Sayı:1 | Ocak-Şubat 2017 | ₺2
HASBELKADER “Vakayı hangi devre koysanız yakışık kalır.”
1
“Herkesin yâri kendisine kâinattır.”
Hasbelkader Fanzin
BU AYDA
HASBELKADER “Vakayı hangi devre koysanız yakışık kalır”
İmtiyaz Sahipleri Yusuf Karakurt ve Taha Furkan Şahin Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Karakurt
Editör Sümeyya Bağış
Şairler Ayşenur Deveci, Taha Furkan Şahin, Abtül Kadir Aydemir Özlem Zeynep Koç, Ah Serin Ünlü Hüseyin Gülaçar, Hasret Karasu Yusuf Karakurt ve Sümeyya Bağış Yazarlar Pericihan Cansu Saykal, Emine Aydın Reyhan Sezer ve Büşra Koca Çizerler Aykut Doğu, Merve Yüksel Fotoğraflar Sena Turgut, Esra Akşahin İletişim: hasbelkaderfanzin@gmail.com instagram.com/hasbelkaderfanzin twitter.com/hasbelkader_f
Hasbelkader Fanzin
2
EVVEL
BAŞLAMADAN
Güzel günlerin anısına… Merhaba arkadaşlar! İki bin on yedi ile birlikte biz de fanzin dünyasına adım atmış bulunuyoruz. Hepimiz heyecanlıyız ve azımız istekliyiz. Edebiyata veya sanata yeni bir soluk getirme arayışı içinde değiliz. Bilmiyoruz belki getiririz. Fakat şair ya da yazar olmadığımızı da söylemiyoruz. Sanat kendim için anlayışı ile yola çıkıyoruz. Bu demek değildir ki toplumdan uzağız. Aksine Anadolu’nun bağrından, bozkırın en büyük ülkesi; Konya’dan yola çıkıyoruz. İsmimiz Hasbelkader1, rastlantı sonucu olarak, tesadüfen anlamlarına geliyor. Herkeste olduğu gibi bizim ismimizin bir hikayesi yok. Rastgele çıktı. Diyebiliriz ki bu dünyada hiçbir şey tesadüf değildir. Ama Hasbelkader tesadüftür. Gelir etme amacı taşımadan, bu dünyada geriye bir şeyler bırakmak amacıyla bir adım attık. Biz inanıyoruz ki kısa sürede yoğun bir çalışmayla güzel şeyler ortaya çıktı. Belki de çıkmadı. İnanmayanların inananlara sataşmaları kıskançlıklarındandır.2 Kendi kendimize sataşıyoruz. Güzel konuşmanın, ince düşünmenin, halden anlamanın, sevmenin, düşeni kaldırmanın, ağlayanı güldürmenin, sarılmanın hala bedava olduğunu hatırlamak ve hatırlatmak için buyurun sayfa dörtten devam ediniz.3
Not: Bu sayıda bize yardımlarıyla destek veren Sena Turgut’a ve Büşra Koca’ya teşekkür etmeyi borç biliriz.4 1 2 3 4
Hasbelkader bir fanzindir. Cemil Meriç İyi okumalar Yardımseverlik kelimesine üç boyut kazandıran arkadaşlar
Hasbelkader Fanzin
3
İnsanlar Geçerken Yusuf Karakurt Sevebilir miyiz bir kere daha hiç düşünmeden Hiç düşünmeden kahkahalarla bir kere daha sevebilir miyiz Sevdiklerimizin geçtiği sevgi kokulu yollardan Açar çekingen gülüşlerle az gelişmiş çiçek adları Kaybetmiyor çiçek, yine de bir şey çiçekliğinden Kırmızısıyla tamam renkleri her ne kadar minik, küçük olsa da Bir kadın dudağı gibi dolduruyor balkon serinliğini, kapı önlerini İnsanlar geçerken yüksek kaldırımlardan, yıkanmış merdivenlerden Kıymet bilmek oyununda kaybetmiş kalanın ağlayıp kalmalarıyla Kalmak bu sokaklarda bir başına insanlaşan