YATTAA
*
JAPON SİNEMASI PLATFORMU E-DERGİSİ
sİNEMASINDA 4 japon SHAKESPEARE 10 MURAKAMİ’NİN SİNEMA EVRENİ 2018 SONBAHARDA 20 ÖNE ÇIKAN ANİME SERİLERİ JAPONYA’YA SEYAHAT 24 EDECEKLERE TAVSİYELER ABE 38 KOBE BAŞKASININ YÜZÜ
やったー
SAYI
26 EKİM&KASIM 2018
Editörden *
YATTAA JAPON SİNEMASI PLATFORMU E-DERGİSİ
やったー
Yayın Sahibi: Japon Sineması Platformu Yıl: Ekim&Kasım 2018 Sayı: 26 Yayın Türü: E-Dergi Sanat Yönetmeni&Grafik Tasarım Gökhan Kuloğlu Editörler Birsen Albayrak Gökhan Kuloğlu Katkıda Bulunanlar Bensu Cangüler Deniz Balcı Dilek Atak Esin Yeşilyurt Gülşah Karaman Hafize Mutlu Medine Nureeva Serpil Şahin Kapak Fotoğrafı If Cats Disappeared from the World Arka Kapak Fotoğrafı Albertus Galileo, Ferris Wheel Japan İletişim ve Reklam japonsinemasi@gmail.com info@japonsinemasi.com www.japonsinemasi.com
***Yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Yazıların dergi platformundan izin alınmadan kullanılmaması rica olur.
3.yıl
Uzun bir aradan sonra merhaba JSP Ailesi, Japon Sineması Platformu olarak 2015 yılından bugüne kadar Japon kültürü ve sanatıyla sizleri buluşturmaya devam ediyoruz. Zorunlu sebeplerden ara verdiğimi dergimizi “yeşil & uyarlama” temalı YATTAA* Dergisinin 26. sayısı ile karşınızdayız. 4. yılımıza sayılı günler kala dergimizin yeni formatı YATTAA*’yı severek takip etmeniz, JSP ekibini oldukça mutlu ettiğini belirtmek isteriz. İlk sayımızdan 26. sayımıza kadar her gün daha da gelişerek size daha çok Japon kültürü ulaştırmaya devam ediyoruz, edeceğiz de! YATTAA* dergisinin 26. sayısının “SİNEMA DOSYASI” bölümünde Japon Sineması’nda Shakespeare ve Haruki Murakami uyarlamalarına, usta oyuncu Takashi Shimura’ya yer veriyoruz. “ANİME & MANGA DOSYASI” bölümünde ise 2018 Sonbahaharda öne çıkan animeleri, mangaka Kentaro Miura’yı, Stüdyo Pierrot’u, animelerdeki klişe unsurlar dosyasını okurlarımızla buluşturuyoruz. “JAPON KÜLTÜRÜ DOSYASI” bölümünde Sapparo’da yapılacak etkinliklere, Japon mutfağı tutkunlarına İstanbul’daki mekanları, Nihonga sanatına ve Japonya’ya seyahat edeceklere tavsiye dosyası yazılarına yer verdik. “JAPON EDEBİYATI DOSYASI” bölümünde 2018 yılında yayınevleri tarafından Türkçe’ye çevrilen Kobe Abe’nin “Başkasının Yüzü” kitabını tanıttık. Değerli okurlar, YATTAA* E-Dergisi olarak, yeni sayımızın sizlere daha çok Japonya bilgisi kazandırması dileklerimizle. Yayın hayatımıza başladığımız ilk günden bugüne, bizlere destek olan tüm okurlarımıza, yazarlarımıza, akademisyenlere, iş ortaklarımıza, gönüllü destek verenlere ve yönetim ekibimize teşekkür ederek gelecek sayıda birbirinden ufuk açıcı, renkli konularda buluşmak dileğiyle… İyi okumalar... Gökhan KULOĞLU JAPON SİNEMASI PLATFORMU / Kurucusu
2
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
İÇİNDEKİLER JAPON SİNEMASINDA SHAKESPEARE
TAKASHI SHIMURA
4 KENTARO MIURA
MURAKAMİ SİNEMA EVRENİ
ANİMELERDE KLİŞE HALİNE GELMİŞ KÜLTÜREL ÖĞELER
14 ANİME STÜDYOLARINI TANIYALIM STÜDYO PİERROT
2018 SONBAHARDA ÖNE ÇIKAN ANİMELER
22
GELENEKSEL JAPON RESMİ NİHONGA
28
24 SAPPORO GEZİLECEK YERLER
32
20
16 JAPONYA SEYAHAT REHBERİ
JAPON LEZZETLERİ İSTANBUL’DAKİ TANIDIK MEKANLAR
10
8
KOBO ABE’DEN BİR BAŞYAPIT BAŞKASININ YÜZÜ
34
38
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
3
JAPON SİNEMASI DOSYASI
SHAKESPEARE
JAPON
SiNEMASINDA
Aradan asırlar geçmiş olsa da Shakespeare eserleri, aynı tazeliğinde farklı uyarlamalarla bu zamana kadar karşımıza çıkageldi. İhanet, aşk, cinayet, şiddet... ne ararsanız bulabileceğiniz Shakespeare’in 36 oyunu sinemaya hala ilham olmaya devam ediyor. Tarihî yeniden bağlamsallaştırmalarla sayısız Shakespeare uyarlaması yapıldı. Örnek olarak; Ian McKellan’ın başrolünü oynadığı dönemin faşizm sembolüyle ustaca bir araya gelen 1995 yapımı III.Richard filmi veya Shakespeare’in Coriolanus eserinin 2011’de çekilmiş aynı adı taşıyan modern Roma’da geçen film uyarlaması verilebilir. 2003 yılında yönetmen Vishal Bhardwaj, Irrfan Khan’ın başrolü oynadığı Maqbool adlı “Macbeth” ten ilham alan bir uyarlama yaptı. Bhardwaj, bu filmin fikrini orijinal Shakespeare oyunuyla karşılaştıktan sonra değil, bir arkadaşının tavsiyesi ile Akira Kurosawa’nın 1957 yapımı “Throne of Blood” adlı filminde “Macbeth”i nasıl işlediğini gördükten sonra ortaya çıktığını söylemiş. Japonya’da Shakespeare esintilerinin tarihi 1866’lara kadar uzanır. Ancak sinemaya yansımalarını Kurosawa ile birlikte görmeye başlarız. “Throne of Blood” Kurosawa’nın ilk ilhamlarından birisi değildir. Shakespeare’in klasikleri arasında yer alan diğer yorumları arasında 1960’da “Hamlet”i yeniden canlandıran “The Bad Sleep Well” ve “King Lear” ın yeniden canlandırıldığı 1985’te Ran bulunuyor. Bu filmlerin uyarlama olmadığı söylenebilir, aksine Kurosawa orijinal Shakespearean metnini filmlerinde ilham verici bir sıçrama noktası olarak kullanmıştır. Akira Kurosawa, savaş sonrası Japonya ve batıda sinematik kültürlerarası alışverişinde belirleyici bir figürdü. Kurosawa Batı nezdinde büyük değer görmüş ve çevresinde fazla batılı olarak tanımlanmış olsa da yapımlarında yerel tiyatro geleneği-
4
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
YAZAR: BİRSEN ALBAYRAK
ni aşılamıştır ve muhtemelen samuray türünde en büyük film yapımcısıdır. Kurosawa’nın ilhamlarını sinema salonlarında değil, sahnelerde, tuvallerde ve kitaplarda buluyordu. Otobiyografisinde şöyle diyor: “Klasik ve çağdaş, yabancı veya Japon edebiyatını ayrımcılık yapılmadan okuyorum”. Bir yabancı klasik olarak William Shakespeare özel formunda yapıtlarında ortaya çıkıyordu. Steven Spielberg bir zamanlar Kurosawa’yı “zamanımızın resimsel Shakespeare’i” olarak tanımladı ve ekran için Bard’ı, üç kez çağdaş ve dönemsel Japon ortamlarına uyarladı. İlk önce Macbeth’i Throne of Blood’da (1957) feodal Japonya’ya çevirdi. Ardından Hamlet’i The Bad Sleep Well (1960) için ilham olarak alan Kurosawa çürümüş savaş sonrası devleti inceledi. Sonunda Kral Lear’ı şahane jidaigeki destanı ve son şaheseri Ran’a (1985) uyarladı. Throne of Blood, Kurosawa’nın tartışmasız en ilginç, akılda kalan ve en güçlü Shakespeare uyarlamasıdır. İngiliz Rönesansı ve Noh tiyatrosunun bir kültürler arası sanat eserinin en önemli örneği olarak tanımlanmıştır. Filmde, herhangi bir aktörün ekrana gelmesinden çok önce, bir Noh oyununun atmosferi, Masaru Sato’nun müziğinin yavaş
JAPON SİNEMASI DOSYASI vuruşları ve yüksek perdeli borular sahneye hakimdir. Film savaşçı Washizu’nun(Macbeth) acımasız hırslı karısı Asaji ile birlikte Örümcek Ağı Şatosu’nun büyük lordu olmak için kanlı ve masalsı yükselişini konu alır. Kurosawa yukarı doğru hareketlilik arayan bir asker hakkındaki “Macbeth” hikayesinde, dünyadaki güç saflarını feodal akrabalıklara nakleder. Samuray dünyası filmleri göstergelere rehberlik ediyor. Orjinal yapımdaki İskoç kalesi filmde Örümcek Ağı Kalesine dönüşüyor. Filmdeki evlerde yer alan klan pankartları semboliktir, Washizu’nun amblemi kırkayak iken Miki’ninki tavşandır. Miki’nin tavşanı, soyundan gelenlerin çok verimli olacağı kehanetine atıfta bulunurken; kırkayak ile belki de, ormanın ve kalenin adının da konduğu -Örümcek Ağı Kalesi- bir örümcek ağında sıkışıp kalmış bir böcek kastedilmiştir. Kurosawa filminde Japon Noh performansını kullanır ve karakterleri Japonya’nın feodal döneminde konumlandırır. Kurosawa, hem Throne of Blood hem de Ran’da, son derece gerçekçi olan ve stilize jestlerle karakterize edilen Noh tiyatrosu ile Avrupa ve Batı sahnelerine meydan okur.
