r ö t i d E
Kasımda turizm başkadır! İstanbul’un simge otellerinden Conrad Istanbul Bosphorus, 65 milyon dolarlık yatırımla renovasyon projesini tamamlayarak İstanbul turizmine merhaba dedi. 76’sı süit, 553 odası, yüzme havuzu, panoramik manzaralı restoranları, buram buram sanat kokan lobisi ile sil baştan yenilenen otelin bu muhteşem değişimini dilerseniz bir de eski ve yeni fotoğraf kareleriyle kıyaslayın, eminim ki siz de şaşıracaksınız… Biyolog olma yolunda hevesle yürürken, her defasında önüne çekilen setlerin bir anlamı olmalıydı… Nitekim gezgin-avukat bir babanın ruh ikiziydi, daha sekizini bile doldurmadan yayla turizmini yaşamıştı. Belki de o yüzdendi; biyolojiye gönül verirken bile ruhunu fayda yüklü ideallerle seyahate teslim edişi… Ve gün geldi, kendi ağzından söylediği gibi, “eğrisi doğrusunu buldu”… Dolambaçlı yollardan da olsa turizm, ‘novitas’ı oldu, yepyeni başlangıçlarla kendini içine çekti… Bu sayımızda Kastamonu turizmine değer katan ilk kadın girişimcilerden; Novitas Turizm ve Uğurlu Konakları’nın değerli sahibesi Gülsen Kırbaş’ı iş’te kadın sayfalarımızda ağırladık. Kendi tabiriyle “memleket aşçısıydı…” İşin mürekkebini mektepte değil; üçüncü kuşaktan bağlı olduğu aile büyükleri sayesinde yalayıp yutmuştu çünkü. Sokağa çıksa dost muhabbetlerinin en sıradan konusuydu, tıpkı aile bireylerinin uzun aşçılık ve yemek sohbetleri gibi… Kökenler de Bolu Merkez’e uzanınca o tahtın son varislerinden olmak
işten bile değildi… Acaba? Oysa insan hayallerini kendi düş bahçelerinde büyütür, yeşertir, öyle değil mi? Tıpkı bu sayımızda mutfağına konuk olduğumuz, Elite World Otelleri Mutfak Koordinatörü Mithat Yalçınkaya’nın aşçılık yolculuğu gibi… Bu ay turizm, gastronomi ve aşçılık dünyasının deneyimli isimlerini güçlü kalemleriyle ağırladık. Sura Hotels Turizm Grubu Genel Koordinatörü Muhammet Cüntay, turizmci olmak için turizm bölümünde eğitim alınmalı mı sorunsalını uzun yıllara dayanan sektörel tecrübesi ve dobra ifadeleriyle masaya yatırdı… Taksim Otelciler Platformu Genel Başkanı Barış Türer, turizmin nasıl “taksim” edildiğine ince ince dokundurdu… Gastronomi Turizmi’ni algılayan ülke politikası ve marka şehir politikası geliştiren vizyonlu yöneticiler ile aydınlık yarınlar dileyen Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, gastronominin turizmle alakasını 25 yıllık deneyimiyle anlattı. Ve son olarak Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü Eğitim Görevlisi Turgut Ay, “Sevene dünyanın en iyi mesleği, sevmeden yapana ise tam bir ıstıraptır” şeklinde nitelediği aşçılığın geleceğini günümüz Türkiye’sinde değerlendirdi… Hepsi ve daha fazlası bu sayımızda sizlerle… Keyifli okumalar dilerim.
Hatice Ünal Bilen
İmtiyaz Sahibi
İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK İç ve Dış Tic.Ltd.Şti. Adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr YAYIN DANIŞMANLARI
Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. MUHAMMET ARICI Prof. Dr. İSMAİL KAYA GÜRKAN BOZTEPE Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı TURGUT AY Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu Başkan Yrd.
REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr SANAT YÖNETMENİ İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr CONSEPT TASARIM FATMA DEMİRBAĞ fatma.demirbag@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr KAPAK FOTOĞRAFI CONRAD ISTANBUL BOSPHORUS
website
www.hotelrestaurantmagazine.com
MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI Vizyon Basımevi Deposite İş Merkezi A6 Blok Kat:3 No:309 Başakşehir Tel: 0212 671 61 51 info@vizyonbasimevi.com.tr İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B Blok No:1 Kat:4 Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: +90 212 604 51 00 Faks: +90 212 604 51 35
info@img.com.tr
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.
içindekiler
36
50
46 antre
yeni yatırımlar
marka güncel
10 Sektörden kısa haberler
36 Sil baştan, Conrad Istanbul Bosphorus
56 Sektör firmalarından kısa haberler
gündem 18 Timur Bayındır: Turistten çok turizmci ağırlıyoruz! 20 Otel yatırımlarına 305 milyon TL daha 22 Kriz, Kapadokya’daki küçük otel istihdamını %45 azalttı 24 Yatırım iştahı yeniden yükselişte
40 Eski Hürriyet gazetesi binasına apart otel yapılıyor 42 Divan Cizre, 2017’nin ikinci çeyreğinde açmaya hazırlanıyor 44 Hilton Worldwide, Karadağ’daki ilk Hilton otelini açtı 46 Şehrin kalbinde keşfedilmeyi bekleyen otel; İstiklal Palas
26 Nabi Avcı: Hedefimiz 3 milyar dolar
48 100 yıllık geçmişe kadın dokunuşu; KAF Konak
28 Eresin Grubu Topkapı Eresin’i kendisi işletecek
iş’te kadın
30 Barış Türer: Turizm ‘taksim’ edildi 32 Çırağan Palace Kempinski İstanbul’a ödül yağdı 34 Muhammet Cüntay: Turizmci olmak için turizm bölümünde eğitim almalı mıyım?
www.hotelrestaurantmagazine.com
50 Ruhu gezgin, gönlü girişimci: Gülsen Kırbaş
marka 54 İki genç girişimci, bir sağlıklı ekmek; 240 Derece’yi konuştuk
şef’in gözünden 58 İnovatif ve egosuz; Şef Mithat Yalçınkaya
gastro etkinlik 62 Journée Pâtisserie et Boulangerie’in mutfakları, Electrolux Profesyonel’den 64 İtalyan Mutfağı Haftası ve Autentico Italiano Kasım’da başlıyor 66 Çay Saati Sohbetleri’nin 3. sü Five O’Clock Pâtisserie’de gerçekleşti 68 Top Chef 2016 birincisi belirlendi 70 Burger Savaşları’nda iyi olan kazandı
gastro güncel 72 Kubilay Özerkan: Fark istiyorsak, bakmamız gereken yer kalbimiz
102
58 74 Bursalı şeflere ‘Güvenilir Eller’ Gıda Güvenliği Eğitimi 76 Gıda güvenliği rakamları korkutuyor! 78 Dünya Gıda Günü’nde paydaşlardan ortak mesaj yayınlandı
dekorasyon
fuar
100 İç ve dış mekan mobilyalarında 26 yıllık tecrübe; Tilia
114 Anfaş Hotel Equipment Fuarı 28. sini gerçekleştirecek
yeni mekan
116 İnoksan yenilikleri ile teknoloji rüzgarları estirecek!
102 Türkiye’nin ilk ve tek Nutella 80 Electrolux sürdürülebilirlik ve gıda Café’si Eataly İstanbul’da açıldı için Gıda Vakfı’nı kuruyor 104 Nişantaşı’nın en yenisi; Moro 82 Gürkan Boztepe: Gastronominin turizmle ne ilgisi var? 106 Ormanada’nın gözdesi; Pesto Italiano 84 Kadınları arkasına aldı, “börekçiler kralı” oldu 108 Baydöner, 111 şubeye ulaştı 86 Turgut Ay: Türkiye’de aşçılığın geleceği
otel-tech
gastro aktüel
110 Müşteri odaklı havaalanları ile yepyeni bir seyahat deneyimi
88 Gastronomi sektöründen kısa haberler
hijyen 98 Tasarruflu kağıt dispenserinin en modern hali
www.hotelrestaurantmagazine.com
98
112 IATA’dan Hitit’e en üst seviye sertifikasyon 113 Kale yurt dışında atağa geçti
118 Franchise sektörünün nabzı Bayim Olur musun Fuarı’nda attı
ulaşım 120 TEMSA ve Anadolu Ulaşım’dan, yıla damga vuran iş birliği
ürün 122 Yeni ve sıra dışı mineral malzeme; DuraSolid 124 Daha fazla enerji tasarruflu yeni Selfcookingcenter Ünite Ailesi
ürünler 126-128 Yeni ürünler
restaurant 10 hotel & hi-tech
antre
Hilton Kozyatağı’na “Türkiye’nin En İyi Şehir Oteli” ödülü Dünyanın en prestijli turizm ödülleri olarak nitelenen World Travel Awards, İtalya’nın Sardunya Adası’nda düzenlenen ödül töreninde sahiplerini buldu. Bu yıl 23. sü düzenlenen Dünya Turizm Ödülleri 2016’da Hilton İstanbul Kozyatağı, Türkiye’nin En İyi Şehir Oteli seçildi. Eylül 2014’te, Hilton Hotels& Resort markasının İstanbul Anadolu Yakası’ndaki ilk oteli olarak kapılarını açan Hilton İstanbul Kozyatağı, 2015 yılında da Türkiye’nin En İyi Şehir Oteli ödülünün sahibi olmuştu. Hilton İstanbul Kozyatağı Genel Müdür Vekili Burak Ektiren, bu ödülü iki yıl üst üste almaktan onur duyduklarını belirtti. Ektiren, “Bu ödül, takım üyelerimizin misafirlere sunduğu mükemmel hizmet kalitesi ve otelin sunduğu olanakların misafirde yarattığı memnuniyetinin bir yansımasıdır” dedi.
ICVB IMEX Amerika’da İstanbul’u anlattı 18-20 Ekim 2016 tarihleri arasında Las Vegas Sands Expo Fuar Merkezi’nde düzenlenen IMEX Amerika Fuarı’na katılan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu-ICVB’nin bu yıl organizasyonunu Washington Kültür ve Tanıtma Müşavirliği ile koordineli olarak yürüttüğü Türkiye standında, sektör genelinden toplam 9 firma ve kuruluş yer aldı. Fuar süresince hem grup sunumları hem de katılımcıların münferit randevuları ile Türkiye ve İstanbul’un uluslararası kongre sektörüne her yönüyle tanıtımına devam edildi. IMEX Amerika Fuarı, ilk yılından bu yana gerek katılımcı kuruluş ve firma sayısında ve gerekse katılımcıların randevu sayılarındaki artışla sürekli olarak gelişen bir fuar olmaya devam ediyor. Geçen yıl yaklaşık 3.000 davetli alıcıyı bir araya getiren fuarda, önceki yıla göre gerçekleştirilen birebir randevu sayısı 57.000’e; katılımcı kuruluş sayısı ise 3.100’e yükseldi. IMEX Amerika Fuarı tüm bu yönleriyle her yıl katılımcılarının fuardan memnun ayrılmalarını sağlıyor.
Çocuklar, denizi öğrenecek Çocukların küçük yaşlardan itibaren denizle olan bağlarını güçlendirmeyi hedefleyen D-Marin Kids ve gelecek nesillere temiz denizlerin kucakladığı yaşanabilir bir Türkiye bırakmak amacıyla 22 yıldır hizmet veren TURMEPA, çocuklar için bir araya geldi. D-Marin Kids ve TURMEPA Dalaman, Bodrum ve Didim’de köy ilkokullarındaki çocuklar için “Marina Eğitimleri” projesine başlıyor. D-Marin bünyesinde yer alan Turgutreis, Didim ve Göcek marinalarının bulunduğu illerde pilot bölge olarak seçilen okullarda yürütülecek proje, ilk yılında 300 çocuğa ulaşmayı hedefliyor. Dalaman’da bulunan Şerefler İlkokulu’nda 1 Kasım 2016 tarihinde başlayacak olan proje, toplamda 6 köy okulunu dolaşarak Didim Akköy İlkokulu’nda son bulacak. TURMEPA eğitmenleri, çocuklara denizlerdeki hayatı, ekosistemi, deniz temizliğinin önemini anlatacak ve marina eğitimleri verecek. Eğitimlerin yanında özel oyunlar oynatılarak çocukların eğlenmeleri de sağlanacak.
restaurant 12 hotel & hi-tech
antre
Eczacıbaşı Profesyonel’e yeni genel müdür Eczacıbaşı Topluluğu’na 2013 yılında Eczacıbaşı Profesyonel Pazarlama Direktörü olarak katılan Melike Koçoğlu, Temmuz 2014’ten itibaren Pazarlama ve Satış Direktörü olarak görevine devam etti. Melike Koçoğlu, 1 Ekim 2016 tarihi itibariyle çalışmalarına Eczacıbaşı Profesyonel’in Genel Müdürü olarak devam edecek. Kariyerine 2001 yılında Unilever Food Solutions’ta Marka Müdür Yardımcısı olarak başlayan Koçoğlu; 2003-2004 yılları arasında aynı kuruluşta Grup Ürün Müdürü olarak görev yaptı. 2005-2012 yılları arasında 3M bünyesine çalışan Koçoğlu; sırasıyla Kıdemli Marka Yöneticisi, Pazarlama Müdürü, Satış ve Pazarlama Müdürü ve Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi Pazarlama Müdürü olarak kariyerini sürdürdü. 1979 yılında doğan Melike Koçoğlu, lisans eğitimini 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladı.
Rixos Sailing Cup Yelken Yarışları sonuçlandı Marintürk işbirliği ile Göcek’in mavi sularında bu yıl ilki gerçekleşen Rixos Sailing Cup’ta 15 tekne ve 130 sporcu kıyasıya yarıştı. 6 Ekim’de açılış partisi ile yelken severlere merhaba diyen Rixos Sailing Cup Göcek 2016, cemiyet hayatının önde gelen isimlerini, basın mensuplarını ve yelken severleri ağırladı. Bayan yelkenseverlerin yoğun ilgi gösterdiği yarışlara, sanat dünyasından Sibel Tüzün ve Simge Sağın da katıldı. Rixos Sailing Cup, birbirinden çekişmeli yarışlar ve eğlenceli aktivitelerin ardından 9 Ekim’de ödül töreni ve kapanış partisiyle birlikte sona erdi. “Dostluk Kazansın” sloganıyla üç gün boyunca heyecan ve eğlence dolu mücadelelerin yaşandığı Rixos Sailing Cup’ta IRC kategorisinin birincisi Clavella isimli tekne ile Leo Koff ve ekibi olurken, Freshmen 1 kategorisinde Jarramas isimli tekne ile Erol Toprak ve ekibi; Freshmen 2 kategorisinde ise Kerem Can isimli tekne ile Bülent İnce ve ekibi birinci oldu.
Mercedes-Benz Türk Hoşdere Otobüs Fabrikası’na Türk Üretim Direktörü
Mercedes-Benz Türk Hoşdere Otobüs Fabrikası Üretim Direktörlüğü görevine Bülent Acicbe atandı. Bülent Acicbe görevi 1 Ocak 2017 tarihi itibarıyla Dr. Martin Walz’ten devralıyor. Mercedes-Benz Türk Hoşdere Otobüs Fabrikası Üretim Direktörlüğü görevini 2013’ten bu yana başarıyla yürüten Dr. Martin Walz’in 1 Kasım 2016 itibarıyla Mannheim Otobüs Fabrikası’nın başına geçecek olmasıyla boşalacak Üretim Direktörlüğü görevini Bülent Acicbe sürdürecek. Dr. Martin Walz, 1999 yılında Daimler grubuna Stratejik Satın Alma Sorumlusu olarak katılmış ve Kuzey Amerika ile Türkiye’deki Otobüs Üretimi sorumlulukları dâhil birçok farklı pozisyonda görev almıştı. Bülent Acicbe, 1996 yılında Mercedes-Benz Türk’te Üretim Planlama Mühendisi olarak göreve başladıktan sonra, İş Hazırlama, Kalite Yönetimi, Sipariş Yönetimi ve Üretim Planlama bölümleri olmak üzere farklı alanlarda çalışmıştır. Acicbe, Temmuz 2014’ten bu yana Daimler’in Çek Cumhuriyeti’nde bulunan otobüs fabrikasında, Fabrika Müdürü olarak görevini sürdürmekteydi.
restaurant 14 hotel & hi-tech
antre
‘Güral Premier Tekirova’ya TSE’den Enerji Yönetim Sistemi Belgesi Aile oteli konseptinin örnek tesislerinden olan ‘Güral Premier Hotels & Resorts’un Antalya’daki tesisi ‘Güral Premier Tekirova’, Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) ‘Enerji Yönetim Sistemine Sahip Turizm-Konaklama İşletmesi’ olmak için yürüttüğü çalışmaları tamamladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Güral Premier Tekirova Genel Müdürü Levent Toper “2010 yılı yaz sezonunda Güral Premier Tekirova markası ile turizm sektörüne katıldık. 2016 yılında TSE tarafından altı yönetim sistemine sahip (en fazla kalite belgesi) ve enerji yönetim sistemini uygulayan sektörün ilk tesisi konumundayız. Turizm konsept anlayışı ve hizmet kalitesinin sürdürülebilirliği noktasında sektörde öncü bir marka olan Güral Premier’in dünyada ve ülkemizde kabul görmüş kuruluşlarca belgelendirilerek ilklere imza atıyor olması mutluluğumuzun yanı sıra üzerimizdeki sorumluluğu da bir kat daha arttırmaktadır.” dedi.
Mandarin Oriental, Bodrum dünyanın en iyileri listesinde Mandarin Oriental, Bodrum, dünyanın en prestijli seyahat ve yaşam stili dergisi dergisi Condé Nast Traveller’ın okurlarının seçimiyle belirlenen 2016 Condé Nast Traveller Okuyucu Ödülleri’nde; Avrupa, Türkiye ve Rusya’nın en iyi otelleri listesinde dokuzuncu sırada yer alarak Türkiye’den seçilen tek otel oldu. Bu ödülle Mandarin Oriental, Bodrum’un efsane hizmetleri bir kez daha uluslararası düzeyde tescil edildi. Tüm dünyada özellikle sıkça seyahat edenlerin yakından takip ettiği Condé Nast Traveller dergisi, 1988 yılından itibaren okurları aracılığıyla, ülkeler, şehirler, havayolu şirketleri, seyahat ve gemi acenteleri ve oteller kategorilerindeki en iyileri belirliyor. 300.000’in üzerinde okurun yorumları ve puanlamaları ile yapılan anketler sonucunda ödüle layık görülenler derginin özel sayısında anons ediliyor.
Eğlence ödüllerinde oteller ve turizm tesisleri için geri sayım başladı Türkiye eğlence ve rekreasyon sektörünün ilk ve tek yarışması “Shining Star Awards 2016 - Eğlence Ödülleri”nin aday belirleme süreci sona erdi. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Shining Star Awards 2016- Eğlence Ödülleri; “En Başarılı Su Parkı”, “En Başarılı Temalı Açık Alan Eğlence Merkezi”, “En Başarılı Temalı Kapalı Alan Eğlence Merkezi” ve “Yılın Girişimcisi” kategorileri ile bu alanlarla ilgili farkındalık oluşturan otellerin ve turizm tesislerinin başarılı çalışmalarını ödüllendirecek. DOF Robotics’in ana sponsoru olduğu, İstanbul Akvaryum, Aqua Florya AVM ve Crowne Plaza Florya’nın da ödül töreni sponsoru olarak yer aldığı yarışma; sektörün gelişimine katkıda bulunmak amacıyla Tureks Uluslararası Fuarcılık tarafından 2 Aralık Cuma günü Crowne Plaza Florya’da gerçekleştirilecek.
Wyndham Grand Kalamış Marina’ya “Olağanüstü” sertifikası Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel, dünyanın en prestijli rezervasyon kanallarından biri olan Hotels.com’un tarafından 4,6 puan alarak en iyi misafir yorumları alanında “Olağanüstü” sertifikasını almaya layık görüldü. Mustafa Alparslan ödülle ilgili “Hizmet vermeye başladığımız tarihten bu yana misafir memnuniyeti ve bağlılığında dünya standartlarında yakalamış olduğumuz başarıyı, her geçen gün katlayarak devam ettiriyoruz. Mükemmel yorumlar için tüm değerli misafirlerimize teşekkür ederiz.” dedi. Bu ödülle beraber otel, ziyaretçilerine sunduğu kalite ve konforu bir kez daha kanıtlamış oldu.
hotel restaurant
16 & hi-tech
antre
Skal nal Internatio lübü, u K l u b n a t İs t Cumhuriye ı Bayramı’n coşkuyla kutladı
Skal International İstanbul Kulübü tarafından düzenlenen Cumhuriyet Bayramı kutlaması, 26 Ekim 2016, Çarşamba akşamı Demirören İstiklal Palas Hotel’de üyelerin ve eşlerinin katılımıyla gerçekleşti. Bu anlamlı gecede konuşma yapan Bahar Birinci, “Atatürk’ün Türk milletine hediye ettiği en büyük eser olan Cumhuriyet’in kuruluşunun 93. yılına ulaşmanın sevincini sizlerle bu gecede paylaşmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum. Birlikte, her zaman mutlu ve coşkuyla kutlanacak nice Cumhuriyet Bayramları diliyorum. Ayrıca bu geceyi bizim için hazırlayan ve bizi misafir eden dostlarımız Demirören İstiklal Palas Genel Müdürü Blagoy Lerga’ya, Satış ve Pazarlama Direktörü Sinem Göksel’e ve Operasyon Direktörü Osman Zuhel’e de çok teşekkür ediyorum.” dedi.
Bu yıl 28. kez yapılan Akdeniz’in en büyük Deniz Şenliği The Bodrum Cup, yelken yarışları kadar düzenlediği yemek yarışmalarıyla da ses getirdi. 28. The Bodrum Cup’un Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, yarışların son etabını basın mensupları ile beraber takip ederek, bu büyük organizasyonun tüm hikayesini anlattı. Uysal, yüzde 30’u yedi ülkeden olmak üzere toplamda 125 teknenin yarışa katıldığını belirterek, sözlerine şu şekilde devam etti: “Bu yarışlarda iki tür katılım imkanı bulunmakta; özel kiralamalar, yani teknenin tümünün kiralanması veya kabin kiralama. Özel kiralamalar haftalık 5 ila 50 bin Euro arasında, kabin kiralamalar ise 400 ila 1000 Euro arasında değişiyor. Bu yıl, imece usulü ile yaklaşık 1,5 milyon Euro tutarında bir bütçe ile yola çıktık. Bu bütçeye The Bodrum Cup’un devam etmesinde önemli rolü olan sponsorluklar da dahil. Genel resme bakıldığında The Bodrum Cup ile Bodrum markasına katkı ve Bodrum yarımadası ekonomisine minimum 100 milyon dolarlık katma değer yaratmayı hedefliyoruz” dedi. Etkinlikler içerisinde düzenlenen, Mavi Yolculuk Mutfağı Yemek Yarışması’nda ise, 8 metrelik bir tekne olan Alice geçen yıl olduğu gibi bu yıl da birincilik ödülünü kaptırmadı. Jürinin sıralamasına göre Swan ikinci, Grandi ise üçüncü oldu. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde mavi yolculuk turizminin gelişmesinin ve denizlerimizin temizliğinin denizde yaşama ve yemek kültürü ile yakından ilgili olduğunu belirten The Bodrum Cup, “Mavi Yolculuk Mutfağı Yemek Yarışması” düzenledi. Bu yılki yarışma önceki yıllardan farklı olarak iki aşamadan oluştu. İlk aşamada dereceye giren beş aşçı final turunda yarışmaya hak kazandı. Aşçılar, belirlenen ana ürüne göre jüri üyelerine sunarı tarifleri kendileri belirledi.
, Carya Golf Avrupa’nın i en iyi 2’inc ı golf sahas seçildi
28. The Bodrum Cup’ta yelkenl ile birlikte rle yemekl er de yarıştı
Avrupa’nın en önemli golf turnuvası Turkish Airlines Open 2016’ya ev sahipliği yapmaya hazırlanan Regnum Carya bünyesindeki Carya Golf Club, kıtanın en iyi golf sahaları sıralamasında 2’inci seçildi. Regnum Carya Golf & Spa Resort Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şafak Öztürk, “Regnum Carya Golf &SPA Resort, 2008 de IAGTO tarafından Avrupa’nın en iyi golf destinasyonu seçilen ve yine Avrupa’nın ilk 18 delikli gece aydınlatmalı golf sahası kabul edilen Carya Golf Club’ın yanı sıra Belek’in ilk golf kulübü olan 27 delikli National Golf Club’ı da bünyesinde barındırıyor. Uluslararası turnuva oynatma hakkına sahip olan Carya Golf, Avrupa’nın en büyük 3 organizasyonundan biri olan THY Open 2016’ya bu yıl ve önümüzdeki 3 yıl boyunca ev sahipliği yapacak. Bu gibi önemli gelişmeleri, ülkemizin ve Antalya’nın turizm potansiyelini dünyaya duyurmak için bulunmaz bir fırsat olarak görüyoruz” dedi.
restaurant 18 hotel & hi-tech
gündem
Timur Bayındır “Turistten çok turizmci ağırlıyoruz!” Turizm sektörü temsilcileri çok önemli bir tanıtım faaliyetini sessiz sedasız yürütüyor. ‘Kaleyi içeriden fethetmek isteyen’ TÜROB ve THY’nin son 3 ayda İstanbul’da ağırladığı yabancı turizmci sayısı bin kişiyi aştı. Başkan Timur Bayındır, “Turistten çok turizmci ağırlıyoruz” sözleriyle projeyi esprili bir dille değerlendirdi.
T
ürkiye turizmi en kötü dönemlerinden birini yaşarken, sektör temsilcileri çok önemli bir tanıtım faaliyetini sessiz sedasız yürütüyor. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) ve Türk Hava Yolları (THY) ile işbirliğiyle gerçekleştirilen proje ile dünyanın dört bir yanından davet edilen profesyonel turizmciler tanıtım amaçlı olarak ağırlanıyor ve başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin ‘güvenli’ bir ülke olduğu mesajı veriliyor. Her iki kuruluş bu yılın en sıkıntılı dönemlerinde bile misafir turizmci ağırlamaya ara vermedi, hatta bu yöndeki faaliyetler hızlandırıldı. Son 3 ayda İstanbul’da ağırlanan yabancı turizmci sayısı bin kişiyi aştı. Maliyetin Türkiye Otelciler Birliği bünyesindeki oteller ile THY tarafından karşılandığı projede en son Fransa’nın Bordeaux şehri ve çevresinden davet edilen bölgenin önde gelen 15 seyahat acentesinin üst düzey yetkilileri bu hafta içinde İstanbul’da, Point Hotel Taksim ev sahipliğinde ağırlanarak, şehrin turizm ürünlerini yakından inceledi. Yabancı turizmciler ayrıca Eresin Crown, Ramada Taksim ve The Peak Hotel’de misafir ediliyor. Yılın geride kalan bölümünde de Gürcistan’tan İngiltere’ye, Rusya’dan Benin’e kadar birçok ülkeden gelen turizmciler ağırlanacak. “Pazar ayırmıyoruz” Birlik olarak yürüttükleri tanıtım çalışmaları hakkında bilgi veren Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, söz konusu projeyi “Turistten çok turizmci ağırlıyoruz” sözleriyle esprili bir dille değerlendirdi. “Büyük küçük, hiçbir turizm pazarını gözardı etmiyoruz” diyen Bayındır, başta Avrupa olmak üzere pazarlama ve tanıtım çalışmalarına, uluslararası fuar katılımlarının yanı sıra bu tip organizasyonlarla devam ettiklerini dile getirdi. Bayındır, “Sivil toplumun mutlaka öne çıkması ve tanıtım konusundaki çalışmalara öncülük yapması gerekir” dedi. “İmaj geliştirme ve halkla ilişkiler şart” Tanıtım çalışmalarının, imaj geliştirme ve halkla ilişkiler faaliyeti ile desteklenmesinin önemli olduğuna dikkat çeken Bayındır, şunları söyledi: “Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda tek elden ilgili her bir ülke bazında o ülkeden gelebileceklerin beklentilerini öne çıkaran tanıtım/pazarlama sağlanmalı. Önümüzdeki süreçte, tanıtım çalışmalarında başarılı bir örnek
veren THY ile koordineli yapılması ve onların iş birliği yaptığı yabancı halkla ilişkiler firmalarından faydalanılması ve Bakanlık tarafından fonlanmasının sağlanması gerekir. Uluslararası önde gelen medya kuruluşlarında ülkemize yönelik algının pozitife yönlendirilmesi için halkla ilişkiler faaliyetleri başlatılmalı, bu yönde başta ilgili Bakanlıklarımız olmak üzere medya ile yakın ve doğrudan ilişki kurulmalı. Medya kuruluşlarında akıcı yabancı dil kullanabilen üst düzey kamu ve özel sektör temsilcilerinin mülakat vermeleri sağlanmalı.”
TÜROB’dan tanıtım önerileri Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili yapılabilecekleri şöyle sıraladı: -Ülkemizin tanıtımı ve imaj oluşturma çalışmaları kapsamında salt olarak deniz-kum-güneş teması kullanımı oransal olarak azaltılmalı. -Özellikle deniz aşırı uzak destinasyonlarda; komşu ülkeler, global kurum/firma/şirketler ile birlikte ve ortak programlar kapsamında tanıtım kampanyaları yürütülmeli. -Kültür ve Turizm Bakanlığı önceden olduğu üzere, turizm sektör örgütleri ile tanıtımın her aşamasında (ihale, fuar, değerlendirme vs.) işbirliği yapmalı. -Hedef ülkelerde turizm fuarlarının yanında workshop, road show vs. tanıtım aktiviteleri tercih edilmelidir. Fuarlarda yer alan destinasyon stand alanları destinasyon ayrımına göre ayrı ayrı temalarla yeniden yapılandırılmalı. - Ülkemize yönelik olumsuz algıyı değiştirecek uluslararası bilinirliği olan bir lobi kuruluşu ile ‘acil’ olarak işbirliği yapılması gerekiyor. - Tanıtım bütçesi ve projelerinin önemli bölümü internet (e-marketing) çalışmalarına yönlendirilmeli. - Turistik imkanların kültür varlıklarıyla birleştirilmesinin artık yeterli olmadığı, terör ve darbe gibi kötü algılanan imajımızı düzeltecek karma bir tanıtım stratejisinin devreye sokulması gerektiği görülüyor. - Bu dönemde yurtdışı tanıtımının Turizm Bakanlığı eşgüdümünde, sivil toplum temsilcileriyle birlikte yeniden tasarlanmasını ve Türkiye’nin potansiyel olarak gördüğü ve turist getirmek için hedeflediği ülkelerde/pazarlarda uzmanlaşmış turizmcileri bu çalışmaya davet edilmesini öneriyoruz.
restaurant 20 hotel & hi-tech
gündem
Yatırım iştahı yeniden yükselişte TÜROB Ağustos 2016’da 3 bin 303 adetlik yatak kapasiteli 17 yeni otel projesi için ‘teşvik belgesi’ alındığını açıkladı. Yatırımlar için toplamda 326.9 milyon TL harcanacak. Ağustos ayında teşvik başvuruları geçen yılın aynı ayına göre otel sayısında yüzde 21, yatak sayısında yüzde 38, yatırım tutarında ise yüzde 85 arttı.
T
urizm sektöründe sancılı bir dönem yaşanmasına karşın konaklama sektöründe yatırım isteği hızlı artış gösterdi. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Ekonomi Bakanlığı’nin verdiği ve Resmi Gazete’de yayınlanan 2016 yılı Ağustos ayına ait ‘Yatırım Teşvik Belgeleri’ konaklama sektörü açısından derledi. Buna göre, Ağustos 2016’da ülke genelinde toplamda 11 şehirde 3 bin 303 adetlik yatak kapasiteli 17 yeni otel projesi ‘teşvik belgesi’ ve 1 otel ‘renovasyon belgesi’ aldı. Toplamda 326.9 milyon TL harcanarak tamamlanacak olan yatırımlar sonrasında sektörde 892 yeni ek istihdam sağlanacak. Bu yıl ağustos ayında, geçen yılın aynı ayına göre otel sayısında yüzde 21, yatak sayısında yüzde 38, yatırım tutarında ise yüzde 85 artış meydana geldi. Geçen yılın ağustos ayında 12 ilde toplam 2 bin 385 yataklık 14 otel projesi 175 milyon TL’lik yatırım tutarıyla teşviğe bağlanmıştı. Ağustos 2016 için yatak sayısı açısından; 1.052 yatak ile ilk sırada yer alan İstanbul’u, 488 yatak ile Muğla ve 396 yatak ile Bursa takip etti. Otel sayısı açısından ise 5 otel ile ilk sırada yer alan İstanbul’u 2’şer otel ile Bursa ve Ankara takip etti.
8 ayda gerileme sürdü
2016 yılının Ocak-Ağustos dönemini kapsayan ilk 8 ayı sonunda ise yatırımlarda düşüş devam etti. 8 ayda Türkiye genelinde toplamda 35 şehirde 24 bin 274 adetlik yatak kapasiteli 117 yeni otel projesi ‘teşvik belgesi’ aldı. Toplamda 1 milyar 961 milyon TL harcanacak. Buna göre bu yıl 8 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre otel sayısında yüzde 28, yatak sayısında yüzde 30, yatırım tutarında ise yüzde 12 düşüş meydana geldi. 2015 yılının ilk 8 aylık döneminde 48 ilde toplam 34 bin 494 yataklık 162 otel 2 milyar 249
milyon TL’lik yatırım tutarıyla teşviğe bağlanmıştı. İlk 8 aylık yatırımlar teşviklerinin tamamlanmasıyla sektörde 6 bin 134 yeni ek istihdam sağlanacak. 8 aylık dönemde yatak sayısı açısından; 4 bin 560 yatak ile ilk sırada yer alan İstanbul’u 4 bin 69 yatak ile Antalya, 2 bin 200 yatak ile Muğla takip etti. Otel sayısı açısından ise yine İstanbul 21 otel ile ilk sırada yer alırken Muğla 12 otel ile ikinci, takiben 9 otel ile Antalya listede yer aldı. Sivas ve Karabük ise bu yıl ilk kez listeye giren şehirler oldu.
İstanbul ve Antalya yatırıma doydu
Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan TÜROB Başkanı Timur Bayındır, teşvik sisteminin revize edilerek turizm yatırımlarının Anadolu illerimize yayılması konusunda ses getirecek ve yatırımcıları cesaretlendirecek düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Antalya ve İstanbul’da artmaya devam eden yatırımlara dikkat çeken Başkan Bayındır, özellikle Antalya ve İstanbul’da yeni oteller yerine mevcut otellerin renovasyonu ve yenilemesi gerektiği görüşünü yineledi. Bayındır, şunları söyledi: “Otel yatırımlarında arz fazlası bulunan Antalya ve İstanbul gibi şehirlerimiz yerine alternatif bölgelerde yatırımları çeşitlendirmemiz lazım. Teşvik sistemi içerisinde özellikle otel yatırımları konusunda sektör örgütleri olarak Ekonomi Bakanlığı ile koordinasyon içerisinde çalışmamız halinde yatırımları doğru planlayabiliriz. Antalya, İstanbul, Aydın ve Muğla illerimiz olmak üzere mevcut otellerimizin yıpranma sürecine girdiği dikkate alınarak, bu illerimize verilecek teşvik belgelerinde yeni yatırımlar yerine daha çok mevcut yatırımların modernizasyonu ve renovasyonu konusunda düzenleme yapılmasını talep edeceğiz.”
restaurant 22 hotel & hi-tech
gündem
Kriz, Kapadokya’daki küçük otel istihdamını %45 azalttı Küçük Oteller Derneği Kapadokya Temsilciliği Kapadokya’da Kriz Dönemi İstihdam Raporu’nu açıkladı. Bölgede faaliyet gösteren küçük otel işletmeleri üzerinde yapılan İstihdam Araştırması’na göre küçük otellerde doğrudan istihdam kriz öncesi döneme göre %45 azaldı.
