TAŞ MİMARLIK VE İÇ MEKAN TASARIMI STONE ARCHITECTURE AND INTERIORS
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
TASARIMDA TAŞLA GELEN KARAKTER
DESIGN CHARACTER IN STONE
ANISH KAPOOR NAR CHARETTE, NEVŞEHİR KHOPOLI EVİ CHAMPALIMAUD FOUNDATION, LİZBON SECRET GARDEN, LODI
BAŞLARKEN / EDITOR’S NOTE Natura Yayın Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Committe İstanbul Maden İhracatçıları Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özer Istanbul Mineral Exporters’ Association, Chairman of the Board Mehmet Özer Yayın Kurulu Editorial Commitee Mehmet Özer, Ahmet Keleş, Hasan Can Çoker, Erdoğan Akbulak, Erol Efendioğlu, Coşkun Kırlıoğlu, Fatih Özer, Nergis Büyükkınacı, Okan Ak, Nisa Özdemir Genel Koordinatör General Director Coşkun Kırlıoğlu Yayın Direktörü Editorial Director Gökhan Karakuş Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Özlem Alkan K. ozlem@emedya.net Art Direktör / Art Director Özgür Çakır Konular Editörü / Features Editor Nilay Özlü Fotoğraf Editorü / Photo Editor Gözde Kavalcı Yönetim / Management Emedya İletişim Sanayi ve Ticaret Ltd. Kireçhane Gediği Sokak 8 Arnavutköy İstanbul 34345 /TURKEY Tel: (212) 359 82 88 info@emedya.net Renk Ayrımı / Color Separation Studio Tel : (0212) 283 90 12 Baskı, Cilt / Printing Stil Matbaacılık İbrahimkaraoğlanoğlu Cad. Yayıncılar Sok. No:5 Seyrantepe / İstanbul Tel: (0212) 281 92 81 www.stil.com.tr Yayın Türü / Publication Type Yerel - Süreli / Local - Periodical Kasım 2013 - November 2013
GÖKHAN KARAKUŞ
Günümüz modern tasarımında tasarımcıların üstesinden gelmesi gereken en önemli meselelerden biri ‘karakter’. 20. yüzyılda modernizmin ortaya çıkışıyla geleneğe ya da geçmişe dair tüm işaret, simge ve figürler mimari ve tasarımdan çıkarıldı. Modern tasarımın temeli soyutlamaydı ve kullandığı yöntemlerin merkezinde geometri bulunuyordu. Tasarımcılar bütün enerjileriyle soyutlamaya yönelirken, modernizmin tasarımdan sembolik katmanı kaldırmaktaki acelesi, toplumun gündelik hayatına pek de yansımadı. Modern tarzın benimsenmesindeki bu gecikmeye tasarımcıların tepkisiyse tasarımda geriye kalan unsurların etkisini güçlendirmek oldu. Sonuçta, tasarımın karakteri işaret ve sembollerden, malzeme, alan algısı ve ışık gibi başka görsel ve fiziksel özelliklere kaydı. İşte bu kayma ile mimar ve tasarımcılar tasarıma karakter katmak üzere taşın doğal özelliklerini kullanmaya başlayınca, modern mimaride mermer ve taş yeni anlamlar kazandı. Natura’nın bu sayısında modern sanat, tasarım ve mimaride, taş kullanımıyla birlikte gelen karakter fikrine odaklanıyoruz. Anish Kapoor’un Sabancı Müzesi’nde devam eden sergisinde yer alan mermer eserler sanatçının soyut teknikleri sayesinde hem arkaik, hem de modern bir karakter ortaya koyuyor. Benzer bir özelliği daha önce banyo ve mutfaklarla sınırlı kalan mermer kullanımının bugün gündelik hayatta doğayla bağlantı kurmak üzere farklı objelere genişlediği İskandinav tasarımında da görmek mümkün. Bu sayıda mermer ve taşın tasarım karakterini vurguladığı projelere yer veriyoruz. İkikerebir’in tasarladığı Nar Charette, Kapadokya’nın kayalık peyzajına doğal taş yüzeylerle süreklilik getirerek geleceği geçmişe bağlıyor. Tanju Özelgin’in iç mimarisini gerçekleştirdiği T Evi dokulu granitin işlenmemiş etkisini mermer, granit ve camın pürüzsüz yüzeyleriyle karşılaştırıyor. Özelgin’in tasarımında bu yüzeylerin çeşitliliği ve görsel etkisiyle karakter ve alan algısı bütünleşiyor. Charles Correa, Lizbon’daki Champalimaud biomedikal araştırma merkezi için yerel, tarihi kaldırım kaplama yöntemlerini uyarlayarak, doğrudan madenden temin edilen ve Stonehenge’deki gibi projenin odak noktasını teşkil eden iki abidenin vurguladığı tek bir kesintisiz taş yüzey oluşturuyor.
Character in modern design is today a serious challenge for many designers. With the advent of modernism in the 20th century, signs, symbols and figures belonging to tradition and the past were all but removed from architecture and design. Abstraction was the basis of modern design and geometry was at the center of its methods. While designers took to abstraction with great energy, everyday society was slower to adopt to modernism’s removal of the symbolic layer of design. The response by designers to this slow adoption of modern style was to increase the impact of the remaining elements of design. The result was that the character of design was shifted away from sign and symbols to other visual and physical features such as materials, spatiality and light amongst others. And it is here in this shift that stone and marble in modern architecture achieved new levels of meaning as architects and designers use the natural qualities of stone to achieve character in design. In this issue of Natura we focus on the idea of character in modern art, design and architecture using stone. The work of Anish Kapoor is being exhibited in Istanbul at the Sabanci Museum. This exhibition features works in marble using Kapoor’s abstract techniques that give the sculptures an archaic yet modern character at the same time. A similar characteristic can be seen in the resurgence of marble in Scandivanian design where Northern design culture which has traditionally been reluctant to use stone outside of kitchens and bathrooms have now used the timeless qualities of marble to give everyday living settings a connection to nature. Our projects in this issue feature examples of modern architecture where stone and marble highlight design character. The Nar Charette by the young Istanbul studio ‘ikikerebir’ explores the continuity achieved in using stone surfaces in public square in the ancient rocky landscapes of Turkey’s Cappadocia region bringing the past together with the present. Istanbul designer Tanju Özelgin’s T House interior design uses the raw power of textured granite against smooth surfaces of granite, marble and glass. Character and spatiality are merged in Özelgin’s design through the variety and visual impact of these different surfaces. Charles Correa uses the strength of stone surfaces for his Fundação Champalimaud biomedical research center in Lisbon adapting the historical use of the local paving to create one continuous surface of stone highlighted by the two stone monoliths, straight from the quarry, as primordial as Stonehenge as the focal point of the project. The existential qualities of stone to create design character are also explored by Tomas Ghisellini in their Secret Garden where travertine gives the simple, square buildings a plain yet powerful presence. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 3
MEHMET ÖZER / İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Istanbul Mineral Exporters’ Association, Chairman of the Board
Değerli Okurlarımız, Türk doğal taş sektöründeki tüm gelişmeleri ele aldığımız dergimizin 2013 yılının son sayısında sizlerle birlikte olmaktan dolayı çok mutluyuz. Dergimizin bu sayısında dünya doğal taş sektörü için büyük önem taşıyan ve bu yıl 48’incisi düzenlenen Marmomacc International Trade Fair for Stone Design and Technology ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşıyoruz. Türk doğal taşlarının dünyaca bilinirliğini artırmayı ve yeni pazarlarda yer bulmayı hedefleyen İMİB, 25 – 28 Eylül 2013 tarihleri arasında İtalya’nın Verona şehrinde gerçekleşen Marmomacc Fuarı’na bu yıl dördüncü kez milli katılım organizasyonu gerçekleştirdi. Yoğun ilgi gören fuarda; 44 firma İMİB’in milli katılım organizasyonuyla, 55 firma da bireysel olarak yer alarak bin 500 metrekarelik alanda ülkemizi en iyi şekilde temsil etti. Türkiye’nin zengin mermer ve doğal taş kaynaklarını yurtdışında tanıtmak için çok iyi bir fırsat sunan fuarda, Türk firmaları yeni iş bağlantıları kurma şansı da elde etti. Türkiye pavyonunda yer alan milli katılımcılar fuar idaresi tarafından organize edilen ve mimar ve satın almacılardan oluşan heyetle 26 Eylül’de bir araya gelerek görüşmelerde bulundular. ABD, İngiltere, Kanada, Hindistan, Rusya, Fransa, Almanya, İran, İspanya ve Portekiz gibi çok sayıda ülke temsilcisinin yer aldığı heyette gerçekleştirilen görüşmelerde potansiyel işbirliklerinin ilk adımları atıldı. Günümüzün pazar ve rekabet şartlarında bir adım öne çıkabilmek ve marka olabilmek için tasarım ve inovasyona yatırım yapmak şart. Bu gerçekten hareketle İMİB olarak, bu yıl farklı bir etkinliğe imza atarak Milano Tasarım Haftası için özel olarak hazırlanan ‘Thus Spoke the Marble’ sergilerinden dört eseri de Marmomacc Fuarı’nda sergiledik. Türk doğal taşlarının tasarımla hayat bulmuş halleri fuar ziyaretçileri tarafından büyük beğeni topladı. Fuarda sergilenmek üzere; Thus Spoke the Marble sergiler dizisinin ilki olan The Journey Alters You (Yol Seni Değiştirir) sergisinden Demirden Design’ın “Şölen Masası”, Bathing in Light sergisinden ise Massimiliano Fuksas’ın “Asia”, Mathieu Lehanneur’un “Liquid Marble” ve Dice Kayek’in “Nebula” isimli eserlerini seçtik. Türk doğal taşlarının üstünlüğünü ortaya koymak ve tercih edilirliğini artırmak için tasarımın gücünü kullanmamız gerekiyor. Sektörün rekabet ettiği ülkelerin inovasyon ve tasarım alanında önemli yatırımları bulunuyor. Bizler de rakiplerimizin gerisinde kalmamak için mutlaka tasarıma gereken önemi vermeliyiz. Thus Spoke the Marble sergilerinin eserlerini Marmomacc Fuarı’na taşırken de bunu hedefledik. Dünya doğal taş sektörünün nabzının tutulduğu bir ortamda Türk doğal taşları ile yaratılan tasarımları sergilemek son derece etkili sonuçlar doğurdu. Bundan sonraki yıllarda da benzer çalışmalara imza atmayı düşünüyoruz. Yeni yılda yine birlikte olmak dileğiyle... 4 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Dear Readers, We are happy to present to you the last issue for 2013 of our magazine Natura that highlights all the latest developments of the natural stone sector in Turkey. In this issue of Natura, we share with you the latest news and information from an event that has great importance for the global stone sector, the 48th Marmomacc International Trade Fair for Stone Design and Technology. With the goal of increasing the global awareness of Turkish natural stone and gaining footholds in new markets, IMIB organized the Turkish national participation in the Marmomacc Fair in Verona, Italy, between 25th and 28th September, 2013. In this well attended fair we represented Turkey with distinction with 44 companies in addition to 55 independent Turkish participants in our 1,500 m2 fair stand. Turkish firms had the chance to generate new business connections at the fair that represented a great opportunity to publicize Turkey’s rich marble and natural stone resources internationally. Representatives from companies in the pavilion of the IMIB Turkish national participation met with architects and purchasing agents in group meetings realized by the trade fair organization on September 26th. Preliminary steps to generate new business opportunities were initiated in these group meetings with representatives from countries such as the U.S.A., United Kingdom, Canada, India, Russia, France, Germany, Iran, Spain and Portugal. Investments in design and innovation are of critical importance in order to advance in today’s competitive market environment and create brand identity. For this reason IMIB exhibited 4 designs from the Thus Spoke the Marble design exhibition that we had organized initially at Milan Design Week this year at the Marmomacc fair. These designs using Turkish natural stones were popular with visitors to the fair. The works exhibited at Marmomacc included Massimiliano Fuksas’ “Asia” and Mathieu Lehanneur’s “Liquid Marble” from Bathing in Light and Dice Kayek’s “Nebula” and Demirden Design’s “Festival Table” from The Journey Alters You exhibit. In order to increase the appeal of Turkish natural stone and present its superiority we need to utilize its strengths in design. The countries with which we compete with have important investments in innovation and design that we need to match. In order not to fall behind our competitors we need to give design the importance it deserves. That was our goal when we exhibited the Thus Spoke the Marble exhibition at the Marmomacc Fair. There were important results gained from exhibiting designs using Turkish natural stones in the event that is at the center of the international natural stone sector. Our aim is to produce similar events in the future. See you in the new year.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 5
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
İÇİNDEKİLER 10
78
28 8 Haber: MARMOMACC’ta ‘Işıkla Yıkanmak’ 10 Tasarım: Kuzey Formları 18 Sanat: Anish Kapoor PROJELER: 28 Nevşehir: Nar Charette 40 İstanbul: T Evi 52 Khopoli: Khopoli Evi 66 Sheikh Zayed City: Designopolis 78 Lizbon: Champalimaud Centre for the Unknown 92 Tavazzano con Villavesco: Secret Garden 102 Silba Adası: Weekend House TV
6 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
CONTENTS 66
18
102
8 News: ‘Bathing in Light’ at MARMOMACC 10 Design: Northern Forms 18 Art: Anish Kapoor PROJECTS: 28 Nevşehir: Nar Charette 40 Istanbul: T House 52 Khopoli: Khopoli House 66 Sheikh Zayed City: Designopolis 78 Lisbon: Champalimaud Centre for the Unknown 92 Tavazzano con Villavesco: Secret Garden 102 Silba Island: Weekend House TV
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 7
Haber/News
MARMOMACC’TA ‘IŞIKLA YIKANMAK’ Bu yılki MARMOMACC fuarına Türkiye milli katılımını düzenleyen İMİB, Milano’dA gerçekleştirdiği ‘Işıkla Yıkanmak’ sergisinden eserleri bu kez Verona’ya taşıdı.
Dünyanın en önemli doğal taş fuarlarından biri olan MARMOMACC’ın 48.si bu yılın 25-28 Eylül tarihleri arasında İtalya’nın Verona şehrinde düzenlendi. İMİB’in (İstanbul Maden İhracatçıları Birliği) dördüncü kez Türkiye milli katılım organizasyonunu gerçekleştirdiği fuara toplam 60 ülkeden 1400’ün üzerinde firma katıldı. 73 bin m2’nin üzerinde bir alana yayılan ve 56 bin’den fazla ziyaretçinin gezdiği fuarda İMİB organizasyonu altında 44, bireysel olarak da 55 Türk firması yer aldı. 1.500 m2’lik bir alana yayılan Türkiye standında mermer, traverten, granit gibi ürünler ile mozaik ve benzeri dekoratif malzemeler sergilendi. Bu yılın Nisan ayında Milano Tasarım Haftası Etkinlikleri çerçevesinde Milano’da gerçekleştirilen ‘Işıkla Yıkanmak’ sergisindeki eserlerden Massimiliano Fuksas’ın Asia, Mathieu Lehanneur’un Liquid Marble, Dice Kayek’in Nebula eserleri ile Demirden Design’ın Şölen Masası da Marmomacc fuarında sergilendi. Ziyaretçi, mimar ve gazeteciler tarafından yoğun ilgi gören sergiye, İtalya’nın en önemli gazetelerinden ‘Corriere della Sera’ da sayfalarında yer verdi. 8 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
‘BATHING IN LIGHT’ AT MARMOMACC IMIB has brought works from the acclaimed ‘Bathing in Light’ exhibition to this year’s MARMOMACC fair in Verona. This year, the world’s leading natural stone fair MARMOMACC was organized between the 25th and 28th of September in Verona, Italy. 44 Turkish companies have attended within Turkey’s national participation, organized for the fourth time by IMIB (Istanbul Mineral Exporters’ Association), and 55 Turkish companies attended the fair independently, where more than 1400 companies from 60 countries exhibited their products. The fair occupying a total area of 73,000 m2 was visited by more than 56,000 visitors. The Turkish stand featured marble, travertine, granite products and accessories on a 1,500 m2 area. Massimiliano Fuksas’s Asia, Mathieu Lehanneur’s Liquid Marble, Dice Kayek’s Nebula and Demirden Design’s Feast Table from the ‘Bathing in Light’ exhibiton organized during the Salone di Mobile in Milan. The exhibiton received attention from visitors, architects and journalists and was featured at the respected Italian newspaper ‘Corriere della Sera’.
NEW
EXCELLENCE IN MARBLE
SPIDER GALAXY
Headquarters: Vizyon Park Ofisleri Yenibosna Merkez Mahallesi Ofis 2 Plaza No: 1 Kat:4 Daire: 36 Bahçelievler/İSTANBUL T: +90 212 603 12 25 F : +90 212 603 23 47
Quarry:
SPIDER GREY Shangri-La Hotel, Istanbul
Beyşehir Derebucak Çamlık Kasabası Mevkii KONYA bts@btsmarble.com info@btsmarble.com www.btsmarble.com
Tasarım / Design
ferm LIVING, Mermer peçete Marble napkin, 2013
10 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Kuzey
formları 30 yıllık bir sessizlikten sonra mermer İskandinav tasarımının ön safhalarında yerini alıyor. Yazı-Text: CHARLOTTE kØlkjÆr
NORTHERN FORMS ferm LIVING, Mermer yatak takımı / Marble bedding, 2013
After nearly 30 years in the shadowS, white marble is now a MAJOR trend in Scandinavian interior design. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 11
Tasarım / Design
K
rizin ardından gelen 1980’ler modası geçmeyen, üstün kalitede malzemelerin altın çağı oldu. Bu malzemelerin başında gelen mermer de o dönemde tasarımda iddialı mekanların banyosundan mutfağına, duvarlarından zeminine kadar her yerde kullanıldı. Her moda gibi bir süre sonra sönen bu mermer sevdası, -belki de yine Avrupa’yı etkileyen mali krizin yan etkilerinden biri olarak, ancak, 1980’lerdeki gibi sadece bir kaplama malzemesi olmanın ötesindebenzersiz dokusu ve karakteriyle son dönem İskandinav tasarımının ön saflarına yerleşti. Bugünün İskandinav tasarımında mermeri, hatta mermerin kullanılamadığı ürünlerde dokusunu, lambalardan tuzluk ve biberlik gibi gündelik kullanım nesnelerine, hatta ofis malzemelerine kadar kadar iç mekanın her ayrıntısında görmek mümkün. Eero Saarinen’in 1958’de tasarladığı Tulip (Lale) masası gibi eski klasikler yeniden mekanlara dönerken, başka malzemeler de mermerin doku ve görünüşünü taklit edecek şekilde kullanılıyor.
ferm LIVING Danimarkalı tasarım firması ferm LIVING mermer trendini mermerin dokusunu başka malzemelere taşıyarak sürdürüyor. Grafik tasarımcı Trine Andersen tarafından kurulan şirket İskandinav tasarım geleneklerini retro bir yaklaşım ve keskin bir renk ve grafik gözüyle ürünlerine taşıyor. Firmanın son koleksiyonunda mermer, dokusuyla yer alıyor. Mermer görünümlü yastık kılıfları, duş perdeleri, çarşaflar ve hatta duvar kağıtları, mermerin benzersiz dokusunu evin her yerine taşıyor. The Danish design company ferm LIVING, which is mainly focused on affordable home accessories, does also take part in the marble trend. The company is founded by former graphic designer Trine Andersen and draws on Scandinavian design tradition and retro charm, but always with a sharp eye for colors and graphics – this is most apparent in the company’s wallpaper collections. In the company’s recent collection marble plays a big part - surprisingly none of the marble designs include actual marble, but is rather mimicking the material onto other materials. In their new collection Ferm LIVING is using marble print on cushions, bed lining, shower curtains and even wallpaper, so that everybody can afford a little piece of the exclusive material in their home.
12 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
HAY Danimarkalı HAY, ürünleriyle yeni İskandinav tasarımını temsil eden en önemli firmalardan biri... Kurulduğu 2002 yılından bu yana firmanın amacı ‘Danimarka mobilya tasarımını 1950’lerdeki yenilikçi konumuna geri döndürmek’. Hem genç yetenekler, hem de bilinen tasarımcılar tarafından yaratılan mobilya ve aksesuarları da bu doğrultuda hem malzeme, hem de yeni teknolojilere yönelik oyuncu bir yaklaşımı içeriyor. HAY ürünlerinde mermer ofiste kullanılmak üzere tasarlanan tepsilerde ve mutfak için kesme tahtalarında yer buluyor. Firma Kopenhag’daki merkez mağazasının tasarımında dahi ana malzeme olarak mermeri tercih ediyor. Being one of the leading retailers of interior design in northern Europe, Danish HAY might be one of the biggest ambassadors of new Scandinavian design right now. Since the founding in 2002 the ambition of the company has been to “encourage Danish furniture design’s return to the innovative greatness of the 1950’s and 1960’s in a contemporary context”. HAY’s designs show a contemporary playfulness with materials and new technologies, resulting in modern furniture and accessories designed by both young talents and established designers. HAY’s contribution to the marble trend is a small collection of white marble trays for office supply, and chopping boards for the kitchen – as an addition to this their flagship store in Copenhagen also integrates marble in the store design.
