şiir bülteni aylık
mayıs 2015 sayı: 3
dün dağlarda dolaştım
evde yoktum Anita Sezgener - Nazlı Hamurcuoğlu - Filiz İzem Yaşın - Petek Sinem Dulun - Muhammet Özmen Ertuğrul Rast - Ümit Güçlü - İsmayil Sakin - Ali Erbil - Murat Çelik - Keith Waldrop- Ercan Y. Yılmaz
Deneysel Şiir’i ekolleyebilir miyiz? Deneyelim (2) : Ekolleme fikrime genelde olumlu tepkiler geldi. Adana’yı neden bu sınıflandırmaya dahil etmediğim soruldu. Açıklayayım : Adana, İstanbul’a taşınmaktadır. Dergileriyle yaptığı çıkışı İstanbul’a, yani merkez kabul ettiği şehre taşıyarak bir yere varmak istemektedir. Sahneyi, gücü İstanbul görür. Bu yüzden Adana yoktur, kendisi olamamıştır, kendisi olmak istememiştir. Bu yüzden Adanalı şairlerden bazılarını İstanbul başlığı altına yazdım. Bazılarınınsa “deneysellik”le ilgisini göremedim.
murat çelik
cemal süreya 2
İstanbul Ekolünde Ahmet Güntan, Tarık Günersel, Ömer Şişman, Serkan Işın, Franko Buskas, Aslı Serin (olabilir). Konya Ekolünde ise Murat Üstübal, Bülent Keçeli, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Osman Erkan (olabilir). İki ekole de yakın isimler var: Mustafa Irgat, Anita Sezgener, Efe Murad ve Cem Kurtuluş. Barış Özgür, kitaplaşmamış şiirleriyle Konya’ya yakın; ismi deneyselle anılmayan Yavuz Altınışık’ı da (Makyaj Hatası kitabıyla) bu başlığın altına yazabiliriz.
“
Birtakım ozanların birtakım şiirleri cümlesi beni düşündürdü. Etkilendiğim, etkisini yansıttığım şairleri tam olarak bilemem elbet, bu bir ölmeye-yakın-bilinen-dağar’dır bana kalırsa.
”
Birtakım Ozanların Birtakım Şiirleri : “Sabahattin Kudret Aksal, kendisiyle yapılmış bir konuşmada, etkilendiği şairler konusundaki soruya şu karşılığı vermişti: ‘Kuşkusuz, etkilendiğim ozanlar oldu. Önce şunu söylemeliyim: hiçbir ozan yeryüzüne şiirin kuralı ve birimiyle gelmedi. Ben de şiiri başka ozanlardan öğrendim. Şiir sevgim de bu yoldan oluştu. Ozanlık, şiiri sevmekle başlar. Şiirse, bir kavramdır ama, ondan öte, birtakım ozanların birtakım şiirleridir.’” Bu alıntı Cemal Süreya’nın Folklor Şiire Düşman kitabından. Birtakım ozanların birtakım şiirleri cümlesi beni düşündürdü. Etkilendiğim, etkisini yansıttığım şairleri tam olarak bilemem elbet, bu bir ölmeye-yakın-bilinen-dağar’dır bana kalırsa. Şiir sevgimi ise hemen aklıma gelen iki şiir temsil ediyor : Sezai Karakoç’un Şahdamar kitabından “Tahta At” ve Mustafa Irgat’ın Ait’siz Kimlik Kitabı’ndan “At Gözü” şiirleri. (At’lar tesadüf). Bu 3
şiirleri neden sevdiğimi bilmiyorum. Bilmemek sevdiriyor belki, zaten sebep de aranmıyor. Şiir, şiiri sevmekle başlıyor.
