Sayı 14
Ağustos — Eylül‘17
SALUS Tamamlayıcı tıp bülteni
n dördüncü sayımızdan merhaba. Bu ayki sayımızın Biyonöroemosyon O kısmında konunun temellerinin işlendiği yazının çevirisini yayınlamaya devam ediyoruz, alt başlıklar arasında hologramlar, morfojenetik alanlar ve hücresel ışık salınımı bulunuyor. Homeopati başlığı altında Rhus Tox’dan bahsediyoruz. Akupunktur noktaları başlığı altında da mide meridyeninde bulunan ve karın ağrıları, gastrit gibi durumlarda etkili olan için kullanılan bir İÇİNDEKİLER nokta olan st 25 üzerine olan yazıyı okuGiriş yazısı 1 yacaksınız. Son olarak da geçen ay yayınlamay başladığımız Aktiffelsefe 1. BütünBiyoNöroEmosyonel 2 sel Tıp Kongresi Kitapçığını yayınlamaya devam ediyoruz, bu ayki konumuz AnaHomeopati 6 dolu’da yaşadığı düşünülen bir efsanevi hekim olan Lokman Hekim üzerine olAkupunktur 9 dukça geniş bir araştırma. Herkese iyi okumalar dileriz, bir sonraki sayıda gö10 rüşmek üzere. Kongreden notlar Bültenimiz ile ilgili tüm soru, görüş ve önerilerinizi drmahmutsansal@gmail.com adresine yazabilirsiniz.
1
Sayfa 2
SALUS
Biy0NöroEmosyon “BİLİMLERİN ENTEGRASYONU” (önceki sayıdan devam ediyor)
ışın) saf durumda kalır.
Hologram
Işık, iki kaynaktan fotoğraf plağı üzerine düşer (nesneden yansıyan ve bir ayna tarafından yönlendirilen referans ışınından). Fotoğraf plağı üzerinde bulunan ve orijinal nesneye benzemeyen tuhaf görüntü üzerine tekrar bir lazer ışını gibi eş fazlı bir ışık kaynağından ışık düşürüldüğünde sonuç, uzaydaki üç boyutlu bir görüntüye, kodlanmış nesnenin tam bir gösterimidir.
1971'de holografi keşfi nedeniyle Nobel Ödülü alan mühendis Dennis Gabor herhangi bir optik imaj girişim deseninin matematik denklemine dönüştürülebileceği sonucuna vardı (dalgalar birbirine örtüştüğünde elde edilen bilgiler). Bir fotoğrafik hologram, bir lazer ışını kullanılarak oluşturulmuş ve yansıtılmış üç boyutlu bir görüntüdür. Bir lazer, diğer ışık kaynaklarından farklı olarak, tek bir dalga boyuna sahip olduğu için çok dar, eş fazlı, mükemmel tanımlanmış bir tek rengin ışınında fotonlar yayar.
Hologramın bir diğer önemli özelliği, eğer fotoğrafik plaka kırılırsa, herhangi bir parçanın üzerine düşürülen lazer ışığı ile tüm görüntüyü yeniden yapılandırmasıdır. Hologramın her bir parçasının kendi içinde bütün varlığı vardır: Her şey her bir bölümdedir ve parça da Bütün'dür.
Bir hologram oluşturmak için lazer cihazından yansıtılır ve ışık onu ikiye ayıran bir prizmadan geçirilir. Işınlardan biri (çalışan ışın), örneğin elma gibi bir nesneye yönlendirilir. Nesne ile karşılaşmanın sonucunda bir girişim dalgası deseni ortaya çıkar. Bu arada, diğer ışın (referans
Hologram konsepti, Karl Pribram (tıp doktoru ve beyin cerrahisi uzmanı) ve David Bohm (kuantum fizikçisi) gibi büyük akıllara ilham kaynağı oldu. Pribram anılarımızın nasıl ve nerede depolandığını inceledi.
2
SALUS Tamamlayıcı tıp
Sayfa 3
1946'da otuz yıldan uzun bir süredir hafıza çalışmalarını yürüten büyük nörofizyolog Karl Lashley ile birlikte çalışmaya başladı. Lashley sıçanları çeşitli görevlerde eğitti, ardından cerrahi olarak beynin bir bölümünü çıkardı ve tekrar test etti. Amacı, eğittiği beceriyi içeren beyin alanını bulmaktı, ancak çıkartmaya devam etse de bu bölümü bulamadı ve sıçanlar motor güçlerini kaybetseler de, hafızaları hala bozulmamıştı.
yor. Bir hologramda, içerilen düzen, plaka üzerindeki görüntüler, açıklanan düzen ise plaka üzerine lazer ışığı projeksiyonunda ortaya çıkan üç boyutlu görüntü olacaktır. Bütün bunlar bazı temel çağrışımlara yol açarlar: Gözlemci, Evreni gözlemler, gözlemci gözlemliyor ve aynı zamanda gözlemleniyordur. Bilinç gözlemlediği zaman, zaten gözlem yapma kararını vermeden önce gözlemlenmiştir. Başka bir deyişle, bir kişi bir şeyler yapmak istediğinin farkına vardığında, zaten yapılmak istenen şey isteyen tarafından harekete geçilmiştir. Birçok deney, biz verdiğimiz kararın bilincine daha varmadan nöronların zaten saniyeler öncesinde karar verdiğini göstermiştir.
Pribram için tek cevap anıların belirli bir yerde olmadığı, fakat beynin her yerine dağıldığıydı. Hologram kavramı bu gizem için bir çözüm önerisi oldu; beynin belleği nasıl saklayabileceğine dair bir model buldu. Holografik model, "evrenin kendisinin devasa ve akışkan bir hologram" olduğuna ikna olan David Bohm'a ilham verdi. 1980 yılında düşüncelerini aktardığı “Bütünlük ve içerdiği düzen” adlı bir kitap yayımladı.
BNE için bu bulgular bize, insanların hücrelerine programlanmış soyağacının tüm bilgilerini taşıdıklarını gösteriyor. Ailenin her üyesi bu bilginin bir bölümünü ifade eder ve yaşar; bu programlar dünyanın holografik ekranında yansır.
Bohm için, gündelik realitemizde algıladığımız her şey bir holografik görüntü gibi bir illüzyondur. Bu algı altında, daha derin bir varoluş alanı, fiziksel dünyanın nesnelere ve görünüşüne neden olan bir gerçeklik düzeyi vardır. Bohm bu derin alanı “içerilen düzen” olarak adlandırıyor ve onu dizayn eden algı düzeyimizi de “açıklanan düzen” olarak belirti-
Morfojenetik Alanlar Rupert Sheldrake, Morfik Rezonans kavramını gelitiren kişi olarak bilinen bir İngiliz biyologdur. Sheldrake, genetik aktivitenin ve proteinlerin kendiliğinden örgütlenmiş canlıların gelişimini açıklamadığını iddia eder. O, hafızanın doğada ve doğal
3
SALUS Tamamlayıcı tıp
Sayfa 4
sistemlerin içinde olduğunu, hücrelerin, arıların, orkidelerin, balıkların vs. bu hafızayı taşıdığını iddia eder, bunlar kendileri ile aynı sınıftan olan atalarından mesafe ve zaman aralığı önemli olmaksızın kolektif bir hafızayı miras alırlar.
mevsimlik faaliyet döngülerine sahiptir, sinir sistemi ritmik olarak çalışır, vb. Morfik rezonans, uzay ve zamansal olarak aralarında mesafe olan durumlarda etki gösterir ve bu etkinin gücü artan mesafe karşısında azalmaz.
Morfojenetik alanlar molekülleri, kristalleri, hücreleri ve tüm biyolojik sistemleri organize eden alanlardır. Morfojenetik alanların şekilleri düzenlemesi gibi, hayvanların ve sosyal grupların davranışlarını düzenleyen alanlar da vardır. Bütün bu morfolojik alanların morfik rezonansa dayalı bir iç belleği vardır.