HAY, Mermer tepsi / Marble tray, 2011
I
n Scandinavia in the 1980s the spirit of post-crisis called for quality and timeless luxury materials - and marble obviously filled that need; glazing bathrooms, kitchens, floors, it was to be seen in every ambitious interior in the period. The trend passed, but now, marble is back in it’s clean white form in Scandinavian interior design –maybe again as a reaction to the financial crisis that has been raging in the past years in Europe. But adding to its use as covering material in the 1980s, marble is now being used in a different way by the Scandinavian designers– as small decorating objects, lamps, salt and pepper sets, in combination with wood, as lids for small bowls, in office supply, and maybe most surprisingly other materials are being used to mimic its look and texture. In addition, old classics are brought back to life, for example the timeless Tulip table by the Finnish American architect Eero Saarinen, which he designed in 1958. Modern Scandinavian design emerged in the late 1940s and is usually defined by being minimalistic, simplistic and most importantly functional. One of the most significant designers is the Danish Arne Jacobsen, who had a background in the Bauhaus School in Germany, but also significant are Danish Finn Juhl, Hans J. Wegner and Finnish Alvar Alto – just to name a few. The movement was noticeable in its functionalist designs done in quality materials with an attention to detail, while new methods for mass production made the designs affordable. Though the golden age of Scandinavian design passed after the 1960s, the old designs from the mid 20th century still has massive popularity. In the present day, designers from Norway, Sweden, Finland, and Denmark still receive wide acknowledgement following the traditions of simple and functional design from the region. In the last couple of years Scandinavian interior design has been dominated by an obsession with the natural – light wood, sheep fur and green plants. The marble trend can be seen as both a continuation and a negation of this. Though marble is a luxury material, and in Scandinavia often associated with the trends of the 1980s, it is still a natural material, always unique, organic, alive. And maybe because of this double effect it fits perfectly in the aesthetic spirit of the Scandinavian designers. Also it can be noted that Scandinavian design has always shown strong attention to materials of high quality in collaboration with the tradition of creating a timeless design. Integrating an almost eternal material as marble into this tradition of design, one would argue, could give a whole different dimension to this timelessness. The popularity of marble in Scandinavian design can also be explained by other factors. New methods and techniques in craftsmanship makes it possible to mill and cut with CNC, which means that it is now possible to work with a higher precision in stone, therefore giving new possibilities of form, but these new techniques also makes it possible to mass produce marble, since a stone mason is no longer needed.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 13
Tasarım / Design
Lars Beller Fjetland for Normann Copenhagen, Solid Table 2013
1940’larda kendini gösteren modern İskandinav tasarımı sadeliği, minimalizmi ve en önemlisi de işlevselliğiyle ön plana çıktı. Modern İskandinav tasarımının en önemli isimleri arasında Alman Bauhaus okulundan yetişmiş Danimarkalı Arne Jacobsen, yine Danimarka’dan Finn Juhl ve Hans J. Wegner ile Finli Alvar Alto vardı. Kaliteli malzemelerle, ayrıntıya önem vererek gerçekleştirilen işlevsel tasarımlar, seri üretim yöntemleri sayesinde geniş kitlelere ulaşabiliyordu. İskandinav tasarımının altın çağı 1960’lardan sonra sona erse de o döneme ait tasarımlar popülerliklerini hala koruyor. Bugün, Norveç, İsveç, Finlandiya ve Danimarka’dan tasarımcılar o dönem başlayan sade ve işlevsel tasarım geleneğini sürdürüyorlar. Son birkaç yıldır İskandinav tasarımı doğallık üzerine yoğunlaşmış durumda... Ahşap, koyun kürkü, yeşil bitkiler mekan tasarımında sıklıkla kullanılıyor. Mermer modası da bir yandan bu ilginin bir parçası, öte yandan da inkarı olarak görülebilir. Her ne kadar mermer lüks bir malzeme olsa ve İskandinavya’da 1980’lerin zevkiyle özdeşleştirilse de, benzersiz, organik, canlı, doğal bir malzeme... Ve belki de bu çift karakteri sayesinde İskandinav tasarımcıların estetik yaklaşımını mükemmel olarak karşılıyor. İskandinavların zamanötesi tasarımlar 14 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Beller for Normann Copenhagen Yeni mezun Norveçli tasarımcı Lars Beller Fjetland tarafından Normann Copenhagen için tasarlanan sehpa karaağaçtan tabanın üzerine yerleştirilen masif bir mermer tabladan meydana geliyor. Tasarımcı, masanın yapısında Japon Shinto tapınaklarında kafirlikten kutsallığa geçişi simgeleyen kapı ‘Torii’nin prensiplerinden etkilendiğini ifade ediyor. Malzeme seçimi ise Kuzeylilerin ormanlardan gelen en kaliteli malzemelere olan takdirini ortaya koyuyor. Böylece masa ‘Japon ve Kuzey estetiğinin kusursuz evliliği’ olarak niteleniyor. Designed by the newly graduated Norwegian Lars Beller Fjetland for Normann Copenhagen, the coffee table consists of a solid piece of marble resting on a base of Nordic elm. The designer explains, that while the construction is inspired by the principles of Torii – the gate that marks the transition from the profane to the sacred in the Japanese Shinto-temples – the choice of materials reflects the Nordic appreciation for the forests’ finest materials. Thus the table becomes a “seamless marriage between Japanese and Nordic aesthetics”.
yaratma geleneği ile yüksek kalitede malzemelere olan ilgisi mermerde karşılık buluyor. Mermer gibi ebedi bir malzemeyi bu tasarım geleneğine yerleştirmek, bu zamanötesi karaktere bambaşka bir boyut kazandırıyor. İskandinav tasarımında mermerin popülerliğini açıklayan başka unsurlar da var. CNC kesme ve işlemeyi içeren yeni üretim teknikleri taşın çok daha hassas ayarlarla şekillendirilebilmesine olanak vererek yepyeni tasarım imkanlarını da beraberinde getiriyor. Taş ustasına ihtiyaç bırakmayan bu yeni teknikler, mermerin üretimini de çok daha seri hale getiriyor. Seri üretim, mermerin ayrıcalıklı kişiliğinde biraz kayba sebep olsa da, mermer tasarımlar, kullanat nitelikli tüketim ürünlerine göre üstünlüklerini daima koruyorlar. Mermerin malzeme kalitesi ve -hem estetik, hem de pratik anlamda- zamanötesi karakteri, kullanıldığı tasarıma da değer kazandırıyor. Bu avantaj sayesinde mermer ve diğer doğal taşlar İskandinav tasarımının geleceğinde de kendilerine yer açıyorlar.
Bloomingville, Mermer heykel / Marble sculpture, 2013
Though mass production takes away some of the exclusivity of marble, the products made of the material are still miles away from the consumer culture of buy-and-throw-away. The quality and timelessness of the material – both in aesthetic and practical means, give a certain importance to the design it is integrated in. This fact gives hope to marble and other natural stones as an integrated part of Scandinavian design in the future. We show examples of marble used in Scandinavian design and how the designers of the region integrates the material in furniture and home accessories.
Bloomingville 2000 yılında küçük bir işletme olarak yola çıkan Bloomingville, o günden beri İskandinav tarzı tasarımları, el yapımı ve güncellenmiş ‘vintage’ ürünleri ile büyük ilgi görüyor. Firma son koleksiyonlarında ev için küçük heykeller gibi pek çok üründe mermere yer veriyor. Bloomingville started as a small business in 2000 and has since experienced great popularity with their mix of Scandinavian style designs, updated vintage, and handmade products. In their latest collections Bloomingville has used marble in several products, for example their small facet cut objects serving as little sculptures for the home.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 15
Tasarım / Design
Eero Saarinen for Knoll Finli-Amerikan tasarımcı Eero Saarinen’in 1958’de tasarladığı Knoll üretimi ‘Pedestral Collection’, her biri dört ayaklı masa ve sandalyelerin bir araya geldiklerinde oluşturdukları ‘ayaklar gettosu’nun masanın altında ‘çirkin, karışık, huzursuz bir dünya’ yaratmasına karşı geliştirdiği zarif ve tek ayaklı bir seri. ‘Tulip’ masa son on yıldır beyaz laminat versiyonuyla sıklıkla karşımıza çıksa da, son iki yıldır mermer masalı versiyonu yükselişte.
Eero Saarinen, Tulip Table, 1958
16 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Designed in 1958 by the Finish American Eero Saarinen, who with his Pedestral Collection wished to address the issue of the “slum of legs”, which refers to tables and chairs with four legs, creating an “ugly, confusing, unrestful world” under the table. The base is made of heavy molded cast aluminum painted white, which gives support to the tabletop. Though the Tulip Table has been popular in a white laminate version for at least the last decade in Scandinavia, the version with a marble tabletop has seen an uprise in the last couple of years. The Pedestal Collection was created for the acknowledged New York based furniture manufacturing company Knoll.
House Doctor 1999 yılında Rikke Juhl Jensen, Gitte Juhl Capel g Klaus Juhl Pedersen adlı üç kardeş tarafından Danimarka’da kurulan House Doctor kişisel, kışkırıtcı, formel olmayan tarzlarıyla ev aksesuarları üretiyor. House Doctor’ın rafları mermerden yapılan demir kitaplığı mermerin yalın bir tasarıma nasıl özgünlük getirdiğinin iyi bir örneği... Founded in 1999 by three siblings, Rikke Juhl Jensen, Gitte Juhl Capel and Klaus Juhl Pedersen, House Doctor is a Danish design company with a focus on creating home accessories in a personal, provocative, and not too formal style, emphasized by their playful motto “House Doctor believes everybody deserves a healthy home”. Their bookshelf in iron with shelves in white marble shows a functional design where marble adds a touch of exclusivity to a simple form.
House Doctor, Mermer-demir kitaplık Bookshelf in marble-iron, 2013 KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 17
Tasarım / Design
Rikke Frost, bakır-mermer sehpa Tray table in copper-marble 2013 Mette Hagedorn, mermer kapaklı bakır kase Copper bowl with marble lid, 2013
Base212 Base212 Mette Hagedorn tarafından kurulan ve Danimarka’da iç mekan ürünleri üretip toptan olarak pazarlayan bir şirket. Hagedorn firması için genç yeteneklerden yararlandığı gibi kendisi de tasarım yapıyor. Modern dokunuşlu retrospektif tasarımlara odaklanan Base212 malzemeleri yeni ve farklı şekillerde bir araya getirmesiyle de tanınıyor. Hagedorn, yeni ve eski, doğal ve doğal olmayan arasındaki zıtlığı vurgulayan bu malzeme birlikteliğine önem veriyor. Tasarımlarının malzeme kombinasyonu ve yalınlığı ile dikkat çeken Danimarkalı mimar Rikke Frost, Base212’nin kanatları altında, zarif bakır tabanı, mermerden tepsisini taşıyan tasarımını geliştirdi. Base212 is a Danish wholesale company and producer of interior design owned by Mette Hagedorn, who picks young designers for the company as well as being a designer herself. Base212 focuses on retrospective design with a modern twist and an attempt to mix materials in new and different ways. Especially this mix is important for Mette Hagedorn, since it creates bold contrasts – both between new and old, and natural and unnatural. Under the wings of Base212 is the Danish architect Rikke Frost, whose design can be recognized by its simplicity and mix of materials, which is seen in her tray table, that mixes a fragile copper base with a robust round tray in marble, uniting both the marble and the copper trend.
18 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Nordstjerne Danca da Kuzey Yıldızı anlamına gelen Nordstjerne Janne Butina ve Henriette Bach tarafından 2012’de Danimarka’da kuruldu. Nordstjerne’nin felsefesi etrafımızı saran doğanın yalın saflığını yakalamak. İskandinav ve Grönland peyzajından etkilenerek tasarlanan ürünler, kalite ve yalınlıklarıyla bu İskandinavya hissini evlerin içine sokmayı hedefliyor. Mermer gibi kaliteli bir malzemeyi yalın formlarda değerlendiren ürünleri kimi zaman bir mutfak kavanozu, kimi zaman da bir mücevher kutusu olarak evlerde yerini buluyor.
Nordstjerne, Mermer kutu / Marble box, 2013
Nordstjerne Nordstjerne (meaning North Star in Danish) is a Danish design studio created in 2012 by two women – Janne Butina and Henriette Bach founded in 2012. The philosophy of Nordstjerne is to embrace and salute the simple pureness in the nature surrounding us. The company is inspired by the rawness in the Scandinavian and Greenlandic landscapes, and the designers have a wish to combine quality and simplicity in an effort to create this very unique Scandinavian feeling and bring it inside the home. Their marble products show this simplicity by using a quality nature material in a clean form – for example a small box with a lid – for use in the kitchen or as storage for small objects such as jewelry.
Nordstjerne, Mermer kapaklı cam kavanoz / Glass jar with marble lid, 2013 KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 19
Sanat / Art
Anish Kapoor 1954’te Hindistan’ın Mumbai kentinde doğdu. 1970’lerin başında Londra’ya taşındıktan bu yana yaşamını burada sürdürdü. ‘Hornsey College of Art’ ve ‘Chelsea School of Art’da sanat eğitimi aldı. İlk kişisel sergisi 1980 yılında Paris’te Patrice Alexandre’da gerçekleşti. Kısa zamanda uluslararası ün kazanarak Tate Gallery, Londra (1990-01); Tel Aviv Sanat Müzesi (2003); Fondazione Prada, Milano (1995); Hayward Gallery, Londra (1998); BALTIC Çağdaş Sanat Merkezi, Gateshead (1999); Piazza del Plebiscito, Napoli (1999); Kunsthaus Bregenz (2003); MAC Grand-Hornu, Belçika (2004); Museo Archeologico Nazionale, Napoli (2004); Deutsche Guggenheim Berlin (2008) MAK, Viyana (2009); Kraliyet Sanat Akademisi, Londra (2009); Pinchuk Sanat Merkezi, Kiev (2010) ve Guggenheim Bilbao (2010) gibi mekanlarda sergiler gerçekleştirdi.
Erdem, 2004 Vigarıa Mermerİ 291x170x150 cm Kapoor stüdyosu GRACE, 2004 Vigarıa MARBLE 291x170x150 cm Kapoor stUDIO
20 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Anish Kapoor was born in 1954 in Bombay. He moved to London in the early 1970s where he has lived and worked ever since. He studied art at Hornsey College of Art and at Chelsea School of Art. His first solo exhibition was held at Patrice Alexandre in Paris in 1980. He quickly gained international attention and acclaim for a series of solo exhibitions at venues including: Tate Gallery, London (1990-01); Tel Aviv Museum of Art (2003); Fondazione Prada, Milano (1995); Hayward Gallery, London (1998); BALTIC Centre for Contemporary Art, Gateshead (1999); Piazza del Plebiscito, Naples (1999); Kunsthaus Bregenz (2003); MAC Grand-Hornu, Belgium (2004); Museo Archeologico Nazionale, Naples (2004); Deutsche Guggenheim Berlin (2008) MAK, Vienna (2009); Royal Academy of Arts, London (2009); Pinchuk Arts Centre, Kiev (2010); and Guggenheim Bilbao (2010).
AnIsh Kapoor 5 Ocak 2014’e kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenen eserlerinde mermer ve kireçtaşını adeta tersyüz ederek metafizik sorulara cevap arıyor.
A
nish Kapoor kuşkusuz günümüzün en önemli heykeltraşlarından biri... Chicago’nun sembollerinden biri haline gelen dev ‘Cloud Gate’ gibi, biçimsel anlamda yenilikçi olduğu kadar, aynı zamanda birer mühendislik harikası olan kamusal heykelleriyle ünlenen sanatçı işlerinde çok farklı ölçekler arasında maharetle gidip gelebiliyor. Gerilmiş ya da sönmüş dev PVC kabuklar, izleyiciyi çeşitli şekillere sokan, bazen içine alan içbükey ya da dışbükey aynalar, taşa oyulup boyanarak malzemeden farklı bir görünüme bürünen girintiler... Bu girinti ve çıkıntılar varoluş ve yokoluşun, saklama ve ifşanın derin metafizik zıtlıklarını çağrıştırıyor. Formlar kendi içlerinden çıkıyor, malzemeler boya ile kaplanmanın ötesinde adeta doku değiştiriyor, bir dış yüzey fikrini inkar edercesine, izleyiciyi hayal gücünün derinliklerine davet ediyor. Kapoor’un 1980’lerde gerçekleştirdiği geometrik formlar sanki tamamen pigmentten oluşmuş gibiler; son 10 yılda yaptığı kan kırmızısı balmumu heykeller ise kendi yüzeylerine saldırarak, galeri ortamının sükunetinde müthiş bir patlama yaratıyorlar. Hindistan’ın Mumbai kentinde doğan Kapoor’un babası Hindu annesi ise Iraklı bir Yahudi. Rahat bir çocukluğun ardından gençlik yıllarında İsrail’de bir kibbutzda zaman geçiren Kapoor, ardından Londra’da sanat eğitimi alarak buraya yerleşmiş. Kapoor 1973’de Hornsey School of Art’da sanat eğitimine başladığında bir sanatçının geçimini sanattan sağlaması pek nadir bir durum olduğundan eğitiminin ardından ancak hocalık yapabileceğini düşünmüş. Sanatçı bütün gün, her gün sanat yapıyor ve bundan iyi para kazanıyor olmasının büyük bir şans olarak kabul ediyor; gerçekten de bundan çok da uzun olmayan bir zaman önce eserlerini yapabilmek için malzeme alacak paraya sahip olmadığı için atölyesinden süpürdüğü tozları alçıyla karıştırırarak kendine malzeme üreten Kapoor şu anda heykel denince ilk akla gelen isimlerden biri. Kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra heykeltraşlığa geçen Kapoor, 1980’lerde ‘Yeni
Metaphysical permutations
Anish Kapoor’S works in stone are exhibited at the Sakip Sabanci Museum in Istanbul.
