NBE
SANAT SAĞLIK SPOR İ Y I YA Ş A M TEKNOLOJI SAYI: 16
ŞEREF OĞUZ
İPEK YEZDANI
BAYRAM YOKSULA DA GELIR
RICHARD MOORE: MI6’IN BAŞINDA BIR BÜYÜK BEŞIKTAŞLI!
FARUK ŞÜYÜN
KÜRŞAT BAŞAR’IN MASASINDA…
ASLI BARIŞ
DÜNYA DEVI NOVIKOV BODRUM’DA
SIRMA
“SAĞ SALIM” KONSER KILIFININ SONUÇLARI NE OLUR? ŞEBNEM TURHAN
EURO NEREYE KOŞUYOR?
Yeni normalde tatil
Bayram geldi, bavulları topladık, yollara döküldük… Peki şimdi ne olacak? Kafamızda sorular: Havuza girmek riskli mi? Kumdan korona bulaşır mı? Evde, arabada, otobüste, otelde klima ne kadar güvenli? Bayram ziyaretlerinin yeni kuralları neler? İşte uzmanlardan virüssavar tatil tüyoları….
İLÜSTRASYON: TATSUYA TANAKA
Haftanın testi GEÇEN HAFTA DÜNYADA NELER OLDU, NELER BITTI? HAFIZANIZI TESTIMIZLE TAZELEYELIM… İP E K Y E Z D A Nİ
1
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında, Covid-19 salgınına ilişkin son gelişmeleri ve ülke gündemini değerlendirirken ne dedi? A. Corona’yla mücadeleye devam ediyoruz B. Halkımızı dışarda maske takmaya çağırıyoruz C. Sağlık sistemini geliştirmek için çalışıyoruz D. Beni kimse sevmiyor
7
2
Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’tan boşandıktan sonra aldığı nafakanın ardından dünyanın en zengin ikinci kadını olan Yazar MacKenzie Scott, boşanmadan sonra yardım kuruluşlarına ne kadar bağışladığını açıkladı? A. 1 milyon dolar B. 10 milyon dolar C. 100 milyon dolar D. 1,7 milyar dolar
3
Bu yıl 72’ncisi düzenlenecek Emmy Ödülleri’nde aşağıdakilerden hangisi ilk defa aday olarak gösterildi? A. Jodie Comer B. Cate Blanchett C. Claire Foy D. Elisabeth Moss
5 4
Twitter, aşağıdaki isimlerden hangisine, Covid-19 konusunda yanlış yönlendirici bilgilerle ilgili politikayı ihlal ettiği gerekçesiyle kullanım kısıtlaması getirdi? A. ABD Başkanı Trump’ın oğlu Trump Jr B. İngiliz oyuncu Sacha Baron Cohen C. Amerikalı komedyen Joe Rogan D. ABD’li TV yıldızı Kim Kardashian
Top model Chrissy Teigen, eşi ünlü şarkıcı John Legend’a Instagram paylaşımında ne denetti? A. İşkembe çorbası B. Kebap C. Baklava D. Dolma
6
ABD’De “İyilik” mantrasıyla hareket eden “Ellen DeGeneres şov” hakkında, şovun yapımcısı olan WarnerMedia şirketinin içinde ne suçlamasıyla inceleme başlatıldı? A. Zorbalık yaptıkları iddiasıyla B. Rating’lerle oynadıkları iddiasıyla C. Konukları çok beklettikleri gerekçesiyle D. Hesaplarda yolsuzluk iddiasıyla
İngiltere’de çocukların çok sevdiği “Paw Patrol” çizgi filmindeki karakterlerin kostümleriyle çocuk doğumgünlerinde çocukları eğlendiren animator grubu, en son gittikleri 4 yaşındaki bir çocuğum doğumgünü partisinde çocukların kendilerine ne yaptıklarını öne sürdü? A. Pastayı yüzlerine fırlattıklarını B. Topla kafalarına vurduklarını C. Irkçılık yaptıklarını ve evde rehin aldıklarını D Ebelemece oyununda vurup kaçtıklarını
8
İngiltere’nin veliaht Prensi William, karısı Kate Middleton’a aldığı en kötü hediyenin ne olduğunu açıkladı? A. Dürbün B. Cımbız C. Tartı D. Vazo
CEVAPLAR 1-D, 2-D, 3-B, 4-A, 5-D, 6-A, 7-C,8-A
AJANDA 3 S E L E N AY YA Ğ C I
Dinle, izle, keşfet
SİNEMA
BAYRAM PAKETI: KADIKÖY’DE BÜLENT ORTAÇGIL BULUŞMASI, ÇEŞME’DEKI PLAJ PARTISINE MUHTELIF ETKINLIKLER SIZI BEKLER!
MÜZİK
Bayramda sıcakta evde vakit geçirmek isteyenleri buraya alalım. Emma, Autumn de Wilde’in yönettiği, senaryosunu Tim Bevan, Eric Fellner ve Graham Broadbent’ın birlikte yazdığı, başrollerini Anya TaylorJoy, Johnny Flynn, Bill Nighy, Mia Goth, Miranda Hart, Josh O’Connor ve Callum Turner’ın paylaştığı Birleşik Krallık ve ABD ortak yapımı dram filmi. Büyük yazarlardan Jane Austen‘ın ölmeden önce 1816 yılında yazdığı son romanından uyarlanma film tarihe başka açıdan bakmak isteyenlere göre.
SANAT SOKAKTA, PARKTA, PLAJDA! K A D I K Ö Y B E L E D I Y E S I , pandemi sürecinde zor günler geçiren sanat dünyasına destek olabilmek amacıyla 4 Ağustos - 27 Eylül tarihleri arasında Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da “Sanat Parkta” adlı konser ve tiyatro etkinlikleri düzenleyecek… Sosyal mesafe kuralları dikkate alınarak yeniden düzenlenen Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro, 32 tiyatro oyunu ve
21 konsere ev sahipliği yapacak. Ücretli olarak düzenlenecek etkinliklerin gelirleri sanatçılara bırakılacak. Festival açılışını duayen tiyatro emekçisi Genco Erkal, sarsıcı bir Nâzım Hikmet uyarlaması olan “Yaşamaya Dair” oyunuyla yaparken; konser açılışını bir başka duayen olan müzisyen Bülent Ortaçgil yapacak.
Plajdaki festivalleri özlediyseniz Türkiye’nin en köklü elektronik müzik festivali “Electronica Festival Çeşme” 17. yılında da koronaya savaş açarak bu hafta sonunuzu şenlendirecek. Siz de bu bitmeyen partide plajdaki yerinizi alabilirsiniz. “Park et seyret” etkinlikleri epey sevildi. Araba kiralayıp, konsere gidenleri bile duydum. O yüzden size bu deneyimi tatmak isteyenlere, “Park et seyret” konserleri kapsamında 31 Temmuz’daki Mor ve Ötesi konserini öneriyorum olacak. Yaz aylarının vazgeçilmez eğlencesi olan konserler, COVID-19 nedeniyle sosyal mesafeye uygun bir şekilde İstanbul Açıkhava Gösteri Merkezi Yenikapı’da gerçekleşiyor.
“Bu kadar dram yeter” diyenlere: Netflix’in yine kıyamet sonrasına odaklanan bir filmi olan Cargo’yu izlemek için harika fırsat. Korku türünün en sevilen örneklerinden zombileri odak noktasına taşıyor. Sherlock’tan tanıdığımız Martin Freeman’ın yer aldığı film gerilim severler için en iyi seçeneklerden bir tanesi.
SERGİ
PODCAST
İstanbul Modern, 1950’li yıllardan itibaren dünyada ve Türkiye’de edebiyat ve sanat alanına yön veren kişilerin portre fotoğraflarını çeken Lütfi Özkök’ün sergisini ağırlıyor. İzleyiciyi portre fotoğrafının sunduğu farklı anlamlar üzerine düşünmeye davet eden “Lütfi Özkök: Portreler” adlı sergi, aynı zamanda bir döneme tanıklık etmeyi de amaçlıyor. İstanbul Modern Kurban Bayramı süresince 1-2 Ağustos günleri ziyarete açık.
Bayramınızı şenlendirecek iki podcast önerisi ile geliyorum. Bir şeylerle uğraşırken arkada ses olsunculardansanız şayet, komik eğlenceli ve hiçbir bilgi vaat etmeyen iki harika podcast biliyorum. Bunlardan biri herkesin de bildiği KALT’ın podcast’i youtube’da başlayan maceralarını podcast’e taşıdılar. Saatlerce herhangi bir konu üzerinde fikirlerinden bahsediyor ve bunlar aşırı komik.
*İkinci olarak da “kadınların gücü” diyeceğim. Gezi blogu olan ve gittikleri gezilerden bize rehberler hazırlayan sevmedikleri seyleri sevmiş gibi yapmayan dürüst oitheblog, Instagram story’lerindeki komikliklerini podcast’e taşıdı. oitheblog kadınlarının herhangi bir temaya bağlı kalmaksızın kendi aralarında konuşmalarının kayıt altına alınmış hali…
4
MÜZİĞİN İÇİNDEN
Hepimize geçmiş olsun! BIR SÜREDIR YENI ALBÜM ÇALIŞMALARI SEBEBIYLE SESSIZLIĞINI KORUYAN THE CHAINSMOKERS’IN SAHNE ALDIĞI “SAFE & SOUND” ETKINLIĞI ELEŞTIRI YAĞMURUNA TUTULDU. yılında mı, yoksa 2022 yılında mı tekrar hayatımıza gireceği tartışılırken, pandeminin merkezlerinden birinde bu hafta, kuralları hiçe sayan bir etkinlik düzenlendi. New York’un zenginlerinin yazlarını geçirdiği merkez olarak bilinen Hamptons’ta, dünyaca ünlü The Chainsmokers grubunun liderliğinde, 2000-3000 kişilik katılımla hem de… Tanıtımlar sırasında “drive-in”, yani arabalı seyirci sistemiyle konserin gerçekleşeceği söylense de, geceden paylaşılan görüntüler, pandemi öncesi yıllardan alıştığımız festival görüntülerini aratmıyor. K O N S E R L E R I N 2 0 21
SIRMA
Görüntüleri izleyen New York valisi Andrew Cuomo Twitter’da, “Dehşete düştüm. Sağlık bakanlığı soruşturma başlatacak. Pervasız, yasa dışı ve toplum sağlığını tehlikeye atan hiç bir davranışa toleransımız yok.” ifadelerini kullandı. Bu olaya tepkiler sürüyor, ama gözlemlediğim kadarıyla dikkatten kaçan bazı detaylar var. Bir kere etkinliğin adı “Safe & Sound”… Dilimizdeki “sağ salim” deyimine eş değer bir anlam taşıyor. Hamptons’ta gerçekleşen bu etkinlik, bir konser serisinin ilki olarak düşünülmüş aslında.
