Bi r l i k Dü k k an ? Ay l ?k M ev l ev i K ü l t ü r ü Der gi si Say ?8 | Ey l ü l 2016
Ha zr eti M evla na 'n?n 809. Do?um Y?l? Özel Say?s?
Kapak Foto?raf?: ?ermin Ciddi
?çin dek il er 3
Mer haba
6
Mevlana ve Mevlevilik
10
Hz. Mevlana'n?n Manevi Yönü
14
Hz. Mevlana'ya Gör e Manevi Yolculuk
18
Divan-?Kebir 'den Seçm eler
20
Ay?n Röpor t aj?
24
Hakikat ler i Arayanlar ?n Sult an?
28
Candan Cana
32
" Kendinden Ba?la" Hz. Muham m ed
34
Dünyada ve Tür kiye'de Mevlevihaneler - 2
40
Mevlevilik 't e Adap ve Er kan
42
Mut r ib Heyet inin Te?kili
44
Ey ?ncinm i?, Ber rak Nazl?Gül
48
Sult an Veled Divan?
50
A?k?n Sem a'?nda Gizlenen Edebiyat
54
?rade ve Sor um luluk
60
Tanr ?Yolunun Sonu Var M??
64
Hz. ?em s'in Dilinden Mevlana'm ?z
66
A?k Meclisi
Foto?raf ve ?llüstrasyonlar: Çetin Güne?, Teoman Atalay, Didem Andaç, Turner Baydar, Teoman Y?lmaz ve Anonim
M
erhaba Sevgili Birlik Dükkan?Okurlar?, Severek okuyaca??n?z?ümit etti?imiz gene yenilikler içeren 8.say?m?zla sizlerle beraberiz.
Bu say?m?zda da ilginizi çekece?ini dü?ündü?ümüz konu ba?l?klar?haz?rlad?k. Mevlevilik yolu ve yolcular?üzerine bilgiler sunarken, bunlar?n do?ru kaynaklardan ve anla??l?r olmas?na dikkat ettik. Sizlerin de önerileri ile hedefimiz daima merak edilenlere ???k tutacak say?lar haz?rlamak! Eylül Say?m?za, Mevlevilik Yolunun kurucusu Hazreti Mevlana'n?n do?du?u ay olmas?sebebiyle onun manevi zenginli?inden, onun manevi yolculu?undan bahsederek ba?lad?k. Dedemizle yapt???m?z röportaj?n ikinci bölümü ile devam ettik. Mevlevili?in esaslar?n? kurallar çerçevesine yerle?tiren Sultan Veled Hazretlerinin hayat?ndan kesitler verdik. Mevlevihaneler yaz?dizisinin ilk Mevlevihanesi Konya Asitanesi oldu. Geçmi?ten günümüze bestelenmi? Mevlevi ayinleri ve bestekarlar?ile zamanda yolculu?umuza devam ettik. Adap ve Erkan konusunun yeni bir bölümünü anlatt?k. Hazreti Mevlana'n?n Divan-?Kebir 'inden ve Sultan Veled Divan?'ndan örnekler sunduk. Hazreti ?ems'in Dilinden Mevlana dedik. "?rade ve Sorumluluk", "Kendinden Ba?la", "Tanr? Yolunun Sonu Var M?" , "A?k?n Sema'?nda Gizlenen Edebiyat" di?er yaz?ba?l?klar?m?z oldu. Bu say?m?zda bizleri çok heyecanland?ran bir ilki gerçekle?tirdik. Okuma güçlü?ü olan veya hiç okuyamayan takipçilerimize de dergimizi ula?t?rabilmek amac?yla yaz?lan metinleri seslendirdik. Bu sayede sadece okuyamayan veya okuma zorlu?u olanlar de?il, di?er okurlar?m?z da diledikleri takdirde dergimizi dinleyerek inceleme f?rsat?bulabilirler. Do?umunun 809.y?l?n?kutlad???m?z "A?k Peygamberi"* Hazreti Mevlanam?z?n selamlar?, feyizleri, güzel keremleri hepimizin üzerlerine olsun. ?Tek ba??na insan bir hiçten ibarettir. Hepimiz bir araya gelince insan olurmu?uz. Haydi tekrar bir araya gelelim de insan olal?m! Yarat?l??taki nüktenin üstü örtülüdür, pek anla??lamaz. ?nsan bir vas?tad?r. Haydi gidelim, o pek büyük, uçsuz bucaks?z olan vahdet denizinin k?y?s?na çad?r?m?z?kural?m, birlik olal?m, bir olal?m!?* * Her yeni say?da tekrar B?RL?Kte olmak üzere. Huuu!
Evrensel Mevlana A??klar?Vakf?
* Annemarie Schimmel'in kitab?ndan al?nm??t?r. * * Hazreti Mevlana
Hazreti Mevlana?ya, ?A?k?bize söyler misin, a?k nas?ld?r?? diye sormu?lar. ?Nas?l söyleyeyim, benim gibi ol da anla? demi?. Mesnevi?yi elinize al?p okumaya ba?lad???n?zda Mevlana ile konu?maya ba?lars?n?z. Fakat okurken kulaklar?n?z?n i?itece?i kadar sesinizi yükseltin ki, o zaman sizin dilinizden sanki O konu?mu? gibi olsun ve siz de dinleyin?
Hz. M evla na 'n?n ma nevi temsilcisi ve günümüzdeki sesi M evlevi Ha sa n Dede'nin ta savvuf sohbetler inden olu?a n kita b?"M esnevi Güne?i" tüm kita pç?la r da sat??a ç?kt?...
Hazreti Mevlana?n?n eseri Mesnevi-i ?erif hakk?nda bugüne kadar farkl?yorumlar yap?lm??t?r. Baz?lar?na göre Mesnevi, Kur ?an-?Kerim?in tevili niteli?indedir; fakat baz?lar?na göre de Mesnevi?yi Kur ?an-? Kerim?in tevili olarak görmek tamamen ayk?r?bir davran??t?r. Evet, her?eyde oldu?u gibi bu konuda da fikir ayr?l?klar?n?n olmas? kaç?n?lmazd?r ve çok do?ald?r. Fakat bize göre Mesnevi, Kur ?an ayetlerinin a?kla yap?lm?? yorumlar?d?r, tevilidir ve insan?insana anlat?r, kesinlikle insan d???nda de?ildir? "Her dükkan?n ayr?bir sanat?, ayr?bir kâr?vard?r. Mesnevi de yokluk dükkan?d?r o?ul. Mesnevi'miz vahdet dükkan?d?r. Orada ?Bir?den ba?ka ne görürsen puttur.? HAZRET?MEVLANA Bu kitapta, Hasan Dede?nin tasavvuf sohbetlerinin kayna?? Mesnevi?den beyitlerle harmanlanm?? sat?rlar?okurken Mevlana?y? yeniden ke?fedeceksiniz? 1965 y?l?nda Hazreti Mevlana?n?n manevi temsilcili?ine ula?m?? olan ve Evrensel Mevlana A??klar?Vakf??n?n Onursal Ba?kan?Hasan Dede, 1935 y?l?nda Makedonya?n?n Üsküp ?ehrinde dünyaya gelmi? ve halen Silivrikap? Mevlana Kültür Merkezi?nde her Per?embe günü halka aç?k düzenlenen toplant?larda, yurtiçinden ve yurtd???ndan gelen Mevlana hayranlar?n?n sorular?n?yan?tlamakta ve Hazreti Mevlana'n?n ilahi birlik mesaj?n? aktarmaya devam etmektedir.
M evlana ve M evlevilik Hasan Dede
Mukaddes Can
B
ilindi?i üzere Mevlevilik tamamen sevgi ve ho?görü üzerine kurulmu? bir müessesedir. Hazreti Mevlana, selam olsun üzerine, Yaradan?a gönül veren bütün dünyadaki yarat?klar?, Yaradan?dan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi ö?reten bir A?k Piri?dir. Mevlana, bir sesleni?inde, ?A??k ol, a??k? der, ?A?k?seç ki, sen de seçilmi? bir insan olas?n? diye hayranlar?na s?rlar?ndan lütfeder. Mevlana, Hazreti Muhammed?in manevi varisi olmas?sebebiyle, insanlar?n ve inananlar?n Efendisidir. Mevlana, Veli Ekmel?dir, ispat?Mesnevi-i ?erif ?tir. Bunun için bilginlerden Molla-i Cami ?öyle seslenir: ?O Ali Cenab??n vasf?hakk?nda ne söyleyebilirim? Peygamber de?ildir, fakat kitab?vard?r ? demi?tir. Burada bütün büyük Peygamberlerin kitab?oldu?u gibi, onun da var demek istemi?tir. Mevlana, a??klar için bir hayat unsurudur. Bezgin, üzgün gönüller, onun sükun ile ba?layan kelam?nda dinlenir. Bir ayeti dile getirerek, ?Elest-ü bi Rabbiküm ? Ben sizin Rabbiniz de?il miyim?? nidas?n?n hayranlar? onun ate?li havas?nda sermest olur giderler. Mevlana, cihana s??mayan, hudutsuz bir varl?kt?r. Güzeli, do?ruyu, iyiyi, a?k?, hakikati arayanlara müjdeler veren lahuti sestir. Zulmette kalanlara teselli sunan Rahmani sedad?r. Ayr?l?ktan inleyenlere ?ifa bah?eden deval? nefestir. Mevlana, büyük bir Hakk a????d?r, a?k?n efendisidir, a?kta yokolmu?tur, bizzat a?kt?r.
A?k?n ne oldu?unu soranlara ?öyle sesleniyor: ?Benim gibi ol da bil! ?ster nur olsun, ister karanl?k, o a?k olmad?kça onu tamam?yla bilemezsin? diye buyurur. ?nsan dü?üncesine yepyeni bir mesaj veren ve ?slam dü?ünürlerinin fikir ve sistemlerini, inanç akidelerini ruh, ak?l ve sevgi üçgeni içinde sunan; insanl??a ahlak, din, ilim ve ak?l yolunda heyecan katarak yeni ufuklar açan Mevlana Celaleddin-i Rumi, müstesna yüce bir varl?k, ilahi bir ???k, manevi bir güne?tir. Mevlana?ya göre bütün Nebiler, ?slamd?r. Çünkü hepsi ayn? Allah?tan söz etmi?tirler. Bugüne kadar gönüller tutu?turan ve bundan sonra da insan? etkilemeye devam edecek olan Veli, Kutub, bir ?nsan-?Kamil, büyük ?air gibi isimlerle isimlendirilen bu büyük insan hepimize ???kt?r. Gönüller Sultan?Hazreti Mevlana, a?k?n kemalidir, ama yaln?z a?k?n m?? Hay?r, o her?eyin kemalidir, ilmin de hikmetin de, akl?n da? Onun insan dü?üncesine verdi?i en büyük mesaj, a?k, sevgi ve birliktir. O bir Veli hüviyetiyle gönüller co?turmu? bir Pir, bir Mür?id olarak insan kalbini safla?t?rm??, bir bilgi kayna??olarak insan akl?n? nur ile y?kam??, ak?l ve gönülleri kirden ve ?irkten kurtarm??t?r, temizlemi?tir. Onun içindir ki hangi Alim, Mevlana?y?tan?sa yücelmektedir. Onun yoluna gönüller koyan herkes kemale, sevgiye, insanl??a, bilgeli?e, ho?görü ve yüksek ahlaka ula?maktad?r. O, hiçbir ?eyi inkar etmez, ama her?eyi birler, bütünle?tirir ve sevdirir. O, kimseyi
ayr?görmez. Çünkü o, her?eyin Allah??n zuhuru ve tecellisi oldu?unu bilir ve bunu insan gönlüne, insan akl?na hal olarak yans?t?r. Mevlana, aziz ve yüce bir Üstatt?r tek ba??na bir sistemdir, bir ya?am ve bir düzendir. Ahlak?, ilmi, hikmeti, sevgisi, akl?, tavr?, idraki, davran??lar?ve her?eyi ile yüceli?i ö?reten bir hal abidesidir. Peygamber-i Zi?an??n gerçek temsilcisi, a?k?n, akl?n en yüksek üyesi, temsilcisi ve gerçe?idir.
"M evla na , ciha na s??maya n hudutsuz bir va r l?kt?r ." Hasan Dede
Mevlana, ??nsan, yarat?lm??lar?n en ?ereflisidir ? düsturuyla, her dilden, her dinden, her renkten insan? kucaklayan Hazreti Mevlana, sevginin, bar???n, karde?li?in, ho?görünün sembolüdür. Dünyam?za yüzyirmidörtbin Nebi geldi, say?s?z Veli geldi. Cenab-? Allah, gerek Nebilerde gerek Velilerde ayr?ayr?güzelliklerle tecellisini gösterdi. Mevlana?ya gelince, Mevlana?dan sevgiyi, a?k? en güzel bir dille dünyaya seslendirdi.
Bugüne kadar Mevlana gibi a?k?söyleyen, sevgiyi söyleyen, dünyaya ne bir Veli gelmi?tir ne de gelece?i var. Yaln?z Mesnevi-i ?erif ?inde 24.775 beyit, Hakk?a, Allah?a seslenmi?tir; Divan-?Kebir ?inde de 23.375, toplam 48.000 beyit vard?r. Bu Zat-??erif, hayatta, hep Hakk?a ne kadar güzel bir dil varsa, bunlar?dökmü?tür. Sizlere Mevlana?dan dört tane rubai sunaca??m: ?Gönlümün içindeki ve d???ndaki hep O?dur. Tenimdeki can, damar ve kan hep O?dur. Art?k o yere küfür ve iman nas?l s??ar? Keyfiyetsiz olan benim vücudum hep O?dur.?
?Senin elinin, gözünün, aya??n?n iki olu?u do?rudur, Fakat gönül ve sevgilinin iki olmas?hatad?r. Sevgili bir bahanedir, sevilen Tanr??d?r.?
?Her ne kadar tenle O?ndan uza??m ama, Tensiz ve ruhsuz her ikimiz bir ruhuz. Ey arayan, ister O?nu gör ister beni, Ben O?yum, O ben.?
Yine Mevlana, a?k?bir rubaiden dile getiriyor: ?A?k, bir Padi?aht?r bayra??görülmez, A?k, Tanr?Kur?an??d?r ayetleri belirmez, Her a??k bu avc?dan bir ok yemi?tir, Kanlar akar durur fakat yaras?belirmez.?
Hz. M evlana'n?n M anevi Yönü Cezmi I??k
H
ayat?n?, "Hamd?m, pi?tim, yand?m" diye özetleyen büyük ?slâm Velisi?nden bahsetmek herkesin kulland???dil ve kalemin i?i de?ildir. Hz. Mevlânâ kendisinden as?rlar sonra bile dünya insanlar?n?n duygu, dü?ünce ikliminde ufuklar aç?lmas?na vesile olan bir hazinedir. Hz. Mevlânâ, hayat?nda Kur 'an ve Sünnet'ten bir ad?m ve bir nefes dahi ayr?lmamaya çal??m??t?r. Bu iki ana kayna??n d???nda bir ?ey O'na isnâd edilecek olunursa, bundan bizar oldu?unu veya olaca??n?net olarak ifade etmi?tir. Ayr?ca; "Ben sa? oldu?um müddetçe Kur 'an'?n bendesiyim, Hz. Muhammed'in yolunun tozuyum" ifadesi de O'nun Kur 'an-?Kerim ve sünnete ba?l?l???n?n göstergesidir. Hz. Mevlânâ'y?iyi anlayabilmek için ya?ad???yüzy?lda meydana gelen hadiselerin de çok iyi tetkikinin yap?lmas? gerekmektedir. Bu itibarla; Hz.Mevlânâ'y?sadece ?iirlerindeki âhenkte arayanlar, kabu?u öz zannedenlerdir. Milletler kahramanlar?yla birlikte ya?arlar. Kahramans?z bir milletin ya?amas?mümkün de?ildir. Sava? zamanlar?n?n kahramanlar?s?n?r boylar?na ko?arlar iken, bar?? zaman?n?n kahramanlar? da dünyam?z?n mimarlar?d?r. Onlar bizim güzellik manzumemizdir. Gönül dünyam?z?n
kahramanlar?ndan birisinin de Hz. Mevlânâ oldu?unu aç?k ve kesin bir ?ekilde ifade etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü; Hz. Adem'den bu yana nice insanlar gelmi? geçmi?; sultanlar, vezirler, âlimler ço?u unutulmu? gitmi?tir. Ama Hz.Mevlânâ; ünü günümüze kadar artarak gelen bir âlimdir. Yedi yüzy?l öncesinden günümüze kadar ilim ???klar?n?salm?? ve sonsuza kadar da dünyay?ayd?nlataca??muhakkak görülen bir er ki?idir... O'nu bu dünya hayat?nda rahmetle and?ran, öteki dünyas?n?da mamur eden; kendisini Hak yoluna tahsis etmesidir. Bu itibarla, 732 y?ld?r dünyan?n dört bir taraf?nda ismi diri olan ender büyüklerden Konya'n?n manevî mimarlar?ndan Hz.Mevlânâ'y?rahmetle yâd ediyorum. Yeryüzünde medfunu bulundu?u bu ?ehrin Kültür ve Turizm Müdürü olarak hizmet etmekten bahtiyar?m. Gönüller sultan?Mevlânâ; ?üphesiz dü?ünce ve kültür tarihimizin âbide ?ahsiyetlerinden birisidir, insanl??a vermi? oldu?u eserlerle; tasavvuf dü?üncesinin ve ?slâm dininin yay?lmas?nda ve kökle?mesinde önemli bir misyon üstlenmi?tir. * ?Ben bilinmez bir hazineydim ,a?ka gönül verenler beni aç??a ç?kard?lar. ?