1960 yılında Kurosawa, “Hamlet” hikayesinin çok yenilikçi bir uyarlaması The Bad Sleep Well ile izleyicilerin karşısına çıktı. Bu durumda film feodal Japonya bağlamında değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ayarlanmış. Bununla birlikte, aynı güç dinamiğinin, hükümetin ihale sürecinin dünyası içinde sözleşmeler ve komisyonlar arayan endüstrinin kaptanlarıyla oynadığı tartışılabilir. Genel olarak filmde kurumsal yolsuzluk teması hakimdir. Doğal hareket filmin üslubunu oluşturuyor. Karakteri Hamlet’in kendisi etrafında tasarlanan Toshirô Mifune, performansının olduğundan hafif olmasıyla gerçek Hamlet’ten farklıdır. Mifune, babasını öldüren adamları intikam almak için yürütme gücüne sızan genç bir adam olan Nishi’yi oynuyor. Iwabuchi ailesiyle evlenir. Kızı Yoshiko Ophelia’ya çok benziyor, babası Iwabuchi ise Claudius’du. The Bad Sleep Well’de Nishi çok sessiz ve filmin büyük bir kısmında yer alıyor, ancak yine de psikolojik keşif anları gözümüze çarpıyor. Kurosawa, arkasından önemli bir miktarda karakterin arka planına da değiniyor ama anlatıda çok geç kalıyor. Nishi, filmde sadece bir anda ortaya çıkar. Araba dükkanında olan Wada ve Ikatura karakterleriyle bir monologda, babası için başladığı intikamı sürdürmek adına neden sert veya sert olmadığı sorusuyla karşılaşıyor; buna
RAN AKİRA KUROSAWA yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
5
JAPON SİNEMASI DOSYASI
cevaben faillerden yeterince nefret etmediğini söylüyor. Buradan baktığımızda hem Hamlet hem de Nishi, intikamın haklılığını kendilerine açıklamakta zorlanıyorlar. Throne of Blood veya Ran’dan daha doğrudan bir Shakespeare uyarlaması olarak sınıflandırılırken bu filmi çok daha dikenli bir önermedir. Yorumcular, sadece Hamlet’le ortak unsurları paylaştıklarını ileri sürmüşlerdir, hatta bazıları Toshiro Mifune’nin babasının ölümüne karşı sorumlu olanlara karşı intikam almak için oynadığı Nishi figürünün, ikisi arasındaki tek gerçek ilişki olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmektedir. Bu örnekte, Kurosawa’nın Shakespeare’in metniyle diğer iki filmden çok daha özgürce oynadığı doğrudur ve oyunun felsefi ve psikanalitik unsurlarını tipik türler lehine marjinalleştirir. 1985 Ran üretimi ile Kurosawa samurayın feodal dünyasına geri döner. Burada Shakespeare ilhamı “King Lear” ile çok iyi uyuşuyor. Ancak Kurosawa, hikayeyi orijinal biçimine özgü bir dilden ziyade imgelerle aktarmayı tercih ediyor. Asıl hikaye, krallığını kızları Goneril, Regan ve Cordelia arasında aniden paylaşmaya karar veren ve Lear’ın duyurusu sonucu ortaya çıkan kardeşler arasındaki düşüşü anlatan bir Kral hakkındadır. “King Lear” da, hikâye, gurur dersleri ve özellikle inatçılığın Kral için nasıl sonuç verdiğini anlatıyor. Ran’da, kızlar oğullar ile yer değiştiriyor:
6
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
JAPON SİNEMASI DOSYASI Taro, Jiro ve Saburo ve yaşlanmış, yetkilerini korumak ancak krallığı yönetme sorumluluklarından emekli olmak isteyen babası Hidetora karakterlerini görüyoruz. Burada da, çocuklar birbirlerine karşı hakimiyet kazanmak için savaşırken, babaları unutulmaya ve nihayetinde ölüme düşüyor. “King Lear” ve Ran arasında benzerlikler ve sapmalar var. Her iki versiyon patriarklık etrafında konumlandırma söz konusurd. “Lear” da, babaları ve Kral’a olan sevgisini en iyi şekilde dile getiren kızların arasında bir rekabet var. Ran’da, Hidetora oğullarını üç okla birlikte sunarak, hepsi birlikte hizalanmış olan üç okun kırılamayacağını veya başarısız olamayacağını resmetmektedir. Her ikisinde de, kralın aptallığının ve her birinin kibrinin tüm ailenin ölümüne yol açtığı ortaya çıkıyor. Japon kültürü, estetiği ve tarihi hakkında daha derin bir bilgi ve takdirle bu filmlerde ortaya çıkabilecek çok daha fazla analiz olsa da, Akira Kurosawa’nın Shakespeare filmleri, ya arka plan sağlayarak ya da karmaşık bir dürtü geliştirerek karakter motivasyonunu genişletiyor. Birçok yazar ve film yapımcısının üstüne Kurosawa Shakespeare’in eserlerinden açık bir şekilde derinden ilham almış, hem Shakespearean hem de Shakespearean olmayan filmler yaratmıştır.
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
7
JAPON SİNEMASI DOSYASI
SHIMURA K U R O S AWA’ N I N İ Z İ N D E YAZAR: GÖKHAN KULOĞLU B İ R YA Ş A M
J
apon sinemasının aile babası, samuray lideri ve yalnız kalanı... Kurosawa’nın izinde bir ömür geçiren usta oyuncu Takashi Shimura. 12 Mart 1905 yılında Hyogo şehrinde dünyaya gelen Takashi Shimura, aktif oyunculuk hayatı boyunca 200’ü aşkın filmde rol aldı. Akira Kurosawa’nın yönetmenliğini yaptığı Rashomon, İkiru, Yoidore tenshi, Shichinin no Samurai gibi önemli filmlerde görev aldı. Aile büyükleri samuray sınıfına mensup olan Shimura, kariyeri boyunca birçok filmde samuray rollerini canlandırdı. Bu rollerden en önemlisi de Shichinin no Samurai (Seven
TAKASHI
Samurai, 1954, Toho) köyü korumaya çalışan samuray grubunun lideri Kambei Shimada rolüyle izleyiciyi etkilemiştir. Okul yaşamı boyunca birçok okul değiştiren Shimura, oyunculuk kariyerine ilk olarak radyo oyunlarında yer alarak başlar. 1930 yılında ise Kindaiza adında bir tiyatro topluluğuna katılır ve burada rol almaya başlar. Daha sonar Shinseigeki ve Shinsenza gibi tiyatro gruplarında da rol alır. Bu dönemdeki oyuncu çevresi sayesinde Kyoto merkezli Shinko Kinema film şirketinin yapımını üstlendiği filmlerde çeşitli görevler alır. Sessiz dönem filmleri olan 1934 yapımı Ren’aigai itchome ve 1935 yapımı Chuji uridasu filmlerinde yöneticilik ve seslendirme görev alır. İtami Mansaku’nun 1936 yapımı Akanishi Kakita filmiyle sinema dünyasında ününü duyurur. Kendi dönem meslektaşları arasında Japonya’nın en çok bilinen yüzlerinden biri olarak hafızalara kazınmayı başaran Shimura, beyaz perdede Akira Kurosawa ile buluşması Sanshiro Sugata (1943) filmi ile olur. Kurosawa’nın yönetmenliğini yaptığı 30 filmde birlikte çalışan Shimura, Kurosawa’nın üç çalışması dışında tüm filmlerinde oynadı. Kurosawa ile beraber geçirdikleri 20 yıl içerisinde Shimura’nın yer almadığı o üç film Sanshiro Sugata Part II (1945), One Wondeful Sunday (1947) ve The Lower Depths (1957)’ idi. Shimura, tartışmasız bir şekilde en iyi oyunculuğunu başrolünde yer aldığı İkiru (1952) filminde sergiledi. Shimura, filmde ölümle mücadele eden bir devlet memuru olan Kanji Watanabe’yi canlandırıyordu. Shimura, sinema kariyeri boyunca, Kurosawa filmleri dışında iki yüzden fazla farklı filmde yer aldı. 11 Şubat 1982’de Tokyo’da vefat edene dek birçok
8
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
JAPON SİNEMASI DOSYASI
önemli filmde rol alarak Japon Sineması’nın önemli oyuncularından biri olmayı başaran Shimura, 1974 yılında Japon Hükümeti’nin kültür ödüllerinden olan Mor Kurdele Madalyası ve 1980 yılında da Japon İmparatorluğu’nun “Order the Rising Sun” nişanının 4.Sınıf rütbesi ile ödüllendirilir. Ayrıca Shimura, 1954 yapımı Shichinin no Samurai ve 1952 yapımı İkiru filmi ile BAFTA Ödüllerinde “En İyi Yabancı Aktör” ödülünü almıştır.
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
9
JAPON SİNEMASI DOSYASI
MURAKAM sinema evre
CRITIKAT.COM Vers l’autre rive
10
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
.