İkincisi de, organizatörler ve sponsorlar üzerlerine çekecekleri tepkileri tahmin etmiş olacaklar ki, üstüne basa basa konser gelirlerinin hayır kurumlarına bağışlanacağını duyurmuşlar her yerde… Bu ince düşünülmüş tanıtım paketinin bu süreçte yeni bir norm haline gelebileceğini düşünmeden edemedim. “Kılıfına uyduralım da başımız derde girmesin sonra…” diye aralarında konuşup anlaştıkları sizce de ayan beyan belli değil mi? Bu kayıtsızlık herkes için bir tehlike teşkil ediyor.
MÜZİĞİN 5 İÇİNDEN
HAFTANIN ALBÜMÜ
DAHA IYISI YAPILANA KADAR EN IYI KARANTINA ALBÜMÜ TAYLOR SWIFT/FOLKLORE Hamptons’ta, dünyaca ünlü The Chainsmokers grubunun liderliğindeki Safe&Sound Festivali'nden korkutucu manzaralar...
Ülkeler arası seyahatler seyrek de olsa devam ediyor… Tüm dünyada Covid-19 testi pozitif çıkan insan sayısı 17 milyona yaklaştı… Ölenlerin sayısı yarım milyonu aştı… Aşı bile meydanda yok daha! Bu hastalık hakkında henüz bilmediğimiz o kadar çok şey var ki… Hepi topu 5-6 aydır hayatımızda koronavirüs. Hastalığı geçirip iyileşen insanların tekrar hastalandığını da duyuyoruz. Hastalığa yakalanan bir çok insanın aylardır hastahanede yattığını biliyoruz. Bir türlü dişimizi sıkıp durumu idare etmeyi öğrenemedik. Kimisinin hayatta kaldığı her güne şükrettiği, kimisinin de koronavirüsün k’sini duymamışçasına hayatını yaşadığı yeni bir dünya bu… Bazı meslektaşlarım “Ama biz de ekmeğimizi kazanmak zorundayız!” diyorlar ama, pandemi sürecini sakız gibi uzattıkça, müzik festivallerini,
turneleri, konserleri erteleyip duruyoruz aslında. Bu kadar erken, bu kadar büyük riskler alarak “normalleşme” mantıklı bir çözüm değil. İlla ki bu tür organizasyonlar düzenlenecekse, gerekli alt yapıların da inşa edilmesi lazım. Arabalı seyirci olacaksa, konser alanlarına alınan araba sayısının düşük tutulması, her arabanın çevresine de barikat kurulması lazım… İlla ki yiyecek ve içecek satışı yapılacaksa, arabalara servis yapacak garsonların da hazır bulundurulması lazım… Ama bilet fiyatları 850 dolardan başlayıp 25 bin dolara kadar yükselen, sahne alan DJ’ler arasında Goldman Sachs’ın CEO’su David M. Solomon’ın da bulunduğu Safe & Sound’un ortaya koyduğu bu rezalet örnekten sonra bu tür fikirlere artık kim yanaşır? Hepimize geçmiş olsun.
Müzik dinleyicilerinin en entellektüelleri arasında star küçümseme huyu vardır, bilir misiniz? Bir pop star muhteşem bir albüm ortaya koyar, ama sırf önceki projelerinin toplumda yarattığı önyargılardan ötürü ciddiye alınmaz. Siz bu hataya düşmeyin. Taylor Swift’in sürpriz albümü “Folklore” kelimenin tam anlamıyla bir başyapıt. Ben en başından beri Taylor Swift’in kaleminin kuvvetli olduğunu düşünenlerdendim… Fakat melodileri ve müzik zevki bende ilham uyandırmazdı. Ama işte dinleyince sanatçının özünü iliklerinize kadar hissettiren, “olmuş” dedirten albümler vardır… “Folklore” onlardan biri. Bir kere konsept muhteşem… Adı gibi, folklordan esinlenerek yazılmış sözler. Swift her şarkıda yeni bir karaktere bürünüyor, fakat her zamanki gibi içten ve bütün sırlarını üstü kapalı da olsa ortaya dökmeye hazır bir ifadeyle… “Miss Americana” belgeselini izleyenler ve sanatçının “Folklore”dan önceki son üç albümü “Lover”, “Reputation” ve “1989”ı dinleyenler bilir… Taylor Swift dünya çapında bir pop star olmak istedi ve bunu başardı. “Reputation” albümünün çalışmaları sürerken kulağıma bazı fısıltılar gelmişti… Sanatçının ekibinden birileri tarafından yayılan söylentilere göre Taylor Swift, Spotify’da New Music Friday listesini tarar, prodüktörlerine “İşte böyle bir şarkı yapmak istiyorum!” diyerek, yeni yükselen sanatçıları örnek gösterirmiş. Ben işte en çok böylesine büyük bir ismin bu kafa yapısından sıyrılıp da “Folklore” gibi özgün, fütursuz bir albüm ortaya koymasına sevindim. “Reputation” ve “Lover”ın yarattığı hayal kırıklığından sonra Taylor Swift’in 180 derece öze doğru bir dönüş yaptığı kesin. Fakat “öze dönüş” deyip geçmemek lazım… Bence bir yandan yenilenme de söz konusu. Önceki albümlerden alıştığımız country ve pop tınıları, yerini indie folk, klasik ve alternatif düzenlemelere bırakmış. Daha iyisi yapılana kadar en iyi karantina albümü “Folklore.”
6
KOLEKSİYON M AYA P O R TA K A L B İ TA R G İ L
Sanatın tanrıçaları TANRIÇALARIN MITOLOJININ YILDIZLARI, DOKUNULMAZLIKLARI, BAŞARILARI VE EFSANELEŞMIŞ HIKAYELERI GÜNÜMÜZDE KADIN KAVRAMINI YENIDEN SORGULATIYOR.
zamanın ötesinde, dünyevi meselelerin üzerinde, mucizeler gerçekleştirecek doğa üstü güçleriyle binlerce yıldır modern hayatın içinde sanat eserleriyle varlıklarını sürdürürler... Ruhsal bilgelik, zeka, doğa üstü güçler tanrıçaların sıradan, olağan sayılabilecek özellikleri... Yunan mitolojisi tanrıçaları... Athena, Hera, Artemis, Demeter, Afrodit, Rhea, Leto, Nemesis, Hebe ve Hestia... 2020’de olsak da hepsi tanıdık değil mi? Yaratıcılığın, aydınlanmanın, zekanın ve sanatın ruh bulduğu tanrıça Athena... Zeus’un kıymetli kızı... Ölümsüz tanrıça... Savaştığı tüm savaşlarda cesareti, stratejileri ve sonsuz disipliniyle büyük zaferlere imza atarken etrafındaki kahramanlara gösterdiği cömert yardımlarıyla büyüleyicidir...Herkül’e ve Perseus’a gösterdiği yollar mitoloji haritasının gidişatını değiştirir. TA NRIÇ A L A R ,
Patroniçe tanrıça rolünü Poseidon ile girdiği bir yarışta halka armağan ettiği zeytin ağacı ile kazanır... Atina halkı Poseidon’un yarattığı attansa Athena’nın yarattığı zeytin ağacını daha değerli bulur... Tanrıçalarını onore etmek üzere şehrin merkezinde dev bir akropolis inşa ederler ve “Parthenon” isimli olağanüstü bir tapınak ortaya çıkar... Doğum gününün olduğu Temmuz ayında her sene festival yapılarak, kıymetli tanrıça anılır, monarşiden demokrasiye yaşanan değişimde katkısının çok olduğuna inanılır... Tanrıça Athena’nın kendisiyle en bütünleşmiş sembolü baykuştur... Athena’nın Atina şehri üzerindeki kuvvetini bilince şehrin ambleminin de baykuş olmasına şaşmamalı... Bilgeliğiyle efsaneleşmiş tanrıça Athena’yı, sanat dilinde de bilgelik sembolü olan baykuşla anmak elbette tesadüf değil...
Çoğu zaman görmediğimiz mükemmel uyumun ve zincirin göstergesi... Kimi zaman tanrıça Athena’nın etrafında uçan, diğer zamanlarda ise omuzunda oturan baykuş tanrıçanın aldığı kararlarda onun fikri yardımcısıdır. Baykuş tanrıçanın aldığı doğru ve zafere götüren kararlardan olsa gerek ayrıca zaferin temsilcisi olarak anılır... Bu kadarla da bitmiyor; Athena ve baykuşunun sembolize ettikleri değerleri de atlamayalım... ‘Drahmi’ adlı madeni paranın bir yüzünde tanrıça Athena, diğer yüzünde onun baykuşu ve Atina halkına armağanı olan ve bolluğun temsili zeytin ağacı vardı... Eski dünyada ‘glaux’ yani ‘küçük baykuş’ olarak anılırdı para birimi... Rönesans’ın -yüksek Rönesans’ın dahil- ilham aldığı Yunan Mitolojisi ve baş kahramanları tanrı ve tanrıça-
ların şaheserlere konu olması, bugün hala bizleri o büyülü dünyayla buluşturuyor... Boticelli’nin patronajında tanrı ve tanrıçalarla Floransa’da Uffizi’de buluşabiliyoruz... Semboller, ayrıntılar... Sadece estetiğin en sofistike hali değil, derin entelektüel birikim ve ruhani zenginlikle baş başa kalabileceğimiz eşsiz mekanlar... Rönesans döneminin büyük ustalarının, tanrı ve tanrıçaları izlerken, onların baykuş gibi sembollerini okurken günümüzle mukayese etmemek mümkün olmuyor... Tanrıçaların mitolojinin yıldızları, dokunulmazlıkları, başarıları ve efsaneleşmiş hikayeleri günümüzde kadın kavramını yeniden sorgulatıyor. Ülkemizde ve dünyada ‘kadın’ ne demek? Modern tanrıçalıkta hangi özellikler konuşulabilir? Bugün kadının doğaüstü gücü sadece “var olabilmek” ise... Büyük bir kayıp! Öyle olmamalı, değil mi....
