Hafta Gazetesi - Sayı 1

Page 1

NBE

SANAT SAĞLIK SPOR İ Y I YA Ş A M TEKNOLOJI SAYI: 01 #e

vdekal

SANAT SOHBETI

EDEBIYAT

ALI GÜRELI

TÜRKIYE’NIN ÜNLÜ KALEMLERI KARANTINA GÜNLERINDE NELER YAPIYOR? ZÜLFÜ LIVANELI AYŞE KULIN AHMET ÜMIT SELIM İLERI NAZLI ERAY VE YEKTA KOPAN

COVID 19’U YENEN CONTEMPORARY İSTANBUL YÖNETIM KURULU BAŞKANI ALI GÜRELI, TÜRKIYE’DE FUARCILIK, TURIZM VE SANATIN GELECEĞINI MASAYA YATIRDI TARTIŞMA

TAKVIYELER DOST MU DÜŞMAN MI? BILIM DÜNYASINI IKIYE BÖLEN KONU: TAKVIYE VITAMIN ALMAK VIRÜSE MI BIZE MI YARIYOR? UZMANLARA SORDUK.

MAYA PORTAKAL ILE DÜNYANIN EN IYI MÜZELERINDE TUR KAŞMIRIN KRALIÇESI AYŞEN ZAMANPUR’UN YENI HAYATI

Andrea Bocelli

YOUTUBE’DA VERDIĞI KONSERLE 35 MILYON INSANI AYNI DUYGUDA BIRLEŞTIRDI: UMUT. DÜNYANIN EN ÜNLÜ TENORU ANDREA BOCELLI ILE KARANLIK ZAMANLARLA MÜCADELE ETME ŞEKLINI, IÇ DÜNYASINI VE İSTANBUL’U KONUŞTUK.


2

SEÇKİ

H AZ I R L AYAN :

M AYA P O R TA K A L

Dünyanın tüm şaheserleri salonunuzda Sabah Londra’da Osman Hamdi Bey’in Kur’an Okuyan Kız’ını görün, öğle Bilboa’da Louise Bourgeois’nın dev bronz örümcek heykelinin önünde poz verin, akşam Paris’te Uyuyan Hermafrodit ile buluşun. Dünyanın en iyi sanal müzeleri ve bilmediğiniz özelliklerini beraber keşfedelim…Sanat iyileştirir… Ve şu sıralar her zamankinden daha çok ihtiyacımız var… Sanat hayaFARKLI BIR GÜNLÜK RUTIN:

ta, yaşama bir çok farklı perspektiften bakmamızı mümkün kılar… Durmamıza, düşünmemize, soluk almamıza yardım eder. Yüzyıllar arasında seyahat etmemizi sağlar. Üstelik durduğumuz oturduğumuz yerden hiç kıpırdamadan bugün bunları yapabilmek mümkün. Şu sıralar bana en çok sorulan sorulardan biriyle başlayalım mı? Sanal gezilebilecek müzeler, müze koleksiyonları…

NEREDEYSE DOKUNACAK MESAFEDE

Louvre Paris Sanat meraklılarını 380 bin sanat eseri, sanat objesi ile buluşturuyor Louvre Müzesi... Online gezebilmenin en iyi tarafı, seçtiğimiz esere objeye dilediğimiz kadar yaklaşabiliyor olmamız. Neredeyse dokunacak mesafede durabiliyoruz. Klasik sergileme yöntemiyle bakıldığında göremediğimiz açıları dahi inceleyebiliyoruz. Kendi tempomuzda, hatta belki çok daha yavaş, durarak, merak ettiklerimizi araştırarak devam edebiliyoruz. Louvre Müzesi’nin ‘virtual tour’unda Louvre’un müzeleşmeden önceki Louvre Sarayı’ zamanında da kısa bir gezinti yapabiliriz; ‘medievial tour’ başlığı altında.

OSMAN HAMDI BEY ILE LONDRA BULUŞMASI B R I T I S H M U S E U M L O N D R A V I R T U A L T O U R ’ D A en etkili müzelerin başında geliyor. İki milyon yıla hâkim belki de en zengin sanat bilgi bankası denebilir... “Google arts & culture virtual tour” ile sanat meraklılarına sonsuz bir hizmet veriyor. Bazı sergilerine ait podcastleri var; çok yararlı. British Museum’dan bahsederken şu sıralar Osman Hamdi Bey’in ‘Kur’an Okuyan Kız’ına da ev sahipliği yaptığını hafızanızda tazelemek isterim. Sansasyonel satışı hatırlayacaksınız. Osman Hamdi Bey’in ‘Kuran Okuyan Kız’ı… 2019’da Londra Bonham’s mü-

zayede şirketi tarafından açık arttırmaya çıkar. Osman Hamdi Bey’in bu şaheseri ilk kez yüzünü 1976 yılında yine Londra’da başka bir müzayede evinin, Sotheby’s in açık arttırmasında göstermiştir. 2019’un Eylül’ünde müzayede açılış fiyatı 700 bin GBP’dir. Satıldığı rakam ise 7milyon GBP’dir. Müzayedenin kazananı ise Malezya İslam Eserleri Müze’si olmuştur... Bir koşulu vardır müzenin British Museum Londra’da sergilenecektir… İşte bugün Osman Hamdi Bey’in eseri British Museum Londra’da sanat severlerle buluşuyor...

BAHÇESINI DE GEZIN

Guggenheim Bilboa Frank Ghery imzalı 1993-1997 yılları arasında yapılan müze 20. yüzyıl mimarisine damgasını vurdu. Dışında ve içinde bir tur atma şansı şu sıralar parmaklarımızın ucunda.Louise Bourgeois’nın bronz dev örümcek heykeline, Anish Kapoor, Anselm Kiefer ile buluşmak hayatımıza zenginlik katıyor.


AJANDA 3

Dinle, gez, keşfet FIRSATI DEĞERLENDIRIN, RUHUNUZU BESLEYIN TÜRKIYE’NIN DÖRT BIR YANINDAN KONSER, SERGI VE ETKINLIKLER PARMAKLARINIZIN UCUNDA. İŞTE KAÇIRMAMANIZ GEREKENLER…

P E R A M Ü Z E S I ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü (İAE), koleksiyon sergileriyle süreli sergilerini Google Arts & Culture’da sanatseverlerle buluşturuyor. Sanatseverler, Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyonundaki eserleri ve İstanbul kent kültürünü mercek altına alan sıra dışı sergileri en ince ayrıntısına kadar inceleyip, 360 derecelik görüntülerle “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar” ve “Osman Hamdi Bey” sergilerinde sanal tura çıkabilecek. Pera Müzesi, koleksiyon sergileri “İmparatorluktan Portreler”, “Düşlerin Kenti: İstanbul” ve “Kahve Molası”nın yanı sıra, graffiti üzerine dünyadaki en kapsamlı sergilerden biri olan “Duvarların Dili” ile, çocukların Pera Öğrenme Atölyeleri’nde ürettiği renkli çalışmaları bir araya getiren “Yaz Yaz Yaz” isimli sergilerini de dijital ortamda ziyarete sunuyor. “Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu”ndan seçilmiş 60’a yakın eserin yer aldığı İmparatorluktan Portreler de izleyiciyi, Osmanlı dünyası insanlarının kimi zaman çok tanıdık, kimi zaman neredeyse yabancı fizyonomileriyle yüz yüze gelme deneyimini ya-

Corona virüsü salgını nedeniyle kapılarını kapatan Rahmi M. Koç Müzesi ve Pera Müzesi ile İstanbul Araştırmaları Enstitüsü online hizmet vermeye başladı. Rahmi M. Koç Müzesi, 14 binin üzerinde objeyi online görünüme açtı. Müzenin açık ve kapalı dahil olmak üzere 23 bin metrekarelik alanında nostaljiktren turu, denizaltı gezisi, atlıkarınca ve oyun parkı, uçaklar, klasik otomobiller online görülebilecek.Bilgisayar, cep telefonu veya tablet yardımıyla yapılabilen sanal gezi için adres:rmk-museum.org.tr/istanbul/ziyaretplani/google-sokak-gorunumu

şıyor.”Düşlerin Kenti: İstanbul” sergisinde ise, 17. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına Osmanlı’da gündelik yaşam ve İstanbul manzaralarını izleyiciye sunulurken, üç ana bölüm olarak kurgulanan sergide, ev ve özel mekanlardaki yaşantıdan, kentsel alana ve oradan da İstanbul’un genel görünümlerine ulaşılabiliyor.Geçtiğimiz yıllarda gösterime sunulan bu iki sergi, şu anda sadece dijital ortamda sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Müzenin Google Arts & Culture’a taşıdığı son koleksiyon sergisi Kahve Molası’nda izleyiciler, Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan eserler eşliğinde kahvenin tarihsel serüvenine şahit oluyor. Platformun öne çıkan sergilerinden Taksim: İstanbul’un Kalbi, Taksim Meydanı’nın 19. yüzyıldan 1960’a uzanan süreçte geçirdiği değişim ve dönüşümlere fotoğraf, gravür ve harita üzerinden ışık tutuyor. Sergi son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) Taksim Meydanı’na kurduğu “Kavuşma Durağı” adlı etkinlik ve sergi platformunda ziyarete açılmıştı. Google Arts & Cultureüzerinden, sergilerin İngilizce ve Türkçe metinleriyle çok sayıda görsel malzeme erişime açıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müze, saray, cami, kilise, manastır ve kalelere ktb.gov.tr internet adresinden ulaşılabiliyor. Sanatseverlerin bu siteden sanal gezinti yapabileceği müzeler arasında Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ayasofya Müzesi, Antalya Müzesi, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, Burdur Arkeoloji Müzesi, Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Edirne Türk İslam Eserleri Müzesi, Efes Müzesi, Isparta Müzesi, Kapadokya Açık Hava Müzesi, Kars Müzesi, Konya Mevlana Müzesi, Mardin Müzesi, Uşak Arkeoloji Müzesi ve Zeugma Mozaik Müzesi yer alıyor. Dolmabahçe ve Topkapı Sarayları’nın da online olarak gezilebileceği platformda, Ankara, Bursa, Sivas, Gaziantep ve Eskişehir gibi şehirlerin önemli mekanları da ziyaret edilebiliyor. Sanat hayatına 1990’da başlayan Ankara merkezli Galeri Soyut da ziyaretçilerine galerisoyut.com adresinden resim, heykel ve seramik gibi farklı disiplinlerden açılan birçok karma ve kişisel sergiyi, 3D tur imkanı sunuyor. Beyoğlu’nda faaliyet gösteren Pg Art Gallery ise kapılarını ziyaretçilerine kapasa da sergileri online olarak açmaya devam ettirecek. Galeri bu kapsamda Ayla Turan’ın yeni sergisi “Tehlikeli Oyunlar”ıngösterimini pgartgallery.com adresinden gerçekleştirecek. Red Bull, yepyeni bir müzik deneyiminin öncüsü oldu. Sanatçılarla müzikseverler arasındaki mesafeyi ortadan kaldıran Red Bull Sunar Evde Çal (#EvdeCal) canlı konserler serisinin ilk konuğu Nilipek oldu. Alternatif sahnenin sevilen ismi Nilipek’in eğlenceli performansı, Red Bull Türkiye Instagram hesabı üzerinden canlı olarak yayınlandı. Kaçıranlar Red Bull’un web sitesinden izleyebilir.

