All copylefts weren’t reserved.
2
-m. kağan will şahinoğlu
-sakalımda saklananbir anti-mülkiyet tinercisiydi kalbimin sana ayırdığım kısmı, ölüm döşeğinde adıyaman tütünüyle kendini tatmin ederdi sakalımda yaşardı hatta tütün taneleri dantelsiz, siyah külodundan kuşlar göçüyordu evime çalmıştın sanırım onları, terbiyesiz o ilk kuşuk uçtuğu akşam, sabahların birinde kendimi asmaktan vazgeçmiştim yahut beynimi patlatmaktan, ani kararlarla sonra tüm kuşlar ölüverdi aniden kelimelerin tükenmesi bir tatbikattı sadece gündüzlerle geceleri, yine susmuştuk cümlelerce bütün aksiliklerimizle, tüm küfürlere inat kanın bulaşmıştı kanıma, ikimiz de ölmemiştik sen beni sütyeninin kopçasında taşırdın küfürler eder de bunu hiç inkar etmezdik iki ayrı çocukluktuk, kaybolmaktan kaçan tertemiz bir beyaz lekeydin tanrıya kafa tutan bir aralık ayında sıradan bir kar tanesi ben kirli bir beyazlıktım taksilerden atlayan, kanına bulaşmış her düşe geç gelen bankaların gişelerinde sevişmekten başka pek eylemimiz yoktu fakat susmak, en sesli haykırış bize ölüme ne gerek, yaşamış mıydık /güneşin geliş açılarını tartışırken tek var olan kızıl bir umulmazlık bulutu/ morarırdı tüm sıkıntılarımız, ölümlerle döğüşürken
6
-m. kağan will şahinoğlu -bir serin yaz ölüşü seni hangi yaz getirir bana nerede bir savaş olsa sensizlikten korkar oldum çünkü ki hücuma kalkıyorlar “üç! Üç! ÜÇ!” diyerek bir gölgede çare ararken buluyorum kendimi ama öyle, korkuyorum öyle bir köpek görünce sımsıkı tutmuştun elimi dün akşam peki gülüm nasıl kaçacağız bizsizlikten
süs havuzlarında kuşlarım hatrı sayılmayacak voltajlarda katlediliyor önümden sıska ve yaşlı, alacalı bir köpek geçtiği doğru ne yazık bana hiç anlamam ben zoolojiden bilemedim neye acele eder, nereyedir düşüşü
hiç yalvardık mı tanrıya seninleyken ki onun binlerce ismi var, hangi birini sayacağız şimdi gel bi’ soluklan, mesafe aldığımız nefesleri sayalım hem daha iyi tanışırız seninle, dizeleri kırılır çünkü sakaların bir katil, ne zaman nefes alsa ellerinde yarın kokan bir besteyle bir yaz günü gel bana bir kızıl çeper var, beni çağırır gökte bir beyaz sen parçası var ki beni çağırır
kanunlarla sınırlandırılmışız avcumuz öpüşüyoruz susmak mı ? yasakların en büyüğü konuşmak? o yasakların en lanetlisi
7
-m. kağan will şahinoğlu -bir değil bu ayağa düşen seslerimiz ben, senin bensizliğini seviyorum cetvel hesabıyla bir sonsuza denk düşer bu düşünsene, bülbülüstü sayıların kısıtlı vasıtasıyla hatırlayabiliyorum ancak ve tek seni bayram sabahıydı unutmuyorum bunu akılalmaz çıplaklığıyla bir coşku vardı sonrasında, yirminci yaşıma yirmi gün eklendi sen kollarıma sarılı bir tiz titrek ses ki bir denklembilimci edasıyla yaşlılıktan... korkuyorum ben, senin bensizliğini seviyorum başkası tesir etmez herhangi şartlarda diz hizası bir kar kaplıyor göz rengini artık ben en pahalı tabloyu çizsem de sokağındır o çünkü adın görünce başak başak, tomurcuklanır gözlerim çünkü sevebilmek, az kara çiçeğin en lüzumlu uykusudur nokta nokta gözükebilir ayrı kalabilmek işte bu en malt gözlü inkardır işte, en yakışıksız renklerle bir aldanmak işte güz demetim en salt biçimde bir saksı yalan umut biçilir şimdilerde tarlalarımızdan başak başak ve pınar pınar çünkü keyif destanları yazmadık, bilmez misin çünkü sen bir yanılgı olsan bile sensizliği düşünemeyecek kadar renk körü doğmuştum en eski söyleyişlerde ağıtlarda bir sivil itaatsizliktir seni haftalarca özlemek suçumun arkasındayım