JAPONSİNEMASI SİNEMASIDOSYASI DOSYASI JAPON
MI eni YAZAR: ESİN YEŞİLYURT
J
Edebiyat dünyasında ses uyandıran yazarlarından Haruki Murakami… Okumasanız bile kitapları illa ki kitapçıların raflarında göze çarpmıştır veya eliniz meraktan şöyle bir gitmiştir kitaplara. Modern Japon edebiyatının en sevilen, aynı zamanda da en tartışmalı yazarlarından biri Murakami. Her kitabı çıktığında kitapçıların önünde kuyruk oluyor, bu sene Nobel alacak mı sorularını da beraberinde getiriyor kendi ülkesinde. Seveni de, eleştireni de çok. Ben bugün bu yazıyı sevenlerin tarafından yazacağım, ancak bambaşka bir perspektiften. Murakami’nin en sevdiğim yanı yarattığı evrenler, o evrene sığdırdığı başka başka hikayeler, detaylar; öyle ki her kitabını bitirdiğimde serseme dönmüş bulurum kendimi. Okuyucuyu böylesine etkileyen bir yazarın sinema dünyasına yansımaması da imkansız olurdu. İşte Murakami ve filmlere uyarlanan kitapları: RÜZGARIN ŞARKISINI DİNLE (Kaze no Uta o Kike) 1982 “Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır.” Rüzgarın şarkısını dinle Haruki Murakami’nin 79 yılında yazdığı ilk romanıdır; ne var ki henüz bu sene dilimize çevrilmistir. Konusu ise 20li yaşlarda üniversiteyi bitirmiş olan iki gencin yaşama dair konuşmaları, birbiriyle ilişkileri ve hüzünlü bir olay ekseni etrafında döner. 82’de Kazuki Ohmori tarafından yönetilerek filme
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
11
JAPON SİNEMASI DOSYASI uyarlanmıştır; ancak online olarak içeriğine ulaşmak mümkün değil. Yine de kitabını okuyup sonrasında fragmanını izleyebilirsiniz. FIRIN SALDIRISI (Pan-ya Shuugeki) 1982 Yine Murakami’nin eski olan ama çevirisi ülkemizde yeni yapılmış olan hikayesi Fırın Saldırısı, iki aç gencin, sahibi kominist olan bir fırını soymaya karar vermesini anlatır. Kitabı Kat Menschik imzalı illüstrasyonlardan oluşan bu kısa hikaye, 82 yılında Naoto Yamakawa’nın yönetmenliğini üstlendiği 17 dakikalık kısa metraj filmi olarak karşımıza çıkar. “…belki de karnımızın aç olmasının sebebi doğrudan hayal gücü eksikliğimizdi.” A GIRL SHE IS %100 (100% onna no ko) 1983 Murakami’nin başka bir kısa öyküsünden uyarlanmış olan bu 12 dakikalık film de Naoto Yamakawa tarafından yönetilmiştir. Bizim için birini mükemmeli yapan nedir? Yüz? Vücut? Hal ve tavırlar? Genç bir adam güneşli bir günde Harajuku’da yürürken, onun için %100 olan bir kadınla yolları kesişir. Ne çok güzel, ne çok çekici olan bu kadın adamın aklına kazınır. TONY TAKİTANİ 2004 Tony arkadaşları tarafından kabul edilmediği zor ve yalnız bir çocukluk geçirmiştir. Çizimde oldukça iyi olmasına karşın sadece teknik çizimler yapabileceği bir mesleğe yönelir. Burada Eiko Konuma isimli genç ve güzel kadına aşık olur. Ancak bilmediği bir şey vardır; bu kadın alışveriş-koliktir. 2004 yılında Jun Ichikawa tarafından beyaz perdeye uyarlanan bu film de esasında Murakami’nin kısa bir öyküsüdür. NORWEGIAN WOOD 2012 “Aşk, masumiyeti kaybetmektir” Kitap ve film olarak en ağır topun Norwegian Wood olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Romanı Türkçeye “İmkansızın Şarkısı” olarak çevrilse de ,orijinal adı Norwegian Wood olup, aynı isimdeki The Beatles şarkısına gönderme yapar. Birgün şarkıyı radyoda duyan 37 yaşındaki protagonistimiz, Tokyo’da geçirdiği üniversite yıllarını hatırlar. Müzik, aşk, erotizm, zorluklarla dolu bir hayat… 68 yılının ruhunu taşıyan bu roman, bestseller listeleri-
12
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
JAPON SİNEMASI DOSYASI ni sallamış, Murakami’nin adını tüm dünyaya duyurmuşur. 2012 yılında ise Tran Anh Hung yüönetmenliğinde gösterime girmiş ve birçok ödüle aday gösterilmiştir. BURNING (Beoning) 2018 Bu seferki filmimiz Güney Kore menşeili. Cannes ve Altın Palmiye’ye aday gösterilen Gizem/Dram türlerindeki bu filmde, ansızın çocukluk arkadaşı olan Hae-mi isimli kızla tekrar karşılaşan Jong-su, onunla birlikte eski günleri yad eder. Hae-mi yakın zamanda Afrika’ya seyehate gideceğini söyleyerek Jongsu’dan kedisine bakmasını rica eder. Ancak bu Afrika seyehati beraberinde Ben isimli bir yabancıyı da getirecektir… HNALEI BAY (Hanarei bei) 2018 Piyano bar işleten bekar bir anne olan Sachi ,Hawai’deki Hanalei Bay kıyısında oğlunun köpek balığı saldırısında hayatını kaybettiğine dair bir telefon alır. 10 yıl sonra, oğlunun ölüm yıl dönümü anınsa burayı ziyarete gider ancak beklemediği bir gerçekle karşılaşır. Daishi Mutanga yönetmenliğindeki film, Murakami’nin başka bir kısa öyküsüdür.
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
13
ANİME & MANGA DOSYASI
KENTARO . MIURA BERSERK EFSANESİNİN MANGAKASI
M
iura 1966 yılında Japonya’nın Chiba’da doğdu. Annesiyle babası Musashino Sanat Okulunda tanışmışlar. Babası reklamlar için film şeritleri yapardı annesi de sanat öğretmeniydi. Sanatçı ailesinde büyüdüğü için Miura’nın çizim yeteneği çok genç yaşta ortaya çıkmaya başladı. Henüz 10 yaşındayken Miura bir arkadaşı için Miuranger adlı ilk mangasını çizdi. 40 bölümden oluşan Miuranger’i Ken e No Michi (Kılıca Giden Yol) mangası izledi ve 1979 yılında hala ortaokuldayken
YAZAR: MEDİNE NUREEVA daha profesyonel çizimler yapmaya başladı.
1982’de Kentaro Miura sınıf arkadaşıyla beraber okulda çizim kulübü kurup çalışmalarını okul kitapçılığında yayınlıyorlardı. Aynı dönemde Miura’nın ilk dojinshi’si (kazanç amacı olmayan fan mangası) bir fan dergisinde yayınlandı. Miura, 1985’te Nihon Daigaku Üniversitesi’nin sanat bölümüne kabul edildikten sonra iki mangaya başlar: Futatabi ve Noa. Venus adında genç bir kadının futuristik erkekler dünyasında maceralarını anlatan Futatabi Miura’ya ünlü manga dergisi Weekly Shonen tarafından verilen En İyi Yazar ödülünü getirdi. Noa mangası da aynı dergide yayınlandı. Futatabi mangasının başarısının ardından Miura 1988’de Guts’ın maceralarını anlatan Berserk mangasının 48 sayfalık ilk versiyonu Berserk: The Prototype’ı yarattı. Prototype, Miura’nın en ünlü eseri Berserk mangasının ana hatlarını belirledi. Bu manga Comi Manga School’un ödülünü kazandı. Berserk serisine başlamadan önce Miura Fist of the North Star eseriyle ünlü olan Yoshiyuki “Buronson” Okamura ile ortak bir projeye başlar. Hikayesi Buronson tarafından yazılan, çizimleri ise Miura’ya ait olan Ourou (King of Wolves) adlı manga Mongolia’da Cengiz Han’ın altında hizmet vermek üzere geçmişe gönderilen adamın hikayesini anlatıyor. Miura, çıkması hala devam eden Berserk serisine başladıktan sonra sadece üç eser üzerinde çalıştı. Bunlar: 1990 yılında çıkan yine Buronson’un hikayesi ile Ourou (King of Wolves)’un önbölümü Ourou Den (Legend of the Wolf King), Buronson ile ikinci ortak eseri ultra milliyetçi manga Japan (1992), bir de 2013’te çıkan 7 bölümlü post-apokaliptik Gigantomakhia.
14
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
ANİME & MANGA DOSYASI 1989 yılında ilk bölümü çıkan ve devamının çıkması halen devam eden en ünlü eseri Berserk başarısını anca ikinci bölümü Golden Age Arc ile kazandı. Berserk serisinin türü çoğu zaman aksiyon ve korku olarak tanımlandığı halde Miura röportajlarında daha çok fantezi olduğunu söylüyor. Manganın karanlık dünyasını yaratırken Miura Orta Çağ Avrupasının tarihinden ilham almıştır. Örneğin, Golden Age Arc bölümünün hikayesi 12. ve 13. Yüzyıllarda Fransa ve İngiltere arasındaki Yüz Yıl Savaşından büyük ölçüde etkilenmiş. Hikayedeki tarihsel unsurlar mangaya gerçeklik havasını vermek ve fantezi mangalarıyla ilgilenmeyen okuyucularına hitap etmek için eklenmiş. Aşk, savaş ihanet, siyaset ve ölüm gibi konularını ele alan Berserk mangasının hikayesinin bütün dünyaya yayılan ünü 1997 yılında Berserk animesinin çıkmasıyla başladı. Zamanla 39+ bölümlü manga, anime serisinin yanı sıra dreamcast oyunu Sword of the Berserk: Guts’ Rage (1999), PS2 oyunu Berserk: Millennium Falcon Hen Seima Senki no Shou, video oyunu Berserk and the Band of the Hawk (2016) ve 2012-2013 yıllarında Berserk: The Golden Age Arc isimli üç bölümlü uzun metrajlı filme uyarlandı. 2016 yılında da ekranlara animenin yeni versiyonu çıktı. 2002 yılında Miura Berserk için Osamu Tezuka Cultural Prize of Excellence’te ikincilik ödülünü aldı. Miura, çalışmalarının çoğunu için g-pen ve Maru-pen kalemleri ve fırçalar ile geleneksel bir teknik
kullanıyor. 90’lı yıllardan beri 3-4 asistanla beraber çalışıyordu, son yıllarda ise Studio Gaga olarak adlandırılan 5 kişilik grupla çalışıyor. Asistanların bazıları Mitsuhisa Kuji gibi zamanla kendi yoluna devam edip mangaka oluyorlar. Miura genellikle gece çalışır ve deadline yaklaştığı zaman hiç dinlenmeden bayram günleri bile günde en az 16 saat çalışır. Japan mangasında kendini sadece Berserk’e adayan Miura bu 27 yıllık çalışmada sadece bir kere 2013’te, Gigantomakhia mangasını çizmek için Berserk’e ara verdi. Aynı dönemde Miura ünlü Visual Kei şarkıcısı Gackt’ı temel alarak Kamui Gakupo Vocaloid’ı tasarladı. Miura ayrıca Nico Nico Douga (Japonya’nın en ünlü video paylaşım sitesi) ve The Idolmaster (simulasyon oyunu) fanı olarak bilinir. Bütün bununla beraber Miura Judoda siyah kuşak sahibidir. ESERLERİ Miuranger (1976) Ken e no Michi (1977) Futatabi (1985) Noa (1985) Berserk: The Prototype (1988) King of Wolves (Ourou) (1989) Berserk (1989–present) Ourou Den (1990) Japan (1992) Gigantomakhia (2013)
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
15
ANİME & MANGA DOSYASI
ANİMELERDE KLİŞE H A L İ N E G E L M İ Ş K Ü LT Ü R E L U N S U R L A R YAZAR: SERPİL şahİn
Uzakdoğu kültürünün büyük bir parçasını animelerden öğrendiğini söyleyen Batılı kişisi kuvvetle muhtemel yanılmıyordur; Japon’lardan tutun da Çinli’lere, Tayvan’lara varıncaya kadar pek çok Uzakdoğu ulusu yapmış olduğu animelere geçmişin, şimdinin ve geleceğin kültürünü yansıtmaya çalışır. Kategorisi, konusu bambaşka olsa da pek çok animenin ortak noktası da işte bu kültürel unsurlardır. Şimdi onlara kısa bir yolculuğa hazır mısınız?
