Salus tamamlayıcı tıp bülteni sayı 15

Page 1

Sayı 15

Ekim — Kasım‘17

SALUS Tamamlayıcı tıp bülteni

n beşinci sayımızdan merhaba. Bu sayıda Biyonöroemosyon başlığında O konunun temellerinin işlendiği yazının çevirisini yayınlamaya devam ediyoruz, alt başlıklar arasında Kuantum Geçiş, Davranışsal Epigenetik ve Biyolojiye Doğru bulunuyor. Homeopati başlığı altında çocuklarda ve kadınlarda daha fazla kullanılan Pulsatilla’dan bahsediyoruz. Akupunktur noktaları başlığı altında mide meridyeninde buluİÇİNDEKİLER nan noktalara bu ay da devam ediyoruz ve artralji gibi durumlarda kullanılan st Giriş yazısı 1 35 üzerine olan yazıyı okuyacaksınız. Son olarak da Aktiffelsefe 1. Bütünsel Tıp BiyoNöroEmosyonel 2 Kongresi Kitapçığından Doğu’nun Bilgeliği Homeopati başlıklı yazıyı okuyabilirsiHomeopati 6 niz . Herkese iyi okumalar dileriz, bir sonraki sayıda görüşmek üzere. Akupunktur 10 Kongreden notlar

11

Bültenimiz ile ilgili tüm soru, görüş ve önerilerinizi drmahmutsansal@gmail.com adresine yazabilirsiniz.

1


Sayfa 2

SALUS

Biy0NöroEmosyon “BİLİMLERİN ENTEGRASYONU” (önceki sayıdan devam ediyor)

(dalga fonksiyonu yok edilir) ve belirli bir duruma sabitlenir.

Kuantum Geçiş Danimarkalı fizikçi Niels Bohr, atom altı parçacıkların bir kez temasa girdikten sonra zaman ve mesafe boyunca aralıklarla birbirlerini etkilemeye devam ettiğini keşfetti. Yakın zamanda, örüntünün de zaman içinde oluşabileceği keşfedilmiştir. Diğer bir deyişle, iki partikülün birbirine geçişi sağlamak için aynı anda bir arada olması gerekli değildir. Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nde yürütülen ışınlama eylemi ile bilginin geçmişe taşınabileceği gösterildi. Deney aşağıdaki şekilde çalışır: •

Bir çift gevşek parçacık veya foton üretilir; bunlara Foton A ve Foton B isimlerini verebiliriz.

Foton A üzerinde bir ölçüm yapılır. Foton B'nin, Foton A'ya gönderilmesi gerekir ve böylece Foton A geri döndüğünde Foton B hakkında bilgi getirmiş olur. Bu gerçekleştiği zaman, foton A yıkılır

Aynı anda, foton B, foton A'nın durumunu tamamlayan bilgileri taşıyacaktır, ancak onu gözlemleyene veya ölçene kadar kendini göstermeyecektir.

Başka bir çifti üretilir; bunları C fotonu ve D fotonu olarak adlandıracağız ve daha sonra C parçacığı, ilk foton çiftinden "kurtulan" ile bir örgü oluşturur. Bu nedenle eğer B ve C bir örgü oluşturursa ve C ve D bir örgü oluşturmuşsa, foton B yok edilmiş foton A'nın bilgisini taşıdığı için, foton D eski foton A ile de bir örgü oluşturur. A parçacığının özelliklerini biliyorduk, deney yapanlar parçacık D'nin üzerine aldığı durumun parçacık A'nın durumunun tamamlayıcısı olduğunu doğruladılar. Bu şekilde hiçbir zaman çakışmayan iki fotonun birbiriyle örüntü oluşturması mümkündür.

Bir BNE görüşmesinde zaman içinde

2


SALUS Tamamlayıcı tıp

Sayfa 3

örüntülü bir paralellik gerçekleştiririz. Bir kişi B durumu olarak adlandırdığımız bir belirti için bize danışır. Belirti durum A olarak isimlendirdiğimiz geçmişte olmuş bir travmadan kaynaklanır.

sistemde tek bir yöne doğru olduğuna inanılıyordu. Francis Crick, protein üretmek için DNA'nın ihtiyaç duyduğu bilginin sadece çekirdekten sitoplazmanın RNA'sına kadar üretildiğini ve ters yönde akış olmadığını söyledi. 1970 yılında Howard Temin ve David Baltimore, ters transkriptaz keşfiyle bilgi akışının her iki yönde de olabileceğini gösterdi.

Terapist (durum C), B'ye yeni bir bilgi sunarak, bilinçaltında olan travmanın farkına varmasını sağlar. Danışman (durum B) travmanın farkına vardığında, travmatik olmayan bir şekilde yaşamı başka bir şekilde yaşamasına izin verecek olan A durumunu tamamlayıcı (yani travma dışı) yeni bir duruma (D durumu) girer.

