Hotel Restaurant & Hi-Tech Aralık 2016

Page 1




r ö t i d E

2016’ya veda! Yeni turizm sezonuna yepyeni umutlarla… Bir turizm yılı daha kapanmak üzere. Peki acısı ve tatlısıyla arkamızda bırakmaya hazırlandığımız o son geceyi sevdiklerinizle beraber unutulmaz kılmaya ne dersiniz? Yeni yıl temalı şık dekorların ışıltısı altında, usta şeflerin en leziz menülerini eğlenceli bir müzikle gerçek bir keyfe dönüştürmek istemez misiniz? Bu sayımızı yeni yıl coşkusunu 31 Aralık gecesinde keyif ve lezzet şölenine dönüştürmek isteyen siz değerli okurlarımız için İstanbul’un en seçkin otel ve restoranlarından seçtiğimiz yeni yıl menüleri ve programlarıyla derledik. Mutlu ve sağlıklı bir yıl geçirmeniz dileği ile yeni yılınız şimdiden kutlu olsun… Duydum ki İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın sadece İstanbul turizmine hizmet eden bir bürokrat değil, aynı zamanda da mutfağa gönül veren usta bir aşçıymış… Üstelik sadece memleketi Kastamonu yöresinin lezzetleriyle sınırlı bir mutfak literatürüne sahip değil, Anadolu mutfağının pek çok kıymetli tatlarını da keyifle pişiriyormuş. Durum böyle iken biz de kolları sıvadık; İstanbul turizmine sadece makamıyla değil, cani gönülden bağlı bildiğimiz Apaydın’ı en az onun kadar gastronomiye sevdalı bir dernek kurucusu olan Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ile Alancha Restaurant’ın mutfağında bir araya getirdik. Ne mi yaptık? Bir yandan İstanbul ve gastronomi turizmini konuştuk bir yandan da Nedret Müdürümüzün muhteşem lezzetlerinin tadına baktık. Eczacıbaşı Profesyonel’in yeni genel müdürü… Felsefesi “çok çalış çok eğlen” İş dünyasındaki hızlı kariyer yükselişinin temelinde profesyonel, mükemmeliyetçi, tutkulu, vizyoner ve disiplinli iş yapma stili gibi bir yaşam tarzı haline dönüştürdüğü seyahat, yemek ve sporla beslediği keyif kaynakları da var. O ki yeri geldiğinde iyi bir gurme, sıkı bir Beşiktaş taraftarına bile olabiliyor… Yeter ki içinde sevgi olsun, tutku olsun, cesaret olsun, profesyonellik olsun… 2013 yılında Eczacıbaşı Topluluğu’na Eczacıbaşı Profesyonel Pazarlama Direktörü olarak katılan, Ekim 2016 yılı itibari ile de Genel Müdürlük görevine atanan Melike Koçoğlu’nu övgüye değer kariyer öyküsü ile sayfalarımızda konuk ettik. Profesyonel mutfağa ilk kez 27 yaşında stajyer olarak giren, bugün ise Conrad Istanbul Bosphorus’un Executive Şefliği mevkine kadar yükselen Alexis Atlamazoğlu ile mutfaktayız… İstanbul Boğazı’nın en görkemli manzarası eşliğinde değerli şefin birbirinden seçkin lezzetleri sizlerle… Otel yöneticiliğinde inovatif, kararlı ve girişimci... Genç, deneyimli üstelik de cesur! Bildiği yoldan şaşmıyor, sözünü esirgemiyor. Kısa bir süre önce Sura Grup Otelleri’ne Genel Koordinatör olarak atanan Muhammet Cüntay’ın öyle sıra dışı projeleri var ki, turizmin geleceği için adeta otelcilik sektörüne ve genç turizmcilere ilham oluyor. Profesyonel turizmcinin Sura’nın dönüşümüne hayat verecek bu projeleri arasında Deneyim Tasarımı, Perendin, Sura Akademi, Tahmis Kahvesi, Sura Kitap Okuyor, Kariyer Koçluğu var... Türkiye’de otelcilik sektörüne yeni vizyon ve bakış açıları katacak Sura Grubu’nun sıra dışı projelerini Muhammet Cüntay anlattı… Ve son olarak yeni yatırımlar… Şehrin iş ve ihracat konusunda gelişmekte olan bölgesinde kaliteli, şık ve konforlu bir konaklama deneyimi arayanlar için Bayrampaşa’da yepyeni bir adres var artık! Yatırımı Kıdan Ailesi’ne ait olan Istanbul Lionel Hotel İstanbul, kapılarını açtı. Bu vesile ile otelin yatırımcısı ailesini tebrik eder, çalışanlarına başarılar dilerim. Keyifli okumalar dileği ile...

İmtiyaz Sahibi

İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK İç ve Dış Tic.Ltd.Şti. Adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. İSMAİL KAYA Doç. Dr. Murat Doğdubay GÜRKAN BOZTEPE Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı TURGUT AY Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu Başkan Yrd.

Hatice Ünal Bilen

REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr CONSEPT TASARIM FATMA DEMİRBAĞ fatma.demirbag@img.com.tr BİLGİ İŞLEM Emre YENER emre.yener@img.com.tr SOSYAL MEDYA Emir YENER emir.yener@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr KAPAK FOTOĞRAFI STYLING Aysfelt (Ayşen Özkan Alkaç) FOTOĞRAF Ubafoodphoto (Ümit Başer Alkaç)

website

MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI Vizyon Basımevi Deposite İş Merkezi A6 Blok Kat:3 No:309 Başakşehir Tel: 0212 671 61 51 info@vizyonbasimevi.com.tr İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B Blok No:1 Kat:4 Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: +90 212 604 51 00 Faks: +90 212 604 51 35

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



dosya yeniyıl özel

içindekiler

40

114 antre

36 TÜROB çarpıcı kapasite

raporunu yayımladı

18 Sura Otelleri’nde neler oluyor? Muhammet Cüntay anlattı

38 Barış Türer: 2016 bitti… 2017 ise sürpriz

yeni yatırımlar 40 Lionel Hotel Istanbul açıldı

22 Avrupa’nın en pahalılarından

İstanbul, artık en düşük fiyatlı şehir

etkinlik 54 Contemporary Istanbul 11 yaşında

6 Sektörden kısa haberler

gündem

74

şef’in gözünden 58 Şeflerin en gözü karası: Alexis

Atlamazoğlu

marka etkinlik

42 Double Tree by Hilton İzmir Airport kapılarını açtı

60 Porselenin yıldızı, lezzetin yıldızlarını Design for Chefs’te ağırladı

44 Marriott Hotel Kapadokya için imzalar atıldı

64 32 yıllık geçmiş, tavizsiz üretim:

24 Menderes Türel: Turizmde güzel

bir çıkış gerçekleştireceğiz

gioielli DEMO

26 Güney Amerika’da dizi furyası

Türkiye’ye ilgiyi canlı tutuyor

30 Ferzan Çelikkanat: Türkiye krizden

turizmle çıkacak

32 Jolly Tur 2017’de 1 milyon kişiyi

tatile çıkaracak!

34 Harika Güral: Rusya, Türkiye’yi

2017 turizm takvimine almaya başladı

46 Polimeks, zincir otel markası yaratıyor

48 Türkiye’de Wyndham Hotel Group otel sayısı 50’yi aştı

66 Evrim Gür: Minibar sektörüne

yatırımlarımız devam edecek

68 MSA mutfakları Electrolux Profesyonel Ekipmanları ile yenilenerek büyüdü

iş’te kadın

70 RATIONAL başarılarına üç ödül birden

50 Doktorluk hayalinden genel müdürlük koltuğuna: Melike Koçoğlu

71 Meiko’nun yeni şubesi Türkiye’de

faaliyete geçti

72 Türk Barter’dan güvenli ticaret

www.hotelrestaurantmagazine.com


82 dosya 74 Yeni yıl özel

gastro güncel 82 Nedret Apaydın ve Gürkan Boztepe

ile mutfaktayız

86 Gıdanın geleceği bu platformda 87 Henkel ve Siegwerk Gıda Güvenliği

sempozyumu düzenledi

58 98 Yemek Kitabı Yazarları gecesinde lezzet şöleni

Bienali gerçekleşti

90 Türkiye’nin gastronomik geleceği

tartışıldı

92 Mercure Istanbul City Bosphorus Boğaz’ı ayağınıza, kahvaltıyı gökyüzüne taşıdı

94 Gastronomi Turizmi’nin geleceği

bu konferansta konuşuldu

118 Dünyanın gözü Türk mutfak

102 Aşçılar Milli Takımı İKA Erfurt’tan

104 Nestlé Professional 20. yılını

122 Porland Hostech Fuarı’nda mutfak

106 Bocuse d’Or Türkiye adayları

123 Kütahya Porselen yeni kreasyonlarını

sıra sizde!

başarıyla döndü

kutluyor

Anadolu Lezzet Envanteri ürünleri ile yarışmaya hazırlanacak

gastro aktüel 108 Gastronomi sektöründen kısa

haberler

yeni mekan 114 Moda’da harika bir kış kaçamağı:

gastro etkinlik

fuar

100 Antakya lezzetlerini biz keşfettik,

88 Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1.

50

Club Quartier, Moda

sektöründe

120 Electrolux Profesyonel Türkiye’ye

yeni ülke müdürü, yepyeni stratejiler!

profesyonelleri ile buluştu

tanıttı

124 Cihazlardan sonra mobilyalar da

akıllanıyor

otel-tech 126 Protel Online, otellerin direkt satışlarını

artıracak

ürünler 128 Yeni ürünler

116 Ordu’dan yola çıkan lezzet

İstanbul’da: Nelipide Gurme

www.hotelrestaurantmagazine.com

93


restaurant 6 hotel & hi-tech

antre

Emirates kurumsal sadakat programını yeniledi İnsanları ve şehirleri birbirine bağlayan Emirates Havayolu, müşterilerine daha fazla değer katmak ve daha fazla özellik sunabilmek için kurumsal sadakat programı Emirates Business Rewards’ı yeniledi. Yeni geliştirilen programın en önemli özelliklerinden biri Emirates Business Rewards puanları ile herhangi bir ücret türü veya herhangi bir sınıfta rezervasyon yapma imkânı sunması. Kurumsal sadakat programının bir parçası olarak, böyle bir esneklik sunan bölgedeki tek havayolu olan Emirates, bu hizmeti ile iş seyahatlerinde maliyet verimliliğinin artırılmasına yardımcı oluyor.

Merit’te görev değişikliği Net Holding A.Ş.’nin iştiraki olan Merit Otelleri’nin Yönetim Kurulu Başkanı değişti. 17 yıldır Merit Turizm Yatırım ve İşletme A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Reha Arar, 2 Kasım 2016 itibarıyla bayrağı Hanzade Özbaş’a devretti. Kuzey Kıbrıs’ın tanıtımına ve turizminin gelişmesine önemli katkılarda bulunan Reha Arar, emekliye ayrılmasının ardından yaptığı açıklamada, “Ben Merit bayrağını bu noktaya kadar başta Sayın Besim Tibuk ve ailesinin yardım ve desteğiyle getirdim. 27 yıldır bu ailenin bir ferdi olmaktan gurur ve mutluluk duyuyorum. Bu süre zarfında bana destek olan tüm yöneticilerime ve çalışma arkadaşlarıma teşekkürü borç biliyorum. Görevimi Hanzade Özbaş’a gönül rahatlığıyla devrediyorum. Eminim kendisi benden daha iyi ve başarılı şekilde Merit ruhunu devam ettirecek ve başta KKTC olmak üzere Merit’in dünyaya yayılımını arttıracak, kalitesini yükseltecektir. Bu düşünceyle huzur içinde bu görevi devrediyorum” dedi. Merit Otelleri’ndeki görevinden emekliye ayrılan Reha Arar’ın Net Holding Yönetim Kurulu Üyeliği ise devam ediyor. Merit Otelleri’nin yeni Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Özbaş da Gazi Magosa ve Lefkoşa’da birer, Girne’de 4 adet olmak KKTC’de toplam 6 otel işlettiklerini hatırlatarak şunları söyledi, “Yaklaşık 3 bin yatak kapasitesi ve yüzde 36’ya varan pazar payıyla adanın lider otel işletmecisi konumundaki Merit Ailesi’ne katılmaktan büyük onur duyuyorum. Müşteri memnuniyetine daima öncelik veren Merit Otelleri olarak hizmet kalitemizi yükseltmeye devam edeceğiz.”



restaurant 8 hotel & hi-tech

antre

Polat Erzurum Resort Hotel yeni sezona hazır Kristalize kar dokusuna sahip Palandöken’in en güzel konumunda ve İstanbul’dan sadece 2 saat uzaklıkta bulunan Polat Erzurum Resort Hotel yeni sezon için hazır. Modern ve güvenli 4 kişilik liftleri, otelin hemen önündeki telesiyej sistemi, herkesin ısıtmalı özel dolabı olduğu 500 metrekarelik modern kayak odası ve karda çocuk oyun alanı ile kayak tutkunlarının vazgeçilmez adresi. Suni Karlama Sistemi sayesinde kış sezonu boyunca kesintisiz kayak keyfi sunan Polat Erzurum Resort Hotel’de pistlerin ışıklandırılmış olması sebebi ile gece kayağı yapılabiliyor. Kolay, orta, zor kategorilerinde toplam 23 adet pist olan Palandöken’de 4 adette doğal pist bulunuyor. Kristalize kar dokusunda kesintisiz kayabileceğiniz 50 km’lik kayak pisti ile Kayak severlerin buluşma noktası olan Palandöken’de; Polat 1,2,3 lift çıkışlarından, gondoldan, Erzurum-havaalanı, otel havaalanı transferlerinden yararlanabilirsiniz.

Corendon, Mimsaraya ile Anadolu’dan kutsal topraklara direkt uçuruyor Corendon Airlines’ın Mimsaraya Turizm ve Havacılık ile iş birliğine giderek, 11 Şubat 2016’da Sabiha Gökçen’den Cidde’ye uçarak başlattığı hac ve umre uçuşları Anadolu şehirlerini kutsal topraklara aktarmasız bağlıyor. Bu iş birliğiyle, 9 Kasım 2016 tarihinde İstanbul-Medine ve Konya-Medine uçuşlarıyla başlayacak umre seferlerinde bu yıl 100 bin yolcunun taşınması hedefleniyor. 3 Kasım Perşembe günü Akgün İstanbul Hotel’de düzenlenen toplantıyla duyurusu yapılan iş birliği hakkında bilgiler paylaşan Corendon Airlines Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer şunları söyledi: “Suudi Arabistan uçuşlarımız için Suud Sivil Havacılığı ve Türk Sivil Havacılığı nezdinde çalışmalarımıza başlayarak detaylı başvuru sürecinin sonunda 2016 Ocak ayında gerekli uçuş izinlerimizi aldık. Türk Sivil Havacılığının bu hattaki uçuşlara özel taleplerini de yerine getirerek başarılı bir operasyon düzenledik. Önümüzdeki umre ve hac sezonu için bir uçağımızı İstanbul’a; diğer bir uçağımızı da Anadolu şehirlerinden Suudi Arabistan’a direk uçuşlar düzenlemek için tahsis ediyoruz.” 21 yıldır inanç turizmi sektöründe yer alan ve 81 ilde acenta temsilcisi olan Mimsaraya Turizm ve Havacılık Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Babaoğlu ise; “2016/2017 sezonunda inanç turizminde yüzde 7 büyüme bekliyoruz. Önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan’daki destinasyon sayımızı artırarak, uçuş ağımıza Medine, Cidde dışında Al Kasım, Yanbu, Taif, Riyad, Dammam seferlerini eklemeyi planlıyoruz. Bu kapsamda düzenlediğimiz seferlerde, geçen yıl 106 şehit yakınını umreye götürmüştük. Bu yıl ise; 15 Temmuz şehit ailelerinden 50 kişiyi ücretsiz olarak umreye götüreceğiz” dedi.



restaurant 10 hotel & hi-tech

antre

Güral Premier Hotels & Resorts’e iki ödül birden Akdeniz’in kaliteli hizmet anlayışıyla ve aile konseptiyle lider otellerinden olan, ‘Güral Premier Hotel Belek’ ile ‘Güral Premier Hotel Tekirova’ sağladığı ayrıcalıklarla, dünyanın en prestijli otel ödüllerini kazanmaya devam ediyor. Misafirlerine birinci sınıf unutulmaz bir tatil deneyimi sunma prensibiyle hareket eden ‘Güral Premier Hotels & Resorts’, turizm sektörü için bir prestij organizasyonu olan ‘World Luxury Hotel Awards’dan aldığı 2 ödülle Türkiye’yi gururlandırdı. 29 Ekim’de Qatar’da gerçekleşen ‘World Luxury Hotel Awards’da ödülünü Güral Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Harika Güral, “4. kez kazandığımız dünyanın en prestijli SPA ödülü ‘World Luxury Spa Awards’tan sonra bu yıl da “En İyi Her Şey Dahil Aile Oteli” ve ‘Doğu Avrupa’nın En İyi Luxury Resort Oteli’ ödüllerini alıyor olmak gururlandırdı. Bu ödülü de ülkemiz adına alıyoruz” dedi.

Turizmcilerin isimleri Pierre Loti Tepesi’nde yaşayacak Turizm emekçilerin mesleğidir. Gecesi gündüzü olmayanların, günlerce ailesini, sevdiklerini görmeden, kendi zamanlarını başkalarının zamanlarını keyifli hale getirmek için harcayan, başkalarının tatil günlerinde çalışmak zorunda olan vefakar insanların mesleğidir turizm. Peki turizmciler bu kadar çalışmalarının karşılığını alabiliyorlar mı? Maalesef ki hayır. Gerek maddi gerekse de manevi olarak tatmin edilemeyen ve riski çok büyük bu meslek grubuna kuru bir teşekkürdür genelde reva görülen. İşte tam bu noktada Pierre Loti Tepesi Turistik Tesisleri yöneticileri turizm emekçilerine bir vefa borcu ödemek için İstanbul’un en özel lokasyonunda, Eyüp Sultanın manevi komşuluğunda bir Turizmciler Duvarı oluşturuyorlar. Projenin fikir sahibi Deniz Dikkaya öncülüğünde turizme gönül vermiş isimlere tepenin en güzel manzaralı noktasında kurguladıkları panoda yer vermeyi planlıyorlar. Proje hakkında konuşan Deniz Dikkaya, “Panoda yer alacak ilk isimler şimdiden belli olmaya başladı. Daha çok fazla duyurmamamıza rağmen birçok kişiden isim önerileri alıyoruz. İsimleri kendi başımıza panoya asmayacağız, tam tersi ailelerinin de katıldığı küçük törenlerle isimleri panomuza çakacağız. Pierre Loti Tepesi tüm turizmcilerin, bu nedenle turizmin gelişmesine katkısı olmuş, istihdam yaratmış veya ömrünü turizm mesleği için harcamış isimlerin burada ölümsüzleştirilecek olması hem kendisi hem de ailesi için eminim ki bir gurur kaynağı olacaktır.” dedi.



restaurant 12 hotel & hi-tech

antre

Fairmont Quasar İstanbul’un ilk Genel Müdürü

Kai Winkler

Dünyaca ünlü otel markası Fairmont’un Türkiye’de kapılarını açmaya hazırlanan ilk oteli Fairmont Quasar İstanbul’un Genel Müdürü, Kai Winkler oldu. Yüzyıllık bir mirasa, yetmişten fazla otele sahip olan ve dünyanın ikonik otellerinden New York’taki The Plaza, Londra’daki The Savoy, Şangay’daki Peace gibi yapıları bünyesinde barındıran Fairmont zinciri, Türkiye’deki ilk otelini, Ocak ayında Mecidiyeköy’de açmayı planlıyor. Otelin genel müdürlüğüne getirilen Kai Winkler, lüks şehir ve resort otellerinde yirmi yılı aşan deneyime sahip. Almanya’daki Hotel Management Academy’den lisans derecesi olan Winkler’in aynı alanda Fransa’da bulunan NEOMA Business School’dan da master derecesi bulunuyor.

Radisson Blu Conference & Airport sosyal sorumluluk projelerine devam ediyor Radisson Blu Conference & Airport Hotel, Istanbul düzenlediği ve destek verdiği sosyal sorumluluk projeleriyle farkındalık ortaya koyuyor. Düzenlenen aktiviteler kapsamında otelin sosyal sorumluluk takımı, otel çalışanlarıyla birlikte Florya Menekşe Sahili’nde plaj temizliği gerçekleştirdi. Su tasarrufu ve su kaynaklarının korunması amacıyla kurumsal olarak yürütülen Blu Planet projesi ile misafirlere katlanabilir su şişesi hediye edildi ve kahvaltıda projeye özel bir büfe sunuldu. Bu aktivite ile birlikte otelin genel müdürü ve departman müdürleri susuz tıraş olarak su tasarrufu konusuna dikkatleri çekti. Otelin düzenlediği bir başka etkinlik ise kıyafet bağışı kampanyası oldu. Kampanya süresince otelde toplanan kıyafetler ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı. Geçtiğimiz ay, düzenlediği Meme Kanseri Semineri ve misafirler için özel olarak hazırlanan “Pembe Oda” konseptli odası ile otel meme kanseri farkındalığının yaratılması ve erken teşhisin önemini vurguladı.

Ng Sapanca’ya “En İyi Lüks Doğa Oteli” ödülü Dünyanın en prestijli turizm ödülleri arasında başı çeken World Luxury Hotel Awards, 2016’da, NG Sapanca’yı “En İyi Lüks Doğa Oteli” olarak seçti. 2015 ve 2016 yıllarında da NG Sapanca aynı kurum tarafından “En Lüks Resort Spa” ödülüne layık görülmüştü. Sapanca’da, geniş ve el değmemiş bir alanda, her biri kayıt altına alınmış binlerce ağacın yükseldiği bir ormanın kalbinde yer alan otel, üstün hizmet anlayışını sürdürüyor. Otelin 4500 m2’lik bir alanda hizmet veren Aliva Spa bölümü ise konuklarına benzersiz bir wellness deneyimi yaşatıyor.

Akdeniz’de sıcak tatil, 4 ülke Gemi ile Akdeniz coğrafyasına keyifli bir seyahat yaparak, güneşe doğru yol alacağınız sıcacık bir tatil geçirmeye ne dersiniz? Hem gemi içinde sunulan imkanlar, hem de uygun fiyatı ile kış aylarının popüler programıdır Akdeniz… Üstelik bir haftalık Akdeniz gemi seyahatine katılarak İtalya, Malta, İspanya ve Fransa gibi birbirinden güzel, 4 ülkeyi keşfetme şansına da sahip olursunuz. Bu keyifli seyahatte, MSC Splendida gemisi ile seyahat ederken, Sicilya ve Malta’da belki de Akdeniz mutfağının en leziz yemeklerini tadabilme şansına sahip olacaksınız. Barselona’da İspanya’nın keyifli yüzünü keşfedeceksiniz. İtalya’nın Cenova ve Fransa’nın Marsilya liman şehirlerini de, bu seyahatte görebileceksiniz. Akdeniz insanının misafirperverliği ve sıcakkanlılığı ile Akdeniz mutfağının en güzel örneklerini tadacak, içinizi ısıtacak bir iklimde seyahat edip, keyifli anılar biriktireceksiniz. Soğuk havadan kaçmayı düşlerseniz; Ocak, Şubat ve Mart aylarında alternatifli tarihlerde, Türkçe rehberlik hizmetleri ile sımsıcak bir MSC Cruises Akdeniz gemi seyahatine çıkabilirsiniz…



restaurant 14 hotel & hi-tech

antre

Dünyanın ‘En Güzel Tarihi Lüks Oteli’ argos in Cappadocia Kapadokya’nın büyülü coğrafyasıyla bütünleşen, yurt dışı ve yurt içinde elde ettiği başarı ve ödüllerle adından söz ettiren argos in Cappadocia, The World Luxury Hotel Awards 2016’da “En Güzel Tarihi Lüks Otel” kategorisinde ‘Küresel Birinci’liğe layık görüldü. Gerçek misafirlerin yorum ve oylarına dayanarak verilmesi sebebiyle önem taşıyan Dünya Lüks Otel Ödülleri, ziyaretçilerin web sitesinde paylaştıkları deneyimlerin yanı sıra bağımsız seyahat endüstrisi danışmanlarından oluşan bir panel de değerlendirmelerde bulunuyor. Jüri ise seçimlerini hizmet kalitesi, konfor ve sunum gibi ölçütlere dayandırıyor.

İstanbul Modern’in yeni müzesi 2019’da geliyor İstanbul Modern’in yeni müze binası için imzalar atıldı. Anlaşmaya göre dünya standartlarında bir tasarımla hayata geçirilecek yeni bina, müzenin kurucu sponsoru Eczacıbaşı Holding ve Doğuş Grubu-Bilgili Holding’in ortaklaşa katkısıyla yapılacak. İmzalanan protokol çerçevesinde, mevcut binasından çok daha geniş bir alanda ve uluslararası standartlarda hizmet verecek yeni müzenin, 2019 yılında tamamlanması planlanıyor. İşbirliği çerçevesinde Doğuş Grubu-Bilgili Holding, İstanbul Modern’in yeni binasının ana sponsorları arasında yer alacak.

Richmond Nua’ya Türkiye’nin En İyisi ödülü Dünyanın en değerli Spa platformlarından Spafinder’ın “Spafinder Wellness Travel Awards 2016” ödülleri açıklandı. Richmond Nua Wellness-SPA, bir kez daha Best in Turkey - Türkiye’nin En İyisi Ödülüne layık görüldü. Richmond Nua Wellness-Spa, bir kez daha dünyanın en değerli Spa platformlarından Richmond International Kreatif Direktörü Belgin Aksoy, “10 yılı aşkın bir süredir wellness sektörünün Türkiye’deki öncüsü olan Richmond Nua Wellness-Spa’ya verilen bu ödülün haklı gururunu yaşıyoruz. Genel Müdür Hakan Balcan ve emeği geçen tüm ekibi tebrik ediyorum, insanın kendisine yapacağı yatırımın en değerli ödül olduğu yönündeki inancım her geçen gün pekişiyor” dedi.

Katar, Türk pazarına açılıyor Katar Turizm Otoritesi (QTA), 1 Ağustos 2016’da, İstanbul’da bir ofis açarak küresel ağını genişletti. 14 Kasım 2016 Pazartesi günü, QTA 27 Medya temsilcisi ile kahvaltı ve 21 Seyahat Acentası temsilcisi ile öğle yemeğinde bir araya gelerek, Katar’ın potansiyel ziyaretçilerine sunacağı sayısız cazibe merkezleri hakkında bilgi vermek için İstanbul’da bir tanıtım etkinliği düzenledi. 2015 yılında Türkiye’den Katar’a gelenlerin sayısı 5852 kişiye ulaştı ve Türkiye ofisinin açılması ile birlikte iki ülke arasındaki işbirliğinin genişlemesi öngörülüyor. Katar’a gelen Türk ziyaretçilerin sayısı geniş olmasa da QTA, Katar ile Türkiye arasında paylaşılan mükemmel ikili ilişkiyi ve QTA’nın 2017 yılında planladığı taahhütleri olumlu yansıtmayı amaçlıyor.



restaurant 16 hotel & hi-tech

antre

Yılın tüm yorgunluğunu Mia Spa & Wellness’la atın Balili uzman terapistlerin mükemmel dokunuşlarını, dünyaca ünlü kozmetik markalarıyla uyguladığı seanslarda vücudunuzu dinlendirmenin keyfini yaşayın. Her biri özenle hazırlanmış dinlenme ve arınma programları, egzotik kokular, sessizlik, renkler, dingilik, huzur veren ortam ve sakinleştirici çay seromonileri kendinizi iyi hissetmeniz için hazırlanmış. Türk hamamında yaşadıklarınızın da ötesinde bir deneyime hazır olun. Hamamın mükemmel ambiyansıyla sevdiğinizle birlikte zaman içinde egzotik bir yolculuğa çıkacaksınız. Clarion Hotel İstanbul Mahmutbey Mia Spa & Wellness Center, en son teknoloji kardiyovasküler aletlerin bulunduğu fitness salonu, pilates stüdyosu, kapalı yüzme havuzu, geleneksel Türk Hamamı, sauna, buhar odası, jakuzi ve masaj servisleriyle modern yaşamının bir parçası olarak yerini alıyor.

Belek golf yatırımlarıyla yılın 12 ayı turist ağırlıyor Avrupa’nın en önemli golf turnuvalarından biri olan Turkish Airlines Open 2016, Belek’te yer alan Carya Golf Club’ta düzenlendi. European Tour Productions sorumluluğunda 3 Kasım’da başlayan THY Open Golf Turnuvası’nda 20 ülkede gelen 78 sporcu, 7 milyon Dolar’lık büyük ödül için mücadele etti. Turnuvayı yerli yabancı 45 yayıncı kuruluş aracılığı ile 58 ülkede toplam 1,5 milyar kişi izledi. Turnuvanın galibi 27 yaşındaki Danimarkalı sporcu Thorbjorn Olesen oldu. Olesen ödülünü Bakan Mevlüt Çavuşoğlu’nun elinden aldı. Turnuvanın düzenlendiği Carya Golf Club’ta gazetecilerle bir araya gelen Regnum Carya Golf&Spa Resort Onursal Başkanı Fikret Öztürk, “Turnuvanın burada düzenlenmesi ülkemiz için bulunmaz bir fırsat. Öncelikle Türkiye Golf Federasyonu’na ve Türk Havayolları’na bu çapta büyük ve yankı uyandıran bir organizasyonu ülkemize ve Belek’e kazandırdıkları için teşekkür ederim” diyen Fikret Öztürk, Belek’in yaklaşık 20 yıl önce sazlık, bataklık bir alan iken bugün dünyanın en önemli golf destinasyonlarından biri haline geldiğini belirtti.

Ottoman Hotel Imperiala ‘The Best Location’ ödülü Tarihi Sultanahmet Yarımadası’nda yer alan Ottoman Hotel Imperial, Haute Grandeur Global Hotel Awards Ödülleri kapsamında, “The Best Location” ödülüne layık görüldü. 7 kıtada 172 ülkenin, 94 kategoride mücadele ettiği yarışmada, 350’ye yakın davetlinin katıldığı törende Ottoman Hotel Imperial’in ödülünü, Ottoman Hotels Group Yönetim Kurulu Başkanı Cenk Konuşur ve Ottoman Hotels Group Genel Müdürü Serdar Balta ile birlikte aldı. Dünyanın en önemli tarihi yapılarından biri olan Ayasofya’nın hemen yanında yer alan ve konuklarına eşsiz Ayasofya manzarasında güne merhaba deme konforu yaşatan Ottoman Hotel Imperial’de toplam 49 oda yer alıyor. Ottoman Hotel Imperial bünyesinde yer alan Matbah Restaurant da, OsmanlıSaray Mutfağı’ndan lezzetleri günümüze taşıyarak konuklarına sunuyor.



gündem proje

Fotoğraflar: Ümit Başer

restaurant 18 hotel & hi-tech

Sura Otelleri’nde neler oluyor? Muhammet Cüntay anlattı!

O

tel yöneticiliğinde inovatif, kararlı ve girişimci... Genç, deneyimli üstelik de cesur! Bildiği yoldan şaşmıyor, sözünü esirgemiyor. Kısa bir süre önce Sura Grup Otelleri’ne Genel Koordinatör olarak atanan Muhammet Cüntay’ın öyle sıra dışı projeleri var ki, turizmin geleceği için adeta otelcilik sektörüne ve genç turizmcilere ilham oluyor. Profesyonel turizmcinin Sura’nın dönüşümüne hayat verecek bu projeleri arasında Deneyim Tasarımı, Perendin, Sura Akademi, Tahmis Kahvesi, Sura Kitap Okuyor, Kariyer Koçluğu var... “Organizasyonumuzu güçlendirmek için yeni uygulamalar başlatılmalıydı. Biz de ilk olarak işimiz insanla olduğu için insanın kaynağını seçtik. Başarılarımızı paylaşıp, kazanma ruhunu hayatta tutmayı amaçlıyoruz. Kuruma bağlılığı yüksek çalışanlarımızla misafir memnuniyetinde fark ortaya koyan bir otel organizasyonu oluşturmak, nitelikli insan kaynağını grubumuza çekip, mesleki tatminlerini üst düzeyde tutarak çalışanlarımızı elde tutmayı hedefliyoruz. Personelimizin kapasitesini en yüksek noktada hayata geçirmelerini sağlayacak kişisel ve mesleki gelişim olanakları sağlıyoruz. Kurum ve yönetim kültürümüzü sürekli iletişim, geri

bildirim ve çapraz fonksiyonlu çalışma ekipleri ile çalışarak güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Hedefimiz; profesyonellerin en çok çalışmayı istediği ve çalışmaktan keyif aldığı bir otel yaratmak” diyerek Türkiye’de otelcilik sektörüne yeni vizyon ve bakış açıları katacak sıra dışı hedeflerini paylaşan Muhammet Cüntay, yeni nesil projelerini anlatıyor…

Yıldızın Parlak Olsun! Dönüşüm Projesi “Deneyim Tasarımı”

Bu proje ile sadece çalışanlarımıza değil, misafirlerimizi de kapsayacak deneyim tasarımı projesi başlatıyoruz. “Yıldızın Parlak Olsun! Dönüşüm Projesi” ile bundan böyle Sura Otelleri için yeni bir dönem başlatıyoruz. Bu projemizle gerek hizmet anlayışı gerek konuklarına vaatleri, gerek çalışanlarına yaklaşımı gerekse eski İstanbul’a katacağı değerleri ve yeni mottosuyla çalışanlarımıza ve misafirlerimize unutulmaz anlar yaşatmayı planlıyoruz. Bu doğrultuda çalışanlarımızı tiyatro ve drama eğitimleri ile bu senaryoya hazırlıyoruz. Proje kapsamında her çalışanımızın ayrı rolü, görevi ve pek tabii değeri olacak.


olmazıdır. Farklı bakış açılarından bakabilirler. Okumayı bir görev bir angarya olarak değil, rahatlama aracı olarak benimsemişlerdir. Yani turizmde misafir gözüyle kendilerini tarafsız yorumlayabilirler. Konuşma konusunda yetkindirler. Yazma kabiliyetleri de gelişmiştir. Kolay hatırlarlar. Güçlü bir hafıza turizm için bulunmaz bir yardımcıdır. Öğrenmeye için harcadıkları bu zamanı kayıp zaman olarak değil bir şeyler öğrenmek ve geleceklerine yaptıkları yatırım olarak görürler. Başarılı, donanımlı ve iyi iletişim kurabilen çalışanlarla turizmde fark yaratmayı amaçlayan grup istekli okuyucuların ulaşmak istedikleri hedefe kendilerini çok daha hızlı yaklaştıracaklarının bilincinde... Bana göre içten gelen istekle kitap okuyan kişiler kitabı bitirmeden rahat edemez, bunun çalışma hayatına yansıması da bir görevi tamamlamadan rahat edemeyen çalışanlar anlamına gelmekte. İstekli okuyucuların ortak özelliklerini bu şekilde tanımlıyorlar. Sosyal sorumluluk projemiz kapsamında kütüphanesi olmayan okullara kütüphane yaptırma planlarımız ve kitap dönüşüm projelerimiz ile mevcut çalışanların okudukları kitapları toplayıp turizm liseleri ya da üniversitelerine bağış çalışmaları gündemimizde.

Sura’ya yönetici olmak için önce Suralı olmalısınız! “Sura Akademi”

Sura Otelleri kitap okuyanları tercih edecek “Sura Kitap Okuyor!”

İmza attığımız bir diğer proje, “Sura Kitap Okuyor” Doğum günü olan her çalışanımıza kitap hediye ediyoruz. Yapılan yatırım ile standart bir personel yemekhanesinden öte bir cafe & bistro halini alan kısıma bir kütüphane yaptırdık. Bilirsiniz, kitap okurken her zaman bir hedefiniz vardır. Kendinize bir sayfa belirlersiniz ve o sayfa bitmeden başından kalkamazsınız bu da kitap okuyan kişilerin hedef odaklı olacağının bir kanıtıdır. Aynı zamanda her biri zamanı iyi yönetir. Toplu taşımada elinde kitapla seyahat eden kişiler aslında zaman yönetimi konusunda o süreyi boş geçirmeye katlanamaz ve kendine yatırım yapar. Başkalarının bakış açısından olayları yorumlayabilirler okudukları kitabın karakterlerinin hayatlarından ders çıkarılar bu sebeple empati yetenekleri güçlüdür ki bu turizmin olmazsa

Geleceğin otel yöneticilerini keşfedip, yetiştirmek amacıyla da “Sura Akademi” adlı programı başlattık. Sura Akademi’de haftanın 5 günü eğitim mevcut. Bu eğitimlerin bir kısmının konularını yönetim olarak biz belirlerken bazılarını ise çalışanlarımız belirlemektedir. Akademimizin öncelikli hedefleri çalışanlarımızın bilgi birikimlerini artırırken, liderlik becerilerini geliştirip, kurum kültürümüzü yaratmak. Eğitim programımızla yetenekli donanımlı çalışanlarımıza destek verip içeriden yönetici atamaları gerçekleştirmek istiyoruz. Bana göre bir süre sonrasında kadroya dışarıdan yönetici dahil etmek var olan çalışanlarımızın gelişimine gerekli olan katkıyı veremediğimiz ve olması gereken eğitim desteğinin sağlanılamadığı anlamına gelir. Şayet eğer bir müddetin ardından bu gibi durumlarda iç transfer yoluyla kadrolarımızı dolduramaz isek kendimi başarısız adledeceğimi açık yüreklilikle söyleyebilirim. İş arkadaşlarımıza her türlü desteği vermeye hazırız. Gayemiz onları Türk Turizmine faydalı birer çalışan ve yönetici haline gelecekleri yolda desteklemektir. Sura Akademi’nin orta vadeli amacı kapılarını sektöre açmak, sonrasında ise vakfımıza bağlı olan Turizm Üniversitesini kurmak, bu hedef doğrultusunda şimdiden değerli hocalarımızla fikir alışverişi yapmakta ve fizibiliteleri hazırlamaktayız.


restaurant 20 hotel & hi-tech

gündem proje

Çalışanlar, Perendin ile hem düşünüyor hem gülüyor Perendin gazetesi

Turizm yaşayan bir organizasyon olduğu için sürekli yüksek motivasyona ve enerjiye sahip olmanız gerekiyor. Genç ve dinamik bir ekiple çalışıyoruz. İşin içine klişe bir söz giriyor; “güldürürken düşündürmek...” Biz de bu sözden yola çıktık ve “Perendin” haftalık personel dergimizi hayata geçirdik. Perendin’i okuyan çalışanlarımız stres atıyor. Otelimizle ilgili haberlerin dışında, kitap önerileri, karikatürler, sosyal aktiviteler, haftanın turizm haberleri, bilgilendirme köşeleri önemli gün ve haftalara, aramıza yeni katılan arkadaşlara değiniyoruz. Personelimizin genel kültürüne katkı sağlamaya çalışıyoruz. Haftalık düzenli olarak çalışanlarına yayınladıkları Perendin isimli dergilerinin bir bölümünde ise sosyal sorumluluk projeleri kapsamında kütüphanesi olmayan okullara kütüphane yaptırma planları ve kitap dönüşüm projeleri ile mevcut çalışanların okudukları kitapları toplayıp turizm liseleri ya da üniversitelerine bağış çalışmaları gündemlerin de. Yeni başlayan ve ayrılan arkadaşlarımı da dergide yer buluyor.

Milli Takım’da oynayacak kahve markası… İstanbul’a Tahmis Kahvesi geliyor!

İstanbul’a gelen yabancı misafirler için Türkiye deneyimini en güzel yaşayacakları kahve dükkanı, Tahmis Kahvesi de bir diğer projemiz arasında yer alıyor. Şubat 2017 yılı itibari

ile inşaatına başlamayı hedeflediğimiz mekanı Eylül 2017 gibi açmayı planlıyoruz. Biraz da hikayesinden bahsetmek isterim… Tahmis Kahvesi’nin hikayesi 1635’te Gaziantep’te başladı. Eski buğday Arasa’sının kuzeyinde yer alan Tahmis Kahvesi Mevlevihane’ye gelir amaçlı yaptırılan dükkanlardan yalnızca bir tanesiydi. Avrupalıların Arap şarabı diye tanıdıkları Yemen’den gelen kahve, Gaziantep’te öğütüldü ve öğütülen yere de Arapçada Tahmis dendi. Tahmis Kahvesi, birçok defa restorasyon çalışmaları ile mimarisini yitirmeden günümüze kadar orijinalliğini ve geleneksek kahve dostluklarını korumuştur. En son yapılan restorasyon çalışması 2 yıl sürmüş ve 2011 yılı içerisinde tekrar faaliyete geçmiştir. Tarihi boyunca Gaziantep şehrinin birçok kültürel ve toplumsal olaylarına tanıklık eden mekan, halen Gaziantep’in en gözde mekanlarından biridir. Türkiye ve dünyanın 400 yıldır ayakta kalan ve kahve servisi yapan tescilli en eski mekanıdır.

Sizin hala bir koçunuz yok mu, Sura’dakilerin var! “Kariyer Koçluğu” Turizm sektöründe genç bir şirket olduğumuz için, yönetim kültürümüze ve kalitemize yatırım yaparak geleceğe sağlam adımlarla ilerlemeye kararlıyız. Bu kararlılığımızın koçluk uygulamasını hayata geçirmemizde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Hali hazırda içeride yeni bir yapılanma sürecindeyiz ve bu süreci başarıyla tamamlayabilmemiz için doğru kişileri doğru noktalara yerleştirmemiz gerekmektedir. Çalışanın doğru noktada konumlanmasında en önemli faktör bilgi ve yetenekleri dışında kişinin o noktada olmayı ne kadar isteyip istemediğiyle alakalıdır. Anne babalar çocuklarını gözlemleyerek hangi spora dalına yatkın olduğunu hangi oyunu daha iyi oynadıklarını yani neden keyif aldıklarını belirleyip yönlendirirler. Biz de Sura Ailesi olarak tüm çalışanlarımızı gözlemleyerek doğru zamanlama ile onlara keyifli roller biçmeye çalışıyoruz. İşimiz mutluluk… Karmaşadan uzak kişiler ancak gülümsemeyi düşünebilirler. Bizim istediğimiz gülümsemesini ekibine ve misafirlere geçirebilen oldukları noktanın farkına varmış çalışanlar. Bu bağlamda workshoplar, çapraz eğitimler organize ederek ve birebir görüşmelerle Sura yol haritalarını çiziyoruz. Bir diğer taraftan koçluk, şirketlerin çalışanlarını elde tutmasına, onları geliştirmelerine, daha etkili liderlik ve daha odaklı takımlar kurulmasına katkıda bulunuyor. Yine araştırmalar, koçluğun şirketlerin 6 kata kadar verimliliklerini artırmalarına katkı sağladığını gösteriyor. Çünkü yöneticiler koçluk sayesinde takımlarını daha iyi motive ediyor ve uyumlu hale getiriyor.



restaurant 22 hotel & hi-tech

gündem

Türkiye turizmde Avrupa’nın en ucuzu İstanbul en pahalılar arasındaydı, şimdi en düşük fiyatlı şehir... TÜROB, Türkiye’nin Eylül 2016 otel doluluklarının, 2015’in aynı ayına oranla 18 düşüş ile yüzde 54.8 olduğunu açıkladı. En önemli gelir kriteri olarak kabul edilen oda gelirlerinde yüzde 40’ı aşan rekor gerileme oluştu.

T

ürkiye otelleri sonbahara yine düşük doluluklar ile girdi. Türkiye’nin Eylül 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla 18’lik bir düşüş ile yüzde 54.8 olarak kaydedildi. Bu oran geçen yılın aynı ayında yüzde 66.9 olmuştu. Doluluklardaki düşüşten çok daha olumsuz bir gelişme ise sektörün en önemli gelir kriteri olarak kabul edilen oda gelirlerinde meydana gelen büyük kan kaybı oldu.

Oda başı gelirlerdeki rekor düzeyde gerileme, doluluklardaki düşüşün maliyetini katladı. RevPAR olarak adlandırılan oda gelirlerindeki yüzde 40’ı aşan gerileme, Türkiye’yi ve bir dönem en pahalı şehirler arasında yer alan İstanbul’u konaklamada Avrupa’nın en ‘ucuz’ turistik destinasyonları haline getirdi. Bu durum Türkiye’nin turizm gelirlerine de büyük ölçüde yansımaya başladı.



restaurant 24 hotel & hi-tech

gündem

Düşüş trendi Eylül 2015’te başladı

Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) tarafından açıklanan STR Global’in hazırladığı ‘Eylül 2016 Ülke Performans Raporu’na göre, Türkiye yine maalesef Avrupa ülkeleri arasında, Eylül ayı içerisinde, hem en yüksek düşüş oranını hem de en düşük doluluk oranına sahip ülke unvanını sürdürdü. 2016 yılının ilk 9 ayında da Türkiye, doluluk oranlarındaki yüzde 21.4 düşüş ile tüm Avrupa’da en büyük düşüş yaşayan ve yüzde 50.3 doluluk ile en düşük doluluk oranına sahip ülke oldu. 2015 yılı Eylül ayında, Eylül 2014’e göre yaşanan yüzde 12’lik düşüş de hatırlandığında otellerde son iki yıllık doluluk kaybı çok daha yüksek bir düzeye ulaşıyor.

71 Euro’dan 41 Euro’ya

Bu yılın ilk 9 aylık döneminde Türkiye, oda gelirlerindeki yüzde 42 düşüş ile Avrupa’da en yüksek gelir kaybını yaşayan ülke oldu. İstanbul da aynı şekilde oda gelirlerindeki yüzde 45.2 oranındaki düşüş en yüksek gelir kaybı yaşayan turizm destinasyonu oldu. Antalya da gerilemeden nasibini aldı. Türkiye otellerinde oda başı gelir, geçen yılın aynı döneminde 71.2 Euro’yken bu yıl 41.3 Euro’ya; İstanbul’da 84.2 Euro iken 46.1 Euro’ya; Antalya’da 78.4 Euro iken 46.5 Euro’ya geriledi.