göz yaşlarıyla Binlerce hayal ve binlerce düş içinde boynuzlu bir cam fanusta Çiçeklere yönelmek ağaçtan direklerle duran sahnede düşünmeyi bırakıp Manasız biliyoruz, biliyoruz manasız çünkü inanıyoruz aşka Üzerimize yıldızlar da sıçratır gece az sonra şu direkler olmasa Direkler olmasa böyle ıslak akşamlar olmasa İnsanlar geçerken yüksek kaldırımlardan, yıkanmış merdivenlerden Kelimelerin dağıtamadığı ağırlığı iyi bilir dar sokakların çocukları Yalnızlıkları değildir çünkü onların tek bildiği çıkmaz sokak Yeter, çık dışarıya terbiyesiz gelme bir daha buraya Bu dünyaya bir daha gelirsem dolaşmak istiyorum çırıl çıplak Ki bilsinler bu bedenden başka emanet neyimiz kaldı Utanırım söylemeye korkuyla karışık kedi bakışlarında Evet hadi mutlu olun sevgileri kaçırmalarınızla Hadi mutlu olun, mutlu olunsanıza Çünkü düşürdünüz onu pencere buğusu üzüm yeşili gözlerden İnsanlar geçerken yüksek kaldırımlardan, yıkanmış merdivenlerden Eriyen lamba ışıklarının altında mırıldanırken baştan başta bir sokağı Sevebilir miyiz bir kere daha hiç düşünmeden İnsanlar geçerken yüksek kaldırımlardan, yıkanmış merdivenlerden
Hasbelkader Fanzin
4
Satürn’den Kopup Gelen Güzellik Sümeyya Bağış “Aşağı inmek kolay oluyor, çıkarız biz yokuşlara dedim Seni görünce.” * İntihar etmenin günah sayılmadığı ama ayıp görüldüğü bir Orta Çağ gezegeninden çekip çıkardım seni. Hayal kırıklığı yaşama diye hayal kirliliğini temizledim böylesi elzemdi, böylesi daha merhametli Seni kılçıklı dilleriyle incitmesinler diye lafımı cebimde taşıdım. Senin için, gözlerindeki parıltı için. Sevindiğinde, hiç ummadığı anlarda eline hediye tutuşturulan baba gibi kapardın nemli gözlerini. Fakat incitildik. Zamanı biraz daha uzatamadıkları için Azılı düşmanlarımız belledik bilim adamlarını -Patlatmalıydım o gün bütün tekerlekleri.
*Zeynep Arkan’ın Kerevet şiirinden.
Hasbelkader Fanzin
5
6
FotoÄ&#x;raf: Sena Turgut
Hasbelkader Fanzin
Ve Aşk Abtül Kadir Aydemir -ve aşkOturduğu yerden tanıklık eder her gidişe. İstifini bozmaz, küstahtır. Küsuratlı bir sayının kasveti vardır üzerinde. O sadece biblolar gibi bakar durur. Bakar, sadece oturur. Varsayımlar üzerine kurulu hayatlar yola çıkmış giderken, o, heybeden dökülen hayal kırıntılarını seyreder. O güler. Bu o’nun hoşuna gider. Her aşk egoisttir. Kasım kasım yayılır koltuğunda. O kimse için çabalamazken, İnsanların ona tapmasını ister.
7
Ve Kasım’da ayrılık başkadır. Haziran’da veya Aralık’ta olmadığı kadar başka Dökülen ağaç yaprakları sembolize eder ayrılıkları. Ve aşk; ayrılıktan ibarettir. Ve aşk; İmrenen bakışlara nazar boncuğudur. Bütün kötü bakışları kendine saklar o. Ve aşk, o bakışların gücü sayesinde bu kadar şehvetli. Ama aşk iyi kullanmadı bizi. Ne Kasım’lar sembolize etti, Ne Haziran’lar. Kimileri giderken, geride kalanlara vaatlerde bulundu aşk. Eh be aşk.