Yaşamın birincil unsuru, vücudun yapısal elemanı olan proteintir. Proteinin etimolojik anlamı, Yunanca proteios "primario (birincil)" kelimesinden gelir. Hücrelerimizin işlevi, çevreden gelen sinyallere yanıt olarak şekli değiştirebilen proteinler, moleküller yapmaktır. Tüm fonksiyonlar, solunum, sindirim, atılım vb., çevresel sinyallere yanıt veren proteinlerin hareketinden kaynaklanmaktadır.

Davranışsal Epigenetik Fransız biyolog Jean-Baptiste Lamarck (1744-1829), canlılarla ilgili evrim teorisini öne süren ilk kişiydi. Çevredeki değişikliklerin hayvanlarda ve bitkilerde yapısal değişikliklerden sorumlu olduğunu ve bu değişikliklerin sonraki nesillere miras kalabileceğini öne sürdü. Lamarck, çevre koşulları beklenmedik bir şekilde değiştiğinde ona adapte olan organizmaların yeni araçlar yaratmaya ve yararlılık eksikliği nedeniyle diğer araçları terk etmeye zorlandığını ileri sürdü.

Hücreye bilgi sağlayan ortamdır. Hücre zarı tarafından seçilen sinyaller içeriye gönderilir ve bu proteinin şeklini ve davranışını etkiler. Gerekli protein yoksa, sinyal gerekli proteinlerin yapılması için genlerin seçileceği çekirdeğe ulaşır. Çevre derken ne kastettiğimizi netleştirmemiz gerekir. Bu tüm duyularımızla, tüm biyolojik sistemimiz ile algıladıklarımız, çevremizi algılama ve tepki verme biçimimiz olarak düşünülebilir. Çevrenize tepki verme-

Watson ve Crick yaşam molekülü denilen DNA'yı keşfettiklerinde bilgi akışının temel olarak, çoğu biyolojik

3


SALUS Tamamlayıcı tıp

Sayfa 4

nin özel yolu bir genetik yatkınlık ve öğrenme ile belirlenir.

olan epigenetik hakkındaki bilgilerin varlığı, tek yumurta ikizleri gibi genetik açıdan özdeş bireylerin neden farklı kişiliğe sahip olduğunu ve farklı hastalıklara yatkın olduklarını veya klonlanmış bir organizmanın neden geldiği organizmayla tam olarak aynı olmadığını açıklamaktadır.

Birkaç çalışmada açıkça görülen şey, kalıtsal bir programın kurbanları olmadığımız, tersine bilgiyi düzenleyen ve genlerin ifadesini değiştirebilen bir çevre olduğumuzdur. Çevreden aldığımız sinyaller, proteinleri ve dolayısıyla davranışlarını etkileyen sinyallerdir. İşte bu konularla ilgili bilim dalına "Epigenetik" denilmektedir.

Günümüzde, gen regülasyonuna katılan en az üç epigenetik mekanizmanın keşfi, sonraki nesle aktarılabilir gen ekspresyonu kalıplarını belirlemektedir. Epigenetik düzenlemenin mekanizmaları:

"Epigenetik", bireylerin fenotipini etkileyen genetik olmayan faktörler ile ilgilidir. Dolayısıyla, epigenetik, DNA bazlarının dizilimini değiştirmeden gen ekspresyonunu düzenleyen tüm biyokimyasal mekanizmaları inceler.

• DNA metilasyonu • Histonların asetilasyonu, fosfori-

lasyonu veya metilasyonunun modifikasyonu • Kromatin şekli

Epigenetik bilgi, işlevleri belirli genleri çalıştırmak veya devre dışı bırakmak için anahtar gibi olan genler ile ilgildir.

Bu mekanizmalardan en çok çalışılan DNA metilasyonudur, prokaryotlarda (bakteri) diğer organizamalardan kaynaklanan genetik materyalin girmemesi için oluşturulmuş mekanizmalardandır, ökaryotlarda ise genin ifade edilişini engeller.

Uzun zamandır çevrenin genlerin ifadesi üzerinde önemli bir etkisi olduğu bilinmektedir, ancak konuyla ilgili yeni bilgi, bu değişikliklerin bazılarının gelecek nesile aktarılabilmesidir. Bu nedenle, "epigenetik kalıtım" kavramı ortaya çıkmıştır ve genetik dizilim tarafından belirlenmeyen gen ekspresyonu kalıplarının kalıtımını temsil eder.

GlaxoSmithKline laboratuvarında araştırmacı olarak çalışan, Madrid’deki Tres Cantos Üniversitesinden Dr. Ana María Roa’ya konu hakkında düşünceleri sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: "Biz bütünsel bir varlığız, sadece izole bir protein değiliz, yalnızca yediklerimiz, yalnızca yaşadığımız çevre, yaptığımız şey de-

Bazı genlerin eksprese edilip edilemeyeceğini düzenlenmesi demek

4


SALUS Tamamlayıcı tıp

Sayfa 5

ğiliz. Organizmamızda fizyolojik reaksiyonlara yol açan duygular patolojik sonuçlara da yol açabilirler. Zihin bir tarafa giderken, bedenin geri kalan kısmının ve sağlığın diğer tarafa doğru gittiğini düşünmeye eğilim vardır, fakat bu böyle değildir. Biz bir varlık, zihin ve duygularız, hücresel altyapının geri kalanıyız (bireysel seviyede veya daha karmaşık sistemler seviyesinde), biz bir birliğiz ve aslında duygular bizi hayal edebildiğimizden çok daha fazla etkiler.