K
üçük Oteller Derneği Kapadokya Temsilcisi Dr. Tekiner Kaya, Kapadokya’da faaliyet gösteren 45 küçük otel işletmesi arasında yapmış oldukları istihdam araştırmasında, istihdamın ağustos 2016 itibari ile, bir önceki yılın aynı dönemine göre %45 azaldığını belirtti. En büyük azalma ise kasaba ve köylerde yer alan işletmelerde gerçekleşti. Uçhisar bu azalmadan göreli olarak en az etkilenen (- %32) yer olsa da istihdamın 3’te birini kaybetti. Göreme’de %37, Ürgüp’te ise % 45’lik düşüş görüldü.
Kaya: “Krizde devletten beklediğimiz desteği göremedik”
Dr. Tekiner Kaya, “İstihdamın azalmasına ek olarak, otellerin en az 3’te 1’i çalışanlarını aynı zamanda ücretsiz izne gönderiyor. Yine işletmelerin %10’u saatlik çalışma sistemine geçildiğini belirtiyor. Maaşları düşürmek zorunda kalan işletmelerin oranı ise %16. Gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz. %70’inden fazlasını kaybettiğimiz bir pazar var. Son 20 yılın en yıkıcı krizini yaşıyoruz ve devlet tarafından bugüne kadar açıklanan destek paketlerinden küçük otel işletmelerinin faydalanabileceğimiz kalemler çıkmadı. Çıkan kalemler sürekli ecrimisil borçlarının ertelenmesi ve bir kaç büyük tur operatörüne kredi imkanı sağlayan destekler oldu. Kapadokya’da konaklama
sektöründe yaratılan katma değerin yarısından fazlası küçük otel işletmeleri tarafından üretiliyor. Maalesef küçük otel işletmecileri olarak, kriz sürecinde devletten beklediğimiz desteği göremedik. Bölgede kapanan veya ayakta durmaya çalışan pek çok otel işletmesi bulunmakta. Küçük otellerimizin de yararlanabileceği acil destek paketleri hayata geçirilmezse, pek çok işletme daha kapanmak zorunda kalacak. İşletmelerimiz, kazandığı dönemlerde gelir, kurumlar, çevre temizlik, reklam, Tpdk, su, elektrik vs. pek çok kalemde vergilerini ödediler, primlerini yatırdılar. Bu zor dönemde işletmelerimizin, devletin her türlü (sgk prim, vergi, su, elektrik, personel) desteğine ihtiyacı bulunmakta”dedi. Kaya ayrıca devlet desteği için umutlarının devam ettiğini de sözlerine ekledi.
Balon sektöründeki daralma yüzde 80’lerde
İstihdamın azalması, ücretsiz izinler, kapanan oteller, maaşlardaki düşüş ve saatlik sisteme geçişin, ekonomik anlamda bölgede büyük bir durgunluğa yol açtığını; düşüşün ekonomik karşılığının %60’ın üzerinde olduğu tahmin edildiği raporda, balon sektöründeki daralmanın da %80 civarında olduğu, bunun balon işletmeleri istihdamındaki yansımasının da yaklaşık %75 olduğu belirtildi.
restaurant 24 hotel & hi-tech
gündem
Otel yatırımlarına 305 milyon TL daha Beş yıldızlılar açık ara önde Eylül ayında toplam 305 milyon TL’lik 14 yeni otel projesi teşvik belgesi alırken, 9 ayda bu rakam 131 otel projesi için 2.2 milyar TL oldu. 9 ayda teşvik belgesi alan oteller projelerinin 43 adedi 3 yıldız, 32’si 4 yıldız, 28’i 5 yıldız kategorisinde yer alırken, yatak sayısı bakımından 5 yıldızlı oteller 15 bin 218 yatak ile açık ara ilk sırayı aldı.
E
ylül ayına ilişki yatırım teşvik belgesi alan projeler belli oldu. Ekonomi Bakanlığı tarafından, 2016 yılı Eylül ayına ait verilen ‘yatırım teşvik belgeleri’ Resmi Gazete’de yayınlandı. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) tarafından analiz edilen verilere göre, Eylül 2016’da Türkiye genelinde 12 şehirde 14 yeni otel projesi teşvik belgesi, 2 otel ise renovasyon belgesi aldı. Toplamda 305.2 milyon TL harcanarak tamamlanacak olan yatırımlar sonrasında sektöre 4 bin 594 adet yatak kapasitesi eklenecek ve 1.342 yeni ek istihdam sağlanacak. Yatırım tutarı açısından bakıldığında yatırımlarda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 26 gerileme meydana geldi. Eylül 2015’te 5 ilde 4 bin 482 yataklı 10 otel projesi 413 milyon TL’lik teşvik belgesi almıştı. İki yıl öncesine, 2014 yılı Eylül ayıma bakıldığında ise bu yıl Eylül ayında yatırım tutarında artış söz konusu. 2014 yılı Eylül ayında 15 şehirde 5 bin 74 yatak kapasiteli 23 otel projesi 296 milyon TL ile teşviğe bağlanmıştı. 2016 yılının ilk 9 aylık döneminde ise Türkiye genelinde toplamda 37 şehirde 131 yeni otel projesi ‘teşvik belgesi’ aldı. Toplamda 2 milyar 266 milyon TL harcanarak tamamlanacak olan yatırımlar sonrasında sektörde 7 bin 476 yeni ek istihdam sağlanacak ve yatak kapasitesi 28 bin 868 adet artacak. Geçen
yılın ilk 9 aylık döneminde 48 ilde 38 bin 976 yataklı 172 otel projesi toplam 2 milyar 662 milyon TL ile teşvik almıştı. Buna göre yatırımlar tutar açısından yüzde 17 geriledi. 5 yıldız az ama büyük Bu yılın 9 aylık döneminde yine beş yıldızlılar en fazla tercih edilen projeler oldu. Teşvik belgesi alan otellerin 43 adedi 3 yıldız, 32’si 4 yıldız, 28’i 5 yıldız kategorisinde yer aldı. Yatak sayısı bakımından ise 5 yıldızlı oteller 15 bin 218 yatak ile açık ara ilk sırayı aldı. 4 yıldızlıların yatak kapasitesi 8 bin 192, 3 yıldızlıların ise 3 bin 625 adet oldu. Bu arada 9 aylık dönemde 5 bin 275 yatak ile Antalya ilk sırada yer aldı. Antalya’yı 4 bin 560 yatak ile İstanbul ve 3 bin 484 yatak ile Muğla takip etti. Otel sayısı açısından ise İstanbul 21 otel ile ilk sırada yer alırken, Muğla 14 otel ile ikinci, 11 otel ile Antalya üçüncü sırada yer aldı. Erzincan ve Bayburt birer otel ile ilk kez listede yer buldu. Yatırım İzleme Kurulu kurulmalı Rapora ilişkin bir değerlendirme yapan Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır, Türkiye’nin 2023 yılı turizm hedefi olan ‘50 milyon
turist, 50 milyar dolar turizm geliri’ hedefine ulaşmak üzere Anadolu’da otel yatırımlarının artması gerektiğini sürekli dile getirdiklerini hatırlattı. Bayındır, 2016 yılı Eylül ayındaki yatırımların önemli bölümünün Erzincan’dan Trabzon’a kadar Anadolu’ya yayılmasından memnuniyet duyduklarını ifade etti. “Yeni otel yatırımlarının Anadolu illerimize yaygınlaştırılması son derece önem taşıyor” diyen Bayındır, şunları söyledi: “İstanbul başta olmak üzere Antalya, Muğla ve Aydın illerindeki otel stokunun yeterliliği ve yıpranma süreci dikkate alınarak bu illerimizde yeni yatırımlar yerine renovasyon teşviki verilmesi öncelikli ve gerekli. Ne var ki, yılın geride kalan ilk dokuz aylık dönemi incelendiğinde ülkemizde teşvike bağlanmış yeni otel yatırımlarının yarıdan fazlası yine bu 4 ilimizde yer alıyor. Otel yatırımlarının doğru planlanmasını sağlamak üzere, sektör Kuruluşları, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı birlikteliğinde kurulacak ‘Yatırım İzleme Kurulu’ doğru planlamanın yanında sürdürülebilir turizm açısından bölgeler arası farklılıkları da giderecektir. Kurulun oluşturulması için TÜROB olarak her türlü çalışma ve işbirliğine hazırız” dedi.
26
Nabi Avcı “Hedefimiz 3 milyar dolar” “Global Sağlık Turizmi Zirvesi ve Fuarı’nda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, “Termal turizm merkezlerindeki onaylı imar planları ile yatak kapasitesinin 2014-2018 onuncu kalkınma planı döneminde 100.000’e ulaşması, 1,5 milyon yabancı ziyaretçi ve 3 milyar dolar gelir elde edilmesi hedeflenmektedir.” dedi.
G
lobal Sağlık Turizmi Zirvesi ve Fuarı (Health Sumex)” Türkiye’de gelişen sağlık sektörünün nabzını tutmak için, sektörün liderlerini, karar alıcılarını, uzmanlarını ve özel sektör temsilcilerini Ankara’da bir araya getirdi. Avcı: “1,5 milyon yabancı ziyaretçi ve 3 milyar dolar gelir hedefliyoruz” 40 ülkeden 300 kişinin katıldığı fuarın açılış gününde bir konuşma yapan Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı şunları söyledi: “Ülkemizin sahip olduğu jeotermal potansiyele bağlı olarak en önemli alternatif turizm türlerinden biri olan Sağlık ve Termal Turizm konusunda öncelikli olarak ülke genelindeki potansiyel alanlar belirlenmiş ve bu potansiyel alanlar bölgeleme esasına göre analiz edildikten sonra genel
Sucuoğlu: “Özellikle yaşlı turizmi açısından fırsatlar sunuyoruz” K.K.T.C. Sağlık Bakanı Dr.Faiz Sucuoğlu, “Biz 1974’den bu yana ambargolar sebebiyle çok sıkıntılar yaşadık. Bugün gençlerimiz hiçbir yerde spor yapamıyor müsabakalara katılamıyor. Ana vatanımızın sağladığı imkanlarla ayakta duruyoruz. Gelecek için umut taşıyoruz. Turizm hizmet sektörü olarak gelişmesini istediğimiz önemsediğimiz bir konu. Son 10 yılda sağlık turizminin de çok ciddi bir pay aldığı görülüyor. Bizim en büyük avantajımız denizimiz ve sıcaklık oranımız. Kış ayları da dahil deniz suyu sıcaklıkları yüksek. Özellikle yaşlı turizmi açısından fırsatlar sunuyoruz.”
planlama yaklaşımı içerisinde 1/25 000 ölçekli çevre düzeni planı kararları üretilmiş ve yatırım alanları belirlenmiştir. Termal Turizm Master Planı’nın Kısa Dönem Hedefi olarak 50.000 yatak kapasitesi belirlenmiş olup Termal Turizm Master Planı’nın 2007-2013 yıllarını kapsayan kısa dönem hedeflerinin gerçekleşme durumu ele alındığında; 2006 yılında 78 olan termal konaklama tesis sayısının 2012 yılı sonu itibari ile 148’a ulaştığı bununla beraber 2006 yılında 17.767 olan yatak kapasitesinin ise 2013 yılında 42.357’e 2014 yılında ise 55.140’a ulaştığı görülmektedir. Bir başka deyişle yatak kapasitesinde 5 yıllık süre içerisinde yaklaşık 2 kat artış sağlanmıştır. Başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere ilgili bütün kurumlarla iş birliği hâlinde bütün bu çalışmalar tamamlandığında termal turizm merkezlerindeki onaylı imar planları ile yatak kapasitesinin 2014-2018 onuncu kalkınma planı döneminde 100.000’e ulaşması, 1,5 milyon yabancı ziyaretçi ve 3 milyar dolar gelir elde edilmesi hedeflenmektedir.” Hammouri: “Türkiye’den 800 milyon dolardan fazla ithalat yaptık” Panelde bir konuşmaya yapan Global Sağlık Turizmi Konseyi Başkanı Dr. Fawzi Yousef Qasem Al Hammouri; “Bizler Ürdün ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki işbirliğini arttırmak ve güçlendirmek istiyoruz. Ticaret ve seyahat hacmi artmalı. 2015’te 162 bin Ürdün’lü Türkiye’ye geldi. Türkiye’den 800 milyon dolardan fazla ürün ve mal ithal ettik. Ancak Ürdün’e Türkiye’den 14 bin turist geldi sadece. Ürdün tıbbi medikal ürün destinasyonu olarak biliniyor. En iyi medikal turizm destinasyonu seçildik. Türkiye ile bu anlamda ikili çalışmalarımızı yoğunlaştırmayı çok istiyoruz.” diye konuştu.
Gümüş: “Yabancı dil bilen hekim ve hemşire eksikliğimiz var” Sağlık Bakanlığı Müsteşar Prof. Dr. Eyüp Gümüş, “Dünyada 30 milyon kişi sağlık için başka ülkelerde derman arıyor. Yaklaşık 500 milyar dolarlık bir bütçe söz konusu. Sağlık turizmi sadece sağlık bakanlığını değil, birçok bakanlığı da ilgilendiriyor. Aile ve Sosyal Politikalar, Turizm, Ekonomi ve Dışişleri olmak üzere pek çok bakanlık ortak projesi. Amacımız Türkiye’ye hizmet almak için daha çok hastanın gelmesi. Türkiye’nin hedefi 2 milyon uluslararası hastanın burada tedavi olması. Yabancı dil bilen hekim ve hemşire eksikliğimiz var. Bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor.” dedi.
restaurant 28 hotel & hi-tech
gündem
Eresin Grubu Topkapı Eresin’i kendisi işletecek Konaklama sektörünün önemli temsilcilerinden Eresin Grubu, 2015 yılında alınan karar sonrasında İspanyol otel zinciri Barcelo ile işbirliğini sonlandırıyor.
E
resin Grubu, İspanyol otel zinciri Barcelo ile Topkapı’da bulunan Barcelo Eresin Hotel’de yürüttüğü işbirliğini bitiriyor. Bünyesinde İstanbul’da faaliyet gösteren Best Western Eresin Taxim, Eresin Taxim Premier ve Eresin Crown otellerini bulunduran Eresin Grubu, tıpkı bu otellerdeki gibi Topkapı Eresin’i de kendisi işletecek. İspanyol şirket ile sözleşmesini yenilemeyen Eresin Grubu, Eresin Topkapı Hotel’i 2005 yılında Barcelo Grubu’na kiraya vermişti. Eresin Topkapı, Eresin Hotels yönetimi altındaki faaliyetlerine Aralık 2016’da başlayacak.
Barcelo, Beyoğlu’da başka bir otel kiraladı
Barceló Grubu, Türkiye’de sadece Barcelo Eresin Topkapı’yı işletiyordu. Bu arada bu kararın İspanyol şirketin Türkiye’den tamamen çıkacağı anlamına gelmediği, Barcelo’nun Beyoglu’nda yeni kiraladığı 52 odalı bir tesis ile İstanbul’daki faaliyetlerine devam edeceği belirtildi.
Karar 2015 yılında alınmıştı
Konu ile ilgili olarak bilgi veren Eresin Otelleri Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Müberra Eresin, bu kararın 2015 yılında alındığını va bu yıl sonunda uygulamaya konacağını söyledi. Müberra Eresin, daha önce Topkapı’daki otelde
Bünyesinde Best Western Eresin Taxim, Eresin Taxim Premier ve Eresin Crown otellerini bulunduran Eresin Grubu, tıpkı bu otellerdeki gibi Topkapı Eresin’i de kendisi işletecek. Barcelo’nun ise başka bir tesisle İstanbul’daki faaliyetlerine devam edeceği belirtildi. başka ortakları olması nedeniyle otelin o dönemde Barcelo Grubu’na kiraya verildigini ancak otelin mülkiyetinin tamamen Eresin Turizm AŞ’ye geçmesiyle Barcelo ile devam mecburiyetinin kalmadıgını vurgulada. Müberra Eresin, önümüzdeki dönemde diğer uluslararası markalarla yeni işbirliğine açık olduklarını dile getirdi.
Dört otelin adları da değişti
Lokasyonlarını vurgulamak için bünyelerindeki dört otelin adlarını değiştireceklerini de kaydeden Müberra Eresin, “Bünyemizdeki oteller bundan sonra Eresin Hotels Topkapı, Eresin Hotels Sultanahmet, Eresin Hotels Taxim ve Eresin Hotels Taxim Premier adlarıyla hizmet vermeye devam edecek” dedi.
hotel restaurant
30 & hi-tech
gündem / makale
Barış Türer / Taksim Otelciler Platformu Genel Başkanı
Turizm taksim edildi İstanbul’un turizm merkezi Taksim’den herkese merhaba! Turizm ne durumda, otellerin durumu nasıl diye soranların, arayanların, bir umut ve kıvılcım bekleyenlerin sayısı, işin aslı sektörün tamamı. Taksim’den çıkalım yola… Çok iyi hatırlıyorum ki, yakın geçmişte otelin yoğunluğundan bir gördüğümüz misafiri bir daha göremez iken; şimdilerdeyse o yoğunluğu özlüyoruz. Otel overbook olmasın diye ön büro ve satış departmanlarının birbirine girdiği günler dün gibi. Çok geçmedi bu yazdıklarımın üzerinden iki sene evveliyatından bahsediyorum. Peki ya İstanbul’un Avrupa başkenti olduğu sene? Hatırlayanınız vardır… Kruvaziyer gemileri sıra sıra dizilir, havalimanına giren çıkan turist otobüsünün çetelesi tutulamaz, Taksim ve Sultanahmet meydanlarına iğne atsanız yere düşmezdi… Peki ya şimdi? Turizm son demlerini yaşıyor gibi dursa da 1999 depreminden sonra ki inşaat sektörünün ayaklanması gibi turizm de kalkıp tekrar koşacak, bu bir gerçek. Ancak günümüz gerçeklerini de görüp, ona göre aksiyon alınması da gerek elbette ki… Avrupa ülkeleri kendi içlerindeki sıkıntılar sebebiyle komşu ülke ziyaretlerine bile gitmezken, bu pazar misafirlerinin Türkiye’ye gelmelerini beklemek; tamamen kendi açımızdan hayal kırıklığı olacaktır. Bu anlamda Orta Doğu, İran ve Rusya pazarlarına daha fazla sarılıp, memnuniyet ve talep karşılığı konusunda çıta yükseltmek; pazar sürekliliğini ve misafir yüzdelerini artırmada büyük rol oynayacaktır. Uzak diyarlardaki pazarlara tanıtım elbette ki önemli ve gerekli lakin en azından şu kritik dönemleri atlatana kadar bizi tercih eden komşularımızdan “daha ne kadar fazla yararlanabiliriz?”i düşünmek ön planda olmalı. Haberlere bile konu oldu, geçen sene gecelik oda fiyatlarının 200 Euro iken günümüzde 40 Euro olduğu… Doğru mu? Doğru! Bu çöküşten dolayı kapanan onca otelin olduğu, bu sektörden ekmek yiyen onca emekçi ve profesyonelin işsiz kaldığı gerçeğini de eklemeliyiz. Ayrıca insanların sektörde işsiz kalma korkusuna yol açan bu etkenler olduğu sürece, sektör değişikliğine giden birçok emekçi ve profesyonel isim sebebiyle hizmet kalitesinin düştüğü, giden profesyonelin yerinin doldurulamaması, birçok yatırımın düzgün yönetilememesi sebebiyle ivme kaybettiği bir gerçek. Her yeni günde birçok dinden, dilden ve birçok ırktan nefes alıp verenlerin ayak bastığı bir yer burası. İstiklal Caddesi’nin girişinde ayak üstü ıslak hamburger yiyenleri de, tarihi binaların çatı katlarına konumlandırılmış lüks restoranlarda kadeh tokuşturanları da aynı karede görebilmek de gayet olağan. Ne gündüzünün farkı var gecesinden, ne de kışının farkı var yazından. Farklı bir yapı, farklı bir dokunuş var gibi sanki her metrekaresinde Taksim’in. Kendi içerisinde kimi zaman üzülen kimi zaman da sevinen bir marka oldu Taksim. En acı sahneler de, en tatlı sahneler de oynandı bu karede. O kadar özel ve değerli bir adı var ki; çatısı altında yer aldığı Beyoğlu’nun da önüne geçerek, bu çatının üzerine oturtturulmuş bir baca misali ön planda durdu her zaman. Günümüzde değer görmediğini düşündüğüm belki de farkına dahi henüz varılmamış onca değerli yapı ve esere ev sahipliği eden
gizli bir tarih bahçesi burası. Bu bahçeyi daha da canlandırmak ve renklendirmek için, çalışmalara başladık ilk aşamada. Ne var dedik Taksim’de? Tarihi, tarihçesi nedir burasının? Neden Taksim diyerek başladık sıfırdan. Öncelikli hedef belirledik kendimize, bu yapıların bir haritasını ve tüm ayrıntılarını çıkartmayı. Her yapının ve değerin ulaşılabilir ve bilinirliğini arttırmadan öte, çekiciliğini arttırmayı önemsedik. Biz? 27 Mayıs 2015’de büyük bir inanç ve azimle, algı ve isim değeri hali hazırda yüksek olan Taksim adına daha fazla değer katabilmek için “Taksim Otelciler Platformu”nu kurduk. İnançlı ve genç bir ekiple çıktık biz bu yola. Üst jenerasyonlarımızın söylediklerine göre dinamik bir ekip oluşturmuşuz. Hedefimiz fayda üretmek oldu ilk günden bu yana. Bu fayda “Taksim’in değerini artırmak” ile başlayıp; kültürel etkinlikler ile turizm ve otel profesyonellerini bir arada toplamak, istihdam sağlamak, sektörel sertifika eğitimleri düzenleyerek sektöre yeni kanlar eklemek gibi maddelerle uzayıp gidiyor. Kısa bir sürede canlandırdığımız ve sonuçlandırdığımız başarılı çalışma ve projelerle, sağladığımız ve takibini daima sürdürdüğümüz istihdam oranıyla bu denli sözü geçen ve dinlenen; gün be gün artan üye ve takipçi sayımızla Taksim’i bir marka olarak geride bırakarak, ötesine geçtiğimiz, Türkiye’nin 7 bölgesinde de bilinen, merakla takip edilen ve destek talep edilen bir oluşum olduk. Öteye gidelim… Kıbrıs, Gürcistan, Özbekistan, Azerbaycan ve Orta Doğu gibi ülkemize ve kültürümüze yakın komşu ülkelerimizde görev alan kendi vatandaşımız olan profesyonel dostlarımız tarafından da aranılıp, sorulan bir marka olduk. Tüm emekçilerimize sevgi ve saygılarımla...
restaurant 32 hotel & hi-tech
gündem
Çırağan Palace Kempinski İstanbul’a ödül yağdı Çırağan Palace Kempinski İstanbul’un Halkla İlişkiler, Gelirler & Rezervasyon ve Ön Büro ekiplerine ödül yağdı.
1
897’den bu yana Avrupa’nın en köklü lüks otel grubu olan Kempinski markası; grubunun gözdesi Çırağan Palace Kempinski İstanbul’a ödül yağdırmaya devam ediyor. Çırağan Palace Kempinski İstanbul’un Halkla İlişkiler ekibi Kempinski grubu tarafından düzenlenen İş Geliştirme Konferansı’nda Avrupa’daki Kempinski otelleri içinde “En İyi Sosyal Medya Kitle Gelişimi’’ ödülünü alırken, Gelirler ve Rezervasyon ekibi dünya çapındaki Kempinski otelleri içinde “Misafirlere Sunulan En İyi Hizmet Kalitesi” ve “En Yüksek Gelir Kazandıran Rezervasyon Ekibi” ödüllerine layık görüldü. Ayrıca Ön Büro ekibi, misafirlerine sunduğu ayrıcalıklarla 500’den fazla otelde 34 lüks otel markasında ve 76 ülkede fark yaratan Misafir Sadakat Programı Discovery için ’’2015 yılı tamamında ve 2016 yılının ilk yarısında En Çok Üye Kazandıran Oteli’’ ödülüne layık bulundu.
Radtke: “Otelimizin grup içindeki başarısını bir kez daha ispatladık” Çırağan Palace Kempinski İstanbul’un Genel Müdürü ve Kempinski Residences Türkiye Bölge Direktörü Ralph Radtke; “Bu ödülleri Çırağan Sarayı’na kazandıran deneyimli ve profesyonel ekiplerimi tebrik ediyorum. Türkiye ve İstanbul turizminin tanıtılması açısından büyük rol oynayan bu
ödüllerle ayrıca otelimizin grup içindeki başarısını da bir kez daha ispatladık. Önümüzdeki dönemde gerçekleşecek projelerimiz ve uygulayacağımız stratejilerimizle bu ikonik tarihi yapının adını dünya çapında duyurmaya devam edeceğiz. Kempinski’nin mükemmel konuk ağırlama ayrıcalığı ve özgünlüğü politikasıyla Çırağan Sarayı’nı her zaman en üst seviyede tutmaya devam edeceğiz” dedi. 110 yılı aşkın deneyimiyle tarihi simgesel mülklerden, ödüllü, stil sahibi şehir otellerine, olağanüstü kıyı otellerinden prestijli rezidanslara bir çok lüks mülkü portföyünde gururla taşıyan Kempinski grubu, Çırağan Sarayı’na yağdırdığı ödüllerle çalışanlarını bir kez daha gururlandırdı.
hotel restaurant
34 & hi-tech
gündem / makale
Muhammet Cüntay / Sura Hotels Turizm Grubu Genel Koordinatörü
Turizm Eğitimi; Sektörün ihtiyaç duyacağı, bilgili, becerili, üretken, dinamik insanları yetiştirmek amacıyla uygulamaya ve verimlilik esaslarına göre bilimsel metotlarla yapılan bir eğitim şeklidir. Turizm Eğitimi’nin asli amacı; Turizm eğitimi veren kurumlar turizm işletmelerinin ihtiyacı olan pek çok hizmeti sağlayabilecek alt kademe insan gücünü, ara insan gücünü tamamlayacak orta kademe ve turizmle ilgili kamu ve özel sektör kurumlarına yönetici, araştırmacı ve planlayıcı elemanlarını yetiştirmek amacıyla üst kademe insan gücünü sağlamaktır. Diğer amaçlar ne olabilir der isek; Eğitim yoluyla teorik ve pratik ilişki kurmak, turizm sektörünün gelişmesine
katkıda bulunmak, sektöre yetişmiş kalifiye personel sağlamak, turizmin ekonomik kalkınmadaki yerini ve önemini anlatmak, turistik işletmelerde çalışanların bilgi ve becerilerini artırmak, vatandaşta olumlu bir turizm bilinci yaratmak, nitelikli turizm eğitmenleri yetiştirmek, insanların ilgisini turizme çekmek… Örgün mesleki turizm eğitimi denince içerisinde ortaöğretim, ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimleri bulunmaktadır. Biz lafı uzatmadan lisans düzeyine geçelim. Yüksek öğretim düzeyindeki mesleki turizm eğitiminin ikinci aşaması 4 yıllık turizm yüksekokulları ve fakülteler bünyesinde eğitimöğretim faaliyetlerini sürdüren
turizm bölümleridir. Türkiye’de 1992 yılından itibaren çok sayıda yeni üniversitenin açılmış olması ve açılmaya devam edilmesi, turizm lisans programlarının sayılarında adeta bir patlama yaşanmasına sebep olmuştur. Lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrenci sayıları ile mezun olan öğrenci sayıları öğretim yılları itibariyle tabloda verilmiştir. Tablodan da anlaşılacağı üzere lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrenci sayısı her geçen yıl artış göstermiştir. 1983-1984 öğretim yılında öğrenci sayısı 1.879 iken, bu sayı 2013-2014 yılında yaklaşık 17,5 kat artarak 32.792’ye yükselmiştir. Bu muhtemelen bu yıl 35000 civarına ulaşmıştır.
Merhabalar değerli dostlar, sektörümüzde maalesef cazibesi çok yüksek olmayan ama üzerinde durulması gereken bir konu ile sizlerleyim. Turizm Eğitimi… Nedir bu Turizm Eğitimi ? Olmalı mı, olmamalı mı? Olursa kaç yıl olsun? Olmazsa nasıl olur? Okul sayısı yeterli midir yoksa gereğinden fazla mıdır? Peki ya diploma! Diplomanın değeri nedir? İşe girişlerde diploma bile sormuyorlar mı? Yok canım o kadar da değil! Kaçımız pişman kaçımız huzurlu? Bugün bir tercih formum daha olsa yine işaretler miydim o okulu?
Turizm bir sanat, sanat ise bir eğitim modelidir, eğitimsiz bir turizm sektörü olamaz Bunu tartışanların muhtemelen ya sektörün gerekliliklerinden ya da sektörün ülkeye kazandırdıklarından haberleri yok. Buna ek olarak maalesef gerekli altyapı, uygulama alanları ve uzman akademik kadrolar tam anlamıyla hazırlanmadan açılan okullar ile turizm mezunlarının ortalama kalifiyesini düşürmektedir. Bizler eğitim kurumlarının gerekliliğini gereksizliğini tartışıyorken, öğrencilere katılmak istenen şeylere ve ders adlarına bakmak, müfredatı irdelemek lazım. Ben bugüne dek gereksiz olan bir tane dersle karşılaşmamışken, sektörde eksik olduğunu düşündüğüm ergonomi, verimlilik, gelir yönetimi gibi birçok başlığın derse dönüştürülmesini savunmaktayım. Hal böyleyken bu eğitim kurumlarının gereksizliğini iddia etmek cahillikten öte bir şey değildir. Bizlere düşen, turizm okullarının ve diplomanın gerekliliğini tartışmak değil, bu okulların nasıl real sektörle yakınlaşabileceğini ve verimliliklerinin nasıl arttırılabileceğini tartışmaktır. Gençlerin sektöre daha hazır halde gelmesi için yapılması gerekenlerin başında turizm eğitimi veren okullarımız ile sektörün birbirine bugün olduklarından daha yakın olmalarını sağlamak gelmektedir.Şuan turizm okullarında eğitim alan öğrencilerimizin maalesef bir çoğu sektörün gerçeklerine uzak oldukları
gerçeğini inkar etmemek gerekmektedir. Okullarımızda kesinlikle sektörel rehberlik ve danışmanlık birimleri kurulması şarttır. Bu birimler sayesinde öğrencilerin yetileri becerileri ve karakteristik özellikleri çerçevesinde turizmin hangi alanında daha başarılı olabileceği konusunda kendilerine destek verilmeli. Bu sayede boşa harcanan emeğin, başarısızlıklar sonrasında sektörden uzaklaşmaların önüne geçilecektir. Sektörde diploma hakettiği yerde midir? Öncelikle diplomaya sahip çıkması gereken bizler yani turizm yöneticileri, maalesef geçmişte özgeçmişlerimizde turizm okullarından mezun olduğumuzun yazıyor olmasını yeterli gören diploma beyanına gerek duymayan yöneticilerimiz oldu. Bu düzen kısmen değişim yaşadı ama tam anlamıyla düzeldiğini söyleyemeyiz. Biz diplomalarımızın sorulmasını kontrol edilmesini istiyoruz! Yani kısacası emeğimize saygı görmek…. Peki konunun diğer yönünden bakacak olursak bizlere bu belgeyi sunan yani bizi tescilleyen devlet kurumlarımız, teşkilatlarımız bize ve diplomamıza ne derece değer veriyor? Değer görmeliyiz çünkü bizi siz yetiştirdiniz, tüm turizm işletmelerinde toplam çalışanın belirli bir oranını mutlaka bizler teşkil ediyor olmalıyız. Turizm Bakanlığı’nda bizi çalıştırmalısınız; İl Turizm Müdürleri bizlerden olmalı; hatta bir dileğim var ileriki dönemde Turizm Bakanı bizlerden biri olsa!
Neden mi? Çünkü bize turizmi siz öğrettiniz… Lütfen bize güvenin artık. Tüm çalışanlar turizm diplomalı mı olmalı? Tabii ki bunun bu biçimde olması imkansız, diğer bölüm mezunlarının ve sektörün çekirdeğinden gelen emektarlarında bu sektöre verebilecekleri çok şey olduğunu düşünüyorum. Birçok turizm diploması olmayan, başarılı, sektörün ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli çalışan bulunmaktadır. Bu inkar edilemez bir gerçek. Ama bunun oranının diplomalıların önceliğini kısıtlamayacak biçimde belirlenmesi ve bu belirlenen oransal kuralın uygulanması gerekmektedir. Kaçımız pişman kaçımız huzurlu? Bugün bir tercih formum daha olsa yine işaretler miydim o okulu? Sektörün son dönemde geçiyor olduğu dar boğaz turizmcilerin aklına acabaları getirmiyor değil, Krizden ötürü işten cıkarılanlar, iş bulamayanlar, diplomasına saygı duyulmayanlar, işletmelerde hakettiği karşılığı alamayanlar… Birçok mezun bir tercih formum daha olsaydı diyor… Diplomana sahip çık! Diplomalıya saygı duy! En derin saygılarımla...
restaurant 36 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Conrad Istanbul Bosphorus yenilendi Şehrin tam kalbinde yer alan ve İstanbul’un pek çok cazibe merkezine yürüme mesafesinde olan Conrad Istanbul Bosphorus, 65 milyon dolarlık yatırımla 4 yıl süren projenin tamamlanmasıyla baştan aşağı yenilendi.
Beş yıldızlı otelin açık havuz alanı için genel olarak inşai bir çalışma yapılmış. Enerji verimliliği açısından mevcut aydınlatmalar daha tasarruflu LED armature dönüştürülmüş. Mekanik ve elektrik alt yapısında bir değişiklik yapılmamış olup, daha kullanılabilir bir yüzey alanıyla personel ve misafire hizmet veriyor. Lobi alanında da aynı şekilde enerji verimliği açısından lobi-lounge kısmındaki tavan aydınlatmaları tasarruflu LED armatürler ile değiştirilmiştir.
C
onrad Istanbul Bosphorus, tamamen yenilenen 76’sı süit, 553 odası, yüzme havuzu, lobisi ve panoramik manzaralı restoranlarıyla şehrin lüks algısını en iyi yansıtan otellerinden biri. Yeni dekorasyonu, güçlü tasarımı ile misafirlerini ağırlayan otel, şimdi lobisinde sergilediği sanat eserleriyle de dikkat çekiyor. Otel, yeniden tasarlanan 76’sı süit, 553 lüks odası, restoranları, SPA’sı, yüzme havuzu ve lobisiyle sizleri uzun süre etkisinden çıkamayacağınız bir deneyime davet ediyor. Conrad Istanbul Bosphorus’un Tarihi Yarımada’ya bakan muhteşem manzarası ile Akdeniz mutfağından lezzetli esintiler sunan restoranı manzara, misafirlerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Beş yıldızlı otel tamamen yenilenmiş, yeşillikler içerisindeki modern tasarımlı yüzme havuzu ile sıcak yaz günlerinde dinlenmek ve şehrin karmaşasından uzaklaşmak için konuklarına her türlü imkanı sunuyor. Lüks mobilyalarla çağdaş tarzda dekore edilen suit odaların banyolarında erkek ve kadın misafirler için özel olarak hazırlanmış lüks banyo malzemeleri de ilgi çekiyor. Otel yeni tasarlanan lobisiyle artık daha şık ve sanatsal! Conrad İstanbul Bosphorus’daki yenilenme süreci son olarak lobideki renovasyon ile tamamlandı. Yeni dekorasyonu, şık dizaynı ve güçlü tasarımı ile misafirlerini ağırlayan lobi, şimdi sergilediği eserlerle buram buram sanat kokuyor. Hüseyin Avni Lifij, Halil Paşa, Canan Tolon, Uğur Mine Tamay gibi ünlü Türk ressamlarının önde gelen eserleri Conrad Istanbul Bosphorus’un yenilenen muhteşem lobisinde yeniden hayat buluyor.
