r ö t i d E
Artık gastronomi turizminin de bir derneği var! Şu memlekette iğne atsanız yere düşmeyecek kıvamda dernek oluşumu varken, nasıl olur da son yılların yükselen değeri gastronomi turizminin hala bir çatısı olmazdı? Nihayet beklenen o güzel haber 25 yılını turizm sektörüne adayan Gürkan Boztepe’den geldi. Turizmin günbegün yıldızını parlatan gastronomi turizminin de bir derneği var artık! Üstelik sadece İstanbul’un değil; tüm Türkiye’nin gastronomik değerlerini ve ürünlerini ilkeli bir vizyonla selamlayarak ve kucaklayarak… Bu değerli girişiminden dolayı Gürkan Boztepe’yi tebrik ediyor, derneğin sektöre hayırlı olmasını diliyorum. Bir başkan, 121 dev proje! Çok mu diyorsunuz? Söz konusu Osman Zolan gibi hizmet aşığı, dinamik, yenilikçi ve vizyoner bir belediye başkanı olunca bence üzerine bile koyabilirsiniz. Turizmde tanıtım atağına geçen Denizli; yenilikçi ve vizyoner Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın yepyeni projeleriyle Türkiye ve dünyanın marka şehirlerinden biri olmak için yola çıktı, hedefe “tam yol” diyor! Gittim, yerinde gördüm, inandım… Denizli notlarını en renkli kent kareleriyle detaylı olarak bu sayımızda bulabilirsiniz. Tıpkı anlattığı gibi; hızlı konuşuyor, hızlı yürüyor, çabuk cevap veriyor. Hiç bitmeyen bir enerjisi var. Sanki hayata karşı hep bir telaş ve acele içinde. Neşeli, cıvıl cıvıl, nev-i şahsına münhasır, hoş sohbetli... Turizm başka ne ister ki? Ha bir de deneyim, alt yapı, donanım en önemlisi işine tutku ve bağlılık. Onlara da fazlasıyla vakıf zaten... İstanbul’un bu yazın başında kapılarını açan en genç ve dinamik oteli Cloud.7 Hotels’in en az onun kadar girişken, güleryüzlü ve profesyonel genel müdürü Sumru Tüzüngüven’den söz ediyorum. Tüzüngüven’i ‘iş’te kadın’ bölümümüzde ağırladık. Bir sabah uyanıp gözlerini Mengen Anadolu Meslek Lisesi’nde açmak, hiç hayalinde yaşatmayan biri için şaşılası gelebilir de, hani mevzu Bolu eşrafından bir aday olunca akan sular duruyor tabii. Mesleki kaderine “doğuştan aşçı” yazdırmak Bolulu olmanın bir gereği gibi düşünenlerdenim ben de artık. Hani hangi beş yıldızlı mutfağın kapısını çalsam karşıma bir Bolu Mengen klasiği çıkıyor da ondan böyle konuşuyorum. The Populist’in genç ve deneyimli şefi Muhittin Kabasakal da onlardan biri işte… “Bolu yaparsa en iyisini yapar” diyor; usta şefle kariyer-lezzet-hayaller bileşkesinde keyifli bir aşçılık serüvenine doğru yol aldık, nefis mi nefis yemek görselleri eşliğinde sizlerle… Keyifli okumalar dilerim.
Hatice Ünal Bilen İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK İç ve Dış Tic.Ltd.Şti. Adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. MUHAMMET ARICI Prof. Dr. İSMAİL KAYA Doç. Dr. MEHMET ALİ ÖZBUDUN T. YÜCEL DEREYAYLA FİKRET ÖZDEMİR
REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr CONSEPT TASARIM FATMA DEMİRBAĞ fatma.demirbag@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr KAPAK FOTOĞRAFI MEKAN MEST FOTOĞRAF ÜMİT BAŞER ALKAÇ
website
www.hotelrestaurantmagazine.com
info@img.com.tr
MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI MATSİS MATBAA HİZMETLERİ SAN. TİC. LTD. ŞTİ. Tevfikbey Mah. Dr.Ali Demir Cad.No:51 34290 Sefaköy - İstanbul/Türkiye Tel: 0212 624 21 11 selman@matbasistemleri.com www.matbasistemleri.com İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71 ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B Blok No:1 Kat:4 Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: +90 212 604 51 00 Faks: +90 212 604 51 35
hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.
içindekiler
34
44
38 antre 10 Sektörden kısa haberler
gündem 18 Bir başkan, 121 dev proje:
Denizli turizmi atakta!
22 Gelirlerdeki düşüş kritik sınırda 24 Turizmde zarar herkesin! 26 Haydi alışverişe! İstanbul
Shopping Fest başladı
28 Yatırımlarda İstanbul hız kesmedi,
Antalya ilk kez durdu
29 Türkiye sağlık turizminde
‘dünyada ilk 5’te’
yeni yatırımlar 30 The Land Of Legends
Theme Park açıldı
32 Corendon İbiza’daki ilk Türk
otelini açtı
34 Regnum Carya’dan 15 yeni
ultra lüks villa
www.hotelrestaurantmagazine.com
35 Türkiye’nin ilk ve tek korku oteli,
Mall of İstanbul’da
36 Eden, 7800 Çeşme’de 38 Bu yaz Celestyal Cruises ile çocuklar da mutlu damaklar da! 40 Viasea açıldı
41 Ramada Grubu’nun iki oteline
muhteşem açılış partisi
42 Design otel zincirinden 19
yeni tesis
iş’te kadın
56 Pakmaya’dan 2016’ya özel yeni seriler 58 Türk Barter, Barter Club toplantısında
buluştu
59 Odaların rengi modunuzu değiştiriyor 60 Grohe ‘suyu yemeğe dönüştürdü’ 61 Zanussi 100. yılını kutluyor 62 SelfCookingCenter ile tek tuşla en
iyi sonuçlar
marka güncel 64 Sektör firmalarından kısa haberler
44 İşi ruhuna denk turizmci:
şef’in gözünden
66 Mutfağın jönü: Şef Muhittin Kabasakal
Sumru Tüzüngüven
marka 48 Egro Coffee kahve pazarında
dört koldan büyüyor
52 FELDA IFFCO başarılarıyla
gücünü katladı
54 Murat Hacı: Ar-Ge ve teknolojiye
önem veriyoruz
gastro etkinlik 70 Le Cordon Bleu şefleri ile ‘Çay Saatleri
Sohbetleri’ başladı
72 TAŞFED Tanzanya’da Türk yemekleriyle
lezzet şöleni yaşattı
74 Dünya Makarna Şampiyonası’na Slovenya galibiyeti
85 76 10 ülke mutfağı SkyTeam Food Festivali’nde buluştu
gastro güncel 78 Artık gastronomi turizminin de
bir derneği var!
82 Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nde Türkiye 45. sırada 84 Metro Toptan Market ilk
sürdürülebilirlik raporunu yayınladı
85 İlk bakışta iyi bir yemek fotoğrafı
nasıl anlaşılır?
66 hijyen 96 Organik Kuru Temizleme nedir? 98 Tekstil bakımında yeni bir çığır:
Yeni lagoon Advanced Care
86 Gastronomi sektöründen kısa
haberler
dekorasyon
94 Tarzını konuşturan mekanlara
Napoli Serisi
95 Duravit Türkiye’den erişilebilir
banyolar
115 Nuteras, Tabla Restoran ile birlikte açıldı 116 Ocakbaşının en yenisi Gümüşsuyu’nda 117 Asırlık Lezzet ‘Develi’ Ankara’da 118 Divan lezzetleri Katar’da
119 Kitchenette bu yaz rengarenk
tüketimde farklılaşmanın yolu hijyen” diyor
101 Maratem ile hijyen kontrol altında
otel-tech
misafirlerin de yıldızı var
120 Naturel ve sofistik; Tepe Majeur 121 Dürüm değil Dorom ‘DOROM.CO’ 122 Özlenen tatların adresi; Kiva Bomonti 123 Dünya sokak lezzetleri Dirty Hands’te
104 POS sistemleri işletmelere hangi
ulaşım
106 Büyük veri otellerde oyunun
124 TEMSA’nın akıllı otobüsüne en yenilikçi
108 Otelciler misafir memnuniyetini
ürünler
faydaları sunuyor?
kuralını nasıl değiştirdi?
artırmak için buluştu
ürün ödülü
126-127-128 Yeni ürünler
yeni mekan 110 Zanzibar Zorlu Center’da 112 Seraf Restaurant açıldı
www.hotelrestaurantmagazine.com
114 Goya’lı eğlenceler Karaköy’den sonra Boğaz’da
100 Eczacıbaşı Profesyonel, “Ev dışı
102 Artık sadece otellerin değil,
gastro aktüel
94
restaurant 10 hotel & hi-tech
antre
D-Marin Didim’e 2 büyük ödül Doğu Akdeniz Çanağı’nın en büyük marina zincilerinden biri olan D-Marin’in çatısı altında faaliyet gösteren D-Marin Didim, uluslararası platformda sektörün en önemli değerlendirme programı olan ‘’5 Altın Çıpa’’ bayrağını üç yıl daha taşımaya devam edecek. Uluslararası kalite standartları ve kaliteli hizmet anlayışıyla çıtasını her geçen gün yükselten D-Marin Didim, çalışmalarında çevre duyarlılığını ön planda tutuyor. Çevresel etkileri minimuma indirerek, uzun vadeli çevre çalışmalarıyla doğasının dengesini bozmadan, çevreyle uyumlu ve saygılı bir şekilde faaliyet gösteren ve aynı zamanda mavi bayrak sahibi de olan D-Marin Didim, doğal hayatı destekleyen alt yapı sistemleri ve ekolojik dengeyi gözeterek hizmet veriyor.
Dikkat otelde ‘fare’ var!
Son 25 yıldır, Ege ve Akdeniz sahillerinde çeşitli otellerde farklı görevlerde çalışan Emir Hepoğlu, tanık olduğu olayları ‘Otel Faresi’ adıyla kitaplaştırdı. Hepoğlu, 178 sayfa olarak yayına hazırladığı Otel Faresi kitabında, yıllar içinde tanık olduğu olaylardan sadece 42 tanesine yer verdi. Kitabın ikincisinin hazırlanmakta olduğunun sinyalini veren Hepoğlu, tanık olduklarına neden Otel Faresi adını verdiğini şöyle açıklıyor: “Bu tanım birkaç şekilde kullanılıyor. Birini, otelleri bedava kullanıp sömürme tekniği geliştirip bunu yaşam biçimi haline getirenler oluşturuyor. Diğeri ise kadın erkek demeden otel müşterisini soyup soğana çeviren iz bırakmadan da sıvışan hırsızlardır. Sonuncusu ise fazla bilinmeyen otelin her bölümünü kullanan, olup bitenleri bilen ama yer, mekân ve isim vermeden anlatanlardır. Bundan dolayı asıl farenin otelin içinde olduğunu söyleyebiliriz.”
Yazın kaçış noktası; Raffles İstanbul “Lounge 6” Şehrin merkezindeki lokasyonuyla Raffles İstanbul Zorlu Center, Lounge 6 ile yaz akşamlarına renk katıyor. Lounge 6, otelin açık havuzunun da bulunduğu altıncı kattaki terasta yer alıyor. Lounge 6, yaza özel olarak hazırlanan menüsünde, Sergi Arola’nın tapas ve paylaşım tabakları, Akdeniz lezzetleri ve suşi seçkisi ile efsanevi Long Bar’ın yaz kokteyllerini sunuyor. Menüde Akdeniz lezzetlerinden Burrata Salatası, Karides Kokteyl gibi tatların yanı sıra farklı sandviç ve makarna çeşitleri, taş fırından pide ve pizzalar bulunuyor. Yaz akşamlarını tatlandırmak isteyenlerin tercihi ise; çilek ve kavunlu kek ve karışık meyve şiş oluyor.
Esenboğa ve Adnan Menderes ‘engelsiz havalimanı’ olarak BM’de örnek olacak TAV Havalimanları tarafından işletilen Ankara Esenboğa ve İzmir Adnan Menderes havalimanları hayata geçirdiği “engelsiz havalimanı” uygulamalarıyla Dünya Engelliler Vakfı (DEV) Teknik Komitesi tarafından oluşturulan, USTAD 2011:2015 Çevre ve Yapı Standardı için GlobalGROUP tarafından denetlenip sertifikalandırıldı. TAV, geçtiğimiz yıl Atatürk Havalimanı’nın bu kapsamdaki uygulamalarıyla Türkiye’de bu sertifikayı alan ilk kuruluş olmuş ve Birleşmiş Milletler’de “iyi örnek” olarak sunulmuştu. Bu yıl ise 14-16 Haziran’da BM’nin New York’taki genel merkezinde düzenlenecek 9. Engellilerin Haklarına Dair Sözleşmeye Taraf Devletler Toplantısı sırasında Ankara Esenboğa ve İzmir Adnan Menderes’in uygulamaları “iyi örnek” olarak sunulacak. TAV’ın üç havalimanı da en üst seviye olan Platin sertifikaya sahip bulunuyor.
restaurant 12 hotel & hi-tech
antre
Osman Gazi Köprüsü ile seyahat süresi yarıya inecek İnşaatı 42 ay süren Türkiye’nin yeni köprüsü Osman Gazi açıldı. Köprü, her gün 40.000 aracı taşıyabilecek kapasiteye sahip. Japon inşaat firması IHI adına köprünün elektromekanik müteahhitliğini üstlenen Siemens, tüm köprü yapısının, trafik kontrol bileşenleri ve sistemlerinin geliştirilmesi, montajı ve devreye alınmasından sorumlu. Ayrı bakım hatlarına sahip altı şeritli köprü, İstanbul ve İzmir’i birbirine bağlayacak otoyol projesinin bir parçası. Köprü ile İstanbul ve İzmir arasındaki 409 kilometre uzunluğundaki otoyol inşaatı Türkiye’nin şimdiye kadarki en büyük çevreyolu projesinin bir parçası konumunda bulunuyor. Yeni altı şeritli köprü bağlantısı iki şehir arasındaki yolculuk süresini sekiz saatten üç saate düşürecek.
“Dünyanın En Lüks Resort SPA Ödülü” yine NG Sapanca’ya Uluslararası bilinirliği olan World Luxury Awards tarafından, otel misafirlerinin ve turizm sektörü profesyonellerinin oylarıyla belirlenen, 2016 World Luxury SPA Awards Global kategorisinde “Luxury Resort SPA” ödülünü bu yıl yine NG Sapanca aldı. NG Sapanca Aliva Spa herkesin aradığı mutluluk ve huzuru bulması için, masaj terapilerinden, ‘iyi yaşam’ şifrelerini konuklarıyla paylaşıyor. Keyif havuzu, Türk hamamı, Rasül kabini, Bio sauna, Fin saunası, Aromaterapi, Kromaterapi buhar odası, macera duşları, kar çeşmesi ve tepideryum dinlenme odası Spa’da sunulan hizmetlerden yalnızca birkaçı…
Mövenpick Hotel İstanbul
bu yaz çocuklara ücretsiz
Bu yaz tatilin keyifini ailece İstanbul’da çıkarmak isteyenler için Mövenpick Hotel Istanbul muhteşem fırsatlarla dolu bir konaklama paketi sunuyor. 31 Ağustos 2016 tarihine kadar geçerli olan “Çocuklara Ücretsiz Konaklama” paketi ile çocuklar ayrı bir odada ücretsiz konaklayacak ve çocuklara hoş gelsiniz hediyesi olarak birer t-shirt armağan edilecek. Ayrıca AzzuR Restaurant’ta alacağınız öğle veya akşam yemeğinden sonra çocuklara birer top Mövepick dondurmması da Mövenpick Hotel Istanbul’un ikramı olacak.
W Istanbul’dan “wow” dedirten suit Restoranlar, kafeler, tasarım ve sanat galerileriyle dolup taşan tarihi Akaretler Sıraevler’in merkezinde yer alan W Istanbul, Extreme Wow Suit ile misafirlerine lüks yaşamın tüm ayrıcalıklarını sunuyor. Rahatlık ile lüksün eşsiz birleşimini yansıtan Extreme Wow Suit, maksimum konfor tutkunu konukları için benzersiz bir deneyim vaat ediyor. Extreme Wow Suit; sahip olduğu geniş oturma ve dinlenme alanı, günlük kullanımda veya davetler sırasında misafirlerin isteğine bağlı olarak şekillenebilecek interaktif ve modüler sistem ile ön plana çıkıyor. Bar, yemek odası, toplantı odası, oturma odası ve yatak odası bölümlerinden oluşan suit ayrıca ferah ve Boğaz manzaralı bir terasa sahip.
restaurant 14 hotel & hi-tech
antre
Bozburun’un saklı cenneti
Dionysos Hotel
Bozburun Yarımadası’nın saklı koylarından Kumlubük’te yer alan Dionysos Hotel, yeşilin ve mavinin her tonuyla misafirlerine unutulmaz bir yaz tatili sunuyor. Dağların yamacında kurulmuş otel, Ege ile Akdeniz’in kucaklaşmasından oluşan muhteşem lacivert deniziyle konuklarını saklı cennetine davet ediyor. Dionysos Hotel, organik ürünlerin usta ellerde işlendiği 3 farklı restoranda modern&geleneksel Türk mutfağının eşsiz lezzetlerini sunuyor. Dionysos’un rahatlatan ve gençleştiren spası tatili sağlıkla birleştirirken orijinal filikalardan özel olarak tasarlanmış tekneleri denizin doğayla buluştuğu el değmemiş güzellikleri keşfetmenizi sağlıyor.
Türkiye’deki oteller Rusya’dan daha fazla rezervasyon alabilecek HotelRunner, günlük 200 binden fazla ziyaretçi hacmine sahip, Rusya’nın en önemli turizm portalı Ostrovok.ru’yu entegre online satış kanalları arasına ekledi. Ostrovok.ru ile yapılan özel işbirliği ile HotelRunner, kullanıcılarına bu önemli kanal bağlantısını ücretsiz sunacak. HotelRunner ve Ostrovok.ru arasındaki bu stratejik birliktelik sayesinde HotelRunner kullanıcısı oteller, başta Rusya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden rezervasyon alabilecek. HotelRunner, ücretsiz olarak sunduğu Ostrovok kanal bağlantısı ile kullanıcılarına Ostrovok ile iletişim kurulması, direkt kontrat süreçlerinin hızlandırılması ve hızlıca satışa başlayabilmeleri için aktif destek verecek.
The Ritz-Carlton’dan çevreci otomobil deneyimi The Ritz-Carlton markasının, “Toplumda Ayak İzlerimiz” sosyal sorumluluk projesi küresel anlamda farkındalık oluşturuyor. Bu sosyal sorumluluk hareketinin “çevreye duyarlı” projeleri kapsamında The Ritz-Carlton, Istanbul’un Club katı misafirlerinin ayaklarını yerden kesecek bir yeniliğe imza atıyor. Otelin ana girişi önünde bekleyen elektrikle çalışan dünyanın ilk lüks otomobili BMW i3 markalı otomobiller günün belli saatleri arasında misafirlerin bedelsiz olarak hizmetine sunuluyor. İstanbul’a iş veya gezi amaçlı gelen misafirler, bunun için önceden Club Concierge bölümüne rezervasyon yaptırıyorlar. Konakladıkları süre boyunca misafirler tarafından maksimum 4 saat kullanılabilen otomobiller, benzersiz bir sürüş keyfi sunarken, rahatlatıcı ve neredeyse sessiz bir sürüş deneyimi yaşatıyor. Ayrıca otomobil yerine kısa mesafeler için bisiklet kullanmayı tercih eden misafirler otelin Bisikletlerini kullanıp üstelik özel hazırlanmış Piknik Menüsüyle birlikte şehir içinde kısa bir mola yapma fırsatını yakalamış oluyorlar.
restaurant 16 hotel & hi-tech
antre
Kadın girişimciler istihdamda erkekleri geride bıraktı Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Küresel İstihdam Yaratma 2016 Araştırması sonuçlarına göre; kadın girişimciler istihdam oluşturmada erkekleri geride bırakıyor. Dünya genelinden yaklaşık 2 bin 700 girişimci ile yapılan anket, kadın girişimcilerin 2016 yılında şirketlerinin işgücünde %10,9 artış yaşanacağını öngördüklerini ortaya koydu. Erkek girişimciler ise iş gücünde gelecek yıl %8,3 seviyesinde bir yükseliş görülmesini bekliyor. Bununla birlikte araştırmaya katılan kadınların %43’ü, erkeklerin ise %39’u 2015’te tahminlerinin üzerinde işe alım gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Kadın girişimcilerin hızlı bir şekilde öncü istihdam oluşturucularına dönüştüğüne dair somut kanıtların olduğunu belirten EY Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü Ortağı ve EMEIA (Avrupa, Orta Doğu, Hindistan, Afrika) Büyüyen Pazarlar Lideri Demet Özdemir, “Kadınlar için girişimciliğin iş hayatında başarı ve istihdam oluşturmada bir rota haline gelmesi kurumsal hayatta da devam eden cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması adına umut verici” dedi.
Türkiye-Rusya el sıkışmasının iki yıllık getirisi 10 milyar doları bulacak Türkiye’nin öncü finans kuruluşlarından Ata Yatırım yayınladığı Jeopolitik Risk raporunda Türkiye-Rusya ilişkilerini masaya yatırdı. Araştırmada son dönemlerde Türkiye açısından en beklenmedik jeopolitik riskin, 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesi olduğu belirtildi. Almanya’dan sonra en büyük ticari ortağımız Rusya’nın olaydan sonraki tavrı ile iki ülkenin ekonomilerinin göreceği zarar, sorunun aşılması ile kısa sürede yerini karşılıklı kazançlara bırakacak. Azalan ticaret, turizm gelirleri, bavul ticareti gelirleri göz önüne alındığında, 2015’te ilişkilerde azalan trend Türk-Rus ilişkilerinin hızla düzelmesi ile Türk ekonomisine yıllık 4.5-5 milyar ABD dolarlık bir pozitif etki yapacak.Bu da hızla iyileşen ticari-ekonomik ve turizm faaliyetlerinin önümüzdeki iki yılda Türk ekonomisine yaklaşık 10 milyar ABD doları getirisi olacağı anlamına geliyor. Gelişen Türk-Rus ilişkileri cari açık finansmanı açısından da ekonomiye katkıda bulunacak.
restaurant 18 hotel & hi-tech
gündem
Bir Başkan! 121 dev proje! Denizli turizminden büyük atak! Turizmde tanıtım atağına geçen Denizli; yenilikçi ve vizyoner Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın 121 dev projesiyle Türkiye ve dünyanın marka şehirlerinden biri olmak için yola çıktı, hedefe “tam yol” diyor!
T
ürkiye ekonomisinde tekstil sektörü ile öne çıkan Denizli, aslında tarihi ve kültürel değerleri, dünyaca ünlü kazıları ve kaplıcaları ile henüz gerçek anlamda keşfedilmemiş bir turizm cenneti… Bugüne kadar Pamukkale gibi dünyaca ünlü doğa harikası ile turizm potansiyelinin sadece yüzde 10’unu kullanabilen Denizli, alt yapı yatırımları ve yeni projeleri ile turizm atağına geçti. Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü yeni projelerle barındırdığı tarihi mirası ve doğal zenginlikleri turizme kazandıracak olan Denizli, önümüzdeki yıllarda turizm potansiyelini nitelik kazandırarak arttırmayı planlıyor. Doğa, tarih ve kültür turizmine, kayak ve dağ turizmini de ekleyerek çeşitlilik yaratan şehir, yerli ve yabancı milyonlarca turisti ağırlamayı hedefliyor. EGE’NİN EN UZUN TELEFERİĞİ Belediyenin yeni projeleri arasında yer alan “Teleferik ve Bağbaşı Yaylası” ve Tavas ilçesinin Nikfer Mahallesi’ndeki 2.420 metre rakımda hayata geçirdiği Denizli Kayak Merkezi, bölgeyi 4 mevsim turizmin odağına çekecek… Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin 1500 metre uzunluğundaki 8 kişilik 24 kabinden oluşan ve saatte 1000 kişi taşıyan teleferik hattı ile Bağbaşı Kent Ormanı’ndan 1400 metre
rakımlı Bağbaşı Yaylası’na ulaşılıyor. Teleferik üst istasyonun bulunduğu bölgede kafeterya, üst istasyona 1700 metre mesafedeki Bağbaşı Yaylası’nda ise restaurant, kafeterya, ateşli ve ateşsiz piknik alanları, konaklamaya açık 30 adet bungalow konutlar ve çadır alanları ile hizmet veriliyor. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, 38 milyon TL yatırımla hayata geçirdikleri teleferik ve yayla projesi ile bu alanda marka proje olacağını belirtiyor. Yaylanın doğal yapısını koruyarak, orman örtüsüne uygun proje yürütüldüğünü belirten Zolan “Teleferik ile sağlanan panoramik şehir manzarası eşliğinde ulaşım yerli ve yabancı turisti fazlasıyla etkileyecek ve Bağbaşı Yaylası eminiz ki önemli turizm destinasyonları arasında yerini alacak. Denizli büyük bir potansiyeli içinde barındırıyor. Denizli gelen turist sayısı ile Türkiye’de ilk 5’te yer alıyor. Ancak biz gelen turist sayısından çok turistlerin ekonomik olarak şehre kattıkları değere bakıyoruz. Bunun içinde potansiyelimizin tamamını kullanmalıyız. Turizm Denizli`nin ana lokomotiflerinden biri. Kentimizde var olan bu değeri görmezden gelmek mümkün değil. Kültürel, doğal ve tarihi varlıklarımızı şehre katma değer olarak döndürmek istiyoruz, Denizli’yi tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz” dedi.
DENİZLİ KAYAK MERKEZİ, ŞEHRİN İKİNCİ BEYAZ CENNETİ... Denizli’nin ikinci büyük turizm yatırımı ise 2.419 m yüksekliğindeki Denizli Kayak Merkezi… Doğal pistleri ile Batı Anadolu Bölgesi’ nin en büyük kayak merkezi AralıkNisan ayları arasında kayak imkânı sağlıyor. Kayak merkezi ayrıca yaz aylarında da yayla turizmine ve spor kulüplerine ev sahipliği yapacak. Alternatif turizm kaynaklarından kentin daha fazla pay alabilmesi için Denizli Büyükşehir Belediyesi’nin hizmete sunduğu yatırımlardan biri olan Denizli Kayak Merkezi kayak pistleri ve mekanik tesisleriyle ziyaretçilerine hizmet veriyor. En uzunu 1.700 metre, ikincisi 1.500 metre, üçüncüsü 700 metrelik tesisler amatör ve profesyonel kayakçılara hizmet verirken, 2 telesiyej, 1 teleski ve yürüyen bant ile zirveye ulaşılıyor. Alt yapısı ve günü birlik tesisi ile ziyaretçilerinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasitede bulunan Denizli Kayak Merkezi, topoğrafik yapısı ve karın özelliği ile kayak yapmak için büyük avantaj sağlıyor. Önümüzdeki yıllarda otel yatırımları ile konaklama da sağlayacak bölge Türkiye’nin önemli kayak merkezlerinden biri olmayı hedefliyor. İNANÇ TURİZMİNDE DE LOKOMOTİF OLACAK Denizli’de turizmin lokomotifi Pamukkale iken sahip olduğu önemli tarihi miras bugüne kadar fazla gün ışığına çıkmadı. Denizli’de 19 Antik şehir ve 1000’e yakın Kültür Tescilli varlığı var. Denizli inanç turizmi açısından da önemli bir potansiyele sahip… Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan “Denizli termal sağlık ve inanç turizminin yanında farklı turizm potansiyelleri ile de turist çekmeye devam edecek. Pamukkale ve Hierapolis antik kentlerinin yanında son dönemlerde büyük kazıların yapıldığı Laodikya da inanç turizmi açısından kentin lokomotifleri arasında yer
alacak. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Leaodikya’nın kazı çalışmalarını Denizli Büyükşehir Belediyesi olarak üstlendik. Kendi bünyemizde yürüttüğümüz kazı çalışmaları yılın 12 ayı yapıldığı için çok hızlı ilerliyor ve kısa bir zamanda büyük bir alanı ortaya çıkardık. Ayrıca bu bölgeye yakın zamanda kurmayı düşündüğümüz akvaryum ile de bu gelen turistlere farklı bir deneyim yaşatacağız” diyor. Denizli, antik dini merkezleri ile dünya çapında önemli bir inanç turizmi potansiyeli bulunduruyor. Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nde bulunan ve Hz.İsa’ nın 12 havarisinden biri olan St. Philippe Martyriumu ve Mezarı, Laodikya Antik Kenti’ndeki İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri olan ve eşsiz mimari özellikleri bulunan “Kutsal Haç Kilisesi”, Tripolis Antik Kenti’nin M.S. 325 yılında Nikea Meclisi’ nde hazır bulunan Lidya Piskoposları Listesi’nde adının geçmesiyle piskoposluk düzeyinde kutsal bir şehir olması, Colossae Antik Kenti’nde Asya’ nın en büyük kilisesi olan St. Michael Kilisesi, Herakleia Salbace Antik Kenti ve Attuda Antik Kenti inanç turizm merkezleri arasında... Şu anda bölgede devam eden 6 kazı çalışması mevcut.
restaurant 20 hotel & hi-tech
gündem
ANTİK DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE SAĞLIK VE TERMAL TURİZM KENTİ Denizli termal su kaynakları yönünden dünyanın en zengin alanları içerisinde gösteriliyor. Pamukkale, Karahayıt, Akköy, Yenicekent, Sarayköy arasında uzanan bölgede sıcaklıkları 25C derece ile 250 C derece arasında değişen, sağlık açısından son derece yararlı ve kaliteli termal sular sayesinde yılın tamamında nitelikli tesislerde termal turizm ve tedavi yapılabiliyor. Denizli’nin termal suları kalp, romatizma, tansiyon, raşitizm, deri, göz, sinir hastalıklarına iyi gelmekle birlikte, ılık içildiğinde mide damar iltihapları ve reyno hastalığına şifa oluyor. Ayrıca Denizli’nin jeotermal kaynakları termal turizm, tarım ve enerji alanında kullanılıyor.
üniversitelerimizde eğitimlerimiz devam ediyor. Biz bu bölgenin yakın bir gelecekte büyük bir turizm potansiyeli elde edeceğini biliyoruz. Bu açıdan yatırımcıları Denizli’ye yatırıma davet ediyoruz. Belediye olarak biz her tür teşviği ve desteği vermeye hazırız. Bu fırsatı değerlendirmeleri ve gelecekte yoğunlaşacak turizm hareketini şimdiden fırsata çevirmeleri önemli. Yatırımcılar için 3-5 yıl sonrası çok geç olabilir, bugünden harekete geçsinler ” dedi.
2015’TE 2.5 MİLYONUN ÜZERİNDE TURİST AĞIRLADI Denizli’ye 2015 yılında 2.5 milyonun üzerinde yerli ve
121 PROJEYLE ŞEHRİN ÇEHRESİ DEĞİŞECEK Denizli Büyükşehir Belediyesi ulaşımdan altyapıya, park ve yeşil alanlardan kültür merkezlerine kadar 121 proje hayata geçiriyor. Denizli’nin çehresini değiştirerek örnek şehir ve daha modern bir şehir olmasını sağlayacak pek çok yenilik içeren 121 proje Denizlilerin yaşam standardını yükseltmeye yönelik oluşturuldu. 1 milyar TL’yi geçecek yatırımların 1 yıl içinde tamamlanması hedefleniyor. Belediye’nin turizm
yabancı turist gelirken bunun yaklaşık 1 milyon 800 bini Pamukkale ziyareti yaptı. Yeni yatırımlar ve inanç turizmine yönelik tanıtım çalışmalarından sonra toplam turist sayısının kısa vadede 5.5 milyonu, 2023’de ise 10 milyonu bulması bekleniyor. Şehirde şu an 237 tesis ve 18.538 yatak kapasitesine ulaşılmışken 2016 yılı sonunda bu sayının 260 tesis ve 25.000 yatak kapasitesi olması bekleniyor… Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan “Denizli ne kadar sanayi ve tarım kenti olarak gözükse de elindeki zengin kaynaklar ile gelecekte turizmde de lider olacaktır. Dünyada tek olan Pamukkale ve Laodikya gibi binlerce yıllık geçmişi bulunan değerlerimizin yanında kış turizmi, yayla turizmi gibi alternatif turizm kaynaklarını da değerlendirerek bu sektörden kentimizin daha çok pay alması için çabalıyoruz. Tükettiğinden fazlasını üreten şehrimizde 190 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Turizm alanında yaptığımız yatırımlarla birlikte bu sayıya ek olarak 60 bin kişiye istihdam sağlamayı planlıyoruz. Turizmin gelişmesi için tüm altyapı yatırımlarının yanı sıra kalifiye eleman yetiştirilmesi için Turizm lise ve
yatırımlarından sonra üzerinde titizlikle durduğu proje ise Üçgen Meydanı ve Köprülü Kavşaklar Projesi… Başkan Zolan projeleri anlatırken “Yollarımızı tünel şeklinde alta alıyoruz. İki katlı olacak, yer altından ve yer üstünden gidecek yollar olacak. Yer altında iki kat şeklinde planlanan yerler var. Yerin altından giden tek katlı yollar var. Yoğun çalışan trafiğimizi yerin altına aldık. Ama tabi üstten girişlerle ilgili, şehir içi hafif yürüyen trafikle ilgili ayrı çalışmalarımız var. Üçgen’in üstü ise güzel bir peyzajla yeni bir park olacak. Bunun dışında kent merkezleri ve ilçelerde 7 kapalı yüzme havuzu, gençlerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri Ege’nin en büyük gençlik merkezi, Türkiye’nin en büyük sokak hayvanları barınma ve rehabilitasyon merkezini hayata geçiriyoruz. Ayrıca 2500 km’lik alt yapı çalışmalarını tamamlamayı planlıyoruz. Hedefimiz her yıl 1 milyar TL yatırım gerçekleştirerek halkımızın daha modern bir şehirde yaşamasını ve turizmde hedeflediğimiz büyüme için şehrin modern bir altyapıya kavuşmasını sağlamak.” şeklinde konuştu.
restaurant 22 hotel & hi-tech
gündem
Gelirlerdeki düşüş kritik sınırda STR Global’in Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) için hazırladığı rapora göre, Türkiye’nin Mayıs 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla yüzde 19.1’lik bir düşüş ile yüzde 56.5 olarak kaydedildi.
T
yüzde 51.7 oldu. Geçen yıl ilk 5 ayda bu oran 61.7 olmuştu. Türkiye otellerindeki ortalama fiyat ise mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 33 gerileyerek, 83.2 Euro oldu. Bu rakam geçen yılın aynı ayında 111.5 Euro olmuştu.
BELÇİKA’DAN SONRA İKİNCİ EN YÜKSEK DÜŞÜŞ Türkiye Avrupa ülkeleri arasında, Mayıs ayı içerisinde, yüzde 20.8 düşüş yaşayan Belçika’dan sonra en yüksek düşüş oranını yaşayan ikinci ülke oldu. İlk 5 ay baz alındığında ise Türkiye, doluluk oranlarındaki yüzde 16.2’lik düşüş ile tüm Avrupa’da en büyük düşüş oranı gösteren ülke oldu. OcakMayıs 2016 döneminde Türkiye otellerinde doluluk oranı
KAYIPLAR RAKAMLARA YANSIYOR Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Timur Bayındır, mayıs ayı itibariyle yüksek sezonun başlaması sonucu yaşanan kayıpların çok daha net bir şekilde rakamlara yansıdığını belirtti. Bayındır, “Doluluk oranlarımızdaki düşüş çift haneyi korurken, gelirlerdeki kaybın yüzde 30’u aşması kritik bir sınırı işaret ediyor” yorumunu yaptı. Bayındır, şunları söyledi: “Özellikle İstanbul için haziran ayı da farklı olmayacaktır. İyileşme beklerken, tam olaylar unutulacakken yeni bir olay oluyor ve biz başladığımız noktaya dönüyoruz. Zaten mevcut rezervasyonlar çok düşüş düzeydeydi. Son Vezneciler saldırısı sonrasında Türkiye’ye gelmeyi planlayanlar dahi bu planlarından vazgeçti. Türkiye’de güvenli algısını oluşturmadıkça, fiyatları ne kadar düşürürseniz düşürün turist artışı olması çok zor. İstanbul’da son saldırının
urizmde yaşanan sıkıntılı süreçle birlikte konaklama sektöründe meydana gelen gelir düşüşü kritik bir sınıra geldi. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), fiyatlardaki düşüşe bağlı olarak gelirlerin yüzde 30’u aşan düzeyde gerilemesinin sektör için sıkıntıların daha da artacağının işareti olduğunu bildirdi. Dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global’in Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) için hazırladığı ‘Mayıs 2016 Ülke Performans Raporu’ açıklandı. TÜROB tarafından derlenen rapora göre, Türkiye’nin Mayıs 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla yüzde 19.1’lik bir düşüş ile yüzde 56.5 olarak kaydedildi. Bu oran Mayıs 2016’da yüzde 69.9 olmuştu.
gerçekleştiği 6 Haziran tarihinde geleceğe dönük hiç rezervasyon alamadık. Bırakın yabancıları yerli turistten bile talep gelmedi. En kötüsü de şu aşamada yapacak bir şey yok ve iptallerin yerini alacak, telafi edecek hiçbir şey yok.” İSTANBUL’DA FİYAT GERİLEMESİ %44 Turizmin iddialı şehirlerinde doluluk oranlarındaki düşüş sürdü. İstanbul’da Mayıs 2016 otel dolulukları bir önceki
yılın aynı dönemine kıyasla 26.1 düşerek, yüzde 55.4 olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında bu oran yüzde 74.9 olmuştu. ADR (Average Daily Rate) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli Mayıs 2016’da 105.1 Euro olurken, 2015’e göre yüzde 24.4’lük bir düşüş gösterdi. Geçen yılın aynı ayında bu rakam 139 Euro’ydu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise (RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 44.1 bir düşüş yaşandı ve 58.2 Euro olarak ölçüldü. Mayıs 2015’te bu rakam 104.1 Euro olmuştu. Ocak-Mayıs 2016’yı kapsayan 5 aylık dönemde ise doluluk oranı yüzde 51 oldu. Geçen yılın ilk 5 ayında bu rakam yüzde 66.5’ti. Ortalama günlük satılan oda bedeli, geçen yılın ilk 5 ayında gerçekleşen 119.4 Euro’dan 99.5 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir de 79.4 Euro’dan 50.7 Euro’ya geriledi. İstanbul, tüm Avrupa destinasyonlarında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 28.8 düşen Brüksel’den sonra en büyük düşüşü yaşayan ikinci destinasyon oldu. ANTALYA’DA KAN KAYBINA DEVAM Antalya’da Mayıs 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 9.4 düşerek, yüzde 57.8 oldu. Geçen
yılın aynı ayında bu oran yüzde 63.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 66.4 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 31.9’luk bir düşüş gösterdi. Geçen yılın aynı ayında bu rakam 97.6 Euro olmuştu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirler ise (RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 38.3 bir düşüşle 38.4 Euro oldu. Bu rakam geçen yılın aynı ayında 62.2 Euro olarak gerçekleşmişti. 2016 yılbaşından Mayıs sonuna kadar geçen sürede ise Antalya’da doluluk oranı
yüzde 49.3 oldu. Bu oran geçen yılın ilk 5 ayında yüzde 50.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli de geçen yılın ilk beş ayındaki 71.6 Euro’dan 60.4 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir de 36.1 Euro’dan 29.8 Euro’ya geriledi. ANKARA’DA DOLULUKLAR %63.5 Ankara Mayıs 2016 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4.9 düşerek, yüzde 63.5 olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında bu oran yüzde 66.7 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli 72.5 Euro olarak, 2015’e göre yüzde 12.9 düştü. Bu rakam geçen yılın aynı ayında 83.2 Euro’ydu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 17.1 düşüş gerçekleşerek 46 Euro olarak ölçüldü. Bu rakam Mayıs 2015’te 55.5 Euro olmuştu. Ankara’da Ocak–Mayıs 2016 döneminde ise doluluk oranı yüzde 57.9 oldu. Geçen yılın ilk 5 ayında bu oran yüzde 65.4 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli de 2015’in ilk 5 ayındaki 82.3 Euro’dan 79 Euro’ya; oda başı elde edilen gelir de53.8 Euro’dan 45.7 Euro’ya geriledi.
restaurant 24 hotel & hi-tech
gündem
Turizmde zarar herkesin!
