de dingen die ik in mijn vrije tijd onderneem voortdurend bezig om het imago van de islam te verbeteren, al is dat geen doel op zich. Wij zouden onszelf moeten verbeteren om Allah tevreden te stellen en niet om ons imago op te vijzelen, al is dat natuurlijk een prettig en wenselijk voortvloeisel daaruit.

Door het geven van informatie aan scholen, ouders en leerkrachten, het ontwikkelen van materiaal over de islam en de islamitische geschiedenis i.r.t. het westen en het houden van lezingen over de islam bij het Centrum probeer ik mijn steentje bij te dragen.

Wat verwacht u de toekomst van Islam in Nederland?

Ik schat in dat steeds meer mensen in Nederland nieuwsgierig worden naar de islam. De mensen die ervoor open staan om kennis op te doen vanuit de islamitische bronnen zullen daardoor naar mijn verwachting veel sympathie voor de islam krijgen. Helaas zijn er ook stromingen die niets positiefs over de islam willen horen en alleen open staan voor negativiteit en islamofobie. Deze mensen zullen waars-

chijnlijk verharden in hun ideologie en daar maak ik mij wel zorgen om.

Zo zullen er uiteindelijk twee groepen tegenover elkaar komen te staan, terwijl het ook heel goed mogelijk is om samen te leven al heb je allebei een andere kijk op het leven.

Zijn Nederlanders bang dat moslims hen hun normen en waarden willen opdringen?

Bepaalde partijen in Nederland lijken er inderdaad op uit te zijn de mensen angst aan te praten voor de islamisering van Nederland. Als deze mensen zich beter zouden verdiepen in de islam zouden ze weten dat de islam vrijheid van godsdienst kent en dat er geen dwang is in het geloof. (S. Al Baqara, 286 en S. Al Kafiroen, 6).

Kijkend naar de praktijk kan ik niet anders dan constateren dat juist deze partijen doen waar zij de moslims van beschuldigen: mensen dwingen dezelfde mening te hebben als zijzelf. Dit uit zich in agressief gedrag, zoals we in het geval van de Zwarte Pieten discussie kunnen zien, maar ook de reactie van de PVV op een project van het Muséon in den Haag, waar kinderen van de basisschool bekend worden gemaakt met de cultuur in Marokko.

In een brief aan de gemeente schreef het gemeenteraadslid daar dat het een schande was dat de Islam op deze manier gepropageerd werd. Dat is de wereld op zijn kop natuurlijk.

Hoort de islam bij de Nederlandse samenleving?En dat vraagt u aan een autochtone Nederlandse moslim?

Dat moet er duidelijk zijn aan mensen die de alle moslims weg willen uit Nerderland.

Hoe beoordeelt u ISIS? Niemand weet wat ISIS is, hoe of waar de ideologie die zij onderschrijven is ontstaan, wie hen financiert en wie er achter deze organisatie zit. Wat we wel weten is dat deze secte zijn pijlen voornamelijk richt op jongeren en bekeerlingen in het westen, die om allerlei, vooral sociale, redenen geronseld worden door mensen die hen

De angst voor ‘de Islam’ is volstrekt irreëel. Gedragingen van extreme figuren die zich misdragen zogenaamd ‘in naam van de Islam’, versterken deze angst. Denkt u dat het door onwetendheid komt?

Ik denk inderdaad dat dit door onwetendheid komt. Onwetendheid van beide kanten. Als iedereen de islam zou begrijpen zoals zij is bedoeld, dan zou er vrede zijn in de wereld.

Moslims hebben respect voor vrijheden, willen vrede en op een liefdevolle manier samenleven. Het is vooral heel belangrijk dat vooraanstaande personen het goede voorbeeld geven. Wat vindt u van vooraanstaande personen, zien we ze op beeld?

Er zijn veel moslims die wat mij betreft een rolmodel zijn, al komen die in de reguliere westerse media nauwelijks aan bod. Ik denk aan figuren als Suleyman van Ael, Yasir Qadhi, Numan Khan, Yasmin Mogahed en ga zo maar door. Ik ben blij met figuren als Nourdin al Ouali die ook op politiek niveau laat zien wat voor goeds de islam voor de samenleving kan betekenen.

losse ayah’s en hadieth voorhouden zonder deze in de juiste contekst te plaatsen. Deze jongelui wordt letterlijk gouden bergen, het Paradijs en vrouwen, beloofd, alsof ze de creme de la dreme van de moslimgemeenschap zouden zijn. Helaas hebben deze jongeren de boodschap van de islam totaal niet begrepen. Ze verketteren iedereen die het niet met hen eens is en dat geeft hen een reden om mensen zonder pardon om het leven te brengen. Dat heeft werkelijk niets met islam te maken. Ze zijn misleid en ik vraag Allah om hen hidaya te geven en hun goede verstand weer te laten terugkeren. De Profeet (v.z.m.h.) heeft over deze jongeren gezegd: “Er zullen verschillen zijn in mijn oemma.

Er zal een groep verschijnen, die de beste dingen zegt, maar op de meest verschrikkelijke manier handelt. Ze zullen de Qur’an reciteren, maar deze zal niet verder reiken dan hun kelen.

Ze zullen de religie verlaten zoals een pijl door zijn prooi heengaat. Ze roepen op tot het Boek van Allah, maar zij hebben niets te maken met het Boek van Allah.” Aboe Dawoed Zijn er steeds meer mensen in Nederland die met ISIS sympathiseren of is het een leugen van de media?

Ik heb geen cijfers van het aantal ISIS-sympathisanten in Nederland.

Daar zou ik niets zinnigs over kunnen zeggen. Er is een handjevol jongeren vertrokken richting Syrië. Of ze zich allemaal hebben aangesloten bij ISIS is nog maar de vraag.

Wel zou ik ouders willen waarschuwen voor het social media gebruik van hun kinderen. Dit is namelijk het medium waardoor het gedachtengoed van ISIS zich zo snel kon verspreiden.

Men maakt gebruik van de onrechtgevoelens van de jongeren en boosheid die daarmee samenhangt om hen over te halen zich bij de mensen aan te sluiten die niet ‘thuis blijven zitten afwachten’ maar echt iets te gaan betekenen’ voor de moslims, waarmee dan de gewapende strijd wordt bedoeld. Ze hemelen de strijd en elkaar op als ware helden en ‘leeuwen’ van de

islam, waarmee een soort romantisch beeld gecreëerd wordt. Herken zaken als: zich terugtrekken, zwart-wit denken, takfir en hidrja-gedachtengoed en het spreken in stichtelijke taal, het beoordelen van anderen inclusief de eigen ouders enz. Deze tekenen zouden erop kunnen duiden dat de kinderen onder invloed staan van ISISsympathisanten.

In mijn eigen omgeving kom ik nergens mensen tegen met sympathie voor ISIS. De meeste moslims nemen het deze groep juist kwalijk dat zij de islam in zo’n slecht daglicht stellen.

ISIS bestrijdt iedereen die het niet met hen eens is: moslims, joden, christenen of ongelovigen.Dit druist volledig in tegen het islamitische gedachtengoed. De Profeet heeft immers gezegd dat hij slechts gestuurd is om het goede gedrag te perfectioneren.

Wat deze club laat zien is precies het omgekeerde.

Denkt u dat masale media islmafobie zaait?

Ik denk dat de media altijd sensatie zoekt omdat dat goed verkoopt. Daarnaast biedt zij graag nieuws aan op een wijze die aansluit bij het gedachtegoed van haar publiek. Het publiek ziet zichzelf als referentiekader en al het vreemde krijgt de schuld van de problemen in de samenleving. Dat is een bekend gegeven waar we al eerder in de geschiedenis mee te maken

Men wil de moslims tegen de westerlingen opzetten met hun haatzaaiende retoriek. Hoe moeten de moslims daarop reageren?

Hierop wil ik reageren met een aantal ayah’s en ahadieth. Waarmee Allah en de Profeet (v.z.m.h.) ons willen opvoeden: Op de vraag of de Profeet (v.z.m.h.) een man goed advies kon geven zei hij: “Word niet boos.” Hij herhaalde dit drie keer om het belang ervan te benadrukken. Het beheersen van je woede is een belangrijke norm in de islam.

Verder zegt Allah in de Qur’an: “Antwoord (op onrecht) met datgene wat beter is” Soera Fussilat (41; 34) Dat betekent dus dat we geen kwaad met kwaad moeten vergelden. Verder is het belangrijk om ons te realiseren dat onze status bij andere mensen soms heel laag kan lijken, terwijl deze bij Allah heel hoog is. Voorwaarde is wel dat wij geduldig blijven bij alles wat wij meemaken.

“Elke Muslim die zich kwetst aan een doorn of iets wat groter is, voor hem zal Allah een zonde van hem verwijderen en Hij zal hem in graad verheffen (zijn status verhogen) omwille hiervan.” Sahih Muslim “Enkel zij die geduldig zijn, zullen hun beloning ten volle ontvangen, zonder verantwoording.” Soerat Saad (39), 10 Wat wilt u als laatste zeggen?

Dankuwel voor dit interview, Wassalamu alaykum wr.wb., Namens Dogus lezers wil ik u bedanken voor deze open hart leerzame interview. Wat ik heel speciaal vind en waardeer bij bekeerlingen zijn het meestal die zich heel verdiep aan islam en les geven aan de mensen die al heel lang moslims zijn.

Interview Havva Koç

«



1991 YILINDA BUYANA

Sağlık sigortalarında uzman ekibimizle hizmetinizdeyiz • Kişiye özel sigorta ve paket seçimi • Hollandada kendi dilinizde hizmet • Özel kollektif indirimler • 24 yıllık tecrübe



YETKİLİ ACENTASI

Brouwersdijk 149 Dordrecht

Putselaan 127-A Rotterdam

Volkerakstraat 10 Arnhem









financieel

ekonomi 13

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Gündem

Pusula

2014 yılı sonunda turist sayısı 3 milyonu bulacak

Osman Aslan

2015 yılında bizi neler bekliyor?

“Avrupa’da yaşayan Türklerden 3,5 milyar bekleniyor

Değerli okurlar, bu yazımızda, 2015 yılında yapılacak olan ve bizi bekleyen önemli değişiklikleri ana başlıklar altında ele almaya ve kısaca incelemeye çalışacağım.

Avrupa’da yaşayan Türklerin tatil tercihlerini Türkiye’den yana kullanmasıyla 2014 sonunda ülkeye gelen Avrupalı gurbetçi turist sayısı 2 milyon 700 bini bulacak. Yaklaşık 3 milyon gurbetçi bir yılda Türkiye’ye 3,5 milyar euro döviz yani 10 milyar lira bırakmış olacak.

T

ürkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfınca (TAVAK) kısa süre önce Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya ve Belçika’dan Türkiye’ye ziyaret veya gezi için gelen Avrupalı Türklerle ilgili “2014 Avrupalı Türklere Yönelik Turizm Araştırması” yapıldı.

Diğer ilgili birimlerden alınan veriler doğrultusunda ortaya çıkan araştırma sonucunu değerlendiren TAVAK Yönetim Kurulu Başkanı ve AvrupaTürkiye İlişkileri Uzmanı Ekonomist Prof. Dr. Faruk Şen, 2014 yılı sonunda Türkiye’ye gelecek Avrupalı gurbetçi turist sayısının 1 milyon 420 bini Almanya’dan olmak üzere 2,7 milyonu bulacağını söyledi.

Avrupa’daki Türklerin tatil tercihlerini biraz da memleket ziyareti nedeniyle Türkiye’den yana kullandığını dile getiren Şen, bu kişilerin Türkiye’de ortalama 4 hafta tatil yaptığını ifade etti. Şen, “Her ne kadar Türkiye’ye

gelmelerinin sebebi aile ziyareti olsa da artık yalnızca ailelerini ziyaret etmek için gelmiyorlar Türkiye’ye.

Bilhassa Antalya, Bodrum gibi Ege ve Akdeniz bölgelerinde otellere gidip orada tatillerini geçiriyorlar. Avrupalı Türklerin en gözde tatil yerini ise İstanbul oluşturuyor” dedi.

Yıl sonuna kadar Türkiye’yi ziyaret edecek 2 milyon 700 bin Avrupalı gurbetçi turistin 2014 bitiminde Türkiye’ye 3,5 milyar euro bırakmış olacağını vurgulayan Şen, gurbetçilerin krize rağmen cömert davrandığını aktardı. Şen, Avrupa’dan gelen Türk turistin harcamasının Avrupa’daki ekonomik krizin tavan yaptığı yıllarda düşüklük gösterdiğini, ancak şu anda gayet iyi olduğunu kaydederek, 2011Đde kişi başına ortalama harcamaları 1200 avro civarında olan gurbetçi turistlerin kişi başı harcamasının geçen yıl 1170 euroya düştüğünü, bu yıl ise kişi başı harcamanın 1320 euroya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Yıl sonu için beklenen net rakamın 3 milyar 464 bin euro olduğunu ifade eden Şen, bu rakamın 2012’de 1,980 milyar euro olarak gerçekleştiği bilgisini verdi. Şen, Türk kökenli Avrupalı turistlerin yabancı turistlerden daha fazla harcama yaptığını ve döviz bıraktığını belirterek, şöyle konuştu: “Türkiye’ye gelen Türk kökenli Avrupalılar, Alman turistlerine göre yüzde 35 daha fazla para harcamaktadırlar. Bu da önemli bir meblağdır. Baktığınız zaman kişi başına harcamalar 1320 eurodur.

Almanların harcadıkları bunun çok altındadır. Bunun en büyük nedeni de Türkiye’ye gelen Türk kökenli turistlerin ortalama 4 hafta Türkiye’de kalmalarıdır.

Almanlar gibi her şey dahil paketlerinin bulunduğu otellerde kalmadıkları için harcamaları yüksek olmaktadır. Bu açıdan Türkiye ışsınlar da görelim” ifadesini kullandı.

Haber: AA

«

Maaşlara yüzde 2,3 oranında zam öngörülüyor Hollanda’da maaşların önümüzdeki yıl ortalama yüzde 2,3 oranında artacağı tahmin ediliyor.

Danışmanlık şirketi Hay Group tarafından dünya genelinde yapılan araştırmaya göre, Belçika ve Fransa’da maaşlar ortalama yüzde 2, Almanya’da yüzde 2,8 oranında artacak.

Hay Group tarafından hazırlanan raporda, Türkiye’de maaşların 2015 yılında ortalama yüzde 9 artacağı, ancak yükselecek enflasyon oranı ile bu artışın etkisinin çok az olacağı yer aldı. Brezilya ve Rusya’da maaş artışının sınırlı kalacağı belirtilen rapora göre, maaşlar dünya genelinde ortalama yüzde 5,4 oranında artacak.

“Doğu Avrupalılar düşük eğitimlilerin istihdamını zorlaştırdı” Polonyalılar başta olmak üzere orta ve doğu Avrupa’dan gelen işçiler, düşük eğitimlilerin, gençlerin ve yabancı kökenlilerin istihdamını daha da zora soktu.

Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Lodewijk Asscher tarafından Temsilciler Meclisi’ne gönderilen araştırma raporunda, bu riskin özellikle inşaat, tarım, gıda ve taşımacılık sektörlerinde çok yüksek olduğu yer aldı. Belirli bir eğitim ile Hollandaca gerektirmeyen işler

oaslan@yilmaz.nl

için doğu ve orta Avrupa’dan gelen işçilerin tercih edilmesinde AB mevzuatı önemli rol oynuyor. Amsterdam Üniversitesi’ne bağlı SEO Ekonomik Araştırma Kurumu’nun raporunda, Hollanda’daki bazı işverenlerin çalışan için sosyal prim ve bireysel emeklilik primi ödenmesini gerektirmeyen yöntemlere başvurdukları, bu çerçevede personeli yurt dışındaki firmalar kanalıyla görevlendirdikleri belirtildi.

AB içinde işçilerin serbest dolaşım hakkının bu alandaki denetimleri zorlaştırdığı ifade edildi.

Süreli çalışma kontratlarda düzelme…

6 ay ve daha kısa süreler için verilen iş kontratları için kontratı ilk ay feshetme olanağı ‘proeftijd’ kaldırılıyor. 6 aydan uzun geçici kontratlar için işverenler kontrat bitiş süresinden en az 1 ay evvel yazılı olarak kontratın uzatılıp uzatılmayacağını bildirmek zorunda.

Bu yapılmazsa, işçiye 1 aylık brüt maaş alma hakkı getiriliyor. İşveren geç bildirirse, 1 aylık sürenin geri kalan bölümü için brüt maaşın bir kısmını öder. Bu haktan yararlanabilmek için işçinin, kontrat bitiş tarihinden sonraki iki ay içerisinde bu cezayı istemesi gerekiyor.

Sosyal ödeneklerde kısıtlama (bijstand) Belediyeden sosyal ödenek alanlar, verilen işi kabul etmek zorundalar.

Belediyenin istemesi durumunda İş ve İşçi Bulma Kurumlarına (uitzendbureau) yazılma zorunluluğu getiriliyor. Başka bir belediyeye taşınanlar öncelikle iş aramak zorundalar. İş aranırken en fazla 3 saat seyahat süresi göz önünde bulundurulacak.

Artık ‘işyeri uzak mesafede’ diye iş reddedilemeyecek. 3 saat seyahat süresi içerisinde iş bulunamazsa ve başka bir belediyede iş imkânı varsa taşınmak zorunda bırakılabilecekler.

Bulunan iş için gerekli olan kılık ve kıyafet kurallarına uymak zorunda bırakılacaklar. Belediyeler ayrıca, verilen ödenek için kişiden belediye için bazı işleri yapmasını (temizlik gibi) isteyebilecek.

Net maaşlarda kısmî artış bekleniyor…

Brüt maaşı 1750 ile 8000 arasında olanlar için net maaş artacak. Maaşı 2500 civarında olanlar için aylık net 12,84 Euro artış beklenmekte.

Brüt maaşı 5000 olanlar için ise, 59,84 Euro artış beklenmekte. Asgari ücret alanların net maaşı 9,41 Euro düşecek.

Değişikliklerin iki sebebi var: Birincisi, 18.218 Euro’ya kadar olan gelir için ödenen vergi 2014 yılında geçici olarak düşürülmüştü. Bu miktar 2015’te yine eski seviyesine yükselecek. İkincisi de, çalışanlara verilen vergi indirimi (arbeidskorting) 2015 yılında yükseliyor.

Ev alırken birikmiş paranız olmalı…

2014’te alacağınız evin değerinin üzerine masrafları için bankadan % 4 alınabilirken, bu miktar 2015’te % 3’e iniyor.

Ev sahibi iseniz ve satışta oluşan zararı yeni alacağınız borcun içerisine eklemek isterseniz bu borcun faizi 2015 yılında, 10 yıl yerine 15 yıl vergiden düşülebilecek. Önumuzdaki yıldan itibaren iki evi olanlar biri boş ve satışta olmak şartıyla ikisinin de faizini 3 yıl

vergiden düşebilecekler.

Enerji göstergesi...

Het energielabel geeft aan hoe veel of hoe weinig energie (gas, water licht) een woning verbruikt. De energielabels lopen van A++ (goed) tot en met G (slecht). Het label laat ook zien welke energiebesparende maatregelen een huizenbezitter kan nemen, en daarmee in aanmerking kan komen voor een beter energielabel. Het energielabel is 10 jaar geldig.

Devlet emekliliği...

- Devlet Emekliliği (AOW) 1 Ocak 2015 itibariyle, 65 yaş 2 ay’dan 65 yaş 3 ay’a erteleniyor.

- 2015 itibariyle bazı devlet ve vergi yardımları adedi azalıyor.

- Çocuğuna doğum sonrası daha uzun süre bakmak isteyip kontrat saatlerini geçici olarak azaltanlara uygulanan vergi indirimi (ouderschapsverlofkorting) kaldırılıyor - Tek ebeveynli çocuklu aileler için asgari ücrete verilen ek ödeme kaldırılıyor - Tek başına yaşayan yaşlılara verilen vergi indirimi (alleenstaande ouderkorting) kaldırılıyor - Ayrılan kişilerin çocuklarına ödedikleri nafakanın vergiden düşürülebilmesi kaldırılıyor.

Bu konuyla veya merak ettiğiniz diğer konularla ilgili bana 0786551655 no’lu telefondan, www.yilmaz.nl sitesinden veya oaslan@yilmaz.nl adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, hoşça kalın.

Ev alırken birikmiş paranız olmalı…

2014’te alacağınız evin değerinin üzerine masrafları için bankadan % 4 alınabilirken, bu miktar 2015’te % 3’e iniyor.

Ev sahibi iseniz ve satışta oluşan zararı yeni alacağınız borcun içerisine eklemek isterseniz bu borcun faizi 2015 yılında 10 yıl yerine 15 yıl vergiden düşülebilecek.

nieuws

14 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Ethem Emre (Kaza Uzmanı)

Kaza anında yapılması gerekenler...

Trafik Kazası Bildirim Formu – Europees Schade Aanrijdingsformulier (SAF) Kaza formu deyip geçmeyin. Çünkü kaza formu, kazanın sorumlusunu belirleme ve kaza tazminatı başvurusu için önemli yasal bir belgedir.

Kaza esnasında, yaralı ve ağrılı hâlde kaza formunu doldurmak çok kolay olmasa gerek. Formun doldurulması olay yerinde mümkünse değilse (hastaneye sevk söz konusuysa) daha sonradan polisten karşı tarafın bilgilerini alarak doldurup taraflarca imzalanması gerekir. Kaza formunun bir kopyası sizde, diğer kopyası karşı tarafta kalır. Daha sonra formun arka kısmını doldurup, taşıt hasarınız için sigortanıza iletmeniz gerekir.

Kaza tazminatı (letselschade) için de iki tarafı çekilmiş okunaklı bir kopyasını saklayın ve gecikmeden Kaza Uzmanı’na başvurun. Siz sağlığınızla ilgilenirken, Kaza Uzmanı da hukukî takibi başlatır.

Kaza anında sakin ve soğukkanlı olmak...

Kaza anında ilk akla gelen polisi aramaktır kuşkusuz. Ancak polis eskiden olduğu gibi hemen ya da her zaman olay yerine gelmez ya da başka işlerde yoğun olabilir. Ayrıca ‘Kaza formunu taraflar kendi aralarında polis gelmeden de doldurabilir’ düşünülebilir. Bazen trafik kazalarında taraflar birbirlerini suçlar; yara, ağrı ve hasarların fazla olduğu durumlarda ortam daha da gergin olabilir. Bu durumda mümkün olduğunca tarafların ve çevredekilerin sakin ve soğukkanlı olması gerekir.

Kaza formu ve şahitler...

Polis, olay yerine gelse de gelmese de, kazanın ardından hemen her şeyi kayıt altına almak çok önemlidir.

Kaza formunun ön kısmı taraflarca iyice doldurulup imzalanması gerekir.

Kaza yapan taraflardan birisi kaza anında ‘ben haksızım ya da suç benim’ dese bile, daha sonra inkâr söz konusu olabilmektedir.

Formu doldurup imzalamadan önce, karşı tarafın kararı ile aynı görüşte değilseniz, formdaki ilgili yere: (ik ben niet eens met de verklaring van de andere partij) yazın.

Eğer varsa, olay yerinde ve arabanın içindeki şahitlerin (isim, adres ve telefon) o anda kaza formuna

Güncel

yazın. Böylece ileride doğabilecek tartışmaları önlemiş olursunuz.

Polis raporu (proces-verbaal politie)... Çoğu insan, ‘polis nasıl olsa raporu hazırlamış, notlarını almış’ diye düşünebilir. Oysa durum düşündüğünüz gibi olmayabilir. Çünkü polis rapor hazırlamamış, şahitleri yazmamış ya da notlarını kaybetmiş olabilir. ‘Kazada kim suçluydu?’ sorusuna cevap bulunamayabilir. O yüzden konuyla ilgilenmeniz ve polis ile konuşmanız gerekir.

Gerektiğinde belgelerle ispatlama...

Bazen müşteriler hayal kırıklığına uğrayabiliyorlar. Çünkü Hollanda’da, ‘kim bir şey dava ediyorsa, ispatlaması gerekir’ kuralı hâlen geçerlidir. Eğer kaza formu iyi doldurulup imzalanmamışsa, polisin kaza raporu yoksa, hazırlamamış ya da kaybolmuşsa, şahitlerin bilgileri ortada yoksa, kaza ile ilgili yeterli belge sunamıyorsanız; kısacası konuyu yeterince ispatlayamıyorsanız, o zaman sorumluluğun kabul edilmesi gerekir ve kaza tazminatı talebinde bulunmanız mümkün olmayabilir.

“Kaza sonrasında soğukkanlı olun.

Kaza formunu iyi doldurun ve her iki tarafça imzalanmasını sağlayın. Şahitlerin bilgilerini yazın. Olay fotoğraflarını iyi çekin”



Sağlık Sigortalarındaki kişisel katkı payı

Benimsigor yeni yıla ha BenimsigortaM şirketinin CEO’ları Mehmet Keskin ve Andre van Aarden, Hollanda’nın 2015 yılı sağlık sigortaları hakkında Rotterdam Meram Restoran’da Hollanda Türk basınına açıklamalarda bulundular.

K

İŞİSEL KATKI PAYI 375 EURO OLUYOR Mehmet Keskin, yeni yılda kişisel katkı payının 360 Euro’dan 375 Euro’ya çıkacağını belirterek, sağlık sigortalarında diğer değişiklikler ve yenilikler hakkında şunları söyledi: “Önemli olan sigortayı yapmak değil, sigortayı herkes Google’dan en uygun fiyata yapabilir. Önemli olan hem uygum hem de en iyi hizmeti alabilmek.

Bir sorun olduğu zaman sigortanın kalitesi asıl o zaman ortaya çıkıyor.

Bu çerçevede acentelerin pozisyonu çok önemli. Bildiğiniz gibi AGIS’in ismi Achmea Zilverenkruis olarak değişti. Bu değişiklikle beraber AGIS’te



bulunan onlarca acenteyle çalışmalar durduruldu. Sigorta şirketleri sadece kaliteli acentelerle çalışmaya devam etmek istiyor. Zilverenkruis Achmea Türklere yönelik portföyde çalışmak için birkaç acente seçti ve Benimsigortam’da bunların içerisinde. Yeni yılda da BM olarak kaliteli hizmet vermeye devam edeceğiz. Hollanda’da BM portföy olarak Türklere yönelik pazarda lider konumunda.

Yeni yılda da, hem Türklere hem de diğer yabancı gruplara hizmet verme adına yeni logo çalışmamız ve reklam çalışmalarımız var. Sağlık sigortası alanında müşterilerimize en uygun ve geniş kapsamlı hizmet vermek adına çalıştığımız farklı şirketler var. Bunlar

Zilveren Kruis Achmea’nın yanı sıra, VGZ, CZ, Stad Holland ve Turien&Co şirketleri”.

Yeni yılda Zilverenkruis Achmea sağlık sigortalarında yine BM ile temel sigorta primine yüzde 5, ek sigorta primine ise yüzde 10 indirim sağladıklarını belirten Mehmet Keskin: “Sağlık sigortasını değiştirmek isteyen kişiler, 31 Aralık’tan önce bunu sigorta şirketine bildirmeleri gerekiyor ve yeni sağlık sigortasının başvurusu ise 1 Şubat 2015’ten önce yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

FARKLI POLİÇELER OLABİLİR Aile içerisindeki fertlerinin her birinin kişiye özel poliçeler alabileceğini

Tavsiyelerimiz Kaza sonrasında soğukkanlı olun.

Kaza formunu iyi doldurun ve her iki tarafça imzalanmasını sağlayın. Şahitlerin bilgilerini yazın. Olay ve kaza yerinin fotoğraflarını çekin.

Yaralanma kısmına ‘evet’ ve formun arka kısmına da yaralıların isimlerini yazın. Bedensel yaraların fotoğraflarını çekin. Böylece ileride doğacak tartışmaların önüne geçmiş olacaksınız.

Trafik kazalarının başarılı takipçisi olarak bizleri, yani Kaza Uzmanı’nı arayın ve ücretsiz olarak hukukî takibi başlatalım.

Ridderkerkstraat 44 3076 JW Rotterdam Tel. +31 (10) 290 72 77 Fax +31 (10) 290 72 76 info@goremeayran.com www.goremeayran.com





samenleving

toplum 15

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Prof. Dr. Mustafa Ünver

375 Euro oluyor...

rtaM azır





belirten Keskin: “Baba değişik poliçede anne ise değişik poliçede olabilir.

