r ö t i d E
Alıştık mı biraz? TÜROB’un açıkladığı Haziran 2016 Ülke Performans Raporu’na göre, Haziran ayında Türkiye genelinde ortalama doluluk yüzde 31 gerileme ile yüzde 44.2’ye düştü. İstanbul, tüm Avrupa destinasyonlarında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, en büyük düşüşü yaşayan ve en düşük doluluk oranına sahip destinasyon oldu. Çok can sıkıcı gelişmeler bunlar ve üzülerek söylüyorum, “duymaya alıştık mı biraz?” Türkiye turizminde kriz etkilerini sürdürürken yatırım projeleri de hız kesmeden açılışlarını sürdürüyor. Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde Bayrampaşa’da 120 milyon dolarlık yatırımla kapılarını açan Wish More Hotel İstanbul. “Misafir etme tutkusuyla daima” sloganıyla hizmete giren beş yıldızlı otele yatırımcısı nezdinde teşekkürlerimizi iletiyor, çalışanlarına başarılar diliyorum. Projenin tüm detaylarını ‘yeni yatırımlar’ bölümümüzde inceleyebilirsiniz… 36 yaşında, üstelik Cambridge Üniversitesi’nde doktora yapan biri için ne yaman bir çelişkiydi, bir anda tüm köprüleri yakarak kariyere sil baştan başlamak… Oysa bu filmin sonu daha en başından belliydi ki, zaten mutfak dünyasının içine doğan biri için. “Yemek eşittir sevgi” öğretisiyle büyüdüğü Adana-Arnavut karması aile mutfağında tek doğrusu, “Zaten iyi yemek yapar her kadın” olmuştu da keşfi gecikmişti belli ki bir miktar. Kendi ağzından, iyi ki yaşamıştı o yılları, ta ki yüreğinde mutfak ateşinin kıvılcımlarını en güçlü yanından hissedene kadar… Bu sayıda Nicole Restaurant’ın tatlı dilli, güler yüzlü ev sahibesi Şef Aylin Yazıcıoğlu’nun keyifli sohbetine konuğum, ‘iş’te kadın’ sayfalarımızda sizlerle… Tutkuda hız varsa enerji de bir şekilde yolunu buluyor. Tıpkı TOI’nin kurucu şefi İsmet Saz’ın hikayesi gibi. Çocukluğunda F1 pilotu olmayı hayal ederken düşlediği hız tutkusunu mutfakta yakalayan profesyonel şef, sınırsız ama bir o kadar da kontrollü bir sürüş kabiliyetiyle 19 yıldır mutfak dünyasının içinde sürat yapıyor. Çünkü onun için hız demek heyecan demek, adrenalin demek… Mutfak dünyasının en hızlı şefi İsmet Saz ile yaptığımız özel çekim ve söyleşimiz de bu sayımızda. 24 yıldır yeme içme, eğlence sektörünün içinde. En şaşalı dönemlerini de yaşamış, dibe vurduğu günleri de…”Ama şu an bir başka sıkıntılı diyor” Ayşem Saraçoğlu ve ekliyor: “Bu sektörde başarıyı yakalamak isteyenler özgün, kaliteli ve farklı olmak zorundalar. Unutmayın, mekanınız özel değilse ve hayalleriniz yoksa ne olursa olsun başarı da yok!” Eğlence ve yeme içme sektöründe trendsetter mertebesine nasıl erişilir, bir mekan uzun yıllar nasıl ayakta kalır, yurt dışında markalaşmanın yöntemleri nelerdir, merak edenler için sordum, Frankie Istanbul’un kurucu ortağı Ayşem Saraçoğlu yanıtladı… Ve son olarak… Bu sayımızın kapağını İstanbul Boğazı’nın o müthiş ambiyansını kanının son damlasına kadar yaşatan Feriye Palace’ta ismine yakışır bir ağırlamayla taçlandırdık… Beğenilerinize sunarız… Keyifli okumalar dilerim.
Hatice Ünal Bilen İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK İç ve Dış Tic.Ltd.Şti. Adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. MUHAMMET ARICI Prof. Dr. İSMAİL KAYA Doç. Dr. MEHMET ALİ ÖZBUDUN T. YÜCEL DEREYAYLA FİKRET ÖZDEMİR
REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr CONSEPT TASARIM FATMA DEMİRBAĞ fatma.demirbag@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr KAPAK FOTOĞRAFI MEKAN FERİYE PALACE FOTOĞRAF ÜMİT BAŞER ALKAÇ
website
www.hotelrestaurantmagazine.com
info@img.com.tr
MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI Vizyon Basımevi Deposite İş Merkezi A6 Blok Kat:3 No:309 Başakşehir Tel: 0212 671 61 51 info@vizyonbasimevi.com.tr
İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B Blok No:1 Kat:4 Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: +90 212 604 51 00 Faks: +90 212 604 51 35
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.
içindekiler
46
48
44 antre
yeni yatırımlar
şef’in gözünden
10 Sektörden kısa haberler
38 Wish More Hotel İstanbul açıldı
62 Hızlı şef: İsmet Saz
44 Afyon’a 120 milyon dolarlık yeni
gastro etkinlik
gündem 26 Haziran ayı dolulukları %44’e
yatırım
46 Batum’un gözdesi; Leogrand Hotel
geriledi
28 Turizmci kısa çalışma modeli istedi
iş’te kadın
30 İstanbul temmuzda %34 düştü
48 El harikası: Aylin Yazıcıoğlu
31 Venedik Kruvaziyer Limanı da
‘Global’ zincirine katıldı
marka
32 2016’nın ilk yarısında istihdam
52 COOK, 30 yıllık perakende gücünü
34 Sebastian Ebel: Türkiye’nin
54 Bir Landsberg başarı hikayesi artık
hızlandı yanındayız
35 Vakit yok gemi kalkıyor artık! 36 Türk rehberden Amazon’da doğa
turları
37 Burçak Atak: Türkiye 1 tane!
Horeca’ya taşıyacak 40 yaşında
68 Unilever Food Solutions’tan ‘Güvenilir
Eller’ Gıda Güvenliği eğitimi
70 Adana seni çağırıyor!
gastro güncel 72 Ayşem Saraçoğlu: Hayalleriniz yoksa
başarı da yok
76 Yeme İçme Profesyonelleri Derneği kuruldu 78 Nermin Yurtoğlu: Yemeğin sanatı
56 ISS Türkiye’den haşere sorununa
gastro aktüel
57 İnoksan 36. yaşını kutluyor
80 Gastronomi sektöründen kısa haberler
58 Yeni nesil klozetler ve vitrifiye
hijyen
kalıcı çözümler
sektörüne bakış
marka güncel 60 Sektör firmalarından kısa haberler
www.hotelrestaurantmagazine.com
66 Türkiye’nin lezzetleri EXPO 2016’da
86 Saf Dry Kuru Temizleme
yeni mağazasında GreenEarth Cleaning’i tercih etti
100 88 Hijyene hız katacak yeni
mikrofilament temizlik bezi
dekorasyon
90 Ev rahatlığı cafelere taşındı 92 Design Turkey için geri sayım
başladı
93 İç mekanda doğallığın adresi; Grill
Polonez Restaurant
94 Avcı Architects’ten Afrika
çıkartması; Kongo Kintele Kongre Merkezi
96 Mekanlara ruh veren yepyeni
proje; Insula Alaçatı Butik Otel
eğitim 98 MSA’NIN eylül ve ekim programları
lezzet keşifçilerini bekliyor
yeni mekan
104 106 Sortie’de ulaşılabilir lüksün
adresi; Etna Steak Restoran
110 Anadolu Yakası’nın en iddialı
Steakhouse’u; Beeves Kartal
111 DÖNERAMA Ataşehir’de 112 Baydöner, Kuşadası’nda ilk
şubesini açtı
113 O’Learys artık Avrupa Yakası’nda
124 Otantik ve antibakteriyel; Integrity Evyeler 125 Yazın besinler İnoksan soğutucular ile
güvende
ürünler 126-128 Yeni ürünler
110 Protel-F&B 360 ile kafe ve restoranlar artık daha misafirperver 112 Rixos Eko Temalı Park iklimlendirmesine FORM imzası 114 Profilo Ödeme Sistemleri model sayısını 8’e çıkardı
fuar 120 Anfaş Food Product alım
104 Meatco ile steak house lezzeti sahile indi
ulaşım
Feriye Palace
ürün
otel-tech
100 İstanbul’un kalbinde yepyeni;
62
heyetleri çalışmalarını başlattı
122 Mercedes-Benz’den yeni ‘Vito
Select Plus’
123 Araç kiralama sektörüne yerli
www.hotelrestaurantmagazine.com
turist dopingi
93
restaurant 12 hotel & hi-tech
antre
Boğaz’a karşı caz esintili ‘Wednesday Vibes’ günleri Conrad İstanbul Bosphorus, yaz boyunca Wednesday Vibes ile müzik severleri Summit Bar’da buluşturuyor. Caz esintileri ile bir yandan müziğe doyarken diğer yandan Summit Bar’ın panoramik Boğaz manzarası eşliğinde lezzetli kokteyllerin tadını çıkarabilirsiniz. 20 ve 27 Temmuz tarihlerinde saat 20.30 – 23.00 saatleri arasında Deniz Özçelik’in vokalde olduğu The Deep Trio ile müzik ziyafeti sunan Wednesday Vibes, Ağustos ayında da Sinan Altıparmak Trio performansları ile devam edecek.
Şehirde tatil keyfi Tarabya Koyu’nda muhteşem bir konuma sahip olan The Grand Tarabya’nın Boğaz manzaralı havuzu, sıcak yaz günlerinde en yakınınızdaki kaçış noktası… Otelin Boğaz manzaralı SPA’sı “Therapia”, İstanbul’da yaşamanın tadını çıkarmak isteyenleri, yıl boyunca Boğaz’ın lacivert sularının yanı başındaki muhteşem açık havuzunda ağırlıyor. Havuzun yanı sıra Therapia’nın sunduğu tüm SPA hizmetlerinden faydalanabilecek misafirler, Aromaterapi Masajı, Bali Masajı, Derin Asya Masajı, Türk Hamamı ya da klasik cilt bakımından birini seçerek şehir hayatının oluşturduğu stresten ve yorgunluktan kurtulup, yeniden zinde hissetmenin keyfini yaşayabiliyor.
Yerli ve yabancı turistten tam puan World Luxury Hotel Awards ödüllerinin 4. kez sahibi olan ‘Güral Premier Hotels & Resorts’, üstün kalite ve hizmet anlayışını sürdürerek bu sene de ödüllerin sahibi olmaya aday. 2012 yılından bu yana yapılan World Luxury Hotel Awards organizasyonu ödüllerinden eli boş dönmeyen Güral Hotels, hem yerli hem de yabancı turistten tam puan alıyor. Güral Premier Hotels Satış ve Pazarlama Müdürü Sn. Emrah Serin; ‘’Başarılı oluşumuzun sırrı, dünyayı konukseverliğin sıcaklığıyla doldurmak, sürekli tercih edilen bir marka yaratmak ve uluslararası alanda ülkemizi turizm açısından en iyi şekilde temsil etmektir. Bunu yaparken de en önemli unsur tercih edilme sürekliliğini koruyabilmektir.” diyerek üstün servis ve kalite anlayışının hizmet sektöründe başarıya giden yoldaki önemini vurguladı.
Türkiye’nin En İyi Butik Spası Mövenpick Hotel Ankara Mövenpick Hotel Ankara’nın bünyesinde yer alan Bienne Wellness Centre, spa ve wellness sektörünün en prestijli ödüllerinden biri olan World Luxury SPA Awards’un İsviçre, Pontresina’da bu yıl 6.’sı düzenlenen gecesinde Türkiye’nin En İyi Butik SPA’sı seçildi. Mövenpick Hotel Ankara bu önemli ödülün yanı sıra 2015 yılında Luxury Travel Guide Awards tarafından Luxury Wellness Hotel ödülüne layık görülmüştü.
restaurant 14 hotel & hi-tech
antre
Corendon Fortune 500 listesinde yükselişte Corendon Havayolları, Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin açıklandığı “Fortune 500 Türkiye”de bu yıl da ilk 250 şirket arasında yer aldı. Corendon Havayolları Genel Müdür Yardımcısı Olcay Türker, bu başarı ile ilgili şunları söyledi: “Dünyanın en itibarlı araştırmalarından biri olan listenin Türkiye ayağında her sene yükselerek yer almak bizler için gurur verici. 2005 yılında sektöre adım atan Corendon Havayolları, istikrarlı büyüme politikaları sayesinde bugün Türkiye´nin ve Avrupa’nın önde gelen firmalarından birisi olarak yoluna devam ediyor. Dünya genelindeki ekonomik sıkıntılardan ve bölgesel sorunlardan dolayı birçok şirketin ancak büyüklüğünü korumakla yetindiği bir dönemde, gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında yeni pazarlarda operasyonlar yürüterek ciromuzu kontrollü bir biçimde artırıyoruz.”
Rus turistler Türkiye’ye akın edecek Türkiye - Rusya ilişkilerinde yaşanan olumlu gelişmeler, turizm endüstrisi üzerinde de etkisini göstermeye başladı. Seyahat sitesi HYPERLINK “http://www.momondo.com.tr/” momondo’nun verilerine göre, son günlerde Rus turistlerin Türkiye’ye yönelik ilgisi yüzde 59 oranında önemli artış gösterdi. Rusya’nın Türkiye’ye yönelik tur satışı ve charter uçuş yasağının geçerli olduğu 16-26 Haziran tarihleri arasında, Türkiye Rus turistlerin yurt dışında en çok aradığı beşinci ülke konumundaydı. Yasağın kalkmasının ardındansa uçuş aramaları hızla artmaya başladı. 30 Haziran – 10 Temmuz periyodundaki yüzde 59’luk artış, Türkiye’yi İtalya ve İspanya’nın ardından üçüncü sıraya kadar taşıdı.
scoth brite Park Inn By Radisson Atatürk Airport’a ödül
Park Inn by Radisson Istanbul Ataturk Airport, HolidayCheck tavsiye edilen tesis serfikası ile ödüllendirildi. Park Inn by Radisson Istanbul Ataturk Airport Genel Müdürü Semih Analı, layık görülen Tavsiye Edilen Tesis Sertifikası hakkında şunları söyledi: “Birinci yılını yeni dolduran otelimizin, bir yıllık içindeki güzel başarılara ulaşması bizleri çok mutlu ediyor ve gururlandırıyor. Bölgede yıldızı parlayan bir marka ve otel konumunda olmamızın sebepleri; hem çalışanlarımızın özverili çabalarıyla misafir memnuniyetini sağlaması, hem de değerli misafirlerimizin bize yol gösteren ve güç veren yorumları ve değerlendirmelelridir. İyi bir hizmet ve servis veren tesis olma konusunda ki ısrarlı çalışmalarımız devam edecek olup, önümüzdeki dönemlerde daha da yükselen bir tesis olmayı hedefliyor ve umuyoruz.”
THY, 6. kez
‘Avrupa’nın en iyi havayolu’ Bu yılki Skytrax sonuçlarına göre, ‘En İyi Business Class İkram Servisi’, ‘En İyi Business Class Özel Yolcu Salonu İkramı’ ve ‘Güney Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi’ ödülleri de yine Türk Hava Yolları’nın oldu. Ödüller, Londra’da düzenlenen törende Skytrax CEO’su Edward Plaisted tarafından Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı M. İlker Aycı’ya takdim edildi.
restaurant 16 hotel & hi-tech
antre
Tatil hiç bitmeyecek Uluslararası otel zinciri IntercontinentalHotelsGroup (IHG) markalarından Crowne Plaza İstanbul-Florya açık yüzme havuzuyla İstanbul’dan uzaklaşmadan tatil keyfini yaşamanızı sağlıyor. İstanbul’dan ayrılamayan ya da tatil keyfini sürdürmek isteyen misafirlerine deniz manzaralı havuzunda hizmet veren Crowne Plaza İstanbul-Florya ayrıca Ağustos ayına özel fırsatlar ve kampanyalar sunuyor. Sabah 08.00’den akşam 20.00’ye kadar deniz manzarasıyla başbaşa havuz keyfini yaşayabileceğiniz otel müşterilerinin memnuniyetini ön planda tutuyor. Denize sıfır noktadaki beş yıldızlı otel, yüzme havuzunda misafirlere uygun fiyata tatil imkanı tanıyor.
Hilton İstanbul Bosphorus’taki MetroPool Parti’de ünlüler eğlendi Türkiye’nin ilk uluslararası beş yıldızlı oteli Hilton İstanbul Bosphorus’un havuz başındaki MetroPool partileriyle hafta sonları eğlence dolu geçiyor. Ünlü simaların da katıldığı partilerin ilki 30 Temmuz Cumartesi gerçekleşti. GNL Entertainment organizasyonu ile Hilton İstanbul Bosphorus’un havuzunda her hafta farklı konseptlerle konuklar ağırlanırken, açılış partisine katılan ünlü yüzler Dj Ali Burgaç’ın müzikleriyle eğlendi. Seçkin Piriler havuz partisine bebeğiyle gelirken, Soner Sarıkabadayı, Linet ve Deniz Akkaya, Başak Sayan, Batuhan Begimgil, Ece Gürsel eğlenceye katılan diğer isimler oldular. Kentin merkezinde resort havası yaşatan Hilton İstanbul Bosphorus’un eğlenceli havuz partisi 16.30’da başladı ve geç saatlere kadar devam etti.
Tatile düşkünüz ama nereye gideceğimizi bilmiyoruz Momondo’nun yeni araştırmasına göre tatile çıkmak istesek de nereye gideceğimize karar vermekte oldukça zorlanıyoruz. Hatta gezginlerin yüzde 9’u, belirli bir şehre yönelik uçuş aramak yerine dünyanın tüm noktalarına yönelik arama yapıp, tercihini bu şekilde yapıyor. Sonuçları yorumlayan momondo sözcüsü Serpil Öztürk, “Tatilin başlıca amaçlarından biri rahatlamak olsa da, araştırmamız yeni yerler keşfetme isteğinin de son derece ön planda olduğunu gösteriyor. Katılımcıların yüde 79’u, daha önce ziyaret etmedikleri yerlere gitmek, başka bir deyişle dünyayı keşfetmek istiyor. Kısa süre önce hizmete sunduğumuz ‘Herhangi bir yere götür’ özelliği ile yeni keşiflere aracı olmayı ve gezginlerin hayatını kolaylaştırmayı hedefliyoruz.”
NG Hotels FARR 40’ta denizlerin Ferrari’leri yarıştı Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü (TAYK) tarafından Türkiye’de ilk kez organize edilen NG Hotels FARR 40 Türkiye Şampiyonası 29-31 Temmuz tarihleri arasında düzenlendi. Büyük Kulüp ev sahipliğinde ve NG Hotels sponsorluğu ile yapılan organizasyona Türkiye’deki tüm Farr 40 yatlar katılıyor. Türkiye’nin profesyonel yelkencilerinin yarıştığı NG Hotels FARR 40 Türkiye Şampiyonası, Anadolu Yakası’nın gözde mekanı Büyük Kulüp’ten start aldı. Denizlerin Ferrari’si olarak adlandırılan ve yaklaşık 12-14 deniz mili hızla süzülen FARR 40 modeli tekneler, Caddebostan – Adalar hattında rüzgara karşı büyük bir mücadele sergiledi 3 gün boyunca devam eden yarışlarda toplam 8 tekne ve 80 sporcu 1.’lik kupası için ter döktü.
restaurant 18 hotel & hi-tech
antre
AIPC 2018 yıllık toplantısı İstanbul’a getirildi Bu yıl 3-6 Temmuz 2016 tarihleri arasında Fransa’nın Nantes şehrinde düzenlenen AIPC 2016 Yıllık Toplantısı” birbirinden zengin oturumları ve çok sayıda konuşmacıyı bir araya getirdi. Konferansın belki de en dikkat çekici gündemi kuşkusuz “ Güvenlik ve İletişim: Zorlayıcı Değişimlere Stratejik Müdahaleler” başlıklı panel oldu. Haliç Kongre Merkezi Genel Müdürü Handan Boyce’un konuşmacı olarak yer aldığı panele, yakın geçmişte terör olaylarından en fazla etkilenen bir diğer 2 şehrin, Brüksel ve Paris’in üst düzey sektör temsilcileri de katıldı.
Emirates’e ‘Dünyanın En İyi Havayolu’ ödülü Dünyanın önde gelen uluslararası havayolu şirketlerinden biri olarak konumunu daha da sağlamlaştıran Emirates, Skytrax’in 2016 Dünya Havayolu Ödülleri’nde “Dünyanın En İyi Havayolu Şirketi” seçildi. Emirates Havayolu Başkanı Sir Tim Clark, konu ile ilgili olarak; “Saygın Skytrax ödülüne layık görülmüş olduğumuz için gururluyuz. Emirates olarak her zaman yolcularımızı işimizin merkezine koyuyoruz ve tüm dünyada, her gün, her noktada yolcularımıza mümkün olan en iyi deneyimi sunmak için çok çalışıyoruz. Hem karada hem de havada, ürünlerimize ve hizmetlerimize daima yatırım yapıyoruz. Yolcularımızı dikkatle dinliyoruz ve beklentilerini karşılamak ve aşmak için bıkıp usanmadan uğraş veriyoruz. Bu ödüllerin, yolcularımızdan gelen geri bildirimlere dayanması ve Emirates deneyimi oluşturmak için verdiğimiz tüm gayretin fark edildiğini görmek bizim için çok sevindirici” dedi.
Atatürk Havalimanı yeni tanışmalarda Avrupa ikincisi Dünya genelinde yaklaşık 20 milyon kullanıcısı bulunan Happn, tanışma uygulamasının Avrupa’nın en çok hangi havaalanlarında kullanıldığını araştırdı. Elde edilen verilere göre Happn’ın Avrupa’da en çok kullanıldığı yer İstanbul Atatürk Havalimanı. Bu alanda İstanbul’u Avrupa’nın en çok ziyaret edilen şehirlerinden Amsterdam’daki Schiphol Havalimanı takip ediyor. Üçüncü sırada İngiltere’nin başkenti Londra’daki Heathrow Havalimanı yer alıyor. Londra’yı ise Fransa’nın başkenti Paris’teki Charles de Gaulle ve Danimarka’daki Kopenhag Havalimanı yer alıyor. Bu beşliyi sırasıyla Oslo, Madrid, Lizbon, Roma, Stockholm ve son olarak Moskova’daki havalimanları takip ediyor.
Avrupa’da en çok tavsiye edilen otel ‘Richmond Ephesus Resort’ Tarihsel zenginliklerle doğal güzellikleri buluşturan Ege’nin, en güzel köşelerinden birinde yer alan Richmond Ephesus Resort, Avrupa’nın en büyük otel değerlendirme portalı HolidayCheck tarafından en çok tavsiye edilen otel seçildi. Avrupa’nın en büyük otel değerlendirme portalı HolidayCheck kullanıcıları tarafından en yüksek oyu alan otel, tüm aile bireylerinin farklı beklentilerine farklı aktiviteler anlayışı ile hizmet veriyor. Her şey dahil sistemi ile çalışan otelde farklı ihtiyaçlara uygun olarak hazırlanmış 90 standart, 54 deniz manzaralı, 8 junior suite, 4 senior suite, 103 villa oda, 1 presidential suite ve 4 bedensel engelli odası bulunuyor.
restaurant 20 hotel & hi-tech
antre
Vefatının 17. yılında Barlas Küntay anıldı Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin Kurucusu ve Onursal Başkanı merhum Barlas Küntay vefatının 17. yılında mezarı başında anıldı. TYD Başkanı Murat Ersoy anma töreninde yaptığı konuşmasında ülkemizde turizmin bu noktaya gelmesinin ve dünya turizm sıralamasında üst sıralara çıkmasının eski Turizm Bakanımız merhum Barlas Küntay’ın 1980’lerde attığı temellerin üzerine kurulmasının önemine vurgu yaparak, Merhum Barlas Küntay’ın önderliğinde kurulan TYD’nin de her zaman sektörün öncüsü ve karar vericileri arasında yer aldığını ve kendisinden aldıkları emaneti yükselterek devam ettireceklerini belirtti. Bugün 1.600.000 yatak kapasitesine ulaşılan ülkemizde turizmin büyük bir istihdam alanı haline geldiğini belirterek, bu sıralar turizmde yaşanan sıkıntılı dönemlerin de azim ve kararlılıkla daha çok çalışılarak aşılacağını ifade etti.
Hilton İstanbul Bosphorus’un yeni Otel Müdürü Tolga Aytan Hilton Worldwide otelleri bünyesinde 18 yıldır görev yapan Hilton ParkSA İstanbul Otel Müdürü Tolga Aytan’ın görev alanı genişledi. Tolga Aytan Hilton ParkSA İstanbul’un yanı sıra Hilton İstanbul Bosphorus’un Otel Müdürlüğü görevini de üstlenecek. Ege Üniversitesi’nden mezun olan Tolga Aytan, otelcilik kariyerine 1998’de Hilton İzmir’de adım attı. Tolga Aytan, bu süre içinde Hilton İzmir ve Adana HiltonSA otellerinde Operasyon Yiyecek & İçecek Müdürlüğü ve Operasyon Direktörlüğü gibi çeşitli görevler üstlenendi ve 2011’de Hilton Bakü’de Operasyonlardan Sorumlu Direktör oldu. Tolga Aytan Eylül 2014 tarihinden bu yana Hilton ParkSA İstanbul’un Otel Müdürü olarak görev yapıyordu.
İç turizmde İzmir hamlesi İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı (İZTAV) öncülüğünde hazırlanan “İzmir’e Doyamazsın” kampanyası 1 Ağustos’ta başladı. Farklı mecralarda yürütülecek kampanya, kentin iç turizmden aldığı payın artırılmasını hedefliyor. İç turizm hareketliliğinden kentin daha fazla pay almasını istediklerini söyleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZTAV Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Yaşanacak kent İzmir’in tüm güzelliklerini bir kez daha hatırlatırken, turizmdeki hareketliliğe de katkıda bulunacağımıza inanıyoruz” dedi. Başkan Kocaoğlu ayrıca İzmir’in sadece bu kampanya süresince değil, tüm yıl boyunca tatil planlayanlar için her keseye uygun alternatiflere sahip olduğuna dikkat çekti.
TAV Passport üyelerine internet ayrıcalığı Havalimanlarında güvenlik ve pasaport noktalarında hızlı geçiş, ücretsiz lounge kullanımı, ücretsiz otopark ve vale, duty-free ve restoranlarda indirimler, özel şoförlü transfer ve daha pek çok ayrıcalığı içeren TAV Passport Kart, üyelerine tüm dünyada yaklaşık 50 milyon noktada kablosuz internet ayrıcalığını da sunuyor. TAV Passport Kart üyeleri kendilerine gelecek e-postadan iPass uygulamasını indirerek mobil cihazlarından ücretsiz olarak sınırsız internet erişimine sahip olabilecek.
restaurant 22 hotel & hi-tech
antre
Budak: “Antalya turizmi temmuzda da kayıp” CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Antalya turizmi için en önemli iki aydan biri olan Temmuz’da da gerilemenin yüzde 48 düzeyinde gerçekleştiğine dikkat çeken yazılı açıklamasında, Antalya turizminin Temmuz ayı verilerini değerlendirdi. Turizm açısından Temmuz ve Ağustos aylarının büyük önem taşıdığını vurgulayan Budak, ne yazık ki Temmuz ayında da kaybın yüzde 48 olarak gerçekleştiğini, geçen yılın 7 ayında Antalya’ya 1 milyon 947 bin turist gelirken, bu yıl turist sayısının 1 milyon 13 binde kaldığına dikkat çekti. Budak, “Düşük sezonda ortaya çıkan kayıp, yüksek sezonda da artarak sürüyor. Antalya’nın 7 aylık kaybı 3 milyon düzeyine ulaştı. Geçen yıl 7 ayda Antalya’ya 6.1 milyon turist gelirken, bu yıl 3.2 milyon geldi” diye konuştu.
Şirket toplantıları, Anadolu’daki şehir otellerine kaydı Büyük şehirlerde son aylarda yaşanan kaos ortamı ve darbe girişimi, şirket toplantılarını Anadolu’daki şehir otellerine kaydırdı. Geçen yıl ile kıyaslandığında, bu yılın ilk 7 aylık döneminde dolulukta %20 artış yaşadıklarını kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Müdürü Fercan Başkan, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Son aylarda ülke gündemini meşgul eden olumsuz olaylar nedeniyle, şirketlerin toplantıları, büyükşehirlerdeki oteller yerine; Anadolu’daki şehir otellerinde yapılmaya başladı. Firmalar, tesislerinin bulunduğu şehirlerde hem toplantılarını yapıyor, hem de toplantıya katılanlara işletmesini gezdirebiliyor. Özetle, otel olarak bu yıl, toplantı ve konaklama talebinde yoğun ilgi görüyoruz. Geçtiğimiz yıla oranla, doluluğumuzda %20 artış yaşamaktayız. Kayseri, toplantıların ve kongre turizminin, sayılı şehirlerinden birisi olmaya adaydır. Hem havayolu ulaşımının sıklığı ve diğer ulaşım alternatifleri; hem sahip olduğu tarihi, kültürel, gastronomi değerleri; hem de ticari potansiyeliyle turizmdeki yükselişini sürdürecektir.” diye konuştu.
Katar gözünü Türk turiste çevirdi Katar’ın global tanıtımını gerçekleştiren Katar Turizm Ofisi (QTA), dünyadaki 8. temsilciliğini İstanbul’da açtı. İstanbul’da açılan QTA Türkiye Temsilciliği, Türk turistlere benzersiz bir Katar deneyimi sunmak hedefiyle Türkiye’deki faaliyetlerine hız verecek. Türk turizm pazarını en önemli potansiyel turist kaynaklarından biri olarak gördüklerini belirten QTA Pazarlama & Tanıtım Kurulu Başkanı Rashed AlQurese “Türkiye’den gelen ziyaretçiler Katar’a varış noktalarında kolaylıkla vize alabiliyor. Ayrıca Katar Havayolları ve diğer iki havayolu şirketi daha, Doha’ya haftada toplam 50’den fazla direkt sefer düzenliyor. Bu nedenle Türkiye pazarı çok yüksek bir büyüme potansiyeline sahip” dedi.
MSC Cruises yeni nesil akıllı gemilerine “Samsung teknolojisi” MSC Cruises, 12 Ocak 2016’da Milano’da Samsung Genel Merkezi’nde imzalanan sözleşme kapsamında , 2017’de suya inecek yeni nesil gemilerini, kabinlerdeki televizyonlardan ortak alanlara ve sağlık merkezlerine kadar Samsung teknolojisi ile donatacak. Dev işbirliği MSC Cruises’ın yeni nesil MSC Meraviglia ve MSC Seaside gemilerinde Haziran ve Aralık 2017’de başlayacak, ardından yapımı planlanan 7 adet yeni nesil Meraviglia-Seaside sınıfı gemilerde devam edecek.
restaurant 24 hotel & hi-tech
antre
Şimdi dünyanın en etkili içerik üreticileriyle tanışma zamanı Seyahat sektörünün önde gelen içerik yaratıcıları, bloggerları, sosyal medya ikonları; kısaca Influencer’ları, sektör profesyonelleri ve önde gelen markaları 24-25 Kasım 2016 tarihleri arasında INFLOW Travel Summit 2016 için İstanbul Swissôtel Bosphorus’ta bir araya geliyor. Dijital pazarlama dünyasını seyahat dikeyinde kapsamlı olarak ele alacak INFLOW Travel Summit yalnızca seyahat yazarları ve sosyal medya içerik üreticilerini değil; aynı zamanda sektör profesyonellerini, markaları ve trend belirleyicileri de bir araya getirerek sektöre birçok farklı açıdan ışık tutuyor. Gerçekleşecek etkinlik kapsamında katılımcılar hem dünyaca ünlü içerik yaratıcılarıyla tanışma fırsatı yakalıyor hem de sektörün ‘yeni nesil iş alanı’ tarafını yakından tanıma şansı buluyor. INFLOW Travel Summit 2016, Türk Havayolları ve TAV ana sponsorluğunda, TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği) ve Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ile gerçekleştiriliyor.
Boğaz’da caz esintileri The Grand Tarabya’da Tatil ruhunu şehirde de yaşamak isteyenler için en özel adreslerden biri olan The Grand Tarabya’nın ikinci katında bulunan Diba Bar, caz geceleriyle İstanbul akşamlarını keyfe dönüştürüyor. Günümüz popüler yerli ve yabancı parçalarına kendi yorumlarını katan Purple Hand Band Grubu, modern ve dinamik bir üslupla şarkılara hayat katarken misafirlere unutulmaz saatler yaşatıyor. Denizin içinde gibi hissedeceğiz muhteşem manzaralı terasıyla Diba Bar, her Cuma 21.00’de başlayan ve yaklaşık 2 saat süren caz gecelerine özel bir de ‘caz’ mönüsü sunuyor.
Shangri-La Bosphorus’un yeni Genel Müdürü, Philippe Kronberg İstanbul’un ihtişamlı oteli Shangri-La Bosphorus, Istanbul’un yeni Genel Müdürü, Philippe Kronberg, görevine Mayıs ayında başladı. Kronberg, Shangri-La Hotel Fuzhou Oteli’nin genel müdürlüğünü temmuz 2014 – mayıs 2016 yılları arasında sürdürdü. Kariyerine yiyecek & içecek alanında başlayan Kronberg, eğitimini İsviçre’de Les Rochas Otel Yönetimi Bölümü’ nün ardından Sidney’de Avustralya İşletme Fakultesi’nde MBA programı ile tamamladı.Profesyonel iş hayatına garson olarak başlayan Kronberg, Finans Direktörü, Operasyon Direktörü, İş Geliştirme Direktörü gibi pek çok pozisyonda; Hilton Worlwide, Stamford ve The Ritz London zincirlerinde görev aldı. İlk Genel Müdürlük deneyimine 2010 yılında Conrad Haitang Bay & Double Tree by Hilton Haitang Bay’da başladı.
restaurant 26 hotel & hi-tech
gündem
Haziran ayı dolulukları %44’e geriledi Türkiye Otelciler Birliği’nin açıkladığı (TÜROB) STR Global’in ‘Haziran 2016 Ülke Performans Raporu’na göre, Haziran ayında Türkiye genelinde ortalama doluluk yüzde 31 gerileme ile yüzde 44.2’ye düştü.
T
ürkiye genelinde konaklama sektörünün haziran ayı doluluk oranları belli oldu. İstanbul Atatürk Havalimanı ve Saraçhane’de terör saldırılarının yaşandığı Haziran ayında Türkiye genelinde ortalama doluluk yüzde 44.2’ye düşerken, İstanbul’da yüzde 40’a kadar geriledi. Dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global’in Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) için hazırladığı ‘Haziran 2016 Ülke Performans Raporu’ açıklandı. Rapora göre, Türkiye otellerinde Haziran 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla yüzde 31 düşüş ile yüzde 44.2 olarak kaydedildi. Haziran 2015’te bu oran yüzde 64.1 olmuştu. Haziran ayında Türkiye Avrupa ülkeleri arasında, Haziran ayı içerisinde, hem en yüksek düşüş oranını yaşayan, hem de en düşük doluluk oranına sahip ülke oldu. İlk 6 aylık dönem itibariyle de yüzde 18.8 düşüş ile tüm Avrupa’da en büyük düşüş oranı gösteren ülke oldu. Türkiye’nin ilk yarıda doluluk oranı yüzde 50.4 olarak gerçekleşti.
İstanbul dipte İstanbul’un Haziran 2015’te yüzde 66.2 olan doluluk oranı, Haziran 2016’da yüzde 39.6’lık düşüş ile yüzde 40 oldu ve İstanbul, tüm Avrupa destinasyonlarında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, en büyük düşüşü yaşayan ve en düşük doluluk oranına sahip destinasyon oldu. Average Daily Rate (ADR) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli 88.9 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 32.6’lık bir düşüş gösterdi. Haziran 2015’te bu rakam 131.9 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise (RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 59.3 düşüş yaşandı ve 35.5 Euro olarak ölçüldü. Haziran 2015’te bu rakam 87.3 Euro olmuştu. 2016 yılbaşından Haziran sonuna kadar geçen sürede 6 aylık sürede ise doluluk oranı geçen yılın ilk 6 ayındaki yüzde 66.4’ten yüzde 49.2’ye; ortalama günlük satılan oda bedeli 121.5 Euro’dan 97.9 Euro’ya; oda başı elde edilen gelirler de 80.7 Euro’dan 48.2 Euro’ya geriledi.
Fotoğraf: Ümit Başer Alkaç
Antalya’da yüzde 53.7 Antalya’da Haziran 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 21.5 düşerek, yüzde 53.7 olarak gerçekleşti. Haziran 2015’te bu oran yüzde 68.4 olmuştu. Haziran 2016’da Antalya’da ortalama günlük satılan oda bedeli 85.5 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 38.5 düşüş gösterdi. Haziran 2016’da bu rakam 139 Euro’ydu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 51.7’lik bir düşüş yaşandı ve 45.9 Euro olarak ölçüldü. Haziran 2015’te bu rakam 95.1 Euro olmuştu. Ocak-Haziran 2016 döneminde ise Antalya’da doluluk oranı geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 53.7’den yüzde 49.7’ye; ortalama günlük satılan oda bedeli 86.3 Euro’dan 65.1 Euro’ya; oda başı elde edilen gelirler de 46.3 Euro’dan 32.3 Euro’ya geriledi. Başkent de geriledi Başkent Ankara’da Haziran 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8 düşerek yüzde 50.7 olarak gerçekleşti. Haziran 2015’te bu oran yüzde 55 olmuştu. Ankara’da ortalama günlük satılan oda bedeli 74.1 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 8’lik bir düşüş gösterdi. Haziran 2015’te bu rakam 80.6 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirler de geçen yıla oranla yüzde 15.3’lük bir düşüş yaşandı ve 37.5 Euro olarak ölçüldü. Haziran 2015’te bu rakam 44.3 Euro olmuştu.
Ocak–Haziran 2016 döneminde ise doluluk oranı 2015’in aynı dönemindeki yüzde 63.7’den yüzde 56.7’ye, ortalama günlük satılan oda bedeli 82.0 Euro’dan 78.3 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir de 52.6 Euro’dan 44.4’ya geriledi.
İstanbul’un Haziran 2015’te yüzde 66.2 olan doluluk oranı, Haziran 2016’da yüzde 39.6’lık düşüş ile yüzde 40 oldu ve İstanbul, tüm Avrupa destinasyonlarında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, en büyük düşüşü yaşayan ve en düşük doluluk oranına sahip destinasyon oldu.
restaurant 28 hotel & hi-tech
gündem
Turizmci kısa çalışma modeli istedi TÜROB Başkanı Timur Bayındır ve beraberindeki heyet Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’yı makamında ziyaret ederek, konaklama sektöründeki sıkıntıların aşılması için önerilerini sundu.
