Birlik Dükkanı 01/17 Sayı 12

Page 1

Bi r l i k Dü k k an ? Ay l ?k M ev l ev i K ü l t ü r ü Der gi si Say ?12 / Ocak 2017

"Gönülde binler ce kilit olsa bile kor kma ! Sen a ?k dükka n?n?a r a ?t?r bul! Or a da gönüller a na hta r ?va r d?r !" GÖNÜLLER SULTANI M EVLANA


?çin dek il er 3

Mer haba

6

Hak '?n Nazargah?, Gönül

10

Mevlana'n?n Mesnevi'sinde Gönül Seher i

14

Gönül, Çalab'?n Evi

20

Candan Cana - A?k

24

Gir Gönül F?r ?n?na

28

Divan-?Kebir 'den Seçm eler

30

Röpor t aj

32

Kad?n Mevleviler - 1

34

Kalbim iz Em m e Basm a Tulum ba De?iildir

36

Sult an Veled Divan?

38

Dünyada ve Tür kiye'de Mevlevihaneler - 6

42

Mevlevilik 't e Adap ve Er kan - 6

48

Gönül ki, Gökler den Daha Büyük, Daha Geni?t ir

50

Madem ki Bir sin

52

A?k Meclisi

Foto?raf ve ?llüstrasyonlar: Çetin Güne?, Teoman Atalay, Didem Andaç, Turner Baydar, Teoman Y?lmaz, Murat ?anc? ve Anonim


M

erhaba Sevgili Birlik Dükkan?Okurlar?, 2017 Ocak ay?n?n ilk, dergimizin ise on ikinci say?s?! Sizlerle bulu?tu?umuz, ne de güzel geçirdi?imiz

haftalar, aylar çok çabuk geçmi?. ?imdi hep birlikte yeni bir y?la merhaba derken, günlerinizin sa?l??a, esenli?e, hayra ve berekete do?mas?n?diliyoruz. Hazreti Mevlana; "Bu gün gönlüm a??k, yar?nsa ma?uk; bu gün gönlümün gönlünde bir ba?ka yar?n var!" diye sesleniyor Divan-? Kebir 'de. (c.II b.292) Bu say?m?za "Gönül" diyerek ba?l?yor, farkl?yaz?dizilerimiz ile devam ediyoruz. Gönül; insan?n manevi varl???na, manevi gücüne, inanc?n, sevginin, kalpte bar?nd???dü?ünülen bütün duygular?n varl???na ve ifadesine verilen çok kapsaml?bir ad. Mevlanam?z ba?ta Divan'?olmak üzere eserlerinin hepsinde gönülden bahsediyor. Gönlün inceli?ini, büyüklü?ünü, de?erini dile getirdi?i kasidelerinden birinde ?öyle sesleniyor: Aziz canlar "Gönülden gönle pencere vard?r!" derler. Sen sak?n bu pencereyi aç?k, k?r?k b?rakma! ?çeriyi seyretmesinler! ??ne deli?i kadar bile bir delik olsa, o deli?i ört! Kim bu gönül penceresinden gafilse, zamanenin en üstün bir bilgini bile olsa o ak?ls?zd?r, kördür. Sana aç?k oldu?u için sen kendi gönlünün penceresinden kendi içine bak, içeriyi seyret! Oras?karanl?k m?d?r; yoksa ayd?nl?k m?d?r? Ara?t?r! E?er oras?ayd?nl?ksa, ayd?nl???yüzüne vuruyorsa, ?unu iyi bil ki: Sen ?imdiye kadar kendinde bulunandan habersiz ya?ad?n. Halbuki orada çok de?erli bir hazine vard?r. Orada lal madeni, akik madeni bulunmaktad?r. Ayn?zamanda gönül evinde çok de?erli, e?i bulunmaz bir dost oray?ev edinmi?tir. Sen de onun yan?na otur. 0 çok üstün, benzeri olmayan bir emîrdir. O'nun yoluna güller saç! 0 bir selvidir, O bir süsendir! Haydi kalk! Ak?ls?zl?k etme! Var?n?yo?unu onun yan?na ta??! En iyisi onun yan?nda ev tut! Ona kap?bir kom?u ol! Çünkü oras? meleklerin gelip dinlendikleri, misafir olduklar?bir yerdir. Gönül evini anlatmak istiyorum ama, korkudan gönlüm tir tir titriyor. Çünkü o görülmemi?, e?siz varl?k benlikten, bizlikten kurtulmu? bir varl?kt?r. A?z?mda, duda??mda demir halkalar var. Ama dayanamad?m. ?ster titre, ister titreme; sana gönülde bulunandan bahsettim. (c.I 443) Hazreti Mevlanam?z?n selamlar?, feyizleri, güzel keremleri hepimizin üzerlerine olsun. Her yeni say?da tekrar B?RL?Kte olmak üzere. Huuu!

Evrensel Mevlana A??klar?Vakf?


Hazreti Mevlana?ya, ?A?k?bize söyler misin, a?k nas?ld?r?? diye sormu?lar. ?Nas?l söyleyeyim, benim gibi ol da anla? demi?. Mesnevi?yi elinize al?p okumaya ba?lad???n?zda Mevlana ile konu?maya ba?lars?n?z. Fakat okurken kulaklar?n?z?n i?itece?i kadar sesinizi yükseltin ki, o zaman sizin dilinizden sanki O konu?mu? gibi olsun ve siz de dinleyin?

Hz. M evla na 'n?n ma nevi temsilcisi ve günümüzdeki sesi M evlevi Ha sa n Dede'nin ta savvuf sohbetler inden olu?a n kita b?"M esnevi Güne?i" tüm kita pç?la r da sat??a ç?kt?...

Hazreti Mevlana?n?n eseri Mesnevi-i ?erif hakk?nda bugüne kadar farkl?yorumlar yap?lm??t?r. Baz?lar?na göre Mesnevi, Kur ?an-?Kerim?in tevili niteli?indedir; fakat baz?lar?na göre de Mesnevi?yi Kur ?an-? Kerim?in tevili olarak görmek tamamen ayk?r?bir davran??t?r. Evet, her?eyde oldu?u gibi bu konuda da fikir ayr?l?klar?n?n olmas? kaç?n?lmazd?r ve çok do?ald?r. Fakat bize göre Mesnevi, Kur ?an ayetlerinin a?kla yap?lm?? yorumlar?d?r, tevilidir ve insan?insana anlat?r, kesinlikle insan d???nda de?ildir? "Her dükkan?n ayr?bir sanat?, ayr?bir kâr?vard?r. Mesnevi de yokluk dükkan?d?r o?ul. Mesnevi'miz vahdet dükkan?d?r. Orada ?Bir?den ba?ka ne görürsen puttur.? HAZRET?MEVLANA Bu kitapta, Hasan Dede?nin tasavvuf sohbetlerinin kayna?? Mesnevi?den beyitlerle harmanlanm?? sat?rlar?okurken Mevlana?y? yeniden ke?fedeceksiniz? 1965 y?l?nda Hazreti Mevlana?n?n manevi temsilcili?ine ula?m?? olan ve Evrensel Mevlana A??klar?Vakf??n?n Onursal Ba?kan?Hasan Dede, 1935 y?l?nda Makedonya?n?n Üsküp ?ehrinde dünyaya gelmi? ve halen Silivrikap? Mevlana Kültür Merkezi?nde her Per?embe günü halka aç?k düzenlenen toplant?larda, yurtiçinden ve yurtd???ndan gelen Mevlana hayranlar?n?n sorular?n?yan?tlamakta ve Hazreti Mevlana'n?n ilahi birlik mesaj?n? aktarmaya devam etmektedir.



Hak'?n Nazargah?, GĂśnĂźl... Hasan Dede


C

enab-?Mevlana, ?Gönül?hakk?nda ?öyle bir dil sarfeder:

?E?er senin gönlün varsa git de gönül Kabe?sini tavaf et; topraktan yap?lm?s? sand???n Kabe?nin manas?gönüldür! Cenab-?Hak, görünen ve bilinen suret Kabe?sini tavaf etmeyi, kirliliklerden temizlenmis? bir gönül Kabe?si elde edesin diye buyurmu?tur. ?unu iyi bil ki, sen, Allah??n evi olan bir gönlü incitip k?rarsan, yaya olarak bin defa Kabe?ye gitsen de, Allah bu ziyaretini kabul etmez. Sen, var?n?yo?unu, mal?n? mülkünü ver de, bir gönül al, al da, o gönül mezarda, o kapkara gecede sana ???k versin, nur versin. Allah??n huzuruna alt?n dolu binlerce keseler götürsen, Cenab-? Hak; ?Bize bir ?ey getirmek istiyorsan, kazan?lm?? bir gönül getir!?diye buyurur. Çünkü, alt?n ve gümü?, bizim için hiç bir ?ey de?ildir! E?er bizi, bizim r?zam?z? istiyorsan, bizim istedi?imiz gönülden ibarettir. Senin de?er vermedi?in, bir saman çöpü sayd???n y?k?k gönül, Ar??tan da üstündür, Kürsi?den de, Levh?den de, Kalem?den de!.. Harap gönül, Hak??n nazargah?d?r, Hak??n bakt???, Hak??n s???nd??? yerdir! Onu yaratan varl?k ne de büyüktür, ne de kutludur. K?r?lm??, iki yüz parça olmu? zavall? bir gönlü yapmak, tamir etmek, Cenab-?Hak??n nazar?nda hacdan da, ümreden de de?erlidir. Hak??n defineleri, harap gönüldedir. Harabelerde, pek çok defineler gömülüdür. Mutlu olmak, manen yükselmek istiyorsan, gönüller almaya, gurur ve kibiri b?rakmaya bak! Kazand???n gönüllerin yard?m? seninle beraber olursa, kalbinden hikmet kaynaklar?f??k?r?r, akar.

Dilinden sel gibi ab-?hayat akar; nefesin, Hazreti ?sa?n?n nefesi gibi, hastal?klara deva olur. ?ki dünya da, bir gönül için yarat?lm??t?r; ?Sen olmasayd?n, bu kainat?yaratmazd?m!?hadisinin manas?n?dü?ün! E?er böyle olmasayd?, senin varl???n, mekan?n, güne?in, ay?n, yeryüzünün, ?u gök kubbenin varl???nereden olacakt?? Sus; bedeninin her bir k?l?nda iki yüz dil olsa da onlarla gönlü anlatmaya çal??san, yine de anlatamazs?n; gönül anlat?lamaz, anlat??a s??maz!? Yine bir ba?ka sesleni?inde ?öyle diyor Hazreti Mevlana: ?Kimden kaç?yoruz? Kendimizden mi? Ne olmayacak ?ey... Kimden kap?p, kurtar?yoruz Hak?tan m?? Ne bo? zahmet!..? Bunlar?dile getirmemin sebebi ?udur: Bu yolu anlamak ve hedefe ula?mak için sevgi ve gönül ?artt?r. Mevlevilikte zerre kadar benlik, gurur yoktur. Mür?id de, yolcu da hep Allah??n ikram?ile ya?ar, konu?ur, susar. Mevlevilik, Hazreti Mevlana?y?tan?yarak, onun gibi olmaya çal??makt?r. Ayr?m gözetmeden insanl?k alemine hizmet etmek, Allah?dan söz etmektir. Mevlevilik h?rkada, sikkede, tennurede de?il, gönüldedir. Onlar ancak simgelerdir. Mevlana o sikkede, h?rkada durmuyor. Buras?umutsuzluk kap?s?de?il, tamamen umut kap?s?d?r. Allah ile ya?ayan hep umut içindedir, Allah?s?z ya?ayan?n umudu çabuk biter. Allah dostlar?ile birlikte yola ç?k?ld???zaman umutlar artar, umutsuzluklar azal?r. Bizim dinimiz sevgi üzerine, a?k üzerinedir. ?nsana ko?u? üzerinedir, mala mülke de?il.

Cenab-?Allah, en güzel yüzünü Hazreti Muhammed Efendimizden göstermi?tir. Onunla beraber Peygamberlik defteri örtülmü?tür ve Velayet defteri aç?lm??t?r. Ondan sonra gelen bütün Evliyaullah, Hazreti Muhammed Efendimize gönüllerini vermi?ler, Onu kendilerine sevgili edinmi?ler ve topluma Onun yüzüyle ç?km??lard?r. Hazreti Mevlana bir beyitinde ?öyle buyurur:

"E?er bizi, bizim r ?za m?z? istiyor sa n; bizim istedi?imiz gönülden iba r ettir ..." Hz. Mevlana

?Demir gönlüm yand?as?kla, al?nd? masivadan; tertemiz bir ayna oldu, onun güzel hayalini dü?ürdü içime. Cevirler vefa oldu, duruldu bozbulan?k s?fatlar. Be?erlik fena buldu, Hüda s?fat?geldi. Getirin çömlekleri, doldurun tulumlar?; ab-?hayat geldi, ?lahi saka geldi...? Mevlana?n?n sakas?, yani gönül sakisi ?ems?ti; ?imdi de bizim muhabbetlerimiz hep o ?lahi sakadan, Mevlana?dan. Bizlerden i?leyen hep O?dur. Hazreti Mevlana, ?Kabe?de senede bir hacullah olur, gir gönüller Kabe?sine gör ne binlerce hacullah var ? diyor. Yani, insanlarla


kayna??p onlar?n gönüllerini yoklar, sevgi sözleri sunarsan kendini o topluma kazand?r?r, ölümsüzlü?e yol alarak Kabe mertebesine gelir, bu alemde tavaf edilirsin.

Yücelmi? ar?nm?? Hak'?n sözüsün,

Gönüle girmek için benlikten ar?nacaks?n. Hak??n güzellikleri ile içini donat?p, bütün yarat?klara sevgiden söz ederek toplumun gönlüne gireceksin. Gönül ne kadar mukaddes bir ?ey... Ne diyoruz? Gönül dedikleri bostanda bitmez, çars??da sat?lmaz, her kula da nasip olmaz.

Can ?arab?içip tenden geçersin,

Hazreti Muhammed, Hazreti Mevlana sadece temiz bir gönül istediler. Gönlünü buraya ba?larsan, buraya uygun ya?ar, edebini tak?n?rs?n, yava? yava? sevgini, a?k?n?maneviyata ba?lars?n. Bundan sonra senin hayat?n, duru?un, konu?man de?i?meye ba?lar. Sikkeyle, h?rkayla Mevlevi olunmaz. Mevlevilik, en yüksek ahlak üzerinde ya?amakt?r. ?nsan olmam?z için, örnek ald???m?z Zat??kar??m?za almam?z, onun ahlak?ile ahlaklanmam?z, onun huyunu huy edinmemiz laz?m. Ondan sonra bizde tekamül ba?lar. Bir gün gelecek dünya ömürümüz bitecek. O gün geldi?inde seni senden soracaklar. Ne annen, ne baban, ne paran, ne e?in-dostun kurtar?r, hiçbir ?ey kurtaramaz. Ancak yapt???n güzel hizmetler, Hak için ne yapm??san onlar kurtar?r. O temiz gönül, a?k?n, o güzel bak???n, o güzel duygun kurtar?r. Cenab-?Allah, hepimizi temiz gönül sahiplerinden olabilmeyi nasib etsin. Her an?n?z nur olsun, gönüller ferah olsun, ya?amlar duygu dolu olsun, ko?u?lar hep güzelliklere do?ru olsun... Kainat?n nuru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pirimiz Hüdavendigar Mevlana'm?z?n selamlar?, feyizleri ve güzel keremleri üzerlerinize olsun. Sevgiler, Allah'a emanet olun. Gönüldür ki?inin nedeni, özü, Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana. Beytullah?a var?r tertemiz nesli, Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana. Gönlün Kabe?sidir Tanr??n?n yurdu, Kiminin derman?kiminin derdi, Hakikat s?rr?na Konya?da erdi, Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana. Cemal erlerinin birlik saz?s?n, Varl?k yokluk cevherinin özüsün,

Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana. Sema ile birli?e kanat açars?n,

Nurunla aleme rahmet saçars?n, Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana. Nefsten, bedenden, candan ar?nd?n, Dostun sevda h?rkas?na büründün, Konya?y?yurt edip orada göründün, Gönüller Sultan?ya Hazreti Pir Mevlana...