HZ. M EVLANA?NIN S?RET? Mevlâna?y?hayal ürünü olarak tasvir eden yüzlerce çe?it resim, minyatür var. O devirde resim ve sanat, geli?mi? imkanlara sahip de?ildi. Resim ve minyatürler duyumlar, rivayetler yoluyla fantezi olarak çizilmi? resmedilmi?tir. Mevlâna?n?n fizyonomik yap?s?n?en iyi Ahmet Eflaki anlat?r. ?Mevlâna devaml?perhiz yapt???ndan, riyazete, halvete girdi?inden ve s?kça oruçlu oldu?undan solgun benizli, narin vücutlu bir ki?i idi. Hattâ bir gün hamama gitmi?, orada aynada kendini görünce vücudunun zay?fl???ndan dolay?kendi kendine hay?flanm??t?r. Gözleri keskin ve nurani idi. Yanaklar?solgun, ka?lar?seyrek, bu?day tenli idi.? HZ. M EVLANA?NIN K???L?? ? Kur ?andaki vahiy mu?tular?n??erbet ?erbet içip özümseyen, ayetlerin manâ iklimiyle teneffüs eden ve içindeki sönmeyen ilahi a?kla donanan Hz. Mevlâna, ?Aya??n?n alt?ndaki tozuyum?diye övdü?ü ?yürüyen Kur?an?; ?Usvetül Hasene?olmakla ?erefyab Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin sünnet terbiyesiyle yeti?mi?tir. Mücehhez bir ahlaka, mümeyyiz bir karakter zenginli?ine sahipti. Örnek ki?ili?iyle çevresindekileri davran?? etkileriyle ir?ad eden bir özelli?i vard?. M UTASAVVIFLIK YÖNÜYLE M EVLÂNA Bir sûfi olarak Mevlâna, dine, kuru bir bilgi ve ?ekilsel görünümün-den ziyade, duygu, iç tecrübe ve a?k aktivitesi yönüyle e?ilmi?tir. O, kültür zemini ve bilgi miras?Kur ?ân ve ?slâm olan bir mistik dü?ünürdür. Bunu, kendi eserlerinde ve sonradan onunla ilgili anlat?lanlardan rahatl?kla görmekteyiz. Mevlâna?n?n tasavvuf anlay???n?n temeli a?k, sevgi, semâ, halvet, vecd, cezbe ve isti?rak gibi mistik hâllerdir. Mesnevisinde, Dîvân-?Kebîrinde, Rubailerinde vecde gelen ve co?an Mevlâna, bir çok mutasavv?ftan çok daha mistiktir. Mevlâna Celâleddîn?in insan anlay???, iki ?ekilde kendini göstermektedir: 1. Akl?n ?????nda dü?ünürken, 2. A?k?n kanad?nda uçarken. Birincide tan?d???insan zavall?ve pek dü?ük bir yarat?kt?r. Hâlleri ve huylar?hayvan?nkine benzer; kibrin hastas?ve benli?in esiridir. A?-k?n kanad?nda uçtu?u zaman onun dünyas?bamba?ka olmakta; her in-sanda Allah??görmekte ve O?nun huzurundaym??
gibi secdeye kapan-maktad?r. A?k an?nda büyük-küçük, yüksek-dü?ük, Müslüman-Mecusi hiçbir insan?birbirinden ay?rmamaktad?r. Çünkü hepsinde Allah??gör-mektedir. O, bir sûfi olarak bunlardan ikincisi olan a?k?n ve vecdin ka-nad?nda olan?tasvip ve takdir eder. Mevlâna, Hak eri (merd-i Hak) dedi?i kâmil insan?, realitenin, Mutlak??n bir görünümü olarak de?erlendirmektedir. Bu erginlik ve olgun-lu?a ula?m?? olan bir benlik, Mevlâna?ya göre, be?er kriti?inin üstündedir. Çünkü ?Hak eri Hak?tan olu?mu?tur?. Hak ehli, kitaplardan ö?renmemi?-tir. Hak eri, inkâr ve iman?n ötesine geçmi?tir; onun bulundu?u yerde küfür-iman ay?r?m?olmaz. Çünkü o özdür, küfür ve iman ise kabuktur. Mevlâna?n?n tasavvuf anlay???bir hâlden ibaret olmay?p, dü?ünsel bo-yutu da olan derin ve zengin bir anlay??t?r. Onun dü?üncesi, geli?meci, dinamik ve a?k?n bir nitelik arz etmektedir. ?üphesiz Mevlâna, tüm sû-fi doktrinlerin merkezi ekseni olan ?varl???n a?k?n birli?i? doktrinini söz ve ya?ant?ile temsil eder. Fakat buradan onu, bir çok Avrupal?ara?-t?rmac?lar?n geçmi?te ve günümüzde yapt?klar?gibi, bir panteist olarak niteleyemeyiz. Bir ba?ka ifadeyle söyleyecek olursak, onun eserlerinde ifadesini bulan insan ve kâinat telakkisi, her çe?it panteist yorumu d??ta tutar. Schimmel?in de dedi?i gibi; ?Mevlâna?n?n dayand??? sa?lam Kur ?ân ve Peygamber sünnetini görmeden onu tam olarak anlayamay?z.? Mevlâna?n?n bu iki temel ve sa?lam kayna??ise panteizme geçit vermez. M EVLÂNA?DA A?K VE M EVLÂNA?NIN ALLAH A?KI Hakikate, Allah?a ula?man?n yolu olan bu vas?talar? Mevlâna, bütün bir ihti?amla övmektedir. Kendisi bizzat, Tanr?a?k?nda öncüler öncüsüdür. Allah, kâinat? zaten ?a?k-?zâti?sebebiyle oldurmu?tur. O?nun en yak?nlar?a??klar?d?r. Mevlâna, tan?nm?? mutasavv?flar içinde, a?k s?rr?n?en iyi anlatanlar?n sultan?d?r. ??te misal: A?k iki âleme de yabanc?d?r; a?kta yetmi? iki türlü divanelik vard?r. A?k, pek gizlidir ama, ?a?k?nl???meydanda... Padi?ahlar?n canlar?bile ona hasret çekmektedir. A?k dini, a?k mezhebi yetmi? iki ?eriat?n da d???ndad?r. Padi?ahlar?n tahtlar?, a?ka göre alelâde bir tahta parças?ndan ibarettir. A?k çalg?s?, semâ vaktinde ?unu çalar: kulluk bir ba?d?r, efendilik ba? a?r?s?? .
?u halde a?k nedir? Yoksulluk deryas?... Akl?n aya??orada k?r?kt?r. Kulluk da malum sultanl?k da ... Â??kl?k bu iki perdenin ötesinde gizlidir. Ey can! Pek sarho?sun, kendinden geçmi?, peri?an ve harap olmu?sun, Â??ks?n, sarho?sun, dilin aç?lm??... Allah Allah! Sen oluk üstünde bir deve olmu?sun... Dil, O?nun s?rr?ndan, O?nun naz?ndan bahse kalk??t?m? Gök: ?Ey hakikatini güzelce örten Tanr?!?demeye ba?lar. Fakat a?k?örtmek nedir? Ate?i yün ve pamuk içinde gizlemektir: Ne kadar örtersek o kadar meydana ç?kar. Ben onu örtmeye kalk??t?kça o, bayrak gibi ba? kald?r?r, i?te buraday?m, der... A?ka gelince bütün o s?rlar hazinesini ta??yacak kadar ba?ka bir insan olmak zorundad?r. Hem de Tanr?y?seven, fakat onun etraf?ndan sevilen (Ma?uk) olman?n gerektirdi?i ?erefe, yüceli?e, temizli?e, üstünlü?e, lây?k ve sahip olmak zorundad?r. Â??k, hakk?yla â??k ise, tam ve kâmil bir Tanr?mazhar?d?r. Çünkü Allah, kâinattaki her varl?kta bir s?fat?ile fakat â??k?n?n gönlünde bütünlü?ü ile, bütün s?fatlar?tecelli etmektedir.
tarafa ko?sun. Hiç bir ?eyden korkmayan, ald?rmayan a?kt?r, ak?l de?ildir. Ak?l faydalanaca???eyi arar. M EVLÂNA?DA HZ. M UHAM M ED A?KI Kendisini ?Kur?an??n bendesi ve Hz. Muhammed?in yolunun topra???olarak anlatan Mevlâna, s?radan bir ?muhibb-i be?er?veya ?homopolitik?bir ?ahsiyet de?il, bütün insanl??a ümit, müjde ve rahmet kap?s?n? gösteren bir gönül adam?olarak kendisine Hz. Muhammed Mustafa Efendimizi örnek alm??t?r. Hz. Muhammed?e olan a?k ve ihtam?n?n ikrar ve tasdiki ile ha?r ve ne?r olan Mevlâna: ?Men bende-i Kur?anem ager cân dârem Men hâk-i reh-i Muhammed?i muhtarem?der. Mevlâna ?eriat-i Muhammediyyeye tabi bir mümindir. Eserleri de bu ?eriata ba?l?olanlar için rehber bir kaynakt?r. Mevlâna?n?n eserlerinde nakletti?i her ?ey tebli? merkezlidir. Tasavvufi dü?üncede Hz. Peygamber ?Nûr-i Muhammedî?nin, Hakikati Muhammediyye?nin?zirveye ula?t???semboldür.
A??klar?n servetle i?i yoktur. Â??klar kâr?sermayesiz elde ederler. Süt emen çocuk, yemekten nas?l zevk alabilir? Perinin g?das?kokudan ibarettir. A?k?n madeni gönüldür. Tanr?n?n tecelligâh?mazhar? (belirme yeri) de gönüldür: ?Gönül katresine bir inci dü?tü ki o inci denizlere de?il feleklere (göklere) bile verilmemi?tir.??nsan gönlüyle insand?r, suretiyle (gövde, çehre, görünü? ile) de?il. ?Ey surete tapan! Niceye dek bu suret kayg?s?? E?er insan, surette insan olsayd?Muhammed?le Ebucehil e?it olurdu. Duvar üstüne yap?lan insan resmi de insana benzerdi. Bak bakal?m suret bak?m?ndan nesi eksik? O parlak resmin yaln?z gönlü, ruhu, can?eksiktir. Yürü, o nadir bulunan cevheri ara...?
"M evla na 'n?n ta savvuf a nlay???n?n temeli a ?k, sevgi, sema , ha lvet, vecd, cezbe ve isti?r a k gibi mistik ha ller dir ."
Kalemler, sureti övmezler. ?Âlim, âdaletli, merhametli? gibi zat?na ait vas?flar?överler. Zât?a ait s?fatlar cana ?ule vermektedir.?Cân güne?i göklere s??maz?dendi. Â??k fayda pe?inde ko?maz, ak?l hep istifadeyi dü?ünür. Bunun için a?k ile ak?l birbirine z?tt?r. Â??k belâ pe?inde ko?ar, çünkü: ?A?k, o gemiye yüklenen ve geminin a??rl???ndan fazla oldu?u için batmas?na sebep olan son yüktür.? Ak?l, asla ümitsizlik yoluna gitmez; â??k lâz?m ki o
KAYNAKLAR: * Abdü sset t ar Yar ar , Konya Kültür ve Turizm Müdürü Yr d.Doç.Dr . A. Selâh addin H?DÂYETO? LU
Hazreti M evlana'ya Gรถre M anevi Yolculuk Erdem Ergin
E
ngin sevgisi ve ça?lara rehberlik eden fikirleriyle tüm insanl???ku?atan büyük veli Hz. Mevlana?n?n dünyam?za te?riflerinin 809. y?ldönümündeyiz.
saltanat ihsan eder.
30 Eylül 1207?de maddi âleme do?an mana âleminin ve â??klar?n sultan?Hz. Mevlana?n?n tasavvufi anlay???; hiçbir zaman hayali bir idealizm veya bir bilgi sistemi de?ildir. Hz. Pir, hayat?n bütün gerçeklerini kabul eder, ondan el etek çekmez. Miskinli?i reddeder. O?nun dünyaya bak???bize, bu konudaki dü?üncelerini aç?klar:
Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye a?lay?p s?zlanmaya ba?lars?n." (Mesnevi, C.IV,664-666)
"Dünya nedir! Allah?tan gafil olmakt?r. Kuma?, para, ölçüp tartarak ticaret yapmak ve kad?n; dünya de?ildir. Din yolunda sarf etmek üzere kazand???n mala, Peygamber, "Ne güzel mal" demi?tir. Suyun gemi içinde olmas?geminin helakidir. Gemi alt?ndaki su ise gemiye; geminin yürümesine yard?mc?d?r. Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp ç?kard???ndand?r ki Süleyman Peygamber, ancak yoksul ad?n? tak?nd?. A?z?kapal?testi, içi hava ile dolu oldu?undan derin ve uçsuz, bucaks?z su üstünde yüzüp gitti. ??te yoksulluk havas?oldukça insan, dünya denizine batmaz, O denizin üstünde durur. Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiç bir ?ey de?ildir." (Mesnevi, C.I.983-989) Hz.Mevlana??n?n süluk dedi?imiz manevi e?itiminde amaç; kulluk ve yokluktur. Gerçek Varl?k makam?na eri?mektir. "As?l o Allah mülk ve saltanat sahibidir, kendisine ba? e?ene bu topraktan yarat?lan dünya ?öyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce
Fakat Allah huzurunda bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha ho? gelir. Ben ne mal isterim, ne mülk; ne devlet isterim, ne saltanat.
"Senin taht dedi?in ?ey, tahtadan yap?lma tuzakt?r. Kondu?un yeri ba? kö?e sanm??s?n ama kap?da kalakalm??s?n. ??reti padi?ahl???Allah'a ver de Allah sana herkesin kabul edece?i hakiki bir padi?ahl?k versin." (Mesnevi, C.IV,661) "Yok, olmad?kça hiç kimseye yüce huzura varmaya yol yoktur." (Mesnevi, C.VI,232) "Kap?da dola?an, Ben'den Biz? den dem vuran kap?dan sürülür, Lâ makam?nda dola??p durur." (Mesnevi, C.I.3055) "Kim benlikten kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmad???için herkese dost kesilir." (Mesnevi,C.V.,2665) "Yokluk küheylân?, ne de güzel bir burakt?r. Yok, olduysan seni varl?k makam?na götürür." (Mesnevi, C.IV,555) ?nsan?n olgunlu?a gidi? yolculu?unda ço?u tasavvuf okullar?; bu yolun Tanr?adlar?n? anarak al?naca??n?kabul ederler. Onlara göre manevi rehber, manevi yolcuya bir zikir verir; Tanr? adlar?ndan belli bir ad?n, belli say?da zikredilmesini telkin eder. Yolcu gördü?ü rüyalar?rehberine anlat?r, anlatt?kça da rehber, derecesinin yükseldi?ine hükmederek ya zikrinin say?s?n?art?r?r yahut ba?ka bir Tanr?ad?n?anmas?n?ister. Sonunda manevi yolcu, rehberine ve kendisine göre bu yolu alm??t?r; yolculu?u bitmi?tir. Bütün bunlar olurken rehber yolcuyu, her biri k?rk
gün süren erbain denen riyazatlara sokar, oruç ve az uyku ile çileye sokar. Bu çileleri, çileler takip eder. Hz. Mevlana?ya göre ise süluk, kendini unutmak, hayallere dalmak de?ildir. Süluk sohbetle, a?k ve cezbeyle olur. O?nda tabiata ayk?r? bir ?ey yoktur. Hatta ?ehvet olmad?kça ?ehvetten kaç?nmak bile olamaz; erlik, ?ehvet varken nefsini kontrol edebilmektir; dü?man olmad?kça sava? imkân?da bulunamaz. ?slam?da rahiplik yoktur. Tanr?, yoksullar?doyurun diyor, kazanmadan buna imkân olabilir mi? (Divan-?Kebir, C.I.s.75, A.Gölp?narl?)
"Yok olma d?kça , hiç kimseye yüce huzur a va r maya yol yoktur ." Hazreti Mevlana
Tanr?adlar?n?anan Tanr??ya â??k oldu?unu zanneder ama â??k oldu?u Tanr??n?n zat?de?ildir; Tanr? adlar?n?n, Tanr?s?fatlar?n?n verdi?i vehimdir. Vehim vas?flardan ve s?n?rlardan do?ar. Surete, kendi vehmine â??k olan ki?i; lütuf ve ihsan sahibi Tanr??n?n â??klar?ndan olabilir mi? ?S?fattan, addan, ancak hayal do?ar; ad?and?n m?yürü, o ad?n sahibini ara; Ay??yukar?da, gökte bil, ?rmak suyunda de?il. Addan, harften geçmek istersen kendini
kendinden ar?t, tamam?yla temizlen? der Hz. Mevlana? (Mesnevi, C.I.3454-3458) Halvet denen, yaln?zca bir yere çekilip erbaine girmek, kendini herkesten çekip ibadete vermek de böyledir: ma?uktan gayr?s?ndan halvet gerektir, sevgiliden de?il. Kürk k???n i?e yarar, baharda de?il.(Mesnevi, C.II,25) Riyazat hakk?nda da der ki: ?Tap?m?zda riyazat yok; burada hep lütuf var, ba??? var; hep sevgi, hep gönül al??, hep a?k, hep huzur var burada !? (Divan-?Kebir,C.V.,LVL,1 ) ?nsan?n Tanr??ya olan yolculu?unda a?k?, cezbeyi ve sohbeti esas alan Hz. Mevlana, bu amaca eri?menin yolunu da gösterir; "Allah ile oturup kakmak isteyen ki?i, veliler huzurunda otursun. Velîlerin huzurundan kesilirsen, helak oldun gitti. Çünkü sen, küllî olmayan bir cüzsün. (Mesnevi, C.II.2163-2165) "Velîlerin huzurundan uzakla??rsan hakikatte Allah?tan uzakla??rs?n." (Mesnevi. C.II.2214) Ümitsizlik diyar?na gitme, ümitler var. Karanl??a varma, güne?ler var. Gönül, seni, gönül ehlinin diyar?na; ten, seni su ve çamur hapsine çeker. Agâh ol, bir gönülde?ten gönül g?das?n?al, onunla gönlünü g?dal?nd?r. Yürü, ikbâli bir ikbâl sahibinden ö?ren." (Mesnevi C.I.724-727) Sözlerimizi, ?eyh Galib?in do?umunun 809. y?l?n?idrak etti?imiz Hz. Mevlana?y?anlatan güzel bir ?iiriyle bitirelim...
"Veliler in diya r ?nda n uza kla ??r sa n, ha kikatte Alla h'ta n uza kla ??r s?n."
Hazreti Mevlana
Görünse her ne tarafdan cemâl-i Mevlânâ Gelür zebânlara ism-i celâl-i Mevlânâ Celâl-i dîn olur Allâh hakk?celle celâl Göründi kudret-i Mevlâ misâl-i Mevlânâ Hulûl ü vahdet ü mahv u fenâ bekâ sanma Visâlden ötedir ittisâl-i Mevlânâ Hezâr bendesi var da?vi-i Ene?l-Hakda Sened elindeki ba?z?makâl-i Mevlânâ Hezâr secde avâlim semâ??na hayrân Ne devr mazhar?d?r vecd ü hâl-i Mevlânâ Semâ?edip giremez çarha âfitâb dah? Sehergeh eylemese rûy-mâl-i Mevlânâ (?eyh Galibin Hz. Mevlana?ya Yazd???Dört Medhiye, Doç.Dr.Batislam Dilek H.,31.10.2008)
Divan-?Kebir'den Seรงmeler Fatma Albayrak
Ey benim can?m! Ey benim çimenim! Sana olan kullu?umu, hizmetimi ne çabuk unuttun! Vefas?z de?ilsin ama neye böyle yap?yorsun? Ne olur yapma. Bir gün demedin ki, o benim yarimdi. Ey dost! Ne çabuk beni ve ad?m?anmaktan vazgeçtin? Bir zamanlar sütle ?ekerin birbiriyle kayna?mas?gibi konu?ur, ?arap içer, süt içer, ard?nca ne dostluklar yapard?k. Ben senin sarho?un olup ?ayet bir kadeh k?rd?msa, sen güzel huyda, cömertlikte bal denizi de?il misin? Ben Yusuf gibi kuyuya dü?tümse, sana güçlük mü var? O kuyunun dibine bir ip uzat?ver de beni kurtar. Benim dü?tü?üm tuza?a e?er senin saç ipin dü?erse, ben de?il, nice gönül, nice can o saç?n her k?vr?m?na as?l?r, kurtulur. Senin cömertlik nesimin olmad?kça can gözünü açmaz. Yakub'un gözü vuslat gömle?ini bekliyor. Sen güne?tin; kulun gündüz y?ld?z?gibi de?il miydi? Sen mum gibiydin; kulun sana bir ?amdan gibi de?il miydi? Ey benim ab-?hayat?m! Ey sabah rüzgar?m! Gül fidan?n?n duda??, yaseminin yana??sensiz güler mi? Nitekim Allah'?n ruhu, Allah'?n nefeslerinden üfürmedikçe, ?ekerler ülkesinin Meryemleri gebe kalmazlar. Sen o de?il misin ki, bir kabrin ba?ucundan geçsen, aya??n?n alt?nda kabirdeki ölü ?evkinden hemen kefeni y?rtar. Sen ulusun, söze s??mazsan da vasf?nda geriye kalan birkaç beyiti de sen söyle. Aman, ben a?k mutr?b?y?m, ba?kalar?alt?n mutr?b?d?r. Benim tefim a?k tefidir, onlar?n tefi ise ?slakt?r, ses vermez. Gönlünde acaba ne var ki ?eker gibi gülüyorsun? Dün gece acaba kiminle idin ki seher gibi gülüyorsun. Ey Bahari! Cihan senin gam?n?çekmekten gülüyor. Sen yasemenlikte çiçek açan a?aç gibi gülüyorsun. Kendi yüzünden puta, puthaneye bir ate? verdin sonra ate?in içinde oturup alt?n gibi gülüyorsun. Mest olarak, gülerek Tanr?harabat?ndan geliyorsun. Cihan?n ?errine de, hayr?na da k?v?lc?mlar gibi gülüyorsun. Allah, senin göbe?ini gül gibi gülmek üzerine kesti. Fakat bugün sen ey Ay; ba?ka türlü gülüyorsun. Ba? bütün a?açlar?yla beraber hazandan kurudu; sen nas?l bir ba?s?n? Sen ki taze bir gül gibi gülüyorsun. Sen nas?l bir Ay's?n ki, dü?man sana k?l?ç çekse, sen ay gibi nur k?l?c?ndan o k?l?ca, onun siperine de gülüyorsun. Sen bir misk kokususun; havan?n beyaz at?üzerinde hücum ediyorsun. Sen bir güne?sin; parlakl???nla ay?n küresine gülüyorsun. Sen yakinsin; besbellisin; zanna, taklide gülüyorsun; sen bütün gözsün; nakle ve habere gülüyorsun. Ebedi huzurda gören de, görünen de sensin. Yola, yolcuya, göçe ve sefere gülüyorsun. Yoklu?un, yok olman?n ortas?ndan ba??n?ç?kard?n; ba?a, ba?a giyilene, taca ve kemere gülüyorsun. Ahulara ci?erlerinin kan?nefesinle misk oldu. Senin ci?er kan?na o gülü?ün yok mu, rahmettir! Hazreti Mevlana, Divan-?Kebir ?den Seçmeler, c.I s.212-215 Mithat Bahari Beytur
Yusuf Köro?lu
Ay?n Röportaj?-2 Hazreti Mevlana'n?n manevi temsilcisi ve Evrensel Mevlana A??klar?Vakf?'n?n Onursal Ba?kan?Mevlevi Hasan Dede ile gerçekle?tirdi?imiz röportaj?n ikinci bölümünü sizlere sunmaktan gurur duyuyoruz.