Turizmdatabank’ın araştırmasına göre, 2016 yılında turizmde yaşanan krizin meydana koyacağı ekonomik kayıplar yalnızca özel sektörle sınırlı değil. Tahminlere göre devletin de kaybı büyük olacak.
T
ürkiye’nin krizlerden kaynaklı kaybı; hem turizmde ve genelde özel sektörü hem de devlete önemli oranda daraltıyor. Turizmdatabank’ın yaptığı Turizmde Krizin Ekonomik Etkileri Araştırması bulgularına göre, sektörden kaynaklı gelir kayıpları 12 milyar Dolar’a yaklaşıyor. Oluşacak ekonomik kaybın 8,07 milyar Dolar’ı özel sektörün olurken, devletin uğrayacağı zarar da 3,8 milyar Dolar düzeyinde. Devletin gelir kayıpları ve harcama artışlarına oluşacak en büyük kayıplar ise dolaylı vergiler, KDV alanında 1,31 milyar Dolar olacak. SGK’da oluşacak kayıp da 1,32 milyar Dolar’ı bulacak. Devletin; hibe-destek, vergi ve yatırımlara ithalattan kaynaklı kaybı 600 milyon Dolar seviyesinde olacak. EN FAZLA GELİRİ OTELLER KAYBEDECEK Turizmdeki kriz en çok otelleri vuracak. Azalan turist sayısı ve harcamalar bağlı olarak otellerin kaybetmesi beklenen gelir 2,81 milyar Dolar düzeyinde. 2016’da yaşanan ve en az %25 olan fiyat indirimlerinden kaynaklı ilave zararın da olduğu bir gerçektir.
ACENTALAR VE YEME İÇME SEKTÖRÜ DE ZARARDA Araştırma bulgularına göre krizde en fazla gelir kaybeden sektörlerden biri de seyahat acenteleri, operatörler ve ulaştırma olacak. Bu sektörlerin kaybı da 1,51 milyar Dolar’ı aşıyor. Turizm sektöründen en fazla katkıyı alan alanlardan biri olan, içinde restoran, cafe, bar gibi işletmeleri barındıran yeme içme sektörü de krizde 1,56 milyar Dolar kaybedecek. KRİZ ALIŞVERİŞİ DE VURDU Turizmdeki kriz alışveriş sektörü ve turizmini de vuracak. Tahminlere göre; hazır giyim, ayakkabı, hediyelik eşya sahalarındaki toplam gelir kaybı 1,32 milyar Dolar düzeyinde. Diğer yandan, krizim gelir kaybı yaratacağı alanlardan sağlık hizmetleri, sosyal etkinlikler, eğitim, kültür ve spor gibi alanlardaki düşüş ise 870 milyon Dolar’a ulaşacak.
restaurant 26 hotel & hi-tech
gündem
Haydi alışverişe!
İstanbul Shopping Fest başladı
Bu yıl 6. kez düzenlenen İstanbul ShoppingFest, turizm ve perakende alanında oluşturduğu hareketlilik ile Temmuz ayı boyunca İstanbul’un enerjisini yükseltmeye devam edecek.
B
ir İstanbul geleneği haline gelen İstanbul Shopping Fest (İSF), 1 Temmuz itibarıyla kentin gündemine taze bir nefes taşımaya başladı. Temmuz sonuna kadar sürecek olan festival, Türkiye’nin en büyük turizm, alışveriş ve kentsel markalaştırma projesi olma özelliğini taşıyor. İstanbul Shopping Fest; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul Valiliği desteği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Ticaret Odası iş birliği ile bu yıl altıncı kez düzenleniyor. ÇAĞLAR: “EL ELE VEREREK İSTANBUL’A DEĞER KATACAĞIZ” İSF’nin İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüten İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, festivalin kent kültürüne, ekonomiye ve turizme katkılarını değerlendirdi. Çağlar, “Türkiye’nin gücüne ve İstanbul’un potansiyeline güvenen herkes, son dönemde turizmde yaşanan bazı sıkıntıların geçici olduğunu biliyor. İstanbul vazgeçilmez bir destinasyon. Binlerce yıldır değişmeyen bu gerçek bugün de değişmedi, yarın da değişmeyecek. Biz İstanbul ShoppingFest ile karanlık güçlerin turizme, ekonomiye ve İstanbul markasına zarar verme çabalarına meydan okuyoruz. ”dedi. Durgun denizde yol almanın kolay olduğunu
belirten Çağlar, “Asıl maharet, fırtınalı denizde dümeni sağlam tutmak. Dış etkenleri bertaraf edebilmek için el ele vererek İstanbul markasının gücüne güç katacağız.” diye konuştu. “HEDEFİMİZ, İSTANBUL’U DÜNYANIN İLK 5 ALIŞVERİŞ ŞEHRİ ARASINA YERLEŞTİRMEK” Alışveriş turizminin ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkısına dikkat çeken İbrahim Çağlar, “Perakende sektöründe artık sınır ötesi alışveriş büyük değer taşıyor. İstanbul, bu anlamda müthiş bir potansiyele sahip. Bizim hedefimiz 2023’e kadar İstanbul’u dünyanın ilk 5 alışveriş şehri arasına yerleştirmek. Bunun için İstanbul Shopping Fest, kullanabileceğimiz en iyi enstrüman. Dünyanın en köklü alışveriş kültürüne sahip şehirlerinden birinde olmanın avantajına sahibiz. İSF de, yüzyıllar boyunca ticaretin, alışverişin başkenti unvanını hak eden İstanbul’da, tarihi çok eskilere dayanan, şehrin ruhuna işlemiş bir geleneğin canlandırılmasına hizmet ediyor. Tarihi, kültürü ve gastronomisiyle bir dünya markası olan İstanbul’u, tam manasıyla bölgenin alışveriş merkezi haline getirmek istiyoruz” dedi.
Shopping Fest’te hissedeceğiz.”İSF’nin etkisini ölçmek için her yıl yapılan algı araştırmasının sonuçlarına değinen İbrahim Çağlar, festivalin somut faydalarını şöyle ifade etti: TAX FREE ALIŞVERİŞTE %48 BÜYÜME “Tax free alışverişte 2015’in Haziran ayında, bir önceki yıla göre %48 büyüme sağlandı. Bu büyümede İstanbul Shopping Fest’in önemli bir rolü var. Ayrıca, geçtiğimiz yıl yapılan algı araştırmasında 18-64 yaş arası 1.500 yerli ve 1.000 yabancı turistin cevaplarına baktığımızda İSF’nin turist çekme potansiyeli yüksek bir etkinlik olduğu net olarak görülebiliyor. Turistler arasında İSF’yi ‘İstanbul’a gelmeden önce’ duyma oranı 2014 yılında %9.4’tü. 2015’teyse bu oran %15.4’e ulaşmış durumda. Üstelik şehre gelmeden önce festivali duyanların yarısından fazlası, yani %57.4’ü, İstanbul’a esas gelme nedenlerinin İSF olduğunu söylüyor. Bu oranlar bizim için gurur verici.”
YURT DIŞI TANITIMA BÜYÜK ÖNEM VERİLDİ İstanbul Shopping Fest’in , beş yıldır sadece ekonomik değil, kültürel anlamda da İstanbul’u tanıtan ve yurt dışından çok sayıda yabancı ziyaretçi ağırlayan bir festival olduğuna dikkat çeken Çağlar, 2016 Turizm Eylem Planı doğrultusunda İstanbul Shopping Fest’in bu yıl ayrı bir önem taşıdığını vurguladı. İstanbul’u ve festivali dünyaya tanıtmak için yoğun çaba sarfedildiğini vurgulayan Çağlar, “Bu sene dünyanın pek çok farklı noktasından basın mensupları, etkinliğimizi izlemek üzere şehrimize gelecekler. Bu çalışmaları turizm ateşeliklerimizle sürdürüyoruz. 38 ateşeliğimiz ile bu konuda yakın temas içindeyiz. Ayrıca bölgenin en büyük turizm fuarı olan ATM Dubai Fuarı, tanıtım faaliyetleri bakımından büyük önem taşıyordu. Biz de bu fuara bir İSF standıyla katıldık. Ziyaretçilerin en çok ilgli gösterdiği noktalardan biri, Ortadoğu turizm pazarı açısından cazibe merkezi olan İstanbul standımız oldu. Aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığımız festivalimizin tüm yurtdışı tanıtımını üstlenerek önemli bir destek veriyor. Örneğin dünya çapında milyonlarca kişinin büyük bir ilgiyle izlediği Euroleague Final Four karşılaşmalarında İstanbul Shopping Fest’in tanıtımı anlamında büyük katkı sağlandı.” dedi. Çağlar sözlerine şöyle devam etti: “Turizmde benimsediğimiz proaktif yaklaşım ile festivalimizi İstanbul’un ve Türkiye’nin tanıtımı için değerli bir fırsata dönüştürüyoruz.İstanbul Shopping Fest’in sahip olduğu marka değeri ve ziyaretçi potansiyeli turizm ve turizmci için yeni bir fırsat penceresidir. Bugün görüyoruz ki, festival için İstanbul’a gelecek turistler rezervasyonlarını iptal etmiyor. Hatta şunu ifade etmek isterim ki Rusya ve İsrail ile ilişkilerde başlayan bahar rüzgârını ilk olarak
YERLİ TÜKETİCİNİN ALIŞVERİŞ DAVRANIŞLARINI DEĞİŞTİRDİ İbrahim Çağlar, İSF esnasında yerli tüketicinin de alışveriş davranışında önemli değişiklikler gözlemlendiğini belirtti: “Yerli müşterinin İSF tarihlerinde alışveriş yapma oranının 2013’te %66.3, 2014’te %76 olduğunu, bu rakamın 2015’te ise %84.6’ya ulaştığını görüyoruz. 2013’de ortalama 3.1 değişik ürün ve/veya hizmet satın alan yerli müşteriler 2014’te 2.7 parça, 2015’te ise 3.7 parça alışveriş yaptı.” YABANCI TÜKETİCİLERİN SEPETİ ZENGİNLEŞİYOR Son 3 yıldır yabancı müşterilerin alışveriş sepetinin zenginleştiğini belirten Çağlar, yapılan algı araştırmasına göre 2012’de ortalama 2.8 değişik ürün ve/veya hizmet satın alan yabancı müşterilerin, 2013’de 3.5, 2014 ve 2015’de 4.2 parça alışveriş yaptığını belirtti. Çağlar, “İstanbul ShoppingFest algı araştırmalarımızın ortaya koyduğu bir diğer veri de İSF denince akla gelen konu başlıkları arasında “indirim” sözcüğünün ilk sırada olması. İSF bu yıl da bir yandan alışveriş turizminde İstanbul’un konumunu yukarı taşırken bir yandan da yerli yabancı tüm katılmcılara avantajlı alışverişin keyfini yaşatacak ve “alışveriş durumu”nu mevsim normallerinin ötesine taşıyacak.” dedi. DOPDOLU BİR FESTİVAL İSF kapsamında yapılacak olan etkinliklere de değinen İbrahim Çağlar, festivalin bu yıl öne çıkan uygulamalarını şöyle özetledi: “Milletçe derin bir teessür içinde olmamızdan dolayı, İstanbul Shopping Fest açılışı için Boğaz’da gerçekleştirmeyi planladığımız su ve ışık gösterisini iptal ettik. Etkinlik takvimimizde de bu amaçla yeniden düzenlemelere gidiyoruz. Öte yandan, Temmuz ayı boyunca alışveriş merkezlerinden tarihi çarşılara kadar pek çok noktada festival havasını yaşamak mümkün olacak. İstanbul Shopping Fest, dünya markalarında yüzde 70’e varan indirimlerin yanı sıra pek çok markada festival boyunca alışverişte ayrıcalıklar sunacak.
restaurant 28 hotel & hi-tech
gündem
Yatırımlarda İstanbul hız kesmedi Antalya ilk kez durdu Otel yatırımlarında yılın ilk beş ayında gerileme trendi sürerken, aylık bazda Mayıs ayında verilen yatırım teşvik belgelerinde yükselme yaşandı. İstanbul yine yatırımlarda başı çekti. Antalya, çok uzun bir aradan sonra teşvik alan iller arasında yer almadı. aradan sonra teşvik alan iller arasında yer almadı. Otel sayısı açısından ise 6 otel ile ilk sırada yer alan İstanbul’u 3 otel ile Trabzon takip etti. Amasya ve Diyarbakır ise 1’er otel ile bu yıl listeye ilk kez girdi. BEŞ AYDA 1.4 MİLYARLIK TEŞVİK 2016 yılının ilk 5 aylık döneminde ise ülke genelinde toplamda 31 ayrı şehirde 86 yeni otel projesi teşvik belgesi aldı. Toplamda 1 milyar 388 milyon TL harcanarak tamamlanacak olan yatırımlar sonrasında sektörde 4 bin 326 yeni ek istihdam sağlanacak. Geçen yılın ilk beş aylık döneminde 38 ilde 25 bin 473 yataklı 114 otel projesi için 1 milyar 511 milyon TL yatırım teşviğe bağlanmıştı. Buna göre yatırım tutarında yüzde 8, proje sayısında yüzde 25 düşüş oldu. Yapılacak yatırımların tamamlanması ile yatak kapasitesi 17 bin 739 adet artacak. Yatak sayısı açısından; 3 bin 101 yatak ile ilk sırada yer alan İstanbul’u 2 bin 747 yatak ile Antalya ve bin 818 yatak ile Aydın takip etti. Otel sayısı açısından ise yine İstanbul 13 otel ile ilk sırada yer alırken Muğla 9 otel ile ikinci, takiben 7’şer otel ile Antalya ve Trabzon listede yer aldı.
O
tel yatırımlarında yılın ilk beş ayında gerileme sürerken, aylık bazda Mayıs ayında verilen yatırım teşvik belgelerinde yükselme yaşandı. İstanbul yatırımlarda ilk sırada yer alırken, Antalya uzun bir aradan sonra Mayıs ayında teşvik alan iller arasında yer almadı. Ekonomi Bakanlığı tarafından, 2016 yılı Mayıs ayına ait verilen yatırım teşvik belgeleri Resmi Gazete’de yayımlandı. Söz konusu yatırım teşvik belgeleri konaklama sektörü açısından Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) tarafından derlendi. Buna göre, Mayıs 2016’da ülke genelinde toplamda 10 ayrı şehirde 20 yeni otel projesi teşvik belgesi, 1 otel ise renovasyon belgesi aldı. Toplamda 280.9 milyon TL harcanarak tamamlanacak olan yatırımlar sonrasında sektörde 794 yeni ek istihdam sağlanacak. 10 ayrı şehirde yapılacak yatırımların tamamlanması ile yatak kapasitesi 3 bin 158 adet artacak. Geçen yılın Mayıs ayında toplam 14 ilde 25 otel, 2 bin 580 yatak ve 161.7 milyon TL yatırım teşviğe bağlanmıştı. Mayıs ayında yatak sayısı açısından; 1.113 yatak ile ilk sırada yer alan İstanbul’u 968 yatak ile Mersin ve 346 yatak ile Trabzon takip etti. Antalya, çok uzun bir
BAYINDIR:” İSTANBUL’DAKİ YATIRIMLARI ŞAŞKINLIKLA İZLİYORUZ” TÜROB Başkanı Timur Bayındır, otel yatırımlarının uzun bir süredir İstanbul ve Antalya dışındaki illere de yaygınlaşmasının ülkemizde turizm yatırımlarının ve turist taleplerinin çeşitlendirilmesi açısından önemli olduğunu belirttiklerini, ne var ki Mayıs 2016 teşvik listesinde İstanbul’un 6 yeni otel ile listenin başında yer almasını şaşkınlıkla izlediklerini kaydetti. Bayındır, İstanbul dışındaki yatırımların Anadolu’ya yayılmasından ise memnuniyet duyduklarını ifade etti. “Konaklama sektörü olarak gerek istihdamı gerekse sürdürülebilir turizm ilkelerini koruyup faaliyetlerimizi sürdürmek için yoğun çaba harcıyoruz” diyen Bayındır, “İçerisinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte hükümetimizce sektöre yönelik kamu ödemelerinde (SGK primleri ve vergiler) 18 ay süre ile öteleme yapılması önemli bir teşvik olacaktır. Birçok kez dile getirdiğimiz üzere, 2016 ve 2017 yıllarının turizm açısından taşıdığı riskler dikkate alınarak hükümetimizden sektörümüzün verimliliğinin arttırılması ve sürdürülebilirliğine yönelik acil teşvikleri bir an önce hayata geçirmesini beklediğimizi bir kez daha belirtiriz” diye konuştu.
Türkiye sağlık turizminde “dünyada ilk 5’te” 18-22 Ekim 2016 tarihleri arasında düzenlenecek olan Health Sumex 2016, Ankara’nın sağlık turizmi konusunda imajını güçlendirecek ve sağlık sektörü alanındaki aktörler arasındaki işbirliğini artıracak.
U
luslararası Kongre ve Konvansiyonlar Birliği (ICCA), 2015 yılına ait istatistiklerini açıkladı. İstanbul, en çok tercih edilen kongre şehirleri sıralamasında, 2014 yılına göre konumunu bir basamak yükselterek dünya 8’incisi oldu. Uluslararası kongre sektörüne yön veren ICCA, her yıl Mayıs ayında yayınlanan ve tüm dünyada merakla beklenen; bir önceki yıla ait kongre ve toplantı rakamlarına dayanarak hazırlanan istatistik verilerinin sonuçlarını açıkladı. Buna göre İstanbul 2015 yılında ev sahipliği yaptığı toplam 148 uluslararası kongre ile Lizbon, Kopenhag, Prag, Amsterdam, Brüksel gibi şehirleri geride bırakarak dünya sıralamasında 8’inci sırada yer aldı. İstanbul 2014 yılı istatistiklerinde ise 130 kongre ile 9’uncu olmuştu. ÇAĞLAR: “2010’DAN BU YANA İLK 10’DAKİ YERİMİZİ KORUYORUZ” İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (ICVB) Başkanı İbrahim Çağlar, İstanbul’un resmi ve özel çok sayıda kuruluşun, turizmden ticarete 10’larca sektörün katkılarıyla kongre potansiyelini çok daha verimli kullanmaya başladığını söyledi. Çağlar, “Her yıl kamu ve özel sektörün yeni yatırımlarıyla güçlenen İstanbul, kongre sektörünün güçlü destinasyonlarından biri olarak 2010’dan bu yana dünya sıralamasında ilk 10’daki yerini korumayı başardı. 2000’li yılların başında söz konusu sıralamada 20 kongre ile ancak 40’ıncı sırada yer alan İstanbul, ICVB’nin çok yönlü tanıtım ve pazarlama çalışmaları ile istikrarlı bir şekilde kongre sayısını 148’e yükseltmeyi başardı” diye konuştu. İstanbul’u hak ettiği yere ulaştırma konusunda planlı çalışmaların hız kesmeden devam edeceğini vurgulayan Çağlar, şunları söyledi: “İstanbul bu başarısıyla dünyanın sayılı kongre ve toplantı
merkezlerinden biri olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Gerek konumu itibariyle ulaşılabilirliği ve gerekse de toplantı ve kongre merkezleri ile konaklama olanaklarının kalite ve sayısıyla İstanbul, bu başarıdan fazlasını hak ediyor. Sektörümüzün 2016 yılında yaşamakta olduğu bir takım olumsuzluklar söz konusu. Ancak tüm sektör kurum ve kuruluşlarının işbirliği ve gayreti ile bu durumun da üstesinden gelebileceğimize inanıyoruz.” DÜNYA KONGRE ÜLKELERİ SIRALAMASINDA 18. SIRADA ICCA İstatistik Raporu’na göre; Türkiye 2015 yılı sonu itibariyle toplam 211 kongre ile bir basamak yükselerek, dünya 18’incisi ve Avrupa 11’incisi oldu. Dünya kongre ülkeleri sıralamasında birinci sırada 925 kongre ile ABD yer aldı. ABD’yi 667 kongre ile Almanya, 582 kongre ile İngiltere ve 572 kongre ile İspanya takip etti. 2015 yılı dünya kongre şehirleri sıralamasında Türkiye’nin diğer destinasyonlarından Antalya 27 kongre ile 54’üncü sırada yer alırken, İzmir ise 13 kongre ile 104’üncü oldu.
restaurant 30 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Rixos Hotels’ten yepyeni eğlence konsepti
The Land Of Legends Theme Park Türkiye’nin en büyük yaşam ve eğlence parkı The Land of Legends Theme Park, Belek’te 1 Temmuz itibariyle kapılarını açtı.
T
ürk turizmi açısından büyük öneme sahip olan ve 1 Temmuz 2016 tarihi itibariyle faaliyete geçen The Land of Legends Theme Park Projesi’nde; dünyanın en büyük gayrimenkul geliştirme şirketlerinden biri olan Emaar Gayrimenkul PJSC ile stratejik ortaklık yapılıyor. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Hint Yarımadası, Güney Asya, ABD ve Avrupa gibi dünyanın önemli pazarlarında birçok global ölçekli projeye imza atan Emaar, alışveriş merkezleri ve perakende satış mağazaları sektöründeki deneyimi ile alışveriş ünitelerinin yönetimi konusunda projeye yeni bir boyut kazandırıyor.
EĞLENCE DÜNYASININ DAHİSİ FRANCO DRAGONE TASARLADI Bir tatilin her yönünün mükemmel bir şekilde harmanlandığı benzersiz bir konsept olarak hayata geçirilen proje, etkileyici mimarisi ve eğlence dünyasının dahisi olarak bilinen Franco Dragone’nin yaratıcılığıyla yepyeni bir eğlence konseptinin öncülüğünü yapıyor. Las Vegas, Macau, Paris, Wuhan, Dubai ve Rusya’da gerçekleştirdiği gösteriler 100 milyondan fazla kişi tarafından izlenen Dragone Productions’ın kurucusu ve sanat yönetmeni Franco Dragone, eğlence dünyasının ihtişamını Land of Legends Theme Park ile Türkiye’ye taşıdı.
TAMİNCE: “YENİ BİR DESTİNASYON OLUŞTURUYORUZ” Türkiye turizmine katma değeri yüksek bir proje kazandırdıklarını söyleyen Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince, “The Land of Legends Theme Park, hayata geçireceğimiz yeni nesil eğlence destinasyonlarının ilk halkası. Bu proje ile sadece bir otel, temalı park, alışveriş üniteleri, su parkı değil; hepsinin ötesinde yeni bir destinasyon oluşturuyoruz. Antalya’nın zengin ürün çeşitliliğine yeni bir renk getirecek olan bu projeyi hayata geçirmekteki amacımız, ülkemizi ve yakın coğrafyamızı kapsayan bölgede yaşayan yaklaşık 3 milyar insanın eğlence ve tatil kararlarını verirken ilk tercihleri arasında yer almaktır. İlk etabını Temmuz’da açacağımız yatırımımızın maliyeti 1,5 milyar TL’yi bulacak. Projenin tüm etaplarını tamamladığımızda 4 milyar TL’lik bir yatırım öngörüyoruz. Burada önemli olan noktalardan biri de, inşai yatırımın yanı sıra pek çok yeni özelliği barındıran The Land of Legends’ta teknolojiye, şovlara, sahne ve görsel sanat tasarımına yaptığımız yatırımlardır. Ülkemizin dününe ne kadar güvendiysek, geleceğine daha da fazla güveniyoruz. Çok doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz ve bundan sonraki süreçte de yepyeni konseptlerle ülke turizmine değer katmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
restaurant 32 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Corendon İbiza’daki ilk Türk otelini açtı Corendon Turizm Grubu, otelcilik sektöründeki son yatırımı İbiza Adası’ndaki Marble Stella Maris Hotel’i açarak adadaki ilk Türk yatırımını gerçekleştirdi.
S
on dönemde hem yurt içinde hem de yurt dışında yaptığı yatırımlarla dikkat çeken Corendon Turizm Grubu, bünyesine en son kattığı İspanya’daki oteli Marble Stella Maris’in açılışını gerçekleştirdi. İspanya’nın en gözde tatil beldesi İbiza’da açılan Marble Stella Maris Hotel ile Corendon, İspanya’ya ilk defa her şey dahil sistemini de taşımış oldu. KARAER: “GELEN TALEPLERİ KARŞILAMAK AMACIYLA KENDİ OTELİMİZİ AÇTIK” Corendon Turizm Grubu Kurucu Ortağı Yıldıray Karaer, bu son yatırımlarıyla dünyanın en pahalı turizm destinasyonlarından biri olan İbiza’yı daha geniş bir kitlenin ziyaretine açtıklarını belirtti. Karaer, Marble Stella Maris’teki aşçı kadrosuna “her şey dahil” sistemini öğretmek için Türkiye’deki otellerinden 5 aşçıyı İbiza’ya gönderdiklerini anlattı. Karaer; “Yıllardır Türkiye ve Hollanda pazarlarından İbiza ile ilgili yoğun talep alıyor fakat istediğimiz konseptte otel bulamıyorduk. Gelen talepleri karşılamak amacıyla kendi otelimizi hizmete sunduk. Bizden yüksek kaliteyi uygun fiyata bekleyen müşteri portföyümüz için her şey dahil konsepti geliştirdik. Fakat bu konseptte biraz farklı olarak yüksek hızlı wi-fi bağlantısı veya alakart akşam yemeği isteyen misafirlerimize özel hizmetler de sunuyoruz” diye konuştu. Karaer, ayrıca Marble Stella Maris’te kış aylarında da misafir ağırlamaya devam edeceklerini; böylece adanın Haziran-Eylül ayları arasındaki sezonunu uzatmaya katkıda bulunacaklarını belirtti.
İBİZA’NIN İLK RESORT OTELLERİNDEN Corendon Hotels and Resorts bünyesine girdikten sonra baştan aşağı yenilenen Marble Stella Maris, İbiza ve Hollanda tarzlarının kombinasyonundan yaratılmış özel bir stille döşenmiş 295 modern ve konforlu odadan oluşuyor. Akdeniz’in en güzel adasının ilk resort otellerinden olan 4 yıldızlı tesisin en önemli özelliklerinden biri, eğlence adası İbiza’da çocuklarıyla tatil yapmak isteyen ailelere uygun az sayıda otelden biri olması. Gece hayatıyla ünlü adanın batı kıyısında konumlanan otelde, yetişkinlere özel iki yüzme havuzu dışında, çocuklar için ayrı havuz, açık ve kapalı oyun alanları ve yemek dersleri gibi hobi kursları mevcut. Tesis, 60 bin metrekarelik görkemli bir bahçenin içinde konumlanıyor.
restaurant 34 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Regnum Carya’dan 15 yeni ultra lüks villa Belek’te ‘kişiye özel VIP hizmet’ anlayışı ile yeni bir çığır açan Regnum Carya Golf & SPA Resort, bünyesine 15 adet ultra lüks villa ekledi.
H
enüz sadece 2 yıllık bir otel olmasına rağmen, booking, tripadvisor, tophotels gibi dünyanın en önemli dijital otel platformlarında ‘Dünyanın En İyi Oteli’, Mükemmeliyet Sertifikası, 2015 Yılı Gezginlerin Tercihi gibi prestijli ödüllerle anılan Regnum Carya Golf & SPA Resort, 15 yeni ultra lüks villayı hizmete soktu. YALIN LÜKS ANLAYIŞI Yemyeşil golf sahalarına yüzünü çeviren Baron ve King villalar, tesisin sahip olduğu ‘yalın lüks‘ anlayışını yansıtıyor. Özel ve ısıtmalı 120 metrekarelik yüzme havuzu, 2 yatak odası, yaşam alanı, yemek alanı ve mutfağıyla toplamda 350 metrekarelik alana sahip olan Baron Villalar, huzur ve dinginlik vadediyor. Daha geniş konaklama seçeneği sunan King Villalar, 4 yatak odası ile toplam 600 metrekare alanı ile çok daha özel ve lüks bir tatil seçeneği sunuyor. Regnum Carya Golf & SPA Resort, her iki tip villada konaklayan misafirler için helikopter ile havaalanı transferini, 24 saat oda ve buggy servisi ile otelin Uzakdoğu, İtalyan, Balık ve Türk konseptlerindeki alakart restoranlar için rezervasyonları ile sahildeki mini barlı özel locaları hizmet standardına dahil ediyor. Villaların banyolarında otelin diğer odalarında olduğu gibi Buvlgari markalı şampuan ve kozmetikler misafirlerin
kullanımına sunulurken, villalarda çok daha geniş bir menüye sahip bar da dikkat çekiyor. AYRICALIKLI HİZMET Regnum Carya, Baron Villalarda VIP havalimanı transferinden şampanya ve çiçeklerle VIP karşılamaya; villalara özel sunulan uşak hizmetinden, 24 saat oda servisine; özel kumsal süitinden kişiye özel buggy araçlara; yine kişiye özel cep telefonundan alakart restoranlarda rezervasyon önceliği gibi birçok hizmeti ayrıcalıklı misafirlerine sunuyor. Baron Villalarda sunulan hizmetlerin tümünü bulabileceğiniz King Villalarda ise misafirler, villalarına özel ayrılan iskele suitiyle ayrıcalıklı ve lüks bir tatil deneyimliyor.
Türkiye’nin ilk ve tek korku oteli Mall of İstanbul’da açıldı Türkiye’nin en korkunç oteli Mall of İstanbul’da hizmete girdi. Toplamda 3 milyon Avro yatırım ile hayata geçirilen Dehşet Oteli’nde korku ve heyecan dolu seans 20 dakika kadar sürüyor ve otele aynı anda en fazla 12 kişilik grupla girilebiliyor.
G
ünümüzde eğlence denilince akla gelen tüm oyunları bir kenara bırakın. Mall of İstanbul’da bulunan Avrupa’nın en büyük kapalı eğlence kolonisi MOİPARK’ta, Türkiye’nin ilk ve tek korku oteli sizi çok daha farklı bir deneyime çağırıyor. 750 metrekarelik alana kurulu Dehşet Oteli’nde yaşanan korku seansı asla unutulmuyor. Özellikle Avrupa ve Amerika’da yaygın olan korku oteli konsepti Türkiye’de ilk kez Mall of İstanbul’da MOİPARK’ta hayat buldu. İçerisinde profesyonel makyajlı tiyatro oyuncuları ve ileri teknoloji ürünü animatronik robotların kullanıldığı Dehşet Oteli, her bir odasında korku dolu ayrı bir heyecan ile ziyaretçilerini bekliyor. 750 METREKARE ALANA KURULU Gerçekçi boyutlarda dekore edilmiş Dehşet Oteli tam 750 metrekare alana kurulu. Otelin içinde tiyatro sanatçılarının canlandırdığı; ruhu dolaşan lanetli hizmetçi, vampirin oğlu, ölü gelin Debora, şizofren beyin cerrahı Peter Johnson gibi karakterler bulunuyor. Kendine ait bir geçmişi ve hikayesi olan her karakterin tek bir amacı var o da otele gelenlere dehşet dolu anlar yaşatmak.
MİSAFİRLLERİ 12 YAŞ VE ÜZERİ 12 yaş ve üzerinin girebildiği Dehşet Oteli’ne gelen ziyaretçiler, araçlı veya yaya olmak üzere iki farklı parkurdan birini seçebiliyor. Toplamda 3 milyon Avro yatırım ile hayata geçirilen Dehşet Oteli’nde korku ve heyecan dolu seans 20 dakika kadar sürüyor ve otele aynı anda en fazla 12 kişilik grupla girilebiliyor.
restaurant 36 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Eden, 7800 Çeşme’de Gökhan Çarmıklı’nın sahip olduğu 7800 Çeşme’de, Aliye Turagay ve Joost Rooijmans imzası ile yepyeni bir mekan açıldı.
T
atil deneyimini Çeşme’nin en güzel koylarından Boyalık Koyu Plajı’nda kişiye özel hizmet anlayışı ve ayrıcalıklarla sunan 7800 Çeşme, 2016 yazına yepyeni bir çehre ile girdi. FARKLI TATLARIN EN YENİ ADRESİ Aliye Turagay ve Joost Rooijmans ortaklığında Eden Beach&Bar&Dinner, açıldı. Tamamı yenilenen plajında günün her saati farklı lezzetler sunan Eden Beach&Bar&Dinner, Çeşme’de farklı tatlar arayanların adresi olmaya aday. MENÜDE ŞEF YÜKSEL TÜRDÜ DOKUNUŞLARI Akşamüzeri saatlerinde yükselen müzik ile günü batıran Eden Beach&Bar&Dinner, akşamları ise balık, böcek ve deniz ürünleri ağırlıklı menüsü ve deneyimli ekibiyle geceyi karşılıyor. Dr. lakaplı İşletme Müdürü Turan Çetinkaya’nın da ekipte yer aldığı Eden Beach&Bar&Dinner’ın, menüsü şef Yüksel Türdü imzası taşıyor.
restaurant 38 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Bu yaz Celestyal Cruises ile çocuklar da mutlu damaklar da! Bu yaz Celestyal Cruises’ın vizesiz Yunan Adaları turları ile hem çocuklarınıza gezme kültürünü yaşayarak öğretecek hem de unutulmaz gastronomik turlarıyla Ege lezzetlerine bir kez daha doyacaksınız!
Y
az geldi, yaşasın tatil! Bu yaz tatilinde çocuklarınıza çok özel bir karne hediyesi verin; onlara gezmeyi öğretin. Kruvaziyer seyahati çocuklu aileler için erişilebilir kılan Celestyal Cruises yeni gemisi Nefeli’de çocuklu ailelere çok özel avantajlar sunuyor. Vizesiz Yunan Adaları Turlarıyla Türk yolcuların kalbini fetheden Celestyal Cruises’da ‘’0-16 yaş arasındaki 2 çocuk ücretsiz.’’ ALNITEMİZ: “DÜŞLERDEKİ CRUISE TATİLİ HER ŞEY DAHİL OTELLERDEN DAHA EKONOMİK” Celestyal Cruises Türkiye Temsilcisi Karavan Cruises Direktörü Özgü Alnıtemiz öğrenmenin tatil boyu devam ettiğini belirterek şöyle konuştu: ‘’Gezmek bir kültür. Tatil sadece deniz kum güneş değildir. Okul bitti ama yaşamın kendisi bir eğitim. Çocuklarınıza gezme kültürünü yaşatarak öğretin. Yurt dışına çıkmayı, yeni bir ülke görmeyi, yeni insanlar tanımayı… Gezi sırasında çocuğunuzun ilgi ve merakını da keşfetme şansı bulacaksınız. Çocuğunuz mitolojiye mi meraklı? İşte mitolojinin cenneti Yunan Adaları… Fotoğrafçılığa mı meraklı en güzel selfi’lerin çekildiği Pitoresk Santorini…. Jeoloji mi ? Eşsiz doğal kaya oluşumlarının olduğu Milos... Tabii bunları yaparken kimse denize girmekten eksik kalmıyor. Çocuğunuzun ufkunu dünyaya açın. Biz de Celestyal Cruises olarak 0-16 yaş arasındaki 2 çocuk ücretsiz kampanyamızla çocuklu ailelere cruise tecrübesini daha ulaşılabilir boyuta getirmek istedik. 4 kişilik bir ailenin çocukları için sadece liman ücreti ödeyeceği gemi turlarında fiyatlar toplam 650 Euro’dan başlıyor. Böylece düşlerdeki cruise tatili; ikinci çocuğa yüzde 50 indirim yapan veya her çocuk için yaş sınırı koyan her şey dahil otellerden bile daha ekonomik hale geliyor.’’
YUNAN ADALARI’NA GASTRONOMİ TURU Celestyal Cruises; tematik turlarıyla lezzet tutkunlarına farklı bir cruise tecrübesi sunuyor. Gastronomi turunda Ege lezzetlerinin izi sürülüyor. Celestyal Cruises’un yeni gemisi Nefeli; biniş ve inişlerini İzmir, Kuşadası ve Çeşme’den yapıyor . Ege’nin karşı kıyısındadır hep kalbimiz... Kültürümüz, tarihimiz, damak zevkimiz o kadar benzer ki; suyun öte yanına, Yunan adalarına merakımız bundandır... Şimdi Yunan adalarını Celestyal Cruises’un tematik turlarıyla keşfetme zamanı. Tarihin, kültürün, yaz festivallerinin izinin sürüldüğü Celestyal Cruises tematik turları arasında en ilgi çeken turlardan biri de gastronomi turu. Yunan Misafirperverliği Öyküleri temasıyla düzenlenen gastronomi turunda Ege lezzetlerinin önemli bir durağı olan Yunan sofralarını keşfetmek mümkün. 40’tan fazla Yunan peynirinin, Yunan şaraplarının ve mezelerinin tadımı yapılıyor. Ve her birinin hikayesi; hazırlanışı ve dillere destan lezzetleriyle eşsiz bir gastronomi yolculuğuna çıkıyorsunuz. HANYA; LEROS VE NAFPLION Girit’in zeytinyağını tatmadan, Knossos antik kentini gezmeden; kırmızı toprakları, bembeyaz plajları ile Santorini’de şarap tadımı yapmadan; Mikonos’da beyaz
badanalı taş evlerin arasında Herkül’ün izini sürmeden; başka hiçbir cruise gemisinin yanaşamadığı Patmos ve Milos’da okaliptüs kokusunu içinize çekmeden, akvaryum koylarında yüzmeden dönülmez... Celestyal Cruises “Vizesiz Yunan Adası Turları’’ için filosunun son gözdesi Nefeli’yi Türkiye’ye demirliyor. Biniş ve inişlerini İzmir, Çeşme ve Kuşadası’ndan yapacak olan Celestyal Nefeli’de Türk personel de hizmet verecek. Ekim ayı sonuna kadar düzenlenecek tur programları arasında; alternatif olarak düzenlenen 3 ve 4 günlük kısa seferler de var.
restaurant 40 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
İstanbul’un en uzun su altı tüneline sahip akvaryumu
Viasea açıldı
İstanbul’un en uzun su altı tüneline sahip akvaryumu Viasea’nin açılışı haziran ayında gerçekleşti.
D
ünyanın ilk ve tek beş fonksiyonlu marinası Viaport Marina, eğlencenin tanımını değiştiren donatılarına bir yenisini daha ekledi. İstanbul’un en uzun su altı tüneline sahip akvaryumu ‘Viasea’nin açılışı haziran ayında gerçekleşti. 47 farklı sergi alanıyla Türkiye’de görülmemiş türleri bünyesinde barındıran akvaryum, dünyanın ilk ‘iklim temalı akvaryumu’ olma özelliğiyle ön plana çıkıyor. 47 FARKLI SERGİ ALANINA SAHİP Outlet alışveriş adası, tema parkı ve marinasıyla geçtiğimiz yıl kapılarını ziyaretçilerine açan Tuzla Viaport Marina’nın, akvaryum etabı da tamamlandı. ‘Viaport Marina’da kapılarını açan İstanbul’daki en uzun su altı tüneline sahip akvaryumu ‘Viasea’, Türkiye’de daha önce görülmemiş farklı yaşam türlerine ev sahipliği yapacak. İstanbul Boğazı’nın tarihi dokusunu canlandıran ve 88 metreyle İstanbul’un en uzun su altı tüneline sahip akvaryumu ‘Viasea’, dünyanın birbirinden farklı iklim kuşaklarında gelen 12 bin su altı canlı türünü özel olarak hazırlanmış 47 farklı sergi alanlarında ziyaretçileriyle
buluşturacak. 5 milyon 210 bin litrelik su kapasitesi ve her canlı türü için kendi doğasına uygun olarak tasarlanmış tematik doğal yaşam alanlarıyla ilklere imza atan ‘Viasea Akvaryum’, Türkiye’de daha önce hiç görülmeyen birçok canlı türünü bünyesinde barındırıyor. DÜNYANIN İLK ‘İKLİM TEMALI’ AKVARYUMU Türler için özel hazırlanmış konseptleriyle de dikkat çeken ‘Viasea Akvaryum’, dünyanın ilk ‘iklim temalı’ akvaryumu olma özelliğine sahip. Soğuk, ılıman ve tropik kuşaklardan oluşan iklim temalarıyla birçok türü bir arada görme imkanı sunan akvaryum; 47 farklı sergi alanı ve özel workshop salonlarıyla da meraklılarına deneyim ve eğitim fırsatları sunuyor. Bünyesinde Türkiye’nin en büyük akvaryum rehabilitasyon merkezini barıdıran ‘Viasea Akvaryum’, doğada zarar görmüş tüm su altı canlı türlerini güvenilir şekilde rehabilite ederek kendi dünyalarına dönmelerini sağlıyor.