8
-m. kağan will şahinoğlu -ad kavgası yıllardan bir gün yine kelepir adını anmıyorum ya yorgan altı söylediklerimin adını anmıyorum halen ezber mahsulü şarkıların -şarkılarımızdır onlardilime çentikli tam bir geçmiş tarih, adın bebeler ölüyor büyüklerin sözüyle sanki hatırlıyorum unutmak istemem de kim düşünebilir yarınları, adlarınca başka kim, gözlerin kalemi gibi kuş besler kim, başka mevcut kaos adlarınca ki yarına barkod yapıştıran bir altın berat önce usul gürültü, uslanmış bombalar sarınmış kanına çok kalem çokça gözlük çok fazla altmışlı yetmişli ve lambalı hoparlörden çokça modern ilahiler bağırıyor yaşlılar parçalanan kolları renklere uzanırken insanın tanrının adından sanki icat edilmiş ve tekrar sunulmuş soframıza ölüm haşa insanla başlayan bitiyordu insanla bitmesine insanca mıydı başlayan biten insanca olsun
10
-m. kağan will şahinoğlu anlatır bir balıkçı feri gitmiş deliliğinin gözleri tekne balığı onun kağıtlarıyla kurtulmuş her türlü oyundan kendi anlatırdı sur misali, altından kirli sarı bıyıkların "dur" durdurdu bir deniz tanesini meyhane anısı avuçlarında şimdi marmara kan birikintisi olur on cümle geriledi aşağı yukarı adını en çok rüyalarında severmiş kolay mı lan böyle delirmek dalgıç eşinden geri, seneler çocukluğu bursa yolunda, bir köy okulunda geçer-miş evden kaçmazken adın duysa irkilir bindi teknesine öylece konuştuğu ve sustuğu yıllar delirdi öylece denize doğru şimdi... ne söylesen boş görünmüyor gözleri açlıktan sanki bir balıkçıya yem olmuş "selam" diyerek uzaklaştı ben önceden de böyle bilirdim onu böyledir herhal delirmezken de bir böyle denize kafa tutar aşağı böyle böyle yukarı
11
-m. kağan will şahinoğlu -idris artık hangi gözüm baksa yol aynıdır artık ve bundan sonra, idris gelir ancak kavgaya -marksist ekonom idris!soytarı ki krala parmak atan adam yine de soytarılık etmeden güldürmeli idris soytarı mıydı değil miydi? can abim tanıştırmıştı beni idrislen can dediysem can yücel ama ne ben idrisi gördüm, ne idris beni yine de bilirim, ekonomici bu idris hem de Marksist ve evet, duymadım görmedim idrisi bundandır ki bilmem dönmüş müdür idris kavgadan eğer yaşıyorsa bir bira borcum olsun nefes alıyor mu idris, yoksa öldü mü ve fark ettim ki ne kadar tanışsak da tanımam idrisi ciresun’lu idrisin şu işi idris de tanımaz beni yine de bilirim, ekonomici bu idris hem de marksist
12
-m. kağan will şahinoğlu - ıslıkçı ıslık çalamıyorum ıslık çalamıyorsam bu yüzden gelmiyordur yamacıma, köpekleri sokağın ama engel değildir fısıldamak için dudaklarına çalamamak ıslığı bir yaban ejderinin o naif nefesinden vah bana ıslık çalınamaz bir takvim yaprağında küsmüş ay, tarihlere -işi gücü bırakıp rögar kapağından içeri salmış obez gövdesini beyaz dünyavah var'a sonra ıslanmış ıslıklarım günah sebepli öksürüklerim apolitik bir hastalıktır gündüzleri nükseder, hep ıslıklarla ateşe vermek geceyi örgütlü bir hevestir mahallenin kahvesidir her gece
14