Hücresel ışık radyasyonu ve kuantum eş güdümlülüğü Alman fizikçi Fritz Albert Popp, hayvan ve bitkilere ait olan canlı hücrelerinin hafif radyasyon yaydığını keşfetti. Bu tür ışımaların aracısı olan biyofotonlar hücresel iletişime hizmet ederler. Sağlıklı hücreler, lazerlere özgü, ritmik ve tutarlı ışık dalgaları yayar.
Morfik rezonans benzerlik temelinde oluşur. Benzeyenlerin birbirleri üzerine etkisidir: Bir organizma diğer önceki organizmalara ne kadar çok benziyorsa, morfik rezonansla bunların üzerindeki etkisi o kadar artar ve bu tür organizmaların sayısı ne kadar fazla olursa, toplu etkisi de o kadar yüksek olur.
Fizikte kuantum eş güdümlülük kavramı, atom altı parçacıkların işbirliği yapabileceği anlamına gelir. Eş güdüm iletişim kurar. Sağlıklı hücrelerin mükemmel foton akümülatörleri olduğu kanıtlanmıştır ve enerjilerini korumak için büyük bir kapasiteye sahiptirler. Popp için, hastalık ve ölüm gibi biyolojik bir sistemin bozulması, eş güdümün azalması ve dolayısıyla bilgi kaybının artması anlamına gelir.
Morfik rezonans, herhangi bir enerji aktarımı olmaksızın bilginin aktarılmasını gerektirir. Bütün organizmalar ritmik salınımlar, titreşimler, periyodik hareketler veya örgütlerin her seviyesinde döngüler yaşayan aktivite yapılarıdır. Bu şekilde, atomların ve moleküllerin elektronları yörüngelerinde dönerler. Hücrelerin biyokimyasal aktiviteleri salınım modelleri sergiler. Bitkiler, günlük ve
BNE için bu bulguların kapsamı çok nettir. Canlı varlıklar olarak sadece fotonların reseptörü değil, aynı zamanda da yayıcısıyızdır. Gözlemledi4
SALUS Tamamlayıcı tıp
Sayfa 5
ğimizde, bir bilgiyi gözlemimiz ve dolayısıyla bilincimize ile ilişkili olarak sınırlarız. Gözlemci eş güdümün olmadığı bir durum içinde bulunursa (başka bir deyişle düşündüğü, söylediği ve yaptıklarının aynı yönde olmaması durumu) bu bilgi dünyaya yansıtılır ve ayna etkisi yapar: Sadece dünya Iç tutarlılığın durumunu yansıtır. Hasta insanlar daha yüksek
bir duygusal tutarsızlık derecesine sahiptir ve bu durum biyofoton emisyonlarının sıklığına yansır. (devam edecek) İspanyolca’dan çeviren Dr.Mahmut Şansal Kaynakça: Lecciones basicas de Bioneuroemocion
5
SALUS
Sayfa 6
Homeopatik Remediler “RHUS—TOX” Rhus -Toxicodendron (Rhus tox) zehirli bir sarmaşıktır; gölge ve nemli yerleri sever. Semptomlar genellikle sol taraflıdır. Sağlıklıyken şakacı, canlı, hareketli, neşeli, konuşkan hastalandıklarında endişeleri vardır. Kendi ailesine özellikle çocuklarına bir şey olacağından korktuğu için herkesin yükünü alır. Zihin, karışık, huzursuz, huysuz, aksi, endişeli, telaşlı, sabırsız, konudan konuya atlar ve daha çok kadınlarda görülür. En büyük semptomu huzursuzluktur. Rhus tox, arabacı atına benzetilir; bezgin, yüklü, huzursuz. Hem fizik hem zihinsel olarak; öfkesini sağlıklı olarak betimleyemez ve baskılar. Semptomlarda kırmızılık, şişlik, kaşınma, yanma vardır. Eklem yerlerinde kireçlenmeler, zihinde batıl inançlar, ritüelleri ve kafasında atamadığı sabit fikirleri vardır. Her zaman fırlamaya, hareket etmeye hazırdır. Yattıkları zaman rahat bir pozisyon bulamazlar. Sandalyenin ucunda otururlar, otursalar bile kalkmak isterler Bütün zehirli bitki remedilerinde ol-
6
duğu gibi zehirleneceğim korkusu, başkalarını kazayla öldürme ve her zaman kendi çocuklarına bir şey olacağı konusunda endişeleri vardır. Sabah ilk kalktığında ilk hareketleri kötüdür, vücut ısındıkça iyileşir ve yerinde hareketsiz duramazlar. Dilinin ucunda kırmızı üçgen vardır. Çok susar, su içer; yudum yudum, eti sevmez, sevdiği şeyler soğuk süt, peynir ve tatlılardır. İş rüyaları görür, rüyalarında da çalışır. Genel semptomları; ağrı, deri semptomları, yerinde duramama, yatakta dönen, huzursuz tiplerdir. Çok çalışmaktan, yorgunluktan ortaya çıkan problemler, bütün günün yorgunluğundan sonra akşam kendilerini kötü hissederler. "Her tarafım dökülüyor" derler.
Kötü gelen Soğuk özellikle soğuk nemli Cereyan Bulutlu, sisli ve yağmurlu hava Yağmurda ıslanmak Fırtınadan önce ve fırtına sırasında
SALUS
Sayfa 7
Üşümek
Burun ucunda döküntü, uçuklar, dudakların etrafında temriye (döküntü), çatlaklar olabilir.
Deniz kenarı
İyi Gelen: Sıcak hava, banyo ve
Göz kapaklarının şişmesi ve yangı, gözde iltihaplar olabilir.
örtünmek Sert zeminde yatmak ve sert masaj, gerinmek ve esnemek sırt ağrılarına iyi gelir.
Boğaz ağrısı; önce ses kısılır, konuştukça ses açılır ve sıcak iyi gelir.
Çenesinden katur kutur sesler gelir ve sıcak iyi gelir.
Nörolojik Semptomlar Parkinson; vücutta tutukluk vardır ve hareket iyi gelir. Duyguları ve yüz ifadesinde de tutukluk vardır.
Ürogenital sistemde, herpesler ve bacakların iç kısımlarında döküntüler, sık sık tuvalete gitme isteği, gece yatağa kaçırma özellikle erkek çocuklarda olabilir.
Vücutta tikler ve seyirmeler, Baş dönmesi (vertigo) otururken kötüdür, hareket edince iyi gelir.
Kaslarda sesler ve özellikle boyunda kütlemeler, parmak kütletmeleri.
Baş ağrısı nemli, bulutlu havalarda kötüdür, hava değişiklikleri iyi gelmez, hareket iyi gelir.
Her türlü eklem ağrılarında; kol ve bacaklarda artrit ağrıları ve akut/ kronik romatizmal ağrılar; geceleri yatakta kötü, ilk uyandığında, nemli ve soğuk havada kötü.
Diğer semptomlar Nefes alma problemleri vardır, özellikle deri problemlerinden sonra başlayan sorunlarda; astım gibi.
Lumbago; ağır kaldırdıktan ve soğuk algınlığından, cereyanda kaldıktan sonra bel bölgesinde aniden beliren ağrı, siyatik ve delirten ağrılar, çekilme ağrısı hissedebilir. Fazla yük taşıdıktan sonra ortaya çıkan problemler, ev temizliği ve bahçede iş yapmak gibi işlerden sonra ağır bir yorgunluk hissinde, fiziksel zorlama dışında ruhsal yükün ağır geldiği durumlarda, tutulmalarda, sa-
Öksürük, soğuk ve nemli havada başlar ve soğuk algınlığı başlamadan önce öksürük görülür. Bronşit, zatürre gibi hastalıklarda pas rengi balgam çıkarır. Kalp çarpıntısı, kalbin büyümesi veya kapakçık problemleri özellikle nemli, sağlıksız ortamlarda aşırı çalıştıktan sonra olabilir.