M evlana'n?n M esnevi'sinde GĂśnĂźl Seheri Cezmi I??k


azreti Mevlânâ bir kalp ve gönül adam?d?r, onu be?er târihinde ölümsüz k?lan en büyük özelli?i kalplerde taht kurmas?d?r. Mevlânâ di?er eserlerinde oldu?u gibi Mesnevî'de de selim bir kalbe sâhip olman?n inceliklerini anlatm??t?r. Vecd hâlinde gördü?ü hakîkatleri ifâde etmek için semboller kullanm??t?r. Ne bat?da ne de do?uda onun kadar zengin ve parlak semboller kullanan bir ba?ka mistik ?âir yoktur. Mevlânâ'y?di?er sûfîlerden ay?ran özellik eserlerinin sembollerle dolu olmas?, sembol ve remizleri kullanmakta çok mâhir olmas?d?r.

H

Mevlânâ Mesnevî'de gönlü çe?itli benzetmelere tâbi tutmu?tur. Bunlardan en önemlisi ?ayna? benzetmesidir. Gönül aynas?pek çok yönüyle ele al?nm??t?r. Bilindi?i gibi ?ayna? remzi tasavvufî dü?ünce sisteminin en temel esaslar?ndan birisidir. Tasavvufta ?Ben bir gizli hazîne idim, bilinmekli?imi murat ettim de halk?yaratt?m?hadîs-i kutsîsinden hareketle âlemin, Yüce Yarat?c?n?n esmâ ve s?fatlar?n?n zuhûr etti?i bir ayna oldu?u kabul edilir. Gönül bir ayna ise temiz olmas?gerekir. Ayna temiz olursa elde edilecek görüntü de net olur, güzel olur. Temiz aynadan elde edilen görüntü herhangi bir ?üpheye yer b?rakmaz. Bunun gibi gönül aynas?da temiz olmal?d?r. Tasavvufta önce tasfiye sonra tahliye (süsleme) vard?r. Tarîkatlere ilk giri?te sâlikten tevbe al?n?r, bu en büyük temizliktir. Geçmi?in bütün kötü hât?ralar?n?silip süpürmeyi hedefler. Mevlânâ'ya göre gönül aynas?, dünyâ sevgisi, mal-mevki h?rs?gibi mânevî tozlardan temizlenirse onda hem yarat?lanlar hem de Yaratan görülebilir. Gön ü l, bak an ?n k en din i gör dü ?ü bir ayn ad?r . Mevlânâ ?Ayna herkesin kendisini içinde gördü?ü bir ?eydir? demi?tir. Ba?ka bir yerde ?öyle demektedir; ?E?er din karde?inde bir ay?p görürsen, o ay?p sendedir, halbuki onda görürsün. Âlem ayna gibidir, kendi nak??n?onda görürsün; çünkü ?Mü'min mü'minin aynas?d?r? buyrulmu?tur.? Gön ü l yan k ?s?olan bir da?a ben zer . Mevlânâ gönlü, özellikle de insan-?kâmilin gönlünü yüce bir da?a benzetiyor. Zaman zaman da?lardan kayna??belli olmayan ses sadâlar?yükselir ve bir müddet yank?land?ktan sonra kaybolur. Dünyâda yüce mekânlar da?lar oldu?u gibi, gönüller içersinde de insan-?kâmilin gönlü da?lar gibi çok yücedir. Allah onu yüceltmi?tir. Çünkü onun gönlü, Hakk'tan ald???

ilâhi ilhamlar?aksettirmektedir. Ondan zuhur eden sözler kayna??bak?m?ndan Hakk'?n sözleridir; yâni insan-?kâmil kendi hevâs?ndan konu?mamaktad?r, sözlerine hal ve davran??lar?nda Hakk'?n sözlerini yans?tmaktad?r. Mevlânâ belli dönemlerde insan-? kâmilin co?tu?una ve ilâhi feyzi bol bol da??tt???na dikkat çekerek onun bu anlar?n?kollay?p ilâhi rahmetten istifâde etmenin önemine dikkat çekmektedir. Çünkü öyle zamanlar gelir ki bu gür ses duyulmayabilir, karanl?kta kalan insanlar kime gidece?ini bilemeyebilir. Haz?r bu ses yank?lan?p dururken onlardan faydalanmak gerekir. Gön ü l için de at e? yan an bir oca?a ben zer . Mevlânâ'n?n tasavvufî görü?lerinin temeli a?k ve cezbe olarak özetlenmektedir. Mevlânâ'n?n gücü a?k?ndan geliyordu, insan düzeyinde ya?anan, ancak temeli ba?tan ba?a Allah'ta olan bir a?kt?bu. A?k, insan gönlünde yanan bir ate?tir; gönül ise o ate?in oca??d?r. A?k ate?i, maddî unsurlar?yakmak sûretiyle oca??temizler, yâni tasavvuf yolcusunu hakîkatten al?koyan a?a??, baya??arzular?yakar, mahveder; sâliki mânen temizler. O zaman insanda yeni bir do?umla, yeni bir hayât ba?lar. Zâten gönlünde a?k ate?i olmayan ki?i bir ölüye benzer. Bir oca??n içinde ate? yanarsa i?e yarad???gibi bir gönülde de a?k varsa i?e yarar. Hakk'?n de?er verdi?i bir gönül olur. Gön ü l ile a?k ar as?n da s?k ?bir alâk a var d?r . Â??k olan gön ü l in ler , f er yat eder . Tasavvufta a?k, kâinât?n rûhudur. ?nsan, ilâhi a?k sâyesinde varl???n kayna??na yönelir. Bir mutasavv?f olan Mevlânâ da a?ka büyük de?er vermektedir. Ona göre a?k, Allah'?n s?rlar?n?belli eden önemli bir araçt?r. Bu sebeple ona göre âlem, a?k diyâr?d?r. Gön ü l bü yü k bir k on a?a ben zer . Mevlânâ insan gönlünü büyük bir kona?a benzetiyor. Bir kona??n büyük olmas?ona hâkim olmay?, içinde olup bitenden haberdar olmay?da güçle?tirir. T?pk? bunun gibi gönül de büyük bir konakt?r ve içinde olup bitenleri anlamak oldukça zordur. Sâhibinin titiz ve hassas olmas?gerekir. Ayn?zamanda becerikli ve sâd?k yard?mc?lar?n?n da olmas?gerekir. Büyük konaklar?n kom?ular?da merakl?olur, içerden haber s?zd?rmaya çal???r. Gönül evinin de gizli kom?ular? vard?r. Bunlar nefs-i emmâre denilen kötülü?ün merkezinin elemanlar?d?r. Nefsânî duygulara mensup kom?ular tehlikelidir, niyetleri kötüdür. Binâenaleyh onlar?iyi tan?mak lâz?md?r. O kom?ular çe?itli yollardan gönül s?rlar?na vâk?f olmaya çal???rlar. ?nsan,


gönül kona??n?n çe?itli kap?ve pencerelerine gizlice yerle?meye çal??an câsus duygulara kar??tedbir almazsa zamanla gönlündeki gizli s?rlar?n?bilen pek çok zararl?kom?ular?olur. E?er insan bu kom?ular?n kimler oldu?unu ve kendisini hangi yollardan dinlediklerini bilemezse zarar görür. Bu sebeple tasavvufta insan?n kendisine yol gösterecek, câsus duygular?n?bildirecek bir yol göstericiye ihtiyâc?vard?r. Çünkü insan etrâf?nda ne olup bitti?ini kendi ba??na anlayamamaktad?r. Bir yol göstericisi olmayan insan kalabal?klar?duygu dünyâs?nda olup bitenlerden bihaber olduklar?için sebep sonuç ili?kilerini sa?l?kl?bir zemîne oturtamaz. Hangi olaya nas?l tepki verece?ini do?ru dürüst tâyin edemez. Bu sebeple gönlümüzü tamâmen insan-? kâmile açmal?y?z ki o gizli kom?ular?m?z?ve faaliyetlerini bizlere haber versin. Gön ü lden gön ü le pen cer e var d?r . Gönüller birbirine kar??d?r. Bir insan birini gönülden severse di?eri de onu sever. ?ki insan gönülden birbirine ba?lan?rsa uzakta olmalar?n?n önemi yoktur. Birbirlerine çok uzak olsalar bile ayr?say?lmazlar, zîra her an gönül birlikteli?indedirler. Gönül ba??s?k? kuruldu?unda mesâfelerin önemi kalmaz. Maddî ayr?l?k gönülden ba?lananlar?ay?ramaz. T?pk?bunun gibi Hak â??k?da her zaman Hak iledir. Her an kendisini Hakk'?n huzûrunda hisseder, sözleri ve eylemleri bu bilinç içerisindedir. Mevlâs?n?n her an kendisini gördü?ünü bilen insan onu üzecek, onun ho?una gitmeyecek davran??lardan uzak durur. Mevlânâ'ya göre Hakk'a â??k oldu?unu iddia eden kimse Hakk'?n kendisini ne kadar sevdi?ini merak ediyorsa kendine iyi bakmal?d?r. E?er gönlünde Hak sevgisi gittikçe art?yor ve her an bütün varl???n?ku?at?yorsa bilsin ki Hak da onu seviyordur. Gön ü l Hak k '?n n azar gâh ?d?r . Sûfîlere göre Cenâb-?Hak gönle nazar etmektedir. Maddî güzellik ve çirkinlik, ya da zenginlik ve fakirlik önemli de?ildir. Önemli olan gönül güzelli?i ve zenginli?idir. Bu sebeple Hakk'?n bakt???, îtibar etti?i gönül; ar?, duru, saf ve tertemiz bir gönüldür. Ebû Süleyman demi?tir ki, ?... Nefsânî bir arzuyu samîmi olarak terkedenin gönlünden Allah bu arzudan dolay? kulunu cezaland?rmayacak kadar kerem sâhibidir.? Mevlânâ'ya göre günah i?lemekte ?srar eden ve kalbini kirleten kimseler ?bizde de gönül var ? derlerse ancak kendilerini kand?r?rlar. Çünkü Hak gerçe?i en iyi bilendir ve onlara ??ah damar?ndan daha yak?nd?r ? (K?f,50/16). Dolays?yla onlarda ne denli harap bir gönül oldu?unu iyi bilmektedir. Onlar gönül saraylar?n?y?km??lar ve virânelerinde bayku?lar ötmektedir.


Gön ü l bir m ek t u ba ben zer .

Gön ü l h ast alan ?r sa on u n dok t or u peygam ber ler ve velîler dir .

bilmemiz gerekir ki, ona göre tedâvi yöntemi belirlensin. T?pk?bunun gibi hasta bir gönlü de tedâvi edebilmek için hastal?klar?n?te?his edip hastal???n nereye kadar ilerledi?inin bilinmesi gerekir. ?mâm-?Rabbânî'ye göre kalbin hasta olmas? onun Hakk'tan ba?ka ?eylere ilgi duymas?, sevmesidir. Hattâ insan?n kendi nefsine olan alâkas?d?r. Çünkü bir insan, ne ister ve neyi severse, onu kendi nefsi için sever. Ayn??ekilde, mal, ba?kanl?k ve makam iste?i de böyledir. ??in asl?nda, bu durumdaki ki?inin tapt????ey kendi (nefsi)dir. ?nsan bu ba?lant?lardan kurtulmad???sürece kurtulu?a eremez. Bir sûfînin gönlünün hastalanmas?ona büyük bir elem verir. Maddî hastal?klar?tedâvi eden hekimler gibi mânevî hastal?klar?da tedâvi eden gönül doktorlar?vard?r. Hastal?ktan kurtulmak için hastalar?n onlara gitmesi ve onlar?n çâre olarak sunduklar?n?iyi uygulamak lâz?md?r.

Maddî bünyenin hastaland???gibi mânevî bünye de hastalan?r. Tasavvufta buna kalp hastal???denir. Hasta bir kalbin hastal???n?gidermek ve tedâvi etmek için normal bir kalbin nas?l oldu?unu

KAYNAK: Mevlânâ?n?n Mesnevî?sinde Kalp-Gönül, Dr. Kerim KARA, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ö?retmeni

Mevlânâ insan bedenini ve gönlünü bir mektuba benzeterek ona dikkatli bakmay?tavsiye ediyor. Çünkü bu beden ve gönül mektubunun Hakk'a lây?k olmas?lâz?md?r. Zîra varaca??yer Allah'd?r. Mektubu yazan ise insan?n bizzat kendisidir. Yâni insan?n hayât?boyunca sâhip oldu?u duygu ve dü?ünceler, söyledi?i bütün sözler ve yapt???bütün i?ler mektubunun sat?rlar?n?olu?turur. Dolays?yla insana âhirette kendi kitâb?verilecektir. Nitekim Kur 'ân'da haber verildi?ine göre kitâb?n?sa? taraf?ndan alanlar kurtulu?a erdiklerini anlay?p sevinirken sol taraf?ndan alanlar hüsranda olduklar?n?anlay?p üzülecekler (el-Hâkka, 69/19-29). Mevlânâ bu benzetmeyle ölüm ötesi hayâta bu dünyâda haz?rlanman?n önemini de hat?rlatm?? oluyor.


Gönül, Çalab'?n Evi Erdem Ergin


T

?Gönlün ?ekli, yarat?k ?ekli de?ildir; gönlün yüzünden Tanr?cemali yüz göstermi?tir.?(1) buyuran Â??klar ve Velîler Sultân?Hz. Mevlana , ?Asl?nda ?u gönül, ârif ile mârufun, yâni bilen ile bilinen aras?nda tercümanl?k edip durmada. Gönlün ne oldu?unu ancak gönül sâhipleri bilir. Ruhsuz ki?i, gönlün de?erini ne bilsin? Sen gönlü ancak Allah kap?s?nda, ilâhî dergâhta bulabilirsin. Gönül filanda fi?manda bulunmaz. Âlemde k?r?k gönülleri onaran, eksiklikleri tamamlayan, diledi?ini zorla yapt?rmaya gücü yeten, her izi olan?, her izi bulunmayan?gere?i gibi gören Allah'tan ba?kas?nda gönlü bulamazs?n. Çünkü Allah, gönlü ev edinmi?tir.?(2) sözleriyle insan?n hakikatinin gönül oldu?una i?aret etmi?tir. Türkçe bir kelime olan gönlün Farsça kar??l???n?n dil, Arapça kar??l???n?n ise kalp oldu?unu biliyoruz. ?üphesiz buradaki kalp, bedenimizin ya?amsal faaliyetlerinden birini yerine getiren, kan pompalamakla görevli olan organ?m?z de?ildir. Ama onun kadar önemli; insan varl???n?n özünü temsil eden, ad?na gönül dedi?imiz mânevî varl?kt?r. Çünkü iman dahi dil ile ikrâr, kalp ile tasdiktir. Hz.Mevlânâ?ya göre ruh, varl???m?za hayat veren ilâhi nefha, Rahmânî nefes, gönül ise insânî gerçe?imizin çekirde?i veya özüdür. Bütün mutasavv?flar ; ?inanan?n kalbi Allah??n ar???d?r ? buyuran Hz. Muhammed Efendimiz ?in (s.o.ü.) ir?atlar?yla, gönlü bütün varl?k âlemini kapsayan, varl?k ve olu?u okuyan ve anlamland?ran mânevî bir kuvvet olarak anlam??lard?r. Hz.Mevlânâ, gönül hakk?nda bizi ?öyle ayd?nlatmaktad?r: ?Gönül öyle bir varl?kt?r ki bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider.?(3) ?Her bir güzel olan ?eye güzellik, gönülden gelir. ?u hâlde gönül (güzelli?i kendine ait olan) cevherdir, âlem ise (güzelli?i kendine ait olmay?p gönül cevheri ile güzellik bulan) bir arazd?r. Gönlün gölgesi (olan bu âlem), nas?l olur da gönlün gayesi, hedefi olur ??(4) O?na göre âlemde olan her ?ey gönülde, gönülde olan her ?ey de âlemde mevcuttur. Hz. Pir, gönlü bir aynaya benzetir. ?Âlem-i ?ehâdet diye isimlendirilen varl?k âlemi her ne kadar, ilâhî isimlerin ve s?fâtlar?n zuhûruna müsâit ise de, tamâm?yla mücellâ (cilâl?, parlak) bir ayna olmad???ndan, ilâhî sûretler onda kemâliyle zâhir (görünür) olmaz! Bundan dolay?âlem-i ?ehâdetten Hz.