KOLEKSİYON 7
Yaratıcılığın, aydınlanmanın, zekanın ve sanatın ruh bulduğu tanrıça Athena... Zeus’un kıymetli kızı... Savaştığı tüm savaşlarda cesareti, stratejileri ve sonsuz disipliniyle büyük zaferlere imza atarken etrafındaki kahramanlara gösterdiği cömert yardımlarıyla büyüleyicidir...
ORMA IŞILTIL SESLE 8
SANAT SOHBETLERİ
BEGÜM SARUHAN
TÜM RENKLERIYLE DOĞAL YAŞAM, YARATICI GÜCÜN ILHAM KAYNAĞI. PEKI YA BU DOĞAL HAYATIN IÇINDE TÜM KARAKTERLERI BARINDIRAN CANLILAR? IŞTE ONLAR, DEĞERLI TAŞLARLA BIRARAYA GELDIĞINDE SUNDUKLARI HAYAT ENERJISI VE ZAMANSIZLIKLA, DIĞER TÜM MÜCEVHERLERDEN AYRIŞIYOR; NARIN VEYA YIRTICI, HEPSININ HIKAYESI BIRER MOTIFTEN IKONA DÖNÜŞÜYOR.
ANIN LI ERİ
MÜCEVHER 9
BOUCHERON
160 yıldır tasarımlarının kalbinde tavus kuşu tüyünün yattığı Boucheron’un hayvanlar alemi bugün 20 hayvana ev sahipliği yapıyor. Yüzüğe, broşa veya bir kolyeye yerleştikten sonra taşıdığı karakter özelliklerini ve değerlerini de simgeleştiren bu canlılar, Boucheron artizanlarının elinde safirler ve zümrütlerle hayat bulurken aynı zamanda değerli birer arkadaşa dönüşüyorlar. Boucheron’un hayvan koleksiyonunu oluşturan kurtlar, kutup ayıları veya kuğulara her yıl eklenen yeni üyeler, bir zamanlar markanın Place Vendome butiğinde yaşayan ve şans getirdiğine inanılan Gérard Boucheron’un kedisi Wladimir gibi ziyaretçilere kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlıyor.
10 MÜCEVHER
CARTIER
Doğa ve doğada yaşayan canlıların mükemmel işçilik ve taşlarla hayat bulması, Cartier için her zaman ilham kaynağı oldu. Cartier kardeşlerin seyahatleri sırasında ziyaret ettikleri kültürler için önemli, kendi bitki örtüleri içinde doğal renkleriyle bambaşka bir güzellik sunan hayvanlar, mücevherevinin Paris atölyeleri için yepyeni dünyalara kapılarını açtı. Cartier’nin tasarladığı doğal yaşam, özgür, güçlü, güzel ve asla evcilleştirilemez. Markanın en ünlü üyesi pantere, Rue de la Paix atölyelerinde, ormanın derinliklerinde tüm renkleriyle yaşayan diğer hayvanlar eşlik ediyor.
MÜCEVHER 11
DAVID WEBB
“Kadınlar, mücevher görünümlü mücevherlerden sıkıldı ve eşsiz, sadece tek parça tasarlanmış şeyler takmak istiyorlar. Hayvan tasarımları hep hayatımızda olacak” diyen David Webb, ilk hayvan figürlü bileziğini 1957’de tasarladı.1963 itibariyle markanın bu alanda kendine ait ciddi bir arşivi oluşmuştu. Amerikan modern mücevher tasarımının en mükemmel örnekleri arasında yer alan Webb, at, zebra, maymun, yılan, fil ve tüm kedi ailesi ama en çok da kurbağa tasarımlarını değerli taşlar ve mine işçiliğiyle tasarlamayı tercih ediyor. 1960’ların sonunda bileziklerinin Amerikan klasiği haline geldiği David Webb’in en sadık müşterisi Elizabeth Taylor, pırlanta aslan bileziği ve inci kolyelerini, filmlerinde dahi çıkartmadı.
12 MÜCEVHER
VHERNIER
Şaşırtmak ve eğlendirmek tutkusuyla ilerleyen Vhernier, canlı renkleri ve modernist yalın çizgileriyle hayvan figürü broşlarına da kendine has bir stil sunuyor. Bu stil, mükemmel mücevher işçiliğinin, yalın ve fütürist bir doğa vizyonuyla buluşması. Vhernier geleneği broşlar, “Trasparenze” adını verdiği, taşları katmanlar halinde üst üste koyarak ışık ve renklerle oynadığı teknikle tasarlanıyor. Bu teknik, tasarlanan tüm hayvan broşlarında vaad edilen eğlenceli ve şaşırtıcı efekti sağlıyor.
MÜCEVHER 13
VAN CLEEF & ARPELS
Canlılık ve ışıltı. Hareket ve duyulardan yola çıkarak tasarımlarını yapan Van Cleef & Arpels’in hayvan figürlerini tanımlayan bu iki kelime, sadece kelebek değil tüm doğa tasarımlarının da ilhamını oluşturuyor. Markanın işçiliğine ve geçmişine özel, tasarımlarına mükemmelliyet içinde yansıttığı bu cıvıl cıvıl, iç açıcı ve gün ışığı dolu etki, imzası haline gelen ikonik kelebek tasarımlarının her formunda ve hareketinde kendini gösteriyor. Kelebek tasarımlarına göze hissettirdiği hafiflik hissini veren mücevher işçiliği, kurduğu zarif asimetriyle bu nadide canlıların kanat çırpıntılarına da hayat veriyor.
14 YAZAR MASALARI
FA R U K Ş Ü Y Ü N
30 yılın düzeni KÜRŞAT BAŞAR, ILK KITABI; BENIM ADINI DA ÇOK SEVDIĞIM “KIŞ İKINDISININ EVINDE”DEN BUGÜNE GAZETECI, YAZAR, TELEVIZYONCU, SENARIST VE MÜZISYEN KIMLIKLERIYLE ÇOK SAYIDA ESERE IMZA ATTI. KENDI KENDINE ÇOK ESKIDEN VERILMIŞ BIR SÖZÜ VARDI; SADECE KENDI ISTEDIĞI ŞEYLERI YAZMALIYDI. YAZDI DA… BU HAFTA, BU ESERLERI KALEME ALDIĞI ÇALIŞMA ODASINDA, KÜRŞAT BAŞAR’IN YAZI MASASINDAYIZ.
YAZAR 15 MASALARI
16 YAZAR MASALARI
Düzenli bir oda ve masa… Neden ve nasıl dağılmıyor?
Masanın üstü düzenli olacak, kütüphane düzenli olacak, dolap da öyle; her yer düzenli olacak evde. Öyle bir huyum var. Yoksa hem rahatsız oluyorum, hem de aradığımı bulamıyorum. Pandemi süreci nasıl geçiyor?
Bu süreçte herkes biraz sıkıldı; ben de sıkıldım, ama zaten evde üreten biri olduğum için, çalışmaya devam ediyorum. Okuyorum, yazıyorum, müzik çalışıyorum. Bir söyleşinde genelde yazı masanın başında çalışıp yazdığını söylemiştin. Antika, ilginç özellikleri olan bir masan var…
Üzeri deri, kendisi ahşap eski bir İngiliz masa. Tahminim 80 yıllık falan vardır; neredeyse 25 yıldır bende. Deri eskidi, ama o yaşanmışlığı çok seviyorum. Söylediğin gibi çok enteresan bir masa. İçinde bir mekanizma var, onu açınca büyük kitapları koyup bakabileceğiniz rahle gibi bir yer ortaya çıkıyor. Muhtemelen iki kişi çalışsın diye de yapılmış olabilir, çünkü karşı tarafında da çekmeceler bulunuyor. O rahlede şu anda açık duran kitap ne?
Caz fotoğrafları olan eski bir kitap var. Ünlü cazcıların fotoğrafları var, arada bakıyorum, hoşuma gidiyor… Ya çekmeceler, üç bir tarafta, üç diğer tarafta… Altı çekmece epey işe yarar…
Çekmecelere ne bulursam atıyorum! Sonra bazen attıklarımı kendim bulamıyorum, o ayrı mesele… Söylediğin gibi masanın üzeri neredeyse boş… Senin birkaç kitabın duruyor…
Masada genellikle çok kitap da tutmuyorum, çünkü kalabalıklaştırıyor. Sakin bir çalışma düzeni seviyorum; sen de hatırlarsın eskiden de öyleydim. Çok kalabalık olunca aradığımı bir türlü bulamıyorum, bu nedenle genelde masa boş oluyor; bilgisayar var gördüğün gibi büyük bir ekran, kalemler falan hepsi o. Kitaplarıma gelince bazen yayınevi imzalamam için gönderiyor, bazen şirketler toplantılarında imzalı hediye etmek için isim listesi yolluyorlar, kimi zaman da kitabevleri müşterileri için isteyebiliyorlar. Kalemler?
Dört; beş tane çok sevdiğim kalemim var, genellikle onları kullanıyorum. Dolmakalem severim aslında, ama sürekli kullanmayınca tıkanıyor, ikide bir onun kartuşunu değiştirip yıkamak falan gerekiyor onlarla uğraşmayayım diye roll kalemlerle yazıyorum.
Elyazısıyla aran nasıl?
Son zamanlarda neredeyse hiç elyazısı yazmıyorum. Hatta pandemi öncesinde bir imza günü biraz kalabalıktı, elim bayağı yoruldu, yazamamaya başladım; yazmayı unutmuşum, diyebilirim! Yazdıklarımı okuyamıyorlar zaten genelde, “eczaneye götürdük!” filan diyorlar. Eskiden yanımda bir not defteri gezdirir gerektiğinde ona yazardım; şimdi cep telefonuna ya konuşarak kaydediyorum ya notlar bölümünü kullanıyorum. Onun için kalemlere çok az iş düşüyor. Masanın üzerinde birçok kalem duruyor, ama çoğu da istediğim zaman yazmıyor! Onları da bir ara ayıklamak gerekecek. Yazılarını, romanlarını bilgisayara mı yazıyorsun?
Direkt bilgisayara, evde değilsem laptop yanımdaysa ona yazıyorum. Çok alâkasız bir yerdeysem, dediğim gibi cep telefonuna not alıyorum. Bu arada arkamdaki resmi gördün mü?
Hayır!