Ramada Grubu’nun iki oteline muhteşem açılış partisi
Ramada Resort Kuşadası & Golf ve Ramada Hotel & Suites Kuşadası otellerinin açılış partisi görkemli bir davetle kutlandı.
R
amada Resort Kuşadası & Golf ve Ramada Hotel & Suites Kuşadası otellerinin açılış partisi 2 Haziran günü Omega Arena’da gerçekleşti. Toplam 750 adet oda kapasitesine sahip 2 otel aynı zamanda 18 delikli bir şampiyona golf sahası ile entegre işletiliyor. Muğla Milletvekili Hasan Özyer, Kuşadası Kaymakamı Muammer Aksoy, İncirliova Kaymakamı Ediz Sürücü, Kuşadası Emniyet Müdürü Özgür Batçıoğlu, Ticaret Odası Başkanı Serdar Akdoğan, Esnaf Odası Başkanı Halit Şakar, Skal Kulüp Başkanı Rıdvan Kavi, Lions Kulüp Başkanı Olcay Ulusoy, KÜKSAD Başkanı Necati Küçük, otelciler, turizmciler ve tur operatörleri katıldı. ONSOY: “ZORLU GÖREVİ BAŞARDIK, MUTLUYUZ” Ramada Resort Hotel Genel Müdürü Tamer Onsoy, “Projenin oluşumunda amacımız Özyer Grubun ruhu ve gücü, CLC World Hotel &Resorts’un tecrübesi, Wyndham Worldwide’ın tanınırlığını birleştirmekti. Bu çok zorlu görevi başarmamızı sağlayan tüm takım arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım” dedi. GÜZEL: “PROJENİN PARÇASI OLMAKTAN GURURLUYUZ” CLC World Türkiye Operasyon Direktörü Özgür Güzel, “CLC World olarak bu projenin bir parçası olmaktan son derece gururluyuz. CLC World şirketi dünya’nın farklı bölgelerinde turizm finans ve gayrimenkul alanlarında faaliyet göstermektedir. Turizm sektöründe 9 farklı ülkede 33 tesisin
sahibi ve işletmecisi konumunda olan Türkiye’ye ilk defa 8 sene önce gelmiş ve Özyer Grup gibi kendisi ile aynı vizyonu taşıyan bir şirket ile çalışma şansı yakalamıştır. Özyer Grubu’nun çalışma prensipleri, müşteri odaklı yaklaşımı, her zaman yükseltme eğiliminde olduğu standartları, ortaklığımızın temellerini oluşturmuştur. 8 sene içerisinde bitirdiğimiz 3 projede yakaladığımız başarının yanına bu projemizde Wyndham Grup ve Ramada markasının servis seviyelerini de ekleyerek misafirlerimizin beklentilerinin de üzerine çıkmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu. BROERS: “TÜRKİYE’YE GÜVENİMİZ SONSUZ” Wyndam Worldwide Ema Bölge Ceo’su Edwin Broers, Türkiye’de 43 otelin 17’sinin açılmak üzere olduğunu ve dünya genelinde 8000 otellerinin bulunduğunu açıkladı. Dünya genelinde günde 1,5 otel açılışı gerçekleştirdiklerini ve ana merkezin İstanbul’da olduğunu dile getirdi. Türkiye’ye güvelerinin sonsuz olduğunu ve dünya genelinde 45 milyon üyeleri ve 35 milyon turist kapasitesi ile krizi hep beraber atlatacaklarını vurguladı. ÖZYER: “RAMADA’YI BÖLGEYE OLASI KATKILARINI DÜŞÜNEREK TERCİH ETTİK” Özyer Grup Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Özyer yaptığı konuşmasında; “Özyer Grup olarak sahip olduğumuz başarılı bir marka olan Liberty markası yanında Kuşadası bölgesinde Ramada markası ile çalışmayı bir dünya markasının bölgeye katkılarının büyük olacağını düşünerek tercih ettik.” dedi.
restaurant 42 hotel & hi-tech
yeni yatırımlar
Design otel zincirinden 19 yeni tesis Münih merkezli, “bütçe otel” diye bilinen cazip fiyattan konaklama imkanı sunan design otel zinciri Motel One yönetimi, Avrupa’daki mevcut tesislerine 19 tane daha ekleyerek genişleme kararı aldı.
T
UYED yönetiminin Tophotelprojects’in haberinden yaptığı derlemeye göre, Motel One’nın yeni hizmete girecek 19 tesisinin toplam oda kapasitesi 6 bin 100’e ulaşıyor. Halihazırda Almanya’nın başkenti Berlin’de iki oteli bulunan Motel One yönetimi, bölgede 10 yeni otel daha açmayı planlıyor. Şirket yönetimi, Berlin’deki otellerinde gecelik konaklama fiyat stratejisini 62 Avro üzerine kuruyor. Şirketin Berlin’de hizmete girmek için gün sayan otelleri arasında Alexanderplatz’daki Motel One 708 oda kapasitesiyle en büyük tesisi oluşturuyor. Bu otelin önümüzdeki yıl ilkbaharda hizmete gireceği belirtiliyor. Kaiser Wilhelm Memorial Kilisesi ile Zoo Station arasında yer alan bir kulesi de bulunan City West’in oda kapasitesi ise 582 olarak belirleniyor. İNGİLTERE, FRANSA, İSPANYA, İSVİÇRE’DE OTEL AÇACAK Motel One’nın bugün İngiltere, Hollanda, Belçika, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre’de hizmet veren tesisleri bulunuyor. Şirket yönetimi, geçen yıl satışlarını yüzde 26’lık artışla 322 milyon Avro’ya ulaştırdı. Şirketin işlettiği toplam 13 bin 800 oda kapasiteli 51 otel, konaklama sektöründe
inanılması güç ortalama yüzde 75 gibi bir doluluğa ulaştı. Avrupa’daki tesis sayısını artırmaya kararlı olan Motel One yönetimi ayrıca Fransa, İngiltere, İspanya ve İsviçre’de de yeni otel açmayı planlıyor. Buna göre Avrupa’da hizmete girecek yeni Motel One’lar ve oda kapasiteleri şöyle belirleniyor.
Almanya
12 tesis, 4 bin 200 oda
İsviçre
2 tesis 543 oda
İngiltere
2 tesis 647 oda
İspanya
1 tesis 300 oda
Fransa
1 tesis 255 oda
Avusturya
1 tesis 60 oda
restaurant 44 hotel & hi-tech
iş’te kadın
İşi ruhuna denk turizmci Sumru Tüzüngüven “Vakit kaybetmeyi hiç sevmem. Hızlı konuşur, hızlı yürürüm. Hep bir acelem vardır hayata karşı. O yüzden İstanbul’a geldim, Turizm Otelcilik okudum. Sonra bir baktım, turizm bana acayip sıcak görünüyor. O gün bugündür de sektörün içindeyim.” Fotoğraflar: Hakkı Günerkan
T
ıpkı anlattığı gibi; hızlı konuşuyor, hızlı yürüyor, çabuk cevap veriyor. Hiç bitmeyen bir enerjisi var. Sanki hayata karşı hep bir telaş ve acele içinde. Neşeli, cıvıl cıvıl, nev-i şahsına münhasır, hoş sohbetli... Turizm başka ne ister ki? Ha bir de deneyim, alt yapı, donanım en önemlisi işine tutku ve bağlılık. Onlara da fazlasıyla vakıf zaten... İstanbul’un bu yazın başında kapılarını açan en genç ve dinamik oteli Cloud.7 Hotels’in en az onun kadar girişken, güleryüzlü ve profesyonel genel müdürü Sumru Tüzüngüven’den söz ediyorum.
Coğrafya Fakültesi’ni kazandım. İlk evden uzaklaşmamdır o. Latin Dili ve Edebiyatı okuyordum ve o bölümü bitirdiğinizde hem İspanyolca hem İtalyanca hem de İngilizce konuşabiliyordunuz. Bu da tabii benim eğitimim için çok büyük bir olanaktı. Ama maalesef ailevi nedenlerden ötürü iki yıl sonra dönmek zorunda kaldım. Bu arada vakit kaybetmeyi de hiç sevmem. Hızlı konuşur, hızlı yürürüm. Hep bir acelem vardır hayata karşı. O yüzden de İstanbul’a geldim. İstanbul Üniversitesi Turizm Otelcilik okudum. Sonra turizm bana acayip sıcak görünmeye başladı.
Tüzüngüvenin samimi ve sıcak bir söyleşi ile paylaştığı turizm yolculuğu sizlerle...
“BİR BUÇUK YILIM HAYAL KURARAK GEÇTİ” Turizm sıcaklığını size ne şekilde hissettirdi, bunu biraz daha açabilir misiniz? Şöyle, ben çok şanslı biriyim aslında. Stajımı 1996 yılında Four Seasons Sultanahmet’te yaptım. İşe İstanbul’un en iyi oteliyle başlamış oldum. Otelin çok iyi bir kadrosu vardı. Mr. Backhet o dönem benim genel müdürümdü. Kendisi hala Türkiye’dedir. Süper bir kadroyla süper bir işe başlatılmıştım. Ama tabii yaşımız da küçük... Bizim için sadece santral operatörlüğünü uygun gördüler. Bir buçuk sene kadar santralde çalıştım. Kameralardan resepsiyonistleri imrenerek izlerdik. Anlayacağınız bir buçuk yılım hayal kurarak geçti... Sonrasında benim yedi sene kadar evlilik dolayısıyla bir Amerika maceram var. Şu anda evli değilim ama. Ortaokuldan devam eden bir aşktı… Turizm aşkı daha ağır bastı ki herhalde şu anda buradayım. Eski eşimle beraber Amerika’ya gittik, evlendik. Eşim o zaman bir sene master yapacağım, döneceğim
Herkesin bir kariyer hikayesi vardır, ya sizinki Sumru Hanım? Otelcilikle ilk nasıl tanıştınız? Çocuk yaşlarımdan itibaren yabancı dillere hep ilgi duydum. Bilge Kağan Koleji mezunuyum ben. Okulumda bütün öğretmenlerim İngiliz ve Amerikalı’ydı. İngilizce dersleri gelsin de konuşayım diye heyecanla beklerdim. Daha o günlerden bir ışık varmış zaten. O ışık en çok da ben lisedeyken aydınlanmaya başladı; o yıllarda iletişime dayalı bir işi hayal ettiğimi hatırlıyorum. Ne bileyim, kalabalık insanların olduğu yerlerde çalışmak hatta bir adım daha öteye giderek Bodrum’a gitmek dahi vardı o hayallerin içinde. Belki bir kafe ya da bir bar işletebilirdim… Hayatımın içinde müzik olabilirdi, insanlar olabilirdi, trafik olabilirdi… Daha sonra üniversite sınavlarına girdim. Dil olan herhangi bir bölümü istiyordum. Ardından Ankara Üniversitesi Dil Tarih
demişti. Oysaki ben buradaki işimden ve hayatımdan çok memnundum. Piyasaya göre çok iyi para kazanıyordum. Hatta ilk maaşımla ilk arabamın taksitini ödemiştim. Allah rahmet eylesin, babam savcıydı, 20 yaşındayken ondan fazla para kazandığımı hatırlıyorum. Neticede işimi istemeye istemeye bırakarak, bir yedi sene İstanbul’a veda etmek zorunda kaldım. Rüya ülke Amerika, yüzünüzü hiç mi güldürmedi? Artıları da olmuştur mutlaka? Amerika’ya öğrenci eşi olarak gittiğinizde çalışma izni alamıyorsunuz. Ben de sekiz ay boyunca kaçak işçi modeli çocuk baktım, garsonluk yaptım. Ama bir yol çizmek zorundaydım. Bir kez daha üniversite sınavlarına girdim ve Bilgisayar Programcılığı okudum. Haddimi aştım, sekiz saat bilgisayarın karşısında oturup program yazdım ama yine söylüyorum hiç bana uygun bir iş değildi. Yine de okulumu büyük bir azimle bitirdim. En azından şu anda özgeçmişimde güzel duruyor. Doğal olarak bilgisayarlarla da aram gayet iyi… Bu arada da okulumun ilk yılında 40 saatlik çalışma iznimi de aldım. Üç buçuk yıl boyunca dört yıldızlı bir otelde çalıştım. Yine ön büro, santral elemanı olarak girdim ama resepsiyonistlik de yapıyordum. Bir yurt dışı otelinde çalışmak bana çok şey kattı. Hem bir yabancı olarak yurt dışında çalışmanın nasıl bir şey olduğunu gördüm hem de asıl istediğim işi kendi ülkem dışında yapma fırsatını elde ettim. Üç buçuk yılın sonunda çalışma izni konusundaki sıkıntılardan dolayı otelden ayrılarak Yahudi bir beyefendinin yanına girdim. Kendisi İş Geliştirme Uzmanı ve brookerdı. Türklerle çalışıyordu. 22 kişilik küçük bir şirketti. Kalan üç buçuk yılımı da orada geçirdim. Adeta turizm için doğmuş biri için bir bakıma şanslı bir bakıma dramatik bir öykü gibi geldi bana. Siz ne dersiniz? Dediğiniz gibi ama şans yok. Amerika’da da olsanız şansınız olmuyor. Orada hayat buradan göründüğü kadar kolay değil aslında. Bir Türk olarak gidiyorsanız, ona göre muamele görüyorsunuz. Hatta ben gittiğimde ne büyük talihsizlik ki 11 Eylül saldırısı da o dönem patlak vermişti. Benim okulum Dünya Ticaret Merkezi’nin iki sokak altındaydı, iki ay boyunca kapalı kaldı. Orada kara kaş, kara gözlü herkese Arap muamelesi yapıldı. Amerika da benim için bir nevi hüsranla sonuçlandı. Buradan Amerika hayalleri kuran arkadaşlarıma “deli misin” diyordum artık. Turizmde yükseleceksen burada yükseleceksin. Hatta burada çok daha kolay… En azından dilimizi biliyoruz, ikinci sınıf insan muamelesi görmüyoruz, herkesle eşitiz. O yüzden ben İstanbul aşığıyım. 30 km ötemdeki işi bile istemiyorum artık. Şu an çalıştığım Clouds 7 Hotels ile evim arası 8 km. İşin özeti, Amerika’dan büyük derslerle döndüm. Bu deneyimi hem kişisel hem de kariyer anlamında kesinlikle bir artı olarak görüyorum. En azından ülkeme bir diplomayla döndüm. İyi derecede İngilizcem var. İthalat ihracat öğrendim. Bir sürü insanla çalışma fırsatım oldu. Hayatımın en önemli yedi senesiydi. Yaş itibari ile de öyle; 22 yaşında evlendim. 30 yaşına kadar dayandım. Tam bir gurbet geliniydim. Aslına bakarsanız olmasını istediğim pek çok şeyi de başarmışım.
Ya başaramadıklarınız? E tabii olmaz mı? Neticede baktım yedi buçuk sene sonunda eşimle birlikte dönemiyoruz, gayet radikal bir kararla ben döndüm. Çünkü aslında şu anda 46 odalı bir otelin müdürüyüm ama belki Amerika’ya hiç gitmeseydim şu anda Çırağan Palace Kempinski’nin müdürü olabilirdim. Neresinden baksanız bir yedi sene eksiğim var benim Türkiye’de. Ne var ki hiçbir zaman hiçbir şey için geç olmadığını düşünüyorum. Burada mutlu muyum, çok mutluyum. Ama dediğim gibi hayat… Bir şeyi çok istediğinizde o sizden kaçıyor, kovalamak durumunda kalıyorsunuz. Benim aslında kariyer çizgim de böyle oldu. Şu anda mutluyum ama o yedi seneyi kapatmak inanın çok zor oldu. “SIFIRDAN BAŞLADIM” Türkiye’ye döndüğümde işe sıfırdan başladım diyebilirim. İstanbul’a geldiğimde 2006’da ilk olarak Polat Renaissance Hotel’e resepsiyonist olarak başladım. Benim yaşıtlarım bir önbüro müdürlüğü, şefliği almışlardı bile... Hele ki bu sektöre Four Seasons Hotel’de başlamış biri olarak çok daha iyi yerlerde olmam gereken bir dönemdi. Bu da tabii çok üzücü… Yine de ne büyük şans ki, Polat Otel benim için çok iyi bir şans olmuştur. Orası otelcilik anlamında çok iyi bir okuldur. Bunu çalışan memnuniyeti ile de rahatlıkla ölçümleyebiliriz. Kaldı ki ben orada işe başladığımda 8-10 yılını tamamlayan çalışanlar vardı. Şimdi de çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Dediğim gibi bir buçuk yılım resepsiyonist olarak geçti. Ne var ki orada çok fazla yükselme şansım da yoktu ama ben turizmde yükselmenin yollarını arıyordum. Daha sonra öğrendim ki, otelcilikte bunun yolu gece müdürlüğünden geçiyormuş, herkese de tavsiyem bu olur. Otelcilikte yükselmenin yolunu nasıl keşfettiniz, anlatır mısınız? İstanbul’da sanırım ikinci gece müdürüyüm. The Marmara Şişli Oteli’nde üç buçuk sene gece müdürlüğü yaptım. Sanırım Amerika’da geçirdiğim yedi seneden sonra hayatımın en büyük tecrübesi olmuştur. Kapınıza polisler, alkollü insanlar gelir, “Müdür beyi çağırır mısın” derler senin kim olduğuna bile bakmadan. Bizde sonu gelmeyen bir “bey mantığı” vardır ya hani, işte o hesap. Kapıya çıkan etekli bir bayan olunca karşılarında illa yetkili bir bey ararlar. O yüzden gece, hayatın olduğu gibi turizmin de bir başka yüzüdür. O zaman dilimlerinde insanlar çok büyük beklentiler içinde kapınıza gelirler. Odalarınız yüzde 100 doludur, misafiri hiçbir şekilde dolu olduğunuza inandıramazsınız.“Neden oda yok, bize mi yok, gerçekten mi yok, hiç mi yok” soruları kulağınızda çınlar durur.Bunu en çok da kendi milletimiz yapar. İşte turizmin asıl zorluğu da bu noktada karşımıza çıkar. İletişim dediğiniz şey zordur. Nedense bizim insanımız çarçabuk sinirlenir, hemen altında bir mana arar. Bende “hiç mi yok”un bir mantığı yok. Evet, gerçekten hiç yok…Polat Otel o yüzden benim için çok iyi bir okul olmuştur. Çünkü Polat otel sayesinde bir çok hocamla,bir çok profesyonel turizmciyle
restaurant 46 hotel & hi-tech
iş’te kadın daha gelmez. Hele Türk insanının algısı o kadar farklı ki… O yüzden ben genç arkadaşlarıma hep söylüyorum, “Anahtarı misafire nasıl uzattığınız bile o kadar önemli ki yeri gelir önüme attı derler” diyorum. Bizdeki egolar malum, herkesin memnun edilmek istediği taraf başka. Bizim işimiz sabır istiyor çok. Sizdeki egolar ne durumda? Sırası gelmişken biraz kendinizden, iş yapış tarzınızdan, çalışma stilinizden de biraz bahseder misiniz? Benim egolarım çok yok ama fazla kırılganım. Alınırım, içimde kurarım, 100 kere düşünürüm. Kurarım, oynarım… Onun dışında ben insanlara çok kıymet veren biriyim. En kötü huyum herhalde alıngan olmam. Ama ilk yıllarımdan beri istediğim yönetim tarzını uygulamaya çalışıyorum. Çok iyi bir şey yaparsınız ama çok takdir görmezsiniz. Ama en ufak hatanızda çok büyük bir hezimet altına girersiniz, çok eleştirilirsiniz. Bizim otelcilikte, turizmde bile bu böyle ne yazık ki. Mesela bir otelden çok memnun kalırsınız ama bunu dile getirmezsiniz. Bu bence insan ilişkilerinden de böyle. Olumsuzu söylemek, eleştirmek çok kolaydır ama takdir etmek çok zor ve biz buna çok vakit ayırmıyoruz diye düşünüyorum. Yine de ben bu konularda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Belki de ben enerjimle onları çağırmışımdır.Marloes ile de ilişkim öyle. Benim hayalimdeki yönetici o. Bir kadın öncelikle. Halden anlayan biri... İnsanların hata yapabileceğini, her günün birbiriyle aynı olmayacağını kavramış biri… İnsana son derece saygılı. O yüzden ben de öyleyim. Personelime karşı ben de aynı şekilde davrandığımı düşünüyorum. Bir sorunu olduklarında gelsinler, direkt benimle paylaşsınlar isterim. Hep söylerim, yeryüzünde çözülmeyecek bir sorun yoktur. Misafirle yumruk yumruğa kavga etmediğin sürece her problemi çözebilirsiniz. İnsanların gönlünü almak aslında daha kolay. Bunun karşılığını da aldığımı düşünüyorum. Bu işte şu ana kadar duygusal bir bağ kurmadığım biri olmadı mesela.
çalışma fırsatı yakalamışımdır. 2006 senesinde Polat Otel’de çalışmaya başladıktan sonra sekiz sene boyunca müdürlerim,hocalarım nereye gittilerse ben de onlarla gittim. Eski otelciler böyleydi. Kalpten bir bağ vardı,herkes ekibini yanında götürürdü. Ne yazık ki şimdilerde yok, varsa da ben göremiyorum. Sonrasında bir üç buçuk sene de Wow Otel’de çalışma imkanım oldu. Ben orada önbüro şefi olarak görev yapıyordum. Daha sonra yine müdürlerimden biri, The Marmara Şişli’ye geçti. Bana birgün bir gece müdürüne ihtiyacı olduğunu, kabul edersem bunun kariyerim açısından olumlu bir adım olacağını söyledi ve bir seneliğine anlaştık. Genelde otelcilikte bütün üst düzey yöneticiler satış kökenlidir. Siz ise yükselmek için ön bürodan, gece müdürlüğünden bahsediyorsunuz? Evet ben önbüro kökenliyim, hatta bir önbüro aşığıyım. Hala da bir otelin kalbinin ön büro olduğunu düşünürüm. Çünkü misafir kapıdan ilk girdiği an ön büro personeliyle karşı karşıya gelir. Bir misafire orada eksik hizmet verildiğinde o otel isterse altın varaklı olsun, 10 numara satış yapın, bir
The Marmara Şişli’deki gece müdürlüğü göreviniz size beklediğiniz hayalleri sağlayabildi mi? Tekrar kariyer hikayenize dönersem, sonraki süreç nasıl ilerledi? Gece müdürlüğünden sonra aynı otelde Misafir İlişkileri Müdürü olarak devam ettim, tabii bu defa gündüz elemanı olarak. Bir sene orada çalıştım. Sonra etrafımdaki herkes, buna müdürlerim de dahil, satış yapmam gerektiğini söyleyemeye başladılar. E ben de o beceri yok. Kendimi sahte pazarlayan biri olamadım hiçbir zaman. İnandığım şeylerin arkasında durabiliyorum sadece. Şayet bana inandırıcı gelmiyorsa, en güzel oda fotoğrafıyla en kötü odayı satamam mesela. O zaman ben de inandırıcılığımı kaybediyorum. Yine de denemek istedim. O sene Polat Otel’in önbüro müdürü Mardin’in ilk beş yıldızlı oteline genel müdür olarak gitmişti. Bana da satış müdürlüğü teklif etti. Ama satışları İstanbul ofisinden yapacaktım. Benim macera zihniyetime çok uygun geleceğini düşündüğüm ve yeni insanlarla tanışacağım için teklif ilginç geldi bana ve kabul ettim. Yanılmamışım da… Yaklaşık dört ayım Mardin’de geçti. İlk
aşkım İstanbul ise ikinci aşkım Mardin’dir benim. Hem şehir hem insanları olarak... Buradaki alınganlıklar ve egoların hiçbiri orada yok mesela. Eğitim ve refah seviyeleri çok yüksek. O yüzden de oteli çok severek pazarladım. Bir buçuk sene boyunca orada satış müdürü olarak çalıştım. Yine de sonunda biraz dik kafalı ve inatçı olduğum için satışın bana göre olmadığını düşünerek sonlandırdım. Benim bir binaya ihtiyacım var, insanlara ihtiyacım var. Ben sabit yerlerde olmayı seviyorum. İnsanlar bana gelsin ve onlara yardımcı olayım istiyorum. Satış maceranız da böylece bitti. Cloud.7 Hotels ile nasıl tanıştınız? Bu otelden önce The House Hotel Bosphorus’ta önbüro müdürü olarak çalışıyordum. Buradaki patronum Cloud.7 Hotels’in sahibi Micheal O’Shea.Kendisi İrlandalı bir yatırımcı ve Türkiye’yi çok seviyor. Buradan da çok fazla para kazanmış biri. Ben orada çalışırken House Otelleri’nin yüzde 53 ortağıydı. Daha sonra House Hotel Nişantaşı’nı da bana verdiler. O zaman daha Vault Karaköy açılmamıştı. Açılınca üçüne birden devam ettim. Çok güzel bir zincir, ben de çok memnundum. Hani “Micheal Bey ben sizi çok seviyorum, güveniyorum, bakın ben Bakırköy’de oturuyorum, evime de yakın olsa, bir otel açsanız, ben de oraya müdür olsam” desem bu kadar olabilirdi. Daha çok yeni bir oteliz. Benim ilk otel müdürlüğü tecrübem. Yedi uğurlu sayım, evimin dibi olması enteresan. Bana sanki çok fazla işaret gönderilmiş gibi geliyor. Nasıl gidiyor? Çok güvendiğim bir markayla çalışıyorum. Hani turizm bu kadar kötüyken bu kadar umut vaat eden bir markada görev almak benim için çok heyecan verici. Onlar bizim gibi bakmıyorlar tabii. Turizm ve istatistik derslerinde ilk olarak söyledikleri, “dibe vurmadan yukarı çıkılmaz” sözüdür. O yüzden iflas görmeden çok zengin olunmaz. Elbette ki bu böyle kalmayacak. Ne kadar sürer ben de bilmiyorum ama ümidi de kaybetmemek lazım. Türkiye turizminin yine üst seviyelere çıkacağını ümit ediyorum. Turizmin bu karanlık günlerinde İstanbul turizmine ve otelciliğine yeni bir ışık olduğumuzu düşünüyoruz. Çevremizdeki esnaf için bile öyle, Bakırköy için bir değişiklik oldu. Otelin her kapısından giren “Ya çok güzel olmuş, çok havalı görünüyor” diyorlar. Bu da bizim çok hoşumuza gidiyor. Vakti zamanında Karaköy de böyleydi. Bir kadın olarak geçmekten korkardınız. O yüzden ben çok inanıyorum, çok değil, önümüzdeki sene içinde Bakırköy de öyle bir yer olacak. Burada da çok cool, havalı oteller, mekanlar açılacak. Bu aynı zamanda Cloud.7 Hotels’in de öngörüsü. Bir Avrupalı gözüyle benim patronumun öngörüsü de bu yönde. Bu sebeple otel grubumuz çok fazla gün yüzüne çıkmamış, sosyetenin girmediği lokal bölgelere yatırım yapmak ve yabancı ziyaretçilere asıl lokali göstermek niyetindeler. Bu da bizi farklı kılan en önemli özelliklerimizden.
Bir Bakırköylü olarak bölgeyi lokasyon olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben genelde kendim alışveriş yaparken de esnafa kartımı veriyorum. Bakırköy çünkü böyle yaşayan bir yer. Burada her şey bir semt mantığında işliyor. Sizi severlerse misafirini emanet ederler. Sizinle ilgili bir önyargıları varsa, isterseniz Çırağan’ı getirin, yollamazlar. Ben sağduyulu insanları seviyorum aslında. Yeni projeler, yatırımlar var mı? Hala yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Bu yıl İstanbul turizmine çok iddialı bir giriş yaptığımızı düşünüyoruz. Şu anda da devam eden yeni projeler üzerine çalışıyoruz. Bunlardan ikisi İstanbul’da çok yakın bir zamanda açmayı planladığımız iki adet Cloud.7 Hotels ki, hedefimizde iki sene içinde dünya genelinde 16 otel sayısına ulaşmak var. Şu an Dubai’deki projemiz devam ediyor. Dolayısıyla onu İstanbul’dan önce açabiliriz. Özel yaşamınızda neler yaparsınız? Annemle yaşıyorum. Basit bir hayatım var. Eskiden beri edindiğim çok sıkı bir çevrem, eski dostlarım var. Ben hayatıma kolay kolay insanları dahil etmiyorum. Bu biraz da yaptığım işten kaynaklanıyor olabilir. Her gün yüzlerce insanla tanışıyorum. Herkesle arkadaş gibi oluyorsunuz. Yapım gereği de ben insanları tanımayı severim, merak ederim. O yüzden de özel hayatımda da aslında daha küçük bir kitlem var. Hafta sonları vakit buldukça ufak kaçamaklar yapmayı seviyorum. Tam bir Şile aşığıyım, ne zaman sıkılsam nefes almak istesem soluğu orada alırım. İstanbul’dan 1 1.5 saatte ulaşabiliyorsunuz. Şehre yakın konumda, adeta bir tatil beldesi gibi. İnsanlarını da çok seviyorum, huzur buluyorum. Onun dışında Çok hayvan severim. Bir sürü beslediğim hayvanım var. Bizim ev revir gibidir. Hastalanan kedi köpek evimize getirilir, bakılır. Ama evimizde de bir demirbaş kedimiz vardır. O onları döver, biz ne kadar baksak o onları istemez. Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? Burada o kadar mutluyum ki, yıllardır aradığımı bu otelde fazlasıyla bulduğumu düşünüyorum. Devam eden süreçte bebeğin ilk annesi olarak, belki zincirin büyümesine daha fazla yardımcı olabilirim. Ama çok büyük bir değişiklik olmadığı sürece daha uzun seneler burada kalmayı planlıyorum. Çünkü maneviyat beni besliyor, bu kariyerimde de aynı şekilde devam ediyor. Benim için maddiyat ikinci planda. O yüzden buraya ayaklarım geri geri gelmiyorsam, mutluysam ve huzurluysam, çalışanlarım için de öyleyse daha ne isteyebilirim ki? Şu anda herhalde huzur ve kafa olarak son 10 senenin en mutlusuyum. Elbette ki şu an tek kaygım satışlarımız, misafir memnuniyeti. Yoksa hayatımda başka hiçbir olumsuz durum yok. O yüzden çok doymuş bir yerdeyim ve çok mutluyum.
restaurant 48 hotel & hi-tech
marka röportaj
Egro Coffee kahve pazarında dört koldan büyüyor Türkiye’de kahve kavuran firmalar arasında UTZ sertifikası olan tek firma konumundaki Egro Coffee, bu yıla hedef büyüterek girdi. Yıla kahve üretim tesisine yaptığı yeni yatırımlarla hızlı bir başlangıç yapan firmanın hedefinde ürün gamına eklemeyi planladığı instant kahve grubunun yanı sıra sayısını artırmak istediği coffee-shop noktaları da var...
2
001 yılında İsviçreli Egro kahve makinelerinin Türkiye distribütörlüğü ile alarak kahve pazarına giren Enka Civata Grubu, bugün Türkiye’nin en modern üretim üssü olan Gebze Organize Bölgesi’ndeki tesislerinde farklı markalarla özel kavurma prosesleri ve farklı blendlerde sağlıyor. Türkiye’de kahve kavuran firmalar arasında UTZ sertifikası olan tek firma konumundaki Egro Coffee’yi, Horeca pazarına yönelik hedefleri ve sektörel değerlendirmeleriyle Egro Coffee Genel Koordinatörü Evren Başıbüyük’ten dinliyoruz: Öncelikle Egro Coffee’yi daha yakından tanıyabilir miyiz? İsviçre’de doğan ve kahve makinesi markası olan Egro’nun Türkiye pazarına girişi nasıl oldu? Enka Civata Grubu, 1987 yılından beri faaliyette olan sac parça şekillendirmeden civata bağlantı elemanı tedariğine, gıda sektöründen savunma sanayine, caferestauranttan güneş enerjisine birçok sektörde faaliyet gösteren Türkiye’nin en modern üretim üssü olan Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde üç adet fabrikası ve bir adet
cafe - restaurantı bulunan bir yapı. Grup olarak 2001 yılında İsviçreli Egro kahve makinelerinin Türkiye distribütörlüğü ile bu sektördeki faaliyetlerimize başladık. Civata ve bağlantı elemanı tedariğini sağladığımız Egro’nun Türkiye pazarına girmek istemesi o ana kadar olan sağlam işbirliğimiz ve dostluğumuz özellike onların yönlendirmesiyle farklı bir iş ortaklığına dönüştü. “2007’DE KAHVE KAVURMA TESİSİMİZİ KURDUK” 2007 yılına kadar kahve makinesi satışı ve Jacobs’un Marmara bölge bayiliğiyle sürdürdüğümüz kahve sektöründeki faaliyetlerimiz, 2007 yılında yaptığımız ciddi yatırımlarla bizi piyasadaki önemli oyunculardan birisi haline getirdi. Bu tarihte tamamı İtalyan markaları ve konusunda uzman kişilerin yönlendirmeleriyle kahve kavurma tesisimiz kuruldu. İsviçreli Egro ile yapılan özel bir anlaşma ile Türkiye ve Ukrayna isim hakları tarafımızca alınarak Egro markasıyla kahve kavurmaya başladık. O tarihten beride pazar payımızı ve ürün gamımızı arttırmaya devam ediyoruz.
restaurant 50 hotel & hi-tech
marka röportaj
“BUGÜN HORECA SEKTÖRÜNDE İDDİALI BİR KONUMDAYIZ” Türkiye’nin kahve anlamında en fazla tüketim noktalarından olan IKEA ile Türkiye’deki organizasyonlarının başladığı tarihten beri kahve makinesi ve kahve tedarikçisi konumundayız. IKEA ile özellikle satış sonrası hizmet olarak adlandırdığımız teknik servis hizmetimiz, dağıtım ağımız ve ürün kalitemiz doğrultusunda uzun yıllardır süregelen bir işbirliğimiz ve çözüm ortaklığımız söz konusu. Makinalarımızın tek tuşla yüksek kalitede ürün alınabilen ve tüm noktalarda aynı standartı sağlıyor olması, bir noktanın kahve ve yan ürünler anlamındaki tüm ihtiyaçlarına cevap verebilen ürün gamımız ve teknik servis-destek performansımız birçok otel grubu ve cafe-restaurant zincirininde referanslarımız arasına katılmasını sağladı. Kahve makinelerinin yanı sıra Egro markalı kahveleri de gerek tüketiciye gerekse HORECA noktalarına sunuyorsunuz. Kahve tedariğini hangi bölgelerden sağlıyorsunuz ve Egro’yu rakiplerinden ayıran temel özellikler nelerdir? Kahve tedariğimizi başladığımız yıldan bu yana kadar aynı tedarikçiden ve aynı kalitedeki kahve çekirdeklerinden
sağlıyoruz. Özellikle Brezilya çekirdekleri ana ürün gamımızı oluşturmakta. Fakat müşterilerimizden gelen talepler ve ürün gamı çeşitliliği adına yöresel kahveleride (Kenya, Ethiopya, Costarica, Colombia, India) ürün gamımızda bulmanız mümkün. Bazı müşterilerimiz için şu anda Türkiye’nin en modern üretim üssü olan Gebze Organize Bölgesi’nde bulunan tesislerimizde farklı markalarla özel kavurma prosesleri ve farklı blendlerde sağlıyoruz. Türkiye’de kahve kavuran firmalar arasında UTZ sertifikası olan tek firma konumundayız. Özellikle son yıllarda kahve konseptli mekânların sayısında önemli bir artış gözleniyor. Sizin de aynı isimde Gebze OSB içinde bir mekânınız bulunuyor. Özelde kafe, genelde HORECA sektöründeki gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Egro markasıyla kahve sektöründeki faaliyetlerimizin yanı sıra hem restaurant hem de coffee-shop organizasyonları kurmaya başladık. Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde yaklaşık bir buçuk yıl önce ilk cafe-restaurant noktamızı açtık. Bölgede beklenmeyecek bir kalite ve şıklıkta olan bu mekan ciddi anlamda talep ve ilgi çekmekte. Noktaların artması adına gelen bir çok talep var. Fakat marka adımızı
verecek olmamız ve ilk noktamızdaki yüksek kaliteden ötürü bu konuda seçici davranıyoruz. Sanırım 2016 yılı içerisinde şu an sürdürdüğümüz görüşmelerimiz neticelenecek ve işletmesi bizim tarafımızdan yapılacak bir ya da iki nokta daha açılacak. “COFFEE-SHOP NOKTALARIMIZIN SAYISINI ARTTIRACAĞIZ” Coffee-shop konseptinde ise 2014 yılı ortalarında ilk noktamızı Mehmetçik Vakfı Opet’in Kurtköy’deki yeni tesislerinde faaliyete geçirdik ve 2016 yılı sonuna doğru hem kendi açacağımız noktalarla hem de gelen franchise talepleriyle bu noktalarımızın sayısını hızlı bir şekilde artırmayı planlıyoruz. Özellikle yabancı coffee-shop ve restaurant gruplarının Türkiye’ye gelmesi ve oluşan talep doğrultusunda yerli birçok grubun da bu sektöre adım atması son beş yıllık süreç içerisinde sektöre ciddi bir ivme kazandırdı. Bu durum istihdam artışı ve zincirlere hizmet verecek firmaların kendilerini, ürün gamlarını ve hizmet kalitesini geliştirmesi anlamında ülkemize ciddi katkı sağladığı görüşündeyim. “KENDİSİNİ, ÜRÜN GAMINI VE HİZMET KALİTESİNİ GELİŞTİREN AYAKTA KALACAK” Kahve sektörüne baktığımızda ise, özellikle sektörün popüler ve büyüme trendinde olması üretici-ithalatçı irili ufaklı birçok kahve firmasını doğurdu. Bu durumun sektör için rekabetten ötürü olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yansımaları da oldu. Bu firmalar içerisinde sektörün hızına uyum sağlayan; kendisini, ürün gamını ve hizmet kalitesini geliştiren firmaların ayakta kalacağını düşünüyorum. İyi bir kahveyi nasıl tanımlarsınız? Kahvenin, baristanın ve suyun etkilerini nasıl oranlarsınız? Kahve çekirdeğinin kalitesi, kavurma proseslerinin doğruluğu, kahvenin tazeliği ve kahvenin hazırlanması sırasında doğru bilgiyle doğru ekipmanın kullanılması, su iyi bir kahvenin çıkmasındaki en önemli etkenlerdir. Saydığım etkenlerden bir tanesinin yanlış seçimi harika bir çekirdeğin kötü bir ürüne dönmesini sağlayabilir. Egro’nun bundan sonraki hedefleri nelerdir? Şu anda görüşmelerini sürdürdüğümüz ve sonlanmak üzere olan birkaç yeni projemiz var. Bu projelerle beraber özellikle 2015 yılındaki müşteri portföyümüzün tonaj artışları sonucunda 2016 yılı içinde kahve üretim tesisimize yeni yatırımlar yaparak kapasite artışına gitmeye karar verdik ve bütçemize bu yatırım kalemlerini ekledik.Özellikle çalıştığımız otellerden gelen talepler, müşterilerimiz arasına katmayı planladığımız noktaların ihtiyaçları ve şu an görüşmelerini sürdürdüğümüz yeni projelerimizde ihtiyaç duyduğumuz instant kahve grubunu da ürün gamımıza bu yıl sonunda katmış olacağız. Çekirdek ve filtre kahvenin yanı sıra HORECA sektörüne yaklaşık bir yıldır sunduğumuz
Egro Türk kahvesini de bu yıl içinde marketler ve coffee shoplarımız aracılığıyla perakende pazarına sunmuş olacağız. Full otomatik ve manuel kahve makinalarında ise, pazar payımızı arttırarak kendi organizasyonumuzun yanı sıra sektördeki diğer firmaların makine ve teknik destek ihtiyaçlarında da hizmet vermeye devam edeceğiz.
restaurant 52 hotel & hi-tech
marka
FELDA IFFCO Türkiye’nin ilk
500
Ege’nin ilk
100 devi arasında!