1
Aşerdiren Yemekler Neredeyse her animenin olmazsa olmazıdır mide guruldatan, ağız şapırdatan güzellikteki yemekler… Ramenler, evde görseniz yüz vermeyeceğiniz yumurtalı pilavlar, pirinçli omletler, onigiriler, sashimiler, sobalar, udonlar… Çorba hariç kalan her şeyi hashi (çubuklar) ile
16
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
ANİME & MANGA DOSYASI yiyen Japonlar, yemeğe başlarken “itadakimasu” bitirirken de “gochisousama” derler. Çünkü Japonya’nın kültüründe emek verilen her şeye saygı esastır. Şabu şabu adı verilen kendin pişir kendin ye mekanlarına, leziz sokak lezzetlerine ya da sado adı verilen çay seronomilerine hemen animede rastlamak son derece mümkün.
2
Gayriresmi Mekanlar: İzakaya Japonların hayatının büyük çoğunluğu resmiyetle geçer. Kurallara sıkı sıkıya bağlı bu toplumun arada nefes almak, sorumluluklardan kaçmak için oluşturduğu “izakaya” adında alanlar vardır. İşten eve geçerken arkadaşlarla sohbet edilen, alkolün dibine vurulan bizlerdeki pub’ın Japon’lardaki karşılığı izakaya, kategorisinde “hayattan kesintiler” bulunduran hemen her animede karşımıza çıkar. Sarhoş olan astın ya da üstün eve götürüldüğü sahneler de hemen ardından gelir. Hazır izakaya demişken pirinç rakısı olan sakenin olmadığı bir anime bulmak neredeyse güç.
3
Hikikomoriler, Otakular, Loliler, Hostlar Okul-iş-evlilik dayatmasından bezen bir kitle olan Hikikomori’ler varlarını yoklarını bir kenara itip hayattan ellerini ayaklarını çekerler. Zaten kelimenin Japonca karşılığı da tam olarak bu: elini ayağını çekmek. Günümüzde psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanan hikikomoride, gençler temel ihtiyaçları dışında vaktinin tamamını bilgisayar başında geçirir. Bu, bizlerin yeni yeni tanıştığı bir psikolojik vaka olsa da 90’lı yıllardan beri Japonya’nın gündeminde. Son dönem animelerine bakacak olursanız içinde muhakkak bir hikikomori o da olmazsa otaku bulacaksınız ya da bunları o bulundukları duruma sokan ya da o durumdan çıkarmak isteyen bir loli de bonus olarak eklenecektir. Hostların olduğu animeler eskiye oranla azalsa da “komedi” alt kategorisindeki animelerde yine birbirinden yahşi hostların ağına düşmek mümkün.
nem olarak sonbahar ya da kış zamanlarında geçiyorsa tatami bir odanın merkezine konulmuş kotatsunun çevresine dizilmiş mandalina kemiren karakterleri görme ihtimaliniz yüzde yüzelli.
5
Dünyayı Kurtarırsa Liseliler Kurtarır Shounen kategorisinde yer almasa da bir animede liseli yoksa o animeyi anime olarak algılamak zordur; o liseli ya dünyayı yakacaktır ya dünyayı kurtaracaktır. Ana karakter olmasa bile hayati derecede önem taşıyan bir rolle karşımıza çıkan liselilerin anime dünyasını bu kadar domine etmesinin nedeni ne olabilir sizce? “Hedef kitle onlar yaaa” derseniz fazla düşünmeden cevap vermiş olabileceğinizi belirtmem gerekiyor. “Yeni nesli motive etmek” cevabı size de uzak gelmedi bir an değil mi? Japon’lar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla batılılaşmaya ve bireyselleşmeye başlasalar da içine kapanık varoluşları toplumsal baskının ve toplumsal motivasyonun günümüzde de eş zamanlı yürümesine sebebiyet vermiştir. Toplumsal baskı yüzünden intihar eden ya da toplumsal motivasyonla içindeki cevheri ortaya çıkaran insan sayısı azımsanmayacak Japonlar Kotatsunun Altında Mandalina kadar çoktur. Anı, hayatı, dünyayı, uzayı kurKemiren Canlılar mıdır? taranların liseli olarak tasvir edilmesi Japon İzlediğiniz anime uzayda geçmiyorsa ve dö- çocuklarının sorumlulukları nasıl göğüsleyebi-
4
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
17
ANİME & MANGA DOSYASI cam kenarında oturur.
6
Tapınaklar, Onsenler, Havai fişekler, Kiraz Ağaçları, Festivaller ve Kimono Özel günlerde -ki o özel gün genelde yeni yıldır- Japon’ların tapınaklarda dua ettiğini, fesivallerde birbirinden şahane havai fişekler patlattıklarını, bu özel günlerde muhakkak kimono giydiklerini ve temizlenmek için onsenlerden çıkmadıklarını izlediğiniz herhangi bir animede kaç kez gördünüz ya da ana karakterin rüzgarda uçuşan saçlarına kiraz ağacı çiçeğinin eşlik edişini…
7
Otomatlar, Robotlar Sıcacık kahvenin, çeşit çeşit soğuk içeceğin hemen sokak başındaki otomatta bulunması animeler sayesinde artık yadırgamadığımız bir durum ya da robotların hayatın akışında normal bir insan gibi yer alması da öyle. Batının aksine robotlara etiği de öğreten Japon’lar onlardan korkmak yerine onlarla bütünleşik bir hayat sürebiliyorlar.
8
Eğilmeden Özür Dileyemeyenler Özrün ne kadar büyük olduğuna göre eğilme derecesinin arttığı özür dileme merasimi tüm animelerde var olan sahnelerin başında gelir. Bu kadar saygılı ve naif bir toplumda tam zıttın var olması da (çeteler, tsundereler vs…) son derece normaldir. Ha bu arada Japon’ların 20 çeşit özür dileme metotları olduğunu biliyor muydunuz?
leceklerini kolayca benimseyebilmeleri açısından en doğru profilleme değil mi? Bu liselilerin bir de seksi kız versiyonu olan kogallar var ki onlar da her ecchi’nin olmazsa olmazıdır. Hazır lise demişken Japonların okul kültürü de sanırım tüm dünyaya örnek olmalı: Okulu öğrenciler temizliyor, bentolarını hazırlıyor, eğer yemekler okulda pişiyorsa servisini kendileri yapıyor, kulüpleri var ve spor da olmazsa olmazlar arasında. Bunların hepsini her okul ya da hayattan kesintiler animesinde en az iki milyar kez görmüşsünüzdür. Ha bir de hiç dikkat ettiniz mi; ana karakter her daim
18
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
.
3.yıl
KiTABIMIZ ÇIKTI! kitabevlerinde, online satış sitelerinde...
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
www.japonsİnemasİ.com
19
ANİME & MANGA DOSYASI da görmektedir.
2
2018
SONBAHAR ÖNE ÇIKAN ANİMELER
B
YAZAR: HAFİZE MUTLU
u sene bir çok animeyi hevesle bekledik. Bir çoğunu da Sonbahar’a gelene kadar izledik. Fakat bu sezon merakla beklenen animelerimiz de mevcut. İşte Sonbahar sezonu gelse de izlesek dediğimiz, beklerken heyecanlandığımız altı anime:
1
SEISHUN BUTA YAROU WA BUNNY GIRL SENPAI NO YUME WO MINAI Aynı isimli hafif romandan uyarlama olan anime, senenin heyecanla beklenen serileriden de birisi. Zira animenin temalarının okul, doğa üstü ve romantik komedi olması hem shoujo hem de shounan izleyici kitlesine hitap edebiliyor olması demek. Genellikle lise öğrencilerinde görülen ergenlik sendromu denilen durum Sakuta’nın da başına gelir. Bu sendromda Sakuta aniden gözünün önünde beliren taşvan kostümlü bir kız görmektedir. İsmi Mai’dir ve okulda da tanınan bir kızdır fakat kimse onu bu tavşan kılığında görmez. Zaman içinde bu gizemli durumları çözmeye çalışan Sakuta bir yandan da diğer ergenlik sendromundaki kızları
20
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
TENSEI SHITARA SLIME DATTA KEN Shounan ve fantastik türde olan bu animemiz ise yine aynı isimli mangadan uyarlamadır. Overlord’a benzetildiğinden olsagerek bu yapım da sezonun merakla beklenen animelerinden birisi. 37 yaşında bir soyguncu tarafından öldürülen Mikami, Rimuru Tempest denilen yerde tekrar dirilir. Burası bir fantazi dünyasıdır ve hikayesi daha yeni başlamıştır. Tensei shitara Slime Datta Ken bir şekilde boyut değiştiren ve güç kazanan insan hikayesini bizlere tekrar sunuyor olsa da, çok karakterli oluşu ve fantastik öğeleri hikayesini oldukça çekici kılıyor. . JOJO NO KIMYOU NA BOUKEN: OUGON NO KAZE İlkini 2012 yılında izlediğimiz Jojo no Kimyou na Bouken serilerinin devamı olan JoJo no Kimyou na Bouken: Ougon no Kaze de sezonun merakla beklenenlerinden. Dio soyundan gelen ve Napoli’de yaşayan Giovanna’nın çocukluğu kötülük görererek geçmiştir. Yine de bir gün birisini kurtarır ve bu kurtardığı kişi sayesinden insanlara tekrar güvenmeyi öğrenir. Kurtardığı kişinin bir gangster olması nedeninle Giovanna da bu işe özenir ve İtalya’nın yer altı dünyasını yöneten Passione’la sorunlar yaşamaya başlar. Bu durumdan nasıl kurtulacağı ve işinde nasıl yükseleceğiyse tamamen Giovanna’nın elindedir.
3
4
FAIRY TAIL: FINAL SERIES
Fairy Tail animelerinin son serisi olan Fairy Tail: Final Series, isminden de anlaşılacağı gibi hikayenin de noktalanacağı bir anime. Bu sebeple özellikle Fairy Tail hayranları tarafından merakla bekleniyordu. Son sezonlarından loncanın nasıl kurulduğunu anlattığı için yeni hikayelerin neler olacağı hayranlar için merak konusuydu. Çizimlerinin de yenileneceği animenin kaç bölüm olacağı şimdilik bilinmiyor. . TOARU MAJUTSU NO INDEX III İlk sezonunu 2008’de izlediğimiz Toaru Majutsu No Index animesinin ikinci se-
5
ANİME & MANGA DOSYASI zonunu da 2010 yılında izlemiştik. Bu sezon ise üçüncü sezonu gelecek. Aksiyon, büyü ve süper güçler türünde olan anime hayranları tarafından hevesle bekleniyor. Bir yandan beyninde binlerce büyü olduğunu söyleyen Index’in başına açtığı dertleri savuşturmaya çalışan diğer yandan da ölmeyeye çalışan Toaru’nun hikayesi bu sezon da kaldığı yerden devam edecek.