Bunu vatandaşımız bilmiyor. Duruma göre annenin babaya göre daha büyük pakette olması lazım. Her sigorta şirketinin 8 ila 10 arasında daha fazla ürünleri var. 31 Aralık 2014 tarihinden önce en uygun paketi seçerlerse kendileri az prim öderler.” dedi.

Bireylerin ihtiyaçlarına göre farklı sigorta şirketleri veya poliçelerden faydalanabileceğini belirten Mehmet Keskin, bu konuda müşterilere tavsiyede bulunabileceklerini de sözlerine ekledi.

Andre van Aarden ise konuşmasında Türkiye’de sağlık hizmeti almak isteyenlerin kesinlikle buradaki ev doktorlarına haber etmeleri gerektiğini belirtti. Van Aarden: “Türkiye’de sağlık hizmeti almadan önce aile dokto-

“Vahşette sınır tanımayan tüm örgütleri kınıyoruz” Monoteist İbrahimî dinlerin son halkası İslam Dinî’dir. Birlemek demek olan tevhit, İslam’ın en temel prensibidir. Allah Teala’yı birleyen mü’min; bu tavrıyla çiçekle insanı, hayvanla ağacı, yıldızla balığı, kısaca tüm zerreyle küreyi Allah Teala’da birleştirmeyi başarmış olmaktadır. Böylece insan, hem Allah’la, hem insanlarla, hem de tüm varlıklarla barış ve huzur içinde yaşayabilmektedir. runuza ve sigorta şirketinize danışın.

Orada yapılan tedaviler buraya bildirilmezse, geri geldiğinizde burada sıkıntı yaşayabilirsiniz.” dedi. Andre van Aarden başından geçen bir anısını ise şu şekilde aktardı: “Türkiye’de tatil döneminde hastaneye giden bir hastaya, ilaçlarını buzdolabında tutması gerektiği söyleniyor. Hasta tatilde olduğu için hastane yetkilileri hastaya buzdolabı satıyor. Daha sonra Hollanda’ya dönen hasta ödediği faturadaki buz dolabı yüzünden buradan sıkıntı çekiyor.”

FARKLI ALANLARDA HİZMET BM, sağlık sigortasının yanı sıra araç sigortası, hukuk sigortası, seyahat ve paket sigortası ve cami sigortası alanlarında da hizmet veriyor. Cami binaları sigortasında büyük bir portföylerinin olduğunu belirten Mehmet

Keskin: “Camilerimizi bir zamanlar sigorta şirketleri sigortalamadı biliyorsunuz. Şimdi son yıllarda biz bunu yapıyoruz. 100’e yakın bina, bizim portöyümüzde, bunun da değeri 120 milyon Euro civarında.” dedi.

ARTIK TÜRKİYE’DE EUROCROSS OLACAK Mehmet Keskin ve Andre van Aarden yaptıkları açıklamada AGIS’in isminin değişmesinin yanı sıra bir başka değişiklik de Türkiye’deki ofisinde olduğunu belirttiler. Keskin,“Şimdiye kadar AGIS’e bağlı olarak çalışan AGIS Türkiye ofisi kapatıldı ve yerine Eurocross Assistance şirketi getirildi.

Eurocross ise birçok sağlık şirketine Hollanda dışında hizmet veren bir şirkettir” ifadesini kullandı.

Haber-Fotoğraf: Haber.nl

«

Avrupa Konseyi’nden Hollanda’ya uyarı Avrupa Konseyi, Hollanda’yı evsizlerin ve göçmenlerin sosyal haklarının ihlal edildiği konusunda uyardı.

Avrupa Evsizleri Koruma Federasyonu ile Avrupa Kiliseler Birliği, toplumun fakir kesimlerinin sosyal haklarının yeterince sağlanamadığı gerekçesiyle Hollanda’yı Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Sosyal Haklar Komitesi’ne şikayet etti. Komite, bu şikayetler üzerine bugün aldığı kararda, Hollanda’nın Avrupa Sosyal Şartı uyarınca sorumluluklarını yeterince yerine getirmediği eleştirisinde bulundu. Kararda, bu ülkede mevcut yasaların ve uygulamaların, çocuklar da dahil olmak üzere, toplumun yoksul

kesimlerinin sosyal haklarının Avrupa Sosyal Şartı koşullarından uzak olduğu uyarısı yapıldı.

Kararda özellikle, “oturma ve çalışma izni olmayan göçmenlerin ve ailelerinin konut sorununun önemli boyutlara ulaştığı” kaydedildi. Ayrıca, toplumda zor koşullar altında yaşayan gruplara yönelik, gıda, giysi gibi sosyal yardımların da yeterli olmadığı vurgulandı.

Karar, gereğinin yapılması için Avrupa Konseyi’nin karar organı Bakanlar Komitesi’ne sunuldu. Avrupa Sosyal

İnsanın başta Allah Teala’yla olmak üzere tüm varlıkla barış ve huzurunu temin eden İslam müntesipleri hiçbir şekilde terörün, savaşın, aşırılığın yanında olamaz. Kendisini İslam’a ait gören ancak tutumu itibariyle kan, gözyaşı, savaş, huzursuzluk ve güvensizliğin kaynağı hâline gelen hiçbir oluşum İslamî değildir. Adı ne olursa olsun vahşette sınır tanımayan tüm örgüt ve kurumları şiddetle kınıyoruz.

Aynı şekilde Müslümanda bulunması gereken yüksek merhamet, zarafet, ahlâk, hikmet ve vizyon yoksunu IŞİD ve benzeri örgütleri de şiddetle kınıyoruz. İslam tüm mabedleri ve ibadet haneleri kutsal ve dokunulmaz görür.

Bu kapsamda İsrail askerlerinin postallarıyla Mescid-i Aksa’ya tacizde bulunmalarını ne kadar yanlış ve tahrik edici buluyorsak, Kudüs’teki

sinagog saldırısını da o kadar yanlış ve çirkin bulmaktayız. Çünkü hiçbir yanlışlık başka bir yanlışlığa fırsat vermemelidir.

Allah’ın ismini en yüksek sesle andığımız camilerimizde hep barış ve kardeşlik mesajları verdik ve vermeye de devam edeceğiz. Camilerimize gelen ve verdiğimiz hayat dolu mesajlardan ilham alan tüm varlığımızın insan, hayvan, bitki ve kısaca tüm varlıklara sevgi ve saygı beslediklerine inanıyoruz. Çünkü “yaratılanı hoş gördük Yaratandan ötürü” ilkesi, tüm insanlarımızın Anadolu Medeniyetinde asırlarca terennüm ettiği türkünün nakaratı olmuştur.

Bu yüzden bizim mabedlerimizle ilişkili insanlarımızın asla radikalizm ve terör yanlısı olmadıklarına, hatta olamayacaklarına inanıyoruz. Aksini iddia eden, insanımızı IŞİD’çi ve terörist gibi çirkin isimlerle yaftalayan her türlü yayını da üzülerek ifade ediyoruz ki, fason, yaygaracı, iftiracı, nifakçı, yanlı ve konfeksiyon yayınlar olarak görüyoruz ve gayri ciddi buluyoruz.

Kendisini Anadolu Medeniyetine ait gören, Mevlana Celaleddin Rumi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi yüzlerce Anadolu eren ve evliyasına değer veren insanımızın asla terör ve radikalizm yanlısı olmadıklarını bir kez daha açıklıkla ifade ediyoruz.

Bu vesileyle her türlü terör örgütleri, özellikle de IŞİD militanları tarafından Irak ve Suriye’de hayatını kaybeden, vahşice katledilen tüm gazeteci ve sivillerin yakınlarına başsağlığı diliyor, bu acılara sebep olan her türden terör örgütünü ve eylemini bir kez daha telin ediyoruz.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Şartı’nı kabul eden ülke, bu tür toplu şikayetlerin incelenmesini de taahhüt etmek zorunda kalıyor.

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30 Faks +31(0)71 581 00 33

nieuws

16 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Bekir Cebeci

Hollanda’da eğitim durumumuz Hollanda Merkezi İstatistik Bürosu (CBS), 144 sayfalık “2014 Yılı Eğitim Raporu”nu geçen hafta yayımladı. Rapora göre Hollanda’daki Türk gençleri, eğitim konusunda en alt sıradalar. Çok yazık. Bu bizler için kesinlikle bir kader olamaz. Ama oldu işte. Bu rapor beni çok üzdü. İşte rapordaki veriler: Hollandalı gençlerin yarıya yakını havo (lise) veya vwo (süper lise)’ye gidiyorlar. Bu oran Türkler arasında yüzde 23. Faslılar arasında yüzde 26. Surinamlılar arasında ise yüzde 33. Afganlılar arasında yüzde 40. İranlı gençler ise Hollandalıların da üstünde yüzde 53 ile birinci sırada yer alıyorlar.

Türkler adına gerçekten üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız. Çünkü eğer bazılarının iddia ettiği gibi göçmenlik ya da İslam gençlerin başarısına engel ise o zaman sormak gerekir: Peki, İranlı ve Afganlı gençler, hem göçmen hem de Müslüman olduğu hâlde eğitimde bu başarıyı nasıl yakalıyorlar? Bizim de aynısını yapmamız gerekmez mi?

Havo (düz lise) veya vwo (süper lise) diploması çok önemli. Çünkü ancak bu diplomalarla yüksek öğrenime, üniversiteye gidiliyor. Sanat okulları (vbmo) diploması ile üniversiteye gitmek çok zor ve imkânsız gibi.

Onun için her genç, üniversite veya yüksek öğrenime gitmek için önce lise veya süper liseye gitmek zorundadır.

Okul + Etüt = Başarı Bu yaz tatilinde Trabzon ve Gümüşhane’deki billbordlarda bu



Gündem

başarı formülünü gördüm. Ve hemen defterime not ettim: Okul + Etüt = Başarı.

Bu tesbite aynen katılıyorum.

Rotterdam Hugo de Groot (Süper) lisesinde 16 yıl Türkçe öğretmenliği yaptım. O dönemde Türkçe dersi alan öğrencilerimizin hemen hepsi üniversitelerini bitirip başarılı oldular.

Bu başarının sırrı işte bu başarı formülünde yatıyor. Eğer veli evde çocuğunun eğitimini destekler ona etüt (ev ödevleri) yapmada yardımcı ve destek olursa çocuk başarır. Bir lise öğrencisi günde 3-4, haftada 20 saat ev ödevi (etüt) yaparsa okulunu başarıyla bitirir. Bu ev ödevlerinin kendine özgü bir yöntemi vardır.

Bütün bu bilgileri önce veliler ile daha sonrada öğrencilerimizle paylaşırdık.

Ancak liseye gelmeden önce etüt çalışmalarına ilköğretimin 7. ve 8. sınıflarında başlanmalıdır. Bu dönemde çocuklara mutlaka ev ödevleri yapma disiplini ve kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çünkü çocuğun ilköğretimden sonra gideceği okula 8. sınıfta yapılan Cito testi ve alınan puanlar sayesinde karar veriliyor. Şimdi geldiğimiz aşamada bütün velilerimize, STK’larımıza büyük görevler düştüğünü düşünüyoruz. Bu konuda isteyen bütün STK’larımıza gerek yazılı kitaplarımızla gerekse de sözlü yardımcı ve destek olmaya hazır olduğumuzu da belirtmek isteriz.

Gelecek üniversite eğitiminden geçmektedir. Öyleyse hedef üniversite eğitimi olmalıdır. Hollanda’ya göçün 50 yılında ulaştığımız eğitim düzeyi alt sıralarda olamaz. Türkler olarak girişimcilikte gösterdiğimiz başarıyı eğitimde de göstermeliyiz.

Türk Danışma ve Eğitim Vakfı Başkanı - Hollanda Pekünlüler Derneği Başkanı -Güney-Hollanda Eyalet Eski Milletvekili

Hollanda’da siyaset ve biz Türkler...

H

ollanda’da siyaseti belirleyen bir kaç önemli siyasî parti vardır. Bunların en önemlileri Liberal Parti (VVD), İşçi Partisi (PvdA), Hristiyan Demokratlar Birliği (CDA), Demokratlar 66, Sosyalist Parti (SP), Yeşil Sol (Groen Links) ve aşırı sağcı Wilders’ın Özgürlük Partisi (PVV)’dir.

Sayılan partilerin hiçbiri uzun yıllardır tek başına çoğunluğu sağlayamadığı için Hollanda yıllardır koalisyonlar tarafından yöneltiliyor. Ne hikmettir bilinmez, bizim memleketimiz Türkiye’de her yeni gelen hükûmet (veya koalisyon) kendine göre bir siyaset güder, dış politikası iç politikası her zaman değişir. Zamana (veya hükûmetin bilgi ve iradesine) göre siyaset uygulanır. Uzun soluklu bir hedef, vizyon veya çizgi yoktur.

Hollanda ise öyle değildir. Belli bir dış siyaseti ve ana hatları belli bir iç siyaseti vardır. Hükûmetler değişse bile kolay kolay bu çizgilerden şaşılmaz.

Zamanında göçmen olarak Hollanda’ya gelen Türkler, içine kapanık, politikaya katılmayan, Hollanda da olup bitenden haberi olmayan, Türkiye ye bakarak yaşayan, yani Hollanda toplumuna katılmayan, entegre olmayan bir toplum olarak suçlandık. İlk zamanlarda gerçekten de öyleydi. Türkiye’ye geri döneceğiz diye Hollanda toplumuna yeterli derecede katılım sağlamadık.

İçimize kapalı, kendi millî ve dinî görevlerimizi, neslimizi korumak için çaba verdik mücadele ettik.

Yatırımlarımızı Türkiye’ye yaptık, Hollanda’da sade ve gösterişsiz bir yaşantı içerisindeydik.

Ama şimdi, artık öyle değil. Her yerde, her alanda biz de varız. Hem de öyle gösterişsiz ve mütevazi bir şekilde de değil. Dobra dobra, biz de varız, biz de bu memleketin insanlarıyız, ‘bizim de sesimize kulak vereceksiniz, bizlerin de görüşlerine saygı duyacaksınız’ diyoruz ve demeye de devam etmeliyiz.

Türk siyasîlerin, katıldıkları siyasî partilerde sesleri pek çıkmıyordu; parti programı böyle buna uymalıyız, her ne kadar bizim gelenek ve göreneklerimize, tabanımıza aykırı olsa da diyordu siyasetçilerimiz.

Aşırı sağ partilerin oylarının yükselmeye başlamasıyla birlikte Hollanda siyasi partileri Türklerin isteklerini, kültürünü, dilini ve dinî inançlarını dikkate almamakla beraber Türklerin Hollanda toplumuna uyum sağlamalarını bir engel olarak da görmeye başladılar. Daha doğrusu bunu ima eder oldular.

Oylarını Türk seçmenlerinden alarak parlamentoya giren Türk kökenli milletvekillerinin tabanının, yani Türker’in, sesine kulak vermeleri, onların sorunları ve dertleri ile ilgilenmeleri ve bunları da parlamentoya taşımaları hem milletvekillerinin hem de onlara

Uğur Arısoy oy veren biz Türklerin en doğal hakkıdır ve olması gereken de budur. Bu zamana kadar, oy vererek seçtiğimiz milletvekillerinin bizleri seçimden sonra tanımadıklarını ve sorunlarımızla ilgilenmediklerini söylüyorduk. Şimdi iki yiğit ayağa kalktı ve Hollanda toplumunun da önemli bir kesimini teşkil eden Türk’ler üzerinde oynanmak istenen oyunlara karşı çıktı. Parti Programı veya hükûmetin programına uymasa da ‘Türk’ler üzerinde oyun oynayamazsınız’ dediler. Ve bu çıkışlarından geri dönmedikleri için de üyesi oldukları partiden atıldılar. Öncelikle böyle bir cesaret gösterdikleri için kendilerini tebrik ederiz. Her siyasetçi bu kadar cesaretli olamaz. Bizlere düşen de bundan sonra bu iki siyasetçimizi ve bunlar gibi bizlerin de çıkarları için çaba harcayan ve gayret gösteren diğer siyasetçileri desteklemektir.

Zaten biliyorduk ama şimdi iyice anladık ki, artık biz Türklere ne İşçi Partisinden ne Hristiyan Demokratlar Birliği’nden ne de Liberal Parti’den bir fayda var. 2015’de yine seçimler var Hollanda da. Seçme ve seçilme hakkı olan her Türk’ün üzerine bir vazifedir.

Sandığa gidip oyunu kullanmalı ve vereceği oy ile de hangi partilere ders vereceğini iyi bilmeli. Bunun yanı sıra da, ikide bir söylediğimiz, vizyon ve misyonumuzu belirlemeli ona göre de birlikte adım atmalıyız. (uarisoy@gmail.com)







kültür sanat 17 Kalemdâr

Bir film, bir kritik

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Tek çare, başka bir galaksiye gidip yaşamın mümkün olabileceği bir gezegen bulmak....

Gelecekte dünya, nasıl yaşanılmaz hâle gelecek?!

Sevgili okurlarımız, bundan böyle her sayıda vizyondaki, önemli bulduğumuz bir filmi sizinle brilikte seyretmek istiyoruz. Film hakkında yazdıklarımı besleyecek ya da eleştirecek olan okurlarımızın katkılarını da bekliyorum. S.Ö

Düşüyor-uz Almadı mı ahımdan kuş tüyü yastıklar Ayaklarını kıble yüzüme uzatmazdılar Siyasetlerinden bir parça oradan taşırdı her an Kimse duymasın diye ıslıklarını içlerine çalardı çobanlar Annenin kolları arasından sarkan bir kırık dal Gözlerin önünden geçip giderken muhbir, İhbar ediyor ki size yamalı bohçayla Acaba biraz daha mı renkli olsa televizyonumuz...

Kara kediler çiziyor kuyruklarıyla sınırları mahallelerin, Keskin nişancılar vicdanları çok keskin Anne diye bağırdığında altı idi oysa duvarın köşesine tutunmuş büluğu bekliyor şimdi Ebegümecini unutma listenin narin yerine Olmaz ümidimiz yemek sonra tam manasıyla Çimenleri yolmuştu sancılı türküler öncesinde Bir tarif etrafında dönüyor keşmekeş arif Parmak ucuyla yürüyor Fırat’ın üzerinden, Uyandırmak istemeyiz rüyada kabusları, kara-basanları Dudaklarını mühürlüyor diliyle komşu kız Mualla’nın eteğine çar naçar elleri düşüyor tombala Ateşi üşütüyor sırtlarında getirdikleri kambur Hikâyeleri yazılıyor tükenmez ile su üstüne Belki bir menkıbe çıkar diye dipnotları kazıyor köstebek Ağlamak bir bahaneye ihtiyaç duyar gibi şimdi Seyirciler sevgili sirenleri çalınıyor saat başı Dikkat kesildikçe parça parça oluyor beşer Kıtmirin sarkan dili cenneti gösteriyorken Haramiler servetinden akçe apartıyor Ali Baba

Interstellar (Yıldızlararası)





cunst & cultuur

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

F

ilmin hikâyesindeki yaşanan dramatik olayların üstüne yoktur demekle yazıma başlamak istiyorum … Hani okuyucuyu da şok etmek belki yazıyı biraz daha cazip hâle getirebilir …

Gelecekte dünyanın nasıl yaşanılmaz hâle gelebileceğini görmek istiyorsanız, film gerçekten görmeye değer. Dünyada bir kıtlık yaşanıyor ve bitkilerin kökü kuruyor. Bir takım gelişmeler, şu anda çiftçilikle uğraşan, eski NASA-pilotu Cooper’ı gizli bir operasyona sürükler. Bu operasyonun başında Profesör Brand vardır. Tek çare başka bir galaksiye gidip yaşamın mümkün olabileceği bir gezegen bulmak. Fakat uzay bilimiyle artık fazla haşir neşir olmayan bir insanlık görüyoruz.

Tecrübesi sayesinde bu işin başına Cooper getirilir. Fakat Cooper bu görevi yerine getirebilmesi için kızını ve oğlunu dünyada geriye bırakmak zorundadır. Bu yüzden kızı Cooper’ı hiç bir zaman affetmeyecektir.

Geri dönüşü ise bir muammadır.

Dünyadaki zaman algısı uzaydakinden farklı olduğundan dolayı, dünyadaki zaman çok daha hızlı geçmektedir.

Bu yüzdende Cooper’ın kendi çocuklarının Cooper’dan yaşlı olduklarını görürüz filmin sonunda.

Yönetmen Nolan’ın aklındakilerini filme yansıtabilmesi zor gözükse

Yönetmen: Christopher Nolan Oyuncular: Matthew McConaughey (Cooper), Anne Hathaway (Amelia Brand), Wee Bentley (Doyle), David Gyasy (Romilly), Jessica Chastain (Murph), Casey Affleck (Tom), John Lithgow (Donald), Michael Caine (Professor Brand) Süre: 169 dakika Sene: 2014

de, bunu mükemmel bir şekilde becerebildiği kesin. Özellikle filmin bilimsel gerçeklere dayanması izleyiciyi bazen zorlasa bile, hikâyedeki dramatik olaylar filmin özünü teşkil etmektedir ve harika bir maceraya karşı karşıya kalınmaktadır. İnsanoğlunun yaşam mücadelesi, gelecek nesillere bırakmak istediklerimiz, zaman algısı filmin ana temalarıdır.

Oyunculuklar izleyiciyi hikâyeye kilitlemekte ve çok üst düzeydedir.

Film son bölüme kadar çok iyi bir şekilde ilerlemekte ve asıl filmin son bölümünde oyuncuların kapasitesi imtihan edilmektedir. Hikâyenin son bölümünde son noktayı koymak bir takım zorlamaların yüzünden zor olsa da, oyuncular yine de bunu güzel bir şekilde beceriyor. Bilimsel gerçekleri filmin son bölümünde üst düzeyde kullanmak, bilim-kurgu filmlerde genelde görmediğimiz bir bolümle filmi noktalamak izleyiciyi biraz zorluyor ve soru işaretleriyle bırakıyor.

‘Yıldızlararası’ öyle basit bir uzay macerası değildir. Filmin özellikle ilk saatinde hikâyeye giriş ile meşgul olunurken, geri kalan 2 saate yakın bolümde izleyiciyi mükemmel bir şekilde sürükleyen bir hikâyeyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Görsel efektler olağanüstü. Gezegen ve uzay çok güzel tasarlanmış.

Uzak ihtimaller caddesi caminin hemen yanı sıra Bir elinde misk, bir elinde kefen ve birde misvak O kadarda dedim tembihi boynumuzda asılı muska Bir ritim içinde düşüyoruz düşüyoruz düş-ü-yoruz...

Üç saat sonra tekrar bir bilet alıp seyretmek isteyeceğiniz kesin. Hem uzay bilimi hakkında bir şeyler öğrenmek hem de güzel bir vakit geçirmek için.

Film için verdiğim not: 8

Sinan Özgören...

Sinan Özgören, 22 Mayıs 1982, Schiedam doğumludur. Aslen Karamanlıdır. Leiden Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur ve uluslararası hukuk dalında yüksek lisansını tamamlamıştır. Şu anda hukuk danışmanlığı yapıyor ve Millî Görüş Teşkilatının Schiedam Şubesinde Kurumsal İletişim Başkanı olarak görevi alıyor. Gökkuşağı Sanat Vakfında, tiyatro alanında sanatsal faaliyetlerini sürdürüyor.

Hapishane Avlusu - Van Gogh (1890)

nieuws

18 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Gökhan Genç

CPD, üst telden savunacak.

CPD, Türk Diasporası’nı ilgilendiren temalarda, kamu tartış- malarını teşvik edecek, kamuoyuyla düzenli bilgi paylaşacak...

Başbakan Rutte’den Turks Forum’a mektup var Turks Forum, Başbakan’a gönderdiği mektupta kısaca, Hollanda’da 1 milyon Müslümanın olduğunu ve bunların bazı gruplar tarafından yok sayılamayacağını, Müslümanların bayramlarının neden kendisi tarafından kutlanmadığını yazdı ve çeşitli sorular yöneltti.

Turks Forum’un, Başbakan Mark Rutte’ye, gündemde olan konulara değinerek, bazı sorular yönelttiği 17 Ekim tarihli mektubuna, başbakandan 26 Kasım’da cevap geldi.

Forum Başkanı Gökhan Genç, yazdıkları mektubun içeriği ile alakalı şunları söyledi: “Hollanda’daki bütün insanlar gibi Müslümanlarda tabi ki buradaki yasalara uymaları, bundan dolayı da kendilerini burada evlerinde ve Hollanda’nın ayrılmaz birer parçası olarak hissetmeleri gerektiğini ama hiç de öyle olmadığını” ifade ettik. Asıl problemin de bundan kaynaklandığını, Müslümanların önüne devamlı bir engel çıkartıldığını ve suçlandıklarını, her olayda kendilerini müdafaa etmeleri gerektiğini” belirttik.

- Gündemde olan radikalleşme, IŞİD gibi konulardan dolayı böylesine karışık bir zamanda Müslümanların, bayramlarını fırsat bilerek kutlayabileceğini ve bu vesileyle onların ve bilhassa da gençlerin bu renkli toplumun birer üyesi olduklarını verecekleri bu tür mesajlarla hissettirebilme imkânı varken bu fırsatı kaçırdığını, - Hollanda’daki kendini bilmez, toplumdan dışlanmış birkaç kişi hariç bütün Müslümanların aynen bizim gibi her türlü radikalizme ve tabi ki de IŞİD veya Boko Haram gibi radikal gruplara karşı olduklarını, hiç bir şekilde bunları kabul etmediklerini,

- IŞİD gibi terör gruplarının ne Müslümanları ne de İslam dinini temsil etmediğini, - Hollanda’da özellikle Müslüman gençlerin sözlerine değer verilmediğini ve her zaman bir kaç radikal kişinin faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutulduklarını, her seferinde kendilerini savunmaları gerektiğinden dolayı toplumda dışlanmışlık hissettiklerini ve bu sebeple de karşıt görüş oluşturduklarını, - Başbakan olarak Hollanda’da günden güne Müslümanlara yönelik artan İslamofobik olayları sert bir şekilde kınaması gerektiğine inandığımızı, onların bu ülkeye katkılarının çok büyük olduğunun hissettirilmesi, dil, din, ırk gözetmeksizin her insana saygılı davranılması gerektiğini, - Bu tür saldırıların Müslümanların entegrasyonu önünde güçlü bir engel teşkil edebildiğini, - Başbakanın fazla hissettirmemesine rağmen, Hollanda’daki Müslümanların da Başbakanı olduğunu, - IŞİD konusunda Müslümanlara neden bu kadar yüklenildiğini, neden bizler Müslümanlar olarak kendimizi devamlı müdafaa etmemiz gerektiğini, - Ayrıca hiç kimse, radikalleşen gençler ve IŞİD’den dolayı her seferinde bütün Müslümanları sorumlu tutamayacağını belirterek önemli sorular sorduk.”

Başbakan cevabı mektubunda sorduğumuz bazı konulara ve sorularımıza hiç değinmiyor. Hatta bizim yazımızdan sonra ortaya çıkan Asscher ve Motivaction olayına ve yapılanlara atıfta bulunuyor.

Bizler Turks Forum olarak önümuzdaki seneden itibaren Müslümanların dinî bayram kutlamalarında hükûmet veya Başbakan tarafından daha titiz davranmalarını bekliyor ve hatta Başbakanın bir sürpriz yapabileceğini düşünüyoruz!

Her iki mektubu da Turks Forum’un Facebook adresinde bulabilirsiniz: https://www.facebook. com/turksforum.nl/ posts/483466905128224

İkinci 50 yıla ‘emin’ adımlarla giriliyor Hollanda’ya Türk işçi göçünün 50. yılının kutlandığı şu günlerde, Hollanda Türkleri ‘milat’ denebilecek bir adım attı. Mehmet Emin Ateş Başkanlığında kurulan ve basın karşısına çıkan Hollanda Türk Diasporası’nın Sivil Tartışmaları Merkezi (CPD: Centre for Public Debate) resmen kuruldu.

D

iaspora nedir?

Diaspora, sadece işgal, sömürgecilik, zulüm, siyasî nedenler gibi zorlama sonucu olmayan, ekonomik nedenlerden dolayı anavatanını terk eden toplumları kapsayan bir tanımlamadır. Çok sayıda gazetecinin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının hazır bulunduğu toplantıda CPD’nin kuruluş amacı, yapacağı faaliyetlerle birlikte vizyonunun ve misyonun nasıl olacağı konularında bilgi verildi.

Diaspora sorusunu sorarak konuşmasına başlayan Mehmet Emin Ateş, “Ana yurtlarından herhangi bir nedenle kopmuş, yaşadıkları ülkeye uyum sağlamış, yaşadıkları ülkenin vazgeçilmez birer parçası olmuş fakat dil, din ve kültürlerini hâlen yaşatan ve bunu bir sonraki nesillere aktarmak için koruyan topluluklardır. Günümüzde en bilineni Yahudi ve Ermeni Diasporasıdır.