İstanbul’da farklı bir sonbahar

Genellikle toplantı ve kongreler trafiğinin artmasıyla sonbaharda en yoğun dönemlerini yaşayan İstanbul, bu yıl farklı bir görünüm sergiliyor. İstanbul Eylül 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19.8 düşerek yüzde 56.6 olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında bu oran yüzde 70.6 olmuştu. ADR (Average Daily Rate) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli 91.2 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 31.9 düşüş gösterdi. Bu rakam Eylül 2015’te 133.9 Euro olmuştu. Eylül ayında toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise (RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 45.4 düşüş yaşandı ve 51.6 Euro olarak ölçüldü. Geçen yılın aynı ayında bu rakam 94.4 Euro olmuştu. 9 ayda ise İstanbul’da doluluk yüzde 48.7 oldu. Ocak-Eylül 2015’te bu oran yüzde 67.5 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 9 ayda, geçen yılın aynı dönemindeki 124.8 Euro’dan 94.7 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir 84.2 Euro’dan 46.1 Euro’ya geriledi.

Antalya da sakin

Antalya ve çevresinde Eylül 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 17.7 düşerek, yüzde 60.6 oldu. Eylül 2015’te bu oran yüzde 73.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 102.9 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 23’lük bir düşüş gösterdi. Eylül 2015’te bu rakam 133.6 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 36.6’lık bir düşüş yaşandı ve 62.4 Euro olarak ölçüldü. Eylül 2015’te bu rakam 98.4 olmuştu. Ocak– Eylül 2016’da ise Antalya’da doluluk geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 62.2’den yüzde 53.9’a; ortalama günlük satılan oda bedeli 126.2 Euro’dan 86.3 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir ise 78.4 Euro’dan 46.5 Euro’ya geriledi.

Türkiy e yılın ay otellerinde od nı döne a başı g minde e 41.3 Eu 7 1.2 Eur lir, geçen r o ’y a ; o 46.1 Eu İstanbu ’yken b r u yıl l Euro’ya o’ya; Antalya ’da 84.2 Euro ’da 78.4 ik ge Euro ik en yıl önce riledi. Bu geri en leme, T si ürkiye’y 46.5 olan İs ne kadar en p i ve tan ah ‘ucuz’ tu bul’u konakla alı şehirlerden bir mada A ristik d biri estinas yonları vrupa’nın en haline g etirdi.

Başkent Ankara düşüşte

Ankara’da Eylül 2016’da otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 19.3 düşerek, yüzde 46.6 oldu. Eylül 2015’te bu oran yüzde 57.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 71.5 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 13.9’luk bir düşüş gösterdi. Bu rakam Eylül 2015’te 83.0 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 30.5’lik bir düşüş yaşandı ve 33.3 Euro olarak ölçüldü. Bu rakam Eylül 2015’te 47.9 Euro olmuştu. 2016 yılbaşından Eylül sonuna kadar geçen sürede ise doluluk oranı 2015’in aynı dönemindeki yüzde 59.5’ten yüzde 51.6’ya; ortalama günlük satılan oda bedeli 81.3 Euro’dan 76.1 Euro’ya, oda başı elde edilen gelir 48.4 Euro’dan 39.2 Euro’ya geriledi.



restaurant 26 hotel & hi-tech

gündem

Güney Amerika’da dizi furyası Türkiye’ye ilgiyi canlı tutuyor Güvenlik algısı yine en önemli sorun Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Güney Amerika pazarlarında büyük ölçüde Türk dizileri sayesinde Türkiye’ye ilginin sürdüğünü, ancak ülkemize yönelik güvenlik algısının bu pazarlardaki en önemli sorun olarak öne çıktığını bildirdi.

T

ürkiye’nin turizmde umut bağladığı uzak pazarlar arasında yer alan Güney Amerika ülkelerinin ülkemize ilgisi sürüyor. Büyük ölçüde Türk dizileri sayesine sağlanan bu ilgiye rağmen, ülkemize yönelik aşınan güvenlik algısı bu pazarlardaki en önemli sorun olarak öne çıkıyor. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), Brezilya’nın Sao Paulo kentindeki ABAV 2016 Turizm Fuarı ve Arjantin’in başkenti Buenos Aires’teki FIT 2016 Turizm Fuarları sonrasında bir sonuç raporu hazırladı. Rapora göre, Güney Amerika’da Türk dizilerinin etkisiyle Türkiye’ye olan ilgi devam ederken, bu diziler Türkiye’nin imajına ve ülkeye ilginin artmasına önemli ölçüde katkı sağladı. Raporda, şu anda Türk dizileri furyasının Peru, Şili ve Kolombiya’da rağbet gördüğü belirtildi.

Ziyaretlerini öteliyorlar

“Brezilya’dan ülkemize olan ilgi ve merak devam etmekle beraber, Brezilyalı turistlerin Türkiye algısında güvenlik sorununun öncelikli olduğu belirtilen raporda, gelecek yıl bu ülkeden gelecek turist saysında ise maalesef artış beklenmediğine işaret edildi. Bu olumsuz beklentinin Arjantin için de geçerli olduğu belirtilen raporda, şöyle denildi: “2017

yılı için Arjantin pazarında artış beklenmezken, mevcut ilginin de İstanbul ve Kapadokya odaklı olduğu belirlendi. Sıcakkanlı ve sosyal Latin Amerika turisti için cazibe oluşturabilecek, kültürümüzü ve turizm ürünlerimizi görsel olarak, performans ve etkinlikler ile zenginleştirebilecek bir konsept uygulanmalı. Latin Amerika insanı, bilgilendirmeyi okuyarak ya da araştırarak değil, bizzat görüp deneyimleyerek elde etmek istiyor. Kurulan temaslarda, bölgede, ülkemizin imajı kapsamında güvenlik kaygısı ilk sırada yer alıyor ve ülkemizi ziyaretlerini ötelemeyi tercih ettikleri anlaşılıyor.”

Güney Amerika’dan gelen turist sayısı (Bin kişi) Ülke Brezilya Arjantin Güney Amerika (toplam)

2014 91 44 202

2015 85 82 248

2016 (8 ay) 28 45 107



restaurant 28 hotel & hi-tech

gündem

Menderes Türel “Turizmde güzel bir çıkış gerçekleştireceğiz” Alman turizm basını temsilcileri ile bir araya gelen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, turizmde en zor senesini geride bırakan kentin geleceğe güvenle bakmaya devam ettiğini belirterek, “Kazandığımız tecrübeyle 2017 sezonuna daha iyi hazırlanıyoruz. Öyle görünüyor ki gelecek sene çok daha güzel bir çıkış gerçekleştireceğiz” dedi.

Ö

ger Tur’un katalog tanıtımına katılan Menderes Türel, burada Alman turizm medyasıyla bir araya gelerek sorularını yanıtladı. Alman basın mensuplarına seslenen Türel, Antalya tanıtım faaliyetleri çerçevesinde bu yıl Almanya medyası ve tur operatörleri ve kanaat önderleriyle başlattıkları güzel işbirliğinin güçlenerek devam ettiğini söyledi. “Hiçbir zaman Antalya’ya inancımı, güvenimi kaybetmedim, hep en iyisi için gayret ettim” diyen Başkan Türel, Antalya’nın özellikle Doğu Akdeniz’de yaşanan sıcak gelişmelere rağmen bu coğrafyada tam bir istikrar ve barış adası olduğunu vurgulayarak, dünyada birçok olumsuzluk yaşanıyorken G20, NATO zirvesi, EXPO gibi çok önemli organizasyonlara ev sahipliği yaptığını hatırlattı.

“Geleceğe güvenle bakıyoruz”

Başlatılan tanıtım faaliyetleri ve gayretleri neticesinde Antalya’nın bu yıl Almanya’dan 2 milyon ziyaretçiye ev sahipliği yaptığını, toplamda Türkiye’ye gelen Alman vatandaşı ziyaretçi sayısının 4 milyona yaklaştığını aktaran Başkan Türel, “Tüm algı operasyonuna, dezenformasyona ve tüm yanlış bilgilendirme kampanyalarına rağmen Alman dostlarımızla aramıza kimse girememiş. Birileri içerden, birileri de dışarıdan çalıştılar fakat Antalya, en zor senesini geride bırakırken, geleceğe güvenle bakmaya devam ediyor” diye konuştu. Antalya’nın hem dış pazarda hem iç pazarda yeni tecrübeler kazandığını anlatan Türel, “Bu kazandığımız tecrübeyle 2017 sezonuna daha iyi hazırlanıyoruz. Rusya ile charter seferlerine Eylül ayında başlandı ve şu kısa sürede 500 binden fazla Rus misafirimiz oldu. Öyle görünüyor ki, gelecek sene çok daha güzel bir çıkış gerçekleştireceğiz” dedi.

“Turizm barışa katkı sağlıyor”

Turizmin sadece ekonomik bir mesele olmadığını, turizmin ülkeler arasında siyasi, sosyal ve kültürel bağlar açısından

da önemli olduğunu vurgulayan Başkan Menderes Türel, şunları ifade etti: “Turist bir ekonomiden ibaret değil. Sosyal ilişkilerin gelişmesi arkadaşlığın gelişmesi ve hoşgörünün ve demokrasinin güçlenmesi açısından en önemli faktördür. Antalya’da bir bakmışsınız yüzme havuzunun içinde gerilim yaşayan iki ülke insanının barış içinde kulaç attığını görürsünüz. Bakarsanız bir İsrailli ile Filistinli su topu oynuyor. Bu barış faktörü ve sosyal gelişmeyi gösteriyor. Buna benzer manzaraları Antalya’da sıkça görüyoruz. Bizlerin, medyanın önemli bir görevi de dostluk köprüleri inşa etmek, dostluk bağlarını güçlendirmektir. Dünyanın en çok barışa ihtiyacı olduğu sürece turizm sektörü üzerinden dünya barışına katkı sağlayacak adımları atma konusunda hepimize görev düşüyor.”

“Antalya rakipsiz”

Yabancı misafirlerin ortaya koyduğu memnuniyet anketlerine göre Antalya’nın rekabet ettiği ülkeler ve şehirlerle kıyasladığında rakipsiz olduğunu altını çizen Türel, “Gerçekten buraya gelen çok memnun şekilde memleketine dönüyor. Antalya’nın rakipsiz olmasının en önemli nedeni fiyat, kalite ve uyum. Bunu başka hiçbir ülkenin sunabildiğini göremiyoruz. Bizim Antalya’da sunduğumuz fiyatlarla bu kaliteyi başka ülkeler hiçbir şekilde ortaya koyamıyor” şeklinde konuştu.

“Tanıtım faaliyetleri genişliyor”

Başkan Türel, kendi önderliğinde başlatılan turizm sektörünün önde gelen isimleri, dernekleri, sivil toplum örgütleriyle birlikte yürütülen tanıtım faaliyetlerinin çok önemli faydalarını gördüklerini belirterek, bu çalışmayı sürdürülebilir hale getireceklerini söyledi. 5 ülke ile başlayan bu faaliyetleri 10 ülkeye genişleteceklerini anlatan Türel, tanıtımla birlikte ürün çeşitliliğini sağlayacak vizyon projeleri de Antalya’ya kazandıracaklarını kaydetti.



restaurant 30 hotel & hi-tech

gündem

Er Yatırım Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat “Türkiye krizden turizmle çıkacak” Türkiye’nin krizden çıkışının turizmde olduğunu söyleyen Ferzan Çelikkanat, “Bir otel yatırımı, yarattığı istihdamın yanı sıra inşaattan tekstile, porselenden cam eşyaya, gıdadan temizliğe kadar ellinin üzerinde farklı sektöre iş fırsatı yaratıyor” dedi.

“İki yıl önce, 10 yılda 20 otel hedefi ile yola çıktık. Toplam 300 milyon dolarlık bir yatırım planladık. Bugün hayal ettiğimizi gerçekleştirmeye başladık ve 6 otel projesini aynı anda yürütüyoruz.”

S

on yıllarda turizm sektörüne yaptığı yatırımlarla dikkat çeken Er Yatırım, turizm ve inşaat, yatırımlarına tüm hızıyla devam ediyor. Aynı anda 6 projeyi yürüten firma, 10 yılda 20 otel hedefi doğrultusunda, ilk otelini 2017 yılının Mart ayında İzmir’de açmaya hazırlanıyor. Dudullu’daki Four Points By Sheraton Oteli’nde basın mensuplarıyla bir araya gelen ve hem şirket hem sektörle ilgili açıklamalarda bulunan Er Yatırım Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat yatırımları hakkında şu bilgileri verdi: “İki yıl önce, 10 yılda 20 otel hedefi ile yola çıktık. Toplam 300 milyon dolarlık bir yatırım planladık. Bugün hayal ettiğimizi gerçekleştirmeye başladık ve 6 otel projesini aynı anda yürütüyoruz. Yatırımlarımızı, şehir içi markalı iş oteli yatırımcısı kimliğimize uygun lokasyonlarda gerçekleştiriyoruz. İstanbul’da dört farklı noktasında; Ataşehir, Kağıthane, Kartal ve Eminönü’de projelerimiz devam ediyor. Aynı zamanda bir otelimiz Gebze’de diğeri de İzmir Bayraklı’da hayata geçiyor. İlk otelimizi 2017 yılın Mart ayında açılmış olacak. Hem iyi bir gayrimenkul portföyü oluşturmak hem Four Points By Sheraton gibi uluslararası markalarla partnerlik yapmak istiyoruz.”

“Amacımız Türkiye’ye yeni yatırımlar ve istihdam alanları kazandırmak”

Gerçekleştirdikleri otel yatırımları ile hem işletmesel karlılık hem varlık değeri güçlü bir gayrimenkul portföyü oluşturmayı hedeflediklerini söyleyen Çelikkanat şöyle

devam etti: “Amacımız, turizm ve gayrimenkul sektöründe, arsa seçiminden proje geliştirmeye kadar otel projeleri üretip dünyaca ünlü turizm markalarıyla çalışmak. Türkiye’ye yeni yatırımlar ve istihdam alanları kazandırmak. Bu anlamda, ilk iş otelimiz Four Points By Sherton, Mart ayında İzmir’de faaliyete başlıyor. Sonrasında Kağıthane, Gebze, Ataşehir ve Kartal ile devam edeceğiz. Lokasyon gibi zorunlu faktörler karşımıza çıkmadıkça yapılacak otellerin tamamının 3 ve 4 yıldızlı iş otelleri olmasını istiyoruz. Bu otelleri ortalama 80 – 150 odalı şeklinde planlıyoruz. 15 yıllık bir geri dönüş süresi ile yüzde 40 GOP yakalamaya yönelik bir hedefimiz var. Yurtdışın da kredibilitesi yüksek bir şirketiz. Yatırımlarımız gerçekleştirirken, öz kaynağımızın yanı sıra, yurtdışı kaynaklı kredi kullanıyoruz.” Ürün ve portföyün tamamlanması için Anadolu’da olmak gerektiğini de ifade eden Çelikkanat; “Anadolu’da 3 ve 4 yıldızlı otel ihtiyacı var. 6 projeyi belli bir noktaya getirdikten sonra Anadolu’da da olacağız. Seçeceğimiz lokasyonlar, yatırım eğilimi ve konjektöre göre değişebilir sadece” dedi.

“2017 yılıyla ilgili olarak endişeli değiliz”

Son olarak 2017 yılına ilişkin bir değerlendirme yapan Ferzan Çelikkanat; Er Yatırım olarak Türkiye’nin geleceğine, coğrafi ve iklim koşullarına olan inançlarının tam olduğunu ifade ederek “2017 yılıyla ilgili olarak endişeli değiliz. Rusya kaybımızı telafi edeceğiz. THY yeni pazarlara açılarak, pazar çeşitlemesi yapıyor. 2016’dan daha kötü olma olasılığı yok” dedi.



restaurant 32 hotel & hi-tech

gündem

Jolly Tur 2017’de 1 milyon kişiyi tatile çıkaracak! 2016’da %23 büyüyen Jolly Tur, 2017’de 1 milyon kişiyi tatile çıkarıp teknolojik bir devrime imza atacak…

T

urizm sektörünün yenilikçi ve müşteri memnuniyetine odaklanan lider ismi Jolly Tur’un 2016 performansını, 2017 planlamalarını paylaştığı basın toplantısında sektörde yaşananlar ve turizmin 2017 geleceği hakkında da önemli açıklamalarda bulunuldu. Antalya’da Sunis Kumköy Beach Resort’te 19-20 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen basın toplantısına Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mete Vardar, Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mert Vardar, Jolly Tur Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Figen Erkan ve tüm departman müdürleri katıldı.

Mete Vardar: “2017’ye iddialı girmek için tüm hazırlıkları tamamladık”

Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkanı Mete Vardar yaptığı konuşmasında turizm sektörü açısından zor bir dönem olan 2016’da ulaştıkları başarının altını çizerken, sektörün bugünü ve yarınları hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. Vardar, sektörün yaklaşık yüzde 20 oranında küçüldüğü, bazı grupların sadece birkaç otelini açmakla yetindikleri, sezonun 1 Mart – 1 Kasım yerine, 1 Mayıs – 1 Eylül tarihleri arasına taşındığı 2016’da Jolly Tur’un büyümeye devam etmesinin yanı sıra yatırım planlamalarından da taviz vermediğine dikkat çekti. Vardar, bu başarıyı getiren ana etkenleri şu sözlerle anlattı: “Aslında elde ettiğimiz başarı, turizm sektöründeki 30 yıllık kazanımlarımızın sonucu. Misafirimizi çok iyi tanıyoruz. Misafirlerimiz de yüzde 100 müşteri memnuniyetine odaklanan yapımızı… Misafirlerimizle aramızda müşterişirket ilişkisinden çok sevgiye dayalı bir ilişki var. İşte bu ana etkenler, Jolly Tur olarak bizim, 2016 yılından da başarıyla çıkmamızı sağladı.”


Mert Vardar: “2017 yılı dahil 3 yılda 10 milyon dolarlık teknoloji yatırımı yapacağız” Jolly Tur Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mert Vardar ise, teknolojik yatırım alanındaki güçlü adımlar ve bunun yaratacağı sonuçlar hakkında dikkat çekici açıklamalarda bulundu. 2017 yılında Jolly Business Online Seyahat Platformu, Jolly Tur Satış Platformu ve Jolly Tur’un orta vadede uluslararası bir marka olma hedefi doğrultusunda finans ve muhasebe sistemlerini değiştirmeye yönelik teknolojik bir yenilik gerçekleştireceklerini açıklayan Mert Vardar, yatırımların finansal boyutunu ise, “2017 yılı dahil 3 yıl içinde 10 milyon dolar tutarında teknoloji yatırımını gerçekleştirmiş olacağız” sözleriyle anlattı. Özellikle sektörün geçirdiği bu zor dönemde yaptıkları altyapı yatırımlarının Türk turizminin uluslararası arenada daha güçlü bir konuma gelmesine katkıda bulunacağına yönündeki inançlarının tam olduğunu vurguladı.

Figen Erkan: “2017 yılında 1 milyon kişi Jolly Tur ile tatile çıkacak”

“2017’de yabancı turist, Türkiye’yi daha çok tercih edebilir”

Sektörle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Mete Vardar, sezonun daraldığı, bazı otel gruplarının sadece birkaç otellerini açmakla yetindikleri 2016’da turizm sektörünün yaklaşık yüzde 20 oranında küçüldüğünü açıkladı. Ancak, 2017’da sadece Türkiye’de değil, dünyada da yaşanan güvenlik sorunun giderilmesiyle sektörün daha iyi günler yaşayıp yaralarını sarabileceğini vurgulayan Mete Vardar, bu beklentisindeki en önemli etkenlerden biri olarak daha önce Türkiye’de tatil deneyimi yaşayan turistlerin Yunanistan ve İspanya’ya yönelmesi sonucunda yüksek fiyata rağmen, hizmet kalitesinde düşük bir tabloyla karşı karşıya kalmalarını gösterdi. Mete Vardar, “Açık bir şekilde ifade etmek gerekiyor ki, İspanya ve Yunanistan’daki oteller, hizmet kalitesi ve fiyatta hiçbir şekilde Türkiye ile rekabet edebilecek durumda değiller” diye konuştu. 2017’nin yabancı turist potansiyelinin artışı açısından daha iyi geçeceği yönündeki beklentide bir diğer etken olarak euro ve dolar’ın TL karşısındaki değer artışını gösteren Vardar, “Bu, Alman, Hollandalı, İngiliz ve daha pek çok Avrupalı turistin yanı sıra ABD’li turistin Türkiye’ye tercih etmelerinde önemli bir etken olacaktır” dedi. Mete Vardar, 2017 ile ilgili olumlu beklentilerindeki bir başka önemli etken olarak Rus pazarında yaşanan olumlu gelişmelere dikkat çekti. Vardar, “Rusya ile tamir edilen ilişkiler nedeniyle yaklaşık 3.5-4 milyon turistin tatilini, tekrar Türkiye’de geçireceklerini düşünüyoruz. Ayrıca, yakın gelecekte bu sayının daha da yukarılara çıkacağını düşünüyoruz” diye konuştu.

Jolly Tur Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Figen Erkan, 2016 performanslarını ve 2017 hedeflerini rakamlarla ortaya koyarken, şirket grubunda yer alan Uni Travel, Jolly Mice ve Jolly Business markalarına da dikkat çekti. Jolly Tur’un turizmi etkileyen olumsuzlukların bir yansıması olarak sektörün kayıplar vererek daraldığı 2016’da 30 yıldır izledikleri yüzde 100 müşteri memnuniyetine dayalı yapının bir sonucu olarak yüzde 23 büyüme oranına ulaştığını vurgulayan Figen Erkan, 2016 için altı çizilmesi gereken bir diğer başarı olarak dünyanın en büyük yatırım bankalarından biri olan Goldman Sachs ile ortaklık yapmalarını gösterdi. Sektörün oldukça zor bir dönemden geçtiği 2016 yılından yatırım planlamalarından taviz vermediklerine de dikkat çeken Figen Erkan, marketing yatırımlarında yüzde 100 artış hedefine ulaşarak toplamda 27 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirdiklerini açıkladı. Figen Erkan, “Sektör olarak oldukça zorlu geçen 2016 yılında Jolly Tur, özellikle yatırım hedeflerinden taviz vermeden yola devam etmiştir. Bu yatırımlarda sadece Jolly Tur’un faydası değil, tüm sektörün faydası gözetilmiştir” diye konuştu. Figen Erkan, 2017 yılında da yine 30 yıl boyunca olduğu gibi müşteri memnuniyetine ve yenilikçiliğe dayalı istikrarlı büyüme stratejisiyle hareket edeceklerini vurgulayarak, 2017’de 1.000.000 kişiyi tatile çıkaracaklarını açıkladı.


restaurant 34 hotel & hi-tech

gündem

Harika Güral “Rusya, Türkiye’yi 2017 turizm takvimine almaya başladı” Rusya uçak krizi ve darbe girişimlerinin ardından ağır yara alan turizm sektörünün 2017 yılında toparlanmasını beklediklerini söyleyen Harika Güral, Rus turistin Türkiye’yi 2017 takvimine aldığını belirtti.

T

ürkiye ve Rusya arasında yaşanan uçak krizi, terör saldırıları ve darbe girişimlerinin ardından sezonu büyük kayıplarla kapatan turizmciler, 2017 yılından umutlu. Rusya’nın Türkiye’ye yasakladığı charter uçuşlarının eylül ayı itibariyle yeniden başlamasıyla sektörün toparlanma sürecine girdiğini belirten Güral Şirketler Grubu Başkan Yardımcısı Harika Güral, Türk turizmi için çok önemli olan Rus turistin Türkiye’yi 2017 takvimine aldığını belirtti. Antalya’ya gelen turist sayısında çok ciddi düşüş olduğuna dikkat çeken Güral “Turizm sektörü bacasız sanayidir, 57 ayrı sektörü besler, cari açığın azalıp ekonomin gelişmesine katkıda bulunur. 2014 yılında yaklaşık 3.5 milyon olan Rus turist sayısı, 2015’te 2 milyon 750 bin civarına geriledi. Bu yılın ocak-ekim aylarında Rus turist sayısında ise % 83.55 civarında azaldı. Ancak 2017 yılı için umutluyuz. Turizm umut işidir, biz hayal satıyoruz, yabancılar için ülkemiz gerçek bir cennet, özellikle çocuklu ailelerin vazgeçmeleri mümkün değil. 2016 yılında farklı ülkeleri deneyen misafirlerin 2017 yılında tercihlerini yine Türkiye’den yana kullanacaklarına inanıyoruz. Charter seferlerinin tekrar başlamasıyla beraber 2017 yılında 2-2.5 milyon bandında Rus turisti ağırlayacağız diye tahmin ediyoruz. Güven sorununun aşılmasıyla yüzde 40 civarında düşüş yaşanan Avrupa pazarının da yeniden yükselişe geçeceğine inanıyoruz” dedi.

customer’ yani devamlı gelen müşteri olması, kalış süresini uzatması ve kişi başına düşen harcamanın artmasıdır. Şu an kişi başı harcama Türkiye’de 686 dolar iken, bu rakam İspanya’da 1.500 dolar seviyesinde. Yurt dışında Türkiye’yi satan yabancı acente çalışanlarına yönelik bir takım ödül ve teşvik sistemleri geliştirilebilir. Türkiye’yi satan acenteler ile ilişkilerimiz en yüksek düzeyde olmalı” diye konuştu.

Ödül ya da teşvik sistemi getirilebilir

Antalya’nın çok önemli bir turizm şehri olduğunu hatırlatan Güral Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Sami Güral ise bölgedeki arzın talebin çok üzerinde olduğuna dikkat çekti. Boş odaların maliyeti artırdığını ve ciroların düşmesine neden olduğunu belirten Güral, “Türkiye ağırlıkla güneş, deniz, kum turizmine odaklanıyor. Oysa kış turizmi, sağlık, spor, din ve gurme turizmi alanında da çalışmalar yapılabilir. Antalya’ya gelen turist otel dışında yapacak bir şey bulamıyor. Bu nedenle sadece deniz kum satmanın dışına çıkarak, eğlence, kültür, başka şehirlere turlar gibi alternatiflerin geliştirilmesi gerekiyor. Bu da ancak destinasyon yönetimiyle olur. Artık sadece otel değil destinasyon satar hale gelmeliyiz” dedi.

Turizm sektörünün geliştirilmesinin ancak devlet desteğiyle sağlanabileceğini dile getiren Harika Güral, kredi sorunu yaşayan işletmeler için yeni oluşturulan ‘Garanti Fonu’nu ise sektör olarak memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Güvenlik konusunun turist için öncelikli kriter olduğunu söyleyen Güral “Güvenlik turist için öncelikli kriter. Yaşanan terör olayları ve darbe girişimi turizmi olumsuz etkiledi. Güven problemini gerek hükümetin gerekse özel sektörün çabalarıyla aşmaya başladık. Bu uğurda herkes gönüllü bir turizm elçisi gibi çalışmalı ve ülkesini tanıtmalı. Turizm uzun vadeli bir yatırımdır. Önemli olan turistin ‘repeat

“Açığı Ukrayna ve Belçika ile kapattık”

Güral Premier Hotels & Resorts çatısı altında ‘Güral Premier Hotel Belek’ ve ‘Güral Premier Hotel Tekirova’ olmak üzere Antalya’da iki tesisle hizmet verdiklerini hatırlatan Harika Güral, Belek’te yüzde 15, Tekirova’da yüzde 12 müşteri kaybına uğradıklarını ancak bu rakamın Antalya genelinde yüzde 35-40 civarında olduğunu söyledi. Rusya’dan kaynaklanan açığı Litvanya, Ukrayna, Belçika gibi Fransızca konuşan ülkeler ve Doğu Avrupa ülkeleri ile kapatma yoluna gittiklerini belirten Güral, fiyat indirimine gitmediklerini ancak erken rezervasyon sürecini uzattıklarını kaydetti. 2017 yılında da fiyat indirimine gitmeyeceklerini, hatta küçük bir zam yapacaklarını açıklayan Güral, yatırımlarına devam edeceklerinin altını çizdi.

“Otel değil, destinasyon satmalıyız”



restaurant 36 hotel & hi-tech

gündem

TÜROB’dan çarpıcı kapasite raporu: Fazla kapasite otelleri boş bırakıyor İstanbul’a 1.3 milyar dolarlık yeni otel geliyor Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) aşırı otel arzına dikkat çektiği araştırma çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. 186 bin yatak kapasitesi bulunan ve inşaat maliyeti 4.5 milyar dolar olan İstanbul otellerine, turizmdeki sıkıntılara rağmen olağanüstü bir hızla yenileri ekleniyor. Yatırım safhasında bulunan ve her geçen gün devreye giren tesislerdeki 47 bin yatak da eklendiğinde, İstanbul’un toplam yatak kapasitesi 234 bine, inşaat maliyeti 5.8 milyar dolara ulaşacak.

Ş

u anda İstanbul’da 28 milyon kişiye yetecek yatak kapasitesi bulunuyor. Sıkıntıların bu yıldan çok daha az olduğu 2015’te kapasitenin sadece 10.1 milyonu doldu. Bunun 6.4 milyonunu yabancı turistler oluşturdu. Yani 2015 yılında her 100 yataktan 65’i boş kaldı. Boş kapasitenin sadece oteller açısından yarattığı bir yıllık kayıp 3 milyar doları bulunuyor. TÜROB Başkanı Timur Bayındır, aşırı yatak arzının sektörü tehdit eder boyuta ulaştığını söyledi. Bayındır, sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin her yerinde yatırımların talep düzeyine göre düzenlenmesi gerektiğini belirtti. İstanbul’da talebin çok üzerinde artış gösteren otel yatırımları konaklama sektöründe fazla kapasite oluşmasına

ve otel odalarının atıl kalmasına neden oluyor. Özellikle son 3 yılda kentteki ‘aşırı’ denilebilecek düzeyde seyreden otel yatırımları talep pastasının verimli değerlendirilememesine, dolayısıyla konaklama sektörünün özellikle yeni yatırımlarda maliyetlerini çıkaramamasına yolaçıyor. Ortaya çıkan doluluk rakamları da bu durumu teyid ediyor. Sektörün bu yılki kadar sıkıntı yaşamadığı 2015 yılında bile her 100 yataktan 65’i boş kaldı. Bu boşluğun başta gelen nedeni olarak çift haneli turist artışının devam edeceği beklentisiyle talebin çok üzerinde gerçekleşen otel yatırımları olarak gösterilirken, fazla kapasite otelleri atıl bırakıyor. Bu yıl ilave sıkıntıların da sektörü olumsuz etkilemesiyle boş yatak sayısı daha da


arttı. Türkiye Otelciler Birliği’nin (TÜROB) İstanbul konaklama kapasitesine ilişkin araştırması bu konuda çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

47 bin yeni yatak yolda

Araştırmaya göre, İstanbul’da 106 bin 34’ü Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan belgeli, 80 bin 268’i de bakanlık belgesine sahip olmayan toplam 186 bin 302 yatak bulunuyor. Ekonomi Bakanlığı Yatırım Teşvik verileri dikkate alınarak hesaplandığında, mevcut 186 bin 302 yatağın inşaat maliyet değeri 4.5 milyar dolar olarak ölçülüyor. Bu hesaplamada, Ekonomi Bakanlığı 2015 yıl sonu ‘Yatırım Teşvik Raporu’ yatak başı maliyet değeri olan 70.4 bin TL baz alınarak yapıldı. Yatırım safhasında bulunan ve her geçen gün devreye giren tesislerdeki47 bin 685 yatak da eklendiğinde, İstanbul’un konaklamada toplam yatak kapasitesi 233 bin 987’ye ve inşaat maliyeti 5.8 milyar dolara ulaşacak.

1 yıllık ‘boş’luk kaybı 3 milyar dolar

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2015 yılı verilerine göre, İstanbul’u ziyaret eden yerli ve yabancı ziyaretçilerin ortalama kalış süresi 2.4 gün. Yüzde 100 doluluk dikkate alınarak hesaplandığında İstanbul’da bir yılda 28 milyon 333 bin kişiyi ağırlayabilecek yatak kapasitesi mevcut. 2015 yılında İstanbul’da, Bakanlık belgeli ve diğer konaklama tesislerinde toplam 10 milyon 117 bin yerli ve yabancı ziyaretçi konakladı. Dolayısıyla şehrin toplam yatak arzının yaklaşık yüzde 65’i boş kaldı. Sadece yabancı turistler baz alındığında, 2015’te kente gelen 12 milyon 414 bin yabancı turistin ise sadece 6.4 milyonu Bakanlık belgeli ve diğer konaklama tesislerinde konakladı. Bu sonuçla, şehre geldiği belirtilen yabancı turistlerin yüzde 48’inin konaklama kaydının olmadığı ortaya çıkarken, kayıt dışı faaliyet gösteren günübirlik evlerde kaldıkları ya da şehirde kalmadan farklı noktalara seyahat ettikleri tahmin ediliyor. Araştırmaya göre, boş kapasitenin sadece oteller açısından yarattığı bir yıllık mali kayıp 3 milyar dolar düzeyinde. Ulaşımdan yemeiçme sektörüne, alışverişten eğlenceye kadar diğer sektörler de gözönüne alındığında kayıp çok daha yüksek rakamlara ulaşıyor.

Bayındır: “Sektör için tehdit haline geldi”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren TÜROB Başkanı Timur Bayındır, otel yatırımlarının dağılımındaki dengesizliğin, kırılgan yapıdaki sektörü olumsuz yönde etkilediğini belirterek, İstanbul ve Antalya yatak arzının sektörü tehdit

eder boyuta ulaştığını savundu. İstanbul, Antalya ve Muğla’da yoğunlaşan otel arzının sektördeki kârlılığı düşürürken, oluşturduğu fiyat eksenli rekabetle de kaliteyi olumsuz yönde etkilediğine işaret eden Bayındır, şunları söyledi: “İhtiyaçlar çerçevesinde uygulanacak doğru teşvikler sayesinde, yatırımlar ihtiyaç duyulan bölgelere doğru yönlendirilirken, mevcutların da kârlı ve sağlıklı bir şekilde işletilmesi sağlanabilir. İstanbul’u sektörel kümelenmeler ve demografik dağılımdaki farklılıklar nedeniyle bütüncül şekilde ele alabilmek mümkün değil. Bu nedenle kentte uygulanacak bir teşvik sistemi, bölgelerin ve ilçelerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak planlanmalı.”

Yatırım İzleme Kurulu önerisi

Ekonomi Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sektör temsilcilerinin de içinde yer aldığı ‘Turizm Yatırım İzleme Kurulu’nu hayata geçirmesi gerektiğini dile getiren Bayındır, şunları söyledi: “Bu kurulun, arz-talep dengesine uygun olarak, milli kaynakların daha verimli kullanılması için önemli bir görevi üstleneceğini düşünüyoruz. Dengeli bir yatırım perspektifi geliştirebilmek için, ihtiyaç duyulan yatak kapasitesinin niteliğini de doğru analiz etmek gerekiyor. İstanbul’da 4 ve 5 yıldız ekseninde sıkışan otel stoku, pazarın ihtiyaçlarının tamamına cevap vermemenin yanında mevcut ürünlerin fiyatlandırılmasında da ciddi sorunlara neden oluyor. Kentin ihtiyacının yüksek kapasiteli 5 yıldızlı otellerden ziyade, nitelikli 2, 3 ve 4 yıldızlı oteller olduğu görülüyor. Kültür-sanat, eğlence, spor ve gastronomi gibi birçok alanda turizmi destekleyecek yatırımların da teşvik kapsamına alınması gerekiyor.”

Rakamlarla İstanbul’da Konaklama Sektörü

• İstanbul’daki 2.353 konaklama tesisinin yüzde 23’ü Bakanlık belgeli, yüzde 77’si ise belediye belgeli ve diğer. • İstanbul’da 74’ü Avrupa, 18’si Anadolu yakasında olmak üzere toplam 92 adet 5 yıldızlı otel bulunuyor. 5 yıldızlı oteller Şişli ve Beşiktaş’ta yoğunlaşıyor. • 4 yıldızlı otel yoğunluğu Fatih ve Beyoğlu’nda. 42 adet 4 yıldızlı otelin yer aldığı Fatih ilçesini 39 otel ile Beyoğlu takip ediyor. • 3 yıldızlı oteller Tarihi Yarımada’da yoğunlaşıyor. 56 otelle en fazla 3 yıldızlı otele sahip olan Fatih’i 15 otel ile Beyoğlu ve 12 otelle Şişli takip ediyor. • İstanbul’da en fazla 2 yıldızlı otel yine Tarihi Yarımada sınırları içerisinde yer alıyor. Fatih ilçesi sınırlarında bulunan 2 yıldızlı otel sayısı, kentin toplam 2 yıldızlı otel kapasitesinin yüzde 64’üne denk geliyor. 2 yıldızlı otel yatırımlarına ilgi yok denecek kadar az. • 21 butik otelin 19’u Avrupa, 2’si Anadolu yakasında.. 8 butik otelin yer aldığı Fatih’i 6 otel ile Beyoğlu takip ediyor. Yatırımda olan 10 butik otelden 5’i Beyoğlu’nda, 4’ü Şişli’de 1’i de Büyükçekmece’de. • Özel belgeli oteller ağırlıklı olarak Tarihi Yarımada ve Beyoğlu sınırları içinde yer alıyor. • 1 yıldızlı otel genel kapasite içinde yok denecek kadar az. 1 yıldız ve pansiyon kategorisinde kayıt altında olan bir yatırım bulunmuyor. • İstanbul’da 3 tane de apart otel, 4 pansiyon, 2 hostel var. İstanbul’un tek moteli ise Silivri’de.


restaurant 38 hotel & hi-tech

makale

İstanbul Otelciler Derneği Genel Başkanı Barış Türer

“2016 bitti… 2017 ise sürpriz” Her şey Sultanahmet’te ki o hain saldırıyla başladı ve ne yazık ki ardı arkası kesilmedi, Atatürk Havalimanı ve 15 Temmuz felaketi derken neye uğradığımızı şaşırdık hep birlikte. “Her şey arka arkaya geldi” dedikleri bu olsa gerek. Başta turizm ve otelcilik olmak üzere tüm sektörlerde yaşanan sancılar ve bu sancılar sebebiyle meydana gelen hasarlar oldukça ağırdı. Gelelim bize… İşsizliğin arttığı, yatırımcıların müessese kapılarına kilit vurmak durumunda kaldığı, hali hazırda operasyonuna devam eden müesseselerin birçoğunun ise personel maaşlarını sağlıklı olarak ödeyemediği bir süreci yaşar olduk. Yaşanılan bu durumlardan ötürü, aranılan suçlu modeli ve bazı kimselere sorgusuz sualsizce kesilen cezaları ise anlamak oldukça zor gelir oldu.

Mesele Tanıtım Diyorlar…

2010 yılı Avrupa Başkenti olduğumuzda ağırladığımız misafir sayısı ve elde ettiğimiz gelirler? O gün yapılan tanıtım ve çalışma ile bugün yapılan tanıtım ve çalışma arasında pek bir fark olduğu da söylenemez. Bugün ile dün arasındaki farkı tanıtımla özdeşleştirmekte bu yüzden pek anlamlı gelmiyor ne yazık ki bana. 15 Temmuz felaketi gecesindeki gibi el ele mücadele eden Türk Halkı’nı azımsamamak lazım bu anlamda. Tıpkı o gecede de olduğu gibi sektörün her bir temsilcisinin canla başla mücadele vermesi gerekiyor. Bu anlamda kesinlikle örnek alınması gereken T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığımız Dünya’nın farklı noktalarında gerçekleştirdiği sürekli temaslarda ve ziyaret ettiği her bir destinasyonda ki “Biz hala; tarihine hayran olduğunuz İstanbuluz… Doğasına hayran olduğunuz Trabzonuz, Bursayız… Deniz - Kum - Güneş üçlüsüne hayran olduğunuz Antalyayız, Bodrumuz…” mesajlarıyla usanmadan yoluna devam etmesini takdir ve minnetle takip ediyorum.

Kâr Etmenin Tam Zamanı!

Kâr etmenin tam zamanı diyorum herkese, düşünüyorlar nasıl olabilir bu fiyat ve doluluklarla diye. Öyle güzel ve yüksek cirolu günler geçirdik ki, kâr etmek eşittir para olarak algılanır olmuş artık birçok kimselerce. Yaşanılan bu unutulası süreçten ders çıkartıp, kâra dönüştürebilmek olmalı esas hedef ve niyet. Güzel olan bir şey var, dedim ya “Tıpkı o felaket gecesinde de olduğu gibi sektörün her bir temsilcisi canla başla mücadele verebilir” diye… Örneğin, bir örümcek ağı düşünün mucizevi ve bilim adamlarının dahi

oluşumuna anlam veremediği bir gerçek. İşte tıpkı bu şekilde bir ağ kurmaya ihtiyacımız var. Kimselerin anlam veremediği ve mucizevi bir gerçek ağ… Mesela, her otel personelinin eğitimiyle yola çıkılsa; otel kadrolarında bulunan en alt emekçiden tutunda en üstteki profesyoneline kadar tüm kadro yetkinlerini destekleyici sertifika programlarına dahil etsek, kalifiye ve kaliteli personel sayısı hem içeride hem de dışarıda da sizce de artmış olmaz mı? Yetiştirilen bu bilinçli ve tecrübeli bireyler sürekli artan sirkülasyonu önlemede etkin bir rol oynamaz mı? Tüm yatırımcılar personeline bu anlamda yatırım yapsa hem bugün için hem de gelecek için artacak olan hizmet kalitesi dolayısıyla tercih edilme sebebi daha fazla artmaz mı?

Kelebek Etkisi Misali

Bir çok kimseler umudunu yıldız kaymasına, 4 yapraklı yoncaya veya nazar boncuğuna bağlamış durumda. Kimileri ise tarih bile verebiliyor 2018’ler 2020’ler... Yaşadığımız felaketlerin elbette ki bir çözümü mevcut lakin sektörün düzelmesi yönünde ki umutlu bekleyiş halen devam ederken bir takım süre ve süreçlerle verilen cevapların hüsranla bitmesi beni korkutmuyor değil. Çözüm önerileri, çözüm planları ve çözüm süreçleri hep tartışılıyor, konuşuluyor. Dünya üzerinde hali hazırda yaşanan büyük bir kriz mevcut iken, İngiltere Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almış iken, Almanya da enflasyon tavan yapmış iken; Orta Doğu yerle bir edilmiş iken; şuan yaşadıklarımızın dünya hareketlenmesinin kelebek etkisi misali bir yansıması desek daha doğru olur gibi geliyor bana. Bu süreci atlatabilmenin en net çözümlerinden biridir ki “Her ev sakininin kendi kaldırımının üzerini temizlemesi...” “Herkesin elini taşın altına koyması...” Bu süreçte göstermeliyiz, gücümüzü; kuvvetimizi... Herkes kendi oteli için canla başla çalışmaya başlayıp, bölge ve ülke bazında çalışmalarla devam etmeli. Bu anlamda TÜROB Başkan Yardımcısı ve Eresin Oteller Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Müberra Eresini canı gönülden şahsım ve birliğim adına kutluyorum. Kendi otelleri için harcadığı çaba ve zamanın yanı sıra, gerek TÜROB gerekse de Türkiye’nin yurt dışı fuarlarında harcadığı efor ve misyonu dışında ki vizyonu da kesinlikle takdire şayan olarak görüyorum. Tüm yatırımcı ve sektör profesyonellerinden, özellikle de Genius gençlik dediğimiz uzay çağı yönetici ve yönetici adaylarından beklentimiz aynı hırs ve azim ile gerek görev aldıkları markaları gerekse de Türkiye’nin sektör de daha net adımlar atabilmesi için gerekli aksiyonların alınmasıdır.

Genius Gençlik

Dinamik bir yapıya bürünmeye başladı son dönemlerde Otelcilik, otel lobisine girdiğinizde sizleri karşılayan orta yaş üzerinde belboylar ve saçı ağarmış resepsiyonlar emekli olalı bir 10 yıl kadar oldu herhalde. Yatırımcıların elinde bulunan bu düşünsel gücü kuvvetli ve günümüz teknolojisini oldukça sıkı takip eden bu kesimden faydalanmak, sosyal medya ve ağ yönetimiyle büyümek yapılması gereken ve hiçbir maliyeti olmayan çalışmaların en başında geliyor. Eski bir dostum “Her göz ayrı bakar, her beyin farklı düşünür” derdi. Herkesi düşünmeye teşvik etmeli ve tartışma meclisine davet etmeliyiz.



restaurant 40 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

LIonel Hotel Istanbul açıldı Şehrin iş ve ihracat konusunda gelişmekte olan bölgesinde kaliteli, şık ve konforlu bir konaklama deneyimi arayanlar için Bayrampaşa’da yepyeni bir adres var artık! Yatırımı Kıdan Ailesi’ne ait olan Lionel Hotel İstanbul, 8 Kasım Salı günü kapılarını açtı.


İ

stanbul’u ve Tarihi Yarımada’yı kucaklar vaziyette, Bayrampaşa’da konumlanan Lionel Hotel, iş ve tatil amaçlı seyahat edenlere sunduğu özel konaklama seçenekleri ile öne çıkıyor. Lüks ve konforu bir arada bulabileceğiniz beş yıldızlı otel, zarif detaylarını son teknolojilerle harmanlamayı başarıyor.

Bayrampaşa Abdi İpekçi Caddesi üzerinde

Şehrin iş, alışveriş ve kültür merkezi Bayrampaşa Abdi İpekçi Caddesi üzerinde hizmet veren Lionel Hotel, Haliç’in ve Tarihi Yarımada’nın yanı başında, Rami tramvay durağına 5 dakika yürüme mesafesinde yer alıyor. Şehri keşfetmeyi sevenlerin yeni cazibe noktası olan otel, yalın çizgisi, özel dekorasyonu ve İtalyan minimalist mimari tarzı ile dikkat çekiyor. Lionel Hotel İstanbul; 231 otel odası, tamamı gün ışığı alan ve teraslı toplantı salonları ile misafirlerine estetik ve konforu bir arada sunarken, özel organizasyonların da vazgeçilmez adresi olmaya hazırlanıyor.