-M. Kağan Will Şahinoğlu -andırır"az fazladır çoktan" ve her kış daha da filizlenir gönlüm ormanları, kurak da olsalar kargacık burgacık soluklanır kendini bilmek ister toprağı örten gece tanelerin öyle değil bu koşuş inan bana, sahibesisin birinde adın doğar güneşlerin fakat ben tırnaklarıma kazıdım inatla boşuna aramayasın yıldızları sittin sene kere ışık yılı boyunca her öğlen göğsümde uyandığını ikimiz de bilmiyor muyuz zaten adın, akdenize paralel yaratıldı fakat güneşlerinden yok haberim oysa ben sakladım işte onlarla orada, göğsünde bulunanlarla belki de meyve sepetindedir meleklerinin vahşi bakışların zamanlarla oynar gibi oysa ben gürültülerinde boğuldum sen parçalıyordun algılar bütününü bir keresinde ve ben o an anladım vakitler yanılgısını, anladım sustum çünkü sokaklarında çocukluğumun bir katliam ki - gece doğmakta daha önce de uğramıştık seninle sonlarına bazı zamanların konak etmiştik şimdilerinde gezegenlerimizin öyle değildi o zamanlarda da bu koşu korkusu felçli bir ceylan nefesini andırırdı, oysa yıldızlar hiç uzak olmadı geceye sarısındaydık gecelerin, önceleri bileklerimizi kaplamıştı kaygılar evine çekilecekken akdenizi bulduğun ay vakti
16
-m. kağan will şahinoğlu -bilmem yaşım kaç adım yürür güvercinleşsin ki yakalaması en zor ve en anarşist bakışıyla bir yağmur sonrası gülmesidir güneşe ben, eğitilmiş bir tutku istemem nefessizliğin kudretiyle burkulsun o tane tane, o el tutmaz güveni sesine pirinç kaplatmış kalıp kalıp ihbarlı hangi etiğine uyar bu bilmemnecelerimizin türk gecelerinde el dokuması ateş düşermiş işte güz demetim, ateşten, göz nurundan yaratılmış bu sonsuzluk en sonunda bıyıklarına rüşvet sürmezmiş el altından konuştuğu için burası neden kalabalık
sanırım ben anlamak istemiyorum sahura yetişiyor belki korkak güvercinler nasıl yormuşsa bir hayat, kadını susmak bilmez bir erkek evladı öldürüvermiş güvercinliklerimizi en türkçe gecesinde yanmış yıkılmış çatıların çöken sesi-mi özgür, bırak yaşanmamış sayılan hiç bilmediğin otomobil farlarını işte gülüm şehrin… en 17
Çeviri: m. kağan will şahinoğlu
-The Standoff at Shadows of Nights is moon, on the edge of the snowy branch, under its crust’ gemmas’ re shining, screamin’ n’ shouting are stars fallin’ of the heavens to moorlands
nocturally leaves sloshed in stormwater go astray cannot seen the faculas anymore which dispersin’ on ur shoulder, deepen darkness which escrapments to downhill, tweedles with wind over the course of crags
your cushion embellished by fibres of crocus -is wet the buddlejas mooning around, add the colors for ur sound sleep when streets are bustle about by the engine sounds n’ footfalls, how trilled the spicas at spaceless croplands
in the songs i expect with the blood in my sweetheart growin’ up knot in ur breast may be the titter i smellin’ be damaged to death you can never know i cannot get into touch with u no longer, mind! do not lose the light kissin’ u to ur fod at noctural time
Nihat Behram – 1972
19
Çeviri: m. kağan will şahinoğlu
***
All of the doors’re closed on me All of the curtains’re pulled down Neither a hanky blueness nor a bunch of star will be the death smother up us in here, my little one, wouldn’t we flee from this city?
