01
editörden
editörden Derin bir soluðun ardýndan, yine ayný köprüde ama gecikmiþ bir zamandan tüm içtenliðimizle: MERHABA! Bu defa ne yazýk ki bizim de öngörebileceðimizin çok ötesinde bir gecikmeyle ulaþabiliyoruz sizlere. Dergimizin bu denli derin soluklar alarak çýkýþýna mazeretlerimiz saymakla bitmez: mali sýkýntýlarýmýz, politik çözümlerimizin önünü açan entelektüel süreðenliðimizin çýkarsamalarýný sunma gayretimiz, ve hayatýn farklý alanlarýnda farklý bireysel sorumluluklarýmýzýn çaldýðý zamanlar…Belki de en önemlisi, sizlere; içeriðinden kullanýlan kaðýdýn kalitesine kadar niteliði yönünden eksiksiz bir dergi sunabilme isteðimiz. Böyle bir motivasyonla da derginin kapaðýndan yazýlarýna, sayfa düzenlemesine kadar son derece titiz bir çalýþmanýn ürünü olmasý. Biliyoruz bunlarýn hiçbiri derginin zamanýnda ulaþmamasýnýn geçerli mazeretleri olamaz. Aslýnda hani ilk sayýmýzla anlatmaya çalýþtýðýmýz gibi deðiþiyor, dönüþüyor, öðreniyoruz. Ve bunlarý yazýlarýmýz aracýlýðýyla bundan sonra da ama gecikmeksizin sunmanýn sorumluluðunu geçen zamana oranla, biraz da mahcup, daha fazla hissediyoruz... Sizler için, bu defa aradaki zaman farkýný kapatmak amacýyla iki aylýk yerine dört aylýk bir periyodu kapsayan, zengin içeriðiyle dolu dolu bir sayý daha hazýrladýk. Ýnsanýn temel haklarýnýn ve tüm kültürlerin bir “deðer” olarak hukukun güvencesinde hayat bulduðu bir dünya özlemiyle… Bu sayýmýzý milliyetçilik dosyasýyla açýyoruz. Merkezden yerele pompalanan ve Sovyet bürokrasisinin medar-ý iftiharý Putin yönetimiyle þahlanarak dünden bugüne yükselmeye devam eden “Rus Milliyetçiliði“ ilk yazýmýz. Ardýndan gün geçtikçe ivme kazanan Türk milliyetçiliðini siyaset sahnesindeki deðiþken rolleriyle konu edinen ”Pragmatizmin Elinde Popüler Milliyetçilik”; milliyetçiliðin yarattýðý çatýþmanýn kaynaklarý ve sonuçlarýnýn bir iç bakýþla analizini sunan ve ancak çoðulcu demokratik bir zeminde bütünleþme saðlanabilmesi halinde diasporanýn kendi söylemini yaratabileceðine iþaret eden önemli bir çalýþma. 1920’lerde milliyetçi dalgayla uygulamaya konan Türk Ulusal Projesi’nin etkileri uyarýnca etnik kimliklerine zamanla yabancýlaþan ve Çerkes üst kimliðiyle tanýnan Kuzey Kafkasya’lý halklardan Türkiye’nin çeþitli bölgelerinde yaþamakta olan “Apsua” Abazalarý ve Anadolu’nun iç kesimlerinde yaþayan “Aþua-Aþkharua” Abazalar’ý mercek altýna alýnýyor. Modern çaðda, toplumlarýn “özgün yaþam” özleminin kaynaðýný, yaþamlarýmýzý çepeçevre saran iktidar odaklarýnda arayan bir baþka çalýþma ise “Ýktidarýn Görünmez Sesine Ve Televizyon Ekranýna Kaptýrdýðýmýz Düþlerimiz (Yoksa Benliklerimiz Mi?)”. Yazý özellikle televizyonu, bireyin kendini kapattýðý en önemli araç olarak inceliyor ve bu yolla toplumlarýn özgün olmak yerine ezberletilmiþ reflekslerini Michael Foucault’un araþtýrmalarýndan yola çýkarak baþarýyla anlatýyor. Ve hakkýnda fazlasýyla spekülasyon yaratýlan Þamil Basayev… Atrýþba Murat’ýn titizlikle izini sürdüðü yaþam öyküsü kaçýnýlmaz olarak bir dönemi de resmediyor aslýnda. En iyisi sözü yazarýna býrakmak; “Hayatý neredeyse Kafkasya’nýn baðýmsýzlýk mücadelesinin bir yansýmasý olan bu adamý anlamak, öðrenmek, eleþtirebilmek, hala sýr-
larla dolu olan hikâyesindeki soru iþaretlerinin ortadan kalkmasý için çabalamak ve olabildiðince dersler çýkarmak, uzun süreli bir uðraþý anlamýna gelmekle beraber, Kuzey Kafkasya’nýn özgürlüðünü hedefleyenler için vazgeçilmez bir gerekliliktir.” Kaynaklarýn paylaþýmý söz konusu olduðunda tüm güç odaklarý politik arenada kozlarýný paylaþýrlar. Dengelerin deðiþkenliðine ve bu çerçevede dost ve düþman atýflarýnýn tuzaðýna düþmeksizin reel politik dönüþümlerin izini sürenlere ýþýk tutacak bir araþtýrma: “Rusya’nýn Abhaz-Gürcü Çatýþmasýna Müdahalesi”. Eskiden barbarca kolonileþiyorduk; bugün ise modernce sömürülüyor, küreselleþiyoruz! Sömürge düzeni her dönem baþka isimler altýnda varlýðýný muhafaza etmeye devam ederken; deðiþen sadece bu iliþkinin taraflarý oluyor, sömürü ise tüm hýzýyla devam ediyor. ”Sürgün” en eski tarihlerden bu yana halklarýn kaderini asla kendilerinin tayin edemediði bir dünyada her þeye raðmen inatla akýntýya karþý kürek çekenlerin ilgiyle okuyacaðý bir yazý. “Küreselleþme Kýskacýnda Çok Kültürlülük Ve Dil Politikalarý” önemli bir eksikliðe iþaret ediyor: 'Anadil’in tarihin tozlu raflarýnda yer edinmesini engellemenin tek yolu küreselleþen dünyada çok kültürlülükten yana bir tavýrla geliþtirilen dil politikalarýdýr. Yüreði sarayýn duvarlarýna çarpan, sýrlarý o duvarlarda yazýlý, kaleminden akanlar ise gölge anýlarla dolu bir özyaþam öyküsü…Yaþamýnýn büyük bir kýsmý sarayda geçen Leyla Açba’nýn anýlarýnýn derlendiði bir kitap seçtik sizler için bu sayýmýzda. Alýþýlmýþ bir çaresizlikte savaþýn parçaladýðý hayatlarý çocuklarýn gözünden anlatan iki film… Savaþýn gölgesinde, heyecan dolu bakýþlarýn yerine küçücük bedenlerine o kocaman adam ve kadýnlara özgü tükeniþin duraðanlýðý sinmiþ çocuklarýn hikayesi. Dansla umut ekmeye çalýþan “Dans Grozni Dans” ve mayýn tarlasýnda soluk arayan “Kaplumbaðalar Da Uçar”. Röportajlarýmýza gelince: Sanatçý, Kültür Bakaný, asker, diplomat, Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti (ÇÝC) Dýþ Ýþleri Bakaný Ahmet Zakayev... 2001 yýlýndan bu yana Çeçen Ýçkerya’nýn haklý mücadelesini Avrupa’dan dünyaya duyurma görevini üstlenen Zakaev’le Londra’da; insanca yaþam haklarý gasp edildiði için Türkiye’ye sýðýnan ama bombalarýn gölgesinde yaþamý, yok sayýlmaya eþ kamp yaþamýna tercih eden Havva ile Çeçen Kamplarýnda; “Göç Hikayeleri” baþlýðý altýnda ise bu sayýyla baþlatmýþ olduðumuz dizinin ilk örneði Abdýliyba Abdülkerim’le yapýlan röportajlar. Geçen sayýmýzda açtýðýmýz “Abhazya Dosyasý” bu sayýda da devam ediyor…Yine seçimimiz çeviri makaleler ve bir proje grubu olarak “Kafkasya Forumu Kadýn Çalýþma Grubu” ve projelerinin tanýtým yazýsý. Bizden olan her þeyi hep ayný heyecanla paylaþmak dileðiyle…
lif Yar A.sharapha E
04 KAFKASYA FORUMU
BAÐIMSIZ, BÝRLEÞÝK KAFKASYA
MAYIS HAZÝRAN TEMMUZ AÐUSTOS I 2006 ÝKÝ AYLIK SÝYASÝ DERGÝ SAYI: 4-5
içindekiler
09 Editörden 01 Aþharapha Elif Yar
Yükselen Rus Milliyetçiliði 04
SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ Can Kesgin
Kmza Murat Özkan - Rus Milliyetçiliðinin Tarihi ve Tarihteki Rolü - Rus Milliyetçiliðinin Yükseliþ Sebepleri - Rus Milliyetçiliðinin Mevcut Durumu - Sonuç
GRAFÝK UYGUL AMA - KAPAK Haluk Özcan
Abazalar 09
KAFKASYA FORUMU DERGÝSÝ ADINA SAHÝBÝ Can Kesgin GENEL YAYIN YÖNETMENÝ Elif Yar
YAZI ÝÞLERÝ Ahmet Demirci, Alper Kahraman, Çaðlar Konukman, Haluk Özcan, Muhammet Salmak, Murat Özkan, Ridade Fidan, Sencer Busun, Zahit Kuyumcu REKLAM SORUMLUSU Ahmet Demirci ABONE SORUMLUSU Can Kesgin can@kafkasyafor umu.org Sencer Busun (Avr upa) sencer@kafkasyafor umu.org BASKI xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx RESÝM & FOTOÐRAF KF Arþiv Birleþik Kafkas Derneði Arþiv ÝLETÝÞÝM iletisim@kafkasyafor umu.org www.kafkasyafor umu.org KATKIDA BULUNANLAR Mehmet Güç, Aydan Çelik, Þamil Aðralý FÝYAT 12 YTL (KDV DAHÝL) ABONELÝK Türkiye: Yýllýk 30 YTL Avr upa: 40 Euro YAZI VE YÖNETÝM BÜROSU Bereketzade Mah, Kuleçýkmazý Sok, No:9 Beyoðlu/Ýstanbul
Ju Ahmet Demirci Gýrýn Muhammet Salmak - Tarihi Süreçleriyle Abazalar - Etnik Birliktelik Sonucu Apsua Kimliðinin Oluþumu - Apsua Etnik Kimliði Oluþumu Sonrasý Göç Hareketleri ve Aþua-Aþkharua Abazalarý - Soyut Sýnýrlar ve Kimlikler
Pragmatizmin Elinde Popüler Milliyetçilik 14 Hraça Alper Kahraman - Tsey M.Zahit Kuyumcu - Doðu ve Batý Milliyetçilikleri - Tarihsel Süreç - Türkçülük - Ýttihat ve Terakki - Cumhuriyet Dönemi Milliyetçilik - Sonradan Gelenler - Çatýþma Zemininde Kafkas Diasporasý
Ýktidarýn Görünmez Sesine ve Televizyon Ekranýna Kaptýrdýðýmýz Düþlerimiz (Yoksa Benliklerimiz Mi?) 23 Bydanuk Ridade Fidan KAPAK KONUSU: Þamil 27
14
27 Atrýþba Murat Bolat - Budennovsk Eylemi - Caharkale’nin Kurtarýlmasý ve Birinci Savaþ’ýn Bitiþi - Vahabilik Meselesi - Daðýstan Operasyonu - II.Savaþ - Caharkale Düþüyor - El-Kaide Ýliþkisi - Nord-Ost Rehine Eylemi - Beslan Rehine Eylemi - Nalçik Ayaklanmasý ve Basayev
Göç Hikayeleri 49 Mkanba Çaðlar Konukman
Rusya’nýn Abhaz-Gürcü Çatýþmasýna Müdahalesi 54 Osiya Esra Kýzýlbuða
Abhazya: Milliyetçilik, Çatýþma ve Tarih 62 David Schaich Çeviri: Hraça Alper Kahraman - Etnisite - Dil ve Kültür - Din - Abhazlarýn Ortak Kökleri ve Tarih - Antik Çaðlarda Abhazya - Abhazya, Gürcistan, Rusya ve Sovyetler Birliði - Devrim Döneminde Abhazya ve Gürcistan - Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti - Gürcüleþtirme Dönemi - Gürcü Milliyetçiliðinin Etkisi - Gelecek Ne Olacak
Abhazya Dosyasý 72 Hraça Alper Kahraman
115
82
Çeçenistan Batý’ya Açýlan Yüzü: Akhmed Zakayev 82
Küreselleþme Kýskacýnda Çokkültürlülük ve Dil Politikalarý
Kafkasya Forumu
106
Film: Kaplumbaðalar Da Uçar 87
Watýrýpha Yasemin Oral - Çokkültürlülüðü Yeniden Düþünmek - Politik Bir Yaklaþým: Dil - Ve Diaspora
Bahar Burcu Karahan
Proje Tanýtýmý: Kafkasya Forumu Kadýn Çalýþma Grubu 89 Kadýn Çalýþma Grubu - Proje Tanýtým - Diaspolitik Kadýn Kimliði
Sürgün 90 Kmza Murat Özkan - Dünya - Kafkasya
Makaleler 94
- Abhazya: Karadeniz’de Ümit Veren Ýstenmeyen Ülke - Basayev Öldü Ama Rusya’nýn Kuzey Kafkasya’da Baþ Aðrýsý Devam Ediyor - Çeçenistan: Direniþ Hareketi Barýþ Görüþmeleri Ýçin Hazýr - Çeçenistan: Zakayev’in, Basayev’in Ölüm Raporuyla Ýlgili Yorumlarý - Çeçenistan: Daðýlmýþ Olan Direniþ Yeni Tehlikeler Getiriyor - Kodor Operasyonu: Baþarýlý Bir Müdahale Mi, Sonuçsuz Güç Gösterisi Mi? - Basayev’in Ölümü Rusya Ýçin Yazgýsal Bir Seçim Oluþturuyor - Rusya: Basayev’in Ölümünün Çeçenistan Politikasý Üzerinde Çok Az Etkisi Olacak - Þamil Basayev’in Ardýndan
Üç Nesil Sürgün Hayatlar (3)
109 Gýrýn Muhammet Salmak Khurma Can Kesgin
Kitap: Leyla Açba, Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatýralarý
115 Watýrýpha Yasemin Oral
Film: Dans Grozny Dans 117 Bahar Burcu Karahan
Rusya'da hýzla yayýlmakta ve güçlenmekte olan radikal milliyetçi hareketler, Kafkasyalýlara yönelik þiddet nedeniyle diaspora kamuoyunun dikkatini çekmeden çok önce bile, Rusya'da mevcuttu. Ancak marjinal gruplar üzerinden propaganda yapan birkaç hareketle sýnýrlý kalmaktaydý. Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyeti Kültür Bakaný ve milli sanatçý ayný zamanda da Moskova diasporasýnýn önde gelen üyelerinden olan Tut Zaur'un baþka bir Kafkasyalýyý kurtarmaya çalýþýrken ýrkçý Rus gençlerince dövülmesi ardýndan Rusya'da artan ýrkçý þiddet diasporanýn dikkatini çekti.
KMZA MURAT ÖZKAN
S
ovyetler Birliði'nin yýkýlmasýndan sonra çalkantýlý bir deðiþim sürecine giren Rusya'da taþlar hala yerine oturabilmiþ deðil. Yeni dönemde ortaya çýkan siyasi hareketlerin büyük bir çoðunluðunun, hatta Sovyetlerden miras kalan Komünist partinin bile dini ve milliyetçi söyleme sýklýkla baþvurmasý, milliyetçiliðin günümüz Rus toplumunda belirleyici bir rol kazandýðýný göstermektedir. Son dönemde, yasal sistemde azýnlýklarý giderek dýþlayan deðiþiklikler yapýlmasý, aþýrý milliyetçi hareketlerin giderek yayýlmasý ile güçlendiði gözlemlenen Milliyetçi yaklaþýmýn, Rusya'nýn geleceðinde ne gibi bir rol oynayacaðýný anlamak için önce tarihteki rolünü anlamamýz gerekmekte.
Rus Milliyetçiliðinin Tarihi ve Tarihteki Rolü
kf
Rus milliyetçiliðini tarihin ýþýðýnda inceleyebilmek için öncelikle Rus Ortodoks Kilisesi ile olan baðlarýný anlamamýz gerekiyor. Zira, Kilise Rus milliyetçiliðinde tarihsel olarak geniþ bir rol oynamaktadýr. Doðu-Ortodoks inancýna geçme kararý Rus devletleri arasýnda ilk olarak Kiev devleti yöneticileri tarafýndan milattan
sonra 10.yy da alýndý. Bu seçim yapýldýðýnda Bizans, Ortodoks Hýristiyanlýðýn hamisi ve merkezi yani "Ýkinci Roma", görkeminin doruðundaydý. Rus Ortodoksluðu, Moðol iþgaline son verilmesi için Rus halkýnýn birleþtirilmesinde önemli bir rol oynadý. Bu, tarihin erken dönemlerinde Kilise ile Rus devleti yöneticileri arasýnda bir ittifak kurulmasýna yardým etti. Rus Ortodoks Kilisesi ve Rus liderleri arasýndaki ittifak, Rusya'nýn baðýmsýzlýðýný Moðollardan kazanmasýndan sonrada devam etti. 13.yy da Moskova birleþik Rus devletinin baþkenti olarak yükselirken, Kilise'nin baþý, Moskova'yý merkez olarak seçti. Bizans'ýn çökmesinden sonra da, artýk Moskova "Üçüncü Roma" olarak biliniyordu. Ruslara göre artýk Moskova Hýristiyanlýðýn yeni merkeziydi. Böylelikle Moðollarý yenerek Rus prensliklerini bir çatý altýnda toplayan Moskova prensi Korkunç Ývan, Roma geleneklerinde yalnýzca imparatorlarýn taþýdýðý Latince "Sezar" sýfatýnýn Rusça karþýlýðý olan "Çar" sýfatýný kullanmaya baþladý. Tarihinin bu erken döneminde Kilise, Rus olmanýn ne ifade ettiðini belirlemek konusunda merkezi bir rol oynadý. Devlet ve Kilise ittifaký, ve ittifakýn kendini Hýristiyanlýðýn hamisi olarak görmesi,
05
Avrupa'nýn en doðusundaki Hýristiyan toplum olmalarý ve neredeyse iki yüzyýl süren Müslüman-Moðol iþgalinin tarihi mirasý ile birleþince, Rus topraðýna dini bir kutsiyet atfedilmesini saðladý. Halkýn üzerinde yaþadýðý topraða kutsiyet atfedilmesi, halký "temsil eden" devlete de kutsiyet atfedilmesi sonucunu doðurmuþtur. Bu sayede milliyetçi söylemin yapý taþlarý olan "Kutsal Toprak", "Seçilmiþ Halk", "Kutsal devlet" üçlemesi diðer toplumlara göre çok daha erken bir dönemde ve yine diðer toplumlara göre çok daha güçlü bir þekilde Rus toplumsal belleðine yerleþmiþtir. Sonraki dönemlerde de Rus Kilisesi'nin milliyetçiliði merkezileþtirici rolü, kendini devletin iç ve dýþ politikasýnda göstermeye devam etti. 19.yy da, Rus Ortodoksluðu, giderek Rusya ile Osmanlý ve Avusturya gibi imparatorluklarla ihtilaf konusu olmaya baþlamýþtýr. Bu dönemde Rus milliyetçiliði ve dýþ politikasý, Rus olmayanlar da dahil tüm Slavlarý tek bir millet olarak gören Panslav hareketinden de güçlü bir þekilde etkilendi. Tüm Slavlar ayný tarihsel kökenden gelmekte ve yakýn diller kullanmaktadýrlar. Ancak, Slavlarý birbirine baðlayan en kuvvetli þey dindir. Polonyalýlar ve Hýrvatlar haricinde, çoðu Slav halklar Ortodoks inancýna baðlýdýr. Bu dönemde, Panslav hareket, Rus Ortodoks kilisesinin liderliðini kullanarak, ortak dini inanca sahip olduklarý gibi, dilsel yakýnlýða da sahip olan tüm Slavlarý Rus liderliðinde tek bir politik birlik altýnda toplamaya çalýþmýþtý. Bu çaba, topraklarýnda çok sayýda Ortodoks bulunan Avusturya ve Osmanlý'nýn egemenliklerine Rusya tarafýndan meydan okunmasýna sebep olarak, Kýrým ve 93 Harbi gibi savaþlarýn temel tetikleyicisi olmuþtur. Rus Ýmparatorluðu'nun yýkýlmasýndan sonra kurulan Sovyetler Birliði'nin milliyetçilik politikasýný, yerine geçtiði imparatorluða ve onun temel müttefiki kiliseye olan muhalefeti belirlediðinden milliyetçilik en azýndan söylemde politik gündemden dýþlandý. Sovyetlerin ilk yýllarýnda özellikle de Sovyetlerin en ateþli düþmanlarý olan Avrupa burjuvazilerinin sömürgeci politikalarýna karþý, ýsrarla halklarýn kendi kaderini tayin etme hakký vurgulandý. Ancak Sovyetler, yerine geçtiði Rus imparatorluðunun sömürgelerinin kendi kaderini tayin hakký taleplerini Orta Asya ve Kafkasya örneðinde olduðu gibi askeri güçle bastýrdý. Bu ironi, ancak Ýkinci Dünya Savaþýnýn baþlamasý ile bitti. Nazi iþgal giriþiminin baþlamasý akabinde yaptýðý konuþmada Stalin'in iþgalcilere karþý "Anavatanýn savunulmasý" söylemini kullanmasý bu yeni dönemin baþlangýcýdýr. Sovyet propaganda mekanizmasýnýn Nazilere karþý verilen savaþý erken ortaçaðdaki Alman iþgal giriþimlerine karþý verilen Rus direniþi ile özdeþleþtirmesi bu söylemi güçlendirdi. Bu döneme kadar en azýndan söylem seviyesinde kalsa da halklarýn kardeþliði ve dünya proletaryasýnýn er ya da geç sosyalist bir iktidar altýnda birleþeceði inancý ile beslenen Marksist yaklaþým tamamen terk edilerek, çarlýk döneminin kutsal
Sovyetlerin en ateþli düþmanlarý olan Avrupa burjuvazilerinin sömürgeci politikalarýna karþý, ýsrarla halklarýn kendi kaderini tayin etme hakký vurgulandý. Ancak Sovyetler, yerine geçtiði Rus imparatorluðunun sömürgelerinin kendi kaderini tayin hakký taleplerini Orta Asya ve Kafkasya örneðinde olduðu gibi askeri güçle bastýrdý. toprak ve seçilmiþ halk söylemi canlandýrýldý. Nitekim, tarihte Alman iþgalcileri yenen bir Rus prensi olan Aleksandr Nevsky'ye ve ünlü çarlýk mareþal ve amirallerine atfen madalyalar basýldý. Bu politika deðiþikliði Sovyetler Birliði halklarý arasýnda hali hazýrda "eþitler arasýnda birinci" konumda olan Rus toplumunda milliyetçiliðin eski konumuna kavuþmasýný saðladý. Yeni Sovyet milliyetçilik tedrisatýndan yetiþen gençlerin büyümesi ile Rus milliyetçiliðinin konumu saðlamlaþtý. Nitekim, Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý doðan neslin siyasi hayata atýldýðý 1970'lerde Moðollara karþý kazanýlan Kulikuvo savaþýnýn 600. yýl dönümüne hazýrlýklar yapýlmasý amacýyla Vityaz adýnda bir cemiyet kuruldu. Sovyetler Birliðinin 1980'lerde Perestroyka ve Glastnos politikalarý sonrasýnda, toplumsal dinamiklerin önünden kýsmen de olsa çekilmesi ile beraber, mevcut milli ve etnik gerilimler gözle görünür hale
06
geldiler. Bu dönemde Vityazýn Rusya'nýn dört bir yanýna yayýlmýþ þubelerini tek bir politik çatý altýnda birleþtiren ve kendini "Halkýn milliyetçi-vatansever Ortodoks Hýristiyan hareketi" olarak tanýmlayan ve Rusya Federasyonu'nda neredeyse bütün aþýrý milliyetçi örgütlenmelerin temeli olacak bir cemiyet olan Pamyat (Hafýza) kuruldu. Dünya "Halkalar Hapishanesindeki" azýnlýklarýn hak taleplerine ve birIvan Vasilyeviç Grozny (1530-1654)
Sovyetlerin yýkýlýþýndan bugüne deðin anti-semitist söylemin hýzla artmasýna raðmen, ayný araþtýrmada en az sevilen toplumun % 51'le Çeçenler çýkmasý "Kafkasofobinin" halen Rus milliyetçiliðinde güçlü bir yeri olduðunu göstermektedir. birleri ile olan gerilimlerine þahit olurken, Rus milliyetçiliði toplumun politik hayatýnda sessizce kendine yer açmaktaydý.
Rus Milliyetçiliðinin Yükseliþ Sebepleri Bir savaþýn kaybý gibi bir toplumun sosyal motivasyonunu kýran ve kendisi ile yüzleþmek zorunda býrakan sarsýcý olaylar sonucunda, toplumda radikal eðilimlerin artmasý sýklýkla gözlemlenir. Birinci Dünya Savaþýndan yenik ayrýlan Almanya, savaþý tamamlayamadan çöken Rusya, ve savaþtan umduðu nemayý alamayan Ýtalya'da gözlemlenen radikal deðiþiklikler de bu çerçevede deðerlendirilebilir. Özellikle Almanya'nýn durumunda bu daha da rahat gözlemlenebilmektedir. Maðlubiyetin sosyal ve ekonomik düzende yarattýðý aðýr tahribat, toplumda ciddi bir onur kýrýlmasýna ve devletin itibar kaybetmesine sebep olur. Bu itibar kaybýnýn telafisi için "dýþ düþmanla iþbirliði yapan" ve devleti -temsil ettiði halkla beraber- arkadan býçaklayan iç düþman propagandasý, devlet, özellikle de ordu bürokrasisi tarafýndan kurumsal ve profesyonel bir çaba ile yapýlýr ki; o dönemde buna Dolchstosslegende (arkadan býçaklanma efsanesi) denmektedir. Yahudilerin hedef gösterilmesinin temel sebebi ise Hýristiyan batýl inançlarýnýn oldum olasý hedefi olmalarý sebebiyle, halkýn bu propagandaya kapýlmasýnýn diðer hedef adaylarýna göre daha kolay olmasýdýr. Bu döneme iliþkin en ilgi çekici þey, aslýnda baþarýsýz bir ressam olan Hitler'in ýrkçý profesyonel politika kariyerine, meyhanelerde Yahudi karþýtý söylevler vermesi için ordu tarafýndan maaþa baðlanmasý ile baþlamasýdýr. Rusya'ya dönersek; çok kýsa bir süre içerisinde dünyanýn iki süper gücünden biri olma konumundan; eski rakibi olan batý sermayesinden IMF üzerinden aldýðý borçlarla memurlarýnýn maaþlarýný -o da kýsmenödeyebilen ekonomik bir enkaz haline gelmesine, eski dominyonlarýn birer birer hakimiyetlerinden çýkmasýna þahit olan ve sürecin iyiye gideceðine dair bir emare göremeyen bir toplumda "arkadan býçaklanma" senaryolarýnýn yaratýlmasýna ve toplumun büyük kesiminde anti-semitist ve Rus olmayan vatandaþlara karþý yabancý düþmaný hislerin artmasýnýn gözlemlenmesi özellikle de devletin propaganda aygýtýnca desteklenmesi halinde normaldir. Üstelik, yeni sistemin karþýlaþtýðý Çeçenistan savaþý, yüksek organize suç oraný, yolsuzluk ekonomisi gibi sorunlarýn çoðuna kalýcý ve etkili bir çözüm bulmaya çok uzak olmasý da milliyetçi söylemi güçlendiren önemli bir etkendir.
07
Rus Ulusal Birliði Baþkaný Alekdandr Barkashov
Rus Milliyetçiliðinin Mevcut Durumu Geçtiðimiz birkaç yýl içerisinde, Rusya'dan ýrkçý saldýrý haberleri dünya kamuoyu gündemine sýklýkla gelmeye baþladý. Aslýnda uluslararasý haber ajanslarý tekil bazý olaylarý aktarmaktalar, oysa ki Rusya'da çok daha fazla olay yaþanmaktadýr. Geçtiðimiz yýl, yarýsýna yakýný Moskova, St.Petersburg ve Kuzey Kafkasya'da yaþanmakla beraber etnik nefret temelli 25 cinayet ve 200 den fazla saldýrý olduðu kayýtlara geçmiþ, ancak yetkililerin birçok ýrkçý saldýrýyý soruþturmamasý ya da adi suç kapsamýnda saymasý sebebiyle gerçek sayýlarýn bunlarýn üzerinde olduðu tahmin edilmekte. Bugün ýrkçý hareketlerin toplamda 50.000 mensubu olduðu tahmin edilmekte ve bu hareketler Rusya'nýn en ücra köþelerine bile sirayet etmiþ durumdalardýr. Kasým 2005 de Levada-Center tarafýndan yapýlan bir araþtýrmaya göre, geçtiðimiz yýllar içerisinde aþýrý milliyetçi görüþlerin toplumda yayýldýðýna inananlarýn sayýsý %55 olmuþtur. "Rusya Ruslarýndýr" sloganýný tamamen destekleyenlerin oraný %16 iken, "mantýklý sýnýrlar" içinde kabul edenlerin oraný ise %37 olarak çýkmaktadýr. Sovyetlerin yýkýlýþýndan bugüne deðin anti-semitist söylemin hýzla artmasýna raðmen, ayný araþtýrmada en az sevilen toplumun % 51'le Çeçenler çýkmasý "Kafkasofobinin" halen Rus milliyetçiliðinde güçlü bir yeri olduðunu göstermektedir. Rus kamuoyunun artan milliyetçi hassasiyetlerinden faydalanmak isteyen Rus medyasýnýn da giderek artan bir þekilde ýrkçý söylemelere baþvurduðu gözleniyor. Özellikle medyanýn, suç örgütlerine dair, uyuþturucu satýcýsý yabancý uyruklular, Afrikalýlar veya Rus asýllý olamayan Rusya vatandaþlarý imgesini sýklýkla kullandýðý
gözlemlenilmiþtir. Hatta bu sebeplerle Kuzey Kafkasya Basýn Birliði etnik ayrýmcýlýðý körükleyen basýn mensuplarýna "Rusya'nýn Kara Kalemi" adýnda bir antiödül vermeye dahi baþlamýþtýr. Rus medyasýnýn bu tavrý ýrkçý saldýrganlarýn özellikle toplumun suça karþý olan hassasiyetlerini kullanarak, saldýrýya uðrayanlarýn uyuþturucu satýcýlarý gibi adi suçlular olduðu savunmasýna sýðýnmasýný teþvik etmektedir. Devletin bütün bu olup bitene karþý tavrý, söylemini eylemle desteklemesi konusunda tutarsýz olmakla beraber, halkýn %25 i devletin aþýrý Rus milliyetçiliðini desteklediðini ve teþvik ettiðine inanmaktadýr. Federal düzeyde ýrkçý saldýrýlarla mücadele edileceði sözleri verilirken, yerel yetkililer bu tür saldýrýlarý medya önünde yukarda da belirttiðimiz suçla mücadele kýlýfý altýnda açýk açýk desteklemekten geri kalmamaktadýrlar. Ayrýca son dönemlerde Rusya'da polisin yabancýlara ya da Rus kökenli olmayan Rusya vatandaþlarýna karþý tavrýnýn da giderek sertleþtiðini iliþkin bilgileri ýþýðýnda, yetkililerin çoðunun bu hareketlerle iliþkili olduðu ihtimalini göz önüne almak gerekir ki faþizmin tarihi bize devlet himayesi olmadan geliþemeyeceðini göstermektedir. Örneðin, Nizny Novgorodda yapýlan ýrkçý bir yürüyüþe polisin müdahalesi sonucunda, aralarýnda yerel polis teþkilatý mensuplarýnýn da olduðu 50 kiþi gözaltýna alýnmýþtýr. Daha sonra gösteriye katýlan polis memurlarýnýn görevlerine son verilmiþtir. Rus Yasa uygulayýcýlarýnýn, süre giden ýrkçý þiddet olaylarý nedeniyle etnik ayrýmcýlýkla mücadele için hazýrlanan Rusya Ceza Kanunun 282. kf
0008
Anayasal olarak bir Federasyon olma iddiasýndaki Rusya'nýn, yaptýðý son anayasal ve yasal deðiþiklikler, federasyonlarýn temel kuruluþ amacý olan azýnlýk haklarýný koruma ilkesinin içini boþaltmýþtýr. Beslan eyleminden sonra hýzlý bir þekilde yasalaþ-týrýlarak yürürlüðe giren özerk cumhuriyetlerin devlet baþkanlarýnýn Kremlin tarafýndan atanmasý kararý, Rus devlet erkanýnýn "özerk" kelimesinden ne anladýðýný sorma ihtiyacý hissettirecek kadar, demokratik ve federal ilkelerin tersi bir davranýþtýr. maddesini, saldýrganlara karþý kullanmamayý tercih ettiði, bunun yerine saldýrganlara adi suçlara iliþkin maddelerden dolayý dava açtýðý gözlenmektedir. Ancak 282. maddeye dayanarak açýlan bir dava örneði çok þey anlatmaktadýr. Nizny Novgorod Rus-Çeçen Dostluk Cemiyeti yöneticisi S.Dmitriyevsky aleyhine cemiyetin yayýn organýnda Rus-Çeçen çatýþmasýna barýþçý bir son verilebilmesi için Maþhadov ve Zakayevle görüþülmesi gerektiðini belirttiði bir yazýsýndan dolayý, bize çok tanýdýk gelecek bir þekilde, 282. maddeye dayanarak dava açýlmýþtýr. Devletin kitlesel bazda milliyetçilikle arasýnda olan baðý anlamak için, devlet politikalarýnda milliyetçiliðin rolünü görmek gerek. Özellikle Putin iktidarýndan beri, Rus devlet politikalarýnda Rus milliyetçiliðinin rolü artmaktadýr. Anayasal olarak bir Federasyon olma iddiasýndaki Rusya'nýn, yaptýðý son anayasal ve yasal deðiþiklikler, federasyonlarýn temel kuruluþ amacý olan azýnlýk haklarýný koruma ilkesinin içini boþaltmýþtýr. Beslan eyleminden sonra hýzlý bir þekilde yasalaþtýrýlarak yürürlüðe giren özerk cumhuriyetlerin devlet baþkanlarýnýn Kremlin tarafýndan atanmasý kararý, Rus devlet erkanýnýn "özerk" kelimesinden ne anladýðýný sorma ihtiyacý hissettirecek kadar, demokratik ve federal ilkelerin tersi bir davranýþtýr. Kilisenin Rus politik hayatýnda giderek yükselen rolünün de göz önüne alarak mevcut iktidarýn, Rusya'yý eski imparatorluk günlerinde olduðu gibi, devlet ve kilise merkezli bir milliyetçi politika etrafýnda demokrasi aleyhine merkezileþtirme çabasýnda olduðu saptamasýnda bulunabiliriz.
Sonuç
kf
Bir toplumda ekonomik deðiþiklikler olduðunda, üyelerinin beklentileriyle, bireylerin yaþantýlarýnda daha iyi ekonomik koþullara sahip olmasý arasýnda bir boþluk mevcuttur. Hýzlý deðiþen bir toplumun üyeleri sürecin iyi bir sonuca gideceðine inanmalarý için bir tür motivasyona muhtaçtýr. Hýzlý ekonomik deðiþiklik dönemlerinde, toplumlar, eski ekonomik düzeni destekleyen sosyal deðerler yeniden þekillenmekte olduðundan, radikal ideolojilere karþý savunmasýzdýrlar. Rusya, Sovyet sisteminin arkasýnda derin ekonomik yaralar býrakarak çökmesinden sonra, hýzla
pazar ekonomisine geçmeye çalýþmaktadýr. Deðiþim, Rus halkýnda yüksek refah beklentisi yaratsa da, süreç bunu getirmemiþtir. Suç örgütlenmeleri etrafýna toplanmýþ sýnýrlý bir azýnlýk, çoðunluðun aleyhine, deðiþimin sürecini büyük ölçüde belirlemektedir. Yükselen iþsizlik, Rus kökenli olmayan çalýþanlarý iþsiz Rus kitlelerinin hedefi haline getirmektedir ki; iþsizliðin dünyanýn her yerinde yabancý düþmanlýðýnýn geliþmesinde temel bir faktör olduðu bilinir. Özellikle de NATO'nun Yugoslavya'ya müdahalesi ve Rus devletinin sürece müdahalede baþarýsýz olmasý yüzünden toplumda halen varolan olan Panslav hisler büyük ivme kazanmýþtýr. Sovyetler Birliði'nin çöküþünden itibaren Rus milliyetçiliðinin artmasýný kýsmen de olsa açýklamaya çalýþtýk. Rus milliyetçiler, Rusya'nýn büyük bir imparatorluk ve Sovyet dönemindeki dünya süper gücü konumundaki ihtiþamýna tekrar yükselmesini saðlamak istiyorlar. Ancak, devletlerin, milliyetçi duygularý, kendi yapýsal sorunlarýný gizlemek için sýklýkla kullandýðýný da unutmamamýz gerekir. Oysa milliyetçilik kendisine bel baðlayanlarý daima hüsrana uðratmýþtýr. Zira milliyetçi ideolojinin en büyük maðduru çizdiði ütopik hedeflere ulaþma yolunda harap ettiði üzerinde yükseldiði toplumun ta kendisidir. KAYNAKÇA: "All Religions Are Equal, But Some Are More Equal Than Others: Russia's 1997 Restrictive Law Of Religious Practices" William J. Kovatch, Jr. 2 "Russian Nationalism in Church and State, 1448-1917" R.Charles Weller 3 Kovatch 4 http://en.wikipedia.org/wiki/Dolchstosslegende 5 "Racism, xenophobia, anti-Semitism and ethnic discrimination in the Russian Federation in 2005" Review of the Moscow Bureau for Human Rights; Semyon Charniy 6 Kovatch 1
A B A Z A / L A R Soyut Sýnýrlarýn Ayýrdýðý Bir Halk; Tarih boyunca savaþlarýn ardýndan halklara soykýrým ve sürgün sýkça kullanýlan bir yol olmuþtur. Sürgün ve soykýrým süreçleri ardýndan tarihleri baþkalarýnýn yazma yetisine mahkûm edilmiþ Kuzey Kafkasyalýlar, gönüllerinden hiç geçirmek istemedikleri yok oluþu artýk gerçekliklerinde görmekteler. Sürgünün bir süreci olan ‘diaspora’ olarak hayatta kalmaksa, Kafkasyalýlar olarak öncelikle kendi tanýmlarýmýzý yapabilmekten geçmekte. Ortak tarih ve dinamik kültür sayesinde farklýlýklarýmýz deðil de ortaklýklarýmýz üzerine gidebilmekse güçlü bir diaspora olabilmenin tek yolu olarak önümüze çýkmaktadýr.
JU AHMET DEMÝRCÝ - GIRIN MUHAMMET SALMAK
K
uzey Kafkasya halklarý; Çarlýk Rusya’sý ile üç yüz seneye yakýn süren mücadelelerinden sonra 21 Mayýs 1864 sürgünü sonrasýnda tarihlerini ve kimliklerini, anavatanlarý dýþýnda sürgün edildikleri dünyanýn dört bir yanýndaki topraklarda yeniden yazmak ve yaþatmak zorunda kalan halklardýr. Bu kimlik ve tarih serüveninde Anadolu topraklarý ve dünyanýn farklý bölgelerine yerleþtirilen K.Kafkasyalýlara, baþkalarý tarafýndan, genel olarak günümüze kadar kapsayýcýlýðý konusunda tartýþmalarý halen süren “Çerkes” tanýmlamasý yapýlmýþtýr. Osmanlý yönetimi tarafýndan o dönemin siyasetine uygun olarak bölgelere daðýnýk yerleþtirilen K.Kafkasyalýlar; Osmanlý topraklarýnda varlýklarýný ve isimlerini koruyabilmiþlerse de uluslaþma savaþlarýnýn verildiði 1920’lerin baþlarýndan itibaren, Türkiye’de yerleþtirilenler kendilerini ister istemez yeni bir sistem olan ‘Egemen Türk Ulusu’ kimliðine eklemlemek zorunda kalmýþlardýr. Türkiye’de bu süreçlerden geçen Kafkasyalýlar anavatanlarýn da baþka bir sistemin (Sovyetler Birliði) içinde varlýk mücadelesi vermek zorunda kalmýþlardýr. Stalin’in sert uygulamalarýyla bugünkü “soyut sýnýrlarfarklý halklar” algýlamasýnýn temeli olan ‘merkezi sýnýr çizimleri’ ile birbirine yabancý halklar haline dönüþtürülmeye çalýþýlmýþtýr. Yerleþtirildikleri topraklarda, kendi topraklarýný savunurcasýna savaþmalarý ve büyük çoðunluðunun
Müslüman olmasý, “azýnlýk” olmalarýný engellemiþ ve tarihte hak ettikleri yeri alamamýþ Kuzey Kafkasyalýlar; kendi kültür ve etnisitelerini, yaþadýklarý topraklarýn dayattýðý siyasi süreçlerin de etkisiyle daha kapalý bir topluma dönüþerek, ayný topraklar üzerinde yaþadýklarý insanlara net bir þekilde anlatamamýþlardýr. Bu durum sadece yakýn çevrelerindeki insanlarýn ‘Kafkas göçmeni, Çerkes, Adige, Abaza, Çeçen’ tanýmlamasý þeklini alabilmiþ, en çok bilinen haliyle “Çerkes” üst tanýmlamasý bile birkaç imgeye indirgenen bir isim haline gelmiþtir. Bütün bu süreçlerin ardýndan genel tanýmlamalardan özele baktýðýmýz zaman kendini anlatamamýþ, kendi etnisitesi içinde bile farklý tanýmlama ve algýlama sorunlarýndan dolayý neredeyse birbirine yabancýlaþmýþ Kuzey Kafkasya halklarýndan biri de “Abaza” halkýdýr. 1991’de Sovyetler Birliðinin daðýlmasýndan sonra, rejim baskýsýnýn örttüðü tüm etnik sorunlar ve oluþturduðu suni sýnýrlar tüm dünyada olduðu gibi bizleri de yeni kavramlar ve tanýmlarla tartýþmaya itmiþtir. 1990’lara kadar egemen ulusal kimliðin altýnda erimemek için kapandýklarý alanlarýn dýþýna çýkmayan Abazalar için, ayný kaderi paylaþtýklarý diðer K.Kafkasyalýlar bir yana, farklý bölgelerde yaþayan Abazalarý bile tanýmlayamayacak kadar öteki haline getirmiþtir. Abazalar özelinde bakmaya çalýþacaðýmýz bu yazý, yoðun olarak Marmara bölgesi baþta olmak üzere Türkiye’nin çeþitli bölgelerinde yaþamakta olan
kf
10
“Apsua” Abazalar’ý ve Anadolu’nun iç kesimler de yaþayan “Aþua-Aþkharua” Abazalarý hakkýnda olacak. Süreçler ve tanýmlama sýkýntýlarýndan dolayý hafýzalarda yer etmiþ farklý algýlamalarýn, çok derine inmeden yine bu halkýn kendi tarihi süreciyle anlatýlabileceðine inanýyoruz.
Tarihi süreçleri ile Abazalar; Abaza halký’nýn ve kültürü’nün tarihi binlerce yýl öncesine, antik caðlara dayanmaktadýr. Arkeologlara göre tarihi M.Ö 3–5 bin yýl öncesine giden ve Adigey Cumhuriyeti’nin baþkenti Maykop’ta ortaya çýkarýlan Maykop Taþ’ýndaki yazýlarýn, günümüzde Abazalar’ýn konuþtuðu Aþua lehçesiyle okunabilmesi, Abazalar’ýn atalarýnýn binlerce yýldýr bu topraklarda yaþadýðýnýn bilimsel bir kanýtýdýr. Abaza kültürü Antik Yunan kültürü ile çaðdaþtýr; Strabo’ya göre M.Ö. I.yy’de Abaza topraklarý’nýn sýnýrlarý bugünkü Pitsunda þehrinin bulunduðu yerden Trabzon’a kadar uzanmaktadýr. Antik Grekler ayrým yapmaksýzýn Doðu Karadeniz kýyýlarý ve daha kuzeyine kadar olan bölgeye “Kolkhida” buradaki yerleþik halklar’ýn hepsine de “Kolkhida’lý” demiþlerdir. Abazalar da Greklerin tanýmlamalarý olan Kolkhida halklarý içerisindedir. Hekataios (M.Ö. 500), Heniokhai’yi (Ubýh topraklarý) Abaza topraklarý içerisinde göstermektedir. Kayran da ise (M.Ö 500), Akhaioi (Akhalar) olarak belirttiði toplumu ve bu bölgeyi yine Abazalar ile özdeþleþtirmektedir. Bazý istisnai iddialara göre de Akhalar; Adige, Abaza ve Ubýhlarýn ortak atalarýdýr.
kf
Kafkasya’nýn otokton halklarýndan biri olan Abazalar’ýn Yunanlýlar’la olan iliþkisi, Argonot Efsanesiyle evrenselleþir. “Yason adlý bir yunanlý, Argo adlý gemisiyle, Kolkhida Kralý Hayýt’ýn altýn postunu almaya gider. Hayýt postunu vermek niyetinde deðildir, ama Yason kurnazdýr ve Hayýt’ýn güzel kýzýný kandýrýp, onun yardýmýyla postu çalar. Kralýn oðlu Apsýrt, Yason’un peþine düþer ve ölür”. Dilbilimcilere göre; Apsýrt ve Hayýt (Aet) Abazacadýr. Antik çað yazarlarý, Kolkhidada iki krallýk olduðunu belirterek, bunlardan birinin Abaza kökenli olduðunu ve baþkentinin Fazis (Poti) olup, güney sýnýrlarýnýn ise Apsar (Çoruh) nehrine kadar uzandýðýný belirtmiþlerdir. Ancak, zaman içerisinde Abaza boylarý yukarýya, kuzeye çekildikçe, güneyde Laz’lar ve Gürcüler belirmeye baþlamýþtýr. Kaynaklara göre; M.Ö. 1. yy.da Kolkhida’da güç sahibi olmak isteyen Pontus (Rum) ve Roma Ýmparatorluklarý kýyasýya savaþmaya baþlamýþlardýr. Bu savaþa Abazalar da bölgenin bir gücü olarak karýþmak durumunda kalmýþ, savaþlarýn sonunda Pontus Kralý 6. Evpator Kolkhida’yý Pontus Krallýðýna baðlamýþtýr. Oysa Abazalar ne Roma’yý ne de Pontus’u istemektedir, onlarýn tek derdi özgür olabilmektir. Güç savaþýnda daha sonra da Kolkhida el deðiþtirerek Roma Ýmparatorluðu’na geçmiþtir. Antik çaðda, ayrý prenslikler halinde yaþayan Abaza boylarý; Abasg, Apsil, Msimyan, Sanýg, Asadz ve Zih’ler hakkýnda ki yazýlý kaynaklar çoðunlukla savaþlarýn olduðu bu döneme rastlamaktadýr.
11
6.yy; Abazalar’ýn kökenini oluþturan antik Abaza boylarý için kötü bir dönem olmuþtur. Bu döneme damgasýný vuran en önemli konu Ön Asya’da hâkimiyeti kimin alacaðý konusudur ve Abasgia Prensliði’nin topraklarý Pers ve Bizans imparatorluklarýnýn savaþ alaný haline döner, çünkü Abasgia’nýn güneyinde Egrisi (Laz) Krallýðý vardýr ve iki imparatorlukta burayý ele geçirmek istemektedir O dönem Bizans’ýn baþýnda olan Justinyan (525–565), Abaza topraklarýný ele geçirebilmek için savaþmak yerine iþe dinden baþlamýþtýr. Pitsunda ve Anakopya’da (Afon) kiliseler yaptýrýrken, bir yandan da bazý feodal beylerle iþbirliðine giderek Abazalar’ý içten ele geçiröeye çalýþmýþtýr. Abazalar tepki olarak Justinyan taraftarlarýný ve onun askerlerini topraklarýndan çýkarmýþlardýr. Bunun üzerine Bizans ordusu Abazalar’a savaþ açmýþ, bir zamanlar ordusu; Roma’nýn en iyi ordusu anlamýna gelen “A la prima Abasgorum” diye anýlan Abaza (Abasgia) Prensi Wapsit (Opsit) uzunca bir direniþten sonra daha kuzeye çekilmek zorunda kalmýþtýr. Ardýndan diðer Abaza etnik boylarý Apsilya ve Msimyan Prenslikleri de Bizans’a karþý savaþmýþlar ancak sonuç deðiþmemiþ ve onlar da yenilmiþtir. Bu kanlý sürecin ardýndan Abaza etnik boylarý, yeniçað öncesi ilk bin yýlýn ortasýnda etnik birlikteliðe gitmiþlerdir. Çünkü bu dönemde Abaza etnik gruplarýnýn birleþmesini hýzlandýran politikalar, dýþ tehditler gündemdedir. Bir yandan feodalite de iyice geliþmektedir.
Etnik Birliktelik sonrasý “Apsua” Kimliði’nin Oluþumu Kuzeybatý Kafkasya'da etnik kimliklerin ortaya çýkýþý, feodalizm ile baþlar. Bu bölgede yaþayanlar arasýnda eski kabile yapýsý varlýðý giderek feodal yapýya dönüþmektedir. Daha öncesinde izlerine rastlansa da, 6.yüzyýlýn sonu ile 7. yüzyýl’da Kuzeybatý Kafkasya'da feodal yapý oluþmaya baþlamýþ, Abazalar için çok geçmeden kurulacak olan Abhaz Krallýðýnýn temelleri atýlmýþtýr. 8.yy’da kurulan “Abhaz Krallýðý’ný” oluþturan Abaza boylarý önceleri kendi özgün adlarý olan Abasgia, Apsila, Sanýga, Msima, gibi adlar kullanýrlarken, etnik birlikteliðe gidilmiþtir. Yaþadýklarý topraklara “Apsýný”, kendilerini canlar ülkesinin halký anlamýnda “Apsua” diye tanýmlamaya baþlamýþlardýr. Böylece ‘Apsua toplumu’ olma süreci baþlamýþtýr. Günümüzde hala Marmara bölgesi Abazalarý (Apsualar) anavatanlarýndan bahsederken Apsýný kelimesini
kullanmaktadýrlar. O dönemde Abhaz Krallýðý’nýn batýsýn da kendilerine soy ve dil olarak çok yakýn olan Adigeler, Adigeler ile Abazalar arasýnda ise soy olarak Abaza olan ama Abazalarla etnik birlikteliðini daha sonralarý tamamlamamýþ olan Asadzlar ve Zihler yaþamaktadýr. Abhaz Krallýðý’nýn bu dönemde Araplar’ý yenilgiye uðratmalarý ve kuzeye geçiþlerini önlemeleri, döneme damgasýný vuran ve etnik birlikteliklerinin tamamlanmasý yolunda süreci güçlendiren en büyük etkenlerden birisi olmuþtur. Bu dönem de Krallýðýn baþýnda II. Leon (Lewan) bulunmaktadýr. 13.yy‘a gelindiðinde, Moðollar’ýn batýya yürüyerek Selçuklu Devleti’ni yýkmalarý sonucu, Gürcistan’ýn doðu ve orta kýsmý Moðollar’ýn eline geçmiþ, Tiflis yakýlýp yýkýlmýþtýr. Moðol vahþetinden kaçan Gürcüler batýda yoðunlaþmýþlardýr. Bu dönemde Abhaz Krallýðý ikiye bölünmüþ ve Abhaz ve Gürcü Prenslikleri halini almýþtýr. Daha sonraki dönemler de Migreller’in baskýlarý artmýþ ve Abhazya’da küçükte olsa nüfus hareketleri yaþanmýþtýr. Bu dönem Aþua-Aþkharua Abazalarý’nýn Kafkas sýradaðlarýný aþýp kuzeye geçiþ sürecinin baþlangýcý olarak kabul edilir. 1500’lü yýllar ise Apsualar’ýn Osmanlý imparatorluðu ile iliþkilerinin baþladýðý ve Osmanlýlar’ýn Abhazya dâhil tüm Kuzey Kafkasya’ya hâkim olmaya çalýþtýðý yýllardýr. Osmanlý Ýmparatorluðu Kafkasya ile iliþkilerinin baþladýðý dönemlerden itibaren Kafkasya kýyýlarýn da önemli limanlar ve bir kaç askeri kale yapmýþ, bunun dýþýnda ticari iliþkilerde bulunmuþtur. Ancak; K.Kafkasya’da hiçbir zaman siyasi veya askeri hâkimiyet kurmasý söz konusu olmamýþtýr. 16.yy.dan itibaren kuzeyden baþlayarak tüm Kafkasya’yý iþgal etmek isteyen ve binlerce insaný katleden Çarlýk Rusyasý’nýn Apsua topraklarýnda da hâkimiyet kurmak istemesiyle, 1800’lü yýllarýn baþlarýnda Abhaz-Rus çatýþmalarý baþlamýþtýr. Apsualar ise tarihi topraklarýný her fýrsatta ayaklanarak savunmuþlar fakat 1800’lerin baþýnda Gürcüler’in daha sonra da Ermeniler’in kendi istekleriyle Rusya’ya ilhak olmasý sonucu Ruslar’ýn güneyden de Abhazya’yý kuþatma imkâný elde etmesi, Apsua direniþine aðýr darbe vurmuþtur. 21 Mayýs 1864’de kitlesel sürgüne ve soykýrýma dönüþerek biten KafkasRus savaþlarý, bütün Kuzey Kafkasya’da olduðu gibi Apsualar’a da büyük felaketler yaþatmýþtýr. Bu dönem de, Abhaz prensi olan Çaçba Hamit ayný zaman da Çar Ordularýnda tuðgeneraldir. Çarlýk Ordularýyla inatla çatýþmanýn fayda getirmeyeceðini düþünmesine raðmen 11–12 Mayýs
kf
0012
Konu üzerinde araþtýrma yapan bilim adamlarý, 8.yy.da Abaza topraklarý üzerinde öncelikle etnik birleþmeyle “Apsua” toplumunun oluþtuðunu daha sonra ise bu topluluktan ayrýlan gruplarýn; Aþua-Aþkharua grubunu oluþturduðu konusunda hemfikirler. Soy olarak Apsualar ile ayný kökenden gelen AþuaAþkharua Abazalar’ýnýn isimlerini almalarý, Kafkas sýradaðlarýný aþarak kuzeye geçiþleriyle yakýndan iliþkilidir. Bu isimler kendilerine diðer Abaza (Apsua)lar tarafýndan tamamen yaþadýklarý bölgelerin coðrafi konumuyla ilgili olarak verilmiþ, zamanla kendilerini tanýmlamada kullandýklarý etnik isimleri olarak kalmýþtýr.
vadilerine yerleþmiþler, daha sonra bugünkü Adýgey ve Kabardey yörelerine kadar daðýlmýþlardýr. Sovyet döneminde çizilmiþ ve günümüz sýnýrlarýný gösteren haritalarda artýk Aþua-Aþkharualar Karaçay-Çerkesk Özerk Cumhuriyetinde yaþýyorlar.
1864’deki intihar savaþlarýný engelleyememiþtir. 93 harbi olarak bilinen 1877–78 Osmanlý-Rus savaþý sonrasý Apsualar, tarihlerinin en büyük kýyýmýna ve nüfus kaybýna yol açacak olan sürgüne maruz kalmýþlardýr. Þu an Türkiye de yaþayan Apsualar’ýn büyük çoðunluðu bu tarihlerde sürülmüþlerdir.
Aþua Grubu; Loð, Biberd, Darýkua, Khýlýþ, Jantemir, Kaçüa Aþkharua Grubu; T’am, Bað, Mýsýlbiy, Khýzýlbiy, Baþýlbiy, Barakhay, Þegerey
‘Apsua Etnik Kimliði’ Oluþumu Sonrasý Göç Hareketleri ve Aþua-Aþkharua Abazalarý; Konu üzerinde araþtýrma yapan bilim adamlarý, 8.yy’da Abaza topraklarý üzerinde öncelikle etnik birleþmeyle “Apsua” toplumunun oluþtuðunu daha sonra ise bu topluluktan ayrýlan gruplarýn; Aþua-Aþkharua grubunu oluþturduðu konusunda hemfikirler. Soy olarak Apsualar ile ayný kökenden gelen Aþua-Aþkharua Abazalar’ýnýn isimlerini almalarý, Kafkas sýradaðlarýný aþarak kuzeye geçiþleriyle yakýndan iliþkilidir. Bu isimler kendilerine diðer Abaza (Apsua)lar tarafýndan tamamen yaþadýklarý bölgelerin coðrafi konumuyla ilgili olarak verilmiþ, zamanla kendilerini tanýmlamada kullandýklarý etnik isimleri olarak kalmýþtýr.
kf
13.yy’da Moðollar’ýn güneyden, 14. yüzyýlda da Timur Ordularýnýn kuzey steplerinden gelerek Kafkasya'ya saldýrmalarý sýrasýnda Apsualar sarp daðlara çekilmiþlerdir. Saldýrganlarýn çekilmesinden sonra kuzeyde geniþ yaylalar ve otlaklarýn boþ kalmasýyla, ilk göç hareketi Aþualar’ýn 14. yüzyýl sonu ile 15. yüzyýlda aralýklarla Abhazya’nýn Kuzey doðusundan baþlayan ve Tuapse’ye kadar uzanan topraklara geçmesiyle olmuþtur. Aþkharualar ise 15. yüzyýlýn ikinci yarýsý ile 17. yüzyýlýn ilk çeyreðine kadar süren zaman dilimi içinde kuzeye gelip yerleþmiþlerdir. Daha sonraki dönemlerde de bu göçler küçükte olsa devam etmiþtir. Daðlarý aþan Aþua-Aþkharualar önce Teberda, Kubina, Yincig Irmaklarý kýyýlarýna, Gum ve Malka
Yeni yaþam alanlarýnda Abazalar artýk Aþua ve Aþkharua diyalektleri ile konuþan, iki bölümlü bir toplum olarak oluþumlarýný tamamlamýþlardýr. Aþualar bu dönemde altý, Aþkharualar yedi kola ayrýlmaktadýr. Tatar ve Osmanlýlar Aþualar için "Altý Kesek Abaza" deyimini kullanmýþlardýr. Günümüzde halen Kayseri (Uzunyayla), Adana (Akpýnar) Aþua köyleri (Loðkýt) Altýkesek ismini taþýmaktadýr.
Aþua-Aþkharualar kuzeye geçtikten sonra, komþularý olan Adige boylarýyla iyi iliþkiler içinde olmuþlardýr. Toplumsal yaþamda feodalite aynen devam etmiþ, Apsualarýn ‘Apsuwara’, kendi kullandýklarý tabirle ‘Kebzeh’ normlarýna göre yaþamýþlardýr. Kýsmen tarýmla, yerleþik olduklarý topraklar daðlýk olduðundan daha çok hayvancýlýkla uðraþmýþ, at binme ve yetiþtiriciliðinde ileri gitmiþlerdir. Çarlýk Rusyasý’nýn Kuzey Kafkasya’yý istila politikalarýnýn geliþmeye baþladýðý 16.yy’dan, þiddetini arttýrarak soykýrýma dönüþtüðü 18. ve 19.yüzyýlýn sonuna kadar Çarlýk ordularýyla mücadele etmiþlerdir. Ruslara karþý savaþlarýný genel olarak komþularý olan Abzekhler, Sadzlar, Ubýhlarla beraber vermiþlerdir. Daðlýk alanlarda olmalarýndan dolayý gerilla savaþýný uzun süre baþarýyla uygulamýþlardýr. Kuzey Kafkasya’nýn tamamen düþmesiyle, Kuzey Kafkasyalý halklarýn kitlesel Sürgün tarihi olarak kabul edilen 21 Mayýs 1864 tarihinde, soydaþlarý Apsualar’ýn (1877–78) tarihindeki büyük sürgününden 18 yýl önce, bir kýsmý Adige (Kabardey)’lerle birlikte olmak üzere, 1860–64 yýllarý arasýnda topraklarýndan sürülmüþlerdir.
Soyut Sýnýrlar ve Kimlikler Yazýnýn baþýnda bahsettiðimiz Stalin’in ‘soyut sýnýrlarý’nýn hayata geçirilmesiyle Sovyetler’in genelinde yaþananlardan Abazalar da payýna düþeni almýþlardýr. Tarihsel, kültürel, etnik olarak ayný olan bir halk iki ayrý halk gibi algýlanmaya baþlamýþ ve bu hafýzalarda iyice yer etmiþtir. Abhaz-Gürcü savaþý ardýndan Abhazya’ya geri dönüþle nüfusu artýrma projesinde Karaçay-Çerkesk’te yaþayan Abazalar’ýn dünyanýn diðer yerlerindeki Abazalar’dan daha fazla dönen
13
olmasý bizlere soyut sýnýrlarýn- beklendiði gibi- kardeþleri ayýramadýðýný göstermektedir. Dünyada kullanýlan lisan egemen olanýn lisanýdýr ve bölgenin emperyal gücünün tanýmlamasý belirleyici olandýr. Küçük halklarsa Uluslararasý terminolijeye katkýda bulunamadýklarý gibi egemenin tanýmlamasýný kullanmak zorunda kalýrlar. 1992 de yaþanan AbhazGürcü savaþý sürecinde dünyanýn farklý bölgelerinden gelerek barýþý saðlamak için toplanan Abazalar’ýn ‘Dünya Abhaz-Abazin Birliði’ adýný verdikleri organizasyonu kurmalarý buna en iyi örnektir. Yüzyýllardýr var olan “Abaza” isminin ise, Türkiye ve dýþýndan birçok yazar tarafýndan kullanýlan ve Türkçe’ye de Rusça’dan kattýklarý, “Abhaz- Abazin” tanýmlamalarý karþýsýnda pek þanslý olduðu söylenemez. Gürcüler Abazalarý: Aphazi, Svanlar: Mihbaz, Adigeler ise: Abaza, Abaze, Osetler ise; ‘Tapanta’ diyerek Aþualar’ý daðlý manasýnda kendi dillerinde tanýmlamýþlardýr. Osmanlý imparatorluðu ile iliþkileri baþladýktan sonra Osmanlý da, antik Abaza boyu olan ‘Abasg’ isminden esinlenerek ‘Abaza’ tanýmýný kullanmýþtýr.
“Abaza” derler, Apsua adý zamanla kaybolmuþtur. Abhazya daki Abazalar (Apsualar) Kuzey Kafkasyalý soydaþlarýný topluca “Aþua” olarak adlandýrýrlar. Türkiye de Aþualar’la ile Apsualar’ýn birlikte yaþadýklarý batý bölgelerde (Eskiþehir, Bilecik, Bursa) kullaným farklýdýr. Burada Aþkharua bir topluluk adý olarak bilinmez, Apsua dýþýnda ki bütün Abazalar ”Aþuadýr”. Sonuç olarak baktýðýmýzda “Abaza” hem tarihi hem de Türkçeye yerleþmiþ karþýlýðý olarak bu halkýn ortak adýdýr. Tarih boyunca; savaþlarýn ardýndan bölgede istenmeyen halklara soykýrým ve sürgün, sýkça kullanýlan bir yol olmuþtur. Sürgün ve soykýrým süreçleri ardýndan tarihleri baþkalarýnýn yazma yetisine mahkûm edilmiþ Kuzey Kafkasyalýlar, gönüllerinden hiç geçirmek istemedikleri yok oluþu artýk gerçekliklerinde görmekteler. Sürgünün bir süreci olan ‘diaspora’ olarak hayatta kalmaksa, Kafkasyalýlar olarak öncelikle kendi tanýmlarýmýzý yapabilmekten geçmekte. Ortak tarih ve dinamik kültür sayesinde farklýlýklarýmýz deðil de ortaklýklarýmýz üzerine gidebilmekse anavatan dýþýnda güçlü bir diaspora olabilmenin tek yolu olarak önümüze çýkmaktadýr.
Gürcülerin, komþularý Abazalar’a verdikleri ”Aphazi” adý Çarlýk Rusyasý’nda ve daha sonrasýnda da “Abhaz” olarak kalmýþ ve benimsenmiþtir. Kuzeyde ki soydaþlarý olan Aþua-Aþkharua gruplarý ise “Abaza” adýný korumuþlardýr. Fakat o da Rusçada, milliyet adlarýnýn sonuna eklenen –in- eki ile ”Abaz-in” olarak yerleþmiþtir. Apsua, Aþua-Aþkharua diyalektlerinin hiçbirinde Abhaz veya Abazin kelimesi yer almamaktadýr. Türkiye’de Abazalar’ýn iki grubunun da nüfuslarý anavatanlarýndakinden daha fazladýr. O dönemki Osmanlý iskân politikalarýna bakýldýðýnda diðer Kuzey Kafkasyalý halklar gibi Abazalar’ýn da Osmanlý için önemli tampon bölgelere yerleþtirildiðini söyleyebiliriz. Çünkü o dönemde Rusya’nýn içinde Kafkasyalý yaþamayan bir Kafkasya’ya, Osmanlýnýn ise kendisi için savaþacak insanlara ihtiyacý vardýr. Osmanlý topraklarý içinde farklý bölgelere yerleþtirilen Kafkasyalýlar, kaçýnýlmaz olarak zamanla birbirlerinin izlerini kaybetmiþlerdir. Bu istihdam politikalarýyla beraber daha geç gelen Apsua’lar ihtiyaç duyulan batýya; Ýzmit, Adapazarý, Düzce, Bolu, Bursa, Kütahya, Bilecik ve Eskiþehir’e yerleþtirilmiþ, diðer Abaza grubu Aþua-Aþkharualar ise iç ve orta Anadolu’ya; Bilecik, Eskiþehir, Samsun, Amasya, Tokat, Çorum, Sivas, Kayseri, Adana, Yozgat bölgelerine yerleþtirilmiþlerdir. Ýkinci grubun içindeki en kalabalýk nüfus Aþkharualara aittir. Aþualar bütün Türkiye içinde yaklaþýk 10 köyde yaþamaktadýrlar. Apsua adý Kuzey Kafkasya daki Abazalarda, özellikle Aþualar da yoktur. Kendi dillerinde kendilerine yine
Kaynaklar; - AMIÇBA, G. (1993) "Ortaçað'da Abhazlar, Lazlar", Nart Yayýncýlýk, Ýstanbul. - Kollautz, A. (2000) “ Abasgia” Abhazya Tarihinin Bizans Dönemine Ait En Önemli belgeleri, As Yayýnlarý, Ýstanbul. - Tavkul, U. “Birleþik Kafkasya Dergisi” 4.sayý - Özbay, Ö. (1995) “Dünden Bugüne Kuzey Kafkasya” Kafder yayýnlarý, Ankara. - Çhirikba, V. “Common West Caucasian” - Sbornik Proyzuedeny Abazinsky Autorov-Çerkesk (1975).
kf
Pragmatizmin Elinde Popüler Milliyetçilik
AB geniþleme sürecinde hem aday hem de üye ülkelerde milliyetçi akýmlarýn yükselmesi bekleniyordu. Türkiye’nin de bu süreçten etkileneceði tahmin edilse de; birkaç senedir giderek týrmanan ve artýk gitgide bir histeri haline gelen toplumsal reflekslere baktýðýmýzda, AB’ye giriþ dýþýnda da bazý dinamiklerle karþý karþýya olduðumuzu anlayabiliyoruz. Gerçekleþen kýþkýrtma ve gösterilen tepkileri kabaca izleyen bir zihin bile, iplerin kimin elinde olduðu sorusuyla karþý karþýya kalýyor.
HRAÇA ALPER KAHRAMAN - TSEY M.ZAHÝT KUYUMCU
T
kf
ürkiye politik gündeminin özellikle AB’ye giriþ süreciyle tam bir meseleler karmaþasý içine düþtüðüne tanýk oluyoruz. Türkiye’nin yýllardýr dondurduðu ve görmezden geldiði meselelerinin tarih yapraklarýnda durmayýp toplumsal fobileri canlandýrdýðý bir dönemdeyiz. “Kürt meselesi”, “Ermeni meselesi”, “Ýrtica meselesi”, “Kýbrýs meselesi”, “AB meselesi” gibi her biri tarihsel ve son derece hayati toplumsal açmazlarý barýndýran meseleler tüm toplumsal kesimleri kapsayacak þekilde etkili oluyor. Kýsýtlý bir tarih bilgisiyle, içinde bulunduðumuz politik atmosferle, Osmanlý’nýn son dönemlerinde yaþadýðý, giderek küçülme ve yok olma korkusuyla geliþen politik atmosfer arasýndaki benzerliði yakalamak mümkün. Ülkeyi homojenleþtirmek adýna “arýnma” politikalarýnýn izlendiði bu dönemde yaygýnlaþan söylemlere benzer söylemleri, bugünlerde sýklýkla duyabiliyoruz. Sadece Hýristiyan azýnlýklarýn deðil Sünni ve Þii Araplarýn da baðýmsýzlýk için ayaklandýklarý Ýmparatorluðun son dönemlerinde, çoðulcu bir politika güdülerek farklý bir sonuç elde edilebilir miydi bilinmez. Bildiðimiz, imparatorluk topraklarýnýn büyük ölçüde elden çýkmasý ve kalan topraklar üzerinde kurulan cumhuriyetin de arýnma ve asimilasyon politikasýný takip ettiði oldu.
Osmanlý Ýmparatorluðu’nda ayrýlýkçý-milliyetçi ayaklanmalara karþý mücadele, Ýttihat Terakki’yle en örgütlü haline ulaþan sosyopolitik bir elit tarafýndan örgütlenmiþti. Çalýþmamýzýn ilk bölümünde söz konusu sosyopolitik elitin, giderek “zümre” leþtiðini ve bu yönüyle de bugün ülke siyasetinin en önemli eksenlerinden birini oluþturduðunu ve; ikinci bölümde de Ýttihat Terakki geleneðinin sürdürücüsü olduðunu kabul ettiðimiz sosyopolitik elitin, bugün en büyük tehdit olarak gördüðü “irtica” tehdidine karþý faydacý bir þekilde “milliyetçilik” kartýný oynadýðýný anlatmaya çalýþacaðýz. Son bölümde ise Kafkas diasporasýnýn süreçten etkileniþ biçimini ve kendisini nasýl koruyabileceðine dair görüþlerimize yer vereceðiz. Yükselen milliyetçi hareketin köklerini anlamaya yönelik gerçekleþtirdiðimiz çalýþmamýzýn okuyucuyu daha geniþ kapsamlý okumalar ve analizler yapmaya yöneltmesini umuyoruz.
Doðu ve Batý Milliyetçilikleri Milliyetçilik son 200 yýldýr tarihe yön veren bir ideoloji olarak evrensel bir taným sunuyor olsa da, cereyan ettiði topluma göre milliyetçilikler farklý niteliklere sahiptirler. Bu baðlamda, milliyetçilikler arasýnda bir
sýnýflandýrma yapmak isteseydik, karþýmýza çýkan en belirgin ayrým, sömüren ve sömürülen iliþkisiyle de ayýrabileceðimiz batý ve doðu milliyetçilikleri olurdu. Milliyetçi akýmlarýn batýda ortaya çýkýþý ve diðer toplumlara ulaþmasý sürecinde batý hegemonyasý en belirleyici etken olmuþtur. Doðu toplumlarý birer birer sömürgecilere karþý ayaklanarak baðýmsýzlýklarýný elde ederken, ekonomik ve toplumsal örgütlenme modellerini benzetmeye çalýþtýklarý batý toplumlarýnýn hegemonyasýndan çýkamadýlar. Sonuçta deðiþen dünya ekonomisi ve toplumsal yapýsý, toplumlarý yeniden yapýlandýrsa da hegemonyanýn kendisi oluþan yerel elitler aracýlýðýyla varlýðýný korumaya devam etti. “Doðu milliyetçilikleri "kendi olmayý" ya da "modern milletler olmayý" seçmek zorunda kalmýþlardýr. Bu bölünmenin kendisi Batý'nýn ilerleme yönünde önderliðini doðallaþtýrýrken ilelebet sürecek bir yakalama oyunu içinde Doðu'nun kendi kimliði ile ilgili hoþnutsuzluðunu arttýran bir faktör olmuþtur. (Radhakristan,1992)”1 Bu türden bir farklýlýk elbette toplumsal zihniyetin kendisinden yola çýkarak, toplumun kendisine ve “öteki”ne yönelik tutumlarýný da belirledi. Osmanlý Ýmparatorluðu’nda ortaya çýkarak Ýmparatorluðun yýkýlmasýna sebep olan milliyetçi akýmlarýn tamamý “Doðu milliyetçilikleri” özelliklerini barýndýrdýlar. Osmanlý imparatorluðunun ayakta kalmak için tutunduðu ve nihayet imparatorluktan artan sýnýrlarda birliði saðlamak amacýyla tercih edilen Türk milliyetçiliði de yukarýda tarif edilen bu hoþnutsuzluðu barýndýrýr. Bugün küreselleþme olarak adlandýrdýðýmýz sürecin kendi iç dinamikleriyle yol açtýðý milliyetçilik biçimlerinde de týpký erken modernlik dönemlerine benzer süreçler yaþanmakta. Hegemonya iliþkisi içinde, sömüren ve sömürülen toplumlar arasýnda ortaya çýkan bu farklýlaþma süreci varlýðýný korumaya devam etmekte. Ýktidarýný büyük ölçüde sömürenin desteðiyle sürdürebilen elitler için, milliyetçilik gerçeklikten kopuþ için ironik bir psikolojik dolgu malzemesi olarak da iþlev kazanýr. “Milliyetçilik, küreselleþmenin ürettiði eþitsizlikleri gidermek amacýyla mesafe kapatmaya yönelik bir ideolojik arayýþ olarak yükselmektedir. Erken modernlik döneminde de modernliðin getirdiði büyük yenilikler karþýsýnda var olan eþitsizliði gidermek üzere "mesafe kapatma" ideolojisi olarak yine milliyetçilik yükselmiþti.” 2 Sömürgeciliðin farklý bir tarifi olarak sunulabilirse de, sömürünün yerel bir elit üzerinden yürütüldüðü ulusdevletler sisteminde yerel elitler benzeyerek yakalamaya çalýþtýklarý batý ve içinden çýktýklarý toplumsal kimlikler arasýnda sýkýþýrlar. Araf’ta oluþan kimlik hem kökleriyle hem de benzemek istedikleriyle mücadele halindedir. Öncelikli hedefiyse daima kendi varlýðýný devam ettirmek ve pekiþtirmektir. Çünkü tüm etnikleri
Milliyetçi akýmlarýn batýda ortaya çýkýþý ve diðer toplumlara ulaþmasý sürecinde batý hegemonyasý en belirleyici etken olmuþtur. Doðu toplumlarý birer birer sömürgecilere karþý ayaklanarak baðýmsýzlýklarýný elde ederken, ekonomik ve toplumsal örgütlenme modellerini benzetmeye çalýþtýklarý batý toplumlarýnýn hegemonyasýndan çýkamadýlar. yok ederek tek bir ulus yaratmak isteyen elitin aidiyet duygusu da bir tür etnisite duygusu içermektedir.