Âdem'in yarat?lmas?ve zuhûru, onun cilâs?olmu?tur. Böylece âlem, Hz. Âdem'in vücûduyla bir mir 'ât-? mücellâ (cilâl?bir ayna) oldu?undan Hakk-?mutlak onda, ilâhî güzelliklerini mü?âhede eder. Fakat bu mü?âhede, uzaktan ve kendi vücûdunun hâricinde vâki olan bir ?eye nazar ile elde edilen temâ?â gibi de?ildir, belki bütün zerrelerde bizzat zuhur ve huzur ile olan bir zevkî mü?âhededir. ?lâhî güzelli?in yans?mas?n?kemâliyle kabul edecek ve en aç?k bir biçimde gösterecek ayna, bu âlemde insand?r; ve insan bu sebepten ilâhî örnektir!(5)Mevlânâ Fîhi mâ Fîh'te ?u ?iire yer vermi?tir: ?Ey insan, sen nâme-i ilâhînin nüshas?s?n. Cemâl-i ?âhînin âyinesi sensin. Âlemde her ne varsa, senden hâriç de?ildir. Diledi?in her?eyi kendinde ara; zîra hepsi sensin!.?(6) Peki her gönül Tanr?Güzelli?ini yans?tabilir mi?Hakk d???nda her ?eyden ar?nmad?kça mümkün de?il! Hz.Mevlânâ ?öyle seslenmekte bize:? ?Ey gönül! Sen bir cüzsün, bir parças?n ancak kendi küllün taraf?na gidince Hakk??n nazargah?olabilirsin. Cenâb?Hak buyurur ki: ?Bizim nazar?m?z gönledir; su ve topraktan ibaret olan sûrete de?il?. Sen ise ?benim de gönlüm vard?r ?dersin. Gönül ar??n üzerinde, yücelerdeki gönüldür, alçaktaki de?il! Kara çamurda da muhakkak su vard?r; fakat o suyla abdest alamazs?n! Çünkü o da sudur, sudur ama çamur ona gâlip gelmi?tir. Böyle olunca kendi gönlüne ?i?te bu da gönüldür ?sak?n deme. Gönül; ya Abdâl??n ya da Peygamberin gönlü gibi göklerden daha yüce bir hâle gelenin gönlüdür ?.(7) ?Sen bu bula??k ?eyi gönül sand?n da gönlünü gönül sahiplerinden/ehl-i dilden çektin. Sen ?Ben de gönül sahibiyim, ba?kas?na ihtiyac?m yok, Allah?a vâs?l?m zaten?diye ba? çekiyorsun. Nitekim çamurdaki bulan?k su da ?Ben de suyum, neden ba?kas?ndan yard?m isteyecekmi?im ki?diye serke?lik etmektedir.?(8) Demek ki, Hz.Mevlânâ?ya göre gönül sahibi olabilmenin yolu ; gönlü Hakk âyinesi olmu? bir insân-?kâmilin e?itiminden geçmektir. O gönül sahibi insân-?kâmili de bize ?öyle tarif eder; ?Gönül sâhibi, alt?yüzlü ayna gibidir. Allah, alt?yöne de o aynadan bakar. Ama alt?yönde bulunanlara, Allah o gönül sâhibi, yâni kâmil insan olmad?kça bakmaz. E?er Cenâb-?Hak, birinin iste?ini reddederse, o gönül sâhibi için reddeder. Kabul eyleyecek olursa, yine o


gönül sâhibi için kabul eder. Cenâb-?Hak, o olmad?kça hiç kimseye nimet vermez. Ben Hakk'a ula?an, kavu?an ki?inin hâlinden pek az bir ?ey söylüyorum.?(9) ?O gönül sâhibinin avucu ile, Allah'?n rahmet denizinin ba??nt?s?vard?r. Fakat o ba?lant?, o birle?me neliksiz niteliksizdir, münezzehtir ve anlat?lmaz bir kemâl hâlindedir. Bu öyle bir ba?lant?, öyle bir birle?medir ki, anlat?lamaz, târif edilemez. Bunu söylemeye ve anlatmaya çal??mak, bo? yere zahmete katlanmakt?r, bo? yere kendini yormakt?r.?(10) Gönül e?itiminin itici ve erdirici gücü de a?ktan ba?ka bir ?ey de?ildir. Hz.Pir bu konuda da ?öyle söyler; ?Benim can?m ocakt?r. Ate?le aras?ho?tur. Ate?le mutludur. Zâten bir ocak için ate? yurdu olmak kadar ?erefli bir ?ey yoktur. Böyle oldu?u içindir ki, Hak â??k?n?n ocak gibi gönlünde a?k ate?i yanmas?gerekir. Bu yan??taki mutlulu?u göremeyen, ilâhi ate?le yanman?n zevkine varamayan kimsenin gönlü a?k oca??olamaz.?(11) Peygamberlerin Önderi Hz. Muhammed Efendimiz(s.o.ü.) ??nanan?n kalbi Allah??n evidir ? buyurdular. Öyleyse amaç O Yarat?c?Kudreti konuk edecek gönül evimizi O?na haz?rlamak olmal?! Gönül sahibi Allah Erlerinin yolundan ayr?lmamak niyâz?yla, sözlerimize Hz.Mevlânâ?n?n ?u gazeliyle son verelim. ?Gönüldeki Kâbeyi tavaf et sen gönülden Gönül mânâ Kâbesi: Onu çamur sanma sen Kâbe?yi sen binlerce kez yaya tavaf etsen Bil ki kabul olunmaz tek gönül incitirsen? (12) A?k olsun !

1-)Divân-?Kebîr-C.V-XLI-558,Gölp?narl?A. 2-)Dr. Kara Kerim, Mevlana?n?n Mesnevisinde Kalp-Gönül, s.1 3-)Mesnevi-C.V-b.870 4-)Mesnevi,-C.III-b.2265,2266 5-)A.A.Konuk,Fususul Hikem Tercüme Ve ?erhi,?FAV-C.I.,s.42 6-)a.g.e. C.I.-s.61 7-)Mesnevi, C.III.-b.2243 vd. 8-)Mesnevi,C.III-b.2265-6 9-)Mesnevi,C.III-b.874 10-)Mesnevi,C.III-b.875-880 11-) Dr. Kara Kerim, Mevlana?n?n Mesnevisinde Kalp-Gönül, s.12 12-)Doç.Dr. Küçük Nuri O.,?nsan?n Hakikati Gönül,s.7




Ey koca Pir Mevlana gel... Ey gündüzün güne?i, gecelerde ay olan, Derman olan, devran olan, ney olan, Gel gör ki a??klar?n küme küme, Hepimiz bir halkada dizilimi?iz tesbih gibi, Hepimiz etraf?nda pervane, Senden medet, senden ?ifa, senden feyiz, Sana gönül vermeye, e?i?ine yüz sürmeye, Cana can ver, imana iman, Gel vuslat?hasretinden güç olan. Dillerde senin ad?n, gönüllerde sen, Umutsuzlara umut, çaresizlere çare sen. Her yüzde sen, her yönde sen, Ey köpük köpük olup co?an, Ey semaya dökülüp ta?an, Gel, ölümsüzlük taht?ndan haber ver bize. Bizi bizden al, götür o Mesnevi umman?na, O ilahi a?k kervan?na. Ey y?llar?y?llara ula?t?r?p a?an, Ey nesillerden nesillere ula?an, Doyumsuz sevgine doymuyor ihvan. Sulha, sükuna susam?? cihan, Yeti? imdada aman ey büyük dost, ey koca sultan. Bir kere de?il, bin kere gel, Yine de gel, yine de gel, yine de gel, Yüce Sultan Hazreti Mevlana'm...

HASAN DEDE

Sermed Berktav


Candan Cana Sema ?nal


"A?k"

Hazreti Mevlana?n?n yeryüzündeki gölgesi, nurunun varisi Mür?idim, Hasan Dedem: ?A?k, Allah??n elidir ? de; ?A?ka tutulan Allah?a tutulmu?tur!? Ve devam eder:

A?k kelimesi sözlükte a??r?sevgi, sevginin insan?tam olarak hükmü alt?na almas?, varl???n asl?ve yarat?l?? sebebi gibi anlamlara gelmektedir. A?k?n bir di?er anlam?da ?sarma??k? demektir. Bahçeye dü?en sarma??k tohumu, nas?l bütün bahçeyi kaplar hatta d??ar?ta?arsa, gönüle dü?en a?k tohumu da bütün bedeni ve ruhu sar?p sarmalar?

?Cebrail yani ak?l, a?ka gelince orada ?a?k?na döner. O alemin sultan?a?kt?r. Ak?l a?k?anlayamaz. A?ks?z ilmin sonu benlik ve gururdur; gurur ise azap sandalyesinde oturur. Halbuki a?k, tarifi mümkün olmayan bir zevktir. A?ktan ba?ka her ?ey Allah??n s?fat?, ancak a?k, Allah??n zat?d?r.?

A?k mecazi ve ilahi ?ekillerde olur. Mecazi a?k gelip geçicidir. Gerçek a?k ise, Allah a?k?d?r. Gönüller Sultan?, Sevgili Mevlana?m?z, Mesnevi?sinde:

?Muhabbet her taraf?m?z?sard?, bizi içine ald?. ?imdi muhabbetin içinden bak?yoruz. Allah daima istiyor ki, kullar?kendisinde yoklu?a eri?sin de dirilsin.?

?A?k, kimseye niyaz?ve ihtiyac?olmayan Allah??n vas?flar?ndand?r. O?ndan ba?kas?na a??k olma, geçici bir hevestir ? buyurur. Alemlere rahmet olan Sevgili Peygamberimiz de bir kudsi hadiste:

Varl?kla yoklu?u, ?bir ?likte çoklu?u kendinde birlemi? olan Mevlana?m?z: ?Ne ben benim, ne sen sensin, ne sen bensin.

?Ben; gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim, alemleri yaratt?m? buyurmaktad?r ki, ilahi a?k?n kayna??budur. Çünkü Allah??bilmek, tan?mak ancak a?k ile olur. Evet, ak?l ba?a konulmu?tur, ancak ak?l insan?tek ba??na Allah?a götüremez. ?badet, dua? bütün bunlar Allah?a giden yolda yürüyebilmek için birer vas?tad?r. A?k ise ilahi güzelli?in saray?na girmek için tek anahtard?r. A?k, gönüle aç?lan bir kap?d?r. A?k?n ne oldu?unu bilmek, onu ya?amakla mümkündür ancak? ?nsan?n kemalata ermesi esast?r ve bu olgunlu?a eri?mek a?k?n cazibesiyle olur. ?nsan?, insan yapacak olan da bu haldir; i? yanmay?bilmekte? A??klar Peygamberi, Sevgili Mevlanam?za ?A?k?tarif eder misin?? diye sorduklar?nda ?Ben ol da bil!? derken, bu hali Mecalis-i Seba?da bir rubaisinde ?öyle ifade eder: ?O ?arab?içtim ki can, onun kadehidir; O ?arapla sarho? oldum ki ak?l, ona deli divane olmu?tur. Bir duman geldi, bürüdü beni, ate?ledi beni O mumdan ki güne?, ona pervane kesilmi?tir.? Yine Mevlanam?z bir rubaisinde der ki: ?A?k geldi damarlar?mda kan kesildi. Beni kendimden ald?. Beni sevgiliyle doldurdu. Bedenimin bütün cüzülerini sevgili kaplad?. Benden kalan yaln?z bir ad. Ondan ötesi hep O!.?

Hem ben benim, hem sen sensin, hem sen bensin? diyor bir rubaisinde: Ben, ben de?ilim; çünkü varl???m, senin eserin, senin lütfun? Seninle var?m ben. Fakat sen de, benim sand???m sen de?ilsin; çünkü akl?ma, hayalime s??abilecek, vehme gelebilecek her ?eyden üstünsün. Öyle olmakla beraber yine de ben, benim; vehimden do?an varl?kla var?m; var san?yorum kendimi? Sen de sensin bence, ne kadar anlayabiliyorsam seni, zann?m neyse, lütfunla osun sen. Fakat ey mutlak güzel; senin tecellilerinle kendimi yitiriyorum; diyorum ki: Ben bir vehimden ibaretim, bütün varl???m senden? ?u halde, ben dedi?im, sen misin? Yoksa, bendeki kudret, kuvvet, bilgi? senin s?fatlar?ndan bulundu?undan, sen mi benden tecelli ediyorsun? Evet, Sevgili Dostlar; Ayr?, gayr?yok!.. ?u kainat içre ne varsa sevgide birle?iyor, a?kta ?bir ? oluyor? yaz?m?, sözleri Güzeller Güzelimiz, Mür?id-i Kamil?im, Hasan Dede?miz taraf?ndan yaz?lan, Evrensel Mevlana A??klar? gurubu canlar?ndan Mete Edman??n besteledi?i Saba Ayin-i ?erifi?nin sözleriyle noktalarken, zamanda yolculu?umuza yine ?B?RL?K?te devam etmeyi diliyorum. Muhabbetle? SABA AY?N-? ?ER?F? I.SELAM Cihan sultan?Mevlana?m ?u gözlerden kan gibi dökülen ya?lar?gel de gör Ya? de?il kand?r o damla damla dökülen Ah can?m Sultan?m Cihanda senden ba?ka güzelim yok, güzel yok Mevlana?m


Gönül ?arap içiyor, gözlerim senin güzelli?ini damlat?yor Can?m, Canan?m, Cihan güzelim Mevlana?m

ya?amaday?m, Öyle bir vuslata kavu?mu?um ki sende ayr?l???n hiçbir rengi yok Ya nur Mevlana?m .

Selvi boylum ela gözlüm nur Mevlana?m Senin yüzünü gören yüzü görmek Tanr??ya and olsun, gönlümüze de ???k verir gözümüze Can?m, Canan?m, Mevlana?m Hele senin yüzünü gören Bu yüzü görmekten ayr?lmayan yüz olursa Sevgilim Mevlana?m, Gönüller alan?n yak?nl??? sanmam ki canda bulunsun

II. SELAM

Cihan güzelim Mevlana?m, Vallahi onu asla anmam Çünkü ben sende tümüyle yanm???m Sana ko?maktay?m ya nur Mevlana?m, Ya ?ah?m, Sultan?m, Cihan güzelim Mevlana?m, Gönüller fatihi Mevlana?m, Sana kavu?ma ete?ini çeksem sava?a lüzum yok A?k?n?n k?namalar?na u?rasam ay?p de?il Senin güzelim vuslat?nla

Nur yüzlüm güzel sözlüm Cihan güzeli Mevlana?m Ah Can?m, Canan?m, güzellikte can aynas?olan sevgilim Ah yarim; istiyorum sabahlar?ayaklar?n?yüzüme gözüme süreyim Lakin ok gibi kirpiklerim hayalinin ayaklar?n?yaralar diye korkuyorum Nur Mevlana?m, Ah can?m iman?m . III. SELAM Ali ruhlum, Muhammed yüzlüm, nur Mevlana?m, sevgilim Mevlana?m Seninle oldukça uçar giderim, nur yüzünü gördükçe kendimden geçerim Sensiz bir avareyim, vuslat için


yanar?m, ah yanar?m Seni renksiz görenim Ya Hazreti Mevlana?m, Ey Mevlana?ya yüz tutan ki?i, o öyle bir sultand?r ki ?man ile bakarsan bir gün sen de O olursun, O an?ld?kça sen an?l?rs?n Ah sevgilim, sensiz oldukça feryat eder dururum, Tanr?m, Tanr?m diyerek sana s???n?r?m Her iki gece de uyan???m, bu iki gecenin fark?n?sen gör

verdi?imiz a?ktan ba?ka hiçbir ?eyimiz yok, Ne önümüz var, ne sonumuz, ne de ba??m?z Can, ah a?k sevgilinin yoluna dü? ona eri? diye içimizden sesleniyor Bu gönül sana ko?makta Mevlana IV. SELAM Cihan sultan?m, Nur Mevlana?m

Sende yan?yorum, Nur Mevlana?m

Bir ömürdür gül bahçeni görmemi?iz, O mahmur nergis gözlerini seyretmemi?iz

Ah gönül; Sevgilinin hayali bizimle oldukça ömrümüz boyunca seyranday?z

Vefa gibi halktan gizlenmi?sin

Gönül nerede murad?na ererse oradaki bir diken, binlerce gülden daha iyidir Ah gönül; gönül dura??m Mevlana?m Ah sevgilim; sana

Nice zamand?r ki cihana nur saçan o güzel yüzü görmemi?iz Esirgeme göster yüzünü yak bizleri?


