Eylül 2016
Sayı 66
TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ YAYIN ORGANIDIR Türk Androloji Derneği Cemil Aslan Güder Sok. İdil Ap. B Blok D.1 Gayrettepe 34349 Beşiktaş, İstanbul Tel: 0212 288 50 99 Faks: 0212 288 50 98 E-posta: androloji@androloji.org.tr Web: www.androloji.org.tr
TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ ADINA SAHİBİ Prof. Dr. İrfan Orhan
YÖNETİM KURULU ADINA BÜLTEN SORUMLUSU Prof. Dr. Barış Altay
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ Doç. Dr. Ahmet Gökçe
YÖNETMEN YARDIMCISI Doç. Dr. Cüneyt Adayener
Eylül 2016
YÖNETİM KURULU
İrfan Orhan Abdullah Armağan Memduh Aydın Ramazan Aşcı Barış Altay Ali Atan Mustafa F. Usta
(Başkan) (Genel Sekreter) (Sayman) (Üye) (Üye) (Üye) (Üye)
Yayın Türü: Yerel Süreli
3 Ayda Bir Yayınlanır
Sayı 66
YAZIM KURALLARI 1. Androloji Bülteni, Türk Androloji Derneği’nin resmi yayın organı olup, üç ayda bir yayınlanır. 2. Bültenin amacı, erkek ve kadın cinsel sağlığı, erkek infertiltesinde sürekli bilgi akışını sağlamaktır. Bültende kongre ve konferans bildiri özetleri, literatür özetleri ve derlemeler yayınlanır. Tek satır aralığıyla ve 12 punto ile hazırlanmalıdır. 3. Yayın için yazı gönderen yazarlar, yazıların çeviri içeriğinden sorumludurlar. 4. Bültene gönderilen yazılar, anlam ve yazım kuralları yönünden incelenecektir. Yayın kurulu yazılarda düzenlemeler yapabilecektir. 5. Bültene gönderilecek güncel makale özetlerinin akıcı bir çeviri ile Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüğü ve yazım kurallarına uygun olarak yazılması gereklidir. Yazılarda bilimsel içeriği bozmayacak şekilde kısaltmalar ve düzeltmeler yapma hakkı yayın kuruluna aittir. 6. Yazıda kullanılan tablolar numaralandırılmalı, başlık içermeli, tablo altında gerekli açıklama yapılmalı, yazı içindeki yerleri belirtilmelidir. 7. Sadece standart kısaltmalar kullanılmalıdır. Başlıkta kısaltma kullanılmamalıdır. Kısaltma standart bir ölçüm birimine ait değilse, metinde ilk kullanıldığı yerin önünde kısaltmanın ait olduğu tam terim bulunmalıdır. 8. Derlemelerde kaynaklar, metinde geçiş sırasına göre numaralandırılmalıdır ve NLM’nin ‘Index Medicus’ta kullandığı format esas alınarak hazırlanmış aşağıdaki örnek stiller kullanılmalıdır.
1. Dergiler: 1) Yazarın soyadı ve isimlerinin baş harfleri (nokta); 2) Yazının başlığı (ilk harf dışında tamamen küçük harfle) (nokta); 3) Derginin adı veya Index Medicusa’a göre kısaltılmış şekli; 4) Yayınlandığı yıl (noktalı virgül); Cilt numarası (arabik) (iki nokta üst üste ve boşluk); İlk sayfa (tire) son sayfa (nokta). Örnek: Levine LA, Estrada CR, Storm DW, Matkov TG. Peyronie disease in younger men: characteristics and treatment results. J Androl 2003 Jan-Feb;24: 27-32.
2. Kitaplar: 1) Yazarın adı (nokta); 2) Kitabın adı (nokta); 3) (Varsa) kaçıncı baskı olduğu (nokta); 4) Yayınlandığı şehir (Birkaç taneyse yalnızca ilki) (virgül); 5) Yayınevi (virgül); 6) Yayınlandığı yıl (noktalı virgül ve boşluk); 7) İlk sayfa (tire) son sayfa (nokta). Örnek: Culley Carson, Roger Kirby, Irwin Goldstein. Textbook of Erectile Dysfunction. 3. Oxfort, Isis Medical Media, 1999; 133-140.
3. Kongre bildileri: 1) Yazarın soyadı ve isimlerinin baş harfleri (nokta); 2) Yazının başlığı (ilk harf dışında tamamen küçük harfle) (nokta); (3) Yayınlandığı bilimsel konferans; 4) Yayınlandığı yıl (noktalı virgül); Cilt numarası (iki nokta üst üste ve boşluk); İlk sayfa (tire) son sayfa (nokta). Örnek: Carson C. American contributions to the treatment of erectile dysfunction. ISSIR Montreal 26th September 2002; 145: 13-14.
9. Güncel makale özetlerinde makale başlığının altına orijinal literatürün yazarı, yayınlandığı dergi yılı ve dergideki sayfa numarası; makale sonuna ise özetleyenin adı -soyadı, çalıştığı kurum belirtilmelidir. Orjinal literatürün kaynak formatı, Medline ile birebir olmalıdır. 10. Yazarlar TTB ve YOK Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği İlkelerine uygun davranmalıdır. 11. Yazılar “Word for Windows” formatında, e-posta ile androloji@androloji.org.tr adresine gönderilmelidir.
VIII
YÖNETİM KURULU ADINA BÜLTEN SORUMLUSU Prof. Dr. Barış ALTAY Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, İzmir SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE GENEL YAYIN YÖNETMENİ Doç. Dr. Ahmet Gökçe
Sakarya Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Sakarya
YÖNETMEN YARDIMCISI Doç. Dr. Cüneyt ADAYENER
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Üroloji Kliniği, Gebze, Kocaeli
BİLİMSEL KURUL ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI Prof. Dr. Ramazan AŞCI
Ondokuz May›s Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Samsun
Prof. Dr. Ali ATAN
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Ankara
Doç. Dr. Memduh AYDIN
Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği, İstanbul
Doç. Dr. Önder CANGÜVEN
Department of Urology, Hamad Medical Corporation, Doha, Qatar
Prof. Dr. Murat ÇAKAN
SB Ankara D›şkap› Y›ld›r›m Beyaz›t Eğitim ve Araşt›rma Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara
Prof. Dr. Melih ÇULHA
Kocaeli Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, İzmit
Prof. Dr. Oğuz EKMEKÇİOĞLU
Erciyes Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Kayseri
Prof. Dr. Fikret ERDEMİR
Gaziosmanpaşa Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Tokat
Prof. Dr. Haluk EROL
Adnan Menderes Üniversitesİ T›p Fakültesİ Ürolojİ AD, Androloji Bilim Dal› Başkan›, Ayd›n
Doç. Dr. Ahmet GÖKÇE
Sakarya Üniversitesi, Tıp Fakültesi Üroloji AD, Sakarya
Prof. Dr. Bilal GÜMÜŞ
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Manisa
Prof. Dr. Ateş KADIOĞLU
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji AD / Androloji BD, İstanbul
Prof. Dr. Muammer KENDİRCİ
Liv Hospital-Üroloji Kliniği, İstanbul
Doç Dr. Zafer KOZACIOĞLU
Bozyaka Eğitim Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, İzmir
Prof. Dr. Hakan KILIÇARSLAN
Uludağ Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Bursa
Prof. Dr. Ahmet METİN
İzzet Baysal T›p Fakültesİ Üroloji AD, Bolu
Prof. Dr. Bekir Süha PARLAKTAŞ
Gaziosmanpaşa Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Tokat
Prof. Dr. Bülent SEMERCİ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, İzmir
Doç. Dr. Altuğ TUNCEL
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara
Prof. Dr. Tahir TURAN
Pamukkale Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Denizli
Prof. Dr. Mustafa Faruk USTA
Akdeniz Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Androloji Bilim Dal›, Antalya
Prof. Dr. M. Önder YAMAN
Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Ankara
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
II
Prof. Dr. Barış ALTAY
Ege Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, İzmir
Prof. Dr. Kaan AYDOS
Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD ve K›s›rl›k Araşt›rma ve Uygulama Merkezi, Ankara
Prof. Dr. Selahittin ÇAYAN
Mersin Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Mersin
Prof. Dr. Sadık GÖRÜR
Mustafa Kemal Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Hatay
Doç. Dr. Engin KANDIRALI
S.B. Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, İstanbul
Prof. Dr. Ayhan KARABULUT
Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Kırşehir
Prof. Dr. İrfan ORHAN
Fırat Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Elaz›ğ
Prof. Dr. İsa ÖZBEY
Atatürk Üniversitesi Aziziye Araşt›rma Hastanesi Üroloji AD, Erzurum
Uzm. Dr. A. Arman ÖZDEMİR
Zeynep Kamil Kadın - Çocuk Hastal›klar› Hastanesi Üroloji Kliniği, İstanbul
Doç. Dr. Metin İshak ÖZTÜRK
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, İstanbul
Prof. Dr. Sefa RESİM
Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Kahramanmaraş
Prof. Dr. Tarkan SOYGÜR
Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Çocuk Ürolojisi Bilim Dal›, Ankara
Prof. Dr. Nihan Erginel-UNALTUNA
İstanbul Üniversitesi Deneysel T›p Araşt›rma Enstitüsü Genetik AD, İstanbul
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI Doç. Dr. Abdullah ARMAĞAN
Bezm-i Alem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji AD, İstanbul
Doç. Dr. Halil ÇİFTÇİ
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD, Şanlıurfa
Doç. Dr. Esat KORGALI
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD, Sivas
Prof. Dr. Ercan YENİ
Harran Üniversitesi T›p Fakültesi Üroloji AD, Şanl›urfa
Kad›n - Erkek Cinsel Sağl›ğ› ve Erkek İnfertilitesi Hemşire Çal›şma Grubu
Doç. Dr. Dilek AYGİN
Sakarya Üniversitesi Sağl›k Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Sakarya
Prof. Dr. Sevim BUZLU
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, İstanbul
Yrd. Doç. Dr. Gülbeyaz CAN
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Nezihe KIZILKAYA BEJİ
Biruni Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, İstanbul
Prof. Dr. Nuran KÖMÜRCÜ
Marmara Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu, İstanbul
Yrd. Dr. Leyla KÜÇÜK
İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Fakültesi, İstanbul
Prof. Dr. Rukiye PINAR BÖLÜKTAŞ
Yeditepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik ve Sağlık Hizmetleri, İstanbul
Doç. Dr. Hicran YILDIZ
Uludağ Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu, Bursa
TÜRK CUMHURİYETLERİNDE ANDROLOJİ Uzm. Dr. İlham AHMEDOV
Tibb Universitesi, Baku, Azerbaycan
Uzm. Dr. Firdovsi MEMMEDOV
Azerbaycan Merkezi Klinik Hastanesi Üroloji Kliniği, Azerbaycan
Uzm. Dr. Zarifcan MURODOV
Taşkent Diploma Sonras› Eğitim Enstitüsü - Taşkent Üroloji Merkezi, Özbekistan
Uzm. Dr. Shavkat SHAVAKHABOV
State Specialized Center Of Urulogy (Uzbekistan) Chief Of Andrology Department, Özbekistan
Uzm. Dr. Erol UÇANER
Lefkoşa Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Üroloji Kliniği, Kıbrıs
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ Prof. Dr. M. Murad BAŞAR
Memorial Şişli Hastanesi Üroloji - Androloji Kliniği, İstanbul
Baskı: Birmat Matbaacılık
Yayıncı KARE
Kare Yayıncılık ve İletişim Hiz. Tic. Ltd. Şti.
100. Yıl Mah., Massit Matbaacılar Sitesi
Altayçeşme Mah., Samanyolu Sok., Mecit Varlı Apt., No: 19/6, 34843 Maltepe, İstanbul Tel: (0216) 550 61 11 Faks: (0216) 550 61 12 http://www.kareyayincilik.com
1. Cad., No 131, Bağcılar, İstanbul
Basım tarihi: Eylül 2016 Baskı adedi: 250 Yayın türü: Süreli yayın
Dergide yayımlanan tüm yazıların tam metinlerine İnternet ulaşımı ücretsizdir (http://www.androloji.org.tr). Bu dergide kullanılan kağıt ISO 9706: 1994 standardına uygundur. National Library of Medicine biyomedikal yayın organlarında asitsiz kağıt kullanılmasını önermektedir.
III
S
U
N
U
Ş
Değerli Meslektaşlarım, Milli birliğimizin tehdit edildiği 15 Temmuz sürecinden geçmiş olan Ülkemiz, normalleşme yönünde hızla ilerlemektedir. Bu normalleşmede sivil toplum örgütlerine de önemli bir fonksiyon düşmektedir. Bir meslek örgütü olarak işlev gören derneğimiz, yapacağı faaliyet ve organizasyonlarda devamlılığı esas alarak bu sürece katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle yeni akademik yılda sempozyum, kongre ve bölgesel toplantı organizasyonlarında herhangi bir iptal ve gecikme olmadan, faaliyetsel anlamda planlanmış organizasyonlar aksamadan devam edecektir. İlk olarak Kasım ayı içerisinde Onkoandroloji toplantısıyla, son yıllarda üzerinde fazla durulan onkolojik hastalarda androlojik yaklaşım multidisipliner olarak irdelenecektir. Süreçle ilgili katkı ve önerilerinizi dernek sekreteryası ve web sayfasında iletmeniz bizleri mutlu edecektir. Saygılarımla, Prof. Dr. İrfan ORHAN Türk Androloji Derneği Başkanı
IV
EDİTÖR KÖŞESİ
Değerli Meslektaşlarım, Androloji Bülteni’mizin yeni sayısı ile sizlere merhaba diyoruz. Dergimizin araştırma makalelerini de içerecek hakemli dergi formatına dönüşümü ile ilgili çalışmalarımızın bütün hızıyla devam ettiğini memnuniyetle bildirmek isterim. Bu sayıda erkek cinsel sağlığı bölümünde cinsel yolla bulaşan viral hastalıkların güncel tedavisi Dr. Pirinççi ve ark. tarafından güncellenirken, testosteron replasman tedavisi ve prostat kanserindeki güncel durum Dr. Tuncel ve ark. tarafından ele alınıyor. Yine testosteronun kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkisi Dr. Akdemir ve ark. tarafından özetlenirken, testosteronla ilgili üç güncel makale özeti de ayrıca dikkatinize sunuluyor. Radikal pelvik cerrahi sonrası erkek cinsel sağlığını Dr. Armağan ve ark. ayrıntılı ve görsel içeriği zengin bir yaklaşımla ele alırken, üretroplasti sonrası cinsel fonksiyonlar Dr. Atan ve ark. tarafından irdeleniyor. Bu bölümde ayrıca erektil disfonksiyonla ilgili oldukça ilginç moleküler çalışmalar ve deneysel hayvan çalışmaları güncel makale özeti olarak sizlerin beğenisine sunulmakta. Erkek infertilitesi bölümünde Dr. Doğantekin ve ark. çevresel etkenlerin spermatogenez üzerine etkilerini ele alırken, selektif serotonin geri alım inhibitörlerinin erkek fertilitesi üzerine etkileri Dr. Şerefoğlu ve ark. tarafından güncel literatür eşliğinde anlatılıyor. Dr. Selçuk ve ark. mikro RNA’ların erkek infertilitesindeki rolünü ele alırken yine varikoselle ilgili hem klinik hem de deneysel güncel makale özetleri bu bölümün konu başlıkları arasında yerini alıyor. Kadın cinsel sağlığı bölümünde Dr. Korğalı emzirme ve kadın cinsel sağlığı ilişkisini detaylı bir şekilde ele alırken, güncel makale özeti olarak yine kadın cinsel disfonksiyonunun ele alındığı üç çalışma yer almakta. Saygılarımla, Doç. Dr. Ahmet GÖKÇE Genel Yayın Yönetmeni
V
İÇİNDEKİLER
Sunuş............................................................................................................................................................................. IV Editör Köşesi................................................................................................................................................................. V İçindekiler...................................................................................................................................................................... VI Yazım Kuralları.............................................................................................................................................................. VIII
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI Cinsel yolla bulaşan viral hastalıkların güncel tedavisi: Ürolojik yaklaşım [Derleme] Pirinççi N, Ozan T, Çarkçı S............................................................................................................................................ 150 Testosteron replasman tedavisi ve prostat kanseri: Güncel durum nedir? [Derleme] Dikmen AV, Tuncel A...................................................................................................................................................... 156 Testosteronun kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkisi [Derleme] Aksoy MNM, Akdemir R................................................................................................................................................. 160 Erkeklerde geç başlangıçlı hipogonadizmde uzun etkili testosteron undekonat ile 8 yıllık tedavinin metabolik parametrelere, üriner semptomlara, kemik mineral dansitesine ve seksüel fonksiyonlara etkisi Çeviri: Katı B, Akın Y...................................................................................................................................................... 163 Düşük testosteron düzeyli ileri yaş erkeklerde aromataz inhibisyonu ile testosteron etkisinin karşılaştırılması: Randomize kontrollü çalışma Çeviri: Çetin T, Kozacıoğlu Z........................................................................................................................................... 164 Obstrüktif uyku apnesi olan erkeklerde dışarıdan testosteron kullanımı seksüel isteği arttırır Çeviri: Ekin RG, Kozacıoğlu Z......................................................................................................................................... 166 Shengjing kapsül korpus kavernozum düz kasında nitrik oksit’in indüklediği gevşeme aracılığıyla kastre edilmiş rat’lardaki erektil fonksiyonu iyileştirir Çeviri: Çakan M............................................................................................................................................................. 168 Penil ereksiyonun hücresel düzenleyicisi olarak perisitler: Erektil disfonksiyonda yeni bir tedavi hedefi Çeviri: Erdemir F, Kilciler M............................................................................................................................................ 169 Radikal pelvik cerrahi sonrası erkek cinsel sağlığı [Derleme] Başıbüyük İ, Armağan A................................................................................................................................................. 170 Üretroplasti sonrası cinsel fonksiyonlar nasıl etkilenir? [Derleme] Atan A, Polat F, Yeşil S.................................................................................................................................................... 177 Erektil disfonksiyonlu hastalarda günlük 75 mg udenafil kullanımının etkinlik ve güvenilirliğini değerlendiren bir faz 3 çalışması Çeviri: Özbey İ................................................................................................................................................................ 181 Streptozosin ile meydana gelmiş diyabetik sıçanlarda, probucol endoteliyal fonksiyonu restore ederek ve kavernozal fibrozise engel olarak erektil fonksiyonu düzeltmektedir Çeviri: Yalçınkaya S......................................................................................................................................................... 182
VI
İÇİNDEKİLER
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI Çevresel etkenler ve spermatogenez [Derleme] Doğantekin E, Özcan S.................................................................................................................................................. 183 Selektif serotonin gerialım inhibitörleri kullanımının erkek fertilitesi üzerine etkileri [Derleme] Çulha MG, Şerefoğlu EC................................................................................................................................................. 188 Mikro RNA’ların erkek infertilitesindeki rolü [Derleme] Selçuk BÖ, Türkölmez S.................................................................................................................................................. 192 Sprague-dawley sıçanlarında sol renal ven daralma derecesinin adolesan varikoseli gelişimi üzerine etkisi Çeviri: Karabıçak M, Kozacıoğlu Z.................................................................................................................................. 197
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI Emzirme ve kadın cinsel sağlığı [Derleme] Ünver Korğalı E.............................................................................................................................................................. 198 Bozulmuş lipit profili kadınlarda cinsel disfonksiyon gelişmesi açısından bir risk faktörüdür Çeviri: Yazıcı G, Aydın M................................................................................................................................................ 202 Erkek partneri kontraseptif kullananlardaki kontraseptif tipinin kadınlardaki cinsel istek üzerine etkisi Çeviri: Katı B, Pelit ES, Akın Y......................................................................................................................................... 204 Mısır’da eğitimli genç kadınlar arasında üreme sağlığı bilinci Çeviri: Dinç H, Baysal G................................................................................................................................................. 206 TÜRKİYEDEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI.................................................................................................................207 KONGRE TAKVİMİ.....................................................................................................................................................210
VII
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 150–155
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Cinsel yolla bulaşan viral hastalıkların güncel tedavisi: Ürolojik yaklaşım Doç. Dr. Necip Pirinççi, Yrd. Doç. Dr. Tunç Ozan, Dr. Serkan Çarkçı Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) terimi edinilmiş
mayan bir hastalık olmasıdır. HSV Tip2’nin sebep olduğu
veya seksüel aktivite yolu ile bulaşmış olan patojenlerin
genital herpes enfeksiyonu sonraki yıllar sıklığı ve kliniği
neden olduğu enfeksiyonları ve çeşitli klinik sendromları
azalmakla birlikte ilk yıl 4–5 kez nüks edebilir (3).
kapsar. CYBH; HIV bulaşma riskinde artışa neden olurlar.
Klinik olarak eritematöz taban üzerinde veziküllerin
Özellikle kadınlar; enfeksiyona daha yatkındırlar ve gene-
görülmesi patognomonik olmakla birlikte enfekte kişilerin
likleasemptomatik seyrettiklerinden bulaşta önemli yer
bir çoğunda olmayabilir. Ayırıcı tanıda sifiliz, şankroid gibi
tutarlar. Kadınlarda PİD, kronik pelvik ağrı, ektopik gebe-
diğer CYBH ve Crohn hastalığı, travma, kontakt dermatit,
lik, infertilite, tedaviye rağmen sekel oranlarında bariz artış
eritema multiforme, reiter sendromu, sedef hastalığı, liken
vardır. Ayrıca kadınlarda HPV; serviks kanseri ve servika-
planus gibi enfeksiyöz olmayan hastalıklarda düşünülme-
lintraepitelyalneoplaziye yol açabilir.sebep olabilecekleri
lidir. Herpesin ciddi hastalık ve komplikasyonları pnömo-
komplikasyonlardan dolayı cinsel yolla bulaşan viral has-
ni, yaygın enfeksiyon, hepatit, ensefalit ve menenjittir (3).
talıklardan korunma ve tedavi ürolojik açıdan dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur.
Tanısında viral kültür ile 5 gün içinde virüs izole edilebilir, ucuzdur ve yüksek spesifiteye sahiptir. Ancak viral kültürün
Cinsel yolla bulaşan viral hastalıklar:
sensitivitesi lezyonun evresi ve lezyonun primer veya nüks
•
Human PapillomaVirus (HPV)
olup olmadığına göre %30–%95 arasında değişmektedir.
•
HerpesSimplexVirus (HSV)
Primer enfeksiyon ve veziküler lezyonlar varken viral yük
•
CytomegaloVirus (CMV)
yüksektir. Bu sebeple viral kültür en yüksek duyarlılığa sa-
•
Epstein-BarrVirus (EBV)
hiptir.PCR viral kültürün 1.5–4 katı duyarlı olduğu gösteril-
•
Enterovirus
miştir. Numune elde etmek viral kültüre göre daha basit ve
•
Hepatit B, C, D
sabittir (3). Tanıda ayrıca FDA onaylı 3 tip spesifik antikor tes-
•
MolloscumContagiosum
tinden de faydalanılır: HerpeSelect HSV-1 ve HSV-2 ELISA,
•
Human İmmunudeficiencyVirus (HIV)
HerpeSelect HSV-1 ve HSV-2 Immunblot, Captia ELISA (4).
Genital HSV Enfeksiyonu (Herpes Genitalis)
Kür sağlayıcı bir tedavisi olmayıp tedavi: semptomları azaltır, nükslerin süresini ve sıklığını azaltır. Böylece bulaş
Kronik viral bir enfeksiyon olan Herpes genitaliste et-
oranını azaltır. Herpes genitalis tedavisinde topikal ajanlar
ken; %85–95 HSV Tip II, %10–15 HSV Tip I’dir. Asemp-
etkili olmayıp tedavide oral ajanlar kullanılır. Randomize
tomatik veya subklinik yayılım (%75) hastalığın yaygın ol-
çalışmalarla tedavide etkinliği kanıtlanmış antiviral ajan-
masının en önemli sebeplerindendir (1). HSV Tip 2 Ab+
lar: asiklovir, famsiklovir, valasiklovir. Primer atak tedavi-
bayanların %80 ninde enfeksiyon hikayesi yoktur yani ge-
sinin dışında nükslerin sıklığını ve şiddetini azaltmak için
nelde asemptomatiktir (2).
epizodik ve supresif tedavi uygulanabilir. Epizodik tedavi;
Herpes genitalis genital ülserlerin en sık sebebidir. Bu-
prodrom döneminde yada lezyonların oluştuğu ilk günde
laş mikrotravmanın olduğu, cilt bütünlüğünün bozulduğu
uygulanmalıdır. Günlük baskılayıcı tedavi ile nüksün %80
bölgeden direk temas ile olur. İnkübasyon süresi: 4 (1–26)
oranında önlendiği görülmüştür ve sık nükseden hastalar
gündür. Primer hastalık: genital veya anal bölgede ağrılı ül-
için bir seçenek olmuştur. Bu tedavi viral dökülmeyi azalt-
serler ve bilateral ağrılı inguinal LAP ile kendini belli eder.
tığı gibi nüks sıklığı ve süresini de azaltmıştır ve böylece
En önemli özelliği tekrarlayan ve tam olarak kür sağlana-
bulaşıcılık oranı azalmıştır.
150
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Tablo 1. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların lezyon tiplerine göre sınıflaması Ülserli Hastalıklar
Akıntılı Hastalıklar
Sifiliz
Gonokokkal Üretrit
Granuloma İnguinale
Nongonokokkal Üretrit
töre bağlıdır. Genital siğiller zaman içinde spontan olarak düzelebildiği (%17) için gözlemek ya da telkin de bir seçenektir. Terapi hastanın kendisi ve bir başkası tarafından uygulanabilir. Gözlem ya da telkin dışında keratolitik tedavi ve immünoterapide diğer tedavi seçenekleridir.
Herpes Genitalis
Keratolitik tedavi seçenekleri;
Papüllü ve Nodüllü Hastalıklar İnfeksiyöz Hepatit
•
Kantaridin %0.7
Lenfogranuloma Veneryum
•
Salisilik asit %40
Genital Warts
•
Biklor ve Triklor Asetik asit (TCA) %50–80
Verruka Vulgaris
•
Podoflox %0.5
Konduloma Akümülata
•
5-Fluorourasil (verrutol)
•
Sinecatechin %15
•
Kriyoterapi
•
Elektrokoter
Molloskum Kontagiosum Paraziter Hastalıklar
AIDS
Skabies Pedikulozis Pubis
• Lazer •
Human papilloma virüs (HPV) Etken; direk temasla bulaşan DNA viruslarından Papovavirus grubundandır. Cinsel aktif kişilerin çoğu yaşamları boyunca en az bir kere HPV ile enfekte olurlar. Yüksek onkojenik riske sahip HPV tip 16 ve 18 daha çok servikal, vulvar, penil, vajinal, anal ve orofarengeal kanserler ve pre-
Cerrahi eksizyon
İmmünoterapi seçenekleri; •
Levamizol
• DNCB •
İnterferon
•
İmiquomid %5 krem (Aldara)
Hastanın kendi uygulayabileceği tedavilerde genelde
kanseröz lezyonlar ile ilişkilidir. Nononkojenik, düşük risk
keratolitik olarak podofilotoksin ve immünoterapi olarak
HPV tip 6 ve 11enfeksiyonları genital siğiller ve tekrarlayan
ise imiquomid önerilir.
respiratuar papillomlardan sorumludur (5).
Podofilotoksin solüsyon 3 gün günde 2 defa uygulan-
İnkubasyon süresi genelde 4 hafta-6 ay olmakla bir-
malı, sonraki 4 gün ara verilmelidir. Tedavi 4 kez tekrarla-
likte bazen yıllar sürebilir. Lezyonlar pembemsi papül ola-
nabilir. Toplamda kullanılan solüsyon 0.5 ml/gün’ü aşma-
rak başlar ve büyüyerek karnıbahar manzarasını alır. Klinik
malı ve toplam siğil alanı 10 cm2’den fazla olmamalıdır.
lezyonlar; klasik, yassı, keratotikpapül ve dev kondülom
Tedaviden sonra orta şiddette ağrı ve lokal irritasyon geli-
şeklinde olabilir. Oluşan lezyonlar anal ve genital bölgede
şebilir. Gebelerde kullanımı kontraendikedir.
geniş verrüler şeklinde de (kondüloma akümülata <verru-
İmiquimod, interferon ve diğer sitokinlerin üretimini
caanogenitalis>) karşımıza çıkabilir. HIV(+) olgularda daha
uyarır. İmiquimod %5 krem haftada 3 kez yatmadan önce
hızlı seyreder. Genital siğillerin biyopsisi rutinde gerekli
16 haftaya kadar kullanılmalıdır. Uygulanan yüzey işlem-
değildir, ancak atipik, pigmente, endüre, fikse veya ülsere
den sonra 6–10 saat içinde tamamen yıkanmalıdır. Benzer
siğillerde uygulanabilir. Yine lezyonları ilerleyen veya te-
şekilde imiquimod %3.75 krem her gece yatmadan önce
davide başarısız olunan ve immun sistem yetersizliği olan
kullanılabilir. Lokal inflamatuar reaksiyonlar, kızarıklık, irri-
hastalarda biyopsi uygulanmalıdır (3).
tasyon, endurasyon, ülserasyon/erozyon, veziküller, hipo-
Ciltten cilde direk temasla bulaşır. İnokulasyon mikrot-
pigmentasyon imiquimod kullanımı sonrası görülebilir. Az
ravmanın olduğu tarafta olur. Serviks, vajen, üretra, me-
bir vakada da otoimmun deri hastalıkları (psöriazis, vitiligo
sane, anüs, konjuktiva, ağız ve nazal mukoza tutulabilir.
ve likenoid dermatozlar) görülebilir. Vajinal lezyonlarda
Çoğu subklinik ve asemptomatik olup tek temasla bulaş-
imiquimod kullanımı önerilmemektedir. İnsanlarda yapı-
ma riski; %50 (3).
lan çalışmalar limitli olduğundan gebelerde güvenilirliliği
Genital siğillerin tedavi seçenekleri siğilin çapı, sayısı,
bilinmemektedir.
yerleşim yeri, hasta ve doktorun tercihi, tedavi maliyeti,
Trikloroasetik asit ve bikloroasetik asit yün tipi aplika-
kolaylık, yan etkiler ve sağlayıcı deneyimi gibi birçok fak-
törle dikkatli bir şekilde sadece siğillere 1–2 haftalık ara-
151
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Tablo 2. Genital herpes simpleks virus enfeksiyonu için oral tedavi önerileri Antiviral ajan
İlk klinik atak
Atak tedavisi
Baskılayıcı tedavi
Asiklovir
7–10 gün 400mg 3x1 veya
5 gün 400mg 3x1 veya
400 mg 2x1
7–10 gün 200mg 5x1
2 gün 800mg 3x1 veya 5 gün 800mg 2x1
Famsiklovir
7–10 gün 250mg 2x1
5 gün 125mg 2x1 veya
250mg 2x1
1 gün 1000mg 2x1 veya 500mg sonrasında 2 gün 250mg 2x1 Valasiklovir
7–10 gün 1gr 2x1
3 gün 500mg 2x1 veya
500mg 1x1 veya
5 gün 1gr 1x1
1gr 1x1
lıklarla kullanılmalıdır. Hastalar 2–5 dakika içinde geçe-
lomların varlığında mesane değerlendirilmeli, daha distal-
cek olan bir yanma hissinden şikayet edebilir. Reaksiyon
deki küçük lezyonlarda ext. üretralsfinkter geçilmemelidir.
göstermeyen asid sodayla veya talk pudrayla uzaklaştı-
Üretra ve mesane lezyonlarınde endoskopik eksizyon
rılmalıdır. TCA ve BCA keratinize olmuş büyük siğiller için
önerilir. Sonrası haftada iki kez intraüretral %5 5-FU faydalı
önerilmez. TCA absorbe edilmez ve gebelik boyunca kul-
olabilir.Yol açabileceği inflamasyon kullanımını sınırlayan
lanılabilir.
en önemli faktördür (5).
Sinecatechin %15 merhem her bir siğilin 0.5 cm yanından parmak yardımı ile merhemin ince bir tabaka oluş-
HPV Aşısı
turduğundan emin olunarak günde 3 defa siğil tamamen
Üç tip virus benzeri partikül aşısı mevcuttur;
temizlenene kadar uygulanmalıdır. Ancak 16 haftayı geç-
Quatrivalent aşı (Gardasil): Serviks kanseri, servikal
memelidir. Kullanımdan sonra yıkamaya gerek yoktur.
prekanseröz lezyonlar, anal kanser ve vulvar,vajinal ve
Merhem deri üzerinde iken anal, oral ve genital seksüel
anal prekanseröz lezyonlar, kondüloma akümülatanın ön-
temas olamamalıdır.Eritem, kaşıntı/yanma, ağrı, ülseras-
lenmesi için tip 6, 11, 16 ve 18 karşı erkek ve kadınlarda
yon, ödem, endurasyon ve veziküler döküntüler en sık
FDA onaylı.
yan etkileridir. İmmun yetersizlikli kişilerde, HIV enfekte
Bivalan aşı (Cervarix): Tip 16 ve 18 in sebep olduğu
kişilerde veya genitalherpesi olan kişilerde güvenilirliği ve
servikal kanser ve yüksek dereceli servikal intraepitelyal
etkisi kanıtlanmamıştır. Gebelerde güvenilirliliği bilinme-
neoplaziye karşı etkili.
mektedir. Kriyoterapi, termal içerikli sitoliz ile siğilleri yok eder.
9-valent aşı: HPV tip 6, 11, 16, 18, 31, 33, 45, 52 ve 58 enfeksiyonlarına karşı etkilidir.
Aşırı ve yetersiz tedavi komplikasyon veya düşük etkin-
Tüm HPV aşıları 6 aylık periyodlar halinde 3 doz şeklin-
liğe neden olabilir, çünkü sağlık sağlayıcıları bu tedavinin
de intramuskuler uygulanıp ikinci doz ilk dozdan 1–2 ay
doğru kullanımı konusunda eğitilmelidir. Likid nitrojen uy-
sonra, üçüncü doz ise ilk dozdan 6 ay sonra uygulanır. Kız-
gulanması sırasında ve sonrasında ağrı yaygındır, ardından
lar için aşıya 9 yaşında başlanılması tavsiye edilip, 13–26
bazen de nekroz ve kabarıklık görülebilir.
yaşlarındaki aşıları tamamlanmamış kız ve kadınlara yapıl-
Cerrahi eksizyon; elektrokoter yada yüzeyel keskin in-
ması önerilmektedir. Quadrivalan veya 9-valent HPV aşısı
sizyondan oluşur. Kanama genellikle elektrokoter ve gü-
11–12 yaş erkekler için rutin olarak önerilmektedir. 13–21
müş nitrat uygulaması ile kontrol edilir. Cerrahi eksizyonun
yaşlarındaki aşısı tamamlanmamış erkeklere de yapılma-
avantajı büyük siğillerin ve geniş yüzeylerin bir kere de te-
sı önerilmektedir. Daha önceden HPV ile karşılaşmışlarda
mizlenebilmesidir. Karbondioksit lazer terapi tedavi için
aşının etkinliği azaldığından dolayı ABD’de 26 yaşından
alternatif seçeneklerdendir.
büyük erkek ve kadınlarda aşının kullanımı tavsiye edilme-
External üretral mea çevresinde lezyon varlığında sis-
mektedir. Ayrıca HPV aşısının gebelerde kullanımı da tav-
toüretroskopi ile mesane ve üretra değerlendirilmelidir.
siye edilmez. Aşının etkinlik süresi genelde 5 yıldır. HPV
İşlem esnasında travmadan kaçınılıp etken diğer kısımlara
aşısı bayanlarda serviks kanserine karşı koruyucu olmakla
taşınmamalıdır. Çok sayıda ve proksimal üretrada papil-
birlikte aşı olmuş kadınlar da 21 yaş ve sonrasında rutin
152
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
servikal kanser taraması devam etmelidir. HPV’ye karşı tamamen koruyucu olmamakla birlikte
pikal antibiyotik işlem sonrası ikincil enfeksiyonu önlemek için uygulanmalıdır (3).
kişilerin uygun ve doğru kondom kullanımı ile partnerle-
TCA, cantharidintretionin ve podophyllotoxin gibi to-
rine enfeksiyon bulaştırma risklerini azaltabilirler. Genital
pikal tedaviler MCV tedavisinde kullanılabilir, ancak FDA
HPV enfeksiyonu önlemede birden çok partnerle cinsel
onayı almamışlardır (8). Günde 3 kez uygulanan ister %1
aktiviteden kaçınma diğer güvenilir yöntemdir (5).
ister %5’lik imiquimod ile immunoterapinin HIV ile enfek-
Molluscum contagiosum Pox virüs ailesine mensup çift zincirli DNA virüsüdür. MCV’ün 4 alt tipi vardır. Ancak alt tipler hastalığın görünümü ve seyrini etkilememektedir (6). İnkübasyon pe-
te kişilerde faydalı olduğu gösterilmiştir (9,10). Dirençli lezyonları bulunan HIV ile enfekte kişilerde yapılan bir çalışmada %1 sidofovir başarılı bulunmuştur (11,12). HIV (İmmun Yetmezlik Virusu)
riyodu 14–50 gün arasındadır (7). MCV cilt-cilt teması,
HIV enfeksiyonu kısa akut retroviral sendrom ile
fomitler yada kendi kendine inokülasyon yolu ile bulaşa-
başlar, yıllar içinde kronik hastalığa dönüşür. İmmun
bilir. Çocuklarda lezyonlar genellikle kümeler halinde yüz
fonksiyonun korunması için gerekli olan CD-4 T len-
ve boyun, göğüs, sırt ve ekstremitede ortaya çıkar. Yetiş-
fositler zamanla tükenir ve semptomatik, hayatı tehdit
kin ve ergenlerde en sık cinsel temas ile bulaşır ve lez-
eden immun yetmezlik ile sonuçlanır. HIV enfeksiyo-
yonları en sık genital ve kasık bölgeleri, iç uyluk ve peri-
nunun geç evresini kazanılmış immun yetmezlik send-
nede görülür. Daha az oranda konjunktiva ve ağız içi gibi
romu (AIDS) olarak tanımlanır. Bu evrede ciddi fırsatçı
mukozal alanlarda rastlanır. Çocuklarda genital bölgede
enfeksiyonlar, tümörler ve hayatı tehdit eden durumlar
görüldüğünde daha çok self-inokülasyon ile olur (3).
görülebilir (5).
MCV öncelikle yassı epiteli bozar ve kendini çapı 2 ile
HIV enfeksiyonu immun sistemi değiştirir ve dolayısı
5 mm arasında değişen düz, yuvarlak, ortasında hafif gö-
ile tanı, değerlendirme, tedavi ve diğer CYBH’ların takip
beklenme olan şeffaf papüller olarak gösterir. Lezyonla-
edilmesini etkiler. Hastalığın akut fazı esnasında teşhis
rın tabanında eritamatöz veya hipopigmente halo olabi-
oldukça önemlidir, akut HIV enfeksiyonlu kişiler olduk-
lir. Papüller genellikle asemptomatiktir fakat egzamatöz,
ça bulaştırıcıdır, çünkü HIV konsantrasyonu genital sek-
kaşıntılı reaksiyon ile birlikte olabilir. 5 mm’den büyük
resyonlar ve plazma da son derece yüksektir. Ancak HIV
lezyonlar özellikle immun sistemi baskılanmış kişilerde
antikor testleri enfeksiyonunun bu fazı esnasında sıklıkla
oluşabilir (3).
negatiftir (5).
Tanı genellikle şüphe üzerine veya insidental konulur.
Serolojik testler ile HIV-1 ve HIV-2’ye karşı antikorlar
Şüphe varsa biyopsi örneğinin hemotoksilen-eozin bo-
belirlenir ve virolojik testler ile HIV antijenleri veya RNA
yaması yapılır. Asidofilik varlığı, ayrıca Molluscum conta-
belirlenir. Antijen/antikor kombinasyonu veya antikor im-
giosum cisimciği olarak bilinen hiyalin dolu Henderson-
muoassay serolojik testler yüksek derecede spesifik ve
Patterson cisimcikleri varlığı patognomoniktir. Hastaların
sensitiftir, HIV-1 ve HIV-2’nin subtiplerini belirleyebilir.
klamidya, gonore ve sfiliz gibi diğer CYBH’lar açısından
Hızlı HIV testleri 30 dakika içinde enfeksiyonun ön tanı-
test edilmesi önerilmektedir. Ayrıca eşlik eden kondilo-
sını koymaya klinisyenlere olanak sağlar. Ancak hızlı anti-
ma acuminata ve pedikülozis pubis varlığı dikkatlice ta-
kor testleri virolojik ve serolojik testlerden daha geç reak-
ranmalıdır. Geniş çoklu lezyonu bulunan hastalara HIV
tif olur ve enfekte kişilerde negatif sonuçlar verebilir (5).
testi dikkate alınmalıdır (3). Çoğu durumda MCV benigndir ve kendini sınırlar,
HIV Enfeksiyonu ve Üroloji
bu nedenle tedavi gerektirmez. Hasta isterse yada ciddi
HIV enfeksiyonun önemli risk faktörlerinden birisi çok
yayılma olursa koterküretaj veya sıvı likit nitrojen ile kri-
eşle veya enfekte bir eşle korunmasız cinsel ilişki, CYBH
yoterapi gibi destrüktif terapi yapılabilir. Bu yöntemlerin
bulunması veya CYBH öyküsü olmasıdır (13,14,15,16).
hepsi rahatsız edici, ağrılı işlemlerdir ve belki skar ile so-
HIV ve CYBH’ların bulaşma yolları benzerdir, hem geni-
nuçlanabilir. İşlem öncesi Lidokain/Pirilokain uygulaması
tal ülserler hem de nonülseratifCYBH’lar HIV bulaşmasını
bu rahatsız durumun giderilmesine yardımcı olabilir. To-
kolaylaştırır (15). Homoseksüel erkekler arasında CYBH
153
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
riski yüksek olduğu için HIV enfeksiyonunun yayılmasın-
dofovir 5 mg/kg haftada bir de etkili olabilir.Ticari olarak
da potansiyel risk artışına yol açmaktadır (5). Sünnetsiz
bulunmayan ancak eczanelerde hazırlanan topikal %1 si-
erkeklerin HIV enfeksiyon riskinin artmasını açıklayabi-
dofovir jel 5 gün lezyonlar üzerine uygulanması alternatif
lecek biyolojik mekanizmalar arasında enflamatuar olay-
bir tedavidir (5).
ların oranında artış, sünnet derisi mukozasının travmaya
Human Papillomavirus; Siğiller genital bölgeye ek ola-
yatkınlığı altındaki ılık ve nemli alanda patojenlerin uzun
rak dudaklar, dil ve ağız içi mukozası gibi olağan dışı böl-
süre canlı kalabilmeleri sayılabilir. Sünnet derisinin iç kıs-
gelerde gelişebilir. Bu lezyonlar standart yöntemler ile
mının keratinize olmaması ve kolaylıkla ulaşılabilecek
tedavi edilir (kriyoterapi, podofiloks, imiquimod, podo-
pozisyonda olması HIV enfeksiyonuna karşı hassasiyeti
filinrezin, lazer veya cerrahi eksizyon). Ancak bağışıklık
arttırmaktadır (17,18,19).
sistemi baskılanmış hastalarda genital lezyonlar tedaviye
Kadın genital yollarında yer alan dokular HIV en-
dirençlidir ve bu hastalar nüks açısından daha yüksek risk
feksiyonuna hassasiyet açısından farklılıklar gösterirler.
altındadır (23). Erkeklerde HPV penis, üretra, skrotum,
Vajendeki çok katlı epitele daha az sayıda HIV bağlana-
perine ve rektum mukozasında kondiloma akuminata
bilir (20), ancak daha ince, daha vasküler ve çok sayıda
adı verilen ve üzerinde parmaksı çıkıntılar olan yumuşak,
HIV bağlanabilecek hücrelerin bulunduğu endoserviks
sapsız lezyonlara yol açar. Kadınlarda klinik tablo geniş
HIV enfeksiyonuna karşı daha duyarlıdır. Ektopiona
bir yelpazeye sahiptir ve vulvar, vajinal ve servikalkondi-
(endoserviksin fazla açığa çıkması) yol açan hormonal
lomlar şeklinde görülebilir (3). HPV enfeksiyonu özellikle
kontraseptif kullanımı ve gizli Chlamydia trachomatis
HIV ile enfekte konaklarda karsinom riskini arttırır. Bu lez-
enfeksiyonu gibi olaylar, HIV enfeksiyonuna yatkınlığı
yonlar arasında kadınlarda servikalintraepitelyalneoplazi
arttırırlar (21,22).
ve erkeklerde skuamöz hücreli karsinom bulunur. Yaygın siğillerin oluştuğu durumlarda hastalar HIV enfeksiyonu
HIV Enfeksiyonu ve CYBH’lar
açısından taranmalıdır. HIV ile enfekte homoseksüel erdiğer
keklerde anal kanser riskinde artış olması nedeniyle bazı
CYBH’larınki ile paralel seyreder. Bu nedenle CYBH tanısı
otörler tarafından sitoloji ile anal squamöz intraepitelyal
konulan veya CYBH açısından risk taşıyan herkese HIV
neoplazi taraması önerilmektedir. Atipik ve/veya yaygın
testi önerilir. HIV enfeksiyonu olan kişilerde CYBH’lar
genital siğillerin ayırıcı tanısında in-situskuamöz hücreli
daha atipik ve uzamış seyirler gösterebilir (5).
karsinom ve skuamöz hücreli karsinom bulunur. Bunların
Çoğu
toplumda
HIV
bulaşma
şekilleri
Genital Herpesvirus; HIV ile enfekte insanlarda HSV
ayırıcı tanısı için biyopsi yapılmalıdır. Çeşitli eksizyonel
enfeksiyonu sık görülür (23). Tedavi edilmeyen lezyonlar
yöntemler ile tedavi etkin olmakla beraber nüksler sık
büyüyerek birleşik ülserasyonlar oluşturur ve ikincil bak-
görülür (3).
teriyel enfeksiyonların da eklenmesi ile süreğen lezyon-
Molluskum Kontagiosum; AIDS hastalarının %10–20’sin-
lar haline gelirler (24). Antiretroviral tedavi ile sempto-
de görülmektedir (24). Lezyonlar özellikle yüz ve genital
matik genital herpesin sıklığı ve şiddeti azaltılabilir, oysa
bölgede olmak üzere vücudun her yerinde gelişebilir.
sık görülen subklinik yayılma hala devam eder.Genital-
AIDS hastalarında lezyonlar yaygındır ve çok büyük bo-
herpesin klinik belirtileri erken antiretroviral tedavi baş-
yutlara ulaşabilir (25). Yaygın molluskum kontagiozum
landıktan sonra bağışıklık sisteminin yeniden yapılanma-
lezyonları olan HIV enfekte hastaların çoğunda CD4+
sı sırasında kötüleşebilir.Oral antiviral ajanlarla baskılayıcı
sayıları 250 hücre/mililitrenin altındadır. Bu şekilde ba-
ya da epizodik tedavi HIV enfeksiyonu olan kişiler arasın-
ğışıklığı baskılanmış hastalarda molluskum kontagiozum
da HSV klinik belirtilerini azaltmada etkilidir (5). Antiviral
tanısı histolojik muayene ile doğrulanmalıdır. Çünkü kli-
tedaviye rağmen lezyonların düzelmemesi veya tekrar-
nik görünüm kutanöz pnömosistitis, histoplazmozis, Pe-
laması durumunda dirençli HSV’den kuşkulanılmalıdır.
nicillium marneffei enfeksiyonu, kriptokok veya kutanöz
Bu durumda mümkünse virüs kültürü ve direnç testleri
mikobakteriyel enfeksiyon gibi daha ciddi enfeksiyonları
yapılmalıdır. Foskarnet (40–80 mg / kg IV her 8 saatte
taklit edebilir. Molluskum kontagiozum kriyoterapi, elekt-
bir klinik durum düzelene kadar) asiklovire dayanıklı ge-
rodiseksiyon, küretaj veya topikal keratolitik solüsyon uy-
nitalherpes tedavisi için genellikle etkilidir.İntravenözsi-
gulaması ile tedavi edilir (24).
