Iletidergisisayı2

Page 1

İLETİ DERGİSİ EYLÜL-ARALIK 2015 SAYI:2 ‘Kabına Sığmayan İletişim’

İletişimcilerin İzlemesi Gereken 10 Film Selim Akgün ile Röportaj Ahmet Veli Olgundeniz ile Gazeteci Nasıl Olmalı? Kralın da Soytarının da Mimarı Kadındır

Uşak Üniversitesi İletişim Topluluğu tarafından çıkarılmaktadır


İÇİNDEKİLER İLETİDEN İLETİLER

Dünya Yaşlılar Günü Etkinliği....................................................................................................................6 Uşak Üniversitesi En İyi İletişim Fakültesini Kurma Yolunda.......................................................7 İletişim Bilimleri Yüksek Lisans Programı Açıldı...............................................................................9 Halkla İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Porgramında Mezuniyet Heyecanı................................10

HALKLA İLİŞKİLER VE REKLAMCILIK

E-posta Yazmanın 12 Kuralı.......................................................................................................................12 Her şeye Rağmen Başaranlar Stephen Hawking................................................................................14 Cengiz Çatalkaya’dan Genç Üniversitelilere Kariyer Önerileri....................................................22

RADYO,TELEVİZYON VE SİNEMA

Her şeye Rağmen Gülmek...........................................................................................................................25 Sessizlikten Doğan Tutku: Bin Jip(Boş Ev)...........................................................................................27 Bu Neyin Kafası................................................................................................................................................28 İletişimcilerin İzlemesi Gereken 10 Film...............................................................................................30

GAZETECİLİK

Geçmişe Ayna Geleceğe Belge Gazete.....................................................................................................34 Donanımlı Gazeteci Nasıl Olunur?..........................................................................................................36 Son Beş Yılda Neler Oldu?...........................................................................................................................38

KÜLTÜR VE SANAT

Kralın da Soytarının da Mimarı Kadındır............................................................................................41 İnsan Olmak.....................................................................................................................................................45 Sen Nisan Nedir Bilir Misin?.....................................................................................................................46 Gölge....................................................................................................................................................................47 Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez..............................................................................................48 Selim Akgün İle Röportaj...........................................................................................................................49 Tatillerin Sultanı Yaz Tatili.........................................................................................................................50


KÜNYE

Dergi Adı: İLETİ DERGİSİ Mahiyeti: İLETİŞİM Yayın türü: Yerel, Süreli Yayın Yayınlanma aralığı: Üç Ayda Bir Danışman Doç.Dr. Murat Sezgin, Arş. Gör. Onur Keşaplı Genel Koordinatör Ramazan Çetiner Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Suna Çetin, Gökçe Nur Dursun Deniz Eren, Selin Gündüz Dilek Yılmaz, Ümit Taşçılar, Aslıhan Geçmek Hüsne Gül Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Hilal Yurtsever, Sultan Turgut Aysel Akçaalan Gazetecilik Bölümü Mert Altun Rumeysa Uçar, Gül Gül, Ramazan Çetiner Sosyal Sorumluluk Birimi Kübra Tetik, Selda Murat Yayının yönetim adresi ve iletişim: Ankara-İzmir Yolu 8.km,1 Eylül Yerleşkesi İletişim Fakültesi Uşak 0276 221 21 21 iletisimtoplulugu@usak.edu.tr Grafik ve Tasarım Ramazan Çetiner Dergi konuları: Gazetecilik, Halkla İlişkiler, Radyo, Sinema, Reklamcılık Televizyon, Edebiyat, Eleştiri Web Sitesi: http://issuu.com/iletidergisi Öneri, eleştiri, ve yayınlamak üzere çalışmalarınızı iletidergisi@hotmail.com adresine iletebilirsiniz. “İleti Dergisi’nde yayınlanan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir.”


SUNUŞ Teknolojinin gelişmesi ile birlikte ülkemizin iletişimini sağlamakla görevli olan iletişimci arkadaşlar olarak üniversitemizde gördüğümüz derslerin sadece ders olarak kalmasını istemiyoruz. Bu e-dergi de gördüğümüz bütün konuları uygulamaya koymak istiyoruz. Herkesin bildiği gibi üniversitemiz gelişmekte olan bir üniversite ve bu üniversiteyi geliştirecek olan biz öğrencileriz. E-dergimize gelen her çalışma üst kurulumuzun testlerinden geçtikten sonra dergimizde tasarım alanına girmektedir. Üniversitemiz de bulunan siz değerli arkadaşlarımızın düşüncelerini e-dergimiz sayesinde bütün iletişimcilere iletmek amacımız. Dergimizde İletiden iletiler, Halkla ilişkiler ve Reklamcılık, Radyo, Televizyon ve Sinema, Gazetecilik, Kültür ve Sanat olmak üzere beş bölüm bulunmaktadır. Ekibimiz ile son dönemin en iyi düşüncelerini gün yüzüne çıkarmak için elimizden geleni gayreti sarf ediyoruz. İletiden iletiler bölümünde üniversitemizin son dönemde iletişim fakültesi ile ilgili yaptığı çalışmaları sizlere bildirdik. Halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümünde Stephen Hawking’in hayatı çalışmaları, iletişimcilerin izlemesi gereken 10 film, e-posta yazımında dikkat edilmesi gerekenler gibi konular yer aldı. Radyo, Televizyon ve Sinema alanında değerli arkadaşlarımız boş ev, bu neyin kafası, her şeye rağmen gülmek gibi sinema eleştirileri ile yer aldılar. Hemen ardından gelen Gazetecilik bölümü öğrencileri gazetenin tarihçesini, Türkiye de basın özgürlüğü ve değerli bir gazeteci ile röportaj yaptılar. Kültür ve Sanat bölümünde üniversitemizin gizli kalmış şairlerini yazarlarını bulduk. Burada insan olmak, gölge gibi düşünce yazıları, kadına şiddet olaylarını eleştiren ve son olarak değerli şiirler bulunmaktadır. Üniversitemizde bu çalışmaya destek veren Uşak Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Sait ÇELİK’e çok teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca başta iletişim fakültesi dekanı Prof. Dr. Suat Şahiner, topluluğumuzun danışmanı Doç. Dr. Murat Sezgin’e ve Araştırma Görevlisi Onur Keşaplı’ya sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Saygı ve sevgilerimi siz değerli okurlarımıza sunuyoruz. Çalışmamız hakkında şikayet,öneri ve eleştirilerinizi bekliyoruz.

Ramazan Çetiner


İLETİ’DEN İLETİLER


DÜNYA YAŞLILAR GÜNÜ ETKİNLİĞİ

Sağlık Hizmetleri Meslek Uşak Üniversitesi İletişim Fa- Yüksekokulu öğretim üyeleri kültesi, Sosyal Sorumluluklar ve öğrencilerinin katılımıyla Birimi etkinliklerini sürdür- gerçekleştirilen etkinliklerde meye devam ediyor. ilk olarak yaslilarimiz Usak Sosyal Sorumluluklar Birimi Valisi Okur'a çiçek takdim 1 Ekim Dünya Yaşlılar günü etti. Etkinliğin devamınkapsamında gerçekleştirilen da Uşak Üniversitesi Sağlık etkinliklere katıldı. Meslek Yüksekokulu öğretim Uşak Üniversitesi İletişim üyesi tarafından huzur evinFakültesi Sosyal Sorumluluk- de "yaşlı sağlığı ve iletisim " lar Birimi, İletişim Topluluğu konulu konferans verildi. öğrencileri, Uşak Üniversitesi

Konferansın ardından yaslilarla güzel vakit geçirilerek Dünya Yaşlılar gününün önemi vurgulandı. Kübra Tetik Selda Murat Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü


UŞAK ÜNİVERSİTESİ EN İYİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ’Nİ KURMA YOLUNDA

Uşak üniversitesi iletişim fakültesi bünyesine yeni bir fakülte açarak yola devam edecek. Yeni medya bölümü ile ülkemizin ve dünyanın gelişen teknoloji ile iletişimin gelişmesine yardımcı olacaktır. İlk başta 40 öğrenci ile devam edecek olan bölüm ilerleyen zamanlarda bu sayının artacağı mesajını vermektedir. Nedir peki yeni medya gelin hep beraber öğrenelim yeni medya neyi ifade ediyormuş? Yeni Medya Bölümü’nün temel amacı çağımızın iletişim ve medya uygulayıcılarını uzmanlık alanlarına göre yetiştirmektir. “Yeni Medya” bölümü, radyo, televizyon, gazete gibi geleneksel medya araçlarının tanımını ve sınırlarını değiştiren ve dijital ortamı tanımlayan bir bölüm olarak, yenilikçi yöntem ve uygulamalar sayesinde, öğrencileri uluslararası rekabete dayalı küresel yapılanmalar için donanımlı hale getirmeyi hedeflemektedir. Yeni Medya Bölümü’nde uygulanacak olan program, öğrencilerin yaratıcı ve tek-

nik deneyiminin birleştiği dijital teknolojiler ve enteraktif medya sayesinde bilgi ve becerilerinin gelişimine ve evirilmesine neden olacak, yeni medya endüstrilerinde ve yaratıcı mesleki uygulamalarda donanımsal niteliklerinin gelişmesini sağlayacaktır. Yeni Medya Bölümü, yaratıcı kombinasyonların kuramsal bilgiyle desteklenmesiyle yatay ve esnek bir ders programı uygulamayı planlamaktadır. Bu yüzden program disiplinler arası, yaratıcılığı önemseyen ve destekleyen, öğrenimde deneysel yaklaşım, eleştirel düşünme, takım çalışması ve girişimciliği güdeleyici nitelikte olacaktır.

ma, bilgiye erişme, bilgiyi kullanma, anlama ve yaygınlaştırma biçimimizde değişiklikleri ortaya koymuştur. Yeni fikirlerin, teknolojilerin ve bilgi sistemlerini gelişimi ve yakınlaşması uygulamalı ve yaratıcı sanat ve bilimlerin arasındaki ilişkiyi tetiklemiştir. Bu da bilim adamları, sanatçılar, iletişimcileri ve diğer alanlardaki birçok kişi için işbirliğini doğurmuştur. Yeni Medya Bölümü de eleştirel düşünme, ekip çalışması, yaratıcılık ve girişimciliği vurgulayarak öğrenmeye ilişkin disiplinler arası ve deneysel bir yaklaşım sunmaktadır. Çeşitli medya kuruluşlarıyla

Kitle iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı değişim sayesinde günümüzde bilgi oldukça akıcı, sürekli ve anında erişebilir bir hal almaktadır. Bu da bizim bilgiyi oluştur-

iletişim halinde olması planlan bölüm üniversite sektör işbirliği çerçevesinde öğrencilerle medyayı buluşturan bir akademik ortam yaratmayı amaçlamaktadır. Bunun 7


yanında öğrencilerin alacağı çeşitli muhabirlik, görsel taraşım, haber tasarımı, fotoğrafçılık ve internet gazeteciliği, ileti ve oyun tasarımı gibi mesleki derslerin yanında, iletişim kuramları, basın tarihi, kamuoyu ve medya, yeni medya ve demokrasi, gazetecilik gibi derslerle de mesleğe yönelik kuramsal donanım dersleri verilecektir. Bölümün disiplinler arası bir yapıya

sahip olması ve farklı bilim dallarıyla yakından ilişkili olması nedeniyle sosyal psikoloji, temel gazetecilik, mobil iletişim ve pazarlama, iletişim hukuku, medya okuryazarlığı, grafik tasarım, internet ve demokrasi gibi genel kültür ve kuramsal bilgiye dayalı dersler de bölümün ders içeriğini kapsamaktadır. Yeni medyaya ilişkin çok yönlü anlayışa sahip olarak,

bölüm mezunları çok geniş yelpazede özel sektörde, devlet kurumlarında, kar amacı gütmeyen organizasyonlarda ve politika oluşturma, hakla ilişkiler, kurumsal iletişim, sosyal ağlar, medya tasarımı, oyun tasarımı, gazetecilik, bilgi ve araştırma yönetimi pozisyonları, görsel tasarım gibi medya ile ilişkili endüstri alanında çalışma olanağı bulacaklardır.


İLETİŞİM BİLİMLERİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI AÇILDI

Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde İletişim Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı açılması teklifi Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından kabul edildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Rektör Prof. Dr. Sait Çelik, İletişim Bilimleri Tezli Yüksek Lisan Programını açtıklarını ve gelecek dönem öğrenci alacaklarını söyledi.

İletişim Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programının amacının, iletişim çalışmalarında disiplinler arası bir yaklaşım geliştirerek, iletişim disiplininde bilgi birikimine katkı yapacak lisansüstü çalışmalar yapılması olduğunu belirten Rektör Çelik “ Günümüzde iletişim bilimleri konusu, disiplinler arası kuramsal bilgiler ile toplumsal iletişim sorunlarının çözülmesinde ve

uygun iletişim ortamının sağlanmasında önemli bir potansiyele sahip. Uşak Üniversitesi İletişim Bilimleri Tezli Yüksek Programı ile iletişim ile ilgili çalışmalara akademik katkı sunacak uzmanlar yetiştireceğiz.İletişim Fakültesi olarak en iyi fakülte olacağız inşallah diyerek sözlerini bitirdi.


HALKLA İLİŞKİLER TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMINDA MEZUNİYET HEYECANI Halkla İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Programında Mezun Heyeceanı

Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde yer alan Halkla İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans programı ilk mezunlarını verdi. 2014-2015 eğitim öğretim yılında ilk öğrencilerini alan Halkla İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans programından 10 kişi mezun oldu. Mezun olan öğrenciler öncelikle kendilerine eğitim veren

Doç. Dr. Murat Sezgin, Doç. Dr. Vesile Çakır, Doç. Dr. Vedat Çakır ve Yrd. Doç. Dr. Polat Can’a teşekkür ederek aldıkları eğitimin iş hayatlarında kendilerine yeni ufuklar açacağını söylediler. Rektör Prof. Dr. Sait Çelik Halkla İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans programının ilk mezunlarını verdiğini belirterek

“Uşak Üniversitesi lisansüstü eğitime çok önem veriyor. Tezsiz yüksek lisans programlarıyla lisansüstü eğitim almak isteyen kamu kurum ve kuruluşlarında ve özel işletmelerde çalışan kişilere de bir şans veriliyor. Mezun olan kişileri kutluyorum.”dedi.