Tarihsel Süreç Milliyetçilik yalnýzca Osmanlý Ýmparatorluðu’nun deðil, farklý etnik topluluklarý bünyesinde barýndýran pek çok imparatorluðun çökmesine sebep olmuþtur. I. Dünya Savaþý’yla birlikte bir yandan imparatorluklar yýkýlýrken bir yandan da imparatorluklarýn boþalttýðý alanlarda yeni uluslaþma süreçleri sahne aldý. Osmanlý Ýmparatorluðu’nun batý karþýsýnda güç kaybetmesi ve milliyetçi akýmlarýn hem Rusya hem batý tarafýndan desteklenmesi imparatorluðu parçalanma sürecine sokmuþtu. Ýslami temeller üzerine kurulu bir ümmet örgütlenmesi olan Osmanlý Ýmparatorluðu’nda milliyetçiliðin bir akým olarak yayýlmasý, parçalanma sürecinden yoðun biçimde etkilenmiþtir.Milliyetçiliðin, Osmanlý Ýmparatorluðu’nda 19. yy. ikinci yarýsýnda etkili olmaya baþladýðýný söylesek de bahsettiðimiz milliyetçilik henüz etnik bir temele oturmamaktadýr. Osmanlý Ýmparatorluðu kendisini parçalanmaya karþý
korumak istemekte ve imparatorluk sýnýrlarý içinde yaþayan halklarý birleþtirecek bir formül aramaktadýr. Nasýl bir millet yaratýlacaðýna yönelikse üç farklý eðilim mevcuttu: Osmanlýcýlýk, Ýslamcýlýk, Türkçülük.
kf
men terkedilmiþ, Türkçülük hakim politika haline gelmiþtir.
Ýmparatorluðun son yýllarýnda ipler artýk tamamen milliyetçi akýmýn siyasi erki olan Ýttihat ve Terakki’nin “19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda, ülkeyi kurtarma amacýna elindedir. Ýttihat ve Terakki resmi olarak Osmanlýcýlýk dönük olarak ortaya çýkan üç eðilimi, yani doktrinine baðlýlýðýný 1911 kongresinde terk etmiþ ve Osmanlýcýlýk (Osmanlý Ulusu Ýnþa Projesi), Ýslamcýlýk yerine seküler Ulusçu-Türkçü ideolojiyi benim(Ýslam Ulusu ve devleti inþa projesi), ve Türkçülüðü semiþtir. Parti, ilk siyasi programýnda Türkçe’nin resmi (Irk esasýna dayalý bir Türk devleti ve ulusu oluþturma dil niteliðini vurgulamýþ, bütün resmi yazýþmalarýn projesi), "üç tarz-ý siyaset" olarak adlandýran Yusuf Türkçe yapýlmasýný kararlaþtýrmýþtýr. “1916'daki konAkçura, Türkçülüðü siyasi bir proje olarak telaffuz gre sýrasýnda Ýttihat ve Terakki ülkedeki tek siyasi eden ilk düþünürdür. (Yusuf Akçura'nýn "Üç Tarz-ý güçtü. Doktrin ve programý artýk kendi gerçek rengini Siyaset" baþlýklý makalesi, ilk defa 1904 yýlýnda gösterebilirdi. 1916'daki Þerif Hüseyin ayaklanmasý ile Kahire'de yayýmlanan "Türk" gazetesinin 23–24 no.lu birlikte Osmanlýcýlýktan, Ýslamcýlýðý araçsallaþtýran sayýlarýnda yayýmlanmýþtýr.)”3 Her üç akým belirli Türkçülüðe resmi kayýþ gerçekleþti. Artýk Þer'i dönemlerde öne çýksa da bu üç akým arasýnda yaþanan çerçevenin sýnýrlarýnýn dýþýna taþýnabilirdi. Dini mücadeleyi milliyetçi akým kazanmýþtý. Milliyetçilik mahkemelerin Þeyhül Ýslamlýk yerine Adliye batýlýlaþmayý destekleyen kadrolar için hem bir “eþit- Vekâleti’ne baðlanmasý, Sebilürreþat'ýn iki yýllýk bir lik”, hem de ülkeyi bir arada tutacak ortaklýk arayýþýnýn süre için kapatýlmasý, Rumi takvimin Gregoryen bir sonucu olarak yükseliþe geçmiþti. takvime uyumlu hale getirilmesi, Latin alfabesine geçiþ temrinleri, savaþ þartlarýnýn da bir sonucu olarak kadýnÝmparatorluðun hâkimiyet larýn mahrem alanýn dýþýna alanýný kaybetmek iste- Ýmparatorluðun hâkimiyet alanýný kay- çýkarak kamu hayatýna aktif meyen ve “çaðdaþ” betmek istemeyen ve “çaðdaþ” toplum- olarak katýlmaya baþlamalarý toplumlarla ayný kate- larla ayný kategoride varlýðýný bu cümle içinde yeralabilegoride varlýðýný sürdürmek cek geliþmelerdi.”4 sürdürmek isteyen Osmanlý Elit’i için önce isteyen Osmanlý Elit’i için ihtiyaç duyulan kimliði tanýmlayýp sonra Bu noktada Ýttihat ve önce ihtiyaç duyulan kimpolitikalarýnýn liði tanýmlayýp sonra tebaayý bu kimliðin içine sokma çabasý, Terakki tebaayý bu kimliðin içine elit ve toplum arasýnda yabancýlaþ- imparatorluðun Müslüman sokma çabasý, elit ve manýn temel unsurudur. Milliyetçi elit tebaasýnda da büyük ölçüde toplum arasýnda tarafýndan hangi kimliði taþýrsa taþýsýn, çözülmelere yol açtýðýný yabancýlaþmanýn temel tebaa þekillendirilmesi gereken bir nesne belirtmek gerekiyor. Türkçe konuþan Müslüman nüfusu unsurudur. Milliyetçi elit olarak algýlanmaktadýr. bir arada tutmaya çalýþýrken tarafýndan hangi kimliði taþýrsa taþýsýn, tebaa þekillendirilmesi gereken bir nesne diðer Müslüman halklarýn asimile edilme çabasý büyük olarak algýlanmaktadýr. Tüm milliyetçi hareketlerin ölçüde geri tepmiþ ve daðýlma sürecini hýzlandýrmýþtýr. ortak güdüsü olarak da kabul edebileceðimiz bu tutu- Kafkasya ve Orta Asya’ya uzanan Müslüman Türk mun iþlerliðini güçleþtiren, tebaa’nýn kaynaþtýrýlmasý nüfusuna ulaþma ideali bu kaybý kabul edilebilir zor farklý kimlikleri barýndýrýyor olmasýydý. Balkanlar göstermiþ olsa da bu ideal hiçbir zaman gerçekleþmedi. örneðinde olduðu gibi uluslaþmayý kolaylaþtýran ortak Örneðin; “Arnavutluk'un imparatorluktan kopmasýna dil, tarih ve etniklik bilincinden imparatorluðun yol açan sebepler içinde Ýttihat ve Terakki'nin Müslüman tebaasý söz konusu olduðunda bahsetmek Türkleþtirme politikalarýnýn önemli bir yeri vardýr. Ýttihat ve Terakki, imparatorluðun en sadýk tebaalarýndan mümkün deðildi. ve ulusçu akýma kapalý topluluklarýndan biri olarak düþündüðü Müslüman Arnavutlarýn Türkçülük - Ýttihat ve Terakki Türkleþtirilebileceðini düþünmekteydi. Bu yüzden Balkan Savaþlarý, balkanlarda bulunan tüm gayrimüs- Arnavutluk okullarýnda Türkçe zorunlu öðretim dili lim topluluklarýn Ýmparatorluktan kopmasýna yol yapýlmýþtý. Bu ve benzeri adýmlar Arnavutluk ulusçuaçmýþtý. Ýmparatorluðun tamamýyla Müslüman bir luðunun ayrýlýkçýlýða kaymasýnda etkili olmuþtur. çehreye kavuþmasý ile birlikte, Türk Ulusçuluðu resmi Arnavutluðun imparatorluktan kopmasý (1911) ittidevlet politikasý olarak görülmeye baþlamýþtýr. Arap ve hatçýlar üzerinde þok etkisi yapmýþtýr.”5 Arnavut’larýn imparatorluktan kopmalarý, Ýslamcýlýðý giderek Anadolu Müslümanlarýnýn tamamen devre dýþý býrakýr. Geriye kalan etnik gruplar; Süreç Çerkesler, Gürcüler, Boþnaklar, Kürtler, Türklüðe “Türkleþtirilmesi” projesine dönüþtüðünde geriye artýk özümsenmesi mümkün topluluklar olarak görülmüþtür. tüm araçlarla Türkleþtirme politikasýnýn yürütülmesi ve Böylece Ýslamcýlýk ve Osmanlýcýlýk ideolojileri tama- diðer azýnlýklardan çeþitli þekillerde arýnýlmasý
kalmýþtý. Gerek I. Dünya savaþýnda gerek Kurtuluþ Savaþý ve akabinde kurulan yeni cumhuriyetin ilk dönem politikalarýnda bu politika açýk bir biçimde takip edilebilir.
Cumhuriyet Dönemi Milliyetçilik AB’ye uyum süreciyle birlikte Türk kimliðinin kimleri kapsayýp kapsamadýðýyla ilgili tartýþmalar giderek yoðunlaþtý. Tartýþma herkesi ilgilendirdiði için konuyla ilgili herkes bir fikir geliþtirme çabasý içinde. Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn Diyarbakýr konuþmasý’nda Kürt kimliðini kabul etmesi ardýndan þiddetli bir þekilde yürütülen karþý kampanyayla ortaya çýkan söylem giderek aðýrlýk kazanýyor. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý olan herkes Türk olarak tanýmlanýr ve “Türklükte” saðlanan buluþma herkesi eþitlemektedir. “Türk” dýþýnda bir kimlik arayýþýysa milliyetçilikle ve hatta ýrkçýlýkla suçlanabilir. Kavramsal bir tartýþmaya indirgenerek içi boþaltýlan bu sorunun özü farklý etnik gruplarýn sadece farklý isimlere deðil farklý tarih, dil ve kültürlere sahip olduðu gerçeðinde yatmaktadýr. Asýl üzerinde durulmasý gereken sorun bünyesinde çeþitli etnik gruplar barýndýran Türkiye toplumunda farklýlýklarýn baský altýna alýnarak veya göz ardý edilerek yok olmasýnýn mý bekleneceði, yoksa çoðulcu bir anlayýþla toplumsal katýlým sürecinin mi destekleneceðidir. Türklüðün etnik bir anlamýnýn olup olmadýðý ve farklýlýklara yaþam alaný býrakýp býrakmadýðýnýn cevabý sosyopolitik elitin giderek zümreleþtiði Cumhuriyet döneminde aranabilir.
Cumhuriyet’in kuruluþ dönemine kadar Ýttihat ve Terakki geleneðiyle taþýdýðýmýz milliyetçi akým artýk Kemalizm’le tarif edilebilir. Kemalizm elbette ki ardýlý olduðu hareketin karakterini üzerinde barýndýrýyordu. Bununla birlikte Kemalizm’in iktidarda olduðu dönemde, gerek Osmanlýcýlýk gerekse Ýslamcýlýða karþý açýk bir savaþ veriliyordu. “Aslýnda, yeni Türk ulusdevleti’nin inþasý sürecinde, kurucular üç temel unsur üzerinde duruyorlardý: Sekülerizm, Dil ve Tarih. Kurucular ulusu bu üç unsur üzerine bina ettiler. Mesela, din Türklüðün bir bileþeni olsa da, sekülerizme karþý muhalif bir güç potansiyeli olarak yorumlanabildi. Milliyetçi ideoloji, yeni toplumu dini bir zemin üzerine inþa etmek istemediðinden, sekülerizm üzerinde duruyordu ve milliyetçi hareket kendisini ortak dil ve tarih üzerinde temellendirdi.”6 Savaþ kamu alanýnýn denetimini elinde tutan devlete hâkim olma savaþýydý ve bu hâkimiyet savaþý sürekli tasfiye süreçleriyle kendisini hissettirdi. Kimliðe dair tanýmlar içerik deðiþtirse de tüm Müslüman tebaayý hedefleyen tek tipleþtirme çabasý yoðun biçimde sürdürüldü. Bu dönemde uygulanan politikalar, AP’nin iktidara geldiði 1950’li yýllara kadar devam etti. Sanat, edebiyat, tarih ve kültür alanýnda neredeyse her unsur bu dönemde yeniden tarif edilmek istendi. “Reformcularýn asýl niyeti, bütün farklýlýklarý Türk ismi altýnda eriterek Osmanlý'nýn çok kültürlü ve çok milletli mirasýný ortadan kaldýrmaktý. Özellikle Nüfus mübadelesi'nden sonra yeni Türkiye'nin nüfus yapýsý Türklerden, Kürtlerden, Çerkeslerden, Boþnaklardan, Arnavutlardan, Araplardan, Lazlardan oluþan aðýrlýklý olarak Müslüman bir yapýya dönüþtü. Reformcu liderler Osmanlý Müslümanlarýný, medekf
Arzu edilen toplum, laik ve modern bir tek kimlikten oluþuyordu. Cumhuriyet tarihi boyunca devlet ve sivil iktidar üzerinde cereyan eden pek çok çatýþmanýn ana kaynaðý tam da bu dinamikten kaynaklandý. Sosyopolitik elit, yalnýzca kendisini batýyla entegre etme duygusu deðil toplumunu da kendi ýsrarcý olduðu melez kimlikte buluþmaya zorluyordu. Ýslami, etnik ve ideolojik ayrýmlarla toplumdan ayrýþarak toplumsallaþma çabasý güden elit daima kuþkucu ve faydacý oldu. nileþmiþ homojen Türk milletine dönüþtürmeye çalýþtýlar.”7 Arzu edilen toplum, laik ve modern bir tek kimlikten oluþuyordu. Cumhuriyet tarihi boyunca devlet ve sivil iktidar üzerinde cereyan eden pek çok çatýþmanýn ana kaynaðý tam da bu dinamikten kaynaklandý. Sosyopolitik elit, yalnýzca kendisini batýyla entegre etme duygusu deðil toplumunu da kendi ýsrarcý olduðu melez kimlikte buluþmaya zorluyordu. Ýslami, etnik ve ideolojik ayrýmlarla toplumdan ayrýþarak toplumsallaþma çabasý güden elit daima kuþkucu ve faydacý oldu. Çünkü toplum, temsil edilen ve baðdaþýlmasý gereken bir bütün deðil, yoðrularak deðiþtirilmesi gereken oryantal bir hamurdur. Direniþ söz konusu olduðunda oryantal sevimliliðin yerini potansiyel bir tehdit alýr ve artýk dönüþüm þiddete varan bir baský sarmalý altýnda saðlanýr. “Diðer Müslüman ülkelerde olduðu gibi Türkiye'de, sekülerizm demokratikleþmeden ziyade, batýlýlaþmanýn bir ön þartý olarak algýlanýr. Türkiye'de sekülerizm, modernist bir ideoloji olarak devletin kamu alaný kontrolüyle iliþkilidir. (1950'lerden 1980'lere kadar giderek azalmakla birlikte, Cumhuriyetin ilk yýllarýnda, özellikle 1923 ve 1950 arasýnda son derece yoðun bir þekilde) Türk sekülerizmi, dini kanunlarýn yasaklanmasý, kamu hizmetleri için giysilerin deðiþtirilmesi ve belli devlet radyo, televizyonlarýnda belli tipte sesli ve görsel yayýnlarýn yapýlmasý amaçlarýný gütmüþtür. Ernest Gellner'e göre, ahlakçý, pedagojik, modern bir yaþam tarzýný öðreten ve dayatýlmýþ bir "didaktik sekülerizm" haline gelmiþtir.” 8 Elbette 1950’lere kadar iktidarda olan ve daha sonra da iktidarý çoðu zaman paylaþmak zorunda kalan bu siyasi görüþ, kýsmen de olsa yaratmak istediði kimliði modern yaþam aðýnda, hem kentsel hem de kültürel anlamda merkezde oluþturabildi. Ancak gerek merkezde gerekse çevrede ortak tarih ve dilin dýþýna taþan gerçeklikler farklý kimliklerin varlýðýný kaçýnýlmaz kýlýyordu. Geldiðimiz noktada pek çok kimlik eritilmiþ olmasýna raðmen, hedeflenen tek tipleþme tamamlanamadýðý gibi, farklý kimlikler arasýna yeni, melezleþmiþ ve siyasi anlamda dayatmacý bir kimliðin daha eklendiðini söyleyebiliriz. Varlýk-yokluk mücadelesinde bir savaþ psikolojisi içinde olan sosyopolitik elit için demokrasi bir rehavet duygusu haline gelirken, milkf
liyetçiliðin kendisi son derece iþlevsel bir araç haline gelir: “Çünkü milliyetçilik politik ideolojilere doðallýk kazandýrýr; bu ideolojilerin doðal bir biçimde halkýn kendisinden kaynaklandýðý hissini verir.” 9 Tarif ettiðimiz Sosyopolitik elit: Oluþturulmaya çalýþýlan bir kimlik olarak yabancýlaþmýþ, ihtiyaç duyduðu için milliyetçi, varlýðýný sürdürebilmek adýna faydacý, çoðalmak ve güçlenmek için dayatmacýdýr. Ayný deðerlendirmelerden yola çýkarak farklý bir yorumu vurguladýðýmýz sýfatlarý sýrasýyla þu þekilde deðiþtirerek de yapabilirdik: Aydýnlanmacý, Milliyetçi (aynen kabul edilebilir), Politik, Devrimci. Elit’in tutarlýlýðý “kendi”nin farkýnda olmasý ve tercihlerini kati suretle alternatifsiz görmesinde yatmaktadýr. Bu yüzden “içerden birisi” için bu þekilde de yorumlanabilmekte ve amaca ulaþmak için her yol mubah görünmektedir.
Sonradan Gelenler Çalýþmamýzýn þimdiye kadarki bölümünde, sosyopolitik elit, bir araç olarak milliyetçilik ve yaratýlmak istenen yeni kimlikten bahsettik. Oysa bu tabloda edilgen gibi gözükse de aslýnda son derece etkin ve nüfusun büyük bir bölümünü oluþturan bir topluluk daha var. Ýç içe geçmiþ pek çok kimliði barýndýran bu topluluðu birleþtiren ortak zeminse dýþlanmýþlýk hissi. Ekonomik, sosyal ve politik boyutlarda kýsmen veya tamamen dýþarýda kalanlardan oluþan çoðunluk aslýnda bir yönüyle “sosyopolitik elit”in dönüþtürme çabasýnýn baþarýsýzlýðýnýn fotoðrafýdýr. Küreselleþme, kentleþme ve modernleþme süreçlerini bir arada yaþayan “sonradan gelenler” yeni bir kimliðe doðru yönelse de, deðiþim sürecini -muhalif kimliðinden de güç alaraktercih ettiði yolda bulunma hissiyle gerçekleþtirdiði için yeni kimliðiyle kolaylýkla örtüþebiliyor. Yeni elitler yaratýlýyor olsa da, oluþan yeni elit içinden çýktýðý toplum tarafýndan güçlü bir biçimde sahipleniliyor. Menderes ve Özal dönemlerinde özellikle iktidara ulaþma hissine yaklaþan topluluk bugün hala katýlým mücadelesiyle iktidar mücadelesini el ele yürütüyor. Ülkeye giren küresel sermaye’nin de etkisiyle kente hücum eden dev nüfusu adapte edemeyen sosyopolitik elit yeni gelenlere karþý kendi “varoþlarýnda” olduklarý sürece kayýtsýz kalmayý tercih etti. Oysa dýþarýdakiler yaþama tutunmak, mücadele etmek ve kendilerini kabul ettirmek arayýþýndaydýlar. Ekonomik, sosyal ve politik örgütlenme süreçlerini sürdürdüler ve hala kente gelmekte olanlarý kabul ettikleri gibi, geldikleri yerlere de sahip çýkmaya baþladýlar. Þimdi artýk, büyük þehir merkezlerinden köylere kadar örgütlü her geçen gün kimliðinden biraz daha emin olan ve kendisini daha “gerçek” hisseden bir kimliðe doðru gidiþ söz konusu. Politik temsiliyetini bugünlerde AKP nezdinde örgütleyen çoðunluk þimdi elinde bulundurduðu sivil
iktidarý, devlet’inde tepesine geçerek taçlandýrmak üzere. Pek çok kimliði birleþtiren “sonradan gelenlerle”, kamu alanýnýn denetimini elinde bulunduran sosyopolitik elit arasýnda halen cereyan eden çatýþma ülkenin tüm sosyal, ekonomik ve siyasal süreçlerini belirliyor. Çatýþmanýn temel argümanýysa, AKP’nin gizli niyetleri olduðu argümanýna yaslanýyor. Sosyopolitik elit, AKP’nin kadrolaþarak devleti ele geçirme amacý güttüðü söylemini sürekli bir tehdit olarak canlý tutuyor. Sonradan gelenlerin verdiði mücadelenin muhalif karakteriyse onun olumlanmasý anlamýna gelmiyor. Örgütlendiði alanlarda kimliðinin ülkenin gerçek kimliði olduðu vurgusuyla doðallýk iddiasý taþýyan üslup, hâkimiyet alanlarýnda gösterdiði dayatmacý tutumlar sebebiyle pek çok insaný da ürkütüyor. Özellikle yükseliþ döneminde belediyeler aracýlýðýyla kamu alanýna net müdahalelerde bulunan anlayýþ, 28 Þubat sürecinin ardýndan deðiþim iddialarýyla yeni ve çoðulcu bir söylem yükselterek, AB konusunda yoðun çaba göstererek soru iþaretlerini kýsmen giderebilse de güvensizliði hala tam anlamýyla ortadan kaldýrabilmiþ deðil. Bu sorunun cevabýný süreçle birlikte almak ise vaat edilen bir uzlaþmadan medet ummak anlamýna geliyor. Ve doðallýk, aslilik ve tarihsellik iddiasýndan vazgeçmediði sürece asla tam olarak güven vermeyecek.
Yeni Nesil Darbe Kültürü 28 Þubat için “post-modern” darbe, “sivil darbe” ifadeleri kullanýlmasýnýn temel sebebi, ülkenin alýþýk olduðu askeri müdahale alýþkanlýklarýnýn dýþýnda kalýyor olmasýydý. Ordu, tanklarý ülkenin tüm sokaklarýnda dolaþtýrmasa da Sincan’da gezen tanklar ülkede evinde televizyon bulunan tüm hanelere ulaþmýþtý. Mizansen hedefine ulaþmýþtý. Tüm sokaklar tanklarla titremiþ olmasa da, toplum tanklarýn sokaða inmesinin ne anlama geldiðini biliyor ve hafýzasýnýn da yardýmýyla darbe psikolojisine giriyordu. Darbeler gerçekleþtiðinde ilk iþi devlet televizyon ve radyolarýný ele geçirmek, tüm sivil toplum kuruluþlarýný laðvetmek olanlar bu defa medyayý ve pek çok “Sivil Toplum Kuruluþu” nu yanýna almýþtý. Zira yaþanan çatýþma, toplumsal bir bölünmeye yol açacak nitelikte ve yönlendirilebilir bir süreçti.
Peki, Türkiye’de þeriata dayalý bir rejim kurulmasý tehlikesi mevcut mu? Bu soruya cevap ararken özellikle AKP’ye oy veren kesimlere, tarikat örgütlenmelerine ve radikal Ýslamcý hareketlere bakmak gerekiyor. Ýddiamýz, AKP tabanýnýn büyük ölçüde böyle bir arayýþýnýn olmadýðý, tarikat örgütlenmelerinin ideolojik olmaktan çok ekonomik ve sosyal örgütlenmeler olduðudur. Bu argümanýn en önemli göstergesi olarak radikal örgütlenmelerin marjinal kalmasýný iþaret edebiliriz. Belli baþlý semtlerde örgütlenen tarikat yapýlanmalarýnýnsa alt kültür haline geldiðini ve ekonomik getirim çerçevesinde örgütlendiðini görmek zor deðil. TESEV tarafýndan ülke çapýnda gerçekleþtirilen araþtýrma verileri de ülkede bir rejim tehlikesi olmadýðýný anlatýr nitelikte. Araþtýrma sonuçlarýna göre, ülkede kendisini Ýslamcý olarak niteleyen nüfusun büyük bir çoðunluðu þeriat devleti istemiyor. 18 yaþ üzerinde, 23 ilde 1492 kiþiyle gerçekleþtirilen araþtýrma da þeriat devletinin kurulmasýnýn istenip istenmediði sorusuna Hayýr diyenlerin oraný % 76’yken Evet diyenlerin oraný % 15. Soruya hayýr cevabý verenler arasýnda kendisini Ýslamcý olarak tanýmlayanlarýn oraný: % 68. AKP’lilerin % 70’inin cevabýysa hayýr olmuþ. Yine ayný araþtýrma sonuçlarýna göre laikliðin tehdit altýnda olduðunu düþünenlerin genel ortalamasý % 22’1’lik bir kesimi oluþturmaktadýr.
28 Þubat’ýn iyi anlaþýlmasý bugün hala devam eden süreci daha net görebilmemiz açýsýndan oldukça önemlidir. Ordu ve siyaset arasýnda kalýn çizgilerin yalnýzca darbelerle kýrýldýðý kamusal görüntü artýk yerini Ordu’nun gündelik siyasetinin bir parçasý olarak algýlandýðý ve olaðanlaþtýðý bir atmosfere dönüþtü. Bir zamanlar askeri muhtýralarý büyük sarsýntýlarýn izlediði ülkede artýk generallerin konuþmalarý sýradan bir olgu haline geldi. 28 Þubat’ýn süreç açýsýndan farklýlýðý sonuçlarýn da farklý geliþmesine sebep oldu. Nihayetinde darbeyle devrilen yalnýzca hükümet oldu. Onu iktidara getiren taraftarlarýndaysa haksýzlýða uðramýþlýk hissi hâkimdi. 12 Eylül darbesinde olduðu gibi toplum iliklerine kadar çözülüp tüm örgütlülük daðýtýlmamýþtý. Refah Partisi’nin kapatýldýðý yeni parti giriþimlerinin konuþulduðu ve darbenin sonuçlarýnýn deðerlendirildiði süreçte, Refah Partisi’ni iktidara taþýyan halksa kendisine yeni bir lider ve yeni bir parti seçmiþti bile. Muhafazakâr kanadý terk ederek AKP’yi kuran genç nesil daha uyumlu, daha seküler, daha az ideolojik ve daha dinamik gözüküyordu. Anlaþýlamamýþ, kf
Batý’yla bütünleþme sürecinden vazgeçemeyen sosyopolitik elitin bu süreci engellemek niyetinde olmadýðýný, hedefin sadece batýnýn biçtiði “Ilýmlý Ýslam” ülkesi rolünün reddederek bu süreç devam ederken iktidarýn el deðiþtirmesinin hedeflendiðini söyleyebiliriz. Bunu gerçekleþtirmek için en etkili silah olarak, gerek AB süreci gerekse en baþta tarif ettiðimiz batý hegemonyasýnýn yarattýðý uygun ortam sebebiyle “milliyetçilik” seçilmiþ gözüküyor. yargýlanmýþ, haksýzlýða uðramýþ ve halkýn içinden biri olarak algýlanan Recep Tayyip Erdoðan önderliðinde “sonradan gelenler”, Menderes ve Özal dönemlerinde hissettiði iktidar yürüyüþüne yeniden girdi. Refah partisi önce Fazilet Partisi, ardýndan Saadet Partisi olarak isim deðiþtirirken tabanýný da gösterecek bir þekilde % 2.49 oy almýþtý. AKP’yse % 34’lük oy oranýyla tek baþýna iktidara geldi. Oysa sivil iktidar, Türkiye’de politik iktidarýn sadece bir ayaðýdýr. AKP hala iktidar yürüyüþünü sürdürüyor.
giremedikleri alanlara girerek, üretken ve dinamik kadrolar yaratmasý. Ülkenin dünya ekonomisinde hacim kazanmasý anlamýna da gelen bu yeni süreç, darbeyi imkânsýzlaþtýrýyor. Zira, böyle bir darbe ardýndan daðýlacak ekonomik örgütlenme ve ortaya çýkacak tahribat darbenin meþruluðunu zedeleyecek, sürdürülebilir olmasýný engelleyecektir. Ýkinci noktamýzsa yine birinci noktayla iliþkili. Batý, Türkiye’yi bir “ýlýmlý” Ýslam ülkesi olarak bünyesinde kabul etmeye ve gerek Ortadoðu gerekse Orta Asya ülkeleriyle denge tahtasý olarak kullanmaya hazýrlanýyor. Dýþarýdan desteklenmeyen bir darbeninse kendisini tamamlama ve meþrulaþtýrma þansý bulunmuyor. Ýþte tam da bu noktada, ana meselenin Batý’yla bütünleþme sürecinden vazgeçemeyen sosyopolitik elitin bu süreci engellemek niyetinde olmadýðýný, hedefin sadece batýnýn biçtiði “Ilýmlý Ýslam” ülkesi rolünün reddederek bu süreç devam ederken iktidarýn el deðiþtirmesinin hedeflendiðini söyleyebiliriz. Bunu gerçekleþtirmek için en etkili silah olarak, gerek AB süreci gerekse en baþta tarif ettiðimiz batý hegemonyasýnýn yarattýðý uygun ortam sebebiyle “milliyetçilik” seçilmiþ gözüküyor. Bu yönlendirmenin nasýl gerçekleþtiði ve kullanýlan aygýtlarsa son dönemde fazlasýyla teþhir oldu. Açýktan yürütülen mücadele artýk daha görünebilir halde. Pragmatizmin Elinde Milliyetçilik Silahý
Peki, bu yürüyüþün önü “gerçek” bir darbeyle kesilebilir mi? Bu soruyu iki farklý noktadan hareketle “hayýr” olarak yanýtlayabiliriz. Birinci noktamýz, “sonradan gelenler”in göz ardý edilmesi mümkün olamayan bir sermayeyi yönettiðidir. Bu sermayenin en önemli özelliðiyse, eski sermaye gruplarýnýn hiçbir zaman kf
Yeni dönemde artýk medyanýn da sýnýrsýz desteðiyle, görsel ve iþitsel metotlar kullanýlarak, yeni duyarlýlýklar geliþtiriliyor ve bu duyarlýlýklar aracýlýðýyla gerçekleþtirilen toplumsal hareketler gündemi belirliyorlar. Henüz toplumsal alt yapýsý pek o kadar güçlü olmasa da “milliyetçilik” giderek güç kazanýyor. Davalar hükümle sonuçlanmasa bile sürecin kendisinin propaganda araçlarý haline getirildiði Türklüðe hakaret davalarý, Kürt çocuklarýn bayrak yakmasýna karþý gösterilen hezeyan, Ermeni Patrikhanesi’ne karþý düzenlenen kýsýtlý katýlýmlý ama sistemli eylemler, TAYAD’lýlara gerçekleþtirilen saldýrýlar planlý bir organizasyon izlenimi yaratýyor. “Oysa milliyetçilik (bayrak, uçak logolarý, marþlar, milli çiçekler, milli mutfaklar ve mimariler, takým sporlarý, popüler kültürel formlar gibi) fetiþ nesnelerin görünür, ritüel organizasyonu aracýlýðýyla biçimlenir.” 10 Dünyanýn en büyük bayraðýný yapma yarýþý, Ýstanbul’un her köþesinde devasa bayraklarýn dalgalandýrýlmasý, milliyetçi temalý þarkýlarýn kulaklarý doldurmasý, milliyetçiliði, feda kültürünü öven, þiddeti meþrulaþtýran dizi filmlerin (Kurtlar Vadisi – Saðýr Oda) ve milliyetçi temalý kitaplarýn (Metal Fýrtýna, Þu Çýlgýn Türkler) patlamasý bu senaryonun parçalarý olarak düþünülebilir. 28 Þubat döneminde adý çok sýk duyulan Özel Harp Dairesi, 1983 yýlýnda konulan adýyla Psikolojik Harekât Dairesi, 2005 yýlýnda Genel Kurmay Baþkaný
tarafýndan adý Bilgi Destek Daire Baþkanlýðý olarak deðiþtirildi. Deðiþime gerekçe olarak, kurumun son dönemde fazlasýyla yýpranmýþ olmasý ve yanlýþ algýlamalara yol açýyor olmasý gösterilmiþti. Ýþin ilginç yaný bu “yanlýþ anlaþýlmalara” yol açan isimlerin kitaplaþtýrdýklarý anýlarý ve verdikleri röportajlarla ülke içinde bulaþtýklarý kirli iþleri anlatan bazý emekli generallerin olmasýydý. Bu dönem yapýlan açýklamalarda, 6-7 Eylül olaylarý, Sosyalizm tehlikesine karþý Yeþil Kuþaðý desteklemek amacýyla imam hatiplerin açýlmasý, yurt dýþýnda yaþayan Türkiye Cumhuriyet’i vatandaþlarýna Kuran-ý Kerim basýlarak daðýtýlmasý, PKK’ya karþý kontrgerilla faaliyetleri organize edilmesi, Andýç operasyonu vb. pek çok faaliyet Psikolojik Harekat dairesine mal edilmiþti. Bu dönemde, her ülkede bu harp dairesinin bulunduðu söylenerek kurum meþrulaþtýrmaya çalýþýlsa da, tanýmý gereði düþman ülkelerde faaliyet göstermek için kurulan bir yapýnýn, kendi ülkesinde faaliyet gösteriyor olmasý yapýnýn tüm orduyu zan altýnda býrakýyordu. AB süreci ve halkýn Ordu’yu yanlýþ anlamasý gerekçesiyle dairenin adý deðiþtirildi. Devlet bürokrasisi içinde ciddi ayrýþmalarýn da yaþandýðý bir çatýþma ortamý yaratan bu sancýlý süreç dönem dönem yargýyý, orduyu, polisi ve sivil otoriteyi de içine alan ciddi çatýþmalara da yol açtý. Emniyet operasyonlarýyla ortaya çýkarýlan devlet görevlileri ve baþýbozuklardan oluþan suç örgütleri, kamuoyunun kafasýný karýþtýrdý. Süreç Danýþtay’a yapýlan baskýnda bir üyenin öldürülmesiyle perde arkasýna çekilmiþ gözüküyor. Saldýrý ilk günlerde tarikatlarla iliþkilendirilerek AKP’nin sonu olarak da sunulurken, olayýn bazý emekli askerlerle ve ardýndan “Ergenekon” isimli bir örgütle iliþkilendirilmesi neticesinde cinayetin çamur bulaþtýrmadýðý hiç bir kesim kalmadý. Cumhuriyet þehidi olarak cenaze namazý kýlýnan Danýþtay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin þimdi tamamen unutuldu. Bu dönemle ilgili Emniyet Ýstihbarat Dairesi eski Baþkaný Bülent Orakoðlu’nun açýklamasý dikkat çekici: “Ben 1980 öncesinde, Diyarbakýr Terörle Mücadele müdürüydüm. TÝT varla yok arasý bir örgüttü, ciddi bir eylemi gözükmemiþti. Hayalet örgüt olmadýðý Akýn Birdal olayýnda çýktý. Güvenlik güçlerinin çok ciddi çalýþma yapmadýklarý da görüldü. TÝT tavrýyla kurulmuþ örgütlerin, çete baðlantýlarýyla ülkeyi istikrarsýzlaþtýrmaya çalýþtýklarýný görüyoruz. Bu dýþ psikolojik hareketlerin bir nevi baþarýsýdýr. Hangi faili meçhul cinayet iþlense bu derin devletle irtibatlandýrýlýyor. Ben derin devlet olmalý; ama parlamentonun kontrolünde olan ve dýþ psikolojik hareketlerle mücadele eden bir birim olmalýdýr diye düþünüyorum. Son 6-7 ay içerisinde Türkiye’de birtakým örgütler, Sauna, Atabeyler örgütleri çýktý. Buralarda þöyle bir ortak nokta var. Görevde olan veya emekli askerler örgütlenmede yer alýyor. Ofisinden 16 Türk devletinin
Hiçbir kimliðin diðerlerinin üzerinde bir hak iddia etmediði, aslilik iddiasýnda bulunmadýðý bir kamusal alan anlayýþýnýn yaratýlmasý, doðru bir mücadele perspektifinin en önemli unsuru olarak önümüzde duruyor. Bu mücadeleyi sýrtlayacak olan önemli unsurlardan biri de, sayýsý milyonlarla ifade edilen özgün bir tarih ve kültürel birikime sahip olan Kafkas Diasporasýdýr. haritasý çýkýyor. Bu deðerler kullanýlýyor…” Yine Orakoðlu’nun 29 Mayýs 2006’da, Radikal gazetesi muhabiri Neþe Düzel’le söyleþisinde 28 Þubat’ý kimin gerçekleþtirdiði sorusuna verdiði yanýt þöyle: “Ergenekon. Ergenekon, derin devlettir. Türkiye gerginlik yaþamasýn diye biz bazý þeyleri dondurduk ama çok ileride açýklayacaðýz. “ Süreç hala devam ediyor ve çatýþma dinamikleri hala gündemi belirleyen en güçlü unsur olarak varlýðýný koruyor. Kamusal alanýn hala hâkimi olan sosyo-politik elit ve koruyucu refleksleri milliyetçilik vurgusundan vazgeçmeyecek. Öte yandan, TESEV’in araþtýrma verilerine göre tüm bu yoðun propagandaya raðmen toplumun istenen noktaya yaklaþmak bir yana giderek uzaklaþtýðýný görebiliyoruz. “Sorulduðunda kendinizi öncelikle Türk olarak mý, Müslüman olarak mý, Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý olarak mý, Kürt ya da Alevi olarak mý tanýmlardýnýz?” sorusuna gelen cevaplarýn 1999 yýlýnda % 20,8 Türk, 2006 yýlýndaysa % 19,4 olduðunu görüyoruz. Ayný soruya 1999 yýlýnda verilen Müslüman’ým cevabý 1999’da % 35.7 oranýndayken, 2006’da %44.6 olmuþ. Elbette bu istatistikî deðiþim, senaryonun baþarýsýz olduðu anlamýna gelmiyor. Araþtýrma verilerinden yola çýkarak verilen cevaplarýn ses tonlarýný yakalamak mümkün deðil ama içinde bulunduðumuz toplumsal atmosferi dinleyerek cevaplarýn sertleþtiðini ve farklý görüþler arasýnda toleransýn giderek azaldýðýný gözlemleyebiliriz. Diyalog ve anlaþma zemininin yok olduðu böyle bir atmosferde, toplumun kendisine olan güveni giderek azalacak ve iradesini teslim etmeye daha yatkýn hale gelecektir. Çoðulcu, katýlýmcý ve demokratik bir anlayýþla aþýlabileceðini düþündüðümüz bu kimlikler karmaþasýnýn tüm aktörlerinin daha az korku ve daha az ön yargýlý olmaya ve farklý kimliklere alan açmaya istekli olmaya ihtiyacý var. Hiçbir kimliðin diðerlerinin üzerinde bir hak iddia etmediði, aslilik iddiasýnda bulunmadýðý bir kamusal alan anlayýþýnýn yaratýlmasý, doðru bir mücadele perspektifinin en önemli unsuru olarak önümüzde duruyor. Bu mücadeleyi sýrtlayacak olan önemli unsurlardan biri de, sayýsý milyonlarla ifade edilen özgün bir tarih ve kültürel birikime sahip olan Kafkas Diasporasýdýr. Büyük bir çoðunlukla “sonradan gelenler” kýsmen de “sosyopolitik elit” için de eriyen
kf
Kafkas diasporasý için her ne adla olursa olsun, milliyetçi bir yaklaþýmýn uygun olmadýðý açýktýr. Siyasi alanda bir tehlike, kültürel alandaysa sevimli bir folklör öðesi olarak algýlanan diaspora kimlikleri farklý tarihsel geçmiþleri, dil ve kültürel unsurlarýyla bu ülkede var olmanýn yolunu bulmak zorunda. Tam da bu sebepten dolayý diasporanýn vereceði mücadele “sosyopolitik elit” e dâhil olma mücadelesi olmamalý. politik tutumuyla Kafkas diasporasý, Türkiye’nin þiddetle ihtiyaç duyduðu uzlaþma zeminin önemli aktörlerinden biri olabilirdi, ancak þimdiye kadar diaspora önderlerinin izlediði tutum maalesef bu çatýþma zemininin sýnýrlarý dýþýna çýkma yeteneði gösteremedi. Çatýþma Zemininde Kafkas Diasporasý Türkiye siyasi gündeminde ve kamusal alanda görünmez kimliklere sahip olan Kafkas Diasporasý’nýn bu denklemde kendisine yer bulduðu alan ise sosyal, ekonomik ve tarihsel koþullar sebebiyle büyük ölçüde “sonradan gelenler” arasýnda yer alýyor. Bunun en önemli sebebi, Kafkas diasporasýnýn tamamýna yakýn bir kesiminin 1970’lerden sonra kimliklerini muhafaza ettikleri kýrsaldan çýkmýþ olmalarýnda yatar. Osmanlý döneminin aydýn, güçlü ve kentli diasporasý, Cumhuriyet sürecinde tamamen tasfiye edilerek “sosyopolitik elit” dediðimiz yeni kimlikle kaynaþmýþtýr. Ancak sonradan gelenlerin büyük bir çoðunluðu bu kimliði benimsemiþ ve katýlým hissini saðlamýþ deðildir. Bu sebeple, diasporanýn sosyolojik sebeplerle “sonradan gelenler” in siyasi reflekslerine sahip olduðunu söyleyebiliriz. Nitekim, son seçimlerde diaspora nüfusunun yoðun olduðu tüm bölgelerde AKP’nin ezici bir çoðunluðun oyunu almasý da bu argümanýmýzýn açýk bir iþaretidir.
kf
Öte yandan sivil alanda, Kafkas derneklerinin büyük bir çoðunluðunda yönetimin katýlým sürecini tamamlamýþ ve “sosyopolitik elitin” parçasý sayýlabilecek kadrolarýn elinde olmasý, dernekler ve toplum arasýndaki uçurumun önemli bir sebebidir. Türkiye’nin kaderini belirleyen gerilimin, tüm boyutlarýyla Kafkas derneklerinde de yaþandýðýný söyleyebiliriz. Türkiye’de yaþanan kamusal alan tartýþmalarý derneklere tam anlamýyla sirayet etmese de, bu sürecin izlerini sonradan gelenlerin oluþturduðu sayýca daha az olan dernekler “sosyopolitik elitin” hâkim olduðu dernekler arasýnda oluþan mesafeden izleyebiliriz. Derneklerin deðiþen siyasi angajmanlarla sürekli bir siyasi çatýþma içinde olmasý bu gerilimi þimdilik göz önünden uzaklaþtýrsa da, geri planda bu gerilim aðýrlýðýný hissettirmektedir. E-posta gruplarýnda yürütülen uzun ve yorucu tartýþmalara raðmen, taraflarýn bir araya gelerek bu tartýþmalarý yapmaktan kaçýnmalarý, siyasal görüþ ayrýlýklarýnýn altýnda yatan sosyal bölünmüþlüðü iþaret etmektedir.
Kafkas diasporasý için her ne adla olursa olsun, milliyetçi bir yaklaþýmýn uygun olmadýðý açýktýr. Siyasi alanda bir tehlike, kültürel alandaysa sevimli bir folklör öðesi olarak algýlanan diaspora kimlikleri farklý tarihsel geçmiþleri, dil ve kültürel unsurlarýyla bu ülkede var olmanýn yolunu bulmak zorunda. Tam da bu sebepten dolayý diasporanýn vereceði mücadele “sosyopolitik elit” e dâhil olma mücadelesi olmamalý. Ancak, “sonradan gelenler” in arasýnda olmak diasporaya çözüm üretmediði gibi, aksine önünü kapatmaktadýr. Zira, bugün AKP çevresinde oluþan kimlik de diasporayý farklý bir kalýba sokmaktadýr. Nihayetinde AKP etrafýnda örgütlenen “sonradan gelenler” de kamuya çýkýþ mücadelesinde attýðý her adýmda politik örtüþme ve yeni bir sosyo-kültürel benzeþme sürecine girmektedir. Deðiþim tüm kültür ve kimlikler için kaçýnýlmaz olsa da, deðiþimin tercihler doðrultusunda þekilleniyor olmasý ve kendinin farkýnda olma hissi, kimliði ve kültürü gerçeðe yakýn kýlmaktadýr. Tüm kimliklerin, kendisine yakýþýr bulduðu alaný yaratabilme þansýnýn olmasý çoðulculuðu ve katýlýmcýlýðý destekleyen bir anlayýþ olacaktýr. Kafkas diasporasýnýn da bu deðiþim sürecine kendisinin daha çok farkýnda olarak sürdürme þansýný yaratabilmesi gerekiyor. Bu mücadeledeyse en büyük sorumluluk yine Kafkasyalýlara düþüyor. Türkiye kamu alanýnda neredeyse hiç gözükmeyen Kafkas diasporasýnýn varlýðýný sürdürebilmek için özgün hayat felsefesini, kimliklerini ilan etmesi ve duyurmasý gerekiyor. Aksi halde, zaman taþýnan farklý isimlere gerçeklik hissi verdiðinde asýl isimlere ihtiyaç kalmayacak. KAYNAKÇA 1 Yýldýrým, Ergün (2006) "Küreselleþen Dünyada milliyetçilik", Doðu Batý, SAYI 38 2 Yýldýz, Ahmet (2001)Ne mutlu Türküm Diyebilene, Ýstanbul: Ýletiþim Yayýnlarý 3 Aydýngün, Ayþegül & Ýsmail Aydýngün (2004) "The role of language in the formation of Turkish national identity and Turkishness", Nationalism and Ethnic Politics, 10:415–432. 4 Gole, Nilüfer (1997) "Secularism and Islamism in Turkey: The making of elites and counter-elites Gole", The Middle East Journal ,51/1 5 (Ahmet YIldýz, “Ne mutlu Türküm Diyebilene” Ýletiþim Yayýnlarý 2001 S.84) 6 The role of language in the formation of Turkish national identity and Turkishness, Ayþegül Aydýngün, Ýsmail Aydýngün, Nationalism and Ethnic Politics, 10:415–432, 2004 7 (Ahmet Yýldýz, “Ne mutlu Türküm Diyebilene” Ýletiþim Yayýnlarý 2001 S.130-131-132) 8 Secularism and Islamism in Turkey: The making of elites and counter-elites Gole, Nilufer The Middle East Journal; Winter 1997; 51,1; Academic Research Library pg. 9 ("Finlayson, 1998") 10 McClintock, 1996" Nuran Erol Iþýk, Milliyetçilik, Popüler Kültür ve Kurtlar Vadisi, Doðu-Batý Sayý 38
BYDANUK RIDADE FIDAN
H
epimizi içeren ve kim olmamýz ve ne yapmamýz gerektiðini söyleyen bir sistem içinde olduðumuzu söylemek iddialý bir cümle gibi görünebilir. Hem kim ki bu çokça adý geçen sistem. Bir insan mý bir kurum mu bir süreç. Bizim baþýmýzda oturup ne yapacaðýmýzý söyleyen bir güç mü? Sürekli adý geçen sistem gerçekten ne ve nasýl oluyor da ondan bu kadar çok söz edilmesine karþýn her defasýnda bir çok yüzünü bizden gizlemeyi baþararak sürekliliðini koruyor. Bir bakýma onu bu kadar popüler yapan ne? Michael Foucault bu sorularý baþka bir noktadan iktidarýn ne olduðu ve nasýl iþlediðiyle ilgili sorarak nasýl yaþadýðýmýzýn cevabýna yaklaþabilen düþünürlerden bir tanesi. Ünlü araþtýrmalarý içinde “Deliliðin Tarihi” ve “Hapishane’nin Doðuþu” gibi çalýþmalar var.deliliðin neden bir tarihine ihtiyaç duyabileceðimizi ya da hapishanelerin yaþamlarýmýzý anlatmada nasýl bir araca dönüþebileceðini merak ediyor insan. Ancak bize tehlikeli görünen deliler ve suçlular baþka bir açýdan baktýðýmýzda bizlerin yaþamlarýnýn birer izdüþümüne dönüþebiliyor. Deliler ve suçlular biz normallerin gözünde nereye denk düþüyor kýsaca onlara nasýl bakýyor ve onlarla ne yapýyoruz? Bu sorularý cevaplayabilmek oldukça önemli çünkü delilik ya da suçluluk ötelediðimiz iki kavram. Öncelikle kimin deli ya da suçlu olduðunu nasýl belirliyoruz ya da gerçekten bunu belirleyen
kendi seçimlerimiz mi? Önceden belirlenmiþ bir takým yargýlar ýþýðý altýnda bu kavramlara yaklaþýyor olabilir miyiz? Bu sorular kendi içlerinde de birçok yanýtý barýndýrýyor. Delilik ve suçluluk normal yaþamlarda birer kýrýlmayý ifade ediyor. Açýkça ne deliler ne de suçlular çoðunluk gibi düþünen insanlar deðil. Olaylarý yaklaþýmlarý oldukça farklý. Bir bakýma iktidar gündelik yaþam standartý içinde bu iki odak noktasýna da söz geçiremiyor. Onlarý televizyon izleyerek ya da belirli saatlerde iþyerlerine göndererek uyuþturamýyor. Bu iki odak da iktidarýn normlarýnda farklý bir gerçekliðe inanarak hareket ediyor. Peki delilere ve suçlulara ne oluyor? Çoðunluk gibi düþünmeyen ya da hareket etmeyen insanlardan söz ediyoruz. Bu durumda onlarý çoðunluktan yalýtmak iktidarýn en büyük hedefi. Çünkü bu iki odak noktasýna da gerçekte söz dinletemiyor. Üstelik iktidarýn söylediklerinin dýþýna çýkmaya özenen bireylerle karþýlaþtýðýnda da onlarý tehdit edebilecek bir araca sahip olmak durumunda. Ýktidar açýkça kendisi gibi düþünmeyenleri deli ve suçlu olarak etiketleyip kapatabileceðini haykýrýyor çoðunluða. Benim istediðim gibi davranmazsan seni alýþtýrdýðým yaþam standartlarýný bile bulamazsýn demekten çekinmiyor. Kapatýlanlarýnsa baþlarýna kötü þeyler geldiðini biliyor çoðunluk. Kapatýlanlar istedikleri saatlerde istedikleri eylemi gerçekleþtirme özgürlüðünden yoksunlar. kf
24
Acýktýklarýnda yemek yiyemezler ne zaman yemek yiyeceklerine karar veren iktidarýn kendisidir. Ya da uykusu gelen istediði saatte uyuyamaz. Görmeyi istediðiniz insanlar yoktur çevrenizde. Yabancýsý olduðunuz bireylerle ayný eylemleri yapmaya koþullandýrýlmýþsýnýzdýr. Üstelik bunu size bir ses söyler. Sahibini asla göremediðiniz bir ses hopörlerlerden nerde olmanýz ve ne yapmanýz gerektiðini haykýrýr. Ýktidar kolektif bir eylem planý yapar ve kesin kurallarla kapattýðý bireyleri bu plana uymaya zorlar.
da bu öznelerin kapatýlmasýnýn gerektiðiyle ilgili bir onaylamaya dönüþmektedir. Kýsaca çoðunluk da artýk iyileþtirme ya da ýslah etme gibi eylemler yerine kapatýlmayý tercih etmektedir. Kapatýlmak insanca yaþamdan bir uzaklaþma anlamýný taþýdýðý için özünde iktidarýn ürettiði anladýðý biçimde bir delilik ya da suçluluk olgusunu beslemektedir. Ýktidar kendi ürettiði paranoyanýn bu biçimde altýný doldurmayý, normaller karþýsýnda deliler ve suçlularý, deliler ve suçlular karþýsýnda da normalleri kontrol etmeyi baþarýr. Hapishanelerin ve týmarhanelerin bahçelerinde bulunan kuleden gelen bir ses her gün düzenli olarak deli ve suçlulara yapmalarý gereken eylemleri bildirir. Suçlular ya da deliler kendilerine emir veren bu sesin sahibini asla görmezler. Ama sesin söylediklerini yapmadýklarýnda cezalandýrýlacaklarýný bilirler. Ses cezalandýrma paranoyasýný üreterek daha da güçlenir ve suçlular ya da deliler tarafýndan iktidarýn kendisi gibi algýlanýr. Sorun da burada baþlar çünkü gerçekte ses iktidarýn kendisi deðil sade bir yansýmasýdýr. O halde iktidar yani bu emirleri gerçekte veren kýsaca delileri ve suçlularý “kapatan” ve bu öznelerin “deli” ya da “suçlu” olduðuna karar veren kimdir? Bu özneler artýk iktidarla birebir karþýlaþtýrýlmadan da kontrol edilebilmektedir. Foucault tezini bu noktada bir adým daha ileri götürür ve þunu söyler. Toplumun merkezinde de bu tür kulelerin olduðunu iddia eder. “Çoðunluk” da týpký deliler ve suçlular gibi sahibini göremediði ancak yansýmalarýyla karþýlaþtýðý bir iktidarýn komutlarýna uyarak yaþamlarýný biçimlendirmektedir. Özellikle þehirlerde sanayileþmeyle beraber insanlar büyük kitleler halinde benzer saatlerde benzer yerlerde bulunarak benzer iþleri yapan yýðýnlara dönüþmeye baþlamýþtýr. Neredeyse hepimizin gün içinde önceden belirlenmiþ ve diðerlerince de bilinen bulunacaðýmýz bir yer ve yapacaðýmýz bir iþ bulunmaktadýr. Kamusal alan dýþýndaki özel alanlarýmýz, ev içi yaþantýmýz bile bu kurallara uygun ilerliyor görünmektedir. Belirli saatlerde büyük kitleler televizyonlarýn baþýnda ayný programlarý izlemekte ayný uyaranlarýn etkisi altýnda kalmakta böylece benzer yaþam üsluplarýný üretmeye baþlamaktadýr.
Murder By Television, 1935
kf
Bu noktada týmarhanelerin ve hapishanelerin gerçek amaçlarýnýn iyileþtirmek ya da ýslah etmekten çok ayrý olduðunu görebilmekteyiz. Ýktidarýn asýl amacý öznelerini tam anlamýyla “kapatabileceði” mekanlar üretmektir. Bu özneleri tam anlamýyla kapatabilmenin öncelikli yolu ise çoðunluðunda bu öznelerin kapatýlmasýndan rahatsýzlýk duymamasýný bu kapatýlmayý içselleþtirmesini saðlamaktýr. Delilik ve suçluluk üstüne üretilen her türlü paranoya çoðunluk tarafýndan
Üstelik iktidar artýk bütün bunlarý baþarmak için doðrudan denetlemeye bile gereksinim duymamaktadýr. Çünkü özneler birbirlerini denetler hale gelmiþtir. Alýþýldýk olan yaþam biçiminden uzaklaþan yani bulunmasý gereken yerde bulunmasý gereken saatte bulunmayan özneler toplum tarafýndan normalin dýþýnda olarak algýlanmakta çoðunluk otomatik olarak bu özneleri kendi içinde eritmek için aynýlaþtýrmakta ya da kapatma mekanizmalarýndan birine baþvurmaktadýr. Bu anlamda hapishane ya da týmarhane sistemini çok uzaklarda aramaya gerek yok. Televizyon kendi kendimizi kapattýðýmýz bir dünya yaratmak da son derece baþarýlý bir araç. Bu büyülü ekrana
25
düþündüðümüzden daha çok düþkünüz. Günün önemli bir bölümünü en önemlisi boþ zamanýmýzý televizyon izleyerek geçiriyoruz. Gündelik yaþamý takip etmenin en önemli aracý zaten televizyon. Olan bitenden haberdar olmak istiyorsak televizyon da izlememiz gerekiyor. Ancak televizyon olup bitenin bilgisini vermekten çok daha farklý iþlevler de yükleniyor. O bize diðerleriyle neyi nasýl konuþacaðýmýz hakkýnda da bilgi üretiyor. Yani gündelik yaþamýn iletiþim dilinin oluþmasýnda belirgin bir yere sahip. Televizyonun yarattýðý dünyanýn dýþýna çýkmak çoðunluðun algýladýðý dünyanýn dýþýna çýkmak anlamýna geliyor ki zaten bu bize oldukça tehlikeli görünüyor. Biz fark edelim ya da fark etmeyelim televizyon bir düþünce biçiminin izleyicilerine kabul ettirmeyi baþarýyor. Gerçekte televizyon izleyerek kitlesel düþünce biçimine ayak uydurmak için gerekli donanýmý da elde ediyoruz. Böylece biz herkes gibi olmayý baþarýyor kabul görüyor diðerleriyle rahatlýkla aynýlaþýyor ve alýþkanlýklarýmýzý sürdürmeye devam ediyoruz.
diðerinden önemli olduðunu tespit edebiliyor. Çoðunlukla içleri boþaltýlmýþ reyting kaygýsýyla iç içe girerek dikkat çekmeyi amaçlayan bilgilendirmek ve aslýnda eðlendirmekten de oldukça uzak konularýn seçilmesi önem kazanýyor. Çünkü televizyon yapýmcýlarý açýsýndan önemli olan doðruluktan çok dikkat çekici olmasý. Bu noktada devreye yeni bir süreç giriyor. Eldeki malzemenin iþlenme biçimi. Doðrunun ve yanlýþýn ne olduðuna dair yine içi boþaltýlmýþ bir takým yargýlarla konu incelenmeye baþlanýyor. Çoðunlukla parayla tutu-
Çünkü televizyon herhangi bir iletiyi sunarken eðlence eyleminden çok fazla yararlanýyor. Eðlencenin dozundaki artýþ iletinin gerçek içeriðini gizlerken büyük kitleler kendilerine sunulan her türlü bilgiyi hýzla içselleþtirebiliyor. Böylece iletilerin hýzla benimsenmesinin yaratacaðý tahribat yine eðlence yüzünden çoðu zaman gözden kaçýyor. Kitlelerin benzer iletilerin etkisi altýnda kalmalarý aynýlaþan yaþam biçimlerinin oluþumuna da hizmet ediyor. Bir bakýma giderek benzer eðilimlere ve ihtiyaçlara sahip olduðuna inanan kitlerle benzer yaþam üsluplarý kurmaya devam ediyor. Böylece aslýnda Foucault’un tanýmladýðý anlamda iktidar en etkin biçimini televizyon sayesinde elde ediyor. Ýktidar görünemeden kitleleri yönlendirebilmeyi baþarýyor. Kitleler belirli saatlerde benzer programlarý izleyebilmek için kendi evlerine kapatýlýrken ayný zamanda televizyonun ürettiði düþsel evrene de kapatmaktadýr. Bu düþsel evren izleyicilerini ulaþamayacaklarý metalar ve yaþam standartlarýyla oyalarken, belirli ideolojik imgelerle benzer siyasalarý üretmekte zorlanmamaktadýr
Televizyonun nasýl bir düþünce sistemini bize kabul ettirdiðini algýlamak bu noktada çok önemli. Televizyon aslýnda birtakým yargýlar üreten bir araç. Bazý davranýþlarý onaylayýp yüceltebiliyor ya da bazý düþünceleri tehlikeli ve yanlýþ olarak etiketleyerek sunmakta tereddüt etmiyor. Yanlýþýn ne olduðunu tanýmlarken yanlýþý onaylayanlarýn baþlarýna neler gelebileceðini de gösteriyor. Örneðin oldukça basit ve tehlikesiz görünen kadýnlara yönelik sabah programlarýnda bile televizyonun nasýl bir yargý aracýna dönüþtüðünü gözlemlemek olasý. Bu tür programlar öncelikle kendilerine göre bir gündem yaratarak seyircilerini bunu kabul ettirmeye zorluyor. Karar verme yetkisini kendisinde görerek hangi konunun iþlenmesinin
The Truman Show, 1998
lan stüdyodaki seyirciler halkýn sesini yansýttýklarý bir mizansene dahil olarak izlenme oranýný arttýrmak adýna daha çok polemik üretmekten kaçýnmýyor. Sunucular ise birbirinden çeliþkili görüþleriyle kendilerine sunulan malzemeyi bir kamuoyu lideri olma iddiasýnda yeniden biçimlendirerek televizyon izleyicisinin karþýna koyuyor. Yapýmcýlardan katýlýmcýlara herkes bir kurgunun parçasýna dönüþüyor böylece. Ancak izleyici bunu bir kurgu gibi algýlamaktan çok, gerçekmiþ gibi
kf
0026
izliyor. Daha da trajik olan bir süre sonra kurguyu üretenler bile gerçek ve kurgu arasýndaki ince çizgiyi yitirerek olan bitenin gerçekliðine inanabiliyor. Kadýn programlarýndan verilen bu örnek aslýnda hazýrlanan her türlü programýn içeriðine oldukça hakim. Çünkü televizyonun ürettiði her þey bir ürün ve tek amaç bu ürünün daha çok izlenmesini saðlamak. Daha çok izlenirliði saðlamak adýna ise programlarýn içeriðine baþka müdahalelerde yapmak gerekiyor. Öncelikle programlarýn çok basit olmasýna özen gösteriyor yapýmcýlar. Böylece kitlelere ulaþmak kolaylaþýyor. Ancak basit programlarý izlemeye alýþan seyirci giderek daha basit olanýn arayýþý içine giriyor ki böylece televizyon programlarý her geçen gün anlaþýlýr olma iddiasý içinde haddinden fazla basitleþiyor. Bu izleyiciyi de içi oldukça boþ programlarla doldurmanýn ve onun düþünce sistemine müdahale edebilmenin baþka bir yolu olarak karþýmýza çýkýyor. Televizyon izlenilir olabilmek için bir þey daha yapýyor. Programlarýn içeriðine hakim olan þiddet öðesinin dozunu her geçen gün daha çok arttýrýyor. Þiddet izleyiciyi mýknatýs gibi kendisiden çekerken bir anda özel alan olan evin içine savaþlar ölümler dayak sahneleri iþkenceler girmeye baþlýyor. Ancak bu görüntülerin baþka bir özelliði daha var. Görüntüler giderek geliþen teknik imkanlarla öylesine gerçek dýþý bir alana kaydýrýlýyor ki izleyici bütün bunlarýn gerçek olduðunu ayýrdýna varamýyor. Çeþitli efektler ve seslerle süslenen ve arka arkaya gösterilen bütün bu görüntüler gerçeklik duygusunu izleyiciden alýrken onu kendi yaþadýðý dünyaya yabancýlaþtýrmaktan çekinmiyor. Zaten öyle söylüyor bize. Rahat koltuklarýmýzdan kalkmadan olup biteni izlememizi sabah olduðunda iþimize gidip mesai saatinde eve dönüp yeniden onu izlememizi söylüyor. Bu sistemin dýþýnda kalmak için çabalayanlarý ise iki yolla hýzla pasifleþtiriyor. Ýlkinde zaten çoktan sadece izlemeye alýþtýrdýðý bireyleri eyleme geçmekten ürküyor kendi yaþamýný deðiþtirebilecek bile olsa yerinden kalkmak istemiyor en fazla olup biten karþýsýnda vicdanýný rahatlatacak kadar yakýnýyor. Hep baþkalarýnýn ürettiklerini sadece izlemiþken yenisini üretmek için kollarý sývamak o kadar da cazip görünmüyor. Kalan kýsým ise farklý olaný üretme sürecini yakalarsa popüler olanýn dýþýna çýkarsa çoðunluktan ayrýlacaðýný biliyor. Bu kabul görmemek televizyonun ürettiði ve genel çoðunluk tarafýndan kabul gören doðrularýn da dýþýna çýkmak anlamýna geliyor ki alýþkanlýklarý terk etmek anlamýna geliyor.
kf
Ýþte bu noktada televizyonla iliþkimize bir daha
bakmak oldukça önemli. Genellikle televizyon’u iþ saatlerinin dýþýnda boþ vakitlerde izliyoruz. Yani belirli saatlerimiz iþyerinde geçiyor. Akþam eve döndüðümüzde de belirli saatlerimiz televizyon karþýsýnda. Hatta öyle ki yemek saatlerimizi televizyonun verdiði aralara göre düzenleyebiliyoruz.
Ç o k sevdiðimiz bir diziden önce ya da sonra yemek yiyoruz. Böylece bütün bir süre içinde televizyonun yarattýðý dünyanýn sýnýrlarý kadar düþünmeyi ve hareket etmeyi de bir alýþkanlýk haline getiriyoruz. Her þeyimiz planlanýyor bir bakýma. Gerçekten seçim yapabiliyor muyuz? Farklý televizyon kanallarý arasýndan seçim yapýp izlemeye devam etmek ne oranda bir seçimi ifade ediyor bunu sorgulamak gerekiyor. Biz de farkýnda olmadan dýþýna çýkmayý baþaramadýðýmýz bir sistem içine kapatýlmýþ olabilir miyiz? Ne zaman nerde ne yapýyor hatta ne düþünüyor ve ne üretecek olduðumuz belli deðil mi? Kendi yaþamlarý karþýsýnda bile gerçekten izleyici kalabilen kitleler üretmenin sýrrý da burada saklý. Evet doðru gözlerimizi bir türlü alamýyoruz televizyon ekranýndan ve artýk onun kimliklerimizi üretmekte ki gücüne karýþmak da istemiyoruz. Baþka birisi olalým ne önemi var yeter ki birisi olmak için artýk daha fazla çaba göstermeyelim. Koltuklarýmýz rahat yerimizden kakmamýz da gerekmiyor. Öyle ki saatlerce oturabiliriz karþýsýnda ve tek yapmamýz gereken kumandanýn tuþlarýný deðiþtirmek. Hayal kurma gücünü ellerine teslim etmekte de bir sakýnca yok. Bizim için baþkalarý hayal ediyor nasýl olsa. Bize düþen sadece izlemek.
*: Her þeyi unutun Televizyon ekraný Televizyon ekraný Size küçülmüþ hissettirir. Hiç bir hayat yok Iggy Pop (Tv Screen)
”Vatanýmýza sahip çýkmak için; Çeçen, Abhaz, Adige, Kabardey, Çerkes demeden birlik içinde olmalýyýz. Eðer böyle olmazsa, "Bu bölgede Kafkasyalýlar yaþarlarmýþ" diye ileride masallarda anlatýlacaktýr. Geçmiþte Kafkasya'dan istemeyerek göç etmek zorunda kalanlar, tarihi anavatanlarýyla ilgilensinler. Çünkü burasý, bütün Kafkasya, onlarýn atalarýnýn vatanýdýr. Herkes kendi küçük topraklarýný düþünmesin. Tüm Kafkasya bütün bir toplumun evidir. Benim sizden istediðim þey, silahlý olarak katký saðlamanýz önemli deðil, bunu yapamýyorsanýz da maddi manevi destek olun. Ýnsanlar "Kafkasya'nýn kaderinden ben de sorumluyum" diye hissetsinler. Kafkasya'nýn kaderini kendi kaderi olarak görsünler. Önemli olan insanlarýn duygusal olarak "ben bu toplumun bireyiyim" diye hissetmesidir. Kim nerede olursa olsun, insan elinden geleni yapmalý ve iyi yöne doðru düþünmeli. Bana göre orada yaþayanlar þimdi veya daha sonra kendi memleketine dönmeli ve yaþamalý, kim ne derse desin insan kendi topraklarýndaki gibi yaþayamaz ve rahat olamaz.”
’i Anlamak
Þ.BASAYEV
Þamil ‘in Ardýndan
Þamil Basayev
10 Temmuz 2006 tarihi, hiç þüphesiz baþta Çeçenistan olmak üzere tüm Kuzey Kafkasya için bir dönüm noktasý oldu. Çünkü bu tarihte Ýnguþetya'nýn Ekajev kasabasýnda, patlayýcý madde yüklemesi esnasýnda hayatýný kaybeden direniþçilerden biri, geçtiðimiz 15 yýl boyunca Kafkasya'nýn kaderinin þekillenmesinde büyük ölçüde rol oynayan bir isim, Þamil Basayev'di.
ATRIÞBA MURAT BOLAT
B
ugüne dek defalarca öldüðüne dair haberlerin yayýnlanmasý, ilk olarak bu haberin de Rus iktidarýnýn bir dezenformasyonu olarak deðerlendirilmesine yol açmýþ ve yalanlanmasý beklenmiþti. Ne var ki bu sefer haber doðruydu. Þehit oluþunun ardýndan fazla vakit geçmeden spekülasyonlar baþlamýþ, Rus yetkililer olayýn ilk saatlerinde Basayev'den bahsetmeden, yalnýzca 4 direniþçinin yükleme esnasýnda havaya uçtuklarýný belirtirken, bu açýklamadan 16 saat sonra ise olay yerinde bulunduðu söylenen baþýn ve protez bacaðýn Basayev'e ait olduðunun tespitiyle bu kez 6 aydýr süren bir operasyon sonucu Çeçen liderin füzeyle öldürüldüðünü bildirmiþlerdi. Hemen ardýndan Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti (ÇÝC) Dýþ Ýþleri Bakaný Ahmet Zakayev, ÇÝC Parlamentosu ve sonrasýnda da Devlet Baþkaný Dokka Umarov'un açýklamalarýyla Þamil Basayev'in hayatýný kaybettiði haberi kesin bir biçimde doðrulandý. Direniþ liderleri Rus tezinin aksine, Basayev'in patlayýcý yüklemesi esnasýnda kazara olan bir patlamayla þehit olduðunu belirttiler. Olaydan fazla bir zaman geçmeden, Rus gazetesi Ýzvestiya, patlamada Türk Ýstihbaratýnýn da rol aldýðýna dair bir haberi birinci sayfadan yayýnlayacaktý. Operasyonun bizzat Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin'in kendisi tarafýndan koordine edildiðini belirten gazete þunlarý yazdý: "Putin son iki ay içerisinde terörle ilgili olarak ilk baþta ABD Baþkaný George Bush ile dört kez temasta bulundu. Ardýndan Türkiye Cumhurbaþkaný Ahmet Necdet Sezer Moskova'yý ziyaret etti. Rusya ve Türkiye liderleri görüþme sonrasýnda terörle mücadelede ortak hareket edeceklerini defaeten dile getirdiler, ancak o
kf
günlerde bu sözlere rutin açýklama biçiminde yaklaþýlmýþtý. Yazýnýn devamýnda Basayev'i havaya uçuran bombanýn eline nasýl geçtiðini anlatan Ýzvestiya'ya göre Basayev'in sonunu getiren bombanýn kaynaðý Irak'tý. Buna göre; Saddam Hüseyin'in eski ordusundan kalma silahlarýn Çeçenistan'a doðru yola çýkacaðý Rus ve ABD istihbaratý tarafýndan öðrenildi.Basayev'in eline geçeceði kesin olarak bilinen bombanýn içine uzaktan kumandalý patlayýcý yerleþtirildi. Silah yükü Irak'tan büyük ihtimalle Türkiye ve Gürcistan üzerinden ilk önce Çeçenistan'a, ardýndan da Basayev'in bulunduðu Ýnguþ Cumhuriyeti’ne geldi. Türkiye'nin bu operasyonda üstlendiði rol silahlarýn engelle karþýlaþmadan adresine ulaþmasýydý. Benzer þekilde Gürcistan istihbaratýnýn da plandan haberdar olduðu sanýlýyor." Evet, iddialardan biri de buydu. Sovyet sonrasý Kafkasya'nýn baðýmsýzlýk mücadelesinin liderleri içinde onun kadar gözönünde bulunmuþ olup, bugüne dek hayatta olan kimse yoktur. Bu sebeple, tüm dünyadaki Kafkasyalýlar arasýnda var olan þaþkýnlýk ve þokun sebepleri anlaþýlamaz deðildir. Hayatý neredeyse Kafkasya'nýn baðýmsýzlýk mücadelesinin bir yansýmasý olan bu adamý anlamak, öðrenmek, eleþtirebilmek, hala sýrlarla dolu olan hikâyesindeki soru iþaretlerinin ortadan kalkmasý için çabalamak ve olabildiðince dersler çýkarmak, uzun süreli bir uðraþý anlamýna gelmekle beraber, Kuzey Kafkasya'nýn özgürlüðünü hedefleyenler için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu kadar kýsa zaman sonra bu gerekliliði tam olarak karþýlamayacaðýnýn bilincinde olarak, Þamil Basayev'in hayatýný, yani mücadelesini hatýrlayalým…
29
Belxtoy teipinden olan Basayev, 1965 senesinde Ýmam Þamil'in son kalesi Vidýn (Vedeno)'da doðdu. Ailesi 1944 yýlýnda tüm Çeçen halký gibi Kazakistan'a sürülen Þamil Basayev, genel olarak tüm Çeçen halkýnýn kolektif hafýzasýnda yer alan trajedilerden fazlasýný, muhtemelen, 1918'de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti saflarýnda Beyaz ve Kýzýl Orduya karþý direnen ve bu direniþi kendisine aktaran dedesinden miras aldý.1987'de Moskova'da mühendislik eðitimi almaya baþlayan bilgisayar satýcýsý Basayev, 1991 Aðustos'unda hükümet darbesi teþebbüsü sýrasýnda, o günlerde Sovyet diktatörlüðüne karþý bir demokrat imajý çizen Yeltsin'in taraftarlarý arasýnda yer aldý. Çeçenistan'ýn 1 Kasým 1991'deki baðýmsýzlýk ilanýnýn ardýndan ayný Yeltsin, Dudayev'in tutuklanmasýný emretti. Bunun ardýndan ülkede olaðanüstü hal ilan eden Rus lider, 622 kiþilik bir özel birliði ayrýlma çabalarýna son vermesi için Çeçenistan'a gönderdi. Ýþte bu sýrada Basayev, ülkesinde yaþananlarý dünyaya duyurmak amacýyla bir Rus uçaðýný içindeki 178 kiþiyle Ankara'ya kaçýrdý. Uçak beþ saat pistte kaldýktan sonra kimse zarar görmeden Caharkale'ye (Grozni) dönmüþtü. Bu, dünya kamuoyunun Þamil'le tanýþmasýydý.