7
SALUS
Sayfa 8
bah kalktığında bir taraf tutuksa, eklem incinmelerinde, bağ dokusu ağrıları olabilir.
da dayak yemiş gibi ağrılar olur.
Boyundan başlayan her türlü sırt ağrıları, ağır bir şey kaldırdıktan sonra, araba kazasından sonra sırtını incitince, sırt ağrısı, sırt tutulmaları olabilir.
Nemli ve yağışlı havalarda ortaya çıkan şikayetlerde ve semptomlarda hareketin iyi geldiği durumlarda Rustox akla gelmelidir.
APIS ten sonra RHUS-TOX verilmez.
Huzursuz bacak sendromu, her türlü kol ve bacaklarda burkulma, incinme, tendonlarda yaralanmalar,
Doç.Dr. Adalet Kutlu
Egzama, küçük halkalar halinde ve çok kaşıntılı, zona, ürtiker ve sedef hastalığı,
Uykusu huzursuzdur ve sürekli dönme ihtiyacı vardır.
Soğuk algınlığı sırasında vücudun-
8
Kaynakça Buda L. Bir Tedavi Sanatı Homeopati. 2. Baskı, Destek yayınları, İstanbul, 2015.s:123-27. Doç.Dr. Adalet KUTLU Homeopati Ders Notları.
SALUS
Sayfa 9
Akupunktur noktaları “ST25 Tian Shu” St 25 mide meridyenine ait bir noktadır( Şekil 1 ) ‘’Göksel sütun’’ anlamına gelir.
2.
Tsenndorj Baatar Akupunktur Eğitim Notları
3.
http://tcmpoints.com/
Ne işe yarar? Akut, Kronik Gastrit, abdominal ağrı, dismenore, ishal, kabızlık şikayetlerinde kullanılır.
Nokta Nasıl Bulunur? Umblicus’un 2 cun lateralinde yer alır. ( Şekil 2 )
Kullanım Şekli Vücut iğneleri 1-2 cm derinliğinde uygulanır. Dr. Anıl Aydın
Kaynakça; 1.
Medikal Akupunktur Kitabı Prof. Dr. Cemal ÇEVİK
Şekil 1
Şekil 2
9
SALUS
Sayfa 10
1. Aktiffelsefe Bütünsel Tıp Kongresinden Notlar “ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE LOKMAN HEKİM” İslam dünyasının efsanevi kişilerinden biri olan Lokman Hekim ‘in kimliği ve kişiliği zaman ve yöreye göre farklılıklar göstermiştir. Değişik halk öykülerine kahraman olmuştur. Kur’an–ı Kerim de adı geçmesi ve diğer kültürlerde de benzeri öykülerin karşıma çıkması beni, çok daha evrensel bir bilgiyle karşı karşıya olduğumuz düşüncesine götürdü.
kurtulmuştur. Başka bir gruba göre ise, (S.G.F. Brandon. A Dictionary of Comporative Religion, London 1970, s.414 ) İslam öncesi dönemlerde, çok önemli bir kişi idi. Mısırlı, Habeş ya da Nübyeli bir köledir. (Habeş; şimdiki Etopya’lı- Nübye: Mısır’da bir şehir.) Meyden ve Akabe yörelerinde yaşamış, hikmetli sözleri de bu nedenle Arabistan’da yayılmıştır. Bir başka gruba göre , Ebu Eyyub el Ensari’nin kız kardeşinin ya da teyzesinin oğlu olan Azer’in soyundan gelen Baura’nın oğludur. Bin yıl yaşamış, Hz. Davut’a yetişmiş, ondan bilgi almıştır. Lokmanın öğütleri, İslam’ın belli bir geleneği yeniden vermek amacıyla geldiğini kanıtlamak için araştırmacılar tarafından kullanılmıştır. Halk arasında Lokman’ın bin yıl yaşadığı, bütün dünyayı dolaştığı söylenir. Kırlarda gezerken çeşitli otların, çiçeklerin ve ağaçların ona kendi dilleri ile hangi bitkinin, hangi hastalığı iyileştireceğini ha-
Arabistan‘da İslam öncesinde de bilgin ve bilge kişi olarak anıldığı görülüyor. O dönemlerde yaşayan İmruü’l- Kays, Lebid, A’şa ve Tarafa gibi şairler şiirlerinde ondan söz etmişler. Aynı dönemde Lokman’ın sözlerinden oluşan , nasıl derlendiği bilinmeyen, Sahife-i Lokman adlı bir külliyatında adı geçmektedir. Tarihsel açıdan Lokmanın kimliği tartışmalıdır. Bazı gruplara göre, Ad kavminden bir Yemen Melikidir. Bu kavim Tanrının gazabına uğradığında, Hz. Hud ile birlikte
10
SALUS
Sayfa 11
ber verdiği söylenir. Böylece ölüme çare bulan Lokman’ın öğrendiklerinin hepsini kağıtlara yazdığı, bir gün birdenbire çıkan bir rüzgarın, bunların birçoğunu dereye uçurduğu, bazı ilaçlarla birlikte ölümün çaresinin de yok olduğu söylenir. Bugün söylenegelen bilgiler ancak elde kalanlardır. Bazılarına göre Lokmanın elindeki kitap kendi buluşları değil, Hz. Davutun ona verdiği bilgilerdir. Hikmet-ül Lokman adı verilen bu bilgilerin kalanları, Danyal peygamber eliyle Babil’e geçmiş, Aristoteles Yunancaya çevirmiş, Harun Reşit devrinde de Arapça çevirisi yapılmış ve böylece tüm dünyada halk hekimlerinin elinde bir başvuru kaynağı olmuştur.
ni anlayabilmesi özelliğiyle de, Tibet ya da Hint kültüründe , mitolojideki pek çok kişi ile birleştirebilmek mümkündür. Sümer kültüründe Gılgamış’ın ölümsüzlüğün sırlarına ulaşması için aşması gereken engeller ve sonra onu yılana kaptırması da benzeşen öykülerdir. Anlaşılan o dur ki, insanlık var olduğundan beri var olan bu bilgiler, değişik zaman ve coğrafyalarda, değişik kültürlerde farklı adlarla karşımıza çıkmaktadır. Biz hekimler olarak buradan alacağımız, hekim olmadan önce bu ahlaki ilkeleri yaşama geçirebilen kişiler olabilmemiz olmalıdır.
Geleneksel toplumlarda tıp bilgisinin ancak, bu öğretileri alan kişilere verilişini, bizler bugün, eskiden doktorluğu yalnızca din adamları yaparmış gibi yorumluyoruz.
Kur’an’da hakim- filozof- bilge kişi olarak adı geçen Lokman Hekim, orta doğu kültüründe değişik özelliklerle anılmaktadır. Kahramanbilge – tabip- kimlikleri ile de anılmaktadır. Sümerlerde, Nuh’un babası Şuruppak, Yunanlılarda Aesopos, Yahudilerde Lubat, Aramilerde Ahikar, Bizanslılarda Planudes gibi kişilerle aynılaştırıldığı görülmektedir. Bazı kaynaklarda onun ilk yüzyılda yaşamış olan Yunan hekim Galenos olduğunu öne sürmüşlerdir. Bitkiler dünyasına hakim olabilmesi, bitkilerin dili-
Bellidir ki, doktor olabilmek, şifa verebilmek gibi kutsal bir işe soyunabilmek için bu bilgileri fazlasıyla yaşama geçirebilmiş kişi olmak gerektir. Hekim sözcüğü, eski zamanlarda hakim olarak karşımıza çıkıyor. O dönemde hakim olan, evrenin bilgisine sahip, yasanın farkında olan kişi, yani bilge kişidir. Lokman da karşımıza çok yerde hakim olarak çıkıyor. Zaten aslında (Devamı 12. sayfada)
11
SALUS
Sayfa 12
bilge kişi mi, yoksa bilge bir doktor mu, olduğu tartışmaları çokça yapılmıştır. Halkın kendi yakıştırması, bilgeliği yüzünden, her derdimize deva bulacak kişi olarak kabul edildiği yorumu da yapılmıştır.
