Hayatım Futbol 179. sayı

Page 1

5HAZİ RAN2 01 5-SAYI 1 7 9

COPA AMERI CA201 5 TÜMDETAYLARI YLAHUZURLARI NI ZDA


Yayın Koordinatörü İlker Yılmaz

Yazarlar Emre Çelik Emre Gürkaynak Kerim Akbaş Sercan Ergün Varol Döken

Görsel Yönetmen

Copa America Avrupa’da tüm ligler yavaş yavaş sona ererken Güney Amerika’da heyecan yeni başlıyor. 44’ncüsü düzenlenen Copa America 11 Haziran’da Şili’de start alacak. 10 Güney Amerika takımının yanı sıra davetli olan Meksika ve Jamaika’nın da katılacağı turnuvaya Şili 7’nci kez ev sahipliği yapacak. Hayatım Futbol 179’uncu sayısında turnuvaya katılan 12 takımın detaylı analiziyle huzurlarınıza çıkıyor. Bu sayıda ayrıca; Türkiye’nin transfer gurusu Süleyman Hurma’yı, bir Beşiktaşlı taraftarın gözünden Biliç’i ve Varol Döken’in kutladığı Dünya Viski Günü’nün izlenimlerini bulabilirsiniz. Keyifli okumalar, İlker Yılmaz

Özhan Odacı

Kapak Tasarımları Selman Hoşgör

iletisim@hayatimfutbol.com team@mobilike.com


#179 BU SAYIDA Copa America Güney Amerika’nın en büyük turnuvası tüm ayrıntılarıyla huzurlarınızda

> A GRUBU > B GRUBU > C GRUBU

Süleyman Hurma Transferin Türkiye’deki uayeni artık Trabzonspor için çalışacak.

Taraftar Gözü Biliç ceketini alıp gitmedi, herkesten bir parça da aldı

Maç Bahane Varol Döken bu kez Dünya Viski Günü’nü kutladı


Copa America HF179

Emre Çelik - Emre Gürkaynak

COPA AMERİKA 2015 QUARTER-FINALS

SEMI-FINALS

FINAL

24 JUNE - Santiago Winner Group A Third Place Group B/C

29 JUNE - Santiago Winner Match 19

25 JUNE - Temuco

Winner Match 20

Runner-up Group A 4 JULY - Santiago

Runner-up Group C

Winner Match 23 ~ 26 JUNE - Vina del Mar

Winner Match 24

Winner Group B Third Place Group A/C

30 JUNE - Concepción Winner Match 21

27 JUNE - Concepción

Winner Match 22

Winner Group C

Third Place Playoff 3 JULY - Concepción Winner Match 23 Winner Match 24

Runner-up Group B

Ülke bazında futbol tarihinin en eski ve Güney Amerika kıtasının en büyük turnuvası Copa America 11 Haziran’da start veriyor. Liglerin bittiği şu günlerde 4 Temmuz’a kadar bizleri futbola doyuracak olan turnuva bu yıl 44. kez düzenleniyor ve ev sahipliğini Şili yapıyor. Copa America’ya 7. kez ev sahipliği yapan Şili turnuvaya katılan 12 takımı 8 farklı şehirdeki 9 stadyumda ağırlayacak. Stadyumların birçoğu turnuva için yenilenmeye giderken 48,665 kişilik kapasiteye sahip olan Estadio Nacional bu stadyumlar arasında en fazla kapasiteye sahip olanı olarak dikkat çekiyor. Estadia Nacional stadyumu 1962 yılında Brezilya ile Çekoslavakya arasında oynanan 1966 Dünya Kupası finaline de ev sahipliği yapmıştı. 10 Güney Amerika ülkesinin yanı sıra 2

davetli ülkenin katılımıyla gerçekleşen organizasyonun bu yılki davetlileri Meksika ve Jamaika. Çin ve Japonya’nın daveti reddetmesi üzerine turnuvaya dahil olan Jamaika’nın Copa America’ya renk katacağına şüphe yok. Jamaika turnuvaya ilk kez katılırken diğer konuk ülke Meksika ise 9. kez Copa America’da yer alıyor. Gruplarında ilk iki sırayı alan takımların yanı sıra en iyi iki üçüncü de turnuvada çeyrek finale yükselen takımlar olacak. 1916 yılından bu yana düzenlenen organizasyonda kupayı müzesine en çok götüren ekip 15 şampiyonluk ile Uruguay. 14 şampiyonluğa sahip olan Arjantin 2. sırada yer alırken 8 kere şampiyon olma sevinci yaşayan Brezilya 3. sırada.



ŞİLİ Şili, turnuvanın sürpriz ev sahibi. Brezilya, 2014 Dünya Kupası’nın ardından 2016 Rio Olimpiyatları’nın da organizasyonunu üstlenince, Copa America’yı aradan çıkarmak istedi. Bu isteklerine karşılık aradıkları noktada Şili gereken yerdeydi. Ülke hükümetlerinin anlaşması sonrası 2015 Copa America’nın ev sahipliği görevi, Brezilya’dan Şili’ye geçti. Ancak iki ülkenin son zamanlarda bağlantı kurduğu tek nokta bu değil. Bir diğeri için Belo Horizonte’de geçen 28 Haziran gününe gitmemiz gerekiyor. Sonradan bacağına o anın dövmesini yaptıracak olan Mauricio Pinilla’nın şutu uzatma dakikalarının sonunda direkte patlıyor ve belki de ev sahibi Brezilya hak etmediği şekilde adını çeyrek finale yazdırıyor. Daha sonra Almanya karşısında alacakları

yenilgiden habersizler… Şili ise boynunu bükmek zorunda ancak artık umutları var. İlk olarak 2010 Dünya Kupası’nda yaktıkları ‘korkusuz oyun’ ateşi artık aralıksız yanıyor. Meksika, Ekvador ve Bolivya ile birlikte kağıt üzerinde, çıkması en kolay gözüken A Grubu’nda yer alıyorlar. Başkent Santiago’da final oynamak için her türlü motivasyona sahipler. Artık dünya futbolunun en üst seviyesinde kendini kabul ettirmiş olan Alexis Sanchez-Arturo Vidal ikilisi, Isla, David Pizarro, Valdivia başta olmak üzere birçok isimden destek alacak. Artık genlerine işleyen korkusuzlukla Şili, evindeki turnuvada elbette şampiyon olmaya çalışacak ancak onlar için en önemli şey bu olmayacak.


Alexis Sanchez

YILDIZ OYUNCU Juventus ile Şampiyonlar Ligi finalinde oynamaya hak kazanan ve tarihin en iyileri arasında gösterilen bir orta saha üçlüsünün parçalarından olan Arturo Vidal’in Copa America’da Şili adına en önemli oyunculardan olacağı aşikar. Ancak Alexis Sanchez, takımını sırtlama adına bir adım öne çıkıyor. Yaz başında, Barcelona macerasının ardından sertliğiyle ünlü Premier League’e geçen Sanchez’in Ada’da çok iyi bir performans ortaya koyamayacağını düşünenlerin sayısı az değildi. Ama Sanchez sahada yaptığı görünmeyen katkının yanına bir de 25 gol 10 asistlik istatistik kağıdını koyunca, bu düşüncenin sahipleri cevabını almış oldu. Şimdi sıra Copa America’da. Sanchez, doğduğu, sokaklarında futbolcu olduğu topraklarda... Eskiden mahallesindeki birkaç adamın izlediği bu adamı şimdi tribünlerde binler izleyecek, tek fark bu. Bir de tüm ulusun umutlarını taşımak var tabii.