FELDA IFFCO Gıda Sanayi, Türkiye’nin ilk 500 ve Ege Bölgesi’nin ilk 100 dev kuruluşu arasına girerek gücünü bir kez daha kanıtladı.
B
itkisel gıda yağları sektöründe Türkiye’de 2009 yılından beri üretim yapan FELDA IFFCO Gıda Sanayi A.Ş., 2015 verilerine göre, hem ISO ilk 500 listesine hem de EBSO Ege Bölgesi ilk büyük 100 listesine girerek sektördeki hızlı yükselişini gözler önüne sermiş oldu. FELDA IFFCO, Malezya’nın en büyük tarım kuruluşlarında FELDA ile merkezi Dubai’de bulunan 21 değişik gıda iş kolunda yatırımı bulunan yılda 6 milyon ton ürün üreten lider markaların kurucusu IFFCO’nun Türkiye’deki ortak yatırımıdır. Gıda sektöründe, ev dışı tüketim noktaları için pastacılık yağları ve büyük endüstri gıda üreticileri için ise endüstriyel gıda yağları üreten ve pazarlayan FELDA IFFCO, yurtiçindeki birçok müşterisinin ihtiyaçlarına katma değerli ürünleriyle cevap verirken, Türkiye’nin yanı sıra başta Orta Doğu, Uzak Doğu, Afrika, Amerika ve Balkan ülkeleri olmak üzere yurtdışına da kendi markasıyla ihracat yapmakta. İhracattaki başarısını ise geçen senelerde ülkeye kazandırdığı döviz sayesinde hak kazandığı altın madalya ile kanıtlamıştı. BAŞARISINDA KALİTE BİLİNCİ VAR FELDA IFFCO, Türkiye’ye yatırım yaptığı günden bu yana emin adımlarla zirveye tırmanışını bitkisel yağ sektöründe kurduğu doğru stratejilerle gerçekleştirdi. Sektördeki bu başarılı adımlarını büyük bir istikrar ve ivme ile devam ettirdi ve İstanbul Sanayi Odası ilk 500 sanayi devlerinden biri olarak
başarısını kanıtladı. ISO 500’deki, gıda firmaları sıralamasında ilk 85 firma arasına giren FELDA IFFCO Türkiye, şirketin global ortakları tarafından da takdir ve gururla karşılandı. Diğer bir deyişle, Türkiye’deki FELDA IFFCO Operasyonu, global olarak da bir başarı hikayesi olarak nitelendirildi. Ege Bölgesine 2009 yılında üretim tesisini kurup, bölgeye ciddi istihdam sağlayan FELDA IFFCO, EBSO’nun sıralamasında üretimden satışlarına göre ilk 100’deki gıda üreticileri arasında 8. sırada yerini aldı. Bu başarısını, rekabet ortamında kalite bilinci ile müşterilerinin ve iş ortaklarının değişen ve gelişen ihtiyaçlarına izleyip; garantili ve katma değerli ürün ve hizmeti onlara sunmayı kendisine” ilke edinmesine borçludur.Türkiye’nin ve Ege Bölgesi’nin sanayi devlerinin arasına girmesi, Türkiye’deki yatırımı daha 5 yıl önceye dayanan FELDA IFFCO’nun, sektöre aslında ne kadar sağlam temel attığının bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.
restaurant 54 hotel & hi-tech
marka röportaj
Öztiryakiler Ar-Ge Müdürü Murat Hacı “Ar-Ge ve teknolojiye önem veriyoruz” Ar-Ge ve yeni teknolojilerin artan öneminin farkındalığıyla üretimlerine hız katan Öztiryakiler; çevreci, ekonomik ve tasarruflu bulaşık makineleriyle işletmelere profesyonel çözümler sunuyor.
Ö
ztiryakiler’in Ar-Ge merkezinde dünya genelindeki tüm markalar ve yeni teknolojiler takip edilerek mevcut teknolojilerin üzerine çıkacak çevreci, fonksiyonel, müşterilerin ihtiyaçlarına cevap veren yeni model ürün proje çalışmaları gerçekleştiriliyor. Ar-Ge ve yeni teknolojilerin artan öneminin farkındalığıyla üretimlerine hız katan Öztiryakiler firmasının bulaşık makineleri için yaptıkları çalışmaları ve araştırma-geliştirme, teknolojiye dönük faaliyetlerini Öztiryakiler Ar-Ge Müdürü Murat Hacı ile konuştuk. “BENCHMARK, ÜRÜN GELİŞTİRME VE YENİ TEKNOLOJİLER” Ar-Ge merkezimizde bulaşık makineleri için yaptıkları çalışmaları üç ana başlık altında topladıklarını belirten ArGe Müdürü Murat Hacı, bunları “benchmark çalışmaları, ürün – geliştirme ve yeni teknolojiler” çalışmaları olarak sınıflandırıyor. Hacı konuyla ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Benchmark çalışmaları ile sektördeki gelişmeler takip edilerek farklı markalara ait ürünler incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Ürün-geliştirme çalışmalarında ise
mevcut ürünümüz üzerinde ürün geliştirme çalıştırmaları yapılarak ürünün kalitesi ve özellikleri iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Yeni teknolojiler çalışmalarında ise şirketimize ileriki yıllarda yön verebilecek özel teknolojileri ürünümüzde kullanmak için çalışıyoruz.” BULAŞIK MAKİNASININ SAHİP OLDUĞU TEKNOLOJİ Öztiryakiler bulaşık makineleri, özel tasarım boyler sayesinde son durulama suyu sıcaklığını maksimum seviyede tutarak bulaşıkların hijyenik yıkanmasını sağlıyor. Yıkama ve durulama suyu özel termostat kontrollü yıkama sistemi sayesinde aynı sıcaklıkta tutuluyor ve bu şekilde etkin bir yıkama sağlanıyor. Özel tasarım filtre sistemi sayesinde yıkama suyu yıkama işlemi esnasında sürekli filtreden geçirilerek yıkamanın iyileştirilmesi sağlamaktadır. Kullanıcı dostu bir ara yüzü bulunuyor. Boyler ve yıkama tankını tek tuşla su doldurma ve ısıtma imkanı bulunuyor. Farklı kirlere göre farklı program algoritmaları bulunup bu da yıkama kalitesini iyileştiriyor. Yıkama ve durulama kolları kullanım kolaylığı sayesinde istenildiği zaman temizlenebiliyor.
“DÖRT ANA BAŞLIKTA TOPLANIYOR” Bulaşık makinalarının sektörün ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla farklı ebat ve kapasitelerde 4 ana başlıkta toplandığını dile getiren Hacı, “Sektörde en çok tercih edilen modellerimiz, tezgah altı bulaşık makinaları ve giyotin tip bulaşık makinaları olarak sektörde yerlerini alıyor. Saatte ortalama 1500 adet ila 2000 adet arasında yıkama sağlayan konveyörlü bulaşık makinalarımız ve geniş iç hacimli kazan yıkama makinalarımız mevcuttur.” diyor. İŞLETMELERE AVANTAJLI ÇÖZÜMLER Bulaşık makinelerinin birçok avantaja sahip olduğunu belirten Murat Hacı, bu avantajları şu şekilde açıklıyor: “Örneğin iş gücünden kazanmanızı sağlar, işletmenizde gün içinde kullanılan bardak ve tabakları yıkamak için işletmenizin büyüklüğüne bağlı olarak en az 2 kişinin çalışması gerekmektedir. Bulaşık makinası kullandığınız takdirde ise bu çalışan kişi sayısı belki azaltılmış olacak veya bu kişilerin aynı zamanda başka işleri yapabilmesi
için zaman yaratılmış olacaktır. Makinalarımız endüstriyel tip ve özel olarak tasarlanmış yıkama kolları, gastronomik yıkama tankı ve optimum çalışma aralığındaki özel motor ve ısıtıcıları sayesinde bulaşıkların hem ekonomik şekilde hem de mükemmel yıkama kalitesinde yıkanmasını sağlayarak işletmenin su ve elektrik tüketimine ciddi kazançlar sağlamaktadır.” ÇEVRECİ VE TASARRUFLU “Makinemizde basınçlı ve yüksek sıcaklıkta su kullanılır. Bu sayede bulaşıkların kiri çok hızlı bir şekilde temizlenir” diyen Hacı sözlerini şöyle tamamlıyor: “Kullandığımız optimize edilmiş motorlarımız ve ısıtıcılarımız sayesinde elektrik tüketiminde ekonomiklik sağlar, bulaşık makinelerimiz bu yönleri ile çevreci ve tasarruf dostudur. Optimum yıkama sağlamak için özel tasarlanmış yıkama ve durulama kolları sayesinde her yıkamada 3 litrenin altında su tüketerek mükemmel yıkama sağlar.”
restaurant 56 hotel & hi-tech
marka
PAKMAYA CHEF ŞEKERLİ HAMURLAR İÇİN YAŞ MAYA
PAKMAYA CHEF PAKETLİ ÜRÜNLER İÇİN YAŞ MAYA
PAKMAYA CHEF HIZLI YAŞ HAMUR MAYASI
Pakmaya’dan
2016’ya özel
yeni seriler
Dünyanın sayılı büyük maya üreticilerinden Pakmaya, profesyonel mutfaklara yönelik üretimini gerçekleştirdiği yeni ürün serileriyle kalite, çeşitlilik ve lezzeti bir arada sunuyor.
K
urulduğu günden bu yana sürdürdüğü istikrarlı büyümeyle 250 bin ton yaş maya eşdeğerinde bir kapasiteye ulaşan Pakmaya, ekmek mayası üretimi ile birlikte fırıncılık, pastacılık ve değirmencilik ürünleri alanında da liderliğini sürdürüyor. Ev dışı tüketim kanalına sunduğu fırıncılık ve pastacılık serileriyle profesyonel şeflere üstün kalitede zengin ürün çeşitliliği sunan geleneksel markanın yeni ürün serilerinde yok yok! BEŞ PASTACILIK ÇİKOLATASI, BEŞ YENİ LEZZET; PAKMAYA CHEF ÇİKOLATA SERİSİ Pakmaya profesyonel pastacılık sektöründeki atılımlarını şeflerin beğenisine sunduğu Chef Çikolata serisiyle sürdürüyor. Yoğun kakao lezzeti, üstün çikolata kalitesi ve zengin çeşitleriyle geliştirilen seride beş yeni ürün yer alıyor. Pakmaya Chef Bitter Parlak Parça Çikolata, dolu dolu lezzetiyle pastada, kekte, pasta süslemede yoğun kakao hazzı yaşatıyor. Pakmaya Chef Bitter Pul Çikolata, yoğun kakao tadıyla kapkeklerin, kurabiyelerin ve pastaların vazgeçilmezi olmaya
aday. Pakmaya Chef Bitter Kuvertür Çikolata, yoğun kakaolu özel Kuvertür çikolata. Pakmaya Chef Fındık Aromalı Pralin ise nefis fındık aromasıyla harmanlanan pralin çikolata lezzeti sunuyor. Şeflerin hünerini lezzete dönüştürmek için beş yeni Pakmaya pastacılık çikolatası, beş yeni lezzet... MAYA DÜNYASINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRECEK BİR ATILIM: PAKMAYA CHEF MAYA SERİSİ Pakmaya fırıncılık ve ekmekçilik sektöründeki öncülüğünü, liderliğini Chef Maya serisiyle sürdürüyor: Türkiye’nin 1 numaralı dünya markası olduğunu tüm gücüyle göstermeye devam eden markanın Pakmaya Chef Maya serisi üç yeni ürünü kapsıyor: Reçetesinde %5 ve üzeri şeker içeren hamurlar için geliştirilmiş Pakmaya Chef Şekerli Hamurlar için Yaş Maya, hamburger, tost ekmeği, kruvasan gibi yüksek şeker ve yağ içeren hamurlar için üstün performans sağlıyor. Üretildikten sonra paketlenen ve uzun raf ömrüne sahip ekmek çeşitlerinin üretimi için geliştirilmiş özel formülüyle Pakmaya Chef Ambalajlı Ürünler için Yaş Maya, paketlenen ve uzun raf ömrü gerektiren ekmek çeşitleri
Birbirinden çekici 12 renkte şeker hamuru koleksiyonumuz • Sarı • Kırmızı • Beyaz • Kahverengi • Turuncu • Mavi • Ten rengi • Yeşil • Mor • Pembe • Siyah • Lacivert
üreten endüstriyel ekmek üreticileri için ideal. Yüksek maya aktivitesine ihtiyaç duyan ve kısa fermantasyon süresine sahip ekmek üretim prosesleri için özel olarak geliştirilen Pakmaya Chef Hızlı Yaş Hamur Mayası, zorlu fermantasyon koşullarında (kısa süre, soğuk hamur, soğuk ortam şartları gibi) yüksek performanslı maya kullanması gereken endüstriyel ekmek üreticileri için bire bir. GERÇEK MEYVE PARÇACIKLARI, ÜSTÜN LEZZET KALİTESİ PAKMAYA MEYVELİ DOLGULAR’DA Yüksek oranda meyve içeriği, gerçek meyve parçacıklarına sahip olma özelliğiyle Pakmaya Meyveli Dolgular, profesyonel pastacılık sektöründe önemli bir gereksinimi daha üstün Pakmaya kalitesiyle şeflerin beğenisine sunuyor. Pasta, kek, turta gibi pastacılık ürünlerinde zengin kullanım alanlarıyla, üstün lezzet ve süsleme unsuru oluşturan meyveli dolgular, Pakmaya’nın vişne, limon, elma, frambuaz, incir ve portakal parçacıklı meyveli dolgu türleriyle, şeflere zengin seçenekler sunuyor.
12 ÇEŞİT ŞEKER HAMURUYLA PROFESYONEL PASTACILIĞA YEPYENİ BİR RENK Pakmaya profesyonel pastacılık ailesine yeni bir kategori katılıyor: Genişleyen profesyonel pastacılık ürün yelpazesi 12 farklı renkte şeker hamuru ile daha da zenginleşiyor. Yeni, üstün kaliteli, zengin çeşitli şeker hamurları şeflere büyük kolaylık sağlıyor, farklı ufuklar açıyor: Pastacılıkta şahane görselliklerin, ilgi çekici ürünlerin sırrı şeker hamurları, şeflerin içindeki sanatçıyı uyandırmayı amaçlıyor. 12 farklı renkte 2.5 kg ve beyaz renk 5 kg ambalajlarla sunulan şeker hamurları Pakmaya özeni ve uzmanlığının bütün artılarını taşıyor. HER DEFASINDA AYNI KALİTEDE; TRİLEÇE Pakmaya profesyonel pastacılık ürün portföyü son ayların popüler tatlısı, Balkan kökenli trileçe ile daha da zenginleşti. Orijinal tariflerin ışığında hazırlanan Pakmaya Trileçe bu üstün lezzeti tüm boyutlarıyla yaşatmayı amaçlıyor. Hem göze ham damağa seslenen Pakmaya Trileçe çok kolay hazırlanıyor, sadece yumurta ve su ilavesi yetiyor. Eşit dağılımlı gözenekli yapısıyla yumuşacık ve süngerimsi yapısıyla sütü içinde hapsederek üstün bir lezzet sunuyor.
restaurant 58 hotel & hi-tech
marka
Türk Barter geleneksel ‘Barter Club’ toplantısında buluştu Avrupa ve Türkiye’de Barter sektörünün öncüsü olan Türk Barter, üye şirketlerle “Barter Club” geleneksel personel iftar yemeğinde bir araya geldi.
E
konomiye yeni bir soluk getiren Türk Barter, ‘‘Barter Club’’ Geleneksel iftar yemeğinde üyelerini Eşraf Osmanlı Türk Mutfağı’nda ağırladı. Türk Barter Sistemi’nin faizsiz bir modelle çalıştığını alternatif ticaret ve alternatif finans sistemi olduğunu ifade eden Türk Barter Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmed Sırrı Şimşek, ‘’Kuruluşumuzdan bu yana Barter Sistemi’nin Türkiye’de yaygınlaşması konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Güçlü ve teknolojik altyapımız, küresel ve ulusal hedeflerimiz, müşteri odaklı yaklaşımımız, evrensel değerlerimiz ve uzman kadromuzla paraya alternatif bir finansman modelini iş dünyasına sunduk. Ticareti yeniden yorumlayarak üretimi teşvik etmek, atıl kapasiteyi harekete geçirmek, paranın sağladığı finansman problemini aşarak sektörlerin önünü açmak ve farklı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşları ortak bir pazarda buluşturarak gerçek arz-talep dengesini kurmak Barter modelinin hedeflerini oluşturuyor. Bu alanda Türk Barter olarak tüm hedeflerimizi hayata geçirmenin müşterimiz adına huzurunu yaşıyoruz. Tüm bunların neticesinde Türk Barter olarak siz değerli üyelerimize hayatı kolaylaştırıcı projelerimize ara vermeden devam etmekteyiz. Önceleri barter’ı anlatırken bugün artık daha büyük nice projelere imza atıyoruz. Ve geçtiğimiz tüm bu yollarda bizimle beraber yürüyen üyelerimiz Barter’ın bütün avantajlarından faydalanırken şirketlerini büyütmekte aşırı rekabetin yaşandığı günümüzde rakiplerine göre bir adım daha önde olmaktadırlar’’ diye konuştu. KREDİLİ İŞLEMLERDE MİNİMUM RİSK AVANTAJI Türk Barter, firmaları Barter Sistemi’ni kullanmaya davet ederken firmaların işlem kapasitesi ve arzlarını analiz ederek Barter Sistemi’ne dâhil etmektedir. Firma Sisteme üye olmadan önce kredi risk durumu ve işlem kapasitesi değerlendirilmektedir. Türk Barter konusunda profesyonel kadrosu ile sektör farkı gözetmeksizin çok sayıda firmayı Barter Ortak Pazarı’nda buluşturabilme, ulusal ve uluslararası Barter işlemleri yapabilme, alternatif bir finans modeli olarak kullanabilmeyi sağlamaktadır. Üye firmaların alım satım projelerinde fizibilite hazırlanarak analiz edilmektedir. Kredili işlemlerde firmanın riskini minimuma düşürmektedir. Üye firmaların iletişim, pazarlama stratejilerinin ve reklam hizmetlerinin planlama ve uygulanmasında üyelerin stratejik iş ortağı olarak hareket etmektedir. İşlemlerin kolay takibi sağlanırken, Türk Barter her müşteriye ayrı bir çözüm üretmektedir. ALTERNATİF PAZARIN BÜYÜMESİNE KATKI Barter Shop Alışveriş Merkezi’nde şuan binlerce ürünü
müşterilerine sunmakta ve her geçen gün ürün yelpazesi daha da genişletmektedir. Ürünlerin çeşitliğinin çok olmasının yanında %100 barter ile ödeme imkânı sunan Türk Barter, alternatif pazarın büyümesine yardımcı oluyor. Beyaz eşyadan promosyon ürünlerine kadar bir çok sektörün ürünlerini değerli müşterilerine sunan Türk Barter, ayrıca tüm bu ürünlerini web sitesinden de pazara sunuyor. KRİZİ FIRSATA DEĞİL, TİCARETE DÖNÜŞTÜRÜYOR “Krizi fırsata değil; ticarete dönüştürüyoruz!’’ sloganıyla yola çıkan Türk Barter 7000’i aşkın üyesiyle şirketlere risk yönetim hizmeti sunmaktadır. Her sektörde kullanılabilen barter sistemi ile firmalar, bir araya geldikleri ve birbirleriyle alışveriş yapabildikleri Barter Ortak Pazarı’nda satın aldıkları mal ya da hizmetin bedelini para ile değil; üretilen mal veya hizmetle ödemektedir. Bu sistem ile firmalar hem stoklarını eritme fırsatı yakalıyor, hem içinde bulundukları ekonomik çıkmazı kolaylıkla atlatıyor, hem de yatırımlarını tamamlayıp yeni yatırımlara başlayabilmektedir. Benzersiz bir finans sistemi olan Barter’ı kullanarak nakit ödeme yapmadan ürün ya da hizmet alan firma, enflasyondan ve likidite sıkışıklığından etkilenmeden, güvenli ve sürekli satış yapma olanağını elde ediyor. KOBİ’leri nefes almaya davet ederek, Barter Sistemi ve KOBİ’lere özel kredi paketi ile Türk iş dünyasının sırtındaki yükü azaltmayı hedeflemektedir. AVANTAJLI Barter’ın öncü ismi Türk Barter, üye olan şirketlere dev bir Pazar imkânı sunuyor. Barter Ortak Pazarı’na katılan firmalar, Pazar paylarını sistemden gelen müşterilerle büyütüp, satışları ve kârlarını Barter Sistemi ile satış yaptıkları oranda cirolarını da artırmaktadır. Ayrıca alacaklarınızı tahsil etmekte, ticaretinizi büyütmekte, yeni müşteriler kazandırmakta, borçlarınızı öderken stoklarınızı eritmekte, atıl kapasitenizi eritirken satış ve kârınızı artırmaktadır. TÜM SEKTÖRLERE HİZMET Türk Barter sektörel anlamda birçok dalda hizmet vermektedir. Turizm, tekstil, gayrimenkul, elektronik, mobilya, turizm, medya, emlak, sağlık, otomotiv, inşaat, eğitim, gıda, lojistik, telekomünikasyon sektöründe ve daha birçok alanda on binlerce ürünün kurumsal firmalar arasında Barter işlemlerini gerçekleştirmektedir. Atıl kapasitelerini eritmek isteyen, satış ve kârını artırmayı amaçlayan, yeni müşteriler arayan firmalar, Türk Barter Ortak Pazarı’nda güven ile ticaret yapıyor. 10 bine yakın firmanın tüm ürün ve hizmetlerini diğer tüm üyelere sunduğu Barter arzları ile büyük bir tanıtım kapasitesi oluşturuluyor.
Odaların rengi modunuzu değiştiriyor RSG İç Mimarlık Yönetici Ortağı İçmimar Didem Güven, bazen destekleyici, bazen ise stratejik sebeplerle iç mekan tasarımlarındaki renklerin, insan üzerindeki psikolojik etkilerine göre seçildiğini söylüyor.
B
ir mekanda tatmadığınız her şeyi yemek isterken, başka bir mekanda yiyeceğiniz varsa bile yiyemiyor olabilirsiniz. Peki bu değişken psikolojinin sebebinin etrafınızdaki renklerden kaynaklandığını hiç düşündünüz mü? Genel olarak otel, hastane, konutlarda dinlendirici özelliklerinden faydalanırken; restoran, sosyal mekanlar ve mağazalarda daha dikkat çekici renkler, çalışma ortamlarında, güven veren, odak artıran ve kurumsal kimliği destekleyici tonlar tercih edildiğini söyleyen ödüllü İç Mimar Didem Güven renklerin iç mekanlarda kullanıma dair sırları paylaşıyor…
YEMEĞİNİZİN TABAKLARDA KALMASINI İSTEMİYORSANIZ; KIRMIZI Kırmızı; enerji, vurgu ve sıcaklık verici özellikleriyle biliniyor. Fastfood kurumsal kimliklerinde, restoranlarda, yemek odalarında ve servis takımlarında iştah artırıcı özelliği sebebiyle tercih ediliyor. Kırmızının insanların dikkatini hemen çektiğini belirten Güven, ofisinizde, iş yerlerinde, herhangi bir iç mekanda dikkatleri üzerine çekmek istediğiniz bir obje var ise arka fonunu kırmızıya boyamanızı, kırmızı bir çerçeve kullanmanızı ya da kendisini kırmızı seçmenizi tavsiye ediyor.
SİYAH KONSANTRASYONU ARTIRIR Siyah renk matemi çağrıştırsa da ölçülü kullanıldığında dekorasyonda zarafetin işaretidir. Yoğun bir enerjiye sahip olduğu için tek renk olarak kullanıldığında aşırılıkları dengeler. Aynı zamanda, gücü, soyluluğu, ağırbaşlılığı, hırsı ve tutkuyu ifade eder. Siyahın parlak renklerle çok iyi bir kontrast oluşturacağını söyleyen Didem Güven, ofiste diğer renklerle doğru kullanarak siyahın konsantrasyonu artırabileceğini vurguluyor.
SOHBETİ ARTIRMAK İÇİN; TURUNCU Turuncu; başkalarına karşı nezaketi ve saygıyı vurguladığı gibi sosyal etkileşimleri de artırıyor. Dolayısıyla ortak kullanım alanları -konutlarda salon, TV odası, mutfak- turuncu renk için en uygun ortamlar oluyor. İnsanların algısını en kolay etkileyen renklerden biri olarak bulunduğu grubu sayıca çok gösterir diyen Güven, turuncuyu anlatırken küçük bir sır veriyor: “Eğer bir arada durduğunda, olduğundan çok daha fazla sayıda ve sık görülmesini istediğiniz dekorasyon ürünleri varsa onlar turuncu seçilebilir.” Yemeğinizin Tabaklarda
SUNUM TAMAMLAMAK İÇİN BİLGİSAYAR FONU SARI OLMASIN! Sarı renk dikkat çekiciliği ve ayırt edebilme özelliklerinden ötürü, güvenlikle ilgili birçok alanda kullanılıyor. Az ışıklı, geniş ve kapalı ortamlar için de ideal bir renk olarak tercih ediliyor. Ofislerde ve çalışma odalarında ise verimli çalışmayı destekleyici özelliği ile bilinmesine rağmen sarı renkte doğru tonun çok önemli olduğuna işaret eden İç Mimar Didem Güven; parlak sarının beyni ve gözü yoracağını söyleyerek, sarıyı doğru tonda ve az miktarda kullanırsanız sıcaklık ve aydınlık hissini yakalayabileceğinizi belirtiyor.
DOĞADAKİ KADAR RAHATLIK HİSSİ OLUŞTURMAK İÇİN; KAHVERENGİ VE BEJ Kahverengi insan hareketini hızlandırdığı için özellikle fastfood restoranlarının iç mekanlarında kullanılıyor. Sosyal dengeyi ve toplum içinde rahatlığı sağlayan renkler olarak ev dekorasyonunda da sıkça kullanılan kahverengi ve bej, özellikle zeminde kullanıldığında toprağı hatırlattığı için onun yarattığı güvenlik duygusunu ve rahatlık hissini veriyor.
restaurant 60 hotel & hi-tech
marka
Grohe “suyu yemeğe dönüştürdü” Grohe Türkiye, 2015 yılında Şişli Camii tuvaletlerindeki musluklarını Grohe Ecojoy tasarruf özellikli ürünlerle değiştirerek yüzde 18 su tasarrufu sağladı.
D
ünyanın en büyük sıhhı tesisat üreticilerinden biri olan Grohe, Türkiye’de Şişli Camii Şerifi Vakfı ile işbirliğine giderek yoğun su kullanılan kamuya açık alanlarda yapılacak su tasarrufunun, su kaynaklarını korunmasında sağlayacağı katkı konusunda farkındalık oluşturmayı hedefleyen “Suyu Yemeğe Dönüştür” sosyal sorumluluk projesine imza attı. Suyun çok kullanıldığı kamu alanlarından biri olan camilerde su tasarrufunun önemine dikkat çekmeyi hedefleyen Grohe Türkiye, geçtiğimiz yıl Şişli Camii’nin musluklarını Grohe’nin tasarruf sağlayan Ecojoy özellikli ürünleri ile değiştirerek tuvaletlerdeki su harcamalarının yüzde 18 oranında azalmasına katkı sağladı.
VARYTIMIDOU:” GROHE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KURUMSAL BİR DEĞER” Sürdürülebilirliğin Grohe’de kurumsal bir değer olduğunun altını çizen Grohe Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Afrika Halkla İlişkiler Direktörü ve Grohe SPA Başkanı Lina Varytimidou ise şöyle konuştu: “Dünyanın önde gelen sıhhi tesisat ürünleri tedarikçisi olarak, sürekli olarak dünyanın dört bir yanındaki lokasyonlarımızda sürdürülebilirliğimizi iyileştirmeyi ve optimize etmeyi taahhüt ediyoruz. Türkiye’de, Şişli Camii’nin musluklarını tuvaletlerdeki su tüketimini %18 azaltan Grohe Ecojoy ürünleri ile değiştirdik. Bunun sonucunda, yılda 270 m3 su tasarrufu sağladık.”
SHAYA: “TÜM SEKTÖRE ÖRNEK OLMAKTAN GURUR DUYUYORUZ” 21 Haziran Salı günü Live Center’da düzenlenen basın toplantısında Grohe’nin sürdürülebilirlik ve su tasarrufu yaklaşımını özetleyen Grohe Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Başkanı Simon G. Shaya şunları söyledi: “Grohe olarak, tüm sektöre örnek olmaktan ve günümüzün ekolojik, ekonomik ve sosyal sıkıntılarına proaktif bir yaklaşım getirerek tüm faaliyetlerimizin merkezine çevreye yönelik taahhütlerimizi yerleştirmekten gurur duyuyoruz. Suyun gitgide daha kıymetli bir kaynak olması nedeniyle Grohe olarak bu kaynağın korunmasına katkıda bulunmak için global ölçekte birçok inisiyatifi hayata geçiriyoruz.”
SABAZ: “PROJE SU TASARRUFUNA DİKKAT ÇEKMEYİ AMAÇLIYOR” Grohe Doğu Akdeniz Bölgesi Başkan Yardımcısı Serhat Sabaz ise, Grohe Türkiye’nin her geçen yıl büyümeyi sürdürdüğünü ve Türkiye’nin dinamik ve gelişen pazarına yatırım yapmaya devam ettiklerini kaydederek, “Suyu Yemeğe Dönüştür’’ bu yıl Türkiye’de hayata geçirdiğimiz ikinci global proje oldu. Bu projenin çok önemli mesajları bulunduğuna inanıyorum. 1000 çok sembolik bir rakam ve bu proje kapsamında asıl olarak, su tüketiminin önemine ve su ve nakit tasarrufunu arttırmak için neler yapılabileceğine dair bilinç oluşturmayı hedefliyoruz.”
Zanussi 100. yılını kutluyor 100 yıldır parlak fikir ve çözümlerle mutfak sektörüne damgasını vuran ve uluslararası platformlarda birçok ödülün sahibi Zanussi Profesyonel, bu büyük mirası seçkin bir logo ve özel etkinlilerle kutlamaya hazırlanıyor.
G
irişimci projeler ve teknolojik yeniliklerle dolu bir asrı simgeleyen Zanussi, sürekli kalite değerini izleyen bir marka olarak öne çıkıyor. Tüm dünyada profesyonel mutfakların simgesi haline gelen prestijli bir İtalyan markası olan Zanussi, sürekli geleceğe bakarken geçmişini de unutmayan bir şirket olarak 100 yıldır başarısını sürdürmeyi başarıyor. Yerel mutfak mirasının gelişiminde hayati bir rol oynayan Zanussi Profesyonel, catering profesyonellerine, rakipsiz sonuçlara ulaşmaları için en iyi ekipmanları sağlayarak güvenilirlik, basitlik ve performansın sembolü haline geldi. BİR ASIRLIK YOLCULUK Zanussi Profesyonel gerçek bir dönüm noktası olarak İtalya’nın geçmişine bir bakış sunuyor. 1916 yılında genç Antonio Zanussi tarafından kurulan “Officina Fumisteria Antonio Zanussi Atölyesi”, muazzam bir üretim firmasının oluşmasındaki ilk adımı temsil ediyor. Antonio Zanussi birkaç yıl içinde, sadece üç personele sahip otuz metrekarelik atölyeyi kısa sürede büyüterek AZP olarak adlandırılan ilk standart odunlu ocak ile uluslararası başarısını başlattı. 1959 yılında Zanussi Profesyonel dünyanın en seçkin profesyonel catering ekipman üreticilerinden biri olarak tanınıyordu. Aynı yıl Pordenone’deki Vallenoncello tesisinde tasarlanan ve üretilen ilk soğuk tezgahlar, otomatik profesyonel bulaşık makineleri ve her türlü gazla çalışabilen bir ocak piyasaya sürüldü. Bu durum araştırma, ürün inovasyonu, üretim süreçleri, hatta tüm pazarların ve yabancı yatırımların gereksinimlerini karşılamak için coğrafi genişleme açısından da önemli bir çıkış oldu. Şirketin gelişimi boyunca öne çıkan kilometre taşları ise
şunlar oldu: 1962 yılında “Antonio Zanussi Industries” 70 ülkeye ihracat yapıyordu ve Lino Zanussi, profesyonel mutfaklara adanmış ilk Compasso d’Oro ödülünü aldı. 1968 yılında Zanussi, İtalya’nın önde gelen ikinci firması olan F. Zoppas Spa’yı satın aldı. 60’ların sonunda Zoppas Grandi Cucine bölümü toplu üretime geçerek her türlü gazla çalışabilen geniş bir profesyonel mutfak kavramını tanıttı. 70’li yıllar ise ilk konveksiyon fırını sunmak için doğru zamandı: catering’de üretkenlik, kalite ve gıda güvenliği açısından gerçek bir “dönüm noktası” oldu. GEÇMİŞİNİ UNUTMAYAN BİR BUGÜN Çok sayıdaki patent, ödül ve uluslararası onay, yıllar içinde Zanussi Profesyonel’in imajını güçlendirerek prestijli mirasına katkı sağladı ve Zanussi’yi Electrolux Grubu’nun global markalarından biri haline getirdi. Zanussi Profesyonel günümüzde catering endüstrisi için bir simge niteliği taşımaktadır. Bu çözümlerin ağırlama endüstrisinin ihtiyaçlarını hızlı ve etkili bir biçimde karşılayabileceğini bilerek; öncelikli olarak yenilikçi, güvenilir, kullanımı kolay pişirme ekipmanlarının uygulamalarına odaklanır. KUTLAMALARA TÜM İŞ ORTAKLARINI DAHİL EDİYOR Zanussi’nin 100. yılına erişmesinde rolü olan tüm müşteriler ve iş ortakları bu önemli kutlamaya Zanussi Profesyonel’in websitesi aracılığıyla dahil ediyor. www.zanussiprofessional.com adresine marka ile ilgili gönderilen en iyi fotoğraf ve kısa anılar firmanın websitesindeki “Zanussi Profesyonel: Tek tıkla 100 yıl” fotoğraf albümünde yayınlanıyor.
restaurant 62 hotel & hi-tech
marka
Akıllı pişirme asistanı Self Cooking Center: tek tuşla en iyi sonuçlar Alman teknolojisi SelfCookingCenter ile Rational, adının arkasında duran pişirme asistanını geliştirdi.
D
ünyanın birçok farklı mutfak kültüründen hemen hemen her yemek, SelfCookingCenter’ın asistan modu iCookingControl ile mükemmel kalitede sonuçlarla pişirilebilir ve bu işlem her zaman tekrarlanabilir. Kullanıcı başka hiçbir şey yapmadan sadece istediği sonucu belirler ve SelfCookingCenter uygular.
bir aynı olsalar bile, pişirme esnasında hiçbir zaman aynı şekilde davranmazlar. Şimdiye kadar, sonraki adımları belirleyen hep şefin deneyimleri olmuştur. Ancak, ürünlerin içlerini görebiliyor olsak nasıl olurdu? İşte iCookingControl’ün yaptığı da tam olarak bu. Doluluk hacmini ve ürünün koşullarını tanır, sonraki hedeflenen uygun adımı belirler.”
KENDİ KARAR VERİR iCookingControl, önceden tanımlanmış şablonlara veya programlara göre çalışmaz, doğru parametreleri pişirme esnasında belirler ve istenen sonuçların en ince ayrıntısına kadar elde edilmesi için kendisi karar verir. Sonraki adım için karar verme mekanizması, oldukça hassas termokupllar ve pişirme prosesini her saniye ölçen, olası herhangi bir yanlış konumlandırmayı otomatik olarak hesaplayan, özel 6 noktalı merkez sıcaklık sensörlerinden alınan verilerle çalışır. Rational Uzman Şefi Alexander Jelitto şöyle diyor: “Gıdalar, doğal ürünlerdir ve her zaman farklılıklar gösterirler. Aynı tür ürünler standardize edilmiş şekilde bire
HEM AKILLI HEM İNTERAKTİF iCookingControl’deki “i” sadece intelligent (akıllı) anlamını taşımaz aynı zamanda interactive (interaktif) anlamına da gelir. Bu iki kelime tipik iş akışları için çok büyük farklılıklar ortaya koyar. iCookingControl interaktif olarak mevcut pişirme adımını ekran üzerinde gösterir. Kullanıcı istediği zaman o ana kadar ne yapıldığını, o an ne yapıldığını ve sonrasında ne yapılacağını görebilir. Böylece kullanıcı, akıllı yardımcıları SelfCookingCenter’ın neler yaptığının ve planladığının her zaman bir özetine sahiptir. Hem de hepsi mutfak sanatlarının tüm kurallarıyla uyumludur.
Farkınızı Gosterin!
. . . . . KURUMUNUZA ÖZEL TV KANALINA SAHIP OLMAK ISTER MISINIZ www.sistem9.com /Sistem9Medya
/SistemDokuzMedya
/Sistem9
/sistem-9-medya
/Sistem9Medya
/Sistem9medya
restaurant 64 hotel & hi-tech
marka güncel
Yaz döneminde acil enerji ihtiyacına çözüm Kullanım alanına göre farklı ürün yelpazesiyle hizmet veren Aksa, enerji ihtiyacına Aksa Kiralama hizmeti ile çözüm getiriyor. Aksa Jeneratör, kiralamanın yanında satış sonrası hizmet desteğiyle de kesintisiz enerjiyi garantiliyor. Aksa Kiralama, benzinli ve dizel jeneratör gruplarından oluşan geniş ürün yelpazesi ve deneyimli kadrosu ile ihtiyaca göre jeneratörü kiralama imkanı sağlıyor. Aksa Kiralama, acil enerji ihtiyaçlarına ise mobil jeneratörler ile çözüm sağlıyor. Aksa Kiralık Mobil Jeneratörler; Türkiye’de ilk defa acil enerji gereken durumlar için tasarlandı. Mobil Jeneratörler, 400 kVA’ya kadar tek mobil jeneratör ile, 1200 kVA’ya kadar kullanıcı sahasına ulaşmalarına takiben senkron vaziyette enerji veriyor.
Ege Seramik Türkiye’nin 500 listesinde 12. sırada Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde bu yıl da yer alan Ege Seramik, bir önceki yıla göre, 12. sıraya yükselerek başarı grafiğini yukarılara taşıdı. ISO 500 listesinin açıklanmasıyla ilgili görüşlerini aktaran, Genel Müdür Göksen Yedigüller, elde edilen başarı ile ilgili yaptığı açıklamada “Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu içerisinde yer almak bizim için yıllardır süregelen bir gurur vesilesi. Bu yıl listede 12 sıra daha yükselerek 369. sırada yer almak bizi ayrıca mutlu etmiştir. Kaliteden ödün vermeyen, sürekli inovasyonu hedeflediğimiz üretimimizle, hem sektörümüze, hem de ülke ekonomisine en iyi şekilde hizmet etmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Sanayiye katkı sağlamak için teknoloji yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Her yıl, bir önceki yılı geride bırakarak ileriye gitmek, şirketimizin en önemli hedefleri arasında olmaya devam edecektir. Bu günlere gelinmesinde katkısı olan sermayedarlarımıza, iş ortaklarımıza ve çalışanlarımıza teşekkür ederiz.” dedi.