Hasbelkader Fanzin
Yürürken Yusuf Karakurt
N
e zaman bir şeyler yazmak istesem donup öylece kalıyorum. Daha çok yürürken aklıma geliyor cümleler, imgeler, kaybolup giden mısralar. Bulutsuz günlerde yürürken "İçime çektiğim hava değil gökyüzüdür." dizesi geliyor aklıma. Bir kitabın adı da olabilir bilmiyorum. Yürümek işte, bütün işim bu. Eğlenmek, gülmek bir yana güzelliklerin zıddı çirkinlikler de hayatımızın büyük bir bölümünü kapsıyor. Kentsel dönüşüm sebebiyle mahallemizde birçok ev yıkılıyor. Aslında ev deyip geçmemek lazım. Bu evlerin "hayat" veya "avlu" denen bahçeleri vardı. Ne kadar muhteşem! Düşünsenize bahçemize hayat demişler. Bu bahçelerde insanlarımız oturup sıcak yaz günlerinde naifçe esen rüzgarın demiyle sohbet ederlerdi. Akşamları yorgun argın evine dönen kardeşlerimiz çaylarını karıştırır ve bu çay kaşığı sesi dışarıdan geçen şair ruhlu arkadaşlarımıza ilham verirdi. İşte dedim ya yürümek. Yürüyorum. Mahalle aralarında kapıların önüne oturmuş hem el işi yapan hem de azıcık da iki çift söz kaynatan annelerimiz, ablalarımız… Ne konuşurlar bilmezdim ama onların evlerinde akşama mutlaka yemekler hazır olurdu. Tebessüm ederek yürüyorum. Sosyal ağlara takılmamış tozun toprağın içinde çamurdan ev yapan çocuklar. Kimisi bilye oynuyor kimisi top. Henüz kalplerine kötülük sinmemiş. Daha acı nedir bilmiyorlar. Kanayan dizleri dışında. Akşam oluyor. Ve aklıma Orhan Velinin, “Mahallede ömürler akşamüstü başlar Hepsi burada buluşmaya gelir akşam Başka dünyalardan ayaklar, başlar.” mısraları geliyor. Gerçekten de öyle. Akşamları başlıyor hayat mahallelerde. İnsanlar yemeklerini yiyor. Yavaştan çocuklar çıkıyor dışarıya. Oyunlarına devam ediyorlar. Babalar uzanmış avluda. Analar çay demliyor. Yürürken daha güzel cümleler vardı kalbimde. Yine oturmuşum. Aklım bir karış havada. Mahallelerle birlikte insanlar da yıkılıyor diyorum. "Hayat"ların yerinde sevimsiz balkonlar. Sokaklar boş. İskelet binalar penceremden sırıtıyor. Ben yine yazamıyorum.
Hasbelkader Fanzin
8
Fotoğraf: Esra Akşahin
“Çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da, bir şeyleri gördükçe, o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyordum. Masayı görmüşse masa, kitapları görmüşse kitaplar, giysileri görmüşse giysiler, duvarları görmüşse duvarlar kadar uyanıyor, diyordum söz gelimi. Bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. Ardından da, olaya bu açıdan bakıldığından, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.”
Uykuların Doğusu, Hasan Ali Toptaş
Hasbelkader Fanzin
9
Mevsim Büşra Koca
G
eceleri kendine dost bilmiş, kendini sessizliğin içine bırakmayı huy edinmişti. Mümkün olduğunca gündüzden kaçıyor, gün ışığının odaya girmesiyle uyuyor, böylece kendini gündüzden ve gündüzün gürültüsünden koruyordu. Fakat bu sabah aldığı mesaj onu uyumaktan alıkoydu. Mesajın içeriği haftalar sonra dışarı çıkmasını sağlayacak belki de yegane teklifti. “Akşam altıda kervansarayda buluşabilir miyiz?” Duyduğu heyecan uyumasına engeldi ama vaktin çabucak geçmesi için uyuması gerekiyordu. Öyle ki yıllardır beklemenin neticesi olan vuslat düşüncesinde gezinirken uykuya daldı. Uyandığında bunun bir rüya olmasından korkarak telefonu eline aldı ve gördüğü mesaj karşısında bunun bir rüya olmadığını anlayıp hızla hazırlanmaya başladı. Elleri ve ayakları kalbinin ritmine yetişmeye çalışıyordu. Aksi takdirde kalbinin göğüs kafesini terk edip O’na doğru koşması an meselesiydi. Evden çıktığında dolmuş bekleyecek sabrının olmadığına kanaat getirip koşar adım yürümeye başladı, hızlandıkça yol uzuyordu sanki. Aklına O’nun yazmış olduğu bir dize geldi: “Bir yol yolculuğudur ki hiç bitmez.” 10