S
on dönemde ülkemizde ve dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler, terör saldırıları ve son olarak 15 Temmuz’daki Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) menfur darbe girişimi ülke turizmini yoğun bir şekilde olumsuz olarak etkilemeye devam ediyor. Sektör temsilcileri sıkıntıların aşılması için kendilerine düşeni yapmaya çalışırken, hükümete de bir dizi öneride bulundu. Bu çerçevede Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır ve beraberindeki heyet, Kültür ve Turizm Bakanı Prof.Dr. Nabi Avcı’yı makamında ziyaret ederek, sıkıntıların aşılması için neler yapılabileceği yönündeki önerilerini sundu. Çok sayıda tesis kapalı TÜROB Başkan Yardımcısı Müberra Eresin, TÜROB Genel Sekreteri Uygar Koçaş, TÜROB Eskişehir İl Temsilcisi Kaan Erdin, TÜROB Genel Müdürü İsmail Taşdemir ile TÜROB Ankara Ofis Sorumlusu Özlem Dağ’ın da katıldığı ziyarette turizm sektöründeki son gelişmeler ve yürütülen çalışmalar değerlendirildi. Ziyarette görüşlerini aktaran TÜROB Başkanı Timur Bayındır, “Turizm sezonunun ortasına geldiğimiz, yüksek sezona girdiğimiz bugünlerde çok sayıda konaklama tesisinin kapalı olduğu, gerek kapatılan gerekse faaliyetini sürdürme gayreti içerisinde olan tesislerde birçok çalışanın iş akitlerinin sonlandırıldığı ve işsiz kaldıkları üzüntü ile görülmektedir. Sektörümüzde gün be gün artan bu olumsuz gelişmeler endişe ile takip ediyoruz” dedi. Bayındır, sektördeki olumsuz etkilenmeler dikkate alınarak, Hükümet tarafından geçen 7 aylık süreçte açıklanan desteklerin, ne yazık ki konaklama sektöründeki işletmelerin artan maliyetlerinin azaltılmasına ve hizmetin yerleşmiş yüksek standartlarda, aynı kalitede sürdürülebilirliğine, istihdamda istikrara katkısı olmadığına dikkat çekerek, “Bu durum, yılın ilk 6 ayına ait ülkemize gelen turist sayısında, turizm gelirinde, kongre ve kruvaziyer turizminde, dolayısı ile istihdamdaki önemli düşüşlerle net şekilde görülüyor. Birliğimiz tahminleri ve öngörüleri düşüş trendinin yıl sonuna kadar süreceğini gösteriyor” diye konuştu.
Bu tedbirler şart Bu gelişmeler karşısında sektörümüzü ve istihdamı koruyup, rekabet koşulları çerçevesinde mücadele edilmesini sağlayacak gerekli tedbirlerin ivedi olarak alınması gerektiğini kaydeden Bayındır, alınabilecek tedbirlere yönelik önerilerini şöyle sıraladı: “Sektördeki istihdam ve işletme altyapısını ayakta tutmak üzere çok acil olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli konaklama işletmelerinin; Tahakkuk eden/edecek SGK ve Muhtasar ödemelerinin 1 Ocak 2018 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmesi, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılması sağlanmalı. 2016 ve 2017 yılları Kurumlar Vergisi ödemeleri 1 Temmuz 2018 tarihine kadar faizsiz olarak ertelenmeli, ödemelerin takip eden yıldan itibaren yapılandırılmalı. Mevcut borç stoku ve sermaye akışının normale dönmesinin sağlanması amacı ile düşük faizli ve uzun vadeli işletme kredilerinin kullandırılması sağlanmalı. Konaklama sektörü çalışanlarına ilişkin olarak başta ‘kısa çalışma’ seçeneği olmak üzere esnek çalışma modeli en kısa süre içerisinde hayata geçirilmeli. Ülkemizin dünya turizminde söz sahibi ülke olarak kazandığı yeri koruyabilmesi, 2023 hedeflerine odaklanılması açısından, zaman geçirilmeksizin bu adımların atılması zorunludur.” Her ülkeye özel tanıtım Bayındır, tanıtım çalışmalarının, imaj geliştirme ve halkla ilişkiler faaliyeti ile desteklenmesinin de çok önem taşıdığını belirterek, şunları söyledi: “Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda tek elden ilgili her bir ülke bazında o ülkeden gelebileceklerin beklentilerini öne çıkaran tanıtım/pazarlama sağlanmalı. Önümüzdeki süreçte, tanıtım çalışmalarında başarılı bir örnek veren THY ile koordineli yapılması ve onların işbirliği yaptığı yabancı halkla ilişkiler firmalarından faydalanılması ve Bakanlık tarafından fonlanmasının sağlanmalı. Uluslararası önde gelen medya kuruluşlarında ülkemize yönelik algının pozitife yönlendirilmesi için halkla ilişkiler faaliyetleri başlatılmalı, bu yönde başta ilgili Bakanlıklarımız olmak üzere medya ile yakın ve doğrudan ilişki kurulmalı. Medya kuruluşlarında akıcı yabancı dil kullanabilen üst düzey kamu ve özel sektör temsilcilerinin mülakat vermeleri sağlanmalı.”
restaurant 30 hotel & hi-tech
gündem
İstanbul temmuzda %34 düştü
İstanbul’u temmuz ayında ziyaret eden yabancı turist sayısı geçen yılın aynı ayına göre %34,0 düşüş gösterdi.
İ
stanbul’u temmuz ayında ziyaret eden yabancı turist sayısı %34,0 düşüş gösterdi. İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre, geçen yılın temmuz ayında 1 milyon 400 bin 183 kişi İstanbul’u ziyaret ederken, bu yıl rakam 924 bin 686’ya indi. Yılın ilk 7 ayında ise ziyaretçi sayısı %24,2 düşüşle 5 milyon 366 bin 144 oldu. Açıklamada şu bilgiler verildi: “Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanları ile Haydarpaşa, Pendik, Zeytinburnu ve Karaköy limanlarından alınan verilere göre, 2016 yılı ocak-temmuz aylarında İstanbul’a gelen yabancı sayısını geçen yıl ile karşılaştırdığımızda %24 azalmış olduğunu görmekteyiz. Temmuz ayı gelen yabancı sayısı 2015 temmuz ayına göre %34 daha azdır. 2016 yılı ocak - temmuz aylarında 5.366.144 yabancı ziyaretçi gelmiş olup, Karaköy limanından günübirlik ziyaretçi olarak 19.584 kişi gelmiştir. Havayolu ile gelen yabancıların %19’u Sabiha Gökçen Havalimanını kullanmışlardır.
2016 yılı ilk yedi ayında İstanbul’a gelen yabancıların toplamdaki yüzdeleri ise şöyle gerçekleşti: Almanlar:%11.1, İranlılar:%7.3, İngilizler:%4.3, Fransızlar:%4.2, Suudi Arabistanlılar:%4.2, Amerikalılar:%4.0, Ukraynalılar:%3.2, Hollandalılar:%3.1, Ruslar:%2.9, Iraklılar:%2.4, İtalyanlar:%1.9, Azerbeycanlılar:%1.90, Çinliler:%1.7, Kuveytliler:%1.6, Cezayirliler:%1.6, Diğer ülkeler: 44,5.”
Geçen yılın temmuz ayında 1 milyon 400 bin 183 kişi İstanbul’u ziyaret ederken, bu yıl rakam 924 bin 686’ya indi.
Venedik Kruvaziyer Limanı da ‘Global’ zincirine katıldı “Dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisi” konumundaki Global Liman İşletmeleri, operasyonel liman hinterlandını 8 ülkede 11 kruvaziyer limana çıkardı.
G
lobal Yatırım Holding’den yapılan açıklamaya göre, “Venetto Sviluppo (VS)’nin APVS hisselerinin satışına ilişkin ön alım sürecini tamamlamasının ardından sahip olduğu APVS hisselerinin 48%’inin, VI’ya devir işlemlerinin tamamlandığı belirtildi. Devir sonucunda, Global Liman İşletmeleri’nin üyesi olduğu uluslararası konsorsiyum VI, daha önce devraldığı Finpax hisseleri ile birlikte VTP’nin dolaylı şekilde %44,48’ine sahip hale geldi. Konsorsiyumun dört eşit üyesinden Global Liman İşletmeleri’nin VTP’deki hisseleri devralma işlemine ilişkin toplam satın alma bedelinin 7.665.760,47 Euro olduğu açıklandı. Hisse devirleri ile birlikte Global Yatırım Holding ve Global Liman İşletmeleri’nde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Mehmet Kutman, VTP’nin Yönetim Kurulu’nda da yer alacak. Ayrıca, VTP’nin 51% hissedarı olan VS’nin elindeki bu hisselerin bir kısmını ya da tamamını (%51’e kadar) VI’ya satması konusunda da opsiyon bulunuyor. Bu opsiyon, 15 Mayıs 2017 ve 15 Kasım 2018 tarihleri arasında kullanılabilir hale gelecek. Bu opsiyonla ilgili olarak Global Liman İşletmeleri’nin, konsorsiyumun diğer üyeleri gibi 4.873.715,52 Euro tutarında Banka Teminat Mektubu verdiği belirtildi. Venedik Limanı’na ilişkin satın alma sürecinin dışında, Global Liman’ın İtalya’da bulunan Brindisi, Cagliari, Catania ve Ravenna Yolcu Limanlarını işleten şirketlerden hisse alımına ilişkin görüşmelere başladığı da açıklandı. 2015 yılında toplam yaklaşık 0,5 milyon yolcu ağırlayan bu dört İtalyan limanının, Venedik’ten sonra Global Liman’ın İtalya’daki varlığını genişletmesi bekleniyor. Venedik Kruvaziyer Limanı’nı 2024 yılına kadar işletme imtiyazına sahip olan VTP şirketinin, limana yapılacak ilave yatırımlar karşılığında bu imtiyaz süresini uzatılabilme fırsatı da bulunuyor.
Kutman: “Yolcu sayımızın 7 milyonu aşmasını bekliyoruz”
Global Yatırım Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kutman, “Biz dünyanın en büyük kruvaziyer liman operatörü Global Liman İşletmeleri olarak, Akdeniz ve Asya Pasifik’teki güçlü varlığımız ve 5,5 milyonu aşan yolcu sayımızla Akdeniz pazar payının yaklaşık %20’sine sahibiz. Portföyümüze kattığımız
Emre Sayın: “Venedik’in büyük bir sinerji oluşturacağına inanıyoruz.” Venedik ile yolcu sayısının önemli ölçüde artarak 7 milyonu aşmasını bekliyoruz. Böylece Global Liman İşletmeleri, operasyonel yapısını 8 ülkede 11 limana çıkararak bu alandaki liderliğini daha da pekiştirmiş oldu” açıklamasında bulundu. Sayın: “Venedik’in büyük bir sinerji oluşturacağına inanıyoruz” Global Liman İşletmeleri CEO’su Emre Sayın, “Venedik Kruvaziyer Limanı yaklaşık 1,4 milyon ana liman yolcu sayısı ile yine genişleyen portföyümüzde bulunan Barselona Kruvaziyer Limanı’nı kısmen aşarak Akdeniz’deki ‘1 Numaralı’ ana liman olma özelliğini taşıyor. Dolayısıyla, Venedik hem şehir hem de kruvaziyer limanı olarak önceliklerimiz arasında yer alıyor. Akdeniz’deki en büyük ana liman olarak, Venedik’in sinerji oluşturarak kruvaziyer liman portföyümüze önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” sözleri ile Venedik’in önemine değindi.
Yıllık 1.6 milyon kruvaziyer yolcu trafiği
Toplam 260.000m²’yi aşkın bir alana kurulu Venezia Terminal Passeggeri S.p.A.(VTP), 47.267 m²büyüklüğündeki Marittima, S.Basilio ve Rivadei Sette Martiri terminallerinde faaliyet gösteriyor. Terminaller, sadece Venedik’in kendine has yapısı nedeniyle değil, lokasyon itibari ile şehre ve Venedik’i çevreleyen tüm turistik yerlere kolay ulaşım sağlayan konumu açısından da stratejik ve önemli bir pozisyonda bulunuyor. Coğrafi konumu ve Avrupa’nın geri kalanıyla iyi bağlantıları sayesinde Venedik Kruvaziyer Limanı, yıllık yaklaşık 1.6 milyonluk yolcu trafiği ile “Avrupa’nın en önemli ana limanları” arasında ilk sıralarda yer alıyor.
restaurant 32 hotel & hi-tech
gündem
2016’nın ilk yarısında istihdam hızlandı 2016’nın ilk altı ayındaki istihdam rakamları; işe alım piyasasının hızlandığına işaret ederken; 2015’teki sarı ışık, yeşile döndü. 2016’nın Haziran ayını da kapsayan ilk 6 ayında Kariyer.net’te yayınlanan yeni iş ilanı sayısı; geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %8’lik artışa sahne oldu. Bu tablo ise; 2015’teki durağanlığın sona erdiğini gösteriyor. rakam geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %16’lık bir artışa sahne oldu. Diğer yandan yeni ilan sayısı 99.360 olarak gerçekleşirken; 2015’in ilk altı ayına göre %8 arttı. Bu oranlar da bize 2016’nın istihdam piyasasında oldukça olumlu devam ettiğini ispat ediyor” yorumunu yaptı. Turizme 2.492 başvuru yapıldı Tekstil sektörü Haziran ayında da liderliği elinden bırakmayarak 5.848 başvuru yapılan ilan sayısına ulaştı. Tekstil sektörünü sırasıyla Yapı (5.520), Üretim (5.028), Hizmet (4.577), Sağlık (4.395), Bilişim (4.105), Otomotiv (4.064), Ticaret (3.792), Elektrik & Elektronik (2.742) ve Turizm (2.492) sektörleri takip etti. Ticaret sektörü ise; başvuru yapılan ilan sayısında geçtiğimiz aya oranla %4, bir önceki yılın aynı ayına göre ise %7 artış sergiledi.
Kariyer.net Genel Müdürü: Yusuf Azoz
K
ariyer.net, Haziran 2016 dönemine ait İstihdam Endeksi verilerini açıkladı. Verilere göre Haziran’da yayınlanan toplam 59.521 iş ilanı sayısı; 2015’in Haziran ayına oranla %5 artış; bir önceki aya göre %1 düşüş gösterdi. Haziran ayında Kariyer.net’te 15.762 yeni iş ilanı yayınlanırken bu sayı; 2015’in Haziran ayına ve bir önceki aya kıyasla %2 düşüş sergiledi. Haziran ayında yayınlanan iş ilanları ile 55 binden fazla kişi iş fırsatı yakaladı. 2016’nın ilk yarısını değerlendiren Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, “2016’nin ilk altı ayı 2015’in aksine hareketli geçti. 2016’nın ilk altı ayda toplam 137.030 ilan yayınlandı. Bu
Haziran’da yayınlanan toplam 59.521 iş ilanı sayısı; 2015’in Haziran ayına oranla %5 artış; bir önceki aya göre %1 düşüş gösterdi.
restaurant 34 hotel & hi-tech
gündem
Sebastian Ebel: “Türkiye’nin yanındayız” Türkiye’nin geri dönüşü için TUI olarak tüm çabayı göstereceklerini kaydeden TUI’nin CEO’su Sebastian Ebel, “Türkiye’nin yanındayız ve bunu göstermek için de Antalya’ya geldik” dedi. TUI CEO’su Sebastian Ebel, TÜROFED Başkanı Osman Ayık
D
ünya seyahat devi TUI’nin CEO’su Sebastian Ebel, Antalya’ya gelerek Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık ile bir araya geldi. Ayık: “Önümüzdeki süreçte TUI’yle işbirliğimiz artacak” Ebel Sebastian’ın ziyaretini değerlendiren TÜROFED Başkanı Osman Ayık, “Bu ziyaret TUI’nin Türkiye ve özellikle Antalya’ya verdiği önemi göstermektedir. Ebel’in Türkiye’nin içinde bulunduğu bu zorlu süreçte Antalya’ya gelmesi bizi fazlasıyla mutlu etti. Kendisi de Türkiye ve Antalya’ya verdikleri önemi dile getirdi. Bu süreçte kendilerini yanımızda görmek ve desteklerini hissetmek bizler için çok önemliydi. Önümüzdeki süreçte TUI ile daha fazla işbirliği yaparak Türkiye’ye olan turist akışını sağlıklı hale getirmek istiyoruz” diye konuştu. Ebel: “Yakın gelecekteki hedefimiz Türkiye’nin payını artırmaktır” Turizmcilerle yaptığı görüşmelerde Türkiye ve özellikle Antalya’nın kendileri için çok önemli olduğunu açıklayan Sebastian Ebel, “TUI’nin toplam kapasitesi içinde Türkiye’nin yüzde 20 payı bulunuyor. İspanya’nın payı da yüzde 24 dolayında. Yakın gelecekteki hedefimiz Türkiye’nin payını arttırmaktır” dedi. Türkiye ve Avrupa’da meydana gelen terör saldırılarına da değinen Ebel, “Bu sene yaşanan terör olayları
geçici olaylardır. Terör sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın ve turizm destinasyonlarının sorunudur” şeklinde konuştu. “Türkiye’nin yanındayız” “Türkiye ve özellikle Antalya alternatifi olmayan bir destinasyondur” diye konuşan Ebel, açıklamalarına şöyle devam etti: “Antalya’nın en önemli özelliği fiyat-hizmet kalitesinde rakipsiz olmasıdır. Gerek İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki saldırı gerek France-Nice’deki olaylar ve Cuma günü İstanbul ve Ankara’da yaşanan olaylara kadar olan süreçte trend Türkiye’ye dönmüştü. Bu olaylar sonrasında iptaller olduğu gibi yeni rezervasyonlar da mevcut. Türkiye’nin müşterileri sabit turistlerdir. Geçen sene Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 60’ı bu sene başka bir yere tatile gitmedi, evinde oturuyor. Türkiye için aileler büyük önem taşıyor. Ailelere dönük bir takım çalışmalar ve tanıtımlar yapmak lazım. Lokal ve bölgesel tanıtımlara ağırlık verilmeli. Dünyada ve Türkiye’de herhangi bir olay yaşanmadığı takdirde servis kalitesi, otellerin kalitesi, otellerin fiyat-kalite dengesi ile Türkiye çok kısa sürede geriye dönecektir. Bu konuda Türkiye’nin yanındayız ve bunu göstermek için de Antalya’ya geldik. Türkiye’nin geri dönüşü için TUI olarak tüm çabayı göstereceğiz. Türkiye satan seyahat acentaları ile de yeni projeler üzerinde çalışıyoruz.” Ebel, Kuşadası’nda yapılması planlanan DRV toplantısına da programının uyması durumunda katılmak istediğini söyledi.
Şimdi Yunan Adaları’nın en güzel zamanı... Vakit yok gemi kalkıyor artık!
Şimdi Yunan Adaları’nın en güzel zamanı... Celestyal Cruises’un Efsanevi Yunan Adaları Turu’nda; ana liman İzmir. Vizesiz her şey dahil turlarla Atina, Milos, Mikonos ve Midllli’yi keşfedecek; her şey dahil paketle uluslarası cruise seyahatinin keyfine varacaksınız.
G
emileri Yunan Adaları’na en çok uğrayan cruise firması Celestyal Cruises’un en sevilen turlarından biri olan Efsanevi Yunan Adaları Turu’nda rota Midilli, Atina, Mikonos, Milos. Vizesiz her şey dahil turlarla Türkiye’den daha çok gezgini gemi seyahatiyle buluşturmayı hedefleyen Celestyal Cruises; 401 kabinli 1074 yolcu kapasiteli gemisi Celestyal Nefeli ile çıktığı bu turda biniş ve inişlerini İzmir’den yapıyor. İlk durak taş evleriyle ünlü Midilli İzmir’den demir alan Nefeli’nin Ege sularındaki ilk durağı Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası olan Midilli. 150 yıllık taş evleriyle Petra’ya; muhteşem manzarasıyla Molivos’a hayran kalacağınız Midilli’de akşam gezisinin ardından Atina’nın Lavrion limanına dümen kırılıyor. Sana Akropolis’ten baktım Atina Yunanistan’ın başkenti Atina, Akropolis tepesinden görülebilen panoramik görüntü ile sizleri karşılıyor. Demokrasi ve felsefenin doğduğu efsanevi toprakları adımlarken ne sıcak ne de zorlu tırmanış sizi yormuyor. Milattan öncesine uzanan bu tırmanışta; Athena, Nike, Parthenon, Erektheion ve Propylaion tapınakları ile gizemli bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Akropolis’in eteklerinde; tarihle bugünü buluşturan dar sokakları ve cumbalı evleri ile Plaka mahallesinde yudumlayacağınız frappe ise bu durağın en keyifli ödülü oluyor.
Ver elini eğlence: Mikonos 2. günün akşamı eğlencesiyle dolu dizgin Yunan Adası Mikonos’a yanaşıyor, Nefeli. Dünyaca ünlü yıldızların; sanatçıların ve sosyetik isimlerin uğrak yeri olan Mikonos, muhteşem sahilleri ve renkli geceleri ile sizleri ağırlamaya hazır. Eller havaya eğlencenin sabaha kadar sürdüğü bu adada, lüks restoranların, barların, gece kulüplerinin ve tasarım butikler keşfedilmeyi bekliyor. Bir doğa harikası: Milos Mikonos’un gecesini yaşadıktan sonra; geceyarısı 03.30’da bir sonraki ada Milos’a yol almaya başlıyor Celestyal Nefeli. Doğanın zenginliklerini sergilediği ada Kikladlar’daki en güzel sahillere evsahipliği yapıyor. Sarakiniko sahilinin nefes kesici güzelliklerini, ilginç maden müzesini görebilirsiniz. SPA’sı, fitness merkezi, 2 restoranı, casino’su, 3 farklı barı bulunan Celestyal Nefeli’de hayat dans dersleri, animasyonlar, casino, turnuvalar ve gece şovlarıyla geçiyor. Thalassa Bar’da yıldızların altında içeceğinizi yudumlarken Muses Lounge’da Yunan kahvesinin tadını çıkarıyorsunuz. Vizesiz olduğu için vize harcaması gerektirmeyen Efsanevi Yunan Adaları Turları paketinde uçaklı alternatifler de mevcut.
restaurant 36 hotel & hi-tech
gündem
Türk rehberden Amazon’da doğa turları Avusturya Ulusal Turizm Ofisi’nin (ANTO) davetlisi olarak Rio Olimpiyatlarını izlemek için Brezilya’ya giden TUYED Başkanı Kerem Köfteoğlu, kokartlı bir rehber olan Turan Katar’ın hikayesini paylaştı…
Haber: Kerem Köfteoğlu
A
vusturya Ulusal Turizm Ofisi’nin (ANTO) davetlisi olarak Rio Olimpiyatlarını izlemek için gittiğimiz şehrin sokaklarında gezerken, ünlü Copacabama Sahiline paralel caddelerden birinde karşımıza ‘Feyzi Culinaria da Turquia’ adıyla bir lokanta çıktı. İçeri girip yemek ısmarladık ve sahibiyle tanıştık. Türk lokantasının sahibi Kuşadası sakinlerinden Özhan Ailesi’nin bir üyesi olan Feyzi Özhan. Aile 30 yılı aşkın bir süredir Kuşadası’ndaki Özhan Pansiyonu işletiyor. Feyzi Özhan ile çalışan hemşerisi Turan Katar’ın hikâyesi ise ilgimizi çekince bir ondan hikâyesini özetlemesini istedik. 1980 doğumlu Katar, Güney Amerika’da üniversiteyi bitirdikten sonra bisikletiyle dünya turuna çıkmış. Asıl işinin rehberlik olduğunu söyleyen Katar, kokartlı bir rehber olarak Brezilya’nın fazla bilinmeyen yerlerine ilişkin macera ve doğa turları yaptığını söyledi. Rio’ya gelen Türk turistlerden sıklıkla ‘Burayı beğenmedim’ şikâyetini duyduğunu belirten Katar, “Bu serzenişi ağırlıklı olarak; aslında kaldığı otelden çıkıp sadece meşhur sahillere gelenler yapıyor. Ben de onlara ‘Rio bu sahillerden ibaret değil ki, rehberiniz sizi başka yerlere götürmedi mi?’ diye sorduğumda genelde olumsuz yanıt veriyorlar” diyor. Macera ve doğa sevenlere Brezilya’yı ziyaret edecek macera ve doğa turu meraklılara için bir blog açan Katar, yerel, bölgesel ve uluslararası
Türkçe, İngilizce, İspanyolca ve Portekizce rehberlik kokartını CADASTUR’dan almış. Katar, ağırlıklı olarak Amazon yağmur ormanlarında doğa ve macera turu düzenlediğini, bunun yanı sıra, turistlere yönelik düzenlediği şehir turlarında da fazla bilinmeyen, keşfedilmeyi bekleyen yerleri gezdirdiğini söylüyor. Katar’ın turlarında neler yok ki? Örneğin, ‘’The Jungle’’ filminin çekildiği Vila Paraiso’da deniz kenarındaki Ana Kauçuk Evi gezdirip, Lâteks’in tütsülenme süreci ile kauçuk hammaddesinin elde edişini izletiyor. Amazon Nehri’ni oluşturan Negro Nehri ve Solimoes Nehri’nin inanılmaz buluşmasını gösteriyor. Janauari Ekolojik Parkı’nda bölgede oldukça yaygın yetişen ve özel bir su bitkisi olan Vitoria Regia’yı görme şansı tanıyor. Motorlu kanolar eşliğinde Negro ve Solimoes nehirleri arasında bulunan dereleri keşfettiriyor. Eylül-Şubat gibi kurak sezonda ise ormanda yürüyüş yaptırıyor. Kızılderilileri el ürünlerinin satıldığı mağazada yemek molası veriyor. Presidente Figueiredo şehrinde ise inanılmaz güzellikteki şelaleleri ve çağlayanları yakından görme imkânı tanıyor. Tupe köyünde iki saat boyunca ormanın derinliklerinde macera dolu anlar yaşatıyor. Turan Katar ayrıca, macera ve doğaseverlere, Eylül ve Mart aylarında beş saatlik Pirana, Jaragui ve diğer egzotik balıkları avlama turundan dört saatlik timsah gözetleme turuna, yaklaşık 400 kadar adacıktan oluşan ve çevre koruma alanı olarak ilan edilen, Kızılderili ayinlerinin izlenebildiği Anavilhana Takımadalarına özel turlar da yapıyor.
makale
hotel restaurant & hi-tech
Lionel Hotel Istanbul Pazarlama Direktörü
Burçak Atak
Fotoğraf: Ümit Başer Alkaç
Türkiye 1 tane! Bu yer ki; Bronz Çağının Troya’sından, Demir Çağının Pers’lerine oradan Ortaçağ ve Osmanlı’ya “vatan” bilinmiş kutsallar cenneti. İlim, bilim ve şüphe üzerine kurulmuş; çok renkli ve çok sesli… İnançların sayıca fazla ve dönüşebilir oluşunu bildiğinden ötürü “Laik” ki tarih bunu sarsıcı biçimde söyler. Farklı maskelerin elden ele dolandığı, 93. yaşını kutladığımız Cumhuriyetimizin bu dem günlerinde akıl tutulması yaşayan toplumumuzun “tutarlı”, “itibarlı” bir görüntü vermesi kaçınılmaz olan olsa gerek. Sıkça yaşadığımız ciddi politik krizler, sadece ülkemizin yurt içi, politik ve ekonomik düzenini değil, aynı zamanda tüm bölgenin jeopolitik düzenini
saran derin gerilim ve çelişkileri de beraberinde getirdi. Turizmin aksı kaydı, sorunlar kronik hal aldı. Bu noktada “krizi nasıl aşarız?” düşünseli yerine, “payımıza düşeni en iyi şekilde nasıl yönetiriz?” in cevaplarını aramak uygun olabilir. Turizm işletmeleri cephesinden mevcut durumu yönetmek ve belki de güçlenerek atlatmak için zaruri yöntem “küçülmek” gibi görünüyor. İstihdam düşünüldüğünde tercih edilen bir yöntem olmasa da… Çiçeğin yeniden açacağı o güne değin tohum olarak tüm bilgiyi içinde saklaması misali, olağan, ilahi… Bir diğer yöntem maliyetlerde “birleşmek” olabilir. Ortak havuz mantığı ile hareket edilirse tedarik zincirindeki denge, eğitimli insan kaynağı ve istihdam işletmelerin bir süre nefes almalarını sağlayabilir. Gün be gün yaşadıklarımız “dış” bağlarımızı koparttı ise ve eğer muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut ise durmamalı ve üretmeliyiz. Biz turizmciler de dahil yüreklerimizin karardığı günlerde, görece hayatlarımızda pek de yabancısı olmadığımız bir kısım “öfkeli” insanımızla yeniden müşerref olduk. Medya şahitliğinde döndürdük durduk olan biteni. Ekranlarda görünenler “biz” miydik? Yoksa “–miş” gibi miydik? “Öfke” nasıl bir prim yaptı ki Anadolu’nun kalabalık samimi sofralarını, misafirperverliğini, hoşgörüsünü; Akdeniz’in yaşama sevincini, cömertliğini; Ege’nin çalışkan ve girişkenliğini; Karadeniz’in üretkenliğini ve zekasını; Marmara’nın duyarlı ve etkin olma özelliğini bir kalem silip ulusal ve uluslararası basında kendimizi infaz ettik? Gelecekteki belirsizlikleri anlamaya yönelik olarak “senaryo analizi”nden yararlanmak da içerisinde bulunduğumuz politik krizin turizme olan etkisini yönetmekte uygulayabileceğimiz yöntemlerden biri olabilir. Sektör profesyonelleri olarak bizlerin içerisinde yer aldığı bir grup ile gelecekte ne olabileceğine dair yazılı ifadeler ile çevresel belirsizliklere bağlı gelişen durumlar üzerine farklı senaryolar üretebilir böylece süreç içerisinde daha donanımlı atılacak adımlar sayesinde durumu lehimize dahi çevirebiliriz. Tam da bu noktada hedefe ulaşma arzumuzu sürekli kılan itici güç, sahiplenme duygusu, aidiyet ile “eylemi olan bir vizyon” olmalı sanırım. Nereden geldiğimizi hatırlayıp, “muasır medeniyetler seviyesi” ile yenilikleri, gelişmişlikleri, ilim ve bilimde en üst seviyeyi hedeflediğimizi bilerek; mikrodan makroya kadar her bir kişi, birim, kurum olarak içerisinde iyinin, doğrunun, bilginin ve sevginin var olduğu bir ortak vizyon belirleyelim. Hayalimizi dillendirelim ve sonra tüm kaynaklarımızı seferber ederek ayrıntılı stratejilerle destekleyelim ve çok çalışalım.Türkiye 1 tane!
37
restaurant 38 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Wish More Hotel Istanbul açıldı Bayrampaşa’da 120 milyon TL’lik yatırımla yükselen Wish More Hotel Istanbul, “Misafir etme tutkusuyla daima” sloganıyla kapılarını açtı.
İ
stanbul’un en hızlı gelişen bölgelerinden Bayrampaşa’nın merkezinde, Forum İstanbul AVM’nin hemen yanında bulunan Wish More Hotel Istanbul, toplu taşıma olanakları ile cazibe merkezlerine kolay ve hızlı ulaşım imkanına sahip. 198 odası, SPA & Fitness salonu, konsept restoranı, balo ve toplantı salonlarıyla misafirlerini ağırlamaya başlayan beş yıldızlı otel, profesyonel servis yaklaşımı, kent kültürünü yansıtan hizmet özellikleri ve iş dünyasına özel yenilikçi uygulamaları ile misafirlerine, keyifli ve konforlu bir konaklama deneyimi sunuyor. Konforun estetikle dansı Otel Genel Müdürlüğünü Erkan Akkurt’un yaptığı Wish More Hotel Istanbul, 198 ferah ve aydınlık odası ve süitlerinde, antrasit ve beyazın asil uyumunu, zevkli tasarım aksesuarlarla pekiştiriyor. Konfor sağlayan lüksün, sade bir
Wish More Hotel Istanbul, 198 ferah ve aydınlık odası ve süitlerinde, antrasit ve beyazın asil uyumunu, zevkli tasarım aksesuarlarla pekiştiriyor.
estetikle dengelendiği odalarda misafirler kaliteli ve rahat bir konaklama deneyimine davet ediliyor. Yastık menüsü, Flat Screen Led televizyonları, su ve alkolsüz içeceklerin ücretsiz sunulduğu mini barı bulunan odalarda, King ya da Twin Yatak alternatiflerinden birini seçmek ya da aile konaklamalarında oda birleştirmeleri yapmak mümkün. Ferah, teknolojik toplantı salonları En yeni teknoloji ile donatılmış, üçü gün ışığı alan toplam altı toplantı salonu, ikiye bölünebilir toplam 254 metrekare genişliğindeki konferans salonu, 431 metrekare genişliğindeki 350 kişi kapasiteli ve 6.40 m tavan yüksekliğine sahip kolonsuz balo salonu ve 400 metrekare genişliğinde 350 kişi kapasiteli açık hava etkinlik alanı ile toplantı ve etkinlik salonlarında da Wish More Hotel Istanbul fark oluşturuyor.
restaurant 40 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Sağlıklı olmaya adanmış iyi bir hayat için SPA & Fitness, hem otelde konaklayan misafirlerine hem de üyelerine zinde ve formda kalmaları için tüm olanakları sunuyor.
Wish More Hotel Istanbul Genel Müdürü Erkan Akkurt Konsept restoran deneyimi Wish More Hotel Istanbul’da yer alan konsept restoranda Türk ve dünya mutfaklarının en gözde lezzetlerini yetenekli ve yaratıcı aşçılarının orijinal dokunuşlarıyla yeniden yorumluyor. Sabah kahvaltısının zengin açık büfe stilinde sunulduğu restoranda, misafirler eşsiz lezzetler ile ağırlanıyor. Beş yıldızlı otelde yer alan Türkiye’nin en yenilikçi kahve zinciri Espressolab ile kahve tutkunlarına da dünyadaki gurme kahve kültürünün değişik tatlarını sunuyor. Sağlıklı olmaya adanmış iyi bir hayat için; Wish More Fitness & SPA 1600 metrekare alan üzerine kurulu SPA & Fitness salonu, yerli ve yabancı terapist ve spor koçlarının rehberliğinde sunulan egzersiz programları ve doğu ile batı prensiplerini uzlaştıran bütünsel bakım ritüelleriyle modern bir şehir SPA merkezi olarak hizmet veriyor. İçerisinde 280 metrekare büyüklüğünde kapalı havuz, bay ve bayan misafirlerin rahatı için ayrı ayrı tasarlanmış; jakuzi, sauna, Türk hamamı ve buhar odasının yanısıra beş masaj odası, bir cilt bakım odasının da yer aldığı komplekste, son teknoloji ekipmanlarla tam donanımlı 500 metrekare genişliğinde bir fitness salonu da bulunuyor. Bu bölümde Türk Hamamı, “Gelin Hamamı” gibi özel etkinlikler için de kullanılabiliyor. Sağlıklı olmaya adanmış iyi bir hayat için SPA & Fitness, hem otelde konaklayan misafirlerine hem de üyelerine zinde ve formda kalmaları için tüm olanakları sunuyor.
MARKALAR İşletme Yönetim Sistemleri İklimlendirme Sistemleri Hijyen Ürünleri Mobilya- Genel Alanlar Kapılar- Oda Kapıları Hitit Mobilya, Yangın Kapıları Oda Mobilyaları Ses ve Işık; Projeksiyon Sistemleri Televizyon Tekstil Minibar Karşılama Ekipmanları Vitrifiye, Armatürler Buklet Ürünler Oda Otomasyon Sistemleri Sofra Üstü Ürünler Fitness Ekipmanları Yangın Güvenlik Ekipmanları Pos Sistemleri Cam Ürünler Ana Kapı Bina Otomasyonu Bariyer Ve Otopark Sistemleri Banket Ürünleri Seramikler Misafir Ve Servis Asansörleri Endüstriyel Mutfak Halılar
Protel Daikin Ecolab Örümsan Örümsan Örümsan Elektropanç LG DK ISM Ormel Hansgrohe Tanay Vincard Jumbo Technogym Haneywell-Gent Ingenico-Micros Paşabahçe-Puart Metaxdoor Vinge-Vincard-Opera Arma Kontrol Evinoks Seranit Mitsubishi Ottoman Samur
restaurant 42 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar / proje
Wish More Hotel İstanbul teknoloji çözümlerinde Protel’ i tercih etti Wish More Hotel İstanbul, teknoloji çözümleri için konaklama ve ağırlama sektörlerinin profesyonel çözüm ortağı Protel’i tercih etti.
W
ish More gibi yüksek standartlı tesislerin misafirleri ve tesis arasındaki etkileşim biraz “yumurta ve tavuk” arasındaki duruma benzetilebilir. Bir tesis konuklarına yüksek standartlar sunmayı ilke edinince, o yüksek standartları talep eden konukları kendine çekiyor. Süreç ilerledikçe de misafirlerin beklentileri de artıyor veya kusurları kabullenemez oluyorlar. Yani tesis yüksek standartlar sunduğu için mi bu beklenti içindeki misafirlerin ilgisini çekiyor; yoksa misafirlerin beklentisi ve talebi bu yönde olduğundan mı tesis bunlara uyum sağlıyor belirlemek güç.Wish More, soruna odaklanmak yerine, çareyi sorunun bir adım önüne geçmekte bulmuş. Misafirlerine en iyi hizmeti sunmak için, kendisi de bu konularda en iyi çözümleri sunan Protel’den hizmet alıyor. Nasıl mı? Bahsettiğimiz gibi Wish More, misafirlerine en iyisini sunabilecek SPA&Wellness merkezi, spor salonu yüzme havuzu, masaj salonları, hamam, sauna, restoran, bar gibi tesislere sahip. Binlerce metrekare alana yayılan bu tesisler ciddi bir operasyon ve yönetme yükünü de beraberinde getiriyor. Yalnızca tesislerin değil, personel ve misafirlerin organize edilmesi de başlı başına ele alınması gereken bir konu. Fakat çözümler sanıldığı kadar karmaşık değil. Mutlu personel, mutlu müşteriler Öncelikle en önemli konu olan; misafirlerin ağırlandığı 198 odanın yönetimi… Odaların yönetimi için Opera otel yönetim sistemi kullanıyorlar. Bu sayede birlikte çalıştıkları OTA diye adlandırılan internetteki rezervasyon siteleri, tur şirketleri ve kendi sistemleri üzerinden yaptıkları rezervasyonların çakışmasını önlüyor ve rezervasyonları kolaylıkla idare ediyorlar. Bunun yanı sıra Wish More, tesisteki tüm giriş-çıkış ve geçiş noktalarında Gantner geçiş
kontrol sistemlerinden faydalanıyor. Bu sistem sayesinde tesisteki tüm konukların hareketlerinden haberdar olmak mümkün. Reservation Assistant ise SPA&Wellness ve fitness salonu gibi alanlardaki tüm üyelik rezervasyon işlemlerini, personelin dokunmatik ekranlarla ve birkaç parmak hamlesiyle tamamlayabilmesini sağlıyor. Bu sistem söz gelimi bir masaj rezervasyonu yaptırdığınızda sizin için kullanılacak havluları bile önceden ayırıyor. Yeme-içme mekânlarındaysa Opera Sales&Catering ve Simphony gibi programları kullanan Wish More, bu programlar sayesinde masa rezervasyonlarını almaktan siparişleri takip etmeye, servis ve mutfak personeli arasındaki eşgüdümü sağlamaya, masa hesaplarını oda hesaplarına gerçek zamanlı olarak yansıtmaya kadar çok çeşitli işleri kolaylıkla hallediyor. Çok sayıda iş amaçlı seyahat eden misafire ve konferans, toplantı gibi organizasyona da ev sahipliği yapan Wish More, bu organizasyonların kusursuz şekilde idare edilebilmesi için de Sales&Catering uygulamasından faydalanıyor. Arka planda, misafirlerin doğrudan görmediği, ama işlerin pürüzsüz yürümesi sayesinde etkilerini dolaylı olarak yaşadığı başka bir uygulama da Materials Control. Bu ürün de söz gelimi bir yemek siparişi verildiğinde yemek için kullanılan malzemeleri bile stoktan düşecek kadar ince hesaplarla stok takibi yapmakta kullanılıyor.Tüm bunları fazladan hiçbir personele ihtiyaç duymadan, hatta mevcut personelin iş yükünü azaltarak başarıyorlar. Bu sayede hesaplar karışmıyor, stokta ve siparişlerde sorun yaşanmıyor, konuklar bekletilmiyor ve her şey saat gibi çalışıyor. Mutlu müşteriler ziyaretlerinin tadını çıkartırken, operasyonel iş yükü azalan personel de konukların memnuniyetini sağlamak için daha fazla zaman ve enerji harcayabiliyor.
restaurant 44 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Afyon’a 120 milyon dolarlık yeni yatırım
P
VC, alüminyum doğrama sistemleri ve mimari cam üniteleriyle sektörünün en güvenilir isimlerinden olan Özgür Yapı, 5 yıldızlı termal otelini 120 milyon dolarlık yatırımla Afyon’da hayata geçiriyor. Afyon’da yapı sektörünün öncü firmalarından Özgür Yapı’nın turizm sektöründeki 120 milyon dolarlık 5 yıldızlı ilk yatırımı Akrones Hotel, Ağustos ayında kapılarını misafirlerine açmaya hazırlanıyor. İlk etapta her yaştan yerli turistin hedeflendiği otelin Genel Müdürlüğü’nü 1991 yılından bu yana sektörde üst düzey görevler üstlenen Hamit Topaloğlu üstlendi.