154
Derleme
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14.
Langenberg AG, Corey L, Ashley RI, et al: A prospectivestudy of new infections with herpes simplex virus type 1 and type 2. Chiron HSV Vaccine Study Group. N Engl J Med 1999; 341:1432–1438. White C, Wardropper AG: Genital herpes simplex infection in women. Clin Dermatol 1997; 15:81–91. Campbell-Walsh Urology, 10. Edition, 2012. Wald A, Ashley-Morrow R: Serological testing for herpes simplex virus (HSV)-1 and HSV-2 infection. Clin Infect Dis 2002; 35(Suppl 2):S173– S182. CDC Guidelines 2015. Nakamura J, Muraki Y, Yamada M, et al: Analysis of molluscum contagiosum virus genomes isolated in Japan. J Med Virol 1995; 46:339–348. Fenner F, Knipe DM, Howley PM, ed. Virology, 3rd ed. Philadelphia: Lippincott Raven; 2001. Smith KJ, Skelton H: Molluscum contagiosum: recent advances in pathogenic mechanisms and new therapies. Am J Clin Dermatol 2002; 3:535– 545. Syed TA, Goswani J, Ahmadpur A, et al: Treatment of molluscum contagiosum in males with an analog of imiquimod 1% cream: a placebo-controlled, double-blind study. J Dermatol 1998; 25:309–313. Liota E, Smith KJ, Buckley R, et al: Imiquimod therapy for molluscum contagiosum. J Cutan Med Surg 2000; 4:76–78. Calista D: Topical cidofovir for severe cutaneous human papilloma virus and molluscum contagiosum infections in patients with HIV/AIDS: a pilot study. J Eur Acad Dermatol Venereol 2000; 14:484–488. Torro JR, Wood L, Turner M: Topical cidofovir: a novel treatment for recalcitrant molluscum contagiosum in HIV-infected children. Arch Dermatol 2000; 136:983–985. Van de Perre P, Clumeck N, Carael M, et al: Female prostitutes: a risk group for infection with human T-cell lymphotropic virus type III. Lancet 1985; 2(8454):524–527. Kreiss JK, Koech D, Plummer FA, et al: AIDS virus infection in Nairobi prostitutes. Spread of the epidemicto East Africa. N Engl J Med 1986;
314(7):414–418. 15. Cameron DW, Simonsen JN, D’Costa LJ, et al: Female to male transmission of human immunodeficiency virus type 1: risk factors for seroconversion in men. Lancet 1989; 2(8660):403–407. 16. Laga M, Alary M, Nzila N, et al: Condom promotion, sexually transmitted diseases treatment, and declining incidence of HIV-1 infection in female Zairian sex workers. Lancet 1994; 344(8917):246–248. 17. Patterson BK, Landay A, Siegel JN, et al: Susceptibility to human immunodeficiency virus-1 infection of human for skin and cervical tissue grown in explant culture. Am J Pathol 2002; 161(3):867–873. 18. Soilleux EJ, Coleman N: Expression of DC-SIGN in human foreskin may facilitate sexual transmission of HIV. J Clin Pathol 2004; 57(1):77–78. 19. McCoombe SG, Short RV: Potential HIV-1 target cells in the human penis. AIDS 2006; 20(11):1491-1495.13 20. Patterson BK, Landay A, Andersson J, et al: Repertoire of chemokine receptor expression in the female genital tract: implications for human immunodeficiency virus transmission. Am J Pathol 1998; 153(2):481–490. 21. Mostad SB, Kreiss JK, Ryncarz AJ, et al: Cervical shedding of herpes simplex virus in human immunodeficiency virus-infected women: effects of hormonal contraception, pregnancy, and vitamin A deficiency. J Infect Dis 2000; 181(1):58–63. 22. Moscicki AB, Ma Y, Holland C, Vermund SH: Cervical ectopy in adolescent girls with and without human immunodeficiency virus infection. J Infect Dis 2001; 183(6):865–870. 23. Centers for Disease Control and Prevention : Sexually transmitted diseases treatment guidelines 2002. MMWR Morb Mortal Wkly Rep 2002; 51(RR-6):1–80. 24. Kho TK, Bandel C, Cockrell CJ: Dermatologic manifestations of HIV infection. In: Cohen J, Powderly WG, Berkley SF, et al ed. Infectious diseases, 2nd ed. Edinburgh: Mosby; 2004:1322–1332. 25. Izu R, Manzano D, Gardeazabal J, Diaz-Perez JL: Giant molluscum contagiosum presenting as a tumor in an HIV-infected patient. Int J Dermatol 1994; 33(4):266–267.
155
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 156–159
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Testosteron replasman tedavisi ve prostat kanseri: Güncel durum nedir? Dr. Ayşe Veyhürda Dikmen1, Doç. Dr. Altuğ Tuncel2 1 Sağlık Bakanlığı, Polatlı Duatepe Devlet Hastanesi, Üroloji Kliniği 2 Sağlık Bakanlığı, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği Birleşik
kanseri gelişimine dair artmış bir risk bulunduğunu gös-
Devletleri’nde erkeklerde 27000 ölüme yol açan 220000
Prostat
kanseri,
2015
yılında
Amerika
teren aşikar bir kanıt bildirilmemiştir (16). Fowler ve Whit-
tahmini olgu sayısı ile en sık tanı konulan kanserdir (1).
more (17), testosteron’un prostat kanserine neden olduğu
Prostat kanserinin yüksek uzun dönem yaşam süresi oran-
hakkında ve TRT’nin de-novo prostat kanserine neden ola-
ları göz önüne alındığında bu kanserin tanısının konuldu-
bildiği veya gizli kalmış bir prostatik maligniteyi açığa çıka-
ğu erkeklerde uygulanan tedavilerin güvenliğini araştıran
rabildiği hakkında konvansiyonel bir görüş ortaya atmıştır.
çalışmalar yapılmıştır . Testosteron üretiminin ve etkisi-
Yakın zamanda yürütülen bir uluslararası çalışma (18), sağ-
nin fizyolojisi prostat haslıkları ile yakından ilişkilidir (2).
lık çalışanlarının yaklaşık %70’inin TRT ve prostat kanseri
Erkekte androjen düzeyleri yaş ile birlikte azaldıkça geç
ilişkisi konusunda endişeler taşıdığını bildirmiştir. Ancak
başlangıçlı hipogonadizm ortaya çıkmaktadır (3). Yaş ile
bu konvansiyonel görüş, yakın zamanda yapılan çeşitli ça-
birlikte insidansı artmakta olan hipogonadizmin testoste-
lışmalar ile hala yeniden irdelenmektedir. Bir derlemede
ron ile tedavisinin kas kütlesini ve gücünü, cinsel fonksi-
(19), endojen testosteron’un prostat kanseri ile pozitif bir
yonu ve libidoyu arttırdığı, duygu durum ve kemik mineral
korelasyon gösterdiğine dair aşikar bir belirti bulunmadığı
yoğunluğunu düzelttiği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir
ve endojen testosteron’un mevcut olan prostat kanserinin
(4–6). Testosteron replasman tedavisi (TRT), hipogonadal
saldırganlığı ile doğrudan korelasyon göstermediği bildi-
erkeklerin tedavisinde androjen düzeylerini yükseltmeyi
rilmiştir. Kaufmann (20), prostat kanseri için tedavi edilmiş
amaçlayan harici verilen testosteron ve diğer maddeleri
ve hali hazırda hastalığa dair klinik kanıt ve serum prostat
kapsamaktadır (3). Prostat kanseri tanısı konulan erkekler-
spesifik antijen (PSA) düzeyi nadir seviyede olan hipogo-
de TRT’nin son zamanlarda uygulanır olması ile birlikte, bu
nadizmli seçilmiş hastalara TRT’nin güvenle verilebilece-
tedavinin prostat kanseri tanısı konulan hasta grubunda
ğini bildirmiştir. Benzer çalışmalar, hipogonadal erkeklerin
uygulanırlığı ile ilgili tartışmalar halen devam etmektedir
testosteronun normalleştirilmesi için tedavi edildiği du-
(7). Kesitsel ve boylamsal çalışmalarda gösterildiği üzere,
rumlarda, TRT’nin PSA’i değiştirici etkisinin çok az olduğu-
yaşlanan erkek nüfusunda, serum testosteron düzeyleri,
nu bildirmektedir (21–24). Yakın zamanda, testosteron ve
yaş ile orantılı olarak azalmakta ve TRT lehinde giderek ar-
prostatın saturasyon modeli teorisi öne sürülmüştür (25).
tan bir eğilim ortaya çıkmaktadır (8–13). Ancak hala birçok
Bu teoride, düşük serum testosteron düzeylerinde, pros-
hekim, prostat kanseri hastalarında testosteron replasma-
tat kanserinin testosterona duyarlı olduğu, ancak androjen
nı konusuna endişe ve şüpheyle bakmaktadır (9).
reseptörleri tam olarak doldurulduğunda ek olarak verilen
Yakın zamana kadar, TRT ve prostat kanseri ilişkisinde, TRT’nin hastalığı alevlendireceği veya mevcut kanseri
testosteronun prostat kanseri dinamiklerini değiştirme üzerinde az katkısı olduğu öne sürülmektedir.
besleyeceği kabul edilmekte idi (14). Bin dokuz yüz kırk
Uluslararası literatürde, yüksek dereceli prostat kan-
bir yılında Huggins ve Hodges (15), bu konuda serum tes-
serinin daha düşük endojen testosteron düzeyleri ile olan
tosteron düzeyinin azaldığı durumlarda prostat kanserinin
ilişkisi de irdelenmiştir. Geçen yıl yayımlanan ve 12-kor
gerilediğini, testosteron düzeyi artışında ise hastalığın iler-
prostat biyopsisi yapılmış 681 hastayı dahil eden bir ça-
lediğini göstermiş olmasına rağmen, o tarihten sonra gü-
lışmada (26), düşük endojen testosteron düzeylerinin
nümüze kadar, testosteron replasmanı alan veya yüksek
yüksek dereceli prostat kanseri ile ilişkili olduğu öne sürül-
serum testosteron düzeyleri bulunan erkeklerde prostat
müştür. Bu çalışmanın yazarları, düşük testosteron düze-
156
Derleme
yinin prostat biyopsisinde yüksek dereceli prostat kanseri
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI yönünde bulgular elde etmiştir.
saptama açısından bağımsız bir risk faktörü olduğunu, bu
Prostat kanseri hastalarında testosteron tedavisini
nedenle testosteron düzeyinin ölçümünün prostat biyop-
gözden geçiren güncel bir derlemede (35), eski temkinli
sisi yapılıp yapılmayacağı konusunu belirlemede yardımcı
yaklaşımda belirgin bir değişiklik olduğu ve prostat kan-
olabileceğini belirtmiştir.
serli hastalara testosteron tedavisi önerilmesinin nadir bir
Bilinen prostat kanseri veya prostat kanseri şüphesi
strateji olmadığı belirtilmiştir. Aynı derlemede, testosteron
bulunan erkeklerde, testosteron kullanımının kontrendike
tedavisi önerilebilecek en güvenli grubun, Gleason 6 veya
olmasına rağmen, düşük ancak kastre olmayan serum tes-
daha düşük dereceli hastalık için radikal prostatektomi
tosteron düzeyleri bulunan erkeklerde, testosteron düzey-
geçirmiş ve 1veya 2 yıl boyunca ölçülemeyecek düzey-
lerinin normalleştirilmesinin hastalığı kötüleştirdiğine dair
de serum PSA düzeyleri olan erkek hastaları kapsamakta
ikna edici yeterli veri bulunmamaktadır. Mevcut kanıtlar,
olduğu öne sürülmüştür. Yine aynı çalışmada, testosteron
aktif hastalık kanıtı olmayan, düşük riskli prostat kanseri
tedavisi konusunda en riskli grubun ilerlemiş, tekrarlayan
için küratif yaklaşım ile tedavi edilen seçilmiş hipogona-
veya metastatik hastalığı bulunan erkekler olduğu belirtil-
dal erkeklerde TRT’nin dikkatle kullanılabileceğini öne sür-
miş ve bu grupta ilerleyen zaman içinde testosteron teda-
mektedir (27). Başka bir güncel bir çalışmada (24), tedavi
visi almaktan bağımsız olarak serum PSA düzeyinin yük-
öncesi düşük serum testosteron düzeyleri, prostat kanseri
selmesinin beklendiği belirtilmiştir. Testosteron tedavisi
için kötü prognostik faktör olarak bulunmuştur (28). Bir
varlığında, hastalık progresyonuna dair herhangi bir kanıt,
retrospektif çalışmada ise (29), radikal prostatektomi ya-
bazı araştırıcılar tarafından yüksek testosteron düzeyine
pılmış hipogonadal erkeklerde, TRT’nin serum PSA düzey-
bağlanacağından, bu popülasyonda testosteron tedavisi
lerini arttırmaksızın serum testosteron düzeylerini arttır-
kullanımı konusunda dikkatli olunmalıdır (35).
makta etkin olduğu öne sürülmüştür. Günümüzde, yüksek
Uluslararası literatürde, eksternal radyoterapi veya bra-
dereceli prostat kanseri saptanan hastalarda, düşük serum
kiterapi alan hastalarda TRT kullanımı da çeşitli çalışmalar-
testosteron düzeylerinin etiyolojisi halen belirsizliğini ko-
da gözden geçirilmiştir. Bu çalışmalar, seçilmiş hastalarda
rumakta ve bazı çalışmalarda biyopsi öncesinde serum
nüks, progresyon veya anlamlı bir serum PSA artışı bulgu-
testosteron düzeylerinin ölçülmesinin hastalığın progno-
su olmaksızın TRT’nin güvenliğini göstermiştir (8,31). Pas-
zu ile ilgili bilgi verebileceği öne sürülmektedir (30). Ayrıca
tuszak ve arkadaşlarının çalışmasında (31), prostat kanseri
lokalize prostat kanseri patolojisi olan ve ölçülemeyecek
nedeni ile brakiterapi veya eksternal radyoterapi almış ve
düzeyde serum PSA değerine sahip radikal prostatektomi
sonrasında TRT alan 13 hipogonadal erkek 29.7 aylık me-
yapılmış erkeklerde, TRT’nin güvenliğini gösteren çalışma-
diyan takip süresince serum testosteron, östrojen, seks
lar mevcuttur (8,29,31).
hormonu bağlayıcı ortalama serum testosteron ve SHBG
Araştırıcılar tarafından ortaya atılan dinamik modeller-
düzeylerinde anlamlı bir artış saptanmıştır. Bu çalışma-
de, testosteron düzeyinde yaş ile birlikte anlamlı bir azal-
da yazarlar, herhangi bir takip aralığında, PSA düzeyinde
manın prostat kanseri gelişiminde testosteronun rolüne
hiçbir anlamlı atış saptanmamış ve hiçbir hastada prostat
işaret ettiği öne sürülmektedir (32). Çok merkezli verileri
kanseri nüksü gözlenmemiştir. Bu bulgular ışığında, pros-
sunan bir çalışmada (2), radyoterapi almış prostat kanserli
tat kanseri nedeni ile radyoterapi yapılan hastalarda TRT
hipogonadal hastalarda, testosteron tedavisi hakkında ve-
serum testosteron düzeylerinde artışa neden olmakta,
riler sunulmuş ve 98 hastanın sadece %6.1’inde biyokim-
prostat kanseri nüksü veya progresyonu olmaksızın hipo-
yasal nüks saptanmıştır. Hipogonadizm için testosteron
gonadal semptomlarda düzelme sağladığını bildirmiştir.
desteği alan prostat kanserli hastalarda nüksü inceleyen
Aktif izlem ve TRT uygulanan seçilmiş hastalarda,
bir derlemede (33), yüksek riskli olan hastalarda ve me-
TRT’nin güvenliğini irdeleyen çalışmalar da mevcuttur.
tastatik hastalığı bulunan seçilmiş hastalarda serum PSA
Bir çalışmada (32), prostat kanseri tanısı nedeni ile aktif
düzeylerinin arttığı ancak bu artışlara hastalık progresyo-
izlem altında olan ve hipogonadizm semptomu olan 13
nunun eşlik etmediği saptanmıştır. Başka bir güncel çalış-
erkek hastaya 2.5 yıl süre ile TRT verilmiştir. Prostat hacmi
mada (34), prostat kanserinin küratif tedavisi sonrasında
takipte değişmez iken, takip süresinde yapılan biyopsile-
hastaları TRT’nin hastaları artmış riske maruz bırakmadığı
rinin %54’ünde hiç kanser bulgusu saptanmamıştır. Sade-
157
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
ce iki hastada Gleason derecesinin arttığı görülürken bir
termektedir. TRT, radikal prostatektomi sonrasındaki ilk
hastada sonraki biyopsilerde ve diğer bir hastada radikal
yılda ve eksternal radyoterapi sonrası PSA düzeyinin 1ng/
prostatektomi materyalinde progresyon olmadığı görül-
ml’den düşük olan olgularda başlanabilir.
müştür. Lokal progresyon veya uzak yayılım saptanmadığı
Prostat kanseri tanısı olan erkerlerde hastalık progres-
rapor edilmiştir. Bu çalışmanın yazarları, kısa veya orta va-
yonu ve nüksüne dair aşikar bulgusu olmayan ve serum
dede, aktif izlem altındaki prostat kanseri tanılı erkeklerde
PSA düzeylerinde artış görülmeyen hastalarda TRT için ke-
TRT’nin prostat kanseri progresyonuna yol açmadığını ileri
sin bir kontrendikasyon bulunmamaktadır. Kesin bir genel-
sürmüştür.
leme yapmak için yeterli kanıt bulunmamasına rağmen,
Sonuç
güncel veriler cesaret vericidir. Prostat kanseri tedavisi almış, düşük testosteron düzeyleri olan ve semptomatik
Prostat kanserinin gelişimi endojen testosteron dü-
hipogonadizmli seçilmiş hastalarda TRT düşünülebilir. Bu
zeylerinden bağımsızdır. Güncel literatürden elde edilen
konuda güvenlik ve etkinliği araştıran daha geniş serili
veriler, prostat kanseri nedeni ile radikal prostatektomi,
umut vadedici çalışmalar teşvik edilmelidir. Ancak güncel
brakiterapi veya eksternal radyoterapi uygulanmış olan
verileri destekleyen, daha uzun takip süresi içeren çok sa-
semptomatik hipogonadal hastalara onamları alınarak
yıda çalışma elde edilene kadar daha özenli izlem yapmak
yakın takip uygulanması şartı ile TRT verilebileceğini gös-
gerekmektedir.
Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5.
6.
7. 8. 9.
10. 11. 12. 13.
14. 15.
Eisenberg ML. Testosterone Replacement Therapy and Prostate Cancer Incidence. World J Mens Health. 2015 Dec; 33(3): 125–129. Pastuszak AW, Khanna A, Badhiwala N. Testosterone Therapy after Radiation Therapy for Low, Intermediate and High Risk Prostate Cancer. J Urol 2015 Nov;194(5):1271–6. Michaud JE, Billups KL, Partin A. Testosterone and prostate cancer: an evidence-based review of pathogenesis and oncologic risk. Ther Adv Urol 2015 Dec;7(6):378–87. Bhasin S, Storer TW, Berman N, Yarasheski KE, Clevenger B, Phillips J, et al. Testosterone replacement increases fat-free mass and muscle size in hypogonadal men. J Clin Endocrinol Metab. 1997;82:407–41. Bhattacharya RK, Khera M, Blick G, Kushner H, Nguyen D, Miner MM. Effect of 12 months of testosterone replacement therapy on metabolic syndrome components in hypogonadal men: data from the Testim Registry in the US (TRiUS) BMC Endocr Disord. 2011;11:18. Kenny AM, Kleppinger A, Annis K, Rathier M, Browner B, Judge JO, et al. Effects of transdermal testosterone on bone and muscle in older men with low bioavailable testosterone levels, low bone mass, and physical frailty. J Am Geriatr Soc. 2010;58:1134–1143. Gooren LJ, Behre HM, Saad F et al. Diagnosing and treating testosterone deficiency in different parts of the world. Results from global market research. Aging Male 2007;10: 173. Carson C III, Kirby R. Prostate Cancer and Testosterone Replacement Therapy-What is the Risk?. J Urol 2015 Dec;194: 1527–1528. Atan A, Tuncel A, Yesil S, Balbay D. Serum Testosterone Level, Testosterone Replacement Treatment and Prostate Cancer. Adv Urol. 2013:2013:275945. doi: 10.1155/2013/275945. Epub 2013 Sep 18. Review. Gray A, Feldman HA, McKinlay JB, Longcope C. Age, disease, and changing sex hormone levels in middle-aged men: results of the Massachusetts Male Aging Study. J Clin Endocrinol Metab 1991;73(5): 1016–1025. Harman SM, Metter EJ, Tobin JD, Pearson J, Blackman MR. Longitudinal effects of aging on serum total and free testosterone levels in healthy men. J Clin Endocrinol Metab 2001;86(2): 724–731. Araujo AB, Esche GR, Kupelian V et al. Prevalence of symptomatic androgen deficiency in men. J Clin Endocrinol Metab 2007; 92(11) 4241–4247. Wu FCV, Tajar A, Pye SR. Hypothalamic-pituitarytesticular axis disruptions in older men are differentially linked to age and modifiable risk factors: the European male aging study. J Clin Endocrinol Metab 2008; 93(7): 2737–2745. Morgentaler A. Testosterone replacement therapy and prostate cancer. Urol Clin North Am 2007;34(4): 555–563. Huggins C, Hodges CV. Studies on PCa I. The effect of castration, of estrogen, and of androgen injection on serum phosphatases in metastatic carcinoma of the prostate. Cancer Res 1941;1(4): 293–297.
158
16. Khera M. Androgen replacement therapy after prostate cancer treatment. Current Urology Reports 2010;11(6): 393–399. 17. Fowler JE Jr and Whitmore WF Jr. The response of metastatic adenocarcinoma of the prostate to exogenous testosterone. J Urol 1981;126: 372. 18. Gooren LJ, Behre HM, Saad F. Diagnosing and treating testosterone deficiency in different parts of the world. Results from global market research. Aging Male 2007;10: 173. 19. Endogenous Hormones and Prostate Cancer Collaborative Group, Roddam AW, Allen NE et al: Endogenous sex hormones and prostate cancer: a collaborative analysis of 18 prospective studies. J Natl Cancer Inst 2008;100: 170. 20. Kaufman J. A rational approach to androgen therapy for hypogonadal men with prostate cancer. Int J Impot Res 2006 Jan-Feb;18(1): 26–31. 21. Coward RM, Simhan J, Carson CC 3rd. Prostate-specific antigen changes and prostate cancer in hypogonadal men treated with testosterone replacement therapy. BJU Int 2009 May;103(9): 1179–83. 22. Grober ED, Lamb DJ, Khera M, Murthy L, Lipshultz LI. Correlation between simultaneous PSA and serum testosterone concentrations among eugonadal, untreated hypogonadal and hypogonadal men receiving testosterone replacement therapy. Int J Impot Res 2008 Nov-Dec;20(6): 561–5. 23. Sarosdy MF. Testosterone replacement for hypogonadism after treatment of early prostate cancer with brachytherapy. Cancer 2007 Feb;109(3): 536–41. 24. Leibowitz RL, Dorff TB, Tucker S, Symanowski J, Vogelzang NJ. Testosterone replacement in prostate cancer survivors with hypogonadal symptoms.BJU Int. 2010 May;105(10): 1397–401. 25. Morgentaler A and Traish AM. Shifting the paradigm of testosterone and prostate cancer: the saturation model and the limits of androgen-dependent growth. Eur Urol 2009; 55: 310. 26. Park J, Cho SY, Jeong SH. Low testosterone level is an independent risk factor for high-grade prostate cancer detection at biopsy. BJU Int 2015; Epub ahead of print. 27. Rhoden EL, Averbeck MA. Prostate carcinoma and testosterone: risks and controversies. Arq Bras Endocrinol Metabol 2009 Nov;53(8): 956–62. 28. Garcia-Cruz E, Piqueras M, Huguet J. Low testosterone levels are related to poor prognosis factors in men with prostate cancer prior to treatment. BJU Int 2012; 110: E541. 29. Khera M, Grober ED, Najari B, Colen JS, Mohamed O, Lamb DJ, Lipshultz LI. Testosterone replacement therapy following radical prostatectomy. J Sex Med 2009 Apr;6(4): 1165–70. 30. Botto H, Neuzillet Y, Lebret T et al: High incidence of predominant Gleason pattern 4 localized prostate cancer is associated with low serum testosterone. J Urol 2011;186: 1400. 31. Pastuszak AW, Pearlman AM, Godoy G et al: Testosterone replacement therapy in the setting of prostate cancer treated with radiation. Int J
Derleme
Impot Res 2013;25: 24. 32. Xu X, Chen X, Hu H, Dailey A, Taylor B. Current opinion on the role of testosterone in the development of prostate cancer: a dynamic model. BMC Cancer. 2015; 15: 806. 33. Gray H, Seltzer J, Talbert RL. Recurrence of prostate cancer in patients receiving testosterone supplementation for hypogonadism. Am J Health System Farm 2015 Apr 1;72(7): 536–41.
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI 34. Kühn CM, Strasser H, Romming A, Wullich B, Goebell PJ. Testosterone Replacement Therapy in Hypogonadal Men Following Prostate Cancer Treatment: A Questionnaire-Based Retrospective Study among Urologists in Bavaria, Germany. Urol Int 2015;95(2):153–9. 35. Morgentaler A, Conners III WP. Testosterone therapy in men with prostate cancer: literature review, clinical experience, and recommendations. Asian J Androl. 2015 Mar-Apr; 17(2): 206–211.
159
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 160–162
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Testosteronun kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkisi Uzm. Dr. Muhammet Necati Murat Aksoy, Prof. Dr. Ramazan Akdemir Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji AD
Genel bilgiler Testosteron (T), erkek cinsel organlarının ve ikincil erkek cinsiyet özelliklerinin (erkek tipi ses, sakal gelişimi, aksiller ve pubik kıllanma vs.) gelişmesinden başlıca sorumlu olan hormondur. T bu görevlerinin yanısıra kemik mineral dansitesi artışı, yağsız iskelet kası kütlesi oluşumu, sperm olgunlaşması, cinsel istek gelişimi gibi diğer bir takım görevleri de yerine getirir. T seviyeleri yaşla birlikte erkeklerde azalırken, yapılan bir takım çalışmalar bu azalmaya kardiyovasküler riskte ve sistemik ateroskleroz oluşumunda artışın eşlik ettiğini göstermektedir. Her ne kadar T yerine koyma tedavisinin bu risk artışını geriye döndürebileceği öngörülse de bu alanda yapılan çalışmalardan çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Testosteron üretimi, biyokimyasal özellikleri
nı baskılayan opiyat veya glukortikoid kullanımı sayılabilir. Yaşlanma ile veya uzun süren kronik hastalıklara sekonder olarak da sekonder hipogonadizm ortaya çıkabilir. Yaşlanma ile ortaya çıkan hem total hem de serbest T seviyelerinde izlenen bu düşüş, öncelikli olarak hipotalamuspituiter aksta GnRH yanıtında azalma ile ilişkilendirilmiştir (1). Erkek hipogonadizminin tanısı, sabah saatlerinde (saat 10.00 dan önce) ardışık olarak alınan iki serum örneğinde total T düzeyinin 300 ng/dl den az ölçülmesidir (2). Total T düzeyi, SHBG düzeyleri ile ilişkili olduğundan ve SHBG seviyesi bir çok hastalıkta ve yaşla birlikte değiştiğinden serbest T düzeyinin de ölçülmesi gerekmektedir. Aynı zamanda FSH ve LH ölçümleri ile primer ve sekonder hipogonadizm ayrımına da gidilmelidir. Erişkin yaşta hipogonadizm tanısında düşük T düzeylerine semptomların eşlik etmesi gerektiği belirtilmiştir (2).
Hipotalamustan salgılanan Gonadotropin salgılatı-
Düşük T düzeleri ile ilişkili spesifik semptomlar; vazomo-
cı hormon (GnRH) hipofiz bezini uyararak Follikül uyarıcı
tor instabilite (sıcak basması), azalmış libido (3) ve azal-
hormon (FSH) ve Lüteinizan hormon (LH) salgılatır. LH,
mış kemik mineral dansitesi (4) sayılabilir. Daha az spesifik
testislerde bulunun Leydig hücrelerinden T salgılanmasını
semptomlar arasında; depresyon, kronik yorgunluk, erek-
sağlarken, FSH ise sertoli hücrelerinde spermatogenesisi
til disfonksiyon ve azalmış kas kitlesi bulunmaktadır.
uyarır. Kanda bulunan testosteronun çok büyük bir kısmı seks hormonu bağlayan globülin (SHBG) veya albümine
Testosteron ve kardiyovasküler risk
bağlı olarak taşınırken az bir kısmı serbest T olarak bulunur.
Yaşlanmayla birlikte bir çok erkekte serum T düzeyleri
T hücre içerisinde bulunan kendi reseptörüne bağlanarak
kademeli olarak düşerken (5), bu düşüş artmış kardiyovas-
çekirdeğe taşınır ve burada bir takım gen aktivasyonu ve
küler riskle ilişkilendirilmiştir (6,7). Corona ve ark.larının
transkripsiyonu ile etkilerini gösterir.
70 çalışmanın meta analizini içeren çalışmalarında, kardi-
Erkek hipogonadizmi
yovasküler hastalığı olan bireylerde serum T düzeylerinin belirgin olarak düşük olduğu izlenmiş, yaş ve vücut kitle in-
Erkek hipogonadizmi, Leydig hücrelerinden T salgılan-
deksine göre düzeltme yapıldığında da bu ilişkinin devam
masında yetersizlik anlamında kullanılır ve direkt olarak in-
ettiği saptanmıştır (6). Hak ve ark.larının yaptığı çalışmada,
fertilite ile birlikte olmak zorunda değildir. Hipogonadizim,
serum total T düzeylerinde düşme ile birlikte aortik ate-
primer (testiküler yetersizlik) veya sekonder (hipotalamik-
roskleroz riskinde artış izlenmiş ve en yüksek rölatif riskin
pituiter aks kusuru) olarak sınıflandırılır. Primer sebepler
serum T düzeyi en düşük grupta olduğu saptanmıştır (8).
arasında; radyasyon tedavisi, travma, enfeksiyon, iskemi
Ohlsson ve ark. yaptığı prospektif bir çalışmada, yaş-
yer alırken, sekonder sebepler içinde GnRH salgılanması-
ları 69 ile 81 arasında değişen 2416 erkek 5 yıl boyunca
160
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
takip edilmiş ve bazal serum T ve SHBG ile majör kardiyo-
beple çalışmayı erken sonlandırdığı belirtildi (15). Ancak
vasküler (KV) olaylar arasındaki ilişki takip edilmiş (9). Ça-
detaylı incelendiğinde, TRT grubunda bildirilen 23 tehlikeli
lışma sonunda, başlangıçta en yüksek serum T düzeyine
KV olay içerisinde majör olay olarak nitelendirilebilecek
sahip olan bireylerde en az KV olay izlenirken, en düşük
2 adet miyokart enfarktüsü (MI) ve 1 adet iskemik inme
bireylerde en yüksek KV olay sayısı izlenmiş. Başlangıçta
mevcutken diğer olaylar; çeşitli EKG değişiklikleri, senkop
bilinen KV hastalık öyküsü olan bireyler çıkarıldığında ve
gibi KV klinik önemi tartışılabilecek olaylardı. Diğer taraf-
diğer KV risk faktörlerine göre düzeltme yapıldığında bu
tan, çalışma popülasyonundaki hastalar genel olarak kro-
ilişkinin serum T düzeyleri için yine devam ettiği gözlen-
nik hastalıkları ve altta yatan KV hastalığı veya KV hastalık
miştir. Aynı çalışma grubunda Tivesten ve ark.’larının yap-
riski olan hastalardı. Dolayısıyla, bu çalışmadan elde edi-
tığı diğer bir analizde, serum T, serbest estradiol ve SHBG
len verilerin tüm yaş gruplarına veya tüm T tedavisinin far-
düzeyleri ile alt ekstremite Ankle Brakial Index (ABI) öl-
mösötik şekilleri ve dozlarına genellemesi pek mümkün
çümleri karşılaştırılmış ve lojistik regresyon analizlerinde
gözükmemektedir. Vigen ve ark.nın yaptığı retrospektif
serum T düzeyi en düşük olan grup ve estradiol düzeyi en
kohort analizinde, T tedavisi alan ve almayan hastalarda
yüksek olan grup ile alt ekstremite periferik arter hastalığı
tüm nedenlere bağlı ölüm, MI ve inme primer sonlanım
arasında bağımsız bir ilişki saptanmıştır (10). Farias ve ark.
noktası olarak incelenmiş ve T tedavisi alan grupta daha
larının orta yaşlı, tip 2 diabetli ve KV olay öyküsü olmayan
yüksek bulunmuştur (16). Ancak bu çalışma, gerek veri-
hastalarda yaptıkları çalışmada, serum total T konsantras-
lerin istatistiksel analizi açısından gerekse çalışmaya dahil
yonu ile sistemik aterosklerozun bir belirteci olan karotis
edilen T tedavisi altındaki hastaların tedaviye uyumları ve
intimal medial kalınlık (IMK) ölçümleri arasında negatif bir
serum T düzeyleri takipleri ile ilgili hiç bir veri olmaması
ilişki bulurken, çoklu lojistik regresyon analizlerinden son-
nedeni ile oldukça fazla eleştirildi. İki bin on beş yılında
ra düşük T düzeyleri ile artmış IMK ve bozulmuş endotel
yapılan bir çalışmada, TRT uygulama yolları, KV ve sereb-
fonksiyonları ile bağımsız bir ilişki ortaya koymuştur (11).
rovasküler olaylar açısından retrospektif bir kohort çalış-
Bu tarz birçok gözlemsel çalışmada, serum düşük T dü-
masında karşılaştırılmış ve enjeksiyon yöntemini kullanan
zeylerinin, artmış sistemik ateroskleroz ve kardiyovasküler
hastalarda jel ve transdermal bant yöntemini kullananlara
olay riski ile olan ilişkisi gösterilmiştir. Shores ve Matsu-
göre artmış KV ve birleşik sonlanım noktası sıklığı olduğu
moto adlı yazarların konuyla ilgili yaptıkları bir derlemede,
görülmüştür. Ancak bu çalışmada da testosteron tedavisi
bu bulguların testosteronun, genel sağlık durumunda dü-
almayan kontrol grubu olmaması nedeni ile konuya açıklık
şüşün genel bir belirteci mi olduğu ya da gerçekten düşük
getirilememiştir (17).
T düzeyleri ile artmış KV risk arasında nedensel bir ilişki mi
Bu şekilde T tedavisinin KV olayları arttırdığına yönelik
olduğu sorusuna cevap vermediğinden bahsetmiştir (12).
var olan çalışmaların tam aksini savunan yayınlar da mev-
Testosteron tedavisi ve kardiyovasküler sistem
cuttur. Örneğin; Shores ve ark. larının yaptığı gözlemsel nitelikli bir çalışmada, 40 yaşın üzerinde ve düşük T düze-
Testosteron replasman tedavisinin (TRT) KV sistem
yine sahip 1031 adet hasta ortalama 41 ay takip edilmiş.
üzerinde etkisini araştıran randomize kontrollü bir çalışma
Takip sonunda TRT alan hastaların ölüm oranları almayan
olmamasına rağmen az sayıdaki meta analizlerde, TRT nin
hastalara göre anlamlı derecede düşük bulunmuş. Ancak
genel olarak KV sistem üzerinde ciddi bir etkisi olmadığı
bu çalışma da gerek gözlemsel olması gerekse TRT ala-
ve majör KV olayları arttırmadığı ancak hematokrit düzey-
cak hasta seçiminde objektif kriterler olmayışı nedeni ile
lerinde artış ve lipid profilinde değişiklikler ile ilişkili oldu-
eleştirilmiştir (18). Sharma ve ark. larının yaptığı retrospek-
ğu ortaya konmuştur (13,14). Basaria ve ark. tarafından
tif bir analizde, daha önceden MI ve iskemik inme öyküsü
2010 yılında yayınlanan bir makalede, 65 yaş ve üzerinde
olmayan ve düşük T düzeyi olan hastalar TRT ile serum T
olup düşük T seviyesine sahip erkekler üzerinde TRT nin
düzeyi normale gelenler, TRT ile serum T düzeyi normale
etkilerini araştıran randomize plasebo kontrollü bir çalış-
gelmeyenler ve TRT almayanlar olmak üzere 3 grupta in-
mada (TOM çalışması) TRT grubunda plasebo grubuna
celenmiştir (19). Çalışmanın sonlanım noktası olarak tüm
göre 6 ay takip sonunda anlamlı olarak daha fazla tehli-
nedenlere bağlı ölüm, MI, iskemik inme ve tüm bunların
keli KV olay olduğu ve çalışma izleme komitesinin bu se-
birleşik sonlanım noktası hedeflenmiştir. Yapılan analizde
161
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI TRT ile serum T düzeyleri normale gelen grupta tüm ne-
Derleme
trat oluşturma (21)
denlere bağlı ölüm, MI ve iskemik inme oranlarının daha
• Tromboz riskinde artış (22).
az olduğu gözlenmiştir. Yine yazarlar tarafından bu anali-
• Oral ve transdermal TRT uygulamalarında ise akut bir
zin zayıf noktaları olarak, gözlemsel bir çalışma olup te-
etkiden bahsetmek mümkün olmayıp bütün TRT form-
davi alan hastaların seçiminde objektif bir kriter olmayışı,
larının genel KV etkileri olan periferal ve koroner kan
düzgün bir randomizasyon olmayışı sayılmıştır. Ancak bu
akımında artış (23),
çalışmada serum T düzeyleri ölçülerek hastaların en azından T tedavisine uyumu konusundaki şüphe giderilmiş gibi gözükmektedir. Sonuç olarak, TRT konusunda randomize, prospektif, çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmanın olmayışı ve bu konuda yapılan çalışmalarda yukarıda sayıldığı gibi birbirine
• Tromboksan A2 bağımlı trombosit agregasyonunda artış (22), • Periferik arteryel vazodilatasyon ve bu etkiyle beraber kardiyak output artışı sayılabilir (24). Sonuç
tamamen zıt bulguların ortaya konması nedeni ile mevcut
Testosteron, her yaşta erkek hipogonadizminde tedavi
bilgilerle TRT’nin uzun dönem KV sonlanım noktaları üze-
amaçlı kullanılabilen bir hormondur. Daha önceden bilinen
rindeki etkileri hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır.
KV hastalığı olmayan nispeten genç hastalarda T tedavisi
Yapılan çalışmalarda elde edilen verilere göre, akut T in-
ile KV olay riskinde bir artış muhtemelen beklenmezken,
jeksiyonu ile KV sistem üzerinde elde edilen etkiler şunlardır;
özellikle daha evvel MI, iskemik inme gibi öyküsü olan
• Kardiyak outputta akut bir artış ve periferik vasküler re-
veya KV hastalık riski yüksek olan bireylerde KV açıdan gü-
zistansta azalma (20), • QT süresinde kısalma ve dolayısıyla aritmojenik subs-
venilirliği en azından tartışmalıdır ve hastalara bu konuda mutlaka bilgilendirme yapılmalıdır.
Kaynaklar 1.
Wu FC, Tajar A, Pye SR, ve ark., for the European Male Aging Study Group. Hypothalamic-pituitary- testicular axis disruptions in older men are differ- entially linked to age and modifiable risk factors: the European Male Aging Study. J Clin Endocrinol Metab 2008;93:2737–45. 2. Bhasin S, Cunningham GR, Hayes FJ ve ark. Task Force, Endocrine Society. Testosterone therapy in men with androgen deficiency syndromes: an Endocrine Society clinical practice guideline. J Clin Endocrinol Metab 2010;95:2536–59. 3. Khera M, Bhattacharya RK, Blick G, ve ark. Improved sexual function with testosterone replacement therapy in hypogonadal men: real- world data from the Testim Registry in the United States (TRiUS). J Sex Med 2011;8:3204–13. 4. Cunningham GR, Stephens-Shields AJ, Rosen RC, ve ark. Association of sex hormones with sexual function, vitality, and physical function of symptomatic older men with low testosterone levels at baseline in the testosterone trials. J Clin Endocrinol Metab 2015;100:1146–55. 5. Harman SM, Metter EJ, Tobin JD, et ve ark. Longitudinal effects of aging on serum total and free testosterone levels in healthy men. J Clin Endocrinol Metab 2001;86:724–31 6. Corona G, Rastrelli G, Monami M, ve ark. Hypogonadism as a risk factor for cardiovascular mortality in men: a meta-analytic study. Eur J Endocrinol 2011;165:687–701. 7. Ruige JB, Mahmoud AM, De Bacquer D, ve ark. Endogenous testosterone and cardiovascular disease in healthy men: a meta-analysis. Heart 2011;97:870–5. 8. Hak AE, Witteman JC, de Jong FH, ve ark . Low levels of endogenous androgens increase the risk of atherosclerosis in elderly men: the Rotterdam study. J Clin Endocrin Metal 2002;87:3632–9. 9. Ohlsson C, Barrett-Connor E, Bhasin S, ve ark. High serum testosterone is associated with reduced risk of cardiovascular events in elderly men. The MrOS (Osteoporotic Fractures in Men) study in Sweden. J Am Coll Cardiol 2011;58: 1674–81. 10. Tivesten A, Mellström D, Jutberger H ve ark. Low serum testosterone and high serum estradiol associate with lower extremity peripheral arterial disease in elderly men. The MrOS Study in Sweden. J Am Coll Cardiol. 2007 Sep 11;50(11):1070–6 11. Farias JM, Tinetti M, Khoury M, ve ark. Low testosterone concentration and atherosclerosis disease markers in male patients with type 2 diabetes. J Clin Endocrinol Metab 2014;99: 4698–703.