Türk lirasının eski banknotları ve madeni paralarının inceleyebileceği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının sanal müzesi ise sanalmuze.tcmb.gov.tr adresinden paranın tarihini gözler önüne seriyor. Türkiye›den Pera Müzesi, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Arkas Sanat Merkezi, Yapı Kredi Sanal Müzesi, Aydın Doğan Vakfı Sanal Müzesi, Sakıp Sabancı Müzesi gibi pek çok özel müzenin eserlerine ve sergilerine de kendi internet sitelerinden online olarak erişilebiliyor.

İzmir’de yer alan Arkas Sanat Merkezi, 2011’den bu yana sanatseverlerle buluşturduğu 20 sergiyi 3D olarak internet sitesinde ziyarete açarken, son olarak sanatseverlerin izlenimine sunulan “Picasso: Gösteri Sanatı Sergisi”nin de arasında bulunduğu diğer sergiler arkas sanatmerkezi.com adresinden

görülebilecek.


4

MÜZİK

Boş koltuklar önünde, milyonların sesi olabilmek beni derinden etkiledi

MILANO’DAKI DUOMO KATEDRALI’NDE “UMUT İÇIN MÜZIK” ADLI PASKALYA KONSERINI YOUTUBE ORTAMINDA BIR GÜNDE 3.4 MILYON KIŞI GÖZYAŞLARI IÇINDE IZLEDI. RAKAM, BIR HAFTA BITMEDEN 35 MILYONU BULDU. PEKI BU KARANLIK GÜNLERDE SESIYLE INSANLIĞA UMUT DAĞITAN 61 YAŞINDAKI ÜNLÜ OPERA SANATÇISI ANDREA BOCELLI ORADAYKEN NELER HISSETTI? Rakam giderek artıyor ama en son YouTube’a girdiğimde Duomo Katedrali’nde verdiğiniz konseri 45 milyon kişinin izlediğini gördüm. O ihtişamlı ama bomboş katedralde şarkı söylerken milyonların sizi izlediğini bilmek nasıl bir histi?

SÖYLEŞİ

ASLI BARIŞ

Öncelikle bir şeye açıklık getirmek isterim. Bu bir konser değil, bir duaydı. Bu kara günlerde dua etmek için gittim ve herkesin buna eşlik edeceğini umdum. Sonucundan da çok memnunum. Memnunum derken; acı verici zamanlardan geçsek de bu deneyimi hiç unutmayacağım. Çünkü sevgiyi hissettim. Bu ara geçirdiğimiz durumu şöyle özetlemek isterim. Bir aradayız ama bir o kadar da yalnızız. Hep birlikte yalnızız. Bu hissi de iliklerimize kadar hissediyoruz. Bunu azaltmak için yaptım biraz da bunu. Boş koltuklar önünde milyonların sesi olabilmek beni derinden etkiledi… Süreç nasıl gelişti peki? Öneri sizden mi geldi?

Hayır, Milano Belediye Başkanı ve kilise yetkililerinden teklifi aldım. Düşünmeden kabul ettim. Bu etkinliği mümkün kılan herkese de en derin şükranlarımı sunuyorum. 90 milyondan fazla albüm satan ikonik bir sanatçı olarak sizi büyük kalabalıkların izlemesine alışkınsınız. Ama sahne korkunuz olduğu da biliniyor… Performansın seyircisiz olması nasıl bir deneyimdi?

Karşımda bir seyirci olmasa da bu özel performansta bana yöneltilen

sevgiyi hissetmeme engel olmadı. Sevgi bir lütuftur. Tüm dünyadan bu buluşmaya katılan, yüreklerimize cesaret ve iyimserlik getiren herkese sonsuz teşekkürler. Sahne korkunuz devam ediyor mu peki?

Her konser benim için heyecan verici. Sahne almadan önce paniklemem de benden beklentilerin hayli yüksek olmasından dolayı… Yirmi beş yıldan fazla oldu, her performansımdan önce hâlâ panikliyorum. Sanırım bunun nedeni biraz duygusal bir yapımın olması. Ama bende olan bu anksiyete hissini yok edemesem de, en azından kontrol altına almayı öğrendim. İnsanların benden beklentisini biliyorum ve elimden geleni yapıyorum. Sizin karantina günleriniz nasıl geçiyor?

Kendi adımı taşıyan bir vakfım var, Andrea Bocelli Vakfı. Bu kapsamda hastanelerin ihtiyacı olan ekipman ve sağlık çalışanlarını korumak için gerekli malzemeler için bir bağış kampanyası başlattık. Onunla ilgileniyorum. Onun dışında ailemleyim. Aile her şeydir. Ben de aileme çok borçluyum. O yüzden aile ile bir arada olmak önemli.

Bu karanlık zamanlarla evde baş etme konusunda bir tavsiye verebilir misiniz peki? Sizin yöntemleriniz ne?

Ben kendimi hiçbir zaman tavsiye verecek bir konumda görmem... Sadece ne yapıyorum, rutinlerimden bahsedeyim. Yaşadığımız şey normal değil, bizi evimizde oturmaya zorluyor. Ben bu vaziyeti şöyle değerlendirdim. Yapmak isteyip de günlük koşturmadan fırsat bulamadığım şeylere yoğunlaştım. Yani diyeceğim, çocuklarınızla konuşun, aile içi ahengi kaybetmemeye çalışın. Okuyun, dinleyin, mümkün mertebe imkanlarınız dahilinde spor yapmaya gayret edin. Eninde sonunda yok olacak bir virüsün endişesiyle yaşamayın. Şöyle düşünün. Sonuçta her gün yola çıkarken kaza yapma riski olduğunu biliyorsunuz. Ama bu sizi direksiyon başına geçmekten alıkoymuyor. Hayat böyle bir şey ve daha önümüzde çok yollar var. Herşey olup bittiğinde, o yollar acaba yeniden İstanbul’a düşer mi? Yıllar önce, 2014’te kentimizde bir konser vermiştiniz, aklınızda o anlara dair neler kaldı?

İstanbul beni büyüleyen yerlerden, harika bir enerjisi var; Doğu- batı senteziyle eşsiz. Hatırlıyorum, Türk izleyici beni coşku ve sevgiyle izlemişti. Konser verirken hissettiğim en önemli şey seyirciyle aramdaki elektrik. İzleyiciden böyle bir elektrik aldıktan sonra ne kadar gelsem de bıkmam.


61 yaşındaki İtalyan tenorun konseri yaklaşık 25 dakika sürdü. Bocelli, katedralin içinde başlayan konserin son bölümünü katedralin dışında "Amazing Grace" isimli eserle tamamladı.


6  EDEBİYAT

Evde ilham perisiyle başbaşa

H AZ I R L AYAN :

FA R U K Ş Ü Y Ü N

TÜRKIYE’NIN ÖNDE GELEN EDEBIYATÇILARI HAYATI EVE SIĞDIRDIĞIMIZ BU GÜNLERI NASIL DEĞERLENDIRIYOR? NELER OKUYOR, NELER YARATIYOR, NELER PAYLAŞIYOR? ÜNLÜ KALEMLER KARANTINA GÜNLERINI ANLATTI...

SELIM İLERI

NAZLI ERAY

“AHMET HAMDI TANPINAR ÜZERINE UZUN BIR ÖYKÜ DENEBILECEK BIR METIN YAZIYORUM”

“DÜNYA BITMIŞ DE SANKI YENI BIR DÜNYA BAŞLAYACAKMIŞ, ÖYLE BIR DUYGU IÇINDEYIM. ”

yoğun bir biçimde kitap okuyorum. Bunlar arasında silbaştan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kitapları da yer alıyor. 2008’de başladığım, ancak devam etmediğim, Ahmet Hamdi Tanpınar üzerine uzun öykü denilebilecek bir metne yeniden döndüm, çalışıyorum. Yine bugünlerde Peyami Safa’nın “Cumbadan Rumbaya” romanını da yeniden okudum ve yine çok sevdim. Mümkün olduğunca polisiye okumaya çalışıyorum. Akba Yayınevi’nden çıkan Gönül ve Gülten Suveren kardeşler çevirisi romanlar, bunlar arasında. Okumadığım zamanlarda televizyonda haber bültenlerini dinliyorum; arada hava almak için balkona çıkıyor, üşüyüp içeri giriyorum. Bu arada yemeklerde tercihim, bol bol lahana salatası oluyor.

E V D E Y I M , ama evin içi de yoğun geçiyor. “Nazlıca”

EVDE K ALDIĞIMIZ ŞU GÜNLERDE

isimli Youtube kanalıma, Tolga Yarıcı ile kendi sesimden kayıtlar yüklüyoruz… Yine bu dönemde çiçeklerimle daha çok meşgul olma fırsatı buldum… Televizyondan dünyanın halini izliyor, bazen de film seyrediyorum... Dünya bitmiş de sanki yeni bir dünya başlayacakmış, öyle bir duygu içindeyim. Ölümün kenarında hayata geri bakmak gibi bir şey; bir rüya parçası gibi, ama kötümser değil. Bir belirsizlik içindeyim, bunu da bir filmdeymiş gibi yaşıyorum. Daha birkaç ay önce sokaklarda gezerken bunları düşünmüyordum. Ummadığım, ürkütücü bir şey çıktı, ama korkmamak lâzım… Son haftalarda birçok düşüncem değişti, kendimi daha zengin hissediyorum. Hiç farkına varmadığım şeylerin ayırdına varmayı, geniş açmayı başaramadığım pencereleri bu karantina günlerinde açmayı başardım. Bu durum bir “veda” ya da “merhaba” da olabilir, ama bence merhaba… Aslında ikisi arasında da çok fark yok…

AHMET ÜMIT

“İYI ROMAN, IYI YEMEK GIBIDIR...”

ekseninde geçen yeni romanımı yazmaya devam ediyorum. Bu süreçte daha çok onunla ilgili kaynak kitaplar okuyorum. Homeros’un “İlyada” ve “Odysseia”sı, Hesiodos’un “Theogonia”sı, Ksenophon’un “On binlerin Dönüşü”, “Pergamon - Anadolu’da Hellenistik Bir Başkent”, mitoloji sözlükleri, Pergamon üzerine bilimsel çalışmalar, Osman Bayatlı’nın “Bergama” kitapları bunların arasında. Yine romanımla ilgili “Büyük İskender” gibi tarihi filmler; Berlin ve Pergamon üzerine belgeseller ve diziler de izliyorum. Evde kaldığımız için temizliğe de yardım ediyorum… Ben Gaziantepliyim, “iyi roman iyi yemek gibidir, malzemenin eksiksiz olması, tarife harfiyen uymanız yetmez, içine ruhunuzu katmalısınız, yoksa ne roman güzel olur ne yemek lezzetli” diyerek arada mutfağa giriyor, ekşili mercimek çorbası, Alinazik, mercimekli köfte gibi memleketimin yemekleri yapıyorum. BERGAMA-BERLIN


EDEBİYAT 7

ZÜLFÜ LIVANELI YEKTA KOPAN AYŞE KULIN

BAŞUCU KITAPLARI VE NETFLIX ARASINDA...