E-POSTA YAZMANIN 12 KUARALI İş dünyasında en çok zaman ayırdığımız konulardan biri de E-posta yazmak. Bu çok basit ve sıradan bir şey gibi görünse de aldığımız çok sayıda e-posta bize bunun aslında basit olmadığını ve tam anlaşılamamış bir şey olduğunu gösteriyor. Özellikle profesyonel iş hayatında e-postanız bir süre sonra imzanıza dönüşebilir. Yani nasıl yazıyorsanız öyle algılanıyorsunuz. Uzun süre birbirini görmeyen insanlar e-posta üzerinden birbirini görmüş oluyor. Bu yüzden e-posta yazmak iletişimimizin büyük bir kısmını oluşturuyor. E-posta yazmak iletişim demektir. Peki e-posta yazarken nelere dikkat etmek gerekiyor?

2- E-Postayı sadece ilgili kişiye gönderdiğinizden emin olun. O yüzden ?Kime? kısmına ismi yazarken veya ismi seçerken dikkatli olmalısınız. İlgisiz kişilere giden e-postalar ciddi sorunlar yaratabilir. Gönder tuşuna basmadan kime gittiğine bir kez daha dikkat etmelisiniz.

telefonla arayıp kısa bir cevap verin. Şirketinizde çok yoğun olabilirsiniz ama bu cevaplamadığınız e-postalar bir süre sonra karşınızdaki insanları önemsemediğiniz anlamına gelebilir. Bunu yapmak da sizi karşınızdakinin gözünde aman aman ne meşgul ne çok çalışıyor izlenimi vermez. Tam tersine size hiçbir işi çö3- Herkese e-posta gönderzemeyen iletişimsiz kişi imajı me! Sesimi tüm şirket duysun verir. duygusundan bir an önce 5- Şirket içinde büyük boyutkurtulmalısınız. Bu durum lu Ppt ve fotoğraf gönderimi bir süre sonra yazışmalaiçin e-posta uygun değilra herkesin katılmasına ve dir. Sosyal ağların olmadığı ortaya chat tarzı bir sohbet dönemlerde popüler olan yapısının oluşmasına neden özlü sözlü sunum gönderme olabilir. Özellikle çoklu kuldurumu azalmış olsa da gülanıcılı şirketlerde herkese nümüzde hala devam ediyor. e-posta aynı zamanda iş ve İnsanlara zaman kaybettizaman kaybı sebebidir. recek Ppt, özlü söz, kedi,çiçek,bebek resimlerini ve sunumlarını göndermekten artık vazgeçin. Size gelen bu tarz e-postaları ise şirketteki herkese iletmekten vazgeçin.

1- Telefonla veya yüz yüze konuşabileceğiniz konular için e-posta yollamayın. E-posta yollamak iletişim kurmak için genellikle iyi bir yol değildir ve yüz yüze görüşmenin yerini hiçbir zaman tutamaz. Yazılarda ton olmadığı için yanlış anlaşılabilir. Birkaç kere konuştuğunuz bir konuyu hatırlatmak maksatlı e-posta gönderebilirsiniz ama her zaman iletişim kurmak için son çareniz e-posta olsun. 4- Şirket e-postalarınızı zamanında cevaplayın. Cevap 12 Yazacak zamanınız yoksa

6- Sadece büyük harfle e-posta yazmayın. Muhasebe programlarından kalan bu alışkanlığı bir an önce terk edin. Büyük harfle yazılan e-postaların okunması ve anlaşılması oldukça zordur. Çünkü öğrendiğimiz okuma kodu, ilk harf ve özel kelimeler büyük diğerleri küçük şeklindedir. Büyük harfle e-postanız hiç profesyonel görünmez ve yazışma adabını bilmediğinizi gösterir.


olduğunuz durumlarda cevap 7- Merhaba! Her e-postaya yazmayın. Hele tüm şirkete bir başlangıç ve bir selamla gönderdiğiniz bir e-posta ise başlamak gerekiyor. Hemen çok sayıda kişi bir anda tarkonuya girdiğiniz e-postalar tışma ve kızgınlığınıza şahit karşınızdakini makine yerine olabilir. Bu da sizinle ilgili inkoyar. Oysa bir insana yasanların kafasında çatışmacı zıyorsunuz ve ona merhaba bir imaj yaratabilir. Oh içimi demeden e-postaya başlama- döktüm rahatladım diye düyın. Özellikle bizim e-posta şünmeyin. O yazdıklarınızı yazma kültürümüz, selamlar- bir süre sonra keşke hiç yazla başlayan, küçüklerin gözle- masaydım diyeceksiniz! rinden, büyüklerin ellerinden öpen mektuplardan gelmiştir. Bu yüzden başlangıcı ve sonucu olmayan e-postalar hoş karşılanmaz. En azından bir merhaba ile başlayın, iyi çalışmalar ile bitirin. 8- Türkçe imla kurallarını uygun e-posta yazın. Konuşma dili kullanımları ile yazım dilinin farkını bilmemek sizi cahil duruma düşürebilir. Noktalama işaretleri, ayraçlar ekler önemlidir. “Gitçez” değil “Gideceğiz” yazmalısınız. Chat dili dediğimiz dilden ise kaçınmalısınız. “Kib, kndn iyi bak, Slm” gibi yazımlar e-posta için asla kullanılmaz. Ayrıca e-postanın içine Türkingilizce değimiz kelimeleri de eklemeyin. ?Yarın off günümdeyim, şunu check eder misiniz ? tarzı kelimelerden mutlaka kaçının. E-postanın tamamını ya İngilizce ya da Türkçe yazın. İkisi bir arada Türkingilizce sizi havalı yapmaz ama gösteriş meraklısı görünmenize yol açabilir. 9- Sizi kızdıran/sinirlendiren durum ve kişilerle ilgili e-postalara, kızgın ve sinirli

10- İmzanızı e-postaya eklemeyi unutmayın. Bir e-posta yazıldığında insanlar onu kim yollamış bilmek isterler. Şirket e-postanızda imzanızda adınız soyadınız, Göreviniz, şirketiniz, iletişim numaranız, şirket web sayfanız bulunsun. Eskiden yazılan iş yeri adresi ise artık pek tercih edilmiyor. İmzada adınız yerine sadece isminizin baş harflerini yazmak da artık çok demode bir davranış. Kısaltmalardan kaçının. 11- Ekli boş e-postalar gön-

dermeyin. Her e-posta bir iletişim fırsatıdır. Sadece eke bir dosya ekleyip göndermek işim düştü gönderdim anlamına gelir. Oraya yazacağınız bir merhaba ve ek hakkında küçük bir açıklama karşınızdaki kişinin e-postanıza daha sıcak yaklaşmasına yol açacaktır. Bilgisayara dosya yükleyemiyorsunuz, e-posta ile iletişim kuruyorsunuz. Birkaç satır da olsa yazmayı unutmayın. Eklediğiniz ekin büyüklüğüne dikkat edin. Şirket içinde 5 MB ve üstü e-postalar sistem sunucusunda ciddi kasılmalara ve e-posta hesaplarının çabuk dolmasına yol açmaktadır. Hele 30 – 40 MB ek göndermeyi aklınızdan bile geçirmeyin. 12- Font ve boyut seçimine dikkat. Times New roman, Comic sans gibi fontlar zor okunur. En uygun olan font Arial?dir. Son dönemde Calibri?de sık tercih edilmektedir. Font boyutu olarak da 10 en uygun boyuttur. Outlook?un e-posta şablonlarından, arka plan renklerden ve İtalic kullanımından mutlaka kaçının. Vurgu yapmak için bazı yerleri kalın yazabilirsiniz. Font rengi olarak mutlaka siyah kullanın, vurgu yapmanız gerekirse kırmızıyı da kullanabilirsiniz. Hüsne GÜL Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü

13


HER ŞEYE RAĞMEN BAŞARANLAR STEPHEN HAWKİNG

1942 yılında İngiltere, Oxford’da’ dünyaya geldi. Hawking sekiz yaşındayken ,kuzey Londra’dan 20 mil uzaktaki St. Albans’a gitti. On bir yaşında St. Albans okuluna kayıt oldu. Buradan mezun olduktan sonra babasının eski okulu OXFORD Üniversite’si kolejine devam etti.

Barrow sonra 1669’da Isaac Newton’a verilmişti. Hawking, evrenin temel frensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte ‘Sıradan bir solucanın beyni, Einstein’ın Uzay ve Zamanı günümüzde bilgi-işlem gücü kapsayan Genel Görelilik açısından bilgisayarlarımızı Kuramının Big Bang’le başlageride bırakıyor.’ yıp karadeliklerile sonlandğı gösterdi. Bu sonuç Kuantum Stephen Hawking 1960’lamekaniği ile Genel Görelilik rın başında 21 yaşındayken Kuramının birleştirilmesi tedavisi olmayan Amyotrofik gerektiğini ortaya koyuyorlateral skleroz (ALS) hasda. Bu yirminci yüzyılı ikinci talığına yakalandı. Motor yarısının en büyük buluşlanöronların zamanla yüzde rından biriydi. Bu birleşmeseksenini öldürererk sinir nin bir sonucunda karadeliksistemini felç eden; ancak lerin aslında tamamen kara beynin zihinsel faaliyetleriolmadığını fakat radyasyon ne dokunmayan bu hastalık, yayıp buharlaştıklarını ve Hawking’i tekerlekli sangörünmez olduklarını ortaya dalyede yaşamaya mahkum koyuyordu. Diğer bir sonuç etti. Ünlü bilim adamı, 1985 da evrenin bir sonu ve sınırı yılından bu yana sesini de olmadığıydı buda evrenin yitirmiş olduğu için, koltuğu- Hawking daha sonra Kozbaşlangıcının tamamen bina yerleştirilmiş, yazıları sese moloji (Evrenbilim) üzerine limsel kurallar çercevesinde dönüştürebilen bilgisayarı çalışmak üzere Cambridge’e meydana geldiği anlamına sayesinde insanlarla iletişim gitti. O zamanlar Oxford’da geliyordu. kurabiliyor. Kuantum fiziği evren bilimi üzerine çalış Stephen hawking ve kara deliklerle ilgili iddia- ma yoktu. Cambrige’de Fred 1960’ların başında tedavisi larıyla, buğün yaşayan bilim Holyle’u danışman olarak olmayan Amyotrofik lateral adamları arasında dünyada istemesine karşın Dennis Sci- skleroz hastalığına yakalanen çok tanınan isimdir. ama idi. Doktorasını aldıkdı. 21 yaşındayken Charcot tan sonra ilk önce araştırma (ALS) hastalığı tanısı konulStephen Hawking şu an bir asistanı, daha sonra Gonville du. Motor nöronları zamanla tekerlekli sandalyede yaşayan and Caius College’de profe% 80’i öldürerek sinir sisteve dış dünya ile iletişimini sör asistanı oldu 1979’dan mini felç eden ancak beynin sadece özel bir bilgisayar ile sonra matematik bölümünzihinsel faaliyetlerine dokunyapabilen ve çağımızın en bü- de Lucasian Profesörü oldu. mayan bu hastalık Hawking’i yük yaşayan fizikçilerinden Bu profesörlük 1663 yılında tekerlekli sandalyede yaşama biri olarak kabul edilmiştir… üniversite parlemento üyesi mahkum etti. olan Henry Lucas tarafınran Ünlü bilim adamı 1985yılın14 kurulmuştu. İlk olarak Isaac dan bu yana sesini de yetir-


miş olduğu için koltuğuna yerleştirilmiş yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili iddalarıyla bügün yaşayan bilim adamları arasında dünyada en cok tanınan isimdir kitapları, 40 dile çevrildi;evrenle ilgili çılgın teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gereken maddi bağımsızlığı sağlayacak ve Cambridge Üniversitesi’ndeki uygulamalı matematik ve teorik fizik laboratuvarını geliştirecek kadar da sattı Hawking hastalığla gizemli bir kişilik oluşturmaktadır. Son kitabı ‘Ceviz Kabuğundaki Evrende’de, dünyanın büyük bir felaket ile karşı karşıya kalabilecegini belirterek uzayda insan kolonileri kurulmasını gündeme getirmiş, bu önerisiyle de ilahiyat profesörü Y.Nuri Öztürk tarafından Dabbetü’l-Arz yani kıyameti haber veren yaratık olarak nitelendirilmişti. Bir fenomen haline gelen ve milyonlarca satan “ Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabı, Hawking’e asıl şöhreti getirmişti. İlk kitabının yayımlanmasından bu yana gerçekleşen önemli buluşların ardındaki sırrı açığa çıkaran “Ceviz Kabuğundaki Evren”, “Zamanın Kısa Tarihi’nin bir devamı sayılabilir. Yeni kitabıyla yazar, bizleri çoğu kez gerçeklerin kurmacadan daha şaşırtıcı olduğu teorik fiziğin

en üst noktalarına çıkarıyor ve evrenin temel ilkelerine dair anlaşılır yorumlarda bulunuyor. Görelilik kuramından zaman yolculuğunna, süper kütle çekiminden süpersimetriye, kuantum teorisinden M-Kuramı’na ve bütünsel beyin algılamına kadar evrenin bilinen en kışkırtıcı sırlarına kapı aralayan kitap, Einstein’in “Genel Görelelik Kuramı” İle Richard Feynman’ın çoklu geçmiş düşüncesini birleştirerek evrende olup bitenleri tanımlayabilecek eksiksiz ve tek bir teori geliştirmeye çalışıyor. Okur, kitabı bir bilimsel eser olarark algılayabileceği gibi, rahatlıkla bir bilim-kurgu romanı gibi de değerlendirebilir. Hawking”in ‘karmaşık önermeleri günlük yaşamdan çekip aldığı analojilerle resmetme becerisi” buna imkan tanımaktadır.