JORGE SAMPAOLİ

TEKNİK DİREKTÖR Jorge Sampaoli, Şili’nin başına geçtiğinden beri Marcelo Bielsa’nın mirasını yiyor. ‘El Loco’nun imzası 3-52, Şili tarafından hâlâ kullanılırken, kadroda da büyük değişiklikler yok. Ancak her şeye rağmen Dünya Kupası’nda takımını Hollanda ve İspanya’nın yer aldığı ölüm gruptan çıkarmış, ikinci turda da ev sahibi Brezilya’yı elemeyi santimlerle kaçırmış bir teknik adamdan söz ediyoruz. Ayrıca Bielsa’nın çılgınlığına karşı Sampaoli’nin tedbirli açıklamaları, Şili lehine bir gelişme olarak duruyor: “Şili henüz Copa America kazanamadı. Umarım Brezilya’nın Dünya Kupası’nda yaşadığı ev sahibi baskısını yaşamayız.” 55 yaşındaki hoca istediklerini yapabilirse, şampiyonluk gayet mantıklı bir hedef.


MEKSİKA Söz konusu çeşitli turnuvalara katılıp, belli bir standart çizmekse en başarılı ülke Meksika olabilir. Kuzey Amerika’nın çok fazla ülke barındırmamasının da etkisiyle Dünya Kupası’nın gediklilerinden olan Aztekler, CONCACAF Gold Cup’ın yanı sıra sürekli yenileyebildiği jenerasyonlarıyla olimpiyat oyunlarının da adından en çok söz ettiren ekiplerinden. Bu üç organizasyonun yanında onlar için bir de davetiye ile katıldıkları Copa America var. Bu sene 10. defa Güney Amerika’da mücadele edecekler. Ancak turnuva bir kez daha kendi kıtalarının mücadelesi Gold Cup’la aynı yıla denk geldiği için Javier Hernandez,

Carlos Vela, Dos Santos kardeşler, Hector Herrera, Andres Guardado ve Guillermo Ochoa gibi üst sınıf isimler Güney Amerika devlerine karşı verilecek mücadelede ülkesinin saflarını tutamayacak. Yine de Meksika Ligi ağırlıklı kadrolarının umut verdiğini olduğunu belirtmek lazım. A Grubu’ndan çeyrek finale gidebilmek için başta Şili olmak üzere Ekvador ve Bolivya ile çekişecekler. Turnuvanın en tutkulu hocalarının ikisinin karşılaşacağı Şili maçı turnuvanın erken safhasında izlenecek en güzel maçlardan olmaya aday. Ve merak edenler için söyleyelim, Rafa Marquez hâlâ oynuyor!


Raul Jimenez

YILDIZ OYUNCU Verona’da oynayan büyük tecrübe Rafael Marquez ile birlikte, Javier Aquino, Jesus Corona ve Raul Jimenez haricinde kadroya çağırılan tüm oyuncular için tercihini Meksika Ligi’nden kullanan Herrera’nın turnuva boyunca en büyük umudu muhtemelen Atleticolu Jimenez olacak. 24 yaşındaki golcü bu sezon La Liga’da 4’ü ilk 11’de olmak üzere 21 maça çıkmasına rağmen tek gol bulabildi. Yine de Atletico’nun forvet hattındaki isabetli transfer tercihleri, özgeçmişinde duran kaliteli bir referans. Takımın asıl hücumcuları ortalarda yokken, kendisini göstermek için önünde büyük bir fırsat var.


Miguel Herrera

TEKNİK DİREKTÖR Çoğu kişi, saçları biraz seyrekleşse dahi, hâlâ futbolculuğu dönemindeki yeleyi andıran modele gitme potansiyelini taşıyan bu tombul adamı geçen yaz tanımıştı. Her golüne çılgınlar gibi sevindiği Meksika’nın başında 2013’ten beri görev yapan Miguel Herrera söz konusu olan. Dünya Kupası’nın ikinci turunda çok iyi bir oyun ortaya koymalarına rağmen Hollanda’ya elendiler. Şimdi ise ortada farklı bir durum var. As denebilecek takımını Gold Cup’a götüren Herrera, Copa America’da ayrı bir teknik direktörlük sınavına tabi olacak. Ne sonuç alacağını hep birlikte göreceğiz.


EKVADOR Söz konusu çeşitli turnuvalara katılıp, belli bir standart çizmekse en başarılı ülke Meksika olabilir. Kuzey Amerika’nın çok fazla ülke barındırmamasının da etkisiyle Dünya Kupası’nın gediklilerinden olan Aztekler, CONCACAF Gold Cup’ın yanı sıra sürekli yenileyebildiği jenerasyonlarıyla olimpiyat oyunlarının da adından en çok söz ettiren ekiplerinden. Bu üç organizasyonun yanında onlar için bir de davetiye ile katıldıkları Copa America var. Bu sene 10. defa Güney Amerika’da mücadele edecekler. Ancak turnuva bir kez daha kendi kıtalarının mücadelesi Gold Cup’la aynı yıla denk geldiği için Javier Hernandez,

Carlos Vela, Dos Santos kardeşler, Hector Herrera, Andres Guardado ve Guillermo Ochoa gibi üst sınıf isimler Güney Amerika devlerine karşı verilecek mücadelede ülkesinin saflarını tutamayacak. Yine de Meksika Ligi ağırlıklı kadrolarının umut verdiğini olduğunu belirtmek lazım. A Grubu’ndan çeyrek finale gidebilmek için başta Şili olmak üzere Ekvador ve Bolivya ile çekişecekler. Turnuvanın en tutkulu hocalarının ikisinin karşılaşacağı Şili maçı turnuvanın erken safhasında izlenecek en güzel maçlardan olmaya aday. Ve merak edenler için söyleyelim, Rafa Marquez hâlâ oynuyor!


Enner Valencia

YILDIZ OYUNCU Pachuca’da geçirdiği harika sezonun ardından 2014 Dünya Kupası’nda da dikkatleri üzerine çekmeyi başararak West Ham United’a transfer olan Enner Valencia, İngiltere Premier Ligi’ndeki ilk sezonunda beklentilerin biraz altında kalsa da bunda hem birçok maçta merkez santrfor yerine sol forvet oynamasının hem de Ada futboluna adaptasyonunun etkisi oldu. Şimdi istediği ortam ve yapıda, hem de Antonio Valencia’nın da yokluğunda takımın liderliğini de alma fırsatı varken Ekvador’u her açıdan sırtlaması için büyük bir fırsatla karşı karşıya.


BOLİVYA 1997’den bu yana Copa America’da birinci turu geçemeyen, son 55 senedir sadece 1994’te Dünya Kupası’na gitmeye hak kazanan, bir başka ifadeyle turnuvanın gerçekleşebilmesi için yeterli sayıda takımı toplama amacıyla yıllardır turnuvada yer alan Bolivya, hiç şüphesiz turnuvanın en zayıf halkalarından birisi. Kısacası “önemli olan yarışmaktı” ekolünden geliyorlar ama yine de son hazırlık maçlarında alınan skorlar ve Ocak ayında takımın başına geçen Mauricio Soria az da olsa “üçüncü olabilir miyiz?” sorularını

sordurmuyor değil. Mauricio Soria’nın göreve geçtiği gün sarf ettiği “Hücum futbolu oynatmak istiyorum. Normalin üstünde savunma uygulatmak istemiyorum. Yıllardır savunma yapmayı denedik ama hep kaybettik. Artık saldırma zamanı” sözleri Bolivya’nın turnuvanın “kamikaze”si olacağını ve maçların keyifli geçeceğini işaret etse de yetenek olarak kısıtlı ve hâlâ 36’lık Pablo Escobar’ın ayağına bakmaları gerçeği ile gruptan çıkabilme şanslarının neredeyse imkânsız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.