aynı anda okumayı tercih ediyorum. Başucumdaki kitaplar arasında bulunanlardan birisi Jenny Erpenbeck’in yazdığı, İlknur İgan’ın çevirdiği göçmen sorununu irdeleyen “Gidiyor Gitti Gitmiş.” Bir diğeri Ela Başak Atakan’ın “Bir Şifa Bağımlısının İtirafları.” Kitap, tıbbın çaresiz kaldığı bir bağışıklık hastalığını yenmek için bir annenin başvurduğu uygulamaları; kimi zaman komik, kimi zaman iç parçalayıcı bir biçimde dile getiriyor. Oya Baydar’ın geçtiğimiz sonbahar aylarında yayınlanan “Köpekli Çocuklar Gecesi”, başucumdaki kitaplardan birisi. “Lale Pudding Shop” romanı ile Liz Behmoaras da okuduğum isimler arasında… “Her Yerde Kan Var!”ı yazarken yararlandığım, ancak yalnızca romanımı ilgilendiren Abdülaziz ile ilgili bölümlerini okuduğum kitapları da yeniden ele aldım. Roderic H. Davison’un “Osmanlı - Türk Tarihi (1774 - 1923)” de başucu kitaplarımdan… Bugünlerde Netflix’ten diziler de izliyorum; bunlar arasında “The Last Czars”, “Homeland” ve “Unortodox” da bulunuyor. Bu süreçte ev işlerini ve temizliğini de Engin’le birlikte yavaş yavaş yapmaya çalışıyoruz. BIR Ç OK K I TA BI

“‘İNSAN OLMAK’ TAM DA ŞIMDI OKUNACAK BIR KITAP BENCE...”

yeniden okumalarla değerlendiriyorum. Uzun zamandır aklımda olan ama yapamadığım bir şeydi bu. Başta “Görünmez Kentler” olmak üzere tüm Italo Calvino külliyatını yeniden okuyorum. Aynı şekilde Engin Geçtan kitaplarını da… “İnsan Olmak” tam da şimdi okunacak bir kitap bence. Başka yazarlar da var listemde; Georges Simenon, John Fowles, Feyyaz Kayacan, Nurdan Gürbilek bu isimlerin başında geliyor. Bence herkes evdeki kitaplarından yeni bir okuma seçkisi oluşturabilir. Böyle bir dönemde, bildiğimiz kitaplarla yeniden ilişki kurmak zihin açıcı olacaktır. Bol bol müzik dinliyorum ayrıca; bazı günler sırf blues ile geçiyor, bazı günler Türkçe rock müziğin kilometre taşı isimlerle… Sosyal medyada her akşam çok sayıda canlı yayın var; o kadar ilginç sohbetler dinliyorum ki… Benim için yeni düşüncelere kapı açmanın bir yolu oldu Instagram canlı yayınları. Bir de dünyadan çok iyi filmlerle buluştuğum MUBI var bu günlerde hayatımda. Diğer dijital izleme platformları zaten biliniyor ama MUBI’yi sinefillere özellikle öneriyorum. EVDE K ALMA GÜNLERINI,

“ŞUNU DA FARK ETTIM KI ÇOK FAZLA YORULUYORMUŞUM, DINLENMEK GÜZEL ŞEYMIŞ.”

ama yaşantımda çok değişiklik yok, zaten evden çalışıyorum. Bu süreçte yeni baskı zamanı gelen kitaplarımı gözden geçiriyor, yeni romanım üzerine çalışmaya devam ediyorum. Kitap, bitmek üzere ama bu koşullarda ne zaman basılacak?! Gerçi internet üzerinden satışlar söz konusu, ama ne kadar verimli olur, bilemiyorum.Mart başında New York’ta katıldığım tanıtım toplantısından sonra satışa sunulan “Serenad” romanım da salgının ilk günlerine denk geldi. İnsanlar nasıl alacak, nasıl okuyacaklar! Bu dönemde, eski kitapları okuyorum; bunlar arasında “Sultan Abdülaziz’in Mısır Seyahati”, Refi Cevat Ulunay’ın “Sürgün Hatıraları: Menfâlar/Menfiler” de yer alıyor. Bu arada evden bazı canlı yayınlara katılıyor televizyonda diziler, filmler, belgeseller izliyorum.Şunu da fark ettim ki çok fazla yoruluyormuşum. Dinlenmek güzel bir şeymiş, çok şikâyetçi değilim. BIR SÜREDIR E VDE K APALIYIM,


8

SANAT SOHBETLERİ

Şu anda parolamız paylaşma ve dayanışma olmalı

ALİ GÜREL


SANAT 9 SOHBETLERİ

CONTEMPORARY İSTANBUL YÖNETIM KURULU BAŞKANI ALI GÜRELI, SANAT FUARLARININ GELECEĞINI, SANATÇILARA DESTEK SAĞLAMAK IÇIN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPTIKLARI YENI MODELI, FUAR VE TURIZM ENDÜSTRISININ GELECEĞINE DAIR ÖNGÖRÜLERINI VE KORONAVIRÜSÜ NASIL YENDIĞINI ANLATTI…

SÖYLEŞİ

SELIN BOZKURT

İyilik İçin Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Selin Bozkurt: Contemporary İstanbul’un bu sene 15.yılı, değil mi? Geçtiğimiz yıllara kıyasla, çok farklı bir süreç yaşıyoruz ama… Hiç beklemediğimiz bir süreç. Çünkü normalde biliyorum ki bu dönemde farklı destinasyonlarda siz fuarın iletişimini yapıyor olurdunuz. Bizzat yerinde, giderek… Çünkü elçileri vardı fuarın… Bir ay önce, hatırlarsanız 11’inde sizden görüş almıştık. O zaman pandemi sürecinin başladığı ilk gün…11 Mart’tı, Çarşamba idi. O zamanki demecinize bakıyorum; diyorsunuz ki “Mayıs ayı itibariyle süreç pozitife geçer ve bundan sonra da yılın ilk yarısı olmasa da ikinci yarısı itibariyle arayı toparlarız, son derece pozitif beklentilerim var.” Bir ay geçti, görüşlerinizde neler değişti?

Çok şey değişti tabii. O sırada dünya birbirine girdi, dünya başka bir dünya oldu. Bütün bunları izlemeye çalışıyoruz. Bunların içinden ne yöne gideceğiz, nasıl bir tavır içinde olmalıyız… Ama, benim anafikrim değişmedi. Belki süreçler uzayabilir ama benim gördüğüm Haziran ayının ortalarına doğru, biz önümüzdeki dönemlerle ilgili kararlarımızı daha net olarak alacağız. Yani önümüzde daha bir-bir buçuk ay daha izleme dönemi var. Tüm dünyadaki gelişmeleri izliyoruz, paylaşıyoruz, kendi içimizde konuşuyoruz. Ama şöyle söyleyeyim; bu dönem herhangi bir kararın icraatı yönünde değil, aslında yeniliklerin ortaya çıkarılması dönemi olduğunu görüyorum. Yani bir inovasyon dönemi. SB: Biraz açabilir miyiz? AG: Artık geçmişteki, klasik anlamda anlayışların, iş yapma anlayışının hepsi geride kaldı. Yeniliklerle, yeni düşüncelerle hareket edilmeli. Artık dünyanın içine girdiği yeni bir dijital çağ var. Ben bunu “digital new age” diye adlandırıyorum. Bu çağla beraber iş anlayışımız değişti, değişiyor. Yani birden bire “değişti bitti” diye bir şey yok, her gün değişiyor. Bugün bile günü yeni düşünceyle bitirebiliriz. ALI GÜRELI:

SB: Hiç aklınıza gelir miydi böyle sohbet edeceğimiz? Genelde karşılıklı oluyoruz ya…

AG: (Gülüyor) Bunları daha sık yapacağız yani. Bu birincisi diye bakmak lazım. SB: Kesinlikle, doğru…

AG: Bu sırada evlerimizde otururken tüm davranış biçimlerimizi, duygularımızı hep-

sini gözden geçirdik diye düşünüyorum. Geçirmeye de devam ediyoruz. Daha önce önemsediğimiz bazı rutin anlayışlarımızın, davranışlarımızın hiç de önemi olmadığı çıktı ortaya, çok ilginç bir şekilde… SB: Gerçekten de!

AG: Yani “niye bunları yapıyormuşuz” diye bir sürü şeyi gözden geçiriyorum ben. Böyle bir döneme girdik. Ama önümüze bakarsak, ben iki dönemde görüyorum. İlki kısa dönem. İçinde olduğumuz Nisan’ı da katarsak, nisan-mayıs-haziran başı olarak görüyorum kısa dönemi. Bundan sonraki dönem ise orta dönem. Çünkü uzun dönem denen bir şey yok, düşünmek mümkün değil. Bu yüzden orta dönemde, yani bu senenin sonuna kadar nasıl bir tavır içinde olacağız… Yalnız şunun da altını çizmek isterim; bu dönemde dünyada bakın devletlerin de görüntüsü değişti. Devletler daha önem kazandılar. Devletin aldığı sağlıklı, hızlı kararlar çok öne çıktı. Hepimiz için… Her gün “Devletimiz ne kadar aldı” ya da “Başka devletler ne karar aldı” şeklinde izleme içindeyiz.

“İYI DEVLET” NASIL IŞLEMELI?

AG: Devletin öneminin artmasının yanında şöyle bir durum var. Ben ikiye ayırıyorum. Devlet var, bir de iyi devlet var. İyi devletin de iyi kararlar üretmesi için sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle, toplumun tüm organlarıyla, dünyayla daha yakın, uyumlu olması, paylaşması, dinlemesi gerek. Bunlar orta dönemde iyi devleti tanımlayacak unsurlar. Biz şimdi sıkıntıların aşılması için hızlı hızlı kararların alınmasını izliyoruz. Uzun dönemde ya da orta dönemde ben “iyi devlet”i böyle görüyorum. Bunun içinde de sanatın da çok önemli bir rolü var. Biz Contemporary İstanbul olarak hep öncü bir rol almaya çalıştık. Buna da devam edeceğiz. SB: Peki Contemporary İstanbul nerede, sıralama olarak baktığımızda dünya genelinde?

AG: Şimdi sanat fuarlarını dünya diye değerlendirmekten çok bölgesel değerlendirmek gerekiyor. Contemporary İstanbul içinde bulunduğu bölgede İstanbul’u da bir nokta olarak görürseniz, çok önemli bir yeri var. Ve Contemporary İstanbul’un da tüm dünyada bilinen, izlenen bir etkinlik olduğunu sevinçle takip ediyoruz. İzledik de geçtiğimiz dönemde.


10 SANAT SOHBETLERİ

SB: Peki bir sıralaması var mı bunun baktığımızda?

AG: Bence bölgede birincidir Contemporary İstanbul. Baktığımızda MENA bölgesinde yani Ortadoğu bölgesinde yaşanan zorluklar var: Dubai’nin nispeten getirdiği vergilerle de düşüşe geçmiş olması derken, öyle izliyoruz... İstanbul’un hiçbir şekilde rakibinin olmadığını düşünen birisiyim. Ama İstanbul’un kendi ürettiği ve sunduğu sanatla dünyaya da sunduğu sanatla CI olarak bence bölgede en baş sıradadır. SB: Peki bu süreç fuara nasıl yansıyacak? Aslında İş anlamında merak ediyorum; çünkü sanatçıların tam üretim sürecinde olduğu bir dönem. Eğer ki sağlıkları yerindeyse üretim için bulunmaz bir fırsat gibi görünüyor. Çünkü kendi içlerine dönmüş durumdalar. Yani benim aldığım görüşler hep böyle oldu.