Stephen Hawking, Einstein’dan bu yana dünyaya gelen en parlak torik fiziçi olarak kabul edilmektedir. 12 onur derecesi almıştır. 1982’de CBE ile ödüllendirilmiş, bundan başka bikçok madalya ve ödül almıştır. Royal Society’nin ve National Academy of Sciences (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi ‘N.A.S.’) üyesidir. Zorlu Yaşamı, Düşünceleri, Teorileri, Yapıtları kronolijisi •1942’de Oxford’da doğdu. Okul sıralarında sağlıklı, hareketli, başarılı bir öğrenciydi •21 yaşında yakalandğı hastalıkla kas harekteleri bozuldu, doktorlar ona iki yıllık bir ömür biçmişti. •Bunalıma düştü, kendini içkiye verdi. İki sene geçti ölmedi •Üniversiteyi birincilikle bitiren, fizikte çok başarılı olan bu gençle öğretmenleri ve ailesi yakinen ilgilende. Artık hastalığa da alışmıtı. •1970’te artık tekerlekli sandalyeye mahkumdu. Değil ayaklarını, bazen başını bile dik tutamıyordu. Fakat kuramsal fizikte kafası çok iyi çalışıyordu. • Sekreterlerinin yardımıyla ‘Zamanın Büyük Ölçekli Yapısı’ isimli eserini yazdı. • 1974 Kraliyet Derneği’nin en genç üyesi olma şerefini kazandı. Tekerlekli sandalyesiyle podyuma gelen Hawkinğ, başkanın getirdiği defteri imzalamada zorlandı. Kalemi tutamıyordu. 15


•1978’de teori fizikte en yüksek dereceden kendisine Einstein Ödülü verildi. Ve 1979’da da Lucasion Profesörlük derecesine yükseltildi ki, Cambridge Üniversitesi, bunu Newton ve Dirac’tan sonra bir de eli, ayağı tutmayan bu bilim adamına vermişti.

•Her gün motorlu sandalyesiyle üniversiteye gidip gelirdi. Bu yol 800 metreydi. •50 kiloluk Hawking tekerlekli sandalyesiyle oturur, başını, yüzünü, ayaklarını hiç kontrol edemezdi. •Asistanlarının yardımıyla kütüphanedeki kitaplardan ve makalelerden

modern bilimin zirvesine tırmanmıştı.

•Aynı yıl ‘Einstein’ın Degerlendirilmesi’ isimli eserini yazarak, onun fiziki tespitlerini tahlil ediyordu. •1981’de ‘Süper Uzay ve Süper Çekim’i eserini tamamladı. •1982’de dört üniversiteden onur ödülü aldı. Aynı yıl Kraliçe Elizabeth, Britanya Nişanı’nı kendisine verdi. •1983’te ‘Evrenin İlk Dönemi’ni yazdı. •1985’de ‘Zamanın Kısa Tarihi’ni yazarken zatüreye yakalandı, konuşma kabiliyetini kaybettiğinden ameliyata alındı. 16

ışında da canlılar yaşıyor mu? faydalanırdı. Özel bir tekBaşka galaksilere yolculuk nikle bilgisayar kullanmakla yapabilecek miyiz? Bu sorulaberaber, herkes onun hafıza- ra verilecek en akıllı cevaplar, sından söz ererdi. Yaşadığı bugün yeryüzünde tek bir günleri tıbbi bir rekor sayan ‘beyin’de barınıyor. Yirminci doktorlaın yanında, on iki yüzyılın Einstein’dan sonra hemşire onun yardımcısıydı. gördüğü en büyük dahi kabul •Teorik fizikçilerle sohbetini edilen fizik profesörü Stepsürdürüp, kuantum fiziği ile hen Hawking, insanlığın en genel rolativeyi birleştirecek fazla merak ettiği soruları bir teori üzerinde çalışırdı. yanıtladı. •Hawking’i tenkit edenler, İstasyonda yaşayacağız ‘Dramatik yapısıyla dikkatleri • Her 40 yılda bir dünya üzerinde topluyor, ‘diyenler üzerinde yaşayan insanların vardı. Ne olursa olsun o, pek sayısı ikiye katlanıyor. Acaba çok sağlıklı insanı utandırabaşka gezegenlere taşınmacak bir hayat yaşamıştı. Has- mız mümkün olabilecek mi? ta ve bitkin haline rağmen Bu yüzyıl içinde Mars’a ilk

Evrenin sırrını çözen dahinin itirafları •Günün birinde bilgisayarın zekası insanı geçecek mi? İnsan, Mars’a ne zaman yerleşecek? Evrende dünya


insanlı uçuşu gerçekleştireceğiz. Ancak orası küçük ve soğuk bir gezegen, ayrıca atmosferde koşullar elverişsiz. Diğer gezegenler ise biz insanlara uygun değil. Uzay istasyonlarında yaşamayı öğrenmemiz. Ya da uzak yıldızlara yolculuk yapmamız gerekiyor. Ancak dünya insanlar için en uygun gezegendir. İnsan üzerinde deney •Peki, o yıldızlara nasıl ulaşacağız? İnsanın ışık hızını aşması asla mümkün olmayacak. Bu nedenle galaksinin ortasına ulaşmak için yüz bin yıl gerekir. Ancak insan ırkı o süre içinde tanınmayacak kadar büyük bir değişime uğrayacak. Son 10 yıl içinde insanın genetik yapısı hiç değişmedi. Ancak genetik mühendisliği sayesinde önümüzdeki bin yıl içinde insanlar değişime ugrayacak. Bugün artık ekonomik nedenlerle hayvan ve bitkilerin genleriyle oynanmasına izin veriliyor. Günün birinde genetik mühendisliğini insanlar üzerinde deneyen biri de çıkacak. İnsan gibi bilgisayar •Bilgisayarların zekası, insanın zekasını geçebilir mi? Elektronik önünde gidebilmemiz için insanlığın biyolojik sistemlere daha çok önem vermesi gerekiyor. Şu anda insan beyni önde gidiyor. Bilgisayarların avantajı ise hızlı olmaları. Aslında hiçbir bilgisayar bir solucandan daha zeki değil. Ancak kapa-

siteleri her 18 ayda bir ikiye katlanıyor. Onların beyni de bizimkine çok benzeyecek. Rahim dışı bebekler •İnsan zekası geleceği ne olacak? Şu anda insan zekası çok sınırlı. Bu da kafatasının doğum kanalından geçmesinden kaynaklanıyor. Üç çocuğumun da doğumunu gördüm, bebeğin başını çıkarmak ne kadar zor biliyorum. Ancak önümüzdeki 100 yıl içinde bebekler anne rahmi dışında üretilecek. Böylece bu engel de ortadan kalkmış olacak. İlkel ‘E.T’ler

Bilgisayar aracılığıyla konuşan Stephen Hawking ile röportaj yapmak sabır istiyor. Henüz 21 yaşındayken sinir sisteminde ortaya çıkan bir hastalık yüzünden ileriki yıllarda felç olan Stephen Hawking, konuşamıyor ve hareket edemiyor. Ancak dünyanın en parlak beynine sahip. Dış dünya ile iletişimi tekerlekli sandalyesindeki bilgisayar sayesinde kuruyor. Bilgisayarındaki listeden sözcük seçerek yapay bir aygıt aracılığıyla konuştuğu için Hawking’le yapılan en kısa söyleşi bile dört saat sürüyor.

•Hava ne kadar soğuk olursa •Evrendeki diğer yaratıklarla olsun penerelerini sürekli temasa geçebilecek miyiz? açık tutuyor, çünkü serin haBugünkü insan ırkı 2 milyon vada daha iyi düşündüğünü yıldır dünya üzerinde yaşıyor. söylüyor. Büyük patlamadan bu yana •57 yaşındaki Hawking’e da 15 milyon yıl geçti. Eğer 10 hemşire bakıyor. Sabah diğer yıldız sistemlerinde 7.45’te yataktan kaldırılıyor, de hayatlar oluştuysa, benfizyoterapi görüyor. Saat ce bunlar arasından insana 11.30’da Cambridge Üniverbenzeyenleri bulmak çok zor. sitesi’ndeki işine gidiyor. Saat Evrendeki diğer yaşamlar ya 19.00’da eve getiriliyor, yıbize çok uzak ya da bizden kanıyor, gece yarısına doğru çok daha ilkel. yatırılıyor. En kısa söyleşi 4 saat sürüyo •Hawking durumundan 17


hiç yakınmıyor, ince bir espri güçüne sahip, sürekli gülümsüyor, partilerde tekerlekli sandalyesiyle dans ediyor. •Kitaplarının geliri sayesinde çok konforlu bir yaşam sürüyor. Konferans başına 150 bin mark alıyor, TV reklamından da 300 bin mark gelir elde etti. Yıllık kazancı 3 milyon markı buluyor. 65 dilde çevrilen Zamanın Kısa Tarihi adlı kitabı dünya çapında bir bestseller.

•1995 yılında hemşiresi Elaine ile evlenerek ikinci kez dünya evine girdi. Üç çocuğu, bir de torunu var. Hawking, kendi karadelikler teorisini çürüttü… •Ülkemizde de ‘Evrenin Kısa Tarihi’ kitabıyla tanınan ünlü 18

fizikçi Stephen Hawking, bir karadelikten yansıyan ışında, kaynağıyla ilgili herhangi bir bil ginin bulunmadığını sanıyordu. Ancak şimdi kendi teorisini çürütecek bilgilere ulaştı. Dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking 1976 yılında karadeliklerle ilişki olarak ortaya attığı teorisinin yanlış olduğu açıkladı. Hawking ünlü ‘Karadelik paradoksu’ adı verilen teorisinde, dışarıya hiçbir ışık veya

bilgi yansıtmadığı sanılan karadeliklerin, ışın yansıttığını kanıtlamıştı; bu yansıyan ışık da ‘Hawking ışını’ olarak adlandırılmıştı. Ancak Hawkling’in teorisine göre, bu yansıyan ışın, karadeliğe ait hiçbir bilgi taşımıyordu. Yani bu ışını inceleye-

rek karadelikler hakkında bir bilgi sahibi olmam mümkün değildi. Buna ‘karadelik paradoksu’ adı verilmişti. Fakat bazı fizikçiler bu teoriye karşı çıkmışlardı. Onlara göre, bu yansıyan ışının karadelikler hakkında bize bilgi vermesi gerekirdi, aksi taktirde, Hawking’in bu teorisi, kuantum mekaniğiyle tam örtüşmüyor, onunla çelişiyordu. Geçen hafta Dublin’de yapılan toplantıdan önce, Hawking, kendi katılacağı oturumu yönetecek olan Albert Einstein Enstitüsü’nden, fizikçi Curt Cutler’a bir mesaj gönderdi ve 1976 yılındaki teorisini revize ettiğini ve bu konudaki yeni düşüncelerini toplantıda açıklayacağını bildirdi. Hawking, yeni hesaplamalar yaptı ve karadeliklerden yansıyan ışığın, kaynağı, yani karadelikler hakkında bilgi taşıması gerektiğini açıkladı. Hawking’in öncelemesi, genel görelilik ve kuantum mekaniğiyle ilgili bir kombinasyona dayanır. Fakat iki teorinin birleştirilmesi bugüne değin mümkün olmadı. Hawking bununla birlikte bazı yanıtsız sorulara rağmen teorisinden emindi, hatta bir bilim insanıyla kara delikten herhangi bir bilği yakalanamayacağı konusunda iddiaya girmişti. Ama ünlü fizikçi iddiasını kaybetti. Ve toplantıda, iddiaya didiştiği fizikçiye bir kitap armağan


etti.

Cambridge’de 21 yaşında

‘Zamanın Kısa Tarihi’ isimli kitabında karadeliklerle ilgili geliştirği teorilerle dikkatleri çeken ve dahi olarak nitelendirilen ünlü İngiliz fizikçi Prof. Stephen Hawking’in son dönemde sık sık kolunda, el bileğinde oluşan kırıklar, dudaklarının patlaması ve gözönün morarması gibi vücududnun çeşitli yerlerinde yara ve berelerden ötürü hastaneye kaldırılması dikkatleri çekti. Yakınları şüphelendi. Hastalığı yüzünde kasları giderek eriyen, ancak bilgisayar aracılığıyla konuşabilen ve tekerlekli sandalyeye mahkum olan Hawking’in bir süredir hastanelerin acil servislerinin müdavimi olması yakınlarıLösemiden ölen çocukları doktora öğrencisiyken kennın da dikkatinden kaçmadı. düşünerek hayata sarıldım…. disine iki yıl ömür biçilen bir Geçtiğimiz günlerde polisi Zamanın Kısa Tarihi, Kara hastalık teşhisi konulan Haw- arayan bir yakın, dahi bilim Delikler ve Bebek Evrenler king’i, Benedict Cumberbat- adamının evde hırpalanıyor adlı üç kitabıyla milyonları ch oynayacak. Hawking, ALS olabilecegini iddia etti. Polis etkileyen dahi bilim adamı hastalığına yakalanmış ve te- devreye girdiBunun üzerine Stephen Hawking’in hayatı kerlekli sandalyede yaşamaya polisler, Addenbrooke-Hastadizi oluyor. Hawking’in genç- mahkum olmuştu. Bugün 61 nesi’ındeki doktorlardan bilgi liğinde yakalandığı hastalıyaşında olan Haqking, teşhis aldılar. Daha sonra da Hawğıyla mücadelesi TV filminde konduğunda şok yaşadığını king’in çalıştığı üniversiteye ayrıntılı olarak işlenecek ve ancak Wagner’in müziğini giderek buradaki meslekdizi, gelecek yıl BBC-2 yayın- dinleyerek teselli bulduğunu taşlarıyla görüştüler. Bu tür lanacak. ve hastanede yanı başında darbelerin daha çok karı-koSenaryosu Peter Moffet tara- lösemiden ölen çocuğu hatır- ca kavgasının olduğu evlerde fından yazılan filmi belgesel layıp hayata sarıldığını itiraf görülmesinden yola çıkan film yapımcısı Philip Martin ediyor. polisin şüphelileri arasında yönetecek. BBC Science adlı Yüzyılın dahisini karısı mı bilim adamının hemşire olan bilimsel programların sadövüyor? ikinci karısı Elaine (48) yer nat yönetmeni John Lynch, Bilgisayar araycılığıyla konu- alıyor. Boşandığı ilk eşinin ‘Stephen Hawking, modern şabilen, tekerlekli sandalyeye ‘kötü biri’ olarak tanımladığı dünyanın en büyük fizik mahkum Stephen Hawking, Hawking’in evdeki bakıcıları teorisyenlerinden biri. Şimkemikleri kırıldığı için hasda şüpheliler listesinde buludi kendisinin de yardımıyla taneye kaldırıldı. Ünlü fizik- yor. İngiliz fizikçi Prof. Steponun hikayesini anlatacak çiyi karısının dövdüğünden hen Hawking’in son dönemfilmi yapıyoruz’ dedi. Filmde süphe ediliyor. de 19