mümkündür. Lokman Hekimin kahramanı olduğu pek çok öykü Anadolu’da anlatılmaktadır. Lokman hikmet sahibi bir kişidir. İnsanlara bilgeliği öğreten bir önder, yol göstericidir. Onun tarihi bir kimse, vezir, büyük bir devlet adamı olduğunu anlatan öyküler de vardır. Daha sonraki çağlarda İran ve Türk edebiyatlarına da giren bu öyküler, biçim ve yapı değişikliklerine uğramıştır. Halk hekimliğinin atası olarak tanınmış, her derde deva, çaresizlere çare, şifasızlara şifa bulduğu söylenir. Çukurova bölgesinde anlatılan öykülerde, Lokman Hekim Şahmeran’la birlikte anılır. Bir küçük Anadolu öyküsü ile konuyu renklendirelim: Vaktiyle, binlerce yılanın yaşadığı bir mağaraya yanlışlıkla giren bir adam, yılanlar tarafından padişahları Şahmeran’a götürülür. Şahmeran adama, canını bağışlayacağını, ancak kendisini misafir etmek zorunda olduğunu söyler. Yerini bilen birini serbest bırakarak kendi hayatını tehlikeye atmak istememektedir. Şahmeran ona çok iyi davranır. Adam bir dediği iki edilmeden, bütün gereksinimleri karşılanarak yaşar. Günlerinin büyük bölümünü Şahmeran’la sohbet ederek geçirmektedir. Ne kadar rahat olsa da, gerçek dünyadan uzak bir
“ tıbba heves eden kişi, kozmoloji, ekoloji, psikoloji ve sosyal olayların doğası ve etkileri konusunda yeterli bilgilere sahi olmadıkça iyi bir hekim olamaz.” Daha doğrusu “ Hakim” olamaz’. Araştırmacı Ali Bulaç’ın günümüz tıp etiği üzerine yaptığı, İnsanın Özgürlük Arayışı isimli çalışmada vardığı sonuç da, günümüz de de aynı yere vardığımızı açıkça gösteriyor. Lokman Hekim, İslam Dünyası’nın dini ve edebi kaynaklarında yer aldığı gibi, Türk kültüründe de önemli rol oynamaktadır. Dini eserlerde bilge kişi olarak geçerken, folklorik yaşamda, bilgeliğin yanında her derdin çaresini bulmuş büyük tabip olarak geçer. Türk kültürünün nerelerden geldiğini düşündüğümüzde, Hint- Moğol- Orta Asya toplumlarında da , İslam öncesi devirlerde de aynı bilgilerin, aynı öykülerin dilden dile dolaştığını görüyoruz. Lokman Hekim’e atfedilen pek çok öyküyü Oğuzname’de, Türk atasözleri olarak görmek
12
SALUS
Sayfa 13
mağarada süren bu yaşamdan sıkılan adam, bir gün yeryüzüne dönmek için Şahmeran’dan izin ister. Şahmeran adama güveninin tam olduğunu, yerini kimseye söylemeyeceğine inandığını belirterek gitmesine izin verir. Ancak kendisini gördüğü için vücudunun pul pul olacağını, bu yüzden vücudunu kimseye göstermemesi gerektiğini tembih eder. Yeryüzünde normal yaşama dönen adam, Şahmeran’ı gördüğünü kimseye söylemez. Bu arada padişahın kızı hasta olmuş, tedavisi için bütün ülke seferber edilmiştir. Kızın iyileşmesini en çok isteyenlerden biri de vezirdir. Gerçek amacı kızla evlenip, oğlu olmayan padişahın yerine ülke yönetimini ele geçirmek olan vezir, bütün büyücüleri toplayarak, bu hastalığa çare bulmalarını ister. Büyücülerden birisi, Şahmeran’ın bulunup öldürülmesi ve vücudundan alınacak bazı parçaların kaynatılıp içirilmesi ile kızın iyi olacağını söyler. Şahmeranı bulabilmek için, onu gören kişiyi bulmak gerektiğini, gören kişinin vücudunun pullu olacağını da ekler. Vezir, ülkedeki herkesi zorunlu olarak hamama götürüp soydurarak, Şahmeran’ı gören kişiyi bulur. Adamımız, Şahmeran’ı öldüreceğini vaat ederek mağaraya gider. Şahmeran’a bütün gerçekleri
anlattıktan sonra ne yapması gerektiğini sorar. Şahmeran: “Ölümümün senin elinden olacağını zaten biliyordum” diyerek kendisini öldürmesini, ancak bunun gizli tutulmasını ister. “Çünkü öldüğüm duyulursa, dünyadaki bütün yılanlar, insanlardan öç almaya kalkabilirler. Daha sonra kuyruğumun suyunu kaynat ve vezire içir ki kısa zamanda ölsün. Gövdemin suyunu kaynat ve kıza içir ki iyileşsin. Kafamın suyunu kaynat ve iç ki Lokman Hekim olasın” der. Adam biraz da buruk bir şekilde hepsini dinler. Şahmeran yılanlara, adamın misafiri olarak gideceğini, çok uzun yıllar dönmeyeceğini, kendisini merak etmemelerini söyler ve yeryüzüne çıkarlar. Adam Şahmeran’ın dediklerini yapar. Vezir ölür, kız iyileşir, kendisi de Lokman Hekim olur. Bunun gibi pek çok Lokman Hekim olma öyküsü var. Kimisi; “ babasının da doktor olduğunu, ölmeden önce karısına, oğlunun hikmet sahibi bir kişi olacağını söyleyip, bütün çalışmalarını, bilgilerini oğluna vermesini öğütler. Bu bilgileri bir bilge kişi işlerse Lokman olur der Böylece dünyaya gelen oğul, bilgilerle hikmeti birleştirir ve Lokman Hekim olur “ der. Kimi öyküler de , “asıl mesleğinin kadılık olduğu, Hz.
13
SALUS
Sayfa 14
Davut’tan tahsil ettikten sonra İsrail’de kadılık yaptığını, bilgelikle adalet dağıttığını, bu yüzden bitkilerin kendisini bilgilendirme layık gördüğünü” anlatıyor. Lokman Hekim Çukurova’yı adım adım dolaşmış, bütün bitkileri incelemiş. Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuyakalmış. Bir ara bir ses duymuş: Ey Lokman, artık araman bitsin, ben ölümsüz hayatın devasıyım. Bundan böyle insanlara ve hayvanlara ölüm yok". Lokman Hekim sesin geldiği bitkiye doğru yürüyüp koparmış. Bu arada Tanrı Cebrail'e: "Yetiş Cebrail, Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hali ne olur?" demiş. Bunun üzerine Cebrail, pir-i fani kılığında Misis Havram'ye tarafına bir gelmiş. Misis Köprüsü'nün üstünde Lokman Hekimle karşılaşmış. Cebrail: "Selamünaleyküm" dedikten sonra Lokman’ın elindeki kitaba bakmak istemiş. Kitabı alıp coşkuyla akan Ceyhan Nehri'ne atmış. Kitabın ardından Lokman da suya atlamış ama bulamamış. Yaz gelip sular çekilince, ırmak boyunda aramaya devam etmiş. Sonunda kitabın sadece bir yaprağını, arpa tarlasında bulmuş. Bugünkü tıp biliminin, o günkü yapraktan geliştiğine inanı-
lır. Yörede hâlâ, efsanenin izlerine rastlanılmaktadır. Kitabın bulunduğu arpa tarlasının toprağı ve arpa kutsal sayılır. Çocukların karınları ağrıdığında bu toprağı ısıtıp beze sararak çocuğun karnına koyarlarmış. Mevlana’nın Divan-ı- Kebir’ inden, Gölpınarlı’nın çevirisiyle, aradığımızda bakın neler çıkıyor karşımıza: Bilgide kelli felli Lokman kesilsen, Eflatun olsan, bir bakışta hiçbir şey bilmez hale koyar seni, iyi işit. Lokman tertemiz bir kul değil miydi; gece gündüz kullukta kusur etmez, gayret göstermez miydi? Efendisi iş gördürmede onu ileri sürer, onu oğullarından da daha hoş tutardı. Lokman kul oğluydu ama efendiydi. Nefis isteğinden hürdü. Lokman’ın efendisi, görünüşte efendiye benzerdi; gerçekteyse efendisi, kulu kölesiydi Lokman’ın. İşte buracıkta o bilgi tahtasını gemi edinen, gemisine binmeyenleri tufana boğan Nuh. Kim ondan hırka giyerse feleğin hırkasını çeker alır; kim ondan bir lokma yerse, o lokmadaki hikmet, onu Lokman haline çevirir. Gene geldi aklın hem dadısı olan, hem akla afet kesilen; cana hem eş olan, hem düşman kesilen dost. O öyle hafif ki, aklı nerdeyse kopacak. Lokmanın aklı gibi bir akıl gerek ona , öyle
14
SALUS
Sayfa 15
bir akıl ister o.