"Abhaz halký savaþýn ilk günlerinde dünyadan nasýl tecrit edildiðini hiç unutmayacak. Ýþte o günlerde sadece Konfederasyon gönüllüleri daðlarý aþarak yardýmýmýza yetiþtiler.(…) Ancak tüm Kuzey Kafkasya ayaða kalkýnca Rusya tavrýný deðiþtirdi." protestolarýna hedef oldular. Sovyet sonrasý yükseliþe geçen milliyetçi dalga, Gürcü emperyalizminin destekçisi Rus iktidarýný da hedef almaya baþlamýþtý. Örgütlü bir niteliðe sahip bu dalga artýk Rusya'nýn bildirilerinde "güney sýnýrlarda baþ gösteren tehlikeli durum" olarak yer alýyordu. Kendi adamýný desteklemenin, daha fazlasýný kaybetmesine sebep olacaðýný anlayan Rusya, Abhazya üzerindeki kýskacý hafifletmeye razý edildi. Abhaz lider Stanislav Lakoba bir makalesinde bu durumu þu sözlerle ifade eder: "Abhaz halký savaþýn ilk günlerinde dünyadan nasýl tecrit edildiðini hiç unutmayacak. Ýþte o günlerde sadece Konfederasyon gönüllüleri daðlarý aþarak yardýmýmýza yetiþtiler.(…) Ancak tüm Kuzey Kafkasya ayaða kalkýnca Rusya tavrýný deðiþtirdi."
Aþýrý milliyetçi Gürcü lider Zviad Gamsakhurdiya'yý deviren Gürcistan Devlet Konseyi, yerine Sovyetlerin eski dýþiþleri bakaný olan Eduard Þevardnadze'yi getirmiþti. Böylece Rus karþýtý Gamsakhurdiya yerine "beyaz tilki" Þevardnadze'nin geliþi Gürcistan'a, Rusya'nýn yeniden bir kalesi olmak karþýlýðýnda toprak bütünlüðünü(!) saðlama konusunda yol verilmesini saðladý. Sovyet Rusya'nýn Transkafkasya ordusunun silahlarýna sahip Gürcistan'ýn bu silahlarý hangi yönde kullanacaðý þüphesiz ona bu silahlarý bahþedenler tarafýndan da bilinmekteydi. Gamsakhurdiya'nýn aþýrý milliyetçi ideolojisini savaþ alanýnda taçlandýrmak isteyen Gürcistan Devlet Konseyi, Abhazya'nýn tüm görüþme taleplerini cevapsýz býrakarak 14 Aðustos 1992'de, ani bir hareketle Abhaz topraklarýný iþgal etti. "100 bin Abhaz'ý yok etmek için 90 bin Gürcü'yü feda ederiz" sloganýnýn sahibi askeri lider Karkaraþvili ve benzerlerinin uygulamaya koyduðu bu iþgal ve soykýrým hamlesine Abhazya'nýn bu denli karþý koymasý beklenmiyordu. (Fakat öyle olmadý.) Azim ve sabýrla, sessizce yok edilmeye karþý direnen Abhaz halkýnýn tüm dünya tarafýndan tepkisiz bir biçimde izlenen kaderi, 1989'da Abhazya'nýn baþkenti Akua’da (Sohum) kurulan Kafkas Halklarý Konfederasyonu'nun (KHK) çaðrýsýyla tersine döndü. Kendisini Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin varisi olarak gören KHK, tüm Kuzey Kafkas halklarýný Gürcü emperyalizmine karþý direniþe ve Abhaz halkýnýn yanýnda olmaya çaðýrmýþtý. Kremlin politikalarýna uygun biçimde davranarak gönüllü hareketini bastýrmaya çalýþan ve Konfederasyon yetkililerine karþý tutuklama emri çýkartan kukla yerel cumhuriyetler,halkýn çok yoðun
Baþta Yeltsin sonra da Kuzey Kafkasya'daki Rus yanlýsý yerel cumhuriyet liderlerinin Gürcistan toprak bütünlüðü içerisinde kalmasý yönünde Abhazya'ya yaptýklarý baský ve tehditlerin en ete kemiðe bürünmüþ hali 3 Eylül 1992 Moskova ateþkes antlaþmasýydý. Fakat Abhaz halký kararýný vermiþti ve yaþamak için savaþmak gerekiyordu. Savaþýn daha ilk günlerinden itibaren gönüllü birlikler, Karaçay-Çerkes üzerinden Gudauta'ya gelmeye baþlamýþlardý. Bunun üzerine bir de; Türkiye, Suriye, Ürdün ve Filistin'den Abhaz ve kf
30
Adigeler yeniden kavuþtuklarý vatanlarýna sahip çýkma bilinci ve büyük bir sorumluluk hissiyle direniþe katýlmak üzere Abhazya'ya geldiler. Mücadelenin asýl yükünü omuzlayan Abhaz halký için bu, her þeyden önce büyük bir moral desteðiydi. Kuzey Kafkasya'nýn hemen hemen tüm bölgelerinden gelen binlerce savaþçýnýn arasýnda kýsa sürede sivrilen Þamil Basayev, Kafkas Halklarý Konfederasyonu'nun çaðrýsýyla Abhazya'ya akan gönüllü birliklerin komutanlýðýna yükselmiþti. O dönem daha 27 yaþýnda olan genç komutanýn kendisine baðlý birliði "Þamil Batalyonu" olarak adlandýrýlmaya baþlandý. Batalyon; Çeçenler, Abhazyalý Abhazlar ve diasporadan gelen gönüllülerden oluþuyordu. Özellikle 3 Ekim 1992 tarihli Gagra harekatý gibi büyük operasyonlarda görev alan birliðin baþarýlarý ve Þamil Basayev'in tartýþýlmaz askeri yetenekleri bu birliði efsanevi kýlan sebeplerdendir. 25 Ekim 1992 tarihinde, Türkiyeli savaþçýlarýn kamerasýna konuþan Þamil Basayev, Türkiye'deki Kafkas diasporasýna þöyle sesleniyordu:
“...Çünkü bizim vatanýmýz Kafkasya'dýr. Bizim halklarýmýz kardeþ gibi iç içe yüzyýllarca yaþamýþlardýr. Ama o zamanda ilk baþta Ruslar ve Gürcüler bizi kýþkýrtmýþlardýr. Allah'ýn izniyle Abhazya özgürlüðe kavuþacaktýr. Biz elimizden geleni yapmaktayýz. Allah bizi korusun.” "(…)Buraya gelme amacýmýz, Abhaz kardeþlerimize yardým etmektir. Çeçenler ve diðer Kafkas halklarýndan ayrýca Türkiye'den mücahitler olarak biz üç aya yakýn zamandýr Abhazya'da bulunuyoruz. Biz ilk geldiðimizde tanklar ve aðýr silahlarýmýz yoktu. Allah'a þükür, þu anda Gürcülerden ele geçirdiðimiz tank ve aðýr silahlarýmýz var. Bugün bazýlarý memleketimizde yapacak bir þey bulamadýðýmýz için buraya geldiðimizi düþünüyorlar. Biz buraya Abhaz kardeþlerimize yardým etmek için geldik. Bütün Kafkasya halklarý bir araya gelip birlik olmazsa, düþmanlarýmýz zulmetmeye devam edecektir. Eðer birlik olmazsak yarýn büyük devletler tarafýndan parçalanacaðýz ve zulümler devam edecektir.(…) Vatanýmýza sahip çýkmak için; Çeçen, Abhaz, Adige, Kabardey, Çerkes demeden birlik içinde olmalýyýz. Eðer böyle olmazsa, "Bu bölgede Kafkasyalýlar yaþarlarmýþ" diye ileride masallarda anlatýlacaktýr. Geçmiþte Kafkasya'dan istemeyerek göç etmek zorunda kalanlar, tarihi anavatanlarýyla ilgilensinler. Çünkü burasý, bütün Kafkasya, onlarýn kf
Anna Politkovskaya - Putin’in Rusyasý
atalarýnýn vatanýdýr. Herkes kendi küçük topraklarýný düþünmesin. Tüm Kafkasya bütün bir toplumun evidir. Benim sizden istediðim þey, silahlý olarak katký saðlamanýz önemli deðil, bunu yapamýyorsanýz da maddi manevi destek olun. Ýnsanlar "Kafkasya'nýn kaderinden ben de sorumluyum" diye hissetsinler. Kafkasya'nýn kaderini kendi kaderi olarak görsünler. Önemli olan insanlarýn duygusal olarak "ben bu toplumun bireyiyim" diye hissetmesidir. Kim nerede olursa olsun, insan elinden geleni yapmalý ve iyi yöne doðru düþünmeli. Bana göre orada yaþayanlar þimdi veya daha sonra kendi memleketine dönmeli ve yaþamalý, kim ne derse desin insan kendi topraklarýndaki gibi yaþayamaz ve rahat olamaz. Çünkü bizim vatanýmýz Kafkasya'dýr. Bizim halklarýmýz kardeþ gibi iç içe yüzyýllarca yaþamýþlardýr. Ama o zamanda ilk baþta Ruslar ve Gürcüler bizi kýþkýrtmýþlardýr. Allah'ýn izniyle Abhazya özgürlüðe kavuþacaktýr. Biz elimizden geleni yapmaktayýz. Allah bizi korusun. Biz burada Gürcü halkýyla savaþmaya gelmedik ve asla halkýna dokunmayacaðýz. Bizim savaþýmýz halkýyla deðil, askerleriyledir. Onlara asker demek doðru olmaz; esrarcý ve barbardýr onlar. Abhazya savaþýndan önce Osetya'da bir yýl kan döktüler, baþa çýkamayýnca Abhazya'ya yöneldiler. Allah'ýn izniyle burada bir þey
31 Dudayev akýllarda, Basayev kalplerde
ceðiniz bu ufak tefek, utangaç adam, yýllarca ömrü cephede geçtikten sonra Baþkomutan sýfatýyla Çeçenistan'da aralarýna yeni katýlmýþ genç bir direniþçinin çayýný dolduracak alçakgönüllülüðe de sahipti. 13 ay süren Abhazya direniþi, 30 Eylül 1993 tarihinde iþgalci Gürcü ordusunun topraklarýmýzdan çýkarýlmasýyla son buldu. Stanislav Lakoba'nýn dediði gibi, Abhaz halký onun en zor gününde yanýnda olanlarý unutmayacak…
yapamazlar, Abhazya yakýnda özgürlüðüne kavuþacaktýr inþallah. Benimle gelen mücahitler savaþý bilen ve savaþan mücahitlerdir. Allah onlardan ve onlar gibi evlatlarý yetiþtiren anne-babalarýndan razý olsun. Ýnþallah yakýnda savaþ bitecek ve sað salim eve döneceðiz. Benim söyleyeceklerim bu kadar þimdilik, Allah'a emanet olun…" Ürdün diasporasýna gönderilecek bir kasette ise "(…) Bu savaþý biz baþlatmadýk ama biz bitireceðiz inþallah. Allah bize yardým eder. Neden mi? Biz doðru yoldayýz, özgürlüðün yolu. Ýnþallah Abhazya'da özgürlüðü kazanacaðýz" diyordu. Þamil Basayev; savaþ sýrasýnda direniþe aktif olarak katýlmýþ, Ceniya sülalesinden bir Abaza kýzýyla da evlenmiþti. Abhazya'daki yararlýlýðý sebebiyle, çok az kiþiye verilen "Kafkas Kahramaný" unvanýna sahip Kumandan'ýn pek fazla dile getirilmeyen, dikkat edilmeyen bir yönü de savaþ alanýndaki kendine özgü tarzýdýr. Abhazya'da onunla beraber mücadele etmiþ olan Türkiyeli savaþçýlar, Basayev'in mümkün olduðu sürece çatýþma alanlarýna askerlerinden önce gidip bölgeyi kontrol ederek, kayýp sayýsýný en aza indirmeyi hedeflediðinden bahsederler. Bu anlatýmlarý doðrulayan bir video kaydýnda Basayev, Oçamçýra'da kendisini takip eden savaþçýlarý durdurarak çatýþma bölgesine doðru yürürken görülüyordu. Türkiye'den moral destek için giden Abaza kýzlarýnýn, Abhazya'da kendisiyle kartopu oynarkenki hatýralarýný dinleyebile-
Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýnýn ardýndan, 1 Kasým 1991'de baðýmsýzlýðýný ilan eden ve daha sonrasýnda da Rusya Federasyonu'nun birlik antlaþmasýný imzalamayarak baðýmsýzlýk iradesini sürdüren Çeçenistan, Rusya'nýn müdahale tehditleriyle ve iç karýþýklýðý körüklemeye çalýþan politikalarýyla mücadele ederek 3. yýlýný ardýnda býraktýðýnda, kaderini belirleyen geliþmelerden biri yaþanýyordu. Rusya Federasyonu Devlet Baþkaný Yeltsin, ABD Baþkaný Clinton'la olan Washington'daki görüþmesinin ardýndan 27 Eylül 1994'te Türk basýnýna da yansýyan þu sözleri söylüyordu: "Amerika nasýl arka bahçem dediði Panama ve Haiti'ye müdahale hakkýný kendinde görüyorsa, biz de bir zamanlar, sýnýrlarýmýz içinde bulunan eski Sovyet cumhuriyetlerine müdahale hakkýna sahibiz." Yaklaþan savaþýn ayak seslerini duyuran bu ve buna benzer açýklamalarýn ardýndan Rus ordusu, 11 Aralýk 1994 tarihinde Çeçenistan'ýn iþgaline baþladý. Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti'nin ilk devlet baþkaný Dudayev, bir röportajýnda baðýmsýzlýklarýna kavuþana dek Çeçen baþkentinde, üzerinde "Güneþin altýnda, bundan daha çirkin bir halk yoktur" yazan 19. yy'daki katliamlardan sorumlu Rus Generali Yermolov'un bir anýtýnýn olduðunu söyler. Buna benzer pek çok aþaðýlamaya maruz kalan Çeçen halký, Yermolov anýtýnýn yerine Ruslar'ýn aþaðýlamak için tuvalet yapýmýnda kullandýklarý Çeçenler'in atalarýna ait mezar taþlarýný bir araya getirip bu sefer üzerinde "Aðlamayacaðýz! Yýlmayacaðýz! Unutmayacaðýz!" yazan bir anýt inþa ederler. Mezarlarýnýn yanýndan arabayla dahi geçerken saygýyla yerlerinden hafifçe doðrulan bir halk için bu büyük bir hakaretti. Bu noktayý anlamak önemlidir. Hayatlarý sýnýrsýz bir keyfiyetin elinde bulunan insanlar için özgürlük; bir kapris, bir inat ya da takýntýlý bir tutku deðildir. Özgürlük; ne zaman ve hangi bahaneyle geleceði belli olmayan kitlesel ölüm ve sürgünlerin, aþaðýlama ve adaletsizliklerin elinden kurtuluþ
32
demektir. Var olma hakkýna sahip olmak, geleceðinden emin olmaktýr. Þamil Basayev, Abhazya savaþý sýrasýnda bir Çeçen muhabirle yaptýðý röportajda, 1944 senesindeki gibi tekrar sürgün edilmemek için mücadele ettiklerini söylüyordu. 13 yýl sonra, 2005 yýlýnda Rus gazeteci Andrei Babitsky ile olan röportajýnda söyledikleri ise ayný yaklaþýmýn ve gerçekliðin devam ettiðini gösteriyordu: "Babitsky: Neye güveniyorsun? Terörün, Putin rejimini, teslim olmaya ya da müzakerelere zorlayabileceðini düþünüyor musun? Basayev: Benim onlarýn müzakerelerine ihtiyacým yok. Çeçen halkýna karþý yapýlan soykýrýmýn bitmesine ihtiyacým var. Ýþgalci ayak takýmýnýn, ülkemizi terk etmesine ihtiyacým var. Gelecekteki Çeçen nesillerinin, 1944'de olduðu gibi Sibirya'ya sürülmeyeceklerinin garantisine ihtiyacým var. Baðýmsýzlýða ihtiyacýmýzýn olma sebebi iþte bu. Pratik olarak bütün dünya, bunun bir soykýrým olduðunu biliyor. Terörist olanlar 'Ruslar'dýr. Ulusal baðýmsýzlýðýmýz için devam eden bir mücadele var." Ülkesindeki savaþý durdurabilmek için sadece yarým saatlik bir görüþme isterken tuzaða düþürülerek þehit edilen 3. Devlet Baþkaný Aslan Mashadov, uðruna can verdikleri baðýmsýzlýðý tanýmlýyor: "Bizim anladýðýmýz baðýmsýzlýk, Moskova'da bürolarýnda oturup, hiçbir cezalandýrmayla karþýlaþmadan, halkýmýzýn kaderine iliþkin kararnameler imzalayan bürokratlarýn kaprislerinden baðýmsýz olmak anlamýna geliyor. Soykýrým yüzyýllardýr devam ediyor ve kimse bunun sorumluluðunu üstlenmiyor." 23 Þubat 1944 senesinde, Nazi Almanya'sýnýn ordularýyla hiç karþýlaþmadýklarý halde, Nazilerle iþbirliðiyle suçlanan Çeçen-Ýnguþ ve Karaçay-Balkar halklarý, son ferdine kadar yük trenlerine týkýlmýþ, yaþlýlarý ve hastalarý askerlere yük olmamasý için öldürülmüþ ve bu þekilde Sibirya ve Kazakistan'a sürgün edilmiþti. 1957 senesinde, sürgün kararýnýn sahibi Stalin'in ölümünün ardýndan dönüþlerine izin verilen Çeçen halký diðer suçsuz Kafkas halklarý gibi bu soykýrým denemesinde yüz binlerce insanýný kaybetmiþti. Peki Þamil Basayev gelecek nesillerin ayný kaderi paylaþmayacaðýnýn garantisine ihtiyaç duyarken, bu korkusunda haksýz mýydý? Çeçen tarihçi Tarýk Cemal Kutlu "Çeçen Direniþ Tarihi" isimli eserinde, Rusya Federasyonu hükümetinin 1994 senesinde yayýnladýðý ve Baþbakan Çernomirdin'in imzasýný taþýyan bir planý ayrýntýlarýyla gözler önüne serer. Bu plana göre Çeçen halký küçük öbekler halinde R.F. içerisinde uygun görülen bölgelere yerleþtirileceklerdir. Öyle görünüyor ki Kremlin, Kruþçev'in merhametinden piþmanlýk duyuyordu. Yeltsin iktidarýnýn bu kararýný engelleyen tek þey, 31 Aðustos 1996'ta Hasavyurt antlaþmasýyla kf
Þamil Basayev
tasdik edilen, yaþamak için özgür olmanýn gerekliliðine inanmýþ, bu yolda büyük bedeller ödemiþ bir halkýn cephedeki sarsýlmaz iradesi ve Kafkasyalý savaþçýlarýn desteðiyle kazanýlan kesin zaferdi. Abhazya, Gürcistan'ýn iþgale baþladýðý 14 Aðustos sabahýnda parlamentoda, Gürcistan bünyesinde bir federe cumhuriyet olmayý görüþüyordu. Ama sýnýrsýz keyfiyet ve emperyalist arzular tüm barýþçý yaklaþýmlara raðmen asker-sivil demeden halka ölüm getirmek için yola çýktý. Ayný kaderi Çeçen halký da paylaþacaktý. Kuzey Kafkasya'daki sivil muhalefetin önde gelen isimlerinden, KHK eski baþkaný yardýmcýsý, Adige Hase'nin (Khase) kurucularýndan ve Kabardey Balkar Cumhuriyeti Ýnsan Haklarý Derneði(ÝHD) baþkaný Valeri Hatýjuko'nun tanýklýðý, o günlere ýþýk tutar: "Çeçenistan savaþýndan 10 gün önce 'Rusya Çeçenistan'a müdahale edecek' diye bir haber aldýk. O zaman Rusya'nýn Adalet Bakaný, Çerkes asýllý ünlü bir hukukçu olan Kalmuk Yura idi. Bu haberi alan Kalmuk
33
'Yura, Güvenlik Konseyi bu savaþýn baþlatýlmasý yönünde bir karar aldý. Bunun dönüþü yok artýk. Konsey üyeleri, iç politikada dengeleri oturtabilmek için Rusya'ya kazanabileceði bir küçük savaþ lazým olduðu düþüncesinde hem fikir oldu. Alýnan bu karar gereði de Rus ordusu Çeçenistan'a girecek.(...)
Aslan Mashadov
Yura, Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi'ne müracaat ederek Dudayev'le görüþmek üzere yetki almýþ, sonra Moskova'dan arayarak, beni durumdan haberdar edip Grrozni'ye gitmek üzere hazýrlýk yapmamý istemiþti. Dediklerini yaptým, Kalmuk Yura Nalçik'e geldi ve birlikte Grozni'ye hareket ettik. Doðrudan Cahar Dudayev'in yanýna çýktýk. Önce Kalmuk Yura ve Dudayev yarým saat süre ile baþ baþa görüþtüler. Sonra benim de katýlýmýmla bir yarým saat daha görüþüldü. Kalmuk Yura savaþýn çýkacaðýna ciddi þekilde inanmýþtý. Dudayev'e 'savaþa fýrsat verme. Halkýnýn kýrýlmasýna sebep olma' diyerek kendisini ciddi þekilde uyardý. Bu uyarý üzerine Dudayev'in rengi deðiþti, heyecanlandý. 'Benim halkýmý savaþa sokmak gibi bir niyetim yok zaten. Hatta halkýmý savaþa sokmamak için elimden ne gelirse yapacaðým' diyerek cevap verdi. O görüþmede Kalmuk Yura'yla Dudayev Çeçenistan'ýn statüsünü tartýþtýlar. Dudayev Tataristan'ýn biraz üstünde bir statüye razý olacaklarýný söyledi. Yura da bunun olabileceðini belirterek, konuþtuklarýný aynen Moskova'ya aktaracaðýný söyledi. Anlaþtýlar. Görüþme
bitince de Dudayev'in yanýndan ayrýldýk. Grozni'den dönüþte Kalmuk Yura ile arabada sohbet ettik. Kalmuk Yura bana, 'Valeri, istifam cebimde. Eðer Rusya Çeçenistan'a saldýrýrsa, Bakanlýk görevinde bir dakika bile durmayýp hemen istifa edeceðim' dedi.(...)Aradan iki ay geçti. Kalmuk Yura ile Moskova'da karþýlaþtýk. Kendisine, 'Dudayev'le yapýlan görüþme sonrasýnda Moskova'da neler oldu' diye sordum. Kalmuk Yura anlattý: 'Dönüþümde Baþbakan Viktor Çernomirdin'le görüþtüm. Dudayev'in ne düþündüðünü, ne istediðini kendisine aktardým. Hepsini makul karþýladý ve bu durumu Güvenlik Konseyi'ne sunacaðýný, muhtemelen de olumlu bir sonuç çýkacaðýný söyledi. Fakat Viktor Çernomirdin'le iki gün sonraki görüþmemizde caný çok sýkkýndý ve oldukça gergindi. Bana dedi ki: 'Yura, Güvenlik Konseyi bu savaþýn baþlatýlmasý yönünde bir karar aldý. Bunun dönüþü yok artýk. Konsey üyeleri, iç politikada dengeleri oturtabilmek için Rusya'ya kazanabileceði bir küçük savaþ lazým olduðu düþüncesinde hem fikir oldu. Alýnan bu karar gereði de Rus ordusu Çeçenistan'a girecek.(...) Kafkasya'da geçtiðimiz günlerde Kalmuk Yura için bir belgesel hazýrlandý. Henüz gösterime sunulmayan bu belgeseli seyrettim. Kalmuk Yura'nýn anlattýðý bu olayý, þu anda Rusya'nýn Ukrayna Büyükelçisi olan o günün Baþbakaný Viktor Çernomirdin'de ayný þekilde anlatýyor. Bütün bunlar, savaþý Dudayev'in çýkardýðý yönünde yapýlan propagandalarýn nasýl da yalanlarla dolu olduðunu gösteriyor."
Budennovsk Eylemi 11 Aralýk 1994'te baþlayan savaþ açýkça bir soykýrým halini alarak ilerlerken tüm dünya hala bu katliamýn Rusya'nýn kendi iç meselesi olduðunu iddia ediyordu. 9 Nisan 1995'te Samaþki aulundaki yüzlerce sivil acýmasýzca katledilirken, bir hafta sonra 17 Nisan'da 30 çocuk asýlarak ve yakýlarak öldürülürken ve daha pek çok benzeri olay vuku bulurken dahi, önemli olan stratejik çýkarlardý. Ýþte böyle bir durumda Çeçen komutanlar Rusya'yý barýþa zorlamak için bir operasyon planladýlar. 100-150 direniþçi, tabutlara gizlenerek kamyonlarla Stavropol bölgesindeki, Çeçenistan'ý bombalayan uçaklarýn kalktýðý hava üslerinden birinin de bulunduðu Budennovsk þehrine girdi. Planý yapan komutanlardan biri olan ve kýsa bir süre önce kundaktaki bebekler de dahil olmak üzere ailesinden 11 kiþiyi hava saldýrýsýnda kaybeden Þamil Basayev, amaçlarýnýn aslýnda Moskova'ya girmek olduðunu
kf
34
fakat kontrol noktalarýný geçmek için gereken paranýn Budennovsk'a kadar yettiðini söyleyecekti. Bilinen bir baþka sebep de þuydu; yine bu kontrol noktalarýndan birinde, kamyonlardan birinin geçiþi sýrasýnda polislerin çok fazla dikkatini çekmesi üzerine, pusuya düþmemek için savaþçýlar Budennovsk'a girmiþlerdi. Yeterli para, rüþvetle yürüyen bir sistemin basit bir parçasý olan bir Rus polisinin, muhtemelen baþka þeylerle ilgilenmesini saðlayabilirdi. Kimilerine göre 1500, kimilerine göreyse 5000 kiþiyi rehin alarak þehrin hastanesine sýðýnan direniþçiler þartlarýný öne sürdüler: Rus ordusu Çeçenistan'dan çekilecek ve derhal barýþ görüþmelerine baþlanacaktý. Ýçinde özel birlik askerleri de bulunan binlerce askeri þehre sevk eden Kremlin'in kazancý, 100-150 savaþçý karþýsýnda rezil bir yenilgiydi. Yapýlan tüm hücumlar geri püskürtülmüþtü ve rehineler Rus askerlerinin silahlarýyla ölüyorlardý. Üstüne üstlük kurtulan rehinelerin tepkisi Rus askerlerine yöneliyordu. Rehinelerin önemli bir bölümü, Çeçenler'in kendilerine kötü davranmadýklarýný, bunu ülkelerini savunmak için yaptýklarýný anlatmaktaydý. Þamil Basayev onlara þöyle demiþti: "Yedi aydýr kendi ülkemizde savaþýyoruz. Atýlan her kurþun ya bir Çeçen'i ya da Çeçenistan'ýn bir yöresini vuruyor. Artýk bundan sýkýldýk, savaþmaya devam edeceðiz ama bu kez Rus topraklarýnda, böylece kurþunlar bu kez Çeçenistan'ý deðil, Rusya'yý vuracak." Eylem sýrasýnda kocasý ölen, rehine doktor Valentina Vasilyeva þöyle diyordu: "Saldýrýp bizi kurtarmalarý gerekmiyordu. 5000 insanýn yazgýsýndan söz ediyorlardý ama umursamaz gibiydiler. Eðer gerçekten içeri girip binayý ele geçirmiþ olsalardý, sanýrým hiç birimiz sað çýkamazdýk(…) Elbette Çeçenlere karþý bir nefret var. Buraya geldiler ve suçsuz insanlara saldýrdýlar. Ama ayný zamanda bize kendi topraklarýnda olup bitenleri de sergilediler. Bize kötü davranmadýlar. Bu savaþ olmasaydý, herhalde hastane ele geçirilmeyecek, Çeçen sendromu ve bunlarýn hiç biri yaþanmayacaktý." Bunu anlamak için Budennovsk'u yaþamak mý gerekiyordu? Daha sonra ise, direniþçilerle görüþmeyi kabul eden Çernomirdin, ulusal televizyon kameralarýnýn önünde Þamil Basayev'le pazarlýða baþladý. Basayev, savaþýn durdurulmasý ve barýþ görüþmeleriyle ilgili taleplerinden ödün vermiyor ve Çernomirdin'in kendisine yönelttiði; uçak, para, yurt dýþýna güvenli çýkýþ gibi önerilerini reddediyordu. Eylemin 6. gününde Ruslar þartlarý kabul ettiler. Çeçenistan'da ateþkes saðlanacaktý. 150 kiþilik gönüllü insan kalkaný dýþýnda tüm rehineler serbest býrakýldý ve direniþçiler þehit olan 16 savaþçýnýn cesedinin bulunduðu bir soðutma kamyonu da dahil olmak üzere bir otobüs konvoyuyla Çeçenistan'a ulaþtýlar. Halkýn coþkuyla karþýladýðý direniþçiler ateþkesi saðlamýþlardý. kf
35
Basayev - Buddenovsk Eylemi Sýrasýnda
G-7 zirvesi için Kanada'da olan Yeltsin'in boþluðu, Çernomirdin'e insiyatifi ele alarak, 142 sivilin hayatýný kaybettiði eylemi Rusya standartlarýna göre kansýz bir biçimde bitirme imkaný vermiþti. Çernomirdin daha sonra þöyle diyecekti: "Rusya tarihinde ilk kez insan yaþamýný kurtarmak, devlet çýkarlarýnýn önüne geçmiþtir." Bu, ilk ve son olacaktý. Üzerinde anlaþmaya varýlan sadece ateþkes olmuþtu. Çernomirdin'in "insancýl" yaklaþýmý özellikle orduda
tepki uyandýrmýþtý. Yeltsin "devletin ve R.F.'nin bölgesel bütünlüðünü korumak üzere", Kuzey Kafkasya'da sürekli üslenecek yeni 58. orduyu oluþturmak üzere bir kararname imzaladý. Birlikler Çeçenistan'dan çekilmeyecekti ve siyasi görüþmeler baþlasa bile baðýmsýzlýk tanýnmayacaktý. Ateþkes direniþçilere soluk alma þansý vermiþti, Dudayev baðýmsýzlýðýn tanýnmasý karþýlýðýnda görevini býrakmayý da teklif etti ama kabul edilmedi ve savaþ tekrar baþladý.
Cahar Dudayev
kf
36
Caharkale’nin Kurtarýlmasý ve Birinci Savaþýn Bitiþi 120 bin Çeçen sivilin tüm yasak metotlarla katledildiði, 25 bin insanýn toplama kamplarýnda iþkenceden geçirildiði, yüz binlerce masum insanýn aðýr yaralar aldýðý bu savaþ boyunca, dünya sessizliðini korudu. Uluslararasý kamuoyu bu cinayetleri engellemek için hiçbir adým atmadý. Tam tersine, 20-21 Nisan tarihlerindeki G-7 Moskova zirvesinden sonra IMF, toplam 40 milyar dolar yardým kararý alarak, Rusya'ya elinden gelen yardýmý yapmaktaydý. Bu soykýrým denemesini durduran ise, 6 Aðustos 1996'da baþlayan, Caharkale'yi kurtarma operasyonuydu. Bu harekâtýn 10. yýl dönümünde bir bildiri yayýnlayan Dokka Umarov bu muhteþem askeri zaferi þöyle anlatýyor:
birlikleri, iþgalcilerin bulunduðu Hankala üssünden, Þeyh Mansur ve Kuzey Osetya'dan düþmana yardým gelebilecek ana yollarý kestiler. Çeçen ordusunun özel oluþturulmuþ harekat birlikleri tarafýndan, iletiþim hatlarý ve iþgalcilerin Caharkale tarafýna ve ülkenin diðer bölgelerine hareket edebilecekleri güzergahlar kesildi. Düþmanýn, zýrhlý birliklerin yardýmýyla doðrudan darbe vurmasý (Hankale ve havaalaný tarafýndan), Kuzey Osetya tarafýnda özel birimlerin kýrýlmasý ve ArgunHankala demir yolu boyunca rezervleri daðýtmasý gibi bütün çabalarý, Çeçen silahlý kuvvetlerinin kararlý ve kusursuz eylemleriyle bertaraf edildi." Uzun süren arabuluculuk çabalarýnýn ardýndan, 31 Aðustos 1996 günü, Çeçen Silahlý Kuvvetleri Baþkomutaný Mashadov ve Emekli General Aleksandr Lebed arasýnda geçen 9 saatlik görüþmeden sonra Hasavyurt Anlaþmasý imzalandý. 20 maddelik anlaþma gereði Rusya, 31 Aralýk 2001 tarihine kadar baðýmsýzlýk kararýný dondurmuþtu. Askerlerini Çeçenistan'dan çekmeyi ve karþýlýklý meseleleri uluslararasý hukuka göre çözmeyi kabul ettiler. Rusya 1996'da imzaladýðý ve bunu pekiþtirmek için 1997'de tekrar imza attýðý anlaþmalarda, birinci savaþta sanayisinin yüzde 80'ini kaybeden, þehirleri harabeye dönen Çeçenistan'ýn yeniden imarý için taahhütlerde bulunmuþ ancak bunlarýn hiçbirini yerine getirmemiþti. Birinci savaþtan önceki politikasýný sürdürerek, ülkeye müdahalelerde bulunmuþ, yardým amaçlý gelen Kýzýlhaç görevlilerinin, yatýrým amaçlý gelen iþadamlarýnýn ya da gaze-tecilerin kaçmasýna sebep olmuþ, Çeçenistan'ýn bir kanunsuzluk merkezi olduðu yönünde bir imaj çizmeye kalkmýþtý.
"Tam olarak, 10 yýl önce 6 aðustos 1996 yýlýnda, Çeçenistan-Ýçkerya silahlý kuvvetleri tarafýndan Çeçenistan'ýn baþkenti Caharkale'yi kurtarmak için, dünya savaþlarý tarihinde eþi görülmemiþ bir harekat gerçekleþtirildi. Savaþý komuta eden askeri uzmanlar, savaþ sanatý tarihinde benzeri olmayan bu mükemmel harekatý "Cihat" olarak adlandýrdýlar. Harekatýn gerekliliði hakkýndaki siyasi karar, Çeçenistan-Ýçkerya Cumhurbaþkaný Zelimhan Yandarbiyev tarafýndan alýndý. Harekatý, Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti Genel Kurmay Baþkaný Aslan Mashadov planladý ve kumanda etti. Harekat, cephede, General Þamil Basayev tarafýndan benzersiz bir þekilde yönetildi. Hafif silahlar ve küçük çaplý el bombalarýyla donatýlmýþ 850 mücahit, þafak vakti Rus iþgalcilerinin ve iþbirlikçilerinin sýðýnaklarýný ve pusuya yattýklarý yerleri geçerek, Caharkale'ye ulaþtýlar ve süratli bir þekilde, þehirde daha önceden belirlenen konumlarýný aldýlar. Takip eden birkaç gün içinde, þehre giren mücahit güçlerine, Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti'nden 1500 gönüllü daha katýldý. 10 bin düþman askerini bulunduklarý yerde felce uðratan mükemmel bir kuþatma operasyonu gerçekleþtirildi. Mücahitlerin uzman kf
Vahabilik Meselesi Bu bir tesadüf deðildir. 19 yy'daki Kafkas-Rus savaþlarý boyunca da Rusya, dünyaya; vahþi ve düzen bilmeyen medeni-yetsiz Kafkasyalýlar'dan bahsediyordu. Tabi ki, böylece Rusya medeniyet taþýyýcýsý ulvi sýfatýný hak edecekti. Dünyanýn istediði þu: Ýnandýrýcý olup olmamasý önemli deðil, yeter ki bir sebep bul! Bunun devamýnda, günün hassasiyetlerine uygun olarak bir de radikal Ýslam ve hatta vahabilik sýfatý uygun görülmüþtü. ÇÝC Dýþiþleri Eski Bakaný Osman Ferzauli bu sene içerisindeki bir röportajýnda bu konuda þunlarý söyler: "Yabancýlarýn rolü, vahabilerin rolü hep Çeçenistan'ý farklý göstermek, yani dünyadaki Ýslami terörün bir parçasý olarak göstermek için Moskova tarafýndan tezgâhlanmýþtýr. Evet Afganistan'dan, Arap ülkelerinden ve baþka Müslüman ülkelerden evrensel cihat için savaþmaya gelenler oldu ama sayýsý oldukça düþüktü. Ayrýca bu gelenler geleneksel Ýslami deðerlerle ters düþtü ve Çeçen halký tarafýndan görüþleri benimsenmedi. Ama þu da var; savaþ sonrasý dönemde iþsizliðin yüzde 99'lara vardýðý bir ortamda cebinde parayla gelen, iþsizlere maaþ veren bu kiþilerin yandaþý olmayý
37
seçen birçok Çeçen olmuþtur. Sonuçta Rusya, 1. savaþ sonrasý Çeçenistan'da olabilecek her türlü olumlu geliþmeyi engelledi. Kriminal gruplara destek oldu, ambargo uyguladý." Çeçen halký zaten köklerinde dindar bir toplum, Sovyet sonrasý özgürce yeniden kavuþtuklarý kimliklerinin bir öðesi de din faktörüydü. Üstüne üstlük yýllarca savaþýn getirdiði yýkým ve belirsizlik atmosferinde inançlarý onlarý ayakta tutan bir etmendi ve dünyanýn her yerinde örneði görülebileceði gibi, zor anlarýnda ona sýðýndýlar. Ama asla Ruslar'ýn iddia ettiði gibi deðil. Vahabi hareketin liderlerinden biri olduðu söylenen Þamil Basayev, 2003 yýlýndaki bir röporatjýnda bu konudaki bir soruya þu cevabý veriyor: "Sözde 'vahabilere'
gelince, bizden hiç kimse vahabi deðildir, yanýmýzda olan herkes Müslüman'dýr. Bizler inþallah, Ýslam'ýn savaþçýlarýyýz ve Allah'ýn cihadýmýzý kabul edeceðine inanýyoruz, umuyoruz ve yolunda bize merhametli davranmasýný bekliyoruz. Ýçkeriya'da savaþtan önce bir 'vahabi'yi tanýyordum: Bahauddin Daðýstanlý, bu adam her yerde sofilerin baþlarýnýn kesilmesi gerektiðini baðýrýyordu ve bir tane sofi vardý, o da Kafirov(Ahmet Kadirov); her yerde, vahabilerin kafalarýný kesmek gerektiðini baðýrýyordu. Bunlarý þimdi görüyoruz, biri nereye kaçtýðý bilinmez, diðeri ise tarihi memleketi Rusya'ya döndü ve FSB'ye." Ayný þekilde 1999 yýlýnda yayýnlanan "Kamuoyuna Açýk Mektup"unda Basayev, "Her þeyden önce, ben bir müslümaným, fundamentalist ya da aþýrý uçta bir insan deðilim. Ýkisinin arasýnda büyük bir fark var. Þiddete ve teröre yol açtýðý için her türlü aþýrýlýða karþýyým. Baðýmsýzlýk, barýþ ve insan haklarý için son nefesime kadar çarpýþacaðým gibi, aþýrýlýklara, suçlulara ve teröristlere karþý da mücadele
Çünkü sevdikleri, kadýnlarý ve çocuklarý bir hiç uðruna öldürülenler, düþmanlarýný ortadan kaldýrmak için güç kullanmaya devam edecekler. Moskova'nýn merkezinde bir bomba patlatýp 10-20 çocuðun yaralanmasýna yola açanla Karamaçi'ye bomba atýp 10-20 çocuðu öldürenler arasýnda ne fark var? Fark nerede?" edeceðim. Baþbakan yardýmcýsý olduðum günden beri, insanlarýmýzý korkutan ve yabancýlarýn gelmelerini engelleyen suçlularý bulup çýkarmak ve cezalandýrmak için çok çalýþýyorum. Onlarý yakalamak için Baþkan Mashadov ile birlikte yaptýðýmýz çalýþmalarý durdurmak için etkin kampanyalar düzenlendi." diyordu. Þu da bir gerçektir ki, Basayev'in Ýslami rengi günden güne artmaktaydý. Özellikle ölümüne yakýn dönemde kendi isminin yanýnda "Abdullah Þamil Ebu Ýdris" ismini de kullanýr hale gelen Basayev'in bu tercihlerinin, dünya tarafýndan finanse edilen ve açýk bir soykýrým savaþý yürüten Rusya'ya karþý özellikle Arap ülkelerinde etkinliði bulunan ve ilk savaþta da bulunmuþ Ürdünlü Komutan Hattab aracýlýðýyla da, maddi kaynak saðlama ihtiyacýndan ileri geldiði öne sürülür. Takým elbiseli, kravatlý ve kýsa sakallý Basayev'in çok kýsa bir süre içindeki deðiþimi bu þekilde açýklanýr. Pek çok kiþi, kendisine verilen sözler tutulmamýþ ambargo altýndaki bir ülkede ve ilkinden çok daha acýmasýz olacaðý bilinen bir savaþýn ayak sesleri yaklaþýrken, baþka bir þanslarýnýn olmadýðýný düþünüyor. Kendisi þu an hayatta deðil ve ne yazýk ki bu sorular ona sorulmadý. Þamil Basayev'e yakýnlýðýyla bilinen ve þu anda Devlet Baþkanlýðý görevini yürüten Dokka Umarov, 2005 yýlýnda Radio Liberty ile yaptýðý bir röportajda "Bana radikal Müslüman ya da vahabi demeleri çok komik" diyecekti. Ayný Umarov, 4. Devlet Baþkaný Abdulhalim Sadullayev'in þehit edilmesinin ardýndan göreve geldiðinde, dýþ politikada öncelikli görevlerinin, üzerlerine vurulan ekstremist damgasýndan kurtulmak olduðunu söyleyecekti. Bütün direniþ liderleri içerisinde ilk olarak Basayev'in baðlýlýðýný sunduðu Sadullayev, Mashadov'un cesedinin Ruslar tarafýndan alýkonulup kendilerine teslim edilmemesinin sebebini açýklarken "Onlar bizim liderlerimizin mezarlarýnýn bizler için birer sembol olmasýndan korkuyorlar" diye“Baðýmsýz Çeçenistan”
38
cekti. Mezar kültürüne karþý çýkan ve bunu þirk olarak gördüðü için Mekke'deki sahabe mezarlarýnýn dahi dümdüz edilmesine sebep olan vahabiliðin, böylesi bir yaklaþýma sahip bir mücadeledeki yeri ne olabilir ki? Ýki savaþ arasý dönemde, politikacý olarak kötü bir portre çizen Basayev, yüzde 65 oy alan Aslan Mashadov karþýsýnda yüzde 26 oy alarak baþkanlýk yarýþýný kaybetmiþti. Seçimlerden sonra Mashadov tarafýndan baþbakanlýða atandýktan sonra, özellikle ekonomik alanda baþarýsýz bir yönetim sergileyerek makamýndan istifa etti. Ruslarýn verdikleri bütün sözleri ve imzaladýklarý tüm anlaþmalarý hiçe sayan tutumlarý, beþ senelik bir takvime baðlanan ve 2001 senesinin sonuna doðru netleþecek olan baðýmsýzlýðýn tanýnmasý konusu yaklaþtýkça yeni bir savaþ korkusunu hissedilir kýlýyordu. Þamil Basayev böyle bir atmosferde, halen devam eden ikinci soykýrýmdan 7 ay önce Aralýk 1998 tarihinde, Aslan Mashadov'un ülke içindeki otoritesini sarsacak bir hareketin liderliðine soyundu: Çeçen-Daðýstan Halklarý Þurasý. Kremlin yönetimine karþý yeterince sert olmamakla suçladýðý Mashadov'a karþý çýkan Basayev'in, yaklaþmakta olduðu bilinen yeni savaþa karþý hazýr olmak adýna mý yaptýðý, yoksa enerji hatlarýndaki pozisyonu sebebiyle Rusya dahil pek çok ülke istihbaratýnýn müdahalesiyle manipüle edilerek, büyük devletlerin çýkar saðlamaya mý çalýþtýðý hala üzerinde anlaþmaya varýlamayan bir meseledir. Belki de her iki seçenek geçerliydi. Ýkinci þýkký savunanlar, Çeçenistan'dan geçen ve Rusya'nýn tercih ettiði petrol boru hattý yerine, ABD ve Türkiye'nin, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattýný tercih etmesinden dolayý, bu bölgedeki bir savaþýn ABD ve Türkiye'nin enerji politikalarýna uygun olaný ön plana çýkartacaðýný söylüyorlar. Burada bir iddianýn daha notunu düþmek gerekiyor; Þura Hareketi'nin manipülasyonunda, özellikle Türkiye üzerinden "yardým" amaçlý organizasyonlarýn da kullanýldýðý düþünülüyor. Bunun yanýnda batýlý devletler baþta Dünya Bankasý aracýlýðýyla olmak üzere çeþitli kanallarý kullanarak Rusya'ya akýttýklarý yüz milyonlarca kf
dolarla savaþýn finansmaný oluyorlardý. Öyle görünüyor ki, sular durulup da objektif araþtýrmacýlar, var olan tüm etki merkezlerinin çözümlemesini saðlamadan, Kafkasyalýlar adýna çok büyük bir tecrübenin çýkacaðýna inandýðýmýz bu dönem tam olarak anlaþýlamayacak.
Daðýstan Operasyonu 7 Aðustos 1999 günü Daðýstan'ýn Botlikh kasabasýna bir askeri harekatta bulunan Rus ordusu, bölgedeki köyleri bombalamaya baþladý. Uzun bir zamandýr bölgede baþýna buyruk yaþayan halkýn liderleri üzerine yaðan bombalardan sonra Þamil Basayev'den yardým istediler. Þamil Basayev ve Komutan Hattab, Ruslar'ýn bahsettiði gibi yüzlerce deðil, Mashadov'un belirttiði gibi 50 ya da daha fazla savaþçýyla halka yardým etmek için Daðýstan'a geçtiler. Bu Rus propagandasýna hizmet eden büyük bir hata oldu. Þamil Basayev'den yardým isteyenlerden biri olan Bahauddin Daðýstanlý
(Muhammedov)'nýn hakkýnda Basayev'in sözlerini yukarýda okudunuz. Bunun bir tuzak olduðu, Rusya'nýn Çeçenistan'a yönelik bir operasyon için "Çeçen vahabistler" R.F. topraklarýna saldýrdý diyebilmek adýna düzenlenmiþ bir oyun olduðu ileri sürülmektedir. Gerçekten de Ruslar saldýrýnýn ilk önce Çeçenler tarafýndan baþlatýldýðýný, ordu birliklerinin daha sonra müdahale ettiðini söylediler. Oysa savaþçýlar operasy-
39
onun baþlangýcýndan 9 gün sonra bölgeye geçmiþlerdi. Kremlin'in propaganda birimi baþarýlýydý. Olaylarýn daha ilk günlerinde Türkiye'deki medya organlarý bile vahabizm masalýný kamuoyuna servis etmeye baþlamýþtý. Çok sürmeden R.F.'nin baþkenti Moskova'da ve baþka þehirlerde binalar patlamaya baþladý. Yüzlerce sivilin hayatýný kaybettiði bu olaylarýn sorumlularýnýn FSB olduðundan artýk kimsenin bir þüphesi yok. Öyle ki baþka bir binaya bombalarý yerleþtirmeye çalýþýrken halk tarafýndan ihbar edilen ve polis tarafýndan yakalanan ajanlarýn savunmasý yeterince komikti: halkýn dikkatini ölçüyorlarmýþ ama gerçek patlayýcýlarla. Fakat sorumlular o günlerde, hiçbir iz ya da eylemi üstlenen olmamasýna raðmen ilan etmiþlerdi: Radikal Ýslamcý Çeçenler.
kalkan uçaklarýna binip, hava saldýrýlarýyla þehirleri yok ederek ilerleyen Rus birliklerinin, acýmasýzlýklarýný anlayabilmek için, baþkent Caharkale'nin tek bir fotoðrafýna bakmak bile yeterlidir. Toplama kamplarý, keyfi tutuklamalar, yasaklanmýþ kimyasal silahlarýn kullanýmý, halký özellikle çocuklarý hasta eden zehirli gazlar, insana aklýný kaçýrtan iþkenceler, ceset ticareti, toplu mezarlar, tecavüzler ve daha pek çok madde bu halkýn maruz kaldýðý adaletsizliðin baþlýklarýdýr. Ve bu toplum, insanýn yazarken kanýný donduran gerçekleri 7 yýldýr umutsuzca yaþýyor.
Caharkale Düþüyor 31 Ocak 2000'de, Çeçen direniþçiler sivil halkýn daha fazla zarar görmesini engellemek amacýyla, 3 kuþatma çemberiyle çevrelenmiþ, etrafý mayýnlarla çevrili
Terörle suçlanan -ki bütün bu olaylar sýrasýnda hiçbir resmi sýfatý yoktu- Þamil Basayev o günlerde Çek Gazetesi Lidove Noviny'nin kendisiyle yaptýðý bir röportajda þunlarý söyledi (bu aþamada bombalamalarý Kremlin'le iliþkilendirmiyordu): "Rus imparatorluðunun kullandýðý devlet terörizmi de dahil, terörizmin bütün biçimlerini kýnýyorum. Moskova'daki son patlama bizim deðil. Daðýstanlýlarýn iþidir. Rusya açýktan Daðýstan'ý terörize etmektedir. Bütün bir hafta boyunca tek bir yumrukta birleþmiþ ordu ve Ýç iþleri Bakanlýðý birimleri üç küçük köyü bombalayýp duruyorlar. Elbette bütün bunlar devam edecek. Çünkü sevdikleri, kadýnlarý ve çocuklarý bir hiç uðruna öldürülenler, düþmanlarýný ortadan kaldýrmak için güç kullanmaya devam edecekler. Moskova'nýn merkezinde bir bomba patlatýp 10-20 çocuðun yaralanmasýna yola açanla Karamaçi'ye bomba atýp 10-20 çocuðu öldürenler arasýnda ne fark var? Fark nerede?" Yeltsin'den iktidarý devralan Vladimir Putin, varlýðýný ve otoritesini, silah tüccarlarý ve savaþtan nemalanan yüksek rütbeliler gibi bu savaþa borçludur. Ýngiliz muhabir Patrick Cocburn, Rus karar alma merkezinin merkezindeki bir isim olan Sergey Stephaþin'in "Rusya'nýn çok daha önceden savaþa girmeyi planladýðýný, Daðýstan olaylarý ya da binalarýn bombalanmasý olmasaydý da operasyonun baþlatýlacaðýný" dile getirdiði açýklamalarýný yayýnlamýþtý. Günah keçisi ilan edildiðini söyleyen Basayev'den baþka, Daðýstan operasyonuna karþý çýkan Aslan Mashadov'da 2002 senesinde savaþýn sebepleri konusunda þöyle diyordu: "Basayev'le birlikte o sýrada tümüyle bir iç savaþa gömülmüþ olan Daðýstan'a geçen, elli ya da daha fazla sayýda savaþçýnýn, neredeyse 3 yýldýr devam eden böyle geniþ çaplý bir savaþýn sebebi olduðunu düþünmek biraz saflýk olur."
II. Savaþ 1 Ekim 1999 tarihinde, halen tüm dünyanýn gözleri önünde devam eden bir insanlýk ayýbý, Çeçen halkýnýn soykýrýmý baþladý. Savaþçýlarla olabildiðince karþýlaþmadan Rusya içinden, Kuzey Osetya'dan, Daðýstan'dan
“Markha, Grozni’deki Evinde” (1996) - Stanley Greene
11 Eylül olaylarý ise Rusya'ya aradýðý en güzel fýrsatý vermiþti: Uluslararasý terörizmle mücadele bahanesi. Savaþýn en þiddetli anýnda, silah arkadaþlarýný bile þaþkýnlýða düþürecek bir cesarete sahip bu adam, belki de tek yenilgisini medya karþýsýnda aldý.
40
“Düþmanlarýmýzýn bize yapýþtýrmaya çalýþtýrdýklarý etiket ne olursa olsun, biz Rus emperyalizminden kurtuluþumuz için bir mücadele veriyoruz ve böyle bir mücadele dýþ desteklere baðlý olmaz. Biz, bayraðý atalarýmýzdan aldýk ve bu mücadele yüzyýllardýr devam ediyor." baþkent Caharkale'den daðlara doðru çekildiler. Artýk direniþ yeni bir boyut kazanýyordu. Bundan sonra mobil timler halinde organize olmuþ silahlý güçlerin gerilla savaþý baþlýyordu. Çok zorlu geçen Caharkale'den çýkýþýn öyküsünü ve Basayev'in, emrindeki askerlerin kendisine olan baðlýlýðýný ve güvenini sarsýlmaz kýlan komutanlýk tarzýnýn bir baþka örneðini o günlerin bir tanýðý olan doktor Hasan Bayev anlatsýn:
Yine ayný kâbusun içindeydim.(…) Derin bir nefes aldým. Elimden gelen tek þey, Allah bana güç verdiði sürece direnmekti. Sonraki birkaç saat içinde, gece boyunca, dört bin kiþinin Grozni'den kaçtýðýný öðrendim. Bu grubun içinde, Þamil Basayev'in de dahil olduðu, üst düzey Çeçen komutanlarýnýn emrindeki iki bin savaþçý, sayýsýz mülteci, yaklaþýk yirmi tanesi yaralý olan elliye yakýn Rus askeri ve birkaç yabancý gazeteci varmýþ, ikinci savaþ baþladýðýndan beri, savaþçýlarý kaçýrmak için gece gündüz süren bombardýman, þehri yerle bir etmiþti. Ayakta neredeyse hiç bina kalmamýþtý; geriye kalan tek þey yýkýk duvarlar, kýrýk pencereler ve için için yanan yýkýntýlardý. Bir zamanlarýn maðrur baþkenti, çöplüðe dönmüþtü. Yiyecek, su, elektrik, hiçbiri yoktu. Binlerce insan, bodrumlarda farelerin içinde, mahsur kalmýþlardý. Son haftalarda, derin-tesirli bombalar ve vakum bombalarý binlerce insanýn ölümüne yol açmýþtý ve Þamil Basayev, sonunda þehri boþaltma emri verdi. Plana göre Çeçen savaþçýlar, daðlara çýkarak gerilla saldýrýlarý düzenleyeceklerdi. Boþaltma baþladýðýnda þiddetli kar yaðýþý vardý. Þamil Basayev ve içlerinde Çeçenistan'ýn eski baþbakanýnýn yeðeni olan Leça Dudayev'in de bulunduðu birkaç saha komutaný yola çýktýlar. Savaþçýlar da þehrin güneyine giden dar bir yoldan ilerleyip Sunja Nehri'ni ve Kirova'yý geçtiler. Üç gün boyunca kar yaðdýðý için yolculuk zorluydu ve bazý yerlerde dizlerine kadar kara gömülüyorlardý. Ruslar, nehrin yakýnýndaki, Alhan Kala'nýn üç mil dýþýnda açýk bir alana mayýn döþemiþler. Daha sonra bir Rus general, basýna, Basayev'i tuzaða düþürerek mayýn tarlasýna girmesini saðladýklarýný anlattý. Bu doðru deðildi.
Þ. Basayev ve Dokka Umarov
"… 31 Ocak 2000'de, sabah saat altýda Nuradi beni çok acil hastaneye çaðýrdý. "Çabuk gel! Yaralýlar akýn ediyor!" dedi. Hastaneye vardýðýmda düzinelerce yaralýnýn, hastanenin birinci ve ikinci katlarýndaki koridorlarda üst üste yýðýlmýþ odunlar gibi yatmakta olduðunu gördüm. Hastane koridorlarýnda tüm yaralýlar için yeterince yer yoktu, bu yüzden de çoðu dýþarýda yatýyordu ve kanlarý karýn üzerinde kýrmýzý kristaller oluþturuyordu. Hastaneye, kýzaklarýn ya da ceket ve kazaklardan yapýlan sedyelerin üzerinde veya arkadaþlarýnýn sýrtlarýnda getirilmiþlerdi. Bu görüntüler bende þok etkisi yaratmýþtý. Önce kimi tedavi etmeliydim? Hiç aðrý kesicimiz kalmadýðýna göre acýyý nasýl hafifletebilirdik? Birkaç dakikalýðýna donup kaldým. Nuradi, "Burada yaklaþýk iki yüz yaralý var. Bunlar savaþçýlar ve Grozni'den gelen mülteciler. Bir de adamlarýmýzýn beraberlerinde getirdikleri yaralý birkaç Rus askeri var. Yaralýlarýn devamý da yolda" dedi.
kf
Basayev ve adamlarýnýn mayýnlardan haberi vardý; ancak kar yüzünden þaþýrmýþ ve yollarýný kaybetmiþlerdi. Saha komutanlarý izlenecek en iyi yol hakkýnda tartýþmýþlardý ve içlerinden biri, kendilerine yolu açmalarý için önden Rus esirleri göndermeyi önermiþti. Leça Dudayev ve bazý saha komutanlarý bu fikre karþý çýktýlar. Silahsýz Rus askerlerini bile bile öldürmenin, Çeçenistan'ýn baðýmsýzlýk uðruna verdiði savaþýn ruhuna ve Müslümanlýða sýðmayacaðýný savundular. Þamil Basayev de bu düþünceye katýldý ve baþkomutan olarak mayýn tarlasýndan geçme operasyonunu kendisinin yönetmesi gerektiðini söyledi. Böylelikle yola koyuldular. Liderlerini korumak için, korumalarýndan ikisi kendini feda ederek öne atýldý ve güvenli bir yol açtý. Birkaç metre ileride baþka bir mayýn patladý ve Basayev'in sað ayaðýný ve bileðini parçaladý. Bunun paniðiyle insanlar saða sola koþuþturarak daha fazla mayýnýn patlamasýna neden oldular. Karlarýn içinde yatan Basayev, insanlarý sakinleþtirmeye çalýþýyordu. "Koþmayýn!" diye baðýrdý. Gönüllüler, güvenli bir yol açabilmek için kendilerini karlarýn üzerlerine attýlar ve çoðu görünmeyen mayýnlara basarak hayatýný kaybetti.
41
dizlerindeki eklem yerlerinden parçalanmýþ bir savaþçýydý. Bacaklarýný kurtarmak imkansýzdý. Ameliyat masamdaki ikinci kiþi, Ruslarýn öldürmeyi çok istedikleri ve kendisini yakalayana bir milyon dolar ödül verilecek olan Basayev'di. Hayatta insanýn baþýna garip þeyler geliyor. Onu tanýdýðým okul yýllarý boyunca sessiz ve sürekli futbolla haþýr neþir olan bir çocuktu. Bugünse koridorda yatarken onu güçlükle tanýyabiliyordum. Sakalýnýn altýndaki yüzü, kan, pislik ve barut dumaný içinde kalmýþtý. Elleri soðuktan donmuþtu ve yýrtýk bez parçalarýna sarýlmýþtý. Ona doðru eðilince, "Hasan, sen misin?" diye sordu. Patlamada kör olmuþtu. "Önce beni ameliyat etme. Benden önce genç çocuklarla ilgilen" dedi. "Çok fazla kan kaybetmiþsin" diye yanýt verdim. Kan basýncýný ölçme aletine baktým: Kan basýncý çok düþmüþtü, ölmek üzereydi. Herhalde kanýnýn yüzde ellisini kaybetmiþti; müdahale etmeden yarým saat daha geçerse ölmüþ olacaktý. Çok hýzlý çalýþmak zorundaydým. Kan dolaþýmý yavaþladýðýndan nefes darlýðý çekiyordu. O kadar barut isi ve pisliðin içinde derisi, simsiyah sakalýnýn aksine bembeyazdý. Asker postallarýndan
"Çeçenlerden nefret ediyorum, onlarýn çocuklarýndan bile nefret ediyorum. Bu nefretim biter mi bilmiyorum. Kýzýmý ve eþimi öldürdüler. Ama oradaki kadýnlarýn da aileleri, çocuklarý vardý… Eþlerinin ve kardeþlerinin öldürüldüðünü söylüyorlardý. Onlarýn yerinde olsaydým, ben ne yapardým? Sanýrým onlarýn yaptýðýnýn aynýsýný yapardým. Þimdi küçük oðlum için yaþýyorum. Eðer o da ölmüþ olsaydý kimsesiz kalýrdým. Sanýrým, ben de bombalý bir kemer takardým ve kendimi havaya uçururdum." Bu sýrada doðudaki daðlarda gizlenen Rus tanklarý ve niþancýlar, kaçan insanlara ateþ ediyorlardý. Tüm bu olaylarýn sonunda yerde yatan yaklaþýk yüz yetmiþ ölü vardý. Mayýnlar yüzünden akrabalarý cesetleri toplayamýyordu. Cesetler ancak aylar sonra toplanabilmiþti. Sonuçta, hastaneme yaklaþýk üç yüz aðýr yaralý getirildi. Hasar hakkýnda fikir edinebilmek için koridora çýktým. Kan, pantolonuma sýçradý ve ayakkabýlarýmdan içeri sýzdý. Yaralýlara bakarken sakinlikleri karþýsýnda hayrete düþüyordum. Pek azý inliyor veya aðrý kesici istiyordu. Bazýlarý dua ederken bazýlarý da arkadaþlarýný yatýþtýrmaya çalýþýyordu. Savaþçýlarýn çoðu Çeçenistan'ýn farklý köylerinden gelen delikanlýlardý. Tüm bu görüntüler beni hasta ediyordu. Savaþ, Çeçenistan'ýn sahip olduðu en iyi þeyleri alýp götürüyordu. Bunlar, on yedi on sekiz yaþýný aþmamýþ genç insanlardý ve okula gitmiyorlardý.(…)Ben çalýþýrken, kasaba halký da kan baðýþý yapmak için hastaneye gelmeye baþladý. Ameliyat ettiðim ilk kiþi, bacaklarý
geriye kalanlarý çýkardým. Sað ayak tabaný parçalanmýþtý, parçalanan kaval kemiðinden ve fibulasýndan fýrlamýþ olan tendonlarý ve yumuþak kas dokularý dýþarý sarkýyordu. "Canýn acýyor mu?" diye sordum. "Çok sessizsin. "Kafasýný salladý ve "Çalýþmana engel olmak istemiyorum" diye fýsýldadý. Yeðenim Ali'nin yardýmýyla kesilmiþ bir uzvu sararken. "Ayaðýný bileðinin üzerinden kesmek zorunda kalacaðým" dedim. "iþini yap; ama daha kötü durumda olanlar varsa önce onlarý al" dedi. Kolundaki damardan iki ölçü glikoz ve Polyglukin verdik, ardýndan hemþirelere her üç dakikada bir kan basýncýný ölçmelerini ve sonuçlarý yüksek sesle bana bildirmelerini söyledim. Kan basýncýný bir nebze olsun yükseltmeyi baþardýk. Bu sýrada, Þamil Basayev'in yaralýlar arasýnda olduðu haberi yayýlmýþtý. Birkaç Batýlý gazeteci, Rusya'nýn azýlý düþmanýnýn görüntülerini alabilmek amacýyla kameralarýyla ameliyat odasýna daldý. Onlara dýþarý kf
42
çýkmalarýný söyledim. Bütün ameliyatý baþtan sona kameraya alan kiþi yeðenim Adem'di; daha sonra Reuters bu çekimleri dünyanýn dört bir yanýna daðýttý. (…)Ben ameliyatý tamamlar tamamlamaz, Basayev'in adamlarý, Ruslar tarafýndan her yerde arandýðýný bildiklerinden onu hemen binadan çýkardýlar. Onlar gitmeden Rumani, Basayev'in kesik bacaðýný bir torbaya sardý ve gömmeleri için Basayev'in akrabalarýna verdi. Bütün bir gün ve gece boyunca, yaralýlarýn iniltileri ve imamla köy büyüklerinin ölenler için Kuran'dan okuduklarý dualar arasýnda çalýþtým. O korkunç saatler boyunca pek çok ünlü saha komutaný hastanemde hayatýný kaybetti. Abdül Malik yaralý bir halde getirilmiþti, Hünkar Paþa Ýsparov ve Leça Dudayev gibi bazýlarýysa hastaneye geldiklerinde ölmüþlerdi; Ruslan Gelayev koridorlarda yatmak zorunda kalmýþ ama sonunda kurtulmuþtu.
“…Moskova tiyatrosu ve Beslan'daki okulda hayatýný kaybedenlerin sorumluluðu, Putin'in üstündedir. Bizim tek yaptýðýmýz Çeçenistan'da devam eden savaþa ve Çeçen soykýrýmýna bir son verilmesi talebinde bulunmak için insanlarý orada tutmaktý. Oradaki insanlarý, kendi insanlarýný öldürenler, Ruslardýr, Rusçulardýr." Birkaç hemþireyle birlikte Ömer Kambiyev'in de aralarýnda bulunduðu birkaç doktorun ve Çeçenistan Saðlýk Bakaný'nýn yardým için Grozni'ye geldiðine dair duyumlar aldým. Bu iyi haberdi; çünkü artýk direncimi yitirmeye baþlamýþtým, insanlarýn kol ve bacaklarýný kesmekten kollarým sýzlýyordu. Bunun yaný sýra bir marangoz matkabýyla beyin ameliyatlarý da yapýyordum. O kadar çok kemik kesmiþtim ki, kýsa bir süre sonra testerenin ortasýndaki diþler köreldi. Baþka bir testerem yoktu, ben de sert kýsmý testerenin uç taraftarýyla, daha yumuþak dokularý da ortasýyla kesmeye baþladým. Elim bu üç aþamalý kesme hareketine o kadar alýþmýþtý ki, kesmek, otomatik bir iþleme dönüþmüþtü. Yirmi dört saat boyunca ne ameliyat haneden çýktým, ne de bir þey yiyip içtim…"
gulayacaktý. El Kaide terörüyle iliþkilendirilmeye çalýþýlan Çeçen direniþini ve liderlerinin beyanlarýný dikkatle incelediðimizde kesin bir ideolojik farklýlýk kendisini göstermektedir. Örneðin, ulusal hassasiyetler taþýmayan ve salt ümmet bilinciyle hareket eden El Kaide'den farklý olarak, Çeçen direniþi kökleri yüzyýllar öncesine dayanan bir ulusal kurtuluþ mücadelesidir ve bu yönü Þamil Basayev de dahil olmak üzere tüm liderlerce defalarca dile getirilmiþtir. Daha El Kaide ortaya çýkmadan seneler önce, bu hareketin ideolojik temelini hazýrlayan Filistinli ideolog Dr. Abdullah Azzam, insanlarýn zihinlerinde öncelikle þu sözüyle canlanýr: "Daha fazla diyalog yok, daha fazla konferans yok, daha fazla uzlaþma yok, artýk cihat ve tüfek var ve yalnýz cihat ve tüfek var!" Oysa Çeçen liderler hiçbir zaman uzlaþma kapýsýný kapatmamýþlar, El Kaide'nin asla muhatap kabul etmeyeceði uluslararasý hukukun tesis edilmesine de vurgu yapmýþlardý ki bunlar örneklerden sadece bazýlarýdýr. Artýk bu iddialara komutanlar, dalga geçerek cevap vermeye baþlýyorlardý: "Ýsveç TT Haber Ajansý: El Kaide'ye karþý olan tutumunuz nedir? Basayev: Tedbirli ve sýradan bir tutumum var. Çünkü hayatým boyunca, El Kaideli olduklarý iddia edilen iki kiþi gördüm. Hattab ve Ebu Walid. Onlar da, hem El Kaide'nin üyesi deðillerdi hem de Ladin'den haberleri bile yoktu. Ladin'i, Afganistan'da, uzak bir mesafeden, savaþ zamanýnda kendileri gibi normal bir mücahit olan insanlarla beraber sadece birkaç dakika görmüþler. Fakat þimdi Çeçenistan'da durum deðiþti. Ne zaman az ya da çok tanýnmýþ bir mücahit öldürülse, hemen en kötü yýkým faaliyetlerinin organizasyoncusu o olur ve kesinlikle El Kaide'nin bir üyesidir. Çok ilginç bir durum. Bir mücahit saðken, benim emrimdedir fakat ölür ölmez, El Kaide'nin bir üyesi ve 'yardýmlarýn ana kaynaðý' olur." (…) "Þunu tekrarlamak istiyorum, terörizm ve ayrýmcý kelimelerinin bizimle bir alakasý yok. Bu kelimeler, bize karþý propaganda amaçlý kullanýlan kelimelerdir. Düþmanlarýmýzýn bize yapýþtýrmaya çalýþtýrdýklarý etiket ne olursa olsun, biz Rus emperyalizminden kurtuluþumuz için bir mücadele veriyoruz ve böyle bir mücadele dýþ desteklere baðlý olmaz. Biz, bayraðý atalarýmýzdan aldýk ve bu mücadele yüzyýllardýr devam ediyor."
El-Kaide Ýliþkisi 11 Eylül olaylarý ise Rusya'ya aradýðý en güzel fýrsatý vermiþti: Uluslararasý terörizmle mücadele bahanesi. Savaþýn en þiddetli anýnda, silah arkadaþlarýný bile þaþkýnlýða düþürecek bir cesarete sahip bu adam, belki de tek yenilgisini medya karþýsýnda aldý. Düþmanýn dezenformasyon gücü karþýsýnda, gerçeklere dayanan propagandanýn önemi bir kez daha tüm çarpýcýlýðýyla karþýmýzdadýr. Putin yaptýðý açýklamalarýnda, Çeçenistan'daki operasyonlarýn, uluslararasý terörle mücadeleden ayrý düþünülemeyeceðini defalarca vurkf
Tüm bu süreç boyunca þehit lider Aslan Mashadov defalarca barýþ teklifinde bulundu. Çözüme yönelik tavrýný yine bu amaç uðruna tuzaða düþürülerek katledilmesine kadar sürdüren Mashadov, Kremlin'de kendisine bir muhatap bulamadý. Vurulmadan önceki 1 ay boyunca onun emriyle tüm Çeçenler ateþkes kararý almýþ ve Mashadov direniþ güçleri üzerindeki iradesini göstermiþti. Ruslarýn cevabý, kameralara yansýyan görüntülerde soyulmuþ ve yerde yatan kanlý bedeniyle Mashadov'u teþhir etmek oldu. Mashadov'un ölümüne dek sürdürdüðü barýþ müzakerelerine olan inancýný,
43
Þamil Basayev çok daha önce kaybetmiþti. O da defalarca barýþ teklif etmiþ, Rus ve dünya liderlerine sivil halka dokunulmamasý konusunda ve imzalanan Cenevre Konvansiyonu’na uyulmasý hakkýnda çaðrýlarda bulunmuþtu. Ýliþkilerde uluslar arasý hukukun esas alýnmasý halinde ve bu hukuk iki tarafça da uygulandýðýnda savaþmaya gerek olmadýðýný söyleyen Basayev'in de aldýðý cevap farksýzdý; daha çok katliam, bombalama, sivil ölümler… Uluslararasý savaþ hukukuna uyulmasý yönündeki çaðrýlarý dikkate alýnmazsa, operasyonlarý Rusya içerisine taþýyacaðýný belirtmesine raðmen cevap deðiþmedi. Bunun yanýnda Þamil Basayev, özellikle fidye için adam kaçýrmalar ve cezalandýrma amaçlý sivillere yönelik saldýrýlarda rol alan Rus yanlýsý kukla yönetim aracýlýðýyla savaþýn bir Çeçen iç savaþý haline getirilmeye çalýþýldýðýný da söylüyordu. Rusya içerisindeki yeni çatýþma merkezleriyle bu manipülasyonun engellenmeye çalýþýldýðýný da sözlerine ekliyordu.Bunun bir örneði Ýnguþetya'daki Ýç iþleri ve FSB binasýna yönelik olan saldýrýlardý. Bizzat Basayev'in yönettiði saldýrýlarda hedef bölgeler uzun müddet elde tutulmuþ, direniþçiler çok sayýda kayýp verdirmiþ ve hatýrý sayýlý bir cephaneyi ganimet olarak daðlardaki üslerine taþýmýþlardý. Bir Ýnguþ gencine, neden Çeçen savaþçýlarla beraber çatýþmalara katýldýðý sorulduðunda "Ben bir savaþçý deðildim. Ancak benim kardeþimi kaçýrdýlar ve üzerinden bir yýl geçmiþ olmasýna raðmen ne ölüsünü ne dirisini bulamadýðýmdan daðlara gittim ve Basayev'in birliðine katýldým" diye cevap veriyordu. Rus birliklerinin direniþçiler karþýsýndaki baþarýsýzlýklarý ve liderlerin yakalanamamasý hakkýnda deðerlendirmelerde bulunan "Komsomolskaya Pravda" gazetesinin askeri gözlemcisi Viktor Baranetsev 2003 yýlýnda Liberty radyosuna þunlarý söylüyordu: "Tutuklamýyorlar çünkü nüfus ile savaþçýlar arasýnda iþ birliði var. Nüfus aslýnda iki kampa ayrýldý. Bu insanlardan bir parçasý Kadýrov peþinde gitti ve onun hesabýna çalýþmayý kabul etti, diðer kamp ise, sözde sivil nüfus, savaþçýlarý akýl almaz
“Çeçenistan oldu, yüzbinlerce insan öldü, biz sustuk; Nord-Ost'da da hiç kimse korunmadý, baðýrdýlar ama duyulmadýlar ve biz yine sustuk. Beslan olayý oldu, yine ayný þey. Hiç kimse suçlu deðil. Hükümette suçlu yok, hep ödüllendiriliyorlar." baþarýlý bir þekilde saklýyor. Daðlarda sivil insanlar arasýnda saklanan savaþçýlarý bile var. Neden tutuklayamýyorlar? Çeçenler'in liderlerini gizleme sistemine alýþamadýklarý için. Ne demek istiyorum: Gelayev, Basayev, Mashadov gibi Çeçen komutanlarý için nüfusun büyük bir bölümü çalýþýyor, onlarý gizliyorlar, onlara sempati duyuyorlar ve bu çalýþma o kadar sistemli ve iyi yönetiliyor ki, orta sýnýflara giden çocuklar bile orada çalýþýyor. istihbaratýmýz ise baþ edemiyor çünkü bir insan ayný zamanda hem gözlemci, hem izleyici hem haberci olarak görev üstleniyor. Okul çaðýndaki çocuklardan yönetim kadrolarýna kadar herkes bu liderleri saklamak için gayret ediyor. Diðer taraftan istihbarat ajanlarý buna alýþamýyor çünkü temsillik çok iyi iþliyor orada. Ýstihbarat subayý ile konuþtum Çeçenistan'da ve bana bunlarý söyledi: 'Bizim ajanýmýzdan çok kesin bir ihbar aldýk; bir köye önce Mashadov'un korumasý girecek ve daha sonra kendisi de gelecektir. Sonraki kontrollerde bunun yanlýþ bir bilgilendirme olduðunu öðrendik. Bu ne demek oluyor; ayrýmcýlýk hareketinin beynini korumak için çok iyi hazýrlanmýþ yanlýþ bilgileri de ustaca kullanabilir Çeçenler... Onlarýn gücü profesyonelce saklanmasýndadýr. Bizim için o bir çete baþý. Onlar için ise; lider, önder, bayraktýr. Soru þu: istihbaratýmýzýn çalýþma sistemini radikal bir þekilde deðiþtirmek, baþka çýkýþýmýz yok..."