larla ilgili belli mesajları çeviren özel sinyallerdir. Duygular biyolojiktir ve dikkat etmemiz gereken şeyleri bize göstererek bizi harekete geçiren hassas bilgiler içerir. Sürüngen beyin aracılığıyla işlenirler; bu beyin dış dünyayı duyularla algılar ve hayatta kalmayı sağlayan bir cevap vermek için vücudu harekete geçirir.

Sürüngen beyin, beynin evriminde en eski kısma karşılık gelir. Bazal gangliyonlar, beyin sapı ve retiküler sistemden müteşekkildir. Sezgisel faaliyetlerle ilgilenir. Bu, programlanmış ve güçlü bir içgüdüsel davranış türüdür, bu nedenle değişime karşı çok dirençlidir. Rutin alışkanlıklar, yaşam alanı, bağımlılık, ritüel, ritim, taklit, engellemeler (kendini) ve güvenlik ile ilgilenir. Türlerin korunması ve hayatta kalma için gerekli olan fizyolojik değişikliklerle ilgili otomatik davranışlardan sorumludur.

Biyolojiye Doğru Robert Lanza, Biocentrism adlı kitabında Evrenin temel paradoksunu hatırlatmaktadır, bu yaşamın varlığını sağlayan temel sabitlerin herhangi bir teori ile öngörülebilir olmamasıdır. Bu parametreler çoğunlukla o kadar doğrudur ki bunların rastlantısal sonuçlar olduğu iddia edilemez. Çoğu teorinin önemli bir faktörü hesaba katmayı ihmal ettiklerini vurgular: “onları bizim yarattığımızı, hikayeleri yazan, gözlemleri yapan ve isimlerini veren biyolojik yaratıktır. olduğunu".

Sürüngen beyin, her şeyden önce hayatın koruyucusudur; burada hayatta kalma ve mücadele için en önemli duyular bulunur. Bu beyinde, bir şeye ya da birine çok güçlü bağımlılık olabilir. (devam edecek) İspanyolca’dan çeviren Dr.Mahmut Şansal

Biyoloji, dünyayı gözlemleme şeklimizdeki dalgaların sabitlenmesidir. Evrim sürecinde, çevreyle olan ilişkimizdeki deneyimlerimize yanıt vermek için bir dizi mekanizma geliştirdik. Duygular, yaşadığımız durum-

Kaynakça: Lecciones basicas de Bioneuroemocion

5


SALUS

Sayfa 6

Homeopatik Remediler “PULSATILLA” Pulsatilla, daha çok mukozal yapılarda ortaya çıkan sorunlarda kullanılır ve kadın ve çocuk remedisi olarak bilinir. Özellikle çocukluk çağında sık kullanılır. Genelde sarışın/ açık tenli ve mavi gözlü, yumuşak görünüşlü, dudaklar ve yanaklar kırmızı, sıcakkanlıdırlar. Yüz ve yanakları çabuk kızarır. Herkes onu sevsin ister, sadıktırlar ve çekip gidemezler. Hassas ve yumuşak bir kişiliği vardır, iyi huylu, geçinmesi kolaydır. Kendi duygularına olduğu kadar, karşısındakinin duygularına karşı da hassastırlar. Duyguları çabuk incinir ve çabuk unuturlar. Duygusal güvenlik isterler. Sevilmeye ve onaylanmaya ihtiyaçları vardır. Sevgi gösterir, sarılır, öper, sokulgandırlar ve fiziksel teması severler. Sevdikleriyle beraber olmak isterler.

kimse beni sevmiyor, çok yalnızım diye ağlar ve başkasını suçlamaz. Değişken ve bağımlı tiplerdir. Değişkenliği, en belirgin bir özellikleridir. Duygusal durumu, rahatsızlıkları çok çabuk değişir; gülerken ağlar ve çok kolay ağlar. Azarlandığında gözleri dolar, küs kalmaya tahammülleri yoktur ve çok içten özür dilerler. Kimsenin tartışmasına tahammülü yoktur. Kavga çıkmasın diye suçu kendi üzerine bile alabilir. Herkes mutlu olsun ister çünkü kendi mutluluğu başkasının mutluluğuna bağlıdır. Herkesi olduğu gibi kabul ederler. Bencildir; sevgi bencilidir. Herkes onu sevsin ister, sevgi kıskancıdır; sevdiğini kimseyle paylaşamaz. Takdir, ilgi, sevgi görmediği zaman beğenilmediğini, takdir edilmediğini düşünür ve hırçınlaşabilirler.