Gir Gönül F?r?n?na... Nur Y?ld?z


llah'?n sözü Kur 'an'? söyleyen, seçkinlerin seçkini Peygamber Efendimize neden bu kadar çileye katland??? soruldu?unda; "Bir gönüle girmek içindir " diye cevap verirler. Mevlevî Hasan Dedemiz de: "Gönlünü, akl?n?bende tut! En büyük nimet ak?l verildi insana, o da ba?a konuldu; onu bende tutarsan, daim beni görürsün sende!" diye buyururlar sohbetlerinde. Hazreti Mevlânam?z ise; "Sen de gönlün izince git ki, içinde sümbüllerin, güllerin bitip aç?ld???n?, vefa ?rmaklar?n?n akt???n?göresin. Gönül pencere gibidir, ten evi onunla ayd?nlan?r. Ten fenâya gider, gönül bekâya gider " der Dîvân-?Kebîr 'inde. Gönül, bu kadar önemli ve de?erli bir ba?l?kt?r tasavvuf literatüründe. Konuyu anla??l?r k?lmak ad?na, gönülle birlikte an?lan baz? mevhumlara da aç?kl?k getirelim bu yaz?m?zda. Gönül kelimesi Türkçe bir kelime olup, Farsça kar??l???"dil", Arapça kar??l???da "kalb"dir. Ehl-i kalb, Ehl-i dil ile erbab-?gönül ayn?mânâyad?r. Kur 'an'da, hadislerde ve Arapça tasavvuf kitaplar?nda geçen kalb kelimesi Türkçe'deki "Gönül" kelimesi ile e? anlaml?d?r. Nitekim Kur 'an'daki "Kör olan gözler de?il, gö?üslerdeki kalplerdir " âyetinde "gönül körlü?ü" anlat?lmaktad?r. Kalb, ak?l ve gönül kavramlar?na ve birbirleriyle olan ili?kilerine bakt???m?zda ise; gönüllerin etkile?im ve ileti?im ile e?itilmeleri esas oldu?undan, ar?nm?? güçlü ?ahsiyetlerin, Peygamber ve velilerin gönlü ile di?er insanlar?n gönülleri bir de?ildir. Onlar Hakk ile vuslata ermi? gönüllerdir. Gönüllerin en önemli fonksiyonlar? muhabbet(a?k) ile mârifettir.

A

Tasavvufi e?itimde gönlün nihaî

hedefi mârifete; Hakk bilgisine ermektir. Buna ermenin yollar?ndan biri de Mevlevilikte de ön planda tutulan a?k ve cezbedir (?uttâr yolu). Fonksiyonlar? itibariyle ak?l ve gönlü bazen ayn? ?eyler olarak görmek mümkündür. Ancak genel kabulde ak?l ile kalb ve gönlün nerede durdu?una temas etmek gerekirse; "Ruhta madeni; dima?da ise ?uas? bulunan manevi bir nur " diye tan?mlanan ak?l ile "insan?n sevmesini, kabul veya reddetmesini, bir i?e kar??azimli veya gev?ek davranmas?n? sa?layan gönül" ayr?ayr??eylerdir. Ak?l insan?n duyular vas?tas?yla idrak edemediklerini alg?lamaya yarayan bir vâs?tad?r. Ak?l, e?yay? tan?mada s?n?rl?bir bilgiye sahiptir. Gönül ya da kalb ise Allah

"Akl?n sa ba h?na ula ?ma k için gönülü illa bir gönüle katma k la z?m..." Hasan Dede

nezdindeki hakikati sezen, ke?feden ve kabûl ile teslim oland?r. Asl?nda insani fonksiyonlar?n tamam?ruh men?elidir ve onun de?i?ik tezahürleri say?labilir. ?drak ve akletme, beyin merkezinde tezahür eden ruhi bir eylem olarak akl?n; sevme, bu?z etme, kabul ve

red ise kalb merkezinde ortaya ç?kan ruhi bir davran?? olarak görülen fiillerdir. Böylece tevhidi bir yakla??mla hepsinin kayna?? ruhî olmaktad?r. Ruh bedene girip nuru perdelenince nefs, bedenden tecerrüd (s?yr?lma, soyunma) nuru ile ortaya ç?k?nca ak?l, Hakk'?ve s?fatlar?n?bilmesi itibariyle kalb, Hakk'a yönelip tekrar kuds alemine kanat aç?nca ruh ad?yla bilmesi itibariyle kalb, Hakk'a yönelip tekrar kuds alemine kanat aç?nca yine ruh ad?yla an?lmaya ba?lar. Akl?n ba?lamak manas?ndan yola ç?karak Yüce Mevlâna der ki: "Ak?ls?z ki?ileri her türlü yel al?p gider. Çünkü onlar?n güçleri sa?lam de?ildir. Kötü ve hay?rs?z adam lengersiz, demirlememi? gemi gibidir. Ne demir atm??t?r, ne de yere ba?l?d?r. Böyle bir gemi deli rüzgârdan kurtulamaz ki. Ak?ll?ya emniyet ve huzur veren ak?l lengeridir. Öyleyse sen ak?ll?lardan bir lenger; gemi çapas?dilen de kendini ak?l demiriyle ba?la. ?nsan o cömertlik denizinin inci hazinesinden ak?l, fikir kazan?rsa onlar?n yard?m?yla GÖNÜL marifet elde eder, gönüllükten ç?kar, yücelir, gözlerde nurlan?r." Ve ekler: "Mustafa'n?n huzurunda akl?kurban edin." Çünkü ruhlar?n da ak?llar?n da ç?k?? yeri Hakk't?r. Beden mülkünün padi?ah?ruhtur. Ak?l da onun veziri konumundad?r. Ancak fesatç?ak?l ruhu ?a??rtarak kötülü?e çekmek ister (cüz-i ak?l). Gerçek ak?l olan Efendimizin akl? Küll-î ak?l ise gönlün oca??nda pi?mi? yüksek ahlâk?kendine ?iar edinmi? olan ak?ld?r. Îmân; kalb ve gönül i?idir. Sûfilere göre Allah ile insan aras?ndaki ili?ki ak?l merkezli de?il, kalb merkezlidir. Allah yere ve gö?e s??mam??, bir mümin kulunun kalbine s??m??t?r. Gönül


tabiri ile "dönü?türme güç ve etkisine sahip" kemal ehli ki?ilerin gönlü kastedilir, demi?tik. Tasavvufi telakkide nâmütenahi s?rlar?n ta??y?c?s?ve ilâhî nâmenin nüshas?gönüldür. As?l gönül, gönüller gönlüdür. Yine Mevlânam?z dillendirir ki: "Yüz binlerce halkta yüz binlerce gönül vard?r. As?l gönül, O tek gönüldür. Sen o k?r?k dökük, parça-buçuk gönül k?rp?nt?lar?n?b?rak da varl?k ülkesini kaplayan rahmet ve cömertli?inden alt?nlar saç?lan Rahman'?ara!" Ar? ve Kâ'be'ye benzetilen gönül, insan-?kâmilin gönlüdür. Gönül Hakk'a var?p Küll'ü bulunca Allah'a mâkbul olur. Gönlünü dünyadan temizlemeyen kimselerde gönülden eser olmad???n?A?k Peygamberi Mevlâna yine ?öyle vurgulamaktad?r: "Sen de gönlüne 'Bu da gönüldür ' diyemezsin; çünkü senin gönlün kirli emellere, ?ehvete, hiddete, h?rs?na, dünya isteklerine ma?lup olmu?; onlar?n aras?nda kaybolup gitmi?tir. Göklerden de üstün olan gönül, abdallar?n, velilerin, insan?kamillerin yahut peygamberlerin gönülleridir. Onlar?n gönülleri ar?narak saf bir hal alm??t?r. Manevi ne?eleri artt?kça artm?? ve co?mu?tur." Tasavvuf ehli, insan-?kâmilin gönlünü Allah'?n yeryüzündeki hazinesi, ilâhî s?rlar?n mahzeni; hatta mülk âleminin mutasarr?f?olarak görür. Vuslata ermenin yolu bu gönüllere ermektir. Böyle bir gönüle giren kimse Kâ'be'ye girenden üstündür. Ayr?ca Fecr suresindeki "Kullar?m?n içine gir " âyeti "Onlar?n gönüllerine gir, teveccühlerini kazan" ?eklinde yorumlanm??t?r. Nitekim Yunus Emre de : Eviyan?n gönlünden kesme ?ey'en lillah?, Sana himmet ol eyler, göz ile ka??de?il, diye seslenir. ?nsan insan?n gönlünde dinlenir. Gönlün g?das?olan marifet ile yitik mal?olan hikmet kuma??, ehli gönülden elde edilir. Gönül e?itimi için bir gönle girmek ve gönül eri bulmak çok önemli bir ?artt?r. Bu konuda Hasan Ç?kar Dedemiz buyururlar ki: "Akl?n sabah?na ula?mak için gönülü illa bir gönüle katmak laz?m. O kafirlik ve dindarl?k yan?ndan geç de gel, gir gönül f?r?n?na; seyret de gör; â??klar?n canlar? nas?l alt?n kesilmi?, a?k da kuyumcu dükkan?!" Bu gönül f?r?n?mür?idin gönlüdür; o oraya gireni de?i?tirip, dönü?türür; bu dönü?üm ondaki cevheri ortaya ç?kararak alt?n yapmaktad?r. Sûfinin defteri harflerle karal?bir defter de?il; kar gibi beyaz, tertemiz gönlüdür. ? limlerin az???ve sermayesi kalemle yazd?klar?eserlerdir. Sûfinin sermayesi ise ayak izleridir. ?nsanlara açt?klar?ç???r ve verdikleri örneklerdir. Mür?idin ayak izine basarak yürüyen dervi?, neticede ona muhabbet ba??ile ba?lan?r ve

duydu?u manevi koku ve hazlar onu ard?nca sürükler. Gönlün gayb âlemine bakan bir penceresi vard?r. Buna gönül gözü denir; Bu, Peygamberin "Gözüm uyur ama kalbim uyumaz" dedi?i gözüdür. Gönlü uyan?k olan?n gözü uyusa bile gözünde binlerce göz aç?l?r. Mevlâna: "Gönlün uyand?m?, güzelce uyu. Art?k gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne de alt?cihet!" der. "Biz kal?ba ve söze bakmay?z, gönle bakar?z. Çünkü gönül cevherdir. Söz söylemekse âriyet, maksad cevherdir " diye de hat?rlat?r insanl??a. Kalb, sahip oldu?u sezgi yetene?i sebebiyle akla göre daha geni? bir alana vak?ft?r. ?nsan?n gönülde buldu?u vehbî olan mutlak bilgi '"gönül ilhâm?" olarak adland?r?l?r. Mesnevi "?nsanda Hakk'?n nazargâh?ten de?il, gönüldür " der. Gönlün haml?k ve kabal?ktan kurtulmas?için a?k ate?inde yanmas?gerekir. Kâinatta ne varsa a?ktan ibarettir. Hasan Dedem bu durumu ?u sözüyle aç?klar: "Gez, gör, anla, dinle, ö?ren...Bitmez tükenmez ki...A?ktan ba?ka çare yok! ?nsan?"insan" yapacak olan, ancak a?k ve hal...??; yan?p kül olmada!... Ak?lsa a?k?n z?dd?d?r. Ak?l ile a?k bir arada bulunmaz. Ak?lda cennet-cehennem arzu ve korkusu vard?r. A?k ise "Bana seni gerektir, seni" dedirtir. Çünkü â??k?n gözünde her ?ey mâ?uktan ibarettir. ? ??k adeta ölü, diri olan Mâ?uk'tur. Mevlâna'ya göre â??klar?n dini ve mezhebi a?kt?r. Hasan Dedemizin buyurdu?u üzere, "A?k, efendidir. Herkes onun hizmetçisidir." ? demo?lu için bu kadar önem arz eden gönlü olgunla?t?rman?n bir yolu da di?er gönüllere girmek ve gönül y?kmamakt?r. Gönlü hor görme, y?k?k gönül Allah'?n bakt???yerdir der ve cehenneme dönmü? bir gönül arad???n?söyler Hz. Pir ve "Minareden dü? parçan bulunur ama bir Hakk dostunun gönlünden dü?meye gör, tek bir parçan bulunmaz" diyerek bizi uyar?r. ?nsan gönlü ilâhî me?eli oldu?undan g?das?da Allah??n nûrudur. Ona hayvan g?das?ve toprak lay?k de?ildir. ?nsan?n hakikati ve cevheri tene ba?l?besinlerle semirmez, insan sadece bununla yabanc?l?k perdesi olan bedenini geli?tirir ve uzakl???n?art?r?r; gam ve elemini ziyadele?tirir. Her güzellik gönülden gelir. Gönül güzelli?i adeta ab-? hayat gibi her ?eyin ç?k?? noktas?d?r. Gönül oca??nda pi?en mana helvas?n?yemi? Hakk â??k?ise bunlardan geçerek hür olan ki?idir çünkü gerçek sevgiliye kavu?ma devletine erenlerin hepsi Akl-?Küll'ün o?ullar?d?r. Bu sebepten de ötelerden "Ey babas?n?n can?!" diye sesler gelip durmadad?r onlara. "El kârda, gönül Yârda" olsun dileriz. Hû Kaynak: -Prof.Dr. H.Kamil Y?lmaz, Marmara Üniversitesi, ?lahiyat Fakültesi -Rubailer, Divan-?Kebir; Abdülbaki Gölp?narl?



Divan-?Kebir'den Seรงmeler Fatma Albayrak


Ondan ba?ka i?im yok. ?? yerim, i?im odur. Söylerim, söylerim. Çünkü sözümü be?enen odur. Söyler dudu oldum, çünkü ?eker ülkem odur. Söyler bülbül oldum, çünkü gülüm, gül bahçem odur. Meleklerden daha yükseklere kanat açar?m; çünkü kolum, kanad?m ondand?r. Gö?e ba??m?de?diririm; çünkü ba??m, sar???m odur. Can?m, gönlüm sakindir; çünkü gönlüm, can?m odur. Kafilem emniyettedir, çünkü kafilemin önderi odur. Gülistan örne?i yüzümün rengi, onun güzelli?idir. Güne? örne?i, mücevher ya?d?ran k?l?c?m odur. Cismim evi niçin halk?n secde yeri oldu? Çünkü gece ve gündüz kap?m?n, duvar?m?n üstündeki odur. Her kimin yüzünde onun kulluk damgas?yoksa, o benim babam olsa, dü?man?m, yabanc?md?r. Gönlüm, elini ondan ba?kas?na ?smarlamaz, çünkü dertli gönlümün gam?n?n hekimi odur. Sen müflis oldun da ba?r?na ta? bast?nsa, benden sermaye iste. Ondan ötürü ki, benim hazinem, ambar?m odur. ?ah beni davet etti, ben nas?l ?ah?n huzuruna gitmem? Mademki bütün ikrar?m odur, ben onun nas?l inkar edeni olurum? Biri bana: -Sus, senin sözün ne bitmez sözdür? derse, ben de ona derim ki: -Ey aziz ben ne yapay?m? Benim çok söylemem de odur. D?VAN-I KEB?R?DEN SEÇME ???RLER, M?THAT B. BEYTUR, C. II, S.89-90


Rรถportaj CEM RADYO, 21 N?SAN 1999, A??k Ali Metin Dede, Prof.Dr.Cahit Tanyol ile Muharrem Program?