Afyon – İzmir karayolu üzerinde 97 bin metrekare alan üzerinde konumlanan Akrones; standart, engelli, süit, corner süit, family süit, balayı süit, sultan süit ve kral dairesi olmak üzere büyüklükleri 30 ile 471 metrekare arasında değişen 8 farklı oda tipine sahip.
12 ay açık kalacak Termal&SPA denince akla ilk gelen şehirlerden olan Afyon’da 12 ay açık kalacak bir otel inşa eden Özgür Yapı, FIFA standartlarında oluşturduğu antrenman sahaları ile ulusal ve uluslararası profesyonel futbol takımlarını şehirde ağırlamayı amaçlıyor. Odalarında 900 misafire kadar ağırlama yapabilecek olan Akrones; 1750 kişi kapasiteli balo salonu, 2 Ala Carte restoran, farklı konseptlere sahip barlar, ana restoran, ücretli ve ücretsiz aktivite alanları, özel çocuk kulübü, kullanım şekline göre kapasitesi değişen 7 toplantı salonu ve 16.000 metrekare uluslararası standartlara sahip Thermal SPA ile 2016’da turizm sektörüne kazandırılan yeni oteller arasında yerini alacak.
Akrones Hotel Genel Müdürü Hamit Topaloğlu Topaloğlu: “Kazanan Afyon ve Türk ekonomisi olacak” Akrones Hotel Genel Müdürü Hamit Topaloğlu 120 milyon dolar yatırımla ülke turizmine kazandırılacak tesis için yoğun heyecan hissettiklerini ve gün saydıklarını söyledi. Topaloğlu sözlerini şöyle sürdürdü; “Toplamda 317 oda sayısına sahip olan Akrones bizim için çok farklı bir anlam taşıyor. Tesis Özgür Yapı’nın ilk otel yatırımı. Afyon’da birbirinden kaliteli tesisler bulunuyor, bizimle birlikte başka tesislerin de yapımı devam etmekte. Tesislere bakıldığında artık sadece termal özelliklerin dışında farklılıklarla, her yaşa hitap edebilmek için birçok özellikli alan içeriyorlar. Biz de sağlık turizminden kongre turizmine, kültür turizminden spor turizmine kadar birçok alanda misafirlerimize hizmet verebilmek için Akrones’i Termal&SPA Convention Sport Otel konseptiyle inşa ediyoruz. Bizlerle birlikte önemli güçlerin yer aldığı rekabet ortamında tesisler sahip oldukları farklılıklar ile ön plana çıkacak, en nihayetinde kazanan Afyon ve Türk ekonomisi olacak.” dedi.
restaurant 46 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Batum’un gözdesi Leogrand Hotel Son yılların popüler tatil şehri haline gelen Gürcistan’ın Batum şehrinde Aralık 2014’de kapılarını açan Leogrand Hotel, gündüz maviyle yeşilin birleştiği doyumsuz Karadeniz manzarasına, geceleriyse ışıklar şehrine dönüşen Batum’a başka bir pencereden bakmanızı sağlıyor.
S
on yılların popüler tatil şehri haline gelen Gürcistan’ın Batum şehri dağ, deniz ve ormanı birleştiren etkileyici doğası, subtropikal iklimi sayesinde yazın 35 dereceyi bulan sıcaklığı, kilometrelerce uzayan tertemiz plajlarıyla konuklarına Akdeniz’i aratmayacak bir tatil ortamı sunuyor. Ayrıca Avrupa şehirlerinin meydanlarını anımsatan Piazza, Avrupa meydanında bulunan yapılar ve heykeller adeta bir açık hava müzesi ve şehri yürüyerek gezebilmek mümkün. Manolya ağaçlarıyla süslü, 7 km’yi bulan Avrupa’nın en uzun bulvarı üzerindeki yapılar ve dünyanın en eski ikinci büyük Botanik Parkı ’da gezilmesi gereken yerler arasında… Gündüz yeşile, geceleri ışıklara bürünen şehir Batum’un geceleri ise ayrı güzellikte bir karaktere bürünüyor. Şehir merkezindeki her bina özenle ışıklandırılmış. Bulvar boyunca yer alan bazı yerlerde akşam saatlerinde müzik eşliğinde su ve ışık gösterileri sunuluyor. Batum’un 300 bine yakın olan nüfusu son yıllarda artan turist sayısıyla beraber bahar ve yaz aylarında 3 milyonu buluyor. Batum için bilet alanlar, sadece nüfus cüzdanı ile pasaport ve vize gerekmeden ülkeye giriş yapabiliyor.
Gürcistan’ın Batum şehri dağ, deniz ve ormanı birleştiren etkileyici doğası, subtropikal iklimi sayesinde yazın 35 dereceyi bulan sıcaklığı, kilometrelerce uzayan tertemiz plajlarıyla konuklarına Akdeniz’i aratmayacak bir tatil ortamı sunuyor.
Batum’un gözdesi Eşsiz deniz ve doğa manzarasına hâkim konumda bulunan Batum’un gözde otellerinden Leogrand Hotel, 29 bin metrekarelik alanda, 180 oda kapasitesiyle hizmet veriyor. Misafirlerin her türlü ihtiyacına hitap edecek şekilde tasarlanan beş yıldızlı otelin bünyesinde bulunan Batum’un en büyük SPA ve Fitness salonunda spor yapmak, 22. katında bulunan clup’ta ışıl ışıl Batum manzarası ve DJ performansı eşliğinde doyasıya eğlenmek, Gürcü ve Türk mutfağından geniş yelpaze sunulan Luna Restaurant’da eşsiz lezzetlerin tadına bakmak mümkün. Ayrıca Batum’un kilometrelerce uzanan ve otele 5 dakika yürüme mesafesinde olan plajlarında Leogrand Hotel müşterileri kendilerine ayrılan kumsalda mavinin ve güneşin keyfini doyasıya çıkarabiliyor. Eğlencesi ve manzarasıyla doyumsuz Uluslararası Havalimanı’na sadece 15, şehir merkezine ise 5 dakikalık yürüme mesafesinde konumlanan Leogrand Hotel, en özel günlerini otelde geçirmek isteyenler için de 1500 metrekarelik terasını özenle hazırlayarak yıldızların altında düğün ve davetlere de ev sahipliği yapıyor.
restaurant 48 hotel & hi-tech
iş’te kadın
El harikası Şef Aylin Yazıcıoğlu “Cambridge Üniversitesi’nde doktoranın üçüncü yılındaydım. Bir 10 sene sonra bu meslekte olmak istemiyorum dedim. Öyle bir gecede olmuyor tabii… Kendimi farklı bir arayışın içinde bulduğumda zaten mutfaktaydım.”
Fotoğraflar: Hakkı Günerkan
3
6 yaşında, üstelik Cambridge Üniversitesi’nde doktora yapan biri için ne yaman çelişkiydi, bir anda tüm köprüleri yakarak kariyere sil baştan başlamak… Oysa bu filmin sonu daha en başından belliydi ki, zaten mutfak dünyasının içine doğan biri için. “Yemek eşittir sevgi” öğretisiyle büyüdüğü Adana-Arnavut karması aile mutfağında tek doğrusu, “Zaten iyi yemek yapar her kadın” olmuştu da keşfi gecikmişti belli ki bir miktar. Kendi ağzından, iyi ki yaşamıştı o yılları, ta ki yüreğinde mutfak ateşinin kıvılcımlarını en güçlü yanından hissedene kadar… Bu defa Nicole Restaurant’ın tatlı dilli, güler yüzlü ev sahibesi Şef Aylin Yazıcıoğlu’nun keyifli sohbetine konuğum. Mutfakla doğulur da mutfakla yeniden nasıl doğulur, işte o güzel hikaye bu samimi röportaj ile sizlerle… Aylin Hanım, mutfak dünyasıyla ilk nasıl tanıştınız? Ben mutfak dünyasının içine doğdum aslında. Profesyonel olarak değil ama çok iyi yemek pişirilen bir evde, iki jenerasyonun da sürekli mutfakta olduğu, yemek eşittir sevgi denilen bir ailenin içinde doğdum, büyüdüm. Dolayısıyla mutfak hayatımda hep çok değerli bir yer tuttu. Belki de o yüzden mesleğe profesyonel olarak başlangıcım biraz gecikti. Çünkü ben onu zaten herkesin hayatında olan bir şeymiş gibi algıladım hep. Zaten iyi yemek yapılır… Zaten iyi ürün alınır… Hep pazara gidilir… Özel kasabınız vardır… Her şey mevsiminde yenir… Şimdilerde hiç duymadığımız turfanda denilen bir şey vardır, onun keyfi yaşanır gibi… Hangi mutfaklar onlar? Size bu güzel hisleri yaşatan lezzetleri merak ettim doğrusu. Baba tarafım Adanalı. Anne
tarafım da Arnavut. Bana sorarsanız annem çok iyi bir şefti. Özellikle şef diyorum çünkü bizi idare etmesini çok iyi bilirdi. İyi bir aşçıydı ama iyi de bir şefti… Çünkü evde patron oydu. Annemin mutfak literatüründe hem anneannemden bildiği yemekler vardı hem de genç yaşta evlendiği için babaannemden de çok şey öğrenmiş. Dolayısıyla biz her iki tarafa ait yemekleri bilerek büyüdük. O yüzden çok keyifli bir mutfak yolculuğum oldu benim.
diyorum, başka bir şey demiyorum ve ben orada bir ay kadar devam ettim. Çok kötüydü, pis bir mutfaktı. İngiltere’de de Thai mutfağı yapan bir pub’tı. Profesyonel mutfaktaki romantizm dışında bir yerde çalışırken nasıl hissediyorum bilmek istedim. Çünkü aklımda mutfak okullarına başvurmak vardı ama önce kendimi dinlemem gerektiğini düşündüm. Bu bir hobi mi, gelip geçici bir heves mi yoksa bir meslek olabilir mi?
Ya ev mutfağının dışındaki hava, onu ilk ne zaman teneffüs etmeye başladınız? Bizde çocuklar genellikle okutulur. Galatasaray Lisesi’ne girmiştim. Arkasından zaten üniversite okunacak, sorulmaz bile böyle bir şey. Akademisyen olmak istiyordum. Fen bölümü mezunu olmama rağmen Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyolojiye girdim ve araştırmacı olmak üzere okuluma devam ediyordum. Daha sonra süreç, Cambridge Üniversitesi’nde doktoraya kadar uzadı. Çok keyif aldım, iyi ki yaptım, o yılları iyi ki yaşadım diye hala söylerim.
Sonuç? Cambridge’de düşünmeye başladığımda yine ustalık-çıraklık ilişkisi benim için çok değerlidir. Diplomayla herhangi bir şey olunmayacağını düşünürüm. Ama 37 yaşında mesleğe girdim. Çok geç tabii. Belki boşluğu kapatmam adına bir miktar el becerim yardımcı olabilmiştir. Mutfağın içine doğmam etkili olmuştur. Tabii en önemlisi de mutfağı sevmek önemli bir aşamaydı. Yaptığı işi seven başarılı oluyor. Sanırım tam da oydu, hiçbir güç beni caydıramaz diyebileceğim bir yola çıktım aslında. Dışarıdan bakıldığında çok zorlu gözüküyor, belki imkansız gözüküyor ve saçma da olabilir. O yaştan sonra böyle bir maceraya atılınır mı? Herkes için bir örnek değil, benim gerçeğimdi sadece bu. Çünkü benim için o uzun saatler önemli değildi, ben zaten bundan keyif alıyorum. Aklıma gelmiyor, mutfakta geçirdiğim saatler, yaşanacak başka bir hayat daha var diye kaygılarım hiç olmadı benim.
Profesyonel bir mutfak eğitimi yok ama? Mutfak eğitimi henüz yok. Dediğim gibi zaten hayatımızın içinde olağan bir şeydi. Bana biraz şöyle de gelirdi, her zaman kendimi iyi hissettiğim yer mutfak oldu ve bu benim hobim olarak devam ediyordu. Öğrenciyken de kendi yemeğini yapmak, hatta yemeğini yapamayan birçok arkadaşım olduğu için onları beslemek durumunda idim ve bir espri olarak bana sürekli “Restoran açsana sen” denirdi. “Bırakın Allah aşkına restoran bambaşka bir şey” derdim ben de onlara. Hakikaten de restorancılık sadece mutfak yapmak değil, Allahtan o zaman bile bu kadarını düşünebilmişim. Çünkü restoran işletmek diyoruz zaten, önemli olan da bu bence. İyi yemek sunabilmek bunun aslında sanıldığı gibi bırakın tamamını, yarısı bile değil. O yüzden de çok ciddiye almıyordum. Bir kadının iyi yemek yapmasının normal olduğu bir ortamdan gelmek sanırım en büyük etmen oldu. “Zaten iyi yemek yapar her kadın, yapmaz mı” gibi bir jenerasyon farkı da ortaya çıkıyor. Çünkü bunları annemin jenerasyonunun doğrularıyla söylüyorum. Oysa ki artık kadın erkek zaten herkesin iyi yemek yapması, kendini iyi beslemesi gerekiyor. Peki profesyonel mutfak ilk ne zaman ciddi manada aklınıza düştü? Cambridge Üniversitesi’nde doktoranın üçüncü yılındaydım. Kendimi o mesleği yaparken görmediğimi fark ettim. Bir 10 sene sonra bu meslekte olmak istemiyorum dedim. Öyle bir gecede olmuyor tabii. Kendimi farklı bir arayışın içinde bulduğumda zaten mutfaktaydım. Önce gelip geçici bir heves mi diye kendimi test ettim. Çünkü mutfak karnınızı doyurduğunuz bir yana ruhunuzu doyuran bir yer. Mutfak ve mutfağın etrafındaki tüm sohbetler, dostluklar insana yemeğin dışında çok şey katıyor. Ben de bundan etkilenmiş olmamak adına önce bir pub’ta çalıştım. Şöyle, tesadüfen önünden geçiyordum. Baktım, en basit komi pozisyonunda işçi arıyorlar. Başvurdum ve aldılar. 36 yaşındaydım. O kadar kötü bir mutfaktı ki, orada meslekten soğumadıysam
Bir kadın olarak zor muydu peki? İş dünyasında genel olarak zor ve hep böyle. Hala çözülmüş bir konu değil. Bırakın ülkemizi dünyanın hiçbir yerinde çözülmüş bir konu değil. Mutfak daha erkek egemen. Çok asosyal saatlerde çalışılıyor. Uzun saatler çalışılıyor. Her iki cins için de çok fazla zorlukları var. Kadın için çok daha fazla zorlukları olabiliyor. Ama ne şanslıydım ki benim iki avantajım vardı. Dediğim gibi ben Galatasaray Lisesi mezunuyum. Erkek çocuklarla okudum. Bir ağabeyim var, sürekli etrafımda erkeklerle yarış halindeydim. Yarışmayı bildim. Benim için erkek egemen dünyada ezilmek gibi bir durum hiçbir zaman mevzu bahis olmadı. Kesinlikle bu dünyaya antrenmanlı ve hazır olarak girdim. Avantajın birincisi buydu. “Bu işe köprüleri yakıp girdim” İkincisi de dediğim gibi köprüleri yakıp girdim bu işe. Cambridge’de doktora yapmak ve bunu yarısında bırakıp, “Ben şimdi aşçı olacağım” diye aileye dönmek, anlatmak istediğim.Cambridge’de normalden geç bir yaşta mesleğe girmeye karar verdikten sonra bu işin bazını öğrenmek gerektiğine karar verdim. Pub’ta bu kadar kötü bir mutfak bile beni bu meslekten soğutmadıysa hadi dedim ve o zaman okula gitmeye karar verdim. Ayrılışım tabii ki ailem tarafından çok hoş karşılanmadı. Akabinde Paris, Cordon Bleu’ya bir motivasyon mektubu yazdım. Kabul etmeyecekleri konusunda bayağı korkularım, endişelerim vardı. Aldılar. Okul süresünce eğitmen şeflerin asistanlığını yaptım. Birçok Fransız şefle de çalışma fırsatım oldu. Daha sonra okulun dört aylık stajının iki ayağında teklif geldi, komi
restaurant 50 hotel & hi-tech
iş’te kadın
olarak başladım. 37 yaşında profesyonel bir mutfakta komi olmak, kadın olmak, Paris gibi bir yer için evet korkunç geliyor. Ama öyle değildi. Bunun sebebi ne olabilir? Çünkü meslektaşlarınızın saygısını az önce bahsettiğim sebeplerle kazanıyorsunuz zaten. Böyle bir durumda size daha fazla destek oluyorlar. Ondan sonra da Kolombiya dahil Belçika, İspanya, Londra gibi şehirlerde 10 sene çalıştım. Pazar günleri de çalışıyordum. Buraya eğlenmeye, dinlenmeye gelmedim. Geçen zamanı kapatmam lazım fikriyle çalışıyordum. Tatillerde başka yerlere staja gidiyordum. Tüm amacım arayı kapatmaktı. 2013’te Türkiye’ye dönüp, o zamanki ortağım Kaan Sakarya Nicole Restaurant’ı açtık. Kaan 2015’in sonunda fine dining’de devam etmek istemediği için restorandan ayrıldı. O gün bugündür ekibimle beraber keyifle çalışmalarımıza devam ediyoruz. O nasıl bir andı, hangi rüzgarla Cambridge’i bırakıp, mutfağa dönme kararı aldınız, anlatır mısınız? Muhakkak birikim ve anlıklara çok güvenmediğimden… Onu kavrayacak yaştaydım. Avantajlardan bir tanesi de oydu. Olmayan öğrenci bütçenizle yemek kitapları almaya başlarsınız, sonra herhangi bir reçetenin yazılı olduğu kitap yetmez, daha teknik kitaplara girmeye başlarsınız. Cordon Bleu, güzel bir pazarlama yapmıştı. Aldığım kitabın üzerinde Londra’daki okullarında bir demo hediye ediyorlardı. Ben de demoyu izledim, sonunda yemeği tattı ve benim daha önce kitaplardan okuyup yapmaya çalıştığım yemeklerdi. Bambaşka bir dünya olduğunu o zaman görüyorsunuz. Yavaş yavaş Michelin yıldızlı restoranlarda yemek yemeye başlamıştım. Ben yaklaşık 26 yaşında yurt dışına çıktım. Hep konuyla da ilgili olduğum için üç kere kötü yerde yemek yiyeceğime bir kere iyi yerde yiyip, yapabildiğimizin daha ne kadar ilerisinde bir işçilik ve anlayışla artık… Mutfaklarda neler olduğunun farkındaydım zaten. Böyle bir motivasyonla yola çıktığınızda mutfaktaki erkek şef de kadınlara kötü davranıyormuş, mümkün değil, önünüzde duramaz ki. Tabii
ki bir süre sonra onlar da bunu fark ettiklerinde sadece kadınsınız diye tepki almıyorsunuz. Kadın olup, orada işinizi düzgün yapmadığınız için büyük bir olasılıkla. Erkeklere de çok haksızlık etmemek lazım. Bana kalırsa çok kararlı, özgüveni yüksek ve azimli bir yolculuk… Anladığım kadarıyla spontane bir kariyer yolculuğu da değil. Yanılıyor muyum? Birçok şeyi spontane zannederiz ama aslında o sorun aklın bir tarafında çalışmaktadır. Belki sonucunu spontane olarak yaşıyor olabiliriz. Ama bu ani reaksiyonlarla alınmış bir karar hiç değil. Kendimi anlatmak çok zor tabii. İnatçıyımdır, kolay kolay vazgeçmem. Disiplinli çalışma ortamlarını, ekip çalışmasını, üretken olmayı seviyorum. En çok da ellerimle üretmeyi seviyorum. İşçiliği, hissetmek, dokunmak, düşündüğün şeyin materyalize olmuş halini görmek, onun kendi elinizden çıkması müthiş bir his. Bugüne dek hep ellerimle bir şeyler yaptım çünkü. Tüm hobilerime baktığım zaman el işçiliği muhakkak işin içine girdi. Aklı geliştirenin eller olduğunu düşünüyorum ben. Onun dışında çok konuşuyorum, çok gevezeyim, biraz susmam lazım. Bir yaşına girmeden konuşmaya başlamışım. O gün bugündür de susturan olmadı henüz. Mutfaktaki mottolarınızı da merak ediyorum. Bunu da kelimelere dökmek çok zor aslında. Bilinen şeyler de aynı zamanda. Benim mottolarımın da son derece sade
“Büyük bir hedefim var aslında,
yaptığım birkaç tabak yemekle buraya gelen misafiri para ödediği halde mutlu edebilmek. Yaptığınız yemekle insanları mutlu etmek, o akşam için onları iyi hissettirmek, aslında büyük hedefler...” olduğunu düşünüyorum. Hayatı sade yaşamayı seviyorum. Fazla anlam yüklememek… Hayata da kendinize de fazla anlam yüklememek… Mutfağa da öyle yansısın istiyorum. Bir taraftan da büyük hedefleriniz olmalı? Aslında büyük hedef de çok basit. Zaten en zor kısmı, sadeleşmek... İstediğim şeyi yapayım demeye başlıyorsunuz. Hayatta istediğim, beni mutlu eden işi yapayım dediğiniz anda çok sade ama bir o kadar da zor bir yol seçmiş oluyorsunuz. Çünkü toplumun, ailenizin ve kendinizin birtakım beklentileri var. Bir mutfakta aşçı olmak şimdilerde rockstar kademesine çıktı. O zamanlar böyle bir şey değildi asla. Konuşurken aklıma geliyor, büyük bir hedefim var aslında, yaptığım o birkaç tabak yemekle buraya gelen misafiri para ödediği halde mutlu edebilmek. Yaptığınız yemekle o insanı mutlu etmek, o akşam için onu iyi hissettirmek, aslında bunlar büyük hedefler. Ekibimle her konuşmamda da bunun altını çizerim aslında. Biz kimsenin karnını doyurmuyoruz, karın doyurmaya kimse Nicole Restaurant’a gelmez. Biz insanları iyi hissettirmek için varız. Şimdi bu çok zor ve büyük bir hedef. Çok sade, çok basit bir amaç ve araçla yola çıkıyorum ama varmak istediğim hedef aslında çok büyük. Bunu bugünlerde Nicole Restaurant’ta ne oranda başarıyorsunuz? Durumlar malum… Çok şükür Nicole’de yüzde 99.9 başarabiliyoruz. Çünkü tek amacımız bu. Onu bilerek mutfağa girdiğinizde yaptığınız yemek de iyi oluyor. Çünkü amaç eti, sütü iyi işlemek değil; öyle olmalı ki bundan mutluluk duysun. Ondan sonra zaten onu iyi işlememek diye bir çare yok. İlla ki iyi olmak zorunda. Bir işi yarım yaptıysanız biliyorsunuz ki aynı tatmini sağlamayacaksınız. O zaman yarım yapamazsınız o işi. Söz Nicole’e gelmişken biraz da restoranı konuşalım isterim. Mutlu etmek istediğiniz müşterilerinizi ne tür bir konsept ve menüyle ağırlıyorsunuz? Müşteri profili oldukça geniş aslında. Yemek tarzı olarak modern Türk Mutfağı diyesim geliyor. Her halükarda etiketlemek çok zor. Çünkü profesyonel mutfağı öğrendiğim yer Fransa. Teknikler dolayısıyla Fransız ama tüm dünyada
gastronomik restoranlarda zaten bu böyle. Burası özel bir durum değil… Ondan sonra benim için önemli olan bu coğrafyada olup biteni o tabağa geçirebilmek. Yine dediğim gibi hayatı sadeleştirmekle insan yaş aldıkça, yaşlandıkça demiyorum, yaşlanmak başka bir ruh hali çünkü… İnsan yaş aldıkça sadeleşmek, ağırlıkları atmak istiyor üzerinden. Ve bir şeyleri sadeleştirirken görmeye başlıyorsunuz… Bütün o fırfırları kaldırdığınızda tekrar etmesi bile bana anlamsız geliyor. Geleyim menülerimize… Nicole elbette her hafta yemek yiyeceğiniz bir restoran değil çünkü sadece tadım menüsü ikram ediyoruz. İki çeşit menümüz var. 3.5 saatlik bir servisten bahsediyoruz. O yüzden sanırım yemek yemeye bu kadar zaman ayrılmaz. Burası gerçekten tiyatro, sinemaya gider gibi birkaç saati sadece yemek üzerine düşündüğünüz bir yer, öyle söyleyeyim. Böyle olunca yerel, mevsimsel ve değişken olması lazım. Bugüne kadar çok ülke dolaştım. Hayatımın hemen hemen yarısını yurt dışında geçirdim. Bir tarafta Adana bir tarafta Arnavut bir ailenin kültürleri. Bir süre sonra bunlar farklı şekilde tabakta önünüze çıkıyor. Dolayısıyla benim yaptığım bamya da anneminki gibi olmayacak. İstanbul merkezinde Türkiye’de restoran sektörünün büyümesini nasıl yorumlarsınız? Açılan kadar kapanan restoran sayısı da ortadayken… Açılan restoranlarla nasıl mutlu oluyorsak kapananları duyduğumuzda da o kadar üzülüyoruz. Çünkü o herkes için aynı pastadır. Tabii İstanbul özellikle zor. Kiralardan başlayan sıkıntılar var örneğin. Ama bir taraftan da baktığınızda dışarıda yemek yeme alışkanlığı henüz gelişmekte olan bir ülke için hiç de fena sayılmaz. Bardağın dolu tarafına bakmak lazım. Kapanıyor ama arkasından beş tane daha açılıyor. Ve 10 sene öncesine göre karşılaştırdığınızda, hele şu an piyasaya yeni giren gençlere baktığınızda kötüye gitmesi mümkün değil. İlla iyileşecek. Bu keyifli sohbetimizin sonunda Nicole dışındaki meşguliyetlerinizi de sormak isterim. Özel zamanlarda da mutfak hayatımda sanırım. Çocuğunuz var mı diye sorulduğunda, “Evet 3.5 yaşında bir kızım var” diyorum. Eş mi yabancı diye dinliyorlar bazen. Gerçekten burası çocuğum gibi. Ben ilk defa bunu Nicole’de yaşadım. Nasıl büyüdüğünü görürsünüz, bir taraftan kendi kimliği oluşmaktadır. Bir taraftan siz ona destek vermeyi sürdürürsünüz. Ben bu duyguları gerçek anlamda burada hissettim, Nicole benim çocuğum... Bundan sonraki hayalleriniz de Nicole’ün mürüvvetine dönük olsa gerek. Kesinlikle. En büyük hayalim ikinci jenerasyon ekibi burada görebilmek. Sürekliliği olsun çok istiyorum. Hayalimdeki restoran, Beyti’dir. Hatta çocuklara söylerim, “Ben böyle yaşlanmışım, ömrümüz vefa ederse, bir fantezi sonuçta, gelmişim, Nicole’ün koyduğu ana prensipler devam ediyor ama yeni jenerasyonun getirdikleriyle oturup onların yemeğini yiyorum. Benim de tüm hayalim bu işte…”
restaurant 52 hotel & hi-tech
marka röportaj
30 yıllık perakende gücünü Horeca’ya taşıyacak
E
v dışı tüketim sektörüne streç film, alüminyum folyo, pişirme kağıdı ve çöp torbası gibi uzun metrajlı ürünler üreten COOK-Sedat Tahir A.Ş., 30 yıllık perakende gücünü gün be gün Horeca sektörüne de taşıyor. Hedeflerinde inovasyon ve yenilikçi yaklaşımlar ile Horeca pazarında da üst sıralara çıkmak olduğunu söyleyen COOK-Sedat Tahir A.Ş. İş Geliştirme ve Pazarlama Koordinatörü Gökhan Tiritoğlu ile COOK markasının ev dışı tüketim kanalına yönelik ürünlerini, üretim kıstaslarını ve yılsonu hedef ve planlamalarını konuştuk. COOK-Sedat Tahir A.Ş.’nin ev dışı tüketim pazarına yönelik faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz? Ürünlerimiz daha çok perakende müşterilerine hitap ediyormuş gibi görünse de ev dışı tüketim pazarına yönelik üretimlerimiz mevcuttur. Streç film, alüminyum folyo, pişirme kağıdı ve çöp torbası gibi ev dışı tüketimin yoğun olarak kullandığı tüm uzun metrajlı ürünlerin üretimini ve ihracat dahil satışını yapmaktayız. Yılda 120 milyon metre pişirme kağıdı, 160 milyon metre streç film, 150 milyon metre alüminyum folyo ve 680 milyon adet çöp torbası üretmekteyiz. Firmanızın hedef noktaları nelerdir? COOK markası şu anda bu ürün gamındaki en kaliteli marka, kalite de her sektörde olduğu gibi beraberinde bir emeği ve bu emeğin karşılığının ödenmesini getiriyor. Perakende müşterilerimiz bunun farkında ve 30 yıldır COOK markasını onların sayesinde reyonlarda görüyorsunuz, bu da beraberinde 30 yıllık bir tecrübeyi ve marka bilinilirliğini de ifade ediyor.
“Hedefimizde Horeca kanalı müşterilerimizin işini kolaylaştırmak adına ürün geliştirici çalışmalara ağırlık vermek başta geliyor. Bu pazarın beklentilerini göze alarak yapacağımız araştırmalarda inovasyon ve yenilikçi yaklaşımlar ile Horeca piyasasında da üst sıralarda olmayı planlıyoruz.”
Ancak aynı şeyi Horeca kanalı için söylemek zor.Özel markalı üretimlerin içerisinde Horeca kanalı ciddi bir orana sahip. Ancak Horeca kanalında halk arasında “merdiven altı” diye tabir edilen firmaların yaptığı kayıt dışı satışlar da çok büyük bir pazar oluşturuyor. Restoran ve kafe işletmelerinin büyük çoğunluğu, genelde fiyatları uygun diye bu ürünleri tercih ediyorlar. Fakat uygun olmayan koşullarda üretilen bu ürünlerin müşterileri için oluşturduğu sağlık riskleri hakkında çok fazla bilgi sahibi değiller. Biz de tüketiciyi elimizden geldiğince bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Özellikle bu piyasada hem en kaliteli olsun hem de en ucuz olsun diye bir algı var. Maalesef bu mümkün değil, bir ürünün sadece fiyatına bakarak almak aslında bazı hileleri kabul etmek demek. Hedefimizde Horeca kanalı müşterilerimizin işini kolaylaştırmak adına ürün geliştirici çalışmalara ağırlık vermek başta geliyor. Bu pazarın beklentilerini göze alarak yapacağımız araştırmalarda inovasyon ve yenilikçi yaklaşımlar ile Horeca piyasasında da üst sıralarda olmayı planlıyoruz. Biraz da ürünlerinizin özelliklerinizi anlatır mısınız? Bir kere hedefimiz, teknolojinin tüm imkanlarından yararlanarak ürettiğimiz ürünlerle doğaya tam destek vermek, hayatı kolaylaştırmak ve zenginleştirmektir. Özellikle COOK markası denildiğinde ilk olarak çevre dostu marka olarak
anılmak istiyoruz. Bu yüzden de AR-GE departmanımız çalışmalarını ağırlıklı olarak doğada dönüşebilecek ürünler için geliştirmektedir. Üretime 1988 yılında Ankara- Ostim’de başladık, üretim kapasitemizi ve makine parkurumuzu genişleterek her geçen gün daha da artırıyoruz. Bugün ASO 1.OSB’de bulunan 17.000 metrekarelik fabrikamızda, 300 personelimiz ile yıllık 20,000 tonluk kapasite ile çalışıyoruz. 6 kendi markamız da dâhil olmak üzere Türkiye’nin ve dünyanın en önemli firmalarıyla 40’dan fazla markanın üretimini gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Üretim kapasitemizi, makine parkurumuzu genişleterek her geçen gün daha da arttırıyoruz, yeni teknoloji ve otomasyona yönelik yatırımlar ile orta ve uzun vadede üretim maliyetlerinin düşürülmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Kısaca üretici marka olarak, ürünlerimizi çevre dostu ve sağlık konseptinden uzaklaşmadan üretip, yaşadığımız dünyanın olumsuz etkilenmemesi hedefiyle büyümeye çalışıyoruz. 2016 yılsonu planlamaları ve hedefleri nelerdir? Bu planlama gerçekleşebilecek mi? Geçekleşemiyor ise nedenlerini sayabilir misiniz? 2016 yılında ciromuzu %30 artırma hedefimiz var. Firma olarak en çok önem verdiğimiz alanlardan birisi araştırma ve geliştirme faaliyetleri. Türk tüketicisinin kullanım alışkanlıklarını göz önünde tutarak mevcut ürünlerimizi her geçen gün geliştiriyoruz. Daha çok mevcudu kopyalamak yerine piyasaya yenilik getirebileceğimizi düşündüğümüz alanlar ve ürünlerde çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.
“Her yıl olduğu gibi bu yıl da özgün ve yeni geliştirilmiş iki ürün lansmanı ile 2016 yılını noktalamak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi sebze ve meyvelerin saklanması için özel olarak geliştirilmiş sebze & meyve torbasıydı. Diğer ürünümüz için de çalışmalarımız son sürat devam ediyor.” Her yıl olduğu gibi bu yıl da özgün ve yeni geliştirilmiş iki ürün lansmanı ile 2016 yılını noktalamak istiyoruz. Bunlardan bir tanesi sebze ve meyvelerin saklanması için özel olarak geliştirilmiş sebze & meyve torbasıydı. Bu torba sayesinde sebze ve meyvelerin nefes alış verişini kontrol altında tutarak onları 3 kata kadar uzun süre taze olarak saklayabiliyorsunuz. Diğer ürünümüz için de çalışmalarımız son sürat devam ediyor ve şimdilik bir sorun gözükmüyor. Bir aksilik çıkmaz ise Kasım ayında raflarda yerini alacaktır.
restaurant 54 hotel & hi-tech
marka
İyi ki doğdun buharlı kombi! Bir Landsberg başarı hikayesi artık 40 yaşında…
B
aşarı isteyenlerin her şeyden önce iki şeye ihtiyacı vardır: muhteşem bir fikir ve azim. Rational AG kurucusu Siegfried Meister, bu ikisine de sahipti. Öngörülü bir fikri eşi benzeri olmayan bir ürünle başarılı bir şekilde hayata geçirdi ve buharlı kombi ile endüstriyel mutfakların işleyişini çarpıcı bir şekilde değiştirdi. Yüksek performanslı multifonksiyonel cihaz, o zamandan bu yana tüm profesyonel mutfaklarda vazgeçilmez hale geldi. Bugün 40. yaşını kutlarken, bu heyecanlı serüvene bir dönüp bakmak gerekir. Dünyanın her yerinde Rational buharlı kombiler dünyanın her yerinde – Amerikan uçak gemilerinden catering firmalarına, Beyaz Saray’dan Allianz Arena’ya, Buckingham Sarayı’ndan köşedeki küçük rahat cafeye kadar. Çok sayıda ve çeşitte uygulamalarıyla, şefleri ve misafirlerini memnun eden en üst düzey kalitede sonuçlarıyla tüm dünyadaki büyük ölçekli mutfaklarda bir devrim yarattı. CD1, üretilen ilk efsanevi buharlı kombi, 1976’da Münih lokasyonlu bir aile firması olan Käfer tarafından satın alınmıştır. 40 yıl öncesine, buharlı kombinin olmadığı günlere doğru geriye bakıldığında şunları görüyoruz: kazanlar, devrilir tavalar, konveksiyonel fırınlar gibi birçok ekipmanla dolu dev mutfaklar; telaş ve stres içinde durmaksızın yemekleri karıştırmaktan, çevirmekten, kontrol etmekten sıkılmış mutfak çalışanları. Bir zamanlar sadece toplu yemek çıkaranişletmeler, şimdi çalışanlarını ve müşterilerini
mükemmel kalitede yemeklerle şımartıyorlar. Birçok büyük başarı hikayesinde olduğu gibi, buharlı kombilerin de başlangıcı oldukça mütevazıydı. 1976 yılı inovasyon yılıydı: Apple, kişisel kullanıma özel bilgisayar çağını kati surette şekillendiren Apple I’ı piyasaya sürdü. Aynı yıl, Siegfried Meister’ın buharlı kombi icadıysa benzer şekilde ağırlama sektöründe katalitik bir etki ortaya koydu. Üç pişirme metodu bir arada Annesini yemek yaptığı sırada izlerken aklına mükemmel bir fikir geldi: üç pişirme metodunu –buharda pişirme, kuru ısıda pişirme ve ikisinin birlikte kullanımı– tek bir ekipmanda bir araya getirmek. Özellikle büyük miktarlarda hazırlık yaparken, daima aynı kaliteli sonuçları almak için, her şeyi bir kontrol ve yönetim sistemine topladı. Böylelikle ısının, havanın ve nemin pişirme kabini içinde yoğun ve eşit bir şekilde dağılımı garantilenmiş oldu. Sonuçta da buharlı kombi; fırın, buhar fırınları, kazanlar, devrilir tavalar ve ızgaralar gibi geleneksel pişirme ekipmanlarının yüzde 40-50’sinin yerine geçmiş oldu. Buharlı kombinin kaliteli sonuçlar dışında başka faydaları da bulunmaktadır. Daha kısa pişirme süreleri, %50’ye kadar daha az pişirme kayıpları, geleneksel yöntemlere kıyasla %60’a kadar daha az enerji ve su tüketim oranları ve hepsinin ötesinde çok çok daha az mutfak alanı – sadece 1 metrekare. O zamanlar Siegfried Meister’ın kendisinin ve icadının tüm endüstride kalıcı bir etki ortaya koyacağı konusunda hiç bir fikri yoktu.
Dünyanın her yerinde her gün 120 milyon yemek, Rational buharlı kombileriyle hazırlanıyor ve çok yakın bir süre önce üretilen 750 bininci ünite ABD’ye teslim edildi.