yedinci kartal ölünce, o da hemen ölmüştür.Lokmanın Arapça kökenli bir sözcük olmaması nedeniyle başka bir yerden geldiği düşünülür. Asur – Akad tanrıları arasında Lakmo (Lakhmu), Hint kültüründe Lokomano adıyla aynı özelliklerle anılan tanrılar olduğu görülür. Mısır kültüründe “Ahikarın Sözleri” adıyla anılan sözler, Lokman Hekime atfedilen sözlerle benzer olduğu pek çok kaynakta karşıma çıkmasına karşın, ben direk olarak “Ahikarın Öğütleri “isimli kaynağa ulaşamadım.
İnsanlık tarihinde , sağlık için yardım eden kült fikri her zaman görülmüş ve kutsal kabul edilmiş olduğunu görüyoruz. Mezopotamya’da Gula, Mısır’ da İmhotep, Yunanistan’ da Asklepios, Hindistan’ da Danvantari en tanınmış tıp tanrıları olarak karşımıza çıkıyor. Ancak çok eski geleneksel yapılarda da Şaman- Kam kültü ile insanlar sağlığa kavuşmak istemişler. Hem kendi içlerinden biri olan, hem de kendilerinden ayrı özelliklere sahip kişilerin olduğunu yaşamış ve inanmışlar. Bu kişilerin hikmet sahibi olduklarını düşünmüşler.
Azra Erhat ile Sabahattin Eyüboğlu ‘nun araştırmalarına göre, Sümer edebiyatındaki vecizelerin tufan kahramanı Zisudra’ya (Hazreti Nuh), babası Şuruppak tarafından, Tevrat’ta, Hazreti Süleyman’a babası Davut tarafından, Kur’an’da ise, isim verilmeyen oğluna Lokman hekim tarafından aynı öğütler verilir.
Arap kültüründe, Lokman, Ad kavminin yok edilmesi efsanesinde ilk defa ortaya çıkar. Adına Muammer (Muammar) de dendiği söylenir. Lokman, Mekke’ye yurtlarını kasıp kavuran kuraklığa karşı yardım istemek için elçi olarak gönderilmiştir. Hud Peygamber zamanında halk onu kovar. Bunun hıncını almak için kara bir bulut gelerek yurtlarını harap eder. Lokman dinine bağlılığı nedeniyle kartalın ömrü kadar bir ömürle ödüllendirilir. Her kartalın ölümünde yeni doğmuş bir kartal beslemeye başlayarak, yedi kartalın ömrü süresince yaşamış ve Lubad adını taşıyan
Babil kaynaklı yaratılış destanı olan Enuma Eliş efsanesinde, evrende hiçbir şeyin adlandırılmadığı dönemde, yer altı tatlı suları Apsu ile yeryüzü tuzlarını simgeleyen Tiamat birleştiğinde , Lakmu (Sümercesi Lagma) ile, Lakamu adı verilen bir çift yılan meydana gelmiş. Bunlardan gökyüzü tanrısı Anşar ile yeryüzü tanrısı Kişar
15
SALUS
Sayfa 16
doğmuştur. Etimolojik olarak da anlamaya çalıştığımızda, tanrılar kültünde en başlarda görebiliyoruz. Yılanın sağlıkta kullanılan bir sembol olması, ayrıca bir araştırma konusudur.
felah bulanlar. Öyle insanlar vardır ki, hiçbir delile dayanmaksızın, halkı Allah yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için asılsız sözler ve hikayelerle meşgul olurlar. İşte onları zelil ve perişan eden bir zelil vardır.
KUR’AN – I – KERİM
LOKMAN SURESİ
İman edip güzel işler yapanların naim cennetleri vardır.
Kur’an’ın 31. suresidir. Önce Kur’an’ın hikmet dolu bir kitap olduğu vurgulanır. Sonra Allah’ın kainattaki kudret, hikmet ve birliğine dair bazı delillerden söz edilir. Ardından Lokman’ın hikmetin ta kendisi olan, oğluna öğütleri bölümü gelir. Böylece akıl ve tefekkürün amacı olan bilgelik ya da başka bir deyişle hikmet, tüm insanlık için ideal olarak gösterilir. İnsanın rabbine ve onun dinine olan ihtiyacı bildirilip, bilgisi ne kadar ilerlerse ilerlesin, bilinemeyenlerin olduğu bir alan kalacaktır bilgisi verilir.
Ebedi kalmak üzere oralara girerler. Allah’ın vaadi haktır ve gerçektir. O aziz ve hakimdir. Andolsun biz Lokman’a ; Allah’a şükret diyerek hikmet verdik…. Allah’a ortak koşma. Çünkü ona ortak koşmak büyük bir zulümdür. (ve iz kale lokmanü libihi) Yaptığın iyi veya kötü bir iş, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa , bir kayanın içinde ya da göklerde, yahut yerin diplerinde saklanmış olsa, Allah onu mutlaka ortaya çıkarır. Zira, şüphesiz ki Allah, her şeyin inceliğini ve gizli tarafını bilir. Her şeyden haberdardır.
Elif, Lam, Mim, Şunlar hikmet dolu kitabın ayetleridir. İyi davrananlar için hidayet rehberidir.
Namazını hakkıyla eda et, iyili emret, kötülüğe mani ol. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar azmedilmeye değer işlerdir.
Onlar namazı hakkıyla eda ederler. Zekatı verirler, ahirete de tam olarak iman ederler.
Büyüklük taslayarak insanlardan yüz çevirme.
İşte onlardır Rab’lerinden bir hidayet üzere olanlar ve işte onlardır
16
SALUS
Sayfa 17
Yeryüzünde kibirlenerek yürüme! Şüphesiz ki Allah, büyüklük taslayan ve övünen kimseleri sevmez. Yürüyüşünde ılımlı ve doğal ol.
olmak üzere verilen öğütlerden oluşuyor. Örneğin 19. ayette, etki tepki yasasından, karmadan söz ediyor. Herkesin bu dünyada yaptıklarından sorumlu olduğunu ve bedelini ödeyeceğini söylüyor. Evrenin şaşamaz adaletini vurguluyor. Ve 20. ayette, Allah her şeyi görür sözü ile de, bu adaletin her durum için, aklımızdan geçen duygu ve düşünceler için bile geçerli olduğunu söylüyor. Başına gelene sabret, başına gelen azmetmeye değerdir sözü ile, pek çok filozoftan duyduğumuz anlamlara ulaşabiliyoruz. Seneca, “felaketler erdemlerin sergilenme fırsatıdır ” derken de , sıkıntıları aşmak için gösterdiğimiz çabanın biz daha iyi insan olma yolunda geliştireceğini söylüyor.