Bu selfie işini pek beceremiyorum. Yazı masamın arkasında Bedri Baykam’ın tablosu var, 27 Mayıs sergisinden. Zannediyorum 12 büyük resimden oluşan bir sergiydi. Aslında o sergiden hiçbir resmi satmadı. Arkamdakinde Brigitte Bardot var. Çok sevdiğim bir oyuncudur, çok ısrar ettim, fazla direnemedi verdi. Yıllardır da geri istiyor… O resmin bir özelliği var, benim “Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları” kitabımın ilk baskısının kapağı aynı zamanda. İlk kitaptan bu yana kaç yıl geçti? Tezgâhta yeni neler var?
İlk kitap çıkalı 30 yıl olmuş, onun için sevgili Vedat Bayrak, Everest Yayınları bir şey yapmak istiyor, “özel bir baskısını yapalım” dedi. Ben de ilk kitabım “Kış İkindisinin Evinde”,
YAZAR 17 MASALARI
CD’ler var; çalışırken caz dinliyorum. Genelde de piyano Keith Jarret gibi, Chick Corea gibi çok sevdiğim isimleri. Sakin şeyler dinliyorum. —KÜ R ŞAT BA ŞA R
Gösteri yıllarından tanığım, sonrasını izliyorum saksafon çalıyorsun. Orkestranla konserler veriyorsunuz. Evde bir müzik odan da var mı?
Müzik odası demeyeyim, aynı zamanda orası da kütüphane. Sen de öyle biz, kitaplara veriyoruz odalarımızı. Orada çalıyorum genelde saksafon çalışırken. Masanın göremediğimiz sol yanında bir şeyler var mı?
Bir heykelcik, arkasında çok eski bir divit var. Bir de benim çok sevdiğim bir müzik kutusu. Aslında müzik yumurtası gibi bir şey, dışarıdan müzik kutusu olduğu anlaşılmıyor. Kütüphane raflarına da bir göz atabilir miyiz?
ikincisi “Konuştuğumuz Gibi Uzaklara”, üçüncüsü “Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum”da aynı isimler kullanıldı, belli bir atmosferde geçen üç kitap, üçleme gibi de düşünülebilir. Onların üçünü bir araya getirelim, dedim. Özel bir ciltle özel bir kâğıda belli sayıda basılacak. Hatırlarsın birlikte çalıştığımız “Hürriyet Gösteri” dergisinde hikâyelerin yanına desen koyuyorduk. Benim “Hürriyet Gösteri” dergisinde çıkan ilk hikâyemin desenini Mehmet Güleryüz yapmıştı. Çok güzel bir desendi, ama onu oradan alamadım tabii! Çok pişmanım, çünkü ressamında da yok. Mehmet Güleryüz’ü aradım, o da Fransa’da fakat “geleceğim bir ara” dedi. Pandeminin başında bir geldi gitti, o arada görüştü. “O deseni bulamayız, ama hangi desenlerimi istiyorsan vereyim, kullan” dedi. Çok da mutlu
oldum ben buna. 30. yıl kitabı, hem kapakta, hem de içeride Mehmet Güleryüz desenleriyle çıkacak. Bu arada bir de çocuk kitabı yazdım. Bu sıkıntılı dönemin verimli geçmesine sevindim. Bir de çikolata kutusu görüyorum masada o meşhur naneli çikolata…
Tatlı çok az yerim, ama çalışırken kahveyle beraber ağzıma bir tane çikolata atıyorum. Kahve?
Çok içerim, özellikle filtre kahve. Sabahları ise Türk kahvesi, ama çalışırken filtre kahveyi tercih ediyorum daha uzun sürsün diye. Çalışma saatlerin var mı?
Genellikle geceleri çalışıyorum, hem sessiz, hem de arayan soran olmuyor. Müzik işleri falan da olduğu için gün boyu bayağı bir telefon, mesaj trafiği oluyor. Gece on birden ikiye, üçe kadar çalışıyorum.
CD’ler var; çalışırken caz dinliyorum. Genelde de piyano Keith Jarret gibi, Chick Corea gibi çok sevdiğim isimleri. Sakin şeyler dinliyorum. Raftaki baykuşları Bodrum’da birisi yapıyor. Onun yanında küçük bir at var, babam çok meraklıydı atlara, süvariydi zaten. Avusturya’dan ona hediye almıştım. Bir arkadaşımın kızının getirdiği totem gibi bir şey duruyor. Kollarını açmış olan kirpim var. Almanların çok eski, ünlü bir oyuncağı, şimdi çocukların oynadıklarının 1940 örneği falan herhalde. Onu Almanya’da ilk fuara gidişimizde o zamanki yayıncım Atıl Ant hediye etmişti Frankfurt’ta. O da çok eski, 30 küsur yıllık filan. Yanında da bir fil var, o da annemin hediyesi, uğur getirsin diye… Gerek konserler, gerek imza günleri. Seyahatlerde çalışabiliyor musun?
Genellikle seyahatlerimiz bir iki gün oluyor, bu nedenle çok laptop taşımıyorum. Tatilde falan da çok çalışamıyorum, zaten tatil de sevmem. Daha çok bu masamda çalışmak hoşuma gidiyor. Bir de her şey elimin altında olsun istiyorum. Bir kafeye gidip yazmak veya tatilde havuz başında yazmak gibi şeylere alışamadım, bana pek uygun değil.
18 KAPAK KONUSU
YA S E M İ N S A L İ H Minyatürler ünlü Japon sanatçı Tanaka Tatsuya imzalı.
Yeni normale uygun bayram tatili formülleri BAYRAM MISAFIRLIKLERI, EL ÖPMELER, IKRAMLAR, KALABALIK YEMEKLER… YOLLARA DÖKÜLMELER, UZUN YOLCULUKLAR, YOLLARDA KUYRUKLAR… KALABALIK HAVALIMANLARI, KALABALIK OTELLER, KALABALIK PLAJLAR… BU BAYRAMI KORONANIN EKMEĞINE YAĞ SÜRMEDEN, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA NASIL GEÇIREBILIRIZ? SORUYU SIZLER IÇIN SBÜ SÜREYYAPAŞA GÖĞÜS HASTALIKLARI VE GÖĞÜS CERRAHISI EĞITIM ARAŞTIRMA HASTANESI’NDEN PROF. DR. HAKAN GÜNEN’E SORDUK.
eşitliğin her iki tarafını da COVID-19’la çarpıyoruz. Haliyle bayramlarımız da buna dahil. Peki biz bayramlarında sevdikleriyle arasına mesafe koyabiliyor muyuz? Geçtiğimiz Ramazan Bayramı, pek öyle olmadığımızı gösterdi.. Koronavirüs vaka sayıları yeniden binli rakamlarla ifade edilmeye başlandı, “birinci dalga’nın içinde kaldık.
Y E N I H AYA T I N F O R M Ü L Ü B E L L I ;
Peki bu bayramı aynı hatalara düşmeden, sağlıklı bir şekilde nasıl atlatırız? Bu soruyu bilime yönelttik.Son dönemde korona vakalarının yeniden yükselmeye başladığını ve bayramın da bu gidişatı artırmasından endişe ettiklerini anlatarak sözlerine başlıyor Günen. “Dikkatli olmak lazım. Özellikle bayramlar gibi dönemlerde risk artıyor” diyen Prof. Dr. Günen, virüse değil gönüllere bayram ettirecek tedbirleri sıraladı…
20 KAPAK KONUSU
PANDEMIDE BAYRAM RITÜELLERI NASIL OLMALI? İLK TERCIH TELEFON OLMALI
Öncelikle biz hekimler olarak bayramın uzaktan kutlanması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer yapabiliyorsak, birinci derece akraba olmayan sevdiklerimizle telefonda bayramlaşmalıyız. Bu dönemde insanlar birbirlerine iyi dileklerini sunmak için bir araya gelmeye çalışmamalılar. Bayramı telefon açarak kutlayın. EL SIKIŞMAK, SARILMAK, EL ÖPMEK YOK
Burada kimse kimseye alınmasın. Torundur, evlattır “Bir elimi öpmedi” demesin. Çünkü salgın döneminde insan sağlığı daha önemli. Bazı geleneklerin kısa bir süreliğine rafa kaldırılmasında fayda var. Ayrıca evde otururken sosyal mesafe, maske takmak gibi olmazsa olmaz kurallar asla göz ardı edilmemeli. GIDILEN EV ÖNCEDEN KONTROL EDILMELI
Bayram ziyareti için evden çıkmadan önce, hem misafirler hem de ev sahipleri mutlaka birbirlerinin sağlık durumu hakkında bilgi almalı. İki tarafta da aksıran, öksüren, ateşi olan, daha önce koronavirüsü atlatmış kişiler olmamalı. Bu dönemde bu tür sorgulamalar alınganlıklara neden olmamalı. Evin güvenliği önemli. RANDEVU ALIN!
Birinci kural kapalı alanda kalabalıklar bir araya gelmemeli. Bu nedenle gidilecek evde başka misafirler var mı diye sorgulanmalı.
Çok kalabalık olmamak gerekiyor. Bu nedenle gitmeden önce ev sahipleri aranılıp konuk takvimi öğrenilmeli. Misafir üstüne misafir olmaz. Randevu ile bayram ziyaretleri yapılması gereken bir dönemdeyiz. ZIYARETIN KISASI MAKBUL!
Mutlaka ziyaret yapılacaksa kısa tutulmalı. 10 dakikayı geçmemeli. Çünkü kapalı alanda uzun süre birlikte kalmak riskli. Bu bayram kolonya başrolde olsun. Eve gelindiğinde mutlaka misafirlere kolonya tutun. Bunu ziyaret boyunca da birkaç kez tekrarlayın. Gittiğiniz evdeki eşyalara dokunmaktan kaçının. KLIMA VE VANTILATÖRLERI AÇMAYIN!
Eğer imkan varsa bayramlaşma buluşmaları bahçe, teras, balkon gibi açık havada yapılmalı. Bu imkanlar yoksa kapı ve pencereler açık tutularak mekan sürekli havalandırılmalı. Klima eğer split değilse, açılmamalı. Aynı şekilde vantilatör gibi serinleten cihazlar da kullanılmamalı. Çünkü bunlar, ağızlardan çıkan damlacıkları taşıma riski içeriyor. KALABALIK SOFRALARI BU BAYRAM ES GEÇIN
Biz toplum olarak kalabalık bayram yemeklerini severiz. Bu güzel bir şey ama korona döneminde bir süreliğine tercih etmemek gerekiyor. Bu nedenle bu bayram kalabalık sofralardan kaçınmak gerekiyor. İlle de yapılacaksa oturma düzeni mesafeli ve hijyen kuralları dikkate alınarak masaya oturulmalı.