Turizmin “enerjisi” FG Wilson Türkiye’den Endüstri tesisleri, oteller, hastaneler gibi kaliteli ve kesintisiz enerji ihtiyacı olan projelerin yıllardır vazgeçilmez partneri FG Wilson, Türkiye’deki turizm yatırımlarının jeneratör sistemlerini sağlamaya devam ediyor. MRH Hotels’in turizmin kalbi Antalya - Belek’teki dev yatırımı Granada Luxury Belek Convention & Spa otelinin elektrik projesi Ahmet Yalım imzası taşıyor. Ahmet Yalım ile FG Wilson Türkiye arasında yapılan anlaşma doğrultusunda dev yatırımın jeneratör sistemlerinin sağlayıcısı FG Wilson Türkiye oldu. FG Wilson Türkiye ve Bölge CEO’su Köksal ER: “FG Wilson Türkiye olarak MRH Hotels’in Belek’teki yatırımı Granada Luxury Belek Convention & Spa’nın yerli ve yabancı konuklarının konforu için gereken kaliteli ve kesintisiz enerjiyi sağlamaktan çok mutluyuz. Jeneratör sistemlerimizin kalitesi FG Wilson markasının güvencesi altındadır. Ayrıca gelişmiş teknik servis ağımızla sistemlerin bakımlarını da üstlenerek Granada Luxury Belek Convention & Spa işletmesinin konforunun kesintisizliğini garanti altına alıyoruz.” dedi.
İtalyan yatak devleri Türkiye’deki otelleri hedefliyor Tonino Lamborghini, günümüz araç teknolojisinin getirdiği aerodinamik özellikler ön plana alınarak Lamborghini test laboratuvarlarında geliştirilen yataklarını, müşterilerine evlerinin konforunda keyifli bir tatil vaad eden otellerin hizmetine sunuyor. Türkiye’de Yatcop distribütörlüğünde satışa sunulan Tonino Lamborghini yatakları, sahip olduğu anatomik yapısı sayesinde vücudu tam olarak sararken, kullanılan kumaş ve dolgu malzemeleri stresten uzak, ağrısız bir uyku vaat ediyor. 3D bant sistemi ile dizayn edilen ve bi-elastic kumaş kullanılarak üretilen, anti stres özellikli, anti-bakteriyel, bedene tam uyumlu, çevre dostu ve sağlıklı yataklar, uyku esnasında vücutta basınç alanı oluşturmadığı için, kullanıcılarında boşlukta yatıyormuş hissi uyandırıyor. Yatcop, hali hazırda satışa sunduğu tek ve çift kişilik Monza, Le Mans, Silverstone ve Daytona modellerinin yanı sıra, isteğe bağlı özel siparişler de ürettirebiliyor.
Daikin’den plajda serinleten kullanıcı deneyimi İklimlendirme sektörünün öncü markası Daikin, sıcaktan bunalanlara bu yaz farklı bir deneyim yaşatacak. Kullanıcı deneyimine verdiği önemi showroom’larını bir deneyim alanına dönüştürerek ve dünyanın en büyük iklimlendirme merkezini İstanbul’da açarak gösteren Daikin, şimdi de plajlarda ilginç bir uygulama başlattı. Babylon Çeşme ile birlikte yeni bir işbirliğine imza atan Daikin, plajda hizmet veren ilk Serinleme Odası’nı Çeşme’de hizmete açtı. Çeşme’nin en güzel koylarından biri olan Aya Yorgi’de bin kişilik plajı, dingin koyu, narenciye bahçeleri ve ‘daima iyi müzik’ anlayışı ile hizmet veren Babylon Çeşme, teknoloji ile tasarımı buluşturan, tüketici ve çevre dostu ürünleri ile ‘daima iyi hava’ diyen Daikin ile birlikte bu yaz konuklarına ilginç bir deneyim sunacak. Babylon Çeşme ve Daikin markalarının kalite anlayışını yansıtan bir işbirliğine imza atan alanının iki öncü markası, tatil için Çeşme’yi seçenlere Plaj Serinleme Odası ile farklı bir hizmet sunmuş olacak.
Egepen Deceuninck sürdürülebilir bir dünya için çalışıyor Çevreye duyarlı ürünler geliştiren Egepen Deceuninck, hem kullandığı yeşil teknoloji hem de düşük enerji tüketim stratejisine dayalı üretim tesisleri ile gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için katkıda bulunuyor.Yakıt tüketimini azaltmak adına PVC kullanımı ile ısı tasarrufunun önemine dikkat çeken Egepen Deceuninck Grup Pazarlama ve Satış Müdürü Tamer Özen, “Egepen Deceuninck olarak çevreye duyarlı ürünler üretiyor, bu yönde her türlü çalışmaya destek veriyoruz. Ürünlerimizin hiçbirinde kurşun ve benzeri ağır metaller bulunmuyor ve ürünlerimiz çevreye duyarlı, yüzde 100 geri dönüşümlü. Ürünlerimizin çevreye duyarlı olmasına özen gösterdiğimiz kadar üretim tesislerimizi de PV solar panel ve düşük enerji tüketimi stratejisi ile üretim gerçekleştiriyoruz. Egepen Deceuninck olarak çevreye karşı duyarlı olan herkesin yakıt tüketimini azaltmak adına ısı yalıtımı sağlayan PVC kullanmalarını öneriyoruz” dedi.
Panasonic güneş panelleri Türkiye pazarına enerji getirdi Her ürünü ile dünyada marka olmayı başaran dev kuruluş, bu kez güneş enerjisi panelleri ile Türkiye pazarında. Panasonic Ürünleri Grubu Satış Müdürü Koray Yıldız markanın bu alanda ülkemizi tercih etme nedenlerini şöyle açıklıyor: “Türkiye pazarı, gelişmekte olan piyasalar içinde bizim için en önemli yere sahip olan iki pazardan biri. Bu sebepten dolayı Panasonic Eco Solution grubu Türkiye ve Hindistan’ı güneş enerjisi alanında odak pazarlar olarak tanımlıyor. Dışarıya bağlı olan enerji ihtiyacı, Türkiye’nin enerji üzerindeki politikaları ve pazarın bu konudaki motivasyonu bize bu pazara girmek için yeterli nedeni sundu.” Koray Yıldız, Panasonic’in güneş enerjisi alanında ülkemizdeki hedeflerini ise “Türkiye’de Avrupa ve gelişmiş ülkelerin aksine, öncelikle büyük sistemlerin pazarı gelişti. Tabii ki bu, enerjiye olan ihtiyaçtan geliyor. Bu sebepten Türkiye’de güneş tarlaları ve orta, üst seviye çatı sistemleri bizim öncelikli hedeflerimiz arasında. Özellikle kalite, ileriye dönük getiri, performans ve verimlilik konularında hassasiyeti olan yatırımcılar önceliğimizi oluşturuyor.” sözleriyle açıklıyor.
Bosch Termoteknik kurumsal müşterilerin de hizmetinde Bosch Termoteknik Servis Merkezi, gelişmiş servis bilinci ve anlayışına sahip, Türkiye çapında toplam 275 servis merkezi ve 1.500 teknik personeliyle kurumsal müşteriler için de her an hizmete hazır durumda bulunuyor. Başta bankacılık, sağlık, mağaza sektörlerinde olmak üzere, Türkiye’nin önde gelen şirketleri, fabrikaları, üniversiteleri ve hastaneleri, konforlu ve sorunsuz çalışma ortamları için, Bosch Termoteknik’in sunduğu Kurumsal Bakım Hizmetlerini tercih ediyor. Türkiye çapında toplam 275 servis merkezi ve 1.500 teknik personel ile her an hizmete hazır durumda bulunan Bosch Termoteknik Servis Merkezi, gelişmiş servis bilinci ve anlayışıyla müşterilerine en iyi ve kaliteli hizmeti sunmayı hedefliyor. Kurumsal Hizmetler Departmanı’nın hizmetleri, marka gözetmeksizin bütün HVAC sis-temlerinin, alanında uzman personeller ile periyodik bakım hizmetlerinin yapılmasının yanı sıra arıza servis müdahalelerini, teknik danışmanlık ve sistem revizyonlarını, zincir mağaza / banka şube bakımlarını ve hizmet performans raporları ve analizlerini kapsıyor.
restaurant 66 hotel & hi-tech
şefin gözünden
Mutfağın jönü Şef Muhittin Kabasakal Adı, The Populist. Hayata karşı duran insanların bir temsili; yemekte, müzikte, eğlencede, aktivitede kalıpları yıkan, sıradanı zorlayan bir mekan olarak çok kısa bir süre önce kapılarını açtı. Üstelik Bomonti’de, tarihi eski bira fabrikasının o müthiş ambiyansının içinde... Fotoğraflar: Hakkı Günerkan
A
dı, The Populist. Hayata karşı duran insanların bir temsili; yemekte, müzikte, eğlencede, aktivitede kalıpları yıkan, sıradanı zorlayan bir mekan olarak çok kısa bir süre önce kapılarını açtı. Üstelik Bomonti’de, tarihi eski bira fabrikasının o müthiş ambiyansının içinde... Bir sabah uyanıp gözlerini Mengen Anadolu Meslek Lisesi’nde açmak, hiç hayalinde yaşatmayan biri için şaşılası gelebilir de, hani mevzu Bolu eşrafından bir aday olunca akan sular duruyor tabii. Mesleki kaderine “doğuştan aşçı” yazdırmak Bolulu olmanın bir gereği gibi düşünenlerdenim ben de artık. Hani hangi beş yıldızlı mutfağın kapısını çalsam karşıma bir Bolu Mengen klasiği çıkıyor da ondan böyle konuşuyorum. The Populist’in genç ve deneyimli şefi Muhittin Kabasakal da onlardan biri işte… “Bolu yaparsa en iyisini yapar” diyor; usta şefle kariyerlezzet-hayaller bileşkesinde keyifli bir aşçılık serüvenine doğru yol alıyorum... ANNESİ İYİ Kİ YAZDIRMIŞ... Askeri liseyi hayal ederken, bir sabah anne dayatmasıyla kendini Mengen Anadolu Meslek Lisesi’nde bulduğunu
söyleyen Muhittin Kabasakal için en başından söyleyeyim ilk zamanlarında durum hiç de “hayaller-hayatlar” çizgisinde seyir almamış. Aşçılığın askeri okuldan sonraki ikinci tercihi olduğunu dile getiren Kabasakal, hayalinde hiç olmayan bir mesleğe nasıl isteksiz adapte edildiğini şöyle anlatıyor: “Evet Boluluydum ama aklımda aşçı olmak yoktu. Ben askeri okulda okumak istiyordum ama o da olmadı. Annemin öngörülerine her zaman çok güvenmişidir, bu konuda da beni yanıltmadı. Herhalde mutfakta başarılı olacağıma inandı, beni mutfağa yakıştırdı demek ki. Zaten ona küçükken de hem mutfakta hem de sebze meyve toplamada çok yardımcı olurdum. Yardım eden hep ben, kaçansa kardeşim olunca kaçınılmaz sonum işte…” “İLK SINAVIMI DENİZ BÖRÜLCESİ İLE VERDİM” Ardından geçirilen full İngilizceli, yemekli eğitim programları ve zorunlu staj eğitimi… “Orası tam bir hezimet işte” diyerek sözlerine kaldığı yerden devam eden Kabasakal, “O dönem Bodrum ve Antalya’da iki staj yaptım. Birinci stajım beni işi bırakma noktasına getirdi diyebilirim. Şöyle anlatayım, soğuk bölümüne kondum. Mutfaktaki ilk sınavımı devasa bir kazanın
içine konan deniz börülceleri ile verdim. Olay sabahtan akşama ayıklanacak börülceler olsa gene iyiydi. Çalışma saatlerim de çok uzundu” diye anlatıyor o ilk usandıran sınavını. İLK SEVGİ DOLU KIPIRDANIŞLAR İşi bırakmak gibi kritik bir süreçteyken Kabasakal’ın imdadına neyse ki Mete Alpay yetişiyor. Mesleğe karşı ilk sevgi dolu kıpırdanışları da Fransız asıllı o Türk şefin desteğiyle oluyor. Bu anda aşçılıkta doğru yönlendirilmenin önemine vurgu yapma gereksinimi duyan Kabasakal, “Aşçılık sevdirilmesi ve enerjik olunması gereken bir meslek. Aynı zamanda mutfaktaki bütün ürünlerin de saygıyı hak ettiklerini idrak etmek gerekiyor.” diyor. İşte genç aşçı adayının deniz börülcesine de dahil ilk saygısı tam da bu aşamada cereyan ediyor. “Aşçılık yolundaki ilk sınavım” dediği deniz börülcesine bugün bile çoğu menüsünde de yer verdiğini söyleyen Kabasakal’ın bir sonraki durağında önce Bodrum’da beş yıldızlı seçkin bir otel tecrübesi akabinde vatani görevi var. İDOL NEREYE GİDERSE ORAYA Kıbrıs’ta askerliğini yaptıktan sonra biraz bilgi pekiştirmek biraz da para kazanmak maksatlı, Akademi’nin yolunu tutuyor, Kabasakal. Tabii ki kendisine mutfağı sevdiren idolü Mete Alpay’ın asistanı olarak... Sonrası değerli şefin anlatımıyla şöyle gerçekleşiyor: “MSA’dan sonra 2009 yılında İstanbul’da 5 yıldızlı bir otele Chef de Parte olarak transfer oldum. İki yıl kadar çalıştıktan sonra Juniour Sous Chef olarak ayrıldım. Sonrasında uluslararası ünlü bir otel zincirinin İstanbul şubesine geçtim. İtalyan Şef Giovanni Terraccianno ile çalıştım bir süre de. Oradan da 2015’in sonunda ayrıldım ve The Populist’e başladım.”
THE POPULİST İLE TANIŞMA Gelelim genç şefin The Populist ile tanışma öyküsüne. Konsept tasarımında İspanya’nın ödüllü tasarım ofisi LaGranja’nın imzasını taşıyan mekanın adının anlamını soruyorum öncelikle. “The Populist, hayata karşı duran insanları simgeliyor” diyen Kabasakal, yaklaşık bir yıl önce büyük bir heves ve heyecan içerisinde çalışmalara başladığını anlatarak sözlerine devam ediyor. ELLE ATIŞTIRMAK BURADA SERBEST! The Populist’te neler oluyor? En iddialı menü seçenekleri neler, hangi tatlar revaçta, mekanı daha ayrıntılı anlatmasını istiyorum. Her şeyden önce belirteyim, The Populist, 7’den 77’ye kendini rahat hissetmek isteyen herkese eşit mesafede bir lezzet noktası. Mekanda yemek yemeye karar verdiyseniz, çatal bıçağa hiç hacet görmeden rahatlıkla elle atıştırmalıklar yapabilirsiniz. Tarihi bira fabrikasının mirasını yeni bir döneme taşıyan anlayışı ile şehrin beklentilerine cevap veren The Populist, konsept tasarımı ve craft tatları ile misafirlerini kendine özgü tarzı ile ağırlamayı başarıyor. Misal, avakado mu sipariş verdiniz; şefin mutfağından seri bir organizasyonla kesilen; kişniş, soğan ve limonla harmanlanan avakado tık diye masanıza servis ediliyor. Öyle bol teferruatlı ve fazlasıyla bürokratik işleyen servislere meydan vermeden üstelik! KOKOREÇLİ PİZZANIN, CHEESEBURGERİN HASI, THE POPULİST’TE Gelelim damaklarda etki bırakan diğer nefis lezzetlerine... Mekanın popüler tatlarından biri de Pizzetta, bildiğiniz kokoreçli pizza. Alışılagelmiş pizza çeşitlemelerinden farklı olarak kokoreçle servis edilen Pizzettanın bir diğer özelliği de farklı
restaurant 68 hotel & hi-tech
şefin gözünden
kesim tekniği. Çünkü bu defa önünüzdeki ince hamurla fırına sürüldükten sonra küçük parçalara dilimlenmiş muhteşem bir lezzet sunumu, benden söylemesi! The Populist menüsü ilk bakıldığında bize aşina tatlardan oluşuyor gibi görülse de en büyük farkı, ürün seçimleri ve pişirme teknikleri. Bir yemeği lezzetli ve farklı kılmanın temel noktasının iyi ayarlanmış tuz oranı, sosu, pişirme teknikleri ve ürün kalitesi olduğunu söyleyen profesyonel şef, bu defa cheeseburgeriyle hedefi 12’den vurmuş gibi görünüyor. Hani ola ki salt köfte, ekmek, peynir yanılgısına düşersiniz diye önceden uyarıyorum, The Populist’in chesseburgerini başka bir yerde tatmamışsınızdır! Dana kol ve kavram yağı kullanılarak hazırlanan köftesi, chedar peyniri ve üzerine dökülen fansi sosuyla adeta damaklarda bir lezzet şöleni yaşatıyor çünkü. İsteyenler tabii kararınca üzerine mayonez, ketçap, hardal ve salatalık turşusu da ekleyebilir.
“KUVVETLİ SOSLARINIZ OLACAK” Bu arada şeften özel bir tüyo da paylaşmak isterim. Bir restoranın özellikle soslarının çok kuvvetli olması gerektiğini söyleyen Kabasakal, “Bizim dip soslarımız çok lezzetli. Bu sosların da hepsini kendimiz yapıyoruz.” diye ekliyor. Mekanın var mı daha başka unutulmaz tatları? Ya da şöyle sorayım, şefin dahi büyüsüne karşı koyamadığı sıra dışı tatları? “Smoker ete bayılıyorum” diyor, Kabasakal. Öyle ki bu lezzeti dilinin ilk farkına vardığı tat olarak yorumluyor. İYİ YEMEK, MUTLU EKİP KURALI Sohbetimizin devamında şefin iş yapış tarzını, çalışma stilini de soruyorum kendine göre nasıl bir şef olduğunu da... Anlattığına göre küçük ve smart bir mutfak döngüsü onunkisi. Bir üç yılı doldurup, bavuluna çalıştığı işletmenin de güvenini
koyarak başka limanlara demir atmak gibi bir şey benim anladığım. Ya mutfak standartları, çalışma esasları? “Ben ekip arkadaşlarıma elimden geldiğince saygılıyımdır ve onları her an enerjik tutmaya çalışırım. Mutfakta öncelikli hedefim onları daima zinde, dinamik ve motivasyonlu tutmaya odaklanmak olur. Servisin en yoğun olduğu anlarda dahi uyumlu ve relax olmaya çalışırım.” diyen profesyonel şef için iyi yemek ve mutlu ekip bilinci başarılı mutfağın ana kuralları. Orası kesin! Peki neden? Çünkü mutfak onun ağzından: “Sevgi ister... İşine saygı ister... Ve son olarak idealist olmak gerekir. Başarı böyle geliyor.”
restaurant 70 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Le Cordon Bleu Şefleri ile ‘Çay Saatleri Sohbetleri’ başladı Le Cordon Bleu Master Şefi Arnaud Declercq ve Şef Aylin Yazıcıoğlu “Çay Saati Sohbetleri”nde mutfak tutkunlarıyla buluştu. Nicole Restaurant’ta ilki gerçekeşen sohbetlerin Haziran ayı temasında “Yemekte Denge ve Çok Katmanlılık” vardı...
D
ünyanın en ünlü mutfak sanatları okulu Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında yaz boyunca devam edecek Çay Saati Sohbetleri başladı. Her ay bir Le Cordon Bleu sertifikalı şefin ev sahipliğinde düzenlenecek ve konsept temalar üzerinden gastronomik sohbetler edilecek “Çay Saati Sohbetleri” etkinliklerinin ilki 15 Haziran Çarşamba günü Nicole’de gerçekleşti. HER AY BİR MEKANDA GASTRONOMİ KONUŞULACAK Mutfak Sanatları eğitiminde prestijin ve mükemmelliğin simgesi Le Cordon Bleu’nun eğitmen-şefleri “Çay Saati Sohbetleri”nde, yaz boyunca her ay bir Le Cordon Bleu sertifikalı şefi, mekanında ziyaret ediyor ve konsept
temalar üzerinden gastronomik konular ele alınıyor. Keyifli çay saatinde, aynı zamanda temaya uygun tadımlıklar sunularak; basın, kanaat önderleri, gastronomi tutkunları ve gastronomi öğrencileri eşliğinde sohbet ediliyor. Nicole Restaurant’ta gerçekleşen Le Cordon Bleu Çay Saati Sohbetleri’nin birincisinde Le Cordon Bleu Master Şefi Arnaud Declercq ve ünlü Şef Aylin Yazıcıoğlu ile “Yemekte Denge ve Çok Katmanlılık” konusunda konuşuldu. TÜYSÜZOĞLU: “İYİ YEMEK, LÜKS YEMEKTİR’ YAKLAŞIMI DOĞRU DEĞİL” Le Cordon Bleu Türkiye Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu Çay Saati Sohbetleri’nin başlangıcında
DECLERCQ:”ÖĞRENCİLERİME YEMEĞİN BÜTÜNSELLİĞİNİ ÖĞRETMEYE ÇALIŞIYORUM” “Yemekte Denge ve Çok Katmanlılığın” ana tema olduğu sohbette Le Cordon Bleu Eğitmen Chef’i Arnaud Declercq Le Cordon Bleu’de verdiği eğitimlerde, öğrencilere yemeğin bütünselliğini öğretmeye önem verdiklerini vurgulayarak; “Bu kavram lezzet, görsellik ve tat olgularının yanı sıra dokuyu da içerir. Günümüzde, yeme içme sektöründe görsellik en önde gitmekte, tat ve lezzet kısmen dikkate alınmakta ama doku çoğu kez ihmal edilmektedir” diye konuştu. Dokunun, farklı duygular ortaya koymayı ve monotonluğu engellemeyi sağladığını ekleyerek, “Bu deneyim için sunumda çıtır çıtır, köpüksü, gevrek ve yumuşak dokuları dengeli ve uyum içinde kullanmak esastır” dedi. YAZICIOĞLU: “YEMEKTE DİĞER TATLAR ANA MALZEMEDEN ROL ÇALMAMALI” Ünlü Şef Aylin Yazıcıoğlu ise, çok katmanlılığa dikkat çekerek; “Çok katmanlılığı (Complexity), birbirini tamamlayan ve destekleyen tatlarla yemekte lezzet derinliğine sahip olabilmek olarak açıklayabiliriz. Burada en önemli ölçüt diğer tatların ana malzemeden rol çalmaması ve onu öne çıkarmasıdır” diye konuştu. MUTFAĞIN BÜYÜLÜ DÜNYASINA YOLCULUK Dünyanın dört bir yanında 20 ülkede, 40’ı aşkın uluslararası okulda yılda 20 bin öğrenciye eğitim veren Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında lezzet tutkunları, mutfağın büyülü dünyasına doğru keyifli yolculuklara çıkıyor. Üniversite öğrencileri yanısıra mutfak sanatları alanında yetkinliğini geliştirmek ve bunu uluslararası bir sertifika ile taçlandırmak isteyen ya da kariyerini değiştirmeyi hedefleyen herkes düzenlenen sertifika programlarına katılabiliyor. Le Cordon Bleu ile Özyeğin Üniversitesi işbirliği kapsamında, açtığı sertifika programları sayesinde, kendini geliştirmek ve yenilemek isteyenlere lezzetli bir geleceğin kapıları aralanıyor. yaptığı konuşmasında; gastronominin çok geniş ve herkesi kucaklayan bir alan olduğuna vurgu yaparak, bu sohbetlerle de bu alana ilgi duyan herkese daha önce pek düşünmedikleri konuları düşündürmek, biraz daha farklı bakış açıları kazandırabilmek ve onların fikirlerini almak istediklerini belirtti. “İyi yemek, lüks yemektir” anlayışının doğru bir yaklaşım olmadığına dikkat çeken Türkiye Genel Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu sözlerine; “Üzerinde düşünülmüş, maharetle hazırlanmış çeşitli duyularımıza uyum içinde dokunan yemek iyi yemektir. Bizi bazen dünyanın farklı coğrafyalarına taşır, bazense çocukluğumuzun sofralarına” diye devam etti. Konuşmasının sonunda bu sohbetlerin Le Cordon Bleu eğitmen şefleri ve mezunlarının ev sahipliğinde yaşanmasının ise kendileri için bambaşka bir deneyim olduğunu ifade etti.
“Çay Saati Sohbetleri”nin tarihleri ve konuk edeceği dünyaca ünlü şeflerinin ele alacağı diğer gastronomi konuları ise şöyle: 18 Ağustos 2016 Katılımcılar: Şef Frederic Amirat -Şef Ali İhsan Pirgan Konu: Avrupa ve Türkiye’de Sakatat ve “Sokak Lezzetleri” Mekan: El Vino Hotel and Suites, Bodrum
restaurant 72 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
TAŞFED Tanzanya’da Türk yemekleriyle lezzet şöleni yaşattı Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu bu defa doyumsuz Osmanlı Saray ve Türk Mutfağı’ndan seçme lezzetleriyle Tanzanya Türk Yemekleri Festivali’nde lezzet şöleni yaşattı.
D
arüsselam TC Büyükelçiliği ve Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) işbirliğiyle düzenlenen Tanzanya Türk Yemekleri Festivali Haftası, 21 - 26 Haziran tarihleri arasında Serena Hotel’de başarıyla gerçekleştirildi. OSMANLI SARAY VE TÜRK MUTFAĞI’YLA TAM NOT ALDI Organizasyonu hazırlayan Milli Takım Üyesi, Kırklareli Üniversitesi Pınar Hisar Meslek Yüksek Okulu Aşçılık Programı Öğretim Görevlisi Evrim Karaca tarafından hazırlanan birbirinden lezzetli Osmanlı Saray ve Türk Mutfağı yemekleri büyük beğeni topladı. kültürel mirasımız olan ata mutfağımızı tanıtmak için bu ay Taşfed tarafından 15 yakın ülkede gerçekleştirildi. KESTANELİ VE CEVİZLİ BAKLAVAYA YOĞUN İLGİ Tanzanya’ da gerçekleştirilen bu organizasyonda ünlü akademisyen şefin hazırladığı iftar büfesi büyük rağbet gördü. Her gün 350 kişinin ağırlandığı organizasyonda zeytinyağlılar yöresel mezeler salatalar et, balık, tavuk yemeklerinin yanı sıra Osmanlı şerbetleri ve Türk kahvesi tanıtımı da yapan şef, her gün hazırlanan 20 farklı tatlı büfesinde kestaneli ve cevizli baklavasıyla damaklara unutulmazlar tatlar bıraktı.
restaurant 74 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
Dünya Makarna Şampiyonası’na Slovenya galibiyeti İtalyan gıda devi Barilla’nın bu yıl beşincisini düzenlediği Dünya Makarna Şampiyonası’nın galibi Slovenyalı şef Jure Tomic oldu.
A
cademia Barilla, İtalyan gastronomi kültürünün tüm dünyaya yayılmasında bir merkez olan Yemek Vadisi’nde devasa bir organizasyona daha ev sahipliği yaptı. Bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Dünya Makarna Şampiyonası’nda İtalyan gıda devi dünyaca ünlü şefler ve genç yetenekleri ağırladı. Gastronomi alanındaki en önemli etkinlikler arasında gösterilen şampiyonada Türkiye’yi ‘Genç Yetenekler’ kategorisinde Yusuf Gülyiyen, ‘Star Chef’ kategorisinde ise Murat Aslan (Big Chefs) ve geçen yılın şampiyonu Daniel Evangelista (Pepperoncini) temsil etti. UNESCO’nun kısa süre önce gastronomi alanında ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil ettiği Parma’da gerçekleştirilen organizasyonu Barilla Türkiye Genel Müdürü Güneş Karababa, Barilla üst düzey yöneticileri, Gastronometro
Direktörü Maximilian Thomae, müzisyen, gezgin, radyocu, TV programcısı ve işadamı Ayhan Sicimoğlu da takip etti. ŞEFLER EN SANSASYONEL SUNUMLARINI SERGİLEDİ Dünyanın dört bir yanından geleneksel lezzetlerin, İtalyan makarnası ile buluştuğu etkinliğin ilk günü ALMA’nın (Gualtiero Marchesi Uluslararası İtalyan Mutfağı Okulu) en iyi mezunları arasından seçilen 9 genç yetenek ve Türkiye’den genç şef Yusuf Gülyiyen, ikonik Spagetti No.5 kullanarak en iyi yemek tarifini oluşturmak için birbirleriyle yarıştı. Marano Vicentino’daki restoranında ilk Michelin yıldızını alan 25 yaşındaki Lorenzo Cogo’nun başkanlığını yaptığı teknik jürinin karşısında hünerlerini sergileyen genç yeteneklerin galibi Caterina Amelio olurken, Yusuf
ŞAMPİYON ŞEF SLOVENYA’DAN VIP jüri üyeliğini dünyaca ünlü şef Davide Oldani, Paolo Lopriore, Barilla Grup Başkan Yardımcısı Paolo Barilla, sanatçı Vittoria Belvedere’nin, teknik jüriliğini ise Daniele Caldarulo, Marcello Zaccharia ve İtalyan Gurme Andrea Grignaffini’nin yaptığı organizasyonda Jure Tomic keçi peyniri ve balkabaklı Fusilli Integrali makarna tarifi ile şampiyonluğa ulaştı. Dünya Makarna Şampiyonası ile birlikte, Parma, Barilla ortaklığı ile Gola Gola Festivali’ne de ev sahipliği yaptı. Yemek temasıyla oluşturulan üç günlük etkinlik, Emilia bölgesinin bu özel şehrini bir açık hava etkinlikleri sahnesine dönüştürdü.
Gülyiyen’in geleneksel Türk mutfağından yoğurtlu çılbır ile hazırladığı spaghetti, günün en sansasyonel sunumlarının başında geldi. Genç yeteneklerin profesyonelliği ve yaratıcılığı karşısında çok etkilendiğini belirten Teknik Jüri Başkanı Şef Lorenzo Cogo, “Bugün geleneksel lezzetleri yaratıcı sunumları birleştirerek hünerlerini sergileyen bu yetenekler, önümüzdeki yılların yıldızları olacak” dedi. HAYRAN BIRAKAN TARİF VE SUNUMLAR Dünyanın beş bölgesinden 25 ünlü şefi ağırlayan dev organizasyonun “Star Chef” elemeleri, etkinliğin ikinci günü gerçekleşti. Dünyaca ünlü şef, sanatçı ve gıda uzmanlarının oluşturduğu jüri karşısında özel reçeteleriyle katılan şefler, görüntü, makarna iyileştirme, damak tadı, içeriğinin sağladığı uyum, yaratıcılık ve yenilik gibi katı kriterlerde değerlendirildi. İçeriğinin yanı sıra hazırladıkları görsel şovlarla da hem jüri hem de izleyicilere kendilerini hayran bırakan usta şeflerden Slovenyalı Jure Tomic, dörtlü finalde Japon Yoshitaka Miyamoto, Alman Umberto Massimo Gorizia ve İspanyol Mark Delia’yı eleyerek bu yılın galibi oldu.
restaurant 76 hotel & hi-tech
gastro etkinlik
10 ülke mutfağı SkyTeam Food Festivali’nde buluştu
SkyTeam, The Marmara Taksim’de düzenlediği Food Festival ile 10 ülke mutfağından seçtiği eşsiz lezzetleri keyifli bir etkinlikle bir araya getirdi.
A
ir Transport News tarafından “Yılın Havayolu İttifakı” 2016 ödülüne layık görülen Global Havayolu İttifakı SkyTeam, 10 ülkenin 10 lezzetli mutfağını The Marmara Taksim’de gerçekleşen keyifli bir etkinlikle bir araya getirdi. 20 üye havayolu şirketi bulunan, toplam da 179 ülkede binden fazla noktaya uçan SkyTeam havayolu ittifakı, Türkiye’deki turizm acenteleri için ‘SkyTeam Food Festival’ düzenledi. TAM ANLAMIYLA ZİYAFET Sky Priority, Go Round The World Pass, Global Meetings gibi ürünleri ile tüm üye havayollarının hizmet ve ürünlerinin entegre kullanımı sayesinde yolcularına konforlu ve ayrıcalıklı seyahat imkanları sağlayan SkyTeam, düzenlediği Food Festival ile bu kez de dünya mutfaklarından eşsiz lezzetleri bir araya getirdi. Türkiye’ye uçuşu olan 10 havayolu şirket ülkesi Rusya, Fransa, İtalya, Çin, ABD, Hollanda, Güney Kore, Lübnan, Suudi Arabistan ve Romanya yemeklerinin sergilendiği bu etkinliğe Türkiye’nin 75’e yakın seçkin seyahat acentası katıldı. Seyahat acentalarının yanı sıra, SkyTeam ittifakının üye havayollarının üst düzey yöneticileri ile satış ve pazarlama ekipleri de hazır bulundu.Yaratıcılığın ve özgünlüğün ön plana çıkarıldığı festivalde, katılımcılara tam anlamıyla lezzet şöleni yaşatıldı. 10 farklı ülkenin özenle seçilmiş lezzetlerinin sunulduğu menüde Fransız mutfağının vazgeçilmezi erik soslu ördek konfit, Çin mutfağının geleneksel yemeği karidesli dumpling ve Amerikan kültürünün en bilinir parçası balkabaklı cheesecake gibi 30 farklı tat yer aldı.
restaurant 78 hotel & hi-tech
gastro güncel röportaj
Artık gastronomi turizminin de bir derneği var! “Turizmle ilgili pek çok değerli dernek var. Ama gastronomi turizmini bir turizm çeşidi olarak kabul eden tek dernek biziz. Türk gastronomisine katkı sağlayabilecek herkese kapılarımız açık.”
Ş
u memlekette iğne atsanız yere düşmeyecek kıvamda dernek yapılaşması varken, nasıl olur da son yılların yükselen değeri gastronomi turizminin hala bir çatısı yok diye hayıflanırken, bir güzel haber 25 yılını turizm sektörüne adayan Gürkan Boztepe’den geldi. Hani şu daha önce köpekle tatil, Amerika’da doğum ve son olarak Single Hareketi gibi inovatif fikirleriyle turizme yepyeni pencereler açan proje adamından bahsediyorum. Kitchenette Restaurant’ta bir araya geldiğim Boztepe, önce Türkiye’nin ilk ve tek Gastronomi Turizmi Derneği’nin bir ay önce resmen faaliyete geçtiğinin müjdesini verdi... Ardından tüm Türkiye’nin gastronomi turizmini kucaklayan vizyoner projelerini, sınırları aşan iş ortaklıklarını, temsilciliklerini ve sektöre değer katacak oluşumlarını paylaştı. Gastronomi Turizmi’nin bir derneği var artık. Öncelikle sektöre hayırlı olmasını dilerim. Ne zaman kuruldunuz, derneğin doğuşu hakkında bilgi verir misiniz? Aslında çok yeni kurulduk, daha bir aylık bebek gibi
düşünebiliriz. Neden ihtiyaç vardı? Amaç, tabii ki Türkiye’nin gastronomik ürün ve değerlerini dünyaya tanıtmak, bununla birlikte yurt içi ve yurt dışındaki turistleri hareketlendirmekti. Biz çok iyi biliyoruz ki, ülkemizdeki gastronomik ürünlerin dünyada bir eşi benzeri daha yok. Bir Kars kaşarının, gravyer peynirinin, Kastamonu çekme helvasının, pastırmasının, Çeşme’deki barbun balığının yahut dönerin, Türk kahvesinin dünyada bir alternatifi daha var mı? Açıkçası ben olduğuna inanmıyorum. Hatta şunu söyleyeyim, bu ürünleri farklı farklı ülkeler kendi patentleri altında dünyaya satmaya çalışıyorlar. Ben de diyorum ki, madem ürünün en iyi ve kalitelisine sahibiz, o halde neden onu en iyi şekilde dünyaya tanıtıp, pazarlamayalım, yerel cevherlerimizden bir marka yaratmayalım? Türkiye’nin gastronomi turizmi için pek isabetli ve yerinde bir adım olmuş. Ama sanki biraz da geç kalınmış gibi. Derneği kurmak için neden bu kadar süre beklediniz? Başkanımız Başaran Ulusoyun engin vizyonu ve desteği ile Türkiye Seyahat Acentaları Birliği bünyesinde 23. komite
olarak Gastronomi Turizmi Komitesi’ni kabul ettiren kişiyim. TÜRSAB’ın 1618 Sayılı Yasası gereği o dönem Komite’ye sadece acentacı arkadaşlarımızı davet ettik ve ondan sonra halka büyüdü.Tabii bu arada tüm gücümüzü TÜRSAB’a kanalize etmiştik. Baktık ki yasa gereği TÜRSAB sadece acentelerini üye yapabiliyor. Bu derneğimizle hem üye hem de uluslararası anlamda yapabileceklerimizin sınırı yok. Bununla birlikte benim ilişkilerim destek alabileceğim paydaşlarla şu anda daha da olgunlaşmış durumda. Aslında tam da zamanı diye düşünüyoruz. Peki bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceksiniz? Birliğe kimler üye olabilecek? Yapılanma hakkında daha detaylı bilgi verir misiniz? Bugün turizmle ilgili pek çok değerli dernek var ama gastronomi turizmini bir turizm çeşidi olarak kabul eden tek dernek biziz. Konu bu kadar net ve değerli bence. Öncelikle bu konunun altını çizmek isterim. Üyelerimiz, Türk turizmine katkı sağlamış ve sağlayacak şahıs ya da kurumlardan oluşuyor. Gastronomi turizmi tanımlamasını ilk defa ben zikrettiğim için bunun önemine vakıf arkadaşlarla ilerlemek istiyorum. Biz ticari anlamda “illa para ver” diyen bir kuruluş asla değiliz. Türk gastronomisine katkı sağlayabilecek herkese kapımız açık. Derneğimizde acentacıların ötesinde ihtiyaç olduğuna kanaat getirdiğimiz için restoran sahipleri, gastronomik ürün üreticileri de aktif rol alacaklar. Bu Alaçatı’daki bir ot üreticisi de olabilir, Bergama’daki bir ürün ya da bir havayolu şirketi, otel veya konuyla alakalı kişi ya da kurumlar olabilir. Sektör için çok yeni bir oluşum. Peki ilk tepkiler nasıl, umut veriyor mu? Fazlasıyla. Bunu şöyle bir somut örnekle açıklamak isterim. Hilton Otelleri, 49 oteliyle bizimle süratle faaliyete geçme kararı aldı. Aynı şekilde Doğuş Grubu’yla ikinci görüşmemizi yaptık. Bahçeşehir Üniversitesi eğitim konularında bizimle hareket edecek. Elbette bu türlü kurum ve kuruluşların desteğini almak bize ayrı bir güç katıyor. Şu da var, biz birlik olarak herkese eşit mesafedeyiz. Fakat bizi hemen sahiplenenler oluyor. Bahçeşehir Üniversitesi de bunlardan bir tanesi. Ama dediğim gibi sektörün tüm bileşenlerine belli bir mesafede durarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Şu an halihazırda devam eden projelerimiz var. Bunların içinde bir yayına gastronomiyle ilgili bir ek çıkartmayı planlıyoruz. Yine uluslararası bir konferans ya da gastronomiyle ilgili kısa film festivali düzenlemek gibi bir planımız var. “BELLİ BİR ZÜMRENİN DEĞİL, TÜM TÜRKİYE’NİN DERNEĞİYİZ” Ama en önemlisi, tüm bu saydığım projelerin sadece birkaç dernek ya da gruba fayda sağlamasını istemiyoruz. Bizim için Türkiye genelinde fayda ortaya koyması çok daha önemli.Misal, çalışmalarımızdan bir tanesi de, Türkiye Lezzet Haritası ki, o da sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin lezzet noktalarını kapsayan bir proje
olacak. “Kars’ta güzel bir kaşar peyniri varsa, onu sadece İstanbul’daki bir restoranda tatmamalı; Kars’a, üretim yerine de gitmelisiniz” diyoruz. Lezzet Haritası konusu önemli. Türkiye’de markalaşmayı hak eden o kadar çok ürün ve adres var ki, tüm bunlara nasıl ulaşıp, gün yüzüne çıkaracaksınız? Bu sorunuza farklı bir noktadan cevap vermek isterim. Türk Michelini diye bir şey yok mesela. Bu ilginç olabilir. Bizi İspanya’ya götürdükleri zaman Fagor Endüstriyel sorgusuz sualsiz Michelin yıldızlı restoranları gezdirdi. Çünkü dünya bunu kabul etmiş. Bizde Türk Michelini niye olmasın? Ben de diyorum ki, TÜRES (Tüm Restoranlar, Lokantalar ve Tedarikçiler) Derneği Başkanı Ramazan Bingöl de dahil olmak üzere ciddi bir biçimde gastronomiyle ilgili Türk yıldızlama sistemini çıkartabileceğimizi düşünüyoruz. Bu aşamada da sadece damak tadı olan bir ya da iki kişinin yorumuyla değil, birden fazla gizli denetlemeli heyetle hareket etmek lazım. “RESTORANI 3 YILDIZDAN 2’YE DÜŞTÜ DİYE İNTİHAR EDEN ŞEFLER VAR” Michelin’de üç kez denetleme yapılır. Restoranı üç yıldızdan iki yıldıza düştü diye intihar eden şefler var, öyle söyleyeyim. Bu da çok şaşılası bir durum değil. Adamlar tabağını 200 eurodan satabiliyor. Biz ise üç kap yemeği altı liradan satabiliyoruz. O da şef... Ben satış fiyatımızın turizm hareketinde ciddi bir ivme oluşturacağına inanıyorum. Çünkü mükemmel lezzetlerimiz var. İspanya’da Michelin yıldızlı bir restoranda 200 euroluk bir yemek yiyoruz ama adam 24. course olarak peynir ekmek getirdi bize. Bayağı köy ekmeği, köy peyniri şeklinde... Şundan bahsediyorum, biz bu gastronomik değerlere fazlasıyla sahibiz. Bunları da en iyi bölgenin yaşayan halkları biliyor. Şayet biz bir turizm hareketi yapacaksak, yurt dışına gittiğimiz zaman ucuz ya da pahalı olması da şart değil, o bölgenin damak tadını uygulayan mekanı görmek istiyoruz. Gastronomi Turizmi hareketinde lüks restoranlarımız da olsun ama ben orada kişi başı 300 TL veremeyeceksem, yerli ya da yabancı turist olarak farklı alternatif noktalarını da görmek istiyorum. İşte fark bu. Bu derneği kurarken alternatif yurt dışı modellerini inceleme, tanıma fırsatınız da oldu mu? Elbette inceledim. Ama şunu söyleyeyim, bizim kadar çeşitlilik yok. Daha ziyade şahıs formatına çalışmışlar. Seyahat acentası ve restorandan alıp koordinasyonlu bir sistem kurulmamış. Özellikle de Amerika’da. Ama bizimki onlardan çokm daha gelişmiş bir model. Türkiye’de seyahat acentaları bugüne kadar restoranları ana pazar olarak görmemiş, hep oteller demiş. Ben de diyorum ki, “Şu an restoranlar çok önemli bir pazar. Aynı uçak bileti satar gibi restoran da satabiliriz.” Bunu restorancılara da söyledim zaten. TÜRSAB ve TURYİD arasında yapılan sözleşmenin temeli de buna dayanır zaten. Ama bu da yetmez! Söz
restaurant 80 hotel & hi-tech
gastro güncel röportaj temsilcilik ağımızı yurt dışına da taşıyoruz. İngiltere (Londra), Hindistan (Chennai) ile birlikte Amerika’da Los Angelas, Miami, New Jersey ve New York olmak üzere yurt dışında altı temsilciliğimiz bulunuyor. Bugün tüm bu lokasyonlardaki Turizm Bakanlıkları ve konsolosluklar ile iletişime geçmiş durumdayız. Onun dışında Almanya ile iletişimlerimiz başladı. Yine Amerika ve İngiltere’den bir dernekle partner oluyoruz. Hedefimiz bir yılda temsilcilik sayımızı 10’a çıkarmak. Ama daha da önemlisi, nitelikli işbirliklerinin olması ve aksiyon sağlanması, o ülke ve lokasyonlarda da ses getirmesi. Bu harekete küçük çapta üreticileri nasıl entegre edeceksiniz? Bir örnekle anlatayım, misal Bilecik’te Bedriye ablamız organik tarım yapıyor, diyelim 10 tane de ev kiralamış. Bu bayan şu anda birebir yurt dışından turist getirip, köyünde konaklattırıp, sabah ot toplattırıp, inek sağdırıyor. Bu yapılıyor zaten. Fakat Bedriye ablamızdan ne Kültür ve Turizm Bakanlığımızın ne Valiliğin ne de seyahat acentalarının haberi yok. Buna karşın İspanya, İtalya ve Yunanistan’da yerel üreticiler özellikle desteklenmekte. Bizim paketleme sorunumuz var, ürün sorunumuz yok. Peynirin en iyisi bizde diyorum. O kadar ki peynir çeşitlerimizden kitaplar yazıyoruz. Gelin görün ki İtalya bu işi iyi beceriyor, bir adım önümüze geçiyor. Keza İspanyası, Yunanistan’ı öyle... İşte bu tanıtım problemimizi aşmak için Ekonomi Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli topyekün bir turizm hareketi başlatmamız gerekiyor. Bunu da sadece Bakanlıklarla değil, yurt dışındaki temsilciliklerimizin desteğiyle yapmalıyız. Çünkü en pahalı turist şu an gastronomi turisti. Çünkü limit yok... Çünkü bir paket kurgu içinde gelmiyor.