Marcelo Martins Moreno

YILDIZ OYUNCU Milli formayla bugüne kadar kaydettiği 12 golle aktif futbolcular içerisinde Bolivya’nın en golcü ismi olan Marcelo Martins Moreno, Kasım 2011’den bu yana sadece iki gol kaydedebilse de Cruzeiro’ya geçtikten sonra adeta uçuşa geçti. Hava toplarındaki etkisi, özellikle de ceza sahasında pozisyon bilgisiyle golü koklaması ile Bolivya’nın en büyük kozu olacak ama elbette Bolivya’nın da topu ceza sahasına getirebilmesi şartı ile…



ARJANTİN “Bu jenerasyon ulusal nöbetini kupasız tamamlamayacak” diyor ‘Tata’ Martino. Bir yerlerde Arjantin Milli Takımı konuşuluyorsa lafın buraya geleceği artık kesin. Mavi-beyazlı ekip için, ‘Bir şey kazanamadılar’ veya ‘yeteneklerine yazık ettiler’ sözlerini duymak sürpriz olmuyor. Hâl böyleyken, Martino her yerde konuşulanı ilk olarak söylüyor. Geçen sene Dünya Kupası’nı alarak bu seriyi kırmaya çok yaklaşsa da Arjantin, 1993 Copa America’dan bu yana en üst seviyelerde kupa kaldıramıyor. 2008’de boyunlarına geçirdikleri olimpiyat altını tek tesellileri, üzerlerindeki beklentiler ise yine büyük. Geçen sene Sambacılar’ın yokluğu sebebiyle gerçekleşemeyen Arjantin-Brezilya finali,

Copa America’ya devretmiş durumda. Arjantin’i final yoluna çıkarken bekleyen ilk sınav grupta. Turnuvanın beşinci gününde oynayacakları Uruguay maçı, savunmada olduğu bilinen eksiklerin büyüklüğünü gösterecek. Hücum tarafı ise bildiğiniz gibi! Messi, Agüero, Di Maria ve Tevez; Higuain-Lavezzi ikilisiyle desteklenecek. En önemli noktalardan biriyse takımın maçlara ne derecede odaklanacağı olacak. Martino’nun sözüne dönmenin faydası var zira Arjantinli hoca orada durmuyor, devam ediyor... “Ancak Copa America tam da oyuncuların aklındaki turnuva olmayabilir. Biliyorsunuz, Dünya Kupası Elemeleri hemen turnuva sonrasında”


Lionel Messi

YILDIZ OYUNCU Artık Lionel Messi ile ilgili söylenecek yeni bir sözün olmadığını savunanlar pek yanılıyor sayılmaz. Her ne kadar Messi, sahalarda hâlâ bize yeni bir şeyler izletse de -Athletic karşısındaki kupa finalinde attığı nefis gol- kelimeler bazen yetersiz kalabilir. Bu gibi bir durumda klişelerden yardım alabiliriz. Hatta ‘Messi çok iyi ama milli takımda bir şey yapamıyor’ algısı bize yardımcı olabilir. Bu görüşün yanlış olduğunu savunanlar için geçen yaza kadar somut bir kanıt yoktu ancak Dünya Kupası’nda gelen final, Messi taraftarlarının elini kuvvetlendirdi. Ama oyuncular için tatmin tartışma masalarından çok sahada sağlanıyor. Arjantin’le tek başarısı 2008’deki olimpiyat altını olan Messi, belki Şili’de yapacaklarıyla hakkında söylenecek yeni birkaç söz yaratacaktır.


Gerardo Martino

TEKNİK DİREKTÖR Dönüp de son 10 yıla baktığınızda Arjantin’in teknik direktörlerinden kaçını hatırlıyoruz? Listede kimler olduğunu kontrol edelim: Jose Pekerman, Alfio Basile, Sergio Batista, Alejandro Sabella ve tabii ki Diego Maradona. İlk anda göze çarpan, bu isimlerin hiçbirinin uluslararası düzeyde çok fazla tecrübesi olmaması hatta ‘hoca’lıklarının tartışılıyor oluşu. Belki de üst düzey kadrosuna rağmen Arjantin’in son yıllarda kupalardan uzak kalmasının sebebi bu tartışmaların arkasında yatıyor. 2014’te Dünya Kupası’nın finalini görseler dahi takımın başındaki Sabella kovuldu zira oynanan oyun zevk vermiyordu. Latin Amerika’dan söz ediyorsanız bu önemli bir noktadır. Şimdilerde Arjantin’i, Gerardo Martino hazırlıyor ve seleflerinden çok farklı bir profil çizdiğini söylemek zor. ‘Barcelona ile kupa alamayan adam’ı öne çıkaran nokta da bu. Kanıtlaması gereken bir şeyler var ve yıldızlarla dolu kadrosu ile Copa America bunun için doğru yer gibi...


URUGUAY 2006’da Oscar Tabarez’in teknik direktörlük koltuğuna oturmasından bu yana istikrarlı bir biçimde majör turnuvaların “sürpriz” takımı olan Uruguay, 2010 Dünya Kupası’ndaki üçüncülüğün ardından 2011 Copa America’da da ev sahibi Arjantin’i eledikten sonra rahat bir biçimde şampiyonluğa ulaşmıştı. Lâkin Uruguay’ın 2014’te yaşattığı hayal kırıklığı ve alttan gelen başarılı neslin zorlaması ile Tabarez, turnuva için “genç ve tecrübeli isimlerin harmanlandığı yeni bir Uruguay” takımı yaratmakta karar kıldı. Diego Forlán, Diego Lugano ve Diego Pérez gibi emekli olan isimlerin yanı sıra Martín Cáceres, Álvaro Pereira gibi “sıradan” oyuncuların yerine özellikle 2013’te ülkemizde düzenlenen U20 Dünya Kupası’nda final oynayan takımın önemli parçalarından José Giménez, Giorgian de Arrascaeta, Gastón Silva ve Diego Rolán ile

birlikte Jonathan Rodríguez - Abel Hernández ikilisinden maksimum verimi almaya çalışacak. Zaten Tabarez, Nisan ortası verdiği demeçte de “Bu turnuva, kendimizi göstermek ve 2018’de Rusya’da düzenlenecek Dünya Kupası elemelerini geçmek olan asıl hedefimize giden yolda önemli bir adım teşkil ediyor” diyerek hem yarışmanın hem de alttan gelenlerin maksimum adaptasyonunun son derece önemli olduğunu vurguladı. Bu isimlerin tamamı son derece önemli ve katkı verebilecek isimler olsa da Suarez’in cezası, takımın yaratıcılık konusunda Lodeiro dışında güvenebilecek isim sayısının kıtlığı, orta sahanın savunma yükünün büyük çoğunluğunun hâlâ 33’lük Egidio Arévalo’nun sırtına binmesi ise Tabarez’in başını şimdiden ağrıtan ve Uruguay’ın turnuvadaki kaderini belirleyecek faktörler olarak öne çıkıyor.


Edinson Cavani

YILDIZ OYUNCU Yıldızının parladığı Palermo günlerinden bu yana hangi takımın formasını giyerse giysin gösterdiği başarılı performansla Avrupa’da transfer dönemlerinin en önemli haber malzemelerinden birisi olan Edinson Cavani, bitirici profilinin aksine Uruguay’da genellikle “yardımcı santrfor” rolünü üstlenmişti ama bu turnuvada Uruguay’ın Suarez için yaptığı başvuru geri çevrilirse istediği fırsatı elde edecek. Fakat özellikle Suarez’in yokluğunda Cavani’nin lider olarak da ipleri eline alması gerekecek anlar olacak ki istikrarlı performansını sürdürür ve bir lider olmayı da başarırsa Uruguay yine önemli bir şampiyonluk adayına dönüşebilir.