162
12. Shores MM, Matsumoto AM. Testosterone, aging, and survival: biomarker or deficiency. Curr Opin Endocrinol Diabetes Obes 2014;21:209–16. 13. Haddad RM, Kennedy CC, Caples SM, ve ark. Testosterone and cardiovascular risk in men: a systematic review and meta-analysis of random- ized placebo-controlled trials. Mayo Clin Proc 2007;82:29–39. 14. Fernández-Balsells MM, Murad MH, Lane M, ve ark. Clinical review 1: adverse effects of testos- terone therapy in adult men: a systemic review and meta-analysis. J Clin Endocrinol Metab 2010; 95:2560–75. 15. Basaria S, Coviello AD, Travison TG, ve ark. Adverse events associated with testosterone administration. N Engl J Med 2010;363:109–22. 16. Vigen R, O’Donnell CI, Barón AE, ve ark. Association of testosterone therapy with mortality, myocardial infarction, and stroke in men with low testosterone levels. JAMA 2013;310:1829–36. 17. Layton JB, Meier CR, Sharpless JL, ve ark. Comparative safety of testosterone dosage forms [published erratum appears in JAMA Intern Med 2015;175:1248]. JAMA Intern Med 2015;175: 1187–96. 18. Shores MM, Smith NL, Forsberg CW, ve ark. Testosterone treatment and mortality in men with low testosterone levels. J Clin Endocrinol Metab 2012;97:2050–8. 19. Sharma R, Oni OA, Gupta K, ve ark. Normalization of testosterone level is associated with reduced incidence of myocardial infarction and mortality in men. Eur Heart J 2015;36:2706–15. 20. Pugh PJ, Jones TH, Channer KS. Acute haemodynamic effects of testosterone in men with chronic heart failure. Eur Heart J 2003;24:909–15. 21. Herring MJ, Hale SL, Shi J, ve ark. Supraphysiological testosterone levels shorten the QT interval but do not alter total anatomic myocardial infarct size in rabbits with acute myocardial infarction. Cardiol Pharmacol 2014;3:1. 22. Glueck CJ, Richardson-Royer C, Schultz R, ve ark. Testosterone therapy, thrombophilia- hypofibrinolysis, and hospitalization for deep venous thrombosis-pulmonary embolus: an exploratory, hypothesis generating study. Clin Appl Thromb Hemost 2014;20:244–9. 23. Malkin CJ, Pugh PJ, Morris PD, ve ark. Testosterone replacement in hypogonadal men with angina improves ischaemic threshold and quality of life. Heart 2004;90:871–6. 24. Deenadayalu V, Puttabyatappa Y, Liu AT, et al. Testosterone-induced relaxation of coronary arteries: activation of BKCa channels via the cGMP- dependent protein kinase. Am J Physiol Heart Circ Physiol 2012;302:H115–23.
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 163
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Erkeklerde geç başlangıçlı hipogonadizmde uzun etkili testosteron undekonat ile 8 yıllık tedavinin metabolik parametrelere, üriner semptomlara, kemik mineral dansitesine ve seksüel fonksiyonlara etkisi Permpongkosol S., Khupulsup K., Leelaphiwat S., et al. J Sex Med. 2016 Aug; 13(8):1199–211
Enjekte edilebilir testosteron undekanoat (TU) önce-
Genomik DNA, periferal kandan izole edildi ve CAG tek-
ki meta-analizlerinde; vücut kompozisyonu, ağırlık ve
rar bölgesi, polimeraz zincir reaksiyonu ile büyütülmüştür.
gözlemsel çalışmalarda glikol metabolik profili, glikolize
Fragman analizi, sıralama, elektroferogram ve kromatografi
hemoglobini (HbA1c) ve yağ kütlesini azaltması, erektil
yapılmış, ana sonuç ölçütü testosteron takviyesi sırasındaki
disfonksiyona, kan basıncı, lipit profili, bel çevresi ve vü-
dinamik parametrelerin değişikliği olarak belirlenmiştir.
cut kitle indeksi gibi diğer bazı sorunlara fayda sağlama-
Sonuçlar incelendiğinde; TU’nin tüm obezite paramet-
sında olumlu sonuçlar göstermesine rağmen randomize
relerini iyileştirmediği gözlenmiştir. Bel çevresinde, vücut
kontrollü klinik çalışmalar sınırlıdır. TU tedavisinin kardi-
yağında, glikolize hemoglobinde, kolesterol, düşük-dan-
yovasküler hastalık riskinin veya prostat kanseri riskinin
siteli protein ve uluslararası prostat semptom skorunda
olmadığı ve güvenilir olduğu bildirilmiştir. Aynı şekilde
anlamlı derecede azalma gözlenmiştir. TU; beden kitle
testosteron replasman tedavisindeki randomize klinik ça-
indeksinde, yüksek dansiteli lipoproteinde, trigliserid ve
lışmaların meta-analizlerinde vücut ağrılığında herhangi
erkek yaşlanma belirtilerinde herhangi bir ilerleme göz-
bir etki belgelenmemiş olup yine de özel dizayn edilmiş
lenmemiştir. Bunlarla birlikte; prostatik spesifik antijen,
kontrollü çalışmalarla karşılaştırmaya ihtiyaç vardır.
testosteron seviyeleri, hematokrit, uluslar arası erektil dis-
Bu çalışma; Tai’li erkeklerde uygulanan intramüsküler TU
fonksiyon skoru, vertebral ve femoral kemik mineral dan-
tedavisinin metabolik parametreler, üriner semptomlar ve
sitesinde anlamlı derecede artışlar izlenmiştir. Bu çalışma
kemik mineral danisitesi üzerine ve geç başlayan hipogana-
sırasında hiçbir majör istenmeyen kardiyovasküler olay
dizmli (GBH) erkekler üzerine 8 yıllık takiplerin sonuçlarını paylaşmak amaçlı yapılmıştır. GBH; ilerleyen yaşta gözlenen, tipik semptomları ve düşük testosteron seviyeleri ile karakterize bir durumdur. Bu durum, yaşam kalitesini anlamlı derecede azaltabilmekle beraber çoklu organ sistemlerinde olumsuz etkiler gösterebilir. Tanı kriterleri için öncelikle total testosteronun 300 ng/ml değeri altında olması gereklidir. Seks hormonu bağlayıcı globülin (SHBG) seviyesi ölçümü de tanıda etkilidir. Toplamda 428 TU tedavisi alan, geç başlangıçlı hipogonadizm olan erkek hastanın medikal
veya prostat kanseri oluşmamıştır. CAG tekrar uzunluğunda herhangi bir anlamlı ilişki yoktur. Bu çalışma ile uzun süreli TU tedavisinin, eski çalışmalarla da karşılaştırıldığında uygun ve faydalı olduğu gözlenmektedir. Çalışma 8 yıldır tedavi alan GBH’li erkeklerde uzun süreli TU tedavisinin etkinliğini ve güvenilirliğini doğrulamıştır. Ayrıca, çalışma CAG tekrar uzunluğu ve GBH ile Tai’li erkeklerde antropometrik parametreler arasında hiçbir ilişki göstermemiştir.
kayıtları incelenmiş ve bu hastalardan 5’ine tedavi sırasın-
Çeviri
da prostat kanseri tanısı konulmuştur. Çalışmaya, kayıtları
Yrd. Doç. Dr. Bülent Katı, Doç. Dr. Yiğit Akın
tam olan 10 hasta alınmıştır; ortalama yaş 65.6±8.9 yıldır.
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
163
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 164–165
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Düşük testosteron düzeyli ileri yaş erkeklerde aromataz inhibisyonu ile testosteron etkisinin karşılaştırılması: Randomize kontrollü çalışma Dias J.P., Melvin D., Simonsick E.M., et al. Andrology 2016 Jan;4(1):33–40.
Testosteron (T) düzeyi erkeklerde yaşla birlikte azalır
ve plasebo jel (Aİ-group, n=14). Plasebo tablet ve plase-
ve bu azalma ile yağsız vücut kitlesi (YVK), kas gücü ve
bo jel günlük (plasebo, n=13). Randomizasyon bilgisayar
kemik mineral dansitesindeki (KMD) azalmanın ilişkili ol-
tarafından yapılmış ve çalışma sonuçları 3, 6 ve 12. aylar-
duğu gözlenmektedir. Yaşlı hastalarda Testosteron rep-
da kontrol edilmiştir.
lasman tedavisinin (TRT) faydasının çelişkili olduğu göz-
Kemik mineral dansitesi ve vücut kompozisyo-
lenmiştir. Buna karşın T tedavisi yan etkilerine rağmen
nu; femur boyun ve lumbar vertebra KMD, YVK ve yağ
orta yaş ve ileri yaş erkeklerde kullanılmaktadır. Bunun
kitlesi(YK) dual-energy X-ray absorptiometri(DEXA) kul-
sonucu olarak aromataz inhibitörü (Aİ) kullanılarak art-
lanılarak ölçülmüş tüm DEXA taramaları tek operatör ta-
tırılan endojen T yeni bir ilgi oluşturmuştur. Aİ gonadal
rafından okunmuş ve ENCORE 2006 ver.10.51.006 yazılı-
aksın potent inhibitörü olan östrojenin sentezini inhibe
mıyla analiz edilmiştir.
ederek gonadotropinlerin artmasını bu da testisleri uya-
Güç kontrolü, kavrama gücü Jamar Hand dinamomet-
rarak T seviyesini arttırır. Bu çalışmanın ana odak noktası
re ile iki el kullanılarak ölçülmüş. Altı ölçümün en yüksek
hipogonadizmle ilişkili KMD kaybı gibi erkek iskelet sağ-
değeri kaydedilmiştir. Konsentrik diz fleksiyon ve ekstan-
lığına hem testosteronun hem de östradiolün etkisini be-
siyon gücü Kin-Com Kinetic Comminicator kullanılarak
lirlemektir. Daha önceki çalışmalarda Aİ iskelet sistemine
ölçülmüş, 30 saniyelik dinlenmeler halinde üç maksimal
etkisi araştırılsa da direkt olarak Aİ ve TRT karşılaştırılması
eforun en yüksek değeri maksimum konsentrik diz fleksi-
yapılmamıştır. Üstelik bu çalışmaların hiçbiri Aromataz
yon ve ekstansiyon gücü olarak belirlenmiştir.
inhibitörünün kas gücü veya yürüyüş hızına etkisini araş-
Yürüyüş hızı, daha önce doğrulanmış standart proto-
tırmamıştır. Bu çalışmada transdermal testosteronun (TT),
kole göre ölçülmüş (Simonsick et al., 2001; Schrack et al.,
Aİ ve plasebonun kemik kitlesine, kas gücüne ve yürüyüş
2012) ve metre/saniye olarak analiz edilmiştir. Hastalar
hızına etkisini düşük T düzeyli ileri yaş erkeklerde değer-
çıplak bir zemin üzerinde düz çizgi boyunca 15 metre yü-
lendirilmiştir. Altmış beş yaş ve üstü erkek hastalar ça-
rümüş ve koşmadan elde edilen en yüksek yürüme hızı
lışmaya dahil edilmiş ve sabah 7 ila 10 saatleri arasında
belirlenmiştir.
alınan örneklerde T<350 ng/dL olanlar kaydedilmiştir.
Dörtyüz yirmi dokuz uygun hasta değerlendirilmiş,
Hastaların gonadotropin, prolaktin, paratiroid hormon
133 olgunun T seviyesi <350 ng/dL dir. Toplam 43 hasta
seviyeleri normal ve PSA ≤4.0 ng/dL dir. Hematokrit
randomize edilmiştir. Gruplar temelde uyumlu ve hiçbir
<%36, mini-mental durum test skoru <24, polistemili,
sonuç parametresinde istatistiksel fark yoktur. Çalışma 37
osteoporoz, SVO, diyabet öyküsü ve kontrolsüz hiper-
hasta ile tamamlanmıştır.
tansif hastalar, benign prostat hiperplazisine bağlı ciddi
Hem TT hem de AI gruplarında, T seviyesi anlamlı ola-
alt üriner sistem yakınmaları olan, yakın zamanda akut
rak artmış ve çalışma boyunca devam etmiştir. Beklenildiği
koroner sendrom, ciddi artrit, kalça veya diz operasyo-
gibi T seviyesi biyoyararlanımı her iki tedavi grubunda da
nu olan hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Çalışma 12 ay
artmıştır. E2 seviyesi anlamlı olarak TT grupta artmış ve AI
süren çift-kör, randomize, plasebo kontrollü çalışmadır.
grupta azalmıştır. SHBG seviyesi grupların herhangi birin-
Toplam 37 hasta 1:1:1 oranında 3 gruba randomize edil-
de çalışma boyunca değişmemiştir. TT grubunda plasebo
miştir: Transdermal T jel (Androgen) 5g/day ve plasebo
ile karşılaştırıldığında gonadotropin supresyonu gözlen-
tablet (TT-group, n=16); Anastrozol (Arimidex) 1mg/day
miştir (p<0.0001).
164
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
On iki ayın sonunda TT grupta lomber vertebra
landığında 0.18±0.08 m/sn ile anlamlı artış saptanmış-
KMD’de (0.042±0.008 g/cm ;P<0.01) ve plasebo gru-
tır. Plasebo grubunda stabil kalırken AI grubunda azalma
bunda (0.047±0.013 g/cm ; p<0.0001) artış görülmüş
görülmüştür. Tedavi grupları arasında istatistiksel anlamlı
ve bu AI grubundan daha fazla olduğu tespit edilmiştir
değişiklik varken (p=0.042) plasebo ile TT veya plasebo
(0.008±0.012). Ortalama femur boynu KMD her üç grup-
ile AI grupları kıyaslandığında anlamlı değişiklik gözlen-
ta da benzerdir ve çalışma boyunca istatistiksel olarak an-
memiştir (p=0.57).
2
2
lamlı değişim göstermemiştir.
Sonuç olarak, bu çalışmanın başlıca katkısı testoste-
YVK her iki müdahale grubunda artmasına rağmen 12
ron ve aromataz inhibitörlerinin yaşlı erkeklerin fizyolojik
ayda sadece istatistiksel anlamlı artış AI grupta gözlen-
fonksiyonlarına etkisinin farkını göstermektir. Bu veriler
miştir (1.2±0.6 kg). Benzer şekilde yağ kitlesindeki azalma
estradiolün yürüyüş hızıyla ilgili önemini vurgulamaktadır.
sadece AI grupta anlamlı çıkmıştır (1.8±0.6kg).
Ayrıca estradiolün KMD’nin idamesi için gerekliliği doğ-
Diz ekstansor gücü hem TT hem de AI grubunda anlamlı derecede artmıştır; ancak, değişiklik gruplar arasında anlamlı derecede farklı değildir. Bazal ile kıyaslandığında diz fleksor gücü de tedavi gruplarında artmış ancak plasebo grubunda artış görülmemiştir. Buna rağmen fleksor kas
rulanmıştır. İstenilen organ sistemine fayda sağlamak için androjen eksikliği olan yaşlı hastalarda serum testosteron düzeyindeki artış modalitelerinin bireyselleştirilebileceği bir kez daha geniş prospektif bir çalışmayla doğrulanmıştır.
gücü her üç grup kıyaslandığında istatistiksel anlamlı fark
Çeviri
görülmemiştir. El kavrama testi de hiçbir grupta değişiklik
Dr. Taha Çetin, Doç. Dr. Zafer Kozacıoğlu
göstermemiştir.
SBÜ Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
On iki ayda yürüyüş hızı TT grubunda bazali ile kıyas-
Üroloji Kliniği
165
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 166–167
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Obstrüktif uyku apnesi olan erkeklerde dışarıdan testosteron kullanımı seksüel isteği arttırır Melehan K.L., Hoyos C.M., Yee N.J.,et al. Andrology 2016;Jan;4(1):55–61.
Obstrüktif uyku apnesi (OUA) tekrarlayan komplet
kisi randomize plasebo kontrollü olarak değerlendirilmiş-
veya parsiyel üst hava yolu tıkanıklığı nedeni ile uykuda
tir. Ayrıca bazal T seviyesi ile tedavinin etkinliği ayrı olarak
oksijen satürasyonunun düşmesi ve uykudan uyanma ile
değerlendirilmiştir.
karakterize bir hastalık olup orta yaşlı erkeklerin 1/4’ünü
Avustralya’da yapılan çalışmaya 18 yaş üstü beden küt-
etkiler. Biyokimyasal androjen yetmezliği ile OUA arasın-
le indeksi 30 kg/m2’nin üzerinde olan ve hafif OUA tanısı
da bağımsız bir ilişki olup, OUA olan erkeklerin %40’ında
(apne hipopne indeksi saatte 10’un üzerinde) olan hasta-
testosteron (T) seviyesi genç erişkin erkeklere gore hipo-
lar alınmış. Randomize, çift kör, plasebo kontrollü olarak
gonadal aralıktadır. Özellikle ağır OUA olan hastalarda ağır
çalışma dizayn edilmiş. T grubuna 3 doz intramüsküler
hipoksemiye bağlı T seviyeleri daha düşük olup, CPAP ile
testosterone undecanoate tedavisi verilmiş. Enjeksiyon-
OUA tedavisi sonrasında T düzeylerinde artış olmaktadır.
lar hemşire tarafından çalışmaya alındığı zaman, 6. ve 12.
OUA’nde T’un düşmesi uykunun kısıtlanması, uykuda
Haftada yapılmış. Ayrıca hastaların hepsine diyetisyen ta-
bölünmeler olması ve/veya tekrarlayan hipoksiye bağlı
rafından 2500 kJ (600 kcal) azaltılmış kilo verdirici diyet
santralde pulsatil LH salınımının bozulması ile olur. Obezi-
programı ve günlük 30 dakika tempolu yürüyüş egzersizi-
te, özellikle santral obezite, androjen yetmezliğinin bir bul-
önerilmiş. Hastaların seksüel fonksiyonları, yaşam kalitesi
gusu olup, OUA için ise bağımsız bir risk faktörüdür. OUA
ve nörokognitif fonksiyonları çalışmaya alındığı zaman, 6.,
ve obezitenin bu birlikteliği dolaşımdaki T seviyesinin düş-
12. ve 18. Haftada değerlendirilmiş. Hastalardan çalışma-
mesine ikinci bir yol olarak katkı sağlıyor olabilir.
ya alındığı zaman, 6., 7., 12. ve 18. Haftalarda sabah venöz
Azalmış seksüel istek, ereksiyon kalitesinin bozulma-
kan örneği alınmış ve LH, FSH, total T ölçülüp, Vermeu-
sı, düşük ruh hali ve bilişsel fonksiyonlarda azalma OUA
len formülüne gore serbest T hesaplanmış. Kan örnekleri
ve androjen yetmezliğinin sık bulgularındandır. Komor-
-80oC’de analize kadar dondurulup bekletilmiş ve her has-
bid hastalığı olmayan sağlıklı bireylerde semptomatik
tanın tüm örnekleri aynı kit ile değerlendirilmiş.
androjen yetmezliği tanısını koyduracak anlamlı bir sınır
Hastaların yaşam kalitesi, uykusuzluk seviyesi ve sek-
değer olmasa da genel Kabul gören T eşik değeri 8–12
süel fonksiyonları izole ve hasta mahremiyetine uygun bir
nmol/L’dir. Semptomlara gore eşik değerlere bakıldığın-
odada çalışma başlangıcı, 6., 12. ve 18. Haftalarda sorgu-
da, sabah ereksiyonlarında azalma için T eşik değeri 11-
lama formları ile değerlendirilmiş. Genel yaşam kalitesi
13 nmol/L, erektil fonksiyonlarda bozulma için 8 nmol/L,
SF-36 (Short Form 36) ile uyku ile ilişkili yaşam kalitesi ise
seksüel istek için 5–15 nmol/L olarak kullanılabilir. Sağlıklı
functional outcome of sleep (FOSQ) formu ile değerlendi-
erkek bireyler için çeşitli semptomlar için farklı eşik değer-
rilmiş. Son iki haftadaki uykusuzluk durumu Epworth Sle-
ler belirlenmiş olsa da komorbid hastalığı olan bireylerde
epiness Skalası ile anlık uykusuzluk durumu ise Karolinska
bu eşik değerlerin kullanımı net değildir.
ve Stanford Sleepiness Skalası ile değerlendirilmiş. Ayrı-
T tedavisinin OUA olan erkek hastalarda seksüel fonk-
ca çalışmaya katılan hastalara seksüel düşünme derecesi,
siyonlar, nörokognitif fonksiyonlar ve yaşam kalitesine
istek, ereksiyon ve ejakülasyon fonksiyonları, seks sıklığı
etkisi ile ilgili şu ana kadar yapılmış çalışma yoktur. Bu ça-
ve tatmin derecesini içeren sorular sorulmuş ve 0–1.0 ara-
lışmada, obez OUA olan erkek hastalarda standart doz T
sında değerlendirmeleri istenmiş. Hastalara çalışma baş-
destek tedavisinin seksüel fonksiyonlar, genel ve hastalığa
langıcı, 6., 12. ve 18. Haftalarda bilgisayarlı nörokognitif
özgü yaşam kalitesine, ve kognitif fonksiyonlar üzerine et-
fonksiyon testi yapılmış. Üç boyutlu düşünme yeteneği,
166
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
görev bazlı testler, hafıza testleri ve digger kognitif testler
Seksüel istek dışında iki grup arasında seksüel fonksiyon-
yapılmış. Çalışmanın istatistiksel analizi SAS 9.2 programı
lar (ilişki sayısı, ejakülasyon ve ereksiyon fonksiyonları),
ile yapılırken analizlerde total T (8, 11, 13 nmol/L) ve ser-
uykusuzluk düzeyi, SF-36 ve FOSQ yaşam kalitesi indeks-
best T (160, 220, 280 pmol/L) için değişik eşik değerler
leri, nörokognitif fonksiyonlar ve kilo kaybı açısından fark
baz alınarak ayrı ayrı incelenmiş.
tespit edilmemiş. Alt grup analizlerine bakıldığı zaman te-
Çalışmaya 34 kontrolve 33 T tedavisi alan olmak üzere
davi öncesindeki T seviyesi 8 nmol/L altında olan grupta T
67 hasta alınmış. Gruplar arasında yaş, beden kütle indek-
replasman tedavisi ile keyifsizlik derecesinde (p=0.0021),
si, total apne hipopne ve oksijen desatürasyon indeksle-
dirilik/dinçlik (p=0.004) ve sinirlilikte (p=0.04) istatistiksel
ri (OUA’sinin ciddiyetini göstermekte), minimum oksijen
olarak anlamlı düzelme olduğu tespit edilmiş.
satürasyonu, LH, FSH, testosterone, serbest testosterone,
Bu çalışma, OUA olan obez erkek hastalarda T teda-
seks hormone bağlayıcı globulin, hipertansiyon, dislipide-
visinin verilmesi ile seksüel isteğinde hastanın bazal T se-
mi ve PDE-5 inhibitör kullanımı açısından fark tespit edil-
viyesinden bağımsız olarak artışa yol açtığını göstermiş-
memiş. Çalışmayı 26’sı T ve 28’i plasebo kolunda olmak üzere 54 hasta tamamlayabilmiş. T tedavisi alan grupta (beklenildiği gibi) control grubuna göre serum T artış, FSH ve LH düzeylerinde ise istatistiksel anlamlı düşüş tespit edilmiş. T tedavisi alan grupta control grubuna gore seksü-
tir. Bu hasta grubunda T replasmanı seçilmiş hasta grubu dışında yaşam kalitesinde değişikliğe yol açmamaktadır. Eğer hastanın bazal T seviyesi 8 nmol/L altındaysa keyifsizlik, dinçlik ve sinirlilikte düzelmeye yol açmaktadır.
el istekte artış tespit edilmiş. Bu farklılık ilk defa 6. Haftada
Çeviri
ortaya çıkıp çalışma boyunca devam etmiş. Ayrıca çalış-
Dr. Rahmi Gökhan Ekin, Doç. Dr. Zafer Kozacıoğlu
ma başlangıcındaki serum T seviyesinden bağımsız olarak
SBÜ İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
T replasman tedavisine bağlı olarak arttığı tespit edilmiş.
Üroloji Kliniği
167
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 168
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Shengjing kapsül korpus kavernozum düz kasında nitrik oksit’in indüklediği gevşeme aracılığıyla kastre edilmiş rat’lardaki erektil fonksiyonu iyileştirir Zhao S, Liu L, Kang R, et al. Urology, 10.1016/j.urology, 2016 (epub ahead)
Erektil disfonksiyon’un tedavisinde yaygın olarak kul-
Kastre edilmiş ratların korpus kavernozumlarındaki düz
lanılan sildenafil, vardenafil ve tadalafil gibi PDE5 inhibi-
kas oranı Sham ve testosteron ile tedavi edilmiş gruptan
törleri pahalı olmalarının yanı sıra görme bozuklukları, baş
belirgin olarak daha düşüktü. Shengjing ile tedavi edilmiş
ağrısı, rinit, flushing ve dispepsi gibi yan etkilere de yol
grupların düz kas oranı kastrasyon grubuyla karşılaştırıldı-
açabilmektedir. Shengjing kapsülü semen kalitesini arttır-
ğında belirgin daha yüksekti. RT-PCR ve Western Blot ana-
mak ve erkek seksüel sağlığını düzeltmek için Çin’de uzun
lizleri yapılarak, Shengjing kapsül ile tedavi edilen grupla-
yıllardır kullanılmakta olan bitkisel bir ilaç karışımıdır. Bu
rın nNOS, iNOS ve eNOS düzeylerinin kastre gruba göre
çalışmada, kastre edilmiş ratlarda, Shengjing kapsülün pe-
daha yüksek olduğu gösterildi. Ancak, bu değerler testos-
nil erektil fonksiyonlar üzerine etkileri incelenmiş ve altta
teron uygulanan gruba göre daha düşük idi.
yatan potansiyel mekanizmalar belirlenmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma, kastre edilen ratlarda erektil fonksiyonla-
Ağırlıkları 380–420 gram arasında değişen 30 er-
rın Shengjing tedavisi ile düzeldiğini göstermiştir. Ayrıca,
kek Sprague Dawley rat randomize olarak 6 gruba ayrıl-
Shengjing kapsül verilen gruplar ile kastre ratlar arasında 8.
dı: Grup 1: Sham grubu; Grup 2: Kastrasyon grubu; Grup
haftada testosteron düzeylerinde belirgin bir fark olmadı-
3: kastrasyon sonrası İ.M. testosteron undekonat verilen
ğını göstermiştir. Sonuç olarak, Shengjing kapsülün kastre
grup; Grup 4: Kastrasyon sonrası yüksek doz (620 mg/kg)
ratların serum testosteron konsantrasyonları üzerine etkisi
Shengjing verilen grup; Grup 5: Kastrasyon sonrası orta
olmadığı gösterilmiştir ki bu bulgu erektil disfonksiyon’da
doz (310 mg/kg) Shengjing verilen grup; Grup 6: Kast-
Shengjing kapsül ile gerçekleşen düzelmenin daha başka
rasyon sonrası düşük doz (155 mg/kg) Shengjing verilen
yollardan olduğuna işaret etmektedir.
grup. Çalışma süresi 8 hafta idi. Çalışmanın bitiminde rat-
Korpus kavernozumdaki düz kas miktarının erektil
ların intrakavernöz basınçları (ICP), ortalama kavernozal
fonksiyonları değerlendirmede kullanılabileceği iyi bilinen
arteriyel basınçları (MAP) ve serum testosteron düzeyleri
bir gerçektir. Bu çalışmada cerrahi olarak kastre edilmiş
ölçüldü. Ayrıca, kavernözal dokular massontrichrome ile boyanarak düz kas yapılarına bakıldı. Shengjing kapsül verilen gruplarda androjene duyarlı prostat ve seminal vezikül ağırlıklarındaki ortalama düşüş sham grubuna göre 10–30 kat fazla idi. Shengjing kapsül verilen gruplar ile kastrasyon grubu arasında seks glandlarının doku ağırlıkları ve serum testosteron düzeyleri bakımından fark bulunmadı. Bu bulgular Shengjing kapsülün serum testosteron düzeyleri üzerine direkt bir etkisi olmadığına işaret etmektedir. Sham ve testosteron verilen grup en yüksek ICP ve ICP/MAP oranlarına sahip iken, kastrasyon grubu
ratlarda Shengjing kapsül tedavisi ile erektil fonksiyonların düzelmesinin kısmen düz kas/kollajen oranındaki artışa bağlı olduğu gösterilmiştir. Shengjing kapsülün kastre ratlarda erektil fonksiyonları arttırmasının altında yatan mekanizma Shengjing kapsülün düz kası korporeal fibrozisten koruması ve korpus kavernozum’un NO sentetaz aktivitesini arttırması olarak gözükmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, Shengjing kapsülün erektil disfonksiyon’un medikal tedavisinde ümit vadeden bir ilaç olduğunu göstermektedir.
en düşük değerlere sahipti. Tüm bu parametreler Shengjing
Çeviri
kapsül verilen gruplarda kastre edilen grup’tan istatistiksel
Prof. Dr. Murat Çakan
olarak daha yüksek idi. Bu veriler Shengjing kapsülün kast-
SB Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma
re ratlarda erektil fonksiyonları arttırdığını göstermektedir.
Hastanesi, Üroloji Kliniği
168
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 169
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Penil ereksiyonun hücresel düzenleyicisi olarak perisitler: Erektil disfonksiyonda yeni bir tedavi hedefi Guo Nan Yin, Nando Dulal Das, Min Ji Choi, et al Sci Rep. 2015;5:10891
Penis spesifik bir vasküler ağa sahip olup erektil dis-
farklı dağılımları araştırılmıştır.
fonksiyon da ağırlıklı olarak vasküler bir patolojidir. Fizyo-
İncelemelerde EH ve DKH’nde benzer şekilde tüm
lojik olarak penis ereksiyonu kavernozal dokudaki vasküler
erektil doku boyunca yaygın olarak saptanırken perisitle-
endotelyal hücrelerle düz kas hücreleri arasındaki uyumlu
rin esas olarak periferal erektil dokuda olduğu saptanmış-
ilişkiyi gerektirmektedir. Diabetes mellitus ve kavernozal
tır. Bu lokalizasyonda ise özellikle korpus kavernozumun
hasar benzeri sebeplere bağlı olarak bu hücrelerin yapı-
subtunikal alanında olduğu gösterilmiştir. Yüksek mag-
sında ve fonksiyonlarında meydana gelen değişiklikler ED
nifikasyonlu incelemelerde ise NG2 pozitif perisitlerin
patofizyolojisinde kritik rol oynamaktadırlar. Bu gözlemler
subtunikal alandaki mikrodamarların çevresi daha yoğun
endotelyal hücre ve düz kas hücrelerinin rejenerasyonuna
ve belirgin olmak üzere dorsal sinir demeti ve kavernozal
giden yolda önemli hedeflerin araştırılmasını sağlamıştır.
sinüzoidlerde olduğu gösterilmiştir. Kavernozal arter ile
Perisitler mikrodamar olarak kabul edilen arteriyoller, ka-
dorsal arterin temel olarak AMC ile çevrildiği nadiren peri-
piller yapılar ve venüllerin endotelyal hücrelerinin etrafın-
sit içerdiği görülmüştür. Histolojik olarak sıçanların dorsal
da bulunan kontraktil hücre grubudur.
sinir demeti ve subtunikal alandaki mikrodamarlarda peri-
Bu yapıların varlığı çeşitli organ ve dokularda doğru-
sitlerin bol miktarda dağılım gösterdiği bunları dorsal ven
lanmıştır. Perisitler endotelyal prolifeasyon ve farklılaşma
ve kavernozal sinüzidlerin takip ettiği saptanmıştır. Buna
gibi kardiyovasküler homeostazis ve vasküler gelişimde
karşın, kavernozal ve dorsal arter dahil olmak üzere nispe-
kritik rol oynamaktadır. Vasküler kontraktilitenin düzenlen-
ten daha geniş arteriyel yapılarda perisitler hemen hemen
mesi, tonus, permaabilite, mezenkimal kök hücreler ya da
hiç saptanmamıştır. İmmünfloresan boyamalarda insan
progenitor hücreler için potansiyel rezervuar olarak kabul
korpus kavernozumunda sinüzoid, ven, arter ve mikroda-
edilmektedir. Endotelyal hücreler (EH) ve düz kas hücre-
marlarda EH’in perisitler için pozitif olduğu gösterilmiştir.
lerine (DKH) ilave olarak perisitler doğrudan ya da dolaylı EH ilişkisi ile vasküler matürasyonda rol alırlar. Dolayısıyla DKH’nin iyileşmesinde önemlidirler. Buna karşın perisitlerin kaybı ya da ayrılması diabetik retinopatinin major patolojik özelliğidir ve bu da kapiller kaçak ve maküla ödemine yol açmaktadır. Myokard infarktüs modelinde intrakardiyak perisit uygulamasının anjiyogenezi arttırarak kalp fonksiyonlarını düzelttiği gösterilmiştir. Buna karşılık perisitlerin penisteki dağılım ve rolleri tam olarak bilinmemekte, iki ayrı çalışmada sinüzoidlerde endotelde perisitlerin fonksiyonsuz oldukları belirtilmektedir. Söz konusu bu çalışmaların elektron mikroskopisi ile yapılan ultrastrüktürel
Bu çalışmada araştırmacılar kontrol sıçanları ile kıyaslanınca diabetik farelerde peniste perisit oranının belirgin olarak azaldığını saptamışlardır. HGF diabetik ratlarda erektil fonksiyon ve kavernozal perisit içeriğini düzeltmektedir. Ayrıca, kavernozal permaabiliteyi azaltmaktadır. Diabetik gruplarda perisit fonksiyonlarının anti-PDGFR-β ile bloke edilmesiyle erektil fonksiyonun bozulduğu gösterilmiş olup buna karşın hepatosit büyüme faktörü verilmesiyle perisit fonksiyonlarının arttırıldığı ve kavernozal permeabilitenin düzelmesine ikincil erektil fonksiyonların iyileştiği gösterilmiştir.
çalışmalar olduğu ve immünohistokimyasal içeren spesifik
Çeviri
belirteçlerle yapılmadığı anlaşılmaktadır. Sunulan bu çalış-
Prof. Dr. Fikret Erdemir, Prof. Dr. Mete Kilciler
mada EH ve düz kasta insan ve fare penisinde perisitlerin
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
169
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 170–176
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Radikal pelvik cerrahi sonrası erkek cinsel sağlığı Uzm. Dr. İsmail Başıbüyük, Prof. Dr. Abdullah Armağan Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Üroloji AD
Giriş Pelvik organlar ve bu organları inerve eden yapıların anatomik yerleşimi nedeniyle radikal pelvik cerrahi sonrası cinsel işlev bozukluğu ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Daha çok erektil disfonksiyon (ED) ve cinsel arzu kaybı (1) gibi cinsel fonksiyon bozuklukları görülse de daha nadir olarak da orgazm kalitesinde değişiklikler, orgazma ulaşmada zorluklar ve ereksiyon ve orgazm sırasında ağrı da görülebilir (2,3). Cinsel işlev bozukluğu ve pelvik anatomi Walsh’un anatomik radikal prostatektomiyi (RP) tanımlaması ve son 20 yılda pelvik nöroanatominin daha iyi anlaşılması radikal pelvik cerrahi sonrası ortaya çıkabilecek cinsel fonksiyon bozuklukları konusunda bizlere çok önemli bilgiler sağlamaktadır (4,5). Pleksus hipogastrikus inferior (pleksus pelvikus), bilateral pelvis duvarları ile pelvik organlar arasında dağınık halde bulunan ganglion ve sinir lifleri oluşumudur. Ekstraperitoneal bağ dokusu içinde yelpaze şeklinde dağılım gösterir. Pleksus pelvikus, sempatik ve parasempatik effe-
vasyon ereksiyon sırasında korpus kavernosumlarda vasodilatasyon ve artan arteriyel kan akımından sorumludur (6,7). Bu nedenle bu ağların ayrıntılı lokalizasyonu ve radikal prostatektomi sırasında korunmaları erektil fonksiyon ve kontinansın devamlılığı açısından büyük önem taşır. Pleksus prostatikus ve pleksus vesikalis kaynaklı sinir lifleri mesane boynu, prostatın proksimal kısmı ve vesikula seminalis lateral yüzlerini kafes şeklinde sararken, bu organların ön yüzlerinde göreceli olarak daha az sinir lifi bulunur. Bu liflerin de birçoğu mikroskobik olarak tespit edilebilir (6,9). Pleksus prostatikus’un en alt bölümü erektil fonksiyondan sorumlu olan nn. cavernosi major ve minor’ları verir. Nn. cavernosi aşağıya kaudal doğrultuda uzanırken prostat pediküllerinin 0–7 mm lateralinde yer alırlar (10). Sıklıkla mikroskobik olan bu lifler damarlara eşlik ederler ve prostatın posterolateralinde nörovaskuler demeti (NVD) oluştururlar. Bu demet sadece korpus kavernozumları inerve eden sinirleri değil prostat ve üretral sfinkteri innerve eden lifleri de içerir (9,11). Kritik cerrahilerde cinsel fonksiyon
rent lifler ile afferent liflerden oluşur. Sempatik lifler temel olarak ejakülasyondan sorumlu iken parasempatik lifler te-
Radikal prostatektomi ve cinsel fonksiyon
melde ereksiyondan sorumludur. Bu pleksusun ön ve üst
Radikal prostatektomi sonrası en fazla ortaya çıkan
lifleri mesaneye, ön ve alt lifleri prostat ve arka lifleri ise
cinsel fonksiyon bozukluğu erektil disfonksiyondur. Tanım
rektuma doğru uzanım gösterir. Bu üç ağ arasında önemli
olarak ED tatminkâr bir cinsel performans için yeterli bir
bağlantılar bulunur ve radikal pelvik cerrahide bizler için
ereksiyonu başlatma ve sürdürmede kalıcı bozukluk hali-
önem arz eder. Bu ağları makroskobik olarak göremesek
dir. Robotik cerrahi gibi yeniliklere rağmen halen az sayıda
de optik kalitesindeki artışlara paralel olarak laparosokopi
hasta radikal prostatektomi sonrası normal ereksiyonunu
veya robotik cerrahi esnasında rahatlıkla gözlenebilmek-
devam ettirebilmektedir. Hatta cerrahi önce normal erek-
tedir (6,7) (Şekil 1).
siyonu olan 65 yaş altı hastalarda bile cerrahi sonrası nor-
Prostatektomi açısından pleksus vesikalis, pleksus
mal ereksiyonun devamı %25 civarındadır (12–14).
prostatikus ve bunların dalları önemlidir. Erkeklerde bu iki
Prostat kanser tanılı hastalarda ED etiyolojisine bakıl-
ikincil ağdan gelen sinir lifleri ereksiyon, ejakülasyon ve id-
dığı zaman en önemli faktörlerden biriside kanser tanısı-
rar kontinansından sorumludur (6,8). Parasempatik inner-
nın varlığıdır. İskandinav Kanser Çalışma Grubun yaptığı
170
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
A
B
C
D
Şekil 1. Prostatın koronal kesitte görüntüsü. (A) Histopatolojik kesitte prostat posteriorda NVB seyri. (B) Anatomik çizim ile NVB seyri. (C) Sinir koruyucu radikal prostatektomi sonrası difüzyon MR’dan elde edilen posterior görüntü. (D) Sinir koruyucu radikal prostatektomi sonrası difüzyon MR’dan elde edilen koronal görüntü.
çalışmaya göre 12 yıllık takiplerde prostat kanseri nedeniyle radikal prostatektomi yapılan hastaların %84’ünde
Bu bilgiler ışığında radikal prostatektomi sonrası ortaya çıkan ED birkaç başlık altında toplanabilir.
ve aktif izleme alınan hastaların %80’inde ED gözlenirken
Arteriojenik ED; Bu tip ED’da aksesuar pudendal ar-
prostat kanseri olmayan kontrol grubunda bu oran yalnız-
terde bir yaralanma söz konusudur. Aksesuar pudendal
ca %43 olarak bulunmuştur (15). Benzer şekilde Amerika
arter inferior vezikal veya obturator arterden ayrılan ve
da prostat, akciğer, kolorektal ve over kanser grubunun
yüksek görülme oranına (%7–75) sahip bir arterdir (21).
prostat kanseri için yaptıkları çalışmada 10 yıllık takipler-
Hasarlanmalar genellikle traksiyona bağlı oluşur ve bu ar-
de zamanla ereksiyon probleminin daha da belirginleştiği
terin korunması postoperatif ereksiyon ihtimalini iki katına
görülmüştür (16). Yine başka bir çalışmada lokalize prostat
çıkarmaktadır (22). Benzer şekilde operasyon esnasında
kanseri olan hastaların 15 yıllık takiplerinde %87’sinde ED
periprostatik olarak seyreden damar-sinir paketinin onko-
saptanmıştır (17).
lojik prensipleri de göz önünde tutarak mümkünse bilate-
Prostat kanserli hastalarda ED için önemli bir diğer fak-
ral, değilse en azından unilateral korunmasının postope-
törde damar sinir paketinin sağlamlığıdır. Radikal prosta-
ratif dönemde erektil fonksiyonların geri kazanılması için
tektomi yapılan hastalarda damar sinir paketi korunmadıy-
çok önemli olduğu artık tartışmasız bir gerçektir (23,24).
sa spontan ereksiyonu beklememek gerekmektedir. Tek
Venojenik ED; Bu durum genellikle denervasyon apo-
taraflı sinir koruyucu cerrahi uygulanan olgularda %25 ora-
pitozisi ile beraberdir ve operasyon süresi uzadıkça venöz
nında erektil fonksiyonların korunabileceği öngörülmekte-
kaçak ihtimali artmaktadır (23–25). Tek veya iki taraflı ka-
dir. Bilateral sinir koruyucu cerrahi sonrasında bile tam po-
vernoz sinir kesisi sonrası erken dönemde kavernoz düz
tensin sağlayan hasta sayısı %50’yi geçmemektedir (18).
kaslarda apoptozis meydana geldiği ve bu durumun pos-
Bunun yanı sıra potensin korunmasında cerrahi kadar
toperatif 2. ile 7. günlerde maksimum düzeye ulaştığı gös-
yaş, operasyon zamanı ve preoperatif cinsel fonksiyonda
terilmiştir (26). Apoptozisin özellikle subtunikal bölgede
önemlidir. Walsh’un bildirdiği seride 65 yaşından küçük
oluştuğu ve bu durumun operasyon sonrası venöz kaça-
hastaların potensinin daha iyi korunduğu görülmüştür (19).
ğın nedeni olabileceği düşünülmektedir.
Benzer şekilde Noh ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da
Nörojenik ED; Kavernoz sinire yapılan termal hasarın
50 yaşından küçük hastalarda potensin 70 yaşından büyük
da kalıcı ED’na yol açacağı çok açık bir şekilde bilinmek-
hastalara oranla %38 daha iyi olduğu görülmüştür (20).
tedir. Sinire yapılan traksiyonun erektil fonksiyon üzerine
171
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
yaptığı etkiyi inceleyen bir çalışmada, operasyon esnasın-
yada anal kanser (38) nedeniyle kemo radyoterapi alan
da foley kateterin traksiyonunun şiddetini ve süresini azal-
hastalarda yüksek oranda başta ED olmak üzere cinsel iş-
tarak yapılan lateral pedikul disseksiyonunun operasyon
lev bozukluğu ile karşılaşılmaktadır.
sonrası erektil fonksiyonun kazanılması üzerine olumlu etki yaptığı gözlenmiştir (27).