KESIM YERINDE TEMASTAN KAÇININ
Kurban kesim yerlerinde çok dikkatli olmak gerekiyor. Yine maske, yine mesafe diyoruz. Bu mekanlarda kalabalık bir hengame yaşanır. Ama bu bayram çok kalabalığın arasına girmeyin. Etrafınızda öksüren, ateşi olan, şüpheli kişiler varsa onlardan uzak durun. İnsanlara yaklaşmayın. Kesim yapan görevliler de birbirlerinden bıçak vs gibi aletler almamalı. Koronavirüs yiyeceklerden bulaşmıyor. Dolayısıyla kurbanı kesen kişinin virüslü olması durumunda bir bulaş riski yok. Zaten pişirildiğinden virüs açısından kurban eti bir sıkıntı yaratmaz. Yine de eller sürekli yıkanmalıdır.
22 KAPAK KONUSU
TATILCILER IÇIN KORONASAVAR ÖNERILER
1-1.5 SAATLIK UÇAK YOLCULUĞU RISKLI DEĞIL!
Mutlaka seyahat edilecekse uçağı tercih etmek daha güvenli görünüyor. Uçaklarda da kurallar olmalı elbette. Yine mesafeli oturma düzeni gerekiyor. Ayrıca havalandırmanın da çok iyi yapılması gerekiyor. Havalandırma iyi yapılırsa ve yolculuk boyunca herkes maske takarsa, etrafta da belirgin şekilde hastalar yoksa, 1-1.5 saati geçmeyen yolculuklarda risk çok düşük. OTOBÜS YOLCULUĞUNDA KLIMA ÇALIŞMAMALI!
Eğer otobüs yolculuğu yapılacaksa yine oturma düzenine dikkat edilmesi gerekiyor. Klimanın kesinlikle çalıştırılmaması gerekiyor. Herkes yolculuk boyunca maske takmalı. Otobüs şirketi daha sık kolonya tutmalı. İnsanlar ellerini mümkün olduğu kadar yüzlerine götürmeyecekler. Elinizi yüzünüze götürmezseniz hasta olmuyorsunuz. Bu genel kurallara uyulduğu takdirde riski azaltmak mümkün. ODALAR 6 SAAT BOŞ KALMALI
Eğer bayram tatilini bir otelde geçirecekseniz, işe iyi bir araştırmayla başlayın. Butik oteller daha az konuk ağırladığından tercih edilebilir. Ancak otel hakkında ciddi araştırma yapmak, iyice tanımak gerekiyor. Otele girdiğinizde kapıda ateşinize bakıyorlar mı, bu önemli. Ayrıca size otele kadar hangi yollarla geldiğiniz de sorulmalı. Size verilen odanın en az altı saat boş kaldığından emin olun. Kesinlikle daha çok soru sorduğumuz, titizlendiğimiz bir dönemde olacağız. Odanızda sizden önceki müşteriden sonra temizliği yapan, çarşafları toplayan görevli ile odayı sizin için hazırlayan kişinin ayrı olması gerekiyor. Bazı aileler kendi yastıklarını, çarşaflarını otele götürüyor. Bu, yapılabilir ama eğer otelden eminseniz gerek yoktur. Odanıza girince de mutlaka en az bir saat havalandırın. Eşyaların tek kullanımlık olduğundan emin olun. Ben yanımda dezenfektan bulundurmayı tercih ediyorum. Tuvalet ve banyoların yüzde 1’lik çamaşırsuyu karışımıyla temizlenmiş olduğundan emin olun.
KAPAK 23 KONUSU
HAVLUDAN BULAŞMA RISKI YOK
Uzmanlar, yıkanmış havluda virüs olmayacağını belirtiyor. Deterjanlar çok güçlü. Yıkanan bir havlu, çarşaf vs. gibi eşyada koronavirüsün yaşaması mümkün değildir. Yine de kendi havlunuzu tercih edebilirsiniz. ŞEZLONGLAR ARASI MESAFE ŞART
Şezlongların aralığı önemli. Bu ister 5 yıldızlı bir otel isterse halk plajındaki şezlong olsun geçerli bir kural. Diyelim ki şezlongda virüs var, bunun sizi hasta etmesi için elinizi burnunuza götürmeniz gerekiyor. Yani nerede olursanız olun ellerinizi yıkamaya ve yüzünüze götürmemeye özen göstermeniz gerekiyor. Diğer yandan uzmanlar kavurucu güneşin altındaki bir şezlongdan virüsün bulaşmayacağını belirtiyor. MEKANLARDA ÇAPRAZ OTURMA DÜZENI GEREK
Yemeklerimizi hijyen kurallarına dikkat eden garsonlar getirmeli ya da direkt ocağın başında pişiren kişinin elinden almalıyız. Ayrıca masa düzeni de çok önemli. Her 10 metrekareye bir masa olacak şekilde restoran düzeni öneriyoruz. Sandalyeler de bir metre arayla yerleştirilmeli masalara. Önemli bir detay da masadaki oturma düzeni karşılıklı değil, çapraz olmalı. Açık büfeden ise şiddetle uzak durun HAVUZDA YÜZMEK RISK TAŞIMIYOR
Havuzdan koronavirüs bulaşmaz. Klorlar virüsleri etkisiz hale getiriyor. Ancak herkesin bildiği gibi havuzlarda farklı problemler olabilir. Yine de dikkatli olmak, havuzda da diğer insanlarla yakınlaşmamak gerekiyor. Karadaki kurallar suda da geçerlidir. Sosyal mesafe kuralı göz ardı edilemez. AŞIRI GÜNEŞ BAĞIŞIKLIĞI DÜŞÜRÜR
Bundan sonra bağışıklık sistemimize her zamankinden fazla dikkat etmemiz gerekiyor. Tatilde en önemli detay, güneş. Güneş, D vitamini için çok önemli bir kaynak ama her şeyde olduğu gibi fazlası sakıncalı. Çok uzun süre güneşlenmek bağışıklık sistemini zayıflatan bir şey. Bu nedenle bronzlaşma sevdanızdan vazgeçmeli, kararınca güneş almalı, bol sıvı tüketmeli ve beslenmenize dikkat etmelisiniz ki virüse
24 FİKİR
Bayram yoksula da gelir YOKSULUN BAYRAMI; YOKSUN OLDUĞUNA KAVUŞMASIDIR. GÜNDE 1 DOLARDAN AZ GELIRI OLANLARIN, “AÇ”, GÜNDE 10 DOLARDAN AZ GELIRI OLANLARIN “YOKSUL” OLARAK ADLANDIRILDIĞI GÜNÜMÜZDE, BILGI YOKSULLUĞU DA TANIMLI… EĞER BIR GÜNDE 2500 KALORI, 3 LITRE SU VE 3 GIGABYTE BILGIYE SAHIP DEĞILSENIZ, YOKSUL SAYILIYORSUNUZ.
DR. ŞE RE F OĞUZ
Y O K S U L L U K , T A N I M I N I , “bir şeylerden yoksun olmak” ve bu şeyler her ne ise onlardan mahrumiyet olarak tanımlıyoruz. Kimine göre bu günlük bir “kalori” hesabıdır. Kimine göre de hane halkının, bilmem kaç bin liralık kazancı olamama halidir. Kimisi de bilgisizliği, ilgisizliği; yoksulluk olarak tanımıyor. İnsanın, ihtiyaçları sınırlı fakat istekleri sonsuz... Kaynakları kısıtlı fakat iştahı sınırsız... Kısıtlı kaynaklarla sonsuz istekleri arasındaki “temel ihtiyaçlarını” karşılayamama hali de yoksulu şekillendiriyor. Herkesin yoksulluk tanımı ayrı; Yükselen değerleri topluma dayatıp, bir şekilde kendi içinde dengeye gelmiş ihtiyaç tatminini bozduk. Sonsuz istekleri “ihtiyaçmış gibi” gösterip, buna ulaşamayanları zaten “yoksullaştırdık.” Bu da yetmedi, onlara iş ve aş üretme konusunda gayret göstermek yerine, “sırtımızda taşıdığımız, bizi Batı’ya mahcup eden...” diye aşağıladık. Korona bize ayna tuttu, aklımızı başımıza getirdi ancak, davranışlarımız eskide kaldı.
Şimdi de onlar için farklı bir şey yapmıyoruz. İş vermiyoruz, önemsemiyoruz, görmezlikten geliyoruz. Hâlbuki inancımız; “komşusu aç iken uyuyan, bizden değildir” diyordu. Onlar için zekât kurumumuz vardı. 2 milyon Suriyeli mülteciye kucak açan gönlü bol bir ulus olarak, şükür ki yoksulu gözeten zekâtını fazlasıyla veren, binlerce hayırseverimiz var. İyi k de varlar… Ancak yoksula sırt çevirmeyi marifet sayanlarımız da çok… Böyle düşünenlerin kaçırdığı şudur; Eğer insanımızı yoksulluktan kurtaramaz iseniz, toplumsal bomba olur, size de rahat yüzü veremezler. Bu gibiler, yoksul komşusuna yardım etmek yerine; potansiyel suçlarından korunmak için, güvenlik teknolojileriyle donattıkları getto’larına kapanırlar. Yolda giderken otomobil camlarına yapışanları, vicdani körlükle; ya suçlar ya da örselerler. Bayram; yoksullara da gelir! Mültecilerimize kucak açmak ve İnsanlık dramı Afrika’daki açlara yardım; önceliğimiz... Ancak bayram, bizdeki yoksullar için de gelecek...