B
ilinmek için bizleri yaratan ve nur ala nur ziyas?ile bizlere kendi ruhundan nefes eden Yüce Allah'?n ad?ile...
Merhaba! Evrensel Mevlânâ A??klar?Vakf? ve Ça?da? Mevlânâ A??klar?Toplulu?unun Onursal Ba?kan?Hasan Ç?kar Dede ile yapt???m?z röportaj?n ikinci k?sm?n?sizlerle payla??yoruz. Y.K: Hazreti Peygamberimiz konuklar?na su ikram ederken mübarek ellerinden su içmek isteyen ve sab?rs?zl?kla bekleyen gence; "Merak etme sana da ikram edece?im" diyor. Evine gelen ba?ka bir konu?un "Bu evin sahibi kim?" diye sormas?üzerine; "Ayakta hizmet edendir " diye cevap veriyor. Hazreti Peygamberimizin bu yönünden bahsedebilir misiniz? Hasan Dede: Peygamber Efendimiz hizmeti daima sevmi?tir. Misafirlerinden, ya??kaç olursa olsun, kati suretle hiçbir ?ey istememi?tir. Evinin kap?s?n?kendisi kalkarak açarm??. O günlerde evine konuk olan ya?l?lara su ikram ediyor. Bu s?rada baz?gençler "?lahi Hak! ?u ya?l?lar ne kadar ?ansl?. Kimin elinden su içiyorlar " diye kendi aralar?nda konu?mu?lar. Hazreti Peygamber bu konu?ulanlar?duyuyor. "Merak etmeyin karde?lerim. ?imdi sizlere de su verece?im" diyor. Sonra bu konuklar?n?u?urlarken yine kap?ya kadar geçiriyor.
Biz Sema' Ayininden sonra Dergah içinde görü?erek ayr?l?yoruz. Tekke usulünde Dede'nin gün bitiminde konuklar?n?kap?n?n önüne kadar u?urlamas?âdettir. Hakikat budur. Yine Mevlevihanelerde çay ikram? yap?ld???nda bunu Dede yaparm??. Dede ?ayet ya?l? ise çay?Semazenba??ikram eder, ?eker kasesini konuklar?na yine Dede tutarm??. Hakikat hep hizmettir; benlikte kalmak yoktur. Biz burada yerle görü?üyoruz. Bu, Dedeye secde etmek de?ildir. Bunun manas?ba??n?yere koydu?unda; "Ben yokum... Sen vars?n Allah'?m" demektir. Yoklu?a bürünmektir. Yoklu?a büründükten sonra art?k bekle; o sahip senden dile gelsin. E?er adet yerini bulsun diye yerle görü?ürsen hiç bir tat alamazs?n. Sonra bak?n biz Mevlevilerde bir usul var. El öptürmeyiz biz. Kar??l?kl? el öperiz. Be? ya??nda bir çocuk kalkm?? Hazreti Mevlana'n?n elini öpmek istemi?. Hazreti Mevlana'da inmi? çocu?un yüz hizas?na. Mevlana çocu?un elini öpmü?. Bunu görenler Hazreti Mevlana'ya "O bir çocuk Ya Mevlana!" demi?ler. Hazreti Pir, "O bir insan, kedi yavrusu de?il" demi?. Hiç bir ?eyi küçük görmemi?lerdir bu alemde. Hepsini kendileri gibi, hatta kendilerinden büyük görmü?lerdir. Onun içindir ki toplumda yücedirler. Hazreti Muhammed Efendimiz; "Ben bu alemde ne varl?klar varsa, ne yarat?klar varsa hepsinden a?a??y?m. Hepsi benden
üstündür " dedi. K?rklar bu sözü Hazreti Peygamberden duydular ya hepsi ba? kestiler. 1440 sene geçti aradan... Bu güzel insanl?k vas?flar?20.as?rda sürdürülüyor mu? Buras?büyük bir akademi, üniversiteler üstü bir insanl?k ö?renme yeridir. Buras?insan?insana söylemektedir. Bilginler bir evde toplanm??lar. Mevlana'y?da ça??r?yorlar ve Mevlana toplulu?un davetine icabet ediyor. Ev sahibinin sofada b?rakt??? ?amdanlar?herkes birer birer al?yor. Mevlana'da bir küçük ?amdan al?yor. Bilginler alayc?tav?rlarla, gülerek bak?yorlar Mevlana'n?n küçük ?amdan?na. Mevlana bu durumu fark ediyor. Bunun üzerine onlara dönerek; "Siz benim ?amdan?ma bak?p alay ediyorsunuz. Sizin ?amdanlar?n?z?n hepsi bu ?amdana ba?l?d?r. Bunu dindirirsem (söndürürsem) sizin de ?amdanlar?n?z diner " diyor. Bilginler ?a??r?yor bu duruma. Hazreti Mevlana ?amdan?na do?ru bir Hu diyor ve bütün ?amdanlar diniyor. Yine kendi ?amdan?n? uyand?r?nca (yak?nca) tüm ?amdanlar ???l ???l uyan?yor. O 'Bir ', Mevlana'n?n ta kendisi. Bir insan kimli?ini bulursa, bütün cihan ona hizmet eder. Bir insan kimli?ini bulamazsa kendine zor hizmet eder. Allah bütün varl???n?, güzelli?ini, kimli?ini, büyüklü?ünü insan ile göstermi?tir; ba?ka bir ?ey ile de?il. Hazreti Mevlana; "Bir haftal?k çocu?a ekmek verilmez" der. O bebek büyümeye ba?lay?p da vakti gelince ufak ekmekleri a?z?na al?r, yava? yava? çi?ner. Sonra bir lokma al?r, sonra bir dilim al?r. Hakikatler de böyledir. Birden bire verilmez. Biz burada sizlere hakikatleri sunuyoruz. Y.K: Sevgili Dedem, Hazreti Mevlana?m?z?n eserlerinin Türkçeleri ile ilgili neler söylersiniz? Hasan Dede: Hakk?Dede bir gün bana dönerek dedi ki; "Hasan! Bizdeki eserler Farsça. Biz Farsça bilmeyiz. Sen Sahaflardan Mesnevi ?erif 'in ve di?er
"Bir insa n kimli?ini bulur sa bütün ciha n ona hizmet eder . Bir insa n kimli?ini bula ma zsa kendine zor hizmet eder ." Hasan Dede
eserlerin Türkçelerini al. Ben senin yan?na gelirim, sen okursun, ben dinlerim". Bana gelirdi ve bizim evde Mesnevi ?erif ve di?er eserlerin Türkçelerini okuyorduk. Oradan bilgileniyorduk. Y.K: Bir de sizin Türkçeye tercüme ettirdi?iniz Ayin-i ?erifler var de?il mi? Hasan Dede: Biz Farsça olan eserleri Galata Mevlevihanesi?ne, Müzeye teslim ettik. Çünkü onlar? biz ele alsak bile okuyamay?z. ?imdi ne yapt?bu Dede? Burada Ayin-i ?erifler Farsçayd?. Farsça Ayin-i ?erifleri kim anlar? Kimse anlamaz. Bizim gurubumuzun d???nda Ayin-i ?erifler Farsça okunuyor. Evlatlar?mla bir araya geldim ve tüm Ayin-i ?erifleri Türkçele?tirdik. Kendi gurubumu kurdu?um günden itibaren Türkçe
okuduk ayinleri. Sonra kendimde birçok Ayin-i ?erif yazd?m. Sözler art?k Türkçe; herkes anlas?n diye. Yine gurubumuz Galata Mevlevihanesi?nde iken Ayin-i ?erifleri ?ngilizce'ye tercüme ettik. Makamlar ayn?ama sözler ?ngilizce. Bunu kim anl?yor? ?ngilizce bilen bütün yabanc?ziyaretçilerimiz anl?yor. Hiç bo? durmad?k. Burada (Silivrikap?Mevlana Kültür Merkezi) her per?embe gecesi Türkçe icra ediliyor ayinler. Yine Fakir Hasan Dede Güldeste ve Divan-?Kebir 'den ?ems-i Tebrizi'ye hitaben bir ayin meydana getirdik. Yani kendi dilimize çevirdik. Kendi dilimize çevirdi?imiz için semazenler daha çok a?ka geliyorlar. Daha güzel icra ediliyor. Sema'lar daha co?kulu oluyor... (devam edecek)
Hakikatleri Arayanlar?n Sultan? Ă–zlem Bilge
Ăœlker Eke
H
azreti Mevlana'n?n keramet ve mucizesi Bahaeddin Sultan Veled, 25 Nisan 1226 tarihinde, ?imdi Karaman denilen Lârende kasabas?nda do?du. Annesi, Mevlânâ'n?n lalas?ve dostu olan Semerkandl??eyh ?erefüddin'in k?z?Gevher Hatun'dur. Babas?ndan ilim tahsil etti?i y?llarda Mevlana Hazretleri bir gün, kal?n bir kalemle medresenin duvar?na; "Bahaeddinimiz iyi talihlidir. Ho? ya?ay?p ho? ölecektir " diye yazm??t?...
esnas?nda Mevlânâ, Musa'n?n asas?n?n vasf?n?anlat?yordu: "Musa'n?n asas?, sihirbazlar?n yetmi? deve yükü ipini ve uydurma tak?mlar?n?, Allah'?n yard?m?ile öyle yuttu ki, onlardan en küçük bir iz kalmad?. Böyle hepsini yok etti?i halde, ne büyüdü ne de küçüldü. ?imdi bu e?siz, benzersiz i?e nas?l bir örnek verelim ki, insanlar?n akl?na s??s?n ve bunun yard?m?ile onu kavrayabilsinler " dedi ve daima babas?n?n inayet gözünü gözleyen Sultan Veled'e: "Bahaeddin, mânay?sen aç?kla" diye iltifat etti.
Sultan Veled daha sonra, sistemli bir ?ekilde ö?renim görmek için küçük karde?i Alâeddin ile beraber, dedesi ?eyh ?erefüddin'in gözetimi alt?nda önce Haleb'e daha sonra ?am'a gitmi?tir. Dinî ilimleri ö?rendikten sonra Konya'ya dönen Sultan Veled, babas?n?n bulundu?u her toplant?ya kat?lm??, buradaki ilmî, dinî ve tasavvufi konu?malar? büyük bir dikkatle izleyerek, bilgisini ve görgüsünü art?rm??t?r.
Sultan Veled niyaz edip, bunun örne?i ?udur: "Bir kimsenin büyük bir saray?olsa; karanl?k bir gecede bu saraya yanan bir mum getirseler; bu mumun ?????saray?n içindeki karanl???öyle yutar ki, karanl?ktan bir eser kalmaz. Buna ra?men mum, ne artar, ne de eksilir " dedi.
?Hakikatte iyice bakarsan, çirkin veya güzel, aç?k veya kapal?olarak insandan, azazilden, perilerden ve meleklerden, yer ve gökten meydana gelen bütün hareketlerin gayelerinin, Allah'?n kullu?u oldu?unu görürsün. Ancak bunu baz?s?bilerek, baz?s?bilmeyerek yapar. Beyit: Ya?, kuru, ye?il, k?rm?z?, renk ve koku gibi alemde mevcut olan her ?ey, Allah'?n sanat?na ve Allah'a a??kt?r.? Maarif, 24. Fas?l s.157 Mesnevihan Siraceddin'den rivayet edilir: "Bir gün Hazreti Mevlânâ'n?n ziyaretine büyük alimler gelmi?lerdi. O gün sohbet
Bunun üzerine Hazreti Mevlânâ hemen kalk?p Sultan Veled'i kucaklad?, gözlerinden öptü ve; Aferin Bahaeddin, aferin!...?yi anlatt?n, nadir bir inciyi deldin, buyurdu". Y?llar ilerlemi?, babas?n?n; "Sen yarat?l?? ve ahlak itibar?yla bana herkesten çok benzersin" diye sevip yeti?tirdi?i Veled, ona lay?k bir evlat olmu?tu. Mevlana Sultan Veled'e ?öyle sesleniyordu: "Bahaeddin, e?er daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüre?inde tutma; Fazla bir ?ey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol, i?ne gibi olma. E?er hiçbir kimseden sana kötülük gelmesini istemezsen,
Kötüleyici, kötü ö?retici ve kötü dü?ünceli olma. Bir adam?dostlukla anarsan daima sevinç içinde olursun. ??te o sevinç cennetin ta kendisidir. E?er bir ki?iyi dü?manl?kla anarsan daima üzüntü içinde olursun, i?te bu üzüntü de cehennemin ta kendisidir. Dostlar?and???nda içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesle?enlerle dolar. Dü?manlar? and???ndaysa için dikenler ve y?lanlarla dolar, can?n s?k?l?r, içine bir da??n?kl?k gelir. Bütün
"Bir a da m? dostlukla a na r sa n, da ima sevinç içinde olur sun." Hazreti Mevlana
peygamberler ve veliler böyle yapt?lar, halk onlar?n bu güzel huyuna tutuldu; onlara bende oldu." ?Meyveyi ondan iste ki sana lafs?z sözsüz yüzlerce çe?it meyve versin. Bahara muhtaç olmadan sana ?eker gibi tatl?meyveler versin. Feleklerde uçan ruh da böyledir. O, Cenab-?Hakk'?n ahlak?yla ahlaklanm??, melek tabiat?kazanm??t?r. Bizim sözümüz öyle canlar hakk?ndad?r ki o, g?das?n?"ilm-ü ledün"den al?yor. Bu devranda böyle can sensin, bütün sözlerimle sana hitab ediyorum.
Zahirde halk ile oturur kalkars?n, fakat Cenab-?Allah'?n gölgesindesin. Çünkü Allah'?n seyretti?i senin kalbindir. Her ne kadar bu gönül, unsurlardan olu?mu? bir vücutta bulunuyorsa da!? Rebabname, s.21 Hazreti Mevlana'n?n Hakk'a yürüyü?ünden sonra Çelebi Hüsameddin Sultan Veled'i ziyaret ederek babas?n?n yerini almas?n?rica etmi? ancak o, bu vazifeye Çelebi Hüsamedin'in uygun olaca??n?dile getirmi?tir. Sultan Veled on bir y?l boyunca Çelebi Hüsameddin'i babas?n?n yerine geçen ki?i olarak tan?r. ?efkatli bir baba ve ir?at edici bir halife olarak bilir. Tam bir içtenlik ve do?rulukla ona mürit olur. Hüsameddin Çelebi?ye olan inanç ve sevgisini ?ems-i Tebrizi?ye de eksiksiz göstermi?, onunla ir?ad oldu?u uzun sohbetlerde bulunmu?tur. Kay?npederi ?eyh Selahaddin'e sevgi ve sayg?gösterir; ona hocal?k
yapan Seyyid Burhaneddin Muhakkik'e de gönülden hizmet eder. 1284?te Hüsameddin Çelebi?nin ölümü üzerine ?srarlara dayanamayarak hilafeti kabul etmi? ve post-ni?în (posta oturan-temsil makam?nda bulunan) olmu?tur. Vefat?na kadar da post-ni?înlik görevinde bulunmu?tur. ?Benlik k?deminin evvelinde, ölülükten diri idin; ta ki ademden vücuda geldin. Bu yolun hayat?ölümdür. Evvelki hal tamamen fani olmad?kça di?er bir hale nas?l erebilirsin?! ?yi bak! Her mertebede hal böyledir. Ademsiz bir vücuda eri?ti?in var m?? Süte olan muhabbetin yok olduktan sonra ekmek ve yemeklerden haberin oldu. Çocukluk halin geçmeden gençli?e intikal edebildin mi? Böylece bir makamdan geçmeden di?erine eremezsin. Senden giden her hali ölmü? bil! Demek ki her zaman taze (yeni) hayat?
ölümden bulursun.? ?ntihaname, b.4370 Yine nakledilmi?tir: Babas?o?luna iltifat etti de; "Ey Bahaeddin! Benim dünyaya geli?im senin dünyaya gelmen içindi; çünkü bütün bu söyledi?im sözler benim sözümdür. Halbuki sen benim eserimsin" diye buyurdu. O da, ömrü boyunca aral?ks?z olarak ak?c?bir dil ve güzel bir ifadeyle babas?n?n sözlerini aç?klad?. S?rlar?aç?klamak ve hadisleri tefsir etmekte büyük ba?ar?gösterdi. Hazreti Mevlana?n?n eserlerinin ço?alt?lmas?n?sa?lad?. Mevlevili?in ve Sema Ayinlerinin bir sisteme dönü?türülmesi onun sayesindedir. Sultan Veled, 11 kas?m 1312 tarihinde 86 ya??nda Konya?da vefat etmi?, babas?n?n ve dedesinin yan?na gömülmü?tür. B?rakt???eserleri; Sultan Veled Divan?, ?btidaname, Rebabname, ?ntihaname ve Maarif bu gün okurlara onun kerametlerinin sonsuzlu?unu
anlat?r. Bu bir parça su, o büyük denizin büyüklü?ünü göstermeye yeter. Az ço?a delalet eder. E?er onun derecelerinin, menk?belerinin hepsi anlat?lsa, ?erhlere s??maz, söz biter, kalemler körle?ir! ?De?il mi ki buradan oraya en iyi bir arma?an götüreceksin; canla-gönülle en güzel, en iyi bir ?ey seç de sevgiliye onu götür. A al??-veri?te bulunan, garezlere pek az önem ver; ömrünü, kar??l???nda bir ?ey elde edemeyece?in ?eyler u?runa yitirme. ?yi bil ki hiç kimse, dünyân?n mal?n?verse, ömrün bir solu?unu bile sat?n alamaz. Bu dünyâya, âhirette meyvas?n? dev?irece?imiz tohumu ekmeye geldik. Allah'?n bizi getirmekten murad?bu olduktan sonra, maksad?elde edemezsek, bu geli?imizin ne de?eri kal?r ki?? ?btidaname, b.CXXXVI Kaynakça: Ariflerin Menk?beleri, s.585 Ahmed Eflaki.; Maarif, Rebabname, ?ntihaname, ?btidaname; Sultan Veled
Candan Cana Sema ?nal
B
ir önceki ?B?RL?K?teli?imizde, Mevlevi müzi?inin ki, bundan kas?t Mevlevi ayinleridir, Tasavvuf müzi?i içindeki yerinden bahsederek, Mevlevi ayinlerinin icras?s?ras?nda Mukabele-i ?erif veya daha çok bilinen ad?yla Sema? Töreni?nin ritüellerini incelemi?tik. Bu bölümde de geçmi?ten günümüze, bestelenmi? Mevlevi ayinleri ve bestekarlar?ile zamanda yolculu?umuza devam ediyoruz. Türk din musikisinin Miraciyeden* sonraki en büyük ve sanatl?formu olan Mevlevi ayini gerek yap?s?, gerekse bestecilik anlay??? itibariyle özel bir konuma sahiptir. Ayn?zamanda bu anlay???n yüzy?llar boyunca korunarak, ?Beste-i Kadim? olarak isimlendirilen klasik ayinlerden, günümüz ayinlerine kadar bir gelenek içerisinde aktar?lm?? olmas?bak?m?ndan musikimizdeki yeri çok önemlidir. ?lk bestelenen ve ?Beste-i Kadim? denilen üç ayin s?ras?ile Pençgah, Dügah ve Hüseyni makamlar?ndan olup, bestekarlar? bilinmemektedir. Ancak, baz? kaynaklarda Abdülkadir Meragi veya Molla Camî?nin oldu?una i?aret edilir. Bestekar?bilinen ilk ayin Küçek Dervi? Mustafa Efendi?nin Beyati makam?ndaki ayini, ikinci ayin de Buhurizade Mustafa Itri Efendi?nin segah makam?ndaki ayinleridir. ?Beste-i Kadim?lerden ba?layarak XIX. Yüzy?la kadar bestelenmi? on be? Mevlevi ayini incelendi?inde görülür ki bu dönem, ayin bestecili?inde, bugün kural olarak addedilen unsurlar?n belirlendi?i, sabit bir forma kavu?ma aray?? ve
çabalar?n?n oldu?u bir dönem olarak de?erlendirilebilir.
terennüm denilen kelimelerle süslenmi?tir.