Conrad Istanbul Bosphorus Genel Müdürü Andreas Jersabeck
restaurant 38 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Jersabeck: “Misafirlerimizi muhteşem şıklığıyla şaşırtmak için sabırsızlanıyoruz” Conrad Istanbul Bosphorus Genel Müdürü Andreas Jersabeck, yenilenen otel ile ilgili şunları söyledi: “Conrad Istanbul Bosphorus’un dönüşüm sürecini tamamlamış olmaktan dolayı çok gururluyuz. İstanbul’un güzelliklerini
keşfetmeye gelen ziyaretçilerimizi otelimizin hem yenilenen iç mekanları hem de balkon, teras ve pencerelerinden sunduğumuz Boğaz manzarası ile ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz. Otelimizi yeniden ziyaret edecek ve ilk kez yeni halini görecek misafirlerimizi Conrad Istanbul Bosphorus’un muhteşem şıklığıyla şaşırtmak için sabırsızlanıyoruz.”
Conrad Istanbul Bosphorus, renovasyon projesinin ardından tasarruf etme yeteneği ne oldu? Otelin yenileme çalışmaları hakkında detaylı bilgiler paylaşan Andreas Jersabeck, gerçekleştirilen TriGen projesi ile ilgili şunları söyledi: “TriGen projesi ile tüm otel ihtiyacını karşılamak üzere elektrik üretilirken, bu üretim sırasında açığa çıkan atık ısıdan otelin ısıtma ve soğutmasında faydalanılacaktır. Aslında otelin
kullanması gereken enerjide herhangi bir azaltmaya neden olmayacak olan bu tesis ile maliyetlerde bir tasarruf sağlanacaktır. Bahsedilebilecek tek enerji tasarrufu TriGen tesisinden otele iletilecek olan ısı enerjisini aynı miktarda otel kazanında üretmek için harcayacağımızı enerjideki verimsizliklerden arınması olacaktır. Otelin dış cephe yenilemesiyle cam, çerçeve ve duvar olan kısımlardan kaynaklanan enerji kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.”
restaurant 40 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Nurol GYO Genel Müdürü Samim Hatipoğlu, İkitelli’de eskiden Hürriyet gazetesinin bulunduğu 53 dönümlük arazisi üstüne yapımına başlanan projede 320 odalı bir apart otelin bulunduğunu kaydederek, “Bu otelin işletmesi için yerli ve yabancı zincirlerle görüşme halindeyiz” dedi.
İ
stanbullu turizmciler, geçen yıl Atatürk Havalimanı’ndan geçen transit yolcuların turizm açısından ciddi potansiyel barındırdığından hareketle onlara alışveriş imkânı sağlanması için ortak bir kampanya çağrısı yapmıştı. Nurol Holding bünyesinde faaliyet gösteren Nurol Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın (GYO) yönetimi, bu çağrıya uygun ilk somut adımı atan firma oldu. Şirket yönetimi, İkitelli’de eskiden Hürriyet gazetesinin bulunduğu 53 dönümlük arazisi üstüne yapımına başladığı Oasis Designer Outlet’te İstanbul’a gelen transit yolculara alışveriş imkânı sunacağı belirtiliyor. Nurol GYO Genel Müdürü Samim Hatipoğlu, tanıtım toplantısında basın mensuplarına projenin 80 milyon dolarlık bir yatırım olduğunu hatırlattıktan sonra şunları söyledi:
“Projenin mekânı Atatürk Havalimanı’na 6, yeni açılacak üçüncü havalimanına ise 12 dakikalık bir uzaklıkta bulunuyor. TAV ile yaptığımız anlaşma gereği İstanbul’a gelen ziyaretçilerinin yanı sıra, transit yolculara da dünyanın önde gelen yerliyabancı markalarının bulunacağı Oasis Designer Outlet’te alışveriş imkânı sunacağız.” Bir apart otel de olacak Alışveriş merkezlerinin dünyanın belli başlı kentlerinin havalimanlarına yakın yerde konumlandırılan ve “Kiss & Fly” diye adlandırılan bir konsepte olduğunu belirten Hatipoğlu, projelerinin konut, alışveriş, yeme-içme, eğlence gibi hizmetlerin yanı sıra konaklamayı da içereceğini ifade etti. Hatipoğlu, proje
kapsamında 320 odalı bir apart otelin bulunduğunu kaydederek, “Bu otelin işletmesi için yerli ve yabancı zincirlerle görüşme halindeyiz” dedi. 2017 yılının Mart ayında hizmete açılması planlanan Oasis Designer Outlet’te bin 160 adet konut da bulunuyor. Oasis Designer Outlet’in en büyük silahının meydanı olduğunu vurgulayan Hatipoğlu, bu konuda şu bilgileri verdi: “Kent insanının en önemli sorunu fiziksel aktivite eksikliği. Bu noktadan hareketle ve sosyal sorumluluk yaklaşımıyla bir çözüm sunuyoruz. Oasis, mevcut AVM’lerde yer alan eğlence merkezlerinden daha fazla kapalı ve açık aktivite alanlarına sahip olacak. Bu meydanda zaman zaman sağlıklı yaşam festivalleri, konser ve diğer kültürel faaliyetlerine yer vereceğiz.”
restaurant 42 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Koç Topluluğu bünyesinde faaliyet gösteren ve Türk otelciliğinde bir ekol olan Divan Grubu, Güney Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. 2014 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde merhum Mustafa V. Koç’un temellerini attığı ve işletmesini Divan Grubu’nun, yatırımını ise Limçağ Turizm ve Otelcilik’in üstlendiği Divan Cizre, 2017’nin ikinci çeyreğinde konuklarını ağırlamaya hazırlanıyor.
K
oç Topluluğu’nun turizm sektöründeki markası Divan Grubu, yatırımı Limçağ Turizm ve Otelcilik tarafından gerçekleştirilen ve toplam inşaat maliyetinin 18 milyon dolar olması öngörülen Divan Cizre projesini planlandığı tarih olan 2017’nin ikinci çeyreğinde açmaya hazırlanıyor. Bölgeye otelcilik sektöründe yeni standartlar getirecek Divan Grubu CEO’su Richard Appelbaum Şırnak’ın Cizre ilçesinde hayata geçirilen yatırımıyla ilgili şunları söyledi: “Divan Grubu olarak Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı merhum Mustafa V. Koç’un inancı ve manevi desteğiyle temelleri iki yıl önce attığımız bu iş birliğini hayata geçiriyor olmanın gurur ve mutluğu içindeyiz. Bugüne kadar yaptığı tüm yatırımlarla turizm sektöründe pek çok ilk imza atmış Divan Grubu olarak, bölgede ve Türk turizm sektöründe yaşanan zorluklara rağmen devam ettiğimiz Divan Cizre projemizi öngördüğümüz sürede hayata geçirerek turizm sektörüne, bölge turizmine ve yaratacağımız istihdamla da ekonomiye katkıda bulunmayı hedefliyoruz. İnanıyoruz ki bu proje ile bölgeye otelcilik sektöründe yeni standartlar gelecek ve turizm sektörü daha da güçlenecek. İki yıl önce bu vizyonla temellerini attığımız Divan Cizre projesinin 2017 yılının ikinci çeyreğinde hayata geçmesini planlıyoruz.”
Bölgede turizmin kapılarını açacak
Divan Cizre yatırımcısı Limçağ Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı, Cizre Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Süleyman Çağlı ise konuyla ilgili şu bilgileri aktardı: “Bölgemizin ilk 5 yıldızlı oteli olacak olan Divan Cizre, hem ticari hem de turizm bakımından bölgeye hacim kazandıracak ve istihdam sağlayacak önemli bir proje. Bölge olarak geçirdiğimiz zor zamanlara rağmen merhum Mustafa V. Koç’un önderliğinde temellerini attığımız ve Divan Grubu’nun destekleriyle çalışmalarımıza hız kesmeden devam ettiğimiz projede son aşamadayız. Böyle zor durumlarda gerçekleştirilen her hamlenin, sadece şehrimiz için değil, bölge ve ülke için de değer yaratacağına inanıyoruz. Divan Cizre bunun en güzel örneği ve sembolü olacaktır. Türkiye’nin tarihi güzellikleri ile dolu Cizre ilçemizde kültür turizmini arttırmayı ve ilçemizin tarihi yapısını tüm halkımızla tanıştırmayı istiyoruz. Birçok tarihi yapıyı ve zenginliği barındıran Cizre, otelimizin açılması ile de bölgede turizmin kapılarını açacaktır.”
Dicle Nehri ve Pira Bafit Köprüsü manzarasında Divan ayrıcalığı
Havaalanına 17 km, Cizre şehir merkezine 3 km uzaklıkta, İpek Yolu ile Dicle Nehri arasında kalan 7500 metrekare arsa üzerinde inşa edilen Divan Cizre, Simart Yapı ortaklarından Yüksek Mimar Atilla Kangüleç tarafından projelendirildi. Bütün odalarından Dicle Nehri görülecek şekilde tasarlanan otelin güney ve güneydoğu cephesinde kalan odaları ise tarihi Pira Bafit köprüsünü görüyor. 5 yıldızlı otel standartlarının getirdiği her türlü konfora sahip olan Divan Cizre’de toplam 285 yatak kapasiteli 132 oda bulunuyor. Otel 5 adet toplantı salonu, 410 kişi kapasiteli balo salonu ve fuayesi, 252 kişi kapasiteli 2 adet restoranı, çay salonu, executive lounge, 900 kişi kapasiteli açık teras-toplantı alanı, kapalı otopark ve açık yüzme havuzuyla da misafirlerine Divan ayrıcalığını yaşatmaya devam edecek. Otel, bölgenin lojistik merkezi olarak ilan edilen Cizre’nin, Mardin, Midyat, Şırnak ve Habur otoyollarının kesiştiği noktada yer alıyor.
Divan Grubu CEO’su Richard Appelbaum “Divan Cizre yatırımı ile bölgede turizmin hareketlenmesini ve otelcilik sektörüne yeni standartlar getireceğini öngörüyoruz. 2 yıl önce bu vizyonla merhum Mustafa V. Koç’un temelleri attığı bu projenin 2017 2. çeyreğinde hayata geçmesini planlıyoruz. Divan Cizre bölgede ayrıca istihdama da önemli katkı sağlayacak” dedi.
restaurant 44 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Akdeniz’in incisi Karadağ’ın başkenti Podgorica ilk Hilton oteline kavuştu. Hilton Podgorica Crna Gora hem yabancı turistler hem de Karadağlılar için bir çekim merkezi olacak
Hilton Worldwide Karadağ’daki ilk Hilton otelini açtı
H
ilton, Karadağ’da Hilton Hotels & Resorts markası altında faaliyet gösterecek ilk oteli Hilton Podgorica Crna Gora’nın açılışını Eylül ayında gerçekleştirdi. Şehrin merkezinde yer alan yeni Hilton Podgorica Crna Gora, hem iş hem de eğlence amacıyla seyahat edenler için ideal bir konaklama alternatifi. 23’ü süit olmak üzere, geniş ve modern tasarıma sahip 180 oda ile hizmet veren otelde, şehri tepeden gören panoramik manzaralı kral daireleri de bulunuyor. Hilton Worldwide Hilton Marka Yönetimi Bölge Müdürü Andreas Lackner şöyle konuştu: “570’ten fazla otelden oluşan global portföyümüze, Akdeniz’in incisi olarak da bilinen, Avrupa’nın en eski ülkelerinden Karadağ’ı katmaktan heyecan duyuyoruz. Konuklarımızı dünyaca ünlü misafirperverliğimizle Karadağ’ın başkenti Podgorica’da ağırlamak için sabırsızlanıyoruz. Hilton otelimiz ile Podgorica, en gözde seyahat destinasyonları listelerinde daha da üst sıralara çıkacak.”
Hilton’un ödüllü konuk sadakat programı HHonors®, Hilton Podgorica Crna Gora’da da uygulanıyor. Doğrudan, diledikleri bir Hilton kanalından rezervasyon yapan HHonors üyeleri, açılışa özel 1000 Hilton HHonors puanı kazanıyor. Tüm misafirlerin katılımına açık olan programın üyeleri Hilton HHonors puanları kazanmanın yanı sıra özel üye indirimi, ücretsiz standart Wi-Fi, dijital check-in gibi hizmetlerden faydalanabiliyor.
Yerli ve yabancı turiste mekan alternatifleriyle hizmet veriyor Sky Bar: Sekizinci katta yer alan, hem iç hem de dış mekan alternatifi bulunan bardan görünen şehir manzarası nefes kesiyor. Restaurant Crna Gora: Otelin alametifarikası olan restoran, a la carte ve açık büfe olarak hizmet veriyor. Uluslararası lezzetlerden yerel yemeklere kadar geniş bir yelpaze sunan restoran lobi katında yer alıyor. Terrace Fontana: Daha ziyade Karadağlı ziyaretçileri yönelik mekan, rahat ambiyansını ev yapımı dondurma ve pastalarla taçlandırıyor. The Bar and Cigar Club: Dünyanın farklı ülkelerinden purolar sunan, konforuyla da göz dolduran mekan otelin lobi katında yer alıyor. Executive ve suit odalarda konaklayan misafirler, ücretsiz kahvaltının yanı sıra altını katta
yer alan Executive Lounge’da gün boyu park manzaralı terasın ve ikramların tadını çıkarabilir. Bilgili: “Hilton adına yakışacak, unutulmaz bir deneyim yaşatmak için sabırsızlanıyor” Karadağ, dünyanın en gözde destinasyonlarından biri. Podgorica’nın, 1953 yılında açılan ilk otelinin hemen yanı başında bulunan Hilton Podgorica Crna Gora, Biogradska Gora Ulusal Parkı, Kotor Körfezi, Sipcanik Şarap Mahzeni gibi turistik merkezlere ve toplu taşıma noktalarına da çok yakın. “Karadağ, nefes kesen güzelliği ve zengin kültürel geçmişi ile her geçen gün popülaritesini artırıyor. Bu sebeple, başkentin kalbinde bir Hilton açmaktan dolayı heyecan duyuyoruz” diye konuşan Hilton Podgorica Crna Gora Genel Müdürü Haluk Bilgili sözlerine şöyle devam etti: “Sahip olduğu büyüleyici manzarası ve mükemmel ekibiyle Hilton Podgorica Crna Cora, misafirlerine Hilton adına yakışacak, unutulmaz bir deneyim yaşatmak için sabırsızlanıyor.” Toplantı, davet ve düğünler için ideal Düğün de dahil olmak üzere her türlü toplantı ve etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanan otelde tiyatro düzeninde 435 kişilik kapasiteli, 425 metrekarelik sütunsuz Kristal Balo Salonu bulunuyor. Otelde aynı zamanda gün ışığı alan beş toplantı ve konferans salonu ile Podgorica’nın en büyük toplantı alanına sahip. Hilton Podgorica Crna Gora çatısı altında zemin, asma kat ve giriş katına yayılmış, Fin saunası, biyo sauna ve buhar banyosu ile hizmet veren şehrin en büyük spa’larından biri bulunuyor. Son moda fitnes trendlerine göre tasarlanmış Docle Spa, 1300 metrekarelik alana yayılan VIP masaj odaları, ısı ve aroma terapi servisi, kapalı havuz ve müzikli duş imkanları sunuyor.
restaurant 46 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Şehrin kalbinde keşfedilmeyi bekleyen otel İstiklal Palas Şehri, tam kalbinde; tarihle iç içe, rengarenk, hayat ve nostalji dolu bir atmosferde yaşamayı sevenler için yepyeni bir adres var artık. Ayrıcalıklı hizmet anlayışını, eğlence ve lezzetle bir arada sunan İstiklal Palas, keşfedilmeyi bekleyen yeni bir otel..!
Tünel - Taksim Meydanı’nı birbirine Tünel - Taksim Meydanı’nı birbirine bağlayan İstiklal Caddesi’nin merkezinde yer alan İstiklal Palas, şehir hayatına keyifli bir mola vermek isteyen herkesi bekliyor.
İ
stanbul’u keşfetmeye gelen, sanatı, eğlenmeyi, gece hayatını seven, tarihe tutkulu gezginler için tasarlanan İstiklal Palas, maksimum konfor ve olağanüstü konukseverlik anlayışıyla ağırlıyor misafirlerini. İstiklal Palas’a gelenler, kendilerini evlerinde gibi rahat ama aynı zamanda çok iyi ağırlandıkları bir yerde hissediyor. Sirk konseptiyle tasarlandı Sirk konseptiyle tasarlanan; son dokunuşunu Serdar Gülgun’un yaptığı otel, dekorasyonundan lezzetlerine kadar her alanında özel bir otel olduğunu gösteriyor. Deneysel özel menüye sahip Kendi içinde ayrı bir yaşayan dünya yaratan otel, şimdiden konforlu odaları, restoranları, roof’u; Cuma ve Cumartesi geceleri canlı müzik veya DJ performansları, hiçbir yerde tatmadığınız deneysel özel menüsüyle şehrin en uğrak adreslerinden biri olmaya aday.
restaurant 48 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
100 yıllık geçmişe kadın dokunuşu KAF Konak
B
oytorun Architects kurucu ortağı Mimar Yudum Boytorun ve kuzeni Sirel Timur, Bartın’da bulunan aile yadigarı 100 yıllık tarihi konağı restore ederek butik otel ve restorana dönüştürdü. 2010 yılında başlayan ve 5 senede tamamlanan restorasyon sürecinin ardından KAF Konak butik oteli ve Rukiye Restoran olarak ilk misafirlerini 2016 yılında ağırlamaya başlayan işletme, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TOKİ ve Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı hibe ve kredileriyle hayata geçirilmiş. KAF Konak’ın sıradan bir otelden farklı olarak, Bartın için hem ticari hem de sosyal katma değer oluşturan bir turizm işletmesi olmasını amaçlayan Yudum Boytorun ve Sirel Timur, uzun ve yorucu restorasyon sürecine kalkışırken bölgedeki turizmi ve ekonomiyi canlandırmak, yerel istihdamı güçlendirmek ve bölgenin kaybolan lezzetlerini ve kültürel değerlerini ortaya çıkartarak tanıtımını yapmak
Boytorun Architects kurucu ortağı Mimar Yudum Boytorun, kuzeni Sirel Timur ile birlikte aile yadigarı 100 yıllık Settarlar Konağı’nı butik otel ve restorana dönüştürerek KAF Konak adıyla yeniden yaşatıyor.
amacıyla kolları sıvamış. İlk günden bu yana binanın bir konaklama tesisi olmasını ve bahçesinde de bir restoran açmayı hayal eden kuzenler, konağın odalarında geçmişin anılarını yeniden canlandırmayı, restoranda ise bayramlarda ailecek bir araya toplandıklarında büyükannelerinin günler öncesinden hazırlamaya başladığı yemekleri servis etmeyi hayal etmiş. Bu süreci biraz da çocukluklarına dönüş olarak gören Yudum Boytorun ve Sirel Timur, yapının yeniden yaşamaya başlamasının, insanların bu konakta mutlu olmalarının, yemeklerin pişmesi ve kahkahaların yükselmesinin bu projedeki ana çıkış noktaları olduğunu ifade ediyorlar. Bir asırlık öyküsü… Settar Altınay tarafından 1910 yılında Karadenizli ahşap ustalarına yaptırılan Settarlar Konağı, aile büyüklerinin vefatından sonra üç çocuklarından biri
olan Necmi Altınay’a miras kalmış. Yudum Boytorun’un anneannesi, Sirel Timur’ın da babaannesi olan Rukiye Altınay, bu konağa 1932 yılında gelin olarak gelmiş ve 2000 yılının Ağustos ayına, yani vefatına kadar hep bu konakta yaşamış, üç çocuğunu da bu konakta dünyaya getirmiş. Settarlar Konağı, uzunca bir süre birlikte yaşayan aile için çocukların farklı şehirlere taşınmalarıyla birlikte bayramlarda ve tatillerde bir araya geldikleri sıcak bir yuva olmaya devam etmiş. 2000 yılında Rukiye Altınay’ın vefatıyla boş ve sahipsiz kalan Settarlar Konağı, 90 yıl boyunca aileyi bir araya getiren bir yerken, evde yaşamın bitmesinin ardından çöküşe geçmiş. “Bu konak bizim için çocukluğumuzda her ara tatilde, her yaz tatilinde, her bayramda mutlaka geldiğimiz, aile olmanın anlamını ve önemini kavradığımız ve asla İstanbul’a dönmek istemediğimiz bir yerdi” diyen Mimar Yudum Boytorun KAF Konak’ın hayatıyla olan
Sadece bir restorasyon projesi olmaktan çok daha öte, Bartın’ın sosyo-ekonomik durumuna da katkı sağlayan Kaf Konak, iki girişimci kadının hem çocukluk anılarına yaptıkları yolculuğun, hem de bir kente dair kurdukları hayallerin sembolü olarak vücut bulmuş.
bağını şu sözlerle anlatıyor: “Oraya aittik, orada olmak istiyorduk ve dönmemek için kardeşimle birlikte ne mümkünse yapıyorduk. Bir gün daha kalmak için o devasa bahçenin derinliklerinde saklanırdık. Bazen dut ağacına, bazen incir ağacına çıkar, nefesimizi tutar ve yukarıdan bizi aramalarını izlerdik...” Kaf Konak’ın dönüşüm hikayesi Yudum Hanım için 2010 yılında kuzeni Sirel Timur ile anılarının ve özlemlerinin peşinden bir yolculuğa çıkma kararıyla başlamış: “2010 yılında restorasyon çalışmalarına başladığımızda ev artık yok olmaya yüz tutmuştu. İçerisinde ailemize ait ne varsa evsizler tarafından yağmalanmış ya da ısınmak için yakılmıştı. Çatının da artık su almaya başlamasıyla yapı çürümeye başlamıştı. Dönüp bakınca bu süreçte bizi en çok zorlayan şeyin finansman olduğunu görüyorum. Onun dışındaki her şey çok ama çok zevkliydi... Aldığımız kredileri, üzerine tekrar aldığımız kredileri, bozdurulan birikimleri ve yaşadığımız bütün finansal sıkıntıları turizm işletme belgemizi elimize aldığımız gün unuttuk!” 100 yıllık bir konak kenti dönüştürebilir mi? Projeyi hayata geçirebilmek için ailelerinden de tam destek alan kuzenler, bu zorlu süreç boyunca hem KAF Konak, hem de Bartın özelinde neler yapabileceklerine odaklanmış. Bartın’da gözlemledikleri ve istatistikler üzerinden okudukları gerçekler de onlar için hayli teşvik edici olmuş. KAF Konak’ın bölgedeki benzerlerinden farklı olarak, hem ticari hem de sosyal katma değer oluşturan bir turizm işletmesi olmasını amaçlayan Yudum Boytorun ve Sirel Timur, turizm sektörünün geliştiğini ancak bunun içerisinde değişen müşteri beklentilerini de çok net gözlemleyebildiklerini ifade ediyor. Bartın’daki turistik tesisler, beklentileri sayıca karşılamaya yakın olsa da, mevcut potansiyeller kullanılmadığından ve bu nedenle de turistik faaliyetlerin yoğunluğunun mevsimlere ve tatil dönemlerine göre değiştiğinden şikayetçi olan ikili, Bartın’da 12 ay boyunca turistik cazibe oluşturabilecek potansiyelin olduğuna inanıyor. Yudum Boytorun ve Sirel Timur, KAF Konak ile başlayan bu sürecin kente çeşitli açılardan katkı sağlamak amacıyla devam edeceğini şu sözlerle anlatıyor: “Ailemizin geçmişini taşıyan bu tarihi yapıyı yenilerken, yapı ve
anılarımız özelinde konağı yaşatmak, yeni nesillere ve turizme kazandırmak, bölgesel bir değer yaratmak ve ekonomik katkı oluşturmak istedik. Settarlar Konağı’nın “KAF Konak”a dönüşümünü ve yeniden canlanış hikayesini tamamladıktan sonra bu konu hakkında daha da çok düşünmeye başladık. Şu anda işletmemizde istihdam ettiğimiz 8 personelimiz var ancak bu sayıyı zaman içerisinde restoranın artacak kapasitesi ve ileride inşa edilecek olan ikinci bina ile giderek arttırmayı planlıyoruz.” Yerel kadın iş gücü istihdamına önem veriyor Yerel kadın iş gücüne çok önem veren ve işletmede kadın personel istihdam etmeye özen gösteren Boytorun ve Timur, bölgedeki kadın iş gücünü desteklemek için Bartın’ın geleneksel el sanatlarından “tel kırma işi”nin tanıtımı için de bazı projeler geliştiriyor. Öte yandan konağın bulunduğu parselden başlayarak çevre parsellerdeki tarihi yapıların da bir dönüşüm geçireceğini öngören ikili Kaf Konak yatırımının 2. ve 3. etaplarını planlıyor: “Bizim konağımızın bahçesini bir merkez noktası olarak kabul ederek çevre parsellerde yer alan tarihi eserlerin de onarımını sağlamak ve bu bölgenin de Safranbolu ya da benzerleri gibi özel bir dokuya kavuşmasını ve ziyaretçilerini ağırlamasını hedefliyoruz.” KAF Konak, Bartın kentinin ruhuna, konağın tarihi kimliğine, tipolojisine, yapısal izlerine sadık kalarak, günümüz konfor ve teknoloji bileşenleriyle biçimlendirilmiş. 6 odası ve Rukiye Hanım’ın adını taşıyan restoranıyla yeniden hayata tutunan konak, başta aile olmak üzere tüm yöre halkı için önem taşıyan kültürel bir miras olduğunu herkese yeniden hatırlatmış. Settarlar Konağı’nın KAF Konak’a dönüşüm hikayesi, rölöve projesi ve onaylarında Mimar Selim Karakaş, iç mimari proje ve uygulama işlerinde Yudum Boytorun ve Boytorun Mimarlık ekibinden Hande Şanlımeşhur ile İzzet Filizer; Bartın İl Kültür ve Turizm Müdürü Fuat Dursun, Şube Müdürü Kamil Şen ve Müdür Yardımcısı Ayşegül Yaylı; Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı’ndan danışman Kubilay Çağlı, Safranbolu Anıtlar Kurulu, TOKİ ve proje süreci bittikten sonra da otelin ve restoranın yöneticiliğini yapan Sirel Timur’un çabaları ve destekleriyle tamamlanmış.
restaurant 50 hotel & hi-tech
iş’te kadın
Ruhu gezgin Gönlü girişimci
Gülsen Kırbaş
B
iyolog olma yolunda hevesle yürürken, her defasında önüne çekilen setlerin bir anlamı olmalıydı… Nitekim gezginavukat bir babanın ruh ikiziydi, daha sekizini bile doldurmadan yayla turizmini yaşamıştı. Belki de o yüzdendi; biyolojiye gönül verirken bile ruhunu fayda yüklü ideallerle seyahate teslim edişi… Ve gün geldi, kendi ağzından söylediği gibi, “eğrisi doğrusunu buldu”… Dolambaçlı yollardan da olsa turizm, ‘novitas’ı oldu, yepyeni başlangıçlarla kendini içine çekti… Bu sayımızda Kastamonu turizmine değer katan ilk kadın girişimcilerden; Novitas Turizm ve Uğurlu Konakları’nın değerli sahibesi Gülsen Kırbaş’ı iş’te kadın sayfalarımızda ağırladık. Gülsen Hanım, turizmle yollarınız nasıl buluştu? Ben tamamen bir bahtsızlık, şanssızlık sonucu turizmci oldum ama iyi ki de olmuşum. Bana yakışan, kişiliğime uyan da
buymuş. Derler ya hani, “eğrisi doğrusunu buldu” diye… Dolambaçlı bir yoldan da olsa hayatta doğru yolu bulduğumu ve kişiliğime uygun bir mesleği seçtiğimi düşünüyorum. Peki benim turizm hikayem nasıl başladı, ona anlatayım… Beni tanıyan herkes hikayemi iyi bilir zaten. Ben ilkokul yıllarımdan itibaren çok başarılı bir öğrenciydim. Bütün girdiğim okullarda hep okul birinciliği aldım. Çabuk kavrardım ama çalışmayı da çok severdim. Ama diğer taraftan da çok yaramaz ve hiperaktif bir çocuktum. Fazla enerjiktim, vücudumun her tarafı yara bere içindeydi. Şu an bile öyledir… Hareketli bir çocuk olmama rağmen gündüzleri oyun oynarama geceleri de derslerime çalışırdım. Ben gece insanıyımdır, öyle anlatayım. Belki bir miktar kendi ilgi alanlarım bir miktar da öğretmenlerimin telkin ve yönlendirmeleriyle bir bilim kadını olmayı hayal ettim. O zamanlar daha çok fen bilimleri, pozitif bilimlere ilgi duyardım. O
doğrultuda biyoloji okumayı çok istedim. Ben liseyi Avusturya Lisesi’nde okudum. Bilindiği gibi çok köklü bir okuldur, keza öğretmenlerimiz de çok kıymetlilerdi. Dolayısıyla biyoloji öğretmenlerim beni öteden beri hep çok etkilemişlerdir. Bu sebeple de orta ikinci sınıfta biyoloji okumaya karar verdim. Ben biraz farklıydım… Ne bileyim, Afrika’ya gideyim, soyu tükenmekte olan hayvanları kurtarayım veyahut deniz altında nesli tükenmekte olan canlıları inceleyeyim gibi düşlerim vardı. Fakat enteresan olan, hepsinin bir şekilde gezmekle bir bağlantısının olmasıydı. “Seyahat hevesim babamdan geçen genetik bir özellik” Sanırım seyahat hevesim bana babamdan geçen genetik bir özellik. Benim babam, Hüseyin Perçin, bir avukattır ama gezgin bir avukattır. Türkiye’de belki de ilk seyahat kitaplarını yazan insanlardan biridir o. Babam içinde gezme ateşi olan bir insandı
“Hiç unutmam, babam ortaokulu bitirdiğimde beni ödül olarak Almanya, Avusturya, İsviçre’ye götürdü, trenle seyahat ettik. Yine bir Karadeniz turuyla 1965 yılında Rize’de Ovit Yaylasına çıktığımızı anımsıyorum. Ben daha sekiz yaşımdayken yayla turizmini yaşadım.” ve ben de kişilik olarak ona çok benzediğimi düşünüyorum. O ruh bende hep vardı zaten. Babamla birlikte biz kopar giderdik çoğu zaman… Hiç unutmam, ortaokulu bitirdiğimde beni ödül olarak Almanya, Avusturya, İsviçre’ye götürdü, trenle seyahat ettik. Yine ailecek bir Karadeniz turumuzda 1965 yılında Rize’de Ovit Yaylasına çıktığımızı anımsıyorum. Ben daha sekiz yaşımdayken yayla turizmini yaşadım. Bu hatıraların hepsi bende önemli bir yer etti tabii ki. Gezmek her zaman bir tutku oldu benim için. Ama dediğim gibi liseyi bitirene kadar en büyük hayalim biyoloji okumaktı. Peki biyolojiden kopuşunuz; gezme, seyahat turkunuzu bir turizmci olarak profesyonel hayata geçirişiniz hangi dönem ve nasıl bir kararla oldu? 1970’li yıllarda Moleküler Biyolojiye merak sardım. O zaman Boğaziçi Üniversitesi’nde Biyoloji bölümü daha yeni açılıyor.Üniversiteyi çok yüksek bir puanla kazanarak girdim. 1980 öncesi; ülkenin en çalkantılı yılları… Okulumu bir takım zorluklarla da olsa bitirebildim. Ardından eğitimime yurt dışında devam etmek istedim. Berlin’de Max Planck Institut’a başvurdum ve ilk Türk öğrenci olarak kabul edildim. Almanya’ya gidip yerleştim, derslerim ve her şey çok güzel gidiyor. O ara Almanya’da Türkiye’den sığınmacı çok sayıda kaçak insan yaşıyordu. Polis oturma iznini bile zor veriyordu. Hatta Berlin’e öğrenci sıfatıyla gittiğim halde mesnetsiz sorunlarla oturma iznimi Türkiye’deki konsolosluk üzerinden almam için beni yönlendirdiler, öyle düşünün… Bu yaşananlar çok can sıkıcıydı tabii. Çünkü ders dönemindeyiz, okulu bırakmam zor.