Sesini de alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, en çok bağıran merkeplerin sesidir. ( Bu konuda bir inceleme yazan Doğu bilimci Rendel Haris bu ayetle Ahikar’ın şu sözü arasında bir ilişki kuruyor: ev yapmak için yüksek sesle konuşmak gerekseydi, eşek her gün iki ev yapardı. ) Biz insana, annesine ve babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl sürer. İnsana buyurduk ki, hem annene hem de babana şükret. Unutma ki sonunda bana döneceksiniz.
Bu sözlerden sonra da biraz Hikmet’in anlamı üzerine araştıralım. Şükretmenin karşılığı olarak verilen Hikmetten ne anlayabiliriz. (T.D.K.1992 ) sözlük anlamı: Hikmet: bilgelik, Tanrının insanlarca anlaşılamayan amacı. (Necmettin Şahinler, Lokmanı Dinlerken. Berkan Yayınları. İstanbul 1993 )Hikmet: evrenin sırlarını çözmek, ibadetlerin inceliklerini bilmek, eşyanın hakikatini anlamak, baktığı yerde Allah’ın ayetlerini, tecellilerini (belirme, görünme, ortaya çıkma.) görmek, bütün bu tecelliler-
Eğer onlar yoldan çıkarlarsa onlara itaat etme, ama o durumda da kendileriyle iyi geçin. Ve makul bir şekilde onlara sahip çık. Allah kalplerden geçen düşünceleri bile bilir. Herkes yeryüzünde yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Allah semidir ve basirdir. ( her şeyi hakkıyla işitir ve görür. ) Metin baştan sona, insanlığın hizmetinde, kibirden, hırstan arınmış
17
SALUS
Sayfa 18
den geçip, ayetleri aşıp, Allah’a ulaşmak, bunun yolunu keşfetmek, bu yolda dosdoğru yürümek. Kainatın kitabıyla ve bunların özü olan insan kitabının aynı olduğunu kavrayıp; yürüyen kitap olmaktır.
tuluşudur. İlm-i ledünni’dir ve bunların hepsidir. Ragıp El İsfahani. Hikmet: gerçeği ilim ve akılla yakalamaktır. Hikmet Allah açısından , eşyanın bilinmesi ve düzenli tutarlı bir şekilde vücuda getirilmesidir. İnsan açısından bakıldığında ise; varlıkların bilinmesi ve hayır üretilmesidir.
(Ali Ünal, Kur’an da Temel Kavramlar, S.187 ): Elçilere hem kitap, hem Hikmet verilmiştir. Yani onlar, hikmetle yürüyen, konuşan, yiyen, içen, uyuyan, savaşan, namaz kılıp zekat veren kitap olmuşlardır. Resul’lerin(elçi) dışında Lokman gibi bazı kullara da Hikmet verilmiş ve onlar da bu hikmetle, elçilerin getirdiği kitabın cisimleşmiş şekli haline gelmişlerdir.
Ali İmran. 48. Maid.. Hikmet: söz ve işte en iyiyi yakalamak ve olması gerekeni fark etmektir. Hikmet bir nebinin( peygamber, elçi) aldığı vahiyle sınırlı değildir. O, tüm yaratıcı güçlerin ortak adıdır. Süleyman Ateş. Tefsir 1/470 Hikmet: yalnızca bilgi değildir. Hem akıl ve duyularla elde edilen bilgi ile, hem de duyular üstü idrak ile ilgilidir. Hz. Peygamber, yalnızca iki kişiye gıpta edilebilir der. Allah’ın kendisine hikmet verdiği ve bu hikmet gereğince hareket eden, bunu başkalarına da öğreten adamla, Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı hak yolunda harcayan adama imrenilebilir. Hikmet, Allah’ın kullarına verdiği, kendisinin hakkıyla anlaşılmasında ve bilinmesinde önemli rol oynayan bir nimettir. Şüphesiz her nimet gibi, bu nimete de şükredilmelidir.
(Bakara Suresi, 269) ve kendisine hikmet verilene bol hayr verilmiştir. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili C.2 S.915-930) Hikmet: sözün ve davranışın bir ve Allah’ın hükmü doğrultusunda olmasıdır. İlimdir. Ameldir. Fıkıhtır. Eşyanın ilmini ve hakikatini anlamaktır. İnce ve derin bir kavrayıştır. Allah’ın yolunda dosdoğru yürüyüştür. Allah’ın ahlakıyla yaşamaktır. Allah’ın emirleri, yasakları ve ayetleri konusunda düşünmektir. Vesvese ile gerçeği ayırt etmeye yarayan bir nurdur. Ruhların doygunluğudur. Din ve dünyanın kur-
ŞÜKÜR: şükürden aciz kalındığınıfark etmektir. Nimeti değil, nimeti
18
SALUS
Sayfa 19
vereni görmektir. Edinilen bilgilerin yaşama geçirilmesi ve aynı zamanda çevreye aktarılması çabası, bilge olmanın birinci yolu olarak anlatılıyor.
Lokman’a Alim kimdir? Demişler; Zamanın muhalefetinden gönlü daralmayandır demiş. Lokman’a hikmet sahibi kimdir demişler; ahiret nimetini, dünya nimetine tercih edendir demiş. Lokman’a “Zengin kimdir” demişler; “Aklı başında olan” demiş. “Tadına bakanı en çok cezbeden şerbet hangisidir?” demişler; “Şehvet” demiş. “Hangi ateş onu tutuşturanı yakar?” demişler; “Haset” demiş. “Hangi bina hiçbir zaman harap olmaz?” demişler; “Adalet” demiş. “Öncesi acı, sonu tatlı olan şey nedir?” demişler; “Sabır” demiş. “Öncesi tatlı, sonu acı olan nedir ?” demişler; “Telaş ve acelecilik” demiş. “Edebi kimden öğrendin?” “Edepsizlerden, çünkü bana bunların neleri hoş görünmediyse onları yapmaktan kaçındım” demiş. “Hangi hastalığın tedavisinde tabipler aciz kalır?” demişler. “Aptallık ve budalalık.” demiş. “İnsanın en acı ve en tatlı organı hangisidir?” demişler. “Yürek ve dildir. Bunlar sahibinin iyi olmasıyla tatlı, sahibinin fena olmasıyla tatlı olur” demiş. (bu anlatı çok farklı şekillerde geçiyor. Çok yakın öyküler Eisop’ta da görülüyor. )
Lokman, Kur'ân-i Kerîm'de yer aldıktan sonra, Arapça darb-i mesel ve hikmet kitaplarından KıssasulEnbiyalara kadar bir çok eserlerde yer aldı. Sa'lebî (ö.427/1035) Ârâisul-Mecâlis"inde ondan bahsederken, Kur'ân'daki anlatımı başka rivayetlerle genişletir. Lokman'ın nebîlik ile hakimlikten birini tercihte serbest bırakıldığı, onun hikmeti seçtiğini) belirtmektedir. O, ayrıca Lokman'ın nebî olmadığı; Allah’ın çok tefekkür, iyi yakin ile takvâ ehli kıldığı bir kul olduğu; onun Allah’ı, Allah’ın da onu sevdiği, ona hikmet lütfettiğini açıklayan bir hadis de nakleder (Sa'lebi, Arâisul-Mecâlis, 312). Sa'lebî, Lokman'ın, dünyada sıkıntı çekenin refahtakinden hayırlı olduğunu; dünyayı ahirete tercih edenin dünyada da, ahirette de kaybedeceğini; malin sıhhat, nimetin nefis temizliği gibi olmadığını; doğru söz, emaneti yerine teslim ve bos yere konuşmayı terkin hikmeti doğurduğunu söylediğini nakleder.