Kolorektal cerrahi sonrası cinsel fonksiyonlar üriner fonksiyonlara göre daha fazla etkilenmektedir. Kaname ve arka-
Ayrıca kavernoz sinir hasarı sonrası oluşan nöropraksi
daşlarının yapmış olduğu çalışmaya göre kolorektal cerrahi
sonucu kavernoz cisim düz kaslarda kas/kollajen oranın-
sonrası %44 oranında ED gözlenirken tüm cinsel fonksiyon-
da da değişimler olduğu saptanmıştır. Özellikle kavernoz
ların etkilenme oranı %88 olarak tespit edilmiştir (39).
cisimlerde tip 1 ve tip 3 kollajenin, transforming büyüme
Cinsel fonksiyon bozuklukları ile yalnızca pelvik organ
faktörü β (TGF-β) gibi fibrojenik sitokin oranlarının arttığı ve
cerrahisi uygulanan erkeklerde değil aynı zaman da pel-
endotelyal hücrelerde retraksiyona neden olduğu gösteril-
vik kanser nedeniyle kemoterapi (40,41) veya radyoterapi
miştir. Ayrıca, flask halde olan peniste oluşan hipoksik or-
(42,43) alan hastalarda ortaya çıkan hipogonazdizm veya
tam kavernoz doku Prostaglandin E1 ve siklik AMP düze-
pelvik sinirlerin hasarlanması sonrası da karşılaşılabilir.
yinde azalmaya, TGF-β düzeyinde artmaya ve sonuç olarak
Fazla kanıt olmamasına rağmen testis tümörü ve len-
peniste fibrozise neden olmaktadır. Bu değişimlerin ope-
foma nedeniyle tedavi alan ve hayatta kalan hastalarda
rasyon sonrası geç dönemde erektil fonksiyonlardaki dü-
da yüksek oranda cinsel işlev bozukluğu ve istek azalması
zelme üzerine olumsuz etki yaptığı düşünülmektedir (28).
gözlenmektedir (44,45). Bunun hipogonadizm, yorgunluk
Psikojenik ED; Prostat kanseri tanısının kendiside erektil fonksiyon değişikliğine yol açabilir. Erektil yetenekte kendine olan güvenin kaybı, cinsel ve nokturnal ereksiyon
ve negatif ruh hali gibi birden fazla nedeni olabilir (46). Cinsel fonksiyonun değerlendirilmesi
rijiditeleri arasındaki belirgin farklığı olan erkeklerde, cinsel
Cinsel istek, uyarılma ve orgazm hastalar için subjektif
ilişkinin yeniden kurulması ile ilişkili anksiyete yüzünden
birer tanımlama olduğundan cinsel fonksiyonların değer-
adrenalin salgısı artar ve sempatik aktivasyon sonrası ED
lendirilmesinde genellikle anket formları kullanılmaktadır
belirginleşebilir (29).
(47). Bu amaçla günümüz de sıklıkla IIEF kullanılmaktadır.
Radikal sistektomi ve cinsel fonksiyon Radikal sistektomi sonrasında da yine radikal prostatektomi sonrasında olduğu gibi başta ED olmak üzere birçok cinsel fonksiyon bozukluğu ortaya çıkabilmektedir (30). Kessler ve arkadaşlarının tanımladığı sinir koruyucu radikal sistektomide; mümkün oldukça prostatın dorsolateralinde yer alan damar-sinir paketi özelliklede kaudalde mesane ve prostat arasındaki açıda dikkatlice korunurken seminal vezikül ve dorsomedial pedikül bağlanmaktadır (31). Bu şekilde kısmen de olsa ereksiyon korunmaya çalışılmaktadır. Yine ereksiyon ve ejekulasyon fonksiyonun korunması amacıyla tanımlanan prostatik kapsül ve seminal vesikül koruyucu (32) ve prostat koruyucu modifiye radikal sistektomi teknikleri tanımlanmıştır (33). Onkolojik kontrollerdeki endişelere rağmen sinir ve seminal vezikül koruyucu modifiye sistektomi tekniğinde başarılı ejekülasyon ve ereksiyon sonuçları bildirilmiştir (34,35). Kolorektal cerrahi ve cinsel fonksiyon
Radikal pelvik cerrahi sonrası yaklaşım Radikal pelvik cerrahi sadece kişinin cinsel fonksiyonlarında değil aynı zamanda hayat kalitesinde de çok ciddi kötüleşmelere neden olabilmektedir (48). Radikal prostatektomi sonrası ED gelişen hastaların cinsel problemleri nedeniyle medikal yardım talep oranı %50’den fazladır (49,50). Yapılan çalışmalar radikal pelvik cerrahi sonrası ortaya çıkan cinsel fonksiyon bozukluğu olan hastalara multidisipliner (medikal ve psikososyal) yaklaşımın faydalı olduğunu göstermiştir (51). Prostat kanseri nedeniyle tedavi alan ve ED gelişen hastaların tedavi amaçlı %38–52’si medikal tedaviyi, %7– 18 penil enjeksiyonu, %5–19 vakum cihazını ve yalnızca %2’si ise penil protezi kullanmaktadır (52–58) fakat bu tedavilerden penil protez dışındaki tedavilerin birkaç ay sonraki kullanım oranları %50’nin altına düşmektedir (59). Hastaların mevcut tedavilerinin devamını sağlamak
Pelvik pleksus ve rektumun yakın anatomik ilişkisin-
ve bırakma nedenlerini sorgulamak için hastalara iyi bir
den dolayı kolorektal kanserler (36,37) için cerrahi geçiren
danışmanlık sağlamak ve mutlaka sürekli iletişim halinde
172
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
olmak gerekmektedir. Schover ve arkadaşlarının yapmış
75’tir. Oysaki sinir koruyu olmayan cerrahiler de bu oran
oldukları çalışmalarda danışmanlık hizmetinin elektronik
%0–15 aralığında sınırlı kalmaktadır (65,66).
ortamda da verilebileceği ve hastaya özel eğitim sistem-
Padma-Nathan ve arkadaşları (67) bilateral sinir koru-
leri geliştirilerek daha rahat olmalarının sağlanabileceği
yucu RP yaptıkları 76 olguyu içeren çalışmasında, olguları
bildirilmiştir (51,60).
50 mg sildenafil, 100 mg sildenafil ve plasebo grubu ola-
Tedavi Genel yaklaşım Erektil disfonksiyon tedavisinde seçilebilecek başlıca modaliteleri; psikocinsel tedavi, fosfodiesteraz 5 inhibitörleri (PDE5İ), intrakavernöz vazoaktif ajan enjeksiyonu (PGE1), vakum cihazları ve penil protezdir (61). Tüm bu tedavi seçeneklerinin başarısı hastanın cinsel aktivitedeki motivasyonuna, uyumuna ve seçilmiş olan cerrahi tipine göre değişiklik göstermektedir. Ereksiyon için potansiyel iyileşme süresi 6–36 ay arasında değişmekle birlikte olguların çoğunda ereksiyon düzeyi 12–24 ay sonra operasyon öncesi seviyeye gelmektedir (28). Son dönemde erken penis rehabilitasyonunun damarsinir demetindeki iyileşmeyi hızlandırdığına yönelik çalışmalar sıkça rapor edilmeye başlanmıştır. Bu doğrultuda sinir koruyucu prostatektomi yapılan bütün olgularda erken dönemde penis rehabilitasyonuna başlanması ve özellikle tek taraflı sinir korunan, yaşı 60 üstü olan olgularda bunun gerekli olduğuna yönelik yayınlar gittikçe artmaktadır (62). Fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri (PDE5İ)
rak üçe ayırmış ve operasyondan 4 hafta sonra tedaviye başlayarak 36 hafta boyunca her gece tedaviye devam etmişlerdir. Sonuçta, 50 mg ve 100 mg sildenafil kullanan olguların %27’sinde iyileşme elde edilirken bu oran plasebo grubunda %4 seviyesinde kalmıştır. Diğer PDE5İ çalışmalarında da benzer bulgulara ulaşılmıştır (68–70). Briganti ve arkadaşları cerrahi geçiren 435 hasta üzerinde plasebo ve PDE5İ etkinliğini karşılaştırdıkları çalışmalarında 3 yıllık takipte PDE5İ (%73) daha başarılı olduğu sonucuna varmışlardır (71). Sildenafilin korporal düz kas bütünlüğü üzerine etkisini inceleyen başka bir çalışmada ise, 21 olgunun preoperatif ve postoperatif altıncı aylarda korporal biyopsileri alınmıştır. Dokular histopatolojik olarak incelendiğinde, 50 mg ve 100 mg sildenafil tedavisi ile düz kas bütünlüğünün önemli ölçüde korunduğu ve 100 mg sildenafilin daha etkin olduğu tespit edilmiştir (72). Tadalafil Erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılmak üzere 2003 yılında lisans alan tadalafilin ihtiyaç halinde kullanılmak üzere 10 ve 20 mg’lık ve günlük kullanılmak üzere 5 mg’lık üç farklı formu mevcuttur. İlaç alındıktan 30 dk
Fosfodiesteraz 5 inhibitorleri korporal düz kasta cGMP
sonra etkinliği başlamakla beraber maksimüm etkiye 2
birikimini sağlayarak relaksasyona neden olarak etki gös-
saatte ulaşır ve 36 saate kadar etkinliği devam eder (73).
terirler. Avrupa ilaç ajansı (EMA) dört potent PDE5İ’nin
Emilimi besinlerden etkilenmez. Plasebo ile 10 ve 20 mg
(sildenafil, vardenafil, tadalafil, avanafil) kullanımına onay
tadalafilin karşılaştırıldığı çalışmada 12 haftalık tedavi son-
vermiştir. Bu ilaçların etkili olabilmeleri için mutlak bir cin-
rasında 10 mg kullanan hastalarda %67, 20 mg kullanan
sel uyaran ihtiyaç vardır. Etkinlikleri ise penetrasyon için
hastalarda %81 ve plasebo grubunda ise %35 yanıt elde
gerekli olan sertliğin sağlanması olarak tanımlanır.
edilmiştir (73).
Sildenafil
Vardenafil
Piyasaya ilk çıkan PDE5İ sildenafildir (63). İlacın 25, 50
Mart 2003 yılında piyasaya giren vardenafilin kul-
ve 100 mg’lık dozları bulunmakta olup etkinlik ve yan etki
lanım sonrası 30 dk içerisinde etkinliği başlamaktadır.
bakımından önerilen başlangıç dozu 50 mg’dır. Etkinliği
İhtiyaç halinde kullanılmak üzere 5, 10 ve 20 mg’lık üç
ilaç alındıktan 30–60 dk sonra başlar. Ağır ve yağlı yemek-
farklı formu mevcuttur (74). Plasebo ile yapılan karşılatır-
ler ilacın emilimini azaltmaktadır. Etkinliği 12 saate kadar
malı çalışmada 12 haftalık takip sonrasında 5, 10, 20 mg
uzayabilmektedir (64).
vardenafilin genel ED popülasyonundaki etkinlikleri sırası
Değişik çalışmalarda farklı sonuçlar olmasına rağmen sinir koruyucu cerrahi sonrası sildenafile yanıt oranı %35–
ile %66, %76, %80 iken plasebonun etkinliği %30 olarak belirlenmiştir (75).
173
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI Avanafil Yüksek selektif PDE5İ 2013 yılında piyasaya sürülen avanafilin ihtiyaç halinde kullanılmak üzere 50, 100 ve 200 mg’lık formları mevcuttur. Yüksek selektif etkinliğinden dolayı yan etkileri diğer PDE5İ’ne göre daha azdır
Derleme
gibi yüksek bir orandadır. Tüm bu cerrahi olmayan tedavi modalitelerinde ortalama başarı %50–60 civarındadır. hastaların yarısı bir yılın sonunda çoğunlukla bu cerrahi olmayan tedavi seçeneklerini terk etmektedir. Penil protez implantasyonu
(76). Plasebo ile yapılan karşılaştırmalı çalışmada sırası ile 50 mg, 100 mg ve 200 mg’lık formların genel ED popü-
Avrupa üroloji klavuzu medikal tedavinin başarısız ol-
lasyonundaki etkinliği %47, %58, %59 olarak saptanırken
duğu ve soruna kalıcı bir çözüm isteyen hastalarda penil
plaseboda bu oran %28 olarak belirlenmiştir (77).
protez implantasyonunu önermektedir (61). Erektil dis-
Bugüne kadar sildenafil, tadalafil, vardenafil ve ava-
fonksiyon tedavisinde hem hasta (%92–100) ve hem de
nafilin etkinliğini ve yan etkilerini karşılaştıran bir çalışma
partnerinde (%91–95) için en yüksek memnuniyet oranına
yapılmamıştır.
sahip tedavi seçeneğidir (65,82–87).
Cerrahi sonrası PDE5İ ne zaman başlanacağı konusun-
Penil protezler şişirilebilir (2 ve 3 parçalı) ve malleable
da henüz bir konsensüs olmamasına rağmen Avrupa üro-
protezler olmak üzere iki gruba ayrılır (65,82,83,88). Do-
loji kılavuzu onkolojik cerrahi sonrası en kısa sürede me-
ğal ereksiyona benzeliği nedeniyle daha 3 parçalı şişirilebi-
dikal tedavinin başlatılması gerektiğini belirtmektedir (61).
lir protezler tercih edilmektedir. İki parçalı protezler ise üç
Transüretral prostaglandin E-1 uygulanması Radikal prostatektomi sonrası gelişen ED’nin ve penil rehabilitasyonun tedavisinde transuretral olarak kullanılan bir ajan olan prostaglandin E-1’in etkinliği ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmıştır (28). Toplam 384 olgunun retrospektif olarak analizinin yapıldığı bir çalışmada, olguların %40’ının cinsel ilişkide bulunabildiği ve olguların %18’inde üretral yanma ve ağrı olduğu saptanmıştır (78). İntrakavernozal enjeksiyon Sinir hasarına bağlı ED tedavilerinde başarılı bir şekilde
parçalı protezlerin yerleştirilmesi ile ilgili bir komplikasyon söz konusu ise tercih edilmektedir. Penil protez implantasyonun da sıklıkla karşılaşılan iki komplikasyon mekanik bozukluk ve enfeksiyondur. Değişik cerrahi modifikasyonlar ile karşılaşılan mekanik bozukluk oranları %5’in altına indirilmiştir (82,89,90). Yine yüksek cerrahi volümlü hastanelerde uygun antibiyotik profilaksisi ve uygun cerrahi tekniklerle protez infeksiyon oranları %2–3 civarındadır. Özellikle antibiyotik kaplı veya hidrofilik protez kullanımı durumunda enfeksiyon oranları %1–2 seviyesine kadar gerilemektedir (82,91–94).
uygulanabilir (79,80). Montorsi ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada RP yaptıkları olgularına operasyondan bir ay
Sonuç
sonra 12 hafta boyunca haftada üç kez ICE (alprostadilPGE1) monoterapisi uygulamış ve bu olguların %67’sinde altı ay sonra cinsel ilişkiyi sağlayacak ölçüde normal ereksiyon elde ettiklerini bildirmişlerdir (81). Bu tedavide en büyük problem enjeksiyon yerinde ortaya çıkan ağrıdır.
Radikal pelvik cerrahi sonrası gelişen cinsel işlev bozukluğu kişinin yaşam kalitesi üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Sinir korunmadan ve dikkatsizce yapılan cerrahiler sonrasında %100’lere varan oranlarda ED ile karşılaşılabilmektedir. Bu yüzden mümkün olduğunca
Vakum cihazı
damar sinir paketine zarar vermeden kısa sürede ta-
Bir vakumlu konstrüksiyon cihazı (VKC) venöz kanı pe-
mamlanan cerrahiler daha yüz güldürücü olabilmekte-
nise çekmek için penise negatif basınç uygular ve daha
dir. Gelecekte yeni cerrahi tekniklerin geliştirilmesi ve
sonra penis kaidesine görülebilir, bir sıkıştırma bandı uy-
optik görüntülemeler sayesinde daha iyi cerrahiler uy-
gulaması yoluyla gelen venöz kan peniste kalır. Cinsel ilişki
gulanarak ve iyi bir danışmanlık hizmeti ile çok daha iyi
için tatmin edici ereksiyon olarak tanımlanan etkinlik %90
sonuçlar alınabilir.
Kaynaklar 1. 2.
Sadovsky R, Basson R, Krychman M, Morales AM, et al. Cancer and sexual problems. J Sex Med 2010;7(1 Pt 2): 349–73. Frey AU, Sonksen J, Fode M. Neglected side effects after radical prostatectomy: a systematic review. J Sex Med 2013;11(2): 374–85.
174
3. 4.
Barnas JL, Pierpaoli S, Ladd P, Valenzuela R, et al. The prevalence and nature of orgasmic dysfunction after radical prostatectomy. BJU Int 2004;94: 603–5. Schlegel, P.N. and Walsh, P.C. Neuroanatomical approach to radi-
Derleme
5. 6. 7. 8. 9. 10.
11.
12. 13. 14. 15.
16.
17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27.
28.
cal cystoprostatectomy with preservation of sexual function. J Urol. 1987;138(6): 1402–6. Walsh, P.C. and Donker, P.J. Impotence following radical prostatectomy: insight into etiology and prevention. J Urol. 1982; 128(3):492–7. Baader B, Herrmann M. Topography of the pelvic autonomic nervous system and its potential impact on surgical intervention in the pelvis. Clin Anat. 2003;16: 119–30. Costello AJ, Brooks M, Cole OJ. Anatomical studies of the neurovascular bundle and cavernosal nerves. BJU Int. 2004;94: 1071–6. Mauroy B, Demondion X, Drizenko A, et al. The inferior hypogastric plexus (pelvic plexus): its importance in neural preservation techniques. Surg Radiol Anat. 2003;25: 6–15. Lunacek A, Schwentner C, Fritsch H, Bartsch G, et al. Anatomical radical retropubic prostatectomy:‘curtain dissection’ of the neurovascular bundle. BJU Int. 2005;95: 1226–31. Tewari A, Takenaka A, Mtui E, Horninger W, et al. The proximal neurovascular plate and the tri-zonal neural architecture around the prostate gland: importance in the athermal robotic technique of nervesparing prostatectomy. BJU Int. 2006;98: 314–23. Takenaka A, Murakami G, Matsubara A, Han SH, et al. Variation in course of cavernous nerve with special reference to details of topographic relationships near prostatic apex: histologic study using male cadavers. Urology 2005;65: 136–42. Dalkin BL, Christopher BA. Potent men undergoing radical prostatectomy: a prospective study measuring sexual health outcomes and the impact of erectile dysfunction treatments. Urol Oncol 2008;26: 281–5. Kimura M, Banez LL, Schroeck FR, Gerber L, et al. Factors predicting early and late phase decline of sexual health related quality of life following radical prostatectomy. J Sex Med 2011;8: 2935–43. Nelson C, Scardino PT, Eastham JA, Mulhall JP. Back to baseline: ‘erectile function recovery after radical prostatectomy from the patients’ perspective. J Sex Med 2013;6: 1636–43. Johansson E, Steineck G, Holmberg L, Johansson JE, et al. Long-term qualityof-life outcomes after radical prostatectomy or watchful waiting: the Scandinavian Prostate Cancer Group-4 randomised trial. Lancet Oncol 2011;12: 891–9. Taylor KL, Luta G, Miller AB, Church TR, et al. Long-term disease-specific functioning among prostate cancer survivors and noncancer controls in the prostate, lung, colorectal, and ovarian cancer screening trial. J Clin Oncol 2012;30: 2768–75. Resnick MJ, Koyama T, Fan KH, Albertsen PC, et al. Long-term functional outcomes after treatment for localized prostate cancer. N Engl J Med 2013;368: 436–45. Sachs, B.D. and Liu, Y.C. Maintenance of erection of penile glans, but not penile body, after transection of rat cavernous nerves. J. Urol. 1991;146(3): 900–5. Walsh, P.C. et al. Patient-reported urinary continence and sexual function after anatomic radical prostatectomy. Urology 2000;55: 58–61. Noh, C., Kshirsagar, A., and Mohler, J.L. Outcomes after radical retropubic prostatectomy. Urology 2003;61(2): 412–6. Allan R, Garcia NA, Montenegro JM, Alvarez-Alberto JN. Prevalence of accessorypudendal artery. Clin Anat. 2012;25(8): 983–5. Scardino PT, Slawin KM. Atlas of Prostate (3. Ed). Current Medicine 2009. Rogers CG, Trock BP, Walsh PC. Preservation of accessory pudendal arteries during radical retropubic prostatectomy: surgical technique and results. Urology 2004;64: 148–51. Breza J, Aboseif SR, Orvis BR, Lue TF, et al. Detailed anatomy of penile neurovascular structures: surgical significance. J Urol 1989;141: 437–43. Secin FP, Touijer K, Mulhall J, Guillonneau B. Anatomy and Preservation of Accessory Pudendal Arteries in Laparoscopic Radical Prostatectomy. European Urology 2007;51: 1229–35. User HM, Hairston JH, Zelner DJ, McKenna KE, et al. Penile weight and cell subtype specific changes in a post-radical prostatectomy model of erectile dysfunction. J Urol 2003;169: 1175–9. Masterson TA, Serio AM, Mulhall JP, Vickers AJ, et al. Modified technique for neurovascular bundle preservation during radical prostatectomy: association between technique and recovery of erectile function. BJU Int 2008;101: 1217–22 Gorur S, Helli A, Kiper AN. Radikal prostatektomi sonrası erektil dis-
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI fonksiyon tedavisi ve penil rehabilitasyon. Turk Urol Sem 2010;1: 75–9. 29. Schover LR: Sexual rehabilitation after treatment for prostate cancer. Cancer 1993;71: 1024–30. 30. Mohamed NE, Chaoprang HP, Hudson S, Revenson TA, et al. Muscle invasive bladder cancer: examining survivors’ burden and unmet needs. J Urol 2014;191(1): 48–53. 31. Kessler TM, Burkhard FC, Perimenis P, Danuser H, et al. Attempted nerve sparing surgery and age have a significant effect on urinary continence and erectile function after radical cystoprostatectomy and ileal orthotopic bladder substitution. J. Urol. 2004; 172(4 Pt 1): 1323–7. 32. Colombo R, Bertini R, Salonia A, Da Pozzo LF, et al. Nerve and seminal sparing radical cystectomy with orthotopic urinary diversion for select patients with superficial bladder cancer: an innovative surgical approach. J. Urol. 2001;165(1): 51–5. 33. Horenblas S, Meinhardt W, Ijzerman W, Moonen LF. Sexuality preserving cystectomy and neobladder: initial results. J. Urol. 2001;166(3): 837–40. 34. Vallancien G, Abou El Fettouh H, Cathelineau X, Baumert H, et al. Cystectomy with prostate sparing for bladder cancer in 100 patients: 10year experience. J. Urol. 2002;168(6): 2413–7. 35. Colombo R, Bertini R, Salonia A, Naspro R, et al. Overall clinical outcomes after nerve and seminal sparing radical cystectomy for the treatment of organ confined bladder cancer. J. Urol. 2004;171(5): 1819–22. 36. Den Oudsten BL, Traa MJ, Thong MS, Martijn H, et al. Higher prevalence of sexual dysfunction in colon and rectal cancer survivors compared with the normative population: a population-based study. Eur J Cancer 2012;48: 3161–70. 37. Traa MJ, De Vries J, Roukema JA, Rutten HJ, et al. The sexual health care needs after colorectal cancer: the view of patients, partners, and health care professionals. Support Care Cancer 2014; 22(3): 763–72. 38. Bentzen AG, Balteskard L, Wandera s EH, Frykholm G, et al. Impaired health-related quality of life after chemoradiotherapy for anal cancer: late effects in a national cohort of 128 survivors. Acta Oncol 2013;52: 736–44. 39. Kaname A, Hıdehıro K, Tomohıko K, Kazushı H, et al. The long-term voiding function and sexual function after pelvic nerve-sparing radical surgery for rectal cancer. International Journal of Urology 2005;12(3): 256–63. 40. Zebrack BJ, Foley S, Wittmann D, Leonard M. Sexual functioning in young adult survivors of childhood cancer. Psychooncology 2010;198: 814–22. 41. Aksoy S, Harputluoglu H, Kilickap S, et al. Erectile dysfunction in successfully treated lymphoma. Support Care Cancer 2008;16: 291–7. 42. Incrocci L, Jensen PT. Pelvic radiotherapy and sexual function in men and women. J Sex Med 2013;10(1): 53–64. 43. Herman JM, Narang AK, Griffith KA, Zalupski MM, et al. The quality-of-life effects of neoadjuvant chemoradiation in locally advanced rectal cancer. Int J Radiat Oncol Biol Phys 2013;85: 15–9. 44. Willemse PM, Burggraaf J, Hamdy NA, Weijl NI, et al. Prevalence of the metabolic syndrome and cardiovascular disease risk in chemotherapy-treated testicular germ cell tumour survivors. Br J Cancer 2013;109: 60–7. 45. Recklitis CJ. Sanchez Varela V, Ng A, Mauch P, et al. Sexual functioning in long-term survivors of Hodgkin’s lymphoma. Psychooncology 2010;19 :1229–33. 46. Kiserud CE, Schover LR, Dahl AA, Fossa A, et al. Do male lymphoma survivors have impaired sexual function? J Clin Oncol 2009;27: 6019–26. 47. Althof SE, Parish SJ. Clinical interviewing techniques and sexuality questionnaires for male and female cancer patients. J Sex Med 2013;10(1): 35–42. 48. Kyrdalen AE, Dahl AA, Hernes E, Smastuen MC, et al. Anational study of adverse effects and global quality of life among candidates for curative treatment for prostate cancer. BJU Int 2013;111:221–32. 49. Flynn KE, Reese JB, Jeffery DD, Abernethy AP, et al. Patient experiences with communication about sex during and after treatment for cancer. Psychooncology 2012;21: 594–601. 50. Prasad MM, Prasad SM, Hevelone ND, et al. Utilization of pharmacotherapy for erectile dysfunction following treatment for prostate cancer. J Sex Med 2010;7: 1062–73. 51. Schover LR, Canada AL, Yuan Y, Sui D, et al. A randomized trial of inter-
175
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
52. 53.
54. 55.
56.
57.
58.
59. 60. 61. 62. 63. 64. 65.
66. 67.
68.
69. 70.
71.
net-based versus traditional sexual counseling for couples after localized prostate cancer treatment. Cancer 2012;118: 500–9. Schover LR, Fouladi RT, Warneke CL, Neese L, et al. The use of treatments for erectile dysfunction among survivors of prostate carcinoma. Cancer 2002;95: 2397–407. Salonia A, Gallina A, Zanni G, Briganti A, et al. Acceptance of and discontinuation rate from erectile dysfunction oral treatment in patients following bilateral nerve-sparing radical prostatectomy. Eur Urol 2008;53: 564–70. Bergman J, Gore JL, Penson DF, Kwan L, et al. Erectile aid use by men treated for localized prostate cancer. J Urol 2009;182: 649–54. Stephenson RA, Mori M, Hsieh Y-C, Beer TM, et al. Treatment of erectile dysfunction following therapy for clinically localized prostate cancer: patient reported use and outcomes from the surveillance, epidemiology, and end results prostate cancer outcomes study. J Urol 2005;174: 646–50. Mulhall JP, Burnett AL, Wang R, McVary KT, et al. A phase 3, placebo controlled study of the safety and efficacy of avanafil for the treatment of erectile dysfunction after nerve sparing radical prostatectomy. J Urol 2013;189: 2229–36. Carvalheira AA, Pereira NM, Maroco J, Forjaz V. Dropout in the treatment of erectile dysfunction with PDE5: a study on predictors and a qualitative analysis of reasons for discontinuation. J Sex Med 2012;9: 2361–9. Conaglen HM, Conaglen JV. Couples’ reasons for adherence to, or discontinuation of, PDE type 5 inhibitors for men with erectile dysfunction at 12 to 24-month follow-up after a 6-month free trial. J Sex Med 2012;9: 857–65. Tal R, Jacks LM, Elkin E, Mulhall JP. Penile implant utilization following treatment for prostate cancer: analysis of the SEER-Medicare database. J Sex Med 2011;8: 1797–804. Schover LR, Yuan Y, Fellman BM, Odensky E, et al. Efficacy trial of an internet-based intervention for cancer-related female sexual dysfunction. J Natl Compr Canc Netw 2013;11:1389–97. K. Hatzimouratidis (Chair), I. Eardley, F. Giuliano, I. Moncada, A. Salonia (2015) European Association of Urology. Guidelines on erectile dysfunction. Gontero P, Kirby R. Proerectile pharmacological prophylaxis following nerve-sparing radical prostatectomy (NSRP). Prostate Cancer Prostatic Dis 2004;7: 223–6. Goldstein, I., et al. Oral sildenafil in the treatment of erectile dysfunction. 1998. J Urol, 2002. 167: 1197. Moncada I, Jara J, Subira D, Castano I, et al. Efficacy of sildenafil citrate at 12 hours after dosing: re-exploring the therapeutic window. Eur Urol 2004;46(3): 357–60 Salonia, A, Burnett AL, Graefen M, Hatzimouratidis K et al. Prevention and management of postprostatectomy sexual dysfunctions part 2: recovery and preservation of erectile function, sexual desire, and orgasmic function. Eur Urol, 2012;62(2): 273–86. Montorsi F, McCullough A. Efficacy of sildenafil citrate in men with erectile dysfunction following radical prostatectomy: a systematic review of clinical data. J Sex Med. 2005;2(5): 658–67. Padma-Nathan H, McCullough AR, Levine LA, Lipshultz LI, et al. Randomized, double-blind, placebo-controlled study of postoperative nightly sildenafil citrate for the prevention of erectile dysfunction after bilateral nerve-sparing radical prostatectomy. nt J Impot Res 2008;20: 479–86. Montorsi F, Nathan HP, McCullough A, Brock GB, et al. “Tadalafil in the treatment of erectile dysfunction following bilateral nerve sparing radical retropubic prostatectomy: a randomized, double-blind, placebo controlled trial,” J Urol 2004;172(3): 1036–41. Brock G, Nehra A, Lipshultz LI, Karlin GS, et al., “Safety and efficacy of vardenafil for the treatment of men with erectile dysfunction after radical retropubic prostatectomy,” J Urol 2003;170(4): 1278–83. Nehra A, Grantmyre J, Nadel A, Thibonnier M, et al. “Vardenafil improved patient satisfaction with erectile hardness, orgasmic function and sexual experience in men with erectile dysfunction following nerve sparing radical prostatectomy,” J Urol 2005;173(6): 2067–71. Briganti A, Gallina A, Suardi N, Capitanio U, et al., “Predicting erectile functionrecovery after bilateral nerve sparing radical prostatectomy: aproposal of a novel preoperative risk stratification,” J Sex Med. 2010
176
Derleme
Jul;7(7): 2521–31. 72. Schwartz EJ, Wong P, Graydon J. Sildenafil preserves intracorporeal smooth muscle after radical retropubic prostatectomy. J Urol 2004; 171: 771–4. 73. Curran M, Keating G. Tadalafil. Drugs 2003;63(20): 2203–12. 74. Keating GM, Scott LJ. Vardenafil: a review of its use in erectile dysfunction. Drugs. 2003;63(23): 2673–703. 75. Chung E, Broc GB. A state of art review on vardenafil in men with erectile dysfunction and associated underlying diseases. Expert Opin Pharmacother. 2011 Jun;12(8):1341–8. 76. Kyle JA, Brown DA, Hill JK. Avanafil for erectile dysfunction. Ann Pharmacother. 2013 Oct;47(10):1312–20. 77. Wang R, Burnett AL, Heller WH, Omori K, et al. Selectivity of avanafil, a PDE5 inhibitor for the treatment of erectile dysfunction: implications for clinical safety and improved tolerability. J Sex Med. 2012 Aug;9(8):2122–9. 78. Costabile RA, Spevak M, Fishman IJ, Govier FE, et al. Efficacy and safety of transurethral alprostadil in patients with erectile dysfunction following radical prostatectomy. J Urol 1998;160: 1325–8. 79. Baniel, J., Israilov, S., Segenreich, E., and Livne, P.M. Comparative evaluation of treatments for erectile dysfunction in patients with prostate cancer after radical retropubic prostatectomy. BJU Int. 2001; 88: 58–61. 80. Dennis, R.L. and McDougal, W.S. Pharmacological treatment of erectile dysfunction after radical prostatectomy. J. Urol. 1988;39: 775–9. 81. Montorsi F, Guazzoni G, Strambi LF, Da Pozzo LF, et al. Recovery of spontaneous erectile function after nerve-sparing radical retropubic prostatectomy with and without early intracavernous injections of alprostadil: results of a prospective, randomized trial. J Urol 1997;158: 1408–10. 82. Hellstrom WJ, Montague DK, Moncada I, Carson C, et al. Implants, mechanical devices, and vascular surgery for erectile dysfunction. J Sex Med. 2010 Jan;7(1 Pt 2):501–23. 83. Martínez-Salamanca JI, Mueller A, Moncada I, Carballido J, et al. Penile prosthesis surgery in patients with corporal fibrosis: a state of the art review. J Sex Med. 2011 Jul;8(7):1880–9. 84. Bettocchi C, Palumbo F, Spilotros M, Lucarelli G., et al. Patient and partner satisfaction after AMS inflatable penile prosthesis implant. J Sex Med. 2010 Jan;7(1 Pt 1):304–9. 85. Chung E, Van CT, Wilson I, Cartmill RA.. Penile prosthesis implantation for the treatment for male erectile dysfunction: clinical outcomes and lessons learnt after 955 procedures.World J Urol. 2013 Jun;31(3):591–5. 86. Henry GD, Brinkman MJ, Mead SF, Delk JR et al. A survey of patients with inflatable penile prostheses: assessment of timing and frequency of intercourse and analysis of implant durability. J Sex Med. 2012 Jun;9(6):1715–21. 87. Kim DS, Yang KM, Chung HJ, Choi HM et al. AMS 700CX/CXM inflatable penile prosthesis has high mechanical reliability at long-term follow-up. J Sex Med. 2010 Jul;7(7):2602–7. 88. Montague, D.K. Penile prosthesis implantation in the era of medical treatment for erectile dysfunction. Urol Clin North Am. 2011 May;38(2):217–25. 89. Carson CC, Mulcahy JJ, Govier FE. Efficacy, safety and patient satisfaction outcomes of the AMS 700CX inflatable penile prosthesis: results of a long-term multicenter study. AMS 700CX Study Group. J Urol. 2000 Aug;164(2):376–80. 90. Wilson SK, Cleves MA, Delk JR 2nd.. Comparison of mechanical reliability of original and enhanced Mentor Alpha I penile prosthesis. J Urol. 1999 Sep;162(3 Pt 1):715–8. 91. Carson CC, Mulcahy JJ, Harsch MR. Long-term infection outcomes after original antibiotic impregnated inflatable penile prosthesis implants: up to 7.7 years of followup. J Urol. 2011 Feb;185(2):614–8. 92. Darouiche RO, Bella AJ, Boone TB, Brock G, et al. North American consensus document on infection of penile prostheses. Urology. 2013 Oct;82(4):937–42. 93. Serefoglu EC, Mandava SH, Gokce A, Chouhan JD, et al. Long-term revision rate due to infection in hydrophilic-coated inflatable penile prostheses: 11-year follow-up. J Sex Med. 2012 Aug;9(8):2182–6. 94. Zargaroff S, Sharma V, Berhanu D, Pearl JA, et al. National trends in the treatment of penile prosthesis infections by explantation alone vs. immediate salvage and reimplantation. J Sex Med. 2014 Apr;11(4):1078–85.
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 177–180
Derleme
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Üretroplasti sonrası cinsel fonksiyonlar nasıl etkilenir? Prof. Dr. Ali Atan, Doç. Dr. Fazlı Polat, Doç. Dr. Süleyman Yeşil Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
Üretra anterior ve posterior olarak 2 bölüme ayrılır. Fos-
%16.2 ile %72 arasında değiştiği bildirilmesine karşın (8),
sa navikülaris, penil üretra ve bulber üretranın olduğu ala-
başka çalışmalarda flep ve greft kullanımı sonrası ED sıklı-
na anterior üretra denir. Membranöz üretranın, prostatik
ğının %0 ile %3 arasında olduğu belirtilmektedir (9,10).
üretranın ve mesane boynunun olduğu alana ise posterior
Üretroplasti sonrası ED oluşumunda darlığın anterior
üretra adı verilir (1). Üretra darlığı tedavisinde dilatasyon,
veya posterior lokalizasyolu olması çok önemli değildir.
internal üretrotomi, lazer üretrotomi, stent koyma, balon
Çünkü hem anterior hem de posterior üretra darlığı teda-
dilatasyonu, endoskopik üretroplasti, primer anastomotik
visi sonrası ED geliştiği değişik çalışmalarda saptanmıştır
üretroplasti ve yerine koyma üretroplastisi gibi pek çok
(11). Tam posterior üretra rüptürü nedeniyle geç üretrop-
yöntem tanımlanmıştır (2). Üretroplasti, tekrarlayan üretra
lasti yapılmış 60 hastanın incelendiği bir çalışmada preo-
darlığı tedavisinde altın standart olarak kabul edilmektedir
peratif normal erektil fonksiyonu olan 29 hastada (%48)
(3,4). Son yıllarda üretroplastiye ilginin artması üretroplasti
cerrahi sonrası ED geliştiği ve bunların 9 tanesinde posto-
sonrası cinsel fonksiyonlara verilen dikkatin de artmasına
peratif 1. yılda erektil fonksiyonların normale döndüğü bil-
yol açmıştır. Üretroplasti sonrası cinsel fonksiyonlar cerra-
dirilmektedir (12). Sistemik bir derleme ve meta-analizde
hinin başarısı ile ilgili hasta algısı üzerinde çok önemlidir.
1997 ile 2012 yılları arasında 2323 hastanın dahil edildiği
Bu olumlu algı postoperatif üriner fonksiyonlardan bağım-
36 çalışma incelenmiştir. Bu çalışma sonucuna göre de
sızdır (5). Üretroplasti sonrası etkilenmesi muhtemel cin-
novo ED %1 bulunmuştur. Bu çalışmalarda vasküler hasta-
sel fonksiyonlar ereksiyon ve ejakülasyon fonksiyonudur.
lık, diyabet gibi ED riski oluşturacak hasta karakteristikleri
1. Erektil disfonksiyon (ED)
ile ilgili çok az bilgi vardır. Ayrıca pek çok seride standart sorgulama formları kullanılmamıştır. Bu nedenle daha
a. Üretroplasti sonrası ED sıklığı: ED, üretra darlığı
değerli sonuçların elde edilmesi için üretroplasti öncesi
tamiri sonrası genel hasta tatmininin en önemli belirle-
hastaların çok iyi değerlendirilmeleri, standart sorgulama
yicilerinden birisidir (6). Bu konunun incelendiği çeşitli
formlarının kullanılması ve standart takip protokolleri ile
çalışmalar olmasına karşın elde edilen sonuçlar farklılık
kontrollerin yapılmasının gerekli olduğu belirtilmektedir
göstermektedir. Çünkü çalışmalar arasında anlamlı hetero-
(13). Coursey ve arkadaşlarının 250 hastayı dahil ettik-
jenite vardır. Bu heterojenite ED’nin değerlendirilme şekli-
leri çok merkezli bir çalışmada üretroplasti sonrası erken
ne, bazı çalışmalarda önceki geçirilen cerrahi işlemlerin sa-
dönemde %30 hastada ED geliştiği saptanmıştır. Kontrol
yısının ve şeklinin sorgulanmamasına ve kontrol grubunun
grubu olarak sirkumsizyon yapılmış hastalar değerlendi-
olmamasına bağlıdır. Bazı çalışmalarda üretroplasti sonrası
rildiğinde iki grup arasında ED sıklığı aynı bulunmuştur.
kalıcı ED geliştiği belirtilmesine karşın bazı çalışmalarda ise
Erektil fonksiyonların postoperatif 6. ayda düzeldiği sap-
böyle bir durumun erken döneme sınırlı, geçici bir sorun
tanmıştır (14). Üretroplasti yapılmış 125 hastanın dahil ol-
olduğu saptanmıştır.
duğu başka bir çalışmada cerrahi sonrası ilk 3 ayda erektil
Üretroplasti sonrası ED gelişimi ile ilgili ilk veriler
fonksiyonlarda bir azalma olduğu saptanmasına karşın 6.
Mundy tarafından rapor edilmiştir. Bu çalışmada anasto-
ayda erektil fonksiyonların normal düzeye geldiği bulun-
motik tamir sonrası %53 geçici ve %5 kalıcı, greft üretrop-
muştur (15). Anger ve arkadaşları 25 hasta içeren bulber
lasti sonrası %3 geçici ve %0.9 kalıcı ED bulunmuştur (7).
üretroplasti yapılmış bir grupta yaptıkları araştırmada,
Bir çalışmada üretra rekonstrüksiyonu sonrası ED sıklığının
ortalama 6 aylık takip sonrası preoperatif ve postopera-
177
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
tif erektil fonksiyonları incelemişlerdir. Yazarlar deneyimli
nonsteroid antienflematuar ilaç kullanımını önermektedir-
ellerde anterior üretroplastinin ED yapmadığını ifade et-
ler (21).
mişlerdir (16). Elli-iki hastanın dahil olduğu bir çalışmada
c. Üretroplasti sonrası ED’nin etiyolojisi: Üretroplasti
üretroplasti sonrası %38 (20 hasta) ED saptanmıştır. Bulber
sonrası ED’nin kavernöz sinir hasarına, perineal sinir ha-
üretroplasti yapılanların %40’ında, penil üretroplasti ya-
sarına ve bulber arter akımındaki bozulmaya bağlı olabi-
pılanların %35’inde postoperatif ED bulunmuştur. Bulber
leceği düşünülmektedir. Bu yapılara hasarı azaltmak için
üretroplasti için eksizyon primer anastomoz yapıldığın-
bulbospongioz adalenin ve perineal sinirlerin korunması,
da ED %50, yerine koyma üretroplastisi yapıldığında %26
santral tendonun kesilmemesi, bulber arterin hasarlan-
saptanmıştır. Postoperatif ED için üretral mobilizasyon de-
maması, korpus spongiosum kesilmeden bukkal mukozal
recesi bir risk faktörü olarak düşünüldü. Yazarlar anterior
greftin onlay olarak kullanılması önerilmektedir (13,22).