Bir şekilde Türkiye’ye döndüm. Yine de burada başvurumu yaptım. Geri döneyim mi dönmeyeyim mi diye kara kara düşünürken şimdiki eşim Prof. Dr. Dursun Kırbaş ile karşılaştım. Kendisi çok eskiden beri tanıdığım bir arkadaşımdı ama bir süredir görmüyordum. Yeniden karşılaşınca benim o halim üzerine, kendisi de Nöro Psikiyatrdır zaten, “Dur ben sana rahatlatıcı bir tedavi uygulayayım” dedi. Bunu yaparken de bir şekilde yakınlaştık ve evlenmeye karar verdik. Unutmadan şunu da söyleyeyim, benim Almanya vizem de çıktı. Ama kafam o kadar atmıştı ki, kendi kendime “Berlin daha yolun başında bana bu zorlukları çıkarıyorsa, sonrası ne olur?”dedim ve Almanya’ya dönmedim. Almanya’ya veda, Türkiye’ye yeniden merhaba! Madem burada kalmaya karar verdim, onun üzerine Türkiye’de imkanlar araştırmaya başladım. O ara eşim Manisa SSK Hastanesi’nde mecburi hizmet yapıyordu. Ben de onunla gittim. En yakın olarak doktora için Ege Üniversitesi’ne başvurdum. O dönem doktora değil, master açıyorlardı. Sınavda 100 üzerinden 110 puanla aldılar beni. Fakat öğrenci olmadığı için bölümü açamadılar. Yani biyoloji hayalimde önüme hep engeller çıktı. Ben diyorum ki, “Evren beni başka bir yöne doğru göndermek istiyormuş.” Çok başarılıydım ama imkanlar önümde bir türlü açılmak bilmiyordu. Tabii
o zamanlar öyle değerlendiremiyordum ama şu anki dünya görüşümle her şeyin bir sebebi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla ben de ister istemez turizme doğru yöneldim. Turizm sektörüyle ilk nasıl tanıştınız, biraz daha açabilir misiniz? Manisa’da oturuyorum, Ege Üniversitesi’nde okuyorum, başvurumu yapmışım, kaydım hazır… Sadece bir sonraki sömestr derslerinin açılmasını bekliyorum. Bölüm açılmayınca ben de Boğaziçi Üniversitesi Biyoloji bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Haftaiçi İstanbul’da, haftasonları da Manisa’da eşimin yanındayım. Sene 1985 ve birgün yine evimdeyim, çok sıkılıyorum. Hürriyet gazetesini açtım. Orada Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği kocaman rehberlik kursu ilanını gördüm. Evde boş durmayayım düşüncesiyle rehberliğe başvurmuş biriydim ben. En büyük avantajım, İngilizce ve Almanca dillerine olan mükemmel hakimiyetimdi ve sınavları kazandım. Gündüzleri araştırma görevlisi olarak çalışıp, saat 18.00’den sonra da rehberlik kurslarına devam ediyorum. Bu süreç altı ay kadar sürdü. Ekim 1985’te rehber oldum. O aşamada bir karar vermek zorundaydım. Ya üniversiteye devam edecek ya da turizme girecektim. O altı ay artık beni nasıl cezbettiyse yoluma turizme devam etmeye karar verdim.
restaurant 52 hotel & hi-tech
iş’te kadın
Sahi o altı ayda neler yaşadınız, turizm sizi içine nasıl çekti?Hatırınızda kalan anılarıyla bize de anlatır mısınız biraz? Her şeyden önce öğretmenlerimiz çok iyiydi. Tarih, arkeoloji, sanat tarihi, mitoloji, psikoloji, coğrafya gibi her türlü dersi en iyi seçilmiş öğretmenlerden aldık. Ve ben o dönem Türkiye’yi hiç tanımadığım yönleriyle tanıdım. Hatta gururla söylüyorum ki, benim zamanım çok müstesna ve başarılı turizmciler çıkardı. Sektörümüzün, kültür turizminin duayenleri hep benim sınıfımdan çıktı. O bakımdan da çok mutluyum. Okul ve öğretmenler dışındaki faktörler daha başka neler olabilir? Bakanlık da o dönem bu işi çok ciddiye alıyordu. Kurslar gerçekten iyiydi, öğretmenler çok iyi seçiliyordu ve katılanlar kalifiyeydi. O zamanlar üniversitelerin rehberlik bölümleri yoktu. Yaş ortalaması olarak şimdikilerden daha ilerideydiler. Aramızda 50-60 yaşın üstünde ağabeylerimiz bile vardı. Benim gibi belli bir hayat tecrübesi, birikim ve kültürle gelen insanlardı bunlar çoğunlukla ve turizmi daha sonradan seçmiş kişilerdi. Şimdiyle kıyasladığımda şu anki çocukların ortalama eğitim seviyelerini iyi biliyorum. Ayrıca ben Kastamonu Üniversitesi’nde rehberlik bölümü öğrencilerine de ders veriyorum. Şunu özellikle ifade etmek isterim, bugün öğrencilerin birçoğu liseden sonra istemeden, sırf puanı tuttuğu için okula devam ediyorlar. Dolayısıyla şu anki rehberliğe adım atanların birikim ve donanım seviyeleri bence benim dönemimdekilere göre çok daha alt seviyede. Ama bu zaten tamamen şevk işi. İsteyen kendisini geliştirir. Bizim mesleğimizde de öyle. Kendinizi geliştiriyorsanız yukarı doğru ilerliyorsunuz. Değiştirmiyorsanız zaten meslek sizi eliyor ve başka bir tarafa yönleniyorsunuz. Dolayısıyla şu ankiler için söylüyorum, kendilerini geliştirenler de iyi rehberler oluyor. Tekrar sizin rehberlik serüveninize dönmek isterim. 1985 yılında rehber olduğunuzu söylediniz, peki sonraki süreç nasıl gelişti? Evet ben rehber oldum. Başından beridir biyolog olmamı isteyen hatta beni kendi imkanlarıyla Almanya’da okutan babam rehberliği ne kadar sevdiğimi ve zevkle yapabileceğimi gördüğünde bilerek beni turizme teşvik etmiştir. Mekanı cennet olsun, kendisi maalesef çok erken aramızdan ayrılmıştır. Benim ailem rehberliği başarabileceğime inandığı noktada önümde durmadı, hatta teşvik ederek desteklerini esirgemedi. Bundan dolayı herbirine minnettarım. Neticede turlara çıkmaya başladım. 1985-1990 arası Türkiye turizminde bir altın çağdı. Her ne kadar Körfez krizi etkisiyle
turlarımızda düşüşler yaşasak da bizler o altın dönemi yaşadık. Ülkemize milyonlarca turist geliyor ve biz hiçbir şekilde işsiz kalmıyorduk. Otobüslerin birinden iniyordum, birine biniyordum. Bu arada yeni evliyim, genç bir eşim var evde. O da bana “hoş geldin” ve “güle güle” diyor. Ama çok anlayışlı bir insan ve zaten o olmasa bu işi yapamazdım asla. Altı sene bu tempoda çalıştım. Maddi manevi çok iyi geldi ama… Alman bir acentada çalışıyordum ve turizmi de çok iyi öğrendim. Yani o dönem yaptığım rehberlik hakikaten Türkiye’yi, Anadolu’yu ve Türk turizmini öğrenmemde önemli bir temel olmuştur. Dediğim gibi Körfez krizinden sonra ülke turizminde de bir durgunluk oldu. O ara güzel kızımı doğurdum. Üç sene hiç evden çıkmadan kızıma annelik yaptım. Biraz büyütüp, kreşe verince 1995’te yine kara kara düşünmeye başladım. Biyolojiye de tekrar dönmek zor… Turizmden devam etmenin daha doğru olduğuna karar vererek arkadaşlarımla bir acenta kurdum. İki yıl sonra da tek başıma şu anki Novitas Turizm’in temellerini attım. Novitas’ın anlamı, kuruluş fikri nedir, biraz daha detaylandırabilir misiniz? Novitas Latince yenilik demek. Ben Avusturya Lisesi’nde Latince dersi almıştım. İyi ki de almışım. Hayatta verilen hiçbir emek, öğrenilen hiçbir bilgi boşa gitmiyor, ben ona çok inandım. Öyle ki turizm sektöründe o dil benim çok fazla işime yaradı. Turistleri antik şehirlerde gezdirirken taşları okuyup olayları açıklayabilmem büyük beğeniyle karşılanıyordu. Alman turistlere savaşların hikayelerini anlatıyordum, şaşırıyorlardı. Anlayacağınız Latince’nin çok faydasını gördüm, acenta ismini de oradan aldı. Novitas yenilik demek ve ben de yeni bir sayfa açıyordum. Yeni başlangıçlar, yeni dostluklar, yeni ilişkiler gibi çok kapsamlı bir anlamı var. Tek başına Beyoğlu’nda bir çatı katında faaliyetlerimize başlattık, o gün bugündür de aralıksız faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yepyeni başlangıçlar, yeni ilişkiler… Novitas ile turizmde kendinize nasıl bir pencere açtınız, bu süreçte neler gördünüz, neler yaşadınız? O dönem Türklere kültür turu düzenleyen tek bir tane acenta vardı. Hatta şu an da sektörün duayen firmalarındandır. Gerçekten bu işin önünü açtılar. Baktım ki onların turları çok ilgi görüyor. Ben de zaten Almanlarla çalışırken aynı konseptte turlar yapmıştım, zaten öyle bir alt yapım da vardı. Bu arada 1985 yılında rehberlik kursunun bitiminde aynı zamanda Sanat Tarihi masterı yapmıştım. Madem biyoloji yapamıyorum, bilim hevesi de içimde kalmış… O tarihlerde Boğaziçi Üniversitesi’nden master derecesi aldım. Öyle olunca İstanbul ve Beyoğlu üzerine uzman bir rehber oldum. Bu alt yapımı
da kullanarak Novitas Turizm ile kültür turlarına ağırlık verdim. Sadece İstanbul’da değil, kapsamını daha da genişleterek Türkiye’nin her yerine uzanan bir acenta haline dönüştük. 1997’den 2000’lerin başına kadar bu şekilde geldik. Kastamonu’ya yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz? O bölgeyle de öteden beri bir gönül bağınız olduğunu biliyorum. Kültür turlarımız çok başarılı bir şekilde sürüyordu. Bu arada eşim zamanında liseyi Kastamonu’da Abdurrahman Paşa Lisesi’nde okumuş. Bizim Kastamonu’yla ilişkilerimiz de böyle başladı. Zaman zaman Ilgaz Dağı’na kayak yapmaya giderdik, eşimin arkadaşlarınızı ziyarete giderdik. O yüzden Kastamonu’yu mimari ve tarihi dokusunu korumuş bir şehir olarak çok beğenirdim. Fakat başka da bir ilişkim yoktu. Biz de Novitas Turizm olarak 2000’li yılların başında Safranbolu’ya yaptığımız turları Kastamonu’ya kaydırmaya başladık. Batı Karadeniz’de konsept olarak ilk yapanlardanım ben. 2002 yılında TÜRSAB’taki Bölgesel Yürütme Kurulu’ndaki faaliyetlerimden dolayı bir Kastamonu gezisi yaptık. O zamanın Valisi Enis Yeter, şehrin tarihi evleri ve konaklarını restore edip işlevlendiriyordu. Bir konağın da turizm amaçlı restore edildiğini söyleyip, işletme önerisi sundu. İçlerinden elini havaya kaldıran tek ben oldum. O gün bugündür de o el havada kaldı, aşağıya hiç inmedi. Kastamonu’ya beni bağlayan işte o günkü kararımdır. Sonra her şey çok hızlı gelişti. Gitmeler gelmeler… Toprakçılar Konakları bir ailenin bahçe içinde yer alan iki konak evinden oluşuyor. 2003 yılı boyunca oradaki turizm
faaliyetlerimizi yürüttük. Görkemli bir açılışla 2004’ün başında otelcilik maceram başladı. 10 yılı kapsayan bir anlaşmaydı. Bu ilk yatırımınız ile Kastamonu turizmine neler kattınız? 10 yıl sizin için nasıl geçti? Kastamonu’da butik konseptli turizmin temellerini attık. Bu girişimimiz de bölgeye olan ilgiyi arttırdı. Nitekim ben sıradan bir girişimci de değildim; İstanbul’dan gelmişim, TÜRSAB’ta kültür turizmiyle ilgili aktif görevlerim vardı. Dolayısıyla tüm bu ilişkilerimi ve deneyimlerimi her daim Kastamonu’ya yansıttım. Bölge turizminin sahip olduğum bu alt yapıdan çok fazla fayda gördüğünü düşünüyorum. Ne mutlu ki, o dönemde acentacı arkadaşlarımdan da çok destek gördüm. Kastamonu da bunun kıymetini fazlasıyla gördü. Mükafatı da ödüllerim oldu. Sektörün çeşitli kurumları tarafından verilen çok sayıda ödülün sahibiyim. Devam eden süreçte bölgeye yatırımlarım sürdü. Bir süre sonra 10 odalı bir işletme olan Toprakçılar Konakları bize yetmemeye başladı. Bir sonraki girişim olarak Kastamonu’nun mimari anlamda en nitelikli binalarından biri olan Uğurlu Konakları’nı 2005 yılında satın alarak faaliyete geçirdik. Beraberinde dört parsel daha alarak bütün bir adayı mülk edindik. Şu anda iki binada toplam 25 odayla turizme hizmet veriyoruz. Hedefimiz 2017 baharında 35 odaya çıkmak. Onun dışında bir restoran alanımız da bünyemizde olacak. Bu yıl turizm nasıl geçti, kısa bir sektör değerlendirmesiyle önümüzdeki yıla ilişkin tespit ve değerlendirmelerinizi de bizimle paylaşır mısınız? Çok iyi diyemem ama çok kötü de diyemem.
Yine Kastamonu şartlarında en iyi turizm işletmelerinden biriyiz. Yaz dönemi iyi geçti. Bayram sonrası bir durgunluk yaşandı ama şu sıralar toparlandı, iyi gidiyor. Bu kötü dönemde bile ortalamayı tutturuyoruz diyebilirim. 2017 derseniz onu maalesef çok iyi göremiyorum. Sadece ben değil, hiçbirimiz göremiyoruz. Çünkü bölgemizde hiç beklenmedik gelişmeler oluyor. Yeni cephelerde savaşlar açılıyor. Batıdan; Avrupa ve Amerika’dan bakıldığında Türkiye direkt savaş bölgesi. Savaşın içinde olmasak bile savaşın unsurları bize geliyor. İstanbul patlıyor, Beyoğlu patlıyor, Sultanahmet patlıyor. Her ne kadar Kastamonu bölge olarak çok sakin ve huzurlu olsa da Türkiye’yi ve Türkiye’de yaşayan insanları etkiliyor. Bu da turizme olumsuz yansıyor. Dolayısıyla bir dönem değerlendirmesi yapamıyorum. 2017, 2016’dan daha iyi olacak diye umut ediyoruz en azından. Son olarak bundan sonraki idealleriniz, hayalleriniz arasında neler var? Makaleler, gezi ve anı yazıları yazıyorum. Kastamonu’da butik otel yapma serüvenimle ilgili hikayemi kitaplaştırmak arzusundayım. Türkiye’de ilklerden çünkü bu. Bugünden baktığımızda çok sayıda insan girdi bu işe. Aynı zamanda Küçük Oteller Derneği’ndeyim. Bu deneyimlerimi bir şekilde gençlere yol gösterici olması amacıyla kitaplaştırmak isteğindeyim. Onun dışında turizme dair farklı kitap çalışmaları da yapmak düşüncesindeyizm. Birikimlerim bende kalmasın, başkaları da faydalansın istiyorum. Ve en önemlisi de torun sevmek istiyorum.
Sene 1985 ve birgün yine evimdeyim, çok sıkılıyorum. Hürriyet gazetesini açtım. Orada Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verdiği kocaman rehberlik kursu ilanını gördüm. Evde boş durmayayım düşüncesiyle rehberliğe başvurmuş biriydim ben.
restaurant 54 hotel & hi-tech
marka röportaj
İki genç girişimci Bir sağlıklı ekmek 240 Derece’nin hikayesi sizlerle…
İ
ki çocukluk arkadaşı Metin Haras ve Cem Melek tarafından kurulan 240 Derece, sağlıklı ekmeğin lezzetinin oldukça sade ve doğal yöntemlerden geçtiğini keşfederek yola çıktı… Ardından Fransa, İspanya ve Türkiye’de artisan ekmek eğitimlerini alan iki genç girişimci çok geçmeden 240 Derece projesini hayata geçirerek hayallerine kavuştu. Türkiye’de artisan ekmek üretimi ile sağlıklı ekmek anlayışına yepyeni bir soluk getiren bu yeni projeyi Metin Haras ve Cem Melek ile konuştuk. 24O Derece’nin doğuşundan bahseder misiniz? Metin Haras: 240 Derece iki çocukluk arkadaşı Metin Haras ve Cem Melek tarafından kurulmuştur. Öğrenciliklerimiz ve iş seyahatleri sırasında birçok ülke ve şehir görerek farklı kültürlere ait ekmek çeşitlerini keşfedip analiz ettik. Dünyada gittikçe yükselen dengeli beslenme bilincinin en önemli öğelerinden biri olan sağlıklı ekmeğin lezzetinin oldukça sade ve doğal
yöntemlerden geçtiğini keşfedip, Türkiye’de üretilen ekmeklerin üretim tekniklerinin ticari amaçlar uğruna sıradanlaştığını görerek, insanlar daha lezzetli ve sağlıklı ekmekler sunmayı amaç edinerek Fransa’da, İspanya’da ve Türkiye’de artisan ekmek eğitimi aldık. Ardından da 240 Derece projemizi hayata geçirdik. 24O Derece ismi nasıl doğdu? Ekmeklerimizi 240 derecelik bir ateşte pişiyoruz. Bu yoldan hareketle de isminin 240 Derece ekmek konulmasına karar verdik. Ekmeğinizin hamurunu neden yapıyorsunuz? Tüm ekmeklerimizi sadece 240 Derece’nin yıllanmış ekşi mayası ve organik un kullanarak üretiyoruz. Yurt dışında artizan ekmeği üretmek için eğitim aldınız. Artizan ekmeği nasıl yapılır? Kısaca anlatabilir misiniz? Cem Melek: Fabrikasyon olmayan, işin ustası
tarafından, el işçiliği ile özel malzemeler kullanılarak üretilen ekmekleri artizan olarak nitelendirebiliriz. Ekşi mayalı ekmeklerin üretimi diğer ekmeklere göre çok daha zahmetli olduğundan genelde bu şekilde üretilen ekmekler artizan sınıfına giriyor. Bize bir ekmeğin hikayesini anlatır mısınız? 240 Derece’nin kullandığı bütün malzemeler markaya özel olarak temin edilir. Ekmek yapımında organik un, arıtılmış yumuşak su, kaya tuzu, en kaliteli kuru ve taze gıda malzemeleri kullanılır. Bütün ekmekler 240 Derece’nin ekşi mayasıyla mayalandırılır. 240 Derece, kendine has formülleri ve aromaları ve otoliz, katlama, soğuk mayalanma gibi dünyada geçerli olan teknikleri kullanarak alışılmışın dışında ekmekler üretir ve yaklaşık 30 saat sonra fırına verilir. Ekmekler taş tabanlı fırında, 240 derecede ve buharlı ortamda pişirilir. Bu sayede son derece lezzetli iç yapısı ile çıtır ve kalın kabuklu ekmekler elde edilir. En az 3 saat sonra da paketlenir ve evlere servise çıkar.
“Türkiye’de üretilen ekmeklerin üretim tekniklerinin ticari amaçlar uğruna sıradanlaştığını görerek, insanlar daha lezzetli ve sağlıklı ekmekler sunmayı amaç edinerek Fransa’da, İspanya’da ve Türkiye’de artisan ekmek eğitimi aldık. Ardından da 240 Derece projemizi hayata geçirdik.”
Ekmek çeşitlerinizden bahseder misiniz? Ekmek çeşitlerimiz arasında çok tahıllı,% 100 tam buğdaylı, cevizli tam buğday,% 100 çavdar, zeytinli, üzümlü-cevizli, yaban mersinli fındıklı, domates biberiyeli, 240 derece esmer, 240 derece sade, karabuğday, cevizli %100 çavdar ekmeğimiz bulunmaktadır. 24O Derece tatları arasında en çok tercih edilenler neler? En çok tercih edilen ürünlerimiz arasında domates biberiyeli, %100 tam tam buğdaylı, üzümlü-cevizli, % 100 tam çavdar, cevizli tam buğday en çok tercih edilen ürünlerimiz arasındadır. Kısa ve uzun vadeli hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Metin Haras: Kısa vadede yeni çeşitlerle ürün portföyümüzü genişleterek müşterilerimize yeni tatlar kazandırmayı istiyoruz. Uzun vadede ise Türkiye’nin en ücra köşelerinde bile ekmeğimizin tadına varmayan kimsenin kalmamasını istiyoruz. Bunun yanı sıra yalnız Türkiye’de değil yurt dışında da şube açmayı ve 240 derece ekmeğin global bir marka haline gelmesini sağlamayı hedefliyoruz. Bu ürünlere nerelerden ve nasıl ulaşılabilir? 240 Derece artizan ekmeklerimizden www.240derece.com sitesi üzerinden veya irtibat numaralarımızdan bizlere ulaşarak sipariş verebilirsiniz. İstanbul içerisine siparişleri ertesi gün teslim ediyoruz. Hatta belirli bölgelere gönderimiz ücretsiz. İstanbul dışındaki şehirlere ise ekmekleri yine ertesi gün kargo ile ulaştırıyoruz. Sipariş vermek için herhangi bir limitimiz yok, bir ekmek için bile sipariş verebilirsiniz. Hedef kitlenizi kimler oluşturuyor? Sağlıklı yaşam tarzını benimsemiş ve bu anlamda yediklerinin içeriğine dikkate edenler; çocuklarının sağlıklı beslenmesine özen gösteren ve onlara katkı maddesi içermeyen gıdalar yedirmeyi seçen bilinçli aileler; eski tatlara, eski ekmeklere özlem duyan
herkes hedef kitlemizi oluşturuyor. Sizi rakiplerinizden ayıran özellikleriniz nelerdir? Cem Melek: 240 derece ekmeklerini sadece yıllanmış özel ekşi mayasıyla üretiyoruz ve uzun mayalanma proseslerinden geçirerek tüketiciye sunuyoruz. Ekmeklerimiz üretilmeye başlandıktan 32 saat sonra da fırına verilir. Yani tam bir el emeği ürünüdür. Ürünlerimizi hiçbir katkı maddesi kullanmadan, en doğal malzemelerle üretilerek kullandığımız teknik ve yöntem bakımından da rakiplerimizden tamamen farklıyız. Neden sizin ekmekleriniz tercih edilmeli? 240 Derece’nin kullandığı bütün malzemeler markaya özel olarak temin edilir. Bütün ekmekler 240 Derece’nin ekşi mayasıyla mayalandırılır. Herhangi bir ticari maya kullanılmaz. Bu sayede daha doğal, daha lezzetli ve uzun süre tüketilebilen ekmekler üretilir. İnsanların daha dengeli ve sağlıklı bir beslenmeye sahip olmak için doğal üretim sürecine tabi olan 240 ekmeklerini tercih etmelidir. Çeşitli hastalıklara sahip tüketiciler veya için de ekmek üretiyor musunuz? Varsa bu tip ekmeklerinizden bahseder misiniz? Glutensiz ekmek üretmiyoruz. Ancak ekşi maya hamur içerisindeki glutenin en zararsız biçimde işlenmesini sağlıyor. Böylelikle gerçek ve sağlıklı ekmek elde ediliyor. 240 Derece ekmekleri içerdiği lifler, mineral ve vitaminler açısından oldukça zengin. Bu nedenle ekşi mayalı ekmekler sindirim sistemimize dost diyebiliriz. Glisemik indeksi düşüktür, kan şekerini aniden yükseltmez, uzun süre tokluk sağlar. Bu yüzden diyabetliler özellikle yüzde 100 tam buğday, yüzde 100 tam çavdar, cevizli tam buğday, çok tahıllı ekmeklerimizi rahatlıkla tüketebilirler. Üzümlü cevizli ekmeğimiz zengin bir Omega-3 kaynağı, yabanmersinli- fındıklı ekmeğimiz ise antioksidan kaynağı.
restaurant 56 hotel & hi-tech
marka güncel
İstanbul Yeni Havalimanı’na kesintisiz enerji Aksa Jeneratör’den İstanbul Yeni Havalimanı (İGA) Türkiye tarihinin en büyük havalimanı projesinin enerji ihtiyacını karşılamak için yerli firma Aksa Jeneratör’ü tercih etti. İGA –Aksa işbirliği kapsamında, Aksa Jeneratör projeye orta ölçekli bir elektrik santraline denk gelecek 105 mVA enerji sağlayacak.Global standartlarda üretim yapan bir Türk markası olarak Türkiye’nin en büyük havalimanı projesine hizmet verecek olmaktan gurur duyduklarını dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker proje ile ilgili; “Dünyanın en yüksek yolcu kapasiteli havalimanı projesi, yıllık 200 milyonun üzerine çıkartılabilir yolcusuyla 7/24 yaşayacak bir yapıya sahip. Yolcuların konforlu bir ortamda yolculuklarına hazırlandıkları, yüz binlerce uçuşun koordine edildiği böyle büyük bir yapıda enerji en önemli ihtiyaçlar arasında yer alıyor. İGA ile yaptığımız bu işbirliği kapsamında havalimanında orta ölçekli bir elektrik santraline denk gelecek bir kurulum gerçekleştireceğiz. Şebeke enerjisi ile uyumlu bir şekilde devrede olan jeneratörlerimizle havalimanının tüm enerjisini karşılayacak ve hizmetlerin aksamadan devamını sağlayacağız. Dünyanın en büyük havalimanı operasyonunda, Aksa Jeneratör olarak yer almanın sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getireceğiz” dedi.
Müzik lisans giderlerinizi azaltmak için müşterinizin başını ağrıtmayın Ticari alanlardaki kaliteli müziğin tüketicinin bilincinde marka imajı yarattığını ve duygusal bağ oluşturduğunu belirten CloudMedia Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Alkan, “Nitelikli kahve, şık elbise gibi müziğin de kalitelisi var. Büyük yatırımlarla açılan mekanlar, mağazalar kısa süre sonra kapanabiliyor. Tabiki bunun pek çok sebebi var, ancak müşterilerin mekanda kendilerini rahat hissetmemesi de önemli bir neden. Toplu alanlarda kullanılan yanlış müzik yayını ile müşterilerimizin başını ağrıtmaya hakkımız yok. Marka imajı, markaya anlam ve değer katan unsurların tümüdür. Marka imajına, mekanların ambiyans ve kullandığı müziğin etkisi çok büyüktür. Bu noktada, lisans ücretini az ödemek için yanlış müzik yayını yapan bir işletme müşterisinin haklarını hiçe sayan bir işletmedir. Firmalar üçüncü sınıf ses kütüphanelerini kiralayan firmaları seçerek yanlış müzik yayını yapmamalılar. Dünyanın önemli plak şirketleri ile üçüncü parti müzik lisanslaması yapabilen firmalar ile iş birliği yaparak işletmelerinize gelen müşterilerin ürün ya da hizmetlerinize odaklanarak ilgilenmesini sağlayabilirsiniz. Müşterilerinizin de iyi müzik dinlemeye hakları olduğunu unutmayın” diyor.
Şişecam Topluluğu 31. Cam Sempozyumu’nu gerçekleştirdi Şişecam Topluluğu’nun bu yıl 31’incisini düzenlediği “Cam Sempozyumu”, yurt içi ve yurt dışından 20 üniversiteden 67 akademisyen olmak üzere toplamda 313 katılımcıyla Türkiye İş Bankası Tuzla Teknoloji ve Operasyon Merkezi Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. Cam sektörü ve akademi dünyasının önemli temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldığı “Sürdürülebilir Gelecekte Cam” temasıyla gerçekleştirilen sempozyumda 13 oturum gerçekleştirilirken, toplamda 66 bildiri yayınlandı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, tam 81 yıldır gücün bilgi ve teknoloji sahipliğinde olduğu inancıyla kararlı adımlarla zirveye doğru yürüdüklerini belirterek, “Bugün dünyanın cam ev eşyasında üçüncü, cam ambalajda dördüncü, düzcamda ise beşinci büyük üreticisiyiz. Dünya cam sektörünün ana faaliyet alanlarının üçünde birden faaliyet gösteren tek küresel şirketiz” dedi.
restaurant 58 hotel & hi-tech
şef’in gözünden
Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç
Acaba? Oysa insan hayallerini kendi düş bahçelerinde büyütür, yeşertir, öyle değil mi? Tıpkı bu sayımızda mutfağına konuk olduğumuz, Elite World Otelleri Mutfak Koordinatörü Mithat Yalçınkaya’nın aşçılık yolculuğu gibi…
K
endi tabiriyle “memleket aşçısıydı…” İşin mürekkebini mektepte değil; üçüncü kuşaktan bağlı olduğu aile büyükleri sayesinde yalayıp yutmuştu çünkü. Sokağa çıksa dost muhabbetlerinin en sıradan konusuydu, tıpkı aile bireylerinin uzun aşçılık ve yemek sohbetleri gibi… Kökenler de Bolu Merkez’e uzanınca o tahtın son varislerinden olmak işten bile değildi…
“Renkli cam şişelerin büyüsüne kapıldım” Her ne kadar yemekle sarmalanmış bir dünyaya gözlerini açtıysa da o en çok renkli cam şişelerin büyüsüne kaptırmış kendini… Hatta barmenlik hayranlığıyla ilk işi olarak Bodrum Club Petunya’da tezgah arkasına komi olarak geçmiş; bir hız, bir heves… Ve işin renginin hiç de düşlerini yeşerten cam şişeler kadar renkli olmadığını tecrübe edene kadar çalışmış. “Hiç durmadan şişe taşıyor, bardak siliyordum. Nerede o hayalini kurduğum şişelerle danslar, görsel şovlar ve de renk renk şişeler? Arada bir havuz başı davetlerinde hesabıma kola doldurmak düşüyorduysa da tam da istediğim gibi olmuyordu işte” diyen Yalçınkaya o ilk deneyimiyle anlamış ki, “hemen barmen olunmuyor, şişe çevirip rengarenk kokteyller hazırlanmıyor…” “Barmenlik ve Bolu, ne alaka?” Peki vazgeçiyor mu? Anlattığına göre, tabii ki hayır! Ve yine ta ki önüne bir set çekilene kadar… Bugünlerde pek popüler bir söz var ya hani, “hayaller… gerçek hayatlar…” İşte Mithat Yalçınkaya için de aynı hesap… Kafaya barmenlik fikrini koyan Yalçınkaya için o dönem bir engel de aşçı olan
ağabeyi; şu an Wyndham Grand Kalamış Marina’nın da Executive Şefi olan Mehmet Yalçınkaya oluyor ki, “Barmenlik ve Bolu, ne alaka? Alkolle uğraşan bir Bolulu olur mu, aşçı olmak lazım değil mi” sözcüklerini çınlatıyor ilk kez kulaklarında. Bu da bir devrin kapanışı, yepyeni başlangıçların ilk adımı oluyor, Yalçınkaya için… Biraz ağabey nasihatı, bir miktar da eş dost yönlendirmeleriyle kırıyor dümeni, zaten temelden bağlı olduğu aile mesleği aşçılığa… Aşçılığa doğru ilk adım Bodrum’un dört yıldızlı işletmesi Oğuzhan Otel’de komi olarak mesleğe atılıyor ilk önce. Her ne kadar kendi kararıyla dümen kırdıysa da, istemeye istemeye çıktığı aşçılık yolculuğunda yalpalıyor ilk zamanlar. “Düşünsenize, hayal ettiğiniz bir mesleği bırakmış, birilerinin yönlendirmesi ve gazıyla dört duvar bir mutfağa hapsolmuşsunuz. Oysa hala benim gözümün önünden renkli şişeler gelip geçiyordu” diyen Yalçınkaya, bu tutkusundan vazgeçmek için ne mi yapıyor, şöyle anlatıyor o günleri de:
“Çok enteresandır, bizim sosluk olarak kullandığımız şişeler vardı. Ben her şeyi şişelerin içine doldurmaya başladım. Hani bir eziklik de var ya içimde, işimi yapamadım ya hani. O zeytinyağlarını bir bir şişelere doldururdum.” Her işte bir hikmet, bir hayır vardır. Profesyonel şef Mithat Yalçınkaya, bugün mutfağına yön veren minimalist çizgilerin ilk temellerini de o sayede atıyor işte. Bardakların içine koyduğu mezeleri, şişelere dolduramadığı renkli içeceklerin yerine koyar… “Sıradanlığı da sevmiyorum ya hani. Benim her işim aykırı olacak” diyen Yalçınkaya, ta o günlerden vizyonerliği de koymuş kafaya,”iyi bir şef vizyoner olacak” diyor. “İyi bir şef sabırlı sabırsız olmalı” İyi bir mutfak şefi vizyoner olmalı mutlaka. Ya daha başka hangi vasıflara haiz olmalı, soruyorum. “Sabrı sevmeli ilk olarak. 10-15 dakikada tüketilecek bir tabağı dakikalarca işleyecek kadar titiz ve sabırlı olabilmeli” diyen Yalçınkaya ardından iyi bir şefin sabırsızlığı da öğrenmesinin önemine dikkat çekerek, “İftar yemeklerinde sabırsız bir şef olmalısınız. Ama bir a la carte’ı da
sabırla işleyebilme yetisine sahip olmalısınız” diye de ekliyor. Her şefin kendine has bir yoğurt yiyişi vardır elbet. Bolulu şef ise yoğurdu en çok da içine kattıklarıyla seviyor. Anlattığına göre sadelik hiç ona göre değil ve iyi bir şef olmanın altın yolu; yeni bilgiler, akımlar, mutfaklar ve sunumlarla kendini beslemekten ve tazelemekten geçiyor. “Ego insanı bitirir” “Şefin egolarından arınması da önemli tabii” diyerek konuşmasını sürdürüyor, Yalçınkaya. “Ben her zaman öğrenmeye açık, yenilikçi ve egosuz bir şef olmaya imtina gösterdim. Ego insanı bitirir. Yurt dışına sırf Uzakdoğulu bir meslektaşımın tabağını görmeye gidiyorsam, bunun sebebi tamamen meslekte farklılaşmak istemem, sıradanlığı ve benzerlikleri yok etme hevesim ve çabamdır. Yoksa tabak dediğin dünyanın her tarafında bir… Asıl mevzu, onun içine yerleştirdiğin ürünler, dekorasyon becerin ve hazırladığın lezzetli soslar kadar derin bence” diyen Yalçınkaya, bu sözleriyle meslekte farklılaşmanın yol haritasını da vermeyi ihmal etmiyor.
restaurant 60 hotel & hi-tech
şef’in gözünden
Agresif ama değil! Karşımda son derece marjinal, farklılıkları ve özgünlüğü seven, kendi olmaktan korkmayan bir şef var. Benim kendisiyle ilgili naçizane izlenimlerim bunlar ama yine de özelinde biraz daha yakından tanımak istiyorum kendisini. Mutfakta çalışma stili ne, yemek yaparken nasıl bir kişiliğe bürünüyor, aslında özü ne ve anlatmaya devam ediyor: “Ben mutfakta, değilim agresifim. Peki bu ne demek, anlatıyor: “Bir şefin agresif olması gerektiği zamanlar var malumunuz. Bir de egosunu tatmin etmek için agresifleşenler var. Bütün tabaklarda standardı ve aynı kaliteyi yakalayabilmek için agresif olabilirim, bu gayet normal. Bilirsiniz belki, bizde şefler hep katı, sert ve huysuzdur. Ama hayır. Şunu unutmayın, şeflerin istediği bir tek şey vardır, o da yemeğin misafire doğru zamanda doğru lezzette gitmesini sağlamaktır. Hiçbir şef misafirden olumsuz geri dönüş almak istemez. Bu sebeple de zaman zaman agresifleşebiliriz.” Artık aşçılık, tamam! Nerede kalmıştık diye bölüyorum muhabbeti ve Yalçınkaya’nın Bodrum’dan sonraki aşçılık serüveni ile söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyorum. 17 – 19 yaş aralığını komi olarak geçiren Yalçınkaya, ardından ilk aşçılık tecrübelerine Kuşadası Altınsaray Oteli’ni de kattıktan sonra vatani görevi içine Bingöl’e gider ama tek bir gün olsun yemek pişirmez, o asker ocağında. Uzatmayayım, ilk gençlik hayallerinden ayak direye direye yol aldığı aşçılık serüveninde askerlik dönüşü muhteşem olur, Yalçınkaya’nın. Büyümüş, olgunlaşmıştır artık ve o günleri şöyle anımsatır bizlere de, “Askerden döndükten sonra kendi kendime dedim ki, gastronominin merkezi İstanbul. Bolu’dan aşçı çıkar ama asıl iş sahası İstanbul’da.” İşte o vakit karar verdim burada iyi bir aşçı olmaya. ‘Artık aşçılık, tamam’ dedim. Nihayetinde çırpma telini sallayabiliyoruz, kepçeyi de bir kuvvet tutmuşuz… Elite World Otelleri ile buluşma Onun üzerine Yalçınkaya’nın ilk adresi
Merter’deki Güneş Otel’in mutfağı olur. Dömi Şef olarak girdiği mutfaktan hızla yukarı doğru tırmanması da çok zaman almaz, Yalçınkaya’nın. Yavaş yavaş da sever üstelik. Devamında Sultanahmet’teki Yaşmak Sultan’ı da mutfak deneyimlerine ekleyen deneyimli şef, son üç yıldır toplamda altı adet otelin mutfak koordinatörlüğü görevini yürüttüğü Elite World Oteller zinciri ile ilk buluşmasını gerçekleştirir. Bu yükselişin Mithat Yalçınkaya için unutulmaz bir anekdotu vardır oysa, bakın o detayı bizimle nasıl paylaşıyor: “Sene 2008. Çok enteresan. Ben tanınan bir şef mi olmalıyım, yoksa mutfağında oturan, rahatına bakan bir şef mi? Tabii ki de hayırdı. Bu yola baş koyduysam tanınan bir şef olacağım. Dünyadaki bütün yarışmalara, önemli organizasyonlara gideceğim dedim. Çünkü hedefim, artık dünyaya açılmak, dünyayı tanımak. 2008 yılında 15 arkadaş Almanya’daki Olimpiyatlar’a gidişim de bu yüzdendir, sayısız kanalda yaptığım televizyon programları da bu sebeptendir.”