Lokman sözcüğünün kökeni ile birlikte hikmet hakkında okuduklarımızı da birleştirdiğimizde, yasaların farkında olan, yasaya uygun ya-
Müjgan Üçer’ in “ Lokman Hekim Üzerine” adlı araştırmasında ( Halk Kültürü. 1984/2 s.117-120 ) ;
19
SALUS
Sayfa 20
şamaya çalışan, bu konuda tanrının desteğini ve onayını almış kişi akla geliyor. Ki bu tanım, her türlü yoruma katılarak , bizlere sunulan bir ahlaki öğreti olduğu sonucunu ortaya çıkarıyor.
onun doğal, toplumsal çevresiyle ilişkisini de hesaba katarak koyan bir bilge kişi olmalıdır. Bir parçası olduğumuzu unuttuğumuz doğa, bizlere pek çok kolaylığı göstermiş. Ancak doğayı yıllar boyunca ilkellik sanmış, unutmuş, yok etmişiz. Gitgide artan ve çözülemeyen hastalıklar arttıkça, arayışlar, insanlığı eskilerin bilgilerine götürmüştür. Gene doğadan uzak yaşantımızdan vazgeçmeden, doğanın sunularından yararlanmak istiyoruz. Bu nedenle pek çok formül üretiliyor. Araştırmamda Lokman Hekim başlıklı pek çok çalışma gördüm. Hangi bitkinin hangi biçimde, hangi hastalığa iyi geleceğini anlatıyordu. Mutlaka doğrudur. İyi geliyordur. Bu konuda eminim ki fitoterapistler araştırmalarını sürdürecekler, kullanımın sağlıklı ve yaygın bir biçimde artmasını sağlayacaktır. Ancak yaşamımızı da doğa yasalarına uyumlu kılmaya çalışmadığımızda, temel öğretileri eyleme koymadıkça, sorunlarımızın artarak devam edeceği görülmektedir. Öncelikli işimiz, daha erdemli bir yaşama çabası içine girmek olmalıdır. Ancak o zaman zihinsel sağlıkla birlikte, fiziksel sağlık da gelişecektir. Doğaldır ki, insan olmaktan gelen kusurlarımız nedeniyle, hastalıklar hep olacaktır. Biz
İnsanın metafizik anlamını araştırmayan biri , salt dünyada görünen konumunu esas alarak, insana şifa vermesi , Hikmet anlayışına göre imkansızdır. Çünkü insan organizması, sadece bir mekanize araç değil, bu yapının ötesinde ruhsal/ aşkın bir yönü olan varlıktır. Hikmeti bilen hekim, insanın organik varlığı ile metafizik varlığı ve onda temsil edilmekte olan öz varlık arasındaki bağın sırrını keşfedebilir. Hekim bu iki varlık alanının birbirlerine karşı etki ve tepkilerini de hesaba katarak, hastalığı teşhis etmelidir. Rahatsızlığın, maddi ve maddi olmayan nedenlerini araştırıp, sonrasında şifayı amaçlayarak tedavi planlamasını yapmalıyız. Buraya kadar biriktirdiklerimizle bir İDEAL DOKTOR tanımlaması yaptığımızda; Evrendeki tüm varlıkların nasıl hep birlikte faaliyette olduklarını bilen, her hastayı bireysel bir temel üzerinde tedavi eden, teşhisini, hastanın semptomlarını gidermek üzerine kurmayıp, bireyin olabildiğince tam bir şekilde topyekün ruh ve beden hallerini ve
20
SALUS
Sayfa 21
doktorlar acıları hafifletmek için , insanlık var oldukça çalışacağız.
bir el işlemi yapmayacağım. Herhangi bir insanın hastalığı ve yaşama ihtimali hakkında , asla bir ön hükümde bulunmayacağım.
Burada, Hekimlik Etiği adına bilinen en eski yemin olan HİPOKRAT YEMİNİne bir göz atalım.
Yarın ne olabileceğini, ancak Allah’ın bildiğine inanıyorum.
-Prof. Dr. Asaf Ataseven. Hekimlik Yeminleri ve Lokman Hekim Yemini, Bezm- i Alem Valide Sultan Vakıf Hastanesi Dergisi , c.2 S.3-4 1985
2500 yıl öncesinin tıp bilimi, Hipokrat yemininde özetleniyor. En azından olması gereğine inanılan özellikler sıralanıyor. Bir hekimin en azından bu özelliklere sahip olması bekleniyor.
İ.Ö 460- 370 HİPOKRAT YEMİNİ (Türkçeleştirerek; ) Bana hayatı verip rehberlik eden ve pek az kişinin bildiği bir ilmi tahsil imkanı veren Allah’a şükrederim. Şükreden kendisi için şükretmiş olur.
Günümüz tıbbının nelerle uğraştığını ve neler beklediğini anlamak için gene aynı yola başvuralım. Fritjof Capra. Batı düşüncesinde Dönüm noktası. S.383-385. Batı kültürüne, parçalarına bakılarak çözümlenen bir makine tarzındaki insan vücudu görüşü hakimdir. Yeni görüş, evreni makineden çok, canlı bir sistem olarak gören- bu görüş fenomenlerin birbirine bağımlı olarak dayanışma içinde olduklarını vurgular ve doğayı temel yapılarına değil, temeldeki dinamik süreçlere bakarak anlamaya çalışır. - bütüncül ve ekolojik bir dünya anlayışı tarafından yavaş yavaş çökertilmektedir. Varlık alemindeki varlık mertebeleri arasında, dinamik karşılıklı ve daimi etkileşim halinde
Kulluğa devam edip, iyiliği öğütleyip, kötülükten uzak olmaya çalışacağım. Her olayı sabırla karşılamaya söz veririm. Benden yardım isteyen herhangi bir hastayı asla reddetmeyeceğim. Asla mağrur ve kibirli olmayacağım. Başkalarına karşı üstün bir tavır takınmayacağım. Asla kimseyi küçük görmeyeceğim. Her zaman ılımlı ve alçakgönüllü konuşacağım . Doğmamış bir çocuk hakkında, herhangi bir fikir, öneri ya da kötü
21
SALUS
Sayfa 22
sürekli bir ilişki vardır. Bu ilişkinin sürdürüldüğü kutsal bir düzen vardır. Bu kozmik, ekolojik ve manevi düzen tek bir ilkeye dayanır. Varlıklar arasında mutlak tabiiyet yoktur. Karşılıklı fakat göreceli olarak bağlılık ve üstünlükleri vardır. En yüksek otorite Allah’tır. Bizler değerler sistemimizde, köklü değişiklikler yapmadıkça, sağlığımızı düzeltemeyeceğimiz gibi koruyamayız da…
öğretmekten gelen anlamıyla, doktorun asli görevi olmalıdır. Hastalık eğer salt maddi olmayan bir bozukluk, düzensizlik ya da dengesizliğin maddi- organik bir tezahürü ise, bu durumda, manevi teşhisle birlikte, maddi müdahale, hem psişik, hem de fizyolojik düzlemlerin birbirleriyle örtüşmesine dayalı yeni bir şifa sistemine başvurmalıyız. Biraz daha eskilere gidip bu sözü İBN-İ SİNA dan dinleyelim. “ hastalıkların büyük çoğunluğu ruhsaldır.”.
Dr. Leon Eisenberg. 1977 Eisenberg. İnsanların rahatsızlıklarıyla gündelik uğraşmalarımız bizi, sağlıksızlık sorunlarının hangi ölçüde siyasal, ekonomik ve toplumsal kurumlarımızın başarısızlığından kaynaklandığı konusunda uyandırmaktadır. Bu kurumların yeniden yeniden tasarlanması, önümüzdeki yüzyıla karşı bir meydan okuma olup, halk sağlığının düzeltilmesi ancak böyle mümkün olacaktır.