AG: Biz bunları icra kurulumuz olarak değerlendirdik. Şu an yaptığımız gibi dijital toplantılar yapıyoruz. Haftada birkaç kez… Yapmaya da devam edeceğiz. Yakın zamanda bunu danışma üst kurulu başkanı sayın Suzan Sabancı Dinçer Hanım ile de paylaşacağım. Ve danışma üst kurulumuzun toplantısını nisan sonu gibi düşünüyoruz, belki mayıs başına kayabilir. Söyleşinin başında söylemeye çalıştım: İçinde bulunduğumuz dönem, paylaşma ve dayanışma dönemidir. Dolayısıyla tek başımıza akıl üretebilir ya da yönlendirme yapabiliriz ama kesinlikle yeterli olmaz. Bunun kurul üyeleriyle hatta bunun dışında Türkiye’nin tüm kurumlarıyla paylaşılması; herkesin burada sanatçıyla sanata, galerilere, sanat dünyasının profesyonellerine daha yakın olması, onlara bir şekilde bir model bulunması… Biz bunları da çalışıyoruz: Nasıl bir şey oluşturabiliriz, acaba bir fon kurabilir miyiz, başka türlü bir mekanizma kurabilir miyiz, onu düşünüyoruz. Yemekte herkesin tuzu olsun, herkesin içinde bir payı olsun diye. Sadece Contemporary İstanbul ve danışma kurulu olarak değil daha başka kurumların da içinde payı olsun ve bu kurumlar da bundan keyif alsınlar. Bu ortam sanata yakın ve destek olmak için en iyi ortam. Ve en büyük prestij de bu ortamda. Sadece prestij için de yapılabilecek bir konu değil. Burada büyük bir ihtiyaç var, bu ihtiyaca herkesin paylaşarak yaklaşımda bulunacağını istiyoruz ve bekliyoruz. Bunun böyle olacağına da inanıyorum.

SAĞLIK TEKNOLOJILERI GELIŞTIKÇE INSANLAR YENIDEN SEYAHAT EDECEK

AG: Burada farklı bir hususa da dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz dünyada insanların hareket etme duyguları çok zayıfladı, seyahat etme diye bir şey de kalmadı.

DEVLET SANATÇIYA DESTEK SAĞLAMALI SB: Dünyadaki örneklerine baktığımızda, hükümetlerin bu koşullarda sanat alanına destek verip vermediğini de takip ediyoruz. Şu ana kadar hükümet tarafından açıklanmış kültür sanat alanında herhangi destek yok değil mi? AG: Şu ana kadar yok. SB: Belki daha sıra gelmedi… AG: Yok derken, şöyle. Kültür B akanlığı öncelikli olarak kendi etkileşim alanına girdiği için Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları gibi kurumlara bazı destekleri sağlıyor. Bunu da açıkladı Kültür ve Turizm B akanı. Ama onunla sınırlı kaldı. Ama sanat bununla bitmiyor. Sanat atölyesinde, evinde üretilen sanatın devamlılığı da önemli. Plastik sanat, çağdaş sanat gibi günümüzün sanatını üreten ve devletle hiçbir ilişkisi olmayan insanların bu mekanizma dahilinde yardım edilmeleri, desteklenmeleri lazım. Mesela ABD’de belirli kriterlere uygun sanatçılara 5 Bin Dolar verileceği açıklandı. Bu bir sanatçı için çok kıymetli bir para. Bir örnek daha vereyim: Sanatçıların da kendi alanları dışında gelir elde edeceği yöntemleri bulduğunu da izliyorum. Mesela Amerika’da bir Türk sanatçı, Sarp Kerem, kendi desenleri ve çizgileriyle bir mont yarattı. Kanada’da ürettirdi, farklı renklerde, satıyor. Türkiye’den de takipçileri o montu alıyor. Sanatçılar da hayatlarını sürdürmek için çeşitli başka türlü üretimler yapıyorlar. Yapabilen yapacak ama tabii. Dediğim gibi biz Contemporary İstanbul olarak sanatçıların üretimlerine devam etmesi için bir öncülük yapmaya çalışıyoruz ama herkesin, devletin de bu konuda bir kararlılık içinde sanatçılara destek olması şart.

Ben turizm sektörünün de içerisindeyim, oradaki zorlukları da izliyorum. Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği bu konuda inisiyatifi çok iyi ele alarak çözüm üretme çalışmaları içinde. Ama önümüzdeki dönemde, kısa dönemde bile örneklerini görmeye başladık, dünyadaki teknolojilerin seyahat endüstrisi ve buna paralel olarak da sanat endüstrisi alanında daha fazla yer alacağını düşünüyorum. Yani şöyle ki, insanlar evlerinden çıkma duygularını ha-

rekete geçirmeleri ve seyahat etmeye başlamaları için- burada seyahatten kastım Eylül ayından Contemporary İstanbul’u ziyaret amaçlı İstanbul’a gelmeleri gibi - Bunun için evden çıkıp yeniden eve girdiği an arasındaki tüm safalarda teknolojik olarak sağlık güvenliğinin öne çıktığını görüyoruz.Yani havalimanına gittin, X Ray’den geçtin, laptopu çalışıyor, çalışmıyor filan bunlar geride kaldı. Birinci öncelik sağlıkla ilgili önlemler ve sağlıkla ilgili


NOT: Röportajın videosunu Dünya Gazetesi Instagram hesabı ve YouTube kanalından seyredebilirsiniz.

güvenliktir. Ve bu güvenliği insanlar daha fazla duydukça, daha fazla seyahat edecekler. Bu yüzden bunların kısa dönemde yeni ürünler çıkacağını öngörüyorum. Örneğin daha dün bir üründen bahsedildi: İnsanlar toplu halde bir yere girerken, hiç fark etmeden dezanfektasyon yapan bir sistem bu… İnsanlar girerken de çıkarken de dezenfekte oluyorlar. Bu mesela oteller için önemli, fuarlar için önemli, toplu halde bir araya gelebilmek için önemli. Bir süre daha bir araya gelmek zor ama bu teknolojiler ilerledikçe, bu gerçekleşecektir. Biz eylül ayında fuarımızı yapacağız. Kararlıyız. Ama bu kararlılık içinde izlerken tabii ki önümüzdeki haftalardaki gelişmeleri yakından izleyeceğiz. Ağustos ayına geldik, o günkü ortam buna izin verecek mi bakacağız. Mesela Art Basel Haziran ayındaki fuarına Eylül ayına, bizden bir önceki haftaya aldı. Yani Eylül’ün ikinci haftasına… Art Basel bunu gerçekleştirebilecek mi, bunu da göreceğiz. Onlar yapabiliyorsa, biz de yapacağız kesinlikle tabii ki. SB: Evet, kesinlikle…

AG: Bizden önceki toplu insanların bir araya gelmesine neden olacak etkinlikler gerçekleştirse, tabii ki biz de yapacağız. Ama olur ya, gerçekleşemiyor, imkan olmuyor, her halûkarda dijital bir fuarın hazırlığı içindeyiz. Dijital fuarımızı mutlaka yapacağız. Bunu fuar döneminden önce başlatıp, tüm dünya koleksiyonerlerine, tüm insanlara, toplumlara açıp, mümkün olduğu kadar göstereceğiz. Burada yeri gelmişken söyleyeyim, bizim başından beri işbirliği halinde olduğumuz Akbank’ın çok önemli bir rolü var. Çünkü Akbank ile birlikte iş ilişkimizden öte duygularımızı da paylaştığımız bir döneme geldik bu ortamda. Her şeyimizi paylaşıyoruz. SB: Akbank ile işbirliğiniz kaçıncı yılında?

AG: 15.yılında…Dolayısıyla Akbank’ı şu yüzden örnek verdim. Yeni fikirler, yeniliklerle yeni finansman yapılarıyla galerilerin daha rahat hareket edeceği, sanatın daha kolay el değiştireceği, daha esnek bir yapı ortaya çıkaracak mekanizmaları, enstrümanları düşüneceğiz. Danışma üst kurulumuzda biliyorsunuz Nezih Barut Bey var. Abdi İbrahim’in (Koronavirüs tedavisinde kullanılan) “Plaquenil” ilacını üretip tüm Türkiye’ye vermiş olması bize ayrı bir gurur verdi. Bir işadamı bunu yaptı, Türkiye’nin sağlığı için önemli bir katkıda bulundu. Ve sanatın bu kadar yakınında bir insan… Biz kendimizi çok iyi hissettik yakınlığımızdan ötürü. Bu yakınlıklar Akbank için de geçerli, Vodafone için de geçerli, diğer kurumlar için de geçerli. Dijital fuarı mutlaka yapacağız birlikte. Dünyadaki diğer gelişmeleri de izliyoruz: Ekim ayında planlanan London Frieze ne

SANAT 11 SOHBETLERİ

23 MART’TAN BERI KORONAVIRÜS TEDAVISI GÖRÜYORUM S.B: Son olarak son bir ayda hayatınızda neler değişti? AG: Şöyle bir ay geçirdim… Bizim CI ekibimizden galeri ilişkilerinden sorumlu müdürümüz New York’a gitti Mart başında. Ayın 3’ünde ben de gidecektim, vazgeçtim. Kendisi ayın 10’unda döndü, 12’sinde birlikte bir toplantı yaptık New York’ta ne olup ne bittiği, galerilerin ne yaptığı ile ilgili… Maalesef bu arkadaşımız korona virüsü ile birlikte döndü… Ve 12 kişilik ekibimizden ben dahil 6’sı korona virüsünü yakaladı. Ben ayın 23 Mart’tan 1 Nisan’a kadar Korona tedavisi gördüm. Şimdi çok şükür çok iyiyim. Benimle beraber teşhis konan beş arkadaşlarımız da negatife geçtiler. Bir tek bir arkadaşımızın babası biraz sıkıntılı ama onun da durumunu takip ediyoruz, iyiye gidiyor. Yani biz de Contemporary İstanbul olarak böyle bir dönem geçirdik. SB: Çok geçmiş olsun. Herkesin bir noktada geçirmek durumunda olduğunu düşünürsek, önden geçirmeniz ve atlatmanız de bir bakıma daha iyi olmuş. AG: Doğru… Geçen Cumartesi itibariyle yine işlerin içine girdim ve anlattığım çalışmalara hızlıca başladım. Doktor “Girme” demişti ama girdim. İyiyim, çok iyiyim. SB: Evet, görüyorum. AG: Yeri gelmişken bir hususu da buradan söyleyeyim; yaşamım boyunca sigara içmemiş olmanın yararını gördüm bu tedavide. Spor yapmanın ve sağlıklı beslenmenin de… Ama en başta sigara içmemenin. Dolayısıyla benim ciğerlerime dokunmadan sıyırdı geçti Korona… Kimsenin içmemesini ve gelecek kuşakların elini bile sürmemesini öneriyorum. Hatta buna öneri demeyelim; şart bu. SB: Peki belirtiler nasıl ortaya çıktı? Hep söylendiği gibi öksürük ve ateşle mi? AG: Benimki şöyle oldu. Yedi gün kadar çok halsizlik yaşadım. Hatta evdekileri “Ben galiba Korona oldum” dediğimde “Abartma, üşütmüşsündür” dediler. 23’ü sabahı şiddetli bir ateş oldu. 39’a doğru… Hastaneye gitmek istedim, yattım. Çekilen tomografide ciğerlerimde bir zatürre gözüktü. 6-7 gün içerisinde Korona tedavisiyle önce ateş düştü. CRP dedikleri kandaki enfeksiyon oranındaki yükselme normal seviyesine indi. Şu anda aslında önümüzdeki haftadaki testime kadar hala pozitif olabilirim. Karantinadayım, odamdan hiç çıkmıyorum. Yemeğimi kapıya getiriyorlar, kapıda yiyor tekrar geliyorum. Sizinle de odamdan konuşuyorum. 10 gün daha böyle olacak. SB: Umarım önümüzdeki ay yeniden sohbet eder ve güzel haberlerinizi alırız. AG: Çok teşekkürler. Son olarak yine paylaşma ve dayanışma diyorum.

yapacak? Bizimle aynı haftalarda planlanan Chicago, Viyana, onlar ne yapacaklar? Galeriler online satış için yeni yazılımlar çıkarıyor, onları izliyoruz. Hepsini takip ediyoruz. Şöyle söyleyeyim: Haziran ayında somut projelerle çıkmanın hedefindeyiz.