E
nglish artist Anish Kapoor is one of the most influential sculptors of his generation, famed for public sculptures that are seen as highly original in form and innovative in technique. His prodigious output includes works at vastly different scales in numerous materials and formats. Massive stretched and deflated PVC skins; concave or convex mirrored surfaces whose reflections draw and envelop the viewer; recesses carved in stone and pigmented so as to disappear: his artistic language of voids and protrusions generates the strong metaphysical characteristics of presence and absence, concealment and revelation. In his sculptures forms are continually transformed turning themselves inside out. They negate the idea of an outer surface, instead inviting the viewer to the inner reaches of form and imagination through color, shape and volume. Kapoor’s geometric forms from his work in the early 1980s rise up from the ground appearing to be made of pure pigment. The viscous, blood red wax sculptures from the last ten years – kinetic and self-generating – mutate their own surfaces to break the quiet of the gallery environment. In Kapoor’s art, the passage from emptiness to fullness must be made physical in material. This mix of physical and metaphysical features can be seen readily in his work in stone. The artist began working with limestone and marble in 1987. The early 1990s saw his first explorations of the formal and spiritual possibilities in stone in the application of the form of the void. In for example ‘Black Stones, Human Bones’ the central voids of the sculpture function as an index or trace with the two marble elements bear the impact of a sublime being asserting itself on the solid forms of nature. A flexible approach to space both indoors and outdoors has seen Anish Kapoor work extensively with architects and engineers on projects including Tees Valley Giants, a series of five large-scale sculptures created in KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 21
Sanat / Art
DİL VİGARİA MERMER 176x111x135 cm KAPOOR STÜDYOSUİ TONGUE VIGARIA MARBLE 176x111x135 cm KAPOOR STUDIO
İngiliz Heykel’ hareketinin bir parçası olarak ün kazanmaya başladı. 1990’da Venedik Bienali’nde İngiltere’yi temsil eden Kapoor hemen ertesi yıl İngiltere’nin saygın Turner Ödülü’nde layık görüldü. 2002’de Londra’nın ünlü Tate Modern müzesine dev kırmızı heykeli Marsyas’ı yerleştirdiğinde onu tanımayan nerdeyse kalmamıştı. Fiziksel ve psikolojik alana nüfuz eden gizemli formlarıyla tanınan Kapoor kariyeri boyunca derin metafizik zıtlıklar olarak gördüğü, varlık / yokluk, yer / yersizlik, somut / soyut gibi kavramları araştırdı. Kapoor için boşluktan doluluğa geçiş ancak malzemede fizik buluyor. 1987’de mermer ve kireçtaşı ile çalışmaya başlayan sanatçı, 1990’larda boşluğu kullanmanın sağladığı biçimsel ve spiritüel imkanları araştırmaya başladı. 22 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
collaboration with prominent Engilsh structural engineer, Cecil Balmond, the first of which, Temenos, was unveiled in Middlesbrough, UK, in June 2010. Among his bestknown major permanent commissions in a public setting is reflective Cloud Gate (2004) for the Millennium Park in Chicago, considered to be one of the popular public artworks in the world. He was awarded the commission with Cecil Balmond for a permanent artwork for the London 2010 Olympic Park, the ArcelorMittal Orbit that was a centerpiece of the Olympbic Games in east London. Born in Mumbai to a middle-class Hindu father and Iraqi-Jewish mother, he spent some time in a kibbutz in Israel in his teens before going to London to study art
DİSK, 2012 KAYMAKTAŞI 103x104x46 cm DISC, 2012 ALABASTER 103x104x46 cm
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 23
Sanat / Art
İnanılmaz imkanlarla dolu bir zamanda yaşadığımızı belirten Kapoor, ‘’Fizikte bize evrenin başlangıcını gösteren parçacıkları keşfettik. Biyolojide belki 150 yıl yaşamanın eşiğinde olduğumuza dair işaretler var. Pek çok alanda büyük gelişmeler var ve bir sanatçı olarak benim için bütün bunlar müthiş olasılıklar demek. Bu olasılıklar arasında beceriksizce yolumuzu bulmak zorundayız.’’ Anish Kapoor’un Türkiye’deki ilk kişisel sergisi şu sıralar İstanbul, S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde gerçekleşiyor. Akbank’ın 65. yılı kapsamında sponsor olduğu ve 5 Ocak 2014 tarihine kadar sürecek serginin küratörlü Sir Norman Rosenthal. Sanatçının mermer, kaymaktaşı gibi malzemelerle yapılan, çoğu daha önce sergilenmemiş taş eserlerine odaklanan ilk sergi olma özelliğini taşıyan sergi, aynı zamanda Gök Ayna ve Sarı gibi heykel, mimari, mühendislik ve teknolojiyi bir araya getiren ikonik eserleri de içeriyor. SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer sergiyi şöyle anlatıyor: ‘’Anish Kapoor’un eserleri kimi zaman boyutu kimi zaman da hareketli oluşuyla sanatseverleri şaşırtmayı başardı. İstanbul’un yabancısı olmayan Anish Kapoor, pek çok kez geldiği şehrimize bu kez uzun yıllardır üzerinde çalıştığı ancak daha önce sergilemediği taş ağırlıklı eserleriyle geldi. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen binlerce yıllık yer kabuğu 24 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
KAÇINILMAZLIK, 2000 ONİKS 180x167x88cm KAPOOR STÜDYOSU IMMINENCE, 2000 ONYX 180x167x88cm KAPOOR STUDIO
and settling there, taking British citizenship. When he started his studies at Hornsey School of Art in 1973 it was rare for an artist to earn enough to support himself or herself, and he assumed that he would have to teach. ‘’I feel I’m only a young artist, that I’ve hardly started,’’ he says in an interview he gave to The Telegraph newspaper. ‘’There’s just so much to do. We live at a time, I think, when there are the most incredible possibilities. In physics, we have discovered all kinds of new particles that tell us how the universe started – or we think they do. In biology there’s the sense that we’re on the edge of being able to live for, I don’t know, 150 years. It’s as if so many areas are on the cusp, and for an artist – at least for me – that’s all so full of possibility. A possibility that one has to clumsily find one’s way through.’’ The works of Anish Kapoor have indeed a global presence with most recently his work reaching Istanbul currently being shown at the S.U. Sakıp Sabancı Museum for his first major exhibition in Turkey. The exhibition, curated by Sir Norman Rosenthal and open until January 5, 2014, is the first to focus on the artist’s stone sculptures in marble, alabaster and other materials, many of which have not been seen in public before. The exhibition also includes iconic works such as Sky Mirror and Yellow, bringing together sculpture, architecture, engineering and technology in an exhibition that gives great insight into Kapoor’s art.
ANISH KAPOOR’UN MERMER HEYKELLERİ ÜZERİNDEKİ GİRİNTİ VE ÇIKINTILAR VAROLUŞ VE YOKOLUŞUN DERİN METAFİZİK ZITLIKLARINI ÇAĞRIŞTIRIYOR. THE VOIDS AND PROTRUSIONS IN ANISH KAPOOR’S MARBLE SCULPTURES IMPLY THE DEEP METAPHYSICAL CONTRASTS IN EXISTENCE AND NON-EXISTENCE.
MOLLİS 2000 MERMER 95x300x161 cm KAPOOR STÜDYOSU MOLLIS 2000 MARBLE 95x300x161 cm KAPOOR STUDIO
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 25
Sanat / Art
SOPHIA, 2003 VİGARİA MERMERİ 215x170x150 cm KAPOOR STÜDYOSU SOPHIA, 2003 VIGARIA MARBLE 215x170x150 cm KAPOOR STUDIO
26 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
katmanlarının oluşturduğu ve fazla el değmemiş duygusu veren taş eserlerin yanı sıra sanatçının Sarı ve Gök Ayna gibi tanınmış eserleri sergide yer alıyor.’’ Serginin küratörü Norman Rosenthal ise Anish Kapoor’un İstanbul’daki sergisinin odak noktasını oluşturan taş eserlere vurgu yapıyor: “Anish Kapoor’un, serginin odak noktasını oluşturan, soyut taş eserlerinde esas olarak dikkate değer nokta, bu eserlerin sonsuzluk ve zaman kavramlarını tanımlamak için özgün yollarının olması. Son 30 yıllık süreçte mermer, oniks, kaymaktaşı, granit, kumtaşı ve diğer taş türleri kullanılarak ortaya çıkan bu taş eserlere bakan birinin aklına tarihsel zamanın felsefeleri ve gerçeklikleri hakkında birçok bakış açısı geliyor. Bu eserler izleyiciyi biçim ve maddede saklı 3 katmanlı gizemi düşünmeye davet eder. Kapoor, her biri kişisel ve imalı anlamlar içeren çağdaş formları elde edebilmek için oyma veya şekil verme gibi eski çağ geleneklerini takip eden az sayıdaki sanatçıdan biridir. Belki de Kapoor’un sanatının en muhteşem yönü, özellikle de taş eserlerinin verdiği, eserlerin yaratıldığı zamanın tahmin edilemez oluşuyla birlikte ortaya çıkan zamansızlık duygusu...”
MEZAR, 1989 KAYRAK VE PİGMENT 48x136x392 cm KAPOOR STÜDYOSU TOMB, 1989 SLATE STONE AND PIGMENT 48x136x392 cm KAPOOR STUDIO
EJDERHA, 1992 KİREÇTAŞI VE PİGMENT KAPOOR STÜDYOSU DRAGON, 1992 LIMESTONE AND PIGMENT KAPOOR STUDIO
SSM Museum Director Dr. Nazan Ölçer remarks that they are thrilled to host a major exhibition by the English artist: ‘’Sometimes mobile, often of startling proportions, Anish Kapoor’s works elicit admiration and astonishment. Anish Kapoor is no stranger to Istanbul, where he has been to many times. Now here he is, bringing to our city stone pieces that he has been working on for years, many of which have never been displayed. Along with the stone pieces, iconic works such as Yellow and Sky Mirror are presented in our exhibition.” Exhibition curator Sir Norman Rosenthal comments that Kapoor’s abstract stone works, which form the basis of the exhibition, are especially remarkable in that they have their own specific ways of defining the idea of infinity and the concept of time. “When one looks at the stone sculptures, executed over the last three decades - works fashioned from marble, onyx, alabaster, granite, sandstone and other ‘rocks’ - many perspectives concerning the realities and philosophies of historical time come to mind. They invite the viewer to reflect three-fold on the mysteries of time buried within their form and substance. Kapoor is one of the only artists who follows the most ancient traditions, of carving or shaping, in order to achieve contemporary forms, each one full of individual and suggestive meaning. Perhaps the most particular aspect of so much of Kapoor’s work, and especially of the stone works, is a sense of agelessness, of hardly being able to guess at their moment of creation.” KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 27
Projeler/Projects: Nevşehir
28 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Katılımcı tasarımlar Nevşehir’in Nar Belediyesi, Arkitera ekibi, mimarlar, jüri üyeleri ve yöre halkını buluşturan Nar Charette projesinde, sonuç kadar süreç de değerli... Yazı-Text: Nilay Özlü
Participatory Design The process is as important as the result in the Nar Charette project as the local municipality, organization team, architects, jury members and local residents were involved in discussions on the future of public space for the town.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 29
Projeler/Projects: Nevşehir
H
em Türkiye özelinde, hem de dünyada geniş bütçeli ve görünürlüğü son derece yüksek pek çok projenin merkezi veya yerel yönetimler eliyle yapıldığı son yıllarda, kamusal alanların tasarımı halen çözülmemiş bir sorun olarak ortada duruyor. Özellikle Türkiye’de katılımcı ve çoğulcu bir yönetim modelinin yerleşmemiş olması, kamusal alan düzenlemelerinde de tepeden inme projelerin dayatılması şeklinde tezahür ediyor. Geçtiğimiz aylarda kamu tepkisine rağmen yapılması öngörülen Taksim Topçu Kışlası projesinin yarattığı toplumsal tepki, belki de vatandaşın kamusal alan üzerinde talep ettiği hakkın en yüksek perdeden seslendirilmesi olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı. Özellikle yerel yönetimlerin giderek artan maddi kaynaklarını ve hukuksal yetkilerini düşündüğümüzde, “kamu yararına” yapılacak projelerde halkın katılımının ve proje üzerine söz söyleme olanağının sağlanması son derece kritik görünüyor. Bu anlamda Türkiye’de çok fazla örnek olduğunu söylemek zor, ancak çeşitli iyi niyetli girişimler de yok değil. Bunlardan bir tanesi geçtiğimiz Mayıs ayında Arkitera ve Argos Yapı iş birliği ile hayata geçirilen Kapadokya Mimarlık Merkezi’nin düzenlediği Nar Charette.
30 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
PROJE NAR’IN KASABA MERKEZİNİ YENİDEN PLANLAMAYI HEDEFLİYOR. THE OBJECTIVE OF THE PROJECT IS TO RE-PLAN THE TOWN CENTER OF NAR.
R
ecently, projects with the largest budgets or the most visibility are mostly commissioned by the central or local governments, not only in Turkey but also in the world. From this perspective, the design and construction of public areas is still a complex problem. Especially in Turkey, the lack of participatory government models is a serious drawback in public planning projects where most projects are being implemented without consulting public opinion. The huge public resistance towards the reconstruction of Topçu Kışla on the place of Gezi Park is a direct indicator of people’s claim over the public space and the city. Considering the increasing budgets and legal rights of the local governments on conducting projects for “public welfare”, it is becoming more and more critical to hear public opinion on these projects. Unfortunately, there are not so many projects promoting public participation; but the local architectural competition organized by the Cappadocia Center for Architecture could be accepted as a good example. Cappadocia is one of the most significant historic and natural sites of Turkey, located in
İKİKEREBİR TASARIM EKİBİ RADİKAL BİR YAKLAŞIM İLE KASABA MEYDANINI ARAÇ TRAFİĞİNE KAPATIYOR. İKİKEREBİR DESIGN TEAM PROPOSED CLOSING THE TOWN CENTER TO VEHICULAR TRAFFIC.
Mevcut Durum / Existing State
Müdahale edilen yollar / Intervened streets
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 31
Projeler/Projects: Nevşehir
Yol eklentisi / Additional streets
PROJEDE YENİ YOLLAR VE ANA MEYDANA AÇILAN OTOPARK ÇÖZÜMLERİ ÖNERİLDİ. NEW ROADS AND PARKING LOTS CONNECTING TO THE MAIN SQUARE ARE PROPOSED.
Tarihi, mimari, ve ekolojik anlamda dünyanın sayılı kültür hazinelerinden biri olan Kapadokya bölgesinin ana turizm aksının dışında kalan ve profesyonel tasarıma ihtiyaç duyan bölgelerinin tanımlanması, ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bölgenin sorunlarına çözüm arayan nitelikli projelerin sunulmasını hedefleyen proje kapsamında bir ‘charette’ düzenlendi. Çalışmada Nar Belediyesi tarafından öngörülen meydan düzenlemesi ve Avanos Belediyesi’nin ilçeyi ikiye bölen Kızılırmak üzerine yaptırmayı düşündüğü köprü projeleri ele alındı. Aslı Özbay ve Ömer Yılmaz’ın katkılarıyla 3,000 nüfuslu Nar Kasabası’nın kamusal merkez niteliğinden uzaklaşmış olan belediye önü kavşağı ve alanda atıl kalmış olan yapıların düzenlenmesi için gerçekleştirilen çalışmaya Korfalı Mimarlık, PAB ve İkikerebir tasarım ekipleri davet edildi. Üç ekibin üç günlük gözlem, tespit ve araştırmaları sonucunda yörenin ihtiyaçlarını gözeten tasarım çözümleri kasaba kahvesinde Belediye Başkanı Ali Erdoğmuş’a ve yerli ahaliye tanıtıldı. Yöneticilerin, kasaba sakinlerinin, tasarımcıların ve jüri üyelerinin bir arada bulunduğu bu sunum ve ardından gelen tartışmalar, katılımcı yönetim adına küçük ama ufuk açıcı bir örnek olarak nitelendirilebilir. Nar Belediye Başkanı’nın “meydan projesinin tasarım işini ehline 32 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Otopark ve otogar eklentisi Additional parking and bus station
Yaya kullanımına açık meydan Pedestrianized town square
Central Anatolia around the city of Nevşehir. The caves and fairy chimneys reflecting the unique geological structure of the area, characterize the landscape home to civilization since pre-historic times. Cappadocia is one of the most important tourist sites of Turkey thanks to its historic, cultural, architectural, and ecological significance. The charette organized with the participation of Arkitera and Argos Yapı aims at defining the architectural and urban planning needs of the areas beyond this tourism zone. Within the scope of this three day excursion and competition, an urban planning solution for the town square of Nar and a bridge project over the river Kızılırmak which divides the city into two were offered. Nar is a small town of Nevşehir with a population of 3,000. Three architectural offices including Korfalı Architecture, PAB, and İkikerebir were invited to the charette which was coordinated by Aslı Özbay and Ömer Yılmaz for the planning of the main square and renovation of the defunct buildings existing in the town center. At the end of the three day excursion and observations, design solutions of the invited teams were presented to the people of Nar at the local coffee house together with the Mayor Ali Erdoğmuş. This presentation and the following discussions with the participation of the mayor, local people, designers, and the jury members could be accepted as an inspiring step towards participatory design in Turkey. We hope that we will see more examples of this approach where “the task of designing is handed to the designers”, as stated by the mayor of Nar.
PROJEDE MİMARİ BAĞLAMA VE ÇEVRE KOŞULLARINA UYGUN OLMASI BAKIMINDAN YEREL NEVŞEHİR TAŞI TERCİH EDİLDİ. LOCAL NEVŞEHİR STONE IS USED IN THE PROJECT TO ADAPT TO THE LOCAL ARCHITECTURAL AND GEOGRAPHICAL CONTEXT.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 33
Projeler/Projects: Nevşehir
bırakmak” amacıyla hareket ettiklerini açıkladığı bu yaklaşım, daha büyük ölçeklerdeki uygulamalar için de bir başlangıç teşkil etmeli. İkikerebir firmasının önerdiği meydan ve çevre yapıların ihyası projesi, tasarım yaklaşımı ve malzeme seçimi ile farklı bir duruş sergiliyor. 2010 yılında Hakan Evkaya ve Kutlu İnanç Bal tarafından kurulan İkikerebir kendini “hayal kuran, düşünen ve kurulan hayalleri gerçekleştirme iddiasında bulunarak yola çıkan bir oluşum” olarak tanımlıyor. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu iki meslektaş, farklı ölçeklerde, mimari ve iç mimari tasarım, projelendirme ve mesleki kontrollük alanlarında hizmet veriyor. İkikerebir ekibi ulusal ve uluslararası yarışmalara katılmanın önemini vurgulayarak, bu yarışmaların tasarım yaklaşımlarını yansıtmanın en doğru mecrası olduğunu belirtiyor. MEB Eğitim Kampüsleri Bandırma Yerleşkesi mimari proje yarışması (2. Ödül), Balıkesir (2013); Uşak Şehirlerarası Otobüs Terminali kompleksi mimari proje yarışması (1. Ödül), Uşak (2012); Truva Müzesi mimari proje yarışması (3. Ödül), Çanakkale (2011) ve Çukurova Belediye hizmet binası ve kültür merkezi mimari proje yarışması (3. Ödül), Adana (2011) gibi çeşitli projelerde ödül ve mansiyonları bulunan ekip üyeleri üniversitelerin mimarlık fakültelerinde yarı zamanlı ders yürütücüsü olarak da akademik faliyetlerine devam ediyor ve mimari teori ve pratiği eşgüdümlü
HALİHAZIRDA NAR KASABA MERKEZİ YEREL BİR KİMLİK VURGUSU YAPMADAN SADECE BİR KAVŞAK GÖREVİ GÖRÜYOR. CURRENTLY THE TOWN CENTER IS FUNCTIONING AS A MERE JUNCTION WITHOUT REFLECTING ANY LOCAL IDENTITY.
34 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Meydan - Yapı ilişkileri Square – Building relations 1- Bus Station 2- Library 3- Municipal Garage 4- Existing Shops 5- Square 6- Municipality 7- Addition to School 8- School 9- Parking 10- Mosque 11- Nar House 12- Multi-purpose Hall 13- Guest House 14- Hamam / Public Bath
Yenilenen mekanlar Renovated spaces
PROJEYE EKLENEN KONUKEVİ, ÇOK AMAÇLI SALON VE NAR EVİ GİBİ KÜLTÜR-TURİZM ÖNCELİKLİ YAPILAR İLE KASABANIN TURİZMDEN DAHA ÇOK PAY ALMASI HEDEFLENİYOR. ONE OF THE GOALS OF THE PROJECT IS TO ATTRACT MORE TOURISTS TO THE AREA WITH THE ADDITION OF NAR HOUSE, GUESTHOUSE AND MULTIFUNCTIONAL HALL.