Bugünlerdeyse, dünyanın her yerinde her gün 120 milyon yemek, Rational buharlı kombileriyle hazırlanıyor ve çok yakın bir süre önce üretilen 750.000’inci ünite ABD’ye teslim edildi. Küçük kurucu ekip, %54 gibi etkileyici bir pazar payıyla şimdi Almanya’nın en başarılı orta-ölçekli firmalarından biri haline geldi. Ancak baskın pazar payı ve şirket büyümesi, Siegfried Meister’ın emeklerinin temelodak noktası değildi. Onu daha çok ilgilendiren ve firmanın temel hedefi, büyük ve endüstriyel mutfaklarda sıcak yemek hazırlayanlara maksimum faydayı sağlamak olmuştur. Tüm Rational çalışanları, bir diğer deyişle “kurumsalda girişimciler”, müşterilerine verdikleri sözleri yerine getirme istek ve yükümlülüğündedir. Buharlı kombinin gelişim yolculuğu servis yeniliklerinde kilometre taşlarıyla ilerlemektedir. İlk programlanabilir buharlı kombi 1991 yılında piyasaya sürülmüştür. Hemen akabinde, 1997 yılında, kullanıcılarına sıcaklığı ve nemi nokta hassasiyetinde ayarlamalarına izin veren ve buharlı kombi teknolojisinde yeni bir standart belirleyen ClimaPlus Combi bunu takip etmiştir. 2000 yılında tam otomatik temizleme sistemi CleanJet, yorucu temizleme işlemlerini tarihe gömmüştür. Sadece tek bir tuşla Rational ClimaPlus Combi kendi kendini en hijyenik şekilde temizlemektedir. Çığır açan icat Meister ve ekibi catering ve yemek servisi işinde kalifiye eleman bulmanın zorluklarını erken fark ettiler. Böylece dünyanın ilk SelfCookingCenter’ının icadı 2004 yılının kilometre taşı oldu. SelfCookingCenter, tek bir tuşla mükemmel bir şekilde çok geniş çeşitlilikte yemek hazırlayabilen ilk pişirme ünitesiydi. Bu çığır açan icat, yakında mutfaklardaki diğer problemleri de çözecekti. Örneğin 2008 yılında hizmete sunulan CareControl sistemi, pazarın ilk akıllı temizleme ve kireç giderme sistemi olmuştur. Artık buharlı kombiler hiç bir su yumuşatma ya da kireç çözücü gerektirmeden kullanılabilecekti. 2011 yılında Rational, SelfCookingCenter whitefficiency’yi piyasaya sürdü. Bu yeni model; güçlü buhar jeneratörü, dinamik hava sirkülasyonu ve ısı transferiyle birlikte efektif buhar geri emiliminin bugün de garantisi olan patentli HiDensityControl teknolojisiyle donatılmıştı. Sonuçlar: büyük miktarlarda bile dışı çıtır çıtır kızarmış, içi yumuşacık ve sulu biftekler. Daha sonra 2014 yılında Rational bu kez SelfCookingCenter
5 Senses’ı geliştirdi ve pişirme kalitesini yepyeni bir boyuta taşıdı. SelfCookingCenter 5 Senses, tıpkı aşçıların yaptığı gibi beş duyuyla çalışır. Pişirme kabininin koşullarını ve ürünlerin durumunu hisseder, ürünlerin boyutlarını ve yükleme miktarını algılar, önceden düşünür ve planlar, kullanıcısından öğrenir ve fikirlerini belirterek kullanıcısıyla iletişim kurar. Mükemmel unlu mamul sonuçlarıyla ise ayrıca etkilemektedir. Rational AG CEO’su Dr. Peter Stadelmann, “Gelişim için her zaman bir alan vardır.” diyor ve açıklıyor, “Kurumsal hedefimizden ilham almaya devam ettikçe, büyük ve ticari mutfaklarda sıcak yemek hazırlayanlara daha da fazla fayda sağlamak için çalışmaya devam ediyoruz.” Ayrıca, çalışanlar arasındaki bireysel sorumlulukları ve kendi kendini organize etme alışkanlığını kurumsal başarılarının inşaası için vazgeçilmez olarak gördüğünü de ekliyor. Rational’ın hedefi ve şirket stratejisi oldukça net, firmanın sürekli olarak büyüme göstermesi de bunun kanıtı. Bavyeralı firma, 2016’nın ilk çeyreğinde önceki yıla oranla %9 büyüme gösterdi ve anahtar rakamlar hala yükselme trendinde.
Rational AG CEO’su Dr. Peter Stadelmann, “Gelişim için her zaman bir alan vardır.” diyor ve açıklıyor, “Kurumsal hedefimizden ilham almaya devam ettikçe, büyük ve ticari mutfaklarda sıcak yemek hazırlayanlara daha da fazla fayda sağlamak için çalışmaya devam ediyoruz.”
restaurant 56 hotel & hi-tech
marka
ISS Türkiye’den haşere sorununa kalıcı çözümler ISS Türkiye, uygulamalarıyla endüstriyel alanda‘’Zararlı’’ sorununa ilaç gibi çözümler sunuyor.
I
SS Haşere Kontrol ve Bitki Bakım Hizmetleri, işletmeler için gerçekleştirdiği uygulamalardan biri defümigasyon. Fümigasyon işlemi daha çok gıda fabrikalarında, silo, konteynırlarda ve genellikle depolanmış ürün zararlılarına karşı kapalı bir ortamda uygulanan etkin bir yöntem olarak tanımlanıyor. ISS tüm güvenlik tedbirlerini alarak ve sadece fümigasyon operator belgesi olan kişiler ile uygulama yapıyor. Tek seferde kesin sonuç Fümigasyon uygulaması yapılmadan önce ilk olarak detaylı inceleme yapılarak, uygulama dahilinde ki alanların dış dünyayla bağlantısı kontrol ediliyor. Yapılan uygulamada kullanılan gaz tüm canlılar için öldürücüdür. Bu nedenle uygulama alanında bulunan tüm dış alan ile bağlantılı noktaların kapatılması ve içeri insan girişinin engellenmesi gerekiyor. Uygulama yapıldığında ortam minimum 72 saat kapalı kalmalı. Bu süreçte iç alana geçişi engelleyici güvenlik önlemleri ve uyarı levhaları gibi tedbirler müşteri ile beraber alınıyor. Depo edilmiş ambar zararlılarının larva,
ISS uzmanlığıyla kabus haline gelen haşere sorununun önüne geçiliyor. Fümigasyon tek seferde kesin sonuç şansı sunuyor. pupa, ergin gibi yaşam evrelerinde etkili olabilen tek uygulama yöntemi fümigasyondur. En çok karşılaştığımız depo edilmiş ürün zararlıları ise; un biti(Tribolium castaneum), buğday biti, ekin kambur biti(Rhizopertha dominica), kırma biti(Tribolium confusum), pirinç biti(Sitophilus oryzae), kuru meyve güvesi(Pyralis farinalis), değirmen güvesi(Ephestia kuehniella), tütün güvesi (Ephestia elutella), arpa güvesi(Sitotroga cerealella), un kurdu (Tenebrio molitor), incir kurdu (Ephestia cautella), tatlı kurt(Lasioderma serricorne), ekin kara böceği (Tenebroides mauritanicus), khapra böceği (Trogoderma granarium), testereli böcek (Oryzaephilus surinamensis), tohum böcekleri (Bruchus spp.)
İnoksan 36. yılında Turquality markası olan İnoksan, ar-ge gücüyle dünyada büyüyecek.
36. yaşını kutluyor
E
ndüstriyel mutfak sektörünün ülkemizden dünyaya açılan öncü kuruluşu İnoksan, 36. yaşını Turquality Markası olarak kutluyor. Sektörüne ilkleri yaşatan ve yenilikçi vizyonu ile Ar-Ge çalışmalarına devam eden İnoksan, bugün 20.000 metrekare kapalı alana sahip son teknolojiyle donatılmış bir fabrikada faaliyet gösteriyor. 5 kıtada 80’den fazla ülkeye ürünlerini ihraç etme başarısı gösteren İnoksan, dünya arenasında yenilikçi ürünleriyle fark oluşturuyor. Artık Turquality markaları arasında İnoksan, Ekonomi Bakanlığı tarafından 10 yıl evvel başlatılan, küresel anlamda Türk markaları oluşturmak ve Türk malı imajını yerleştirmek amacıyla hizmet veren Turquality programına kabul edildi. 5 kıtada 80’den fazla ülkeye ürün gönderen ve üretiminin yüzde 30’unu ihraç eden şirket, İran, Etiyopya, Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Almanya gibi çok sayıda önemli pazarda gücünü artırarak dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. 2023’e kadar 10 Milyon TL’lik Ar-Ge yatırımı Ar-Ge merkezi kurmak için çalışmalarını hızlandıran İnoksan, 2016 yılı sonuna kadar ilgili yapıyı resmi olarak hayata geçirmeyi hedefliyor. Mevcut Ar-Ge ekibiyle Türkiye’nin ilk kombili fırını olan İnosmart’ı geliştiren ve her yıl bütçesinin yaklaşık %2’sini Ar-Ge’ye ayıran İnoksan, 2023 yılına kadar yeni teknolojiler geliştirmek üzere yaklaşık 10 milyon liralık bir bütçeyi bu alana yatıracak. 40 yurt içi bayisi, 80 yurt dışı satış noktası, ülke çapına yayılmış 102 yetkili servisi, 5 kıtada 80’den fazla ülkeye ihracatı ve 6 büyük ildeki bölge müdürlükleriyle büyümesini sürdüren İnoksan, 2016 yılında %15 büyümeyi ve ülke genelindeki bayi sayısını 50‘ye çıkarmayı hedefliyor. Marka, özellikle İstanbul genelindeki bayı sayısını iki katına çıkarmayı
amaçlıyor. İnoksan’ın güvenin sembolü olan taahhüt projeleri ise eski ve yeni müşterilerinin katılımı ile gün geçtikçe büyüyerek devam ediyor. 36. yılında yeni CEO ile iddiasını artırıyor İnoksan 36. yaşında önemli bir hamleyi de yeni CEO atamasıyla gerçekleştirdi. Uzun yıllar endüstri- üretim sektöründe deneyimi bulunan Ayhan Gürbay, 2016 yılı temmuz ayı itibarıyla İnoksan’ın yeni CEO’su oldu.
İnoksan’a Hotel Show Colombo’da büyük ilgi Endüstriyel mutfak sektöründe yeniliklerin öncüsü İnoksan, Sri Lanka’da gerçekleştirilen dünyanın en büyük otel ekipmanları fuarlarından Hotel Show Colombo’da, bölgenin önde gelen yatırımcıları, otel ve restoran işletmecileriyle bir araya geldi. 22-24 Temmuz tarihleri arasında 11.’si gerçekleşen organizasyona tecrübeli bayisi Jayasara ile katılan İnoksan, endüstriyel mutfak ihtiyaçlarını A’dan Z’ye eksiksiz karşılayan yenilikçi ürünleriyle büyük beğeni topladı. Fuar ile ilgili değerlendirmede bulunan İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık, “Fuar, bizim için bir hayli başarılı geçti. Özellikle pişirici grubumuz ve bulaşık yıkama makinelerimiz büyük ilgi gördü. Sri Lanka, Hindistan ve Maldivler’den gelen yatırımcıların, otel, restoran sahipleri ve yöneticilerinin ziyaret ettiği standımızda sergilenen ürünlerimiz büyük beğeni aldı. Dünya markası olma yolunda ilerleyen İnoksan, ürün kalitesiyle farklılığını global arenada bir kez daha ortaya koydu” dedi.
restaurant 58 hotel & hi-tech
marka
Yeni nesil klozetler ve vitrifiye sektörüne bakış Ege Seramik’in yeni nesil klozet ve vitrifiye sektörüne yepyeni bakışı ile banyo ve tuvaletler artık sadece ihtiyaçların görüldüğü alanlar değil; insanların kendilerini rahat hissettikleri, konforlu zaman geçirdikleri, aynı zamanda da gözlerine ve bedenlerine hitap eden özel alanlar da…
V
itrifiye sektöründe klozet teknoloji gelişimi sürekli olarak devam ediyor. Yeni nesil klozetler artık daha hijyenik, daha kullanıcı dostu, daha sürdürülebilir ve daha ergonomik olarak karşımıza çıkıyor. Bizim de Ege Vitrifiye olarak insan sağlığı öncelikli amacımız olduğu için hijyenik anti bakteriyel yüzeylere çok önem veriyoruz ve bu konudaki teknolojileri yakından takip ediyoruz. Klozetin kapalı kanallı yüzeylerinde bakteri üretmemesi için kanalsız teknoloji ile üretilen ürünlerin sayısını her geçen gün artırıyoruz. Kanalsız ürünler sayesinde klozetler kolayca temizlenebiliyor ve klozetlerden bulaşabilecek hastalıkları tamamen önlüyor. Banyolar artık konfor demek, rahatlık demek Günümüzde doğamızı korumak yine en büyük sorumluluklarımızdan biri. Artık ürünlerimiz minimum su ile kusursuz bir temizlik sağlayarak, tonlarca su tasarruf ediliyor böylece dünyadaki su kaynaklarını yani gelecek kuşakları koruyor. Ergonomi ve tasarım yine klozet teknolojilerinin temel taşları… Banyo ve tuvaletler artık sadece ihtiyaçlarımızı gördüğümüz alanlar olmaktan çıktı, insanlar kendilerini rahat hissettikleri, konforlu zaman geçirdikleri aynı zamanda da gözlerine ve bedenlerine hitap eden alanlar talep ediyorlar. Ege Vitrifiye olarak onların bu isteklerini karşılamak ve onlara hayal ettiklerinden daha fazlasını yaşatmak bizim işimizin başarısını gösteriyor. “2017’de ürün pazarlarımızı ve portföyümüzü geliştirmek istiyoruz” Seramik Sağlık Gereçleri sektöründe; 2016 yılında üretilen katma değerli ürünlerin ihracatının arttığını ve yeni pazarların portföylere eklendiğini söyleyebiliriz. Geçen senelerde olduğu
gibi, bu sene de tasarımla ön plana çıkan ürünlerin sayısı artmış, farklılıklar sağlanmaya gayret edilmiştir. Yeni teknolojilerin (kanalsız ve akıllı kapaklar gibi) kullanıldıkları ürün sayıları artırılmış, dünyada gelişen teknoloji akımı vitrifiye sektörüne de yansımıştır. Ege Vitrifiye olarak bu sene ihracat yaptığımız ülkelere ve iç piyasaya orta ve üst segment ağırlık ürünler ürettik. 2017 yılı hedeflerimizin başında sektör olarak ürün pazarlarımızı ve ürün portföyümüzü geliştirmek, ülkemizde üretilen yüksek kaliteli ürünleri diğer ülkelerin tercih etmesini sağlamaktır. Bunun yanında firma olarak hedefimiz ise, üretim kapasitemizi yeni yatırımlarla artırmak ve katma değeri yüksek, tasarım değeri olan ürünleri Türkiye’nin ve dünyanın büyük projeleri ile buluşturmaktır.
Selge; estetik, şık ve alımlı Ege Vitrifiye ‘Selge’ Selge; estetik, şık ve alımlı… Yaşam alanlarına değer katan incelik ve farklılığı, zarafetle yansıtan seri, özgün lavabosu ve kanalsız asma klozet detayı ile yüksek performanslı banyolar ortaya koyuyor. Banyoların yeni trendi Selge, Ege Vitrifiye markasının estetik tasarım çizgilerine sahip, ergonomik ürünü… Lavabosu duvara kolayca monte edilebiliyor, klozeti ise yeni kanalsız tasarımı ile bakteri oluşumunun önüne geçerek maksimum hijyen sağlıyor. Bunun yanında ürün Ege Vitrifiye’nin birçok diğer ürününde de bulunan “Aquasave” özelliğine sahip, yani az su ile kusursuz temizlik sağlıyor. Selge banyolarda hem teknolojisi hem de estetiği ile yeni bir dönem başlatıyor.
restaurant 60 hotel & hi-tech
marka güncel
Aksa Jeneratör İran pazarında Dünyanın en önemli jeneratör üreticilerinden Aksa Jeneratör, yurt dışı yatırımlarına bir yenisini daha ekledi. Türkiye, Çin ve ABD’deki üretim tesisleriyle büyümesini sürdüren Aksa Jeneratör, İran’da açtığı yeni satış bayi ile ülkenin enerjisine enerji katacak. Dış pazarda büyümenin hedeflerinin başında geldiğini belirten Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker; “İran ciddi bir pazar. Ekonomide hızlı büyüme kaydetmeye başladı ve bu durum İran’ı yatırımcıların ilgi odağı haline getiriyor. Aksa Jeneratör olarak biz de enerji piyasasında dünya dinamiklerini yakından takip ediyor ve yatırımlarımıza bu düzlemde devam ediyoruz. Hedeflerimiz arasında pazar payımızı arttırarak Türkiye ve global pazarda çift haneli rakamlarda büyümeyi öngörüyoruz. 2016’da ihracat gerçekleştirdiğimiz ülke sayısını artırmak ve Aksa’yı farklı ülkelere de duyurmak en büyük hedefimiz. Bu hedef doğrultusunda 2016 yılında özellikle Hindistan ve Afrika ülkelerine yatırım yaparak büyümemizi sürdüreceğiz” dedi.
Cosentino büyüyor 110 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük kuvars taşı üreticisi Cosentino Group, 2014 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir’de açtığı üç ayrı Cosentino Center ile satış ağını hızla geliştirerek, sektör profesyonelleri ve son tüketiciler arasında bilinirliliğini artırdı ve tercih edilen marka olarak konumunu güçlendirdi. Türkiye kuvars pazarında iki yıl gibi kısa sürede pazar payını yüzde 12’lere çıkaran grup, 2019’da yüzde 27’lik bir pazar payına ulaşmayı planlıyor. Portföyünde bulunan 150’nin üzerindeki renge her yıl yaklaşık 20 renk ekleyen Cosentino Group, önümüzdeki yıl da Türkiye’ye yönelik yatırımlarına hız verecek ve yeni tesisler açarak istihdam sağlayacak. 2016-2019 dönemi için toplamda 380 milyon Euro yatırım yapmayı planlayan grup, bu yatırımların sonunda istihdamda da önemli bir artış elde ederek, 1.300’den fazla yeni iş pozisyonu yaratmayı hedefliyor.
Mercedes-Benz Türk eğitim merkezini özel sektöre açtı En büyük yabancı sermayeli yatırımcılar arasında ön sıralarda yer alan Mercedes-Benz Türk, otomotiv sektöründeki başarılı performansının ve yatırımlarının yanı sıra Hoşdere Fabrikası’ndaki Teknik Eğitim Merkezi’ni özel sektöre açarak sektörün kalifiye eleman ihtiyacına katkıda bulunuyor. 2. 650 metrekare alan üzerine kurulu Hoşdere Teknik Eğitim Merkezi’ndeki eğitim ve gelişim fırsatları artık MercedesBenz Türk’ün kendi çalışanlarının yanı sıra özel sektörün de kullanımına sunuluyor. Mercedes-Benz Türk İnsan Kaynakları Müdürü Betül Çorbacıoğlu: “Hoşdere Teknik Eğitim Merkezi’ndeki eğitim ve gelişim fırsatlarımızı özel sektöre de aktarmaktan gurur duyuyoruz. İlk demo eğitimimizi Türk Hava Yolları’na verdik. İlk ücretli eğitimimizin rezervasyonunu da Temmuz ayında gerçekleştirdik.” dedi.
Hitit Bilgisayar Hizmetleri IATA tarafından tescillendi Uzun zamandır IATA’nın stratejik ortağı olan Hitit, küresel rezervasyon sistemi teknolojileri sağlayıcısı olarak, T1 Designator Kod ile tescillendi. Bir ay sonra IATA’nın resmi bülteninde açıklanacak olan haberi teyit etmek isteyenler, IATA’nın Coding & MITA departmanıyla doğrudan iletişime geçebilirler. Yakın zamanda 17. havayolu müşterisini de kazanarak hızla büyüyen Hitit, bu gelişme ile global telekomünikasyon ihtiyaçlarını tek bir merkezden karşılayabilecek.
İşletmelerin tüm teknik sorunlarının çözümü Proasist’te Teknik hizmetler konusunda işletmelerin ihtiyaç duyabileceği tüm hizmetleri tek bir çatı altında toplayan Proasist hızla yaygınlaşarak büyüyor ve Türkiye’nin her köşesinde hizmet veriyor. Isınmadan güvenliğe, aydınlatmadan alt yapı hizmetlerine firmaların A’dan Z’ye ihtiyaç duydukları tüm hizmet ve desteği tek bir noktadan karşılayarak karlı bir şekilde hizmet sağlayan Proasist, restaurant, endüstriyel tesis, alışveriş merkezi, hastane, mağaza gibi farklı sektörlerden işletmelere periyodik koruyucu bakım ve servis hizmetleri gibi ihtiyaç duyulan teknik hizmetlerin tamamını sağlıyor. Şirketlerin farklı alanlarda ortaya çıkan ihtiyaçlarını gidermek üzere hizmet veren Proasist ile çalışan müşteriler tek firma üzerinden ilerleyerek zaman, enerji, rahatlık ve güvenli iş yapma imkanı buluyor.
Schréder Dialux Plugin ile dış aydınlatma tasarımlarına sıra dışı bakış Aydınlatma sektörünün lider kuruluşlarından Schréder yenilikçi bakış açısıyla kullanıcı dostu çözümler üretmeye devam ediyor. Schréder, 25 yılı aşkın süredir dış aydınlatma tasarımlarına özel yazılım geliştiren Dial firması ile geliştirdiği Schréder Dialux Plugin’le dış aydınlatma tasarımlarında önemli fark oluşturuyor. Schréder Dialux Plugin kullanıcılara, güncellenmiş ürün fotometrik dosyalarını tasarımlarında kullanabilme, yeni geliştirilen fotometriler ile tanışabilme, verimi artırılmış ürünler ile projelerdeki ürün adedini minimum seviyede tutabilme, enerji verimliliğini en üst düzeye çekebilme ve değişim projeleri için maliyet etkin çözümler sunabilme imkânı sunuyor. Schreder’in dış aydınlatma projeleri için sunduğu ürünlerin güncellenmiş fotometrik bilgilerine Plug in dosyasını indirerek ulaşabiliyorlar. Dialux kullanıcıları için hazırlanan güncel dosyalar ile Schréder ürünleri aydınlatma tasarımlarında kullanılabiliyor.
VİKO’dan Çevre Haftası’na değer katan projeler Sürdürülebilirliği kurumsal bir değer olarak ele alan VİKO by Panasonic, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için hayata geçirdiği projeler ile bugüne ve geleceğe değer katmaya devam ediyor. Dünya Çevre Haftası kapsamında, çalışanlarına yönelik çeşitli bilinçlendirme faaliyetleri ve yarışmalar düzenleyen VİKO by Panasonic, bu çalışmalarda başarılı olanların adına ise WWF- Türkiye işbirliği ile nesli tehlike altında olan bir türü evlat edinerek sertifikalarını armağan etti. VİKO çalışanlarının, nesli tehlike altında olan bir türün korunmasına katkı sağlayacak olmaktan dolayı çok mutlu oldukları gözlemlenirken, ilgili sertifikalar bir seremoni eşliğinde kendilerine sunuldu. Ayrıca, bölgede eğitim gören öğrenciler için bir “Çevre Eğitimi” de gerçekleştiren kuruluş, bu eğitimin ardından da öğrenciler ve çalışanları ile birlikte Ömerli Baraj Havzası’nda fidan dikim etkinliği gerçekleştirdi.
restaurant 62 hotel & hi-tech
şefin gözünden
Hızlı Şef
İsmet Saz “Mutfak askeriye gibidir. Hiyerarşiyle yürür. TOI iş başındayken hiçbir ses duyamazsınız. Mutfak susar, sadece eller konuşur…”
Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç
T
utkuda hız varsa enerji de bir şekilde yolunu buluyor. Tıpkı TOI’nin kurucu şefi İsmet Saz’ın hikayesi gibi. Çocukluğunda F1 pilotu olmayı hayal ederken düşlediği hız tutkusunu mutfakta yakalayan profesyonel şef, sınırsız ama bir o kadar da kontrollü bir sürüş kabiliyetiyle 19 yıldır mutfak dünyasının içinde sürat yapıyor. Çünkü onun için hız demek heyecan demek, adrenalin demek… Ama tek bir koşulla tabii! İsmet Saz’a göre hız dengeli kullanıldığında ancak fayda sağlayıcı olur. Şefin Four Seasons Otel’de daha altı aylık stajyerken gelen ilk terfisi de ondan, 7-8 ay sonra süratle aldığı terfileri de… “Sektöre hızlı bir giriş yaptığım doğrudur. Çünkü çok çalışıyordum” diyen İsmet Saz, hatta o döneme ait bir stajyerlik anısını şöyle paylaşıyor: “O zamanki şefim önüme bir trüf mantarı koydu ve kendi trüf bıçağımla kesmemi söyledi. Oysa ben kendi bıçağımla ve biraz da kalın kesmiştim. Sözünü dinlemediğim için beni 7 ay personel yemekhanesinde çalıştırdı. Sabahları yemekhaneye gidiyor, akşamları a la carte’da olmak için uzun saatler çalışıyordum.”
“Ödül de aynı ceza da” Peki mesleğe yeni başlayan bir stajyer için bu nasıl bir deneyimdi, onu soruyorum. Ödül mü yoksa ceza mıydı? “Bakış açınıza bağlı. Neticede ödül ve ceza aynı. Çünkü ikisiyle de birlikte yaşayabilirsiniz” diye sorumu yanıtlayan şefi yaşadığı bu olay fazlasıyla kamçılamış olacak ki terfileri peş peşe gelmeye devam ediyor. Onun üzerine Four Seasons Otelleri’nin sahibi Isadore Sharp’tan marka amblemli bir pin hediyesi almasının da değeri apayrı olmalı. Devamında hızla yukarıya tırmanış… Türkiye’de Ulus 29, Panini Restoranları, Kemer Country & Golf Club’ta şef olarak çalışan Saz, daha sonra Kemer Country’den istifa ederek Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mutfak Sanatları ve Gastronomi Bölümü’nde lisans eğitimi yapıyor. O aralıkta katıldığı televizyon programlarıyla başarısını pekiştiren İsmet Saz, catering ve yemek derslerindeki başarısıyla da adından sıkça söz ettiriyor.
Müthiş batış İş hayatında hep yükselişlerle başarınız kamçılanacak değil ya, Saz’ın hikayesinde dibe vuruşlar da olmuş elbet. 2006 yılında Ataşehir’de açtığı ilk restoranı Allegro ile müthiş battığını söyleyen Saz, “Tabiri caizse müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyordum. Yanlış strateji, yanlış lokasyondu” diyor ve ekliyor; “Tabii bu stratejik hatayı da ancak tecrübeyle anlıyorsunuz. TOI Restaurant bugün o tecrübelerin neticesinde doğmuştur.”
çalışmayacağım dedim ve g2m’in sonunda tam Amerika’ya dönerken TOI’yi açtım.”
Amerika macerası, ardından yuvaya dönüş İsmet Saz’ın mutfak yolculuğunda Amerika deneyimlerinin de yeri başka. Dean&Deluca Commissery ve Tom&Cat firmalarında Bakery eğitimleri alan Saz, Amerika’da Marriott Providence RI, Aperitif Group NYC, 2 Michelin Yıldızlı Gordon Ramsay at London NYC’de Sous Chef olarak çalışırken ayrıca Halikarnas Brooklyn, Turks & Frogs Group NYC, Savann NYC Resturant’larına da danışmanlık yapıyor. Amerika’dan Head Chef olarak Dean&Deluca’yı kurmak için Türkiye’ye dönüş yapan Saz, Alaçatı Alavya Otel ve Fogo Restaurant’ta Chef de Cuisine olarak çalışıyor. Ardından g2m firmasında hem Kanal Pazarlama Müdürlüğü hem de Kurumsal Executive Şef görevlerini birlikte yürüten Saz için Alavya Otel sonrası bir dönüm noktası. Çünkü o dönem kendine “Eğer kendi restoranımı açmayacaksam Türkiye’de hiçbir şekilde bir mutfakta çalışmak istemiyorum” sözünü veriyor. Şefe bunun gerekçelerini soruyorum, o da tüm samimiyetiyle şu sözleriyle yanıtlıyor: “En çok da mantalite farklılıkları tabii. Benim için yemek kalitesi para kazanmaktan çok daha önemli. Keza buradaki en büyük amaçlarımdan bir tanesi de bu. Ben buraya gelen misafirim ödediği her kuruşun karşılığını alsın istiyorum. Bu yüzden kendi restoranımı açana kadar Türkiye’de
Mutfak susacak, eller konuşacak Salondaki ambiyans muhteşem, lezzetleri parmak ısırtıyor. Ya mutfağın içi, orada neler oluyor? Mekan neden servis esnasına bile bu kadar sessiz? Kafamda deli sorular… Ben bu kadar karmaşık haldeyken genç ve deneyimli şef İsmet Saz, sorularımı büyük bir sükûnetle yanıtlamayı sürdürüyor: “Mutfak askeriye gibidir. Hiyerarşiyle yürür. Benim mutfağımda hiçbir ses duyamazsınız. Sadece sipariş okunduğunda “yes şef” diye bir ses çıkar. Sessizlik daha iyidir. Kaynama sesi, tava tencere sesi tıkır tıkır, süngerin metal tezgahlara vurduğu sesler, temizlik sesi çok daha önemli sesler diye düşünüyorum. Mutfakta konuşmanıza lüzum yok. Elleriniz konuşacak. Tek istediğim temiz ve düz bir üniforma, çalışan eller…”
İsmet’e güvenebilirsiniz! TOI’nin güzel de bir açılımı varmış, şefle konuşurken onu öğreniyorum. “Trust of İsmet” yani “İsmet’e güvenebilirsiniz.” Restoranda klasik Fransız mutfağını sırasıyla Akdeniz ve Türk damak tatlarına uyguladıklarını söyleyen Saz, şef restoran konseptinin en büyük iddiaları olduğunu vurguluyor.
Hiyerarşik, klasik, inovatif İstanbul’a üç kuşaktan bağlanan şefi biraz daha yakından tanımak istiyorum. Kendini yenilikçi, bir o kadar da klasik ve hiyerarşik bir şef olarak tanımlayan Saz’ın çalışma prensipleri
“Eğer kendi restoranımı açmayacaksam Türkiye’de hiçbir şekilde bir mutfakta çalışmak istemiyorum diye kendime bir söz vermiştim.”
restaurant 64 hotel & hi-tech
şefin gözünden
arasında iş disiplini var orası besbelli. Ya diğer özellikleri, ritülleri? Mutfakta asla taviz veremeyeceği konulardan birinin zaman kuralı olduğunu anlatan Saz, “Personel saat kaçta yatarsa yatsın sabah saatinde işinin başında olmalı. Hem de temiz üniformaları ve keskin bıçaklarıyla.” diyor. Bu arada şefin iyi bir bıçak koleksiyoneri olduğunu da öğreniyorum. Lezzet tüyoları Profesyonel şef İsmet Saz’ın bir yandan yemeklerini tadarken
bir yandan da kendisinden birkaç lezzet tüyosu almak istiyorum. Öncelikle söyleyeyim, Saz için iletişim çok önemli. Hatta gelen misafirleriyle arasında öyle güzel bir bağ kurmuş ki, moral mantarı bulan da şefi arıyormuş, denizden ıstakoz çıkaran da… Sanki her biri şefin gönüllü ürün keşifçisi olmuş gibi… Görüyorum ki kendisinde de o hassasiyet fazlasıyla takdire değer! Çünkü sohbetimiz boyunca iyi ürün diyor, ürüne saygı diyor, başka bir şey demiyor. Peki onun mutfağında Ürünün hükmü, değeri ne, neden bu kadar hayati, soruyorum. “Çok basit. Ürünü bildiğin zaman sezonu bilirsin, sezonu bildiğinde ürünü kovalarsın. Misal, pembe domates Çanakkale, Edirne taraflarında, enginarın iyisi Urla’da, kuşkonmaz derseniz Eskişehir’de, tereyağının hası Trabzon’da. Ürünün nerede ve hangi sezonda çıkacağını bilirseniz, o ürünü bulmak için oraya gidersiniz.” diyen Saz’dan bir lezzet tüyosu daha istiyorum. Yemekte balans, asit dengesinin önemine dikkat çeken Saz için işin kimyasını bilmek de önemli. Saz buna “Yiyeceğin gramajı dengeli olmalı ki, onu tadan da midesinde bir şişkinlik hissetmesin. Bütün meselemiz bu. Ben ana yemeklerimde her zaman sosu yanında servis ederim. Hiçbir zaman yemeğin üstünü sosa bulamam. Çünkü sade bir yemeği yapmak sosluyu yapmaktan daha zordur.” sözleriyle açıklık getiriyor. Aforoz edilmiş karabiber Gelelim sunumuna… Aynı zamanda güzel Sanatlar mezunu olan Saz için sunumda baştacı, renk kontrastları. Tabağı alabildiğine renkli kullanmaktan çok çok uzak… Renkle
şampiyonlar liginde oynadım. Havasını da gayet iyi biliyorum. Bunu başarmak için var gücümle savaşacağım. Şu an 36 yaşındayım. Bu zamana kadar koyduğum her hedefi yavaş yavaş yaptım. Ve bence inanmak yapmanın yarısı…” diyor. Aynı zamanda bir klasik araba tutkunu ve maket koleksiyoneri de olan İsmet Saz’dan sizlere bir taze haber daha! 50 yaşında mesleği bırakacağını söyleyen şefin gelecek hayalinde Kaliforniya’ya taşınıp, tek lifli bir garajda klasik araba tamiri yapmak var. Hemen yanında açmak istediği karın doyurmalık hamburger dükkanı da bu hayalin minik bir bonusu olsa gerek diyor, şefin restoranına veda ediyorum.
“Önümüzdeki sezon restoranın ikinci şubesini New York’ta da açmayı planlıyorum. Yaklaşık 40-50 kişilik bir lokasyon açıp, Michelin için var gücümle savaşacağım.”
“Mutfakta konuşmanıza lüzum yok. Elleriniz konuşacak. Tek istediğim temiz ve düz bir üniforma, çalışan eller…” lezzeti birlikte harmoni ederek bir denge tutturmak en çok da yapmak istediği… Sıkı durun! Onun mutfağında lezzeti sabote eden bir baharat çok kolay aforoz edilebilir! Tıpkı karabiber gibi. “Ben restoranımda hiçbir zaman karabiber servis etmiyorum.” diyen Saz, karakterli karabiberin yemeği karaktersizleştirdiğine inanlardan benim anladığım. New York’ta Michelin için savaşacak TOI’nin müdavimleri için buradan bir güzel haberim var. Önümüzdeki sezon restoranın ikinci şubesini New York’ta da açmayı planladığını söyleyen Saz, “Yatırımın alt yapısını oluşturmaya başladım. Yaklaşık 40-50 kişilik bir lokasyon açıp, Michelin için savaşmak istiyorum. Daha önce
restaurant 66 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Türkiye’nin lezzetleri EXPO 2016’da EXPO Gölü yanında yer alan ‘Restoranlar Sokağı’ hem görsel zenginliği hem de sunduğu yöresel mutfaklarla ziyaretçilerini Türk mutfağınız eşsiz lezzetleriyle buluşturdu.
5
7 ülkenin katılımıyla gerçekleşen EXPO 2016 Antalya, dünyanın dört bir yanından farklı kültürleri bir araya getirirken, Türkiye’nin 7 bölgesine ait lezzetleri ise Restoranlar Sokağı’nda buluşturdu. EXPO Gölü yanında yer alan ‘Restoranlar Sokağı’ hem görsel zenginliği hem de sunduğu yöresel mutfaklarla ziyaretçilerini Türkiye’de lezzet turuna çıkarıyor. Türkiye’nin lezzetleri Restoranlar Sokağı’nda buluştu 112 hektarlık alan üzerine kurulan Türkiye’nin ilk EXPO’su olma özelliğine sahip EXPO 2016 Antalya, ülkelerin botanik zenginliklerinin yanı sıra kültürlerini de ziyaretçilerle buluşturuyor. Ülkeler kendi pavilyonlarında yöresel yemeklerini ziyaretçilere sunarken, Türkiye’nin lezzetleri de EXPO Gölü yanında 5 bin 601 metrekare kapalı alana sahip Restoranlar Sokağı’nda beğeniye sunuluyor. Yapım teknikleri ve yörelere göre değişen zengin süsleme ve bezemeleriyle Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesini temsilen inşa edilen evler, görsel zenginlikleriyle ziyaretçilerin çektiği fotoğrafların değişmez mekânı oluyor. Bulunduğu coğrafyadaki evlerin benzerlerinin yapıldığı Restoranlar Sokağı’nda usta ellerden çıkan yöresel lezzetler de farklı tatlar arayanların ilgi odağı oluyor. Usta ellerden yöresel lezzetler Akdeniz Bölgesi’ni temsilen Antalya Kaleiçi’nde bulunan Alp Paşa Konağı örnek alınarak inşa edilen Antalya Evi,
yöreye özgü Antalya usulü tahinli piyaz ve Burdur Şiş ile öne çıkarken, tatlı menüsünde yer alan tahinli kabak ise beğeni topluyor. Marmara Bölgesi’ni temsilen İstanbul Boğaziçi’ndeki Ethem Pertev Yalısı örnek alınarak yapılan restoranda ise et ağırlıklı bir menü ziyaretçilere sunuluyor. Ege Bölgesi’ni temsilen yığma taş yapı olarak inşa edilen Bodrum evinde ise zeytinyağlılar ve balık ağırlıklı bir menü yer alıyor. Mardin’in Kaburga Dolması, Erzurum’un Cağ Kebabı Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni temsil eden ve Diyarbakır’daki ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’ya ait ev örnek alınarak yapılan Diyarbakır Evi’nde ise yine bölgeye özgü kaburga dolması, kuzu tandır, sac tava, kavurma, içli pilav gibi yöresel lezzetler sunuluyor. Doğu Anadolu Bölgesi’ni temsilen Erzurum’un tipik mimari özelliklerini taşıyan Hanağası evi örnek alınarak yapılan restoran ise Erzurum’un meşhur cağ kebabıyla öne çıkıyor. Konya Evi’nde Etli Ekmek öne çıkıyor Restoranlar Sokağı’nda İç Anadolu Bölgesi’ni temsil eden Konya Evi’nde hizmet veren restoran ise yörenin en meşhur yemeklerinden oluşan bir menüye sahip. Mevlana Diyarı Konya’nın arabaşı ve bamya çorbası, Konya tiriti, Konya fırın kebabı, etli ekmek, bıçak arası ve Mevlana pidesi de bu restoranın öne çıkan lezzetlerinden. Karadeniz lezzetleri Memiş Ağa Konağı’nda Karadeniz Bölgesi’ni temsilen yapılan Trabzon’daki Memiş Ağa Konağı, Karadeniz mutfağının olmazsa olmazı mıhlama, Karadeniz kavurma, Karadeniz patlıcan tava ve silor mantısı olarak da bilinen Karadeniz mantısını misafirlerine sunuyor. Balık çeşitlerinin de yer aldığı Karadeniz mutfağında tatlı menüsünde ise yine bölgeye has yufka kadayıf olarak da bilinen Karadeniz kadayıfı ikram ediliyor. EXPO 2016’nın en cazip alanlarından biri olarak öne çıkan Restoranlar Sokağı, hem geleneksel lezzetleri sunması hem de o bölgeye ait kültürel özellikleri yansıtması açısından ilgi çekmeyi sürdürüyor.
restaurant 68 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Unilever Food Solutions’tan Güvenilir Eller Gıda Güvenliği eğitimi
G
üvenilir Eller’ gıda güvenliği eğitimleri, Türkiye genelinde tüm mutfak ekiplerine ulaşabilmek için online platformda sunuluyor. Ancak 26 Temmuz Salı günü Mutfak Sanatları Akademisi’nde, 50 mutfak personelinin katılımıyla özel bir eğitim gerçekleştirildi ve katılımcılara fiziksel ve kimyasal tehlikeler, temizlik, üretim güvenliği, çapraz bulaşma ve HACCP uygulamaları başlıklarında bilgiler verildi. Uzun yıllar Unilever Food Solutions ajandasında en üst sırayı koruyacak proje kapsamında, ilk yıl 5.000 şefin eğitimleri tamamlaması hedefleniyor. Üç yıllık süreçte 30.000 şefin eğitimlere katılarak, gıda güvenliği sertifikası sahibi olması planlanıyor. Yüz yüze eğitim programına katılan ve gerçekleştirilen sınavda başarılı olan TURYİD üyesi mekanların personeline sertifikaları önümüzdeki günlerde takdim edilecek.
