5 minute read
Mizah, Mazlumun Zalimden Öç Alma Aracıdır
sık sorulan sorular
MİZAH, MAZLUMUN ZALİMDEN ÖÇ ALMA ARACIDIR
Advertisement
Mizahı birçok yönden ele alabiliriz. Sinema aracılığıyla yapılan mizah, tek kişilik gösterilerle yapılan Stand Up gösterileri, mizah dergileri, edebiyat, müzik ve birçok alanda yapılıyor. Yani insanın olduğu yerde mizah da var diyebiliriz. Biz esas olarak mizahı kim, hangi amaçla kullanıyor... bunu tartışmak istiyoruz.
Karagöz Hacivat hikayesini, Ezel Akay’ın filmi güzel anlatır. Mizah denince ilk aklımıza gelen isimlerdendir Karagöz Hacivat. Osmanlı padişahı idam ettiriyor ikisini de.
Halk edebiyatında da mizahın özel bir yeri vardır. Aşık atışmalarındaki Leb değmezlerde Aşıkların birbirlerine söyledikleri, izleyenleri gülmekten kırıp geçirir. Ancak hiçbir zaman halkın her şeyiyle alay etmezler. Halk her şeyi mizaha karıştırmaz, aşıklar ozanlar da özen gösterirler buna. “Halk sanatkârları, bu hayvanların zararları ile cüsseleri arasındaki tezatlığı yakalamakta ve onu komik bir unsur olarak kullanmaktadır. Fakat, halkın sivrisinekten, bitten, fareden mizah yaptığı halde, sıtmadan, vebadan ve lekeli hummadan mizah yaptığı pek görülmemiştir. Başından geçen bir hadiseyi veya içinde bulunduğu bir hali sanatkarın bazen 61
halk sanatçılığının alfabesi
böyle şakaya getirerek anlatmasını, biraz da dinleyici ile arasındaki farklarda ve bazı psikolojik sebeplerde aramak lazımdır.” (Ruhi Su, Ezgili Yürek)
Bugün neredeyse her kanalda çocukların komik hareketlerini, hayvanların komik görüntülerini izletip, gülme efekti koyuyorlar... Nerede gülmemiz gerektiğini de düzen belirliyor. Ama görüntüler bunlarla sınırlı kalmıyor, çok kötü düşen, kafasını çarpan, duvara çarpan, kafasına sopa indirilen vb. öyle görüntüler var ki, orada gülmek bir yana acısını derinden hissedip üzülüp, yardım etme isteği duyarız...
İşte oralarda da gülme efektleri devam ediyor. Milyonlarca insanı yönlendiriyorlar, insanlıktan çıkarıyorlar. Sonra gerçek hayatta düşen birine gülmek normal hale geliyor.
Düzenin yaptığı her şeyde halkla alay etme, küçümseme var. Sinema bu işin başını çekiyor. Recep İvedik filmini milyonlarca kişi izliyor. Cem Yılmaz’ı izleyenler daha çok zenginler. Ancak üniversiteli küçük burjuva kesim de takip ediyor, Cem Yılmaz esprilerini kendi aralarında kullanıyorlar. Mizah dergileri, “cinsel tabuları yıkmak” adına cinselliği kışkırtıyorlar.
Mizah bir yanıyla dalga geçmek, alay etmek, hatta küçük düşürmek için kullanılıyor. Yalnızlaşma, yalnızlaştırma, kendi içine kapanma vardır bu mizahta... Mizahı “kafa dağıtmanın” bir aracı olarak kabul ettirip, mizahı değersizleştiriyorlar. Hayır, mizah kafa dağıtmaz, mizah tam tersine kafayı toparlar. Mizah sorunlardan kaçışın değil, tam tersine sorunların nedenlerinin en yalın, en görsel, en edebi, en çekici, merak uyandırıcı bir şekilde ortaya konuluşudur. Mizah sorunların nedenlerini sorgulatırken, çözüme giden yoldur.
Ama bugün mizah tamamen özünü yitirmiş, burjuvazi
sık sorulan sorular
nin eğlence sektörünün en temel araçlarından biri haline getirilmiştir. Bugün mizah adına küfür, aşağılama, bencillik, her türlü yozlaşma halka taşınıp meşrulaştırılıyor. Mizah uyandırmanın bir aracıyken, bugün uyuşturma aracı haline getiriliyor. İncelikten anlamaz, insani değildir.
Kendilerini zeki göstermenin kıstası, espri yapmaktır. İlgiyi üzerlerine çekmek için insanları sürekli güldüren adamlar olmak gerektiğini öğütlüyorlar. Cem Yılmaz ne zaman ağzını açsa, daha ağzından bir kelime çıkmadan kahkaha kopuyor. O hale sokuyorlar ki insanlar hep espri yapmak mecburiyetinde olduğunu zannediyorlar. Bu şekilde kendilerini ön plana çıkaracaklarını düşünürler. Böyle bir kişi karşısındaki kişinin ağzından çıkan yanlış bir kelimeyi, dilinin sürçmesini, yürüyüş şeklini, bir konudaki bilgisizliğini veya fiziğindeki bir kusuru tespit ederek hemen alaycı bir espri ya da gülüşle bunu deşifre eder. İnsani hataları ve eksiklikleri eğlence konusu haline getirir. Böylece kendisinin daha zeki, daha güzel, daha bilgili… kısacası karşı tarafa kıyasla daha üstün olduğunu ispat etmeye çalışır. Zaman zaman o kadar gaddarlaşır ki, iğneleyici diliyle, “zafer gülüşü” yaratarak gülünç duruma düşürülen kişiden öç alır.