Hayali renkli cam şişelerin göz alıcı dünyasında barmen olmaktı… Oysa kaderi Bolulu aşçı bir ailenin üçüncü kuşak ferdi olarak çoktan yazılmıştı bile…
“Keşke Atatürk’e birgün yemek yapabilseydim” Mithat Yalçınkaya aşçılık yolunda geçirdiği koca bir 22 yılı hangi idealler ve hayallerle perçinlerse, kişisel ve mesleki tatmine ulaşır, soruyorum. Barmenlik içte kalan bir ukde, orası malum da. Ya bu hayatta yapmak istediği diğer özel şeyleri, özlemleri, hayalleri neler Yalçınkaya’nın? “Bundan sonra herhalde Mithat Yalçınkaya bir kitap yazar.” sözleriyle konuşmasını sürdüren usta şef, adını “81” koymayı planladığı kitabının ilhamını büyük bir hayranlık ve sevgi beslediği Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığının bilgisini özellikle kayıtlara geçmemi salık veriyor. Yalçınkaya, kısmet olursa ayın 18’inde çıkarmak istediği kitabıyla ilgili “81 ilden harika bir örneği o işi en iyi yapan bir teyzeyle yapıp, poz verip, tarifini paylaşıp, içine de Atatürk’ün en sevdiği yemeklerden seçmeler koymak istiyorum. Bunu başarabilirsem, emin olun dünyanın en mutlu insanlarından biri olacağım.” diyor ve ekliyor: “Keşke Atatürk’e birgün yemek yapabilseydim.”
“Birgün keşke Atatürk’e yemek yapabilseydim.”
hotel restaurant
62 & hi-tech
gastro güncel
Journée Pâtisserie et Boulangerie’in Profesyonel Mutfak Sponsoru Electrolux Profesyonel Fransa’nın dünyaca ünlü tatlı ve artisanal fırıncılık kültürü, Türkiye’deki yeme içme sektörü ve lezzeti seven İstanbullular ile yeniden buluştu.
8
Ekim 2016 Cumartesi günü Fransa Başkonsolosluğu ve Hybrid işbirliğiyle Fransa Sarayı’nda düzenlenen, Fransa’nın dünyaca ünlü tatlı & patisserie kültürünün Türkiye’deki profesyonel temsilcileri ve bu kültürün sevenleriyle buluşacağı ‘Journée Pâtisserie et Boulangerie’ Eventi’nin Profesyonel Mutfak Sponsorluğu’nu bu sene yine “Electrolux Profesyonel” üstlendi.
Tam not aldı
Electrolux Profesyonel’in air-o-steam Touchline kombi fırınları, indüksiyon ocakları, BE5&BE8 planet mikserleri kullanılarak gerçekleştirilen atölye ve demolar tüm gün boyunca konuklardan tam not aldı. Derin Arıbaş ParisBrest workshopunu, Nicole Şefi Aylin Yazıcıoğlu Türk-Füzyon Tatlı workshopunu, Ayşem Öztal Naked Cake Dekorasyon workshopunu, Baylan
Executive Şefi Tim Briggs Profiterol workshopunu, Electrolux Profesyonel show mutfağında gerçekleştirdiler. Yurt içi ve yurt dışından çok sayıda konuğun katıldığı Journée Pâtisserie et Boulangerie Eventi’nde konuklar, baştan çıkaran lezzetler ile en tatlı günü yaşadılar.
restaurant 64 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Gerçek İtalyan Mutfağı ile tanışmaya hazır olun!
İtalyan Mutfağı Haftası ve Autentico Italiano Kasım’da başlıyor Türk tüketiciler ile gastronomi profesyonellerine, kalitesiyle gerçek İtalyan ürünlerini tanıtmayı amaçlayan ‘İtalyan Mutfağı Haftası’ ve ‘Autentico Italiano’ programları 21-27 Kasım tarihlerinde tüm dünyada eş zamanlı olarak İstanbul ve Türkiye’nin birçok şehrinde gerçekleşecek.
A
utentico Italiano” projesinin etkinlik programı, İtalya Büyükelçisi Luigi Matiolo’nun ev sahipliğinde, Venedik Sarayı’nda açıklandı. İtalya Büyükelçisi Luigi Matiolo konuşmasında: “Bu programın gerçek hedefi otantik ürünlerin tanıtımını sağlamak, insanlara bunun taklidinin verebileceği zararları izah etmek, bundan özellikle tüketiciyi korumak ve İtalyan ürünlerinin özelliklerinin yanlış anlaşılmasını ortadan kaldırmak” olduğunu vurgulayarak etkinlik programı hakkında bilgi verdi. İtalya’ya özgü lezzetlerin tanıtılacağı projenin programı için düzenlen basın toplantısının konuşmacıları arasında ayrıca; İtalyan Ticaret ve Tanıtım Ajansı (ITA) İstanbul Direktörü Aniello Musella, İtalyan Mutfak Akademisi’nin ünlü şefi Aldo Kaslowksi, ALMA Uluslararası Network Koordinatörü Veronica Filippi ve
MSA Pazarlama ve İletişim Yöneticisi Ayşe Uğural da yer aldı. Türkiye’nin önde gelen İtalyan restoranları yer alacak ‘Settimana della Cucina Italiana’ konseptiyle 21-27 Kasım tarihlerinde dünya genelinde gerçekleşecek olan ve İtalya menşeili ürünlerin gastronomi profesyonelleri ve tüketicilere tanıtıldığı ‘İtalyan Mutfağı Haftası’ ve ‘Autentico Italiano’ programları; İtalyan Kültür Merkezi, İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı, Mutfak Akademisi ve İtalyan Lisesi IMI iş birliğiyle İstanbul, Ankara ve İzmir’de bu kültürün sevenleriyle buluşacak. Türk tüketicileri ve gastronomi profesyonellerini kalitesiyle gerçek İtalyan ürünleriyle tanıştırmayı amaçlayan projede Türkiye’nin önde gelen İtalyan
İtalyan mutfağını en iyi şekilde yansıtmak için gerçek İtalyan menşeili ürünlerin kullanımının önemine dikkat çeken ‘İtalyan Mutfağı Haftası’ tüm dünyada eş zamanlı olarak 21-27 Kasım tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’deki anlaşmalı noktalarda yer alacak.
restoranları Eataly, Aida – Vino e Cucina, AzzuR (Movenpick Hotel), Carluccio’s, Emporio Armani Ristorante, La Scarpetta, Paper Moon ve Ankara’daki Peperoncino ile Hilton Hotel de yer alacak. İtalya’nın otantik ürünleri tanıtılacak Zengin etkinlik takvimiyle ‘İtalyan Mutfağı Haftası’na güç katan ‘Autentico Italiano’ projesinde ise, İtalya’nın otantik ürünleri ve bu ürünlerin çeşitliliğini alanlarında uzman İtalyan şef ve eksperler gastronomi profesyonelleri ve tüketicilerle paylaşacak. ‘Autentico Italiano’ projesi kapsamında düzenlenecek workshop’lar ile İtalya’nın otantik ve gurme ürünlerini yakından tanıma fırsatı yakalayan gastronomi profesyonelleri ayrıca dünyaca ünlü İtalyan Mutfak Akademisi (ALMA) şeflerinin MSA’da (Mutfak Sanatları Akademisi) düzenleyeceği İtalyan yemekleri kurslarına da katılma fırsatı yakalayacak. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki anlaşmalı noktalarda İtalyan mutfağını en iyi şekilde yansıtmak için gerçek İtalyan menşeili ürünlerin kullanımının önemine dikkat çeken ‘İtalyan Mutfağı Haftası’ tüm dünyada eş zamanlı olarak 2127 Kasım tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’deki anlaşmalı noktalarda yer alacak.Italian Trade Agency: ICE - İtalyan Dış Ticaret ve Tanıtım Ajansı -ITA, bağlı olduğu İtalyan Ekonomik Gelişme Bakanlığı’nın prensipleri dahilinde İtalyan firmalarının ürün ve faaliyetlerinin uluslararası platformda geliştirmeyi sağlamaktadır. ITA, İtalyan ve yabancı firmalara bilgi, destek ve öneri konusunda yardımcı olmaktadır. Roma Merkezi yanı sıra ITA dünya genelinde, İtalya Büyükelçiliklerine ve Başkonsolosluklarına bağlı geniş bir ağda faaliyetlerini sürdürmekte, yerel kurumlar ve özel şirketler ile sıkı işbirliğinde bulunmaktadır. Sağladığı çeşitli hizmetlerle İtalyan ve yabancı firmalara yatırım, ticaret ve ortaklık faaliyetlerinde yardımcı olmaktadır.
restaurant 66 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Çay Saati Sohbetleri’nin 3. sü
Five O’Clock Pâtisserie’de gerçekleşti Le Cordon Bleu Pastacılık Master Şefi Christophe Bidault ve Şef Sinem Ekşioğlu, “Çay Saati Sohbetleri”nin üçüncüsünde gastronomi tutkunlarıyla buluştu.
H
er ay bir Le Cordon Bleu Eğitmen Şefi, ünlü bir mezunun ev sahipliğinde, gastronomi ve mutfak sanatları tutkunlarını keyifli ve öğretici sohbetler eşliğinde bir araya getirmeye devam ediyor. Dünyanın en ünlü ve en prestijli mutfak sanatları okulu olan Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında gerçekleşen “Çay Saati Sohbetleri”nin üçüncüsü, 12 Ekim Çarşamba günü saat 16:30’da Five O’Clock Pâtisserie’de düzenlendi. Mutfak Sanatları eğitiminde prestijin ve mükemmelliğin simgesi Le Cordon Bleu’nun eğitmen-şefleri “Çay Saati Sohbetleri”nde, her ay bir Le Cordon Bleu sertifikalı şefi, mekanında ziyaret ederek konsept temalar üzerinden gastronomik konuları ele aldı. Five O’Clock Pâtisserie’nin ev sahipliği yaptığı keyifli çay saatinde, aynı zamanda temaya uygun tadımlıklar sunularak; basın, kanaat önderleri, gastronomi tutkunları ve gastronomi öğrencileri eşliğinde sohbet edildi.
Şef Christophe Bidault ve Şef Sinem Ekşioğlu’nun konuşmacı olduğu, yoğun ilgi ve katılımla başlayan “Çay Saati Sohbetleri” ile “Avrupa ve Türkiye’nin Pasta/Tatlı Kültürlerindeki Farklılıklar ve Tüketici Alışkanlıkları” konusu işlendi ve sohbetin ardından Türk ve Fransız Pastacılık lezzetlerini temsil eden bir büfe ile sohbet zenginleştirildi.
Ekşioğlu: “Ne mutlu ki sevenlerimizi hep tatlı bir gülümsemeyle uğurluyoruz”
Le Cordon Bleu Londra’da öğrenci olduğu günlerden, hayalini gerçeğe dönüştürdüğü Five O’Clock Patisserie’nin kuruluşuna kadar, bu alandaki tecrübelerini misafirlere aktaran Şef Sinem Ekşioğlu; “Ne mutlu ki bizlere tatlı dünyamızda, sevenlerimizi hep tatlı bir gülümsemeyle uğurluyoruz. Damakları en son pasta ve tatlılarımızla şenlendiriyoruz. Tüm bunlara rağmen halen değişmeyen bazı alışkanlıklarımız var ki, bunların başında pasta ve tatlı alımı yaparken farklı model ve tatlara yönelmek yerine bütün pastaları tercih etmek geliyor. 8 – 10, 6 – 8 kişilik pastalarla hem birden fazla kişiye pasta servisi yapmış oluyor hem de pastayı hediye olarak götürme, ya da var olan özel günü kutlamak adına bir taşla iki kuş vurmuş oluyoruz. Umarım porsiyon ekler ve yanında kahve yudumlarken kendine iyilik yapan sevenlerimiz çoğalır ve yeni tatların keşfine daha kolay alışırız.” diye belirtti.
Bidault: “Eğitim şart”
Le Cordon Bleu Master Şefi Christophe Bidault ise; “ Bir tatlı / pasta hazırlarken iyi sonuçlar almak istiyorsanız, doğru oranlarda hazırlanmış reçete ve doğru teknikler kullanılması gerekmektedir. Havadaki nem oranının değişmesi bile hazırladığınız ürünün kıvamını değiştirecektir. Bu noktada eğitimin gerekliliği ön plana çıkar. Biz okulda öğrencilerimize reçete ezberlemelerini değil, malzemeleri tanımayı ve içselleştirmelerini, kullanacakları teknikleri ve neyi nasıl yaparlarsa ne sonuç alacaklarını öğretmeye odaklanıyoruz. Tatlı ve
pasta kültüründe, tüketicilere sürekli olarak aynı kalitede ürün çıkarmak ancak bu formasyon sonucunda mümkün olur. Öğrencilerimize verdiğimiz titiz eğitim sonucunda; okula başladıkları ilk günden, mezun oldukları güne kadar geçirdikleri değişim, ve gelişimi izlemek, özellikle bugün bulunduğumuz Five O’Clock Patisserie gibi başarılı işletmeler, bir eğitmen olarak bizim en büyük mutluluğumuz.” sözleriyle eğitimin önemine dikkat çekti.
Tüysüzoğlu: “Sinem ekşioğlu, iyi bir eğitim ve azimle nerelere gelinebileceğinin güzel bir kanıtıdır”
Le Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu; “Bugün birlikte yine yeni bir “Çay Saati Sohbetleri” etkinliğinde, kültürel farklılıkların pasta tüketimimizi nasıl etkilediğini ve iyi pastacılık kavramını tartışacağız. Fakat bugün burada bulunmak bizim için ayrı bir mutluluk. Çünkü bundan 12 yıl önce öğrencisi olarak Londra Le Cordon Bleu’de Şef Christophe’dan eğitim alan Sinem Ekşioğlu, eğitiminden sonra kariyerine bir çok başarılar katarak, ustası ile yan yana bir meslektaş olarak bize ev sahipliği yapıyor. İyi bir eğitim ve azimle çalışarak nerelere gelinebileceğini bizlere kanıtlıyor.”
Le Cordon Bleu ile mutfağın ve sanatın sihirli dünyasına yolculuk
Dünyanın dört bir yanında 20 ülkede, 40’ı aşkın uluslararası okulda yılda 20 bin öğrenciye eğitim veren Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında lezzet tutkunları, mutfağın büyülü dünyasına doğru keyifli yolculuklara çıkıyor. Üniversite öğrencileri yanı sıra mutfak sanatları alanında yetkinliğini geliştirmek ve bunu uluslararası bir sertifika ile taçlandırmak isteyen ya da kariyerini değiştirmeyi hedefleyen herkes düzenlenen sertifika programlarına katılabiliyor. Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında, açtığı sertifika programları sayesinde, kendini geliştirmek ve yenilemek isteyenlere lezzetli bir geleceğin kapıları aralanıyor.
hotel restaurant
68 & hi-tech
gastro etkinlik
Sofra/Compass Group Türkiye’nin bu yıl 4. kez düzenlediği geleneksel Top Chef 2016 Yarışması sonuçlandı. Özyeğin Üniversitesi Le Cordon Bleu İstanbul ev sahipliğinde gerçekleşen Top Chef 2016’da, Sofra Compass Group Türkiye’nin birbirinden profesyonel 11 aşçısı yarıştı. Birinciliği Şef Özcan Karakoç göğüsledi.
Top Chef 6 1 0 2
i s i c birin ndi e l r i l be
T
ürkiye’nin en büyük toplu yemek firması Sofra Compass Group Türkiye tarafından bu yıl 4’üncüsü düzenlenen ve geleneksel hale gelen “Top Chef 2016”nın birincisi belli oldu. 15 Ekim tarihinde Le Cordon Bleu’nun Özyeğin Üniversitesi’ndeki Mükemmellik Merkezi tesislerinde gerçekleştirilen yarışmada, Sofra Compass Group Türkiye’nin 11 profesyonel aşçısı kıyasıya yarıştı. Kazanan Şef Özcan Karakoç oldu. Jüri üyeliğini Sofra / Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Kartal, Sofra Grup Gastronomi ve İnovasyon Müdürü Şef Gencer Üzümlü, Le Cordon Bleu İstanbul Eğitmen Şefi Arnaud Declercq, Sofra Grup Kalite ve Güvence Müdürü Füsun Atayata, Gazeteci, Yazar ve
Televizyoncu Aynur Tartan, Yemek Yazarı ve İstanbulfood Kurucusu Tuba Şatana, Sedef’li Lezzetler Programı Yapımcısı ve Sunucusu Sedef İybar, Mercedes-Benz Türk A.Ş. Personel Hizmetleri Takım Yöneticisi Burak Küçüksu ve Sabancı Holding Direktörü Faruk Gönener’in yaptığı yarışmada birinciliği Şef Özcan Karakoç kazandı.
Şeflere “Gizli Özne” sürprizi
Top Chef 2016 yarışmasında ne hazırlayacaklarını önceden bilmeyen şeflere, kapalı bir kutu içerisinde “gizli özne” verildi ve 90 dakika içerisinde bu gizli özneyle giriş, ana yemek ve tatlıdan oluşan 3 farklı yemek tabağı hazırlamaları istendi. Şeflerin bütün bilgi ve becerilerini kullanarak hazırladığı yemek tabakları jüri üyeleri tarafından test edildi. Lezzet, sunum, yaratıcılık, mutfak teknikleri, hijyen ve zamanlama gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu değerlendirmeler sonucunda özel jüri birinciyi belirledi. Yarışmanın birinciliğini Şef Özcan Karakoç aldı.
Türk şefleri uluslararası arenada mücadele edebilecek güçte
Sofra / Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Nihat Kartal, bu yıl dördüncü kez düzenledikleri ve geleneksel hale gelen Top Chef 2016 yarışmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Aşçılık, günümüzde sadece ‘iyi yemek yapmak’ anlamına gelen bir iş olmaktan çıktı. Bugün iyi bir aşçı ya da şef olmanız için lezzetli yemek yapmanız kadar yaratıcılık, sunum, zamanı iyi yönetme gibi becerilerinizin de gelişmiş olması gerekiyor. Biz, bünyemizde bulunan aşçılarımızın tüm bu becerilerini ortaya koyabilecekleri platformlar yaratmaya ve kendilerini geliştirebilecekleri fırsatlar sunmaya çalışıyoruz. Top
Chef yarışması da bu platformlardan biri. Türk şefleri, uluslararası arenada mücadele edebilecek güçte. Biz de bu gücü arkamıza alarak şeflerimizi cesaretlendirmeye ve başarılı çalışmalara imza atmaya devam edeceğiz.”
Sofra / Compass Group Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Nihat Kartal, “Türk şefleri, uluslararası arenada mücadele edebilecek güçte. Biz de bu gücü arkamıza alarak şeflerimizi cesaretlendirmeye ve başarılı çalışmalara imza atmaya devam edeceğiz” dedi.
restaurant 70 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Burger Savaşları’nda iyi olan kazandı 4. Geleneksel Burger Savaşları, 26 Ekim 2016 Çarşamba Günü, Zorlu Center BurgerLab’te gerçekleşti. Bu yıl, tariflerine Türkiye’de üretildikleri bölgeler ile özdeşleşen Taşköprü sarımsağı, Kars kaşarı, Gemlik zeytini ve benzeri yerel tatları ekleyenler yarıştı.
K
raftHeinz ve Weber Stephen Turkey sponsorluğunda Hayat Bu Kapağın Altında desteğiyle 6 kişiden oluşan uzman jüri, 6 yarışmacının yaptığı burgerleri değerlendirdi ve başarılı olan ilk 3 yarışmacıyı açıkladı. Mert Ruscuklu’nun sunuculuk yaptığı yarışmada Ali Dövenci Birincilik ödülünü almaya hak kazandı. Hakan Çelebi İkinci; Ayten Saner ise üçüncü oldu. Kıyasıya mücadele Yemek, Mekan & Seyahat Blogger Gurukafa, Ünlü Şef Semi Lichy, Yemek Fotoğrafçısı Serina Tara, Şarap ve Yemek Danışmanı Oğul Türkkan, Yemek, Mekan &Seyahat Blogger Tat Dedektifi ve Heinz Türkiye Ülke Müdürü Ali Bozer’in jüri olduğu yarışma, heyecan dolu ve kıyasıya mücadele ile geçti. Yarışma ile birlikte başlayan Burger Partisi, yaklaşık 400 kişinin katılımıyla eğlenceli ve lezzet dolu geçti. Partiye katılanlar hem Burger Savaşları’nı izleme hem de DJ performansı eşliğiyle eğlenme şansını yakaladı.
restaurant 72 hotel & hi-tech
gastro güncel
Kubilay Özerkan: “Fark istiyorsak, bakmamız gereken yer kalbimiz” 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’nde konuşan Metro Toptancı Market Genel Müdürü Kubilay Özerkan: “Kendi hayatımızda ve başkalarının hayatında fark oluşturmak istiyorsak bakmamız gereken yer kalbimiz.” dedi.
M
etro Toptancı Market Genel Müdürü Kubilay Özerkan, Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) tarafından düzenlenen 16. Dünya İnsan Yönetimi Kongresi’nin kapanış panelinin moderatörlüğünü üstlendi. ‘Kalbiyle Konuşanlar’ oturumunu yöneten Özerkan; Türk sinemanın unutulmaz jönü ve Türkiye’nin en önemli biyologlarından olan Ediz Hun ve kendisini koşan yazar olarak tanımlayan Hürriyet Gazetesi köşe yazarı ve ultra maraton koşucusu Yonca Tokbaş’la birlikte iş hayatında aklın yanı sıra kalple de hareket etmenin önemini konuştu.
Özerkan: “Fark istiyorsak, bakmamız gereken yer kalbimiz” Panele kısa bir konuşmayla giriş yapan Metro Toptancı Market Genel Müdürü Kubilay Özerkan; bir yandan rakamların iş hayatında içerisinde ne kadar vazgeçilmez olduğundan bahsederken diğer yandan akılla birlikte kalbi kullanarak hareket etmenin de önemli başarılar getirdiğinden bahsetti. Özerkan: “İş dünyasında elbette rakamlar vazgeçilmez, hayatımızın bir parçası. Ancak kendi hayatımızda ve başkalarının hayatında fark oluşturmak istiyorsak bakmamız gereken yer kalbimiz.
Ben tüm iş yaşamım boyunca aklımın yanı sıra hep kalbimi de dinledim. Bazen sadece kalbimi dinledim. Hem başarılı finansal rakamlar ile olumlu sonuçlar aldım, hem de çevremdekiler için, ülkem için neler yapabilirim konusunu sorguladım. Ülkemin değerlerine, gücüne hep inandım. Yerel üreticimizin, ürünlerimizin yok olmaması için çalıştım. Türk gastronomisinin hak ettiği noktaya gelmesi için emek verdim ve vermeye devam ediyorum” dedi.
Genç nüfusun çalışma hayatına etkileri
Kongre dahilinde gerçekleşen bir başka oturumda ise Metro Toptancı Market İnsan Kaynakları Direktörü Esra Daver, EAPM (Avrupa İnsan Yönetimi Derneği) ve CIPD Enterprises Ltd. Yönetim Kurulu Başkanı Bob Morton ile birlikte Avrupa’da çalışma yaşamı üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Morton, Avrupa’nın azalan genç nüfusunun ortaya koyduğu sorunları ve buna yönelik alınan tedbirleri aktarırken, Esra Daver Türkiye’deki genç nüfusun avantajlarından bahsederken, ‘Hızla değişen bir ortamda IK yönetiminin şirketin stratejik amaçlarını karşılaması için ne tür bir yaklaşım izlemeli?’ konusunu da ele aldı.
restaurant 74 hotel & hi-tech
gastro güncel
Bursalı şeflere ‘Güvenilir Eller’ Gıda Güvenliği Eğitimi Bursa Sheraton’da Marriott&Starwood Otelleri zincirine dahil Kalite ve Gıda Güvenliği Sistemleri ile rol model otellerden Sheraton &Aloft Bursa Complex otellerinden mutfak personeli ve 60 öğrencinin katılımıyla Unilever Food Solutions tarafından özel bir gıda güvenliği eğitimi gerçekleştirildi.
E
v dışı gıda sektöründe her iki işletmeden birine ürün ve hizmetleriyle ulaşan Unilever Food Solutions, ‘Güvenilir Eller’ Gıda Güvenliği Eğitim Programı kapsamında, Marriott&Starwood Otelleri zincirine dahil Kalite ve Gıda Güvenliği Sistemleri ile rol model otellerden Sheraton &Aloft Bursa Complex Otelleri Mutfak Ekipleri, Faik Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Yiyecek&İçecek Bölümü Öğrencileri ve Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu Gastronomi Bölümü öğrencilerinin katılımıyla yüz yüze gıda güvenliği eğitimi düzenledi. Bursa Gıda Mühendisleri Odası’ndan gıda mühendislerinin de dahil olduğu eğitimde, katılımcılara fiziksel ve kimyasal tehlikeler, temizlik, üretim güvenliği, çapraz bulaşma ve HACCP uygulamaları başlıklarında bilgiler verildi. Yüz yüze eğitim programına katılan ve gerçekleştirilen sınavda başarılı olan katılımcılara Gıda Güvenliği Derneği onaylı sertifikaları önümüzdeki günlerde takdim edilecek. İlk yıl 5 bin şef hedefleniyor Unilever Food Solutions ajandasında uzun yıllar en üst sırayı koruyacak Güvenilir Eller Gıda Güvenliği projesi kapsamında, ilk yıl 5.000 şefin eğitimleri tamamlaması hedefleniyor. Üç yıllık süreçte ise 30.000 şefin
eğitimlere katılarak, gıda güvenliği sertifikası sahibi olması planlanıyor.
meslek birlikleriyle ve iş ortaklarımızla gerçekleştirmeyi sürdüreceğiz” dedi.
Kayı: “Benzer iş birliklerimiz sürecek” Unilever Food Solutions Türkiye Pazarlama Direktörü Nihan Kayı, “Geçen yıl gerçekleştirdiğimiz Türkiye Şef Araştırmasına katılan şeflerin %80’i sektördeki en önemli ihtiyaç olarak ‘Gıda Güvenliği’ alanında eğitim almayı gösterdi. Biz de buradan hareketle Gıda Güvenliği Derneği iş birliğiyle Gıda Güvenliği Eğitim Programını başlattık. Mayıs ayından bu yana online platformda eğitimlerimiz sürüyor. 2 bini aşkın şefimiz eğitimlere başladı ve 5 modüldem oluşan eğitimleri tamamlayanların oranı ise %45. Online eğitim programımız yanında yüz yüze eğitim programlarımıza da devam ediyoruz. Bursa’da Marriott&Starwood Otelleri zincirine dahil Sheraton &Aloft Bursa Complex otellerinin mutfak ekipleri, T.C. Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu ve Faik Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Yiyecek&İçecek Bölümü öğrencileri için yüz yüze bir eğitim gerçekleştirdik. Mutfak ekiplerine yönelik bu eğitimlerle olası gıda güvenliği risklerinin azaltılmasını hedefliyoruz. Önümüzdeki dönemde benzer iş birliklerini sektördeki tüm
Sezer : “Gıda güvenliğini en önemli değer olarak görüyoruz” SheratonBursa &Aloft Bursa Complex Otelleri Gıda Mühendisi&Sanitasyon Müfettişi Deniz Sezer, “Gıda Güvenliği”ni Sheraton ve Aloft markalarımızın en önemli değerlerinden biri olarak görüyoruz. Otellerimiz gıda güvenliği konusunda sürekli dış ve iç denetimlerden başarıyla geçmekte olup, şeflerimizin ‘en lezzetli’ üretimin yanında Gıda Güvenilirliği konusunda da en iyi uygulamaları benimseyip rol model çalışmalar gerçekleştirmektedirler. Bu bağlamda Unilever Food Solutions’un örnek projesi “Güvenilir Eller” bizi oldukça heyecanlandırdı. Bu kapsamda y ve z kuşağı şef adaylarını, Faik Çelik Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve Faruk Saraç MYO gastronomi bölümlerindeki öğrencileride bu örnek Güvenilir Eller Projesine dahil ederek, gıda güvenliği konusunda sürdürülebilir gıda güvenliği farkındalığını iş ortaklarımızla beraber arttırabilmek en önemli hedeflerimiz arasındadır. Sheraton & Aloft Bursa ailesi olarak Unilever Food Solutions’ın Güvenilir Eller Projesinin bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz.” dedi.
restaurant 76 hotel & hi-tech
gastro güncel
Gıda güvenliği rakamları korkutuyor!
Son günlerde artış gösteren gıda zehirlenmesi vakaları, gıda güvenliğinin önemini bir kez daha gündeme taşıdı. Yayınladığı son raporunda zararlı bakteri, virüs, parazit ve kimyasal madde içeren güvenliği sağlanmamış gıdaların ishalden kansere kadar 200’den fazla hastalığa neden olduğunu açıklayan Dünya Sağlık Örgütü, gıda zehirlenmelerinin her yıl dünyada 420 bin insanın ölümünden sorumlu tutulduğunu belirtiyor.
F
arklı şehirlerden üst üste gelen gıda zehirlenmesi haberleri Dünya Gıda Günü’nde dikkatleri tekrar gıda güvenliğine çekiyor. Tüm dünyayı etkileyerek global bir sorun haline gelen gıda güvenliğinin gıda koruması ve beslenme ile birbirine bağlı olduğunu belirten Dünya Sağlık Örgütü, (WHO) güvensiz gıdalar ve hastalıklar arasındaki kısır döngüye de dikkat çekiyor. Örgütün açıkladığı rapora göre dünya üzerinde her 10 kişiden birini etkileyen gıda zehirlenmeleri neden olduğu sağlık sorunlarıyla da en çok bebekleri, çocukları ve yaşlıları tehdit ediyor.
“Tarladan tabağa kadar gıda güvenliği ihmal edilmemeli” Her gün 80 ülkede yaklaşık 75 milyon insana yemek ve yaşam kalitesi hizmetleri sunan Sodexo, konuyla ilgili yaptığı açıklamada denetimin ve sürekliliğin önemini işaret etti. Gıda güvenliğinin halk sağlığını doğrudan ve derinden etkilediğini söyleyen Sodexo Entegre Hizmet yönetimi CEO’su Ahmet Zeytinoğlu, “Farklı yaş gruplarından milyonlarca insan her gün en az bir öğün yemeğini iş merkezlerinde, fabrikalarda, sağlık kuruluşlarında ya da eğitim kurumlarında yiyor. Bu mevcut potansiyeli
ülke çapında değerlendirdiğimizde tarladan tabağa kadar takip ve kontrol edilmesi gereken gıda güvenliği, özellikle catering sektöründe sürekliliği bakımından hayati önem taşıyor” dedi. Gıda güvenliğinin kişisel hijyenden üretim güvenliğine, depolama koşullarından temizlik standartlarına kadar çok yönlü kontroller gerektirdiğini söyleyen Zeytinoğlu, “Özellikle ‘Merdivenaltı’ olarak bilinen, gıda güvenliğinden emin olunamayan ve insan sağlığını ciddi boyutlarda tehdit eden uygulamaların engellenmesi yönünde çok daha sıkı adımlar atılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
restaurant 78 hotel & hi-tech
gastro güncel
Dünya Gıda Günü’nde paydaşlardan ortak mesaj: “Türkiye, Sürdürülebilir Gıda için yol haritasını acilen belirlemeli”
Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası-TÜGİS ve Sürdürülebilirlik Akademisi iş birliğinde düzenlenen ve Dünya Gıda Günü’nün de kutlandığı ‘Sürdürülebilir Gıda Konferansı’, gıda sektörünün sürdürülebilir üretim ve tüketim ekseninde dönüşümü tartıştığı bir platform oldu.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yanı sıra Gıda ve Tarım Örgütü-FAO, gıda sanayinin lider kuruluşları ve akademik dünyadan katılımın olduğu Sürdürülebilir Gıda Konferansı, İstanbul Swissotel’de gerçekleştirildi. 40’ı aşkın seçkin konuşmacının ana salon ve paralel salon oturumlarda gıda sektörünü ilgilendiren tüm konuları ele aldığı konferans, gıda sektörünün sürdürülebilir üretim ve tüketim ekseninde dönüşümü tartıştığı bir platforma sahne oldu.
Buzbaş: “Ekolojik okur-yazarlık düzeyimiz artmalı”
Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası-TÜGİS Başkanı Necdet Buzbaş da “Gıda güvenliği olmadan huzur ve güven olmaz, dünya barışını sağlayamayız. İklim değişikliğinin etkilediği en stratejik sektörlerin başında tarım geliyor. Oysa tarım, iklim değişikliğinin hem sebebi hem de mağduru. Sürdürülebilir gıda ve tarım için tüketici alışkanlıklarının değişmesi son
derece önem taşıyor. Ekolojik okur-yazarlık düzeyinin artması gerekiyor” dedi.
FAO: “İklim değişiyor, gıda ve tarım da değişmeli”
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Üst Düzey Politikalar Sorumlusu Ariella Glinni, “FAO’nun bu yılki ‘İklim değişiyor. Gıda ve tarım da değişmeli’ sloganı, iklim değişikliği ve gıda güvenliği arasındaki önemli ilişkiye dikkat çekiyor. Geçen yıl imzalanan tarihi nitelikteki Paris Anlaşması ve oluşturulan Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi, daha sürdürülebilir bir gelecek için atılan iki dev adımdı. 2016’nın ise kararlılığımızı eyleme döktüğümüz yıl olmasını istiyoruz.” dedi.
Ülker, bisküvilik buğday geliştirme ve sürdürülebilir fındık projesi üzerinde çalışıyor ‘Gıda sanayinde sürdürülebilir büyüme için yol haritası: Fırsatlar & Riskler’ başlıklı oturumda konuşan Pladis Türkiye Operasyonel Mükemmellik, Kalite ve
İş Güvenliği Genel Müdürü Süheyl Aybar ise “Bizde operasyonel mükemmellik üretim bantlarında başlıyor. Iskartayı en aza indirmek için operatörlerimiz bile farklı projeler üzerinde çalışıyor. Bu da sadece bize rekabet avantajı getirmekle kalmıyor, topluma örnek oluşturmamızı sağlıyor. 2024 Sürdürülebilirlik Yol Haritamız doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bisküvilik buğday geliştirme ve sürdürülebilir fındık projelerimiz üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Erim: “Türkiye’nin Sürdürülebilir Tarım Kodu olmalı” Unilever Türkiye Sürdürülebilir İş ve İletişim Direktörü Ebru Şenel Erim, 2010 yılından bu yana uyguladıkları Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın şirketi 2020’ye kadar yaklaşık 2 katı kadar büyütmesini hedeflediklerini açıkladı. Hem finansal sonuçların hem de insanların ilgisinin doğru yolda olduklarını gösterdiğini belirten Erim, “İnsanlar bizden sürdürülebilirliğe, çevreyi gözeten-kırsalın refahını beklentilerini de karşılayan sürdürülebilir kalkınmaya, özel sektörün sürdürülebilirlik konusunda toplumsal sorumluluğuna, sağlıklı-güvenilir gıda üretimine, bu
konuda hem üreticilerin hem de tüketicilerin daha fazla bilinçlendirilmesine daha fazla önem vermemizi bekliyor. Biz Unilever olarak, bu mesajı gayet iyi anlıyoruz. Ve bu beklentileri karşılamak yönünde kararlı adımlarla ilerliyoruz” dedi. Unilever’in bu yola çıkarken bir Sürdürülebilir Tarım Kodu olduğunu vurgulayan Erim, Türkiye’nin bu alanda önemli bir eksiği olduğuna dikkat çekti.