Türk ve dünya mutfaklarından seçkin lezzetleriyle ağırlıyor

Dorlion Restaurant ve Lionel Bresseria’da Türk ve dünya mutfaklarından birçok seçkin lezzetini tadabileceğiniz Lionel Hotel İstanbul, heyecan verici atmosferiyle konuklarını ağırlıyor. Son teknolojilere sahip egzersiz ekipmanlarıyla donatılmış fitness salonu, Türk hamamı, SPA, masaj, buhar odası, sauna ve kapalı havuz seçenekleriyle şehir oteli konseptine yepyeni boyut getiriyor.

Merkezi konumu, kolay ulaşımı, popüler alışveriş noktaları ve tarihi yerlere olan yakınlığı, kişiye özel hizmetiyle otel, konaklama sektörüne farklı bir soluk getirmeye hazırlanırken konuklarını “Değer yaratan deneyimler” yaşamaya davet ediyor.

Lionel Hotel Istanbul Hakkında “Zarafet, teknoloji ve konforun adresi” sloganı ile yola çıkan Lionel Hotel İstanbul, şehir otelciliğine yepyeni bir soluk getirmek amacı ile 2016 Kasım ayında hizmete girmiştir. 3000m2’lik alan üzerinde, toplam 26000 m2 inşaat alanına sahip otel; Maslak, Haliç ve Marmara Denizi manzarasına sahip geniş ve yüksek tavanlı, Standart, Superior, Deluxe, Junior Süite, Corner Süite, Connection olarak 6 farklı kategoride toplam 231 konuk odası ile hizmet veriyor. Odaların dekorasyonunda ahşap ve bronz bir arada kullanılmış olup, parke yer döşemesi, halı, perde, tam ortopedik anti alerjik visco yataklar kullanılmıştır. Bunun yanı sıra odalar VRV (oda içerisinden kumandalı özellik) klima sistemi ile iklimleme yapılabilmektedir. Bir iş oteli olarak konumlanan otel, konukların tüm internet ihtiyaçlarına hızlı, kesintisiz ve etkin çözümler sunuyor. İleri teknoloji ile donatılmış, bölünebilen 1070m² lik kolonsuz, araç girişine elverişli balo salonuna sahip Lionel Hotel İstanbul; tamamı gün ışığı alan 8 toplantı odası, 1000 m²’lik açık teras alanı, finedining konseptine sahip Lionel Brasserie ve Dorlion Restaurant’ı 3000 m2’lik luxury spa ve fitness’ı, Lionel Club Lounge’ı ile konaklama anlayışında fark oluşturuyor.


restaurant 42 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Double Tree by Hılton ızmır Aırport açıldı Hilton’un 13 lider markasından biri olan DoubleTree by Hilton, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın yanında yer alan yeni oteli DoubleTree by Hilton İzmir Airport’u açtı.

Y

eni havalimanı oteli ile Hilton Türkiye’deki portföyünü genişletiyor. Hilton’un 13 lider markasından biri olan DoubleTree by Hilton, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın yanında yer alan yeni oteli DoubleTree by Hilton İzmir Airport’u açtı. Tesis, DoubleTree by Hilton’un Türkiye’de halihazırda faaliyet gösteren 11 oteli arasında yerini aldı. Havalimanı yakınında konaklamak isteyen gezginlere alternatif sunan otel aynı zamanda, Kemeraltı Çarşısı, Efes Kalıntılar ve Kadifekale gibi şehir merkezinde yer alan turistik bölgelere de 12 km mesafede bulunuyor. 5 süit, 4 junior süit ve bir One-Bedroom süit dahil olmak üzere toplam 90 odası bulunan otelin tüm deluxe odaları birbirinden bağımsız ve farklı olacak şekilde kendine has özel tasarıma sahip.


Hilton’un ücretsiz üye olabileceğiniz ödüllü konuk sadakat programı Hilton HHonors DoubleTree by İzmir Airport’ta da uygulanıyor. Doğrudan, diledikleri bir Hilton kanalından rezervasyon yapan HHonors üyeleri ücretsiz standart Wi-Fi’ye ek olara şu avantajlardan faydalanabiliyor; Dünya çapındaki 4,00 Hilton otelinde özel üye indirimi, ücretsiz wi-fi, ücretsiz konaklama için puan kazanama, dijital checkin ve dijital anahtar, HHonors.com/auctions’da yer alan puanlarla özel konserler, etkinlikler gibi unutulmaz deneyimler yaşayabileceğiniz aktiviteler.

450 kişi ağırlama kapasiteli 4 toplantı salonu

Tesis, hem iş hem de eğlence amacıyla seyahat eden misafirler için rahatlayıp, dinlenebilecekleri, özel peyzajlı bahçelerin içinde yer alan açık yüzme havuzu imkanı sunuyor. Tesiste iş ve etkinlik amacı ile konaklayan misafirler kurumsal ve kişisel etkinliklerini gerçekleştirmek üzere 450 kişiye kadar ağırlama kapasitesi olan 4 geniş toplantı salonundan faydalanabiliyor. DoubleTree by Hilton Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Global Marka Başkanı Dianna Vaughan şunları kaydetti: “Sunduğu rahatlığı ihtişamı ile birleştiren The DoubleTree by Hilton İzmir Airport, İzmir üzerinden seyahat eden ya da İzmir’de konaklayan misafirlerine nezih restoranı ve sunduğu kaliteli hizmet ve olanaklar unutulmaz bir deneyim sunuyor. Double Tree by Hilton portföyüne eklenen son tesisimizde misafirlerimizi, dünyanın geri kalanında faaliyet gösteren tüm otellerimizdeki aynı misafirperverlik ve hizmet kalitesi ile karşılayacağız.”

Klasik içeceklerden geleneksel Türk yemeklerine geniş yelpaze

Modern tasarıma sahip otel, klasik içeceklerden geleneksel Türk yemeklerine uzanan geniş seçkisi ile akşam yemeği için birbirinden farklı alternatifler sunuyor. Tesis içinde yer alan Kepi Restoran tüm gün yemek konsepti ile hizmet verirken iç ve dış mekan olmak üzere 50 kişiye kadar hizmet verebilen Camia Meyhane, misafirlerine a la carte menü ve yerel müzik hizmeti veriyor. Tüm yemek alternatiflerinde misafirler, yerel tatlar ve ithal ürünlerle hazırlanan dünya mutfağı spesiyallerini arasından seçim yapabiliyor. DoubleTree by Hilton İzmir Airport Genel Müdürü Ebru Akyürekli şöyle konuştu: “Üst sınıf akşam yemeği seçenekleri ve özel tasarım şık odaları ile DoubleTree by Hilton İzmir Airport tecrübeli gezginlerin yanı sıra, seyahatini daha anlamlı hale getirmek isteyenlere de hitap ediyor. DoubleTree by Hilton ekibi olarak misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak için sabırsızlanıyoruz.” Misafirler, otele girişlerinde sunulan ikonlaşmış Chocolate Chip Cookie ikramının yanı sıra otelin özel kahvaltısı “Wake Up DoubleTree Breakfast”, oda içi Nescafe & Lipton’dan oluşan gurme çay&kahve ikramı ve ferahlatıcı cilt ürünleri Aroma Actives Essentials’dan da faydalanabiliyorlar.


restaurant 44 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Marrıott Hotel Kapadokya için imzalar atıldı Turizm yatırımlarına devam eden Dorak Holding, dünyaca ünlü otel zinciri Marriott markasını da bünyesine kattı. Marriott Hotel Kapadokya 2017 yılının 3. çeyreğinde misafirlerini ağırlamaya başlayacak.

K

apadokya bölgesinde yaklaşık üç bin yatak kapasitesiyle en büyük turizm yatırım grubu olarak faaliyetlerini sürdüren Dorak Holding, Marriott International ile anlaşarak önemli bir markayı daha bölge turizmine kazandırdı. 110’dan fazla ülkedeki 5 bin 700’den fazla tesisi ile Marriott, konaklama sektörünün küresel lideri konumunda yer alıyor. Zincir, Starwood Grubu’nun satın alınmasının ardından marka sayısını 30’a çıkardı ve dünyanın en büyük otel firması oldu. Grubun Türkiye’de halihazırda 13 marka altında 25 oteli bulunuyor. Merkezi ABD’de bulunan Marriott International, 1927’de kurulmasından bu yana, insanı ön planda tutan kültürüyle tanınıyor. Düzenlenen imza törenine Dorak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Serdar Körükçü, yönetim kurulu üyeleri A. Kaplan Tan ve Mustafa Pilav ile Marriott International Otel Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Poğda Demircan katıldı.

Körükçü: “Türkiye turizmine ve Kapadokya’ya inancımız sürüyor” Törende konuşan Ahmet Serdar Körükçü, “DoubleTree Hilton Avanos ve Ramada Cappadocia’nın ardından yine bir uluslararası marka olan Marriott Hotel’i Kapadokya turizmine kazandırdığımız için mutluyuz. Bilindiği gibi

Dorak Holding, eski Ramada Oteli’ni satın almıştı. Tesis tümüyle yeniden yapılıyor. Marriott Hotel’i 2017’nin 3. çeyreğinde Ekim ayında açmayı planlıyoruz. Bölgede beş yıldızlı 3. otelimiz ile gücümüze güç katıyoruz. Türkiye turizmine ve Kapadokya’ya inancımız sürüyor. Turizm yatırımlarımıza devam edeceğiz. Marriott Hotel Kapadokya, 38 metrekarelik 279 odası ile bölgeye yeni bir soluk getirecek” dedi.

Demircan: Marriott markasının Türkiye’deki 4. oteli olacak”

Kapadokya Marriott Oteli’nin, Marriott Hotels and Resorts markasının Türkiye’deki 4. oteli olacağını belirten Poğda Demircan ise, “Marriott Hotels and Resorts markasının yeni yüzünü yansıtacak olan Kapadokya Marriott, yeni oda, lobi ve toplantı konseptlerini barındıracak. Dünyada turizm destinasyonları arasında en önemli markalardan biri olan Kapadokya’da misafirlerimize Marriott konukseverliğini sunacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ülke turizmine ciddi katkıları olan Dorak Holding ile iş birliği yapacak olmaktan dolayı da heyecanlıyız. Zor günler geçiren Türkiye turizminin, böyle cesur yatırımcılar sayesinde kısa zamanda toparlanacağına inanıyoruz” dedi.



restaurant 46 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Polimeks, TASİGO Hotels & Resorts ile zincir otel markası yaratıyor

Türkiye’nin en büyük uluslararası müteahhitlik şirketlerinden Polimeks, iki sene önce Eskişehir Bademlik’te inşa ettiği termal otel ve spa merkezinin işletmesini devralarak TASİGO Hotels & Resorts markasıyla hizmete açmaya hazırlanıyor.


H

ayata geçirdiği projeleriyle mimariye, tasarıma ve içinde bulunduğu bölgeye katkı sağlamayı hedefleyen Polimeks, Eskişehir Bademlik’te inşa ettiği Rixos Hotels’in işletmesini devralarak TASİGO Hotel & Resorts adıyla yeniden hizmete açıyor. Rixos Hotels tarafından işletilen tesis, Rixos’un işletme sözleşmesinin Kasım 2016 tarihi itibariyle karşılıklı mutabakatla sözleşme şartlarına uygun olarak sona erdirilmesini takiben Polimeks tarafından devralınacak. “Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tabanca ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılarından Cem Siyahi’nin Eskişehirli olduğu Polimeks’in girişimiyle, Aralık sonu itibarıyla yeni marka ve hizmet konumlaması ile hayatına devam edecek tesis, 2014 senesinde Eskişehir’in Odunpazarı bölgesinde, ağaçlık bir arazi içerisine doğaya zarar vermeden ve ağaç konumları dikkate alınarak inşa edildi. Eskişehir’in turizm potansiyelinin en üst seviyeye çıkarılmasında önemli bir paya sahip olan otelin işletmesini devraldıkları için çok heyecanlı olduğunu dile getiren Polimeks Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tabanca, kendileri için manevi öneme sahip şehirde otel işletecek oldukları için gurur duyduklarını belirterek şöyle devam etti: “Otelimiz, bugüne kadar Rixos’a emanetti. Sayın Fettah Tamince ve ekibine bu sürede otelimize kattıkları için teşekkür ederiz. Eskişehir, nüfus büyüklüğü, işgücü, ekonomik yapısı, sanayi altyapısı ve çevresiyle ilişkileri göz önüne alındığında Türkiye’de gelişen kentler sıralamasında önemli derecede aşama kaydetmiş bir bölgesel merkez olarak öne çıkıyor. Eskişehir Bademlik, biz bu oteli inşa etmeden önceki yıllarda termal değeri yeterince kullanılmayan, üzerinde doğal özelliklerine uygun işletilmeyen tesislerin bulunduğu bir bölgeydi. Projeyi kurgularken bölgenin termal alt yapısını hem Eskişehirliler, hem de yerli ve yabacı turistler için faydalanılabilir bir hale getirmek üzere çalıştık. Amacımız sadece dışardan turist gelmesi değil, Eskişehirlinin de faydalanabileceği bir tesis olmasından yanaydı.”

Toplantı oteli konseptiyle cazibe merkezi olacak

İsmini, Polimeks’in ortaklarının soyadlarının ilk hecelerinin birleşiminden alan TASİGO Hotels & Resorts, bir Spa ve wellness merkezi ile bunu çevreleyen konaklama ve toplantı ünitelerinden oluşuyor. Toplam 41 bin metrekare alan üzerine projelendirilen tesis, Odunpazarı’nın yöresel mimarisi ve tarihi dokusunun çağdaş bir yorumu olarak tasarlandı. Arazinin jeotermal özelliğinden maksimum yararlanmak amacıyla toprağa gömülü olarak planlanan 3.500 metrekare büyüklüğündeki Spa ve wellness merkezi, teras üzerine yerleştirilmiş

kubbeler yoluyla doğal olarak aydınlatılıyor. Eskişehir’in panoramik manzarasına hakim olan otelde 92 standart, 49 Premium, 16 Junior Suit, 4 Executive Suit, 2 Balayı Suiti ve 1 Kral Dairesi olmak üzere toplam 164 oda bulunuyor. Tesiste ayrıca 1.400 m2 büyüklüğünde konferans alanı, çok amaçlı salonlar ve 975 metrekare büyüklüğündeki kolonsuz balo salonu, yüzme havuzları, çocuk kulübü, bar ve restoranlar, açık ve kapalı otopark alanları mevcut. Otelin, aynı zamanda toplantı oteli konseptiyle de Eskişehir’i önemli bir cazibe merkezine dönüştüreceğini vurgulayan Erol Tabanca, “Polimeks olarak hayata geçirdiğimiz her projeyle farklı bölgelerin potansiyellerini ön plana çıkarmaya, o bölgelerde istihdam ve turistik değer yaratmaya odaklanıyoruz. Turizm sektörüne önemli katkılar sunmayı planladığımız TASİGO Hotels & Resorts ile zincir otelcilik sektörüne girmiş bulunuyoruz. İlk halkası Eskişehir’de olan markamızın yeni halkalarını önümüzdeki dönemde farklı ülke ve şehirlerde de göreceksiniz” dedi.

Türkmenistan’daki otelcilik tecrübelerini TASİGO’ya aktaracak

Ulaşımdan sağlığa, eğitimden sanayiye, kültür-sanattan spora, anıtsal yapılardan kamu binalarına kadar geniş bir yelpazede projeler üstlenen Polimeks, geliştirdiği anahtar teslim projelerle ekonomiye katma değer katıyor ve istihdam yaratıyor. Uluslararası inşaat sektörünün en prestijli yayınlarından ENR – Engineering News Record’un her yıl hazırladığı “Dünyanın En Büyük Uluslararası 250 Müteahhitlik Firması” 2016 yılı listesinde 40. Sıraya yükselirken, Türk firmaları sıralaması arasında ise 1. Sırada yerini alan Polimeks, sektörünün en önemli oyuncularından biri. Polimeks’in Türkmenistan’daki otel işletmeciliği tecrübesi, 2013’te 90 milyon Dolarlık yatırımla Awaza Bölgesi’nin ilk marinası Yelken Yat Kulübü projesi ile başladı. Polimeks, Hazar Denizi kıyısında yaklaşık 1 kilometrelik sahil şeridine sahip olan tesisi kendi işletiyor. Kurulduğu 1995 yılından bu yana geçen 21 yıllık sürede Türkmenistan’da 134 projeye imza atan Polimeks’in Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’ta inşasını üstlendiği ve yakın zamanda yapımı tamamlanacak olan Olimpiyat Kompleksi, şirketin en büyük projeleri arasında yerini alıyor. 2017 “Asya Salon ve Uzakdoğu Dövüş Sanatları Oyunları” (AIMAG 2017) oyunlarına ev sahipliği yapacak olan kompleks, global spor organizasyonlarına uygun çok yönlü yapı ve tesislerinden oluşuyor. Olimpiyat Kompleksi’ndebiri 450, diğeri 800 yatak kapasiteli iki otel de bulunuyor.

Bugüne dek Türkiye’de ve dünyada aralarında otellerin de olduğu 134 projeyi hayata geçiren Polimeks’e ait TASİGO Hotels & Resorts’un ilk halkası olan TASİGO Hotels Eskişehir Bademlik Termal, aynı zamanda toplantı oteli konseptiyle hizmet vererek Eskişehir’in turistik değeri giderek artan Odunpazarı dahil tüm Eskişehir’in cazibe merkezlerinden biri olmayı amaçlıyor.


restaurant 48 hotel & hi-tech

yeni yatırımlar

Türkiye’deki Wyndham Group otellerinin sayısı 50’yi aştı Türkiye’de Wyndham Hotel Group portföyündeki markalar altında faaliyet gösteren otel sayısı 50’yi aştı. Şirket, 2020’ye kadar 100’üncü otelini açmayı planlıyor.

O

tel sayısı bazında dünyanın en büyük otel şirketi olan Wyndham Hotel Group, Türkiye’de markaları altında faaliyet gösteren otel sayısını geçtiğimiz iki yılda üçe katladı ve şu anda Türkiye’de 50’nin üzerinde oteli faaliyet gösteriyor. Ekim’de açılan Ramada Soma, Wyndham Hotel Group markaları altında Türkiye’de faaliyet gösteren 50’inci otel oldu. Geçtiğimiz günlerde Wyndham Hotel Group markaları altında iki otel daha açıldı.

Broers: “Hedefimiz, 2020’ye kadar Türkiye’deki 100’üncü otelimizi açmak”

Wyndham Hotel Group Orta ve Doğu Avrupa Bölge Başkan Yardımcısı Edwin Broers, “2016’da Türkiye çapında dokuz otel açtık ve yılsonuna kadar üç otel daha açmayı umuyoruz. Türkiye’deki en büyük uluslararası otel şirketi konumundayız ve buradaki varlığımızı daha da genişletmek için potansiyel ortaklarımızla sürekli görüşme halindeyiz. Hedefimiz, 2020’ye kadar Türkiye’deki 100’üncü otelimizi açmak” dedi. Tüm dünyada yaklaşık 8 bin otel, Wyndham Hotel Group portföyündeki, en lüks sınıftan orta ve ekonomi sınıflarına kadar uzanan 16 marka altında faaliyet gösteriyor. Şu anda Wyndham Hotel Group markaları altında Türkiye’de işletilen oteller, Wyndham Grand, Wyndham, Ramada, TRYP by Wyndham ve Hawthorn Suites by Wyndham markaları altında misafirlerine hizmet veriyor.

“Türkiye’de turizmin geleceğinin parlak olduğunu düşünüyoruz”

Broers, “Türkiye hem uluslararası hem de yerli turiste

“Türkiye’deki en büyük uluslararası otel şirketi konumundayız ve buradaki varlığımızı daha da genişletmek için potansiyel ortaklarımızla sürekli görüşme halindeyiz. Hedefimiz, 2020’ye kadar Türkiye’deki 100’üncü otelimizi açmak.” hem tatilcilere hem de iş için seyahat edenlere hitap eden dinamik bir pazar. Son dönemde dışarıdan gelen ziyaretçilerde yaşanan azalmaya rağmen, Türkiye’de turizmin geleceğinin parlak olduğunu düşünüyoruz ve şu anda ülkede bulunmayan bazı markalarımız için de fırsatlar görüyoruz. Geniş bir fiyat aralığı yelpazesinde esnek konaklama hizmetlerine ihtiyaç var ve biz de bu sebeple yakın zamanda Hawthorn Suites markamızı getirdik. Hawthorn Suites by Wyndham Eskişehir Ağustos ayında, Hawthorn Suites by Wyndham Çerkezköy ise geçtiğimiz hafta açıldı” dedi. Wyndham Hotel Group markalarının Türkiye’deki tüm otelleri, üyelerine 70’in üzerinde ülkedeki otellerde aynı tarifeden puan kullanarak ücretsiz bir gece konaklama fırsatı sağlayan, kullanımı basit, yenilikçi sadakat programı Wyndham Rewards üyesi. Wyndham Rewards’un bu özelliği, onu sektördeki belli başlı otel ödül programları arasında benzersiz kılıyor.



restaurant 50 hotel & hi-tech

iş’te kadın

Doktorluk hayalinden genel müdürlük koltuğuna

Melike Koçoğlu “Felsefem ‘çok çalış çok eğlen’ dir. Hakikaten de hakkıyla çalışır, kalan zamanlarımı hem kendimi besleyecek hem de keyif alacak uğraşlarla geçiririm.”

E

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

czacıbaşı Profesyonel’in yeni genel müdürü… Felsefesi “çok çalış çok eğlen” İş dünyasındaki hızlı kariyer yükselişinin temelinde profesyonel, mükemmeliyetçi, tutkulu, vizyoner ve disiplinli iş yapma stili gibi bir yaşam tarzı haline dönüştürdüğü seyahat, yemek ve sporla beslediği keyif kaynakları da var. O ki yeri geldiğinde iyi bir gurme, sıkı bir Beşiktaş taraftarına bile olabiliyor… Yeter ki içinde sevgi olsun, tutku olsun, cesaret olsun, profesyonellik olsun… 2013 yılında Eczacıbaşı Topluluğu’na Eczacıbaşı Profesyonel Pazarlama Direktörü olarak katılan, Ekim 2016 yılı itibari ile de Genel Müdürlük görevine atanan Melike Koçoğlu’nu övgüye değer kariyer öyküsü ile sayfalarımızda konuk ettik. Melike Hanım, sektör sizi yakından tanıyor ama okurlarımız için bize kendinizi biraz daha tanıtır mısınız? Eczacıbaşı Profesyonel Genel Müdürlüğüne uzanan kariyer yolculuğunuz nasıl gelişti? Hangi idealler ve hayallerle başladınız? Ben Üsküdar Amerikan Lisesi mezunuyum. Lise son sınıfa kadar doktor olmayı hayal etmiştim. Ailem, arkadaşlarım ve öğretmenlerimin de yönlendirmeleri hep bu yönde oldu. Ne zaman ki son sınıfa geldim, kendi içime döndüğümde doktor olmak istemediğimi fark ettim. Sanırım asıl yapmak istediğim; satış, pazarlama ağırlıklı daha yönetsel işlerdi. Hatta o karar üzerine fen-matematikten Türkçe-matematik bölümüne geçerek, Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümüne girdim. Bu kararımdan da hayatım boyunca memnuniyet duydum. Nitekim kariyerim açısından bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. İşletme okurken yaz dönemlerinde stajlar yaptım. İçlerinde en kıymetlisi son sınıfta başladığım Unilever’deki stajım olmuştur. Üç ay diye başladım, tam

bir yıl boyunca part time çalışarak o dönemi tamamladım. Arkasından 2001’de mezun olduğumda Unilever FoodSolutions tarafında Asistan Ürün Müdürü rolüyle iş hayatına resmi olarak katılmış oldum. O süreç zaten Unilever bünyesindeki farklı markalar için de bir atılım dönemiydi. Bana Knor, Calve, Becel gibi ürün gruplarının sorumluluğunu verdiler. Bölgesel ve global takımlarla yakın çalışmanın kariyer gelişimime çok büyük katkısı olmuştur. Çünkü konumum gereği ArGe, ÜrGe, finans ve satış departmanlarıyla yakın temas halinde çalıştım. Bu çok yönlü çalışma ortamı size ve kariyerinize neler kattı, biraz da açar mısınız? Şu anki konumumun ilk temelleridir onlar. Beni ürün müdürlüğünden, pazarlama pozisyonundan bu noktaya getiren ana unsur, en çok da içinde bulunduğum fonksiyonla yetinmemem olmuştur herhalde. İşin sadece pazarlama, ürün ya da marka tarafıyla değil, aynı zamanda satış, ticari pazarlama, finans, üretim, maliyetler ve ArGe gibi çok çeşitli yönleriyle de ilgilendim. Bu da benim her zaman hem kendi fonksiyonumda başarılı olmamı hem de farklı ortamlarda bu donanımımla ön plana çıkmamı sağladı. İşte bu sebeple kariyerimin bence en büyük başarı faktörü, her şeyi öğrenmeye açık ve istekli olmam, bunun için de kendime fırsat yaratmamdır diye düşünüyorum. “3M ile Horeca’ya ara vermiş oldum” Unilever’de dört yıl çalıştıktan sonra Grup Ürün Müdürü olarak 3M maceram başladı. Böylelikle aslında Horeca’ya da ara vermiş oldum. Farklı bir sektör olarak kırtasiye sektörüne geçtim. 3M’in en önemli markalarından Postit’in


ve Scotch’un Pazarlama Müdürü oldum. Sonra zaman içerisinde Satış Sorumluluğu da bana geçti. Bu da biraz önce sözünü ettiğim gibi uzun yıllar müşterilerle, satış ekipleriyle, ticari pazarlamayla çok yakın çalışmamın bana sağladığı birikimlerle mümkün oldu. Üstelik hiç de satış tecrübem yoktu. Satış tecrübem yokken 3M bana satış sorumluluğunu da verdi ve satış pazarlama rolümü devam ettirdim. Satışı sevdiniz mi peki? Çok sevdim ama hakikaten çok zorlu… Özellikle bayi kanalı ayrı zorlu, perakende ve zincir mağazaları yönetmek ayrı zorlu... Her birinin farklı rekabetten kaynaklı beklentileri var. Ama aslında ben ticareti seviyorum. Satışla beraber pazarlamasını yaptığımız, geliştirdiğimiz ürünlerin satışının da yapıldığını görmek, onun bir parçası olmak, onun gerçekten son müşteriye gittiğini sağlamak beni gerçekten memnun etti. Bununla beraber yönetsel anlamda farklı grupları da idare ediyorsunuz. Anlayacağınız pazarlama fonksiyonundaki kişiler, yetkinlikler, beklentiler ayrı; satış pozisyonundaki arkadaşlarımızın yetkinlikleri, beklentileri, iş yapış şekilleri ayrı. O yüzden burada farklı ekiplerle çalışmak beni çok memnun etti. Zaman içerisinde satış pazarlamada farklı ürün grupları da sorumluluk alanıma eklendi. 3M’in ‘kendin yap ürünleri’ denen bir alt kategorisi vardı. Onların da sorumluluğunu alarak bir süre daha yoluma bu şekilde devam ettim.Gelişen süreçte 3M’de Doğu Avrupa Bölgesi’nin iş güvenliği ürünlerinde Pazarlama Müdürlüğü rolü açıldı. Şirketin bölgesel yapılanması global anlamda değişmeye başladı ve Doğu Avrupa bölgesine de ciddi bir yatırım yapılıyordu. Bu dönemde iş güvenliği çok büyüyen bir iş sahası olduğu için pazarlarda o bölgenin Bölge Pazarlama Müdürü pozisyonu teklif edildi. Bu teklifi farklı ülkeler, farklı kültürler ve bambaşka bir sektörde çalışma fırsatı sunacağı düşüncesiyle kabul ettim. Yaklaşık 2.5 yıl da bu görevde kaldım. Rusya, Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, İsrail, Azerbaycan ve Kazakistan gibi 18 ülkenin bağlı bulunduğu bölgenin de Bölge Pazarlama Müdürü rolünü üstlendim. Dediğim gibi çok farklı insanlarla, kültürlerle, yapılarla karşılaştırdım. Sonra iş geliştirme sorumluluğunu da üstlendim. Böylelikle 3M’de yine hem pazarlama-satış hem de yönetim ekipleriyle çok yakın çalışma fırsatı yakalamış oldum.

İş hayatında konfor alanına girmeyi sevmiyorum. Daima yeni oluşumların bir parçası olmayı, gerektiğinde kendimi zorlayarak da olsa yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Tek bir alanda, tek bir işte uzun yıllar uzmanlaşmak yerine farklı işler, farklı insanlar görebileceğim işleri her zaman kolaylıkla kabullenebiliyorum. Karşımda iş dünyasında daha en başından cesur, sağduyulu, risk alabilen ve inovatif biri var. Kariyerinizdeki hızlı yükselişin de ana temelleri de bunlar olsa gerek… Başarının sırrı herhalde kendine güvenmek… Hakikaten yapabileceğinize inanmanız lazım. Yapmak için de efor sarf etmek gerek. Gerçekten çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Ama dediğim gibi işini severek, akıllı çalışarak, neyi niye yaptığınızı, nelere dokunduğunuzu, etki faktörlerini ya da bu işi etkiyecek insanların kim olduğunu bilerek, doğru çalışma

şekli ve yaklaşımlarını geliştirerek çalışmak bence önemli. Bir işe başlarken onu başarabilirim yaklaşımıyla ilerlemek, iyi niyetli olmak, bunu karşı tarafa doğru anlatabilmek, iş odağını kaybetmemek, diğer dış faktörlerin sizi etkilemesine izin vermemek iş dünyasında insanı gerçekten de başarılı kılıyor. Benim genel anlamda işini severek ve tutkuyla yapan bir yapım var. Bu da tabii başarı faktörünü kamçılıyor. İnsan sevdiği işi, severek yaptığında daha başarılı olabiliyor. Onun dışında disiplinli ve zamanı iyi değerlendiren bir yöneticiyim. Mümkün olduğu kadar mevcut şartlar içerisinde en iyi sonucu isterim. Daha azını kendime de, organizasyonuma da yakıştıramam. O yüzden şartların elverdiği ölçüde en iyi sonuç için daima zorlayıcı bir yapıya sahibim. Bunlar sahip olduğunuz meziyetleriniz, erdemleriniz, başarı faktörleriniz. Ya korkularınız, kaygılarınız, olumsuz bulduğunuz, beğenmediğiniz yönleriniz? Bir özeleştiri de yapmanızı istesem? Ben çok fazla korkusu olan bir insan değilim açıkçası. Her zaman da şuna inanmışımdır, elinden geleni hakkıyla yaptıktan sonra o iş zaten olur. Olmuyorsa da hayırlısı değilmiş. Bu yüzden hiçbir şekilde endişesini duymam. Felsefem de aslında, “çok çalış çok eğlen” dir. Hakikaten de hakkıyla çalışır, kalan zamanlarımı ise hem kendimi besleyecek hem de keyif alacak uğraşlarla geçiririm. İşimi layıkıyla yaptığımı düşündüğüm için de geriye kalan kısmı da çok fazla endişeyle değerlendirmem. Bahsettiğiniz keyif ve beslenme kaynaklarınızı merak ettim doğrusu. Nedir onlar? Seyahati çok seviyorum. Arkadaşlarımla beraber dünyanın değişik yerlerine seyahat etmekten büyük keyif alıyorum. Her yıl mutlaka birkaç defa yurt dışı ve yurt içi seyahatler yapıyorum. Bunlar iş gezilerinin dışında oluyor tabii. Örneğin içinde Küba da var, Portekiz, Japonya, Kuzey Amerika, Bankong da var. Her yıl mutlaka bir uzak bir yakın destinasyona seyahat ederim. Burada da neyse ki güneydoğu illerini görme şansım oldu. Mardin, Antep, Van, Karadeniz gibi Türkiye’nin değişik yörelerini gezmeyi seviyorum. O bölgelerde gerçekten bir kültür mozaiği var ve insanın vizyonunu açık tutması lazım. Çünkü yeni insanlar, yeni yaşayışlarla karşılaşmak insanı hem ruhen hem de satış pazarlama anlamında besliyor. Yeni ve farklı insanlar tanımak bence çok önemli. Bu sayede benim ürünümü kim, nasıl nerede görecek, nasıl kullanacak, nasıl bir etkisi olur noktasında kendimizi de fark etmeden içten içe beslemiş oluyoruz. Keza insan olarak da, birey olarak da değişik insanlarla tanışmak kişiye hem haz veriyor hem ciddi bir tecrübe ve bakış açısı katıyor. O yüzden yaptığım seyahatler benim için çok kıymetli. Yeme içme odaklı programlar yapmayı da çok seviyorum. İyi bir Beşiktaş taraftarıyım. Hatta bu yıl ilk defa kombine de aldım. Yeni stadımızdaki maçlara da düzenli olarak gidiyorum. Umarım bunu kış döneminde de devam ettirebilirim. Futbol maçlarını seyretmenin dışında kendim bir spor dalı olarak zaman buldukça yürüyüş yapıyorum, tenis oynuyorum. Benim için işten arta kalan zamanları ruhuma iyi gelecek uğraşlarla geçirmek önemli oldu her zaman. Devam ettirmeye de gayret gösteriyorum. Kariyer yolculuğunuza tekrar geri dönmek isterim. Eczacıbaşı Topluluğu ile nasıl tanıştınız? Gruba aynı zamanda da Horeca sektörüne geçişiniz nasıl bir kararla oldu anlatır mısınız? 3M’de üstlendiğim bölgesel rolden sonra Eczacıbaşı


restaurant 52 hotel & hi-tech

iş’te kadın

söylediler. Beraberinde bir pazarlama direktörü arayışı içerisinde olduklarını bu konuya son derece önem verdiklerini söylediklerinde bu beni eski bir Horeca’cı olarak çok heyecanlandırdı. Bu da bana piyasanın zorlu olsa da çok keyif veren dinamiklerini ne kadar özlediğimi anımsattı. Bölgesel bir rolden sonra yıllarca yabancı şirketlerde biriktirdiğim deneyimleri Türkiye’ye ciddi anlamda yatırım yapan son derece saygın bir topluluğa aktarmak heyecan verici olacaktı. Nitekim Eczacıbaşı Topluluğu’nun dışarıdan bana ve çevreme verdiği algı ve saygınlık gerçekten beni bu topluluğun bir parçası olmak konusunda çok motive etti ve heyecanlandırdı. Keza o dönemde görüştüğüm yöneticilerim de aynen bu öngördüğüm hissi verdiler. Sonuç olarak 8.5 yıllık 3M macerasından sonra Eczacıbaşı Topluluğu’na geçiş yapmış oldum. İlk basamak, Pazarlama Direktörlüğü İlk bir yıl kadar Pazarlama Direktörlüğü rolünü üstlendim. Bu süreç zarfında ekibimizi tekrar yapılandırdık, portföyümüzü, markalarımızı yeniden gözden geçirdik. İşe yatırımlarımıza devam ettik ve bir yılın sonunda organizasyon olarak satış ve pazarlama rollerini birleştirmeye karar verdik. Ben Satış ve Pazarlama Direktörü olarak bu rolü üstlendim. O kısımda zaten büyüyen organizasyonumuzla beraber yeniden yapılanan bir bayi organizasyonumuz vardı, onu tamamladık. Zaten iyi bir satış ekibimiz vardı; onların gelişim ve eğitimleri konusunda çok yoğun geçen iki yıllık bir satış pazarlama yönetimi oldu. Bu yıl Ekim ayı itibari ile de Genel Müdür atamasıyla tüm organizasyonun sorumluluğunu üstlendim. Biz de sizi yeni görevinizde tebrik ediyor, hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz. Yeni genel müdür olarak hangi başlıklara yoğunlaşıyorsunuz? Bu sene lansmanını yaptığımız birçok ürün oldu. Bildiğiniz üzere bizim ana işimiz; kağıt, kimyasal ve hijyen. Bununla beraber portföyümüzle desteklediğimiz gıda ürünlerimiz de mevcut. Aslen Eczacıbaşı’nın kendi fabrikalarında üretilen ürünleri satıyoruz. Onun dışında dağıtımını yaptığımız iyi markalarımız var. Aslına bakarsanız biz 2017 yılı hedefimize bahsettiğim bu portföyümüzle sektörde köklenmeyi koyduk. Önümüzdeki yıl için ilk istediğimiz, kimyasal kategorisinde portföyümüze kattığımız yeni ve inovatif ürünlerimizin penetrasyonunu artırmak istiyoruz. Kağıtta ciddi anlamda bir dispencer, ekipman tasarımlarıyla iyileşmemiz ve portföyümüzü yenilememiz söz konusu. Yine aynı şekilde bu ürünlerimizin de penetrasyonunu artıracağız. Dediğim gibi, 2017 yılında mümkün olduğu kadar farklı, çok sayıda noktaya ürünlerimizi götüreceğiz. Onun dışında kendi içimizde hijyen eğitimleri hizmeti veren bir EP Akademi birimimiz var. Gelecek dönemde onu da birçok noktaya ulaştırmayı amaçlıyoruz. hayatım başlıyor. 2013’ün Mart ayından bu yana Eczacıbaşı Topluluğu’ndayım. İlk olarak Eczacıbaşı Profesyonel’e Pazarlama Direktörü olarak katıldım. Eczacıbaşı bana bir şekilde ulaştığında, grup olarak zaten ev dışı tüketim kanalında faaliyet halindeydiler. Şirket, sektörün Türkiye’deki büyümesini de göz önünde bulundurarak pazarda daha fazla ileriye gitmek inancıyla stratejik bir yatırım kararı almıştı. Benimle bir araya geldiklerinde bir genel müdür atamasıyla beraber satış, pazarlama, finans ve tedarik zinciri fonksiyonlarını geliştirmek suretiyle daha olgun bir yapılanma amacına yönelik yatırımlar planladıklarını

Turizm sektörünün durumu malum. 2016 yılı Eczacıbaşı Profesyonel için nasıl geçti, 2017 yılından beklentileriniz neler? Son dönemde turizm sektörüne bağlı değişen konjonktürle yatırım kriterleriniz değişti mi? Tüm bu kritik süreçlerin yaşandığı bir yılda şirketinizin performansı ne oldu? Hakikaten 2016 herkesin de okuduğu, bildiği gibi çok zorlu geçti. Rusya ile yaşananlar, sonrasında ülkemizin içindeki yaşananların dışarıya yansımasının verdiği etkiyle sektörde ciddi bir küçülme oldu. Tabii doğal olarak turist sayısının azalması hem otelcilere hem de tedarikçilere olumsuz etki yaptı. Bu yıl bizim için de zorlu geçti.Turizm dışında farklı


kanallara da hitap eden bir şirket olduğumuz için oteller tarafındaki açığı bir şekilde diğer müşterilerimizle kapatarak dengelemeye çalıştık. Ama tabii oteller bizim için ciddi bir kanal ve Türkiye için turizm gelirleri çok önemli. Bu yıl Türkiye turizminde çok ciddi kayıplar yaşandı. Bu yüzden gelecek yıl bu kayıpların tekrarlanmaması için hem sektör hem ekonomiye yön verenler olarak aksiyonlar alınmaya başladı. Bunun da piyasalara olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Rusya ile gelişen bu pozitif iletişimin direkt bir yansıması olacak. Çünkü Ruslar da bizden uzaklaştıkları için çok üzüldüler. Onlar da Türkiye’ye gelmeyi gerçekten istiyorlar. İnşallah bunun bize ciddi bir pozitif yansıması olacak. Sonuç olarak, Turizm sektörünün toparlanacağını düşünüyoruz. En eski, o şaşalı günlerine hemen dönmeyecek ama 2016 yılından inşallah çok daha iyi olacak. Bunun devamıyla beraber inşallah 2016’dan çok daha iyi bir yılı bizim göreceğimizi düşünüyorum. Ev dışı tüketim kanalı alanındaki son dönem gelişmeler hakkındaki tespit ve önerilerinizi de almak isterim. EDT’te neler oluyor? Ev dışı tüketim kanalı Türkiye’de zaten büyümekte olan bir sektör. Bu yıla kadar çift haneli olarak, Türkiye ekonomisinden daha hızlı büyüyordu. Bunun da içinde bulunduğumuz duraksama dönemine rağmen tekrar devam edeceğini öngörüyorum. Çünkü Türkiye’deki kişi başına ev dışında yapılan harcama Avrupa ve Amerika’nın epey gerisinde. Bildiğiniz üzere son yıllarda dışarıda yemek yeme ve seyahat kültürü bir hayli yaygınlaştı. Her ne kadar bu yıl yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerle bu alışkanlıklar bir miktar frenlenmiş olsa da devam eden süreçte büyüyerek gelişeceğini düşünüyorum. İnanıyorum ki, kişilerin sözünü ettiğim artan ihtiyaçları bizim ev dışı işimizi her zaman büyütecek. Bununla birlikte Türkiye’de otel ve restoranlar dışında artan ofis ve kurum sayıları paralelinde dışarıda yükselen bir yemek yeme alışkanlığı da var. Bu da bizim işimiz için çok sevindirici bir gelişme. Gerçekten büyüyen bir pazar. O yüzden bu pazarın bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz. Evet, bu yıl bazı sıkıntılardan dolayı bir duraksama dönemi yaşadık. Fakat tim bu sıkıntıların aşılıp, yeniden hızlı büyüme sürecine girileceğine inancımız sonsuz. Horeca kanalında temizlik ve hijyen sektörü için değerlendirmeleriniz ne olur? Hijyen, kişilerin bilinç düzeyleri arttıkça ihtiyaç olarak da yükselen bir değer. Hijyen aynı zamanda firmalar içinde ayrışılan ya da bir müşteriyi elde tutmak için önemli faktör. Bizim temel işimiz, temizlik ve hijyen alanında beraber çalıştığımız tüm noktalara kafalarını rahat ettirecek profesyonel çözümleri sunmak. Bunu hem ürün gruplarımızla hem Akademi birimimizin vermiş olduğu danışmanlık hizmetleriyle sağlamaya çalışıyoruz. Amacımız; Türkiye’nin hem daha temiz daha sağlıklı nesiller yetiştirmesine fayda sağlamak hem de müşterilerimizin kendi müşterileri karşısında bir değer olarak ayrışmalarına gerekli alt yapı olanaklarını sağlayarak mutlak müşteri memnuniyetini sağlamalarına destek vermek. Peki bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? İşle ilgili önceliğim, Eczacıbaşı Profesyonel’i sektördeki mevcut iyi konumundan çok daha iyi bir noktaya taşımak. Organizasyon içindeki arkadaşlarımızla verdikleri emeğin karşılığını dolu dolu alabilmelerini sağlamak bizim için çok

değerli. Burada gerçekten uzun yıllar bu sektörün lideri olarak Eczacıbaşı Profesyonel’i konumlandıracak doğru kararları vermek, ekibimle beraber doğru işleri yapmak istiyorum. Bunu biraz daha açmak isterim. Yeni dönemde yapılanmaya nasıl bir ivme katmayı hedeflediniz? Hem bizim sektörümüz hem de iş hayatının tamamı çok daha hızlı hareket ediyor. Biz daha hızlı, dinamik bir organizasyon olarak sektördeki liderliğimizi perçinleyerek; hem kimyasal kağıt ve hijyen alanında hem de destekleyici gıda kategorilerimizi devam ettireceğiz. Bayilerimiz ve dağıtım ağımızla çok iyi bir ilişki durumumuz var. Bunları da daha da köklendirerek önümüzdeki nesillere iyi bir iş ortaklığı bırakmak istiyorum. Benden sonraki arkadaşlarıma uzun yıllar sürdürülebilir bir organizasyon devretmek arzusundayım. Nitekim yenilikçi bakış açısı tüm organizasyona daha da yerleşerek devam edecek. Bunun illa ki yepyeni bir ürün olması gerekmiyor. İş yapış, işe yaklaşım, müşteriye gidiş, kendi içimizdeki süreçlere bakış gibi herkesten ‘ben daha değişik ne yapabilirim, işleri daha verimli bir şekilde nasıl sonuca ulaştırabilirim’ gibi yaklaşımları kazanmalarını isteyeceğim. Son olarak iş dünyasında kadın istihdamının değeri üzerine neler söylemek istersiniz? İş dünyasında çeşitliliği artırırken bu çeşitliliğe artan kadın istihdamıyla değer katmak bence çok kıymetli. Bu hem iş hayatına etkileri hem de sosyal manada ülkeye katkıları anlamında önemli bir temel taşı. Kadınların kadınları desteklemesi lazım ama organizasyonların da totalde kadınları desteklemesi lazım. Bunu da cinsiyetçi bir yaklaşımla kadın - erkek olarak ayırmamak gerek. Öncelik kişinin işini iyi yapması, sahiplenmesi, tutkuyla bağlı olması çok önemli. Fakat yine de kadınların içinde bu özellik belki biraz daha fazla ön plana çıktığı için o grubun işlere katkısı daha büyük oluyor. Bu etkinin farkındalığıyla Eczacıbaşı Topluluğu da tüm topluluk seviyesinde kadın istihdamını önemsiyor ve destekliyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık dediğimiz bir pozisyona iki aday varsa ve ikisi de eş değerse kadını önceliklendiriyor.


restaurant 54 hotel & hi-tech

etkinlik

Contemporary Istanbul 11. yılını kutladı Contemporary Istanbul çağdaş sanatın 11. yılını Frankie Istanbul’da gerçekleştirdiği gala resepsiyonu ile kutladı.