Atın gözü imparatorluğumdur. Bir tabutun altına girer gibi kendimi yükseğe kaldırırım. Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken Kırık ayaklı tahta at Şiirin Müslüm Gürseslere İhtiyacı : Müslüm Gürses arabeskle başlayıp Teoman şarkılarıyla dünyadan göçtü. Konvansiyonel şairlerse hâlâ aynı şiiri yazıyor. Yeni’ye inanmıyorum ben, yeni Garip’in yaptığıdır buna başka bir zaman değinirim. Fakat “güncelleme” mevcuttur. Yaşar Şairler şiirlerini güncelleyebildikleri ölçüde başarılı olabilirler. Bu güncelleme de “yorum” cesareti ister. (Harold Bloom’un Etkilenme Endişesi kitabında bahsettiği “yanlış yorumlama” da denemeye dahildir.) Bu sebeple Müslüm Gürses’i örnek verdim. Konvansiyonel şairler kendi zeminlerinden uzaklaşmak istemiyor. Kanon orada sık geçirimli. Şiir ödülleri onların ayaklarını bağlıyor, vaat açık : “Böyle yazarsan ödül.” Bitiş : Denemekten korkuyorsanız, tarihe, Behçet Necatigil’e, Kareler’e bakın. Sene 1975. (Ayrıca deneyen şairleri de bin yıllık kadim şiiri yeniden yorumlamaya çağırıyorum.)
4
Bağzı Şeyler : Anita Sezgener’in Taşlık kitabının Geziyle, Gezinin parçalılığıyla bir ilgisi var. Serkan Gezmen’in şiir kitabını bekliyoruz. Mehmet Can İnsperest’in karakterler oluşturduğu uzun bir şiiri var. Yayınlanınca mutlaka okuyun. Hep düşünmüşümdür Utku Özmakas’ın Şiirimizde Milenyum Kuşağı kitabında Nilay Özer ve Eren Safi’nin işi ne? Bir sıkı şair : Celâl Soycan ey insanın etine saplanan elma. / ey elmaya saplanan kurtçuk. / çürümek canlıya has bir olguysa, / belki de çürümek için insan olduk. / belki de çürümek için insan olduk. (Ahmet Sarı, “Ete Saplı Elma”, Allah Ağrısı iç., Erzurum, 2010) Bir eski kitap : A nkara İç Savaşında Üç Hainin Portresi, Ahmethan Yılmaz (2001) Bir yeni kitap : Öte Geçeler, Fırat Demir (2015)
5
ANITA SEZGENER
sentaksın iç gıcırtısı gramerin içine doğduğumuz yetmiyor bir de süte koşuyoruz memeden ensest korkmaları kopmalar vesaire ayna bir işlev görüyor kesin gidip gidip pipisine bakıyor sırıtıyor ne zaman hayvanlar suya iniyor ikizleşiyor her şey şimdi yüzünü seveyim desem çekirdek aileyi her türlü aileyi dönen koltukları akan kireci sokup sokup duran geçmişi ama yüzünü sevmem yetmiyor bir de geçip karşına geçip anlamam seni anlamam peki anlarsam öyle değil işte onaylamış olmam çocuk bu dişlerini geçirir vallahi buza döneriz seni anlamam devirir mi yatak başlarındaki sarkıtları biz cinsiyetli oluruz oysa yalnızca yetişkin olmamız.
6
NAZLI HAMURCUOĞLU
içindekileri hiç sevmeyen bir evin keşke deprem olsa’sı Burada bazı konuşmalar çok sesli yapıldı. Duvarları boya boya, çatlat çatlat, sızsın aralardan misafirlere şantaj kimsenin görmedikleri. Bir gün duvarlar göze girecek. Sen ağlamayı bir de o zaman göz. Üzgün ayakların yığdığı uzun bacaklar koltukta derinin derine kavuştuğu tükenmez oturmaklar, yıkanınca bile izi geçmeyen. O halının hiç basılmayan orası yüzünden o halı tam halı değil. O masada pirinçler yendi, tabaklarda çiçekler pembe kuru, çatalların uzayan kirpikleri ve televizyonsuzluk huzuru o ev değil, burada bazı geceler boğazda yaşayan bir ejderhayla ısınıldı.
Dışarı çıkalım mı? Dışarı çıkmayalım. Dışarısı çok yakın, o gelsin.
Mutfak dolaplarının içinde geceleri kendini kesen kavanozların boğa azdıran kırmızı kapakları onlar hayata kalmanın değil tuzu biberi hem de pul; onlar kan, onlar kan, onlar kan. Onlar acı.