6
TOKYO GHOUL:RE 2.SEZON Sene başında Tokyo Ghoul:re’nin ilk sezonunu izlemiştik. 12 bölümde bitse de hikaye yarım kalmıştı ve sene sonunda bir bu kadar daha bölüm izleyeceğimiz haberini almıştık. Evet, Tokyo Ghoul çok tartışmalara sebep olan bir anime seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok ama her şeye rağmen heyecanla beklenen animelerimizden oluyor kendisi. Zira sezon başında Haise olarak izlediğimiz Kaneki hafızasını geri kazandı ve bundan sonra neler yapacağı, eski Aogiri üyelerinin ona yardım edip etmeyeceği tam bir muamma.
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
21
stüdyo pierrot ANİME & MANGA DOSYASI
ANİME STÜDYALARINI TANIYALIM
S
YAZAR: GÖKHAN KULOĞLU
tüdyo Pierrot, 1979 yılında Mushi Animasyon’un eski çalışanlarından olan Yuji Nunokawa tarafından kurulmuştur. Japonya Tokyo’da faaliyet gösteren Stüdyo Pierrot, ‘’Pierro’’ palyaço karakterini logosu olarak benimsemiş ve anime serileri üretmektedir. Büyük beğeni toplayan Naruto’nun hazırlandığı stüdyodur. Naruto haricinde onlarca anime film ve anime dizisi üretmiştir. Tv filmleri ve video oyunları da olan stüdyo dünya da ismini duyurmuş bir yapım şirketi olan Stüdyo Pierrot, Japonya’da animasyon denilince stüdyo listesindeki en güçlü isimlerden birisi. En bilinen işleri arasındaki Naruto ile tüm dünyaya adını duyuran Stüdyo Pierrot’un çok farklı türde animelerin yapımında yer almıştır. Shounen hikayelerinden beslenen anime serilerine verdiği önemle dikkat çekmektedir. Son zamanlarda tüm dünyanın takip ettiği Tokyo Ghoul ve Boruto: Naruto Next Generations animeleri de gündemde yer alan stüdyonun 260’ı aşkın çalışması bulunmaktadır. Bu animeler arasında en çok bilinenleri Bleach, Great Teacher Onizuka, Beelzebub, Akatsuki no Yona ve Black Clover serileridir. Stüdyo Pierrot Amerikan kablolu yayın kanalı olan Netflix ile yaptığı anlaşmadır. Bu anlaşmanın ilk adımı olarak Bleach animesinin live-action filmini bu yıl vizyona girdi ve büyük beğeni topladı. Stüdyonun Diğer Çalışmaları Boruto: Naruto Next Generations Sousei no Onmyouji Baby Steps Yuu Yuu Hakusho Kingdom
22
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
.
3.yıl
KiTABIMIZ ÇIKTI! kitabevlerinde, online satış sitelerinde...
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
23
japon kültürü DOSYASI
Japonya Seyahat Rehberi nasıl gidilir, şehir içi Ulaşım ve konaklama YAZAR: BENSU CANGÜLER Herkesin çocukluğunda gerek çizgi filmlerden, gerekse değişik Japon icatlarından olsun bir kez Japonya’ya gitme hayali olmuştur. Hayallerimizi süsleyen sanki uzaktan bir masal alemiymiş gibi gelen bir ülkedir JAPONYA.
24
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
japon kültürü DOSYASI Kimimiz Japonya’ya gitme hayallerini gerçekleştirme imkanı buldu, kimimiz ise okul, sınavlar, gelecek telaşı derken bu hayalini bir süreliğine rafa kaldırmak zorunda kaldı kim bilir. Aklının bir köşesinde hala Japonya’ya gitmeyi planlayanlar ya da biletini almış araştırmalarını yapmaya başlamış olanlar için ana hatlarıyla bir ‘’Japonya’ya gitmeden önce’’ rehberi hazırladım. Gelin Japonya hayalinizi gerçekleştirmeden önce neler yapmanız gerektiğine birlikte bakalım. JAPONYA YOLCULUĞU ÖNCESİ HAZIRLIK Uçak biletinizi aldınız. Japonya’ya gitmenize sayılı günler kalmış. Peki, dünya üzerinde en ilginç alışkanlıklara ve köklü bir medeniyete sahip bu ülkeye adım atmadan önce her şeyiniz hazır mı? Gitmeden önce KISA KISA…
*Japonya’da hangi şehre inecekseniz öncesinde
telefonunuza metro rehberi, çevrimdışı harita gibi gerekli uygulamaları indirmeniz çok işinize yarayacaktır.
*Japonya genelinde 100 voltluk elektrik kullanılır, Tokyo ve diğer büyük şehirlerde prizler 110 ve 220 volt şeklindedir. Bu yüzden Türkiye’den gelirken elektronik aletlerinizi şarj edebilmek için dönüştürücü alet almanız büyük önem taşır. *Her mevsim yağışlı ılıman iklime sahip Japon-
ya’ya seyahat etmek için en uygun zamanlar yaz aylarıdır.
JAPONYA’YA NASIL GİDİLİR? Japonya’ya İstanbul’dan ve Ankara’dan direk ve aktarmalı olarak uçuşlar düzenlenmektedir. Fukuoka Osaka, Hiroşima, Nagoya, Okinawa, Sapporo, Sendai ve Tokyo uçuş düzenlenen şehirler arasındadır. Türkiye’den 90 güne kadar ki ziyaretler için vize istemeyen Japonya’ya umumi ya da yeşil pasaportunuzla giriş yapabilirsiniz. Uçakta sizden temel ve konaklama bilgilerinizi içeren bir form doldurmanızı isteyeceklerdir. Uçaktan indikten sonra bu formla birlikte gümrük
sırasına girmeniz yeterli olacaktır. Formunuzu teslim edip, pasaport kontrolünüzü tamamlayıp, parmak iziniz de alındıktan sonra, artık Japonya’yı keşfetmeye hazırsınız. Tebrikler… JAPONYA’DA ULAŞIM Havaalanına adım attıktan sonra ilk yapmanız gereken şeylerden biri ulaşım biletlerinizi/ kartınızı almak olacaktır. Japonya raylı ulaşım sistemi konusunda oldukça çeşitli seçenekleri olan bir ülke. Ulaşım sisteminin tamamının devlete ait olmaması ve özelleşmiş seçeneklerin çoğalması bazen şehir içi ulaşım konusunu karmaşıklaştırabiliyor. Ama sorun değil. Japonya’ya adım attınız bir kere bundan sonrası daha kolay gelecektir. yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
25
japon kültürü DOSYASI Şehir içi ulaşımda bulunduğunuz şehrin metro, otobüs ve tren işleyiş sistemlerini iyice araştırmanız yeterli olacaktır. Bundan kastım, Tokyo ve Osaka gibi büyük şehirlerde sadece metro ile her yere gidebilirken, Kyoto’da otobüse de binmeniz gerektiğidir. Japonya ulaşım konusunda değinmek istediğim son bir nokta var. O da JR PASS. Eğer seyahatiniz 7 günden uzunsa ve Japonya içinde birkaç şehir gezecekseniz JR PASS sizin için en ekonomik seçenek olacaktır. Çoğunlukla Shinkansen hızlı trenleri için alınan bu bileti banliyö otobüslerinde ve tren hatlarında kullanabilirsiniz. JR PASS fiyatları: 7 gün için yetişkin normal; 29.110, 14 gün, 46,390 21 gün, 59,350 Yendir. Bu fiyatlar rezerve edilmemiş koltuklar içindir. JR Pass biletinin bir de Green ve rezerve edilmiş daha pahalı versiyonları bulunmaktadır. NOT: JR PASS Japonya genelinde sadece Japon Demiryolları tarafından işletilen yerlerde sınırsız olarak kullanılabilir. Tokyo’da metro hattı olarak sadece Yamanote hattında geçerliliği bulunur. NOT 2: JR PASS biletini Japonya’nın hiçbir yerinden satın alamazsınız. Seyahatinizden 1 ay önce yaşadığınız şehirdeki bürolardan ya da internetten rezervasyon yaptırmanız gerekmektedir. JAPONYA’DA KONAKLAMA Japonya konaklama bakımından bütçenizi zora sokmayacak birçok alternatife sahip. Otel rezervasyonlarınızı seyahatinizden 25-30 gün önce Booking sitesinden yaparak gezinizi daha ekonomik hale getirebilirsiniz. Japonya seyahatinizde tercih edebileceğiniz bütçe dostu konaklama türlerinden bazıları; Hosteller ve Kapsül otellerdir. Hostellerde yatakhane tipli odalarda, tek bir yatakta gecelik 50-60 TL’ye , Kapsül oteller ise kapanabilir ve kilitlenebilir yatak boyutunda bir tüp odada gecelik 60-100 TL’ye kalabilirsiniz. Kapsül oteller ve hosteller dışında, Japonya’nın internet kafe tarzı oyun odalarında da 9-10 saati 15 dolara odalar kiralamak mümkündür. Japonya seyahatiniz için ayırdığınız bütçe daha fazlaysa gerçek bir Japon Kültürü deneyimi için, Ryokan (termal Japon konakları) ve Tapınak konaklamasını denemenizi tavsiye ederim.
26
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
SONATA’NIN 8. SAYISI YAKINDA SİZLERLE! Japon Müziği E-Dergisi SONATA’nın 8.sayısı Theme&Enka müzik temasıyla okurlarının karşısında!