Buraya kadar olması gereken hakkında yazılanları gördük. İstenen , beklenen hekim tanımı halen yasalara ne kadar girebilmiş görmeye çalışalım. Günümüz yasalarından belli başlıların içinde seçmeler yaparak; T.T.B. TIP MESLEK AHLAK TÜZÜĞÜ TASARISI/ 1987 Madde 2- Hekimler meslek yaşamlarına başlarken aşağıdaki andı içerler.:
Dr. Hikmet Öz. Doç. Araştırma tezi. 1988. Organizma tanımı gereği canlı varlık ise, hastalık temelde maddi olmayan bir fenomendir. Acil önlemlerden ayrı olarak, hastayla hekim arasındaki yakınlaşmanın amacı, hastayı, hastalığının yapısı ve anlamı hakkında ve hastalığa yol açan hayat kalıplarını değiştirme ihtimalleri hakkında eğitmelidir. Gerçekte bu, Latince docorei
TIP MESLEK TOPLULUĞUNA KATILDIĞIM BU ANDA; Yaşamımı insanlık hizmetine adayacağıma, Kişilerin sağlığının korunmasını ve geliştirilmesini, hastalarımın iyileştirilmesini her şeyden önce düşüne-
22
SALUS
Sayfa 23
ceğime,
Dünya hekimler Kurultayında Ağustos 1968, Sidney- Avustralya) ve 35’nci Dünya Hekimler Kurultayında (Ekim 1983, Venedik- İtalya) geliştirilmiştir.
Mesleğimi vicdan ve onur ile uygulayacağıma, Mesleğimin soylu geleneklerini ve onurunu bütün gücümle koruyacağıma,
Hekimlerin genel olarak görevleri, HEKİM, mesleğini her zaman en yüksek düzeyde sürdürecektir.
Kişiler arasında –hasta ya da sağlıklı olsun- din, milliyet, ırk, siyasi düşünce, ekonomik ve sosyal düşünce ayrımı yapmayacağıma,
HEKİM, hastalarının yararı için özgür ve bağımsız olarak vereceği kararları, çıkar ve güdülerinin etkilemesine izin vermeyecektir.
Baskı yada tehdit altında olsam bile, insan yaşamına ve onuruna saygı göstereceğime ve tıp bilgilerimi insanlık yasalarına aykırı olarak kullanmayacağıma,
HEKİM, hangi çeşit tıbbi uygulama içinde olursa olsun, insana saygı ve sevecenlik gösterecek ve gerek teknik, gerekse ahlak yönünden, bütünüyle bağımsız, yeterli bir tıbbi hizmet sağlamaya kendini adayacaktır.
Hastalarımın bana verdikleri bilgileri- hastam öldükten sonra da- sır olarak saklayacağıma, Meslektaşlarımı kardeşlerim gibi tutacağıma ve tıp bilgimi onlarla paylaşacağıma,
HEKİM,hastaları ve meslektaşları ile dürüst bir ilişki kuracak, gerekli kişilik ya da yetenek yönünden eksiği bulunan, gerekse yalancılık ya da düzenbazlık yapan hekimleri ortaya çıkarmaya çalışacaktır.
Mesleğimin topluma karşı olan sorumluluk ve görevlerine, kişisel görev ve sorumluluk kadar önem vereceğime,
Aşağıdaki uygulamalar ahlak dışı sayılırlar.
Namus Ve Şerefim Üzerine And İçerim.
Ülkenin yasaları ve ulusal tıp birliğinin ahlak yasası izin vermedikçe hekimlerin kendi reklamlarını yapmaları,
HEKİMLİK AHLAKI ULUSLARASI YASASI Dünya hekimler birliğinin 3’ncü genel kurultayında (ekim 1949, Londra- ingiltere) benimsenmiş, 22’nci
Yalnızca reçete yazma, hastanın kendine gönderilmesi ya da hastayı
23
SALUS
Sayfa 24
herhangi bir nedenle sevk etme karşılığında ücret ya da bir başka bedel almak ya da vermek.
şeyle ilgili bütün gizliliği sürdürecektir. HEKİM, başkalarını bu bakımı sunmaya istekli ve yeterli olduğuna emin olmadıkça, acil bakımı bir insanlık görevi olarak sunacaktır.
HEKİM, hem hastaların, hem meslektaşların, hem de sağlık mesleğinin öteki çalışanlarının haklarına saygı gösterecek ve hastaların duyduğu güveni sarsmayacaktır.
Hekimlerin birbirlerine karşı görevleri
HEKİM, hastanın fiziksel ve zihinsel durumunu zayıflatıcı etkisi de olabilecek tıbbi hizmetleri sağlarken, yalnızca hastanın çıkarına göre davranacaktır..
HEKİM, meslektaşlarından nasıl bir davranış bekliyorsa, o da onlara karşı öyle davranacaktır. HEKİM, meslektaşlarının hastalarını kendine çekmeyecektir.
HEKİM, buluşları, yeni teknikleri ve tedavileri, mesleki olmayan yollarla açıklarken son derce dikkatli olacaktır.
HEKİM, Dünya Hekimler Birliğinin benimsediği “Cenevre Bildirgesi” nin ilkelerini gözetecektir.
HEKİM, yalnızca kişisel olarak saptadığı şeyleri belgeleyecektir.
Araştırma konusunu Lokman hekim olarak belirlediğim ilk günden beri karşıma çıkan etik kurallardan ötürü, hekimlik etiği yasasından söz etmek gereği duydum. Lokman hekim kimdir sorusuna bulduğum yanıtlardan çok bu çalışmada biz hekimlerin bulunduğu yeri görmek ve göstermek istedim. Evrende , doğada her zaman var olan yasayı fark ettirmeye çalışan bilgileri değişik şekillerde, dile getirebiliriz. Binlerce yılın etik bilgisi, tüm dünyada yasalar koyularak belirlenmişken, içinde bulunduğumuz olumsuzluklardan söz etmek istemiyo-
Hekimlerin Hastaya Karşı Görevleri HEKİM, insanın yaşamını koruma yükümlülüğünü her zaman aklında tutacaktır. HEKİM, hastalarına karşı dürüst olmak ve kendi biliminin tüm olanaklarını onlara sunmakla yükümlü olacaktır. Bu muayene ya da tedavi kendi yapabileceklerini aşıyorsa, hekim, gereken yeterliliği taşıyan başka bir hekimi çağıracaktır. HEKİM, hastanın ölümünden sonra bile, hasta hakkında bildiği her
24
SALUS
Sayfa 25
rum. Yasalar tabi ki gereklidir. Ancak kişilerin içsel gelişim süreçleri yaşanmadıkça, en yaygın yasaların bile uygulanmadığı görülmektedir.
tin Şahinler . Berkan Yayınları . İstanbul . 1993 10. Hekimlik ve İnsan Hakları (Ata Soyer 1996)
Dt. Filiz Kartal
11. Hekimlik Yeminleri ve Lokman Hekim Yemini ( BezmAlem Valide Sultan Vakıf Hastanesi Dergisi. C. 12. S.3-4. 1985 )
Kaynakça
1.
Türk Kültüründe Lokman Hekim (Ege Üniversitesi Prof. Dr. Ali Haydar Bayat. Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı2000 )
2.
Kur-an-ı- Kerim. Türkçe Mealisi ve Tefsiri ( Ömer Nasuhi Bilmen )
3.
Tıp Tarihi ( Prof. Dr. Ali Haydar Bayat. 2003. )
4.
Şahmeran, Lokman Hekim ve Adana Efsaneleri Çukurova Üniversitesi ( Yrd. Dç. Dr. Refiye Şenesen 2004 )
5.
Tıbbın Gündelik Yaşamında Etik ( Prof. Dr. Dietrich v. Engelhardt / türkçesi Dr. Arın Namal Nobel Tıp Kitabevi 2000 )
6.
İnsan Hakları ve Etik ( Dr. Ata Soyer 1992 )
7.
Tıp Dünyası Dergileri 1991
8.
Toplum ve Hekim Dergileri 1991
9.
Lokman’ı Dinlerken. Necmet-
12. İnsanın Özgürlük ( Ali Bulaç. S.78. )
Arayışı
13. İslam İnançları Sözlüğü ( Orhan Hançerlioğlu )
25