sık sık kolunda, el bileğinde oluan kırıklar, dudaklarının patlaması ve gözünün morarması gibi vücudunun çeşitli yerlerinde yara ve berelerden ötürü hastaneye kaldırılması dikkatleri çekti. İki dev buluştu…20’inci yüzyılda bilim ve teknoloji dünyasına imza atan dev isimlerin başında gelen Bill Gates ile felçli astrofizikçi Stephen Hawking, Londra’da bir araya geldi. Bugün dünyanın en zengin işadamları arasında yer alan Bill Gates, geliştirdiği yazılım programlarıyla PC’lerin yaygınlaşmasına ön ayak olan Microsoft Şirketi’nin Başkanı, 42 yaşındaki Bill Gates, daha 13 yaşındayken bilgisayar programı yazmaya başladı. Harvard Üniversitesi’ne giren ancak iş hayatına atılma 20

heyecanı yüzünden egitimini yarıda kesen Bill Gates, kurduğu Microsoft Şirketi ile 20’inci yüzyılda teknoloji dünyüsına damgasını vurgu. Şimdiye kadar eğitim, nüfus planlaması ve teknolojinin yaygınlaşması için 270 milyon dolar yardımda bulunan Bill Gates, son bağışını Cambridge Üniversitesi’ne yaptı. Microsoft Şirketi, Cambridge Üniversitesi’nde yeni bir bilgisayar laboratuarı kurulması için 80 milyon dolar (14 trilyon lira) bağışta bulundu. Bill Gates ise kendi kişisel servetinden 19,2 milyon doları (3,3 trilyon lira), üniversiteye hibe etti. Bağış dolayısıyla önceki gün Cambridge Üniversitesi’ne giden Bill Gates, burada yine çağımızın yetiştirdiği en büyük bilim dehalarından biri

olan Stephen Hawking ile buluştu. Geçirdiği kas hastalığı yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum olan ve ancak bilgisayar aracılığıyla konuşabilen Stephen Hawking (55), kendini evrenin sırrını çözmeye adamış bir bilim adamı. Hawking, özellikle kainatın oluşumunu ateşleyen ‘büyük patlama’ ve ‘kara delikler’ konusunda geliştirdiği teorileriyle tanınıyor. Stephen Hawking’den Bazı Sözler ‘İnsanoğlu, evren tarihinin sadece küçük bir dönemi boyunca varlığını sürdürüyor. Karşılaşacağımız yabancı bir yaşam formu, bize göre çok daha ilkel veya çok daha gelişmiş olabilir.’ “Embriyoların insan vücudu dışında büyütülmesiyle daha


yakın yıldızlara gidebileceğiz.” “İnsandan daha gelişkin çok üstün canlı türleri varsa niye diğer gökadalara yayılmadılar… Veya bizi ziyaret etmeyip de bizi kendi halimize bırakıp başımıza açtığımız dertlere yanmamızı seyredilenler olabilir mi ?.. Daha düşük bir düzey bir yaşam şekline bu denli hürmetkar olabileceklerinden şüphe ederim.” “Böyle giderse 2600 yılında dünyada tüm insanlar omuz omuzua sıkışık duracaklar.” “Günümüzdeki insanlara benzeyen tiplerin yer aldığı Uzay Yolu gibi bilim kurgu filmlere inanmıyorum. İnsanların üzerinde genetik mühendisliğin yasaklanması isteniyor. Ama ben bunun yasaklanabileceğine ihtimal vermiyorum. Ekonomik nedenlerle , hayvanlar ve büyük beyinler ve daha geliş- yinde. İlk ikiz (yani dağın bitkilerin genleriyle oynanmiş bir zeka sağlayacaktır.” tepesinde yaşayan) ikincisin- masına izin verilecek. Ve bir “Sıradan bir solucanın beyni, den daha çabuk yaşlanacaktır. gün biri, insanların genleriyle günümüzde bilgi-işlem gücü Yani yeniden karşılaştıklade oynayacak. Eğer totaliter açışından bilgisayarlarımızı rında öbüründen daha yaşlı bir dünyada yaşamıyorsak, geride bırakıyor.” olacaktır.” (Stephen Hawking, bir yerlerde birileri, insanları “Evrenin genişleme hızı o ka- Zamanın Kısa Tarihi, s.54) yeniden yaratarak geliştirmedar kritik bir noktadadır ki, “Gen mühendisliğinin iyi bir yi denemesi kaçınılmazdır…” Big Bang’ten sonraki birinci iş olduğunu söylemiyorum. saniyede bu oran eğer yüz bin Ancak gelecekte, beğeneAslıhan Geçmek milyon kere milyon kere mil- lim beğenmeyelim, (gelecek Uşak Üniversitesi yonda bir daha küçük olsaydı yüzyıl ya da bin yılda değilse İletişim Fakültesi evren şimdiki durumuna bile) önümüzdeki milyonHalkla İlişkiler ve gelmeden içine çökerdi.” larca yıl içinde muhtemelen Reklamcılık Bölümü “Görelilik kuramı mutlak genetik olarak geliştirilmiş zamanı çöpe attı. Bir çift ikizi insanlar olacaktır.” düşünelim. Diyelim ki ikizlerden biri dağın tepesinde “Gelecek yüzyılda kendimizi 21 yaşasın, ötekisi deniz yüze yok etmezsek, gezegenlere ve


CENGİZ ÇATALKAYA’DAN GENÇ ÜNİVERSİTELİLERE KARİYER ÖNERİLERİ

dünyasına daha rahat girmenize olanak verebilirler. Bunun yanında tiyatro, edebiyat topluluğu tarzı oluşumlar da sosyal yönünüzü geliştirmenizi ve entellektüel alt yapınızı geliştirmenize olanak sağlar. Bu topluluklar, hem boş zamanlarınızı değerlendirmenize hem de yararlı bir şeyler yaparken, kendinizi İşte üniversitede okurken kariyerinize başlamanın yol- iş dünyasına hazırlamanıza olanak verirler. larından ilki: Üniversite öğrencilerinin, 1- Henüz mezun olmadan, eğitimlerini sürdürürken, hatta daha üniversitenin başındayken deneyim kazan- varsa eğitim aldıkları sektörde, o sektörde bulamıyorlarsa mak önemli. Üniversitede başka bir sektörde çalışmaya kariyerinize yarayacak nasıl başlamaları gerekiyor. iş habir deneyim kazanırsınız? yatının dinamiklerini görmek Üniversite kulüpleri ve topluluklar, deneyim kazanmak adına, üniversite öğrencileri için mükemmel başlangıç. Bu iş hayatına şöyle bir başlangıç yapabilirler. kulüpler hem sosyalleşmek, hem networking kurmayı öğrenmek için ideal yerler. Networking kurmayı öğrenmek bile çok büyük bir deneyim. Bu topluluk ve kulüpler, yönetim, eğitim, organizasyon gibi konular hakkında çokça deneyim kazanılabilecek yerler. Bu topluluklara girmek ve aktif olarak yer almak gerekiyor.Özellikle, işletme, iktisat, insan kaynakları gibi topluluklar iş dünyasıyla da bağlantılı olduklarından iş 22

2 -Part-time işlerde çalışmak: Üniversite öğrencileri eğitimleri sırasında part time işlerde çalışarak iş hayatının işleyişini görme şansına kavuşabilirler. Çoğu öğrenci bölümleriyle ilgili part time işleri bulamamaktan şikayetçi ama bu durum part time çalışmaya engel kabul edilmemeli. Öğrenciler kendi alanlarında part time iş bulamasa bile perakende ve hizmet sektöründe çok sayıda part time iş bulabilirler Part time iş bulmak için Kariyer.Net üzerinden arama ( Pozisyon tipini yarı zamanlı seçerek) yapılabilir veya unisbul.com gibi siteler kullanılabilir. Bir Youth Republic de ( Banadabulassindelilik.


com veya kmyolmakistiyorum.com dan) gençler için dönemsel işlere ulaşılabilir. Bu ve benzeri çok sayıda part time işe google ve sosyal ağlar üzerinden de ulaşılabilir. Bu şekilde üniversite öğrencileri iş hayatına hızlı bir giriş yapabilirler ve iş hayatının dinamiklerini öğrenerek kariyerleri için sağlam adımlar atmaya başlayabilirler. Üniversite öğrencileri böylece hem boş zamanlarını değerlendirmiş, hem iş dünyasını tanımış, hem de bütçelerne ek bir katkı yapmış olÜniversite öğrencilerine kariyer tavsiyeleri yazımın ilk bölümünde üniversite içinde değerlendirilebilecek alanları yazmıştım. Üniversite öğrencilerine kariyer tavsiyeleri yazımın ikinci bölümünde ise “Part Time” çalışmaktan söz etmiştim. Yazımın bu bölümünde ise meslek kuruluşlarına ve gönüllü organizasyon-

lara değinmek istiyorum. 3 - Meslek kuruluşları – Meslek Odaları – Meslek Dernekleri’ne katılın: Üniversitede okurken, mesleğinizle ilgili kurumlar (Odalar, dernekler v.s.) gelecekte iş dünyasında çalışacağınız kişileri tanımanız ( Networking) ve mesleğinizin inceliklerini görmeniz açısından harika yerlerdir. Burada mesleğinizle ilgili kişilerle tanışırsınız. Henüz öğrenci olduğunuz için iş kaygınız da olmadığından hem buradaki kişilerle daha rahat iletişim kurarsınız hem de rakip şirkette çalışmadğınız için size daha çok bilgi aktarabilirler.

dernek Peryön. Bu derneğe üye olup, sonrasında derneğin düzenlediği çok sayıda faaliyete katılabilirsiniz. Hatta bu faaliyetlerde etkin olarak rol alırsınız. Böylece daha okuldan mezun olmadan mesleğinizle ilgili herkesi tanımış ve mezun olduğunuzda da bu network’ünüz sayesinde daha rahat iş bulma ve kariyerinizde ilerleme fırsatı yakalamış olursunuz.Bu tarz derneklere katıldığınızda mesleğinizle ilgili tüm organizasyonları ve yeni gelişmeleri takip etme şansına kavuşabilirsiniz. Böylece, mezun olduğunuzda sizin gibi üniversite mezunlarından çok daha ilerde olursunuz.

Üniversitenin ilk senelerinde bu tarz bir meslek kurumuna katılırsanız, mutlaka organizasyon, sekreterya v.s. için gönüllü olun hatta orada staj yapmaya çalışın. Böylece mesleğiniz hakkındaki her şeyden haberiniz olur.

Ayrıca mesleğiniz hakkında bilgili, geniş bir bakış açısına sahip ve daha geniş bir iş ağına sahip olursunuz.

Mesela İşletme okuyorsunuz ve İnsan kaynakları alanında kariyer yapmak istiyorsunuz. İnsan Kaynakları ile ilgili Türkiye’de katılabileceğiniz

Hüsne Gül Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü

23



HER ŞEYE RAĞMEN GÜLMEK Nazi iktidarının yaptığı bir dizi soykırımdan biri olan Yahudi Soykırımı, (Yunanca: yanıp kül olan), ya da (İbranice: Felaket), Almanya'nın Nazi döneminde yaklaşık 6 milyon Yahudi’nin sistemli bir şekilde öldürüldükleri katliama verilen isimdir. 1933 yılında Yahudilerin haklarının azaltılması ile adım adım başlayan felaket, sonunda Nazi hükümetinin eline geçirebildiği bütün Avrupa Yahudilerini katletmesi ile sona ermiştir. Bu süreç kaba şekilde üç döneme ayrılabilir: Yahudilerin hakları ellerinden alınması ve yüksek görevlerden uzaklaştırılmaları, mallarının ve mülklerinin ellerinden alınması ve Gettolardan yaşamaya zorlanmaları. "Nihai çözüm", toplanıp, ölüm-kamplarına götürülmeleri ve orada sistemli olarak büyük kapsamlı bir şekilde Gaz-odalarında ya da farklı şekillerde öldürülüp cesetlerinin yakılması... Dünyanın tamamında yankı uyandıran Nazi iktidarının yapmış olduğu soykırımlar üzerine pek çok kitap yazılmasının yanında bir çok film

de çekilmiştir. Bunlardan biri de İtalyan yönetmen Roberto Benigni'in yönettiği ve başrolünü olduğu 1997 yapımlı Life Is Beautiful/Hayat Güzeldir filmidir. 1930’larda İtalya’da Guido adındaki tasasız, kaygısız bir Yahudi kitapçı yakın bir şehirdeki güzel kadına kur yapıp onunla evlenerek güzel bir hayat sürer. Guido ve karısının bir oğulları olur ve İtalya’yı Alman güçleri istila edene kadar birlikte mutluluk içinde yaşarlar. Ailesini bir arada tutabilmek ve oğlunun Yahudi toplama kamplarının dehşetinden elinden geldiğince uzak tutmak çabası ile Guido bu yıkımı oğluna oyunu ödülü gerçek bir tank gibi gösterir.Yahudi bir babanın

ve peşinden giden İtalyan bir annenin, çocuğunu korumak için yaptığı sayısız özveriyi anlatır.Bazı filmler vardır propaganda yapmakla suçlanır. Bu filmde Yahudi propagandası yapmakla suçlanabilir ama sinema öyle bir şey ki haklıya hakkını verir. Bu filmde RobertoBenigni yaşanan zulmü farklı bir açıdan ekranlara getiren,oldukçaiçten bir filmdir. RobertoBenigni’nin inandırıcı oyunculuğunun burada payı büyük. Her baba özeldir ama hayatınızda “Guido gibi bir baba, Guido gibi bir eş, Guido gibi bir arkadaşınız olsa hayat dahada güzel olmaz mıydı?” sorusunu akla getiren bir film olur. İnsanları kendine özendirir ve hayran bırakır. 25