Oscar Tabarez

TEKNİK DİREKTÖR Geçmişi başarılarla dolu ve Copa America’yı en fazla kazanan takım olan Uruguay’ın top-class seviyeye gelmese de kalbur üstü takımlar arasında değerlendirilmesinin hiç şüphesiz en büyük sebebi 2006’da ikinci kez koltuğa oturan Oscar Tabarez oldu. Son 9 senede 4-4-2 sistemiyle, eldeki isimlerden en iyi verimi almasıyla ve yetiştiriciliğiyle istikrar sağlamayı başaran Tabarez belki de göreve geldiği günden bu yana en zor görevle karşı karşıya: Hem yine başarılı olmak hem de son yıllarda ülkenin yetiştirdiği en iyi nesilden olabildiğince çok ismin adaptasyonunu sağlamak.


PARAGUAY 1994’ten sonra ilk kez bir Dünya Kupası’nı geçen yaz ıskalayan Paraguay, yaşadığı hayal kırıklığını Şili’de unutmak istiyor. Bu uğurda çabalarken gittikleri yoldaysa pek fazla değişiklik yok. Herakleitos’u yalancı çıkarmak istercesine, aynı adamlar, aynı sistemlerle devam ediyor ve ritmin anlam yaratmasını bekliyorlar. Şimdilerde Arjantin’i çalıştıran Gerardo Martino ile işler 2011’de planlandığı gibi gitmiş, silik bir oyun çıkardığı maçın sonunda kupayı Uruguay’a bırakmak zorunda kalsa da Paraguay genel olarak iyi bir

turnuva geçirmişti. O finalde sahaya yer alan isimlerin 7’si yine kadroda. Artık ülkenin futbol yüzü hâline gelen Santa Cruz, Nelson Valdez, Lucas Barrios yine elinden geleni yapacak. Birkaç yıl önce bu isimlerin yanında parlayan Marcelo Estigarribia, Juventus’a transferi sonrasında ortalarda gözükmüyor, Serie A’da kiralık olarak dolaşıyor. Kupada da olmayacak. Kupada, birbiriyle oynamaya çok alışmış bir jenerasyon, belki de son kez bir arada yer alacak. Bakalım bu birliktelik, Şili’de neler doğuracak?


Lucas Barrios

YILDIZ OYUNCU Forvet hattındaki bolluk ve defanstaki sıkıntılarıyla Paraguay, diğer Güney Amerika ekiplerinden çok farklı bir profil çizmiyor. Eintracht Frankfurt’ta oynayan Nelson Valdez, oynadığı takımın kaderini değiştirenlerden değil. Yardımcı oyuncu rolü, ona daha çok yakışıyor. Yıllardır Paraguay’da takıma liderlik etmek ise Lucas Barrios ile Roque Santa Cruz’a düşüyor. Santa Cruz, uzun boyu ve etkili kafa vuruşlarıyla oyun sıkıştığında uzun bir taç atışını bile pozisyona çevirebilirken; bu sene takımın en kilit ismi olma yolunda Lucas Barrios ismi bir adım önde. Arjantin doğumlu olmasına rağmen milli takım tercihini Paraguay’dan yana kullanan Barrios’un, bu sezon Fransa Ligi’nde ortaya koyduğu 31 maç-11 gollük performans, teknik direktör Ramon Diaz’ın da en büyük umutlarından.


JAMAİKA 1Güney Amerika’nın milli takımlar düzeyindeki en büyük organizasyonu olan Copa America’ya katılan takımlar arasında Jamaika’yı görünce şaşırabilirsiniz. Kıtaya çok da uzak olmayan Jamaika, Meksika ile birlikte kupaya davet alarak katılanlardan. Tarihlerinde ilk kez katıldıkları turnuvadaki varlıkları ne kadar şaşırtıcı olsa da işin daha ilginci aldıkları davetin önce Japonya sonraysa Çin’e gönderilmiş olması. İki ülkenin programı da Copa America ile çakışınca, şanslarının

yardımıyla bu işten kârlı çıktılar. Ancak aynı şansın kurada Jamaika’nın yanında olduğunu söylemek zor. Son Dünya Kupası finalisti Arjantin ile son Copa America finalinde karşı karşıya gelen Urugay ve Paraguay, yer aldıkları B Grubu’ndaki diğer takımlar. Jamaika’nın Latin Amerika’ya yaptığı ziyaretin zevkli ama puansız bitmesi ise haklarındaki tahminlerin en öne çıkanı. Hele de kadrolarını tıpkı Meksika gibi Gold Cup öncesinde idareli kullanmak zorundalarken.


Darren Mattocks

YILDIZ OYUNCU 2002 Dünya Kupası’nda başında olduğu Senegal’i çeyrek finale taşıyan ve İlhan Mansız’ın golü olmasa daha da ileri gidecek olan Winfried Schafer, bir senedir Jamaika’yı çalıştırıyor. Geçen yıllar Alman hocanın taktik anlayışından bir şeyler götürmemiş olacak ki hâlâ geçmişi hatırlatan “Futbolumuz savaşmak, pas, kontra-atak ve takım oyununa dayalı” ifadelerini kullanıyor. Schafer Senegal’deki Henri Camara-Boupa Diop ikilisinin muadilini Jamaika’da da bulmak isteyecek. Bu noktada yardımına koşan ismin Darren Mattocks olması bekleniyor. Vancover Whitecaps’in golcüsü, milli takım formasıyla çıktığı son 6 maçta 5 gol kaydetti. Onun formu, takımının da umudu.



BREZİLYA 2013’te düzenlenen Konfederasyonlar Kupası’nı kazandıktan sonra ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası’na büyük ümitlerle giren Brezilya, Almanya karşısında tarihinin en büyük hezimetini aldıktan sonra 2002’den bu yana devam eden kısır “yenilenme” döngüsüne bir kez daha girdi. Lâkin Brezilya’daki bu değişim için “yeniden yapılanma” kelimesinden ziyade Dunga’nın pragmatist ve fazlasıyla tartışılan dönemine geri dönüş yaptı demek çok daha doğru olacaktır. Brezilyalı hoca, oyuncu seçimlerinin yanı sıra futbolcularının demeçlerine, giyimlerine, attıkları tweetlere, saç stillerine karışmasından ve tüm bunlar için kurallar koydurması fazlasıyla tartışma konusu yaratmaya yetse de 7-1’lik Almanya hezimetinin ardından Brezilya’nın Dunga ile oynadığı 8 hazırlık maçını da kazanması biraz olsun “acaba takım kendine

geldi mi?” sorularının sorulmasını sağladı. Aralarında Fransa, Arjantin ve Şili gibi takımların da yer aldığı bu 8 maç boyunca Dunga genellikle Neymar’ın serbest bir rolde oynadığı 4-4-1-1’i tercih ederken zaman zaman da 4-3-1-2’yi kullandı. Brezilya sahaya ne şekilde dizilirse dizilsin en fazla dikkat çeken nokta ise özellikle Brezilya standartlarına göre “düz” olarak tabir edilebilecek orta saha oyuncularının yapısı ve Oscar’ın yokluğunda takımın yaratıcılığının büyük ölçüde Neymar’ın üzerine binmesi oldu. Ayrıca son yıllarda unuttursalar da joga bonito kavramıyla özdeşleşen Brezilya’nın geçmiş yıllardaki takımlara kıyasla Neymar haricinde “sihir” yaratabilecek isim bulunmuyor. Opsiyon sunsa da Şili’deki turnuvada Dunga’nın Brezilya’sının kaderini belirleyecek en önemli faktör yememek değil yaratıp yaratamamak olacak.