Arsan: “Benzer işbirliklerimiz sürecek”
Unilever Food Solutions Türkiye, Orta Asya ve İran Genel Müdürü Önder Arsan, gıda güvenliği eğitiminin mevzuat açısından bir zorunluluk olduğuna dikkat çekerek, “Geçen yıl yaptırdığımız Türkiye Şef Araştırmasına katılan şeflerin %80’ini sektördeki en önemli ihtiyaç olarak ‘Gıda Güvenliği’ alanında eğitim almayı gösterdi. Biz de buradan hareketle Gıda Güvenliği Derneği iş birliğiyle Gıda Güvenliği Eğitim Programını başlattık. Nisan ayından bu yana online platformda eğitimlerimiz sürüyor. Bu kez, üyeleri arasında Türkiye’nin önde gelen otel, restoran,
Unilever Food Solutions, ‘Güvenilir Eller’ Gıda Güvenliği Eğitim Programı kapsamında, Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) üyesi olan mekanların mutfak ekipleri için yüz yüze bir eğitim düzenledi. kafeleri bulunan TURYİD için ilk kez ve özel olarak yüz yüze bir eğitim gerçekleştirdik. Mutfak ekiplerine yönelik bu eğitimlerle olası gıda güvenliği risklerinin azaltılmasını hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde benzer iş birliklerini sektördeki tüm meslek birlikleriyle gerçekleştireceğiz” dedi.
Demirer: “Gıda güvenliği alanında atılacak her adımın parçasıyız”
Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri DerneğiTURYİD Başkanı Kaya Demirer ise şunları söyledi: “Türkiye’de 77.000 restoranda, her gün milyonlarca öğün yemek yeniliyor. Restoranların yaklaşık 30.000’den fazlası da İstanbul’da bulunuyor. TURYİD olarak da 165 marka olarak 480 noktada hizmet veriyoruz. Yıllık 2 milyar ciroluk bir sektör yaratıyoruz. TURYİD üyeleri olarak yılda 25 milyonun üzerinde ağırlama gerçekleştiriyoruz. TURYİD’de her zaman amaçlar doğrultusunda güç birliğini artırmaya inanıyoruz. Sektörel bilgi, iletişim ve eğitim konularını odağımıza alıyoruz. Sektörü temsil eden ve ileriye taşımaya çalışan yeme-içme markaları olarak gıda güvenliği alanında da atılacak her adımın bir parçası olmaktan mutluyuz. Bu anlamda TURYİD olarak yolumuz ‘Güvenilir Eller’ projesiyle de kesişti. Düzenlenen yüz yüze eğitime katılamayanları ise online eğitimlerden faydalanmaları için teşvik edeceğiz.”
restaurant 70 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Adana
Coğrafi konumu, iklimi, kültürel değerleri, insanı ve en önemlisi mutfağıyla efsane olmuş ilimiz Adana sizi bekliyor... Kebap deyince de akla ilk o gelir, baraj deyince de. Ya bici bici, şırdan, aşlama, portakal çiçekleri, pamuk, sinema deyince akla gelmez mi? Gelir tabii! Hem de en alasından, en hasından gelir... Evet Adana’dan söz ediyoruz. Sarı sıcak sıcak iklimi, bereketli ovaları, haşmetli dağları, birbirinden güzel yaylaları ve en önemlisi nev-i şahsına münhasır insanların diyarı Adana’dan bahsediyoruz. Orayı sadece güneydeki bir kent olarak tanımlamak o kadar yetersiz ki, gittiğinizde hemen farkediyorsunuz. Sıcacık havasına uyum gösteren sıcacık insanları, ne tarafa bakarsanız bakın dikkat çeken bir farklılığı hemen bulabiliyorsunuz. Aslında ne güzel tanımlıyor Menderes Samancılar Adana’yı; “Adana herkesin kendinden bir şeyler bulup, bir
şeyler katacağı bir kültür. Yaşamın her türlüsünü görebileceğiniz bir kent. Hesapsız dostlukların, çıkarsız birlikteliklerin dostuna dostum, düşmanına düşmanım diyenlerin diyarı.” Bereketli topraklar, zengin bir medeniyet Adana tarihi boyunca Hitit, Asur, Pers, Mısır, Roma, Bizans, Selçuklu, İslam ve Osmanlı uygarlıklarına merkez olmuş. Üzerinde yaşanılan kültürel kimliği ile ülkemizin tanıtımında önemli bir rol üstlenen Adana, Tarihi, turistik ve yüzyıllar boyu taşınan kültürel zenginlikleriyle de Akdeniz’in önemli kentlerinin başında geliyor. Ortadoğu’ya açılan kapı olarak da görülen Adana, doğal güzellikleriyle de büyük bir potansiyeli barındırıyor. Suyu, toprağı, yaylaları, sahilleri
Haber ve Fotoğraflar: Hakkı GÜNERKAN
Aslında ne güzel tanımlıyor Menderes Samancılar Adana’yı; “Adana herkesin kendinden bir şeyler bulup, bir şeyler katacağı bir kültür. Yaşamın her türlüsünü görebileceğiniz bir kent. Hesapsız dostlukların, çıkarsız birlikteliklerin dostuna dostum, düşmanına düşmanım diyenlerin diyarı.” ve Adana denince akla ilk gelen yemekleriyle bir turizm merkezi olma yolunda hızla ilerleyen şehir, çok yakın bir gelecekte turizmde hak ettiği konuma ulaşacak gibi görünüyor. Adana = Yemek Adana denince hiç kuşkusuz ilk akla gelen lezzettir, kebap. Yapılışı özel bir hamaratlık ister. Ustadan çırağa uzanan yıllar içinde mahirleşen ellerden çıkan bu tadın ünü tüm Türkiye’yi sarmış, hemen her yerde yenen bir yemek haline dönüşmüştür. Aslına bakarsanız Adana Kebabı dürüm olarak yenir. Dürüm pidesi ikiye kesilerek elde edilen ince ekmeğe tek kat sarılarak yenmesi müthiş bir keyiftir. Adana’ya geldiğinizde mutlaka denemenizi tavsiye edeceğimiz bir başka lezzet ise lahmacun... Büyük Postane’den Bankalar Caddesi’ne yürürken sağa giren sokağın başında tablada lahmacun satan dükkanda lahmacunlar camla kaplı dolapta beklerken sıcak ve yumuşak olmalarının yanında en önemlisi kağıt kadar ince olurlar. Mutlaka deneyin… Sıkma: Adana’lı olmayanların gözlemeye benzettikleri bir yiyecektir. Peynir ve elde açılan hamurdan yapılır. Enfestir. Adana’da sıkma ve ayran kültürü vardır. Özellikle yol üstlerinde ve akşamüstleri evlerde atıştırmalık olarak yenir.
Kazan Simidi: Türkiye’nin birkaç değişik yerinde bulunsa da esasen Çukurova’ya özgü bir simittir. Taş fırında pişirilen, şekersiz, örgülü simittir. Bici Bici: Sadece Adana’da bulabileceğiniz rendelenmiş buz, pişmiş nişasta, pudra şekeri ve şerbetten oluşur. Aşlama: Meyan kökü şerbetine Aşlama adı veriliyor. Özellikle serinlemek için ideal bir içeçek. Sırtlarında ibrikler ile dolaşan seyyar satıcılara Adana’nın her yerinde rastlayabilirsiniz. Şırdan: Adana’nın yöresel yiyeceklerinin başında gelir. Şırdan olarak anılsa da aslı Şırdan Dolması’dır. Kuzu’nun midesinden yapılan şırdan pek makbuldür. Yaz kış farketmez, Adana’nın her köşe başında bir Şırdan satana rastlamak mümkündür. Hint İnciri: Diğer adıyla dikenli incir kaktüs türlerinden biridir. Tropikal bölgelere yakın olduğu için Adana’da da sıkça göreceksiniz. Toplarken elinize dikkat edin. Ciğer: Adana’da yine hemen her sokakta bulunan çiğerci dükkanları, sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar açıktır. Çiğeri seviyorsanız pide veya ekmek içinde garnitürleriyle birlikte mükemmel bir tat sizleri bekliyor. Atak A.Ş.; “Tanıtım öncelikli amaç” Son yıllarda kendini daha çok tanıtmak istiyor Adana. Hem yurt içinde, hem de yurt dışında. 4 yıldır düzenlenen Ulusalararası Portakal Çiçeği Karnavalı, yılların başarı sinema organizasyonu Altın Koza olarak bildiğimiz adı yeni değişen Adana Film Festivali ile adından daha çok sık söz ettiriyor. Bir de buna Adana sevdalılarının bir araya gelip kurdukları Adana Tanıtım ve Kalkınma A.Ş.’nin (ATAK) projeleri de ekleniyor. Atak A.Ş., yeni projesi “Adana Sizi Bekliyor” ile Adana’nın turizm potansiyelini canlandırmak için çalışmalara hız vermiş durumda. Kenti yerli ve yabancı gazeteciler ziyaret ediyor, broşürler bastırılarak tüm dünyaya dağıtılıyor, fuarlar da tanıtımlar gerçekleştiriliyor. Ayrıca bir de örnek turizm köyü oluşturulması gibi çalışmaları da var. Adana için yola çıkan ve tanıtımı için bir çok proje gerçekleştirenler iki kavram üzerinde yoğunlaşıyorlar “kalite ve marka şehir.” Marka şehir olmak için kolları sıvayan ATAK A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Atila Menevşe, global ekonomik düzende marka şehirlerin artık önemli bir olgu olduğuna da dikkat çekiyor. Menevşe, öncelikli olarak ATAK A.Ş. ile Adana’nın imajını daha üst seviyelere taşıyacaklarını belirtiyor.
restaurant 72 hotel & hi-tech
gastro güncel röportaj
Ayşem Saraçoğlu “Özel değilseniz ve hayalleriniz yoksa başarı da yok” “Elbette kendi özel menünüzü oluşturacaksınız... Şefinizin özel dokunuşları olacak... Servis ekibiniz sizi evinde hissettirecek… Dekorasyonunuz başka bir mekanın kopyası olmayacak… Çaldığınız müzik ‘diğer mekanda da böyle çalıyordu’” dedirtmeyecek… Benim iyi mekandan anladığım bu!”
2
4 yıldır yeme içme, eğlence sektörünün içinde. En şaşalı dönemlerini de yaşamış, dibe vurduğu günleri de…”Ama şu an bir başka sıkıntılı diyor” Ayşem Saraçoğlu ve ekliyor: “Bu sektörde başarıyı yakalamak isteyenler özgün, kaliteli ve farklı olmak zorundalar. Unutmayın, mekanınız özel değilse ve hayalleriniz yoksa ne olursa olsun başarı da yok!” Daha da fazlası… Eğlence ve yeme içme sektöründe trendsetter mertebesine nasıl erişilir, bir mekan uzun yıllar nasıl ayakta kalır, yurt dışında markalaşmanın yöntemleri nelerdir, merak edenler için sordum, Frankie Istanbul’un kurucu ortağı Ayşem Saraçoğlu yanıtladı… Ayşem Hanım, uzun yıllardır yeme içme, eğlence sektörünün içindesiniz. Dünden bugün nasıl görünüyor? Şu anki gidişatı kısaca değerlendirir misiniz? Şu an en sıkıntılı sezonlarından bir tanesini geçiyoruz. Ben 1992 senesinden beri bu sektörde çalışıyorum. Türkiye’de 90’lı yılların sonunda da benzeri şekilde çok tatsız gelişmeler yaşanmıştı. O dönemden bugüne sanırım turizm sektörü olarak en zor sezonlardan birini yaşıyoruz. Fakat o dönem çok daha hızlı bir şekilde toparlanabilmiştik. Bunda terörün o dönemler global düzeyde dünyayı etkisi altına almayışının da etkisi büyüktü tabii. Dolayısıyla daha lokal kalmıştı ve
toparlanmamız da kolay oldu. Şunu da söylemek gerek, o dönem yapılan birtakım çalışmalar sayesinde algı yönetimi iyi kontrol edildi. Buna Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın olumlu gördüğümüz çalışmalarını da katarsak, olayları daha kolay pozitife çevirebilmiştik. Ülkenin turizm politikaları çerçevesinde yorumunuz ne olur? Türkiye için ciddi ölçüde çalışılıyor ama müthiş de bir kriz yönetimi lazım. Demek istediğim, sarf edilen bu eforların fevkinin de fevkine çıkmak lazım… Dünya gündemine oturacak birtakım projeler gerçekleştirmek lazım… İstanbul’un güvenliğini sağladığımızı tüm dünyaya duyurmak ve en önemlisi de terörün yalnızca ülkemizin bir sorunu değil, bir küresel tehdit olduğunu uluslararası anlamda anlatmak lazım. Malumunuz, İstanbul tarihi, kültürel değerleri, yeme içme, gastronomi, eğlence ve alışveriş olanaklarıyla müthiş bir potansiyel. Bu noktada üzerimize düşen, bu gibi zorlu günlerde üzerine basarak, defalarca anlatmak olmalı. Kaldı ki İstanbul bu talihsiz olaylara kadar dünyada öne çıkan beş turizm destinasyonundan biriydi. Biraz önce kriz yönetimi dediniz. Bu aşamada sektörün en fazla ihtiyaç duyduğu neler sizce? Restaurant, cafe, bar, lounge ve eğlence kompleksleri
gibi ticari projelere ciddi fizibilite çalışmalarıyla başlamak gerek. Bu noktada lokasyon, hedef kitle, yatırım ve geri dönüşüm analizlerinin doğru tespiti ve uygulaması da çok önemli. Restoran sektörünün dışarıdan göründüğü gibi kolay olmadığını, en az bir fabrika ya da atölye kurmak kadar ciddi bir iş olduğunu başından bilmek ve iyi hesaplamak gerek. Daha açık anlatayım, bir restoranın satın almasının kontrolü, pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi, doğru personelin doğru yerlere yerleştirilmesi, doğru ücret politikalarıyla istihdamı, kaliteli malzemenin doğru fiyatlar ve doğru ödeme planlarıyla tedarik edilmesi, yapılacak tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde gerek yurt içinde gerek yurt dışında doğru noktalara ulaşılabilmesi gibi tüm sac ayaklarının aslında herhangi bir ticari ürün veya projeden hiçbir farkı yok. Ama görüyoruz ki restorancılık algısı ne yazık ki olması gerektiği düzeyde değil. İşte o yüzden de biraz daha hafife alınıp, hesap kitapsız dalınan bir sektör. Restoranların çok çabuk açılıp çok çabuk kapanmasının önemli bir sebebi de bu bence. “Kaliteli ve farklı ürünler ortaya koymak gerek” Siz emekli olup bir mimari ofis açamazsınız. Emekli olup bir doktor muayenehanesi açamazsınız. Bu hakikaten ciddi bir uzmanlık, ihtisas, tecrübe gerektiren bir iş. Bu yüzden yanlış noktalarda yanlış yatırımların, yanlış hedef kitlelere yönelik projelerin uzun vadeli başarılı olamadıklarını görüyoruz. Benim gördüğüm, çok ciddi bir plan, program hatası olduğu. Anlatmak istediğim; hedef kitleyi, mekanı ve gelir gider kalemlerini doğru tespit etmek lazım. Yine söylüyorum, İstanbul özellikle Londra, New York, Paris gibi dünyanın en önemli destinasyonlarından
bir tanesi. Dünya trendlerinin de fevkinde, dekorasyonu, konsepti, yemeği ve servisleriyle çok kaliteli ve rekabetçi restoranlarımız mevcut. Frankie İstanbul da bunlardan bir tanesi. Tüm bunlarla başa çıkabilmeniz için de kaliteli ve farklı ürünler ortaya koymak lazım. Üzerine iyi kafa yorulmuş, çok kaliteli ürünlere imza atarsanız, İstanbul gibi rekabetçi bir piyasada daha uzun yıllar da var olup başarılı olabilirsiniz. Aksi takdirde rekabet çok zor. Verisel olarak durumumuz nedir? İstanbul’da çok ciddi oranda açılan ama aynı sene içinde de kapanan mekanları biliyoruz. Tahmin ediyorum ki oran yarı yarıyadır. Bu arada A ve B Plus segmentlerden bahsediyorum. Diğer segmentlerde de Fast food gibi hızlı tüketilen ürünlerin satıldığı noktalarda veya bizim casual dediğimiz segmentte barınmak kolay. Orada şartlar biraz daha iyi. Ama iş restaurant, club, bar, lounge gibi üst segment projelere gelince rekabet hakikaten de zorlaşıyor. Baktığınızda çok kaliteli ürünler var ve var olabilmek için sizin de en az onlar kadar kaliteli, çalışkan ve iyi olmanız lazım, bunu söylemek istiyorum.Biz Frankie İstanbul olarak Türkiye’de yurt dışına bu segmentte markasını satmış restoran, gece klübü bar olarak tek markayız. Azerbaycan’da Frankie İstanbul Bakü olarak bir şube daha açmaya hazırlanıyoruz. Henüz faaliyete geçmedi ama dekorasyonu, alt yapısı ve inşaatı tamamlandı. Tahmin ediyorum 2016 yılı sonuna doğru açılmış olacak. Frankie İstanbul markası ile siz bunu layıkıyla başardınız. Bir ürünü yurt dışına satabilmeniz için neler yapılmalı, bize biraz daha tüyo verebilir misiniz? Dediğim gibi bir ürünün hakikaten dünyanın her yeriyle rekabet edebilir kalitede olması lazım. Dekorasyonundan tutun konseptine, yaratacağınız ambiyansına, vereceğiniz hijyen eğitimine ve menü prodüksiyonuna kadar dünyanın her yeriyle rekabet edebilir düzeyde bir ürün sunmanız lazım. Türk restoranları dünyada markalaşmak konusunda ne kadar hevesli ve başarılılar? Aslına bakarsanız güçlü bir mutfağımız var. Türk gastronomisi de bir hayli aşama kaydetti. Özellikle Türk Mutfağı’nı tanıtmak için TURYİD, TÜROB, TMDD ve MSA’da çok ciddi çalışmalar yapıyor. Bu aralıkta kongre ve seminerler anlamında önemli birkaç uluslararası faaliyet gerçekleştirdik, çalışmalarımız kışın da tüm hızıyla devam edecek, yeni birkaç projemiz daha var. Amacımız elbette ki Türk Mutfağı’nı doğru tanıtmak. Frankie İstanbul mutfak ekibi olarak da bunu çok önemsiyoruz, hatta çıkış noktalarımızdan bir tanesi de bu diyebilirim. Türk, Osmanlı ve İstanbul mutfaklarının sahip olduğu çeşitliliği herkese göstermek gerek. Bunu da bir şekilde eski reçete ve yemek tariflerini günümüz ürünleri ve modern pişirme teknikleriyle yeniden yorumlayarak yapabiliriz. Türk, Osmanlı ve İstanbul mutfaklarının unutulmaması lazım. Aynı şekilde yeni nesillere de bu güzel yemekleri daha modern, teknolojik, yenilikçi pişirme teknikleriyle daha kolay, sağlıklı ve yeni
restaurant 74 hotel & hi-tech
gastro güncel röportaj
formlarda sunabilmek çok kıymetli. Bu bilincin zaman içinde daha da gelişeceğine inanıyorum. Biz Frankie markamızı Azerbaycan’a verdik, ileride Dubai’de bir projemiz var, onu da gerçekleştireceğiz inşallah. Tabii esas hedefimizin Avrupa ve batıya da yayılmak olması lazım. Restoran markalarımızın yurt dışında da batıyla rekabet edebilir düzeyde olması önemli.
anlamında önemli bir destek ve motivasyon kaynağı olacak düşüncesindeyim. Bu sektörde trendsetter nasıl olunur? Türkiye marka ihracı neden yapamıyor sizce? Bunu iki şekilde değerlendirmek lazım. Birincisi, Türkiye için rekabette markanızı çok özel bir yere konumlamanız, sizi
Ayşem Saraçoğlu kimdir? Ortaokul ve liseyi Robert College‘de tamamladı. İsviçre’ de American College of Switzerland ve daha sonra Boğaziçi Universitesi’nde eğitimine devam etti. Üniversitenin son yılında uluslararası bir reklam ajansında çalışmaya başladı. Daha sonra 5 yıl boyunca Mövenpick Hotels International, Reklam ve Halkla İlişkiler direktörlüğü yaptı. Ardından uzun yıllar bu sektörde değişik alanlarda danışmanlık hizmeti verdi. 2003- 2011 yılları arasında Beymen Brasserie’nin genel müdürlüğü ve işletmeciliğini yaptı. 2011 yılından itibaren TURYID yönetim kurulunda beraber görev aldığı Kaya Demirer ile birlikte tasarladığı Frankie İstanbul ile yoluna devam ediyor. Devletin yurt dışında restoran açmak isteyen yatırımcılara destek ve teşviki de söz konusu. Bu desteği yeterli buluyor musunuz? Devlet desteğinden faydalanmak için en az beş noktada olmak gerekiyor. Tabii bu noktada verilen desteklerin daha da artırılması şart. TURQUALITY Projesi kapsamında verilen desteklerin yanı sıra bir takım bürokratik destekler de gerekiyor. Bu da işleri daha da kolaylaştırmak anlamında can simidi olacak. Örnek vereyim, yurt dışında bir yerden başka bir yere giderken Avrupa Birliği ülkeleri kendi içlerinde o kadar rahat hareket edebiliyorlar ki, bu çok büyük bir avantaj. Gümrük Birliği içinde oldukları için ürünlerin taşınması ve ithalat da çok kolay. Siz markanızı yurt dışına götürmek istediğinizde ürünlerinizin de aynı kolaylıkla taşınabilmesi lazım, öyle değil mi? Bu da bizim en büyük engellerimizden biri. Türkiye’de birtakım bürokratik engeller kaldırılmalı diyorum… Ülkenin tanıtımına, kültür mirasına katkıda bulunacak projelerin teknik alt yapı, lojistik ve bürokratik anlamda desteklenmesi gerek. Burada sadece maddi destekten de bahsetmiyorum, ithalat ihracat rejiminin kolaylaştırılması Türk yatırımlarının yurt dışında tanınması, markalaşması ve yaygınlaşması
diğerlerinden ayrıştıracak özelliklere sahip olmanız lazım. Frankie örneğinden genele doğru ilerleyeyim… 2011 yılında bu projeyi tasarlarken iyi yemek, iyi servis, iyi müzik, iyi şarap verelim, iyi müziği de canlı performanslarla sağlayalım dedik. O tarihte iyi müziği canlı performansla İstanbul’da veren bir fine dining restoran daha yoktu. Biz 2012’de projeyi tamamlayıp faaliyete geçtiğimizde ilk etapta herkese çok yeni geldi. Sonra bir baktık ki trendsetter olmuşuz. Akabinde İstanbul’un pek çok noktasında canlı müzik performansları başladı. Ve sonunda tek bir şey söyleyebiliyorum: “Her zaman taklit eden asıllarını yaşatıyor.” Bu yüzden de ilki doğru ve kaliteliyse taklitler edenler de bir nevi sizin başarınızı kamçılıyor. Evet, bugün Türkiye yurt dışına marka ihracında zorlanıyor olabilir ama yine de son derece kaliteli ürünlerimiz ve yurt dışına örnek olabilecek markalarımız da var. Bir trendsetter olarak sizin markadan anladığınız nedir, biraz daha açabilir misiniz? Elbette. Benim markadan anladığım şu: Hiçbir şekilde
birbirinin kopyası ürünlerle başarılı olmanız mümkün değil. Yani Londra, New York veya Paris’teki bir dükkanın dekorasyonundan esinlenerek, hatta İstanbul’da da en az 5-10 örneği bulunan standart bir menüyle başarılı olamazsınız. Elbette kendi özel menünüzü yaratacaksınız... Şefinizin özel dokunuşları olacak... Servis ekibiniz şahsına münhasır saygılı ama bir o kadar da samimi bir duruş ile gelen misafirlerini evinde hissettirecek… Dekorasyonunuz başka bir mekanın kopyası olmayacak… Çaldığınız müzik “diğer mekanda da böyle çalıyordu” dedirtmeyecek… Unutmayın, size özel unsurlar bulunan konseptler yaratabilirseniz ancak trendsetter olabilirsiniz. Bu yönüyle Türkiye de aslında tarihini, kültürünü ve kozmopolit etkilerini doğru harmanlarsa şahane markalar ortaya koyabilir düşüncesindeyim. Ben bu anlamda genç nesillere çok güveniyorum. Dünya o kadar hızlı globalleşti ki, gençlerin internet, sosyal medya vs. her şeyi anında takip ettiklerini, oluşuma çok hızlı adapte olduklarını hatta çabuk tüketip bir sonraki etaba geçtiklerini görüyoruz. İşte bu noktada devletimizin de yeteri düzeyde destek alabilirsek, zannederim Türkiye gelecek 5-10 sene içinde çok daha büyük markaları ihraç edebilir bir konuma gelecek. 90’lı yılların başından beri bu sektöre emek veren bir isimsiniz. Pek çok markanın altında da imzanız var. Benim merak ettiğim, Ayşem Saraçoğlu’nun restaurant, bar, club, lounge tercihleri? Ne yer ne içer nerede eğlenmeyi seversiniz? Baltalimanı’nda Kiss The Frog var mesela. Orada güzel vakit geçiriyorum, yeni ama güzel. Açıldığından beri hep keyifle gittiğim Papermoon var. Her gittiğimde iyi servis alıyorum çünkü. Benim hangi masada oturduğumu 20 senedir biliyorlar. Hep aynı masaya oturuyorum, hep aynı şeyi içiyorum o ayrı ama müşterinin neyi iyi sevdiğini biliyorlar, bilmek istiyorlar ve akıllarında tutuyorlar. Bu çok önemli. Her gittiğimde keyif alarak aynı kalitede yemek yiyorum, hiçbir zaman kendilerini ve çizgilerini bozmuyorlar. Zaman zaman ellerinde özel ürünler varsa, bize özel sevebileceğimizi düşündükleri şeyleri yapmayı teklif ediyorlar ve bunu da gayet güzel yapıyorlar. Açıkçası ben hiç sıkılmıyorum. Papermoon, temizlik, servis, müşteri kalitesi anlamında hiç bozulmamış bir mekan. 20 senedir her gittiğimde aynı keyifle gidip yemek yiyorum. Onun dışında yıllardır eğlenmek istiyorsam, Şamdan’a giderim. Emre Ergani’nin dükkanlarına giderim. The Bar mesela, onu da seviyorum. Kebap yemek için Cihangir’de Adana İl Sınırı’nı seviyorum. Yine Cihangir’de Ermeni yemekleri yapan Josch diye bir restoran var. Değişik mutfakları tatmayı sevdiğim için tercih ediyorum en çok da. Galata’da Akın Balık’a şimdiki kadar meşhur olmadan önce gitmeyi severdim. Artık sevmiyorum. Daha sakin ve daha bohemken daha çok tercih ederdim. Genelde TURYİD üyesi arkadaşlarımın mekanlarından aynı keyfi alıyorum. Çünkü oralarda iyi servis alıyoruz, kaliteli yemek yiyoruz.
“Misafirlerimizin isteklerini, beklentilerini hissedebilmek... Onlara samimi ama bir o kadar da saygılı, özenli servisi sunmak, bizimle geçirdikleri saatleri özel hale getirebilmek. Gerektiğinde dingin gerektiğinde ise dinamik ruhu sergilemek. .İçtikleri kadeh ve markadan oturdukları koltuğun kalitesine, müziğin volümüne kadar her detayı memnuniyetleri için düşünmek... Mekâna hep onların gözünden bakabilmek. .Kaliteli, sürekli, uzun soluklu ama bir o kadar da yenilikçi ve heyecanlı olabilmek... Bakış açım bu...” Son olarak meslek hastalıklarınız var mı? Maalesef var. Hem kendi restoranlarımda hem de gittiğim mekanlarda özellikle servis ekibinin müşteriyi gözüyle takip etmesini isterim. Servis verdiğiniz salonda göz temasını hiç kaybetmeden, gözünüzle takip etmeniz lazım. Yine bir meslek hastalığı daha, başka bir mekana gittiğimde diğer masada oturan hiç tanımadığım birinin bir garson aradığını hissedersem ister istemez müdahil oluyorum… Dolu kül tablalarını toplamak istiyorum… Yere bir şey düşerse kaldırmak istiyorum... Bununla ilgili paylaşabileceğiniz bir anınız var mı? Bir gün yeme yediğim bir restoranda baktım masa toparlanmıyor. Ben de servisin hızlanması için kendimin ve yanımdaki arkadaşlarımın tabaklarını toplayıp garsona verdiğimi bilirim. Ama tabii diğer mekanların yoğunluğuna ve tempolarına da hürmetim sonsuz. Neticede herkesin kendi ritmi ve hızı var. Belki çok da fazla müdahil olmamak lazım ama ister istemez gözümle hep etrafımı takip ediyorum. Fakat şu da var, yurt dışında daha rahatım. Tanımıyorum ve tanımadıklarıma da müdahil olmak istemiyorum.
restaurant 76 hotel & hi-tech
gastro güncel
Yeme İçme Profesyonelleri Derneği kuruldu Yeme içme profesyonellerini eğitim, etkinlik ve iş ağı temelinde bir araya getirmeyi ve sektöre toplam fayda sağlamayı amaçlayan Yeme İçme Profesyonelleri Derneği, 25 Temmuz Pazartesi günü düzenlediği lansman ve tanışma etkinliğinde, sektörün tüm paydaşlarından temsilcileri buluşturdu.
“Çalışmalarımızı, sektörün bir bütün olarak, orantılı büyümesi ve sektörde toplam fayda sağlamak için planlıyoruz. Nicelik ve nitelik olarak ne kadar büyürsek, sektör olarak da marka haline geleceğiz.”
Y
eme İçme Profesyonelleri Derneği (YİP) Yönetim Kurulu Üyeleri ile derneğin amaç ve hedeflerinin tanıtıldığı etkinlik, aynı zamanda 500 sektör profesyonelini, iş ağı (network) temelinde bir araya getirdi. CVK Park Bosphorus Otel’de dün düzenlenen etkinliğe, otel genel müdürleri, restoran, kafe ve catering işletmecileri, yiyecek-içecek müdürleri, aşçılar, akademisyenler, gastronomi yazarları, bloggerlar, gazeteciler, satış ve pazarlama uzmanları, franchise yöneticileri, sommelier, kahve, alkollü içecek uzmanlarının yanı sıra çok sayıda tedarikçi firma temsilcisi ile birçok sektör duayeni katıldı. Koç: “Toplam fayda sağlamak için yola çıktık” Yeme-içme sektöründe iş gören tüm paydaşları, etkinlik ve iş ağı temelinde buluşturmak amacıyla yola çıktıklarını kaydeden YİP Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Koç, aynı zamanda tedarikçileri, yeme-içme işletmeleriyle farklı etkinliklerde buluşturarak, ölçek ekonomisi oluşturmak
gibi bir misyon üstlendiklerini söyledi. Yeme-içme/ gastronomi sektörünü, uluslararası arenada temsil etmek ve bir marka haline getirmek istediklerini sözlerine ekleyen Koç, “Hayallerimizi gerçekleştirmek adına sektörde gerek marka olmuş gerekse farklı mecralarda ve iş kollarında faaliyet gösteren değerli yönetim kurulumuzla kolları sıvadık. Elbette sadece yönetim kurulumuz değil, bu yolda bize destek veren kişi ve kuruluşlarla işbirliklerimizi geliştirerek, yeni işbirlikleri oluşturarak, bu keyifli oluşumun büyümesi için elimizden geleni yapacağız. Çalışmalarımızı, sektörün bir bütün olarak, orantılı büyümesi ve sektörde toplam fayda sağlamak için planlıyoruz. Hedeflerimize ulaşabilmenin en önemli yolu ise sektör profesyonellerinin bireysel, işletmelerin de kurumsal üyeliklerinden ve her türlü katkılarından geçiyor. Nicelik ve nitelik olarak ne kadar büyürsek, sektör olarak da marka haline geleceğiz” diye konuştu. Tanışma etkinliğine yoğun ilgi Toplantının öncesinde ve sonrasında birer saat olarak gerçekleştirilen ‘iş ağı’ temelindeki tanışma etkinliklerinde ise, sektör profesyonelleri tanışıp kartvizit alışverişinde bulundular. Fuayede stant kuran, KasapDöner, İnoksan, Ekol Gıda, Ecolab, MOC (Ministry of Coffee), Erenil, Arkhe Yazılım, Techno Tem, Baron Şarapçılık, Tomurcukbağ Şarapları, Almat Matbaa gibi tedarikçi firmalar da sektör profesyonellerine ürün ve hizmetlerini tanıtma fırsatı bulup, yeni iş bağlantıları kurdular.
restaurant 78 hotel & hi-tech
makale
Yemeğin
sanatı
Ülkemiz ve sektör adına zor ve karanlık günlerden geçiyoruz , ama Albert Camus’ün dediği gibi “dünya aydınlık olsaydı sanat olmazdı.” Kuşkusuz gastronomi de karanlık giden hizmet sektörünün sanatı ve parlayan aydınlık yüzü…
NY&Co Danışmanlık Firma Sahibi / İşletmeci
)
Nermin Yurtoglu
Öyle ki insanlık var oldukça devam edecek bir zorunluluk yemek yemek… Hayatta kalmak için, mutlu olmak için, güçlü olmak için ve daha pek çok neden için işin ticari boyutuna bakacak olursak ‘yemek sektörü’, kültür ve sanat açısından bakacak olursak da ‘gastronomi’ her daim parlamayı hak eden de bir sektör. Gastronomi terimini yazımın başlığı olarak çok bilinen tanımıyla belirtsem de, aslında biliyorum ki gastronomi ‘yemek sanatı’ tanımından daha derin bir anlam taşıyor. Burada kısa bir ansiklopedik bilgi vermek doğru olur
sanırım; Gastronomi ilk olarak Fransız yazar Joseph Berchoux tarafıdan 1801 yılında ‘yemek kanunu’ olarak kullanılmış bir kelime. Yüzlerce yıllık yemek tecrübesi ve lezzet birikimi görselliğin keyif vericiliği günümüzde gastronomi teriminin önemini farkedilir kılmış ve bir bilim olarak görülmesine neden olmuş. Temel anlamıyla gastronomi kültür ve yemek arasındaki ilişkiyi inceleyen bir disiplin olup; hijyenik, iyi düzenlenmiş hoş ve lezzetli mutfak yemek düzeni veya sistemi anlamına gelmekte. Kısaca bir ürünün tarladan masaya gelene kadar ki tüm süregelen aşamaları gastronominin ilgi alanına giriyor. Peki ya gastronomi turizmi? Turizmde gastronomi kuşkusuz yüksek kaliteli deneyime sahip bir refah yaşam tarzı, özgünlük, çevrenin korunması, kültürel miras ve kültür turizmi gibi yeni unsurlardan biri. Son 20 yılda turistlerin giderek tarım ve kültürel mirasın geleneksel formlarının korunmasıyla yöresel mirası ve kültürünü vurgulayan gıdalar talep etmeye başladı ve bugün dünyada turist sayısı 1 milyar kişiyi aşarken, bu turistlerin yüzde 88.2’si ‘destinasyon tercih etmede yemek çok önemli’ diyor. Böyle olunca dünyada seyahatlerini lezzet duraklarına göre yapanların sayısı hızla artıyor. Ülkemize gelen turistlerin geçtiğimiz yıl yaptıkları toplam harcamalar içinde yüzde 19’luk pay yemeğe ayrılmış durumda. Yani gelen turistin cebinden çıkan paranın beşte biri yemeğe gidiyor. Yılda 4 kez yayınlanan ‘Journal of Gastronomy and Tourism Magazine’ nin son sayısında yemeğin turist davranışlari içinde en önemli unsurlardan biri olduğu vurgulanarak, turist sadece yemek yemez, yerken ziyaret ettiği ülkeden yemek yediği restorana kadar kesfeder, araştırır, yorum yapar. Bu nedenle gastronomi turizmi, turizm ve hizmet sektörüu içindeki asıl oyuncuların başında gelir diye belirtilmekte. Gastronomi turizminde genel olarak yiyecek ve içecek ağırlıklı oluşan ve etkinliklerle zenginleşen en küçük toplum yapısından ülke ekonomisine kadar pek çok bağlayıcı etkiyi bir arada görebilmek mümkün. Ayrıca gastronomi, bir turist kaynağı olarak, turizmi, kırsal gelir kaynakları artırmak ve gelir düzeyini ve yerel işgücü (özellikle kadın nüfusunda) istihdam artırmak için çok yardımcı olmakta. Bu kadar olumlu etkilere sahip gastronomi elbette tüm dünyada önlenemez bir yükselişte olmayı turizmin aydınlık yüzünü temsil etmeyi de fazlasıyla hak ediyor. Günümüzde bu faydalarının yanı sıra gastronomi yi ‘trend’ kılan diğer unsurlar da var elbette. Şöyle ki; Yükselen Gelir ve Artan Ticaret: Tüm dünyada refah tüketici harcamaları üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Tüketiciler sağlık veya etik yararlarından bazıları formu ile dışarı ve gıda maddeleri yeme, hazır gıda, gurme ürünler üzerinde gelirlerinin daha yüksek oranda harcama. İhtiyari alımları
için, tüketicilerin ürün aspirasyonu olduğu kadar takas ya da ürün tek işlevi olduğu zaman aşağı ticareti var. Demografik Yapı: Bir yaşlanan nüfus ve değişen yaşam tarzları artan yemek ve gıda turizm olanakları için ciddi bir talep farklılaşması yaratmış olması . Değişik demografik yapı gıda turizmine artan pazar çeşitliliği sağlamakta. ‘MacDonaldisation’ Reddi: Turistler giderek hedefe orijinalliğini yansıtan, yerel taze ve kaliteli mutfağı arıyor, gıda düşük maliyetli seri üretim sanayi modeli reddedilmeye başlandı. Yemek kültürü ‘MacDonaldisation’ eksik bireysellik olarak gibi algılanmaya bile başlandı. Çok Kültürlü Tüketici Oranındaki Hızlı Artış: Çok kültürlülük, göç, küreselleşme, internet, TV kanallarındaki artış uluslararası turizmin büyümesi tüketicinin günlük hayatta tükettiği ürün kavramını olduğu gibi değiştirmiştir. Bir zamanlar egzotik ülkelerde yetişebilen ürünler şu an mahalle marketlerinde en fazla tüketilen ürünler arasındadır. Ünlü Şef Ve Medyanın Rolü: Yemek programları, TV kanalları ve dergiler ortaya çıkması gıda ünlü uzman kişi ve ünlü şeflerin görünürlüğünün artması popüler yemek programları 1998 yılından bu yana dünyada ciddi bir biçimde iyi sağlıklı yemeğe ilgiyi arttırdı. Yemeğin lezzeti kadar sunumunun önemi anlaşıldı. Otel mutfakları bir anlamda evlere girdi. Ünlü şeflerin yaptığı programlar en büyük reytingi izlenme oranına sahip oldu. Durum böyle olunca günümüzdeki gastronomi bakış açısının neden bu kadar güçlü vurgulanması gerektiği ortadadır. Türkiye de ise gastronomi turizminin arttırılması konusunda oldukça olumlu ve kayda değer gelişmeler olmakla birlikte hala yapılması gereken çok çalışma var. Örneğin Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin 2014 yılında oluşturduğu raporda belirtilen Türkiye Gastronomi Haritası’nın hazırlanması pek çok kuruluş ve derneğin programında olmasına rağmen hala hazırlanabilmiş değil. Bir tür sanat olarak değerlendirdiğimiz gastronomiyi belki de diğer sanatlardan ayıran en önemli özelligi diğer sanatların aksine bireysel değil, ortaklıklarla yapılanabilen ve güçlenen bir sanat olması .Ülke turizmine her dönemde büyük katkılar sağlayacak olan gastronomi turizminin istenilen noktaya getirilmesi için ortak çalışmalar yapılması, kısa ve uzun vadede planlar oluşturulması, kültür turizm başta olmak üzere belki de bu çalışmaların Bakanlık nezdinde yapılması önemli ve bu noktada gastronomi dernek kuruluş ve organizasyonlarına bu aşamada cok daha büyük görevler düşmekte.
restaurant 80 hotel & hi-tech
gastro aktüel
BTA’nın sekizinci ülkesi Hırvatistan oldu TAV Havalimanları’nın iştiraki BTA, Zagreb Havalimanı’nda yiyecek içecek noktalarının işletmesi için açılan ihaleyi kazanarak operasyona başladı. Havalimanında yedi noktayı devralan BTA, 2017’de yeni açılacak terminalle birlikte toplam 16 noktayı işletecek. BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur “Zagreb, portföyümüzdeki 16. havalimanı oldu. Gerçekleştirilen ihalede en iyi teklifi vererek yiyecek-içecek alanlarının işletmesini 13 yıllığına kazandık. BTA olarak sahip olduğumuz deneyim ve yenilikçi iş anlayışımızla bugün dünyanın her yerinde tercih edilen bir şirket haline geldik. Misafirlerimizin farklı ihtiyaç ve beklentilerine uygun konseptler üretiyoruz. Bu şekilde yarattığımız Brew Mark, Cakes&Bakes, Need Stop gibi konseptlerimizi Zagreb’e de taşıyacağız. Önümüzdeki dönemde fırsatları değerlendirmeye devam edeceğiz ve küresel ölçekte büyümemizi sürdüreceğiz” dedi.