Nord-Ost Rehine Eylemi Bundan daha önce 8 Þubat 2003 tarihinde Moskova, korku dolu bir akþam yaþýyordu. Dubrovka tiyatrosunda sahnelenen oyunun ismi olan Nord-Ost artýk bambaþka bir þeyin ismi olmuþtu. Aralarýnda eþleri ölen dul
kf
44
benzer olaylar ihtimal dýþý deðildi.
Basayev ve Kabardey Cephesi Komutaný Anzor Astemirov Nalçik (2005)
kadýnlarýn da bulunduðu, liderliðini 25 yaþýndaki genç komutan Movsar Barayev'in yaptýðý 50 kiþilik bir eylemci grubu, 700'ü aþkýn bir izleyici topluluðunu tiyatro binasýnda rehin almýþtý. Barayev eylemden önce yapýlan bir kayýtta "Sizin yaþamayý istediðinizden çok, biz ölmeyi arzuluyoruz" diyordu. Standartlarýn çok üzerinde bir hayata sahip olduðu bilinen 25 yaþýndaki bir gence bu sözleri söyleten neydi? Bunun cevabýný yine Osman Ferzauli'den alalým: "1994'ten beri Çeçenistan, Ruslar'ýn sürdürdüðü savaþla yaþadý ve 1994're çocuk olan bir yetiþkin Çeçen genci savaþtan baþka hiçbir þey görmedi. Bildiði tek þey, FSB'nin infazlarý, bombalar, mayýnlar ve iþkence. Böyle bir ortamda insanlarýn radikalleþmemesi mümkün deðil." 57 saat süren eylemde, eylemcilerin talepleri Budennovsk'takilerle aynýydý. Savaþýn durdurulmasý ve askerlerin Çeçenistan'dan çekilmesi. Fakat Putin herhangi bir toplantý için yurtdýþýnda deðildi ve baþbakan koltuðunda da Çernomirdin oturmuyordu. Telefonda, dýþarýyla konuþma imkaný bulan bir rehine, Putin'e binaya saldýrý emri vermemesi için yalvarýyordu. 57 saatin sonunda Rus özel birlikleri, içeriði halen sýr olarak kalan bir gazý binaya saldýlar. Kýsa sürede bazý eylemciler ve rehineler bayýlmýþlardý. Çatýþmanýn baþladýðý tiyatro salonundaki direniþ kýrýldý ve eylemciler etkisiz hale getirildi. Öyle ki, Rus askerleri yaralý ya da baygýn yatan eylemcilere yakýn mesafeden öldürücü vuruþu yapýyorlardý. Hiç kimse sað kalmamalýydý. Rehinelerin tedavisi için dahi gazýn içeriði doktorlara bildirilmiyordu. Çoðu insan kurtarýlma imkaný varken hayatýný kaybetti. Sorumluluðunu Þamil Basayev'in üstlendiði eylemin, Mashadov tarafýndan kabul edilmediði açýklandý. Mashadov, uluslararasý kuruluþlarýn da katýldýðý son derece meþru bir seçimle iþbaþýna gelmiþti ve o sýrada savaþ þartlarýnda bulunan hükümetin meþruluðuna her ne sebeple olursa olsun gölge düþmesini gerçekçi bir yaklaþýmla istemiyordu. Fakat þunu da söylüyordu; yýllardýr devam eden savaþta maddi ve manevi olarak harap olmuþ bir toplum vardý ve savaþ siyasi görüþmelerle sonuçlanmadýkça
kf
Movsar Barayev eylem sýrasýnda yapýlan kayýt esnasýnda "Ýþte siz bizim halkýmýzý böyle rehin almaktasýnýz" diyordu. Sað kurtulan rehineler ve ölenlerin akrabalarý örgütlenerek olaylardan sorumlu tuttuklarý Kremlin yönetimine karþý dava açtýlar. Devam eden duruþmalar boyunca sadece aþaðýlanan ve hayatlarýnýn hiçbir deðeri olmadýðýný fark eden insanlar öfkeliydi. Rehinelerden Viktorya Vladimirovna: "Bunu savaþ yaptý. Sürmekte olan bir savaþ var. Þimdi de bizler onun bir kurbaný haline geldik" diyordu. Ýngiliz televizyon kanalý Kanal 4'ün Nord-Ost eylemi hakkýnda hazýrladýðý bir belgeselde rehinelerden bir diðeri ise þu sözleri söylüyordu: "Çeçenlerden nefret ediyorum, onlarýn çocuklarýndan bile nefret ediyorum. Bu nefretim biter mi bilmiyorum. Kýzýmý ve eþimi öldürdüler. Ama oradaki kadýnlarýn da aileleri, çocuklarý vardý… Eþlerinin ve kardeþlerinin öldürüldüðünü söylüyorlardý. Onlarýn yerinde olsaydým, ben ne yapardým? Sanýrým onlarýn yaptýðýnýn aynýsýný yapardým. Þimdi küçük oðlum için yaþýyorum. Eðer o da ölmüþ olsaydý kimsesiz kalýrdým. Sanýrým, ben de bombalý bir kemer takardým ve kendimi havaya uçururdum." Anlaþýldýðý kadarýyla Þamil Basayev, savaþý ancak Rus halkýnýn durdurabileceðini söyleyen uzmanlara katýlmakta ve bunun için, Rus Ýnsan Haklarý savunucusu yazar Anna Politskovskaya'nýn deyimiyle, orduyu vergileriyle finanse eden, seçimlerde Putin'i tekrar iktidara taþýyan Rus halkýnýn bu þekilde gerçeklerin farkýna varacaðýný düþünüyordu. Þüphesiz Politskovskaya yöntem konusunda Basayev'den tamamýyla ayrýlýyordu fakat tepkisini de gizlemiyordu: "Peki Rus halkýnýn verdiði tepkiye ne demeli? Henüz hiçbir türden duygudaþlýk, siyasal açýdan hükümetin gözardý edemeyeceði bir itki yaratacak bir duygudaþlýk ortaya çýkmýþ deðil. Aslýnda fiilen olan bunun tam tersi söz konusu. Ahlaki deðerlerini yitirmiþ bir toplum kendi adýna rahatlýk, barýþ ve huzur istiyor ve bunun baþka insanlarýn hayatlarý üzerinde yol açtýðý sorunlarla ilgilenmiyor. Ýnsanlar gerçekleri görmek yerine, Nord-Ost trajedisinden kaçýp kurtulmaya çalýþýyor ve devletin beyin yýkama aygýtýna inanmayý tercih ediyor." Kaybedecek hiç bir þeyleri kalmamýþ ve acýmasýz bir soykýrýmýn ellerinde ruhlarý onarýlmaz yaralar almýþ olan "kara dullarýn", "kara oðullarýn, kýzlarýn, babalarýn…" bellerine bombalý kemerler takmamasýnýn anahtarý Politskovskaya'nýn bahsettiði "göz ardý edilemeyecek itkide" gizli. Peki bu çare nasýl harekete geçirilecek?
Beslan Rehine Eylemi Yaklaþýk 1,5 yýl sonra, 1 Ekim 2004 tarihinde Kuzey Osetya'nýn Beslan kentinde daha öncekilerle kýyaslanamayacak bir trajedi yaþandý. Direniþ liderleri de dahil olmak üzere, kimsenin kabul etmediði ve herkesi
45
dehþete düþüren bir trajedi. Onlarca silahlý eylemci þehirdeki bir okulu basýp velileriyle birlikte öðrencileri rehin almýþtý. Çocuklarýn serbest býrakýldýðý, eylemcilerin, operasyon düzenlenmesi halinde binayý havaya uçuracaklarý tehditlerine raðmen, bunu yapmadýklarý Nord-Ost'tan çok daha farklý bir olayla karþý karþýyaydý insanlar. Görüþme talepleri kabul edilmedi, þartlar dinlenmedi, bölgeye gelmek isteyen Politskovskaya zehirlendi, Andrei Babitsky gözaltýna alýndý, rehinelerin aileleri uzaklaþtýrýldý ve katliam baþladý. Okulun çatýsý, üstüne inen Rus helikopterini taþýyamayýnca çöktü ve çatý katýndaki rehineler feci þekilde can verdiler. Bunun yanýnda okula yönelik tank ateþi baþlamýþtý. Basayev daha sonraki bir röportajýnda eðer bir operasyon olursa dýþarý çýkmalarýný ve çatýþmayý rehinelerin bulunduklarý yerden uzak tutmalarý emrini verdiðini söylüyor. Görülen o ki, buna fýrsat verilmedi ve herkesi okul içinde öldürmeyi hedeflediði açýkça belli olan askerler operasyonu bitirdiðinde çoðu çocuk 300'ü aþkýn insan yaþamýný yitirmiþti. Andrei Babitsky ile olan röportajýnda Basayev, böyle bir saldýrý bek-
lemediðine yemin ediyor ve þok olduðunu söylüyordu. Olayýn ardýndan pek çok iddia ortaya atýlmýþ ve bu olayýn FSB'nin iþi dahi olduðu söylenmiþti. Sonraki sene bir açýklamada bulunan Basayev, asýl kimliðini gizleyen bir Rus ajanýnýn savaþçýlarýn arasýna sýzarak onlarý Kuzey Osetya'nýn baþkenti Terekkale'de (Vladikafkas) bir eylem yapmaya ikna ettiðini, bu þekilde eylemcilerin bölgeye sorunsuz girebildiðini fakat ajanýn durumu itiraf etmesi üzerine tuzaða düþmemek için rotayý Beslan'a çevirdiklerini söylüyordu. Çeliþkili açýklamalar olayýn üzerindeki sýr perdesini aðýrlaþtýrýrken, asýl önemli olan gerçek, hayatýný kaybeden Oset çocuklarýn bir daha geri gelmeyecekleriydi. Eylemi sona erdirmek için görüþme talep eden ama kabul edilmeyen Baþkan Mashadov ve Dýþ Ýþleri Bakaný Ahmet Zakayev, Rus güvenlik(!) birimleri ve Basayev'e olayla ilgili aðýr eleþtirilerde bulundular. Mashadov savaþtan sonra Basayev'i adil bir mahkemede yargýlama sözü verdi ve Basayev de bunu kabul etti. Umuyoruz bu olayýn ardýndaki tüm gerçekler þüpheleri yok edecek bir biçimde gün yüzüne çýkar. Ýsveç TT Haber Ajansý ile olan röportajýnda Basayev, ona bu eylemleri yaptýran yaklaþýmýný þöyle açýklýyor: "Bugün, birçok insanýn þahit olduðu bir þey vardýr o da, gücün, resmi olamayan kanunlarýnýn dünyada kanunun gücünden daha etkili olduðudur. Biz uluslararasý kanunlar, insan haklarý, demokrasi ve diðer þeylere ne kadar uymaya çalýþýrsak çalýþalým, bunlardan hiçbiri bizi soykýrýma karþý korumayacaktýr. Ýnsanlar bize bu tür þeylerden bahsederken, 200 bin insanýmýz öldürüldü. Bugün bütün dünya, isteyerek veya istemeyerek, bizim kurallara uymamýzý talep ediyor ve böylece de, soykýrýma yardým ediyor. Bu bir kick box dövüþçüsü ile bir boksörün ringde dövüþmesine benziyor. Kick box'cu tekme atarken, hakem boksörün, boks kurallarýnda, tekme yasak olduðu için savunma amacýyla bile tekmesini kullanmasýna izin vermiyor. Birçok insan, savaþta hayatta kalýp galip gelebilmek için düþmanýn kullandýðý silahlarýn ve metotlarýn aynýsýný kullanman gerektiðini bilir. Biz, burada doðu ya da batýya bir þeyler yapmalarý için bakmak yerine kendimiz elimizden geleni yapmalýyýz. Bu bize zarar veriyor ama stratejik olarak tek kazanma þansýmýz bu.(…) Her zaman söyledim, yine söylüyorum; eðer Putin uluslararasý kanunlara uyarsa, biz de memnuniyetle uyarýz. Kanunlar tüm taraflarýn uymasý içindir. (…)Moskova tiyatrosu ve Beslan'daki okulda hayatýný kaybedenlerin sorumluluðu, Putin'in üstündedir. Bizim tek yaptýðýmýz Çeçenistan'da devam eden savaþa ve Çeçen soykýrýmýna bir son verilmesi talebinde bulunmak için insanlarý orada tutmaktý. Oradaki insanlarý, kendi insanlarýný öldürenler, Ruslardýr, Rusçulardýr."
Nalçik Ayaklanmasý Ve Basayev Aslan Mashadov da dahil olmak üzere direniþ liderleri, uzun bir zaman boyunca sorunun siyasi yoldan çözümü kf
artýk intikam hissiyle dolan Kafkasyalý gençlerin baþkaldýrýsý için, Kafkas Cephesi'nin çaðrýsý sadece son nokta olmuþtu. Artýk, "adalet yoksa barýþ da yok" diyorlardý.
Ekajev’de Basayev’le beraber ölen Ýnguþ direniþçi
kf
için tekliflerde bulunuyor, bu tekliflere karþýlýk verilmezse çatýþma odaklarýný çoðaltarak, savaþý yayacaklarýný ilan ediyorlardý. Mashadov'un þehit edilmesinin ardýndan baþa geçen ve beþ çocuðu Ruslar tarafýndan katledilmiþ, karýsý iþkence altýnda hayatýný kaybetmiþ olan Abdulhalim Sadullayev, 2005 Mayýs'ýnda Kafkas Cephesi'nin kurulduðunu ilan etti. Bu þekilde yerel yönetimlerin ve Ruslar'ýn baskýlarýnýn hissedildiði bölgelerde gerilla savaþý için cepheler kurulacaktý. Bu haberin üzerinden çok geçmeden 2005'in 13 Ekim'inde yaklaþýk 1000 kiþilik çoðunluðu Kabardeyler'den oluþan bir grup, Kabardey- Balkar Cumhuriyeti'nin baþkenti Nalçik'da belirlenen 13 hedefe karþý saldýrý düzenledi. Saldýrýdan sonra yayýnlanan bir toplantýnýn görüntülerinde baskýnýn liderlerinden Anzor Astemirov, Þamil Basayev'in yanýnda görülüyordu. 1992'de Kafkas Halklarý Konfederasyonu'nun silahlý gönüllülerinin liderliðini yapan Basayev'in, 13 sene sonra hala Kuzey Kafkasya'daki otorite ve saygýnlýðý ortadaydý. Devlet binalarý, polis ve FSB merkezlerinden oluþan hedefler bu büyük saldýrýyý hak edecek ne yapmýþtý? Yýllarca iþkence merkezlerinde hiç þaþýrtýcý olmayan bir biçimde "vahabi" olduklarýný ilan ettikleri ve aslýnda Ruslar'ýn standartlarýna göre "yeterince yönetilebilir olmayan" yani uyuþturucu-alkolfuhuþ sarmalýndan kurtulmuþ ve sayýlarý gittikçe artan milliyetçi ve dindar gençlere yönelik büyük bir baský uyguluyorlardý. Sebepsiz yere kaybolan gençlerden haber alýnamýyor, keyfi tutuklamalar yaþanýyor; sýrf baþörtülü olduklarý için dayak yiyen hamile Kabardey kadýnlarý, karakollarda sorguya alýnan suçsuz kýzlar, hakaret, iþkence, tecavüz ve sürüp giden aþaðýlamalar sabrý tüketiyordu. Son dönemlerde FSB'den izin alýnarak gidilen ve yalnýzca Cuma günleri 15 dakikalýðýna açýk kalmasýna izin verilen camilerden çýkarýlan cemaatin saçlarý haç þeklinde kazýnýyordu. Bu baskýlara karþý tam anlamýyla bir patlama yaþandý Nalçik'da. "Savaþ meydanýnda" þehit olan 95 direniþçinin cesedi kalmýþ, az bir kýsmý da geri çekilirken diðer eylemciler tarafýndan yanlarýnda götürülmüþtü. Kokov rejiminin kurbanlarý için ölüm, o þekilde yaþamaktan daha fazla tercih edilir bir hal almýþtý. Kýsa bir süre önce 400 Kabardey bir bildiri yayýnlayarak "Artýk bu þartlarda yaþayamýyoruz, iltica talebimizi kabul edecek ülke var mý?" demiþlerdi. Onlarýn da sesleri stratejik çýkar hesaplarý arasýnda kaybolmuþtu. Ufak çaplý ya da az sayýda polis ölümüyle sonuçlanan sabotaj eylemlerinin ardýndan,
Bununla beraber, doksanlý yýllarýn baþýnda, üzerinde "Ýlelebet Rusya'yla" yazan, Çar Ývan Grozni'nin karýsý Kabardey Prensesi Maria'nýn heykelinin defalarca havaya uçurulduðunu, Abhazya'ya yönelik gönüllü hareketini bastýrmak isteyen Kokov'a karþý sokaklara dökülen insanlarýn KHK yanlýsý gösterilerini ve Kokov'un olaðan üstü hal ilan etmesine sebep olan protestolarýný hatýrlamak, Kabardey-Balkar'ýn içinde taþýdýðý direniþ potansiyelinin yeni ortaya çýkmadýðýnýn anlaþýlmasýný da saðlar. Abhazya'daki iþgal sýrasýnda duvarlara "Psem Yýpe Nape" yani "Candan Önce Onur" yazan Adige savaþçýlarýn bu hakaretlere sessiz kalmalarýný beklemek için, Kafkasyalý doðasýndan bihaber olmak gerekir. Bugün artýk Kafkasya'dan gelen haberlere baktýðýmýzda rahatlýkla görülebilir ki, Ýnguþetya, Daðýstan ve onlar kadar olmasa da Kuzey Osetya ve Kuzey Kafkasya'nýn baþka bölgeleri Kremlin iktidarýna karþý silaha sarýlmýþ gerilla birliklerinin faaliyet alanýdýr. Savcýlar, bakanlar, üst düzey polisler, askerler, hatta devlet baþkanlarý bile suikast ve sabotajlarýn hedefi haline gelmiþlerdir. Üstelik neredeyse Çeçenistan'daki çatýþma yoðunluðuna yaklaþmak üzereler. Kafkasya'daki yerel yönetimler Kremlin'in gözüne girebilmek ve devamlýlýklarýný saðlayabilmek adýna halka þiddet uygularken, rüzgar ekip fýrtýna biçmektedirler. Peki bundan sonra ne olacak? Herkesin aklýnda bu soru var. Þamil Basayev'in yalnýzca Çeçenistan deðil, tüm Kuzey Kafkasya'daki etkisi tartýþýlmaz ve bu, askeri bir dehanýn kaybý. Ama sadece o kadar. FSB Baþkaný Patrushev'in teslim olma çaðrýlarýna Dokka Umarov, beklendiði gibi ret cevabý verdi: "Savaþýn bitiþi ya da bu sözde 'af' gibi Moskova'nýn tüm duyurularý Kremlin rejiminin yalanlar arkasýndaki gerçek durumu gizleme çabasýdýr. Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti'nin silahlý kuvvetleri daha önce hiç olmadýðý kadar organize ve motive olmuþ durumda. Devlet baþkanlýðýnýn emri ile iki yeni kanat oluþturuldu. Çeçen liderliðinin ve Kafkasya Mücahitlerinin 'silahlarýmýzý býrakma' ve 'affedilme' teklifine cevabý budur." Peki bundan sonra ne olacak? 42 bini çocuk 250 bin ölü, 185 bin yaralý, 27 bin sakat, binlerce kayýp ve 400 bin mültecinin ardýndan çýldýrmanýn eþiðine gelmiþ, psikolojisi bozulmuþ bu insanlarý ne sakinleþtirecek ve yeni Beslanlarýn önüne kim geçecek? Ýstatistikî rakamlarýn her biri aðýr bir trajedinin hikayesini taþýyor; ilk savaþta ailesinden 11 kiþi katledilen, ikincisinde ise anne- babasýný ve küçük kardeþini kaybeden Þamil Basayev'inkisi gibi, Aslan Mashadov'un deyimiyle halkýn gözünde kendi canýna acýmadan savaþan bir
47
kahraman olan Þamil'inkisi gibi… Ve uluslar arasý toplum için bu rakamlar alýþýlmýþ matematik hesaplarýndan baþka bir þey deðil! Beslan'da yakýnlarý ölenlerin oluþturduðu Beslan'ýn Sesi Komitesi'nin lideri Ella Kesayeva baþlarýna umursamaz Ruslar yüzünden böyle felaketler geldiðini belirtiyor ve asýl suçlularýn Moskova'da aranmasý gerektiðini vurguluyordu. Geçtiðimiz sene, Rusya'da meydana gelen eylemlerin maðdurlarýyla ortaklaþa düzenledikleri bir basýn toplantýsýnda ise þunlarý söyledi: "Neden suçsuz insanlar öldürülüyor ve neden bu suçlar cezalandýrýlmýyor?(...) Hükümet, hata ve sorumluluklarýnýn ortaya çýkmamasý için bilinçli olarak Beslan'da geniþ ve baðýmsýz bir soruþturma yürütmedi. Çeçenistan oldu, yüzbinlerce insan öldü, biz sustuk; Nord-Ost'da da hiç kimse korunmadý, baðýrdýlar ama duyulmadýlar ve biz yine sustuk. Beslan olayý oldu, yine ayný þey. Hiç kimse suçlu deðil. Hükümette suçlu yok, hep ödüllendiriliyorlar." "Rusya Kafkasya'yý kesinlikle kaybediyor çünkü biz orada kin ve nefretten baþka bir þey çaðrýþtýrmýyoruz" diyen Rus muhalif Novodvorskoya þöyle sesleniyor: "Beslan, Moskova, Krasnodar ve Ýrkutsk anneleri! Sizler þunu anlamalýsýnýz, çocuklarýnýzý Devlet Baþkaný Putin'den, ordudan, FSB'den, polisten ve her türlü güç biriminden korumalýsýnýz. Ben, ordunun Çeçenistan'dan çýkarýlmasý için tamamýyla imza atmýþ bir þehre veya bölgeye Þamil Basayev'in dokunacaðýný düþünmüyorum. Bu, Kremlin'e güvenle gitmek için sigorta, ben þahsen þimdilik çocuklarýmý okula bile göndermedim. Çünkü Beslan çaný, hükümete güvenen, sessizliði ile onun Ýçkerya'da, Beslan'da, Nord-Ost'ta ve Kremlin çekistlerinin(?) kanlý ellerinin ulaþtýðý diðer yerlerdeki suç eylemlerini onaylayan herkes için çalýyor. Onlarýn soðuk kalpleri ve boþ kafalarý, Rusya için ortaçað kabusuna geri dönüþ yolunu açtý." Acaba Rus halký, ona gerçekleri söyleyen bu sese ne karþýlýk verecek? Bugün, hiçbir gerçek alternatif mücadele alaný yaratýlmadan silah býrakýlýr ve özgürlük umutlarý ebediyen sona ererse, Çeçen halký, pazarda yaþlý kadýnlardan bile haraç toplayan iþbirlikçi zalim bir yönetimin elinde, Kremlin'den ne zaman ve nasýl geleceði belli olmayan cezalandýrmalarla karþý karþýya kalacak ve en kýsa zamanda mücadele etmesi için bir sebep kalmayana dek Ruslaþtýrýlmaya çalýþýlacaktýr. Ancak Rus halký çocuklarýný ahlaksýz bir petrol savaþýna göndermekten vazgeçtiðinde, ödediði vergilerin, sandýktaki oylarýnýn ve ölümcül sessizliðinin gittikçe yakýnlaþan küçücük bir coðrafyada nelere sebep olduðunu anladýðýnda, Kafkasyalýlar'ýn, yüce bir erdemden çok daha fazlasý olan özgürlük uðruna yaptýklarý mücadele, kesin bir zaferle sonuçlanacaktýr. Bu da ancak Rusya içerisindeki sivil, savaþ karþýtý ve Rus
halkýnýn bu trajedi karþýsýnda üstüne düþen sorumluluklarýnýn bilincinde olan kesimlerle iþbirliði sayesinde gerçekleþebilir. Bugün suni gündemlerle bölünmüþ Türkiye'deki Kafkas diasporasý, Abhazya savaþý sýrasýnda vatanýna yönelik, Þamil Basayev'in beklediði yaklaþýmý göstermekten çok uzakta. Dünyadaki en kalabalýk Kafkas diasporasýnýn yaný baþýndaki bir avuç Çeçen mültecinin hali, bunun en acý ve açýk örneklerindendir ya da Kabardey-Balkar'ýn zindanlarýnda esir edilen gencecik bedenlerin karþýsýnda, onlara yalnýz olmadýklarýný hatýrlatacak, baþka bir mücadele alaný yaratýlmasýnda destek olacak ve haklarýný savunacak bir topluluðun olmayýþý da baþka bir örnektir. 2. Dünya Savaþýnýn ardýndan, Naziler karþýsýnda zafer kazanan müttefikler toplama kamplarýnýn kapýlarýný açtýðýnda, Almanlar hiç de inandýrýcý olmayan bir biçimde, içinde milyonlarca Yahudi'nin öldürüldüðü kamplardan haberlerinin olmadýðýný söylemiþlerdi. Bizim ise, kapýlarýn açýlmasý için müttefiklere ihtiyacýmýz yok. Zira dünyanýn bu insanlýk ayýbý kara deliklerinin; seyyar ölüm vagonlarýnýn, toplama kamplarýnýn, kontrol noktalarýnýn ve keyfiyetin hüküm sürdüðü her karýþ topraðýn kapýlarý, soykýrým suçlularýnýn tüm engellemelerine raðmen sayýsýz fotoðraf, video kaydý ve tanýklýkla çoktan açýldý. Hiç kimse "bilmiyorduk, duymamýþtýk" diyemeyecek. Evet, geçmiþte vatanlarýný terk etmek zorunda býrakýlmýþ, sürgün edilmiþ bizler, Kafkasya'da olup bitenlerden sorumlu olduðumuzun farkýna varmadýkça, sessizliðimizle onlarý umutsuzluk ve bitmek bilmeyen bir þiddet sarmalýna doðru sürükleyen dünyanýn, suçunu paylaþmaya devam edeceðiz. "Rusya Federasyonu ve Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti arasýndaki silahlý çatýþmanýn sebebi Þamil Basayev olmadý, bu ayrýlýðýn temelinde Basayev durmuyordu, bundan dolayý Rusya devlet adamlarýnýn Þamil Basayev'in ölümü ile sanki problem çözülmüþ gibi sevinmeleri kesinlikle asýlsýzdýr. Rus propagandasý, yüzyýllardýr, daha sonra bizim özgürlüðe olan gayretimizi gizlemek amacýyla, Çeçenler'in milliözgürlük mücadelesini þu veya bu milli lider veya kahramanlara baðlamaya çalýþýyor, ancak tarihi
48
gerçekler bu düþünceyi yalanlýyor. Þamil Basayev, Çeçen halkýnýn ve Kafkas halklarýnýn üstün itibarýný gören üstün bir Çeçen baþkomutaný ve askeri komutan idi. Onun ölümü hepimiz için büyük bir kayýp. Hiç þüphe yok ki, Þamil Basayev Çeçen halkýnýn ve tüm Kafkasya'nýn kahramanlar panteonunda en saygýn yerlerden birini ebediyen tutacaktýr!" Þamil Basayev'in siyasi muhalifi, ÇÝC Dýþ Ýþleri Bakaný Ahmet Zakayev "Bilindiði gibi, 9 Temmuz gecesi Ýnguþetya bölgesinde Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti Cumhurbaþkaný Yardýmcýsý, Devlet Savunma Komitesi Askeri Amiri Þamil Basayev hayatýný kaybetti (Ýnþallah, þehit oldu!). Bu tartýþmasýz, Çeçenistan, Kafkasya mücahitleri ve zorbalýðý, adaletsizliði, halklarýn ve insanlarýn doðal hak ve özgürlüklerine baskýyý kabul etmeyen tüm insanlar için aðýr bir kayýp. Mücadele arkadaþýmýz ve kardeþimiz Þamil, alelade bir insan deðildi ve ardýnda gerçek bir mücahit, becerikli bir komutan ve Anavatanýný seven biri olarak parlak ve uzun süreli bir aný býraktý. Þamil, hiç tartýþmasýz Çeçen halk kahramanlarý arasýnda yerini alacak ve onun hakkýnda efsaneler, þarkýlar, kitaplar yazýlacak. Komünist imparatorluðun yýkýlýþýnýn ardýndan Kafkasya bölgesinde parlayan hemen hemen tüm savaþlarda aktif olarak yer aldý, zayýfa desteðe ihtiyacý olana yardým konusunda acele etti. Onun bedeninde savaþlarda aldýðý çok sayýda yara vardý, iþgalciler ve yandaþlarý tarafýndan öldürülen aile bireylerinin ve yakýnlarýnýn ruhuna verdiði yaralarýn sayýsýný ise sadece Allah biliyor. Biz mücadele arkadaþlarý ile yaptýðý sohbetlerinde kendi þahsi kayýplarýný hemen hemen hiç hatýrlatmayan Þamil, için her zaman önemli olan büyük acýlar çekmiþ çok sevdiði vatanýnýn korunmasý oldu. Onun adalet anlayýþý ve izin verdiði savaþ metotlarý her zaman resmi Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti politikasý ile ayný olmadýysa da, hiç þüphe yok ki Þamil cezalandýrma isteði ile hareket etmedi. O uluslararasý toplumun doðrudan göz yummasý ile Kremlin tarafýndan halkýnýn uzun yýllardýr acýmasýzca yok edilmesine son vermek için kendi yol ve yöntemlerini aradý." Çeçenistan-Ýçkerya Cumhuriyeti Devlet Baþkaný Dokka Umarov Þamil artýk yok. Allah günahlarýný affetsin ve sayýsýz trajedinin yaraladýðý ruhunu dindirsin. Onun, "Kalkýn, ayaklanýn Kafkas gençleri!" diye baþlayan þiiri, özgürlüðü uðruna vuruþtuðu daðlarýnda yankýlanýyor þimdi. Baþka çare var mý?
kf
Basayev, Abhaz-Gürcü Savaþý Sýrasýnda
KAYNAKLAR 1. Çeçenistan: Yok Sayýlan Ülke, Derleyenler Osman Akýnhay, Özcan Özen, Everest Yay. 2. Çeçen Direniþ Tarihi, Tarýk Cemal Kutlu, Anka Yay. 3. Yemin, Hasan Bayev, Literatür Yay. 4. Neredesin Prometheus? , Cem Kumuk, Alfa Yay. 5. Allah'ýn Daðlarý, Sebastian Smith, Sabancý Üniversitesi Yay. 6. Putin'in Rusyasý, Anna Politovs Agora Kitaplýðý 7. Usman Ferzauli Röportajý, Kafkasya Forumu Dergisi, 2. Sayý 8. Savaþ Yorgunu Bir Ülke-Kafkas Vakfý Çeçenistan Raporu, Kafkas Vakfý Bülteni, 8. Sayý 9. Abhazya Abhazya'dýr, Stanislav Lakoba, 23.04.1993, www.kafkas.org.tr 10. Þamil Basayev ve Þura Hareketi, Tarýk Cemal Kutlu, Kafkasya Yazýlarý, 7. Sayý 11. www.bkd.org.tr , Biyografiler, Þamil Basayev 12. www.kavkazcenter.com , - KavkazCenter, "Umarov'dan Þamil Basayev'in Þehadeti Hakkýnda Açýklama", 15.07.2006 - KavkazCenter, "Rus-Çeçen Savaþý Putin'in Hayatýndan Daha Uzun Sürecek", 19.07.2004 - KavkazCenter, "Mashadov Ateþkes Emri Verdi", 03.02.2005 - KavkazCenter, "Diktatör Bir Evsizmiþ", 20.11.2003 - KavkazCenter, "Dokka Umarov: Düþman Canavarlaþtýkça Güçleniyoruz", 08.08.2006 - KavkazCenter, "Münafýklar", 31.08.2004 - KavkazCenter, "ÇÝC Parlamentosundan Açýklama", 11.07.2006 - KavkazCenter, "ÇÝC Cumhurbaþkaný'nýn Emri Ýle Kafkasya Cephesi Kuruldu", 17.05.2005 12.www.kafkas.org.tr , - Ajans Kafkas, "Zakayev: Þamil Basayev Þehit Oldu", 11.07.2006 - Ajans Kafkas, "Þamil Basayev'den Ýlginç Açýklama", 31.08.2005 - Ajans Kafkas, "Novodvorskoya: Çocuklarýmýzý Putin'den, FSB'den, Polisten ve Askerden Korumalýyýz", 09.09.2005 - Ajans Kafkas, "Ýnguþlar Rus ve Rus Yanlýlarýndan Býktý", 22.06.2004 - Ajans Kafkas, "Çeçen Direniþçilerden 'Silahlarý Býrakýn' Çaðrýsýna Ret", 20.07.2006 - Ajans Kafkas, "Basayev: Tek Amacým Adalet", 08.08.2005 - Ajans Kafkas, "Basayev'de Türk Parmaðý Ýddiasý", 14.07.2006 - Ajans Kafkas, "Þamil Basayev: Kimse Allah'ýn Müsaade Ettiðini Yapmama Engel Olamaz", 12.06.2005 - Ajans Kafkas, "Valeri Hatýjuko'dan Yakýn Tarihe Iþýk Tutan Çok Önemli Açýklama...", 19.01.2005 - Ajans Kafkas, "Kuran Okuyan Öðrenciler Emniyete Götürüldü", 20.04.2005 - Ajans Kafkas, "Kabardey-Balkar'da Skandal! Tesettürlü Ve Hamile Bir Kadýn Polis Tarafýndan Dövüldü...", 10.08.2005 - Ajans Kafkas, "Þenibe, Nalçik Saldýrýsýný Radio Liberty'ye Deðerlendirdi", 24.10.2005 - Ajans Kafkas, "Rusya Kafkasya'yý Kesinlikle Kaybediyor", 31.10.2005 13.www.jamestown.org, "Chechnya and the Northern Caucasus Without Shamil Basaev", Mayrbek Vachagaev
49
Göç Hikayeleri Çerkesler köydeyken olabildiðince kendileri gibiydiler zira kendilerine uygun þekilde, kendilerine uygun olaný yaþýyorlardý. Gün geldi köyden çýkmalarý gerekti; kimi plansýz sanayileþmenin büyük þehirlerde yoðunlaþmasýyla iþ bulabilmek için, kimi eðitim alabilmek için þehirdeki yerini aldý. Ýþte, köyden kente bu geçiþ süreci, sürgündeki tarihimizin çok önemli bir kesitini oluþturuyor: Dünyadaki Çerkes nüfusunun en yoðun olduðu ülke olan Türkiye’de, Çerkeslerin köyden kente göçü. Ciddi sosyo-kültürel sonuçlarý olan bir nüfus hareketi.
MKANBA ÇAÐLAR KONUKMAN
Ç
erkesler, sürgün geldikleri bu topraklarda Kafkasya’ya geri dönüþ umutlarýný ellerinde olmayan tarihi geliþmelerle yitirdikten sonra kalýcý ve kendilerine uygun yaþam alanlarý oluþturmaya baþladýlar, bu topraklara köyler kurdular. Yeni bir coðrafyaya, bir devlete, kendilerine yabancý bir halka, yeni bir dile alýþma süreci yaþadýlar. Bu süreçte yeni savaþlara girdiler, þehit oldular; “isyanlara” karýþtýlar, “hain” oldular. Bir sistem bitti, yeni bir sistem geldi, yeni sistemin adý Cumhuriyetti. Tek parti vardý, ikincisi kuruldu; birileri iktidar, birileri muhalefet oldu. Bu geliþmeler bu topraklardaki herkes için yeniydi, Çerkesler de bu topraklarda yeniydi ve bu topraklarda yeni olan her þey Çerkesler için daha da yeniydi. Topraklarýndan koparýlmalarýndan itibaren, yeni olan her þeye alýþma süreci birkaç kuþak devam etti. Alýþmak bir þeyler getirdi ve yeni gelen her þey eskilerden bir þeyleri götürdü. Yeni gelenin sahip olunaný götürmesi ayrý bir süreçti; yaþandý, yaþanmaya devam ediyor. Adýna asimilasyon deniliyor. Öte yandan Çerkesler köydeyken olabildiðince kendileri gibiydiler zira kendilerine uygun þekilde, kendilerine uygun olaný yaþýyorlardý. Gün geldi köyden çýkmalarý gerekti; kimi
plansýz sanayileþmenin büyük þehirlerde yoðunlaþmasýyla iþ bulabilmek için, kimi eðitim alabilmek için þehirdeki yerini aldý. Ýþte, köyden kente bu geçiþ süreci, sürgündeki tarihimizin çok önemli bir kesitini oluþturuyor: Dünyadaki Çerkes nüfusunun en yoðun olduðu ülke olan Türkiye’de, Çerkeslerin köyden kente göçü. Ciddi sosyo-kültürel sonuçlarý olan bir nüfus hareketi. Süreci anlamanýn bugünümüzü anlamada ve geleceðimizi þekillendirmede etkili olacaðýný ve Çerkes olsun ya da olmasýn benzer süreçleri yaþayan insanlarýn kendilerinden bir þeyler bulabileceðini düþünüyoruz. Abdülkerim amcayla görüþmeden önce oðlu, babasýnýn standart Abaza yaþlýlarýna benzemediðini söylemiþti. Oysa Abdülkerim amca da her Abaza yaþlýsý gibiydi, her Abaza yaþlýsý gibi özgündü ve belki de bu özgünlüðü týpký diðer bütün Abaza yaþlýlarý gibi onu da diðer Abaza yaþlýlarýndan farklý kýlýyordu. Gülen yüzlerle karþýlandýk ve sohbete baþlamadan önce Müþerref Teyzenin hazýrladýðý güzel yemeklerden yedik. Röportaj yapacaðýmýz kiþi Abdülkerim Aykut, Abhazlarýn Abdýliyba sülalesinden, Türkiye’deki bu sülale Abhazya’daki Çkotua sülalesinden geliyor. Türkiye’ye geldiklerinde Adapazarý Aktüfek Köyüne
50
o ayýyý dedi ama gider miyim, gitmedim bir daha okula. Anne babamýz da çocuklar cahil kalmasýn diye Adapazarý’na getirdiler bizi. Adapazarý’na geldiðimiz zaman küçük kardeþlerim ilkokula girdiler, ben giremedim. 13 yaþýndaydým, 1. sýnýflarýn arasýna oturttular, o 1. sýnýflar belime kadar geliyorlardý, yaþ farkýndan dolayý okula almadýlar. 1948 senesinde askere gittim asker ocaðýnda öðrendim ne öðrendiysem. Ama askere gidinceye kadar hafýzlýk yaptým, hocalýk çalýþtým, Kuran-ý Kerim ezber üzerinde çalýþtým. Ýmamlýkta para azdýr diye fabrikaya attým kapaðý. (Ses tonu ve mimikleriyle bizi güldürüyor Abdülkerim amca.) MÇ: Adapazarý, o dönemde nasýldý? AA: O zaman çok sýkýntý vardý hiçbir Abaza yoktu Adapazarý’nda. Þimdi Abazalarýn Adapazarý’nda yoðun olarak yaþadýðý Hasýrcýlar Mahallesi patates tarlasýydý, kavak tarlasýydý. MÇ: Þehre çýkan ilk Abaza hane olmak zor olsa gerek.
yerleþmiþler, zaten Abdülkerim amca da oralý. Abdülkerim amcanýn eþi Müþerref teyzeyse Abhazlarýn Kupal sülalesinden ve Düzce Efteniye Köyü Albuz Bey Mahallesinden. Önce neden kendileriyle görüþmek istediðimi açýklýyorum. Eðer yardýmcý olabilirsek ne mutlu bize diyorlar ve baþlýyoruz. AA: Abdýliyba Abdülkerim, Müþerref, MÇ: Mkanba Çaðlar
KM:
Kupal-pha
MÇ: Kýsaca kiþisel tarihinizi anlatýr mýsýnýz? AA: 1935 senesinde, ailecek Aktüfek Köyünden çýkýp Adapazarý’na yerleþtik. 1944’de Adapazarý’nda büyük bir deprem oldu, o depremden sonra Ýstanbul’a geldik, Ýstanbul’da epey durdum. 1955’te Kütahya’ya gittik, fabrikaya girdim, orada 27 sene çalýþtým, fabrikadan emekli olduktan sonra tekrar Ýstanbul’a geldik. Çocuklarýmýz Kütahya’da doðdular. MÇ: Sizin köyden çýkýþ amacýnýz neydi? AA: Yunan girdiði zaman köyde okul býrakmamýþ. Komþu köyümüz Soðuksuda eðitmen okulu vardý, aðabeyim orada okudu. 1. sýnýfta aðabeyimle beraber ben de gittim. Bir gün Soðuksuya okula gidiyorduk, yatýlý yere gittiðimiz için de ev sahibine açayür(kaymak) ve hindi götürüyorduk. Ormandan geçerken karþýmýza bir ayý çýktý, ben kaymaðý attým ayýnýn önüne, aðabeyim hindiyi saldý, ayý kaymaðý görünce beni unuttu. Biz baþladýk baðýrarak kaçmaya, sesimize amcam yetiþti, delikanlýydý o zamanlar, ben öldürürüm
AA: Adapazarý’na çýktýðýmýzda, Hancý Kamil vardý þehrin batý tarafýnda, biz doðu tarafýndaydýk, bir de Kuzuluk Köyünden Nedim Bey isminde bir Abaza vardý. Çeþme meydan dedikleri yer Abazalarýn konak yeriydi, köyden kereste, odun getirip satýyorlardý. Yað çýkarmaya gelenler, odun satmaya gelenler, alýþveriþe gelenler, doktora gelenler oluyordu. Gece dönemeyenler bizim evimizde kalýyorlardý. Bahçemiz atlarla, at arabalarýyla doluyordu. Bazen evde yatacak yer kalmadýðý zamanlarda babamýn gidip otelde yattýðý oluyordu. MÇ: Adapazarý’na yerleþtikten sonra köyünüzle iliþkiniz devam etti mi? AA: Köyümüze gidip geliyorduk. Çalýþmaya gidiyorduk, mýsýr çapasý yapýyorduk, mýsýr topluyorduk. MÇ: Peki, cemiyetleri takip ediyor muydunuz? AA: Adapazarý’ndayken, köyde düðün, cenaze olduðu zaman gidiyorduk. Ýstanbul’a yerleþtikten sonra köye gitmedim. 15 yaþýnda Kayalar Köyünde aþta kesmeyi(Abhaz usulü hayvan kesip, servis etmek) öðrendim. MÇ: Gençlerden, aþta kesmeyi bilen pek yok. AA: Gençler yemeyi biliyorlar. (ve yine gülüyoruz) MÇ: Ýstanbul’a yerleþtikten sonrasýný biraz anlatýr mýsýnýz? AA: Ýstanbul’a geldiðim de 16 yaþýndaydým. Balat’ta
51
bir süre imamlýk yaptým, aðabeyim de müezzinlik yaptý. Yaklaþýk 10 sene burada yaþadým. MÇ: Ailecek Ýstanbul’da bir düzeniniz ve eðitimini aldýðýnýz, bildiðiniz bir iþiniz varken neden Kütahya’ya gittiniz? AA: Ablam Kütahya’da evliydi, eþi rahmetli olunca ablam yalnýz kalmasýn diye aðabeyim beni Kütahya’ya yolladý. MÇ: Anne babanýz, o zaman hayatta mýydýlar? AA: Babam Rahmetli olmuþtu, annem hayattaydý. MÇ: Anneniz de bu kararý desteklemiþ miydi? AA: Evet bu ailecek alýnan bir karardý. MÇ: Peki Müþerref Teyze, sizin için nasýl bir karardý Kütahya’ya gitmek? KM: Biz o zaman yeni evliydik, istemeyebilirdim gitmeyi, çünkü o zamanlar Kütahya bizim için çok uzak, çok sapa bir yerdi. Ama gelin olduðum için saygýdan itiraz etmedim. MÇ: Günümüzde insanlar hayatlarýný ayrýntýlarýyla planlýyorlar, kariyer planlarý yapýyorlar, ileride çocuklarýný hangi okula göndereceklerini bile hesaba katarak bir ev alýyorlar. Diðer taraftan siz Ýstanbul’da bildiðiniz iþi yapýyor, çalýþýyorken, yani belli bir düzeniniz varken, ailenizin aldýðý bir karar üzerine ablanýzý yalnýz býrakmamak için, bilinmeyen bir yolculuða çýkýyorsunuz. Ýstanbul’dan kalkýp Kütahya’ya gidiyorsunuz, yani o dönemin þartlarý göz önüne alýndýðýnda gurbetten daha bir gurbete gidiyorsunuz, iþinizi býrakýyorsunuz orada ne iþ yapacaðýnýz belli deðil, belki de Kütahya’da ne kadar kalacaðýnýz da belli deðil. AA: Belli deðildi ne kadar kalacaðýmýz, 27 sene kaldýk. Gittim fabrikaya attým kendimi hiç bir yere kýmýldamadým, sigorta numaramý oradan aldým, oradan emekli oldum, ne sabýr var di mi? (Abdülkerim amca yine güldürüyor bizi.) MÇ: Þüphesiz ki, alýnan karara, kararýn alýnýþ þekline ve o kararýn uygulanýþýna bakýnca, adetlerine baðlý, eski bir Abaza ailesinin tavrýný görüyoruz. Neticede Kütahya’ya ablanýzýn yanýna gittiniz, hiç bilmediðiniz, bilinmediðiniz bir yer. Oraya alýþma sürecinden biraz bahseder misiniz? AA: Ablamla ayný eve yerleþtik. Fazla iþsiz kalmadým, fabrika inþaatýna girdim, sonra o fabrikada iþçi oldum. Fabrikayý Almanlar yaptý, Almanlarla 12 sene çalýþtým.
MÇ: Almanca öðrendiniz mi? AA: Almanca ne öðrencem, ben Abazaca konuþacak adam arýyordum, çok meraklýydým Abazacaya. Sonralarý, Kütahya’daki fabrikalar da çoðalýnca Düzce’den, Adapazarý’ndan, Bilecik’ten, Eskiþehir’den çok Abaza geldi, zamanla yaklaþýk 280 hane Abaza oldu. Fakat biz ilk gittiðimizde hiç Abaza yoktu. Hep can atardýk bir Abaza görsek, en uzaktan da olsa bir akrabamýzý görsek diye. Kütahya’dayken 6 tane amcam vefat etti haberim olmadý, o zaman Kütahya’ya telgraf gelirdi. MÇ: Ýkiniz de köyden çýktýnýz, Abazacayý doðal olarak öðrenmiþtiniz. Türkçeyi öðrenmek sizin için daha zordu belki ama bir þekilde onu da öðrendiniz. Adapazarý’ndan belli bir Abaza cemiyetini býrakarak ve o cemiyetlere ait deðerlerle yetiþmiþ, o deðerleri bilen kiþiler olarak Ýstanbul’a oradan da Kütahya’ya gittiniz. Abazalýðýn baþta gelen sorumluluklarýdýr; düðün, cenaze kaçýrýlmaz. Kütahya’ya ulaþým sýnýrlý, iþin kötüsü dönemin þartlarý gereði iletiþim de sýnýrlý mesela telefon yok, bu durumda Abazalýk telgrafýn tellerine takýlýyordu diyebilir miyiz? KM: Bilmem artýk ne denir ama Düzce Efteniye Köyünden Hraça Nevzat aðabeyim vefat edince telgraf geldi. Kütahya’dan 12 saatte bir tren vardý, bekleyecek vakit olmadýðý için gecenin bir yarýsý Kütahya’dan kömür kamyonuyla Eskiþehir’e gittik, oradan trene bindik. Efteniye Köyü Zekeriya Mahalleye vardýk ki siz burada mýydýnýz dediler, Kütahya’dan gelmiþ olabileceðimize ihtimal vermediler. Kütahya þuan için uzak bir mesafede deðil ama o zamanlar uzaktý.
52
Kütahya’nýn adýný, gençler Kütahya’ya askere gittiklerinde duyardýk. Annem, ah benim kýzým askerlik yapýlan yere gitti diyordu. AA: Kütahya’daki hava birliðine askere gelen Abazalar, bizim adresi buluyorlardý. Peynir getiriyorlardý, yumurta getiriyorlardý, fýndýk getiriyorlardý, bu malzemelerin garnizon içine sokulmasý yasak olduðundan bize býrakýp gidiyorlardý. KM: Ben askere gelen çocuklarýn evci iþlemlerini takip ediyor, çocuklarý evci çýkarýyordum. MÇ: Anlaþýlan o ki; Kütahya’dayken, Adapazarý’ndakine benzer bir pozisyonunuz varmýþ. Nasýl ki Adapazarý’ndayken civar köylerdeki Abazalarýn þehirdeki konak yeriydiniz, Kütahya’dayken de geçici olarak gurbete gelenlerin tutunduðu bir can simidi. AA: Evet, zamanla benzer bir durum oluþtu. MÇ: Adapazarý’nda hep Abazalarla beraber olduðunuz günler mi yoksa Kütahya’da Abazalarýn hiç olmadýðý ilk zamanlar mý güzeldi sizin için? AA: Elbette Abazalarla beraber olduðumuz günler güzeldi. MÇ: Neden peki, o günler daha yorucu deðil miydi sizin için? AA: Abazalarla beraber olsaydým caným sýkýlmazdý, sülalenin olmadýðý her yerde sýkýntý vardýr. Biz o dönem Kütahya’da yabancý konumundaydýk. Yabancý olmak kolay deðildi. Kendi cemiyetimiz yok, bizim gibi oturup kalkan insanlar yok, bizim dilimizi konuþan insan yok, bunlarýn hepsi sýkýntýydý. MÇ: 27 sene Kütahya’da kaldýnýz, hiç aþta kestiniz mi? AA: Hayýr, Kütahya’da hiç aþta kesmedim ama yemeðe gittim. Bir kýz isteme olayý vardý, onunla ilgili bir cemiyet kurulmuþtu, o zaman aþta kesilmiþti.
emizde hiç Kütahya dýþýna çýkmadýk, memleketimize gitmedik. On yedi tane bayram geçti ben annemi babamý bayram niyetine de olsa göremedim. Þimdi olsa anne babalar da çocuklar da kýyameti koparýr ama o zaman öyleydi, vasýta yoktu, gidemiyorduk. MÇ: Nüfusunuz kalabalýklaþmaya baþladýktan sonra, artýk cemiyetinizi kurmaya baþladýðýnýz zamanlardan biraz bahseder misiniz? KM: Benim, Çerkes Gezeði adýný verdiðimiz günden arkadaþlarým vardý. Aramýzda hem Adige hem de Abaza vardý. Onlarla 15 sene boyunca her hafta gün yaptýk. Buradakiler gibi deðildi, mesela burada akraba günümüz var ayda bir, mahalle günümüz var 15 günde bir, orada her hafta toplanýyorduk. MÇ: Bu altýn günü gibi bir þey miydi? KM: Evet aynen öyle bir þeydi. Herkes gurbetteydi, çok hoþ oluyordu o günlerimiz. Oyunlar oynuyorduk. MÇ: Bizim oyunlarý mý oynuyordunuz? KM: Evet bizim oyunlarý oynuyorduk. Erkek yok, sadece kadýnlar, el çýrpýyor, wahayra yapýyorduk, Abazalar çýkýp Abaza oyunu oynuyor, Adigeler çýkýp kendi oyunlarýný oynuyorlardý. Ben, Adige oyunlarýný çok beðeniyordum. Orada kaydettiðimiz bir kasetim vardý, yakýn zamana kadar duruyordu ama kaybettim. MÇ: Kadýnlar belki de özlemlerinden olsa gerek, kültürlerini yaþamakla ilgili olarak epey aktifmiþ. Peki, tahta kurup, tahtaya da vuruyor muydunuz? KM: Yok caným el çýrpýyorduk sadece, ama biz kadýnlarýn toplantýlarýnýn dýþýnda da toplantýlar oluyordu Kütahya’da, mýzýka çalýnýyor, tahta kuruluyor, oyunlar oynanýyordu. MÇ: Nerede yapýyordunuz bu tip toplantýlarý? AA: Þehirde evlerde yapýyorduk, evlerin bahçelerinde. MÇ: O zamanlar Kütahya’da Kafkas Kültür Derneði var mýydý?
MÇ: Sonunda öyle bir Abaza cemiyetiniz oldu yani? AA. Daha sonra oldu.
AA: Biz gittiðimizde yoktu ama biz oradayken açýlmýþtý Kafkas Kültür Derneði. Bizden sonra gelenler açtý derneði.
MÇ: Peki köydeki gibi adet yapýyor muydunuz? AA: Ayný köydeki gibi adet yapýyorduk, beraberken Abazalýðý yaþamak konusunda bir sýkýntýmýz yoktu. KM: Ýlk gittiðimizde, civarýmýzda Abaza, Çerkes namýna hiç kimse yoktu. O zaman Abazalýktan da, Abazacadan da uzak kaldýk. Kütahya’daki ilk beþ sen-
MÇ: Sizden sonra Kütahya’ya gelen Abaza ve Adigeler de fabrikada çalýþmaya mý geldiler? AA: Tabi onlar da fabrikada çalýþmaya geldiler. 5000 kiþi çalýþýyordu fabrikada. Diðer Abaza ve Adigelerle birlikte ayný fabrikada çalýþtýk.
53
sosyal çevreniz var. Fakat siz, gelinen o noktada, bu sefer çocuklarýnýz için yani yine aileniz için, süreci baþladýðýnýz noktaya taþýyorsunuz. KM: Evet, neticede tekrar Ýstanbul’a geldik. Þehremini’ne yerleþtik. 27 senedir kendinizi gizlediniz, gözükmediniz buralarda, þimdi merkezi yere taþýndýnýz diyerek bize bir sürü gelen giden oluyordu. Hatta Kütahya’dan da çok misafirimiz geliyordu, komþular apartmanýn kapýsýna Kütahya Oteli yazacaðýz diyorlardý. AA: Oturduðumuz apartmana yönetici oldum, apartmanýn sahibinin adý Abdülkerim’di, benim adým da Abdülkerim, apartmanýn adý da Kerim Apartmanýydý, herkes ev sahibi biliyordu beni. (Bizi bir kere daha güldürüyor Abdülkerim amca.)
MÇ: Abaza ve Adigeler beraber mi hareket ediyorlardý? AA: Tabiî ki, hep beraber hareket ediyorlardý. Kendi cemiyetlerini kurar beraber olurlardý. Düðün dernek olduðu zaman birbirlerini davet ederlerdi. MÇ: Büyük mücadelelerin sonunda Kütahya’yý da memleketiniz yaptýnýz. Peki, niye tekrar Ýstanbul’a geldiniz? AA: Büyük oðlumuz 79 yýlýnda Ýstanbul’da üniversiteyi kazandý. Ortanca oðlumuz meslek lisesini bitirmiþti, aðabeyine destek olmaya Ýstanbul’a geldi. Küçük oðlumuz Kütahya’da ilkokula gidiyordu. Ben 82 senesinde emekli olunca, oðullarýmýzýn yanýna Ýstanbul’a gittik. KM: Kütahya’nýn yerlisinden çok yerlisi olmuþtuk, týpký giderken nasýl cesaret ettiysek ayný þekilde Ýstanbul’a geri döndük. MÇ: Süreç çok ilginç iþliyor. Ablanýz için, düzeninizi bozup, yabancýsý olduðunuz bir yere, sonuçlarýný tahmin bile edemediðiniz bir þekilde yerleþiyorsunuz. Oraya alýþmak için, çok sýkýntý çekiyorsunuz. Sizi, kültürel deðerlerinizden acýmasýzca uzak tutan yýllara katlanýyorsunuz fakat sonunda kendi cemiyetinizi kuruyorsunuz. Hem Kütahya’da yýllarýnýz geçtiði için þehrin yabancýsý olmaktan çýkýyorsunuz, hem de Kütahya’daki Kafkasyalý nüfusunun artmasýyla beraber Abaza olmanýn getirdiði, o þehirdeki yabancý konumunuzdan kurtuluyorsunuz. Artýk o þehirde 27 senenin aðýrlýðýyla edinilmiþ bir yeriniz ve
Soran ben, anlatan Abdülkerim amca olunca, biz bir þekilde Abazalýðýn dününü bugününü konuþmaya baþlýyoruz. Sohbetin bir yerinde Abdülkerim amca kaybettiðimiz adetlerden bahsederken, birden duruyor ve “ama Abazalýk çok iyi bir þey” diyor. Neyi düþünerek söylüyor bilmiyorum ama çok içten söylüyor. Ben sadece “neden” diye sorabiliyorum. Laf olsun diye deðil, gerçekten, içtenlikle kurulan bu cümlenin altýndaki nedeni merak ediyorum. Baþta, bu söyleþinin sonuna bir de kýsa yorum yaparým, belki haddimi aþar biraz da süreçle ilgili analiz yaparým diye düþünüyordum. Ama Abdülkerim amcanýn söyleþimizi bitirirkenki cümlelerinin üzerine söz söylemek istemiyorum. Ýþte benim “neden” sorum üzerine, Abdýliyba Abdülkerim amcanýn cevabý: “Hz. Peygamber efendimiz her halka misafir oluyor, herkes elinde ne hayvan varsa kesiyor, Hz. Peygamber; bu yenir, bu yenmez diyerek yenmeyecek olanlarý ayýrýyor, yenecek olanlarý alýyor. Abazalara misafirken Abazalar koyun kesiyorlar, Hz. Peygamber memnun kalýyor. Abazalar Hz. Peygamberi seviyorlar ve atýnýn dizginlerini çalýyorlar. Hz. Peygamber ata bakýyor dizginleri yok, dizginsiz ata binemeyecek, bir gece daha kalmak zorunda kalýyor, Abazalar bu sefer keçi kesiyorlar, keçi kesmek Kafkasya’da en makbul þey. Abazalar, Hz. Peygamberi bir gece daha aðýrlamak için onun atýnýn dizginlerini çalmýþlar. Misafir aðýrlamanýn en iyisi bizdedir. Abazalýk çok iyi bir þey, çok…”
Rusya’nýn Abhaz-Gürcü Çatýþmasýna Müdahalesi Rusya ne Abhaz ne de Gürcü tarafýný desteklemekte ama uyguladýðý politikalarla uluslararasý arenada kendini yalnýzlaþtýrmamaya dikkat etmektedir. Resmi söylemde Gürcistan’ýn toprak bütünlüðüne saygý duyduðunu dile getirmekte, fiili olarak da Abhazya’yý kendisine daha çok baðýmlý kýlacak uygulamalarla kendi çýkarlarýný gerçekleþtirmektedir. Rusya’nýn temel politikasý Abhaz-Gürcü çatýþmasýnda statükonun devamýný ve anlaþmazlýðýn çözümsüz kalmasýný saðlamaktýr. Anlaþmazlýðýn çözümsüz kalmasý Abhazya’nýn daha çok Rus kontrolü altýna girmesine hizmet ederken ayný zamanda Abhazya’da muhalefetin ortaya çýkmasýna yol açmýþtýr. Zaman içinde muhalefetin Rus kontrolünü bertaraf edecek biçimde güçlenip güçlenmeyeceðini ise Abhazya’daki iç politik dinamiklerin geliþimi gösterecektir.
OSÝYA ESRA KIZILBUÐA
R
kf
usya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasýna müdahelesi, çatýþmanýn çözümsüz kalmasýnýn tek sebebi olmasa da, en büyük sebeplerinden biridir. Rusya’nýn rolünü abartmak kadar, gözardý etmek de doðru bir yaklaþým olmayacaktýr. Bu makale Rusya’nýn Abhaz-Gürcü Savaþý’ndaki politikasýnýn bölgede barýþý saðlamak deðil, bunun aksine kendi çýkarlarýný gerçekleþtirmek olduðunu savunmaktadýr. Rusya’nýn Abhaz yanlýsý bir politika izlediði-Abhazya’nýn de facto baðýmsýzlýðýný savunduðu- ya da Gürcistan’ýn toprak bütünlüðünü savunduðu (resmi söylem) söylemleri gerçeði yansýtmaktan uzaktýr. Diðer bir deyiþle, Rusya ne Abhaz yanlýsý ne de Gürcü yanlýsý bir politika izlemektedir. Bu makalede Abhaz sorunu daha çok RusyaGürcistan iliþkileri çerçevesinde incelenecektir. Bu eksende, önce Abhazya’nýn Rusya için neden önemli olduðu, ardýndan Rusya’nýn bu çatýþmaya müdahale nedenleri ve son olarak Rusya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasý’ndaki politikasý ayrýntýlarý olarak ele alýnacaktýr. Kýsacasý, deðiþen bölgesel çýkarlar ve dengelere baðlý olarak Abhazya’nýn Rusya için bir olmazsa olmaz
olmadýðý ve mevcut durum gerektirdiðinde Abhazya’dan vazgeçebileceði gerçeði kronolojik bir þekilde ele alýnacaktýr. Sonuç kýsmýnda, ayrýca Abhazya’nýn Rusya ile iliþkisinin de kýsa bir analizi yapýlacaktýr. Bununla birlikte, Gürcistan’ýn Rusya’ya yabancýlaþmasý ve Batý’ya dönük bir politika izlemesi ve Abhazya’da ciddi bir muhalefetin oluþmasýyla Rusya’nýn bölgede ciddi bir prestij kaybýna uðradýðý belirtilecektir. A) Abhazya Rusya Ýçin Neden Önemli? Abhazya’nýn Rusya için önemi, öncelikle Abhazya’nýn Güney Kafkasya’daki konumu ve Rusya’nýn Yakýn Çevre Doktrini ile açýklanabilir. Rusya’nýn aslýnda Abhazya gibi bir problemi yoktur, tam tersine Rusya’nýn politikasýný oluþturan ve þekillendiren temel etken jeopolitiktir yani, Rusya’nýn temel çýkarlarýnýn gerçekleþmesine dayanan realist politikalardýr. Bu çerçevede, ilk önce Rusya’nýn Yakýn Çevre’deki Ulusal Güvenlik ve Askeri Doktrinleri ve bunlarýn zaman içinde nasýl þekillendiði ve deðiþikliðe uðradýðý açýk-
55
lanacak, bu genel çerçeve içinde Rusya’nýn etnik çatýþmalardaki rolü ve müdahale etme sebepleri incelenecektir. 1. Rusya’nýn Ulusal Güvenlik ve Askeri Doktrinleri Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra, Rusya dýþ politikasýnda yönünü, içinde yaþadýðý kimlik bunalýmýnýn da bir sonucu olarak, Batý’ya çevirdi. Rusya için Batý Dünyasý, Rusya’nýn çýkarlarýna bir tehdit deðil, tam aksine çýkarlarýnýn örtüþtüðü bir dost olarak görülmüþtür. Bu süreçte, Jyotsna Bakshi’nin de iddia ettiði gibi Rusya’nýn amacý Batý Güvenlik Sistemi’nin bir parçasý olmaktý.1 Eski Sovyet coðrafyasýnda ortaya çýkan etnik çatýþmalarý bu çerçevede deðerlendiren Rusya; bölgede barýþ ve istikrarýn korunmasýný ve bunun ortak bir Avrupa Güvenlik sistemi içinde bütün Avrasya coðrafyasýný kapsayacak þekilde yapýlmasýný savunmuþtu.2 Ne var ki, Rus Dýþ Politikasý’nda Batýlý görüþün egemenliði Avrasyacý görüþün egemen olmaya baþlamasýyla zayýflamýþ ve son bulmuþtur. Bunun ilk göstergesi 2 Kasým 1993 tarihinde Güvenlik Konseyi tarafýndan kabul edilen Rus Askeri Doktrini’dir.3 Bu doktrinle birlikte, Rusya’nýn Yakýn Çevre bölgesindeki çýkarlarýnýn önemi ve etnik çatýþmalardaki rolü vurgulanmýþtýr.4 Bu çatýþmalarýn Rusya’nýn güvenliði üzerinde etkileri olduðu, dolayýsýyla Rusya’nýn bu bölgeye ve özellikle bölgedeki etnik çatýþmalara yönelik özel bir rolünün olduðu belirtilmiþtir. Bu doktrinin kabul edilmesi, anlaþýldýðý üzere Rusya’da çýkarlarýn ve önceliklerin tekrar tanýmlandýðý bir geçiþ dönemine denk gelmektedir. Bu durum 1993 yýlýndan itibaren Rusya’nýn Abhaz sorununa yönelik politikasýnýn realizm temelinde þekillendiðini göstermektedir. Bu dönemde dikkat çeken bir baþka geliþme, Baðýmsýz Devletler Topluluðu’ nun kurulmasýdýr. Bu oluþumla Rusya daha gevþek bir örgütlenme içinde de olsa eski Sovyetler Birliði’ni yaþatmak isteðini ortaya koymuþtur. 23 Nisan 1993 tarihli Yakýn Çevre Doktrininde Rusya’nýn etki alanýnýn eski Sovyet Coðrafyasý olarak tanýmlanmasý5, Güney Kafkasya’nýn Rusya için önemini çok iyi anlatmaktadýr. Yakýn Çevre’deki ülkeler için Rusya Federasyonu ile askeri ve ekonomik entegrasyon (bütünleþme) bir zorunluluk olarak tanýmlanýrken, bölgedeki barýþ ve istikrardan sadece Rusya’nýn sorumlu olduðu ve Rusya dýþýnda hiçbir bölgesel ya da küresel gücün bölgeye müdahale etmeye ehil olmadýðý belirtilmiþtir.6
Bu dönemde dikkat çeken bir baþka geliþme, Baðýmsýz Devletler Topluluðu’ nun kurulmasýdýr. Bu oluþumla Rusya daha gevþek bir örgütlenme içinde de olsa eski Sovyetler Birliði’ni yaþatmak isteðini ortaya koymuþtur. 23 Nisan 1993 tarihli Yakýn Çevre Doktrininde Rusya’nýn etki alanýnýn eski Sovyet Coðrafyasý olarak tanýmlanmasý5, Güney Kafkasya’nýn Rusya için önemini çok iyi anlatmaktadýr. Rusya tarafýndaki bu net ve katý söylem özellikle 11 Eylül’den sonra kýrýlmaya uðramýþ ve Rusya’nýn bölgeye yönelik politikasýnda bazý kaymalar/sapmalar meydana gelmiþtir. 2000 yýlýnda kabul edilen Yeni Ulusal Güvenlik Doktrininde Rusya’nýn bölgedeki önceliklerinde belirgin deðiþiklikler olmuþtur.7 Bu belgede Rusya’nýn etki alaný eski Sovyet coðrafyasý olarak tanýmlanmaktan çýkmýþ, bunun yerine Baðýmsýz Devletler Topluluðu söylemi geliþtirilmiþtir.8 Bunun dýþýnda, Kuzey Kafkasya’ya yer verilerek, Rusya’nýn bir daðýlma korkusu içinde olduðu belirtilmiþtir.9 Yeni Ulusal Güvenlik Doktrini’nde de yansýtýldýðý gibi, 11 Eylül dönemi ve bunu takip eden süreçte de Rusya bölgedeki etkinlik ve kontrolünde belirgin bir zayýflama olduðunun farkýna varmýþtýr. Rusya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasý’ndaki rolü zaman içinde deðiþikliðe uðrayan bu Askeri Doktrinlerin dýþ politikasýna yansýmasý sonucu þekillenmiþtir. Her ne kadar Rusya’nýn bölgedeki etkinliðinde bir azalma olmuþ gibi görünse de, Rusya bölgede deðiþen koþullara ve dengelere, zaman zaman pragmatizm (faydacýlýk) ile de desteklenen realist bir politika ile cevap vermiþ, her zaman çýkarlarýnýn peþinde olmuþtur. 2. Rusya’nýn Müdahale Etme Sebepleri Rusya’nýn genelde Güney Kafkasya’ya, özelde de Abhaz-Gürcü çatýþmasýna müdahale sebepleri üç ana baþlýk altýnda incelenebilir: Jeo-stratejik, ekonomik ve politik sebepler. a) Jeo-Stratejik sebepler:
Tarih boyunca Güney Kafkasya Rusya için, Kuzey Kafkasya ve Ýslam Dünyasý; Türkiye ile Iran arasýnda bir tampon bölge, Orta Doðu ve Avrupa ile iliþkiler konusunda bir çýkýþ noktasý olmuþtur.10 Rusya’nýn güney sýnýrýndaki çýkarlarýnýn korunmasý her zaman Güney Kafkasya’nýn kontrol altýnda tutulmasýný gerektirmiþtir. Bölgenin Kuzey’de Çeçenistan’la komþu olmasý ve bölge ülkelerinden Gürcistan’ýn Türkiye ile
BDT Ülkeleri
kf
56
Bütün bu noktalar dikkate alýndýðýnda, Abhazya ve Gürcistan’ýn Rusya’nýn etki alaný içinde stratejik bir sýnýr bölgesi oluþturduðu iddia edilebilir. Bütün bu tespitler ve yukarýda sýralanan nedenler, Rusya’nýn neden Abhaz-Gürcü çatýþmasýný manipüle ettiðini ve Gürcistan’daki askeri üslerin varlýðýyla nasýl bölgeyi kontrol altýna almaya çalýþtýðýný açýklamaktadýr.