HAZIRAN AYI BIZIM IÇIN KARAR AYI

SB: Herkes gibi siz de dijital platformda çalışmalarınıza devam ederken, her şey yolunda giderse fiziksel ortama dönmek için de haziran ayını mı düşünüyorsunuz?

AG: Haziran ayı bizim için karar ayı olacak. Haziran ayında eylül ayını net görüyorsak, yola devam, fuarımızı yapacağız. Yani, dijital fuarı her türlü yapacağız ama fiziksel olarak da yapıp yapamayacağımızı tartma işini haziranda gerçekleştiririz. Burada THY’nin nasıl karar ve strateji içinde olacağı çok önemli bizim için. Pegasus gibi diğer uçak firmalarının da… İnsanlar

eylül ayında İstanbul’a seyahat edebilecekler mi? Onların da bu kararı Haziran gibi açıklayacaklarını düşünüyorum. Gene altını çizeyim: Sağlık güvenliğiyle ilgili tüm önlemlerin alınmasıyla bu mümkün. Bu bir zincir, hepsi birbirine bağlı. Zincirin gücü en zayıf halkasında yatarmış. En zayıf halkayı bile düşünmek zorundayız. SB: Siz de fuar girişinde demin bahsettiğiniz dezanfektasyon sistemi gibi çözüm ve önlemleri ziyaretçilerinize sunacaksınız … Böyle etkinliklerde bu faktörlerin farklılaştırıcı ve ayrıştırıcı etkisi olacaktır ziyaretçiler açısından. Siz de bunları araştırıyorsunuz, değil mi?

AG: Evet, haklısınız. Ama şunu tekrar söyleyeyim: Paylaşma, dayanışma. Bütün ülkenin birimlerinin, kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının, devlet mekanizmalarının, kültür- turizm bakanlığının, tüm bunların birlikte paylaşım ve dayanışma içinde olması şart.


12  SAĞLIK

HAFTANIN TARTIŞMA KONUSU

Dost bildiklerimiz düşman olabilir mi? BAĞIŞIKLIK SISTEMININ DOSTU BILINEN KARAMÜRVER, OMEGA 3, VITAMIN D VE PROBIYOTIKLERIN SITOKIN FIRTINASINA NEDEN OLUP VÜCUDA ZARAR VEREBILECEĞI ORTAYA ATILDI. PEKI, COVID-19 ILE MÜCADELEMIZDE, TAKVIYE DESTEK ALMAK YARARLI MI ZARARLI MI? BAĞIŞIKLIK SISTEMI KORONAVIRÜSLE SAVAŞIRKEN, HANGI DESTEKLERE IHTIYAÇ DUYUYOR? YA DA DESTEĞE IHTIYACI VAR MI? UZMANLARINA SORDUK… Y E N I T I P K O R O N A V I R Ü S Ü N ( C O V I D -19 ) ,

sosyal ve ekonomik etkileri, bu krizin nasıl yönetileceği herkesin dilinde. Oysa her şeyin temelinde bu süreç aslında, bir bireysel kriz yönetimi hikayesi. Uzmanlara göre bu savaştan soğukkanlı kalmayı başarabilen ve bilimi en doğru okuyan kişiler zaferle çıkacak. Bir noktaya daha dikkat çekiyor uzmanlar; insanoğlunun bu savaşta en büyük düşmanlarından biri bilgi kirliliği… Kim ne derse desin pandeminin bir filmi çekilse başrol-

lerden biri Covid-19’un, diğeri de bağışıklık sisteminin olurdu. Kötü ve iyi karakterler ile onların hizmetkarları… Son dönemde bağışıklık sisteminin yıllardır iyi dostları arasında gösterilen besin takviyelerinin sadakati sorgulanıyor… Vitamin C, Vitamin D, demir, çinko, kara mürver, magnezyum gibi vitamin ve minerallerin yer aldığı besin takviyeleri bağışıklık sistemini güçlendiriyor mu, yoksa zarar mı veriyor? Konunun uzmanları sizler için yorumladı…

H AZ I R L AYAN

YA S E M İ N S A L İ H


SAĞLIK  13

SABRİ ÜLKER VAKFI SAĞLIK KURULU

DENGELI BESLENME YETER!

yeterli ve dengeli beslenmenin bağışıklık ile enfeksiyon riski üzerinde olumlu etkileri olduğu biliniyor. Yetersiz beslenen bireyler için, çeşitli bakteriyel, viral ve diğer enfeksiyonlara karşı daha büyük risk bulunuyor. Herhangi bir besinin ya da beslenme şeklinin bağışıklık sistemimizi güçlendirerek enfeksiyonları, hastalıklarını önlediğine veya tedavi ettiğine dair şu anda yeterli düzeyde kanıt yok. COVID-19’u engellemek veya tedavi etmek için gıda takviyelerinin kullanımı hakkında da aşırı bilgi kirliliği var. Herhangi bir gıda takviyesinin bağışıklık sistemini ‘güçlendirdiğine’ ve viral enfeksiyonları engellediğine dair Avrupa BirliUZUN DÖNEMDE

ği (EFSA) ve/veya Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı bir sağlık beyanı bulunmuyor. Bu durumda diyoruz ki, sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenme, bağışıklık sistemimizin en iyi şekilde işlev görmesi için gerekli olan tüm besinleri sağlar. COVID-19’u önlemek amacıyla tek başına besin takviyesi alınması, hastalıktan korunmak için yeterli olmayacaktır. Tersine, kronik veya şiddetli enfeksiyonlar beslenme bozukluklarına yol açar veya etkilenen insanların beslenme durumunu kötüleştirir. Bu nedenle, devam eden COVID-19 salgını sırasında diyete ve beslenme durumuna dikkat etmek hepimiz için zorunlu.

Birçok vitamin ve mineral açısından gerekli besinleri almak, sağlığımızı ve bağışıklığımızın normal işlevini korumak açısından önemli. Bağışıklık sistemimizde önemli rol oynayan çeşitli besin ögeleri (bakır, folat, demir, selenyum, çinko ve A, B6, B12, C ve D vitaminleri) var. Bu süreçte bağışıklık sistemini desteklemek için meyve ve sebze yönünden zengin, yeterli ve dengeli bir beslenme sağlanmalı. Sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmeye ek olarak, bol su içmek (en az 6-8 su bardağı), ev koşullarında da olsa fiziksel aktivite yapmak, olabildiğince stresi azaltmak ve yeterli uyku da bağışıklık sistemini destekler.


14  SAĞLIK HAFTANIN TARTIŞMA KONUSU

NEDEN, NE ZAMAN VE NE KADAR KULLANILMALI?

KEVİN DOAK SANOFI TÜRKIYE TÜKETICI SAĞLIĞI GENEL MÜDÜRÜ

TAKVIYEDEN MUCIZE BEKLEMEYIN

DİLARA KOÇAK BESLENME VE DIYET UZMANI

kişilerin yaşam koşulları elverişsiz olduğu durumlarda içerikleriyle genel sağlığı korumaya yardımcı olurlar. Gıdalarla yeteri kadar alınamayan vitamin, mineral ve antioksidanlar gibi diğer içerikler, takviye olarak günlük alınması gereken miktarda kullanılabilir. Burada önemli sorular neden, ne zaman ve ne kadar kullanılmalı? Yaşam koşullarının zorlaşması veya idealize olmaktan uzaklaşmasıyla, örnek olarak, radyasyon ve UV ışınlarına maruz kaldığımızda, sigara, hava kirliliği, toksik kimyasal maddeler, ağır metaller, ilaçlar (kronik veya akut kullanım), böcek ilaçları, çözücüler ve bu gibi maddelere maruz kaldığımızda, yoğun stres altında olduğumuzda, alkol alımı ve yeterli miktarda beslenememe durumunda besin desteklerine ihtiyaç artar. Bu gibi durumlarda, multivitaminler, mineraller veya antioksidanlar, hücre içi ve dışında strese neden olan maddelerle savaşı kolaylaştırması için öne çıkar. Bu tip takviye edici gıdaları, genel tıp pratiğine göre 3-4 ay süren periyodik kür kullanımlarını takiben 2-3 hafta ara vermek kaydıyla ihtiyaç halinde tekrar kullanılmak sağlık uzmanları tarafından öneriliyor. Örneğin Ginseng ekstrelerinin, bağışıklığı olumlu yönde değiştirdiğine dair çalışmalar yayınlanmıştır. Yine bilimsel çalışmalarda Vitamin C, Vitamin D, Vitamin A, B1, B2, B3, B6, B12, folik asit, biotini içeren kompleks B vitaminleri, çinko ve selenyum içerikleri vücut direncinin desteklenmesi ve bağışıklığın artırılması için sıklıkla tercih edilmesi gerektiği de belirtiliyor. GIDA TA K V I Y E L E RI,

tek başına güçlendiren hiçbir mucizevi besin ya da yiyecekten bahsedemeyiz. Hiçbir besin takviyesine de tek başına bu görevi yükleyemeyiz. Bir insan yeterli ve dengeli besleniyorsa; günde 5 porsiyon sebze-meyve tüketiyorsa, zeytinyağı, yağlı tohumlar, tam tahıllar, her gün bir yumurta, kefir, yoğurt, baklagiller gibi geleneksel ve sağlığa faydalı ürünleri beslenmesinin bir parçası haline getirmişse bağışıklık sistemi için yeterlidir. Ancak, Vitamin D, çinko, demir gibi toplumda eksikliği sık görülen vitamin ve mineraller olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bir insan yeterli beslenmiyorsa ve bazı eksiklikleri varsa, özellikle pandemi dönemi için multivitamin almak ya da vücutta spesifik eksikliği olan destekleri takviye etmek faydalı olabilir. Elbette bir hekime danışarak, ilaç-ilaç ve ilaç-takviye etkileşimlerini dikkate alarak tercih yapmamız gerekiyor. Evde kalınan bu dönemde yeterli sıvı alarak, sporu aksatmayarak, iyi beslenerek bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gerekiyor. Günlük rutini yeniden tasarlamak faydalı olacaktır. Özellikle uyku saatlerinin değişmesi takviye ihtiyacını doğurabilir.