XIX. yüzy?la kadar bestelenmi? bahsedilen on be? ayin, bunlardan sonra bestelenen ayinlere form, güfte, beste, usul aç?s?ndan örnek te?kil etmi? ve bu çabalar?n ?????nda ortaya ç?kan yap?yüzy?llar boyu bozulmadan korunabilmi?, günümüze kadar gelebilmi?tir.
Sevgili Dostlar! Yüzy?llar boyu korunarak günümüze ula?m??, ilk bestelenen Ayin-i ?erif olan, Beste-i Kadim?lerden Pençgah Ayin-i ?erifi?nin Prof. Dr. Mehmet Kanar taraf?ndan fars dilinden, Türkçeye çevrilmi? sözleriyle yaz?m?noktalarken, geçmi?ten günümüze Mevlevi Ayinleri ve bestekarlar?ile zamanda yolculu?umuza ?B?RL?K? te devam etmeyi diliyorum.
Söz konusu, XIX. Yüzy?la kadar bestelenmi? Mevlevi ayinlerinin tetkiki sonucunda baz?güftelerin, selamlar?n baz?bölümlerinde kullan?lmas?n?n adet hatta kural haline geldi?i dikkat çeker. II. ve IV. Selamlarda ?Sultan-?meni, Sultan-? meni? (Sultan?ms?n, Sultan?ms?n) m?sra?yla ba?layan beyitler ile, III.Selam?n ikinci bölümü olan yürük semai k?sm?nda Ahmed Eflaki Dede?nin Sultan Veled Hazretleri?ni öven, Türkçe on iki beyitlik ?iirinin ilk ve son dizelerinden olu?an ?Ey ki hezar aferin bu nice Sultan olur ? m?sra?yla ba?layan beyitleri buna örnek olarak gösterilebilir. Mevlevi Ayinlerinin güfteleri çoklukla, Hazreti Mevlana?n?n Mesnevi ve Divan-?Kebir ?inden beyit, gazel ve rubailerinden seçilmi? olmakla beraber, güfteler aras?nda Sultan Veled Hazretleri ve Ulu Arif Çelebi Hazretleri ba?ta olmak üzere Ahmed Eflaki Dede, Divane Mehmet Çelebi, ?eyh Galip Hazretleri gibi Mevlevi büyüklerinin ?iirlerine de rastlamak mümkündür. Güfteler, bütün ayin veya bir selam boyunca devam eden tek bir ?iirden al?nt?olmay?p, gazellerden al?nan beyitler ile rubailerin birbiri ard?nca s?ralanmas?ndan olu?ur. Güftelerde m?sra, beyit ve bölüm sonlar?, ?iirin veznine uygun
"M ünkir ler in mezhebinde ha r a md?r sema , A??kla r ?n mezhebinde hela ldir sema ."
PENÇGAH AY?N-? ?ER?F? Zülcelâl olan Allah'?n do?an'?d?r sema?. Hal ehlinin kalplerinin hizmetkar?d?r sema?. Münkirlerin mezhebinde haramd?r sema?. A??klar?n mezhebinde helaldir sema?. Bizim gönlümüzü tutu?turan odur ancak. Gidece?imiz yolu k?saltan odur ancak.
Tüm insanlar tabibim olsa da, Derdime deva olan odur ancak. Ey gümü? çeneli, ta? yürekli, lala yanakl?; ?u çökmü? beden senin yurdundan uzak olsa da, Bir bak???nla gaml?yüre?imi sevindir. Gece gündüz kalbim senin kap?nda. Dinle neyden nas?l hikaye ediyor. Ayr?l?klardan ?ikayet ediyor. Sazl?ktan beni kestiklerinden beri Feryad?mdan kad?n erkek inliyor. Ayr?l?ktan ?ahrem ?ahrem olmu? bir sine isterim Ki i?tiyak derdini ?erhedeyim. Ey ki hezar aferin bu nice sultan olur Kulu olan ki?iler hüsrev ü hakan olur Her ki bugün Veled?e inanuben yüz süre Yoksul ise bay olur; bay ise sultan olur. Ey hacca giden kavim! Nerdesiniz? Nerdesiniz? Ma?uk burada. Gelin, haydi gelin. A??k tevazu göstermesin de ne yaps?n? Geceleri senin mahallene gelmesin de ne yaps?n? Zülfünü öperse bozulma, k?r?lma sak?n. Divane zincir çi?nemesin de ne yaps?n? A?k harâbâta sürükledi beni. O ayyar dilber gördü, ni?anlad?beni. Ben o ayyar dilberin pe?inden gittim Yine yüzünü saklad?benden o an. S?rlar mahremi olan "arafnâk" sultan? Ezel s?rlar?n?n hepsini aç?klad?. Sultan?ms?n, Sultan?ms?n Gönülde, canda iman?ms?n Verirsen nefesini dirilirim Bir can nedir ki, yüz can?ms?n?
* M ir aciye: ?slami Türk edebiyat?nevilerinden biri olarak Mirac hakk?nda yaz?lan, Hz. Muhammed?in Mirac mucizesini i?leyen manzumelere verilen ad. Kaynak: Abdülbaki Gölp?narl?? Mevlana?dan Sonra Mevlevilik, Asaf Halet Çelebi ? Mevlana ve Mevlevilik, Prof.Dr.Mehmet Kanar - Mevlana
"Kendinden Ba?la..." Hz. M uhammed Salih Ă–kten
T
asavvufun birçok tarifinden biri de; "Ki?inin a?a?? düzeydeki varl?k alan?ndan daha üst düzey bir varl?k alan?na yükselmesi için kendini de?i?tirmeyi kabul etmesidir " ?eklindedir. Yukar?daki tarifte üzerinde durulmas?gereken nokta "kendini de?i?tirmeyi kabul etmek" cümleci?idir. Genel olarak biz kendimiz ayn?kald???m?z halde d???m?zdaki dünyan?n cennet olmas?n?isteriz. Zaten bize göre problem bizde de?il, d??ar?dad?r. Halbuki d???m?zdaki alem her zaman bizim gönlümüze göre tecelli etmez. Kimi zaman istediklerimiz gerçekle?ir, kimi zaman tam tersi olur. D???m?zdaki dünyay?de?i?tirmek neredeyse imkans?zd?r. Fakat zor da olsa kendimizi de?i?tirebilir, dönü?türebiliriz. Dünyaya bak???m?z?, perspektifimizi de?i?tirebiliriz. Bizde ya?anan bu de?i?im, en yak?n çevremizden ba?lamak üzere d??a yay?larak dünyay?de?i?tirebilir. ?nsan?n dünyay?düzeltmeye giri?mesi yerine önce kendisi ile sava?mas?, kendi huylar?n? de?i?tirmesi gerek. Bu noktay? vurgulayan Peygamber Efendimiz düzeltmeye "Kendinden ba?la" diye ö?üt veriyor. Bütün bu nefsimizi ar?nd?rmak için gösterdi?imiz çabalardan amaç Dost'a daha yak?n olmak, Sevgili'nin cemalini görmektir. Burada akla bir ?üphe musallat olur. Dersin ki: "Ben nerede, O nerede? Bu kadar yüce bir varl??a ben nas?l ula??r?m?" ??te bu noktada Hz. Mevlanam?z?n umutsuzlu?u yok edici sözleri H?z?r gibi imdada yeti?ir (Mesnevi, c.I 222): "Bizim için o ?aha izin yoktur deme! ?? Kerim'ler ile güç de?ildir. Kudret ve azamet sahibi olan
?ah'?n ve a?k?Hüda'n?n yüce huzuruna, hiç mertebesinde olan bizlere nas?l ruhsat ve icazet olur ki onun a?k ve muhabbetinden dem vural?m, deme! O azamet celal sahibi oldu?u kadar da kerem sahibidir.? Mesnevihanlar yukar?daki beyt-i ?erifi derse ba?lama esnas?nda okurlarm??. ?nsan?n hizmeti merkezden çevreye do?ru gittikçe, hizmetin hem önemi hem de süreklili?i azal?r. Mesela insan?n kendisine hizmeti (ibadet ve iç dünyas?n? güzelle?tirmek için yapt?klar?) önem bak?m?ndan en önde gelir. Kendine hayr?olmayan?n ba?kas?na hayr?olmaz. Sevgi merkezden ba?lar. Kendini (nefsini de?il, ruhunu, özünü) sevmeyen ba?kalar?n?sevemez. Kendimize en yak?n gene kendimiz oldu?umuz için kendimize sürekli hizmet mümkündür. Çünkü her an sen seninle berabersin. Mesela her an Hakk'?zikredebilirsin. Sonra yak?nlar?m?za ve ailemize, daha sonra topluma hizmetimizin önem ve süreklili?i azalarak devam eder. Kendini kurtaramayan ba?kalar?n?, toplumu kurtaramaz. Bu durumu "Kendi himmete muhtaç dede, kime himmet ede" deyi?i en güzel ?ekilde ifade ediyor.
giri?mi?lerdir. Kötü, tiksinilen bir hayal görmemek isterler. Madem ki ?u dünyada insanlar?anmaktan, hayallerini görmekten kaç?nmaya imkan yok; nefret edilen bir kötülük yollar?n?kesmesin diye, an??lar?n?n da, hat?rlay??lar?n?n da hep sevimli, hep güzel olmas?na çal???rlar. Bir kimse, bir kimse hakk?nda iyi söylerse o hay?r, o iyilik kendisinedir; gerçekte kendisini övüyor demektir. Ulu Tanr?bunun için; "Kim bir iyilik ederse kendisinedir o; kim kötülük ederse kendinedir " demi?tir.
Yeni mürid üstad?na "Burada benden ba?ka herkes çok mutlu" der. "Çünkü iyili?i ve güzelli?i her yerde görmeyi ö?rendiler " der üstad. "Ben niye iyili?i ve güzelli?i her yerde göremiyorum?" diye sorar mürid. "Çünkü" der üstad; "içinde göremedi?in ?eyi d??ar?da hiç göremezsin."
"Kim bir iyilik eder se kendisinedir o, kim kötülük eder se kendinedir ."
Yukar?daki diyalo?a benzer bir aç?klamay?Hz. Mevlana Fihi Mafih'de ?öyle dile getiriyor:
Hadis-i Kudsi
?Erenler herkesi severler, iyi görürler ya; bunu ba?kalar?için yapmazlar; kendileri için bu i?e
Dünyada ve Türkiye'de M evlevihaneler - 2 Gürcan Kaftan
K
ONYA MEVLÂNA ÂS?TÂNES? (Kurulu?u 13. yy)
Konya Mevlâna Külliyesi, te?ekkül, te?kilât ve misyon itibariyle Mevlevîli?in "Âsitânesi" dir. Farsça'dan dilimize geçen "Âsitân" kelimesi, E?ik; Padi?ahlar?n, önder ve liderlerin dergah?; Nebilerin, velilerin kabirleri; Payitaht (Ba?kent) gibi anlamlara gelir. Âsitânelerin "Dergah", "Tekke", "Zaviye"lerden farkl?yönlerini ?öylece s?ralayabiliriz: * Âsitâneler, bir manevi yolun ana merkez binas?d?r. * Âsitâneler, çe?itli yerlerde aç?lan ?ubeleriyle çal???r, onlara merkezlik eder. * Âsitâneler, ta??d???idari vazife, sorumluluk gere?i görevlisi bol ve tam te?ekküllü idari binalard?r. * Manevi yola (tarikata) girmek isteyenler ?Çile?yi âsitânede ç?kar?rlard?. * ?nanç önderinin kabrinin bulundu?u yap?d?r. Bu nedenle Âsitâneye ?Huzur ?, ?Huzur-u Pir ?, ?Pir Evi?de denilmi?tir.
Mevlâna'y?da yeti?tirdi?i bir e?itim kurumu olup, daha sonra postni?înlerin, dedelerin ve ona gönül verenlerin ilim ve irfanla yeti?tirilip terbiye edildi?i bir yer olmu?tur. Tefekkür ve tasavvuf tarihimizin ünlü simas?Mevlâna Celaleddin Rûmi (D. 30.09.1207, Belh- Ö. 17.12.1273, Konya)'nin babas? Sultânu'l Ulema Bahaeddin Veled, 1231 y?l?nda vefat eder. Vasiyetine uyularak sa?l???nda s?k s?k gezintiye geldi?i sur önündeki "Gül Bahçesi"ne gömülür. Daha ilk günden itibaren ziyaret edilmeye ba?lan?lan bu mütevaz?kabir, bu günkü muazzam Mevlâna Ma'muresi'nin ilk yap?s?n?te?kil eder.
"M evla na Der ga h?'n?n bulundu?u a r a zi önceden bir gül ba hçesi imi?."
??te Konya Mevlâna Ma'muresi, bütün bu özelliklere sahip bulunan "Mevlevî Âsitânesi"dir. ?Dergâh? ise Farsça "Kap?, kap? mahalli, e?ik, tekke, toplan?lacak yer " gibi anlamlara gelir. Daha geni? anlamlara ve mahiyete sahiptir. "Tekke" kelimesinin do?ru ?ekli "Tekye"dir. Farsçad?r. "Dayanak, dayan?lacak yer " demektir. Sûfilerin toplant?ve kalacak yerlerine verilen genel add?r. "Zaviye"; "S???n?lacak yer, bucak, kö?e" anlam?ndad?r. Tekke'den daha küçük, mütevaz? yap?lard?r. Mevlâna Dergâh?, babas?Bahaeddin Veled?in Hazret-i
Mevlevîhâne?nin kurulu?u konusunda ?öyle bir rivayet bulunmaktad?r; Mevlâna Dergâh??n?n bulundu?u arazi önceden bir gül bahçesi imi?. Buras?Selçuklu Sultanlar??na ait oldu?u için ?Sultan Bahçesi? ad?yla an?l?yormu?. Bir gün Hazret-i Mevlâna bu bahçe için; ??imdiye kadar sultan bahçesi idi, bundan sonra insan bahçesi olacakt?r? demi?. Bu sözü duyan Sultan Alâaddin Keykubad, Hazret-i Mevlâna?ya muhabbeti sebebiyle
bu bahçeyi O?na arma?an etmi?tir. Ünlü vezir Muinüddin Pervâne ba?kanl???ndaki bir heyet, babas?n?n yerine posta buyur edilen Mevlâna'ya gelerek, kabrin üzerine, O?na yara??r bir türbe yapmak için ba?vuruda bulunurlar. Ama Mevlâna; "Mademki senin yapaca??n kubbe, feleklerin kubbesinden daha güzel olmayacakt?r, o halde b?rak da onun mezar?, bu gök kubbesi ile kals?n; bundan vazgeç" diyerek taraftar olmam??t?r. Hazret-i Mevlâna, 17 Aral?k 1273 tarihinde vefat edince, babas?n?n ba?ucuna haz?rlanan kabre defnedilmi?tir. Vezir Muinüddin Pervane, e?i Gürci Hatun, Alâmeddin Kayserî, Bedreddin Tebrizî gibi tan?nm?? ki?ilerden olu?an bir heyet bu defa O?nun ihya ve ir?ad postuna getirilen o?lu Sultan Veled'e ba?vurarak Hz. Mevlâna'n?n üzerine ona lây?k bir türbe yapmak istediklerini belirtirler. Sultan Veled sukût eder. O?nun bu tutumunu, "sukût ikrardan gelir " ?eklinde yorumlayarak güzel bir türbe in?a ederler. Bu, eyvan tarz?nda tipik bir Selçuklu türbesidir, üzeri y?ld?z tonozla örtülüdür. Do?u, bat?ve güneyi kapal?, kuzeyi aç?kt?r. Na??? mahzendedir. O?nu, üst kattaki sanduka sembolize eder. Üzerine, Selçuklu ah?ap sanat?n?n muhte?em örneklerinden olan görkemli bir sanduka yerle?tirilir. O?nun bu sandukas?günümüzde babas?n?n üzerindedir. Sultan Veled 10 Recep 712 / 1312 tarihinde vefat edince, babas?n?n sa? yan?na defnedilmi?tir. Mahzen hariç, mimar Bedreddin Tebrizi'nin yapt???türbe hayli de?i?ikli?e u?ram??t?r. Günümüzde türbenin "Kubbe-i Hadra" (Ye?il Türbe) diye
an?lmas?n?sa?layan ye?il çinilerle kapl?dilimli gövdeli ve külahl?muhte?em gövde ilk türbenin üzerine Karamano?lu Ali Bey taraf?ndan yapt?r?lm??t?r. (799 / 1396) Mahzenin gövde ayaklar?n?n, kemerlerin, y?ld?z tonozlu örtünün ve bunu örten içte kalm?? oldu?u kubbenin ilk yap?dan kalm??, di?er k?s?mlar?n?n mimari ve tezyini büyük de?i?iklikler gördü?ünü bildi?imiz türbe, 25 m. yüksekliktedir. Sikkeli, hilalli, külah alemi, 2.72 m. boyunda olup, alt?nsuyu ile kapl?d?r. Hz.Mevlâna'n?n kabir ve türbesi, zaman içerisinde yak?nlar?n?n, dostlar?n?n ve müntesiplerinin kabirleri ile donat?larak Konya'n?n en büyük mezarl?klar?ndan biri olu?mu?tur. Ziyaretçilerin ihtiyac?n?kar??lamak üzere de hücreler in?a edilmi?tir. Bu yap?lanma yedi asr?a?an sürede günümüzdeki muazzam ma'mureyi meydana getirmi?tir. DI? KAPILARI: Mevlâna Âsitânesi'nin dört yönde birer d?? kap?s? vard?r. Dervi?ân Kap?s?günümüzde ziyaretçilerin kulland???bat?daki kap?d?r. Dervi?ler buradan girip ç?kt?klar?için bu ad?alm??t?r. Buradan, vaktiyle mezarl?k oldu?u için "Hâmû?ân" diye an?lan geni? avluya geçilir. Hâmû?ân Kap?s?güneydedir. Tarihî Türbe (Üçler) Mezarl???'na aç?ld???için bu adla bilinir. Üzerinde Sultan II. Abdulhamid'in tu?ras?mevcuttur. Pir Kap?s?do?udad?r. "Küstâhân Kap?s?" diye an?l?r. Görülen lüzum üzerine Âsitâne'de kalmas?uygun bulunmayan veya bu hakk?kaybedenler bu kap?dan yava?ça d??ar?ya buyur edilerek kendisine "seyyah" verilirdi. "Çelebi Kap?s?" kuzeydedir. Bu yönde bulunan konaklarda oturan Çelebiler kulland???için bu ad?alm??t?r. 6225 m2 lik bir alana sahip bulunan "Konya Mevlâna Âsitânesi" bu d?? kap?larla çal???yordu. DERV?? HÜCRELER?: Küçük odac?klar olan bu mekânlar, yolun mensuplar?na tahsis edilmi?tir. Sultanu'l Ulema'n?n kabrinin te?kilinden itibaren gelmeye ba?layan ziyaretçilerin kalmas?için birkaç hücre yapt?r?ld???n? biliyoruz. Bugünküler Osmanl?dönemine aittir. Bat?dakileri Kanunî Sultan Süleyman taraf?ndan yapt?r?lan bu özel mekânlar, zaman içerisinde baz? onar?m, de?i?iklik ve yenilemelerle günümüzdeki ?ekil ve görevlerini alm??lard?r. Sultan III. Murad'?n 992 / 1584 y?l?nda di?er hücreleri in?a ve ilave ettirdi?ini kitabesinden ö?reniyoruz. Hücrelerin toplam say?s? 18'dir. "18" rakam?ise Mevlevilikte önemli, sayg?n ve sembolik bir say?olup, "Nezr-i Mevlâna " diye bilinir.