3.yıl
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
27
japon kültürü DOSYASI
NIHONGA geleneksel Japon resmi YAZAR: BİRSEN ALBAYRAK
28
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
G
japon kültürü DOSYASI
eleneksel Japon resminin genel bir terimi olan Nihonga, kelimenin tam anlamıyla “Japon resimi” anlamına gelir. Bu terim, Japon resmini Batı tarzı yağlı boyadan ayırt etmek için Meiji döneminde ortaya çıkmıştır. Batı tarzı yağlı boya ve nihonga arasındaki ayrım, geniş anlamda, kullanılan resim malzemelerindeki farktır. Tarihi Meiji dönemine uzanan Nihonga’nın tarihsel gelişimine girersek yazı fazlasıyla uzun ve yorucu bir özellik olacak. O nedenle genel hatlar üzerinden giderek, tarihe çok girmeden kullanılan fikirler ve eğilimler üzerinde yoğunlaşalım. Nihonga’nın Ana Düşüncesi Binlerce yıllık Japon resim geleneklerine dayanırken, Nihonga terimi bu eserleri Batı tarzı tablolardan ya da aynı anda büyük bir sanat hareketi olarak yükselen Yōga’dan ayırmak için yapıldı. Daha modern bir Japon stilini benimseme motivasyonu, Japonların yerel Japon geleneksel sanatlarının önemini ve güzelliğini vurgulayarak Batı’nın sanatsal üslup ve tekniklerini benimsemesine karşı mücadele etmek isteyen sanatçılar ve eğitimciler tarafından büyük ölçüde teşvik edildi. Eski Japon resim geleneklerini modern bir deyim haline getirmekle kalmadı, aynı zamanda Nihonga sanatçıları tasvir edilen konu yelpazesini genişletiyor ve çok çeşitli geleneksel okullardan stilistik ve teknik unsurlar kullandılar, böylece ayrım çizgileri minimize edildi ve Nihonga genişledi ve Klasik Japon sanatı için her şeyi kapsayan bir şemsiye haline geldi. Nihonga sanatçıları, erken direnişe rağmen, tarihsel Japon sanatının, malzemelerinin ve tekniklerinin ideallerine sadık kalarak nihayetinde doğallık ve perspektif gibi Batı etkisinin unsurlarını işlerine dahil ettiler. Tarih boyunca, Japon sanatı, dış etkilerin hakim olduğu sanatsal dönemlerle işaretlenmiş, ardından da sadece Japon resim tarzını vurgulayan dönemler izlenmiştir. Sanatsal etkilerdeki bu sarkaç, Japon toplumunun dış dünyaya olan genel yaklaşımını yansıtmaktadır, ancak Nihonga, bugüne kadar devam eden baskın ve saygın bir sanat hareketi olmaya devam etmektedir.
* * * * *
TO:KY:OO liamwong.com
Nihonga Malzemeleri Nihonga, bin yıldan fazla bir süredir gelişen üslup yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
29
japon kültürü DOSYASI tarzlarına dayanmaktadır. Kullanılan malzemeler, aynı zamanda uzun tarih boyunca geliştirilen geleneksel unsurlardır. Genel olarak, kağıt, ipek, odun veya alçı, kağıt, ipek, ahşap pigmentler, beyaz gofun (toz haline getirilmiş deniz kabuklarından yapılmış beyaz bir pigment), hayvansal veya bitkisel boya maddeleri ve diğer doğal pigmentler nikawa(hayvan yapıştırıcısı, tutkal gibi) ile uygulanmıştır. Altın ve diğer metaller (altın varak ve diğer formlarda) resimlerde de etkili bir şekilde kullanılmıştır. Bu materyallerin kullanımı kolay değildir. Gerekli tekniklere hakim olmak, önemli bir zaman ve kararlılık gerektirir. Ancak sanatçılar bunları kullanmaya devam ediyorlar çünkü sonuçta ortaya çıkan nihonga tarzı Japonya’nın doğal özelliklerine ve Japon estetik duygusuna ve manevi özelliklerine uyuyor. Fikirler ve Eğilimler Tarihi Tema: Nihonga’nın bir türü, çoğunlukla portre yapmak ve Japon kültürünün bir parçası haline gelmiş olan önemli tarihsel olaylara veya kahramanlara odaklanan tarihsel resim idi. Seison Maeda, bir mağarada Yoritomo gibi eserlerde mineral sulu boya pigmenti kullanmış olan bu stilin önemli bir lideriydi (1929). Çalışmada, yedi kişiyle birlikte bir başka klanın yenilgisinden sonra mağaraya sığındıkları sırada, bir numaralı samuray olan Minamoto no Yoritomo tasvir ediliyor. Eser 1930 Asahi Ödülü’nü kazandı ve 1982’de bir posta pulu için kullanıldı. Bu tür önemli olsa da, Nihonga sanatçılarının ikinci kuşaklarından bazılarının vurguladığı şey, Nihonga’yı Batılı sanattan bağımsız bir tür olarak ayırmak için tarihsel referansların yeterli olmamasıydı. Mōrōtai: Tokyo’daki Yokoyama Taikan ve Shunsō Hishida’daki Japonya Güzel Sanatlar Akademisi üyeleri, atmosferi, ışığı ve form modelini arttırmak için yeni bir tarz geliştirdiler. Daha güçlü natüralist etkiler elde etmek için sanatçılar renk geçişlerini vurguladılar ve geleneksel çizgiden uzaklaştılar. Mōrōtai (belirsiz ya da belirsiz), Japon üstatlarının bu tarzın eleştirmenleri tarafından ortaya atılan olumsuz bir terimdi, sonuçta ortaya çıkan eserlerin “Japon resminin belirleyici özelliği olan açıklık hissinden çok uzak” olduğu düşünüldü. Ancak, bazı akademisyenler, eski Japon mürekkep resminin atmosferik manzaraları-
30
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
na ya da daha önceki sanatçıların Kanō Hôgai ve Hashimoto Gahō’nin altın infüzyonlarına maruz kaldıklarında morotai’nin hissettiklerini hissettiler. İzlenimcilik, morotainin gelişimi üzerinde de bir etken olarak değerlendirilmektedir. İzlenimciler, tuval üzerine saf renkte fırça darbeleri çizdikçe; Taikan ve Hashida, boya yıkama boyalarını tebeşirle hazırlanmış bir yüzeye doğrudan yazmaya başladılar ve sumi mürekkebin lineer boyanmasını sağladılar. Kontürler ve formlar bu nedenle, renk varyasyonları tarafından oluşturuldu ve renkler keskin kenarlar veya çizgiler olmaksızın birbirine akıcı bir şekilde geçtiler. Tekniğin sabahın erken saatlerinde ve akşam sahnelerine iyi çalıştığını düşünen Hishida, renk tonuyla birleştiren güçlü bir çizgiyi kullanmaya başladı ve Black Cat (1910) eserinde görüldüğü gibi Nihonga stili olarak morotai kabul edildi. Hem Hishida hem de Taikan mōrōtai’yi terk etseler de, Tsuchida Bakusen gibi gelecek nesiller arasında birkaç sanatçı üslubu araştırdı. 1980’lerde Nihonga’nın Canlanması 1980’lerde Tokyo Sanat Üniversitesi öğrencileri Kawashima Junji, Saito Norihiko ve Keizaburo Okamura gibi sanatçılar Nihonga’yı yeniden can-
japon kültürü DOSYASI landıran yeni bir kuşağın parçası oldular. Hareket, Avrupa’da coğrafi ve milliyetçi bir odağa sahip, figüratif ve geleneksel tekniklere geri dönüşle bağlantılı olan yeni resim hareketleriyle eş zamanlıydı. Canlandırma, 17. yüzyıl Japon sanatçısı Tawaraya Sotatsu’nun eserleri ve halk sanatı etkisi yaratmak için grafiklerin kullanımı gibi çağdaş yeni ortamlar gibi tarihi sanatlardan esinlenmiştir. Sanat tarihçilerinin Kitazawa Noriaki ve Sato Dashin teorileri canlanmada önemli bir rol oynamıştı. Çünkü iki adam, geleneksel Japon sanatından kaynaklanırken Nihonga’nın sınırlı bir tanımlama ya da bir fikrin olmadığı fikrindeydi. Mise Natsunosuke ve Yamamoto Toro gibi sonraki sanatçılar, Nihonga’nın bireysel bir estetik yaratmaya yönelik genişlemesine çekildi ve sanatçının kendi meşgalelerini yansıttı. Neo-Nihonga: Hisashi Tenmyouya, 2001’de “Neo-Nihonga” terimini, Nihonga ve çağdaş küreselleşme arasındaki çalışmasının eşzamanlılığını iletmek için kullanmıştır. RS-78-2 Kabuki-mono (2005) çalışmasındaki, otomatik bir silahı hedeflediği için ejderha tarafından sarılmış bir samuray donanımında büyük bir robot çizimi gibi. Kabuki-mono, ustaca olmayan samuraylarına atıfta bulunarak, kendi eksantrik kıyafet tarzı ve abartılı silahlarıyla tanınır. Katsushika Hokusai’nin ikonik The Great Wave (c.1830-1832) omuzlarındaki dövmede gösterildiği gibi, küresel bir pop kültürü izleyicisine anında tanınan robot, aynı zamanda Japoncadır. Tenmyouya’nın post-modern yaklaşımı, Japon sanatının ruhunu, onu çağdaş küresel kültürün hayati bir parçası olarak bilinçli bir şekilde konumlandırarak onurlandırmayı amaçlamaktadır. Daha sonraki gelişmeler: Japonya’daki çeşitli sanat okullarında rutin olarak öğretilen Nihonga, bir dizi çağdaş sanatçı tarafından katı ve muhafazakâr olarak görülmüştür. Mesela, uluslararası tanınmış Takashi Murakami Nihonga’da eğitim gördü, ancak daha sonra uluslararası Superflat olarak tanınan kendi stili lehine reddetti. Aynı zamanda, Nihonga, geleneksel teknikleri kullanmaya devam ederken Batı stilleri ve materyalleri ile yeni kombinasyonlarda bulunan yeni nesil sanatçıları çekmeye devam ediyor. Örneğin
Tenmyouya, güncel konuları tasvir etmek için altın folyo üzerine boyanmış resimlerine akrilik boya kullanımını dahil etmiştir. Fuyuko Matsui, psikolojik imgelerinde, Japon sanatının önceki dönemlerinden elde edilen kaynaklarla birleştirilmiş Batı perspektifini kullanır. 1980’lerin Nihonga’nın yeniden canlandırılmasının parçası olan sanatçıların nesli, forma girmeye devam ediyor. Örneğin, Keizaburo Okamura’nın tesisatlarında sedir panelleri kullanır. Daha öncesinde Japon stillerinden türetilen konuları tasvir ederken mineral pigmentler, zemin kabukları, cam ve kumla boyamadan önce yüzeyi tıraşlar, keser ve yakar. Başka bir sanatçı olan Nobuya Hoki, Nihonga’yı manga konularıyla birleştirir. Birçok durumda, çağdaş Nihonga sanatçıları, Hoki’nin 18. yüzyıl Japon bir sanatçı olan Jakuchu’nun sürtünme baskılarını kullanan eserinde görüldüğü gibi medyayı ve konuyu genişletti. Önemli Nihonga Eserleri ve Sanatçıları *Hibo Kannon (c. 1883) Artist: Kanō Hōgai *Dragon Against Tiger (1899) Artist: Hashimoto Gahō *Ochiba (Fallen Leaves) (1909) Artist: Shunsō Hishida *Serving Girl at a Spa (1918) Artist: Tsuchida Bakusen *Seisei ruten (1923) Artist: Yokoyama Taikan *Tabby Cat (1924) Artist: Takeuchi Seihō *Still Life - Salmon Slices and Sardines (1924) Artist: Tsuchida Bakusen *Enbu (Dancing in the Flames) (1925) Artist: Gyoshū Hayami *Sazanami (Ripples) (1932) Artist: Fukuda Heihachiro *Feathered Snow (1944) Artist: Shoen Uemura *Peacock Displaying his Wings (1983) Artist: Shoko Uemura *Football (2006) Artist: Hisashi Tenmyouya *Scattered Deformities in the End (2007) Artist: Fuyuko Matsui *Shrine of the Water God (Suijingū) (2015) Artist: Hiroshi Senju yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
31
japon kültürü DOSYASI
JAPON lezzetleri istanbul’da tanIDIK MEKAN TAVSiyeleri
B
ir ülkenin yemek kültürü, o ülkenin lezzetinden çok; karakterini ve hayat biçimini de gösterir. Bu anlamda Japon mutfağı zengin içeriğe Türk yemeklerinden farklı bir içeriğe sahiptir. Japon mutfağı yemeklerinin içeriğinde en çok deniz canlıları yer alır. Bunun dışında, yemek süsleme sanatları oldukça gelişmiştir. Yani sunum şekilleri Japonlar için büyük önem taşır. Daha önce Japon mutfağını tatmayanlar ya da mekan önerisi isteyenler için özellikle İstanbul’da gidebileceğiniz mekanları sizin için listeledim. Japon mutfağının en ünlü ve en lezzetli yemeklerini tadabileceğiniz restoran-
32
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
YAZAR: GÜLŞAH KARAMAN
ları bir araya getirdim. Bu harika lezzetleri, ilk fırsatta mutlaka denemelisiniz. ZUMA Zuma, şehrin en ünlü Japon restoranlarından biri... Özellikle Londra merkezli ödüllü Japon restorandı olan Zuma’ya İstinye Park’ta keşfedebilirsiniz. Burada Japon mutfağının enfes sunumuna tanık olabilirsiniz. Zuma’nın imzası haline gelen South-east Asian Cooler ve Raspberry Passion Fruit Martini ile bir Zuma klasiği olan Tokyo Old Fashion ile Iwamari Smash gibi enfes lezzetler var. Hafta sonları rezervasyonsuz gitmemeniz tavsiye edilmekte. Fiyat aralığı ise iki kişi için ortalama 300 TL.