BAĞIŞIKLIK SISTEMINI

KARAMÜRVERE DIKKAT! DR. KIVILCIM KAYABALI PHARMA TAILOR MADE SERVICES KURUCUSU (PTMS)

ile ilgili bir problem tespit edildi. Korona enfeksiyonunun son evresinde sitokin fırtınası (bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyonu) söz konusu… Karamürver ise içinde immün aktif bileşikleri barındırıyor. Bu lektinler teorik olarak son evredeki sitokin fırtınasını tetikleyebilir. Güvende olabilmek için, hastalık semptomları olan bireylerde kullanılmaması gerekiyor. D vitamini, proK ARAMÜRVER

DR. MELTEM KURTSAN HERBAFARM AKADEMI KURUCUSU

DAHA FAZLA DESTEK ALINMALI bağışıklık sistemini etkilediği daha eczacılık fakültesinde, derslerde bizlere öğretilen bilimsel bir gerçektir. Propolis, pelargonium bağışıklık sistemini güçlendirir, ekinezya, melisa, kekik, adaçayı gibi bitkilerin yağları da antivirütiktir. Eczacılık fakültelerinde bunlar zaten araştırılmış ve gerçekliği denenmiş ürünlerdirler. Örneğin pastillerde kullanılan kekik yağı, nane yağı, adaçayı yağı boğaz florasına ağız yoluyla girme ihtimali olan virüs ve antibakterileri zayıflatır, etkisiz hale getirir. Ben sağlık mensubuyum. Bu dönemde her zamankinden biraz daha fazla destek gerektiğini düşünüyor ve kullanıyorum. Ama bilinçsiz takviye alınmamalı. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir bilim konferansında zeytinyaprağı çayı, meyan kökü çayı, melisa çayı, adaçayı gibi ürünlerin antibiyotik etkisi olduğu anlatılıyordu. Öte yandan elbette bunları bilinçli tüketmek gerekiyor. Birkaç yayında özellikle COVİD-19 döneminde bazı takviyelerin gereksiz olduğu söyleniyor. C vitamini meselesi farklı. Normal şartlarda meyve yiyerek bunu karşılıyor olmamız gerekiyor. Yine de ben pandemi döneminde günde 1000 miligrama kadar takviye alınması gerektiğini düşünüyorum. Zaten Covid tedavisinde C vitaminini damar yoluyla verdiklerini biliyorum. Bu, tedavi protokülünün bir parçası. Dünyada birkaç tıp yöntemini bir arada kullanan akımlar daha çok yer bulmaya başladı. BAZI ÜRÜNLERIN

biyotik ve Omega 3 için de aynı tartışmalar mevcut. Dolayısıyla bu dönemde özellikle önerilen takviyeler, C Vitamini ve çinko olarak öne çıkıyor. Ancak unutulmamalı ki sağlıklı beslenen ve bağışıklık sistemi güçlü kişiler için de bu takviyelere gerek olmayabilir. Yani bağışıklık sisteminizi aşırı aktive etmek, pandemi döneminde güvenli olmayabilir.


SAĞLIK  15

Pet şişeyle form tutmak mümkün İS TA NBUL ( A A)

Endişe vücut direncini azaltıyor M E D I C A N A A V C I L A R H A S T A N E S I ’ N D E N Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Arzu Kublay, hamilelerin Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiği 14 kurala uyup, vücut dirençlerini de güçlü tutmaları gerektiğini belirterek ekledi: “Kurallara uyduktan sonra endişelenmeye gerek yok. Sürekli endişe hali, korku hali maalesef vücut direncini zayıflatır.” Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Kublay, hamilelerin vücut dirençlerini güçlü tutmak için doktorlarına danışarak multi vitamin mineral kompleksleri, demir ilacı ve D vitamini takviyesi almalarının faydalı olacağını belirtti. C vitamini içeren portakal, greyfurt, mandalina gibi meyveler ile bol sebze yenilerek Kovid-19 salgınına karşı çok güçlü bağışıklığa sahip olunacağını bildiren Kublay, hamilelere şu önerilerde bulundu: “Evde pilates yapabilir, yürüyüş

bandı imka nı varsa yürüyüş yapabilirler böylece hem kilo almaz hem de sporun vücuda salgılattığı endorfin hormonuyla bağışıklıkları güçlenir, moralleri yüksek olur. Evde bol bol kitap okumaları öneririm. Özellikle gebelikle ilgili kitaplar var, örneğin benim sevdiğim bir kitap ‘Sağlıklı Gebelik Rehberi’ bu süreçte evde severek okunabilir. Müzik dinlemelerini, film seyretmeleri, başka hobilerini yapmalarını öneririm. Bu geçici bir süreçtir, bunu akıllarında tutsunlar. Çoğu hasta, hastalığı asemptomatik yani hastalık bulgusu göstermeden geçirmektedir. Bu bağışıklık sistemlerini güçlü tutmalarıyla yakın ilişkilidir. Özet olarak kurallara uymalarını ve bağışıklık sistemlerini güçlü tutmalarını öneririm. Sağlıkla kalsınlar, hamileliğin sonunda kucaklarına alacakları bebeklerini düşünsünler.”

Türk Böbrek Vakfı, koronavirüs salgınını önleme kapsamında evde kalınan süreçte yapılan fiziksel hareketlerin beden sağlığı açısından önemli olduğunu belirterek, evde günlük dozunda yapılan egzersizin her bedene iyi geleceğini açıkladı. Vakfın gönüllü üyesi Spor Eğitmeni Semra Demirer, “Bu hareket için hedefimiz günlük, düzenli ve aktif olmaktır. 5 ila 18 yaş arası günde ortalama 60 dakika, diğer yaş gruplarının ise haftada en az 150 dakika egzersiz yapması sağlıklı olacaktır” diyerek, esas hedefin evde geçirilen süreyi aktif hali getirmek olduğunun altını çizdi: “Özellikle virüsün başlıca hedef aldığı akciğer için kapasite geliştirilmesinde solunum egzersizleri fayda sağlayacaktır. Göğüs hareket ettirilmeden karından derin ve yavaş nefesler alarak, solunum fonksiyonlarımıza katkıda bulunabiliriz. Akciğer kapasitesi için faydalı olacak diğer bir etkinlik ise aerobik egzersizleridir. İp atlama, yerinde koşu veya zıplamak buna örnek olabilir.” Bir diğer önemli noktanın ise kuvvetlendirme egzersizleri olduğunu kaydeden Demirer, Dünya Sağlık Örgütünün yetişkinler için haftada en az 2 kez kuvvetlendirme egzersizlerini önerdiğini hatırlattı. Mekik, şınav, denge egzersizleri, tek ayak üzerinde durma gibi hareketlerin yapılmasının önemli olduğunu vurgulayan Demirer, her yaş grubuna ise esneme egzersizleri yapma önerisinde bulundu. Türk Böbrek Vakfı gönüllüsü Hasan Yalnızoğlu ise ısınma ve pet şişe ağırlıklarıyla yapılacak egzersizlere dikkati çekerek, şunları ifade etti: “Eklem yerlerinin yarım dairesel hareketlerle ısınması mümkün olacaktır. İp atlamak veya atlıyor gibi kısa sıçrama hareketleri, 1, 2, 5 veya 5 kiloluk pet şişeler yardımıyla belirli hareketler yapılabilir. Ağırlık ise kişinin kendi kondisyonuna göre belirleyeceği durumdur. Ağırlıklar avuç içindeyken kolları yana açmak, öne kaldırmak, dirsekler yanda yukarı-aşağı indirip kaldırmak omuzlar için, eller önde dizler ile çömelip kalkmak bacaklar ve kalça için pet şişeyle evde yapılabilecek pratik egzersizlerdir.”


16 SAĞLIK SOHBETLERİ

KAŞMIRIN KRALIÇESI OLARAK ANILIRKEN, ANI BIR KARARLA POZISYONUNU ÇOCUKLARINA DEVRETTI. AMA SILK AND CASHMERE’DE YARATTIĞI HIKAYE ILE ONLARCA YÜKSEK LISANS VE DOKTORA TEZINE KONU OLAN AYŞEN ZAMANPUR’UN SERT FREN YAPMAYA HIÇ NIYETI YOK. ZAMANPUR, YENI HAYATINI VE KORONA GÜNLERIYLE BAŞ ETME YÖNTEMLERINI ANLATTI: “HAZIRAN BAŞI ITIBARIYLA NORMALLEŞMEYE BAŞLARIZ, IŞIMIZIN BAŞINA DÖNERIZ MAÇA KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDERIZ.”

SÖYLEŞİ

YA S E M İ N S A L İ H

FOTOĞR A FL A R MEHME T BARS

yşen Zamanpur

Feda etmeyeceğiz o virüse bu güzelim baharı…


SAĞLIK 17 SOHBETLERİ

Herkes, “Dünyayı fetheden kaşmirci işleri neden bu kadar erken çocuklarına bırakıyor” diye merakta. Ne zaman aldınız bu kararı?

Üç-dört yıldır ciddi olarak planlıyordum. Aslında çok daha önceden söylüyordum, böyle bir planım olduğunu ama kararsızdım. Sonra Avrupa’da yakından tanıdığım bir iş insanı beyfendinin benim yaşımdaki oğluna işleri devrettiğine şahit oldum. Baktım ikisi de sıkıntı çekiyorlar, aklımda olanı hemen devreye almaya karar verdim. Tepkiler aldınız mi çevrenizden?

Hem de çok. “Daha gençsin” dediler. Bence hayatın içindeyken, daha çok şeyler yapabilecek enerjim varken bunu yapmam gerekiyordu. Bu bir kenara çekilme planı değil. Oğlunuz ve kızınız buna hazır mıydı?

Anneler objektif değildir. Ben ikisine de çok güveniyorum. İnanın ikisi de şirkette çalışan progesyoneller olsalardı işleri yine onlara bırakırdım. Sizin hep yaratıcı, yenilikçi tarafınız ön plana çıktı iş dünyasında. Onlarda da aynı özellikler olduğunu düşünüyor musunuz?

Yaratıcılık, yenilikçilik bir şirketin var oluş nedenidir, yaşama nedeni değil. Şirketin atacağı sonraki adımları düşünebilmektir önemli olan. Bu onlarda var. Asıl ben bu kadar çok şeyi yapabileceklerken, bu kadar dünya insanıyken Silk and Cashmere’de yöneticilik yapmayı seçtikleri için onlara teşekkür ediyorum. Ben onlara bir gün bile şirkette çalışın demedim. Oğlum örneğin Can Bonomo’nun davulcusuydu. Başka işlerle uğraşıyordu ama birgün geldi ve dedi ki “İnternet siteni beğenmiyorum”. Sekreterimin yanındaki masaya sandalye çekip bilgisayarında bir şeyler yapmaya başladı. Yıl 2010’du, onun sayesinde başarılı bir online operasyonu başladı. Mağazacılıkta Ferragamo gibi ünlü markalarla çalışan Antonio Marsocci ile dört yıllık işbirliği anlaşması yaptı. 500 gün kapanıp şirketin tüm süreçlerini bir yazılımda topladı. Size düşen bu sırada birinci nesil olarak “Ne gerek var” demekti. Yaptınız mı?

Ben tecrübenin tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Tehlikeli ve güzel bir araç ama ben o riskleri gördüm. Bizim jenerasyon her şeyi çok bilir. “Biz böyleydik” kafası şirket içinde çok yanlış. Elbette şirketin DNA’sını bozmadan yenilikler getirmeleri gerekiyor. Kalıcı, kaliteli bir hediye markasıdır Silk

and Cashmere. Bu DNA, çocuklarımın da içselleştirdiği bir şey. Bu nedenle sorun yok. Peki şimdi ne olacak? Birden frene mi basacaksınız?