7
FILIZ IZEM YAŞIN
akrep ikizleri kahvaltıda yer-1
evine yirmi metre BU merdiven uzakta belki de BEN tutulacağım. gündüzlerin meşru gücü, küçük küçük BİR dünya modelliyoruz ham hakkın yanına özgürlük, ÇOK gerçek diyorum insan, kavram, permütasyon • flaşı açık beş dakika
8
bacaklarım BİR şeyler istiyor/ısıtıyor da metroda kişisel çizgi tarihimiz dünya BİR tutorial cenneti evrim telaşa dayanmaz az çok gerçek öz mahkum hiç başka (?) •
çıt
inanacak ne varsa inliyor -sen de tabi hurç meseleleri gıyabında tek yumurta camiler, hastaneler başka ne alsancak, hutbe numaraları inliyor BEN işer/işemezken apartman ağızlarına ÜÇ taksi BEŞ kişi •
kafamı aldırıyorum, çil.
9
PETEK SINEM DULUN
teknik yorum
mekanik duyular edindim damarlarım elektrottan hızla geçerim hız rüzgardır sokakta söz kümeleri hep apansız ‘buluntu’ derim kimine ‘ubuntu’ kimine göre ‘bulantıdır’ o düzelti, yorum sanatı değildir
10
küsüp kapatılınca otomatiğe alıyorum yeniden başlatıyorum yeni’den gerilim tuş takımında basınç arayüz sıcak, içdöküm donup katılaşıyor 0-1-1-0-1 unut- hatırla-hatırla-unut-hatırla ses, saçlarıma dolanmışsa koparılanı duyarım, duy yargılarla evet, biraz didaktiktir etik tekrar ediyorum: düzelti, yorum sanatı değildir sarmal sonsuzlukta hırpalama, yoruyor kalp güç kaynağını unuttum-hatırla-unut-hatırladım-hatırla ekipman olarak kontrol kalemi seçip yanlışları çize çize veri yükleme, geri yükleme, yük getirme diye diye tekrar, tekrar ediyorum: düzelti, yorum sanatı değildir erişim sıfırlandı ……………….
11
MUHAMMET ÖZMEN
ırz-ı hal
parklara göz takan esmerliğim tavukluk etmez ortabayırdaki kara köpekten kork sabaha sıvışırsam ilk yumruğu vuran leblebinin zeka fişlemesinde ve maddenin tüm hallerinde devlete beni ve çocuğu sorma ben hiç hiç ya da hep kadar katımadım ben hiç yumruğumdaki horst ya da graben ben hiç adım kadar emin olmadım (bu çok fazla bu el gördüğüm kendini döverek ısınan çocuk soğuğa bunu yalvaran çocuk uyku kapısında sığınak yazar döşünü övdüğünde çapaklanacak) 12
terlemek lüks-yaz kış tanımıyorum tüm buharlıları benimle konuşurken yağmur yüksekçe bir yere çıkıyor diye alnıma koyduğu beli otoritesinden sıyırıp alıyorum çünkü habitatımdaki arz ve talep dengesiz bu el garibandan ekmek bölüyor çünkü bu el yere debeli ve kan sıkıcı-adım gibi eminim o durağı geçemedik ama geçeli çok oldu ben çişimi tuttuğumla kaldım mesanemde ve ayı kapanlarında fakir umutçuklar takılı üstelik meleklerin üşüştüğü yağmurdan üşüdüğümü alamıyorum çünkü rüyasına bakamadığım sevdiğimi çocukluk çağımda bana bellememiş el çünkü pençe divan-el pençe koşu bandı : -molozlardan hür demirler yürüt esmer artık eteğine kapanılacak bir balerin yok iyi dönemiyor dünya yine de döşmüyor ins ıslak tavımda yürekcazımın ekmeğiyle oynandığı durur küçüyünce prometeus olur bandajlanırım işçiler hep bir namaz ortası ölü esselamünaleykümverahmetullah-durmaksızın allah esselamünaleykümverahmetullah-bankayı üstüme yapsana 13