SUSHİMOTO Etiler Armutlu mahallesinde yer alana Sushimoto restorant kendine özgü stil ve kültür ile Japon mutfağına özel sushi’ler sunuyor. Susmimoto İstanbul’un en bilinen ve klasikleşen Japon restoranları arasında yer alıyor. Eğer ilk defa sushi deneyecekseniz buraya gitmenizi tavsiye ederim. Ortalama iki kişi180 TL. MİYABİ Akatlar’da yer alan Miyabi restoran hem şehrin göbeğin de yer alıyor hem de son derece sakin ve huzurlu bir atmosfere sahip. Menüler sushi ağırlıklı olsa da, sushi sevmeyenler için teppanyaki seçenekleri de yer alıyor. Alternatif lezzet arıyorsanız deniz mahsulleri ile farklı tatlar deneyebilirsiniz. Fiyat aralığı ise iki kişi ortalama 150 TL. WAGAMAMA Kanyon AVM içerisinde bulunan Wagamama restoran özellikle teriyaki soslu tavuk çeşitleri ile meşhur. Eğer tavuk çeşitlerine meraklıysanız ve Japon mutfağının eşsiz tavuklarını denemek istiyorsanız, burada vakit geçirebilirsiniz. Ortalama iki kişilik fiyat ise 130 TL. İNARİ JAPANESE Kuruçeşme caddesinde yer alana İnari Japanese Restoran, sushi denemek isteyenlerin yeri olarak biliniyor. Birçok kişi tarafından beğenilen bu restoranda ortalama iki kişili fiyat 150 TL. Üstelik gece 01.00’a kadar açık! yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
33
japon kültürü DOSYASI
Sapporo Sapporo Gezilecek Yerler
YAZAR: songül soysal
Gönül ister ki şu yazıyı Sapporo’da iken yazıp sizinle paylaşmak. Ancak ve lakin öyle değildir. Sadece yıllar evvel yaptığım ziyaretten yazmışım gibi yaparsak karşılıklı, o zaman mutlu olurum sevgili okuyucu… Ortaya bir sentez çıkarmanızı rica edeceğim. Şöyle ki, beherin içerisine Barcelona’nın düzenli sokaklarını ve Kanada’nın kış turizmine elverişli iklimini alın ver karıştırın. Welcome to Sapporo! SAPPORO İÇİN KIŞ AYLARINI TERCİH EDİN! Sizi şöyle Japonya’nın daha dışana alalım. Hokkaido Adası’nın kuzeyinde yer alıyor Sapporo kenti. Adı Sapparo, Saparo, Saporo gibi yanlış türemelere neden olabilecek türden bir harf dizilimine sahip olan Sapporo büyük bir şehirdir. 1972 Kış Olimpi-
34
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
yatları’na ev sahipliği yapmıştır. Yani anlayın siz ne kadar kış şehri olduğunu. İşte o yüzden sezarın hakkı sezara diyerek, kış aylarında tercih etmenizi öneriyorum. Zira kış aylarında turizm daha bir canlı oluyor gibi. Ya da sadece kış aylarında giden ben, başka birileri de aynı çileyi çeksin istiyorumdur kim bilir… Şehrin kış festivali, birası ve çikolataları çok ünlü. Ki zaten şehrin kendi adını taşıyan bir bira markası bile var. Böyle soğuk kar altı bir şehir olduğuna bakmayın. Endüstrisi de oldukça gelişmiş şehir. Bu kadar ezber bilgi
japon kültürü DOSYASI yeter. Sapporo’ya gitme planı olanlar, gitmeyecek ama merak edenler, o atmosferi solumak isteyenler için, Sapporo’nun cetvelle çizilmiş sokaklarında, soğuk kışının ortasında bir gezintiye çıkıyoruz. Hadi bakalım buyurun önden. Aman kalın giyinmeyi unutmayın! KAR FESTİVALİNİ KAÇIRMAYIN! Gidecekseniz kış aylarında gidin demiştim. Şubat ayında düzenlenen Sapporo Snow Festival (Yuki Matsuri) akıl alır ben size söyleyeyim. Her yıl 2 milyondan fazla turist çeken Kar Festivali’nde binlerce heykeltraş sanatlarını sergiliyorlar. SAPPORO BİRA MÜZESİ Sapporo, Japonya’nın ilk defa bira üretilen yeri. Hani neden böyle uzakta ve soğukta üretilmiş bilmiyorum. Bilen varsa beni bir aydınlatır mı lütfen! İşte bu yüzden bira Sapporo için çok değerli ve az evvel yukarıda bahsettiğim gibi şehrinde adında bir marka da var. Efendim, bunun üzerine firma durmamış, 1987 yılında biranın Japonya’daki gelişimini anlatan bir bira müzesi açılmış. Bu müze şehrine tarihine tanıklık etmiş oluyor aynı zamanda.
ÇİKOLATA YEMEDEN DÖNMEYİN! Çikolata tamam ama özellikle beyaz çikolatası ünlü Sapporo’nun, aslında en ünlü yiyeceği shiroi koibito. Shiroi beyaz demek, koibitoiz ise sevgili. Allahım ağzım sulanıyor ama bunu yapmak zorundayım. Shiroi koibito, Tokyo’da bile zor bulunan sadece Hokkaido’da bulabileceğiniz beyaz çikolatalı Japon kurabiyesidir. Bunu yemeden almadan dönmeyin. Ishiya adlı firma da, Shiroi Koibito Park adlı bir tema parkı açmış. İçeride kurabiyelerin nasıl üretildiğini bile görebilirsiniz. Ben daha fazla anlatamayacağım, yazarken bir 10 kilo aldım… BİRAZ SANAT İYİDİR Rotamızı Sapporo Sanat Park’ına çevirmeden kendimi rahat hissedemezdim. Yapımı 15 yıl süren ve 1986 yılında açılan Sapporo Sanat Parkı, huzur ile sanatı buluşturan bir yere. O meşhur sarı, üst üste adam heykellerinin bulunduğu yer oluyor aynı zamanda.
SUSUKİNO GECELERİNDE EĞLENİN! Sapporo’ya gittiyseniz Susukino gecelerine akacaksınız, kaide bu canım okuyucu. Şehrin damarlarını kesseniz eğlence akar o derece. Ben anlatmıyorum, siz hayal edin :)
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
35
japon kültürü DOSYASI ODORİ PARKI’NI İHMAL ETMEYİN Zaten o meşhur festivallerin yapıldığı yer Odori Parkı. Ama şöyle bir durum var Odori Parkı’nın ayrıyetten bir havasını solumazsanız, Sapporo’ya gittim ben diyemezsiniz. Buna izin vermiyorum. Sapporo Kar ve Leylak Festival’leri burada yapılıyor. Yani şehrin can damarı. Ayrıca tüm yollar buraya çıkıyor. Zaten şehir planlaması ona göre yapılmış. BONUSSUZ OLMAZ! Birkaç tane iliştirmek istediğim detay daha var. Onları yazmasam olmaz. Hemen hızlı hızlı geçelim bakalım. Farm Tomita’ya mutlaka gidin. Aşağıdaki muhteşemliğe tanık olmanız için yaz ayları uygun. Tabi yukarıda kış ayları dediğime bakmayın siz. Gönlünüz ne zaman gitmek istiyorsa o zaman gidin. Royce Chocolate World’ü bir görün. Zaten New Chitose Havalimanı’nın içerisinde. Nijo Market’i ziyaret edin. Burası bir balık pazarı. ‘Aman neden gideceği ben balık pazarına’ demeyin. Japonya yahu burası, her balık pazarı ayrı ayrı ziyaret edilmeli. Soup Curry ve Jingisukan yiyin. Kendileri Sapporo’ya özgü bir lezzet olur.
36
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
3.yıl
YAZAR SAMURAYLAR
ARIYORUZ!
YATTAA* Dergisi ve sitemizde sizlerinde yazıları yayınlansın! Tek yapmanız gereken japonsinemasi@gmail.com adresinden bizlere yazmak! Başvuruları bekliyoruz!