Assan Gıda yatırımlarıyla büyümeye devam edecek Kibar Grubu şirketlerinden Assan Gıda, mevsimin ilk domateslerinin fabrikaya gelişiyle üretim sezonunu açtı. Assan Gıda’nın Susurluk’ta bulunan fabrikasında 26 Temmuz 2016 tarihinde düzenlenen törende sezonun ilk domatesleri karşılandı. Türkiye’nin endüstriyel domates üretiminde dünyada 5. sırada yer aldığını söyleyen Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “Kaliforniya 12 milyon, Çin 6 milyon, İtalya ve İspanya 4-5 milyon, Türkiye 2.6 milyon ton ile bu ülkeleri izliyor. Bu payın önümüzdeki yıllarda daha da artması bekleniyor. Dünya talebinin yüzde 7’sini karşılayan Türkiye, bu pazardaki en güçlü oyuncular arasındadır. Bu sebeple biz de önümüzdeki yıllara yönelik stratejiler geliştiriyoruz. Fabrikamızda üretim optimizasyonu ve genel iyileştirmeleri kapsayan 6 milyon euro’luk yeni yatırımlarımızla otomasyonu artırmakla birlikte istihdamı da artıracağız” diye konuştu.
Dondurmanın en lezzetli hali St Regis Brasserie’de İstanbul’un en gözde noktası Nişantaşı’nda St. Regis İstanbul’un giriş katında hizmet veren St. Regis Brasserie, birbirinden lezzetli dondurma çeşitleriyle, yazın sıcaklarına lezzetli bir çözüm getiriyor. St. Regis Brasserie’nin her türlü damak tadına hitap eden Dondurma Aşkına menüsünde; toz fıstık, çikolata ve çilek eşliğinde kağıt helva arasında kaymaklı dondurma bulunan kağıt helva, kar ve buz üzerinde orman meyveleri ile servis edilen Vanilya, Fıstık ve Çikolatalı Dondurma Bar, çikolata ve karamel sos ve antepfıstığının muz dilimleri Vanilya dondurma ile muhteşem uyumu Banana Split, gibi yaz günlerini ferahlatacak birbirinden lezzetli çeşitler yer alıyor.
Sultanahmet Köftecisi’nden Almanya’da marka tescili Avrupa’daki ilk şubesini Ağustos ayında Münih’in en prestijli bölgesi Hauptbahnhof’ta açacak Tarihi Sultanahmet Köftecisi, Almanya’da marka tescili yaptırdı. Sultanahmet Köftecisi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tezçakın şunları söyledi: “Türkiye’nin adı en çok taklit edilen markalarından biriyiz. İsmimizi izinsiz kullandıkları için dava açtığımız 200’e yakın taklitçimiz var. Aynı sorunu Almanya’da da yaşamak istemiyoruz. Bu nedenle marka tescili için Almanya Marka ve Patent Ofisi’ne başvuruda bulunduk. Başvurumuz kabul edildi. Marka tesciline ilişkin belgeyi aldık.”
Gastronomi Turizmi Derneği ilk yönetim kurulu toplantısını yaptı Türkiye’nin önde gelen gastronomi uzmanlarınca Türk gastronomisine değer katmak için amacıyla kısa bir süre önce faaliyetlerini başlatan Gastronomi Turizmi Derneği, ilk yönetim kurulu toplantısını 22 Temmuz Cuma günü Crowne Plaza Istanbul, Harbiye’de gerçekleştirdi. Türkiye Lezzet Haritası’nın hazırlanması, restoran çalışanlarına eğitim uygulaması, puanlama sistemi, coğrafi işaretleme ve yurt dışı tanıtım konularının masaya yatırıldığı toplantıya Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Boztepe’nin yanı sıra yönetim kurulu üyelerinden Crowne Plaza Istanbul, Harbiye Genel Müdürü Önder Dinler, Ömer Kartın, Koraltan Saygın, Rahmi Yılmaz, Önder Levent Eren, Ferzan Kırhan, Erkan Özsavaş ve Ferah Güneri Bircan katıldı. Yakın bir zamanda Amerika’daki dünyaca ünlü World Food Assosiation ile de bir tek temsilcilik anlaşması imzaladıklarının bilgisini paylaşan Gürkan Boztepe, Gastronomi Turizmi Derneği’nin öncelikli hedefleri arasında ABD’deki son gastronomik trendleri ve gelişmeleri yakından takip ederek ülkemize gerekli bilgi akışını sağlamayı amaçladıklarını ifade ederek, “Derneğimiz Los Angeles-New York-Londra-Hindistan Chenai ve KKTC’de de temsilciliklerini oluşturmuş durumda. Gastronomi turizminin ülkemize önemli bir çıkış sağlayacağı inancıyla kendilerine başarılar diliyoruz.” şeklinde konuştu.
Knorr Çeşni Ailesi yenilendi Unilever Food Solutions marka portföyünün güçlü temsilcisi Knorr, şeflerin baharat kullanma alışkanlıkları için bir araştırma gerçekleştirdi. TNS Araştırma şirketi ile gerçekleştirilen çalışmanın sonuncunda, şeflerin yemeklerini lezzetlendirmek için baharat, ot ve çeşni kombinasyonlarını kullandıkları ortaya çıktı. Türkiye’de şeflerin %30’u çeşni kullanıyor. En yüksek kullanım restoranlarda göze çarpıyor. Şeflerin tercihleri doğrultusunda Knorr Sebzeli Çeşni’nin reçetesi yenilendi. Knorr Chef’s Sebzeli Çeşni ve Knorr Tavuk Çeşnisi yeni üyeler olarak Knorr Çeşni Ailesine katıldı. Ağır ateşte pişmiş kök sebze aroması ile yemeklerin lezzetini zenginleştiren yeni Knorr Chef’s Sebzeli Çeşni, şefler tarafından çok beğenildi. Deneyen her 10 şeften 9’unun lezzetini onayladığı Knorr Chef’s Sebzeli Çeşni; kereviz, pırasa, havuç, soğan, sarımsak gibi kök sebzeler ve baharatların aromalarını içeriyor. Yeni Knorr Tavuk Çeşnisi ise 11 baharat karışımından oluşan özel reçetesi tavukları lezzetini ve görüntüsünü desteklemenin pratik yolunu sunuyor. Knorr Tavuk Çeşnisinin orijinal reçetesini deneyen her 10 şeften 9’u lezzetini onayladı.
Prototype Bakery’den sağlıklı lezzetler Güne lezzetli bir başlangıç yapmak isteyenlerin değişmeyen adresi Prototype’da her sabah lezzetli ev poğaçaları, simitler, organik mayalarla yapılan ekmeklerle kahvaltılara yeni bir soluk getiren Prototype No2 Bakery; birbirinden farklı kekleri, meyveli pastalarıyla da gün içinde de damak tadını renklendirmek isteyenlerin uğrak yeri oluyor. Prototype No2, sabahın erken saatlerinden gün sonuna kadar Bakery’nin birbirinin lezzetli çeşitlerine ulaşmak isteyenleri hem Anadolu hem de Avrupa yakasındaki şubelerine bekliyor.
restaurant 82 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Any İstanbul’dan yaza lezzetli alternatifler Yaz aylarının getirdiği pozitif enerji ile birlikte renklenen Any İstanbul, aynı enerjiyi yaz menüsüne de yansıtıyor. Misafirlerinin mükemmel zaman geçirmesine olanak sağlayan ambiyansı, birbirinden farklı lezzetlerini şık ve zengin sunumlarla birleştiren Any İstanbul, yaza özel olarak hazırlanan menüsünde; patates cipsi, kızarmış mozarella, çıtır soğan ve Jalapeno Poppers’dan oluşan Bira Dostları tabağı ve Bruschetta gibi lezzetler yer alıyor. Çok özel lezzetlerin yer aldığı menüde, yazın serinleten kokteyllerinden Any kokteyl, Irısh Angel, Caipirosko gibi içecekler de menüdeki lezzetlere eşlik ediyor.
Pioppo Gelato’dan dondurmaya havyar yorumu Lezzetleri ve keyifli konseptiyle açıldığı her yerde ilgiyle karşılanan Pioppo Gelato, çeşitliliği ve dondurmaya kattığı yepyeni yorumları ile fark oluşturmaya devam ediyor. Pioppo Gelato şimdi de havyar sevenler için tadına doyamayacakları çok özel sunumlar eşliğinde havyarlı dondurmalar hazırlıyor. Özel davetler için farklı tatlarda ve sunumlarda lezzetler hazırlayan Pioppo Gelato, dondurma, frozen, yoğurt gibi alternatifleri dışında misafirlerine yalnızca Pioppo’ya has olan havyarlı dondurmalar hazırlayarak davetlere benzersiz şıklıkta seçenekler sunuyor.
Kuşkonmazın mevsimi uzadı Mart ayının başlarından itibaren sofralarda yerini almaya başlayan kuşkonmaz dünyanın birçok yerinde mart, nisan ve mayıs aylarında yetiştirilerek tüketiliyor. Folik asit ve vitamin içeriği ile afrodizyak özelliğiyle sıkça adından bahsettiren antik çağlardan beri insanlar tarafından bilinen ve tüketilen kuşkonmazın mart-mayıs ayları olarak bilinen hasat dönemi yerli üretimle uzadı. Türkiye’deki en büyük üretim alanında kuşkonmaz yetiştiren Nomad Gıda Tarım, kuzeyi ve güneyi sıra dağlarla kapalı korunaklı Eskişehir’in Sarıcakaya Vadisi’nde erkenci ve uzun dönem bir üretim alarak kuşkonmaz mevsimini Eylül’e kadar uzatıyor. Üretimde “İyi Tarım Uygulamaları”nı seçen Nomad Tarım, bilinilirliği oldukça fazla olmasına rağmen ithalat maliyetlerinin yüksekliğiyle dolayısıyla lüks tüketim olarak algılanan kuşkonmazı Eskişehir-Laçin’deki bahçeden yerli üretimle uygun fiyata marketlerde ve semt pazarında satışa sunarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlıyor.
Yazın barbekü keyfi The Dish Room Terrace’ta İstanbul Marriott Hotel Şişli, The Dish Room’un yeşil ve keyifli terasında yaz sıcaklarından bunalan İstanbullular için Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları boyunca haftasonları harika bir barbekü brunch etkinliği düzenliyor. Öğlen saat 12’den akşam saatlerine kadar devam edecek etkinlik birbirinden leziz et, balık ve deniz ürünlerinden oluşan zengin bir büfe, bu lezzetlere eşlik eden mekanın rahat ambiyansı ve yazın ruhuna uyan hafif ve keyifli müziklerle misafirlerine güzel bir günün garantisini veriyor.
Barilla, Dünya Lazanya Günü’nü İtalyan lezzetleriyle kutladı Dünyanın lider makarna üreticisi Barilla, Big Chefs işbirliğiyle ile 29 Temmuz Dünya Lazanya Günü kapsamında yapılan Worksop’ta birbirinden lezzetli makarnaları katılımcıların beğenisine sundu. Aqua Florya Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nde yapılan etkinlikte Barilla’nın Executive Chef’i Fabio Foltran, İtalyan mutfağının özel tarifleriyle birbirinden farklı lezzetlerini paylaştı. Şef Foltran’ın İtalyan mutfağının sırlarına dair ipuçları da verdiği Barilla Workshop, katılımcıların büyük ilgisini çekti. Şef Foltran, Dünya Lazanya Günü’ne özel hazırladığı menüde İtalyan mutfağına özgü başlangıç yemeği olarak Bruschetta Pomodoro, ana yemek olarak Barilla Lazanya ve tatlı olarak da Tiramisu’ya yer verdi.
McDonald’s Türkiye’ye yeni pazarlama müdürü Hızlı servis restoran sektörünün lider markası McDonald’s Türkiye, ekibini yeni isimlerle güçlendirmeye devam ediyor. Son olarak, Selin Süzer Pazarlama Müdürü olarak McDonald’s Türkiye ekibine katıldı. Pazarlama konusunda önemli bir tecrübeye sahip olan Süzer, kariyerine Procter & Gamble’da saç bakım, kozmetik gibi çeşitli markaların yöneticiliğini yaparak başladı. Son olarak Danone Nutricia’da Bebelac Pazarlama Müdürü olarak olarak görev yapan Selin Süzer, bundan önce de aynı şirkette Aptamil Kıdemli Marka Müdürü olarak çalıştı.
Günaydın Steakhouse D-Marin Göcek’te açıldı Göcek’in en gözde çekim merkezi olmaya devam eden, D-Resort Göcek içinde hizmet veren gurme restoranlarına bir yenisi daha katıldı. Türkiye’de “Steakhouse” kavramının öncüsü olan Günaydın Steakhouse ve Kasap, D-Resort Göcek’teki yeni şubesinde et severlere hizmet verecek. Özenle seçilmiş kaliteli etleri dry aged dolaplarda dinlendirildikten sonra en iyi pişirme teknikleri ile hazırlayan Günaydın Steakhouse, yüzde yüz doğal lezzetlerini tatmak isteyenler için restoran ve kasap servisi ile hizmet verecek. Günaydın, bot ve teknelere kasap bölümünden satış da gerçekleştirecek.
TAŞFED ulusal yemek yarışmasına davet ediyor! Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED), Uluslararası Aşçılık ve Turizm Festivali kapsamında iki gün boyunca sürecek ulusal yemek yarışmasına hazırlanıyor. Mengen Belediyesi ev sahipliğinde, 3-4 Eylül 2016 tarihleri arasında 31.’si gerçekleştirilmesi planlanan yarışma ile Türkiye’nin yöresel malzemelerini ve yemeklerini ortaya çıkarmak, klasikleşmiş yemekleri de modern sunumlarla dünyaya tanıtmak amaçlanıyor.Organizasyon öncesi kısa bir açıklama yapan TAŞFED Başkanı Yalçın Manav, “Zor bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde, meslektaşlarımızla kucaklaşıp birlik ve beraberlik içerisinde bizi parçalamak isteyenlere cevabın en güzelinin bu şekilde verileceğine inanıyor, bütün meslektaşlarımızı ve sektör yetkililerini bu organizasyona destek vermeye davet ediyoruz. Yarışmaya katılacak ustalar ve genç aşçılarımızın info@tasfed.org’a mail ile müracaat etmeleri gerekmektedir. Katılımlar ücretsizdir.” diyor.
restaurant 84 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Frankie İstanbul’da yazlar çok daha hafif İyi müziği, lezzetli yemek ile birleştiren, kurulduğu ilk günden bu yana yüksek hizmet kalitesiyle İstanbul’un en seçkin mekanlarından biri haline gelen Frankie İstanbul, yaz için yenilenen menüsüyle misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Akdeniz mutfağının en hafif lezzetlerini ustalıkla hazırlayıp misafirlerine sunan Frankie İstanbul, eşsiz manzarasıyla da yazın keyfini çıkartmak isteyenlerin tercih sebebi oluyor. Çengelköy Salatalık Gazpacho çorbası, Trança Konfit, Enginar Dolma ile başlayacağınız keyifli yemeğe günlük olarak seçilen et ve balık seçenekleriyle tamamlanabiliyor.
Sağlıklı, zaman tasarruflu Kenton Önpişirilmiş Bakliyat Unları Dengeli beslenme deyince listede meyve, sebze, et gibi besinlerin yanında bakliyatlar da ön plana çıkıyor. Çünkü bakliyatlar zengin bitkisel lif ve protein kaynakları, ayrıca demir, çinko, kalsiyum ve magnezyum açısında da zengin oldukları biliniyor. Kenton Önpişirilmiş Bakliyat Unları serisinde yer alan Kenton Önpişirilmiş Nohut Unu, Kenton Önpişirilmiş Kuru Fasülye Unu ve Kenton Önpişirilmiş Sarı Mercimek Unu kaynatma ve ezme işlemi gerektirmeden tüm çorbalara, omletlere, soslara, köftelere, unlu mamüller ve tatlılara lezzet ve besleyicilik katmak için kullanılabiliyor.
Bodrum’da oryantal esintiler Doğu sentezinin muhteşem harmonisini lezzetli tatlarla buluşturan Al Nafoorah restoran, Lübnan’ın hareketli yaşamını ve yemek kültürünü Jumeirah Bodrum Palace’a taşıyor. Lübnan’ın en meşhur restoranı olan Al Nafoorah’ın sunduğu sıcak, soğuk mezeler, tadına doyulmayacak et mönüsü ve bunlara eşlik eden oryantal içecekler, lezzet tutkunlarının hem gözüne hem de damak tadına hitap ediyor. Denize karşı konumlanan sıra dışı manzarası, Ege ile buluşan oryantal mimari dokunuşlarının eşlik ettiği geleneksel Lübnan mutfağını deneyimlerken tahin soslarıyla zenginleştirilmiş özel mönüdeki bir doğu klasiği Moutable, patlıcan ve nar tanelerinin kusursuz tatlarıyla harmanlanıyor.
En iyi çay bahçelerinden çay deneyimi Ronnefeldt Kraliyet çay saatini masalara taşımak için 1823 yılında Johann Tobias Ronnefeldt tarafından kurulan Teehaus Ronnefeldt, 190 yılı aşkın zamandır mükemmel çayı üretiyor. En iyi çay tarlalarından toplanan yaprak ve tomurcuklar ile artisan sunumu sürdürülebilir bir dünyada bir araya getiriyor. En yüksek kalitedeki çaylar Hindistan, Sri Lanka, Çin, Tayvan ve Japonya dahil olmak üzere birçok bölgeden Ronnefeldt’in deneyimli çay uzmanları tarafından el ile toplanır ve harmanlanır. Bitkinin en üst kısmından sadece iki yaprak ve bir tomurcuk koparılarak toplanan çaylar için bu yöntem en yüksek kaliteyi garanti eden tek geleneksel yöntemdir.
restaurant 86 hotel & hi-tech
hijyen
Saf Dry Kuru Temizleme yeni mağazasında GreenEarth Cleaning’i tercih etti GreenEarth’ü tercih eden yeni nesil kuru temizleme zinciri Saf Dry, İstinye Park mağazasını açtı.
S
af Group of Companies şirketlerinden olan Saf Dry Kuru Temizleme, yeni açmış olduğu mağazasında GreenEarth Cleaning’i tercih etti. “Giysileriniz bizde zamanınız sizde kalsın” sloganı ile yola çıkan Saf Dry, en prestijli alışveriş merkezleri ve konut projelerinde yer almayı planlıyor. Doğayı koruyan yeni nesil kuru temizleme sistemi GreenEarth Cleaning sizi, kıyafetlerinizi ve doğayı koruyan yeni nesil kuru temizleme sistemidir. Geleneksel kuru temizleme işleminden sonra giysilerinizin üzerinde kalan kötü koku, GreenEarth Cleaning ile son buluyor. GreenEarth ile giysileriniz artık daha parlak ve yumuşak. Silikon bazlı içeriğiyle kumaştaki lifleri onarır ve hem giysilerinizin daha canlı bir görünüme kavuşmasını sağlar hem de tamamen ekolojik kuru temizleme hizmeti sunar. Abiye, kürk, ipek, deri ve kaşmir gibi değerli kıyafetlerde bile özenli ve güvenilir bir temizlik sunar. Yüzde 50 daha az enerji, su ve deterjan GreenEarth’ün optimize edilmiş filtre teknolojisi ile geleneksel kuru temizleme sistemlerine göre %50 daha az enerji, su ve deterjan harcarsınız.
restaurant 88 hotel & hi-tech
hijyen
Hijyene hız katacak yeni mikrofilament temizlik bezi Eczacıbaşı Profesyonel’in hijyen destek kategorisinde profesyonel çözümler sunan markası Dispo’nun saç telinden yüz kat daha ince filamentlerden oluşan yeni mikrofilament temizlik bezi, işletmelerde maksimum hızda yüksek performans temizliğini garantiliyor.
D
ispo, geliştirdiği etkili temizlik ekipmanları ile temizlik ve hijyen profesyonellerinin en güvendiği yardımcısı olmaya aday. Dispo, son olarak işletmelere hız getirecek yeni ürünü mikrofilament temizlik bezini pazara sundu.
Saç telinden yüz kat daha ince Hijyen destek kategorisinde inovatif bir ürün olan Dispo Mikrofilament Temizlik Bezi, etkili temizlik için saç telinden yüz kat daha ince filamentlerden oluşuyor. Özel dokusuyla yüzey ile çok daha fazla temas eden temizlik bezi, yumuşak dokunuşla yağ, kir ve izlere karşı derinlemesine temizlik sağlıyor.
Temizliği kolaylaştırıp, keyifli hale getirir Parlak yüzeyler için de güvenilir tercih olan Dispo Mikrofilament Temizlik Bezi, pamuklu bezlere göre çok daha yüksek performans göstererek, iz bırakmadan yüzeyleri kurulamaya ve parlatmaya yardımcı oluyor. Dispo Mikrofilament Temizlik Bezi kullanım kolaylığı ile tüm temizlik alanlarında kullanılabiliyor. Bezin yapısında bulunan sayısız hava kanalları sıradan bezlere göre çok daha fazla sıvıyı emiyor ve çok daha hızlı kuruyor. Kırmızı, mavi, yeşil, sarı renk seçenekleriyle Dispo Mikrofilament Temizlik bezi gösterdiği yüksek performans ile temizliği kolaylaştırıp, keyifli hale getirecek.
restaurant 90 hotel & hi-tech
dekorasyon
Y Ev rahatlığı cafelere taşındı Mobilya sektörüne yön veren MOBSAD (Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği), yeni cafe açmak isteyen girişimcilere ve dekorasyonuyla farklılığını ortaya koymak isteyen işletme sahiplerine rehber olacak önemli püf noktalarını paylaştı.
az mevsiminin gelmesiyle birlikte evlerde, kapalı alışveriş merkezlerinde daha az vakit geçirmek istiyor ve günün stresini azaltmak için cafelerin yolunu tutuyoruz. Hangi cafeye gidip vakit geçireceğimizi belirlememizde yemeklerin ve servisin kalitesi, fiyat aralıkları, çalışanların güler yüzü gibi etkenler önemli rol oynasa da özellikle son yıllarda dekorasyonuyla bize kendisine aşık eden cafeleri tercih etmeye başladık. Retro, modern, rustik, klasik… Tüketici çeşitliliğine göre cafelerin tarzları farklılık gösterse de özellikle yeni nesil cafelerin ortak paydası konfor, ev sıcaklığı ve kaliteli atmosfer oluyor. “Mekanlar yanlış dekorasyon tercihlerinden ardı ardına kapanıyor” Mobilya sektörüne yön veren MOBSAD (Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği), yeni cafe açmak isteyen girişimcilere ve dekorasyonuyla farklılığını ortaya koymak isteyen işletme sahiplerine rehber olacak önemli püf noktalarını paylaştı. MOBSAD Başkanı Adnan Bostan, “2000’li yıllar boyunca kişi başındaki gelir artışındaki hızlı büyüme, eğlence sektörü ve sosyal hayatın da buna paralel olarak hızlı büyümesine yol açtı. Önceki yıllarda iş çıkışlarında, öğle tatillerinde kısa molalar vermek adına gidilen cafeler, bugün neredeyse tüm hafta sonunu geçirdiğimiz, akşam yemeklerini yediğimiz hatta önemli iş görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz mekanlar haline geldi.” açıklamalarında bulunurken günümüzde pek çok mekanın art arda kapanmasının en önemli sebeplerinden birinin de doğru dekorasyon tercihleri yapılmaması olduğunu belirtiyor.
MOBSAD Başkanı Adnan Bostan
Yeni nesil cafelere dekorasyon tüyoları Dünya trendleri ve tüketicilerin talepleri doğrultusunda yeni nesil cafelerin dekorasyonunda dikkat edilmesi gereken noktaları Adnan Bostan şu şekilde sıralıyor: Cafe dekorasyonunda farklı kişiliklerdeki müşterilere aynı anda kendilerini rahat hissettirecek bir tasarım oluşturmak işin en önemli noktasını oluşturmaktadır. Bulunduğu lokasyona göre müşteri profili en doğru şekilde belirlenmeli ve mekan dekorasyonu buna göre düzenlenmelidir. Aynı mekan içerisinde farklı tüketici taleplerine hitap edebilecek mobilya tercihleri ön planda tutulmalıdır. Toplantı ve özel kutlamalara imkan veren 1 veya 2 tane uzun dikdörtgen masa tercih etmeli ve bu masaları, ışık yoğunluğunun daha fazla olduğu noktada konumlandırmalısınız. Özellikle son yıllarda dekorasyonu zenginleştirmek amaçlı pek çok cafede bulunan küçük kitaplıklar daha işlevsel hale getirilebilir. Ev dekorasyonunda sıkça tercih edilen ve okuma koltuğu olarak tasarlanan tekli koltukları özellikle apliklerin altında konumlandırabilirsiniz. Cafe dekorasyonunda renk tercihlerinin de çok önemli etkisi vardır. Müşteriler cafeye girdikleri anda algıladıkları renkler cafe hakkındaki ilk izlenimi oluşturur. Kahverengi, kestane, yeşil ve mavi tonları en çok tercih edilen cafe dekorasyon renkleridir. Bu renkleri mobilyalarınızda ve dekoratif ürünlerinizde kullanabilirsiniz. Özellikle son yıllarda yeni nesil cafelerde trend haline gelen ev konseptini yakalamak için duvar süsleri, bitkiler, tablolar, aynalar ve doğru aydınlatma ile mekanınızda samimiyeti vurgulayabilir, tüketicilerin beklentilerine uygun atmosferi oluşturabilirsiniz.
restaurant 92 hotel & hi-tech
dekorasyon
Design Turkey için geri sayım başladı Bu yıl beşincisi düzenlenen Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri, Türkiye Tasarım Haftası’nda sahiplerini bulacak.
T
URQUALITY Programı etkinliği olarak Ekonomi Bakanlığı, TİM ve ETMK işbirliği ile düzenlenen “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri”, inovasyon ve markalaşma alanında Türkiye’nin en büyük ödül organizasyonlarından biri. Uluslararası Endüstriyel Tasarım Toplulukları Konseyi (ICSID) tarafından da desteklenen Design Turkey, 2008 yılından beri ülkemizde iyi tasarımı ödüllendiriyor. Düzenlendiği ilk yıldan bu yana 1500 başvuru alan ve 300’e yakın ürünü farklı kategorilerde ödüllendiren Design Turkey Ödülleri, Türkiye’nin endüstriyel tasarım alanındaki tek sistematik değerlendirme sistemi olma özelliğini taşıyor. Türk sanayisinin gelişmesine yön veren yaratıcı tasarımları ön plana çıkaran, ödüllü projelerin sadece Türkiye’de değil, uluslararası alanda da markalaşmasına olanak sağlayan Design Turkey ödülleri bu yıl beşinci kez düzenleniyor. Ödül töreni bu yıl ilk kez gerçekleşecek olan Türkiye Tasarım Haftası kapsamında yapılacak. Dünyaca ünlü tasarımcılar, üniversiteler, tasarım okulları, sanayici ve akademisyenlerin katılımıyla düzenlenecek olan panel, konferans ve workshoplar da organizasyonu zenginleştirecek. 13 sektörü kapsıyor Ödül kategorileri; ambalaj, aydınlatma, elektronik ürünler, ev cihazları, ev ve ofis gereçleri ve aksesuarları, kamusal ve ticari ürünler, mobilya, spor, hobi, oyun ve kişisel ürünler, ulaşım ve taşıma araçları, yapı gereçleri, yatırım ürünleri ve tıbbi gereçler olmak üzere 13 sektörü kapsıyor. Design Turkey için başvuran ürünler 1 Ocak 2014 - 30 Haziran 2016 tarihleri arasında endüstriyel yöntemlerle üretilmiş ve piyasaya sürülmüş; tasarımcısı, üreticisi veya marka sahibinin Türkiye vatandaşı olan ürünler . Ayrıca “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri” kapsamında, gelecekte endüstriye yön gösterecek yaratıcı fikirleri desteklemek amacıyla, üretim için programa alınmamış tasarım projelerinin değerlendirildiği “Kavramsal Tasarım Ödülleri”
kategorisi de yer alıyor. Bu yıl endüstriyel tasarım içerikli birlik yarışmalarında ilk üçe giren finalistler, Design Turkey kavramsal tasarım kategorisine doğrudan ve ücretsiz olarak başvurmuş sayılacak. Ön elemeyi geçen ürünler, her yıl olduğu gibi bu yıl da 30’u aşkın tasarım otoritesinin yer aldığı uluslararası bir jüri tarafından “İyi Tasarım Ödülü”, “Üstün Tasarım Ödülü” ve “Kavramsal Tasarım Ödülü” olmak üzere 3 kategoride ve sektörel bazda değerlendirilecek. Ürünler; getirdikleri yenilik, sundukları farklılık, kullanıcının ihtiyacına cevap verebilme özellikleri, işlevsellikleri ve taşıdıkları estetik değerler gibi ölçütlerle değerlendirilecek. Türkiye’nin tasarımla markalaşmasına önemli katkılar sağlaması hedeflenen yarışmada ödül alan tasarımlar; iyi tasarımın taşıması gereken nitelikler konusunda sanayiciyi yönlendirecek, ayrıca ürün geliştirme sürecinde doğru tasarım stratejilerinin belirlenmesinde yol gösterici olacak. Kazanan tasarımlar, sergi ve yayınlar aracılığıyla hem ulusal hem de uluslararası platformlarda tanıtılacak. Türkiye Tasarım Haftası kapsamında ilki yapılacak Ödül töreni, 18-22 Ekim 2016 tarihleri arasında, Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğinde bu sene ilk defa gerçekleştirilecek olan “Türkiye Tasarım Haftası” kapsamında yapılacak. Hafta boyunca endüstriyel tasarım, moda tasarımı ve görsel iletişim tasarımı alanlarına yönelik olarak dünyaca ünlü tasarımcılar, üniversiteler, tasarım okulları, sanayici ve akademisyenlerin katılımıyla paneller, konferanslar ve workshoplar düzenlenecek. Organizasyon; yıl içinde düzenlenen tasarım yarışmalarının finalistlerinin ürün ve projelerinin sergi ve defileleri, dünyanın prestijli tasarım yarışmalarında ödül kazanan Türk tasarımları ile tasarım merkezleri ve tasarım ofislerinin ulusal/uluslararası proje sergileri ile zenginleştirilecek. Tasarıma yönelik faaliyet gösteren tüm paydaşları tek çatı altında toplayacak olan etkinlik; Design Turkey Ödül Töreni ve Sergisini de kapsayarak bütünleyici bir tasarım ekosistemi oluşturacak.
İç mekanda doğallığın adresi Grill Polonez Restaurant Mimar Görkem Volkan öncülüğünde MDArch tarafından Ataşehir’de tasarlanan Grill Polonez Restaurant, iç mekandaki renk seçimleri, hareketli dokusu ve yabancılık hissinden uzak, sıcak atmosferiyle samimi ve naturel bir tasarım anlayışı sergiliyor.
İ
stanbul Ataşehir’de Palladium Tower Ofis binasının giriş katında, dış mekanla ilişkili olarak konumlandırılan ve iç mimari tasarımı MDArch imzasını taşıyan Grill Polonez Restaurant, yeni ve pürüzsüz görünümlü bir mekan olmak yerine, eski, tanıdık ve samimi hisler verecek bir atmosfer olarak biçimlendirilmiş. Misafirlerini konforlu ve ferah atmosferde ağırlayan restoran doğal malzemelerle ve naturel bir tasarım anlayışıyla kurgulanmış. 1200 metrekarelik bir alana konumlandırılan Grill Polonez Restaurant; et reyonu ve restoran ile açık ve yarı açık terasları bünyesinde barındırıyor. Kullanıcı memnuniyetinin ön planda tutulduğu projede, iç mekan kurgusu ve yerleşim, mekan içi ferahlığı devam ettirecek şekilde tasarlanırken, oturma bölümleri farklı yaşlardaki kullanıcı gruplarına hitap edecek şekilde aynı tasarıma sahip farklı birimlerle düzenlenmiş. Bu sayede bu geniş mekan, kişi ve gruplarca daha kolay benimsenebilecek ufak parçalara ve kimliklere bölünmüş.
Doğala gönderme yapan malzemelerle tasarlandı
Doğala gönderme yapan ahşap, doğal taş, tuğla ve halat gibi ham malzeme kullanımının, mekanın bütününe yayılarak iç mekanda olduğu gibi açık ve yarı açık mekanlarda da tüm sıcaklığıyla misafirleri karşılaması sağlanmış. Teraslarda kullanılan ve iç mekandaki malzeme dokusuna gönderme yapan ahşap kiriş gölgelik çatının tasarımında uçak kanadı kesitinden esinlenilmiş. Grill Polonez Restaurant’ta, iç mekanda tasarlanan hafif tavan örtüsüyle hem oluşabilecek akustik problemlere çözüm getirilmiş hem de alçalarak insan ölçeğine uygun hale getirilen tavanın, mekandaki atmosferi yumuşatarak ortaya çıkabilecek teknik problemleri avantaja dönüştürmesi sağlanmış.
restaurant 94 hotel & hi-tech
dekorasyon / proje
Avcı Architects’ten Afrika çıkartması Kongo Kintele Kongre Merkezi Avcı Architects’in Afrika’da sürdürdüğü iki önemli tasarımından biri olan ve Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Brazzaville’de yer alan Kongo Kintele Kongre Merkezi’nin, 2016 yılının Eylül ayı sonlarında hizmete açılması planlanıyor.
A
frika Birliği zirvelerine ev sahipliği yapmak üzere inşa edilen kongre merkezi, Avcı Architects’in tüm projelerinde en önemli çıkış noktası olarak ele aldığı sürdürülebilirlik kriterlerine uygun olarak, içinde bulunduğu coğrafi, iklimsel ve kültürel bağlamla uyum içerisinde tasarlandı. Brazzaville’nin yeni gelişmekte olan ve Olimpiyat Merkezi’nin kuzeyinde yer alan bir bölgede konumlanan Kongo Kintele Kongre Merkezi, mevkii itibariyle, güneyde Kongo nehrine, kuzeyde ise el değmemiş ormanlık alana bakan panoramik bir manzaraya sahip. M’Bamaou adasını meydana getiren büyük Kongo Nehri’nin aşındırarak oluşturduğu bir vadi şeklinde olan arazi topografyasında kurgulanan yapılar, bu vadinin nehre doğru alçalan konturlarına paralel bir yerleşimle uzanıyor. 350 metrelik kolonad tüm yapı birimlerini birbirine bağlıyor Yapıların yerleşim biçimlerini arazinin topografyasına göre belirleyen Avcı Architects, 1500 koltuklu Kongre Salonu, 300 kişilik Başkanlık Salonu, 1000 koltuklu Yemek Salonu ve 1000 kişilik meydanı avlularla birbirinden ayrılacak şekilde sıra halinde dizilerek her birime, bu öğeler arasında bağlantı işlevi gören, üstü kapalı sıra sütunların oluşturduğu bir kolonad üzerinden erişim sağlamış. Otel ise halka açık olan bu kordondan 5 metre daha yukarıda konumlandırılarak hem daha iyi bir nehir manzarası sağlanmış, hem de alanın halka açık kısımları ile özel işleve sahip kısımlarının birbirinden ayrılması
amaçlanmış. Kapalı mekanlar arasında bağlantı sağlayan avluların iki tanesi dışında hepsi halka açık olup söz konusu fonksiyonların büyük kütleleri arasında peyzajlı ara bölümler oluşturulmasına izin verecek şekilde tasarlanmış. Böylelikle bütün otel odalarının Kongo Nehri manzarasına sahip olması sağlanırken, bütün araziye hükmeden çok büyük bir yapı kütlesi izlenimi yaratmadan, Kongo Kintele Kongre Merkezi’nin sanki çevrenin kendi parçasıymış gibi ortamla uyumlu bir görünüme kavuşması amaçlanmış. Kesintisiz yağan yağmurlara karşı bir sığınak Avcı Architects, Kongo’da yılın en az 6 ayı boyunca adeta hiç kesilmeksizin hep var olan ve insanların gerek kendi aralarında gerekse halka açık alanlar ile etkileşim biçimleri üzerinde doğrudan belirleyici olan yağmur faktörü için de ayrıca kurgular oluşturmuş. Yağmur yağdığında doğadan uzaklaşmaksızın açık alanda vakit geçirmek isteyen insanlara sığınak sağlamak için büyük çaba gösterilmiş. Yağmur sonrasında hava yine de sıcak ve nemli olduğu için yağmura karşı koruma sağlarken korunaklı alanlarda aynı zamanda hava akışı ve serinlik sağlamak hedeflenmiş. Suyun varlığını kutlamak için yağmur sularının çatılardan aşağı akışının görünmesi ve toprağa ulaşıp açık havuzları doldururken sesinin duyulması ve gargoyle tipi çörtenler ve şelaleler üzerinden coşkun bir şekilde akması sağlanmış. Doğal havalandırma seçeneklerinin kullanımını zorlaştırarak halka açık alanlarda kabul edilebilir konfor
malzemelerin seçiminde büyük ölçüde, inşaatın süratle tamamlanması için modern inşaat ve giydirme malzemeleri kullanılmış. Bu nedenle, esasen daha maliyet etkin bir seçenek olmasına rağmen beton çerçeve yerine çelik, blok ve tuğla işi; masif giydirme elemanları içinse alüminyum panel kaplama gibi taşıması daha kolay, daha hafif malzemeler tercih edilmiş. Bununla beraber, ahşap ve taş gibi doğal malzemelerin kullanılmasına da büyük özen gösterilmiş. 200 odalı Kintele Resort Otel, Kintele Kongre Merkezi’nin tamamlayıcısı olarak işlev görerek 6 adet başkanlık odasında konaklayacak üst düzey misafirler ile onların bir dizi süit ve standart odada konaklayacak misafirlerinin her iki tesisten de diledikleri gibi faydalanmalarına olanak verecek şekilde tasarlanmış. Zemin katta, Kongo Kintele Kongre Merkezi seviyesinden 5 metre daha yukarıda konumlanarak Kongo Vadisi boyunca uzanan panoramik manzaralar sunan spa merkezi, restoran, barlar ve havuz konumlandırılmış.