Puls çocuğu, annesinden ayrılmak istemez ve arkasından ağlar. Çocukluğunda aileye yapışık yaşar. Her şeyde güzel bir taraf bulur, kimseyle tartışmaz ve çabuk kızmazlar. Kendine acıma duyguları vardır. Kendine acıyarak ağlar;

Yüzüstü, karın üstü ya da sırtüstü yatar, kollarını başının üstüne arkaya doğru koyarak uyur ve çok yüksek yastıkta yatarlar. Kafasına bir şey takılınca uykuları kaçar. Sigara kokusu çok rahatsız eder. Su içmek aklına bile gelmez. Ağzı ku-

6


SALUS

Sayfa 7

rudur, ona rağmen su içmezler. Genellikle sağ tarafları etkilenir. Vücuttan çıkan salgılarda sarıyeşil irinlenme görülür. Her semptomu değişken olduğu gibi, ağrılar da yer değiştirici, gezici ve değişkendir, bir orası bir burası ağrır, yırtıcı, yüzde nevraljik ağrılar, bulantılı kusmayla rahatlayan ağrıları vardır. Baş ağrısı zonklayıcıdır, içten dışa doğru ağrır. Açık hava, soğuk ve baskı iyi gelir.

karıya bakmak dönmeyi artırır. Adet sırasında da baş dönmesi görülür ve yatmak iyi gelir. Nezle ve hapşırma açık havada artar. •Kronik burun tıkanıklığı vardır.

Kalp çarpıntısı, geceleri kötü olur. •Kol ve bacakta dolaşan artrit ağrı-

ları ve topuk ağrıları görülür. Varis eğilimi vardır; hamilelikte kötü ve soğuk iyi gelir. Hemoroitler oluşabilir. Ayakları çok sıcaktır, yataktan dışarı çıkartırlar.

Deri problemleri; deride kaşıntılı egzama görülebilir. Geceleri ve sıcak kötü gelir. Sedef, ülser gibi deri problemleri de vardır. Derileri hemen morarır, hassastır.

•Alerjik astım, nefes almakta zor-

lanma ve göğüste baskı duygusuyla birlikte görülebilir; soğuk algınlığıyla birlikte veya akıntıların baskılanmasından sonra problem yaşayabilirler. Akşamları, yatarken, çok yorulduktan ya da duygusal problemlerden sonra nefes almakta zorluk çekebilirler. Sıcak ve kapalı ortamlarda solunumu kötü, dik oturmak ve açık hava iyi gelir. Öksürük akşam yatakta kötü ve öksürmekten uyuyamaz.

Akut ya da kronik orta kulak iltihabında; ağrılar (zonklayan) gece ve sıcakta daha kötü olur. Çocuklukta kulak problemleri; işitme kaybı görülebilir. İçli içli ağlama görülür. Kulaktan yeşilimsi sarı akıntı gelir. Kabakulak, kızamık; çocuklarda kulaktan başlayabilir, kulakta da akıntı olabilir. Bir kulak sıcak diğeri soğuktur.

•Memelerde mastit; meme iltihabı

gelişebilir, yangı, iltihap vs. görülür.

•Yüzde nevralji özellikle sol tarafta

görülür.

•Mide ağrıları ve bulantılı kolikler-

•Gözlerde

konjonktivit, arpacık; yeşil-sarı çapaklanma görülebilir. Gözlerdeki kaşıntılara ve ağrılara soğuk koymak iyi gelir.

de, kusma rahatlatır. Gaz kolikleri, karın kilodan dolayı şişer. •Diş çıkarırken çocuklarda; ateş

nöbetleri, çocuklar sakin bir şekil-

•Baş dönmesi; vertigo görülür. Yu-

7


SALUS

Sayfa 8

de gezdirilmek ister. Anneye yapışır, ağlar ve temas ister.

gibi akıntılı durumlarda,

•Adetten önce ve adet sırasında

rinde,

Hapşırık

soğuk üşümeler olur. Adet sırasında başı dönebilir, yatmak iyi gelir. Migren baş ağrıları bu dönemde artar, üzüntüden sonra da artabilir. Ağrılı adet kanamaları özellikle ergenlikte görülür. Adetleri düzenli değil ve değişkendir. Mensten önce, bastırılmış mensten sonra ya da doğumdan sonra sırt ağrıları görülür.

Kızamık,

suçiçeği ve kabakulakta kullanılır. İyi Gelen (amel):

•Endometriozis: rahim tabakası

kalınlaşması ve rahim sarkması görülebilir. Kadın üreme organlarıyla ilgili ağrıları vardır. Akıntıları; yakıcı olmayan akıntılardır ve yeşilimsi sarıdır.

Temiz hava iyi gelir, soğuk ve temiz havada yavaş yürümek,

Soğuk ıslak sargılar, soğuk duş, soğuk içecekler,

Bebeği / çocuğu kucağa alıp sallamak iyi gelir.

Kötü Gelen (agg):

•Sıcak odada, yazın, kızamıktan

sonra, sıcak havadan ve ağır yağlı yemeklerden sonra ishal; çocukluk ishalleri görülür.