sýnýrdaþ olmasý Güney Kafkasya’nýn ve özelde Gürcistan ile Abhazya’nýn stratejik önemini arttýrmýþtýr.11 Bütün bu nedenlerden dolayý Güney Kafkasya Rusya’nýn tarih boyunca yumuþak karnýný (soft underbelly)12 oluþturmuþ ve bugün de oluþturmaktadýr. Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýyla birlikte bölgede baðýmsýz devletler ortaya çýkmýþ ve Rusya bölgeden kýsmen çekilmek zorunda kalmýþtýr. Bu durum Rusya’nýn etkinliðini azaltmýþtýr. Daðýlma ile tetiklenen etnik çatýþmalar Rusya’nýn güvenliðine doðrudan bir tehdit oluþturmuþtur. Rusya’nýn etkisinin azaldýðý devletlerden biri Gürcistan, etnik çatýþmalarýn çýktýðý bölgelerden biri de Abhazya’dýr ve bu konumlarýyla bu iki bölge kýsaca söylemek gerekirse, Rusya’nýn Güney kanadý için özel bir stratejik öneme sahiptir: Abhazya Rusya’nýn terörizm ve uyuþturucuya karþý mücadelesinde en zayýf halka ve güvenilmez müteffik durumundadýr. Baðýmsýz Devletler Topluluðuna (BDT) baðlý barýþ güçleri Rusya ile çok az derecede iletiþim halinde olsa dahi, Rusya’nýn askeri güçlerini geri çekmesi ve üslerini daðýtmasý Abhazya’da bir güvenlik boþluðu yaratacaktýr.13
kf
kendi içine çekilmesi sonucunu doðurmaktadýr.17 Ariel Cohen tarafýndan belirtildiði gibi: Rusya Abhazya’da Karadeniz sahilinin de facto kontrolünü ele geçirmiþtir. Rusya ayrýca Karadeniz’de limanlarý olan Novorossisk ve Tuapse’yi korumakta, ve Gürcistan’ýn petrol ihraç limanlarý Poti, Supsa, ve Batuma yaklaþmaktadýr. Aðustos 1995’te Gürcistan Baþkaný Þevardnadze, dört Rus askeri üssünün Gürcü topraklarýna yerleþtirilmesine izin vererek, Rusya’nýn Karadeniz limanlarý aracýlýðýyla petrol ihraç yollarýnýn kontrolunu ele geçirmesine imkân saðlamýþtýr.18 Bütün bu noktalar dikkate alýndýðýnda, Abhazya ve Gürcistan’ýn Rusya’nýn etki alaný içinde stratejik bir sýnýr bölgesi oluþturduðu iddia edilebilir. Bütün bu tespitler ve yukarýda sýralanan nedenler, Rusya’nýn neden Abhaz-Gürcü çatýþmasýný manipüle ettiðini ve Gürcistan’daki askeri üslerin varlýðýyla nasýl bölgeyi kontrol altýna almaya çalýþtýðýný açýklamaktadýr. b) Jeo-Politik Sebepler:
Diðer bir önemli konu, Gürcistan’daki askeri üslerin varlýðýdýr. Sovyetler Birliði daðýlmadan önce Gürcistan, NATO’nun güney kanadýna karþý, Rus Askeri üslerinin aðýrlýklý olarak yerleþtirildiði bir merkez konumundaydý.14 Dolayýsýyla, Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra, her ne kadar Gürcistan Rus askeri üslerine karþý bir politika geliþtirdiyse de, Rusya özellikle Abhaz-Gürcü çatýþmasýnda Rus askeri üslerinin varlýðýný Gürcistan’a karþý bir tehdit, bölgedeki kontrol ve egemenliðinin devamý için stratejik bir araç olarak kullanmýþtýr.15
Yukarda bahsi geçen jeo-stratejik sebepler Rusya’nýn Yakýn Çevre dediði bölgede etkinliðini kaybetmeme isteði ile özetlenebilecek jeopolitik sebeplerle doðrudan baðlantýlýdýr.19 Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra Güney Kafkasya çeþitli bölgesel güçlerin mücadele alaný haline gelmiþtir. Rusya daha önce bölgede tek söz sahibi ülke konumundayken; zamanla Türkiye, Ýran, AB ve Amerika’nýn da bu mücadeleye dâhil olmasýyla, etkinliðini ve aðýrlýðýný kaybetme korkusu yaþamaktadýr.20 Bu çerçevede, Rusya’nýn Güney Kafkasya’daki etnik çatýþmalarda arabuculuk (mediator) rolüne soyunmasý ve bu þekilde güvenlik ve istikrarý saðlamasý, Rusya’nýn bölgedeki fonksiyonunu açýklayan resmi söylem olmaktadýr.21 Ne var ki, Rusya’nýn güvenlik ve istikrar saðlamayý amaç edinmesi ne kadar gerçekçi bir niyettir, bu tartýþýlmalýdýr. Rusya’nýn istikrardan anladýðý þüphesiz kendi çýkarlarýnýn korunmasýna hizmet eden bir nevi istikrarsýzlýk durumudur.22
Üçüncü önemli nokta, Abhazya’nýn Karadeniz’e çýkýþ saðlayan stratejik konuma sahip olmasýdýr.16 Abhazya Güney Kafkasya’da Rusya’nýn Karadeniz’e ve sýcak denizlere çýkýþýný saðlayabilecek önemli bir kapýdýr. Bu durum Rus askeri üslerin önemini de arttýrmaktadýr. Bu üslerin kaybedilmesi, Rusya’nýn Karadeniz’e çýkýþtan mahrum kalmasýna yol açmakta, bu da Rusya’nýn
Daha önce belirtildiði gibi, Rusya’nýn bölgedeki temel amacý bölge ülkeleri ile ekonomik, politik ve askeri bir bütünleþme saðlamaktýr.23 Bu noktada Rusya’yý sýkýntýya düþüren geliþme NATO geniþlemesi ve bölge ülkelerinin Batý yanlýsý bir politika izleme eðiliminde olmalarýdýr.24 Rusya’nýn temel çekincesi bölgedeki etkinliðini Batýlý güçlerle paylaþma olasýlýðýdýr. Bu
57
durum karþýsýnda, Rusya hiçbir zaman bölge ülkelerinin baðýmsýzlýðýný tanýmak istememiþ; bu ülkelerle eþit düzeyde yatay (horizontal) iliþki kurmaktansa, Sovyetler Birliði döneminde olduðu gibi bu ülkeleri kendi etki alaný içinde görmeye devam etmiþtir.25 Rusya’nýn bugün Gürcistan’da yaþadýðý durum bunun güzel bir örneðidir. Gürcistan’ýn Batý’ya dönük dýþ politika eðiliminde olmasý, NATO’ya üyeliði amaç edinmesi ve BDT’den çýkma isteði Rusya’yý rahatsýz etmiþ ve bu çerçevede Abhazya Gürcistan’a karþý kullanýlan önemli bir koz olmuþtur. c) Ekonomik sebepler:
Ekonomik sebepler, Gürcistan’ýn enerji kaynaklarýnýn transferi için Asya-Hazar Körfezi-Avrupa arasýnda geçiþ bölgesi olmasýyla ilgilidir. Burada altý çizilmesi gereken ilk husus, Hazar Körfezinin Rusya için taþýdýðý stratejik ehemmiyet, ikinci husus da petrol politikalarýnýn Rusya için ne kadar önemli olduðudur. Hazar Körfezi, bugün dünyanýn temel belirleyici güçleri için önemli bir mücadele alaný oluþturmaktadýr. Rusya da Hazar Körfezi’ndeki enerji kaynaklarýnýn transferi konusunda pastadan pay almak isteyen, dikkate alýnmasý gereken bölgesel bir güçtür. Rusya’nýn en büyük problemi bu enerji kaynaklarýnýn Batý dünyasý’na transferinde kendisinin bypass edilmesidir. Gürcistan, stratejik konumu ve Güney Kafkasya da Karadeniz’e çýkýþý olan tek ülke olmasý itibariyle, bu enerji kaynaklarýnýn Batý’ya transferinde Rusya’nýn bypass edilebileceði önemli bir stratejik koridor üzerinde bulunmaktadýr.26 AvrupaKafkasya-Asya Ulaþým koridoru (Transportation Corridor EuropeCaucasus-Asia) Rusya’nýn bypass edildiði projelerden biridir.27 Bu durum ayný zamanda doðu-batý enerji koridoru çerçevesinde bölgede inþa edilen/edilecek petrol boru hatlarý için de söz konusudur. Rusya, bu boru hatlarýnýn varlýðýyla kendisinin devre dýþý býrakýlmasýný engellemeye çalýþmakta, bölgede etnik çatýþmalarý manipüle ederek egemenliðini devam ettirmeyi ve kontrolünü saðlamaya çalýþmaktadýr. Söz konusu enerji boru hatlarýnýn durumu ayný zamanda bölgedeki etnik çatýþmalarýn varlýðýyla da doðrudan ilgilidir.28 Rusya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasýndaki politikasý Rusya’nýn petrol boru hatlarýndaki çýkarlarýyla doðrudan alakalýdýr. Rusya, Abhaz-Gürcü çatýþmasýný manipüle ederek ve bölgede istikrarsýzlýðý körükleyerek enerji politikalarýnda söz sahibi olmak istemiþtir. Daha spesifik olarak belirtmek gerekirse, Abhaz-Gürcü Savaþý’nda ve Gürcistan’daki iç savaþta Gamsahurdia’nýn görevden alýnýp Þevardnadze’nin getiriliþi Rusya’nýn enerji politikalarýyla doðrudan alakalý olmuþtur.29 Göreve gelmeden önce Rusya’nýn Þevardnadze’den Azeri petrolünü Gürcistan içinden
Tuapse limanýna geçirecek boru hattýnýn inþasýna izin vermeyeceði konusunda söz istemesi ve bu istek reddedildikten sonra Þevarnadze’nin suikast teþebbüssü ile karþý karþýya gelmesi; Rusya’nýn bölgedeki enerji politikalarýyla açýklanabilecek geliþmelerdir.30 Yine 1998 yýlýnda çatýþmalarýn yeniden canlandýðý dönemin Bakü-Tiflis-Ceyhan Hattýnýn inþasýnýn askýya alýndýðý bir döneme denk gelmesi bir tesadüf deðildir.31 Genel olarak, Bölgedeki istikrarsýzlýðýn ve etnik çatýþmalarýn enerji politikalarý ile doðrudan baðlantýlý olduðu iddiasý gerçekleri yansýtmaktadýr. Gürcistan’dan geçen ve geçmesi olasý boru hatlarýnýn hepsinin çatýþma bölgelerine çok yakýn bölgelerden geçmesi bir rastlantý deðildir.32 B) Rusya’nýn Abhaz-Gürcü Çatýþmasý’ndaki Politikasý Rusya’nýn savaþý takip eden ilk yýllarda çatýþmaya yönelik çok belirgin bir politikasý oluþmamýþtýr. Bunun temel sebebi yukarda da açýklandýðý gibi Rusya’nýn bir geçiþ dönemi içinde olmasý ve dolayýsýyla Güney Kafkasya’ya ve özelde Abhaz sorununa karþý bir stratejisinin olmamasýdýr. 1992–1993 yýlýndan itibaren Rusya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasý’ndaki politikasý dört farklý dönem altýnda incelenebilir: 1. ‘Havuç ve Sopa’ Politikasý33 (1992–1993) (Carrot and Stick Approach) Bu dönemde Rusya “Havuç ve Sopa” politikasý (Carrot and Stick Approach) denilen bir politika izlemiþtir. Ödül ve ceza yöntemiyle Gürcistan’ý kontrol altýna almayý öngören bu politikayla, Rusya bir yandan Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýný engellemiþ diðer yandan da bu sorunu kullanarak Gürcistan’a baský uygulamýþ ve bu ülkeyi kendisine baðýmlý kýlmaya çalýþmýþtýr.34 Bununla birlikte, tutarlý ve koordineli bir Rus politikasýndan bahsetmek mümkün deðildir. Bu dönemde, Rusya Dýþiþleri Bakanlýðý ve Rusya Savunma Bakanlýðý arasýndaki görüþ farklýlýklarý çok belirgin hale gelmiþtir. Rusya Diþiþleri Bakanlýðý Þevardnadze’nýn güçlü konumunu ve çatýþmanýn barýþçýl çözümünü desteklerken, Rusya Savunma Bakanlýðý tam aksine Gürcistan üzerine baský uygulayarak Rusya’nýn taleplerine evet demesini saðlamak istemiþtir.35 Dolayýsýyla her iki kurumun da öncelikleri farklý olmuþtur. Rusya Dýþiþleri Bakanlýðý Gürcistan’da Rusya yanlýsý bir liderin baþa geçmesi için çaba sarfederken, Rusya Savunma Bakanlýðý mümkün olan en fazla Rus askeri ile bölgede Rus kontrolünü saðlamak istemiþtir.36 Gamsahurdia’ya baðlý güçlerin saldýrýsý sonucu Gürcistan bir iç savaþýn eþiðine gelmiþ ve Abhaz güçlerinin üstün duruma geçmesiyle de daðýlma tehlikesi kf
0058
1995 yýlýnda kötüleþen Abhaz-Rus iliþkilerinin ve Gürcü-Rus yakýnlaþmasýnýn bir sonucu olarak Gürcistan’ýn yoðun baskýlarýyla birlikte BDT kapsamýnda Abhazya’ya amborga uygulama kararý alýnmýþtýr.43 Rusya tarafýndan Abhaz pasaportlarý geçersiz sayýlmýþ, Abhazlarýn seyahat özgürlükleri kýsýtlanmýþ, 1997 yýlýndan itibaren telefon baðlantýsý kesilmiþ ve karadan ve denizden bir ambargo uygulanarak Rusya kapýsý dýþýnda Abhazya için bütün kapýlar kapatýlmýþtýr. ile karþý karþýya kalmýþtýr. Ayný zamanda, Rusya ülkeye gelen doðal gazý kesmiþ ve kýsýtlayýcý vize uygulamalarýna baþlamýþtýr. Tüm bunlarýn sonucunda Gürcistan BDT’ye girmiþ ve ülke topraklarýnda da yüksek sayýda Rus askeri varlýðýna müsaade etmiþtir.37 Þevardnadze’nin bu tutumuna karþý parlamentoda bir muhalefet oluþmuþsa da olaylar karþýsýnda Gürcistan, askeri güçlerinin inþasý ve devletin çöküþünün önüne geçmek için Rusya’nýn yardýmýna ihtiyacý olduðunun farkýna varmýþtýr.
Zviad Gamsahurdia
Sonuç olarak, bu dönemde genel olarak Rusya Savunma Bakanlýðý’nýn ‘havuç ve sopa’ yaklaþýmý aðýrlýk kazanmýþtýr. Abhazya’nýn baðýmsýzlýk fikri kesinlikle reddedilirken, Gürcistan’ýn Rusya’ya baðýmlýlýðý saðlanmýþtýr. Bu dönem için altý çizilmesi gereken bir nokta Rus askeri varlýðý ile çatýþmanýn çözümü arasýnda pozitif bir iliþkinin kurulmasýdýr. Diðer bir deyiþle, çatýþmanýn barýþçýl çözümüne kadar Gürcistan’daki Rus askeri varlýðýnýn devam edeceði belirtilmiþtir.38 Arabulucu olarak uluslararasý örgütlerin varlýðý kabul edilirken, Rusya’nýn süreçte baskýn ve belirleyici bir rol oynayacaðý belirtilmiþtir.39 kf
2.Abhazya’nýn Ýzolasyonu (1993-1997) 1993 yýlýndan itibaren Rusya’nýn Abhaz-Gürcü çatýþmasý’na yönelik politikasýnda daha koordineli bir yaklaþým söz konusu olmuþ, Rusya’nýn çýkarlarýný koruma amacý daha belirgin olarak hissedilmiþtir. Bu dönemde, iddia edilenin aksine; Rusya’nýn Abhazya’yý izole ederek Gürcistan’la yakýnlaþmasý söz konusudur. Rusya ile Gürcistan arasýnda bu dönemde her iki tarafça da yanlýþ yorumlanan bir anlaþma (misconstrued bargain) söz konusu olmuþtur.40 Rusya’ya göre, Rusya Abhazya’ya yardým etmeyecek, Gamsahurdia’nýn kuvvetlerine karþý Gürcü devletine destek olacak, Gürcü askeri güçlerinin yapýlanmasýna katkýda bulunacak ve Gürcü devletinin çöküþünü önlemiþ olacaktýr. Bunun karþýlýðýnda Gürcistan Rusya’nýn taleplerine evet diyecek ama Rusya’nýn bu yardýmý hiç bir zaman Gürcistan toprak bütünlüðünün saðlanmasý anlamýna gelmeyecektir.41 Gürcistan tarafýnda ise durum daha farklý deðerlendirilmiþtir. Gürcistan, Baðýmsýz Devletler Topluluðuna katýlmayý, Rus askeri üsleri ve personelinin varlýðýný, Rusya’nýn Abhaz sorununun çözümünü Gürcistan’ýn talepleri ve istekleri doðrultusunda gerçekleþtirmesi ve toprak bütünlüðünün saðlanmasý þartýyla onayladýðýný ileri sürmüþtür.42 Ne var ki, toprak bütünlüðü kaybetme tehlikesi ile karþý karþýya kalan Gürcistan Rusya’nýn isteklerine boyun eðmek zorunda kalmýþtýr. Rusya ile Gürcistan arasýnda söz konusu olan bu yakýnlaþma Abhazya tarafýndan olumsuz karþýlanmýþtýr. 1995 yýlýnda kötüleþen Abhaz-Rus iliþkilerinin ve Gürcü-Rus yakýnlaþmasýnýn bir sonucu olarak Gürcistan’ýn yoðun baskýlarýyla birlikte BDT kapsamýnda Abhazya’ya amborga uygulama kararý alýnmýþtýr.43 Burada vurgulanmasý gereken nokta, bu ambargo kararýnýn bir de Rusya boyutunun olduðudur. Rusya tarafýndan Abhaz pasaportlarý geçersiz sayýlmýþ, Abhazlarýn seyahat özgürlükleri kýsýtlanmýþ, 1997 yýlýndan itibaren telefon baðlantýsý kesilmiþ ve karadan ve denizden bir ambargo uygulanarak Rusya kapýsý dýþýnda Abhazya için bütün kapýlar kapatýlmýþtýr. Þüphesiz, BDT çatýsý altýnda alýnan bu karar her ne kadar Gürcistan’ýn isteðiyle alýnmýþ olsa da, Rusya istemeden böyle bir kararýn alýnmasýnýn söz konusu olmayacaðý alenidir. Bu karar sonucunda, Abhazya’nýn Rusya’ya tamamýyla baðýmlý hale gelmesi söz konusu olmuþtur. 3. Gürcistan ile Yükselen Tansiyon (1997-2003) Yukarda da belirtildiði gibi Rusya ile Gürcistan arasýndaki söz konusu anlaþmada her iki tarafýn farklý yorumlamalarýndan kaynaklanan problemler yaþanmýþtýr. Gürcistan toprak bütünlüðünün korunmasý konusunda Rusya’nýn sözünü tutmadýðýný ve Rus askeri varlýðýnýn amacýna hizmet etmediðini ileri sürerken44, Rusya da taraflarýn Rus askeri varlýðýný kendi
59
Gürcistan’ýn ABD’ye yakýnlaþmasý Rusya’yý endiþelendiriyor.
askeri ve politik amaçlarý doðrultusunda yorumladýðýný iddia etmiþtir.45 Gürcistan askeri antlaþmalarý imzalamayý reddetmiþ, BDT’nin meþruluðu konusunda soru iþaretleri geliþtirmiþtir. Gürcistan’ýn toprak bütünlüðünün hala saðlanmamýþ olmasý, yeteri sayýda Gürcü mültecinin geri dönememesi ve 1998 yýlýnda gerginleþen iliþkiler, Gürcistan’ýn Rusya’dan uzaklaþmasýna ve destek için Rusya dýþýnda dýþ güç arayýþý içinde olmasýna neden olmuþtur. Bu noktada 11 Eylül ve sonrasýnda, bölge ile ilgili geliþmeler Rusya’nýn endiþelerini arttýrmýþ ve Gürcistan’ýn Rusya ile baðlarýný kopararak Batý’ya dönük bir siyaset izlemesine ve Batý’dan medet ummasýna zemin hazýrlamýþtýr. 11 Eylül ve takip eden dönemde Rusya için bölgede ciddi bir etki kaybý olmuþtur. 11 Eylül’den sonra bölgedeki Amerikan varlýðý Abhazya-Gürcistan ve Rusya arasýndaki iliþkiye yeni bir boyut kazandýrmýþtýr. Amerika’nýn bölgedeki varlýðý, Gürcistan’ýn Amerika ile geliþen iliþkileri ve NATO üyelik isteði Rusya’ya bölgede çýkarlarýný gerçekleþtirmenin 1993 yýlýnda olduðu gibi kolay olmayacaðýný göstermiþtir. Amerika ile söz konusu olan terörizme karþý iþbirliði de Rusya’yý bir kar zarar hesabý yapmaya itmiþ ve Rusya ABD ile iþbirliðinden daha kazançlý çýkacaðýna karar vermiþtir.46 1993 yýlýyla kýyasladýðýmýzda, Rusya’nýn bölgede yabancý bir gücün varlýðýný onaylar görünmesi, bölgede deðiþen stratejik dengeleri göz önüne sermektedir. 4. Gül Devrimi Sonrasý Dönem: Gül Devrimi sonrasý Gürcistan’da Saakashvili’nin yönetime gelmesi ve takip eden süreçte Abhazya’da gerçekleþen seçimler Abhaz-Gürcü-Rus iliþkilerinde bir dönüm noktasý oluþturmuþtur. Gürcistan’daki yeni yönetimin toprak bütünlüðü konusundaki sert açýklamalarý ve Abhazya’daki seçimlerde Rusya’nýn müdahalesinin süreç üzerinde farklý etkileri olmuþtur. Saakashvili, yönetimi devralmasýnýn hemen akabinde ‘Abhazya’nýn Gürcistan’ýn bir parçasý olduðunu ve sürecin sonucunda Abhazya’yý Gürcistan’a katacaklarý’47 yolundaki açýklamalarý Abhazya tarafýndan yersiz açýklamalar olarak deðerlendirilmiþ ve ‘Abhazya’da hiç bir politik güç ya da liderin Gürcistan’ýn bir parçasý olmayý kabul etmeyeceði’48 belirtilmiþtir. Gürcistan federatif bir yapý içinde Abhazya’ya en geniþ özerkliði vermeyi taahhüt ederken, Abhazya siyasi statüsü konusunda tercihlerini baðýmsýzlýktan yana kullandýklarýný ve dolayýsýyla bundan vazgeçmeyeceðini söylemiþtir. Abhazya’nýn siyasi statüsü konusunda Gürcistan ve Abhazya arasýndaki mevcut durum böyleyken, Abhazya’da kaotik bir ortamda gerçekleþen seçimler ve Rusya’nýn müdahalesi durumu daha da karmaþýklaþtýrmýþtýr.
Abhazya, seçim döneminde tercihini Rusya yanlýsý Hacimba yerine Bagapþ’tan yana kullanarak Rusya’ya ve uluslararasý camiaya gerekli mesajý vermiþtir. Ne var ki, Abhazya’yý iç savaþýn eþiðine getirecek karmaþýk bir süreçten sonra, Rusya aðýrlýðýný koymuþ ve Rusya ile iliþkiler kopma noktasýndan geri dönmüþtür. Ýki liderin uzlaþmasýnda Abhazya’daki Yaþlýlar Konseyi’nin49 etkisi olduðu söylenmektedir. Ancak bu süreçte asýl etkili olan her iki liderin Moskova’ya gitmesi ve orada sorunun bir þekilde halledilmesidir.50 Bu da, bugünkü konjonktürde son söz sahibinin Rusya olduðunu ve Abhazya’nýn Rusya’ya baðýmlýlýðýný göstermiþtir. Ne var ki, son sözü söyleyen Rusya gibi görünse de; bu durum Abhaz halkýnýn seçimlerde demokratik iradesini ortaya koymasý ve bunu göstermesi açýsýndan önemlidir. Bu da Abhazya’da iddia edildiðinin aksine Rusya’ya karþý gittikçe güçlenen bir muhalefetin olduðunu göstermiþtir. Belirtilmesi gereken bir baþka önemli husus, her iki liderin Moskova’ya gidip anlaþmýþ olarak dönmesinin arkasýnda, Rusya’nýn Abhazya ile sýnýrý kapatmasý ve ticareti keserek Abhazya’ ya ikinci kez amborga uygulamasý, Abhazya’nýn kendisine baðýmlýlýðýný manipüle etmesi yatmaktadýr. Rusya’nýn seçimlerde Abhazya’ya yönelik politikasý Rusya’nýn kendi topraklarý içindeki diðer Rus bölgelerinde uyguladýðý politikalara benzemektedir.51 Bu durum da bize açýkça göstermektedir ki Abhazya de facto olarak Rusya’nýn kontrolü altýnda kalmaktadýr. Rusya her zamanki baskýcý metotlarý ile Abhazya’da istediði durumu saðlamýþtýr. Ne Abhazya’nýn Rusya’ya baðýmlýlýðýnda ne de Rusya’nýn egemen rolünde bir deðiþiklik olmuþtur. Ne var ki, Rusya’nýn politikasý Abhazya’da muhalefetin daha da güçlenmesine ve Rusya’nýn politikalarýnýn daha iyi anlaþýlmasýna yardýmcý olmuþtur. SONUÇ: Bütün bu süreci göz önünde bulundurduðumuzda, Rusya’nýn istikrarlý, tutarlý ve çatýþmanýn çözümünü kolaylaþtýran bir politika uyguladýðýný söylemek imkânsýzdýr. Rusya dönem dönem her iki tarafýn da kf
0060
Rusya ne Abhaz ne de Gürcü tarafýný desteklemekte ama uyguladýðý politikalarla uluslararasý arenada kendini yalnýzlaþtýrmamaya dikkat etmektedir. Resmi söylemde Gürcistan’ýn toprak bütünlüðüne saygý duyduðunu dile getirmekte, fiili olarak da Abhazya’yý kendisine daha çok baðýmlý kýlacak uygulamalarla kendi çýkarlarýný gerçekleþtirmektedir. yanýndaymýþ gibi görünse de, Rus politikasýnda ciddi sapmalar olmuþ, kendi içinde ortak politika oluþturacak bir zemin olmadýðý gibi, Rusya’nýn resmi ve resmi olmayan politikalarý da sürecin karmaþýklaþmasýna sebep olmuþtur. Abhaz-Gürcü Savaþý bir tarafýn (Abhazya) savaþý kazanýp baðýmsýz olamadýðýný göstermesi açýsýndan ilginç bir örnek oluþturmaktadýr. Gürcistan savaþta yenilgiye uðramýþ olmasýna raðmen, uluslararasý kuruluþlar nezdinde Mart 1992 tarihinde baðýmsýzlýðýnýn tanýnmýþ olmasýnýn avantajýný kullanarak bir adým öne geçmiþtir. Zira, uluslararasý kamuoyunda Gürcistan’ýn toprak bütünlüðüne karþý Abhazya’nýn ayrýlýkçý olarak görülmesinin arkasýndaki temel nedenlerden biri Abhazya’nýn uluslararasý kamuoyunda kendisini ifade edememesi ve uluslararasý tanýnma konusunda yaþanan gecikmedir. Dolayýsýyla, Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýnýn önündeki en büyük engelin Rusya olduðunu söylemek abartýlý bir yargý olacaktýr. Ancak Rusya’nýn savaþýn sonunu takiben bilinçli olarak Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýna karþý olduðu ve Gürcistan’ý kendine baðýmlý kýlmak adýna Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýný reddettiði açýk bir durumdur. Takip eden süreçte, Rusya Birleþmiþ Milletler gibi uluslararasý örgütler nezdinde Gürcistan’ýn toprak bütünlüðünü savunduðunu dile getirmiþtir. Bu noktada, Birleþmiþ Milletler Güvenlik Konseyi tarafýndan 29 Temmuz 2002 yýlýnda alýnan 1427 sayýlý karardan bahsetmek yerinde olacaktýr.52 Rusya bu kararýn kabul edilmesinde çok kritik bir rol oynamýþ ve bu karar Abhazya’nýn hiçbir zaman baðýmsýz bir devlet olamayacaðýný, dolayýsýyla Gürcistan’ýn bir parçasý olarak kalacaðýný ifade etmektedir.53 Diðer yandan, Rusya Abhazlara Rus vatandaþlýðý vermiþ; Abhazya’da Rus para birimini geçerli kýlmýþ; uygulanan amborgaya raðmen Abhazya’nýn dünyaya açýlan tek kapýsý haline gelmiþ ve Abhazya’yý kendisine baðýmlý kýlmýþtýr. Rusya tarafýndan altý çizilen nokta, Abhaz sorunun Rus-Gürcü iliþkileri ekseninde çözüleceðidir. Dolayýsýyla Abhazya genel olarak Güney Kafkasya içinde konumlandýrýlsa da daha spesifik olarak Rusya’nýn Gürcistan ile iliþkisindeki iniþ çýkýþlardan direkt olarak etkilenmektedir. Burada cevaplanmasý gereken soru, bu çatýþmada Rusya’nýn kazançlý çýkýp kf
çýkmadýðýdýr. Rusya bölgede ciddi bir prestij kaybýna uðramýþtýr. Rusya uyguladýðý politikalarla ilk yýllarda Gürcistan’ý kendine baðýmlý kýlmayý baþarmýþ görünse de takip eden süreçte, Gürcistan’ýn yabancýlaþmasýna ve Batý’ya dönük bir politika izlemesine sebep olmuþtur. Dolayýsýyla Rusya’nýn bu konjonktürde Gürcistan’ý kaybettiðini söylemek yanlýþ olmaz. Abhazya’nýn Rusya ile iliþkilerinde ise paradoksal bir durum söz konusudur. Abhazya’nýn özellikle son seçimlerdeki tutumu Rusya’ya bir cevap niteliðinde olmuþtur. Abhazya’nýn seçim döneminde ikinci kez ambargoya maruz kalmasý, bir yandan Abhazya’nýn Rusya’ya baðýmlýlýðýný tekrar göstermiþ, diðer yandan Abhazya’da Rusya’ya karþý muhalefetin daha da su yüzüne çýkmasýný saðlamýþ ve Rusya’nýn Abhazya için hiçbir zaman dost olamayacaðýný bir kez daha göstermiþtir. Dolayýsýyla, her ne kadar Rusya Abhazya’yý kendisine tamamen baðýmlý kýlmýþ olsa da, Abhazya ve Rusya arasýnda çok zorunlu bir iliþki vardýr. Abhazya, yukarda da belirtildiði gibi, her ne kadar Rusya’nýn de facto kontrolü altýnda gibi görünse de, Abhazya’nýn Rusya’nýn bir devamý ya da parçasý olduðu henüz abartýlý bir yargý olacaktýr. Abhazya’da son seçimlerde de kendini gösteren, Rusya’nýn bir parçasý olma fikrine karþý çýkan ve Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýný destekleyen muhalefet Abhazya’nýn çýkarlarýnýn her zaman Rusya ile örtüþmeyeceðini göstermektedir. Nicu Popescu tarafýnda da belirtildiði gibi Abhazya Rusya ile mevcut olan bu zorunlu yakýnlaþmadan geri dönemeyecek bir noktada deðildir.54 Sonuç olarak, Rusya ne Abhaz ne de Gürcü tarafýný desteklemekte ama uyguladýðý politikalarla uluslararasý arenada kendini yalnýzlaþtýrmamaya dikkat etmektedir. Resmi söylemde Gürcistan’ýn toprak bütünlüðüne saygý duyduðunu dile getirmekte, fiili olarak da Abhazya’yý kendisine daha çok baðýmlý kýlacak uygulamalarla kendi çýkarlarýný gerçekleþtirmektedir. Rusya’nýn temel politikasý Abhaz-Gürcü çatýþmasýnda statükonun devamýný ve anlaþmazlýðýn çözümsüz kalmasýný saðlamaktýr. Anlaþmazlýðýn çözümsüz kalmasý Abhazya’nýn daha çok Rus kontrolü altýna girmesine hizmet ederken ayný zamanda Abhazya’da muhalefetin ortaya çýkmasýna yol açmýþtýr. Zaman içinde muhalefetin Rus kontrolünü bertaraf edecek biçimde güçlenip güçlenmeyeceðini ise Abhazya’daki iç politik dinamiklerin geliþimi gösterecektir. Abhazya Rusya için bir vazgeçilmez deðildir ve bölgedeki dinamikler 1993 yýlýndaki gibi sadece Rusya’nýn egemen olduðu dönemden çok farklýdýr. Dolayýsýyla farkýna varýlmasý gereken gerçek, Abhazya’yý uluslararasý camiada baðýmsýzlýða taþýyacak politikalar oluþturulurken Rusya’ya odaklanmamasý gerektiðidir.
61
KAYNAKÇA: 1 Jyotsna Bakshi, “Russia’s National Security Concepts and Doctrines: Continuity and Change”, Strategic Analysis, A monthly Journal of IDSA, October 2000, Vol. XXVI, No. 7., http://www.ciaonet.org/olj/sa/sa_oct00baj01.html 2 Leszek Buszynski, Russian Foreign Policy After the Cold War, London: Praeger, 1996, p. 5., in op.cit., http://www.ciaonet.org/olj/sa/sa_oct00baj01.html 3 Jyotsna Bakshi, op.cit., http://www.ciaonet.org/olj/sa/sa_oct00baj01.html 4 Ibid. 5 Hasan Kanbolat, “Günümüz Rusyasi’nin Kafkasya Politikasi”, Geçmisten Günümüze Kafkaslarin Trajedisi,Uluslararasi Konferans 21 Mayis 2005, Istanbul: Kafkas Vakfi Yayinlari, 2006, s. 186. 6 Ibid., p.187. 7 Ibid. 8 Ibid. 9 Ibid. 10 Svante E. Cornell, Small Nations and Great Powers, A Study of Ethno-political Conflict in the Caucasus, UK: Curzon Press, 2001, s.341. 11 Ibid., p. 343. 12 Krzysztof Strachota, “Russian Policy in the Caucasus and Central Asia”, p. 122. http://www.cfr.org/content/publications/attachments/Understand_Rus sia2.pdf 13 "Russian Withdrawal Risks Warfare in Abkhazia," Stratfor report, 31 October 2000, in Christopher Deliso, op.cit., http://www.antiwar.com/orig/deliso7.html. 14 David Darchiashvili, “The Russian Military Presence in Georgia: The Parties, Attitudes and Prospects”, Caucasian Regional Studies, Vol. 2, No. 1, 1997. http://poli.vub.ac.be/publi/crs/eng/0201-04.htm 15 Robert L. Larsson, “The Enemy Within: Russia’s Military Withdrawal from Georgia”, Journal of Slavic Military Studies, Vol. 17, No.3, London: Frank Cass, Taylor &Francis Inc., 2004, p.405. 16 Cornell, op.cit., p. 345. 17 Ibid. 18 Ariel Cohen, “The new ‘Great Game’: Oil Politics in the Caucasus and Central Asia”, The Heritage Foundation, January 25, 1996., http://mondediplo.com/1998/06/11russia. 19 Ibid., s.348. 20 Ibid., s.341. 21 George Tarkhan Mouravi, “The Georgian-Abhazian Conflict in a Regional Context”, Bruno Coppieters, Ghia Nodia and Yuri Anchabadze, (eds.), Georgians&Abkahzians The Search for a Peaceful Settlement, Brussel: Vrije Universiteit,1998. http://poli.vub.ac.be/publi/Georgians/chp0602.html. 22 Jim MacDougall, “Russia Policy in the Transcaucasian Near Abroad, The Case of Azerbaijan”, Demokratizastia, s.90. http://www.demokratizatsiya.org/Dem%20Archives/DEM%200501%20macdougall.pdf. 23 Ibid., s.91. 24 M.A Smith, “Geopolitical Challenges to Moscow in the Transcaucasus”, Conflict Studies Research Center, September 1999. http://www.globalsecurity.org/military/library/report/1999/f67-mas.htm 25 Cornell, op.cit., p.337. 26 Jean Radvanyi, “Transport and Geostrategy in Southern Russia”, La Monde Diplomatique, June, 1998. http://mondediplo.com/1998/06/11russia. 27 Ibid. 28 Ariel Cohen, “The new ‘Great Game’: Oil Politics in the
Caucasus and Central Asia”, The Heritage Foundation, January 25, 1996., http://mondediplo.com/1998/06/11russia. 29 Ibid. 30 Ibid. 31 Ibid. 32 “Georgia- Oil Politics”,19.06.2005. http://www.globalsecurity.org/military/world/georgia/oil-politics.htm 33 James Graham, op.cit., http://www.historyorb.com/russia/georgia.shtml. 34 Dov Lynch, The Conflict in Abkhazia, Dilemmas in Russian ‘Peacekeeping’ Policy, London: The Royal Institute of International Affairs, 1998, p. 26. 35 Ibid.., s.25-26. 36 Graham, op.cit., http://www.historyorb.com/russia/georgia.shtml. 37 Yelda Demirag, “Russia’s and the US’s Oil Policies in Middle Asia”, 19 April, 2004., http://www.turks.us/article.php?story=20040419230623932&mode=p rint. 38 Lynch, Ibid.., s.26. 39 Ibid.. 40 Ibid.. 41 Ibid..,s.26-27. 42 Ibid.. 43 Konstantin Ozgan, “Abkhazia: Problems and Paths to their Resolution”, Ministry of Foreign Affairs of Abkhazia, 1998. http://www.abkhaziageorgia.parliament.ge/Publications/Abkhaz/Ozgan.htm. 44 Georgian Radio, 15 April 1997, SWB SU/2895, F/1-2., in Lynch, op.cit.,p.32. 45 Danilov, op.cit., http://www.c-r.org/accord/georab/accord7/index.shtml. 46 ITAR-TASS, 27 September, 2001., in Rick Fawn, “Russia’s Reluctant Retreat from the Caucasus: Abkhazia, Georgia and the US after 11September 2001”, Rick Fawn, (Ed.), Realignments in Russian Foreign Policy, London: Frank Cass, 2003,., p. 145. 47 Jean Christophe Peuch, “Georgia: Seperatist Region Gears up for Prediential Polls, 30 September 2004, http://rferl.org/featuresarticle/2004/09/a40d58ba-b489-4bfb-bf383c9c63f6f789.html. 48 Jean Christophe Peuch, “Georgia: Saakashvili offers to Open Reunification Talks with Abkhazia, South Ossetia”, RFE/RL, 26 May 2004, http://rferl.org/featuresarticle/2004/05/79dd6140-81e4-469c-9d939b0419b28163.html 49 “Abkhazian Council of Elders Declares for Second Round of Elections”, Caucasian Knot,17/11/2004, http://eng.kavkaz.memo.ru/newstext/engnews/id/728220.html. 50 Giorgi Sepashvili, “Moscow Fails to Solve Abkhaz Crisis”, Civil Georgia, 04/11/2004, http://www.civil.ge/eng/article.php?id=8256. 51 Nicu Popesku, “ ‘Outsourcing’ De Facto Statehood Russia and the Seccessionist Entities in Georgia and Moldova”, Center for European Policy Studies, No.109, July 2006, p.7., http://www.ceps.be 52 Fehim Tastekin, “Rusya, hakikaten Abkhazya’yý sattý mý?”, 15.08.2002, http://www.kafkas.org.tr/ajans/2002/agustos/15.08.2002.rusya_abha zyayi_satti_mi.htm 53 Ibid. 54 Nicu Popesku, op.cit., p.7. 55 Nicu Popesku, op.cit., p.7.
kf
Abhazya: Milliyetçilik, Çatýþma ve Tarih “ Ne olacak bu yeryüzü cennetinin gelecegi~ ” 1
1980’lerin sonu ve 1990’larýn baþlarýnda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði (S.S.C.B) yýkýlma sürecine girdiðinde, Yugoslavya’da yaþandýðý gibi büyük bir þiddet dalgasýnýn ortaya çýkmasýndan korkuluyordu. Yugoslavya’dan farklý olarak, Sovyetler Birliði’nde binlerce nükleer baþlýk, büyük kimyasal ve biyolojik silah depolarý ve onlarca nükleer santral vardý. Bu sebeple, Sovyetler birliði’nde bir iç savaþ veya anarþinin sonuçlarý hakkýnda Balkanlara göre çok daha korkutucu tahminler yapýlýyordu.2
DAVID SCHAICH - ÇEVÝRÝ: HRAÇA ALPER KAHRAMAN
1
980’lerin sonu ve 1990’larýn baþlarýnda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði (S.S.C.B) yýkýlma sürecine girdiðinde, Yugoslavya’da yaþandýðý gibi büyük bir þiddet dalgasýnýn ortaya çýkmasýndan korkuluyordu. Yugoslavya’dan farklý olarak, Sovyetler Birliði’nde binlerce nükleer baþlýk, büyük kimyasal ve biyolojik silah depolarý ve onlarca nükleer santral vardý. Bu sebeple, Sovyetler birliði’nde bir iç savaþ veya anarþinin sonuçlarý hakkýnda Balkanlara göre çok daha korkutucu tahminler yapýlýyordu.2
Muhtemel kýyamet senaryolarýndan þans eseri kaçýnýlsa da, Sovyetler Birliði’nin çözülmesi süreci hala kýsýtlý da olsa özellikle problemli bölge Transkafkasya’da yaþanan þiddetle birlikte anýlýyor. Sovyetler Birliði tarafýndan oluþturulan etnik temelli pek çok bölgesel birimden oluþan Transkafkasya, S.S.C.B’nin yalnýzca küçük bir köþesi olsa da, hem çok yoðun hem de etnik açýdan çok çeþitli bir nüfusa sahip.3 Balkanlar’da olduðu gibi, Transkafkasya’da da komünizm sonrasý geliþim süreci, bölgedeki tüm ülkeleri etkileyen yaygýn kf
çatýþmalar, istikrarsýzlýk, ayrýlýkçýlýk, iç savaþlar ve etnik temizlik iddialarý ile yaralý. Batý’da bu çatýþmalarýn en iyi bilineni, Çeçenya’nýn Rusya’dan ayrýlma giriþimi.Rusya’nýn bölgeyi yýkýcý bir biçimde istilasý ve Çeçenlerin terörizme baþvurmalarý bölgeye ilgi ve dikkat çekici oldu. Pek iyi bilinmese de, komþu Abhazya’da yaþanan çatýþma da en az Çeçenya’da yaþanan kadar önemlidir. Sovyetler zamanýnda, Abhazya, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne (S.S.C) baðlý, otonom bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (OSSC) statüsündeydi. Doðu Karadeniz kýyýlarýndan, Kafkasya daðlarýna kadar uzanan bu “Sovyet Riveryasý”4, güzel dað manzarasý, plajlarý ve makbul iklimi ile meþhurdu. 1991 yýlýnda Gürcistan, Sovyetler Birliði’nden ayrýldýðýnda, Abhazya’da, bu yeni baðýmsýz ülkeden ayrýlmak istedi. 1992-1993 yýllarý arasýnda gerçekleþen, etnik temizlik iddialarý ve Abhazya nüfusunun yarýsýnýn ülkeden kaçmasýyla sonuçlanan savaþýn ardýndan, ayrýlýkçýlar, Gürcü kuvvetlerini Abhazya dýþýna çýkarmayý
63
“Pratikte her modern savaþ veya uluslararasý kriz, etnik düþmanlýk, ulusal duyarlýlýklar, etnik uyumluluðun kaybedilmesinin veya etnik duygular ve ulusal korkularýn ortaya çýkmasýna sebep olacak durumlarýn Sovyet sonrasý dönemde Abhazya’yý patlamaya hazýr 7 5 tehlikeli bölgelerden biri yapan bir kaç sebep var. doðrudan sonuçlarýdýr” baþardýlar. Abhazlar, bir hükümet kurup on seneden fazla bir süredir bölge kontrolünü ellerinde tutsalar da, henüz hiçbir dünya ülkesi tarafýndan tanýnmadýlar.
Abhazya’nýn Gürcistan’dan de facto baðýmsýzlýðýný baþarýyla korumasý, Gürcistan’a karþý en önemli kozu ve yeniden birleþtirmeye yönelik yapýlan görüþmeleri karmaþýklaþtýran bir etken oldu. Gürcü mültecilerin halen süren kötü durumu ve etnik temizlik iddialarý da görüþmeleri týkadý ve çatýþmayý besleyen dinamiklerin devamýný saðladý. Gürcistan’ýn kendine ait olan bir bölgede kontrolü saðlamak veya yeniden kazanmaktaki baþarýsýzlýðý bazýlarýnýn “ ‘Gürcistan’ adý verilebilecek bir devletin olup olmadýðý konusunda bile”6 sorular sormasýna sebep oldu. Ek olarak, Rusya’nýn çatýþmada oynadýðý rol de tartýþmalý ve potansiyel tehlikeler barýndýrýyor. Pek çok Gürcü, Rusya’yý baðýmsýz Gürcistan’ý zayýflatmak ve Transkafkasya’da yeniden etki kazanmak amacýyla , Abhaz isyancýlarý kýþkýrtmakla suçluyor. Çok sayýda Abhaz, Rusya pasaportu almýþ ve bazý Rus askerleri 1992- 1993 yýllarýnda yaþanan savaþa, Gürcistan’a karþý katýlmýþ olsa da, Abhaz ve Gürcüler arasýndaki çatýþmanýn tarihi oldukça eskidir ve tamamen Rusya entrikalarýna baðlanamaz. Çatýþmanýn ana sebepleri, Abhaz ve Gürcü milliyetçiliðidir ve bu iki milliyetçi akým arasýndaki gerilim Çarlýk dönemine kadar uzanýr ve onlarca yýl Sovyetler Birliði’nin resmi etnik uyumunun altýnda kaynamýþtýr. Gürcistan, 1980’lerin sonu ve 90’larýn baþýnda Sovyetler Birliði’nden kopmaya en hevesli ülkelerden biri, batý tarafýndan çok iyi bilinmesine raðmen, Abhazya ve Abhazlar çok daha az dikkat çekti. Bu yüzden bu makale, Abhaz milliyetçiliði ve ayrýlýkçýlýðýnýn kaynaklarý ve tarihine, etnik ve dil farklýlýklarýna, çarlýk öncesinde ve devrim döneminde kurulan baðýmsýz Abhazya devletleri mitleri ve miraslarýna, ve Gürcüler, Ruslar ve Abhazlar ve IX., XX. Yüzyýllarda sýrasýyla kurulan devletleri arasýndaki iliþkilere odaklanacaktýr. Gürcü milliyetçiliði de derinlemesine olmasa da incelenecektir. Makaleyi, Abhaz ve gürcü milliyetçiliklerinin kaynaklarýný ve doðasýný daha iyi anlamýþ olarak, süre giden çatýþmanýn geliþimine yönelik düþünceler ve çözüme yönelik bazý önerilerle bitireceðiz.
Etnisite “Pratikte her modern savaþ veya uluslararasý kriz, etnik düþmanlýk, ulusal duyarlýlýklar, etnik uyumluluðun kaybedilmesinin veya etnik duygular ve ulusal korkularýn ortaya çýkmasýna sebep olacak durumlarýn doðrudan sonuçlarýdýr”7
Abhazlar’ýn kendilerini, Gürcülerden farklý bir etnik grup olarak hissetmeleri, kendi kontrolleri altýnda etnik bir anavatan – ya baðýmsýz bir devlet ya da herhangi bir federasyon içinde egemen, kendini yöneten bir bölge kurmak istemelerinde önemli bir faktördür. Bu ortak etnik duygunun, hem kültürel hem de tarihsel temelleri mevcuttur. A.D. Smith etnik bir grubu þu þekilde tanýmlýyor. “Kökene dair ortak bir mit ve soy, ortak bir tarih, baþlý baþýna bir kültürel unsura sahip – dil -, ortak bir bölgesel birliðe ve grup dayanýþma hissine sahip insan topluluðuna verilen ad.8 Abhazlar’ýn, farklý dilleri ve kendilerine ait bölgedeki uzun yerleþim tarihleri onlarýn ortak etnik hislerinin en önemli bileþenleridir. Fark edilen Gürcü tehlikesine karþý Abhaz dayanýþmasý da, ayrýca önemlidir. Bu konuyu, Abhaz-Gürcü iliþkileri ve 20. yy’da modern Abhaz milliyetçiliðinin geliþimi sýrasýnda ele alacaðýz Diðer kültürel farklýlýklar ise daha az önemlidir. (Din, giyim, diyet, müzik, folklor)
Dil ve Kültür Kafkasya etnik ve dilsel mozaiðinde dil, etnisitenin oluþumunda en önemli faktördür. Diller, daðlarda oldukça küçük ve birbirinden kopuk bölgelerde hapsolmuþlardýr. Belli bir dili konuþan insanlar güçlü bir birliktelik duygusuna sahipken , diðer taraftan farklý bir diyalekti konuþan bir komþuya karþý kendilerini uzak hissederler. Abhazca, -Kabardeyce, Adigece ve þu an var olmayan Ubýhça gibi - Çerkes dillerini içeren kuzey batý Kafkas dil grubuna aittir. Bu insanlarýn Abhazlar’la yakýn etnik iliþkiye sahip olmasý da tesadüf deðildir. Kuzey Batý Kafkas dilleri ve etnik gruplarý (tartýþmalý olsa da)9 Daðýstan dil gruplarý ve kabileleriyle birleþerek tümünü içeren Kuzey Kafkasya grubunu oluþturur. Geçmiþte, Kuzey Kafkas dilleri ile Gürcü dillerini birleþtirerek daha geniþ bir Kafkas dil grubu yaratýlýyorduysa da günümüzde genel mutabakat, Abhaz dilleri ve diðer Kuzey Kafkasya dilleri ile “kartvel dilleri (Güney Kafkas dilleri) arasýnda bað bulunmadýðý”10 yönündedir. Abhazlar’ýn kendilerine has kültürel gelenekleri, özellikleri ve alýþkanlýklarý vardýr; ancak bu özellikler farklý dillerinin yarattýðý etkiden daha az önemlidir. Bunun bir sebebi de kültürlerinin pek çok unsurunun komþularý tarafýndan paylaþýlýyor oluþudur. Abhaz etnokültürel yapýsýnýn temel özellikleri, Abhazlarý, Kuzey Kafkasya daðlýlarýna yakýnlaþtýrmýþtýr. Ayný zamanda, Transkafkasyalýlar ile uzun süredir yakýn oluþ ve kurulan iliþkiler sayesinde Abhaz ve kartvel kültürleri arasýnda karýþmalar olmuþtur.11 Bu kültürel özellikler bu yüzden dil ve tarih faktörlerine göre, Abhazlar’ýn kf
64
durumun deðiþme olasýlýðý var. Aðýrlýklý olarak Türkiye yaþayan bu topluluk (Daha küçük gruplar olarak Suriye, ABD ve Almanya’da) müslümandýr ve Abhazya’daki Abhaz sayýsýnýn 4-5 katý kadar vardýr.17
Abhazlar’ýn Ortak Kökleri ve Tarih Antik Çaðlarda Abhazya Abhazya Devleti, 1200 seneyi aþkýn bir süredir mevcut ve kendisini iþgalcilere karþý birden fazla olmak üzere savunmuþtur.18 Abhazya’nýn Halihazýrda Kullanýlan Bayraðý, Kabul Ediliþ: 23 Temmuz 199215
farklýlýk hislerini oluþturma konusunda daha önemsizdirler. Yakýn geçmiþte, Abhazlar’ýn komþularýndan farklýlýðý üstüne vurgu yapýldýðý için, bu kültürel özelliklerin sembolik önemi oldukça düþüktür.
Din Abhazlar’ýn % 80’i Hýristiyan, % 20’si Müslüman ve % 100’ü pagandýr. 12 Abhaz kimliðinin geliþimde rol oynamayan diðer bir faktör dindir. 1992-1993 yýllarýndan gerçekleþen savaþ esnasýnda, hem Gürcü iktidarý hem de uluslarasý basýn, en azýndan baþlangýçta, olaylarý Ortodoks Gürcistan’dan ayrýlmaya çalýþan Müslüman Abhazlar olarak resmetmiþti… Aslýnda, bu savaþta dinin bir rolü olmamýþtýr.13 Öncelikle Abhazlar’ýn çoðunlukla Müslüman olduklarýný söylemek doðru olmaz. Bölge 15. ve 17. yüzyýllarda Osmanlý kontrolü altýndayken pek çok Abhaz Ýslam dinine geçse de, Bizans döneminde yayýlan Hristiyanlýk kesinlikle yok olmamýþtý. Rusya, 19. yüzyýlda Kafkasya’yý kontrol altýna aldýktan sonra Abhaz nüfusunun büyük bir çoðunluðunu oluþturan çok sayýda Müslüman Osmanlý Ýmparatorluðuna göçe zorlandý ve Hristiyanlýk tekrar baskýn din haline geldi.14 Bununla beraber, Abhazya tarihi boyunca, toplumun asýl din uygulamasý, Hristiyanlýk, Müslümanlýk ve tek tanrýlý dinler öncesine denk düþen gelenek ve uygulamalarýn bir karýþýmý olmuþtur. Abhazlar, bayraklarýnda yer alan, Müslümanlýðý ve Hýristiyanlýðý temsil eden yeþil ve beyaz çizgilerin gösterdiði uyumdan da anlaþýlabileceði gibi çoðulcu din anlayýþlarýyla gurur duyarlar. Tüm dünyada Ýslam ve Hýristiyanlýk arasýndaki çok iyi bilinen gerilime raðmen, “Abhazlar’da dogmatik veya fundemantalist duygularýnýn olmadýðý; bireysel din tercihlerine saygý gösterdikleri ve farklý bir mezhebe ait olmanýn çok nadiren nefret duymak için bir sebep olduðu”16 doðru gözüküyor. IX. Yüzyýlda Osmanlý imparatorluðuna göçen Abhazlar’ýn Abhazya’ya dönmesi halinde bu kf
Karadeniz’in doðu kýyýlarý çok uzun bir süredir insanlýk için bir yerleþim bölgesi. Arkeolojik bulgular bölgede 5000 seneden uzun bir süredir uygarlýk olduðunu gösteriyor.19 Milattan önceki ilk milenyumda Abhazya, Yunan mitolojisinden de bilinen Kolhis’in bir parçasýydý. Bugünkü Abhazya ve Batý Gürcistan’ý içeren bölgenin o zamanki sakinleri hakkýnda kesin olarak bilinebilen çok az þey olsa da, hem Abhazlar hem Gürcüler onlarýn kendileri olduðu iddiasýndalar. Abhazlar bu antik kabileleri “Proto-Abhazlar”20 olarak adlandýrýyor ve ikinci milenyumdan beri Batý Kafkasya’nýn önemli bir nüfus deðiþikliði yaþamadýðýný da iddia ediyorlar. 21 Abhazlar’ýn, Transkafkasya’nýn kuzey batýsýnda yaþadýklarýný gösteren ilk kanýtlar ilk milenyuma dek uzanýr. Birinci yüzyýldan itibaren Roma ve Bizans Ýmparatorluklarý’nýn bir parçasý olan bölgede ‘Abazgianlar', 'Apsilianlar', ve 'Abazalar'ýn yaþadýklarýný gösteren Roman yazýlarý vardýr.22 Bölge teknik olarak IX. Yüzyýla kadar Roma ve Bizans imparatorluklarýnýn bir parçasý olsa da 4. yüzyýldan sonra baðýmsýz bir ülkeydi. Araplarýn Kafkasya’ya yönelik gerçekleþen baþarýsýz istila giriþimleri ve zayýflayan Bizans otoritesinin ardýndan, VIII. Yüzyýlýn sonlarýna doðru oldukça güçlü bir Abhazya krallýðý ortaya çýktý. Doðudaki Gürcü krallýðý ile birleþmesinden önce bu krallýk 200 sene varlýðýný sürdürdü. Gürcü krallýðýnýn Moðol ve Timur istilalarý yüzünden zayýflayarak daðýlma sürecine girmesinin ardýndan, baðýmsýz Abhaz prenslikleri yeniden ortaya çýktýlar. En sonunda tüm bölge, 15. yüzyýlda Osmanlý imparatorluðuna dahil oldu. VIII. ve X. Yüzyýllar arasýnda baðýmsýz bir Abhazya krallýðýnýn varlýðý, Abhazlar’ýn “ortak soy ve kök mit”inin kritik bir unsurudur. Abhazya’nýn baðýmsýz bir ülke veya özerkliðe sahip olabilmesinin haklýlýðýný savunmak için, defalarca tarihi Abhazya ülkesinin yeniden kurulmasý için baþvurular yapýlmýþtýr. Mesela, “Abhazya Cumhuriyeti Baðýmsýzlýk deklarasyonu þu þekilde baþlar: “Abhazya 12 yüzyýllýk bir devlettir. Abhazlar, yüzlerce yýl baðýmsýzlýklarýný koruyabilmek için savaþtýlar.” 23 Benzer ifadeler içeren pek çok yazý, Gürcistan’dan
65
ayrýlmanýn tarihsel ve objektif bir haklýlýðý olduðunu savunan Abhazlarca kaleme alýnmýþtýr.24 Baðýmsýz Abhazya devletlerini birer sembol olarak Abhaz bayraðýnda da öne çýkmaktadýr. Üst köþede yer alan yedi yýldýz hemen hemen bugünkü topraklar üzerine kurulmuþ olan Abhazya krallýðý’nýn 7 tarihi bölgesini sembolize ediyor. Kýrmýzý bir zemin üzerindeki “dostluðun beyaz eli” ortaçaðda sebastopol’un (Bugünkü Sohum, Abhazya’nýn baþkenti.) simgesiydi ve 13. -14. yüzyýllarda yapýlan Ýtalyan haritalarýnda Abhazya’yý göstermek için kullanýlýrdý.25 Çoðu gürcü, Abhazya devleti ve etnisitesinin devamlýlýðý söylemine karþý çýkarlar. 19. yüzyýlýn sonlarýndan baþlayarak, bu kadim topraklarýn gerçek sahiplerinin daha sonra Abhazlar tarafýndan çýkarýlan Gürcüler olduðu yönünde bir teori geliþtirilmeye baþladý. Abhazlar’ýn Osmanlý döneminde kuzeyden göç ettikleri iddia edildi. Abhazlar (ve diðer tüm azýnlýklar) hatýrlanamayacak kadar eski bir zamandan beri Gürcü olan bu topraklarda misafirdiler.26 Bu yüksek bir ihtimalle yanlýþ bir teori olsa da, 1940’larda Komünist parti tarafýndan desteklendi ve Gürcistan ulusal hareketi önderlerinden biri ve Sovyet sonrasý baðýmsýz Gürcistan’ýn ilk devlet baþkaný olan Zviad Gamsakhurdia’nýn kucak açarak benimsemesi sayesinde 1980’lerin sonu, 90’larýn baþýnda teori popüler hale geldi. 27
Abhazya, Gürcistan, Rusya ve Sovyetler Birliði Farklý bir Abhaz dilinin, vatanýnýn, tarihsel hikayesi, bu kaynaklarýn bir sonucu olarak oluþan bir etnisite duygusu ve Abhaz milliyetçiliðinin geliþmesi için uygun bir zemin olmasýna raðmen, Abhaz milliyetçiliði ve ayrýlýkçýlýðýnýn gerçek ortaya çýkýþý, büyük bir oranda Abhazlar’ýn Gürcü ve Rus komþularýyla karþýlaþma ve iliþkilerine baðlýdýr. Abhazya, XIX. yüzyýlda çoðunlukla, Kafkasya’da Rus hakimiyetine karþý bir direniþ merkezi olsa da, Abhazlar’ýn 20. yüzyýlýn baþýndan itibaren Gürcülerin kendileri için Ruslardan daha büyük bir tehlike olarak algýlamaya baþladýklarý anlaþýlýyor. 1905 devriminde Abhazlar genellikle , en azýndan bir kýsmý Gürcüler ona karþý olma eðilimde olduklarý için, çarlýðý desteklediler.28 Çar II. Nikola, Abhazlar’ýn sadakatini ödüllendirmek için Abhazlar’ýn XIX. Yüzyýlda Rus yönetimine karþý çýkmalarýný affetti ve “suçlu ulus” statülerini kaldýrdý. (Bu statü Abhazlar’a, 1877-1878 yýllarýnda yaþanan Rus-Türk savaþýnda çýkan ayaklanma üzerine yüklenmiþti.) 1905 devriminden sonra Abhazlar, Gürcistan’da Rusya destekçisi olarak görülmeye baþlandý. Bu duygu Abhazlar’ýn 1917 ve 1921 devrimleri ve yüzyýlýn ikinci yarýsý süresince Gürcistan’dan kopma giriþimleri sebebiyle güçlendi. Abhazya için, bölgeye yönelik Gürcü istilasý sebebiyle, Rusya iki beladan daha az kötü olanýydý. XIX. yy.’ýn son dönemlerinde, çok sayýda Gürcü, Türkiye’ye sürülen Abhazlar’dan kalan
Farklý bir Abhaz dilinin, vatanýnýn, tarihsel hikayesi, bu kaynaklarýn bir sonucu olarak oluþan bir etnisite duygusu ve Abhaz milliyetçiliðinin geliþmesi için uygun bir zemin olmasýna raðmen, Abhaz milliyetçiliði ve ayrýlýkçýlýðýnýn gerçek ortaya çýkýþý, büyük bir oranda Abhazlar’ýn Gürcü ve Rus komþularýyla karþýlaþma ve iliþkilerine baðlýdýr. topraklara yerleþti. Ayný dönemde, yukarda da belirtildiði gibi, Gürcüler Abhazya’nýn tarihsel olarak bir Gürcü topraðý olduðunu öne sürüyordu. Bu yaklaþým, Gürcülerin Osmanlýya gitmek zorunda býrakýlmamýþ Abhazlarý silip yok etmek için asimile etme veya kovma giriþimlerinde bulunacaðý korkusunu arttýrýyordu. Abhaz milliyetçiler, “20. yy’da, Gürcistan’ýn Abhazya’nýn varlýðý için bir tehdit oluþturduðunu 3 defa” hissettiler: Bunlardan ilki 1917 devrimi sýrasýnda Abhazya, Gürcü kuvvetlerince iþgal edilerek, kýsa ömürlü Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti’ne baðlandýðýnda; diðeri 1937- 1953 yýllarý arasýnda gerçekleþen Gürcüleþtirme politikasý döneminde, son olarak da 1990’larýn baþýnda yaþanan ve henüz çözümlenmemiþ olan çatýþma döneminde. Bu üç olay kadar , Abhazya içersinde sürekli artan Gürcü nüfusu ve 1980’lerde patlayan Gürcü milliyetçiliði de Abhazlar ve Gürcüler arasýndaki iliþkilerin gerilmesine yol açmýþtýr.29 Abhazya’nýn Sovyetler Birliði içindeki belirgin olmayan statüsü de Abhaz ayrýlýkçýlýðýný destekliyordu. Bugünkü Abhaz-Gürcü çatýþmasýný þekillendiren ve yönlendiren bu modern olaylar daha sonraki bölümlerde kronolojik olarak kabaca iþlenecek.
Devrim Döneminde Abhazya ve Gürcistan Bir veya iki sene içinde, Gürcistan, Rusya’nýn bir kolonisi olmaktan kendi kendine küçük bir imparatorluk olmasýný saðlayacak yolu geçti. Gürcülerin, Abhazya ve Osetya’ya karþý tutumlarý ile Ruslarýn Gürcistan veya Ermenistan’a karþý tutumu arasýndaki fark ilkesel olarak deðil sadece boyutlarýnda farklýlýk gösterir. Kendi arka bahçelerinde Gürcüler, Ruslar kadar emperyalist olduklarýný gösterdiler. Uluslarýn sosyalist dayanýþmalarý, halklarýn kendi kaderlerini tayin hakký ve benzeri güzel cümleler unutuldu.30 1917 – 1921 devrimi ve iç savaþýnda yaþanan tüm olaylarý birleþtirmek çok zor olsa da, bu yýllar ve Sovyetler Birliði’nin yýkýlmasýný takip eden yýllar arasýndaki durumlarda benzerlikler vardýr. Abhazlar ve Gürcüler bu dönemde güçlü bir ulusal uyanýþ yaþadýlar, baðýmsýz birer devlet kurmak istediler ve Abhazya’nýn statüsü konusunda çatýþmaya girdiler. 1917 Mayýs’ýnda, Abhazya, bir yýl sonra “Dað Cumhuriyeti” olarak kf
0066
Rusya’dan baðýmsýzlýðýný ilan edecek olan “Birleþik Kafkasya Daðlý Halklarý Birliðine üye oldular. Sadece birkaç ay sonra Gürcistan Abhazya’yý askeri bir iþgal ile topraklarýna ekledi.31 Abhazlar bunu ayaklanma ve isyanla karþýladýlar, seçimleri boykot ettiler ve Rus istilalarýna yardým ettiler. Bunlardan ilki 1919 þubatýnda Denikin’in gönüllü ordusuydu. 2 yýl sonra 1921 Mart’ýnda da Bolþeviklerin Gürcistan’ý iþgaline destek oldular: Gürcistan’ýn Abhazya’ya karþý uyguladýðý agresif politikalar, yerleþik Abhaz, Ermeni, Rus ve Kartveller önemli bir kesimi arasýnda, 4 Mart 1921’de bölgede Sovyet egemenliðinin kurulmasýný kolaylaþtýrmaya yardýmcý olacak bir hoþnutsuzluða yol açtý. “Yeni Ekonomi Politikasý” ile denk düþen yeni otorite, Abhazlar tarafýndan Gürcistan Cumhuriyeti’nin baský ve müdahalelerinden bir kurtuluþ olarak memnuniyetle karþýlandý.32 Baþka bir yerde öne sürdüðüm33 Gürcistan’ýn kýsa süreli baðýmsýzlýðýnýn, modern Gürcü milliyetçiliðinin geliþmesinde önemli bir faktör oluþu, Abhazya’nýn durumu için de tamamen geçerlidir. Son baðýmsýzlýk dönemi, Abhazya’nýn bugün baðýmsýz bir ülke olma giriþimini, antik çaðda bir krallýk olarak varoluþundan bile bir model olarak hem daha fazla cesaretlendirmiþ hem de yardýmcý olmuþtur. 1989’da kurulan “Kafkasya Daðlý Halklar Konfederasyonu” açýkça “Birleþik Kafkasya Daðlý Halklarý Birliði”nden esinlenilerek kurulmuþtur. 1990’larýn ortalarýndan beri pek aktif gözükmese de, 1992-1993 yýllarýnda yaþanan savaþta Abhazya’ya en önemli desteði veren bu konfederasyondur. Abhazya’nýn bugünkü bayraðý, üyesi olduðu “Dað Cumhuriyeti” bayraðýný temel alarak oluþturulmuþtur, yeni olarak eklenen tek özellik sol üst köþede yer alan beyaz eldir.34 Devrim ve iç savaþ döneminde Abhazya’nýn deneyimleri, Abhaz ulusu için Gürcistan’ýn en büyük tehlike Rusya’nýn ise potansiyel bir koruyucu, dengeleyici olduðu veya en azýndan kötünün iyisi olduðu yönündeki düþünceyi güçlendirdi.
Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Bolþevikler Gürcistan’ý ( Kýzýl Ordu tarafýndan Transkafkasya’da fethedilen son ülke) aldýktan sonra, Abhazlar’ýn desteðini 31 Mart 1921’de kurulan görünürde baðýmsýz bir Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile ödüllendirdiler. Abhazya teknik olarak tekrar baðýmsýz bir ülke olsa da, Abhazya S.S.C’si komünist parti tarafýndan yönetiliyordu ve bu yüzden tamamen Moskova’ya baðlýydý. Stalin, Sergo Orjonik'idze ve diðerlerinin aðýr baskýsýyla 1921 Þubat’ýnda, Gürcistan’la özünde iki cumhuriyetin statülerini eþitleyen “özel birlik” anlaþmasýný imzalamak zorunda býrakýldýðýndan, bu baðýmsýzlýk dönemi de kýsa sürdü.35 Ayný yýl içinde, Abhazya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan, 1922’nin sonunda Sovyetler Birliði’nde kurucu bir cumhuriyet olacak kf
olan Federatif Transkafkasya S.S.C’si altýnda birleþtirdiler. Abhazya’nýn bu dönemdeki gerçek statüsü kafa karýþtýrýcýdýr. TFSSC’nin üyesi olan AbhazyaGürcistan katýlýmýnýn bir parçasý olsa da, literatür (Abhaz, Gürcistan ve diðerleri), Abhazya SSC’ sinin otonom deðil egemen devlet statüsü ve (anlamsýz da olsa) ayrýlma hakký olan bir birlik cumhuriyeti olduðunda hem fikirdir.36 Sovyetler Birliðinin yýkýlýþýyla birlikte, tüm birlik cumhuriyetleri baðýmsýz birer devlet olarak tanýndýklarý ve otonom cumhuriyetlerin hiç biri tanýnmadýðý için, Abhazya’nýn durumunda olduðu gibi savaþla de facto baðýmsýzlýðýný kazanmýþ olsa bile, bu oldukça önemlidir.Birlik cumhuriyetlerinin baðýmsýz birer ülke olmalarýný saðlayan, egemen birer devlet olarak, Sovyet federal yapýsýndan ayrýlma haklarýný kendi baþlarýna elinde tutuyor olmalarý gerçeðidir. 37 1931’de Abhazya, Gürcistan içinde otonom bir cumhuriyete dönüþtürüldü. 1922 ve 1936 yýllarý arasýnda ülkeyi neredeyse bir derebeylik38 gibi yöneten Nestor Lakoba, Stalin’in kolektifleþtirme politikalarýna karþý koydu ve cumhuriyetini kolektifleþtirmenin yarattýðý yýkýmlardan korumaya çalýþtý. Lakoba ile yakýn kiþisel baðlarý olan Stalin, ona resmi olmayan bir anlaþma önerdi: Eðer Abhazya otonom bir cumhuriyet olursa, kolektivizmden sakýnýlacaktý. Lakoba, teklifi kabul etti.39 Abhazya’nýn statüsünün düþürülmesini, bir hafta boyunca Abhazlar tarafýndan gerçekleþtirilen ve kuvvet kullanarak bastýrýlmaktan güçlükle kaçýnýlabilen yürüyüþler takip etti. Stalin sonrasý dönem boyunca da, Abhazya’nýn birlik cumhuriyeti statüsünün yeniden verilmesi çaðrýsýyla gösteri ve yürüyüþler düzenlendi. (veya daha uzlaþmacý bir çözüm için Gürcistan’dan koparak, Rusya S.S.C’sine baðlanmak talebiyle) Sonunda, 1990’da “Abhazya Yüksek Sovyet’i, Abhazya SSC’si Devlet Egemenlik Deklarasyonu” ile Abhazya Yüksek Sovyet’i, Abhazya’nýn egemen bir devlet olduðunu ilan etti. (Bu deklarasyon, Gürcistan tarafýndan derhal yasadýþý, hükümsüz ve geçersiz ilan edilirken, tüm ülkeler ve Sovyet cumhuriyetlerince görmezden gelindi. Abhazya statüsü otonom bir cumhuriyet’e indirilmiþ de olsa, hala tam devlet yapýsýný koruyordu. Bölge baðýmsýzlýðýný ilan eder etmez, bu yapý baðýmsýz Abhazya’nýn yönetimi olarak uygulamaya geçti.
Gürcüleþtirme Dönemi Aralýk 1936’da Lakoba Lavrenty Beria ile, zamanýn Transkafkasya komünist partisi baþkaný, yediði akþam yemeðinin ardýndan hayatýný kaybetti ve hemen akabinde halk düþmaný ilan edildi. Resmi ölüm sebebi kalp krizi olarak belirtildiyse de, genel görüþ onun
67
zehirlenerek öldürüldüðü yönündedir. Abhazya, 1937 yýlýnýn sonunda tamamen kolektifleþtirildi. Beria ve adamlarý tarafýndan çok sayýda Gürcü Abhazya’ya yerleþtirilirken, Abhaz entelijansiyasý ve politik elitleri tamamen tasfiye edildi. Bu büyük bir ölçüde Lakoba’nýn ülkesinde yürütebildiði yüksek otonomi ve baðýmsýzlýða bir tepki olarak gerçekleþti. Ülkesinde, kabul edilemeyecek ölçüde büyük bir güce ve etkiye sahip olduðu düþünülmüþ olabileceði için, kurduðu organizasyon ve destek kaynaklarý tepeden týrnaða yok edildi. Ayný zamanda, Abhazya’yý gürcüleþtirmek için de adýmlar atýlmaya baþlandý. Abhaz coðrafi isimleri Gürcüce ile deðiþtirilmeye baþladý ve Abhaz yazýný Gürcü alfabesine geçirildi.40 Daha sonra Abhaz dilinin resmi kullanýmý durduruldu, Abhazca eðitim veren okullar kapatýldý, Abhaz dilinde radyo yayýný ve tüm yayýmlar yasaklandý. Abhazlar’ýn, tarihi Gürcistan topraklarý sayýlan bölgeye sonradan göçtüðü teorisi resmen desteklenmeye baþladý. Abhazya’nýn zorla Gürcüleþtirilmesi çabalarý, 1930’larýn Stalinist politikasý olan, ulusal otonomlarýn daha kolay yönetilebilir bir sayýya indirme ve tüm yerel elit yönetimlerini, Lakoba’nýn Abhazya’da yaptýðý gibi, yok etme eðilimine denk düþse de, hem Stalin’in hem de Beria’nýn etnik olarak Gürcü olduðu ne Abhazya ne de Gürcistan’da göz ardý edildi. 41 1937 ve 1953 yýllarý arasýnda Abhazya’nýn Gürcüleþtirilmesi giriþimini, Abhazlar, Gürcülerin Abhaz ulusu ve kültürünü tamamen yok etme niyeti olarak gördüler. Lakoba’nýn ve onun yarý-otonom devletinin korumasý altýnda geliþerek Ortak Abhaz tarihi ve dili üzerine inþa edilen Abhaz milliyetçiliði, artýk Gürcü komþusu tarafýndan ölümcül bir tehdit ile karþý karþýya kalmýþtý.
Tablo 1: Abhazya Nüfusu ve Etnik Daðýlýmý 1897-198943
Abhaz liderlerin bastýrmasýyla, Kruþçev döneminde Moskova’nýn Abhazya’ya yönelik politikasý, “Lenin’in gerçek ulusal politikasýna” geri döndürülmüþtür. Bu diðer bir deyiþle, Abhaz kültürüne devlet desteði, üniversite kabullerinde olumlu geliþmeler ve ulusal kimliðe yönelik yönetim desteði, anlamýna geliyordu. Bu politikalar, Abhazya’da yaþayan Gürcülerde doðal olarak endiþe ve kýzgýnlýk yarattý.44 Ayný politikayý Kruþçev’in ardýllarý da devam ettirdiler. Bununla beraber, 1980’lerde derin uykusundan uyanan Gürcü milliyetçiliði, 1992-1993 savaþýna ve bugünkü çözümsüzlüðe yol açacak olaylar zincirinin yaþanmasýna sebep olan Abhaz-Gürcü milliyetçileri çatýþmasýna -bu çatýþma diðer halklarý da içine katmýþtý- yol açtý.
Gürcü Milliyetçiliðinin Etkisi
Demografi Stalin be Beria’nýn 1953 yýlýnda ölümlerinin ardýndan, Kruþçev liderliðince Abhazya’nýn Gürcüleþtirilmesi politikasý kýsmen durduruldu. Abhazca eðitim veren bazý okullar yeniden açýldý, birkaç yayým ve radyo yayýnlarý tekrar baþlatýldý. Bununla birlikte, Abhazya’ya Gürcü yerleþimleri hala devam etti ve bu yüzden bazý Abhazlar, “Gürcüleþtirme politikasýnýn gizli bir þekilde devam ettiðini” veya “Stalin sonrasý örtülü biçimi” olduðunu söylediler. 42 Stalin’in ölümü ardýndan, Gürcülerin Abhazya’ya göçü, Abhazlar’ýn kendi otonom cumhuriyetlerinde altlarýný oymak amacýyla cesaretlendiriliyor gibi gözükmese de, Abhazya’da ki Gürcü nüfusunun müthiþ bir þekilde arttýðýný (artýþýn baþlýca sebebi Gürcü’lerin doðum oraný düþük olduðu için göçtür) aþaðýdaki tablodan görebilirsiniz.1980’lerin sonunda Abhazlar, Abhazya nüfusununsadece 17-18%‘ini oluþturmaktaydý.