Fakat Alman, Fransız olmak üzere bir çok diaspora da bulunmaktadır. dedi.

Ateş, Hollanda Türk Diasporası’nın kuruluş gerekçesi hakkında da, CPD’nin amacının, Hollanda’daki Türk diasporası ile ilgili, sosyal, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasî ve tarihsel alanlarda anlayışları, araştırmaları, yayınları, algıları ve bilgileri artırmak, bu alanlardaki çalışmaları teşvik etmek ol-

duğunu dile getirdi. Aynı zamanda bu birikimleri, kamusal tartışmalara faydalı olması açısından, geniş kitlelerle paylaşmak olduğunu ifade etti.

temalarla ilgili görüş bildirmekten ziyade, toplumda doğru ve dengeli görüş ve değer yargıları oluşmasına yardımcı olmaktan ibaret olduğunu yineledi.

Akil İnsanlar, diyebilir miyiz?

“Bu oluşuma bir nevi ‘Akil İnsanlar’ diyebilir miyiz?” sorusuna Ateş, “Öyle demeyelim de ‘Akıl eden insanlar’ demek daha doğru olur” diyerek yanıtladı.

Ateş bu bağlamda CPD’nin, Türk diasporasını ilgilendiren temalarda, kamu tartışmalarını teşvik edecek, kamuoyuyla düzenli bilgi paylaşacak, medya ve siyasetteki tartışmaları takip edecek, yanlış algılara dikkat çekecek ve Hollanda’daki Türk NGO’larına (niet-gouvernementele organisatie STK’lar) destek vereceğini dile getirdi.

CPD’nin hedefleri arasında ayrıca amaca ulaşmak için arşivleme, dokümantasyon, bilgi bankası, düzenli bilgi akışı, tarihsel ve kültürel konularda araştırmalar, yayınlar, tematik çalışma gruplarını oluşturmak ve eğitsel geziler düzenlemek olduğu da dile getirildi.

Hollanda toplumunda alışılagelmiş ses duyurma kanallarının yeterince kullanılmadığını ifade eden Ateş, “Siyasiler, medya ve diğer ilgililerin tartışma konularıyla ilgili muhatap bulmakta zorlandıklarını, doğru kişi veya objektif bilgilere ulaşamadıklarını söylemektedirler. Bu kendi tabanına yönelik organizasyon yapısı yüksek olan Hollanda-Türk diasporası için üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

CPD bu açığı hızlı bir şekilde kapatmak için kolları sıvamıştır” ifadelerini kullandı.

Bir Hollanda STK’sı olarak CPD Ateş sunumunda özellikle altını çizerek CPD’nin, Bir Hollanda STK’sı olduğunu, herhangi bir grubu ve tabanı temsil etme iddiası ve iştiyakı olmadığını da söyledi.

Ayrıca CPD’nin konumun gündemdeki

CPD Yönetim Kurulu Resmî olarak kuruluşunu gerçekleştiren Hollanda Türk diasporasının Sivil Tartışmaları Merkezi (CPD: Centre for Public Debate) Yönetim Kurulunda bulunan isimler ise alanlarında deneyimli seçkin insanlardan oluşuyor: Başkan: Mehmet Emin Ateş 2. Başkan: Ejder Köse Genel Sekreter: Songül Akkaya Muhasip: Mehmet Tütüncü Üye: Hikmet Gürcüoğlu CPD’nin Müdürlük Görevi ise Ebubekir Öztüre tarafından yürütülecek.

2006

m ir a rd ed e t t izd o R tin n a me l ı aç hiz i n iz e Y em b şu ‘dan beri

DOĞRU TERCİH YAPTIĞINIZA EMİN OLUN

: :

nieuws

20 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Metin Yılmaz

Gündem

(Groep Kuzu/Ozturk)Selçuk Öztürk-Tunah

“Wij dachten dat dit de PVDA, blijkbaar dus niet”  Her sayıda Hollanda gündemini farklı kişi ve yorumlarla hem söyleşi hem de

görüşler çerçevesinde sizlerle paylaşıyoruz. Geçen sayıda başlattığımız söyleşi serimizde, bu sayıda da Selçuk Öztürk ile Tunahan Kuzu’yu sayfalarımızda ağırlayacağız. Doğukan Ergin’in milletvekillerimizle yaptığı söyleşiyi keyifle okuyacağınızı ve gelişmelerin hangi boyutta seyrettiğine şaşacaksınız... İlgiyle okuyacağınızı ve istifade edeceğinizi umuyoruz.

Mali yıl değişiminde Yılmaz Finans’tan önemli bir hatırlatma Ekonomik kriz birçoğumuzu etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. İş piyasasındaki güvensizlik sürüyor fakat fiyatlar da artmaya devam ediyor. Harcadığımız her Euro’nun hesabını yapar olmaya başlıyoruz. Sağlık sigortası da büyük harcamalardan birini oluşturuyor.

Geliriniz mi düşük, veya sağlık harcamalarınızın az veya hiç olmayacağını mi düşünüyorsunuz? O hâlde, sadece temel sigorta paketini almayı veya yıllık katkı payını yükselterek priminizi düşürmeyi tercih edin.

Bu durumlarda birikmiş bir miktar paranızın olması beklenmeyen harcamaların ödenmesine yardımcı olur. Geliriniz düşük ve yüksek sağlık harcaması mi bekliyorsunuz?

Bu durumda özellikle ek sigortalarını iyi inceleyip beklediğiniz sağlık harcamalarını karşılayacağına emin olun.

Hayırlı ve bereketli yeni bir takvim yılı diliyorum Metin Yılmaz Yılmaz Finans Adviescentrum

K

unnen jullie wat over jullie zelf vertellen? Wie is Dhr. Kuzu? Wie is Dhr. Ozturk?

Kuzu: Ik ben geboren in 1981 in Istanbul als vakantiekindje. Mijn opa is destijds naar Nederland gekomen als gastarbeider, ikzelf kwam naar Nederland toen ik drie maanden oud was. Ik heb de eerste jaren van mijn leven in Rotterdam gewoond, maar dat kan ik me niet herinneren. Vervolgens ben ik verhuist naar Maassluis en heb mijn middelbare school gevolgd in Schiedam. Na mijn opleiding bestuurskunde heb ik gewerkt bij Pricewaterhouse Coopers als adviseur gezondheidszorg. Ik ben politiek geïnteresseerd geraakt van kleins af aan, omdat ik al van kleins af aan ging vertalen voor familie en vrienden bij ziekenhuisbezoeken, gemeente en huisartsbezoeken etc. Ik had toen geen vat op de situaties, maar ik zag dat er duidelijk verschillen waren tussen bepaalde groepen in de samenleving. Er was duidelijk sprake van een achterstandssituatie. Toen ik ouder was ging ik erover nadenken en ging ik op zoek naar mogelijkheden om deze situatie te verbeteren en besloot ik de politiek in te gaan.

Ozturk: Ik ben op 3-jarige leeftijd verhuisd van Turkije naar Nederland.

In Roermond was ik actief als ondernemer en tussen 1998 en 2013 was ik gemeenteraadslid in Roermond. Van 2011-2012 was ik tevens lid van de provinciale staten en sinds 2012 ben ik Twee Kamerlid. Ook ik ben de politiek ingestapt om de achterstandsituatie en ongelijkheid binnen de maatschappij weg te werken.

Dogus: Wij dachten tot de commotie dat u, uw achterban niet voldoende vertegenwoordigde. Wij hebben de pers (vooral tijdens de commotie) goed gevolg en zien daarin dat er intern het een en ander door u werd aangekaart en dat er sprake was van vertegenwoordiging, maar u de ruimte hiervoor niet kregen. Volgens de partijtop is het rapport van Motivaction niet de enige reden dat u uit de

partij zijn gezet. Wat is volgens jullie de reden/redenen?

Kuzu: Waarom denk je dat?

Dogus: Dit hebben wij vastgesteld op basis van een kort verkennend onderzoek in onze omgeving. Daarbij hebben wij van velen gehoord: ‘De Turkse Kamerleden zitten wel in de kamer. Ze zullen heus wel iets doen, maar ik hoor ze niet en zie ze ook nergens’. Tijdens de commotie rondom uw uitsluiting hebben wij juist van die mensen gehoord: ‘Hé, Kuzu & Ozturk hebben hun rug recht gehouden en zijn opgekomen voor haar achterban’.

Velen hebben vanuit de media kunnen lezen dat de discussies rondom de onderzoeken over de Turkse gemeenschap geen incidenten zijn, maar er hele interne discussies aan toegewijd zijn.

Kuzu/Ozturk: Laat ik daar antwoord op geven. In de politiek is het zo dat je bepaalde dingen op de voorgrond doet en bepaalde dingen juist op de achtergrond. Bij grote fracties heb je een taakverdeling en worden de woordvoerderschappen verdeeld over verschillende Kamerleden. De woordvoerderschap integratie lag bij iemand anders. Dan is het zo dat je op de achtergrond binnen de fractie als kamerlid je eigen mening kenbaar kan maken. Toen wij dat deden werden wij vanuit de partij verweten en werd er aan ons gezegd: ‘Waarom hebben jullie het altijd over integratie als het onderwerp ter discussie word gesteld, waarom doen jullie dit?’.

Kuzu: Ik zij toen altijd: ‘Jullie hebben het wel over integratie, maar ik ben integratie’. Wij hebben altijd waar mogelijk binnen en buiten de fractie onze mening kenbaar gemaakt.

Dogus: Hoe is de situatie tot uitsluiting gekomen? Klopt het dat u zichzelf niet de waarden/partijprincipes van PVDA kon vinden?

Kuzu/Ozturk: We hebben ook de afgelopen tijd gezien dat het wrong tussen de relatie met ons en de PVDA. Wij hebben ons mening kenbaar gemaakt en zijn hierdoor in conflict geraakt met de partijtop. De partijtop

heeft geprobeerd ons monddood te maken en dat hebben wij niet geaccepteerd. Het begon met het onderzoek van Sunier & Landman over de Turks religieuze organisaties. De conclusies van het rapport waren helder. De organisaties kwamen positief uit het onderzoek en het bleek dat de organisaties juist een positieve bijdrage leverden aan de integratie.

Vervolgens heeft Asscher hier twee maanden mee gewacht en heeft hij een brief geschreven. Wij hebben hierop een afspraak gemaakt met minister Asscher en hebben hem kritische vragen gesteld. Ons grootste punt was dat de minister de democratische rechtstaat en de grondwet op een lijn zette, in een dimensie zette met wat hij wenselijk vond. Hij vond de organisaties niet transparant terwijl de deuren van de organisaties wagenwijd open stond. De onderzoekers hebben later ook aangegeven dat de conclusies van de minister niet getrokken kon worden op basis van het onderzoek.

Vervolgens kwam het onderzoek van Motivaction over de Turkse jongeren en dat 90% sympathie had voor IS. De conclusies van dat onderzoek werden gebruikt om de brief van Asscher te ondersteunen. Wij hebben direct kenbaar gemaakt dat wij de resultaten niet herkennen, niet accepteren en weigeren de resultaten te geloven.

Wij mochten niet van de partij onze mening richting de media kenbaar maken. Diezelfde middag kwam een journalist van de AD langs en vroeg naar onze mening. Hetgeen wat ik aan de PvdA-fractie heb gezegd , heb ik ook tegen de journalist van AD gezegd. De AD kwam vervolgens met een nieuwsgeving waarin stond dat er ruzie was binnen de PVDA. In de dagen na deze nieuwsgeving hebben wij verschillende gesprekken gehad.

Er werd ons voorgesteld een verklaring te ondertekenen waarin er vertrouwen werd uitgesproken richting Asscher. Deze verklaring zou ons geloofwaardigheid aantasten en wij hadden geen wantrouwen uitgesproken, dus waarom moesten wij vertrouwen uitspreken? Wij hebben deze verkla-

interview

söyleşi 21

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

han Kuzu:

Nederland, hoe komt dit bij jullie over?

Dogus: Zal deze politieke partij op Islamitisch grondslagen gebaseerd worden? Zo nee, waarop?

Kuzu/Ozturk: Ik denk dat de nieuwe partij een partij zal worden waar veel Moslims zich bij prettig zullen voelen, maar het zal ook een partij worden waarbij heel veel mensen die de afgelopen tien jaar hebben meegemaakt dat Nederland is verruwd, verhard en verrechtst. Heel veel mensen die vinden dat Nederland minder tolerant is geworden zullen zich ook prettig voelen bij deze partij.

kon binnen

Dogus: Kunnen we dan stellen op basis van emancipatie?

Kuzu: Wij zullen gaan bouwen op universele waarden. Op basis van acceptatie, verdraagzaamheid, tolerantie, tegen verruwing, tegen verrechtsing en tegen verharding. Ik heb op je eerdere vraag beantwoord met rechtvaardigheid buitenlands beleid. We krijgen veel mailtjes van Nederlanders die ons steun betuigen. Ook daar zullen wij werk van maken.

ring daarom ook nooit ondertekend.

Dogus:Heeft u geen gelegenheid gekregen om de eer aan uzelf over te houden?

Kuzu/Ozturk: Wij wilden altijd dit probleem binnen de partij oplossen.

Wij dachten dat dit kon binnen de PVDA, blijkbaar dus niet.

Dogus: Ziet u een verschil tussen kamerlid Kuzu/Ozturk van 4 maanden geleden en nu? (Hierbij bedoelen wij een verschil qua vrijheid(vrijheid in de zin van dat u zich niet dient te verantwoorden voor iedere uitspraak en dat u geen rekening dient te houden met een coalitieakkoord) Kuzu: Ik zie duidelijk een verschil qua vrijheid. Ik hoef me niet te houden aan een coalitieakkoord en een regeerakkoord. Wij zijn nu volledig vrij om onze mening over een onderwerp zonder rekening te houden met een ander te kunnen uiten. We hebben het nu wel enorm druk. Wij werken nu gemiddeld 70-80 uur per week.

Dogus: Kunt u ons uitleggen wat precies uw meningsverschil met Marcouch was.

Kuzu/Ozturk: Het probleem met Marcouch is –dit hebben we ook in de interview met Volkskrant aangegeven- dat hij aan het liegen is. Marcouch gaf tijdens het algemeen overleg integratie (een dag na het onderzoek van Motivaction) aan dat hij niks wist over de verklaring van ons richting Asscher over dat de minister de Moslims zou moeten omarmen. Marcouch was op de hoogte van onze verklaring en dit hebben wij destijds ook bewezen met mailwisselingen.

Kuzu: Marcouch is iemand die het eens is met ons, maar Marcouch heeft een knopje en als de partijtop op zijn knopje drukt speelt hij de riedel van de partijtop af.

Dogus: Wij zien dat de Kamerleden met een Turks roots (zowel binnen de PVDA als daarbuiten) u niet hebben gesteund. Wat is uw mening hierover?

Kuzu/Ozturk: Iedereen maakt haar/

zijn eigen afweging en daar gaan wij niet over oordelen. Het is aan de Kamerleden zelf om hier zelf een oordeel over te vellen. Wij zagen tijdens de fractieberaad dat de Kamerleden in drie groepen waren verdeeld. De ene groep zei (7 Kamerleden) jullie hebben de afgelopen twee jaar jullie op dit onderwerp zo een houding getoond dat onze wegen scheiden. De tweede groep zei jullie hoeven geen verklaring te ondertekenen. De grote meerderheid (3e groep) zei: ‘teken die verklaring en gooi er zand overheen’. Wij hebben dit geweigerd en zo zijn wij uit de fractie gezet.

Dogus: Wat was de houding van de Kamerleden met een Turks roots?

Kuzu: Dat lijkt met duidelijk. Ik ga daar geen oordeel over vellen. Een van de belangrijkste elementen in Nederlandse democratie is het zelfbeschikkingsrecht. Dit geld ook voor hun.

Zij mogen hun eigen afweging maken.

Wij hebben een andere afweging gemaakt.

Dogus: Tot welke groep behoorde de Kamerleden met een Turks roots?

Kuzu: Dat is niet relevant. Ik zou het aan de Kamerleden zelf vragen.

Dogus: Wij zien dat u op dit moment een grote steun heeft van o.a. de Nederlands-Turkse gemeenschap in Nederland? Hoe wilt u deze steun voortzetten en wilt u dit omzetten naar een landelijke (politieke) beweging?

Kuzu/Ozturk: Na de breuk hebben wij een aantal heftige dagen gehad.

Wij kregen zoveel telefoons en zoveel reacties dat wij het niet hebben kunnen bijhouden. Wij hebben samen dan ook gezegd even de telefoons opzij en nu kijken hoe wij verder moeten. Vervolgens hebben wij in een verklaring mensen uitgenodigd om haar/zijn mening per mail kenbaar te maken. Wij hebben alles momenteel gelezen en zijn bezig met het schrijven van een partijprogramma.

Ozturk: Ik had op de avonden na de breuk in totaal 540 gemiste oproepen die ik niet heb kunnen beantwoorden. Collega Kuzu had er zelfs meer

dan 700. Het was voor ons onmogelijk oom iedereen te woord te staan, omdat politiek niet stopt. De politiek gaat door. Wij waren ook druk bezig met de oprichting van een nieuwe partij (Groep Ozturk/Kuzu), met het leeghalen van onze kamer en de indeling van een nieuwe kamer. Ik wil hierbij iedereen bedanken en bied mijn verontschuldiging aan iedereen die we niet hebben kunnen bereiken.

Dogus: Er wordt gezegd dat er tussen Asscher en Samsom een machtsstrijd gaande is. Ook word er gezegd dat minister Asscher zijn gefaalde integratiebeleid hiermee wilt dekken/ schaduwen en dat u hieronder heeft geleden. Wat is uw inzicht hierover?

Kuzu/Ozturk: Asscher heeft geen profiel kunnen maken op sociale zekerheid en ook niet op werkgelegenheid. De enige mogelijkheid om profiel te maken voor Asscher is hard slaan op de thema integratie. In Amsterdam had hij de profiel als ‘de multiculturele theedrinker’ en in Den Haag heeft hij behoefte aan een ander profiel.

Dogus: Wij hebben vernomen dat u met een voorstel gaat komen om Palestina als staat te erkennen. Bent u van mening dat dit voorstel ervoor zal zorgen dat u een doelwit word van andersdenkenden over dit onderwerp?

Kuzu/Ozturk: Dit is weer een van de voorbeelden waarbij wij in de achtergrond heel veel werk hebben verricht. Wij hebben altijd duidelijk onze mening hierover kenbaar gemaakt. Daarom zien we ook dat er sinds de zomer een ontwikkeling is in de lijn van de PVDA wat betreft dit onderwerp.

Men ziet het niet, maar binnen de fractie hebben wij destijds hard gewerkt hiervoor. Als je in de politiek gaat nadenken over of je doelwit gaat worden of niet kan je beter iets anders doen. In de politiek gaat het over houding en dat je achter je principes staat en ervoor gaat.

Ozturk: Collega Kuzu heeft laatst zijn voorstel in de Tweede Kamer ingediend. Wij hebben het niet alleen

gezegd, maar hebben ook actie ondernomen om Palestina te erkennen.

Misschien is het niet voldoende om met twee zetels Palestina te erkennen, maar men weet dan waar wij voor staan.

Dogus: Wat is de status van uw voorstel?

Kuzu: Wij hebben in Nederland te maken met een politieke werkelijkheid. De meerderheid van de tweede kamer wil Palestina op dit moment niet erkennen als staat. Wij staan achter de tweestatenoplossing. De beide staten in kwestie moeten dan wel een gelijke uitgangspositie krijgen. Wij zeggen daarom ook dat Palestina erkent moet worden om de tweestatenoplossing dichterbij te brengen. Als wij op deze manier doormodderen en achter de VS door blijven lopen komen wij niet verder.

Dogus: Bent u van plan om in de toekomst met meerdere voorstellen komen over internationale kwesties?

Kuzu: Ja tuurlijk. Als er onrecht in de wereld plaatsvind zullen wij ons daar hard voor maken.

Dogus: Wij hebben via uw twitteraccounts vernomen dat u bezig bent met de opstart van een nieuwe politieke beweging. Hoe verloopt dit proces? İn welke fase zit u nu?

Kuzu/Ozturk: Wij zijn op dit moment bezig met een partijprogramma. En daarbij zeg ik gelijk dat dit een moeilijke opgave is. Wanneer de tijd zover is kunnen wij de programma publiceren en zullen met onze achterban een inhoudelijke discussie voeren. Wij houden ons nu aan de naam Groep Kuzu/Ozturk, maar zullen wanneer de tijd rijp is ook met een andere naam komen.

Ozturk: Met deze partij zullen wij de stem van de ongehoorden worden.

Nadat de partijprogramma voltooid zal zijn zullen wij iedereen uitnodigen.

Wij zullen van professoren tot aan fabrieksarbeiders en van academici tot aan ondernemers, iedereen uitnodigen om het partijprogramma te lezen met de vraag: ‘Dit willen wij voor

Dogus: Zo ja, Wij weten dat er ook andere succesvolle lokale initiatieven zijn om een landelijke partij op te richten op islamitisch grondslag zijn. Bent u in staat om met deze lokale partijen een lokale partij op te richten(om mogelijke versnippering te voorkomen).

Kuzu/Ozturk: Laten we vooropstellen dat angst een slechte raadgeving is (angst op versnippering).Wij hebben duidelijk bepaald wat onze kaders zijn. Wij hebben onze grenzen waarin wij willen bewegen bekendgemaakt. Uiteraard zullen wij het gesprek hierover aangaan.

Ozturk: Iedere beweging en iedere politieke partij die met ons in gesprek wilt, krijgt een gesprek.

Dogus: U word de lange arm van Ankara genoemd. Asscher zei in een van zijn uitspraken dat dit bevestigd word door een felicitatie van een Turkse diplomaat op zijn twitteraccount. Wat wilt u hierop zeggen?

Ozturk: Wijst lachend en nee-schuddend naar een foto uit de krant waar een arm op staat.

Kuzu: Wij gaan niet mee in deze discussie.

Op het moment wanneer er wordt gezegd dat Turkije zich bemoeit met binnenlandse aangelegenheden zeg ik dan dat Nederland krachtig genoeg is om via democratisch geëigende wegen racisme en discriminatie aan te pakken. Als ik kijk naar de Tweede Kamer zie veel Kamerleden die uit zijn op escalatie en die uit zijn op verslechtering van de relatie tussen twee landen die al 400 jaar lang samenwerken.

Wij gaan voor deescalatie en zijn voor een oplossing van de problemen hier in Nederland zelf, want racisme en discriminatie komt in Nederland voor en er zijn genoeg onderzoeken die zeggen dat Nederland in de top behoort wat betreft racisme, islamofobie en xenofobie.

Overigens zijn de Kamerleden die uit zijn op escalatie juist die Kamerleden die de problemen op het gebied van racisme en discriminatie in Nederland ontkennen. Ik heb ook gezegd dit zijn afleidingmanoeuvres en dit is een metafoor om de aandacht af te leiden van het werkelijke probleem.

Dogus: Wilt u nog iets kwijt voor de lezers van Dogus?

Kuzu/Ozturk: Wij willen nogmaals iedereen bedanken die ons heeft geprobeerd te bereiken. Ook bieden wij onze verontschuldiging aan, aan diegene die we te woord hebben kunnen staan.

De komende periode zullen wij veel meer en vaker in beraad treden met diegene die een bijdrage willen leveren.

Dogus: Wij danken u voor uw tijd en wensen u veel succes.

Interview: Doğukan Ergin Fotoğraf: Adnan Şahin

«





5









niuews

haber 23

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Sorunlarımız...

Kongre..

Seçmen, İşçi Partisi ile yolları ayrılan milletvekillerinin durumlarını değerlendirdi...

Türkler, PvdA’daki istifalar hakkında ne düşünüyor?

Hollandalı Türkler, Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in entegrasyon politikaları hakkında ve Türk kuruluşlarının şeffaflığı konusunda çıkan tartışmada ters düştükleri partileri PvdA (İşçi Partisi) ile yolları ayrılan milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün PvdA’dan ayrılmalarını değerlendirdiler.

H

ollanda Yozgatlılar Federasyonu Başkanı Nihat Koçak (Leerdam), PvdA’nın bu ülkedeki bazı Türk kuruluşlarının “şeffaf olmadıkları ve entegrasyonu engellediklerine” ilişkin iddialarını kabul etmedikleri için milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk’ün PvdA’dan ihraç edilmelerinin, Hollanda tarihinde kara bir leke olarak kalacağını” söyledi.

Koçak, “Milletvekillerimizin sergilemiş oldukları bu cesur ve dik duruşu, Hollandalı Yozgatlılar olarak tebrik ediyor, can-ı gönülden destekliyor ve yalnız olmadıklarını belirtmek istiyoruz.” dedi.

Ertuğrul Vayne (Den Haag): “Milletvekillerinin partiden ayrılmaları sonucunda PvdA’nın çok büyük oy kaybına uğrayacağı kanısındayım.

‘Artık Türklere yapılan haksızlıklara bir yere kadar, yeter!’ diyorum. Onların bu tutumlarını destekliyorum. Kendi partilerini kurmaları, hem kendileri açısından, hem de bizim açımızdan iyi olabilir. En azından Hollandalı Türklerin de oyu belli olmuş olur.” dedi. “ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPARIZ” Çağdaş Ertem (Utrecht): “Her şeyden önce, iki milletvekilinin partiden ayrılmaları yazık olmuş. Aslında Hollandalı Türkleri temsilen en az 20 milletvekillinin mecliste olması lazım.

Sonuçta birbirimize daha fazla destek olmamız gerekiyor. Yabancı kökenli olduklarından dolayı gözler üstlerinde olacak. Onların işi de zor. Sonuçta bizim haklarımızı da korumaya çalışıyorlar. Bizler üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız.” dedi.

Murat Çiftçi (Rotterdam): “Bana kalırsa güzel bir gelişme oldu. Söylediklerinin arkasında durdular. Daha doğrusu bizlere sahip çıktılar. PvdA ile aynı düşünce ve fikirle olmadıklarını belirttiler. Onların bu fikirlerine, Tunahan ve Selçuk katılmıyorlardı.

Oylarımızın hakkını verdiklerini düşünüyorum. Kurdukları parti ile sağlam bir şekilde yollarına devam ederler ve daha çok yabancılara yönelik politikalar izlerler.” dedi.

Arazat Atam (Utrecht): “Bu iki milletvekilinin partilerinden ayrılma-

larının daha etkili ve güzel olduğu düşüncesindeyim. Özellikle bu istifalar, Hollanda toplumu için bir mesaj oldu.

Ben inanıyorum ki, çok zaman geçmeden adalet yerini bulacaktır.” dedi.

Sabah Merdam (Venlo): “Maalesef iki arkadaşımızın da partilerinden atılmalarını büyük bir haksızlık olarak görüyorum. Onlar hem Hollanda, hem de Türk vatandaşlarının hak ve hukuklarını koruyorlardı. Yaptıkları açıklamalarda, onların bir yanlışlık yaptığını görmüyorum. Ben şahsen kendilerine bu yönde destek veriyorum. Kurdukları partiye uygun bir isim bulunmasını istiyorum. Daha doğrusu, Türk dünyasını çağrıştıran bir isim olmasını isterim.” dedi.

PvdA BU DURUMU ELE ALMALI Mehmet Demir (Den Haag): “Öncelikle bu milletvekillerinin partilerinden atılmaları Hollanda’nın demokrasi anlayışına ters düşmüştür. Fikir özgürlüğü, eleştirme hakkı böyle mi olmalıydı? İki milletvekili, araştırmalardan dolayı neden partiden ihraç ediliyor? Ben şahsen bu iki kişinin parlamento üyeliğinden vazgeçmemesinden yanayım” dedi.

“YENİ PARTİ BARINDIRILMAZ” Burak Arslan (Rijswijk): “Onların sadece Türk oldukları için ihraç edildiklerini düşünüyorum. Özellikle Forum ve Motivacation kurumlarının, Türk gençlerinin İŞİD terör örgütünü desteklediklerine dair söylemleri kesinlikle doğru değildir. Biz Türk’ün düşmanı kim ise, ona karşıyız. Bu İŞİD ve benzeri kurumlar da olabilir. Benim şahsi düşüncem, bu milletvekillerinin PvdA’dan kovulmadan önce kendilerinin istifa etmeleri gerektiği yönünde.

Madem sözümüz yok, o duruma düşmemeleri gerekirdi. Bence kurdukları yeni parti mantıklı bir hareket olmaz.