1- Library 2- Existing Shops 3- Square 4- Mosque 5- Nar House 6- Shops 7- Multi-purpose Hall and Gallery 8- Guest House
olarak yürütüyorlar. En önemli kriterlerinin özgünlük olduğunu ifade eden mimarlar “içi boşaltılmış bir biçimcilik, zamandan ve yerden kopuk bir kimliksizlikten uzak; yenilikçi, heyecanlı, dinamik, sürdürülebilir ve ekolojik” bir mimari dil geliştirmeyi hedefliyor. Nar Charette projesinde oldukça radikal bir tutum benimseyen İkikerebir ekibi, ele alınan kasaba merkezinin araç trafiğine kapatılarak yayalaştırılmasını önerdi. Yörenin topografisinin zaten yaya hareketlerine engel taşıdığı bölgede; özellikle kasaba meydanı olan noktada trafik yolunun ciddi bir engel olduğunu belirten mimarlar, kent merkezinin yayalaşması ile alanın toplu etkinliklere; sokağa taşan alışveriş, yemeiçme faliyetlerine ev sahipliği yapabilecek bir düzenlemeye kavuşmasını öneriyorlar. Halihazırdaki durumu ile mimari veya yöresel bir kimlik taşımaktan ve kasaba halkının ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak görünen meydanın ortasında, içinde bir süs havuzu ve Atatürk heykeli bulunan bir göbek bulunuyor. Erken Cumhuriyet dönemi köy ve kasaba meydan tipolojisinin olağan bir örneğini temsil eden alan, günümüzde bir trafik kavşağı olmaktan öte bir anlam ve kullanım yüklenememiş gibi görünüyor. İkikerebir ofisinin önerdiği radikal çözümleme ile kent meydanı trafikten tamamen arındırılırken, farklı yaklaşım noktalarına otopark önerileri getiriliyor. Böylece ana meydan kasabanın belediye binası, kütüphane, cami, kahve, çarşı ve okul gibi kamusal yapılarına
The design proposed by İkikerebir team offers a different approach for the main square of Nar and the surrounding buildings. The design office was founded in 2010 by Hakan Evkaya and Kutlu İnanç Bal who defined their office as a group of “dreamers and thinkers who are attempting to realize these dreams’’. Both partners graduated from Gazi University Faculty of Architecture and offer design solutions at various scales including architectural design, interior design, project management, and supervision. They stress the significance of attending various national or international design competitions to better express their design approach. They have won awards in several competitions including: Meb Education Campus in Bandırma (2nd Prize), Balıkesir (2013); Uşak Bus Terminal (1st Prize), Uşak (2012); Truva Museum (3rd prize), Çanakkale (2011) and Çukurova Municipality and Cultural Center (3rd Prize), Adana (2011). Team members also continue their academic practices and express their desire to bring theory KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 35
Projeler/Projects: Nevşehir
doğrudan ulaşan ve bu yapılar arasındaki görsel ve fiziksel ilişkiyi sağlayan kademeli bir platform olarak kullanılıyor. Ayrıca arazinin eğimli topoğrafyasından da faydalanılarak, yapılar arasında çeşitli ölçek ve kotlarda açık alanlar tasarlanması, çatıların ve terasların meydan ile ilişkilenmesi öngörülüyor. Parselin kuzey çeperine konukevi, çok amaçlı salon ve Nar evi gibi kültür-turizm öncelikli yapıların eklenmesi ile kasabanın turizmden daha çok pay alması hedefleniyor. Yıkıntı halindeki Nar Evi’nin restore edilerek yöresel müzeye dönüştürülmesi de projenin kasaba halkına olduğu kadar potansiyel ziyaretçileri de ağırlamaya yönelik tasarlandığının ipuçlarını veriyor. Alanda üst meydan ve alt meydan olarak iki farklı kotta bulunan, ve farklı yapılar ile ilişkilenen açık alanlar tariflendi ve alt meydan kaplamasında ahşap zemin, üst meydanda ise doğal taş kaplama önerildi. Böylece geniş arazide mekansal ve görsel farklılık ortaya kondu. Ayrıca yeni eklenen ve restore edilen yapılarda, ahşap dikmelerin yanı sıra geleneksel mimariye kimlik veren Nevşehir taşı tercih edildi, böylece çevreye ve geleneksel mimari dokuya uyumlu bir tasarım ortaya kondu. Su elemanlarının ve yeşil parsellerin meydana entegre edilmesi ve kot farkının meydanın kullanımını arttırmak ve alanı daha cazip hale getirmek için kullanıldığı tasarımda, doğal malzemelerin tercih edilmesi daha kaliteli bir mekansal deneyime olanak sağlıyor. 36 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
YENİ DÜZENLEME İLE KASABA HALKININ VE ZİYARETÇİLERİN KASABA MERKEZİNİ ÇOK DAHA EFEKTİF KULLANMASI BEKLENİYOR. WITH THE PROPOSED PLANNING, BOTH LOCALS AND TOURISTS WILL USE THE TOWN CENTER MORE EFFECTIVELY.
and practice together. İkikerebir underlines the significance of authenticity and originality in design and state that they are hoping to develop a “progressive, dynamic, sustainable, ecological” architectural language, which is related with time and place and away from mere formalism. Adopting a rather radical attitude for the Nar Charette project, the design team offers to close the main square to vehicular traffic. Pedestrian mobility is already restricted in the area due to topographical limitations and the junction trespassing the town center that is the biggest obstacle for the development of the area. With the pedestrianisation of the town center, the whole area will be open to collective activities, street shopping and eating facilities. Currently, the main square, without reflecting any kind of local identity or answering the needs of the people, houses a small pool and a statue of Atatürk. This traffic-oriented junction is not different from many other Turkish Republican town and village squares.
1- Shops 2- Guest House 3- Gallery 4- Nar House Museum 5- Green Courtyard
YÖRENİN TURİZM POTANSİYELİNİ KULLANMAK ADINA YENİ YAPILAR VE TESİSLER ÖNERİLİYOR. NEW FACILITIES AND BUILDINGS ARE PROPOSED TO ENHANCE TOURISM IN THE REGION.
1- Parking 2- Pool 3- Lower Square 4- Amphitheater 5- Shops
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 37
Projeler/Projects: Nevşehir
38 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
İkikerebir’s design proposal removes all motor traffic from the city center and offers parking lots at various locations. Hence, the main square starts to function as a platform facilitating the visual and spatial interaction between the public buildings such as the town hall, library, mosque, coffee house, market place, and the school. The slope characterizing the topography is also utilized to create terraces at various levels between these buildings. These terraces and flat roofs interrelate with the main square at different levels and forms. One of the goals of the project is to attract more tourists to the area with the addition of the Nar House, guesthouse and multi-functional hall. The Nar House will function as a local museum after renovation, which will serve not only the locals but the potential visitors as well. The main square is divided into two as the lower and upper square and for the visual and functional differentiation of these two related but distinct squares, the lower one is clad in timber and the upper square in stone. Timber and natural stone is also preferred for the new buildings and for the restoration work. Nevşehir stone is characteristic of the traditional architecture that defines the geography of the area. Selection of natural design elements, such as natural stone, water and landscape elements creates a quality design experience in this small Anatolian town.
ESKİ VE YENİ YAPILAR HEM MEYDAN İLE HEM DE BİRBİRLERİ İLE FARKLI KOTLARDA TERASLAR VE ÇATI BAHÇELERİ ÜZERİNDEN İLİŞKİ KURUYOR. EXISTING AND PROPOSED BUILDINGS RELATE WITH EACH OTHER AND WITH THE MAIN SQUARE THROUGH TERRACES AND ROOF GARDENS.
MİMAR / ARCHITECT: İkikerebir YER / LOCATION: Nar, Nevşehir, Türkiye / Turkey YIL / YEAR: 2013 PROGRAM / PROGRAMME: Meydan düzenlemesi, otopark, belediye binası, yeme-içme-alışveriş mekanları, konukevi, müze / Town square, parking, town hall, restaurants, shops, library, guesthouse, museum MALZEMELER / MATERIALS: Nevşehir taşı, ahşap / Local Nevşehir stone, timber TASARIM EKİBİ / DESIGN TEAM: Hakan Evkaya ve Kutlu İnanç Bal KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 39
Projeler/Projects: İstanbul
40 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Temel
taşları Tanju Özelgin T Evi’nde zengin dokusu ve tasarım karakteriyle dikkat çeken bir iç mekan tasarlıyor.
Yazı-Text: Gökhan Karakuş Fotoğraf-Photo: Tanju Özelgin
Foundation Stones Istanbul designer Tanju Özelgin generates a residential interior rich in texture and character.
Projeler/Projects: İstanbul
42 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
T
anju Özelgin, T evinde tasarımda karaktere olan ilgisini bir adım öteye taşıyor. Boğaz’da yer alan ve 2013 yılında tamamlanan çok katlı mesken projesi İstanbullu tasarımcının son 20 yıldır geliştirmiş olduğu iç mimari ve endüstriyel tasarım stratejilerini bir araya getiriyor. Özelgin’in tasarlamış olduğu diğer pek çok konut projesinde olduğu gibi, bu projede de amaç tasarımda yerel formlarla yalın modern tarzı bir araya getirerek modern tasarımda karakter yaratabilmek. Bu yaklaşımın önemi, Özelgin’in Türkiye gibi yerel kültür ve modernizmin 20. yüzyılın başından beri mimari ve tasarımda hassas konular olarak ele alındığı bir ülkede, bu iki dünyayı, yani modern ve yereli dengelemekteki başarısından geliyor. Özelgin’in başarısı zevk ve karakterin ideolojik imalara sahip kritik meseleler olarak önemli yer tuttuğu Türkiye kültür haritasında, modern ve yerelin güçlü birlikteliğine odaklanmasından kaynaklanıyor. Özelgin, seçkin müşterileri için tasarlamış olduğu projelerde bu farklı yaklaşımları malzeme ve form üzerinden incelikli bir şekilde bir araya getiriyor.
TANJU ÖZELGİN T EVİ’NDE MODERN VE YEREL FORMLARI İNCELİKLİ BİR ŞEKİLDE BİR ARAYA GETİRİyor. TANJU ÖZELGİN SUBTLY BRINGS TOGETHER MODERN AND LOCAL FORMS IN THE T HOUSE.
T
he T House interior design by Istanbul based Tanju Özelgin explores the designer’s continuing fascination with the nature of character in design. The project completed in 2013 consists of a multi-level private residential interior in Istanbul’s Bosphorus district that combines a number of strategies the designer has used in his 20 years of work in interior and industrial design. The objective as in many of Özelgin’s previous residential interiors is to achieve character in modern design using a fusion of a spare modern style informed by the strong presence of local forms. The importance of this approach has been his success in balancing both of these worlds, the modern and the local, in a country such as Turkey where modernism and Turkish culture have been sensitive subjects in architecture and design since the early 20th century. Today the success of his work has focused on a robust mix of the modern and local in a cultural setting in Turkey where character and design taste are significant issues with ideological implications. Özelgin’s achievement has been his ability to mix these tendencies subtly at the level of material and form for a select group of clients. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 43
Projeler/Projects: İstanbul
NERO İMPALA GRANİT DUVAR YÜZEYLERİNDE KABA BİR ŞEKİLDE UYGULANARAK GÜÇLÜ DOKU ETKİSİ YARATIYOR. ON THE WALLS, THE ROUGH SURFACE OF NERO IMPALA GRANITE CREATES A STRONG SENSE OF TEXTURE.
44 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Özelgin projelerinde tutarlı olarak yerel mekansal organizasyon şemaları ile modern ve yerel motifleri harmanlayarak modern bir dil yaratmaya odaklanıyor. Bunun ötesinde, mekanları sabit ve hareketli mobilyaların oluşturduğu geometriler çevresinde oluşturmak üzere çeşitli mekansal prototipler uyguluyor. Tasarımcı bu mekansal prototiplere malzeme, doku ve form ile karakter oluşturma konusundaki rafine fikirlerini ekleyip, sanat eserleri ve objeleri de tasarıma dahil ederek iç mekanda yoğun bir karakter duygusu oluşturuyor. T Evi’nde Özelgin hem iç mekanda hem de dış mekanda brüt beton ve kaba taşı, cilalı mermer, ahşap ve cam yüzeyler ile beraber kullanarak güçlü bir temel oluşturuyor. Projenin öne çıkan yerel elemanlarından birisi duvarlarda, zeminde ve dış mekanlarda yoğun bir şekilde kullanılan doğal taş. Özellikle evin ana yaşam alanlarında görünürlüğü hayli yüksek taş panellerin kullanılması tasarımın göze çarpan özelliklerinden. Nero İmpala taşı ana yaşam alanı, medya ve kütüphane bölümlerinin duvarlarına dokulu bir yüzeyde yer alan dikey yarıkların oluşturduğu ikincil geometriyle
In his work Özelgin has consistently focused on achieving modernism informed by local ideas of spatial organization and a mix of modern and local design motifs. Furthermore he has used certain spatial archetypes to organize spaces around geometries based on his fusion of free standing and built-in furniture. To this archetypal spatial organization he has added his refined ideas on how to achieve character through materials, textures and forms often using art and objects to create a heightened sense of interior character. In the T House, his design uses this strategy of layering materials and symbols around prototypical spaces. Here there is a combination of rich textures, symbolic forms, man-made and natural patterns within a context of modern design elements and strategies. The spaces that are generated give the environment a forceful, strong character in the context of free flowing space and abundant light. In this way set in the cultural framework of Istanbul in the current period Özelgin’s design includes features that refer to Turkish culture but do so in an interior emphasizing space and light consistent with the basis of modern architecture. It is this balance between the local and the modern that gives this design its impact.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 45
Projeler/Projects: İstanbul
T EVİ’NİN GENİŞ SALONUNDA DOĞAL TAŞLA BİRLİKTE KULLANILAN DERİ VE AHŞAP GİBİ FARKLI MALZEMELER MEKANA SICAKLIK KAZANDIRIYOR. IN THE LIVING ROOM OF THE T HOUSE, VARIOUS MATERIALS LIKE WOOD AND LEATHER ARE COMBINED WITH STONE TO BRING WARMTH TO THE VAST SPACE.
46 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
MASA VE ORTA SEHPALARDA KULLANILAN CİLALI MERMER, DUVAR YÜZEYLERİNDE KULLANILAN KABA GRANİT VE BETON YÜZEYLER İLE DENGELİ BİR ZITLIK OLUŞTURUYOR. POLISHED MARBLE USED ON THE DINING TABLE AND LOW TABLES CREATE A BALANCED CONTRAST WITH THE ROUGH GRANITE AND THE CONCRETE WALL SURFACES.
uygulanmış. Bu gri monolitik taş blokların ham ve doğal karakteri evdeki modern mobilyaların keskin, rafine hatlarıyla karşıtlık oluştururur gibi görünse de, Özelgin’in tasarımlarına gücünü veren, tam da bu pürüzsüzlük ve doku arasındaki zıtlık. T Evi’nin yüzeylerini kaplayan taş paneller, primitif bir jeolojik duygu ortaya koyarak projenin doğal hassasiyetini belirliyor. Bu elemanlar, zeminde kullanılan yine kaba, rustik dokulu geniş rabıta parke kullanımı ile tamamlanıyor. Bu dokuların üzerine, bir katman olarak oturma ünitesi ve kütüphane gibi mobilyaların geometrisi gömülüyor. Bir başka deyişle, taş ve ahşaptan bu doğal yüzeyler üzerlerinde bulunan mobilyayı sarmalıyor. İlginç bir biçimde, bu dokuların arasında en çok göze çarpan mobilyalar da mermer masalar... Duvar yüzeylerini kaplayan kaba gri granit, merdiven ve masalarda kullanılan pürüzsüz mermer yüzeyler ile tamamlanıyor. Özellikle büyük yemek masası ve oturma odasında kullanılan
In the T House Özelgin has created a strong foundation for the interior and sections of the exterior in a combination of surfaces featuring rough stone and raw concrete mixed with polished marble, wood flooring and glass. One of the strong examples of the use of local elements is his widespread use of stone surfaces throughout the project on walls, floors and the exterior areas. Of the most prominent features of the design is the highly visible use of stone wall panels to create natural stone textures in the primary living spaces of the house. This includes the main living room and nearby media room and library where the Nero Impala stone is applied on the walls as a rough surface with incised vertical lines. These rough grey monolithic walls imply a raw, natural character seemingly at odds with the refined crisp lines of the low modernist furniture. But it is in this contrast between the rough and smooth that gives Özelgin’s design its importance. The stone wall panels of the T House present a primitive geological KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 47
Projeler/Projects: İstanbul
orta sehpalar kumlu mermer dokuları ile dikkat çekiyor. Doğal damarlı dokusu ile bu koyu gri mermer yüzeyler dolaşım alanlarını, merdivenleri kaplayarak üst kat galeri zeminine doğru yükseliyor. Bu gri mermer, merdiven holünde geometrik olarak yerleştirilen kare ahşap paneller ve duvarda kullanılan beton yüzeyler ile kombine ediliyor. Özellikli dokuları ile bütün bu yüzeyler pürüzsüzden kabaya, griden kahverengiye farklı doğal tonlarda incelikli bir şekilde bir araya getiriliyor. Güçlü dokularla belirlenen tasarım stratejisi T Evi’ndeki iç mimarinin temelini oluşturuyor. Ahşap ve betonla bir arada kullanılan doğal taşla yaratılan iç mekan kimliğinin altını çizmek üzere sabit ve hareketli mobilya ve sanat eserleri
MEKAN İÇERİSİNE YERLEŞTİRİLEN SABİT VE HAREKETLİ MOBİLYALAR VE SANAT ESERLERİ TASARIMDA GÜÇLÜ BİR KİMLİK DUYGUSU YARATIYOR. STRONG DESIGN IDENTITY IS CREATED WITH A COLLECTION OF BUILT-IN AND FREE STANDING FURNITURE AND ARTWORKS.
48 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Dolaşım alanları ve merdivenleri damarlı dokulu koyu gri mermer yüzeyler kaplıyor. Dark grey marble surfaces with veined patterns are present through the circulation areas.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 49
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
AÇIK BANYO DUVARINI KAPLAYAN TAŞIN DOĞAL DOKUSU YATAK ODASINDA HEYKELSİ BİR ETKİ BIRAKIYOR. THE NATURAL VEINS OF THE STONE USED IN THE OPEN BATHROOM CREATES A SCULPRURAL IMPACT IN THE BEDROOM.
kullanılıyor. Ön planda sembolik ve formel olarak güçlü ögelerin, arka planda ise zengin doku katmanlarının kullanılması tasarımın ayırt edici özelliğini teşkil ediyor. Bütün olarak bakıldığında kültürel sembolizmle yüklü bir ortamda, net bir tasarım karakteri kurgulamak üzerinde odaklanıldığı görülüyor. Böylece T evi, İstanbul’un dinamik kentsel yapısı içerisinde hızla el değiştiren sermayeyle sürekli farklılaşan tasarım, zevk ve fikirler arasında, modernitenin talepleri ile yerel özellikleri dengeleyen stratejileriyle ön plana çıkan projeler arasında yerini alıyor. 50 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
feel that forms the basis of the projects natural sensibility. They are complemented by wide plank wood parquet flooring also of a rough, rustic texture as a design ensemble. On top of these are layers of crisply defined geometries consisting of furniture such as shelving and seating that embedded in these textures. The natural surfaces in stone and wood seem to envelop the furniture on top of them. Interestingly the pieces of furniture that stand out from these textures are the marble tables. The rough grey granite surface of the walls is complemented by the smooth marble surfaces on the tables and in around the staircase flooring. The center dining table and the low table in the living room have visually distinctive grained marble tops. These dark grey marble surfaces with their natural veined patterns are present through these circulation areas continuing onto the upper floor gallery. The dark grey marble is combined with wood wall panels arranged in a square geometry in this staircase wall and the fair fare concrete surfaces on the adjacent gallery wall.
BANYO ZEMİN VE TEZGAHLARINDA NERO ZİMBABWE TAŞI TERCİH EDİLMİŞ. NERO ZIMBABWE STONE IS USED IN THE BATHROOM FLOORS AND COUNTERS.
This mix of surfaces each distinctive in its texture, are subtly aligned based on the range of smooth to rough along natural tones of grey to brown. This design strategy of strong textures establishes the basis of the interior design for the T House. The foundation of stone mixed with wood and concrete creates the strong design identity for the interior that is then highlighted with a collection of in-built and free standing furniture and art works. These establish the distinctiveness of the design as foreground elements with a strong degree of symbolic and formal character combining with a rich formal layer of textures in the background. Overall there is a highly distinctive focus on establishing design character in a setting charged with cultural symbolism. With the rapid changes in wealth constantly transforming the ideas of design, taste and character in Istanbul’s dynamic urban setting projects such as the T House point to strategies that balance the demands of modernity and local features. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 51
Projeler/Projects: Khopoli
The house located In the mountains of Khopoli, India creates a dramatic impact and establishes a direct relation with nature THROUGH the use of local volcanic basalt stone in various forms and techniques.
52 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Akışkan Hindistan’da KhopolI dağlarının yamacına yerleşmiş olan bu ev, volkanik bazalt taşının farklı doku ve teknikler ile kullanılması ile son derece dramatik bir mekansal etki yaratıyor. Yazı-Text: Nİlay Özlü Fotoğraf-Photo: Sebastian Zachariah, Denver, Tanmay, Gauri
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 53
Projeler/Projects: Khopoli
54 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
VOLKANİK BAZALT TAŞI HEM BETONUN İÇİNDE HEM DE YÜZEY KAPLAMA ELEMANI OLARAK KULLANILARAK DRAMATIK BİR ETKİ YARATIYOR. THE VOLCANIC BASALT STONE IS USED BOTH FOR SURFACE CLADDING AND ALSO MIXED WITH CONCRETE TO CREATE A DRAMATIC IMPACT.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 55
Projeler/Projects: Khopoli
M
umbai Mimarlık Akademi’sinden mezun olan Sanjeev Panjabi ve Sangeeta Merchant tarafından 1995 yılında kurulan SPASM Design, mimari yaklaşımlarını “Bir yöntem veya çözüm önermiyoruz... Teori önermiyoruz... Her proje için aynı süreci önermiyoruz.” olarak açıklıyor. Hindistan ve Tanzanya’da ticaret, konut ve karışık kullanımlı projeler üreten ekip, özellikle son yıllarda müstakil ev, lüks villa ve ticari ofis binaları odaklı projeler gerçekleştirdi. SPASM Design insan merkezli tasarımları sayesinde mimarlık ve tasarım alanında TRENDS Excellence Award (2012); IIID Awards en iyi proje ödülü (2000); AR Awards 09 (2009) gibi ödüllere layık görüldü. Ayrıca Forbes India tarafından 2011 yılında en iyi yedi mimarlık firması arasında gösterildi. Yaratıcı ve sade çözümleri ve malzemenin özenli seçimi ve kullanımı ile etkili bir mimari dil yaratan SPASM Design her projenin mutlaka güçlü ve net bir ideoloji ile düşünülmesi gerektiğini ve dürüst bir mimari tasarım yaklaşımı geliştirmenin önemini özellikle vurguluyor. İnşaatı bu sene tamamlanan Khopoli Evi veya mimarların tabiri ile “akışkan taş ev” SPASM ekibinin tasarım yaklaşımını, doğa ve çevre ile
56 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
GİRİŞ HOLÜNE DÖŞENEN BAZALT TAŞI BELİRSİZLİK VE BİTMEMİŞLİK HİSSİ YARATACAK ŞEKİLDE UYGULANMIŞ. THE BASALT CLADDING USED IN THE ENTRANCE FOYER CREATES A FEELING OF AMBIGUITY AND UNFINISHEDNESS.