Buluşma yerine vardığında gelmiş olduğunu görüp bir süre seyre daldı. O'nu görmeyeli hayli vakit olmuştu. Biraz kilo almış, sakallarını uzatmıştı. Dışarının soğuğuna dayanamamış olacak ellerini sobaya uzatmış ısınmaya çalışıyordu. Kendisi ise yürüdüğü onca yola rağmen dışarının soğukluğunu hissetmediğinin farkına vardı. Demek O’nun bir adımı mevsimini değiştirmeye yetmişti. Derin bir nefes alıp aradaki mesafeyi kapattı, çayını sipariş etti. Madden kapanan mesafe manen kapanmamış olacak ki sessizlik bir süre devam etti. Bu sessizlik mevsimini tekrardan kışa döndürdü,üşüdü,sığındı bir bardak çayın sıcaklığına.Tam sessizliği bozmaya niyet etmişti ki duyduğu cümle ile kelimeler boğazında takılı kaldı. “Ben evleniyorum.” Söyleyebilecek tek bir kelime dahi bulamadı. O ise duyacağı sözlerin ağırlığı altında ezilmekten korkmuş olacak çoktan gitmişti. Sabahtan bu yana kalbinde büyüyen çiçekler şimdi yerini buzullara bırakmıştı. Başını pencereye dayadı. Unutmalıyım dedi, unutmalıyım camın buğusunu siler gibi…
Hasbelkader Fanzin
Hangi Şarkıda Unuttum Kendimi Bilmem ki Pericihan Cansu Saykal Erkin Koray’a
B
azen diyorum ki, döküp kaçsam içimi atsam ulu orta bir yere "kimin bu anılar, acılar?" diye bağırdıklarında saklansam üç beş insanın arasına. Sussam. Onca şeye susmuşluğumu hatrıma getirerek. Baksam insanlara, acıyan gözlerine, "yazık vah vah!" deyip, hayıflanan sözlerini dinlesem. Yine de tek bir kelime etmesem. Hem kim anlardı ki zaten tüm bu yaşananların benim olduğunu. Anlamazlardı değil mi? Yoksa tüm yaptığım şeylere duyduğum şüphe hissi burada da mi buldu beni? Tamaaam hepiniz sussun! Şimdi beynime çarpan iç sesim konuşuyor ve cevap çok geçmeden geliyor. Anlarlardı! Çünkü nerede olursan ol acılar ve anılar kahramanını tanır. Kavafis'in dediği gibi "Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir." İşte benim şehrim de hep arkamda. Kaçıyorum arkama bakmadan, bakıyorum aynı deniz, aynı bank ve kıyıya vuran aynı anılar... Yürüyorum bir arka sokakta, yine aynı sokak lambası , aynı sokak lambası altında yüreği avcunda bekleyen bir kız. Öylesine tanıdık geliyor ki çıkaracağım bir yerlerden diyorum. Kafamı çevirip de gidemiyorum ama "yahu aynı ben!" demekten de kendimi alamıyorum. Yaklaşıyorum evet evet! Benim siluetim de bir kız. Şaşıp kalıyorum. O bensem, burada duran ben kim? Nasıl olur? Hem kendimi izliyorum hem de olayın içindeyim. Hem kendime acıyıp hem de acıma bu kadar ortak olmak. Ne kadar tuhaf bir hismiş hem acı çekmek hem de acımak... Kafamda onca soru önümde gölgem yürüyorum. Hayır Barış abi ellerim ceplerimde filan değil. Bağırmıyorum da senin dediğin gibi "ya dön bana artık." diye. Ben bu ara sadece Erkin Koray dinliyorum. Zira ziyadesiyle tercüman oluyor bir sokak kıyısında hatırıma gelmiş pir u pak duygularıma. "Sokaklar da ne ararsın Beni kimden sorarsın Ben düştüm aşk ateşine Sende düşme yanarsın aaah kör olası çöpçüler Aşkımı süpürmüşler."
Hasbelkader Fanzin
11
Tutunamayanlar, Oğuz Atay
Ölü Zaman Gezginleri, Hasan Ali Toptaş
12
Yalnızız, Peyami Safa
Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar
Hasbelkader Fanzin
En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni.”
“Peşimizde her şeyi kendi akışına bırakmamızı ve hiç konuşmamamızı söyleyen, bizden daha büyük, bizden daha güçlü bir şey vardı sanki.”
13
“İnsanın içinde başka başka insanlar var. Ne çabuk değişiyor insan.
"Ateş dediğimiz güç nasıl ki odunla beslenirse akıl da bilgiyle beslenir."