“Pınar’da sürdürülebilirliğin temelini Selçuk Yaşar attı” Yaşar Holding Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi Başkanı Dilek Emil, Pınar’ın kurulduğu yıllarda, kurucusu Selçuk Yaşar’ın üreticiye süt alma garantisi vermesinin ilk ‘sürdürülebilirlik’ çalışmalarından biri olarak sayılabileceğini vurguladı. Emil, “Sürdürülebilirliği iş yaşamının, iş yapış biçiminin bir parçası haline getirmek gerekiyor. Bunun için hem şirket içinde hem de şirket dışında bir farkındalık kampanyası başlattık. Çevresel düzeyin yanı sıra sosyal alandaki çalışmalarımızla sürdürülebilirliğin benimsenmesini sağladık” dedi.
restaurant 80 hotel & hi-tech
gastro güncel
Electrolux sürdürülebilirlik ve gıda için Gıda Vakfı’nı kuruyor
Electrolux, Birleşmiş Milletler’in global hedefleri doğrultusunda 10 milyon İsveç Kronu (SEK) değerindeki yatırımla Electrolux Gıda Vakfı’nı kuruyor. Electrolux bu kapsamda ayrıca Worldchefs ve AIESEC ile birlikte Feed the Planet (Gezegeni Beslemek) oluşumuna katılıyor.
E
lectrolux Grubu, sosyal yatırımlarını ve kamusal faaliyetlerini, gıda ve sürdürülebilirlik konularına yoğunlaştıracağını açıkladı. Electrolux, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini destekleyen bir yaklaşımla açlık, yetersiz beslenme, gıda artığı ve sorumlu tüketim gibi önemli global sorunlara dikkat çekmeyi hedefliyor. Electrolux bu kapsamda ilk adım olarak Electrolux Gıda Vakfı’nı hayata geçirerek bu alanda yapılacak girişimler için uzun dönemli bir platform oluşturuyor ve dünya çapındaki çalışanlarını da buna dâhil ediyor. Electrolux ilk etapta bu proje için olarak 10 milyon SEK değerinde yatırım yapıyor ve aynı zamanda Feed the Planet organizasyonu çatısı altında global aşçılar derneği olan Worldchefs ve dünyanın en büyük gençlik ağı olan AIESEC ile güçlerini birleştiriyor. Bu iş ortaklığı, önümüzdeki yıllarda çok sayıda gıda projesine yön verecek taahhütleri kapsayan kilit bir işbirliği olarak öne çıkıyor.
Samuelson: “Worldchefs’in 10 milyon üyesiyle yerel topluluklara katkı sağlamak istiyoruz”
Dünyanın artan nüfusunun sürdürülebilir biçimde beslenmesinin, günümüzün en büyük zorluklarından biri olduğunu ifade eden Electrolux Başkan ve CEO’su Jonas Samuelson şöyle konuştu: “Mutfak aletleri alanında dünya lideri olan Electrolux’ün yemek pişirme ve gıda tüketimi ile ilgili meselelere katkıda bulunmak için sorumlulukları ve fırsatları olduğuna inanıyoruz. Faaliyetlerimizin ve ürünlerimizin etkilerine uzun süredir global bir bakış açısıyla yaklaşıyoruz. Şimdi ise, sürdürülebilirliğin kapsamını genişleterek, toplumsal rolümüzü daha odaklanmış bir formata getiriyoruz. Worldchefs ve onun 10 milyon üyesi ile birlikte çalışarak, uzmanlığımızı,
profesyonel ağımızı ve global organizasyonumuzu kullanarak yerel topluluklara mümkün olan en büyük katkıyı yapmak istiyoruz.” Bu projeyle amaç, tüketiciler ve profesyoneller için daha iyi gıda tüketimini ve pişirme alışkanlıklarını teşvik etmek, sürdürülebilir ve sağlıklı gıda alternatiflerini en üst seviyeye çıkartmak ve bir yandan da negatif etkilerin azaltılmasına katkıda bulunmak. Diğer taraftan ise, masalarına daha iyi ve besleyici gıdalar koyabilmeleri için ihtiyacı olan insanları desteklemek, sınırlı bütçe ile yemek pişirme hakkında tavsiyelerde bulunmak, iş yerlerinde eğitimler vermek ve sınır tanımayan Worldchefs kanalıyla acil durum anlarında destek sağlamak.
İlk uygulama Gezegeni Beslemek ortaklığı olacak
Electrolux Gıda Vakfı tarafından finanse edilecek ilk uygulama Feed the Planet (Gezegeni Beslemek) ortaklığı olacak. Aynı zamanda Electrolux’ün iş birimleri, bu konudaki yerel projeler için vakıftan finansman başvurusunda bulunabilecekler. Günümüzde aşçıların statüsü ve rolleri dikkate alındığında, Worldchefs sağlıklı besin ihtiyacı ve sürdürülebilir yemek pişirme hakkında gündemi belirlemek ve önemli mesajları aktarmak konumunda önemli bir konuma sahip. BM sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin uygulanmasında gençliğin katkılarını düzenleyen ve teşvik eden AIESEC, sahada projelerin yönetilmesi için gönüllüler sağlayacak. Gıda aynı zamanda iklim değişikliğinin de başlıca etkenlerinden biri, bu da Electrolux’ün yeni odaklandığı alanın 2020 itibarıyla karbon salınımını yarıya indirme hedefi ile de bir uyum oluşturduğu anlamına geliyor.
hotel restaurant
82 & hi-tech
gastro güncel / makale
Gürkan Boztepe / Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı
Gastronominin turizmle
ne ilgisi var?
Herkes Gastronomi Turizmi kavramını ortaya attığımda bu da nerden çıktı veya biz bu tarz bir derneğin kurulmasına karşıyız gibi tepkiler vermişti. Ama zaman içinde herkes Gastronomi Turizmi’nin önemini anlamaya başladı… Peki Gastronomi Turizmi neden bu kadar önemli ve aslında nedir? Turizmin dallarına baktığımızda aslında yaklaşık 23 çeşit turizm var: Kongre, Sağlık, Deniz-Kum-GüneşIncoming, Outgoing, Kültür vb… Tüm bu sistemlerin herbirinde aslında Gastronomi var zaten. Dikkat edildiğinde kongreye gelen bir turist de damak tadına haiz veya içinde bulunduğu kültürün lezzetlerini deneyimlemek istiyor, saç ektirmeye gelen bir yabancı da… Kendinizden bir pay çıkarın ve düşünün bir kere… Viyana’ya gitmişsiniz, sabah kahvaltınızda bir kruvasan tadımlamak istemeyecek misiniz? Veyahut Viyana’da lezzetli bir şnitzel yemek hoşunuza gitmeyecek mi? Ya da Amerika’ya gittiniz… NN Burger’de hamburger hiç mi canınız çekmez, İtalya’da pizza veya dondurma, Norveç’te somon balığı?
Bunlar gibi dünyanın pek çok deneyimlenmesi gereken özel tatları mevcut. İşte biz de diyoruz ki, Anadolu topraklarındaki saray mutfağı, Osmanlı yemekleri, kebap veya lahmacun hatta gastronomik anlamdaki tüm ürünlerimizi masaya yatırdığımızda, dünyada bir eşi benzeri daha yok. Türkiye’nin yerel ürünleri hem damak tadı hem içerik hem de hazırlanışı anlamında çok daha özel ve benzersiz. Peki Türk kahvesinden simidimize, yoğurdumuzdan Çığırtma’ya kadar hangi ürünümüzü dünyaya istediğimiz ölçüde tanıtabiliyoruz? Asıl can alıcı soru da bu! Gastronomi Turizmi denilince yurt içi veya yurt dışında gastronomi amacıyla seyahat eden, yeni tatlar deneyimlemek isteyen, bu arada da ülkenin diğer güzelliklerini yaşatan turizm çeşidinden bahsediyoruz. Ben de 25 yıllık bir turizmci olarak diyorum ki, Gastronomi Turizmi için Türkiye en kolay ve en başarılı olabileceği alandır. Bizde 10.000 yıl öncesine dayanan yemekler yapılmaya zaten devam ediyor. Bugün New York’da yemek yiyebileceğiniz en önemli restoranlar İtalyan mutfağıdır, Çin lezzetleridir. İncelendiğinde Türkiye ye gelen turistin haftada yiyecek içeceğe bıraktığı rakam 157 USD civarında. Oysa bir Türk’ün yurt dışına çıktığında haftada bıraktığı para 258 USD. Biz kendi ürünlerimizi ülkemize gelen turistlere yeterli miktarda tanıtamadığımız gibi, bizi hala develerle dolaşan, lokum satan bir halk olarak betimleyen pek çok yabancı algısı mevcut. Hal böyle olunca da İstanbul’a gastronomi amacıyla gelen bir turist Cihangir, Boğaz, Ayasofya veyahut Yerebatan Sarnıcı’nda özel bir etkinliğe katıldığında tabiri caizse şok oluyor. Neden? Çünkü bizim ülkemizin her köşesinde farklı kültürlerin mirasları var. Tarih içinde farklı yemekler deneyimlemek çok özel… Antakya, Kastamonu, Karadeniz, Ege veya Doğu’da ise, kebap kültürüne kadar olan hatta SüryaniErmeni-Laz o kadar değişik yemekler deneyimleme imkanları oluyor ki, özellikle Amerika’ dan gelen turistler bu zenginlik karşısında şaşırıp kalıyorlar. Çin yemeğinde bana çeşit sayın desem? Geçenlerde
Hongkong’daydım. Özellikle ara sokaklarındaki turistik olmayan en iyi restoranlarına gittim. Bakıyorum, daha çok deniz mahsulleri ağırlıklı. Masanın ortasında büyük bir delik var ve içindeki kaynayan kazanda deniz mahsulleri pişiyor. Kalamar, karides. vb. ürünler bahsettiğim. Ben diyorum ki, Boğaz’da balık yiyen bir Çinli bugüne kadar balık yemediğini veya yanlış şekilde balık yediğini düşünür. Geçenlerde Kenya Büyüklelçisi Kiema Klonza’yı ağırladım. Kendisi balık hastasıymış. Ankara’dan sırf benimle balık yemeğe İstanbul’a geldi. Kenya’da Tamarin Balık Lokantası’ndan daha iyi bir yer olamayacağını iddia etti. Ben de akşam benimle gittiği restoranda siparişi bana bırakmasını rica ettim. Boğaz manzarası eşliğinde dünyanın en güzel Ege otlarından, kalamarına, karidesine ve ana yemek balıklarına kadar hepsini yedi. Nerdeyse parmaklarını yiyecekti, öyle söyleyeyim. Ne mi oldu? İstanbul’daki konaklamasını 2 gün daha uzattık. Ardından eşi ve ailesine telefon açtı. 7 kişi özel escort ve koruma ile Ankara’dan İstanbul’a geldi. Aynı restorana iki aile defalarca yemeğe gittik. Kenya Büyüklelçisi, yaşadığı bu güzelliği de defalarca dile getirdi. Diyor ki, “Bizim Tamarin Restoran’dan çok daha iyi balık yapıyorsunuz.” Biz bunu biliyoruz zaten ama bugüne kadar anlatamıyorduk. İşte Michellin yıldızlı restoranlar tabağını San Sebastian’da 500 Euro’ya sattıkları özel yemeklerden çok daha iyileri bizim restoranlarda hatta sokak lezzetlerimizde mevcut. Ama bunu dünya bilirse o zaman bize gelir. Bilmezse İtalyan, Çin mutfağı gibi farklı kültürler en kısa zamanda dünyaya yayılmaya devam ederler. Eskiden ülkeler topla tüfekle işgal edilirdi. Sonra Iphone 7 gibi teknolojik ürünlerle ele geçirildi. Şimdi ben diyorum ki, “Kültürü tanıtmanın en kolay yolu, Gastronomi Turizmi!” Gastronomi Turizmi’ni algılayan ülke politikası ve marka şehir politikası geliştiren vizyonlu yöneticilerimiz ile aydınlık yarınlara diyorum… Kalın sağlıcakla….
restaurant 84 hotel & hi-tech
gastro güncel
Kadınları arkasına aldı “börekçiler kralı” oldu
Eşinden ayrılmış, dul ya da çocuğu üniversitede okuyan kadınlara sertifika eğitimleri vererek işe alan Göçmen Börekçisi 57 şubeye ulaştı. İlk yurt dışı mağazasını Arabistan’da açan şirket gözünü Avrupa ve ABD’ye dikti.
K
adın istihdamını kısa sürede 125’e çıkararak günlük 3 buçuk ton üretim kapasitesine ulaşan Göçmen Börekçisi yılda ortalama 20 franchise hedefliyor. Şirketin en büyük kozu ise tüm ürünlerinin ev yapımı ve hafif olması. Göçmen Börekçisi Genel Müdürü Tanju Taner Dönmez, şirketin 2004 yılında Kocaeli’nde kurulduğunu belirterek ilk olarak anneleri Gönül Dönmez’in yaptığı börekleri satarak işe başladıklarını söyledi. Dönmez, son beş yılda ciddi anlamda kurumsallaşarak kadın istihdamına odaklandıklarını anlatarak şunları kaydetti: “Kocaeli Körfez’de 3 bin 500 metre kapalı, 3 bin 200 metrekare de açık alanda toplam 6 bin 700 metrekarede günlük 3 buçuk tonluk üretim
yapıyoruz. Kocaeli, İstanbul, Ankara, Çanakkale, Bolu, Sakarya olmak üzere altı ilde, 57 satış noktamız var. Yılda ortalama 20 şube açacağız.”
Yurt dışında büyüyecek
Nisan 2016’da Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da ilk yurtdışı franchise’ı ile hizmet hazırlıklarına başladıklarını ifade eden Göçmen Börekçisi Genel Müdürü Tanju Taner Dönmez, Hollanda ve ABD’de şube açarak bu özel tadı dünyaya tanıtacaklarını dile getirdi. Dönmez, 5 yıl içinde kendilerine has konseptleri ile yurtdışında en az 10 franchise açacaklarına dikkat çekerek “Turquality süreci de başladı” dedi.
Neden Göçmen? Tanju Taner Dönmez, göçmen adının nereden geldiğini ise şöyle anlattı: “Aslında hepimiz bu ülkede birer göçmeniz. Karadeniz, Doğu, Batı ya da Güney’den hep bir yerlere göç etmişiz. Göçmen Börekçisi tüm bu kültürlerin yemek geleneklerini tek çatı altında topladı.”
Şube başı 60 bin TL kazanç
Tanju Taner Dönmez’in verdiği bilgiye göre şirketin franchise giriş bedeli 30 bin TL+KDV olarak belirlendi. Yatırım bedelinin 150-300 bin TL arasında olduğunu söyleyen Dönmez, bir şubenin aylık kazancının ise ortalama 60 bin lira olduğuna vurgu yaptı.
İstihdamda özel strateji
Göçmen Börekçisi’nin en önemli özelliğinin hiç çalışmamış kadınları dahi istihdam etmesi olduğunu ifade eden Göçmen Börekçisi Genel Müdürü Tanju Taner Dönmez, “Bu amaçla babamız Mustafa Dönmez adına Vakıf kurduk. Vakıf, İŞKUR ve İzmit Kaymakamlığı’nın işbirliği ile yaşına ve tecrübesine bakılmaksızın gerçekten ihtiyacı olan kadınlara hem iş olanağı, hem de eğitim alanı oluşturuyor. Eşinden ayrılmış, dul veya çocuğu üniversite okuyan kadınlara altı birimden herhangi birinde eğitim verildikten sonra bir sertifika veren olan vakıf, eğitim alanların bir kısmının da Göçmen Börekçisi’nde istihdam ediyor. Annemiz 125 kadın çalışanımızın başında. Erkek çalışanımız yok denecek kadar az. Üretimde makine kullanmıyoruz. Her şey el emeği ” diye konuştu.
Her biri incelikle üretilen ıspanaklı, kıymalı, patatesli ve peynirli çeşitleriyle meşhur göçmen böreğinin yanı sıra, küt böreği, kol böreği, gül böreği ve su böreği çeşitleriyle de her damak tadına hitap ediyor.
hotel restaurant
86 & hi-tech
gastro güncel / makale
Turgut Ay Okan Üniversitesi Gastronomi Bölümü Eğitim Görevlisi
Aslında aşçılık mesleğinin geleceğinden önce geçmişi ve bugünü ile alakalı bir takım anekdotlar belirtmekte fayda var. Aşçılık mesleği 1990’lı yıllarda Türkiye’de maalesef neredeyse hiç değer görmeyen ve daha çok alaylı ustaların icra ettiği bir meslek dalıydı ve ülkemizdeki önemli otel ve restoranlarda yurt dışından gelen şeflerin popüler olduğu bir dönemdi. Bu durum hem çok iyi hem de çok kötü bir olaya vesile oldu. “Çok iyi oldu” diyorum çünkü ülkemizdeki mutfak becerileri, dünya mutfaklarını daha ulaşılabilir ve öğrenilebilir hale getirdi. En önemlisi de uluslararası standartları mutfaklarda daha uygulanabilir kıldı.
Fakat yabancı şeflere olan ilgi ve sunulan imkanlar Türk aşçılarını da farklı bir kulvara sürükledi. Aşçılarımız yükselmenin ve dünya standartlarında bir şef olmanın yolunun yalnızca Fransız ve İtalyan mutfaklarını icra etmekten geçtiğini düşündü ve bu yolda kendini geliştirmeye çalıştı. Maalesef bu kısa vadeli geleceği olmayan bir düşünceydi… Çünkü aslında ta o zamanlar dünya mutfakları öğrenilip, bu bilgiler Türk mutfağındaki eksikliklerin giderilmesi yönünde kullanılsaydı, şu anda Türkiye’de Gastronomi Turizmi’nden bahsetmemiz mümkün olabilecekti. Bunu neden söylüyorum, çünkü ülkemize gelen yabancı şefler aslında önce kendi ülke
mutfakları ile popüler olmuş insanlardı. Yani dünya mutfaklarını tabii ki biliyorlardı ama asıl uyguladıkları kendi mutfaklarıydı ve ustalarımız tamda bu noktayı atlamışlardı. Şunun özellikle altını çizmek isterim, dünya mutfaklarındaki yemekleri ne kadar iyi yaparsanız yapın burada sadece başka ülkelerin hizmetkarı oluruz. Biz kendi mutfağımızı dünya ligine çıkarabilirsek ancak sanatkar oluruz. Yoksa aşçılık bir sanattır, aşçı da sanatçı, avunur dururuz her konuda olduğu gibi…
Bir dönem meslek saklama sanatıyla ‘heba’ oldu Bir nesil aşçılık mesleğini icra etmekten çok bilgi saklama sanatında başarılı olmak üzere çalıştılar. Tabii onlar bunu yaparken elin Fransız’ı mesleğinde zirve yaptı, meslek saklayarak kendilerine olamadığı gibi sektöre de hiçbir faydası dokunmayan şeflerimi, ustalarımı buradan saygı ile anıyorum. İşletmeleri kendilerine bağımlı hale getirmek için çıraklarını eğitmeyen bir neslin devamı olarak, bu kadar kısa bir sürede aslında biz çok iyi bir yere geldik. Buna rağmen ustalara o dönemlerde saygı ve hürmet üst düzeydeydi… Günümüzde aşçılık Geçmişte kaliteli yemek denince akla ilk gelen 5 yıldızlı otellerin özel restoranlarıydı. Fakat günümüzde iyi yemek denince aklımıza oteller neredeyse en son gelir oldu. Kalite ve personel sayıları her geçen gün düştü, 2000’li yıllarda çalıştığım bir otelde 97 aşçı vardı ve bunların 3 tanesi yabancıydı. Fakat şu an da aynı otelde 30 civarında aşçı çalışmakta, otellerin daha fazla kazanma hırsları maalesef sektörü neredeyse bitirme noktasına getirdi. Bölgesel sorunlar en çok turizm çalışanlarını etkiledi, bunu fırsat bilen işletmeciler de daha az maaş, daha az personel, daha kalitesiz malzeme gibi geleceği olmayan kısa süreli kazanımlara yöneldi. Bu da meslektaşlarımızın mesleğe bakış açısını ve gelişimini olumsuz yönde etkiledi. Beş yıldızlı otelde çalışan bir aşçıbaşı daha iyi yemek nasıl yaparım’dan nasıl daha düşük cost’lu ve ucuz yemek yaparım diye kafa yormaya başladı. Fakat durumun farkında olan, kendi imkanları ile ülke mutfağına değer katan şef arkadaşlarımız da yok değil. Çok başarılı Türk yemekleri yaparak ülkemizde hatta dünya sıralamalarına giren şeflerimiz var. Bu yolda ilerlemeler devam ederse sektörümüzün geleceğinden söz etmemiz mümkün olabilir. Gastronomi okulları ve aşçılık mesleğinin geleceği Ülkemizde yaklaşık 10 yıldır çok başarılı gastronomi eğitimi veren okullarımız var. Bu okullardan mezun olan öğrenciler gerçekten ne yaptığını bilen, bu işi bilim ile bütünleştirip gelecek vaat eden insanlar… Fakat diğer bir taraftan, mutfağı bile
olmayan, mutfağı olup da aşçılık mesleğinin eğitimini almamış ve mesleği icra etmemiş öğretim görevlilerinin bu sektörde görev yaptığını da biliyoruz. Gıda mühendisinin verebileceği dersler yalnızca kendi alanında olmalı, uygulamalı aşçılık eğitimi vermeleri ne kadar doğru olduğu tartışma konusudur. Fakat bunu söylerken niyetim hocalarımı katiyen incitmek değil, aksine onlar bütün bu imkansızlıklara rağmen seferber olmuş, öğrencilerine daha iyi öğretmek isteyen yürekli emekçilerimiz. Ancak aşçılık mesleği eğitimini verebilmeniz için aşçılık geçmişinizin olması çok önemli. Gastronomi derslerinde söylediğimiz bir söz var, “Mutfaklarda her daim iki kere iki 4 etmez, durumu kurtarmak zorunda olduğunuz oldukça fazla olayla karşılaşırsınız. Bu problemlerin üstesinden gelebilmeniz için tecrübe çok önemlidir.” Öğrencilerin aşçılık mesleğine bakışı Gastronomi ve mutfak sanatlarında okuyan öğrencilerimizin maalesef çoğu hayalperest, kulaktan kulağa yayılan özel aşçılık okullarının ve kursların ortaya attığı idealardan ötürü bu bölümü seçmiş arkadaşlarımız. Ne yazıktır ki, okul bittikten sonra yönetici pozisyonlarında 8-10 bin TL maaşlarla çalışmaya başlayacaklarını sanıyorlar. Öğrencilerimiz kandırılıyor. Peki aşçılık okullarından mezun olan öğrencilerimizin kariyer basamakları nelerdir? 4 yıllık gastronomi bölümü okuyan öğrencilerimiz, okullarından mezun olduktan sonra başarılı bir şef olabilmeleri için minimum 10 yıllık bir sürece ihtiyaçları var. Hatta yurt dışı tecrübesi belki yurt dışında farklı bir okulda eğitime devam etmeleri gerekebilir. Bununla birlikte İngilizce en önemli konu! Uluslararası otel zincirlerinde ve kaliteli restoranlarda deneyim şart! Okul bittikten sonra restoran ve otellerde en alt pozisyondan başlayacaklarını bilmelerinde büyük fayda var. Hayal kırıklığına uğramamaları için sektörü baştan çok iyi araştırmak gerek. Hakikaten bu mesleği bilen insanlardan hayat hikayelerini mümkünse dinlemeliler… Her mesleğin bir zorluğu vardır fakat aşçılık mesleği hem çok zor hem de çok nazlı bir meslektir. Sürekli okumak, araştırmak,
uygulamak zorunda olduğunuz hatta şef olduğunuzda daha çok yorulmanız gereken bir meslekten bahsediyoruz… Yerine göre uzun saatler çalışarak tatil yapamayacağınız, bütün önemli ve özel günlerde işinizin başında olacağınız bir iş bu. Bu konuda ailenizin desteği de çok önemli, her şeyden önce anlayışlı olmalılar. Baktığımızda şu anda okullarımızın aşçılık bölümlerinde de yer yok, full kapasite dolmuş durumda. Bu kadar çok öğrencimiz mezun olduğunda Lale Devri çöküşünün yaşanmaması işten bile değil. Ben daha planlı gitmekte fayda var diyorum. Bu memleketin her meslek gurubuna ihtiyacı var ama en çok da bilim adamına ihtiyacı var. Öğrencilerimiz bölüm seçerken daha idealist olmalılar. Bu mesleği gerçekten seviyorlarsa seçmeliler. Aksi halde iyi para kazanırım mantığı ile seçiyorlarsa, unutsunlar ve ülkeye daha fazla faydalı olabilecekleri bölümler seçsinler. Zaman zaman staj yapan öğrencilerimi dinliyorum, hepsi staj yaptıkları yerlerden şikayetçiler. Egoist şefler, doğru düzgün meslek olmayışı, çalışma şartlarının ağırlığı mı dersiniz, gece geç saatlere kadar süren mesailer, izin iptalleri, geç alınan maaşlar mı dersiniz? Bu sektör gittikçe maalesef kötüye gidiyor, bunlara göğüs germeniz gerektiğini bilin, ya da yörenizde kendinize münhasır lezzetli yemekler yapan bir esnaf lokantası işletmeniz bile daha iyi olabilir. Kötü bir tablo çizdiğimi biliyorum. Fakat bu kadar balon vaatlere karşı ben sizlere her şeyi eğrisi ve doğrusuyla aktarmaya çalışıyorum. Sevene dünyanın en iyi mesleği, sevmeden yapana ise tam bir ıstıraptır Mesleğimiz bir taraftan altın çağını yaşamakta, gerçekten bu mesleğe gönül verip gecesini gündüzüne katarak çalışanlar karşılığını alıyor. Her şeyden öte heyecan verici ve insanı yorulurken dinlendiren, çalıştıkça stres attıran çok değerli bir meslek. Sürekli bir şeyler öğrenme ihtiyacı hissettiğiniz, güzel şeylerin sonunda mutluluğunuzun tavan yaptığı ama en ufak bir hatada yerin dibine girdiğiniz bir meslek. Ortası yok; ya iyisiniz ya da kötü! Ya en iyisini yapın ya da hiç bulaşmayın! Saygılarımla
restaurant 88 hotel & hi-tech
gastro aktüel
İçinizi ısıtacak! Gloria Jeans Coffees “Caffe Latte“ Gloria Jeans Coffees kışa özel hazırladığı “Caffe Latte“ ile kahve içmeden duramayanlara vazgeçemeyecekleri bir lezzet sunuyor. Yoğun krema kıvamında sütün etkisini, kahvenin canlandırıcı özelliği ile birleştiren Caffe Latte, kışın soğuk günlerini sıcacık bir sabaha dönüştürüyor. Koşturmaca ile başlayan bir günü canlı bir şekilde yaşatmaya yardımcı olan kahveye, kremamsı süt ekleyen Gloria Jeans Coffees, kış soğuklarında düşen enerjinizi canlandırmak için vücudunuzu kışa hazırlıyor.
Efsane lezzetler hakkında merak ettiğiniz her şey Bu platformda Türkiye’nin hızlı servis restoran sektörünün lideri TAB Gıda, lezzet ve kalite sırlarını açıklıyor. Burger King, Popeyes, Sbarro, Arby’s ve Usta Dönerci markaları ile milyonların favorisi olan TAB Gıda, tarladan sofraya tüm lezzet ve kalite sırlarını “Ne Yediğini Bil” platformunda paylaşıyor. TAB Gıda kalitesiyle, özel koşullarda yetiştirilen ve %99 yerli tedariğe dayanan et, ekmek, patates ve salata ürünlerinin TAB Gıda ekosistemine nasıl dahil olduğuna dair tüm ayrıntılı bilgilerin yer aldığı www.neyediginibil.com, gıda güvenliği konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Ürünlerin üretim tesislerine girişinden, nihai tüketiciye ulaştığı son aşamaya kadar geçirdiği tüm süreçleri izlenebilir, şeffaf bir yapıda milyonlarca müşterisiyle buluşturan platform Türkiye’de bir ilk olma niteliğine sahip.
Rotana’nın Ödüllü Şefi Rafet İnce’den Chef’s Table İki burgu kule ve tango figüründen ilham alınarak tasarlanan, mimarisiyle etkileyici üç ikonik yapıdan oluşan Anadolu Yakası’nın prestijli oteli Burgu & Tango Arjaan by Rotana, 11 Kasım ve 25 Kasım tarihlerinde, akşam 19:30-22.30 saatleri arasında otelin ödüllü şefi Rafet İnce’yle birlikte keyifli bir Chef’s Table etkinliği düzenliyor. Her bir etkinlikte, başlangıç, ana yemek ve tatlılardan oluşan altı çeşitlik özel bir gurme menünün tadımının yapılacağı şovlarda aynı zamanda Şef Rafet İnce konuklarına bu yemeklerin serüvenini, sırlarını ve ideal eşleşmelerini de anlatacak. Graten barbun balığı Gremolata sos ve bıldırcın yumurtası üzerinde stimp havyar, mağra yoğurdu ile sunulan pazı dolması ve taze sumaklı ekşili kuru patlıcan, limon otlu ve kuru üzümlü cheese cake gibi tanıdık lezzetlerin sıradışı ve etkileyici yorumlarının yer alacağı etkinlikler, samimi ve verimli geçebilmesi için küçük topluluklarla sınırlandırılacak.
Pinkberry’den leziz bir seçenek Pinkberry Böğürtlen Dünyanın en sevilen dondurulmuş yoğurt markası Pinkberry, yazdan kalma günlerde lezzetli bir seçenek sunuyor. Taze ve kaliteli malzemelerle hazırlanan ve tüm dünyada tutkuyla yenen Pinkberry ferahlatıcı tadıyla günün her saatinde tercih ediliyor. Fıstıklı krokan, bisküvi , çikolata parçacıklarının yanı sıra taze muz parçaları, ananas, çilek ve kivi çeşitleriyle de kendinize özgü tatlar yaratabilirsiniz. Yoğurttan gelen canlı ve aktif kültürleri de bulunduran Pinkberry lezzetleri, yüksek fruktozlu mısır şurubu, yapay tatlandırıcı ve renklendirici içermiyor.
restaurant 90 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Güne Federal ile başlayın! Gözlerinizi açtınız, dışarı çıkmak için hazırlandınız… Belki işe yetişeceksiniz, belki de tüm gün sizin... Ama her başlangıcın vazgeçilmezi olan güzel bir kahvaltı için Avusturalya Usulü Kahvaltıdan Çırpılmış Yumurta ve Omlet çeşitlerine, sağlığına önem verenlerin vazgeçilmezi ev yapımı Granoladan, Krep ve taze Kruvasan çeşitlerine uzanan Federal Coffee Company’nin davetkar kahvaltı menüsüne göz atmanızda fayda var. Türkiye’ye kahve alanında yeni bir soluk getiren, dünyaca ünlü barista eğitmeni ve kahve kavurucu Sam Çeviköz ile Levent Koçarslan, yeni nesil kahveciliğin fark yaratan adresi “Federal Coffee Company – Australian Coffee Roasters” ile güne keyifli bir başlangıç yapmaya davet ediyor.
Long Bar’dan her geceye özel sürprizler... Raffles İstanbul Zorlu Center’ın içinde yer alan Long Bar, yeni sezonda da İstanbul gece hayatını renklendiriyor. Şehrin en iyi kokteylleri, tapas ve paylaşım tabakları, tadı damakta kalacak suşi menüsü ve DJ performanslarıyla birlikte geri dönüyor. Swing performansıyla akustik ve modern caz grubu “Manouche-u Âlâ”, Ekim’den itibaren ‘Long Bar Caz Geceleri’nde, Türkçe ve yabancı şarkılarla, konuklara eğlence ve müzik dolu anlar sunuyor. 128 yıl önce Singapur’da doğan, dünya kokteyl literatürüne girmiş Singapur Sling’in yaratıldığı ve Raffles İstanbul’un içinde yer alan efsanevi Long Bar, sonbaharda konuklarına lezzet ve müzik dolu geceler yaşatıyor. Şehrin en güzel kokteylleri, tapas tabakları ve leziz suşi menüsü ile birlikte sunuluyor.
Tükkan ile tadına doyulmaz brunchlar Nedim ve Selim Diker kardeşlerin alamet-i farikası Tükkan, şimdi de hafta sonu keyfini taçlandıran, topraklarımızın vazgeçilmez kahvaltı lezzetleri ve dünya mutfağının öne çıkan spesiyalleriyle iştah kabartan Pazar Brunch’larına davet ediyor. Tükkan’ın üst katındaki masasında, açık büfe şeklinde sunulan brunchta, Ezine Beyaz Peyniri, Kars Gravyer Peyniri, Van Otlu Peynir, Izgara Hellim, zeytin çeşitleri, somon füme, bal – kaymak ve reçel çeşitleri, tahıllı, çavdarlı, zeytinli, karabuğdaylı ekmek lezzetleri, yumurta salatası, Akdeniz yeşillikleri, pişi, pancake, yumurtalı ekmek, menemen, omlet, scrambled egg gibi yumurta lezzetleri, meyveli yoğurt, New York puding, taze meyve suları, çay, kahve çeşitleri ve Prosecco gibi birbirinden iştah açıcı seçenekler yer alıyor.
restaurant 92 hotel & hi-tech
gastro aktüel
ETİ Burçak ve WWF-Türkiye buğdaya sahip çıkıyor Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Göbeklitepe’de doğup dünyaya yayılan buğdayın çeşitliliği tehlike altında. Buğdayın sürdürülebilirliği için işbirliği yapan ETİ Burçak ve WWF-Türkiye, Anadolu topraklarında buğdayın geleceğine sahip çıkmak için Türkiye’nin Buğday Atlası’nı hazırladı. Siyez, kavılca ve gernik gibi yok olma riski altındaki buğday çeşitlerimizi Türkiye’nin gündemine taşıyan proje, gıda güvenliği açısından Türkiye’nin buğday çeşitliliğini öne çıkarmayı, yerel buğday çeşitlerimizin karşı karşıya bulunduğu tehlikelerle ilgili farkındalık yaratmayı ve alınması gereken önlemleri geliştirmeyi amaçlıyor.
Türkiye’den 4 yarışmacı Electrolux Ideas Lab Yarışması’nda ilk 50’de Ağustos 2016’da global olarak başlatılan daha sağlıklı yemek yeme alışkanlığı ve daha parlak bir gelecek için yaratıcı fikirlerin arandığı Electrolux Ideas Lab Yarışması’nda geri sayım başladı. Electrolux Ideas Lab Yarışması’na başvuran katılımcılar “Tüm dünyadaki insanlara gelecekte daha lezzetli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde yemek yapma konusunda nasıl ilham verebiliriz?” sorusuna cevap bulmak için bağlanabilirllik, 3D printing, oyunlaştırma gibi trendleri kullandılar. Yarışmaya başvuran 30 saniyelik videoların incelenmesinin ardından 27 ülkeden 50 fikir seçildi. Türkiye’den yarışmaya başvuran 4 fikir ise ilk 50’ye girmeye hak kazandı. Halk oylaması canlı olarak Electrolux Ideas Lab website’sinde başladı. İlk 10’a kalan fikir 17 Kasım 2016 tarihinde açıklanacak. Oylama herkese açık ve beş adet fikre kadar oylama yapılabiliyor. Electrolux uzmanlarından oluşan jüri ilk 10 fikri değerlendirecek ve kazanan 28 Kasım 2016’da açıklanacak.