Hollanda’da kuracakları partiyi barındırmazlar. Kendi partileriyle başarılı olamazlar. Ben, Hollandalı Türklerin başka partiler içerisinde aktif olmalarından yanayım.” dedi.

Tuğçe Avcı (Lahey): “Bence atılmaları doğru bir davranış değildi. Hollanda’da 400 bine yakın Türk yaşıyor.

Bence bu atılmalar, 400 bin Türk’e hakaret oldu. Bu demokrasi dışı uy-

gulamaya karşıyım. Bana göre Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, kurdukları partileriyle çok ileriye gidemezler. Çünkü Hollanda’da Türkleri böyle bir şekilde barındırmazlar. Daha doğrusu, büyük bir parti olamazlar. Kurdukları partiyle seçime girseler ben onlara oy kullanmam. Ben, başka Türk adaylara oy veririm.” dedi.

Gürkan Akçay (Leiden): “Hollanda gibi demokratik bir ülkede böyle bir durumun olması biraz tuhaf. Çünkü kendi düşünceleri ve kendilerine oy veren kişilerin düşüncelerini savundular. Bu durum, Hollanda gibi düşünce özgürlüğünün olduğu bir ülkede kabul edilmemeli. Önlerinin kesilmeleri ise, tuhaf bir durum. Kendi partilerini kurduklarına sevindim. Şimdi tam zamanı. Olayların üstü örtülmeye ve unutulmaya çalışılıyor. Bunu unutturmamaları lazım. Oyum, kendilerinedir.” dedi.

“AKTİF SİYASETTE OLMALARI LAZIM” İbrahim Çitil (Amsterdam): “Tercih, onların tercihi. İsterdik ki kendi partileri içinde mücadele etsinler. Demokratik haklarını kullansınlar. Onların anlattıklarına göre, parti komisyonunda demokratik söylem ve eylemlerin olmadığından dolayı partiden ayrıldılar. Ayrıca, bu dik duruşlarından dolayı kendilerini kutluyoruz.

Diğer taraftan, içinde yaşadığımız topluma daha iyi entegre olmayı ve ayaklarımızın yere basmasını da arzuluyoruz. Türk insanı ve Müslümanlar olarak buradaki demokratik partilerin içerisinde yer almaları gerektiğine inanıyorum. Kurdukları parti için de, kamuoyu araştırmaları yaparak bir yol izlemelerini tavsiye ederiz.” dedi.

Fatma Öz (Rotterdam): “İstifalara çok üzüldük. Hollanda demokratik bir ülke. Böyle durumlarda kendi fikirlerini savunacak insanlar partiden çıkarılıyorlar ise bu bizlerde bir soru işareti oluşturur. Kurdukları partinin hayırlı olmasını diliyorum. Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, güzel bir davranış sergilediler, sözlerinin arkasında durdular. Atılma sebeplerini, fikirlerini rahat söyleyememelerine bağlıyorum.” dedi.

(Haber - Basri Doğan)

Utrecht Türk Kültür Merkezi kongresi yapıldı

kurulumuzun emrinde bir nefer olaraktan yer alacağını belirten Çiftçibaşı konuşmasını tamamlamış oldu.

Faaliyet ve muhasebe raporunun okunmasının ardından yeni yönetim, denetleme ve disiplin kurulu seçimine geçildi.

Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Utrecht Türk Kültür Merkezi 20. olağan kongresini yeni binasında gerçekleştirdi. Kongre Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı.

Oluşturulan divan başkanlığına Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreteri Erim Uğurlu, divan üyeliklerine ise Hollanda Türk Federasyon Genel Muhasibi Sadettin Şimşek ve Utrecht Türk Kültür Merkezi eski Başkanı Mustafa Güzel seçildiler.

Yapılan seçim sonucu Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilen Salim Çam teşekkür konuşması yaptı. Çam geçmiş dönemlerde görev yapmış bütün yöneticilere teşekkür ederek onlardan almış olduğu bu bayrağı onlarında desteği ile daha yukarılara taşımak için her türlü fedakârlığı yapacağını bildirdi.

Hollanda Türk Federasyon adına konuşmacı olarak kürsüye davet edilen Hollanda Türk Federasyon Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Bahtiyar ise yapmış olduğu konuşmada Hollanda’da yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi verdi. Bahtiyar Hollanda Türk Federasyon çalışmaları hakkında da bilgi verip, Utrecht Türk Kültür Merkezi yeni yönetimine de başarılar diledi. Çeşitli temaslar için Hollanda’da bulunan Mucur Belediye Başkanı Ali Şahin de, kongre katılımcılarına kısa bir selamlama konuşması yaptı.

Kongrenin açılış konuşmasını Teşkilat Başkanı Yavuz Çifitçibaşı yaptı. Çiftiçibaşı yapmış olduğu duygusal konuşmada birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı. 16 yaşından bugüne kadar teşkilatımızın değişik kademelerinde görev yaptığını ve bundan büyük gurur duyduğunu bildirdi. Bugünden itibaren ise seçilecek olan teşkilat başkanımızın ve yönetim

Açılış....

Elite Grup’tan görkemli açılış 10 yılı aşkın süredir ‘Mali Müşavirlik, Seyahat Bürosu, Çocuk Kreşi ve Proje Danışmanlığı’ alanlarında Utrecht ve çevresindeki müşterilerine hizmet veren Elite Grup, yeni hizmet ofisini görkemli bir törenle hizmete açtı.

Fuar ve Sergi Sarayı Jaarbeurs’a yakın olan Admiraal Helfrichlaan caddesinde bulunan ve geniş bir kullanım alanına sahip Elite Grup’un açılış resepsiyonuna, başta Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen, Deventer Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Hasan Önoğul, THY Rotterdam Bölge Acentesi Hüseyin Cin, Benelüks Trabzonsporlular Derneği Başkanı Aydın Bayka, şirketin Avukatı A. P. Van Stralen, şirketin Menajeri Türkan Kandemir, işverenler, politikacılar ile Türk ve Hollandalı davetliler katıldı. Elite Grup Yönetim Kurulu Başkanları, Mali Müşavirler Ayşegül Kalem ve Özlem Osanmaz, yaklaşık 3 saat süren resepsiyonda davetlilerle yakından ilgilendiler. Ayşegül Kalem ve Özlem Osanmaz, “İlerleyen zaman içerisinde hizmet verdiğimiz ofisimizin ihtiyaca cevap verememesi nedeniyle daha geniş ve büyük yer arayışına girmiştik. Başta kendi vatandaşlarımız ve diğer milletlerden müşterilerimize daha iyi ortamda hizmet verebilmeyi

ümit ettiğimiz yeni işyerimize kavuştuk. Dolayısıyla bu yeni işyerimizin açılışı ile Elite Administratiekantoor ve Elite Reizen şirketimizin 10.yıl kutlama resepsiyonuna katılımlarınız bizleri fazlasıyla memnun etti. Elite Grup olarak ‘Mali Müşavirlik, Seyahat Bürosu, Çocuk Kreşi (Moederskind) ve Proje Danışmanlığı’ alanında hizmet veriyoruz. Öte yandan da Türkiye’de tarım sektöründe bir projeyle meşgulüz.” şeklinde konuştular.

Hollanda’da eğitimini tamamlamış, genç ve üstelik bayan olan 2 arkadaşın, 10 yıldır başarılı şekilde çalışmalarını sürdürmelerinden dolayı son derece memnuniyetini dile getiren Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen, “Utrecht’te böylesi bir şirketin olması, burada yaşayan toplum için bir kazanç. Aynı çatı altında, farklı sektörlerde iş yapmak pek kolay değil ancak bunu başardıkları için iki genç girişimci bayanı kutluyorum.

Esasında benim burada tebrik etmek istediğim kişiler, Ayşegül ve Özlem hanımların ailesi. Gerçekten onların desteğiyle buralara gelmişler. Planlı, programlı çalışarak, daha büyük ve güçlü şirket haline gelmeleri temennisiyle yeni ofisiniz hayırlı olsun.” şeklinde konuştu.Bu şirketin, Hollanda’da yaşayan Türk toplumunun 50 yılda nereden nereye geldiğinin en bariz göstergesi olduğunu belirten Deventer Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Hasan Önoğul da, Elite Gurup sahiplerine başarılar diledi.

nieuws

24 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014



Şube idarecileri toplandı... İGMG Başkan Yardımcısı-Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam:

“Hepimiz

yürüyen birer Kur’an olmalıyız”

Abdulhalim İnam:

Millî Görüş Güney Hollanda İslam Federasyonu, genişletilmiş şube yönetim kurulları ile Leerdam’da bir araya geldi.

P

rogram Leerdam teşkilatının geçici olarak kaldığı İslam okulu binasında başladı. Bay bayan tüm cemiyet yöneticilerinin katıldığı programın açılış Kur’anı Kerim’i Zekeriya Budak tarafından okundu.

Teftiş Başkanı ve Teşkilatlanma Başkan Vekili Mehmet Yücel’in yaptığı yoklamanın ardından toplantıya başlanıldı.

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan: “Sıkıntılı süreçten geçiyoruz...”

Federasyon Başkanı Mehmet Erdoğan Konuşmasının başında, Bölge Yönetim Kurulu üyesi ve Teşkilatlanma Başkanı Abdullah Aşıran’a babasının vefatı nedeniyle baş sağlığı diledi. Hem onun hem de tüm geçmişlerimizin ruhuna birer Fatiha hediye edilmesini istedi.

Rotterdam Birlik Cemiyetinde yapılan istişare sonucu göreve getirilen Cafer Gümüş’ü başkanlara tanıtan Erdoğan, Gümüş’e başarılı çalışmalar diledi ve bölge olarak her daim yanında olacağını beyan etti. Geçtiğimiz hafta Almanya’da yapılan Kur’an-ı Kerim tilavet yarışmasında birinci olan Emine Tunç’a (büyükler kategorisinde) ve ikinci olan Zeynep Yücetaş’a (küçükler kategorisinde) ve onları çalıştıran hocalarına teşekkür etti. Cemiyetlerden bu tür başarıların devamını beklediğini ifade etti.

Sıkıntılı bir süreçten geçildiğinin altı çizen Erdoğan “Ama bu dünyanın sonu

değil. Son yıllarda İslam’a karşı yürütülen bir islamifobya var. Dört İslami kuruluş hakkında yapılan bir araştırma var. Teşkilatımız hakkında çok ağır bir suçlama olmamasına rağmen bu şekilde gündeme gelmek rahatsız edici bir durum. Biz her zaman gençlerimize içinde yaşadıkları topluma karşı saygılı olmalarını öğütlüyoruz. Burasının bizim kalıcı vatanımız olduğunu söylüyoruz. IŞID’ın, İslam adına yaptığını iddia ettiği katliamları asla tasvip etmiyoruz.

Bu konuda İslam ulemasının tek ses olarak konuşmaları gerekmektedir.”

Erdoğan konuşmasının sonunda cemiyet başkanlarının rutin çalışmalarına değindi. Başkanların her birinin kendine has sorunları olduğuna dikkat çeken Erdoğan bu konuda herkesin elinden geleni yapması gerektiğini söyledi. Her bir cemiyetin özel durumları ile ilgilenildiğini Leerdam’dan sonra Schiedam’ın da genel merkez tarafından eğitim projeleri kapsamında infak çerçevesinde desteklemeye aldığını belirterek bunun sevindirici bir gelişme olduğunu belirtti.

Hasan Hüseyin Göğüş: “İçi boş bir raporla, İslam töhmet altında bırakılmaya çalışılıyor” Kurumsal İletişim Başkanı Hasan Hüseyin Göğüş kısa bir sunum yaparak yöneticilere son günlerde siyasi arenada yaşananlar hakkında bilgiler verdi.

Son zamanlarda Müslümanlara karşı

Nefis terbiyesinin şartları...

“Allah’tan güzel şeyler istemek. Hoşgörülü olmak. Dilimizi korumak. Şeytanın vesveselerinden sakınmak, fuhuş ve çirkinliklerden kaçınmaktır. Kötülükleri elimizle, dilimizde engellemeye çalışacağız. Hiç olmazsa kalbimizle buğz ederek tavrımızı koymalıyız. Affetme duygularımızı geliştirmeliyiz.”

“Tövbe ve istiğfar bizim için çok önemli. Bunu Efendimiz gibi her gün 70 defa 100 defa yapacağız.

Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. Evrad-ı şerifleri günlük olarak ailecek okuyalım. Millî Görüşçü’nün görevleri; günlük Kur’an okuyacak. Okuduğunu anlayacak ve ona göre hayatını tanzim edecek. Kur’an da tekrar tekrar hep aynı yeri de okusanız her okuduğunuzda size yeni bir şey öğretir”

yapılan hücumu ve bu duruma nasıl gelindiğini kısaca anlattı. Uyumdan sorumlu bakan Asscher’ın Müslümanlara bazı mecburiyetler getirmek için harekete geçtiğini ve dört Müslüman kuruluş hakkında araştırmalar yaptırdığını bunlardan çıkan sonuçları ve daha sonra yaşanan gelişmeleri anlattı.

NIF Bölge Gençlik Başkanı Bahri Bulut, toplantıda bir yıl önce Rotterdam’da kapatılan Ibni Ghaldoun Müslüman ortaokulunun devamı olarak yapılanan Avicenna College’nin kısa bir duyurusunu yapan Bahri Bulut yeni sezon için kayıtların başladığını dolayısıyla başkanların bu konuda duyarlı olmalarını istedi.

Abdulhalim İnam: “Milli Görüşçünün emeklisi olmaz” Genel merkezden toplantıya katılan Başkan Yardımcısı ve Eğitim Başkanı Abdulhalim İnam bir sunum yaparak nefis terbiyesi konusunu işledi ve özetle şunları söyledi: “Bizim yolumuz uzundur, biz birer maraton koşucusuyuz. Milli Görüşçü’nün emeklisi olmaz. Biz her halükârda ve her zaman görev başındayız. Tebliğ makamında bulunan kişilerin anlattıkları NUR’un karşıya yansıtabilmeleri için önce kendilerinin nurlanmaları gerekir. Aksi hâlde o nuru anlatamayız.

O nedenle nefis terbiyesi yapılması bu bakımdan çok önemlidir. Nefis terbiyesinin bir takım şartları vardır.

Bunlardan bazılar, Allah’tan güzel şeyler istemek. Hoşgörülü olmak. Dilimizi korumak. Şeytanın vesveselerinden sakınmak, fuhuş ve çirkinliklerden kaçınmaktır.

Biz Allah’a gerçek manada inanacağız.

Hepimiz yürüyen birer Kur’an olacağız. Hz. Ömer Kur’an okurken önce okuduğu bir sureyi hayatına tatbik eder daha sonra diğer sureyi okumaya başlardı. Ömer misali olmalıyız. Bize zarar vermeye gelenler bizden zarar gelmeyeceğini öğrenerek gitmeli. Kötülüklere engel olacağız. Elimizle, dilimizde engellemeye çalışacağız. Hiç olmazsa kalbimizle buğz ederek tavrımızı koymalıyız. Affetme duygularımızı geliştirmeliyiz” Hepimiz dünya denen gemideyiz. Gemi batarsa hepimiz batarız.

Kara kadının oğlu...

Bir gün sahabeden Ebu Zer’in Bilâl-i Habeş’e “Kara kadının oğlu” diye hitap etmesinin ardından Bilâl bu durumu Efendimize şikâyet ettiğinde Peygamberimiz Ebu Zerr’e kızarak ‘gidip ondan helallik almasını’ buyurur. Bunun üzerine Ebu Zerr gider ve Bilâl’in kapısının eşiğine başını koyarak yatar ve şöyle der; “o kara ayaklarınla yüzüme basmadan buradan kalkmayacağım” Bunun üzerine Bilâl onu derhal affeder ve “O yüz basılmaya değil öpülmeye layıktır” diyerek onu öperek yattığı yerden kaldırır ve kucaklar. Din kardeşleri olarak birbirimizi bu duygularla hoş görüp bağışlamamız gerekir.

“Şükür sahibi olacağız” Efendimizin; geçmiş ve gelecek günahlarının affedilmiş olmasına rağmen gece gündüz ibadet edişini çok iyi anlamamız lazım. Tövbe ve istiğfar bizim için çok önemli. Bunu Efendimiz gibi her gün 70 defa 100 defa yapacağız.

Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. Evradı şerifleri günlük olarak ailecek okuyalım. Millî Görüşçü’nün görevleri; günlük Kur’an okuyacak. Önemli olan Kur’an-ı anlamak ve onunla hemhâl olmaktır. Kur’an da tekrar tekrar hep aynı yeri de okusanız her okuduğunuzda size yeni bir şey öğretir. Onun böyle bitip tükenmez bir bereketi vardır. Ve tabii ki, cemaatle olmaya devam edeceğiz.

“Kendimiz anlatamıyoruz” Biz kendimizi anlatmakta sıkıntılıyız.

Ne zaman biz bunu güzel yapsak “ya demek siz böyle miydiniz” diye tepki veriyorlar. Müslümanın imanı halis yağ gibi olmalıdır. Münafığın alametleri biz de olmamalıdır. Vehme düşmemeliyiz.

Vehim nedir? Dünyayı sevmek fakirlikten korkmaktır.

Tevekkülü iyi anlamalıyız. Devemizi sağlam kazığa bağladıktan sonra tevekkül edeceğiz. Ümit ve korku arasında bir hâl içerisinde olmak lazımdır. Bir taraftan kazanmış kadar emin, diğer taraftan kaybedecek gibi korku içinde olacağız.

Rabıta-ül mevt... Ölümü düşüneceğiz. Ölüm, lezzetleri bozan ve kaçıran şeydir. Ölümü unutmayan adam dünyaya meyletmez.

Rabıta-i ihvan kardeşlerimizi düşüneceğiz. Aynı dünyada yaşan Somaliliyi düşünebiliyor muyuz? Empati yaparak. Bunu her gün yapmalıyız. Ve teheccüd namazına önem vereceğiz. En az haftada bir gün, mesela pazartesi günleri teheccüde kalkacağız”



Toplantı, gelen sorulara verilen cevapların ve Başkan Mehmet Erdoğan’ın değerlendirme konuşmasıyla sona erdi.

Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

Teşkilatımız hakkındaki suçlama ile gündeme gelmek rahatsız edici bir durum.

Biz her zaman gençlerimize içinde yaşadıkları topluma karşı saygılı olmalarını öğütlüyoruz. İslam adına yapıldığı iddia edilen katliamları asla tasvip etmiyoruz.

Bu konuda İslam ulemasının tek ses olarak konuşmaları gerekmektedir.”









actualiteit

aktüalite 25

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Gündem

“Dünlerimizin genç nesiller tarafından bilinmesi lazım”

T. C Lahey Büyükelçiliğinin manevî himayelerinde ve Son Medya sponsorluğunda MAT Organize tarafından düzenlenen Kleurrijke Dans 50. Yıl Göç Turnesi başladı.

2

Aynı saatlerde Hollanda’nın çeşitli şehirlerinde Türkiye’den gelen ünlü sanatçıların da sahne aldığı değişik program ve konserler olmasına rağmen, GÖÇ Turnesine gösterilen ilgi, başta dansçılar olmak üzere Halk dansları kurucusu ve organizatör Mehmet Ali Taşdemir’i ziyadesi ile memnun etti. Şair-yazar ve Gazeteci Yavuz Nufel’in 50 yıllık göç tarihini 10 yıllık dilimler hâlinde, Hollandalı Türklerin sağlıklarında birikimlerine,

dönüş planlarından konutlarına kadar bir çok başlık altında anlattığı 50 yıllık göç serüveni davetlileri zaman zaman güldürürken, zaman zaman da hüzünlendirdi.

Yavuz Nufel kendi yazdığı ‘Gurbetçi Destan’nından şiirlerle renklendirdiği anlatıda, “Daha aydınlık ve başarılı yarınlarımız için dünlerimizin genç nesiller tarafından bilinmesi lazım” dedi.

Programın final kısmında sahne alan yaşları 7 ile 10 arasında değişen minik dansçıların gösterisi finale yakışır şekilde oldu.

Davetliler arasında bulunan T. C Lahey Büyükelçiliğinde görevli Elçi Kurtuluş Aykan, bir teşekkür

konuşması yaparak başta genç dansçıları olmak üzere, Mehmet Ali Taşdemir’i ve Yavuz Nufel’i kutladı.

Bu gösteriyi ve dinletiyi Hollanda’da bulunan herkesin izlemesi gerektiğini ifade eden Aykan, kendisinin beşinci kez izlediğini ve her izlediğinde ayrı bir keyif aldığını dile getirdi.

GÖÇ anlatısı ve halk dansları turnesinin bir sonraki programı 14 Aralık tarihinde Hollanda’nın Lelystad şehrinde gerçekleşti. Son gösteri ise 19 Aralık günü Tilburg’da yapıldı.

Haber Merkezi

«

İki Türk şirketi Hollanda’nın en başarılı 10 şirketi arasında Hollanda’da geleneksel olarak her yıl düzenlenen “Yılın en başarılı şirketi” yarışmasında son 10’a kalan adaylar arasına Türk işadamlarına ait iki firma da girmeyi başardı. Hollanda Türk işadamları Derneği Başkanı (HOTİAD) Hikmet Gürcüoğlu, konuyla ilgili olarak yaptığı basın toplantısında, bir özel televizyon kanalı tarafından düzenlenen yarışma için farklı sektörlerden belirlenen 10 aday arasında beyaz peynir üreticisi Şerif Aktürk’e ait Özgazi ve Yusuf Erbil’e ait yazılım şirketi Erniesoft’un da yer aldığını açıkladı.

ortaummet_45@hotmail.com

İbrahim Turgut

Bir kitapla yüzleşmek…

50. Yıl Göç turnesi başladı 50 civarında öğrencisi ile Hollandalı Türk gençlerine Halk danslarını sevdiren, öğreten ve uluslararası festivallerde boy gösteren Kleurrijke Dans Okulu, 50. Yıl Göç Turnesinin ilk ayağı Capple a/d İjssel ISALA salonunda gerçekleşti.

Yaklaşık 400 kişinin izlediği Halk Dansları gösterisi ve Göç anlatısı görülmeye değerdi.

Türkiye’nin çeşitli yörelerine ait Halk oyunlarını sergileyen Kleurrijk Dans Okulu öğrencilerinin gösterileri, davetliler tarafından sık sık alkışlarla takdir edildi.

Mihenk

Bu günlerde okuduğum ve faydalandığım en önemli kitaplardan birisi de, MGV tarafından yayınlanan eserler arasında çıkan, ‘DAVAM’ adlı kitaptır. Bu kitap, her hangi birisinin kaleminden çıkan kitap değildir. Herkes kitap yazabilir.

Yazılan her kitap ‘okunur’ anlamına gelmez. Yalnız her yazılan kitap, yazarıyla orantılı itibar görür. İlgi ve alaka bu temel ilke ile mütenasiptir.

Bu demektir ki, her yazılan kitap, yazarıyla orantılı kıymet arz eder. Önemli olan, bu kitabı, kimin yazdığıdır. Hele bu kitabı yazan zatın, toplumu, fikirleriyle arkasından sürükleyen ve onları kurduğu fikir ve aksiyon mektebinde yetiştirerek dava adamı yaparak, çeşitli sıfatları taşıyor olması, onu ilgi odağı hâline getirir ve böylelikle kitabın okunmasını ve daha fazla ilgi ve alaka çekmesini sağlar.

Bir fikrin öncüsü, bir hareketin kurucusu olan bu Muhterem zat, dünyanın en önemli hareketlerinden birinin lideri, Ümmetin Hocası, Muhterem Necmeddin Erbakan olursa, insanların merakını daha da celb eder ve müsbet sonuç meydana gelmesini sağlar. Bütün insanlık için hayatı boyunca ne tür hizmetler yaptığını bütün bir âlem bilir. İnsanlık için; barış için, adalet için, nelere katlandığını ve kendisine ne zulümlerin reva görüldüğünü, idrak, iz’an vicdan sahibi olan herkes bilir ve ona göre düşünür. Şiddetin kol gezdiği bir dönemde, gerek Meclis’te ve gerekse dışarda insanları, nasıl teskin ettiğini, tarih kaydetmiştir. Çünkü onun hareketinde ve inanç dünyasında şiddete yer yoktu. Barış ve kardeşlik vardır…

Bu kitaptan bazı pasajları paylaşmak istiyorum. Yarım asra yakın bir zaman diliminde, çalışmalarıyla ve güçlü enerjik yapısıyla göz dolduran bu insan, zaman zaman bazı şahıslar tarafından insafsız derecesine varan eleştirileriyle rencide edilmiş, fakat inandığı DAVA’dan taviz vermeden, kutlu yürüyüşüne devam ederek, hayatının son nefesine kadar, Hakk’ı ve hakikati anlatmaya devam etmiştir. Bu eleştiriler, sadece belirli bir kesimden gelmemiş, bazı İslamî oluşumların öncülerinden de gelmiş ve daha sonra onların yanlışlıkları, Hoca’nın doğruluklarını göstermiştir.

O eleştirilerden bir tanesi, davasının sadece politik bir hareket olma iddiasıdır. Bu iddiaya karşı cevabı, sosyal barışı esas alan hareketini bunun üzerine bina eden bir lider, barış dini olan İslam’ın ve barış anlamına gelen bu inanç sistemini, başka kalıplara sokulamayacağını vurgulayarak, ‘İslam Davamız’ başlığıyla bu kitapta şöyle verir: “İslam’ın dışında, hiçbir hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayra vesile olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz” Bu kadar hassas bir dengeyi kurarak ifade eden bir lider, bu tür eleştirilerin muhatabı olması mümkün değildir. İslam’ın barış dini olduğunu ve bu anlamı ifade ettiğini, her yerde söylemiş, bu perspektiften

baktığını karşıtlarına çekinmeden ifade etmiştir. Savunduğu ve yıllarca bıkmadan dillendirdiği Adil Düzen teorisini şöyle ifade eder: (İslam demek; ilim, çağdaşlık, sosyal adalet ve adil düzen demektir).

Savunduğu mefkûreyi kitabın da anlatırken şöyle der: (Millî Görüş, mevcut herhangi bir düşünce veya hareketin reaksiyonu değildir.

Doğrudan doğruya bir ilim ve fikir aksiyonu olarak ortaya çıkmıştır. Millî Görüş Hareketi’ni ortaya çıkaran sebepleri ve mücadelemizi anlamak için, nasıl bir dünyada yaşadığımızı, bugünkü mevcut dünya düzeninin nasıl ortaya çıkıp işlediğini bilmemiz gerekir). Bu kadar geniş ufku olan bir lideri anlamak, ilimden, ön yargısız olmaktan, edep, haya ve samimiyetten geçer… İki yüz elli sayfalık olan bu eseri okuduktan sonra, belirli bir fikre ulaşmak mümkün. Daha önce yanlış fikre sahip olanlar, bu kitap sayesinde, doğru bilgi edinmenin erdemine ulaşacak ve tashihi fikir yapmanın mutluluğunu yaşamış olacaklardır.

Diğer yandan, kitaptan paylaşacağımız önemli nokta, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan, eğitim politikasının hangi kriterlere uygun olması gerektiği hususudur. Bununla ilgili olarak şöyle der: “Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun, onu tatbik edecek insanın içerisine hak ve adalet sevgisi girmemişse, netice tersine tecelli edecek, adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hâkim olacaktır. Millî Eğitim politikamızı bu ana hedeflere yönlendirmek, ders ve müfredat programlarını devlet eliyle teşvik ve takviyesine çalışmak durumundayız” Bütün konuşmalarında ve yazılarında, referans olarak dayandığı yer ortadadır. Bu da inancıyla alakalı prensiplerdir. Bu hususta referans olarak gösterdiği ve işaret ettiği umdelerin, inancıyla mütenasip evrensel prensipler olduğunu görmekteyiz.

Yine savunduğu Adil Düzen’de, insanların hangi haklara sahip olacaklarını sayarken: “Adil Düzen’de, hangi inançtan, hangi soydan olursa olsun bütün insanlık doğuştan gelen ve değişmeyen haklara sahiptir. Bunlar peygamberlerin öğrettiği haklardır.

Herkesin ifade hürriyeti, öğrenim hürriyeti, örgütlenme hürriyeti, yaşama hürriyeti, ibadet etme hürriyeti vardır. Bu hürriyetlerde bir noksanlık varsa o ülkede insan haklarından bahsedilemez. Bunlar temel insan haklarıdır. Hak dediğimiz zaman bunu böyle kabul edeceğiz” diyordu.