-Nazım Hikmet
21
Çeviri: m. kağan will şahinoğlu Canto of the Galata İ’ ve never got a sister in china never my own flower store, Ivan Milinski the three galata nights at brothel of Ceneviz she gaze at my paintin’ shoes, at my big virilty the woman’s face whose teeth was the covered with wholly-gold then, who is this Deadly Nightshade, ha? drinkin’a beer standing for as long as i’ve known i guess a hundred people deceived the poor girl on a boat, again u know, dispatchin’ the tax while i’m drinking a beer indignants to me comrade n’ why ever this pedant Gullu Agop will withdraw my bus Money i don’t want to go home, we’ll chaffer we’ll stay at bathhouse get up, buddy, don’t mention to me about national dividient up yours, buzz off Mubeccel will be Mubeccel, i’ll be me but i should never understand u please strech ur legs from Galata to seas, strech, strech but narrate without pullin’ ur all twelve mad brothers, Mubeccel narrate whose hearts have nails of strike like Kiz Kulesi who stoopt the vacant cisterns, shouts after shouts u don’t grief to me my eyes have escaped the parterres in china i’ve never got a sister in chine, never my own flower store at nights, while we were laughin’ at the Galata our legs were strechted, no longer we’re addief to death i’ll say that Ivan Milinski we reserved the midnights fot death were laughin’ at the galata -Ece Ayhan
22
-m. kağan will şahinoğlu Mavi Okul Bahçasında Kan Gülleri
Bir kelebeğin ölümünü anlatamam ama öldürebilirim bir kelebeği-sızıp kaldığım mavi okul bahçasında ve söndürmesem de sıgaramı söndürmeden de hayal kurabilmek isterim zere sen tutup götürdün parmaklarımı--kalbinin kara-kör zindanlarına, orada kaybolmuştum yalnız başına, her gece /gündüz gölgesinde sarhoş oldu Mehmet-bir şişe suya düşüp boğularak ve unutmadı en narin sevişmeleri, çocukluk aşklarını/ ben aşkı öldüremem ama yazabilirim bir aşkın ölümünü-kanamayan bir yara gibi, kıvranışını ve okul bahçasında güller açıyor kan ilen besleniyor, bariz beklediğim olmadıkça düşünürüm, düşündükçe kaybolmak böyle bir şey işte
25
-m. kağan will şahinoğlu -ipsinoz sen acaba tattın mı kiremit deliklerinde yarınsızlık korkusunu elleri barut kokuyordu ve nefret daha dün başlamıştı yarınsızlık yahu, bir yokluk olgusunun mülkiyeti mi olurmuş olurmuş ya, eğri büğrü adaları olurmuş adalılar için mesela bir ispinoz sırtında milyar yıl seyahat her bi’ şeyin başıydı ve kürkçü dükkanı gibi şimdi, sonsuz yarına mesafedeyiz bir soluk öyle korkuyorum ki ölümsüz olmaktan bu, yarına kavuşamamak gibi bir dehşet sabahleyin taş, tuğla diplerine doğru saat yediydi kış güneşi peyda oldu kiremik deliklerinde yarınsızlık korkusu elleri barut kokuyor ve nefret ismi ispinoz onun en çelik kaskıyla bir kap yemek taşır bak nasibimiz ki, ölüp ölüp öldürüyoruz, türlerarası bir geçişmişçesine ve yarınsızlık en eğri büğrü, en omurgasız en adalarda başlamıştı daha dün
26
-m. kağan will şahinoğlu - belital bir gent gülü kestirmeyi sevip uzun yolu tercih etmeyi öğrettim bugün, belit bir güle uzun ve zor yolu seçmiş olacak oracıkta bıçakladı beni , ölmedim eski bir tabelada adı geçiyor gül ki bir gent gülünden ibaret birliktelik arzusunun politik bir suç sayılmasını istiyorum ah şu aile politikaları ve üremek için yapılan sanatların manifestosu te-de-ka'cılık oynuyor birisi, şahsi bilinçaltında bilmez, ne türkçe, ne başka bir dil oysa, belital bir sokak çocuğudur dilleri, dünyalıların /gül, yalnızca bir tanedir/ arka mahallelerinde, bazı kentlerin iskan politikasını dinlemeyerek-satranç oynadık, geçici göçmenlerle, gizli gizli üçüncü haftanın ilk şafağı ile öğleni arasında kolayca yenildiler su şişelerinin kağıtlarına kopya değil, kayboluşlar yazdım bir disiplin suçuymuş bu oracıkta bıçaklandım, ölmedim . kayboluşlar ki, gent gülünün gözlerindedir çürümüş perilerin sahneye ilk çıkışında üç dakika bile mola yoktu gazlı bez tıkadık saate, zamana kefil olamam gülün elinde bıçak varken /ve gent gülü, kendini öldürmüştür beni bıçaklayarak/
29
-m. kağan will şahinoğlu -mayısın son günündegönül, ortalama bir şarap olmaya niyetli o kadar yağlı, o kadar şekerli, mayalı o kadar, o kadar ekşi ki olası harp halinde iç ısıtacak kadar insan yavruları pamuk şeker yiyor savaşsızlıkla büyüyünce olacaklardan bi’haber uluyucak mı, deli deli mi olacak kavgacı mı yoksa bilmiyor, bilinmez tamirlemez saatimi huysuz ihtiyar nereden bileceğim ki bilemem hangi gelecekteyim, hangi evrende çığrından çıktı çıkalı ekmek aç, çöp boş sol memem altında bir yağmur yalnız sonra eskiyor ahmak ıslatan, yeterince mayalı bi’ sen varsın yeterince hatrını sormayalı sabah çığrından çıktı çıkalı
30
-m. kağan will şahinoğlu -şiirlerle güllerle ve yumruklarlakovulduk cennetten sarılı olarak birbirimize, fakat ilah yok ortada melekler ve peygamberler yok CENNET DEVLETİN MALI KOVAN D E V L E T yalnız biz varız bir de iki memur bir müdür emniyetten gelen elma çalmıyoruz yıkmıyoruz düzeninizi ve mülki yeti nize dokunmuyoruz fakat ben, sevişmenin ve genç olmanın yasak olduğu bir memleket istemiyorum
31
bölüm 4:
tanırım seni gözyaşı, tanıyorum seni ölüm gördüğünü söyler dilim korku ile büyür zulüm
14.05.18: - Tel Aviv’deki abd büyükelçiliği Kudüs’e taşınıyor. 46 ülkede faal protestolar olacak. 16.05.18: -Büyükelçilik olayında katledilenlerin sayısı 60’ı geçti. -Barış Atay, madenci tekmeleyen yusuf yerkel’in özür mesajının akabinde attığı tweet yüzünden bu sabah gözaltına alındı. Ahmet Hakan, “Lütfen bu adama haddini bildiriniz!” başlıklı yazısında açıkça saldırmıştı. -Ankara’daki miting sebebiyle israil tarım bakanı uri ariel, tarım ürünü ithalatını kestiğini açıkladı. Hükümete, devlete değil, ülkece hepimize “iki yüzlü” dedi. -gün ortası itibariyle: dolar: 4.50 euro: 5.32 sterlin: 6.07
23.05.18: -Dolar, gün içinde tarihi rekorunu kırdı. Doların 4.92’yi görmesinin ardından Tahtakale’de döviz alım – satımı durdu. Aynı gün içerisinde 4.82’ye düştü. -Hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ, yine kuklalardan falan bahsetti, “Dolarla oynayarak seçimin sonucunu değiştiremezsiniz. Millet oyunu gördü, oyuncuyu da gördü. Millet kuklayı gördü, kuklacıyı da gördü. Allah’ın izniyle 24 haziran, yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.” dedi. -Commerzbank: “TCMB haziranı beklerse dolar 6 lirayı bulabilir.” açıklamasını sundu. -CHP grup başkanvekili İstanbul milletvekili Engin Altay, Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı, “%32 sayın İnce, %18 Akşener, %13 Demirtaş, %3 de Temel Bey alır diye tahmin ediyorum.” dedi. -#penguensavarlar sansüre karşı, teknolojinin ve bilimin bir getirisi olan internet sayesinde muhalif CB adaylarının mitinglerini canlı yayın yöntemiyle yayınlayarak havuz medyasının endişe ve korkusuna, tek-elciliğe ve yandaşlığına ithafen bir boykot başlatmışlardır.
34
senin sayfan olduÄ&#x;unu sĂśylemem gerekir mi?
35