Serkan Fincan


Soru: Alevili?in, Bekta?ili?in, Mevlevili?in temellerinde neler vard?r? Hasan Dede: Temelinde Ali ve Ehlibeyt olan bir manevi kurulu?un ya?am?nda, daima hem feyiz, hem ruhaniyet vard?r. Bir manevi kurulu?un temelinde Ehlibeyt sevgisi, Hz. Resul Allah??n, Ali?nin sevgisi olmad? m?, o kurulu?tan hiçbir güzellik meydana gelmez; ikilikler do?ar. Hz. Muhammed?e, Hz. Salih Kavmi?nden biri geliyor. Selam verip, bir soru soruyor; ?Ya Muhammed, senin dinin nedir?? Hz. Muhammed?in verdi?i cevap; ?Benim dinim ahlâkt?r ?. Hz. Salih kolundan olan zat, oradan ayr?l?p kendi büyüklerinin yan?na gidiyor. Büyükleri, ?Sordun mu Hz. Muhammed?e? Dini nedir?? diye soruyorlar, ?Evet, sordum? diyor. ?Ne buyurdu?? ?Ahlâk?. Ahlâk?n manâs?n?n ne oldu?unu çözme?e çal???yorlar, bir türlü çözemiyorlar. Tekrar ayn?adam?Hz. Muhammed?in huzuruna gönderiyorlar. Hz. Muhammed selâm verip, ?Buyur ? diyor, ?bir mü?külün mü var??, ?Ya Muhammed, dinin nedir?? Hz. Resul Allah onun i?itemedi?ini sanarak, üç sefer zikrediyor; ?Ahlâk, ahlâk, ahlâk?. ?Dininin ahlâk üzere oldu?unu anlad?m, ya Resul Allah, bunun manâs?nedir, anlat?r m?s?n?? Hz. Muhammed ?u cevab?veriyor; ? Bir ki?ide toplumuna faydal?olur, onda hay?rl?fikirler, yard?msever dü?ünceler zuhura gelirse, o ki?i bendendir, ahlâk sahibidir. Bir ki?i ne kadar bilgili olursa olsun, topluma zarar verirse, o benden de?ildir, ahlâk sahibi de?ildir. Benim dinim güzel ahlâk ve sevgi üzerine kurulmu?tur ?. Bütün evliyalar; Anadolu?ya renk katan Hz. Mevlâna, Hünkâr Hac?Bekta?-?Veli, Yunus Emre, Tabduk Emre, di?er dedeler, babalar nereden ald?lar bu güzellikleri? Güzellik yokluktan do?ar. Mevlâna ne der?: ?Ey insan, kendini topra?a benzet. Topra??herkes çi?ner, basar, toprakta türlü çiçekler yeti?ir, ademo?lu ba??na taç yapar ?. Bir gün ?mam Ali Efendimiz bir yere gitmek için haz?rl?k yaparken kölesine sesleniyor. Kölesi yan?ndayken, cevap vermiyor. Hz. Ali, ?Belki de d??ar?ç?kt?, d??ar?ya sesleneyim? diyor. Aya?a kalk?p, ba??n?arkaya çeviriyor, bak?yor ki kölesi kap?n?n e?i?inde duruyor; ?Ben seslendi?imde d??ar?da m?yd?n?? diye soruyor. ?Yok?. ?Peki buralarda m?yd?n?? ?Ya Ali, buradayd?m? diyor. ?Niye cevap vermedin??, ?Seni hiç as?k yüzlü, hiç isyanda görmedim. K?zg?n bir söz söyleyesin diye yapt?m.? Hz. Ali bunun üzerine gülüyor. ?Ey gafil? diyor, ?seni bu fikre sürükleyen o iblisi k?zd?rmak için Allah beni bu âleme getirdi.? Ve Hz. Ali kölesini mükâfatland?r?yor. ?Ömür boyu sana bakaca??m, çünkü sende güzel ?eyler var ? diyor. Mevlâna, Hac?Bekta?-?Veli, Yunus, hepsi buran?n

vârisleridirler. Mevlâna?ya soruyorlar; ?Peygamberler hakk?nda ne buyurursun?? O, ?öyle diyor: ?Bütün nebiler nazar?mda Ahmet?tir. Çünkü hepsi ya?ad?klar? devrelerde Sevgilimden söz ettiler. Onlarda din, dil, ibadet fark?vard?r ama amaç birdir. Hepsi Sevgilimin pe?inde ko?arlar. Ondan söz ederler bu âleme?. Yüz yirmi dört bin nebi, say?s?z veli bu âleme geldi. Hiçbiri topluma kural koymaya gelmedi. Nebilerin ve velilerin geli?lerinin bütün sebebi, insanlar?n gönüllerini tamir etmekti. Onlar, sonsuz güzelliklere bürünmü?lerdir. Her sözlerinden manâ, nur ak?yor. Velilerimizin bize emanet etti?i ?ey, yokluktur. Her türlü kibirden, kinden ar?nm??, insan sevgisiyle gönlünü, ruhunu y?kam??t?r erenler, evliyalar, ulular... Onlar bize, alçak gönüllülü?ü, insanlar?sevmeyi ö?ütlediler. Kötülüklerden uzak kalmak için, bu yolda hiç ?a?madan yürünmesi gerekti?ini ö?ütlediler. Soru; Kerbelâlar, katliamlar olmas?n diyoruz, fakat oluyor. Bu konuda ne diyeceksiniz. Mesaj?n?z ne olacak? Hasan Dede: Bizler, Ali yolunda bulunanlar, dedelerimiz, madem ki Ali'ye bende olduk; Hz. Resul, Hz. Ali, Ehlibeyt bizim sünnetimiz, biz onlar?n farzlar?y?z. Günümüze göre evlâtlar?m?z?; zaman?n Ali?lerini, Hac? Bekta?-?Veli?lerini, Mevlâna?lar?n?, Mustafa Kemal?lerini yeti?tirmekle mükellefiz. Ne diyor Yunus?: ??lim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumakt?r? Var hoca, git bin Hacca, Hacca gitmek hüner de?il, bir gönüle girmektir.? Biz, bir gönüle girmek için önce sevgi a??layaca??z. Sevgiden söz edelim ki, bir gönüle girelim. Ders vermeyiz. S?cak bak??la, sevgi dolu sözlerle kalpleri kazanmaya çal???r?z. Mevlâna ne buyurur?: ?Ey insan! Ne gördüysen bu âlemde, senden d??ar?de?il. Ne istersen, kendinden iste, kendinde ara. Çünkü sen her ?eysin?. Yine buyurur der ki; ?Kâbe?de senede bir Hac?ullah olur, gir gönüller Kâbesine, gönülde bin Hac?ullah var ?. Bizler Resulullah gibi, ?ah Ali gibi, Hac?Bekta?-?Veli gibi, Yunus gibi, Mevlâna gibi tevazuda dural?m, toplumun gönüllerinde yer alal?m. Gönül sahipleri her ?eyle her ?eydirler..Güne?le güne?, su ile su gibidirler..Allah güzel gönüllerde gizlidir! Bütün kâinat?n ruhu Ali?dir. Varl?klar?n hepsi Ali ile diridirler. Ali ise sevenleriyle diridir.


Kad?n M evleviler - 1 Ă–zlem Bilge


"K

ad?n bir nurdur, Sevgili de?il; Sanki yarat?c?d?r, yarat?lm?? de?il.? Hz. Mevlana

Mevlana Celaleddin Rumi ailesinde geçmi?ten bu yana kad?nlar?n ruhsal güzelli?i, Allah?a duyduklar?özlem ve bilgelikleri takdir görmü?tür. Kad?nlar?n ?eyhlik makam?na yükseldikleri tek yol da Mevlevilik Yolu?dur. Ya?ad???13.yy da sevgiyi, a?k?yücelten Pirimiz, kad?na da ?bir nurdur ?diyerek onlara verdi?i de?eri dile getirir. Mevlana?n?n babas?Bahaeddin Veled?de bu aray?? k?v?lc?mlar?n?ilk tutu?turan, Horasan Sultan?olan babaannesidir. Babas?o iki ya??nda iken öldü?ü için, Bahaeddin Veled?i ?Alim Ki?ilerin Sultan?? olarak tan?nan annesi Mümine Hatun büyütür. Yakla?makta olan Mo?ol istilas?ndan rahats?z olan aile, Mevlana yedi ya?lar?nda iken annesi, babas?, a?abeyi, babas?n?n sad?k ö?rencileri ve onlara kat?lan bir gurup ile birlikte Belh topraklar?ndan göç etmeye karar verir. E?iyle birlikte Belh?de kalan abla Fatma Hatun, zaman?n?n fikir dan???lan ki?ilerinden biri olmu?tur. Mevlana ailesinin Mekke, ?am ve Karaman?da geçen y?llar?ndan sonra, Konya?ya hareketi arifesinde Mümine Hatun ya?ama veda eder. Türbesi Karaman?da olup s?kça ziyaret edilmektedir. O s?ralarda Hazreti Mevlana, babas?n?n yak?n müritlerinden ?efereddin Lala?n?n k?z? Gevher Hatun ile evlenmi?tir. Mevlana ile birlikte büyüyen, melek gibi bir kalbe sahip Gevher Hatun, Sultan Veled?in de annesidir. Onun ölümünden bir süre sonra Hazreti Pir, gene manevi yönü çok kuvvetli olan Kerra Hatun ile evlenir.

yiyecekleri, giyecekleri ve arma?anlar?ihtiyac?olanlara da??t?r. Fatma cennetteki ruhani varl?klar?aç?kça görebilmi? ve bunu kendisine yak?n olan Gürcü Hatun ve Pervane Hatun ile payla?m??t?r. ?nsanlar?n dü?üncelerini de rahatl?kla okuyabildi?i dile getirilir. Mür?idi Hazreti Mevlana?dan bir an olsun ayr?lmak istememi?, Onun sohbetlerinden ayd?nlanmaya dair s?rlar ö?renmi?tir. Kutsal bir ya?ama, saf bir ruha ve içsel disipline sahip olmak için o Yüce Ö?retmen ile çal??m??t?r.? * ?Sedefe benzerim ben; k?rd?klar?zaman gülerim ben. Rahatl??a ula??nca de?il; k?r?l?p ezildi?im zaman gülümserim ben.? Hz. Mevlana (devam edecek)

"Fatma hem bat?ni dünya da , hem de za hir i dünya da bir çok mucizeler ger çekle?tir mi?tir ..."

Ahmed Eflaki Dede

Kerra Hatun?un bu manevi zenginli?i, Konya?da bir çok insan?n ona ö?renci olmas?na yol açm??t?r. Evlenme ça??na geldi?inde Sultan Veled, babas?n?n yak?nlar?ndan ?eyh Celaleddin?in k?z?Fatma Hatun ile evlenir. Mevlana bizzat kendisi Fatma Hatun?a e?itim vermi? ona ?sa? gözüm?diyerek övgüde bulunmu?tur. Sultan Veled ile evlendiklerinde Hazreti Pir onlar için ?öyle söyler: ?Allah taraf?ndan bizlere bah?edilen bu evlilik kutlu olsun; Yüreklerimiz aç?ld?e? ruhlar birle?ti. Kederler uçup gitti, Yüce Allah??m?za ?ükürler olsun.? ?Fatma hem bat?ni dünyada, hem de zahiri dünyada bir çok mucizeler gerçekle?tirmi?tir. O, tüm gün oruç tutar, bir kez yer, az konu?ur ve geceleri uyan?k kal?r. Getirilen

Kaynakça: Sufi Kad?nlar - Sakl?Bir Hazine - Camille Helm?nski, s.168,169 Mevlana?dan Sonra Mevlevilik, Abdülbaki Gölp?narl? * Ariflerin Menk?beleri, Ahmed Eflaki, c.II


Kalbimiz Emme Basma Tulumbadan ?baret De?ildir... Salih Ă–kten


"A

llah, yeryüzünde veya yüce gökyüzünde insan ruhundan daha esrarl?bir ?ey yaratmad?.

Hak, kuru, ya?, her ?eyin s?rr?n?bildirdi; fakat ?O, Rabbimin emrinden ibarettir ? diye ruhun s?rr?n?mühürledi. (Mesnevi, 6. Cilt, 2877) ?smail Hakk?Bursevi Hazretleri kalbi ?öyle tan?mlar: "Kalbin bat?n?ruhtur ki, gayb-?izafi (rölatif bilinmez)dir. Ve ruhun dahi bat?n?"s?r "d?r ki gayb-?mutlakt?r. Kalbin zahiri "sadr "d?r ki, ?ehadet-i izafiyyedir (rölatif görü?). Ve sadr?n dahi zahiri ceseddir ki ?ehadet-i mutlakad?r. ??te kalp bu iki taraf aras?nda "araf " gibi oldu ki, taraf-?zahiri nar (ate?) gibi zulmani ve taraf-?bat?n? cennet gibi nuranidir." (Kitabu'n Netice, cilt 2, s. 29.) ?brahim Hakk?Erzurumi Hazretleri de kalbin bir ba?ka özelli?ine dikkat çeker. Bu, "süveyda"d?r. "Süveyda yürekte (kalpte) siyah bir noktad?r ki, insan?n tüm varl???n?n hakikati oradad?r. Bu öyle bir özdür ki tafsili, süfli ve ulvi alemin tümünü ku?at?r. Nas?l bir meyvenin çekirde?inde kendi a?aç yap?s?tümcel olarak mevcut ise, ayn??ekilde bu süveyda ad?verilen noktada da bütün kainat bir öz ?eklinde mevcuttur. Zira ilahi namenin nüshas?gönüldür. Namütenahi s?rlar?n ta??y?c?s?gönüldür. Bu itibarla her kim ki kendi gönlüne girmi?tir, su ve kil (toprak) zahmetinden kurtulup Can ve gönül sohbetini bulmu?tur. Hakk canibine kolayca cezb olunup, üns (yak?nl?k) ve mahfiline girerek her murad?has?l olmu?tur." (Maarifetname, s. 293.) Hz. Mevlana da Mesnevi-i ?erif 'inde ayn?hakikati dile getiriyor... "Z?tlar, z?tlarla beliriyor; Allah süveyda (kalbin nüvesinde bulunan siyah nokta)da a?k?n ebedi nurunu parlatmad?m??" ?imdi anl?yoruz niye a??klar?n simgesi kalp ?ekildir ve o "ok", zaman?gelince hedefini hiç ?a??rmaz ve "süveyda"s?n?bulur. Sadr, kalp ve ?imdi de "fuad". Bin bir mücadele ile sadr vadisinden geçtik, kalp kap?s?na geldik ve bir ad?m daha öteye ad?m att?k m?"yan?p tutu?tu?umuzun" resmidir. Çünkü fuad, f-e-d mastar?ndan gelir (ço?ulu ef 'ide), yan?p tutu?ma demektir. Bak?n buras?öyle bir aland?r ki melekler bile giremez; çünkü yan?p tutu?ma ve buna ra?men varl???n?sürdürebilme insana mahsus bir ?ereftir. Nas?l Cebrail (as) sidret-ül münteha'dan sonra Efendimizi (sav) takip edemediyse, yarat?lan hiçbir insan d???varl?k oraya ad?m atamaz.