Hasbelkader Fanzin
Ona, Ona, Onlara Hasret Karasu İsimsiz kahramanlara
Varlık yolunda çile dizi dizi Gel sürelim bu izi Devir yumruğunla dağları Aş sarp ve sağlam yolları Kalelerde olsan da ulaşacaktır ölüm Gözlerinin daldığı yerde kesif bir düğüm Başını yalnız ona sucud ederken eğ Ve sessizce varlığın hiçliğine değ Gök girer kızıl çıkar da gün, bir Kan bir, yara bir, yaradan bir Korkma aç gözlerini kanlı şafağa Şüphesiz varacaktır yolun uçmağa Senin yolun çizilmiştir kıl kalemle Rab doldurur alemleri binbir alemle Namındır Mehmet ki bilmezler adını Tenin değince kana tanırlar ya canını Ağlarlarsa inanma bu sözüm yemindir âha Ömrün heba edilemez bir ucuz eyvâha Uyan Mehmed' im gün sana doğmuştur Ey bu doğuş bu doğuş nurdan yollara uçuştur
Hasbelkader Fanzin
14
Rüyadan Sabaha
Ahval-i Can
Hüseyin Gülaçar
Özlem Zeynep Koç
dur, silkelen toza dumana bulanmış elbisen gördüğüm ikinci hayalsin, hava karanlık birincinin önünde daha bitkindim dinlendim, bu kez iyiyim fakat tanıyorum sizleri hafızam yaşımdan eski milattan öncesini de taşıyorum aklımda biraz hicret var göğsümde saniyelerce asr-ı saadet sonra ve tekrar silinen ruh sökük ip gibi eğreti durur bedenimde bulutları daha önce de yerde görmüştüm dedim ya, ikinci hayalsin sen abartılı olsun istemiyorum ama sen fiyakalı bir işkence bul ben despot bir kalbin hizmetçisiyim çok itaatkar ve çok korkak çok konuşur kalp ve çok çarpar ben çok susarım, çok düşünür ve düşerim susmak dilin yamasıdır ben paramparçayım bölünmez bir eylemdir gece değişmez yasadır uykuluyken vurulmak insan rüyasından çıkmalı tabiri caizse, insan cahildir susmalı.
Hasbelkader Fanzin
Senin kalbin camdan, Dikkat et Kalbi taştan olan vardır! Taş kırmaz mı camı, Kırıvermez mi canı? Senin dilin baldan Hazer et, Dili zehir olan vardır! Zehir yormaz mı canı, Kanatmaz mı yaranı?
15
Hayat Otobüsü Emine Aydın
D
oğarız. Hayat otobüsüne biletimizi alırız böylece. Bu yolculukta nelerle karşılaşacağımızı, neler olacağını bilemeyiz. Hatta yolculuğun sonunda nereye varacağımızı da.. Gideriz sadece. Sevdiklerimiz vardır yanımızda. Hepimizin durağı aynıdır. Kimimiz erken noktalar bu yolculuğu kimimiz geç. Ama mutlaka hepimiz ineriz, bu otobüsten. Yolculuğu mutlu bitirmemiz bizim elimizdedir aslında. Karşımıza çıkan yokuşlardan çok onun bir inişi olduğunu düşünürsek mutlu olabiliriz. Doğru zamanda doğru kişileri alırsak hayatımıza yorulmayız yolculuktan. İyiyi görmeyi becerebilirsek sağ salim çıkarız otobüsten. Tercihlerimizle kolaylaştırırız yolculuğu. Çamurlu yollara batmamayı da biz seçeriz, o çamura saplanmayı da. Hedeflerimizle yönlendiririz otobüsü. Hedefimiz varsa kılavuza gerek yoktur. Gideceğimiz yolda kararlıysak kaybolmayız. Fakat hedefimiz yoksa nereye gideceğimizi bilmiyorsak karanlıkta boğuluruz. Başkaları kılavuzumuz olur, başkalarının yönlendirmesiyle noktalarız yolculuğumuzu. Yaptığımız hatalardan ders almamız, aynı yere tekrar geldiğimizde yavaşlamayı bilmemizdir önemli olan. Ve durağımıza yaklaşırız. Yolculukta geçirdiğimiz zamanın değerini bilirsek hayatla randevumuzu zamanında ve doğru gerçekleştiririz. Korkularımız vardır aslında. Bilmediğimiz başka bir yere, sonsuz yolculuğa hazırlık yaparız. Hayat otobüsünü doğru kullanabilmişsek yolculuğumuzu korkmadan sonlandırırız. Ya kullanamadıysak? İşte o zaman hayat otobüsündeki hatalarımızın hesabını sonsuz yolculukta öderiz. Yolculuğumuzun iyi geçmesi dileğiyle..