Örnek alıp davranışa yansıtan da olur. Bizim insanımız duygusal olduğu için çok beğenilir ve başyapıt olarak kabul edilir Hayat Güzeldir. RobertoBenigni’ninoyunculuğunda siyasi bir meseleyi,acıyıdramı insanın yüzünde bir tebessüm ettirerek izleten farklı bir kişilik yaratılır. İnsanı hem güldürebilen hem de ağlatan nadir filmlerden biri ve kesinlikle duygu sömürüsüne yer verilmeden izleyicinin ruhuna dokunan bir yapıt. Roberto Benigni’nin hem yönetmen hemde oyuncu olmasında karakterini iyi yansıtmasındaki etkisi büyüktür.RobertoBenigni İkinci Dünya Savaşına çok farklı bir bakış açısı yaratmış. İkinci Dünya Savaşını yaşayan bir çocuğa hiçbir şey olmamış gibi hissettirmesi ve göstermesi filmi etkileyici ve güzel kılmıştır. Hayattaki bütün olumsuzluk ve mutsuzluklara rağmen bu kadar olumlu ve mutlu olması izleyiciye güzel ve umut verici bir mesaj olur. Hayatı bazen sadece bir oyun olarak görmenin bir çocuğun hayatını nasıl kurtarabildiği ile bazen mantığın değilde duyguların ağır basmasının bir insanın hayatına nasıl mâl olabileceğinifarklı bir kurguyla anlatır. Guido’nun bu kadar mutlu olmasının eşinin onları yalnız bırakmamasının etkisi büyüktür. Çılgın bir aşığın neler yapabileceğini görürüz. Devamında ise fedakarlık, aile, acı ve korku 26

hakim olsa da trajik komedi olarak devam eder. Tüm olumsuzluklara rağmen her daim mutlu olmak her şeyin üstesinden geleceğini en iyi şekilde yansıtır.Kötü olaylara, kötü durumlara her zaman iyi bir pencereden bakar. Hayatı o kadar da ciddiye almamak gerekir belki de. Hayatı bir oyun olarak görür. Guido’nun ölüme gideceğini bildiği halde ailesi için uğraşması ve ölüme gülerek gitmesi bile çok duygusal bir sahne yaratır. Drama ve komedinin çok fazla iç içe olduğu bir film, bu yönüyleKemal Sunal komedilerini anımsatır. Bizim son yıllardaki sinemamızda yapmaya çalışılan komedi ile dramı ustaca harmanlar. Sevimli, hümanist, güzel bir film ancak kimi noktalarda gerçekçilikten uzaklaşır. Nazi dönemine hümanist yaklaşılır. Başında insanı kahkahaya

boğarken sonunda insanı hüzünlendiren film Yahudi soykırımını iyi ele almaktan çok ilgiyi başka yere taşımış olmasından soykırımın ağır koşullarının olmamasından dolayı tamamen ele alamaz ya da yansıtamaz. Aile, fedakârlık, sevgi konusu daha çok ön planda olur ve bu da filmin konusunu başka yere çeker. Guido’nun eliniz yüzünün her zaman tertemiz olması insanı şaşırtmıyor değil. İki ayrı film gibi de izleriz.1970’li yılların komedi filmi tarzında başlamasıyla sıkıcı bir giriş yapar olsa da sevgi, aşk ve komedi hâkimiyetiyle akıcı bir seyir sunar. Sultan Turgut Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo,Televizyon ve Sinema Bölümü


SESSİZLİKTEN DOĞAN TUTKU; BİN JİP (BOŞ EV) geçirmek olabilir. Bir gün biri gelip bana sesİşte tam bu noktada Bin jip(sizliğin filmini yaptılar dese Boş Ev)'te genç bir adamın hiç inanmazdım ta ki Güney tatilde olan insanların evleriKore'nin ünlü yönetmenlene girip onların yokluğunda rinden Kim Ku Duk'un 2004 evlerinde yaşaması ve evde yapımı Bin Jip(Boş EV) adlı bulunan bozuk eşyaları tamir filmiyle karşılaşana kadar. ederek bir nebze onların yaTüm dünya festivallerinin şantısına ortak olmasıyla bigözdelerinden biri olan filmi linçaltımıza da ki o düşünce"İlkbahar,Yaz,Sonbahar,Kış ve ye seslenir. Diğer yandan ise İlkbahar" adlı filmi ile düngenç adamın boş ev sanarak yaca tanınan Kim Ku Duk girdiği bir evde kocasından Bin Jip ile ise Venedik Film şiddet gören mutsuz bir kaFestivalinde en iyi yönetmen dınla karşılaşması ve o andan ödülünün sahibi olmuştur. itibaren aralarında doğan o tutkulu aşka Natacha Atlas'ın Gafsa adlı müziğinin de bizlere tercüman olması ile diğer yapımlardan farklı olarak sessizliğin bizlere çok şey anlatabildiğini gösteren romantik bir yapım çıkar ortaya..Ben sevmenin ve sevilmenin her zaman için çok güzel bir şey olduğunu aşkın her yerde her zaman var olması gerektiğini söylediğim bu düşüncemi hep savunduğum halde ne yazık ki romantik yapıttaki sinema filmlerini pek severek izlediğimi söyleyemem. Birçoğumuz hiç tanımadığımız insanların yaşamlarını Çünkü genel anlamda romerak ediyor onların yaşan- mantik türdeki sinema filmtılarına ortak olmak istiyor lerine baktığımızda sonunu olabilir belki yine birçoğutahmin edebildiğimiz konumuz için geçerli olan diğer larının ise popüler kültürün bilinçaltımızdaki düşünce ise etkisinden kurtulamadığını bozulan, kırılan bir eşyamızın hep aynı klişelikte devam eteve geri döndüğümüzde eski tiğini söyleyebiliriz. Bin Jip'te haline gelmiş olmasını hayal ise yönetmenin hiç kimsede etmek, onu bilinç altımızdan görülmeyen bir bakış açısı

ve kendine has bir hikâye anlatım tekniği kullanmasıyla onu popüler kültürün etkisinden uzaklaştıran diğer yapımlardan farklı kılan bir yapıt haline getirmiştir.

Hümanist bir mesaj vermeye çalışan yönetmenin kendine has anlatımı dışında oyunculuklarında bizi olağan üstü aşka inandırmaları bence başarının diğer bir yarısı olmuştur.. Bin jip'te kadının şiddet görmesi ve babası yaşında kendinden yaşça büyük bir adamla evli olması Güney Kore'li yönetmenin varolan düzene karşı olduğunun en temel göstergelerinden biri olmuştur,diğer yandan ise Kore'nin kutsal saydığı bazı değerlere yaptığı eleştirilerle ülkesinde bazı kesim tarafından pek sevilmeyen bir sanatçı olsa da kendine özgü bir Deniz Eren Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü 27


Film doğal olarak dizinin hayranlarınca çok beğenildi. Bana Masal Anlatma’nın Leyla ile Mecnun’un yerini tuttuğunu söylemek güç ama özleyenlerin özlemlerini bir nebze de olsa giderdiği ortada. Filmin masal kahramanı İlk kez yönetmenlik koltuğu- Ayperi (Hande Doğandemir) na oturan Burak Aksak kendi dünyaya gelmek zorunda yazdığı Bana Masal Anlatma kalır. Ayperi kendisine bir filmiyle enteresan hayal gücü kurtarıcı aramaktadır. Rıza mahallede otobüs şoförüdür. ve bir masalı gerçek hayat Rıza sevdiği kızdan karşılık ile harmanlayıp beğenimize bulamaz tek başına surlarsundu. Absürd bir komedi da otururken çıkar karşına olan filmi çoğu kişi beğendi Ayperi. Film mahalle içinde bir kısmı da vasat buldu. Bu geçer. O özlediğimiz eski filmden önce Leyla ile Memahallelerden her komşunun cnun dizisinin senaryosunu yazan Aksak, kendi tarzından birbirini çok iyi tanıdığı, mahallenin kahvesi, tamircisi, şaşmayıp bu filmi de “Leyla ile Mecnun kafası”nda yaptı. minibüsçüsü, birbirini

BU NEYİN KAFASI

seven çocukluk arkadaşları imamıyla papazıyla her şey vardır bu mahallede. RızaAyperi’yi mahalleye evine getirir. Masaldan başlayan film mahalle olaylarına dönüşür. Mahallenin yıkılıp yerine daha iyi binalar yapmak isteyen bir şirkete karşı mahalleyi birlikte koruma çabaları, birbirlerine yardım etmeleri, mahallede ki o sıcaklık içtenlik mahalle kültürü yansıtılır. Film de hem güldürü hem de dramatik öğelere yer veriliyor ama güldürü öğesidaha baskın. Film de yarım kalan bir yan hikâye olması filmin eksik tarafı. Jilet (Gökhan Uygun) ve Neriman’ın (Gökçe Bahadır) aşkının anlatıldığı yerler


gereksiz hem de yarım kalan komedi yapımlarının arasınbir hikâye olduğu için anlam- dan sıyrılan umut vaat eden sızdı. bir film olduğunu belirtmek gerek. Ama yine de hikâyeyi sonuna Leyla ile Mecnun kültürünü kadar izlettirecek sürükleyici bilmeyenler filmi saçma ve temposu düşmeyen sahnebasitbulabilirler. Bana Masal ler, bizi bize anlatan temalar, Anlatma herkesin her sağlam mizah anlayışıyla yaştan seyircinin izleyebilecemide bulantısı yaratan ucuz ği gerekgöndermeleri, güzel

esprileri ile fantastik öğeler de içeren hareketli, eğlenceli, samimi, küfürlere başvurmadan güldürebilen bir yapıt. Kısacası teknik ve de içerik açısından eksikleri olmasına karşın Aksak’ın ilk yönetmenlik deneyimi, devamında daha da iyi filmler yapacağına dair umut veriyor.

Hilal Yurtsever Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü

29


İLETİŞİMCİLERİN İZLEMESİ GEREKEN 10 FİLM nı koymuş genç bir siyaset likte Arnavutluk’ta bir savaş

Küresel çapta faaliyet gösteren Birleşik Krallık merkezli PR ajansı LewisPR, halkla ilişkiler,reklamcılık ve pazarlama ile ilgilenen iletişimcilerin mutlaka görmesi gereken 10 filmi içeren bir IMDBlistesi oluşturmuş. Ajansın teknoloji markaları üzerine odaklanan PR uzmanı Juan Feal imzası taşıyan liste ilginç filmleri barındırıyor:

1. The Candidate (1972)

adamıdır. Kazanmaktan yana kurgular. pek umudu olmayan McKay 3. Thank You seçim kampanyasıyla müesFor Smoking sesenin canını sıkmaya niyet(2005)-Sigara lidir.

2. Wag the Dog (1997)- Başkanın Adamları

İçtiğiniz için Teşekkürler

IMDB puanı: 7,1 Yönetmen: Barry Levinson Oynayanlar: Dustin Hoffman, Robert De Niro, Anne Heche

IMDB puanı: 7,6 Yönetmen: Jason Reitman Oynayanlar: Aaron Eckhart, Cameron Bright, Maria Bello

IMDB puanı: 7,1 Yönetmen: Michael Ritchie Oynayanlar: Robert Redford, Peter Boyle, Melvyn Douglas Bill McKay, Amerikan seçimlerde senatoya adaylığı 30

Adı seçimlerden hemen önce dramatik bir biçimde seks skandalına karışan ABD Başkanı, dikkatleri başka yöne çekmek için bir reklamcı ve Hollywood yapımcısıyla bir-

Büyük tütün firmaları için lobicilik yapan Nick Naylor, hayatını sigara üretmeye ve içmeye teşvik ederek kazanmaktadır. Bir yandan sigarayı halk arasında yaygınlaştıracak stratejilere kafa yoran Naylor, diğer yandan 12 yaşındaki oğluna iyi örnek olmaya çalışır.


4. The Joneses (2009)- Örnek Aile

IMDB puanı: 6,4 Yönetmen: Derrick Borte Oynayanlar: Demi Moore, David Duchovny, Amber Heard Mahalleye yeni taşınan Jones’ler dışarıdan bakıldığında kusursuz bir Amerikan ailesi görüntüsü çizmektedir. Oysa aslında bu görüntü, mahallelere lüks tüketim ürünleri kullanımını benimsetmeyi hedefleyen bir pazarlama stratejisidir.

5. 99 Francs (2007)

IMDB puanı: 7,0 Yönetmen: Jan Kounen Oynayanlar: Jean Dujardin, Jocelyn Quivrin, Patrick Mille

IMDB puanı: 7,2

Yönetmen: George Clooney Oynayanlar: Paul Giamatti, Geurge Clooney, Philip Seymour Paris menşeli prestijli bir İdealist Stephen Meyes, reklam ajansının kreatif seçimler için gelecek vaat departmanında çalışan Octa- ettiğine inandığı demokrat ve, yaratıcılığının önüne taş partinin iletişim çalışmalarını koyan müşterilerden ve vasat yönetmek üzere işe başlar. Bu pazarlama müdürlerinden süreçte Meyes, siyasetçilerin bunalır. İç dünyasının git gide başarı uğruna ne kadar kirçökmekte olduğunu hisseden li işlere bulaşabileceklerini reklamcı, herkese bir ders görür. vermek ve kendisini kovdu7. Smoking rup bu dünyadan uzaklaşRoom (2002) mak için sektörün sınırlarını IMDB puanı: 6,5 zorlamaya karar verir.

6. The Ides of March (2011)Zirveye Giden Yol

Yönetmen: Roger Gual, Julio D. Wallovits Oynayanlar: Miguel Angel Gonzalez, Francesc Orella, Francesc Garrido


Amerikalı bir şirketin İspanya şubesi, ofislerinde sigara içilmesini yasaklar.

ve kraliçeyle yaptığı görüşmelerle halkın öfkesini dindirme çalışmaları anlatılıyor.