üretroplasti sonrası çoğu erkekte tam iyileşmenin 6 ayda
Kavernöz sinir ve vasküler yapılar membranöz üretra-
olduğunu belirtmişlerdir (17). Bunlara muhalif olarak üret-
nın hemen lateralinden kavernöz cisimleri innerve etmek
roplasti sonrası erektil fonksiyonun stabil kaldığını belirten
üzere ürogenital diaframı terk eder. Erektil fonksiyondan
çalışmalar da vardır (18).
sorumlu nörovasküler yapılar korpus spongiosumun he-
b. Üretroplasti sonrası ED için risk faktörleri: Bazı ça-
men dışından saat 1 ve 11 hizasından yaklaşık 3 mm’lik
lışmalarda hastanın yaşının, cerrahi öncesi cinsel fonksiyo-
bir mesafeden geçmektedir ve kavernöz sinirlerden çı-
nun, cerrahiden sonra geçen sürenin, darlık uzunluğunun
kan bazı dallar tüm penis boyunca korpus spongiozuma
ve darlık ciddiyetinin üretroplasti sonrası uzun dönemde
girmektedir. İnterkrural alan bu damar ve sinir demetinin
erektil fonksiyonları etkileyen faktörler olabileceği düşü-
korunmasız ve travmaya açık olduğu alandır. Bu neden-
nülmüştür (6,16,19). Üretroplasti sonrası gelişen ED’nin
le bulber üretranın diseksiyonu esnasında çok kolaylıkla
hasta yaşı ile olan ilişkisi değişik çalışmalarda farklı bulun-
hasarlanabilir (14,23–25). Bu bölge için önemli olan bir
muştur. Johannes ve arkadaşlarının yaptığı bir araştırmada
diğer nokta korpus spongiozumun üzerinde bulunan bul-
hastaların yaşı azaldıkça ED sıklığının azaldığı saptanmış-
bo-spongioz adalenin ayrılması esnasında perineal sinirin
tır. Hasta yaşı 40 civarında iken ED sıklığı %5; hasta yaşı
hasarlanmasıdır. Perineal sinir bulbospongioz adalenin so-
70 olduğunda ED sıklığı %15 olarak bulunmuştur (19).
matik liflerini veren sinirdir. Semenin ekspulsiyonunu ve
Retrospektif bir çalışmada üretroplasti sonrası %25 olarak
penil ventral yüzeyin duyusunu sağlar (17). Perineal sinirin
bulunan ED’nin, cerrahiden 1 yıl sonra görülen hastalarda
ejakulasyon üzerindeki etkisine ek olarak erektil fonksiyon
ve genç erkeklerde nadir olduğu gösterilmiştir (6). Başka
üzerinde de etkisi vardır. Değişik çalışmalarda kavernöz,
bir çalışmada da hasta yaşının üretroplasti sonrası ED’nin
dorsal ve perineal sinirler arasında bağlantılar olduğu gös-
düzelmesinde önemli olduğu gösterilmiştir. Kırk yaş altı
terilmiştir. Dorsal ve perineal sinirler direk olarak kavernöz
hastalarda cerrahi sonrası erektil fonksiyonların geri kaza-
cisimleri innerve etmemesine karşın sinirler aradaki bağ-
nılması 6 ayda olmaktadır. Ayrıca posterior üretra darlığı
lantılar yoluyla nitrik oksid sentaz salgılayarak erektil fonk-
ve uç uca anastomozun da ED ile yakın ilişkili olduğu bu-
siyonda etkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle perineal
lunmuştur (20). Bunlara muhalif olarak yaşın üretroplasti
sinirin tam anlaşılmamış refleks mekanizmalar yoluyla
sonrası üriner ve cinsel fonksiyonlar üzerinde çok az etkisi
erektil fonksiyon için fazladan nöral bir yolak olduğu dü-
olduğu gösteren çalışmalarda vardır (18). Uygulanan üret-
şünülmektedir. Üretroplasti sonrası erektil fonksiyonların
roplastinin tipide ED oluşumunda etkili olduğu düşünül-
korunması için mümkün ise bu nöral yapının korunması
müştür. Seksendokuz hastanın dahil olduğu bir çalışmada
fayda sağlayacaktır (24,26). Bulber üretra düzeyinde di-
hastalar yapılan üretroplastiye göre 3 gruba ayrılmıştır.
seksiyon alanının olabildiğince küçük tutulması ve diseksi-
Penil üretroplasti, bulber eksizyon anastomoz ve bulber
yon esnasında koterin kullanılmaması postoperatif erektil
yerine koyma üretroplastisi karşılaştırılmıştır. Ortalama ta-
fonksiyonlar üzerinde olumlu etki sağlayacaktır.
kip 15 aydır. Darlık uzunluğu ve hasta yaşı tüm gruplarda
Üretroplasti yapılmış ve sonrasında de novo ED geliş-
istatistiksel olarak benzerdir. ED gelişmesi tüm gruplarda
miş pek çok hastada ED zaman içerisinde azalmakta ve
aynı bulunmuştur. ED postoperatif 6. ayda düzelmiştir. Bu
5–12 aylık sürede başlangıçtaki erektil fonksiyon düze-
yazarlar erken dönemde fosfodiesteraz tip-5 inhibitörü ve
yine gelmektedir (17,21,27,28). Anterior üretra tamirine
178
Derleme
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
bağlı ED perineal sinirin spongioz cisime giren dallarının
ile üretroplasti sonrası ejakülatuar disfonksiyon 3 erkek-
hasarına ve psikolojik faktörlere, posterior üretra tamiri
te görülmüştür. Araştırıcılar bu 3 hastada bulbokavernöz
sonrası ED’nun erken dönemde düzelmesinin penil duyu
adaleyi tamir alanı üzerinde kapatmadıklarını belirtmişler-
artışına, cerrahi alandaki ödem ve enflamasyonun dere-
dir. Etkilenmiş erkeklerde üretradan postorgazmik semen
celi olarak azalmasına ve psikolojik olarak iyilik durumuna
damlaması olmuştur. Bunun bulbokavernöz adale kasıl-
bağlı olduğu düşünülmektedir. Uzun dönemde kalıcı ED
masının olmamasına ve semenin bulbus üretrada stazına
oluşumu özellikle ileri yaş hastalarda nörovasküler yapıla-
bağlı olduğu düşünülmmüştür (29). Posterior üretroplasti
rın ciddi hasarına bağlı olabilir (13).
yapılmış 32 hastanın dahil olduğu retrospektif bir çalış-
2. Ejakülasyon bozukluğu
mada tüm hastalarda antegrad ejakülasyon görülmüştür. Sadece 5 hastada (%16) ejakülasyon volümünde azalma,
Normal bir ejakülasyon birbiri ile koordinasyon içinde
1 hastada (%3) geç ejakülasyon saptanmıştır (30). Erick-
olan 3 aşamada gerçekleşir. İlk aşama adrenerjik aktivite
son ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada ise üretroplasti
ile gerçekleşen semenin prostatik üretraya geldiği emis-
sonrası ejakülasyon fonksiyonunda düzelme görülmüştür
yon aşamasıdır. Daha sonra yine sempatik kontol altında
(6). Aynı araştırıcının daha yeni bir çalışmasında da üret-
retrograd ejakülasyonu önlemek için mesane boynunun
ra rekonstrüksiyonu sonrası ejakülasyon fonksiyonunun
kapandığı ve eksternal sfinkterin açıldığı ikinci aşama
etkilenmediği bildirilmektedir. Özellikle bulbokavernöz
gerçekleşir. Son aşamada somatik kontrol altında bulbo-
adalenin ayrılmasının ejakülasyon fonksiyonu üzerinde
kavernöz ve bulbospongioz adalelerin kasılması ile ger-
bozucu bir etki yapmadığı görülmüştür (31). Mevcut ve-
çekleşen semenin uretradan ekspulsiyonu meydana gelir.
riler çelişkili sonuçlar verdiği için bu konunun daha detaylı
Bu aşamalardan birisinin bozulması normal ejakulasyonu
incelendiği daha geniş hasta katılımının olduğu, iyi takipli
olumsuz etkilemektedir. Üretra ejakülasyonda semenin
çalışmalara gerek vardır.
üretradan dışarı atılması için bir kondüit görevi görmekte-
Sonuç olarak, üretroplasti sonrası ereksiyon bozuklu-
dir. Üretra darlıklarında bu nedenle ejakülasyonun da bo-
ğu görülebilir. Bu olguların çoğunluğunda ereksiyon bo-
zulması muhtemel görülmektedir (6). Ancak üretroplasti
zukluğu geçicidir ve 1 yıllık dönemde düzelmektedir. Eja-
sonrası ejakülasyon fonksiyonu çalışmalarda yeterince in-
külasyon bozukluğu ile ilgili veriler ise yeterli değildir. Bu
celenmemiştir. Mevcut çalışmalarda da farklı sonuçlar gö-
konuda iyi düzenlenmiş, geniş katılımlı ve düzenli takibin
rülmektedir. Onyedi hastalık eski bir çalışmada skrotal flep
yapıldığı çalışmalara gerek vardır.
Kaynaklar 1.
Tonkin JB, Jordan GH. Management of distal anterior urethral strictures. Nat Rev Urol 2009; 6: 533–538. 2. Oosterlinck W. Treatment of Bulbar Urethral Strictures. The Scientific World Journal 2003; 3: 443–454. 3. Waxman SW, Morey AF. Management of urethral strictures. Lancet 2006; 367: 1379–1380. 4. Andrich DE, Mundy AR: What is the best technique for urethroplasty? Eur Urol 2008; 54: 1031–1041. 5. Kessler TM, Fisch M, Heitz M, Olianas R, Schreiter F. Patient satisfaction with the outcome of surgery for urethral stricture. J Urol 2002; 167 (6): 2507–2511. 6. Erickson BA, Wysock JS, McVary KT, Gonzalez CM. Erectile function, sexual drive, and ejaculatory function after reconstructive surgery for anterior urethral stricture disease. BJU Int 2007; 99 (3): 607–611. 7. Mundy AR: Results and complications of urethroplasty and its future. Br J Urol 1993; 71 (3): 322–325. 8. Onen A, Oztürk H, Kaya M, Otçu S. Long-term outcome of posterior urethral rupture in boys: a comparison of different surgical modalities. Urology 2005; 65 (6): 1202–1207. 9. Mehrsai A, Djaladat H, Salem S, Jahangiri R, Pourmand G. Outcome of buccal mucosal graft urethroplasty for long and repeated stricture repair. Urology 2007; 69 (1): 17–21. 10. Levine LA, Strom KH, Lux MM. Buccal mucosa graft urethroplasty for anterior urethral stricture repair: evaluation of the impact of stricture location and lichen sclerosus on surgical outcome. J Urol 2007; 178 (5):
2011–2015. 11. Shenfeld OZ, Kiselgorf D, Gofrit ON, Verstandig AG, Landau EH, Pode D, Jordan GH, McAninch JW. The incidence and causes of erectile dysfunction after pelvic fractures associated with posterior urethral disruption. J Urol 2003; 169 (6): 2173–1276. 12. Corriere JN. 1-Stage delayed bulboprostatic anastomotic repair of posterior urethral rupture: 60 patients with 1-year followup. J Urol 2001; 165 (2): 404–7. 13. Sarah D. Blaschko, Melissa T. Sanford, Nadya M. Cinman, Jack W. McAninch, and Benjamin N. Breyer. De novo erectile dysfunction after anterior urethroplasty: a systematic review and meta-analysis. BJU Int. 2013; 112(5): 655–663 14. Coursey JW, Morey AF, McAninch JW, Summerton DJ, Secrest C, White P, Miller K, Pieczonka C, Hochberg D, Armenakas N.: Erectile function after anterior urethroplasty. J Urol 2001; 166 (6): 2273–2276. 15. Raber M, Naspro R, Scapaticci E, Salonia A, Scattoni V, Mazzoccoli B, Guazzoni G, Rigatti P, Montorsi F. Dorsal onlay graft urethroplasty using penile skin or buccal mucosa for repair of bulbarurethral stricture: results of a prospective single center study. Eur Urol. 2005; 48 (6): 1013–1017. 16. Anger JT, Sherman ND and Webster GD: The effect of bulbar urethroplasty on erectile function. J Urol 2007; 178 (3 Pt 1):1009–11. 17. Erickson BA, Granieri MA, Meeks JJ, Cashy JP and Gonzalez CM. Prospective Analysis of Erectile Dysfunction After Anterior Urethroplasty: Incidence and Recovery of Function. J Urol 183 (2): 657–661, 2010. 18. Johnson EK and Latini JM. The Impact of Urethroplasty on Voiding
179
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI Symptoms and Sexual Function. Urol 78 (1): 198–201, 2011. 19. Johannes CB, Araujo AB, Feldman HA, Derby CA, Kleinman KP, McKinlay JB. Incidence of erectile dysfunction in men 40 to 69 years old: longitudinal results from the Massachusetts male aging study. J Urol 2000; 163 (2): 460–463. 20. Hong Xie, Yue-Min Xu, Xiao-Lin Xu, Yin-Long Sa, Deng-Long Wu, XinChi Zhang. Evaluation of erectile function after urethral reconstruction: a prospective study. Asian J Androl 2009; 11(2): 209–214. 21. Dogra PN, Saini AK, Seth A. Erectile Dysfunction After Anterior Urethroplasty. A Prospective Analysis of Incidence and Probability of Recovery—Single-center Experience. Urol 78 (1): 78–81, 2011. 22. Barbagli G, De Stefani S, Annino F, De Carne C, Bianchi G: Muscle and nerve-sparing bulbar urethroplasty: a new technique. Eur Urol 2008; 54 (2): 335–343. 23. Akman Y, Liu W, Li YW. Penile anatomy under the pubic arch: reconstructive implications. J Urol 2001; 166 (1): 225–230. 24. Yucel S and Baskin LS. Neuroanatomy of the male urethra and perineum. BJU Int 2003; 92 (6): 624–630. 25. Lue TF, Zeineh SJ, Schmidt RA and Tanagho EA: Neuroanatomy of penile
180
Derleme
26. 27. 28.
29. 30. 31.
erection: its relevance to iatrogenic impotence. J Urol 1984; 131 (2): 273–280. Yucel S and Baskin LS: Identification of communicating branches among the dorsal, perineal and cavernous nerves of the penis. J Urol 2003; 170: 153– 8. Andrich DE, Mundy AR. Non-transecting anastomotic bulbar urethroplasty: a preliminary report. BJU Int. 2011; 109(7):1090–4. Hosseini J, Soltanzadeh K. A comparative study of long-term results of Buccal Mucosal Graft and Penile Skin Flap techniques in the management of diffuse anterior urethral strictures: first report in Iran. Urol J 2004; 1(2): 94–8. Vijayan P and Sundin T: Island patch urethroplasty: effects on urinary flow and ejaculation. Br J Urol 1983; 55 (1): 69–72. Anger JT, Sherman ND and Webster GD: Ejaculatory profiles and fertility in men after posterior urethroplasty for pelvic fracture-urethral distraction defect injuries. BJU Int 2008; 102 (3): 351–353. Erickson BA, Granieri MA, Meeks JJ, McVary KT and Gonzalez CM. Prospective Analysis of Ejaculatory Function After Anterior Urethral Reconstruction. J Urol 2011; 184 (1): 238–242.
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 181
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Erektil disfonksiyonlu hastalarda günlük 75 mg udenafil kullanımının etkinlik ve güvenilirliğini değerlendiren bir faz 3 çalışması Moon KH, Kim SW, Moon DG, et al. J Sex Med 2016; 13: 1263–1269
Udenafil, erektil disfonksiyon (ED)’lu hastalarda isteğe
(hemogram, glukoz, kreatinin, testosterone ve elektrolit
bağlı kullanılan bir selektif fosfodiesteraz tip 5 inhibitö-
düzeyleri), tam idrar tahlili ve EKG ile değerlendirilmiştir.
rü (PDE5-I) dür. Bu ilaç ED tedavisinde isteğe bağlı kul-
Başlangıç, 24. hafta ve 48. hafta IIEF-EF skorları ki kare tes-
lanım için geliştirilmesine ragmen, yeni klinik çalışmalar
ti ile karşılaştırılmıştır.
günlük düşük doz kullanımının isteğe bağlı yüksek doz
“Parent Çalışması”ndaki 378 hastanın 349 (%92.3)’u
kullanımından etkinlik bakımından bazı avantajlara sahip
bu çalışmaya dahil olmuştur (116 plasebo grubu, 116
olduğunu göstermektedir. Uzun süreli günlük PDE5-I kul-
Udenafil günlük 50 mg ve 117 Udenafil günlük 75 mg
lanımı vasküler endoteliyal hücre fonksiyonunu azaltarak
kullanan hastalar). Hastalar IIEF-EF skorlarına gore grup-
vasküler relaksasyonu hızlandırmakta ve korpus kaver-
lara ayrıldığında, çoğunun orta derecede ED’li olduğu
nozumda oluşacak fibrozisi engellemektedir. Şu ana ka-
görülmüştür (n: 127 hasta, %42.1). Geri kalan hastaların
dar yapılan günlük düşük doz (25, 50 ve 75 mg) Udenafil
%27.2 (n: 82 hasta)’sinin hafif-orta ED’li, %22.8 (n: 69
çalışmalarının ED tedavisinde etkin ve güvenilir olduğu
hasta)’inin ağır ED’li ve %7.9 (n: 24 hasta)’unun hafif ED’li
gösterilmiştir.
olduğu bildirilmiştir.
Bu çalışmayı yapan araştırmacılar daha önce yapmış
Çalışmanın sonunda hastaların %88.3’ünde (n:248
oldukları bir çalışmada Udenafil 50 ve 75 mg günlük kul-
hasta) iyileşme gözlenirken, %8.9’unda (n:25 hasta) baş-
lanımının 24 haftalık periyotta etkin ve güvenilir olduğunu göstermişlerdir (parent çalışması). Aynı araştırmacılar bu çalışmalarında ise, günlük 75 mg Udenafil kullanımının uzun süreli (48 hafta) güvenilirliğini araştırmışlardır. Bu çalışma aslında daha önce yapılmış olan “parent çalışması” nın uzatılmış bir şeklidir. Çalışmaya son 6 ay içerisinde ED hikayesi olan ve uluslararası erektil işlev indeksi (IIEF) skorları 25’in altında olan 25 yaşından büyük ve stabil bir kadın partnerle ilişkisi olan erişkin erkekler dahil edilmiş-
langıç IIEF-EF skorları değişmemiş ve %2.8’inde (n:8 hasta) başlangıç IIEF-EF skorları daha kötüye gitmiştir. Çalışmanın sonunda hastaların yalnızca %8’inde başağrısı ve yüzde kızarma gibi hafif yan etkiler gözlenirken, laboratuvar testlerinde ve EKG’de önemli değişiklikler gözlenmemiştir. Sonuç olarak, bu çalışma ED’li hastalarda günlük 75 mg Udenafil kullanımının uzun dönemde (48 hafta) etkin ve güvenilir olduğunu göstermiş bulunmaktadır.
tir. Çalışmanın etkinliği 48 hafta sonunda IIEF-EF skorunun
Çeviri
26 ve üzeri olması ile, güvenilirliği ve yan etki durumu ise,
Prof. Dr. İsa Özbey
her vizitte yapılan vital bulgular, laboratuvar kan değerleri
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
181
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 182
ERKEK CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Streptozosin ile meydana gelmiş diyabetik sıçanlarda, probucol endoteliyal fonksiyonu restore ederek ve kavernozal fibrozise engel olarak erektil fonksiyonu düzeltmektedir Urology 2016 May; 91:241 Zhang K., Chen D., Sun D., et al.
Probucol bir lipid düşürücü olup yaygın kullanım alanı
nun oluşum mekanizması tam olarak aydınlatılamamıştır.
vardır. Son çalışmalarda güçlü bir antioksidan etkisinin ol-
Günümüzdeki çalışmalar göstermiştir ki endoteliyal dis-
duğu ve doku fibrozisini engellediği gösterilmiştir. Bu ça-
fonksiyon nitrik oksit (NO) salınımını azaltmaktadır. NO
lışmada Streptozosin(Stz) ile meydana gelmiş diyabetik sı-
üretiminin ve/veya biyoyararlanımının azalması ve sadece
çanlarda probucolun etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır.
diyabetik anjiyopatinin erken göstergesi olmayıp diyabetli
Toplam 30 adet 12 haftalık Spraque-Dowley erkek sı-
hastalarda da ED’ ye neden olmaktadır.
çanı intraperitonel olarak bir defa Stz’i 60mg/kg veya 12
Fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri (PDE5i), günümüzde
saatlik açlık sonrası almışlardır. 3 gün sonra Stz ile meyda-
ED tedavisinde birinci basamak olarak kullanılmaktadır.
na getirilen diabetik sıçanlar rastgele 2 gruba ayrılmışlardır.
Ancak çalışmalar göstermiştir ki PDE5i’nin diyabetik ol-
Gavajla probucol 0 ile 500mg/kg olarak 12 hafta süre ile
mayan ED’li hastalardaki etkisi diabeti olan ED’li hastalara
verilmiştir. Pozitif kontrol grubuna ise intraperitonel serum
göre belirgin daha yüksektir. Çoğu araştırmacılar diyabetik
fizyolojik verilmiş ve takiben serum fizyolojik gavaj yardı-
ED’li hastaların tedavisinde yeni ilaçları denemektedirler.
mı ile verilmiştir. Erektil fonksiyon; kavernozal sinirlerin,
Probucol, son çalışmalarda güçlü bir antioksidan etkisi
elektriksel stimülasyonu ile gerçek zamanlı intrakavernoz
olan ve fibrozisi engellediği gösterilen lipid düşürücüdür.
basınç ölçümü ile gerçek zamanlı olarak yapılmıştır.
Bu çalışma diyabetik sıçanlara oral probucolun ED teda-
Sıçanlar öldürüldükten sonra penil doku, İmmünohis-
visindeki etkinliği araştırılmıştır. Major bulgular aşağıdaki
tokimyasal, Western-blot ve Elisa yöntemleri kullanılmak
gibidir.
üzere PRMT1/DDAH/ADMA/NOS metabolizma yolları
1. Max ICP/MAP oranı diyabetli grupta kontrol grubuna
değerlendirilmiştir. SOD aktivitesi ve MDA seviyeleri ka-
göre belirgin olarak daha düşüktür. Bu değişiklik pro-
lorimetrik olarak ölçülmüştür. Yazarlar aynı zamanda düz kas içeriği ve Masson’s trikom etkisi gibi penil histolojik değişiklikleri değerlendirmişledir. Probucol ile tedavi edilen sıçanlarda erektil disfonksiyon, tedavi edilmeyen sıçanlara göre belirgin olarak belirgin olarak düzeldiği gözlemlenmiştir. Tedavi edilmeye sıçanlara göre tedavi edilenlerde PRMT1, ADMA konsantrasyonlarının protein cevabı belirgin olarak daha düşüktür. Ek olarak probucol tedavisi; düz kas hücreleri/ kollajen fibril oranlarını etkilemektedir. Erektil disfonksiyon (ED) diyabetli erkek hastalarda sık rastlanan bir seksüel bozukluktur. Bu duru hayat kalitesini ciddi bir şekilde etkilemektedir. ED diyabetli erkek hastalarda ilk 10-15 yıl içerisinde ortaya çıkmakta ve diyabeti
bucol tedavisi ile belirgin zayıflatılmıştır. 2- Diyabet, SOD,DDHA1,DDHA2,eNOS,nNOS ve cGMP üretimini azaltmıştır ve MDA, PRMT1 ve ADMA’nın korpus kavernozumdaki miktarını artırmıştır. Probucol bu değişiklik üzerine ters etki yapmıştır. 3- Diyabetli sıçanlarda düz kas içeriği ve düz kas/kollajen oranı belirgin olarak azalmıştır ve probucol verilmesiyle bu oran belirgin olarak düzelmiştir. Özet olarak diyabetik ED’li sıçanlarda probucolun erektil fonksiyonu restore ettiğini gösterdik. Bu etkiler oksidatif stresin azaltılması, PRMT1/DDAH/ADMA/NOS aksının düzeltilmesi ve korpus kavernozumdaki fibrozisin engellenmesi ile olmaktadır.
olmayan erkeklere göre 3 kat fazla görülmektedir. ED aynı
Çeviri
zamanda kardiyovasküler hastalık ve inmenin belirgin bir
Uzm. Dr. Soner Yalçınkaya
göstergesidir. Şimdiye kadar diyabetik erektil disfonksiyo-
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği
182
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 183–187
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
Çevresel etkenler ve spermatogenez Yrd. Doç. Dr. Engin Doğantekin1, Dr. Serkan Özcan2 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD Artvin Devlet Hastanesi, Üroloji Kliniği
1 2
Giriş Korunmasız 1 yıllık süreye rağmen çocuk sahibi olmak
Spermatogonium A Mitoz
Spermatogonium A Mitoz
isteyen çiftlerin %15’inde infertilite sorunu bulunmaktadır (1). İnfertilite sorunu yaşayan çiftlerin %50’sinde ise soru-
Spermatogonium B
nun temelinde erkek faktörünün rol oynadığı düşünülmektedir (2). Erkek fertilitesi üreme sisteminin her aşamada fonksiyonel çalışmasına bağlıdır. Üreme sisteminin ciddi kimyasal maddelere maruz kalması üreme kapasitesinde çeşitli kusurlara neden olmaktadır. Sperm kalitesi üzerine
Primer spermatosit (2n) I. Mayoz
yapılan son çalışmalar çevresel etmenlerin etkisinin genetik kusurların neden olduğu etkiden daha fazla olduğunu ortaya koymuştur (3–7). Bu toksik etkilerin mekanizmalarının ortaya konulması infertilite tedavisinde yeni stratejilerin geliştirilmesine olanak sağlayacaktır. Spermatogenez
Sekonder spermatosit (2n) II. Mayoz
Spermatit (n) Spermiyogenez
Spermatogenez aktif cinsel yaşam sürecinde, ön hipofiz gonadotropik hormonlarının uyarısı sonucunda testislerde-
Matür sperm (Spermatozoa)
ki seminifer tüplerde gerçekleşen matür sperm oluşması
Şekil 1. Spermatogenez aşamaları
olayıdır. Spermatogenez puberteyle birlikte başlar (13–16 yaş) ve yaşlanmayla hızı yavaşlamakla birlikte yaşlılığın son
fonksiyonlarının devamlılığında da rolü vardır. Erkek seks
dönemlerine kadar sürebilir. Matür spermler spermatogo-
hücrelerinin yapımı testisin başlıca ekzokrin fonksiyonu
nium germ hücrelerinden oluşmaktadır. Bu süreç sperma-
olup, pek çok faktöre bağlıdır. Hipofizin anterior lobundan
togoniumların mitoz ile çoğalma aşaması olan spermato-
salgılanan follikül stimüle edici hormon (FSH) memelilerde
sitogenez, oluşan spermatogoniumun mayoz bölünme ile
spermatogenezisi stimüle eder. FSH direkt olarak Sertoli
DNA yapısının yarıya düştüğü aşama ve spermin matür
hücrelerini etkileyerek androgen bağlayıcı protein (ABP)
hale ulaştığı spermiyogenez aşamalarını içerir (Şekil 1). Tes-
sentezi ve salınımını stimüle eder. ABP testosteron ile
tiste germ hücreleri ile birlikte peritübüler myeloid hücreler
bağlanıp seminifer tubul lümenine salınır. Sertoli hücreleri
ve germ hücrelerine yapısal, immünolojik ve nütrisyonel
aynı zamanda inhibin denilen bir diğer testiküler hormo-
desteği sağlayan sertoli hücreleri de bulunmaktadır (8,9).
nu da salgılamaktadır. İnhibin kana geçerek ön hipofizden
Testisin esas endokrin salgısı testosterondur. Testos-
FSH salınımını inhibe eder.
teron interstisyel hücreler (Leydig hücreleri) tarafından
Spermatogeneziste testis hormonu olan testesteron
sentez edilir. Testosteronun, spermatogenez üzerine et-
ile hipofiz hormonları olan FSH, LH ve androjen taşıyı-
kilerine ilaveten sekonder seks karakterlerinin oluşumu,
cı proteinlerin rolü vardır. Ergenliğe ulaşıldığında hipofiz
cinsel olgunlaşma, genital kanallar ve yardımcı bezlerinin
ön lobundan salgılanan LH testisin interstisyel dokusun-
183
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI da bulunan Leydig hücrelerini etkileyerek testesteronun salgılanmasına neden olur. Dolaşım ile tubuluslara gelen testesteronun ABP ile oluşturduğu kompleks spermatogoniumları etkileyerek mitozu başlatmaktadır. FSH spermatogenezisin başlatılması, LH ve Testesteron hormonu ise sürekliliği için gereklidir (10,11). Çevresel faktörlerin spermatogeneze etkisi Sperm parametreleri kişisel sağlık etkenleri (diyet, egzersiz, obezite ve fizyolojik stres), suistimal edilen mad-
Derleme
Tablo 1. Spermatogeneze etki eden çevresel faktörler 1.
Sigara
2.
Radyofrekans elektromanyetik radyasyon
3.
Isı
4.
Östrojen analogları
5. Dioksinler 6.
Ağır metaller
7. Pestisitler 8.
Diğer kimyasallar
9.
Destek besinler (Arginin, çinko, selenyum) (Olumlu anlamda)
deler (alkol, sigara, anabolik steroidler vb) ve çevresel faktörler (radyofrekans elektromanyetik radyasyon, çevre kirliliği, ısı) tarafından etkilenmektedir (12). Vücut kitle indeksinin yüksek (VKİ>25 kg/m2) ya da düşük(VKİ<20 kg/m2) olması, besinsel doymuş yağların yüksek tüketimi, erkek fertilitesine olumsuz etki eder (13,14). Diğer taraftan diyetteki omega-3, omega-6, vi-
matogeneze doğrudan etki oluşturmakta, sperm DNA kırıklarına neden olmakta, sperm sayı ve kalitesini düşürmektedir (12,22,26). 2. Radyofrekans elektromanyetik radyasyon(RF-EMR)
tamin C ve E, çinko, selenyum, folat, karnitin, karotenler
Cep telefonunun yaygın kullanımı RF-EMR’in gonad-
sperm kalite ve sayısını artırmaktadır (15,16). Düzenli eg-
lara zararlı etkisini artırmıştır (27). Birçok hayvan modelli
zersiz yapmak, VKİ’ni optimal seviyede tutmayı sağladığı
çalışmada RF-EMR artışıyla Leydig hücrelerinin, semini-
gibi testosteron seviyesini FSH ve LH üzerinden artırarak
fer tübüllerin ve spermatozoaların direkt etkilendiği ve
sperm parametreleri üzerine olumlu etki yapar (17). Savaş
spermatogenezin bozulduğu tespit edilmiştir (28). Ayrı-
dönemlerinde, stresli iş hayatında, sınav dönemlerinde
ca insan gözlemsel çalışmalarında sperm sayı, hız ve ka-
görülen fizyolojik stresin sperm kalite ve sayısını azalttığı
litesinde uzun süre cep telefonu kullanımına bağlı olarak
izlenmiştir (18–20). Alkol, sigara, anabolik steroid, opiat
düştüğü de gösterilmiştir (29,30). Bu etkilere ROS sevi-
kullanımı yine sperm hücreleri üzerinde olumsuz etkiler
yesindeki yükselme ve total antioksidanlardaki düşmenin
oluşturmaktadır (21–24). Ayrıca cep telefonu kullanımı,
neden olduğu düşünülmektedir (31).
kirlilik, ısıya ve sigara dumanına maruz kalma gibi çevresel etkenlerde sperm kalite ve sayısını etkilemektedir.
3. Isı
Tüm bu sayılan etkenlerin doğrudan ya da dolaylı ola-
Testis skrotumda yer alıp, bu sayede vücut sıcaklığın-
rak sperm üzerine etkileri mevcut olup, spermatogenez
dan 2–4oC altındakıki ortam spermatogenez için ideal
aşamalarında serbest oksijen radikallerinin (ROS) fonk-
sıcaklığı sağlamaktadır. Yükselen sıcaklık infertilite için
siyonu da ayrıca önem arz etmektedir. Artmış ROS sevi-
potansiyel risk faktörüdür (32). Yapılan birçok çalışmada
yeleri, özellikle lipid peroksidasyonu yoluyla sperm kalite
ısının germ hücre kayıplarına neden olduğu, sertoli hücre
ve fonksiyonunun azalması ile sonuçlanır (25). Tablo 1’de
fonksiyonunu bozduğu, sperm hareketliliğini ve sayısını
spermatogeneze etki eden çevresel faktörler özetlenmiştir.
azalttığı gösterilmiştir (32,33). Kriptorşidizm, varikosel ve
1. Sigara
akut ateşli hastalıklarda bozulan testis sıcaklık değerlerinin; spermatogenez mekanizmasını olumsuz yönde etkilediği
Sigaranın sperm kalite ve sayısına etki mekanizma-
rapor edilmiştir. Varikoselektomi sonrasında testis sıcaklık
sı tam olarak gösterilememişse de olumsuz etkisi açıktır
düzeyindeki normalleşme sperm kalite ve sayısında artışı
(22). Testise ulaşan oksijen miktarını azaltmakta, bu du-
sağlamaktadır (34).
rum da spermatogenez için gerekli olan yüksek metabolik
Sauna’nın sık kullanılması, uzun süre oturma pozisyo-
ihtiyacı ve ROS miktarını da artırmaktadır. Sigara içinde
nu, araba sürme, sıkı kıyafetlerin giyilmesi, dizüstü bilgisa-
bulunan kadmiyum, benzopiren, karbon monoksit, nafta-
yar kullanımının skrotal ısıyı arttırdığı ve spermatogenez
lin gibi metabolitlerin neden olduğu oksidatif stres sper-
mekanizmasını bozduğu da gözlenmiştir (34–36).
184
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
4. Östrojen analogları Bisfenol (BPA) ve ftalat doğada yaygın bulunan plastik atıklarındandır (37,38). BPA teneke kutularda, plastik saklama kaplarında, biberonlarda, diş dolgularında, kompakt disk benzeri materyaller (CD, DVD) gibi birçok yapıda bulunmaktadır (39–41). Ftalat ise kosmetik ürünlerde, ilaçlarda, oyuncaklarda, boyalarda ve inşaat malzemelerinde bulunmaktadır (42). Bu kimyasalların oral alınması, inhale edilmesi ya da transdermal maruz kalınması insanlarda en sık vücuda alınma yollarıdır. Yapısal olarak BPA östrojen analoğudur. Bu yapısal özelliği endokrin sistemde fonksiyonel bozucu etki göstermesine yol açmaktadır (5,39). Hayvan deneylerinde düşük dozda (25 ng/Kg) kullanımının sperm sayısını düşürdüğü, spermatogenezi bozduğu, DNA yıkımlarına ve sperm morfolojisine zarar verdiği izlenmiştir (43–48). Ftalatlar da BPA gibi endokrin sistem üzerine zararlı etkiye sahiptir (5,49). Ftalat maruziyeti %40–69 oranında erkek infertilitesine neden olmaktadır (50). BPA benzeri etki ile hormonal fonksiyonları bozmakta Sertoli hücrelerini olumsuz etkilemekte ve
ağır metallerin başlıca olanlarıdır (63,64). Ağır metallerin üreme sağlığına başlıca olumsuz etkileri spermatogenezisin birçok aşamasında ve testisteki hormonal dengede görülmektedir. Ayrıca ROS miktarını da arttırmakta, DNA yıkılmasına ve spermatozoa apoptozisine neden olmaktadırlar (63,65). Kadmiyum spermatogonyum hücrelerinin yıkımına, kurşun sperm kuyruk anomalilerine ve sertoli hücre morfolojisi bozukluğuna, alüminyum plazma zarı enzimlerini etkileyerek spermatogenezisin bozulmasına neden olmaktadır. Krom da sözü edilen benzer etkilere sahiptir (66,67). 7. Pestisitler Pestisitler, yiyecek üretimini arttırmak, korumak ve hızlandırmak amacıyla kullanılan endüstriyel maddelerdir. Pestisitler genel olarak böceklerin ve mantarların yok edilmesi, zararlı otların ortamdan uzaklaştırılması ve gübre yapımında kullanılmaktadır. Çalışmalar bu maddelerin, endokrin sistem bozucu etkilerinin olduğunu göstermiştir. Spermatogenez üzerine hormonal ve genomik yoldan etki etmektedirler. Hormonal dengeyi bozmakta
germ hücre apoptozisine neden olmaktadır. Tüm bunla-
(testosteron miktarını azaltmakta) ve gen ekspresyonu-
rın dışında; Ftalat spermatogenez, kolesterol biyosentezi,
na neden olmaktadırlar. Sertoli hücre fonksiyonuna etki
testosteron üretimi ve oksidatif stres yolaklarında görev
ederek sperm morfolojisini değiştirmekte ve sayısını
alan genlerde de epigenetik değişikliklere neden olmak-
azaltmaktadırlar. Ayrıca ROS üretimini de arttırmaktadır-
tadır (51–56).
lar (68,69).
5. Dioksinler
8. Diğer kimyasallar
Dioksin lipofilik kimyasal türlerindendir. Doğada yok
Yapıştırıcılar, boya çıkarıcılar, mürekkep ve mürekkep
olmayan oldukça dirençli bir madde grubu olup, bu yı-
çıkarıcılar, temizleme ve yağ giderme maddeleri, boya,
ğılma sonucunda ciddi toksik etkilere neden olmaktadır
vernik, cila ve reçinelerin içerdiği çözücüler ile plastik, klor-
(57). Dioksin genelde Pestisid yapımında kullanılmakta
landırılmış lastik, alevlenme geciktirici maddeler, mikroe-
olup, medikal artık ve plastik maddelerin yakılması ile or-
lektronik devrelerde bulunan bifeniller spermatogenezisi
taya çıkmaktadır. Toprakta, göllerde ve denizlerde yüksek
bozan, doğada bulunan kimyasallar arasındadır (70,71).
oranda bulunduğu tespit edilmiştir (58). Toksik etkisini hidrokarbon reseptörlere bağlanabilme yeteneğinden al-
9. Spermatogenezise destek sağlayan besinler
maktadır (59). İnsanlarda immün sistemin baskılanmasına,
Spermatogenezise olumlu etki eden besinler arasın-
tiroid disfonksiyonuna ve üreme ve gelişme anormalliğine
da Arginin, Çinko, Selenyum, Koenzim Q10, Karnitin ve
neden olmaktadır. Sperm sayısını düşürmektedir (60,61).
L-Karnitin, Glutatyon, Vitamin E,A ve C yer almaktadır. Bu
6. Ağır metaller Ağır metaller doğada yaygın olarak bulunmaktadır. Endüstriyel yapılar, yiyecek, besinsel destekler, su, hava, al-
besinler sperm kalite ve sayısını arttırmaktadır ve infertilite tedavisinde kullanılmaktadır (18,72–78). Sonuç
kol, sigara, vb. birçok alanda saptanmaktadır (62). Kurşun,
Birçok çevresel faktör spermatogenezise olumsuz
civa, kadmiyum, arsenik ve krom sözü edilen bu toksik
etki etmekte ve erkek infertilitesine neden olmaktadır. Bu
185
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
maddeler farkına varmadan yan etkilere neden olmakta
açığa çıkaracak önlemler alınmasına ışık tutacaktır. Bunun-
ve infertil erkek sayısını arttırmaktadır. Bu alanda yapıla-
la beraber bazı gıda desteklerinin ise spermatogenezise
cak yeni çalışmalar infertilite üzerindeki çevresel etkenleri
olumlu etki gösterdiği de unutulmamalıdır.
Kaynaklar 1. Mosher WD. Reproductive impairments in the United States, 1965–1982. Demography. 1985;22(3):415–30. 2. Sigman M. Male infertility. Medicine and health, Rhode Island. 1997;80(12):406–9. Epub 1998/01/20. PubMed PMID: 9433070. 3. Skakkebaek NE, Rajpert-De Meyts E, Louis GMB, Toppari J, Andersson A-M, Eisenberg ML, et al. Male Reproductive Disorders and Fertility Trends: Influences of Environment and Genetic Susceptibility. Physiological Reviews. 2016;96(1):55–97. 4. Jeng HA. Exposure to endocrine disrupting chemicals and male reproductive health. Front Public Health. 2014;2(55.10):3389. 5. Knez J. Endocrine-disrupting chemicals and male reproductive health. Reproductive biomedicine online. 2013;26(5):440–8. 6. Tavares R, Escada-Rebelo S, Correia M, Mota P, Ramalho-Santos J. The non-genomic effects of endocrine-disrupting chemicals on mammalian sperm. Reproduction. 2016;151(1):R1-R13. 7. Sharpe RM. Environmental/lifestyle effects on spermatogenesis. Philosophical Transactions of the Royal Society of London B: Biological Sciences. 2010;365(1546):1697–712. 8. Hai Y, Hou J, Liu Y, Liu Y, Yang H, Li Z, et al., editors. The roles and regulation of Sertoli cells in fate determinations of spermatogonial stem cells and spermatogenesis. Seminars in cell & developmental biology; 2014: Elsevier. 9. Vogl A, Soucy L, Foo V. Ultrastructure of sertoli‐cell penetrating processes found in germ cells of the golden‐mantled ground squirrel (Spermophilus lateralis). American journal of anatomy. 1985;172(1):75–86. 10. O’shaughnessy P, Monteiro A, Verhoeven G, De Gendt K, Abel M. Effect of FSH on testicular morphology and spermatogenesis in gonadotrophin-deficient hypogonadal mice lacking androgen receptors. Reproduction. 2010;139(1):177–84. 11. Chowdhury A. Dependence of testicular germ cells on hormones: a quantitative study in hypophysectomized testosterone-treated rats. Journal of Endocrinology. 1979;82(3):331-NP. 12. Barazani Y, Katz BF, Nagler HM, Stember DS. Lifestyle, environment, and male reproductive health. Urologic Clinics of North America. 2014;41(1):55–66. 13. Hassan MA, Killick SR. Effect of male age on fertility: evidence for the decline in male fertility with increasing age. Fertility and sterility. 2003;79:1520–7. 14. Olsen J, Ramlau-Hansen CH. Dietary fats may impact semen quantity and quality. Asian J Androl. 2012;14(4):511–2. 15. Safarinejad MR, Safarinejad S. The roles of omega-3 and omega-6 fatty acids in idiopathic male infertility. Asian J Androl. 2012;14(4):514–5. 16. Ross C, Morriss A, Khairy M, Khalaf Y, Braude P, Coomarasamy A, et al. A systematic review of the effect of oral antioxidants on male infertility. Reproductive biomedicine online. 2010;20(6):711–23. 17. Vaamonde D, Da Silva-Grigoletto ME, García-Manso JM, Barrera N, Vaamonde-Lemos R. Physically active men show better semen parameters and hormone values than sedentary men. European journal of applied physiology. 2012;112(9):3267–73. 18. Lampiao F. Variation of semen parameters in healthy medical students due to exam stress. Malawi Medical Journal. 2009;21(4). 19. Abu-Musa AA, Nassar AH, Hannoun AB, Usta IM. Effect of the Lebanese civil war on sperm parameters. Fertility and sterility. 2007;88(6):1579– 82. 20. Jurewicz J, Hanke W, Sobala W, Merecz D, Radwan M. [The effect of stress on the semen quality]. Medycyna pracy. 2009;61(6):607–13. 21. Salonen I, Huhtaniemi I. Effects of chronic ethanol diet on pituitary-testicular function of the rat. Biology of reproduction. 1990;42(1):55–62. 22. Meri ZB, Irshid IB, Migdadi M, Irshid AB, Mhanna SA. Does cigarette smoking affect seminal fluid parameters? A comparative study. Oman medical journal. 2013;28(1):12–6. 23. McDougal WS, Wein AJ, Kavoussi LR, Novick AC, Partin AW, Peters CA, et al. Campbell-Walsh Urology 10th Edition Review: Elsevier Health Scienc-
186
es; 2011. 24. Abs R, Verhelst J, Maeyaert J, Van Buyten J-P, Opsomer F, Adriaensen H, et al. Endocrine consequences of long-term intrathecal administration of opioids. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism. 2000;85(6):2215–22. 25. O’Flaherty C, de Lamirande E, Gagnon C. Positive role of reactive oxygen species in mammalian sperm capacitation: triggering and modulation of phosphorylation events. Free Radical Biology and Medicine. 2006;41(4):528–40. 26. Li Y, Lin H, Li Y, Cao J. Association between socio-psycho-behavioral factors and male semen quality: systematic review and meta-analyses. Fertility and sterility. 2011;95(1):116–23. 27. Merhi ZO. Challenging cell phone impact on reproduction: a review. Journal of assisted reproduction and genetics. 2012;29(4):293–7. 28. Vignera S, Condorelli RA, Vicari E, D’Agata R, Calogero AE. Effects of the exposure to mobile phones on male reproduction: a review of the literature. Journal of andrology. 2012;33(3):350–6. 29. Fejes I, Závaczki Z, Szöllősi J, Koloszár S, Daru J, Kovacs L, et al. Is there a relationship between cell phone use and semen quality? Archives of andrology. 2009. 30. Wdowiak A, Wdowiak L, Wiktor H. Evaluation of the effect of using mobile phones on male fertility. Annals of Agricultural and Environmental Medicine. 2007;14(1):169–72. 31. Agarwal A, Desai NR, Makker K, Varghese A, Mouradi R, Sabanegh E, et al. Effects of radiofrequency electromagnetic waves (RF-EMW) from cellular phones on human ejaculated semen: an in vitro pilot study. Fertility and sterility. 2009;92(4):1318–25. 32. Kim B, Park K, Rhee K. Heat stress response of male germ cells. Cellular and Molecular Life Sciences. 2013;70(15):2623–36. 33. Ghasemi N, Babaei H, Azizallahi S, Kheradmand A. Effect of long‐term administration of zinc after scrotal heating on mice spermatozoa and subsequent offspring quality. Andrologia. 2009;41(4):222–8. 34. Jung A, Schuppe HC. Influence of genital heat stress on semen quality in humans. Andrologia. 2007;39(6):203–15. 35. Pacey A. Environmental and lifestyle factors associated with sperm DNA damage. Human Fertility. 2010;13(4):189–93. 36. Wang C, McDonald V, Leung A, Superlano L, Berman N, Hull L, et al. Effect of increased scrotal temperature on sperm production in normal men. Fertility and sterility. 1997;68(2):334–9. 37. Huang Y, Wong C, Zheng J, Bouwman H, Barra R, Wahlström B, et al. Bisphenol A (BPA) in China: a review of sources, environmental levels, and potential human health impacts. Environment international. 2012;42:91–9. 38. Hammer J, Kraak MH, Parsons JR. Plastics in the marine environment: the dark side of a modern gift. Reviews of environmental contamination and toxicology: Springer; 2012. p. 1–44. 39. Rubin BS. Bisphenol A: an endocrine disruptor with widespread exposure and multiple effects. The Journal of steroid biochemistry and molecular biology. 2011;127(1):27–34. 40. Ehrlich S, Calafat AM, Humblet O, Smith T, Hauser R. Handling of thermal receipts as a source of exposure to bisphenol A. JAMA. 2014;311(8):859– 60. 41. Liao C, Kannan K. Widespread occurrence of bisphenol A in paper and paper products: implications for human exposure. Environmental science & technology. 2011;45(21):9372–9. 42. Fromme H, Bolte G, Koch HM, Angerer J, Boehmer S, Drexler H, et al. Occurrence and daily variation of phthalate metabolites in the urine of an adult population. International journal of hygiene and environmental health. 2007;210(1):21–33. 43. Manfo FPT, Jubendradass R, Nantia EA, Moundipa PF, Mathur PP. Adverse effects of bisphenol A on male reproductive function. Reviews of Environmental Contamination and Toxicology Volume 228: Springer; 2014. p. 57–82.