Hasbelkader Fanzin
16
Kal Çocuğum Ayşenur Deveci Geceleri yatağında Tatlı bir kıpırtı olarak kal çocuğum Pötikareli neşeli gömleklerin olsun Balonları göklere özgürce sal çocuğum Yüzünde gök kadar gülümseme olsun. Sen şimdi hiç bilmeden büyüyorsun Büyü ama acıya hep yabancı kal çocuğum Elma şekerin yere düşmüş, patlamış balonun En büyük dertlerin hep böyle olsun Savaş nedir silah nedir hiç tanıma çocuğum Gökyüzü cezbedici biliyorum çocuğum Uçurtmalara tutunup gitme sen yine de Her gün aynı 'kara'yı ben soluyorum çocuğum Ama sen hep kalmalısın renkler içinde Trenler geçiyor heyecanlanıyorsun O trenler cepheye de gider çocuğum Bilme sen bunları sıcak kal yine hep Benim canım raylar kadar sıkılmışken çocuğum Seni küçük beyaz ellerinden biliyorum Kar beyaz hüznünü bana gösterme Çocuk sesin çok yakışıyor bu şehre Avuçlarında çiçekler bitsin çocuğum.
Hasbelkader Fanzin
17
Uyanış Reyhan Sezer
S
abahlara, gecenin ağzımda bıraktığı nahoş tatla uyanıyorum. Kahvaltı sofrasında biraz önce mini bir ayrılık konuşması geçmiş gibi bir sessizlik var. Demini almamış sabah çayını şillink şillink karıştırmanın heyecanı yok içimde. Sol kolumu masanın sandalyelerinden birine dayayıp, elimle kendi haline bıraksam masaya düşecekmiş gibi beni öne eğip duran başımı tutarken bir an için kendimi izbe bir kumarhanede bulmaktan korkuyorum. İki gün önce saatimi çarpıp parçaladığım masanın sinsi köşesi kırık dişleriyle pis pis sırıtıyor ve o bana sürekli ‘kırılıp keskinleşen saatin kendisi değil zamandır reyhan’ diyor.
Uyanmamın üzerinden bir hayli zaman geçmesine rağmen bir tek kelime dahi etmediğimi ve hatta dudaklarımın yalnızca çay bardağının ağzı kadar açıldığını fark ediyorum. Ses tellerimin kurtulması gereken büyük bir tortunun varlığını duyumsayıp boğazımı temizlemeye kalkıyorum. ‘Bugün öyle rüyalardan uyandım ki inan kafam çok karışık sağlıklı kararlar alamıyorum.’ Karşımda olsa muhakkak şu cümleyi kurar, ona planlarımdan ve küresel sermayenin oyunlarından bahsederdim. Üstelik bana ‘yalnızlık da küresel sermayenin bir oyunu, bunlar senin zihnine yerleştirilmiş birkaç kod hepsi bu’ diyeceğinden de eminim. Ama yalnızım. Zihnimdeki kodları karşıma alıp konuşmak isteyecek kadar hem de. Zaten çok uzun zamandır benimle beraber yaşıyorlar. Peki ben ne yapıyorum? bütün o kodlara ihanet edercesine yalnızlığımı alıp dizlerime yatırıyorum, yalnızlıktan. Saçlarını okşamama bile izin vermiyor üstelik. Hala konuşmuyorum. Tortular birikmeye devam edip bütün vücudumu saracak gibi görünüyor. Çıplak fayansların üzerinde sendeleyip duran dermanı kalmamış sandalyelerin ve bilhassa duvarların da kalbi olduğundan söz etmişti bana. Azıcık seslensem yıkılacaklar belki ama ben yine de odanın içinde savrulup duran minik azot atomlarının sesimi duymaya ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Boğazımda küflü bir otobüsün körükleri gibi duran ses tellerime inat tiz/pes dengesini de zerre kadar umursamadan ellerim hesap soran birinin elleri gibi, masada, donuk. Karşımdaki boşluğa sesleniyorum. ‘ULAN NE BİÇİM HAYAT’ Hasbelkader Fanzin
18
BAHAR ve BİZ “Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden Rabbim ne güzel çıldırır. Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak; Sevincinden titreyerek. Yılda bir kere kendini verir toprak Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan Rabbim ne güzel yarılır. Biz de bir kere sevinebilseydik. Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.”