S
BAZALT TAŞ, EVİN OTURDUĞU KAYALIK ALANA OLDUĞU KADAR EVİN MİMARİ DETAYLARINA DA KARAKTERİNİ VERİYOR. THE BASALT STONE DEFINES THE GEOGRAPHY OF THE SITE AND THE ARCHITECTURAL DETAILS OF THE HOUSE.
anjeev Panjabi and Sangeeta Merchant, both graduates of the Academy of Architecture in Mumbai, founded SPASM design in 1995. The office defines itself as a “practice” and states its ethos as “We do not… promote a method or solution. We do not… theorize. We do not… think the process is in any way similar in every project.” They design commercial, residential and mixed-use projects in India and Tanzania, mainly focusing on luxury villas, single family homes, and commercial office towers since 2000. Their human centered designs received numerous awards such as TRENDS Excellence Award for Architecture and Design (2012); Best Project Award for office interiors by the IIID Awards (2000); AR Awards 09 (2009); and were selected as top 7 architectural practices in India by Forbes India (2011). SPASM’s architectural language reflects innovative yet simple forms, evoking emotions by careful and creative use of materials. They state that every project must reflect a strong, sound ideology and honesty in its architectural design, in the application of materials and in the deployment of technologies. Khopoli House or as it is named by architects “the house cast in liquid stone” perfectly epitomizes SPASM’s design approach with its respectful dialogue with nature and its immediate environment. The house is located on a rocky outcrop at the start of the western highlands of Khopoli, in Maharashtra, India. The area is known for its tropical climate which receives high precipitation in the monsoons and high heat during the summers. Not only has the climate of the site but its immediate natural context change throughout the year due to south-west monsoons which is accepted as an important input for defining the architectural character of the house. Another significant feature of the site is its ‘basalt’ material, the local volcanic black rock of the region. The architects emphasize the significance of this black rock and its role in shaping their design approach, saying: “We chose to build the house as an accretion on this rocky basalt outcrop with the same inherent material transformed. An outgrowth which was made of a mix of water, sand, cement and the granular basalt.” Apparently basalt was not only used in its raw format but also mixed into concrete which was finely honed to face the climatic changes that the site offered. In fact, the local stone has been utilized in many different forms, based on use, wear, grip, texture and color. SPASM Design implemented various cladding techniques to evoke different sensual experiences at different natural or climatic conditions. The architects purposefully play and experiment with stone and investigate the impact of natural material on the human soul. They state that the dark, saturated black matte-ness of the material conjures a cool sense of refuge and calm in the project. Concrete with basalt grains was used as the main construction material of the house that is quite simple in its details. Basalt stone was also used in several forms and formats especially for flooring, cladding, and detailing. The house is composed of two wings connected by a semi-open living room that could be
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 57
Projeler/Projects: Khopoli
kurdukları ilişkiyi çok net biçimde yansıtan bir örnek. Hindistan’ın Maharashtra bölgesinde Khopoli dağlarının yamacındaki kayalar üzerine oturan evin bir özelliği de tropik bir iklim kuşağında yer alması. Bulunduğu bölgenin tropik iklim şartları nedeniyle, özellikle muson yağmurlarına ve yazın yüksek sıcaklığa maruz kalan ve mevsimsel olarak sürekli değişip dönüşen coğrafya, evin mimari karakterini de belirliyor. Arazinin bir başka belirleyici özelliği ise yörenin yerel volkanik taşı olan ‘bazalt’. Bu projeyi en özel kılan özelliklerinden birisi de yoğuna olarak kullanılan yerel bazalt taşı. Mimarlar bu volkanik taşın projedeki önemini ve mimari yaklaşımlarını nasıl etkilediğini şu şekilde dile getiriyor: “Evi, üzerine oturduğu kaya kütlesinin bir devamı, aynı malzemenin dönüşmüş hali olarak tasarladık. Su, kum, çimento ve granül haline getirilmiş bazaltın karışımı ile elde edilen bir doğal büyüme hali...” Projede volkanik bazalt sadece ham hali ile değil, betonarme içinde de kullanılarak araziye ve iklim değişikliklerine uyumlu hale getirildi. Doğal taş kullanım, doku, renk, kavrayış ve yarattığı his gözetilerek farkı form ve tekniklerde uygulandı. SPASM Design, Khopoli Evinde çeşitli kaplama teknikleri kullanarak farkı doğa ve iklim şartlarında 58 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Vaziyet planı / Site plan
EV EĞİMLİ ARAZİYE KADEMELENEREK OTURUYOR. THE HOUSE SITS ON THE SLOPE WITH TERRACED LEVELS.
Zemin Kat Planı / Ground Floor Plan 1- Giriş Fuayesi 2- Toz Tuvalet 3- Mutfak 4- Hizmet Odası 5- Oturma Odası 6- Yemek Alanı 7- Ana Yatak Odası 8- Ana Banyo 9- Banyo Avlusu 10- Yatak Odası 2 PROJENİN ODAĞINDA, İKİ ANA KANADIN ARASINDA TASARLANAN YARI AÇIK YAŞAM ALANI VE TERAS BULUNUYOR. THE SEMI-OPEN LIVING AREA AND THE TERACE IN BETWEEN THE TWO BUILDINGS IS AT THE CORE OF THE PROJECT.
covered up with blinds when necessary. This intermediary space between these two wings is the focal point of the project where the living area opens up into nature through the terrace. The terrace clad in black volcanic stone adopts different colors and textures; and evokes different feelings in response to changing climatic conditions. The sublime vista of the mountains and the valley is framed by the concrete walls and the terrace which is finalized by a pool reflecting the sky. The house, conceived as a refuge trapping the views, the sun, the rain and the air, unites with the cliff edge it stands on. Both the terrace and the pool respond to changing climatic conditions and reflect the surrounding nature on their surfaces. The visual and sensual impact of the basalt surface especially during and after the rain is particularly strong, creating a sense of “liquid stone” that inspires the project’s name. The natural finish of the stone flooring on the entry foyer emphasizes the direct interaction of the house with nature and creates a feeling of ambiguity between the natural and the artificial, finished and unfinished. While the basalt cladding on the terrace and the pool evokes a sense of lightness and airy reflections, the stairs heading to the lower bedroom of the same material conveys heaviness and durability. Architects define this contrast with these words: “Photographs cannot express the sense of weight when one approaches, or the sense of release at the edge of the pool at the far end of the open terrace, the feeling of burrowing deeper enroute, past the stacked stones, to the lower bedroom.” Accumulative impact of cut stone used for the massive stairs, plain and spacious use of cut stone in interior spaces and bathroom areas, and its fine cladding on the terrace and the KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 59
Projeler/Projects: Khopoli
TERASTA KULLANILAN TAŞ FARKLI İKLİM KOŞULLARINDA FARKLI ETKİLER YARATIYOR. STONE CLADDING IN THE TERRACE CREATES DIFFERENT VIEWS IN DIFFERENT CLIMATIC CONDITIONS.
farklı duyumsal deneyimler yaratıyor. Mimarlar, doğal taşı farklı şekillerde ve ölçeklerde uygulayarak, malzemenin insan ruhu ve mekan üzerindeki etkilerini test etme imkanı bulduklarını belirterek, taşın karanlık ve mat yüzeyinin büyüleyici bir şekilde sakinlik ve huzur ortamı yarattığını ifade ediyor. Son derece sade ve basit detaylar ile çözümlenen projenin ana malzemesini granül bazalt ile karılan beton oluşturmakla beraber, bazalt taşı evin farklı mekanlarında farklı formatlarda da yoğun biçimde kullanılmış. Ev, gerektiği zaman panjurlar ile kapatılabilen yarı-açık bir yaşam alanı ile birbirine bağlanan iki ana kanattan oluşuyor. Projenin odak noktasını oluşturan bu yaşam alanı, ev sakinlerinin muhteşem doğayı deneyimleyebildikleri bir terasa ve gökyüzünün bütün ihtişamını ve değişkenliğini yansıtan bir havuza açılıyor. Siyah bazalt taşı ile kaplanmış olan teras, farklı iklim koşullarına göre farklı renk ve doku özelliklerine bürünürken son derece dramatik bir mekânsal etki yaratıyor. Evin betonarme duvarları uçsuz bucaksız manzaraya belirli bir çerçeve çizerken, terasın ucuna yerleşmiş olan bazalt taşı kaplı havuz evin bulunduğu doğal bağlamı estetik bir şekilde yansıtıyor. Khopoli evi, bulunduğu kayalığın ucunda manzarayı, peyzajı, güneşi, yağmuru ve rüzgarı yakalayıp içselleştiren bir sığınak olarak konumlanmış. Hem teras, hem de havuz değişen iklim ve doğa koşullarına cevap vererek, bulunduğu çevre şartlarını yüzeyinde yansıtıyor. Özellikle yağmurdan sonra ıslanarak iyice koyulaşan bazalt taşının terastaki son derece yüksek görsel ve duyumsal etkisi, projenin “akışkan taş” olarak tanımlanmasına neden oluyor. Evin girişinde kullanılan bazalt yer kaplaması ise, yarım bırakılmış etkisi yaratarak doğal ile yapay, bitmiş ile bitmemiş arasında muğlak bir aralık bırakıyor. Teras ve havuzda kullanılan bazalt kaplama, yansıttığı gökyüzünden ilhamla bir hafiflik ve kayganlık hissi yaratırken, bodrum kata inen merdivenlerde kullanılan aynı malzeme, tam aksine sağlamlık ve ağırlık hissi uyandırıyor. Mimari ekip, projede kasten uyguladıkları bu zıtlığı şu sözlerle ifade ediyor: “Fotoğraflar taşın yarattığı ağırlık hissini veya havuzun kenarına gelindiğinde hissedilen ferahlığı, alt kata inerken yığılan taşların arasında duyulan sağlamlığı ifade etmekte yetersiz kalıyor.” Masif merdivende duyulan yığılma etkisi, iç mekan ve banyolarda kesme taş ile yaratılan ferahlık ve teras ile girişte kullanılan ince taş detayının 60 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
MERDİVENDE TAŞIN FARKLI KULLANIMI MEKANDA MASİF VE SAĞLAM BİR ETKİ YARATIYOR. USE OF STONE IN THE STAIRCASE CREATES A MASSIVE AND SOLID IMPACT IN THE SPACE.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 61
Projeler/Projects: Khopoli
PROJEDE AÇIK, YARI-AÇIK VE KAPALI ALANLAR DENGELİ BİR ŞEKİLDE KULLANILMIŞ.
Kesit AA / Section AA
OPEN, SEMI-OPEN AND ENCLOSED SPACES ARE WELL-DISTRIBUTED WITHIN THE PROJECT.
Kesit BB / Section BB
62 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
DOĞAL TAŞ DEĞİŞİK BOYUT VE FORMlarDA KULLANILARAK FARKLI RENK, DOKU VE YÜZEY ETKİLERİ YARATILMIŞ. NATURAL STONE IS USED IN DIFFERENT FORMS AND FORMATS TO ACHIEVE VARIOUS COLOR, TEXTURE AND SURFACEs.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 63
Projeler/Projects: Khopoli
64 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
MİMAR / ARCHITECT: SPASM Design Architects TASARIM EKİBİ / DESIGN TEAM: Sangeeta Merchant, Mansoor Kudalkar, Gauri Satam, Lekha Gupta, Sanjeev Panjabi YER / LOCATION: Khopoli, Maharashtra, India. ARAZİ / SITE AREA: 19,950 m2 ALAN / AREA: 638 m2 YIL / YEAR: 2013 Program / Programme: Housing Malzeme / MaterIals: Bazalt taşı, bazalt granüllü beton / Basalt stone, concrete mixed with basalt granules
getirdiği mekânsal özellik, doğal taşın farklı detay ve uygulamalar ile nasıl farklı mimari ve mekânsal sonuçlar doğurabileceğinin bir kanıtı. Her mekan doğa ile farklı bir etkileşime girerek farklı duygular ve farklı mimari etkiler yaratıyor. Arazinin ana maddesini oluşturan volkanik bazalt taşının projede işlenerek kullanılması yer ile mimari, insan ile doğa, gece ile gündüz, katı ile sıvı, görsel ile dokunsal arasındaki gerilimleri de aşmaya olanak sağlıyor.
entry foyer presents how the same stone can be used in various spaces with different methods and detailing. Each space brings up a different feeling and facilitates multiple sensual interactions with nature. The volcanic stone is used to emphasize and also to overcome the tension between man and nature, architecture and site, day and night, solid and liquid, visual and sensual. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 65
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
Çöldeki kent DesIgnopolIs Alışveriş ve Ticaret Merkezi kentsel tasarım projesi kapsamında, ShahIra Fahmy ArchItects çölün doğa ve iklim şartları ile son yıllarda artan büyük ölçekli yapı bloklarını başarılı bir şekilde buluşturmayı başarıyor.
P
ek çok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi Mısır’da da son yıllarda kentsel alanlara yoğunlaşan nüfus ile birlikte, önce tarihi kentlerin çeperlerinde, daha sonra da şehir dışında uydu kentler ortaya çıkıyor. Bu tip yeni projeler, özellikle kırsal arazinin büyük çaplı yeni yerleşkelerle buluştuğu alanlarda, ortaya çözümlenmesi gereken çeşitli sosyal ve mimari sorular ve sorunlar çıkarıyor. Bu tip uydu-kentlerin geleneksel çevre ile kesişmesi ancak eski ile yeninin, kentsel ile kırsalın, doğal ile yapayın da buluştuğu ara yüzler ile çözümlenebiliyor. Kahire – İskenderiye yolu üzerinde yapılan Designopolis Alışveriş ve Ticaret Merkezi’nin bulunduğu alan bu tip bir yapılaşmaya örnek kabul edilebilir. 2010 yılında tamamlanan proje, çevrede artan konut projelerine yönelik hizmet sunan dekorasyon, iç mimarlık ve tasarım firmalarının bulunduğu bir alışveriş merkezi olarak tasarlanmış. Bonyan Development tarafından finanse edilen projenin amacı “yakın çevrede yaşanan inşaat patlamasının ve çok sayıda yeni ev sahibi olan insanların pazarda yaratmış olduğu tasarım ve 66 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Urban Desert In THE Designopolis planning project, Shahira Fahmy Architects create a well designed intermediary zone connecting the natural and climatic context of the desert with contemporary large scale URBAN development.
E
gypt, similar to many developing countries, has experienced a rapid urban growth, especially in the last couple of decades, during which new developments were established outside the historic city centers. This semi-urban development brought a design challenge especially for the areas where agricultural land meets with large scale construction projects. This area of intersection brings a liminal, undefined zone between the contemporary and the traditional, urban and agricultural, and natural and artificial. Designopolis Commercial & Retail Park located on the Cairo-Alexandria Desert Road is an example for such recent development. It was completed in 2010 and designed as a retail area for interior design and decoration companies. The developer Bonyan Development and Trade explains the function of the project as “to fill the market demand for retail space specialized in the field of design and interiors. The timing of the opening of Designopolis is ideal due to the real estate boom of the previous years, when a great number of people acquired new homes.” Designopolis is located in Sheikh Zayed City
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 67
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
68 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
PROJE DESIGNOPOLIS ALIŞVERİŞ VE TİCARET MERKEZİNİ ÇEVREsi İLE İLİŞKİLENDİRMEYİ HEDEFLİYOR. THE OBJECT OF THE PROJECT IS TO CONNECT AND INTEGRATE DESIGNOPOLIS RETAIL AND COMMERCIAL CENTER WITH THE SURROUNDING CONTEXT .
dekorasyon talebini çok doğru bir zamanlama ile karşılamak” olarak belirtiliyor. Allegria, Westown Partnership gibi büyük ölçekli konut projeleri ile çevrelenen Designopolis, Greg Norman Golf Sahası, Akıllı Köy, Piramid Parkı, Uluslararası İngiliz Okulu ve Alman Okulu gibi eğlence ve eğitim alanlarının da bulunduğu Sheikh Zayed şehrinde yer alıyor. Mısır’ın en büyük iki kentini bağlayan otoyolun üzerinde ve çevresinde ortaya çıkan bu yoğun yapılaşma, beraberinde ticaret ve alışveriş merkezleri kadar kentsel ve kamusal alan ihtiyacını da doğuruyor. Designopolis Alışveriş ve Ticaret Merkezi’nin kentsel tasarımı ve peyzaj düzenlemelerinden sorumlu olan Shahira Fahmy Architects Mısırlı mimar Shahira Fahmy tarafından kuruldu. Mimarlık lisansını 1997 yılında Kahire Üniversitesi’nden, yüksek lisans diplomasını ise 2004 yılında yine aynı üniversiteden alan Shahira Fahmy, 2005 yılında kendi tasarım ve mimarlık ofisini kurdu. Vizyon sahibi ve tasarım odaklı mimarlık, kentsel planlama, iç mekan ve ürün tasarım hizmetleri sunan Shahira Fahmy Architects, sürdürülebilir ve işlevsel olduğu kadar insanların mekanlar, nesneler ve birbirleri ile nasıl etkileşim kurduğunu da göz önünde bulunduran projeler KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 69
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
üretiyor. Projelerinde yeni mekânsal kurgular ile var olan kültür, gelenek, kentsel imge, iklim ve doğa şartları arasında bir denge kurmayı hedefliyor. SFA son on yılda mesleki anlamda büyük bir ilerleme kaydederken, Shahira Fahmy Mısır’ın önde gelen mimarları arasında yerini aldı. Genç mimar, ofisinin başarısını şu sözlerle açıklıyor: “SFA, kentlerden malzemelere kadar her ölçekten fikrin test edildiği bir laboratuvar olarak çalışmaktadır. Projenin her bileşeni ayrıştırılıp, her açıdan tekrar incelenir. Bu rasyonel analiz sonrasında yaratıcılık, insan etkileşimlerini belirli bir vizyon ve fiziksel işlevsellik bazında dengeye oturtmak adına devreye sokulur.” Mimarın kazanmış olduğu son ödüller arasında arcVision International Ödülü (2013); Green Good Design Ödülü; World Architecture Community Ödülü (2010); Katrina Mobilya Tasarım Yarışması Interior Design dergisi - Future Furniture Ödülü (2010); Bibliotheca Alexandrina – Architectural Competition for Young Architects Ödülü (2005); Medina Design Excellence Ödülü, International Juror Ingo Maurer (2000) bulunuyor. Fahmy’nin pek çok mimari projesi New York Times, the Architects’ Journal, the Architectural Review, the Financial Times ve Phaidon gibi saygın yayınlarda yer aldı. 70 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
KONSEPT ÇALIŞMASINDA SHAHIRA FAHMY ARCHITECTS TARAFINDAN ÇEVRE FAKTÖRLERi ANALİZ EDİLDİ. ENVIRONMENTAL FACTORS ARE ANALYZED IN THE CONCEPTUAL DRAWINGS BY SHAHIRA FAHMY ARCHITECTS.