Derleme
44. Jin P, Wang X, Chang F, Bai Y, Li Y, Zhou R, et al. Low dose bisphenol A impairs spermatogenesis by suppressing reproductive hormone production and promoting germ cell apoptosis in adult rats. J Biomed Res. 2013;27(2):135–44. 45. Chitra K, Latchoumycandane C, Mathur P. Induction of oxidative stress by bisphenol A in the epididymal sperm of rats. Toxicology. 2003;185(1):119–27. 46. Al‐Hiyasat AS, Darmani H, Elbetieha AM. Effects of bisphenol A on adult male mouse fertility. European journal of oral sciences. 2002;110(2):163–7. 47. Salian S, Doshi T, Vanage G. Neonatal exposure of male rats to Bisphenol A impairs fertility and expression of sertoli cell junctional proteins in the testis. Toxicology. 2009;265(1):56–67. 48. Hengstler J, Foth H, Gebel T, Kramer P-J, Lilienblum W, Schweinfurth H, et al. Critical evaluation of key evidence on the human health hazards of exposure to bisphenol A. Critical reviews in toxicology. 2011;41(4):263– 91. 49. Grady R, Sathyanarayana S. An update on phthalates and male reproductive development and function. Current urology reports. 2012;13(4):307–10. 50. Hauser R, Skakkebaek NE, Hass U, Toppari J, Juul A, Andersson AM, et al. Male reproductive disorders, diseases, and costs of exposure to endocrine-disrupting chemicals in the European Union. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism. 2015;100(4):1267–77. 51. Foster P. Disruption of reproductive development in male rat offspring following in utero exposure to phthalate esters. International journal of andrology. 2006;29(1):140–7. 52. Harris CA, Henttu P, Parker MG, Sumpter JP. The estrogenic activity of phthalate esters in vitro. Environmental health perspectives. 1997;105(8):802. 53. Borch J, Axelstad M, Vinggaard AM, Dalgaard M. Diisobutyl phthalate has comparable anti-androgenic effects to di-n-butyl phthalate in fetal rat testis. Toxicology letters. 2006;163(3):183–90. 54. Fisher JS, Macpherson S, Marchetti N, Sharpe RM. Human ‘testicular dysgenesis syndrome’: a possible model using in‐utero exposure of the rat to dibutyl phthalate. Human Reproduction. 2003;18(7):1383–94. 55. Desdoits-Lethimonier C, Albert O, Le Bizec B, Perdu E, Zalko D, Courant F, et al. Human testis steroidogenesis is inhibited by phthalates. Human Reproduction. 2012:des069. 56. Main KM, Mortensen GK, Kaleva MM, Boisen KA, Damgaard IN, Chellakooty M, et al. Human breast milk contamination with phthalates and alterations of endogenous reproductive hormones in infants three months of age. Environmental health perspectives. 2006:270–6. 57. Bertazzi PA. Long-term effects of chemical disasters. Lessons and results from Seveso. Science of the total environment. 1991;106(1–2):5–20. 58. Kjeller L-O, Rappe C. Time trends in levels, patterns, and profiles for polychlorinated dibenzo-p-dioxins, dibenzofurans, and biphenyls in a sediment core from the Baltic proper. Environmental science & technology. 1995;29(2):346–55. 59. Robles R, Morita Y, Mann KK, Perez GI, Yang S, Matikainen T, et al. The aryl hydrocarbon receptor, a basic helix-loop-helix transcription factor of the PAS gene family, is required for normal ovarian germ cell dynamics in the mouse. Endocrinology. 2000;141(1):450–3. 60. Mably TA, Bjerke DL, Moore RW, Gendron-Fitzpatrick A, Peterson RE. In utero and lactational exposure of male rats to 2, 3, 7, 8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin: 3. Effects on spermatogenesis and reproductive capability. Toxicology and applied pharmacology. 1992;114(1):118–26. 61. Aragon AC, Kopf PG, Campen MJ, Huwe JK, Walker MK. In utero and lac-
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI tational 2, 3, 7, 8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin exposure: effects on fetal and adult cardiac gene expression and adult cardiac and renal morphology. Toxicological sciences. 2008;101(2):321–30. 62. Wirth JJ, Mijal RS. Adverse effects of low level heavy metal exposure on male reproductive function. Systems Biology in Reproductive Medicine. 2010;56(2):147–67. 63. Carette D, Perrard M-H, Prisant N, Gilleron J, Pointis G, Segretain D, et al. Hexavalent chromium at low concentration alters Sertoli cell barrier and connexin 43 gap junction but not claudin-11 and N-cadherin in the rat seminiferous tubule culture model. Toxicology and applied pharmacology. 2013;268(1):27–36. 64. Kalender S, Uzun FG, Demir F, Uzunhisarcıklı M, Aslanturk A. Mercuric chloride-induced testicular toxicity in rats and the protective role of sodium selenite and vitamin E. Food and chemical toxicology. 2013;55:456–62. 65. Rana S. Perspectives in endocrine toxicity of heavy metals—a review. Biological trace element research. 2014;160(1):1–14. 66. Rignell-Hydbom A, Axmon A, Lundh T, Jönsson BA, Tiido T, Spano M. Dietary exposure to methyl mercury and PCB and the associations with semen parameters among Swedish fishermen. Environmental Health. 2007;6(1):14. 67. Kaizer RR, Gutierres JM, Schmatz R, Spanevello RM, Morsch VM, Schetinger MR, et al. In vitro and in vivo interactions of aluminum on NTPDase and AChE activities in lymphocytes of rats. Cellular immunology. 2010;265(2):133–8. 68. Bretveld R, Brouwers M, Ebisch I, Roeleveld N. Influence of pesticides on male fertility. Scandinavian journal of work, environment & health. 2007;33(1):13–28. Epub 2007/03/14. PubMed PMID: 17353961. 69. Mehrpour O, Karrari P, Zamani N, Tsatsakis AM, Abdollahi M. Occupational exposure to pesticides and consequences on male semen and fertility: a review. Toxicology letters. 2014;230(2):146–56. 70. McKinney JD, Waller CL. Polychlorinated biphenyls as hormonally active structural analogues. Environmental Health Perspectives. 1994;102(3):290. 71. Allard EK, Boekelheide K. Fate of Germ Cells in 2, 5-Hexanedione-Induced Testicular Injury: II. Atrophy Persists Due to a Reduced Stem Cell Mass and Ongoing Apoptosis. Toxicology and applied pharmacology. 1996;137(2):149–56. 72. Clarke RN, Klock SC, Geoghegan A, Travassos DE. Relationship between psychological stress and semen quality among in-vitro fertilization patients. Human Reproduction. 1999;14(3):753–8. 73. Zorn B, Auger J, Velikonja V, Kolbezen M, Meden‐Vrtovec H. Psychological factors in male partners of infertile couples: relationship with semen quality and early miscarriage. International journal of andrology. 2008;31(6):557–64. 74. Kim JH, Kim HJ, Noh HS, Roh GS, Kang SS, Cho GJ, et al. Suppression by ethanol of male reproductive activity. Brain research. 2003;989(1):91–8. 75. Emanuele MA, Emanuele N. Alcohol and the male reproductive system. Alcohol Research and Health. 2001;25(4):282–7. 76. Zhu Q, Van Thiel DH, Gavaler JS. Effects of ethanol on rat Sertoli cell function: studies in vitro and in vivo. Alcoholism: Clinical and Experimental Research. 1997;21(8):1409–17. 77. Martinez M, Macera S, De Assis G, Pinheiro P, Almeida C, Tirapelli L, et al. Structural evaluation of the effects of chronic ethanol ingestion on the testis of Calomys callosus. Tissue and Cell. 2009;41(3):199–205. 78. Van Thiel D, Lester R, Sherins R. Hypogonadism in alcoholic liver disease: evidence for a double defect. Gastroenterology. 1974;67(6):1188.
187
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 188–191
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
Selektif serotonin gerialım inhibitörleri kullanımının erkek fertilitesi üzerine etkileri Dr. Mehmet Gökhan Çulha1, Doç. Dr. Ege Can Şerefoğlu2 1 İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği 2 Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği Özet Depresyon tedavisinde sıklıkla başvurulan selektif serotonin gerialım inhibitörlerinin (SSRI) yorgunluk, bulantı, kusma, ağız kuruluğu ve diyare gibi yan etkileri görülebilir. Bunların yanı sıra SSRI tedavisi çeşitli cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir ve bu nedenle hastaların tedaviyi bırakma oranları yüksektir. Ayrıca SSRI tedavisinin sperm parametrelerini etkileyerek, üreme hormonlarının seviyelerini değiştirerek ve/veya sperm DNA bütünlüğünü bozarak infertiliteye yol açabileceği bildirilmiştir. Bu derlemede SSRI grubu ilaçların erkek fertilitesi üzerindeki etkileri güncel literatür ışığında incelenmiştir. Giriş Selektif serotonin gerialım inhibitörleri (SSRI) depresyon, anksiyete bozuklukları, obsesif-kompulsif bozukluk
tördür ve uzun dönem antidepresan kullanan erkeklerin infertilite problemi yaşayabilecekleri bildirilmiştir (Tablo 1). Bu derlemenin amacı SSRI kullanımının erkek fertilitesi üzerine etkilerini değerlendirmektir. Deneysel çalışmalar Spermin olgunlaşması (spermatogenez) birçok aşamadan oluşan uzun bir süreçtir (8). Testiste üretilen sperm hücreleri epididime geçer ve burada hareket yeteneğini kazanır (9). Bu aşamada sperm plazma membranında oluşan disülfit bağları, kuyruk hareketlerinin daha güçlü olmasını sağlar (9). Sperm hücresi içindeki çinkonun %60’ının dışarı atılmasıyla disülfit bağlarının miktarında artış ve sülfidril gruplarında azalma gerçekleşir. Artan disülfit bağları spermatozoanın kuyruk kısmındaki aksonemini saran liflerin sertleşmesini ve stabilizasyonunu sağlamaktadır (10). Ejakülasyonu takiben kadın genital sistemine giren
gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisinde sıklıkla başvurulan
spermatozoa, hareket yeteneğine sahiptir ancak spermin
ilaçlardır (1,2). Bu rahatsızlıkların yanı sıra SSRI grubu ilaç-
oositi fertilize edebilmesi için kapasitasyon sürecini ta-
lar üroloji pratiğinde prematür ejakülasyon (PE) ve stres
mamlaması gerekir (11). Kapasitasyon sürecinde sperm
tipi idrar kaçırma tedavisinde de kullanılmaktadır (3,4).
membranında ve hücre içinde birtakım değişimler mey-
SSRI grubundaki ilaçların yorgunluk, bulantı, kusma, ağız
dana gelir ve bu aşamada da sülfidril-disülfit bağları rol
kuruluğu ve diyare gibi çeşitli yan etkileri görülebilir (5).
oynar (12).
Bu yan etkiler genellikle hafif şiddette olmakta ve ilaç kul-
SSRI grubu ilaçlar da serotonin geri alım inhibisyonunu
lanımından sonraki 2–3 hafta içerisinde kademeli olarak
sülfidril-disülfit grupları ile etkileşime girerek gerçekleşti-
azalmaktadır (5). Libido azalması, anorgazmi, anejakülas-
rir (13). Bu sülfidril grupları sperm kapasitasyonunda ve
yon ve erektil disfonksiyon (ED) gibi cinsel işlev bozukluk-
motilitesinde düzenleyici bir rol oynadığı için SSRI tedavisi
ları da SSRI kullanımı sırasında görülebilecek yan etkiler
spermin fertilizasyon yeteneğini etkileyebilir, motilitesini
arasındadır ve bu bozukluklar nedeniyle hastalar tedaviyi
azaltabilir ve sperm membranına bağlanarak spermisidal
bırakabilir (6).
bir etki gösterebilir (14,15). SSRI grubu ilaçlarla hazırlanmış
İnfertilite evli çiftlerin %15 kadarını etkileyen önemli
çözeltilerin insan semen örnekleri üzerindeki etkisinin in
bir sağlık sorunudur (7) ve çocuk sahibi olamayan çiftlerin
vitro olarak değerlendirildiği bir çalışmada yazarlar incele-
%50’sini de oligospermi, astenospermi ve/veya teratos-
nen her üç SSRI grubu ilacın da (paroksetin, sertralin ve si-
permi gibi sperm parametreleri bozuklukları görülür (8).
talopram) sperm motilitesi ve canlılığını azalttığını kaydet-
Bununla birlikte ilaç kullanımı infertilite problemi yaşayan
mişlerdir (16). Yazarlar SSRI grubu ilaçların spermatozoa
erkeklerin yaklaşık %3 kadarında görülen bir etiyolojik fak-
ve iç mitokondri membranlarında bulunan disülfit bağları
188
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
Tablo 1. Selektif Serotonin gerialım inhibitörleri’nin(SSRI) erkek fertilitesine etkilerinin incelendiği çalışmalar Yıl
Yazarlar
Çalışma dizaynı
Sonuçlar
2006
Kumar ve ark.
In vitro çalışma
Motilite tüm SSRI’da nonoxynola benzer değerde düşük olarak saptanmıştır.
2012
Alzahrani ve ark.
Hayvan çalışması
Doza bağımlı olarak sperm sayı ve motilitesi azalmış ve anormal başlı sperm oranı artmıştır.
2007
Tanrıkut ve ark.
Olgu sunumu
İki olgu da infertilite gelişmekte ve ilaç bırakıldıktan sonra semen parametrelerinde iyileşme gözlenmektedir.
2011
Koyuncu ve ark.
Prospektif takip çalışması
Sitalopram tedavisi sperm sayısı ve motilitesini azaltmakta ve anormal morfoloji oranını arttırmaktadır.
2014
Akasheh ve ark.
Tek kör çalışma
Sertralin ile tedavi edilen grupta sperm sayısı azalmakta, anormal morfoloji ve DNA fragmantasyon oranları artmaktadır. Sperm motilitesinde bir değişiklik yoktur.
2010
Tanrıkut ve ark.
Prospektif takip çalışması
Paroksetin ile tedavi edilen grupta düşük testosteron ve östrojen seviyeleri ve artmış DNA fragmantasyon oranı görülmektedir. Sperm parametrelerinde (sayı, motilite, morfoloji) değişim gözlenmemektedir.
2008
Safarinejad ve ark.
Kesitsel çalışma
SSRI ile tedavi edilen hastalarda sperm sayısı ve motilitesi azalmakta, denatüre tek sarmal DNA ve anormal morfoloji oranları artmaktadır.
ile etkileşime girerek akrozom hareketlerini bozduğunu ve
parametrelerinin ve sperm DNA bütünlüğünün 5 hafta-
bu ilaçların spermisidal etkiye yol açtığını savunmuşlardır
lık paroksetin tedavisi öncesi ve sonrasında incelendiği
(16). Alzahrani ve ark. tarafından yapılan bir başka çalışma-
bir başka çalışmada ise paroksetin tedavisinin DNA frag-
da ise 30 adet rat 4 gruba ayrılmış ve 35 gün boyunca oral
mantasyon oranlarında artışa yol açtığı gözlenmiştir (23).
yoldan 3 farklı dozda fluoksetin (2.6 mg/kg, 7.8 mg/kg ve
İlginç olarak sperm sayı, morfoloji ve motilitesinde tedavi
13 mg/kg) tedavisi uygulanmıştır (17). Sperm sayısında ve
sonrasında herhangi bir değişiklik saptanmayan bu çalış-
sperm motilitesinde doza bağlı bir azalmanın olduğunu
mada yazarlar sperm transportundaki bozukluğun sperm
kaydeden yazarlar, fluoksetin tedavisinin infertiliteye yol
parametrelerini değiştirmeden sperm DNA bütünlüğünü
açabileceğini ileri sürmüşlerdir.
etkilediği hipotezini ortaya koymuştur. Spermatogenezin
Klinik çalışmalar
gerçekleşmesi için 72 gün gerektiği göz önüne alındığında (24,25), yazarların uyguladıkları tedavi süresinin (35 gün)
Tanrıkut ve Schlegel (18) depresyon nedeni ile 6 aydan
sperm parametrelerindeki değişikliği tam olarak ortaya
uzun süre SSRI kullanan (sitalopram ve sertralin) 2 has-
koymak için yetersiz olduğu dikkate alınmalıdır. Çalışmaya
tada oligoastenospermi geliştiğini bildirmişlerdir. Semen
katılan denek sayısının azlığı da sperm parametrelerinde
parametrelerindeki bu bozukluğun SSRI tedavisinin birkaç
istatistiksel açıdan anlamlı bir bozulmanın saptanmaması-
hafta kesilmesinden sonra hızlı bir şekilde düzeldiğini kay-
na yol açmış olabilir.
deden yazarlar, SSRI tedavisinin sperm üretiminden ziya-
Bir başka prospektif çalışmada ise PE yakınması olan
de sperm transportunu etkileyerek oligoastenospermiye
60 erkek iki gruba randomize edilmiş; bir gruba 3 ay bo-
neden olabileceğini savunmuşlardır (18).
yunca sertralin 50 mg/gün ve davranış tedavisi, diğer gru-
Sperm transportu sırasında sperm hücrelerinde oluşa-
ba ise sadece davranış tedavisi verilmiştir (26). Sadece
bilecek membran ve DNA hasarı sperm sayısı, motilitesi
davranış tedavisi alan grup ile kıyaslandığında sertralin ile
ve morfolojisini etkileyebilmektedir (19–21). Depresyon
tedavi edilen grubun sperm sayılarında (119 milyon/ml –
nedeni ile 6 aydan uzun süre SSRI kullanan hastaların
147 milyon/ml; p<0,001) ve normal morfoloji oranlarında
sperm parametrelerinin değerlendirildiği bir başka çalış-
(%25–%44; p=0,001) azalma izlenirken DNA fragman-
mada araştırmacılar hastaların tüm sperm değerlerinde
tasyon oranında artış (%31–%16; p=0,002) saptanmıştır.
(sayı, motilite ve morfoloji) bozulma ve sperm DNA hasarı
Ancak sperm motiliteleri arasında anlamlı bir fark bulun-
gözlemlemişlerdir (22). Otuz beş sağlıklı erkeğin sperm
mamıştır. SSRI kullanımının PE hastalarının sperm para-
189
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
metreleri üzerindeki etkisinin değerlendirildiği bir başka
hipotalamo-pitüiter-gonadal hormon aksında bozulmalar
çalışmada ise 12 haftalık essitalopram tedavisi öncesi ve
oluşabilir (30). Bu nedenle SSRI tedavisinin hormonal ho-
sonrası hastaların sperm parametreleri karşılaştırılmıştır
meostaz ve dolayısıyla üreme fizyolojisi üzerindeki etkisi-
(27). Tedavi öncesi sperm analizinde herhangi bir anor-
nin tam olarak ortaya konulabilmesi için sağlıklı bireylerde
mallik saptanmayan 25 hastanın dahil olduğu çalışmada,
yapılacak ileri klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.
essitolopram tedavisi sonrasında hastaların sperm konsantrasyonu ve motilitesinde düşüş izlenmiş ancak sperm
Sonuç
morfolojisinin değişmediği kaydedilmiştir. Bu prospektif
Deneysel ve klinik çalışmalar ile SSRI grubu ilaçların
çalışma SSRI tedavisinin uzamasının sperm parametrele-
spermatogenezi bozduğu, sperm hücre membranına
rinde (sayı ve motilite) daha fazla bozulmayı indüklediğini
zarar verdiği, hormonal dengeyi etkilediği, sperm trans-
göstermektedir.
portunu inhibe ettiği ve sperm DNA hasarına yol açtığı
Folikül stimülan hormon (FSH) ve/veya luteinizan hor-
görülmüştür. Bu ilaçların fertilite üzerindeki olumsuz et-
mon (LH) yetersizliği de erkek infertilitesine yol açabilir.
kileri yüksek dozlarda ve uzun süreli kullanımlarda daha
SSRI tedavisi sonrasında santral sinir sisteminde ortaya
belirgindir. Bunun yanı sıra SSRI tedavisinin kesilmesi ile
çıkan serotonin aktivitesindeki artış, dopamin inhibisyo-
bu olumsuz etkilerin hızla düzeldiği saptanmıştır. SSRI
nu ve prolaktin serbestleyici faktörlerin stimülasyonu ile
tedavisinin yol açabileceği fertilite problemleri konusun-
prolaktin seviyesini arttırmaktadır (28). Serum prolaktin
da hastalar uyarılmalı, başta psikiyatristler olmak üzere
seviyesindeki artış ise hipotalamusta gonadotropin ser-
bu tedavilere başvuran hekimlerin bu yan etkiler konu-
bestleyici hormonu baskılayan dopamin seviyelerinin ar-
sundaki farkındalık düzeyinin arttırılması gerekmektedir.
tışına neden olmakta, hipofiz bezinden FSH ve LH salgı-
SSRI tedavisinin sebep olduğu sperm hasarının altında
lanmasının baskılanarak testosteron yapımının azalmasına
yatan mekanizmaların daha iyi anlaşılabilmesi için ileri
yol açar (29). Tedavi almamış depresyon hastalarında da
çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynaklar 1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8. 9.
Kessler RC, Berglund P, Demler O, Jin R, Koretz D, Merikangas KR, et al. The epidemiology of major depressive disorder: results from the National Comorbidity Survey Replication (NCS-R). Jama. 2003;289(23):3095– 105. Lockhart P, Guthrie B. Trends in primary care antidepressant prescribing 1995–2007: a longitudinal population database analysis. The British journal of general practice : the journal of the Royal College of General Practitioners. 2011;61(590):e565–72. Althof SE, McMahon CG, Waldinger MD, Serefoglu EC, Shindel AW, Adaikan PG, et al. An Update of the International Society of Sexual Medicine’s Guidelines for the Diagnosis and Treatment of Premature Ejaculation (PE). Sexual medicine. 2014;2(2):60–90. Mariappan P, Alhasso A, Ballantyne Z, Grant A, N’Dow J. Duloxetine, a serotonin and noradrenaline reuptake inhibitor (SNRI) for the treatment of stress urinary incontinence: a systematic review. European urology. 2007;51(1):67–74. Goethe JW, Woolley SB, Cardoni AA, Woznicki BA, Piez DA. Selective serotonin reuptake inhibitor discontinuation: side effects and other factors that influence medication adherence. Journal of clinical psychopharmacology. 2007;27(5):451–8. Montejo AL, Llorca G, Izquierdo JA, Rico-Villademoros F. Incidence of sexual dysfunction associated with antidepressant agents: a prospective multicenter study of 1022 outpatients. Spanish Working Group for the Study of Psychotropic-Related Sexual Dysfunction. The Journal of clinical psychiatry. 2001;62 Suppl 3:10–21. Thoma ME, McLain AC, Louis JF, King RB, Trumble AC, Sundaram R, et al. Prevalence of infertility in the United States as estimated by the current duration approach and a traditional constructed approach. Fertility and sterility. 2013;99(5):1324–31.e1. Patrick J. Rowe FHC, Timothy B. Hargreave, Heather J. Mellows. WHO manual for the standardized investigation and diagnosis of the infertile couple. Cambridge: Cambridge University Press; 2000. Huang TT, Kosower NS, Yanagimachi R. Localization of thiol and disulfide groups in guinea pig spermatozoa during maturation and ca-
190
10. 11. 12. 13.
14. 15. 16. 17.
18. 19.
20.
pacitation using bimane fluorescent labels. Biology of reproduction. 1984;31(4):797–809. Wroblewski N, Schill WB, Henkel R. Metal chelators change the human sperm motility pattern. Fertility and sterility. 2003;79 Suppl 3:1584–9. Austin CR. The capacitation of the mammalian sperm. Nature. 1952;170(4321):326. Gervasi MG, Visconti PE. Chang’s meaning of capacitation: A molecular perspective. Molecular reproduction and development. 2016. Wolf WA, Kuhn DM. Role of essential sulfhydryl groups in drug interactions at the neuronal 5-HT transporter. Differences between amphetamines and 5-HT uptake inhibitors. The Journal of biological chemistry. 1992;267(29):20820–5. de Lamirande E, Gagnon C. Paradoxical effect of reagents for sulfhydryl and disulfide groups on human sperm capacitation and superoxide production. Free radical biology & medicine. 1998;25(7):803–17. de Lamirande E, Gagnon C. Redox control of changes in protein sulfhydryl levels during human sperm capacitation. Free radical biology & medicine. 2003;35(10):1271–85. Kumar VS, Sharma VL, Tiwari P, Singh D, Maikhuri JP, Gupta G, et al. The spermicidal and antitrichomonas activities of SSRI antidepressants. Bioorganic & medicinal chemistry letters. 2006;16(9):2509–12. Alzahrani HA. Sister chromatid exchanges and sperm abnormalities produced by antidepressant drug fluoxetine in mouse treated in vivo. European review for medical and pharmacological sciences. 2012;16(15):2154–61. Tanrikut C, Schlegel PN. Antidepressant-associated changes in semen parameters. Urology. 2007;69(1):185.e5–7. Evenson DP, Jost LK, Marshall D, Zinaman MJ, Clegg E, Purvis K, et al. Utility of the sperm chromatin structure assay as a diagnostic and prognostic tool in the human fertility clinic. Human reproduction (Oxford, England). 1999;14(4):1039–49. Irvine DS, Twigg JP, Gordon EL, Fulton N, Milne PA, Aitken RJ. DNA integrity in human spermatozoa: relationships with semen quality. Journal of andrology. 2000;21(1):33–44.
Derleme
21. Lopes S, Sun JG, Jurisicova A, Meriano J, Casper RF. Sperm deoxyribonucleic acid fragmentation is increased in poor-quality semen samples and correlates with failed fertilization in intracytoplasmic sperm injection. Fertility and sterility. 1998;69(3):528–32. 22. Safarinejad MR. Sperm DNA damage and semen quality impairment after treatment with selective serotonin reuptake inhibitors detected using semen analysis and sperm chromatin structure assay. The Journal of urology. 2008;180(5):2124–8. 23. Tanrikut C, Feldman AS, Altemus M, Paduch DA, Schlegel PN. Adverse effect of paroxetine on sperm. Fertility and sterility. 2010;94(3):1021–6. 24. Heller CG, Clermont Y. Spermatogenesis in man: an estimate of its duration. Science (New York, NY). 1963;140(3563):184–6. 25. Heller CH, Clermont Y. Kinetics of the germinal epithelium in man. Recent progress in hormone research. 1964;20:545–75. 26. Akasheh G, Sirati L, Noshad Kamran AR, Sepehrmanesh Z. Comparison of the effect of sertraline with behavioral therapy on semen parameters in men with primary premature ejaculation. Urology. 2014;83(4):800–4.
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI 27. Koyuncu H, Serefoglu EC, Yencilek E, Atalay H, Akbas NB, Sarica K. Escitalopram treatment for premature ejaculation has a negative effect on semen parameters. International journal of impotence research. 2011;23(6):257–61. 28. Tanaka E, Baba N, Toshida K, Suzuki K. Evidence for 5-HT2 receptor involvement in the stimulation of preovulatory LH and prolactin release and ovulation in normal cycling rats. Life sciences. 1993;52(7):669–76. 29. Meltzer H, Bastani B, Jayathilake K, Maes M. Fluoxetine, but not tricyclic antidepressants, potentiates the 5-hydroxytryptophan-mediated increase in plasma cortisol and prolactin secretion in subjects with major depression or with obsessive compulsive disorder. Neuropsychopharmacology : official publication of the American College of Neuropsychopharmacology. 1997;17(1):1–11. 30. Yokoyama K, Yamada T, Mitani H, Yamada S, Pu S, Yamanashi T, et al. Relationship between hypothalamic-pituitary-adrenal axis dysregulation and insulin resistance in elderly patients with depression. Psychiatry Res. 2015;226(2–3):494–8.
191
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 192–196
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
Mikro RNA’ların erkek infertilitesindeki rolü Dr. Bilge Özsait Selçuk, Bio. Müh. Selva Türkölmez İstanbul Üniversitesi, Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü, Genetik AD
İnfertilite, dünyadaki çiftlerin %10–15’inde gözlenen bir durumdur ve bu çiftlerin yaklaşık %50’sinde anormal semen parametrelerinin eşlik ettiği erkek infertilitesi gözlenmektedir (1). Erkek infertilitesinin değerlendirilmesinde
testiküler, epididimal, seminal ve spermatozoal miRNA’ların erkek infertilitesindeki rolü incelenmiştir. MikroRNA’ların yapısı ve özellikleri
semen analizi büyük yer tutmaktadır. Bu analizde, semen
MikroRNA’lar (miRNA), 22–24 nükleotit uzunluğunda,
hacmi, pH, spermatozoa konsantrasyonu, motilitesi ve
kısa ve tek zincirli RNA’lardır. MiRNA’ları kodlayan gen-
morfolojisi gibi geleneksel semen parametreleri incelen-
lerin birçok farklı türler arasında korunmuş olduğu tespit
mektedir (2). Diğer yandan, erkek infertilitesinin değerlen-
edilmiştir (13). Bu özellikleri, bu küçük moleküllerin fizyo-
dirilmesinde bu analizlerin yeterliliği hakkında tartışmalar
lojik süreçlerdeki rollerinin önemini vurgulamaktadır. İn-
sürmekte (3) ve yeni fertilite belirteçlerinin geliştirilmesi
sanlarda yaklaşık 1800’ün üzerinde mikroRNA’nın olduğu
yönünde çalışmalar yapılmaktadır (4). Fertil ve infertil bi-
saptanmıştır (14) ve insan genlerinin yaklaşık %30-60’ının
reyler arasında karşılaştırmalı olarak araştırılan spermato-
bu miRNA’lar tarafından düzenlendiği ön görülmektedir
zoal RNA’lar önerilen biyobelirteçler arasında yer almak-
(15,16). MiRNA’ların, mRNA’nın 3’UTR bölgesine bağlana-
tadır (5–7).
rak post-transkripsiyonel seviyede (13), genlerin başlangıç
Organizmaların genetik yapısında, protein kodlayan
bölgelerine bağlanarak transkripsiyonel seviyede (17) ya
RNA’ların yanı sıra, protein kodlamayan RNA’lar da bulun-
da epigenetik süreçlerde (18) etki ederek işlev gösterdi-
maktadır. Kısa interferans RNA (siRNA), mikroRNA (miR-
ği öne sürülmektedir. Bu düzenleyici moleküller, hedef
NA) ve piwi-etkileşimli RNA (piRNA) olarak isimlendirilen
geninin mRNA’sının 3’UTR bölgesine bağlandığında, gen
kısa RNA molekülleri, transkripsiyon sonrası ve translas-
ekspresyonunun post-transkripsiyonel seviyede baskı-
yonel evrelerde gen ekspresyonunun düzenlenmesinde
lanması veya engellenmesine neden olmaktadır (13). Tek
önem taşımaktadırlar. Bu küçük moleküllerin seviyesinde
bir miRNA’nın birden çok hedef geni olabildiği gibi tek bir
artış ya da azalış yönünde olan değişimler veya gen di-
gen de birden çok miRNA tarafından aynı anda düzenle-
zilerinde meydana gelebilecek olan başkalaşımlar kontrol
nebilmektedir (19). Olgunlaşmış miRNA’lar, hücre döngü-
mekanizmalarında farklılaşmaya neden olmaktadır (8). Bu
sü, hücre farklılaşması (20), büyüme ve apoptoz (21) gibi
farklılıklar normal fizyolojik süreçlerde, örneğin spermato-
önemli fizyolojik süreçlerin kontrolünde rol oynamaktadır.
genezde, başkalaşmaya yol açmakta ve çeşitli klinik tablo-
Bunların yanı sıra, embriyo gelişimi (22), kadın (ovülasyon
ların gelişmesine, örneğin infertiliteye, neden olabilmek-
ve korpus luteum gelişimi (23) gibi) ve erkek (spermato-
tedir. Diğer yandan, yakın zamanda yapılan çalışmalarda
genez (24) ve spermiogenez (25) gibi) üreme sisteminde
vücut sıvılarında serbest olarak ya da ekzosomlar içerisin-
gamet gelişimi ile ilgili süreçlerde yer aldıkları gösterilmiş-
de paketlenmiş olarak dolaşan RNA’ların hücre-hücre ha-
tir. Diğer yandan, miRNA dizilerinde meydana gelebilecek
berleşmesindeki düzenleyici rolleri de ön plana çıkmakta-
olan bir mutasyon, biyogenezlerindeki bir kusur (26) veya
dır (9) ve miRNA’ların hormonlar gibi etki gösterebildikleri
gen dizilerindeki polimorfizmlerin infertiliteye yol açabil-
belirtilmektedir (10). Bununla birlikte, erkek üreme site-
diği yönünde bilgiler bulunmaktadır (8). Bu nedenle, erkek
minde yer alan çeşitli miRNA’ların ekspresyonundaki de-
faktörüne bağlı infertilitenin araştırılmasında spermatozoal
ğişimlerin infertilite ile ilişkili olduğu yönündeki çalışmalar
ve seminal miRNA’ların da incelenmesinin, tanı ve tedavi
giderek çoğalmaktadır (11,12). Bu derleme kapsamında
sürecine önemli derecede ışık tutacağı düşünülmektedir.
192
Derleme
Spermatogenez ve testiküler miRNA’ların rolü Spermatogenez, mayoz ve mitoz hücre bölünmesi ve spermatogonial kök hücrelerin olgun spermatozoaya farklılaşmasını içeren karmaşık bir süreçtir. Testis dokusu, tüm dokular arasında en karmaşık transkript havuzuna sahiptir ve bu özelliği temel olarak spermatosit ve round spermatidlerden kaynaklanmaktadır. Bu hücreler, protein kodlayan mRNA’ların yanı sıra çok sayıda kısa kodlamayan RNA’ların da ekspresyonunu yapmaktadır (27). Memeli testisinde işlev gören miRNA’ların tanımlanması amacı ile yapılan çeşitli miRNA profilleme çalışmalarında (28,29) testis dokusu ve germ hücrelerinde (spermatogonia, pakiten spermatositler, spermatidler, ve spermatozoada) farklı ekspresyonu olan (29) ve özellikle insan spermatozoasına özgü olduğu tespit edilen çeşitli miRNA’lar tanımlanmıştır (30). Ek olarak, Sertoli hücrelerine miRNA biyogenezi ile ilişkili basamaklarda kusur olduğunda olgun miRNA’ların ortamda olmaması ve bu nedenle de Sertoli hücrelerinin mayozu ve spermiyogenezi destekleyememesinden dolayı spermatogenezde blok olduğu gözlenmiştir (31). Bu bulgular, spermatogenezin mitotik, mayotik ve mayoz sonrası kontrol süreçlerinde miRNA’ların rol oynayabileceğini işaret etmektedir (32). Özellikle, miR-34 ailesinden bazı miRNA’ların ve miR-429, miR-122’in histopatolojik ve spermatogenik düzensizliklere eşlik ettiği gözlenmiştir (33). Bu miRNA’lardan miR-34’ün zona pellusidaya bağlanan spermatozaoda var olduğu tespit edilmiştir ve fertilizasyon ve erken embriyonik gelişimde bir rolü olabileceği düşünülmektedir (34). Yapılan fonksiyonel çalışmalarda,
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI miR-181a, miR-374b, miR-509–5p ve miR-513a-5p’nin ekspresyonunun, kontrol bireylerine göre önemli oranda azaldığı gösterilmiştir (37). Öte yandan, NOA vakalarında Sertoli cell only (SCO), karışık atropi ve germ hücre aresti gibi histopatolojik özelliklerin varlığında miRNA ekspresyonunun normal dokulara göre farklılaştığı belirlenmiştir (36,38). Yapılan fare çalışmalarında, mir-17–92 kümesinin delesyonu sonucunda testiküler hacimde azalma ve epididimal spermatozoa sayısında düşüş olduğu tespit edilmiştir (39). Ayrıca mir-17–92 ve miR-372/miR-373’ün apoptozu inhibe eden genleri düzenlediği, bu genleri hedef alan miRNA’ların ekspresyonunun azalmasının apoptoz gelişimine ve non-obstruktif azoospermiye sebep olduğu düşünülmektedir (40,41). Epipidimal miRNA profili Yakın zaman öncesine kadar RNA’ların sadece hücre içerisinde işlev gördüğü düşünülmekteydi. Ancak, son zamanda yapılan çalışmalar kodlamayan düzenleyici RNA moleküllerinin hücre-hücre haberleşmesinde de rol oynadığı belirlenmiştir. Bu etkilerini, doğrudan serbest olarak ya da ekstrasellüler vesiküller içerisine paketlenmiş şekilde vücut sıvılarına salınarak göstermektedirler. Epididimal sıvı içerisinde miRNA içeren ve “epididimozom” ismi verilen ektrasellüler vesiküllerin, olgunlaşmakta olan spermatozoa membranı ve epididim epitelyal hücreleri ile etkileşime girdikleri gösterilmiştir (42). Epididim boyunca yer alan somatik hücreler, oldukça kontrollü olarak düzenlemiş gen ekspresyonuna sahiptir ve bu düzenlenme luminal ekzokrin faktörler, steroid hormonlar ve miRNA’lar
diğer bir miRNA olan miR122a’nın ise geç evre erkek fare
gibi çok çeşitli faktörler tarafından kontrol edilmektedir
gametlerinde spermatozoon DNA’sının sıkı bir şekilde pa-
(43). Yapılan çalışmalarda, epididimin farklı anatomik
ketlenmesinde rol oynayan tp2 mRNA’sının baskılanması-
bölgelerinde (kaput, korpus ve kauda) farklı miRNA’ların
na neden olduğu gösterilmiştir (35).
yoğunlaştığı gözlenmiştir (43,44). Bu farklılık, olgunlaşan
Azoospermide miRNA’lar
spermatozoanın uygun şekilde gelişmesini sağlayabileceği, ardışık ancak, farklı mikroçevrelerin oluşturulması
Yapılan çalışmalar sonucunda, azoospermi gözlenen
açısından önem taşımaktadır. Ek olarak, epididime özgü
bireylerde bazı miRNA’ların ekspresyonunda farklılaşma
miRNA’ların sayısının ilerleyen yaş ile birlikte azaldığı tes-
olduğu ortaya konulmuştur (33,36,37). Özellikle, non-
pit edilmiştir (45). Diğer yandan, spermatozoonun motili-
obstrüktif azoospermi (NOA) gözlenen bireylerin testis
te kazanması, olgunlaşması ve saklanması açısından epi-
dokularında miR-34 ve miR-449’in ekspresyon düzey-
didimal miRNA’ların sağlıklı bir şekilde ekspresyonunun
lerinin kontrol grubuna göre anlamlı oranda arttığı, miR-
olmasının büyük önem taşıdığı gözlenmiştir. Örneğin,
34b*, miR-34b, miR-34c-5p ve miR-122 ekspresyolarının
yapılan bir çalışmada sıçan epididiminde bulunan Hon-
ise azaldığı belirlenmiştir (33,36). Ayrıca, NOA varlığında
gESr2 miRNA’sının normalden daha çok ekspresyonunun
seminal plazmada miR-34c-5p, miR-122, miR-146b-5p,
olmasının sonucunda, motilite ve kapasitasyon oranların-
193
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Derleme
Tablo 1. Çeşitli araştırıcılar tarafından klinik kondüsyonlarla ilişkilendirilmiş olan bazı seminal ve spermatozoal miRNA’lar Klinik kondüsyon
Ekspresyon artışı
Ekspresyon azalışı
Referanslar
Astenozoospermi
miR-27b, miR-151a-5p
miR-101-3p, let-7b-5p
52
miR-141, miR-200a
miR-122, miR-34b
11
hsa-miR-34c-5p, hsa-miR-122, miR-146b-5p, miR-181a, miR374b, miR-509-5p, miR-513a5p Oligoastenozoospermi
miR-141, miR-200a hsa-miR-429
Oligozoospermi
37
hsa-miR-34b, hsa-miR-34c-5p, hsa-miR-122, miR-16
11 33
miR-23a
53
mir-21, mir-22
54
miR-335-5p, miR-885-5p, miR152-3p
51
Teratozoospermi
miR-101-5p, miR-1305, miR32-3p miR-16-1-3p, miR-198
miR-151-5p, miR-935
51
Non-obstrüktif azoospermi
hsa-miR-429
hsa-miR-34b*, hsa-miR-34b, hsamiR-34c-5p, hsa-miR-122
33
mir-146b-5p, mir-181a, mir-374b, mir-509-5p, mir-513a-5p
37
miR-19b, let-7a
55
da azalmaya neden olduğu gözlemlenmiştir (46). Özet
mektedir (49). Spermatozoal RNA’lar arasında yer alan
olarak, epididimal miRNA’ların ekpresyonundaki herhangi
miRNA’larının profillenmesi için yapılan çeşitli çalışmalar-
bir değişim infertiliteye eşlik edebilmektedir (43). Bu ne-
da bu RNA moleküllerinin hücre farklılaşması, hücre geli-
denle, infertilite olgularında epididimal miRNA’ların da
şimi, morfogenez ve embriyogenez (12) ile ilgili genlerin
potansiyel biyobelirteç olarak araştırmalara dahil edilmesi
düzenleme mekanizması ile potansiyel olarak ilişkili olabi-
tartışılan konular arasındadır.
lecekleri gösterilmiştir.