1800'lerde Ayd?nlanma hareketi ile usulca ama gittikçe artan oranlarda insan, kalbi unutuyor veya kalp insanlara unutturuluyor. Psikoloji üzerine yaz?lm?? milyonlarca sayfa kitab? gözünüzün önüne getirin, üniversitelerin tedrisatlar?na bak?n, kalbi bulamazs?n?z. Bir makale yazmaya kalksan?z hemen küçümsenirsiniz, çünkü e?itim kurumlar?n?kontrol alt?nda tutan "abra-ayd?nlar " veto koymu?tur. Çünkü kalp onlar?n laboratuar deney tüplerine s??maz, ampirik olarak ispat edilemez. Ama Freud ve ?urekas?n?n hezeyanlar?, ne kadar ak?ld???olursa olsun tolere, hatta te?vik edilir. Öte yandan, son senelerde baz?bilimsel veriler kalbin duygular, davran??lar ve beden sa?l???üzerine ?imdiye kadar zannedilenden daha tesirli oldu?unu gösteriyor. A?a??da özet olarak birkaç veri sunuyorum. John ve Beatrice Lacey, 1960 ve 70'lerde kalbin garip bir ?ekilde kendi "mant???" oldu?unu fark ederler. Kalp kendili?inden beyne (MSS/merkezi sinir sistemi) mesajlar gönderir, beyin itaat edip uygular ve ki?inin davran???de?i?ir. Y. Gahery ve D. Vigier 1974'te kediler üstünde yapt?klar? deneylerde kalpten beyne mesaj gönderen vagus sinirini uyard?klar?nda beynin elektrik uyar?lma potansiyelinin yar?ya yak?n azald???n?mü?ahede ederler. Neticede kalbin sadece beynin emirlerine uyan bir organ oldu?u sav?geçerlili?ini kaybeder. Dr. J. Andrew Armour 1991'de "kalp beyni" (heart brain) kavram?n?öne sürer. Çal??malar kalbin, aynen beyinde oldu?u gibi özel bir sinir sistemi, nöronlar?(yakla??k 40000 nöron) ve nörotransmitterleri (nöronlar aras?haber ak???n?sa?layan aminoasitler) oldu?unu gösterir.* Yani ?a??rt?c?gibi gelse de kalbin ö?renme, hat?rlama, hatta duyu ve duygu kuvveleri de var demekti Kalbin paralel i?lev sistemi (parallel processing system) bir ba?ka olay?daha aç?klar; normalde kalp beyin ile yukar?da da söyledi?imiz gibi vagus siniri vas?tas?yla ili?ki kurar ve bir kalp nakli sonras?nda bu ba?lant?kesildi?i halde kalp çal??maya devam eder.

"Beni yerim ve gö?üm ku?atamazd?, fakat mü'min kulumun kalbi ku?att?." (H.?.) Hakim et-Tirmizi Hazretleri fuad'??öyle tan?mlar: "Fuad üçüncü makamd?r ki, kalbe nisbeti, göz bebe?inin göze, ceviz özünün cevize nisbeti gibidir. Ma'rifet, havat?r ve rü'yet mahallidir. Bir istifade söz konusu olunca önce fuad, sonra kalp faydalan?r. Kalp sadr?n ortas?nda oldu?u gibi, fuad da kalbin ortas?ndad?r." -Modern T?p ve Kalp Konusunda Yeni Görü?ler?nsanl?k tarihi boyunca, tüm medeniyetlerde kalp, duygular ve zihin aras?nda bir ili?kinin varl???n?n ifade edildi?ini gördük. Özellikle maneviyat geleneklerinde ve dinlerde kalp hep varken,

* J. Andrew Armour ve L. Jeffrey Ardell, Basic And Clinical Neurocardiology, Oxford University Press, 2004. Kaynak: Nefs Psikolojisi, Dr. Mustafa Merter, (s.595, 596, 597


Sultan Veled Divan? Çi?dem Zehra


Ey vefas?z i?veli sevgili, daha ne kadar cefa edeceksin, söyle? Gönül hanesi ate? doludur, çabuk gel ve su saç O gül bahçesi iki yana??ne zamana kadar benden gizleyeceksin? Allah için bir lahza yüzündeki örtüyü kald?r Senin yüzünden lale ve gül bahçesi utan?r Senin yan?nda y?ld?zlar ve kamer ba?lar?n?yere koyar Bu tenimde can?ms?n, iki gözümün ayd?nl???s?n Sensizlik benim için ölümdür, sensiz iki gözüm kördür Gönlüm sen ve dostlu?un için bütün her ?eyden uzakla?t? Do?ru söyle benden ayr?lman bana reva m?d?r? Senin vuslat?n?n arzusuyla kulun hayalinin pe?inde Yüzünü yere koydu ve ellerini semaya kald?rd? Ey sevgili, bu k?v?lc?mlar içen gönlü alçaltma Veled gönül denizinde k?ymetli bir incidir Ay yüzlü gül çehreli sevgiliyi kucakla öp Latif servi boyluyu, k?ymetli gümü? tenliyi Misk kokulu saç?olan dilberi, zarafet ve güzellik kayna??n? H?z?r '?n hayat suyunu , dedikodusuz ve kinsiz kimseyi Onun akik duda??ve parlak incisinin arzusuyla Onun vuslat?için gümü?, alt?n ve hazineyi feda et Ey cümle güzellerin ?ah?olan sevgili, bu zamanda e?in yoktur Cömertli?inden bu de?ersiz kulunun elini tut Ey ay yüzlü, dün gece vuslat için söz vermedin mi? Allah a?k?na geçmi?te verdi?in sözlere vefa göster Yüzümden akan iki gözümün ya?lar?ndan ?st?rab?m?gör Hicran gam?ndan sinem a?k ate?iyle doludur Ey saki, onun meclisine gel, çabucak ?arap getir Bana kadeh yetmez, o testiyi bana ver Haram ve helalden geç, testi ve kaseyi b?rakma Dostlu?u art?rmak için küpten ?arap doldur Tenim a?k denizinin dalgas?n?n üzerinde bir gemidir Ruh bal?klar gibi olunca bu gemiyi bat?r Ten içinde can definesinin gizli oldu?unu söyledi Veled Ten harap olmad?kça defineyi nas?l götürebilirsin? Sayfa: 420/421


Dünyada ve Türkiye'de M evlevihaneler - 6 Gürcan Kaftan


arih boyunca ?stanbul?da kurulan be? Mevlevîhaneden biri olan Bahariye Mevlevîhanesi, Osmanl?tasavvuf kültürünün en önemli merkezleri aras?nda yer alm?? dergâhlar?n sonuncusudur. Kurulu? tarihi bak?m?ndan yeni, fakat manevî kökleri bak?m?ndan XVII. yüzy?lda faaliyete geçen Be?ikta? Mevlevîhanesi?nin mirasç?s?olan bu dergâh iki kez y?kt?r?larak yer de?i?tirmi?tir. Bahariye Mevlevîhanesi, 1622?de Ohrili Hüseyin Pa?a?n?n, günümüzde Ç?ra?an Saray??n?n bulundu?u yerde in?a ettirdi?i Be?ikta? Mevlevîhanesi?nin bir devam?d?r. Be?ikta? Mevlevîhanesi, 1622-1867 tarihleri aras?nda kesintisiz olarak Bo?aziçi?nde faaliyetini sürdürmü?, 1867?de Sultan Abdülaziz?in eski saray?n yerine yenisini yapt?rmak istemesi üzerine y?kt?r?larak önce F?nd?kl??daki Karacehennem ?brahim Pa?a?n?n kona??na, ard?ndan da 1871?de Maçka?daki yeni binas?na ta??nm??t?r. 1874?te Maçka?daki bu yap?da, yerine, halen ?TÜ?nin kullan?m?nda olan k??lan?n in?a ettirilmesi için y?kt?r?lm??t?r. Bunun üzerine Mevlevîhane, önce geçici olarak, Eyüp?ün Bahariye k?y?s?ndaki Hattap Emini Mustafa ve Hüseyin Efendilere ait yal?lara ta??nm??, 1877?de ayn?k?y?da, bir zamanlar Bahariye Kasr??n?n bulundu?u arsada yap?m? tamamlanan yeni binalar?nda faaliyete geçmi? ve 1925?e kadar canl?l???n?korumu?tur.

T

Mevlevîli?e ba?l?olan Sultan V. Mehmed Re?ad (1909-1918) taraf?ndan 1909-1910 y?llar?nda yenilenen Bahariye Mevlevîhanesi, bu haliyle Cumhuriyet?in ilk y?llar?na kadar ayakta kalabilmi?, 1925?te tekkelerin kapat?lmas?üzerine kaderine terk edilmi?tir. Harap dü?en yap?lar?n mülkiyeti bu tarihten sonra son ?eyhin varisleri, Vak?flar Genel Müdürlü?ü ve Hazine aras?nda uzun süren bir davaya konu olmu?, bu arada semahane-türbe binas?1935?te Vak?flar taraf?ndan y?kt?r?lm??, harem binas?1939?da yanm??, geriye kalan binalar 1968?de davay?kazanan varisler taraf?ndan birtak?m sanayicilere sat?lm??, 1970?de cümle kap?s?, selâml?k ve di?er birimler y?kt?r?lm??t?r. Türbedeki naa?lar da Silahtara?a Caddesi?nin yamaç taraf?nda bulunan 16 Mart ?ehitleri Mezarl????na ta??nm??t?r. 1986?da Haliç çevre düzenlemesi projesi kapsam?na al?nan Mevlevîhane arsas?ye?il alana dönü?türülmü?, bu arada dergâha ait pek çok k?ymetli mezar ta?? tahrip edilmi?tir. Günümüzde Bahariye Mevlevîhanesi?nden arta kalan yegane birim, evvelce tu?la deposu olarak kullan?lan ve son y?llarda orijinal haline uygun olmayan biçimde tadil edilen mescittir. Bahariye Mevlevîhanesi, uygarl???m?z?n temel direkleri

say?lan pek çok sanatç?y?yeti?tirmi? bir irfan oca??d?r. Dergâh, son dönem Mevlevî ?eyhlerinden Hüseyin Fahreddin Dede Efendi?nin (1854-1911) ki?ili?i sayesinde âdeta bir konservatuar gibi çal??m??, Türk musikisinin önde gelen bestekârlar?ndan Zekâî Dede Efendi (1824-1897), o?lu ?Zekaîzade? olarak tan?nan Ahmet Irsoy (1870-1943) ve nazariyatç?lar?ndan Rauf Yekta Bey (1871-1935) ile Dr. Suphi Ezgi (1869-1962) buradan yeti?mi?tir. Di?er taraftan edebiyat ve tasavvuf tarihimizin son büyük temsilcilerinden Abdülbaki Gölp?narl?( 1900 ? 1982 ) da Bahariye Mevlevîhanesi?nin yeti?tirdi?i seçkin ?ahsiyetler aras?ndad?r. Yukar?da da de?inildi?i üzere, Bahariye Mevlevîhanesi, kurulu?undan tekkelerin kapat?ld???1925?e uzanan zaman dilimi içinde, ufak onar?mlar?n yan?s?ra, 1877?de ve 1910?da olmak üzere iki defa in?aat a?amas?geçirmi?tir. 1877?de yap?lan binalardan semahane ve harem 1910?da esasl?onar?m ve tadilat geçirmi?; cümle kap?s?, selâml?k, mescit ve di?er bölümler bu tarihte yeni ba?tan in?a edilmi?lerdir. Bu iki a?ama taraf?m?zdan I. dönem (1877) ve II. dönem (1910) olarak adland?r?lm??t?r. Mevlevîhaneyi olu?turan yap?lar?n veri te?kil eden mimari özellikleri ve zaman içinde geçirmi? olduklar?de?i?imler de bu iki a?ama çerçevesinde ele al?nm??t?r. I. Döneme ait (1877-1910) görsel belgeler, Süleymaniye Kütüphanesi ? Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver Ar?ivi, Alman Arkeoloji Enstitüsü ve IRCICA (Y?ld?z Saray? Foto?raf Albümleri) ar?ivlerinde bulunan, II. Abdülhamid döneminin (1876-1909) sonlar?na ait olan foto?raflard?r. Pierre Loti Kahvesi?nin bulundu?u mevkiden çekilmi? olan bu foto?raflarda ?plikhane K??las?görülmekte, k??ladan itibaren yal?lar s?ralanmakta, bu dizinin sonunda Bahariye Mevlevîhanesi?nin I. Dönemdeki yap?lar?seçilmektedir. Bir di?er foto?rafta da, önde ?driskö?kü mevkiindeki mezarl?k alan?, k?y?da yal?lar, yal?dizisinin sonunda yine Bahariye Mevlevîhanesi?nin binalar?görülmektedir. Kuzeyde, Mevlevîhane arsas?n?n gerisinde bostanlar uzan?r. Arsan?n bat?kenar?nda, halen mevcut olmayan Mevlevîhane Ç?kmaz??n?n solunda, Mevlevîhane arsas?n?ku?atan duvar üzerinde cümle kap?s?yer al?r. Söz konusu duvardan itibaren (bat?dan do?uya do?ru), üç ah?ap yap?s?ralanmaktad?r. Bunlardan s?rt?n?bat?daki çevre duvar?na dayam?? olan, tek katl? ve k?rma çat?l?yap?n?n mimari özellikleri ve i?levi ayd?nl??a kavu?mam??t?r. Bunun gerisinde ilk yer alan


iki katl?yap?, II. dönemde konumunu ve boyutlar?n? korumu? olan semahane, en gerideki üç katl?yap?ise, II. dönemde yeri ve boyutlar?de?i?tirilmeksizin, selâml?k olarak kullan?lan son kat?y?k?lan haremdir. Bu yap?dizisinin kara (kuzey) yönünde, bunlara paralel geli?en, muhtemelen tek katl?ve k?rma çat?l?, birbirine eklemli mekânlar dizisi uzanmaktad?r. Kuzey ve güney yönlerinde çe?itli girintiler ve ç?k?nt?lar sergileyen söz konusu yap?kitlesinin dedegân hücrelerini, Mevlevîhanenin as?l mutfa??n?(matbah-??erifi), harem mutfa??n?, dervi?lere ve hareme ait hamam birimlerini, odunluk-kömürlük ve ardiye türünden mekânlar? içermesi gerekmektedir. Bu yap?kitlesinin plan?ve cephe düzeni anla??lamamaktad?r. R?ht?m boyunca yap?lar aras?nda, üstte madeni parmakl?klar?olan alçak bir moloz ta? duvar uzanmakta, ancak harem binas?ndan sonra, arsa s?n?r?na kadar sadece yüksek bir moloz ta? duvar devam etmektedir. Bir ba?ka foto?rafta ve onun agrandisman?olan foto?raftan, cümle kap?s?n?n kâgir oldu?u ve dikdörtgen bir cephe arz etti?i söylenebilir. II. Dönemde ortadan kald?r?lm??t?r. Ad?geçen foto?raflar?n hepsinde semahanenin I. dönemdeki d?? görünümü (güney/Haliç ve bat?cepheleri ) seçilmektedir. En geni? yerlerinde 28.50 x 25.50 mt. boyutlar?nda bir alan?kaplamaktad?r. ?ki katl?ve k?rma çat?l?ah?ap semahanenin I. dönemde arz etti?i farkl?l?klarsa ?öyledir: * Haliç (güney) yönündeki ç?kmalar I. dönemde payandalarla ta??maktad?r. * Pencereler bas?k kemerlidir. * Haliç (kuzey) cephesinin sol (bat?) kesiminde, üst kattaki kad?nlar mahfiline geçit veren kap?I. dönemde sa?da yer almaktad?r. * Ancak, ?n?aat?yapan Nersest Kalfan?n alacaklar?n?tahsil etmek için yazd???, Ba?bakanl?k Osmanl?Ar?ivi?nde bulunan dilekçesinden, Semahanenin ana giri? kap?s?n?n önünde çat?l?, caml?, bölme oldu?u anla??lmaktad?r. * II. döneme ait foto?raflarda, semahane giri?lerinin önündeki sundurmalar?ku?atan camekânlar I. döneme ait foto?raflarda görünmemektedir. * Zemin kattaki mahfillerin bat?kanad?k?smen kad?nlar mahfili olarak, üst kattaki mahfillerin bat?kanad?ise erkek seyircilere mahsus ?züvvar maksuresi? olarak kullan?lmaktad?r. (devam edecek)

Kaynaklar: Erim Sever, Atatürk Kitapl???ve Süleymaniye Kütüphanesi, A. Süheyl Ünver Ar?ivi, ?stanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü Ar?ivi, ?stanbul Arkeoloji Müzeleri Encümen Ar?ivi, ?stanbul Büyük?ehir Belediyesi ? Atatürk Kitapl???Foto?raf Ar?ivi, F.W.Colmar von der Goltz Pa?a Haritalar?, ?stanbul Ke?fiyat ve ?n?aat A.?.