and surrounded with residential areas such as the award-winning residential complex Allegria, Westown Partnership project and several other projects and commercial developments including Greg Norman Golf Course, The Smart Village, Pyramids Park, the British International School and the German School. An increasing number of new projects on the suburban axis connecting the two major cities of Egypt creates a need for commercial and urban spaces. Shahira Fahmy Architects was responsible for the urban design and landscape design of this large scale retail center. Shahira Fahmy, born and raised in Cairo, got her architecture degree at the Faculty of Engineering at Cairo University in 1997 and her master’s degree in Architecture from the same university in 2004. She established her design office in 2005 focusing on visionary, designcentered architecture, urban design, interior and product design. Her office provides design solutions in various scales with an emphasis on sustainable and functional concepts, rethinking the ways in which people interact with spaces, objects, and each other. Her work attempts to create a balance between new spatial concepts and the existing context with an emphasis on culture, tradition, urban morphology, climate and nature. Within the last decade Shahira Fahmy Architects
VAR OLAN YAPILAR VE TARIM ARAZİLERİNİ İLİŞKİLENDİRMEK ADINA IZGARA PLAN TERCİH EDİLMİŞ. a GRID PLAN IS PROPOSED TO CONNECT THE EXISTING STRUCTURES AND THE AGRICULTURAL ZONE.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 71
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
Kahire – İskenderiye yolunun 40. kilometresinde bulunan Designopolis Alışveriş ve Ticaret Merkezi de bölgenin önemli projelerinden birisi. Designopolis, dünyaca ünlü SOM ve yerel mimarlık ekibi Basel Kamel tarafından tasarlanan büyük ölçekli master planın bir parçası olarak ortaya çıkmış. Kahire – İskenderiye yoluna paralel olarak yaklaşık bir kilometre boyunca uzanan Designopolis, Sodic West konut projesine komşu olarak ve bu devasa yerleşkeye hizmet verecek şekilde tasarlanmış. Shahira Fahmy Architects, Sodic West yerleşkesinin içerisinde yer alan bir başka konut projesi olan ‘Algeria The Hill’ konut projesinin tasarımından da sorumlu. Designopolis kentsel tasarım ve peyzaj uygulamalarında, su elemanları ve çöl bitkileri gibi doğal elemanların yanı sıra taş da yoğun olarak kullanılıyor. Projede Emily Brown ismi verilen yerel bir Mısır mermeri, hem uygun fiyatı hem de kolay temin edilebilir oluşu nedeniyle tercih edilmiş. Çöl içerisinde inşa edilen projede, yerel taşın doğal iklim koşullarına dayanıklılığı ve hem renk, hem de doku anlamında çevreye son derece uygun olması da malzeme seçimini etkileyen faktörlerden biri olmuş. Projenin bulunduğu tarım arazilerinin oluşturduğu kırsal çevre, yeni yerleşim yerleri ve büyük ölçekli projeler ile keskin bir farklılığa işaret ediyor. Tarım arazisinin organik dokusu ile çağdaş tasarımların
PEYZAJ ELEMANI OLARAK YEREL KOŞULLARA UYGUNLUĞU AÇISINDAN ÇÖL BİTKİLERİ TERCİH EDİLMİŞ. DESERT PLANTS WELL ADAPTED TO THE LOCAL CONDITIONS ARE USED IN THE PROJECT.
established a reputation in the field and Fahmy is recognized as one of the most celebrated women architects of Egypt. She states that “the SFA studio functions as a laboratory for testing ideas on every scale, from cities to material properties. Every aspect of a project is broken down and examined from all angles. From this rational analysis, creativity arises to bring human interactions into balance with the overall vision and physical functionality.” Her recent awards include: arcVision International Award (2013); Green Good Design Awards; World Architecture Community Awards (2010); Katrina Furniture Competition by Interior Design magazine - Future Furniture (2010); Bibliotheca Alexandrina – Architectural Competition for Young Architects (2005); Medina Design Excellence Award, International Juror Ingo Maurer (2000). Her work has been publicized and cited worldwide, including in the New York Times magazine, the Architects’ Journal, the Architectural Review, and the Financial Times. As a practicing architect and designer involved in architectural theory, she speaks and lectures at various conferences, architectural organizations, and academic institutions. Designopolis Commercial Retail Park is a major development on the 40th kilometer of the Cairo-Alexandria Desert Road. It is designed as a part of a larger development whose master plan is designed by SOM and local architect Basel Kamel. Designopolis occupies an 72 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 73
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
74 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
PROJEDE KULLANILMASI TASARLANAN GÖLGELİK MISIR’DA YAŞANAN POLİTİK GELİŞMELER NEDENİYLE ASKIYA ALINDI. THE CANOPY THAT IS PROPOSED FOR THE PROJECT COULD NOT BE COMPLETED DUE TO THE RECENT POLITICAL DEVELOPMENTS IN EGYPT.
area approximately one kilometer long, parallel to the Cairo Alexandria desert road. The project lies on the periphery of Sodic West development and serves this huge residential compound. Shahira Fahmy was also responsible for the design of Algeria The Hill residential complex that is a part of the Sodic West project. Stone is the major material used in this project together with water elements and landscaping units. A local Egyptian marble, Emily Brown, is used in this project because of its reasonable prices and high availability. As the project is located in the desert, the local stone was chosen due to its appropriate color and texture. The marble provides good resistance to desert conditions as well. The surrounding area around the project consists of informal agricultural land on the outskirts of Cairo that contrasts with the new settlements and buildings. The architect offers a grid system to bring the informal scheme of agricultural land and existing buildings together. Shahira Fahmy states that to enforce the grid concept, the axis of the entrances were placed perpendicularly to the KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 75
Projeler/Projects: Sheikh Zayed City
76 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
keskin sınırlarının ortaya koyduğu mekânsal ve görsel ayrımı aşmak için Shahira Fahmy Architects projede ızgara sistemi kullanmayı uygun bulmuş. Izgara sistemini var olan dokuya entegre etmek adına, girişleri ızgaraya dik olacak ve projede belirlenen düğüm noktalarına doğrudan ulaşacak şekilde yerleştirilmiş. Projede farklı özellikteki tarım arazileri ve doğal elemanlar farklı renk ve doku ile gösterilmiş, ayrıca sadece mimari elemanlar değil, ağaçlar ve bitkiler de tasarıma yön veren etmenler arasına katılmış. Sokak mobilyaları, dış mekan elemanları ve aydınlatma ürünleri de genel ızgara sistemini vurgulayacak şekilde yerleştirilmiş. Peyzaj tasarımında uygun nem toleransı, az su tüketmeleri ve iklim şartlarına uygunluğu nedeniyle yerel çöl bitkileri tercih edilmiş. Özetle, Desinopolis projesi Mısır’da hızla artan uydu-kent yerleşimleri içerisinde iyi tasarlanmış mekanlar ve kaliteli yaşam alanları sunması bakımından diğer pek çok muadilinden farklılaşmayı başarıyor.
LOCAL EGYPTIAN MARBLE EMILY BROWN IS USED IN THE URBAN PLANNING PROJECT. KENTSEL TASARIM PROJESİNDE MISIR’IN YEREL MERMERİ EMILY BROWN TERCİH EDİLDİ.
Mimar / Architect: Shahira Fahmy Architects Yer / Location: Sheikh Zayed City, Mısır / Egypt Yıl / Year: 2010 Alan / Area: Kahire – İskenderiye yoluna paralel 850 metre / 850 meters parallel to Cairo – Alexandria road Program / Programme: Kentsel planlama ve peyzaj tasarımı / Urban planing and landscape design Malzeme / MaterIal: Emily Brown yerel mermer, beton, peyzaj elemanları / Emily Brown local marble, concrete, landscape elements
grid, leading to the main nodes. The feeling of the different types of agricultural land was shown through the different colors and patterns: curves and linear, and heights not only in the architectural manner but also in the urban landscape planning such as the plants and trees. Outdoor elements, furniture, and lighting elements are utilized to emphasize the overall grid and concept. Local desert plants are used for the landscape design due to their environmental friendliness, minimal water consumption and humidity tolerance. Designopolis is a project that offers a high quality environment and well designed spaces connecting the contemporary sub-urban developments in Egypt. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 77
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
78 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Güzelliğin mimarisi
ChampalImaud Centre for the Unknown sağlık ve araştırma merkezi arazisinin yarısını Lizbon halkının kullanımına açarken, yapının heykelsi etkisi, mimarinin sanatsal yönünü ortaya koyuyor.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 79
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
80 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Architecture as Beauty
The sculptural impact of Champalimaud Centre for the Unknown brings out the artistic aspect of architecture while giving half of its usage area back to the citizens of Lisbon to contemplate the nature and to celebrate their history.
T
C
hampalimaud Centre for the Unknown, kanser, beyin ve göz araştırmaları merkezi Portekiz’in Lizbon kentinde, Tagus Nehri’nin Atlantik Okyanusu ile birleştiği çok özel bir alanda inşa edilmiş. Bu bölge 16. yüzyılda büyük denizcilerin ve kaşiflerin denize açıldıkları liman olarak da kent belleğinde önemli bir yer tutmakta. Lizbon’un tarihi ve anıtsal bir bölgesi olan Belem, günümüzde önemli bir kültür ve sanat merkezi olarak yeniden konumlanıyor. Berardo Koleksiyonu Müzesi, Belem Kültür Merkezi, Denizcilik Müzesi, Coach Müzesi, Tasarım ve Dekoratif Sanatlar Müzesi, Popüler Sanatlar Müzesi ve Arkeoloji Müzesi gibi çağdaş kültür ve sanat merkezlerinin yanısıra Ajuda Sarayı, Belem Kulesi, Keşifler Anıtı ve Jeronimos Manastırı gibi tarihi yapılar ve anıtlar aynı bölgede birarada görülebilir. Belem ayrıca tropik bahçeleri, büyük parkları ve su kenarındaki lokasyonu ile Lizbon’un önemli dinlence ve eğlence alanlarından birisidir. Belem bölgesinde Lizbon’un karakteristik kireç taşının hem tarihi anıtlarda hem de çağdaş yapılarda yoğun olarak kullanımı ve dün ile bugün arasında görsel ve mimari bir bağ oluşturur. Champalimaud Merkezi meşhur Hintli mimar, kent plancısı, teorisyen ve aktivist Charles Correa tarafından tasarlanmış. Correa, özellikle savaş sonrası dönemde mimariyi yerel gelenekler ile bağdaştırdığı işleri ile Hindistan’ın önde gelen modern mimarları arasında kabul ediliyor. Mimari tasarımın yanısıra, özellikle düşük-gelirli kimselere yönelik toplu konut tasarımları ve kentsel planlama projeleri ile dikkat çeken Correa’nın önemli projeleri arasında Mahatma Gandhi Anıtı, Sabarmati Ashram, Ahmedabad (1963), Jawahar Kala Kendra, Jaipur (1992),
YEREL LİOZ TAŞI KAPLANMIŞ CEPHELER, İKİ BETONARME KOLON VE ÖNÜNDEKİ SU ELEMANI İNSANLARI KOMPLEKSİN İÇİNE DAVET EDİYOR. LOCAL LIOZ STONE CLADDING, TWO MONOLITHIC COLUMNS, AND THE WATER ELEMENT INVITE PEOPLE INTO THE COMPLEX.
he Champalimaud Centre for the Unknown is located on a spectacular site in Lisbon, Portugal where the Tagus River joins the Atlantic Ocean. This area has a special place in the city’s public memory as the departure point of great navigators for Voyages of Discovery during the 16th century. This part of the city is known as Belem, an important historic and monumental site which was recently named as a cultural center of Lisbon. New cultural centers including The Berardo Collection Museum, Belem Cultural Center, Maritime Museum, Coach Museum, Museum of Design and Decorative Arts, Museum of Popular Art and Archeological Museum are positioned next to historic monuments such as Ajuda Palace, Belem Tower, Discoveries Monument, and Jeronimos Monastery. With its tropical gardens, public parks and its water front location, Belem is a popular recreational area in Lisbon. The famous local limestone of Lisbon is a characteristic
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 81
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
İngiliz Kültür Merkezi, Delhi (1992), McGovern Beyin Araştırmaları Enstitüsü, MIT, Boston (2005) ve Delhi, Mumbai, Ahmedabad ve Bangalore’da çok sayıda konut projesi bulunuyor. Mimar aynı zamanda 19701975 yıllarıarasında tasarlanan 2 milyon kişilik bir şehir projesi olan ‘Navi Mumbai’ Yeni Mumbai’nin de baş tasarımcısı olup, 1985 yılında Başbakan Rajiv Gandhi tarafından Ulusal Kentleşme Komisyonu’nun ilk başkanı olarak atanmıştır. Correa, Chamaplimaud Merkezi’nin bulunduğu alan hakkında güçlü duygular beslediğini ifade ederken, mimarinin fiziksel, sosyal ve tarihi bağlama saygı göstermesi gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Elbette çok özel bir arazimiz var. Vurucu bir güzellikte - ve büyük bir tarihi hatıra. Norbert Schulz özellikle yerin anlamını vurguladığı genius loci kavramı üzerine yazmıştır ve mimarın asıl görevi işte bu esas anlamı bulup çıkarmaktır. Bir yapı sadece üzerinde durduğu toprağa kök salmaz, iklime, teknolojiye, kültüre –ve elbette tutkuya! ve onu kullanan topluma da kök salar. İşte tam da bu yüzden, aynı yapı heryerde veya herhangi biryerde aynı şekilde tekrarlanamaz.” Champalimaud Vakfı için inşa edilmiş bir beyin, göz ve kanser araştırmaları merkezi olan Champalimaud Centre for the Unknown, 50,000 m2 lik kapalı alana yayılmış iki yapı bloğu ve arasında konumlanmış olan kamusal alandan oluşuyor. Doktorlar, hastalar ve araştırmacılar için tasarlanmış olan büyük kütle, cam
82 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
İKİ BİNA CAM BİR KÖPRÜ İLE BAĞLANIYOR. TWO BUILDINGS ARE CONNECTED WITH A GLASS BRIDGE.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 83
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
84 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
CEPHEDEKİ AMORF YIRTIKLAR İÇ MEKAN VE DIŞ MEKAN ARASINDA GÖRSEL VE FİZİKSEL İLETİŞİM SAĞLIYOR. AMORPHOUS FORMS ON THE FAÇADE CREATE A VISUAL AND SPATIAL LINK BETWEEN THE INTERIOR AND EXTERIOR SPACES.
feature for many monuments and used in contemporary buildings as well, suggesting a visual and architectural continuity between the past and the present. The Champalimaud Centre for the Unknown is designed by the famous Indian architect, theorist, urban planner and activist Charles Correa. He is accepted as one of the most important modern architects of India, celebrated for his post-war work in India in which he connects modernism with local traditions. Together with architectural design, he is keen on addressing issues of low-income housing and urban planning. He is the designer of several significant projects including the Mahatma Gandhi Memorial at the Sabarmati Ashram in Ahmedabad (1963), the Jawahar Kala Kendra in Jaipur (1992), British Council in Delhi (1992), the McGovern Institute for Brain Research at MIT, Boston (2005) and numerous housing projects and townships in Delhi, Mumbai, Ahmedabad, and Bangalore. He is the Chief Architect of ‘Navi Mumbai’ (1970-75), an urban planning project for a new city of 2 million people and was appointed as the first Chairman of the National KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 85
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
DENİZE BAKAN AMFİTİYATRO LİZBON HALKININ KULLANIMI İÇİN TASARLANMIŞ. THE AMPHITHEATRE FACING THE WATER IS DESIGNED FOR PUBLIC USE.
Commission on Urbanization by Prime Minister Rajiv Gandhi in 1985. Correa says that he has strong feelings for the site of Champalimaud Centre and his architecture well-respects the physical, social, and historical context: “Of course we have a very special site. One of astonishing Beauty – and great historic Memory. Norbert Schulz has written eloquently about what he calls the genius loci, the essential meaning of a site – and Architecture’s unique responsibility to express, to release, that meaning. For a building is rooted in the soil on which it stands, in the climate, in the technology, in the culture – and the aspirations! - of the society that uses it. This is why the same building cannot be repeated anywhere and everywhere in the world.” The Champalimaud Centre for the Unknown is built for the Champalimaud Foundation and consists of an translational centre for brain, eye-sight and cancer research. The complex covers a built-up area of 50,000 m2 and is composed of two building blocks and a public area in between. The largest volume which houses the 86 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 87
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
bir köprü ile konferans merkezi, oditoryum, restoran ve vakıf ofislerinin bulunduğu daha küçük yapıya bağlanmıyor. Ayrıca arazinin suya yöneldiği noktada Lizbon halkının kullanımına sunulmuş, konserler, konferanslar ve tartışmaların yapıldığı açık bir anfitiyatro konumlandırılıyor. Bu büyük ölçekli yapı grubu kamusal ve özel alanları anıtsal mimarisinde buluşturuyor. Aynı zamanda proje dahilinde arazinin yarıdan fazlasının kentin tarihini anmak ve doğal güzelliklerinden faydalanmak üzere Lizbon halkının kullanımına açıldığının altı çiziliyor. Bu tip kamusal kullanımın yanısıra, özenle tasarlanmış iç bahçeler, avlular ve teraslar hastalar ve araştırmacılar için huzurlu bir ortam sunuyor. Charles Correa binanın üstlenmiş olduğu fonksiyonun altını şu sözlerle çizmektedir: “Bu projenin en gurur duyduğum özelliği bir Modern Sanat Müzesi olmamasıdır. Aksine, merkez tıp ve bilimin ulaşmış olduğu son mertebeyi kullanarak gerçek insanların, kanser, körlük veya beyin hasarı gibi gerçek dertlerine çareler üretiyor. Ve bu en son teknoloji gerektiren aktivitelerin arasında bir parça mimari yaratmaya çalıştık. Heykel olarak mimari. Güzellik olarak mimari. Terapi olarak güzellik...” Projenin en başarılı yönlerinden biri Lizbon halkı için kamusal alan önermesi ve bilim adamlarının özel alanları ile halka açık plazayı yetkin bir şekilde buluşturması. Nehir kıyısında tasarlanan yürüyüş yolu, insanları deniz ve nehrin buluştuğu noktaya
88 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
DENİZE AÇILAN MUHTEŞEM MANZARA BETONARME KOLONLAR VE SU ÖĞESİ İLE ÇERÇEVELENMİŞ. THE SUBLIME VISTA IS FRAMED WITH CONCRETE COLUMNS AND A REFLECTIVE POOL.
MİMAR / ARCHITECT: Charles Correa Associates YER / LOCATION: Lizbon, Portekiz / Lisbon, Portugal YIL / YEAR: 2010 PROGRAM / PROGRAMME: Beyin, göz ve kanser araştırmaları merkezi, anfitiyatro, meydan / Centre for brain, eye-sight and cancer research, amphitheatre, public square MALZEMELER / MATERIALS: Beton, çelik, cam, Lioz taşı / Concrete, steel, glass, Lioz stone ALAN / AREA: 50,000 m2 TASARIM EKİBİ / DESIGN TEAM: Charles Correa, Sachin Agshikar, Manas Vanwari, Dhaval Malesha
main facilities for the doctors, the patients, and the researchers is connected to the smaller volume with a glass bridge which accommodates the conference centre, the auditorium, restaurant, and the offices of the Champalimaud Foundation. There is an openair amphitheatre, facing the water, available to the citizens of Lisbon for concerts, scientific lectures and discussions. This large complex integrates private and public functions in its monumental architecture, and the architect proudly states that more than half the site has been given back to the citizens of Lisbon to celebrate their history. Inner gardens, courtyards, and terraces at various levels offer a peaceful environment for the researchers and the patients. Charles Correa underlines the particular function of the building with these words: “What makes me most proud about this project is that it is NOT a Museum of Modern Art. On the contrary, it uses the highest levels of contemporary science and medicine to help people grappling with real problems; cancer, brain damage, going blind. And to house these cuttingedge activities, we tried to create a piece of architecture.
ARAŞTIRMACILARIN VE DOKTORLARIN HİZMETİNE SUNULAN İÇ BAHÇE SAKİN VE HUZURLU BİR ORTAM SUNUYOR. THE INNER GARDENS FOR THE DOCTORS AND THE RESEARCHERS OFFER A PEACEFUL ENVIRONMENT.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 89
Projeler/Projects: Lizbon / Lisbon
Giriş Kat Planı Entrance Level Plan 1- Resepsiyon 2- Bekleme 3- Tedavi 4- Doktorlar 5- Vivaryum 6- Yönetim 7- Kütüphane 8- Gömülü Bahçe 9- Enfüzyon Bahçesi 10- Ambulans Girişi 11- Servis alanı 12- Oditoryum Fuayesi 13- Restoran 14- Mutfak 15- Sergi Alanı 16- Anfitiyatro 17- Bar 18- Meydan 19- Bodruma iniş
doğru davet ederken, iki yapı kütlesi arasında kalan plaza ise anfitiyatronun konumlanması ile kamusal bir alan olarak hizmet veriyor. İki dev betonarme kolon ile işaretlenen ve yapay bir su elemanı ile bitirilen bu kamusal alan, kullanıcılarına muhteşem manzarayı izleme imkanı sunuyor. Bina yüzeyindeki amorf yırtıklar plastik bir etki yaratırken iç mekan ve dış mekan arasında görsel ve duyumsal bir bağlantı sağlıyor. Projede tercih edilen yerel kireçtaşı, mimarın yerel bağlama olan duyarlılığını yansıtırken tarihi ve çağdaş yapılar arasında bir dil birliği de sağlıyor. Yerel ‘Lioz’ taşı heykelsi bir etki yaratacak şekilde projede son derece detaylı ve dikkatli bir şekilde uygulandı. Bölgeye karakterini veren yerel taşın Berardo Koleksiyonu Müzesi ve Belem Kültür Merkezi gibi diğer büyük ölçekli ve çağdaş yapılarda kullanılması mimari bir manifesto olarak kabul edilebilir. Ancak Lioz taşının daha masif, köşeli ve ağır bir şekilde kullanıldığı diğer örneklerle karşılaştırıldığında Chamaplimaud merkezinin heykelsi ve akıcı formaları farklı bir mimari dil öneriyor. Projenin akıcı ve plastik formları doğal taşın özenli kullanımı ile dengeleniyor. Bu proje asıl olarak yörenin tarihinin ve Lizbon’un doğal güzelliklerinin vurgulandığı ve kamuya açıldığı mimari bir manifesto olarak kabul edilebilir. 90 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Architecture as Sculpture. Architecture as Beauty. Beauty as therapy.” The most significant aspect of the project is its focus on providing public spaces for the citizens, where the public domain of the plaza functions together with the private areas of the scientists. The public promenade along the river front invites people towards the platform where the river and the sea meet. The space between two buildings functions as public space and ends up with the amphitheatre and the water element. The sublime vista of the landscape perceived from the platform is emphasized by two monolithic concrete columns. Large openings with amorphous forms on the façade create a plastic impact and offer a visual and sensual connection between the interior and the exterior spaces. The careful use of local limestone underlines the architect’s respect for local materials and integrates building to the architectural and historic context where it belongs. Local ‘Lioz stone’ was chosen and carefully implemented to create a smooth and sculpture-like impact. The use of this local limestone in contemporary architecture is a visual manifestation which is also adopted by several other buildings on the same site including Berardo Collection Museum and Belem Cultural Center. However compared to their massive and orthogonal architecture, the plastic and sculpture-like forms of the Chamaplimaud Centre for the Unknown reflect a different architectural language where the use of natural stone stabilizes the airy forms and balances the plastic impact of the building. It is an architectural manifestation for celebrating the spectacular history, site, and nature of Lisbon.