Neymar

YILDIZ OYUNCU Henüz 23 yaşında olmasına rağmen yaklaşık 2010’dan bu yana Brezilya Milli Takımı’nın saha içi ve dışı liderliğini üstlenen Neymar bugüne kadar kulüp takımlarının aksine Brezilya formasıyla çok daha istikrarlı bir grafik çizip milli takımın gelmiş geçmiş en golcü beşinci ismi olsa da hâlâ “kazandığı kupalar” ve “o golleri hangi maçlarda attığı” sorgulanıyor. Aslında her ne kadar Almanya hezimetinde sakatlığı sebebiyle kadroda yer almamış olsa da o takımın parçası olması bile Neymar’a fazlasıyla baskı yüklese de Brezilyalı oyuncu sezon boyunca Katalan ekibinde kariyerinin oyun olarak en verimli futbolunu ortaya koydu ve turnuvaya son derece formda giriyor. Fakat Şili’de Neymar’ın futbolu kadar en az liderliğiyle de yapacakları hem efsaneler arasında görülüp görülmeyeceğini hem de takımının kaderini belirleyecek en önemli faktör olacak.


Dunga

TEKNİK DİREKTÖR Muhtemelen herhangi bir Brezilya’ya Dunga’ya dair fikrini sorsak alacağımız cevap kuvvetle muhtemel “Daha iyisi vardı da takımın başına o mu geçmedi?” olacaktır. Brezilya’nın kaptanlığını da yaptığı oyunculuğu döneminde Brezilya’ya has “sihirli futboldan” ziyade “sert ve mücadeleci” yapısıyla hatırladığımız Dunga, takımını da kendi oyun tarzına benzer bir biçimde oynatmaya çalışıyor. İkinci sefer göreve geldiği ilk gün “Brezilya’yı tekrar futbolun zirvesine çıkaracağız” diyen Dunga, bunu sıkıcı, önce gol yememek üzere kurduğu taktiklerle yapmaya çalıştığı için fazlasıyla eleştiriliyor. Fakat şu da bir gerçek ki son dönemde hem saha içi hem de saha dışı problemlerle fazlasıyla uğraşan Brezilya’da Dunga tıpkı 2006’da göreve gelmesinin 1 sene ardından başardığı gibi takımını Copa America’da şampiyon yapabilirse ne sıkıcı futbol ne defansif taktikler konuşulacak ve işin doğrusu Brezilya’nın tek ihtiyacı da nasıl olursa olsun turnuva kazanmak.


KOLOMBİYA 2007 Copa America’daki hayal kırıklığının ardından 2010’da da Dünya Kupası’na gitme başarısı gösteremeyen Kolombiya, 2011’deki turnuvada yaşanan hayal kırıklığının ardından Pekerman’a emanet edildi ve koltuktaki kan değişimi 2014 Dünya Kupası’nda biraz olsun meyvelerini verdi. Geçtiğimiz sene Brezilya’da düzenlenen turnuvada Radamel Falcao’nun yokluğuna rağmen gruptan çıkıp Uruguay’ı eledikten sonra çeyrek finalde başa baş geçen karşılaşmada Brezilya’ya yenildiler ama turnuva boyunca sergilenen performans özellikle Copa America adına fazlasıyla umut verdi. Geride bıraktığımız sezonda vasat bir performans sergileyip forma şansı bulmakta güçlük çekse de Radamel Falcao, Real Madrid’deki ilk sezonunda alkışları toplayan James Rodríguez, Sevilla ile Avrupa Ligi’ni kazanan Carlos Bacca, Porto’da başarılı bir sezonu geride bırakan Jackson Martínez ve Chelsea’den Juan Cuadrado gibi isimler bile

Kolombiya’nın turnuvadaki önemli bir ekip olarak değerlendirilmesine yetiyor. Fakat Pekerman’ın biraz da tatlı bir belayla uğraşması gerekecek. Arjantinli hoca, Falcao’dan istenen verimi alabilecek mi, Falcao’nun gelişiyle 2014 Brezilya’da başarılı olduğu 4-2-3-1 üzerine kurulu sistemi bozacak mı ve hepsinden daha da önemli ve baş ağrıtan soru olan savunmadan verim alabilecek mi? Beşiktaş’ta sezonun ikinci yarısını adeta kulübede geçiren Pedro Franco, 2,5 aydır Granada’da 90 dakika bile şans bulamayan Jeison Murillo, ara ara forma giyse de Standart’ta doğrudan birinci tercih olmayı başaramamış Darwin Andrade, yine ölü bir sezonu geride bırakmış Pablo Armero gibi isimlerin özellikle de form durumları Pekerman’ı fazlasıyla zorlayacak. Zaten Pekerman’ın Kolombiya ile başarılı olup olmayacağını belirleyecek en önemli faktör de takımın savunma performansı olacak.


Radamel Falcao

YILDIZ OYUNCU Büyük beklentilerle transfer olduğu Manchester United’da, 3 golle tamamladığı 2006/07 sezonundan bu yana kariyerinin en kötü sezonunu geride bırakarak çok büyük bir hâyal kırıklığına sebep olan Radamel Falcao her şeye rağmen Kolombiya’nın turnuvadaki en önemli silahı. Pékerman, yıldız golcü için “Onunla tekrar çalışmak ve özgüvenini yeniden kazanmasına yardımcı olmak istiyorum” dese de Falcao’nun o özgüveni kazanıp kazanamayacağı ve eski günlerine dönüp dönemeyeceği merak konusu. Fakat şu bir gerçek ki Falcao sadece Kolombiya’nın turnuvada neler yapacağını değil, 29 yaşındaki oyuncunun da gelecek sezonlarda hangi takımın formasını giyeceği konusunda da en belirleyici faktör olacak.olacak.


Jose Pékerman

TEKNİK DİREKTÖR Arjantin U20 Milli Takımı’nda aldığı 3 Dünya Kupası’nın ardından 2006’da ana sahnede beklentileri karşılayamayan Jose Pékerman, Toluca ve Tigres’te spot ışıklarının uzağında geçirdiği iki sezonu takiben tamamen istirahata çekilmişti. Tam da “Kayboldu gitti” denirken Kolombiya ile sahnelere dönen Super Pékerman şimdilik beklentileri karşılamayı fazlasıyla başardı. Fakat hâlâ hayallerini süsleyen Arjantin Milli Takımı’nın koltuğunu kapmak istiyorsa bu turnuvada yapacakları, elindeki yıldızların tamamından verim alıp alamayacağı ve takımın defolarını görünmez hale getirip getiremeyeceği Pékerman’ın kaderini çizecek.


PERU Peru, 2011’deki son Copa America’da sürpriz bir şekilde üçüncülüğe ulaşmıştı. Bu sene de kaderleri açısından ‘üç’ kilit nokta olabilir. Zira Brezilya ve Kolombiya’nın başını çektiği C Grubu’nda ilk sıraları zorlamak her babayiğidin harcı değil. Formatı gereği, takımların dörderli üç gruba ayrılmasıyla başlayan turnuvada en iyi iki üçüncü de çeyrek finale

bilet alıyor. Bir şekilde kapağı çeyrek finale atması hâlinde ‘İnkalar’, Juan Vargas, Paolo Guerrero, Jefferson Farfan ve Claudio Pizarro’nun yer aldığı kaliteli hücum bölgesiyle yine sürpriz peşinde olacaktır. Savunmada aynı kaliteyi tutturamayan ekibin, maç içerisindeki oyun dengesini nasıl sağlayacağı ise elbette merak konusu...


Paolo Guerrero

YILDIZ OYUNCU Üç tanesi, Venezuela ile oynanan üçüncülük maçında olsa da, fileleri beş kez havalandırarak son Copa America’nın gol kralı olan Paolo Guerrero, bu yıl da takımının kilit oyuncusu olarak öne çıkıyor. Farfan ve Pizarro, kulüp takımlarında daha iyi performanslar sergilese de iş milli takıma gelince Guerrero daha farklı. Son kupanın ardından dört yıl daha yaşlı, dört yıl daha tecrübeli ve hemen hemen dört yıldır Avrupa’dan uzak olabilir. Ama son olarak Corinthians’dan Flamengo’ya transfer olan Guerrero, geçmişe göre çok daha az ilgi görse de ülkesi taraftarları aynı şekilde düşünmüyor olsa gerek!