Sonuç olarak diyeceğim şudur ki: Yukarıdaki pasajlarda yer alan, İslam, Adil Düzen, eğitim gibi gerçeklere, dikkatinizi çekerek, bir soruyu sizlere yönelterek, bu yazımıza son verelim: Kitaptan yaptığımız alıntıların, İslam hukukuyla çatışır bir tarafı var mıdır? Vereceğiniz cevabı duyar gibiyim. “Elbette ki yoktur” diyorsunuz. Öyle ise, bu hakikatler etrafında kümelenen insanlar, dünya ve ahiret anlamında kazançlıdır.

Kaybedeni yoktur!.. Ne mutlu Hakk’ı ve hakikati kavrayanlara… Allah Hakk’ın ve hakikatin yanında yer alan kullarından eylesin!.. Şeytanın desiselerine kulak verip fikri erozyona müptela olan, istikamet sahibi olamayan kardeşlerimize hidayetler nasip eylesin!.. Amin…

nieuws

26 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

“Bizler davamız ile şerefkâr oluruz” Kadınlar Teşkilatı, 11. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması yapıldı

“Kur’an, bütün insanlar için, hidayet, rahmet ve şifadır” Kadınlar Teşkilatı (KT) İrşad Başkanlığı tarafından düzenlenen 11. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması ve Mâide-i Kur’an programı 15 Kasım’da Bielefeld Stadthalle’de gerçekleştirildi. Yıllardan beri başarıyla sürdürülerek artık bir gelenek hâlini alan Kur’an tilavet yarışmalarının 11.’si yaklaşık üç bin Müslüman kadını Bielefeld’de buluşturdu.

B

çalışmaları devam ettirerek, evlatlarımızın Kur’an eğitimlerini desteklemek ve onları geleceğin Kur’ân-ı Kerîm muallimeleri olarak yetiştirmek.” şeklinde konuştu.

Kadınlar Teşkilatı İrşad Birimi tarafından bölgelerde Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmasında birinci olmuş ve derece almış öğrencilere, “Al-Huda” kursu adı altında, bir özel eğitimi düzenlediklerini hatırlatan Şeker, “Amacımız bu

“Kur’an asıl yurduna hasret çeken ruhlarımızın vuslatıdır” Programa 15 farklı ülkeden katılım olduğunu ifade eden KT Başkanı Hatice Şahin, “Buraya Kur’an aşkı ile akın ettiniz. Toplanmamıza vesile olan genç kardeşlerimiz var, şu an kalpleri heyecanla atan şube ve bölgelerde yarışarak finale kadar tırmanan11 finalistimiz var. Bu güzel yavrularımızı kutluyorum. Hepsini tebrik ediyor, başarılar diliyorum. Bunlar bizim yıldızlarımız, bunlar bizim pırlantalarımız Geleceğimizi inşa edecek bu pırlantaların yaşamış oldukları topluma yararlı fertler olmaları için kendilerinin ellerinden tutacak, teşkilat olarak, idareciler olarak anne-baba olarak onlara yol göstereceğiz, fırsatlar tanıyacağız. Bu sene bir ilk olarak hafız kızlarımızı ağırlıyacağız. Avrupa şartlarında Hollanda’da, Fransa’da, Avusturya’da hem okula gidip eğitimlerini sürdürdüler hem de hafızlıklarını tamamladılar ve icazetlerini aldılar. Hafize kızlarımızı gönülden kutluyorum. Bu sene ilk olarak bu dört kızımı taçlandıracağız. Gelecek yıllarda sayılarının artmasın adına dua da bulunacağız. Hafızlığa rağbeti görüyoruz, hafızlık konusunda gayret

aştan sona değin Kur’an ile yoğun bir içerikle gerçekleştirilen programda, KT İrşad Başkanı Nermin Şeker Neml suresi ve Yûnus Suresi’nden ayetlere atıfta bulunarak, Kur’an’ın bütün insanlar için, hidayet, rahmet ve şifa olduğunu vurguladı. Şeker sözlerine şöyle devam etti: “Kur’an-ı Kerim yaratan ile yaratılan, Allah ile insan arasında bir köprüdür.

Yüce Rabbimizin ziyafet sofrası olan Kur’an, bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur’an’ın deyimiyle tutundukları zaman insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak ve tutunanların birlik ve beraberliğini sağlayacak ve doğruya götürecek olan bir iptir. İnsanlık ne zaman Kur’an’a yönelmiş ve onu rehber edinmişse, en ileri medeniyetlere sahip olmuştur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bizler de kişiliğimizi, karakterimizi, bugünümüzü ve yarınlarımızı Kur’an’la inşa etmeliyiz. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm, hiçbir ayırım yapmaksızın bütün beşeriyeti kucaklayarak, karşılaşılan her türlü ihtiyaca en gerçekçi, makul çözümler ortaya koymaktadır. ”

Güney Hollanda’nın başarısı

Yıllardan beri başarıyla sürdürülerek artık bir gelenek hâlini alan Kur’an tilavet yarışmalarının 11.’si yaklaşık üç bin Müslüman kadını Bielefeld’de buluşturdu.

14-20 yaş kategorisinde; Güney Hollanda’dan Emine Tunç (Den Haag) birinci, 9-13 yaş kategorisinde; Güney Hollanda’dan Zeynep Yücetaş(Rotterdam) ikinci oldular.

eden hocalarımızı, idarecilerimizi görüyoruz. Çocuklarımızın yetişmesinde başta anne-babaları olmak üzere tüm idarecilerimize, onalrın önlerini açıp fırsat veren kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum. Rabbim Kur’an eğitiminin kalite kazanmasında emeği geçen herkesten razı olsun.” dedi.

“Biz davamız ile şerefkâr oluruz.”

Programa Genel Başkan Kemal Ergün de bir selamla konuşması ile katıldı. Ergün programa iştirak edenleri Arafat’a koşan müminlere benzeterek başladığı konuşmasında, IGMG’nin çalışmalarındaki hedefine değindi.

Ergün, “Bizler, yeryüzünde hak, adalet, sevgi ve saygı artsın, Âdem’in çocukları olarak yeryüzünde dostane bir şekilde yaşayalım, esaretler, zulümler, terörler ortadan kalksın, özgürlükler hâkim olsun istiyoruz. ” dedi. Ergün, temel gayenin murabıt bir şekilde bu çalışmaları yapmak olduğunu vurgulayarak, murabıtlığın yeryüzünde Müslüman için en önemli şeref ve en yüksek mertebe olduğunu söyledi. İmam-ı Gazâlî hazretlerinin murabıtı dört madde de özetlediğini ifade eden Genel Başkan, buna göre murabıt olmanın dört özelliğini şöyle açıkladı: “Murabıt olan kişi malını kontrol eder.

Helalinden mi kazanıyor, şüpheli mi harcıyor ? Bizim geleneğimizde insan kendisi için yaşamaz, sadece kendini düşünmez. Kardeşi için yaşar bir başkası için yaşar. Bu nedenle infak eder. İkinci maddeye göre insan nefsini muhasebe ve terbiye edecek. ‘Ben bu işleri niçin yapıyorum?’ diye soracak. ‘Allah için mi yapıyorum, gösteriş için mi yapıyorum?’ diyerek nefsini muhasebe edecek. Namaz noktasında bir Millî Görüşcü’yü şeytan kolay kolay kandıramaz, namaz konusunda gelmez yanımıza ahlaksızlık yap demez... Çünkü o akıllıdır, bizlere kendimizin ne kadar önemli bir insan olduğunu telkin ederek yanımıza yaklaşır. ‘Sen olmasan bu işler olmaz.’ , ‘Ne kadar değerli bir başkansın.’ diyerek nefsimize hastalık sokar. Murabıt olmak istiyorsak üçüncü özellik gereği tövbe edeceğiz.” dedi.

Ergün, “Kardeşlerim, biz bu davada olmakla davaya şeref katamayız tam tersine dava ile bizler şerefkâr oluruz.”

diyerek çalışmalara gayretle devam edilmesi gerektiğini ifade etti.

Konuşmaların akabinde yarışmanın ön elemelerinde bölge birinciliklerini elde eden, genç kızlar sahneye davet edilerek madalyaları takdim edildi. “Önemli olan Kur’an yolunda olmaktır.”

Yarışmada değerlendirme; başkan Esmanur Erdener olmak üzere Hatice Kestel ve Hatice Zer’den oluşan jüri heyeti tarafından yapıldı. Jüri Başkanı Erdener, “Yarışmada birinciliğe, ikinciliğe üçüncülüğe takılmamak gerekir. Önemli olan evlatlarımızın Kur’an yolunda olmalarıdır. Bugün Kur’an tilavetini körpe yüreklerden dinleyeceğiz.

Yarışma ezber ve yüzünden okuma şeklinde yapılacaktır. Makam, mahreç, tecvid kuralları dikkate alınacaktır.” dedi. Yarışma ilk etapta küçükler kategorisinde yapıldı. Akabinde büyükler kategorisindeki mücadele sahne aldı.

Hafızlık icazet töreni Programda farklı bir heyecan da hafız kızlarla yaşanarak, hafızlığını tamamlamış ve hafızlık tesbit sınavını kazanmış olan Hatice Kübra Ataş, Pakize Kepenek, Tuğbanur Batman, Dilek Karacagün’ün icazet ve taç takma töreni yapıldı. Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatlarında toplam 15 Hafızlık Kursu bulunduğunu ve bu kurslarda 136 erkek ve 70 kız öğrencisi

olmak üzere toplam 206 hafızlık talebesi olduğu ifade edildi.

Mâide-i Kur’an Programın Mâide-i Kur’an kısmında Makedonya’dan programa iştirak eden Cevher Huseini ve Hafsa Hacışerifoğlu unutulmaz Kur’an tilavetleri ile sahne alırken, zaman zaman seslendirdikleri ilahileriyle de programa renk kattılar.

Jürinin derecelendirme yapmakta zorlandığı, 11. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Yarışmasının heyecanla beklenen sonuçları ise program sonunda şu şekilde açıklandı: 14-20 yaş kategorisinde; Güney Hollanda’dan Emine Tunç birinci, Ruhr-A’dan Gülsüm Nur Yalçın ikinci, Doğu Fransa’dan Rukiye Ersöz üçüncü, Viyana’dan Sümeyye Öz dördüncü, Württemberg’den Sara Aydın beşinci, Rhein-Neckar- Saar’dan Süreyya Sağdıc altıncı.

9-13 yaş kategorisinde; Kuzey Ruhr’dan Zehra Yüksel birinci, Güney Hollanda’dan Zeynep Yücetaş ikinci, Berlin’den Gülsün Koçak üçüncü, Hannover’den Beyzanur Kaya dördüncü, Linz’den Fatmaana Güneş beşinci.

Kadınlar Teşkilatı Faaliyet Klibi, Al-Huda Kursu tanıtım klibi gibi çeşitli kliplerin de izlenildiği program, yarışmada dereceye girenlerin hediye takdimi ve kapanış duası ile sona erdi.

Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin

nieuws

28 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198- 2014



Geleceğe yapılan yatırım meyvesini veriyor...

Hutbe ve müezzinlik yarışması TİKV, 25. yılını kutladı

H

ollanda İslam Federasyonu’na bağlı cemiyetlerde eğitim alan çocuklar, Rotterdam İskenderpaşa Cemiyetinde düzenlenen Hutbe ve Müezzinlik Yarışması programında bilgi ve kabiliyetlerini yarıştırdılar. NIF tarafından geleneksel olarak her yıl büyükler ve küçükler olarak iki kategoride düzenlenen yarışmaya ilgi yoğundu.

NIF’e bağlı cemiyetlerden, iki yaş grubundan toplam 11 çocuk yarıştı.

Bölge İrşad Başkan vekili İdris Kandemir’in idaresinde gerçekleşen program, 7-13 yaş arası çocukların müezzinlik alanındaki bilgilerini yarıştırmakla başladı. Yarışmanın jüri başkanlığını, Ahmet Bodur, jüri heyetini de İbrahim Turgut ve Mustafa Kılıç oluşturdu.

Abdullah Küçükalioğlu tarafından okunan Kur’an-ı Kerim ile başlayan yarışmada heyecan dorukta idi. İdris Kandemir, yaptığı kısa selamlama konuşmasında, ‘bu tür yarışmalarla hem çocukların bilgi ve kabiliyetlerini ölçmüş hem de onları geleceğe hazırlamış oluyoruz’ dedi.

Jüri Başkanı Ahmet Bodur ise, yarışma kurallarını ve derece kriterlerini hatırlattığı konuşmasında, hutbe ve müez-

Müezzinlik yarışmasında dereceye girenler…

1. Mücahid Yeşiloğlu, 2. Muhammed Güneş, 3. Barış Karaoğlu.

katılan bütün çocuklarımızı peşinen birinci ilan ediyorum dedi. Erdoğan özetle şunlara değindi: “Yarışmaya katılan cemiyetlere bir kez daha teşekkür ediyorum ve katılamayan cemiyetlerimizin bir dahaki yarışmaya katılmalarını temenni ediyorum. Bu yarışmalar vesilesiyle çocuklarımıza biz bir şeyler öğretiyoruz. Yarışmalarda şunu gördük: Gerçekten çocuklar yarışma esnasında birbirleri ile kıyasıya yarışıyorlar.

Yarışmanın hayırlı ve bereketli olmasını diliyor ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum”

Hutbe Yarışmasında dereceye girenler…

1. Emre Buldu, 2. Abdullah Işık, 3.

Serhat Doğan, 4. Osman Bal. Yarışmaya katılan bütün çocuklara hediyeler ve ödüller verildi. Ödüller hocaları tarafından çocuklara takdim edildi. Çocuklara ne ödüller verildi?

Birincilere birer buket çiçek ile 100 Euro, ikincilere 75 Euro, üçüncülere ise 50’şer Euro takdim edildi.

Yarışma sonunda bir değerlendirme ve selamlama konuşması yapan NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, bu yarışmaya

Yarışmaya katılanların listesi…

Muhammed Acar (Arnhem-Müezzinlik), Osman Bal (Arnhem-Hutbe), Barış Karaoğlu (Den Haag -Müezzinlik), Abdullah Işık(Den Haag - Hutbe), Kemal Emre Buldu (Rotterdam Ayasofya - Hutbe), Muhammed Güneş (Rotterdam- İskenderpaşa Müezzinlik), Abdüssamed Sofuoğlu (Rotterdam -Ravza - Müezzinlik), Serhat Doğan (Rotterdam -Ravza Hutbe), Enver Başer (Tilburg - Müezzinlik), Muhammed Ali Altun (Ulft - Müezzinlik), Mücahid Yeşiloğlu (El Biruni- Müezzinlik)

zinlik müessesinin dinimizdeki yerini Peygamberimizin yaşantısıyla örneklendirerek anlattı. İskenderpaşa Cemiyeti Rüstem Gökdoğan, gerçekleştirilen yarışmanın amacına uygun olarak başlayıp bittiğine dikkat çekerek, bu tür önemli faaliyetlere ev sahipliği yapmaktan dolayı memnun olduklarını ifade etti.

NOGAY TÜRKLERİNİN TARİHÇESİ, SEMİNERLE ELE ALINDI Hollanda Türk Federasyon (HTF) seminerler serisinin bir yenisi Rotterdam Versam Derneği’nde yapıldı.

Seminerde, ‘Nogay Türkleri Semineri’nde, Nogay Türklerinin geçmişten günümüze tarihçesi ele alındı.

Seminere Türkiye’den Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Iğdır Milletvekili Dr. Sinan Oğan, Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, Konya Nogay Türkleri Derneği Başkanı Abdurrahman Berkcan, Hollanda Nogay Vakfı Başkanı Orhan Demirci, Rotterdam Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Emel Aktan-Özaynacı, Türk boylarının temsilcileri ile vatandaşlarımız katıldı.

Hollanda Nogay Vakfı Başkanı Orhan Demirci, yurtdışında kurulan ilk Nogay derneği olduklarının altını çizdiği konuşmasında, “19 Mart 2006 tarihinde Hollanda Nogay Vakfı (SNN)’nı kurduk. Yaklaşık 400 Nogay Türk ailesini temsil ediyoruz. Büyük gayretlerle kurduğumuz vakfın asıl amacı, Hollanda’da yaşayan Nogayların birlik olmaları, tanış olmaları ve tek ses olmalarıdır. Vakfımızın bazı hedefleri şunlardır: Nogaylar arasında birlik ve beraberlik oluşturmak, yardıma muhtaç Nogaylara (Avrupa’da ve Türkiye’de) ekonomik yardım etmek, her yıl Rotterdam’da “sabantoy” şenliği düzenlemek,

gençlere kültürel seminerler ve folklor kursları vermek ve Nogay dilini gençler arasında yaygınlaştırmak.” şeklinde konuştu.

Konya Nogay Türkleri Derneği Başkanı Abdurrahman Berkcan, bu seminer, esaret altında olan, kendi bayrağını dalgalandıramayan, öz dilini konuşamayan, baskı altında kalan bütün Türk dünyasının kurtuluşlarına vesile olsun, dedi. Berkcan, “Nogaylar, Altınordu İmparatorluğu’ndan gelen öz ve öz Türkoğlu Türklerdir.

Genlerinde yapılan araştırmalarda dahi öz ve öz Türk soyundan oldukları bellidir. Kıpçak Türkleri soyundan geldikleri bilinmektedir. Nogayları Altınordu dönemi, müstakil devlet dönemi ve esaret dönemi olarak ele almak gerekir. Ruslarla asırlarca mücadele etmiş bir Türk boyu olan Nogayların tarihini, kültürünü, edebiyatını ve her türlü yönünün en iyi şekilde araştırılıp, belgelenmesi birliğimize, beraberliğimize büyük faydalar sağlayacaktır.” dedi.

Hollanda’da doğup büyüyen ve eğitimini burada tamamlayan, anne ve babası da Nogay olan Rotterdam Yüksek Okulu Öğretim üyesi Emel

H

ollanda Türk Federasyon’una bağlı Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı 25.Yıl kutlamasını muhteşem bir coşku ve kalabalık bir katılım ile kutladı.

Kutlamaya Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ve icra kurulu üyeleri, Avrupa Türk Konfederasyon yönetim kurulu üyesi Güven İşçi, Belçika Türk Federasyon icra kurulu üyeleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldılar.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra Türk İslam Kültür Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Çetinkaya teşkilat olarak Türk milletine hizmet için var olduklarını dile getirerek hedeflerinin bütün topluma hizmet götürmek olduğunu söyledi. Tahsin Çetinkaya: “Bu teşkilat zor dönemler geçirdi ve siz değerli insanımızın destekleri ile bu günleri aşarak buralara kadar geldi.

Kimlerin bu Vakıf’ta emeği varsa,

Aktan-Özaynacı, hazırlamış olduğu belgeseli katılımcılara sunarak, Nogaylar hakkında katılımcılara ayna tuttu.

Dr. Sinan Oğan ise, “Nogay Türkleri zengin bir kültüre sahip. Türkiye’de Nogay kültürü hakkında maalesef çok fazla bilgiye sahip değiliz. Bizim daha çok birbirimizi tanımaya ihtiyacımız var. Nogayları çoğu kimse bilmiyor. Türkiye’de ve dünyada ciddi bir Nogay nüfusu var, ciddi bir kültür hazinesi. Karaçay-Çerkez bölgesine daha çok insanımızın gidip gelmesi lazım. Her birimiz Türk dünyasının bir köşesinden gelmişiz Türkiye’ye… atalarımız gelmiş yerleşmişler. Bende atalarımdan dolayı Azerbaycan’dan gelmiş bir kardeşinizim. Türk dünyasının aynı coğrafyasından gelmemize rağmen birbirimizden oldukça uzağız.” İfadelerini kullandı.

Hollanda Türk Federasyon (HTF) Genel Başkanı Murat Gedik ise şöyle konuştu: “HTF olarak belirli aralıklarla Türk boylarını konu alan seminerler serisi düzenlemeye devam edeceğiz. Bugün Nogay Türkleri ile start vermiş olduk. Türk’ün Türk’le hasbihal olmasına engel olunamaz,

ona teşekkür etmeyi bir görev olarak kabul ederiz. Şu muhteşem tablo göstermektedir ki; Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı bütün güzelliklere layıktır. Daha nice güzel yıllar beklemekte olup hepimiz birlik ve beraberlik içinde bu yılları kucaklayacağız.” Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı’nın kuruluşundan bu yana hep hizmette bulunmuş olan Murat Özyiğit geçmişin özetini sunumuyla katılımcılara aktardı. Özyiğit bu teşkilatın mazisinin ta 1976 yılına gittiğini belirtip o günleri güzel sözleri ile yad etmiş oldu. Türkiye’den şölene katılan sanatçı Yudum ve Osman Öztunç’un sahne almaları ile salonda coşku gittikçe artarak katılımcılara unutulmaz bir şölen yaşatıldı.

Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı’nın kutlamasında 2014 yılında çeşitli çalışmalarda başarılı olan teşkilatlara plaketler de takdim edildi.

Türkmeneli, fitre/zekat ve kurban kampanyası çalışmalarında başarılı olan Hollanda Türk Federasyon’a bağlı teşkilat başkanları plaket ile ödüllendirildiler.

diyoruz. Mesafeler uzak olsa da, aramızda binlerce km’ler olsa da bizler yine bir araya geliriz. Yaradanın bizleri Türk olarak yaratmasından ötürü biz Türkler birbirimizi sevmeliyiz.”

“Türk dünyasının gelecekte en büyük varlığı bana göre (Yaradan nasip ederse) Avrupa Türklüğü olacaktır.

HTF olarak Milliyetçi camianın önderliğini yapmak isteyen bir kuruluş olarak Avrupa Türklüğü’nün de artık altının doldurulması gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa Türklüğü de şuan mevcut yeni yurdun da yaşıyor, kim bilir bizden sonra gelecek nesiller nerelere gidecekler! İşte bunu da iyi idrak etmemiz lazım. Şeref ve haysiyetimizle Türklüğü iyi bilip, iyi yaşamalıyız.” “Türklük 4 harften ibaret değildir. Türklük bir coğrafyadır, bir medeniyettir, bir ahlaktır. İşte bunun için bu tür programları elimizden geldiği kadar sıkça yapmaya çalışıyoruz.

HTF, bu zihniyet ve bu yapı var olduğu müddetçe Türkmeneli’nin acısını Karabağ’ın acısını Doğu Türkistan’ın acısını Batı Trakya’nın acısını Anadolu’nun acısını içimizde yaşayacağız.

Oralar kan ağlarken öz gardaşına gülmek toy eğlemek yakışmaz.”







mozaïek

mozaik 29

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Cultifest geliyor...

“Ermenilerin yaptıkları bu canilik ve vahşetleri anlatmaya devam edeceğiz...”

Karabağ Soykırımı Lahey’de sergilendi Hollanda’nın parlamento başkenti Lahey’de Karabağ Soykırımı Resimlerle sergilendi.

Sergiye Türkiye’den MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın ve çok sayıda davetli katıldı.

Hollanda’nın Utrecht kentinde, Jaarbeurs Fuar alanında bu yıl üçüncü kez düzenlenecek olan ‘ Cultifest’ 4 gün boyunca ziyaretçilerine kapılarını açacak.

STK temsilcileri, stand sahipleri ve gönüllülerin de hazır bulunduğu toplantıda, İmkân Vakfı çatısı altında icra edilecek olan festivalin Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Arslan ve yardımcısı Harun Demir, basın mensuplarına festivalle ilgili açıklamalarda bulundular.

Hollanda’daki STK’lar, Avrasya Türk Cumhuriyetleri, birçok dernek ve vakıfların desteğiyle bu yıl daha geniş ve farklı icra edilecek Cultifest Festivali, Hollanda’nın en büyük fuar alanlarından olan Utrecht Jaarbeurs’de, dört gün boyunca devam edecek. İmkân Vakfı ve Cultifest Festivali Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya





Cultifest yönetimi, hazırlıklara başladı

K

ARABAĞ’DA DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE SOYKIRIM YAŞANDI Soykırım sergisine katılan MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, Türk Dünyasının sıkıntı çeken bir bölgesini Lahey’de gündeme getirdiklerini söyledi. Oğan “Daha önce İstanbul ve Ankara’da bir sergi ve fotoğraf açılışımız olmuştu. Bu sergiden önce Brüksel’de Avrupa Parlamento Başkenti’nde Brüksel Üniversite’sinde açmıştık. Avrupa’da da 2015 senesi geliyor. Türkiye’ye yönelik suçlamalar ardı ardına gelecek. Yüz sene olamayan bir hadiseden soykırım hikâyesi çıkarmayanlara karşı, biz diyoruz ki 22 sene önce Karabağ’da bütün dünyanın gözü önünde soykırım yaşandı.

Bu katliamda ki eşyalardan bunu görebiliyoruz. Biz Avrupa’da ki insanların hassasiyetini de dikkate alaraktan vahşete uğramış, soykırıma ve katliama uğramış kardeşlerimizin resimleri

var. Bu resimleri Avrupalılar, Amerikalılar ve Rusyalılar çekmişti. Biz o resimlerin çoğunu getirmedik. Gerçekten o resimler insanları çok ciddi bir şekilde depresyona sokan resimler.

Burada biz o hassasiyeti dikkate alarak seçtiğimiz resimleri getirdik. Camilerde domuz besleniyor. sanat ve kültür eserleri yok edilmiş. İnsanlar katledilmiş. Bütün bu yaşanılan soykırımları Avrupalıların görmesi gerekiyor.” dedi.

Karabağ işgali 3 nesil 1 Trajedi resim sergisinde insan hikâyelerinin öne çıktığını söyleyen Oğan “Bu filmler kurgulanmış filmler değil. Yaşanmış o dönemde insanlık vahşetini gösteren orijinal filmler. Biz Türk milleti olarak hep zaferlerimizi gündeme getirdik. Oysa biz büyük acılar yaşadık. Son yüz sene içerisinde 5 milyon Müslüman Türk katledildi. Ama hiç bir zaman biz Türkler bunu gündeme getirmedik. Türkler büyük bir millet.

Dolayısıyla da biz Türkler hep acımızı içerimize attık. Acımızı gündeme getirmiyoruz. Biz anlatmadığımızda başkaları hikaye yazıyorlar. Bizim tarihimizi lekelemeye çalışıyorlar. Oysa bizim tarihimiz de bize karşı yapılan çok sayıda vahşet var. O sayfaları da artık gün yüzüne çıkarmamız lazım. Elbette önce Türkiye’de sonrada Avrupa ve Dünyada bunu göstermememiz lazım” şeklinde konuştu.

Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın, bu resim sergileri ile bu katliamları Avrupa’da ki başkentlerde ilk defa ortaya çıkardıklarını söyledi. Aşkın “Bundan sonra Avrupa’nın muhtelif yerleri ve şehirlerinde Ermenilerin yaptıkları bu canilik ve vahşetleri anlatmaya devam edeceğiz” dedi Hollanda Türk Federasyon Başkanı Murat Gedik, “Bu resim sergisine öncülük eden Azerbaycan Türk Kültür Derneği’ni kutlamak gerekir” dedi.

Pekünlüler atakta...

Hollanda Pekünlüler Derneği kuruldu 6 ay önce kuruluşunu gerçekleştiren Hollanda Pekünlüler Derneği, ilk genel kurulunu yaptı ve yeni yöneticilerini seçti. Dernek başkanlığına yeniden Bekir Cebeci getirildi.

Pekün neresidir?

Yeni ismi Ünlüpınar, eski adı Pekün olan yerleşim yeri, Gümüşhane ili Kelkit ilçesine bağlı 10 bin nüfuslu bir beldedir. Gurbetçi ve girişimci insanların hayli fazla olduğu belde halkının çoğu Avrupa’da yaşamaktadır.

Sadece İngiltere’de 5 bin, Hollanda’da ise 500 Pekünlü yaşamaktadır.

Bekir Cebeci’nin divan başkanlığında yürütülen toplantıda 6 ay önce kurulan derneğin çalışma ve mali raporu genel kurula sunuldu ve onaylandı.

Güney Hollanda Millî Görüş, umre adaylarını bilgilendirildi

21 Aralık 2014 ile 4 Ocak 2015 tarihleri arasında umre ziyareti için Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş teşkilatları ile kutsal beldeye yolculuk yapacak olan umre adayları, düzenlenen bir toplantıyla bilgilendirildiler. Faruk Özer ve Emin Mert başkanlığında gerçekleşecek olan umre ziyaretine bu yıl iki bölgeden toplam 96 umreci iştirak ediyor.

Arslan, “Bu yıl üçüncüsü düzenlenecek olan Cultifest, uluslararası geniş kapsamlı bir fuardır. Cultifest, 14-1516-17 Mayıs 2015 tarihleri arasında Utrecht’te Jaarbeurs salonunda 4 gün boyunca faaliyet gösterecek.

Bu dört gün boyunca, Hollanda içi ve dışından yüksek sayıda katılımcı bekliyoruz.