Seminal plazmadaki miRNA’lar
On adet normozoospermik fertil bireyin analiz edildiği bir çalışmada her bir bireyin örneğinde 221 ortak
Seminal plazma, erkek üreme sisteminden kaynakla-
miRNA’nın ekspresyonunun olduğu, bunlardan 18 tanesi-
nan farklı sekresyonların bir karışımı olarak meydana gel-
nin doğrudan spermatogenez ile ilişkili olduğu, dördünün
mekte, dolayısı ile bu dokulara özgü mRNA ve miRNA’ları
epididimal maturasyonunda, bir tanesinin de spermato-
içermektedir (47). Bununla beraber, seminal plazmada
gonial kök hücre yenilenmesinde yer aldığı gösterilmiştir.
serbest olarak bulunan miRNA’ların büyük çoğunluğunun
Dört miRNA’nın ise embriyonik gelişim ile ilişkili olduğu
testis ve epididimden kaynaklandığı (48) ve diğer vücut
tespit edilmiştir (12). Spermatozoal miRNA’lar arasında
sıvıları ile karşılaştırıldığında seminal plazmada çok daha
yüksek ekspresyonu olan hsa-miR-191-5p, spermatozo-
yüksek oranda miRNA yer aldıkları belirtilmektedir (47).
anın morfolojik olarak farklılaşması ile ilişkilendirilmiştir ve
Spermatozoal miRNA’lar
testislerde de yüksek seviyede ekspresyonunun olduğu gösterilmiştir. Yakın zamanda yapılan ve idiopatik erkek
Olgun spermatozoonun yaklaşık 3000 adet karmaşık
infertilitesi olan normozoospermik bireylerin ART sonuç-
yapıda transkript içerdiği tespit edilmiştir. Aktif translas-
larının karşılaştırıldığı bir başka araştırmada, spermatozoal
yonu olmayan bu gametlerdeki RNA’ların testisteki sper-
miR-34b ve miR-34c’nin normal semen parametrelerinin
matozoa gelişim süreçlerinin bir yansıması/kalıntısı olan
olduğu grupta daha yüksek oranda ekspresyonunun oldu-
artık ürünler olduğu düşünülmekteydi. Ancak, son yıllarda
ğu gösterilmiştir. Ek olarak, bu miRNA’lar in vitro embriyo
yapılan araştırmaların sonuçları, spermatozoal RNA’ların
gelişiminin 3. gününde (D3) yüksek kaliteli embriyo yüz-
farklı işlevlerinin olabileceğini ve fertilizasyon sürecine ve
desi ve yüksek gebelik oranları ile ilişkilendirilmiştir (50).
gelişen embriyoya katkılarının bulunabileceğini düşündür-
194
Diğer yandan, oligozoospermik, astenozoospermik ve
Derleme
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
teratozoospermik bireylerden elde edilen spermatozoal
embriyogenez ile ilişkili mRNA’ları hedeflemesi bu bulgu-
miRNA’ları karşılaştırıldığında, bu üç grup arasında ve de
ları destekler niteliktedir (12). Bu nedenle, spermatozoal
kontrol grubu arasında farklı miRNA’ların ön plana çıktığı
ve seminal miRNA yükünde meydana gelecek olan başka-
gözlenmiştir (50,51). Bu bulgular, miRNA’ların sperma-
laşımların erken embriyo gelişimine olumsuz etkisinin ola-
togenezde önemli rol oynadıklarının ve fertilite ile ilişkili
bileceği düşünülmektedir ve bu düzenleyici moleküllerin
mekanizmalara katıldıklarının bir göstergesi olarak kabul
birer biyobelirteç olarak kullanılabileceği önerilmektedir.
edilmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda alt gruplar kendi
Tespit edilen her bir miRNA’nın ya da miRNA aileleri-
içerisinde miRNA kümeleri açısından homojenite gösterse
nin işlevlerinin belirlenmesi için çalışmalar yürütülmekle
de en heterojen grubun oligozoospermik bireylerden elde
beraber henüz birçoğunun rolü aydınlatılabilmiş değildir.
edilen spermatozoal miRNA kümelerinde olduğu gözlen-
Bununla beraber, benzer karakterde örneklerin çalışıldığı
miştir (51). Çeşitli klinik durumlar ile ilişkilendirilmiş ve va-
çeşitli araştırmalarda ortak miRNA’ların tespit edilmesinin
lide edilmiş olan bazı miRNA’lar Tablo 1’de özetlenmiştir.
yanı sıra çok farklı miRNA’ların da tanımlandığı gözlenmek-
Sonuç olarak, son zamanlarda miRNA’ların insan me-
tedir (Tablo 1) (11,12). Bu durumun nedeni, çalışmalarda
tabolizmasındaki önemi tartışılmaz hale gelmiştir. Hedef
yer alan bireyler arasındaki farklılıklar, çalışma yöntemleri
mRNA’ların analizleri ve ART çıktıları beraber değerlendi-
ve sonuçların analiz yöntemlerinden kaynaklanmaktadır.
rildiğinde, spermatozoal miRNA yükünün fertilizasyon-
Dolayısı ile doğrudan tek bir kondüsyon ile ilişkilendirilen
dan sonraki gelişim sürecindeki kontrol mekanizmalarına
tek bir miRNA bulunmamaktadır. Ancak, yapılan fonksiyo-
dahil olabileceğini gösteren bulgular elde edilmiştir. Fertil
nel çalışmaların sayısının artması ve daha hassas teknik-
bireylerin spermatozoal miRNA’larının daha zenginleştiril-
lerin kullanılması miRNA’ların hedeflediği genlerin ve ilgili
miş bir halde hücre farklılaşması, gelişim, morfogenez ve
hastalıkların belirlenmesinde büyük rol oynayacaktır.
Kaynaklar 1. 2. 3. 4. 5. 6.
7. 8. 9. 10. 11.
12. 13.
Jungwirth A, Diemer T, Dohle GR, Giwercman A, Kopa Z, Krausz C, Tournaye H. Guidelines on Male İnfertility. European Association of Urology, 2015. World Health Organization. Laboratory manual for the examination and processing of human semen. 5th ed. New York: Cambridge University Press; 2010. Lewis SEM. Is sperm evaluation useful in predicting human fertility? Reproduction 2007;134:31–40. Lalancette C, Platts AE, Johnson GD, Emery BR, Carrell DT, Krawetz S. Identification of human sperm transcripts as candidate markers of male fertility. J Mol Med (Berl) 2009;87:735–48. Jodar M, Kalko S, Castillo J, Ballesca JL, Oliva R. Differential RNAs in the sperm cells of asthenozoospermic patients. Hum Reprod 2012;27:1431– 8. Malcher A, Rozwadowska N, Stokowy T, Kolanowski T, Jedrzejczak P, Zietkowiak W, Kurpisz M. Potential biomarkers of nonobstructive azoospermia identified in microarray gene expression analysis. Fertil Steril 2013;100:1686–94. Garrido N, García-Herrero S, Meseguer M. Assessment of sperm using mRNA microarray technology. Fertil Steril 2013;99:1008–22. Zhang H, Liu Y, Su D, Yang Y, Bai G, Tao D, Ma Y, Zhang S. A single nucleotide polymorphism in a miR-1302 binding site in CGA increases the risk of idiopathic male infertility. Fertil Steril. 2011 Jul;96(1):34-39 Valadi H, Ekstrom K, Bossios A, Sjostrand M, Lee JJ, et al. Exosome mediated transfer of mRNAs and microRNAs is a novel mechanism of genetic exchange between cells. Nat Cell Biol 2007;9:654–659. Cortez MA, Bueso-Ramos C, Ferdin J, Lopez-Berestein G, Sood AK, Calin GA. MicroRNAs in body fluids-the mix of hormones and biomarkers. Nat Rev Clin Oncol 2011;8: 467–477. Abu-Halima M, Hammadeh M, Schmitt J, Leidinger P, Keller A, Meese E, Backes C. Altered microRNA expression profiles of human spermatozoa in patients with different spermatogenic impairments. Fertil Steril 2013;99:1249–55. Salas-Huetos A, Blanco J, Vidal F, Mercader JM, Garrido N, Anton E. New insights into the expression profile and function of micro-ribonucleic acid in human spermatozoa. Fertil Steril 2014;102:213–22. Bartel DP. MicroRNAs: target recognition and regulatory functions. Cell 2009;136:215–33.
14. The miRBase Sequence Database -- Release 21, June 2014 www.mirbase.org Son erişim 5 Mayıs 2016. 15. Lewis BP, Burge CB & Bartel DP. Conserved seed pairing, often flanked by adenosines, indicates that thousands of human genes are microRNA targets. Cell 2005;120:15–20. 16. Friedman RC, Farh KKH, Burge CB, Bartel DP. Most mammalian mRNAs are conserved targets of microRNAs. Genome Res 2009;19:92–105. 17. Place RF, Li LC, Pookot D, Noonan EJ, Dahiya R. MicroRNA-373 induces expression of genes with complementary promoter sequences. Proc Natl Acad Sci USA 2008;105:1608–1613. 18. Rodgers AB, Morgan CP, Bronson SL, Revello S, Bale TL. Paternal stress exposure alters sperm microRNA content and reprograms offspring HPA stress axis regulation. J Neurosci. 2013;33(21):9003-12. 19. Sood P, Krek A, Zavolan M, Macino G, Rajewsky N. Cell-type-specific signatures of microRNAs on target mRNA expression. Proc Natl Acad Sci USA 2006;103:2746–51. 20. Le Bot N. miRNAs and cell cycle control in ESCs. Nat Cell Bio 2012;14:658. 21. Cheng AM, Byrom MW, Shelton J, Ford LP. Antisense inhibition of human miRNAs and indications for an involvement of miRNA in cell growth and apoptosis. Nucleic Acids Res. 2005;33:1290-1297. 22. Mineno J, Okamoto S, Ando T, Sato M, Chono H, Izu H, Takayama M, Asada K, Mirochnitchenko O, Inouye M, Kato I. The expression profile of microRNAs in mouse embryos. Nucleic Acids Res. 2006 Mar 31;34(6):1765-71. 23. Eisenberg I, Kotaja N, Goldman-Wohl D, Imbar T. microRNA in Human Reproduction. Adv Exp Med Biol. 2015;888:353-87. 24. Björk JK, Sandqvist A, Elsing AN, Kotaja N, Sistonen L. miR-18, a member of Oncomir-1, targets heat schock transcription factor 2 in spermatonenesis. Development 2010;137:3177-84. 25. Maatouk DM, Loveland, KL, McManus MT, Moore K, Harfe, BD. Dicer1 is required for differentiation of the mouse male germline. Biol Reprod 2008;79:696-703 26. Khazaie Y, Esfahani MHN. MicroRNA and male infertility:a potential for diagnosis. Int J Fertil Steril. 2014;8:113-118. 27. Soumillon M, Necsulea A, Weier M, Brawand D, Zhang X, Gu H, Barthès P, Kokkinaki M, Nef S, Gnirke A, Dym M, de Massy B, Mikkelsen TS, Kaessmann H. Cellular source and mechanisms of high transcriptome complexity in the mammalian testis. Cell Rep 2013;3:2179–90.
195
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI 28. Yan N, Lu Y, Sun H, Tao D, Zhang S, Liu W & Ma Y. A microarray for microRNA profiling in mouse testis tissues. Reproduction 2007;134:73–79 29. Ro S, Park C, Sanders KM, McCarrey JR & Yan W. Cloning and expression profiling of testis-expressed microRNAs. Developmental Biology 2007;311:592–602. 30. Ostermeier GC, Goodrich RJ, Moldenhauer JS, Diamond MP & Krawetz SA. A suite of novel human spermatozoal RNAs. Journal of Andrology 2005;26:70–74. 31. Papaioannou MD, Pitetti JL, Ro S, Park C, Aubry F, et al. Sertoli cell Dicer is essential for spermatogenesis in mice. Dev Biol 2009; 326: 250–9. 32. He Z, Kokkinaki M, Pant D, Gallicano GI, Dym M. Small RNA molecules in the regulation of spermatogenesis. Reproduction. 2009;137(6):901-11. 33. Abu-Halima M, Hammadeh M, Backes C, Fischer U, Leidinger P, Lubbad AM, Keller A, Meese E. Panel of five microRNAs as potential biomarkers for the diagnosis and assessment of male infertility. Fertil Steril 2014;102:989–97. 34. Liu WM, Pang RT, Chiu PC, Wong BP, Lao K, Lee KF, et al. Sperm-borne microRNA-34c is required for the first cleavage division in mouse. Proc Natl Acad Sci USA 2012;109:490–4. 35. Yu Z, Raabe T, Hecht NB MicroRNA. Mirn122a reduces expression of the posttranscriptionally regulated germ cell transition protein 2 (Tnp2) messenger RNA (mRNA) by mRNA cleavage. Biology of Reproduction 2005;73: 427–433. 36. Abu-Halima M, Backes C, Leidinger P, Keller A, Lubbad AM, Hammadeh M, Meese E. MicroRNA expression profiles in human testicular tissues of infertile men with different histopathologic patterns. Fertil Steril 2014;101:78–86. 37. Wang C, Yang C, Chen X, Yao B, Yang C, Zhu C, Li L, Wang J, Li X, Shao Y, Liu Y, Ji J, Zhang J, Zen K, Zhang CY, Zhang C. Altered Profile of Seminal Plasma MicroRNAs in the Molecular Diagnosis of Male Infertility. Clin Chem 2011;57:1722-31. 38. Yang Q, Hua J, Wang L, Xu B, Zhang H, Ye N, Zhang H, Ye N, Zhang Z, Yu D, Cookie HJ, Zhang Y, Shi Q. MicroRNA and piRNA profiles in normal human testis detected by next generation sequencing. PLoS One 2013;8:e66809. 39. Tong M H, Mitchell DA,McGowan SD, Evanoff R,Griswold MD. Two miRNA clusters, Mir-17 92(Mirc1) and Mir-106b-25(Mirc3), are involved in the regulation of spermatogonial differentiation in mice. Biol Reprod 2012;86:72. 40. Lian J, Zhang X, Tian H, Liang N, Wang Y, Liang C, Li X, Sun F.Altered microRNA expression in patients with non-obstructive azoospermia. Reprod Biol Endocrinol. 2009;7:13. 41. Lin WW, Lamb DJ, Lipshultz LI, Kim ED: Demonstration of testicular apoptosis in human male infertility states using a DNA laddering technique. Int Urol Nephrol 1999, 31(3):361-370.
196
Derleme
42. Belleannee C. Extracellular microRNAs from the epididymis as potential mediators of cell-to-cell communication. Asian Journal of Andrology 2015;17:730–736. 43. Belleannee C, Calvo E, Thimon V, Cyr DG, Legare C, Garneau L, Sullivan R. Role of microRNAs in controlling gene expression in different segments of the human epididymis. PLoS One 2012;7:e34996. 44. Chu C, Zheng G, Hu S, Zhang J, Xie S, Ma W, Ni M, Tang C, Zhou L, Zhou Y, Liu M, Li Y, Zhang Y. Epididymal Region-Specific miRNA expression and DNA methylation and their roles in controlling gene expression in rats. PLoS ONE 2015;10(4): e0124450. 45. Zhang J, Liu Q, Zhang W, Li J, Li Z, Tang Z, Li Y, Han C, Hall SH, Zhang Y. Comparative profiling of genes and miRNAs expressed in the newborn, young adult, and aged human epididymides. Acta Biochim Biophys Sin 2010;42(2):145-153. 46. Zhang YL, Zhang JS, Zhou YC, Zhao Y, Ni MJ. Identification of MicroRNAs and Application of RNA Interference for Gene Targeting In Vivo in the Rat Epididymis. Journal of Andrology 2011;32:587–591. 47. Li H, Huang S, Guo C, Guan H, Xiong C. Cell-free seminal mRNA and microRNA exist in different forms. PLoS One. 2012;7(4):e34566 48. Hu L, Wu C, Guo C, Li H, Xiong C. Identification of microRNAs predominately derived from testis and epididymis in human seminal plasma Clin Biochem. 2014 Jul;47(10-11):967-72. 49. Ostermeier GC, Miller D, Huntriss JD, Diamond MP, Krawetz SA. Reproductive biology: Delivering spermatozoan RNA to the oocyte. Nature 2004;429:154. 50. Cui L, Fang L, Shi B, Qiu S, Ye Y. Spermatozoa micro ribonucleic acid-34c level is correlated with intracytoplasmic sperm injection outcomes. Fertil Steril. 2015;104(2):312-7. 51. Salas-Huetos A, Blanco J, Vidal F, Godo A, Grossmann M, Pons MC, F-Fernández S, Garrido N, Anton E. Spermatozoa from patients with seminal alterations exhibit a differential micro-ribonucleic acid profile. Fertil Steril. 2015;104(3):591-601. 52. Zhou JH, Zhou QZ, Lyu XM, Zhu T, Chen ZJ, Chen MK, Xia H, Wang CY, Qi T, Li X, Liu CD. The expression of cysteine-rich secretory protein 2 (CRISP2) and its specific regulator miR-27b in the spermatozoa of patients with asthenozoospermia. Biol Reprod. 2015 Jan;92(1):28. 53. Tang W, Liu DF, Kai H, Zhao LM, Mao JM, Zhuang XJ, Ma LL, Hui J. miRNA-mediated regulation of heat shock proteins in human ejaculated spermatozoa. Turk J Med Sci. 2015;45(6):1285-91. 54. Abhari A, Zarghami N, Farzadi L, Nouri M, Shahnazi V. Altered of microRNA expression level in oligospermic patients.Iran Journal of Reproductive Medicine2014;12(10):681-686. 55. Wu W, Hu Z, Qin Y, Dong J, Dai J, Lu C, Zhang W, Shen H, Xia Y, Wang X.Seminal plasma microRNAs: potential biomarkers for spermatogenesis status. Mol Hum Reprod. 2012 Oct;18(10):489-97.
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 197
ERKEK ÜREME SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Sprague-dawley sıçanlarında sol renal ven daralma derecesinin adolesan varikoseli gelişimi üzerine etkisi Yao B., Zhou WL., Han DY, et al Asian Journal of Andrology (2016) 18, 471–4.
Varikosel yüksek prevalans ve fertiliteyle ilişkisinin he-
renal vende daralma meydana getirilmiştir. Ek olarak kol-
nüz net olmaması nedeniyle en ilginç ve tartışmalı konu-
lateraller tamamen kapatılmış, 3/0 ipek dikiş ile abdomen
lardan birisidir. Pubertal erkeklerde sol tarafta %90 baskın
çift kat kapatılmıştır. Otuz gün sonra tüm sıçanlara tekrar
olmak üzere yaklaşık %15 oranında görülebilir. Büyük bir
laparotomi yapılarak sol nefrektomi yapılmış ve sol böb-
çalışmada yetişkin varikoselli hastaların %25.4’ünde ferti-
rekteki makroskopik, mikroskopik patolojik değişiklikler
lite problemi olduğu saptanmıştır. Adolesan varikoselin-
tespit edilmiştir. Tüm sıçanların cerrahi öncesinde ve cer-
de ileride gelişebilecek fertilite problemleri sebebiyle, bu
rahiden 30 gün sonra sol spermatik ven boyutu mikroskop
hastalığın patofizyolojisinin tam olarak anlaşılması gerek-
altında ölçülmüş. Sol böbrekte patoloji olmadan panpini-
mektedir. İnsan çalışmalarında geliştirilen pek çok teorinin
form plexusun kayda değer dilatasyonu ve sol spermaktik
hayvan modellerinde test edilmesi gerekir. Bu çalışmada;
ven çapında 1 mm’den fazla genişleme başarılı varikosel
insanla anatomik benzerliklerinin fazla olması ve maliye-
oluşumu olarak kabul edilmiştir.
tinin düşük olması nedeniyle sıçanlar kullanılmıştır. Sıçan-
Operasyondan sonra sol böbrekler incelendiğinde;
larda sol pampiniform plexus, son renal vene dökülür, in-
grup 1’de 7, grup 2’de 6, grup 3’de 2 böbrekte atrofi ve
sanlardan farklı olarak %90 irregüler kollaterallere sahiptir.
patolojik değişiklikler saptanmıştır. Grup 4 ve 5 deki sıçan-
Bundan önce yetişkin sıçanlar üzerinde yapılmış benzer ça-
larda sol böbrekte atrofi veya patolojik değişiklik gözlen-
lışmalarda sol venin daralma derecesi için birbirinden farklı
memiştir. Grup 4’te 10 sıçanda da varikosel gelişimi göz-
değerler elde edilmiştir. Bu farklılıklar çalışmaların güveni-
lenmiş olup diğer üç grupta atrofik böbrek gelişen sıçanlar
lirliğini azaltmıştır. Bu çalışma; Sprague-Dawley sıçanları
çıkarıldığında varikosel gelişme oranları benzer bulun-
kullanılarak sol renal venin farklı derecelerde daraltılmasıy-
muştur. Grup 5 te ise hiçbir sıçanda varikosel gözlenme-
la varikosel gelişimini inceleyen ilk randomize çalışmadır.
miştir. Grup 3 ve 4 teki sıçanlarda sol spermatik ven çapı
Çalışma için 7 haftalık 230–255 gr ağırlığında 50 adet patolojisi bulunmayan sıçan seçilmiş, sıçanlar 5 ayrı gruba 10’ar adet olmak üzere bilgisayar ortamında randomize edilmiştir. Sıçanlara 0.5, 0.6, 0.7, 0.8 mm çaplı iğneler kullanılarak sol renal vene parsiyel ligasyon uygulanmış, gruplar sırasıyla 1–4 arası numaralandırılmıştır (deney grubu). Beşinci grup sıçanlara laparotomi yapılmış ancak ven ligate edilmemiştir. Operasyon sırasında grup 1 ve 3 ten birer tane sıçan kanama nedeniyle kaybedilmiştir. Her sıçana %3’lük sodyum fenobarbital kullanılarak intraperitoenal enjeksiyon ile anestezi uygunlanmış, orta hat
başlangıç ve post operatif olarak karşılaştırıldığında her iki grupta anlamlı fark bulunmuştur. Grup 5’te ise anlamlı fark saptanmamıştır. Grup 3 ve 4 operasyon öncesi ve sonrası çaplar karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmamıştır. Sonuç olarak, adolesan varikoseli gelişimi için sol renal venin uygun ölçüde daraltılması kritik bir öneme sahiptir. Sol renal veni daraltmak için 0,8mm çaplı iğne adölosan sıçan modelinde daha uygun olabilir. Bu çalışma baz alınarak, gelecekte adölosan varikosel patofizyolojisini ortaya koyacak yeni çalışmalar yapılabilir.
insizyon ile inferior vena cava, sol renal ven, deneysel sol
Çeviri
varikosel veni ve kollateralleri tespit edilmiştir. Sol renal
Dr. Mustafa Karabıçak, Doç. Dr. Zafer Kozacıoğlu
ven çevre dokulardan disseke edilmiş, adrenal ve sperma-
SBÜ İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
tik venin bağlanma yerinin medialinden 4/0 ipek dikiş ile
Üroloji Kliniği
197
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 198–201
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
Emzirme ve kadın cinsel sağlığı Yrd. Doç. Dr. Elif Ünver Korğalı Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD
Bir çocuk sahibi olmak hem anne hem de baba için çok
rinden yüksektir. Emzirme genel olarak annedeki döngüsel
özel bir tecrübedir. Ancak özellikle doğum sonrası kadınla-
ovulatuar fonksiyonları baskılar. Bunun nedeninin emzir-
rın yaşadığı fiziksel, psikolojik, hormonal ve sosyokültürel
me döneminde hipotalamustan prolaktin salınımını uyaran
değişimler çiftlerin cinsel yaşamlarını ve hayat kalitelerini
sinirsel sinyallerin, aynı zamanda gonadotropin releasing
ciddi düzeyde etkiler (1). Dünya Sağlık Örgütü’ne göre
hormon (GnRH) salınımını baskılaması olduğu düşünül-
doğum sonrası anne ve bebek bakım programları içinde
mektedir. Pulsatil GnRH salınımının baskılanması ovarian
kadının cinsel yaşamına ait bilgi ve danışmanlık, kadın ihti-
fonksiyonları da baskılayacağından düzenli emziren ka-
yaçlarından biri olarak tanımlanmaktadır ve cinsellikle ilgili
dınlarda menstrüel sikluslar gözlenmez. Aynı zamanda
sorunların giderilmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır (2).
yüksek prolaktin düzeyleri overlerden salınan androjenik
Anne sütü, bebeğin büyümesi için gerekli tüm ih-
hormonların salınımını da baskılamaktadır (5,6).
tiyaçları karşılayan ve çocuğun hayatı boyunca sağlıklı
Oksitosin memedeki miyoepitelyal hücrelerin kont-
gelişmesinde temel rolü olan eşsiz bir besindir. Çocuk
raksiyonunu ve süt akışını sağlar. Doğumdan sonra em-
ölümlerinin azaltılması ve çocukların hastalıklardan ko-
zirmenin başlaması ve meme ucunun bebek tarafından
runmasında en etkili yöntem anne sütüyle beslenme-
uyarılmasıyla oksitosin salınımı gerçekleşir ve emzirme
dir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü bebeklerin ilk 6 ay
devam ettiği sürece bu salınım devam eder. Oksitosin aynı
sadece anne sütüyle beslenmesini ve 6 aydan sonra ek
zamanda uterustaki myoepitelyal hücreleri de uyarır. Be-
besinlere geçilerek emzirmenin en az 2 yaşa kadar sür-
beğin emmesiyle beraber artan oksitosin düzeyleri, ute-
dürülmesini önermektedir (3). Bu öneriler doğrultusunda
rusun düz kaslarındaki kasılmayı uyararak hem kanamanın
tüm dünyada emziren kadın sayısını arttırmak için anne
azalmasına hem de uterusun gebelik öncesi haline dönü-
sütüyle beslenmeyi destekleyen pek çok program uy-
şüne katkı sağlar. Emzirme sırasında uterusta kasılmaların
gulanmaktadır ve giderek daha çok kadın bebeğini em-
hissedilmesi bu uyarıların sonucudur (5,6).
zirmek istemektedir (4). Bu bağlamda emzirmenin post-
Kadın cinselliği fiziksel, ruhsal ve sosyal boyutları olan,
partum dönemde kadın cinselliği üzerine olan etkilerini
kişiye göre değişiklik gösteren multifaktöriyel bir durum
araştıran çalışmalar son dönemde artış göstermiştir. Bu
olup, cinsel istek (libido), cinsel uyarı (uyarılma), orgazm
yazıda amacımız emzirmenin kadın cinsel yaşamı üzeri-
ve tatmin olmak üzere 4 fazda tanımlanır (7). Bu fazların
ne olan etkilerini literatür ışığında tartışmaktır.
herhangi birindeki yetersizlik ya da cinsel ilişki sırasında
Gebelik boyunca plasentadan bol miktarda salgılana-
ağrı olması cinsel fonksiyon bozukluğu olarak tanımla-
rak yaklaşık 100 katı artış gösteren östrojen ve progesteron
nır (8). Tam bir insidans verilmesi kolay olmasa da kadın
düzeyleri doğumun gerçekleşmesiyle birlikte hızlıca azalır.
cinsel disfonksiyonu yaş gruplarına göre %30–50 ara-
Plasental hormonların düzeyindeki bu hızlı azalma hipota-
sında değişmektedir. Özellikle doğum sonrası dönemde
lamusu uyararak hipofizden laktasyondan sorumlu iki hor-
cinsel fonksiyon bozukluklarında artış olduğu ve bu ora-
mon - prolaktin ve oksitosin- salgılanmasını sağlar (5).
nın %86’ya kadar çıkabildiği bildirilmiştir (8, 9). Kadın cin-
Prolaktin süt üretiminden sorumlu ana hormondur. Her
selliğiyle ilgili bu bilgiler farkedildikten sonra postpartum
emzirme periyodu boyunca prolaktin salınımı tepe yaparak
dönemdeki değişikliklerin kadın cinselliği üzerine etkileri
dalgalı bir salınım gösterir. Emzirme döneminde bazal pro-
daha çok araştırmanın konusu olmuştur. Bu dönemde ka-
laktin düzeyleri bile gebelik öncesindeki prolaktin düzeyle-
dının bebeğini emzirmesi ya da bebeği besleme metotla-
198
Derleme
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
rının da kadın cinsel fonksiyonları üzerinde etkili bir faktör
doğum öncesindeki disparoni varlığını postnatal 6. ayda
olabileceği düşünülerek bu konudaki çalışmalar yoğunluk
disparoni olmasıyla doğrudan ilişkili bulmuşlardır (25). Yüz
kazanmıştır. Ancak bu alandaki çalışmaların sonuçları tar-
on beş kadın üzerindeki başka bir çalışmada ise postpar-
tışmalıdır.
tum 6. ayda disparoni varlığı için tek prediktif faktör emzir-
Literatürdeki bazı çalışmalar emzirmenin kadın cinsel
me olarak belirtilirken, 615 primipar kadının katıldığı diğer
yaşamı üzerinde negatif etkileri olduğunu belitmektedir.
bir çalışmada ise postnatal disparoni için prediktif faktörler
Bununla ilgili ilk çalışma 1983 yılındaki Kayner ve Zagar’ın
vakumla doğum ve emzirme olarak saptanmıştır (24,26).
çalışmasıdır. Çalışmaya katılan ve bebeğini sadece anne
Bu çalışmalarda postpartum dönemde emziren ka-
sütüyle besleyen 121 kadının %63’ü gebelik öncesi dö-
dınlarda saptanan cinsel fonksiyon bozuklukları genel-
neme göre cinsel isteklerinde azalma olduğunu, %26’sı
likle kadının yaşadığı hormonal değişimlerle ilişkilen-
değişiklik olmadığını, %11’i ise daha fazla istek duyduk-
dirilmiştir (12). Emzirme döneminde yüksek prolaktin
larını belirtmiştir (10). Bir başka çalışmada postpartum 5.
düzeylerinin etkisiyle gerçekleşen androjen hormon-
haftada emziren kadınların cinsel isteklerinin emzirme-
larındaki azalma cinsel istek ve uyarılmadaki azalmayla
yenlere kıyasla daha az olduğu ancak bunun istatistiksel
bağlantılı kabul edilmiştir. Doğum sonrası düşük östro-
olarak anlamlı bulunmadığı bildirilmiştir (11). Alder ve ark.
jen seviyeleri ise vajinada kuruluk, atrofi ve konjesyon-
postpartum 12. haftada emziren kadınlarda %75 oranın-
da azalmaya yol açarak disparoni ve bununla bağlantılı
da cinsel istekte azalma olmasına karşılık emzirmeyen
olarak cinsek istekte ve uyarılmada azalma sebebi ola-
kadınlarda bu oranı %25 olarak saptamışlardır (12). Hyde
bilmektedir (15,25,29). Göğüslerdeki hassasiyet, cinsel
ve ark. ise postpartum 1–4. ayda emziren kadınların cinsel
ilişki sırasında göğüslerden süt gelmesi, kadının kendisini
isteklerinin daha az olduğunu ve emzirmeyen kadınların
cinsel olarak çekici hissetmemesi ve yeni bir gebelik en-
ve eşlerinin seksüel tatmin düzeylerinin daha yüksek ol-
dişesi de diğer faktörler olabilmektedir (6,15,24,30,31).
duğunu belirtirken, postpartum 12. aya gelindiğinde bu
Ayrıca annenin doğum sonrası yaşadığı uykusuzluk, yor-
farkın ortadan kalktığını bildirmişlerdir (13). Bin yüz on altı
gunluk, cinsel ilişki için vakit bulamama ve postpartum
kadının katıldığı bir çalışmada ise postpartum 8. haftadaki
depresyon da cinsel yaşamı olumsuz etkileyen faktörler
cinsel isteksizliğin emzirme ile beraber depresyon ve yor-
olarak gösterilmektedir (14,27,28).
gunlukla da ilişkili olduğu belirtilirken, emziren kadınların
Bu konuyla ilgili bazı çalışmalar ise emzirmenin kadın
emzirmeyenlere kıyasla 3 kat daha fazla cinsel isteksizliği
cinselliği üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını öne sür-
olduğu ve 2 kat daha sıklıkta yorgunluk ve depresyon ya-
mektedir (32–34). Emziren 258 kadına karşılık 198 em-
şadıkları bildirilmiştir. Ancak postnatal 12–18. aylara ge-
zirmeyen kadının postpartum 2–6. aylarda cinsel aktivite
lindiğinde kadınlar emzirmeye devam etseler bile iki grup
açısından karşılaştırıldığı bir kohort çalışmasında, post-
arasında cinsel istek açısından herhangi bir fark kalmadığı
partum 1. ayda emziren kadınların %28.3’ü, emzirmeyen
gösterilmiştir (14). Avery ve ark. bebeğini sadece anne
kadınların ise %22.9’u aktif cinsel yaşama dönmüşken,
sütü ile besleyen 576 primipar kadını postpartum 1, 3, 6
postpartum ikinci ayda bu oran sırasıyla %71.7 ve %78.1
ve 12. aylarda cinsel fonksiyonlar açısından değerlendir-
dir. Aynı çalışmada iki grup arasında cinsel aktivite açısın-
dikleri çalışmada emzirme dönemi boyunca kadınlarda
dan anlamlı bir fark olmadığı, emzirme ile vajinal kuruluk
cinsel isteğin düşük olduğunu belirtmişlerdir (15). Sonraki
arasında da bir ilişki saptanmadığı, dolayısıyla emzirmenin
yıllarda yapılan pekçok çalışmada da benzer sonuçlar gös-
cinsel fonksiyon üzerinde herhangi bir etkisi olmadığı bil-
terilmiştir (16–21). Bazı çalışmalarda ise emziren kadın-
dirilmiştir (27). Üç yüz otuz altı kadının katıldığı başka bir
ların emzirmeyenlere kıyasla doğum sonrası aktif cinsel
çalışma ise emzirme ile disparoni ve cinsel disfonksiyon
yaşama dönüşlerinin daha geç olduğu ve doğum sonrası
arasında herhangi bir ilişki olmadığını belirtmiştir (19).
ilk 6 ayda cinsel ilişki sıklığının daha az olduğu bildirilmek-
Çeşitli çalışmalarda ise emzirmenin kadın cinselliği
tedir (11,19,22–28). Postnatal dönemde sıklıkla gözlenen
üzerinde pozitif etkileri olduğu ifade edilmektedir. İlk ola-
disparoni için emzirmenin önemli bir risk faktörü olduğu
rak 1966 yılında Masters ve Johnson bebeğini emziren ve
da çeşitli çalışmalarda belirtilmiştir. Bu konuda Barret ve
emzirmeyen anneleri doğum sonrası 6–8. haftalarda cin-
ark. 484 kadın üzerinde yaptıkları çalışmada emzirme ve
sel fonksiyonlar açısından karşılaştırdıkları çalışmada, em-
199
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Derleme
ziren kadınların cinsel istek düzeylerinin emzirmeyenlere
nabilir. Laktasyon döneminde göğüslerin büyümesi, daha
göre daha yüksek olduğunu ve cinsel ilişkiye daha erken
duyarlı hale gelmesi ve emzirme yoluyla sürekli uyarılması
başladıklarını belirtmişlerdir. Postpartum 2. ayda bebeğini
cinsel isteğin artmasında etkili olan faktörler olarak kabul
hala emzirmeye devam eden annelerde de aynı durumun
edilmektedir (40–42). İlk kez insanlar üzerinde yapılan
olduğu bildirilmiştir (35). 1973 yılındaki Falicov’un çalış-
ve 2010 yılında yayınlanan bir çalışmada, emzirme döne-
ması da aynı sonuçları doğrular niteliktedir (36). Bir başka
mindeki kadınların ürettiği sosyal kemosinyaller (feromon)
çalışmada ise emziren kadınların daha yüksek düzeyde
incelenmiştir. Aynı çalışmada emziren kadınların vücutla-
cinsel istek ve orgazm yaşadıkları ve postpartum dönem-
rında üretilen feromonlar vasıtasıyla diğer kadınlara oranla
de daha erken aktif cinsel yaşama döndükleri belirtilmiştir.
cinsel isteklerinin ve cinsel fantazilerinin daha fazla olduğu
Aynı çalışmada kadının cinsel aktivitesini belirleyen asıl
belirtilmiştir (43). Çeşitli çalışmalarda ise her iki cinste de
faktörün emzirme gibi fizyolojik olaylar olmadığı, kadının
orgazm sırasında ve sonrasındaki 1 saat içinde oksitosin ve
toplum içinde kabul görmesi ve kadının annelik rolüne kar-
prolaktin düeylerinde ciddi oranlarda artış olduğu ve em-
şı gösterilen olumlu tutumlar olduğu vurgulanmıştır (37).
ziren kadınlarda zaten yüksek saptanan bu iki hormonun
Anbaran ve ark. tarafından 2015 yılında yapılan çalışmada
cinsel istek ve cinsel tatmin üzerinde olumlu etkisi olabi-
366 kadının doğum sonrası cinsel fonksiyonları ile bebeği-
leceği belirtilmiştir. Her emzirme periyodunda yükselen
ni besleme metotları karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada kadın-
oksitosin hormonunun da hem kadının ruhsal durumun-
lar bebeğini sadece anne sütüyle besleyenler, hem anne
da pozitif etkiler yaratarak hem de uterin kontraksiyonları
sütü hemde mamayla besleyenler ve sadece mamayla
uyararak orgazma benzer bir his oluşturduğu ve dolayısıyla
besleyenler olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Postnatal 4.
cinsel isteği arttırabileceği düşünülmektedir (44, 45).
ayda bu kadınlar Kadın Cinsel Fonksiyon İndexi (FSFI) ile
Anne sütü ile beslenmek her bebeğin hakkı olup, ba-
cinsel fonksiyonlar açısından 6 bölümde (istek, uyarılma,
şarılı bir emzirmenin sağlanması için kadının eşi ve toplum
vajinal lubrikasyon, orgazm, tatmin ve ağrı) değerlendiril-
tarafından desteklenmesi önemlidir. Emzirmenin kadının
mişlerdir. Bebeğini sadece anne sütüyle besleyen kadın-
cinsel yaşamı üzerine etkileri kişisel, toplumsal ve kültürel
larda diğer gruptaki kadınlara kıyasla vajinal lubrikasyon
faktörlerle değişebilir. Postpartum dönemde çiftlerin cin-
ve cinsel tatmin skorları ile toplam cinsel fonksiyon puanı
sel yaşamlarında değişiklikler olabileceği, kadının fiziksel
anlamlı düzeyde yüksek saptanmıştır (38). Başka bir çalış-
ve ruhsal yönden büyük değişimler yaşayabileceği öngö-
mada emziren kadınların %39’u vajinal lubrikasyonda artış
rülerek erkeklerin eşlerine karşı anlayışlı davranmaları sağ-
olduğunu ifade ederken diğer bir çalışmada ise emziren
lanmalıdır. Kadının cinsel yaşamının sorgulanması, doğum
kadınların toplam cinsel fonksiyon puanı ortalamanın üs-
sonrası kadın bakım programının rutin bir parçası haline
tünde saptanmıştır (15,39).
getirilmeli ve farkedilen bir sorun varsa en erken dönemde
Emzirmenin cinsel yaşam üzerindeki pozitif etkileri kadının bu dönemde kendini daha seksi hissetmesiyle açıkla-
multidisipliner şekilde çözülerek, her bebeğin en az iki yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi sağlanmalıdır.
Kaynaklar 1. 2.
3.
4. 5.
6.
Abdool Z, Thakar R, Sultan AH. Postpartum female sexual function. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol 2009;145: 133–137. World Health Organization. Postpartum care of the mother and newborn: a practical guide. Available at:https://www.who.int./reproductivehealth/publications/msm_98_3/msm_98_3_14. html (accessed July 24, 2008). WHO/UNICEF. Global Strategy for Infant and Young Child Feeding. Geneva: World Health Organization, 2003. http://www.who.int/ child_adolescent_health/documents/9241562218/en/index.htmlhttp:// webitpreview.who.int/entity/nutrition/publications/gs_infant_feeding_text_eng.pdf. Baby-Friendly Hospital Initiative. Revised, Updated and Expanded for Integrated Care. Geneva: World Health Organization,2009. Robert M, Lawrence MD, Ruth A. The breast and the physiology of lactation. In: Creasy RK, Resnik R, Iams JD, Lockwood CJ, Moore TR, Greene MF (eds). Creasy and Resnik’s Maternal-Fetal Medicine, Principles and Practice 7th ed. Philadelphia: Elsevier Saunders, 2014; 112–130. LaMarre AK, Paterson LQ, Gorzalka BB. Breastfeeding and postpartum
200
maternal sexual functioning: a review. The Canadian Journal of Human Sexuality 2003;12(3–4): 151–168. 7. Sand M, Fisher WA. Women’s endorsement of models of female sexual response: the nurses’ sexuality study. J Sex Med 2007;4: 708–719. 8. Baghdari N, Anbaran ZK, Mazloom SR, Golmakani N. Comparison of women’s sexual function after natural childbirth and cesarean section in women. J Obstet Gynecol Infertil 2012;15: 8–14. 9. Hicks TL, Goodall SF, Quattrone EM, Ludon-Rochelle MT. Postpartum sexual functioning and method of delivery: summary of the evidence. J MidwiferyWomen’s Health 2004;49: 430–436. 10. Kayner CE, Zagar JA. Breastfeeding and sexual response. The Journal of Family Practise 1983;17: 69–73 11. Stern JM, Leiblum SR. Postpartum sexual behavior of American women as a function of the absence or frequency of breastfeeding: A preliminary communication. In J.D.Else&P.C.Lee (Eds), Primate Ontogeny, Cognition and Social Behaviour 1984: 319–328. Cambridge, U.K: Cambridge University Press. 12. Alder EM, Cook A, Davidson D, West C, Bancroft J. Hormones, mood and
Derleme
sexuality in lactating women. Br J Psychiatry 1986;148: 74–79. 13. Hyde JS, DeLamer JD, Plant EA, Byrd JM. Sexuality during pregnancy and the year postpartum. The Journal of Sex Research 1996;33: 143– 151. 14. Glazener CM. Sexual function after childbirth: Women’s experience, persistent morbidity and lack of professional recognition. BJOG 1997;194: 330–335. 15. Avery MD, Duckett L, Frantzich CR. The experience of sexuality during breast feeding among primiparous women. J Midwifery Womens Health 2000;45(3): 227–237. 16. Brtnicka H, Weiss P, Zverina J. Human sexuality during pregnancy and the postpartum period. Bratisl Lek Listy 2009; 110(7):427–31. 17. Olsson A. Sexual life after childbirth and aspects of midwives´counselling at the postnatal check-up [dissertation]. StockholmUniversity dissertation from Stockholm, Karolinska Institutet; 2009. 18. Khajehei M, Ziyadlou S, Safari RM, Tabatabaee H, Kashefi F. A comparison of sexual outcomes in primiparous women experiencing vaginal and caesarean births. Indian Journal of Community Medicine 2009;34(2): 126–130. 19. Serati M, Salvatore S, Siesto G, Cattoni E, Zanirato M, Khullar V, Cromi A, Ghezzi F, Bolis P. Female sexual function during pregnancy and after childbirth. J Sex Med 2010;7(8): 2782–2790. 20. Shirvani MA, Nesami MB, Bavand M. Maternal sexuality after child birth among Iranian women. Pak J Biol Sci 2010;13(8): 385–389. 21. Malakoti J, Zamanzadeh V, Maleki A, Khalili AF. Sexual function in breastfeeding women in Family Health Centers of Tabriz, Iran, 2012. Journal of Caring Sciences, 2013;2 (2): 141–146. 22. Alder E, Bancroft J. The relationship between breastfeeding persistence, sexuality and mood in postpartum women. Psychol Med 1988;18(2): 389–396. 23. Byrd JE, Hyde JS, DeLamater JD, Plant EA. Sexuality during pregnancy and the year postpartum. J Fam Pract 1998;47(4): 305–308. 24. Connolly A, Thorp J, Pahel L. Effects of pregnancy and childbirth on postpartum sexual function: a longitudinal prospective study. Int Urogynecol J 2005;16: 263–267. 25. Barrett G, Pendry E, Peacick J, Victor C, Thakar R, Manyonda I. Women’s sexual health after childbirth. BJOG 2000;107: 186–195. 26. Signorello L, Harlow BL, Chekos AK, Repke JT. Postpartum sexual functioning and its relationship to perineal trauma: a retrospective cohort study of primiparous women. Am J Obstet Gynecol 2001;184: 881–890. 27. Heidari M, Merghati KE, Kiani A, Mohammadi TS. A study of the relationship between sexual activity and breastfeeding. J Mazandaran Univ Med Sci 2009;19: 54–60. 28. Dejudicibus MA, Mecabe MP. Psychologyical factors and the sexuality
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI of pregnant and postpartum women. J Sex Res 2002;39: 94–103. 29. Kim J, Alexander C, Korst L, Agarwal S. Effects of breastfeeding on hypoestrogenic symptoms in postpartum women. Obstetrics&Gynecology 2000;95: 65. 30. Von Sydow K. Sexual enjoyment and orgasm postpartum: sex differences and perceptual accuracy concerning partners’ sexual experience. J Psychosom Obstet Gynaecol 2002;46:147–155. 31. Callahan S, Sejourne N, Denis A. Fatigue and breastfeeding: an inevitable partnership? J Hum Lact 2006;22: 182–187. 32. Robson KM, Brant HA, Kumar R. Maternal sexuality during first pregnancy and after childbirth. BJOG 1981;88: 882–889. 33. Pauls RN, Occhino JA, Dryfhout VL. Effects of pregnancy on female sexual function and body image: a prospective study. J Sex Med 2008;5: 1915–1922. 34. Fischman SH, Rankin EA, Soeken KL, Lenz ER. Changes in sexual relationships in postpartum couples. JOGNN 1986;15: 58–63. 35. Masters WH, Johnson VE. Human sexual response. Boston: Little Brown and Co. 1966. 36. Falicov CJ. Sexual adjustment during first pregnancy and post partum. Am J Obstet Gynecol 1973;117(7): 991–1000. 37. Carter CS, Altemus M, Chrousos GP. Neuroendocrine and emotional changes in the postpartum period. Progress in Brain Research 2001;133:241–249 38. Anbaran ZK, Baghdari N, Pourshirazi M, Karimi FZ, Vanifard MR, Mazlom SR. Postpartum sexual function in women and infant feeding methods. J Pak Med Assoc 2015;65(3): 248–252. 39. Aliakbari Dehkordi M. Relationship between women sexual function and marital adjustment. Journal of Behavioral Sciences2010; 4(3):11– 2. 40. Nasiri Amiri F, Haj Ahmadi M, Bakouei F. Assessment of sexual function during breastfeeding and its related factors in primiparous women refered to Babol health center. JBUMS 2009;9: 52–58. 41. Leeman LM, Rogers RG. Sex after childbirth, postpartum sexual function. Obstetrıcs & Gynecology 2012;119(3): 647–655. 42. Von Sydow K. Sexuality during pregnancy and after childbirth: a metacontent analysis of 59 studies. J Psychosom Res 1999;47: 27–49. 43. Spencer NA, McClintoc MK, Sellergen SA, Bullivant S, Jacob S, Mennella JA. Social chemosignals from breastfeeding women increase sexual motivation. Hormones and Behavior 2004;46: 362–370. 44. Krüger TH, Haake P, Hartman U, Schedlowski M, Exton MS. Orgasm induced prolactin secretion: feedback control of sexual drive? Neuroscience and Biobehavioral Reviews 2002;26: 31–44. 45. Meston CM, Frohlich PF. The neurobiolgy of sexual function. Archives of General Psychiatry 2000;57: 1012–1030.