A

kbank’ın desteğiyle düzenlenen Contemporary Istanbul; dünyanın en seçkin koleksiyonerlerini, galeri temsilcilerini, müze gruplarını, iş ve sanat dünyasının önde gelen isimlerini ve uluslararası basını Frankie Istanbul’da gerçekleştirdiği geleneksel gala resepsiyonu ile bir araya getirdi. Türkiye’nin çağdaş sanat alanında en iyi örneklerini sanatseverlerle buluşturan Contemporary Istanbul’un 11. yılı onuruna, Contemporary Istanbul Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli’nin ev sahipliğinde Frankie Istanbul’da özel bir gala resepsiyonu gerçekleştirildi. Dünyanın en seçkin koleksiyonerleri, galeri temsilcileri, müze grupları, iş ve sanat dünyasının önde gelen isimleri ve uluslararası basın Türkiye’de her yıl çağdaş sanatın nabzını tutan Contemporary Istanbul’a sayılı günler kala düzenlenen davette bir araya geldi. Contemporary Istanbul’a 2007 yılından bu yana desteğini sürdüren Akbank, ekonomik büyümeyi desteklemenin yanı sıra toplumun kültür ve sanat alanında da gelişimini öncelikli sorumlulukları olarak sahipleniyor. Sürdürülebilir kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle Türkiye’nin sosyal ve ekonomik gelişimine önemli katkı sağlıyor.

20 ülkeden 1500 esere ev sahipliği yaptı

11. yılında, Contemporary Istanbul’a 20 ülkeden 70 galeri ve 520 sanatçının 1050 eseri sergileniyor. Contemporary Istanbul’un en dikkat çeken bölümlerini bu yıl ilk defa sanatseverlerle buluşacak olan Collectors’ Stories ve CI Design oluşturuyor. Fuarda bu yıl yeni bölümlerin yanı sıra yeni projeler de dikkat çekiyor.

60 çağdaş sanat koleksiyonundan 120 eser sergilendi

Contemporary Istanbul bu yıl için bir ilke imza atarak, Collectors’ Stories bölümünde Türkiye’nin önde gelen 60

çağdaş sanat koleksiyonundan 120 eseri sanatseverlerle buluşturdu. Türkiye’nin önde gelen koleksiyonerlerinin kendi koleksiyonlarından seçeceği eserler CI Artistik Danışmanı Marc-Olivier Wahler’in küratörlüğünde sergilendi.

Contemporary Istanbul 11. Yaşında 20 ülkeden 70 sanat galerisi ve 520 sanatçının 1500 eserine ev sahipliği yapıyor. İstanbul’un En Sanatsal Gastronomi Buluşması ‘Contemporary Food Art Festival’ ‘Contemporary İstanbul’ ile eşzamanlı olarak 1-6 Kasım tarihleri arasında İstanbul’un en prestijli fine food restoranlarında gerçekleşerek, şehrin en sanatsal ve kreatif gastronomi buluşması olmayı başaran ‘Contemporary Food Art Festival’, gastronomi ve sanatseverlerin yoğun ilgisiyle gerçekleşti. TURYİD ve HYBRID tarafından organize edilen; Coca-Cola, Renault, Unilever Food Solutions ve Kanyon partnerliğinde, ‘Contemporary İstanbul’ desteği ile gerçekleşen ‘Contemporary Food Art Festival’da İstanbul’un seçkin lezzet noktaları; Mikla, Sunset, Escale, Frankie, Ferahfeza, Banyan, Dragon, 360 İstanbul, 1924 İstanbul ve Nicole bu haftaya özel tasarlanan menüleriyle katılımcılardan tam not aldı. Gastronomi sanatının yaratıcı ve şık yönünün ön plana çıkarıldığı, şehir hayatına lezzet katarak oldukça pozitif yorumlar alan ‘Contemporary Food Art Festival’ın 3-6 Kasım’da gerçekleşen ‘Contemporary İstanbul’daki standı da sanatseverler başta olmak üzere yeme içmeyi seven İstanbullular ile gastronomi profesyonelleri, basın ve blogger’lardan yoğun ilgi gördü.



şefin gözünden

Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

restaurant 56 hotel & hi-tech

Şeflerin en gözü karası

Alexis Atlamazoğlu Profesyonel mutfağa ilk kez 27 yaşında stajyer olarak giren, bugün ise Conrad Istanbul Bosphorus Hotel’in Executive Şefliği mevkine kadar yükselen Alexis Atlamazoğlu ile mutfaktayız…

H

ani herkese “büyüyünce ne olacaksın diye sorarlar ya…” Çocukken hayallerini ilk süsleyen mesleği soruyorum ben de ilk olarak Alexis’e… Bir taraftan o müthiş tabaklarını çekim için hazırlarken bir taraftan da geçmişe kısa bir yolculuk yaparak anlatmaya koyuluyor: “Benim üç hayalim vardı: İlki pilot olmaktı. Gözlük taktığım için babam onu direkt unut dedi. İkincisi veteriner olmaktı. Ortam müsait değildi, yanına yaklaşamadım bile… Üçüncüsüyse aşçılıktı; bu defa ailem razı gelmedi. Onun üzerine ben de yemekle en alakalı mesleği, gıda mühendisliğini seçtim.”

Uçmak, hayvan sevgisi, yemek en büyük tutkularıydı…

Bir zamanlar ‘uçmak, hayvan sevgisi ve yemek’ düşlerini en derininde yaşatan Alexis için çocukluk hayallerinin en yakın

karşılığı gıda mühendisliği olunca Atina Teknik Üniversitesi’nde soluğu alır. Ne var ki okulunu tamamlayamaz, hatta terk etmek zorunda kalır anlattığına göre. “Çünkü yapmak istemedim. Gıda, yeni ürünler, biyokimyayla ilgili bilmem gereken her şeyi öğrenmiştim. Geriye kalansa alakasız şekilde matematik, gıda mühendisliği tarihi dersleri olunca beni cezbetmediler” sözleriyle eğitimine nasıl son verdiğini anlatan Alexis, bir karar kendini Atina’da Le Monde Turizm ve Otelcilik okulunda, aşçılık serüveninin ilk basamağında bulduğunu dile getiriyor.

Stajını Yunanistan’da değil, Türkiye’de yapmak istedi Alexis’in ilk staj deneyimi için neredeyse tüm Yunanistan onun ayağına dökülür. Ama o kabul etmez çünkü gönlünde yatan aslan, Türk mutfaklarıdır. Sebebini merak ederek


soruyorum, yanıtlıyor: “Çünkü 27 yaşlarımda bu mesleğe geç kaldığımı düşünerek renkli mutfakları hızlı bir şekilde görmek istiyordum. Türkiye benim sonuçta doğup büyüdüğüm bir yer. Ülkenin kültürel renkliliğini de çok iyi biliyorum o yüzden. Burada Çin, Hint, Japon, Yunan mutfakları adına ne ararsanız var. Tüm gayret ve hevesim hepsine bir an önce hakim olmaktı. Yunanistan’da herhangi bir yerde stajımı yapmak benim için çok önemli değildi. O sebeple İstanbul’a geldim.”

Hünkar’da kominin komiliği…

Alexis’in İstanbul’a adım attığında ilk staj yeri, Feridun Usta’nın çalıştığı Hünkar Restaurant olur. Ustasıyla halen görüştüğünü ve onun yerinin ayrı olduğunu anlatan Alexis, “Hatta Yunanistan’da birlikte 2 veya 3 defa Türk Yemekleri Festivali yaptık. Hünkar benim başlangıç noktamdır, yemeğe bakış açımı şekillendirip toparlayan yerdir” diyor. Benim anladığım Alexis’in şefliğe uzanan kariyer öyküsü teoride Yunanistan’a, uygulamada ise Türkiye’ye uzanıyor… Tam bir

kültür harmonisi onunkisi… Acaba bir çatışma yaşadı mı, soruyorum: “Yaşamadım ama evdeki hesap çarşıya da uymuyor tabii. Stajyerlerimize de hep söylediğimiz gibi, çok yol Roma’ya çıkıyor. Gerçekten bir ürünün son halini görün, 15 kişiden bunu yapmasını rica edin. 15’i de size değişik bir şekilde verebilir. O yüzden de bu tamamen tecrübeyle alakalı bir durum. Benim şu anda bile evimde 300’e yakın kitap var. Sürekli okurum. Bu meslekte uygularsın ya da uygulamazsın ama yeniliklere açık

olmak lazım. Bilgi kalabalığı her yerde var. İyi ile kötüyü ancak tecrübeniz arttıkça tespit edebiliyorsunuz. Dediğim gibi bugüne kadar iki mutfak kültürü arasında herhangi bir çatışma olmadı. Öğrenmeye aç olduğum için ne varsa alıyordum sonuçta” diyor.

“Hilton İstanbul Bosphorus’un aşçıbaşına randevusuz gittim, işe alındım”

Alexis’in Hünkar Restoran’dan sonraki staj durağı Hilton Istanbul Bosphorus olur. Ama kendi isteğiyle değil tabii. “Çok acemiydim. Bu işin en başından beri öğrenmek için kuru bir sünger gibiydim, bana ne verirlerse alıyordum ve yapıyordum. Sonuçta kendimden yorum katabileceğim hiçbir donanıma sahip değildim. Ama Feridun Usta bana beş yıldızlı bir otelde çalışmamın doğru bir karar olacağını söyledi. Fakat o dönem beni hiçbir otel kabul etmedi. Temmuz ortasında bütün staj kontenjanları dolmuştu çünkü. Tek bir yer vardı ki, kendi de bilmiyordu. Kimseye hiçbir şey söylemeden kalktım 2001 yılında Hilton Istanbul Bosphorus’a gittim. Aşçıbaşıyla randevum

olduğunu söyledim, oysaki yoktu. Knut Bungart beni kabul etti. Kendisi şu anda Hilton Worldwide bünyesinin aşçı olarak en üst pozisyonunda bulunuyor. Mutfağa girdim, iri yarı gözlüklü bir bey zaten. Kendisiyle Türkçe konuşmaya başladım. Bana ismini gösterdi ve ‘English’ dedi. Tamam deyip konuştum. Beni ofisine aldı. Kendimi anlattım, bana ne biliyorsun diye sordu. Ben de “şef ben sıfır, hiçbir şey bilmiyorum ama bana şans ver, para da


restaurant 58 hotel & hi-tech

şefin gözünden

istemiyorum, ben sadece yemek yapmayı öğrenmek istiyorum. Mutlu olmak istiyorum ama aynı anda da hizmet vermek istiyorum. Size her türlü yardımcı olurum dedim. Başka da bir şey söylemeye gerek kalmadı, ‘Yarın sabah başlıyorsun’ dedi. Onunla beraber Hilton Atina’da, Sydney’de çalıştım. Feridun Usta gibi o da benim hayatımdaki ikinci önemli isimlerden biri oldu.

Knut Bungart, kariyerimdeki ikinci önemli isimdir Alexis, Hilton Istanbul Bosphorus’dan sonra tekrar Atina’ya döner. O aralıkta Yunanistan’da iyi bir a la carte restoranda üçüncü stajını yaptığını söyleyen Alexis, Şubat 2003’te mezun olduktan sonra “hayatımdaki ikinci önemli isimlerden biri”

dediği Aşçıbaşı Knut Bungart’ın davetiyle bu defa Hilton Atina Oteli’ne stajyer olarak geçer. Anlattığına göre, yaklaşık iki yıl süren zorlu ve çetin bir maratondur o. Çünkü bir açılış oteli macerasına girmiştir. İki yılın ardından bu defa Hilton Sydney’e geçtiğini belirten Alexis için Avustralya serüveni kelimenin tam anlamıyla “Çok büyük tecrübe, çok büyük ufukların açılması, çok kültürü bir anda görme, değişik bir hayat tarzı, mantalite, insanlar ve yemekler” demek olur. 2006 yılı sonunda Hilton Atina’ya geri dönen Alexis, 2008’de Hilton Rodos Oteli ile ilk aşçıbaşı pozisyonuna erişir. “Hatta otelin genel müdürü ben


Eşinden dolayı Antakya mutfağını çok sevdiğini dile getiren Şef Alexis, orada yediği zeytinyağını hiçbir yerde tatmadığını söylüyor. aşçıbaşı olduğumda Knut Bey’i aradı ve telefonu aldığında ‘Bak gördün mü, bazı şeyler oluyormuş’ dedi” sözleriyle hafızasına kazıdığı önemli bir ayrıntıyı da paylaşan Alexis, “Tahmin ediyorum Knut Bey de hem şirketin içinde kaldığım için, hem de o dönemde yaptığı yatırım iyi çıktığı için mutludur diye düşünüyorum” sözlerini de ekliyor.

“Hem acayip basitim hem de çok zor bir insanım” Bunun üzerine Conrad Istanbul Bosphorus’un değerli şefi Alexis’e soruyorum, “Size de sıfır temelli bir öğrenci çat kapı gelse tavrınız ne olur?” “Benim kapım herkese her zaman açık. İş yaptığımda biri onu anlamayıp da girdiğinde aynı şekilde dışarı da çıkabilir, o başka mesele. Yeter ki kişi aklındakini düz bir şekilde ifade edebilsin.” diyen şef “Ama her türlü soruya da hazır olması lazım” diye ekliyor. Ben bu aralıkta şefi de biraz yakından tanımak istiyorum.

Conrad Istanbul Bosphorus efsanesi başlıyor

2009 yılında Antalya’da Hillsidesu Oteli’ne Executive Şef olarak geçen Alexis, “Zaten İstanbul’a gelmenin planlarını yapıyordum. O dönemde Yunanistan’ın durumu çok iyi değildi. Türkiye’de çok marka var. Turistik yer çok, turist sayısı fazla. Burada otelciliğin daha iyi yapıldığını düşünüyordum. Antalya da aynı şekilde, orada da çok iyi oteller var. Hillsidesu benim için iyi bir basamak oldu ve ardından 2011 yılında Conrad Istanbul Bosphorus’a geçtim” diyor. Yüzde 100 renovasyon projesini kısa bir süre önce tamamlayarak konuklarını yeni yüzüyle ağırlamaya başlayan otelin yeme içme alanlarını ise şöyle anlatıyor: “Manzara, otelimizde en titrediğimiz restoranımız. Orada her kesime hitap edebileceğimiz Akdeniz Mutfağı adı altında a la carte hizmeti veriyoruz. Onun dışında Lobi restoranımızda küçük bir a la carte hizmeti veriyoruz. Ve tabii doğal olarak Room Service ve Summit Bar & Terrace. Summit Bar & Terrace, daha çok finger food üzerine. Orada da küçük bir a la carte hizmetimiz var. Ve en geniş olarak çalıştığımız banket mutfağımız var. İstanbul’un en iyi banket otellerinden olduğumuzu çok rahat söyleyebilirim.”

“Annemin kalaylı tencerede haşlayıp fırınladığı hindiyi asla unutamam” Alexis’e son olarak merak ettiğim birkaç soruyu daha sormak istiyorum: Deneyimli şef için bir yemeği lezzetli kılan püf noktaları neler?

Kendini şöyle anlatıyor: “Hem acayip basit bir insanım hem de aynı anda çok zor bir insan olabiliyorum. Benim için iyi hesaplar iyi arkadaşlıklar getirir. İş içerisinde gri yoktur; siyah ve beyaz vardır. İnsanların net olmalarını çok isterim. Vakit kaybetmeden konuşmalarını çok isterim. Bizim işimizde naziklik yoktur, hemen herkesin direkt konuya girmesini isterim. Ne kadar kötü olursa olsun benden hiçbir şeyin saklanmasını istemem. Bunları göremediğim anda çok daha teferruatlı olabiliyorum.”

Her şefin kendine has bir tarzı, ayarı olduğunu söyleyen Alexis’in öncelikle yemekte vazgeçemediği birkaç ürünü varmış. Bunları sarımsak, pırasa, taze soğan, defne, zeytinyağı ve tuz olarak sıralayan şef için anlıyorum ki tuzun önemi çok daha büyükmüş. Çünkü şefe göre bir yemek asıl lezzetini tuza borçlu! Zamanında ailesinden de büyük oranda lezzet bombardımanı aldığını söyleyen Alexis, “Benim bütün ailem çok iyi yemek yapardı zaten” diyor. Ben de ekliyorum: “Ya o günlerden unutamadığınız, aklında kalan tatlar hangisi?” Annesinin kalaylı tencerede haşlayıp fırınladığı yılbaşı hindisini hala unutamadığını anlatan Alexis için bir başka lezzet anahtarı, kesinlikle her yapılan yemeğin tadılması olurmuş ki, “Tatmazsanız en büyük hatayı yaparsınız” diyor ve noktalıyor.


restaurant 60 hotel & hi-tech

marka etkinlik

Porselenin yıldızı, lezzetin yıldızlarını “Design for Chefs” için Kütahya’da ağırladı Porselenin yıldızı, lezzetin yıldızlarını “Design for Chefs” etkinlikleri kapsamında 20172018 tasarımlarına yön vermek amacıyla Kütahya Porselen fabrikasında ağırladı. Hedefte Türkiye’deki tüm şeflere ulaşmak ve markanın gelecek tasarımlarına birlikte yön vermek var!

K

uruluşundan bu yana Türkiye’nin ekonomisine her koşulda tam destek sunan Kütahya Porselen, yerli ürün talebini artırmak ve gastronomi sektörüne daha katma değerli ve kullanıcı odaklı ürünler sunabilmek amacıyla Executive Chef Rafet İnce liderliğindeki sektörün ileri gelen şefleriyle birlikte fabrika tanıtımı ve odak grup toplantısı gerçekleştirdi. Kuruluşun tasarım çalışmalarındaki fikir ortakları olarak gördüğü şeflerin katkılarıyla verimli bir odak grup çalışması gerçekleştirildi. Türkiye’de porselen sektöründe şeflere yönelik önde gelen tasarım organizasyonlardan biri olan “Design for Chefs 2016” 12 Kasım Cumartesi günü Kütahya Porselen’in Kütahya’daki kuruluş yerleşkesinde başladı. Öncelikle özel sunumlar eşliğinde Kütahya’nın yöresel lezzetlerini tadan şefler, ardından üretim tesisinde porselenin emek yoğun üretim sürecini zaman zaman bizzat üretime dahil olarak tecrübe ettiler. Organizasyonun ikinci gününde odak grup çalışması kapsamında Kütahya Porselen tasarım ekibi ile gastronomi şefleri arasında gerçekleştirilen toplantıda geleceğin gastronomisi ve porselen ürünleri tartışıldı. Değerli fikir çıktılarının alındığı toplantının ardından NG Porselen Müzesi ziyareti gerçekleştirilerek organizasyon tamamlandı. Gelenekselleşecek Gelenekselleştirilmek amacıyla başlatılan “Design for Chefs” organizasyonunda edinilen olumlu izlenimler ve tartışılan yeni ürün fikirleri, yerli gastronomi ve yerli porselen sektörünün aynı kültürel değerler üzerinde yükselmesi adına büyük önem taşıyor. Türkiye’nin markası Kütahya Porselen, kullanıcı odaklı yenilikçi ürün fikirleriyle ve gerçekleştireceği yeni etkinlikleriyle sektörünün lokomotifi olmaya devam edecek.

Rüştü Düver: “2016 iyi geçti, 2017’nin daha da iyi geçeceğine inanıyoruz”

Hotel restaurant & hi-tech dergisi olarak bizler de bu verimli ve keyifli etkinliğin bir parçası olarak mutfak dünyasının en gözde şefleriyle yola çıktık, porselen bir tabağın zorlu ama bir o kadar da ilgi çeken üretim hikayesine konuk olduk. Etkinlikler boyunca bizleri bir an olsun yalnız bırakmayan Kütahya Porselen Genel Müdürü Rüştü Düver ile bir araya geldik, “Design for Chefs” etkinliğinden markanın 2017 büyüme stratejilerine, tasarım odaklarına ve porselen gelişimine kadar her bir konuyu detaylı olarak konuştuk. “Biz bugün bu sektöre porselen satışını soktuk. Dolayısıyla çok önemli bir potansiyel oluşturduğumuzu düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde satışta yeni yöntemler bulup, yeni stratejilerle bu işi layıkıyla götüreceğimize inancımız tam.” Rüştü Bey, “Design for Chefs” etkinliğinin düzenleniş amacından bahsederek, şeflerle başlattığınız tasarım çalışmalarını ana noktalarıyla anlatır mısınız? Kütahya Porselen olarak bugüne kadar kendimizi çok iyi tanıtamadığımızı düşünüyorum. Pazara yönelik harika ürünlerimiz vardı ama ne yazık ki ne markamızı tanıyorlar ne de yaptığımızı biliyorlardı. Özellikle son beş yıldır gerek Afyon’daki toplantılarımız gerekse birebir yaptığımız görüşmelerimiz neticesinde ürünlerimizi hedef kitle ve pazarlara ulaştırmaya ve tanıtmaya çalıştık. Ancak bu girişimlerimiz de belli bir noktaya kadar gelişebildi. Şöyle de bir durum söz konusu tabii; şeflerimizin kafalarında kullanmak istedikleri çok sayıda ürün var. Doğal olarak ürün gamının hepsini birebir showroomlarımızda görme imkanları da olmuyor. Biz nereye showroom açarsak açalım uzaklığından veya yakınlığından şikayet ediyorlar. Örneğin Şişli’de bir showroomumuz var, haliyle lokasyonun trafik


sorunundan şikayet ediyorlar. İstanbul sınırları içinde bu sorunu çözmek bugünün koşullarında çok da kolay değil. Baktığınızda her yerde farklı problemler var aslında… Biz de bundan hareketle “Design for Chefs” buluşmasının en doğru yol olacağına karar vererek bu yıl ilkini düzenledik. “Şefler üretim zorluğunu görerek, ürünleri daha dikkatli kullanıyorlar” Bu etkinlikle neyi hedefledik? Her şeyden evvel şefler üretimin ne şekilde gerçekleştiğini yerinde görerek, ürünleri daha dikkatli kullanıyorlar. Bu kadar zor üretilen bir ürünün aslında tukaka olmadığının farkına varıyorlar. Bu da bizim açımızdan çok değerli ki Kütahya’daki fabrikamızda çalışmalarımızı yerinde görerek kendileri de takdir ettiler zaten. Şeflerin istek ve beklentilerine uygun tabaklar yapmak bizim için önemli bir nokta. Nitekim bundan 6-7 sene önce Defne Koz’a tabak tasarlattığımız

zaman da yine bu şeflerle birlikte beyin fırtınası yapmıştık. Defne Koz, onlardan aldığımız geri dönüşümlere göre tasarımlarına yön verdi. Dolayısıyla bugünkü toplantılarda da gördüğünüz gibi fabrikanın tüm tasarım ekibi buradaydı. Toplantılardan çıkan sonuçlar doğrultusunda ekibimiz bundan sonraki tasarımlarını daha doğru bir şekilde yapmaya gayret edecekler. İki günlük programın ilk günü fabrika üretim bandının şeflere tanıtımı, bilgilendirme toplantısı ve ikinci gününde karşılıklı fikir alışverişleriyle geçti. Peki bundan sonraki yol haritanız ne olacak, biraz daha detay verebilir misiniz? Türkiye’deki şeflerin sayısı bu kadar değil tabii. Antalya bölgesi var, Anadolu’da şeflerimiz var. Buraya gelenler Türkiye’nin yıldız şefleri. Bildiğiniz üzere bu pazar çok geniş. Bir de bu işin halk lokantaları var. Anadolu’da daha farklı konseptler var. Bu sebeple bunların hepsine uygun çalışmalar yapmamız lazım. Bundan sonraki adımımız, etkinliğimizi farklı şef gruplarına yönelik gerçekleştirmek olacak. Bu sayede hem markamızı tanıtacağız hem de onların isteklerine uygun çalışmalar yapmaya gayret göstereceğiz. Amacımız şeflerle buluşmamızı yılda bir

veya iki kere düzenleyerek geleneksel hale getirmek. Bundan sonraki yıllarda farklı şeflerle bir araya gelerek Türkiye’deki tüm şeflere ulaşmayı hedefliyoruz. Kütahya Porselen’in Horeca pazarındaki rekabet gücünden, pazar payından da bahseder misiniz? Markayı otel ve restoran pazarında ne şekilde konumlandırıyorsunuz? Buna dair Türkiye’de bir ölçümleme yok. Ülkemizdeki otel pazarı budur, pazarın şu kadarı Kütahya Porselen markasınıdır şeklinde ne yazık ki istatiksel bilgi paylaşımı yapamıyorum. Ancak pazardaki konuma ve cirosal rakamlara göre değerlendirdiğimizde bu sektörün yaklaşık %40’ına hakim olduğumuzu söyleyebilirim. Kütahya Porselen olarak biz ilk kurulduğumuzdan bu yana Horeca grubu içindeydik. Ancak biliyorsunuz Kütahya ve Güral birlikte hareket ettikleri bir dönemde ailenin bir takdiri vardı. Güral Porselen Horeca grubunda, Kütahya Porselen ise ev grubunda ilerlemesi yönünde politikaları vardı. 2004 yılına kadar bu şekilde ilerledik. Böyle olduğu için de özellikle halk tipi restoranlarda, sokaktaki kebapçılarda, çorbacılarda Kütahya Porselen’i çok fazla göremediniz. O yüzden insanlar daha çok rakip firmaları tercih ettiler çünkü pazarda çok etkin değildik. 2004’ten sonra ise dikkat ederseniz hep büyük ve kaliteli projelerin içinde yer aldık. Beş yıldızlı otellerde, tatil köylerinde özellikle a la carte’lara baktığınız zaman bizim konsept ürünlerimizi ağırlıklı görmeniz mümkündür. Peki önümüzdeki yıldan beklentileriniz neler? 2016 yılı değerlendirmesiyle birlikye yeni dönem proje ve yatırımlarınızdan da söz eder misiniz? 2016 yılını biz bir bütün olarak kabul ediyoruz. Bu yüzden de Horeca, ev serisi ve ihracat grupları olarak ayırmak istemiyorum. Sorunuza geleyim, Kütahya markası için bu yıl çok başarılı geçti. Bunun değerlendirmesini de şöyle yapıyoruz, üretim yapan fabrikalarımızın tamamı 2016 yılı boyunca çalıştı. Dolayısıyla biz ürettiğimiz malı satmışız. Şayet bir sıkıntı olsaydı fabrikalarımızın bir veya ikisini kapatmış olurduk. Bu doğrultuda 2016 bizim için kötü bir yıl değildi ama birtakım sektörler kötü olduğu için biz onların yerine ikame pazarlar koyduk. Mesela Horeca pazarının eski başarısı yoktu. Sadece bu yıl da değil, geçen yıl da kötüydü. Biz Horeca’daki eksikliğimizi bu defa diğer alanlarda, ihracatta tamamladık. İşte bu yüzden olaya bir bütün olarak baktığımızı söylüyorum. 2017 yılına gelirsek, gelecek yılın da aynı şekilde kötü olacağını düşünmüyorum. Hatta daha iyi bir yıl olacağı inancındayım.


pazara sunacağız. Bu çalışmanın çok faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü tasarımda esas tuttuğumuz nihai müşterilerimizin beklentileri gibi onları sunan şeflerimizin beklentileri de çok değerli bizim için. Bunu da en sağlıklı ve verimli şekilde bu toplantılarla alacağımızı düşünüyorum.

Müzeyyen Şirin: “Şeflerimizi dinlemek tasarımlarımıza değer katacak”

“Design for Chefs” etkinliğine önemli katkıları ve nazik ağırlamasıyla değer katan isimlerden biri de hiç şüphesiz, Kütahya Porselen Genel Müdür Yardımcısı Müzeyyen Şirin’di. Dünyaca ünlü markanın tasarım odaklarını, gelecek dizayn çalışmalarına yön verecek marka-şef dayanışmasını ise Müzeyyen Şirin ile konuştuk. Müzeyyen Hanım, Kütahya Porselen’in bugüne kadarki tasarım çizgisi ve yaklaşımları neydi? “Design for Chefs” buluşmasından sonraki marka-şef ittifakı üretim sürecine dizayn aşamalarında ne şekilde yansıyacak? Bu organizasyonda nihai tüketicimiz ve aynı zamanda bizim için çok değerli olan şeflerimizden tasarımlarla ilgili geri bildirim almayı hedefledik. Zaten adı üstünde, organizasyonumuza “Design for Chefs” dedik. Bu etkinliğin ilkini 2012 yılında çok da profesyonel olmadan İstanbul’da gerçekleştirmiştik. Oradan aldığımız geri bildirimler doğrultusunda Tasarımcı Defne Koz ile çalışarak çok güzel bir koleksiyon ortaya koyduk. Bu da bize “Red Dot Design Award” ve “IDEA Awards” ödüllerini getirdi. Biz o zaman anladık ki, kendi içimizde kapalı yaptığımız doğru tasarımcılarla yapmadığımız tasarımlar çok daha başarılı oluyor. Türkiye’nin değerli şeflerinin görüşlerini almak bize çok daha olumlu katkılar sağlayacaktı… Organizasyon kararı tam da bu düşünce üzerine çıktı. Yaklaşık 2-3 ay önce Rafet İnce şefimiz ile yaptığımız bir değerlendirme toplantısının ardından organizasyonu hayata geçirmeye karar verdik. Bununla hem şeflerimiz porselen üretimini görsün, Kütahya Porselen’i tanısın hem de etkinliğin esas önemli kısmı olarak tasarım ekibimizle şeflerin karşılıklı bilgi ve fikir alışverişlerine ortam sağmayı istedik. Bu buluşmasının hemen ardından tasarım ekibinizle ne tür bir çalışma yürüteceksiniz? Bundan sonraki yol haritanız ne olacak? Bugün oturumun ilk kısmını gerçekleştirdik. Ardından buradan çıkan görüşleri alıp değerlendirerek tasarım ekibimizle birlikte iki gün daha çalışma yapacağız ve ortaya bir tasarım teması çıkaracağız. Bu tema üzerinden de tasarımlarımızı gerçekleştirip, şeflerimize ürünün kullanımıyla ilgili görüşlerini alıp, akabinde

Kütahya Porselen’in ev dışı tüketim kanalında tasarım algısı nedir? Tasarımlarını belirleyen kriterleri nelerdir? Bahsettiğim gibi fokus grubu çalışmaları yaparak trend olan konularda öncelik yapmayı hedefliyoruz. Öncelikle tasarım algımızı az önce de söylediğim gibi müşterilerimizin beklentilerine göre gerçekleştirmeyi arzu ediyoruz. Bizim sektörümüzün trend belirleyicileri Avrupa’da çok daha yaygın. Her yılın ağustos ayında trend belirleyicilerden bize bilgiler gelir. Onlarla birlikte müşteri beklentilerini öğrenerek gelecek iki yıl için tasarım temalarımızı belirliyoruz. Bir tasarım koleksiyonunu hazırlamak zaten iki yılımızı alıyor. İki yıl içinde de o ürünü geliştirip, nihai grubu fokus grubu çalışması yaptırarak görüşlerini sunuyoruz. Türkiye ve dünyada bu sektöre yönelik trendler ne yöne doğru gidiyor? Türkiye ve dünyada trendler doğallığa ve organikliğe doğru gidiyor. Beyaz ürünlerin yanı sıra özellikle gastronomi alanında mat görünümlü doğal, tabağı elinize aldığınızda düzgün olmayan girift yapıya sahip tabaklar öne çıkıyor. Avrupa’da böyle, Türkiye’de de böyle. Renk konusunda ise artık daha esneğiz; beyazdan çıktık, tabaklarda renkli tasarımlar da görüyoruz. Renkli derken yorucu olmayan, daha sade, rahatlatıcı, pastel tonlardan bahsediyorum. “Reaktif sır” dediğimiz teknik bir terim var. Yüzeydeki birkaç ambiyansı doğallığını koruyarak öne çıkaran tasarımlar ki artık onlara da sıkça rastlıyoruz.


Rafet İnce / Burgu Arjaan & Tango Arjaan by Rotana Executive Şefi “Porselene bakış açımız değişti” “Ben Kütahya Porselen’in marka yüzüyüm aynı zamanda. Ama şunu söyleyebilirim, bu geç kalınmış bir proje, bence 10 sene önce yapılıp, hayata geçirilmesi gerekirdi. Çünkü Kütahya Porselen gerçekten iki gün boyunca gezdik ve gözlerimizle de gördük ki, dünyanın ve Türkiye’nin en büyük porselen markası. Keşke tüm bu yatırımlar, şeflere olan yakın ilgi ve yaklaşımlar bundan 10 sene öncesinde başlasaydı, çok daha iyi olurdu. Burada önemli bir kayıp var. Bundan önce ağırlıklı olarak perakendeye yatırım yapılmış, artık bizlere yatırım yapılıyor. Çünkü onlar da biliyor ki tabağa onayı veren, şefler…Peki bu üretim ve tasarımlara ne şekilde yansır? Tabağın tek kullanıcısı şefler olduğu için onların söylediklerine kulak vermek, taleplerine uygun çözümler sunmak önemli. 2017 ve 2018 döneminde tüm bu çalışmaların etkilerini ve tepkilerini göreceğiz. Bu buluşmalar bizlerin dışında Türkiye’nin farklı şehirlerinden seçilmiş şeflerle de devam edecek. Toplamda 150 kadar şefle Kütahya Porselen yeni tasarımlarına hayat vermeye devam edecek. Herkesin ortak etkileri birleştirilip, toplamda 25 farklı tabak dizayn edilecek. Avrupa’ya baktığımızda tabak tasarımları şeflerin ve gurmelerin yorumları üzerinden gerçekleştirilir. Biz de ise bir ilkti. “Design for Chfes” etkinliğiyle ayrıca porselene bakış açımız değişti. Altı üstü tabak, porselen deyip geçiyorduk. Fabrikayı gezdiğimizde bambaşka bir dünyaya eriştik. Dolayısıyla bunun verimli ve faydalı bir çalışma olduğunu düşünüyorum.” Gökhan Tufan / Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı “Kütahya Porselen’in temizlik ve düzenine hayran kaldım” “Türkiye’de çok sayıda otel ve restoran yatırımları gerçekleşiyor. Yatırımcıların ve otel genel müdürlerinin bir takım fikirleri oluyor. Bunlara istinaden bir ürün tedariki gerçekleşiyor. Lakin bunların kararını şefler veriyor. Sonuçta tek elden kullanıcıları olarak operasyonel manada tabakta kalite, çeşitlilik, dizayn gibi kriterleri en iyi bizler biliyoruz. Dolayısıyla bu etkinliğin her iki tarafa da ciddi bir fayda sağlayacağını düşünüyorum. Bu organizasyonun önemli noktalarından biri de, Kütahya Porselen bir dünya markası. Öncelikle böyle bir markanın üretim tesisini gezmek bizim için çok büyük bir şans. Prosesleri yerinde görmek önemliydi. Onun dışında üretim alanlarında temizlik, hijyen ve düzene açıkçası hayran kaldım. Bununla beraber Kütahya Porselen TAŞKAPON’un

ana sponsorlarından biridir. O nedenle de bu vesileyle konfederasyonumuza verdiği desteklerden dolayı Genel Müdür Rüştü Düver’e ve tüm ekibe teşekkürlerimi sunuyorum.” Uğur Alparslan / Sürmeli Hotel İstanbul Executive Şefi “İki günde çok şeyler aldık, çok şeyler verdik” “Etkinlik çok keyifli ve verimli geçti. İki günlük program boyunca Türkiye’nin önemli otel ve restoran gruplarından seçilen şef arkadaşlarımızla bir beyin fırtınası yaptık. Neticesinde ortaya ciddi bir proje çıkacağına inanıyorum. Bu çalışmaların devam etmesi halinde eminim, hem Türk hem de Avrupa gastronomisi anlamında önemli sonuçlar ortaya çıkacak. Design For Chefs 2016 etkinliğinin ilk buluşmasında biz şefler olarak çok şey aldık, çok şeyler de verdik diye düşünüyorum.” Mehmet Yalçınkaya / Wyndham Grand Kalamış Marina Hotel Executive Şefi “Üretici firmalar bizi dinlemiyordu, bu ilktir” “Bu etkinlik sayesinde aslında Kütahya Porselen ile de tanışmış olduk. Onun ötesinde etkinliğin gelecek tasarımların başarısı açısından sektörümüze önemli bir katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Arkadaşlarımız toplantılarda isteklerini bildirdiler, bu da çok önemliydi. Çünkü normalde üretici firmalar bizlere bir tabaktan neler beklediğimizi sormazlar. Tabii kimi firmalarla bu anlamda beyin fırtınası yaptığımız zamanlar da olmuştu ama hiçbiri Design For Chefs kadar etkili bir çalışma olmadı. Bu ben ve diğer meslektaşlarım için ilkti. Bu sebeple de bizleri tasarıma ortak eden Kütahya Porselen’e teşekkür ederim.” Ayvaz Akbacak / Danışman Şef “Etkinlik üretici firmalara ve biz şeflere katkı sağlayacak” Organizasyon muhteşemdi.Bu tür etkinliklerin hem tüketici hem üretici hem de şeflere büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Bunun da sebebi, yapılan toplantıların sonuçlarına bakarsanız, bazı ürünlerin gözükmediği, bazı ürünlerin ulaşmadığı, bazı şeflerin görüşlerinin firma yöneticilerine ulaşmadığına tanık olduk. Avrupa’daki çoğu büyük firmaların ArGe departmanlarında şefler vardır. Bu neden? Çünkü ne istediğini biliyor, bunun için de üreticiler de bu beklentiler doğrultusunda üretim yapıyor. Karşılıklı bilgi alışverişinin hem Kütahya Porselen markasının yeni tasarımlarına hem de sektöre faydalı olacağını düşünüyorum.”


restaurant 64 hotel & hi-tech

marka röportaj

32 yıllık geçmiş, tavizsiz üretim! “İç turizmde son bir yılda yaşanan durgunluğun, 2017 yılında gerçekleşecek olan kongreler, organizasyonlar ve yeni tanıtım programlarıyla yeniden hareketleneceğine inanıyoruz.”

3

2 yıldır inşaat ve turizm sektörüne proje bazlı, hareketli ve sabit mobilya üretim ve tasarımı gerçekleştiren gioielli DEMO, son 5 yıldır otel mobilyalarının yanında ürün gamına eklediği otel ekipmanlarıyla sektördeki gücünü pekiştiriyor. 2017 yılına yeni ürün serileriyle iddialı bir giriş yapmaya hazırlanan firmanın otel ve restoranlara yönelik üretimleriyle beraber yeni dönem projelerini ve hedeflerini İlker Tayalı ile konuştuk.

gioielli DEMO’nun otel, turistik tesisler ve restoranlara yönelik üretim faaliyetlerinden, ürün gamından bahseder misiniz? gioielli DEMO olarak 32 yıldır inşaat ve turizm sektörüne proje bazlı, hareketli ve sabit mobilya tasarlayarak ve üreterek hizmet vermekteyiz. Son 5 yılda ise otel mobilyalarının yanında ürün gamımıza ahşap otel ekipmanlarını da ekleyerek mobilya ile aksesuarların tamamlanmasına yardımcı oluyoruz. Ahşap otel ekipmanları; oda karşılama tepsileri, buklet tepsileri, oda

servis tepsileri, katlanır valizlikler, sehpalar, restoran açık büfe sergileme ve aksesuar üniteleri vb gibi ürünleri kapsıyor.

Firmanızın yurt içi ve yurt dışı pazar payı nedir? Bu pay turizm işletmelerinde ne kadarlık bir orana sahip? Türkiye’de bu alana yönelik odaklandığınız bölgelere ilişkin bilgi verebilir misiniz? Ağırlıklı olarak iç pazara hizmet vermekteyiz. Yıllar içerisinde yurtdışında yapmış olduğumuz otel (Swissotel Moskova, Napoli Palazzo Decumani, Renaissance Paris ARC de Triomphe Hotel, Alexandroupolis Thraki Palace Hotel, Residence Rabelais Paris vb.), rezidans ve mağaza gibi projeleri de oldu. Ancak bu %10 seviyesindedir. Yurt içinde Marmara ve Ege bölgesi çevresi, yoğun şekilde çalıştığımız bölgeler olup turizm odaklı işletmeler ile buradaki payımız da %50 civarındadır.


Otel ve restoran mobilyalarında kullanıcı eğilimleri, trendlere ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

Son zamanlarda otel projelerinde kurallar değişiyor. Tasarımlar; renkler ve motiflerle sınırlı kalmıyor. Otel yönetimleri artık misafirleri için hikayesi olan alanlar yaratmayı hedefliyorlar. Bu trendin artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Üst segmentteki otellerin kendilerini farklılaştırmak adına daha da kaliteli ve lüks tasarımlara gitmesi mimarlar ve üreticiler arasındaki rekabeti artırıyor. Böyle olunca da ortaya birbirinden ilginç ve gelişmiş tasarımlar ortaya çıkıyor.Biz de üretici olma avantajımızı kullanarak, otel ekipmanları pazarında standart ve seri üretim olan bu ürünleri müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda dilerlerse otelin mevcut mobilyalarıyla aynı doku ve renklerde ya da farklı tasarımlarda üreterek beğenilerine sunuyoruz.

Faaliyet gösterdiğiniz alanda Türkiye’deki mobilya sektöründeki genel durum nasıl? Siz marka olarak pazarda kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Konut ve turizm alanında inşaat projeleri olduğu sürece mobilya sektörü hep yukarıya doğru çıkışta olacaktır. Özellikle son yıllarda tasarım ürünlerine olan taleplerin artması, yeni teknoloji makinelerin sektörde kullanılmasına neden oldu. Sermaye kullanımının da bu vesileyle artacağını düşünüyorum. Nitelikli iş gücü yetiştirilmesi için gerekli hamlelerin yapıldığı ve işletmelere verilecek desteklerin kapsamları genişlediği takdirde mobilya endüstrisi olumlu yönde gelişecektir. Ancak 2015 yılının son aylarında Rusya ile başlayan ve yıl içinde de yaşanan üzücü terör olayları ardından 15 Temmuz süreci ile devam eden turizm krizine şu andaki verilere göre 2017’nin de turizm açısından pek parlak geçmeyeceğini gösteriyor. Daralan turizm pazarında biz de 32 yıllık geçmişi olan bir firma olarak gerek ürün kalitemiz, gerek vizyonumuz gerekse de referanslarımızla bu dönemde sağlam bir duruş sergiliyoruz. Yine müşterilerimizin istekleri doğrultusundaki tasarım ve projelerini taviz vermediğimiz ürün kalitemiz, esnek üretim şeklimiz ve zamanında teslim anlayışımızla gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

Teknoloji ve Ar-Ge’ye yatırımlarınız hangi noktada?

Yukarıda da belirttiğim gibi tasarım ürünlere talep arttıkça hız, çeşitlilik ve kalite için teknolojiye yatırım yapmak zorundasınız. Biz de bu yönde üretim parkurumuzda ihtiyaçlarımıza cevap verecek ve atıl kalmayacak makine yatırımlarını yeri geldiğinde yapıyoruz ki geçen yıl tam otomatik bir boya-cila makinası alarak hızımızı ve kalitemizi bir kat daha artırmış olduk. Bunun yanında otel ekipmanları ile ilgili olarak Ar-Ge’deki arkadaşlarımız daha kullanışlı, daha estetik ve ekonomik ürünler üzerinde çalışıyorlar.

Fuarlara katılıyor musunuz?

Geçtiğimiz 6-10 Kasım tarihlerinde Paris’te bu yıl 53.

“Son dönemde hizmet verdiğimiz otellerden bazıları Tüyap PALAS, Double Tree Hilton By Sirkeci, Hilton Bosphorus İstanbul, Conrad İstanbul, Inter Partner Nor As Norveç ve Sura Hagia Sophia Hotel.” sü düzenlenen Equip Hotel Paris Fuarı’na katıldık. Otel ekipmanları alanında Avrupa’nın en önde gelen bu fuarında ülkemiz adına sergilediğimiz yeni ürünlerimizle büyük beğeni topladık diyebilirim. Bu ay da 8-11 Aralık tarihlerinde Travel Turkey İzmir Fuarı ve onu takiben de 26-29 Ocak tarihlerinde EMITT Fuarı’na katılacağız. Ayrıca yurt dışında 2017 yılında gerçekleşecek olan diğer fuarlara katılmaya devam edeceğiz.

Son olarak 2016 yılına ilişkin değerlendirmelerinizi de almak isteriz. Yıl, ciro ve karlılıklar açısından nasıl geçti? 2016 yılına hangi yeni ürünlerle girdiniz? Yeni dönemde pazarda hangi yeni ürünlerle olmayı planlıyorsunuz?

İç turizmde son bir yılda yaşanan durgunluğun, 2017 yılında gerçekleşecek olan kongreler, organizasyonlar ve yeni tanıtım programlarıyla yeniden hareketleneceğine inanıyoruz. Yurt dışında ise Avrupa ve Afrika’da başlayacak olan yeni projeler bulunuyor. 2017 yılına oda karşılama tepsilerinde mantar ve instagram logosu şeklinde yeni 2 model, buklet tepsilerinde çekmeceli model, oda servis tepsilerinde kaydırmaz tabanlı ve sehpalarda ise mantar model tasarımlarımızla giriyoruz. Bu tasarımlarda da diğer ürünlerimizde olduğu gibi müşterilerimizin isteklerine uygun ölçülerde, masif cilalı veya lake boyalı seçenekler sunabiliyoruz. Ürünlerimizde kullanılan ahşap, boya ve cila malzemelerinin tamamı sertifikalı ekolojik ve organik ürünlerden seçilmektedir. Böylece hem doğanın korunmasına hem de geri dönüşüme


restaurant 66 hotel & hi-tech

marka röportaj

KLEO Ticaret Müdürü Evrim Gür “Minibar sektörüne yönelik yatırımlarımız devam edecek” “2017 yılında 20 litre ile müşterilere çok daha küçük bir model sunacağız. Özellikle zincir otellerin talebi üzerine bu ürün geliştirildi. Önümüzdeki yıl yeni projelerimiz devam edecek.”

K

LEO, yüksek kalite politikası ile minibar sektörünün öne çıkan firmalarından. Gelişmiş teknolojik imkanlara sahip altyapısı ve inovatif çözümleri ile sektöre yenilikçi projeler üreten firma, yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da etkili bir ticari hacime sahip. KLEO Ticaret Müdürü Evrim Gür ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajda, firmanın üretim kapasitesi, 2017 yılına yönelik hedefleri ve yeni projelerini konuştuk.

Evrim Bey, KLEO’nun üretim faaliyet alanı olan minibar ürün gruplarıyla ilgili konuşmaya başlamadan önce sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kendinizden, ekibinizden ve profesyonel tecrübelerinizden bahseder misiniz?