Dervi? Kap?s?'ndan girerken sa? taraftaki hücreler, s?ras?yla: "A?ç?-ba??Efendi?ye, "Türbedar " a, "Tarikatçi Efendi?ye ve ?zâbitan?a aitti. Kuzeydeki hücrelerin gerisindeki bahçede görülen geni?çe bina, "Çelebi Dairesi" diye de an?lan misafirhânedir. M EYDÂN-I ?ER?F: Güney bat?kö?ede, mutfa??n biti?i?indedir. ?imdi müdür odas?d?r. 1867 y?l?nda in?a edilen bu son derece önemli salonun tavan?motiflerle süslüdür. Herkesin girmesi uygun olmayan bu mekanda "Postni?in Hazretleri" ile davet etti?i ?ah?slar girebilirdi. Ba?ta âsitâne olmak üzere imparatorlu?un dört bir yan?na yay?lm?? bulunan, toplam say?lar?yüzü a?k?n ?ubelerin i?leri burada görü?ülürdü. Yönetimle ilgili i?ler, ödüllendirme ve cezaland?rma konular?bu mahrem ve sayg?n mekanda ele al?narak karara ba?lan?rd?. M UTFAK: ?ki tanedir. Biri eski mutfak olup, kuzeydeki bahçede, Çelebi dairesinin yan?ndad?r. ?kincisi ise bat?daki avlunun güney bat?kö?esindedir. Meydân-??erif ile birkaç odac??a biti?iktir. Bodrumunda kiler bulunan bu önemli yap?, tam te?ekküllüdür. "Ocakba??", yemek yenen "Somatl?k" gibi, hizmetlilerin kald???"Canlar Odas?" da buradad?r. "Mutfak" hem a??n, hem de bu yola girmek isteyen aday?n kontrol edilip, ruhen pi?irildi?i gözde mekând?r. Mübârek tutulur. Aday?n kendisini denemek için belli bir süre kald???postun bulundu?u seki de mutfa??n önemli mü?temilat?ndand?r. Mutfa??n en yetkili yöneticisi, son derecede önemli makama sahip bulunan "Ate?-baz Velî" ünvan?yla an?lan ?ah?st?r. Aday?n kontrollerle liyakat derecesini o tayin ederek, kal?p kalmayaca??n?o teklif ederdi. Onay?alana hücrede yer gösterilirdi. Dervi?li?e kabul edilen ki?iye "Sema" talimleri de Somatl?k'daki özel yerde yapt?r?l?rd?. ÇELEB? DA?RES?: Güneyde, K?bâbu'l Aktâb'?n duvar?na biti?ik, Hâmu?ân'a nâz?r olarak sonradan yap?lm??, kârgir, camekânl?, geni?çe mekând?r. Me?hur "Niyaz Penceresi" de burada kalm??t?r. Dergah ?eyhlerinin misafir ve görü?me salonu iken günümüzde 'Mevlâna Müzesi ?htisas Kütüphânesi' olarak kullan?lmaktad?r. KÜTÜPHÂNE: Âsitânede özel bir kütüphânenin tesisini, 1271 /1854 y?l?nda Mehmed Said Hemdem Çelebi gerçekle?tirmi?tir. Âsitâneye ait okunmak üzere
al?nm?? olan ne kadar eser varsa, hepsini toplatarak bir araya getirtmi?tir. Dervi?lerde, Çelebilerde, dolaplarda, sergenlerde, raflarda, hücrelerde bulunarak derlenen bu nâdide eserlere özel kütüphânesini de ba???lay?p katan Hemdem Çelebi böylece bir büyük hizmeti daha gerçekle?tirmi?tir. M ?SAF?RHÂNE: Ma'murenin kuzey bat?taraf?ndaki bahçede bu yöndeki dervi? hücrelerinin arkas?ndad?r. Tek katl? olup, dört oda ve bir de salondan meydana gelmi? kârgir binad?r. Postni?în Efendi, cuma ve bayram tebriklerini burada kabul etti?i için buraya "?eyh Dairesi" denildi?i de olmu?tur. AVLULAR: Âsitâne'nin dört taraf?avluludur. Bunlar: I. 'Hadîkatu'l Ervah' (Ruhlar Bahçesi); Bat?dad?r. ?ad?rvan ve havuz buradad?r. II. 'Hâmu?ân?; Güneydedir. Ortas?nda küçük bir havuz vard?r. Türbe mezarl?k taraf?nda oldu?u için bu ad?alm??t?r. III. 'Do?u Avlu?: Do?u taraftaki bu avluda ?imdi mezar ta?lar? sergilenmektedir. IV. 'Kuzey Avlu?; Bu tarafta yer alan gül bahçesinden bir duvarla ayr?lm?? durumdad?r. "Çelebiler Kap?s?" ve "Valideler Mezarl???" buradad?r. Avlular?n hepsi de önceleri ünlü Mevlevîlerin gömüldükleri mezarl?k durumundayd?lar. 1927 y?l?nda müze olarak yap?lan düzenlemeler s?ras?nda, ta?lar?do?u avluya nakledilerek buralar bahçe haline getirilmi?lerdir. Hürrem Pa?a, Sinan Pa?a, Hasan Pa?a, Fatma Hatun ve Mehmet Bey Türbeleri de avlularda yer alan Osmanl?eserlerindendir. ?EB'? ARÛS HAVUZU: Bat?avluda, mutfak ve Meydan-? ?erif 'in önündedir. Eski takvimle, Hz. Mevlâna'n?n vefat?n?n yaz mevsimine
"Konya M evla na Asitha nesi, bugün yur dumuzun Topka p? Sa r ayu'nda n sonr a en çok ziya r etçisi ola n müzesidir ."
rastlad???y?l dönümlerinde törenler bu havuzun çevresinde yap?l?rd?. ?ADIRVAN: Bat?daki avlu olan Hadîkatu'l Ervah'da bulunmaktad?r. Ortas?ndaki yekpâre mermer havuz, Ulu Arif Çelebi'ye, Kütahya'dan hediye olarak gönderilmi? olup, ?ad?rvan?n yap?m?nda buraya yerle?tirilmi?tir. Su, Yavuz Sultan Selim taraf?ndan getirilmi?tir. Buna dair kitabesi güneydedir. Onar?mlar görmü?tür. Üzeri sayvanla örtülüdür. SELSEB?L: Bat?daki avluda, bu yöndeki dervi? hücrelerinin önündedir. Hemdem Said Çelebi taraf?ndan yapt?r?lm??t?r. T?LÂVET ODASI: Türbe ve mezarlar?n bulundu?u kapal?mekânlara giri?i sa?layan odad?r. "Okuma Odas?" olarak kullan?lm??t?r. Günümüzde Osmanl?döneminin ünlü hattatlar?n?n nâdide eserleri, Harem-i ?erif maketi, kündekâri kapak gibi müzelik e?yalar sergilenmektedir. Buradan "Gümü? Kap?" ile "Kademât-?Pir " denilen mekana geçilir. Mevlevi kültüründe önemli yeri olan "Gümü? Kap?" Sokulu Mehmet Pa?a?n?n o?lu Hasan Pa?a taraf?ndan 1008 / 1599 y?l?nda hediye edilmi?tir. Hat ve tezyinatla bezelidir. KADEM ÂT-I PÎR: Gümü? kap?dan do?uya do?ru, Hz. Mevlâna'n?n türbesi önüne kadar uzanan mekând?r. Güneyinde paralel olarak "Kibabu-l Aktab" yer al?r. Kuzeyinde mescid, Horasan erleri ve semahâne bulunmaktad?r. Üzeri üç kubbe ile örtülüdür. "Dahil-i U??âk" diye de bilinir. Mevlâna'n?n türbesinin önündeki Post Kubbesinin alt?nda sona erer. KIBÂBU'L AKTÂB: "Kutuplar?n Kubbeleri" anlam?na gelen bu mekân, Mevlâna yak?nlar?n?n ve ünlü Mevlevîlerin sandukalar?n?n bulundu?u yer olup, geni?çe iki kubbe ile örtülüdür. Duvarlar?hat ve motiflerle süslenmi?tir. GÜM Ü? KAFES: Kuzeyi aç?k eyvan tarz?ndaki Mevlâna türbesinin bu yönünde bulunur. ?ki fil aya??n?n aras?ndaki mermer ?ebekelerin ortas?ndad?r. Gümü?le kapl?oldu?u için bu ad?alm??t?r. Önünde "Gümü? E?ik" ve "Gümü? Basamaklar " (Mirâc-?Sîm-pâye) bulunmaktad?r.
Bunlar?n alt?nda, türbenin mahzenine ini?i sa?layan merdiven varsa da, mahzen kap?s?örülü durumdad?r. Mevlevilerce son derecede önemli olan "Gümü? Kafes", Mara? Mir-i Mírân?Mahmud Pa?a taraf?ndan, kalem-kâr ?lyas'a yapt?r?lm??t?r. Son derecede zarif ve gayet sanatl?olarak meydana getirilmi? olan bu eserin üzerinde, ?air Mâni'nin 32 beyitlik Türkçe manzumesi yaz?l?d?r. Yaz?, Mirza Ali'ye aittir. ÇERA? KAPISI: Gümü? Kap?'dan, Dâhil-i U??âk'a girilince, solda vaktiyle kandil, ?amdan ve mumlar?n bulunduruldu?u yerde oldu?u için bu ad?alm??t?r. Mescid'e aç?l?r. M ESC?D: Dahil-i U??âk'?n kuzeyindedir. Semahâne ile mü?terek yap?lm??t?r. Her ikisi de Kanuni Sultan Süleyman zaman?na tarihlenir. Üzeri yüksek geni? ve ferah bir kubbeyle örtülüdür. Mermer kürsüsü, mihrab?, kârgir müezzin mahfili dikkati çekecek zerafettedir. Günümüzde Sakal-??erif, nâdide yazma eserler ve müzelik de?eri büyük olan e?yalar sergilenmektedir. SEM AHÂNE: Mescidin do?u biti?i?indedir. Mimari yönden Kânuni Devri özelliklerini ta??r. Üzeri geni? ve ferah bir kubbeyle örtülü olup, alt?nda bulunan geni? mekân semâ yap?lan Meydan-??erif 'tir. Do?u ve kuzeyinde Sultan II. Abdülhamid'in in?a ettirdi?i (1306/1881) iki katl?mahfiller yer alm??t?r. Bunlar?n alt kat?mutribân (müzisyenler) heyetine ve misafirlere; üst kat ise han?mlara aittir. Güneyinde "Naathân Mevkii" görülür. Semahâne ve mescidin kubbe ve duvarlar?nda yer alan s?ra ve pencereler içeriye ferah bir görüntü kazand?r?rlar. "?eriat" ve "Tarikat" sembolleri olan bu iki mekân?n aras?nda bir süs duvar?mevcuttur. Bunun süslü, az yüksek ve kap?l?olmas?, "?eriat" ile "Tarikat" birli?ini ve beraberli?ini de sembolize eder gibidir. Her iki mekândaki vitrinlerde Mevlâna yak?nlar?ve Mevlevîlere ait nâdide e?yalar, folklorik ve etnografik malzemeler sergilenmektedir. Müze olduktan sonra buraya arma?an edilen de?erli objeler de vitrinlerde ilgi ile seyredilmektedir. D?? ER YAPILAR: Mevlâna Âsitânesi?ne yedi yüz y?ll?k tarihi içerisinde bir çok sosyal, dînî ve kültürel yap?lar eklenmi?tir. Türbe (Kürkçüler) Hamam?, Selimiye Camii, ?mâret, Yusuf A?a Kütüphânesi, Muvakk?thâne, Türbe (Sultan Veled) Medresesi bunlardand?r. Bir k?sm?son yar?m as?r içerisinde maalesef kaybolmu?tur. Ba?ta "Âsitâne"
olmak üzere bütün Mevlevihâneler, bol gelirli, zengin vak?flarla yönetile gelmi?lerdir. "Celaliye Evkaf?" ad?yla bilinen bu vak?flar?n her türlü ihtiyaca cevap veren gelirleri sayesinde Mevlevilik ve Mevlevihâneler, gayrinin yard?m, destek, dolas?y?s?yla bask?ve tekliflerine konu olmadan görevlerini ifâ ve icrâ etme imkan?yla ya?am??lard?r. Konya Mevlâna Âsitânesi, ?cra Vekilleri Heyeti'nin 2 Eylül 1341 /1922 tarihli karar?yla, di?er tekke, dergah ve zaviyeler gibi kapat?lm??t?r. Aradan fazla zaman geçmeden, Mevlâna Âsitânesi'nin "Âsâr-?Atika Müzesi" haline getirilmesi uygun görülmü?tür. Gerekli düzenlemelerden sonra Âsitâne, 2 Mart 1927 tarihinde "müze" olarak merasimle ziyarete aç?lm??t?r. Bugün yurdumuzun Topkap?Saray?'ndan sonra en çok ziyaretçisi olan müzesidir.
Kaynaklar: Semazen/Mevlana Müzesi, Dünyada Mevlana ?zleri-Bildiriler/ Ayd?n Seçkin
Gülçin Anmaç
M evlevilik'te Adap ve Erkan - 2 Gßlsen Suçsuzer
M
evlevîlik öyle bir pota ki, oraya at?lan ham madde, orada istidad?na en uygun inki?af?bulmu?tur. Mevlevîlik öyle bir hava ki, o havaya dü?en zerre, ya güne?lere ???k salar bir hal alm??, "Her ki bugu?n Veled?e inanuban yüzsüre. Yoksul ise bây olur bây ise sultân olur " beytinin meâli olmu?, padi?ahlara buyruk yürütmü?, taçs?z - tahts?z, gönüller hâkaan?say?lm??; ya yoklu?a kar??m??, addan - sandan geçmi?, insanl??a bir iksir olmu?, soluk alanlar?n ci?erlerine i?lemi?, yeni bir ya?ay?? gücü vermi?, fakat kendisi; "Ettik o kadar ref ?-l 'taayyün ki Ne?âtî. Âyîne-?pür tâb-? mu?cellâda nihâh?z" beytinin misâli kesilmi?, varl?kta yok olmu?, yoklukta var görünmü?. O ummandan a?an, o ummana ya?an katre, umman?ta??rm??; kulaklara, kimi korkunç u?ultular, kimi yürekler ezecek kadar içli ezgiler duyurmu?, k?y?ya inciler saçm??. En güzel görü?, Mevlânâ?n?n nazariyle beslenmi?, geli?mi?; en tatl?ses Mevlânâ?n?n konservatuvar?nda âhenkle?mi?, beste olmu?; en gerçek bilgi, Mevlânâ enstitüsünde metodla?m??, ?aheserler vermi?; en insanî duygu, Mevlânâ harîminde olgunla?m??, kudret hâline gelmi?. Din tarihine bak?n; edebiyât tarihini ara?t?r?n; sanat tarihine dal?n; musikî tarihîni dinleyin: Gözünüzü en fazla ok?ayan ?ekil ?destâr-? giysû-dâr-?Mevlevî? ile bezenmi? ?Fahr-i Mevlânâ? olacakt?r. Kula??n?za en fazla çarpan ses, türlü makamlardan gelen ?Yâ Hazret-i Mevlânâ? sesi olacakt?r. Yüzy?llar boyunca dü?üncemize yol açan, yarat?c?l???m?za h?z veren,
gücümüze ?ahland?ran, de?erlerimize de?er katan, gün geçtikçe Bat?dünyas?n?da saran Mevlânâ?d?r. Do?uda do?an bu güne?, zevalsizdir; Bat?dünyas?nda da do?ar; onunla ???klanan, ?Lâ uhibbül afilin? der; onu öven, kendisini över: "Mâdih-î hor?îd meddâh-?hodest." Bu duyguyu ya?ayan, bu ne?eyi sürdüren, bu zevki duyuran erenler, en fazla edebe yer vermi?ler; "Kelâm-?samt? deryalar gibi hâmû? söylerler " m?sra?nda oldu?u gibi az söylemi?ler, çok ?ey ifâde etmi?lerdir. Nev-niyazlar?terbiye ederlerken, aralar?nda atasözu? hâline gelmi? kelâmlar söylemi?ler, ?Kan et, kanun etme; kan eden gelsin, kanun eden gelmesin? demi?lerdir. Edebe dayanan merasim, Mevlevîlerce hiçbir zaman lu?zumsuz say?lmam??, derbederlik, lâubalilik, o irfan meclisine girememi?, girse bile ayr? bir nizâm kazanm??t?r. Erenler taraf?ndan konmu? törelerin, terbiyeye dayanan geleneklerin bozulmas?, kan etmekten beter görülmü?, kanl?ya yer verilmi? de, bu töreleri bozanlara, bu geleneklere uymayanlara yer verilmemi?tir. ?Yol? sözü, ?âdâb ve erkân? denen törelerin, geleneklerin tümü?ne ad olmu?tur da erenler, ?hat?r kals?n, yol kalmas?n? hükmünü, bir nass (kesinlik) hâline koymu?lard?r. Mevlevilik adap ve erkan?nda, iki can selamla??rlarken musaffa yaparlar. Bu ne demektir? ?kisi de birbirlerinin sa? ellerini, ba? parmaklar?üstte kalacak ?ekilde tutarlar ve ayn?zamanda birbirlerinin ellerini öperler. Mevlevilikte insan ve insanl?k her zaman ön plandad?r. Ya?ça büyüklü?e küçüklü?e, mevki ve mertebeye bak?lmaz. Bir Mevlevi dedesi de, görü?tü?ü can?n, ya??na,
mevkisine, mertebesine bakmadan, ayn??ekilde musaffa yapar. Bütün tekke ve zaviyelerin giri?inde ?Edeb Ya Hu? yazar. Peygamberimiz, ?Ben güzel ahlak?tamamlamak için gönderildim? diyor. Mevlevilik de güzel ahlakl?ve terbiyeli insanlar yeti?tirmeyi amaçlar. Bütün Hakk?a yönelen yollar?n ortak temel taraf? edeptir, edep ö?retmektir. Tasavvuf da edepli, çevreyi faydal?insanlar yeti?tirmeyi amaçlar. Âdâp ve erkâna uygun davran??, Mevlevîlik yolunun her safhas?nda kendini gösterir. Günlük ya?amdaki konu?malarda özenle seçilmi? kelimeleri, hal ve davran??lardaki zarafeti; edebiyat, müzik ve sanat?n pek çok dal?ndaki yarat?c?l?k ve inceli?i gözler önüne serer. Buradaki amaç, ki?inin bu yolda ald???manevi e?itimle ruhsal olgunlu?a ermesi, ahlaki de?erlere vak?f, kainat?n en yücesi olan insan? en güzel biçimde topluma yans?tabilmesi; toplum düzenine uyumlu, insanlara ve yarat?lm?? tüm varl?klara yaratandan ötürü, sayg?ve sevgi ile davranabilmesidir. Mevlevîlik de asl?nda bir tarikat olmaktan öte, bir kültür, bir san?at, bir a?k ve mânevî ne??e ekolüdür. Mevlevilikte sanata çok önem verilmi?tir. Mevleviler, Farsça, Arapça ö?renirler; ney üflerler; hat yaparlar; muhte?em besteler meydana getirmi?lerdir. Musiki ve edebiyata büyük önem verirler; dünya üzerinde musiki de söz sahibidirler. Dede Efendiler, Itriler, Hamamizadeler önemli isimlerdendir. Bu isimler hep Mevlevi dergahlar?ndan ç?km??t?r. Son zamanlarda da öyledir. Bakarsan?z Saadettin Kaynak, Selahattin P?nar gibi isimlerin çok güzel eserleri vard?r. Eserleri a??r ve dinlendiricidir? (devam edecek) Kaynakça: Abdülbâki Gölp?narl? (Mevlevî Âdâb ve Erkân?)
M utrib Heyetinin Te?kili Emre I??k
Faruk Kรถksal
M
utrib, kelime anlam?olarak Osmanl?ca?da ?trab eden, çalg? çalan, çalg?c?, ?ark?c?anlam?na gelmektedir. Etimolojik olarak incelendi?inde, ?enlik, sevinçlik anlamlar?na gelen tarab kelimesinden türedi?i bildirilmektedir.
Seman?n ayr?lmaz bir parças?olan müzik böylece Hz. Mevlana zaman?ndan beri Mevlevili?in esas unsurlar?ndan biri olmu?tur.
Âsitâne denilen büyük Mevlevîhâne?lerde mutrib heyeti için ayr?lm??, semâhânenin bir bölümünü olu?turan Mutrib Mahfili bulunmaktad?r.