Cültifest’in üçüncüsünü Utrecht Jaarbeurs’te yapacağız. Merkezi konumda ve ulaşımın kolay olduğu çin Utrecht’i seçtik.

Park ücretsiz olacak. Ön satış 5 Avro, kapıda 6 Avro olacak. Stand satışlarımız başlamıştır. Fuar, toplamda 30 bine metrekare alana sahip. 200’ün üstünde standımız olacak. Geçen yıl da sanatçı bakımından zengin bir programımız vardı.

Bu yıl yabancılara daağırlık verdik.

Lübnan, Sürinam, Fas ve Hollandalılara hitap eden sanatçılar olacak.

Bunlar şovmen Jandino ile Maher Zain. Türkiye’den ise Ali Kırış, Murat Atalay, Uğur Işılak ve İrem Derici fuarımıza katılacaklar.

Prensipte anlaştığımız Cübbeli Ahmet Hoca Efendi de bu yıl Cultifest’e katılması beklenilen önemli isimlerden biri. Festivallerin artık ‘büyük kermes’ havasından kurtulması gerekiyor.

Bu bakımdan bu yılki festivali farklı bir konsepte oturtacağız” şeklinde konuştu

Derneğin kuruluş amacı ve hedefi ve faaliyetleri nedir?

Dernek; Ramazan’da Tiel ve kardeş dernekler ve belediye ile ortaklaşa Pekün’de 600 kişiye iftar yemeği verdi.

Belde halkına 350 adet bedava kitap dağıttı.

Mayıs ayında Tiel yakınlarında 350 kişinin katıldığı bir piknik düzenlendi.

Pekünlülerin çoğunluğunun Tiel’de oturmasından dolayı, yöneticiler, bundan sonra da, özellikle Tiel kentinde sosyal, kültürel ve eğitim çalışmalara önem ve ağırlık vereceğini duyurdular.

Bu konuda Tiel belediyesi ile görüşmelerin sürdüğünü ve hedeflerinin, gençlerimizin Hollanda’da iyi bir eğitim almalarına destek olduğunu da ifade ettiler.

Bizlerde Doğuş Gazetesi olarak, kurulan bu yeni derneğin gerek Hollanda’ya gerekse de Pekün Beldesi’ne hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.

Yapılan Genek Kuruldan sonra Hollanda Pekünlüler Derneğinin yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluştu: Bekir Cebeci (Başkan), Musa Kunt (Başkan Vekili), Özcan Özdemir (Başkan Yardımcısı), Yakup Macit (Sekreter), Musa Tunç (Sekreter Yardımcısı), Mustafa Kunt (Muhasip), Bekir Diyenli (Muhasip Yardımcısı), Ahmet Kaya (Yedek üye), Cengiz Özdemir (Yedek üye), Köksal Diyenli (Yedek üye)

nieuws

30 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014



Toplum

HDV, Ebola’ya 10.000 Euro bağışta bulundu NIF Kadınlar Teşkilatı, Kur’an Eğitim Kampında buluştular

NIF Kadınlar Teşkilatının düzenlemiş olduğu iki günlük Kur’an Eğitim Kampı dolu dolu geçti.

Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen ve farklı şube yöneticilerinden oluşan 48 yöneticinin katılımıyla gerçekleştirilen Kur’an Eğitim Kampı’na Zehra Dizman Hanımefendi de katıldı ve uzmanlık alanıyla ilgili bir seminer verdi.

Kampta, Ayten Urgenç, nitelikli Kur’an okuma teknikleri ve Tashihi Huruf dersleriyle alakalı bir sunum yaptı.

Katılımcıların memnuniyetle ayrıldığı kamp, değerlendirme toplantısıyla sona erdi...

HDV’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “HDV olarak bir insanı yaşatmanın tüm insanlığı yaşatmak olduğuna inanıyoruz. Toplum ve insanlık yararına ve hayrına olan her şeyi inancımız biliyor; ona destek olmayı, yanında durmayı bir görev kabul ediyoruz. Bugüne kadar pek çok insani yardım kampanyasına destek vermiş olan vakfımız, insanlığı tehdit eden Ebola virüsüyle mücadele kampanyasına da destek vermiştir. Hollanda çapında organize edilen bu kampanyaya Başbakan Sayın Mark Rutte’nin de yardım davetinde bulunması bizi bu kampanyaya katılma konusunda ayrıca teşvik etmiştir”.



11. Türk Halk Dansları yarışması düzenlendi

Fas kökenli Aboutaleb “Yılın Şahsiyeti” seçildi

Zafer Ateş Oldenzaal’da sorun dinledi

Her sene geleneksel olarak Altays Vakfı tarafından düzenlenen Hollanda Türk Halk Dansları Yarışmasının bu yıl 11.si düzenlendi. De Doelen salonunda düzenlenen yarışmaya 8 grup katıldı, Geçen sene Amsterdam’dan Tuğra ekibi birinci olmuştu. Juri üyeleri, karar vermekte çok zorandıklarını ve bütün gösterilerin birbirininden güzel olduğunu söyledi.. Altays Vakfı Başkanı Altay Demirci, amaçlarının Türk kültürünü Hollanda’ya tanıtmak ve bu kültürü yaşatmak olduğunu söyledi. Soest’dan Poyraz ekibi yarışma birincisi, Amsterdam’dan Paloina ekibi ikinci, Utrecht’den Turquaze ekibi üçüncü oldu.

Yabancıların yoğun yaşadığı Rotterdam kentinde yaklaşık 6 yıldır belediye başkanlığı yapan Fas kökenli Ahmed Aboutaleb “Yılın Hollandalısı” seçildi. Aboutaleb’in ulusal ve uluslararası alanda kentin imajına yaptığı katkılardan dolayı bu ödüle layık görüldüğü bildirildi. Elsevier dergisi tarafından geleneksel olarak düzenlenen yarışmada önceki yıllarda Başbakan Mark Rutte ve eski Kraliçe Beatrix de bu ödüle layık görülenler arasında yer almıştı. Daha önce Amsterdam belediye başkan yardımcılığı, Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı Müsteşarlığı da yapan Fas doğumlu 53 yaşındaki Aboutaleb, 6 yıl daha başkanlık yapacak.

Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş, Overijssel Eyaleti’nin Oldenzaal kentinde vatandaşların sorunlarını dinledi. Deventer kentinden başlattığı görev bölgesindeki vatandaşlar ile buluşma toplantılarını Oldenzaal ile sürdüren Ateş’e, Muavin Konsolos İsa Müfit Mutlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Serdar Ekinci, Askerlik ve Vatandaşlık Uzman Görevlisi Onur Güngör ve Hasan Şenok eşlik etti.

Hollanda Göç Enstitüsü uzmanı Ahmet Alakay, Overijssel Yaşlılar Vakfı Başkanı Yunus Mumcu katıldığı buluşmada, çalışma hayatı, geri dönüş, emeklilik ve konsolosluk hizmetlerine ilişkin yöneltilen sorular yanıtlandı.

CDA’lı Kaya Turan Koçak Ankara’da MÜSİAD Türkiye’nin Hollanda’dan misafirleri vardı

15.’incisi düzenlenen uluslararası Müsiad Fuarı 26-30 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul CNR Expo Center’da gerçekleştirildi.

Düzenlenen fuar, 103 ülkeden gelen 7.000’i aşkın misafir işadamıyla birlikte toplamda yaklaşık 200 bin ziyaretçiyi ağırladı. Hollanda MÜSİAD Başkanı Ali Bekdur, Başkan Yardımcısı Abdurrahman Akbulut, ve MÜSİAD Hollanda üyesi Ümit Akbulut gibi isimler de fuara katılanlar arasındaydılar.

Bir yandan PvdA’daki krizin etkileri devam ederken, öte yandan CDA’lı siyasetçi Kaya Turan Koçak’ın Anakara’da bazı temazs ve ziyaretlerde bulunması kafaları karıştırdı.

Koçak bu gezinin aylar öncesinden planlandığını belirtti.

Bu ziyareti ile ilgili AD gazetesine bir açıklama yapan Koçak, partinin ‘CDA Kleurrijk’ oluşumu adına Türkiye’de bulunduğunu ve ileriki bir dönemde yapılacak bir gezinin ön çalışmaları olduğunu belirtti. Ziyaretleri arasında AK Parti Genel Merkezi ve Diyanet İşlerinin de bulunduğunu belirtiren Koçak “Bu ziyaretim çok önceden planlanmıştı.

Yaşanan sıkıntılarla alakalı bir görüşme olmadı” dedi.









doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Bulmaca

puzzels - raadsels

bilmece - bulmaca 31 Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen, 2011 yılı sonlarında TC. Lahey Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri olarak atanan ve HDV Başkanlığını da yürüten Din Hizmetleri Müşavirimiz * Uzaklık işaret eder. 2- Bir işin ehli olan kimse * Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma * Ramazan ayında gece kalkılıp yenilen yemek. 3-Hidrojenin simgesi *Argonun simgesi * Cet, soy * Havalandırma aracı, pervane, pervane kanadı, vantilatör * Güç. 4-Aynı yaşta olan * Mutluluk * Alfabemizde yirmi üçüncü harf. 5- Bir nota * Atın yavrusu * Elma, armut vb. meyvelerin kurutulmuşu * Adını bir Peygamberden alan ve Kur’an’ın on birinci suresi. 6-Bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma, oyun, dolap, düzen, dalavere, desise, hile * Beyaz renk * Bir tür cetvel * Alfabemizde altıncı harf. 7-Ceza olarak ayak tabanlarına vurmakta kullanılan, ayakları uygun bir durumda sıkıştırıp tutan, kalınca bir sopa ile bunun iki ucuna bağlı bir ipi olan cezalandırma aracı * Egemenliğini yürüten, buyruğunu yürüten, sözünü geçiren, egemen. 8-Bir besin maddesi * Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası vb.ne bakarak anlam çıkarma * On beş beyitten az olmayan, bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile uyaklı olan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı şiir türü. 9-Trityumun simgesi * Bir tür cetvel * Argonun simgesi * Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad, güveyi. 10- * Kısa boylu, ufak yapılı, cüce, bodur, tıknaz * Bir yerin ileri gelenleri * Kısaca metre. 11-Kendine özgü namus kurallarını esas alıp toplum kurallarının dışına çıkarak zorbalık yapan kimse * Bir şeyin gerçek olanı * Kısaca metre. 12-Ananasgillerden, sıcak ülkelerde yetişen bir ağaç ve bu ağacın çam kozalağına benzeyen, iri, güzel kokulu, lezzetli meyvesi * Ün, Şan * Sıvacı aleti. 13-Nam, ün * Terek * Azot’un simgesi * Oksijenin simgesi * Adale. 14-Çok olmayan * Boru sesi * Binek hayvanı * Argonun simgesi *Bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde, ferment .15-Fosforun simgesi * Bir nota * Argonun simgesi * Uluslararası emniyet gücü.

Yukarıdan aşağıya: 1- Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık * Et satan dükkan. 2-Akıl * Hayvanlarda uçmaya yarayan organ * Sersem, beceriksiz, aklı ermez. 3-Yıldız * Kısaca Türk Lirası * Ayağın alt yüzü * Florun simgesi.

4-Uzaklık işaret eder * Argonun simgesi * Kaynar suda kabuğu ile az pişirilmiş yumurta * Uzaklık işaret eder.5-Argonun simgesi * Tarihsel bir döneme ait olan * Yönetimsel.

6-Birini başkasına karşı kışkırtma * Bir tür pamuk * Baston * Argonun simgesi. 7- Baklagillerden, sıcak iklimlerde birçok çeşidi yetişen ve tanen, zamk, boya vb. maddelerin yapımında kullanılan bir ağaç * Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü * Bir nota.

8- Nam, şan * Argonun simgesi * Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı * Boru sesi. 9Geçinmek için gerekli olan şeylerin bütünü, geçimlik * Argonun simgesi * Kısa zaman parçası * Azotun simgesi .10-Vanadyumun simgesi * Nazir * Potasyumun simgesi * Kimi sazlarda kalın sez veren tel * Bir binek hayvanı. 11-Bir dış gücün etkisi altında uzama, kısalma, eğrilme vb. biçim değişikliklerine uğradıktan sonra, etkinin kalkmasıyla eski biçimini alabilme özelliğinde olan, elastik * Hz. Muhammed’in (s.a.v) söz ve davranışları * Oksijenin simgesi *Alfabemizde altıncı harf. 12-Radyumun simgesi * Trityumun simgesi * Zihinde canlandırılan biçim, tasavvur * Bromun simgesi. 13- Helyumun simgesi * Doktor * Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad. 14-Tuzlu suda, sirkede bırakılarak özel bir kıvama getirilmiş sebze veya meyve * Ölüm cezası * Tersi, Ortaya çıkan, oluşan durum. 15-Su yolu * Bitki veya çiçek destesi * Genellikle hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür.

nieuws

32 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198- 2014



“Anıt, gelecek nesiller adına son derece önemlidir”

Karaman’a işçi anıtı dikiliyor

Göç paneline yoğun ilgi

H

M

ollanda Karamanlılar Vakfı (HOKAV), 60’lı yıllarda Karaman’dan Hollanda’ya göçmen işçi olarak gelenlerin anısına bir anıt yaptırdı.

kişilere görevler verildi ve proje yazıldı. Bir ay önce de, ‘Karaman Göçmen İşçi Anıtı’ resmen bitmiş oldu. Tamamlanan anıtı, bugün Hollandalı mimardan teslim aldık.” dedi.

Bronz madeninin Hollanda’da daha ucuz ve daha kaliteli olduğundan dolayı, Göçmen Anıtı’nı Hollanda’da yaptırmaya karar verdiklerini söyleyen HOKAV yetkilileri, konu ile alakalı olarak Rotterdam yakınındaki Bergschenhoek Artihove’de bir basın toplantısı düzenlediler. Toplantıya HOKAV Başkanı Mehmet Kabakyer, Charlois Belediye Başkan Yardımcısı Zeki Baran, Fadime Örgü, Göçmen Anıtı’nın mimarı ve basın mensupları katıldılar.

KARAMAN TREN GARINA YERLEŞTİRİLECEK Anıtın iki hafta içerisinde, Hollanda’dan Karaman’a götürüleceğini söyleyen Kabakyer, “Bu anıt, Karaman tren garına yerleştirilecek. Bunun sebebi de, Karaman’dan ilk yurtdışı göçlerinin, Karaman tren istasyonundan olmasıdır. O dönemlerde en önemli ulaşım araçları, trenler idi.

Bu nedenden dolayı, ‘Karaman İşçi Göçmen Anıtı’nın buraya yerleştirilmesini uygun gördük. Valilik ve belediyeden onay alındı.” dedi.

ANIT BİR YIL İÇİNDE TAMAMLANDI Hollanda Karamanlılar Vakfı Başkanı Mehmet Kabakyer, Hollanda’ya Karaman’dan ilk gelen göçmen işçileri anısına yapılan bu anıtın çalışmasının bir yıl önce başladığını söyledi. Kabakyer, “Çeşitli çapta yapılan araştırmalar neticesinde Ocak 2014 itibari ile, bu proje resmen hayata geçirildi. Mart 2014 itibari ile, teknik düzeyde çalışmalar başladı. Çeşitli

ANIT, 50’NCİ YIL ANISINA YAPILDI Bu anıtın 1964 yılından bu güne değin Hollanda’ya gelen tüm Karamanlıları temsil ettiğini söyleyen Mehmet Kabakyer, “Şu anda işçi göçünün 50. yılı olması nedeni ile (1964-2014), bir hatıra olmasını arzu ettik. Bu anıt, o günün (1964) resimlerinden esinlenerek yapıldı. O günün giyim tarzı, saç

tarama sitili ve ayakkabısını benzeterek böyle bir anıt ortaya çıktı. Bu anıt, normalde 50 bin euro idi.

Belediye yetkilerinin de yardımı ile, bronzdan yapılan bu anıt 14.500 euroya mal oldu. Hollanda’da çok sayıda Karamanlının olmasından dolayı ve burada kaliteli mimar ve sanatçıların olması nedeni ile anıtın burada yapılmasına karar verdik.

GELECEK NESİLLER İÇİN BU ANIT ÇOK ÖNEMLİ Biz bu anıtı hediye amaçlı yaptık. Anıt, 140 kilo ağırlığında. Yerleşim platformu ile beraber 3,5 ton ağırlığında olacak. Anıtta özellikle tahta bavulu yapmamızdaki amaç, o günün şartlarının önemli unsurlarından birini yansıtmasından dolayıdır.

Bize, 1964 yılını anımsatıyor. Anıtın üstüne, ‘Hollanda’ya Göç Etmiş Karamanlı İşçilerin 50. Yıl Anısına’ yazısı yazılacak. Anıtın burada yapılmasına Hollanda makamları ve Türk makamları da son derece olumlu baktılar.

H

alk Ozanları, Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu, vefatının 4. yıldönümünde, Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da yad ettiler.

Merkezi Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bulunan Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri’ne (ATB) bağlı Nizam-ı Âlem Süleymaniye Camii’nde düzenlenen Muhsin Yazıcıoğlu’nu yad etme programına, Erzurumlu Halk Ozanı Erol Şahiner,

Nevşehirli Halk Ozanı Sadık Gül, Amsterdam Nizam-ı Âlem Süleymaniye Camii Yöneticileri, Hollanda Sivaslılar Platformu, Hollanda’daki bazı sivil toplum kuruluşları yöneticileri katıldılar.

Program, halk ozanları Erol Şahiner ve Sadık Gül’ün Muhsin Yazıcıoğlu adına yazdıkları atışma ile başladı. Akabinde, Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait türküler söylediler ve yer yer karşılıklı hararetli atışmalarda bulunsalar da, “Sivas’ın Yolları” ile

22.11.2014 tarihinde HDV Rotterdam Laleli Camii konferans salonunda yapılan panele Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Faruk Kocacık, Rektör Yardımcısı Prof.

Dr. Hüseyin Yılmaz, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Demirel, Lahey Büyükelçilik Başkatibi Mevlüt Yakut, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Malkoç, HDV Altkomisyonları Üyeleri, HDV Rotterdam çalışma bölgesi din görevlileri, şube yöneticileri, vatandaşlar ve basın mensupları katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan panel programında açılış ve selam-

Bu anıtın gelecek nesiller adına son derece önemli bir anlam ifade edeceği kanısındayız.” dedi. halkın gönlünü almasını bildiler.

Muhsin Yazıcıoğlu Amsterdam’da anıldı

illetimizin Avrupa’ya göçünün ellinci yılı münasebetiyle Hollanda Diyanet Vakfı tarafından organize edilen “Göç Paneli”nin birincisi Rotterdam’da yapıldı.

ANLAM YÜKLÜ BİR AKŞAM Amsterdam Nizam-ı Âlem Mütevelli Heyeti’nden Aydın Çelik, bu tür programların yurt dışında yaşayan Türk toplumunun birlik ve beraberliğini canlı tuttuğunu belirtti. Çelik, “Türkiye’den iki değerli ozanı buraya davet ettik. Ozanlarımız, Türkiye’yi bizim ayağımıza getirdiler.

Ondan dolayı kendilerine müteşekkiriz. Hakikaten bize güzel bir gece yaşattılar. Bu arada, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nu da yad etmiş olduk. Kendileri, Muhsin Başkan için çok güzel deyişler söylediler. Bizim için, anlam yüklü, güzel bir gece oldu.” dedi.

Nizam-ı Âlem Amsterdam Süleymaniye Camii eski başkanı Hikmet Tikici, “Muhsin Başkanımız’a Allah’tan rahmet diliyoruz. Onun isminin burada geçmesi bizleri mutlu etti.

Ozanlarımız, kendi örfümüzü, adetlerimizi ve kültürümüzü gençlerimize göstermek için Amsterdam’daydılar.” şeklinde konuştu.

KÜLTÜRÜMÜZÜN HAMALIYIZ Erzurumlu Ozan Erol Şahiner, “Bir dizi programlar çerçevesinde Avrupa turnesi yapıyoruz. 5 bin yıllık aşıklık sanatını, gelenekten geleceğe aktarmaya devam ediyoruz. İstiyoruz ki Avrupa’daki çocuklarımız da, Karacaoğlan’ı, Aşık Veysel’i, Dede Korkut’u, Necip Fazıl’ı, Yunus Emre’yi ve Mevlana’yı unutmasınlar. Biz kültürümüzün hamalıyız. Halkımızın emrine amadeyiz.” dedi.

DEĞERLERİMİZİ ANCAK VEFATINDAN SONRA ANLIYORUZ Nevşehirli Ozan Sadık Gül, “Son 4-5 yıldır, Türk kültürünü Avrupa’da tanıtmak için, dernek ve cemiyetlere geliyoruz. Biz, kültürümüze gönül vermiş ozanlarız. Buralarda kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi, tekrar yeşertmeye çalışıyoruz. Sivas ellerinin yiğit oğlu Muhsin Yazıcıoğlu’nu deyişler ile andık. Allah mekanını cennet eylesin! Böylesi değerlerimizi yaşarken değil de, ancak vefatından sonra anlıyoruz.” şeklinde konuştu.

llama konuşması Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve HDV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver tarafından yapıldı. Daha sonra Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral bir konuşma yaptı. Selamlama konuşmalarının ardından panelistler sunumlarını yapmak üzere kürsüde yerini aldı.

Göç paneli HDV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünver’in moderatörlüğünde Türkiye’den katılan Prof. Dr. Faruk Kocacık, Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, Prof. Dr. Ömer Demirel tarafından yapılan sunumlarla devam etti.

Panelistler daha sonra davetliler tarafından sorulan soruları cevaplandırdı.

Panel sonunda göç eden ilk nesilden biri olarak Recep Işık tarafından bir konuşma yapıldı. Son olarak camiler ve din görevlileri haftası münasebetiyle HDV tarafından organize edilen şiir ve mektup yarışmalarında dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi.

Rotterdam’da yapılan “Göç Paneli” katılımcılara HDV tarafından yapılan yemek ikramıyla sona erdi.

Hollanda’nın en çok basılan, en çok dağıtılan, en çok abonesi bulunan ve okunan gazetesi Doğuş, yeni yayın dönemine büyük sürprizler ve değişikliklerle hazırlanıyor.

Yeni yayın dönemi için uygulanacak olan reklam kampanyamız hakkında bilgi alınız. Sizi Hollanda kamuoyuna en iyi ve en etkin bir şekilde tanıtmak Doğuş’un işidir.

Reklam kampanyamızdan memnun kalacaksınız.

Arayınız!







perspective

perspektif 33

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

HOGİAF raporu ses getirdi...

Karaçay: “Türk toplumunun en önemli iki sorunu dövizle askerlik ve ana dilde eğitimdir”

“Türkiye için büyük kazançsınız”

Hollandalı Türkler 67 bin insanı istihdam ediyor

H

NATOPA Genel Kurulu dolayısıyla Hollanda’da bulunan Türk milletvekilleri, Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği programda, Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle bir araya geldi.





A

K Parti Aksaray Milletvekili ve NATO Parlamenterler Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu Başkanı Ali Rıza Alaboyun, Hollanda’daki Türk vatandaşlarının varlığının, Türkiye’nin bu ülkeyle rahatlıkla ilişki ve diyalog kurabilmesine iyi bir zemin oluşturduğunu söyledi.

dostlarımızın da söz konusu oluşuma katkıda bulunmaları bizi memnun etmiştir” ifadesini kullandı.

Programdan sonra gazetecilere değerlendirmede bulunan Alaboyun, yurtdışı temaslarında mümkün olduğunca Türk vatandaşlarıyla bir araya gelerek sorunlarını dinlemeye ve onları ilgili yerlere iletmeye çalıştıklarını kaydetti.

MERAM’DA BULUŞTULAR Ülkenin tanınmış restoran zincirlerinden Meram’ın Rotterdam-Zuid Şubesi’nde düzenlenen programa Alaboyun’un yanı sıra AK Parti Antalya Milletvekili eski Milli Savunma Bakanı Mehmet Vecdi Gönül, İstanbul milletvekilleri İsmail Safi, Osman Aşkın Bak, Bursa Milletvekili Mustafa Öztürk, Çorum Milletvekili Cahit Bağcı, CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral ile Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş katıldı

“TÜRKİYE İÇİN KAZANÇSINIZ” Yurtdışında yaşayan Türklerin, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde önemli bir işleve sahip olduğuna değinen Alaboyun, şöyle konuştu: “Birkaç tane ülkede tabi ‘Türkiye’ dediğiniz zaman vatandaşlarımıza karşı önyargılar vardı.

Fakat Hollanda’daki vatandaşlarımızın çoğu entegre olmuş, eğitimli, kültürlü, gelir düzeyi çok yüksek. Bunu bir kazanç olarak görüyoruz. Belki babalarımız, dedelerimiz buraya işçi olarak geldi ama onların ikinci, üçüncü nesilleri daha bir eğitim, kültür düzeyi yüksek ve sorumluluk sahibi oluyorlar. Hem sanayide hem siyasette hem sosyal hayatta bunların sorumluluk sahibi olması, Türkiye için büyük bir kazançtır.”

“ZENGİNLİK KATACAĞIZ” Programın açılışında konuşan Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör, benzer buluşmaları geçmişte olduğu gibi gelecekte de gerçekleştireceklerini belirterek, “Hollanda Türk toplumu olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Bu zor dönem bizim siyasette olduğu gibi diğer alanlarda da daha güçlenmemize, toparlanmamıza ve toplum olarak sesimizi duyurmamıza vesile olacaktır. Türkiye’den aramızda bulunan AK Parti ve CHP milletvekili

“SORUNLARIN TAKİPÇİSİYİZ” CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ise Hollanda’nın sorunlarıyla yakından ilgilenen ve aynı zamanda bu ülke vatandaşı olan Türklerin, dünya meselelerine Avrupa gözlüğüyle baktığını ifade etti. Bir araya geldikleri sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin emeklik, dövizli askerlik ve sınır kapılarıyla ilgili sorunlarını dinlediklerine vurgu

yapan Öztrak, anlatılan sorunların takipçisi olacaklarını söyledi.

NATOPA toplantısı sırasında Hollandalı mevkidaşlarıyla görüştüklerini de kaydeden Öztrak, “Hollanda’da sıkıntılı bir durum olduğunu öğrendik. Bu durumu biz Hollandalı parlamenterlere de dile getirdik. Bu tür yönlendirilmiş anketlerin son derece yanlış olduğunun, Türk toplumunun Hollanda’nın bir parçası olduğunun ve olmaya da devam edeceğinin, Hollanda’nın kültürüne ve kalkınmasına katkıda bulunmaya devam edeceğinin altını çizdik. Dünyada zaten kardeşlikler, birliktelikler, barış bu şekilde olur” diye konuştu.

Toplantında Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği Başkanı Mustafa Ayrancı, Hollanda Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Arif Yakışır, Diyalog Merkezi adına Yadin Karabulut, Leiden ve Çevresi İşadamları Derneği Başkanı Durmuş Doğan, Batı Avrupa Türk İslam Birliği Başkanı Uğur Arısoy, Hollanda Nogay Türkleri Vakfı Başkanı Orhan Demirci, DSDF adına Muzaffer Yanık, Avrupa Sosyal Demokrat Dayanışma Platformu adına Cezmi Doğaner çeşitli sorunları dile getirdiler. Toplantıda gazeteci İlhan Karaçay “Burada dile getirilen tüm sorunlar öteden beri çözüm bekliyor, ama maalesef çözümlenemiyor. Bana göre Türk toplumunun en önemli iki sorunu dövizle askerlik ve ana dilde eğitimdir. Biz diğer sorunların çözümünü kendi aramızda hallederiz. Siz bu iki sorunun çözülmesini sağlayın” diye konuştu.

ollanda Genç İşadamları Federasyonu (HOGİAF) ve alt çatı grubunu oluşturan dernekleri Rotterdam’ın en tanınmış kongre merkezlerinden biri olan WTC’de (World Trade Center) “Hollanda ile Türkiye arasındaki işçi göçünün 50. yıl kutlamaları” temalı ‘Sonbahar Yemeğine’ geniş katılım oldu.

Rotterdam Dünya Ticaret Merkezi’nde (WTC) düzenlenen programa toplumunun saygın işadamları, politikacıları, Hollanda’da Türk Sivil Toplum Kuruluşları, akademisyenler gibi Hollanda’nın önde gelen bir çok önemli şahsiyeti katıldı.