Bu sayfa, ilkbahar’a ulaşabilenlere ithaf edilmiştir.
Bedri Rahmi Eyüboğlu Fotoğraf: Esra
Akşahin
19
Hasbelkader Fanzin
MUZDARİP Ah Serin Ünlü Gece gözlerini açtı Çok uzaklardan gelen bir ses duyuyorum Kelimeleri Birbirine kenetli kelimeleri duydukça kendime küsüyorum Bulutlara bakmak geliyor içimden bilmiyorum Acemi aklına terk edip vazgeçiyorum dışardan Gecenin nabzını yokluyorum Sevdaları mı saklasam, sevdalarda mı saklansam demekle meşgul Kirpiklerimi alıyorum Gözyaşı getirsin diye değdiği yere kadar batırıyorum yüreğime Artık gözlerim kapalı Dalgaların dövdüğü kayalardan Tuzun denizin yarasına bastığı Dokundukça kanlanan, kararmış acılar Tam da o yerdeyim Yamaçlarda seller var, ben denizdeyim Galiba bu kadar berbat ifadeler Bu kadar acemi bir “Ben” zannetmesindeyim Ayaklandığım günden beri Eller çizgi çizgi kesti ellerimi Bana acır oldu unuttuğum tüm meçhuller Sanırım şansım yok İçerde ifadesiz oturan mahkûmlar Aklı yerinde deliler çok Gördüm, biraz ağladım Zamanı geçmiş paslı yaşlar aktı gözümde Zamansızım ki ağlamaya bile geç kaldım Oklar kanlı çıktı yaylardan Dur ey gece gitme Gitmeden beni bana yama kendime gelmeliyim Kesiklerimi kendimle gidermeliyim Gitme sende görmeliyim kendimi Dikiş tutmazsa söküklerim Sana bakıp sende dirilmeliyim
Hasbelkader Fanzin
20
Bir Kalbin Çıkmazları Taha Furkan Şahin çaresiz dertlerim var içimde düşünüyorum bir türlü gelmiyor düşüncelerin ardı arkası aklımdan geçenlerden çok gönlümden geçenleri dinliyorum İstanbul var içimde her yanım çıkmaz sokak sokaklar anlamsız bir şekilde doğru yoldan sapıyor yok mu bir yol kaldırımında, haritalarda beni götürsün o yere bütün hayal kırıklıklarından uzak günahların üzeri affolundu yazısıyla dolu o yere olduğun yere ey sevgili sen şimdi beni çölde bir avuç suya muhtaç bedevi misali Bir parça hayalini bile çok görüp yazma! rahatsız oluyorum diyorsun ya gerek var mı imgeli cümlelere kalbim sökülüyor
Fotoğraf: Sena Turgut Hasbelkader Fanzin
21
Karikatür: Aykut Doğu İZLE – DİNLE – OKU – KEŞFET
Film:
Müzik:
- Bir Zamanlar Anadolu’da - Yeşil Yol
- Zeki Müren, Bulamazsın - Teoman, Yalnız Kalpler Sütunu
Kitap:
Keşfet:
- İhsan Oktay Anar, Amat - Fikret Eren, Borçlar Genel Hukuku - Hasan Ali Toptaş, Bin Hüzünlü Yaz
- Sille, Selçuklu - İvriz, Halkapınar - Aşıklar Adası, Beyşehir
Not: Hasbelkader Fanzin fotoğraflarınızı sosyal mecralarda #hasbelkader etiketi ile paylaşmayı unutmayın!
Hasbelkader Fanzin
22
23
Çizen: Merve Yüksel “Sahip olduğum şey yalnızlık...Yalnızlık beni koruyor.”
-Sherlock dizisinden
Hasbelkader Fanzin
24
Fotoğraf: Esra Akşahin
“Memleket hasreti hiçbir şeye benzemez. Soğan ekmek ye ama kendi toprağında olsun.” - NURİ BİLGE CEYLAN’IN 1997 YAPIMI KASABA FİLMİNDEN.
Hasbelkader Fanzin