Hz. Mevlana zaman?nda sema esnas?nda bilhassa rebab çal?n?r ve rebab, Mevlevilerin adeta mukaddes bir müzik aletidir. Hatta Hz. Mevlana?n?n Hamza ad?nda bir neyzeni de vard?r ki Mevleviler ona ?Kutb-?Nayi? ad?n?verirler. Sonradan her devirde en me?hur ve üstad neyzene bu ad verilmi?tir. Bu bilgilerden anla??laca??üzere Hz. Mevlana döneminde sema esnas?nda musiki ve çalg?aletleri kullan?lm?? fakat sema, mukabele halini almad???için belli kural ve te?kil söz konusu olmam??t?r. Ayn? süreç Hz. Mevlana döneminden sonra da devam etmi?tir. Sultan Veled, Ulu Arif Çelebi ve ondan sonraki ilk Çelebiler zaman?nda da sema esnas?nda kavvâl ve guyende denen hanendelerle ?eyyadlar, yani çalg?çalanlar, herhalde rastgele â??kane ve sûfiyane ?iirler okuyorlard?.
Mevlâna'n?n hayat?nda müzik ve sema bir bütün içinde ayr?bir yer al?r. Müzi?in ahengi ve ritmi, Mevlâna'n?n a?kla dolu gönlünü bir gülistana çevirmi?, bu gülistanda Mevlâna ilahi bir ne?eyle sema etmi?tir. Sema ve safa meclisleri ney, rebab, tef sesleriyle co?tukça, Mevlâna'n?n en güzel gazellerini bu meclislerde, ço?u zaman sema ederken söylemi?, çevresindekiler de bu gazelleri yazm??lard?r.
Mevlevi semas?, bir sisteme oturduktan ve kurallar? kon-duktan sonra, mutrib, yeni yeni enstrümanlarla giderek geli?mi?tir. Önceleri nefesli bir saz olan ney, yayl?bir saz olan rebab, vurmal?çalg?lardan kudüm ve tef (daire) ile olu?an mutrib, giderek zil (halile), ut, tanbur, keman, kemençe, hatta kanun ve santurla zenginle?-mi?, son y?llarda Galata Mevlevihanesi'nde piyano da çal?nm??t?r.
Hz. Mevlana Mesnevide de, Divan-? Kebirde de müzi?i çok övmede, onu en yüksek bir sanat olarak görmededir. Hakikatin harflere, manan?n söze, vezne ve kafiyeye s??amayaca??n?anlayan Hz. Mevlana, hiç ?üphe yoktur ki ?iirden fazla müzi?e önem verir.
Âyîn-i ?erifi icra etmekle vazifeli olan mutrib heyeti, ayinhan, kudümzen ve neyzen ad?verilen ki?ilerden olu?maktad?r. Âyin okuyanlara âyinhan denilir ve bunlar?kudümzenba??yönetir. Neyzenba??n?n idaresindeki saz heyetinde ise öncelikle ney,
Mevlevilikte ney ve kudüm çalan veya ayin okuyan ki?ilerin yan? s?ra, manevi gerçekleri aç?klayan, ariflerin gönüllerini mamur hale getiren ve bu suretle te?vikte bulunan, feyiz ula?t?ran ki?iye de mutrib denmi?tir. Ayn?zamanda Mevlevi Ayini icra eden heyetin bulundu?u yere de ?mutrib? veya ?mutribhane?, bu heyete ise ?Mutriban? ve ?Mutrib heyeti? denmektedir.
kudüm, rebab ve halîle gibi sazlar yer al?r. Ancak günümüzde mutrip heyetine hemen bütün yayl?ve m?zrapl?sazlar kat?lmaktad?r. Âyinhanlar, semâhânenin nisbeten yüksekçe bir yeri olan ve mutrib (veya mutriphâne) denilen yerde sazlarla beraber oturur ve âyin okurlar. Buna ?mutribe ç?kmak? da denir. Mevlevîlik d???ndaki di?er tarikatlarda ?zâkir ?, Arabistan?daki tekkelerde ?mün?id? denilirdi. Semâ esnas?nda okunacak eserler, önce kudümzenba??n?n idaresinde kudüm ve halîlenin de i?tirakiyle âyinhanlar taraf?ndan me?kedilir, iyice ö?renildikten sonra mukabele günü ad?da verilen âyin günlerinde son olarak semâdan evvel neyzenlerin de kat?lmas?yla genel prova mahiyetinde tekrar edilirdi. Ayn?zamanda bir mûsiki ve edebiyat okulu olan mevlevîhânede neyzenba??ve kudümzenba??önemli görevlilerdir. Mukabelede okunacak âyin, âyinhanlara onlar taraf?ndan tâlim ve me?kedilir, neyzenler yine onlar taraf?ndan yeti?tirilir ve kendilerine usul ö?retilir.
KAYNAKÇA Kanar, Mehmet. Osmanl?Türkçesi Sözlü?ü, ?stanbul: Say Yay?nlar?, 2011. Devellio?lu, Ferit. Osmanl?Türkçe Lûgat, Ankara: Do?u? Matbaas?, 1970. Küçük, Sezai, Bayram Ali Kaya, Defter-i Dervi?an, ?stanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yay?nlar?, 2011. Gölp?narl?, Abdülkadir. Mevlevi Adab ve Erkân?. ?stanbul: ?nk?lap,2006. Akp?nar, Hüseyin. ?Mevlevi Musikisi ve ?anl?urfa Örne?i?, Harran Üniversitesi ?lahiyat Fakültesi Dergisi 18 2007. Elibol, Turgut. Mevlana ve Mevlevilik. Konya: S?rad???Akademi, 2012. Gölp?narl?, Abdülbaki. Mevlana Celaleddin Hayat?Eserleri ve Felsefesi. ?stanbul: ?nkilap Kitabevi, 1999. Tanr?korur Çinuçen , ?Ayin?, TDV ?slam Ansiklopedisi, C.4, ?stanbul 1991.
Ey ?ncinmi?, Berrak Nazl?GĂźl Serkan Fincan
'S
en olmasayd?n alemleri yaratmazd?m' kutsi hadisini duy, sevin! Her zerrene hayat veren A?k-? Muhammed'dir senin gerçe?in.
Ali ol; Fat?ma ol; Hasan ol; Hüseyin ol! Ehli Beytimin hallerine bürünmekle ba?lar ona uzanan o sonsuz yol... Dün ismi Ali'yse, bu gün olmu? A??k Hasan. Sureti, ismi b?rak. Seyreyle a????n?, onu an. Hz. Muhammed Efendimiz ve Ehli Beytinin hakikatini anlayabilseydik, bugün bu kavgalar, bu ayr?l?klar olur muydu acaba?! Kimimiz kendi zann?nca Peygamberi tan?d?m sand?. Kimimiz ?a??gözleriyle biri iki görüp Ali'yi and?. Bundan 800 sene evvel Hz. Mevlana bu gerçekleri görmü?tü. Kur 'an'?ve Hz. Peygamberimizi kendi zann?nca yorumlayanlar belki de bilmeyerek, insanlar?n aras?na ikilik sokmu?lard?. Hz. Mevlana Allah'a ula?abilme yolunun 'Bir 'likten geçti?ini hiç b?kmadan anlatm??t?. Bizlere bu bilgileri sunarken ?öyle hitap ediyordu: "Ben bir dükkan açt?m. Dükkan?m?n ad?n?sorarsan?z, ismi "Birlik Dükkan?"d?r!
Dükkan?mda, yani sizlere sundu?um bilgilerde "Bir "den ba?ka ne görürseniz puttur " diyordu. Birli?e uzanan yolda, Silivrikap?'daki gül bahçesinden Hz. Muhammed'in ve Ehli Beytimizin güzelliklerine yol alal?m simdi! Hz. Mevlana ??nsano?lu dü?ünceden ibarettir, geriye kalan et ve kemiktir," demiyor muydu? Acaba bizler et ve kemi?i; yani maddeyi hep ön planda m?tutmu?tuk? Bizlere sunulmu? en güzel hediye olan dü?ünebilmeyi unutmu? muyduk? Toplumlara yön veren din alimleri bizim yerimize mi dü?ünmü?tü? Sevgiden, a?ktan yoksun olanlar Kur 'an'?, Hz. Peygamber 'i ve Ehli Beyti yorumlam??lar m?yd?? Bu ayr?l?klar?n sebebi sevgiden yoksun, salt korku inanc?yla Allah'?anmak m?yd?? Hiç ele?tiri yapm??lar m?yd?kendilerine? Dü?ünebilmekse en güzel yan?m?z, gelin hep beraber sevgiyle dü?ünelim ?imdi. Günümüz dünyas?n?n içinde bulundu?u haller elbette daha önce de ya?anm??t?. Nuh tufan?n?ve nice kavimlerin toplu helak olu?lar?n? da gördü bu dünya. Hz.Nuh zaman?nda halk iyice sapk?nl?k ve karanl?ktayd?. Hz.Nuh ö?ütler veriyor, onlar?ayd?nl??a kavu?turmak istiyordu. Halk ise karanl???n içinden Nuh diye sesleniyor, ayd?nl?k Peygamberin yüzünü görmeye tahammül
edemiyordu. ?man edenlere zulmü reva görüyorlard?. Allah'?n merhameti inananlarla birlikteydi. Sonunda inan?p iman edenler bir gemiyle sonsuzlu?a yola ç?k?p kurtulmu?lard?. Zulüm ve karanl?k bitmi? miydi peki? Hak A??klar?ve Ehl-i iman sahipleri nas?l kurtulacaklard?? ?imdi "Sen olmasayd?n âlemleri yaratmazd?m," övgüsüne mazhar olan Hz. Muhammed Efendimizi dü?ünelim. Onun hakikati sonsuz bir okyanus, varl???iman edenleri yar?nlara götürecek bir gemi olmaz m?yd?? Hz.Nuh ve di?er peygamberler belirli bir kavmi kurtulu?a haz?rlam??lard?. "Ben bütün alemlere rahmet olarak geldim" diyen Hz. Muhammed Efendimiz ise insan toplumunun dünya durdukça varl???baki kalacak bir gemiye binmesini istiyordu. Böylesine bir gemide zerre kadar ikili?in olmas?na imkan yoktu. Allah bütün merhameti ve adaletiyle, kimse böylesine bir güzellikten mahrum kalmas?n diye herkese bir sandal, yani ak?l ve özgür dü?ünebilme yetene?i verdi. Gerçek iman sahipleri böyle bir geminin varl???n?görebildiler; yorulmadan, usanmadan kürek çektiler. Kendi sallar?yla bu okyanusta seyir etmenin mümkün olmad???n? gördüklerinde Allah'?n merhameti eri?ti. Kelime-i Tevhid'in s?rr?na ermi?lerdi. Ben ve sen kalmam??t? art?k. Bütün hakikatler gözlerinin önündeydi. Gemide kimler yoktu ki! Yüz yirmi dört bin peygamber, say?s?z veliler, evliyalar, hepsi o gemideydi. ?man sahibi olan anlad? ki, y?llarca hasretle binmeyi bekledi?i gemi hep gözünün önünde, yan?ba??ndaym??. Anlad? ki, ?Kendi ruhumdan üfledim," s?rr?na mazhar olmak buydu. Baz?s?benim sal?m batmaz deyip,
Tayfur Sanl?man
"Ben bütün a lemler e r a hmet ola r a k geldim."
Hazreti Muhammed
kendi akl?ve benli?ine güvenerek yol almaya çal??t?, en sonunda bat?p gitti. Bu manevi geminin giri?inde bir levha as?l?yd?: ?Ben bütün âlemlere rahmet olarak geldim, bütün alem benim evim ve bana yüz tutan her canl?benim Ehli Beytimdir. Bu geminin ismi A?k't?r. Cismi ilim ?ehrinin kap?s? Ali'dir. Ali'de seveniyle diridir. Her kim Ali'yi üzerse beni üzmü?tür. Sizlere en güzel hediyem ve
nasihatimdir: Her biriniz birer Ali, Fat?ma, Hasan ve Hüseyin olmad?kça benim hakikatime varamazs?n?z. Zamanla kaybolan dünyevi bir a?k?n varl???n?hepiniz ya?ad?n?z. Dillere destan a?k hikâyelerini dinlediniz. ?imdi hiç dü?ünmüyor musunuz ki bana habibim, yani sevgilim diyen Allah?? benden ay?rmaya kalk?p, hayale ko?up duruyorsunuz.
?simlere, ?ekillere tak?l?p kalmay?n. K?z?m Fat?ma?y?nas?l seviyorsam, o?lum Hasan ve Hüseyin?in üzerine nas?l titreyip rahmet gözya?lar?m?döküyorsam her birinizi öyle seviyorum. Beni 'Bir 'den ba?ka bir yerde bulamazs?n?z. 'Bir 'i de benden ba?ka bir yerde bulamazs?n?z." Ümidinizi kesmeyin. Gün gelir, Silivrikap?'da demir atan gemiye siz de binersiniz...
Sultan Veled Divan? Çi?dem Zehra
Onun a?k?yla pazarda akl?olmayan benim Ne al?r?m ne satar?m, dinar gam?m yoktur benim Bütünüyle dert ve ate?im, ne gece ne de gündüz karar?m var Zira yarin yan?nda uzakl???n gam?benim Öyle letafet denizinden iki duda??m sahil kurudur Böyle bir ab-?hayat kayna??ndan ate?ten ba?kas? de?ildir benim Böyle güzellik harman?nda ben arpan?n çerperinin pe?indeyim ?öyle gülen gül bahçesinde dikenden ba?kas? olmad?benim Fele?in kendisiyle döndü?ü o benzersiz ay taraf?na Hangi çareyle ula?ay?m? Zira ne yolum ne de az???m var benim Ne gönül ne de dini olan miskin a??k benim Dünya iyilik ve kötülü?ünden, yarin gam?ndan ba?ka bir ?eyim yok benim Ben tarikat rindiyim benden neden yol sorars?n? Benden neden i? istersin? ??im gücüm yok benim Benden neden h?rka istersin? Ben seccade ehli de?ilim Ne avamdan ne de havastan?m, kendimden dahi eserim yok benim Ey ba? veren saki, kadehimi doldur ve bana sun Çünkü bu meyhanede sakiden ba?ka dostum yok benim Meyhane benim için Allah'tan hem hane hem de r?z?kt?r Böyle bir hanede ?araptan ba?ka nafakam yoktur benim Veled,cihan?görünce cihandakilerde Allah'?gördü ve dedi: Burada onun yüzünden ba?kas?gözüme görünmez benim A?k?ndan malda, mülkte gözü olmayan benim Ne kar ne de zarar pe?indeyim, al??veri? derdinde olmayan benim
Alemim bütün saadetinden gamdan ba?kas?n? tatmad?m Alemin gül bahçesinden dikenden ba?kas?na olmayan benim Bugün a?k?nla, nimet ve r?zk?nla ho?um ?arab?nla sarho? ve mest oldu?umu kimseden gizlemeyen benim Bu cehenneme benzer a?ka neden cenneti anlat?rs?n? Onun dikeni aya??ma bat?nca ba??mda gül bahçesi fikri yoktur benim Ey a?k, sen benim için ?arap ve sarho?luksun Sen bana taç ve övünçsün, senden utanc?m yoktur benim Bu konu?malar?b?rak, o boy ve postan haber ver Çünkü onun ay yüzünden ba?kas?ndan nurum yoktur benim Yakut dudaklar?n?n ve ?eker a?z?n?n hakk?için Gönül ve canda bundan ba?ka esrar?m yoktur benim Çevgene benzer zülfü ve çene çukuruna benzer top hakk?için O güzellik ve boydan ba?kas?na ikrar?m yoktur benim? Bu medresede arzum ?araptan ve kadehten ula??r ?arap ve feryattan ba?ka içecek ve diyece?im yoktur benim Bana neden ilimden bahsediyorsun? Zira benim için iyi kötü birdir Bana niçin nükte söylüyorsun? Çünkü uyan?k bir gönlüm yoktur benim Rintlerin önderi benim, meydanda ?arap içerim Bu ebedi sakiden ba?ka cihanda yarim yoktur benim Ey Veled, sözü terk et, bu ?arapla ho? et Bunu aç?kça herkese söyle, bundan ba?ka i?im yoktur benim Sayfa462/463/464
A?k?n Sema'?nda Gizlenen Edebiyat Nur Y?ld?z
?ermin Ciddi
M
evlevîlik ve edebiyat konulu yaz?dizimizin ikincisinde, bu yolun olmazsa olmaz?sema üzerine dü?ünelim; semada â???a aç?lan kap?lar?n ve bu menzilde görünen edebiyat?n, zihinlerimizde ve gönüllerimizde olu?an ulvi yolculuklar?n en üstünü oldu?una ve Hak huzuruna ç?karan en kutsal eylem olarak kendini nas?l gösterdi?ine beraberce tan?k olal?m istedim. Daha önce bahsetmi?tik; Zahiri (d??) ve Bat?ni (iç) edebiyat?n varl???ndan. Üzerinde tahliller de yapm??t?k. Hakk â????n?n Yüce Mevlâna nezdinde zihinlerimize yerle?tirilen en estetik, en kendinden koparan ve a?k'?n yol verdi?i içsel dolan?m ile Hakk'a en h?zl?biçimde yakla?t?ran semâ?için de zahiri ve bat?ni kap?lar?n oldu?unu söylemeliyiz. Kâinatta var olan her ?eyin muhteviyat?nda bulunan bu içli ve d??l?yap?, bize varl?klar?n gerçeklik düzeylerini, Tanr?'n?n resmetti?i hallerini hiç durmayan bir seyirle sürekli sunmaktad?rlar. Semâ, Farsça bir kelime olup, i?itmek anlam?na gelmektedir. Semazen taraf?ndan, a?k?n?da yan?na alarak, d?? dünyaya bir süreli?ine kendini kapat?p, içinde var olan gerçek varl???n sesine kulak vererek Sevgilisiyle bulu?abilmesi umuduyla semâ'a girilir. Lahûtiyet âlemi olan bu iç dünyada kendini gizleyen can güne?inin yüzü ???l ???l parlad?kça, zerreler gibi dönmeye ba?lar; t?pk? âlemde dönen her sonradan olma varl?k gibi. ? ??k bu s?rada Yokluk Kâbe'sini tavaf eder durur. ? ??klar?n k?blesi Hz. Mevlâna'm?z buyurur der ki: ''A özden, içten haberi olmayan, deriye aldanan, onunla böbürlenen; akl?n?ba??na
al, can?n?n içinde bir dost var. Duygu, bedenin özü, sendeki duygunun özüyse can... Fakat bedenden duygudan, candan geçtin mi, her ?ey odur art?k!'' Bizlere yüzy?llar öncesinden haber verdi?i ve mu?tulad???''O Her?ey''le kar??la?abilmek için atar çarklar?n?semazen i?te. Ve ekler sonra : ''A?kta ad?m-ad?m yol al?n?r amma ad?m dedi?in de önüne ön bulunmayan yerden at?lan ad?md?r. Yokluk evinde birçok varlar-varl?klar görürsün; fakat gözlerini ov da bak; ça?? yoktur-yokluktur bunlar?n.'' Tasavvufun en temel hedefi olan yoklu?a sema ile ula??labilece?ini dillendirir Hz. Pir 'imiz bu rubâisinde. ?üphesiz bir semazene d??ar?dan bak?ld???nda, gözlerini kapatm?? ve kendinden geçmi? hu?u içinde dönen bir insan görüntüsü ile kar??la??r?z fakat onun iç âleminde ?ahit olduklar?n?, vard??? istasyonlarda gördüklerini ve en önemlisi Rabbinin sesini duydu?unda deneyimledi?i gerçekli?i göremeyiz. Edebiyat, i?te bu noktada biz di?er insanlara yard?m elini uzat?r hemen. Semâ eyleyen Hakk â????n?n içindeki 'Güzellik-Al?m Padi?ah?' konu?tu?u vakit, gönülden dile uzanan en kutsal kelimelerin topland??? estetik meydand?r edebiyat. Bize semâ?n iç yap?s?nda (bat?n?nda) neler bar?nd?rd???na dair en güzel kan?t?sunar. Sonuç olarak iç dünyay?d?? dünyaya ta??yan edebiyat, içeride gizlenen hazinenin incilerini dünya insan?n gözleri önüne serer ve tam bu a?amada Hz. Pir : '' ...Hani kula??ma gizlice bir söz söylemi?tin ya, bir daha söyle; çünkü kula??m, pek a??r i?itiyor '' deyiverir doymaz bir â??k edas?yla. Hakk sesini i?iten â????n nefsinden
uzakla?arak vard???menzilde, Tanr?'n?n kendisinden dile getirdi?i en güzel sözlerin güne? gibi parlad???vatand?r edebiyat. Dostun varl???â???a yüz göstermi?, özüne do?ru yürümü?, nak??a?k olan kadehten Tanr??arab?n?içmi?, Güzellik Padi?ah?'n?n çevresinde y?ld?zlar gibi dönüp durmaya ba?lam?? ve ?benden bana kalan bir ad ancak; ondan ötesi hep O? demi?tir, sema?ile gelen edebiyat?nda A?k Peygamberi Mevlâna.