M evlevilik'te Adap ve Erkan - 6 Gßlsen Suçsuzer


D

âire. Zilsiz tef. Umûmî bir terimdir. Dal sikke.

Türkçe-Arapça. Dal düz, sade, ç?plak manas?na; sikke de Mevlevilerin ba?lar?na giydikleri keçeden serpu? anlam?na gelir. Sikkenin sar?ks?z olan?na, dal sikke denir. Destar sar?lm?? olan sikkelere ise, destarl?sikke tâbiri kullan?l?r.

geçim için dervi? kisvesine bürünmü? olan ki?iler ?Kendisi muhtaç-?himmet bir dede kanda kald?gayr?ya himmet ede? beyitiyle k?nan?r ve bu beyit de bir atasözü olup kalm??t?r. Dem.

Dal tennure.

Arapça ?kan?, Farsça ?soluk ve zaman? anlam?na gelir. Tasavvufta, sûfinin geçmi? ve gelecek endi?esinden kurtularak içinde bulundu?u an?ya?amas?esast?r. Bu hâli elde etmi? ki?i, ibnu'l-Vakt ad?yla an?l?r ve sürekli Allah'la beraberdir yani "ihsan" derecesine ula?m??t?r.

Üstte deste-gül olmaks?z?n yaln?z tennure giyinmek.

1) Vakit.

Daru?l-Mesnevi.

Yine sûfilerde zaman, iki olay aras?ndaki zihnî mukayeseden ortaya ç?kan mu?cerred ve zihnî bir mefhumdur. Nitekim, mekân da, kevn (olu?)'e uyar. Bir ?ey varl?kta ortaya ç?kmad?kça, en, boy, yükseklik gibi mekan?belirleyen alanda bulunmaz. Zaman?n gerçe?i, sürekli ya?amakta oldu?umuz "an" d?r. An'lar?n süreklili?i ile, zaman mefhumu meydana gelir. Bu bak?mdan ak?p giden bu an'a, "an-?dâim" denir. Bütün varl?klar, kainat, her an gayben ayn'a, ayn'dan gaybe gitmektedir. Yarat?l?? bu yu?zden daimidir. Ve bir an önceki alem, bir sonraki alemin ayn?s?de?ildir. Sûfi, her an ne alemde ise, ona göre, o anda tahakkuk eden alem odur. Suretler geçer, hakikatler bakî kal?r. Bu inanç sufîlerce, "Dem bu dem, saat bu saat" ata sözu?yle belirtilir. Mevlevî gu?lbang?n?n son k?sm?nda; "Dem-i Hazret-i Mevlânâ, s?rr-??ems-i Tebrizî, Kerem-i ?mam Alî, Hû diyelim" dendikten sonra, herkes ba? keserek "Hû" der.

Arapça. Mesnevî evi, veya Mesnevî okunan yer demektir. Mesnevî okutmak u?zere aç?lan dersanelere Dâru'l-Mesnevî denilir. ?lk Darü'l-Mesnevi, 9 Muharrem 1260 (1844) tarihinde Murad Molla Dergah?'nda, ?stanbul'da aç?lm??t?r. Buradan ilk mezun olanlar?n icazet merasiminde, Sultan Mecid de haz?r bulunmu? ve icazet alanlara çe?itli hediyeler da??tm??t?r. Mesnevî okuyanlara "Mesnevîhan" denir. Dava-Mana. Bir ?eyin gerçek oldu?u, yahut olmad???hakk?nda iddia edi?, sözle hareketle direni?, dilimizde ?dava? diye an?l?r. ?Davala?mak? herhangi bir konuyu, benim dedi?im, benim anlay???m do?rudur kanaatiyle iki yahut daha fazla ki?inin tart??malar?na denir. Böyle bir tart??maya kat?l??a da ?Davaya giri?mek? ad?verilir. Bu deyimin tam kar??l????Mana? d?r. Mânâ ehli, davaya giri?mez; daval?ki?i de, davas?na mana göstermek, davas?n?mana ile do?rulamak zorundad?r. Manas?z dava bat?ld?r. Bize didâr gerek, dünya gerekmez Bize mana gerek, dava gerekmez beyitiyle Yunus Emre, daima beraber an?lan her iki deyimi de kullanm??t?r. Dede. Türkçe bir kelime olup Mevlevîlikte, muhiblikten sonraki mertebedir. Muhib, dervi? olmaya ikrar verip çilesini tamamlad?ktan sonra, kendisine bir hücre verilir ve ?Dede? diye an?l?r. Dede, yeni muhibleri kendi liyakatine ve kabiliyetine göre "Mesnevî" okutarak, âyin me?k ederek, ney üflemeyi, usûl tutmay?belletmek suretiyle, kudüm-zen olarak yeti?tirerek terbiye etme görevini icra eder. Tarikatte feyz alman?n, mür?ide gönülden ba?lan?p hizmetle olaca???Dede himmet, o?ul hizmet? atasözüyle ifade edilir. Kimseye faydas?dokunmayan,

Bundan maksat; zaman?n gerçekte Mevlânâ'n?n zaman?, zamana hâkim olan s?rr?n, ?ems'in s?rr?, kerem ve ihsan?n Hz. Ali'nin keremi ve ihsan?oldu?unu belirtmek, Allah'?n isimlerinden "Hû" demekle de, Bakî olan de?i?meyen gerçek varl???n, ancak Allah olup gerçe?in de?i?medi?ini anlatmakt?r. Mutlak Varl?k olan Hakk??n, kemâliyle tecellisine mazhâr olan ?Hak?ykat-i Muhammediyye?nin tam mazhar?olan Mevlana, ebedîlik alemindedir; her an, onda fani olanlarca, onun kemâl ve cemâl an?d?r; o deme, o ana, Hû denir; yani o zuhûr, Hakk??n zuhurudur. O vard?r, ba?ka hiç bir ?ey yoktur; olmam??t?r ve olmaz. 2) Soluk. ?eyhin, ölu?kalbe hayat veren solu?una da, dem ad? verilir. Bu da, ?eyhin müridine teveccüh etti?i s?rada vuku bulur. Her solukta alem, yeniden yeniye yarat?lmakta, Hakk??n


ilmine gitmekte, ilminden ayn, yani izâfî varl?k alemine gelmektedir. 3) Dem tutmak. Ney üflenirken, taksimin sonuna do?ru, di?er bir neyin, kal?n perdeden ona refakat etmesi. Derd. Farsça gam, ?zd?rap, elem demektir. Sevgiliden sevene geçen ve katlan?lmas?na güç yetmeyen hal. ?lâhî a?k. Bu istenen bir dertdir. En büyük dert, dertsiz olmakt?r. Dertli, a??k demektir. "Allah derdini art?rs?n" bir Mevlevi deyimidir. Dergâh. Kap?yeri anlam?na gelen bu Farsça söz, dervi?lerin ve ?eyhin oturdu?u yap?lar?n tu?mu?ne denir. Umûmî bir terimdir. Dergâh?n, yat?r?n ?erefine, yüceli?ine göre ?erefi ve yüceli?i artar. Bir dergâhta, o yolu kuran, yahut öyle kabul edilen pîr yat?yorsa, yahut ta yolda, yüceli?i pîre yak?n birinin türbesi varsa, o dergâha, kap?e?i?i anlam?na gelen ve terim bak?m?ndan en büyük dergah manas?n?ifade eden ?astan? ve ?Astane? denir. O yol ehlince yüceli?i bu derecede de?ilse ?dergah? diye an?l?r. Sûfîlerin topland?klar?, oturduklar?, törenlerini icra ettikleri yer derece itibariyle dergâhtan a?a??say?lan yerlerse, bucak, kö?e anlam?na gelen ?zaviye? adiyle an?l?r. Mevlevi dergâhlar?, umûmiyetle, ?ehirlerin d???nda yap?lm??t?r. ?ehir içindeki dergâhlar, sonradan ?ehrin büyümesi, yay?lmas?yüzünden ?ehir içinde kalm??t?r.

çat?alt?ndad?r. Gene çok defa türbeye biti?ik bir de türbedar odas?vard?r ki bu odadan türbeye bir kap? aç?l?r. Küçük dergahlara ?zâviye? ad?verilir. Mevlevi zaviyesinde Dervi? yeti?tirilmez. Bunlar, d??ardan gelen ve d??ar?ya giden dervi?lerin konak yerleridir, Dervi? hücreleri, Semâ?hâne, türbe, meydan odas?, harem ve selâml?k dâireleri vard?r. D??ar?ya gidecek dervi?, buraya konar; birkaç gün kal?r, sefer levaz?m?n? tedarik edip yola ç?kar. D??ar?dan gelen de buraya mihmân olur, istirahat eder, y?kan?r, ar?n?r; ne i?i varsa görüp göçer. Mevlevi tekkelerinin kap?lar?Ramazan müstesna, ak?am ezan?nda örtülürdü; ezandan, sonra dergaha hiç kimse giremezdi. Sabah ezan?okunurken de aç?l?rd?. Kap?y?örtmek ve açmak vazifesi, ?Bevvap Dede? ye aittir. Dergah?n idaresine ve inzibat?na bakan dedelere, ?Dergah zabitan?? denir.

Mevlevi dergâh?nda; harem, selâml?k, semâ?hâne, türbe, mescit, meydan, matbah ve dervi? hücreleri bulunur. Dergâha, ?Cümle Kap?s?? denilen umûmî kap?dan girilir. Harem, ?eyhin, âilesiyle oturdu?u binad?r; bu bina, dâima, Semâ?hâne, mescit, matbah ve hücrelerden uzakta, nisbeten ayr?bir yerdedir. D??ar?ya da ayr?kap?s?vard?r. Selâml?k, misafirlerin ?eyhi ziyaret ettikleri yerdir. Birkaç odadan meydana gelen bu ayr?yap?da, mutlaka bir kahve odas?ve meydanc?hücresi bulunur. Mescit, bâz?kerre Konya?da oldu?u gibi Semâ?hânenin yan?ndad?r; bâz? dergâhlardaysa, Semâ?hâneye yâk?n bir yerdedir. ?Meydan-??erif ? denen büyücek bir oda, çok defa hücrelere yak?n bir yerdedir. Burada, sabah namaz?ndan sonra toplan?l?r. Matbah da hücrelere yak?nd?r ve yemek pi?irilen ocakl?yerden ba?ka matbah canlar?n?n istirahatlerine, yatmalar?na mahsus yerleri, yahut hücreleri de muhtevidir. Semâ?hâne, ayr?bir yap?d?r ve çok defa, türbeyle ayn?

Tasavvuf Kaynak: Abdu?lbâki Gölp?narl? (Mevlevî Âdâb ve Erkân?) ve Ethem Cebecio?lu'nun Tasavvuf Terimleri Sözlü?ünden derlenmi?tir.




HA SA N DEDE

&

EVRENSEL M EVLEV? B?LGEL?? ? Mevlevi Hasan Dede'nin t asavvuf sohbet lerini Yout ube kanal?m?zda izleyebilirsiniz...


Divan-?Kebir'den Seçmeler Gönül ki, Göklerden Daha Büyük, Daha Geni?tir...

Fatma Albayrak

Esin Kaya


H

azreti ?ems, Makalat?ta ?öyle buyurur: ?Gönül ki, göklerden, feleklerden daha büyük, daha geni?, daha ho? ve ayd?nd?r; onu gereksiz sözlerle niçin daraltmal?. Pek ho? olan bir alemi kendine zindan gibi daraltmak nas?l uygun dü?er? Bostan gibi olan bir cihan?kendine darac?k bir zindan etmek, ipek böce?i gibi darac?k bir koza içinde kuruntular, vesveselerle, çirkin hayallerle oyalanmak, kendini karanl?k bir aleme atmak, hep gafil uyumak ne demektir? Biz o kimselerdeniz ki zindan?kendimize bostan yapar?z. Bizim zindan?m?z bostan olunca ya bostan?m?z nas?l olur? Bir seyret de gör!? Sabah?n alacakaranl???nda i?lerimize gitmek üzere evimizden d??ar?ç?k?yoruz, yola koyuluyoruz. Gözümüzü ilk aç?p, gece kapay?ncaya kadar gönlümüzde kim ya da neler var? Hiç kendimizi okumay?denedik mi? Ne haldeyiz, kafam?z?n içinden geçenler, meyil verdi?imiz ?eyler neler? Acaba gönül evimiz dumanla m?dolu, yoksa oraya güne?in ?????girebiliyor mu? Hz. Mevlana ?öyle buyuruyor; ?u dumanlarla dolmu? evde bir pencere açt?lar da, duman ç?kt?gitti; eve, güne?in nuru doldu! O ev gönül evidir. ?çeriye dolan duman da, üzüntülerimizi, kederlerimizi göstermektedir.? Bizi manevi alemden al?koyan nedir? ??te i?te yine Hz. Mevlana yol gösterir: ?Bo? dü?üncelerimiz, endi?elerimiz, bizim manevi zevkimizin, ruhanî ne?emizin boynunu k?rmaktad?r! Ey Hakk yoluna dü?en ki?i! Gaflet uykusundan uyan. Ya Rabbi! ?u bizim uykuya dalanlar?m?za bir davulcu gönder. Ölüp gidenler derler ki: Bo? yere ne olmayacak gamlar yemi?iz, üzülüp durmu?uz! Bir hayal için dü?ünler yapm???z, evler kurmu?uz. Yine hayal için z?rhlar giyinmi?iz, sava?a girmi?iz! 0 dü?ün de, o sava? da, o yas da hep bo? ?eylermi?; bütün bunlar, bu nefsin i?leri imi?!.. Bugün ne ondan bir oyun kald?, ne bundan bir a??t, bir feryad!.." Dünya aleminde ba?lar?na gelenlerden ötürü yüzlerine vururlar, yüzlerini y?rtarlar, dövünürler dururlar. Fakat gaflet uykusu sona erince, görürler ki yüzlerinde bir t?rm?k izi bile yok! ?imdi, gerçekler belirdi; uyku da geçti, hayal de!. ?imdi, huzur var, rahat var; emniyet, istirahat var; ne bizlik kald?, ne benlik!.. ?imdi, ne ihtiyar var, ne genç; ne esir var, ne de haydutlar; ne yumu?ak var, ne sert kald?!.. Art?k ne mum var, ne demir!.. Bir renklilik, bir s?fata bürünmü? birlik (vahdet) var; bedenden uçup gitmi? bedenden kurtulmu? bir can var!..? Hz. Mevlana: ?Miraçtan maksat, dostu görmekti? buyurur. Bu arada ar? da görüldü, melekler de. O bizlere, ??nsanlar?n gözbebe?i olan insan?? aramam?z?buyurur: ??nsanlar?n gözbebe?i olan insan?ara, insanlar?n göz bebe?i olan insan?, insanlar?n gözbebe?ini!? Hz. Mevlana?n?n bizleri yönlendirdi?i insan?n vas?flar? Mesnevi?de ?öyle zikredilir: ?Sana canlar?nda yer verenlerin, seni ?araplarla dopdolu bir kadeh haline getirenlerin yan?na git! Onlar?n canlar?nda yurt