konusu sözleşmenin ana felsefesi şuydu, biz diyoruz ki “Restoranlar boş saatlerini acentalar kanalıyla satsın ama özel fiyat uygulasınlar.” Biraz önce derneğin yalnızca İstanbul gastronomisini değil, tüm Türkiye’yi kucaklama hedefiyle yola çıktığını söylediniz. Bu çok iddialı değil mi? Konunun kendisi iddialı zaten. Bakın bir de şöyle düşünelim, bugün Cihangir’de yemeklerini yiyip, aynı zamanda Galata Kulesi’ni gezmek isteyen bir turist, neresinden bakarsanız Antalya’daki deniz kum güneşten çok daha fazlasını harcamaya hazır. Karşımızda gelir grubu yüksek, para harcamayı seven nitelikli bir gastro turist profili var. Öyleyse büyük düşünmek gerek öyle değil mi? Bu nedenle
Gastronomi turizminin bir şehrin markalaşmasına katkıları ne olacak? En değerli konulardan bir tanesi bu. San Sebastian şehrini hiçkimse bilmiyordu. Sadece gastronomi turizmiyle dünyaya adını duyurmuş, çok net bir örnek var karşımızda. Neresinden bakarsanız İtalya’yı pizzayla öğrendik. Şu anda böyle bir dünyada yaşıyoruz. Pizza yiyeceksen İtalya’ya gideceksin şeklinde bir algı oluştu. Bize uyarlarsak, çekme helva yemek için Kastamonu’ya gitmemiz gerektiğini aramızda kaç kişi biliyor? Ya da iyi bir balık yiyeceksen, Çeşme’ye gidileceğini? İşin temeli şu, gastronomi hareketine sabit bir mekanda tadım yapmak olarak bakılmamalı. Bir tarihte Tekstil Konferansı yaptım. Yabancı heyeti Ödemiş Birge’deki dokunan kumaşlara kadar ziyaret ettirdim. O yüzden kastetiğim, bir turistin İstanbul’un beş yıldızlı bir restoranında yemek yiyip ülkesine dönmesi değil tabii ki. Buraya gelen turist İstanbul’un sokak lezzetlerine de tanık olmalı, 2, 2.5 saatlik bir uçak mesafesindeki farklı şehirlere de gastronomik yolculuklar yapabilmeli. Yani bir tek İstanbul için düşünmemek lazım.
“Her şey hariç” diyorsunuz yani? Çok doğru. Buna rahatlıkla “her şey hariç turizmi” diyebiliriz hatta. Çünkü ben bir lokum satacaksam onun ücretini ödemeliyim. Ya da bir baklava satacaksam Güllüoğlu’na gidip, onu ayakta tadabilmeliyim. Elbette onu paketleyip de götürebilirsiniz. O da bir alternatif. Ama onu yerinde bir de en güzel eşlikçileriyle tatmanın zevki tartışılmaz. Yanında bir şerbetle tatmak ya da sonrasında Hacı Abdullah’ta bir Kuzu İncik yemek. Bunun adı Gastronomi Turizmi işte, bir bütün, ayıramazsınız... Bir de tüm bu ürün ve restoranların dünya çapında markalaşma sorunsalı var. Bu konudaki iddianız nedir? Bir alışveriş merkezindeyiz şu an ve de markaların birçoğu yabancı. Neden çünkü bizim bir yabancı hayranlığımız var. Aslında şu an bulunduğumuz Kitchinette’nin aşçısı Bartınlı bir arkadaşımız. Oysaki bu arkadaşımız Wolfgang’tan daha iyi schnitzel yapabiliyor. Ama biz o ve onun gibilere şans tanımıyoruz. Los Angelas konsolosu beni arıyor, “Wolfgang İstanbul’da yer açıyor, haberin olsun” diyor. Ama aynı durum bizim için geçerli değil. Konsolos diyor ki, “Türk lokantanız Los Angelas’ta yok. Olsaydı Brad Pitt’i oraya yemeğe götürürdük.” Durumumuz aynen bu. Dünyada çok gelişmiş bir mutfak ve yemek kültürüne sahibiz. Ama dünya bunu tatma imkanına sahip değil. Hatay’da, Antep’te mükemmel bir mutfağımız var. UNESCO tarafından da onaylanmış. Peki soruyorum size, en son hangi yabancı köşe yazarlarını ağırladık ya da nerede yayınlandı? Ben gerçekten bilmiyorum. Bu arada Gaziantep’in çok vizyonlu bir belediye başkanı var. Ama Urfa da çıkıyor, “benim kebabım var” diyor. Kastamonu çıkıyor, “benim pastırmam var” diyor. Bunların her birini hangi pota altında toplayıp, doğru paketleyip satabiliyoruz? Gidin Los Angelas’a... Bir markete girin, Amerika’nın herhangi bir noktasında Meksika yemeğini anında bulabilirsiniz. Ya da Yunan yoğurduna... İşin en acı tarafı da ne biliyor musunuz? Ben kendi yoğurt markama Yunan yoğurdu adıyla ulaşabiliyorum. Erzurumlu Çobani yoğurt olmuş mu size Chobani? Bir çözüm öneriniz vardır elbette? Ben diyorum ki burada büyük bir yanlış yapmışız. Kastettiğim, Türk markalarının Türk ürünü olarak lanse edilmesi hatası. Bugüne kadar bir stratejimiz olmamış, orası besbelli. Tescilli ürünleri yurt dışı pazarlara girişi öncesinde gerekli alt yapılarını oluşturarak ilerlemeliyiz. Bu noktada da ilgili ülkenin konsolosluklarıyla birlikte yürünebilir. Bu konuda derneğimizi iddialı görüyorum. Örneğin Pınar, Dimes gibi global markaları bir araya getirip, Amerika’ya çıkarma yapabiliriz. Bizim gücümüz networkümüzden kaynaklanıyor. Onun dışında dernek yapılanması içinde belli bazı komitelerimiz de mevcut. Eğitim Komitesi bunlardan biri mesela. Ya iç piyasa? Orada da ciddi bir hareket var. Sadece bütün ürünlerimizi
dünyaya satalım mantığında değiliz. Daha kendi çocuğumuz bilmiyor ki, benim oğlan şu an Starbucks’a gidiyor ve orada latte içiyor. Benim anneannem sütlü kahve diye 20 sene önce içiriyordu bana. Ben bu konuda da bir erozyon olduğunu düşünüyorum. Şayet ürünlerimizi doğru sunabilirsek, kendi çocuklarımıza da satabileceğimize inanıyorum. Bir destinasyonun pazarlanmasında ürün kadar imaj da hassas bir konu değil mi? Turizmin özellikle son dönemini de değerlendirerek, sektörün gidişatına yönelik düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Elimizde İstanbul gibi bir marka şehir, mükemmel bir ürün var. Burada Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Tülin Ersöz’e teşekkür etmeden geçmemek lazım.Özellikle Tülin ablamız Gastronomi Turizmi Derneğimizin kurulmasında çok emeği var. Şu ana kadar kendisinden hep destek aldık ama tıkanma noktalarım da çoğu zaman ülkenin genel durumundan kaynaklı... O da sonuçta hepimizin dışında gelişen bir durum. Bugün İstiklal Caddesi’nde bomba patlıyorsa elbette bu turizm yapmayacağız anlamına gelmiyor. Sonuçta Londra, Paris ve Brüksel’de de patladı. Tabii bu arada şu da çok önemli, aramızda yeni fikir çıkaran adam yok, tüm sıkıntımız da bu aslında. Ben turizm sektöründe genç jenerasyona çok fazla şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kısa bir süre önce başlattığım Single Hareket buna somut bir örnek olur. Proje siz dahil birçok değerli arkadaşımız tarafından sahiplenildi. Ama bu da yetmedi tabii. Aynı şekilde Türkiye Otelciler Birliği’nin de sahiplenmesi gerekiyordu. Timur abimi çok seviyorum, sayıyorum. Fakat ben diyorumki, son 20 senede turizm sektöründe Körfez Krizi de dahil inişli çıkışlı birçok dönemi oldu. Şu an da böyle bir dönemden geçiyoruz. Ama bu durumların çözümüne yönelik ben gerçekten yeni fikirlerin ne olduğunu bilmiyorum. Turizmin içinde olmama rağmen bilmiyorum... Sektördeki arkadaşlarımız gerçekten sıkıntı içerisindeler. Ülke politikasinda çılgın fikir üreten arkadaşlara ihtiyacımız var. Çılgın fikir üretilme tarihi en son ne zamandı, soru bu? Son olarak eklemek istedikleriniz... Ben bu derneğe ülkesini ve yemeklerini seven herkesin destek olması gerektiğini düşünüyorum. Şu an zaten bireysel ve kurumsal üyeliklere inanılmaz bir ilgi var. Bu manada ciddi bir gündem oluşturduğumuzu düşünüyorum. Gastronomi Turizmi Derneği resmi duyurusunu Eylül 15’ten sonra ciddi bir lansmanla gerçekleştirecek. O vakite kadar arkamıza çok daha kurumsal şirketlerin desteğini alarak büyümemizi sürdürmüş olacağız. Dolayısıyla derneğimizi sadece sehat acentaları, oteller ve üreticiler nezdinde değil, bütün Türkiye’deki sivil toplum kurumları ve ilgili diğer kuruluşlar tarafından da sahiplenilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu değerli desteğinize dernek üyesi tüm arkadaşlarım adına size teşekkür ederim.
restaurant 82 hotel & hi-tech
gastro güncel
Türkiye Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nde 113 ülke arasında 45. sırada DuPont tarafından desteklenen ve Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından geliştirilen Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nin 2016 yılı sonuçları açıklandı. İndeks’e göre Türkiye, 113 ülke arasında 45. sırada yer aldı.
K
üresel pazara birinci sınıf yenilikçi ürünler, malzemeler ve hizmetler sunan bilim şirketi DuPont tarafından desteklenen ve Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından geliştirilen 2016 Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nin bu yılki sonuçları 9 Haziranda açıklandı. 113 ülke arasında 45. sırada yer alan Türkiye, bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki 15 ülke arasında ise 8. oldu. 2012 yılından bu yana yıllık olarak ülkelerin; Ulaşılabilirlik, Uygunluk ve Kalite&Güvenlik başlıkları altında gıda güvenliğine dair gelişmelerini ortaya çıkaran Küresel Gıda Güvenliği İndeksi, 113 ülkenin tarım alanındaki yatırımlarını, işbirliklerini, politikalarını ve etkilerini 28 farklı gıda güvenliği göstergesine göre ölçümlüyor. İLK ÜÇTE ABD, İRLANDA, SİNGAPUR VAR Açıklanan Gıda Güvenliği İndeksi’ne göre bu yıl; ülkeler genelinde gelir seviyesinin artması, global ekonomideki iyileşme ve gıda fiyatlarının düşmesine bağlı olarak indekste yer alan 113 ülkenin genel notu geçtiğimiz yıla kıyasla 0.6 puan artış göstererek 57,3’e yükseldi. İndeksin 2016 sıralamasına bakıldığında ilk üçe giren ülkeler ise 86,6 puanla Amerika Birleşik Devletleri, 84,3 puanla İrlanda ve 83,9 puanla Singapur oldu. İndeksin sonuçları bir yandan tüm dünyada küresel gıda güvenliğinde iyileşmelerin yaşandığını belirtirken, diğer yandan küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle gıda konusunda pazarın dengesini etkileyen devlet politikalarının gelecek için risk oluşturabileceğini gösteriyor. TÜRKİYE’NİN EN GÜÇLÜ ALANI YİNE, KALİTE & GÜVENLİK Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nde puanı 2015 yılına kıyasla 0,5 puan azalan Türkiye 45. sırada yer aldı. İndeks’in sonuçlarına göre Türkiye; en yüksek skorunu 69,9 puanla Kalite&Güvenlik alanında alırken Ulaşılabilirlik alanında 1,0 puan ve Uygunluk alanında ise 0,2 puanlık bir düşüş yaşadı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi sonuçlarında Türkiye; 15 ülke arasında Ulaşılabilirlik alanında 8. sırada yer alırken Uygunluk alanında
7. sırada ve en güçlü olduğu Kalite&Güvenlik alanında ise İsrail, Katar, Kuveyt ve Umman’dan sonra 5. sırada yer aldı. İndekse göre gıda güvenliği konusunda güçlü yönlerinin; beslenme standartları, gıda güvenliği, küresel açlık sınırı altında yer alan nüfus oranındaki iyileşmeler, gıda güvenliği programlarının varlığı ve çiftçi finansman programlarına ulaşılabilirlik kategorileri olduğu görülen Türkiye’nin, aynı zamanda geçtiğimiz yıla göre kentsel emilim kapasitesi ve GSYH kategorilerinde iyileşme kaydettiği anlaşıldı. En büyük puan kaybı ise, siyasi istikrar riski kategorisinde yaşandı. AYDINLIK: “TÜRKİYE’NİN GIDA GÜVENLİĞİNDE İSTİKRARLI BİR İLERLEME GÖRÜYORUZ” DuPont Türkiye Ülke Müdürü Halide Aydınlık; “Bu sene yayınlanan 2016 Küresel Gıda Güvenliği İndeksi’nin sonuçlarına baktığımız zaman ülkeler genelinde gıda güvenliğinde ciddi gelişmeler olduğunu görüyoruz. DuPont olarak, Türkiye’nin gıda güvenliği konusunda istikrarlı bir ilerleme kaydettiğini görüyoruz ve yapılan çalışmalarla bu rakamları her geçen gün daha da yükselteceğimize inanıyoruz.” dedi.
restaurant 84 hotel & hi-tech
gastro güncel
Metro Toptan Merket ilk sürdürülebilirlik raporunu yayınladı Metro Toptancı Market, hayata geçirdiği projeler çerçevesinde şirketin sosyal, ekonomik ve çevresel performansını değerlendirdiği ilk raporunu yayımladı.
M
etro Toptancı Market yayımladığı ilk sürdürülebilirlik raporu çerçevesinde şirketin sosyal, ekonomik ve çevresel performansının sonuçlarını değerlendirdi. Sürdürülebilirliği iş yapış şekli olarak gören bir şirket olan Metro Toptancı Market; sürdürülebilir tarım, balık ve hayvancılıkla ilgili projelerin yanı sıra gıda atığının azaltılmasına yönelik çözümleriyle de ön plana çıkıyor.
geçirdiği ‘Palamutlar Nerede?’ projesiyle birlikte Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri arasında göç eden ve stokları bilinmeyen palamut balığının korunması için uluslararası bir koruma anlayışı geliştirilmesini, ticari öneme sahip olan palamut balığının göç yollarının güncellenmesi ve stokları giderek azalmakta olan balığın sürdürülebilirliğinin sağlanmasına katkıda bulundu.
YEREL ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE Türkiye’ye özgü, eşsiz lezzetleri kayıt altına alarak, gelecek nesillere bırakılacak kültür mirasımızı oluşturmak adına hayata geçen coğrafi işaretli ürünler projesi ile özgün doğa koşullarında yetiştirilen coğrafi işaretli ürünlerin korunmasını, ulusal ve global çapta tanıtılmasını, yerel üretici ve dolayısıyla da ülke ekonomisi için katma değer yaratılmasını amaçlayan Metro Toptancı Market raflarında yer alan Finike portakalı, Taşköprü sarımsağı, Aydın inciri, Denizli Kale biberi, Giresun tombul fındığı, Zile pekmezi gibi 60 coğrafi işaretli ürün, 12 bin 400’den fazla yerel üreticiden toplanarak tüketiciler ile buluşuyor. Türkiye’nin en çok balık satan marketi olan Metro Türkiye gelecek nesiller için balık stoklarının devamlılığını sağlayabilmek adına sürdürülebilir balıkçılığa katkı sağlayacak projeler geliştirdi. ‘Kızına bak, Anasını Al’ projesiyle çinekop ve sarıkanat satmama kararı alan ilk market olup balık avlanma boyları konusunda yasal mevzuata örnek teşkil eden Metro Toptancı Market, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) ile birlikte hayata
ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ ARASINDAKİ KÖPRÜ Gıda atığı konusunda önemli çalışmalara imza atan Metro Toptancı Market’in Genel Müdürü Kubilay Özerkan, gıda atığının yanı sıra harcanılan su, enerji ve işgücü konusunda da sürdürülebilir ve verimli bir yol izlediklerini ifade ediyor. Gıda kaybını ve atığını en aza indirmek için kendilerini üretici ve tüketici arasında bir köprü olarak konumlandırdıklarını ifade eden Özerkan; “Zinciri tarladan tüketicinin tabağına kadar bir bütün olarak ele alıyoruz. Bunu yaparken öncelikle uluslararası mutfaklarda trendi takip ediyor, müşterilerimizin ihtiyaçlarını onlarla birlikte belirliyoruz. Bu ihtiyaçlar doğrultusunda üreticiyle anlaşıyoruz. ‘O’ (Sıfır) kilometre yaklaşımıyla ürünlerimizi mağazalarımızın bulunduğu bölgelerdeki yerel üreticilerden almaya özen gösteriyoruz.” diye konuştu. Özerkan, tedarikçiler ile yapılan çalışmaların sonuçlarını da paylaşırken; doğru zamanda hasat, ilaç kullanımı gibi konularında verilen eğitimler sayesinde gıda kaybının %50’sini engellediklerini belirtirken, yeni ambalajlama sistemi ile ürünlerin raf ömrünü 3 kat daha uzatıldığını ifade etti.
Yazı: Yemek ve Gezi Fotoğrafçısı Serina Tara
İlk bakışta iyi bir yemek fotoğrafı nasıl anlaşılır? Yeme- içmeyi, mekanları gezmeyi sevenler ve yemek fotoğraflarına ilgi duyanlar için Yemek ve Gezi Fotoğrafçısı Serina Tara, güzel ve iyi fotoğraflanmış yemek karelerini fark etmenin yollarını paylaştı…
R
eklamlarda, sosyal medyada, hayatımızın her noktasında sürekli yemek fotoğrafları görüyoruz. Yeme-içme sektörünün dünyanın dört bir yanında vazgeçilmez bir yükselişte olması yemeklerin görselliğini öne çıkarıyor. Etrafımızı çevreleyen yemek fotoğraflarının bazıları gerçekten o yemeği tatma isteği doğururken bazıları sadece gözümüze hoş görünüyor. YEMEKLERİN ŞEKLİ VE DOKUSUNA UYGUN ÇEKİM AÇISI ÖNEMLİ Yemeklerin şekline ve dokusuna en uygun açıdan fotoğraflarının çekilmesi yemeğin daha iyi yansıtılmasını sağlıyor. Örneğin, bazı yemekler makro çekim ister. Yemeğin bütününü görmek değil yemeğin belirli kesimlerini görmek yeterli oluyor. Kimi yemekler ise tepeden çekildiğinde güzel ve daha etkili görünüyor. HER YEMEĞİN BİR HİKAYESİ OLMALI Yemeğin yanına konulan malzemelerin yemek ile uyumu iyi fotoğraf hakkında ipucu sunuyor. Yemeğin rengine uygun kullanılan peçeteler, arkasındaki fon renkleri veya yemeği daha net gösteren tabaklar, dikkat çeken yemek fotoğrafının
olmazsa olmazıdır. Ayrıntılar, kadrajın belirleyicisidir. Yemeğin lezzetini göstermek için kullandığımız tüm yardımcı malzemeler karenin hikayesini oluşturuyor. Fotoğrafta yemeğin arkasında duran birkaç bardak, büyük hasır servis tabağı, renkli vazolar ve benzeri küçük detaylar, hikayenin tamamlayıcı aksesuarlarına dönüşüyor. İyi bir fotoğraf kesinlikle güzel kurgulanmış bir hikayeyi yansıtıyor. Örneğin; bir kek ile dağınık tecrübesiz bir genç ev kadını imajı yaratabilirken yine aynı kekle çok şık gümüşler, porselenlerle mükemmel bir 5 çayı hikayesi oluşturabilirsiniz. DOĞRU KADRAJ, ORAN VE IŞIK İLE SONUÇ HARİKA Kadraj, kompozisyon ve ışık iyi bir fotoğrafın üç silahşörüdür. Yatay ve dikey olarak yemek fotoğraflarında dikkat edilmesi gereken başlıca kadraj kuralları vardır. Çoğu zaman amaç her zaman dikkati yemek üzerine hatta tadılacak o ilk lokma üzerine çekmek oluyor. Destekleyen malzemelerle kompozisyon doğru seçilmiş kadrajla her detayı gerektiği kadar gösteriyor. Fotoğraf kurgusuna uygun seçilen ışık ve ışığın doğru kullanımı etkili fotoğrafların ilk bakışta anlamanızın en büyük yardımcısıdır.
restaurant 86 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Damaklarda kalıcı bir tat Anavarza Kestane Balı Anavarza Bal’ın, özel Gurme Serisi’nde yer alan Anavarza Kestane Balı, besleyici özelliği ve lezzetiyle kahvaltıları şölene dönüştürüyor. Gün boyu ihtiyaç duyulan enerjiyi depolamaya yardımcı olan bal çeşitlerinden biri olan kestane balı, kendine özgü aromasıyla damaklarda hoş ve kalıcı bir tat bırakıyor. Kestane balı, içeriğindeki mineral ve vitaminler sayesinde yorgunluk şikâyetlerini azaltarak gün boyu devam edecek bir enerji kazandırıyor.
Paris’te Türkiye’yi ‘Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna’ temsil edecek 28 ülkenin en prestijli dergi editörlerinin jüri üyesi olduğu Sial World Tour 2016 yarışmasının Paris’te yapılan ön elemesinde, ‘Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna’, Ekim ayında Uluslararası Gıda Maddeleri Fuarı’nda Türkiye’yi temsil etme hakkı kazandı. 3 Haziran tarihinde Dünya Gazetesi Konferans Salonunda gerçekleşen Arbella Üzüm Çekirdekli Makarna’ tanıtım toplantısında konuşan Arbella Makarna Genel Müdürü Abdulkadir Külahçıoğlu şu bilgileri verdi; “Şirket olarak ürünleri geliştirirken dünyadaki trendleri takip etmekteyiz. Health Focus’un yaptığı araştırmaya göre, her 10 tüketiciden 9’unun satın alma kararını, birinci derecede ‘sağlık’ kriteri etkilemektedir. Arbella da bu trende uygun olarak ürün geliştirmek üzere Ar-Ge çalışmalarına büyük bütçeler ayırmaktadır. Özellikle Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu ülkeleri bu özel ürünler için ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Arbella üzüm çekirdekli makarna sağlığa ek katkısı gerekse damak tadına uygunluğu ile büyük bir talep görmektedir. Geliştirilen özel ürünlerin dünyadaki Türkiye makarnası algısına ve tüketiminin artmasına da katkı sunacağını düşünmekteyiz.”
Baydöner’e Altın Marka Ödülü Türkiye’nin en yaygın döner restoran zinciri Baydöner, İstanbul Ticaret Gazetesi ve TTDK komitesi değerlendirmesi sonucu “Altın Marka” ödülünü aldı. Baydöner Genel Müdürü Bülent Polat, konuyla ilgili olarak şu sözleri dile getirdi: “Baydöner olarak aldığımız ödüllere bir yenisini daha eklemenin mutluluğu içerisindeyiz. Her geçen gün şubelerimizle Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşıyoruz. Hedefimiz; önümüzdeki 5 yılda 300 mağazaya ulaşarak, geleneksel Türk mutfağının lezzeti döneri dünyada da bir marka haline getirmek. Baydöner olarak her şubemizi ilk açtığımız şube kalitesinde tutmaya ve bu yönde yatırım yapmaya büyük bir titizlikle devam ediyoruz.”
restaurant 88 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Balparmak’a yıldız yağmuru Bal pazarının lider markası Balparmak’ın 4 ürünü, Balparmak BallıMix, Balparmak Özel Seçim Çiçek Balı, Balparmak Süzme Çam Balı ve Balparmak Süzme Çiçek Balı, Avrupa’nın lezzet konusundaki lider bağımsız otoritesi International Taste&Quality Institute (iTQi) tarafından Üstün Lezzet Kategorisi’nde toplam 10 altın yıldızla ödüllendirildi. Ödüllerle ilgili görüşlerini paylaşan Balparmak Pazarlama Direktörü Burcu Yılmaz, “Balparmak olarak 36 yıldır en lezzetli, doğal ve saf balları tüketicilerimizle buluşturuyoruz. Geçtiğimiz yıllarda Özel Seçim Çiçek Balı, Süzme Çam Balı ve Süzme Çiçek Balı ile aldığımız ödüllerimizi bu sene de tazelemiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Üzerinde titizlikle çalıştığımız ballı ürünler serimizden BallıMix’in de üstün lezzet ödülü alması, sağlıklı ürünler kategorisindeki inovasyon çalışmalarımız için bizi daha da cesaretlendirdi ve tüketicilerimize hem lezzetli hem de sağlıklı ürün sunmanın gururunu yaşattı” dedi.
Delimonti’nin yaz menüsüne Anadolu’dan taze tatlar Gastronomi market ve restoran konseptini bir arada sunan Delimonti, Anadolu’nun hem tanıdık hem yepyeni tatları ile menüsüne tazelik katıyor. Anadolu’nun bereketli topraklarında yetişen mahsulleri kendine özgün yorumları ile sunan Delimonti’nin yaz ayları için zenginleştirilen menüsünde öne çıkan lezzetler; soğuk ayran aşı çorbası, kuzu etli enginar, siyez bulgur pilavı ve körpe gelin salatası. Mevsimsel ve taze ürünler ile yaz ayları için yenilenen menüde, Anadolu’nun hemen her yerinde farklı isim ve içeriklerle sunulan soğuk ayran aşı çorbası, Delimonti’de Van yöresine özgü usullerle pişiriliyor. İçerisine Tokat’ın Meğdün bölgesinden gelen yarmanın katıldığı kadim lezzet; taze nane, derotu ve salatalık ile sunuluyor.
Electrolux Profesyonel mutfağı Linet’i ağırladı Müzik hayatına çok erken yaşta başlayan, 6 dilde söylediği birbirinden güzel şarkılarla gönüllere taht kuran Linet, enerjisi ve keyifli sohbetiyle Electrolux Profesyonel Mutfağı’nın yıldızı oldu. Türk Sanat Müziği ve arabeskin ünlü sesi Linet mutfaktaki hünerlerini sergileyerek, Electrolux Profesyonel’in air-o-steam Touchline Kombi Fırınları’nda etli biber dolması pişirdi. Linet ve Electrolux Profesyonel ekibi Linet’in pişirdiği yemeği yiyerek, öğle yemeğinde hep beraber keyifli vakit geçirdiler.
Ege’nin muhteşem lezzetleri Fava Restoran’da 166 yıllık iki Rum evinin bahçesinde yer alan Fava Restoran keyifli yaz akşamları için hazırlıklarını tamamladı. Şef Ufuk Yamansavcı yönetimindeki mutfağında muhteşem mezeler ve yemekler hazırlayan restoran, The Newyork Times’ın 2016 için adres gösterdiği mekanlar arasına da girerek kalitesini tescilledi. Dünyada Michelin yıldızlı restoranlar tarafından yaygın olarak kullanılan Sous Vide teknolojisi bu sezon Fava’nın mutfağına da girdi. Sous Vide ile yemekler vakum ambalaj içinde pişerken yemeklerin özellikle balıkların ve sebzelerin besin değeri ve vitaminleri üst düzeyde korunmuş oluyor.
restaurant 90 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Erişler Gıda’ya “Üstün Lezzet Ödülü” Erişler Gıda’nın markalarından Eriş Un ve Nudo’nun lezzeti, uluslararası arenada da tescilledi. Eriş Un ve Nudo, merkezi Brüksel’de bulunan Uluslararası Tat ve Kalite Enstitüsü (ITQ)’nın düzenlediği, mükemmel tat ve kalitedeki yiyecek ve içeceklerin test edildiği Üstün Lezzet ödülüne layık görüldü. Ünlü şeflerin kör tadımları sonrası Eriş Un ve Nudo üstün lezzetini tescillemiş oldu. Ödül ile ilgili düşüncelerini paylaşan Erişler Gıda Perakende Grup Genel Müdürü Abdullah Eriş, “Ürünlerimizi geliştirirken kalite ve lezzeti bir arada yakalamaya her zaman dikkat ettik. İnsan sağlığından ödün vermeyen üretim anlayışımızla da tüketicimiz için her zaman güvenilir bir marka olmaya devam edeceğiz.” dedi.
Anadolu’nun bin yıllık yemekleri ‘Ömür Akkor ile Komili Lezzet Seyahatnamesi’nde
Frankie İstanbul’da yazlar çok daha hafif
Son 15 yıldır Türk Mutfağı üzerinde çalışmalar yapmak için Türkiye’yi gezen, bu uğurda 250 bin kilometre yolu arkasında bırakan ünlü şef Ömür Akkor, çalışmalarını, Komili’nin katkılarıyla hazırlanan ‘Ömür Akkor ile Komili Lezzet Seyahatnamesi’ kitabında bir araya getirdi. Büyük seyyah Evliya Çelebi’nin anısına hazırlanan ve Ege’den başlayan seyahatnamede; Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, İç Anadolu, Marmara ve Karadeniz bölgelerinden yöresel tarifler yer alıyor.
İyi müziği, lezzetli yemek ile birleştiren, kurulduğu ilk günden bu yana yüksek hizmet kalitesiyle İstanbul’un en seçkin mekanlarından biri haline gelen Frankie İstanbul, yaz için yenilenen menüsüyle misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Akdeniz mutfağının en hafif lezzetlerini ustalıkla hazırlayıp misafirlerine sunan mekanda Çengelköy Salatalık Gazpacho çorbası, Trança Konfit, Enginar Dolma ile başlayacağınız keyifli yemeğe günlük olarak seçilen et ve balık seçenekleriyle tamamlanabiliyor.
Şahin Sucukları, en prestijli marka Cumhuriyet ile yaşıt olan Türkiye’nin en köklü sucuk üreticisi Şahin Sucukları, aynı zamanda Türkiye’nin “en prestijli” sucuk üreticisi olarak belirlendi. Uluslararası bağımsız araştırma kurumu GFK’nın geçen Mart ayında yaptığı “marka algısı ve itibarı araştırması” sonuçlarına göre, 1923’ den beri işlenmiş et sektöründe faaliyet gösteren Şahin Sucukları, tüketici gözünde sucuk alanında Türkiye’nin “en prestijli markası” olarak da öne çıktı. Şahin Sucukları Yönetim Kurulu Danışmanı Hakan Sinangil, konuyla ilgili olarak “Siz markanızı nereye konumlandırırsanız konumlandırın, bir markanın değeri tüketicinin gözünde ki algıdır. İnsanların satın alma kararı tamamen o markaya karşı duydukları insani sıcak ilişkiler çerçevesinde gerçekleşir” dedi.
Tuğra Restoran’da tarih dolu yaz ziyafeti Çırağan Sarayı’nın birinci katında, sarayın büyüleyici atmosferi içinde yüksek tavanları, boydan boya Boğaz gören pencereleri, terasındaki mermer sütunlarıyla geçmişle bugünü buluşturan dünyanın en güzel mekanlarından Tuğra, saray ziyafeti sunan yeni yaz menüsüyle envai çeşit lezzeti tabaklara taşıyor. Saray arşivlerinden uzun araştırmalar sonucu özelikle Osmanlı döneminden kalan tarihi belgelerden, kitaplardan faydalanılarak yapılan çevirilerle günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir çok lezzet bu sezon da özenle seçilerek Tuğra’nın yaz menüsünde. Bu tarih kokulu lezzetler için 1127 senesinde Suyolcular Kethüdası Mirza efendinin hanesinde verilen ziyafette Mirza efendinin yapmış olduğu yemeklerin reçetelerinin bulunduğu kitap da şeflere ilham kaynağı oldu.
Pınar, karbon ayak izini %11 azalttı Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için tüm tasarruf fırsatlarını değerlendiren Pınar, karbon ayak izini de yüzde 11 oranında azalttı. Sorumlu yatırım kararları ve kaynak verimliliğine dayanan üretim modelleriyle sürdürülebilirliği tüm ekosisteme ve değer zincirine yaymayı hedeflediklerini belirten Yaşar Holding İcra Başkanı Dr. Mehmet Aktaş: “Sürdürülebilirlik çalışmalarımız kapsamında önem verdiğimiz bir diğer konu da enerji verimliliği. Özellikle ürünlerimizin üretim aşamasında enerji tasarrufuna büyük önem veriyoruz. Pınar Et fabrikamız genelinde doğal gaz tüketiminde birim ton başına yüzde 6,5 tasarruf sağlarken, Pınar Su Aydın-Bozdoğan Madran tesisimizde hat verimliliğini yüzde 6,2 oranında iyileştirdik. Pınar Su ile ayrıca Isparta-Eğirdir Akçaağaç tesisimizde yüzde 8 oranında enerji tasarrufu sağladık” dedi.
Hafif yaz spesiyalleri Le Pain Quotidien’den Taptaze, doğal lezzetleri sıcacık atmosferinde buluşturan Le Pain Quotidien, sağlıklı ve hafif yaz menüsüyle fit kalmak isteyenlere leziz seçenekler sunuyor. Le Pain Quotidien’in Zeytinyağlı Enginarı’nı, Fırında Etli Yaz Türlüsü’nü taze domates, Akdeniz sos ve rokayla servis edilen Karides Spagettisi gibi birçok hafif lezzetini öğle ve akşam yemeklerinde tercih edebilirsiniz. Doyurucu ve hafif lezzetleriyle Le Pain Quotidien de hem dengeli hem de sağlıklı beslenip formunuzu koruyabilirsniz. Şeker katkısız Chia Puding ve Reyhanlı Limontası da Le Pain Quotidien’in menüsünün olmazsa olmazları arasında yerini alıyor.
Seyidoğlu’ndan yaza özel sütlü tatlılar Yaz aylarında tatlıdan vazgeçemeyen ama hafif olsun diyenler için enfes sütlü tatlılarına yenilerini ekleyen Seyidoğlu, kendisine özel reçeteleri ile limonlu, kabaklı, kestaneli, meyveli ve kara orman meyveli muhallebilerini müşterileri ile buluşturuyor. Yerli ve doğal malzemelerle yaptığı sütlü tatlılarını Türkiye’nin yanı sıra dünyaya duyuracak olan Seyidoğlu, sütlü tatlılarına yeni lezzetler eklemekle kalmadı, görüntülerini de yenileyerek çeşitlerini artık daha sağlıklı ve şık cam kaselerde sunuyor.
restaurant 92 hotel & hi-tech
gastro aktüel
Evinoks profesyonellerle buluştu Evinoks 16 bin metrekare kapalı alanı içerisinde oluşturduğu yaşayan showroom ile ilk konuklarını Electrolux ile birlikte ağırladı. 2 Haziran Perşembe günü Bursa Yemek Sanayicileri katılımı ile Evinoks & Electrolux Demo mutfağında teorik olarak yemek sanayilerine yönelik pişirme teknikleri konusunda uygulama ve tanıtımlar yapıldı. Yaşayan showroom içerisinde Demo Mutfak ve Pastane bölümü sürekli olarak gerçekleştirilecek etkinlikler ile profesyoneller hizmet vermeye devam edecek.