yağmurun iliklerime nakledilen termostatla bir ilişkisi olmalı bir dizi gelecek planı saklı kemiklerimde çalışır ölmeklerden çalınanla aç ve hayalli ölmekle yağmur çalana bir ana tükürüğü bizi bize getirmeye yetmeyecek bir analığınki gibi daha çok bu şartlar altında nefesimi tutmakla ancak kader bayılıyorum karnıma kulak kesilmek beni vicdan ashabından ediyor midelerimize yediremediğimiz sustalı çanlar beni doğu çünkü o develer otobanlara kaymaz bu develer kaymamalıydı şeyhim tütünü sert sarmış başka açıklaması dünya çıngıraklı yılan deliğinde cümbüş meclis dağılınca su içmeye koyulun yağmur rüzgarlı çişeleyince hedef sapar beni dişlerin güzelliği ele verir ben köpek görünce vuslat görmüşe dönüyorum aksaraydan taşan fantastik kurgu yerimi hatırlatıyor
sıfıra neresinden yaklaşırsam yaklaşayım kravatlar hep sonsuza uzuyor
komplo kurulmadı ben bir başıma kaldım konum bildiriyorum:allah beni hala seviyor
14
tarlaların benim için düzülmediğini anlayınca belimi bıraktım çöp bitmez bir kaya bulup durmayı huy edineceğim dünya ağlama duvarı değil mesela apartmana köpek girmesin-hayvanseverim et bulursam midemin üçte biri dolana kadar yerim güzel kokan çiçekleri koparırım-çiçekseverim sevdiğimle rus ruleti oynamak isterim sevdiğimi ne kadar sevdiğimi hiç ölçmedim ruhuma artık bir allah formatı iflahım iflasımın çeperini sıvazlıyor (esmerin gavurluğu bağırda kör tebliğe kaç çamaşır küfü ve kaç beyazlar için alnımdan vatanından gölge trafiği ki barbi bebek denenmiştir) bu yağmurda lirden ve sanrallerden sızan sızıdır çiçeğiburnunda ölü beni beyaz poşetlerin tatmin etmediğini yaşamaktansa apar topar vicdan sipeceğim
esmerin döşünü yarıp kalbine baktın mı?
15
ERTUĞRUL RAST
elde bir yüz çağrısı
bir hayatın tasarı aşamasında yazalım ya da istersen kavga edelim “fikrin gerekliliği” üzerine düşünelim, üzerine diyorum aramızdan meyveler dökülsün, elma olabilir
bu bir dünyanın başlangıcı olsun çocuk, dört yaşında bir çocuk
dökülenlerin hatrına adını bilelim, gerçekten bilelim toplayalım fırat’ın altında efendim hoş geldin diyelim biz sadece alnı olan insanlar olmak istemiştik değil mi çocuk? dört yaşında bir çocuk
16
içgüdülerimizi bir kitapta toplayalım, üst üste koyalım okuyalım, fiiller önemlidir diyelim, eskiden olduğu gibi küçük anlatılara itiraz edelim, itiraz diyorum özerkliğimiz olsun bizim o, olacak bir gün çocuk, dört yaşında bir çocuk susuzluktan başlayalım ya da istersen doğanın zindanını parçalayalım, zindan diyorum ellerimizin durumuna inat, ellerimizi çok kullanıyorum güçlü başlıklar koyalım, istersek elbette dünya büyük sözleri sevmektedir bir yüz elde edinceye kadar uğraşalım çocuk dört yaşında bir çocuk.