FİKİR 25
Bir öykü geldi aklıma; Adamın biri son model arabasıyla, karlı bir kış günü, sokakta camına yaklaşan bir kız çocuğu görür. Ayakları çıplak kızın soğukla nasıl baş edebildiğini merakla, içi sızlar. Tam da bir şeyler yapacakken, yeşil ışık yanar ve gaza basar. Ama vicdanı hala “kırmızı ışıkta” kalmıştır; “Allah’ım; bu yoksullara yardım için neden bir şeyler yapmıyorsun?” Ve içine o anda bir ses ilham olur; “Seni yarattım ya!” Söz, bayramdan ve yoksuldan açılmışken… Değişen dünya, yoksulluğun tanımını genişletmeye başladı. Eskiden gelir uçurumunu konuşuyorduk şimdi de karşımıza dijital uçurum çıktı. Sayısal uçurum, yalnızca uluslararasında değil aynı ulusun bireyleri hatta aile fertleri arasında dahi “yeni sıkıntı alanları” yaratacak kadar önemli. Yoksulluk, kulağa daha ziyade, ekonomik mahrumiyeti çağrıştırıyor. Oysa yoksul olma hali, özgürlükten beceriye ve bilgiye dek daha geniş bir durumun ifadesi… Özellikle bilgi yoksulluğu, bana göre tüm diğer türlerinden daha kalıcı ve vahim sonuçlar doğurmaya gebe. Bilenle bilmeyenin bir olmayacağı kesin. Fakat bilemeyenlerin, bilgi yoksulluğuyla diğer tüm imkânlardan da mahrum olma akıbetine uğrayacağı bir çağda yaşıyoruz. Bir ulusun ya da bir bireyin gelir seviyesini belirlemek için, bulunduğu coğrafyaya bakılan çağ, geride kalıyor. Bir kişi eğer Afrika ya da az gelişmiş ülke vatandaşı ise onun yoksul olduğunu söyleyebiliyorduk. Ama şimdi, bulunduğu coğrafyadan bağımsız, hatta ait olduğu aileden de bağımsız, zengin veya yoksul olmak mümkün. Şimdilerde ve yakın gelecekte, bir bireyin gelir seviyesini tespit etmek için, eğitimin, bilginin hangi basamağında olduğuna bakacağız. Yoksulluk haritasını çizmek için öteden beri kullandığımız fert başına milli gelir kavramı, artık eskisi kadar açıklayıcı olamıyor. Eğer bilgi, tüm diğer üretim faktörlerinden (sermaye, hammadde, emek) daha önemli hale geldiyse, bunu üreten, elinde tutan ve yönetenlerin, bunu başaramayanlara karşı bir üstünlük sağlayacağı kesindir. Dünyada, bir ülkede veya bir aile içinde “bilgi dağılımı” kavra-
mı giderek ön plana çıkıyor. Üretilen bilginin dağılımına baktığımızda, geleneksek GSMH (milli gelir) sıralamasının değiştiğini görüyoruz. Bilgi yoksulluğu açısından değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin GSMH sıralamasındaki 20’lerde olan yerinin, bir anda 35-40’ıncı sıralara indiğini fark ediyoruz. Türkiye, bilgi üretebiliyor mu? Aslında üretiyor. Ancak miktarı ve kalitesi konusunda ciddi sorunlarımız var. Sürdürülebilir bilgi üretiminden söz ediyorsanız, satın aldığınız veya emanet bilgiden ziyade, kendi ürettiğiniz bilgiyi tercih etmelisiniz. Bunun da adı eğitimdir zaten.
Bilgi üretemeyen, bilgiyi kullanamaz… Eğer bilgiyi üretmiyor ve onu ithal ediyorsanız, bu, yeni bir “dışa bağımlılık” kavramı doğuruyor demektir. Günde 1 dolardan az geliri olanların, “aç”, günde 10 dolardan az geliri olanların “yoksul” olarak adlandırıldığı günümüzde, bilgi yoksulluğu için bir örnek verelim: Eğer bir günde 2500 kalori, 3 litre su ve 3 gigabyte bilgiye sahip değilseniz, yoksul sayılıyorsunuz. Bayram; yoksula da gelir. Çaresi; eğitim ve üretimdir. Gelir uçurumunu üretimle, sayısal uçurumu, eğitimle aşabilirsiniz. Yoksulluğu sadece parası olmayan olarak tanımlama gayretindekilerin bilgisine sunulur
26 GÜNDEM
Richard Moore LIBYA’DA DOĞDU, BEŞIKTAŞLI OLDU, İNGILIZ ISTIHBARATININ BAŞINA GEÇTI!
HAFTANIN FLAŞ HABERI: İNGILIZ DIŞ ISTIHBARATININ BAŞINA, İNGILTERE’NIN ESKI ANKARA BÜYÜKELÇISI, KOYU BEŞIKTAŞLI RICHARD MOORE GEÇTI! PEKI MOORE, NASIL BIR DIPLOMATTI? NASIL OLDU DA BALKONUNA BEŞIKTAŞ BAYRAĞI ASARKEN BIRDENBIRE İNGILIZ ISTIHBARATININ BAŞKANI OLARAK KARŞIMIZA ÇIKTI? İŞTE MI6’IN YENI PATRONUNUN İSTANBUL GÜNLERINDEN RENKLI SATIR BAŞLARI…
İPEK YEZDANİ
GÜNDEM 27
28 GÜNDEM
2 9 T E M M U Z G Ü N Ü İngiliz haber kaynak-
larından sosyal medyaya bizi yakından ilgilendiren bir haber düştü: İngiltere’nin eski Ankara Büyükelçisi Richard Moore, İngiliz dış istihbarat servisi MI6’in başına getirilmişti! Richard Moore’la Türkiye’ye büyükelçi olarak atandığı 2014 yılında ilk röportajı ben yapmıştım. Fanatik Beşiktaş taraftarı olan Moore’la, röportajın ardından Ankara’daki büyükelçilik rezidansının bahçesinde Beşiktaş üzerine sohbet etmiş, köpekleri bahçeye kakasını yaptığında, eline süpürgeyi ve faraşı alıp köpeğin kakasını kendi elleriyle temizlediğine gözlerimle şahitlik etmiştim. Moore’la daha sonra da çeşitli resepsiyon ve davetlerde defalarca bir araya gelip sohbet etme fırsatımız oldu. Bir dönem rahatsızlanıp hastaneye yattığımda ilk çiçek gönderen ve Twitter’dan “geçmiş olsun” mesajı atan yine o olmuştu. İşte bu sıcakkanlı, sıra dışı, samimi diplomat şimdi dünyanın en güçlü ve tehlikeli istihbarat servislerinden birinin başına geçti! Peki Moore nasıl bir diplomattı ve nasıl oldu da balkonuna Beşiktaş bayrağı asarken birdenbire İngiliz istihbaratının başkanı olarak karşımıza çıktı? Gelin kendisini biraz tanıyalım: BÜYÜKBABASI İNGİLİZ HÜKÜMETİ’NE KARŞI IRA’DA SAVAŞTI
Tam adıyla Richard Peter Moore, 9 Mayıs 1963’te John Robert Moore ve Norah Patricia Moore’un çocuğu olarak Libya’da doğdu. Moore, İrlandalı Katolik bir ailenin oğlu olarak, İngiltere’nin Surrey kentinde bağımsız bir Katolik okulu olan St George’s Koleji’ne gitti. Büyükbabası 1916-1922 arasında ayrılıkçı İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nda (IRA) İngiliz Hükümeti’ne karşı savaştı. Söyleşimiz sırasında “Büyükbabam İngiliz Hükümeti’ne karşı IRA’da savaştığı için İrlanda cumhurbaşkanından madalya almıştı, ben ise şimdi İngiliz Hükümeti’nin büyükelçisiyim!” demişti. Kendisini “yarı İrlandalı tüm Birleşik Krallık’lı” olarak tanımlayan Moore, oldukça parlak bir kariyere sahip. Lisans eğitimini Oxford Üniversitesi’nde Felsefe, Politika ve Ekonomi dallarında tamamlayan Moore, lisansüstü eğitiminiyse sırasıyla Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government’ta ve Stanford Executive Program’da sürdürdü. KIZI İSTANBUL’DA DOĞDU
Moore, 1985 yılında genetik bir rahatsızlıktan dolayı görme kaybı bulunan ve
GÜNDEM 29
SIRT ÇANTASIYLA TÜRKİYE’NİN SAHİLLERİ DOLAŞTI
Richard Moore’la röportajımız sırasında Türkiye’ye görevli olarak ilk geldiği 1990’ların başında eşi Magie’yle sırt çantalarını alıp tüm Akdeniz ve Ege sahillerini dolaştıklarını anlatmıştı. “O zaman oğlum Jack altı aylıktı. İnanın hiç bir yanak bu kadar şefkatle okşanmamış, hiç bir zıbına bu kadar nazar boncuğu takılmamıştır. Türkiye’yle ilgili inanılmaz güzel anılarımız var” demişti. Ve altı yıl önce sözlerini şöyle tamamlamıştı: “Şu anda İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi olmak dışında dünyada yapmak istediğim başka hiç bir iş yok.” Demek ki varmış!
Türkiye’deki ‘Rehber Köpekler Derneği’nin kurucularından olan şu andaki eşi Margareth (Maggie) Patricia Isabel Martin’le evlendi. Maggie’den bir oğlu ve bir kızı oldu. Moore, Türkiye’ye ilk kez bir İngiliz diplomat olarak 1990’da geldi.1992 yılının sonuna kadar bir sene Ankara’daki büyükelçilikte, iki sene de İstanbul›daki konsoloslukta basın ataşesi olarak görev yaptı. Moore’un kızı bu sırada İstanbul’da doğdu. Röportajımız sırasında bana, “Kızım İstanbul’da doğdu, bununla gurur duyuyoruz. Türkiye’ye bu güzel duygularla elçi olarak geri geldim” demişti. Moore daha sonra Vietnam, Pakistan ve Malezya’da ça-
lıştı. 2008-2010 yılları arasında İngiliz Dışişleri’nde ‘Program ve Değişim Direktörü’ olarak, 2010-2012 yılları arasında Avrupa, Latin Amerika ve Küreselleşme Direktörü olarak görev yaptı. 2014 yılının Ocak ayında ise David Reddaway’den sonra İngiltere, yani Birleşik Krallık’ın Türkiye Büyükelçisi olarak atandı. TÜRKİYE’DE TWITTER FENOMENİ
Akıcı Türkçe konuşan ve Türk halkının nabzını tutmayı iyi başaran Moore, sadece bu özelliğiyle bile Türkiye’deki diğer yabancı büyükelçilerin önüne geçti, kamusal bir figür haline geldi,
hatta Twitter’da attığı esprili Türkçe tweet’lerle Türkiye’de fenomen oldu. Beşiktaş’ın şampiyon olduğu yıl Ankara’daki büyükelçilik rezidansının balkonuna dev Beşiktaş bayrağı asan Moore, Twitter hesabında da hem bu resimleri hem de kendisinin ‘kartal pençesi’ yaparken çekilmiş fotoğraflarını paylaştı. 2015’te İngiltere’de Chelsea şampiyon olduğunda “Chelsea şampiyon oldu, şimdi Beşiktaş olsun!” diye tweet atan Moore, 2017’de Beşiktaş şampiyon olduğundaysa “Richard Moore, Türkiye’de 6 yıl yaşadı, bu 6 yılın 5’inde Beşiktaş şampiyon oldu. Tesadüf mü? Sadece söylüyorum” diye yazdı.