Üniversite yıllarımda başladığım minibar sektöründe 18. yılın içerisindeyim. Bu süre zarfında kurumsal satıştan daha çok ürün ve marka yönetiminde neler yapabilirim konularını araştırdım. Turizm, toplumların gelişmesine paralel sürekli evrilen bir sektör. Sadece otel malzemelerinin yapıları değil, ihtiyaçlar da değişebiliyor. Bu ihtiyaçların işletme ile müşterileri arasındaki etkileşiminde nasıl faydalı olabilirim konusunu çok önemsedim. Toplam kalite sıfır hata prensipleri ile ben ve tüm ekibimiz oldukça verimli çalışmalar yaptık.

KLEO’nun üretim kapasitesinden ve ürün portföyünden bahseder misiniz? Firma olarak pazara sunduğunuz minibar sistemleri hakkında bilgi verebilir misiniz? KLEO Absorbe Sistem ve Kompresör Sistem Minibar üretmektedir. Kompresör (ekovat) sistem üretiminde dünyada üretim yapan 3 firmadan biri, Türkiye de

ise tektir. 20, 35, 45 ve 60 litre hacimlerde üretim yapmaktadır. Son 5 yıldır otel, hastane ve kamu misafirhanelerinin büyük bir kısmı A+++ Enerji Sınıfı Ekovat Sistem minibarlara yönelmiştir. KLEO, günlük 300 adet üretim kapasitesi, üretim alanı ve satış sonrası teknik servis ağında Türkiye’nin en büyük üreticisidir.

Yurt içi ve yurt dışı pazarda kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Firmanızın genel büyüme stratejisi nedir?

KLEO, 6 odalı butik otelden 1100 odalı resort otellere kadar yüzlerce müşterisi olan bir firmadır. Minibar ürünleri sadece otel, hastane ve kamu misafirhanelerinde değil; banka genel merkezleri, holding binaları, kamu binaları, fabrika misafirhaneleri, ambulans vb. profesyonel taşıt araçları, deniz araçları ve hatta tren makina ve vagonlarında kullanılmaktadır. KLEO her an her yerde kullanıcıların karşısına çıkabilmektedir. Yurt dışında ise, ağırlıkta ülkelerin kurumsal satış yapan firmalara OEM üretim yapmaktadır. Ancak son 5 yıldır KLEO markasının yurt dışında dolaşımı için çalışmalar yapılmaktadır. Büyüme stratejisi olarak yatırımcıların minibar konusunda güçlü bir tedarikçisi olmayı hedeflemiştir.

İhracat payınız nedir? Bu oran dünyada ülkeler bazında ne şekilde dağılım gösteriyor?

2008 yılı global krizden dolayı ihracat noktasında ciddi sıkıntılar başlamıştır. Bu sıkıntılar Türkiye’de yatırımları etkilemese de yurt dışındaki birçok pazarda ciddi etkiler oluşturmuştur. Stok maliyetlerinin arttığı bu süreçte ciddi bir daralma gerçekleşmiştir. 2013 yılından itibaren büyük üretici ülkelerdeki olumsuz ekonomik sinyaller EURO / USD paritesini ters yöne çevirmiş olsa da özellikle dünya


“Maalesef ülkemizde rekabet doğrudan fiyat anlamına geliyor. Oysa ilk yatırım maliyeti kadar işletme maliyeti de önemlidir. Otellerin işletme sürecinde enerji maliyetleri, garanti sonrası bakım maliyetleri, işletme personelinin etkinlikleri ve müşteri memnuniyeti çok önemlidir. Bu sebeple rekabette özellikle bu kavramları ön planda tutmaya çalışıyoruz.” 2016 yılının kısa bir değerlendirmesiyle 2017 yılına ilişkin hedef ve projeleriniz neler? Gündeminizde yeni yatırım planlamaları var mı? 2017 yılında 20 litre ile müşterilere çok daha küçük bir model sunacağız. Özellikle zincir otellerin talebi üzerine bu ürün geliştirildi. Yeni yatırım planımız 2017 yılı içinde olmayacaktır. ticaretinin yoğun olduğu Avrupa pazarında bir canlanmaya sebep olmamıştır. Dolayısıyla ihracatta ciddi düşüşlerimiz olmuştur. Vietnam’dan Meksika’ya kadar ihracat yapmaktayız. Ancak büyük ağırlık Avrupa pazarıdır.

Teknoloji, Arge ve Ürge konusunda yürüttüğünüz çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Minibar teknolojileriyle Horeca kanalına kattığınız değerler nelerdir?

KLEO her yıl 2 önemli know-how ile fuarlarda müşterileri ile buluşmaktadır. ÜRGE çalışmalarının en önemli katkısını müşteriler gerçekleştirmektedir. Satış ekibi ile müşterileri arasında ciddi bir bağ bulunmaktadır. KLEO olarak satış her zaman 2. planda olmuştur. 2016 yılında Realtime Clock özellikli ekovat sistem minibarlar ile A+++ Enerji düzeyine ulaşılmıştır. Ayrıca kullanıcılar otel lokasyon, hizmet yapıları ve müşteri beklentilerine göre çalışma saatleri, soğutma şekilleri (fresh mod – kiler mod ) ayarlama yapabilmektedir. Duvara asılan modelimiz son 5 yıldır üretilmekte ve 2016 yılında ilgiyi artırmaktadır.

Piyasa rekabet koşullarını göz önünde bulundurarak ürünlerinizde rakip firmalara göre müşterilerinize ne gibi yenilikler sunuyorsunuz?

Maalesef ülkemizde rekabet doğrudan fiyat anlamına gelmektedir. Oysa ilk yatırım maliyeti kadar işletme maliyeti de önemlidir. Otellerin işletme sürecinde enerji maliyetleri, garanti sonrası bakım maliyetleri, işletme personelinin etkinlikleri ve müşteri memnuniyeti çok önemlidir. Bu sebeple rekabette özellikle bu kavramları ön planda tutmaya çalışıyoruz. Ancak son 2 yıldır bazı büyük markalar da dahil olmak üzere, ana ürün gruplarının piyasaya girişini hızlandırmak amaçlı, kişisel perakende kullanıcıları için tasarlanmış, buzluklu ve Çin’den ithal edilen mini buzdolabı ürünlerini sektörde minibar olarak sunmakta ve satışını yapmaktalar. Özel ve kamu hastanelerinde buzluksuz olması özellikle Hepatit virüsünün barınmaması için önemlidir. Minibar ile mini buzdolabı arasındaki en önemli farklardan biri de budur. Minibarlarda buzluk yoktur. Bu konuda aradaki çok önemli farkları yatırımcılara anlatmak için çaba göstermekteyiz.

Turistik işletmeler, oteller ve restoranlarda minibar uygulamalarının gelişim sürecinden bahseder misiniz? Şu anki süreçte sistemin Türkiye ve dünyadaki gelişimi ne yönde ilerlemekte?

Şehir otellerinde iki ayrı konsept bulunuyor. Bir kısmı (özellikle uluslararası zincirler) minibarı tamamen boş bırakarak, resepsiyon yanlarında market oluşturuyorlar. Böylelikle konuk check-in sırasında ya da sonrasında istediği ürünü satın alıyor ve minibara yerleştiriyor. Bu uygulamada giriş çıkış işlemleri hızlanıyor. Minibar görevlisi iş yükü azalıyor. Diğer konsept de ise, ürün çeşitliliği artacak şekilde cam kapı uygulamaları artıyor. Minibar alan kazancı ve satışın artması amacı ile yüksekte planlanıyor. Minibar her iki uygulamada da sadece işletmenin konseptini tam olarak yansıtmıyor. Çünkü minibar kullanıcı açısından ayrıca yanında getirdiği malzemelerin (ilaç, çocuk maması, diyet ürünleri, kozmetik vb.) konaklama süresinde uygun koşullarda muhafaza edilmesi anlamına geliyor. Bu nedenle hala önemini sürdürüyor. 2000’li yıllarda tasarlanan akıllı minibar sistemlerine ek olarak 2010 yılından sonra otomat (vending) sistem minibar üretimleri başladı. Ancak Vendig sistem minibarlar az önce belirttiğim kullanıcıların kendi ürünlerini muhafaza imkanını sağlamaması, IT ile paralel hareket ettiğinden personel edinme zorlukları, sürekli bakım maliyetleri ve teknolojik gelişmelerdeki sürekli değişimler nedeni ile ilgi görmediler. KLEO olarak OPPIE ve BLUEBAR firmaları için bu sistem minibarları ürettik ancak satış noktasında hiçbir faaliyette bulunmadık.

Turizm, otel ve restoran sektörüyle ilgili 2017 yılına ilişkin düşünceleriniz neler?

Birçok basın açıklamalarında belirttiğim gibi, otel sektörünü tamamen turizm olarak algılamak doğru olmuyor. Avrupa ve Amerika’da özellikle şehir otelciliği gayrimenkul yönetimi sınıfında. Dolayısıyla turizmde birçok yan uzmanlık dalı olduğu gibi şehir otelciliğinde de marka ve ürün yönetiminin uluslararası zincir yatırımları dışında birkaç markada oluşabildiğini görüyoruz. Oda sayısının önemsenmesi arsa maliyetlerinin paralelinde yanlış bir yaklaşım. Açıkçası marka ve ürün yönetimi doğru yapıldığında oda sayısının pek önemi kalmıyor.


restaurant 68 hotel & hi-tech

marka

MSA mutfakları Electrolux Profesyonel Ekipmanları ile yenilenerek büyüdü Electrolux Profesyonel, Türkiye’nin en kapsamlı yiyecek ve içecek eğitim merkezi olan MSA’nın mutfağını yeniledi.

M

SA, öğrencilerine ve ziyaretçilerine daha büyük bir alanda hizmet verebilmek için genişlemeye karar verdi ve toplamda 1.800 metrekareden 3.500 metrekareye büyüdü. MSA’nın mutfak alanları Electrolux Profesyonel ekipmanlarıyla tekrar yenilendi. Yiyecek içecek sektörünün nabzını tutan ve düzenlediği aktivitelerle sektöre öncülük eden MSA, Electrolux Profesyonel tarafından yenilenen mutfak alanlarıyla daha fazla ziyaretçiyi ağırlıyor ve daha verimli bir hizmet sunuyor.MSA ziyaretçileri; Electrolux Auditorium, profesyonel aşçılık, pastacılık, artisan çikolata atölyesi, şarküteri sınıfı gibi bölümlerde Electrolux Profesyonel’in sunduğu üstün teknolojiye sahip ekipmanlarla çalışmanın ayrıcalığını yaşıyor. El işçiliği üretimi Molteni marka pişirme grubu tercih edildi Electrolux Profesyonel’in el işçiliği ile üretilen Molteni marka pişirme grubu, air-o-steam Touchline kombi fırınlar, air-o-convect fırınlar, air-o-convect Bakery fırınlar, XP serisi pişirme grupları, ecostore buzdolapları, buz makineleri, green&clean bulaşık makineleri, paket tip soğuk odalar, çalışma tezgahları, paslanmaz tezgahlar, raflar, davlumbaz sistemleri, hazırlık ekipmanları gibi geniş bir ürün serisi bulunmaktadır. Türkiye’nin ilk ve tek mutfak Auditorium’u MSA, sektörün her gün değişen ihtiyaçlarına göre eğitim sistemini devamlı olarak güçlendirmektedir ve

güncellerken, öğrencilerinin, mezunların ve hatta sektör çalışanlarının her seviyede en kaliteli altyapıyla bu eğitimleri almalarına özen göstermekte ve bu anlamda önemli yatırımlar yapmaktadır. Electrolux Auditorium, bu yaklaşımın bir sonucu olmasının yanı sıra, bu altyapı ve kurguda Türkiye’nin ilk ve tek mutfak Auditorium’u olma özelliği taşımaktadır. Electrolux Auditorium, yalnızca MSA öğrencileri ve mezunlarının değil, Türkiye’nin ve hatta dünyanın sektör oyuncularının; şeflerin, uzmanların, kurumların eğitim kurguları, seminerler, mutfak demoları, ürün lansmanları, sohbet ve basın toplantıları gibi sayısız başlıkta faydalanabileceği, şaşırtan mükemmellikteki teknik altyapısı, benzersiz mutfak donanımı ve harika bir deneyim yaşatacak konfor standartları ile muhteşem bir paylaşım platformudur.



restaurant 70 hotel & hi-tech

marka

RATIONAL başarılarına üç ödül birden RATIONAL, 11 Kasım 2016 tarihinde Berlin’de Manufacturing Excellence (MX) Ödülleri’nin genel kazananı olarak açıklandı ve lojistik ve ağ yönetimi kategorisinde bir diğer ödülün kazananı oldu. Kategori kazananı ve genel kazanan, uzman bir jüri tarafından seçildi ve kazananlar “mükemmel hizmetleri” için ödüllendirildi.

R

ATIONAL, daha önce pek çok farklı kategoride ve durumda kazanan olmuştu ancak bu sefer ilk defa MX Ödülleri’nin genel kazananı olarak belirlendi. Uzman jüri, Landsberg am Lech, Almanya merkezli pişirme ekipmanları üreticisinden tüm kategorilerde sağladığı “üstün hizmetler” dolayısıyla özellikle etkilendi. Jürinin özet bildirisi ise, “Firma, tüm kategorilerde iyi dengelenmiş bir hizmet pakedi sunuyor ve üst düzeyde uygulamasını yapıyor. RATIONAL adeta her alanda referans oluyor, yarışmada diğerlerinin gerisinde kaldığı herhangi bir kategori yok.” oldu. Bu temellerde dört referans noktası, RATIONAL’in genel kazanan olarak belirlenmesinde yeterli oldu. Memnun müşteri fikrine odaklanma yönü; çalışanların üretim stratejisinden, eğitimlerden, kendi içlerindeki etkinliklerine kadar iletilen bir faktördür ve firmanın her alanında temsil edilmektedir. Mutfak şeflerinin aktif olarak işleyişe dahil olması, firmanın mükemmel müşteri merkezli stratejisinin altını çizmektedir. Ayrıca jüri, firmanın ileri geliştirmelerine ve ürün yeniliklerine göre mükemmel hizmetlerini de onaylamıştır. MX uzmanları, “Ürünler araştırma & geliştirme biriminde, bir ürün yol haritası takip edilerek ve açık şekilde tanımlanmış, şeffaf bir süreçte geliştiriliyor. Ürünlerin piyasaya sürülmesi ise büyük bir patlama gibi; bir başka deyişle, ürün sürüm tarihinde her proses bir arada dönüşümünü tamamlamış oluyor” şeklinde yorumladılar.

Başarıda ekip belirleyici role sahip

RATIONAL’in açısından, bu sadece tüm ekip birlikte aynı yönde ilerlediğinde başarılabilir. Üretici, firma başarısında çalışanların rolünün belirleyici olduğu gerçeğinin farkında. Bu yüzden tüm süreçlerde geçerli olan kendi girişimcilik şemasını geliştirmiştir: “U.i.U.®”. Buna göre, çalışanlar firma adına bireysel girişimci olarak kabul ediliyor. Konseptin bir parçası olarak, çalışanlar bağımsız olarak siparişleri kendileri topluyor ve her bir ürün için her bir kurulum adımını takip ediyorlar. Jüri ayrıca kalıcı proses yeniliklerinin firmanın tüm alt bölümlerinde tasarlandığını ve geliştirildiğini vurguladı ve mükemmel sistem yöntemi bilgisi ve kademeli bir

üretim yönetimi stratejisi tarafından desteklendiğini belirtti. Ayrıca “girişimcilik” stratejisine göre, çalışanlar kapsamlı olarak proses optimizasyonlarına dahil oluyorlar ve sürekli gelişim kültürünü besliyorlar. RATIONAL`in bu geliştirme kültürünü teşvik ederek yalnızca 2016’da 2,1 milyon €‘luk bir tasarruf sağlamayı başarabilmiş olduğu da bir gerçektir.Son olarak, lojistik ve ağ yönetimi değerlendirmeleri de MX Ödülleri’nin genel kazananı olmayı sağlamıştır. RATIONAL, geçtiğimiz sene de bu kategorideki ödülü kazanmıştı ve bu yıl jüriyi bir kez daha ikna etti. “Lojistik ve üretim süreci, olağanüstü yüksek seviyede kalıp, üretim kontrolünde yeni standartlar belirlenebilirken; şeffaflığın ve standartlaştırılmış proseslerin nasıl geliştirilebileceği konusundaki öneriler yönetim kuruluna taşındı ve firmadan maksimum kapasitede faydalanmaya yardım etti”. Bu sayede, ikinci senede de lojistik ve ağ yönetimi kategorisinde MX Ödülü’nün sahibinin RATIONAL olması konusunda uzman jüri ikna olmuş oldu. RATIONAL AG CTO’su (Teknolojiden Sorumlu Başkan) Peter Wiedemann, RATIONAL’de müşteri her zaman ilk sırada gelir. Kurumsal hedeflerde hemen ardından ikinci sırada ise inovasyon ve proses optimizasyonu geliyor. MX Ödülleri’nin genel kazananı olarak son derece mutluyuz ve bunu RATIONAL’in kendi kurumsal stratejisinin tanınırlığı olarak görüyoruz.” şeklinde yorumladı.


Meiko büyümeye devam ediyor Yeni şube Türkiye’de faaliyete geçti Türkiye’de kurulan yeni şubesiyle, Alman makine üreticisi ve bulaşık yıkama, temizleme ve dezenfeksiyon teknolojilerinde uzman kuruluş Meiko gücünü pekiştiriyor. Meiko Clean Solutions Turkey Temizlik Çözümleri adıyla kurulan yeni firma Meiko’nun güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu’daki faaliyetlerini destekleyecek.

M

eiko CEO’su Dr. Stefan Scheringer konuyla ilgili şöyle dedi: “İstanbul’daki yeni kuruluşumuzla Avrupa ve Asya kıtaları arasında en önemli bağlantı noktası olan bölgede konumlanmış oluyoruz. Sürdürülebilir, çevre dostu özellikleri ve ekonomik avantajlarıyla Türkiye pazarını ikna edecek ürünlerimiz için ciddi bir potansiyel görüyoruz.”

Ergün: “Oteller, havaalanları Meiko için önemli bir potansiyel“

Meiko Türkiye’nin başında Başar Ergün bulunuyor. 51 yaşındaki gemi mühendisi sektörde uzun yıllara dayanan tecrübeye sahip. Ergün büyük catering firmaları, yemekhaneler, oteller, hastaneler ve havaalanlarında Meiko için önemli bir potansiyel görüyor: “Bu sektörler Meiko’nun hakim olduğu ve süreçleri itibariyle Meiko performansına sahip teknolojilere ihtiyaç duyulan müşteri segmenleri”. Gıda atık sistemleri, hastaneler ve itfaiyeler için temizleme ve dezenfeksiyon cihazları gibi yan teknolojiler de Ergün’e göre Türkiye pazarı için biçilmiş kaftan.

2000’den beri Türkiye’de aktif

Meiko aslında 2000 yılından beri Türkiye’de aktif. “Türkiye’deki müşterilerimiz makinelerimizin kalitesini takdir ediyor – her ne kadar şu ana kadar Almanya’daki merkez ofisimiz üzerinden alım yapmış olsalar da” diyen Dr. Stefan Scheringer sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkiye’deki yeni firmamızla artık pazara daha hızlı ve direkt olarak hizmet verebileceğiz.” Kasım ayında İstanbul’da düzenlenen HOSTECH by TUSID Uluslararası Otel, Restoran, Kafe, Pastane Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı Meiko Türkiye için iyi bir başlangıç oluşturdu. Ergün Başar fuarla ilgili “Fuar, ağ kurma ve mevcut irtibatları geliştirme açısından mükemmel bir fırsat yarattı” dedi. Standta tezgahaltı, giyotin tip, konveyörlü ve tırnaklı bulaşık makinelerini tanıtan Meiko, özellikle premium sınıf M-iClean ve M-iQ makinelerle, yeni girişimciler için en sürdürülebilir teknolojilerle donatılmış UPster serisini öne çıkardı.


restaurant 72 hotel & hi-tech

Türk Barter’dan güvenli ticaret Türk ekonomisine kriz sonrası barter sistemini kazandıran Türk Barter, etkin büyümesini her geçen gün daha büyük hedeflerle sürdürüyor.

İ

deal hizmet şekli ve güvenli çalışma prensibiyle, yerliyabancı birçok kurumsal üyeyi bünyesinde bulunduran Türk Barter; sadece bulunduğu coğrafyada değil, global alanda da başarısını sürdürüyor. Türk Barter; İstanbul, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İzmir, Kayseri ve Konya’da bulunan şubeleriyle üyelerine daha hızlı, verimli hizmet sunuyor. Tüm sektörlerin iş hacmini göz önüne alarak ticaretlerini yönetebilmeleri amacıyla onlara alternatif finansal çözümler üretiyor.

gelen müşterilerle büyütüp, satışları ve kârlarını barter sistemi ile artırıyor ve ihtiyacı olan pek çok ürün ya da hizmeti barter sistemi içinde bulabiliyor. Ayrıca alacaklarınızı tahsil etmekte, ticaretinizi büyütmekte, yeni müşteriler kazandırmakta, borçlarınızı öderken stoklarınızı eritmekte, atıl kapasitenizi eritirken satış ve kârınızı artırmakta en etkili yol barter sistemi.

Krizi fırsata değil ticarete dönüştürüyor

Türk Barter, firmaları Barter Sistemi’ni kullanmaya davet ederken firmaların işlem kapasitesi ve arzlarını analiz ederek Barter Sistemi’ne dâhil eder. Böylece firmaların Barter Ortak Pazarı’ndaki işlem hacmi hesaplanır. Türk Barter, konusunda profesyonel kadrosu ile tüm sektörlerde çok sayıda firmayı Barter Ortak Pazarı’nda buluşturup, ulusal ve uluslararası Barter işlemleri yapıyor ve firmaların atıl kapasitesini alternatif bir finans modeli olarak kullanabilmeyi sağlıyor. Kredili işlemlerde firmanın riskini minimuma düşüren sistem ile üye firmalar, borçlarını stokları ile yapılandırma imkanı buluyorlar. Üye firmaların sunduğu ürün ve hizmetlerin tanıtım, planlama ve uygulanmasında üyelerinin stratejik iş ortağı olarak hareket eden Türk Barter, bünyesinde bulunan medya firmalarıyla da bu sistemi destekliyor. Böylelikle işlemlerin kolay takibi sağlanırken, Türk Barter her müşteriye güvenli ticaret avantajı sunuyor.

‘’Krizi fırsata değil; ticarete dönüştürüyoruz!’’ sloganıyla yola çıkan Türk Barter 10.000’i aşkın üyesiyle şirketlere risk yönetim hizmeti sunmaktadır. Türk Barter’ın arz eden ve talep eden firmayı bir araya getirmesi ve tüm alışverişlerin garantörü konumunda olması dolayısıyla; güven problemi asla yaşanmıyor. Her sektörde kullanılabilen barter sistemi ile firmalar, bir araya geldikleri ve birbirleriyle alışveriş yapabildikleri Barter Ortak Pazarı’nda satın aldıkları mal ya da hizmetin bedelini para ile değil; üretilen mal veya hizmetle ödüyor. Bu sistem ile firmalar, hem stoklarını eritme fırsatı yakalıyor hem içinde bulundukları ekonomik çıkmazı kolaylıkla atlatıyor, hem de yatırımlarını tamamlayıp yeni yatırımlara başlayabiliyor. Benzersiz bir finans sistemi olan Barter’ı kullanarak nakit ödeme yapmadan ürün ya da hizmet alan firma, enflasyondan ve likidite sıkışıklığından etkilenmeden, güvenli ve sürekli satış yapma olanağını elde ediyor. Türk Barter, KOBİ’leri nefes almaya davet ederek, KOBİ’lere özel kredi paketi ile Türk iş dünyasının sırtındaki yükü azaltmayı hedefliyor.

Alternatif pazarın büyümesine yardımcı oluyor

Türk Barter tüm sektörlerde hizmet veriyor

Güvenli ticaret alternatifi sunuyor

BarterShop, Alışveriş Merkezi’nde şu an on binlerce ürünü müşterilerine sunmaktadır. Her geçen gün ürün yelpazesini daha da genişleten BarterShop, Parasız Alışveriş Merkezi olarak anılıyor. Ürün çeşitliğinin çok olmasının yanı sıra %100 barter ile ödeme imkânı sunan Türk Barter, alternatif pazarın büyümesine yardımcı oluyor. Beyaz eşyadan promosyon ürünlerine kadar bir çok sektörün ürünlerini değerli müşterilerine sunan Türk Barter, ayrıca tüm bu ürünlerini web sitesinden de alma imkanı sağlıyor. Barterın öncü ismi Türk Barter, üye olan şirketlere dev bir Pazar imkânı sunuyor. Barter Ortak Pazarı’na katılan firmalar, Pazar paylarını sistemden

Türk Barter sektörel anlamda birçok dalda hizmet vermektedir. Turizm, Tekstil, Gayrimenkul, Elektronik, Mobilya, Turizm, Medya, Emlak, Sağlık, Otomotiv, İnşaat, Eğitim, Gıda, Lojistik, Telekomünikasyon sektöründe ve daha birçok alanda on binlerce ürünün kurumsal firmalar arasında Barter işlemlerini gerçekleştirmektedir. Atıl kapasitelerini eritmek isteyen, satış ve kârını artırmayı amaçlayan, yeni müşteriler arayan firmalar, Türk Barter Ortak Pazarı’nda güven ile ticaret yapıyor. 10 bini aşkın firmanın tüm ürün ve hizmetlerini diğer tüm üyelere sunduğu Barter arzları ile büyük bir tanıtım kapasitesi oluşturuluyor.


marka güncel

restaurant 73 hotel & hi-tech

Aksa Jeneratör Afrika’daki yatırımlarını artırıyor Türkiye’deki pazar lideri konumunu koruyan Aksa Jeneratör; Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya gibi büyük pazarların yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri, Kazakistan, İngiltere, Cezayir ve Singapur’da bulunan satış ofisleri ile dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteriyor. 20 yıldır Afrika bölgesinde satış faaliyetleri gerçekleştiren Aksa Jeneratör, gelişen Afrika pazarında gücünü artırabilmek adına bu yıl bünyesine Güney Afrika ve Gana organizasyonlarını da ekledi. Uzun yıllardır Afrika pazarında bağları olan Aksa Jeneratör, yatırımlarına Gana’da devam edecek. Gana ekonomisinin tutarlı bir şekilde büyümeye devam ettiğini dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, “Gana potansiyel iş gücü ve kaynaklarıyla umut verici bir potansiyele sahip. Afrika’daki faaliyetlerimiz ile enerji pazarındaki bu potansiyeli biz yıllar önce gördük. Bütün iş planımızı bu pazarın bir parçası olmak için hazırladık. Aksa Jeneratör olarak, pazardaki enerji ihtiyacına cevap vermeye hazırız” dedi.

Anadolu Efes Ambalaj Atıkları Çevresel Fayda Raporu’nu açıkladı Anadolu Efes, çevresel sürdürülebilirlik amacı ile piyasaya sürdüğü ürünlerin ambalaj atıkları için gerikazanım hedefleri doğrultusunda yaptığı çalışmaların sonucunu 2016 Ambalaj Atıkları Çevresel Fayda Raporu ile kamuoyuyla paylaştı. Anadolu Efes, bu faaliyetleri ile 2016 yılında 34 bin adet ağacın kesilmesini önledi. Bunun yanında 48 milyon kwh elektrik enerjisi, 53 milyon metreküp su ve 296 bin litre fosil yakıt tasarrufu yapılmasını da sağladı.

Sabre ve Türk Ekspres yeni bir iş birliğine imza attı Seyahat ve turizm sektöründe, dünyanın en büyük global teknoloji sağlayıcılarından biri olan Sabre Corporation, Türkiye’deki iş turizmi öncülerinden Türk Ekspres ile bir iş birliğine imza attı. American Express Business Travel’ın Türkiye Ofisi konumunda olan Türk Ekspres’e seyahat teknolojilerinde çözümler sağlayacak olan Sabre Türkiye, Türk Ekspres’in iş turizmi operasyon süreçlerini daha işlevsel ve kolay hale getirecek teknolojik altyapıyı sunacak. Türkiye’de iki yıllık bir süreçte ciddi bir pazar payına ulaşan Sabre Türkiye’nin Genel Müdürü Altuğ Bekdemir, Türk Ekspres ile gerçekleştirilen ortaklığa ilişkin şunları söyledi: “İki global markayı Türkiye’de de bir araya getirdiğimiz için çok mutluyuz. Bu anlaşmayla birlikte, Sabre’nin yenilikçi teknolojik ürünleri Türk Ekspres ile buluşuyor olacak. Türk Ekspres, Sabre teknolojisi ile artık çok daha hızlı ve kolay bir şekilde müşterilerinin taleplerine cevap veriyor olacak.”


restaurant 74 hotel & hi-tech

Yeni yıl özel… Bir turizm yılı daha kapanmak üzere. Peki acısı ve tatlısıyla arkamızda bırakmaya hazırlandığımız o son geceyi sevdiklerinizle beraber unutulmaz kılmaya ne dersiniz? Yeni yıl temalı şık dekorların ışıltısı altında, usta şeflerin en leziz menülerini eğlenceli bir müzikle gerçek bir keyfe dönüştürmek istemez misiniz? O halde sıkı durun! Bu sayımızı yeni yıl coşkusunu 31 Aralık gecesinde keyif ve lezzet şölenine dönüştürmek isteyen siz değerli okurlarımız için İstanbul’un en seçkin otel ve restoranlarından seçtiğimiz yeni yıl menüleri ve programlarıyla derledik. Mutlu ve sağlıklı bir yıl geçirmeniz dileği ile yeni yılınız kutlu olsun…



restaurant 76 hotel & hi-tech

Delimonti’de yılbaşı hazırlıkları Bu yıl, yılbaşı hediyeleri için de doğru adreslerden biri olacak Delimonti, küçük, orta ve büyük olmak üzere üç farklı boy seçeneğiyle hediye sepetleri hazırlıyor. Hazır sepetlerin içinde, acı kavun reçeli, nar ekşisi, zeytinyağı, lokum, kahve, soda, bitter veya fındıklı çikolata ve özel sabunlar bulunuyor. Ayrıca misafirler, Delimonti’nin geniş gastronomi marketinde yer alan ev yapımı doğal reçeller, yöresel peynirler, zeytinyağı çeşitleri, şarküteri ürünleri gibi seçeneklerden yararlanarak, yılbaşı hediye sepetlerini kendileri de hazırlayabilme imkanı buluyor.

1500 yıllık sarnıçta yılbaşı yemeği keyfi Tarihi Yarımada’ya hakim Antik Hotel’de Grup Rapsodi-Buket Bengisu & Doğan Kospançalı’nın yılbaşına özel geçmişten günümüze uzanan repertuarları eşliğinde sunulacak yılbaşı yemeği geç Roma ve erken Bizans döneme ait 1500 yıllık tarihi sarnıç olan (M.S. 450-500) Antik Cisterna’da servis edilecek. İstanbul’un kültürel ve tarihi mekanlarının en önemlilerinden biri olan 2500 yıllık Beyazıt Meydanı’nda 19 yıldır hizmet veren ve bu yıl yenilenen Antik Hotel, yılbaşı gecesi için yılbaşı sofrasının vazgeçilmezi kestaneli pilav ve hindiyi özel olarak hazırlıyor. Otelde yılbaşı için çocuklara yönelik bir program da hazırlandı. Yılbaşı gecesini Antik Otel’de kutlayan misafirlerin çocukları da kendileri için ayrılan bölümde, yemeklerini yedikten sonra oyunlar oynayıp, film seyredebilecekler.

Portaxe’in yılbaşı sürprizi, Kubat Yeni Yıla Kubat ile girmek isteyenler, Portaxe’de buluşacak. Farklı sesiyle gönüllerde taht kurmuş sanatçının birbirinden güzel şarkıları ile yeni yıl coşkusunu doyasıya yaşayacak olanlar, sürprizlerle dolu bir program ile sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenecekler. İstanbul’un eşsiz Boğaziçi manzarasında yeni yılı karşılamak isteyenler için mönüsünden sahne şovlarına kadar en ince ayrıntısını düşünen Portaxe’de, kutlamalar uzun süre hafızalardan çıkmayacak bir etkinliğe dönüşecek. Portaxe’de 2017’ye başlarken midye dolmanın yanı sıra soğuk kış günlerinin vazgeçilmezleri sucuk ekmek, çorba ve kestane kebap servisi de yapılacak.


Haliç manzaralı yılbaşı kutlaması Mövenpick Hotel Istanbul Golden Horn’da Bu yıl, yılbaşı hediyeleri için de doğru adreslerden biri olacak Delimonti, küçük, orta ve büyük olmak üzere üç farklı boy seçeneğiyle hediye sepetleri hazırlıyor. Hazır sepetlerin içinde, acı kavun reçeli, nar ekşisi, zeytinyağı, lokum, kahve, soda, bitter veya fındıklı çikolata ve özel sabunlar bulunuyor. Ayrıca misafirler, Delimonti’nin geniş gastronomi marketinde yer alan ev yapımı doğal reçeller, yöresel peynirler, zeytinyağı çeşitleri, şarküteri ürünleri gibi seçeneklerden yararlanarak, yılbaşı hediye sepetlerini kendileri de hazırlayabilme imkanı buluyor.

Yılbaşı masalı Seraf’ta Doğal, taze, sağlıklı malzemelerin buluşma noktası Seraf, özel günlerde hazırladığı sofralarla en özel anları unutulmaz kılmaya devam ediyor. Efsane Anadolu lezzetlerini şık ve nezih bir atmosferde sunarken misafirlerini yılbaşı sofrasında etkileyici bir konseptte ağırlıyor. Efsane Anadolu yemeklerinden biri olan hindi dolması Osmanlı’dan günümüze özel sofraların yemeği olmaya devam ediyor. Yılbaşı sofralarının geleneksel yemeği de olan hindi dolması Seraf’ta usta şeflerin özel tarifi ile unutulmaz bir lezzet haline dönüşüyor.

Yeni Yıl’ın coşkusunu Hilton İstanbul Bosphorus’da yaşayın Hilton İstanbul Bosphorus’un eşsiz Boğaz manzaralı mekanı Bosphorus Terrace Restaurant’da yeni yıla girmenin ayrıcalığını siz de yaşayın. Hilton İstanbul Bosphorus zengin açık büfesi ve canlı müzik performansıyla misafirlerine benzersiz bir yılbaşı gecesi yaşatacak. Yeni yıla Balo Salonu’nda girmek isteyenler ise geceye “hoş geldin” kokteyliyle başlayacaklar. Canlı müzik eşliğinde muhteşem gala yemeğinde harika bir yılbaşı geçireceksiniz.


restaurant 78 hotel & hi-tech

Mövenpick Hotel Istanbul’dan geleneksel yılbaşı hindisi Yılbaşı gecesi özenle hazırladıkları sofrada hem sevdiklerine muhteşem bir ziyafet vermek, hem de yorulmadan gecenin keyfini çıkarmak isteyenler için Mövenpick Hotel Istanbul’da birbirinden leziz hindiler satışa sunuluyor. İtalyan Başaşçı Giovanni Terracciano tarafından hazırlanan geleneksel yılbaşı hindisine iç pilav, kestane, patates, Brüksel lahanası, havuç, kereviz püresi, “gravy” ve yaban mersini sos eşlik ediyor.

Çırağan Sarayı’nda ihtişam dolu Noel ve Yılbaşı kutlamaları

2017’ye adım adım yaklaşırken Çırağan Sarayı bu yıl da ihtişamlı atmosferinde birbirinden şahane Noel ve Yılbaşı aktiviteleri ile yeni yılı tüm görkemiyle karşılıyor. İşte Saray’dan Aralık ayı boyunca Noel ve Yeni Yıl’a özel unutulmayacak keyif dolu aktiviteler: Yılbaşı ruhunu yansıtan brunchlar ve akşamüstü çay saatleri, Noel’e özel akşam yemeği; 24 ve 25 Aralık 2016, gala yemeği Tuğra Restoran’da; 31 Aralık 2016, Saray’dan odaya özel yılbaşı yemeği; 31 Aralık 2016, Yeni Yıl’a brunch eşliğinde merhaba; 1 Ocak 2017… Çırağan Sarayı’nda Noel Konaklama Paketleri alanlar ayrıca Tarihi bir Saray’da unutulmaz anılarla Noel’i ihtişamlı bir odada sevdikleriyle kutlamak isteyenler cazip bir konaklama paketi ile bu deneyimi yaşayabilecekler.

Yeni yılın coşkusu Conrad İstanbul Bosphorus’ta Conrad İstanbul Bosphorus’da, İstanbul’un ve Boğaz’ın ışıltısını en iyi yansıtan mekanı Summit Bar&Terrace’da yeni yıl coşkusunu yaşayın. Zengin içerikli menüden oluşan yılbaşı yemeği ve sabahın ilk ışıklarına kadar devam edecek DJ performansı eşliğindeki yılbaşı parti paketinin yanı sıra beş yıldızlı otel, yılbaşını özel bir etkinlikle kutlamak isteyenler için de birbirinden özel alternatifler sunuyor. Unutulmaz bir yılbaşı gecesinin ardından yeni yılın ilk gününü mükemmel bir açık büfe brunchla kutlamak isteyenler ise Manzara Restaurant’ın eşsiz manzarası eşliğinde nefis bir açık büfe kahvaltıda buluşuyor.


Taksim’de Elite bir yılbaşı

Şehrin merkezi Taksim’de yılbaşı kutlamak isteyenler için özel programlar sunan Elite World İstanbul Otel hem eğlence hem de eşsiz lezzetlerin yer aldığı yılbaşı gala menüleri ile misafirlerini yılbaşı akşamı ağırlıyor olacak. Yılbaşı gecesinde, ünlü caz sanatçısı İlham Gencer yılbaşı özel repertuarları ile Jazz Company’de sahne alırken, Çisem ve Aktive Orkestrası Elite World İstanbul Otel’de Lalezar Balo Salonu’nda konuklara müzik ziyafeti sunacak. Mekanların 2017 özel yılbaşı gala menüsünde; söğüt talaşında tütsülenmiş Roastbeef, keten tohumlu ekmek üzerinde somon tartin, tartolet üzerinde patlıcan salatası, nar taneli enginar kalbi, mandalina üzerinde kereviz salatası, dereotlu kabak mütebbel, zeytinyağlı yaprak sarma, cramberry sos ile orman meyveli pannacotta öne çıkanlardan…

Raffles Istanbul’da Eğlence dolu yılbaşı gecesi

Duygusal lüks kavramını şehre taşıyan Raffles İstanbul Zorlu Center, yılın en tatlı telaşını yaşamaya hazırlanıyor. 2016’nın son gecesine özgü; sıcak, eğlenceli ve lezzetli birçok seçenek sunan Raffles İstanbul, konuklarına kendilerini özel hissettirecek. 31 Aralık akşamı Rocca Brasserie’de düzenlenecek şarap eşleştirmeli gala yemeği; efsanevi Long Bar’da yeni yıl partisi ya da otelin konaklamalı paketlerinden birini seçerek, yeni yılın ilk sabahına Raffles Brunch ile uyanmak mümkün... 31 Aralık gecesi, Raffles İstanbul Executive Şefi Omar Mallen Mosquera’nın dokunuşlarıyla oluşturulan gala yemeği, özenle hazırlanmış içinde kaz ciğerinde istiridye kadar uzanan zengin menüsü ile olduğu kadar Rocca Restaurant’ın sıcak atmosferinde, sevdikleriyle bir arada olmak isteyenlerin dost sohbetleri ile de zenginleşecek.

Yeni yılı Plus Kitchen’ın sağlıklı lezzetleri ile karşılayın 2017’yi karşılamaya hazırlandığımız bugünlerde herkesin hayalini yılbaşı sofraları süsler. Hazırlanan sofralara ayrı bir özen gösterilir. Sofralarına özen gösteren, yeni yıla sağlıklı bir başlangıç yapmak isteyenler için kalorisi düşük, hafif yemek alternatifleri sunan Plus Kitchen ile yeni yıla lezzetli bir giriş yapabilirsiniz. Protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral bakımından oldukça zengin birbirinden sağlıklı lezzetlerin bulunduğu Plus Kitchen, kış aylarının ideal ve en çok tercih edilen yemeklerini en hafif haliyle sunuyor. Çok özel reçetelerle hazırlanan Plus Kitchen menüsünde yılbaşı sofralarına yakışır lezzetler yer alıyor. Zeytinyağlılar ve meze çeşitleri de menüdeki favorilerden! Yeni yılda misafirlerine sağlıklı sofralar hazırlamak isteyenler için Plus Kitchen size harika alternatifler oluşturuyor.


restaurant 80 hotel & hi-tech

2017’ye Shangri-La Bosphorus, İstanbul’da unutulmaz başlangıç Açıldığı günden beri dünya mutfağından sunduğu eşsiz tatlar ve Boğaz’ın keyifli esintileri ile lezzet tutkunlarının vazgeçilmez adresi haline gelen IST TOO, Executive Şef Olivier Pistre’nin hazırladığı 7 aşamalı özel yılbaşı menüsü ile 2017’ye güzel bir başlangıç yapmak isteyen misafirlerini ağırlıyor. Geceye özel hazırlanan yeni yıl yemeğine, saat 20.00 itibariyle başlayan canlı müzik performansı eşlik ediyor. Yılbaşı gecesi çekilişi de bu özel akşamın keyifli sürprizlerinden… Sınırsız ıstakoz brunch’ı, Shang Palace’da akşam yemeği gibi birbirinden ilgi çeken hediyelerin yer aldığı bu çekilişte, yeni yıl gecesini IST TOO’da kutlayan herkesi çok özel armağanlar bekliyor. Şef Olivier Pistre, vejeteryan beslenenlere özel bir Yılbaşı Vejetaryan Menüsü hazırlıyor.

Yeni yılı The Grand Tarabya’da eşsiz lezzetler ve eğlenceyle karşılayın 2016’yı damağınızda eşsiz lezzetlerle uğurlarken, 2017’yi sınırsız eğlenceyle karşılamak istiyorsanız İstanbul’un en özel adreslerinden biri olan The Grand Tarabya’ya davetlisiniz. Marinanın hemen yanı başında, Boğaz’ın tüm güzelliklerini izleyeceğiniz Limani’deki yılbaşı programında Tarabya şeflerinin bu özel gece için hazırladığı yaratıcı lezzetlere Gülcan Altan ve orkestrasının muhteşem performansı eşlik ediyor. Saat 21.00’de başlayan program, saat 02.30’a kadar devam edecek. Geceyi otelde geçirmek ve 2017’nin ilk gününe büyüleyici bir atmosferde, Tarabya’nın şairane panaromasına sahip odalarında uyanmak ve muhteşem bir brunch’la güne devam etmek isteyenler için Limani yılbaşı konaklama paketi bulunuyor.

Yeni Yılı Hilton tarzında kutlayın Hilton İstanbul Kozyatağı’nda yeni yıl, balo salonunda Deniz Çevik ve orkestrasının performansıyla karşılanacak. Ferhat Göçer ve ENBE Orkestrası ile yaptığı çalışmalarla tanınan Deniz Çevik, Türkçe dışında İngilizce, Fransızca, İtalyanca gibi farklı dillerden seslendireceği şarkılarla misafirlere müzik ziyafeti yaşatacak. Deniz Çevik’in performasına Hilton İstanbul Kozyatağı’nın ödüllü şeflerinin hazırladığı yılbaşı menüsü eşlik edecek. Oriental Meze Tabağı ile başlayacak menü sunumu, Ihlamur ve Adaçayı Suyunda Marine edilmiş Deniztarağı ve Karides, Graten’in yer aldığı Girit Usulü Deniz Ürünleri’ tabağı ile devam edecek. Sonrasında Nar Taneleri ile servis edilecek Nane Sorbet’, damağınızda hoş bir tat bırakarak sizi yeni bir lezzet deneyimine hazırlayacak. Baklava Hamurunda Beef Wellington’, Rezene Fırın, Taze Kuşkonmaz, Baby Havuç’un yer aldığı Sebze Sandalı’ ile servis edilecek. Menü sunumu, Karamelli dondurmanın eşlik edeceği ‘’Tropikal Meyveli Krambıl’’ ile devam edecek. Gece sonunda ise misafirlere çorba servisi yapılacak.



Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

restaurant 82 hotel & hi-tech

gastro özel röportaj

Nedret Apaydın ve Gürkan Boztepe ile mutfaktayız!..