“Mizah yıkıcı bir güce sahiptir” demiş ustalar. Burada düzenin yıkmak istediği halkın değerleridir. Düzenin ideolojik önderlerinden Machiavel, Prens adlı kitabında özellikle şunu öğretiyordu: “Kişisel amaçlara ya da kastının amaçlarına ulaşmak için bütün çareler, zor, hile, kalleşlik, sözünü tutmama, yalan, ikiyüzlülük hepsi mubahtır” Her şeyden önce kişinin kendisini düşünmesi gerektiğini savunan, bencilliği savunan bir düşüncedir. Düzenin mizah anlayışı bunu amaçlamaktadır. Yani yıkıcı bir amaç güder.
Yine ustalar, bu mizah konusunda halkımızı uyarmış63
halk sanatçılığının alfabesi
lardır. Muzaffer İzgü’nün de dediği gibi; gülmece topsuz-tüfeksiz bir silahtır, vurdu mu devirir. Çünkü işin içinde alay vardır. Fakat bu silah halka yönelmemelidir. Espri konusu yapılan insanların canını yakar bu tür espriler, bunu aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Tabii bu, Cem Yılmaz gibilerin umurunda değildir... Ama bizim umurumuzda, halkın umurunda olmalı.
Mizah ustalarımız Nasreddin Hocalar, Hacivat ve Karagözler hiçbir zaman halkı aşağılamamışlardır. Halkın kurnazlıkları, ileri yanlarını çıkış alır. Hiçbir zaman kişiselleştirmez, bireyselleştirmez. Halkın günlük yaşamında sürekli kullanır, bu mizahı taşır. Bu şakalar, halkı onurlandırır.
Halk için mizah yapanlar sürekli bedel ödemiştir. Markopaşa Dergisini çıkaran, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, şaka yapmanın ne kadar ciddi bir iş olduğunu ve tehlikelerini dergilerindeki bir makalede ifade etmişler. “Hakkınızı Helal Edin Dostlar” başlıklı ŞAKALAR bölümüne konan yazıda şunları söylüyorlardı. Önce ana – baba, oğul, eş – dost ve komşularla helalleşiyor, nedenini de şöyle açıklıyorlardı:
“Sefere mi çıkıyorum böyle? - Hayır! - Savaşa mı böyle gidişim? - Hayır! - Azrail mi bekliyor başucumda? - Hayır! - İntihara mı karar verdin yoksa? - Hayır! - Ya ne? 64
sık sorulan sorular
- Markopaşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış. Bir fıkracık istediler Abdi acizden. Ne olur, ne olmaz? Dostlar, komşular ve harem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir, cepte durduğu gibi durmaz kalem… Helal edin hakkınızı. Fıkra yazmaya gidiyorum.”
Mizah iktidarları korkutmuştur her zaman. Bu yüzden halkın nelere gülmesi gerektiğini de etkilemek için, yönlendirmek için çok büyük paralar harcarlar. Halk sanatçılarına karşı, mizahçılara karşı ise her türlü baskı, sansür, sindirme, gözaltı, tutuklama, işkence aracını kullanırlar.
Buna karşı, devrimci sanatçıların mizah dili, fıkraları da özenli, seçici olmalıdır. Her yerde, her zaman, her şeye gülünmemeli, her şeyin esprisi yapılmamalıdır. “Mizahın olmadığı yerde yaşamak zor, ama her şeyin mizah olduğu yerde yaşamak çok daha da zordur.” (Brecht)
Mizah, bizim arkadaşlarımızla, dostlarımızla, halkımızla birbirimize daha yakın olmamıza yardımcı olmalıdır. Bulunduğumuz alanın ruhuna canlılık katabilmelidir. Bu nedenle ölçülü olmalıdır. Keyif alınmasını sağlamalıdır. Ortak konular, insanların kendilerini yalnız hissetmeleri yerine, bir durumu paylaşma düşüncesini, böylelikle kolektif ruhunun oluşmasını sağlamalıdır. Devrimciler mizah yaparken bu sorumlulukla hareket etmelidirler. Ortak noktaları yakalamalı, ortak noktaları artırmalıdır.
Başkalarının kusurlarını ortaya sermeye çalışanlar, esas olarak kendi kusurlarını gizleme amacı güderler. Alaycı mizahın, yıkıcı etkisi unutulmamalıdır. Bunu dostlarına karşı kullananlar, “ne var ki, gülüyoruz işte” diye meşrulaştırmaya çalışabilirler. Bu tür esprinin, konusu haline getirilen arkadaşımızı yıktığı unutulmamalıdır. Bu nedenle arkadaşlarımı
halk sanatçılığının alfabesi
zın kişilik özellikleriyle ve halkımızla dalga geçmeyi, her devrimci sanatçı kendisine yasaklamalıdır.
Devrimci sanatçılar, bu tür ortamların önüne geçmeli, kendi arkadaşımızı yıkmaya çalışanlara karşı öfkeli olmalıdır. Devrimcilerin mizahı dostlarına değil, egemenlere yönelen bir silah olmalıdır.