17
ÜMIT GÜÇLÜ
masalar ve melekler
bunlar en sevimli maskelerim aptalların eline geçmiş piçlerin yüzümde şimdi en korkunçları tiksindiğin söz iğrendiğin kişi nefret ettiğin benmişim, saf, üzerine basılabilir su almaya götürdüğümde susuz getirmeyen ona çok güvenebilirsin seni severona güvenebilirsin o bir melekona güven herkesten evlâdır inanonun kahvesi bin yıllık sonra ne oldu sonra anahtarlarının hiçbiri kilitleyemedi kapıyı, dilini kapayamadı gurur kapıların kibir kapıların utanç kapıların hep açık ardına kadar açık sonra ne oldu beklediğin şeydi işte oldu Ümit uzatılan bir ipti Güçlü tutunmuştum parmağındaki metallerle kestin
18
bu taktığım kaçıncı maske bana bakma ben pis ve iğrencim incitirim seni gözlerin dökülür akar aşağılara pul pul üzerine basarsın, canım acır senin yukarılarından böyle düştüm bir bardak latte yanında beş yüz on üç gün iki metal parça uzaktan parlıyor bir sandalye üzgün ve haklı bana bakıyor, boş masanın üzeri ıslak niçin ıslanmış aklımdan hızlı bir şekilde bir buçuk küsur yıl arada birkaç felaket birkaç toplu ölüm gecelerin üçünde kalkıp karanlık boş bir oda soğuk bir bardak latte masanın üzerini niçin ıslatsın birkaç metal parçası bütün parmaklarımı kesip döktü niçin
19
ISMAYIL SAKIN
yüksek ateş
37 yanlış şeytanları taşladım hep açtım göğsüme taş bağladım hangi ağzın kenarında bir kavis görsem hangi güne bir işaret düşse bohçamı açtım, taşları saçtım, gecelere düştüm, yanlış şeytanları taşladım hep 38 ben bir şiir yazsaydım, -o yaşadığınızı ilan eden afişler asıyorsunuz, megafonlarınız var, düğünler yapıyorsunuz, yılbaşlarınız, doğumgünleriniz varben o bir kara kanatlı kelebeği doğup uçacaktım, onun uçtuğu yerde mutmain ölecektim. 20
39 bu ansızın gelip başımdan akan nedir sele katıp götüren küçük güzellikleri karataştan? sen hiç selin bir şarkıyla geldiğini, bir şiirle gittiğini, baskasını bırakmadığını karataştan, kenarların öyle jiletlendiğini hep değip söndügünü her esenliğin gördün mü? 40 sen bir kavisin ne olduğunu bilir misin? o bir ihtimal, bir imkan, yazılana karşı yazıdan, -illa doğar, boşa yürür, kendin vururbir isyandır. 21
41 eğriler titrer, doğruların gerekliliği üstlerindedir, doğruların gerekliliği çeşitli kokularla üstlerindedir, doğruların gerekliliği çeşitli ebatlarda etler olarak üstlerindedir, doğruların gerekliliği çeşitli müntekim, adil, rahman ve rahim allahlar olarak üstlerindedir, doğruların gerekliliği şahit olunan dizilebilsin-söylenebilsin-dizilebilsin gerekliliği olarak üstlerindedir, doğruların gerekliliği yatak-düşey, aşağlar-yukarı, enli-benli karşılaştırma cetvelleri olarak üstlerindedir doğruların gerekliliği bir saatli bombadır, kanserin hemen yanında kayıtlıdır; üstlerindedir. eğriler titrer, an gelir, kırılır. 22
ALI ERBIL
flawless vıctory
bu sabah - kahretsin zaman belirttim- boru anahtarı şehre iniyor size verecek bir sırrım yok zira elma neden üçe bölünmez ben ki otobüse karşı koymakla meşhu. şair avına yaralı yaklaştı [ bu kısım ben öldükten sonra değerlenecektir] içime atıyorum, içime atmasam iyiydi konudan uzaklaşmak. seyreden cümleye yapalım intiharı düşmenin yükseklikle ilgisi olmadığına dair rüzgarla kahramanca öpüştük , hayat kurtaracak bir virgül daha ki en fazla ankara’ya gidilebilir boru anahtarıyla. sırtımı dönmesem uzlaşamayacağım insanlıkla 23
sol elim daha ağır takriben +700 gram boru anahtarı ve siz kimsiniz ulanlı bölgesel darbe girişim merkez parkta a’ lar a’ dır z’ ler pezevenklerin elinde kalmıştır. boru anahtarı çok kararlı metal [ şair burada intikamını alacaktır] içime atıyorum, içime atmasam iyiydi budapeşte -kahretsin mekan belirttimyazmasa yazmazdık şiir, olmazdık molla belki şuraya bir kuş çizmişlerdir, bitmemiş bir kuş sorarlar kim, ne, nerede, ne zaman, neden nasıl? ahmet bize bunu ihanetiyle yaptı. biliniz, ekmek en iyi cumhuriyet gazetesine sarılır bu şiir vasati 161 sigarayla yazıldı.