Puratos’tan Puravita ile sofralara sağlıklı ve lezzetli ekmekler Belçikalı ekmekçilik, pastacılık ve çikolatacılık devi Puratos, yüksek lifli, sağlıklı ve lezzetli ekmek tariflerinin kolayca uygulanmasını sağlayan Puravita ürünlerini ustalarla buluşturuyor. Puravita grubu; Çavdar, Alman Çavdarı, 6 tahıllı Multigrain, Tam Buğday, Kepekli, Malt ve tam buğday, çavdar ve buğday unlarından oluşan köy ekmeği Tradizone olmak üzere 7 çeşidiyle piyasada bulunuyor. Puravita ile pişirilen ekmekler bir yandan doğal ve besleyici içeriğiyle tüketicinin enerji ihtiyacını karşılarken, aynı zamanda tokluk hissi vererek gün içinde zararlı atıştırmaların da önüne geçiyor.
restaurant 94 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Balparmak’tan bal ve fındığı buluşturan yeni bir lezzet:
BallıMix
Balparmak’ın yeni ürünü BallıMix, vücudunun doğal şeker ihtiyacını sağlıklı bir biçimde karşılamak isteyenlerin vazgeçemeyeceği yeni bir tat. Bal ve fındığın harmanlanmasıyla üretilen BallıMix, mükemmel bir lezzet deneyimi yaşatırken, vücut enerjisini doğal yollarla artırmaya da destek oluyor. İçeriğinde şeker, koruyucu madde, trans yağ ve renklendirici bulunmayan BallıMix, çocukların da severek tüketebileceği doğal, sağlıklı ve lezzetli bir karışım olarak sofralardaki yerini alıyor. Balparmak BallıMix, 375 gramlık cam kavanozlarda zincir marketlerde tüketicileriyle buluşuyor.
“Arıcım” projesiyle Balparmak’a Sürdürülebilir İş Ödülü Tüm sektörlerde yılın başarılı sürdürülebilir iş modellerinin değerlendirildiği Sürdürülebilir İş Ödülleri, 18 Ekim’de İstanbul Swissotel The Bosphorus’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Türkiye’nin bal uzmanı Balparmak da “Arıcım” adlı projesi ile, sürdürülebilir tedarik zinciri için değer yaratan inisiyatif ve projelere verilen “Tedarik Zinciri Yönetimi” kategorisinde ödüle layık görüldü. Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Sürdürülebilir İş Ödülleri kapsamında; işbirliğinden atık yönetimine, tedarik zinciri yönetiminden çeşitliliğe kadar 9 ana kategoride başarılı iş modelleri ve projeler ödüllendirildi. Sürdürülebilir İş Ödülleri’nin, her kategoride Türkiye’nin alanında lider isimlerinden oluşan 27 kişilik jürisinin değerlendirmesiyle finale kalan Balparmak “Arıcım” projesi, finalde rakiplerini geride bırakarak “Tedarik Zinciri Yönetimi” kategorisinde ödülün sahibi oldu.
Tadında Anadolu’nun 9. şubesi Altunzade Capitol’de açıldı TAV Havalimanları’nın iştiraki BTA’nın Anadolu’nun geleneksel lezzetlerini ve yöresel ürünlerini geleceğe taşımak amacıyla oluşturduğu konsepti Tadında Anadolu, İstanbul Anadolu yakasında da hizmet vermeye başladı. Türkiye’nin 60 şehrinden 600’den fazla ürün sunan Tadında Anadolu’nun yeni restoranı Altunizade Capitol’ün yenilenen yemek katında yer alıyor. Restoranın 150 kişilik oturma kapasitesi, toplam 390 metrekare iç alanı ve 100 metrekarelik bir terası bulunuyor.Tadında Anadolu, İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Milas Bodrum havalimanları, Yenikapı, Bursa Güzelyalı ve Yalova İDO iskeleleri ve UNIQ İstanbul içinde yer alan Foods in the Woods’ta hizmet veriyor.
96
hotel restaurant & hi-tech
gastro aktüel
Kuru Meyve Tanıtım Grubu, tanıtım atağında Kuru Meyve Tanıtım Grubu, Güney Kore pazarında Türk kuru meyvelerinin sağlık ve lezzet faydaları ile ilgili tanıtım faaliyetleri yürütüyor. Güney Kore’de kuru meyve ihtiyacının büyük bölümünün ithalat yoluyla temin edildiğini, Güney Kore’ye özel çeşitli iletişim programlarını devreye soktuklarını belirten Kuru Meyve Tanıtım Grubu Başkanı Osman Öz, Kore’nin yerel dilinde internet sitesi ve Facebook sayfası oluşturduklarını kaydetti. Seul’de halkın yoğun ziyaret ettiği AVM’lerde tadım etkinlikleri yaptıklarını anlatan Öz, “Bugüne kadar iki tane tadım etkinliği gerçekleştirdik. Binlerce kişiye Türk kuru meyvelerinin tadımını yaptırdık. Kore’de anket yoluyla pazar araştırması yaptık. Kuru meyveler hiç katkı maddesi içermeyen az kaloriye sahip, besleyici ürünler olarak algılanıyor. Bu olumlu algıyı Türk ihraç ürünlerinin daha fazla ihracatı için değerlendireceğiz” diye konuştu.
Kuzey Irak sofralarını Türk balıkları süsleyecek İhracatın yıldız sektörlerinden Türk su ürünleri sektörünün dünya genelindeki tanıtım faaliyetleri kesintisiz devam ediyor. Su Ürünleri Tanıtım Grubu son olarak 10-13 Ekim 2016 tarihleri arasında Kuzey Irak’ın Erbil kentinde düzenlenen Agrofood 2016 Fuarı’na katılarak Türk su ürünlerinin tanıtımını yaptı. Kuzey Irak’ın gıda temininde Türkiye’nin ana tedarikçi ülke konumunda olduğuna işaret eden Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği ve Su Ürünleri Tanıtım Grubu Başkanı Sinan Kızıltan, Irak’ta 9. Kez düzenlenen Agrofood 2016 Fuarı’na STG olarak üçüncü kez katıldıklarını kaydetti. Kuzey Irak’a Türkiye’den yapılan su ürünleri ihracatının 2015 yılının Ocak – Eylül döneminde 6 milyon 330 bin dolar olduğunu dile getiren Kızıltan, “Kuzey Irak’a 2016 yılının Ocak – Eylül döneminde yaptığımız ihracat ise yüzde 39’luk artışla 8 milyon 814 bin dolara yükseldi. Kuzey Irak’ta ihracatımızın daha da gelişebileceği bir ortam var. Kuzey Irak’ta tanıtım çalışmalarımızı sürdürüp pazar payımızı arttırmak istiyoruz” diye konuştu.
restaurant 98 hotel & hi-tech
hijyen
Tasarruflu kağıt dispenserinin en modern hali Profesyonel temizlik kağıdı sektörünün öncülerinden Selpak Professional, dispenser ailesine kattığı yeni Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri ile işletmelere ekonomik ve şık çözümler sunmaya devam ediyor. Pil ve elektriğe ihtiyaç duymadan çalışan Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri, dayanıklı mekanizması ve uzun ömürlü bıçağı ile işletmelere hem uzun ömürlü hem tasarruflu bir çözüm sağlıyor.
S
elpak Professional ile yenilikçi ve katma değerli ürünler üreten Eczacıbaşı Profesyonel, dispenser serisinin yeni üyesi Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri’ni işletmelerle buluşturuyor. Kullanıcının kağıt havluyu çekmesiyle çalışan mekanik havlu dispenseri, pil veya elektrik kullanmayarak işletmelere enerji tasarrufu sağlıyor. Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri, Selpak Professional Dispenser ailesine uyumlu modern dalga tasarımı ile işletmelere şıklık katıyor.
10 yıla varan bıçak ömrü
Kaliteli ve sağlam malzemesi ile ön plana çıkan Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri, kompozit malzemeden bıçağı ile 10 yıla varan bıçak ömrü sağlıyor. Dispenser içinde kullanılan Selpak Professional kağıt havlunun dayanıklılığı sayesinde, kullanıcının eli ıslakken çekildiğinde de parçalanmayan özelliği ile işletmelerin ihtiyacı olan müşteri memnuniyetini vadediyor. Modern işletmelerin tasarımlarını tamamlayacak Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri, Beyaz, Gri, Soft Touch Siyah olmak üzere üç farklı renk seçeneğini işletmelerin beğenisine sunuyor.
Enerji tüketmeyen, tasarruflu kağıt dispenserinin en modern hali Selpak Professional Mekanik Havlu Dispenseri uzun ömürlü kullanım sunuyor.
hotel restaurant
100 & hi-tech
dekorasyon
İç ve dış mekan mobilyalarında
26 yıllık tecrübe
Tilia
Otel, restoran ve kafelere tasarladığı yeni ürünleriyle iç ve dış mekanlarda rahatlık, konfor, estetik ve çeşitlilik yaklaşımlarına yepyeni boyutlar katan Tilia, 26 yıldır sektörün inovatif yüzü olmayı sürdürüyor.
Ü
retim faaliyetlerine 1963 yılında başlatan Savaş Plastik, 1990 yılından bu yana Tilia markasıyla plastik iç ve dış mekan mobilyaları üretimlerine devam ediyor. Haramidere’de bulunan 15.000 metrekare modern ve son teknoloji ile donatılmış fabrikasında yüksek kalitede ürünler imal eden firma, üretimlerinin yaklaşık olarak yüzde 50’sini, 60’ı aşkın ülkeye ihraç ediyor. Mutfak, balkon, teras, bahçe, otel, kafe ve restoran, havuz ve sahil tesisleri, düğün, davet ve organizasyon mekânlarına yönelik olarak imal ettiği ürünleri ile yüksek müşteri memnuniyetini hedefleyen markanın yeni ürünleri iç ve dış mekanlara sağladığı rahatlık, konfor, estetik ve çeşitlilik özellikleriyle dikkat çekiyor.
İç ve dış mekanlarda rahatlık Flash-R
Tilia’nın yeni ürünü FLASH-R, üzerindeki rattan deseni sayesinde mekanlarınıza farklı bir hava katıp aynı zamanda çizilmeleri gizleme özelliğine sahiptir. Yuvarlak hatları sayesinde hem iç hem de dış mekanda rahatlıkla
kullanabileceğiniz bir üründür. Üst üste 6 adet istiflenebilir. Sırt ve oturak yüzeyinde bulunan rattan deseniyle birlikte Tilia’ nın diğer rattan grubunda bulunan ANTARES ve OSAKA masalar ile rahatça kombinleyebilirsiniz. Tek parça halinde plastik gas enjeksiyon teknolojisi kullanılarak üretilmiştir. 6 farklı renk seçeneği mevcuttur; beyaz, krem, kum beji, ahşap, venge ve siyah.
50’den fazla renk kombinasyonu ile Flash-N
Tilia’nın bir diğer yeni ürünü olan FLASH-N, üzerindeki sentetik ve esnek file sayesinde mekânlarınıza çok farklı bir hava katacaktır. 50’den fazla renk kombinasyonu ile hayal ettiğiniz oturma grubunu ister evinizde ister bahçeniz de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Üst üste 6 adet istiflenebilir. Ürün üzerinde kullanılan file, suya, sıcak ve soğuk havaya oldukça dayanıklı bir malzemedir. Dolayısıyla arzu ettiğiniz zaman ürününüzü yıkayabilir veya dış mekanda bırakabilirsiniz.
Hafif ancak sağlam CAPRI
Yeni modellerimizden CAPRI sandalye 6 adete kadar istiflenebilir, tamamen orijinal polipropilen kullanılarak gaz enjeksiyon üretim tekniği ile üretilmiştir. Ürünün yüzeyinde hissedilebilir ahşap doku mevcuttur. Hafif ancak sağlam olan CAPRI iç ve dış mekân kullanımı için oldukça uygun bir monoblok sandalyedir. Son derece dayanıklı ayakları ve kaymayı engelleyen değiştirilebilir PVC tıpaları vardır. Karakteristik X sırtı ürünü modern mekânlarınız da kullanma şansını verir. Çeşitli renk seçenekleriyle kendi kombinasyonunuzu yaratabilirsiniz.
Hissedilebilir ahşap dokulu GOZO
GOZO sandalyenin sırt kısmında bulunan klasik çizgiler ile ürünü çok farklı bir siluet içinde göstererek tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Tamamen orijinal polipropilen kullanılarak gaz enjeksiyon üretim tekniği ile üretilmiştir. Ürünün yüzeyinde hissedilebilir ahşap doku mevcuttur. Hafif ancak sağlam olan GOZO sandalye, mutfak, restoran, otel, bahçe veya teras kullanımı için oldukça uygun bir mono blok sandalyedir. GOZO sandalye tüm farklı mekânlarınız için oldukça şık bir üründür.
restaurant 102 hotel & hi-tech
yeni mekan
Türkiye’nin ilk ve tek
nutella Café’si Eataly İstanbul’da açıldı
A
Türkiye’nin ilk ve tek Nutella Cafe’si, Eataly İstanbul’da açılan yeni lezzet noktasında tüm misafirlerini bekliyor.
çıldığı günden beri lezzet arayanlar için bir buluşma noktası olan Eataly İstanbul’da, Nutella tutkunlarının favorisi haline gelecek Nutella Cafe açıldı. Eataly’nin Executive Şefi Claudio Chinali’nin Nutella ekibi ile birlikte hazırladığı, tamamı Nutella içeren özel menüsüyle Nutella Cafe’de tadına doyulmaz bir lezzet şöleni sizi bekliyor. Şef Claudio Chinali ve Nutella ekibinden çok özel tatlar
Nutella tutkunlarının vazgeçilmez mekanı olmaya aday Nutella Cafe’nin menüsünde her zevke hitap eden ve farklı kültürlere ait mutfakların vazgeçilmez öğelerinin de kullanıldığı pek çok farklı tarif bulunuyor. İtalya’nın geleneksel ev yapımı kurabiyesi üzerinde Nutella ile hazırlanan Bacio Di Dama con Nutella, Nutella tutkunlarının favorisi olurken, ahududu ile servis edilen içi Nutella dolgulu tart Tartelletta con Nutella, meyveli tatlı sevenlerin ilk tercihi oluyor.
Eataly İstanbul bünyesinde Ekim ayı itibariyle hizmet vermeye başlayan Nutella Cafe, hem hayatın hem de Nutella’nın tadını çıkarmak isteyenlerin yeni buluşma noktası oluyor! Şimdiden ajandanıza not etmeyi unutmayın.
Lezzetli alternatifler
Sevilen tatların Nutella ile yorumlandığı lezzetler de Nutella Cafe menüsünde yer alıyor. Türk kültürünün en lezzetli sokak yiyecekleri arasında yer alan kağıt helva arasına sürülmüş Nutella ile servis edilen Wafer con Nutella ile çocukluğunuza dönerken, bir tarafı tamamen Nutella, diğer tarafı ise krema ile kaplı geleneksel Roma usulü çörek Maritozzo con Nutella sizi İtalya sokaklarına sürükleyecek. Cannoli con Nutella ise Sicilya’nın geleneksel tatlısı cannolinin ricotta ve Nutella dolgusu ile damaklarda unutulmaz bir lezzet bırakacak. Eğer ben klasiklerden vazgeçmem diyenlerdenseniz, menüde sizin için de lezzetli alternatifler bulunuyor. Eataly fırınından çıkan çıtır çıtır simit; Simit con Nutella ve taze kruvasan; Croissant con Nutella ile waffle ve krep çeşitleri de klasik tatlar sevenlerin vazgeçilmezleri arasında yerini alıyor.
restaurant 104 hotel & hi-tech
yeni mekan
Nişantaşı’nın en yenisi
Moro Nişantaşı’nın buluşma noktası Moro, en güzel sonbahar akşamları için konuklarını ağırlamaya başladı. Seçkin lezzetlerinin yanı sıra lounge, chill out ve house tarzlarının hakim olduğu müziğiyle de dikkat çeken mekan, özel DJ performansları ile Nişantaşı gecelerine yeni bir soluk getiriyor.
Y
ıllardır beklenen mahalle kültürünü Nişantaşılılarla buluşturan Moro, şimdiden akşam saatlerinin vazgeçilmezi haline geldi. Sonbaharın en renkli anlarının keyfini çıkarabileceğiniz mekan, lezzetli tapasları ve kokteylleriyle farklı lezzetleri keşfetme şansı sunuyor.
Lezzetli ve eğlenceli
Paella, patatas bravas gibi klasik İspanyol lezzetlerinin yanına keçi peynirli pancar salata ve avokadolu kinoa salata gibi farklı seçeneklerin de eklendiği menü, eklenen yeni lezzetlerle farklılaşıyor. Hot Nachos ve Fresh Garden, herkesin favorisi haline gelen kokteyllerin en başında yer alıyor. Lezzetlerinin yanı sıra lounge, chill out ve house tarzlarının hakim olduğu müziğiyle de dikkat çeken Moro, özel DJ performansları ile Nişantaşı gecelerine yeni bir soluk getiriyor.
restaurant 106 hotel & hi-tech
yeni mekan
Ormanada’nın gözdesi
Pesto Italiano Stil, kalite, sanat ve eğlenceyi bir araya getiren ve İstanbul’un en keyifli buluşma noktalarından birisi olan Pesto İtaliano, kışın da iddialı menü ve dekoruyla misafirlerini ağırlamaya hazır!
Ş
ehir içinden uzaklaşmadan doğa ile baş başa enfes bir yemek keyfi yaşamak isteyenlerin vazgeçilmez adresi Pesto İtaliano, kışa hazır! Şık dekoru, kalitesi ve özenli servisi ile dikkat çeken mekan, kışa özel hazırlanan menü ve sıcacık dekorasyonu ile oldukça iddialı. Misafirlerine akşam saatlerinde küçük ama eğlenceli sürprizler sunacaklarını belirten mekan sahibi Serkan Torun: “ konfor, lezzet ve rahatlığı bir arada sunmaya devam ediyoruz. Misafirlerimiz bize özel tatlarımız ile huzur dolu kış bahçemizde ya da şömine önünde keyifli vakit geçirebilecekler “ dedi. Yenilenen kış menüsüyle iddialı Pesto İtaliano’nun yenilenen kış menüsünde ilk göze çarpan Dana Pirzola; karamelize soğan, risotto ve fırın patatesin mükemmel uyumuyla birlikte hazırlanıp lezzetini iki katlıyor. Son derece profesyonel ve özel bir ekiple çalışan mekan, ana yemeğin hazırlanışı kadar sunumunda da iddialı. Pesto İtaliano’nun kış menüsüne dahil ettiği Pesto Brulee, hafif tatlı severlerin yeni gözdesi. Balkabaklı tatlı, misafirlerini lezzetin doruklarında bir yolculuğa çıkartıyor. Menüde dikkat çeken ve kış menüsü denilince ilk akla gelen Kış Çayı ise içeriğindeki bitki özlerinin rahatlatıcı etkisi ile içinizi ısıtırken, kış hastalıklarına
karşı koruyucu özelliği ile de en çok tercih edilenler listesinde. Herkesin kendini evinde gibi hissedebildiği mekanda şömine keyfi de unutulmayan ince bir detay... İstanbullular’ın yeni buluşma adresi Pesto İtaliano’nun, kış sürecinde konsept günler ile misafirler ağırlanmaya devam edecek. Mekanın hedefi hem aile ortamını misafirlerine yansıtmak hem de tematik günlerde konuklara özel pizza yapımı, sıcacık kestane servisi ve özel İtalyan kahvesi ile soğuk kış akşamlarında onları şaşırtıp mutlu etmek. Hayvan dostu Sanatı, konforu ve aile ortamını bir araya getiren Ormanada’nın gözdesi mekanda sizler keyifli dakikalar geçirirken kış bahçesinde küçük dostlarınız da yanınızda. Mekanın sahibi Torun : “ Çocukluktan itibaren bir çok hayvan sahiplendim; dolayısıyla hayalim işletmeyi kurduğum zamanlarda herkes rahatlıkla buraya küçük dostları ile gelebilsin akılları onlarda kalmasın idi. Ek olarak biz doğanın içinde yer alan bir mekanız bir çok sokak hayvanı barındıran bir bölge bu yüzden kendimize edindiğimiz misyon ile her gün arta kalan yiyeceklerimizi onlara ulaştırıyoruz. Çalışma arkadaşlarımız ile orman içerisinde bulunan dostlarımıza ulaşmak bizi oldukça mutlu ediyor. “
restaurant 108 hotel & hi-tech
yeni mekan
Baydöner, 111 şubeye ulaştı Yurt içi ve yurt dışındaki yatırımlarına hız kesmeden devam eden Baydöner, İstanbul’daki 26., Türkiye ve yurt dışındaki 111. restoranını İstanbul Marmarapark AVM’de açtı.
T
ürk damak tadının vazgeçilmez lezzetlerinden olan dönere hak ettiği değeri vererek, dünya çapında bir marka olmayı hedefleyen Baydöner, İstanbul ve Türkiye genelinde her noktadaki döner severlere ulaşmaya devam ediyor. İstanbul’daki 26. şube olma özelliğini taşıyan mağaza 100 kişi kapasiteli ve bir açık mutfağa sahip.
Polat: “2016’yı %6’lik büyüme ile kapatmayı hedefliyoruz”
2015 yılında AYD (Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği) tarafından yürütülen halk oylaması sonucu “En Sevilen Restoran” ödülüne layık görülen Baydöner, 2006 yılından bu yana, prestijli kurumlardan aldığı ödüllerle de başarısını tescillemeye devam ediyor.
Baydöner CEO’su Bülent Polat konuyla ilgili şu sözleri dile getirdi: “Baydöner olarak, bu gün itibariyle Türkiye genelinde 41 şehirde, Azerbaycan ve Irak da olmak üzere 111 restoranımız var ve 19.000 metrekarede faaliyet gösteriyoruz. 2016 Ekim ayı itibariyle 97 AVM’de restoranımız bulunuyor.2015 yılına baktığımızda müşteri sayımız 12 milyon kişi olmuş. 2016’yı ise %6’lik bir büyüme ile kapatmayı hedefliyoruz. Bizim gibi hizmet ve gıda sektöründeki memnuniyet, daha çok insan odaklı. Bu noktada hizmet kalitesini her şubede aynı düzeyde tutmak için gereken kalifiye eleman gereksinimi, gıda sektöründe faaliyet gösteren şirketler açısından oldukça önemli. Biz de ürün kalitemizdeki özenin yanında yatırımlarımıza bu yönde devam ediyoruz ve özellikle bu alanda Baydöner Akademi’yi her geçen gün büyütüyoruz.”
restaurant 110 hotel & hi-tech
otel-tech
MÜŞTERİ ODAKLI HAVAALANLARI İLE YEPYENİ BİR SEYAHAT DENEYİMİ Sabre hazırladığı “müşteri odaklı havaalanları” ile ilgili araştırma raporunda, yolcuların havayolu seyahat deneyimini iyileştirecek çözümleri açıkladı.
S
eyahat teknolojisi çözümleri alanında dünya liderlerinden biri olan Sabre Corporation, hazırladığı raporunda yakın gelecekte havayolu seyahatinde ve havayollarındaki güvenlik adımı, bagaj işlemleri, check-in gibi süreçlerde yaşanacak değişimleri inceleyerek, müşteri deneyimini iyileştirecek çözüm yöntemleri ve öngörülere yer verdi. Rapora göre, teknolojik altyapıya sahip havaalanlarında belge kontrolleri daha hızlı ve güvenli şekilde yapılacak, akıllı bagaj teknolojisi kullanılacak, yolcular mobil yönlendirme ile yön belirlemeyi çok kısa sürede gerçekleştirecek ve havaalanında harcanan zaman nitelikli hale gelecek. Havaalanlarının teknoloji altyapısıyla geliştirilmesi, günümüzdeki hava trafiği açısından olduğu kadar, gelecek için de büyük önem taşıyor. Havayolları ile seyahat eden yolcuların sayısı her geçen gün arttığı gibi, 2030 yılına kadar hava trafiğinin 10 milyar yolcunun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Sabre’ın hazırladığı araştırma raporuna göre, havaalanlarının müşteri deneyiminin iyileştirilmesi ve milyarlarca
dolarlık zararın önüne geçilmesi için yeniden yapılandırılması önem taşıyor. Havaalanlarında saatlerce beklemeye son! Seyahat deneyimini olumsuz etkileyen faktörlerin başında gelen bekleme süresi, özellikle rötar ve uçuş erteleme gibi durumlarda yolcuların ciddi zorluklar yaşamasına sebep oluyor. Bunun yanı sıra, bagaj işlemleri, güvenlik adımları, uçağa alma süreci ve check-in süreçlerinin uzun sürmesi nedeniyle yolcular zamanlarının önemli bölümünü bekleyerek geçirmek zorunda kalıyor. Araştırmalara göre, yolcular, seyahat sürecinde, zamanlarının çoğunu; kuyrukta, çevreyi izleyerek ve bekleyerek geçiriyor. Ekim 2014 tarihinde ABD Ulaştırma Bakanlığı yolcu şikâyetleri raporuna göre yolcuların havaalanında bekleyerek geçirdiği toplam süre şöyle: • Check-in sırasında 600 milyar saat • Güvenlik ve pasaport sırasında 330 milyar saat • Yön belirlemede 225 milyar saat • Uçuş bilgisi ekranı takibinde 330 milyar saat
• Kapıda 650 milyar saat Havaalanlarında yapılacak altyapı değişiklikleri ile yolcuların bekleme süresinin büyük ölçüde azaltılması, güvenlik adımlarının hızlandırılması ve yolculuk süreçlerinin kolaylaştırılması öngörülüyor. Mobil cihazlar daha aktif kullanılacak Sabre’ın raporunda yer alan ABD Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre, yolcular uçuş ekranı takibi için toplam 330 milyar saat harcıyor. Uçuş ekranının, mobil cihazlardan anlık olarak takip edilmesinin, yolcuların bekleme süresini azaltacağı ve havaalanında geçirdikleri sürenin daha nitelikli hale getirileceği öngörülüyor. 2014 yılında yapılan Havayolu BT Eğitimleri Anketi’ne (SITA) göre, yakın gelecekte seyahatle ilgili zorlukların çözümü için, havaalanları self servis ve mobil teknolojileri daha fazla kullanacak. Teknoloji odaklı havaalanlarında, mobil cihazlar aracılığıyla yolculara, navigasyon sağlanması ve yolcunun bulunduğu alana göre anlık bildirim ve tekliflerin yapılması da mümkün olacak.
Biyometrik tanımlama ile güvenlik adımları hızlanacak Sabre’ın yayımladığı araştırma sonuçlarına göre, hem yolcular hem de havayolu şirketleri, güvenlik noktalarında tek bir biyometrik kimlik kabul edilmesinin, seyahat deneyimini iyileştireceğini düşünüyor. Biyometrik tanımlama sisteminin kullanılması, havaalanlarındaki güvenliği artıracağı gibi yolcuların bekleme süresini de önemli ölçüde azaltacak. Belge kontrolleri, biyometrik tanımlama ile hızlı bir şekilde gerçekleşeceğinden, yolcular tekrarlayan güvenlik adımlarından kurtulacak. Biyometrik tanımlama işlemlerinin kapsamlı bir şekilde yapılması durumunda ise havaalanlarındaki güvenlik önlemleri artırılmış olacak. Akıllı bagaj teknolojisi ile bagaj işlemleri kolaylaşacak Havaalanlarında bekleme süresini artıran, müşteri memnuniyetinin azalmasına neden olan ve havayolu şirketlerinin zarar etmesiyle sonuçlanan süreçler arasında bagaj işlemleri de bulunuyor. Uçuş öncesi ve sonrasında bagajların uzun süre beklenmesi, yolcuların seyahat deneyimini olumsuz etkiliyor. 2014 SITA Araştırmasına göre, bagaj takip işlemlerinin kolaylaştırılması hem havayollarının hem de müşterilerin seyahat deneyimindeki önceliklerinin başında geliyor. Geleceğin havaalanlarında, müşteri profiliyle bağlantılı
kalıcı bagaj etiketleri kullanılması ve yolculuk boyunca bagajların gerçek zamanlı olarak takip edilmesi, yaşanacak gelişmeler arasında yer alıyor. Konum yönlendirmesi ile yolcuların zaman kazanması sağlanacak Geleceğin havaalanlarında yer alacak özelliklerden biri de konum yönlendirmesi olacak. “Dijital Yol Bulma” teknolojisiyle yolcular, tanımlanmış bir tasarım yoluyla, sezgisel navigasyon seçeneğini kullanabilecek. Konum yönlendirmesinin yanı sıra, artırılmış gerçeklik teknolojisiyle, mobil cihazlar aracılığıyla çevredeki alanlar sanal görüntüyle takip edilebilecek. Hizmet alma süreçlerinde self servis yaygınlaşacak IATA Araştırmasına göre, 2020 yılına kadar yolcuların yaklaşık yüzde 80’i, havaalanlarında tamamen self servis seçeneği kullanılmasını istiyor. Uçağa alış işlemlerinin insan etkileşimi olmadan gerçekleşmesi, havaalanındaki restoranlardan uçağa yemek siparişi verilmesi ya da duty-free alışverişlerinin uçağa teslim edilmesi gibi opsiyonlar, müşteri memnuniyetinin iyileştirilmesini sağlayacak. IATA 2020 araştırmasında yer alan sonuçlara göre, havaalanlarının küresel yolcu memnuniyetini artırmak için 2020 yılına kadar bu alanda atılım yapması öngörülüyor. 2015 yılında The Economist’te
Havayolları ile seyahat eden yolcuların sayısı her geçen gün arttığı gibi, 2030 yılına kadar hava trafiğinin 10 milyar yolcunun üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Sabre’ın hazırladığı araştırma raporuna göre, havaalanlarının müşteri deneyiminin iyileştirilmesi ve milyarlarca dolarlık zararın önüne geçilmesi için yeniden yapılandırılması önem taşıyor. yayımlanan Bright Lights, Big Cities makalesine göre, hava trafiği hacmi, 2030 yılına kadar iki kat artış gösterecek. Artan yolcu trafiğini başarılı bir şekilde optimize etmek için havaalanlarının teknoloji tabanlı çözümler üretmesi zorunluluk haline gelecek. Sabre’ın araştırma raporuna göre, müşteri odaklı havaalanları, hem havayolu şirketleri hem de müşteriler açısından kritik bir değer taşıyor. Bu doğrultuda, yakın gelecekte teknolojiyi etkili kullanan havaalanları yaygınlaşacağı gibi “akıllı havaalanı” kriterine uymayan havaalanları kapanmaya başlayacak.
restaurant 112 hotel & hi-tech
otel-tech
IATA’dan Hitit’e en üst seviye sertifikasyon NDC standardı sayesinde, havayolu rezervasyon sistemleri ile kurumsal ve bireysel satış kanalları arasındaki iletişim çok daha kişisel, detaylı, esnek, şeffaf ve hızlı hale gelecek.
Gelişmiş teknolojileri ve havacılık trendlerini yakından takip eden Hitit, yine çok büyük bir projenin içinde yerini alarak, IATA’nın en yüksek seviye NDC (New Distribution Capability) sertifikasyonunu aldı.
D
ünya havacılık endüstrisi “koltuk başına değil yolcu başına gelir”e odaklanırken, bu düşünceden hareketle, birlikte çalıştığı havayollarının; kişiye özel teklif üretebilmeleri, ek gelirlerle karlılıklarını arttırmaları ve rezervasyon taleplerinde maksimum kontrol sağlamalarını amaçlayan Hitit, yaklaşık on yıldır müşterilerine sunduğu internet üzerinden ürün dağıtım teknolojisine, artık IATA’nın sektörde bir standart haline getirmeyi amaçladığı NDC’yi de ekliyor. NDC standardı sayesinde, havayolu rezervasyon sistemleri ile kurumsal ve bireysel satış kanalları arasındaki iletişim çok daha kişisel, detaylı, esnek, şeffaf ve hızlı hale gelecek. Havayolları bir yandan bugüne kadar satış kanallarına açamadıkları birçok hizmet ve seyahat içeriğini satışa sunma ve paylaşma fırsatı yakalarken, aynı zamanda global dağıtım kanallarının yüksek maliyet, gelişime kapalılık, özel kampanya ve hizmet bilgilerine ulaşamama sorunlarından büyük ölçüde kurtulmuş olacaklar. Hava yolları, acentalar ve gezginlere sayısız olanaklar NDC, sağladığı zengin hizmet ve içerik paylaşımının yanı sıra kişiye özel teklif
oluşturabilme özelliği sayesinde sadece havayollarına değil, aynı zamanda seyahat acenteleri ve gezginlere de sayısız olanaklar sunacak. Acenteler, bir hava yolunun kendi web sitesi üzerinden satışa sunduğu ve sunmayı planladığı tüm ek hizmetlere, promosyonlara, fonksiyonlara ve içeriğe eşzamanlı olarak sahip olurken, gezginler de kendi seyahat profil ve üyeliklerine göre kişiye özel teklifler alabilecekler. Hitit, kullanıcılara istenilen güzergah ve tarihlerde fiyatlandırılmış esnek uçuş tekliflerini sunan AirShopping fonksiyonu, kullanıcının seçtiği uçuşa ait rezervasyonu yaratan OrderCreate fonksiyonu, rezervasyon üzerinde istenilen değişikliklerin yapılabilmesi için OrderChange fonksiyonu, rezervasyonun son durumunun ve detaylı içeriğinin görüntülenebileceği OrderView fonksiyonu, herhangi bir uçuşa ait koltuk haritasını; koltuğun durumu, fiyatı gibi detaylı bilgilerle sunan SeatAvailability fonksiyonu ve tüm bu tekliflerin verilen süre içerisinde değişmeyeceğini, yaratılan siparişlerin olduğu gibi korunacağını garanti eden; ShoppingId, OfferId, OrderId bilgilerini kullanıcıya iletmek ve tüm işlemlerin sadece bu bilgiler ile yapılabilmesini sağlamak gibi çok çeşitli fonksiyonlar sağlayacak olan en üst
seviyedeki sertifikasyonu almaya hak kazanarak, hem bugüne kadar havayolu bazlı vermiş olduğu hizmetin daha geniş kitleler tarafından kullanılmasında etkin rol oynayacak hem de yazılımlarıyla bu projenin dünya çapında yaygınlaşmasına destek vermiş olacak. Kubilay: “En yenilikçi teknolojiler ile özgürlük ve esneklik sağlamayı hedefliyoruz” Hitit’in NDC standartlarında geliştirmiş olduğu yazılım çözümleri hakkında şirketin Ürün Geliştirme Müdürü Aras Kubilay şu şekilde yorum yaptı: “Hitit olarak müşterilerimize her zaman en yenilikçi teknolojiler ile özgürlük ve esneklik sağlamayı hedefliyoruz. Havacılık alanında rekabetin sürekli arttığı günümüz şartlarında, müşterimiz olan hava yollarının kendilerini farklılaştırabilecek özel ürün ve hizmetlerini kolayca dağıtabilmeleri çok büyük önem taşıyor. Biz de kendi ürünlerimizi bu doğrultuda sürekli geliştiriyoruz. Bu bağlamda, zaten 10 yılı aşkın süredir web tabanlı acente arayüzümüz üzerinden sağladığımız bu imkanları, IATA’nın NDC projesi kapsamında çok daha geniş kitlelere ulaştırabileceğimiz için mutluluk duyuyoruz.”
Kale; Meksika, Brezilya, Kolombiya ve Almanya’da yüzlerce ülkeden firmanın görücüye çıktığı uluslararası fuarlarda kendi ürün grubunda Türkiye’yi temsil etti.
Kale yurt dışında atağa geçti Dünyanın dört bir yanındaki farklı kıtalar ve coğrafyalarda yüzden fazla ülkeye ulaşan global bir marka olarak Kale Kilit, Eylül ayı boyunca yurt dışında düzenlenen fuarlarda en yenilikçi ürünleriyle yerini aldı.