9. Frost/Nixon

Mesai saatlerinde sigara iç(2008) mek için her seferinde sokakIMDB puanı: 7,7 lara dökülmek zorunda olan çalışanlardan Ramirez, ofisteYönetmen: Ron Howard ki kullanılmayan bir odanın sigara odası yapılması için Oynayanlar: Frank Langella, imza kampanyası başlatır. Michael Sheen, Kevin Bacon 8. The Queen İngiliz gazeteci David (2006)- Kraliçe Frost‘un Başbakan Nixon ile 1977′de gerçekleştirdiği röportajı ve röportajın arka planını konu alan belgesel niteliğindeki film, Watergate skandalını takip eden sessizlik döneminde yaşananlara ışık tutarak Nixon’un siyaset adamlığının geldiği noktayı ve kurduğu ilişkilerin niteliğini mercek altına yatırıyor.

10. People I Know (2002)Tanıdığım İnsanlar

IMDB puanı: 5,5 Yönetmen: Daniel Algrant

IMDB puanı: 7,4 Yönetmen: Stephen Frears Oynayanlar: Helen Mirren, Michael Sheen, James Cromwell Prenses Diana‘nın beklenmedik ölümünün ardından kraliyet ailesinin içine düştüğü zorlukların anlatıldığı filmde, İngiliz halkının aileye tepki göstermesiyle birlikte Tony Blair’in sürece dahil olması 32

Oynayanlar: Al Pacino, Téa Leoni, Ryan O’Neal Eli Wurman ünlülerin halk nezdindeki imajlarını cilalayan bir halkla ilişkiler uzmanıdır. Wurman, günün birinde kendisini karanlık bir komplonun içinde bulur. Hüsne GÜL Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü


tım. Üniversiteler ve çeşitli sosyal kuruluşlarda kariyer, iş arama yöntem ve teknikleri üzerine seminerler veriyorum. Sosyal projeler kapsamında gönüllü olarak kariyer danışmanlığı ve öğrenci koçluğu yapıyorum. Doğu Akdeniz Üniversitesi SEM ve Ege Finans Kulübü Danışma Kurulu Üyesi, Ege Kariyer ve Öğrenci Koçları Derneği Yönetim Kurulu Başkanıyım. Son 5 yıldır Ege Üniversitesi’nde “İletişim teknikleri ve stratejik ikna” konularında dersler veriyorum. Merhaba öncelikle sizi biraz İleri derecede İngilizce biliyotanıyabilir miyiz? rum evli ve iki çocuk babasıAdım Ahmet Veli Olgundeyım. niz. 1972 İzmir doğumluNeden gazetecilik? yum. İlköğrenimimi İzmir’de Tamamen tesadüf. Komşutamamladıktan sonra 1994 muzun damadı gazeteciydi. yılında İstanbul ÜniversiAnnem onu çok karizmatik tesi İletişim Fakültesi’nden bulurdu adı da Ünal Tümin’di mezun oldum. Şu ana kadar o yüzden annem sınavda gaZaman, İntermedya Ekozetecilik yazmamı istedi. Tabi nomi, Paratüyo, Paramatik, benim ilk tercihlerim hukuk Ekonomist, Gözlem gazete ve falandı ama puanım sadece dergilerinde çalıştım. Halen gazeteciliğe yetti. Ama işin Yeni Asır Gazetesi’nde yayın içine girince sevdim mesleği. editörü ve köşe yazarı olarak Bazen iyi ki de gazeteci olmugörev yapıyorum. şum diyorum. Çalışma hayatım boyunca İlk haberinizi nasıl hazırlaki 25 yıla geldik, iş yaşamı, dınız? Hayal kırıklıklarınız insan kaynakları ve kariyer oldu mu? alanlarına odaklandım. Bu İlk haberim Tercüman’da stajkonularla ilgili şu ana kadar yerken Portekizli Flamenko 500’ün üzerinde köşe yazım sanatçısı Amalia Rodrigez’in 2 kitabım ve bir de bilimsel basın toplantısını takip edemakalem yayınlandı. Ayrıca rek yazmak olmuştu. Sene bu konularla ilgili Yeni Asır 1990. Hayal kırıklarım çok TV’de de Kariyer doktoru oldu. Bu meslekte donanımlı adıyla 400 TV programı yap- bilgili ve kültürlü olmanın

çok zararını gördüm. Hele İngilizce bilmek tam bir eksi puan. Hep ekonomik açıdan zor şirketlerde çalıştım. Doğan ve Turkuaz grupları hariç. Hep geçim sıkıntısı yani. Kendinizi bu alanda nasıl geliştirdiniz? Bir ilham kaynağınız var mıydı? Mehmet Ali Birand’tır mesela orta ve lisedeyken o adamı hep izler “Eğer o bu işi yapabiliyorsa ben hayli hayli yaparım” derdim kendi kendime gerçekten de öyle oldu. Bu noktaya gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorluklar meslek hayatınızı nasıl etkiledi? Adam gibi ve vaktinde maaş alamamak en büyük sıkıntımızdı. Birde alaylı mektepli ayrışması vardı o dönemde. Adama şoförlükten gelmiş istihbarat şefliği masasına oturmuş mesela size iş öğretmeye çalışıyor gibi. Allah’tan şimdi mekteplilerin sayısı çoğaldı. Adam kayırmanın, gruplaşmanın, kliklerin en bol olduğu meslektir. Birisinin veya bir grubun adamı değilseniz asla bir yere gelemezsiniz ve ayak işleriyle emekliliğiniz gelir. Mesela sizin yıldızınızı parlatacak işlere hep belirli isimler gider gibi. Bir de gazete okumanın ihtiyaçlar listesinde 44. Sırada olduğu bir ülkede gazete çıkarmak ve orada çalışmak çok zor. Gazeteler okurdan para kazanamadığı için sürekli reklam veren yani iş

GAZETECİLİK


GEÇMİŞE AYNA GELECEĞE BELGE GAZETE

G

azete; haber, bilgi, bulmaca ve reklam içeren, genellikle düşük maliyetli kağıt kullanılarak.. Bir' dakika! Gerçekten gazetenin tanımı bu mu? Herhangi bir anketör beni durdurup gazetenin tanımını sorsa "Üzgünüm ben bu konuya biraz Fransız'ım." derim ama bu soruya daha güzel bir cevap bulanabilir. "Günlük olayları sabahın en erken saatlerinde bize ulaştıran, resimli anlatımı ve kaynakçalarıyla kanıtlarla konuşan dilsiz bir ulak. Hatta Google'ın ilk sürümü :)

Teknolojinin ilerlemesi gazeteleri geriye atmıştır, evet. Fakat tek suçlu teknoloji mi? Ya da teknolojinin ilerlemesi bir suç mu? Aslında ortada bir suç yok. Gazetelerin teknolojiden biraz geri kalmasından doğan sonuçlardır bunlar. Televizyon tüm evlerde olan ve yeterince ulaşılabilir bir eşya. Durum böyle olunca haberi izlemek, gazeteden okumaktan daha kolay. Çünkü televizyonda gazeteleriniz size okunuyor ve resimler gösteriliyor. Hatta gazetelerde göremediğimiz videoları televizyonlardan kolaylıkla izleyebiliyoruz.

Aynı zamanda ücretsiz ve daha az zaman gerektiren bir eylem haline geliyor televizyonlar. Bu şekilde de gazetenin tarih olması çok muhtemel. Eskiden sadece elit kısmın eline geçen gazeteler, yıllar sonra kampanyalarla tüm halka yayılmış, günümüzde ise dipsiz bir inişle inmekte. Tabii hala gazeteler için bir umut bulunmakta; internet gazeteciliği.. Bu tür teknolojinin etkisiyle halkın kendi ulaklığını kendi yapması sonucu ortaya çıkmıştır. Daha sonra da gazeteciliğin bu alana taşınmasını kolaylaştırmıştır. Yani gazeteciliği daha ulaşır bir aşamaya getirmiştir de denilebilir. Çünkü gazeteler raflardan ekranlara taşınmış ve tek tıkla ulaşılabilir olmuştur. Velhasıl gazete candır. Pazar günleri babamızın çayını yudumlarken bir gözü gazetede ciddi bir tavır takınması veya yanımızda bir gazete okunduğunda elimizde olmadan gözümüzün başlıklara takılması unutulmaması gereken anılar olarak zihnimize kazınmalı. Gazete -belki deamacından çıkıp nostaljik bir ürün haline gelir bu şekilde. Kulağa şimdiden güzel geliyor!


Peki gazeteci özgür müdür? Gazeteci ne kadar tarafsızsa o derecede özgürdür. Günümüzde gazetecileri özgür kılan şeylerden bir tanesi de fikrine ait bir gazete bulması.

Fakat bu da okuyanın özgürlüğünü kısıtlamak değil midir? Yani gazeteler fikirleriyle birbirinden ayrılıyorlar, türleriyle değil. Bu durumda tam özgür bir ortam oluşamaz. Sadece

gazetenin yazarlarının fikrini özgürce yazması, diğer fikirlerin önüne set çeker. Evet, gazeteci fikrini yazmakta özgür olmalıdır ama her fikre ait farklı bir gazete bulunması, olmaması gereken bir şey değil midir? Benim hayalim ise; bir gazete, bin fikir. Ortak fikir bu olmalı. Rumeysa N. Uçar Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü

35


DONANIMLI GAZETECİ NASIL OLUNUR ? Burada gazetecilik mesleğini yapan bir vatandaşımızın bu mesleğe nasıl başladığı neler yaptığı hakkında bilgi sahibi yapalım dedik siz okurlarımızı. Merhaba öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Adım Ahmet Veli Olgundeniz. 1972 İzmir doğumluyum. İlköğrenimimi İzmir’de tamamladıktan sonra 1994 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldum. Şu ana kadar Zaman, İntermedya Ekonomi, Paratüyo, Paramatik, Ekonomist, Gözlem gazete ve dergilerinde çalıştım. Halen Yeni Asır Gazetesi’nde yayın editörü ve köşe yazarı olarak görev yapıyorum. Çalışma hayatım boyunca ki 25 yıla geldik, iş yaşamı, insan kaynakları ve kariyer alanlarına odaklandım. Bu konularla ilgili şu ana kadar 500’ün üzerinde köşe yazım 2 kitabım ve bir de bilimsel makalem yayınlandı. Ayrıca bu konularla ilgili Yeni Asır TV’de de Kariyer doktoru adıyla 400 TV programı yaptım. Üniversiteler ve çeşitli sosyal kuruluşlarda kariyer, iş arama yöntem ve teknikleri üzerine seminerler veriyorum. Sosyal projeler kapsamında gönüllü olarak kariyer danışmanlığı 36

ve öğrenci koçluğu yapıyorum. Doğu Akdeniz Üniversitesi SEM ve Ege Finans Kulübü Danışma Kurulu Üyesi, Ege Kariyer ve Öğrenci Koçları Derneği Yönetim Kurulu Başkanıyım. Son 5 yıldır Ege Üniversitesi’nde “İletişim teknikleri ve stratejik ikna” konularında dersler veriyorum. İleri derecede İngilizce biliyorum evli ve iki çocuk babasıyım.

Neden gazetecilik? Tamamen tesadüf. Komşumuzun damadı gazeteciydi. Annem onu çok karizmatik bulurdu adı da Ünal Tümin’di o yüzden annem sınavda gazetecilik yazmamı istedi. Tabi benim ilk tercihlerim hukuk falandı ama puanım sadece gazeteciliğe yetti. Ama işin içine girince sevdim mesleği. Bazen iyi ki de gazeteci olmuşum diyorum.


İlk haberinizi nasıl hazırladınız? Hayal kırıklıklarınız oldu mu? İlk haberim Tercüman’da stajyerken Portekizli Flamenko sanatçısı Amalia Rodrigez’in basın toplantısını takip ederek yazmak olmuştu. Sene 1990.Hayal kırıklarım çok oldu. Bu meslekte donanımlı bilgili ve kültürlü olmanın çok zararını gördüm. Hele İngilizce bilmek tam bir eksi puan. Hep ekonomik açıdan zor şirketlerde çalıştım. Doğan ve Turkuaz grupları hariç. Hep geçim sıkıntısı yani. Kendinizi bu alanda nasıl geliştirdiniz? Bir ilham kaynağınız var mıydı? Mehmet Ali Birand’tır mesela orta ve lisedeyken o adamı hep izler “Eğer o bu işi yapabiliyorsa ben hayli hayli yaparım” derdim kendi kendime gerçekten de öyle oldu. Bu noktaya gelene kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorluklar meslek hayatınızı nasıl etkiledi? Adam gibi ve vaktinde maaş alamamak en büyük sıkıntımızdı. Birde alaylı mektepli ayrışması vardı o dönemde. Adama şoförlükten gelmiş istihbarat şefliği masasına oturmuş mesela size iş öğretmeye çalışıyor gibi. Allah’tan şimdi mekteplilerin sayısı çoğaldı. Adam kayırmanın, gruplaşmanın, kliklerin en bol olduğu meslektir. Birisinin veya bir grubun adamı değilseniz

asla bir yere gelemezsiniz ve ayak işleriyle emekliliğiniz gelir. Mesela sizin yıldızınızı parlatacak işlere hep belirli isimler gider gibi. Bir de gazete okumanın ihtiyaçlar listesinde 44. Sırada olduğu bir ülkede gazete çıkarmak ve orada çalışmak çok zor. Gazeteler okurdan para kazanamadığı için sürekli reklam veren yani iş dünyasına yaslanır ve onlar ne derse o olur. Dolayısıyla gerçek habercilik neredeyse mümkün değildir. En basit örnek Türkiye’nin en büyük tavuk eti üreten firması Gıda Bakanlığı tarafından sahtekar olarak ilan edilir ama şirket size reklam verdiği için haberini yapamazsın. Yapmayı aklından bile geçirirsen hemen kovulursun. Bu kadar basit. Yeni gazeteci arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir? Bu mesleği yapmaya mecbur kaldığınızı düşünerek cevaplıyorum. - Kişisel swot analizinizi yapın - Kişilik yönelim testlerinizi yapın

- Bunlara göre kendinize uzmanlaşacağınız belli bir alan seçin ve sadece o alana yönelik okumalar yapın. Bu sizi vazgeçilmez yapar. - Mesela Türkiye ‘de tarım gazeteciliği denince akla Ali Ekber Yıldırım gelir, gibi… - Artık ihtisaslaşma önemli. Kariyer denince ben varım mesela… - Mesela ben bir ihracat dergisi çıkarıyordum, yani yayın yönetmenliğini yapıyordum. İşe başlar başlamaz İZTO’nun ihracat elemanı yetiştirme kursuna giderek belge aldım. Türkiye’de gümrük beyannamesi doldurmaya yetkili tek gazeteci benim. - Belli bir alanda uzmanlaşınca insanların size bakışı değişiyor. Röportaj yaptığınız insanlar bile size diğer gazetecilerden farklı bakıyor. Bilmem anlatabiliyor muyum? Bir alan seç ve o alanda en iyisi ol…. Suna Çetin Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Haklka İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü 37


SON BEŞ YILDA NELER OLDU ?