Toplantıda HOGİAF Başkanı Şükrü Masmas, HOGİAF Genel Sekreteri Ahmet Taşkan, ÜNİTEE Başkanı Adem Kumcu, Hıristiyan Demokrat Partisi (CDA) Rotterdam Belediye Başkan Yardımcısı Hugo de Jong, Corendon Şirketi CEO’su Atilay Uslu ve HOGİAF etnik girişimcilik kürsüsü başkanı Gürkan Çelik, Hollandalı Türk girişimciliğinin şu anki durumunu ve istikametinin ne olması gerektiğini belirten konuşmalar yaptılar.

EKONOMİK KATKI Rotterdam Belediye Başkan Yardımcısı Hugo de Jong, Rotterdam’ın işadamları için en iyi potansiyeli olan bir şehir olduğunu söyledi. Jong “HOGİAF ayrıca eğitim, iş, müteşebbislik ve işadamlarının işbirliği sayesinde ekonomik yaşama önemli katkıda bulunuyor. Hollanda toplumuna HOGİAF’ın müspet katkıları oldukça fazla. Bu katkıların, gerek Türkiye’ye gerekse Hollanda’ya ekonomik olarak ulaştığını söyleyebiliriz.” dedi. İŞ İSTİHDAMI 67’BİNİN ÜZERİNDE İnholland Yüksekokulu HOGİAF Etnik Girişimcilik Kürsüsü Başkanı Gürkan Çelik, son dönemlerde yaptıkları bilimsel araştırmanın sonuçlarının ümit verici olduğunu söyledi. Çelik “Hollanda’da ki Türk girişimcilerin rakamsal boyutu nedir? Bunların Hollanda ekonomiye katkısı nedir?

Bununla alakalı çok ilginç tespitleriniz oldu. Gözle görülür, ciddi bir büyüme var. Girişimcilik Türker’de 1980’li yıllarda başlamış. 50 yıl önce gelen insanlar misafir işçi olarak gelmişlerdi.

1980 yılında Hollanda ekonomik bir daralma yaşadı. Bu daralma geçimini elde etmek isteyen Türk işçilerini esnaflığa, girişimciliğe itti. Diğer bir ifade ile ülkedeki bu ekonomik daralma bir Hollanda Türk girişimciliği serüvenini ortaya çıkardı. 1993 yıllarında Türk girişimcilerin sayısı 5 bin civarında idi. 2014 yılına gelindiğinde bu sayı 23 bine yaklaştı. Yani dörde katlandı. Ayrıca girişimcilerimiz 67 bin kişiye istihdam sağlamaktadır ve Hollanda ekonomisine katkıları 2.64 milyar avrodur. Güzel gelişmelerden

bir tanesi de sektörler arası dağılımın farklılaşması. Yani Türkler Hollanda’da artık Hollandalı girişimcilerle yarışır duruma geldiler, Avukatlıktan, sosyal ve sağlık sektörü hizmetlerine, inşaat sektörü ve diğer sahalardaki şirketlerin sayısının da ciddi oranda arttığını görüyoruz. Bu aynı zamanda Türk girişimciliğinin Hollanda’da geleceği ve sağlam adımlarla ilerleyişini çok güzel bir göstergesidir.” dedi.

TARİHE NOT DÜŞÜLDÜ UNİTEE Başkanı Adem Kumcu, HOGİAF’ın yaptığı çalışmalar ile kendilerini heyecanlandırdığını söyledi.

Kumcu “HOGİAF bu gün tarihe bir not düştü diyebilirim. Gürkan Çelik Bey’in yapmış olduğu araştırmaların neticeleri Avrupa’daki girişimcilerimizin ulaştığı seviyeyi gösterme adına bizi çok sevindirdi. 23 bine yakın Türk kökenli Hollandalı girişimci bu ülkenin ekonomisine katma değer kazandırıyor. Bu yıl sadece 3 bini aşkın Türk kökenli Hollandalı yeni girişimci ekonomiye değer katma adına er meydanına atılıyor. Bunlar bize sevinç veriyor. Ama henüz yolun başlangıcındayız.” dedi.

HELAL AVRUPA GIDA FUARI HOGİAF Başkanı Şükrü Masmas, Rotterdam WTC’de düzenledikleri sonbahar yemeğini üç ana tema üzerinde yoğunlaştırdıklarını söyledi.

Masmas “Özellikle Türklerin Hollanda’ya gelişlerinin bu yıl 50. yılı (1964-2014) o çerçevede yapılan bir akşamdı. Özellikle 50 yılda gelinen nokta nedir? Girişimcilik açısından.

Bunu tüm boyutları ile değerlendirdik. Bunun yanı sıra, olan bu gelişmelerin bilimsel gelişmelerini gördük.

Oradaki rakamlar çok ilginçti” dedi.

Hollanda Corendon Şirketi CEO’su Atilay Uslu, HOGİAF’ın düzenlediğibu sonbahar yemeğine 400’ü aşkın kişinin katılmasının büyük bir başarı olduğunu söyledi. Uslu “Bence HOGİAF’ın yaptığı gibi network ağırlıklı toplantıların sık aralıklarla yapılması lazım. Bunları Hollandalı dostlarımıza anlatarak ve onlar ile konuşarak aramızda ki ön yargılar kırılabilir.” dedi.

TÜRK GİRİŞİMCİLERİN HOLLANDA’YA KATKILARI TARTIŞILMAZ Rotterdam Charlois Belediye Meclis Üyesi Luuk Wilson “ HOGİAF’ın geleneksel sonbahar yemeğinde bulunmaktan dolayı son derece mutlu oğlumu belirtmek isterim. Rotterdam’ın genelde Hollanda’nın bel kemiği girişimcilerdir. Hollanda’da Türk girişimcilerin sayısı gittikçe artıyor. Gerçekten yetkilileri tebrik etmek istiyorum. Yeni girişimlere ve yeni atılımlara imzalarımızı atmaya devam edelim. Türk girişimcilerin Hollanda’ya olan katkıları tartışılmaz.” dedi.

ETNİK GİRİŞİMCİLİK KÜRSÜSÜ HOGİAF Genel Sekreteri Ahmet Taşkan, “Yaptırmış olduğumuz bu bilimsel araştırma ile 50 yılda Türk toplumunun girişimcilik alanında geldiği noktayı tespit etmiş olmamız çok önemli. Hollanda’da olduğumuz durum iyi olmasına rağmen daha kat edebileceğimiz mesafe çok. Potansiyel büyük ve bu potansiyelden faydalanmamız lazım.” dedi.

leven en religie

34 yaşam ve inanç Hikmet Pınarı

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014



Güzellik üretenlerden olmak...

Allah’ın uygun gördüğü muhteşem ‘muhsin’ sıfatını kazanmak isteyen bir Müslüman, kim ne derse desin, kim hangi kötülüğü, kabalığı, ayrımcılığı, ırkçılığı, hasımlığı, hainliği, kirliliği yapsa bile, o iyi davranmaya, güzellik üretmeye, hakkaniyetle hareket etmeye devam eder. Hem de ısrarla, hem de inadına.

Hollanda yaşayan Müslüman bütün olumsuz gelişmelere, bazı dindaşlarının yanlışlarına, bazı kendini bilmezlerin çamur atma çabalarına, insanları etnik kökenine göre değerlendiren fanatiklere rağmen muhsin olmaya, iyilik üzere hareket etmeye devam eder.

Zira eninde-sonunda ‘ihsan ahlâkı’ ve bu ahlâka sahip ‘muhsinler’ kazanırlar.

Güzellik üretenlere dünya da, Âhirette de müjdeler olsun...

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond



◄◄

u

cu iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

nu

si

Konuşuyor mu? Düzgün, edepli, doğru, az ve güzel konuşması beklenir.

Başkaları kötülük yapsa bile, çirkin davransa gibi, kavga etmek isteseler bile, düşmanlık gösterse veya haksızlık yapsa bile, Müslüman ısrarlı bir şekilde iyilik yapmaya devam etmeli. Güzel davranmayı, güzellik üretmeyi, en doğru olanı aramayı ilke edinmeli.

Müslüman, ahirete inanmayanlar gibi olamaz. O, başkalarına, çıkara, dünyalık hedeflere göre değil; doğru ilkelerle hareket eder.

n i ve r site

Allah muhsinleri (güzellik üretenleri) sever. (Bakara 2/195. Mâide 5/13. Âli İmran 3/134, 148) Allah (cc) muhsinlerle beraberdir.

(Ankebût 29/69) Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır. (A’raf 7/56) Allah (cc) muhsin olanlara bol bol mükâfat verecektir. (En’am 6/84. A’raf 7/161. Yusuf 12/90 v.d.)

Kur’an, ‘muhsinlere müjdeler olsun’ diyor. (Hacc 22/37. Ahkâf 46/12) Allah (cc) güzeldir, her türlü güzelliği sever. (Müslim, İman/147) İhsan sahibi olanlar, yani yaptıkları her şeyi güzelce yapanlar bunun karşılığını yine ilâhî ihsan olarak Allah’tan alacaklar. (Rahman 55/60) Öyleyse bütün bunlara inanan bir Müslüman ne yapıyorsa, onu güzel yapmalı, maksada uygun yapmalı, doğru yapmalı.

işleri güzel yapmanın sembolü olmalılar.

tÜ

Bir yerde memur mu, görevli mi? İşini dürüst ve sözleşmesinde yazılı olandan daha güzel yapmalı, hile yapmaya kalkmamalıdır.

Odasını/evini mi döşüyor? İmkânı nisbetinde güzel, düzenli ve estetiğe uygun döşemeli. Odaya girildiği zaman göze bir temizlik, bir güzellik ulaşmalı.

Sofra mı kuruyor, bahçe mi düzenliyor, ödev mi yapıyor, elbise mi giyiyor? Hepsi güzel olmalı, estetik olmalı, yeteri kadar olmalı.

Usta mı, sanatkâr mı, üretici mi, tüccar mı? İşini temiz, dürüst ve güzel yapmalı.

Yolculukta mı, vasıtada mı, sürücü mü? Arkadaşına, karşısındakine, ötekilere güzel davranmalı, herkesin hakkına saygı göstermeli.

Resim mi yapıyor, yazı mı yazıyor mu, tarla mı ekiyor, yığın mı yapıyor, inşaat mı yapıyor? Yani ne yapıyorsa, hangi işle meşgulse; hepsini güzel yapmalı, hepsini yerinde, gereği kadar yapmalı.

Anne- babasına, büyüklerine, çocuklara, komşularına, ilişkide olduklarına, diğer insanlara, hatta hayvanlara ve tabiata bile güzel davranmalı. İşte muhsinlerin, yani güzellik üretenlerin ahlâkı böyledir.

Kur’an; bu ahlâka sahip olan kişilerin hayatına mutluluk, güzellik ve kurtuluş vadediyor.

Müslümanlar; çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden (işlerden), faaliyetlerden uzak olmalı. Onlar insanlar arasında güzel davranışların,

ch

Muhsinler, hayatlarının her alanında güzellik üretirler, iyilik yapmakta sebat ederler. Muhsin kim kimdir? Cevap: İyilik yapmayı ve güzel davranmayı ilke ve kişilik haline getirendir.

Alimler derler ki ‘ihsan ahlâkı’, adaletli olma prensibinden daha kapsamlıdır. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek temel prensipken; ihsan ahlâkında daha fazlasını vermek, daha güzeli ile muamele etmek ilkesi söz konusudur.

Müslüman yalnızca ibadetlerinde değil, bütün davranışlarında ‘ihsan ahlâkıyla’ davranır. Bir hadiste Peygamber (sav) hayvan boğazlarken bile ‘ihsan’ ile boğazlanmasını tavsiye ediyor. (Müslim, Sayd/57 (1955). İbnu Mâce, Zebâih/3 (3170). Ebu Dâvûd, Edahî/12 (2815). Tirmizî, Diyât/14

(1409). Nesâî, Zahâyâ/22) Kaynaklarda Peygamber’in (sav) şöyle dediği rivayet ediliyor: “Allah (cc), sizden birinizin yaptığı işi (ameli veya görevi) sağlam ve güzel yapmasını sever.”

(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, I, 275. Beyhâkî, Şuabü’l-Îmân, 4/334.

Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 2/286-287) Bu da ihsan ahlâkından başka bir şey değildir.

ır t m a s o n

Kişinin değeri/seviyesi/kalitesi bilip yaptıkları kadardır. Kişi bir şeyi doğru bilip yapar. Yaptığı şey sonuçta onun seviyesidir, onun kalitesidir. Ziya Paşa bir şiirinde bunu şöyle ifade etmiş: “Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz.” İnsanlar birbirine iyi veya kötü diyebilirler. Bu, onların bilgileri ve bakış açılarıyla sınırlıdır. Başkalarına iyi veya kötü demek sonuçta sübjektiftir.

Zira herkes bulunduğu yerden bakar, kendisine göre değerlendirir.

Ancak Kur’an’ın ölçüleri başka. O ölçüler ilâhî olduğu için mutlaktır, dosdoğrudur, sonsuzdur. Kur’an iyi insanlara ‘muhsin’ diyor. Sonra onların nasıl olduklarını, ya da muhsin olmanın ipuçlarını veriyor. Muhsinleri müjdeliyor, izzet ve şereflendiriyor, övüyor. (Mesela; Nisa 4/125) Muhsin; ihsan eden, ihsan ahlâkına sahip olan demektir. İhsan; bütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri ifade eder. İhsan ahlâkı; güzel, uygun, doğru olan şeyleri en güzel şekilde yapmak demektir. İhsanın bir başka

manası da Allah’ı görüyor gibi ibadet etmektir. (H. K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, s: 284) Meşhur Ciril hadisinde bu anlamda geçmektedir. “... İhsan; Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor.” (Buhârî, İman/37. Müslim, İman/1 (8). Tirmizî, İman/14 (2738).

Ebu Dâvûd, Sünne/16, (4695). İbnu Mâce, Mukaddime/9 (63,64). Nesâî, İman/6) Muhsinler, yani ihsan sahipleri hangi davranışın iyi, hangi davranışın kötü olduğu konusunda hem bilgi sahibidir, hem de bilinçlidirler. Çünkü onlar Allah’ın kendilerini gördüğünün farkındadırlar.

a şt

A

llah (cc) şöyle buyuruyor: “Gerçek şu ki, Allah adaleti ve iyilik yapmayı (ihsanı), yakınlara karşı cömert olmayı emredip utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size (böyle tekrar tekrar) öğüt veriyor ki, böylece (bütün bunları) belki aklınızda tutarsınız.” (Nahl 16/90)

ar

Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

ve M a as

tri

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl









interview

söyleşi 35

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Muştular (Söyleşi, geçen sayıdan devam...)

Raşit Bal rasit.bal@inholland.nl

Yaşananlar

ulemanın

suskunluğundandır S

orunlarımızın kaynağı ulemanın suskunluğundan mı yani?

Ulema konuşmalı ve bu gibi önemli mevzularda içtihadını açıklamalı; ortalama Müslüman/avam tabakası da ‘evet, ben bu ulemanın içtihadına göre amel ediyorum’ dediğinde, hem kendi tavrını ifade etmiş olacak hem de ulemanın detaylandırmış olduğu içtihadını meşrulaştırmış olacaktır. Ondan sonra da hâkim kültür diyecek ki, “Evet, biz meseleye baktık, siz gerçekten de detaylı bir şekilde tartıştınız ve ben sizin IŞİD’e neden ve nasıl karşı olduğunu takip edebiliyor, anlayabiliyorum. Bu nedenle ben size inanıyor, güveniyorum” diyecektir. İşte bunu, Hollanda’daki ulema yapmıyor. Bu yapılmayınca ulema da, avam da şaibeli oluyor ve tasvip etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalıyoruz; suç bizim üzerimize yıkılıyor.

lum tarafından pek kabul görmüyor.

Ancak bu mekanizma böyle devam ederse bu oran yüzde ellileri aşacak gibi.

Hâkim toplum İslam’ı ideolojik bir zemine oturtursa ve halk bu ideolojiyi kendini tehdit eden bir unsur olarak görürse, o toplum, her şeyi yapmayı göze alabilir. Başörtülü birine sokak ortasında 5-10 kişinin saldırması ve onu hırpalaması, savunulabilir bir hâle gelir o zaman. Amerika’nın, kominüzmi tehlike olarak algıladığında başlattığı o soğuk savaş dönemini iyi hatırlayalım.

Ulema konuşsa ve bu konuşulanlar avam tabakası tarafından bir yol haritası hükmünde kabul edilse bu sefer de hâkim kültür, ‘bakın işte, Müslümanlar hâlâ birey olamamış, belli bir otoriteden emir alıyor’ diyecekler. Bu da ayrı bir ikilem değil mi? Önce bu süreci bu şekilde tamamlamamız lazım. Ardından da o dediğiniz süreci başlatabiliriz. Şimdi kimse konuşmuyor. Konuşanlar da önyargılardan ve suçlamalardan bahsediyorlar. Konuşmadığımız için yapılanları tasdik ettiğimiz manası çıkıyor. Tasdik edilince de, hesap verme aşaması başlatılıyor. Biz şimdi o durumdayız.

IŞİD yüzünden bir kere daha savruluyoruz, bir kere daha emniyet/güvenlik çerçevesine oturtuluyoruz. Bir kez daha bireysel ilişkilerimizde ‘güvenilmez insan’ konumuna geliyoruz.

Mesele aslında, Ortadoğu, Amerika ya da uluslararası ilişkiler meselesi değil. Yaşadığım ülkede ve gerçeklikte muhataplarımın beni ‘güvensiz’ ilan etmesi söz konusu. Ulema güvensizse, avam güvensizse ve bunlar emniyet çerçevesinde sıkıntı yaşıyorsa, o zaman İslam güvensiz oluyor. İslam, bir tehlikenin kaynağı olarak emniyet çerçevesine oturtuluyor o zaman. Bu sebeple, İslam, Hollanda’da tehlikenin kaynağı, geldiği yer olarak algılanmaya doğru gidiyor.

Wilders’ın, ‘benim kavgam Müslümanla değil İslam’la’ demesi, top-

Neden?

Birinci sebep, o, düşüncesini düşmanca bir tavırla dile getirdiği için. İkincisi de, bu tür söylemler bizi içimize kapatıyor. Kendine yönelik tehlike hissettiğin anda kapanırsın ve sağlıklı düşünemez, iyi bir çalışma üretemezsin. Yani, geriye yaslanıp, rahatlıkla plan-proje ve strateji ile iş yapamazsın. Avrupalı Müslümanlar şu an bunu yaşıyorlar. Dış tehlike algısı o kadar çok belirgin ki, Müslümanlar bunu, şimdilik içine kapanarak bertaraf edebilmeyi düşünüyorlar. Refleksleri öyle inşa oluyor. Bence bir süre sonra kimlikleri de bu anlayış üzerine inşa oluyor. İslami ve dinî kimliğini tehdit altında bir hâl üzere inşa ediyorlar, bu da çok özürlü bir yapının oluşmasına sebep olur. Aydın ve entelektüel kesimin bu süreçte sorumlulukları devreye girmeli ve görevlerini ifa etmeliler. Eğer sen lidersen ve toplumun önünde gidensen bu durumda üzerine düşeni yapmalısın. Geriye yaslanıp, işin analizini, sebep ve sonuçlarını iyi yapmak zorundasın. Kişinin içeresinde bulunduğu hâli bilmesi gerekiyor.

Senin bu hâldeki rolün, etkin ve katkın nedir, bunu bilmelisin. Eğer bütün bu olan biteni Wilders ve onun gibi düşünenlerin tavırlarıyla açıklarsak, biz o zaman kaderci anlayışıyla hareket etmiş gibi oluruz. Ondan sonra da ,“Rabbim, bu hâl bizim başımıza geldi, ne yapalım. Bu dünya bizim için zindan, inşallah ahirette cennete

Nasıl bir din algısı var Müslümanların? İslam karşıtlarının Müslümanlara söylediği şey şudur: “Senin bu başına gelenler dinî kimliğin yüzünden geliyor” Bu söylemi, düşmanca, politik ve keskin olarak ifade ettiğinden, biz bu gibi düşünenleri fazlaca ciddiye almıyoruz.

gireriz” anlayışı hâkim olmaya başlar.

Maalesef, Müslümanların çoğu da böyle düşünüyor. O nedenle her şeyi bir kanara bırakıp, ‘bu yaşananları olumlu hâle çevirmek için benim katkım nedir?’ diye düşünüp, kafa yormalıyız. Öncelikle olayın dinî bir boyutta seyrettiğini tesbit etmemiz gerek.

Olay, etnik anlamda, kültürel bir mesele değil. Saldıranlar da savununalar da din ekseninde konuşuyorlar. Hep dinî ıstılahlar kullanılıyor. Dolayısıyla bu meselenin bizim dinî kimliğimizle olduğu aşikârdır. Burada bence büyük bir problem çıkıyor ortaya. Ben geriye yaslanıp, bu mesele hakkında biri şeyler söylediğimde ‘sen Wilders gibi düşünüyorsun’ diye suçlanıyorum.

Oysa biz saf değiştirmiş değiliz. Bu meselenin çözümü için kafa yoruyoruz. Çözüm, bu tehditler altında içine kapanarak değil, geriye yaslanarak rahatça düşüncelerini ifade etmekten geçiyor. Üstelik saf değiştirenleri Hollanda toplumu kucaklamıyor ki. “Ooo, hoş geldin, iyi ki geldin” diye bağırlarına basmıyorlar ki… Buna rağmen ben aynı safta yer alıyor ve sizin duygularınızı, düşüncelerinizi paylaşıyor ve içerisinde bulunduğumuz sorunun çözümüne dönük çareler arıyor, yırtınıyor, paralanıyorsam, bu sizleri sevdiğimden, dinîmden kopmadığımdandır. Buna rağmen bana ‘sende mi onlardan oldun’ denildiğinde, ben artık konuşamıyor, susuyorum. O zaman ben de bazılarının düşündüğü şekilde sesleniyor ve diyorum ki; ‘evet arkadaşlar, Allah bize bu dünyayı zindan etmiş, imtihandayız, sabredeceğiz ve bu sabrımız karşılığında da cennete gireceğiz’. Maalesef bu söylem etkili oluyor, insanları tatmin ediyor. Problemlerimizi çözmek için adım atmak değil de, yatarak, oturarak, sabrederek cennete gireceğimiz zannediliyor.

Ulemayı, düşünürleri baskı altına alarak sorunlarımızı çözemeyiz.

Mesela, Hollanda’ya görevli olarak gelen imamlarımızın, kaçımız yanına gittik de ona Hollanda’nın toplumsal yapısıyla alakalı bilgi verdik. O imamı vaazlarına hazırladık. “Hocam bakınız, burada şu kadar farklı din ve kültürden insan yaşıyor. Sizi dinlemeye gelen insanlar arasında bunlardan birileri de vardır, o yüzden bilgini, donanımını, lisanını güçlendir” diye onu daha iyi hizmet etmeye hazırladık. Biz ona bu tür bir yol haritası çizmeyince de imam kendini yetiştirmeye, toplum içerisine girmeye ve sorunların çözü-

müne dönük çareler üretmeye gerek duymuyor. İmam-ı Azam Ebu Hanife iyi bir örnektir. Kufe’deydi, tacirdi, toplumla iç içeydi ve ondan dolayı da iyi bir fakihti. Dolayısıyla, ulema, fakih, bir topluma yol gösterecek, din alanında etkin olacaksa, o toplumun yaşadığı şartları derinlemesine kavraması gerekir. Ulemanın susarak bir şekilde sekülerleştiğine da şahitlik ediyoruz.

1998 yılında yaşanan bir olay iyi bir örnek olabilir bu anlatılanlara. Fas’tan gelen bir âlim vardı. Bir toplantıda kadın Bakan’la tokalaşmamıştı. O günlerde bu durum gündeme oturmuştu.

Okul açmak için yapılan müracaat değerlendirilmiş, belediye onay vermiş, el sıkışıp anlaşma sağlanacak. Sen eğer, ‘ben el vermem’ dersen, o da ‘ ben de okulu vermem’ diyor. El vermekle okulu almak karşı karşıya geliyor. Sen tercihini yapacaksın: Ya, eli verip okulu alacaksın ya da eli vermeyecek okuldan vazgeçeceksin. Durum böyle gergin bir duruma getiriliyor.

Müslüman da o zaman haklı olarak soruyor: ‘Ben okul karşılığında elimi verebilir miyim; bunda dinîn hükmü nedir?’ Eğer ulema bu ilişkileri fazla bilmiyorsa, tehdit algısı onda da varsa ‘el veremezsin, bu konuda Allah’ın emri, Peygamberin talimatı vardır, el verirsen imanından taviz vermiş olursun’ diyor. Hanefi mezhebine göre furuhunun furuhunda olan bir mesele karşımıza akide olarak çıkmış bulunuyor. Diğer İslam coğrafyalarında dinîn sana tanıdığı esneklik, Avrupa’da senin önünü tıkayan, katı kurallar manzumesi olarak çıkmış oluyor. Bu da buraya gelen ulemanın buradaki toplum yapısını ve şartlarını iyi bilememesi ve iyi etüt edememesindendir.

Dinîn esnek alanlarını da katılaştırır, akide hâline dönüştürürsen, köşeye Hollandalılar değil sen sıkışırsın. Sen elini vermezsen, köşede kalan sen olursun, meydana çıkamayan sen olursun ve kendini ifade edemeyen yine sen olursun. Bunu aşmamız gerekir.

Hollanda’dan İŞID’e katılanların oranı ve tehditleri hakkında bir duyum aldınız mı?

Ben IŞİD’in Avrupa’yı tehdit edeceği söylentisini ciddiye almıyor ve inanmıyorum. Ancak demin saydığım zümre sessiz kalınca, konuşmaması gerekenler bizi savunmaya kalkıyor ve en marjinal grup bizim temsilciliğimize soyunabiliyor.

Yaşamının bir döneminde, özellikle ergenlik ve gençlik çağında çok büyük günahkâr olmuş, uyuşturucu, kumar, fuhuş, hırsızlığa bulaşmış hatta dönme durumuna düşmüş bir kesim var.

Daha sonra Allah’ın kendisine hidayet kapısını araladığını ve kendisini İslam hanesinde bulduğuna inanan bir gençlik var. Bunlar, daha önce yaşadığı o günahlardan kurtulmak ve kendisini affettirmek için bir şeyler yapması gerektiğine inanıyor. Bunca çirkinlik ve hatadan sonra hidayete eren genç, ideal Müslüman oluyor ama işlediği günahlar sırtında bir kambur olarak durmakta. Bunu telafi etmek için farklı alanlara kayıyorlar. Bana gelseler, ben onlara iki sene boyunca caminin tuvaletlerini temizlemelerini, ardından da bir yıl mescidi temizlemelerini söylerim.

CMO’ya gelip sitemizi düzenleyecek değil, camide öğrenim gören çocuklara ders verecek değil; ne yapacak böyle bir düşünceye sahip olan genç?

Elbette, ‘Allah yolunda cihad ederek, kendimi imha ederek ancak bu günahtan kurtulurum’ düşüncesiyle bu tür yollara tevessül ediyorlar. Cihadı da yanlış anlayarak yollara düşüyorlar.

Yolda da karşılarına bugün IŞİD çıkıyor, yarın bir başkası çıkabiliyor. İşte burada ulemanın sessizliği, suskunluğu önemli rol oynuyor. Oysa ki ulema, “Bak yiğidim, bu iş senin anladığın gibi değil. Allah’ın mesajına böyle anlam yükleyemezsin” diye o hatasını, günahını telafi edecek bir yol gösterse, yönlendirse, o genç belki de topluma en faydalı bir insan olarak yoluna devam edecektir.

Hollanda’da bir milyona yakın bir Müslüman nüfus var. Ne derece doğru bilemiyoruz ama, IŞİD için yola çıktığı söylenenlerin sayısı 130 civarında.

Ama öyle bir hava ve algı oluşturuluyor ki, sanki bu bir milyon Müslüman IŞİD yanlısı… Bu konudaki sessizliğimiz, diğer bütün Müslüman kitleyi de potansiyel IŞİD’çi yapıyor. O nedenle, ulemanın konuşması, tartışması gerekiyor. Kurum, ve kuruluşların bunu talep etmesi gerekiyor. Kaderi inkar edenlere karşı avazın çıktığı kadar bağırıyorsun, Şiilere, Vahabilere karşı söyleyecek en ağır söz buluyorsunuz da neden böyle bir durumda susuyorsunuz? Adamlar İslam adına kafa kesiyor, tecavüz ediyor ve dinini harcıyor ama sen susuyorsun. Böyle bir şey olmaz. Bunu tartışmamız ve çözmemiz gerek. Bu da susarak olmaz. ◄◄





Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

Administratie Jaarrekeningen Belastingen Bedrijfadviezen Loonadministratie Interim oplossingen

a Almelo’d

SARAY REIZEN

Leemansweg 2, 6827 BX Arnhem T. (085) - 600 47 47 info@raqam.nl www.raqam.nl





agenda

gündem 37

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Bir istifa ve düşündürdükleri...