Tablo 2: Abhazya Nüfusu ve Etnik Daðýlýmý 1897-198945
Ulusal baðýmsýzlýk hareketinin yükseliþi sýrasýnda, Gürcistan’ý herhangi bir Sovyet Cumhuriyeti’nden farklý kýlan bir þey vardý. Gürcistan, cumhuriyetler arasýnda, baðýmsýzlýk sonrasý hareketleri radikal gruplarca oluþturulan tek yerdi. Gürcistan’ý farklý çatýþmalarýn ortaya çýkmasýna yol açan da bu çatýþmacý politik söylem ve hareketlerin kendisidir. 46 Gürcü milliyetçiliði 1980’lerde tekrar ortaya çýktýðýnda, Abhaz ve Gürcü milliyetçileri aþýrýlýk ve güvenkf
0068
Tablo 3: Abhazya’nýn geleceði için tercih edilen çözümler hakkýnda yapýlan oylama58
sizliðe yol açacak karþýlýklý korkuyu taþýyorlardý. Yukarda belirtildiði gibi Abhazlar, bölgenin gürcüleþtirilmesinden ve Gürcülerin ulusal baskýsý altýnda kalmaktan korkarken, Gürcüler de kendi ulusal varoluþlarý adýna korku duyuyorlardý. Gürcüler, Rusya’nýn Gürcistan’ý Sovyetler Birliði’nden ayrýlmak istedikleri için cezalandýrmak için yok edeceklerinden korkuyorlardý. Ülke nüfusunun % 30’unu oluþturan etnik azýnlýklarýn Gürcistan’ý daðýtmak üzere Rusya ile gizli anlaþma içinde olduklarýný düþünüyorlardý. “Gürcü olmayan azýnlýklarýn taleplerinin, sahte, meþru olmayan ve Moskova’nýn þeytani güçleri tarafýndan etkilenmiþ olduðu yönünde çok yaygýn bir kaný vardý.”47 Bu yüzden Gürcüler ulusal birlikteliðe büyük önem verdiler. Pek çok gürcü milliyetçi, hükümete, üniter bir Gürcü devleti oluþturabilmek için tüm otonom cumhuriyet ve bölgeleri kaldýrmasý yönünde baský yapýyordu.(Ülke hala S.SC.B’nin üyesi olsa da) 48 Aþýrý Gürcü milliyetçilerinin çoðu, azýnlýklarý (Özellikleri Ruslarý) ülke dýþýna atarak etnik homojenliði ve sadakati arttýrmayý umuyorlardý. 49 Bu eðilimlerin, Abhazlar’ý endiþelendirdiði ve umutsuzluðunu arttýrarak Gürcistan’dan ayrýlma veya en azýndan geniþletilmiþ, kalýcý bir özerklik istemeye ittiðini anlamak zor deðil. Sovyetler Birliði’nin daðýlma sürecine girmesiyle, Gürcüler ve Abhazlar arasýndaki çatýþmalar da kontrol dýþýna çýktý. 1989 Nisan’ýn da, Abhaz ayrýlýkçýlýðýna karþý Tiflis’te düzenlenen kitlesel bir Gürcü mitingi Sovyet birliklerince 20 kiþinin ölümüne yol açarak durduruldu. Temmuz ayýnda, üniversite kayýt politikalarý yüzünden Sohum’da çýkan Abhaz-Gürcü çatýþmasýnda, 17 kiþi hayatýný kaybetti. Gürcistan 1918-1921, Demokratik Gürcistan anayasasýný yürürlüðe koyduðunda, Abhazya’nýn otonom hakký açýkça elinden alýnmýþ oldu. (Abhazlar da, nasýl istila ederek Gürcistan’a ilhak edildiklerini tekrar hatýrladýlar) Abhaz liderler, 1925 anayasasýna dönerek, Abhazya’nýn fiilen baðýmsýz bir devlet olduklarýný ilan ettiler. (Gürcistan’a bir federasyon içinde dahil olma olasýlýðýna raðmen) Bir aydan az bir süre sonra Gürcü kuvvetleri, Abhazya’ya girdiler ve 19921993 savaþý baþladý. kf
Gelecek Ne Olacak? Savaþ bitiminden geçen 12 yýl sonra, Abhazya ve Gürcistan hala bazý noktalar üzerinde anlaþabilmek ve iliþkilerine kalýcý bir þekil vermek için görüþmelere devam ediyorlar. Taraflarýn ilerleme saðlamasýný engelleyen keskin anlaþmazlýk noktalarý var. Bunlarýn arasýnda en önemlisi, Abhazyalý Gürcü mülteciler. 1992-1993 savaþýnda Abhazya’dan Gürcistan’a geçen mülteci sayýsý 200 – 250 bin arasýndaydý. Gürcistan, Abhazya’nýn statüsü üzerine herhangi bir görüþme yapmadan önce, mültecilerin geri dönüþünü ön þart olarak ortaya koyuyor ve uluslar arasý toplum da nüfusun bu denli büyük bir oraný oy kullanamazken Abhazya’da çatýþmalarýn baþlamasýndan bu yana yapýlan hiçbir seçimi geçerli saymýyor. Abhazlar, büyük bir olasýlýkla haklý olarak, iyi planlanmamýþ bir geri dönüþün Abhazlar ve Kartveller arasýnda, Gürcistan hükümetince yeniden askeri bir istila giriþimine bahane olarak kullanýlabilecek geniþ çaplý çatýþmalara yol açabileceðini öne sürüyorlar.50 On binlerce mülteci, Rus birliklerince korunan evlerine dönmüþ olsa da, Abhazya hükümeti kendi baþýna ülkenin geri kalanýnda güvenlik garantisi verebilecek durumda deðil. (Ne de bunun için istekli) Mülteci problemi, diðer bir keskin problemle iliþkilidir: Çatýþmalar sýrasýnda yaþanan etnik temizlik iddialarý. Her iki tarafta birbirini soykýrýmla suçluyor ve her iki taraf da iddialarýný haklý çýkaracak savaþ suçlarýnýn iþlendiðini ispatlayabiliyor. Abhazya’daki ilk Gürcü iþgali ardýndan Gürcü olmayan nüfusa karþý çok sayýda savaþ suçu iþlenmiþti.51 Bu suçlar, büyük bir ölçüde cezasýz da kalsa, aslýnda Gürcü hükümetinin onayýyla gerçekleþmemiþti. Aðustos 1992’de Abhazya’ya giren Gürcülerin çoðu paramiliter savaþ lordlarýnýn çetelerine üyeydiler ve fiili olarak Gürcü hükümetinin kontrolü dýþýndaydýlar.52 Abhazlar, özellikle Abhaz savaþçýlarýna katýlan Çeçenistan ve diðer Kafkas bölgelerinden gönüllüler, bölgenin kontrolünü kazandýðýnda cevaben savaþ suçu iþlediler. Her iki tarafta bu cinayetleri iþlediðinden bu konuda diðeri ile görüþmeye pek istekli deðil. Her iki tarafta diðerinin bu suçlarý iþlediðini kabul etmesini ve tazminat ödemesini istiyor.
69
Rusya’nýn rolü de ayrýca bir tartýþma konusudur. Yukarýda da belirtildiði gibi Gürcüler, Abhaz milliyetçiliði ve ayrýlýkçýlýðýný tamamen Rusya’nýn yeni kurulmuþ baðýmsýz Gürcistan devletinin altýný oymak için kullandýðý bir hile olarak görüyor. “Gürcü nüfusunun büyük bir çoðunluðu, Gürcistan’a savaþ açanýn, Abhazya’daki yerel ayrýlýkçý güçleri kullanan Rusya olduðunu düþünüyor”53 Aslýnda Rus birlikleri Abhazlarý destekleyecek bazý adýmlar atmýþtýr. Bununla birlikte, bu gayri resmi ve oldukça küçük ölçekte geliþmiþtir. Rus birliklerinin savaþa katýldýðý olaylardan en çok bilineni Sohum’un Rus uçaklarýnca bombalanmasýdýr ki, bu olay da Gürcülerin mültecileri taþýyan bir Rus helikopterini vurarak düþürmesine baðlý olarak geliþmiþ gözüküyor.54 Daha yakýnlarda, Rusya Abhazya ve Osetyalýlar’a pasaport ve vatandaþlýk vererek çok büyük bir kolaylýk saðladý. Abhazlar’ýn % 60 – 80 oranýnda bundan faydalandýklarý hesap ediliyor. Rus dumasý, Abhazya’nýn Rusya Federasyonu’na üyeliðini reddetse de, Abhaz-Rus sýnýrý aleni bir þekilde son derece iþlektir. Tüm bu sebeplerden dolayý Gürcüler, Abhaz ayaklanmasýný, Rusya’nýn Abhazya’yý daha kolay ilhak edebileceði bir pozisyona geçmek için uyguladýðý bir manevra olarak görüyor. Çoðu Gürcü lider Abhaz liderleri Gürcistan’ýn kuklalarý olarak görüyor ve Gürcü görüþmeciler zaman zaman görüþmeleri sadece Gürcü ve Ruslar arasýnda gerçekleþtirmeye çalýþýyor. 55 Son olarak, Abhaz-Gürcü görüþmelerinin tökezlemesine sebep olan engel, 20. yy boyunca geliþen, 1980’ler ve 1992-1993 savaþýyla patlayarak az önce belirttiðimiz anlaþmazlýk ve çatýþmalarla muhafaza edilen, güven bunalýmýdýr. Görüþmeler artýk tam bir kör düðüm haline gelmiþ durumda. Karþýlýklý bir güven duygusu ve beraber çalýþma isteði tesis edilmeden görüþmelerde bir ilerleme gerçekleþmesi beklenemeyeceði halde, mültecilerin önemli bir kýsmýnýn dönüþü saðlanmadan da karþýlýklý güven duygusun ve birlikte çalýþma isteðinde artýþ da beklenemez. Daha da kötüsü, gürcü mültecilerin geri dönüþ için ön koþullarý, Gürcistan ve Abhazya’nýn yeniden birleþtirilmesi.56 Çoðu görüþmeci de, mültecilerin dönüþünü Abhazya’nýn statüsünü konuþmak için ön koþul olarak öne sürüyor. Bununla beraber, son olarak Þevardnadze’nin istifasý ve yeni baþkan Saakaþvili’nin seçilmesi, yeni geliþmeler ve Abhazya –Gürcistan iliþkilerinde ilerleme umudu da doðurdu. Saakaþvili, Gürcistan’ýn yeniden birleþtirilmesini baþkanlýðýnýn en önemli hedefi olarak ortaya koydu. Baþlangýçta, Abhazya ve Osetya’yý kuvvet kullanarak birleþtirme tehdidinde bulunsa da, bu davranýþýndan hýzla çark etti ve Abhazlar’a, Gürcü-Rus çifte vatandaþlýðý ve otonomi gibi imtiyazlar vaat etmeyi düþündü.57 Saakaþvili’nin, Abhaz- Gürcü çatýþmasýný kökten çözmeye yönelik giriþimleri teorik olarak mümkün gözüküyor, geçen sene Þevardnadze
dönemi boyunca fiili olarak baðýmsýz hareket eden Acara bölgesini barýþçýl bir þekilde Gürcistan’a katabilmiþti. Abhazya- Gürcistan probleminin çözülebileceðine dikkat çekmek, bu çözümlerin nasýl gerçekleþebileceði sorunu da beraberinde getiriyor. Büyük bir çalkantý olasýlýðý dýþýnda, ortada sadece dört akla yatkýn çözüm gözüküyor: Abhazya’nýn tanýnan baðýmsýz bir devlet olmasý, Rusya federasyonuna katýlmasý veya bir federasyon ya da üniter bir devlet yapýsýnda Gürcistan’la yeniden birleþtirilmesi. 1994 yýlýnda gerçekleþtirilen aþaðýda ki araþtýrmaya göre Abhazlar için en az kabul edilebilir olanlarý da olsa son iki seçenek, gerçekleþme olasýlýðý en yüksek olanlar olarak gözüküyor. Uluslararasý toplum, Gürcistan’ýn toprak bütünlüðünü tanýma konusunda hem fikir ve bu Abhazya’nýn baðýmsýz bir ülke umudunu buna razý gelmesi mümkün gözükmeyen Gürcistan’ýn iznine baðlýyor. Benzer þekilde, Abhazya’nýn Rusya Federasyonu’na katýlmasý için, Rusya’nýn Gürcistan’ýn iznine ihtiyacý var aksi halde, Rusya uluslararasý toplumu karþýsýnda bulmaya hazýrlamalý. Gürcistan, Abhazya’yý zor kullanarak ele geçirmeyi deneyecek olursa da, baþta Rusya olmak üzere uluslar arasý eleþtirilerle karþýlaþacak. Bu durumda en uygun çözüm olarak, Abhazya ve Gürcistan arasýnda bir tür federasyon oluþmasý öne çýkýyor. Bu federasyonun nasýl bir yapýda olacaðýný kestirmek þimdiden mümkün deðil, sadece bu olasýlýklarý iþleyen bir kitap yazýldý.59 Gürcü ve Abhazlar, karþýlýklý tatmin olacaklarý bir anlaþmaya varabilmek için çabalarken, kendimize bunun imkansýz olmadýðýný hatýrlatmalýyýz. Abhaz ve Gürcüler arasýndaki çatýþma binlerce yýldýr biriken köklü etnik düþmanlýklarýn sonucu deðil. Aksine, çatýþmanýn temel sebebinin 20. yy ve 19. yy’ýn sonlarýnda cereyan eden talihsiz olaylardan kaynaklandýðýný görüyoruz. Gürcü ve Abhaz milliyetçiliklerinin karþýlýklý geliþimi ve gerilimlerinde, her iki ülkenin de bu dönemde içinde bulunduklarý durum ve birbirleriyle olan iliþkileri en önemli rolü oynuyor. Gürcü mil-
0070
liyetçiliðinde olduðu kadar, Abhaz milliyetçiliðinde de, milli duygularýn geliþim kaynaklarý antik olsa da, milliyetçiliðin geliþimi yakýn dönemde gerçekleþmiþtir. Kültürel benzerlikler, Abhaz ve Gürcülerin barýþ içinde geçen uzun bir tarihlerinin olmasý iki ülke iliþkilerinin yeniden uyum kazanacaðýna dair umut veriyor. Gürcistan’da süren toplumsal ve etnik çatýþmalar sýradan bir gözlemciye, “antik kabilesel çatýþmalarýn” son patlamasý gibi gözükebilir. Fakat, Gürcistan tarihine yönelik dikkatli bir okuma, çok daha az kötümser bir sonuca yol açacaktýr… Þimdi yaþanan düþmanlýklar, geçmiþte yaþanan bazý hatýralara baðlanabilir ama bu ancak diðer hatýralarýn göz ardý edilmesi ile mümkün olabilir. Geleceðin anahtarý, insanýn tarihinden seçtikleri, kendisini nasýl bir toplum olarak hayal ettiði ve kendisini bir ulus olarak nasýl yapýlandýrmaya devam ettiðinde yatar.60 KAYNAKÇA
kf
1 Douglas Freshfield quoted in George Hewitt (ed.), The Abkhazians: a handbook (New York: St. Martin's Press, 1998), 6. 2 Edward W. Walker, Dissolution: Sovereignty and the Breakup of the Soviet Union (Lanham: Rowman & Littlefield Publishers, Inc., 2003), 11-12. 3 See maps in Appendix A. In order of status, Transcaucasia contained 3 of 15 Union Soviet Socialist Republics (SSRs), 8 of 21 Autonomous Soviet Socialist Republics (ASSRs), 2 of 7 Autonomous Oblasts (AOs) and none of the USSR's ten Autonomous Okrugs (AOks). 4 Bruno Coppieters, “The Roots of the Conflict”, in Jonathan Cohen (ed.), A Question of sovereignty: The Georgia- Abkhazia peace process, (London: Conciliation Resources), 1999. http://www.c-r.org/accord/geor-ab/accord7/roots.shtml (Web site last accessed 12 May 2005) 5 Jurij Anchabadze, “History: the modern period”, in Hewitt, The Abkhazians, 146. 6 Charles King, “Potemkin Democracy – post-Soviet Georgia,” The National Interest, Summer 2001. http://findarticles.com/p/articles/mi_m2751/is_2001_Summer/ai_76 560819/pg_3 (Web site last accessed 10 May 2004) 7 A. D. Smith. “Ethnie and Nation in the Modenn World”, Millenium: Journal of International Studies, Vol. 14, No. 2, 1985, 139. 8 Ibid., 128. 9 Cf. “North Caucasian languages” and “Northwest Caucasian languages”, Wikipedia – The Free Encyclopedia, http://en.wikipedia.org/wiki/North_Caucasian_languages (Web site last accessed 12 May 2004) http://en.wikipedia.org/wiki/Northwest_Caucasian_languages (Web site last accessed 12 May 2004) A hypothetical relationship between these languages and the IndoEuropean family is also a subject of debate. 10 George Hewitt, “Introduction”, in Hewitt, The Abkhazians, 13. See also “Northwest Caucasian languages”, Wikipedia, and related articles. 'Kartvelian' is the Georgian name for their ethnic group and is commonly used even by non-Georgian authors; in this paper it will be used interchangeably with 'Georgian'. 11 Jurij Anchabadze, “Ethnic culture”, in Hewitt, The Abkhazians, 241. 12 Stanislav Lak'oba paraphrased in Rachel Clogg, “Religion”, in
Hewitt, The Abkhazians, 205. Between 20% and 40% of Abkhazians are officially Muslim, the remainder officially Christian. 13 Clogg, “Religion”, 214. 14 Cf. timeline in Appendix B. Anahide Ter Minassian (“Nationalisme et Socialisme dans le Mouvement Revolutionnaire Armenien (1887-1912)”, in Transcaucasia: Nationalism and Social Change, edited by Ronald Grigor Suny (Ann Arbor: Michigan Slavic Publications, 1983), 145) estimates that half a million North Caucasian Muslims fled to the Ottoman Empire after 1864. 15 “Abhazya (Gürcistan)’dan bir resim”, Flagspot, http://flagspot.net/flags/ge-abkha.html (Web Sayfasýna en son 12 Mayýs 2004’de ulaþýldý). Bayrak daha sonraki bölümlerde ele alýnacak birkaç sembolik öðe daha içeriyor. 16 Clogg, “Religion”, 205-206. 17 Cf. Ibid., 215. Abkhazians in Germany tend to be immigrants from Turkey. Abkhazians in the United States tend to be refugees from the Golan Heights, the center of the Syrian community prior to the 1967 Arab-Israeli War. 18 Liana Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict: View from Abkhazia” in Demokratizatsiya: The Journal of Post-Soviet Democratization, Vol. 6, No. 1 (Winter 1998), 18. 19 Cf. Giorgij Shamba, “On the track of Abkhazia's antiquity”, in Hewitt, The Abkhazians, 49 and “Abkhazia”, Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Abkhazia (Web site last accessed 12 May 2004) 20 “Abkhazia”, Wikipedia (Web site last accessed 12 May 2004) 21 Vjacheslav Chirikba, “The origin of the Abkhazian People”, in Hewitt, The Abkhazians, 44. 22 Hewitt, “Introduction”, 14. Note that the Abkhazians refer to themselves as 'Apswa' and their country as 'Apsny'. 23 “Act of State Independence of the Republic of Abkhazia”, 12 October 1999. English translation available online at the Web site of the Unrepresented Nations and Peoples Organisation, of which Abkhazia is a member. http://www.unpo.org/news_detail.php?arg=03&par=705 (Web site last accessed 12 May 2004) 24 Levan Gigineishvili, Conflicting Narratives in Abkhazia and Georgia: Different Views of the Same History and the Quest for Objectivity, April 2003. http://gseweb.harvard.edu/~t656_web/peace/Articles_Spring_2003 / Gigineishvili_Levan_ConflictingNarrativesAbkhaziaGeorgia.htm (Web site last accessed 12 May 2004) See also: --Viacheslav Chirikba, “Georgia and Abkhazia: Proposals for a Constitutional Model”, in Bruno Coppieters, David Darchiashvili and Natella Akaba (eds.), Federal Practice: Exploring Alternatives for Georgia and Abkhazia (Brussels: VUB University Press, 2000), 247; --Svetlana Chervonnaya, Conflict in the Caucasus: Georgia, Abkhazia and the Russian Shadow (Glastonbury: Gothic Image, 1994), 75; --Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 18. 25 Hewitt, “Introduction”, 21. See also “The Historical Symbolism of the Abkhazian National Flag”, Abkhazia.org, http://www.abkhazia.org/flag.html (Web site last accessed 12 May 2004) 26 Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 20; Ronald Grigor Suny, The Making of the Georgian Nation (Bloomington: Indiana University Press, 1994), 325. 27 Hewitt, “Introduction”, 17-19 and Stanislav Lak'oba, “History: 1917-1989”, in Hewitt, The Abkhazians, 96. 28 See Stanislav Lak'oba, “History: 18th century-1917”, in Hewitt, The Abkhazians, 85-86.
71
29 Chirikba, “Georgia and Abkhazia”, 247. 30 Firuz Kazemzadeh, The Struggle for Transcaucasia, 1917-1921 (New York: Philosophical Library, 1951), 203. 31 The Mountain Republic (officially the 'North Caucasian Republic') was composed of Daghestan, Checheno-Ingushetia, Ossetia, Karachay-Balkaria, Abkhazia, Kabardia and Adyghea. Although its borders were never recognised and it was quickly invaded by Reds, Whites and Georgians, it basically covered the entirety of the northern Caucasus. 32 Lak'oba, “1917-1989”, 92-93. 33 See David Schaich, “The Awakening of Georgia”, http://www.amherst.edu/~daschaich/writings/academic/georgia.htm l 34 “The Historical Symbolism of the Abkhazian National Flag”. On the Mountain Republic's flag, the seven stars and seven stripes represented the seven members of the Republic, listed above in note 31. The stripes still symbolised harmony between Islam and Christianity – specifically, between the four Islamic members (Daghestan, Checheno- Ingushetia, Karachay-Balkaria and Adyghea.) and the three Christian members (Ossetia, Abkhazia and Kabardia). 35 Lak'oba, “1917-1989”, 93. 36 Ibid., 93. 37 See Walker, Dissolution. 38 Georgi Derluguian, “The Forgotten Abkhazia”, Working Papers of the Center for Strategic and International Studies Program on New Approaches to Russian Security, Vol. 18, No. 1 (January 2001), 11. 39 Ibid., 11. Derluguian adds that Stalin probably considered Abkhazia too backwards and peripheral to care very strongly about its level of collectivisation. See also Lak'oba, “19171989”, 95. 40 Prior to the Russian annexation of the region, Arabic letters had been used, though there was in general little literature in the Abkhaz language. In 1862 a modified form of Cyrillic was developed. During the 1920s and early 1930s Abkhazians experimented with a Latinbased alphabet. They returned to a Cyrillic script in 1954. See “Abkhaz language”, Wikipedia, http://en.wikipedia.org/wiki/Abkhaz_language (Last accessed 13 May 2005). 41 Derluguian, “The Forgotten Abkhazia”, 11. Beria himself was originally from Abkhazia. 42 Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 19. Lak'oba, “19171989”, 97. 43 All data come from Soviet All-Union Censuses, with the exception of figures for 1922/1923, which were collected in an AllGeorgian Census (the only one conducted during the Soviet period). The data were compiled in Daniel Müller, “Demography: ethnodemographic history, 1886-1989,” in Hewitt, The Abkhazians, 231237. There are two points that deserve brief explanation: • In the 1922/1923 All-Georgian Census, Samurzaq'oans, a group of Georgianised Abkhazians then numbering around 30,000, were counted as Abkhazians. In all later census data the Samurzaq'oans were counted as Georgians. • Most of the Greek population was collectively deported during WWII because Stalin doubted their loyalty. 44 Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 19. 45 This graph is taken from Bruno Coppieters, “The Roots of the Conflict”, in Cohen, A Question of sovereignty. http://www.c-r.org/accord/geor-ab/accord7/roots.shtml (Web site last accessed 12 May 2005). The author cites his sources only as “Russian, Soviet and Georgian population censuses”. Although these data differ in some details
from those in the table on the preceding page, the general trends illustrated are clearly the same. 46 Ghia Nodia, “Dynamics of State-Building in Georgia”, Demokratizatsiya: The Journal of Post-Soviet Democratization, Vol. 6, No. 1 (Winter 1998), 8. 47 Suny, Georgian Nation, 325. 48 See, for example, Reuven Enoch, Two Mirrors: Georgian events of 1988-89, as reflected in the Georgian and central Soviet mass media (Jerusalem: The Harry S. Truman Research Institute for the Advancement of Peace, the Hebrew University of Jerusalem, 1998), 19. 49 Suny, Georgian Nation, 329. 50 Anchabadze, “The Modern Period”, 145. 51 Most sources agree that all of the various minorities in Abkhazia united in opposition to the Georgians in what Rachel Clogg calls a 'rainbow coalition'. See Clogg, “Religion”, 215; Suny, Georgian Nation, 329; and Kvarchelia, “Georgian-Abkhaz Conflict”, 18. The only source that disagrees is Chervonnaya, Conflict in the Caucasus, 84. 52 See Ibid., 141-142; Bessarion Gugushvili, “Report on the condition of subethnical groups of Megrels and Svans as a result of the 1992 criminal coup d'etat in Georgia and the war in Abkhazia” in Antero Leitzinger (ed.), Caucasus and an unholy alliance (Helsinki: Leitzinger Books, 1997), 100-101; and Derluguian, “The Forgotten Abkhazia”, 11. 53 Nodia, “State-Building in Georgia”, 11.See also Zaza Gachechiladze, The Conflict in Abkhazia: A Georgian Perspective, (Washington, D.C.: National Defense University, Institute for National Strategic Studies.), 1, who claims that “The civil war in Georgia was inspired, plotted, and provoked by forces from outside Georgia, particularly in Russia.” 54 Chervonnaya, Conflict in the Caucasus, 162-164. Russian troops were generally out of Moscow's control during the conflict, and were ordered by their quasi-independent commanders to return fire if attacked by Georgians. 55 See, for example, Camden Pierce, “Georgia and Russia Move Towards Accord”, The Moscow News, 2004, No. 9, http://english.mn.ru/english/issue.php?2004-9-10 (Web site last accessed 13 May 2005) 56 Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 26. This figure comes from surveys conducted by the Norwegian Refugee Council in the mid-1990s. 57 See Ibid.; C. J. Chivers, “Georgia's New Leader Baffles Russia and U.S. Alike”, The New York Times, 17 August 2004; and C. J. Chivers, “Plan Offers Autonomy for Enclave in Georgia”, The New York Times, 25 January 2005. The Georgian offer of dual RussianGeorgian citizenship for Abkhazians has only been made informally, to Russian negotiators. 58 Kvarchelia, “Georgia-Abkhazia Conflict”, 26. The survey (by a non-governmental group called 'Civic Initiative', asked 10,026 respondents of the main ethnic groups in Abkhazia (separating Georgians who had not fled from Georgian refugees who had returned) which of the four potential solutions they preferred. Since the survey was conducted before the Russian-Chechen war, Kvarchelia argues that “the attitude of the population toward a union with Russia could have changed considerably” (26). Kvarchelia herself was writing before Vladimir Putin took steps to limit the autonomy and powers of federal regions, which might also reduce Abkhazians' eagerness to unite withRussia. 59 Bruno Coppieters, David Darchiashvili and Natella Akaba (eds.), Federal Practice: Exploring Alternatives for Georgia and Abkhazia (Brussels: VUB University Press, 2000). 60 Suny, Georgian Nation, 334-335. kf
Kafkas diasporasý, Abhazya konusunda þimdiye kadar ne ekonomik ne de politik anlamda doðru bir pratik sergileyemedi. Bunun en önemli sebeplerinden biri diaspora siyasetinin, uluslararasý politik dengelere fazlasýyla baðýmlý kalarak kendi alternatifini oluþturamamasý. Diaspora, Abhazya konusunu Rusya-Türkiye çýkar dengeleri dýþýnda ele almayý baþaramayarak Abhazya adýna atýlmasý gereken çok önemli adýmlarý da atamýyor....
HRAÇA ALPER KAHRAMAN
Ö
nceki sayýmýzda bir kýsmýný yayýnladýðýmýz KGB arþivinden belgeler dosyamýzý, ikinci bölümünü de yayýnlayarak, bu sayýda tamamlýyoruz. Abhazya’nýn, Sovyet etnik politikalarý çerçevesinde Gürcüleþtirilme çabalarýnýn net bir þekilde okunabileceði KGB belgelerinin bu bölümünde, Abhaz dili ve kültürünü yok edebilmek için, tüm toplumsal kesimler üzerinde uygulanan baskýlarý resmi belgeler üzerinde görebilirsiniz. Gürcüleþtirme politikalarýnýn aðýr bir þekilde sürdürüldüðü bu dönemde muhtemelen yine Abhaz olan ajanlar tarafýndan kaleme alýnarak raporlanan “gözlemler” Abhaz halkýnýn güçlü direniþini de gözler önüne seriyor.
kf
Ünlü Bolþevik Nestor Lakoba’nýn ölümü ardýndan cereyan eden tüm bu olaylar, sadece Gürcistan’ýn Abhazya ve diðer Kafkas halklarýna bakýþ açýsý hakkýnda deðil, Rusya’nýn bu halklara bakýþ açýsýný da sunar bir nitelik arz ediyor. Gürcistan, Rusya’ya yakýn olduðu ölçüde Kafkasya’daki emperyal hedeflerini gerçekleþtirmeye yakýn oldu. Çarlýk rejiminde, boþaltýlan Abhazya topraklarýnýn Gürcülere hediye edilmesinde, Sovyet döneminde Abhazya’nýn Gürcüleþtirilmesi projesinde, Sovyetler sonrasýnda Abhazya’nýn Rusya ve Gürcistan arasýnda sýkýþtýrýlarak bir koz olarak kullanýlmaktan kurtulamayýþýnda da ayný politika görülebilir. Bütün bu deneyimleri yaþayan Abhazya halký bu sürecin farkýnda ve içinde bulunduðu durumdan çýkýþ için bir yol aramaya devam ediyor. Ancak bu arayýþa beklenen yanýt
ne batý dünyasýndan ne de diasporadan gelmiþ deðil. Kafkas diasporasý, Abhazya konusunda þimdiye kadar ne ekonomik ne de politik anlamda doðru bir pratik sergileyemedi. Bunun en önemli sebeplerinden biri diaspora siyasetinin, uluslararasý politik dengelere fazlasýyla baðýmlý kalarak kendi alternatifini oluþturamamasý. Diaspora, Abhazya konusunu Rusya-Türkiye çýkar dengeleri dýþýnda ele almayý baþaramayarak Abhazya adýna atýlmasý gereken çok önemli adýmlarý da atamýyor. Baðýmsýz ve tanýnmýþ bir ülke olarak tüm uluslar arasý platformlarda söz sahibi olan Gürcistan, Abhazya sorununu Rusya’nýn kendisinden uzaklaþmasý karþýlýðýnda ödettiði bir bedel gibi lanse ederek Abhazya’nýn son yüzyýlda kendisine güç kullanarak baðlandýðýný ve kendi kaderini tayin hakký çerçevesinde baðýmsýzlýk arayýþýný göz önünden uzaklaþtýrýyor. Bu noktada Rusya’nýn baskýsýndan uzak ve rahat olan diasporanýn Abhazya’nýn haklýlýðýný dile getirmek konusunda uluslararasý platformlarý zorlamýyor oluþu tarihsel bir fýrsatýn kaçýrýlmasýna sebep oluyor. Rusya ve Gürcistan’ýn üzerinde anlaþtýðý bir konu varsa o da, Abhazya’nýn ikisi arasýnda bir mesele olmasý. Peki bu durumu Abhazya’nýn dünyaya anlatma imkaný zayýfsa, diaspora neden harekete geçemiyor? Rusya’ya güvenmekten baþka çare olmadýðýný düþünenlere en güzel cevabý KGB dosyasý veriyor
73
DEVLET GÜVENLÝÐÝ HALK KOMÝSERLÝÐÝ ABHAZYA ASSR ÝKÝNCÝ ÞUBE ÇOK GÝZLÝ Gürcistan SSR, NKGB Yarbay YOLDAÞ RAPAVA Tiflis Sohum, Gudauta ve Gagra bölgelerinde milliyetçi hareket üyesi Abhaz bireylerin þiddetli anti-Sovyet duygularýnýn ifadeleri RAPORUDUR 30 Eylül 1945 tarihli, 2/2 - 1542 numaralý raporuma ek olarak, Abhaz okullarý'nda Gürcüce öðrenimine geçilmesini, Gürcistan'ýn diðer bölgelerinden gelen göçmen iþçilerin Sovyet- Parti aygýtýný güçlendirmesi ve ekilebilir alanlarý yetersiz kalan Gürcistan'dan gelmiþ tarým iþçilerinin Abhazya ASSR'sine yerleþtirilmesine baðlý olarak, hem Sohum'da hem de Gudauta ve Gagra bölgelerinde yaþayan Abhazlar içinde, milliyetçi hareketten karþý devrimcilerin ve tekil olarak iþçiler arasýnda kötü niyetli anti-Sovyet duygular içeren ifadelerin miktarýnýn arttýðýný bildiririm. Bu anti-Sovyet ifadeler aþaðýdaki þekillerde olabiliyor: 1- Sözde, Abhazlar'a zulmediliyormuþ gibi konuþmalar yapmak 2- Abhaz kültürü, dili ve ulusunun açýkça tasfiye giriþimine dair konuþmalar 3- Gürcüce eðitime geçiþin uygunsuz bulup protesto etmek ve buna baðlý olarak çocuklara okula gitmeyi yasaklamak 4- Ýnsanlarý Abhazya'yý terk etmeye cesaretlendirmek 5- Gürcü bölgelerinden gelen iþçileri provoke etmek ve dalga geçmek 1- Abhazlar'a yapýlan sözde zülüm hakkýnda konuþmalar Sabotaj sebebiyle görevden kovulan Abhazya ASSR'si, Eski Halk Eðitim Komiser vekili, Nikolai Erastoviç Geria, ajanýmýz "Svet" [Iþýk]'la konuþmasýnda kovulmasý hakkýnda aþaðýdakileri söyledi; "…Halk Eðitim Komiser vekilliðini 7 sene yaptým ve sonra 1945'in sonunda görevimi yapamadýðýma karar verdiler… Bu kararýn tabiî ki bununla ilgisi yoktu. Beni sýrf bir Abhaz olduðum için istemediler ve bu yüzden kovdular…" Abhazya ASSR'si, Halk Sosyal Güvenlik Komiseri, Aleksandr Lavrent'evich Khashba, ajanýmýz Pulemet'le [Makineli tüfek] yaptýðý konuþmadan þöyle söyledi: "…Gürcü dilini öðrenmek için bir gürcü kadýnla evlenmek zorundasýn… Gürcüler kanunlarý es geçiyor… Bunu neyin takip edeceðini göreceðiz… Hangi taþýn altýný kaldýrsan onlar çýkýyor insanýn karþýna… Ýyi eðitimli istisna bir Abhaz vardý (Nikolay Geria), onu da kovdular…" Kaynaðýmýz "Kostrov" la konuþmasýnda, Devlet Yayýn Organý Abhazya ASSR Kolu Baþkaný, Shamid Shvintovich Chitanava þöyle söyledi: "Abhazlar için Abhazya'da yaþamak giderek zorlaþýyor… Gürcüler, Abhazlarý vicdansýzca mahvediyorlar…" Ajan "P"'ye göre, Abhaz tiyatrosu sanat eski direktörü, Rashidovich Agrba, Sanat komitesi baþkaný, Yoldaþ Gabiskiriia hakkýnda aþaðýdakileri söyledi: "… Gabiskiriia ilgili olduðu kadarýyla, kiþisel düþünceleriyle hareket etmiyor. O Gürcüler'in Abhazlar'a yönelik genel politikasý tarafýndan destekleniyor… Yine de bu konuda hakkýnda konuþmak tehlikeli, sessiz olalým… Ve hemen ardýndan ekledi: "… Görüyorsun, Abhaz Okullarý'ný kapatýyorlar. Gürcüleri, Abhazya'ya köy köy taþýyorlar. Kýsaca Gürcüler Abhazya'yý sömürgeleþtiriyor. Fakat sessiz olmalýyýz, Delba hiçbir þey söylemiyor, yani yapabileceðimiz hiçbir þey yok…" Ajan "Rodina"dan [Anavatan] gelen rapora göre, Þair ve Oyun yazarý Mikail Aleksandroviç Lakýrba, parti ve hükümet'in Abhazya'da bazý önlemler aldýðýný söyledi: "…Artýk, gürcüleþtirme her yerde sürüyor. Ýnsanlar farklýyken, atmosferde farklýydý. Bu atmosferde boðulabilirsiniz. Abhaz öncüleri sürüyorlar…
74
Abhaz aktör Razinbei Agrba, kaynaðýmýz "Ivan" la konuþmasýnda söyle söyledi: … Hepimizi yavaþ yavaþ parçalýyorlar. Bizi koruyacak kimse yok. Aziz Agrba'yý zorla gönderdiler. Gürcüler, Abhaz kültürünün geliþmesini istemiyorlar… Gürcistan Komünist Partisi eski üyesi ve Makaradze Kolhoz'u muhasebecisi Aleksi Solomonovich Lafisba, kaynaðýmýz "Glaz" le [Göz] yaptýðý konuþmada þöyle söyledi: "…bu nasýl bir ulusal politika anlamýyorum. Nereye gidersen git Gürcüler çýkýyor karþýna, Abhazlardan geriye hiçbir þey kalmamýþ…" Kadzhagbat Gabniia, Gudauta RONO müfettiþi, Gudauta Barmiþ köyünde Kolhoz iþçileri arasýnda þu konuþmayý yaptý: …Gudauta, Abhazya'nýn kalbiydi, þimdiyse Gürcülerle dolu. Kent'te yürürken Abhaz dilini nadiren duyuyorsunuz. Her yerde duyabileceðiniz tek þey iðrenç Gürcü dili… Sadece "katso" (Gürcüce 'adam' anlamýna gelir) ve "genatsvale" (gürcüce 'sevgili'). Yakýnda bize, kendi topraðýmýzda kolektif tarlalardan baþka yer kalmayacak. Orada Gürcü'ce konuþan olmayacak… Çiçhiko Kolbaya, Kýzýl Ordu'dan rütbeli olarak terhis oldu ve aslen Gudauta'nýn Abgarkuk köyünden olsa da artýk Sohum'da yaþýyor. Bir konuþmasýnda þunu söyledi: … Hala iþ bulamadým ve bulabileceðime dair de bir umut taþýmýyorum, bütün iþleri önce Gegeçkori'den gelenler (Bugün'kü Martvili, Mingrelya Batý gürcistan'da)e aldýktan sonra boþ bir iþ kalýrsa bize verdikleri için. Sohum'a çok kalabalýk geldiler. Kimse bize güvenmiyor, hepsi kendilerine sýcak bir yer bulana kadar beklemek zorundayýz ve sonra bize muhtemelen diyecekler ki: Hiç iþ kalmadý. Sizi Kolhoz'a takým lideri olarak göndermemizi ister misiniz? Abvinprom (Abhazya Þarap Endüstrisi) Gudauta bölümü eski baþkaný Maksim Petroviç Kurmazia, kaynaðýmýz "Stevilo" yla yaptýðý konuþmada, sabotajdan dolayý iþten çýkarýlmasýyla ilgili þunlarý söyledi: …Kovulmayý hak etmemiþtim ama onlar bu yeri bir Gürcü'ye vermek istediler, bu gerçek sebep. Ýþimi mükemmel bir þekilde yaptým. Vekilim Tsividsivadze'nin adýnýn karýþtýðý bin tane suç olmasýna raðmen, Gürcü olduðu için kimse ona dokunmuyor… Abhazya ASSR Birikim Bankasý baþkaný, Mikail Karitonoviç Gonzua, ajanýmýz "Svet" le (Iþýk) yaptýðý konuþmada þunlarý söyledi: …Artýk Abhazya'da Abhazlar için bir kiþilik bir yer bile kalmayacak. Gürcüler Abhazya'yý ele geçirdiler ve bizi yavaþ yavaþ çýkarýyorlar… Eski soylulardan ve Bar üyesi olan Ivan Pavloviç Açba, Tamirci Radzen Agrba'ya, ajanýmýz "Svet"'in de (Iþýk) olduðu bir yerde þunlarý söyledi: … Abhazya liderliðinden geriye iki ya da üç kiþi kaldý, fakat onlarý da yakýnda deðiþtirirler. Halk Eðitim Komiseri Vekili Geria'yý kovalý çok olmadý. Abhazya Teknik Koleji direktörü olan kardeþini de kovdular. Hepsi Rusya'ya gitmeyi planlýyorlar. En iyi aktörlerimiz Agrba ve Paçalya’yý da kovdular. Abhazlar'ý toptan sürüyorlar… 2. Abhaz kültürünü, dilini ve ulusunu tasfiye etmeye yönelik açýk çabalara iliþkin ifadeler Mikhail Aleksandrovich LAKERBAI, kaynaðýmýz "Petrovich" le konuþmasýnda þunlarý söyledi: "… Ben bir yazar olarak Abhaz dili ve edebiyatý çalýþmalarýndaki artýþý görmekle ilgiliyim. Alýnan önlemlerGürcü dilinin tanýtýlmasý, Gürcü kadrolarýn gelmesi vb. tamamen Abhaz dilinin ve edebiyatýnýn olmayacaðý bir dönem baþlatýyor. Ve hiç Abhaz kalmayacak…" LAKERBAI, bir baþka konuþmada ise aþaðýdakileri söyledi: "…Gürcü hükümetinin Abhaz milletine iliþkin siyasasý yanlýþ… Þu anda Abhaz kültürü ve sanatý hak ettiði türden bir destek görmüyor…" Abhazya ulusal þairi Dmitrii Iosifovich GULIA, ajanýmýz Apsny (Abhazca'da Abhazya için kullanýlan isim) ile konuþmasýnda "Gürcüler ve Abhazlarýn tarihsel olarak ortak hiçbir þeyi olmayan iki farklý millet" olduðu gerçeðini tartýþýrken þunlarý söyledi: "…Dünya milletleri yüzyýllar boyunca birbirleri ile etkileþim halinde oldular. Bu etkileþim, daha az geliþmiþ milletlerin daha fazla geliþmiþ kültürden, kelime hazinelerini geniþletmek için, birçok kelime ve ulusal özellik almasýna neden olmuþtur… Örneðin, Rus dilinde birçok Fransýzca ve Tatar kelime var. Ama bu Rusya'nýn ve Rus kültürünün Fransýz veya Tatar kültürüyle iliþkili olduðu anlamýna mý gelir? Ben ve K. D. MACHAVARIANI
75
tarafýndan geliþtirilen ilk Abhaz alfabesinde Gürcü alfabesinden bir tek karakter bile yoktu ve Abhazlar için tamamen tatmin ediciydi. Siyasi durum nerdeyse Ruslaþtýrýlmýþ alfabeyi Gürcü karakterlerle deðiþtirme gerekliliðini yarattý. Gerekirse, Gürcü karakterleri baþkalarýyla da deðiþtirmek mümkün, ama yine bu bir milletle diðeri arasýnda bir yakýnlýk kurmak veya kanýtlamak deðildir hiçbir þekilde…" Aleksandr KHASHBA, Abhaz kültürüne yapýldýðý iddia edilen zulme iliþkin þunlarý söyledi: "…Shinkuba Abhazya'nýn çok yetenekli bir þairidir, hatta Pushkin'le ayný düzeydedir, ama kimse onu yükseltmez, kimse desteklemez. Bir Gürcü olsaydý, ismi muhtemelen tüm Sovyetler Birliði'nde yayýlýrdý. Bir Gürcüleþtirme süreci gerçekleþtiði için hepsi görmezden geliniyor, modasý geçmiþ, eskiyen bir milletiz biz…" Akhali-Afoni'de (Novyi Afon bölgesinin Gürcü adý) bulunan piyade bölüðünün 407. Alay Komutaný Yarbay GOLANDZIIA, 14/ 12/ 45'den bir grup insanýn da bulunduðu bir yerde aþaðýdakileri söyledi: "…Yerel otoriteler Abhaz okullarýný kapattý ve hiçbir yönerge veya daha yüksek merciiler tarafýndan verilen hiçbir karar olmadan, resmi olmayan bir biçimde Gürcü dilinin öðretimine baþladýlar, böylece de yerel nüfus içinde memnuniyetsizlik yarattýlar …" Sosyal Güvenlik Halk Komiserliði'nin eðitim ve üretim fabrikasýnýn Direktörü Ivan Iosifovich GULIIA, konuþmasýnda þiddetli bir memnuniyetsizlik bildirdi: "…Bizi ve Abhaz dilini reddettiler. Bu ne demek? Bunu neden yaptýlar? Bizim Abhazya'da yaþamamýza neden izin vermeyecekler?..." 3. Gürcü dilinde öðretimin baþlatýlmasýnýn uygunsuzluðu ve bununla baðlantýlý olarak çocuklarýn okullara devam etmesinin yasaklanmasýnýn protesto edilmesi Gudauta bölgesinden bir grup lider; Ticaret Dairesi Baþkaný Gerasim GUNBA, Ulusal Yargýç Fýrat AKHUBA ve Mali Güvenlik Bölge Dairesi Baþkaný Gerasim TARBA parti ve hükümet önlemlerine iliþkin Gudauta'da, ajanýmýz "Svet" (Iþýk) in de bulunduðu bir yerde yaptýklarý bir konuþmada þunlarý söylediler: "…Gürcücüde öðretimin baþlatýlmasý saçma. Bu yöntem hiçbir þekilde haklý çýkartýlamaz. Her þeyden sonra, anlaþýlmayan bir dilde öðretim yapmak eðitimin doðasýna karþý bir yaklaþýmdýr. Bu sadece çocuklara yapýlan bir saldýrý iþlevi görecektir…" Gudauta bölgesi Vekil Yardýmcýsý TARKIL bir konuþmasýnda aþaðýdakileri söyledi: "…Gürcücede öðretimin baþlatýlmasýyla köylerde büyük bir memnuniyetsizlik var.." Lykhny Orta Okulu öðretmenlerinden Tina GERIIA Gürcü dilinde öðretimin baþlatýlmasý konusundaki bir konuþmasýnda þunlarý söyledi: "…Bunun neden olduðunu halk anlamadýðý için bu soru üzerinde çok fazla memnuniyetsizlik var…" 1894 doðumlu, parti üyesi olmayan, Gudauta'da yaþayan ve Nestor Lakoba'nýn kuzeni olan David LAKOBA, Gürcü dilinde öðretimin baþlatýlmasýyla ortaya çýkan memnuniyetsizliði ifade ederek aþaðýdakileri söyledi: "…Abhaz dili þimdi sadece bir konu olarak öðretiliyor, ve bu bizim için yeterli deðil…Abhaz öðretmenler okullardan atýlýyor ve kaderin saçma arzularýna terk ediliyorlar…" Eshera Sel'sovet (Rus köyü)'in Il'icha devlet çiftliði üyesi olan Dzhir AVIDZBA öðretmen Venera GVALIIA'ya þunlarý söyledi: "Gürcü dilini baþaramadýklarý için çocuklarýn nasýl kulaklarýný çektiklerini göstereceðim size. Ben çocuklarýmýn artýk okula gitmelerine izin vermeyeceðim, evde oturmalarý onlar için çok daha iyi…" Gudauta bölgesindeki 1. No'lu Dzhirkhva Orta Okulu Müdürü Roman Doment'evich GUNBA "Sakhelgami" (Devlet Basim Evi)'den Gürcüce dersleri için kitaplarýn alýmýný kasýtlý olarak geciktirmiþ ve böylece okul iþlerine engel olmuþtur. Kaynaðýmýz "Sukhumskii" ye göre, Oçamçýra bölgesindeki neredeyse tüm okul müdürleri Gosizdat Dairesinden (Devlet Basým Kurumu) Gürcüce derslerine iliþkin çeþitli öðretim materyallerini almýyorlar. Bu materyaller 150,000 rublelik bir deðere ulaþmýþken, ayný zamanda okul fonlarý da kullanýlmadan býrakýlýyor. Örneðin, Merkula Orta Okulu'nda artan 2,000 ruble, Mokva Orta Okulu'nda 2,000 ruble, vb. kalmýþtýr. Ebeveynlerin çocuklarýný Gürcüce yapýlan eðitim sebebiyle okula göndermedikleri de kaydedilmiþtir. Örneðin; Oçamçýra bölgesindeki Merkula köyünden bir ortak çiftlik iþçisi olan Khukhuna Zasovich ZARANDIIA, çocuklarýný okula göndermemiþ ve Köy Sovyet'i Sekreterinin neden göndermediðine iliþkin sorusuna cevap olarak da þunlarý söylemiþtir: "…Gürcüce öðrenerek ne kazanacaklar? Çocuklarým mýsýr tarlalarýnda çalýþsýnlar daha iyi…"
76
Yine Oçamçýra bölgesindeki Merkula köyünden bir ortak çiftlik iþçisi olan Keskin ADLEIBA iki oðlunun okula devam etmesine izin vermemiþtir. Onlara Gürcüce öðretmenin hiçbir anlamý olmadýðýný söyleyerek, birini çay fabrikasýna diðerini de çoban olarak çalýþmaya göndermiþtir. Oðullarýndan birinin okula devam etmesine izin vermeyen Andrei Tigovich SHONIIA aþaðýdakileri söylemiþtir: "…Gürcüce öðrenmek ne için? Ne faydasý var? Demek istediðim þu ki onlarý çalýþmalarý için Tiflis'e gönderemem. Benimle evde çalýþýrsa daha iyi…" Oçamçýra bölgesindeki Mokva yerleþiminde yaþayan ebeveynlerin de benzer davranýþlar sergilediði kaynaðýmýz "Sukhumskii" tarafýndan kaydedilmiþtir. 4. Halký Abhazya'yý terk etmeye teþvik etme Eðitimden Sorumlu Ulusal Komiser Yardýmcýsý Nikolai Erastovich GERIIA, kaynaðýmýz "Sukhumskii" ile yaptýðý konuþmada iþinden çýkarýlmasýna duyduðu memnuniyetsizliði þu þekilde ifade etmiþtir: "…Moskova'ya gitmek için ayrýlmak istedim, ama orada yaþayacak bir daire bulmak çok zor. Beklemem, biraz para kazanmak için bir süre ticaret yapmam daha iyi, sonra Leningrad'a gitmek üzere ayrýlacaðým ve orada bir iþ bulacaðým. Özellikle eþim Leningrad'dan geldiði için…" Kaynaðýmýz "Pulemet" e göre, Aleksandr KHASHBA 27 Kasým 1945'de Aleksei GERIIA'ya "Nerede demir attýnýz?" diye sormuþtur. Krasnodar'a yerleþmiþ olduðunu belirten GERIIA'ya KHASHBA cevap olarak þunlarý söylemiþtir: "…Þimdi yerleþmeli, orada kendinize bir temel oluþturmalýsýnýz ve burada iþler bizim için zorlaþtýðý zaman bizde orada size katýlacaðýz…" Abhazya ASSR Birikim Bankasý Baþkaný Mikail Kharitonovich GONDZHUA, ajanýmýz "Svet" ile konuþmasýnda þunlarý beyan etmiþtir: "GERIIA kardeþleri iþten çýkararak yanlýþ yaptýlar. Bir tanesi Eðitimden Sorumlu Ulusal Komiserlik biriminde, diðeri de Teknik Üniversite'deydi. Fakat sonra Teknik Üniversite Direktörü'nün emriyle iþten çýkarýlan GERIIA zaten Krasnodar bölgesinde Ulusal Eðitim Bölge Dairesi Baþkaný olarak çalýþýyordu ve diðeri de Moskova'ya taþýnmayý planlýyor. Eðer ailem için olmasaydý, ben de uzun zaman önce ayrýlmýþ olurdum…" Abhazca Araþtýrma Enstitüsü'nde önceden araþtýrmacý olarak çalýþan Georgii Zakhsrovich SHAKIRBAI, kaynaðýmýz "Apsny" ile konuþmasýnda þunlarý söylemiþtir: "…Hayat çarký dönmeye devam ediyor ve bugünlerde Gürcü dili ve kültürü burada itibar içinde tutuluyor. Geçmiþ ve geleceðiyle, Abhazya'yý dünya üzerinden sildiler… Ýþte bu yüzden akademik çalýþmayý býrakmaya karar verdim ve Abhaz dili üzerinde çalýþmayý býraktým… Maddi durumumu biraz daha iyileþtirip Leningrad'a gitmek üzere ayrýlacaðým…" Dramatist Mikhail Aleksandrovich LAKERBAI, ajanýmýz "Apsny" ile yaptýðý konuþmada þunlarý söyledi: "…Geliþen durum bana Abhazya'dan kýsa bir zamanda ayrýlmamý söylüyor. Ben de Moskova'ya gitmeyi deneyeceðim. Size de gitmenizi öneririm…" M. A. LAKERBAI gerçekten 1 Aralýk'ta 1ay için Moskova'ya gitmek üzere ayrýldý ve hala geri dönmedi. Gudauta bölgesindeki Lykhny Orta Okulu eski müdürü Grigorii ZVANBAIA okulda Gürcü dili öðretiminin baþlatýlmasýndan sonra ayrýlmak için yoðun hazýrlýklara baþladý. Ve 1945 yýlýnýn sonunda Rusya'ya gitmek üzere bölgeden ayrýldý. Abhazya Öðretmen Eðitimi Koleji eski direktörü Aleksei Nestorovich GERIIA kaynaðýmýz "Petrovich" ile görüþmesinde þunlarý söyledi: "Abhazya'da bana kalan bir yer yok artýk. Bir þekilde buradan en kýsa zamanda ayrýlmanýn hayalini kuruyorum…" Ve gerçekten A. N. GERIIA ayrýldý ve Krasnodar bölgesinde bir iþ buldu. Abhaz Kilise Korosu lideri Ivan Aleksandrovich LAKERBAIA, kaynaðýmýz "Apsny" ile konuþmasýnda þunlarý söyledi: "…Geçtiðimiz birkaç yýlda Abhazya Mingrelia'ya döndü. Zugdidi ve Gali üzerinden Sukhumi'yi seller bastý ve burada yaþamak çok zor. Eðer Bölgesel Komite beni iþimden tahliye ederse, ben de hemen ayrýlacaðým…" Resmi yazýþma dilinin Gürcüce'ye deðiþtirilme konusundaki birkaç görüþmede, Adaletten Sorumlu Ulusal Komiser Temur KETSBA kaynaðýmýz "Bystrov"la konuþmasýnda þunlarý söyledi: "…Bunu gerçekleþtirmek zor. Kadrolara gereksinimimiz var. Birçok hazýrlýk çalýþmasý gerekecek. Ve ben de elbette çalýþamayacaðým, çýkýþýmý almak zorunda kalacaðým. Beni tanýyan ve iþ bulmama yardým edecek insanlarýn olduðu Moskova'ya gideceðim…"
77
5- Gürcü bölgelerinden gelen iþçileri kýþkýrtma ve alaya alma Bu yýlýn 13 Ocak'ýnda ajanýmýz "Svet" Gudauta'da görevliydi. "Svet" öðleden önce 11.00'de bölgeden bir grup Abhaz iþçi lideriyle, "Soiztrans" kamyon parký karþýsýndaki restoranda buluþtu. Buluþtuðu kiþiler þunlardý: TARBA RaiFO baþkaný, Abukba Ulusal Yargýç, Mikadze, endüstriyel iþletmeler yöneticisi ve Gunba, Bölgesel Ticaret Bölümü Baþkaný. Tarba, birden güldü ve Abukba'yý dürtükleyerek konuþmaya baþladý: … Bak, Bak þu Katso'muza (Gürcü'ce 'Adam') bak, fotoðraf çektirmek istiyor. Herhalde demin bunu SSCB yüksek sovyetine bakan yaptýlar… Aslýnda, yapýlý bir adam fotoðrafçýnýn kapýsýný çalýyordu. Kaynaðýmýzýn, adamýn kim olduðunu sormasý üzerine Tarba alaylý bir þekilde yanýtladý:…Buraya yollananlardan biri, Gudauta Gorsovet baþkaný olarak çalýþýyor. Abukha:…Onu gorsovet baþkaný olarak yollayacaklarýna Çoban olarak yollasalar daha iyi olurmuþ… Tarba sürdürdü:…Bütün aptal gürcüleri buraya yolladýlar. Saða dönsen Katso, Sola dönsen Katso, Gudauta'yý doldurdular… Gunba:…Önceleri, bu Gürcüler restoranlarýmýza barmen ve garson olarak girmek için izin alabilirlerdi, þimdi bizi dýþarý çýkarmak ve yönetmek istiyorlar… Abukba cevapladý:…Bunlarýn hepsi iyi, ama biz Gudautalýlar bundan etkilendik. Önceden, Bu Gürcü ve Mingreller buraya üzümleri toplamaya gelirlerdi, þimdi üzümleri kim toplayacak? Bu sene bu yüzden kimse üzümünü toplayamadý… Gudauta Vali Sekreteri Tarkil, bölgeye yeni varan ajanýmýza Gürcülerle ilgili yaptýðý bir konuþmada þöyle söyledi:…Tüm berber ve ayakkabýcýlarý bize yolladýlar… Aleksandr Lavrent'eviç Kasba, Narkomsobes (Ulusal Sosyal Güvenlik Komiseri) alayla konuþtu:…Mingrelce'yi öðrendik zaten. Dilleri batsýn. Ve ardýndan Abhazca ekledi: …Kahsku svhazei dzhima?... (Mingrelce'ye çevirince: …Mus movkhadit dzhima?...) ( 'Hazykwshwazei dzhima?...' þeklinde okunmalý ve anlamý: Ne zaman yaþandý bu yaprak dökümü?) Bu defa Kaþba, Gürcistan KP/b'si Abkhazobkom (Abhazya Bölgesel Komitesi) ikinci sekreteri yoldaþ Karçava hakkýnda þöyle söyledi: …Bu adam Obkom sekreteri deðil iftira baþkaný. Yaptýðý tek iþ iftira atmaktýr. Demin bana telefon açtý ve dün akþam (21.1.46) nerde olduðumu ve neden anma toplantýsýna katýlmadýðýmý sordu. Sanki anma toplantýsýna katýlmamam çok da mühimmiþ gibi… Baþkalarýnýn da benzer karþý devrimci ve Sovyet düþmaný içerikli konuþma örnekleri kaydedildi. Bu düþünceler, söz konusu þahýslar tarafýndan, iþte, þehirde, köylerde ve diðer yerlerde, uygun olan her fýrsatta adý geçen kiþiler tarafýndan dile getirildi. Bu þekilde Abhaz nüfusu arasýnda parti politikalarýnýn amaçlarýna ve beklentilerine yönelik yapýlan çarpýtmalar yüzünden, Abhaz toplumu içinde oldukça büyük bir topluluk bu politikalar hakkýnda olumsuz görüþ sahibi oldu. Sadýk ve kabiliyetli ajanlarýmýz tarafýndan takip edilerek yukarýdaki kategorilerde elde edilen bilgilere raðmen, organize bir karþý-devrimci örgütün varlýðýna dair tamamlayýcý bir bilgi elimizde yok. Ajanlarýmýz böyle bir örgütün olmadýðý garanti ediyorlar. Yukarýda belirtilen isimlere karþý yoðun ajan gözlem programlarý uyguluyoruz. Gürcistan KP/B Abhazya Obkomu baþ sekreteri Yoldaþ Mgeladze, ek materyal içeriðiyle bilgilendirildi. Kendisi, karþý-devrimci milliyetçi karakterli hoþnutsuz insanlar tarafýndan gerçekleþtirilen anti-Sovyet faaliyetlerden kaçýnmak ve karþý koymak amacýyla kitle ajitasyonunun yoðunlaþtýrýlmasý ve Abhazlar arasýnda politik olarak öðretici çalýþman yapýlmasýndan sorumludur. Yukardaki raporu arz eder, talimatýnýzý beklerim. Abhazya ASSR'si Devlet Güvenliði'nden Sorumlu Ulusal Komiser Genel Binbaþý I.GAGUA [Ýmza] 24 Ocak 1946 No: 2/2 - 178 Suhumi
78
ÇOK GÝZLÝ Abhaz ulusunun anti-Sovyet, burjuva-milliyetçi unsurlarýnýn ajan gözlem RAPORU 1945/46 eðitim yýlýnda, Abhaz okullarýnda Gürcü dilinde eðitim baþlatýldý. Diðer taraftan, Sovyet ve ekonomik sistem, Gürcistan'ýn diðer bölgelerinden gönderilen kadrolarca güçlendirildi. Bu parti ve hükümet politikalarýna karþý, Sovyet karþýtý þovenist zihniyetli bazý Abhazlar, memnuniyetsizliklerini dile getirdiler, zaman zaman provokatif dedikodular yaydýlar ve Sovyet karþýtý sohbetler yaptýlar. Özel ajanlarýmýza göre, Abhazlar arasýnda s/k (Sovyet karþýtý) unsurlar, özellikle Gudauta bölgesi, Suhumi kenti (Çevirmen Notu: Sohum'un Gürcüce ismi) ve Oçamçýra'nýn bazý bölümlerinde aktifler. Özellikle 1945'lerin sonu ve 1946'nýn ilk yarýsýnda aktif olduklarý kaydedildi. Bu yüzden, Sovyet karþýtý duygularý ifade etmekte en aktif olanlar için en kalifiye ajanlar görevlendirildi ve milliyetçi unsurlarýn takibi yoðunlaþtýrýldý. Bu önlemlerin sonucunda, Abhaz toplumu içinde memnuniyetsizlik yaratarak Parti'yi ve hükümet politikalarýný sabote etmeye yönelik Sovyet karþýtý çeþitli provakatif konuþmalar yapan 50'den fazla insan tespit edildi. Aralarýnda en aktif olanlarý: 1- Nikolay Erastoviç GERIIA - Abhazya OSSC'si (Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) eski Toplum eðitim dairesi komiseri 2- Aleksiy Nesteroviç GERIIA - Abhazya öðretmen yetiþtirme koleji eski yöneticisi, Sohumi 3- Aleksandr Lavrenteviç Khaþba - Abhazya OSSC'si eski Sosyal Güvenlik toplum Dairesi Baþkaný 4- Mikail Aleksadroviç Lakerbaia - Abhaz Yazar 5- Aziz Reþitoviç Agýrba - Abhaz tiyatrosu eski yöneticisi 6- Dýmitri Ýosioviç Gulya- Abhaz Yazar 7- Georgy Dmitriyeviç Gulya - Abhazya OSSC'si eski sanat yönetimi baþkaný 8- Grigori Almaþkonoviç Zivambaya - Bir ortaokul eski müdürü 9- Kril Urusoviç Grigolya - Eski Menþevik görevli 10- Aleksandra Konstantinovna Lakoba - Halk düþmaný Nestor Lakoba'nýn yeðeni ve sürgün edilmiþ Troçkist Grigori Adzba'nýn karýsý 11- Nikolay Mustafovi. Ankob - Öðretmen 12- Þamil Þintoviç Çitanava - Eski devlet yayýnlarý organizasyonu yöneticisi 13- Grigori Zakoroviç Þakirbaya - Abhazya Araþtýrmalarý Enstitüsü eski araþtýrmacýsý 14- Mikail Karitonoviç Gondzua - Abhazya OSSC'si Tasarruf Bankasý Kurulu Baþkan'ý 15- Mikail Kintba - EÝstihkak Daðýtým Bürosu baþkaný.
16- Vasili Nikolayeviç Maan (aka Margania) - Yazar 17- Ýrodion Lolua - Gudauta Vekili 18- Cerasim Mamadoviç Gumba - Gudauta bölgesel ticaret departmaný baþkaný 19- Ývan Ýosifoviç Gulya - Sosyal güvenlik Bakanlýðý Eðitim -Üretim Kompleksi Baþkaný 20- Ferat Aslanoviç Abugba - Gudauta Toplum Yargýcý 21- Maksim Petroviç Kurmazia - Gudauta Bölgesel Abhaz Þarabý Üretimi Yöneticisi 22- Ývan Pavloviç Açba - Avukat 23- Cerasim Osmanoviç Tarba - Gudauta Bölgesel Finans Gücenlik Baþkaný 24- Roþan Domentieviç Gumba - Zirkva Ortaokulu yöneticisi 25- Aleksiy Çantoviç Çikba - Gudauta Bölgesel Parti Yönetimi baþ organizatörü 26- Andrei Tarba - Gudauta Bölgesi UNKHU(?) Baþkaný Ve diðerleri Yukarýda belirtilen kiþilerin provokatif ve Sovyet karþýtý konuþmalarý, Gürcistan KP/b'si Abhaz Obkom'u Yoldaþ Migaledze ve Gürcistan SSC'i Devlet Güvenlik Bakanlýðý'na bildirildi. Bu insanlarýn son üç aylýk aktiviteleri hakkýnda, ajanlarýmýzla kontak halinde olan kiþinin uzatýlmýþ iþ gezisi yüzünden, üç aydýr haberimiz yok. Abhazya OSSC'si Gudauta MGB RO'su ajanlarýmýza göre, Sovyet karþýtý bu unsurlar son zamanlarda aktif deðiller. Parti organlarý tarafýndan toplum üzerinde yapýlan yoðunlaþtýrýlmýþ propagandalarýn olumlu sonuçlarý olduðunu not etmek gerekiyor. Ek olarak, bu insanlarýn en çok Sovyet karþýtý hareketlerde bulunanlarýndan bazýlarýnýn görevlerinden alýndýlar: Kaþba (Sosyal Güvenlik Toplum Komiseri) Geira (Toplum Eðitim Komiserliði vekili) - Agrba (Abhaz Tiyatrosu yöneticisi) - Gulya (Sanat Yönetimi Baþkaný) - Gondzua - Tasarruf Bankasý Kurulu Baþkaný ve diðerleri. Diðerlerinden bazýlarý Abhazya'yý terk ettiler.(Aleksei Geria, Grigori Zvanbaya, Mikail Lakerbaya, Aziz Agrba) ve Vasili Maan öldü. Sovyet karþýtý unsurlarýn, aktif Sovyet karþýtý davranýþlarýnýn zayýflamasýna yol açan daha önce belirttiðimiz þartlardan oldukça etkilendikleri anlaþýlýyor. Bununla beraber, amaçlarýmýzla barýþtýklarýný veya sadýk olduklarýný söylememiz için gerekçemiz yok. Ayrýca, bazýlarýnýn bir süredir çalýþmýyor olmasýnýn üzerlerinde kuþkusuz bir etkisi olmalý. Bu yüzden, ajanlarýmýzdan, Abhaz toplumundaki, Sovyet karþýtý unsurlarýn hareket ve davranýþlarýný aralýksýz takip etmelerini istememiz çok önemli. Ayrýca, tüm bu operasyon kayýtlarýnýn geri planý kontrol edilecek ve tamamlayýcý materyal bulunmasý halinde, zaten elimizde olan temel bilgilere eklenecektir. Abhazya OSSC'si Devlet Güvenlik Bakanlýðý 5. bölüm Baþkanlýðý, Yarbay[Ýmza] 7 Aralýk 1946
79
ÇOK GÝZLÝ
Ývanoviç Tarnava bu konuda Basaria ile birlikteydiler.
Abhazya'da Karþý Devrimci Milliyetçi Hareket Hakkýnda RAPOR
Abhazya'da Sovyet Otoritesi kurulur kurulmaz, Basaria, Toplum Eðitim Komiserliði liderliðine seçildi. 1923'de "Abhazya: Coðrafi, Ekonomik ve Etnografik Açýdan" adlý kitabýný yayýnladý. Tarih ve ulusal soruna deðinen kitap, Basaria'nýn Abhaz ulusal sorunu ile ilgili programýydý. Gürcistan'ý nefret dolu bir düþmaný olarak görmekteydi, Gürcüler hariç herkesle iyi iliþkiler kurmaya çalýþtý. Pozisyonunu kullanarak, Abhaz öðrencilere fikirlerini aþýlamaya baþladý. Abhazya ortaokulu'nun yöneticisi olarak onlarla doðrudan iliþkideydi.
Semen Petroviç Basaria, Abhazya OSSC'si Oçamçýra Bölgesi, Kvitauli Köyü'nde 1884 yýlýnda doðdu. Yüksek öðrenimini öðretmen olarak tamamladý.(1941'de mahkûm oldu) 1917'de, Þubat devrimine kadar daðlýk bölgelerden köylülere öðretmenlik yaptýðý Kuzey Kafkasya'dan Suhumi'ye geldi. Dar görüþlü ve tutkulu bir Abhaz milliyetçisi olarak, Abhazya'nýn, Kuzey Kafkas daðlý halklar birliði içinde baðýmsýz bir devlet olmasýný destekleyerek, ideallerini gerçekleþtirmek için çalýþmaya baþladý. Amacýna yönelik ilk adýmý, kendi organize ettiði ve liderlik ettiði, tüm Abhaz iþsiz ve ruhban sýnýfý kongresi oldu. Kongreyi kendisi yönetti ve teklifleri kendisi sundu. Abhaz ruhban sýnýfý ve kilisesi'nin Gürcistan'dan ayrýlmasý sorununu ortaya attý. Kongrede Abhaz kilisesinin Gürcistan'dan ayrýlmasý teklifini kabul ettirebildi. Kongrede Basaria, Kuzey Kafkas Daðlý Halklar Birliði'ne girmeye yönelik kabul edilen bir öneri sundu. Ayrýca, Basaira'nýn önerisi üzerine, Abhazya'yý Kafkas Daðlý Haklarý Birliði'ne üye olarak kaydetmek üzere Abhazya'dan bir heyet gönderildi. Delegasyonda, Basaria'nýn kendisi, Aleksandr Þervaþidze (Ölü), Tataþ Marþania (Ölü),Semen Aþkatsava (1937'de tutuklandý), Vasili Agýrba ( 1937'de tutuklandý) ve bazý Abhaz köylüleri yer alýyordu. Ziyaret sonucunda, Semen Mikailoviç Aþkatsava, Kuzey Kafkasya Daðlý Haklarý Birliði'nin tam yetkili Abhazya Bakaný olarak atandý. S.P. Basaria Abhazya'ya döndüðünde yardýmcýlýðýný Georgi Davidoviç Adzamov (1937'de tutuklandý), sekreterliðini Mikail Ývanoviç Tarnava (1937'de tutuklandý) yaparken, Abhaz Ulusal Sovyet'i Baþkanlýðý'na devam etmekteydi. Samson Ýakovlevic Chanba (1937'de tutuklandý) ve Radzan Ivanovic Kakuba (1937'de tutuklandý) üyeydiler. 1918'de, S.P Basaria ve Abhazya Ulusal Sovyet'i üyeleri, Sovyet Baþkan'ý olan kent hastanesi baþhekimi Aleksandr Þervaþidze ve daðlý halklarla iliþkisi olduðunu inkâr eden diðerleri ile deðiþtirildiler. Yenilgisi üstüne, S.P. Basaria, beraberinde tanýnmýþ prens Aleksandr Þervaþidze ve Tataþ Marþan'la birlikte gizlice Türkiye'yi (Ýstanbul) ziyaret etti. Burada sultanýn elçileri ile Abhazya'ya yardým ve iþlerine müdahil olma konusunda anlaþtýktan sonra, 1918'de askeri yardým ayarlayabildiler ve Oçamçýra'da Tsurgeli bölgesine denizciler yolladýlar. Bununla birlikte görev baþarýsýzla sonuçlandý, Mokva manastýrýnda tuzaða düþürülen birlik yok edildi. Smen Mikailoviç Aþkatsava, Samson Ýakovleviç Çanba ve Mikail
Bunun sonucunda, ABNII'de eski bir araþtýrmacý olan Vladimir Margania'nýn ( 1941'de mahkûm oldu) yardýmýyla, pek çok öðrenciyi hedefi doðrultusunda etkileyebildi. Bunun kanýtý, 1929'da yazýlan ve pek çok Abhazyalý gence illegal olarak daðýtýlan, içinde Margania'nýn Gürcü Hükümeti'ne iftira attýðý ve okul çocuklarýný, Basaria'yý hareketin ideolojik önderi yapmak amacýyla onun kitabýna göre faaliyet gösteren illegal örgütlenmeler kurmaya davet eden "Abhazya'nýn Deðerli Evlatlarý"na mektubunda görülebilir. Basaria'nýn etkisi altýnda ve Abhazya Bölge Komitesi KP/b/Gürcistan eski sekreteri, bugün bir halk düþmaný olan Aleksi Agrba'nýn emriyle hareket eden aþaðýda isimleri bulunanlar, 1937'de bölge komitesine yeni bir Abhaz alfabesine geçmenin zararlarý hakkýnda bir rapor sundular. Zakhari Süleymanoniç AGRBA 1937'de tutuklandý. Viktor Kukba 1937'de tutuklandý. Zosim Kugoviç Tarkýl Platon Semenoviç Çkadua Eþera Devlet Çiftliði Yön. Muþni Lavrenteviç Kaþba Abhazya OSSC'si yüksek sovyeti yönetim kurulu sekreteri Zamanýnda IAKAN'nýn yönetcisi olan (Simdi ki ABNII)Arsenti Konstantinoviç Kaþba (1937'de mahum edildi), þimdi ABNII'nýn bir çalýþaný olan Grigori Zidzaria ve yine halen ABNII'de çalýþan Konstantin Þakril ve diðerlerinin araþtýrmalarýný yönetiyordu. Abhazya'yý Gürcistan'dan uzaklaþtýrmak amacýyla, Abhazlar ve Daðlý halklar arasýnda olmayan akrabalýk baðlarýný ispatlamak için aktif bir þekilde çalýþtý. Yukarýda da anlatýldýðý gibi, S.P. Basaria ve takipçileri S.M.Aþkatsava, M.I Tarnava ve S. I. Çanba, Abhazlarý, Kuzey Kafkasya ile yeniden birleþmek veya Türkiye ile birlik olmak üzere Gürcistan'dan ayrýlma mücadelesi vermeye cesaretlendiren k/d milliyetçi-þovenist literatürü yayýnladýlar. Mesela, 1925'de, S.M. Aþkatsava, "Abhazya Tarihi'nin Geliþim Yollarý" adlý bir broþür yayýnladý. Ardýndan, þu an ABNII'nýn yöneticisi olan, halk eðitim
80
komiseri Andrei Maksimoviç Koça, broþürün yayýnlanmasýna onay verdi. Dahasý, kitap Abhazya Halk Eðitim Komiserliði tarafýndan basildi. S.P. Basaria, 1925'e kadar Abhaz öðrenciler için ders materyali olarak kullanýlan, "Abhazya: Coðrafi, Ekonomik ve Etnografik perspektif'ten" adlý bir kitapçýk yayýnladý. M.I. Tarnava, 1928'de, yayýnlanmayan ama açýkça Sovyet karþýtý bir mesaj içeren, "Abhazya'da tütün ve tütün kooperatiflerinin ekonomisi" adlý bir broþür yazdý. Bu tarihte, Abhazya, Glavlit Baþkaný ve IAKAN'ýn personel editörü Mikail Konstantinoviç Delba'ydý. Kendisi kitaplarýn basýmýný engellemediði gibi, kitaplarýn k/d içeriklerini de onayladýðýna dair kanýtlarýmýz var. Yukarýda belirtildiði gibi, þimdi ABNII'nýn yöneticisi olan Arsenti Kaþba IAKAN'nýn yöneticisiydi. Burada, S. M. Aþkatsava, Vladimir Margania, Samson Çanba, Zakhari Agrba, Grigori Zidzaria, Konstantin Þakril, Viktor Kukba ve diðerleri "akademik" araþtýrmacýlar olarak toplandýlar. Sözde, kültürel konularý araþtýran bu enstitü, onlarý burjuva milliyetçiliðinin ýþýðýnda yorumladý. Enstitü'nün çalýþma baþlýklarý arasýnda, Gürcü kültürünün tarihi üstüne bir konu olmadýðý gibi, Abhaz ve Gürcü kültürleri arasýndaki iliþkiyi inceleyen bir tek çalýþma yoktur. Bunun yerine enstitü programýnda, "Abhaz, Ubýh ve Çerkes Dilleri arasýndaki iliþki" (Kaþba idaresinde), "Abhaz dilinde Türkçe Elementler" (Gerorgi Zakroviç idaresinde, Suhumi'de yaþýyor, þu an iþsiz) gibi temalar yer alýyordu. Enstitü çalýþanlarý, Abhaz dilinde, Bzip (Gudauta) diyalektinin en saf diyalekt olduðu görüþündeydiler. Kodor (Oçamçýra) diyalektiði ise içindeki Migrelce kelimelerin çokluðu sebebiyle sözde yozlaþmýþtý. (Bakýnýz K. Þakirl) Kütüphanesinde bir tek Gürcü kitabý bulunmadýðý halde, Enstitü tarafýndan ücret ödenmeden alýnan Gürcü literatürü depoya atýl bir þekilde býrakýlmýþtý. Enstitü üyeleri, Tiflis'e iþ gezisi yapmaktan kaçýndýlar. Enstitü'nün Tiflis akademik çevreleri ile yakýn iliþkileri yoktu. Diðer taraftan S. Aþkatsava, 1936'da Krasnodar'a bir iþ gezisine gitti.(Çerkeslere) V. Kukba, A. Kaþba'nýn 1934-1935'de yaptýðý gibi, 1929-1930'da Türkiye'ye bir iþ gezisi yaptý. Ayný enstitüde S.P. Basaria1933'de tarih bölümünün baþkanlýðýný yaptý. 1937'de, A. Kaþba ve enstitü çalýþanlarý, Gürcü alfabesine geçiþe (Abhaz Dili'nin) açýkça olumsuz tepki gösterdiler. Kaþba, ilk olarak N. Lakoba'nýn, daha sonra þu an görevinden uzaklaþtýrýlmýþ olan eski Halk Eðitim Komiseri Zantaria'nýn baþkanlýk ettiði "Yeni Latin Alfabesi için Abhaz Komitesi" nin bir üyesiydi. Arsenti Kaþba ve enstitüden yardýmcýlarý, alfabenin "mükemmelleþmesi" için sayýsýz testler yaptýlar ve Latin alfabesini daima gayretle savunuyorlardý.