Göçmen Börekçisi İzmirli oldu Türkiye’nin dört bir yanındaki farklı kültürlerin etkisiyle zenginleşen börek çeşitlerini menüsünde toplayan Göçmen Börekçisi, Türkiye turuna devam ediyor. Göçmen ailesinin yeni durağı şimdi İzmir-Aliağa… Tüm yörelerin börek kültürünü Türk damak tadıyla birleştiren Göçmen Börekçisi, yedinci şehrine ulaştı. Kocaeli, İstanbul, Ankara, Çanakkale, Bolu, Sakarya’dan sonra şimdi de ilk kez İzmir’de, Aliağa’da yeni şubesine kavuşan Göçmen Börekçisi, böylece 58 satış noktasına ulaştı. Annelerin ellerinden, özenle ve titizlikle hazırlanan, tadı eşsiz, tarifi sır ve en önemlisi hafifliğiyle meşhur olmuş Göçmen Börekçisi ürünleri, ıspanaklı, kıymalı, patatesli ve peynirli göçmen böreği, küt böreği, kol böreği, gül böreği ve su böreği çeşitleri ile tüm börek severlere hitap ediyor.
Öztiryakiler 500 firma içinde İstanbul Sanayi Odasının her yıl hazırladığı Türkiye’nin büyük ilk beş yüz firması raporu geçtiğimiz günlerde yayınladı. 2014 de Öztiryakiler olarak ilk beş yüzde yer alan firmamız aynı başarıyı devam ettirip ilk 500 içerisindeki yerini koruyarak sektördeki liderliğini bir kez daha gösterdi. Bu haklı gururu, başta 1300’ü aşkın çalışanımız, 90 tanesi yurtdışında olmak üzere 182 yetkili servis ağı, 50 bayisiyle ile 2500 üzerinde paydaşlarımızın gayretlerine borçluyuz. 5 kıtada 100’ü aşkın ülkede Türk malı endüstriyel mutfak projeleri tasarlıyor, üretiyor ve kuruyoruz. Sektörün ilk AR-GE merkezine sahip firması olarak, inovatif vizyonumuz ile teknoloji yatırımlarımızı ve hedeflerimizi büyüterek yolumuza devam ediyoruz.
restaurant 94 hotel & hi-tech
dekorasyon
Tarzını konuşturan mekanlara Seramiksan’dan Napoli Serisi Motif desenlerin ahenk içinde mermer efekti olarak yansıdığı Seramiksan Napoli serisi, modern ve dinamik görünümüyle yaşam alanlarını farklılaştırıyor.
S
eramiksan, ince detaylara yer vererek oluşturduğu özgün tasarımlarına bir yenisini daha ekliyor: Napoli Serisi… Mermer efektli yüzeyi ile mekanlara farklı bir yorum katan Napoli serisi; doğal dokusu, etkileyici görüntüsüyle şıklığı mekanlarına taşımak isteyenler için doğru tercih oluyor. Napoli kentinin etkileyici güzelliğinden ilham alınarak tasarlanan seri, 60x60 cm ebatında rektifiyesiz olarak üretiliyor.Loyal motif, vizon, gri, renklerinde üretilen Napoli sırlı porselen karolar yaşam alanlarında rahatlıkla kullanılabilirken kusursuz görünüm isteyenler için ideal bir seri.
Duravit Türkiye’den erişilebilir banyolar Daha iyi erişilebilirlik için iyi planlanan ve uygulanan önlemler, yaşam kalitesini ve günlük konforu artırmanın yanı sıra, mülklerin değerini de arttırır. Yeni bir banyo planlarken ileriyi düşünmek, kullanıcılarının mümkün olduğunca uzun süre bağımsız olarak yaşayabilmesini sağlar.
B
anyolar uzun bir kullanım ömrüne sahip olduğundan, ileriyi düşünmek ve gelecekteki ihtiyaçları dikkate almak daha da önemlidir. Dikkatlice planlandığında, günümüzün rahat banyosu, yarın yaşlı kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayabilir ve hatta tamamen engelsiz hale gelebilir. Konfor, esneklik ve güvenlik, sıcak bir atmosferde sofistike bir tasarımla birlikte yer alabilir. YIKAMA ALANINDA ÇEŞİTLİLİK Yıkama alanı, banyonun merkezi işlevsel alanıdır. Sık sık kullanılan bu alana önden kolaylıkla erişilebilmelidir ve alanın kullanımı ayrıca güvenli olmalıdır. İdeal çözüm: oturulduğunda yıkama alanın konforlu bir şekilde kullanılabilmesini sağlayacak bacak yeri sağlayan yerleşik veya yüzeye monte lavaboya sahip konsollar. Yüzeye monte lavabolar ayrıca yükseltilmiş yıkama pozisyonu da sağlar. Geniş depolama alanları sayesinde, tüm bakım ürünleri kolayca ulaşılabilir bir şekilde saklanabilir. Ahşap dekorlar ve tam parlak verniklerden, gerçek ahşap kaplamalara, pratik konsollar aynı zamanda bireysel bir görünüm oluşturmak için birçok farklı olasılık sunar. Optimum etki için aynalar ve raflar, farklı yüksekliklerden kolayca erişilebilir ya da hareket ettirilebilir olmalıdır. RAHAT TUVALET KULLANIMI Hareket kabiliyeti biraz düşük olanlar bile tuvaleti kullanmakta güçlük çekebilir. SensoWash C ve SensoWash Slim duştuvaletler de hareket kabiliyeti kısıtlı kişiler için uygundur ve hijyeni gerçekten kolaylaştırır. Üç duş tipli paslanmaz çelik püskürtme kolu, bide işlevi görür. Uzaktan kumandayla gerçekleştirilebilen eylem kolaydır.Tuvaleti kullanırken koltuk yüksekliği de optimum konfor için büyük önem taşır. Starck 3 duvara monte tuvalet, beş santimetre daha yüksek oturma
pozisyonu ile kullanıcının tuvaleti kullandıktan sonra tekrar ayağa kalmasını daha kolay hale getirir. Mevcut bağlantılarla çalıştığından, renovasyon projeleri için idealdir. Tuvaletin önünde manevra için yeterli alan olması, gelecekte bir yürüme desteği veya tekerli sandalye gerekmesi durumunda bile güvenli ve konforlu hareket kabiliyeti sağlayacaktır. Sonradan yanlara eklenebilen kollar düşmeyi önler. Kolayca erişilebilen tuvalet kâğıdı tutucuları ve sifon plakaları da konforu arttırır. SIZDIRMAZ DUŞ Sızdırmaz bir duş teknesi, görsel bakımdan en iyi çözüm olmanın yanı sıra temizlemesi kolaydır, güvenlidir ve düşmeleri önlemeye yardımcı olur. Üç farklı malzemeyle hazırlanan modeller, ileriye dönük planlama için idealdir: Sıhhi akrilikten yapılan kaymaz kaplamalı DuraPlan duş teknesi zarif bir klasiktir. Kaymama özelliklerine sahip yeni DuraSolid A’dan yapılan P3 Comforts duş teknesindeki kolay temizlenen gider deliği, hafif yüksektilmiş raf ile güzel bir şekilde entegre edilmiştir. Stonetto duş teknesi en yüksek estetik gereksinimlerinizi karşılar ve olağanüstü bir görünüme ve hisse sahip DuraSolid Q’dan yapılmıştır. Kaymayan mat yüzey otantik taş görünümündedir. Beyaz, Kum ve Antrasit renklerde mevcuttur. Maksimum kolaylık için katlanabilen duş koltuğu, duşta ek güvenlik ve konfor sağlar. KONFOR VE YAŞAM KALİTESİ Daha iyi erişilebilirlik için iyi planlanan ve uygulanan önlemler, yaşam kalitesini ve yaşlılar için çok önemli olan günlük konforu artırmanın yanı sıra, mülklerin değerini de arttırır. Buna ek olarak, yeni bir banyo planlarken ileriyi düşünmek, kullanıcılarının mümkün olduğunca uzun süre bağımsız olarak yaşayabilmesini sağlar.
restaurant 96 hotel & hi-tech
hijyen
Organik Kuru Temizleme nedir? “Organik” kelimesi sıklıkla yanlış kullanılır. “Organik” kimyasallar zincirler halinde bulunan karbonlardan oluşur. Bu karbonlar tüm organik bileşiklerin temelidir. Örneğin; Benzin organiktir.
G
eleneksel kuru temizleme solventi olan Perkloretilen’in insan sağlığı ve çevreye olan zararları kanıtlanmaya başlanınca tüm dünyada kısıtlamalara tabi olmaya başlandı. Gün geçtikçe Kuru Temizleme sektörünün büyüklüğü ve istihdamı yükselmektedir. Bu sebeple de getirilen yasal kısıtlamalar sonucu Organik Kuru Temizleme Sistemleri birden ön plana çıkmıştır. Bu süreçte de çeşitli kimyasalların denendiği farklı teknolojiler ve sistemler piyasada yer almaktadır. Ama içlerinde en fazla ön plana çıkan 3 Temizleme yöntemi ve aralarındaki farklar aşağıdaki gibidir. GREENEARTH CLEANING Yapı: Silikon tabiatta bol miktarda bulunan kumdan oluşmaktadır. Toksik değildir, hiçbir kokusu yoktur. Tamamen saf, likit ve kokusuzdur. Kumaşa Olan Etkisi: Tekstil dokusunu iyileştirir, renklerini bozmaz ve canlandırır. Mükemmel tuşe efekti sağlar. Tekstiller ilk günkü canlılığını kaybetmez. Tekstilde Kullanım: Yünlü giysilerin yanı sıra her tür abiye, kürk, süet, deri, ipek, kaşmir gibi değerli kıyafetlerde bile özenli ve güvenilir bir temizlik sunar. Abiye ve benzeri kıyafetlerde kullanılan plastik, vinyl aksesuarları GreenEarth temizleme sisteminde deformeye uğramadan temizlenir. Diğer alternatif temizleme sistemlerindeki en büyük ayırt edici özelliklerden biridir.
ürün olduğu için doğaya ve insana zararı yoktur. Doğa ve insan sağlığı için tercih edilmelidir. Yatırım Maliyeti: Yatırım maliyeti çok az farklıdır. Kıyafetler daha az kırıştığı için, ütü ve şekil verme sırasında daha düşük işgücü gerektirir. Solvent kayıpları sıfıra yakındır. Toplam işletme maliyeti, klasik kuru temizleme işlemlerinden çok daha düşüktür. GreenEarth sağlığınızı, kıyafetlerinizi ve doğayı koruyan, su ve enerji tasarrufunu yılda yaklaşık 9.000 TL’ye çıkararak büyük ölçüde kar edebileceğiniz bir kuru temizleme sistemidir. ALTERNATİF TEMİZLEME (HİDROKARBONLU) Yapı: Hidrokarbonlar, temelde petrol türevidir ve bir hidrojen/ karbon bileşenidir. Parlama özelliği olan, renksiz bir sıvıdır. Ağır bir kokusu vardır. Kumaşa Olan Etkisi: Kuru temizleme işlemlerinde temizleme etkisi orta düzeydedir. Tekstilde Kullanım: Hassas tekstillerde kullanılamaz. Ağır lekeli giysilerde temizleme performansı nispeten daha zayıftır.
Temizleme Solventinin Zararları: Silikon’un diğer solventler gibi insan sağlığına ve çevreye hiçbir zararı yoktur.
Temizleme Solventinin Zararları: Hidrokarbonların organik madde olması, tam kullanıcı ve çevre dostu olduğu anlamına da gelmemektedir. Solventin soluma yoluyla alınması durumunda kullanıcılara zarar verir. Ayrıca bakteri üreme ve koku problemleri de kullanıcı sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Çevreye ve İnsana Etkisi: Şampuanlarda ve kişisel bakım ürünlerinde de kullanılmaktadır. Cilt dostudur. Cilde dahi sürülebilir. Bebek biberonların yapımında kullanılır. Çevreci bir
Çevreye ve İnsana Etkisi: Hidrokarbon kimyasal yoğunluğu sebebiyle su ile izole edilemez, yani çok dikkatli kullanılması gerekir. Bakteri üremesi sebebiyle aşırı ve kalıcı bir pis
koku yayma riski söz konusudur. Benzen, Etilen Oksit, Tetra Klorür, Form Aldehit ve tüm Alkilleştiriciler gibi Hidrokarbon bileşenlerinin tamamı, insan sağlığı açısından risk içeren maddeler sınıfındadır ve içme, soluma, deri yolu ile temas durumlarında farklı derecelerde olumsuz etkilere sahiptirler. Yatırım Maliyeti: Solvent maliyeti ve yatırım maliyeti orta düzeydedir. Su ve enerji maliyetleri nispeten yüksektir. Daha kalifiye işgücü ihtiyaç gösterir. Solvent tüketimi, uçucu özelliği dolayısıyla yüksektir. Toplam işletme maliyeti, klasik kuru temizleme işlemlerinden daha yüksektir. WET CLEAN TEMİZLEME Yapı: Wet Clean İşlemleri, hacmi/miktarı kontrol edilen kimyasal içermeyen, su bazlı bir yöntemdir. Tıpkı ev tipi temizlemede olduğu gibi su kullanılır. Kumaşa Olan Etkisi: Su kullanıldığından organik bir işlemdir ancak çoğu yağ bazlı kirlerde temizleme etkisi zayıftır. Pamuklu tekstillerde tavsiye edilir.
Tekstilde Kullanım: Yün, deri, güderi, ipek gibi tekstillerde kullanılamaz. Tekstil üreticileri de zaten bu tür kumaşlarla üretilen tekstillerin etiketlerinde su ile kullanılmaması gerektiğini belirtirler. Temizleme Solventinin Zararları: Filtre edilmiş su kullanıldığından zararı yoktur. Çevreye ve İnsana Etkisi: Çevreye duyarlı bir temizleme yöntemidir. Proseslerde ek kimyasal katkılara ihtiyaç duyulur. Bu katkılar dikkatli seçilerek kullanılmalıdır. Yatırım Maliyeti: Yatırım maliyeti düşük düzeydedir. Su ve enerji maliyetleri nispeten yüksektir. Daha kalifiye işgücü ihtiyacı gösterir. Toplam işletme maliyeti klasik kuru temizleme standartlarına göre daha düşüktür. PERMAK Şirketler Grubu Perkloretilenin kansorejen olması ve çevreye zarar vermesi sebebiyle kuru temizleme solventi olarak kullanılmasını tavsiye etmemektedir.
restaurant 98 hotel & hi-tech
hijyen
Tekstil bakımında yeni bir çığır
Electrolux Profesyonel’den yeni lagoon Advanced Care Electrolux Profesyonel, kumaşlara karşı hassas, doğaya saygılı ve şirketler için oyunun kurallarını değiştiren lagoon Advanced Care tekstil sistemini piyasaya sunuyor.
E
lectrolux Profesyonel kumaşlara zarar vermeyen ve doğaya dost bir tekstil temizleme işlemini mümkün hale getiriyor. Electrolux Profesyonel tarafından piyasaya sunulan lagoon Advanced Care Sistemi, solvent bazlı temizlemenin hız ve kolaylığında etkili sonuçlar sunuyor. Süreçte solvent olarak su kullanıldığından, prosedürde herhangi bir toksik madde yer almıyor; böylece bir yandan çevre dostu özellikler sunarken, diğer yandan daha kısa işlem süresi sayesinde daha hızlı ve daha verimli bir hizmeti garanti ediyor. Artık büyük ve küçük ölçekli işletmeler lagoon Advanced Care Sistemi ile müşterilerine kalite ve verimliği çevre dostu bir şekilde sağlayabilen su bazlı bir çözüme kavuşabilecekler. The Woolmark Company tarafından da tescilli bir ürün olan lagoon Advanced Care, kuru temizleme etiketine sahip hassas yünlü giysilerin temizliği için onaylamış ilk profesyonel su bazlıtemizleme sistemi olarak dikkat çekiyor.
karşılayacak yenilikçi özellikler sunuyor. Yeni nesil deterjanlar ve özel programlar etkili bir temizlik sağlıyor ve giysilerin kurutucuda liflerin rahatlaması için herhangi bir ‘asarak kurutma’ süresi gerektirmeden ve minimal düzeyde son işleme ihtiyaç duyarak tamamen kurumasına olanak tanıyor. Electrolux Profesyonel, lagoon Advanced Care ile giysilerin temizleme sürecini hem daha güvenilir ve daha sürdürebilir hale getiriyor hem de personelin, sistemi daha kolay ve daha güvenli çalıştırmasını sağlayarak her defasında en üst kalitede sonucun alınmasını garanti ediyor. Electrolux Profesyonel Çamaşırhane İş Birimi Küresel Segment Direktörü Paolo Schira yeni sistemle ilgili şöyle konuştu: “Yeni lagoon Advanced Care, Temizlik Şirketlerinin ve Konut ve Otel Sakinlerine Yönelik Bakım süreçlerinin gereksinimlerini karşılamak üzere tasarlandı. Bu sadece su bazlı-temizliğe yönelik yenilikçi bir yaklaşıma öncülük edecek benzersiz bir sistem değil, aynı zamanda farklı projelere özel, iki kapasite paketini daha ileri bir TEKSTİL TEMİZLİĞİNDE OYUNUN KURALLARI DEĞİŞİYOR tarihte genişletebilme seçeneği sunan, şaşırtıcı derecede esnek lagoon Advanced Care Sistemi özel olarak tasarlanmış su bir çözüm: Temel set, mevcut herhangi bir kuru temizleme bazlı-temizleme makinelerinin mükemmel bir kombinasyonunu işlemini kolayca tamamlayabiliyorken; Full set, 15 kg’lık bir sunuyor. Farklı kapasitelere sahip bu sistem maksimum kuru temizleme operasyonunun yerine geçmek için ideal bir düzeyde esneklik sağlayan ve sektörün farklı ihtiyaçlarını çözüm sunuyor”.
restaurant 100 hotel & hi-tech
hijyen
Eczacıbaşı Profesyonel “Ev dışı tüketimde farklılaşmanın yolu hijyen” diyor! Eczacıbaşı Profesyonel Genel Müdürü Yeşim Roth, Eduplus firması tarafından bu yıl 13.’sü düzenlenen Satış Zirvesi’nin konuşmacıları arasındaydı. Zirvenin “Satış ve Pazarlamada Değişen Boyutlar; Müşteri, Farklılaşma ve Teknoloji” isimli panelinde söz alan Roth, Ev Dışı Tüketim pazarındaki güncel trendleri değerlendirdi.
E
v Dışı Tüketim Sektörü’nün önde gelen firmalarından Eczacıbaşı Profesyonel’in Genel Müdürü Yeşim Roth, İstanbul Steigenberger Hotel’de düzenlenen Satış Zirvesi’nde tüketici alışkanlıklarına dikkat çekti. Eczacıbaşı Profesyonel’in Genel Müdürü Yeşim Roth, sözlerine tüketicilerin ev dışında yemek yerken, işletmelerdeki tuvaletleri kullanırken ya da konaklama tesislerinde kalırken yetersiz hijyen riskiyle karşı karşıya olduklarını hatırlatarak başladı. Tüketicilerin, hijyen konusunda eskisine göre çok daha bilinçli olduklarını söyleyen Roth, yapılan araştırmalarda Türkiye’de tüketicilerin büyük kısmının genel tuvaletleri temiz bulmadığını ve Türk kadınlarının büyük kısmının zorunlu olmadıkça ev dışında tuvalet kullanmadığını hatırlattı. Bu alanda beklentileri karşılanmayan tüketicilerin artık bu durumu kabullenmektense şikayetlerini dile getirmeye ve haklarını aramaya daha çok yöneldiğini ifade eden Yeşim Roth, internetin bu süreçteki rolüne dikkat çekti. TÜKETİCİ ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞİYOR Konuşmasında Türkiye’de temizlik konusundaki alışkanlıkların değiştiğini de belirten Roth, buna örnek olarak toplumun katı sabun kullanımından sıvı sabun kullanımına geçişini gösterdi. Tüketici alışkanlıklarında benzer bir değişimin gelecekte kağıt havlu kullanımında da yaşanmasının olası olduğunu söyleyen Roth, ev dışı tüketim noktalarının bu konuda tüketicilerin alışkanlıklarının değişmesine olumlu katkıda bulunacağını ve kağıt havlunun Türk insanının hayatına daha da çok girmesini beklediğini söyledi.
FARKLILAŞMAK İÇİN GELİŞEN TEKNOLOJİDEN YARARLANMAK ŞART Teknolojinin ev dışı tüketim noktalarındaki hijyen uygulamalarına katkısını da değerlendiren Yeşim Roth şöyle konuştu: “Özellikle büyükşehirlerde kiralar arttıkça ve işletme maliyetleri yükseldikçe işletmelerin depo olarak kullanabilecekleri atıl alanlar giderek daha kısıtlı hale geliyor. Bu da az hacim kaplayan, “konsantre”, “tek kullanımlık” ya da “kullanıma hazır, tek dozajlık” ürünlerin gündeme gelmesi sonucunu doğuruyor. İlerleyen günlerde bu tür ürünlerin EDT pazarında daha çok yaygınlık kazanmasını bekliyoruz”. Teknolojinin ev dışı tüketimdeki hijyen uygulamalarını nasıl etkilediğini göstermesi açısından, endüstriyel çamaşırhanelerdeki uygulamalara da değinen Roth, bu konuda da şunları söyledi: “Otel, hastane vb. büyük işletmelerin çamaşırlarının yıkandığı endüstriyel çamaşırhanelerde, doğru kimyasal kullanımı kadar önemli olan bir konu da, doğru dozajlama sistemlerinin kullanımı. Burada kimyasal temizlik ürünleri tedarik eden firma ile çamaşırhane işletmesinin koordineli bir biçimde çalışması çok önemli. Örneğin bu koordinasyonu sağlamak için biz, müşterilerimizin tesislerine “uzaktan erişilebilen, bilgisayar kontrollü dozajlama sistemleri” kuruyoruz. Bu sayede, müşterilerimizin ihtiyaç duyması halinde, operasyona fiziken uzakta da olsak hemen gerekli müdahalede bulunabiliyoruz”. Yeşim Roth, konuşmasını ev dışı tüketim dünyasında farklılaşmak isteyen işletmelerin bunu tüketicilerin artan hassasiyetlerine önem vererek ve gelişen teknolojiden daha çok yararlanarak yapabileceklerinin altını çizerek bitirdi.
Maratem ile hijyen kontrol altında Eczacıbaşı Profesyonel bünyesinde yer alan endüstriyel temizlik ürünleri markası Maratem, konsantre ürün grubu Duo ve Hero ile yenilikçi temizlik anlayışını işletmelere taşıyor. Maratem Duo ve Hero ürün grupları, konsantre formülü ve gelişmiş dozaj ekipmanları ile kontrollü tüketim sağlıyor.
T
emizlik sırasında kontrolsüz ürün kullanımı işletmelere ekstra maliyet oluşturabiliyor. İşletmelerin ihtiyaçlarına göre temizlik ve hijyen çözümleri geliştiren Maratem, konsantre ürün grubu Duo ve Hero ile işletmelere yüksek performanslı temizliği sabit maliyet ile sunuyor. DUO İLE İKİSİ BİR ARADA ÜRÜN SİSTEMİ Genel temizlik kategorisinde işletmelerin ihtiyaçlarına geniş ürün portföyü ile cevap veren Maratem, Duo ürün grubuyla özellikle restoran, butik otel ve ofis gibi depolama alanı kısıtlı olan kanallarda etkili hijyen sağlıyor. Kimyasal ürün haznesi ve doldurabilir su haznesi bulunan Maratem Duo, spreyli otomatik seyreltme aparatıyla kullanım sırasında dozajı ayarlayarak kontrollü tüketim ve maliyet imkanı sunuyor. Maratem Duo doğru temizliğe giden en hızlı, şık ve pratik çözümü sağlıyor. HERO’LAR 1,5 L ULTRA KONSANTRE ÜRÜN SİSTEMİ Oda temizliği kategorisindeki Maratem Hero ultra konsantre ürün grubu, otel odalarının hijyenik temizliğini sağlarken depolama avantajıyla da profesyonellere hizmet farkını yaşatıyor. 1,5 litrelik ambalajlarda sunulan Maratem Hero ürünleri, yüksek performansı ile 30 L’lik bidon ürüne eş değer oluyor. Ultra konsantre formülü ile depolama alanında da tasarruf sağlayan Maratem Hero, özel dozaj ekipmanı ile maliyet kontrolünü sağlarken, pratik bir kullanım vadediyor.
restaurant 102 hotel & hi-tech
otel-tech
Artık sadece otellerin değil misafirlerin de yıldızı var Artık sadece otellerin değil, misafirlerin de yıldızı var. Otel ve restoranların kullandıkları teknoloji çözümlerinin her şeyden önce müşteri mutluluğuna yardımcı olması gerektiğine inanan Protel A.Ş., turizmde müşterileri puanlama dönemini başlattı…
T
urizmde yaşanan durgunluğun geçici olduğunu belirten Protel Yönetim Kurulu Başkanı Metin Arghan, sektörün yeniden yapılanma zamanının geldiğini söyledi. Bu doğrultuda kanal yapısının yenilenmesi gerektiğini belirten Arghan, sektördeki son trendler hakkında da bilgi vererek, “Bazı ulaşım uygulamalarında yolcular sürücüye puan verirken, sürücüler de yolculara puan veriyor. Bunun benzerini turizmde de görmeye başladık. Bazı oteller misafirlerini puanlıyor ve bu puanlara göre indirim oranı belirliyorlar” dedi.
“TURİZMDE YENİDEN YAPILANMA ZAMANIDIR” Konuk ağırlama sektörüne teknoloji çözümleri sunan Protel’in Yönetim Kurulu Başkanı Metin
Arghan, Türkiye turizm sektöründe yeniden yapılanma zamanının geldiğini söyledi. Sektörde yaşanan durgunluğun geçici olduğunu ifade eden Arghan, “Bu tür dönemler dünyanın her yerinde yaşanabiliyor ve hem ülkelere hem de iş adamlarına yeni şeyler öğretiyor. Bugün özellikle güneydeki otellere baktığımızda klasik bir kanal yapısı olduğunu görüyoruz. Tur operatörleri ve acentelerden oluşan bu kanal yapısının internetten direkt satış gibi yeni kanallarla desteklenmesi gerekiyor. Bu anlamda sektörün devletten bir beklenti içine girmek yerine, teknolojinin sağladığı olanakları kullanmak üzere harekete geçmesi gerekiyor” dedi. Otel ve restoranların kullandıkları teknoloji çözümlerinin her şeyden önce müşteri mutluluğuna yardımcı olması gerektiğinin altını çizen Arghan,
“Misafirler tatilde de yemekte de önce kendilerini mutlu etmek istiyor, bunun için hizmet satın alıyorlar. İsteklerinin ve kişisel zevklerinin işletme tarafından dikkate alınması da mutluluklarına katkı sağlıyor. Tesisin teknolojiyi kullanarak müşterilerini tanıması ve kişiselleştirilmiş hizmetler sunabilmesi günümüzde neredeyse ön şart olarak kabul ediliyor” dedi. SEKTÖRDEKİ TRENDLER Sektördeki son trendler hakkında da bilgi veren Arghan, “Ulaşıma yönelik bazı mobil uygulamalarda yolcular sürücüye puan verirken, aynı şekilde sürücüler de yolcuları puanlıyor. Bunun benzerini turizmde de görmeye başladık. Bazı oteller de misafirlerini puanlıyorlar. Misafirlerin odayı ve tesiste sunulan olanakları ne şekilde kullandıkları puanlanarak, sonraki konaklamalarında ne oranda bir indirim alabilecekleri belirleniyor” dedi.
“Yapay zeka kullanımı turizm sektöründe de yaygınlaşacak” diye konuşan Arghan, “Bu trendle birlikte, internetten manuel olarak otel araştırmak yerine, kişinin nasıl bir otelde konaklamak istediğini sesli olarak ifade etmesi yeterli olacak. Örneğin, ‘Muğla civarında, geceliği 300 TL olan, tenis kortu bulunan’ şeklinde bir cümleyi söylemek, beklentiye en uygun tesisin anında bulunmasını sağlayacak” ifadelerini kullandı. Arghan’ın aktardığı bilgilere göre, sanal gerçeklik gözlükleri de turizm sektörüne farklı bir soluk getirebilecek ve tatile gitmeden tatil deneyimi yaşamak mümkün olabilecek. Bu sayede, tatilciler acentede ya da evde sanal gerçeklik gözlüğü ile tatil mekânının yanı sıra kalacakları otelin içinin ve odalarının nasıl göründüğünü inceleyebilecekler.
GELİR YÖNETİMİ EĞİTİMLERİNE İLGİ ARTIYOR Turizm sektörüne teknoloji çözümleri sunan Protel’in Kalite Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Nuray Gülcan, yaşanan durgunluğun gelir yönetimine yönelik eğitimlere olan ilgiyi artırdığını söyledi. Gülcan, Protel Akademi çatısı altında vermekte oldukları eğitimlerden gelir yönetimi ve online pazarlar/sosyal medya yönetimi konularına olan ilgide belirgin bir artış olduğunu ifade etti. Nuray Gülcan, turizm sektöründe yaşanan durgunluğun, sektörün gelir yönetimine ve bu konudaki eğitimlere olan ilgisini daha da artırdığını söyledi. Gülcan, “Protel Akademi çatısı altında farklı başlıklarla vermekte olduğumuz ücretsiz eğitimlerden, özellikle gelir yönetimi ve online pazarlar/sosyal medya yönetimi konularına olan ilgide belirgin bir artış var. Gelir yönetimi konusu, şu anda web seminerlerinde en yoğun ilgi gören eğitimimiz konumunda” dedi. Son dönemde turizm sektörünün e-dönüşüm eğitimlerine de büyük bir ilgi gösterdiğini ifade eden Gülcan, “Gerek yasal süreçlerin etkisi gerekse e-dönüşümün sağladığı avantajlara yönelik farkındalığın artması ile birlikte, konuya ilişkin eğitimlerimize ciddi bir talep olduğunu görüyoruz. Biz de Protel olarak hem müşterilerimizi desteklemek hem de hizmet kalitemizi artırabilmek adına online e-dönüşüm eğitimlerimizi bedelsiz olarak Protel Akademi üyelerinin kullanımına sunuyoruz” diye konuştu.
restaurant 104 hotel & hi-tech
otel-tech
POS sistemleri işletmelere hangi faydaları sunuyor? Omni A.Ş., POS cihazları ve otomasyonlarının konuk ve müşteri ağırlayan işletmelere daha iyi hizmet, verimlilik ve kazanç için sunduğu yararları açıkladı.
İ
şletmelerin ihtiyaçlarına yönelik satış noktası (POS) ve arka ofis sistemleri çözümleri sunan Omni A.Ş., POS cihazları ve otomasyonlarının konuk ve müşteri ağırlayan işletmelere daha iyi hizmet, verimlilik ve kazanç için sunduğu yararları açıkladı. Gerek fiyat gerek fonksiyon olarak sadece büyük restoranların değil, her boyuttaki restoranın ulaşabileceği çözümler haline gelen POS cihazları ve otomasyonlarının restoran, fastfood, pastane, kahve zincirleri gibi yiyecek içecek işletmelerine sunduğu faydalar şu şekilde: HER BOYUTTAKİ RESTORANA FAYDA SAĞLAYICI İşletmeye kontrollü bir iş akışı alışkanlığı ve düzeni kazandırır.
Siparişin alınması, üretilmesi, servis edilmesi ve ödemenin alınması belli bir düzen içinde gerçekleştirilir. Tüm işlemlerin tek elden gerçekleştirilmesine olanak sağlar. Garsonların masa devir hızı artar ve aynı anda daha çok masaya servis sunma şansı elde edilir. İşletmelere stok takibi, satış ve verimlilik ölçümü olanağı sunar. Sağlanan tasarruf sayesinde işletmeler, mevcut tasarrufu farklı alanlarda veya işletmenin başka bir ihtiyacı için kullanabilir. İşletmelere rekabette bir adım öne geçme olanağı sağlar. İşletme yöneticileri, sistem sayesinde elde edilen etkin raporlarla sipariş miktarlarını ve karlılıklarını kontrol edebilir, revizyon gereken kalemleri görerek gerekli değişiklikleri yapabilir.
restaurant 106 hotel & hi-tech
otel-tech
Büyük veri otellerde oyunun kuralını nasıl değiştirdi?
Seyahat endüstrisinin doğal ortağı olarak kabul edilen Büyük Veri, rekabette öne geçmek isteyen otel yöneticileri için bir kaldıraç görevi üstleniyor.
G
ünümüzün kızışan rekabetçi ortamında seyahat ve ağırlama sektörünün de ayakta kalabilmesi için büyük veri yeteneğini anlayıp sunduğu avantajlardan yararlanması kaçınılmaz hale geldi. Absolutdata CEO’su Anil Kaul konuyla ilgili bir çalışma yayımladı. Söz konusu çalışmayı özetleyen TUYED Yönetimi: “Öncelikle karşımıza sıkça çıkan ‘Büyük Veri’nin ne olduğunu özetlemekte yarar var. Toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraf, video
vb. dosyaları, değişik kaynaklardan toparlayıp, verinin anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş haline Büyük Veri deniyor” açıklamasını yapıyor. SEYAHAT ENDÜSTRİSİNİN DOĞAL ORTAĞI Konaklama sektöründe işler karmaşık hale geliyor. Bu karmaşayı yönetebilmek için bazı yeteneklerden yararlanmak gerekiyor. Şimdi hiper-kişiselleştirme çağına girdik. Müşteriler, şirketlerin
kendi ihtiyaçlarına hitaptan daha fazlasını bekliyor. Bu zorluğu aşıp, en uygun fiyatı sunup oteli uygun şekilde yönetmek için eldeki verileri analitik inceleyen sistemlere ihtiyaç duyuluyor. İşte bu noktada karşımıza çıkan Büyük Veri analitiği, artık seyahat endüstrisinin doğal ortağı olarak kabul ediliyor. Gezginler konaklamalar sırasında ve rezervasyon veya araştırma yaparken, sosyal medyada dolaşırken büyük miktarda veri üretiyor. Otel yöneticileri bu verileri; uygun fiyatlı yerel restoran bulmak isteyen misafirlere, deneyimlerini kişiselleştirme imkanı sunan hizmetleri sunmak için kullanabilir. BÜYÜK VERİ MÜŞTERİLER İÇİN NASIL ÇALIŞIYOR? Büyük Veri müşterinin bakış açısından bazı şeylerin nasıl değiştiğini göstermeye yarıyor. Mobil uygulamaların giderek artan kullanımı bu değişimin en belirgin noktasını oluşturuyor. Misafirler bu uygulamaları, otel odasını kolay bulup, rezervasyonunu yapmak için kullanıyor. Fiyat karşılaştırmaları ve teşvik edici unsurları kullanmak için bu uygulamalardan yararlanmalı. Mobil uygulamaların müşteri memnuniyeti deneyiminin önemli bir parçası olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Forbes.com çıkan makalede bir otel zincirinin iş ya da eğlence amaçlı seyahatlere yönelik odaları yeniden düzenlemek için Büyük Veri analitiğini kullandığına yer verildi.
Her segmentte farklı ihtiyaç ve beklentileri var. Öyleyse bu ihtiyaçlarla odalar neden eşleşmesin ki? Büyük Veri, müşterinin otelin dışındaki ihtiyaçlarını da analiz ediyor. Büyük Veri tüm tekliflere uygun başka senaryolar da hazırlıyor. Büyük Veri’den yararlanılarak hazırlanan kişiselleştirilmiş hizmetler herkese kazanç sağlıyor. KİŞİDEN KİŞİYE DÜZEYİNDE ETKİLİ ÇÖZÜM Akıllı telefon taşıyan müşteri tüm ihtiyaçlarına bir uyarı mesajıyla ulaşabiliyor. Büyük Veri kişiden kişiye düzeyinde de önemli bir etkiye sahiptir. Büyük Veri, resmin bütününün görülmesi açısından da önemli. Örneğin, otelin tam kapasiteyle çalışmadığı dönemde, toplanan analitiği yapılan bilgiler, havalandırma, ışık vb kullanılmayan bazı alanlarda etkin tasarruf yapılmasını kolaylaştırıyor. Büyük Veri, memnun edilen misafirin, topladığı milleri yine aynı otele gelip burada harcamalarına da imkan tanıyor. Bunun olabilmesi için hem misafir hem de otel personelinin memnuniyeti önemli. Büyük Veri oteli bir kez gelen misafiri, bir kez daha gelmeye teşvik edecek araçları belirlemenize yardımcı oluyor. Büyük Veri, otellerin müşteriler için hazırladığı çoklu teklif promosyon kampanyaları kişiselleştirdiği gibi, misafirin uygun fiyattan oda bulup rezervasyonunu yaparak gereksiz para kaybetmekten de kurtarıyor. Kısacası, Büyük Veri, rekabette öne geçmek isteyen otel yöneticileri için tam bir kaldıraç görevi üstleniyor.
restaurant 108 hotel & hi-tech
otel-tech
Misafir memnuniyetini artırmak isteyen otelciler Pisano etkinliğinde buluştu
Web tabanlı müşteri geri bildirim platformu olan Pisano’nun düzenlediği Müşteri Deneyiminde Sektör Buluşmaları etkinliklerinin otelcilik ayağında, sektörde misafir memnuniyeti ve geri bildirimleri konusu masaya yatırıldı.
O
telcilik sektörünün önemli temsilcileri misafir memnuniyeti için Pisano etkinliğinde buluştu. Şirket Kurucu Ortağı Özkan Demir’in açılış konuşması ile başlayan etkinlik, müşteri deneyimi ve memnuniyeti alanında danışman akademisyen Uğur Özmen, The Marmara Otelleri Dijital Pazarlama Yöneticisi Altuğ Canbulat, Elite World Hotels Ön Büro Müdürü Abdülkadir Durukan ve Eresin Otelleri Genel Müdür Yardımcısı Özay Çalışkan’ın sunumlarıyla devam etti. MİSAFİR MEMNUNİYETİNDE TEMAS NOKTALARI ÖNEMLİ Sunumunda, otelcilik sektöründe misafir deneyimlerinin artık kişi özelinde takip edilmesi gerektiğinin ve misafirlerden anında geri bildirim alınması gerektiğinin altını çizen Özmen; “Geri bildirim misafir ve deneyimle eşleştirilmeli. Misafir henüz otel içerisindeyken deneyimi ve memnuniyeti en üst seviyede tutmak için temas noktaları önemli. Anında alınmayan bilgiler
tüm deneyim süreci hakkında fikir vermiyor. Check out izlenimi veya en olumsuz tek deneyim, tüm konaklama deneyiminin sıfırlanmasına neden oluyor” dedi. ANLIK GERİ BİLDİRİMLERLE KAĞIT İSRAFINA SON! “Misafir memnuniyetini ölçmek için kullandığımız geleneksel anketler değiştirilemez, yönetilemez ve güvenlik açıkları var” diyen The Marmara Otelleri Dijital Pazarlama Yöneticisi Altuğ Canbulat sunumunda, “Kağıt anketleri hala otellerde çok fazla kullanıyoruz. Misafirler kağıt anketleri doldurmak istemiyor ve anketler bize ulaştığında aksiyon almak için çok geç oluyor. Pisano’nun geliştirdiği web tabanlı geri bildirim yazılımı ile misafirlerimizden anlık geri bildirimler alarak, olumsuz bir durumu anında olumlu bir deneyime dönüştürme fırsatı yakaladık. Bu sayede 10 yılda 50 bin adet kağıt israfının da önüne geçmiş olacağız” dedi.
GERİ BİLDİRİM DOKUNMA NOKTALARI Sunumunda, gerçek zamanlı şikayet çözümünün önemi vurgulayan Elite World Hotels Ön Büro Müdürü Abdülkadir Durukan sözlerine şu şekilde devam etti: “Otellerimiz içerisinde misafirlerimiz için oluşturduğumuz geri bildirim dokunma noktaları sayesinde, sorun yaşayan misafirlerimizi otelden çıkmadan yakalıyoruz. Bu sayede otelimizden hakkımızda olumlu bir görüşle ayrılıyorlar. Aldığımız aylık ortalama olumlu yorum sayısını 150’den 200’e çıkardık. En az 15 kişi almış olduğu olumlu hizmet ve gösterilen ilgiden dolayı sosyal medya ya da online seyahat acentaları üzerinden olumlu yorum yazar oldu.” ANINDA İLETİŞİM Eresin Otelleri Genel Müdür Yardımcısı Özay Çalışkan ise sunumunda, “Pisano işletme ve misafir arasındaki iletişimi hızlandırıyor. Karekod gibi yeni nesil bir uygulama ile misafiri yormadan görüşlerini almamızı sağlıyor. Anında iletişim kurmamızı sağlayan bu sistem sayesinde, olumlu yorumlarımızda artış gözlemledik” dedi. Otelcilik sektöründen katılımcıların sorularıyla devam eden etkinlik, terasta verilen keyifli bir kokteyl ile son buldu.