Elbette birden frene basmıyorum. Bu, bir yıllık bir süreç. Kademe kademe azaltacağım ama farklı alanlara yoğunlaşacağım. Yaklaşık bir yıl CFO olarak şirkette görevimi sürdüreceğim..

DİREN KEÇİ! İşten boşalan zamana ve korona karantinasına neler koydunuz?

Peki bu “devam etme” süreci nasıl olacak? Korona günlerinde mağazalar kapandı. Neler yapıyorsunuz önlemler için?

100 yılın bu en büyük salgınının bir an önce geçmesini, hepimize sağlıklı huzurlu günlere kavuşmamızı diliyorum. Yer aldığımız perakende ve turizim krizden en yoğun etkilenen iki sektör oldu. Silk and Cashmere ve Park Inn by Radisson Odayeri oteli olarak etkilendik biz de. Öncelikle hemen 18 Mart’ta mağazalarımızı kapattık, genel müdürlüğümüz de evden çalışma sistemine geçti. Online satışlarımız devam etmekte, bu nedenle çok yoğunuz. İyimser ve kötümser senaryolarımız var. Bu senaryolara göre de somut aksiyon planları hazırladık, stratejiler saptadık. Haziran başı itibarıyla normalleşmeye başlarız, işimizin başına döneriz maça kaldığımız yerden devam ederiz. Her şeyin düzeleceğine inancımızı koruyoruz.

Dediğim gibi Yunanca öğrenmeye başladım. Yunan adalarını çok seviyorum çünkü. Ayrıca 2.5 yıldır resim kursuna gidiyorum. Tablolarım var, çıkan sonuçlara ben de şaşırdım. Çok keyif alıyorum. Bir de ikinci kitabımı yazıyorum. İlk kitabımda Silk and Cashmere’in hikayesini yazmıştım. İkinci kitapta ise son yedi yılı yazıyorum. Son yedi yılda yaşamadığımız şey mi kaldı? Yapay zekasından toplumsal-ekonomik dönüşüme kadar büyük bir değişim içinden geçiyoruz. Bu ortamda şirket yönetmek, ayakta kalmak inan kolay değil. Şirketin sembolü keçi olduğundan kitabın adını da “Diren Keçi” koydum. Elbette içinde ben de varım.

Evde günleriniz nasıl geçiyor?

Öncelikle iş hayatımız çok yoğun devam ediyor. Sıkılmaya vaktim yok şimdilik. Bu yıl Yunancaya başlamıştım, ona devam ediyorum. Resim yapıyorum. İkinci kitabımı yazıyor ve sporumu da aksatmıyorum. Elbette film, kitap ve müzik hayatımda hep var. Su an Andre Acıman’ın “8 white nights”ını okuyorum. Hemcinslerim gibi içimden bir Arda Şef çıkmadı. Sizlerle edebiyat grubunuzun şairinden bir söz paylaşmak istiyorum: “Feda etmeyeceğiz o virüse bu güzelim baharı.”

HAYATIMDA HİÇ BAKLAVA YEMEDİM Ayşen Zamanpur’un sağlıklı yaşam paketinde neler var?

Peki beslenme?

10 yıldır beslenmeme özen gösteriyorum. Karbonhidratı iyice azalttım ve çok rahatladım. Yoğun olarak sebze tüketiyorum. Dönem dönem rejim yapıp 5 kilo verdiğim de olur. Tatlı ve yağlı yiyecekleri sevmiyorum. Çikolata hariç tatlı tüketmem. Baklava, kadayıf, sütlaç bugüne kadar hiç yemedim. Merak da etmedim tatlarını. Çok su içerim. Kahve sevmem, çaycıyım. Öyle pek yemek yapmam ama güzel davetler veririm.

Peki yaşam felsefeniz nedir?

Hayatın firesi olmamak. Bu hayata gelmeyi bir şans olarak görüyorum. Öylesine yaşayıp gitmek bana anlamsız, haksız, israf geliyor. Örneğin insanlar beni “İyi bir anneydi” diye ansınlar isterim.

Tüm bu korona kabusu bittikten sonra, nasıl bir hayat hayal ediyorsunuz?

Ferzan Özpetek filmlerindeki o meşhur masalar gibi uzun sofralarda saatlerce edebiyatın, sanatın, hayatın konuşulduğu keyifli yemekler yemek istiyorum. Daha fazla öğrenmek, üretmek istiyorum. Mayısta oğlum evleniyor. Torunlarımla gezmek istiyorum. Anne ve babalarını kızdıracak yaramazlıklar yapmak istiyorum. Sosyal sorumluluk projelerine yöneleceğim. Diyarbakır’da kadınlarla yürüttüğümüz projeyi büyütebilirim. Bir vakıfta gönüllü çalışabilirim.

40 yaşımdan beri düzenli spor yapıyorum. Mutlaka yürürüm. Günlük 10 bin adımı beceremedim ama 6-7 binin altına inersem kendimi cezalandırıyorum. Ayrıca pilates yapıyorum düzenli olarak.


18  SPOR

Türk futbolunun zararı 1 milyar lirayı bulacak KORONA VIRÜSÜ NEDENIYLE ERTELENEN SÜPER LIG’DE KULÜPLERI ZOR GÜNLER BEKLIYOR. KULÜPLERIN KASASINA YAKLAŞIK 1 AYDIR PARA GIRMIYOR. PERSONEL VE FUTBOLCU MAAŞLARI ÖDENMIYOR. TÜM BUNLARA BIR DE KULÜPLERIN 15 MİLYAR LIRALIK BORCU BULUNUYOR.

ertelenmesinin ardından gözler kulüplerin ekonomisine çevrildi. 15 milyar lira borcu bulunan Süper Lig takımlarının nakit akışı da durdu. Yayın, bilet ve ticari gelirlerden mahrum kalan kulüpler açısından önümüzdeki günler de zor geçecek gibi duruyor. Bugün itibariyle oynanmayan maçlardan kulüplerin kaybı bir haftada 30 milyon lirayı buluyor. Süper Lig’in bu sezon tamamlanmaması durumunda ise kulüplerin toplam kaybının 1 milyar lirayı geçmesi bekleniyor.

yanı sıra maçlar oynanamadığı için ticari gelirler de kulüplerin kasasına giremiyor. Kulüplerin bugün 600 milyon liralık yayın geliri dışında, ticari ve maç günü gelirlerinde de kayıp yaşanması durumunda rakamın 1 milyar lirayı bulacağı belirtiliyor. Geçtiğimiz sezon 4.2 milyar lira gelir yaratan kulüplerin bu sezon 4.5 milyar liralık gelir hedefi bulunuyordu. Maçların geri kalanının oynanmaması durumunda bu gelirin 3.5 milyar lirada kalması bekleniyor.

YAYIN GELİRİ İLK SIRADA

Kulüpler açısından mart, nisan, mayıs ve haziran aylarında futbolcu ve personel maaşlarının ödenmesi gerekiyor. Ancak mart ve nisana yında kulüplerin kasasına neredeyse hiç para girmemiş olacak. Bu durumdan en çok borç yükü fazla olan kulüplerin etkilenmesi bekleniyor. Uzmanlar futbolcu kontratlarına ilişkin henüz bir çalışmanın yapılmadığını ve önümüzdeki döneme ilişkin durumun daha da netleşmesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Ancak Avrupa’da bazı kulüpler futbolcu ve personel ücretlerinde kesintiye gittiği belirtiliyor. Bu durumun Türkiye’de de yaşanması halinde gözler Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve Avrupa futbol otoritesi UEFA’nın alacağı kararlara çevrilecek.

SÜPER LIG’IN

Futbol kulüpleri için en önemli gelir kalemlerinin başında yayın hakları geliyordu. Kulüpler maç başı performans primleri, lig sonunda ilk 6’ya giren takımlara ödenen bonuslar ve eski şampiyonluklar için ödenmesi gereken yayın haklarını henüz kasasına koymadı. Bu rakamın toplam tutarı ise 600 milyon lira seviyesinde. Eğer bu sezon lig tamamlanmaz ise kulüpler bu gelirden mahrum kalacak. Eğer Süper Lig, korona virüsü tehdidi ortadan kalktıktan sonra tamamlanırsa kulüplerin bu gelire ulaşması bekleniyor. Kulüpler için en önemli ikinci gelir kalemi ise maç günü hasılatı. Haftalık 4 milyon lirayı bulan bu rakamdan da kulüpler şimdilik mahrum kalmış durumda. Tüm bunların

KORONA SONRASI NELER YAŞANACAK

FUTBOLCULAR KONUSU

FUTBOLCULAR VE KULÜPLER ARASINDA ALACAK DAVALARI BAŞLAYACAK

FIFA VE UEFA’NIN KURTARMA PAKETLERI DEVREYE GIRECEK

H AZ I R L AYAN

CE YHUN KUBURLU

TÜRKIYE’DE TRANSFER VE OYUNCU ÜCRETI BÜTÇELERI DÜŞECEK

TÜRKIYE FUTBOL FEDERASYONU HARCAMA LIMITLERI KONUSUNDA YENI KARARLAR ALACAK

KULÜPLERIN KOMBINE KART ÜCRETLERINI IADE ETMESI GÜNDEME GELECEK


SPOR  19

SÜPER LIG’IN EN ÇOK KAZANANLARI (MILYON EURO)

5.0

RADAMEL FALCAO

GALATASARAY

3.8

SOFIANE FEGOULI

GALATASARAY

3.5

FERNANDO MUSLERA

GALATASARAY

3.5

GEÇTIĞIMIZ 4 YILDA KULÜPLERIN GELIR ARTIŞI (MILYON TL) 183.2

185 175

3.2

172.3 162.0

155

JOSÉ ERNESTO SOSA 2015

2016

2017

UEFA KULÜPLER IÇIN 500 MILYON LIRA KAYNAK AYIRDI

4 BÜYÜKLERIN MAAŞ TOPLAMI (MILYON EURO)

A V R U P A F U T B O L E N D Ü S T R I S I N I zora sokan korona virüse karşı UEFA’nın önümüzdeki günlerde bir destek paketi açıklaması bekleniyor. UEFA’nın ilk hedefinin liglerin tamamlanması olduğunu anlatan uzmanlar, “Ligler tamamlansa bile Avrupa futbolu bu yıl zarar yazacak. Günün sonunda birçok kulübün desteğe ihtiyacı olacak. Bunun için UEFA’nın bir kaynağı ve kullanmak üzere kasasında tuttuğu bir para var. Bu rakamın 500 milyon Euro civarında olduğu belirtiliyor. UEFA bu konuda önümüzdeki dönemde adımlar atabilir” dedi.

60 50

GALATASARAY

194.2

195

165

YOUNÈS BELHANDA

2018

59

40

3.0

42

30

32

20 10

DOMAGOJ VIDA

BEŞİKTAŞ

17

0 FB

GS

BJK

TRABZONSPOR

TS


20  TEKNOLOJİ H AZ IR L AYAN: A H M E T C A N

Herkese göre video konferans platformları ARTIK HAYATIMIZDA DAHA ÖNCE HIÇ OLMADIĞI KADAR VIDEOLU GÖRÜŞME PLATFORMLARI VAR. AILEMIZLE GÖRÜŞMEK VEYA ÖNEMLI BIR IŞ TOPLANTISINI GERÇEKLEŞTIRMEK IÇIN BU PLATFORMLARI KULLANIYORUZ. SAYILARI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR. PEKI KIMLER HANGI PLATFORMU KULLANMALI? BU SORUNUN YANITINI ARAŞTIRDIM.