Güneş ışınları, sıcak,

Yorgunluk,

Ayakların soğuması, ayakların ıslanması, üşütmek,

Alacakaranlıkta ve sabaha karşı 2-4 arası,

Geceleri ve sıcak odada, kapalı ortamlar,

Ağır ve yağlı yiyecekler kötü gelir ama çok sever,

Kapalı ve havasız odalar,

Koşmak kötü; çok terler, ısınır, yüzü kıpkırmızı olur, nefes almakta zorlanabilir.

•Islak/ayaklarını üşüttükten son-

ra idrarda yanma, ağrı; idrarın son damlasında acıma tarif ederler. •Akut durumlarda; Orta

kulak iltihabında ağrıyla uyanır, Üst

solunum yollarındaki sorunlar; griplerde, Yakıcı

ve gece öksürmele-

olmayan, bol bol ve su

8


SALUS

Sayfa 9

Pulsatilla, değişken, bağımlı kişiliklerde ve şikayetlerde akla gelmelidir. Hasta olduğunda ağlama söz konusuysa Pulsatilla düşünülebilir. Doç.Dr. Adalet Kutlu





Kaynakça Buda L. Bir Tedavi Sanatı Homeopati. 2. Baskı, Destek yayınları, İstanbul, 2015.s:12327. Doç.Dr. Adalet KUTLU Homeopati Ders Notları.

9


SALUS

Sayfa 10

Akupunktur noktaları “ST35 Dubi” ST 35 Dubi, mide meridyenine ait bir noktadır. ( Şekil 1 ) Buzağının burnu anlamına gelmektedir. Ne işe yarar? Artralji ve artritte çok etkin bir noktadır. Düşük ayak sendromunda da tercih edilebilir. Nokta Nasıl Bulunur? Diz hafif büküldüğünde patella alt sınırının lateralinde oluşan çöküntüdedir. ( Şekil 2 ) Kullanım Şekli

Vücut iğnesi 2-3cm derinliğinde oblik olarak uygulanır. İğne ucu mediale doğru yönlendirilmelidir. İğnelerin dışarıda kalan ucu bir ısı kaynağı aracılığıyla ısıtılabilir.

Şekil 1

Dikkat; Derin uygulama yapıldığı için sterilizasyon unutulmamalıdır.

Dr. Anıl Aydın Şekil 2

Kaynakça; Medikal Akupunktur Kitabı Prof. Dr. Cemal ÇEVİK Tsenndorj Baatar Akupunktur Eğitim Notları http://tcmpoints.com/

10


SALUS

Sayfa 11

1. Aktiffelsefe Bütünsel Tıp Kongresinden Notlar “ DOĞA’NIN BİLGELİĞİ: HOMEOPATİ” Doç.Dr. Adalet Kutlu

lı kalınarak uygulandığında ılımlı ve yan etkileri olmayan bir tedavi yöntemidir. Homeopati, bütüncül bir yaklaşımla, insanı her yönüyle (fizik, enerji, duygu, zihin) ele alır. Homeopati’de her birey kendine hastır ve kendine özgü belirti ve bulgular gösterir. Yani aynı hastalıktan muzdarip kişilerin belirti ve bulguları birbirine benzemez. Bununla birlikte Homeopati, bütüncül ve doğal bir iyileştirme sanatıdır (1). Homeopati’de hasta/ danışanın semptomlarının toplamına bakılır, kompleks iyileşme sağlar ve baskılama değil iyileştirme söz konusudur. Homeopati’de hastalık belirtileri, bir habercidir, sembolik dildir. Bu belirtiler, dikkat çekmeye çalışır, çünkü yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Hastalık belirtilerini görünmez kılmakla iyileşme sağlanamaz. Belirtilerin ne anlatmak istediğini anlamak gerekir, belirtiler iyileşmeye giden yolu gösterirler. Hastalık be-

Homeopati, Homos — benzer ve patos — hastalık, acı sözcüklerinden oluşur ve benzer hastalık demektir. Homeopati, “benzer (hastalık) benzeriyle tedavi etmektir. Yani sağlıklı bir kişiye yüksek doz verildiğinde hastalık belirtilerine yol açan bir ilacın benzer belirtileri gösteren bir hastaya çok düşük dozda verildiğinde iyileşme sağlamasıdır. İlk olarak Hipokrat’ın bu ilkeye göre tedavi ettiği bilinmektedir ve daha sonraki çağlarda Celsus, İbn-i Sina ve Paraselsus gibi hekimler de bu yöntemden bahsetmişlerdir. Homeopati’nin benzerlik ilkesini kuramsallaştıran ve sistematik bir tedavi yöntemi haline getiren Dr. Samuel Hahnemann’dır.1700’lü yıllardan günümüze kadar doğudan batıya birçok ülkeye yayılmış ve halen kullanılmaktadır (1,2). Homeopati, temel kurallarına bağ-

(Devamı 12. sayfada)

11


SALUS

Sayfa 12

lirtileri, gerçeği söylerler (4).

fiziksel, duygusal ve zihinsel zorlanmalar ve etkenlere maruziyet olmasına rağmen her zaman hastalık oluşmaz. Çünkü yaşam enerjisi, organizma ile yaşanan çevre arasında sürekli bir denge ve uyum sağlamaktadır (1,2).