"A?kta a d?m-a d?m yol a l?n?r a mma a d?m dedi?in de önüne ön bulunmaya n yer den at?la n a d?md?r ." Hazreti Mevlana
Bu, kâinat?n en debdebeli, en cezbeli, en sahih bulu?mas?için; ''Kavu?madaysan, ba?l?-bahçeli cennet budur!'' diye seslenerek, sema cennetinin kokusunu hayatlar?m?za edebiyat?yla ula?t?rm??t?r. Tanr?ile s?rda? olma hali olan semâ'da; ''Buraya kâfirlik, iman nas?l s??abilir? Varl???m neliksiz-niteliksiz bir hale gelmi?tir; çünkü tümden o olmu?-gitmi?tir. ?çinde bir solukda??n var ya, hani soluk vermede sana; hareme eri?me umudunu veriyor sana. Son solu?una dek onun solu?una
ver kendini, kereminden, lütfundan veriyor bu solu?u sana!'' diye seslenen kutsi bir edebiyatla kar??lar bizi Mevlânam?z. O'nun tefekkür dünyas?nda olu?an gerçek semâ'?nda varl?k bulmu? olan ve günümüzde bütün insanl??? kendine e?siz bir cezbeyle çekmeyi ba?arabilen muazzam a?k dolu deha edebiyat?n?yudumlarken, zaman?m?z?n Mevlânas?Hüdâvendigar?m?z Üsküplü Ulu Hasan Dedem hayalime dü?üyor: Kafda??'n?n zirvesinde semâ eyleyen bir Anka ku?u olarak geliyor gözlerimin önüne. A?k dolu kanatlar?na as?l?duran tennuresini çevirerek niyaza davet ediyor adeta. Havada dönen a?k kokusu gittikçe kesifle?irken yan?k bir etki b?rak?yor çevrede. Mübarek çehresi aynaya dönü?üyor k?vrak bir manevra e?li?inde. Üflüyor ona tennuresinin yaratt??? dalgalar?n zarafetiyle. Görüntü daha da netle?iyor bana gülümsedi?inde. Aynada beliren dost yüzü ile buyuruyor: Sem â; " Belî (evet ) sesin i i?it m ek , k en din i u n u t u p Allah'a k avu ?m ak t ?r , Dost u n h âlin i gör ü p bilm ek ve lâh u t per deler in den Allah'?n s?r lar ?n ?i?it m ek t ir , Var l?k t an h aber siz olm ak ve m u t lak f ân ilik için de bek â zevk in i t at m ak t ?r , Nef isle sava?m ak , yar ?bo?azlan m ?? t avu k gibi t opr ak t a k an l?bir h alde ç?r p?n m ak t ?r .?? Bulutu ça??r?yor sonra, rahmet deryas?ndan bir damla ak?tarak dudaklar?ma. Ney ise, bu damlan?n e?li?inde yürek perdemi titreten bir ses ç?kar?yor. Kendimden öylesine uzakla??yorum, Hay ve Kayyum huzuruna kavu?mu? olarak. Sonsuz deryas?n?n nurundan kama?an kalp gözüm can g?das?n?al?p Mescid-i Haram?a do?ru ilerlerken, Allahu Ekber diyen Kudüm de sema'a ça??r?yor beni zaten. Rüku ve secdem kendimden geçi?imin öteki ad?oluyor. Mutlak Can ise ebedi güne? gibi ruhumda par?ld?yor.
Kaynak: Rubailer, Hazreti Mevlana, A. Gölp?narl? Not. Bu yaz?m?, aram?zdan ayr?lm?? bulunan sevgili Mevlevi karde?imiz, Dedemin Kadriye?si Carol Douglas'?n aziz hat?ras?na ithaf ediyorum. Ruhu ?ad olsun.
?rade ve Sorumluluk Cemre Genรง
B
irli?e ula?mak kendimize, dünyaya ve ya?am?m?za hangi aç?dan bakt???m?zla ilgili. Olumlu her dü?ünce varl???m?zda güzel haller do?urur. Olumsuz dü?ünceler ise benli?imizi duygusal bir çöküntü içerisine çeker, bizi parçalara böler. Bu parçalar özümüzdeki çökü?ten do?du?u için varl???m?zda yeni bir çöküntü parças?meydana getirir. Bu yüzden; nas?l bir hal içerisinde olaca??m?za, olaylara kar??nas?l bir karar alan?olu?turmam?z gerekti?ine dair seçimleri ancak irade gücümüz ile yapar?z. Hasan Ç?kar Dedemiz ?Birli?e Ula?mak? adl? yaz?dizisinde Allah ile aram?zdaki perdeleri kald?rman?n yolunu iman, a?k, azim ve iradeye ba?l?yor: ?? .Perdeleri kald?rman?n en kolay ve en do?ru yolu tam bir iman ve büyük bir a?k, azim ve iradeyle pi?manl?k duyup, hakikate tüm gücünle uymakt?r ve nefsini tamamiyle yenmektir. Tam iman beraberinde sevgiyi, sabr?, affetmeyi, merhameti, do?rulu?u, alçak gönüllülü?ü, fedakarl???, onurlu olmay?, dengeyi, safl???, cesareti, nefse hakimiyeti ve bilgiyi getirir. Bilgi de bunlar?irade gücü ve azimle yerle?tirmeni ve yerine oturtup Allah?a ula?man?, tam ar?nman?sa?layacak. ??te o zaman hiç yenilmez ve yanl?? yapmazs?n; her türlü günah ve sevap, iyi ve
kötü ikili?inden kurtulup, saf temiz bir insan olursun.? Dünyam?zda ya?anan olaylar, insanlar?tedirgin edici boyutta. Terörün, sava??n, üçka??tç?l???n, ç?karc?l???n bula?mad???hiçbir ülke yok nerdeyse. ?nsanlar kayg? içindeler, büyük bir kas?rgan?n içinde oradan oraya savruluyorlar. Kay?plar?o kadar büyük ki, ac? s?radanla?m?? art?k. Tek bir ümit yok gibi. Ruhlar?, çaresizlik ve korku dolu. Allahtan ba?ka tutunacak ve s???nacak hiçbir ?eyleri yok. Fakat O da kimseyi i?itemeyecek kadar yukarda, ula??lamayacak kadar kutsal, kalplere s??d?r?lamayacak kadar ulu. Çünkü din temsilcileri taraf?ndan Allah, insanlardan uzakla?t?r?lm?? durumda. Bu yüzden insanlar kendilerini Allah?a yak?n hissedemiyorlar. Hasan Ç?kar Dedemizin bir sohbetinden, ?slam ve insan?n kimli?i üzerine küçük bir al?nt?: ?Gördü?ün bu alemin hepsi Allah??n ailesidir; Hz. Muhammed?in ailesidir. Onlar?n bir tanesini incittin mi, Allah??incitmi? olursun; Hz. Muhammed?i incitmi? olursun. Yüzyirmidörtbin peygamberin de ?efaatçisi Hz. Muhammed?dir. Bütün Peygamberler ?slamd?r. Bendeniz ?sveç?te Stockholm radyosunda, ?sveç halk?na konu?ma yap?yordum. Sordular: ?Hasan Dede, biz ?slam?? terör olarak görüyoruz, sen ne dersin, senin gözünde ?slam nedir??
Dedim ki: ??slam ba?tan a?a?? bar??t?r; bütün insanl?k alemini birlemektir; insanlar?birbirine karde? etmektir. Yüzyirmidörtbin peygamber, hepsi ?slamd?r. ?sa Ruhullah, ?slam?d?r; Musa Kelimullah, ?slamd?r. ?slam?n kemalat?, olgunlu?u Muhammed?de tecelli etti? Bizim dinimiz, sevgi üzerine kurulmu?tur, a?k üzerine kurulmu?tur, ayr?mc?l?k yapmayarak bütün kainat? yaratandan ötürü ho? görmemiz üzerine kurulmu?tur. Bak?n üstad?m?z Mevlana ne buyurur; ??nsan, yeryüzünde en mukaddes varl?kt?r, kainattaki varl?klarda ne görüyorsan?z hiçbirisi kimliklerini insan d???nda dile getirememi?tir. Güne? bütün dünyaya ziyas?n? sunar ama bir nebze Yarat?c?dan konu?amaz. Bir gün Mevlana?ya Allah??soruyorlar? Dönüp diyor ki: ?Allah kainat?yaratm??t?r, en son insan?yaratm??t?r, insanda da kendini s?rlam??t?r. ?nsan?n gözüyle bütün yarat?klar?seyretmi?tir, insan?n diliyle bütün yarat?klar? isimlendirmi?tir, kendi ismini de insandan alm??t?r. Bu yüzden Allah, insan?kendisine temsilci olarak yaratm??t?r; Halife olarak yaratm??t?r. Ben, orada konu?um, orayla dile geliyorum, orayla kimli?imi topluma tan?t?yorum demi?tir. ?imdi bugünkü ?slam böyle bir hale girmi? olsayd? karde? karde?e dü?man olmazlard?. Çal??ma yönünden ?sevilerden, Musevilerden daha üstün bir çal??maya koyulurdular. Neden? Çünkü peygamberlerin en ak?lc?s?Hz. Muhammed; en devrimcisi Hz. Muhammed; en yenilikçisi Hz. Muhammed? Ne diyor: ??ki günü bir olan benden de?ildir.? Bir ismi daha var; Muhammed Cabbar, yani Muhammed çal??kan. O hiç durmam??t?r. Gecesini gündüz
"?sla m, ba ?ta n a ?a ??ba r ??t?r , bütün insa nl?k a lemini bir lemektedir , insa nla r ? bir bir ine ka r de? etmektedir ." Hasan Dede
yapm??t?r, hep çal??m??t?r. ?imdi bizler, Hz. Muhammed?in sözlerini kendimize ruh edinsek, bilgi edinsek neler yapard?k.? Bir önceki say?m?zda say?n Salih Ökten?in yaz?s?nda da ifade etti?i gibi ?Modern insan?n kendi derinli?ine yönelmesi ve kendisi ile ili?ki kurmas?ne kadar zordur. Çünkü hayat çok h?zl?akmaktad?r. Dikkatler bu çokluk aleminde nesneler üzerine o kadar çok da??lm??t?r ki insan?n bir noktaya odaklanmas?adeta imkans?zd?r.? Günlük ya?ant?m?z içinde bize kolayl?klar sunan günümüz teknolojisinin olumsuz etkileri ile ilgili Amerikal?gazeteci Sidney J.Harris?in yorumu da okunmaya de?er; ?Ben im t elevizyon a k ar ??olm am sadece pr ogr am lar ?n dü ?ü k k alit ede olu ?u n dan de?il, ek r an da göst er ilen ler in izleyen ler in bü yü k ço?u n lu ?u ü zer in de ön em li et k iler b?r ak m as?n dan d?r . Bu , ak l?n k or k u n ç bir ?ek ilde k ölele?m esidir ve Ar ist o?n u n bizi u zu n y?llar ön ce u yar d???gibi k öleli?in en k öt ü yan ?, son u n da k öleler in de on dan h o?lan m aya ba?lam as?d?r .? ?nsan kendini neden olaylar?n ak???ndan kurtaramaz? Neden ac?çekmeyi tercih eder? Neden eksikli?i görür de kendindeki güzelli?i görmeyi istemez? Neden sürekli yak?n?r ve umut etmeyi terk eder? Neden mücadele etmek yerine yaln?zl?klar?içinde bo?ulmay? ister? Hayat, hiçbir insan için bu olmamal?, bu kadar umutsuzlu?u içinde bar?nd?rmamal?. ?nsan, ya?ad??? ça? itibariyle ne kadar çok olumsuzlu?a maruz kal?rsa kals?n onu var eden ?eyi bulmal?ve eksik parçay? yerine oturtmal?. Bu yüzden hayat, bir ke?iftir. Yeniden yeniye kelimelerimize, ya?am?m?za anlamlar katmakt?r. ??te ya?am?ile bizlere ilham veren, içindeki dengeyi ke?fetmi? insanlardan biri; Prag do?umlu piyanist Alice Herz-Sommer. ?kinci Dünya Sava???nda Theresienstadt Toplama Kamp??nda Nazi i?gali alt?nda iki y?l ya?am?? ve Sovyet Birliklerinin 1945 May?s?nda kampa düzenledi?i operasyonda o?luyla birlikte özgürlü?üne kavu?mu?tur. Alice Herz-Sommer ile yap?lan röportajlarda Nazilerden nefret etmedi?ini, en büyük s?k?nt?lar kar??s?nda dahi hayata pozitif bakmay? tercih etti?ini, nefretin sadece nefreti getirdi?ini ve kendisinin asla nefret etmedi?ini ifade etmi?tir. Dünyan?n sevgilisi Hz. Mevlana?m?z içinde z?tl??? bar?nd?ran insan için Mesnevi?sinde ?öyle buyuruyor (Mesnevi 6/54-64): ?Kendindeki ?u müthi? sava?a bak. Ba?kalar?n?n sava??ile ne me?gul olup durursun? Me?er ki Tanr?, seni bu sava?tan çeke de sulh âleminde bir tek renge boyanas?n. O âlem ancak
"Kendindeki ?u müthi? sava ?a ba k. Ba ?ka la r ?n?n sava ??ile ne me?gul olup dur ur sun?"
Hazreti Mevlana
bâkidir, mamurdur, ba?ka türlü olmas?na imkân yok. Çünkü terkibi, z?t olan ?eylerden de?il. Bu yok olma, bitme, z?dd?n z?dd?n?yok etmesinden ileri gelir. Z?t olmad?m?ebedilikten ba?ka bir ?ey olamaz. O e?siz, örneksiz Tanr?, cennetten z?dd?giderdi. Orada güne? de yoktur, z?dd?olan zemheri de. Renklerin as?llar?, renksizliktir... Sava?lar?n asl?, bar??lard?r. Bu gamlarla dolu olan buca??n asl?, o âlemdir. Her ayr?l???n asl?, bulu?mad?r. Hocam, neden biz bu ayk?r?l?klar içindeyiz? Neden birlik bu say?lar?do?uruyor? Çünkü biz fer ?iz, bu birbirine z?t olan dört as?l, feride kendi huyunu i?liyor. Halbuki can cevheri, ayr?l?klar?n ötesinden. Onun huyu bu de?il, onun huyu, ulu Tanr??n?n huyu. Sava?lara da bak. O sava?lar, bar??lar?n as?llar?. Tanr?u?runda sava?an Peygamber gibi hani.? Hasan Ç?kar Dedemizin belirtti?i gibi; ??man bize affetmeyi, merhameti, do?rulu?u, alçak gönüllülü?ü, fedakarl???, onurlu olmay?, dengeyi, safl???, cesareti, nefse hakimiyeti ve bilgiyi getiriyor. Bilgi de irade gücü ve azimle her türlü ikilikten kurtulup, saf ve temiz bir hale gelmemizi mümkün k?l?yor.? Hangi yöne bakmak istersek biz o oluruz, daha ba?ka bir ?ey de?il. Seçimlerimizi yaparken kendimize ve tüm insanlara kar??sorumluyuzdur. ?yiyi seçersek hem kendimiz için iyidir, hem toplum için; kötüyü seçersek hem kendimiz için kötüdür, hem toplum için. Bu yüzden sorumluyu çok uzaklarda aramayal?m.
HA SA N DEDE
&
EVRENSEL M EVLEV? B?LGEL?? ? Mevlevi Hasan Dede'nin t asavvuf sohbet lerini Yout ube kanal?m?zda izleyebilirsiniz... ht t ps:/ / w w w.yout ube.com/ channel/ UCi4m8Tgt E7Q9jFUv3hNPN9A
Tanr?Yolunun Sonu Var m?? Esin Kaya
Ãœlker Eke
H
z. Mevlana kainat?n en yüce bilgesidir; insan?n varolu? s?rr?n?n anahtar?n?n sahibidir; bütün teferruatlar?kald?rand?r. Hz. Mevlana özümüze ula?t?rand?r; sana seni söyleyen ve kimli?ini verendir; din, dil, ?rk ay?rmadan bütün insanlar?Tanr??ya davet edendir. Bu yüzdendir ki, bütün dünya Hz. Mevlana?ya ko?maktad?r. O?nun ad?n?n an?ld??? her yerde hangi dinden olursa olsun, insanlar sayg?ile kulak vermektedirler. Dünyam?zda çe?itli din, dil ve ?rklardaki insanlar?n Hz. Mevlana?ya kulak vererek, ona ko?malar?asl?nda Hz. Muhammed?e ko?malar?d?r. Çünkü Hz. Mevlanam?z Hz. Muhammed Efendimizin tamamen bendesi olmu?tur. Bizler de Ona kulak verelim; Onun gösterdi?i yolda yürüyelim; ?Beni kabirde de?il, Ariflerin gönlünde aray?n? buyurdu?u gibi Onu temsilcisi Hasan Dede?de bulal?m. Hz.Mevlana?n?n tamamen bendesi olan Hasan Dede?de kendimizi tan?yal?m ve bilelim, bilinçsiz ve bilgisiz bir ya?am sürmeyelim. Peygamberler ve veliler alemine bir ad?m atal?m. O alem bizlerden uzak de?il, bizler de onlar?n bir parças?oldu?umuz için bir damla gibi denize yönelelim ve kendimizi manevi deryaya atal?m. Geçen yaz?m?zda oldu?u gibi yine Hz. Mevlana?n?n eserlerinden derlemelerle hakikat yolunu, gerçeklik alemini anlamaya çal??al?m. Tanr?yolunun bir sonu var m?? Yaz?m?z?n sonunda bu sorunun cevab?n?bizlere Hz. Mevlana?n?n Hz. ?ems?ten önceki mür?idi Seyyid Burhaneddin Hz.leri verecek. ?imdi dilerseniz birlikte uçsuz bucaks?z manevi umman?n billur k?y?lar?nda bir
gezintiye ç?kal?m;
olmad?kça mürit olamaz.?
Peygamber ve veliler alemine yönelen insanlarla ilgili Hz. Mevlana?n?n dilinden, Ariflerin Menk?beleri?nde ?unlar nakledilir: ?Peygamber ve veliler alemine yönelen insanlar Peygamberlerin cüzülerindendir. Yani Peygamberlerin bir parças?d?rlar. Onlar bu sebepten ötürü peygamberlere yönelmi?lerdir. Nitekim Peygamber:
?Ak?ll?ve insano?lu olan odur ki, hep kendi mektubunu okumas?n; arada dostun mektubunu da okusun? diyen Hz. ?ems ?Emir terk olunamaz? buyurur. ?Hz. ?ems ve onun gibi velilerin emirlerini dinlemekle maneviyat kap?lar? aç?l?r.?