kur; ey ayd?n dolunay, gökyüzünde mekân tut!? Hz. Mevlana bizlere can?nda yer veren bu ulu ki?inin bizim üzerimizde yapt???i?leri de ?öyle buyurur: ?Onlar, sana s?rlar?belirtmek için Merkür gezegeni gibi gönül defterini açarlar.? Peki biz bu kâmil ki?iyi bulduktan sonra kaçarsak neler olur? Hz. Mevlana bunun da cevab?n?Mesnevi-i ?erif ?te buyurmu?tur: ?Nerede bir ç?plak, bir yoksul görürsen bil ki bir kâmilden kaçm??t?r. Gönlünün diledi?ini yapmak, o kör, o kötü ve sermayesiz gönlün istedi?ini yerine getirmek için bir üstattan firar etmi?tir. E?er ustan?n diledi?ine uysayd?kendisini de bezerdi, akrabas?n?da. Dünyada kim ustadan kaçarsa, devletten kaçar; bunu böyle bil. Zannetme ki kazanma yaln?z bu alemdedir ve bu kazanç yeterlidir. Dünyada elbisen var, zenginle?tin; fakat bu alemden gidince nas?l edeceksin?? Sultan Veled Hz.leri gönlün gönle akmas?ile ilgili buyurur ki; ?Gönlün gönle akmas?, birliktendir; Birbirini aray??, ayn? damardan olu?tan kopar. Ama bu meylin garezsiz, maksats?z olmas?gerek. Sebebe, maksada ba?l?olan meyil de?ildir. Yüzlerce garezi, maksad?kesip atan meyil, ancak ?eyhle mürit aras?ndad?r. Çünkü candan mürit olan, sevgiyle o yol da ba??n? da terk eder gider, s?rr?n?da.? Hz. ?ems bizi vehimleri söküp atmaya ça??r?r: ?Senin hayaline gelen dü?ünceleri, vehimleri söküp atmaya bak! Bunlar senin dü?üncelerindir. Gözünü daha yüksek alemlere çevir ki, o, bütün akla, hayale gelen ?eylerden daha yücedir. Tanr?erlerinin gönülleri çok geni? ve engindir. Felekler kadar uçsuz bucaks?zd?r. Bütün felekler onun gönlünün alt?nda döner. ?sti?rak kelimesinin anlam?: Manevi bir co?kunlukla kendinden geçmi? bir hale girmektir. Zihnimizin bütün bütün me?gul olup, ilâhi a?kla kendimizden geçme hali. Hz. ?ems Hz. Muhammed?in i?inin isti?rak oldu?unu buyurur: ?Hz. Muhammed?in ibadeti ve i?i ?isti?rak? yani Tanr?sal dü?ünceye dalmak idi. Kendi kendine: ?? gönül i?idir, hizmet gönül hizmetidir, kulluk da gönülden kulluktur, buyurdu. Ama o ilâhi dü?ünce ve tema?a (ho?lanarak bakmak) alemine ancak ulu Tanr??da kendini yok etmekle var?labilir. Hz. Muhammed biliyordu ki herkese, gerçek amel ve ibadet için yol yoktur. Kullardan pek az kimseye isti?rak mutlulu?u verilmi?tir. Ümmet için bu be? vakit namaz ile y?lda otuz gün orucu ve Hac törelerini emretti ki, onlarda o temâ?adan yoksun kalmas?nlar. Kurtulu?a ersinler ve ba?ka ümmetlerden üstün olduklar?n?anlas?nlar. Ola ki onlara da sözü geçen o Tanr?sal dü?ünceye dalmak mutlulu?undan bir koku eri?ir.


M ademki Birsin Cansu Z. Kaplanta?


D

e?erli okurlar?m?z, yeni y?l?n bu ilk say?s?nda sizlerle, insan gönlünün Yüce Yarat?c??n?n yans?d???yer oldu?una, birini k?rd???m?zda ya da ihmal etti?imizde asl?nda Yarat?c??y? incitmi? say?laca??m?za dair Hazreti Pir ?imizden hikayeler payla??yoruz: ?Lokman, i?inde becerikli, sad?k ve sevilen bir köleydi. Efendisi ona o?ullar?ndan daha çok güvenirdi. Çünkü o, görünü?te köleydi ama nefsinin efendisiydi. Efendisi ondaki bu olgunlu?un fark?ndayd?. Lokman??azat etmek için uygun bir f?rsat kolluyordu. Efendisi önüne yemek geldi?inde Lokman??ça??r?r, önce onun yemesini isterdi. Onup yiyip içtiklerini zevkle yer, yemediklerine elini sürmezdi. Bir gün efendiye bir kavun hediye getirdiler. Her zaman oldu?u gibi Lokman??ça??rtt?. Kavundan bir dilim kesip Lokman?a uzatt?. Lokman, ikram edilen kavunu i?tahla yedi. Efendi bir dilim daha verdi. Lokman, ayn??ekilde onu da yiyip bitirdi. Efendi Lokman??n kavunu i?tahla yedi?ini görünce, çok sevdi?ini dü?ünerek, bir dilim kalana kadar hepsini ikram etti. Son kalan dilimi a?z?na götürüp bir lokma al?nca, kavunun tad?n?n zehir gibi oldu?unu fark etti. Kavunun ac?l???ndan gözünden ate? ç?kt?, bo?az?yand?, dili kabard?. A?z?ndaki ac?l?k gittikten sonra, Lokman?a, ?Böyle ac?kavunu nas?l i?tahla yedin?? diye sordu. Lokman cevap verdi: ?Efendim! Bugüne kadar sizin birçok güzel ikram?n?za nail oldum. Ac?oldu?unu bilmeyerek verdi?iniz bu ikram?, geri çevirmekten utand?m. Ayr?ca size olan sevgim, kavunun ac?l???n? bana hissettirmedi.? Mesnevi, c.II, b.1510 ?Tanr??dan Musa?ya ?u hitap geldi: Ey koltu?undan ay?n do?du?unu gören! Seni Tanr??l?k nurunun do?usu haline getirdi?im halde ben ki Tanr??y?m, hastaland?m da niçin halimi hat?r?m?sormaya gelmedin? Musa; ?Tanr?m, sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir,? dedi. Bunun üzerine Tanr?; ?Hastal???mda kerem edip niçin halimi sormad?n?? buyurdu. Musa, Yarabbi, senin bir noksan?n olamaz. Akl?m ?a?t?, bu sözün hakikatini anlat, dedi. Tanr?; Evet, has ve seçilmi? bir kulum hastalanm??t?. ?yice bir bak hele. O benim. Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastal???benim hastal???md?r, buyurdu.? Mesnevi, c.II, b. 2156 ?Birisi bir dostunun

kap?s?na gelip kap?y?çald?. Dostu, kap?y?çalan kim, deyince, benim diye cevap verdi. Dostu; ?Git, ?imdi zaman?de?il. Böyle bir sofra ham ki?inin makam? olamaz. Ham?ayr?l?k ate?inden ba?ka ne pi?irebilir, nifaktan ne kurtarabilir?? dedi. Adamca??z gitti, tam bir y?l dostunun ayr?l???yla yan?p yak?ld?. Yan?p pi?erek tekrar döndü, geldi. Dostunun evinin etraf?nda dola?maya ba?lad?. Kap?ya var?p a?z?ndan edepten d??ar?bir söz ç?kmas?n diye yüzlerce korku ile halkay?çald?. Sevgilisi ?Kim o?? deyince ?Gönlümü alan sevgili; sensin? diye cevap verdi. Sevgili ?Mademki bensin, ey ben, gel içeri gir! Ev dar, iki ki?i s??m?yor.? dedi. ??neye geçirilecek iplik iki ayr?iplik olursa geçmez. Mademki birsin, bu i?neden geç!? Mesnevi, c.I, b. 3056

"??neye geçir ilecek iplik iki ayr ?iplik olur sa geçmez. M a demki bir sin, bu i?neden geç..."

Hz. Mevlana


A?k M eclisi Sibel Safiye Avc?


"E

?er sen, öd a?ac?ysan buhurdana gel; seni damdan atarlarsa, kap?dan düs? içeriye gir!

Madem ki sen bir Yusufsun, kuyuya at?lmaktan, zindana sokulmaktan kurtulamazs?n. Sen kah?r zehrini ?eker say! ?Allahuekber?diyorsun, bu bir adettir, bu bir resmi söyleyi?tir. Gönülden söyleyi? de?ildir. E?er sen ?Ekber?dedi?in o büyükler büyü?ünün kuluysan bu büyüklere yak???r ?ekilde gel! Kendine çeki düzen ver! Köpekler de nas?l içer k?z?l ?arab?? Arslansan k?z?l ?arap gibi gel! Ne diye alt?n ar?yorsun? Kendi bak?r?n?alt?n et! Alt?n olmuyorsa gel o gümü? bedenliye! Zenginlerin gözleri kupkuru. Fakirlerin ise nemli. Ey a??k! Sen kupkuru de?il, nemli de de?il; iki ?ekle de bürünme de öyle gel! Melek s?fatlar?na mahremsen, melek gibi erkeklikten de, di?ilikten de münezzeh ol da öyle gel! Yolculukta gönül s?fat?n?elde ettinse, gönül gibi ayaks?z gel, ba?s?z gel!? ?eyhim Mevlana, bir yandan sema ediyor ve bir yandan da mübarek dudaklar?ndan bu güzel beyitler dökülüyordu. Ne de güzel anlat?yordu ?eyhim Mevlana gönülü ve ne kadar güzel dile getiriyordu gönül sahiplerinin vas?flar?n?, her bir harfi nurdan sözleriyle... ?Öd a?ac?ysan buhurdana gel? diyordu. Çünkü öd a?ac?yand?kça etraf?na güzel kokular yayar. Sen de nefs odununu a?k ate?inde yak da öd a?ac?gibi güzel kokulu ol. Sultan?m Veled?in de buyurdu?u gibi... ?Ey o?ul, erenler bu aleme, gizli olan yokluk yurdundan, bütün varl?klara, var olanlara cömertlikte bulunmak, ihsan etmek, nefs odununu öda?ac?haline getirmek için gelirler.? Gönüller çalan, gönül tuza??olan o Sevgilinin önünde gönülden bir ?Allahuekber ? de de, varl???n?kurban et, o tuza?a yara??r bir av ol. Çünkü O?nun nazar? gönüledir, yoksa senin can?n?istemekte de?ildir ya... Efendi ?ems, her zaman oturdu?u pencerenin önünde, yüzü d??ar?ya dönük, rüzgarda bir sa?a bir sola sallanan a?açlar?seyrederken, gönlümü okumu? olmal?yd?ki, ?öyle seslendi: ?Kirman'a kimyon getirmi?sin ne de?eri var? Ne yüz a?art?r, kaç para eder? Bu gün oras?öyle yüce bir sarayd?r ki, niyazs?zd?r; hiç kimseden bir ?ey beklemez. Ama sen

ona niyaz götür ki, niyazs?z olan o dergah niyaz?sever; sen de o niyaz yüzünden ?u hadiseler aras?ndan f?rlay?p yakay?kurtar?rs?n. Kadimden sana bir ?ey eri?ir. ??te o a?k't?r. A?k tuza??gelir ve seni sarar...? ?Göklerin yolu, içtedir, gönüldedir, sen a?k kanad?n? aç, a?k kanad?kuvvetli olursa merdiven arama derdi kalmaz. Aya??n?ba??n?n üstüne koyunca y?ld?zlar?n üstüne ayak basars?n, nefsani arzular?n?, ?ehveti yendi?in zaman havada yürürsün; haydi ad?m?n?at, aya??n?havan?n üstüne koy da yüksel!.. ?ehvetini ayak alt?na ald???n, nefsani isteklerini yendi?in zaman göklerde havalarda sana yüzlerce yol belirir ve sen seher vaktinde yap?lan dua gibi göklere yükselirsin.? Evet... gönülden, içten, samimi yakar??larla yap?lan dualar ve niyazlar ayn?Sevgiliye uzanan merdiven gibiydiler. ?eyhim Mevlana ve Efendi ?ems, i?te bunu anlatmak istiyorlard?. Dua ve niyaz ancak yoklukla yap?l?rsa Allah kat?nda makbul olur. A?ktan ba?ka çare yok. Benli?i damdan a?a??atmal?, dü?ürmeli ki a?k tecelli etsin. Sevgilinin manevi varl???n?bu vücutta bilmek gerek; henüz bu vücudun içindeyken a?ka dü?mek gerek... ?Can?n can?n?n can?gelince, can?n ad?n?anlarnak yersizdir. O padi?ah?n önünde can, kurban edilmekten ba?ka bir i?e yaramaz. Ben a?ks?z kal?nca yolumu kaybetmi?tim, ?a??r?p kalm??t?m. Birden bire a?k kar??ma ç?k?verdi. Sevinçten kendimi da? gibi hissettim, sonra onun güzelli?i ile eridim. A?k padi?ah?n?n at?için bir saman çöpü oldum. ?ster Türk olsun, ister Tacik, her kul ona bendedir. Hem de can?n bedene yak?n oldu?u gibi ona yak?nd?r. Yak?nd?r ama, beden can?asla göremez. Haydi dostlar, baht geldi, tali?geldi, devlet geldi. Elinde ne varsa da??t?p duruyor, herkese mutluluklar ba???l?yor. Sanki ?eytan?azletmek, kovmak için bir Süleyman geldi, tahta oturdu. Ondan yararlan?n! Ne duruyorsun? Haydi s?çra, yerinden kalk, elin, aya??n yok de?il ya! Süleyman??n saray?n?n yolunu bilmiyorsan, Hüdhüd?ü bul, yolu ondan sor! Orada, onunla gizli konu?, bütün s?rlar?n?, dileklerini çekinmeden söyle. Süleyman bütün dilekleri kabul eder. O ku?lar?n bile dillerini bilir. Ey kul! Söz rüzgar gibidir. Gönlü da??t?r, peri?an eder, fakat ?ems, ?Da??n?k ?eyleri, topla!?diye buyuruyor, bunu da bil!..?


Hüdhüd, zaman?n Kutbu?dur; O canlar?n can?n?n can?d?r. O, zaman?n Peygamberidir; Allah?tan, Allah??n güzelliklerinden pey verir. O, seni sana söyler; seni diriltir, çünkü O?nun nefesi, a?kla yan?p yak?larak sana ötelerden haberler veren ney gibidir. O?nun mekan? yokluk alemidir, bu görünen alemden sanma. O, gündüzün güne?i, gecelerin ay??d?r. ?ifa O?ndand?r, feyiz O?ndand?r; umutsuzlara umut O?dur, çaresizlere çaredir. O, a?kla yanan gönüllerin ferahl???ve

sükunetidir. O, vücut topra??n?n sulhudur. S?r ?? dökülmemi? en parlak aynad?r; seni sana gösterir. Bütün renklerin kayna??d?r, ama O?nun rengi tektir; Allah boyas?na boyanm??t?r. Allah'?n boyas?ile boyanandan daha daha güzel olan kim vard?r? ??te biz, O'na kul olanlar?z. (Bakara, 138) Gönül denilen hazinede, ebedi a?k?n iniltilerinin ve yakar??lar?n?n izlerini izleyerek O?nu bulup O?nda yok olmak en büyük devlettir.




Etkinlikler imiz...

Evrensel Mevlana A??klar?Vakf?'n?n dernek binas? olan Silivrikap?Mevlana Kültür Merkezi'nde her Per?embe ak?am?saat 19:30'da Mevlevi Hasan Dede'nin tasavvuf sohbetini dinleyebilir ve ard?ndan icra edilen sema ayin-i ?erifini izleyebilirsiniz. Kap?lar?m?z herkese aç?kt?r. Sizleri de aram?zda görmekten mutluluk duyar?z.

Silivrikap?Mevlana Kültür Merkezi info@emav.org (0212) 588 57 80 Veled-i Karaba? Mah. Yeni Tavanl?Çe?me Sok. No:6 Silivrikap?- Fatih ?STANBUL


Bi r l i k DĂź k k an ? in fo@ em av.or g (0212) 588 57 80

www.em av.or g www.m evl an ar u m i.or g www.bir l ik du k k an ider gisi.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.