Selçuk Avcı kimdir?
standartlarına uygun düzeyde ortam oluşturmak için klima kullanımını zorunlu kılan, her daim yüksek nemlilik oranlarına sahip yerel tropikal iklim için de Avcı Architects tarafından etkili önlemler alınmış. Çıplak cam cephelerine güneş ışınlarının daha az vurmasını sağlayarak soğutma yükleri mümkün olan en düşük düzeye çekilmiş. Bu amaç doğrultusunda, lokasyon olarak ekvatorun altında konumlanmış olan Kongo Kintele Kongre Merkezi’nin öğlen güneşini alan kuzey cephesinde camlar cepheye hep derin bir şekilde gömülü olarak yerleştirilmiş, doğu ve batı cephesinde ise zayıf güneş ışınlarının etkisini azaltmak için düşey gölgelikler ve perfore metal paneller kullanılmış. Doğal malzemeler, kültürel ve yerel detaylar Kongo Kintele Kongre Merkezi yapımında kullanılan
1961 yılında doğan Selçuk Avcı, Londra ve İstanbul’da yerleşik olan Avcı Architects’in kurucusu ve Urbanista Gayrimenkul Danışmanlık Şirketi’nin kurucu ortağıdır. 1989 yılında kendisine ait ilk özel şirketi Londra’da Avcı Jurca Architects adı altında kurdu ve sonrasında Londra, İstanbul, Budapeşte ve Belgrad’da yerleşik olan multidisipliner bir tasarım öncüsü stüdyoya dönüştürdü. Londra’da Architectural Association’da, Delft’de TU’da, Ljubljana’da Fakulteta za Arhitekturo’da mimarlık dersleri veren Avcı, İstanbul’da Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümünde stüdyo yürüttü ve ITÜ’de stüdyo dersleri verdi. Halen ekolojik tasarım üzerine zaman zaman atölye dersleri ve konferanslar vermektedir.
restaurant 96 hotel & hi-tech
dekorasyon / proje
Mekanlara ruh veren yepyeni bir proje
Insula Alaçatı Butik Otel
17 yıldır gastronomi başta birçok alanda “kimliği olan” mekanlar ortaya koyan Mimar Mine Sayın, yeni projesi için gözde tatil yöresi Alaçatı’yı seçti. Ruhu olan projeler hayata geçiren Mine Sayın ve ekibinin başarısı, öncelikli olarak “fikir üretmeleri”… Butik işlere imza atan ekibin yeni eseri ise Insula Alaçatı Butik Otel…
F
arkımız konsept tasarlamamız. Öncelikle işimiz de fikir üretmek; tasarladığımız mekana ruh ve kimlik kazandırmak” diyen Mimar Mine Sayın, bu ilkeyi ekibi ile Insula Alaçatı Butik Otel’e de yansıtıyor. Mine Sayın Tasarım Ofisi’nin son projesi Insula Alaçatı, altı odalı butik otel ve yeni lezzetlere odaklanan bir restorandan oluşan gerçek bir keşif adresi. Ekip, mekan sahipleri ile sıcak bir sinerji oluşturarak kısa, keyifli ve verimli bir yaratım sürecini birlikte tamamladı. Insula Alaçatı Butik Otel’in odalarındaki tüm ögeler dil olarak yaşanmış, temiz, net ve konforlu. Farklı renk, koku ve tarz yüklü Değişik kombinasyonların yansıması olarak her odada birbirinden farklı renk, koku ve tarz yüklü. Mine Sayın Tasarım Ofisi, Ege mimarisine yalın iç mekanlar adapte ederek önemli bir fark yaratıyor. Insula Alaçatı, taş bir konağın eski-yeni mobilyalarla yeniden hayat bulmuş hali. Duvarlar taş ve köy sıvasıyla bütünleşirken, zemin ve tavanlarda ahşap sıcaklığı görülüyor. Ana renk olan huzur veren yeşil, avlu restoranının üzerini gölgeleyen incir ağacından esin alıyor. Odalardaki kimi çini kimi döküm sobalar, Insula Alaçatı Butik Otel’de kışı da farklı bir keyfe dönüştürmek için bekliyor. Armatürler İngiliz tarzından seçilirken, seramikler, odaların renklerine göre özel tasarlandı. Bakır ise küçük detaylarda göze çarpan otelin en sıcak ve şık malzemelerinden. Sıcaklık ve birliktelik temasıyla tasarlandı Mimar Mine Sayın “Otelin restoranında sıcaklık ve birliktelik temasından yola çıktık. İnsanların yan yana, farklı lezzetler tadabileceği sıcak bir karşılama yapmayı amaçladık. Öyle ki kısa bir koridordan sonra tradisyonel
bir mutfak sizi karşılıyor ve yemeklerin hazırlanışına isteyen herkes dahil olabiliyor” diyor.Insula Alaçatı Butik Otel’in kapalı görünen avlusunu yolla birleştiren iki pencere ve boşluklu ahşap giriş kapısı, mekanı Alaçatı müdavimleri ile buluşturmayı amaçlıyor. Mekan kendi sınırlarını, çevresinden de kopmadan çiziyor. Insula Alaçatı Restoran’da oturduğunuz yerden incir ağacının tüm kollarına ve gökyüzüne hakim olabiliyorsunuz. Yapıya ait eski cumba da mekana dahil olarak size eşlik ediyor. Mimar Mine Sayın, şarap kavı ve geniş meze dolabını ise mekanın mimari dilini lezzet ile bir araya getirme hayalinin gerçekleşmiş hali olarak betimliyor.
Mine Sayın Tasarım Ofisi hakkında
İstanbul merkezli Mine Sayın Tasarım Ofisi 1999 yılından beri yurtiçi ve yurtdışında ticari mekan tasarım ve uygulamalarında uzmanlaşmış bir mimarlık ve iç mimarlık şirketi. Mağaza, shop design, restorancafé- bistro, ofis ve çalışma alanları, otel tasarım, proje, uygulama projesi ve anahtar teslim uygulamaları ana hizmet alanlarını oluşturuyor. Midpoint’in yedi yıldır tüm mimari tasarımını gerçekleştiren ve yine Midpoint’in Welldone markasının yaratıcısı olan Mine Sayın önderliğinde önemli işlere imza atan şirket, İngiltere, Romanya, Kazakistan ve Amerikalı partner şirketleriyle Ukrayna ve Gürcistan da projeler gerçekleştirdi.
restaurant 98 hotel & hi-tech
eğitim
Lezzet dünyasına kesfe var mısınız? MSA’NIN eylül ve ekim programları sizleri bekliyor… Türkiye’nin profesyonel mutfak okulu Mutfak Sanatları Akademisi (MSA), eylül ayında birbirinden güzel workshop’lar ile dopdolu bir eğitim programı sunuyor. Ayrıca butik pastacılık alanında uzmanlaşmak isteyenler için tasarladığı “Profesyonel Butik Pastacılık” eğitimini ise 3 Ekim 2016 Pazartesi günü başlatacak.
D
ünyaca ünlü şarap uzmanı Oğul Türkkan’ın katılımıyla gerçekleştirilecek “Şaraba Eşlik Edenler” ile Orta ve Kuzey Avrupa’nın damak kültürünü zenginleştiren enfes tatlıları keşfedebileceğiniz “Alman Pastaları” Eylül ayının eğitim programları arasında yer alıyor. Eylül ayına özel hafta sonları için kurgulanmış ve beş gün boyunca sürecek olan “Artisan Ekmek”, çikolataların yapımını ve çikolatayla ilgili tüm incelikleri öğrenebileceğiniz “Artisan Çikolata”, kendi evinin executive chef’i olmak isteyenler için tüm mutfak tekniklerini öğrenebileceğiniz “Mutfakta 8 Hafta” ve kendi evinin pasta şefi olmak isteyenler için “Mutfakta 8 Hafta Pastacılık 2”, MSA’nın büyük ilgi görmeye aday diğer eğitim programları… Milli Eğitim Bakanlığı onayı ve City&Guilds, Pearson/EdExcel ve Scottish Qualification Authority akreditasyonları ile uluslararası profesyonel aşçılık diploması veren Türkiye’nin lider mutfak okulu Mutfak Sanatları Akademisi (MSA), mutfakta usta olmak isteyenlere Eylül ayında yine çok özel Workshop’lar sunuyor.
yapacaklar. 18 yaşından büyük, butik pasta yapımı ve dekorasyonu konusunda uzmanlaşmak, bu alanda çalışmak veya kendi işletmesinin sahibi olmak isteyen herkes bu eğitime katılabilecek. MSA’nın, Profesyonel Butik Pastacılık Eğitimi’ni başarıyla tamamlayan katılımcılar MSA Diploması, HACCP Sertifikası ve Zorunlu Hijyen Eğitimi Sertifikası almaya hak kazanacak.
Profesyonel butik pastacılık eğitimi başlıyor Mutfak Sanatları Akademisi’nin (MSA), butik pastacılık alanında uzmanlaşmak, ileri seviyede süsleme tekniklerine hakim olmak isteyenler için tasarladığı “Profesyonel Butik Pastacılık” eğitimi, 3 Ekim 2016 Pazartesi günü başlayacak. Milli Eğitim Bakanlığı onaylı, Türkiye’nin yiyecek içecek alanında lider mesleki eğitim kurumu olan Mutfak Sanatları Akademisi’nin (MSA), 3 Ekim 2016 Pazartesi günü başlayacak Profesyonel Butik Pastacılık Eğitimi programı yoğun bir müfredatı içeriyor. Üç ay sürecek eğitim programı boyunca katılımcılara şeker hamuru kaplama, pasta yapım ve dekor tekniklerinden çikolata hamuru ve şeker işleme tekniklerine kadar butik pastacılığa dair bilgiler anlatılacak. Özel donanımlı profesyonel pastacılık sınıflarında gerçekleşecek programda katılımcılar iki kez banket hazırlayıp sunacak. Programda; sponge kek ve pandispanyaların üretimi ve süslenmesi, sade ve içi dolgulu cupcake üretimi, farklı tekniklerle süslenmesi, macaron, choux hamuru ile ekler, profiterol, petit four üretimi ve süslemeleri, modern petit four ürünleri üretimi, tatlı bisküvi ve kurabiyelerin üretimi, farklı tekniklerle süslenmesi ile çikolata yapımı ve süslemesi gibi dersler yer alacak. Butik pastacılıkta profesyonelleştirecek Eğitimin ardından katılımcılar, butik pastacılık konusunda derin bilgi edinerek profesyonelleşecek, profesyonel bir pastacı olma yolunda kariyerlerine güçlü bir başlangıç
restaurant 100 hotel & hi-tech
yeni mekan
İstanbul’un kalbinde yepyeni
Feriye Palace Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç
Tarihi dokusu, konumu ve sunduğu hizmetleriyle İstanbul’un en özel adreslerinden biri olan Feriye Palace, yenilenen yüzüyle misafirlerini kaldığı yerden ağırlamaya devam ediyor.
O
rtaköy Camii’den Ayasofya’ya, Kız Kulesi’nden Beylerbeyi Sarayı’na büyüleyici panoramik manzarası ile misafirlerini İstanbul’un en özel noktasında ağırlayan Feriye Palace, yazı yenilenen restoranı ve menüsüyle karşılıyor. Deneyimli turizmci Göktuğ Özdemir tarafından alınarak, ünlü mimar Çağlayan Tuğal tarafından yenilenen dekorasyonuyla yeni sezona hazırlanan mekânda keyifli saatler misafirlerini bekliyor. Boğaz’a nazır eşsiz konumu, sade ve şık restoranı ile şehrin iddialı mekânları arasında yer alan Feriye Palace, açık lounge alanı ile de güzel havaların tadını lezzetli yemeklerle çıkarabileceğiniz keyifli buluşmalara ev sahipliği yapıyor. Aydın Şef’in mutfağından en özel lezzetler Ödüllü Executive Şef Aydın Demir yönetiminde Türk ve dünya mutfağından seçkin lezzetlerin sunulduğu restoranı ile misafirlerini gün boyunca Boğaz’ın huzur veren manzarası eşliğinde ağırlayan Feriye Palace’ın menüsünde birbirinden özel tatlar yer alıyor. Avokadolu Somon Tartar’dan Etli Pazı Sarması ve Çıtır Ördek’e, Kıtır Kaplamalı Logos’tan Marine Enginar Carpaccio’ya
1 Aralık 2015 itibari ile adını Feriye Palace olarak yenileyen mekan, ödüllü Executive Şef Aydın Demir yönetiminde Türk ve dünya mutfağının en seçkin lezzetlerini damak severlerle buluşturuyor.
, Gnocchi Buffalo Mozzarella’dan Kuzu Tandır ve Uzakdoğu mutfağının vazgeçilmezi sushilere, zengin menüsü ile damaklarda lezzet şöleni yaratan Feriye Palace, geleneksel Türk tatlılarından Fransız spesiyali Mascarpone Creme Brulee, Milföy Pasta ve Vanilyalı Panna Cotta’ya farklı tatlı çeşitleriyle de iddiasını gözler önüne seriyor. Boğaz’da pazar brunchları Her pazar Şef Aydın Demir ve ekibi tarafından hazırlanan, onlarca farklı çeşidi buluşturan zengin brunch menüsüyle Feriye Palace, lezzet ve keyif dolu bir güne imza atıyor. Kahvaltı çeşitleri, taze sıkma meyve suları, isteğinize göre hazırlanan canlı omlet istasyonunun
yanı sıra zeytinyağlılardan meze ve salatalara, sıcak yemeklerden barbekü ızgara etlere, dondurma, meyve ve tatlı köşesine güne güzel başlamanızı sağlayacak, arzu ettiğiniz tüm lezzetler Feriye Palace’ın brunch menüsünde buluşuyor. Bu güzel gün için çocukları da düşünen mekanda brunch gününe özel bir oyun parkı bulunuyor. Feriye misafirleri, haftanın son gününde boğazın keyfini özel lezzetler eşliğinde çıkarırken, çocuklar ise kendileri için kurulan oyun alanında renkli ve eğlenceli bir gün geçiriyor. Şık ve kaliteli ambiansı, boğazın nefes aldıran atmosferi ve karar vermekte zorlanacağınız enfes menüsüyle Feriye Palace ilk tercihiniz olacak.
restaurant 102 hotel & hi-tech
yeni mekan
Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç
Meatco ile steak house lezzeti sahile indi Boğaz ya da sahil dendiğinde sizin ilk aklınıza gelen lezzet hala ve tek balık mı oluyor? O halde sıkı durun! Artık Yeniköy’ün de bir steakhouse’u var. Çünkü Meatco House etin en lezzetli hali ile sahile çoktan indi bile. .. İşletmeci Mehmet Avşar
Meatco House, alanında profesyonel ekibi, zengin ve iddialı mönüsü ile steak house severleri Yeniköy’e davet ediyor.
N
usret Et’in steak konusundaki iddiası hepimizce malum… Etin iyisini, en kalitelisini arayanlar sıkça kapısını aşındırıyordu zaten. Bugünlerdeyse zincir restoranın kurucusu Mithat Erdem’in Yeniköy’de hizmete açtığı en yeni markası Meatco House konuşuluyor. Etin en lezzeti hali Yeniköy sahiline inmiş haberlerini biz de duyduğumuzda mekandaki yerimizi aldık. Bu, balık ve deniz mahsulleriyle hatırı sayılır bir müdavim kitlesine ulaşan Yeniköy için de çok yeni bir şeydi. O yüzden de ilgimizi çekmedi değil hani. Gelelim mekana… Restoran daha kapısından içeriye girmeden sizi içine çekiyor, ilkten söyleyeyim. Dekorasyonunda sıra dışı objelerin kullanıldığı Meatco House, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş dizaynıyla yemeği keyfe ve konfora dönüştürecek kadar sıcak, keyifli ve iddialı!
restaurant 104 hotel & hi-tech
yeni mekan
Mutfağı ve işletmesi Mehmet Avşar’a emanet Emin olduğum tek şey, bu mekan asla sahipsiz değil! Meatco House’un işletmecisi aynı zamanda da mutfak şefi olan Mehmet Avşar işin başında çünkü. İlk karşılamadan mutfağa, servisinden müşteri vedasına kadar ki emeği, hizmeti, becerisi ve ilgisini, açıklıkla söyleyeyim, takdire değer buldum. 24 yıllık et ustası Avşar, lezzette sınır tanımıyor besbelli ama onu bir de servis yaparken izleyin. Eti konuşturan ne maharetli şovlar, hünerli eller… Meatco House’da sadece yemek yemekle kalmayacak görsel bir sunum ve şova da şahit olacaksınız, benden söylemesi! Buyurun etin 25 farklı haline! Yaklaşık altı ay önce hizmete açılan Meatco House, öğle ve akşam yemeği servisleriyle hizmet veriyor. Menüye girecek etlerin büyük bir titizlik ve özenle seçildiğini belirten Mehmet Avşar, et konusundaki iddialarını şöyle açıklıyor: “Özenle seçilen etler, özel kesimhanelerde kesildikten sonra 0 ila 6 derecede dinlendirme dolabında, 20 ile 28 gün arasında bekletildikten sonra pişirmeye hazır hale gelip, mönüdeki 25 farklı şekilde yerini alıyor.”
Alanında usta kadrosu, en ince detayına kadar düşünülmüş dizaynı ve yer aldığı lokasyonu ile mekan sektöre yeni bir ivme kazandırıyor. Başlangıcın gözdesi dana carpaccio… Meatco House’da başlangıcın gözdesi, roka, parmesan peyniri ve sızma zeytinyağıyla servis edilen Dana Carpaccio… Avakado Salatası, Kafes, Lokum, New York Steak, Dana Antrikot, Havuç Dilim Baklava ve Trüf de denemeden ayrılmamanız gereken en özel tatları arasında…
restaurant 106 hotel & hi-tech
yeni mekan
Boğaz’da ‘ulaşılabilir lüks’ Etna Steak Restaurant Ünlü gece kulübü Sortie’nin içerisinde yer alan Etna Steak Restoran, “Boğaz’da yemek ve eğlence pahalıdır” algısını yıkmak için harekete geçti. Herkesin bütçesine uyacak kişi başı 75 TL‘den başlayan içki dahil fix menülerini, ödüllü Şef Kemal Kabadayı hazırlıyor.
D
ünya ve Steak House mutfağının seçkin örneklerinin sunulduğu menüsü ve deneyimli kadrosu ile dikkat çeken Etna Steak Restoran, Boğaz manzarasına karşı lezzetli yemek yemenin ve eğlencenin herkesin hakkı olduğu mottosu ile kaliteden ödün vermeden herkesin bütçesine hitap eden özel menüler hazırladı. Sıcak yaz akşamlarında Boğaz’ın keyfini doyasıya çıkarmak isteyen ancak, Boğaz’da lezzet ve eğlencenin pahalı ve lüks olduğunu düşünenlerin yargısını yıkmak için kolları sıvayan Etna Steak’in, herkesin bütçesine uyacak kişi başı 75 TL‘den başlayan içki dahil fix menülerini, ödüllü Şef Kemal Kabadayı hazırladı.
Boğaz’da lezzet ve eğlencenin pahalı ve lüks olduğunu düşünenlerin yargısını yıkmak için kolları sıvayan Etna Steak’in, herkesin bütçesine uyacak kişi başı 75 TL‘den başlayan içki dahil fix menülerini, ödüllü Şef Kemal Kabadayı hazırladı. Giriş ücreti yok Reina, Ulus29, Zihni gibi ünlü mekanlarda çalışan deneyimli isim Enver Polat tarafından işletilen Etna Steak Restoran’da, lezzet ve eğlencenin nasıl ekonomik hale getirildiği konusunda bilgiler veren Polat, şunları söyledi; “Etna Steak ’e haftanın her günü 23:15’e kadar rezervasyonla gelen konuklar, Sortie’nin kulüp bölümü için 80 TL olan kapı giriş ücretini ödemek zorunda kalmıyor. Ayrıca sabah 03:00 ‘e kadar Sortie’nin içinde hamburger servisi yapan tek mekan olarak da geç saatlerde acıkanlar için güzel bir alternatif sunuyoruz “ dedi. Enver Polat, lezzet ve eğlenceyi bir arada sunan herkesin bütçesine hitap eden menü seçeneklerinin kısa sürede büyük ilgi gördüğünü de sözlerine ekledi. Ürün seçimi ve lezzette taviz yok! Yaz mevsimine özel hazırlanan menüler için Şef Kebal Kabadayı ile mutfağa giren Etna Steak Restoran’ın sahibi, lezzet tutkunu iş adamı Serdar Uşaklı’ özellikle
malzeme seçimi ve lezzet konusunda taviz vermemenin ilk prensipleri olduğunu söyledi. Et yemeklerindeki marina yöntemleri ve kendine has özel sosları ile geleneksel lezzetlere farklı formlar kazandıran Etna Steak’in menüsünde dikkat çeken ana yemeklerden bazıları şu şekilde; 22 gün boyunca özel sosta bekletilen Etna Lokum, bonfile ve köftenin düğünü diye tanımlanan Etna Bonfile Köfte, New York Steak, Dallas Steak, Etna Sushi ve Antrikot . Alakart menüsü ile olduğu kadar, özel seri yerli ve yabancı içki menüsü ile de iddialı olan Etna Steak‘in yaza özel hazırladığı fix menülerin fiyatı kişi başı 75 TL ile 175 TL arasında değişiyor.
Etna Steak, muhteşem Boğaz manzarasına karşı doyurucu, sağlıklı ve lezzetli seçimlerin yer aldığı yemekleri ile her damağa hitap ediyor. Yaza da cebe de uygun Muhteşem Boğaz manzarasına karşı doyurucu, sağlıklı ve lezzetli seçimlerin yer aldığı yemekleri ile herkese hitap eden Etna Steak fix menülerinin içeriği ise şöyle; 8 çeşit meze başlangıç tabağı, ara sıcak olarak Etna Börek ve Mitte Köfte, ardından mevsim yeşillikli salata, ana yemek olarak Etna köfte ve Dağ Kekikli Tavuk ızgara, son olarak ise bu menüye meyve tabağı eşlik ediyor.
restaurant 108 hotel & hi-tech
yeni mekan
Anadolu Yakası’nın en iddialı Steakhouse’u Beeves Kartal
S
idar Budak, Kars ve Gebze’deki anguslarla hamburger zinciri kurdu. Makine Mühendisi Sidar Budak, aileden gelen hayvancılığı sürdürerek Kars’ta ve Gebze’deki çiftliklerinde yetiştirdiği sığırlarından elde ettiği etlerle kendi ‘steakhouse ve burger zinciri’ Beeves’i büyütmeye devam ediyor. Beeves rakiplerine göre en fazla şubeye sahip bir burger ve steakhouse markası. 8 tanesi İstanbul’da yer alan Beeves’in 12 şubesinden 6’sı steakhouse olarak hizmet veriyor. En son Kartal Espadon Kule’de açtığı 300 m²’lik şubesi ile iş merkezlerinin dikkatini çeken Beeves Stekahouse özel dekorasyonu ile bölgede oldukça ilgi görüyor.
Kartal Espadon Kule’de açtığı şubesi ile iş merkezlerinin de dikkatini çeken Beeves Steakhouse özel dekorasyonu ile bölgede oldukça ilgi görüyor.
Ekonomik Anadolu Yakası’nın en iddialı steakhouse’u olan Beeves’te fiyatlar da oldukça uygun. Espadon Kartal, Beeves Steakhouse şubeleri içinde bir rol model konumunda. Üst segmente hitap eden özel dekorasyonu ile misafirlerinin beğenisini kazan Beeves Kartal’da “Et ve et pişirme teknikleri” ile ilgili workshoplar da düzenleniyor. Şirket çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği bu workshoplar yaklaşık 2-2,5 saat sürüyor. Sidar Budak bu eğitimlerde etin teorisini, nasıl saklanacağını ve ne şekilde pişirileceğini öğretiyor.
Hamburger ekmeği ve soslar da kendi üretimleri Sidar Budak, sadece eti değil, burger ekmeğini ve sosları da kendilerinin ürettiğini belirtiyor. Aylık ortalama 70 bin civarında hamburger ekmeği üretimi de yaptıklarını belirten Budak, şöyle devam ediyor: “Ekmekte de farklılık var. Ekmek kötüyse lezzet de bozulur o yüzden de ekmek önemlidir. Biz hamburger ekmeğinde şeker kullanmayız. Onun yerine bir miktar bal kullanırız. Sıvı yağ yerine de Kars tereyağı kullanırız.”
Türkiye’nin Tek Dry Age Burger’i Sidar Budak, Kars ve Gebze’deki çiftliklerinde aylık 20 ton et ve ayrıca günlük 2000 adet hamburger ekmeği üretimleri olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda hayvancılık konusunda da danışmanlık hizmeti verdiğini anlatıyor. Beeves’te etler 28 günlük dry age (kuru dinlendirme) odasında saklanıp sonra işleniyor. Bu konuda oldukça iddialı olan Budak, “Türkiye’de dry age olarak hem steak hem burger yiyebileceğiniz tek adres Beeves. Türkiye’nin tek dry age burgerini Beeves üretiyor” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Kars’taki çiftliğimizde 600, Gebze’de ise 500 baş hayvanımız var. Nisan gibi hayvanları dağa çıkartırız, Eylül gibi Gebze’deki çiftliğimize getiririz, besisi yapılır ve sonra kesilir. Kars Göle’de 30 bin dönüm arazimiz var. Gebze’deki yerimiz ise 40 dönüm. Bu işleri 1997’den beri fiili olarak ben yürütüyorum. Hayvancılığı dünyadaki en gelişmiş örneklerine göre yapmak istedim ve Kuzey ve Güney Amerika’yı, Avustralya’yı gezdim. Tam bir angus uzmanı oldum. 12 yıl kadar önce de Türkiye’ye ilk angusları Avustralya’dan (600 baş) getirdim. Çünkü Güney Amerika’daki anguslar Türkiye’ye uygun değildi. Angusları, bizden özel niş ürün isteyenlere kullanıyorum. Aynı zamanda birçok büyük restorana et tedarik ediyoruz. Bazı özel müşterisi olan ve o akşam çok özel bir et menüsü hazırlayacak olan mekanlar da etlerini yine bizden alıyorlar. Bu konuda da Türkiye’de ciddi bir müşteri ağına sahibiz.”
restaurant 110 hotel & hi-tech
yeni mekan
BTA’dan yepyeni bir konsept Flavour Market BTA, en yeni mekanı Flavour Market’i Milas Bodrum Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde hizmete açtı. Flavour Market, misafirlerine salatadan közde kahveye, lokumdan ev yapımı turşuya kadar her köşesinde keşfedilecek yeni lezzetler sunuyor.
B
TA’nın yeni konsept mekanı Flavour Market, Milas Bodrum Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde hizmete açıldı. Farklı damak tatlarına hitap eden birçok seçeneği içinde barındıran mekan; kendinizi havalimanının dışında hissedeceğiniz, müdavimlik yaratan keyifli bir ortam sunuyor. Sokak konseptinde tasarlanan mekanda, canlı ağaçlar ve çiçeklerin yanı sıra doğal taş ve ahşap kullanımı da dikkat çekiyor. Bazı yiyecek ve içeceklerin el arabalarında satıldığı Flavour Market, sokağın özgür ruhunu havaalanına yansıtıyor, misafirler her köşede yeni lezzetler keşfedebiliyor. Etler önünüzde pişiyor, salataları kendiniz seçiyorsunuz Flavour Market’in ızgara kısmında kasap dolabından görerek seçtiğiniz etler önünüzde pişirilirken siz de salata bölümünde kendi damak tadınıza uygun salatayı oluşturabilirsiniz. Lokum ve baklava, kadayıf, şöbiyet gibi
BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur
geleneksel tatlıların yer aldığı bölümde ise damağınızı şenlendirecek lezzetlerle buluşabilirsiniz. Taze sıkılmış meyve sularını ya da köz ateşinde pişen Türk kahvesini tadabilirsiniz. Ayrıca Flavour Market’in raflarında zeytinyağı, reçel, salça gibi ürünlerle birlikte Bodrum’a özel ürünleri de bulabilirsiniz. Her köşesinde tat, keyif, özgürlük BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur, “BTA olarak önceliğimiz her zaman misafirlerimiz. Onların tüm beklentilerine cevap verebilmek bizim için çok önemli. Bu modern konsepti de yolcularımızı uçuş öncesinde havalimanı ortamından biraz da olsa uzaklaştırabilmek ve daha keyifli zaman geçirmelerini sağlayabilmek için oluşturduk. Flavour Market ile misafirlerin özgürce dolaşıp her köşesinde yeni lezzetleri keşfedebilecekleri, yeme içmenin yanı sıra oturma, dinlenme alanlarıyla da farklı alternatifler sunan bir mekan tasarlamak istedik. Önümüzdeki günlerde bu özel konsepti başka havalimanlarına da taşımayı planlıyoruz” dedi.
DÖNERAMA Ataşehir’de İlk şubesini Çekmeköy MetroGarden’da açan DÖNERAMA, Ataşehir Water Garden şubesini açmaya hazırlanıyor. Kullanılan malzemenin kalitesi, hazırlanışındaki titizlik ve sunumdaki farklılığıyla eşsiz bir deneyim vadeden restoran, yılsonuna kadar İstanbul’da farklı noktalarda hizmette olacak.
U
sta aşçıların özel reçeteleriyle hazırlanan soslarla harmanlayan yeni nesil döner markası DÖNERAMA şube sayısını açmaya hız verdi. DÖNERAMA’nın amacı; farklı bir yorumla sunduğu Türk mutfağının geleneksel lezzeti döneri, daha çok insana ulaştırmak… Hedef, 3 yılda 120 şube Uluslararası pazarda 20 yıldır sektörün önde gelen zincirlerinin yönetiminde aktif rol almış, farklı marka ve konseptlerde işletmecilik tecrübesine sahip, profesyonel bir ekip tarafından kurulan restoran, Türkiye’de 50, Avrupa’da 20, Orta Doğu ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde 50 şube hedefiyle yola çıktı. DÖNERAMA, franchise vererek bu farklı deneyimi hem Türkiye hem de yurt dışında yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Döner ama soslu DÖNERAMA; birbirinden leziz sekiz farklı sos seçeneği
Uzun raf ömrü sağlayan katkı maddeleri ve tatlandırıcı kullanmayan, tasarımı markaya ait olan iroko ağacından yapılmış özel tepsilerle sunulan DÖNERAMA, sağlıklı bir beslenme seçeneği sunuyor.
sunuyor. Közbican sos, gurme sos, dağ kekikli krem sos, acı sos, kokteyl sos, Cafe de Paris sos, cheddar sos ve barbekü sos… Usta ellerden çıkan soslar, döner yeme alışkanlıklarınızı değiştirecek. Döner ama sağlıklı, çevre dostu Tamamen doğal malzemelerle hazırlanan DÖNERAMA; kızartma yerine fırınlanmış, yağsız, “patates, soğan halkası ve mozarella stick” gibi atıştırmalıklar, yalnızca cam şişede sunulan içecekler, geri dönüşümlü ambalajlar ve çevreci ekipmanlarla fark ortaya koyuyor. DÖNERAMA; kırmızı ve beyaz et pişirme alanlarını ayırarak çapraz buluşmaya izin verilmeden hazırlanıyor. Uzun raf ömrü sağlayan katkı maddeleri ve tatlandırıcı kullanmayan, tasarımı markaya ait olan iroko ağacından yapılmış özel tepsilerle sunulan DÖNERAMA, sağlıklı bir beslenme seçeneği sunuyor.
restaurant 112 hotel & hi-tech
yeni mekan
Baydöner, Kuşadası’nda ilk şubesini açtı Türkiye’nin en hızlı yaygınlaşan döner restoran zinciri Baydöner, Kuşadası’nda ilk, Aydın’da ikinci şubesini açtı.
T
ürkiye’nin dört bir yanında şube ağını genişleterek sürdürebilir büyüme hedefleyen Baydöner, Kuşadası Cadde’de açtığı yeni şubesi ile döner severlere hizmet vermeye başladı. Gerçek iskender lezzetinin keyfini yaşamak isteyen herkesi enfes lezzetleriyle buluşturan Baydöner Kuşadası Cadde şubesinin, terasıyla birlikte toplam 76 kişilik kapasitesi bulunuyor. 2015 yılında AYD (Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği) tarafından yürütülen halk oylaması sonucu “En Sevilen Restoran” ödülüne layık görülen Baydöner, 2006 yılından bu yana, prestijli kurumlardan aldığı ödüllerle de başarısını tescillemeye devam ediyor.
O’Learys artık Avrupa Yakası’nda Restoranları her yıl 3 milyonu aşkın insan tarafından ziyaret edilen İsveç‘li spor restoran zinciri O’Learys Ateşehir’den sonra artık Özdilek Park AVM’de…
İ
sveç, Norveç, Danimarka, Almanya, İspanya ve Singapur’dan sonra İstanbul’da da hizmete giren O’Learys’in ikinci şubesi Levent Özdilek Park AVM’nin terasında açıldı. 10.00 - 01.00 saatleri arasında, 600 kişilik kapasitesiyle hizmet veren O’Learys eğlencenin yeni adresi olacak. Yeme içmeyi sporla buluşturan mekan Amerika’da çalıştığı restoranda yiyeceklerin, içeceklerin ve sporun eşsiz uyumundan çok etkilenen Jonas Reinholdsson ülkesi İsveç’te, Boston’da tanıştığı kız arkadaşı Anne O’Learys ile birlikte O’Learys’i kurdu. Amerikan spor restoran kültürünü ve sporun ruhunu her köşesinde hissetmenizi sağlayan dekorasyonuyla O’Learys size eşsiz bir ortam sunuyor.O’Learys’de, deneyimli şefleri tarafından hazırlanan birbirinden lezzetli ve farklı sunumlarıyla keyifli bir yemek yerken, aileniz ve sevdiklerinizle eğlenceli saatler geçirebilirsiniz. Bilardo masaları, ayak bilardosu sahası, araba yarışı simülatörleri, langırtlar, masa tenisi ve mini golf sahası bulunan O’Learys sporseverlerin vazgeçilmezi olacak. 50 adet ekran ve 3 adet dev perdeden keyfince spor Mekan içerisinde yer alan 50 adet ekran ve 3 adet dev perdeden futbol, basketbol, voleybol, tenis gibi takip ettiğiniz tüm spor dallarının maçlarını, menüde yer alan birbirinden farklı ve özel içeceklerinizi yudumlarken izleyebilirsiniz. Mekanda oturduğunuz her yerden takip edebileceğiniz bir ekran olması da dikkat çekiyor.
restaurant 114 hotel & hi-tech
otel-tech
Protel-F&B 360 ile kafe ve restoranlar artık daha misafirperver Omnichannel ticareti gıda perakendeciliğiyle buluşturan Protel-F&B 360 ile işletmeler müşterisini tanıyor ve unutmuyor.
K
onaklama ve ağırlama sektörlerine teknoloji çözümleri sunan Protel, pazara sunduğu yeni çözümüyle gıda perakendeciliği sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin müşterileriyle ilişkilerini bir sonraki boyuta taşıyor. Pek çok yeniliği beraberinde getiren Protel-F&B 360 isimli çözüm, kafe ve restoranlar ile misafirleri arasındaki ilişkiyi güçlendirmekle kalmıyor, her iki taraf için de ölçülebilir katma değer oluşturuyor. Omnichannel (çoklu kanal) ticaret kavramını gıda perakendeciliğiyle ilk kez buluşturan Protel-F&B 360, internetten, mobil uygulamadan ya da çağrı merkezinden iletişime geçen müşterileri tanıyabiliyor, sipariş kabul edebiliyor ve kişiye özel kampanyalar oluşturarak müşteriye anında sunabiliyor. Protel-F&B 360 kafe ve restoranlara yerleştirilen kiosklardan da sipariş alabiliyor. Böylece müşteriler istedikleri gibi kişiselleştirdikleri yiyecek ve içecek siparişlerini tercih ettikleri kanal üzerinden işletmeye iletebiliyor, eski siparişlerini tekrarlayabiliyor veya düzenleyebiliyor, kendilerine özel sunulan kampanyaları kolaylıkla görebiliyorlar. Müşteri sadakati de yükseltiliyor Protel-F&B 360 sayesinde restoran ve kafeler hangi müşterim ne satın aldı, alışveriş alışkanlığı nasıldır, ne zaman ne miktarda satın alır gibi sorulara kolaylıkla cevap bulabiliyor. Üstelik işletmeler istenilen sıklık ve içerikte müşteriye özel kampanyalar gerçekleştirebildikleri gibi, bu kampanyalar için personel eğitimine zaman ve bütçe ayırmaları da gerekmiyor, çünkü Protel-F&B 360 tüm kampanyaları otomatik olarak yöneterek müşteriyi bilgilendiriyor. Bu sayede müşteri sadakati de yükseltiliyor. Kuyrukları azaltıyor, müşteriyi tanıyor ve kişiye özel kampanyalar sunuyor Protel-F&B 360 ile elde edilen CRM verileri satış artırıcı ve
müşteri tarafında hayatı kolaylaştırıcı şekilde kullanılabiliyor. Kahve zincirleri ve fast food restoranları tarafından yoğun olarak tercih edilen Protel-F&B 360, kuyrukları azalttığı gibi devamlı müşterilere yönelik özel kampanyalar sunulmasını, sipariş alışkanlıklarına uygun önerilerde bulunulmasını da hiç olmadığı kadar kolaylaştırıyor. Yazılım altyapısı tamamen Protel bünyesinde geliştirilen Protel-F&B 360 çözümü, yiyecek içecek pazarındaki işletmelerin sadakat sistemi ve pazarlama kanal yönetimi gereksinimlerine detaylı bir çözüm sunuyor. Küresel standartlarda yüksek güvenliğe sahip bir platform üzerinde bulut tabanlı olarak çalışan Protel-F&B 360, müşteri kazanımı ve sadakati, mobil sipariş ve ödeme sistemleri ile bunların kasa sistemlerine entegrasyonu, pazarlama, iletişim kanalları yönetimi, teklif yönetimi gibi işletmelerin uçtan uca gereksinimlerini çözmeye yönelik olarak tasarlanmış bulunuyor. “Bu toprakların geleneksel konukseverlik yaklaşımı teknolojiyle buluştu” Protel Yönetim Kurulu Başkanı Metin Arghan, Protel-F&B 360’ın gıda perakendeciliği için önemli bir kilometre taşı olduğunu belirtiyor: “Protel-F&B 360, perakendenin en güncel kavramı omnichannel’ı, yani müşteriye her kanaldan ulaşmayı ve her kanaldan sipariş alabilmeyi destekleyen bir sistem. Bu yönüyle gıda perakendeciliğinde bir ilk. Protel-F&B 360’ı oluştururken bu toprakların geleneksel konukseverlik yaklaşımını da işin içine kattık ve teknolojiyle buluşturduk. Bir diğer ifadeyle işletmelerin müşterisini yakından ve samimi olarak tanımasını, sipariş alışkanlıklarını öğrenmesini ve asla unutmamasını, müşteriye özel ikramlarda bulunmasını mümkün kılacak bir çözüm hazırladık. Protel-F&B 360 konuk ağırlama sektörünü bugüne dek hiç olmadığı kadar değiştirecek özelliklere sahip. Türkiye’nin ardından Doğu Avrupa ve başta Dubai olmak üzere çeşitli Körfez ülkelerinde Protel-F&B 360 çözümünü sunmaya başlıyoruz.”
restaurant 116 hotel & hi-tech
otel-tech
Rixos Eko Temalı Park iklimlendirmesine FORM imzası Rixos Eko Temalı Park’ın iklimlendirme de tercihi FORM oldu. Yaklaşık 800 milyon TL’ye mal olan projede genel mahal iklimlendirmeleri için toplam 100’den fazla çeşitli ebat ve kapasitelerde sistem kurulumu yapıldı.