Üst Kat Planı / Upper Level Plan 4- Doktorlar 20- Laboratuarlar 21- Genişleme alanı 22- Toplantı Salonları 23- Üst Pergola 24- Cam Köprü 25- Vakıf Ofisleri 26- Teras Bahçe 27- Çatı Katı
Kesit AA / Section AA
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 91
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
92 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Yalın formlar Tomas GhIsellInI ArchItects, yarışma ödüllü The Secret Garden ile traverten kaplı rasyonel formlar tasarlarken, batının park-mezarlık kavramını da tartışmaya açıyor. Fotoğraf-Photo: Tomas GhIsellInI
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 93
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
2
002 yılında İtalya’nın Ferrara Üniversitesi’nden mezun olan Tomas Ghisellini, 2009 yılında kendi adını taşıyan mimarlık ofisi Tomas Ghisellini Architects’i yine Ferrara’da kurdu. Yapı ve kent ölçeğinde tasarım hizmeti veren mimarlar sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım, malzeme kullanımı ve çevre dostu teknolojiler hakkında araştırmalar yapıyor. Mezun olduğu üniversitede kent ve peyzaj tasarımı üzerine dersler veren Tomas Ghisellini’nin öne çıkan işleri arasında New Primary School Complex, Cenate Sotto, İtalya (yarışma birincisi, 2011), Ferrara, İtalya’da tarihi G Evi yenileme ve genişletme çalışması (yarışma birincisi, 2012) ve uygulama aşamasında olan Village P Entegre Konutları, Bolonya, İtalya (yarışma birincisi, 2015) yer alıyor. Tomas Ghisellini Architects’in mimari projeleri ülkenin orta ve güney kesimlerinde inşa edilen diğer uygulamalardan ayrılarak, haliyle İsviçreli-İtalyan mimarların tasarımlarını anımsatıyor. Kentsel gereksinimler, fiziksel çevre ve kullanıcı ihtiyaçları odağında şekillenen tasarımlar rasyonel formlara sahip. Mimari malzemeyi teşhir etme konusunda hünerli olan mimarlar peyzaj-açık ortak alan kavramları üzerine de eğiliyorlar. The Secret Garden projesi Tavazzano con Villavesco Belediyesinin kentteki tarihi mezarlığın genişletilmesi amacıyla duyurduğu yarışma için tasarlandı. Nisan 2008’de birinciliğe layık görülen tasarımın inşaatı Mayıs 2012’de tamamlandı. Kurgu olarak geleneksel Latin mezarlıklarına bağlı, yerel anıtsallık bağlamında baskın olan tasarım, açık alan kurgusuyla Hıristiyan toplumlardaki gelişmiş mezarlık mimarisini yeniden düşlüyor. Projenin uygulandığı Tavazzano con Villavesco,
Eskiz / Sketch PROJEDE ÖZEL ŞAPELLERİN İÇ VE DIŞ MEKANLARI İLE GÖMÜ ODALARININ DIŞ DUVARLARI TRAVERTEN TAŞI İLE KAPLANDI. THE INTERIOR AND EXTERIOR WALLS OF THE PRIVATE CHAPELS AND EXTERIOR WALLS OF COLUMBARIA BURIALS ARE CLAD IN TRAVERTINE.
94 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
SPARE SPACE
With their award winning Secret Garden Project, Tomas Ghisellini Architects ADVANCES the Western concept of a park-cemetery using travertine to design rational forms.
A
fter graduating from University of Ferrara in 2002, Tomas Ghisellini established his own architectural firm in 2009 again in Ferrara. The architects of the office focus on issues of sustainability, ecological design, material use, and green technologies both in architectural and urban scales. Tomas Ghisellini teaches at the univerity he graduated and offers courses on urban design and landscape design. His most significant works are: competition winner New Primary School Complex, Cenate Sotto, Italy, 2011; the competition winner House G (Renewal and expansion of a residential building in the historic center of Ferrara), Italy, 2012; and another competition winner design Village P Integrated Housing, Bologna, Italy to be completed in 2015. Their designs reflect the works of modern Swiss-Italian architects. Their designs are shaped by urban needs, environmental conditions, and user needs. The architects gifted in expressing architectural materials focus on landscape architecture and open common spaces. The Secret Garden designed for the competition announced by Tavazzano con Villavesco Municipality, as an extension to the existing historic cemetery in the town. The projects won the first prize in April 2008 and completed in May 2012. The design actively builds the atmosphere of a park-cemetery, where all the individualistic exaggerations, typically connected to traditional Latin models, are replaced by a widespread, gentle, someway “domestic” monumentality. Tavazzano con Villavesco located about 35km southeast of Milan has a population of five thousand. The existing historic cemetery is located in the northern part of the city center, among agricultural fields. The travertine stone used in numerous Mediterranean cities for ages now is experienced newly in this parkcemetery. Together with their rational approach towards landscape and urban design, the architects also considered the future needs of the cemetery and its energy consumption. The extension project of Tavazzano con Villavesco Municipality Cemetery consists of a long, linear three units (Columbaria burials), five individual family chapels with roof windows open to the east and a semi open prayer hall in an almost square lot. The roof structures of the Columbaria burials and KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 95
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
YERLEŞİM DÜZENİ MERKEZDEKİ DUA ODASI, LİNEER FORMLU GÖMÜ ODALARI VE BEŞ ADET ÖZEL ŞAPELDEN OLUŞUYOR. THE ARCHITECTURAL PROGRAM CONSISTS OF THE PRAYER HALL IN THE CENTRE, LINEAR COLUMBARIA BURIALS AND FIVE PRIVATE CHAPELS.
Vaziyet planı/Site plan 1- Giriş / Entrance 2- Dua mekanı / Prayer hall 3- Columbaria gömü odaları Columbaria burials 4- Özel şapeller / Private chapels
Milano’nun 35 km. güneydoğusunda bulunan 5 bin nüfuslu bir kent. Belediye mezarlığı ise şehrin hemen dışında, kuzeyde, tarım arazilerinin ortasında bulunuyor. Birçok akdeniz kentinde çağlar boyu kullanılmış traverten taşı bu kez, günümüz toplumlarında nadir olarak üzerinde durulan bir tipolojide, mezarlık mimarlığında kullanılıyor. Mimari ve peyzaj tasarımında rasyonel tutum sergileyen mimarlar, yapının gelecekteki kullanımı ve enerji tüketimini de düşünerek yenilikçi atılımlarda bulunmuş. Tavazzano con Villavesco Belediye Mezarlığı genişletme projesi kareye yakın bir arsaya oldukça uzun, lineer üç yapı (Columbaria gömü odaları), çatıdaki pencereleri doğuya açılan beş adet tekil aile şapeli ve yarı açık bir dua mekanının yerleştirilmesinden ibaret. Gerek gömü odaları gerekse dua mekanının örtüsü çıkma yaparak yapı çevrelerinde gölgelik mekanlar yaratıyor. Beton kolonlarla desteklenen üst örtüler, mekanı kötü hava koşullarında dış ortam şartlarından korumuş oluyor. Mezarlık girişindeki aks dua odasına açılırken, diğer gömü odaları ve aile şapelleri nispeten dağınık bir dizilimde ele alınıyor. Dağınık denilebilecek bu dizilim öte taraftan, yaratılan mikroçevre içinde gezinirken farklı perspektiflerin deneyimlenmesine sebep oluyor. Birimlerin kendi aralarında oluşturdukları farklı büyüklüklerdeki açık alanlarda ise yine farklı büyüklükteki tören grupları ağırlanacak. Projede, Columbaria gömü odalarının duvarları traverten ile kaplanırken, tavan ve üst örtüyü destekleyen sütunlar brüt betondan inşa edildi. Özel şapellerin iç ve dış mekana bakan duvarları yine travertenle kaplanırken, alan içindeki yaya yolları için bir diğer doğal malzeme 96 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
the prayer hall creates shaded areas around the volumes. These extensions supported by concrete columns also protect the space from severe weather conditions. The route from the entrance opens to the prayer hall; the other units such as the burials and the family chapels are placed slightly off-the-axis. This placement could be accepted as ‘indiscriminate’; on the other hand lets visitors perceive different perspectives while walking in this micro-environment. The open spaces of various sizes among the units are designed to hold groups of different numbers. The walls belonging to the Columbaria burials are clad in travertine stone while the ceiling and the columns support the reinforced concrete roof. The interior and exterior walls of the family chapels also clad in travertine stone with another natural material Beola stone was chosen for the pathways in the garden. Exposed concrete, brick, and natural stone are extensively used for the project that offers sustainable solutions for ventilation and climate control. The stereometric architectural blocks collect rain water for irrigation, cleaning, and maintenance purposes. Special lighting with low energy consumption was also designed for the project.
ÜST ÖRTÜNÜN GENİŞLEMESİYLE GÖLGELİ AÇIK ALANLAR OLUŞUYOR. THE EXTENDED ROOF STRUCTURE ENABLES SHADED AREAS IN OPEN SPACES.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 97
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
PROJEDE BİR BAŞKA DOĞAL TAŞ OLAN BEOLA TAŞI ZEMİN KAPLAMASINDA TERCİH EDİLDİ. ALL THE FOOTPATH SURFACES ARE CLAD IN BEOLA STONE.
98 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
olan Beola taşı tercih edildi. Proje genelinde brüt beton, tuğla ve doğal taş malzeme yoğun bir şekilde uygulanırken, kullanılan taş malzeme ile havalandırma ve iklimlendirme gibi konulara doğal, sürdürülebilir çözümler getiriliyor. Proje için tasarlanan tesisat sisteminde, yağmur suyu bahçe sulama, cenaze aracı yıkama, zemin temizliği gibi işlerde kulanılmak üzere depolarda biriktiriliyor. Yapı için özel olarak düşük enerji tüketimine sahip bir de aydınlatma sistemi tasarlandı. Açık alan kurgusunun mimari ile birlikte ele alındığı The Secret Garden için tasarlanan yarı geçirgen tuğla duvarlar, duvarların ötesinde yer alan Lodi’nin kırsal peyzajını içeri taşıyor. Hava ve ışık geçişine imkan veren duvarlar arkadlı çatı örtüsünde olduğu gibi mekana derinlik ve zenginlik katıyor. Öte yandan mekanı çepeçevre saran duvarlar, binaların insan ölçeğine yaklaşmasını sağlıyor. Projede beton, taş ve tuğla adım adım birlikte kullanılırken, bu üç malzeme her defasında birbirini görsel olarak deşifre ediyor.The Secret Garden projesinde yılın her ayı çiçek açabilen çeşitli bitkiler kullanılarak dört mevsim çeşitli kokuların ve böcek seslerinin etrafa yayılması sağlanmış. Üst örtü kurgusu ve şeffaf mezarlık duvarı sayesinde, mevcut yapılaşma olduğundan daha da az yoğunlukta algılanıyor. Park-mezarlık mimarisi üzerine uygulanan öncül örnekler arasında The Brion Cemetery (Brion Ailesi Mezarlığı), San Vito d’Altivole,
1
2
The porous garden walls designed for the Secret Garden focus on the open space design and welcomes the rural landscape of Lodi seen behind these walls. These walls, together with the arcaded roof, transmit the air and daylight and also create a feeling of deepness and richness to the space. The garden walls surrounding the cemetery create a visual and spatial link between human scale and the scale of the building blocks. Concrete, stone, and brick used together in the project visually emphasize each other. Hardy plant species, all native or naturalized, are specially selected to ensure the cemetery the color of at least one flowering plant for each month of the year. Thus, smelling different flowers and hearing various kinds of insects would be possible all through the year. Thanks to the extended roof construction and porous garden walls, The Secret Garden is perceived less densely. The Brion Cemetery in San Vito d’Altivole, Treviso, Italy (1978) is the pioneering example of park-cemetery architecture. The project commissioned by the Brion Family and designed by Carlo Scarpa is simply composed of an open space surrounded by a sloped concrete wall and two entrances. This open space includes a pool, planted platforms, two enclosed burial rooms, a small chapel, and a private meditation/ viewing pavilion. This project is Carlo Scarpa’s last design (d. 1978) where exposed concrete is used both in interior and exterior spaces. In this project Scarpa used leveling as a particular architectural language.
3
1- Columbaria gömü odaları, giriş cephesi ve plan Columbaria burials, main elevation and plan 2- Columbaria gömü odaları, yan cephe ve kesit Columbaria burials, side elevation and section 3- Özel şapeller, giriş cephesi ve kesit Private chapels, main elevation and section
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 99
Projeler/Projects: Tavazzano con Villavesco
THE SECRET GARDEN PROJESİ DOĞAL TAŞ, BRÜT BETON VE TUĞLANIN BİRLİKTE KULLANILDIĞI BİR UYGULAMA. THE SECRET GARDEN IS AN EXPERIMENT IN COMBINING NATURAL STONE, BARE CONCRETE AND BRICK IN A MEANINGFUL WAY.
100 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Treviso, İtalya (1978) projesini göstermek mümkün. Brion Ailesi tarafından Carlo Scarpa’ya tasarlattırılan proje iki girişi bulunan, etrafını çepeçevre saran eğimli bir duvarın tanımladığı açık alandan ibaret. Açık alan içinde havuz, bitkilendirilmiş platformlar, kapalı iki gömü odası, şapel ile meditasyon/manzara izleme amaçlı inşa edilen pavyon bulunuyor. Kot farkını mimari dilin bir parçasına dönüştüren, brüt betonun iç ve dış mekanda teşhir edildiği proje Carlo Scarpa’nın ölümünden hemen önce tamamladığı son projesi olma özelliğine de sahip. The Secret Garden, bir diğer park-mezarlık uygulaması, Nicoletta Oddera tarafından tasarlanan Gozzano Mezarlık Eklentisi, Novara, İtalya (2007) projesinde olduğu gibi fiziksel ve duygusal gereksinimlere mekan, ölçek, doku, koku ve renk bağlamlarında cevap vererek, üzerine gittiği yalınlığın duyusal zevklere dönüştüğü; yeşil alan kalitesi, açık mekanlarının kurgusu, kullanılan kaplama malzemeleri ile mimari ve peyzajın birlikte yaşadığı yenilikçi bir yaklaşıma örnek teşkil ediyor.
MEZARLIĞI ÇEVRELEYEN BAHÇE DUVARLARI GÖZENEKLİ YAPISIYLA HAVA VE IŞIK GEÇİŞİNİ SAĞLIYOR. THE HOLES IN THE GARDEN WALLS ALLOW LIGHT AND AIR TO FLOW THROUGH.
Another park-cemetery project, Gozzano Cemetery Extention, Novara, Italy (2007) designed by Nicoletta Oddera has a similar design approach with the Secret Garden. This project also uses space, scale, texture, scent, and color to respond to the physical and emotional needs of its users and transforms simplicity into sensual feeling. The Secret Garden’s innovative design includes diverse green areas and attractive open spaces where the landscape design and architecture join thanks to the natural stones used for the cladding.
MİMAR / ARCHITECT: Tomas Ghisellini Architects YER / LOCATION: Tavazzano con Villavesco, Lodi, İtalya / Italy YIL / YEAR: 2012 PROGRAM / PROGRAMME: Columbaria defin odaları, özel aile şapelleri, yaya yolları düzenlemesi / Columbaria burials, private family chapels, pedestrian paths coverage MALZEMELER / MATERIALS: Traverten, Beola taşı, beton, tuğla / Travertine, Beola stone, concrete, brick ALAN / AREA: 1175 m2 TASARIM EKİBİ / DESIGN TEAM: Tomas Ghisellini, Cristina Haumann, Michele Marchi, Alice Marzola KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 101
Projeler/Projects: Istanbul
102 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
Uyumlu zıtlıklar
Mark PerovIC ArchItects tarafından tasarlanan ev projesinde çağdaş mimarlık yaklaşımı geleneksel malzeme ve yöntemler ile birlikte uygulanıyor. Yazı-Text: Nilay Özlü Fotoğraf-Photo: MIran KambIc
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 103
Projeler/Projects: Silba Adası / Silba Island
S
lovenya mimarisi hem Avusturya mimari geleneği, hem de geleneksel Balkan mimari pratikleri ile olan organik bağları ile köklü bir kurum olarak kabul edilir. 20. yüzyıl başında Jože Plenik ile altın çağını yaşayan bu mimari, 1960’lı ve 70’li yıllarda soğuk savaşın da etkisiyle politik bir araç olarak tekrar ön plana çıkmış, günümüzde ise dünya mimarlık gündeminde yeniden boy göstermeye başlamıştır. Soğuk savaş sonrası geçiş döneminde ülkenin boy gösteren sosyal ve ekonomik sorunları, mimarinin yeniden toplumsal bir mesele olarak ön plana çıkmasına neden oldu. İlginç bir şekilde, bu tip ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlar Slovenyalı genç mimarları için bir ilham kaynağı haline gelerek, pazar taleplerinin ötesinde mimari çözümler üretmelerine sebep oldu. Slovenya’nın önde gelen genç mimarlık ofislerinden biri olan Mark Perovi Architects 1997 yılında Matija Bevk ve Vasa J. Perovi tarafından kuruldu ve akabinde çeşitli ulusal ve uluslararası ödüllere layık görüldü, projeleri Slovenya dışında sergilere davet edildi ve çeşitli tasarım ve mimarlık dergi ve kitaplarında boy gösterdiler. Mark Perovi Architects özellikle konut ve ev tasarımları ile çeşitli bayındırlık projeleri ile adından söz ettiriyor. Önemli projeleri arasında Brdo Kongre Merkezi, Kranj (2007); Ob Rinži İlkokulu, Koevje (2002); Matematik Fakültesi, Ljubljana (2006); KSEVT Avrupa uzak Teknolojileri Kültür Merkezi, Vitanje (2009); ve Modern Sanat Müzesi Yenilemesi, Ljubljana (2009); İslam Kültür Merkezi, Ljubljana (2011); ve Helsinki Merkez Kütüphanesi (2012) yer alıyor. Weekend House TV, Hırvatistan’a bağlı 15 kilometrekare alana ve 300 104 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
WEEKEND HOUSE TV PROJESİNDE VAR OLAN ESKİ EVİN YANINA ÇAĞDAŞ BİR KANAT EKLENDİ. IN THE WEEKEND HOUSE TV PROJECT, A NEW WING IS ADDED TO THE EXISTING STRUCTURE.
Harmonious Contrasts This small scale resıdentıal PROJECT designed by Mark PerovIC Architects brings together traditional methods WITH contemporary architecture.