VENEZUELA 2011’de Arjantin’de düzenlenen turnuvada zor bir grupta yer almasına rağmen iyi sonuçlar alarak grubundan ikinci sırada çıkmayı beceren Venezuela, ardından da Şili’yi eleyip yarı finale yükselip önemli bir başarı elde etmişti. Grupta berabere kaldığı Paraguay’a penaltılarla yenilerek finalden olan Venezuela, takdirleri toplasa da o günden bu yana adeta istikrarlı bir biçimde geriye gitti. 2014’ün yazında göreve gelen Sanvicente, uzun bir mağlubiyet serisinin ardından takımı yavaş yavaş oturtmayı başardı. Ağır savunma oyuncularını desteklemek amacıyla iki savunmaya yönelik ön

liberoyu tercih eden ve Arango’nun kısmen serbest adam olarak rol aldığı 4-2-2-1-1’i tercih eden Sanvicente, bugüne kadar gruptaki en önemli rakibi Peru’ya odaklansa -Nisan’da yendiler- ve savunmaya ağırlık verse de takımın bel kemiğini oluşturan Oswaldo Vizcarrondo, Gabriel Cichero, Franklin Lucena ve Juan Arango’nun 30’larını geçmiş olmaları işini zorlaştırdı. Kaliteli ve tecrübeli ayaklara sahipler ama muhtemelen gol yememe ve Rondon’un hızı ile kontratak üzerine kurulu bir futbolu sergileyecek Venezuela’nın kaderini 18 Haziran’da Peru ile oynayacakları maç belirleyecek.


Salomon Rondon

YILDIZ OYUNCU Malaga’daki başarılı performansının ardından 2013’te Rusya’nın yolunu tutan Salomon Rondon, geride bıraktığımız sezon ilk sezonuna göre çok daha fazla forma şansı buldu ve takımı adına verimli bir grafik çizdi. Ortalama üzeri tekniğinin yanı sıra hızlı ve güçlü bir oyuncu olmasıyla öne çıkan Rondon, Sanvicente’nin muhtemelen tercih edeceği savunma ağırlıklı sistemde hem istediği ortamı ve boş alanları bulacaktır hem de takımının kaderi üzerinde en belirleyici isim olacaktır.


Kerim Akbaş

Taraftar Gözü HF179


Ankara Kalesi serindir. Manzarası can mı yakar, umut mu verir anlaşılmaz. Orada anlatmıştım, ‘bacağım kırılmasaydı belki şimdi’yle başlayan cümleleri. Sakin ve umut dolu dinlemişti. Her şey orada başlamıştı, aşık oluyordum. Serinlik ve manzara tartışılmaz. Ankara manzarası, bazı akşamların kırgınlığını sahiplenmeniz için yol gözler. Sahiplendim. Her seferinde. Yıllar sonra, gittiği gün hükmen yenik ve altyapısı dağılmış bir teknik direktör gibi hissettiğimde, 2014’ün Eylül’ünde bacağım tekrar sızladı, bu sefer ağır bir darbeyle. Bunu atlatacak ya da anlatacak hiçbir şey üretmeye çalışmadım. Yıllardır takip ettiğim Beşiktaş’ı altyapı maçlarından antrenmanlarına kadar daha ‘sıkı’ takip etmeye başladım. Çünkü bahar hiçbir şey olmamış gibi gelecekti ve bu kışı atlatmamız çok zor olacaktı, biliyordum. “Tuttuğumuz takım yenildi, kahrolduk; sopa yediğimiz deplasmanlar oldu, kan kustuk loğusa şerbeti içtik, ne kimseye şikâyet ettik, ne de halimize ağladık. Fakat haftalardır akıl almaz kontralar yiyen bir takımın ruh hali var üzerimde.” Ağbimiz Erkan Goloğlu, eski bir yazısında böyle

söylüyor. Ne eksik, ne fazla; kimseye hiçbir şikâyetim olmadı. Üstelik bu yazıyı okuduğumda kırılmış bir bacakla, sadece yatıyor ve okuyor, futbol oynayamıyordum. Lisedeyken tribünden arkadaşlarla ‘sevinmek için sevmedik’ yazılı bir pankart yapmıştık. Liverpool maçının İstanbul ayağına denk gelir. O maçta ikinci golümüzden sonra, her zaman maç izlediğimiz stadyumda, dört beş sıra öne ilerlemişiz farkında olmadan. Maçın başında, gol olmadan önceki yerimize… Arkadaş karnını tutuyor, tekme geldi galiba, diyor gülerek. Yanımızdaki adamın kaşı açılmış. Herkes gülerek sarılıyor birbirine. Kapalı üst, Ankara Kalesi’nden de serindir. Manzarası can da yakar, umut da verir. Rövanş maçından, İngiltere’deki o maçtan sonra iki hafta kendime gelemedim. Toparladım, diyorsam da kendime hep bir sürü şey eksikti. Bu sezon, Uefa eşleşmelerinde Liverpool’la tekrar karşılaştığımızda telefonum o gün boyunca hiç susmadı. Zamanında yerin dibine sokana kadar uğraşan başka takımlı arkadaşlar dahi arıyordu. ‘’Kerim, bu maçı alacaksın, bu maçı alacaksınız.’’


Futbolla ilgilenenler ‘şimdi onlar düşünsün’ lafını genelde şakayla karışık söylerler. Artık ruh halimin bir tezahüratı vardı: ‘’Bir umudum sensin anlıyor musun / Hayat yaşanmıyor ki seninle olmadan’’. Haberi aldıktan sonra kendimle baş başa kaldığımda hemen eski fotoğraf albümlerini çıkartıp geçmişe döndüm. Bacak alçı içinde, elde Gorki’den Çocukluğum, saçlar uzamış, bir sürü fotoğraf. Geçmiş bir sığınak mı, unutmamaya çalışmak mı? Herkesin kendine göre cevabı var. Geçen günlere baktım; on iki sezonda bir şampiyonluk, onlarca deplasman, onlarca kavga dövüş, Hasbi’de dördüncü duble mahzunluğu, Ankara’ya dönüşte çalışılan sınavlar… Uzatmalarda yenmiş gol gibi, tribün dağıldıktan sonraki yalnızlık gibi bir geçmiş. Eylül 2014’te bir akşam anlatacak daha çok şey olmalıydı, diye düşündüm. Bu kadar kolay incinmemek lazımdı. Ellerim ceplerimde saatlerce yürüdüm. O günden 26 Şubat’a kendi antrenmanlarıma çıkmadım örneğin. 26 Şubat günü Slaven Biliç, belki de galibiyet golünü kaçıran Liverpool oyuncusuna sarılıp teselli ederken ben öylece seyre dalmıştım, kitlenmiştim. Yumruğunu havaya kaldırıp taraftarı selamlıyordu, arkasından top toplayıcı bir çocuk gol çığlığıyla müthiş bir şekilde koşuyordu, tribünde bir ağbimiz yıllardır arasının bozuk olduğu eşini arayıp ağlaya ağlaya, sevinçten bağıra çağıra konuşuyor ve nihayet barışıyorlardı. Mutluluğun resmi çizilir mi bilmem ama fotoğrafı çekildi, diyordum arayan arkadaşlara. Sabahı zor ettim, sevinç belirsiz bir hüzne dönüşüyordu ve zor tutuyordum kendimi. Bütün geçmiş bir tarafta, Biliç’in savaşçıları diğer tarafta.