Ey Tanr?m! Kavmime yani cüzülerime do?ru yolu göster, buyurmu?tur.? Hz. ?ems?te Makalat?ta ?öyle buyurur: ?Sen daima, acaba ben kimim? diye dü?ün. Hangi cevherdenim, niçin geldim, nereye gidiyorum? Asl?m neredendir, ?u an neredeyim, yüzümü nereye çevireyim? Zikreden, Allah??anan kimse bu halin d???nda de?ildir. Fakat Hz. ?ems ?u hakikate dikkatimizi çeker; Hakk haz?rdaysa yani mevcutsa onu hala anmak yabanc?l?kt?r. Yok e?er Hakk sende mevcut de?ilse, mevcut olmayan bir ?eyi anmakla g?ybet etmi? olursun. Yani bu arkas?ndan konu?mak anlam?na gelir. G?ybet ise en büyük bir günaht?r.? ?man, zevk ve ?evkten ibarettir diyen Hz. Mevlana gibi, Hz. ?ems?te Makalat?ta kullu?un yüksek bir zevki oldu?unu buyurur: ?Kullu?un yüksek zevkini Hz. Muhammed tadard?.? Sözü mür?ide getiren Hz. ?ems der ki: ?Kimde bir ???k ve ayd?nl?k görürsen onun göz nuru Muhammed olur. Onun gözü de Muhammed?in gözü olur. O ki?i sab?r ile daha ba?ka niteliklerle süslenmi? olur.? Yine Makalat?ta ?eyh ve mürit ?öyle aç?klan?r: ??eyh nedir? Müridin varl???nedir? Ancak yokluk de?il mi? Zaten mürit yok
Hüsn-ü A?k isimli eserinde ?Kalp Ülkesi?nin tasvirini yapan Galip Dede a??k ve sevgilinin bir oldu?unu dile getirir. ?Kalp Ülkesi? ad?alt?nda bahsetti?i manevi makama ula?anlar?n halleri ?öyledir: ?Burada ne gulyabani var, ne vehimler, ne kötü haber veren kapkara dev. Ne büyü ate?i var, ne k??; ne helak olma korkusu var, ne bela.? Galip Dede ?Kalp Ülkesi?nden e?i olmayan bir bahçe olarak söz eder. A??k ve sevgilinin bir oldu?u o hal, birlik alemidir. Peki bu birlik alemine ula?mak için a??k niçin onca s?k?nt?çekmi?tir? Galip Dede, s?rlar?n?Mesnevi?den ald?m dedi?i hikayesinde yüceliklere kavu?mak için çekilen s?k?nt?lar?n sebebini ?öyle özetler: ?Bu zahmetlerin meydana gelmesine e?ri, ters bir bak?? sebep oldu.? Do?ru bak???da ?öyle aç?klar ve sözü yine birli?e getirir: ?E?rilikten ar?nm?? bak?? ?udur: Sen o?sun, o sen?sin. Hakikatte a??k ve ma?uk zaten birdir. Mesnevi?de birlik hali ile ilgili ?öyle bir misal verilir: ?Birisi, bir dostun kap?s?n?çald?. Dostu, kap?y?çalan kim? deyince, benim diye cevap verdi. Dostu bunun üzerine kap?y? açmad?ve git, ?imdi zaman?de?il, dedi. Çünkü benim diyen ki?i ham bir ki?iydi. O ki?i ayr?l?k ate?i ile yan?p pi?erek geri döndü ve tekrar dostunun evinin kap?s?n?çald?. A?z?ndan edepten d??ar?bir söz ç?kmas?n diye yüzlerce korku içindeydi. Sevgilisi kim o? dedi?i
zaman kap?y?çalan ki?i bu sefer ; Ey gönlümü alan sevgili; sensin, diye cevap verdi. Bunun üzerine Sevgili, madem ki sen bensin, ey ben, gel içeri gir! Ev dar, iki ki?i s??m?yor diyerek kap?y?açt?.? Bu misalle bizlere ikilikten geçip birli?e kavu?ma yollar?n? aç?klayan Hz Mevlana ?öyle buyurur: ???neye geçirilecek iplik iki ayr?iplik olursa geçmez. Madem ki birsin, gel, bu i?neden geç!? Tanr??n?n hakikati konusunda yine Mesnevi?de gönüllerini cilalayarak renkten, kokudan kurtulmu? olan sofilerden bahseden Hz. Mevlana der ki: ?Gönül aynas?gayb?n hudutsuz suretini gösterdi?i için, burada ak?l ya susar veya ?a??r?p kal?r. Gönül mü Tanr??d?r, Tanr?m?gönül?? Gönlü cilalamaktan maksad?n; isteklerden, h?rstan, hasislikten ve kinlerden ar?nmak anlam?na geldi?ini söyleyen Hz. Mevlana, bu ki?ilerin her nefeste zahmetsizce bir güzellik gördüklerini dile getirir. Fihi Mafih?te ?eyh Muhammed Serrezi?den bir misal verilir: ?eyh, bir gün müritleri aras?nda oturmu?tu. Müritlerden birinin can?kebap istedi. ?eyh ?Buna Kebap laz?m, getiriniz? diye i?aret etti. Ona: ??eyh, onun kebaba ihtiyac?oldu?unu nerden bildiniz?? dediler. O: ?Otuz seneden beri benim için gerekli olan hiç bir ?ey kalmam??t?r. Kendimi bana gereken ?eylerin hepsinden temizledim, hepsinden münezzehim. Ayna gibi tertemiz ve parlak oldum. ?imdi ise akl?ma kebap geldi, can?m istedi ve bu benim için lüzumlu bir ?ey halini al?nca, bunun falan müride ait oldu?unu bildim. Çünkü aynan?n kendisi saf ve ?ekilsizdir. Orada bir ?ekil belirirse bu, ba?kas?n?n ?eklidir.? Fihi Mafih?te; ??nsan vücudunun gemisinin yelkeni imand?r ? diyen Hz. Mevlana ?Suyun gönül havuzuna ula?mas?, akmas?için çok çal??mas?, dereler a?mas?laz?md?r ? buyurur. ?çimizde bir nur meydana getirmek için çal???p çaba göstermemizi ister. Çünkü içinde böyle bir nur olan kimsenin gönlünde her türlü dünyaya ait makam, mevki ve dünya halleri bir y?ld?r?m gibi parlay?p geçer. O zaman bu ki?iler Tanr??n?n olur ve Tanr??ya yönelirler.? Ariflerin Menk?beleri?nde Seyyid Burhaneddin Hz. lerine sorulan bir soru ?öyle nakledilir: ?Bir gün bir cemaat Seyyid?e Tanr?yolunun sonu var m?? diye sordu. O da; Yolun sonu var ama menzilin sonu yoktur, diye buyurdu. Çünkü bu yolda yolculuk iki türlüdür; Biri Tanr??ya do?ru yolculuk, biri de Tanr??da yolculuktur. Tanr??ya do?ru olan yolculu?un sonu vard?r. Çünkü bu yolculuk varl?ktan ve alçak dünyadan geçmektir, kendi kendinden kurtulmakt?r. Bütün bunlar?n sonu ve hududu vard?r. Fakat Tanr??ya ula?t?ktan sonraki yolculuk Tanr??n?n ilim ve marifeti içinde olur ve onun da sonu yoktur.?
Hz. ?ems'in Dilinden M evlana'm?z Cansu Z. Kaplanta?
Y
üceli?i ile cihana nam salm?? bilginler bilgini Mevlana?m?z?bir de Tanr??n?n nurunu gördü?ü Hz. ?ems?in, sevgilisinin dilinden dinleyelim: ?Dünyan?n hiçbir yerinde Mevlana?n?n e?i ve benzeri yoktur. Bütün fenlerde, temel bilgilerde, din bilgisinde, gramer, sentaks, mant?k ilimlerinde en büyük uzmanlarla kuvvetle konu?ur, tart???r. Onlardan daha üstün, daha zevkli, daha latiftir. Gerekirse, gönlü isterse, üzüntüsü engel de?ilse ve konunun tats?zl??? sebep olmazsa hepsinden daha yetkili konu?ur. Ben ak?l yönünden bilinmesi gerekli bu bahislerde yüz y?l u?ra?sam ondaki ilim ve hünerin onda birini elde edemem. Halbuki o kendisini bilmezlerden san?r ve öyle zanneder. Benim önümde, beni dinlerken, nas?l anlatay?m, ay?pt?r söylemesi, babas?n?n önüne oturmu? iki ya??nda bir çocuk yahut Müslümanl??a dair hiçbir ?ey i?itmemi? bir Müslüman gibi öylesine utangaç bir hal al?r.? (?ems-i Tebrizî, Konu?malar, M.77) Mevlânâ ile bulu?tuktan sonra ?ems-i Tebrizî Hazretlerinin huzursuzluklar?, aray??lar?yerini mutlak bir huzura b?rakm??t?. Kimselerin anlayamad???manay? Mevlânâ anlam??t?. Sultan Veled anlat?yor: ?Bir gün ?ems-i Tebrizî babama ?öyle diyordu. Benim Tebriz?de Ebu Bekir ad?nda bir ?eyhim vard?. Sepet örer, onunla geçinirdi. Bütün velâyetleri ondan ald?m. Fakat bende öyle bir ?ey vard?ki ?eyhim görmemi?ti onu. Kimse görmemi?ti ya. ??te o ?eyi ?imdi Hüdavendigar ??m Mevlânâ gördü. (Ariflerin Menk?beleri c.2, s.123) ?ems Hazretlerinin ?u sözleri de Mevlana?y?ne kadar sevdi?ini, de?erini ne kadar çok
bildi?ini göstermektedir: O gerçek bir Peygamber vârisidir. Kim peygamberleri görmek isterse Mevlânâ?ya baks?n. Peygamberlerin hal ve hareketleri ondad?r. E?er ?Âlimler peygamberlerin varisleridir ? sözünün anlam?n?bilmek istiyorsan, git Mevlânâ?y?gör!? demi?tir. (Ariflerin Menk?beleri c.1, s.308) Hz. ?ems rüyas?nda dahi Pirimiz Mevlana?y?görür, uyan?nca yine ondan bahsederdi. ?Rüyamda Mevlana ile birlikte ?u Kuran ayetini okuyorduk: Her ?ey yok olacakt?r, ancak O?nun vechi müstesna? Varl?klar?m?zdan geriye kalacak ?ey sadece dostun yüzüdür,? diyerek sözünü tamamlard?. (Makalat, s.279)
"M evla na 'da n ba ?ka kimse ile konu?mayay?m, ya ln?zca onunla sohbet edeyim." Hazreti ?ems
Mevlana?n?n sohbetlerinden fazlas?yla zevk alan Tebrizli ?ems ba?kalar?yla muhabbete girmek istemezdi: ?Mevlana?dan ba?ka kimse ile konu?mayay?m, yaln?zca onunla sohbet edeyim.? (Makalat, s.233) En s?k?nt?l?anlar?nda dahi sevgilisinin yan?nda olmay? seçece?ini bildirmi?ti tek eseri olan Makalat??nda: ?Bana o kadar a?r?lar musallat oldu ki, iki seneden beri o yol yorgunlu?u benden gitmedi. Yolculuk ettim, yine geldim ve tekrar a?r?lar çektim. Bu Konya?y?alt?nla doldursalard?o zahmetlere kar??l?k gelmezdi. Ancak senin sevgin üstün geldi.? (Makalat, s.246) Kendisine nazaran Mevlana?n?n durumlar?hep daha iyi ifade etti?ini de bildirmi?tir: ?Yüce Allah??n üzerine yemin ederim ki o benim sözlerimi ba?kalar?na aktaraca??zaman çok daha iyi aktar?r, daha güzel nüktelerle süsler.? (Makalat, s.308) ?ems Hazretleri Yüce Pirimizden gördü?ü iyilikleri hep hat?rlam?? ve
bundan bahsetmeyi unutmam??t?r: ?Birini gerçekten sevdi?ini iddia edenden delil istenir. O delil ba???ta bulunmakt?r. Mevlana beni sevdi?ini iddia etmi?, geldi?im zaman bana ihsanlarda bulunup beni korumu?tur. Bunlar?Allah??n bir lütfu sayar?m.? (Makalat, s.262)
A?k M eclisi Sibel Safiye Avc?
Gülçin Anmaç
?
eyhim Mevlana?ya tekrar niyaz ederek yerime oturmak üzere destur istedim. Mübarek ba??n?yana do?ru hafifçe e?erek bana eliyle, ?Otur ?i?areti yapt?. Hemen kar??s?na geçerek diz oturdum ve elime kalemimi, ka??d?m?ald?m. Bu kutlu mecliste bulunmaktan dolay?Rabbime ?ükürler ettim. ?eyhim Mevlana, her zamanki gibi gönlümü okumu? olacak ki, ?Ne kutlu ki?idir o ki, meclisimize yüz tutmu?tur ? diye söze ba?lad?ve Efendisi ?ems?e dönerek, büyük bir a?kla yüzüne bakt?. Efendi ?ems, ?Çok do?ru söylüyorsun ya Mevlana... o kutluluk bize aittir!? diye buyurduktan sonra, ?herkes bizde kutluluk arar, halbuki biz de ayn??eyi aramaktay?z. Onlar?n bize bakmalar?n?istiyoruz ki, günün günlü?ü, saatin saatli?i, cans?z varl?klar?n cans?zl?klar?kalmas?n, hep bir olsun.? ?Benim velilerim, dostlar?m, kubbelerim alt?ndad?r. Onlar? benden ba?kas?bilmez.? Efendi ?ems, mütevazi bir ma?rurlukla sözlerine devam ederken, bir yandan da Sultan?m Veled?e gözlerini dikmi?, onun hali ruhiyetini yoklamaktayd?. Bir an duraklay?p mübarek ba??n?önüne e?di ve öylece kald?. Sonra tekrar ba??n?kald?rd???nda gözlerinin derinli?inde parlayan ilahi bir ???k oday?kaplad?ve hepimizi sar?p sarmalad?. Lahuti bir ses tonuyla, ?Mana aleminden bir elif f?rlad?? dedi, ?o elifi anlayanlar her?eyi anlad?lar. Onu anlamayanlar da hiçbir ?ey anlayamad?lar. Hakk yolunun yolcular?sö?üt dal?gibi titrerler ki o elifi anlas?nlar. Gerçi bu yolcular için çok sözler söylendi. Hakk ile halk aras?nda,
yedi yüzü parlak, yedi yüzü de karanl?k olan çe?itli perdeler konusunda çok aç?klamalar yap?ld?. Ama hiçbiri gerçe?e yol göstermedi. Ancak bir toplulu?un yolunu kestiler ve onlar?, bu perdelerin ötesine nas?l geçece?iz diye umutsuzlu?a dü?ürdüler. Bütün perdeler asl?nda tek bir perdedir. Bu perdeden ba?kas?da yoktur. O perde ise, bu varl?kt?r. Ben, kendi kendimle konu?abilirim; yahut daha aç?k söylemek gerekirse, kendisinde kendimi gördü?üm herkesle konu?abilirim.? ?O niyazs?z ve yabanc?görünen sen de?ilsin. O senin dü?man?n idi, sen o olmad???n için onu incittin. Nihayet ben seni nas?l incitebilirim? Aya??na bir öpücük konduray?m desem, korkar?m ki, kirpiklerimin dikeni aya??na batar da seni rahats?z eder.? ?eyhim Mevlana, Efendisi ?ems?in bu sözlerini duyar duymaz, sessiz fakat Ar???yerle bir eden öyle bir ?Ah!..? çekti ki, elimdeki kalem bile adeta Hannane dire?i gibi inledi. ?Ben a????m, sar???m da yok. Meyhanecinin yurdundan?m. Her ?eyi gören gözlerle dolu bir gönlüm var. ?imdi durumu aç?klayay?m m?? Susay?m m?? Böyle bir güzelin mesti olan, nihayet bir a?açtan, bir direkten de a?a??olmaz. Hannane dire?inden bir feryad kopmam?s? m?idi?? Ve sonra bir an ?eyhim Mevlana ile yine gözgöze geldik. Gözlerindeki manay?anlatmaya gücü yetecek, bu aleme ait ne bir söz ne bir kelime ne de bir harf vard?. ?Yaz...? dedi, ?yaz, ey ruhumun mertebesi Hüsameddin! Yaz ki, bu sözlerimiz bizlerden
sonrakilere de yollar?n? ayd?nlatacak bir ???k olsun ve onlar?Hakk?a ula?t?rs?n.? ?eyhim Mevlana, bana ?Yaz...? diye buyuruyordu ama ben kendimde miydim ki!.. Ben miydim yazan, yoksa O muydu? Kalbimin sesi kula??mda ç?nlayarak, Sultan?m Veled?in elinde dile gelen rebab?n yan?k na?melerine kar???p gitmekteydi. Neden sonra, ?eyhim Mevlana?n?n, ruhumu saran ve bütün varl???m?kaplayan güzel sesi, o güzel alemlerden haber getirirken, kalem tekrar yazmaya koyuldu... ?Ey o?ul, ne kabul edilmeyi dü?ün, ne reddedilmeyi. Sen daima emri, nehyi gör, gözet. Cezbe ku?u, birden bire çerden çöpten yap?lm?? yuvas?ndan uçar, görünüverir. Onu gördün mü? sabah oldu demektir, mumu o vakit söndür. Gözler, perdeleri delip hakikati görmeye ba?lad?m? bu nur, onun nurudur art?k. Bu nura sahip olan, d??a bakar, içi görür. Zerrede ebedi varl?k güne?ini görür, katrada bütün denizi? diye söyledi ?eyhim Mevlana ve ben yazd?m, yazd?m, yazd?m.... ?E?er a??k isen, gam?b?rak gitsin! Nerede dü?ün varsa, oraya git, dü?ün seyret; yastan ve matemden uzak dur. Sen, deniz ol; gemiyi bir tarafa b?rak! Sen, ?u içinde ya?ad???n gamlarla, belalarla dolu alemi b?rak da, kendin bir alem ol!? Sonra efendisi ?ems?e do?ru kald?rd?ba??n?, yüzünün ayd?nl??? daha da artt?. Efendi ?ems, güne?iydi onun... Kendi tabiriyle, gökyüzündeki güne? bile ondan parlamaktayd?. Çünkü o, ?Vahdet Güne?i?ydi ve kendisi de onun
?????n?n içinde, mana a?k?na tutulmu? bir zerreydi; onun pe?inde bir gölgeydi adeta. Evet, onlar Güne? ve Ay gibiydiler birbirlerinde, Hazreti Muhammed ve Hazreti Ali gibi, bir nurun bir ruhun varisleriydiler. Ve ?eyhim Mevlana?n?n dudaklar?ndan ?u dizeler döküldü sessizce... ?Ay m?istiyorsun, güne? mi arzu ediyorsun? ??te; ay da burada, güne? de burada! Yok, feyizli seher vaktinin gelmesini, sabah olmas?n?m?istiyorsun? Onlar da, i?te ?urada, sevgilinin yan?nda!..? ??te o kutlu gecede, gökteki y?ld?zlar ?öyle dursun... Güne? ve Ay, meclisimizde sema ettiler, ta ki seher vakti gün a??r?p da, Ay kendini Güne??te gizleyene dek... ?A?k güne?i, göz kama?t?racak bir halde do?mu?, parlam??, her a????n gönül penceresinden içeri girmi?, gönlü ayd?nlatm??t?r. Bizler, zerreler halinde a?k güne?inin ate?i içinde oynay?p duruyoruz. Haydi a??klar, buyurun! A?k, ate? yiyenlere bir sofra haz?rlad?. Sofran?n ortas?nda çok harl?bir ate? var. Bu ate?in alevi, gök aynas?na vurdu da, ?u dönen kainat?n her taraf?na y?ld?zlardan ate? ya?d?rd?.? (Devam edecek)
"Ben a ????m, sa r ???m da yok. M eyha necinin yur dunda n?m. Her ?eyi gör en gözler le dolu bir gönlüm va r ... ?imdi dur umu a ç?klayay?m m?? Susay?m m??.. Böyle bir güzelin mesti ola n, nihayet bir a ?a çta n, bir dir ekten de a ?a ?? olma z. Ha nna ne dir e?inden bir fer ya d kopma m?? m?idi?.." Hazreti Mevlana
Etkinlikler imiz...
Evrensel Mevlana A??klar?Vakf?'n?n dernek binas? olan Silivrikap?Mevlana Kültür Merkezi'nde her Per?embe ak?am?saat 19:30'da Mevlevi Hasan Dede'nin tasavvuf sohbetini dinleyebilir ve ard?ndan icra edilen sema ayin-i ?erifini izleyebilirsiniz. Kap?lar?m?z herkese aç?kt?r. Sizleri de aram?zda görmekten mutluluk duyar?z. Sema ö?renmek isteyen gençlere yönelik, vakf?m?zda gerçekle?tirdi?imiz sema dersleri için lütfen (0535) 810 43 99'u arayarak bilgi al?n?z.
Silivrikap?Mevlana Kültür Merkezi info@emav.org (0212) 588 57 80 Veled-i Karaba? Mah. Yeni Tavanl?Çe?me Sok. No:6 Silivrikap?- Fatih
Bi r l i k DĂź k k an ?
in fo@ em av.or g (0212) 588 57 80
www.em av.or g www.m evl an ar u m i.or g www.bir l ik du k k an ider gisi.com