K

imi vazifeler vardır, işini o kadar severek yaparsın ki, kendini ömrün boyunca hiç çalışmazdan sayarsın, tıpkı Konfüçyüs’ün de dediği gibi… İstanbul turizmine İl Kültür Turizm Müdürlüğü görevi ile makamından hizmet ediyorsundur misal. Oysa, ne aşk ve hevesle bağlandığın İstanbul sevdanla o bürokratik koltuğa sığar ne de çalışma saatleri durdurur seni, zaman kavramının yitip gittiği gönül mesailerinde… İstanbul turizmine sadece makamıyla değil, cani gönülden bağlı bir isim o. Göreve geldiği 7 Nisan 2015 tarihinden bu yana “İstanbul’u gezin, görün, yaşayın” diyor, başka bir şey demiyor, Nedret Apaydın… Şüphesiz, yaşamadan bu denli tutkulu ve motive edici bir teşvikle İstanbul ve onun paha biçilmez değerleri layıkıyla yaşatılamaz ki! Nedret Apaydın bu kez farklı bir kimliğiyle, farklı bir perspektiften mutfak ve gastronomi alanındaki ilgisi ve uzman duruşuyla konuğumuz… Duydum ki değerli Müdürümüz sadece İstanbul turizmine hizmet eden bir bürokrat değil, aynı zamanda da mutfağa gönül veren usta bir aşçıymış… Üstelik sadece memleketi Kastamonu yöresinin lezzetleriyle sınırlı bir mutfak literatürüne sahip değil, Anadolu mutfağının pek çok kıymetli tatlarını da keyifle pişiriyormuş. Hal böyle olunca, İstanbul İl Kültür Turizm Müdürümüz Nedret Apaydın ve Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe ile Alancha Restaurant’ın mutfağında bir araya geldik; hem İstanbul’u ve gastronomi turizmini konuştuk hem de bizim için pişirdiği muhteşem lezzetleri tattık. Nedret Bey, öncelikle bir turizm şehri olmasının ötesinde İstanbul sizin için neyi ifade ediyor, birkaç cümleyle anlatır mısınız? Nedret Apaydın: Zor bir soru bu… Ben İstanbul’da doğdum, büyüdüm ve hep bu şehirde çalıştım. Elbette çok büyük bir

şanstı bu. Daha önce çalıştığım kurumda da hep Kültür Müdürü olarak görev yaptım. Bu vesileyle şehrin hep en güzel ve en özel yerlerini gezme imkanı buldum. Vazifem dolayısıyla kültür ve sanat dünyasından çok değerli insanlarla bir araya gelme ve çalışma fırsatı elde ediyorum. Bu açıdan bakarsak; İstanbul’da hemen herkesin şikayet ettiği trafik sorunu dışında kentin çok güzel yanları ile tanıştım ve iç içe oldum hep. Bizim sloganımız şu oldu hep; “İstanbul’da yaşayanlar var, İstanbul’u yaşayanlar var.” Ben ısrarla “İstanbul’u yaşayın” diyorum. Artık bu şehirde toplu taşımayla ulaşım otomobile kıyasla çok daha kolay. Şehrimizin birçok yerinin muhakkak gezilerek görülmesi lazım. Hatta burayı gezerken sadece kendi yörenize ait lezzetlerle bir ömrü geçirmeyin. İstanbul’da memleketimizin her yöresinden seçkin lezzetler mevcut. Ailenizle kendinize bir hedef koyun ve hiç olmazsa haftada veya ayda birkaç farklı tatla tanışın. Yanlış anlaşılmasın, bunu lüks yerlere gidin anlamında söylemiyorum. Farklı lezzetleri tatmak açısından bu çok önemli çünkü. Bu konuda sözü Başkanıma da vermek isterim. Gastronomi Turizmi Derneği olarak harika ve başarılı bir yönetim kurulu var. Bu konuda Türkiye’yi aşan hizmetler veriyorlar. İstanbul’un Kültür ve Turizm Müdürü olarak kendilerine teşekkür ederim.” Gürkan Boztepe: “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Türkiye’nin en çalışkan İl Kültür ve Turizm Müdürü ile birlikteyiz. Dünyanın pek çok noktasına gidiyorum. Türk kültürünü gastronomik anlamda dünyaya nasıl yayarız diye mücadele veriyoruz. Bu tarafıyla gönlüm çok rahat. Çünkü Müdürümüz sabahtan akşama kadar gastronomi turizmiyle ilgili olarak mekanlara denetleme anlamında değil, destek anlamında ziyaretler gerçekleştiriyor. Bu daha önceki yönetimlerde


alışkın olmadığımız bir tarz diyebiliriz. Bu durumdan son derece mutluluk duyuyorum. Uluslararası standartlara sahip bir vizyonla yol almamız çok daha rahat oluyor. Bu nedenle de gururluyum. Türkiye’de Gastronomi Turizmi algısına gelirsek, değerinin daha yeni yeni anlaşıldığını düşünüyorum. Kısa bir dönem önce Hong Kong’taydım. Sabah 9.00 itibari ile yoklamaya giren çocukların mutfak kültürü ve felsefesi konusunda verilen sıkı eğitimler ile sarsılmadım dersem yalan olur. Öyle ki, bir adım öteye geçip Japon ve Çin mutfak öğretilerini dünyaya yaymak amacıyla beş yıldızlı otel bile inşa etmişler. Bu felsefeyi dünyaya nasıl aktarırız diye mücadele eden belki 100 yıllık bir okul var. Biz kendi ülkemizde sushi yiyebiliyoruz. Bunu görünce oradaki Konsolosumuza gittim. “Kendi mutfağımızı onlara yedirebiliyor muyuz? Bir Çinli ya da Japon’a satabiliyor muyuz? Bugün bizim marketlerimizde onların ürünleri var. Peki onların marketlerinde bizim ürünlerimiz yer alıyor mu?” diye sordum. Misal Kastamonu’nun mükemmel bir pastırması var, ben o pastırmayı hiçbir yerde yemedim. Bu çok önemli bir nokta, bizler pastırmamızı başka ülkelere satabiliyor muyuz? Orada çok değişik girişimcilerle tanıştım. Tavukların ayaklarını Çinlilere satan bir girişimci tanıdım mesela. Yine Çin’de zincir bir restoran kurmaya aday ve ilk restoranına iki milyon dolar harcamış bir Türk yatırımcı ile Konsolosluğumuz vesilesiyle temas kurdum. Aslında Türkler çok müteşebbis. Baktığımız zaman Godiva markasından Murat Ülker markasına kadar yurt dışında lokasyonlar açıyorlar ve ben bu girişimlerle gurur duyuyorum. Yabancı hayranlığımız da yok değil tabii. Ama ben gidilen ülkenin kendi yerel lezzetlerini, sokak tatlarını arıyorum. Bu konuyla ilgili görüşüm şu, ülkemizde de bunu model şekilde sunabilmeliyiz. Ayrıca burada, Alancha Restaurant’ın değerli şefi Deniz Temel’i de takdir ediyorum. Bakıyorum; şalgam suyundan Adana kebabına kadar listede bütün ürünleri yazmış. Hem bu ürünleri yapıyor hem de dünya standartlarında sunuyor. Bizim tek derdimiz sunum ve paketleme diye düşünüyorum. Dünyada basını çok iyi kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu konuya Nedret Apaydın Müdürümüz konuya çok hakim ve güzel işler yapıyor.” Paketleme ve sunum alanında Gürkan Bey’in bahsettiği konulara dair İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün yürüttüğü çalışmalar var mı? Nedret Apaydın: “Bizim kültürümüze ait, işin içinde Saray Mutfağı, Anadolu Mutfağı ve azınlık mutfağı var. Bunların her biri sahip olduğumuz zenginlikler ve içinde de müthiş bir servet yatıyor. Dolayısıyla hepsinin de ayrı ayrı alıcısı var. Şimdi bizler, tekrar etmekte fayda görüyorum; hem kendi insanımız hem de yabancı misafirler geçen sene itibari ile yaklaşık 9 milyon Türk vatandaşı ülke içerisinde seyahat etmiş. 11 milyon Türk vatandaşı yurt dışına seyahate gitmiş. Demek ki kendi insanımız seyahat ediyor. Geçen yılı İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi bazında 12 milyon 400 bin ile kapattık. Bu sene çok özel bir sene tabii. Malumunuz çok ciddi sıkıntılar yaşadık. Dünyanın tamamını saran bir güvenlik problemi vardı. Ama geçen sene itibari ile 12 milyon 400 bin insan bu şehre geldi. İstanbul bir turizm şehri… Bu sene ülkemizde yaşanan zorlukları saymazsak, dünya tercih listesinde 6. sırada yer alıyoruz. Dünyada 200’e yakın şehri geçip 6. sıraya yerleşebilmek önemli bir başarıdır. Bu anlamda şehrimizi ziyaret eden misafirlerimize sadece müze ve meydanları gezdirmek değil, öncelikli hedefimiz kendi kültür ve zenginliklerimizi anlatmak olmalı. İstanbul’daki otel ve restoran ziyaretlerimde özellikle “Turistlere ne ikram

ediyorsunuz? Menülerinizde neler var?” diye soruyorum. Bazılarında çok üzücü sonuçlarla karşılaşıyoruz. Turistlerin kendi ülkelerindeki lezzetleri ikram ettiklerini görüyoruz. Halbuki gastronomi anlamında dünyanın sayılı üç mutfağından biriyiz. Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Bey ve ekibi bize ait olanın anlatılması ile ilgili müthiş çalışmalara imza atıyorlar. Bu noktada hem kendi insanımız hem de yabancı misafirler olmak üzere iki hedef kitlemiz var. Kastamonu’da 800 civarında yemek çeşidinden bahsediliyor. Önce bunu bizim kendi insanımızın bilmesi lazım. Sizinle bu konuda bir anımı paylaşmak isterim. Geçenlerde İstanbul’da bir restoranda yemek yedikten sonra tatlı olarak ne olduğunu sordum. Garsonun saydığı listede bir tane bile Türk tatlısı yer almıyordu. Oysa sütlaç, kadayıf, baklava, kazandibi ve daha birçok zengin lezzetimiz var. Kendi geleneksel mutfağımızı ve lezzetlerimizi ön plana çıkartmak konusunda biraz zayıf kalıyoruz. Yine aynı şekilde içecek olarak da tesislerimizde şıra, ayran, şerbet gibi geleneksel içeceklerimiz yeterince sunamıyoruz. Bu tabii çok üzücü bir durum. Derginizi sürekli takip ediyorum. Bu noktada size teşekkür etmek istiyorum. Türk turizmine ciddi anlamda destekler veriyorsunuz. Turizm ve gastronomi sektörüne böyle sahip çıkacak bir yayın olmanız bizim çok önemli. İstanbul’un İl Kültür ve Turizm Müdürü olarak, sektörün sesi hotel restaurant & hi-tech dergisi ve alanında en iyi Gastronomi Turizmi Derneği ile aynı masada buluşarak Gastronomi Turizmi’ni konuşuyoruz. Bu ambiyanstan çok keyifli ve güzel işler çıkacağına inancım sonsuz, bunu özellikle belirtmek isterim. Gastronomi Turizmi’nin zaten marka bir şehir olan İstanbul’a katacağı değer ortada. Ama ben yine de bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Gastronomi Turizmi ile İstanbul turizmi uluslararası arenada ne kadar büyür, gelişir? Nedret Apaydın: İstanbul, marka bir şehir olmasının yanında markalaşma süreci de sürekli artan bir şehir. Gastronomi hem tercih edenler ve imaj açısından hem de kaba çizgilerle söylersek bıraktığı para açısından çok önemli bir konumda bulunuyor. Bugün şehrimize gelen bir turistin bizim için bıraktığı döviz 768 dolar’dır. Turizmin diğer alanlarında özellikle sağlık turizminde bu birkaç kat daha artarak beş kata kadar yükseliyor. Kongre turizminde üç kata kadar çıkıyor. Kruvaziyer turizminde yine artıyor. Gastronomi turizminin ise şöyle bir özelliği var, bu amaçla gelen turistler mutlaka özel bir sebeple ziyaretlerini gerçekleştiriyorlar. Bilgi ve donanım olarak da son derece iyi seviyedeler. İstanbul geçen sene 12 milyon 400 bin turist ağırladı dedik. Bu turistin yaklaşık yüzde 70-80’lik dilimi şehrimizdeki müze ve meydanları gezdiler.


Bir kısmı sağlık, bir kısmı kruvaziyer, bir kısmı da kongre turizmi için geldiler. Bir de ziyaretler için ekstra muhtelif diyebileceğimiz bir sınıf var. Bunların en önemlilerinden bir tanesi gastronomi turizmidir. Biz ısrarla söylüyoruz; Türk mutfağı üç alt başlıktan oluşuyor; Saray mutfağı, Anadolu Mutfağı ve azınlık mutfağı. Buraya hem kendi insanımız hem yabancı misafirler geliyor. Şöyle düşünün, siz bugün uçak biletinizi alıp Gaziantep’e gidiyorsunuz. Günlük geziyorsunuz, Gaziantep yemeklerini tadıyorsunuz ve geri dönüyorsunuz. Aynı şey artık İstanbul için de geçerli. Burada hem yöresel yemekler hem saray mutfağı hem de sunumları anlamında çok başarılı mekanlar var. İçinde bulunduğumuz Alancha Restaurant da bunlardan bir tanesi. Bu bizim için neden önemli? Gelen turistin memnuniyeti arttıkça otomatik olarak dünyanın her tarafında reklamınız da artıyor. Biraz önce daha neler yapılabilir diye sormuştunuz. Örnek veriyorum; dünyanın 100’den fazla ülkesine dizi satıyoruz. Bu konuda çok başarılıyız. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz bünyesinde dizilerde mekanları ve Türk lezzetlerini özel olarak tanıtmak amaçlı bir çalışma yaptık. Türkiye’nin en önemli dizilerine imza atan birkaç yapım şirketi ile önümüzdeki hafta masaya oturuyoruz ve çekim yapılacak mekanları belirliyoruz. Bu konuda karşılıklı olarak mutabık kaldık. “Bize ait yemekleri de ön plana çıkarın” dedik. Bu anlamda Gastronomi Turizmi Derneği ile istişare halindeyiz ve bundan sonraki süreçte de olmaya devam edeceğiz. Bu konuda Gastronomi Turizmi Derneği’nin de çok başarılı projeleri olduğunu biliyoruz. Gürkan Bey, bir de sizin ağzınızdan bu özel projeleri dinleyebilir miyiz? Gürkan Boztepe: Herkes “Üç aylık bir dernek nasıl bu kadar popüler hale geldi?” diye soruyor. Ben de “25 sene artı üç aylık bir dönem olduğu için” diyorum. Beni tanıyanlar iyi bilir, turizm sektöründe 25 yıllık bir geçmişim var. Keza birlikte çalıştığım arkadaşlarım da benzer bir süredir bu işin içindeler. Bünyemize gastronomi ürünlerine hakim ya da mutfak sahibi arkadaşları da entegre edince ortaya harika bir mozaik çıktı. Şuna özellikle vurgu yapmak istiyorum, Gastronomi Turizmi Derneği olarak biz sadece tek bir sektörü temsil etmiyoruz. Bunun içinde buradaki otu toplayan teyzemizden onu satan restoran sahibine ve ürünleri saklayacak tedarik

üreticilerine kadar her bir katman mevcut. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü de bürokratik anlamda bir zorluk çıkartmayıp bizlere tam destek oldular. Bu anlamda İstanbul’da inanılmaz rahatız. Bizim tek derdimiz şu; Kastamonu’daki ürünü dünyaya nasıl satarız, Kastamonu’ya turisti nasıl göndeririz, İstanbul’daki turiste 150 dolar yerine 1000 dolar’ı nasıl bıraktırırız? Bu anlamda Türkiye Lezzet Haritası’nın hayata geçirilmesi çok kritik bir konudur. Bunun haricinde Fransa’nın beş yıldızlı bir restoranında bir tabağa 500 Euro ödenirken, biz daha kalitelisini yaptığımız halde neden sadece 200 TL hesap çıkarabiliyoruz, bu önemli bir konudur. Yurt dışında bir Fransız 500 Euro’ya satabiliyorsa, ben Kastamonu ürünleri ile örneğin bir mantar yemeğini çok yüksek rakama satabilmeliyim. Baktığımızda Kars kaşarı rokfor peynirinden çok daha iyi ve kalitelidir ama dünya mutfak literatüründeki marka değeri ne yazık ki eş değer değildir. İşte biz de diyoruz ki, gastronomik ürünlerimizi dünyaya aktarabildiğimiz ölçüde başarılıyız. İstanbul bir marka şehir dedik. Peki, bu kent bir Toskana ya da San Sebastian gibi bir gastronomi merkezi ne zaman ve nasıl olur? İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün bu konuya dair çalışmaları bulunuyor mu? Nedret Apaydın: “Gastronomi ile alakalı bu yeni bir süreç… Hem bizim tarafta hem de özel sektörde STK’lar ile hep beraber işin bir yanından tutuyoruz. Bu konuda başarılı olmamamız için hiçbir sebep yok. İstanbul’un her tarafında öyle ama örneğin Tarihi Yarımada’da Hafız Mustafa tatlıcısına gittiğinizde görüyorsunuz ki müşterilerin yüzde 80’inini yabancılar oluşturuyor. Her birinin kentimizden memnun ayrıldıklarını görüyorum. Bunu her turistin başka bir zamanda gelmesinden anlıyorum. Önemli bir detay tabii bu ama müşteri memnuniyetinin sağlanmasında işletme sahibinin birebir ilgilenmesinin, ürünlerin özel seçilmesinin büyük rolü var. Yine misal, Sultanahmet Meydanı’nda Alman Çeşmesi’nin karşısında yer alan Sultan Kafe’nin menüsüne baktığımda bize ait lezzetlerin olduğunu görüyorum. Bu örnekler fazlasıyla memnun edici. Görüyorum ki, geleneksel tatlarımızı satan mekanların sayısı her geçen gün artıyor. Başta Sayın Başkanımızın yer aldığı Gastronomi Turizmi Derneği ile birlikte STK’larımız büyük bir gayret içindeler. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği ve Türkiye Otelciler Birliği gibi kuruluşların da bu konuda ciddi çabaları var. Bakanlık olarak zaten biz bu işin merkezinde yer alıyoruz. Peki, gastronomi anlamında markalaşmak için eksiğimiz nedir? Nedret Apaydın: Bugünden yarına insanların beynine bir


anda, “Benim İstanbul’a gitmem lazım, şu mekanda Türk mutfağından mantı, bir Boşnak böreği yemem lazım” gibi bir düşünce yerleştirilemiyor. Bu sürecin şu anda temelleri atıldı. Hızla ilerliyoruz. Önemli olan el ele hareket ediyoruz ve bu konuda STK’lar da sayıca artmaya başladı. Şu anda Gastronomi Turizm Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarının varlığından söz ediyoruz. Burada en önemli nokta ise, gelen misafiri gastronomi anlamında memnun edebilmektir. Yemeğin sunuşundan, kalitesine hatta uğurlamaya kadar memnun ayrılan her bir kişi birkaç yıl sonra toplamda 100, 200, 500 kişiye tekabül ediyor. İstanbul hem destinasyon hem de mutfak kültürü anlamında bir marka kent olabilir ama bu alanda sizce kurumlar, dernekler, kişiler ne kadar uzmanlar? Gastronomi Uzmanlığı konusunda gerekli alt yapı ve çalışmalarına sahip miyiz? Gürkan Boztepe: Derneğimiz olarak çok yakın bir zamanda iki önemli kurumla protokol yaptık. Dedik ki, Türk restoranlarının kalite standartlarını belirlememiz lazım. KalDer (Türkiye Kalite Derneği) kapsamında restoranların kalite standartlarının denetimi için bir mekanizma oluşturmaya yönelik çalışma başlattık.Onun dışında kendi eğitim komitemiz ve üniversiteler ile de bir protokol yapıldı. Gastronomi bölümleri zaten fakültelerde var. Üniversiteler yemek yapmayı öğretiyor. Biz ise Gastronomi Turizmi nasıl yapılır kısmını aktarabiliriz. Benim merak ettiğim başka bir konu, bir Türk yatırımcı yurt dışında restoran açmak istediğinde bunu devlet hangi teşviklerle destekliyor? Bakanlığın elinde böyle bir destek paketi var mı? Nedret Apaydın: Yurt dışında Gürkan Bey’in de çok iyi bildiği, ilgilendiği ama maalesef özel teşebbüsteki arkadaşlarımızın fazla bilmediği ve bilmediği için de ilgilenmediği destekleri elbette var. Yurt dışında herhangi bir ülkede bir Türk markasıyla mekan açtığınızda ki biz şu anda gastronomi turizmini konuşuyoruz, bu bir ürün de olabilir. O zaman devlet size teşvik veriyor. Bu teşviklerden istifade etmek isteyen yatırımcılar Ekonomi Bakanlığı ile iletişime geçmelidir. Gürkan Boztepe: Aslında Müdürüm çok güzel bir konuya değindi. Gastronomi Turizmi anlamında sektörde ciddi bir bilgi eksikliği var. Devlet önemli ölçüde sektörün büyümesi için Ekonomi Bakanlığı kanalı ile destekler veriyor. İstanbul’da değil ama yurt dışında Turquality ve marka destekleri var. Yurt dışında bir restoran açmak isteyen bir yatırımcı yüzde 50 ile yüzde 70 arasında ödediği parayı devletten geri alıyor, bunun için Ekonomi Bakanlığı teşvik veriyor ama bunu çoğu marka bilmiyor.Ben şunu gözlemliyorum mesela; reklam yaptınız, yurt dışında dükkan kiraladınız ya da personel aldınız… Bunun zaten yüzde 70’ini geri alabiliyor olmanız müthiş bir avantaj. Şu anki yatırım bütçeleri 1 milyon dolar seviyelerinde olduğu için bu cezbedici teşvikleri de göz önünde bulundurarak yurt dışında bir dükkan açmak çok daha avantajlı. Kaldı ki yatırımın Türk mutfağının tanıtımı anlamında da değerli bir organizasyon olduğunu düşünüyorum. Bu aynı zamanda rakiplerinizden farklılaşmak için de bulunmaz bir fırsat. Nedret Apaydın: Gelsinler bize sorsunlar, gelsinler bizim derneğe ve bizim derneklerimize de sorsunlar. Sektörde ki bütün işletmelerin bağlı olduğu bir birlik var. Otelse otelciler birliği, acente ise acenteler birliği gibi. Mutlaka birlik yönetimiyle ilişkiye geçsinler ve oradan bilgi desteği alsınlar. Hem bilgi desteği hem ilgi desteği alsınlar, bu çok önemli.

Nedret Apaydın Tespit ve Öneriler • İstanbul’da hemen herkesin şikayet ettiği önemli bir trafik sorunu var. Ama artık bu şehirde toplu taşımayla ulaşım otomobile kıyasla çok daha kolay. Şehrimizin birçok yerinin muhakkak gezilerek görülmesi, hatta bu gezilerde farklı tatlarla tanışmak gastronomi turizminin gelişimi açısından çok önemli. •Geçen yılı İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi bazında 12 milyon 400 bin ile kapattık. Bu sebeple öncelikli hedefimiz; şehrimizi ziyaret eden misafirlerimize sadece müze ve meydanları gezdirmek değil, kendi kültür ve zenginliklerimizi anlatmak olmalı. •İstanbul’da birçok otel ve restoran yabancı konuklarına kendi ülkelerinin tatlarını ikram ediyorlar. Kendi geleneksel mutfağımızı ve lezzetlerimizi daha fazla ön plana çıkarmalıyız. •Dünyanın 100’den fazla ülkesine dizi satıyoruz. Bu konuda çok başarılıyız. Ancak bu yapımlarda Türk, Osmanlı, Saray mutfaklarına ait lezzetleri de ön plana çıkararak Türkiye’nin gastronomi turizmine daha fazla katkı sağlayabiliriz. •İstanbul’a gelen yabancı misafirlerin memnuniyet ölçütleri gastronomi turizminin sürdürülebilirliği ve gelişimi açısından önemli bir nokta. Bu hususta işletme sahiplerine ağırlama ve ürün seçimi konusunda önemli vazifeler düşüyor. •Gastronomi Turizmi’nin gelişimi için tüm sivil toplum kuruluşları el ele vererek birlikte hareket etmelidir. •Türkiye’ye sırf İstanbul’da yemek yemek arzusuyla gelen bir gastro turist profili varken bizler bunu yurt sathına da yaymalıyız. İstanbul, Gaziantep ya da Kars gibi doğu illerinden de lezzet müdavimlerini ağırlamalıdır. Gürkan Boztepe Tespit ve Öneriler •Türkiye’de yerel ürünlerin dünyaya tanıtılması konusunda hala zayıfız. Bir yabancı hayranlığımız var. Kendi topraklarımızda ülkemizin yerel lezzetlerini ve sokak tatlarını çok daha fazla ön plana çıkarmalı ve ülkemizde bunu model şekilde sunabilmeliyiz. Çünkü tek derdimiz; sunum ve paketleme. Bunun için de basın ve medyayı en verimli şekliyle kullanmalıyız. •İstanbul’u ziyarete gelen yabancı bir turiste 150 dolar yerine 1000 dolar’ı bıraktırmayı hedefliyorsak, bunun bir yolu da, Türkiye Lezzet Haritası’nı çıkarmak olmalıdır. •Yurt dışında tabağa ödenen rakamlar, çok daha kaliteli ürünlere sahip ülkemiz için daha düşük ederlere sahiptir. Gastronomik ürünlerimizi dünyaya aktardığımızda ve marka değerimizi yükselttiğimizde ancak başarılı olabiliriz. •Türk restoranlarının kalite standartlarının belirlenmesi sektörün gelişimi açısından önemli bir adım olacaktır. Bizler de bu düşünceden hareketle KalDer (Türkiye Kalite Derneği) kapsamında restoranların kalite standartlarının denetimi için bir mekanizma oluşturmaya yönelik çalışma başlattık. Tüm restoranlar bu oluşuma katılmalıdır. •Gastronomi Turizmi anlamında sektörde ciddi bir bilgi eksikliği var. Devlet sektörün büyümesi için Ekonomi Bakanlığı kanalı ile Türk yatırımcılara %50 ila %70 arasında destek veriyor. Bu konuda yatırımcılarımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek önemli bir ayrıntı olmalı.


restaurant 86 hotel & hi-tech

gastro güncel

Gıdanın geleceği bu platformda Gelecek nesilleri düşünerek; sağlıklı, güvenilir ve sürdürülebilir sistemlere dönüşümü hızlandırmak amacıyla, Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TUGİS) ve Sürdürülebilirlik Akademisi öncülüğünde, “Gıda Platformu” kuruldu.

N

üfus artışı ve hızlı sanayileşme, dünyamızdaki kaynakları tüketirken, şehirlere kayan nüfusun yeterli beslenebilmesi için 2050 yılında, gıda üretiminin %60 oranında arttırılması gerekiyor. Türkiye’de iklim değişikliği, biyo-çeşitlilik, su, kaynak yönetimi, gıda güvenliği, erişim ve alışkanlıklar gibi tehditler ve ihtiyaçların sonucu olarak, Sürdürülebilirlik Akademisi ve Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS) öncülüğünde, Sürdürülebilir Gıda Platformu (SGP) kuruldu.

Bursa: “Gerekli önlemler alınmaz ise gıda üretebilme kapasitemiz riske girecek, biyo çeşitlilik kaybolacak”

Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa, her yıl düzenledikleri konferanslarda sürdürülebilir gıdaya dikkat çektiklerini söyleyerek şöyle konuştu; “Gezegenimizin mevcut kaynakları sonsuza kadar harcama şansı ve lüksü yok. Gerekli önlemler alınmaz ise gıda üretebilme kapasitemiz riske girecek, biyo çeşitlilik kaybolacaktır. Bu tehditler ve ihtiyaçların sonucu olarak Sürdürülebilirlik Akademisi ve Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS) öncülüğünde Sürdürülebilir Gıda Platformu (SGP) kurulmuştur. Sektörün yapısını esas alan ve tüm paydaşlar ile işbirliği yapacak olan, sürdürülebilir gıda ekseninde gelişim modelleri ortaya koyan, bu gelişime yön veren, değişim için yol haritaları oluşturan tüm kurumları, “Sürdürülebilir Gıda Platformuna” üye olmaya davet ediyoruz.”

Buzbaş: “Şirketler ticari tasarımlarını yeniden kurgulamalılar” Konu ile ilgili bilgi veren TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş; “İklim değişikliği, şu an kamu sağlığını, gıda ve su güvenliğini etkilemektedir. Hepimiz sorunun bir parçasıyız ve hepimiz çözümün bir parçası olmalıyız. Günümüzde şirketler, 21’nci yüzyılın daha önce bahsettiğimiz gerçekliğini dikkate alarak rollerini gözden geçirmeli, ticari tasarımlarını yeni baştan kurgulamalıdırlar. Sağladıkları kar, şirketin sürdürülebilirliği yanında geniş bir sosyal misyonu da finanse etmelidir. Gıda Platformu’nun amacı özetle; günümüz ve gelecek nesiller için sağlıklı, güvenilir ve Sürdürülebilir Gıda Sistemleri değişim ve dönüşümünü gerçekleştirmek için çalışmaktır şeklinde özetlenebilir” dedi.

Gıda Platformu Hakkında

Gıda Platformu, Birleşmiş Milletler; sürdürülebilir kalkınma hedeferi ve Türkiye’nin 10. beş yıllık kalkınma planını da sahiplenerek ‘’Sürdürülebilir Gelecek İçin Sürdürülebilir Gıda” ilkesi doğrultusunda, iş dünyasına yönelik aksiyon planları oluşturmak amacıyla kurulmuştur. İzlenecek yöntemlerin belirlenmesi ve sektörün bu hedeferi temel alması, yol haritasının oluşturulması için özel sektör, kamu, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve diğer tüm işbirliği yapacak kurumlarla, değişime yön verecektir.



restaurant 88 hotel & hi-tech

gastro güncel

Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali’nde duayenler Vehbi Koç ve Divan Otelleri’ni anlattı Özyeğin Üniversitesi yeniliklere ve ilklere imza atmaya devam ediyor. Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali’nde duayenler Vehbi Koç ve Divan Otelleri’ni anlattı.

G

irişimciliği, yenilikçiliği ve sürdürülebilirliği vizyon olarak benimsemiş bir araştırma üniversitesi olan Özyeğin Üniversitesi bir ilke daha imza attı. Özyeğin Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Otel Yöneticiliği Bölümü tarafından “Türkiye’de Otelciliğin Önderleri Bienali” başlatıldı. 25 Kasım 2016’da Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy Kampüsü’nde düzenlenen “Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali” Türkiye’de bir ilk olmanın yanı sıra, Türk otelcilik tarihine ışık tuttu ve otelcilik sektörünün duayenlerini buluşturdu. ̇ Vehbi ̇ Koç ve Divan Otelleri “Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali 2016”da; iş adamı Vehbi Koç’un, Divan markasının oluşumundaki başarı dolu liderlik serüveni o dönemi yaşayan profesyonellerin katılımıyla gerçekleşen bir panel ile ele alındı. Bienal kapsamında ayrıca Özyeğin Üniversitesi’nin Çekmeköy’deki kampüsünde Divan Oteli’nin kuruluşu, tarihçesi ve gelişimi ile ilgili 140 görselden oluşan bir sergi düzenlendi. Sergi, iki yıl süresince Özyeğin Üniversitesi’nde ziyaretçilere açık olacak.

̇ nde ̇ Otel tarihi biṙ yolculuk Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Bienal kapsamında düzenlenen panelde, Divan Grubu CEO’su Richard P. Appelbaum, uzun yıllar Divan Otellerinde Genel Müdürlük yapmış olan Orhan Başdoğan konuşmacı olarak yer aldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Özyeğin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Gençtürk; Özyeğin Üniversitesi’nin Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksinde son beş yıldır ilk 10’da ve vakıf üniversiteleri arasında 4. olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Yenilikçi ve girişimci vizyonumuz doğrultusunda, Türkiye’de ilk olan ‘Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali’ni Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Otel Yöneticiliği Bölümümüzle düzenlemekten gurur duyuyoruz. Sektörlerle iç içe yaklaşımımızla örtüşen ve Türkiye’de otelciliğin tarihçesine ve gelişimine ışık tutan bu anlamlı etkinlik, toplumsal fayda üretme misyonumuzun bir yansımasıdır. Bienal, aynı zamanda öğrencilerimize köklü kurumları ve kuruluşları üniversite eğitimi sırasında tanıma ve anlama şansı vererek sektörlerle ve yaşamla iç içe eğitim felsefemize de katkı sağlamaktadır.” Özyeğin Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü M. Teoman Alemdar; bu Bienal’in Türkiye’de bir ilk olduğuna dikkat çekerek; “Otel Yöneticiliği bölümü olarak amacımız, Türk otelcilik sektörünün gelişmesinde önemli sorumluluklar almış olan önder girişimcileri anmak, yerel zincir otel markalarının oluşumundaki katkılarını, yeni nesil otel profesyonellerine ve

öğrencilerimize aktarmaktır. Bu bienalimizi, ilk Türk zincir otel markasının kurucusu olan Vehbi Koç ve Divan Otelleri anısına düzenledik. Bu kapsamda Divan Oteli’nin kuruluşu, tarihçesi ve gelişimi ile ilgili düzenlenen sergi, iki yıl süresince Özyeğin Üniversitesi’nde ziyaretçilere açık olacak” dedi. Appelbaum: “Divan sektörün duayenlerine okul oldu” Divan Grubu CEO’su Richard P. Appelbaum; Divan’ın Türkiye’de turizm sektörünün gelişiminde öncü rol oynadığını belirterek şu bilgileri verdi: “Merhum Vehbi Koç, Koç Grubu’nun kurucusu, Divan Grubu’nun ilk adımı olan Divan İstanbul’u 60 sene önce kurdu. Divan Grubu, Türkiye turizm endüstrisinin gelişimine öncülük etti ve Türkiye turizm sektörünü şekillendiren çok sayıda başarılı uzmana turizm konaklama sektörünün birçok duayenine eğitim veren bir okul işlevi gördü. Divan’ın 60. yılında, sektör için önemli olduğunu düşündüğümüz Türkiye’de Otelciliğin Önderleri 1. Bienali’nde yer almak ve Özyeğin Üniversitesi tarafından bu yılın Vehbi Koç ve Divan Otellerine adanması bizim için ayrıca anlamlı ve gurur verici olmuştur.” Yüzde 100 Türk markası olarak büyümeye devam Divan Grubu’nun, sektörün tüm alanlarında öncülük yaptığını, diğer yatırımcılara da ön ayak olduğunu vurgulayan CEO Appelbaum, “1956’da tek bir bina ile başlayan bu olağan üstü başarı hikayesi, en yüksek uluslar arası standartlarda bir zincire dönüştü. Bununla birlikle, insanın temel odak olması ve müşteri memnuniyetine verilen yüksek önem bu 60 yıl boyunca değişmeden kaldı. Koç Topluluğu’nun kurucusu Vehbi Koç’un 60 yıl önce temellerini attığı ve modern Türk turizminin başlangıcını simgeleyen Divan; otelcilik, yeme içme ve turizm sektöründe yaptığı önemli yatırımları ile bugün 120’nin üzerinde birimde hizmet veriyor. Biz, Divan ailesi olarak ‘Divan’ markasının istikrarlı büyümesinden ve bu yüzde 100 Türk markasını dünyadaki birçok ülkeye taşımış olmaktan gurur duyuyoruz.” diye konuştu. Başdoğan: “Divan sektöre öncülük ediyor” Divan Grubu’nda geçen 38 yıllık çalışma hayatında çeşitli kademeler ile birlikte 24 sene içinde şirket ve otel genel müdürlük görevinde bulunduğunu hatırlatan sektörün duayenlerinden Orhan Başdoğan; Divan’ın kuruluş öyküsünü şöyle anlattı: “1950’li yıllarda, Sayın Vehbi Koç, Avrupa ve Amerika’daki turizm sektörünün gelişmelerinden esinlenerek, Türkiye’de ki ihtiyacı görmüş ve bugün uluslararası bir marka olan Divan Grubu’nun ilk temellerini atarken, aslında sektörü de geliştiren pek çok ilke imkan sağlayarak öncülük etmiştir.



gastro özel çekim

Dedeman Konya Lezzete davet ediyor!

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant 90 hotel & hi-tech

K

ışın kendini hissettirmeye başladığı bu soğuk günlerde sımsıcak bir bamya çorbasından sonra ara sıcaklara suböreği ve Etli Konya Yaprak Sarması ile yumuşak bir geçiş yaptığınızı düşünün… Ardından Konya’nın yeşil biber ve domates ile özel sacında pişirilip servis edilen kuzu etinin çok kısa bir süre sonra sofranıza gelmeye hazırlandığını hayal edin… Daha bitmedi! Bu lezzet şölenini altın vuruş etkisiyle yine yöreye özgü nefis bir tatlı olan Fıstıklı Sacarası ile devam ettireceğinizi… Hayal etmesi bile bu kadar cezp ediciyken kimbilir tatması nasıl bir deneyim olurdu, bilinmez… Benimse tek bildiğim; Dedeman Konya’nın lezzet üstadı Abdullah Çelik’in mutfağına yolunuz düştüğünde kuvvetle muhtemel mümkün olacağı… Mevleviler Şehri Konya’nın merkezinde, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birinin hemen yanında yer alan Dedeman Konya, Geleneksel Dedeman Misafirperverliğini kaliteli servisi ve hizmet anlayışıyla yaşatıyor. Şüphesiz ağırlamada beş yıldızlı oteli öne çıkaran bir önemli özelliği de, yeme içme hizmetleri konusundaki hassasiyeti. Aşçılık dünyasının yetiştirdiği başarılı şeflerden Abdullah Çelik yönetiminde Türk ve dünya mutfağının eşsiz tatlarını misafirlerinin damaklarına sunan Dedeman Konya’da, usta şef Abdullah Çelik’in bizim için Konya Mutfağı’ndan seçerek hazırladığı özel lezzetlere konuğuz.

Şıklık, ferahlık ve lezzet bir arada; Safran Restaurant

Dedeman Konya misafirlerini toprak tonları ve havuz manzaralı terası ile yatıştırıcı bir dekora sahip olan Safran Restaurant’ın yanı sıra otelin 18. katında yer alan Roof

Restaurant’ta ağırlıyor. Safran, kelimenin tam anlamıyla şıklık ve ferahlığın simgesi bir restoran tarzıyla bizleri karşılıyor. Türk ve dünya mutfağından seçme lezzetlerin sunulduğu restorana lobi katında giriliyor. 270 kişilik restoranda konuklar ister hızlı bir kahvaltı, ister öğle yemeği isterse romantik bir akşam yemeği için Safran’ın gurme tatlarını keşfe çıkabiliyorlar.

Unutulmaz bir gece için; Roof Restaurant

Günün yorgunluğunu Konya’nın muhteşem şehir manzarasına nazır atmak isteyenler için ise, Roof

Restaurant biçilmez bir kaftan adeta. Otelin 18. katında konumlanan mekanda lezzetli yemekler, şık dekor ve canlı müzik eşliğinde harika bir atmosfer sizleri bekliyor. Nefes kesen manzarası, eşsiz yemekleri ve mükemmel


bir daha içmek istiyor” diyor usta şef büyük bir keyifle… Dedeman Konya’nın Executive Şefi Abdullah Çelik’in ara sıcaklar olarak servis ettiği suböreği, hele hele Etli Konya Yaprak Sarması da bambaşka bir deneyim… İnsan bunları tadarken kendinden geçiyorsa, ana yemeklerde sonu ne olur bilinmez… Konya Mutfağı deyince liste pek bir kabarık muhakkak ama bunların içinde birkaçı var ki, paha biçilmezler… Sanırım Fırın Kebabı, Tirit Kebabı, Sebzeli Kebap, Konya Sac Kavurma dediğimde konuya çok daha iyi vakıf olabileceksiniz. Bunları da geçin; hani yemeğin bir altın vuruşu vardır ya, yetenekli şef onu Konya Mutfağı’na mal olmuş tatlılardan Fıstıklı Sac Arası ile yaparak, akşam yemeklerini adeta bir lezzet şölenine çeviriyor. Benden söylemesi…

“Konya ürünlerini gurme restoranlarda görmekten mutluluk duyuyorum”

müzik performansları ile Roof Restaurant’ın unutulmaz bir gece için en ideal tercih olduğunu söyleyen deneyimli şef, restoranla ilgili ayrıca şu bilgileri paylaşıyor: “70 kişilik restoranımızda kaliteli Türk ve ithal şaraplardan oluşan bir seçki sunulmakla birlikte imzamızı taşıyan spesiyaliteleri ve Konya yemeklerinden seçkin lezzetleri de alakart servis alarak tadabilirsiniz.”

Sunumunda davet var

Gelelim beş yıldızlı otelin mutfağına ve profesyonel şef Abdullah Çelik’in bizim için hazırladığı unutulmaz tatlarına… Şefin menüsünde Konya mutfağının da has lezzeti olarak bilinen, Bamya Çorbası var. Hiç abartmıyorum, sadece Bamya Çorbası içmek için bile Dedeman Konya’ya gitmeye değer. “Tam da damaklara layık bir tat olan bu çorbamızı ne yalan söyleyeyim, bir içen

Türk, Osmanlı, İtalyan ve Meksika mutfaklarında uzman bir şef olarak bilinen Abdullah Çelik, çalıştığı tüm mutfaklarda yerel ürünlere hak ettiği değeri gözü kapalı veren şeflerden biri. Onu da özellikle belirtmek gerek diye düşünüyorum. Türk Mutfağı’nı sahiplenmenin ve tanıtmanın en incelikli noktalarından biri olarak gördüğü yerel ürünlere saygı konusundaki hassasiyetini tebrik ediyor, bu konudaki görüşlerini de almak istiyorum. “Yöresel ürünler, ekonomiye ve istihdama katkılar sağlayan önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada Konya bölgemize ait Beyşehir Tarhanası, Akşehir Kirazı, Kadınhanı Tahinli Pidesi, Akşehir Peynir Baklavası, Ereğli Beyaz Kirazı, Ereğli Siyah Havucu, Karaman Divle Obruğu Tulum Peyniri, Karapınar Kavurgası, Kenevir Tohumu, Konya Peynir Şekeri (Mevlana Şekeri) ürünümüzün bulunması bölgemizi ön plana çıkarıyor” diyen Çelik, Konya’da üretilen yöresel ürünlerin çok hızlı olmasa da İstanbul ve Ankara’daki pek çok gurme restoranlara girerek lezzet avcıları ile buluşmasından duyduğu memnuniyeti de ayrıca sözlerine ekliyor.


gastro özel çekim

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant 92 hotel & hi-tech

Mercure Istanbul City Bosphorus Boğaz’ı ayağınıza Kahvaltıyı gökyüzüne taşıdı!


Boğaz ayağınıza, kahvaltınız gökyüzüne taşınsın ister misiniz? O halde İstanbul’un nefes kesen manzarasıyla konuklarını ağırlamaya devam eden Mercure Istanbul City Bosphorus’un 21. katındaki Sky Bar & Restaurant’a davetlisiniz!

Öğünün en keyiflisi, sabah kahvaltılarınızı nefes kesen İstanbul Boğazı manzarasıyla taçlandırmaya ne dersiniz? Beşiktaş Balmumcu’da The Plaza Istanbul Hotel olarak uzun yıllar konuklarını ağırlayan, 1 Temmuz 2016 yılı itibariyleyse adını Mercure İstanbul City Bosphorus olarak değiştiren beş yıldızlı otel, kahvaltı keyfini artık Sky Bar & Restaurant’ta yaşatıyor. İstanbul Boğaz manzarasının en görkemli seyirlik noktasında, otelin 21. katında konumlanan Sky Bar & Restaurant, kendine hayran bırakan eşsiz manzarası kadar deneyimli şef Aydemir Yılmaz’ın mutfağından özenle çıkan kahvaltı menüsüyle de iddiasını koruyor.

Eski adı The Plaza Istanbul Hotel olan şehrin kalbindeki beş yıldızlı otel, 1 Temmuz 2016 yılı itibari ile Accor Grubu’na dahil olarak yılların tecrübesini yaşatmaya Mercure İstanbul City Bosphorus ismi ile devam ediyor.


Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

restaurant 94 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Gastronomi Turizmi’nin geleceği Bu konferansta konuşuldu! Otel ve restoran sektörünün dördüncü buluşması Sirha İstanbul, Gastronomi Turizmi Derneği’nin düzenlediği “Gastronomi Turizmi Konferansı”nda sektörün uzmanı 14 ünlü ismi ağırladı. Üç oturumda gerçekleşen konferansı 1.000’i aşkın izleyici yoğun ilgiyle takip etti.

G

astronomi Turizmi Derneği, Sirha İstanbul’da düzenlediği Gastronomi Turizmi Konferansı’nda sektörün uzmanı 14 ismi ağırladı. Toplam üç oturumda 1.000’den fazla katılımcının ilgiyle izlediği konferansın “Gastronomi Turizmi” konulu ilk oturumunun konuşmacıları arasında Arcadia Bağları Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Arca, Gezgin Damaklar FHS Turizm Sahibi Ferzan Kirhan, Nar Lokantası Sahibi İlhan Koçulu yer aldı. Moderatörülüğünü Dernek Başkan Yardımcısı Alakart Tourism & Travel Sahibi Ömer Kartın’ın yaptığı ilk oturumda gastronomi turizminin Türkiye için önemi ve ülkemize özgü lezzetlerin dünya ile entegrasyonu konuşuldu. Arcadia Bağları Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Arca, Trakya Kalkınma Ajansı, Trakyalı şarap üreticileri ve bölgedeki seyahat acenteleri ile birlikte oluşturdukları Trakya Bağ Rotası’nın Türkiye’nin şarap zenginliğinin turistlik bir ürün haline getiriliş sürecinden bahsetti. Türkiye’nin özgün lezzetlerini keşfederek dünyaya tanıtan Nar Gourmet Genel Müdürü Samir Bayraktar ise ”Anadolu Zeytinyağları Projesi’nin hayata geçişini ve gastronomi turizmine katkısını seyirciler ile paylaştı. Kars’ın Boğatepe Köyü’nde peynir üreticileri ve köylüleri bir araya getirerek

Peynir Müzesini kuran, İlhan Koçulu, peynir tadım turizminin en canlı olduğu Fransa’dan binlerce insanın Kars’a gelip Kars Kaşarının yapım sürecine nasıl tanık olduklarını anlattı. Gastronomi Turizmi Derneği Kurucu YK Üyesi Gezgin Damaklar Ferzan Kırhan, gurme turlarının lezzetlerin nasıl pazarlanır ürünler haline getirdiğini aktardı. Panelin “Turizm ve Gastronomide Marka Olmak” konulu ikinci oturumuna İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın, İBB Başkan Danışmanı Tülin Ersöz, Gaziantep BB Mutfak Sanatları Eğitim Merkezi Koordinatörü Mehmet Ragıp Güzelbey, Eski Turizm ve Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, Yemek Sanatları Merkezi Başkanı Vedat Başaran, Hong Kong The Sultan’s Table Restaurant Sahibi Ahmet Karabaş konuşmacı olarak katıldı.