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
37
BAŞKASININ YÜZÜ M
KOBO ABE’DEN BİR BAŞYAPIT
onokl Yayınları geçtiğimiz sene içerisinde Kobo Abe’nin “Kumların Kadını” isimli eserini Barış Bayıksel imzalı çeviriyle bizlerle buluşturmuştu. Fakat en önemlisi “Kumların Kadını”nı sunarken, yazarın diğer kitaplarını da en kısa zamanla yayımlayacaklarının müjdesini vermişlerdi. Nitekim bu vaat kısa süre sonra yayımlanan “Kanguru Defteri” ile doğrulanmıştı. Yayınevi ile yaptığım görüşmeye dayanarak söyleyebilirim ki, Abe’nin “Kutu Adam” isimli romanı hariç, diğer romanlarını sırasıyla yayımlayacaklar. “Kutu Adam” ise telif haklarını alan Sel Yayınları tarafından önümüzdeki günlerde bizimle buluşacak. Monokl’un bu güzel Kobo Abe serisinin üçüncü kitabı ise geçtiğimiz aylarda basılan “Başkasının Yüzü” oldu.
38
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
YAZAR: DENİZ BALCI
Kobo Abe, Japon edebiyatı dendiğinde akıllara ilk gelen yazarlardan birisidir şüphesiz. Her biri şahsına münhasır olan Japon romancıları içerisinde; yarattığı dünyalarla okurların gözünde bambaşka bir yerde konumlanmış, her yazdığı eseriyle bu konumunu sağlamlaştırmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık ortamı öncesi; 1943 senesinde, Tokyo’da tıp okumaya başlayan Abe, bu yıllarda ilk yazınsal eserlerini vermiştir. Ne kadar tıp okusa da ziyadesiyle edebiyatla ilgili olagelmiştir. Bir yandan da felsefe konusunda sahip olduğu açlık onu sürekli okumalara, hatta tıp eğitimi almasına rağmen bu alandan uzaklaşmasına sebep olacak bir ruh haline sevk etmiştir. Neticede 1948 senesinde üniversite eğitimini sonlandırmasına rağmen, doktor olmak için
özel bir çaba sarf etmemiş ve kendini edebiyat çalışmalarına adamıştır. Bu yıllar yazarın ilk ciddiye aldığı edebi çalışmalarının da meydana çıktığı yıllar olmuş, Kobo Abe arka arkaya eserlerini yayımlanmıştır. 1962’de çıkan “Kumların Kadını” ise Abe’nin kariyerinin dönüm noktası olmuştur. Zamanın yargısından geçen ve şimdilerde 20.yy’ın en önemli romanlarından biri olarak gösterilen “Kumların Kadını” yazıldığı dönem de oldukça ses getirmiştir. Japonya’da Akutagawa Ödülü’ne layık görülen, batıda da çevrildikten sonra yoğun ilgiyle karşılanan roman aynı zamanda yazarın ününü pekiştirecek bir işbirliğine de sebep olmuştur. Japon yönetmen Hiroshi Teshigahara ile yapılan bu işbirlik, ikilinin sonraki yıllarda da meyve verecek birleşmesinin ilk ürünü olan “Suna no Onna (Kumların Kadını, 1964)” filmiyle taçlanmıştır. “Kumların Kadını” kitabı ve filminin göz kamaştıran başarısı ayrı bir yazının konusu olabilecek bir öyküdür. Asıl önemli olan, o dönem bu kadar parlayan bir yazarın bir sonraki eserinin ne olacağına dair olan meraktır. Sene 1964’ü gösterdiğinde “Kumların Kadını” filmiyle halen fırtına misali isminden bahsettiren Kobo Abe “Başkasının Yüzü” isimli romanını yayımladı. Beklentiyi bir hayli yükselten Abe yeni romanında kendisinden beklenen derinleşmeyi sağlama başarısını gösterdi ve edebiyat tarihine bu efsane alegorik metni hediye etti. Bu romanla Abe “Kumların Kadını” romanında sinyallerini verdiği felsefi yoğunluğu daha katmanlı bir şekilde hikâyesine yedirerek dünya okuyucusunu mest etti. Bu kez kumlardaki öykü kadar rahat izlenebilen ve üstten de okunabilen bir öykü kaleme almamış olsa da, titizlikle incelendiğinde her katmanında ayrı bir felsefi düşüncenin yeşerdiği zengin ve olgun bir roman ortaya koymuştu. Roman, bir kimyager olan başkarakterin yazdığı üç defterden oluşuyor. Yanlış bir karışım sonucu gerçekleşen mesleki bir patlamada karakterin yüzü tamamen kimyasal maddeye bulanmış ve yanmıştır. Ancak bunun sonucunda deri olması gerekenden daha çok iyileşme yaratıp, birbirinin üzerine geçmiş et dokusunda, sülükümsü bir hale doğru eğrilmiştir. Bu tıbbi durum bazı insanların cildinde meydana gelen anormal bir durummuş aslında. İşin en hazin
tarafı ise bu anormalliğin herhangi bir estetik operasyonla düzeltilebilir olmamasıymış. Haliyle karakterimiz yüzsüz kalmış ve kendisi dâhil herkesi korkutan bu yüzü sargılarla sakladığı bir hayata merhaba demiştir. Ancak bir gün yüzünün yerine bir maske yerleştirebileceği fikrine tutunur ve bunun üzerine çalışmaya başlar. Ancak bu yeni yüz(!) onun kendi biyolojik yüzü gibi olabilecek midir? Yoksa tamamen farklı bir insan mı olacaktır? Bu haliyle yaşayacağı yaşamın ne kadarı ona kalacak, onunla yaşayanlar ne kadarını onunla yaşamış gibi sayacaktır? Yeni bir yüz, eski ‘O’nu dünyadan silecektir. Hoş olduğu haliyle de eski kendisine artık çok uzaktır. Bu ve bunun gibi yüzlerce sorunun peşinde, kaybettiği yüzünün arkasından aslında benliğini bulma çabasıyla kıvranan bir insandan başkası değildir karakter. “Kumların Kadını” isimli romanında da sırtını metaforlara yaslayan Abe, burada tıp bilgisini de yanına alarak, akıl almaz, çoğunyattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
39
JAPON EDEBİYATI DOSYASI lukla okuru yüzünü okşamaya iten bir metaforlar silsilesi yaratmıştır. Bu tarz anlatıların en büyük handikabı olan inandırıcılıktan uzaklaşma hatasına düşmemiştir Kobo Abe. Hatta karakterin maske yapımına harcadığı çaba o kadar ayrıntılı ve edebi olmaktan ziyade bilimsel bir dille aktarılmış ki inanmamak imkânsız hale getirilmiş. Bu yüzden bir süre sonra siz de ‘yüz’süz bir halde kitabı elinizde tutuyor ve o ana kadar sahip olmamanın getireceklerini asla düşünmediğiniz yüzünüze farklı bir gözle bakmaya başlıyorsunuz. Diğer yandan yüz, maske ve kimlik üçgeninde; karakterin travmasından beslenen bir anlatı kurmak son derece etkileyici bir edebi okuma sunmuş. Zira karakterin zihinsel enkazında dolaşırken, onun tüm korkusu, sorgusu ve nefreti farkına varmadan kitabı elinde tutan biz okurlara geçiyor. Maskesini bir “öteki”ye dönüştüren ve bununla da şizofrenik bir çatışma yaşayan karakterle yaşanan en küçük özdeşleşme, sahip olduğumuz yüzlerin kimliğimize olan doğal ve müdahale edilemez etkisi üzerine düşünmemize sebep oluyor. Ingmar Bergman’ın “Persona” isimli filminin sonunda yaşadığımız yabancılaşma, burada kendini acımasız bir özdeşleşmenin yerine bırakıyor, fakat belki de çok daha güçlü bir yabancılaşma bu şekilde meydana geliyor. İçinde yaşadığımız zamanların temel sorunlarından olan sistemin yalnızlaştırdığı insan tipinden ne kadar kaçmaya çalışsak da, ne kadar varoluşsal problemlerden uzak durmak için çaba sarf etsek de bazen tam göbeğinde durup, hayata oradan bakmak, karanlık tarafımıza daha iyi gelebilir. Kobo Abe bu irkilmeyi çok iyi sağlıyor. Tıpkı “Kumların Kadını”nın sonunda bizi bıraktığı nokta gibi, “Başkasının Yüzü”ndeki son nokta da gelip bizi tam kalbimizden vuruyor. Not: Ayrıca filmin 1966 tarihli, Hiroshi Teshigahara tarafından yönetilen bir uyarlaması vardır. Teshigahara ile Abe’nin ikinci işbirliği olan bu film de tıpkı “Kumların Kadını” ve daha sonra gelecek diğer iki film gibi, kitaptan sonra mutlaka izlenmeyi hak etmektedir.
40
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
KAYNAKÇA
*JAPONYA SEYAHAT REHBERİ https://www.fromlusttilldawn.com/traveling-japan-first-time-top-tips-everything-want-know/ http://www.celebialper.com/ulkeler/japonya/japonya-gezi-rehberi-maliyeti-fiyatlar-tren-jr-pass-ucuz-konaklama-alisveris-yemek.html https://www.istanbul.tr.emb-japan.go.jp/haydijaponyaya/tr-TR/faydali-bilgiler/175/Page. html https://www.forbes.com/sites/laurenorsini/2016/04/05/10-tips-for-traveling-to-japanfrom-a-first-timer/#24d4e9cb3e07 https://www.alajode.com/first-trip-to-japan/ https://www.tofugu.com/japan/traveling-to-japan-for-the-first-time/ *NİHONGA SANATI https://www.theartstory.org/movement-nihonga.htm http://www.yamatane-museum.jp/english/nihonga/ *KENTARO MİURA https://myanimelist.net/featured/1785/The_ Man_Behind_Berserk__Kentaro_Miura http://berserk.wikia.com/wiki/Kentarou_Miura https://tvtropes.org/pmwiki/pmwiki.php/Creator/KentaroMiura
yazar olmak İster mİsİNiz?
Japon Sineması Platformu’nun dergisinde ve sitesinde yazar olmak isteyen arkadaşları aramıza bekliyoruz.
İSTATİstİkler Takipçilerimiz
4.854TAKİPÇİ
1.206 TAKİPÇİ
822 TAKİPÇİ
Yayınlarımız
SONATA DERGİSİ
JAPON SİNEMA DERGİSİ
YATTAA* DERGİSİ
vocaloİd kataloğu
TEZUKA’DAN BAŞLANGICINDAN GÜNÜMÜZE JAPON MİYAZAKİ’YE ANİME VE mANGA KİTABI SİNEMASI KİTABI
Dergi Okurlarımız
322.824 okuma
21.729 okur
36 YAYIN
Hakkımızda Yayınlanan Içerik
Basvurular: japonsinemasi@gmail.com
#JAPONSİNEMASIPLATFORMU 95.800.000 İçerİk 7 röportaj
2 radyo yayını
5 dergİ yazısı
yattaa* dergİsİ I WWW.JAPONSİNEMASİ.COM
41
www.japonsİnemasİ.com