BİA Medya Gözlem Raporu verilerinde elde edindiğim bilgilere göre; 2010’dan 1 Kasım 2014’e kadar 401 basın mensubu saldırıya uğramıştır. 2010 yılında tutuklu gazeteci sayısı 104 iken 1 Kasım 2014’e kadar bu sayı 19’ a kadar düşmüştür. Tek olumlu gösterge budur. Nedeni ise insanlar yargılanma yerine işsizlikle karşı karşıya kalıyorlar.

Eğer geçmişe dönüp yılları inceleyecek olursak; 2010’da ‘’Balyoz Planı’’ operasyonlarından birçok gazeteci tutuklu yargılanmıştır. 2011’ de KCK ‘ ya yapılan operasyon kapsamında yine birçok gazetecinin tutuklandığı yıl olmuştur. Gazetelere yapılan baskınlar; gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin KCK adı altında yapılan operasyonlar çerçevesinde

tutuklanması da 2011’ de basın ve ifade özgürlüğünün önündeki önemli engeller arasındaydı. 2012’ye gelindiğinde ise yine TCK operasyonları sürecinde tutuklu kalan, tutuklanan ve yargılanan gazeteciler oldu. 2013 yılına gelindiğinde ise Reyhanlı Saldırısında haberleşme ve bilgi internet ortamından sağlandı. Gezi Direnişi olaylarında ise internet


haberciliği ve yurttaş gazeteciliği yine üst düzeydeydi. 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet soruşturmasında internet üzerinden iletişimi sağlayan Twetter, Youtube gibi paylaşım ağları erişime engellendi. Yine bu yılda darp edilen, tutuklanan, yargılanan ve işten çıkarılan gazeteci sayısı fazlaydı. 2014 yılına gelince hapisteki gazeteci sayısı azalsa da, gözaltılar, sansür ve işsizlik artmıştır.

2015 yılı içerisinde bu durum pek de değişmemiştir. Yine sansür ve baskı ağırlığını korumaktadır. Son beş yıl içerisinde yüzlerce gazeteci işsiz kaldı. Yeni editöryal süreçlere uygun olmadıkları gerekçesiyle işsiz kalmaktadırlar. Freedom House Dünya Basın Özgürlüğü 2015 Raporu’nda Türkiye’yi ‘’Özgür Değil’’ kategorisinde 199 ülke içerisinde 142. sırada göstermiştir.

Teknolojinin giderek gelişmesiyle internet ve internet ağları üzerinden haberleşme iletişimi daha kolay sağlanmaya başlanmıştır. İnternet haberciliği ve yurttaş haberciliği son beş yılda kendini daha fazla göstermiştir. Gül Gül Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü


KÜLTÜR VE SANAT


KRALIN DA SOYTARININ DA MİMARI KADINDIR plandayken şimdi ise koca çanak tutmaktadır.

Son zamanlarda en çok gündeme gelen konulardan biridir kadına şiddet. Kadın ya eşi tarafından ya sevgilisi ya da ailesi tarafından fiziksel ve ruhsal şiddete maruz kalmaktadır bununun en kötü yanı ise toplumun çoğunluğu ne kadar tepki gösteriyor gibi görünse de bu iğrenç duruma

Ülkemizde bu durum geçmişten günümüze kadar aslında hiç iyiye yönelik yol kat etmeden gelmektedir. Bu trajik durum üzerinde değişen tek şeyin daha net gün yüzüne çıkmış olması düşüncesindeyim. Daha eski dönemlerde töre cinayetleri namus kavgaları ön

dayağı sevgili cinayeti en önemlisi tecavüzler gündemde. Tabi bunlar medyaya yansıyan ve sadece televizyon ile sosyal ağlardan aldığımız bilgiler yani yayın kuruluşlarının bize hazırlayıp sundukları ama bunun birde perde arkasında kalan kısmı var hiç bir zaman öğrenemeyeceğimiz gizli kalan kadın gözyaşları var, eşi tarafından sürekli şiddet gören ama insanların en büyük derdi elalem ne der sorunuyla gün yüzüne çıkmaya korkan gözyaşları var, para karşılığı babasının peşkeş çektiği çocuk gelinler var geçmiş zamanın herhangi birinde komşusu arkadaşı abisi hatta babası tarafından tecavüze uğrayıp herkesin dışlandığı sonra düştüğü bataktan tek gece karşılığı alacağı para için şiddetin en pis halini yaşayan hayat kadınları ve en önemlisi hiç bir insanın haberdar olmadığı çoğu kez görüp duymak istemediği sözde vicdanlarına kaçtıkları ama gerçek olan bu satırlara yazılamayacak nice sessiz kadın çığlıkları var ve maalesef bu düzene dur diyemeyen toplum anlayışı sözde din adamları ve devlet düzeni acı bir şekilde ortada bu üç büyük silahın çemberine aldığı tek suçlu ise kadın. Ahlak namus örf adet kültür ve bunlara eş değer saya-


madığım bir çok kavramın yüklendiği masum yaradılıştır kadın. İçinde bulunduğumuz toplumda ahlak sadece kadına aittir. Açık giyiniyorsan, gülüyorsan, gece geç saatte yolda yürüyorsan, sesli konuşuyorsan, ayak ayak üstüne atıyorsan bir erkeğe dostça ya da özel hisler besleyerek yaklaşıyorsan aslında en özet haliyle yaşıyorsan ahlaksızsındır sen kadın ! mini etek giydiğin için namusun yoktur gecenin bilmem kaçında bir erkekle geziyorsan en ağır hakaretlere layıksın kısacası kadın sen birey olma özgürce yaşama hakkına sahip değilsin çünkü yaşadığın coğrafyada ki insan topluluğu o kararı verdi ve maalesef içinde hemcinslerinde var. Bu sistemi oluşturan değerli insanların, arkasına saklandıkları muhteşem yapılı duvarlar var bu duvarlar çok çeşitli bir yapıya sahiptir ve bana göre bunlardan bana göre en önemlileri din ve kültürdür. Din yapısı konusuna gelirsek benim bildiğim ve sonuna kadar savunacağım bir şey vardır o da İslamın en büyük adalet sahibi Allah'ın dini olduğudur, peki sistem niye buna göre işlemez Allah'ın dinini insanlar neden bu hale getirmiştir neden kadınlar hep ezilip bir adım geriye atılmıştır en önemlisi namus ahlak kavramları niye sadece kadına yüklenmiştir neden erkek kendine aklına sahip olamadığı için acısını

kadın çeker neden kadın eşi tarafından namussuz görülüp şiddete maruz kalmıştır neden anneler kızlarını her şeye kısıtlarken oğullarını her şeye hakları varmış gibi büyütürler... İşte bu yüzdendir ki bazı bana göre sözde din adamları “ anne de olsa diz kapağının

üstü tahrik eder” gibi cümleleri kullanma haklarına sahip olmuşlardır. Bazıları yaradılış fıtrat diyerek aklamaya çalışır kendini ama şu unutulmamalıdır ki insanlarda ki kötü olan zihniyet kendini aklamak için her türlü bahane arkasına sığınır ama hiç kimse fıtratın arka-

sına sığınıp bir kadına iğrenç düşünceleriyle bakma hakkına sahip değildir. Fıtrat bana göre aklıyla ve uçkuruyla düşünen insanlar arasında ki ince çizgidir. Akıl yoluyla hareket edenler fiziksel psikolojik ve ruhsal hiç bir şiddete başvurma hakkını kendinde bulmaz özgürlük kısıtlama eylemine girmezken uçkur derdiyle düşünenler tahrik oldum cevabı arkasına sığınır ve maalesef bu düzende kadının var oluşu bir tahrik nedenidir ve şiddeti tecavüzü baskıyı hak ederler ! Bir diğer kültür duvarı ise şiddet uygularken arkasına saklanılacak uygun bir yerdir çoğumuz duymuştur kültürel yapımız bozuldu gibi kelimeleri bu yapıya göre çıkan yorumlarda vardır; eskiden böylemiydi kadınlar edepli giyinirdi, yüksek sesle konuşmazdı, erkeğin olduğu yere girmezdi, başı yerde yürürdü gibi söylemler işte bu klişe sözlerden dolayıdır ki tecavüze uğrayan kadına giydiği kıyafet sorulur tahrik etmiş mi acaba diye kıyafetine göre hak etmişsin denir ve tecavüzcü serbest... Ya da bir erkek namusu için kadın öldürebilir öldürenin cezasına indirim de yapılır çünkü söz konusu namus ! namussuz erkekler görülmezden gelinse de namus çok önemlidir kültürümüzde ! Bu kötü düzen öyle ustaca işlenmiş ki toplum zihniyetine eğitimli belirli yerlere gelmiş hatta devlet yönetiminde-


Gencecik bir kız hayalleri olan yaşamayı hak eden bir genç kız bir minibüs şoförü tarafından tecavüz girişiminden sonra yakılarak öldürüldü. İğrençliğin en üst seviyesinde ki bu haber de yine bir kadın bir erkeğin uçkuruyla çalışan beyninin kurbanı olmuştu çünkü o erkekti ve tahrik oldu erkekliğini ispat etmek için yaratılmıştı çünkü onun fıtratı vardı çünkü kadının yaşıyor olması bile tecavüze uğrayıp yakılması için bir nedendi !Bu olay gündeme bomba

gibi oturmuştu sosyal medya kadın haklarını en üst seviyeye çıkarmaya başlamıştı bir anda. Herkes isyan etmişti yürüyüşler yapılmıştı erkekler bile artık kadınları üstün görmeye başlamıştı artık herkes melek olmuştu dünya Sosyal medya ve televizyonlar sayesinde kadınlara karşı yapılan şiddetten temizlenmişti ahh ! Televizyonlar sosyal ağlar iyi ki vardı (!) sonra ne oldu bu prim yapan haber es-

kidi unutuldu ve yine kadına şiddet kıyıya vurmaya başladı ve sonra yeni bir ölüm Aysun Altay ölümü gerçekleşti. Canı kanı onu her zaman koruyup kollayan (!) ağabeyi tarafından tecavüze uğramıştı ve kendini güvende hissedeceği tek çatısı olan ailesi baskı yapıyordu Aysun’a -şikayetini geri al ağabeyin hapisten çıksın !- Sonra geriye kalan tek bir not “Hayattan bıktım...” Hani yeter artık demiştik biz hani yürüyüşler yapmıştık, konuşmalarımız yüksek seslerleydi hani bu sefer kadın

ların çığlıkları duyulmuştu hani televizyonlarda sürekli bu cehennem çeşmesine çığ gibi tepkiler büyüyordu hanı sosyal medyada yakıp yıkıp kadın haklarını korumuştuk hanı ne oldu ? niye o zaman tekrar bir cinayet var ? bunlar gündeme oturan haberler gündemde olmayanlara ne oldu hani ne düzeldi ! bu kan çukurunun sebebi ne ? Okuduğum bir internet ha-

berinde adalet bakanlığının yeni yasa taslağında kadına yönelik suçlar suç olmaktan çıkartılıyor basit suçlar olarak para cezasına çevriliyor ve bu kanun taslağı cinsel ilişki, taciz, şantaj, hürriyetten yoksun kalma gibi suçları da kapsıyor yani tahrik ve iyi hal indirimleri söz konusu. Bu yasa taslağı yürürlüğe girer mi bilmem ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz dememişler boşuna. Yasa taslağını okuduğumda aklıma ilk gelen şey; devlet tecavüzcüsüne, dövenine, sövenine aferin diyorsa kadın ne yapsın en iyisi yaşamasın nefes almasın hiç doğmasın bile ! Peki bu satırlarca yazdığım günah kazanının nedeni nedir suçlu kimdir ya da kimlerdir, bence en büyük suçlu yani bu kötü düzenin mimari kadındır, kadınlardır. Şahsi düşünceme göre erkek aslında etkisiz bir elemandır. Kendinize bakın, ailenize, büyük babanıza annenize bakın, çevrenize kısacası her insana bakın göreceksiniz ki her bireyi doğduğu andan itibaren kadın büyütür ve eğitir. Kültür yapısını, ahlak kavramını, günahı, sevabı, insanlığı, kötülüğü, namusu, fıtratı ve şu anda yazamadığım her şeyi, kadın, insan oğlu dünyaya geldiği andan itibaren öğretir. Kralları da soytarıları da kadın oluşturur çünkü insan bir annenin verdiği eğitimle, ahlakla büyür ve


hayata bakar. Bunların içinde tabi ki istisnalar vardır ama bu gerçeği değiştirmez. Kadın kendine değer vermediği için değersiz olmaktadır bu yüzdendir ki kadınlar önce kendi içlerinde ki nerdeyse her satırda yazdığım namus, ahlak ve benzeri bütün kavramları temizlemeli. Kadın kendini eğitmeli çok kitap okumalı mesela ufkunu açmalı sürekli öz güveni yüksek olmalı lider olabilecek bir karakter yaratmalı kendine, kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmemeli gibi hakaret içeren küçümseyen her sözü her hareketi her düşünceyi yok edecek kadar çok okumalı eğitmeli kendini ve bunları çocuklarına öğretmeli. Kız çocuklarına kendi kendine yetebilmeyi göstermeli, oğullarını üstün her şeye hakkı varmış gibi yetiştirmemeyi, hep güçlü biri olduğunu zihinlerine yerleştirmemeyi, karşı cinse saygı duymayı öğretmeli, bulunmaz Hint kumaşı olmadıkları söylenmeli oğullara, kimseyi ezmemesi küçük görmemesi öğretilmeli en önemlisi gece yarısı dışarıda olan kızın cek nesillere aktardığı zaman aranmadığı erkek çocukları- düzelmiş olacaktır.Bu düzen nın zihnine kazınmalı! erkek çocukları üstün yetiştirilmekte vazgeçildiği zaman Bu acınası kötü düzen kadüzeltecek. dın cinayetleri, kadının ezilBu kötü düzen kadınlar, mesi, hor görülmesi ve kadı- kralında soytarının da kendi nın maruz kaldığı her türlü ellerinden çıktığını fark ettiği şiddet kadınlar kendilerine zaman düzelecektir... değer verdikleri ve gele