H AZ I R L AYAN

AHME T CAN

" B I R ' C A L L' D AY I M . Birazdan döneceğim." Son bir ayda en çok duymaya başladığımız cümlelerin arasında yer alıyor. Uzun zamandan beri hayatımızda olan ancak ilk kez bu kadar çok kullanmaya başladığımız videolu konferans/görüşme platformlarından bahsediyorum. Hem sevdiklerimizle görüşmek için hem de iş toplantıları için bir anda hayatımıza girdiler. Öncede sadece Skype veya FaceTime ile yetiniyorduk. Şimdi ise videolu görüşme platformlarının sayısı iki elimizin parmaklarını geçmiş durumda. Her platformun kendine özgü özelliği var. Peki kimler hangi platformu kullanmalı? Bu sorudan yola çıkarak herkes göre video konferans platformlarını bir araya getirdim. Öne çıkan özelliklerini, artılarını ve eksiklerini bir araya getirdim.


TEKNOLOJİ  21

EN IYI

7

PROFESYONELLER IÇIN

KÜÇÜK IŞLETMELER IÇIN

DAHA FA ZL A ONLINE

konferansın yapıldığı bugünlerde, öne çıkan platformlardan başında yer alıyor. Akıllı telefon, tablet ve web arayüzleri üzerinden çalışan platform, profesyonelkullanıcılar için öne çıkıyor. En önemli özelliklerinin başında ses algılama teknolojisine sahip olması geliyor. Kim konuşuyorsa, kamera o kişiyi algılayarak, ekrana sadece o kişiyi getiriyor. Bu sayede konferanslar daha odaklı bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca ekran ve dosya paylaşım özellikleri de platformun özellikleri arasında. Cisco Webex, kullanım modellerine göre fiyatlandırılıyor. Web sitesine giderek, fiyat talep edebilirsiniz.

H AYA T I M I Z A H I Z L A G I R E N

diğer bir video konferans platformu. Akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi platformlardan kullanılabiliyor. En önemli özelliği görüntü kalitesi. Özel algoritması sayesinde saniyede yakalanan görüntü sayısı yükseltilmiş durumda. Bu da takılmaların önüne geçiyor. Aynı zamanda ekran paylaşım özelliği de mevcut. Zoom'un dikkatimizi çeken diğer bir özelliği aynı anda katılımcı sayısı. Paylaşılan bilgilere göre 1.000 kişi aynı anda Zoom üzerinde görüntülü görüşme yapabiliyor. Tek bir ekrana gelen kişi sayısı ise 49. Zoom her ne kadar dikkat çeken bir çözüm sunsa da güvenlik açıklarının olduğu iddia ediliyor. Hatta birçok büyük şirket, çalışanlarının Zoom kullanımasını yasakladı.

U Z A K T A N Ç A L I Ş M A için en iyi çözümlerinden biri. Öne çıkan özelliği ortak çalışma alanı yaratması. Word, Excel veya PowerPoint gibi dosyalar üzerinde ortak olarak çalışabiliyor. Örneğin; tek bir word dosyasına birden çok şirket yöneticisi girerek, düzeltmeleri gerçekleştirebiliyor. Aynı zamanda video görüşme özelliği 250 kişiye kadar destekliyor. Görüşmeler esnasında arka fon değiştirilerek, olası kazaların önüne geçiliyor. Dikkatimizi çeken diğer bir özelliği ise tercümeli altyazı. Farklı bir dilde konuşan varsa, o kişinin konuşmaları Türkçe olarak altyazıya çevriliyor. Bu da özellikle KOBİ’lerin işini kolaylaştırabilir. Microsoft Teams şu anda tüm öğrencilere ücretsiz olarak sunuluyor.

ARKADAŞ SOHBETI IÇIN

AILELER IÇIN

KOLAYLIK ISTEYENLER IÇIN

BIR KLASIK

sonra bir anda hayatımıza girdi. Sosyalleşmeyi sevenlerin ilk tercihi de diyebiliriz. Diğer platformlardan en büyük farkı, herkese açık görüşme odalarının açılabilmesi. Yani bir anda arkadaşınızla görüşürken, başka bir arkadaşınız kiminle görüştüğünüzü görebiliyor ve görüşmenize katılabiliyor. Dolayısıyla sosyalleşmeyi sağlıyor. Aynı zamanda uygulamanın içinde oyunlar da yer alıyor. Uygulamanın eğlenceli özelliklerinin yanı sıra güvenlik açıkları da gündeme geldi. En büyük endişe ise kullanıcı verilerinin üçüncü parti şirketlerle paylaşılması gerekiyor. Bu da Houseparty’e karşı kuşkuları arttırıyor. Güvenliği ön planda tutan kullanıcılar farklı platformları tercih edebilir.

EN ÖNEMLI ÖZELLIĞI,

akıllı telefon markası ayırt etmeden çalışması. Android veya iOS işletim sistemli akıllı telefona indireceğiniz WhatsApp uygulamasıyla kullanıma hazır hale geliyor. İşin aslına bakacak olursak kullanım yaygınlığı açısından neredeyse Türkiye’deki her akıllı telefonda var diyebiliriz. Bu yüzden başka bir uygulamaya gerek kalmadan kullanılabiliyor. Ekranın altında yer alan telefon simgesine basıp rehberinizdeki kişilerle görüşmeye başlayabiliyorsunuz. 4 kişi aynı anda konuşabiliyor. Grup konuşması yapabilmek için ekranın sol üstünde yer alan ‘ekle’ butonuna basmanız yeterli. Ses ve görüntü kalitesi açısından gayet başarılı.

IPHONE,

iPad veya Mac’e sahipseniz FaceTime kullanabiliyorsunuz. Uygulama indirmenize gerek yok. Bu yüzden kullanım kolaylığı açısından dikkat çekiyor. Rehberinize girip, videolu görüşme butonuna bastıktan sonra görüşmeye hızlı bir şekilde başlayabiliyorsunuz. Grup görüşmesi de FaceTime’ın öne çıkan özelliği. Bu platform 32 kişiye kadar görüntülü görüşmeyi destekliyor. Yani küçük bir grupla kısıtlı kalmıyorsunuz. Toplantılarınızı veya tüm aileyle görüşmelerinizi FaceTime ile gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca FaceTime’ın eğlenceli bir eğlenceli bir yönü de var. Kullanıcılar, hazır veya kendilerine özel Memojilerle görüntülü görüşmelere katılabiliyor. İsterseniz görüşme esnasında kendi yüzünüzü Memoji ile kapatıp, eğlenceli vakit geçirebiliyorsunuz.

G Ö R Ü N T Ü L Ü G Ö R Ü Ş M E platformlarının ilki. Bir klasik haline dönüştü. Yaygın olarak kullanılması ve ücretsiz sunulması Skype’ı öne çıkarıyor. Tüm platfomlar için uygulamaları bulunuyor. Android, iOS, Windows veya Mac uygulamalarıyla kullanım kolaylığı sunuyor. Öne çıkan özelliği ise grup görüşmeleri. En fazla katılımlı videolu görüşmelerin yapılabildiği platformların başında Skype var. 50 kişiye kadar katılımlı videolu görüşmeler Skype ile yapılabiliyor. Aynı zamanda Skype’ta ekran paylaşımı özelliği bulunuyor. Diğer kullanıcılara ekranınızda açık olan dosya ve belgeleri gösterebiliyorsunuz. Ayrıca konuşmalara altyazı da eklenebiliyor.

VIDEOLU KONFERANS PLATFORMU

HOUSEPARTY CORONA VIRÜS’TEN

CISCO WEBEX

WHATSAPP

ZOOM

FACETIME

KAZALARA DIKKAT VİDEOLU konferans platformları uzun zamandan beri hayatımızda olsa da artık daha yoğun olarak kullanmaya başladık. Hayatımıza giren birçok yeni platform var. Dolayısıyla birçoğuna hakim olmak oldukça zor. Bu da beraberinde birçok kazanın yaşanmasını sağladı. Yanlışlıkla filtreye butonuna basarak patates emojisi olan şirket patronu bunun en güzel örneği. Bu yüzden yeni bir platform kullanmadan önce mutlaka egzersiz yapın. Nasıl sessize alınıyor? Nasıl kamera kapatılıyor? Bu sorular başta olmak üzere tüm fonksiyonlara hakim olun. Sonrasında toplantılarınızı gerçekleştirin.

ORTAK ÇALIŞMAK ISTEYENLER IÇIN

MICROSOFT TEAMS

SKYPE


NASIL BİR EKONOMİ

YÖNETIM KURULU BAŞKANI HAKAN GÜLDAĞ  GENEL KOORDINATÖR VAHAP MUNYAR  GENEL YAYIN KOORDINATÖRÜ TALIP AKTAŞ GENEL YAYIN YÖNETMENI ÖMER TÜRKDÖNMEZ  KOORDINATÖR DIDEM ERYAR ÜNLÜ  SORUMLU YAZIIŞLERI MÜDÜRÜ HANDAN SEMA CEYLAN

MEDYA HABER BASIN A.Ş

HAFTA YAYIN YÖNETMENI ASLI BARIŞ  GÖRSEL YÖNETMEN MURAT KASPAR  EDİTÖR TAMER IŞITIR KATKIDA BULUNANLAR FARUK ŞÜYÜN, YASEMIN SALIH, CEYHUN KUBURLU, AHMET CAN, SELIN BOZKURT ADRES: Rüzgarlıbahçe Mahallesi, Cumhuriyet Cad. Gülsan Plaza No:22 Kavacık 34805 Beykoz/İstanbul

#evd

ekal

Bu kasede şifa var BAĞIŞIKLIK SISTEMINIZI TAKVIYE OLMADAN, DOĞAL YOLLARLA GÜÇLENDIRMEK ISTEYENLER IÇIN BIRE BIR: ŞEF EYÜP KEMAL SEVINÇ’TEN BETA KAROTEN KAYNAĞI ZERDEÇALLI BALKABAĞI ÇORBASI TARIFI. MALZEMELER • 2 dilim balkabağı • 1 adet orta boy soğan • 2 diş sarımsak • ⅟₂ çay bardağı mercimek • 1-2 dal kereviz sapı (yapraksız kısmı) • ⅟₂ tatlı kaşığı zencefil • ⅟₂ tatlı kaşığı zerdeçal • Muskat • Karabiber • Tuz • 500-750 ml tavuk ya da sebze ya da Hindistan cevizi sütü • 2 çorba kaşığı zeytinyağı • 1 çorba kaşığı tereyağı

HAZIRLANIŞI

Zeytinyağında soğan ve sarımsağı kavuruyoruz. Daha sonra kereviz sağı ve balkabaklarını ekliyoruz. Biraz kavurduktan sonra yıkadığımız mercimekleri su ve baharatları ekleyip kabaklar yumuşayana kadar pişiriyoruz. Sonra blender’dan çekip pürüzsüz bir kıvam aldırıyoruz. Servis ederken çırpılmış süzme yoğurt, kabak çekirdeği, nane ya da maydanoz ekliyoruz. Şifa olsun.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.