TÜRKİYE ÜZERİNDE OYUNLAR OYNANIYOR MU?
Moore, Twitter’da sadece futbol değil, her konuda Türk takipçileriyle Türkçe mesajlaştı. Twitter’dan kendisine “Başkanım Türkiye üzerinde oyunlar oynuyor musunuz?” diye soran bir takipçisini “Evet. Golf oynuyorum. Belek üzerinde” şeklinde yanıtladı. “İngilizleri hiç sevmem. Çok sinsilerdir, fitnecilerdir. Ama eşinizi tebrik ederim. Güzel bir dernek, güzel bir destek. Tebrikler” yazan bir başka takipçisine ise aynı esprili üslubuyla “Teşekkür ederim. Merak etmeyin. Eşim İrlandalı” diye cevap verdi.
GÜNDEM 31
TÜRK HALISINA DÜŞKÜN
Moore, boş zamanlarında golf oynuyor, kriket ve ragbi maçı izlemeyi seviyor. En sevdiği şeyler arasında ise “Türk halısını ve porseleni” sayıyor. Uzun yürüyüşler ve tüplü dalış gibi hobilerinin yanında futbol tutkusu da bulunan Moore,1990 yılından beri Beşiktaş taraftarı. Moore’un görme kaybı bulunan eşi Magie Moore’un “Yıldız Hanım” diye çağırdıkları “Star” isimli bir rehber köpeği bulunuyor.
SANAL DÜNYADA SOKRATİK SEVGİ YAPIYORUM
“Hala Türkiye’yi işgal edebileceğinize, parçalayabileceğinize inanıyor musunuz?” diye soran bir takipçisine kısaca “Yok inanmıyorum” diye yanıt veren Moore, “Richard Bey etrafınızda tanıdığınız efendi, zeki, genç bir İngiliz beyefendisi varsa tanışmayı isterim” yazan bir kadın takipçisinin çöpçatanlık teklifini ise “Etrafımdaki İngilizler zeki, efendi olsa bile sizin için fazla yaşlı!” diye kibarca reddetti. Moore’un Türklerle etkileşimi o kadar fazlaydı ki, kendisine “Sanal seks yapak mı?” diye soran
bir takipçisini bile yanıtsız bırakmadı, “Sanal dünyada sadece Sokratik sevgi yapıyorum” diye cevap verdi! Richard Moore, alçakgönüllülüğü ve sıcakkanlılığıyla Türklerin kalbinde öyle bir taht kurdu ki, Türkiye’den ayrılırken yazdığı veda mesajının ardından bir Türk takipçisi “Gördüğüm en ‘Bizden’ büyükelçi” yazmıştı… TÜRK İÇ POLİTİKASI HAKKINDA YORUM YAPMADI
Moore’la röportajımız sırasında en çok dikkatimi çeken konulardan biri iç siyasetle ilgili hiç konuşmama-
sı olmuştu. En çok Türkiye’de ekonominin büyümesi için istikrar ve sakinlik olması gerektiğinin mesajını vermişti. “Yabancı yatırımcılara Türk politikacılardan ve Türkiye’deki diğer önemli figürlerden istikrar ve sakinlik mesajının gelmesi çok önemli. Bizim de istediğimiz bu. Sürpriz olmamalı, iş adamları sürprizlerden nefret eder, onlar istikrar severler” demişti. Sohbetimiz sırasında ekonomi hakkında daha rahat konuşan Moore, siyasi konularda ise ustalıkla çekimser kalmayı tercih etmiş, “Benden Türkiye’deki iç politika meseleleri
hakkında yorum yapmamı beklemeyin” demişti. TÜRKİYE’DEKİ ÖNCELİĞİ NEYDİ?
Türkiye’deki görevi sırasında üç önceliği olduğunu anlatan Moore, bunları şöyle sıralamıştı: “Birincisi ticaret, ikincisi uluslararası güvenlik sorunlarında Türkiye’yle yaptığımız işbirliği, üçüncüsüyse bizim konsolosluk bazındaki sorumluluklarımız. Bunların içinde en önemlisiyse ticaret. Aslına bakarsanız İstanbul’a 1583 yılında gelen ilk büyükelçiden bu yana bizim önceliğimiz her zaman ticaret oldu.”
32 EKONOMİ GÜNDEMİ
EURO 8.2804 TL ILE YENI ZIRVESINDE
Euro nereye koşuyor?
liderleri önceki hafta 750 milyar Euro’luk kurtarma fonu üzerinde anlaştı ve uzun süredir kan kaybeden birliğin gerektiği zaman birlikte doğru adımları atabileceği konusunda bir mesaj verdi. Bu paket aynı zamanda AB hakkındaki şüphelerin de biraz azalmasını sağladı. Paketin bir önemli katkısı ise AB’nin para birimi Euro üzerinde oldu. ABD’de Çin ile süren gerilimler, Başkan Trump’ın seçim belirsizliği ve koronavirüs vakalarındaki artışa bağlı bazı bölgelerdeki kısıtlamalar Euro’nun dolar karşısında çok hızlı AV R U PA B I R L I Ğ I
ŞEBNEM TURHAN
değer kazanmasını sağladı. Euro/dolar paritesi iki yılın zirvesi 1.18’i aştı ve son yılların en yüksek seviyesini gördü. Euro’nun güçlenmesi elbette gelişen ülke para birimlerine karşı da yaşandı. Ki Türkiye’de hep baktığımız dolar/TL paritesinde yaprak kımıldamazken önceki hafta hafif hafif Euro’da rekor “geliyorum” diyordu. Geçen haftaya geldiğimizde işler biraz daha kızıştı. ABD’nin 1 trilyon doları bulacak yeni bir paket üzerinde çalışıyor olması hisse senedi piyasalarını güçlendirirken küresel bazda dolarda yeni bir değer kaybı olarak
öne çıktı. Zaten yükselişini sürdüren Euro’nun gücü daha da arttı. Aynı zamanda belirsizlik nedeniyle güvenli liman arayan sermayenin de güvenli para birimlerine kayışı hızlandı. HER GÜN YENI ZIRVE
Tam bu noktada Türkiye’de dünyadan farklı gelişmeler yaşanmaya başladı. Yaklaşık 2 aydır 6.85 lira olan dolar, Euro ve diğer tüm para birimlerine karşı küresel çapta değer kaybederken Türk Lirası’na karşı birden güçlenmeye ve 7 seviyesini geçme hamleleri yapmaya başladı. Dolardaki hareketi
EKONOMİ 33 GÜNDEMİ
TÜRKIYE EKONOMISINDE ‘DOLAR’ GERÇEĞININ YANI SIRA SON GÜNLERDE EURO YENIDEN GÜNDEMIMIZDE. TÜM DÜNYADA BAŞTA DOLAR OLMAK ÜZERE PARA BIRIMLERINE KARŞI GÜÇLENEN EURO, TÜRKIYE’DE ISE YANINDA DOLARLA BIRLIKTE YÜKSELIŞINI SÜRDÜRÜYOR. PEKI NELER OLACAK?
elbette Euro da takip etti ve Türkiye piyasaları bayram tatiline girmişken düşük hacimli işlemlerde Euro 8.2804 lira ile tarihi zirvesini yeniledi. Dolar ise 7.01 lirayı aştı. Peki neler olacak? Amerikan Merkez Bankası (Fed) bu ayki toplantısında faizleri değiştirmedi. Fed Başkanı Powell bırakın faiz artışı senaryosunu, bunu düşünmeyi bile düşünmediklerini vurguladı ve oldukça net bir mesaj verdi. Faizlerin düşük seviyelerde kalacak olması doları zayıflatan Euro’yu biraz daha güçlendiren bir politika olarak da yorumlanıyor.
Bunun yanı sıra repo ve swap hatlarının 31 Mart 2021 e kadar uzatılma kararı da dikkat çekici bir gelişmeydi. Bu demek oluyor ki piyasalara dolar pompalanmaya devam edecek yani bol likidite dönemi sürüyor. DOLAR DA YANINDA KOŞUYOR
Tüm bu gelişmeler Türkiye için nasıl bir anlam ifade ediyor? Aslında Türk sanayisi olarak ara malını dolar ile ithal edip en büyük pazarımız olan Avrupa’ya Euro olarak ihracat yapıyoruz. Değerli Euro her zaman için Türkiye ihracatçıları için değerli dolardan daha
avantajlı olmuştur. Ancak burada küresel piyasaların aksi bir durum yaşıyoruz. Tüm dünyada değer kaybeden dolar Türk Lirası karşısında yükseliyor. Euro ve dolar aynı anda yükseliş yaşadığı için Türkiye sanayisi bir avantaj elde edemiyor. Bunun yanı sıra Türkiye sanayisinin uzun vadeli dış borçlarının da yüzde 32,7’si kısa vadeli dış borçlarının ise yüzde 28’i Euro cinsinden. Döviz kurlarındaki hareket her zaman için olumsuz etki yapıyor bu bir gerçek. Hem Euro hem de dolarda artış olması ise hem Türkiye ekonomisi hem reel sektör hem de vatandaş için kötü haber.
34 MEKAN
Novikov B O D R U M ’ D A B I R D Ü N YA D E V I
LÜKS RESTORAN ZINCIRI NOVIKOV GRUP, TÜRKIYE’DEKI ILK RESTORANINI YALIKAVAK MARINA’DA AÇTI. PEKI, MISAFIRLERI NELER BEKLIYOR? BU KRITIK ZAMANLARDA BÖYLE BIR YATIRIM NEDEN YAPILDI? NOVIKOV GRUBU ORTAK YATIRIMCISI ANTON PINSKIY SORULARIMIZI CEVAPLADI…
ASLI BARIŞ
MEKAN 35
36 MEKAN
Arkadiy Novikov (solda) ve Anton Piskiy
Öncelikle Türkiye’ye hoşgeldiniz… Novikov Bodrum’da nasıl lezzetler bizi bekliyor?
Uluslararası bir mutfak konseptimiz var. Restoranlarımızın ortak özelliği şu: Dünyanın her yerinden gelen taze balık ve kabuklu deniz ürünlerinin bir dolapta sergileniyor. Siz ürünü seçiyorsunuz, restoranın açık mutfağında istediğiniz şekilde pişiriliyor. Pan-Asya mutfağından lezzetlerle, dünyanın dört bir yanından gelen taze deniz ürünlerini birleştirdik mönüde. Novikov bahçesinden taze sebzeler ve markamızın imza yemekleri ile Pan Asya mutfağını misafirlerimize deneyimletmeyi planlıyoruz. Günlük olarak şekillenecek menü ile balık ve deniz ürünleri taze olarak servis edilecek. En çok hangi lezzetler tercih ediliyor?