Gökçe Nur Dursun Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü


İnsan Olmak Herkesin gizlediği bir şeyler vardır, değil mi? Uyandığımız andan itibaren aynanın karşısına geçer küçük yalanlarımızdan bir koza örmeye başlarız. Göbeğimizi içeri çeker, saçımızı boyatırız ve evlilik yüzüğümüzü çıkarıp atarız. Bunları neden yapmayalım ki? Ne cezası var ki? Ne gibi sonuçlar doğurur ki? Nasıl olsa, alt tarafı insanım deyince her şey affediliyor. Peki ya kahpe kaderin sillesi seni diğerlerinden farklı bir şeye çevirirse?

kalanımızda takılıp kalıyor. Hayatta kalan bizler dua edip, tabutlarımızın üzerine toprak attıktan sonra bilala bekliyoruz çünkü bazılarımızın aklına büyük bir soru takılır. Artık neyim ben? Buradan nereye gideceğim? Kendimizi insanlıkla bir şey arasındaki sonsuz bir boşlukta buluruz. Canavarlık. Canavarlardan bazıları dönüştükleri şeyi kolayca sineye çekerler. Bazıları da çekmez. Bizim için önemli olan hangisiyle yaşayacağımızdır. Olduğun şeyi kabullenecek misin? Yoksa ret mi edeceksin? Ve gerçek lanet hangisi

Sonsuz hayatı. Dünyayı milyonlarca farklı yoldan dolaşmayı muhtemelen her canlı tarafından tercih edilir. O zaman seni kim affeder? Ölümsüzlük nasıl sevilmez? Her insan kötülüğün cezp Yalnız atladıkları bir nokta edici meyvesinin tadına var. O da sizi içine çeken sonbakmıştır ve bundan bundan suz zaman olgusu. Kapanış pişmanlık duymuştur. Peki ya zili yok. Gidecek bir yer yok. varlığın kötülük tarafına ait- Ayrıca ölçülemez de. Fakat se? Hayatta ve aşkta bir şans. anılar öyle mi? İnsanda iz Bu anlamda hiç de farklı bırakırlar. sayılmayız. Deneriz ve bazen de başarısız oluruz. Diğer Onları küp küp dilimle, sonra taraftan biri olduğunda bir da pişman ol. canavar. Kötü sonuçlarla kar- Sonra tekrar yap. Anla artık şılaşırsın. Kötüden de beter. tek bir gerçek var. Sonsuza Kâbustan uyanırsın. Bizler dek mükemmel yaşam sürdeğil. Hayat tercihler serisidir mek bir hayal. Peki öyleyse, oysaki sonunda, ölüm aynı devam edelim. Sonsuza dek değil. yaşayalım. Unuttuklarımız unutulduğuyla kalsın. Fakat Ancak bu, hazır olan biri için onlar unutmaz. Asla unutgeçerli değil. Onlar kadermazlar. lerine boyun eğip, hayatlaEn son ne zaman tek başına rına devam ediyorlar. Geri kaldın? En son ne zaman

kendi kendine “Birisi beni izliyor.” Diye düşündün? Bugünlerde bir insan kendisi olabileceği bir yer bulana kadar sonsuza dek boş gezebilir. Bunun başımıza gelmesine nasıl izin verdik? İçimizdeki sesler, “Kafanı çevir.” Dediğinde, neden hala inatla bakıyoruz? Belki de bunun sebebi hepimizin saklayacak bir şeyi olması. Kalbimizin derinliklerine gömdüğümüz şey sahip olduğumuz diğer şeylerle birlikte karanlığa yeniliyor. Gizliden gizliye, içimizdeki canavarın, herkesin içinde olduğunu görmek istiyoruz. İşte orada. İyi bakarsan, görürsün. Ve görülürsün.

Selin Gündüz Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü

45


Sen Nisan nedir bilir misin? Aşkın baharında açan çiçek hatıraların başladığı gün gökyüzünün başka rengi yaprakların yeşerdiği kuşların cıvıl cıvıl cıvıldadığı çiçeklerin mis gibi koktuğu yaşamın başladığı kuşlar geçiyor göklerde çığlıkla dinmiş lodosların bağırmaları suların şarıl şarıl sesleri arıların vızıltıları sıcak bir güneş doğuyor dağların arkasından bomboş kalmış evler ya tarlada çalışan işçiler Sen Nisan nedir bilir misin.

Ümit Taşçılar Uşak Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü


GÖLGE Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Sokakta sadece topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses vardı. Hızlı adımlarla ilerlerken arkasında birinin varlığını hissetti. Normalde olsa korkardı. Ama bu sefer, sanki ilk defa yalnız olmamanın verdiği zaferi kutluyordu. Aptalcaydı biliyordu. Her gece aynı saatte, aynı yoldan geçerdi. Karşılaştığı hayvan bile toplasan bi' kaç taneydi. Sol tarafında zamana ayak uyduramamış yaşlı binalar, sağ tarafında ise taşlarla örülü büyük duvar vardı. Her geçisinde binalar daha eskiyor, duvar daha bir büyüyordu. Arkadan gelen parfümle karışık ter ve hafif çürük kokusunu duyumsadı. Kokunun giderek artıyor olması korkmasına neden olmuştu. Bir an duraksadı. bir hırsız yahut bir katil olması durumunda ne yapacağını düşündü. Çantasına sıkı sıkı tutunup yürümeye devam etti. Sokağın sadece tek lambası vardı. Işığına yaklaştığında dönüp bakacak ve ona göre hareket edecekti. Bütün bunlara gerek kalmadan yanından süzülür bir şekilde geçmeye başladı takipçisi. Dehşet ve acı içerisinde ona doğru dönüp bakakaldı. Zaman yavaşlamış ve bir eşya gibi kaskatı kesilmişti. Işığın parıltısı eşliğinde ona bakıyordu. Gölgelerin-

vücut bulmuş hali gibiydi. kötü bir insanın ruhundan kopan bir karartı... Gölge, ışığını kapatacak şekilde dikildi önünde. Ne düşüneceğini bilmiyordu. Karşısında ki ya muazzam bir göz yanılmasıydı ya da inanması zorda olsa gerçeğin ta kendisiydi. Karanlık silüet elini havaya kaldırıp yanına doğru yaklaşırken gözlerini sımsıkı kapatıp neler olacağını bekledi. Hiçbir şey olmamıştı. Gözlerini açtığında, tek karanlık sadece geceydi. Sokak lambası ışığını engelsiz bir şeklde dağıtmaya devam ediyordu. Alnında ki dokunma hissi dışında her şey normaldi. Yavaşça yürümeye başladı. Bu sırada kendi gölgesinin varlığından habersiz karanlığın içine gömülmeye devam etti. Her gölgenin varolmak için aydınlığa ihtiyacı vardı ve onun bundan haberi yoktu. Sadece tehlikeye doğru yürüyordu. Mert Altun Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü


Biz Eylül'lerde döktük yapraklarımızı , Toprağa düşerken cennet kokan . Biz Eylül'lerde yeniden yeşerdik , Dört bir yanı inletip diyerek ; 'Vatan , Vatan !' Binlerce Yusuf yüzlü kalkan oldu vatana , Ruhun hala nöbette , bedenin düşsede toprağa. Binlerce Fırat korku saldı düşmana , Biz bir ölür bin diriliriz tükendik sanma ! Aylardan Eylül'dü dokuz karanfil soldu Unutmayın ki o Eylül sondu , karanfil değil , Yürek yandı tutuştu, unutulmayacak , Can yakan , yaktığı kadar yanacak .

ŞEHİTLER ÖLMEZ , VATAN BÖLÜNMEZ .! Ümit Akkoyun Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü


SELİM AKGÜN

S.AKGÜN: Bu konuda en çok’ larım olmadı benim. Necip Fazıl’ da okurum, Nazım Hikmet’ te, Ahmet Arif ’ te okurum, Hüseyin Nihal Atsız’ da… Önemli olan, içinde oluşturduğun harmandır.

Genç ve başarılı yazarlarımızdan Selim AKGÜN ile yaptığımız keyifli röportaj: •Yazmaya ilk ne zaman başladınız? S.AKGÜN: Yazmaya ilk 2006 yılında başladım. •Niçin meslek olarak yazarlığı seçtiniz? S.AKGÜN: Yazarlık seçimle olacak bir meslek değil, ben böyle inanıyorum. Eserlerinizi yazarken esinlendiğiniz kaynaklar var mı? Varsa neler? S.AKGÜN: Kitaplarımı yazarken esinlendiğim hiçbir •Kısa sürede bu kadar başarılı kaynak yok. Esinlenirsem olmanızın sırrı nedir? kendim olamam. S.AKGÜN: Başarı göreceli bir kavramdır. Ben hala başarılı olduğuma inanmıyorum. Daha epey vaktimiz var. Yazmayı sevdim, kalemin bana kazandırdığı insanları sevdim bu sebepten dolayı bütün hayatımı yazarlığa adadım.

•En çok hangi yazarları okuyorsunuz? Hangi yazarları örnek alıyorsunuz?

•Yazarlık hayalinizdeki meslek miydi? S.AKGÜN: Sosyal medya üzerinden hobi olarak yazdığım yazıları paylaşıyordum, buralara kadar geldi. Kitap çıkartmak aklımın ucunda bile yoktu. Beni yazdıklarımı okuyanlar teşvik etti. •Eserlerinizin konularını hangi koşullara göre belirliyorsunuz? S.AKGÜN: Eserlerimin

konuları nasıl olsun diye hiç düşünmedim. Genelde oturup yazmaya başladığımda, bir süre sonra kitap kendini yazmaya başlıyor zaten.

•Son olarak yeni kitabınız ne zaman yayınlanacak? S.AKGÜN: Yeni kitabımız önümüzdeki sonbaharda çıkacak inşallah.

Dilek Yılmaz Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü 49


TATİLLERİN SULTANI: YAZ TATİLİ 90 günlük yaz tatiline merhaba; kimi için bir fragman, kimi için bir reklam, kimi için de belgesel ya da bir devrialem yaşayacağımız tatiller tatiller..Neticede okumaktan dirsek çürüttük değil mi? Surat ifadelerini görür gibiyim. Araştırmalara göre öğrencilerin %60’ı tatili seviyormuş. Bence geriye kalan %40’ı soruyu anlamamış. Sanırım sorulduğu sırada yanlarından bir kamyon, tır belki de yakışıklı bir genç ya da güzel bir kız geçiyordur. Yoksa bu soruyu anlamama ihtimalleri eşeğe ters binme ihtimalleri kadar anlamsız değil mi? Yaz tatiline girmeden önce hocalarımızın cümlesi , ‘ Gelecek ve yaşam için tatili doğru değerlendirin.’ Haklılar da bize sunulan güzel bir zaman dilimi. Tabi biz bunu peynir dilimi gibi yiyip bitiriyoruz. Çok merakta etmişimdir. Bu cümleye kulak veren kaç kişiyiz? Sonuçta yıl boyunca yaşadığımız kasvetler, yorgunluk, yoğunluk, dertler, kederler belki de kaderler.. Diğer taraftan fısıldayan bir ses ‘ yazın tadını çıkar ’.Deniz, kum, güneş bu ne güzel üçlü. He bir de kızlar sevme 50

mevsimi, aşk zamanı. Daha masumane takılanlar en güzel dinlenmeler, en tatlı tebessümler. Dünya üzerindeki bütün filmleri izleyebilecek potansiyeli görenler. Adına yılın neşesi unvanı verdiğimiz güneş, yaz aylarının gözdesi sıcaklığın havası hayaliyle yaşadığımız tatilimiz, dinlenmiş vücutlarımız. Tabi bir de aklımızda olanlar.. Yaz tatilinde bazılarımız memleketlerine, köylerine, tatil beldelerine gider. Bazılarımız nehir’e, dereye kim bilir belki de çaya girer. Giremeyenlerimiz belki de şişme bir havuza girer ya da soğuk bir duş alır. Sonuçta ikisi de su değil mi? Kimimizin mahalle aralarında curcuna ile geçen tatilleri, kimimizin hayalleri tabi bir de yaz tatilinin gözdesi akraba düğünleri… Kimimiz Ayşe teyzelere takıldık, kimimiz şekerci dedelere. Belki de bazılarımız mahallenin ayaklı gazetesi Hayriye’yle… Tabi tezat yaşadığımız bir yaz tatili

de yaşamış olabiliriz. Karada yat keyfi, tır da sürat teknesi ile fırtınalı bir yolculuk yapmışızdır belki. Bu neye benzedi? Deniz de kır düğünü hesabı. Ee kim bilir klişe olan tatilimize renk katmaya çalışan amcalar, teyzeler, gençler, ninelerdik. Belki de hayat gibi tatil de sadece çocuklara güzeldir. Çocuklar gibi miydik? hep hayal ettik. Onlar gibi gülmek, onlar gibi eğlenmek, onlar gibi saf, temiz ve içten olmak. Hayaller ve hayatlar. Kim bilir bir gün uslu birer birey olursak çocukların mutluluğuna kavuşuruz kim bilir.. Yazımızın sonuna geldik kimi yaratanın yarattıklarının tadını çıkardı, kimi de yaratanın yarattıklarını kavradı. Kimi şehvete kapıldı, kimi Rabbine… Bize kollarını açan gerçek hayatta zaman kulağımıza usulca fısıldadı .“ Tatil bitti genç uyannn !!! ” Aslıhan Geçmek Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.