A
rchitecture in Slovenia is a deep-rooted institution and has organic links with more formal Austrian architectural tradition and traditional Balkan building practices. Following its golden age during the time of Jože Plenik in the early 20th century; and later its significance as a social and political tool during the late sixties and seventies, Slovenian architecture is today fourishing and establishing its place on the world architectural map. Following the transition period when the country suffered social and economical problems, Slovenian architecture became once again a social issue, re-establishing its presence in public sphere. Interestingly, these economic, social and urban problems stimulated young Slovenian architects and inspired them to go beyond market
YENİ EKİN TERAS ÇATISI YAPININ MODERN KARAKTERİNİ VURGULUYOR. THE FLAT TERRACE OF THE CONTEMPORARY WING EMPHASIZES ITS MODERN CHARACTER.
kişilik bir nüfusa sahip Silba adası üzerine inşa edilmiş küçük ölçekli bir ev projesi. Adriyatik Denizi üzerinde yer alan bu ufak ada, yumuşak iklimi, güzel doğası, çok sayıda plaj ve mağaraları ile popüler bir turist destinasyonu. Tamamen yaya bölgesi olan adada, motorlu araç trafiğine izin verilmiyor. Mark Perovi Architects tarafından uygulanan ev, denize iki dakika yürüyüş mesafesinde çamlar ile çevrili tepelik bir arazi üzerinde yer alıyor. Slovenyalı bir ailenin sayfiye evi olarak tasarlanan projede, var olan bina restore edilerek, yanına yeni bir ek kanat yapılmış. Zengin bir deniz tüccarının evi olarak inşa edilmiş olan yapı, Sloven aile tarafından satın alındığında yaklaşık 20 yıldır terk edilmiş ve harap olmuş vaziyetteydi. Evin bulunduğu doğal ve mimari bağlam kadar, bulunduğu lokasyonun da tasarım kriterlerini belirlediği projede, arazinin etrafını çeviren kalın harçsız taş duvar tasarımda önemli bir rol üstleniyor. Son yıllarda artan sayıda proje, eski yapıların yenilenerek yanına çağdaş ek binaların eklenmesi sorunsalı ile yüzleşiyor. Weekend House TV projesinde mimarlar var olan yapıyı tamamen temizlemek, yenilemek ve geleneksel yöntemler ve malzemeler ile yeniden inşa etmek suretiyle ihya ederken, orijinal planın dışına çıkmamaya özen göstermişler. Plana eklenen tek şey var olan yapıda bulunmayan banyo hacmi olmuş. Yapının yenilenmesinde eski binada var olan yerel taşın kullanılmasına özen gösterildi. Silba adasında bulunan bu yerel taş, geleneksel yöntemlere sadık kalınarak kaba bir şekilde uygulandı. Projede görülen yerel teknik ve malzemelere olan duyarlılık ve minimum müdahale ile yapıyı yenileme yönelimi, mimarlık ofisinin var KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 105
Projeler/Projects: Silba Adası / Silba Island
106 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
olan doğal ve mimari bağlama olan duyarlılığını ve genel tasarım anlayışını da yansıtıyor. Weekend House TV projesinin asıl olarak yüzleştiği tasarım sorunsalı ise yeni kanatın eski yapı yanına nasıl ve ne şekilde iliştirileceği konusu olmuş. Mark Perovi Architects var olan geleneksel mimariyi taklit etmek yerine, yerel mimari ile uyumlu ancak morfolojik ve teknolojik olarak çağdaş bir ek yapı yapmayı tercih ediyorlar. Açıkçası, son yıllarda özellikle orta ve küçük ölçekli konut projelerinde yerel malzemenin modern inşaat teknikleri ile kullanıldığı örneklere giderek daha sık rastlıyoruz. Çağdaş Akdeniz mimarisinde yükselen bir trend olarak göze çarpan bu tip uygulamaların Türkiye’deki ilk uygulayıcılarından biriyse “geleneğe eklemlenmek” felsefesini tasarımlarına yansıtan Cengiz Bektaş. Türkiye’de pek çok tanınmış mimar Bektaş’ın açtığı yoldan yürüyerek yerel malzemeleri, özellikle de doğal taşı betonarme ile birlikte, kent dışı arazilerde kullanmayı tercih ediyor. Bunların arasında en bilinen örnekler arasında Turgut Cansever’in Demir Evler (1992) projesi, Han Tümertekin’in B2 Evi (2001) ve Nevzat Sayın’ın Dikili’de tasarlamış olduğu bir dizi proje (1998) sayılabilir. 2010 Venedik Mimarlık Bienali’nde
AYNI YEREL TAŞ İKİ YAPIDA FARKLI ŞEKİLLERDE UYGULANDI. THE SAME LOCAL STONE IS IMPLEMENTED DIFFERENTLY IN TWO BUILDINGS.
demands and offer fresh architectural solutions. Mark Perovic Architects, one of Slovenia’s well-known architectural offices, was founded in 1997 by two young Slovenian architects Matija Bevk and Vasa J. Perovi. After establishing their office, they received national and international awards, exhibited in and outside of Slovenia, and published in several design books and magazines. Mark Perovi Architects are known for their residential and housing projects as well as their public works. Congress Centre Brdo, Kranj (2007); Elementary School Ob Rinži, Koevje (2002); Faculty of Mathematics, Ljubljana (2006); KSEVT Cultural Centre Of European Space Technologies, Vitanje (2009); and Renovation of Museum of Modern Art, Ljubljana (2009); Islamic Religious and Cultural Centre, Ljubljana (2011); and Helsinki Central Library (2012) are among their significant public projects. The architects’ housing and residential projects also reflect their design philosophy where pure forms are elaborated by a careful selection of materials, attention to detail and respect for the urban and/or natural environment. Their design approach has been defined as “fresh and pragmatic”. They have also received the prestigious Mies van der Rohe award for contemporary architecture given by the European Community in 2007. Both architects lecture KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 107
Projeler/Projects: Silba Adası / Silba Island
Zemin Kat Planı / Ground Floor Plan
YARI AÇIK YAŞAM ALANI PROJENİN EN GÖZ ALICI NOKTASINI OLUŞTURUYOR. THE SEMI-OPEN LIVING AREA IS THE FOCAL POINT OF THE PROJECT.
Görünüş / Elevation
108 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
BAHÇE DUVARINDAN ALINAN TAŞLAR YENİ KANATTA BETON ÜZERİNE HARÇSIZ DUVAR TEKNİĞİ İLE UYGULANDI. RECYCLED STONE FROM THE GARDEN WALL IS USED IN THE NEW WING WITH DRY-WALL TECHNIQUE.
1- teras / terrace, mozaik çimento zemin – cilalı beton – 13-15 cm eğim / terrazzo floor - polished concrete - sloped 1315 cm, ısı yalıtımı / thermal insulation, nem yalıtımı / hydro-insulation, beton plaka / concrete plate 2- korkuluk / fence 3- su oluğu /water spout 4- beton / concrete 5- yüzey kaplama: kalınlık 20cm, harçsız duvar / facade cladding: stone, thickness cca. 20 cm, drywall 6- ısıcam / thermopane glazing 7- masif ahşap kapı / solid wooden door 8- cilalı beton / polished concrete 9- mozaik çimento zemin 3cm / terrazzo floor 3cm, şap 10cm / screed 10cm, ısı yalıtımı 3 cm / thermal insulation 3 cm, su yalıtımı 1 cm / waterproofing 1 cm, betonarme altkatman 10 cm / concrete underlayer 10cm 10- mozaik eşik / terrazo threshold 11- L köşe profili / L-profile 12- geri dönüşümlü taş zemin / stone floor finish, recycled stone
at various architectural schools and share their design approach and architectural experiences with future generations. Weekend House TV is a small scale project located on the island of Silba in Croatia, a tiny island on a 15 km2 piece land with a population of 300. The island located on the Adriatic Sea is famous for its numerous beaches and coves and is a touristic destination due to its moderate climate and beautiful nature. The whole island is a pedestrian zone where no cars or motorcycles are allowed. The project was composed of two phases that include the renovation of an existing building and the addition of a contemporary wing. The existing house, originally built for a wealthy sea merchant, was abandoned for two decades and it was in a run-down state when the Slovenian family purchased the property. The house, two minutes walking distance from the sea, is surrounded by a large garden of beautiful pine trees. The thick-dry old stone wall surrounding the property took a crucial role in the design process while the location of the house and its natural and architectural context set the design criteria. Recently, an increasing number of projects are dealing with similar designs where an existing vernacular stone Mediterranean building is renovated and extended KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 109
Projeler/Projects: Silba Adası / Silba Island
Hırvatistan pavyonunun tasarımını üstlenen Hırvat mimar Saša Begovi, Bale Spor Salonu projesinde de benzer bir yaklaşımı daha büyük ölçekte uygulamaya koydu. Geleneksel kagir sistemlerin betonarme bir iskelet içerisinde kullanıldığı bu tip çağdaş mimarlık örnekleri hem yeni bir mimari estetiğe ve felsefeye referans verirken, var olan yapı stoğunu taklit etmeden mimari ve doğal çevreye duyarlı bir tasarım çözümü sunuyor. Bu anlamda, Weekend House TV projesinin en kritik noktasını, var olan eski yapı ile çağdaş ekin bir araya geldiği, geleneksel yöntemlerin çağdaş yapı teknikleri ile buluştuğu kesişme alanı oluşturuyor. Tek katlı uzunlamasına bir yapı olan ek bina, misafirler için bir yatak odası ile banyo ve Slovenyalı ailenin vakit geçirebileceği bir yaşam alanı sunuyor. Var olan eski yapının genişliğini aşmadan taban alanının iki katı bir uzunlukta tasarlanan ek kanat, çam bahçesini ortadan ikiye bölüyor, bu anlamda hem var olan mimari doku ile hem de doğal çevre ile görsel ve mekansal anlamda güçlü bir ilişki kuruyor. Yeni ve eski kanatlar arasındaki uyum ve dengeyi güçlendirmek adına iki yapıda da malzeme olarak aynı doğal taş tercih edilmiş ve hatta görsel ve mekansal devamlılığın sağlanması adına bahçe 110 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
by contemporary additions. The architects completely cleaned, reconstructed and rebuilt the existing stone house using traditional techniques and the same materials that were used for it originally. They only made slight rearrangements to accommodate bathroom spaces which were non-existing in the original layout. For the renovation of the old house, they used the same local stone that was already used in the existing building. The local stone from the Island of Silba was implemented in a rough format using traditional construction techniques. This kind of renovation with minimum intervention is a reflection of the architects’ design approach and their sensitivity for local/ vernacular architecture. Addition of a new pavilion attached to the existing structure is the key design challenge of the Weekend House TV project. Rather than imitating the local architectural typology, Mark Perovi Architects decided to attach a contemporary wing to the old house complying with the existing architectural language. In fact, the use of local materials using modern building techniques, especially in small scale housing units, is a developing trend in contemporary Mediterranean architecture. One of the pioneers of this trend in Turkey is Cengiz Bektaş who states his design
BETONARME KABUK DOĞAL TAŞ İLE KAPLANARAK YENİ BİR MİMARİ ESTETİK YARATILMIŞ. A NEW ARCHITECTURAL AESTHETIC IS CREATED WITH THE USE OF LOCAL STONE Over OF THE CONCRETE SHELL.
KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 111
Projeler/Projects: Silba Adası / Silba Island
112 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
duvarında var olan taşlar yeniden kullanıma sokularak, ek bina yüzeyinde uygulanmış. Ek kanat asıl olarak hafif betonarme tekniği ile inşa edilerek içeride beton yüzey kumlama ve el cilası ile ham olarak bırakılmış. Dış cephede ise bahçe duvarından elde edilen “geri dönüşümlü” taşlar, geleneksel harçsız duvar örme tekniği kullanılarak aralıklı bir şekilde betonarme yüzeyi kaplıyor. Farklı dönemlere ait ve farklı mimari tarzlara sahip iki mekanın yan yana gelerek meydana getirdiği dokusal ve zamansal gerilim, aynı malzemenin farklı şekilde uygulanması ile yerini uyumlu bir birlikteliğe bırakıyor. Ek kanadın odağında, açık hava yaşam alanı olarak tariflenen ve mimarlar tarafından penceresiz oda olarak tanımlanan yaşam mekanı, peyzaj ile mimari arasındaki ara kesitte yer alıyor. Bu yarı açık mekan içeri ile dışarının, doğal ile yapayın buluşup etkileştiği bir kesişim alanı oluşturuyor. Ek yapının düz çatısı, mimarinin modern dilini vurgularken, kullanıcıların doğayı izleyebilecekleri bir güverte olarak da işlev görüyor. Bu küçük ölçekli konut projesi, mimarların eski ile yeni, doğal ile yapay, geleneksel ile çağdaş olanın nasıl bir araya getirileceğine dair tasarım felsefesini bütün açıklığı ile gözler önüne seriyor.
DUVARSIZ YAŞAM ALANI, İÇERİSİ VE DIŞARISI, DOĞA İLE MİMARİ ARASINDAKİ BAĞLANTIYI SAĞLIYOR. THE WALL-FREE LIVING AREA CONNECTS THE NATURE WITH ARCHITECTURE AND THE INTERIOR WITH THE EXTERIOR.
MİMAR / ARCHITECT: Matija Bevk, Vasa J. Perovic, Davorin Pocivasek YER / LOCATION: Silba Adası , Hırvatistan / Silba Island, Croatia YIL / YEAR: 2007 ALAN / AREA: 200 m² PROGRAM / PROGRAMME: Konut renovasyonu ve ek kanat / Renovation of an existing house and an additional wing MALZEMELER / MATERIALS: Doğal ve yeniden kullanılan taş, beton / Natural and recycled stone, concrete
philosophy as “articulation to tradition”. Quite a number of successive projects in Turkey, such as Turgut Cansever’s Demir Evler (1992) project, Han Tümertekin’s B2 House (2001) and Nevzat Sayın’s housing projects at Dikili (1998) are other renowned examples from Turkey where architects used local materials, particularly natural stone, for residential projects in a rural context. Another Croatian architect, Saša Begovi known for his Croatian Pavilion for the Venice Architecture Biennale in 2010 also implemented similar solutions in his Sports Hall Bale (2006) in a larger scale. The use of traditional masonry systems together with concrete structures reflects a new kind of architectural aesthetic and design philosophy where the building respects the environmental and architectural context without emulating the existing structures. The critical aspect of these kinds of projects lies in the juxtaposition of the old and the new structures and/or materials. In this respect, perhaps the most critical feature of Weekend House TV project is this juxtaposition where the contemporary wing is stuck right onto the traditional house and where the old masonry technique meets the new construction. The new pavilion is a one storey longitudinal structure and is designed to provide an open-air living room for the family, also offering a separate guest room and bathroom for the frequently visiting friends. It longitudinally extends the footprint of the old house twice and divides the pine garden into two, while maintaining the visual and spatial relation between architecture and landscape. The architects chose to use the same material for the new pavilion, creating harmony and balance between the two structures. To sustain visual and spatial continuity, the stone from the garden wall was used for the contemporary wing. This recycled material was used together with modern construction techniques and the façade of the pavilion was clad in this local stone as well. The entire building is cast in light concrete, sanded and hand-polished on the interior, and clad in loosely stacked stone wall on the exterior, resembling traditional dry-wall construction and contrasting with the stone masonry of its re-constructed neighbour. This approach creates a textural and temporal tension between the two structures, while sustaining their visual harmony. The main space of the pavilion is the exterior living room. Defined as a ‘room without windows’, the living room becomes the focal point of the entire project with its liminal status between landscape and architecture. This semi-open space is the intersection zone where interior and exterior, natural and artificial meets and interacts. The flat roof of the additional pavilion also emphasizes the modern character of the architecture being used as a terrace for contemplating the surrounding nature. This small scale project reflects the architects’ design philosophy, where old and new, natural and artificial, and traditional and contemporary are elaborated side by side. KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013 • NATURA 113
2013 Etkinlik Takvimi / 2013 Event Calendar
SAUDI BUILD, 4-7 KASIM / NOVEMBER 4-7, suudi arabistan / SAUDI ARABIA
Her yıl Riyad’da düzenlenen SAUDI BUILD, Uluslararası İnşaat Teknolojileri ve Yapı Malzemeleri Fuarı 2012 yılında 510 katılımcıya ev sahipliği yaptı. Fuarda toplam 11,994 m2’lik bir alanda, 22,649 ziyaretçiye kendi şirket ve hizmetleriyle ilgili son trendler ve yenilikler hakkında bilgi verildi. The tradeshow SAUDI BUILD International Construction Technology and Building Materials Exhibition, organized annually in Riyadh, hosted 510 exhibitors in 2012 on a total of 11,994 m2 at SAUDI. 22,649 visitors had a chance to see the latest trends and innovations.
KAMIEN STONE, 6-9 KASIM / NOVEMBER 6-9, POLONYA / POLAND
Her yıl Pozna’da düzenlenen Kamien Taş Fuarı’nda 2012 yılında 300 katılımcı ve 6000’den fazla ziyaretçi yer aldı. 5513 m2lik bir alanda düzenlenen fuarda, Polonya ve Avrupa’nın yanı sıra Türkiye, Hindistan, Güney Afrika ve Çin’den de katılımcılar yer aldı. In 2012 the tradeshow KAMIENSTONE - Stone Industry Fair served as a presentation platform for 225 exhibitors. These tradeshow exhibitors presented their companies and services on a total of 5,513 m2 to more than 6000 visitors.
PHILCONSTRUCT, 6-9 KASIM / NOVEMBER 6-9, FİLİPİNLER, PHILLIPINES
Filipinler Uluslararası İş Makineleri ve İnşaat Malzemeleri Fuarı; Manila Filipinler’de gerçekleşiyor. İlk olarak 1990 yılında düzenlenen ve her yıl gerçekleşen fuar, SMX kongre merkezinde yer alıyor. The trade show PHILCONSTRUCT Philippine International Construction Equipment and Building Materials Exhibition takes place in Manila, Philippines. The show is organized annually since 1990 at the SMX Convention Center.
DOMOTEX, 7-10 KASIM / NOVEMBER 7-10, TÜRKİYE / TURKEY İstanbul’da her yıl düzenlenen Domotex Orta Doğu, Halı ve Zemin Kaplamaları Fuarı’na 2012 yılında katılan 222 firma, 7771 metrekarelik bir alanda kendi şirketleri ve hizmetleriyle ilgili bilgileri ziyaretçilere sundu. In 2012 the annual tradeshow DOMOTEX Middle East - International Trade Fair for Carpets and Floor Coverings served as a presentation platform for 222 exhibitors. These tradeshow exhibitors presented their companies and services on a total of 7,771 m2.
THE BIG 5, 25-28 KASIM / NOVEMBER 25-28 B.A.E. / U.A.E.
Dubai’de düzenlenecek Big 5 Ortadoğu İnşaat Sanayi Fuarı’nda 2012 yılında 2,371 katılımcı yer aldı. 60,331 ziyaretçinin görme fırsatı bulduğu fuar; yapı, inşaat, temizlik, bakım, ısıtma, sanitasyon, soğutma, klima, mutfak ve banyo sektörlerine odaklanıyor. In 2012 The Big 5 was the presentation platform for 2,371 exhibitors. 60,331 visitors attend the trade show to inform themselves on news and trends in the following business sectors: Building, Construction, Cleaning and Maintenance, Heating, Sanitation, Refrigeration, AirConditioning, Kitchen and Bath, Water, Irrigation, Sewage.
CAIRO BUILD, 27-30 KASIM / NOVEMBER 27-30, MISIR / EGYPT
Kahire’de düzenlenen Cairo Build Uluslararası Yapı, İnşaat, Belediye Ekipmanları ve Doğal Taş Fuarı, şu faaliyet alanları üzerine odaklanıyor: İnşaat, Doğal Taşlar, Mermer, Kamu Hizmetleri, Belediye Ekipmanları, Şehir Planlaması. CAIRO BUILD - International Building, Construction, Municipality Equipment and Natural Stone Exhibition focuses on the following business sectors: Building, Construction, Natural Stones, Marble, Public Services, Municipal Equipment, Town Planning.
114 NATURA • KASIM - ARALIK 2013 / NOVEMBER - DECEMBER 2013
MS AFRICA & MIDDLE EAST, 9-12 ARALIK, DECEMBER 9-12, MISIR / EGYPT MS Afrika & Orta Doğu, Uluslararası Taş Tasarımı, Teknoloji, Hafriyat ve İnşaat Makineleri fuarı İnşaat Makineleri, Doğal Taş ve Mermer sektörlerine odaklanıyor. Fuar her yıl Kahire’de gerçekleşiyor. The annual trade show MS Africa & Middle East is held In Cairo, focuses on Building Machinery, Natural Stones and Marble.
BaGHDAD INTERNATIONAL DEVELOPMENT & HOUSING EXHIBITION, 10-13 ARALIK, DECEMBER 10-13, IRAK / IRAQ İlk olarak 2010 yılında gerçekleşen Bağdat Uluslararası İmar ve İskan Fuarı, her yıl düzenleniyor. Fuar, yapı ve inşaat sektörlerine odaklanıyor. The annual trade show Baghdad International Development and Housing Exhibition, first organized in 2010 focuses on Building and Construction industries.