18 Mayıs 2015 günü Slaven Biliç şöyle diyordu: ‘’Sanırım seneye burada kalmam imkânsız.’’ Stadsız, taraftarsız, parasını alamayan oyuncularla haftada üçer maç yapıp müthiş işler başarmak sanırım evet, burada kalmak için bu algıya yeterli değil! Barbaros’tan inmişiz meydana, Kartal’dan Hasbi’ye yol almışız, üçüncü biterken yürümüşüz Dolmabahçe’den, Biliç ve kartalları sahada, biz tribünde; sanırım imkânsız. Ben şöyle düşünmüştüm: Bundan sonra bacağım asla sızlamayacak, dünyanın bütün eylülleri serin kalacak, geçmişe fiyakalı bir göz kırpacağız. Buna kendimi farkında olarak kaptırmıştım. Sezon başından beri ne kadar antrenman, maç varsa oradaydım. Hepsiyle beraberdim. Yanlarından hiçbir zaman ayrılmadım, bir tek saniye olumsuz sonuçları düşünmedim tüm bunların olacağını bildiğim halde. Haftada üç gün o doksan dakika, bu rezalet kışı atlatmam için elinden geleni yaptı. Şimdi başladığım yerdeyim, alçıyla yatmıyorum fakat orada bir şey çok acıyor.


Profil HF179

Sercan Ergün

Kayserispor’da yaptıkları ile herkesin dikkatini, birçoklarının tepkisini çeken Süleyman Hurma Trabzonspor’da. Yaptıkları ve yapacakları ile ona dikkatli bakma zamanı


Kayserispor İstanbul büyüklerinin radarındaki Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz’u satmak istemediğini İstanbul’daki bilboard’lara reklam vererek duyurmuştu. Türk futbolunun en renkli simalardan biri de kuşkusuz Süleyman Hurma. Uzun yıllardır Kayserispor Genel Menajerliği görevini yürüten, Gökhan Ünal ve Mehmet Topuz gibi gündemi uzun süre meşgul eden transferlerin odağındaki adam. Yakın tarihe baktığımızda ise Amrabat’ın 8 milyon euro’nun üzerinde bir bedelle Galatasaray’a transferi, onu yine en çok konuşulan isimlerden biri yapmıştı. Kendisi hakkında sözlüklerde sayfalarca entry var, ki bunlardan birçoğu Hurma’yı ‘’şark kurnazı, etik değerleri hiçe sayan, komik adam, yanlış yapan adam, transfer bozucu’’ gibi sıfatlarla nitelendiriyor. Aşina olduğumuz Süleyman Hurma profili bu, peki aslında gerçekler? Tüm bu olumsuz havaya ve kamuoyunda sahip olduğu imaja rağmen Süleyman Hurma, taraflı tarafsız birçok insanın kabul edebileceği gibi başarılı bir genel menajer; veya son günlerin moda deyimiyle başarılı bir sportif direktör. Kayserispor’un -geçen sezon düşene

Transferi yılan hikâyesine dönen Nordin Amrabat, 1.1 milyon euro’ya geldiği Kayserispor’dan 8,6 milyon euro’ya Galatasaray’a transferini gerçekleştirdi. kadar- sürekli ligin olağan şüphelilerinden biri olduğu, bir teknik adamın ortalama olarak en fazla 6 ay görev yaptığı ligimizde hoca seçimleri ile belli bir oranda istikrar sağlayan bir takım hüviyetine kavuşmasında aslan payı Süleyman Hurma’nın. Özellikle Mehmet Topuz transferi sürecinde güdülen politika -Gökhan ile Mehmet’i satmayacaklarını ilan eden bilboard’lar hazırlatıp astırması, medyada sürekli bu konuda demeçler vermesi- her ne kadar Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin arasını açmış olsa da, sonunda yüzü ve cebi gülen taraf sarıkırmızılı ekip olmuştu. Tok satıcıyı oynayarak İstanbul kulüplerinin istediği oyuncuları için fahiş bonservis bedelleri isteyen de o, ne kadar tartışılsa tartışılsın istediğini elde eden de. Geçen sezon devre arasında yaptığı transferlere ödediği bonservis bedelleri hala tartışılan Galatasaray, o dönemde Salih Dursun gibi bir oyuncu için 2,75 milyon euro bonservis bedeli ödemiş ve oyuncusu Ceyhun Gülselam’ı da kiralık olarak göndermişti.


Hedefi ol(a)mayan Kayserispor Süleyman Hurma’nın genel menajerlik görevini yürüttüğü dönemde bir kez Türkiye Kupası’nı kazanan Kayserispor -2007/08 sezonunda finalde Gençlerbirliği’ni penaltılarda yenerek alınan, o zamanki adıyla Fortis Türkiye Kupası-, iki kez Avrupa Kupalarında mücadele ederken, üç kez de ligi 5. sırada bitirerek ligin korkulan ekiplerinden biri olmuştu. Özellikle Fenerbahçe deplasmanında alınan 4-1’lik galibiyet uzun süre gündemi meşgul etmişti. Yine de Kayserispor, hiçbir zaman şampiyonluğu kovalayan bir takım hüviyetinde olmadı. Ligin ilk 6 sırası için adı geçen sarı-kırmızılı ekip, Türk futbol kamuoyunda daha çok ‘Üç Büyükler’in talip olduğu futbolcularla ya da Troisi transferi gibi oyuncu kaçırma (!) olayları ile bilindi. Sivasspor’un Bülent Uygun döneminde yaptığı, Ertuğrul Sağlam yönetimindeki Bursaspor’un ise tabir-i caizse bir peri masalına imza attığı gibi zirve mücadeleleri içinde olmadılar asla. Aksine ligin kaliteli kadrolarından birine sahip, ancak ilk yarıda topladığı puanları sezon sonuna kadar cepten yiyen bir takım görüntüsü çizdiler çoğu zaman. Lige yükseldikleri 2004 yılından geçen sezona kadar düşmeyen Kayserispor, bazı yayın organlarında yer aldığı gibi siyasi bir hamle ile değil; uzun yıllardır sürdürdüğü hoca istikrarını bozarak lige veda etti. Lige vedanın ardından “Son 8 yılda ben iki defa şampiyon olabilecek takım kurdum. Ama üzülerek söylüyorum ki bu takımı elimde tutamadım. Bütün gücümle uğraştım, bütün ülkeyi karşıma aldım. Kötü insan görüntüsü vermeyi kabul ettim ama o takımı elimde tutmayı beceremedim. Bir şeyi çok iyi görmek lazım, tabii bu bütün spor adamlarına ders olmalı. Senin vizyonunla etrafındaki adamların vizyonu, duygu ve düşüncelerin, hedeflerin ve onların hedeflerinin bir birine uymaları gerekiyor. Ayrıca kötüler konuşacak diye yaptığım iyi şeylerden vazgeçemem.” demişti Süleyman Hurma. Belki de Prosinecki kalsaydı,

ya da bahsettiği gibi takım sakatlıklarla ve hakem hatalarıyla uğraşmasaydı Kayserispor düşmeyecekti. Ancak tüm bu yaşananlara rağmen takım kadrosunu korudu ve bir sezonluk aranın ardından Süper Lig’e şampiyon olarak döndü. Başarıda aslan paylarından biri de kuşkusuz Süleyman Hurma’ya aitti.


Trabzonspor’un şişkin kadrosu göz önüne alındığında Süleyman Hurma’nın takıma getirilmesi nokta atışı bir hamle oldu.

Karadeniz’de yeni bir sayfa Bu yazı yazıldığı sırada yaklaşık bir hafta önce ajanslara ilginç bir haber düştü: “Trabzonspor Kulübü, Kayserispor’daki genel menajerlik görevinden ayrılan Süleyman Hurma ile sportif direktörlük için anlaşmaya vardı. Bordo-mavili kulüpten yapılan açıklamada, Trabzon’a gelecek Hurma ile yarın saat 15.00’te Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri’nde sözleşme imzalanacağı bildirildi.” Geride kalan sezona flaş transferle giren Trabzonspor, umduğunu bulamamış ve ligi Avrupa Kupası vizesi almadan bitirmişti. Gelecek sezonun ya da sezonların planlanması kapsamında yapılan ilk hamle, futbol şubesinin başına Süleyman Hurma’nın gelmesi oldu. Yapılan transferler ise yerli piyasaya yönelik oldu, elbette ki bu oyuncular Kayserispor’dan geldi. Geçen sezon kiralık olarak forma giyen Hakan Arıkan ile birlikte Okay Yokuşlu ve Alper Uludağ Trabzon’un yolunu tuttu. Yabancı transferinde ise ilk hedef, dış basında da yer aldığı gibi UEFA Avrupa Ligi şampiyonu Sevilla’nın Kamerunlu orta saha oyuncusu Stephen Mbia.