24
MURAT ÇELIK
evler evler - sarı kumaş dokunup hissi böldü ara sıra tekrar, ara sıra kravatını düzeltiyor - ofisin lambası neden eğri yüzüme neden baktı biraz daha kalk biraz daha otur - bana şimdi lazımsın içinde bulunduğuna, far gözümü çarpıyor artık gelme - fişler kendiliğinden korudu. okuma&yazma girişiminde bulunan küçüğü - ilkin “ev” yazmayı öğrenen hep annesiyle kalır demek - baba yorgun heykel, anten bozulması baba garaja gittiğinde, baba futbol topu, baba sendika 25
- icatları kim kırıyor böyle, haneleri kim tutkalla boyuyor, çimleri kim : yürüyor - komşulara sizi ıslıkla çağıran hangi parmağında yüzükle hayat kuruyor, yüzük renk körlüğe yüzük, “simya” denen alay - karlıkaranlığa bakıp gülümsenir, geçmiş vakit ilk sevgili, dokunların ilki en zor unutma - sinema çıkışı, durağın tekinde. ben gene sakarlığım annem beni sakarlık doğurmadı. bunu söyleme - otele varmışız o beni içerde bırakmış. otele varmışız içerden ona bakmışım
26
- dudağın enkazı çoğalırken, dudağın en konuk yeri - emip boşluk, emip ses çıkmasına üzgün, taşların dik durmasına taşların kararmasına - apak ve kristal ten kurur, ten blöf, taşırlar artık hayallere gelme artık hayallere gelme
27
- evlerinden duyardım, perde gerisinde. ev utangaçları, perde gerisinde dillerini terk etmişler - süs balıkları olurdu, akvaryumlu birkaç renk duvarları yalıyan çiçekler komodin hep tıkış - senin çocukluğun da mı yatalak kaldı divan örtüleri, yastıklar : üzerinde ölmemiş kalmamış - işte, bahçelerine çit çekip ışımış gözleriyle döndüler eldivenleri, kışı - kalsınlar, mevsim başka olunca, mevsim onlar için karamsar olunca - insanlar rüyalarına kalkmalı insanlar, unutup eskiten 28
KEITH WALDROP
majeste Çeviren: Muhammet Özmen
Diğer ekonomiler arasında, ikisiyim akılların, biri cinli, diğeri huzur. Şiddetli titremek büyütür beni, o sırada piyasaya sürülen. Çocukların düşmanı, antika küçük şeylerin, şakaların ve resimlerin. Düşmanı komik sayfaların ve karikatürlerin, su içmelerin. Trajedi için oldukça kısa. Nadiren büyük ya da uzak bir sefere sahip hep kazanılmış nesnesi içinde, görülebildiği için yabancı bir görev başarısızlığında, insan gelişiminin, o acil olgu.
29
O fatihlere sempati, yiğitçe yok olan soydaş felaketler, bir vasiyete sahiplermiş gibi. Daha belirgin görüngüler çok uzağa açılırlar, vazgeçerler, patlarlar. O “içten ses” bir oyun oynuyor. Heves ve inatçılık. Ağız içine konumlanmış gizli bir görünmez. Çok iyi biliyoruz kişiliğe karşı iddia etmenin ne kadar korkunç olduğunu. O bütün idil gözden kayboluyor. Güneye doğru sahil boyunca, aşağıdaki kentler arasında. O dağlık buruna doğru giden akıntının karşısında. Belki afallamış. Güvensizlik hariç değil. Sen şimdi benim hükümlümsün. Fiziksel olarak ben kendimim. Kültürlü yaşamak, iyi davranışlar varlıklı yemiş ve varlıklı içki. Evimin içinde düzen ve zarafet. Asker taşıyan diklik.
30
31
dün dağlarda dolaştım
EVDE YOKTUM
şiir bülten - aylık mayıs 2015 sayı: 3
hazırlayan: murat çelik tasarım: hadde
evdeyoktumsiirbulten@gmail.com twitter: @evdeyoktumsb facebook: facebook.com/pages/Evde-Yoktum/1562251974016131