PİSANO HAKKINDA Pisano, müşterilerin işletmelere ve işletmelerin de müşterilerine anında ulaşabilmeleri ve ihtiyaç anında birbirleriyle sürekli iletişim hâlinde kalabilmeleri hedefiyle 2014 yılında kurulan web tabanlı bir etkileşim platformudur.
restaurant 110 hotel & hi-tech
yeni mekan
Zanzibar Zorlu Center’da Seçkin mutfağı, sıcak atmosferi, tematik dekorasyonu ve yıllardır sürdürdüğü hizmet kalitesiyle oldukça iddialı Zanzibar, İstanbul’ un kalbinde yer alan Zorlu Center’da açıldı.
1
993 yılında Teşvikiye’de başladığı yolculuğa klasik lezzetleri ve yeni dekorasyonu ile Zanzibar Restaurant - Cafe - Bar” olarak Zorlu Center Köprü Katında hizmet vermeye başladı. Lezzet tutkunlarının buluşma yeri olan Zanzibar, müdavimlerinin vazgeçemedikleri tatları müşterisi ile buluşturuyor. Eşsiz tatların ve her damak tadına uygun farklı seçeneklerin yer aldığı menü, Zanzibar’ın kurucusu Semih Tortamış ve eşi Güniz Tortamış’ın özenle seçtikleri lezzetlerden oluşuyor. MENÜDE AKDENİZ ESİNTİLERİ İntegral hamurundan yapılan çıtır-kıtır, keçi peynirli brulee salata, özel olarak üretilen taş değirmen unundan üretilen ince hamurdan yapılan leziz pizzalar, tamamı ev yapımı ve farklı soslarla bezenmiş makarnalar ile tatlılarda dondurmalı profiterol, elmalı tarte tatin,
armutlu creme brulee Zanzibar’ın oldukça geniş ve özenle hazırlanmış Akdeniz esintili menüsündeki lezzetlerinden birkaçı. Ünlü İtalyan şef Riccardo Scaioli’nin de tecrübesi ve bilgisiyle menüye katkı sağladığı Zanzibar, keyifli sohbetlerin leziz yemeklerle buluştuğu mekan olarak müşterilerini ağırlamakta. TASARLAYAN, ALOŞ ÇAVDAR Mekana özel tasarlanan mimari tasarımı ile hizmete giren Zanzibar’ın dekorasyonu, zamansız mekanların yaratıcısı mimar Aloş Çavdar’a ait. Siyah ve beyazın asaletini zebra desenlerle tamamlayan mimar Aloş Çavdar mekanın tasarım anlayışını, kendine özgü karakterini şık ancak bir o kadar da sıcak bir atmosfer yaratan detaylarla ortaya koymuş. Oturmalı iç mekan ve açık alanı ile müşterilerine hizmet veren Zanzibar, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi fuayesine bakan özel alanı ile de gösteri öncesi veya sonrası sanatseverlerin dostlarıyla buluşacakları bir ortam sunuyor. Zanzibar’da yaz dönemi boyunca açık alanda yer alan bar kısmında haftanın belirli günlerinde çeşitli canlı müzik dinletileri ve DJ performanslar düzenlenecek. Temmuz ayı itibari ile Kürşat Başar ve Orkestrası sahne alacak.
restaurant 112 hotel & hi-tech
yeni mekan
Anadolu yemek kültürünün modern temsilcisi Seraf Restaurant Anadolu’nun kadim kültüründen gelen özünü yaşatmak için yola çıkan Seraf Restaurant, birbirinden lezzetli yemeklere yeniden hayat vermek için yola çıktı…
Ö
zlem duyduğumuz lezzetler, bir türlü aynı tadı bulamadığımız yöresel yemekler... Seraf Restaurant, Anadolu’nun eşsiz yemeklerini özgün yorumuyla birleştirip büyüleyici bir konseptte sunuyor. Anadolu yemek kültürünün modern temsilcisi Seraf, mevsime uygun olarak menüsünü değiştirirken, ağırladığı misafirlerine doğal ve sağlıklı lezzetler sunuyor. TOPRAKTAN, MEVSİMİNDE ÜRÜNLER Anadolu’nun dört bir köşesinde yetişen ürünler, mevsimine uygun olarak getirilerek Seraf’ın modern
mutfağında usta şefler tarafından hazırlanıyor. Kendi toprağında yetişen ve mevsiminde toplanan sebzeler, otlayarak beslenen büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan helal usule uygun olarak kesilen etler, organik lezzetler, tatlılar misafirlere servis ediliyor. ŞEHRİN ORTASINDA BİR VAHA İstanbul’un iş dünyasının merkezinde nar, zeytin, mandalina ağaçlarının gölgesinde yemek keyfi sunan ve modern mimarisi ile ilgi çeken Seraf Restaurant, şehrin ortasında bir vaha niteliği taşıyor. Mekan aynı zamanda 2.366 m2 üzerine kurulu teras ve kapalı alanı ile iş yemeklerinden özel davetlere kadar çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
restaurant 114 hotel & hi-tech
yeni mekan
Goya’lı eğlenceler Karaköy’den sonra Boğaz’da… Özgün konsepti, benzersiz ruhu ile Karaköy’e damgasını vuran Goya, yaz sezonuna İstanbul Boğazı’nda devam ediyor.
H
em lezzetleri hem de eğlenceli konseptiyle bu kış gece hayatının en çok konuşulan adreslerinden olan Goya, yeni sezonda Karaköy’e ara vererek rotasını İstanbul yaz gecelerinin en keyifli lokasyonu olan Boğaz’a çevirdi. Boğaz’ın eşsiz güzelliğine nazır, bu yaz misafirlerini Reina’da yeni sürprizleri Goya Lounge ve Cave by Goya ile ağırlamaya devam eden Goya, farkını bu sezon da ortaya koyuyor. BENZERSİZ EĞLENCE Boğazın incisi Reina’da açılan Cave by Goya Entertain – it’in gece hayatına kazandırdığı, uzun zamandır eksikliği hissedilen kaliteli eğlenceyi yaşatıyor. İsmine yaraşır dekorasyonuyla ilgi gören Cave by Goya’da ünlü DJ’ler hazırladıkları benzersiz setleriyle unutulmaz performanslar sergiliyor.
Nuteras, Tabla Restoran ile birlikte açıldı Bu yıl 15. yılını kutlayan Nuteras, yeni sezonda bünyesine Chef Cihan Kıpçak ve Üryan Doğmuş’a ait Tabla Restoran’ı da dahil ederek kapılarını açtı.
F
ransız Pasajı ‘Passage de Petit Champs’, bugünkü adı ile ‘Nupera’ olarak bilinen tarihi binanın terasında yer alan Nuteras, 2001 yılından bu yana restoran, bar ve kulüp olarak hizmet veriyor. Yeni sezonda bünyesine Chef Cihan Kıpçak ve Üryan Doğmuş’a ait Tabla Restoran’ı da dahil eden Nuteras, 19 Mayıs Perşembe akşamı soft açılışını gerçekleştirdi. MUTFAĞINDA ÜRYAN DOĞMUŞ, CİHAN KIPÇAK VAR Hem İstanbul hem Alaçatı’da misafirlerini ağırlayan Tabla Restoran’ın yaratıcı şefleri Üryan Doğmuş ve Cihan Kıpçak, yeniden yorumladıkları lezzetli yemeklerini, Nuteras eğlencesiyle birleştiriyor. Bu yıl 15. yılını kutlayan Nuteras’ta lezzetlerine aşina olduğunuz sokak yemeklerini, İstanbul’un gün batımı ve manzarasını eşliğinde, şeflerin dokunuşuyla farklı bir boyutta deneyimlerken, ünlü Dj’lerle sabahın ilk ışıklarına kadar eğlencenin tadını çıkarmaya hazır olun.
restaurant 116 hotel & hi-tech
yeni mekan
Ocakbaşının en yenisi Gümüşsuyu’nda…
Geleneksel ocakbaşı kültürünü değiştirmeden, modern tarzı ve sunumuyla çok sevilen Ali Ocakbaşı, geleneksel lezzetlerden oluşan özenli menüsünü Gümüşsuyu’na taşıdı.
K
araköy’de başlayan serüvenini Amsterdam ile uluslararası alana taşıyan Ali Ocakbaşı, şimdilerde eşsiz Boğaz manzarasına hakim yeni adresi ile yeme içme severleri Gümüşsuyu’na davet ediyor. İstanbul’un kültürel mirasının tam ortasında yer alan tarihi Ayaz Paşa’dan Boğaz’a bakan Ali Ocakbaşı Gümüşsuyu, konumu ve eşsiz Boğaz manzaralı terası ile misafirlerine lezzet ve sohbet dolu ocakbaşı keyfi yaşatıyor. DOĞU AKDENİZ VE BATI GÜNEYDOĞU LEZZETLERİ BİR ARADA Açıldığı günden bu yana kullanılan ürünlerin günlük ve taze seçimine sadık kalınması Ali Ocakbaşı mutfağının en önemli özelliği… Etlerin özenle seçildiği Ali Ocakbaşı’nın menüsü, Doğu Akdeniz ve belirli oranda Batı Güneydoğu Anadolu lezzetlerinden oluşuyor. Et ve kebapları lezzetlendiren baharatlar ve ürünler ise Gaziantep, Adana ve farklı yörelerden temin ediliyor. ET SEVMEYENLER DE DÜŞÜNÜLMÜŞ Restoran menüsünde Abagannuş, Muhammara, Ali Salata, Ezme meze çeşitleri, tepsi içinde sunulan tabaklar, masaya geldiği anda mutlaka paylaşılıyor. Taş fırından sofraya gelen lahmacun ve pideler ise iştahları açıyor. Türk mutfağının klasiklerinden zırhla elde çekilen özel et karışımından sipariş ile özel olarak hazırlanıp sıcak tandır lavaşla servis edilen Ali Kebab; kuzu kafesten hazırlanıp, baharatlar ile tatlandırılarak pişirilen dövülmemiş pirzola eti menünün klasiklerinden… Çöp Şiş, Uykuluk, Fıstıklı Kebap, Küşneme, Şaşlık ise siparişi en çok verilen diğer
lezzetler arasında bulunuyor. Menüde, et sevmeyenler içinde özel mezeler ve doyurucu salatalar mevcut. Tatlılarda ise Künefe, Tahinli Kabak Tatlısı ise favori lezzetler arasında yer alıyor. MODERN MİMARİ Gümüşsuyu, menüsü ile olduğu kadar Boğaz manzaralı terası ve modern dekorasyonu ile de dikkat çekiyor. Mekanın modern, aynı zamanda Ocakbaşı esintileri taşıyan mimarisinde samimi, göz yormayan sade ve rahat bir anlayış benimseniyor. Modern bir şekilde tuğla duvarlar ile örülü leziz tatlar çıkaran Taş Fırın ise Ocakbaşı kültürüne farklı bir yorum katıyor. SIRADA VİYANA VE LONDRA VAR Amsterdam’dan sonra Viyana ve Londra’da açılacak zincir şubeleri ile Ali Ocakbaşı, tarihi kültürün başkentlerinde, kebap yemeyi seven lezzet tutkunlarını buluşturmaya devam edecek.
Asırlık lezzet ‘Develi’ Ankara’da! Antep mutfağının duayeni, asırlık lezzet markası Develi, 12. şubesini Ankaralılar ile buluşturdu.
A
nkara’nın en özel lokasyonlarından Filistin Caddesi üzerindeki müstakil yerinde misafirlerini ağırlayacak olan Develi, her biri lezzet efsanesine dönüşmüş unutulmaz tatlarını, Antep mutfağının lezzetlerini, Ankaralılar ile buluşturmaya başladı. Et ve kebap mutfağında Başkent’te önemli bir boşluğu dolduracak olan restoran, özel dekorasyona sahip restoranı ve keyifli bahçesi ile Ankaralılara kusursuz bir hizmet sunuyor. Kuşaktan kuşağa aktarılan lezzet hikâyesiyle Türkiye’nin güçlü restoran gruplarından biri olan Develi, lezzet efsanesini Samatya, Kalamış, Etiler, Marin, Ataşehir, Florya, Eminönü, Tuzla ViaMarin ve Nişantaşı şubelerinden sonra yeni açılacak olan Ankara Restoranı ile sürdürüyor.
restaurant 118 hotel & hi-tech
yeni mekan
Divan lezzetleri Katar’da Lüks çikolata ve butik pastane konseptinin Türkiye’deki lideri Divan Pastaneleri, ilk franchise pastanesini Katar’ın başkenti Doha’da hizmete açtı.
K
atar Divan Pastanesi, el yapımı gurme ürünleri; prestij, keyif ve kaliteyi bir arada sunan üstün hizmetiyle Katarlı lezzet severleri ağırlarken, dünyanın sayılı lokum ve çikolata markaları arasında yer alan Divan ürünlerini de sınırlar ötesine taşıyarak konuklarıyla buluşturuyor. DOHA LAGOONA MALL İÇİNDE İstanbul, Ankara, Adana ve Mersin’de üstün kalitesiyle konuklarının lezzet taleplerine cevap veren Divan Pastaneleri, 2006 yılından bu yana ABD, Dubai, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin önemli alışveriş merkezleri, otelleri ve restoranlarında da tüketicilerin beğenisine sunuluyor. Yurt dışında büyük ilgi ile takip edilen Divan Pastaneleri, Doha Lagoona Mall içerisindeki konsept pastanesi ile, Katarlı misafirlerini de doyumsuz lezzetleriyle buluşturuyor.
Kitchenette bu yaz rengarenk Kitchenette, Bodrum’da Palmarina ve Turgutreis şubeleriyle yaz sezonunu rengarenk ve taptaze lezzetleriyle açtı.
2
005 yılından bu yana cafe, bar olarak hizmet veren Kitchenette, Bodrum’da bu yaz iki şubesinde misafirlerini ağırlayacak. Dünyanın en iyi marinaları arasında gösterilen, dünya jet setinin uğrak yeri Palmarina Bodrum’da bulunan Kitchenette, yaz sezonunda da yenilenen menüsü ve Happy Hour Partileri ile Palmarina Bodrum’un en çok tercih edilen mekanlarından biri olmaya hazırlanıyor. Yeni sezona kapılarını 19 Mayıs 2016’da açacak Kitchenette Palmarina, konuklarını zengin kahvaltı menüsü, öğle ve akşam yemeği alternatifleri ile ağırlayacak. Kitchenette misafirleri sıcak yaz günlerinde mekanın teras katında denizin ferah rüzgarıyla ve manzarasıyla taze ve hafif yemeklerinin keyfini çıkarırken akşam üstü marina ışıklarının eşliğinde özel yaz kokteylleri ile keyifli anlar yaşayabilecekler. Marinaya yatlarıyla gelenler için de özel yemek servisi bulunan Kitchenette Palmarina’da, yaz boyunca özel günlerde de DJ Yusuf Kurt’un performansıyla da eğlence daha da hızlanacak.
TURGUTREİS MARİNA’DA YENİ ŞUBE Kitchenette Turgutreis, Bodrum Turgutreis marinanın en iyi konumunda bu yaz misafirlerini ağırlamaya başlayacak. 120 kişilik kapasitesiye sahip olan Kitchenette Turgutreis sabah 9:00’dan gece 00:00’a kadar hizmet verecek. Yat menüsü ile yatlara özel yemek servisinin bulunduğu Kitchenette Turgutreis, her yıl büyük bir heyecan ile beklenen D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nde de müzik severleri keyifli atmosferinde ağırlayacak. TAZE VE RENGARENK LEZZETLER Dünya mutfağından zengin bir içeriğe sahip olan Kitchenette menüsünde ön plana çıkan lezzetler arasında; Caprese Pizza, Kitchenette Pizza, Şinitzel, Hamburger, Dana Külbastı, Cafe de Paris, Sebzeli Ravioli, Super Green, Tavuk Noodle ve Çıtır Karides gibi seçenekler yer alıyor. Hafif lezzetleri tercih eden misafirleri için de seçenekler sunan Kitchenette’te, Buharda Somon, Avakado Enginar Salatası ve Izgara Levrek en çok tercih edilen lezzetler arasında.
restaurant 120 hotel & hi-tech
yeni mekan
Naturel ve sofistik Tepe Majeur Ulus’ta açılan Tepe Majeur, doğayla iç içe bahçesi, sofistike dekorasyonu ve iddialı lezzetleriyle hit mekanlarından biri…
A
nkara’da 1987 yılında kurulan Elchyn Group, Türkiye’nin ilk profesyonel catering firmalarından Elchyn Catering, fuarlarda catering çözümleri sunan Elchyn Expo ve ünlü düğün mekanı Fransız Bahçeleri’nden sonra geçtiğimiz aylarda Ulus’ta hizmete açtıkları Tepe Majeur Restaurant ve Davet Mekanı ile Ulus’a yeni bir soluk getirdi. İŞ YEMEKLERİ, DAVETLER İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN İstanbul’un en seçkin noktası Ulus’ta açılan Tepe Majeur’a ilk adım attığınız anda sizi sofistike bir dekorasyon karşılıyor. Ahşabın minimal dokunuşlarla yeniden dekore edildiği mekan, iş yemekleri, davetler için biçilmiş kaftan. Dekorasyonuyla olduğu kadar sunduğu seçkin lezzetlerle de iddiasını ortaya koyuyor Tepe Majeur. Mekanın menüsünde kahvaltı çeşitlerinden et yemeklerine, tatlılardan makarnalara kadar her damak tadına uyacak lezzetler bulunuyor. Beslenme uzmanlarının ısrarla tavsiye ettikleri kinoa, “Kinoa Salatası” olarak menüde yer alırken, teriyaki marinasında somon, fırında özel aromalı dana parçaları, peynir dolgulu fıstıklı piliç fileto da menünün iddialı yemeklerinden sadece birkaçı. Tatlılardan ise çıtır kabak, profiterol ve çikolatalı sufle ise mutlaka tadılması gereken lezzetler arasında yerini alıyor. MUTFAĞI ŞEF SÜLEYMAN ERTUNÇ’A EMANET Tepe Majeur’de çocuklu aileler de unutulmadı ve özel bir çocuk menüsü oluşturuldu. Menüde çocukların severek yediği köfte, makarna ve hamburger, en sağlıklı ve en lezzetli şekilde çocukların beğenisine sunuluyor. Tepe Majeur’un mutfağı ise Şef Süleyman Ertunç’a emanet.
Dürüm değil Dorom
“DOROM.CO”
Çevre dostu, fast food dünyasının en yeni, en genç, en özgün markası DOROM.CO, kendi dorom hikayelerini oluşturmak, yepyeni bir deneyimle tanışmak isteyenleri lezzet yolcuğunun ilk adresi olan Maslak Windowist Tower’a bekliyor!
B
ig Chefs’in hünerli elleri, yerel lezzetleri günlük ve taze ürünlerle eşleştirip, kendi dürümünü yaratma fırsatı tanıyan yeni nesil dürümün öncüsü “DOROM.CO”yu hizmete açtı. Büyük şeflerin yaratıcı dokunuşlarıyla hazırlanan ve dürümün en dolu hali anlamına gelen DOROM.CO, dürüm konseptine yepyeni bir boyut kazandırıyor. Sınırlı zamanlarda ve hızla bir dolu lezzet yaşamak isteyenlerin öğünlerini lezzetle taçlandırması için hayata geçirilen konseptin felsefesi “hızlı yemek pişmanlık vermemeli, hızlı olan yemek değil, mutfak olmalı” yolunda temellerini atıyor. GÜNE KAHVALTIYLA ÇITIR ÇITIR BİR BAŞLANGIÇ Dürümün yeni adı DOROM.CO, geleneksel yöntemler ve malzemelerle hazırlanıyor. Dürüm severler tercih ettikleri malzemelerle kendi ‘‘dorom’’larını kendileri yapabiliyor ya da hazır lezzetlerden seçebiliyorlar. Güne hafif ve sağlıklı başlamak için şefler tarafından hazırlanan zeytin ezmeli ve üç peynirli, acuka ve patatesli, muhammara ve yumurtalı, lorlu marmelatlı çıtır lavaşlar DOROM.CO kendini kahvaltı menüsünde gösteriyor. İşe kendi damak tadını ve üreticiliğini katmak isteyenler ise seçimlerini yaparak güne kendi sabah doromları ile başlayabiliyor. DOROM.CO’nun “hızlı mutfağı”nda güne anlamlı bir başlangıç yapmanız için bekleyen sabah lezzetlerinin servisi saat 08.00’de başlıyor, 11.00’e kadar devam ediyor. LAVAŞINI SEÇ, SOSLA, YEŞİLLENDİR VE LEZZETİNE LEZZET KAT! Saatler 11.00’i gösterdiğinde DOROM.CO’nun ağızlara layık, bir dolu doygunluk sunan öğle lezzetleri kendini gösteriyor. Öğle doromlarında da mantık yine aynı; “Hızlı Mutfak” ekibinin hünerli
elleriyle sizin için hazırladığı sebzeli, tavuklu, etli ve köfteli FIX MIX doromlardan seçebilir ya da kendi doromunuzu yaparak her gün farklı bir lezzet senfonisini deneyimleyebilirsiniz. BANA BİR LAVAŞSIZ LÜTFEN! Ben bugün lavaş yemeyeceğim ama bu lezzet harmonisinin de tadı damağımda kaldı ya da bugün formuma dikkat etmeliyim benimki lavaşsız olsun lütfen diyenler için “hızlı mutfak” ekibi formülü bulmuş. Siz malzemelerinizi seçin, doromunuz salata kasenizde gelsin; siz de lavaşsız dorom keyfini çıkarmaya bakın… DOĞADAN GELEN SAĞLIKLI ATIŞTIRMALIKLAR Sağlıklı ve besin değeri yüksek lezzetleri, hızlı mutfak anlayışı ile hızlı yemek dünyasına nitelikli bir bakış açısı kazandıran DOROM.CO, ara öğünleri de düşünerek çok özel atıştırmalıklar yarattı. Bodrum’un meşhur Bodrum mandalinasını ve Isparta’nın tadına doyum olmayan elmasını doğal yollarla kurutarak, doğal meyveden çıtır çıtır tatlı atıştırmalıklar yarattı. Bununla da kalmayıp patates ve mısır cipsine alternatif olarak; Erzincan lavaşından sarımsak çeşnili tuzlu ve keçi boynuzlu tatlı lavaş cipsleri üretti. ÇEVREYE DUYARLI, MASUM VE PİŞMANLIK İÇERMEYEN HIZLI LEZZET Çeşitliliği ile her damak tadına hitap eden doromlar, topraklarımızdan ilham alan etnik kilim desenleri ile süslenmiş, geri dönüşümlü ambalajlarda servis ediliyor; böylece çevreyle barışık, doğaya zarar vermeyen bir ziyafet çekmenin iç rahatlığını da yaşatıyor.
restaurant 122 hotel & hi-tech
yeni mekan
Özlenen tatların adresi Kiva Bomonti Lezzetlerini özüne sadık kalarak ve yöresel farklılıkları gözeterek hazırlayan Kiva, Anadolu’nun benzersiz tatlarını ve çilingir sofralarının keyfini Bomontiada’nın keyfili atmosferinde misafirlerine sunuyor.
M
evsiminde ve taze lezzetleri Anadolu’nun yöresel tatlarına sadık kalarak sunan Kiva Bomonti, misafirlerini gündüz restoran akşam meyhane konseptiyle ağırlıyor. Kiva Bomonti’nin deneyimli şefi Deniz Şahin’in Anadolu lezzetlerinden ilham alarak hazırladığı menü, zengin bir meze çeşitliliği sunuyor. Hem lezzeti hem de hikâyesiyle Çerkez tavuğu, yaz aylarının favori mezeleri arasında yer alıyor. ÇERKEZ MUTFAĞINDAN KİVA BOMONTİ MUTFAĞINA… Şef Deniz Şahin, Anadolu’ya yaptığı bir keşif turunda tanıştığı, yaşlı bir Çerkez kadından aldığı tarifi şöyle anlatıyor: “Benim için yemekte ölçü çok önemlidir, her zaman ölçülerime sadık kalırım. Fakat tarifleri geleneksel usullerle pişiren ev hanımlarından tam ölçüleri almak bazen zor olabiliyor. Kiva Bomonti’de sunduğumuz Çerkez tavuğu tarifinin özünü oluşturan Çerkez kadını, mezeyi hazırlarken ölçü kullanmıyor, elinin alıştığı gibi yapıyordu. Tarifi ondan alırken, tüm malzemeleri önceden tarttım. O mezeyi hazırladıktan sonra bu kez kullanmadığı malzemeleri tarttım ve gerçek ölçülere ulaşabildim. Burada sunduğumuz Çerkez tavuğu, böyle bir yöntemle bugünkü tadına ulaştı.”
Dünya sokak lezzetleri Dirty Hands’te Farklı kültürlerin en özgün sokak lezzetlerini bir araya getirerek eğlenceli sunumlarla çok özel tatlar oluşturan Dirty Hands ilk şubesini Akatlar’da açtı.
F
arklı mutfak kültürlerinden oluşan ve binlerce yemek arasından şekillenerek sokağa taşan yemeklerin verdiği keyif ve lezzet apayrıdır. Any İstanbul’un yaratıcılarının elinden çıkan Dirty Hands, bu keyif ve lezzeti misafirlerine sunabilmek için kolları sıvadı, eğlenceli bir street food konseptiyle yepyeni bir mekan ortaya koydu. Yaşayan şehirlerin yemek kültürlerinden ve sokak lezzetlerinden oluşturduğu menüsüyle dünyanın her yerinde sevilerek yenen sokak lezzetlerini mutfağına taşıdı. GELENEKSELLEŞEN SOKAK LEZZETLERİYLE İDDİALI İstanbul’un en popüler sokak lezzetlerinin yanı sıra geleneksel Meksika yemeklerinden bao, taco, nacos gibi dünyaca ünlü ve sevilen sokak yemeklerine de yer veren Dirty Hands, burger, kanat, domuz gibi finger food konseptinde sunduğu yemek alternatifleriyle de dikkat çekiyor. Şehirlerin gelenekselleşen sokak lezzetlerini, o kültürün sunum ve hazırlanış yöntemlerini değiştirmeden hazırlayarak misafirlerine sunan Dirty Hands, sadece yemekleriyle değil, sunduğu 5 özel kokteyli, 5 farklı şarap ve bira seçenekleriyle de farklı alternatifler oluşturuyor. YEMEKTEN SONRA EĞLENCE Sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç farklı öğün ile misafirlerine sunduğu sokak lezzetleri ve finger foodslarını yetenekli şefleri Cihan Kıpçak ve Üryan Doğmuş’un ustalığıyla hazırlayan Dirty Hands, akşam 23:00’dan sonra mekandaki tüm masaları kaldırarak eğlenceli müzikleriyle geceye devam ediyor.
restaurant 124 hotel & hi-tech
ulaşım
TEMSA’nın akıllı otobüsüne en yenilikçi ürün ödülü Akıllı otobüs devrini başlatan TEMSA, pazara yenilikçi ürünler sunmasının karşılığını ödüllerle de alıyor. Londra’da düzenlenen etkinlikte Avenue iBUS’a bu yılın en yenilikçi ürün ödülü olarak adlandırılan “2016 New Product Innovation Ödülü” verildi.
B
u yıl 28-30 Haziran tarihinde Frost & Sullivan’ın (F&S)’nin Londra’da düzenlediği “Intelligent Mobility” organizasyonu kapsamında Smart Mobility programının ilk adımı olan Avenue iBUS’a “2016 New Product Innovation Ödülü” verildi. TEMSA yenilikçi ürünler üretmek için her yıl ARGE alanına bütçesinin yüzde 4.5 gibi bir bölümünü ayırıyor. Yenilikçi ürünlerle pazarda olmanın ve geleceğe yönelik bir vizyon çizmenin farklı bir karşılığı da bir Türk üreticisi olarak uluslararası alanda ödül kazanmak oluyor. Bu ödül TEMSA’nın özellikle teknoloji ve yenilikçi odaklı ürünleri hızlıca hayata geçirme başarısına ve geleceğin ulaşımı ile ilgili geliştirdiği öncü vizyona verildi.Jumeirah Carlton Tower’da düzenlenen ödül törenine TEMSA Ürün Müdürü Mert Özkaynak ve Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Ersan katıldı. GELECEĞİN İHTİYAÇLARINA ŞİMDİDEN ÇÖZÜM ÜRETİYOR Gecede TEMSA adına ödülü alan Mert Özkaynak yaptığı konuşmada F&S tarafından verilen bu prestijli ödülün TEMSA Smart Mobility programlarının teknoloji ve yenilikçi odaklı çözümler üreterek hayata geçirdiği ilk platformlardan olan Elektrikli Araçlar, Akıllı Araçlar ve Akıllı Fabrika uygulamalarının geleceğin mega trendlerine ve değişen müşteri ihtiyaçlarına dönük çözümleri başarılı bir şekilde hayata geçirdiğinin önemli bir kanıtı olduğunu ve TEMSA açısından büyük bir onur olduğunu söyledi. ÖDÜLLÜ AVENUE iBUS Avenue iBUS’ın öne çıkan özellikleri arasında araç takip sistemi ve araç bilgisayarı, dokunmatik ekran üzerinden
araç kontrolü, sürücü ön camı ekranı, yolcu sayma sistemleri, araç içi yolcu bilgilendirme sistemleri, araç içi kamera kayıt sistemleri, acil durum müdahale altyapısı, araç içi Wifi istasyonu, yeni gösterge paneli, akıllı servis donanımları bulunuyor.
restaurant 126 hotel & hi-tech
ürünler
Yaz ferahlığı Geberit ile artık banyolarda
Tasarım ve modern banyo sistemleriyle banyo mimarisini yeniden yorumlayan Geberit, son teknolojiyi kullanarak ürettiği CleanLine ve DuoFresh ile banyolarda tazelik rüzgarı estiriyor. Geberit, banyolardaki kötü kokuları direkt olarak klozetin içine hapseden DuoFresh ile kullanıcısına ferah bir ortam sunarken, aktif filtre karbon sistemi sayesinde de havayı odaya vermeden önce kötü kokulardan arındırıyor. Geberit’in son teknolojiyle tasarladığı CleanLine duş kanalları ise şık tasarımı ve kolay montaj özelliğiyle banyolara hem görsellik hem de fonksiyonellik katıyor. Duş kanallarının en büyük sorunu olan hijyen problemine de çözüm getiren CleanLine, inovatif teknolojisi ve fonksiyonel tasarımı sayesinde kapağın altında kir birikimini engelliyor ve kolay temizlik imkanı sunuyor.
Kone’den yeni teknoloji; IDE300 Kapı ve Asansör Erişim Sistemi Kone, yepyeni bir ürünle hayat standardını yukarıya taşıyor. Kone IDE 300 adı verilen; bina, kapı ve asansör erişim sistemi ile dairenize ya da ofisinize ulaşmanız çok daha kolaylaşıyor. Sistemin kurulu olduğu binalarda kullanıcının kart okuyucu üzerindeki anahtar etiketine basması ile otomatik kapı açılıyor. Sistem hemen kullanıcıyı tanıyor ve ışıkları yakıyor. Aynı şekilde asansörü lobiye çağırıyor ve kapıları açık şekilde bekletiyor. Kullanıcı, asansöre adımını attığında herhangi bir tuşa da basması gerekmiyor. Sistem, kullanıcının evinin ya da ofisinin bulunduğu katı otomatik olarak seçiyor. Aynı şekilde binadan ayrıldığında da hareket sensörü kapıyı açıyor.
Bahçenizde İtalyan zarafeti: Goccia I-Dea Türk aydınlatma devi LAMP 83’ün distribütörlüğünü yaptığı İtalyan Goccia, I-Dea serisiyle dış mekanlara zarafet katıyor. Şık, fonksiyonel ve dayanıklı ürünleriyle dikkatleri çeken seri, estetik tasarımıyla bahçelere çarpıcı bir ambiyans katıyor. Zarif ve ince bir görünüme sahip olan I-dea’da, dört farklı renkteki polikarbonat kaplama veya el yapımı zirkonyum mavisi, zümrüt yeşili ve amber renkli cam abajur tercih edilebiliyor. Paslanmaz çelik veya alüminyum, 38 ya da 98 santimetre yüksekliğindeki iki farklı boyda direğin üstüne takılan son teknoloji 17W LED modül versiyonu dışında, E27 duylu lambaların da kullanılabildiği IP 65 ürünler sayesinde, tüm bahçeler adeta sihirli bir atmosfere bürünüyor.
Yaz boyu verandada gölge keyfi Alanında lider Fransız markası Somfy, pergolaları teknolojiyle tanıştıran çözümleriyle yaz keyfine konfor katıyor. Somfy’nin motorlu pergola sistemleri, uzaktan kumandanızın sadece tek düğmesine basarak ihtiyaç duyduğunuz kadar gölgeye sahip olmanızı sağlıyor. Sistem sayesinde gölgelikler, gölge ve güneş ışığını idare etmek için istediğiniz kadar iniyor, açılıyor ve gerektiğinde ayarlanıyor. Somfy motorlu pergola sistemleri, mükemmel ve yumuşak kapanış özelliği ile mekanizma ve kumaşın ömrünü uzatıyor. Motorlu pergolanızın kumaş gerginliği, bozulmadan uzun süre konumunu koruyor. Ürün çekici tasarımı ile dikkat çekerken pergolanızın kumaş cinsine bağlı olarak da yağmurlu havalarda atık suyun akıp gitmesine yardımcı oluyor. Hem sisteme bir engel takıldığında hem de pergolanızın kumaşı tam gergin konuma geldiğinde motor duruyor ve sisteminizi tamamen koruyor.
Ekolojik ve estetik; Alava Nitelikli ürünleri ile dünyanın profesyonel mobilya üreticileri arasında yer alan Nurus, estetik ve çevreci özellikleri bir arada bulunduran Alava ailesi ile mekanlara uyum sağlıyor. Kabuğu andıran zarif formdaki Alava, yüzde 100 geri dönüştürülebilen malzemesiyle ekolojiyi korurken, oturma konforu ile de kullanıcısının beklentisini yükseltiyor. Alava ailesi, geniş renk yelpazesi ve ayak seçenekleri ile hem modern hem de estetik özellikleri bir arada bulunduruyor. Her tür çalışma ve yaşam alanına uyum sağlayan tasarıma sahip Alava’nın koltuk döşemesi ise fark edilemeyecek kalınlığı ile kullanıcısına rahat ve konforlu kullanım sunuyor.
Unopiu ile bu yaz bahçeler rezerve edilecek İtalya’nın önde gelen bahçe mobilyası markası ‘’ Unopiu’’ oturma temalı 2016 koleksiyonu Fatih Kıral güvencesiyle, Türkiye’de görücüye çıkıyor. Cosette, Panarea, Tweed ve Sunstripe by Unopiu modelleri ile davetkar dış mekan dekorasyonu yapmak mümkün olacak. Paslanmaz metal, teak ve açık renk kumaşların kullandığı koleksiyonda konforlu saatler geçirebilirsiniz. Konusever yaz ayları için estetik çözümler sunan marka, geniş oturum alanlarına zarafet, konfor ve şıklık katıyor.
Dış mekânlarda Dekton estetiği Dünyanın en büyük kuvars taş üreticisi Cosentino Group, yenilikçi yüzey üretiminde geliştirdiği ürünlerle tasarım dünyasına estetik katıyor. Doğal taşla işlenen ve mutfaklara modern bir hava kazandıran Cosentino Group’un Dekton serisi, hem iç hem de dış mekânlarda fark ortaya koyuyor. Güneş ışığına maruz kaldığında hiçbir sorun yaşamayacağınız seri, dayanıklılığı ve kullanışlılığı ile de rakiplerinden ayrılıyor. Modern mimarideki estetik ve işlevselliği bir arada sunan Dekton ultrakompakt yüzeyler, farklı ve orijinal renk seçeneklerine de sahip. Doğallığın gücünü fonksiyonelliği ile birleştiren seri, çamaşır suyu gibi kimyasal içeren temizlik maddelerinden de etkilenmiyor.
Hayata konfor sunan teknoloji Elektrik anahtarı ve priz sektörünün lideri Viko tarafından geliştirilen Thea IQ Dokunmatik Yönetim Paneli ile şimdi apartman dairesi, villa, ofis, otel odası, toplantı salonu ve genel mekanlar teknolojinin sunduğu üstün konforla tanışıyor. Thea IQ Dokunmatik Yönetim Paneli; tüm mekanlarda ısıtma, iklimlendirme, aydınlatma ve jaluzi/ panjur kontrolünü tek noktadan ya da mobil cihazlar kullanarak uzaktan erişim ile kolaylıkla yapmanıza ve güvenlik sistemleri entegrasyonu sağlamanıza olanak tanıyor. Thea IQ Dokunmatik Yönetim Paneli ile mekanların ışıkları, iklimlendirmesi, perde ve panjurların hareketleri bir merkezden kontrol edilebilirken, isteğe göre senaryolar da oluşturulabiliyor.
restaurant 128 hotel & hi-tech
ürünler
Mermerle can bulan sofistike ve doğal tasarımlar Kullandığı doğal malzemelerle kullanıcıların iç dünyalarına hitap eden tasarımlar ortaya koyan ham:m, yaz mevsiminde mekanları mermerin ferahlatıcı etkisiyle buluşturuyor. ham:m’da, özgün ve yalın formlarıyla iç mekanlar için zamansız tasarım alternatifleri sunan Neos, Girift, Paytak ve Beyn’in yanı sıra ekmek tahtasından kaselere kadar çeşitlenen fonksiyonel mutfak gereçleri de mermerin sofistike ruhuyla biçimleniyor. Hem iç hem de dış mekanlar için farklı fonksiyonlarda tasarlanan Neos, Girift, Paytak ve Beyn yan sehpa ve masalar ile kusursuz detaylar sunan mutfak gereçleri, mekanları Carrara, Toros, Purple ve Tiger Way mermerlerinin çekim gücüyle buluşturuyor.
Yemek yapmak Jumbo ile daha keyifli Jumbo Vouge bıçak seti ile yemek hazırlama sürecini keyfe dönüştürüyor. Mutfak yeteneklerinize hız kazandırmak ve tek hamlede etkili sonuçlar almak için işe doğru yerden başlayın. Jumbo’nun kusursuzluk anlayışıyla şekillenen 5 parça bıçak seti, teknik detaylarıyla olduğu kadar zarif ahşap bloğuyla da mutfaklara değer katıyor. Jumbo Vouge 5 parça ahşap bloklu bıçak seti; şef bıçağı, sıyırma bıçağı, ekmek bıçağı, doğrama bıçağı ve soyma bıçağından oluşuyor. Kesici kısımları çelik malzemeden üretilen bıçak setinin sap kısmı ise bakalit malzemeden.
Omni’den yeni ürün MobilePro III İşletmelerin ihtiyaçlarına yönelik satış noktası (POS) ve arka ofis sistemleri çözümleri sunan Omni, yeni ürünü MobilePro III’ü tanıttı. Omni’nin yeni ürünü, müşteri yoğunluğunun fazla olduğu saatlerde işletmelerin hayatlarını kolaylaştıran ayrıcalıklar sunuyor. İç ve dış mekan kullanımına uygun olan, erişim noktasına bağlı olmadan offline çalışabilme imkanı da sunan MobilePro III; sağlam, su ve toz geçirmez yapısı ve pratik dokunmatik ekran klavyesiyle dikkat çekiyor. Suya dayanıklılık özelliğinin yanı sıra ekstra bir sunucu istasyonuna gerek duymadan çalışan ve piyasadaki en uzun pil ömrüne sahip olan ürün, ele rahat oturan ve ergonomik şekilli tuşlarıyla hızlı ve güvenli kullanım imkânı sağlıyor.