3 minute read
yalistler Bulabilmişlerdir
sık sorulan sorular
DÜNYADA ÇEVRE SORUNUNA EN İNSANİ ÇÖZÜMLERİ SADECE SOSYALİSTLER BULABİLMİŞLERDİR
Advertisement
AKP iktidarıyla birlikte çevre sorunları kat be kat arttı. Çevre sorunu ülkemizin her coğrafyasında yaşanıyor. Bu kadar büyük bir çevre katliamını ülkemiz daha önce yaşamamıştı. Soma’da madencileri katlettikleri yetmiyormuş gibi binlerce zeytin ağacını kestiler. Hiçbir yasa kural tanımayan dizginsiz bir talan her tarafta sürüyor. Karadeniz’de HES’ler yapılıyor, Akdeniz’de nükleer santraller yapılıyor, Trakya’da sular zehirleniyor ve binlerce dönüm verimli tarım arazisi zehirleniyor...
Ancak her bölgede kendi başına bir mücadele sürüyor. Çevreci örgütlerin etkisi ise çok zayıf. Bu kadar etkisiz olmalarının nedeni, çevre sorununun esas kaynağını çözme iddialarının olmaması. Bununla birlikte, halkla bağlarının olmaması. Bu nedenlerden dolayı çevre katliamlarını durduramıyorlar.
Çevreci gruplar, hobi bahçeleri kuruyor, hayvanları barınaklarda açlıktan kurtarmaya çalışıyor; şehir plancıları, şehirlerdeki yeşil alaları korumaya çalışıyor. Birçok şey daha 149
halk sanatçılığının alfabesi
sayabiliriz. Ancak bu çevre sorunlarının ana kaynağı nedir, diye sormuyor ve çözüm için mücadele etmiyorlar.
Haziran Ayaklanmasında adı çok duyulan Taksim Dayanışması vardı. Ayaklanmadan önce adı, “Gezi Dayanışması”ydı. Taksim Gezi Parkındaki ağaçları korumak için kurulmuş bir birlikti. Ayaklanmanın ardından dayanışma Türkiye’nin en büyük birliği haline geldi. Örgütsüz insanlar da vardı, partiler, sendikalar, devrimciler de vardı...
“Gezi Dayanışması”nı kuranlar sadece Gezi’deki ağaçlarla ilgilenmek istiyorlardı. Oysa milyonlarca halk ağaçlar için ayaklanmadı. Çok daha fazlasını istiyordu halk. “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı her şeyi ifade ediyordu.
Ama “Gezi Platformu” bileşenleri, sadece ağaçlarla ilgilenmekte ısrar etti. Esas sorunla mücadele etmek istemedi. AKP’ye karşı, vatanı satmasına karşı, ülkemizin başka bölgelerindeki çevre katliamlarına karşı sessiz kaldı. Sonuç olarak ülkenin en büyük birliği olan Taksim Dayanışması, giderek eridi. Bugün adından kimse söz etmiyor artık.
Yani çevre sorunuyla ilgilenmek isteyenler, tek tek çözüm bulmak isteseler de, onu kurtaramazlar. Bütün ülkenin ormanları yağmalanmışken, Taksim’deki üç ağacı kurtarmaya sevinemez çevreci. 3. köprünün yok ettiği, kuzey ormanları için de mücadele etmiyorsa, o benim işim değil diyorsa, kendisine çevreciyim diyemez. Kimse, kendi kapısının önünü süpürerek çevre sorununu çözemez. Çünkü dünyanın başka ülkesindeki bir felaket, bütün dünyayı etkiliyor.
Bazı belediyeler, çöpleri ayırmak için ayrı çöp bidonları koyuyorlar. Bu da başka bir aldatmaca. Bütün ülkede ve dün-
sık sorulan sorular
yada kapitalizm çöp dağları, çöp denizleri, oluşturdu. Havayı zehirli gazlarla doldurdu. Ama halka diyorlar ki, - Ey cahil halk, çevreyi sen kirletiyorsun... - Neden ben suçluyum? - Çünkü sen cahilsin, çöpleri ayırmadan çöp kovasına atıyorsun...