Homeopati’nin temel eseri,”Organon-Şifa Sanatının Kitabı”’dır. Gerçek bir Homeopat olabilmek için, Homeopati’nin ilkelerine bağlı kalmak gerekir. Homeopati’nin kurucusu Dr. Samuel Hahnemann” daima temel ilkelerin yolunu izleyin” demektedir (5).

Homeopatinin Temel İlkeleri (1,2,3)

Hahnemann, 6 cilt olarak yayımladığı ve her bir cildinde geliştirdiği Homeopati’nin felsefesini ortaya koyduğu Organon adlı eserinde; “İyi bir gözlemle tespit edilen gerçek bulgular ve sistematik yaklaşımın, iyileştirme sanatının temelini oluşturduğunu” belirtir. “Gerçek ve kalıcı iyileşme için, her hastada, o hastaya özgü olarak neyin iyileştirilmesi gerektiğini net bir şekilde görebilmek” gerektiğini söyler (5).

Hahnemann, homeopatik tedaviyi dört ana prensip üzerine kurmuştur. Homeopatik ilaçlar (remedi) bu prensiplere uygun kullanıldığında yan etki yaratmadan ve tam iyileşme sağlarlar. 1.Benzerlik ilkesi: Homeopatik tedavinin temelidir. Bu prensibe göre, “homeopatik ilaçların etkisi, bir hastalığın semptomlarına benzeyen ancak daha güçlü olan semptomlar oluşturmaya dayanır ve böylece her hastalık, kendisine benzeyen semptomları bütünüyle kapsayan aynı zamanda hastalıktan daha güçlü olan bir ilaçla; çabuk, yumuşak, kökten ve kalıcı bir şekilde iyileştirilebilir” (5). Örneğin; ateşi yüksek olan bir hastaya verilecek en uygun ilaç, sağlıklı insana yüksek dozda verildiğinde, o hastanın ateşine benzer bir ateş oluşturan ilaçtır. 2.Tek ilaç ilkesi: Birden fazla etken madde ve yüksek dozda ilaç kulla-

Homeopati’de, sağlık ve hastalığın temelinde yaşam enerjisi (dinamis, prana, ki) yer almaktadır. Bedendeki her değişim yaşam enerjisine bağlıdır. Tüm canlı türleri ve farklı varoluş formlarında yaşam döngüsü ona bağlıdır. Bu döngü doğum anından ölüme kadar tüm işlevleri yönetir. Sağlığı yaratan ya da hastalığın oluşmasına neden olan güç yaşam enerjisidir yani vücuttaki iyileştirme gücüdür. Hayatımız boyunca birçok

12


SALUS

Sayfa 13

nımı yaşam enerjisinin dengesini bozar, iyileşmeyi engeller. Tek ilaçla yaşam enerjisine iyileştirmek için bir enformasyon verilir ve bu enformasyona göre yaşam enerjisis ne yapacağını bilir. Bir anda çok farklı maddelerin verilmesi yaşam enerjisinin hedefini şaşırmasına neden olur ve sonuç almak zorlaşır. 3.En düşük doz ilkesi: Hasta için gerekli en minimal dozla tedavi, ilaç etkilerinin çıkmasını önlemektedir. Bu ilke doğrultusunda şunu unutmamak gereklidir; Homeopatik ilaçlar, seyreltilerek kullanılır ve ne kadar çok seyreltilirse o kadar etki gücü artmaktadır. 4.Materia Medica: Homeopatik ilaçlar, sağlıklı kişilerde denendikten sonra; nitel araştırma yöntemleri kullanılarak veriler toplanmaktadır. Materia medica, ilaçlar, etkileri ve ilaç özelliklerinin açıklandığı kaynaklardır. Hahnemann, 100 civarında ilacı denemiş ve Materia Medica’da yer almasını sağlamıştır. Ayrıca çeşitli ülkelerdeki homeopatlar tarafından ilaç denemeleri yapılmaya devam etmektedir. Homeopatik tedavinin yapı taşlarından birini, homeopatik ilkeler çerçevesinde uygulanan ilaçlar oluşturur. İlaçların ana maddeleri, en saf haliyle doğadan

elde edilir. Doğadaki her şey, homeopatik ilaç olma potansiyelini içinde barındırır. Homeopatik remedilerde kullanılan maddeler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir (1,3). 5.Bitkiler (çiçekler, yapraklar, sebzeler, kökler, kabuklar, tohumlar vs.); Chamomilla (papatya), Ledum (biberiye, kuş dili), Allium sativa (sarımsak) Belladona (güzel avrat otunun meyvesi) gibi. 6.Hayvansal maddeler ve salgıları; örneğin Sepia (mürekkep balığı) Apis (bal arısı) Lachesis (yılan zehiri) vb. 7.Hastalıklı dokular ve mikroorganizmalar; örneğin Carcinosinum, Tuberculinum vs. 8.Kimyasal elementler, mineraller ve bileşimleri; örneğin Calcium, Natrium, Silicea, Ferrum, Sülfür gibi (3).