G
üvenlikle ilgili her alanda entegre ürünler ve hizmetler sunan, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli global markalarından biri olan Kale Kilit; inovatif, nitelikli, katma değer ve yüksek verim sağlayan ürünleriyle yurt dışı fuarlarında yerini aldı. ‘Tam Kapsam Güvenlik’ anlayışıyla, kilitten çelik kapı ve kasaya, sigortadan pencere sistemlerine kadar bütünsel güvenlik hizmetleri sunan Kale Kilit, Eylül ayında dünyanın dört bir yanında düzenlenen uluslararası fuarlarda boy gösterdi. Aralarında Fransa, Çin, Güney Afrika ve Kolombiya gibi birbirlerinden çok farklı coğrafya ve kültürlerde yer alan yüzden fazla ülkeyle ticaret yapan, geniş bir ihracat ağına sahip olan Kale Kilit; yurt dışında yüzlerce ülkeden firmanın görücüye çıktığı fuarlarda kendi sektöründe Türkiye’yi temsil etti. Kale Kilit; 8-10 Eylül tarihleri arasında Meksika Ferretara 2016 Fuarı’na, 21-24 Eylül’de Brezilya Fesqua
2016’ya, 26-30 Eylül’de Kolombiya Feria de Bogota Fuarı’na, 27-30 Eylül tarihleri arasında da Almanya Essen’de Essen Security’ye katıldı. Kasım’da Fransa ve Ortadoğu’da boy gösterecek Eylül ayı boyunca süren fuar maratonu sonrasında bütünsel güvenlik hizmetleri sunan Kale Kilit, Kasım ayında da Fransa ve Ortadoğu’da boy gösterecek. Güvenliğin lideri Kale Kilit, 15-18 Kasım’da Paris Equibbbae 2016 Fuarı’na ve 21-24 Kasım tarihleri arasında da Kale, Dubai The Big 5 Show Fuarları’nda yer alacak. Kale Kilit, yeni ürünleri, inovatif çözümleri ve marka işleriyle uluslararası fuarlara imzasını attı. Kale Kilit yetkilileri, yurt dışı fuarlarına ürünlerini sergilemenin ötesinde, Türk Malı kalitesini uluslararası organizasyonlara taşımayı hedeflediklerini belirttiler.
hotel restaurant
114 & hi-tech
fuar
Anfaş Hotel
Equipment Fuarı Konaklama ve ağırlama sektörünü 28. kez buluşturacak
1
Konaklama ve ağırlama sektörünün buluşma noktası Anfaş Hotel Equipment Fuarı tüm sektörü bir araya getiriyor.
8 – 21 Ocak 2017 tarihleri arasında düzenlenecek olan Anfaş Hotel Equipment“ Uluslararası Konaklama ve Ağırlama Ekipmanları İhtisas Fuarı bu yıl 28. sini gerçekleştiriyor. Her sene geniş bir katılımla açılan ve bir turizm işletmesinin A’dan Z’ye ihtiyaç duyduğu her türlü ekipmanın sergilendiği Anfaş Hotel Equipment Fuarı’nda 3500 üzerinde marka sergileniyor. Ekonomi Bakanlığı, Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği, ATSO, BAKA, TUROFED, TUSİD, AKTOB, POYD, Türkiye Aşçılar Federasyonu, Şefler Birliği, HOTED ALANYA, TGYD tarafından desteklenmekte olan fuar, her sene 30 binin üzerinde profesyonel ziyaretçi ağırlıyor. Fuar, zengin ürün yelpazesi, sektörel etkinlikleri ve hedef ziyaretçi kitlesi ile sektörün nabzını tutan fuar konumunda büyük ilgi görüyor. Fransa, İtalya ve Almanya’nın endüstriyel mutfak ve endüstriyel temizlik malzemeleri firmalarının şimdiden katılım gösterdikleri fuarda yurt dışı ziyaretçi çalışmaları da yoğun bir şekilde devam ediyor. Almanya, Rusya Federasyonu ve özellikle çok fazla otel yatırımın olduğu Soçi bölgesi, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, Tunus, Mısır, İtalya, Balkan Ülkeleri, İran, Irak, Türki Cumhuriyetleri, KKTC , Fransa ve Yunanistan Otelleri başta olmak üzere farklı ülkelerden alım heyeti çalışmalarına hızla başlanmıştır.
Başarılı VIP görüşmeler
Profesyonel ziyaretçi katılımın bu denli yüksek olduğu fuarda otellerin üst düzey yöneticilerine yönelik
olarak düzenlenmekte olan VIP İkili İş görüşmeleri ile Anfaş Hotel Equipment Fuarı’nın sağlayacak olduğu ticari bağlantıların daha da yoğunlaşarak pekişmesi hedefleniyor. Anfaş Hotel Equiment Fuarı, 2017 yılında resmi kurumların sosyal tesisleri satın almalarından gelen satın alma heyetleri de önemli bir kitle oluşturuyor. Bu heyetler ağırlıklı olarak ticaret sanayi odaları, öğretmen evleri, hakim evleri ve polis moral evlerinden oluşuyor.
Altınkep Aşçılar Yarışması’na binlerce şef katılıyor
Anfaş Fuarcılık işbirliği ile Türkiye Aşçılar Federasyonu önderliğinde Şefler Birliği’nin organize ettiği “Uluslararası Altın Kep Aşçı Yarışması Hotel Equipment Fuarı esnasında gerçekleştirilecek. Yurt içi ve yurt dışından binlerce şefin buluşma noktası olacak “Uluslararası Altınkep Aşçı Yarışması” Türkiye’deki Tüm Aşçı Dernekleri’nin ve yurt içi ve yurt dışından binlerce şefin katılımıyla gerçekleştirilecek. Mutfak sanatı ve aşçılık mesleğine büyük katkı sağlayan yarışma fuar süresinde Fuar alanı içerinde özel olarak ayrılan özel alanda düzenlenecek.
HOTED Alanya Uluslararası 4. Housekeeping Olimpiyatları düzenliyor
HOTED Alanya WHotel Kat Hizmetleri Eğitimi ve Dekorasyonu Derneği yeni yüzü ve vizyonuyla Anfaş Hotel Equipment Eğlenceli ve eğitici renkli bir
Murat Özer: “Fuar turizmi ülkemize para bırakan bir kesimi ağırlıyor”
etkinliğe Housekeeping Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak. Hızlı ve standartlara uygun yatak yapımı, elektrikli süpürge ile hızlı süpürme, hızlı mopla süpürme, towelorigami, basket atma, mumya adam kategorilerinde düzenlenecek.
Olimpiyatların büyük ilgi görmesi bekleniyor
Olimpiyatların housekeeping sektörünü değişen ve gelişen tüm yeniliklerden haberdar etmek, yeni kaynak ve teknolojilerden yararlandırmak adına tüm camiayı buluşturması hedefleniyor.
Hotel Design Show
İlki 2016 Ocak ayında düzenlenen ziyaretçilerin katılımcılara ait ürün ve ekipmanlarını doğal çevrelerinde görerek tanımaları için; özel bir şovla otel ortamı yaratan “Hotel Design Show” etkinliği yine farklı projeler ve mimari tasarımlarla pek çok iç mimarın ve otel yöneticisinin buluşma noktası olacak. 2017 yılında katılımcı ve ziyaretçileri sürpriz bir tema bekliyor.
Tüm ürün grupları sergileniyor
Fuarda restoran, endüstriyel mutfak, çamaşırhane makine ve gereçleri,
fastfood, pastane sistem ve malzemeleri, servis malzemeleri (cam, porselen, metal), otel tekstili, dekorasyon malzemeleri, otel mobilyaları, kongre salonu tefriş ve ekipmanları, personel kıyafetleri- temizlik malzeme araç ve gereçleri, park, bahçe, plaj ekipmanları ve peyzaj malzemeleri, jeneratörler ve kesintisiz güç kaynakları, ısıtma ve soğutma sistemleri, havuz, sauna, hamam, jakuzi ve aksesuarları, eğlence ve tanıtım ekipman ve hizmetleri, engelliler için lift, aksesuarlar ve her türlü kolaylaştırıcılar, spa&wellness kozmetikleri, güzellik, bakım ve spor ekipmanları, bilgisayar ve bilişim sistemleri, donanım ve yazılımları, ses ve görüntü sistemleri, elektronik araçlar (tv, dvd, home theatre), elektronik ofis araçları (faks, fotokopi, printer) vb. gruplarında hizmet ve ekipmanlar sergilenecek.
ANFAŞ ve Antalya Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü Murat Özer, büyüyen ve yenilenen yüzüyle ilgili şu bilgileri aktarıyor: “Anfaş Fuarcılık olarak şu anda 20 bin m2’lik alanımızı 40 bin metrekareye tamamlamak üzereyiz. Bu ay sonu itibariyle 40 bin m2’lik alanımız onun altında 20 bin metrekarelik istendiğinde kapalı fuar alanı olarak da kullanılabilecek bir otopark alanımız mevcut. Otopark kapasitesi olarak 1.400 aracın sığacağı büyüklükte. Dış alanımızı da düşündüğümüzde toplam 65 bin m2’lik bir fuar ve sergi alanına sahibiz. Bununla da beraber seminer, konferans ve kongreler için de en büyüğü 1.000 en küçüğü 40 kişilik olmak üzere farklı kapasitelerde tüm teknik alt yapıya sahip 15 toplantı salonumuz bulunmakta.” Fuar turizmiyle gelen ziyaretçi profili hakkında bilgiler de paylaşan Özer, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Türkiye geneline baktığımızda Türkiye’ye gelen turist orta ve alt seviye gelir grubuna sahip kişilerden oluşuyor. Özellikle güneş ve deniz turizm olarak baktığımızda gelen ziyaretçi orta seviye düzeyinde. Fuar turizmi çok farklı bir kitleye hitap ediyor. Bu gelen ziyaretçilerimiz iş adamları ve ülkemize para bırakan bir kesim. Geldiklerinde kesinlikle bulundukları yerde kaliteyi arayan bir kesim. Bunlar A ve A+ olarak gruplandırılan iş adamları, zengin, yatırımcılardan oluşan bir kesim. Bu hem ulusal hem de uluslararası olarak bakıldığında gelen ziyaretçilerimiz kendi ülke ve bölgelerindeki önde gelen kurum ve kuruluşları temsil eden kişilerden oluşuyor.”
hotel restaurant
116 & hi-tech
fuar
İnoksan
yenilikleri ile
teknoloji rüzgarları estirecek! İnoksan’ın alanında bir devrim olarak tanımlanan dokunmatik ekranlı İnosmart kombi fırının yanı sıra sektörde ses getirecek olan yeni pişirici serisi ve kullanıcısının ihtiyacına göre farklı fonksiyonel cihaz yerleşimlerininin yapılabildiği Monoblok pişiricisi, 2-5 Kasım 2016 tarihleri arasında CNR EXPO Yeşilköy‘de gerçekleşecek olan etkinliğin ziyaretçileri ile buluşmaya hazırlanıyor..
İ
noksan sektörün en önemli etkinliklerinden biri olan Hostech by TUSİD Fuarı’nda endüstriyel mutfak alanında çıtayı yükselten yaratıcı teknolojisini ve fark yarattığı üretim üstünlüğünü sergilemeye hazırlanıyor. İnoksan Hostech by TUSİD Fuarı’nda ki 260 metrekarelik standında alanında yenilik getiren ürünleri arasında yer alan yeni pişirici serisinin yanı sıra sektörde bir devrim olarak tanımlanan dokunmatik ekranlı İnosmart kombi fırını ve tek parça üst tabla üzerine yerleştirilmiş cihazlar bütünü olan Monoblok ürününü sergileyerek, sektörde teknoloji rüzgarları estirecek.
Varlık: “Dünya markası olma yolunda ilerliyoruz”
Fuar kapsamında görüşlerini açıklayan İnoksan Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Varlık; “İnoksan olarak, endüstriyel mutfak ihtiyaçlarını A’dan Z’ye eksiksiz karşıladığımız ürünlerimiz ile dünya markası olma yolunda ilerliyoruz. İnoksan olarak kendimizi sürekli yenileyerek dünya liginde ülkemizi temsil ediyor ve globalde yaptığımız işler ile de sıkça adımızdan söz ettiriyoruz. Profesyonel mutfak projelerimiz ve fark ortaya koyan ürünlerimizle hem Türkiye’de hem de global arenada büyük beğeni toplamak bize gurur veriyor. Hostech by TUSİD Fuarı’nda da sergileyeceğimiz ürünlerimizle de ileri teknolojimizin ve üretim üstünlüğümüzün yanı sıra gücümüzü, tecrübemizi ve kalitemizi her zaman olduğu gibi tekrar gözler önüne sereceğiz. Bu yıl da fark yaratan teknolojimiz
ve yenilikçi ürünlerimiz sayesinde fuarda en fazla ilgi çeken şirket ve stantlardan biri olacağız. Hostech by TUSİD gibi platformların sektörümüzün geleceği ve gelişimi adına önemli katkılar sağladığına inanıyoruz.” dedi.
Endüstriyel mutfağın teknolojik lideri İnoksan, sektörün önemli buluşmalarından olan Hostech by TUSİD Fuarı’na bu sene de damga vurmaya hazırlanıyor. 36. yaşını Turquality markası olarak kutlayan İnoksan, Hostech by TUSİD Fuarı’nda sergileyeceği yenilikleri ile fark oluşturmayı hedefliyor.
hotel restaurant
118 & hi-tech
fuar
Franchise sektörünün nabzı Bayim Olur musun Fuarı’nda attı
Katılımcı marka, metrekare ve ziyaretçi sayısı bazında Avrupa ve Ortadoğu’nun birincisi olma özelliğini taşıyan Bayim olur musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı, Medyafors Fuarcılık organizasyonu, UFRAD işbirliği ve Coldwell Banker Türkiye Ana Sponsorluğunda CNR Fuar merkezinde düzenlendi.
T
ürkiye’nin franchising alanındaki ilk ve tek fuarı olan Bayim Olur musun Fuarı rekorlara imza atarak sektörün nabzını tutmaya devam ediyor. 1316 Ekim 2016 tarihleri arasında 14. Kez kapılarını açan fuarda 378 marka girişimcilerle bir araya gelerek bayilik görüşmeleri gerçekleştirdi; yeni anlaşmalara imza attı. 32.197 kişinin ziyaret ettiği fuara Katar, Tunus, Suudi Arabistan ve Ortadoğu’dan gelen diğer heyetler Türk markalarına yoğun ilgi gösterdi. Markalarla girişimcileri buluşturarak reel sektöre ve ülke ekonomisine önemli katkıda bulunan fuar, firmaların franchise sayısını arttırdığı, birçoğunun da ilk çıkış, gelişim ve lansman noktası olma özelliğini taşıyor.
14. kez gerçekleşti
14. yılında yoğun katılım ve rekor ziyaretçi ile tamamlanan fuarın açılışı, İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sn. Erdal Bahçıvan, Türkiye İhracatçılar Birliği Başkanı Sn. Mehmet Büyükekşi, Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Sn. Egemen Bağış, Gümrük ve Ticaret Bakanı Sn. Bülent Tüfenkçi’nin teşrifleriyle gerçekleşti. Gıdadan ev dekorasyonuna; güzellik merkezinden gayrimenkul
danışmanlığına, spor merkezlerinden cafelere, kuru temizlemeden teknolojiye kadar birçok sektörden katılımcının yer aldığı Bayim Olur musun Fuarı, franchise sektörünün nabzını tutmaya 15. yılında, 12-15 Ekim’de devam edecek.
Bayim Olur musun Fuar’ında ünlüler geçidi
Birçok markanın yeni ürün lansmanlarını gerçekleştirdiği fuarda ünlü isimler de yer aldı. Fuarın açılış kokteylinde sahne alan şarkıcı Kendi katılımcılara keyifli anlar yaşattı. Bir döner firmasının standını ziyaret eden Nuri Alço sevenleriyle buluşurken, “Geniş Aile” dizisinin sevilen karakterlerinden “Ulvi” ve “Cevahir” karakterleriyle tanınan Ufuk Özkan ve Bülent Çolak da bir kahve markasının standında hayranlarına kahve ikram etti. Türkiye’nin sevilen çifti Safiye Soyman ve Faik Öztürk’ün de bir çiğ köfte markasının standında hayranları ile buluşarak renkli görüntülere sahne oldu. 4 gün boyunca gerçekleştirilen UFRAD seminerlerinde hem ziyaretçi hem katılımcılara eğitici bilgiler verildi.
Helvacıoğlu: “Markalarımız artık yurt dışı pazarlara açılmak istiyor”
Yurt dışı katılımlarının da yoğun yaşandığı fuar ile ilgili olarak açıklamada yapan Medyafors Fuarcılık Genel Müdürü Aycan Helvacıoğlu; “Yurt dışından yine önemli misafirlerimiz oldu. Katar, Suudi Arabistan ve Tunus’dan gelen heyetler, Türk markalarıyla birebir görüşmeler yapmak adına 4 gün boyunca fuar alanında yer aldılar. Markalarımız artık yurt dışı pazarlara açılmak istiyor. Bu da bizim hedeflerimizi daha da büyütmemizi sağlıyor. Ortadoğu’da 30 Milyar Dolarlık Franchising Pazarına artık Türk Markaları da dahil oluyor. Türkiye yetkili acentesi olarak çalışmalara başladığımız The Global Franchise Market Fuarı’nı Türk Markalarının Ortadoğu’ya açılan kapısı olarak değerlendiriyoruz. Helvacıoğlu şöyle devam etti: “Dubai Franchise fuarını düzenleyen iş ortağımız Index Holding yöneticilerinden Wissam Ezziddine’in de aramızda olmasından mutluluk duyduk. Bu işbirliği ile 14-15 Kasım’da, Türk markalarını,
yıllık % 20-27 arasında büyüme potansiyeline sahip Dubai’ye götürüyoruz. Yine devam eden girişimlerimiz ile önümüzde ki aylarda sizlere yeni işbirliklerimizi de müjdeleyeceğiz.” Dedi.
Aydın: “Markalarımız ekonomimizin öncüleri, dünyaya açılan kapılarımızdır”
UFRAD Başkanı Dr. Mustafa Aydın ise konuyla ilgili ‘’UFRAD’ın desteklediği 25. ve Medyafors tarafından düzenlenen fuarda bu yılda yüzlerce katılımcı markanın, on binlerce yatırımcı ile bir araya gelmesinden dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. UFRAD olarak uzun yıllardır Medyafors Fuarcılık ile yürüttüğümüz verimli ve başarılı işbirliğimiz sonucunda fuarımız bugün dünyanın en büyük fuarlarından biri. Asla unutmamalıyız; markalaşma bir kültürdür. Marka, sadece bir ürün logosu ya da bir kutunun üzerindeki amblemden ibaret değildir. Markalarımız ekonomimizin öncüleri, dünyaya açılan kapılarımızdır’ dedi.
kişinin ara 7 9 1 . 2 3 ttiği fu e t e r ziya unus, T , r ve a t Ka bistan en a r A i el Suud ’dan g rk u ğ o d Orta eyetler Tü ilgi h diğer arına yoğun l marka i. d göster
restaurant 120 hotel & hi-tech
ulaşım
TEMSA ve Anadolu Ulaşım’dan, yıla damga vuran iş birliği Otobüs pazarının lider markası TEMSA, dev teslimatlara imza atmaya devam ediyor. Anadolu Ulaşım, 2+1 koltuklu 100 Safir Plus anlaşmasının 50 adedini teslim aldı. 50 Safir Plus daha yıl sonuna kadar Anadolu Ulaşım filosunda yerini alacak.
2
016 yılında da tüm otobüs pazarının lider markası konumunu sürdüren TEMSA, gerçekleştirdiği teslimatlarla sektöre heyecan katıyor. Şehirlerarası otobüs segmentinde yüzde 40 pazar payına yaklaşan TEMSA dev teslimatlar gerçekleştirmeye devam ediyor. TEMSA, Anadolu Ulaşım ile 100 adetlik Safir Plus anlaşması yaptı. Bu anlaşmaya yönelik imza töreni de eylül ayındaki gerçekleşen IAA Hannover Fuarı’nda yapılmıştı. 100 adetlik anlaşmanın ilk 50 adedine yönelik teslimat töreni de 19 Ekim Çarşamba günü gerçekleştirildi. Teslimat törenine Pamukkale Turizm ve Anadolu Ulaşım Yönetim Kurulu Üyeleri Cafer Sadık Bababalım, Turan Kemal Bababalım, Sadık Bababalım, Anadolu Seyahat Genel Müdürü Mehmet Ali Akçin, TEMSA Genel Müdürü Dinçer Çelik, Satış Direktörü Murat Anıl, Otobüs Satış Müdürü Baybars Dağ ve Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Ersan katıldı.
Çelik: “Sektörümüz için çok özel bir gün”
“Bugün sektörümüz için çok özel bir gün” diyerek konuşmasına başlayan TEMSA Genel Müdürü Dinçer Çelik, “Bu güzel günü bize vesile ettikleri için Sayın Cafer Sadık Bababalım nezdinde tüm Bababalım ailesine teşekkür ediyoruz. Bu seneyi yine çok güzel ve çok özel bir törenle bitiriyoruz. Bugün 100 araçlık ilk partisini burada yapıyoruz. Kısmetse bir iki hafta içinde yeni teslimat daha yapmayı planlıyoruz. TEMSA bu sene Türkiye seyahat otobüs pazarında çok önemli bir seviyeye geldi. Bu sene ilk defa TEMSA müşterisi olan TEMSA ailesine katılan çok sayıda müşterimiz var. Bugünkü tören bunların içinde
en önemli olanlarından. TEMSA araçlarını tercihlerinden dolayı Pamukkale Turizm, Anadolu Ulaşım ailesine burada tekrar teşekkürlerimizi ifade etmek istiyoruz. Bundan sonra yine teslimatlar yapmak üzere çalışmaya devam edeceğiz. Bu ürünleri müşterimize sunarken çok çalıştık. Araçlarımızın kalitesini ve müşterimizin taleplerini hayata geçirmek için çok çaba sarf ettik. Bu da müşterilerin talepleri ile ortaya çıkmaya başladı. TEMSA çalışanlarına teşekkür ediyorum” dedi.
Akçin: “TEMSA yatırımlarıyla hedeflerimiz büyüdü”
“Bugün Anadolu ailesi için son çeyrek dediğimiz dönüşümün tamamen bitirildiği bir dönemi yaşıyoruz” diyerek konuşmasına başlayan Anadolu Ulaşım Genel Müdürü Mehmet Ali Akçin de, “Artık ülkemizde marka planlaması yapılırken, müşterilerden alınan dilekler, araştırmalar toparlanıp bir analiz yapılarak müşterinin isteği ortaya çıkıyor ve ona göre bir üretim planı belirleniyor. Anadolu 2013 yılında değişim programında, öncelikle müşterilerin taleplerini değerlendirdi. İlk 6 ay böyle geçti. Daha sonra bugüne kadar olduğu gibi desteklerini, ilgilerini bizden esirgemeyen yönetim kurulu ile yola başladık. 2+1 araçlarımız 2013’te yollara çıktığında Anadolu’nun ne kadar çok ilgi gördüğünü ne kadar çok müşteri tarafından talep edildiğini anladık” diye konuştu. TEMSA yönetimine gösterdikleri desteklerden dolayı teşekkür eden Akçin, şunları söyledi: “Bugüne kadar bizden ilgisini hiç eksik etmeyen TEMSA yetkililerine desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.”
hotel restaurant
122 & hi-tech
ürün
Duravit Araştırma Ekibi’nden yeni ve sıra dışı mineral malzeme
DuraSolid D
uravit üretiminde çalışanları Cape Cod banyolarının ikonik ve özel hatlarına ulaşması için elde özel bir taşlama yaparlar. Ürünler, özel tasarlanıp, tek tek elden geçerek sahnede yerlerini almaya hazırlanır. Duravit Fransa üretim tesisi başkanı Eric Mercier Cape Cod serisinin bu optimum nihai sonucu için titiz bir çalışma yapıldığını vurguluyor. 2015 yılından bu yana yüksek teknoloji ve el üretimi ile hayata getirilen Cape Cod adına Eric Mercier’in yorumu “Çok ses getiren ve rağbet gören bu serinin dikkat çekmesi tesadüf değil”.
Yeni materyal geliştirme ve tasarım kombinasyonuna yeni standartlar
Teknoloji merkezi ile entegre olmuş tasarım atölyesi Alsace Bischwiller’da kurulmuş ve yeni mineral materyal Durasolid’e adanmıştır. Duravit yeni materyal geliştirme ve tasarım kombinasyonunda yeni bir standart belirlemiştir. Bu iki bileşen ve zamanın ruhunu yakalayan Philippe Starck sayesinde ortaya Cape Cod serisi çıkmıştır. Duravit CEO’su Frank Richter “Bizim için fizibilite çalışmaları kadar malzeme araştırma ve tasarım geliştirme çalışmaları mükemmel sonucu yakalayabilmek için önem taşıyor”. Duravit AG araştırma ekibi, yeni ve sıradışı mineral malzeme DuraSolid’i geliştirdi. Seçilen hammadde özellikle banyo ve duş tekneleri üretimi için yüksek teknoloji oluşturuyor. Bu dayanıklılık, yüksek stabilite ve kayma direncinin artması anlamına gelir.Buna ek olarak, bu özel malzeme sayesinde, yeni şekiller oluşturmak artık çok daha mümkün.
Durasolid banyolar nasıl yapılır?
DuraSolid esas olarak bağlayıcı madde ve renk pigmentleri gibi doğal malzemelerden oluşur. Bu bireysel hammaddeler bir bilgisayar kontrollü ile Bischwiller DuraSolid merkezinde
Duravit Araştırma Ekibi, yeni ve sıra dışı mineral malzeme DuraSolid’i geliştirdi. Seçilen hammadde özellikle banyo ve duş tekneleri üretimi için yüksek teknoloji oluşturuyor. Bu dayanıklılık, yüksek stabilite ve kayma direncinin artması anlamına gelir. Buna ek olarak, bu özel malzeme sayesinde, yeni şekiller oluşturmak artık çok daha mümkün.
karıştırılır ve döküm için hazırlanır. Elde edilen homojen döküm ana kalıp içine dökülür. Döküm, gerekli olan iki ayrı kurutma aşamasını takip eder. İlk aşamada, sıvı döküm kütlesi kurutma bölmesi bir ana kalıp içinde sertleştirilir. İkinci aşamada, kalıp katılaşmış kütlesi 70 derece sıcaklıkta bir kurutucu fırın içinde tavlanır. Nihai malzeme sertliği bu kuruma aşamalarında elde edilir. Karışım tamamen soğuyunca, parlatma standında son rotüşlar yapılır. Tüm parçaların boyanması ile eşsiz beyaz materyalin kullanılması ürünlere monolitik bir görünüm verir. DuraSolid malzeme aynı zamanda daha sonra yaşanacak herhangi bir hasar durumunda tamir edilebilir. Bu malzemenin diğer bir avantajı ise kaymaz yüzey yapısıdır.
Nasıl dizayn ediliyor?
Tasarımcı Philippe Starck bu yeni malzemenin yapısında yeni bir tasarım oluşturmak için ilham kaynağı oldu. Philippe Starck karakteristik ve oval küvet formu için: Malzemenin esnekliği ona üç boyutlu, heykel gibi banyo yaratmam için ilham kaynağı oldu. Banyo kenarları tamamen benzersiz bir etki yaratmak için lale gibi açılan formlarda tasarlandı. Ayrıca banyo aksesuarlarınız için değerlendirebileceğiniz kalın kenarlar ve nazik baş destek kısmı ile de benzersiz bir konfor sağlanıyor. Opsiyonel olarak, neredeyse görünmeyecek kadar küçük noktalardan hidro masaj sistemi ile de mükemmel banyo deneyimi tamamlanıyor. Duravit CEO’su Frank Richter: “Philip Starck ile yaptığımız Cape Cod tasarım çalışması akıllı tasarımın daha da geliştirilmesi adına önem temsil ediyor. Bizim için ürünün mükemmel olması, malzeme uzmanları, ürün geliştiriciler ve tasarımcılar ile birlikte mümkün. ISH 2015 fuarından piyasaya sürülecek yeni ürün gamı ile Durasolid banyolar tasarım ve ürün gamında yeni yollar açacak.”
hotel restaurant
124 & hi-tech
ürün
Rational’den daha fazla enerji tasarruflu yeni Selfcookingcenter Ünite Ailesi Rational’ın LED aydınlatmalı enerji tasarrufunu arttıran 3 katlı cam tasarımlı yeni SelfCookingCenter ünite ailesi profesyonel ve endüstriyel mutfaklara daha az enerji tasarrufu çözümleri sunuyor.
R
ational’ın yeni SelfCookingCenter ünite ailesi, 3 kat camlı pişirme haznesi ve tasarruflu LED aydınlatmayla donatılmıştır. Bu yenilikler sayesinde, zaten tasarruflu olan bu pişirme cihazlarının enerji tüketimi daha da düşürülmüştür. Yeni cihazlarda entegre enerji sayacı sayesinde enerji tüketimi görüntülenebilmekte ve kaydedilebilmektedir. Özel ısı yalıtımlı, 3 kat camlı pişirme hazneli Profesyonel ve endüstriyel mutfaklarda enerji tüketimi oldukça önemli bir maliyettir. Yılsonunda küçük tasarruflar bile önemli bir yekûn tutar. Dolayısıyla da enerji verimliliği konusu giderek önem kazanmakta ve satın alma kararları üzerindeki etkisi git gide artmaktadır. Rational, müşteri faydasını sürekli olarak artırmayı hedef edindiğinden, araştırma ve geliştirme ekipleri, yeni SelfCookingCenter modellerinin
enerji tüketimini daha da düşürmek için ellerinden geleni yaptı. Yeni SelfCookingCenter üniteleri bu amaçla, özel ısı yalıtımlı, 3 kat camlı pişirme haznesiyle donatıldı. Bu özellik, enerji kaybını önemli ölçüde azaltıyor. Sadece bu özellik sayesinde bile toplam enerji tüketimi, önceki modellere kıyasla %10’a varan oranda düşüyor. Standart üç kat camlı kapılardan farklı olarak, yeni SelfCookingCenter ünitesinin camları açılabiliyor. Bu da her camın ayrı ayrı temizlenebilmesini sağlıyor. Bu sayede uzun yıllar sonra bile camlar saydamlığını kaybetmiyor. Tam ısı yalıtımını elinizle hissedebiliyorsunuz. Çünkü SelfCookingCenter ünitesinin dış camı neredeyse hiç ısınmıyor ve eliniz yanmadan dokunabiliyorsunuz. Uzun ömürlü Pişirme haznesindeki ve kapıdaki modern LED aydınlatmalar da enerji tasarrufuna katkıda bulunuyor, ayrıca arka köşelere
kadar mükemmel bir aydınlatma sağlıyor. Bu LED aydınlatmalar son derece uzun ömürlü ve fazla bakım gerektirmiyor. Eklenen yeni bir özellik sayesinde de, yeni SelfCookingCenter ünitelerde enerji tüketimini görüntülemek de mümkündür. Tercihe göre ister tek tek pişirme işlemlerinden sonra, ister gün sonunda veya haftanın son günü enerji tüketimi cihazların kumanda ekranında görüntülenebiliyor. İstenirse bu verileri indirebiliyor ve işyeri PC’sine, örneğin MS Excel dosyası olarak aktarılabiliyor.
126
hotel restaurant & hi-tech
ürünler
La Cimbali’den Reddot Ödüllü yeni kahve makinesi İtalyan espresso ve kahve makinaları üreticisi ve sektör devi La Cimbali’den La Cimbali S30 Perfect Touch süper otomatik espresso kahve makinası. Kahve denince akla ilk gelen espresso kahve makinesi markası La Cimbali 100 yılı aşan tecrübesi, teknolojik üstünlüğü ve tasarım öncülüğüyle Reddot 2016 ödüllü S30 modelini tüketiciyle buluşturdu. Kullanıcı dostu süper otomatik olan S30 10,4’’ dokunmatik ekran, patentli akıllı boiler teknolojisi ile %30 daha hızlı buhar ve sıcak su üretme kapasitesi, her biri 1,2 kg kapasiteli iki adet entegre kahve değirmeni ve haznesi, sıcak çikolata için 1 adet 1 kg.’lık kakao haznesi, otomatik olarak kendini yıkama özelliği gibi pek çok ileri teknolojiyi bir arada sunan La Cimbali S30’un 200 fincan/saat kahve, 190 fincan/saat cappucino üretme kapasitesiyle kahvenizi her daim taze için. La Cimbali uzmanlığı ve teknolojisi ile ekrandaki tek tuşa basarak kahvenizi hazırlama imkanı S30 Perfect Touch ile parmağınızın ucunda. 24 farklı içecek seçeneği ve favori içecek/içecekler kümesi oluşturabilme imkanı, kendi kahve menünüzü yaratmanız için ilham verecek.
Rahat taşınan, akıllı şarj özellikli yeni şarj ünitesi
Ağ çözümleri alanında dünyanın lider üreticisi TP-Link, son yıllarda satışa sunduğu teknolojik aksesuarlarla da dikkat çekiyor. Bunlar arasında yer alan şarj ünitesi (USB hub) ailesine yeni bir model daha eklendi. TP-Link UP525 model çoklu şarj ünitesi, küçük, yuvarlak ve rahat taşınan bir tasarıma sahip. Üzerinde beş adet USB girişi olan ürün, akıllı şarj teknolojisine sahip. Bağlanan cihazın pil yapısını otomatik olarak algılayıp buna uygun akım sağlayan UP525, farklı nitelikteki ve pil yapısındaki cihazları güvenli ve hızlı şarj edebiliyor. Akıllı şarj özelliği sayesinde yüzde 65 daha hızlı şarj yapabilen ürün, şarj süresinden yüzde 40 tasarruf sağlıyor. Normal şartlarda bir iPhone 6S 4.2 saatte tam şarj olurken, TP-Link UP525 ile bu süre 2.4 saate iniyor. Güvenli ve kolay kullanımlı bu ürün yakında Türkiye pazarında da satışa sunulacak.
restaurant 128 hotel & hi-tech
ürünler
Şarap dolabında yeni boyut Dunavox Hem tasarımıyla hem kalitesiyle sektörünün lider markaları arasında yükselen trend Dunavox şarap dolapları Makpa güvencesiyle şimdi Türkiye’de. Small Compressor, Restaurants, Kitchen Series, Thermoelectric ve Exclusive kategorilerinde, 6 ila 200 şişe aralığındaki kapasite seçenekleriyle üretilen Dunavox şarap dolapları geniş ürün yelpazesiyle teknoloji ve tasarımın sınırlarını zorluyor. Ankastre, tezgahaltı ve bağımsız kullanilabilir ergonomik modelleriyle evden restauranta her türlü mekan ve alanda kullanım kolaylığı sağlıyor. Şarap çeşitlerinin aynı dolapta bulundurulabilmesi için iki ve üç bölmeli tasarımlarında farklı soğutma dereceleri uygulanabilen Dunavox şarap dolapları estetiği kaliteyle buluşturuyor.
Şık tasarımlarıyla havanızı değiştirecek Mati Lifestyling Heatline ısıtıcılar
Mati Lifestyling’in kaliteden ödün vermeden sert hava şartlarına dayanıklı dizayn ettiği Heatline elektrikli iç-dış mekan radiant ısıtıcılar dekorunuzu tamamlayacak. Kalitesi ve tasarımının yanı sıra radiant ısıtıcılarda verimliliği en üst düzeye çıkaran Heatline kış aylarına şimdiden hazırlık yapmak isteyenlere çok özel teklifler sunuyor.