201
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 202–203
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Bozulmuş lipit profili kadınlarda cinsel disfonksiyon gelişmesi açısından bir risk faktörüdür Baldassarre M, Alvisi S, Mancini I, et al. J Sex Med 2016:13(1);46–54.
Kadın Cinsel İşlev Bozukluğu (KCB), tüm yaş grupla-
lipid profili, damar tonusu ve kan akışının yanı sıra, son-
rını etkileyen kişisel sıkıntı ve kötü yaşam kalitesi ile so-
radan oluşan mikrovasküler değişikliklerin kadın cinsel
nuçlanan, yaygın bir problemdir. Kadın cinsel işlevleri hem
fonksiyonunu etkileyebilmesini desteklemek için yeterli
psikolojik hem de fizyolojik mekanizmalardan oluşan kar-
kanıt yoktur.
maşık bir ağ tarafından düzenlenir ve bunun sonucunda
Bu çalışmada kadın cinsel yanıtının psikopatolojik yön-
psikolojik ve metabolik değişikliklerin yanı sıra uyku bo-
leriyle ilgili sıkıntılara odaklanarak, premenopozal ve post-
zuklukları gibi bazı faktörler, bir dizi KCB ortaya çıkmasına
menopozal kadınlarda dislipidemi ve KCB arasındaki iliş-
katkıda bulunabilir.
kiyi değerlendirmek amaçlanmıştır. Çalışmada KCB varlığı
Son zamanlarda kardiyovasküler risk faktörleri (KRF)
ve 10 yıllık KVH riski arasındaki ilişki Framingham risk sko-
hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsel işlev bozukluğu-
ru ile değerlendirildi. Kadın cinsel aktiviteleri; Kadın Cin-
nu başlatan ana etkenlerden biri olarak ortaya çıkmıştır. Gi-
sel Fonksiyon İndeksi(FSFI), Kadın Cinsel Bozukluk Skalası
derek artan kanıtlar erkeklerde erektil disfonksiyonun (ED)
(FSDS) ve kadınların cinsel birleşme sıklıkları sorgulanarak
klinik öneminin cinsel fonksiyon bozukluğunun ötesinde
belirlenmiştir.
olduğunu göstermektedir. Nitekim çeşitli raporlar ve me-
Ortalama yaşı 51.5 olan toplam 466 kadın çalışmaya
ta-analizler Framingham Risk Skoru tarafından belirlenen
alınmış. 218 kadının plazma LDL-C, HDL-C ve TG seviye-
ED’nin erkeklerde mortaliteye neden olan koroner arter
leri normal sınırlarda olarak raporlanmış ve bu kadınlar, bu
hastalığı ve inme dahil olmak üzere kardiyovasküler hasta-
nedenle referans nüfus olarak kullanılmıştır.
lık (KVH) riskinde artışla ilişkili olduğunu göstermektedir;
FSFI ve FSDS skorları ve KCB prevalansı kontrol gru-
ayrıca bu sonuçları doğrulamak için Doppler ultrasonog-
buyla karşılaştırıldığında, dislipidemik kadınlarda anlamlı
rafi ile değerlendirilen penil vasküler akım bozukluğu, KVH
olarak daha düşük FSFI skoru saptanmış (p<.001). Patolo-
için bir risk faktörüdür. Bu sonuçlar ışığında KVH semp-
jik FSFI skoru prevalansı da kontrol grubuna kıyasla (120;%
tomları olmayan fakat ED tespit edilen erkeklerde KVH
49) dislipidemik kadınlarda anlamlı olarak yüksek bulun-
açısından bir değerlendirme önerilir. Bunun aksine daha
muştur (149;% 69) (p=0.001). Dislipidemik kadınlarda cin-
önce rapor edilmiş KRF ve KCB arasındaki ilişki hakkında-
sel aktivite ilişkili stres, kontrol grubu kadınlara göre an-
ki kanıtlara rağmen bu alanda benzer öneriler yapabilmek
lamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=.005). Son olarak
için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu kesindir.
birliktelik gösteren patolojik FSFI ve FSDS olarak tanımla-
KRF ile EF veya KCB arasındaki ilişkide KVH başlangı-
nan KCB prevalansı; kontrol grubuna (38% 17) (p=0.002)
cında meydana gelen vasküler değişiklik yatmaktadır. Vas-
ile karşılaştırıldığında dislipidemik kadınlarda (72, 29%)
küler bozukluklar; klitoral ereksiyondan sorumlu damar ve
anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
kas tepkimeleri, vajinal kayganlık artışı ve duvara olan kan
Middlesex Hospital Questionnaire (MHQ) anketinin
hücumundaki ince düzenlemeyi bozarak cinsel tepkiyi
bireysel analizinde, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında
engeller. Diyabet ve hipertansiyonun KRF ve KCB ile olan
dislipidemik kadınlar sadece saplantı, somatizasyon ve
ilişkileri kısmen aydınlatılmıştır. Ancak dislipidemi ve KCB
depresyon alanlarında anlamlı derecede yüksek puan
arasındaki ilişki ile ilgili veriler henüz yetersizdir.
fazlalığı göstermiştir. Ancak, nevrotik kaygı (free-floating
Hiperlipidemi ve kardiyovasküler hastalıklar arasında-
anxiety), fobik anksiyete, histerik özellikleri ve semptom
ki ilişki yaygın olarak kabul edilmektedir; fakat değişmiş
skorlarında anlamlı fark yokmuş. Benzer şekilde, depres-
202
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
yon skoru kontrol grubu ile karşılaştırıldığında dislipidemik
ça net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın sonuçları;
kadın grubunda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
psikopatolojik özelliklerin kadınların cinsel sağlığının bo-
Ortalama yaş, beden kitle indeksi, MHQ anketi meno-
zulmasındaki sebeplerinden biri olduğunu da destekle-
poz sonrası durumu, hipertansiyon, dislipidemi, metabo-
miştir. Son olarak, bu çalışmada FSFI ve Framingham risk
lik sendrom, fobik anksiyete, obsesif belirtiler ve özellikler,
skoru arasında doğrudan bir korelasyon bulunmuştur. Bu
depresyon ve somatizasyon patolojik puanları yaygınlığı
ilişki kardiyovasküler bütünlük ile cinsel sağlık arasındaki
KCB olan kadınlarda anlamlı derecede yüksektir. Tek de-
ilişki açısından ilk öneri olmuş.
ğişkenli analizde KCB, düşük eğitim düzeyi ile ilişkilidir. Se-
Sonuç olarak bu çalışma cinsel işlev bozukluğu pre-
rinin çok değişkenli analiz sonucuna göre ise bu faktörler,
valansının; dislipidemik kadınlarda, dislipidemik olma-
menopoz sonrası durumu, yüksek eğitim düzeyi, yalnızca
yanlara göre daha yüksek olduğunu göstermiştir. KCB ve
dislipidemi ve somatizasyon bağımsız KCB ile ilişkili bu-
dislipidemi arasındaki ilişki, en az menopoz sonrası kadın
lunmuştur. Framingham Risk Skoru (FRS); KCB olanlarda, olmayanlara göre anlamlı yüksek olarak raporlanmış (p=0.001), ayrıca FRS ve FSFI skorları arasında anlamlı negatif korelasyon saptanmıştır. Bu çalışmada, dislipideminin KCB için bağımsız bir risk
cinsel fonksiyon bozukuluğu ilişkisi kadar güçlüdür. Psikopatolojik özellikler de kadınların cinsel sağlık bozukluğuna önemli oranda katkıda bulunur. Çeviri Dr. Gökhan Yazıcı, Doç. Dr. Memduh Aydın
faktörü olduğu gösterilmiştir. Bu seride, metabolik deği-
GOP Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
şikliklerin genişliği ve karmaşıklığına rağmen sonuç olduk-
Üroloji Kliniği
203
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 204–205
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Erkek partneri kontraseptif kullananlardaki kontraseptif tipinin kadınlardaki cinsel istek üzerine etkisi Mark K.P., Leistner C.E., et al. J Sex Med. 2016 Jul 22 E Pub ahead
Kontraseptif kullanımının cinsel istek üzerine etkisi ile
durumları nelerdir?
ilgili uzun yıllardır süren çalışmalarda net sonuçlar alına-
Yöntem olarak cinsel sağlık ve üreme sağlığı üzerinde
mamıştır. Özellikle gebelikten korunmak için kullanılan ilk
büyük bir çalışmanın parçası olarak, katılımcılar iki yöntem-
hormonal kontraseptiflerin (HK) menstrual kanama, ağrı
den birini kullanarak birinci çalışmaya dâhil edilmişlerdir.
ve akneyi azaltması gibi faydalı etkilerinin üzerinde du-
Twitter ve Facebook gibi online sosyal medya kullanılarak
rulmaktadır. Bunların yanında nedeni belirlenemeyen cin-
ve anında bilgi aktarabilmek için Amazon’un sunduğu web
sel uyarılmada, arzuda ve sıklıkta azalma gibi ana nedeni
sitesinde ilgi duyan katılımcılara direkt ulaşıp bilgi aktarımı
bayanlar tarafından HK’in düzenli kullanılmaması olduğu
yapılabilmiştir. İngilizce diline hakim olabilme yanında; 18
düşünülen yan etkiler de gözlenmektedir. Cinsel fonksiyo-
yaşından büyük ve şu an duygusal gerçek bir ilişkisi olan-
nun yapısını oluşturan cinsel tatmin, orgazm, ağrı, cinsel
lar dâhil edilmiştir. Katılımcılara toplamda 20 dakika süren
arzuyu da içeren kompleks tanı kriterlerinde değerlendir-
anket soruları sorularak cevaplar kaydedilmiş. Katılımcıla-
melerde kullanılmaktadır ve kişisel HK kullanımıyla bunlar
rın teşvik ve sayısını arttırmak amaçlı formları tam doldu-
etkilenebilir veya değişmeyebilir. Bu çeşitli tutarsız veri-
runca alabilecekleri amazondan 40 dolarlık hediye çeki
lerin ve bulguların sonucunda araştırmacılar bu günlerde
sunulmuştur.
HK’in çeşitli formlarını (vajinal halka, oral hap, hormonal
Çalışma ölçümlerinde; ilişkinin geçmişi uzunluğu yaş
yama, intrauterin araç) ayrı olarak karşılaştırmalı çalışmala-
temel bilgileri alınarak sorgulamaya başlanmış. Kontrasep-
ra başlamışlardır. Psikolojik, sosyal, kişilerarası ve biyolojik
tif kullanımı ve çeşidi öğrenilmiş. İlişki memnuniyeti açı-
vurgulamadaki HK kullanım karmaşıklığı düzenli birlikte-
sından sorular mevcutmuş. Cinsel haz ve istek açısından
likleri olan çiftler kullanılarak HK ortak etkilerinin araştırıl-
da sorular cevaplandırılmış. Tek ve ikili cinsel arzular cinsel
dığı bazı çalışmalar gündemdedir. Uzun süreli ilişkilerde
istek formuna göre değerlendirilirken, kontraseptifler oral
HK kullanımının bireysel cinsel istek üzerine olan etkileri
hormonal, diğer hormonal ve non-hormonal olarak kate-
ciddi derecede sosyo-kültürel bağlamda kadınların cinsel
gorize edilmiştir.
davranışını etkilemektedir.
Ortalama yaşı 31.7 olan (19–70); 160 (%31.4) erkek,
Bu çalışma dâhil birçok teorik ve metodolojik HK kul-
349 (%68.6) kadın hastanın katılımı ile toplam katılımcı
lanım etkisini inceleyerek perspektifler birleştiğinde birey-
549’dır. Katılımcıların yaklaşık yarısı evli veya birlikte yaşa-
lerin cinsel istek (bireysel seviye) üzerine çeşitli ilişki uzun-
yanlardır. Eşi olan (n=247, %48.5), eşi olan ancak beraber
lukları araştırılmıştır. Bu yüzden iki çalışma planlamıştır,
yaşamayan 141 (%23.2), daha önce partneri olan ancak
ilkinde ilişkide bireysel durum ve diğerinde çiftlerdeki ilişki
şu an beraber yaşamayan 181(%23.2) olgu mevcuttur. Ça-
uzunluğu. Bu çalışmalarla şu sorulara cevap aranmıştır;
lışma heteroseksüel eşli, cinsiyet değiştirmeyen insanlar
Partnerlerin cinsel istek ve ilişki memnuniyeti, cinsel
üzerinde sınırlanmıştır.
tatmin, erkek yaşı, ilişkinin uzunluğu, yalnızca cinsel istek
Kontraseptif tipinin anlamlı şekilde tek taraflı veya çift-
yönünden erkek veya kadındaki ayrı ayrı durum, kontra-
lerin arzularında etkin olduğu görülmüştür. HK kullanan
septif tipiyle ne kadar ilişkilidir? Tek taraflı cinsel istek ile
bayanlarda ikili cinsel istek anlamlı bir şekilde non-HK kul-
ilişki memnuniyetini, cinsel memnuniyet, yaş, ilişki uzun-
lananlara göre yüksek çıkmıştır. Kontraseptif kullanan ba-
luğunu da içeren, ikili cinsel istekleri de içeren tek tek
yanların erkek partnerlerinde tek taraflı ve çift taraflı cinsel
veya ikili anlamda kontraseptif tipiyle ilişkili olabilecek
istek, partnerin kontraseptif tipine göre etkilenmemiştir.
204
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Çoklu modellerde tekli ve ikili ilişki isteğinde ilişki süresi
yaş) kontraseptif çeşidinden daha güçlü şekilde önemli
ve yaş önemli ve güçlü birer belirteçtirler. Çift düzeyinde
bir belirteçtir.
kontraseptif çeşidi de kadın ve erkeklerdeki tek veya çift taraflı cinsel istekle alakalı değildi. Sonuç olarak, kontraseptif tipi tek veya çift taraflı cin-
Çeviri Yrd. Doç. Dr. Bülent Katı, Yrd. Doç. Dr. Eyyüp Sabri Pelit,
sel isteği etkileyebilir. Bununla birlikte; uzun dönem ilişki
Doç. Dr. Yiğit Akın
yaşayan çiftlerdeki içeriksel faktörler de (ilişki uzunluğu,
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji AD
205
Androloji Bülteni 2016; 18(66): 206
KADIN CİNSEL SAĞLIĞI
Güncel Makale Özeti
Mısır’da eğitimli genç kadınlar arasında üreme sağlığı bilinci Gelany S., Moussa O. International Journal of Gynecology and Obstetrics 120 (2013) 23–26
Genel sağlık ve üreme sağlığı sadece hasta olmamak
olmayan kürtajın komplikasyonlarını bildiğini belirtmiştir.
değil aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal iyilik anla-
Katılımcıların sadece %56.4’ü evlilik öncesi tarama test-
mına da gelmektedir. Gençlerin üreme sağlığı hakkında
lerinden haberdardı. Katılımcıların %90’ı kadınlar, %97.3’ü
sınırlı bilgiye sahip olması önleyici ve iyileştirici yöntem-
erkekler için en uygun evlilik yaşının 20–30 yaş aralığı
lerde yetersiz kalmaları anlamına gelmektedir.
olduğunu düşünürken %9’u ise erken yaşta evliliğin daha
Mısırda eğitimli genç kadınlar arasında üreme sağlığı
iyi olduğunu düşünmektedir. Katılımcıların %45’i mens-
konusundaki farkındalığı tespit etmek ve bu farkındalı-
truasyon sonrası doğurganlık dönemini yanlış bilirken ço-
ğı arttıran etmenleri belirlemek amacıyla yapılan kesitsel
cuk sahibi olmak için en uygun zamanın 20–30 yaş arası
çalışma Mısırdaki El Minya Üniversitesi’nde 20–25 Şubat
(%84.1) ve evliliğin ilk yılı (%53.2) olduğunu ifade etmiştir.
2010 tarihleri arasında düzenlenen 4. geleneksel bayan
Katılımcıların 33’ü (%15) evli ve bilgisizlik nedeniyle erken
üniversite öğrencileri buluşmasında yapılmıştır. Çalışma-
dönemde gebe kaldıklarını, %54.1’i doğumlar arası ideal
ya tüm Mısır Üniversitelerindeki kadın öğrencileri temsil
aralığın iki yıl olmasını, yarısı en fazla iki çocuk sahibi ol-
etmesi açısından rastgele seçilen, çalışmaya katılmayı ka-
mak istediğini belirtirken %93’ü ise aile planlaması yön-
bul eden 220 öğrenci dâhil edilmiştir. Veriler kadın geni-
temleri hakkında bilgi sahibidir. Ayrıca %55’i hamilelikteki
tal sistem anatomisi ve fizyolojisi, adölesan döneminde
kanama ve hipertansiyon gibi tehlike belirtilerini bilmekte-
meydana gelen fiziksel ve ruhsal değişimler, menstrual
dir. Katılımcıların %96’sı AIDS’i bilip, birden fazla bulaşma
siklus, adölesan evlilikler, kürtaj, evlilik öncesi tarama test-
yolu olduğunu (%87) ve nasıl koruyacaklarını (%70) biliyor-
leri, kadın ve erkek için en uygun evlilik yaşı, ilk çocuğa
du. Ayrıca %90’ı CYBH hakkında fikri olduğunu, %75’i nasıl
sahip olmak için en uygun yaş, iki gebelik arasındaki süre,
bulaşabileceğini, %70’i kendini nasıl koruyacağını biliyor
aile planlaması, HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan hastalık-
fakat %5.5’i CYBH ile AIDS arasında ilişki olduğunu bilmi-
lar (CYBH) gibi ayrıntılı sorulardan oluşan anket formu ile
yordu. Ergen poliklinikleri konusunda fazla bilgileri yoktu
toplanmıştır. Çalışma sonuçlarına göre katılımcıların yaşı 17 ile 23 arasında değişmekte olup ortalama 19.64±1.40’tır. Katılımcıların 1/3’i (%29.5) üniversite 3.sınıfa devam etmektedir. Katılımcıların %70.9’u kadın üreme organlarının farklı bölümlerinin tanımını yaparken %80.5’i en erken gebelik yaşından ve %75.5’i gebelik sırasında meydana gelen fiziksel ve ruhsal değişikliklerden haberdardı. Ayrıca %40 oranla en az cevaplanan konu ise üreme fizyolojisiydi. Katılımcıların %80’i gebelik kavramını bildiğini, %70.5’i erken gebeliğin kadınların isteklerinden çok geleneklere bağ-
(%92) ve sadece %4.1’i gerektiğinde buraları kullanıyordu. Sonuç olarak katılımcıların büyük bir kısmı ya üreme sağlığı konusunu yanlış bilgiye sahip ya da tamamen bilgisizlerdi. Yaş ve eğitim seviyesi gibi sosyokültürel faktörlerden kaynaklandığı düşünülen Mısırda üniversitede eğitim gören genç bayanlarda bile üreme sağlığı konusunda farkındalığın çok düşük olması sağlık hizmeti sunanları ve yöneticileri endişelendirmektedir. Yapılan bu araştırma sürekli olarak üreme sağlığı konusunda yapılacak eğitim ihtiyacını belirtmesini yanı sıra politikacılara yol gösterebilir.
lı olduğunu ve %74.1’i erken gebelik sırasında meydana
Çeviri
gelebilecek komplikasyonlardan olduğunu ifade etmiştir.
Araş. Gör. Dr. Hüsniye Dinç, Ebe Hemş. Gamze Baysal
Katılımcıların sadece %15.5’i kürtajı, %14.1’i güvenli olma-
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi,
yan kürtajı, %13.2’si yasadışı kürtajı ve %11’i de güvenli
Ebelik Bölümü
206
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI Uluslararası dergilerde Türk araştırmacılar tarafından yapılan “Erkek ve Kadın Cinsel Sağlığı”, “Erkek İnfertilitesi”, “Prostat hastalıkları” ve “Erkek Genital Sistemi Sorunları” ile ilgili yayınlar listesi. Bu liste 01.06.2016–15.09.2016 tarihleri arasında Pub-Med ve Ulakbim veri tabanı temel alınarak hazırlanmıştır. Bu listede yayını olmayan ve bu tarihler arasında uluslararası dergilerde yayını basılan araştırmacıların Türk Androloji Derneği sekreterliğine yayın künyelerini iletmeleri rica olunur. 1.
Alcay S, Gokce E, Toker MB, Onder NT, Ustuner B, Uzabacı E, Gul Z, Cavus S. Freeze-dried egg yolk based extenders containing various antioxidants improve post-thawing quality and incubation resilience of goat spermatozoa. Cryobiology. 2016 Jun;72(3):269-73.
2. Aluclu MA, Sen S, Cevik M. Association between plasma kisspeptin levels and adolescent gynecomastia. Afr J Paediatr Surg. 2016 JulSep;13(3):136-9. 3. Arda E, Cakiroglu B, Tas T, Ekici S, Uyanik BS. Use of the UPOINT Classification in Turkish Chronic Prostatitis or Chronic Pelvic Pain Syndrome Patients. Urology. 2016 Jul 27. pii: S0090-4295(16)30445-9. doi: 10.1016/j.urology.2016.07.023. [Epub ahead of print] 4. Ateş F, Soydan H, Okçelik S, Çırakoğlu A, Yılmaz İ, Malkoç E, Karademir K. Clinical and histopathological results of the adult patients with unilateral cryptorchidism. Turk J Urol. 2016 Jun;42(2):74-9. 5. Aydogdu A, Swerdloff RS. Emerging medication for the treatment of male hypogonadism. Expert Opin Emerg Drugs. 2016 Sep;21(3):255-66. 6. Beyazit F, Yilmaz N, Balci O, Adam M, Yaman ST. Evaluation of Oxidative Stress in Women with Polycystic Ovarian Syndrome as Represented by Serum Ischemia Modified Albumin and Its Correlation with Testosterone and Insulin Resistance. Intern Med. 2016;55(17):2359-64. 7.
Bozkurt O, Kefi A, Demir Ö, Murat N, Gidener S, Esen AA. Effects of resveratrol on the alterations of cavernosal eNOS and LOX-1 expression in the hypercholesterolemic condition: a preliminary study. Turk J Med Sci. 2016 Jun 23;46(4):1083-8.
8. Cakar Z, Cetinkaya B, Aras D, Koca B, Ozkavukcu S, Kaplanoglu İ, Can A, Cinar O. Does combining magnetic-activated cell sorting with density gradient or swim-up improve sperm selection? J Assist Reprod Genet. 2016 Aug;33(8):1059-65. 9. Canat L, Erbin A, Canat M, Dinek M, Caskurlu T. Assessment of hormonal activity in patients with premature ejaculation. Int Braz J Urol. 2016 Sep 1. doi: 10.1590/S1677-5538.IBJU.2016.0064. [Epub ahead of print] 10. Canat M, Canat L, Öztürk FY, Eroğlu H, Atalay HA, Altuntaş Y. Vitamin D3 deficiency is associated with female sexual dysfunction in premenopausal women. Int Urol Nephrol. 2016 Aug 13. [Epub ahead of print] 11. Coban S, Doluoglu OG, Keles I, Demirci H, Turkoglu AR, Guzelsoy M, Karalar M, Demirbas M. Age and total and free prostate-specific antigen levels for predicting prostate volume in patients with benign prostatic hyperplasia. Aging Male. 2016 Jun;19(2):124-7. 12. Çayan S, Yaman Ö, Orhan İ, Usta M, Başar M, Resim S, Aşcı R, Gümüş B, Kadıoğlu A. Prevalence of sexual dysfunction and urinary incontinence and associated risk factors in Turkish women. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2016 Aug;203:303-8. 13. Çilenk KT, Öztürk İ, Sönmez MF. Ameliorative effect of propolis on the cadmium-induced reproductive toxicity in male albino rats. Exp Mol Pathol. 2016 Aug 29;101(2):207-213. 14. Doğan Bulut S, Bulut S, Güriz O. The relationship between sex hormone profiles and symptoms of schizophrenia in men. Compr Psychiatry. 2016 Aug;69:186-92. 15. Dokuyucu R, Gozukara KH, Ozcan O, Sefil NK, Nacar A, Dokuyucu A, Inci M. The effect of Bongardia Chrysogonum on prostate tissue in a rat model of STZ-induced diabetes. Springerplus. 2016 Aug 11;5(1):1322. doi: 10.1186/s40064-016-2973-z. eCollection 2016. 16. Efesoy O, Apa D, Tek M, Çayan S. The effect of testosterone treatment on prostate histology and apoptosis in men with late-onset hypogonadism. Aging Male. 2016 Jun;19(2):79-84. 17. Ekerbiçer HÇ, Resim S, Efe E, Bahar MR, Altunören Ö, Küçükdurmaz F, Benlioğlu C. A Comparison of Sexual Function, Psychological Status, and Sociodemographic Characteristics of Turkish Men within Polygamous and Monogamous Marriages. Balkan Med J. 2016 Jul;33(4):383-9. 18. Ekici K, Temelli O, Parlakpinar H, Samdanci E, Polat A, Beytur A, Tanbek K, Ekici C, Dursun IH. Beneficial effects of aminoguanidine on radiotherapy-induced kidney and testis injury. Andrologia. 2016 Aug;48(6):683-92. 19. Ener K, Aldemir M, Işık E, Okulu E, Özcan MF, Uğurlu M, Tangal S, Özayar A. The impact of vitamin E supplementation on semen parameters and pregnancy rates after varicocelectomy: a randomised controlled study. Andrologia. 2016 Sep;48(7):829-34. 20. Fidan AK, Bakırdere S. Simultaneous Determination of Sildenafil and Tadalafil in Legal Drugs, Illicit/Counterfeit Drugs, and Wastewater Samples by High-Performance Liquid Chromatography. J AOAC Int. 2016 Jul;99(4):923-8. 21. Fode M, Serefoglu EC, Albersen M, Sønksen J. Sexuality Following Radical Prostatectomy: Is Restoration of Erectile Function Enough? Sex Med Rev. 2016 Aug 24. pii: S2050-0521(16)30031-2. doi: 10.1016/j.sxmr.2016.07.005. [Epub ahead of print] Review. 22. Guneri C, Kirac M, Biri H. Surgical treatment of an acquired posterior urethral diverticulum with cystoscopy assisted robotic technique. J Robot Surg. 2016 Jul 20. [Epub ahead of print] 23. Gur S, Kadowitz PJ, Sikka SC. Current therapies for premature ejaculation. Drug Discov Today. 2016 Jul;21(7):1147-54. 24. Gur S, Peak T, Yafi FA, Kadowitz PJ, Sikka SC, Hellstrom WJ. Mirabegron causes relaxation of human and rat corpus cavernosum: could it be a potential therapy for erectile dysfunction? BJU Int. 2016 Sep;118(3):464-74. 25. Gürler H, Malama E, Heppelmann M, Calisici O, Leiding C, Kastelic JP, Bollwein H. Effects of cryopreservation on sperm viability, synthesis of reactive oxygen species, and DNA damage of bovine sperm. Theriogenology. 2016 Jul 15;86(2):562-71. 26. Güzel M, Sönmez MF, Baştuğ O, Aras NF, Öztürk AB, Küçükaydın M, Turan C. Effectiveness of lycopene on experimental testicular torsion. J Pediatr Surg. 2016 Jul;51(7):1187-91. 27. Heidargholizadeh S, Aydos SE, Yukselten Y, Ozkavukcu S, Sunguroglu A, Aydos K.A differential cytokine expression profile before and after rFSH treatment in Sertoli cell cultures of men with nonobstructive azoospermia. Andrologia. 2016 Jul 21. doi: 10.1111/and.12647. [Epub ahead of print]
207
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI 28. Inanan T, Tüzmen N, Akgöl S, Denizli A. Selective cholesterol adsorption by molecular imprinted polymeric nanospheres and application to GIMS. Int J Biol Macromol. 2016 Jul 10;92:451-460. 29. Ince S, Avdatek F, Demirel HH, Arslan-Acaroz D, Goksel E, Kucukkurt I. Ameliorative effect of polydatin on oxidative stress-mediated testicular damage by chronic arsenic exposure in rats. Andrologia. 2016 Jun;48(5):518-24. 30. Kaptaner B, Kankaya E, Dogan A, Durmuş A. Alterations in histology and antioxidant defense system in the testes of the lake Van fish (Alburnus tarichi Güldenstädt, 1814). Environ Monit Assess. 2016 Aug;188(8):474. 31. Karabakan M, Bozkurt A, Gunay M, Aktas BK, Hirik E, Aydın M, Nuhoglu B. Association between serum fetuin-A level and erectile function. Andrologia. 2016 Sep;48(7):787-92. 32. Karabakan M, Erkmen AE, Guzel O, Aktas BK, Bozkurt A, Akdemir S. Association between serum folic acid level and erectile dysfunction. Andrologia. 2016 Jun;48(5):532-5. 33. Karaca MZ, Konac E, Yurteri B, Bozdag G, Sogutdelen E, Bilen CY. Association between methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR) gene promoter hypermethylation and the risk of idiopathic male infertility. Andrologia. 2016 Sep 5. doi: 10.1111/and.12698. [Epub ahead of print] 34. Kayık G, Tuzun N, Durdagi S. In Silico Design of Novel hERG-neutral Sildenafil-like PDE5 Inhibitors. J Biomol Struct Dyn. 2016 Sep 1:1-44. [Epub ahead of print] 35. Keles MO, Caliskan S, Gokce AM, Gunes M. Assessment of sexual functions in partners of women with complaints of urinary incontinence. Int Braz J Urol. 2016 Aug 18. doi: 10.1590/S1677-5538.IBJU.2015.0353. [Epub ahead of print] 36. Kizilay F, Gali HE, Serefoglu EC. Diabetes and Sexuality. Sex Med Rev. 2016 Aug 17. pii: S2050-0521(16)30028-2. doi: 10.1016/j. sxmr.2016.07.002. [Epub ahead of print] 37. Koçyiğit C, Sarıtaş S, Çatlı G, Onay H, Dündar BN. A Novel Mutation in Human Androgen Receptor Gene Causing Partial Androgen Insensitivity Syndrome in a Patient Presenting with Gynecomastia at Puberty. J Clin Res Pediatr Endocrinol. 2016 Jun 5;8(2):232-5. 38. Kucuk EV, Tahra A, Bindayi A, Onol FF. Erectile dysfunction patients are more satisfied with penile prosthesis implantation compared with tadalafil and intracavernosal injection treatments. Andrology. 2016 Sep;4(5):952-6. 39. Kurt O, Yazici CM, Alp R, Sancak EB, Topcu B. Is it only a sleeping disorder or more? Restless legs syndrome and erectile function. Scand J Urol. 2016 Oct;50(5):392-5. 40. Kurus M, Bay Karabulut A, Taslidere E, Otlu O. Preventive effects of Resveratrol against azoxymethane-induced testis injury in rats.Andrologia. 2016 Aug 3. doi: 10.1111/and.12674. [Epub ahead of print] 41. Lucas-Herald A, Bertelloni S, Juul A, Bryce J, Jiang J, Rodie M, Sinnott R, Boroujerdi M, Lindhardt-Johansen M, Hiort O, Holterhus PM, Cools M, Guaragna-Filho G, Guerra-Junior G, Weintrob N, Hannema S, Drop S, Guran T, Darendeliler F, Nordenstrom A, Hughes IA, Acerini C, TadokoroCuccaro R, Ahmed SF. The Long Term Outcome Of Boys With Partial Androgen Insensitivity Syndrome And A Mutation In The Androgen Receptor Gene. J Clin Endocrinol Metab. 2016 Jul 12:jc20161372. [Epub ahead of print] 42. Mutlu-Albayrak H, Bulut C, Çaksen H. Fetal Valproate Syndrome. Pediatr Neonatol. 2016 Jun 17. pii: S1875-9572(16)30072-9. doi: 10.1016/j. pedneo.2016.01.009. [Epub ahead of print] 43. Onal E, Yilmaz D, Kaya E, Bastaskın T, Bayatlı N, Gur S. Pomegranate juice causes a partial improvement through lowering oxidative stress for erectile dysfunction in streptozotocin-diabetic rat. Int J Impot Res. 2016 Sep 1. doi: 10.1038/ijir.2016.34. [Epub ahead of print] 44. Ozer K, Horsanali MO, Gorgel SN, Horsanali BO, Ozbek E. Association between Benign Prostatic Hyperplasia and Neutrophil-Lymphocyte Ratio, an Indicator of Inflammation and Metabolic Syndrome. Urol Int. 2016 Jul 28. [Epub ahead of print] 45. Özmen S, Dülger S, Çoban S, Özmen ÖA, Güzelsoy M, Dikiş ÖŞ, Akdeniz Ö. Olfactory and erectile dysfunction association in smoking and non-smoking men. Physiol Behav. 2016 Jun 1;160:1-5. 46. Öztin H, Çağıltay E, Çağlayan S, Kaplan M, Akpak YK, Karaca N, Tığlıoğlu M. Kisspeptin levels in idiopathic hypogonadotropic hypogonadism diagnosed male patients and its relation with glucose-insulin dynamic. Gynecol Endocrinol. 2016 Sep 10:1-4. [Epub ahead of print] 47. Sahin K, Orhan C, Akdemir F, Tuzcu M, Gencoglu H, Sahin N, Turk G, Yilmaz I, Ozercan IH, Juturu V. Comparative evaluation of the sexual functions and NF-κB and Nrf2 pathways of some aphrodisiac herbal extracts in male rats. BMC Complement Altern Med. 2016 Aug 26;16(1):318. doi: 10.1186/s12906-016-1303-x. 48. Sakinci M, Ercan CM, Olgan S, Coksuer H, Karasahin KE, Kuru O. Comparative analysis of copper intrauterine device impact on female sexual dysfunctionsubtypes. Taiwan J Obstet Gynecol. 2016 Jun;55(3):460-1. 49. Satar M, Özlü F, Yapıcıoğlu H, İskit S. Corset Usage for Gastrointestinal and Respiratory Problems in a Newborn with Prune Belly Syndrome. Indian J Pediatr. 2016 Jul;83(7):717-9. 50. Selcuk S, Kucukbas M, Cam C, Eser A, Devranoglu B, Turkyilmaz S, Karateke A. Validation of the Turkish Version of the Sexual Health Outcomes in Women Questionnaire (SHOW-Q) in Turkish-Speaking Women. Sex Med. 2016 Jun;4(2):e89-94. 51. Shechter A, Lowenstein L, Serefoglu EC, Reisman Y. Attitudes of Sexual Medicine Specialists Toward Premature Ejaculation Diagnosis and Therapy. Sex Med. 2016 Sep;4(3):e209-16 52. Skalicka-Woźniak K, Georgiev MI, Orhan IE. Adulteration of herbal sexual enhancers and slimmers: The wish for better sexual well-being and perfect body can be risky. Food Chem Toxicol. 2016 Jun 20. pii: S0278-6915(16)30199-5. doi: 10.1016/j.fct.2016.06.018. [Epub ahead of print] 53. Sonmez K, Karabulut R, Turkyilmaz Z, Kaya C, Pehlivan Y, Basaklar AC. For Better Orchiopexy, Processus Vaginalis Should Be Dissected and a High Ligation Should Be Performed. Rambam Maimonides Med J. 2016 Jul 28;7(3). doi: 10.5041/RMMJ.10247. 54. Taken K, Ekin S, Arısoy A, Günes M, Dönmez Mİ. Erectile dysfunction is a marker for obstructive sleep apnea. Aging Male. 2016 Jun;19(2):1025. 55. Tekin A. Erectile dysfunction and heart rate recovery. Is it autonomic nervous system? Anatol J Cardiol. 2016 Aug;16(8):641-2.
208
TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI 56. Tekin S, Erden Y, Sandal S, Etem Onalan E, Ozyalin F, Ozen H, Yilmaz B. Effects of apelin on reproductive functions: relationship with feeding behavior and energy metabolism. Arch Physiol Biochem. 2016 Aug 5:1-7. [Epub ahead of print] 57. Timur H, Kokanali MK, Inal HA, Tuzluoglu D, Yilmaz N. A study on the association between serum amyloid A and sperm concentration. Andrologia. 2016 Aug;48(6):626-30. 58. Tuken M, Kiremit MC, Serefoglu EC. On-demand Modafinil Improves Ejaculation Time and Patient-reported Outcomes in Men With Lifelong Premature Ejaculation. Urology. 2016 Aug;94:139-42. 59. Uçar MG, İlhan TT, Şanlıkan F, Çelik Ç. Sexual functioning before and after vaginal hysterectomy to treat pelvic organ prolapse and the effects of vaginal cuff closure techniques: a prospective randomised study. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2016 Aug 31;206:1-5. 60. Ustundag-Budak Y, Sambel M, Alisik M, Aydos M, Erel O, Oner S, Demirbas M, Kilic M, Unal D. Thiol/disulphide homeostasis levels in erectile dysfunction patients. Andrologia. 2016 Aug 26. doi: 10.1111/and.12695. [Epub ahead of print] 61. Vural F, Harputlu D, Karayurt O, Suler G, Edeer AD, Ucer C, Onay DC. The Impact of an Ostomy on the Sexual Lives of Persons With Stomas: A Phenomenological Study. J Wound Ostomy Continence Nurs. 2016 Jul-Aug;43(4):381-4. 62. Yaba A, Bozkurt ER, Demir N. mTOR expression in human testicular seminoma. Andrologia. 2016 Aug;48(6):702-7. 63. Yavuz S, Akdeniz T, Hancer V, Bicakcigil M, Can M, Yanikkaya-Demirel G. Dual effects of testosterone in Behcet’s disease: implications for a role in disease pathogenesis. Genes Immun. 2016 Sep;17(6):335-41. 64. Yetik-Anacak G, Dikmen A, Coletta C, Mitidieri E, Dereli M, Donnarumma E, d’Emmanuele di Villa Bianca R, Sorrentino R. Hydrogen sulfide compensates nitric oxide deficiency in murine corpus cavernosum. Pharmacol Res. 2016 Aug 10;113(Pt A):38-43. 65. Yılmaz S, Kuyumcu MS, Akboga MK, Sen F, Balcı KG, Balcı MM, Özeke Ö, Aras D, Aydoğdu S. The relationship between erectile dysfunction and paroxysmal lone atrial fibrillation. J Interv Card Electrophysiol. 2016 Sep;46(3):245-51. 66. Zehir R, Karabay CY, Kocabay G, Erdem MR, Balaban M, Kirma C. Role of 2D Strain in the Early Identification of Cardiac Dysfunction and in the Risk Stratification of Arteriogenic Erectile Dysfunction Patients. J Sex Med. 2016 Aug;13(8):1227-32.
209
KONGRE TAKVİMİ 2–7 Eylül 2016 Prag, Çek Cumhuriyeti
14th European Urology Residents Education Programme
www.eurep16.org
8–10 Eylül 2016 Saarbrücken, Almanya
28th Annual Meeting of German Society of Andrology
www.dga-jahrestagung.de
21–23 Eylül 2016 Rotterdam, Hollanda
9th European Congress of Andrology
www.ecacongress2016.com
22–25 Eylül 2016 Pekin, Çin
20th World Meeting on Sexual Medicine
www.wmsm.org
23–24 Eylül 2016 Sarajevo, Bosna&Hersek
12th South Eastern European Meeting
www.seem16.org
26–30 Eylül 2016
Urology Week 2016
www.urologyweek.org
28 Eylül–1 Ekim 2016 Leipzing, Almanya
68th Congress of German Society of Urology
www.dgu-kongress.de
29 Eylül–1 Ekim 2016 Beyrut, Lübnan
Lebanese Urological Society Meeting
www.uroleb.org
7–8 Ekim 2016 Viyana, Avusturya
16th Central European Meeting
www.cem16.org
7–8 Ekim 2016 Madrid, İspanya
8th Meeting of the EAU Section of Genito-Urinary Reconstructive Surgeons
www.esgurs16.uroweb.org
6–9 Ekim 2016 Girne, KKTC
25. Ulusal Üroloji Kongresi
www.uroloji2016.org
12–14 Ekim 2016 Seul, Kore
Annual Meeting of the Korean Urological Association
www.urology.or.kr
15–18 Ekim 2016 Venedik, İtalya
89th National Congress of Italian Society of Urology
www.siu.it
15–17 Ekim 2016 Emiretes, Dubai
5th Emirates International Urological Conference 2016
www.emiratesurology.com
17 Ekim 2016 Tiflis, Gürcistan
ESU Course of Georgian Urological Association
www.uroweb.org
19–21 Ekim 2016 Ceske Budojewice, Çek Cum.
Cezch Urological Society meeting
E-mail: sekr@cus.cz
21–23 Ekim 2016 Scottsdale, ABD
ISSWSH 2016
www.isswshcourse.org
20–23 Ekim 2016 Buenos Aires, Arjantin
36th Congress of SIU
www.siu-urology.org
20–23 Ekim 2016 Rodos Adası,Yunanistan
23rd Panhellenic Urological Congress
www.huanet.gr
20–22 Ekim 2016 Parma, İtalya
23rd Meeting of the EAU Section of Urological Research
www.esur16.org
20–22 Ekim 2016 Oefa, Rusya
The 15th Congress of Russian Urologists
www.en.ooorou.ru
21 Ekim 2016 Hammamet, Tunus
ESU course: Pelvic floor dysfunction; patient selection and surgery www.uroweb.org
2–6 Kasım 2016 Hartum, Sudan
Arab Association of Urology
www.araburo.net
3–6 Kasım 2016 Scottsdale, ABD
2016 Annual Fall Scientific Meeting of SMSNA
www.smsna.org
3–6 Kasım 2016 Tienjin, Çin
Annual Meeting of Chinese Urological Association
www.cmacua.org
4–6 Kasım 2016 Kingston, Jameica
Carabbean Urological Association 18th Annual Meeting
www.curaonline.org
19 Kasım 2016 İstanbul, Türkiye
Multidisipliner Onko-Androloji Sempozyumu
www.androloji.org.tr
24–28 Kasım 2016 Kuala Lumpur, Malezya
Malaysia Urology Conference
www.muacme.org
210
KONGRE TAKVİMİ 25 Kasım 2016 Villinus, Litvanya
ESU course: Chronic pelvic pain and chronic prostatitis
www.uroweb.org
1–3 Aralık 2016 La Serena, Şili
The 28th Chilean Congress of Urology
www.urologosdechile.cl
1–3 Aralık 2016 Varşova, Polonya
15th Meeting of the Association of Academic European Urologists
www.uroweb.org
2 Şubat 2017 Nice, Fransa
13. Avrasya Androloji Zirvesi&ESSM Kongresi Ortak Toplantısı
www.androloji.org.tr
2–4 Şubat 2017 Nice, Fransa
19th ESSM Congress 2017
www.essm-congress.org
4–7 Şubat 2017 Davos, İsviçre
European Urology Forum 2017
www.esudavos17.uroweb.org
23–25 Şubat 2017 Paris, Fransa
The Best of ASRM and ESHRE
www.www.eshre.eu
24–28 Mart 2017 Londra, İngiltere
32nd Annual EAU Congress
www.eau17.uroweb.org
25–27 Mart 2017 Londra, İngiltere
18th International EAUN Meeting
www.eaun17.uroweb.org
21–24 Nisan 2017 Kagoshima, Japonya
The 105th Annual Meeting of the Japanese Urological Association
www.jua2017.com
27–30 Nisan 2017 Key Biscayne, ABD
Annual Meeting of The American Associations of Genitourinary Surgeons
www.aagus.org
12–16 Mayıs 2017 Boston, ABD
Annual AUA Meeting 2017
www.auanet.org
18–21 Mayıs 2017 Bodrum, Türkiye
12. Ulusal Androloji Kongresi
www.androloji.org.tr
211