Homeopati Genel Olarak Hangi Durumlarda Kullanılır? Homeopati kişiyi fiziksel, psikolojik, zihinsel olarak rahatsız eden her durumda kullanılabilir. Homeopati hastalığı değil, hastayı tedavi eder. Bu yüzden hastanın gerçek belirti ve bulguları dikkate alınır. Homeopati’nin sıklıkla kullanıldığı alanlar; Depresyon, tü-

13


SALUS

Sayfa 14

kenmişlik sendromu, bebek ve çocuk hastalıkları, hamilelik, doğum ve doğum sonrasında, üst solunum yolları rahatsızlıkları, eklem ve kas hastalıkları, mide ve sindirim sistemi problemleri gibi durumlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Homeopati’nin iyileştirme mekanizması ve ilkeleri dikkate alındığında, her türlü hastalıkta kullanılması mümkündür. Ayrıca hayvanlar ve bitkilerde de vs. (1) sıralanabilir.

olmalı ve görüşme için zaman ayrılmalıdır. Her birey, kendine has ve benzersizdir. Bedeni, duyguları ve düşünceleri ile bir bütündür. Kendine özgü fiziksel, zihinsel ve duygusal boyutlar içerir. Farklı genetik yapısı ve farklı bir yaşam biçimi vardır. Dolayısıyla farklı deneyimler yaşar ve tedavisi farklı bir yol izler. Anamnezin amacı, tüm bu öznel etkenlerin olabildiğince alınmasıdır. Homeopat/ hekim, hastasından gelen her türlü bilgiyi dikkate almak durumundadır. Kişiyi bütünlük içerisinde, tüm boyutları ile tarafsız, önyargısız bir şekilde kavramaya çalışır. Bu nedenle ayrıntılı bir öykü alınmalıdır. Hastanın geçmişten günümüze her yönüyle tüm öyküsünü alır. Örn; şimdiki şikayetleri, geçmişte yaşadığı travmalar, hissettikleri, alışkanlıkları, yaşam biçimi gibi (1,2).

Homeopatik İlaç Dozları Homeopatik remedilerin tedavi sürecinde çeşitli dozları mevcuttur. Homeopatik remedilerin genel olarak dozları; •D Potens: Desimal: 1/10 •C Potens: Centimal: 1/100 •Q Potens: LM mal: 1/50 000 şeklinde seyreltilerek kullanılmaktadır (3).

Anamnezden sonra Homeopat hastanın semptomlarını (özellikle de kendine özel karakteristik semptomlar) değerlendirir. Bunu Homeopatik repertoryum (semptom ve bulguların yer aldığı kitap/yazılım programı) aracılığıyla yapar. İlaç belirlendikten sonra hastaya remediyi nasıl kullanması gerektiği konusunda bilgi verilir ve 15 gün ya da 1 ay sonra

Homeopatik tedavi, akut ve kronik durumlar için kullanılır. Ancak akutla kronik durumu ayırt etmek gereklidir. Akut, kısa süreli ortaya çıkan durumlarda Homeopati remedi elde edilen en az üç belirtiye göre verilir. Kronik hastalıklarda ise hasta/danışanla görüşme/anamnez yapılmaktadır. Bu görüşme, kişiye özel, ayrıntılı

14


SALUS

Sayfa 15

kontrole gelmesi mutlaka hatırlatılmalıdır. İlaç kullandığı zamanlarda meydana gelen değişiklikleri not etmesi de istenmelidir. Bu notlar tedavinin seyri ve sonrasının şekillenmesi için çok önemlidir.

doğru olur ve derideki sorunlar en son iyileşir. Ayrıca iyileşme yukarıdan aşağıya ve en son ortaya çıkan semptomlar en erken iyileşir. Özellikle kronik hastalıklar bu seyre göre izlenmelidir. İyileşme süreci, sabır ve zaman gerektirir. Bunu hem homeopat hem de hasta bilmelidir. Homeopati, hamilelik, doğum, doğum sonrası hem anne hem de yenidoğan için güvenilir bir şekilde kullanılabilecek bir tedavi yöntemidir (1).

Homeopatik tedavi alırken hastaların tedavi sürecinin olumsuz etkilenmemesi için, çay, kahve, alkol, sigara, bitkisel çaylar, mentol içeren maddeler, kaplıca kürleri, sabun, parfüm gibi kozmetik ürünler, fitoterapi, akupunktur, elektromanyetik yayan cihazlar gibi birçok etkenden uzak durması önerilmektedir (1).

Homeopatik ilaçlar, tek ilaç ilkesine aykırı bir şekilde birkaç ilaç birlikte üretilebilmektedir. Böyle bir duruma Homeopati’nin ilkeleri çerçevesinde yaklaşılmalıdır.