1937'de, bir parti toplantýsýnda Gürcü alfabesine geçiþ kararý alýndýðýnda, bu… (Cümlenin devamý okunaksýz) A. Kashba ve V. Kukba "Bunun kolay bir deðiþim olmadýðýný, çok zor bir iþ olacaðýný" söylediler ve aslýnda iþ sürüncemeye býraklýdý. Dimitri Ýosifoviç Gulya (Devlet Þairi) Semen Aþkatsava, Adrei Maksimoviç Koça ve N. Pateyipa (1941'de mahkûm edildi) u iþin içindeydiler. Sýk sýk Muþni Kaþhna ile birlikte, enstitüde Arsentii Kaþba'yý ziyarete gittiler ve küçük bir grupla sürekli bu konu hakkýnda konuþtular. Bunun sonucunda, Kasým 1937'de ortaya iki öneri çýktý. Semen Aþkatsava'nýn taslak ders metninin, nokta ve virgülleriyle, genel olarak anlaþýlmaz olduðu gösterildi. Arsenti Kaþba'nýn taslak alfabesi ise farklý karakterleri birbirlerine fazlasýyla benzettiði için birbirinden ayýrmak imkânsýzdý. Alfabesi Gürcü alfabesinde olmayan karakterler içeriyordu. Bu, Gürcü alfabesine geçmenin mantýklý olmadýðýný göstermek için yapýlýyordu. Yeni alfabeye geçiþin mümkün olmadýðýný iddia eden bu bilgi, Muþni Kaþba, Zakhari Agrba, Platon Ckatua, Viktor Kukba ve Zosim Tarkýl tarafýndan Gürcistan KP/b Abhazya Obkomu (Bölgesel Komitesi) sekreteri Aleksi Agrba'ya gönderilen açýklama ile tasdik edildi. Ateþli k/d milliyetçi Nestor Lakoba, tüm bunlardan haberdardý ve Abhazya'daki k/d milliyetçi hareketin ideologlarýndan biriydi. Onun hala hayatta olduðu dönemde, Gürcistan KP/b Abhazya Obkom'u sekreterliðine atanan Aleksi Agrba ayný k/d milliyetçi mizaca sahip olsa da, Lakoba'dan baðýmsýz olarak çevresini baþka k/d milliyetçilerle çevrelemeye baþladý. Lakoba'nýn ölümünden sonra, Abhazya TsIK (Merkez Yürütme Komitesi) baþkanlýðýna atanan Agrba, 1937'de tasfiye edilen bir k/d milliyetçi örgüt kurdu. Bu k/d milliyetçi örgütün çökmesi ve aktif üyelerinin tutuklanmasýndan sonra, tutuklanmaktan kaçan S.P Basaria, Mikail Tarnava ve Vladimir Margania harekette bulunmaktan kaçýndýlar. Ýkinci dünya savaþýnýn baþlarýndan itibaren, kýzýl ordunun geçici yenilgilerinden güç alarak ve Sovyet yönetiminin düþeceðinden emin olduklarý için daha aktif oldular. Vladimir Murzakonaviç Margania, savaþ öncesinde sürgünden dönen bir troçkist Zosim Ýosifoviç Kobakhiia'nýn rehberliðinde, Sovyet sisteminden ve Komünist partiden hoþnutsuz bazý kiþilerin desteðiyle, Alman kuvvetleri komutaný ile baðlantýya geçip, doðrudan askeri destek alarak gücü kendi ellerine alma hedefi güden k/d faþist bir örgüt kurdu. Abhazya'daki Sovyet sisteminden memnun olmayan, göçle gelen Kolhoz iþçileri ve Gürcü alfabesine geçiþ konularýndaki rahatsýzlýklarýný ifade etmiþ olan S.P. Basaria ve Mikail Ývanoviç Tarnava, faþist
81
Almanya'nýn yardýmýyla rüyalarýný gerçekleþtirme zamanýn geldiðine karar verdiler. Alman kuvvetlerinin Abhazya'ya girmesiyle, Abhazya'nýn Gürcistan'dan ayrýlmasý milliyetçi hedefine ulaþabilmek için K/d milliyetçi intelijansiyasý içinden uygun bir grup oluþturmaya karar verdiler. Sempatizanlarýndan oluþturduklarý bir grup oluþturduktan sonra, Kobakia ve Margania tarafýndan zaten kurulmuþ olan faþist bir grupla baðlantýya geçtiler. Birleþme ile birlikte, Sovyet yönetimini yýkmak ve Abhazya'da faþist bir diktatörlük kurma amacýna yönelik k/d çalýþmalarýna devam ettiler. Eylül 1941 'de, 20'si de tutuklandý ve mahkûm edildi. Þu an Abhazya'da, bu k/d burjuva milliyetçi harekete kýsmen katýlmýþ, ancak sebebini bizim de bilmediðimiz bir þekilde bu giriþimleri için bugüne kadar sorgulanmamýþ kiþiler var. Bunlar: 1- Georgi Aleksieviç Dzidzaria ABNII çalýþaný 2- Konstantin Semenoviç Þakril ABNII çalýþaný 3- Andrei Maksimoviç Koça ABNII çalýþaný 4- Dimitri Ýosifoviç Gulya Abhazya Halk Þairi 5- Muþni Lavrenteviç Kaþba Abhazya OSSC'si Yüksek Sovyet Yürütme Kurulu Sekreteri 6- Platon Semenoviç Çkadua Eþera Sovkhoz'u Yöneticisi 7- Zosim Kugoviç Tarkýl 8- Þalva Ýnalipa 9- Konstantin Semenoviç Dbar Komzag Çalýþaný (Tarým ürünleri tedarik komitesi) 10- Miþa Makteviç Çolukua 11- Ermolai Kuçuberia 12- Isidor Konstantinoviç Bagetalia Abhazya MGB Çalýþaný 13- Mikail Konstantinoviç Delba Abhazya OSSC'si Sovyet Yüksek Yürütme Kurulu Baþkaný 14- Konstantin Konstantinoviç Çerkesia Gudauta Halk Yargýcý 15- Dimitri Musoviç Kaþig Gudauta Halk Yargýcý 16- Mikail Federoviç Kvarçalia Gudauta Ortaokulu yöneticisi 17- Maksim Petroviç Kurmazia Gudauta
Abvinprom Çalýþaný 18- Razden Petroviç Kurmazia Gürcistan KP/b RK Gudauta Eski çalýþaný 19- Kotsia Osia Kvitoli Köyü Sakini Kvitoli Köyü Sakini 20- Kotsia Avidzba 21- Niko D. Kogonia Kvitoli Köyü Sakini 22- Marituka Kagalia Kvitoli Köyü Sakini 23- Mika Gvindzilia Kvitoli Köyü Sakini 24- Kiava (?) Kiut Oçamçýra Bölgesi Sakini 25- Murat Abukhba Gudauta Bölgesi Sakini 1945'den bu yana birkaç Sovyet karþýtý Abhaz milliyetçisi, Abhaz okullarýnda eðitime yönelik uygulanan bazý politikalar ve tarýma uygun olmayan bölgelerdeki kullanýlmayan topraklara Kolhoz iþçilerinin yerleþimine yönelik memnuniyetsizliklerini dile getirmeye devam ettiler. Yukarýdaki listeden bir kaçý bu memnuniyetsizliði dile getirenlerin arasýndalar. Zamanýnda, k/d milliyetçi aktiviteleri'ne yönelik müeyyidelerden kurtulup, sadece kendi aralarýnda konuþmakla kalmadýlar, parti ve hükümet politikalarýna yönelik iftiralar da yaydýlar. ABNII çalýþanlarý (Eski IAKAN) Georgi Aleksieviç Dzidaria ve Konstantin Semenoviç Þakirl, Bagrat Vasileviç Þinkuba'yla VKP/b TSK'sýna (Merkez Komite), Abhazya'da Abhazlara yapýlan sözde zulüm iddialarý üstüne iftiralarla dolu provakatif bir mektup yolladýlar. ABNII'nin yöneticisi Andrei Maksimoviç Koçua, açýklamasýna göre mektubun içinde ne olduðunu bilmediðini söylemesine raðmen, bu kiþilerle iliþkisi olduðu buraya not edildi. TSK (Merkez Komite) mektubu iftira olarak kabul etti, yazanlar partinin kendisi tarafýndan cezalandýrýldýlar. Abhazya OSSC'si Devlet Güvenlik Bakanlýðý Genel Binbaþý I. Gagua [Ýmza] 25 Eylül 1947
NOTLAR : 1- C.E. Bechhofer, In Denikins's Russia and the Caucasus, 1919-1920, Collins 1921 pp 60, 61 2- For Further Information see S. Lakoba, Dokumenty svidetel'stvuiut 1937- 195, [Documents Bear Witness], Sohum, 1991 3- Leading Anti-communist nationalist leader, first post-soviet elected president, withdrawn in January 1992, and died under unclear circumstances New Year 1993-94 4- Georgian Party Boss from April 1989 till Gamsakhurdia's election 5- Georgia Party Boss 1972-1985, Soviet Foreign Minister 1985-90, leader of Georgian since March 1992 6- For more information see S. Lakoba, Essays on the political History of Abkhazia, Sohum, 1990; Abkhazia: Documents Bear Witness 1937-1953, Sohum, 1991; The history of Abkhazia, Sukhum, 1992
Akhmed Zakaev .
Çeçenistan’ ý n Batý’ya Açýlan Yüzü Savaþtan önce sanatçý kimliðiyle Kültür Bakaný, savaþla birlikte Tuð general rütbesiyle bir asker, þu anda da ülkesinin batýya açýlan yüzü olarak yürüttüðü Dýþ Ýþleri bakanlýðý göreviyle bir diplomat. Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyeti’nin ülke dýþýnda bulunan tek bakaný olan Zakaev, Kafkasya Forumu’nun sorularýný cevapladý.
KAFKASYA FORUMU
Ç
eçen Ýçkerya Cumhuriyeti Dýþiþleri Bakaný olarak Avrupa’da ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Bu kadar izole bir konumda dünyanýn diðer yerleri ile iliþki kurabiliyor musunuz?
Akhmed Zakaev 1959 yýlýnda sürgünde Kazakistan’da doðan Akhmed Zakaev, Grozni Kültür ve Eðitim Lisesi Koreografi Bölümünü bitirdikten sonra Voronezh Devlet Sanat Enstitüsünden mezun oldu. Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti Covhar Dudayev önderliðinde baðýmsýzlýk yolunu seçtiðinde Dudayev hükümetinde Kültür Bakaný olarak görev yaptý (1994). Rusya Çeçen baðýmsýzlýðýný tanýmayarak Çeçenya’yý iþgal ettiðinde Zakaev bizzat cephede tuð general olarak birliklerinin baþýnda bulundu. Birinci savaþý sona erdiren ve 1997 de Ruslarýn kesin yenilgisini kabul ettiði Khasav-Yurt’ta nihayetlenen Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasýndaki barýþ anlaþmasýnýn metnini hazýrlayanlar arasýndaydý. Aslan Mashadov hükümetinde devlet baþkaný yardýmcýsý olarak görev yapan Zakaev, Ruslarýn intikamlarýný almak üzere bir kez daha Çeçen Ýçkerya topraklarýna saldýrmasý ile yeniden kendisini cephede buldu. 2000 Mart’ýnda cephede yaralanan Zakaev Çeçen Ýçkerya’nýn dýþýna çýkartýldý. 2001 yýlýndan itibaren Çeçen Ýçkerya’nýn haklý mücadelesini Avrupa’dan dünyaya duyurma görevini üstlendi. Dudayev, Mashadov ve Sadullayev hükümetlerinde deðiþik kademelerde görevler alan Akhmed Zakaev mevcut Doka Umarov hükümetinde de Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti Dýþ Ýþleri Bakaný olarak Çeçenistan baðýmsýzlýðýnýn dýþ dünyaya açýlan sesi olmaya devam ediyor.
Akhmed Zakaev: Politikacýlar, gazeteciler, halktan insanlarla ve en basiti öðrencilerimle görüþtüðüm zaman, amacým Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyetinde ve Kuzey Kafkasya’da gerçekten ne olduðuna iliþkin mümkün olduðu kadar çok insaný bilgilendirmek. Her fýrsatta radyo ve televizyonda ve basýnda yayýn organlarýnda bunlarý anlatýyorum. Ama þüphesiz istediðim kadar sýk deðil. Fransa ve Avusturya hariç Avrupa’da seyahat etmek için vizeye ihtiyacým yok. Tüm temsilcilerimizle iliþkiler kuruyorum ve gerektiðinde ne yapýlmasý ve nasýl yapýlmasý gerektiðine iliþkin tavsiyelerde bulunuyorum. 2008’de Rusya’da devlet baþkanlýðý seçimi olacak. Putin’den sonra gelecek devlet baþkaný Rusya’nýn Çeçenya politikasýný deðiþtirebilir mi? Rusya’da güç deðiþiminden ne bekleyebiliriz? AZ: Kuþkusuz bir politika deðiþimi olacaktýr. Rus geleneðinde, bir çarýn oðlu saltanatý devraldýðýnda bile, daima yeni politikalar üretilmiþtir. Rus Komünist Partisi’nin genel sekreterinin deðiþmesi elbette bir deðiþim getirdi. Ama ne olursa olsun þu an için Çeçen Cumhuriyeti’nin durumunu daha kötüye yönelik deðiþtirmek mümkün deðildir, inþallah. Çeçenya’da, farklý politik ve askeri güçler arasýnda koordinasyon ne derece geliþmiþ durumda? Bu koordinasyon demokratik bir iþleyiþe sahip mi? AZ: Birlikte tek, organik bir bütün oluþturduklarý için politik ve askeri bileþenleri birbirinden ayýrt etmek
83
mümkün deðildir. Bizim mücadelemizin özel politik amacý Çeçen Cumhuriyeti’ni iþgalci kuvvetlerden kurtarmaktýr. Eðer durum bu olmasaydý; Rusya baþarýsýz bir biçimde dünyayý ikna etmeye çalýþýrken, bu savaþ tamamen kendi uðruna bir savaþ olurdu. Demokratik uygulamalara iliþkin olarak ise, bütün bunlar nihai bir karar alýnmadan önce Cumhurbaþkanýmýz ve silah arkadaþlarý arasýnda süren önemli sorunlara iliþkin görüþmelerde ifade edilmiþtir. Çeçen liderliði gerektiði zaman mücadele yöntemlerini deðiþtirme esnekliðine sahip midir? Ve ne tür seçenekler mümkün olabilir? AZ: Ýþgalciler Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyeti topraklarýný terk edene kadar askeri harekat devam edecek.
“ Kafkas diasporasý on dokuzuncu yüzyýlda on yýllarca süren þiddetli savaþýn ardýndan, sömürgecilerin yönetiminde diledikleri gibi yaþayamadýklarý için vatanlarýný býrakan bir neslin torunlarýdýr. Kökenleri Kafkasya’da olanlar bugünkü mücadelenin atalarýnýn savaþýnýn devamý olduðunu anlamalýdýr.” aralarýnda bir kaç yüz suçlu var ama çoðunlukla sivil halk ve iþgalciler arasýnda tampon görevi yapmaktadýrlar. Pek çok durumda cellâtlarý infaz etmiþlerdir. Söz konusu Rus taraftarý güçlerin yarýsýndan fazlasý daha önce direniþ savaþçýlarýydý ve bu da silah ve istihbarat açýsýndan devlet kurumlarýmýza çok faydalý oldu. Savaþýn baþýnda ulusal karakter daha güçlü görünüyordu. Zamanla, savaþýn karakteri daha dini temelli görünmeye baþladý. Bu deðiþim hakkýnda ne düþünüyorsunuz? AZ: Benim kiþisel açýklamam, yalnýzca Çeçen topraklarýnda yapýlan ilk savaþ boyunca milliyetçilik daha aðýr basýyordu çünkü ortak bir amacýn etnik anlamýný yansýtýyordu. Þimdi ise savaþ Çeçen-Ýçkerya’ya komþu bölgelere yayýldýkça daha farklý, dini bir toplum anlayýþý görülüyor. Çeçen mücadelesi tam baðýmsýzlýðý hala temel hedef olarak görüyor mu? Rusya Federasyonu içinde özel bir statü kabul edilebilir bir hedef midir?
Zakayev, Rusya’nýn iade talebi nedeniyle Ýngiltere’de yargýlanmýþtý.
Saldýrganlarý geldikleri yere geri gitmeye zorlamanýn baþka bir yolunu bilmiyoruz. Kadirov ve Alkhanov çetelerini sadece Kremlin’in yarattýðýný düþünmüyoruz. Bir baðýmsýzlýk mücadelesinde böyle büyük iç düþmanlarý yaratan toplumsal ve politik sebepler hakkýnda ne düþünüyorsunuz? AZ: Bir röportajýmda, Ruslar tarafýndan gerçekleþtirilen baþka bir acýmasýz saldýrýya tepki olarak devamlý iþbirlikçi gruplar oluþturan Çeçen halkýnýn savunma amaçlý tepkisinden söz etmiþtim. Bu vatan hainlerini harekete geçiren þey ne kadar utanç verici olursa olsun, biz bu faaliyetlerden faydalanýyoruz. Silahlý direniþ, sivil halka yiyecek ve temel ihtiyaçlarý karþýlama zorunluluðundan muaf tutulmuþtur. Kukla hükümet aracýlýðýyla bu zorunluluklarý yerine getirme yükünü iþgalcilere vererek, kendi anti-Çeçen savaþlarýnýn bedelini Ruslara ödetiyoruz. Tüm dünyada milyonlarca dolara daçalar ve villalar satýn alan düzinelerce kukla bürokratýn oluþturduðu manzara oldukça pahalý bir buzdaðýnýn sadece tepesi. Direniþin diðer bir boyutu ise yaklaþýk 20.000 Rus taraftarý silahlý Çeçene Ruslarýn oldukça yüksek maaþlar ödüyor olmasýdýr. Kuþkusuz,
AZ: Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti’nin mutlak baðýmsýzlýðý belirli hukuki eylemlerin sonucunda ortaya çýkan hukuki bir olgudur. Bu eylemlerin en önemlisi, yüksek Sovyet otoritesinin birliðin ve özerk cumhuriyetlerin politik ve yasal statülerini belirleme hakkýný ilk defa cumhuriyetlerin kendilerine verdiði, Nisan 1990’da SSCB yasalarýnda yapýlan deðiþikliktir. Yenilenmiþ Sovyet yasalarýyla tamamen uyumlu bir biçimde, Rusya baðýmsýzlýðýný ilan ettikten kýsa bir süre sonra, Özerk Çeçen Ýnguþ Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yüksek Sovyeti tarafýndan 27 Kasým 1990’da Özerk Çeçen Zakayev, Dudayev Hükumeti’nde de önemli görevlerde bulundu (Antoine Gyori,1996)
84
Ýnguþ Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýðý ilan edildi. Çeçen Ýnguþ Cumhuriyeti, SSCB’nin çöküþüne kadar bir yýl boyunca Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ni oluþturan parçalardan biri olarak Rusya Federasyonu ile eþit bir statüye sahip olma hakkýndan faydalandý. Þimdiki Çeçen Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýðýný güçlendiren üçüncü hukuki eylem ise Ekim 1991’de kendi cumhurbaþkaný ve parlamentosunu seçmesidir. Dördüncü unsur da Mart 1992’de Parlamento’nun, bir devlet olarak baðýmsýzlýðýný açýk bir biçimde güçlendiren Çeçen Cumhuriyeti Anayasasý’ný kabul etmiþ olmasýdýr. Bir sonraki aþama ise 1994–96 Savaþý’dýr ve iki devlet arasýnda tartýþmasýz bir anlaþma olarak 12 Mayýs 1997’de Rusya’yla imzalanan Ortak Ýliþkiler Ýlkeleri ve Barýþ Anlaþmasý ile sona ermiþtir. Ayrýca 27 Ocak 1997’de, 1992 Anayasasý’na uyumlu bir þekilde gerçekleþtirilen ve Rusya da dâhil olmak üzere uluslar arasý toplumun tanýdýðý seçimleri belirtmemiz gerekir. Son olarak da, yüz binlerce Çeçen’in hayatýna mal olan ve hala devam eden Rus-Çeçen Savaþý var. Hiçbir Çeçen liderinin Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýðýný ne deðiþtirmeye ne de tartýþmaya bile hakký yoktur. Kendi statüsüne iliþkin sorunlarý referandumla çözmek Çeçen halkýnýn özel öncelik hakkýdýr. Referandum da sadece barýþ zamanýnda ve meþru hükümetin önerisi ile yapýlabileceðinden, Çeçen
Þamil Basayev’in Daðýstan’daki seferberliðinin savaþa neden olduðu veya Hasav-Yurt Anlaþmasýný ihlal ettiði iddialarý sadece propagandadýr. Ýlk olarak, Ýkinci Anti-Çeçen Savaþý’ný baþlatma kararý, Mart 1998’de Rus devlet otoriteleri tarafýndan alýnmýþtýr ki bunun da tartýþmasýz kanýtlarý vardýr. Ýkinci olarak da, Temmuz 1999’da Rus ordusu birimleri Çeçen Cumhuriyeti’nin kuzey bölgelerini zaten istila etmiþti. Ne olursa olsun, Basayev’in eylemleri savunma amaçlýydý. Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýðý sorunu Rusya ve ÇeçenÝçkerya Cumhuriyeti arasýnda barýþ için uzlaþma arayýþý baðlamýnda çözülemez. Cumhurbaþkaný Sadullayev ve Basayev’in kaybýnýn Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýk mücadelesini ne þekilde etkileyeceðini düþünüyorsunuz? AZ: Elbette Cumhurbaþkaný Sadullayev ve Basayev’in kaybý, inþallah þehitler, telafi edilemez bir kayýptýr ve sadece Çeçen halkýnýn kaybý da deðildir. Rusya tarafýndan öldürülen tüm Çeçen liderleri içinde, onun görevini sonuna kadar yerine getirdiðini söyleyebiliriz. Ruslarýn eylemleri gecikmiþ bir intikamdýr. Örneðin, Cohar Dudayev Çeçenleri baðýmsýzlýklarý için savaþmak üzere harekete geçirmiþtir. Aslan Mashadov ilk savaþta Ruslarý harap edici ve eþi görülmemiþ bir biçimde yenilgiye uðratmýþtýr. Bugün Kuzey Kafkasya’da dikkatle izlediðimiz, iþgalcilere karþý yapýlan o kutsal savaþ Þamil Basayev olmadan asla yükselmezdi. Abdulhalim Sadullayev ise tüm Kuzey Kafkasya halklarýnýn manevi baðlýlýðýný kendi ilmiyle bir araya getirmeyi baþarmýþtýr. Þamil Basayev’in Daðýstan saldýrýsý çoðunlukla Khasav-Yurt Anlaþmasýnýn ihlali ve ikinci savaþýn baþlangýcý olarak kabul ediliyor. Basayev’in bu eylemi herhangi bir þekilde haklý çýkarýlabilir mi? AZ: Þamil Basayev’in Daðýstan’daki seferberliðinin savaþa neden olduðu veya Khasav-Yurt Anlaþmasýný ihlal ettiði iddialarý sadece propagandadýr. Ýlk olarak, Ýkinci Anti-Çeçen Savaþý’ný baþlatma kararý, Mart 1998’de Rus devlet otoriteleri tarafýndan alýnmýþtýr ki bunun da tartýþmasýz kanýtlarý vardýr. Ýkinci olarak da, Temmuz 1999’da Rus ordusu birimleri Çeçen Cumhuriyeti’nin kuzey bölgelerini zaten istila etmiþti. Ne olursa olsun, Basayev’in eylemleri savunma amaçlýydý. Savaþýn nasýl hangi koþullarda bitebileceðini düþünüyorsunuz? AZ: Hiç þüphe yok ki Rusya, apaçýk politik olan bir sorunu güç kullanarak çözmekte baþarýsýz oldu. Ruslarý Çeçen-Ýçkerya’dan çýkmaya ikna etmenin en kesin
85
Londra’daki mahkeme sonucunda, iade talebinin geri çevrilmesinin ardýndan düzenlenen gösterilerde ünlü Ýngiliz Aktris Vanessa Redgrave, Zakayev’i yalnýz býrakmadý
yolu Rusya’ya insan gücü ve donaným açýsýndan gittikçe artan aðýr kayýplar yüklemektir. Bu ise istenilenden çok daha uzun bir zaman alabilir. Son zamanlarda Çeçen kumandanlarýn Rus emperyalizmine karþý yürütülen savaþý tüm Kafkasya’ya yaymaya çalýþtýklarýný biliyoruz. Cumhurbaþkaný Doka Umarov son demecinde zalim Rus politikalarýnýn anti-emperyalist savaþý yayma sürecine hizmet ettiðini belirtti. Bu siyasi eðilimin tüm Kafkasya’da top yekûn bir isyanla sonuçlanabileceðini düþünüyor musunuz?
düþünüyor musunuz? AZ: Her karaltýnýn gümüþ bir astarý olduðu söylenir. Çektikleri tüm sýkýntýlara raðmen, kendi seçimleri olmaksýzýn kendilerini Çeçen-Ýçkerya dýþýnda bulanlar ruhlarýnýn bozulmasýna izin vermediler. Yeni bir kültürü ve yaþam biçimini öðrenerek, yeni koþullara uyum saðlamaya çalýþtýlar. Doðuda ve Avrupa’da düzinelerce ülkede yaþayan Çeçenler yeni diller öðreniyor, gençler okullara ve üniversitelere gidiyor.
AZ: Bu sorunun cevabý, gerçeklerle olan tasarruflarýna raðmen, hemen hemen her gün Kuzey Kafkasya’nýn farklý yerlerindeki silahlý çatýþmalarý bildiren Rus medyasýnda bulunabilir. Kafkas Diasporasý’ndan beklentileriniz nelerdir? AZ: Kafkas diasporasý on dokuzuncu yüzyýlda on yýllarca süren þiddetli savaþýn ardýndan, sömürgecilerin yönetiminde diledikleri gibi yaþayamadýklarý için vatanlarýný býrakan bir neslin torunlarýdýr. Kökenleri Kafkasya’da olanlar bugünkü mücadelenin atalarýnýn savaþýnýn devamý olduðunu anlamalýdýr. Kafkasya’dan göç etmeye zorlanan bir nesilden fazla insanýn, ölümlerine kadar arzuladýklarý bir rüya bugün gerçek oluyor. Ýnanýyorum ki nerede olurlarsa olsunlar tüm Kafkasyalýlar, ortak amacýmýz için ölen insanlara yapabilecekleri tüm yardýmý yapmalýdýr. Çeçen mültecilerin toplumsal anlamda geleceði hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Mültecilerin çoðunluðunun anavatan topraklarýna dönüp, savaþtan sonra yeniden yapýlanma sürecine katýlabileceðini
Associated Press kf
0086
Çeçen liderler tüm insanlarýn self-determinasyon hakkýný kabul eder. Þu andaki durumda akýl karýþtýrýcý bulduðumuz tek þey Abhazlarýn ve Osetlerin Rusya’nýn bir parçasý olmayý istemeleridir. Tarihin destek verdiði þey, bir konfederasyon veya ortak mutabakat ile oluþturulacak baþka bir politik yapý içinde tüm Kafkasyalýlarýn eþit haklara sahip tek bir aile olarak birleþmesidir. Savaþtan sonra, þu an için mülteci olanlar daha fazla talep içinde olacak. Kaldýklarý ülkelerde kurduklarý iliþkiler çok daha deðerli olacak. Rusya ve Türkiye arasýnda geliþen iliþkiler ve uluslar arasý konjonktür baðlamýnda, Türk hükümeti Çeçen baðýmsýzlýk mücadelesine karþý tutumunu deðiþtiriyor. Bu deðiþim Çeçen tarafýný nereye kadar etkiledi? AZ: Hiç þüphe yok ki Türkiye halký Çeçenlere yakýnlýk duymaktadýr. Ortak bir inancýn ve benzer bir kültürün baðlarý ile baðlýyýz. Çeçenler de dahil olmak üzere milyonlarca Kuzey Kafkasyalý, topraklarý Rusya tarafýndan ele geçirilince Türkiye’de sýðýnacak yer buldular. Ne din, ne uluslar arasý yasalar ne de etik Türk hükümetinin Çeçen-Ýçkerya’da durumdan çýkar saðlamasýný, hatta yapabileceði tüm yardýmý yapmasýný engellemez. Elbette gerçek, istenilecek daha çok þey býrakýyor. Rus saldýrýlarýna karþý müthiþ bir savaþ veren Çeçenlerin yardýma ihtiyacý var. Ne yazýk ki, Türk otoriteleri birçok durumda Rus iþgaline karþý gelen Çeçenleri sýnýr dýþý ettiler.
Türk hükümeti yetkilileri ile resmi ya da resmi olmayan görüþmeleriniz var mý? AZ: Hayýr. Diasporanýn Kafkasya algýsý anlamýnda kafasýný karýþtýran ve hala devam eden Abhazya, OsetyaGürcistan çatýþmasý bir takým kiþi ve kurumlarý bir ikilemle karþý karþýya býrakýyor. Bu politik karýþýklýk hakkýnda ne düþünüyorsunuz? AZ: Çeçen liderler tüm insanlarýn self-determinasyon hakkýný kabul eder. Þu andaki durumda akýl karýþtýrýcý bulduðumuz tek þey Abhazlarýn ve Osetlerin Rusya’nýn bir parçasý olmayý istemeleridir. Tarihin destek verdiði þey, bir konfederasyon veya ortak mutabakat ile oluþturulacak baþka bir politik yapý içinde tüm Kafkasyalýlarýn eþit haklara sahip tek bir aile olarak birleþmesidir. Çok teþekkürler. AZ: Sorularýnýz için ben teþekkür ederim. Dela reza khil hun! KAYNAKLAR -www.wikipedia.org -Anna Politkovskaya Observer Novaya Gazeta, Europe 27 May 2002 -Daymokh News Agency: Akhmed Zakaev ile Özel Röportaj 9 Haziran 2006 - http://www.corbis.com
87
KAPLUMBAÐALAR DA UÇAR Orijina Adý: Lakposhtha hâm parvaz mikonand -Turtles Can Fly Orijinal Dil: Farsça Süre: 98’ Tür: Dram, Savaþ Yönetmen : Bahman Ghobadi Senaryo: Bahman Ghobadi Yapým: Bahman Ghobadi, Hamid Ghayami, H. Karimi 2004, Ýran - Irak ortak yapýmý Müzik: Hüseyin Alizadeh Görüntü Yönetmeni: Þehriyar Assadi Kurgu: Mustafa Khergheh Poosh, Hayedeh Safiyari Oyuncular: Avaz Latif (Agrin),Soran Ýbrahim (Uydu),Saddam Hüseyin Faysal (Peþo),Hireþ Faysal Rahman (Hangao),Abdülrahman Kerim (Rega),Ajil Zibari (Þirko) Ödüller: Kaplumbaðalar da Uçar, 2006 Oscar Ödülleri için Ýran tarafýndan “En Ýyi Yabancý Film” dalýnda aday adayý gösterildi. 52. San Sebastian Film Festivali “Altýn Ýstiridye” Ödülü; 52. San Sebastian Film Festivali En Ýyi Senaryo Jüri Özel Ödülü; 55. Berlin Uluslararasý Film Festivali Barýþ Ödülü; 40. Chicago Film Festivali Gümüþ Hugo (Jüri Özel Ödülü); 5.Tokyo Filmex Film Festivali Jüri Özel Ödülü; 5.Tokyo Filmex Film Festivali “Agnès B. Ödülü”; 28. Sao Paulo Uluslararasý Film Festivali Seyirci Özel Ödülü; Mexico City Uluslararasý Çaðdaþ Film Festivali “La Pieze” Ödülü (2005); Mexico City Uluslararasý Çaðdaþ Film Festivali Seyirci Ödülü (2005); 19. Fribourg Uluslararasý Film Festivali Seyirci Ödülü; 19. Fribourg Uluslararasý Film Festivali “E-Changer” Ödülü
BAHAR BURCU KARAHAN
“HEY BAYIM! BÝR SAVAÞ BAÞLATMAMI ÝSTER MÝSÝN?” Uçurumun kenarýna kurulmuþ bir yaþam… Kaplumbaða misali yaþamý sýrtýnda taþýyan mülteci küçük anne… Ve sonsuz derinlik... “Mayýn Tarlasýna Umut Eken Adam” olarak tanýnan yönetmen, Bahman Ghobadi, Kaplumbaðalar da Uçar’ý çekmeye Saddam’ýn devriliþinden üç gün sonra “Songs Of My Motherland”in (Annemin Ülkesinin Þarkýlarý) gösterimi için gittiði Baðdat’ta karar verir. Mayýn tarlalarý, sakat çocuklar, yakýnlarýný kaybetmiþ insanlar, gitgide artan huzursuzluk savaþýn henüz yeni baþladýðýný fark ettirir Ghobadi’ye. Böylece, Kürt asýllý yönetmen, süper güçlerin aðýr silahlarýný Irak’a göndermesine sanatsal bir karþýlýk vermek amacýyla Kaplumbaðalar da Uçar’ý çekmeye karar verir. Filmin oyuncu kadrosu hayatýn gerçek oyuncularýndan oluþmaktadýr. Yönetmenin amacý, güçlerin savaþý altýnda ezilen halký görmezden gelen medyaya, baþrolde herhangi bir diktatörün oynamadýðý bir film hediye etmekti. Öyle ki, Bush ve Saddam bu filmde yardýmcý oyunculardýr. Asýl karakterler ise Irak’da Kürt köy-
lerinde yaþayan çocuklardan seçilmiþtir. Baþrol oyuncularýndan, tavýrlarýyla insanlar üzerinde ateþ gibi yanan bir etki býrakan Avaz Latif (Agrin), elektriði dahi olmayan bir köyde yaþar. Eke halleriyle sempati uyandýran Soran Ýbrahim (Uydu) ise daha önce televizyon görmüþ tek çocuktur. Bunlarla birlikte þunu da belirtmek gerekir ki Ghobadi filmi, “diktatör ve faþistlerin politikalarýna kurban edilen tüm masum dünya çocuklarýna”1 ithaf eder.
“ÝYÝ GÜNLER GELECEK... ADALETSÝZLÝK, TALÝHSÝZLÝK, ZORBALIK SON BULACAK!!!” Medya, tüm dikkatini iki diktatör üzerine yoðunlaþtýrmýþken film, bilinmeyeni göstermiþ; Irak’a müdahale öncesi yaþam koþullarýný ve müdahale sonrasý yaþadýðý hayal kýrýklýðýný baþarýyla yansýtmýþ. Elbette ki film Irak’daki yaþamýn sadece bir kesitini anlatýyordu; ama bu belki de en dramatik olanýydý. Halepçeli mülteciler, çocuk iþçiler, köyleri ve evlileri ayýran Irak-Türkiye sýnýrý, mayýnlar ve askeri zýrhlýlarla iç içe yaþam … Ghobadi baþarýsýný aldýðý ödüllerle belgelemiþ olsa da senaryosunu karelere aktarmak için, Kürtler’le alakalý kf
88
konular da insanlarýn çekincelerinden olsa gerek, maddi destek saðlayamamýþ ve filmini kendi bütçesiyle çekmiþ. Ghobadi’nin finansal destek bulamadýðý filmi Amerikan sinemasýnýn çarpýcý efektlerini barýndýrmýyor elbette; ancak seçilen konu ve iþleniþ biçimi bu eksikliði fazlasýyla dolduruyor ve sonuca bakýldýðýndaysa aldýðý her ödülü hak eden bir film ortaya çýkýyor. Film, Saddam yönetimi altýnda yaþayan Arap halkýnýn çaðýn ne kadar gerisinde kaldýðýný ve Saddam diktatörlüðünden kaçan Halepçeliler'in mülteci kampýný, daha sonrasýndaysa Amerika'nýn Irak'ý iþgalini, ya da kibar bir ifadeyle Irak'a müdahalesini(!), konu alýr. Filmin çekildiði coðrafya, henüz rafine edilmemiþ petrolle sürekli sýcak kaldýðýndan olsa gerek, film politik propaganda yaptýðý gerekçesiyle çok fazla eleþtiri aldý. Ghobadi ise cevaben; 'Benim filmim hayata iliþkin ama hayat Kuzey Irak'ta çok fazla politize olmuþ durumda'2 diyor. Bununla birlikte Ghobadi insanlarý en zayýf noktalarýndan vurmuþ; senaryoda çocuklar üzerine yoðunlaþmýþ; hiç hak etmedikleri bir eziyeti çekenleri seçmiþtir. Çocuklar da bu yaþamýn içinden geldiklerinden olsa gerek, film mükemmel bir doðallýk içerisinde sürüp gider. Elbette bu etkiyi yaratmak çok emek gerektirmiþ, yönetmen çocuklarý motive edebilmek için aylarca çocuklarla birlikte yaþamýþ. Aslýna bakýlacak olursa ne gerçek hayatta ne de filmde onlar artýk çocuk deðildir. Uydu, kampta yaþayan ve ailesini savaþta kaybetmiþ olan köyün çocuklarýndan sorumlu sivrilmiþ bir tip, bir ýrgat baþý; Agrin, zoraki küçük anne, þevkati ve nefreti ayný anda hisseden küçük kaplumbaða. Ve mayýn ýrgatlýðý yapan diðerleri... Ve Uydu'nun Agrin'e olan aþký… Ve 14 yaþýndaki Agrin'in Halepçe’de bir gece baskýnýnda yaþadýðý travma sonucu aþka ürkek bakýþlarý, yaþama uzak duruþu... Çað, Uydu’nun dediði gibi "enternasyonal" bir çaðdýr artýk. Kurþundan kolyeler hediyedir. Þirko’nun tüm mayýnlarýný satarak aldýðý Saddam’ýn devrilen kolu hediyedir. Bir dönüþüm çaðýdýr zaman. Mayýn döþeli topraklarda sürgün çocuklar doðar; mayýnlarý toplayýp hurda niyetine satarlar ve mâlesef enternasyonal mayýnlar tekrar topraklarda yeþerir. Çocuklar, kolsuz, bacaksýz ya da kör büyür; ama ne önemi var? "Yarýn yine yaðmur yaðacaktýr", topraktaki petrolün hasatý için... Enerji politikalarýnýn yürütüldüðü, güç odaklarýnýn iþtahýný kabartan topraklarda tek bir nesil yoktur ki savaþsýz büyüsün, yaþamlarýna müdahale edilmesin… O nesiller ki belki de yaþama en çok baðlananlardýr. Mayýn satýp anten alan ve böylece akan hayatý bir köþesinden tutmaya çalýþanlar… Annelerinin ülkesinden ayrýlmýþ olsalar da bu mücadele devam eder. Birinci sýnýf Amerikan malý kýrmýzý balýklar alýp görmeyen gözleri iyileþtirmeye çalýþýrlar. Ne yazýk ki görecekleri dikenli teller ardýndaki askerlerdir. “Bu bir savaþ öðretmenim! Silahsýz savaþ olur mu? Silahlarý hazýrlamalýsýn…” Gökyüzünden beyaz kaðýtlar düþer yere; artýk iyi günler gelecek; adaletsizlik, talihsizlik ve zorbalýk son bulacaktýr… Artýk Amerika’ya bir parmak ucu yakýnlýðýndayken bir rüya… Ýki kaplumbaða… Birinin ayakkabýlarý uçurumun kenarýnda, diðerinin kordon baðý annesinden kopmuþ… Her ikisi de uçmaya baþlar; biri sisli daðlarýn kenarýnda, diðeri kýrmýzý balýklarýn yanýnda… 1: http://www.ntvmsnbc.com/news/322521.asp 2: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=152178
89
Kafkasya Forumu Kadýn Çalýþma Grubu Proje Tanýtým Kamusal ve özel alanda ürettiðiniz kimliðin peþine düþtüðünüzde, bütünlüklü bir resim elde etmenin, size/kimliðinize ait olan parçalarý bütünlüklü bir resim oluþturacak þekilde birleþtirmenin bir hayli güç olduðunu fark ediyorsunuz. Kafkasyalý kadýn kimliði de böyle. Hatta diyasporada olmak, muhalif olmak, çalýþan kadýnlar olmak/olmamak, feminist olmak/olmamak, evli olmak/olmamak gibi tartýþmalar da devreye girince yapbozun parçalarý sayýca artýyor, artýkça ufalýyor, iþiniz biraz daha zorlaþýyor. Bizler de Kafkasya forumu içerisinde Kafkasya ve diyaspora kimliði üzerine düþünmeye, buradan hareketle politika yapmaya baþladýðýmýzda, önemli bir ihtiyaçla karþýlaþtýk ve kadýn kimliðimizden hareket etmenin, buraya dönük bir kadýn söylemi kurmanýn yapbozun yol gösterici, önemli bir parçasýný tamamlayacaðýný düþündük. Ve bunu yaparken kadýnlarýn özgün gücüyle örgütleyeceði, asli sorumluluklarý kadýnlarýn üstlendiði çeþitli çalýþmalar çerçevesinde söylem ve ürün veren bir proje yapýsý kurmak istedik. Sadece kadýnlara açýk bir çalýþma alaný örgütledik ve Kafkasya forumu ile pozitif ayrýmcýlýk temelinde bir iliþki kuran, çalýþma sonuçlarýný forum zeminine özenle taþýmayý, tartýþmayý, üretimlerini hem dergi hem de farklý araçlarla kamusallaþtýrmayý hedefleyen bir yapý.
Diaspolitik Kadýn Kimliði? Diaspolitik kadýn kimliði üzerine tartýþýrken, baþlangýç olarak diðer kadýnlarýn yaþantýlarýnýn, hikayelerinin yol gösterici olacaðýný düþündük. Ýþe büyükannelerimizle baþlamak istedik. Kafkasya’ya, diyasporaya ait hikayelere baktýðýmýzda -çoðunu erkekliðin þekillendirdiði- savaþçý, asker, kahraman, lider hikayeleriyle karþýlaþýyoruz. Ama ataerkinin görmezden geldiði, deðer verip kayda geçmediði pekçok hikayeden bir kýsmý da yaþlý annelerimize aitti. Daha evvel anlatýlmamýþ, anlatýlsa bile tarihe kayýt düþülmemiþ bu hikayeleri dinlemek, anlatmak istedik. Büyükannelerle söyleþilerimizde, kültürün deðiþim ve dönüþümlerine tanýklýk ederken yaþlanan bedenlerinde taþýdýklarý salim akýl ve yüreklerinin bugüne yansýlarýnýn izini sürmek istedik. Çalýþmamýzýn adýný “Büyükanne Söyleþileri” koyduk. Savaþýn yýkým, ölüm ve sefalet -kadýnlar açýsýndan ise iki kere yýkým, ölüm, sefalet, tecavüz, yalnýzlýk...anlamýna geldiði bir dünyada, savaþçý bir toplum olarak tanýmlanan/kendini tanýmlayan toplumumuz içinde milita-
rizmin nereye oturduðunu sorgulamak istedik. Militarizm, ataerki ve milliyetçiliðin kurduðu aþk üçgenini, Cynthia Cockburn’ün “karþýlýklý hayranlýk toplumlarý” olarak tanýmladýðý bu yapýyý sorunsallaþtýrmak istedik. Bu amaçla makaleler okumaya ve tartýþmalar yürüt-meye baþladýk. KF Kadýn Çalýþma Grubu olarak, militarizmin kadýn eksenli yeniden üretimi, militarizme dair alternatif kadýn söylemi, feminizmin ve feminist stratejinin buraya dönük katkýsý üzerine proje ve forum içerisinde tartýþýrken, bir yandan da tartýþmalarýn sonuçlarýný periyodik olarak dergideki sayfalarýmýzda sizlerle paylaþmak istiyoruz. Sürece katkýlarýnýzý merak ve heyecanla bekleyeceðiz. 2006 yazý itibariyle baþlattýðýmýz bu çalýþmanýn tanýtým yazýsýný tamamlarken sözü ustasýna býrakmak istedik. “Eðer savaþmazsan ele geçirilirsin, soyun sona erer. Marifetler bu iþe yarar, verdiði güçler sayesinde..insan arazisini koruyabilir, soyunu temiz tutabilir. Eðer kendini koruyamazsan, marifetini kaybedersin. Baþka soylar bize baskýn çýkar, sýradan insanlar.. Ovalýlarýn hiç de tekin bulmadýklarý daðlarda yaþayabilmek için herkesin bir marifetinin olmasý gerek. Elbette her marifetin bir bedeli var. Bedel ödendikçe bu böyle sürer gider. Marifetler babadan oðla, anadan kýza geçer. Ta ki birileri çýkýp bu töreyi kabullenmemeyi göze alana kadar.” Ursula K. Le Guin
Kafkasya Forumu Kadýn Çalýþma Grubu
kf
Sürgün Sürgün Kafkasya’nýn Rusya tarafýndan iþgali ve yerli halkýnýn sürülmesi 19. yüzyýlýn gördüðü en büyük insanlýk trajedilerinden biridir. Bugün uluslararasý kamuoyunun hafýzasýndan silinen bu trajedinin sebep olduðu sorunlar, dönem dönem yüzeye çýkmaktadýr. Bu sorunlarý yaratan temel sebepler, iþgal, soykýrým ve sürgünü anlamadan, yarattýðý sorunlarý da anlamak ve çözüm bulmak mümkün deðil.
KMZA MURAT ÖZKAN
D
ünya
evletler ortaya çýktýklarý zamandan bu yana toprak ve halklarýn kontrolü için savaþýyorlar. Kabaca bir devletin ya da benzer bir organizasyonun kendi nüvesini teþkil edenden baþka halklarý egemenliði altýna alma çabasýný ifade etmek için kullanabileceðimiz emperyalizm kavramý da tam olarak bu süreci tarif etmektedir. Günümüzde emperyalizm kavramýnýn en çok özdeþleþtirildiði dönem, denizaþýrý sömürgecilik dönemidir. Sömürgecilik, devletlerin genellikle deniz yoluyla, denk güçte olmayan bir devletin, ya da hiçbir devletin egemenliðinde olmayan -günümüzde büyük ölçüde de sömürgecilik yüzünden "üçüncü dünya" olarak tanýmlanan- topraklarý iþgal etmesi ve sömürmesine þeklinde tanýmlanabilir. Sanayileþmenin baþlamasýyla beraber artan hammadde ihtiyacý, deniz aþýrý sömürgelerin çok daha karlý hedefler haline gelmesini saðladý. Önceki çaðlarda temel amaç baharat, ipek gibi deðerli mallara daha çabuk ulaþmak olduðu için, sömürgecilerin iþgal ettikleri topraklara tamamen hâkim olmasýndan çok deniz ve limanlarý kontrol etmeleri yeterli olmuþtur. Ýngiltere’nin 1600’lerden itibaren var olduðu Hindistan’daki hâkimiyetini, ancak sanayi devrimiyle birlikte kýyý bölgelerinden içeriye kadar geniþletmeye baþlamasý önemli bir örnektir. Bu sürecin bir sonucu olarak sömürgeciler, öncelikle yerli halklarla veya hükümdarlarla sonraysa ayný bölgelerde içeriye yayýlma çabasýndaki diðer Avrupalý güçlerle karþý karþýya geldiler. Sömürgecilik yüzünden dünya süratle Avrupalý ülkelerin arasýnda paylaþýldý. Artýk
kf
sömürgeleþtirilecek yeni bir toprak parçasý kalmadýðýnda, sömürgecilerin birbirlerinin elindekilere sahip olmaya çabaladýðýna tanýk olduk. Bu rekabetin Dünya Savaþlarý ile sonuçlanmasý hepimizin malumudur. Ýkinci Dünya Savaþýnýn ertesinde Avrupalý güçlerin sömürgelerinden çekilmeleri ile sonuçlanan süreç, deniz aþýrý sömürgeler olarak bilinen ülkelerin “özgürlüklerine” kavuþmasýný saðladý. Bu deðiþimin özünde öncelikle dünya savaþlarýnýn aðýr maliyeti sonucunda, Avrupalý güçlerin ekonomilerini çökmesi ve sömürgelerde ardý ardýna patlayan isyanlarla mücadele edecek kaynak yaratýlamamasý yatar. Bu dönemde Fransýzlarýn Vietnam ve Cezayir’de, Ýngilizlerin Malaya da karþýlaþtýðý gibi baðýmsýzlýk yanlýsý isyanlarla mücadele edemeyen sömürgeciler, çareyi bu topraklarý terk etmekte buldular. Direnen sömürgelerin ardý ardýna baðýmsýzlýklarýný kazanmalarý, henüz eline silah almamýþ sömürgelerinden ayaklanmasý yolunu açacaðýndan, sömürgeciler, süratli bir þekilde bu halklarýn da baðýmsýzlýklarýný tanýdýlar. Ancak, bu tablonun göründüðü kadar tozpembe olmadýðýný belirtmek gerekmektedir. Çünkü sömürgelerin silah yolu ile baðýmsýzlýklarýný kazanmalarý halinde, kendi çýkarlarýna en uygun düzenlemeleri yapmakta serbest olacaðýndan, eski sömürgecilerinin boyunduruðundan tamamen kurtulacaklarýný anlamamýz gerekir. Bu yüzden sömürgeci güçler, böl-yönet politikalarý doðrultusunda çizdikleri sýnýrlar içinde, kendilerine yakýn hükümetler kurulmasý ve bu hükümetlerin doðal kaynaklarý sömürgecilerin þirketlerinin denetimine býrakan karlý
91
1898 yýlýnda Dünya üzerindeki devletlerin egemenlik alanlarýný gösteren harita dünyanýn nasýl bölüþüldüðünü gösteriyor.
anlaþmalar yapmasý sonrasýnda sömürgelerini terk ettiler. Nitekim günümüzde bile bu yapay sýnýrlar yüzünden komþularý ile ihtilaf yaþayan bu eski sömürgelere "yardýmýn" yine eski sömürgecilerinden gelmesine þaþýrmamak gerekir. Býraktýklarý sakat yapýlar sayesinde sömürgeciler, eski egemenlik alanlarýnda halen sözlerini geçirebilmekte ve yerel kaynaklarý, sanayilerine hammadde saðlamak için sömürmeye devam edebilmektedirler. Sömürgeciliðin geçirdiði bu evrimi, iþgal edilen, sömürülen topraklarýn denizaþýrý olmasý halinde geçerli olduðunu görüyoruz. Ayný çaðda ayný amaçlarla iþgal edilmiþ olan ancak sömürgeci yaný baþýnda olduðu için onun anakarasýna dâhil olarak addedilen ülkeler için, süreç büyük ölçüde deðiþmeden devam etmektedir.
Kafkasya Ýngiltere, Fransa gibi ülkelerin baþý çektiði bu yayýlma dönemi baþýndan itibaren Avrupa devletlerinin arenasýydý. Ýngiltere bir ada ülkesi olarak deniz aþýrý topraklara yönelirken, Fransa gibi çevresi diðer güçlü Avrupa devletleriyle çevrili olan ülkeler de onu takip ettiler. Ancak, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya gibi deniz daha doðru bir ifadeyle okyanuslara baðlantýsý olmayan ya da az olan bu ülkeler, gözlerini kendilerine göre daha zayýf olan komþularýna diktiler. Polonya, Yugoslavya gibi ülkeler bu politikanýn ilk hedefleriydi Rusya bu Avrupa devletleri arasýnda farklý bir noktadaydý. Çünkü doðuda Asya ya güneyde Kafkasya’ya, güneybatýsýnda güç kaybeden bir Osmanlý Ýmparatorluðu’nun olmasý, geç katýldýðý yayýlma ve sömürgeleþtirme yarýþana yetiþmek için ideal bir pozisyon saðlýyordu. Rusya’nýn sömürgecilik çaðýnda ele geçirdiði topraklarda bu sebeple hep komþu bölgeler oldular. Rusya’nýn bu sömürgelere kendi nüfusunu ve gücünü diðer sömürgeci güçlere kýyasla daha yoðun bir þekilde yerleþtirebilmesinin sebebi de budur. Rus Sömürgeleri arasýnda Kafkasya ve bu iþgal süresince
yaþananlar, bütün Rus ve Avrupa sömürgecilik çaðýnýn istisnai bir örneðini oluþturan olaylara sahne oldu. Sömürgecilerin iþgale veya iþgal altýnda yaþamaya direnen yerli halkalara vahþice saldýrmasý, bu çaðýn genel bir özelliði iken, bir toplumu emperyalist amaçlarla büyük bir ölçüde katledip kalanlarýnda topraklarýndan sürülmesinin bu çaðda bile fazlaca örneði yoktur. Dönemindeki diðer emperyalistlerden farklý olarak iþgal ettiði bölgelere kendi nüfusunu taþýmak konusunda daha rahat olan Rusya’nýn, bu coðrafyalarýn yerli halklarýna iþ gücü amacýyla ihtiyacý olmamasý, Kýrým ve Kafkasya örneðine olduðu gibi yerli halklarýn sürgün edilmesine sebep oldu. ABD’nin Amerikan Yerlilerinin topraklarýný iþgali ve Rusya’nýn Kafkasya’yý iþgali ayný sebepten dolayý benzeþmiþtir. Bu iki topraðýn insanlarýn kaderi, eþ zamanlý olarak acý verici þekilde benzer olmuþtur. Devletlerin egemenlik alanlarý içerisinde bulunduklarý yerde varlýklarýyla kendisine sorun yaþatan unsurlarý baþka yerlere zorla iskân etmesi görülmemiþ bir durum deðildir. Ancak bu politikanýn hedefi genellikle bütün bir halk deðil, bir halk içerisinde en çok direnenlerdir. Bütün bir halkýn bir zorla yerinden etme politikasýnýn hedefi olmasý istisnai bir durum olsa da tarihte buna en çok baþvuran ülkelerden biridir Rusya. 1738 de Nogaylarý Kafkasya’ya; Kýrým Tatarlarýnýn da büyük bir kesimini Anadolu’ya süren Rusya’nýn bu hareketi yüz yýl sonra yapacaklarýnýn habercisiydi. i Rusya’nýn tarihinde ki örneklere bakarak sürgünün Rus yetkililerin önünde bir seçenek olarak hep var olduðunu düþünebiliriz. Ancak bir plan halinde kabulünü ise 1860 da Psýj bölgesi Rus ordusu komutaný olan Yevdokimov’a kadar götürebiliriz. Bu planda en çok direnen kabilelerin Psýj bölgesine ya da Osmanlýya sürülmesi öngörülmekte idi.ii Yerlilerin yurtlarýný Ruslarýn istemesiyle terk etmeye-
kf
92
cekleri açýktý. Bunu temin etmek için Rus yöneticileri savaþlarla o çað insanlarýný bile hayrete düþüren vahþet örnekleri sergilediler. Aslen Alman olan General Zass'ýn karargâhýnýn yanýna savaþ alanýnda ölen daðlý savaþçýlarýn baþlarýný kazýða çaktýrmasý ancak orta çaðda emsallerine rastlanan bir barbarlýk örneðidir. Tipik bir dönem aristokratý olan Zass’ýn bu barbarlýktan ancak karargâhýný ziyaret eden bir hanýmýn ricasý üzerine “centilmence” vazgeçer; ancak savaþ alanýndan toplanan baþlarý kaynattýrýp incelenmesi için Berlin’e göndermeye, üstleri tarafýndan ikaz edilinceye kadar devam eder.
kf
savaþma ya da savaþý destekleme arzusunun kaybolmasý olarak tanýmlayabileceðimiz bu halin, KafkasRus savaþlarýndaki etkisi yadsýnamaz. Nitekim Rusya da Kafkasya halkalarýnýn dokusuna zarar vermek için gýda ambargosu uygulamasýndan, vahþi bir saldýrý savaþý yürütmesine kadar her þey halkta, her ne þekilde olursa olsun savaþ halinden kurtulma isteði yaratmýþ olabilir. Topraklarý iþgal edilen bazý gruplarýn kendileri ile ayný dinden olamayan yöneticiler tarafýndan yönetilmek istememesi de sebeplerden biri olabilir. Sürgün yýllarýnda gelenlerden bugüne aktarýlan bazý anlatýlar buna iþaret etmektedir. Baþka ve belki de en az bilinen sebeplerden biri ise 1861 yýlýnda Rus ÝmparaDirenen kabilelerin sahte barýþlarla kandýrýlýp, daha torluðunda servaj yani feodalitenin kaldýrýlmasýdýr.iv sonra geceleri köylere baskýn verilmesi ve köydekilerin Bu karar sebebiyle bazý feodal beylerin yönetim son bireylerine kadar katledilmeleri alýþýldýk bir iþ erklerini kaybetmektense tebaalarý ile beraber "Rus haline gelmiþti. Bu katliamlar, “centilmen” Zass’ýn Rus Ýmparatorluðu topraklarýný" terk etmesi saðlanmýþtýr. ordu bürokrasisi kadroBurada dikkat çekici olan larýnda istisnai bir örnek Ýmparatorluðun hâkimiyet alanýný kay- imparatorluðun diðer bölolmadýðýnýn ispatýdýr. betmek istemeyen ve “çaðdaþ” toplum- gelerindeki feodallere Tarihçi Y.D.Felisin larla ayný kategoride varlýðýný tebaalarýyla beraber gitme yüzlerce köyün yakýldýðýný sürdürmek isteyen Osmanlý Elit’i için önce hakkýnýn verilmemesidir. ve harabeye çevrildiðini ihtiyaç duyulan kimliði tanýmlayýp sonra Böyle bir uygulama yalnýzca belirtir. Rus ordusu arþiv- tebaayý bu kimliðin içine sokma çabasý, Kafkasya’da karþýmýza çýklerinde gerçekleþtirilen elit ve toplum arasýnda yabancýlaþ- maktadýr. Buradan da soykýrýmýn belgeleri halen Kafkasyalýlarýn topraklarýný manýn temel unsurudur. Milliyetçi elit mevcuttur.iii terk etmesi için oluþturulan tarafýndan hangi kimliði taþýrsa taþýsýn, planýn ne kadar incelikle Öte yandan, savaþ ve tebaa þekillendirilmesi gereken bir nesne iþletildiðini görmekteyiz. getirdiði yýkýmýn doðrudan olarak algýlanmaktadýr. Yerlilere topraklarýný terk sürgünün tek açýklamasý etmekten baþka hiçbir yol ve olmasý beklenemez. Rusya’nýn Kafkasya’daki tüm seçenek verilmedi. Rus tarih aktarýmýnda yerlilere köyleri tek tek yakmadýðý da açýktýr. Öyleyse bizlere Kuban bataklýlarýna ya da Türkiye’ye gitmek arasýnda böylesine büyük bir kitlenin nasýl olup ta birkaç yýllýk tercih yapmalarýnýn istendiði sýklýkla zikredilir. Ancak bir süre içerisinde topraklarýný terk etmesinin sað- günümüzde Kuban bataklýlarýna gitmeyi tercih edenlandýðýný sormak düþmektedir. Aslýnda bu sorunun tek lerle ilgili hiçbir kayýt yok. Kimse tercih etmedi mi, ya bir yanýtý olmadýðý gibi gün geçtikçe yeni gerekçelere da tercihleri dikkate alýnmadý mý, belki Kuban yerde ulaþmaktayýz. Öncelikle savaþ yorgunluðu diye leþenler daha sonra, tekrar baþka yerlere iskân edildiltanýmlanan halin önemli bir etken olduðunu kabul er, belki de o bataklýklar onlara mezar oldu. Bugün tek etmeliyiz. Savaþýn bir halkýn sosyal ve ekonomik bildiðimiz ya da resmi Rus tarihini aktardýðý kimsenin dokusunu aðýr bir þekilde tahrip etmesiyle halkýn Kubaný tercih etmediðidir.
Rusya’nýn egemenlik alaný içerisindeki bir halký yerlerinden alarak, gene Rus kontrolündeki baþka bir bölgeye iskân etmesinden farklý olarak, Kafkasyalýlarýn sürgünü söz konu olduðunda, insanlarýn sürüleceði ülkenin de buna razý olmasý gerekmekteydi. Bu sebeple 1860 yýlýnda Loris Malikov adýnda orta düzey bir memur Osmanlýyla gizli görüþmeler yürütmek için Ýstanbul’a gönderildi. Rusya’nýn temelde kabul edilmesini istediði þey sürülenlerin kabulü ile geri dönmeye çalýþmalarýnýn engellenmesiydi. Sürgünün asýl faili Rusya ise da bu trajedide üstlendiði rolle Osmanlýnýn tavrý suç ortaklýðýndan baþka bir þey deðildir. Yanýltýcý bir þekilde makûs bir kader yaþayan bir millete kucak açma kýlýfýyla o dönemde ve günümüzde dahi üzeri örtülmeye çalýþýlan bu suç ortaklýðýnýn, en büyük delili o dönemdeki Osmanlý C Ý A Etnik Kafkasya Haritasý : Sömürgeci politikalarýn halklarý nasýl icraatlarýdýr. “Kafkasya Daðlýlarý” kitabýnýn yazarý Y. çýkarlarý için bölebileceðinin kanýtý günümüz Kafkasyasý Abramov Kafkasya’da o dönemde Osmanlý ajanlarýnýn Rusya ile ayný amaçla faaliyet gösterdiðini ve yazýk ki bu halklara devletler yaratýlmasýndan çok Rus Rusya’nýn bu insanlarý engellemeye çalýþmadýðýný çýkarlarýna uygun kültür ve dil yaratýlmasýydý. Yani, bu belirtir. Zaten gemilerle Karadeniz’deki Türk liman- halklarýn gelecekte ortak bir kader duygusu geliþtirelarýna inen insanlarýn yaþadýklarý Osmanlýnýn kucak memesi için kültürel ve dilsel geliþimleri tahrip edildi. Bugün nihayet Diaspora ya da sýçramýþ olan hastalýklý açmakta baþka niyetlerinin olduðunu gösterir. bu mikro-milliyetçilik halinin temel yaratýcýsý da Rus Sahillerdeki mülteci kamplarýnda salgýn hastalýk ve emperyalizmidir. açlýktan dehþet verici oranlarda insan ölür ki bu; o insanlarý orada tutanlarýn, onlarý hayatta tutmak Kafkasya’da sürgün ve soykýrýmýn geçtiðimiz yüzyýla konusunda neredeyse hiç çaba göstermediðini iþaret ait bir acý olduðunu düþünmek hatalý olur. Rusya, eder. Pinson sahillerdekilerin ölüm oranýný %50 olarak Kafkasyalýlarýn büyük çoðunluðunu sürmesinden verirken, A.P.Berge ye göre Samsun ve Trabzon’a sonra, Kafkasya’ya getirmeyi umduðu düzen geçici çýkanlardan günde 150 ila 250 si yaþamýný yitirmektey- oldu. Kafkasya Rus boyunduruðunun zayýfladýðý her di. Teophil Lapinsky bu sayýyý Samsun için günde 500, dönemde tekrar tekrar kaynadý. Rusya’nýn bunlara tepTrabzon için 400, Gerede için 300 olarak verir. Bu kisi her zaman 19 yy. olduðu gibi oldu. Yerli halkalarý mülteci kamplarýndan sað kurtulabilenleri ise katletmek ve sað kalanlarý sürmek. Rus Ýç Savaþý, ÝkinOsmanlýnýn stratejik ihtiyaçlarýna göre iskân edilecek- ci Dünya Savaþý ve Sovyetler Birliði’nin yýkýlýþý, 19.yy leri yerlerdeki hayatta kalma mücadeleleri beklemek- dan bugüne Kafkasya’ya yönelik Rus politikalarýnda teydi. Sorunlu bölgelere, sýnýr boylarýna yerleþtirilen bir deðiþim olmadý. Daha öncede belirttiðimiz gibi Kafkasyalýlar kendilerini tekrar çatýþmanýn içinde bul- büyük sürgünün ve daha sonra meydana gelen emsaldular. En trajik olan þeyse bir imparatorluðun lerini tek bir sebeple açýklamak güçtür. Ancak emperyalist hýrslarý için vatanlarýndan olan Rusya’nýn politikalarýndaki deðiþmezliðin tek bir sebeKafkasyalýlarýn baþka bir emperyalist imparatorluðun - bi var o da Kafkasyalýlarýn birleþik bir irade gösterüstelik ülkelerinden sürülmelerine sebep olan- diðer bir memek üzerine kurulu olan ýsrarlý politikasýnýn deðiþmemesidir. Tarih bize özetle birleþik bir irade gösimparatorluðun paramiliter gücü haline gelmeleridir. terilmediði sürece Rusya’nýn Kafkasya’da istediðini Sürgünden sonraki dönemde, Sovyetler birliðinin yapmakta serbest olacaðýný göstermektedir. kurulmasýndan sonra, yerli halklara kendi kaderlerini tayin hakký kapsamýnda, özerk devletler kurma hakký KAYNAKÇA saðlandý. Aslýnda bu iþin görünen yüzüydü. Stalin'in 1 Nogais, http://en.wikipedia.org/wiki/Nogais baþkanlýðýný yaptýðý Yüksek Halklar Komiserliði halk- 2 Brief Information About 1864 Circassian Exile, Halim Hambet, lar adýna onlarýn kaderlerini tayin etmiþti. Bu komiser- KBR Universty, Nalchik, http://www.circassianworld.com/briefinforliðin Kafkasya’daki icraatlarý özellikle ilgiyi hak mation.html 3 The Reports and the Testimonies About Russian - Circassian War etmektedir. Tek bir Adige halkýndan üç, Osetlerden ve and the Circassian Genocide Karaçaylardan ikiþer devlet yaratýlmasý birkaç örnek- http://www.circassianworld.com/reports.html ten biridir. Bu halklarýn böyle yönetilmeyi tercih 4 Emancipation Reform in Russia etmediði aþikârdýr, zira bugün dahi birleþmeye çalýþ- http://en.wikipedia.org/wiki/Emancipation_reform_of_1861_in_Rus maktadýrlar. Ancak Komiserliðin en büyük tahribatý ne sia kf
Abhazya: Karadeniz’de Ümit 1 Veren Ýstenmeyen Ülke VÝKTOR EROFEYEV 2, INTERNATIONAL HERALD TRIBUNE HAZÝRAN 28, 2006 Ülke kendisine “ambargo demokrasisi” diyebileceðim yeni bir yönelim seçiyor. 10 yýllýk travmadan sonra yaralarýný saran Abhazya, geleceðini demokratik uyanýþta, sivil toplumda ve Avrupa deðerlerinde görmektedir. Gazeteciler, yazarlar, tarihçiler ve Novi Afon Manastýrý’ndan Ortodoks rahipler ve yerel yöneticiler bana Sýrbistan ve Daðlýk Karadað arasýndaki medenice ayrýlýktan ilham aldýklarýný söylediler.
S
ohum, Abhazya Bir kez daha Gürcistan ve Abhazya arasýndaki politik çatýþma alevleniyor. Gürcistan Baþkaný, Mihail Saakashvili, Abhazya’nýn Gürcistan’nýn bir parçasý olduðu konusunda kararlý bir þekilde ýsrar ediyor. Abhazya Baþkaný Sergei Bagapsh ise ancak iki komþu ülke arasýnda dostça iliþkiler temelinde müzakereler için hazýr. Her iki lider de dünya kamuoyuna sesleniyor.
Sovyetler Birliði yýkýldýktan sonra, Gürcistan, popüler bir Sovyet dinlenme yeri ve kültürel bir yer olmaktan çýkýp, politik istikrarsýzlýðýn ve silahlý çatýþmanýn hüküm sürdü bir yere dönüþtü. Bunun sorumlusu sadece yerel politikacýlar deðil. Rusya ve Amerika
devlet tarafýndan tanýnmýyor. Bazýlarý Abhazya’yý harika iklimine raðmen sadece muzlar dýþýnda, Rus yanlýsý bir “Muz Cumhuriyeti” olarak görüyor.
Bu kelimeler savaþýnýn arkasýnda ne var?
Diðerleri onu Gürcistan’nýn bir yaðma ve kýyým gibi görünen ( 3500 insan ölmüþtür, Abhazya nüfusunun %3 ünden fazla) 19921993 yýllarýndaki cezalandýrýcý savaþýndan sonra ondan ayrýlan Gürcistan’nýn asi bir parçasý olarak görüyor.
Karadeniz’in gezinti yeri olan Sohum’da, Abhazya’nýn baþkenti’nde, bir p a l m i y e aðacýnýn altýndaki açýk bir kafede yaþlý bir Abhaz-Misha Amca- belirsiz gülümsemesiyle bana koyu bir Türk kahvesi ikram ediyor. 13 yýl önce, her iki oðlu da Abhaz-Gürcü Savaþý’nda öldürüldükten sonra, gülümseme sebebini kaybetti.
Son yýllarda Abhazya bütün uluslararasý izolasyonlara dayandý ve bugün hala ambargo altýnda. U ç a k l a r buraya uçmuyor; gemiler buraya yanaþmýyor (nadir istisnalar dýþýnda); posta servisi yok. Ziyaretçiler arabayla Soçi’den geliyor.
Abhazya hiçbir zaman Gürcistan’nýn bir parçasý olmayacak. Savaþ bunu açýkça gösterdi: Abhazlar topraklarýný vermektense ulus olarak yok olmayý tercih ederler. Bugün de bilindiði gibi, bir barýþ anlaþmasý için beklemeden, Gürcü güçleriyle beraber geri çekkf
ilen binlerce Gürcü Abhazya’ya geri döndü.