F
ORM Şirketler Grubu, başarılı bir projeye daha imza attı. Antalya Belek’te 639 bin 110 metrekare, yaklaşık 76 futbol sahası büyüklüğünde alana inşa edilen ‘Rixos Tema Park Antalya Turizm Kompleksi iklimlendirme ihtiyacı FORM’un Clivet ve Dunham-Bush Soğutma Grubu, Decsa Soğutma Kulesi, ClimateMaster ısı pompası ürünleri ile sağlanıyor. Yaklaşık 800 milyon TL’ye mal olan Rixos Tema Park projesinde Otel ve Aquapark alanları sıcak su ihtiyacı için toplam ısıtma kapasitesi 800 kW olan 19 adet CLIVET marka soğutma grupları, AVM kısmı için toplam soğutma kapasitesi 19.740 kW olan 6 adet kapalı devre DECSA Soğutma Kulesi ile sağlanıyor. Dolphinarium Yunus Havuz kısımlarının iklimlendirilmesi için toplam soğutma kapasitesi 4.000 kW olan 1 adet inverter vidalı kompresörlü, 2 adet düz vidalı kompresörlü DUNHAM BUSH su
soğutmalı soğutma grubu ile 3 adet toplam soğutma kapasitesi 4.500 kW olan DECSA Kapalı devre soğutma kulesi kullanılıyor. Yine projede yer alan AVM genel mekanlarının iklimlendirilmesi için toplam kapasitesi 766 kW olan 65 adet CLIMATEMASTER sudan havaya ısı pompası kullanılıyor. 100’den fazla çeşitli ebat ve kapasitelerde ürün kullanıldı Rixos Tema Park’ın genel mahal iklimlendirmeleri için toplam 100’den fazla çeşitli ebat ve kapasitelerde FORM Klima Santrali, Isı Geri Kazanım Cihazı, Hücreli Asp. ve Fanlar kullanılıyor. FORM, oteller, avm’ler, iş merkezleri, hastaneler, okullar gibi büyük yapılarda merkezi iklimlendirme sistemi sağlanırken enerjinin en etkin ve verimli kullanıldığı sistemlerin uygulanması bilinciyle hareket ediyor. ClimateMaster ısı pompalarının en önemli
FORM, oteller, avm’ler, iş merkezleri, hastaneler, okullar gibi büyük yapılarda merkezi iklimlendirme sistemi sağlanırken enerjinin en etkin ve verimli kullanıldığı sistemlerin uygulanması bilinciyle hareket ediyor. özelliği; tüm cihazlar kondenser atık enerjilerini aynı çevrimde paylaştıklarından sistem kendi içinde ısı geri kazanım yapar. Bu enerjinin toprak-deniz-göl gibi sonsuz enerji kaynaklarına bağlanabilmesi ile hem soğutma hem de ısıtmada oldukça yüksek verim değerlerine ulaşılır. ClimateMaster Su Kaynaklı Isı Pompaları hem soğutma hem ısıtma ihtiyacını bağımsız olarak aynı anda sağlar. Çevre dostu soğutucu akışkan kullanımı nedeniyle verimliliği yüksek ve çevreyi koruyan sistemlerdir. Dunham-Bush Su Soğutmalı Vidalı Soğutma Grupları, dik tip vidalı kompresör teknolojisiyle yüksek performans sağlayacak şekilde dizayna sahiptir. Dik vidalı kompresör teknolojisinin sağladığı düzenli gaz akışı ve dengeli bir Tork üretimiyle, cihazda tamamen titreşimsiz bir çalışma sağlanıyor. Çoklu kompresör teknolojisi ile hem kapasitede yedekleme hem de kısmi yüklerde yüksek verime ulaşılıyor. %100 performans gösterme” sertifikası Dunham-Bush, hava ve su soğutmalı soğutma gruplarının imalatı konusunda, en güvenilir denetleme kuruluşlarından biri olan Amerikan AHRI (The Air-Conditioning, Heating and
Refrigeration Institute) Performans Sertifikalama kuruluşundan “3 yıl boyunca tüm testlerinde %100 performans gösterme” sertifikası aldı. Bu, AHRI tarafından test edilen ünitelerin, katalog değerleri ile aynen uyumlu olduğu ve beyan ettiği kapasitelerin güvenilirliğinin, 3 yıl boyunca sürekli olarak teyit edildiği anlamına geliyor. DECSA Kapalı Tip Soğutma Kulesi modellerinde işletme anında yüksek enerji tasarrufu sağlayabilen kuru soğutma (freecooling ) teknolojisi bulunuyor. Bu teknoloji sayesinde özellikle kış aylarında ihtiyaç duyulan kapasitenin tamamı kuru soğutma çalışma moduyla sağlanabiliyor. DECSA Kapalı Tip Soğutma Kulelerinde bulunan Z-725 ( 725 gr çinko / m² ) paneller ve havuz sayesinde korozyona karşı rakiplerine göre daha dayanıklıdır. Ayrıca cihazın kolay çalışma ve bakım özelliği de işletmelere kullanımda kolaylık sağlıyor. Türkiye’de turizmi çeşitlendirme amacıyla gerçekleştirilen ve en büyük eğlence parkı projelerinden olan Rixos Tema Park projesinin İlk etabı 2015 yılı içinde tamamlanırken, ikinci etabın 2016 sonunda, üçüncü etabın 2021 yılı sonunda tamamlanması planlanıyor.
restaurant 118 hotel & hi-tech
otel-tech
Profilo Ödeme Sistemleri model sayısını 8’e çıkardı Profilo Ödeme Sistemleri, her türlü ihtiyaca ve sektöre hitap eden farklı ürünler geliştirmeye devam ederek Yeni Nesil Yazar Kasada model sayısını 8’e çıkardı.
T
ürkiye’de sektörünün öncüsü olan Profilo Ödeme Sistemleri Onaylı Yeni Nesil Yazar Kasa Sayısını 8’e çıkardı. Maliye Bakanlığı’ndan yeni onay aldığı yazar kasaları Profilo Micro YK-7200M,Telestar Micro TLS-7100M ve dünyanın en küçük 3 inch yazıcılı yazar kasası Profilo YK-PS 300 ile ödeme sistemleri sektörüne yön vermeye ve mükelleflere yeni seçenekler sunmaya devam eden Profilo Ödeme Sistemleri, farklı model ve fiyat alternatifleriyle her türlü ihtiyaca ve sektöre hitap ediyor. Satışlarda 100 bini aştı Yeni Nesil Yazar Kasa satışlarında 100 bin rakamını aşan Profilo Ödeme Sistemleri, geniş ürün yelpazesi ve her türlü ihtiyaca cevap veren uygulamaları yanı sıra 990 TL’den başlayan fiyatlarla yeni nesil yazar kasaya geçme olanağı sunuyor. Sunduğu ürün çeşitliliği sayesinde mükelleflerin ihtiyacına ve bütçesine göre farklı boyutta, farklı arabirim seçenekleri ile kredi kartı kullanımı olan veya olmayan, kredi kartı kullanımı var ise kablo bağlantılı veya bütünleşik EFT POS alternatifi gibi çok çeşitli özelliklerden seçme fırsatı veriyor. Kirtiş: “3 yeni ürünle farklı avantajlar sunuyoruz” Profilo Ödeme Sistemleri’nin Yönetim Kurulu Başkanı Veli Tan
Kirtiş, sektörde firmalarına başarıyı getiren unsurlara değinerek, en büyük farklılıklarının mükelleflerin ihtiyaçlarına odaklanmış olan AR-GE gücü ve hizmetle ortaya koydukları katma değer olduğunu söyledi. Kirtiş, yeni 3 ürünlerinin de kullanıcılarına farklı açılardan önemli avantajlar sağladığını belirterek, “Ürünlerimizin ileri teknolojiye sahip özelliklerinin yanı sıra sağlam ve dayanıklı yapısı ile tavsiye edildiği şekilde kullanıldığında 10 yıla kadar kullanım ömrü mevcut. Ergonomik ve kompakt tasarımları kullanım kolaylığı getiriyor. Ayrıca mükelleflere sunduğumuz geleceğe açılan bu teknolojiyi, müşteriye özel farklı uygulamalarla ve entegrasyonlarla destekliyoruz” dedi. EFT POS cihazı sayesinde kesintisiz hizmet Profilo Ödeme Sistemleri’nin Masaüstü Yeni Nesil Yazar Kasaları ile entegre çalışacak EFT POS cihazlarının bankalar tarafından ücretsiz verildiğini vurgulayan Kirtiş, “Masaüstü Yeni Nesil Yazar Kasalarımız entegrasyon çalışmasını tamamladığımız bankalar tarafından temin edilen EFT POS cihazlarıyla kablo ile bağlanarak çalışabiliyor. Bağlantı sonrası satış işlemi otomatik olarak gerçekleşiyor. Böylece EFT POS’dan ödeme aldıktan sonra yazar kasa hem satış fişini hem de ödeme slibini basıyor. Ayrıca kredi kartı kullanımı olmayan mükellefler EFT POS’lu yazar kasa almadan Yeni Nesil Yazar Kasa geçişlerini gerçekleştirebiliyorlar.
Bu kombinasyonun en önemli avantajı, harici EFT POS cihazında bir sorun olması durumunda, arızalı EFT POS cihazı anında değiştirildiği için mükellefler kesintisiz olarak yazar kasa ile çalışmaya devam edebiliyor” açıklamasında bulundu.
Profilo Ödeme Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Veli Tan Kirtiş
“Aktif ülke sayımızı 12’ye çıkardık” Profilo Ödeme Sistemleri, KDV’nin hayatımıza girdiği 1985 yılından beri pazarda var olan en eski yazar kasa firması ve köklü bir kuruluş olduğunun altını çizen Kirtiş, “Her türlü ödeme sistemi ihtiyacına cevap verebilecek geniş bir ürün yelpazemiz ve bunları desteklediğimiz çözüm portföyümüz mevcut. En küçük esnafın alacağı giriş seviyesi yazar kasadan, daha komplike ihtiyaçları olan mükelleflerin kullandığı kapsamlı yazar kasa ve komple yazar kasa setlerinin yer aldığı perakende pazarına kadar tüm segmentlere ürün sunuyoruz. Yeni nesil yazar kasalarımızla birlikte bugüne kadar onay aldığımız yazar kasa sayısı, sadece Türkiye’de 89’a çıktı. Sırada mükelleflerin hayatlarını kolaylaştırmaya devam edeceğimiz başka çözümlerimiz var. Türkiye’de geliştirdiğimiz ürünlerin yanı sıra yurt dışı pazarlarında da başarı kazanmak bizim için gurur kaynağı. Bu başarılarımızdan en sonuncusu ise 2016 yılının başlarında Belçika’da FarexSecure Box Mali Modülü ile aldığımız dünya çapındaki 150’inci ürün onayımız. Bu onay ile aktif olduğumuz ülke sayısını 12’ye çıkarmış olduk” diye konuştu. “Servis ağımızla da iddialıyız” Türkiye’nin En Yaygın Ve Yetkin Servis Ağına SahipProfilo Ödeme Sistemleri’nin en önemli katma değerlerinden birinin de R2 Servis Ağı olduğunu vurgulayan Kirtiş, satış sonrası hizmetlerde de son derece iddialı olduklarının altını çizerek şöyle konuştu: “Profilo Ödeme Sistemleri’nin en iddialı olduğu alanlardan biri de geniş hizmet ağıyla sağladığı servis kalitesidir. Tüm ürünlerimizin kurulum, bakım ve onarım işlemleri için Türkiye genelinde 81 il ve 258 ilçede yaygın, 360’ı münhasır 31 senedir yazar kasa odaklı bakım yapmış olan Profilo Elektronik Servisleri olmak üzere 600’ün üzerindeki satış ve servis noktasıyla hizmet veriyoruz. Maliye Bakanlığı sertifikalı 2 bin 300 kişilik uzman kadromuz mevcut. Bu sayede müşterilerimize özel, çözüm odaklı hizmet sunuyoruz.”
Profilo Ödeme Sistemleri’nin satış sonrası hizmetlerindeki yaygınlık, kalite ve hızının pazardaki diğer firmalardan en önemli farklarından birini oluşturduğunu söyleyen Veli Tan Kirtiş, “İstanbul’un en işlek caddesinden, doğudaki en sessiz köşeye kadar her yere aynı kalite, hız ve özende hizmet veriyoruz” diyor.
Profilo Ödeme Sistemleri’nden 1.300’üncü satışa ödül Profilo Ödeme Sistemleri, Türkiye genelinde sadece bir günde 1400 Yeni Nesil Yazar Kasa satışı gerçekleştirdi. Profilo Ödeme Sistemleri, bir günde ulaşılan 1400 adet Yeni Nesil Yazar Kasa satışını yeni bir rekor olarak değerlendirdi. Aynı gün içinde yapılan 1300’üncü Yeni Nesil Yazar Kasa satışını Ankara Çankaya Birliktaş Elektronik’ten Zeynel Gölpunar’ı iPhone 6 hediye ederek ödüllendirdi.
restaurant 120 hotel & hi-tech
fuar
Anfaş Food Product alım heyetleri çalışmalarını başlattı
Anfaş Food Product 24. Uluslararası Gıda ve İçecek İhtisas Fuarı, yurt dışı ziyaretçi ve alım heyetleri çalışmalarına şimdiden başladı. Bugün itibari ile 20’nin üzerinde İranlı firmayı katılımcı listesine alan fuar, bununla beraber Katar, Birleşik Arab Emirlikleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Fas, Tunus ve Etiyopya’ya yönelik olarak da alım heyetleri programlarını başlattı.
İ
kili iş görüşmeleri (B2B) iş etkinliğinin yer aldığı AnfaşAntalya Fuarcılık İşletme ve Yatırım A.Ş tarafından organize edilen 24. Anfaş Food Product Fuarı Gıda İşleme Teknolojisi, Gıda, Yiyecek ve İçecek sektörlerindeki uluslararası katılımcı ve ziyaretçileri bir araya getirmeyi hedefliyor. Food Product Gıda ve İçecek Fuarı hakkında ANFAŞ ve Antalya Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü Murat Özer ile görüştük. Murat Bey, fuarları başarılı kılan doğru ziyaretçi ile doğru katılımcıyı buluşturmak olduğunu biliyoruz sizler bu yıl yurt dışına yönelik ziyaretçi çalışmaları ile ilgili neler yapıyorsunuz? İçinde bulunduğumuz yılın en büyük potansiyellerinden biri olan İran’da ziyaretçi çalışmalarına şimdiden başladık ve bugün itibari ile 40’ın üzerinde firmayı satın alma heyeti kapsamında fuar katılımcı firmaları ile buluşturuyor olacağız. Benim tahminim ilerleyen günlerde bu rakamın çok daha artacağı ve hatta İran’ı partner ülke olarak fuarda ağırlayabileceğimiz doğrultusunda.
Yine bugün itibari ile 20’nin üzerinde İranlı firma fuara katılımcı olarak geliyorlar. İran’ın yanı sıra başta Katar, Birleşik Arab Emirlikleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Fas, Tunus ve Etiyopya ile de alım heyetleri programlarını başlattık. Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda, Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği destekleri ile bu yıl toplamda 26 ülkeden “Alım Heyeti Programı” düzenlenmekte ve yabancı profesyonel alıcıların fuarda ağırlanması hedeflenmektedir. Anfaş Food Product Fuarı’nın yurt içi ziyaretçileri hakkında bilgi verir misiniz? Yurt içi ziyaretçi profiline baktığımızda oteller, restoranlar, fast-foodlar, barlar, kafeteryalar, pastane zincirleri, süper marketler, gıda toptancıları, üniversiteler, resmi kurumlar, hastaneler, yurtlar, askeri kurumlar, yemek fabrikaları ve yiyecek içecek profesyonellerinin iş bağlantıları kurmak için fuara geleceklerini ve fuarda yer alacak olan yaklaşık 2.500 marka ile görüşüp sezonluk siparişlerini görüşeceklerini söyleyebiliriz.
ANFAŞ ve Antalya Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü Murat Özer İstanbul, İzmir, Konya, Bursa, Balıkesir, Adana, Gaziantep, Kayseri’den başlayarak pek çok ilde gıda sektörüne yönelik buluşmalar gerçekleştiriyor ve katılımcı firmalarımızın hedefledikleri yurtiçi ziyaretçilere ulaştırıyoruz. Bu çerçevede 20 ilimizden Ticaret ve Sanayi Odalarının da desteği ile alım heyeti programları düzenlemekteyiz. Yüz yüze görüşmelerle fuara davet çalışmaları ve katılımcılarımızla ikili görüşme organizasyonu Türkiye Perakendeciler Federasyonu, Tüm Restoran Lokantalar ve Tedarikçileri Derneği, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Gıda Toptancıları Dernekleri Türkiye Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar ve Tatlıcılar Federasyonu üyelerine yönelik olarak sürdürülmektedir. Fuar katılımcılarının yararlanabilecekleri finansal destekler var mı? Anfaş Food Product Fuarı KOSGEB desteği kapsamındadır. Katılımcı firmalar bu destekten yararlanarak katılım ücretinin bir kısmını KOSGEB desteği ile karşılayabilmektedirler. Fuar alanında düzenlemekte olduğunuz B2B görüşmeler ile de ciddi bir başarı söz konusu. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? B2B görüşmeler yabancı alım heyetleri ve yurt içi ziyaretçi heyetleri ile fuar katılımcılarının fuar içerisinde kendilerine ayrılan özel bir alanda yapmaktadırlar; Romanya Gıda Federasyonu, Ürdün Gıda Toptancıları Derneği, Kıbrıs Restorancılar Birliği, Mısır Otel ve Restorancılar Birliği, Kazakistan Otel ve Restorancılar Birliği aracılığı ile yapılan yoğun ziyaretçi ve tanıtım çalışmaları ile fuara ziyaretçi olarak gelen alım heyetleri B2B görüşmelere iştirak edecekler. Ayrıca İzmir İtalyan Ticaret Odası, Innovation Norvay, Malezya Ticaret Ofisi, Şili Ticaret Ofisi, Peru Ticaret ve Yatırım Ofisi, Kolombiya Tanıtım Ofisi, Macaristan Ulusal Ticaret Ajansı,
Polonya Ticaret ve Yatırım Ofisi, Ekvator Tanırım Ofisi ve Moldova Ticaret ve Yatırım Ofisi ile ortak duyuru ve Alım heyeti çalışmaları yürütülmektedir. Bu yıl fuarda ne gibi etkinlikler yer alacak? Bilindiği üzere; kahve, birçok toplumda fazlasıyla tüketilen, sağlık ve keyif artırıcı bir ürün ve kahve kültürü de artık ülkemizde damak tadı açısından bilinçli tüketime yönlenmekte. Buradan yola çıkarak Fuar günlerinde büyük ilgi çekeceğine inandığımız farklı bir kahve etkinliği düzenleyeceğiz. Ayrıca katılımcı firmalarımızı yüzlerce şefle buluşturacak aşçılara yönelik çok büyük bir yarışma da Anfaş Food Product Fuarı esnasında düzenlenecektir.
restaurant 122 hotel & hi-tech
ulaşım
Mercedes-Benz’den yeni ‘Vito Select Plus’ Mercedes-Benz Yeni Vito Select Plus, gelişmiş güvenlik donanımları, yüksek motor gücü, yeni nesil şanzımanı ve düşük yakıt tüketimine ilave olarak sınıfında tek olan panoramik cam tavanı sayesinde kullanıcılarına kendini daha da özel hissettiriyor.
Y
eni Vito Select Plus araçlarında 119 CDI motor tipi standart olarak kullanıcılara sunuluyor. Yeni 2,2 lt hacimli motor, 140 kw / 190 Bg motor gücüne sahip olup 440 Nm tork üretiyor. Araçta standart olarak sunulan 7 ileri 7G-Tronic Plus otomatik şanzıman, önceki nesil şanzıman tipine göre daha yumuşak ve seri vites geçişleri sunarken Eco Start/Stop özelliği ile ekomomiklik de sağlıyor. En üst seviyede sürüş konforu, ideal işlevsellik Mercedes-Benz Yeni Vito Select Plus aktif park asistanı ve geri görüş kamerası sayesinde şehir içi trafikte en dar
Aracın ön tarafında bulunan radiar sistemi sayesinde öndeki araç ile olan takip mesafesini sürekli denetleyen ve bu mesafenin kritik seviyede azalması durumunda sürücüyü sesli ve görsel olarak uyaran “Çarpışma Önleme Asistanı” gibi güvenli sürüşe yönelik fonksiyonlar, yeni panoramik cam tavanlı Vito Tourer aracında standart olarak sunuluyor.
park alanlarında bile kendi kendine park edebiliyor. Standart donanım kapsamında BlueTooth özellikli, USB ve SD kart bağlantısına sahip radyo telematik sistemleri, krom uygulamalı ve deri kaplamalı multifonksiyonel direksiyon simidi ve vites topuzu, elektromekanik servo direksiyon, hız sabitleyici, ön-arka halı kaplama ve ray sistemine sahip katlanabilen, sökülebilir ve yüz yüze bakar konuma getirilebilen lüks yolcu koltukları ile en üst seviyede sürüş konforu ile yeni panoramik cam tavanlı Vito Select Plus, güvenliği, kaliteyi ve işlevselliği bir araya getiriyor.
Mercedes-Benz Türk CEO’suna atama Mercedes-Benz Türk A.Ş. Direktörler Kurulu Başkanı ve CEO’su Britta Seeger, Daimler AG Yönetim Kurulu’nda Ola Källenius’un “Mercedes-Benz Otomobilleri Araştırma ve Geliştirme Grubu Başkanı” olarak atanması ile boşalacak olan “Mercedes-Benz Otomobil Pazarlama ve Satış Grubu Başkanı” görevini devralacak. Daimler Denetim Kurulu tarafından alınan ve 1 Ocak 2017 itibari ile geçerli olacak bu yeni atama kararı ile Britta Seeger, Hukuk ve Uygunluk Yönetimi’nden sorumlu Renata Jungo Brüngger’den sonra Daimler Yönetim Kurulu’nda görev alan ikinci kadın üst düzey yönetici olacak.
Araç kiralama sektörüne yerli turist dopingi Kalkışma Sonrası Memur İzin İptalleri Araç Kiralama Sektörünü Nasıl Etkileyecek? Geçen sene 43 bin kişiye araç kiralama hizmeti veren Hertz Türkiye’nin Genel Müdürü Nur Hidayetoğlu yılın ilk altı ayını değerlendirdi…
A
ktif büyüklüğü 18.2 milyar TL’yi bulan araç kiralama sektörünün yıldızını bu sene yerli turist parlattı. Yabancı turist getirisi sağlayan seyahat acentelerinden gelen rezervasyon iptalleri nedeniyle sarsılma tehlikesi yaşayan bireysel araç kiralama oranları, iç pazardaki hareketlilik sayesinde geçen yılın aynı dönemine kıyasla önemli bir ivme yakaladı. TOKKDER’in (Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği) 2016 Birinci Çeyrek Raporu’na göre 2016’da 1 milyar 703 milyon TL oranında yeni filo yatırımı yapan sektör, 276 bin 400 araç ile hem kurumsal hem de bireysel müşterilere hizmet vermeye devam ediyor. Özellikle bireysel araç kiralama alanında düşüş yaşanması beklenen sektöre, bu sene en büyük sürprizi yerli turist yaptı. Yurt içindeki seyahat alışkanlıklarının artmasının yabancı turist sayısındaki düşüşü kompanse ettiğini belirten dünyanın ilk araç kiralama şirketi Hertz’in Türkiye Genel Müdürü Nur Hidayetoğlu, “Araç kiralama sektörü 2016’nın ilk altı ayını olumsuz bazı etkenlere rağmen, geçen senenin aynı dönemine kıyasla benzer bir hareketlilikte geçirdi. Bu durumu yerli turist sayısındaki artışa bağlıyoruz. Yerli turistin seyahat sıklığında ve buna paralel araç kiralama taleplerinde yüzde 20’ye varan bir yükseliş söz konusu. Sektöre olan ilginin çoğalmasıyla beraber daha bilinçli ve seçici bir tüketici kitlesi oluştu” dedi. Fiyat hassasiyetinden ziyade hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyetiyle öne çıkan uluslararası firmalara olan eğilimin her geçen gün arttığına dikkat çeken Hidayetoğlu, “Hertz Türkiye olarak bu taleplerden hareketle müşterilerimize yeni ek faydalar sunuyor, hizmetlerimizi sürekli iyileştiriyoruz. Geçen yıl 43 bin kişiye hizmet veren Hertz Türkiye olarak en büyük avantajımız Türkiye genelindeki 40’ı aşkın kiralama noktamız sayesinde kaza veya arıza gibi sebeplerle yolda kalan müşterilerimize
anında müdahale edebilmemiz. Ayrıca yakıt alımlarında indirim, havayolu ve otel anlaşmaları gibi pek çok iş birliği ve kampanyamız mevcut” dedi. Sektör bu yılı yara almadan geçirecek 2016’da araç kiralama sektöründe tüm olumsuzluklara rağmen küçülme yaşanmayacağını anlatan Hidayetoğlu, “Hertz Türkiye olarak 2016’nın ilk yarısında geçen senenin aynı dönemine göre benzer bir talep yakaladık. Sektörün büyüme trendi ve müşteri adetlerindeki artışa paralel olarak yılı çok kayıp yaşamadan tamamlamayı bekliyoruz. Bu yıl en çok talep gören araç kiralama noktalarının İstanbul Atatürk Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı olduğuna değinen Hidayetoğlu, “Temmuz ayıyla beraber bu yoğunluğun Ege ve Güney Bölgelerine kaydığını görüyoruz. Kış aylarında genelde iş amaçlı iki veya üç günlük araç kiralanırken, yaz aylarında bu süre beş ila yedi güne kadar çıkıyor. Türkiye genelindeki kiralamalarda yüzde 30 ile en büyük pay İstanbul’a ait. Ardından Ankara ve İzmir geliyor. Bodrum ve Dalaman ise daha çok yaz aylarında artan oranlarda talep aldığımız bölgeler” dedi.
restaurant 124 hotel & hi-tech
ürün
Otantik ve antibakteriyel
Integrity Evyeler Kuvars yüzeylerin önde gelen markası Silestone’un otantik Integrity kuvars evyeleri, çizilmez yüzeyi, dayanıklılığı ve akışkan tasarımıyla mutfaklarınıza uyumlu bir estetik katıyor ve üst düzey dayanıklılık sunuyor.
H
ijyen ve temizlik mutfaklarla banyolar için olmazsa olmazlar arasında yer alıyor. Dünyada tek parça olarak üretilen ilk ve tek kuvars evye olan “Integrity” evyeler, Silestone tezgahınızla birebir aynı renkte olduğundan bütünlük hissini tamamen sağlamasının yanı sıra, bu olmazsa olmaz kriterleri de karşılamasıyla dikkat çekiyor. Silestone’un tüm üstün özelliklerine sahip olan Integrity evyeler, çizilmeye karşı dirençli, darbelere dayanıklı, antibakteriyel koruma performansına sahip. Uyumlu tasarım özelliğiyle de öne çıkan evyeler, alternatif renk seçenekleriyle de mutfaklardaki dekoratif hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Düz çizgilerle sadeliği ön planda tutanların birinci tercihi olmaya aday Integrity evyeler, bulundukları yerde geçirilen sürenin daha keyifli bir hâl almasına da imkân tanıyor. Anti-bakteriyel yüzey Tek parça halinde monte edilen Integrity, dört farklı boyuta sahip. Evyelerin montajı hızlı ve sıkıntısız bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca Integrity’de tahliye vanası, emniyetli teleskopik çubuklar gibi bir evyenin ihtiyacı olan tüm materyaller de aksesuar paketinde tüketicilere sunuluyor. Kir ve mikrop tutmaz yüzeyiyle kolay temizlenebilir olan Integrity, kavisli hatlarıyla da mutfaklarda dinamik bir hava yaratıyor.
Yazın besinler
İnoksan soğutucular ile güvende
İnoksan’ın anında soğutan yeni seri soğutucu sistemleri SDN 070 ve SDN 140 depo tipi soğutucular, besinleri güvenle saklarken yüksek verimlilik ve enerji tasarrufuyla da göz dolduruyor.
P
rofesyonel mutfak donanımlarıyla dünya çapında tercih edilen İnoksan’ın yeni soğutma sistemleri, yüksek verimliliğinin yanı sıra tasarruf noktasında da fayda sağlıyor. Yoğun Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirilen SDN 070 ve SDN 140, -2’den +8 dereceye kadar soğutma yapabiliyor. Yüksek verimlilik ve enerji tasarrufu esasıyla üretilen yeni soğutucular, işletmelere avantaj sağlıyor. HACCP standartlarına uygun, HCFC içermeyen poliüretan kullanılan İnoksan Soğutma Sistemleri’nde homojen yalıtım verimliliği artırıyor ve daha etkin bir soğutma elde edilmesini sağlıyor. Isı ayarını otomatik gerçekleştiren soğutma sistemleri, kapı kilidi ile gıdaları görevli olmayan kişilerin kullanımından da koruyabiliyor. Ürünlerde yer alan kapı switch’i sayesinde, kapı açıldığında otomatik olarak LED aydınlatma devreye girerken, dolap bünyesinde yer alan motor duruyor ve soğuk havanın dışarı atılması engelleniyor. Böylelikle beraberinde tekrar soğuk hava üretmek için harcanacak enerjinin önüne geçiyor. Şeflerin işini kolaylaştırıyor Yüksekliği ayarlanabilen tel dolap içi raflara sahip olan soğutucuların her kapısında 3 adet raf yer alıyor. Yiyecekleri en uygun şartlarda uzun süreler saklamaya imkan veren İnoksan’ın yeni soğutucuları, dijital özelliğine bağlı olarak Kondanser Temizleme Uyarısı, Yüksek Alçak - Sıcaklık Alarmı, HACCP Uyumluluğu, Gıda Koruma Özelliği ile şeflerin işini kolaylaştırıyor. 600 ve 1200 lt kapasite seçenekleri ile satışa sunulan SDN 070 ve SDN 140 depo tipi soğutucular, evoparasyon suyunu otomatik olarak su buharlaştırma sistemleri ile kullanıcının eli değmeden ortamdan buharlaştırıyor. Yiyecekleri uzun süreler ilk günkü tazeliğinde muhafaza ederken, düşük enerji tüketimiyle de işletmelere fayda sağlıyor.
restaurant 126 hotel & hi-tech
ürünler
KONE’den hayatı kolaylaştıran yeni teknoloji Dünyaca ünlü asansör firması KONE, sektörü yepyeni bir ürünle hayat standardını yukarıya taşıyor. KONE IDE 300 adı verilen; bina, kapı ve asansör erişim sistemi ile dairenize ya da ofisinize ulaşmanız çok daha kolaylaşıyor. Sistemin kurulu olduğu binalarda kullanıcının kart okuyucu üzerindeki anahtar etiketine basması ile otomatik kapı açılıyor. Sistem hemen kullanıcıyı tanıyor ve ışıkları yakıyor. Aynı şekilde asansörü lobiye çağırıyor ve kapıları açık şekilde bekletiyor. Kullanıcı, asansöre adımını attığında herhangi bir tuşa da basması gerekmiyor. Sistem, kullanıcının evinin ya da ofisinin bulunduğu katı otomatik olarak seçiyor. Aynı şekilde binadan ayrıldığında da hareket sensörü kapıyı açıyor.
Yaz boyu verandada gölge keyfi Alanında lider Fransız markası Somfy, pergolaları teknolojiyle tanıştıran çözümleriyle yaz keyfine konfor katıyor. Somfy’nin motorlu pergola sistemleri, uzaktan kumandanızın sadece tek düğmesine basarak ihtiyaç duyduğunuz kadar gölgeye sahip olmanızı sağlıyor. Sistem sayesinde gölgelikler, gölge ve güneş ışığını idare etmek için istediğiniz kadar iniyor, açılıyor ve gerektiğinde ayarlanıyor. Somfy motorlu pergola sistemleri, mükemmel ve yumuşak kapanış özelliği ile mekanizma ve kumaşın ömrünü uzatıyor. Motorlu pergolanızın kumaş gerginliği, bozulmadan uzun süre konumunu koruyor. Ürün çekici tasarımı ile dikkat çekerken pergolanızın kumaş cinsine bağlı olarak da yağmurlu havalarda atık suyun akıp gitmesine yardımcı oluyor. Hem sisteme bir engel takıldığında hem de pergolanızın kumaşı tam gergin konuma geldiğinde motor duruyor ve sisteminizi tamamen koruyor.
Dış mekanda iç mekan konforu Pergola sistemlerinde lider firma Palmiye, Crown ile restoranların, bahçelerin, kafelerin dış alanlarını yazın serin kışın sıcak yaşam alanlarına dönüştürüyor. Hızlıca değişen hava şartlarına uyum sağlayan pergola sistemi Crown, kullanıcı dostu ve yenilikçi tasarımı ile misafirlerin keyif dolu zaman geçirebilecekleri rahat ortamlar sunuyor. Crown, oval formu sayesinde mekânın havadar ve ferah olmasını sağlıyor. Pergolalar kapalı olduğunda, rüzgar kesici sistemi sayesinde iç alandaki hava muhafaza ediliyor. Crown, Amerika, Fransa, İspanya ve İtalya’dan ithal edilen; renkleri, desenleri ve estetik tasarımları geniş çeşitlilikte seçilmiş kumaşlar ile tasarlanan PVC esaslı zengin tavan örtüsü çeşitleri ile fark ortaya koyuyor. Suya dayanıklı Fx Flexy tavan örtüsü, güneş ışığını filtreliyor, gölgelendirme sağlıyor ve alevi yürütmüyor.
restaurant 128 hotel & hi-tech
ürünler
Tam teçhizatlı güvenlik, yüzde 100’e kadar koruma Olası saldırılarda güvenlik zafiyetini minimuma indirmek için hayati önem taşıyan güvenlik ürünlerine talep yükseliyor. Tam teçhizatlı güvenlik, yüzde 100’e kadar koruma garantisi veren Arma Kontrol, tehlikenin derecesini yapılan saldırının şiddeti ve konumu önemli ölçüde etkiliyor. Dayanıklılığı test edilmiş profesyonel güvenlik önlemleriyle her türlü saldırının etkileri en aza indirilebiliyor. Bu noktada Arma Kontrol’un Kurucusu ve CEO’su Koray Kartal, Yüksek Güvenlikli Kapılar (anti-terör road blocker, mantar bariyer), Zırhlı Güvenlik Kulübeleri gibi güvenlik önlemleri sayesinde tehlikenin yüzde 100’e kadar engellenebileceğinin altını çizerken dikkat edilmesi gereken noktanın terör karşıtı ürünlerin sahaya uygunluğu olduğunun altını çiziyor.
Rebul 121 yaşında İstiklal Caddesi’nden yayılıp önce İstanbul’u, sonra tüm Türkiye’yi saran Rebul, bugün dünyanın 62 ülkesinde milyonlara ulaşan dev bir markaya dönüştü. Müderrisoğlu ailesinin eczane laboratuvarında temelini attığı marka, modern tesislerde üretilen kolonya, parfüm ve ev kokularının yanı sıra SPA, saç ve vücut bakım ürünlerinden oluşan geniş bir ürün gamına sahip. Rebul ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Kerim Müderrisoğlu, Atelier Rebul ürünleri ve butik mağazalarıyla adından söz ettiriyor.
Doğanın renklerinden ve bereketinden esinle… Sırça, Marmo Koleksiyonu doğanın renklerinden, bereketinden esinlenerek hayata geçirilen el yapımı özel cam tasarımlardan oluşuyor. Ana teması doğanın cömertliği olan koleksiyon aynı zamanda camın kırılganlığı ve sağlamlığı ise hoş bir kontrast oluşturuyor. Dikkat çeken formu ve mermersi dokusu Sırça Marmo koleksiyonuna elegan bir hava katıyor. Tüm sırça ürünlerinde olduğu gibi Marmo Koleksiyonu da sırça aparatıyla aydınlatıldığında ortaya muhteşem bir renk ambiyansı çıkıyor. Size kalan ise ışığın camla dansına şahitlik etmek… Yakında farklı renklerinin de ekleneceği Marmo koleksiyonunun ilk serisi toprak renklerinden oluşuyor.
Sağlık turizmine özel yataklar Turizm sektörüne 12 yıl garantili yataklarıyla giriş yapan YATCOP, özellikle son yıllarda hızla büyüyen sağlık turizmi alanında faaliyet gösteren tesisler için de insan sağlığını destekleyen tam anatomik ve ortopedik ürünler sunuyor. İtalya’daki tesislerde vakum teknolojisi ile el değmeden üretilen By Tonino Lamborghini ve Magniflex marka yataklar, Türkiye’de Yatcop tarafından satışa sunuluyor. Çevre ve insan dostu ürünler, sahip olduğu kumaş ve dolgu malzemesi sayesinde, uzun süreli yatarak tedavi gören hastalarda yara oluşumuna engel olurken, anti alerjik ve anti bakteriyel kumaş ise yatak içinde mite, akar gibi sağlığa zararlı bakterilerin oluşumunu engelliyor. Ayrıca yatakların memosoft özelliği de vücudun yatağa temas noktalarındaki boşlukları doldurarak, tedavi süresince bel, bacak, basen ve kas ağrılarını önlemeye yardım ediyor.