Futboldaki tek yetkili olarak kolları sıvayan Süleyman Hurma, icraatlarına devam edecek gibi görünüyor. Kayserispor’da yaptıkları ile dikkatleri üzerine çeken genel menajerin sıradaki hedefi Trabzonspor’u şaha kaldırmak. Olacakları zaman gösterecek elbet, ancak bu yaz da herkes gibi biz de Süleyman Hurma’nın icraatlarına yakın duracağız.

Süleyman Hurma’nın Kayserispor’da yaptığı transferler Oyuncu Gökhan Ünal

Geldiği (euro) Gittiği (euro) 5.000

6.200.000

-

9.000.000

Aleksandre Amisulashvili Bedelsiz

3.000.000

Serdar Kesimal

Bedelsiz

4.750.000

Nordin Amrabat

1.100.000

8.600.000

Hasan Ali Kaldırım

100.000

3.750.000

Salih Dursun

200.000

2.750.000

Mehmet Topuz


Varol Döken

Maç Bahane HF179

BANA HER GÜN DÜNYA VİSKİ GÜNÜ

Yazarımız, geçen hafta yazdığı iç karartıcı ön bağlar yazısından sonra bu hafta kara bulutları dağıtıyor, sizi robdöşambr ve kristal kadehlerin dünyasına götürüyor


Geçen haftaki yazımı hatırlayan çıkacaktır, ameliyat olmadan önceki hafta değneklerle de olsa yürüyebiliyordum. Böylece ameliyata girmeden Dünya Viski Günü’nü kaçırmamış ve narkoz öncesi gerekli yakıtı almış oldum.

Dünya Viski Günü Dünya Viski Günü fikri, 2012 yılında Aberdeen Üniversitesi’nden Blair Bowman tarafından ortaya atılmış ve o günden beri her yıl Mayıs’ın 3’üncü Cumartesi günü dünyanın dört bir yanında kutlanıyor. Kutlanıyor da bana mı kutlanıyor demeyin, siz bile evinizde kadeh kaldırıp ‘‘slainte’’ (Galce şerefe) diyerek bu kutlamaya katılabilirsiniz. Yani bu günü, ister bir barda, ister evinizde yalnız, ister arkadaşlarınızla isterseniz de bizim yaptığımız gibi hoş bir organizasyonla kutlayabilirsiniz. Kısaca Dünya Viski Günü için, viskiyi daha geniş kitlelere tanıtmak, sevdirmek ve yeni viskiler keşfetmek için kutlanmaya başlamış bir gün diyebiliriz.

Maltın Günü Viskiye olan özel ilgim, 6-7 sene önce eski komşum Sebastian’ın (‘‘Viskimi getir Sebastian’’ esprisi yapmazsınız umarım) getirdiği Glenfiddich ile başladı. İlk içtiğim malt olmasa da benim olan ilk şişeydi ve tadını sindire sindire çıkardığımı hatırlıyorum. Bilgimin artması ve işin içine biraz daha girmem ise, yanlış

hatırlamıyorsam Onur Kütük’ün tavsiyesiyle, meleklerinpayi.com’u takip etmemle başladı. Sevgili Burkay Adalığ bu konuda mütevazı davranıyor ama kendisinin benim gibi birçok amatör viskiseverin ilgi, sevgi ve bilgisinin artmasında büyük etkisi var. Zaman geçtikçe blog üstünden başlayan sohbetlerimiz de arttı. Burkay bir süre sonra benim gibi ilgisi artan arkadaşları, hiç bilmediğimiz viskileri keşfetmek, tadım yapmak, bilgi ve tecrübeleri paylaşmak için Maltın Günü ismini verdiği 10 kişilik küçük bir grupta birleştirdi. Her ay 1 kere toplanan grubumuz, farklı temalarda viskiler tattı, tanıdı, tatmaya ve tanımaya da devam ediyor. Hazır böyle güzel bir grup oluşmuşken Dünya Viski Günü’nü ilk defa Türkiye’de kutlamazlık da olmazdı…

Voltron Voltron Voltron Maltın Günü’nü oluşturan Burkay, keyifadami. net Koray, twitter.com/viskigurme başta olmak üzere toplanan komite, harika bir organizasyona imza attı. DJ’inden atıştırmalıklara, mekândan birbirinden değerli viskilerine kadar gerçekten eksiksizdi. Ne yazık ki bu grubun yaptığı ilk geniş çaplı organizasyon olduğu için kapalı bir etkinlik olmak zorunda kaldı. Böylece ‘‘Dünya Viski Günü Türkiye’’yi 16 Mayıs Cumartesi günü Corinne Hotel’in enfes terasında kutladık.


Burkay’ın açılış konuşmasıyla başlayan gecede Glenfiddich’ten Türkiye’nin ilk malt viskisi Macallan’a, organik arpalardan üretilen Benromach’tan tek fıçıdan şişelenmiş ödüllü Jack Daniel’s Single Barrel’a, fıçı ustası The Balvenie’den İrlanda’nın yükselen yıldızı Tullamore Dew’a sayısız viski tadıldı. Etkinlik boyunca Maltın Günü ekibi, masa masa (fıçı fıçı da diyebiliriz:) dolaşarak katılımcılara tadım teknikleri ve viski çeşitleri hakkında bilgiler verdi. Bara kadar uzanan katılımcılar, çok özel bir Islay ve Japon Viskileri anlatısı da dinlediler. Ben de elimde değneklerimle oturduğum yerden içip onları keyifle seyrettim:) 17 gibi başlayan etkinliğimiz 21’den sonra artık ‘‘open bar’’a dönüştü. Barın arkasına twitter.com/ viskiperver ve Koray geçince içtiğimiz en kötü viski de Bushmills 16 oldu. Gece boyu kadehimi bir an boş bırakmayan Islay Viskileri uzmanımız viskiperver sayesinde (müteşekkirim:), sakat ayaklarımın üstünde daha fazla duramayacağımı anladığım an ben yeter dedim. Dünya Viski Günü biterken benim de dünyamı döndürdü...

Bayram değil, seyran değil Bunu bize neden anlattın diyeceksiniz? Öncelikle Türkiye’de viski kültürünün gelişmesi için büyük çaba gösteren bu insanları (hayır puro içen fabrikatörler değiller:) tanımanız için. Daha sonra Bernard Shaw’un deyişiyle sıvı güneş ışığı olan viskiye ilginiz varsa ve nereden başlayacağınızı

bilmiyorsanız, size naçizane yol göstermek için. Ve son olarak artık Türkiye’de de her sene kutlanacak olan Dünya Viski Günü’nden haberiniz olması için. Ben yazımı klasik teşekkürlerimle bitiriyorum. Başta Burkay olmak üzere, Serdar, Koray, Ozan, Ebru, Onur Şanlı, Onur Şimşekçi, Atakan, Işıtan ve Cem’den oluşan Maltın Günü ekibindeki tüm dostlarıma teşekkürler ve sevgiler. Viskiyle kalın... Fotoğraflar: Mehmet Can Gümüş Corinne Hotel: Kuloğlu Mh. Turnacıbaşı Cad. Ayhan Işık Sk. No:41 Beyoğlu / 0212 293 94 94


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.