Kronik hastalıklarda (kalp, hipertansiyon, Böbrek yetmezliği, diyabet vb) ilaç kullanımı, hastanın durumuna göre gözden geçirilmelidir. Kemoterapi, radyoterapi gibi tedaviler, yaşam enerjisini bozduğu için, bu yan etkiler için de Homeopati kullanılabilir (1,2).

Fitoterapi, vitaminler gibi doğal ilaçların kontrolsüz kullanımı da yapılan hatalardandır. Doğal maddelerin her biri bir ilaç niteliğindedir ve uzun süreli kullanımlarda ilaç etkilerinin görülebileceği unutulmamalıdır.

Homeopatik tedavinin iyileşme seyri, Hahnemann’ın öğrencisi Dr. Constantine Hering tarafından tanımlanmıştır ve Hering Kuralları olarak bilinmektedir. Hering’e göre iyileşme içten dışa, önce zihinsel sonra bedensel iyileşme gerçekleşir. İyileşme, hayati organlardan daha az hayati olan organlara

Homeopatik ilaçların plasebo etkisi yaptığı gerçek dışıdır. Homeopati, atom altı fiziği-Kuantum’un çalışma prensipleriyle yani doğa yasalarına, vücudun iyileşme mekanizmasına uygun çalışır. Kuantum, keşfedildikçe ve anlaşıldıkça Homeopati’nin daha çok tercih edileceğini öngörmek yanlış ol-

15


SALUS

Sayfa 16

maz. Nanofarmakoloji’nin gelişmesi, psikolojik telkine açık olmayan bebekler, komadaki hastalar ve hayvanlarda kullanımının da Homeopati’nin plasebo olmadığını açıklamaktadır (1).

tedavi arayan kişilerin, genç, kadın, fiziksel ve emosyonel iyilik için ve çoğunluğunun Homeopati ile ilgili bilgilerinin yetersiz, fiziksel bileşenleri genel populasyona benzer ve mental olarak skorları düşük bulunmuştur(6).

Homeopati ile İlgili Araştırmalar

Justo ve Gomes’in yaptığı nitel bir çalışmada, 20 kişi ile görüşülmüş ve Homeopati alma nedenleri sorgulanmıştır; konvansiyonel tıptan tatminsizlik, ailenin görüşü ve başkalarının önerisi, pozitif sonuçlar, bütüncül yaklaşım, doğal tedavi ve düşük maliyet şeklinde ifade edilmiştir (7).

Homeopati ile yapılmış birçok araştırma yazısı bulunmaktadır ve bu araştırmaların çoğunda Homeopati’nin plasebo olup olmadığı ile ilgili araştırma soruları sorulmaktadır. Özellikle şuna açıklık getirmek gerekmektedir: Homeopati’nin çalışma prensipleri dikkate alındığında pozitif bilimlerde kullanılan araştırma yöntemleri, Homeopatik uygulamalar açıklamak için uygun değildir. Çünkü Homeopati kişinin bireyselliğini dikkate alır. Bu duruma örnek vermek gerekirse; baş ağrısı olan iki kişinin her birinin ağrısı kendine özgüdür ya da Homeopatik olarak, idrar yolu enfeksiyonu olan herkese aynı ilaç verilmez. O yüzden kullanılan nicel araştırma yöntemlerinin Homeopatik tedaviler için kullanılması doğru değildir ya da kullanılacaksa da araştırma yöntemleri, Homeopati’nin ilkelerine uygun tasarlanmalıdır (3).

Sonuç olarak Homeopati, ilkelerine uygun kullanıldığında bütüncül, doğal ve her türlü hastalık durumunda kullanılabilecek iyileştirme bilim ve sanatıdır. Doç.Dr. Adalet Kutlu

Kaynakça 1.Kaya R, Thielmann G. Homeopatiye Giriş. İzmir:Tibyan Yayıncılık Matbaacılık San. Tic.Ltd.Şti.,2012. 2.Büyüközer S.Yeni Başlayanlar İçin Homeopati ve Homeopatik İlkyardım. 1. Baskı, İstanbul: Göksu Ofset Matbaacılık, 2015.

Pomposelli ve ark. Homeopatik

16


SALUS

Sayfa 17

3.Buda L. Bir Tedavi Sanatı Homeopati Homeopatik Ev Eczanesi.1. Baskı, İzmir:Destek Yayınları, 2015. 4.Dahlke R, Dethlefsen T. Hastalık iyileşmeye giden yoldur. (Çev.Berrin B. Haznedar)İstanbul: Mozaik Arkeoloji Yayınları, 2003. 5.Hahneman S. İyileştirme Sanatının ORGANON’u. 6. Baskı. İzmir: Klasik Homeopati Derneği Yayını, 2009. 6.Pomposelli R, Andreoni C, Costini G, Dedor B, Mariani I, et al. Opinions and self-reported health status of Italians seeking homeopathic treatment. Homeopathy 2006; 95: 81–87. 7.Justo P, Gomes MHA. Conceptions of health, illness and treatment of patients who use homeopathy in Santos, Brazil. Homeopathy 2008;97: 22–27.

17


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.