İlk aklıma gelenler özel soslu taze ızgara ıstakoz, sashimi, kalkan, siyah morina balığı ve Novikov özel tatlı tabağı yer alıyor. Restoranda kaç kişi çalışıyor?
60’tan fazla yerel personele istihdam imkanı sağladık. Bodrum’a özel tabaklar, kokteyller de yaratılacak mı?
Tabii… Açtığımız lokasyonlarda bulunan lezzetlere göre her mekana kendi menüsünü ve kokteyllerini ekliyoruz Bu lezzetler arasında da Bodrum’a özel olarak geleneksel Türk usulü hazırlanan Izgara Levrek ve Bodrum taze mandalina ve satsumalı kokteyllerimizi menümüzde bulabilirsiniz.
Novikov Bodrum’un dışında “kardeş” ama farklı konseptli bir mekan da açıldı, değil mi?
Evet… Bodrum’un ilk sağlıklı ve organik restoranı “Avocado Queen by Novikov Yalıkavak Marina” da açıldı. Arkadiy Novikov tarafından kurulan Novikov Grubu’nun bir parçası… Burada yenilikçi, sağlıklı ve organik tatlar deneyimlemek isteyen misafirlerimizi bekliyoruz. Gastronomik deneyimler yaşamak isteyenleri lezzetli, taze ve sağlıklı yiyecekler ile buluşturacak “Avocado Queen by Novikov Yalıkavak Marina” olarak da heyecanla tüm konuklarımızı bekliyoruz Pandemi döneminde yatırım yapmak, özellikle de yeme-içme sektöründe, hayli riskli değil mi?
Bu nerede konumlandığınızla alaka-
MEKAN 37
lı… Mekanımız, deniz kıyısında, havadar… Tüm önlemler alındı. Gerekli tüm dezenfeksiyon ve önlemlerimizi alarak müşterilerimize güvenli ve sağlıklı bir servis sunacağız. Restoranımızda sağlığına dikkat eden, bir lezzet serüveni yaşamak isteyen tüm misafirlerimiz ile tanışmayı bekliyoruz. Başarıya ulaşacağımızı düşünüyorum. Turizm sektörü Covid-19’dan hayli darbe aldı. Ne önlemler alınırsa alınsın, otelde konaklamadan çekinen bir kesim var. Buna karşılık deniz tatiline, yat kiralamaya ilgi arttı. Bu yüzden mi lokasyon olarak Yalıkavak Marina’yı tercih ettiniz?
Bu anlaşmayı zaten yapmaya uzun zaman önce başlamıştık. İki tarafın da kitleleri birbirine tamamen uyuyor. Süper lüks yat marinası olan Yalıkavak Marina prestijli kitlesi, konumu, etkinlikleri, bünyesinde bulundurduğu markalarla seçkin alışveriş imkanları, ödüllü otelleri ve tanınmış restoranları ile önemli bir hizmet figürü dünya çapında... Ay-
rıca geçen yıl The British Yacht Harbor Association (TYHA) tarafından “2018-2019 Dünyanın En İyi Süper Yat Marinası” olarak seçildi. İşte bu yüzden yeni Novikov restoranımız bu konuma mükemmel bir şekilde uyuyor. İyi bir işbirlik oldu. Bu, grubun kaçıncı uluslararası projesi?
Altıncı… Moskova dışında Miami, Londra, İbiza, Sardinya Adası ve Doha’da da restoranlarımız var. Bodrum altıncı oldu. Kapasite ne kadar, kaç kişi restorana alınacak? Mekan içinde Covid-19’a karşı ne tip önlemler alındı?
Novikov Bodrum’da tam oturma kapasitesi 190... Ancak, bizde de sosyal mesafe ve gerekli Covid tedbirleri mutlaka uygulanmakta. Personelimiz her zaman maske ve koruyucu gözlük ile servis yapıyor. Dezenfektanlar masaların üzerinde ve masaların temizlenmesi konuklar ayrıldıktan sonra antibakteriyel temizleyiciler kullanılarak yapılıyor.
38 AĞIZ TADI
BRIOCHE • • • •
500 gr un 10 gr yaş maya 70 gr süt 10 gr tuz
• 25 gr şeker • 6 adet yumurta • 250 gr tereyağı
Un bir kaba koyulup ortası açılır. Tereyağı hariç bütün malzemeyi unun ortasına boşaltılıp yoğrulur. Ardından tereyağı da eklenip tekrar yoğrulur. Hazır olan hamur 20 dakika dinlendirilir önceden hazırlanan kalıba koyulur ve mayalanması için oda sıcaklığında 30 dakikaya yakın bekletilir. Mayalandıktan sonra üstüne 1 adet yumurta sarısı sürülüp önceden ısıtılmış fırında 180 derecede 30-35 dakika pişirilir
FRANSIZ TOSTU KARIŞIMI
KARAMEL SOS:
• • • • • •
• 100 gr şeker • 125 gr krema • 50 gr tereyağı
200 ml krema 100 ml süt 3 adet yumurta 50 gr esmer şeker 30 ml akçaağaç şurubu 1 adet vanilya çubuğu
Süt ve kremayı karıştırınız, yumurtaları teker teker çırparak karıştırınız. Esmer şeker, akçaağaç şurubu, vanilya çekirdeklerini de karıştırıp iyice harmanlandığından emin olunuz.
Önce krema ocağa koyulur, ılık hale getirilir. Şeker, derin bir kapta karamel yapılır. Önceden ocağa koyulan krema yavaşça şekere dökülüp bir taşım kaynatılır ve ocaktan alınır. Biraz ılık olunca tereyağı koyulup buzdolabında 1 gece bekletilir ve kullanılır.
Fransız Güzeli
ŞEKERLI CEVIZ: • • • •
1 kg ceviz içi 1 kg toz şeker 1 kg su Cevizleri kızartmak için 1 litre ayçiçek yağı
Su ve şeker ocakta birlikte kaynatılıp tatlı şerbeti hazırlanır. Daha sonra bir tencereye sıvı yağ koyulur ve kızdırılır yağın derecesinin yaklaşık 175 derece olması gerekmektedir. Ayrı bir tencerede su kaynatılır, cevizler bu kaynar suya atılır ve 1-2 dakika cevizlerin kirli
siyah ve acı suyunun çıkması için bu suda ön haşlama yapılır. Daha sonra bu ön haşlama suyundan çıkarılan cevizler, kaynamakta olan şerbetin içine atılır ve 5 dakika şerbet ile birlikte kaynatılır. Şerbetten çıkarılan cevizler, direkt olarak kızgın yağa bırakılır ve lokma tatlısı gibi sürekli karıştırarak kızartılır. Sürekli karıştırılmasının sebebi, cevizlerin eşit kızarabilmesidir. Kızaran cevizler demir bir tepsiye birbirine temas etmeyecek şekilde çıkarılıp soğumaya bırakılır.
HAZIRLANIN: ÜNLÜ ŞEF ALI RONAY ILE FRANSA’YA GIDIYORUZ. SOFRANIZA LEZIZ VE BIR O KADAR LEZZETLI BRIOCHE EKLEMEK IÇIN KOLLARI SIVAYIN! FA R U K Ş Ü Y Ü N
YAPILIŞI:
Tabağın birleştirilmesi için brioche ekmeklerini dilimleyiniz. Fransız tostu karışımına brioche dilimlerini batırıp sonrasında orta ısıda tereyağı eritilmiş tavada her tarafını altın renginde oluncaya kadar pişiriniz. Tabağın ortasına bir miktar karamel sos koyunuz, üzerine Fransız tostunu yerleştiriniz. 50 gr mascarpone peyniri, kızartılmış şekerli cevizler ile servis ediniz.
NASIL BİR EKONOMİ MEDYA HABER BASIN A.Ş
YÖNETIM KURULU BAŞKANI HAKAN GÜLDAĞ GENEL KOORDINATÖR VAHAP MUNYAR GENEL YAYIN KOORDINATÖRÜ TALIP AKTAŞ GENEL YAYIN YÖNETMENI ÖMER TÜRKDÖNMEZ KOORDINATÖR DIDEM ERYAR ÜNLÜ SORUMLU YAZIIŞLERI MÜDÜRÜ HANDAN SEMA CEYLAN HAFTA YAYIN YÖNETMENI ASLI BARIŞ GÖRSEL YÖNETMEN MURAT KASPAR YAZI KURULU FARUK ŞÜYÜN, YASEMIN SALIH, DİDEM ERYAR ÜNLÜ, SELENAY YAĞCI KATKIDA BULUNANLAR BAŞAK DİZER TATLITUĞ, MAYA PORTAKAL BİTARGİL, İPEK YEZDANİ, CEYHUN KUBURLU, AHMET CAN, SELIN
BOZKURT, SIRMA
ADRES: Rüzgarlıbahçe Mahallesi, Cumhuriyet Cad. Gülsan Plaza No:22 Kavacık 34805 Beykoz/İstanbul
Birlikten iyilik doğar P R A D A , Sonbahar / Kış 2020 Kadın ve Erkek Koleksiyonu kampanyası “Tools of Memory” için Sotheby’s iş birliğiyle UNESCO yararına bir açık artırma gerçekleştireceğini açıkladı. “Modanın görevi sadece içinde bulunduğu zamanı yansıtmak değil, bir yandan da onu şekillendirebilmektir” mottosu içinde olan Prada, 1744’de kurulan dünyanın en büyük müzayede evlerinden Sotheby’s ile birlikte iyilik peşinde… İkili, Prada’nın “Tools of Memory” isimli 202021 Sonbahar-Kış koleksiyonundan parçaların yer
aldığı bir açık arttırma gerçekleştirerek, elde edilen geliri Unesco’ya bağışlayacağını duyurdu. Açık arttırmada, koleksiyondan öne çıkan ürünler, şovun davetiyeleri, defile dekorundan parçalar da satışa sunulacak. Unesco da kazanılan geliri kullanarak dünyanın birçok yerindeki dezavantajlı gençler için yürütülen eğitim projelerinin devamlılığını sağlayacak. Açık arttırma, 2 Ekim’de gerçekleşecek. Ancak “öngösterim” yapmak adına bazı parçalar Sotheby’s’in web sitesinde 20 Temmuz itibariyle satışa sunuldu.