Ersöz: “Gastronomiyi seviyoruz”

Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda ilk konuşmayı İBB Başkan Danışmanı Tülin Ersöz yaptı. “Gürkan kardeşim üç sene önce bana geldiğinde böyle bir organizasyon olacağını tahmin etmemiştim. Üç sene


Sanatları Eğitim Merkezi Koordinatörü Mehmet Ragıp Güzelbey, moderatör Gürkan Boztepe’nin “Gaziantep’i nasıl marka şehir yaptınız” sorusuna cevaben şehrin kısa bir tarihçesi, coğrafi, insani ve yerel özellikleriyle sözlerine giriş yaptı. Şehrin gastronomideki başarısının tüm bu değerlerinin bir uzantısı olduğuna vurgu yapan Güzelbey, Türkiye’deki şef ve aşçılara da bir mesaj ileterek, “Dünyayı gezdim. Anadolu tarafında yaratılan mutfaklar önemli. Çünkü orada büyük bir emek var. Şeflerimiz artık bu yabancı hayranlığını bıraksınlar. Kendi mutfaklarını öne çıkarsınlar. Bırakın artık Fransız’ın, İtalyan’ın mutfağını. Kendi özünüze dönün.” sonra herhalde bizi Avrupa’da konuşacaklar” sözleriyle derneğe başarılı çıkışlarından dolayı teşekkür eden Ersöz, devamında Howtoistanbul projesinin detaylarından bahsetti. İBB olarak İstanbul’un çok iyi anlatılması gerektiği düşüncesiyle 59 kişilik uzman turizmciyle proje hazırladıklarını kaydeden Ersöz, “Bundan başka birçok projemiz var. Vedat Başaran, Mehmet Gürs gibi gastronominin uzman isimlerine danışmadan hiçbir iş yapmıyoruz” dedi.

“Gastronomi Enstitüsü kurmak istiyoruz”

İBB olarak gastronomiye önem verdiklerinin altını çizerek konuşmasına devam eden Ersöz, Beltur’un Dünya Aşçılar Birliği tarafından düzenlenen 8. Uluslararası Gastronomi Yarışması’nda Türkiye’nin elde ettiği başarılara değinerek, “Gastronomi bizim için önemli. Biz İBB olarak sağlığa ve hijyene ayrı bir önem veriyoruz. Dünya ile de entegre bir şekilde çalışıyoruz” dedi. Tülin Ersöz konuşmasını sonlandırırken 12 yıl önce Gastronomi Enstitüsü kurmak için girişimde bulunduklarını, ancak bürokratik engeller dolayısıyla ilerleyemediklerini belirterek, “Ama hala bu enstitüyü kurmak istiyoruz. Gürkan kardeşim de destek olursa bu işi yapmak istiyoruz” şeklinde sözlerini tamamladı.

“Antep’in başarısını 10 yıllık emeğe borçluyuz”

Gaziantep’in UNESCO başarısıyla ilgili kısa bir açıklama da yapan Güzelbey, “Antep’in 10 sene öncesinde başlayan turizm ve gastronomiyi birleştirme çabaları Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Fatma Şahin’in değerli çalışmalarıyla başladı. 2011 yılında Antep Mutfağı’nı ulusal olmanın yanında tüm dünyaya yayma hedefiyle yola çıktık. Geldiğimiz nokta bizim için büyük gurur kaynağıdır” diyerek konuşmasına son verdi.

Başaran: “Gastronomiyi konuşmak için turizmi iyi anlamak lazım”

Güzelbey: “Bırakın bu yabancı hayranlığını, kendi mutfağınıza dönün” Tülin Ersöz’den sonra söz alan Gaziantep BB Mutfak

Gastronomi turizminin ve derneğinin Türkiye’de çok yeni bir oluşum olmasına karşın dünyada tarihçesinin çok uzun yıllara dayandığını belirten Yemek Sanatları Merkezi Başkanı Vedat Başaran, “Gastronomi turizmiyle ilgili son 20 yılda çok ciddi bir hareket var. Bu da en büyük etmen elbette turizmin bir sektör olarak oluşması ve ulaşım olanakları” dedi. Gastronomiyi konuşmak için turizmin iyi anlaşılması gerektiğinin altını çizen Başaran, “Çünkü turizmi anlamadan gastronomi yapılamaz. Gastronomi, fine dining kültürden ibaret değildir. Evet, milli duygularımızı öne çıkarmayı seven bir milletiz ama dünyadaki hareketlerin ne olduğunu da iyi anlamak lazım. Bunun için de ilk adım kendi mutfağımızı geliştirmek olmalıdır. Aksi halde gastronomi turizminde çok ileri gidemeyiz.” diye konuştu.


restaurant 96 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

turizminde altıncı, gelir olarak da 12. sırada yer alıyor. Buraya gelen 768 dolar para bırakıyor. Gönül ister ki bu rakamlar 1.400’lere 2.500’lere kadar çıksın” diye konuştu. Dünyada seyahat eden turistlerin yüzde 88’inin yer seçiminde mutfak ve lezzete öncelik verdiklerine dikkat çeken Apaydın, “Bir turist toplam harcama içinde 157 dolar bırakıyor. Bu rakam yurt dışına çıkan insanımız için biraz daha alt seviyede” diyerek, gastro turist profilinin turizm gelirleri açısından önemli bir gelir kalemi olduğunu kaydederek, bu konuya tüm kurum ve kurumlarca daha fazla önem verilmesinin altını çizdi.

“Sektör daha cesur olmalı” “Geleceğimizi lokal üretim kurtaracak”

Bu noktada 2000’li yılların başından itibaren sayısını artırmaya devam eden mutfak akademilerine de bir gönderme yaparak, “Bu okullarda kendi yemek kültürümüzün metotları verilmiyor. Maydanoz, domates doğrayın demekle olmuyor bu işler” dedi. Konuşmasında gastronomi turizminin ilerlemesi için bir yol haritası da çizen Başaran, sektörde dernekleşmenin ve akademik bir tabanının önemine vurgu yaptı; sektörün olmazsa olmaz şartlarından biri olarak da ülkede özellikle rehberler düzeyinde gastronomi uzmanlığının yaygınlaşmasının gerekliliğinde dikkat çekti. Başaran, lokal üretimin geleceği kurtaracak bir diğer önemli faktörlerden biri olduğunu işaret ederek sözlerini sonlandırdı.

Apaydın: “Turistin %88’i yer seçiminde mutfak ve lezzete öncelik veriyor”

İstanbul turizminin gelecek yılki ziyaretçi sayısı ve turizm gelirlerine dair istatistiki bir bilgilendirmeyle konuşmasına başlayan İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın, “2015’te İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı 12 milyon 400 bin olmuş. Bu yıl bazı sıkıntılar da yaşadık tabii. Bu insanlar kültür turizminin dışında sağlık, kruvaziyer, kongre için geliyorlar. Bizim arzu ettiğimiz ise, turistin niteliklisi. İstanbul’u anlasınlar, gittiklerinde de anlatsınlar istiyoruz. İstanbul bugün dünya

Türk Mutfağını Saray, Anadolu ve azınlık mutfakları olmak üzere üç ana başlıkta toplayan Apaydın, “Üçü de bizim ve üçünü de satmamız lazım” dedi. Bu anlamda sektörü daha cesur olmaya davete eden Apaydın, Türk mutfağının daha fazla öne çıkarılmasının önemine vurgu yaptığı konuşmasında devlet desteğinin önemine de dikkat çekti. Türk Mutfağının dünyada üç önemli mutfaktan biri olduğunu ifade eden Apaydın, “Biz kamu olarak çalışıyoruz. Çok yakın bir zamanda da çok güzel çalışmalar yapacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.

Boztepe: “İstanbul’da bir Anadolu Mutfağı Müzesi için söz istiyorum”

Konferans hemen arkasından Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe’nin özellikle Tülin Ersöz ve Nedret Apaydın’dan bir söz almak önerisiyle devam etti. “İstanbul’da bizim Anadolu mutfaklarımızı tattıran bir müzemiz yok” diyen Boztepe, gastronomi turizminin gelişimi açısından kentte kurulacak bir Anadolu Mutfağı Müzesi’nin gerekliliğine işaret etti. Bunun üzerine söz alan Apaydın, konunun daha önce kendi aralarında konuşulduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de desteklemesi halinde el birliğiyle başarabileceklerini söyledi. Konunun bir diğer muhatabı olarak mikrofonu alan Tülin Ersöz ise, “Yüzde 100 söz veremem ama buradaki ekiple konuyu çalışalım. Artık müze mi, akademi mi yoksa enstitü mü olur bilemem. Ama şunu tekrar söylemek isterim ki, İBB Başkanımız Kadir Topbaş, gastronomi turizmini önemsiyor. O da ne gerekiyorsa yapın diye talimat verecektir” diye konuştu.

Akarcalı: “Küstahça şovcu olalım çünkü dünyada Türk mutfağından sonra 2. bir mutfak yok”

Batıda dışarıda yeme içme kültürünün asırlardır var olduğunu, Türkiye’de ise 20-30 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyen Eski Turizm ve Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı, “80’lerde otellerin en büyük sorunu personel ve aşçı sorunuydu. Türkiye hala bunları daha yeni yeni öğreniyor. Nereden nereye geldiğimizi çok iyi bilmemiz lazım. Sektör çok kısa bir sürede çok büyük aşamalar kaydetti” diyerek


Şu an gayet iyi gidiyor. Biz Gaziantep ismini, Türk bayrağını Hong Kong’ta asmışız” diye konuştu.

Bir söz de Paris için Abel Villemin’den alındı Konferans konuşmacılara yapılan plaket takdimi ile son buldu. Gürkan Boztepe, konferansın sonunda Sirha İstanbul Proje Yöneticisi Abel Michel Villemin’den Gastronomi Turizmi Derneği’nin bir sonraki yıl Paris’te olabilmesi için söz istedi. Türkiye’nin bugüne kadar Paris’te olmadığını söyleyen Villemin, “Olmanızı çok isteriz” sözleriyle derneğe Paris sözünü de verdi.

sözlerine başladı. Gastronominin sadece yemek değil, bir sunuş şekli de olduğuna dikkat çeken Akarcalı, “Gürkan Bey biraz önce ben şovenist değilim dedi ama küstahça şovcu olalım. Batıdaki bildiğiniz kozmetik mutfak. Fransız mutfağı budur, Fransız kozmetiği de odur” diyerek, dünyada Türk mutfağının kıyaslanabileceği ikinci bir mutfak olmadığını sözlerine ekledi. Gastronomide en büyük sorunun Türk Mutfağının gelişimi olduğunu anlatan Akarcalı sözlerini şöyle noktaladı: “Ben gelecekten çok umutluyum. Her şeyi devletten de beklememek lazım. Bu bakımdan Gastronomi Turizmi Derneği’nin kurulması önemlidir.”

Karabaş: “The Sultan’s Table Restaurant ile Türk bayrağını Hong Kong’a astık”

Oturumun son konuşmacısı ise, Hong Kong The Sultan’s Table Restaurant Sahibi Ahmet Karabaş oldu. Restoranın Çin’de kurulma öyküsünü anlatan Karabaş, “Üniversiteden mezun olduktan sonra 2009’da Çin’e gittim. Hong Kong’a sürekli gidip geliyorduk. Asya’nın önemli bir noktasında. Çok zengin bir yer, bayağı hareketli. Çok sayıda da restoranı var. Oraya gittiğinizde İtalyan, Fransız, Çin restoranı bulursunuz her zaman. Bense bir Türk restoranı ararken Türk işadamlarımızın her yerde döner dükkanları açtığını gördüm. Benim yatırımım da bu şekilde gelişti. Geçen yıl restoranımızı açtık ve güzel de bir yatırım yaptık.

“Restoran mı Açıyorsun”

Gastronomi Turizmi Derneği’nin Sirha İstanbul’da düzenlediği konferansın moderatörlüğünü Cleanolife Endüstriyel Mutfak YKB Ferah Güneri Bircan’ın gerçekleştirdiği “Restoran mı Açıyorsun” isimli 3. üncü oturumunda restoran işletmeciliği konuşuldu. Önemli isimlerin katıldığı panel ilgiyle izlendi. Panelde Nicole Restaurant İşletmecisi ve Şefi Aylin Yazıcıoğlu, İşletme açılırken dikkat edilmesi gereken hususları izleyiciler ile paylaştı, MSA Yiyecek İçecek Eğitmeni ve Danışmanı Osman Serim, rekabetin büyük bir faktör olarak öne çıktığını söylerken, “Lokanta açarken ne kadar başarılı olursanız rekabet o kadar çoğalıyor” dedi. Murat Bozok’s Kitchen Eğitmeni ve Danışman Şefi Murat Bozok, mutfak cihazları ve ekipmanlarının seçilmesi hususunda izleyicilere bilgiler verdi. Açılacak işletmenin kişiyi yansıtması gerektiğine değinen Bozok, konuşmasında restoran mimarisinde aşçı ve mimarın birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Mimar Yonca Sirmen’in de katıldığı panelde Sirmen; mimaride hedef kitlenin önemli noktalarını izleyicilerle paylaştı, hedef kitlenin alışkanlıklarından ve restoran için doğru lokasyon seçiminden bahsederek sektöre yeni gireceklere tavsiyeler verdi. Gençlere hangi lokasyonda ne tür restoranlara ihtiyaç olduğunun anlatılması gerektiğinden ve lokasyonun öneminden bahseden Zomato Orta ve Doğu Avrupa B2B Satış Sorumlusu Tolga Günay’ın da konuşmacı olduğu panel; yeni restoran açanlara ya da hali hazırda bir işletmeye sahip olanlara yön verecek bilgileri izleyicilerle paylaştı.


restaurant 98 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Yemek Kitabı Yazarları gecesinde Giovanni ve Arkadaşları’ndan lezzet şöleni

M

övenpick Hotel Istanbul’un İtalyan Başaşçısı Giovanni Terracciano ile ünlü yemek kitabı ve gastronomi kültürü yazarları, 11 Kasım 2016, Cuma akşamı bir araya gelip, kendi yemek kitaplarından favori bir lezzeti hazırladıkları “Giovanni ve Arkadaşları” gecesinde misafirlerini unutulmaz bir lezzet serüvenine çıkardı. Başaşçı Giovanni Terracciano’nun yanı sıra “Alkali Diyet” kitabı ile Dr. Ayşegül Çoruhlu, “Tatlı Sırlar” kitabı ile Bengi Kurtcebe, “Ekmek Bir Tutkudur” kitabı ile Yrd. Doç. Dr. Dilistan Shipman, “Açık Mutfak” kitabı ile Ece Zaim, “Alkali Raw Tarifler” kitabı ile Elçin Oflaz, “Şeflerin Mutfağı” kitabı ile Eyüp Kemal Sevinç ve “Dilim Gülümsüyo!” kitabı ile Hülya Ekşigil’in özel tariflerini sunup, ortak bir menüye imza attıkları etkinlik AzzuR Restaurant’ta gerçekleştirildi.

Son zamanların en beğenilen yemek kitabı

Ev sahipliğini Mövenpick Hotel Istanbul’un Genel Müdürü Bozkurt Atabek’in yaptığı geceye, iş ve cemiyet dünyasından yaklaşık 160 kişi katıldı. Bu sene altıncı kez farklı bir konseptte düzenlenen, son zamanların en beğenilen yemek kitabı ve mutfak kültürü yazarlarını buluşturan “Giovanni ve Arkadaşları” etkinliği

Yemek kitabı yazarları Mövenpick Hotel Istanbul’da düzenlenen yemekte buluştu. kokteylle başladı ve geceye her biri ayrı bir şef ve yazar tarafından hazırlanan 5 farklı spesiyaliteyle devam edildi. Konuklar, sağlıklı alkali içeceklerden, detoks ikramlara, ev yapımı ekmeklerden Türk ve dünya mutfaklarından benzersiz tatlara uzanan bir lezzet deneyimi yaşadılar.

Lezzete Hande Ateş’in müzik ziyafeti eşlik etti Gecede sahne alan Hande Ateş cazdan, soul’a, latin ezgilerinden balladlara kadar geniş repertuarı ve muhteşem sesiyle dinleyenleri hayran bırakırken kendisine piyanoda Haluk Dayıoğlu eşlik etti. Gecenin sonunda yapılan çekilişte ise misafirler, ünlü yemek kitabı yazarlarından imzalı bir kitap kazanma şansını yakaladılar.

Bu sene altıncı kez farklı bir konseptte düzenlenen, son zamanların en beğenilen yemek kitabı ve mutfak kültürü yazarlarını buluşturan “Giovanni ve Arkadaşları” etkinliğine iş ve cemiyet dünyasından yaklaşık 160 kişi katıldı.


“Giovanni & Yemek Kitabı Yazarları” Akşam Yemeği Kanepeler (Elçin Oflaz) Salatalık rulosu, ay çekirdeği, güneşte kurutulmuş domates ve ıspanak ile Kırmızı pancarlı kinoa Portakallı enginar salatası, rezene ile Avokado ve salatalık tartar Alkali içecekler (Dr. Ayşegül Çoruhlu) Salatalık, ıspanak, limon ve kereviz sapı Kırmızı pancar, frambuaz ve zencefil Ananas, pazı ve taze kişniş Ekmekler (Asst. Prof. Dr. Dilistan Shipman) Dereotlu ekmek, tam buğday unlu ve cevizli ekmek, grissini, lavaş Akşam Yemeği Favalı ve hardal otlu karides (Hülya Ekşigil) Bal kabağı çorbası ve sucuklu, ada çaylı kruton (Ece Zaim) Ricotta peynirli lazanya, kuşkonmaz ve scamorza peyniri, trüf aromalı patates sos ile (Giovanni Terracciano) Dana bonfile, patlıcan ezme, fesleğenli tart ve morel mantar sos ile (Eyüp Kemal Sevinç) Beyaz çikolata, kestane ve romlu sufle, Mövenpick vanilyalı dondurma ile (Bengi Kurtcebe)

Gecede sahne alan Hande Ateş cazdan, soul’a, latin ezgilerinden balladlara kadar geniş repertuarı ve muhteşem sesiyle dinleyenleri hayran bırakırken kendisine piyanoda Haluk Dayıoğlu eşlik etti.


restaurant 100 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Antakya lezzetlerini biz keşfettik Sıra sizde! Gastronomi Turizmi Derneği’nin özel bir davetiyle 14 Kasım Pazartesi akşamı Hatay Dayanışma Derneği’nin ev sahipliğinde bir Antakya sofrasına konuk oldum ki, sormayın gitsin…

M

edeniyetlerin buluşması noktası şehrin doyulmaz tatlarını anlatmadan önce bizleri tüm samimiyeti ve sıcaklığı ile dost sofrasında ağırlayan Hatay Dayanışma Derneği Onursal Başkanı Saadet Bilal Yener’e hakkını teslim etmek isterim ki; lezzetin damaklarda değil, sofranın verdiği sıcaklıkla başladığını samimi sohbetleri ve bugün gibi yaşadığı hatıralarıyla bir kez daha anımsatmış oldu. Buradan kendisine bir daha sevgilerimi sunmak isterim… Aynı şekilde Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Fahir Abacı ve değerli eşi Selva Abacı Hanımefendiye de nazik ağırlamaları için teşekkürü bir borç biliyorum.

Bu lezzetleri herkes tadabilecek!

O sofrada neler konuşuldu neler… Ama onlara gelmeden önce derneğin akşama özel tatlarından bahsetmek istiyorum. Birçoğumuz da bilir ki, Antakya mutfağı en çok da mezeleriyle meşhurdur. Humus, zahter salatası, babagannuş, zeytin salatası, yoğurtlu semizotu salatası, ıspanaklı zahterli börek dersem biraz daha açıklayıcı olur sanırım. Devam edeyim; bir sonraki yayvan tabakta oruk, sıkıcık çorbası, cimcik, kağıt kebabı, tepsi kebabı ikramlarıyla karşılandık. Ne yalan söyleyeyim o tabak önüme gelinceye kadar içli köfte dediğim lezzetin adının aslında Antakya mutfağı literatüründe oruk olarak geçtiğini öğreniyorum. Öyle bizim bildiklerimiz gibi yağı içinde kaybolan cinsten de değil; tam ayarında bir zeytinyağı ölçeği ve kıvamıyla üstelik. Künefe desem, sanırım o olağanüstü lezzetin anavatanının Hatay olduğunu birçoğumuz bilir. Tatlı dediğiniz, damakta kalan son tat, son vuruştur. Biz o son tadı alabilmek için epey bir pişme süresini bekledik ama değdi doğrusu… Şehrin simgeleşen tatlısını öz ellerinden yemenin tadı da bir başkaydı doğrusu.

Antakya mutfağını Gastronomi Turizmi Derneği tanıtacak!

Biz Antakya’nın muhteşem tatlarıyla damaklarımızı şenlendirirken, bir taraftan da Türkiye’de gastronomi turizmini hatta Eski Turizm ve Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı’nın son derece zihin açıcı ve etkili söylemleriyle Türkiye turizmini konuştuk… Bunların arasında Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe’nin yanı sıra Koraltan Saygın, Ömer Kartın, Önder Levent Eren, Emre Afanyalı, Metin Çelik, Özlem Çelik ve Cem Polatoğlu gibi derneğin değerli yönetim kurulu üyeleri ile bir fikir alışverişiyle Türk mutfağında zaten bir marka değeri olan Antakya mutfağının Türkiye ve dünyada nasıl tanıtırız konusunu keyifli bir sohbetle masaya yatırdık… Yemekte Antakya lezzetlerinin ulaşılabilir hale gelmesinde turizm ve acentaların desteğinin önemli bir aşama olacağını kaydeden Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, bu konuda Hatay Dayanışma Derneği ile birlikte Hataylılara destek vereceklerini söyledi. Antakya mutfağının dünyaya tanıtılması ve markalaşmasında iki derneğin birlikte çalışma sözünün alındığı yemekte konuşan Boztepe, “Biz bu lezzetleri zaten biliyoruz ama yeterince tanıtamıyoruz. Bunun için ilk ziyaretimizi gerçekleştirdik. Bundan sonraki amacımız bölgedeki gastronomi turizmini hareketlendirmek olacak” diyerek Antakya mutfağını tanıtacağız sözü verdi.

Bülent Akarcalı: “Bu mutfak hak ettiği değeri bir an önce kazanmalı”

Hatay Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Fahir Abacı’nın Antakya mutfağından ve şehrin kültür mirasından bahsettiği yemekte Türkiye turizmi ve gastronomi turizmiyle ilgili eleştirel ve samimi açıklamalarıyla katkılarda bulunan Eski Turizm ve Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı’nın sıcak muhabbetti keyifliydi… Konuşmasında dünyada Türk mutfağının kıyaslanabileceği ikinci bir mutfak olmadığına dikkat çeken Akarcalı, Türk mutfağının daha çok ön plana çıkarılmasının önemine vurgu yaparak, bu mutfaklar arasında Antakya’yı da en kısa sürede hak ettiği yerde görmeyi umut ettiğini söyledi.



restaurant 102 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Aşçılar Milli Takımı İKA Erfurt’tan 25 Olimpiyat madalyasıyla döndü İKA Erfurt Dünya Aşçılar Olimpiyatları’ndan 25 Olimpiyat madalyasıyla dönen Aşçılar Milli Takımı, Türk mutfağının gücünü bir kez daha gözler önüne serdi…

D

ünyanın en önemli aşçılık yarışması olan İKA Erfurt Dünya Aşçılar Olimpiyatları, 22-25 Ekim tarihleri arasında 59 ülkenin katılımıyla gerçekleşti. Dört yılda bir düzenlenen yarışmalara bu yıl 1500 şef katılırken, İKA Erfurt’ta Aşçılar Milli Takımı 25 Olimpiyat madalyasıyla dönerek kendi tarihindeki en büyük başarıya imza attı. Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) Başkanı Yalçın Manav ve Erdem Dırbalı direktörlüğünde 17 kişilik kadrosu ile Milli Takım, İKA Erfurt Dünya Aşçılar Olimpiyatında Türkiye adına çok büyük bir başarı elde ederek; 10 Altın, 8 Gümüş, 7 Bronz madalya ile Türk mutfağının gücünü dünyaya duyurdular.

Manav: “Ödülleri ülkemize ve bizlere destek veren herkese adıyoruz” Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) Başkanı Yalçın Manav, Almanya’da yaptığı basın açıklamasında


Aşçılar Milli Takımı Erfurt’ta Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) Başkanı Yalçın Manav ve Erdem Dırbalı direktörlüğünde 17 kişilik kadrosu ile yarıştı.

şunları söyledi: “Takım olarak verilen bu mücadele sonunda bir efsaneye dönüştü. Kendi alanlarında önde gelen şeflerimiz son 4 yıldır katıldığı tüm uluslararası yarışmalarda ülkemizi gururla alkışlatarak, kazandıkları ödüllerle geri döndü. Uzun süredir ülkemizin tanıtımına verdiğimiz mücadelenin karşılığını alarak Türklerin farkını ortaya koyduk.

“Ödüle doymamak muhteşem bir duyguydu”

120 yıldır her dört yılda bir düzenlenen Dünya Aşçılar Olimpiyatlarında Milli Takım Direktörümüz Erdem Dırbalı, 2012 yılında ilk Türk jürisi olma unvanını kazanmıştı. Aşçılar Milli Takımımız gitmiş olduğu son 2 yarışmada; 2012 Ekim Lüksemburg olimpiyatlarında 25 madalya, 2016 Mart Londra Hotelympia Şefler Geçiti yarışmasında; 46 ödül alarak ülkemizi onore etmişlerdi. Bu yarışmalarda kazandığımız ödülleri ülkemize ve bizlere destek veren herkese adıyoruz. İstiklal Marşı’nı orada, o ambiyansta söylemek, bayrağımızı dalgalandırmak ve ödüle doymamak muhteşem bir duyguydu diyerek başarılarını tekrar ülkesine armağan etti.”

Kazananlar ve Ödülleri • Nilay Bektaş Mağralı (2 Altın), • Cevdet Simav (2 Altın), • Siracettin Çiçek (1 Altın, 1 Gümüş), • Huriye Yetiş (1 Altın, 1 Bronz), • Havva Bayar (1 Altın), • Ebru Savaş (1 Altın), • Ayça Gürler (1 Altın), • Hasan Kale (1 Altın), • Abdi Gündüz (2 Gümüş, 1 Bronz), • Erdal Elveren (2 Gümüş), • Ali Keskin (2 Gümüş), • Aras Dırbalı (1 Gümüş), • Hasan Soykan (1 Bronz), • Alaattin Akıncı (1 Bronz), • Mesut Kürkçü (1 Bronz), • Sercan Polat Yener (1 Bronz), • Hakan Gürer (1 Bronz)


restaurant 104 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Nestlé Professional 20. yılını kutluyor Ev dışı tüketim sektörünün 2016 yılı sonunda % 18 ile % 25 arasındaki bir oranda daralması beklenirken, Türkiye’de faaliyetlerinin 20. yılını kutlayan Nestlé Professional, yılbaşında hedeflediği %16’lik büyüme oranına ulaştı.

H

er yıl yüzde 10-12 oranında büyüyen ev dışı tüketim pazarında, müşterilerimiz için sadece bir ürün tedarikçisi değil, işlerini geliştirmeleri konusunda önemli katkı sağlayan yaratıcı, kârlı bir çözüm ortağı olma yaklaşımıyla faaliyetlerini sürdürüyor. Nestlé Professional, 20 yıllık performansını, gelecek dönem hedeflerini ve ev dışı tüketim sektörünün eğilimlerini 16 Kasım Çarşamba günü St. Regis Otel’de basına yönelik düzenlediği öğle yemeğiyle paylaştı. Nestlé Professional olarak 2016’da faaliyet gösterdikleri içecek kategorisinde yüzde 15.3, gıda kategorisinde ise yüzde 18.7 oranında büyüdüklerini belirten Nestlé Professional Türkiye Ülke Müdürü Arzu Alibaz, toplam yüzde 16’lık büyümenin ise yüzde 76’sının içecek kategorisinden, yüzde 24’ünün gıda kategorisinden geldiğini kaydetti. 2016’da gerçekleştirilen yüzde 16’lık büyümenin kaynaklarını da sıralayan Alibaz, lokomotif ürünlerinin, içecek tarafında dünya lansmanı ilk kez Türkiye’de yapılan yeni kahveleri NESCAFĖ Milano Ispirazione Italiana ile sağlıklı serinlik adını verdikleri soğuk içecek kategori ürünleri NESCAFĖ Ice ve Nestlé SJORA Limonata olduğunu belirtti. Alibaz, gıda tarafında ise Nestlé’nin köklü tarihinin ve uzmanlığının ön plana çıktığı çikolata kategorisinde Nestlé Chokella ve Nestlé Kakao ürünlerinin 2016 yılındaki büyüme rakamının ana nedenlerinden biri olduğunu kaydetti ve


şöyle devam etti; “ Büyümemizin bir başka nedeni ise Nestlé Professional olarak makina ve insan kaynağı alanında yaptığımız çok ciddi boyutlardaki yatırımımız. Makinalara son 3 yıldır her yıl 6 milyon TL yatırım yapıyoruz. Şu anda Nestlé Professional olarak ev dışı tüketim noktalarında, müşterilerimizin kaliteli ürün ve hizmet sunmalarına yardımcı olan tam 16.000 makinemiz bulunuyor.”

Nestlé Professional “Beverage Academy” ile sektöre değer katmaya devam ediyor

Nestlé Professional olarak eğitime de yatırım yaptıklarını kaydeden Alibaz, sektörde konunun ehli ve uzman kişilerin olmasının önemine değinerek şunları söyledi: “Değişen tüketici taleplerine paralel olarak sektörün lezzete olduğu kadar hijyen ve kaliteli sunum konusunda da bazı ihtiyaçları var. Son 6 yıldır yaklaşık 300 profesyonelin katılımı ile Nestlé Professional Beverage Academy eğitim programı düzenliyoruz. Bu, Nestlé Professional’in tüm satış ve pazarlama ekipleriyle, iş ortakları ve müşterilerine yönelik olarak düzenlediği, satış, pazarlama, kalite, finans eğitimlerinden teknik operasyona, beslenme eğitimlerinden içecek sunum becerileri ve barista derslerine kadar tüketiciler için nasil “daha fazlasının mümkün kılınacağına” ve konusunda uzmanlaşan ekipler ile işe nasıl daha fazla değer katılabileceğine odaklanılan, artık geleneksel hale gelmiş 3 günlük bir eğitim programı. Dünyada ilk kez Türkiye’de uygulanan ve geçtiğimiz yıllarda Nestlé Professional’ın tüm dünyadaki en iyi uygulamalarından biri seçilen Nestlé Professional Beverage Academy, tüketici trendlerini takip eden, müşterilerimizin ihtiyaçlarını belirleyen ve doğru çözümlerle onlar için daha fazlasını mümkün kılan güçlü, bilgili bir ekip olmaya hizmet eden bir eğitim programı niteliğinde. Eğitimlerde sunum şekli ve ürünün mesajına kadar her konuya; kısaca bir fincan kahve ile tüketicilerin nasıl daha fazla memnun edilebileceğine odaklanılıyor. Biz Nestlé Professional olarak NESCAFĖ markamızla kahve uzmanıyız. Menü tasarımından mekan giydirmeye ve personel eğitimine kadar toplam çözüm sunarız. Eğitimde kahve ve kahve sunumu ile ilgili tüm basamakları teker teker anlatıyoruz. Beverage Academy olarak bugün, yıllardır bize eşlik eden eğitmenlerimizle, distribütörlerden satış elemanlarına çığ gibi büyüyen başarılı ekipler yetiştirmenin ve dünyanın en başarılı uygulamaları arasında tam not almanın haklı gururunu yaşıyoruz.”

Müşterilerinin yaratıcı ve kârlı çözüm ortağı Nestlé Professional, ev dışı tüketim alanında, hem gıda hem de içecek kategorisindeki müşterileri için

sadece bir ürün tedarikçisi değil, aynı zamanda pek çok alanda müşterilerinin yaratıcı ve kârlı çözüm ortağı olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Müşterilerinin neye ihtiyacı olduğunu ve sorunlarını anlayarak kahve ve tatlı gibi, işletmeler için kâr oranı yüksek olan alanda gelirlerini nasıl artırabileceklerine ilişkin çözümler öneriyor. Nestlé Professional Türkiye Ülke Müdürü Arzu Alibaz, bu alandaki çalışmalarını da şöyle özetledi: “9 ekibimiz var, bu ekiplerimiz her gün değişik ev dışı tüketim noktalarını ziyaret ediyor ve menü nerede durmalı, kahve servisi nasıl yapılmalı, müşteriye “kahve içer misiniz?” diye nasıl sorulmalı gibi küçük görünen ama çok önemli konularda da onlara eğitimler veriyor. Deneyimlerimizi paylaşarak bu alanda da işletmelere eğitimler sağlıyoruz. Ayrıca, iş ortaklarımıza satışlarını artırmaları için pazarlama alanında da destek veriyoruz. Doğru uygulamaları gören işletmeler bizimle çalışmakla elde ettikleri kazanımları görünce işbirliğimiz daha da gelişiyor. Hem dikey hem yatay olarak gelişiyoruz yani hem noktadaki dağılımımız ve ciromuz artıyor hem de pazardaki makine ve müşteri sayımız artıyor. Bu “çözüm ortaklığı” yaklaşımımızın, büyümemizin temel kaynağı olduğuna inanıyoruz.”


restaurant 106 hotel & hi-tech

gastro etkinlik

Bocuse d’Or Türkiye adayları Anadolu Lezzet Envanteri ürünleri ile yarışmaya hazırlanacak

Anadolu Lezzet Envanteri’nin her geçen gün daha da genişlemesi ve bu listede yer alan ürünlerin daha yaygın kullanımı ve dünyaya açılması için çalışmalarını hız kesmeden devam ettiren Metro ve MDD, bu ürünleri aşçılık olimpiyatları olarak bilinen dünyanın en prestijli yemek yarışması Bocuse d’Or Türkiye yarışmasına dahil ederek bir ilke imza attı.

M

utfak Dostları Derneği’nin Türkiye’nin eşsiz lezzetlerini kayıt altına alarak gelecek nesillere bırakılacak kültür mirasımızı oluşturmak üzere yürüttüğü Anadolu Lezzet Envanteri projesinin üçüncü yılında Metro Toptancı Market ve Mutfak Dostları Derneği 16 Kasım Çarşamba günü Gastronometro’da ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında projeye ilişkin gelişmeleri paylaştılar. ESSEDRA (Kırsal Alanlarda Çevresel ve Sosyo-Ekonomik Sürdürülebilir Kalkınma) Projesi kapsamında hayata geçen Anadolu Lezzet

Envanteri sayesinde, Slow Food’un Nuh’un Ambarı listesine dahil edilerek koruma altına alınan kaybolma tehlikesi altındaki ürünler gün yüzüne çıkarılarak yeniden değer kazanıyor. Mutfak Dostları Derneği’nin üç yıl önce hayata geçirdiği ve Metro Toptancı Market’in destekleriyle yürütülen Anadolu Lezzet Envanteri’nde Boğatepe gravyerinden Divle Obruk peynirine, Kastamonu pastırmasından Kavılca buğdayına Türkiye’nin yedi bölgesinden onlarca ürün yer alıyor.


Mutlu: “Ülkemizin Lezzet Haritasını oluşturuyoruz”

Metro Toptancı Market Türkiye Pazarlama Marka Yönetimi ve İletişim Grup Müdürü Aylin Mutlu’nun açılış konuşmasını yaptığı toplantıda Metro Toptancı Market’in sürdürülebilir kalkınmaya katkı sağlayacak iş modelleri geliştirerek yaptığı çalışmalar ve projeler aktarıldı. Metro Toptancı Market olarak Türkiye’ye özgü, eşsiz lezzetleri kayıt altına alarak, gelecek nesillere bırakılacak kültür mirasını oluşturmak adına hayat geçirilen Coğrafi İşaretli Ürünler projesinin üçüncü yılını tamamladıklarını belirten Aylin Mutlu; “Biz Metro’da yerel değerleri geleceğimiz olarak görüyoruz. Yürütmekte olduğumuz Coğrafi İşaretli Ürünler projemizle Türkiye’nin lezzet haritasını oluşturmayı, özgün doğa koşullarında yetiştirilen coğrafi işaretli ürünlerin korunmasını, ulusal ve global çapta tanıtılmasını, yerel üretici ve dolayısıyla da ülke ekonomisi için katma değer yaratılmasını amaçlıyoruz. Mutfak Dostları Derneği’nin hayata geçirdiği Anadolu Lezzet Envanteri çalışmasına destek vermemiz de bu anlayışımızın bir sonucu... Bu eşsiz lezzetlerin daha fazla restoranın, otelin mutfağında yer almasını, daha fazla şef tarafından tercih edilmesini istiyoruz. Raflarımızdan tüketicilere ulaştırdığımız bu ürünler ile ilgili olarak toplumun dikkatini bu konuya çekmek için gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.” dedi.

Kakınç: “Üç yılda 59 ürün”

2016 Ekim ayı itibariyle Anadolu Lezzet Envanteri’ne kayıtlı ürün sayısının 59’a yükseldiğini aktararak konuşmasına başlayan Mutfak Dostları Derneği Başkanı Zeynep Kakınç sözlerini şöyle sürdürdü: “4 yıl önce Slow Food’un Türkiye ortağı olarak yola çıktığımız, AB destekli Essedra projesi kapsamında, birçok medya kanalı ve etkinlik iletişimleriyle farkındalık çalışmalarımızı sürdürürken; bir yandan da Slow Food’un dünya genelinde yok olmaya yüz tutmuş nadir gıdaların envanterini çıkardığı Nuh’un Ambarı ve Presidia projeleri üzerine yürüttüğümüz çalışmaları tamamladık. Amacımız küçük ölçekli üreticilerin desteklenmesiyle birlikte yerel biyoçeşitliliğin sürdürülebilir şeklinde devam etmesi ve toplumda farkındalık yaratmak. Metro Toptancı Market’in destekleriyle Nuh’un Ambarı projesinin bir uzantısı olarak hayata geçirdiğimiz Anadolu Lezzet Envanteri’nde ülkemizin bereketli topraklarının yok olmaya yüz tutmuş gıda ürünlerini listeleyerek, katalog haline getiriyoruz. Burada önemli olan bu ürünlerin küçük ölçüde ve artizanal olarak üretiliyor olması. Bu da ürünlerin yöre halkıyla hem sosyolojik hem de coğrafi anlamda bütünleştiği anlamını taşıyor. Şu ana kadar olan çalışmalarımızda üreticileri doğrudan restoranlar, şefler

ve Metro gibi satış ağları ile buluşturduk ve ürünlerin artan talep doğrultusunda yaşamasını amaçladık. Anadolu Lezzet Envanteri bunun en vurucu örneği ve bu kapsamda derneğimize verdikleri destekten ötürü Metro Toptancı Market’e bir kez daha teşekkürlerimizi iletiyoruz.”

Anadolu Lezzet Envanteri Ürünleri Bocuse d’Or’da

Metro Toptancı Market’in ana sponsorluğunda düzenlenen dünyanın en prestijli aşçılık yarışması olan Bocuse d’Or Türkiye’de bu yıl hayata geçirilen düzenleme ile Anadolu Lezzet Envanteri ürünlerinin yarışma adayları tarafından kullanılacak olduğunu aktaran Bocuse d’Or Akademi Türkiye Başkanı Rudolf Van Nunen sözlerini şöyle sürdürdü; “24-26 Kasım tarihlerinde Sirha İstanbul Fuarı’nda gerçekleşecek Bocuse d’Or Türkiye elemelerinde yarışmacılar kendilerine verilecek et, baharat, peynir ve sebzelerden oluşan Anadolu Lezzet Envanteri ürünlerini kullanarak yemek yapacaklar. Bocuse d’Or yarışmasına dahil edilen Anadolu’nun bu özel lezzetleri, adayımızı ön plana çıkaran en önemli özellik olacak.”

Mutfak Dostları Derneği’nin üç yıl önce hayata geçirdiği ve Metro Toptancı Market’in destekleriyle yürütülen Anadolu Lezzet Envanteri’nde Boğatepe gravyerinden Divle Obruk peynirine, Kastamonu pastırmasından Kavılca buğdayına Türkiye’nin yedi bölgesinden onlarca ürün yer alıyor.


restaurant 108 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Nespresso’dan yeni yıla özel koleksiyon Nespresso, “Festive” koleksiyonu ile kahve tutkunlarını Yılbaşı’nın keyfini keşfetmeye davet ediyor. Nespresso’nun Viyana’nın zengin cafe geleneğinden ve zarifliğinden ilham alan yılbaşına özel “Limited Edition Variations” serisinde bulunan üç farklı kahve, nefis aromaları ve keyif veren lezzetleri ile kahve tutkunlarını mutlu ediyor. “Variations Sachertorte”, “Variations Apfelstrudel” ve “Variations Linzer Torte” adını taşıyan kahveler, Avusturya’nın dünyaca ünlü tatlı çeşitlerinin nefis aromalarını hissettiriyor. Tarçın - elma, kırmızı meyve - pişmiş hamur ve yumuşak çikolata – kayısı notalarına sahip bu 3 farklı kahve çeşidi, Livanto’nun dengesi ve dolgunluğu ile damaklarda 6 yoğunluğunda nefis bir tat bırakıyor…

Arbella Makarna Paris’ten ödülle döndü 28 ülkenin en prestijli dergi editörlerinin jüri üyesi olduğu Sial World Tour 2016 yarışmasından Arbella Makarna ödülle döndü. 18 Ekim’de Paris’te gerçekleşen törende Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna jüri tarafından ödüle layık görüldü. Ödül sonrası açıklama yapan Arbella Makarna Genel Müdürü Abdulkadir Külahçıoğlu, “İki yıllık bir Ar-Ge çalışması sonucu makarnayı dünyanın en iyi antioksidanlarından biri olan üzüm çekirdeği ile birleştirmeyi başardık. Tüketicimize sunduğumuz Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna ile sağlığı, faydayı ve yeniliği bir araya getirdik ve dünyada bir ilk olma özelliği ile de öne çıktık. Yaklaşık 30 ülkeden üçer ürünün değerlendirmeye alındığı yarışmada üzüm çekirdekli makarnamız ile finale kaldık. Türk geleneklerini ve Türk damak tadını yansıtması, Türkiye ve dünya pazarlarına bir yenilik getirmesi ve sağlıklı olması gibi kriterlerle ülkemizi temsil etme hakkı kazandık. Ülkemizi temsil etmekten ve ödülle dönmekten büyük bir onur duymaktayız, ürünümüzü dünya pazarına sunmanın gururunu Türkiye ile paylaşıyoruz.” dedi.

Sultanahmet Köftecisi’nin Avrupa atağı İstanbul’un asırlık lezzet durağı Tarihi Sultanahmet Köftecisi, 96 yıllık tarihine yeni sayfa ekleyerek Avrupa’daki ilk şubesini İngiltere’nin Manchester kentinde açtı. Açılışa katılan Manchester Belediye Başkanı Tony Lloyd, bir asırlık geçmişi olan Türkiye’nin en ünlü markalarından birine ev sahipliği yapmaktan dolayı büyük mutluluk duyduklarını bildirdi. Sultanahmet Köftecisi’nin yurt dışı operasyonlardan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Mert Tezçakın da başarılı işadamı ve işletmeci Mehmet Nezir Korkut ile İngiltere için master franchise anlaşması yaptıklarını anımsatarak, “Bir işletmenin yurt dışında başarılı olabilmesi için doğru partnerlerle çalışılması gerekir. Uzun yıllar doğru kişiyi bulmak için bekledik ama buna değdi. Markamızın İngiltere’de çok başarılı olacağına, kısa sürede yeni şubeler açacağımıza inanıyorum” diye konuştu.

Balık mevsimi başladı İstanbul Boğazı’nın en güzel sahil kıyılarından Yeniköy’de bulunan Sandal Balık, hoş atmosferi, profesyonel ekibi ve mevsimin en taze deniz mahsulleri ile hazırlanmış özel balık menüleriyle konuklarına hizmet veriyor. Hem açık hem de kapalı alanlarıyla misafirlerini ağırlayan mekan, Alaçatı’nın mimari yapısını andıran rengârenk çiçekli bahçesi, bembeyaz taş ve tuğla dekorlu yapısı ve mavi panjurları ile İstanbul’da Alaçatı rüzgârı estiriyor. Türk mutfağından farklı tatları bulabileceğiniz Sandal Balık’ta, pek çok yeni lezzeti denemek mümkün... Keyifli mezelerinin yanında zengin içecek menüsünün de bulunduğu mekânda; balık çorbası, balık mantısı, balık köftesi, balık böreği, balık kokoreci, okyanus lokumu, asma yaprağında sardalya ve kemik üstü levrek gibi vazgeçilemeyecek lezzetler de misafirlere sunuluyor.



restaurant 110 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Frankie İstanbul’dan yepyeni kış menüsü Nişantaşı’nın gündemden hiç düşmeyen şık mekanı Frankie İstanbul yeni menüsü ile klasikleşmiş tatlara Frankie yorumu getirerek lezzet şöleni yaşatmaya davet ediyor. Akdeniz mutfağı ve İstanbul yemeklerinin özel lezzetlerini Frankie yoprumları ile hazırlayıp misafirlerine sunan Frankie İstanbul’da yeni menüye eklenen başlangıçlardan Karidesli Tempura Salata, Deniz Tarağı, Trança Balıgı ve Bonfile Ceviche, Karides&Dana Pancetta damaklarda eşsiz bir lezzet bırakacak. Frankie İstanbul’un ana yemek tercihlerinde ise ılık raita soslu ve kimyon tohumlu Yasemin Pirinç Pilavı ve kişniş ile servis edilen Kuzu İncik, Izgara Göğüs Dilimleri ve Milföy içinde But, armut, havuç püre ile servis edilecek Ördek Konfit en beğenilen tabakları olmaya aday…

Kristal Lezzet Ödüllü Selva Gıda, SIAL Paris Fuarı’na katıldı Türkiye’nin markalı makarna ihracatında 9 yıldır liderliğini sürdüren Selva Gıda, 104 ülkeden, 7 binden fazla katılımcı firma ve 194 ülkeden 156 bin profesyonel ziyaretçinin katıldığı SIAL Paris Fuarı’nda hem potansiyel müşterileri ile buluştu hem de mevcut bayi ağı ile ilişkilerini kuvvetlendirme fırsatı buldu. Selva Gıda, “Lezzetten ödün vermeden sağlıklı beslenebilirsiniz” yaklaşımıyla faaliyetlerini sürdürürken katkı maddesi ve koruyucu barındırmayan ve içeriği zengin besinlerden oluşan ürünlerle tüketicileri ‘Gerçek Gıda’ ile buluşturuyor. Bu doğrultuda sunduğu ürünlerle hem Türkiye’de hem dünyada birçok ilke imza atan Selva Gıda, fuarda sağlıklı beslenmeye katkı sağlayan ‘Ruşeymli Makarna’, ‘Tam Buğday Makarnası’ ve ‘Yulaflı Makarna’dan oluşan “Akıllı Makarnalar” serisini ve doğal lezzetlerden üretilen gerçek makarna soslarını fuarda ziyaretçilere sundu.