İşte aldatmaca böyle işliyor. Şehirli okumuş kesim, çevre bilinci olmadığı gerekçesiyle küçümsediği, cahil halka düşmanlık besliyor. Ama bütün dünyayı kirleten sisteme karşı tek bir söz etmiyor. Hatta Greenpeace’e hayranlık duyuyor.
Dünyada en tanınmış çevreci örgütlerin başında geliyor Greenpeace. Hiçbir devletten ya da siyasi partiden sponsorluk desteği almadığını iddia ediyor... Ama 2008 yılında yaklaşık 200 milyon Euro parası varmış. Halkımız yoksul, dünya halkları da yoksul bu parayı halk veremez.
Eylemler yapıyorlar ve esas olarak, çevre sorunları konusunda halkın tepkisini farklı yerlere yönlendiriyorlar. Şimdiye kadar önledikleri hiçbir çevre felaketi görülmemiştir.
Sanırız Türkiye’de halkımız şunu anladı, çevremizi korumak istiyorsak AKP iktidarına karşı dişe diş bir mücadele vermek zorundayız.
Dünya genelinde de, Amerika ve Avrupa kapitalist devletleri bütün dünyanın havasını, suyunu, toprağını kirlettiler, kirletmeye devam ediyorlar. Bütün dünyada, suyu, toprağı ve havayı temizlemeden, hiçbir küçük toprak temizlenemez. Ya da küçük organik tarım yapılamaz. Milyonlarca hayvan ölürken, sokağındaki bir kediyi, köpeği kurtararak çevre sorunu çözülemez.
halk sanatçılığının alfabesi
Bunun tek yolu, dünyayı kirleten sömürücü sisteme karşı örgütlü bir mücadele vermektir. Bunu Sosyalist Sovyetler Birliği başarmıştı. Çünkü amaçları kar elde etmek değildi: “SSCB’de sosyalizmin büyük şantiyeleri, çölleri verimli hale getiriyor, ırmakların akışını başka yöne çeviriyor, iklimi düzeltiyor; öncü bilim, toprakların gelişim yasalarını inceleyerek, kutuplar tarımını yarattı, ünlü ‘kara topraklar’ı yeniden canlandırdı ve çevrenin doğal görünümünün evrim yasalarını buldu. Çin’de, halk demokrasisi, büyük ırmakların yıkım getiren su baskınlarına son verdi.” (Felsefenin Temel İlkeleri, Sayfa 302)
Sovyetler Birliğinde de, Çin’de de, çok kısa süre içinde çevre sorunlarını çözmeye başlamıştı. Bu sömürü düzeni ise hiçbir şeyi çözemez. Sadece yeni sorunlar çıkartır. Avrupa Birliği ülkeleri, sözde çevrecidir. Kendi ülkelerinde neredeyse her ağacın bir nüfus cüzdanı vardır. Ağaç kesilmesi yasaktır. Avrupalılar, Türkiye’yi ve diğer ülkeleri küçümserler.
“Ormanlarınızı niye korumuyorsunuz... Türkler üç ağaç için ayaklanma çıkardı, aferin, öğreniyorsunuz çevreciliği...” derler.
Bu kadar pişkinlik anca Avrupalılarda olur işte. Kendi şehirlerinde bir çalı keserken bile belediyeden izin alırlar. Türkiye gibi sömürdükleri ülkelerde, bütün ormanları, dağları, denizleri, ırmakları kuruturlar. Hiçbir Avrupa ülkesinin bu konuda söyleyeceği tek kelime yoktur. Bütün nükleer artıkları, hurdaları getirip vatanımıza döküyorlar. Bir de Avrupa’ya hayran oluyor ülkemizin çevrecileri.
Bütün çevrecilere sesleniyoruz, gelin. Tek başınıza çevre sorunlarını çözemezsiniz. Karşımızda çok örgütlü bir güç var, sürekli yeni yeni politikalar geliştirerek dünyayı yaşanmaz
sık sorulan sorular
hale getirmeye devam ediyorlar. Birlik olmalıyız. Haziran Ayaklanmasında halkın gücünü gördük. Halkımızla birlikte mücadele edelim. Bunu örgütleyelim. Biz halkın gücünü gördük, inanıyoruz. Dünyanın temizlenmesine katkıda bulunmak için, önce ülkemizden sömürücü devletleri kovalım.