Hollanda TÜMSİAD atakta...

8 devlette, 35 şube ve 3 bin 700 üye ile hizmet veriliyor

TÜMSİAD Hollanda’da Hasan Aras dönemi





TÜMSİAD Hollanda Bölgesi Yönetim Kurulu...

Hasan Aras başkanlığında 3. dönem TÜMSİAD Hollanda yönetim kuruluna şu isimler seçildi: Rıza Bora, Mehmet Ali Özyer, Ümit Ünver, Ahmet Turan Bozkurt, Hanifi Kılavuz, Mustafa Özmen, Bayram Aydın.

T

üm Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜMSİAD) Hollanda kolu, Lahey’deki genel merkez salonunda düzenlediği genel kurul toplantısında yeni yöneticilerini seçti.

Yoğun bir katılımın olduğu gözlenen toplantıya, TÜMSİAD Avrupa Genel Başkanı Cahit Kerenciler, Genel Sekreter Yılmaz Yüksel, HOTİAD’dan İlhan Döne, TOVER’dan Durmuş Doğan, HOGİAF, TÜMSİAD, TOVER, TOV adlı işadamları derneği temsilcileri, işadamları, Hollanda TÜMSİAD üyeleri ile bazı STK temsilcileri katıldı.

Köşk Restoran’ın ikramı ile ağırlanan davetliler, ayaküstü birbirleriyle sohbet etme imkânı da buldular Program takdiminden sonra TÜMSİAD Hollanda 2. Dönem Başkanı Rıza Bora duygu dolu kısa değerlendirme konuşması yaptı. Bora konuşmasında, Hollanda TÜMSİAD’ı geliştirmek ve iki ülke arasında bir köprü inşa etmek için ellerinden gelen gayreti sarf ettiklerini, bundan sonraki yönetimin de yanlarında olacaklarını ifade etti.

TÜMSİAD 3. Dönem başkanlığına seçilen Hasan Aras, teşekkür ve selamlama konuşması çerçevesinde yaptığı konuşmada, bunun bir bayrak yarışı olduğunu ve her seçilenin de bu bayrağı daha ileriye götürme gibi bir görev ve sorumluluğu olduğunu dile getirdi ve derneğin, yeni çalışma yılındaki faaliyetleri, vizyonu, misyonu hakkında bilgiler verdi. Avrupa’da 50 yıllık göç geçmişi bulunan Türk toplumunun çok iyi yerlerde olduğu-

nun altını çizen Aras, Hollanda’daki girişimcilerin 70 bin civarında insanı istihdam ettiğini bunun da Hollanda ekonomisi için büyük bir manaya geldiğini ve büyük bir yükün omuzlanmış olduğunu belirtti. Aras, “TÜMSİAD olarak bu sayının artması yönünde girişim ve teşviklerimiz olacaktır. Bilinçli, dürüst ve ahlaklı bir anlayış çerçevesinde yapılacak olan ticarî girişimleri destekleyeceğiz. Biz bu ülkenin kalıcı unsurlarıyız. Çalışmalarımızı ve hizmetlerimizi bu ülke içerisinde sürdürmek zorundayız” diyerek sözlerini tamamladı.

TÜMSİAD Avrupa Genel Sekreteri Yılmaz Yüksel, “Avrupa’da 8 devlette 35 şube ve 3 bin 700 üye ile hizmet ediyoruz. TÜMSİAD, büyük küçük işletme ayrımı gözetmeden bütün işadamlarına kapılarını açmış bir kurumdur. Yaşadığımız ülkelere hizmet etme misyonumuzla hareket ederken aynı zamanda ülkemiz ekonomisine katma değer sağlamak için çabalıyoruz” dedi. Yaşadığı iki hatırayı da davetlilerle paylaşan Yüksel, iş ziyareti çerçevesinde Kamerun’da bulunduğu bir zamanda, Kamerunlu Hıristiyan, zenci birinin, “buraya sık sık gelin, yatırımlarınızı buraya yapın ve bizleri Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın insafına terk etmeyin. Onlar geliyor bizi ve ülkemizi sömürerek gidiyorlar ama siz Müslüman Türkler bunu yapmazsınız” diyerek bir gerçeği haykırdığını asla unutamıyorum” dedi.

Daha sonra kürsüye gelen TÜMSİAD Avrupa Genel Başkanı Cahit Keren-

ciler Avrupa’da yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Kerenciler, kendine has üslup ve şivesiyle yaptığı konuşmada yaptıkları çalışmaların Avrupa’da takdir edildiğini belirterek, “Burada bulunan bütün arkadaşlarımız bulundukları ülkede birer elçi gibi çalışıyorlar. Bu çalışma sonucunda da önemli ticari başarılar elde ediyorlar.

Bizler bu yolda TÜMSİAD Avrupa olarak elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız” dedi. Kendi hayatından da zaman zaman örnekler veren Kerenciler, Türkiye’nin yanlış tanıtılarak imajının zedelendiğine dikkat çekti.

Köln Ticaret Odası’nda yaşadığı bir hatırayı da davetlilerle paylaşan Kerenciler, Türkiye’yi aşırı dinci bir iktidarın yönettiğini’ söyleyen Alman bürokratına karşı, ‘asıl bu dönemde diğer bütün dinlerin kendilerine yaşama alanı bulduğunu, vakıf mallarının iade edildiğini’ söylediğimde adam ‘ben bunları bilmiyordum’ diyerek tepki gösterdi, dedi. Türk kökenli işverenler olarak Avrupa’nın bel kemiğini oluşturduklarına vurgu yapan Kerenciler, ticarette dürüstlüğün, doğruluğun ön plana çıkarılması gerektiğini ifade etti.

Toplumu oluşturan bireyler olarak sıkça bir araya gelinmesini, istişareler yapılmasını ve sorunların çözümüne dönük çareler üretilmesini tavsiye eden Kerenciler, vergi kaçırma planı yapan değil, az, öz ama yasal ve helal olan kazancın peşinde olan işadamları olunması gerektiğini ifade ederek sözlerini tamamladı.

Haber-Fotoğraf: Tâha Yalçın

Tüm tarafları suçlayarak istifa etti UETD Hollanda Başkanı Mehmet Salih Kaya UETD Hollanda’nın websitesi üzerinden zehir zemberek ifadeler kullanarak yayınladığı istifa mektubunda son günlerde gelişen olaylarla ilişiği bulunan tüm tarafları suçladı.

Eski yönetim kurulunu ‘paralel çalışmalar yürütmekle‘ suçlayan Mehmet Salih Kaya, “Sancağı devrettikleri dava arkadaşlarına destek olmak yerine, yaptığımız çalışmaların aynı gün ve saatinde aktiviteler düzenlediler. Kendileriyle bu durumu defalarca, hem sözlü, hem yazılı görüşmelerde bulunmamıza rağmen problem çözülmedi. Yaşanan süreci UETD Genel Merkezine giderek anlatmamıza ve çözüm istememize rağmen, genel merkezimiz ve Türkiye’deki inisiyatif sahibi büyüklerimiz bu durumu çözüme kavuşturmadıkları gibi, karşı tarafa haddinden fazla müsamaha göstermişlerdir.” ifadelerini kullandı.

Haber merkezimize ulaşan bilgilere göre Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın katıldığı programı Türkiye bağlantılarıyla engellemeye çalışan UETD yönetimi, bunda başarılı olamayınca hem eski UETD yönetimini hedef alarak ‘Malum çevreler aynı gün aynı saatte program düzenliyor‘ diye suçladı, hem de Türkiye’deki Ak Parti kurmaylarını kendilerine verilen yetkileri hafife almak ve eski yönetime haddinden fazla müsamaha göstermekle suçladı.

UETD Hollanda Bölgesi Yönetim Kurulu üyeleri yaklaşık on gün önce istifalarını, UETD Genel Merkezi’ne sunmuşlar, ancak Genel Merkez’in ‘problemlerin çözümüne yönelik çalışmalar’ yapacağını söz vermesiyle istifalarını durdurmuşlardı.

Mehmet Salih Kaya, bardağı taşıran son damlanın Türkiye’de katıldıkları ve YTB’nin düzenlediği ‘Ortak Akıl’ çalıştayında Genel Merkezin bu sözü yerine getirmediğini ve arkalarında durmadıklarını ifade ederek toplantıyı terk edip Hollanda’ya dönmek suretiyle UETD Hollanda yönetiminin istifasını kesin bir dille duyurdu. İşte Mehmet Salih Kaya’nın istifa mektubu...

“Değerli basın mensupları, 26 Ocak 2014 tarihinden beri yürütmekte olduğum UETD Hollanda’nın başkanlığından istifa ettiğimi sizlere duyurmak isterim.

Göreve başlamadan evvel, bu vazifeye tarafımdan özel bir talep olmayıp bilakis yöneltilen rica ile sancağı devralıp ehliyeti arkadaşlarla yönetim kurulu oluşturmakla göreve başlamıştım. Pek çok zorlukla mücadele ederek, büyük gayret ve çabalarla UETD’yi daha başarılı bir çizgiye taşımak bizlere nasip oldu. Ancak vazifeyi devraldıktan sonar, UETD eski yönetim kurulunda görev yapmış bazı kişiler, âdeta halen kendilerini UETD

Hollanda’nın mümessili gibi görerek paralel çalışmalar yürüttüler. Geçmiş dönemlerde kurdukları tanışıklıklarını da bu süreçte kullandılar. Sancağı devrettikleri dava arkadaşlarına destek olmak yerine, yaptığımız çalışmaların aynı gün ve saatinde aktiviteler düzenlediler.

Kendileriyle bu durumu defalarca, hem sözlü, hem yazılı görüşmelerde bulunmamıza rağmen problem çözülmedi. Yaşanan süreci UETD Genel Merkezine giderek anlatmamıza ve çözüm istememize rağmen, genel merkezimiz ve Türkiye’deki inisiyatif sahibi büyüklerimiz bu durumu çözüme kavuşturmadıkları gibi, karşı tarafa haddinden fazla müsamaha göstermişlerdir.

Nihai olarak iplerin kopmasına sebep olan mesele ise; “malum çevreler”, UETD Hollanda Kadın Kolları’mızın düzenlenmiş olduğu “Kadına Şiddete Hayır” panelinin aynı gün ve saatine, sayın Mahir Ünal beyi davet ederek bir program düzenlemişlerdir. Tüm taraflara yönelttiğimiz itirazlarımız yeterince ciddiye alınmamıştır. Bu durum karşısında Hollanda Yönetim Kurulu olarak topluca istifa talebimizi Genel Merkezimize iletmemiz sonrasında UETD Genel Başkanımız bu istifaya engel olmuşlar ve problemlerin çözümüne yönelik çalışacaklarını ifade edip bunda sonar daha fazla destek olacaklarını ifade etmişlerdir.

Verilen bu söz sonrasında ise yönetim kurulu vazifeye devam kararı almıştır.

Bu arada bizleri İstanbul’da Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nın düzenlemiş olduğu “Ortak Akıl” çalıştayına davet etmişlerdir. Bu çalıştay esnasında da Genel Merkezimizin arkamızda olmadıklarının kesin olarak farkına varmamız sonrasında, çalıştayı Halkla İlişkiler Birim Başkanımız ile terk ederek Hollanda’ya dönüp tüm teşkilatımızı topladık; durumu izah sonrasında da istifalarımızı açıkladık.

Yönetim Kurulum adına şu ana kadar bizimle çalışan idarecilerime, bizlere varlıklarıyla ve katılımlarıyla destek veren halkımıza ve siz değerli basın mensuplarına teşekkür eder, göreve gelecek yeni ekibe üstün başarılar dileriz.”

Saygılarımla Mehmet Salih Kaya

nieuws

38 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 198 - 2014

Gençlik geleceğe hazırlanıyor...

Gençlik, sevgi ve kardeşlik ekseninde kampta bir araya geldi

Herkesin dilinden aynı şeyler dökülüyordu: “Böyle faydalı bir kamp geçirmedim”

NIF Gençlik Teşkilatı 13-14 Aralık tarihleri arasında Menrode kasabasında 150 civarında yöneticinin katılımıyla iki günlük bir kamp programıyla 1. İES çalışmasını gerçekleştirdi. Eğitim ağırlıklı ve dolu dolu geçen kampa konuşmacı hatip olarak Almanya’dan katılan Yusuf Işık, ‘Davamız ve Sorumluluklarımız’ adlı bir seminer verdi. Hasan Koç, ‘Teşkilatçıda olması gereken hasletler’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Selim Şafaklıoğlu ‘İçerisinde yaşadığımız dünyanın bilinmeyenleri’ konulu bir konuşma yaptı. Bahaeddin Budak, Hollandaca olarak yaptığı sunumda, ‘Hollanda’da İslami Yaşam’ın önemi üzerinde durdu. Kampın bir de Türkiye’den misafiri vardı. Kişisel Gelişim Uzmanı Mehmet Baki Öztürk 2 saati aşkın verdiği seminerle gönülleri fethederek, gençlerin heyecanına heyecan katarak kamptan ayrıldı. İGMG Gençlik Teşkilatı Başkanı Ünal Ünalan da gençlere hitap ederek, ayet ve hadisler ışığında bir dava erinin hâl ve davranışlarını anlattı.

Eğitimin yanı sıra, münazara, bilgi yarışması, sıra gecesi ve sportif pek çok sosyal aktivitenin de gerçekleştirildiği kampa katılan NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, ‘karşımda duran böyle şuurlu bir gençliğin oluşmasına zemin hazırlayan cami ve cemiyet yöneticilerine teşekkür ediyorum’ dedi ve gençlere kimliklerini muhafaza ederek bu ülke ve insanlarına hizmet etmelerini istedi. NIG Bölge Gençlik Başkanı Bahri Bulut, değerlendirme konuşmasında, “Gençlerin kamptan büyük bir memnuniyetle ayrıldığını görmekten dolayı mutluyuz. Sevgi, saygı ve kardeşlik atmosferinde geçen, tanışmaya ve kaynaşmaya vesile olan, orman içerisinde, muhteşem bir ortamda yapılan iki günlük kamp, yeni yıla heyecanla ve dingin bir şekilde girilmemizi sağlayacaktır, inşallah” dedi.

nuruyla dolduracaklarına ve Kur’an ahlakıyla bir nesil yetiştireceklerine inanıyorum. Bütün şubelerimizden talebelerimizin birer Kur’an sevdalısı olarak yetiştirilmesi için var gücümüzle çalışmalıyız”

önemini, Kur’an öğrenmenin faziletlerini geniş bir şekilde anlattı.

Programın devamında ise 15 Kasım 2014 tarihinde Almanya’da yapılan 11. Kur’an-ı Kerim Tilavet yarışmasından görüntüler izlenildi, fotoğraflar gösterildi. Akabinde ödül takdimi yapıldı ve dereceye giren talebelerin, annelerinin, şube başkanlarının ve hoca hanımlarının çocuklarla alakalı görüş ve duyguları alındı. Ödül töreninin ardından, büyükler kategorisinde birinci olan Emine Tunç ve küçükler kategorisinde ikinci olan Zeynep Yücetaş, katılımcılara Kur’an ziyafeti sundular. Ödül töreni programına katılan davetliler ve dereceye girenlerin yakınları programın tekrarını temenni ederek salondan ayrıldılar. Ödül töreni programı, kapanış Kur’an-ı Kerim ile son buldu.

M. Yanık Kur’an-i Kerim ile ilgili bir seminer vererek, Kur’an-ı Kerim’in

KT Tanıtma Başkanı, Havva Küçükbarutçu

11. KUR’AN-I KERİM TİLAVET YARIŞMASINDA DERECEYE GİRENLERE ÖDÜL TÖRENİ YAPILDI İslam Toplumu Millî Görüş Güney Hollanda Kadın Teşkilatının düzenlediği ödül töreni Rotterdam İskender Paşa Camii konferans salonunda gerçekleştirildi. Açılış, A. Ergenç’in okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı.

Ardından Güney Hollanda KT Başkanı Nejla Erdoğan selamlama konuşması yaptı ve konuşmasında özetle şunlara değindi: “Dereceye giren

talebelerimize ve geleceğimizi inşa edecek böyle pırlantalara dua edeceğiz, yaşamış oldukları topluma yararlı fertler olmaları için ellerinden tutacağız, destek olacağız. İdarecilerimizin, anne, baba ve hocalarımızın onlara yol göstereceklerine, talebelerimizin zihinlerini Kuran ile aydınlatacaklarına, kalplerini Kur’an

regenboog

gökkuşağı 39

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 198 - 2014

Hizmete devam

Pedagog ve Aile Uzmanı Necla Koçak:

“Ailedeki uyumlu beraberliğin sırrı ‘5 S Birliği’nde gizlidir” Oss Mescid-i Cuma Eğitim Başkanlığı tarafından “Mutlu Anne, Mutlu Yuva’’ adlı bir seminer gerçekleştirildi. Oss ve çevre şehirlerde yaşayan ailelerin katıldığı programın konukları, Pedagog Necla Koçak ve Mozaik İslam Okulu Müdürü İsmail Yılancı idi.

G

enellikle çocuklarda görülen problemler aile kaynaklıdır” Ailelerin gün geçtikçe artan problemlerinin dile getirildiği program Oss Mescid-i Cuma İmam Hatibi Arslan Yıldız’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Oss Mescid-i Cuma Eğitim Başkanı Fatih Sahin selamlama konuşmasında şunlara değindi: “İslâm’da çocuk eğitimi, anne ve babalar için sorumlulukların başında geliyor. Çocuğun eğitimi ana rahminde başlar. Babanın helâl lokma getirmesi, annenin helâl lokma yemesi, anne ve babanın ibadeti, duası, niyazı, mutlulukları, şükürleri, kötü alışkanlıktan uzak yaşamaları çocuğu olumlu yönde etkilerken tam tersi hareket ve davranışlar da, çocuklar üzerinde olumsuz etki yapar. İmam-ı Gazâlî diyor ki: ‘Çocuk annebabasının yanında İlâhî bir emanettir.

Onun kalbi saf bir cevherdir. Her türlü şekil ve renkten boştur. Verilen her şekli kabule müsait, kendisine yakın duran her şeye meyleder vaziyettedir.

Kendisine iyilik öğretilir ve iyi şeyler yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Dünya ve ahirette saadete ulaşır.’ Ailelerin gösterdiği yanlış tutum ve davranışların çocuklarda kalıcı olabilecek etkiler bıraktığı bir gerçektir. Ve bizlerin bu gerçeklerle yüzleşmemiz gerekmektedir.

Sorunlarımızı gizleyerek veya onlardan kaçarak herhangi bir çözüm yolu bulmamız asla mümkün değildir. Özellikle Avrupa’da yaşayan biz Müslüman ailelerin problemleri İslam ülkelerinde yaşayan diğer kardeşlerimizden biraz daha zor gibidir.

Bir yandan dinini yaşayabilme ve yaşatabilme, öz benliğine ve kültürüne sahip çıkabilme ve kaybolmadan, yok olmadan yaşayabilmek gibi problemler... Bunun yanında en büyük sıkıntılarımızdan birisi de, karşılaştığımız problemlerimizi çözecek donanıma sahip olamadığımız gibi müracaat edebileceğimiz bizi anlayan, bizim gibi konuşan, bizim gibi düşünen, kısacası bizden biri olan insanların sayısının çok az olmasıdır.

Batı belki insanlara biraz olsun refah vermişken onlara asla felah vermemiştir. Aksine modern yaşamın tüm çekiciliğini onlara sunarken o, insanlardan mutluluklarını, huzurlarını, ailelerini ve çocuklarını onlardan kopartıp almıştır.

Televizyonların girdiği evlerimizden muhabbetler çekilmiş, yeni model telefonlar ile insanlar âdeta ağız ve dilleri ile konuşmayı unutmuş parmakları ile birbirleriyle konuşmaya başlamışlardır. Çocuklarımıza aldığımız son model oyuncaklarla onların çevre ve doğa ile irtibatını keserek onlara sanal alemde bir yaşam sunmuşuz. Oynadıkları oyunlarda öldürdüğü adam sayısınca puan kazanan, döktüğü kan miktarınca zafer kazanan çocuklarımızın duygu, düşünce ve ruh sağlıklarının bunlardan etkilenmediğini söylemek koca bir yalan olur. Mevlana Hazretlerinin buyurduğu gibi ‘Gül düşünürsen gülistan, diken düşünürsen dikenlik olursun misali’... Çocuklarımıza iyi bir model oluşturmalıyız...

Anne baba olarak, çocuklarımızın,

özellikle ilk yaşlarının kontrol edemeyecekleri sorunlarla geçmesini istemeyiz, çünkü hepimiz güven duygusunun ruh sağlığı için ne denli önemli olduğunu biliriz. Fakat tümüyle sorunsuz geçen bir çocukluk da, onları sorunlu ve adil olmayan bir dünyaya psikolojik olarak hazırlamaz. Önemli olan, çocukların ruh sağlığına zarar veren ve kendilerine olan güvenlerini yok eden sorunların niteliği ve niceliği değil, bu sorunların üstesinden nasıl gelindiğidir. Öyleyse, çocuklarımızın karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilmeleri için, onlara yapıcı olarak nasıl yardımcı olabiliriz? En önemli yol, elbette ki problem çözme konusunda çocuklarımıza iyi bir model oluşturmamızdır. Fakat sadece bu da yeterli olmayabilir. Anne babalar olarak çocuklarımızın bu alanda başarılı olmaları için yapacağımız çok önemli başka şeyler de vardır.

Daha sonra kürsüye gelen Pedagog ve Aile Uzmanı Necla Koçak, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Mutlu olmak istiyorsak hayatımızın merkezine Cenabı Allah (cc) ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sevgisini koymalı ve ona uygun yaşamalıyız.

Ailedeki uyumlu beraberliğin sırrı ‘5 S Birliği’nde gizlidir…

1. Sofra Birliği: Aile günde en az bir defa sofrada bir araya gelmeli. Çocuklar itişip kakışsa da bu önemlidir.

2. Seccade Birliği: Ailedeki herkes namazlarını kılmalı. Dini yaşamada ayrılıklar varsa ailede sorunlar çıkar.

3. Seyahat Birliği: Aile fertleri birlikte dışarıda vakit geçirebilmeli.

Ebeveynler çocuklarla beraber dışarıda herkesin sevdiği şeyleri yapabilmeli.

4. Sayfa Birliği: Evde herkesin kitap okuma alışkanlığı olmalı. Evde TV olmayınca çocuklar ders çalıştıktan sonra bizim gibi kitap okumaya alıştı.

Doğal bir okuma faaliyetimiz var.

5. Sevgi Birliği: Bu 4 ‘S birliği’ oluştuktan sonra sevgi birliği zaten kendiliğinden ortaya çıkıyor” İslam okullarının Hollanda’da yaşayan Müslümanlar için büyük bir nimet olduğunu ifade eden Mozaik İslam Okulu Müdürü İsmail Yılancı, Müslümanların bu okullara hak ettiği değeri vermesi gerektiğini belirtti ve okullarla alakalı bilgiler verdi.

Haber-Fotoğraf:Doğuş Haber Merkezi

Lebara ile Lig TV ‘’CANLI’’ cebinizde...

Artık Hollanda’daki müşterilerimiz de Lig TV 1/2 ve 3’ü izleyebilecek Avrupa’nın lider GSM operatörlerinden Lebara Mobile, Hollanda’daki müşterilerinin, canlı Türk futbolunu, akıllı telefonlardan, Digiturk Europe tabletlerinden veya bilgisayarlar üzerinden diledikleri yerde izleyebilmeleri için, popüler eğlence ve spor kanalı Digiturk Play ile iş birliği yaptı.

Digiturk Play, dünya genelinde uydu yayını ve set üstü cihazlar ile milyonlarca kişi tarafından izleniyor. 16 aralık itibariyle, Hollanda’daki Lebara müşterileri, ünlü Türk futbol kanalları LigTV 1/2 ve 3’ü izleyebilecek.

Erişimi kolay, ücreti ise uygun.

Müşterilerimiz, Hollanda genelindeki callshop’lardan sadece 25 €’ya Lebara Digiturk kartları satın alabilirler.

Bu kartlarda 15 € değerinde Lebara kontör ve LigTV’ye 30 günlük erişim hakkı bulunmaktadır. Digiturk Play uygulaması, hem iOS ve hem de Android işletim sistemlerinden kolayca App Store / Google Play’den indirilebilir veya alternatif olarak

kullanıcılar aynı erişim koduyla kanalları Digiturkplay.com üzerinden de izleyebilirler. Lebara Communications CEO’su Manjot Mann konuyla ilgili olarak: “Tuttuğunuz takımın canlı maçlarının bir anını bile kaçırmayın.

Lebara, uygun fiyatlı ve kişiye özel mobil hizmetler sunarak müşterilerinin kendi ülkelerinden haberdar olmalarına yardımcı olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyor.” açıklamasında bulundu. Digiturk Play ve Lig TV 1/2 ve 3’e erişim Digiturk Avrupa tarafından sağlanmaktadır. Digiturk PIN kodunu kullanarak Digiturk Avrupa’nın anlaşma şartlarını kabul etmiş olursunuz. Lebara kontör yükleme işlemi tamamlandıktan sonra müşterilerin kartlarına hem 15 € değerinde kontör yüklenecek ve hem de 1 saat içinde mobil cihazlarına hizmete 30 günlük erişim sağlayan özel bir PIN kodu gönderilecektir. Uygulama, akıllı telefonlarda Digiturk Play kullanılarak indirilmelidir. 3G ağ bağlantısı ile izlenen canlı yayının kalitesi garanti edilemez; en iyi görüntüleme kalitesi için Wi-Fi bağlantıları önerilir ancak kalitesi garanti edilmez.Basın ve medyaya ilişkin sorularınız için lütfen press@lebara.com adresinden Quyen Pham ile irtibata geçin. Ayrıntılı bilgi için: http://www.lebara.com www. lebara-money.comhttp://www.lebarafoundation.org

50. yıl fotoğraf sergisi...

Opening fotoexpositie Op zondag 14 december is in het Drunense kunstencentrum De Aleph de foto-expositie ‘50 jaar Turken in Nederland’ geopend door de burgemeester van Heusden, Jan Hamming en vertegenwoordiger van de consul generaal van Turkije, Ulvi Darendeli.

De tentoonstelling, die eerder in het Turks Museum in Den Haag te zien was, is gebaseerd op het boek ‘50 jaar, 50 verhalen’ van Sahin Yildirim.

De portretten uit zijn boek zijn te zien in de foto-expositie. Met het boek en de tentoonstelling wil Yildirim respect betuigen aan de eerste generatie Turken, die vijftig jaar geleden naar Nederland als gastarbeider kwam.

‘En dat is gelukt’, zegt Serife Cetin van stichting Destek, die de expositie in Drunen samen met Cultureel Centrum Atlas mede tot stand heeft helpen brengen. ‘De mensen huilden van ontroering en waren trots op deze dag. Iemand zei zelfs: ‘Wij bestaan nog.’’ De burgemeester van Heusden, uitte zijn bewondering voor de enorme bijdrage die de Turkse gastarbeiders aan de lokale economie van Drunen hebben geleverd. ‘Maar,’ zegt Hamming, ‘we moeten knokken

voor de huidige generatie en werken aan een betere integratie. En de enige manier om dat te bereiken, is door elkaar de hand te reiken. Wat dat betreft hebben we nog veel te leren van de Turkse cultuur,’ aldus de burgemeester. Ton Stassen, directeur van kunstencentrum De Aleph, vatte met een Turks spreekwoord treffend samen hoe belangrijk het is om harmonieus met elkaar samen te leven. Dit spreekwoord luidt: ‘Koop geen huis, neem een buur’, d.w.z. dat zelfs het mooiste huis geen geluk brengt als je geen goede buren hebt.

Stassen kan zich goed voorstellen dat veel emigranten wellicht met een beetje heimwee aan oude tijden terugdenken, omdat hij zelf veel landen bezocht heeft, maar nergens hartelijker werd ontvangen dan tijdens een reis naar Turkije. ‘Heimwee naar die directe hartelijkheid, naar die gastvrijheid. Daarvan kan ik me voorstellen dat die niet overgaat.’ ‘Deze tentoonstelling kan ons iets vertellen over de tijd van toen, over het niet in je eigen land wonen en je weg moeten vinden. Het houdt ons een spiegel voor, niet alleen op dit moment, maar wie weet straks ook voor onze kinderen of kleinkinderen die elders in andere verre landen - misschien wel Turkije? - hun heil gaan zoeken’, zegt de directeur van het kunstencentrum.