Beypazarı Unesco yolunda Dünya Mirası Türkiye Projesini yürüten TUTAP, Başkent Ankara’nın turizmi, tarihi, kültürü ve yöresel zenginlikleri ile öne çıkan ilçesi Beypazarı’nın UNESCO Dünya Miras Listesine adaylık yolunda olduğunu açıkladı. TUTAP Genel Başkanı Fikret Yıldız, yıllardır Beypazarı ismini ulusal ve uluslararası alanda markalaştıran Beypazarı Maden Suları’nın ilçenin UNESCO’ya kabul edilmesi için elinden gelen her türlü desteği sağlamasının da çok anlamlı olduğunu ve bu duyarlılığın herkese örnek olması gerektiğini ifade etti. Beypazarı Maden Suyu Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Ercan konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “Beypazarı tarihi, sosyal, doğal güzellikleri ve yeraltı zenginlikleri ile gizli kalmış bir cennet. Bu cenneti hem tüm Türkiye hem de tüm Dünya tanımalı. UNESCO’ya üye olabilmek için belirlenen 10 kriterden birine sahip olmak yeterli, bize ne mutlu ki ilçemiz birden çok kritere erişmiş vaziyette. Bu nedenle Dünya Mirası listesine girmeyi fazlasıyla hak eden ilçemiz için yapılacak olan her çalışmanın içinde yer almak bizim için büyük bir mutluluk kaynağı.” dedi.



restaurant 112 hotel & hi-tech

gastro aktüel

Yeni yıl kahveniz Gloria Jean’s Coffees’ten Gloria Jean’s Coffees, hem sıcak hem soğuk olarak tercih edebileceğiniz çok özel lezzetlerinden olan Candy Cane Mocha ve Candy Cane Chiller’i yeni yıla özel olarak kahve severlerin beğenisine sunuyor. 2017’ye renkli bir giriş yapmak isteyenlerin damaklarını şenlendirecek tatların barındıran bu özel kahveler, tercih edenleri müthiş bir lezzet yolcuğuna çıkaracak. Sıcak servis edilen Candy Cane Mocha, sert kahve sevenleri, espresso ile soğuk servis edilen Candy Cane Chiller ise içeriğindeki nane şurubu, krema, ahududu çikolata parçalarıyla büyüleyerek yeni yıla umutla bakmanızı sağlayacak.

Hafta sonu kahvaltılarının en keyifli ve lezzetlisi

Monochrome’da Brasserie konseptine yeni bir yaklaşım getiren Monochrome, hafta sonlarının en büyük keyfi olan kahvaltılar için de iddialı seçenekler sunuyor. Monochrome, Cumartesi ve Pazar günlerini keyifli bir atmosferde geçirmek isteyen misafirlerini zengin kahvaltı menüsü ile karşılıyor. Monochrome’da, kahvaltıların olmazsa olmazı yumurta, sade veya keçi peynirli omlet, kızartılmış yumurta, Egss Benedict, çırpılmış yumurta ve menemen gibi farklı alternatiflerle misafirlere sunuluyor. Monochrome kahvaltı tabağı ise, yerel üreticiden mevsiminde alınan, doğal ürünlerle hazırlanıyor. Kahvaltı tabağında yumurta, ızgara sucuk, füme somon, avokado, konfi domatesli humus, meyve dilimleri, ev yapımı reçel, bal ve kaymaktan oluşan kahvaltı, ekşi maya ekmeği ile birlikte servis ediliyor.

Federallerden yeni yıla yeni lezzetler

İştah kabartan lezzetleri ve fark oluşturan sunumlarıyla, İstanbul, Ankara ve Adana’da vazgeçilmez kahve durakları olan Federal Coffee Company, mevsime yakışan yeni tatlarıyla lezzet fırtınası estirmeye devam ediyor.Kasım ayı itibariyle kış aylarına yakışan marshmallowlu sıcak çikolata ve detoks çayını özgün yorumlarıyla menüsüne ekleyen Federal Coffee Company, yoğun talep gören çekirdek satışlarına 3 özel yeni lezzet daha ekleyerek, yepyeni tatlarla buluşmanızı sağlıyor. Honduras Marcala bölgesinden gelen çekirdekler kadifemsi portakal notaları ve yumuşak içimiyle, Nicaragua’dan Limoncillo Pacamara daha ilk yudumda büyüleyecek olan çilek, şeftali ve tropikal aromalarıyla kahve severlerin gözdesi olacak. Yumuşak içimli ve 97 puanlık tadım notuyla kendini ispatlamış Panama Geisha - Hacienda La Esmeralda çekirdekleri, yasemin ve misket limonu aromasıyla kışa en yakışan lezzetlerden…

PepsiCo’da üst düzey atama PepsiCo’ya katılmadan önce İngiltere ve Hollanda’da farklı şirketlerde yöneticilik yapan Evrim Şen, 2012 yılında katıldığı PepsiCo’nun Türkiye organizasyonuna Kıdemli Pazarlama Direktörü olarak atandı. İstanbul Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdikten sonra Ashridge Business School’da Stratejik Pazarlama programını tamamlayan Evrim Şen, PepsiCo kariyeri öncesinde İngiltere’de Cadbury şirketinde Grup Marka Müdürü, Johnson & Johnson’da Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Pazarlama Müdürü, akabinde de Gelişen Global Pazarlardan Sorumlu Pazarlama Strateji Direktörü olarak görev aldı. 4 yıldan bu yana PepsiCo bünyesinde çalışan Şen, atandığı ‘PepsiCo Türkiye Kıdemli Pazarlama Direktörlüğü’ göreviyle, şirket bünyesindeki tüm yiyecek ve içecek markalarının pazarlama faaliyetleri ile beraber ticari pazarlama bölümünün de sorumluluğunu üstleniyor.

DİMES ve Tetra Pak çevre projesinde bir arada Türkiye’nin ilk yerli sermayeli meyve suyu üreticisi, ülkemizin önde gelen içecek markası DİMES, Tetra Pak iş birliğinde 2016 yılında ‘Dönüşüm Doğamızda’ konseptiyle geri dönüşüm, çevrenin ve doğanın korunması konularında toplumsal bilinci geliştirmeye odaklanıyor. Bu kapsamda DİMES ve Tetra Pak, Beşiktaş Belediyesi iş birliğinde, ilköğretim çağındaki çocukların doğa sevgisini, doğaya sahip çıkma duygusunu desteklemeyi hedefleyen önemli bir etkinliğe imza attı. Ulus Meyve Parkı’nda düzenlenen etkinlikte, bölge okullarından ilköğretim öğrencilerine fidan dikim deneyimi yaşatıldı. Dönüşüm Doğamızda konseptiyle yürütülen çalışmalar kapsamında ayrıca, Tetra Pak’ın Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde 2004 yılında başlattığı, İstanbul Üniversitesi iş birliği ile devam eden ve DİMES’in 5 yıldır destek verdiği ‘Küçük Şeyler Doğayı Yeniler’ projesiyle 2016 yılında çevre ve geri dönüşüm konulu eğitimlerle 10 bin ilkokul öğrencisine ulaşılması da yer alıyor.



restaurant 114 hotel & hi-tech

yeni mekan

Moda’da harika bir kış kaçamağı Club Quartier, Moda Yıl boyu keyifli organizasyonlara ve etkinliklere imza atan Club Quartier, Moda, Anadolu Yakası’nda kış boyunca içinizi ısıtacak farklı bir alternatif.

A Ege’nin Moda kıyısı Yedimasa; taş plaktan çalan müzikler eşiğinde, Ege mutfağından çıkan özel lezzetlerle kış sezonu boyunca camekanlı kış bahçesinde hizmet veriyor.

lışılagelmişten farklı olarak 10 bin metrekarelik yeşillikler arasındaki tarihi bir bahçe üzerine kurulan Club Quartier, misafirlerine şehrin merkezinde huzurlu bir ortam sunarken, yeme-içme seçenekleri dışında 40 Tahta Mahalle Pazarı’na, davetlere, festivallere, konserlere, toplantılara da ev sahipliği yapıyor.

Farklı konseptlerde üç ayrı restoran

Kapıları herkese açık olan kulüp, bünyesinde barındırdığı farklı konseptlere sahip üç restoranıyla gün boyu keyifli saatlere imza atıyor. Moda’nın yeni modası Brunelle; şöminesi, rahat koltukları, şık salonuyla dünya mutfağından lezzetleri ön plana çıkarıyor. Yılbaşı akşamı için de değerlendirilmeye değer. Ege’nin Moda kıyısı Yedimasa; taş plaktan çalan müzikler eşiğinde, Ege mutfağından çıkan özel lezzetlerle kış sezonu boyunca camekanlı kış bahçesinde hizmet veriyor. İtalyan Moda’sı Ristorante Pavio; tatlı bir mahalle işletmesi ruhuyla, taş fırından çıkan leziz pizzalarıyla yeşillikler içindeki kış bahçesinde huzur veriyor.



restaurant 116 hotel & hi-tech

yeni mekan

Ordu’dan yola çıkan lezzet İstanbul’da

Nelipide Gurme Hafızalara yerleşen pideci anlayışına yepyeni bir bakış açısı katan Nelipide Gurme, İstanbul’un gözdesi Bağdat Caddesi’nde özlenilen lezzeti pide severlerle buluşturuyor. Pideyi günlük öğünlerin vazgeçilmezi haline getirmek için yola çıkan Nelipide Gurme, lezzet tutkunlarının uğrak noktası oluyor.

O İstanbul’da Bağdat Caddesi dışında; Ataşehir ve Beylikdüzü’nde de yer alan Nelipide Gurme, restoranlarında misafirlerini zevkle ağırlamaya devam ediyor.

rdu’dan İstanbul’a uzanan hikayelerini Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırmayı hedefleyen Nelipide Gurme; modern dekorasyonu ve kendine özgü konseptiyle pideci imajını baştan aşağı değiştiriyor. 1981 yılından bu yana yarattığı lezzetleri yemeğe değer verenlerle paylaşmaya devam eden Nelipide Gurme, Türkiye’deki pide standardını değiştirerek, pideyi kahvaltı dahil günün her öğününde tüketilen bir lezzet haline getiriyor. Zengin kahvaltı menüsüyle misafirlerine muhteşem bir kahvaltı deneyimi sunan Nelipide, ‘Gurme’ isminin hakkını fazlasıyla vererek ziyaretçileri için hafta sonlarını daha keyifli hale getiriyor.

Natürel tatların özlemini çekenlere

Nelipide Gurme, doğal ürünlerle donatılmış serpme köy kahvaltıları ve lezzetli pide çeşitlerinin yanı sıra menüsüne eklediği et ve tavuk ürünleriyle misafirlerine lezzet şöleni sunuyor. Ordu’dan gelen doğal ve lezzet dolu malzemelerle hazırlanan yemekler, natürel tatların özlemini çekenlere Nelipide Gurme’de doyasıya keyif yaşatıyor.



restaurant 118 hotel & hi-tech

fuar

Dünyanın gözü Türk mutfak sektöründe

O

Hostech by Tusid’e yurt dışından 4 bin profesyonel alıcı geldi. Otel, restoran, gastronomi ve mutfak ekipmanları alanında Avrasya’nın en büyük fuarı olan Hostech by Tusid, 4 bin 13’ü yabancı olmak üzere toplam 24 bin 70 profesyonel tarafından ziyaret edildi.

tel, restoran, gastronomi ve mutfak ekipmanları alanında Avrasya’nın en büyük fuarı olan “Hostech by Tusid - 22. Uluslararası Otel, Restoran, Kafe, Pastane Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı” tamamlandı. CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenen fuar, 4 bin 13’ü yabancı olmak üzere toplam 24 bin 70 profesyonel tarafından ziyaret edildi. Fuar ve sektörle ilgili bilgi veren Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanvekili Tahsin Öztiryaki, Türk mutfak sektörünün bütün dünyada rüştünü ispatladığını belirterek, şöyle konuştu: “Türk yatırımcılar da sektörümüze daha da fazla güvenmelidir. Bu kadar iyi olduğumuz sektörde ithal ürünlerin talep görmesinin hiçbir sebebi yoktur. Dövizi bu alanda dışarı çıkarmamalıyız, başka işlerde kullanmalıyız. Dünyadaki bütün yatırımcıların gözünün bizim ürünlerimizde olduğu bir dönemde, bizim gözümüz başka ülkelerin ürünlerinde olmamalıdır.” Öztiryaki, “Sektörümüz yüzde 90 yerli ürün kullanımı ile bir otelin a’dan z’ye tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir konuma geldi. Hal böyleyken, Türk yatırımcılarımızdan başarısını ve kalitesini ispat etmiş ürünlerimizin kullanımına özen göstermelerini bekliyoruz” dedi.

Gürkaynak: “Yabancı katılımı açısından gelmiş geçmiş en iyi fuar”

Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİD) Başkanı Ahmet Gürkaynak, bu yıl gerçekleştirilen Hostech by Tusid’in yabancı katılımı açısından gelmiş geçmiş en iyi fuar olduğunu söyledi. Küresel arenada sıkıntıların yaşandığı bir dönemde bu kadar yabancı alıcının fuara ilgi göstermesinin sevindirici olduğunu ifade eden Gürkaynak, fuarı Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Hindistan, İsrail, Polonya, İran, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Ukrayna, Rusya, Cezayir ve Yunanistan’ın da aralarında bulunduğu 60 ülkeden gelen sektör profesyonelinin ziyaret ettiğini belirtti. “Fuarda pek çok firma yüklü siparişler aldı. Yalnızca bir firmanın 1 milyon dolarlık sipariş aldığını düşünürsek, fuarın sektöre uzun vadede önemli katkısı olacak” diye konuşan Ahmet Gürkaynak, gastronomi turizminin gelişmesinin sektöre ve fuara bağlı olduğunun altını çizdi.


Öztiryakiler’den yüzde 50 enerji tasarruflu mutfak ürünleri

CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından, TUSİD desteğinde organize edilen fuarda binlerce ürün çeşidi sergilendi. Firmaların fuarda sergilediği ürünler, sektörün teknoloji ve tasarımda geldiği noktayı gözler önüne serdi. Yüzde 50 enerji tasarruflu, patentli endüstriyel mutfak ürünleri yabancı alıcılar tarafından en çok tercih edilen ürünler arasında yer aldı. Öztiryakiler firması, daha önce İspanya’dan ithal edilen enerji tasarruflu endüstriyel mutfak alanında kullanılan buzdolabını üreterek, ilk kez fuarda sergiledi. Yerli ve yabancı yatırımcılar tarafından yoğun ilgi gören enerji tasarruflu buzdolabı yarı fiyatına piyasaya sunulacak. Fuarda başka ilgi gören ürünler bir dakikada beş kilo patates, sarımsak soyma makineleri, Türkiye’de ilk kez üretilen gazlı bulaşık makineleri ve dünyanın en büyük düdüklü tenceresi oldu.

TİM Başkanvekili Tahsin Öztiryaki: “Bütün dünyada rüştünü ispat eden mutfak ürünlerimiz, fuarda yabancı yatırımcılar tarafından yoğun ilgi gördü. Dünyadaki bütün yatırımcıların gözünün bizim ürünlerimizde olduğu bir dönemde, bizim gözümüz başka ülkelerin ürünlerinde olmamalıdır.” TUSİD Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Gürkaynak: “Bu yıl 22’incisini organize ettiğimiz Hostech by Tusid, yabancı ziyaretçi katılımı açısından gelmiş geçmiş en iyi fuar oldu.”


restaurant 120 hotel & hi-tech

fuar röportaj

Electrolux Profesyonel Türkiye’ye yeni ülke müdürü, yepyeni stratejiler!

2

3 yıldır Electrolux Profesyonel Türkiye Ailesi’ne başarılı çalışmalarıyla değer katan Bülent Sevinçel, bu yıl itibari ile şirketin Ülke Müdürlüğü görevine getirildi. Hostech by Tusid Fuarı’nda bir araya geldiğimiz Sevinçel ile Electrolux Profesyonel Türkiye’nin 2016 yılına tespit ve değerlendirmeleri ışığında kısa bir bakış yaparak, yeni görevinde 2017 projeksiyonunu konuştuk.

Bülent Bey, öncelikle yeni görevinizi tebrik eder, hayırlı olmasını dileriz. Uzun yıllar Electrolux Profesyonel Türkiye Ulusal Satış Müdürlüğü görevini yürüttünüz. Bu yeni dönemde yeni unvanınızla yapılanmaya ne tür bir ivme katmayı hedefliyorsunuz? Electrolux Profesyonel’in 2017 yılında Türkiye ve dünyada gelişim ve büyüme odakları nerelerde olacaktır?

“Yeni dönemde ilk olarak, mevcut olan iş ortaklarımız ile olan ilişkilerimizi koruyup daha ileri götürmek ve geliştirmek ana hedefimiz olmakla beraber; gelişen ülke ve pazar koşullarına bağlı olarak yeni aksiyonlar da almamız gerekiyor.”

Öncelikle dilekleriniz için teşekkür ederim. 23 yıldır Electrolux Profesyonel bünyesinde çalışmaktayım ve bu süre zarfında çeşitli görevlerde bulundum. Son 13 yıldır Ulusal Satış Müdürü görevi ile devam etmekte idim. Bu yılın ikinci yarısı itibarı ile Ülke Müdürü olarak atandım. Aynı firmada uzun süre çeşitli pozisyonlarda çalışınca şirketin bütününün işleyişi, pazar, ürün, stratejiler hakkında daha detaylı ve doğru bilgi sahibi olduğunuz için aksayan yönleri ya da güçlü yanlarınızı daha iyi görebiliyorsunuz.Bu dönemde ilk olarak, mevcut olan iş ortaklarımız ile olan ilişkilerimizi koruyup daha ileri götürmek ve geliştirmek ana hedefimiz olmakla beraber; gelişen ülke ve pazar koşullarına bağlı olarak yeni aksiyonlar da almamız gerekmekte. 2016 yılında gerçekleşen bölgesel ve diğer çeşitli olumsuz faktörlerden dolayı turizm, şu anda en çok etkilenen sektör durumunda ve kendine bağlı birçok sektörü de dolaylı veya direkt olarak olumsuz bir şekilde etkiledi. Etkilenen sektörlerden bir tanesini de endüstriyel mutfak ve çamaşırhane tedarikçileri oluşturmakta. Gelişen olaylara bakınca, turizmdeki


thermaline CookingStar

“Sektörün bence önemli handikaplarından bir tanesi, belli ürün konusunda uzmanlaşan firma sayısının çok az olması. Üreticiler aynı fabrikalarda, aynı üretim ve satış mantığı ile her şeyi üretmeye çalışıyor. Bu da ürün bazında profesyonelleşmeyi engelliyor.” bu olumsuz durumun kısa sürede olumlu bir hale dönmesi biraz uzun sürecek gibi görünüyor. Bu nedenle 2017 yılında yeni kanallarla olan ilişkilerimizi daha hızlı olarak geliştirmemiz ve farklılık ortaya koymamız gerekmekte.

Electrolux Profesyonel, 2016 yılını kapatmaya hazırlanırken yılı nasıl tamamlıyor? Yeni ürünler, sistemler, bayilikler, anlaşmalar genelinde bir yıl değerlendirmesi yapabilir misiniz? Turizme bağlı yaşanan kriz çalışmalarınıza ne şekilde yansıdı? 2016 yılı herkes için beklenmedik gelişmelerin yaşandığı; hafızalarda, tarihte ciddi iz bırakacak bir yıl oldu. Bu gelişmeler sadece ülkesel anlamda değil, bölgesel anlamda da yaşanan, hala devam eden durumlar ve kısa sürede sonuçlanacak gibi görünmüyor. Sektörel olarak herkesin hemen hemen aynı oranda etkilendiğini düşünüyorum. Ancak sadece turizm bölgelerinde turizme hitap eden firmaların bu olumsuzluklardan daha fazla etkilendiği görüşündeyim. Ürün gamımız ve müşteri portföyümüz olarak, ürün çeşitliliğimizin geniş olmasından dolayı diğer sektörlerle olan ilişkilerimiz bütün bu olumsuzlukları sektöre göre daha az hissetmemizi sağladı.

Endüstriyel mutfak ve çamaşırhane sistemlerinin Türkiye’deki gelişimi, büyümesi üzerine neler söyleyebilirsiniz?

Ekonomik ve coğrafi yapısına bakıldığı zaman Türkiye sektörel olarak, göründüğünden çok daha fazla performansa sahip bir ülke. Sektördeki üretici sayısı kanımca olduğundan çok fazla. Bir kısmı üretimlerini ihracat ve iç pazar ağırlıklı olarak planlıyorlar. Diğer bir kısım ise sadece iç pazara endeksli ve direkt proje bazlı müşterileri hedefliyor ve ana kriter olarak da maliyet analizinden çok rakiplerden daha ucuza satarsam

başarılı olurum mantığını ön plana çıkarıyorlar. Bunun sonucu olarak da, ürün kalitesinde, hizmet anlayışında olumsuzluklar yaşanıyor. Sektörün bence önemli handikaplarından bir tanesi, belli ürün konusunda uzmanlaşan firma sayısının çok az olması. Üreticiler aynı fabrikalarda, aynı üretim ve satış mantığı ile her şeyi üretmeye çalışıyor. Bu da ürün bazında profesyonelleşmeyi engelliyor. Avrupa’da firmalar, fabrikalar ve firmalar bazında belli ürünler konusunda uzmanlaşıyor. Bir yabancı firma Türkiye’de, sektörden bir firmayı satın almakta zorlanıyor çünkü her şeyi ürettiği için, satın alacak firmanın odaklanmadığı birçok ürün gamını da bünyesine sokacağından dolayı caydırıcılık olarak etken oluyor.

Bu yıl yatırımlar açısından nasıl geçti? Biraz da ArGe, ÜrGe ve teknolojiye yaptığınız yatırımlardan bahseder misiniz?

Electrolux dünya genelinde ve sektör bazında inovasyona en çok değer veren firmaların başında gelmekte. Her yıl bütçemizin önemli bir kısmını bu konular için harcamaktayız. Her sene olduğu gibi bu sene içerisinde sunduğumuz ve önümüzdeki yılın ilk yarısında sunmaya devam edeceğimiz birçok yeni ürünümüzü sektöre kazandıracağız.

Hostech by Tusid Fuarı nasıl geçti? Kısa bir fuar değerlendirmesiyle tespitlerinizi, önerilerinizi paylaşır mısınız?

Kısaca şöyle özetleyebilirim; Hostech by Tusid Fuarı, uzun yıllardan beri katıldığımız en dolu ve profesyonel ziyaretçi katılımının yüksek olduğu fuarlardan birisi idi. Sadece mevcut konjonktüre bağlı olarak otel yatırımcısı ve Türki Cumhuriyetlerden gelen müşteriler eski yıllara göre azdı. Yurt dışı ve yurt içi tanıtıma biraz daha ağırlık verilmesi, fuarın cazibesini daha da artıracaktır.


restaurant 122 hotel & hi-tech

fuar

Porland Hostech Fuarı’nda mutfak profesyonelleri ile buluştu Modern ve yenilikçi tasarımlarını üretim kalitesi ile birleştiren Porland; porselenin yanı sıra cam, çelik ve mutfak araç gereçleriyle tekstil grubu ürünlerinde ayrıcalık sunuyor. Ev ve horeca kesimi olmak üzere iki farklı kategoride konumlandırdığı ürünlerini dört ana kıtada 30’dan fazla ülkede pazara sunan Porland, yeni sezon ürünlerini Hostech Fuarında ilk kez görücüye çıkarıyor.

2

2. Uluslararası Otel, Restoran, Cafe, Pastane Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı Hostech by Tusid’e katılan Porland, 2. Hall 168. numaralı standında yerli ve yabancı ziyaretçilerini ağırladı. Tasarımda özgün ve modern çizgisini yeni sezon koleksiyonlarına da yansıtarak farklı mutfak ihtiyaçlarına farklı çözümleri, kullanım kolaylığı ve ürün kalitesi ile birleştirmeye devam eden Porland, gastronomi grubunda 2500’den fazla ürün yelpazesinin yanı sıra; Ortadoğu, Akdeniz, Çin, Meksika gibi birçok dünya mutfağına özel model çeşitliliği ile ayrıcalıklı sunumlar hazırlamaya yardımcı oluyor. % 100 sert porselen ürünlerinin yanında kendi reçetesi ile dünya porselen literatürüne kazandırdığı ve ciddi bir pazara sahip olan Aluminalı porselen (Alumilite) yapısında pek çok yeni koleksiyonu fuar ziyaretçisi ile buluşturuyor. Horeca’ya yönelik 2017 yeni serileri, A’la Carte sunumlar için yeni desen ve formlardan oluşan birçok ürün grubu ayrıca rostfrei, cam ürün ve aksesuar grubun da birçok tamamlayıcı ürün konsepti ilk kez Hostech Fuarı’nda görücüye çıkıyor. Porland Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sibel Yazıcı, ‘’Profesyonel kullanıcılarımızın özellikle horeca kesiminin, belli bir zaman diliminde aynı porselen ürünü kullanım sıklığı fazla olduğundan, güçlendirilmiş kenar yapısı ile çarpma ve darbelere dayanıklı olması önceliğimiz vardır. Yüzey aşınması yaşanmadan yıllarca kullanım konforu sunan ürünlerimiz su emişgenliği sıfır olan transparan ve pekişmiş yapıya sahip, bu sayede bakteri barındırmadan sağlıklı sunumlarla gönül rahatlığı içinde uzun yıllar kullanabiliyor. Gastronomi grubunda yer alan ürünlerimiz, desensiz/dekorsuz haliyle satışa sunulduğu gibi profesyonel kesimin talebine göre; logolu/ amblemli ya da desenli çalışmalar halinde de hazırlanabiliyor. Ürünlerimizin devamlılığını rahatlıkla sağlamanın yanı sıra parçaların tamamlanması konusunda da 10 yıl garanti veriyoruz.’’ dedi. Yazıcı, ‘’Üretici firma olmamız ve pazar deneyimimiz, sektörümüzde inovatif ürün geliştirebilme yeteneğimiz konusunda bizi öncü kılıyor. Örneğin son serilerimizden Ocean modelimize dair vurguladığımız, yalın ve

eşsiz tasarımı sayesinde sunumlarınızda yaratıcılığın sınırlarını ortadan kaldırıyoruz. Tüm ürün gruplarımızda müşterilerimizin beklentilerini maksimum düzeyde karşılamaya yönelik sunduğumuz pek çok detay Porland’ı 20 yılı aşkın bir süredir hem yurt içinde hem de yurt dışında ilk sırada tercih edilen bir marka konumuna taşıdı.’’ yorumunu yaptı.

Silüet Koleksiyonu

İstanbul’un bakmaya doyamadığınız en güzel köşeleri, doğuyu batıya, geçmişi geleceğe bağlayan mimarisi ve eşsiz silüeti bütün canlılığı ile porselene resmedildi. Istanbul silüetinin sofrada soyut bir yorum kazandığı bu koleksiyon ile farklı nesnelerde kubbe ve minareleri görebilecek ve tabakların istiflenmesi ya da kombin edilmesi ile binalar hatta köyler ortaya çıkarabileceksiniz…

Tasarım süreci

İlk kez Hostech Fuarında tanıtılan Silüet Serisi, 1996 yılında kurulan Pentagon Dizayn İskandinav Tasarım Ofisi tarafından Porland için özel olarak tasarlandı. Tasarım fikri ortaya çıktıktan hemen sonra İstanbul’un kendine has mimari yapısı üzerine çalışmalar başladı ve koleksiyona ait farklı parçaların çizimi yapıldı. Bu sanıldığı kadar kolay bir iş olmadı çünkü İstanbul hayal gücünün çok ötesinde büyülü bir şehir… Bu büyülü şehri tüm göz alıcığıyla yansıtabilmek için uzun çalışma saatleri ve pek çok tasarım geride bırakıldı. Prototip oluşturulmadan önce bütün detaylı çalışmalar birçok kez tekrarlandı ve en sonunda bütün tabakların iki temel hacmin kombinasyonuna dayandığı final konsepti ortaya çıktı. Sadeliğin baz alındığı formlar koleksiyona soyut bir mimari çekicilik kazandırırken, koleksiyonun bütün parçalarına 3D model uyarlandı. Pentagon Dizayn İskandinav’ın benzersiz tasarıma olan inançları Porland’ın tasarıma olan bakış açısını özetlediği için Silüet Koleksiyon, adını bu farklı kültürlerin ortak anlayışından aldı, tıpkı ‘İstanbul’ gibi…


Kütahya Porselen yeni kreasyonlarını tanıttı Kütahya Porselen, 22. Uluslararası Otel Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı’nda yeni kreasyonlarını sektörün beğenisine sundu.

P

orselen sektörünün yaşayan en köklü kuruluşlarından olan Kütahya Porselen, usta ellerin tasarladığı özel ürünlerini Hostec By Tusid fuarında sektörün profesyonelleri ile buluşturdu. Fuar için özel tasarlanan yeni formlar, dünya mutfakları için hazırlanan dekorlu ürünler ön plana çıktı.

Çarpma Parçacık Kopma Dayanımı Yüksek; Corendon

Teknik olarak alümüna porselen olarak adlandırdığımız çarpma parçacık kopma dayanımı yüksek ‘Corendon’ Atlantis serisi ürünler özellikle Ho-Re-Ca kanalındaki müşterilerin beklentilerini karşılamaktadır. Bünyesinde kullanılan alümüna sayesinde güçlendirilen teknik özelliklerinin yanı sıra özel olarak geliştirilen sır ile kaplanan ürünün yüzeyi metal izlerine karşı güçlü bir performans sergiliyor. Reaktif sır ve craft uygulamalar ile dekore edilen ürünler birbirinden farklı etki yaratarak canlı ve hareketli bir zenginlik sunuyor.

Teknolojik Üstünlük ve Hassasiyet; Bone Porselen

Yeni açılan “Bone” fabrikasıyla Kütahya Porselen yüksek kalite anlayışı, inovatif bakış açısı ile sektörde yine bir ilke imza atarak ülkemizde Bone Porselen üretimine başladı. Bone Porselen teknolojik üstünlük ve hassasiyet gerektiren çalışma şartları nedeniyle diğer geleneksel sofra eşyası ürün gruplarına kıyasla üretimi zor bir üründür. Üretiminde kemik tozu olarak sadece sığır kemiklerinin 1000˚‘C‘de pişirilmesi ile elde edilen malzeme kullanılır. Özellikle ve sadece sığır kemiklerinin kullanılmasının nedeni, bu hayvanın kemiklerinde demir elementinin bulunmamasıdır. Diğer hayvanların kemikleri kullanılamaz. Bone Porselenin şeffaflığı en önemli özelliğidir. Bu nedenle çok temiz ve kaliteli hammadde kullanımı gerektirir. Tüm bu süreçlerin zorluğu, Ar-Ge gücü, ciddi bir tecrübe ve teknolojik üstünlük gerektirmektedir.

En özel desenler görücüye çıkıyor

Otellerden restoranlara kadar gastronomi alanındaki tüm profesyoneller için benzersiz ve prestijli yeni otel serileri de fuarda yerini aldı. Fuarda ayrıca Mitterteich koleksiyonunun

ikat ve etnik desenleri de görücüye çıktı. Modern dünyanın gizemli deseni ile sofraları süsleyen yeni seriler, canlı renklerin bir arada kullanımı, kendi içindeki dengeli uyumu ve sıra dışı kültürlere ait yansımalarıyla göz kamaştırdı.

Ödüllü koleksiyon da sergilendi

Dünyaca ünlü tasarımcı Defne Koz’un Kütahya Porselen için tasarladığı Mitterteich 1400 koleksiyonları da aynı fuarda sergilendi. Amerikan Endüstriyel Tasarımcılar Organizasyonu tarafından düzenlenen IDEA Tasarım yarışmasında Bronz Ödülü ve Alman Red Dot Tasarım Ödülleri’ni kazanan Mitterteich 1400 koleksiyonu fuarın en iddialı ürünleri arasındaki yerini aldı. Ev, otel ve restoran grupları için özel tasarımları barındıran koleksiyon; yumuşak hatları, onlarca farklı ürün çeşitliliği ile gastronomi alanındaki tüm profesyoneller için benzersiz özellikleri ile özel sunumlar vaat ediyor. Kütahya Porselen standında ayrıca dünyaca ünlü Türk Şef Rafet İnce’nin öncülüğünde etkinlikler düzenlendi. Etkinliklere Kütahya Porselen Yönetim Kurulu’nun yanı sıra; gurme, köşe yazarları, boggerlar, ünlü şefler, bayi ve iş ortakları katıldı. 4 gün süren programda; sunum ve yemek tadım etkinlikleri gerçekleştirildi. Kütahya Porselen Genel Müdürü Rüştü Düver: “Performansı yüksek ama tanıtım eksikliği var” “Bu fuar Türkiye’de iki senede bir yapılıyor. Ama performansı oldukça yüksek bir fuar olduğunu göreceksiniz. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde bu büyüklükte bir otel ekipmanları fuarı yok. Ben dünyanın birçok yerini gezdim, dolaştım. Dünyanın turizmde en hızlı olduğu yerlerde dahi fuarlar iki holü geçmiyor. Burada zannederim yedi veya sekiz holü var ki Türkiye’nin otel ekipmanlarında çok güçlü bir üretim portföyüne sahip. Dolayısıyla Türkiye bu gücünü çok iyi kullanmak zorunda. Fuara gelen çok sayıda yabancı ziyaretçi de var. Aslında bu fuarın tanıtımı iyi yapılsaydı zannediyorum dünyanın en önemli otel ekipmanları fuarından biri olabilirdi. Biraz tanıtım eksikliği var. Bunu da sağlayabilirsek çok daha iyi bir seviyeye ulaşacağımıza inanıyorum.”


restaurant 124 hotel & hi-tech

fuar

Cihazlardan sonra mobilyalar da akıllanıyor

Mobilyada yeni trendleri belirleyen İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) bu yıl klasik tasarımların yanı sıra, teknolojinin gücü de ziyaretçileri şaşırtacak. 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında açık kalacak fuarda son teknolojinin uyarlandığı akıllı mobilyalar da öne çıkacak. Mobilyada yeni trendler İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) şekilleniyor.

G

ünümüzde hayatımızın en değerli anlarını geçirdiğimiz evlerimizdeki detaylar büyük önem taşıyor. Türkiye’deki mobilya trendlerinin belirleneceği İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) klasik tasarımların yanı sıra, teknolojinin gücüyle akıllanan mobilyalar da ziyaretçileri ilgisini çekecek. 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak olan İSMOB’da; bu yıl klasik ve modern mobilyaların yanında; yanmaz, su geçirmez, çizilmez, güneş ışınlarına karşı koruyucu etkili kumaşların kullanıldığı mobilyalar da sergilenecek. Oturma odasından, yemek takımına, çocuk odasından, yatak odasına kadar her türlü mobilyanın bir arada sergilendiği TÜYAP, 14 hall, 120 bin metrekarelik geniş sergileme alanıyla, ziyaretçilerin mobilyaları rahatlıkla incelemesine imkan sağlayacak. Yurtdışı salonu ile de sektörde adından söz ettirecek olan İSMOB’da, trend alanında mobilyanın önde gelen isimleri de ağırlanacak.

“Kentsel dönüşüm tasarımları da etkiledi”

Kentsel dönüşümle birlikte yaşam alanlarının küçüldüğüne dikkat çeken TÜYAP Genel Müdürü İlhan Ersözlü, mobilya modellerinin de bu dönüşüme ayak uydurduğunu belirtti. Ersözlü, fuarda sergilenecek ürünlere ilişkin şu bilgileri verdi: “2017 yılında mobilyalara ağırlıklı olarak pastel tonlar hakim olacak. Çekirdek aile yapısı da ev dizaynlarını değiştirdi. Daha az yer kaplayan mobilyalar tüketicilerin tercihi oluyor. Artık koltuk takımı yerine daha çok “seç-karıştır” yöntemi başladı. Ayrıca mobilya da önümüzdeki yıl ağırlıklı olarak country tarzı modelleri göreceğiz. Ayrıca bu yıl fuarda yanmaz, su geçirmez, güneş ışınlarına karşı koruyucu etkili kumaşların kullanıldığı mobilyaları da görmek mümkün olacak.” İSMOB’un hem mobilya sektörü, hem de TÜYAP için çok önemli bir organizasyon olduğuna dikkat çeken TÜYAP Genel Müdürü İlhan Ersözlü, “Hayatımızın en değerli anlarının geçirildiği yaşam alanlarının dizaynı herkes için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla mobilyalar hem ruhumuza hem de bedenimize hitap etmeli. O nedenle İSMOB’u hem sektör hem de son tüketici yakından takip ediyor ” dedi.



restaurant 126 hotel & hi-tech

otel-tech

Protel Online, otellerin direkt satışlarını artıracak Protel’in yeni markalarından Protel Online, otellerin direkt satışlarını artırmalarına ve kurum komisyonlarını en aza indirmelerine yardımcı oluyor. Protel Online çatısı altında sunulan ürün ve hizmetler, otellere birçok önemli avantaj sağlıyor. Turizm sektörü için teknoloji çözümleri geliştiren Protel, işletmelere avantajlar sağlayarak sektörü daha da ileri taşıyacak projeler sunmaya devam ediyor. Protel, yeni markası Protel Online ile konaklama tesislerinin direkt satışlarını artırmalarına ve aracı kurumlara ödedikleri komisyonları azaltmalarına yardımcı olan çözümlerini tek çatı altında sunuyor. Butik otellerden yerel zincir otellere kadar farklı ölçeklerdeki işletmelerin yararlanabildiği Protel Online, internetteki görünürlüğü ve bilinirliği artırırken, daha çok doğrudan rezervasyon almaya yardımcı oluyor. Aynı zamanda satış kanallarının etkin kullanılmasında ve gelir yönetim süreçlerinin etkin bir biçimde yürütülmesinde de önemli bir rol oynuyor. Protel Online ile internet rezervasyon motoru, kanal yöneticisi ve küresel dağıtım sistemi olmak üzere üç çözüm sunuluyor. Web sitesi tasarımı, arama motoru pazarlaması (Google, Yandex) ve gelir yönetimi ise sunulan hizmetler arasında yer alıyor. Teknolojideki gelişmeler doğrultusunda turizm sektörünün de önemli bir dönüşüm içine girdiğini belirten Protel Online Çözümler Yöneticisi Elif Durak, “Aracılı satışlarda yüzde 25’e kadar çıkabilen komisyon oranları, tesislerin fiyat politikalarını ve gelirlerini olumsuz etkiliyor. Ayrıca online seyahat acentelerinin sanal kredi kartı kabul etmesi nedeniyle komisyon maliyetlerinin yüzde 2 artması gibi gizli maliyetler de doğrudan satışın önemini artırıyor. Protel Online markamız, her şeyden önce direkt satış anlamında önemli avantajlar sağlıyor.” dedi.

İnternet Rezervasyon Motoru

İşletmenin internet sitesine Protel Online tarafından entegre edilen rezervasyon motoru, otellerin kendi siteleri üzerinden, hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan ve rezervasyon başına komisyon ödemek zorunda kalmadan rezervasyon

alabilmelerini sağlıyor. Tüm bunlara ek olarak, rezervasyon motoru sayesinde kampanya, promosyon, indirim ve benzeri tüm yan ürün ve ek hizmetler, acentelerin ya da harici rezervasyon sitelerinin kısıtlama ve kurallarına takılmadan da duyurulabiliyor.

Kanal Yöneticisi

Birden fazla online seyahat acentesi ile çalışan işletmeler için ideal bir ürün olarak öne çıkan kanal yöneticisi, tüm güncel fiyat girişlerini tek tek yapma zorunluluğunu ortadan kaldırırken, rezervasyonların çakışmasını ve “overbooking”i de engelliyor. Ürün, rezervasyonlarda karışıklık gibi durumlar yüzünden ortaya çıkan ve işletmenin online itibarını zedeleyen şikâyet ve memnuniyetsizliklerin de önlenmesine destek oluyor.

Küresel Dağıtım Sistemi

Protel Online küresel dağıtım sistemi, işletmenin tur şirketlerinden, seyahat acenteleri ve seyahat firmalarına dek neredeyse sektördeki tüm firmaların içinde bulunduğu havuza dâhil olmasını sağlıyor. Bu sayede, çok geniş bir satış ağının içinde bulunmanın yanında, tur şirketi ve seyahat acentesi gibi aracıların oluşturduğu paketlerin içine de dâhil edilerek eriştikleri satış kanallarını artırıp çeşitlendiriyorlar. Protel Online kapsamındaki hizmetlerden web sitesi tasarımı, işletmelerin en iyi kullanıcı deneyimini sunan arama motoru dostu sitelere sahip olmalarını sağlıyor. Google AdWords hesap yönetimi ile dijital reklam yatırımlarından en yüksek verim alınabilirken, gelir yönetimi hizmeti sayesinde doğru kanaldan, doğru zamanda, doğru fiyattan satış yapılabiliyor. Turistik işletmeler böylece geleceğe yönelik stratejilerini daha etkin biçimde belirleyebiliyor; sektördeki olumsuz gelişmelerden en düşük düzeyde etkileniyor.



restaurant 128 hotel & hi-tech

ürünler

COOK, hayatı kolaylaştıran ürünlere yenisini ekledi Kendi alanında yeni ürünler geliştirmeye devam eden Cook markası, tamamen Türkiye’de geliştirilen ve patent başvurusu onaylanan “COOK Bas&Kes Streç Kesici”yi mutfaklarınıza sokuyor. 3 yıl süren geliştirme sürecinde yaklaşık 20 farklı revizyondan geçen ürün, strecin ucunu aramaya son veriyor. “Sadece Bas ve Kes” sloganı ile tanıtılan ve streç filmin kullanımını oldukça kolaylaştıran üründe, estetik ve dayanıklılık da ön planda tutulmuş. Streç kesici, Pembe, mavi, yeşil, beyaz ve kırmızı olmak üzere şimdilik 5 ayrı renk seçeneğine sahip. Aparatı satın aldığınızda ilk kullanıma özel 30 metre streç film hediyesi de sizin olacak. İçindeki streç film bittiğinde ise 60 metre olarak üretilen yedeğini alıp mevcut streç kesicinizi kullanmaya devam edebiliyorsunuz. “COOK Bas&Kes Streç kesici özel tasarımı sayesinde streç filmin ucunun kaçmasını önlüyor ve bir sonraki kullanımda kullanıcıya kolaylık sağlıyor.

Jumbo’dan sofralarda Fransız zarafeti Kusursuz Jumbo işçiliğinin eseri olan dengeli çizgileri, özenle şekil verilen sapları ve klasik tarzıyla dikkat çeken 1003 çatal, kaşık ve bıçak serisi, her sofrada asaletin simgesi oluyor. Modası asla geçmeyen ihtişamlı dönemleri yansıtan seri, güzelliğiyle yıllara meydan okuyor. Paslanmaz çelik, altın kaplama ve gümüş kaplama seçenekleriyle, farklı tarzlara hitap eden Jumbo 1003 çatal, kaşık ve bıçak serisi 12 kişilik ve 89 parçadan oluşuyor. 1003 serisi özel deri sandıklı kutusuyla satışa sunuluyor.

Tozlanmayı Geciktiren “Akıllı Temizlik” Formülü HighGenic Slikonlu

Somfy ile artık yaşam alanları da konforlu Yaşam alanlarının gizliliğini korumak, gerektiğinde güneş ışınlarını ev eşyalarından uzak tutmak, doğal ışığı ayarlamak ve rahatsız edici yansımaları gidermek için dış cephe jaluzileri en ideal çözüm olarak öne çıkıyor. Ev otomasyon sistemlerinin dünyaca ünlü markası Somfy, şimdi dış cephe jaluzilerini motorlu sistemlere dönüştürerek yaşam alanlarına ekstra konfor katıyor.

“Akıllı Temizlik” sloganı ile restoran bakım ve temizlik ürünleri sektörüne hızlı bir giriş yapan 1K Kimya, kısa sürede milyonların tercihi olan Highgenic Silikonlu ile çok amaçlı temizlik ürünleri alanında yepyeni bir dönemi başlattı. Highgenic Silikonlu Temizleyici, içeriğindeki özel formülüyle uygulandığı tüm yüzeylerde suyu, tozu iterek uzun süreli temizlik, parlaklık ve koruma sağlıyor. Banyo/mutfak yüzeylerinden cam yüzeylere, çelik, metal, ankastre ürünlerden mobilyalara, kristal ve cam avizelerden araçlara varıncaya kadar çok birçok farklı alanda kullanılabilen Highgenic Silikonlu Temizleyici, uygulandığı tüm yüzeylerde uzun süreli temizlik ve maksimum koruma sağlıyor. Özellikle cam yüzeylerde, yağmur ve su damlalarının kaymasını sağlayarak su lekelerini önlüyor. Ayrıca antistatik özelliğiyle de yüzeylerden tozu itiyor ve tozlanmayı geciktiriyor. Böylece daha sık temizlik yapmaya gerek kalmıyor, temizleyicilerden tasarruf ediliyor. Her türlü doğal ahşap ve lake kaplamalı mobilyalarda güvenli kullanım sağlayan Highgenic Silikonlu, cila etkisi yaratan parlaklık özelliğinin yanı sıra oluşturduğu koruyucu tabaka ile yüzeylerin çizilmesini de engelliyor.



Kilim, Türkiye’de yüzbinlerce haneyi 41 yıldır güzellikle dolduruyor. Şimdi sıra otellerde. Otelinizi estetik, kalite, konforla doldurmak için bir Kilim yeter.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.