Birleþik Devletleri de Kafkasya’da geçmiþ ve gelecek çýkarlarýný ayýrmak konusunda baþarýsýz oldular. Bugün en umutsuz görünen yerler için umut yükseliyor. Abhazya, Rusya ve Gürcistan ile 220 kilometre sýnýrý olan ufak bir ülke hiçbir
Gürcistan þimdi Rusya’ya federasyon temelinde geniþ bir özerklik vermeyi teklif ediyor-Abhazya’nýn savaþtan önce istediði biçimde. Fakat burada kimse Gürcistan’a güvenmiyor. Abhazya’nýn Gürcistan’a sýnýr güneydeki Oçamçira bölgesi’nde, yýkýlmýþ
95
köylerle karþýlaþtým. Oçamçira bölgesinde savaþtan önceki 70.000 nüfustan sadece 4.000 kiþi kaldý. Ne var ki Abhazya kuzeyde savaþtan daha az zarar görmüþ bölgelerini canlandýrmaya baþladý. Geçen yýl çoðu Rusya’dan bir milyon üzerinde turist aðýrlandý. Bir buçuk yýl önce Kremlin’nin Ukrayna’daki gibi kendi adayýný desteklediði ama baþarýsýz olduðu seçimler boþuna gerçekleþmedi. Ülke kendisine “ambargo demokrasisi” diyebileceðim yeni bir yönelim seçiyor. 10 yýllýk travmadan sonra yaralarýný saran Abhazya, geleceðini demokratik uyanýþta, sivil toplumda ve Avrupa deðerlerinde görmektedir. Gazeteciler, yazarlar, tarihçiler ve Novi Afon Manastýrý’ndan Ortodoks rahipler ve yerel yöneticiler bana Sýrbistan ve Daðlýk Karadað arasýndaki medenice ayrýlýktan ilham aldýklarýný söylediler. Ne var ki, Abhazya’da gözlemci misyonundaki BM Görevlileri yakýn gelecekte Abhazya’nýn baðýmsýzlýðý konusunda herhangi bir iþaret olmadýðýný ifade ettiler. Ne kadar zaman ve ne sebeple bu tanýnma iþkencesi devam edecek? Hepimiz bu küçük ülkeyi incitmenin yanlýþ olduðunu ve bunun bir günah olduðunu biliyoruz. Abhazya kendini tarihsel olarak baðýmsýz bir ülke olarak görüyorsa, çeþitli zamanlarda, önce Çarlýk sömürgeciliðine, sonra Stalin döneminde Gürcistan’nýn kültürel Gürcüleþtirme politikalarýna direndi ve baðýmsýzlýðý için kanlý bir savaþ yaþadýysa, neden tekerine çomak sokuyoruz? Abhazya’nýn Baþkaný- 57 yaþýndaki Sergei Bagapsh’ýn-eski bir basketbol oyuncusu ve agronomist- pragmatist olarak bir ünü var. Onunla banliyö evinde bir araya geldim. Bagapsh Abhazya’nýn global demokratik toplumun deðerli bir üyesi olmak için bütün kaynaklara sahip olduðuna inanýyor. Bagapsh bunun “çok çalýþma ve zaman” gerektirdiðine inanýyor. Kutsal sözler Kafkasya’da nadiren duyulur! Bagapsh ile konuþurken Gürcistan’a karþý herhangi bir nefret hissetmedim. Onun demokrasi seçimi ayný zamanda barýþçýl görüþmeler için de bir seçim. O, Ülkesi üzerindeki baskýyý kaldýrmak ve ülkesine yabancý sermayeyi çekmek istiyor. Moskova Abhazya’nýn baðýmsýzlýðýný desteklemektedir ancak sadece Gürcistan’a karþý. Abhazya’nýn Rusya ile yakýn baðlarý Rusya’daki demokratik muhalefete Abhazya’nýn Putin yanlýsý sempatisinden þüphe etmesi için bir bahane verdi. Fakat gerçek þu ki, Amerikalý bir analistin Abhazya’yý tanýmladýðý gibi bu “jeopolitik tutsak”ýn kuzeydeki komþusuyla iyi iliþkiler kurmaktan
baþka þansý yok. Abhazya’da bir özdeyiþ var: “Denize düþen yýlana sarýlýr”. Abhazya Baþkaný Rusya’yý en iyi ihtimalle yalnýzca bile yýlan olarak görmek istemektedir. Birçok Abhaz gibi, o da evde Rusça konuþur ve Rus kültürü içinde büyütülmüþtür. Abhazya, Rusya’nýn politik yönünü taklit etmeyi düþünmüyor. Abhazya’nýn Kafkasya’daki akýlcý politikalarýn merkezi olmasý olasýdýr. Ýhtiyaç duyduðu þey uluslararasý anlayýþtýr. Bu kesinlikle Abhazya’dan ayrýlýrken taþýdýðým duygu.
1 Viktor Erofeyev, International Herald Tribune,Haziran 28, 2006 http://www.iht.com/articles/2006/06/28/opinion/edviktor.php 2 ( Viktor Erofeyev “ Life with an Idiot”, kýsa hikayeler koleksiyonu ve “Russian Beauty”, bir roman kitaplarýnýn yazarýdýr.
Basayev Öldü Ama Rusya’nýn Kuzey Kafkasya’da Baþ Aðrýsý Devam Ediyor1 Þimdi Çeçen isyancýlarý kontrol edecek bir liderin yok olmasýyla birlikte, Basayev’in yakýn çevresinde ayrýlýkçý isyancýlardan çok, düþmana karþý planlý anarþik saldýrýlar görme ihtimali artýyor. Onun ölümünün bu tip saldýrýlarýn azalmasýna mý artmasýna mý yol açacaðýný bilinmiyor. Fakat Moskova Kadirov’un etkisi azaltmak ya da onu yok etmek için çalýþýrken baþka bir Çeçen liderin ortaya çýkmasý olasý görünüyor. Buradaki anahtar nokta þu: Ne barýþ ne de iç güvenlik saðlanabilir ne de Çeçenistan’ý barýþçýl yönetecek meþru bir rejim vardýr.
STEPHEN BLANK
Ç
kf
eçen savaþ lideri Basayev’in 9 Temmuz’da bir kaza sonucu oluþan patlamada ölümüRusya’nýn planlý bir operasyonu deðil- Çeçen isyancýlarýn en karizmatik ve muhtemelen en acýmasýz liderini sahneden sildi. Her ne kadar FSB Baþkaný Nikolai Patrushev, çabalarýnýn öncelikle yurtdýþýnda Çeçenistan için silah toplanýlan yerlerdeki operasyonlarýn sonucunda baþarýya ulaþtýðýný iddia etse de; gerçekte Basayev konvoyundaki patlayýcý yüklü bir kamyonun kazayla patlamasý sonucu öldü. Basayevin trajik ölümünün ardýndan FSB, Basayev’in 15–17 Temmuz tarihinde St. Petersburg’daki G-8 Zirvesi gerçekleþtiði anda bir saldýrý planladýðýný iddia etti. Bu, Basayev’den beklenebilecek bir giriþim olduðu gibi, FSB baþkanýnýn uydurmasý olma ihtimali de çok olasýdýr.
Çeçenistan’da Rusya’ya karþý kimi yerlerde 500–1500 arasýnda deðiþen ancak birkaç yüz gerillanýn
Son yýllarda FSB ve diðer Rus Güvenlik Servislerinin Rusya ile savaþan insanlarýn sayýsý hakkýndaki raporlarý, sistemli bir istihbarat araþtýrmasýndan daha çok uydurma gibi göründü. Birçok resmi rapor
olduðunu söylüyor. Fakat sadece 2005 yýlýnda, 3000 isyancý gerçek isyancý sayýsýnýn kabul edilenden daha fazla olduðunu söyleyip, teslim olarak Rusya tarafýna geçti. Bu sayý ayný zamanda Rusya’nýn
Çeçenistan’da Alu Alkanov ve Ramazan Kadirov ile yürütülen politikalarýnýn baþarýlý olduðunu gösteriyor. Basayev’in ölümünden bir gün önce Kadirov, komutasýndaki 17000 kiþilik iyi eðitilmiþ ve gerilla savaþýný bilen polis gücüyle savaþmak için, geriye 60-70 ücretli askerle birlikte sadece birkaç düzine gerillanýn, kaldýðýný iddia etti. Kadirov ayrýca FSB’nin kendi propagandasýna gölge düþürecek þekilde ve Moskova’nýn kendisine güvenmediðini ima ederek, Basayev’e karþý gerçekleþtirilen operasyonda yer almadýðýný söyledi. Fakat onun övünmesi dikkatli bir incelemeye deðer. Her ne kadar çeþitli Rus ve Çeçen resmi görevlileri Basayev’in ölümünün Rusya’da acil durumun sona ermesine yol açacaðýný iddia etse de, gerçek bütün Kuzey Kafkasya’nýn canlýlýðýný koruyacaðý ve Rusya’nýn hala problemlerine karþý herhangi bir çözümü olmadýðýdýr. Dahasý Rusya’da görevi Çeçen gerillalarla savaþmak kadar, Kadirov ve onun kuvvetleri-
97
ni de izlemek olan 50.000 kadar Rus MVP askeri bulunuyor. Bazý zamanlarda Basayev’e benzeyen Kadirov ve onun özel grubu Kadirovski-, Rus Güvenlik güçlerine göre kontrol edilemez durumda. Dolayýsýyla Rus askerlerinin onlarý izlemesi ve olasý operasyonlarý yapmaktan alýkoymasý gerekmektedir. Ruslar ve Kadirov yanlýlarý için Rus pasaportuyla gezen Basayev’i izlemenin birçok yolu vardý, ne var ki baþýna konulan 10 milyon dolar ödüle karþý onu ele geçiremediler. Basayev için söz konusu olan bu serbest geçiþ, Rus Güçleri ve teröristler arasýndaki çarpýþma hakkýndaki daha önceki raporlarýn gerçek olduðunu, bu uygulamanýn devam ettiðini ve Rus Güçlerinin mücadele gücünün Moskova’nýn iddia ettiðinden daha düþük olduðunu göstermektedir. Çeçen isyancýlara karþý operasyonlar devam etmektedir ve Basayev bu yaz çatýþmayý Rus topraklarýna taþýyacaðýný söylemiþti. Þimdi Çeçen isyancýlarý kontrol edecek bir liderin yok olmasýyla birlikte, Basayev’in yakýn çevresinde ayrýlýkçý isyancýlardan çok, düþmana karþý planlý anarþik saldýrýlar görme ihtimali artýyor. Onun ölümünün bu tip saldýrýlarýn azalmasýna mý artmasýna mý yol açacaðýný bilinmiyor. Fakat Moskova Kadirov’un etkisi azaltmak ya da onu yok etmek için çalýþýrken baþka bir Çeçen liderin ortaya çýkmasý olasý görünüyor. Buradaki anahtar nokta þu: Ne barýþ ne de iç güvenlik saðlanabilir ne de Çeçenistan’ý barýþçýl yönetecek meþru bir rejim vardýr. Çeçenistan Putin’in demokratikleþme çabalarý için bir meþrulaþtýrma merkezi olarak kalmaya devam ettikçe, onun bölgedeki politikalarýnýn sonucu çok zor tatmin edici olur. Basayev’in ölümünün Kuzey Kafkasya’daki istikrarsýzlýðý azaltmasý da olasý deðildir. Her ne kadar Rus resmi görevlileri genel olarak Kuzey Kafkasya’daki özel olarak da Çeçenistan’daki istikrarsýzlýðý Vahabizm baðlama
konusunda istekli olsalar da, istikrarsýzlýðýn gerçek sebebi Rusya’nýn yanlýþ yönetimi ve baskýcý þiddet politikalarýdýr. Bu durum Basayev’de olduðu gibi kontrol edilmesi zor Ýslami terörizme yol açmýþtýr, fakat Kadirov ve onun çevresindekilerin daha iyi bir seçenek sunduklarý ya da diðerlerinin Kuzey Kafkasya’daki problemler için herhangi bir çözüme sahip olduklarý þüphelidir. Þüphesiz Putin kazara olsa da burada büyük bir savaþý kazandý ve Çeçen direniþinin büyük bir aðacýný kesti. Fakat 200 yýldan daha fazla Rusya karþý savaþan bir ulusun þimdi yenilgiyi kabul etmesi ve Rusya’nýn da Kuzey Kafkasya ve Çeçenistan’da nasýl korkudan ziyade rýzaya dayanan meþru bir düzen getireceðini bilmesi mümkün deðil. 1 Stephen Blank, “Basayev Gone But Moscow still has Headeaches in the North Caucasus”, Tuesday, July 11, 2006, http://www.jamestown.org/edm/article.php? article_id=2371260 kf
98
Çeçenistan: Direniþ Hareketi Barýþ Görüþmeleri Ýçin Hazýr
1
“Bir amacýmýz var. Çeçenistan’daki savaþ politik görüþmeler olmadan sonlanmayacak. Rusya’ya ve Çeçenistan’daki iþgalci güçlere olan direniþ zayýflamayacak çünkü Çeçen ulusu ve savaþçýlarý birliktelik içindeler… Ne Putin ne de uluslar arasý toplum durumu görüþmeler olmadan deðiþtiremez”.
LÝZ FULLER
Ç
eçen Ýçkerya Cumhuriyeti’nin yurtdýþýndaki diplomatik temsilcileri St Petersburg’daki G8 Zirvesi katýlýmcýlarýna bir bildiri hazýrladý. 5 Temmuz’da Berlin’de toplanarak temsilciler, devam eden savaþý durdurmak ve Kuzey Kafkasya’da durumu istikrara kavuþturmak için ivedi ve koþulsuz olarak barýþ görüþmeleri için hazýr olduklarýný bildirdiler. Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti Dýþiþleri Bakaný Ahmet Zakayev tarafýndan imzalanan bildiri Çeçen direniþinin haber sitesi chechenpress’e 13 Temmuz’da yollandý. Zakayev RFE/RL’nin Kuzey Kafkasya servisine 14 Temmuz’da bildiriyi imzalayanlardan biri olmasýna raðmen barýþ görüþmeleri teklifinin Çeçen Baþkan Doku Umarov ve direniþe katýlan diðer herkes tarafýndan onaylandýðýný söylemiþtir. Bildiride Birinci Çeçen Savaþýný nihayet veren 1996-97 anlaþmasýndan sonra 100.000 kiþinin öldüðü bildirilmektedir. Ayrýca devam eden savaþýn Kuzey Kafkasya’da istikrarý ve ekonomik geliþmeyi bozduðu söylenmektedir. Çeçen ulusunun iki baðýmsýzlýk savaþýnda da savaþtýðý ve baðýmsýzlýklarýnýn barýþ ve gelecekteki güvenliklerinin de bir garantisi olduðu belirtilerek, savaþ yerine uluslar arasý hukuka da uygun çatýþmanýn çözümü için baþka alternatifler üzerinde konuþmaya hazýr olduklarý vurgulanmaktadýr. Bildiri askeri hareket ve þiddetin çatýþmaya herhangi bir çözüm
kf
getirmeyeceðini bildirmekte ve Rusya ile her iki tarafýn da ön koþul getirmediði barýþ görüþmelerini baþlatmayý desteklemektedir. Son olarak, Çeçen liderliði terörist hareketler de dahil olmak üzere bütün siviller üzerindeki þiddeti kýnamaktadýr. Zakayev’in Mülakatý
14 Temmuz’da Zakayev RFE/RL ’ye yaptýðý açýklamada Rusya’ya karþý Çeçen direniþinin zayýflayamayacaðýný ve barýþ görüþmeleri olmadan ne uluslar arasý toplumun ne de Rusya’nýn bu çatýþmayý durduramayacaðýný söylemiþtir. “Bir amacýmýz var. Çeçenistan’daki savaþ politik görüþmeler olmadan sonlanmayacak. Rusya’ya ve Çeçenistan’daki iþgalci güçlere olan direniþ zayýflamayacak çünkü Çeçen ulusu ve savaþçýlarý birliktelik içindeler… Ne Putin ne de uluslar arasý toplum durumu görüþmeler olmadan deðiþtiremez”. Zakayev, bu bildiriyle barýþ görüþmelerini bir kenara iterek uluslararasý hukuku hiçe saymasýný durdurmayý amaçladýðýný söylemiþtir. “Rusya Çeçenistan’daki savaþý her zaman kendi iç politikasýna göre yürüttü. Uluslararasý hukuk ve gereklilikleri görmezden gelerek her zaman kendi istek ve önceliklerine göre davrandý. Bu durum politik araçlarla durum deðiþene kadar devam edecek… Bizim bildirimiz bu temel üzerine dayalý. Uluslararasý toplum ve Rusya Çeçenlerin güvenliði garanti edecek baþka yollar görürlerse, bütün kararlýðýmýzla biz bu yollarý tartýþa-
biliriz.” Daha Önceki Çabalar
Bu Çeçen direniþ liderliðinin Moskova ile barýþ görüþmelerine ya da Çeçenistan’a baðýmsýzlýktan daha düþük bir statünün bile verilebileceði çatýþmanýn çözümüne hazýr olduðunu ilan ettiði ilk durum deðildir. Nisan 2000’de, Grozni’nin düþüþünden haftalar sonra, Çeçenistan Baþkaný Mashadov tek taraflý bir ateþkes, barýþ görüþmeleri ve Çeçenistan’a OECD misyonu için çaðrýda bulunmuþtu. Mashadov 2000–2001 arasýnda þartsýz barýþ görüþmeleri için beþ çaðrý daha yaptý ve Haziran 2002’te Kanada’daki G8 Zirvesi öncesi, katýlýmcýlara Çeçenistan’da ateþkes için açýk bir çaðrý yolladý. O zamanlar temsilcisi Zakayev ile Rus liderliði arasýnda iletiþimin saðlanmasý için onlarýn yardýmýný istemiþti. 8 Mart 2005’te öldürülmeden sadece haftalar önce, Mashadov tekrar tek taraflý bir ateþkes ve koþulsuz barýþ görüþmeleri için hazýr olduðunu bildirdi. Bu Rusya’nýn göz ardý ettiði bir tekliftir. Fakat Mashadov’un ölümünden sonra bile, Putin ve diðer üst düzey Rus yetkilileri–Baþkan Umarov ve Zakayev’i de dahil ettikleri “teröristlerle” barýþ görüþmelerini istemediler. 1 Liz Fuller, Chechnya: Resistance Leadership Affirms Readiness For Peace Talks, http://www.rferl.org/featuresarticle/2006/7/61768E74-F83C-49B6-AC10908755CACE88.html
99
Çeçenistan: Zakayev’in Basayev’in Ölüm Raporuyla Ýlgili Yorumlarý1
P
rag, Temmuz 10, RFE/RL’nin Kuzey Kafkasya servisi, Londra’da yaþayan Çeçen direniþinin dýþiþleri Bakaný Ahmet Zakayev ile telefonla konuþtu. Zakayev Çeçen direniþinin saha komutaný Basayev’in ölüm raporlarýný doðrulayamadý. RFE/RL: Sahip olduðunuz bilgiyle, Basayev’in ölümünü doðrulayabilir misiniz? Zakayev: Tabii ki hayýr. Bu bilgiyi ne doðrulayabilir ne de reddedebilirim. Sadece Rusya Federal Güvenlik Servisi Baþkaný Nicholai Patrushev’in Putin’e sunduðu raporla birlikte Rus medyasý tarafýndan açýklananlardan haberim var. Çeçen Cumhuriyeti’nden bunu doðrulayacak bir haber almadým bu nedenle bu bilgiyi ne doðrulayabilir ne de reddedebilirim. RFE/RL: Putin ve Kremlin yanlýsý Çeçen Baþkan Alhunov bugün yaptýklarý açýklamada Basayev’in ölümüyle Çeçen savaþýnda yeni bir
aþamanýn baþladýðýný, ve bir çok problemin halledildiðini söylediler. Basayev’in ölümü Çeçen direniþ hareketinin mücadelesini nasýl etkileyecek? Ne tür deðiþiklikler olacak? Zakayev: Herhangi bir deðiþiklik olursa bu kiþilerde olacak. Durum deðiþmedi. Mücadelemizin, bizim silahlý mücadelemizin çok eski bir tarihi geçmiþi var. Fakat Rusya propagandasý, özellikle askeri propaganda, her zaman bu problemleri kiþiselleþtirmeye çalýþtý her ne kadar bu çatýþmanýn doðasý özel kiþilerden uzak olsa da. Çeçenler,Çeçenistan’ýn baðýmsýzlýðý ve Çeçenistan devleti fikrini benimsiyorlar. Daha doðrusu, deðiþik zamanlarda deðiþik liderler bu fikirlerin taþýyýcýsý olmuþsa da bu fikirlerin kaynaðý Çeçen milletidir. Bugün hiçbir þey deðiþmedi. Dudayev 1996 yýlýnda Mashadov 2005 yýlýnda öldürüldüðünde de durumun deðiþtiði yönünde benzer haberler çýkmýþtý. Ve
biz bugün ayný þeyi tekrar görüyoruz. Ne var ki, bütün bunlarýn kökü 18 yüzyýl Çeçen baðýmsýzlýk savaþçýsý Þehy Mansur’a dayanýyor. O dönemin general ve askeri kiþileri de bu problemi özel kiþilere baðladý ve ulusal baðýmsýzlýk hareketinin liderlerini öldürerek politik sorunlarý çözmeye çalýþtýlar. Bu tamamen imkânsýz çünkü direniþ hareketinin temeli bu insanlar deðil Çeçen ulusunun kendisidir. Ve ben kesinlikle bir iki üç ya da on kiþinin öldürülmesiyle durumun deðiþmeyeceðine inanýyorum. Bu savaþ þimdiden 250.000 insanýn ölümüyle sonuçlandý fakat çatýþma bugün devam ediyor ve Rusya’daki güçler bu çatýþmayý politik yollarla çözme iradesini gösterene kadar devam edecek. Ancak ortak kararlarla Rusya ve Çeçenistan arasýnda uzun ve istikrarlý bir barýþtan bahsedebiliriz. 1 RFE/RL, Chechnya: Zakayev Comments On Reports Of Basayev's Death http://www.rferl.org/featuresarticle/2006/7/1D 173EFD-6C69-4991-90847DB1FF71953C.html
Çeçenistan: Daðýlmýþ Olan Direniþ Yeni Tehlikeler Getiriyor1
R
FE/RL Rusya Servisi 10 Temmuz’da Moskova’da askeri stratejist Alexandor Goltz ile radikal Çeçen savaþ komutaný Basayev’in ölümü hakkýnda konuþtu. REF/RL: Basayev’in ölümü Çeçenistan’daki askeri-politik durumu nasýl etkileyecek ve onun halefi olabilecek biri çýkacak mý? Golts: 2000- 2001 yýllarýn Rus generaller Baþkana Çeçen direniþ hareketini yýprattýklarýný rapor ettikleri zaman benzer bir durum ortaya çýkmýþtýr. Ve bu doðruydu. Fakat problem þuydu ki bir savaþta organize olamamýþ direniþ organize olmuþ direniþten her zaman daha tehlikelidir. Düþmanýn hareketleri tek bir merkezden kontrol edildiði zaman, onun içine girmek ve planlarýný öðrenmek her
zaman mümkün. Yardým, teknoloji ve saðlam istihbaratla her zaman düþmanýn saldýrýlarý için nerede yoðunlaþtýðýný öðrenmek mümkündür. Direniþ daðýlmýþ durumda olduðu zaman, ki Basayev’in ölümü bu sonucu doðurdu, problemler sadece arttý çünkü kimseden emir almayan ve kendi baðýmsýz hareketleri olan 10- 20 – 50 saha komutanýnýn hareketlerini önceden bilmek mümkün deðildir. Basayev bir imge olduðu için Basayev’in ölümünün Çeçen direniþini zayýflatacaðý þüphelidir. Fakat ayný zamanda, operasyon ve taktik seviyesinde, Rus özel güçlerinin durumunu daha da zorlaþtýracak. REF/RL: Basayev’in ölüm tarihi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? St. Petersburg’daki G8 Zirvesi’nde bir terörist saldýrý düzenlemeyi planlamakla suçlanýyordu. Bu Aslan
Mashadov’un geçen yýl 8 Mart Dünya Kadýnlar Günü’ndeki ölümünü hatýrlatýyor. Basayev’in ölümünün de özellikle planlanmýþ olabileceðini düþünebilir miyiz? Söylemek istediðim, ölümünü bugün ilan ettikleri ama daha önce gerçekleþtiðini söyleyebilir miyiz? Golts: Bence böyle bir durum mümkün olabilir. Bütün yorumcular, Putin’in Irak’taki Rus diplomatlarýn ölümünden sonra teröristlerin yok edilmesi niyetiyle alakalý olarak, “Dünya’nýn her yerdeki teröristleri yok edebilirsiniz ancak, Basayev’i yok edemezsiniz” demecine tepki göstermiþlerdir. Bence onu “belirli bir tarihte” öldürme kararý verilmiþ olmasý mümkündür. 1 Chechnya: Decentralized Resistance Presents New Dangers http://www.rferl.org/featuresarticle/2006/07/a4c fbe9f-a0e3-4daf-848b-98097fb1c076.html
kf
100
Kodor Baþarýlý Bir Müdahale Mi, Operasyonu: Sonuçsuz Güç Gösterisi Mi?1 STEPHEN BLANK
Abhazya Baþkaný Sergei Bagapsh’ýn sözcüsü Kristian Bzhania Regnum’a “Bizim, Saakashvili’nin kalp dediði bölge için uygun gördüðümüz baþka bir isim var” diyerek Gürcistan’nýn iddialarýyla alay etmiþtir. Bagapsh, Gürcistan ilk olarak Kodor’a girdiði zaman, Gürcü kuvvetleri Abhazya topraðýna girerse kendi ordusunu harekete geçireceðini söyleyerek Gürcistan’ý uyarmýþtýr.
Gürcistan resmi görevlileri Kodor geçidine geçen hafta yaptýklarý müdahaleyi büyük bir toprak kazancý gibi göstermeye çalýþtýlar. Fakat bu iddialar Gürcistan’nýn eski Kodor valisi Emzar Kvitsiani’yi tutuklamadaki baþarýsýzlýðýný perdeledi. Gürcistan’nýn sadece bir polis operasyonu olduðunu iddia ettiði durumu tetikleyense, Emzar Kvitsiani Gürcistan yetkililerine meydan okumasý. 28 Temmuz’da ulusal televizyonda konuþan Mihail Sakaashvili Gürcistan’nýn Abhazya’nýn çok önemli stratejik bir kýsmýný doðrukf
dan kontrol ettiðini ve bu ayrýlýkçý bölgede Gürcistan yetki ve anayasal düzenini kuracaðýný söylemiþtir. Gürcistan Savunma Bakanlýðý Irakli Okruashivili da ayný gün bütün Kodor’un polis kontrolünde olduðunu söylemiþtir. Ne var ki, bu tür iddialar Gürcistan þimdiye kadar Abhazya ve Gürcistan’nýn geri kalaný arasýndaki sýnýra kadar sadece Kodor’un yukarý bölgelerinde- daha önce Kvitsiani’nin kontrolünde olan iskân olmayan bölge-kontrol saðlayabildiði için çok abartýlýdýr.
Saakashvili ve Okruashvili, ordu ve Ýçiþleri Bakanlýðý ordusunun katýldýðý Okruashvili ve Ýçiþleri Bakaný Vano Merabishvili tarafýndan bizzat kontrol edilen Kodor operasyonundan övgüyle bahsettiler. (Okruashivili Savunma ve Ýçiþleri Bakanlýðý arasýndaki sorumluluk ayrýmýný açýklýða kavuþturmuþtur, Ýçiþleri Bakanlýðý operasyonu yürütürken, Savunma Bakanlýðý lojistik destek saðlamaktadýr-1 Aðustosta apsny.ru tarafýndan Novye Ýzvestia dan alýndýðý gibi.) Gürcistan’daki Amerikan askeri personeli, Washington Post’a Gürcü görevlilerin morallerinin çok düþük olduðunu ve hava koþullarýndan dolayý operasyonun bir noktada durakladýðýný ve Gürcistan güçlerinin performansýnýn düþük olduðunu söylemiþtir. Rus Gazetesi “Verdomesti” 28 Temmuz’da ismini vermediði bazý uzmanlardan alýntý yaparak Gürcü kuvvetlerinin henüz büyük
101
Fakat Abhazya Savunma Bakaný General Sultan Soslaniyev 1 Aðustos’ta Interfax’a Gürcistan’nýn gizlice Gürcistan Ýçiþlerine baðlý kuvvetleri askeri personelle deðiþtirdiklerini söylemiþtir.-Bu iddia henüz doðrulanmamýþtýr.
Abhazya Baþkaný Sergei Bagapsh’ýn sözcüsü Kristian Bzhania Regnum’a “Bizim, Saakashvili’nin kalp dediði bölge için uygun gördüðümüz baþka bir isim var” diyerek Gürcistan’nýn iddialarýyla alay etmiþtir. Bagapsh, Gürcistan ilk olarak Kodor’a girdiði zaman, Gürcü kuvvetleri Abhazya topraðýna girerse kendi ordusunu harekete geçireceðini söyleyerek Gürcistan’ý uyarmýþtýr. Irakli Okruashvili
operasyonlar gerçekleþtirecek kadar profesyonel olmadýðýný söylemiþtir. Gürcü güçlerinin ilerlemesinden kaçýnmayý baþaran ve þu an nerde olduðu belli olmayan eski Kodor valisi Kvitsiani özellikle çok sertti. 30 Temmuzda’ki baðýmsýz bir Gürcü televizyonunun -Ýmedi- video çekiminde savaþçýlarýnýn kuþatýldýðý söylentilerinin çok gülünç olduðunu söyledi. Kvitsiani Gürcü kuvvetlerinin bölgeyi bilmediðini ve harita okumayý bile bilmediklerini iddia etmiþtir. Gürcistan’da çok iyi bir ordumuz var. Çok iyi çocuklar var fakat komutanlarý, tam bir idiottur. Askeri strateji hakkýnda hiçbir þey bilmemektedir. Rus uzmanlar Abhazya’nýn Gali bölgesi temsilcisi Ruslan Kishmaria’nýn da belirttiði gibi, Gürcistan Kodor geçidinin yukarý bölgelerine Sohuma girmek ve daha aþaðýdaki bölgelere ulaþmak için daha fazla asker yerleþtirirse, bu tarz bir saldýrýnýn büyük risk taþýyacaðýný belirtmiþtir. 1 Aðustos’ta Ýzvestia Gazetesi ismini vermediði bir Rus generalinden alýntý yaparak bu yaz Kodor’da askeri bir operasyonun bir intihar olacaðýný belirtmiþtir. Daðlarýn düþmanýn saklanmasýna olanak verecek þekilde yapraklarla kaplý olduðunu ve zýrh ve aðýr top kullanýmýnýn neredeyse imkânsýz olduðunu söylemiþtir. Bir Rus askeri General Kodor’un bir bölgede çok daraldýðýný ve o noktada iki özel Abhaz özel güç takýmýnýn Gürcistan’nýn ilerleyiþini durdurabileceðini belirtmiþtir. Gürcistan Diþileri Bakaný vekili Valeri Chechelashvili 31 Temmuz’da Gürcistan’nýn Kodoru Abhazya’ya girmek için bir köprü gibi kullanmaya niyetleri ve kasýtlarý olmadýðýný bildirmiþtir. Ve Abhazya Baþkaný Bagapsh bu noktada böyle bir ilerleyiþten herhangi bir kaygý duymuyor; Bagapsh 1 Aðustos’ta, her ne kadar Gürcistan hükümeti içinde, akýllý kararlar alýnmasýný engelleyecek kadar güçlü ihtiraslara sahip insanlar olsa da, Kuzey Kafkasya’daki gönüllülere, Abhazya’daki erkek nüfusu savaþmak için harekete geçirmeye þu aþamada gerek olmadýðýný söylemiþtir.
Rusya Dýþiþleri Bakanlýðý 31 Temmuzda bir açýklama yaparak Gürcistan’nýn Kodor’dan bütün askeri güçlerinin çekmesini istemiþtir. Bu açýklama ile Gürcü yetkililerinin hareketlerinin bölgede gerginliði arttýrdýðýný ve beklenmedik bir çatýþma baþlatabileceði belirtilmek istenmiþtir. Bu arada Okruashvili 31 Temmuz’da Rusya Dýþiþleri Bakaný Sergei Ývanov’un Kodor’daki Gürcü kuvvetlerinin uluslar arasý gözlenmesi talebine ancak Uluslar arasý askeri uzmanlarýn Gudauta’daki eski Rus askeri üssünü teftiþ etmeleri durumunda onay vereceklerini söylemiþtir. Kasým 1999 imzalanan bir anlaþmaya göre, Rusya 1 Temmuz 2001 tarihine kadar üsten askeri personel ve malzemeyi çekmeliydi ancak Gürcistan hala bazý Rus personelinin bölgede var olduðunu iddia ediyor. Okruashvili’nin yeni bir saldýrý için zaman kazanmaya çalýþýp çalýþmadýðý henüz bilinmiyor.
1 Compiled by Liz Fuller , THE KODORI OPERATION: SMALL VICTORIOUS INTERVENTION OR INCONCLUSIVE SHOW OF FORCE?, RFE/RL Report, Vol. 9, No.28, 3 August, 2006, http://www.rferl.org/reports/caucasusreport/default.asp
102
Basayev’in Ölümü Rusya Ýçin Yazgýsal Bir Seçim Oluþturuyor1
9
LÝZ FULLER
Temmuzda Çeçen savaþ komutaný Þamil Basayev’in ölümü Kuzey Kafkasya’da devam eden çatýþmayý durdurmak için barýþçýl görüþmelerin tek çözüm olduðunu savunan az sayýdaki Rus resmi görevlisi için bir fýrsat yaratmýþtýr. Ayný zamanda, Rusya bu fýrsatý teperse, Kuzey Kafkasya direniþi 4 yýl önce oluþturulmuþ 8 yýllýk bir hareket planýyla çatýþmayý Volga içlerinden Rusya’nýn içlerine taþýmayý planlamaktadýr. Basayev’in ölümü belirsizliðini koruyor: Patlayýcý dolu bir kamyonun bir Ýnguþ kasabasý olan Nazran’nýn güney doðusuna yakýn Ekazhevo yakýnýnda patlamasý sonucu öldürüldüðü söyleniyor. Patlamanýn Mart 2005 yýlýnda Çeçenistan Baþkaný Mashadov’un ve onun halefi Sadulayev’in geçen haftaki ölümleri gibi kaza sonucu mu olduðu ya da FSB’nin planlý bir operasyon mu olduðu þu an belirsizliðin, koruyor. Sadulayev’in ölümünden bir ay sonra gelen Basayev’in ölümü, savaþ tecrübesi, stratjist olarak rolü ve Kuzey Kafkasya’daki cepheler arasýndaki koordinasyonu saðlayan insan olarak düþünüldüðünde Çeçen direniþine ciddi bir darbe olmuþtur. Fakat Sadulayev ve halefi Doku Umarov daha genç savaþçý bir neslin sorumluluðu almaya hazýr olduðunu belirterek, Çeçenistan ve diðer Kuzey Kafkasya’daki cumhuriyetlerinde Rusya karþýtý o l a n
direniþin gücünün Basayev gibi efsanevi bir liderin ölümü ile bile yýpranamayacaðýný belirtmiþlerdir. Ne Mashadov ne de Sadulayev’in ölümü Kuzey Kafkasya’daki gençleri direniþin saflarýna katýlmaktan alýkoymamýþtýr. Umarov Nisan ayýnda RFE/RL’in Kuzey Kafkasya servisiyle ve yine son zamanlarda Türkiye’deki Vakit gazetesiyle yaptýðý bir röportajda direniþin silah saðlayabileceðinden daha çok askere sahip olduðunu söylemiþtir. Diðer bir deyiþle, direniþin en zayýf noktasý insan gücü azlýðý deðil fakat kaynak sýkýntýsýdýr. Dahasý, direniþ 4 yýl önce Mashadov henüz yaþýyorken 2010 yýlýna kadar devam edecek bir hareket planý oluþturdu. Sadulayev tarafýndan Mayýs 2005 yýlýnda dördü Çeçenistan’da biri Daðýstan’da biri de genel olarak Kuzey Kafkasya’nýn geri kalanýnda –Inguþistan, Kuzey OsetyaKaberdey Balkar, Stavropol, Karaçay Çerkes ve Krasnador rayonu arasýnda ayrýlmýþ- oluþturulacak altý cephe kararý, 6 Temmuz’da Dvelet savaþ Konseyi tarafýndan Volga ve Ural bölgesinde yeni cepheler kurma kararý gibi bu planýn parçasýydý. Sadulayev ile birlikte, direniþ hareketi Basayev ismi ile özdeþleþen Rus sivillerine karþý büyük terörist saldýrýlar yapmayý durdurdu. Bu tarz saldýrýlar- ilki Haziran 1995 yýlýnda Basayev tarafýndan Budyonnovsk’ta, ikincisi yine yýkýcý etkileriyle Moskova’da Ekim 2002 yýlýndaki rehine krizi ve Eylül 2004 Beslan baskýný- Çeçen direniþine olan uluslar arasý desteðin ve sempatinin azalmasýna yol açmýþtýr. Daha da önemlisi, Bu tarz saldýrýlar Batý’ya Çeçenistan’daki durumu uluslar arasý terörizmle savaþýn bir parçasý
gibi göstermek isteyen Rus liderlerin iþine yaradý. 2003 yýlýnda Birleþmiþ Milletler ve Amerika Basayev’in Riyadus-Salikhin taburunu terörist bir organizasyon olarak tanýmladý; Rusya Basayev’in baþýna 10 milyon $ koydu. Moskova’nýn bir numaralý teröristi olarak tanýmlanan adamýn ölümü Amerika’nýn da onu terörist olarak gördüðü göz önünde bulundurulursa en azýndan teorik olarak çatýþmanýn barýþçýl çözümü önündeki engelleri kaldýrýyor. Bunun aksine,
uluslararasý toplum, Rusya’yý, hiçbir terörist saldýrýya karýþmamýþ Umarov ya da Rusya Güvenlik Konseyi eski sekreteri Ivan Rybkin tarafýndan, RFE/RL Kuzey Kafkasya Servisine, direniþin yumuþak kanadýný oluþturan insan olarak tanýmlanan Londra’daki Çeçen Diþiþleri Bakaný Ahmet Zakayev ile görüþmeler yapmasý için engellemek konusunda isteksiz olacaktýr. Ne var ki, birçok üst düzey Rus görevlisi Umarov ya da Zakayev’in Basayev gibi savaþ suçu ve terörizme karýþmýþ kimseler olduðunu iddia etmektedirler. Rusya’nýn savcý generallerinden biri olan Yury Chaika geçen ay göreve gelmesini takiben ilk icraatý Zakayev’in Ýngiltere’den ihraç edilmesi için yeni bir emir vermekti. Umarov, þeriat mahkemesi tarafýndan Çeçenistan’da soykýrým suçundan ölüme mahkum edilen Çeçenistan dýþýndaki uluslar arasý terörist ve savaþ suçlularýnýn suikastý için bir ölüm takýmýnýn oluþturulacaðýný duyurdu. U m ar ov ’un b u
Bu nedenlerden dolayý, Rusya’nýn iki seçeneði var: Bir yandan Putin’in Çeçenizasyon politikasýndan vazgeçmesi ve barýþ görüþmelerine baþlamasý ya da alternatif olarak bu fýrsatý göz ardý edip Rusya’nýn içinde askeri, polis ve güvenlik yapýlarýna saldýrýlarýn olmasýna göz yummasý. Bu saldýrýlardan bazýlarý büyük bir olasýlýkla baþarýsýz olacak, Ekim 2005’te KabardeyBalkar’ýn Baþkenti Nalçik’teki ya da Basayev’i öldürdüðü zannedilen planlý saldýrý gibi. Fakat Volga ve Urallarda açýlmasý planlanan cepheler Ýkinci Çeçen savaþý’ndan daha farklý tamamen yeni bir boyutun habercisidir. Kuzey Kafkasya’da devam eden direniþ en büyük zararý Umarov öldürüldüðü zaman olacak-Umarov bunun gerçekleþmesinin sadece bir zaman meselesi olduðunu söylüyor.Onun ölümü Çeçenistan’da savaþ tecrübesi bir asrý aþan ve Mashadov’a bu kadar yakýn olan son etkili liderin yok olmasý anlamýna gelecek. Basayev ve Umarov’un kendileriyle beraber yedi sene savaþan Kuzey Kafkasya dýþýnda isimleri bilinmeyen daha genç savaþçýlara tecrübelerini aktardýklarý doðrudur. Ne var ki, 20’li ve
önemli zamanda barýþ görüþmeleri için hazýr olduðunu göstermek için bu ölüm takýmýnýn hareketlerini erteleyip ertelemeyeceði belirsizliðini koruyor. Dahasý, direniþ hareketi, Umarov’un Baþkan olarak kamuya ilk konuþmasýnda belirttiði gibi, Kuzey Kafkasya ve diðer yerlerdeki Rus askeri ve polis güçlerini hedef almayý sürdürecek. (Basayev’in öldürüldüðü yer patlayýcý yüklü kamyonun hedefinin aslýnda Kuzey Osetya’daki Mozdok Rus askeri olabileceðini düþüncesini veriyor.) Ve Ekim 2002 Moskova’daki tiyatro baskýný Çeçenistan’dan binlerce kilometre uzakta bu tarz saldýrýlar yapmak için lojistik problemlerin üstesinden gelinemez olduðunu göstermiþtir.
3 0 ’ l u yaþlarýndaki bu genç neslin sahip olduklarý kaba bilgilerle ve Çeçenistan’ýn savaþta olmadýðý döneme ait belirsiz hatýralarýyla barýþ görüþmelerini bir alternatif olarak görmeleri ya da Moskova ya da uluslar arasý toplum tarafýndan görüþülecek bir taraf olarak kabul edilecekleri çok olasý bir durum deðildir. Bu noktadan bakýldýðýnda, Baþkan Putin ve diðer Rus liderleri için Umarov da öldürülürse birkaç hafta sonra yok olacak bir fýrsat penceresi var.
Compiled by Liz Fuller, BASAYEV'S DEATH CREATES FATEFUL CHOICE FOR RUSSIAN LEADERSHIP, RFE/RL REPORT, 14 July 2006, Vol.5 No.23, http://www.rferl.org/reports/caucasus-report/default.asp
104
Rusya: Basayev’in Ölümünün Çeçenistan Politikasý Üzerinde Çok Az Etkisi Olacak 1 VALENTÝNA MÝTES
R
usya’nýn en çok aranan, Çeçen savaþ komutaný Þamil Basayev 9 Temmuz’da öldürüldü. Çeçen direniþ hareketinde radikal bir kanadý oluþturan Basayev Beslan baskýný da dahil olmak üzere Rusya’ya karþý birçok terörist saldýrýnýn sorumluluðunu üstlendi. RFE/RL Basayev’in ölümünün Kremlin’in Çeçenistan politikasý üzerinde deðiþikliðe yol açýp açmayacaðýný inceliyor.
baþlarsa çok þaþýrýrým. Mesele sadece Basayev deðildi. Kremlin’den bugüne kadar görüþmelere baþlamak için istekli olduðuna dair hiçbir iþaret yoktu. Basayev’in ölümünün bir þey deðiþtireceðini düþünmüyorum.” Nicholai Petrov, Moskova Carnegie Merkezinde bir uzman bugün hala devam ettiði gibi Basayev’in ölümünün Kremlin’in Çeçenistan’a karþý politikasýný deðiþtirmeyeceðini söylüyor.
Basayev’in ölümüyle birlikte Kremlin büyük bir zafer ilan etti. Ve Çeçenistan’da Moskova yanlýsý Baþkan Alu Alkhanov, Interfax Haber Ajansýna Basayev’in ölümünün illegal silahlý yapýlara karþý mücadelenin mantýklý sonucu olarak deðerlendirilebileceðini söyledi.
kf
Nicholaa Redman -Londra’da Ekonomist’in Ýstihbarat Birim’inde- ayný fikirdedir. Kremlin’in görüþmelere baþlayacaðýna inanmýyor: “Kremlin görüþmelere
Putin’in 10 Temmuz’daki yorumlarý Çeçen sorununu ancak güç kullanarak çözmek istediðini gösteriyor: “Siz ve ben çok iyi biliyoruz ki terörist tehdit çok büyük ve biz ne koþulda olursa olsun bölgedeki operasyonlarýmýzý zayýflatmamalý, tam aksine daha da yoðunlaþtýrmalý ve bölgedeki hareketlerimizin etkinliðini arttýrmalýyýz.” Çeçen Direniþi Bu nedenlerden dolayý, birçok gözlemciye göre, mevcut durum ayný kalacak. Bu Çeçen direniþinin birçok üyesi tarafýndan paylaþýlan bir görüþtür.
Politika Deðiþikliði Olasý Deðil Rus Gazeteci Anna Politkovskaya Çeçen savaþýný ayrýntýlarýyla ele aldý. Kremlin’in Basayev’in ölümünü büyük bir zafer olduðunu iddia edeceðini ve Çeçenistan üzerinde daha önceki politikasýný devam ettireceðini söylemiþtir: “Basayev gitti fakat Kremlin politikasýný deðiþtirmeyecektir. Bence þimdi ya da birkaç zaman sonra Çeçenistan’da görüþme yapabilecekleri kimsenin olmadýðýný söyleyecekler ve iki yüzlü bir þekilde konuþacak kimsenin kalmadýðýný ve dolayýsýyla direniþin de kalmadýðýný iddia edecekler”.
öldürdüler. Sadulayev Mart 2005 öldürülen Mashadov’dan sonra Baþkan olmuþtu.
Ahmet ZakayevLondra’da yaþayan Çeçen Dýþiþleri Bakaný“Basayev’in ölümünü hiçbir þekilde Çeçenistan’daki mevcut durumu deðiþtirmeyecektir” demiþtir.
Ne var ki Petrov, Basayev’in ölümünün bu kadar önemli bir zafer olmadýðýný iddia ediyor. Basayev’in parçalanmýþ çeçen direniþ hareketinde sembolik bir yüz olduðunu söylüyor.
Ve radikal Çeçen ideolojisti Movladi Udugov Kavkaz center internet sitesindeki yazýlý bir açýklamasýnda Basayev’in ölümünün ardýndan “Çeçen savaþçýlar Rusya’ya karþý cihatlarýna devam edecekler” demiþtir.
En son Ayrýlýkçý Öldü Basayev Rusya tarafýndan ortadan kaldýrýlan en son Çeçen lideridir. Geçen ay, Rus Güvenlik Güçleri ayrýlýkçý baþkan Sadulayev’i
1 Valentinas Mite, Russia: Analysts Say Basayev Death Will Have Little Effect On Chechen Policy http://www.rferl.org/featuresarticle/2006/07/77ADBE92-9F0C4F61-8C92-AB1457125CEF.html
105
Þamil Basayev’in Ardýndan Çeçen direniþi Dudayev, Yandarbiyev, Maskhadov, Sadullayev ve son olarak direniþin sembol isimlerinden Þamil Basayev'i de Kafkasya mücadele tarihinin ölümsüzler listesine taþýdý. Baðýmsýzlýk mücadelesi veren Kafkasyalýlar'a sabýr ve metanet diliyoruz. Bir ömür sürdürdüðü mücadeleyi eðrisiyle doðrusuyla algýlamak, anlamak ve anlatmak biz yola devam edenlerin vazifesidir. O'nun Ardýndan Farkýnda Olalým, 12 yýl önce bir baðýmsýzlýk savaþý olarak baþlayýp, giderek soykýrýma karþý bir direniþ haline gelen savaþýn en önemli dönemeçlerinde yer alan Þamil Basayev'in üzerine vurulan terörist damgasý, öldükten sonra da Çeçen halkýnýn haklý mücadelesini karalamak için kullanýlmaya devam edilecek. 12 senedir on binlerce Çeçen çocuk, yüz binlerce yetiþkin katledilirken Çeçenya'yý dünyanýn en karanlýk bölgesi haline sokup yaþanan sýnýrsýz acýyý ve katliamý gözlerden sakladýlar. Bu karanlýktan fýþkýran öfke ve umutsuzluk dalgasý Beslan ve benzeri acýlara yol açtýðýndaysa, acýyý milyarlarca kareye sýðdýramayýp sahip olduklarý tüm ýþýklarla spotlar altýna aldýlar. Þamil Basayev'de, Kafkas halklarýnýn yüzlerce yýllýk mücadele tarihinin tüm erdemlerini, doðru ve yanlýþlarýný okuyabilirsiniz. Mücadele tarihimizin vücut bulduðu Þamil Basayev her þeyden önce Kafkasya'nýn evladýdýr. Tüm bu acýklý senaryonun gerçek yürütücülerinin diliyle ona vurulan terörist damgasýna sessiz kalmak Kafkasyalý'nýn boyun eðmez karakterinin aþaðýlanmasýna ve gayri meþru ilan edilmesine sessiz kalmakla ayný þeydir. O'nun Ardýndan Hazýrlýklý Olalým, Rusya, Çeçenya'da kendisine uzatýlan zeytin dallarýný kýrarak bu savaþa ihtiyacý olduðunu daha önce göstermiþti. Þimdi, Çeçen halkýna hala boyun eðdirememiþken bütün güçleriyle hareketin savaþçý önderlerine yüklenmelerinin sebebi þimdiye kadar duyduklarýndan farklý bir korku taþýyor olmalarýdýr. Rusya boyunduruk altýnda tuttuðu Kafkasya'nýn tüm bölgelerinde direniþ tohumlarýnýn filizlendiðinin ve direniþin tüm Kafkasya'ya yayýlmasý halinde neler olabileceðinin farkýnda ve bu yayýlmanýn önderlerine yönelik sürekli operasyonlar gerçekleþtiriyor. Korkusunun esiri olmuþ bir iktidarla yönetilen Rusya'ya dur denmemesi halinde tüm Kafkasya ve Rusya'nýn kendisini ciddi yýkýmlar bekliyor. Nalçik baskýnýyla ilk adýmý atýlan bu yeni cephe Kafkasya'da ateþten gömlek giydiðimiz yeni bir dönemin habercisidir. Diasporayý bu savaþa karþý hazýrlýklý olmaya davet ediyoruz. Diaspora elindeki tüm demokratik aygýtlarla bu sürecin sorumlusu Rusya'yý teþhir ederek baský altýna almaya çalýþmalý ve Kafkasya'da yürüttüðü sömürge politikasýna son vermeye zorlamalý. Þamil Basayev'e Sahip Çýkýyoruz, Bir ömürlük mücadelesiyle savaþýmýzýn bir parçasý haline gelen Þamil Basayev'in öyküsünü öncelikle biz Kafkasyalýlar anlamalý ve anlatmalýyýz. Onlar Nord-Ost ve Beslan'la anlattýlar, biz Abhazya'yla, Caharkale'yle, Kafkasya'nýn her köþesinde yürüttüðü mücadeleyle hatýrlayacaðýz. Onlar halkýnýn soykýrýmýna gerekçe olarak anlattýlar, biz halkýnýn umudu olarak hatýrlayacaðýz. Onlar parça parça olmuþ bedeniyle sundular, biz en güzel haliyle hatýrlayacaðýz. O Abdallah Þamil Abu-Ýdris'i seçti, biz Þamil Basayev'i hatýrlayacaðýz.
Kafkasya Forumu 14 Temmuz 2006
Küreselleþme Kýskacýnda ÇokkültürlülükVe Dil Politikalarý
106
kf
Küreselleþme Kýskacýnda Çokkültürlülük ve Dil Politikalarý Çokkültürlülük söylemi, kimlik ve ötekileþtirme tartýþmalarý ekseninde “yükselen milliyetçlik”e hýzla ivme kazandýrýyor. Küreselleþmeye baðlý olarak ise bir tür “erime potasý ideolojisi”ne dönüþüyor. Bu baðlamda çok kültürlülük olgusunun olmazsa olmaz bileþenlerinden biri olan “dil” üzerine de bu ya/ya da tuzaðýna düþmeden politikalar üretebilmek ve sivil alanda yaygýnlaþtýrmak hayati bir deðer taþýyor.
WATIRIPHA YASEMIN ORAL
K
üreselleþmenin anahtar düþünme biçimi modern dünyanýn kültürel çoðulculuk tartýþmalarýnda rolünü oynadýðý yeni dünya yarattýðý yanýlsamalarý görmemizi da etkisini göstererek, "çok" kültürdüzeninde, çokkültürlülük saðlayacaktýr. lülüðü adýna uymayan bir biçimde farklý tartýþmalar ve açýlýmlara kapý "tek" tipçi bir anlam çerçevesinin aralayan çok boyutlu bir olgu içine hapsetmeye çalýþmaktadýr. Bir Çokkültürlülüðü Yeniden olarak önümüze çýkýyor. Temel baþka deyiþle, farklýlýklarý yarattýðý Düþünmek anlamýyla çokkültürlülük bir Eþitsiz ve tekçi bir söylemle yeni dünya düzenini bozan bir toplum içinde birden fazla kültürel özdeþleþen küreselleþmenin problem olarak kabul eden küregrubun varlýðýna iþaret eder ki bu kendinden baþka her þeyi dýþarýda selleþme, özünde farklý olanýn ötekanlamýyla sadece tanýmlayýcýdýr ve býrakan hegemonik yaklaþýmlarý ileþtirilmediði ve farklýlýklarýn açýkça yetersizdir. Küresel zenginlik kaynaðý olarak Hiç bir dil salt dilsel özellikleriyle görüldüðü çokkültürlülük eðilimler dünyamýzý tek bir kültüre mahkum etme olgusunu zayýf olanýn güçlü daha deðerli, verimli veya faysürecine ivme kazandýrýrken, dalý deðildir. Ne de hiçbir dil tüm olana benzetildiði bir tür çokkültürlülük olgusunu tek kültürleri kapsama potansiyeline "erime potasý" ideolojisine bir boyutuyla tek bir düzlemde dönüþtürmektedir. Ancak son sahiptir. Tüm bunlarý belirleyen ele almak artalanýndaki derece açýktýr ki tek bir koþullarý ve barýndýrdýðý dillerin arkasýndaki politik güçler kültüre evrimle sürecine zorolasýlýklarý doðru okumamýzý lanýrken, tüm erime potasý ve siyasalardýr. engelleyebilir. Zira pratik ideolojilerinde olduðu gibi olarak hali hazýrdaki çokkültürlü kültürel entegrasyonu toplumsaltoplumsal dokunun giderek laþmanýn bir ön koþulu olarak kabul çokkültürlülüðün teorik olarak da etmek çokkültürlülük olgusuna salt biçimsel ve betimleyici bir nitehayat verme çabasýndan çok uzak lik kazanmasýna neden olmasý olacaktýr. Böyle bir yaklaþým ancak böyle bir okumanýn ürünüdür. egemen kültüre entegre olmayý gerektiren küreselleþmeyi meþruBu bakýþ açýsýyla çokkültürlülüðe laþtýrýp, bizi karþýsýnda çaresiz deðiþmez tek bir anlam yüklemeye býrakacaktýr. Oysa ki her kültürel çalýþmak yerine, toplumsal yansýgrup birbirinden tamamen ayrý, malarý baðlamýnda sorunsallaþtýrizole olmamakla beraber gönüllü mak daha doðru olacaktýr. Çok olarak karþýlýklý hoþgörü fazla kullanýlmasýna raðmen henüz çerçevesinde kendini gerçekkavramsal anlamda uzlaþýlmýþ bir leþtirme ve geliþtirme hakkýna olgu bile olmayan çokkültürlülük, sahip olmalýdýr. Burada kast edilen ancak küreselleþme ve kimlik bir tarafta dýþa kapalý, salt kendine tartýþmalarýyla birlikte ele dönük, endiþe verici türden bir alýndýðýnda yerini bulacaktýr. Yani yerelliðin, diðer tarafta da yerel ancak bu türden çok boyutlu bir kültüre yabancýlaþmýþ naif bir
evrenselliðin olduðu bir "ya / ya da" (ya yerelleþme ya küreselleþme) yaklaþýmý deðildir. Burada kast edilen son derece hassas bir dengedir: empatik bir yaklaþýmla farklý olaný ötekileþtirmeden kendine ait olaný gerçekleþtirme hakkýný koruyarak birlikte yaþama pratikleri geliþtirmek. Aksi takdirde söz konusu erime potasý yaklaþýmýnýn bizi götüreceði tek noktanýn "kültürsüzleþme" olduðu unutulmamalýdýr.
larýndan soyutlandýðýnda anlamlandýrýlmasý çok daha zor bir hal alýr. Hatta aslýnda bu olgular ve yaþantýlar gerçek anlamda güçlerini her bir baðlamdaki yerelliklerinden alýr. Bazen küçücük yerel örnekler yaþadýðýmýz dünyanýn sýðlýklarýný,
Politik Bir Yaklaþým: "Dil" Açýkça görülmektedir ki çokkültürlülük artýk çeþitli kurumsal dizgeler yoluyla zayýf olanýn güçlü olana benzetilmesi biçimini almýþ bir çeþit kitlesel kültürlemeye iþaret ederek, küreselleþme tarafýndan þekillendirilmenin sancýlarýný yaþamaktadýr. Modern zamanlarda kitlesel kültürleme ve toplumsallaþtýrmanýn en etkili kurumlarý ise kuþkusuz medya ve eðitimdir . Kitle iletiþim araçlarý ve formal eðitim süreçleri yoluyla bireyler ve toplumlar kültürel bir hegemonyanýn nesneleri olarak "verili" sisteme uyum saðlayacak biçimde normalleþtirilir bir bakýma. Bu iki önemli toplumsal pratik her zaman politik birer olgu olduysa da bu durumun görünürlüðü günümüzde geçmiþe oranla çok daha kaçýnýlmaz bir hal alarak, hem eðitim hem de medyanýn bir takým ekonomik, toplumsal ve politik çýkarlara hizmet ettiði gerçeðini ilan etmektedir. Bu baðlamda eðitim ve medya pratiklerinin gerçekleþtirildiði en temel araç olan "dil" de ayrý bir önem kazanmaktadýr. Eðitim ve medya gibi dil de hiçbir zaman apolitik deðildir. Dünya tarihine baktýðýmýzda sayýsýz emperyalist güdünün en önemli kendini gerçekleþtirme araçlarýndan biri olmuþtur dil. Tüm bu tartýþmalar ve hayata dair yansýmalarý sosyo-politik baðlam-
çeliþkilerini ve açmazlarýný en yalýn ve etkili biçimde anlatmamýzý ve anlamamýzý saðlar. Örneðin; eðer dil sorunu politik olmasaydý, Sovyetler-sonrasý Ukrayna'da eðitim dili olarak Rusça'nýn kullanýlmamasýna iliþkin siyasalar ortaya çýkar mýydý? Ya da günümüzde artýk uluslar arasý iletiþim dili statüsüyle tanýmlanan Ýngilizce küreselleþmenin dili ya da emperyalist bir dil olarak tartýþmaya açýlýr mýydý? Ya da dil apolitik olsaydý, Stalin döneminde Abhazya'nýn Gürcüleþtirilmesi sürecinde dil önemli bir baþrol
oyuncusu olarak karþýmýza çýkar mýydý? Abhaz okullarý kapatýlarak, Abhazca'nýn kullanýlmasý yasaklanýr mýydý? Muhtemelen hayýr. Hiçbir dil salt dilsel özellikleriyle daha deðerli, verimli veya faydalý deðildir. Ne de hiçbir dil tüm kültürleri kapsama potansiyeline sahiptir. Tüm bunlarý belirleyen dillerin arkasýndaki politik güçler ve siyasalardýr. Yine Kafkasya üzerinden örneklendirirsek, Abhazya'ya bugün baktýðýmýzda ise kamusal alanlarda Rusça'nýn güçlü etkisi görülmektedir. Ýlkokulda dört yýllýk anadil eðitimini takiben, tüm eðitim Rusça olarak gerçekleþtirilmekte, diðer kamusal alanlarda da resmi dil Abhazca olmasýna raðmen aðýrlýklý olarak Rusça kullanýlmaktadýr. Kuþkusuz etnik olarak homojen olmayan toplumlarda -týpký Abhazya'da olduðu gibiortak yaþam alanlarýnda ortak bir iletiþim dili gereksinimi son derece anlaþýlýr bir durumdur. Ancak bu durum bir halkýn kendi ana dilini kendi topraklarýnda sýnýrlý alanlara -örn. ev içi iletiþimhapsederek görünmez kýlýyorsa sanýrým artýk üzerinde düþünülmesi ve hatta harekete geçilmesi gereken bir durum söz konusu demektir. Çünkü, tam da erime potasý yaklaþýmý içinde ele aldýðýmýz çokkültürlülük olgusunun açýk bir örneði ile karþý karþýyayýzdýr aslýnda- çoketnili bir toplumsal yapý içinde güçlü olanýn dilinin iþlevselleþtirilmesi ve kamusallaþtýrýlmasý. Oysa ki eðer bir dil sadece yerelse, neredeyse "görünmez"dir . Bir baþka deyiþle, eðer bir dil önemli alanlarda medya ve eðitim gibi- büyük amaçlar için kullanýlmazsa çabuk bir biçimde ve doðallýkla iþlevsizleþir ve görünmez olur. Elbette Abhazya örneðinde ele aldýðýmýz dilsel durum kendi þartlarýnda son derece hassas bir konudur ve belirli
“eðerbirdilsadeceyerelseneredeysegörünmezdir”
107
“dilselasimilasyonkolektifbilincezararvererekkültürelasimilasyonunönünüaçar”
108
tarihsel ve politik koþullarýn sonucudur. Ancak yüzümüzü geleceðe döndüðümüz zaman yapýlmasý gereken verili olaný kabul edip, bunu koþullar üzerinden meþrulaþtýrmak deðil, kolektif bilincimizi korumak adýna öncelikle yaþananlarý görünür kýlarak dönüþümün önünü açmak olmalýdýr. Çünkü dilsel asimilasyon kolektif bilince zarar vererek kültürel asimilasyonun önünü açar. Dilin eðitim sistemi ve diðer kamusal alanlarda kurumsallaþtýrýlmasýyla önce dilsel sonra da kültürel asimilasyon sistematik olarak kolaylaþtýrýlýr. Ýþte tam da bu nedenlerden dolayý dil sorunlarý çoðu zaman bir ölüm kalým meselesi olmamasýna raðmen bu denli önemlidir ve artýk güç iliþkileri ekseni dýþýnda görülmesi ve tartýþýlmasý olanaksýzlaþmýþtýr. Geldiðimiz noktayý açýkça ortaya koyan diðer çarpýcý bir durum ise dil istatistikleridir. Pek çok kaynaða göre dünya nüfusunun yaklaþýk yüzde 95'i yaþayan dünya dillerinin sadece yüzde 5'ini kullanmaktadýr ki bu da söz konusu dillerin yok olmaya mahkum olduðunu gösteriyor. Bu karamsar tablonun arkasýndaki en önemli aktörlerden biri de kuþkusuz kitlesel kültürleme araçlarýdýr. Ve bu noktada yeniden altý çizilmesi gereken husus ise dil sorununun kültürel olduðu kadar politik olduðu gerçeðidir.
Ýþçiler anadilerini unuturla( )!
Dil sorunlarý çoðu zaman bir ölüm kalým meselesi olmamasýna raðmen son derece önemlidir ve güç iliþkileri çerçevesinde ele alýnmasý gereken politik bir yaklaþým gerektirir.
21 Þubat - Uluslararasý Anadil Günü
Ve Diaspora Dil sorunu elbette yalnýzca Kafkasya'nýn deðil diasporanýn da sorunudur. Kendini gerçekleþtirmekte giderek zorlanan bir halkýn çeliþkisi olarak önümüze çýkan sorular silsilesi: Burasý ve anavatan arasýndaki bir köprü olarak diaspora kimliði baðlamýnda ortak kültür anlayýþýný ve kolektif bilincimizi koruyor muyuz? Daha doðrusu nasýl koruyoruz? Bu bilinci korurken ve geliþtirirken dil
konusunda nasýl bir tavýr alýyoruz? Daha doðrusu bir tavýr alýyor muyuz? Günün birinde -ki çok da uzak deðil sanýrým- yukarýda söz ettiðimiz karamsar dil tablosunun bir parçasý olmak istiyor muyuz? Ve karþý karþýya olduðumuz tabloyu oluþturan süreci bir tercih, zorunluluk yoksa dayatma olarak mý görüyoruz? Tüm bu sorulara cevap ararken küreselleþen dünyamýzý izlemekle yetinen kalabalýklar olma görüntüsüyle hesaplaþmak gerekiyor ki bu da kesinlikle bize verili olanýn sýnýrlarýný aþan bir bilinç ve farkýndalýk anlamýna geliyor. Aksi takdirde açýk veya örtük ama bir biçimde kültürel küreselleþme hegemonyasýnýn bir aracý ve nesnesi olma tuzaðýna düþmek kaçýnýlmaz görünmektedir. Ve ne yazýk ki bu kolektif kültürel bilince ve politik farkýndalýða sahip olmayanlarýn verili sistem yönünde normalleþtirilmesi her zaman daha kolay olmuþtur ve olacaktýr. Bir tarafta hýzla küreselleþtirilen kitle kültürüne entegre olup, sesini duyuramayan ve temsil edilmeyen nesneler olmak, diðer tarafta ise adaletsiz ve eþitsiz geliþen hegemonik kültürün yayýlma araçlarýný sorunsallaþtýrýp, verili düzenin dayatmalarýna direnmek için sosyopolitik bir duruþ sergilemek duruyor. Bu duruþ ötekileþtirici deðil, kendini gerçekleþtirme ve geliþtirme sürecine yönelik sorgulayýcý bir duruþ olmalýdýr ayný zamanda. Seçim bizim! Ve tüm bu tartýþmalar özünde dil gibi politik sorunlara apolitik yaklaþýmlar getirmekle ilgilidir. Yüzleþilmesi gereken asýl mesele ise tam da budur! KAYNAKLAR: Gerbner, G. (1985), "Mass Media Discourse: Message System Analysis as a Component of Cultural Indicators". Ýçinde T. A. Van Dijk (Der.) Discourse and Communication, Berlin: Walter de Gruyter. Safran, W. (2004), "Introduction: The Political Aspects of Language", National and Ethnic Politics, 10:1-14, Taylor & Francis.
109
Üç Nesil Sürgün Hayatlar (3) Üç nesil sürgün hayatý yaþayan Çeçenlerin, bu sayýmýzda Ýstanbul’da bulunan Ümraniye kampýný ele alýyoruz. Her kampýn kendine has yapýsýyla içinde yaþayanlarýn yaþamdan soyut mülteci hikâyelerini bu kez bir anne olan Havva’dan dinleyeceðiz. Savaþýn kirli yüzünü, erkeðe dayattýðý acýmasýzlýðý, yok olma endiþesini birde arka planda kalan ama asýl yýkýlan kadýnlarýn gözünden görelim.
GIRIN MUHAMMET SALMAK - KHURMA CAN KESGÝN
A
ltý yýldýr Ümraniye’de kampta bir yanda çocuklarýný kestiremediði geleceðe hazýrlama sýkýntýsý, bir yanda geride býraktýðý akrabalarýnýn hayatlarýnýn endiþesi arasýnda geçen yaþam, bizlere gözlerimiz önünde cereyan eden sürgünü, mülteciliði, hayallerdeki anavatan imgesini tersyüz edecek bir þekilde gösterecek… - Söyleþi için isim vermek istemeyebilirsiniz, ne yazmamýzý istersiniz? - Bir kadýn dersiniz, bir kadýncýk dersiniz, isterseniz Havva yazarsýnýz. Buraya geldiðimden beri benim pek çok röportajým oldu, gazeteciler geldi, TGRT gibi kanallarda çýktým. Röportaj yapacaðýnýz zaman hepimizde bir heyecan oluþuyor, bir þey olur, bazý þeyler düzelir diye. Bugüne kadar ben böyle bir þeye þahit olmadým, inþallah bundan sonra çocuklarýmýz için yararlý bir þeyler olur.
kendi durumunu anlatmaya baþladý ve belki de mesleðinden olsa gerek çocuklarýnýn yaþadýðý eðitim sorunlarýndan bahsetmeye baþladý. Söyleþimizi sorular deðil, daha çok muhabbetin gidiþi belirliyordu. - Ben öðretmendim, ilk zamanlar çocuklarýn hocasý gelmiþti kampa. Ne dedi biliyor musunuz? Dünya’da Halilürrahman Camii’nin altýnda yaklaþýk 120 mülteci yaþýyor
- Havva’nýn ve mültecilerin beklentilerini karþýlamaktan uzak olsa da bu, bizim kamplarla ilgili gerçekleþtirdiðimiz üçüncü söyleþi olacak. Daha önce gerçekleþtirdiðimiz Beykoz ve Fenerbahçe söyleþileri ardýndan, Eskiþehir, Düzce, Adapazarý, Samsun ve Kayseri’den pek çok Kafkasyalý konudan haberdar oldular ve çeþitli dayanýþma faaliyetleri organize ettiler. Bu söyleþiler tek baþýna soruna çözüm üretmese de, bu sorunlara çözüm üretmesi gerekenlerin kamplardan haberdar olmasýný ve tarihe mal olacak bir gerçekliði algýlamalarýný saðlýyor. Beklentimiz bir ilk adým olarak da adlandýrabileceðimiz farkýndalýðýn saðlanmasý. Havva, söyleþi konusunda ki umutsuzluðunu bir aþama daha açýklayabilmek için sanki kf
110
- Çeçenya’ya mý dönüyorsunuz? - Evet, inþallah dönüyorum! Bugün Yabancýlar Þube’sine uðradým ama görevli baþ komiseri bulamadým, yarýn sabah tekrar gitmem gerek. Ýnþallah siz bu röportajý yayýnladýðýnýz da ben artýk Çeçenya’da olurum. Ailemle beraber; iki çocuk ve beyimle birlikte dört kiþi döneceðiz. - Çeçenya’dan ailenizle mi gelmiþtiniz? - Beyim kaybolmuþtu ve kendisinden 8 ay boyunca hiç haber alamamýþtýk, daha sonra “savaþta ölecek olan” 28 yaþýnda ki erkek kardeþim kendisine mektup geldiðinde beyimi bulmuþ. Sonra çocuklarým ile birlikte ikinci savaþýn baþlamasý üzerine Çeçenya’dan çýkýp Gürcistan’da Pankisi’ye geldiðimiz de beyimi yaralý halde orada buldum ve oradan Türkiye’ye beraber geldik. Ýlk savaþ çýktýðýn da biz Çeçenya’dan dýþarý çýkmamýþtýk. þöyle bir kural vardýr; En baþarýsýz olanlar öðretmenlerin çocuklarý, en çok hasta olanlarda doktorlarýn çocuklarýdýr. Ama bugün, bu sözün resmini gösteriyor gibi. Niçin? Çocuklarýmýz okula gidemiyor, burada ben bir þeyler göstermeye çalýþýyorum ama ortaokul, lise hepsine gidebilseler, bilgisayar, matematik öðrenseler, çok daha iyi olacak. Açýk konuþacaðým, devlet bir þey yapmýyor. Kýzýlay’dan ve parlamentodan insanlar
“Ýkinci savaþ baþladýktan sonra bize Çeçenya’dan çýkmamýz gerektiði haberi geldi. Bende, savaþýn en sýcak günlerinde Þamil Basayev ve savaþçýlarý Coharkale’den (Grozni) çýktýklarýnda Çeçenya’dan çýktým.” kamplara geldiklerinde onlara; çocuklar okula gidemiyor, ikametimiz yok, oturma hakkýmýz yok, pasaportumuz yok, kimliðimiz yok, bizim için kimse çalýþmýyor, neden böyle oluyor diye sordum? Bizlere dedikleri; “Ýkinci Dünya Savaþý bittikten sonra emir çýktý, siz Türkiye tarafýndan Avrupalý sayýlýyorsunuz. Malezya, Afrika, Arap devletleri ve Ortadoðu coðrafyasýna Türkiye bakýyor” yani, bizim çocuklarýmýz burada misafir olarak kabul ediliyor. Burada insanlar nasýl kalýyor bilmiyorum, Allah bizi bu insanlara verdi ama devlet tarafý bizimle ilgilenmiyor. Sadece sabahlarý hazýr yemek geliyor onu yiyoruz. - Gelen yemek sizlerin ihtiyaçlarýna göre mi? Yoksa sizlere sorulmadan standart yemekler mi geliyor? - Öyle bir problemleri yok, ne yersiniz, ne verelim diye bir þey yok. Siz lokantaya gidip istediðiniz yemeði söylersiniz aksine burada gelen yemekleri bazen yiyoruz bazen de buradaki fakir komþularýmýza veriyoruz. Sebze ve meyve geldiði günler bayram oluyor bizim için. Bilemiyorum insanlar geldiklerinde þikâyetlerimizi iletiyoruz ama ertesi gün bir þey olmuyor, çare yok gerçi artýk gidiyorum buralardan… kf
- Birinci Savaþ’ta neler yaþadýnýz? - Samaþki köyünü herhalde duymuþsunuzdur, babaannemin köyü, Türkiye’de ki köyler gibi deðil daha büyük, 1992–99 nüfus sayýmlarýnda 24–25 bin kiþi yaþýyordu. Köyde çok gaz vardý, etrafýnda çok fabrikalar vardý, yani ekonomik yönden iyi durumdaydý, bunun için Ruslar savaþ zamanýnda oraya göz koymuþtu. Samaþki, Ruslar için her zaman birinci derecede öneme sahip oldu. Savaþýn dördüncü ayý, Nisan ayýnýn altýncý günü saat sabah dört gibi Ruslarýn köye saldýrýsýnda bizim ev de yýkýldý. Ruslar evimizi bombaladý, kurtulmak için bodruma sýðýndýk ama ev üzerimize yýkýldý. Ben kanlar içinde yerde yatýyordum, eþimde çok yaralanmýþtý, adeta sýrtýnda pencere açýlmýþtý. O gece biz ilk defa cehennemin ne kadar iðrenç olduðunu gördük. Oradan nasýl çýktýðýmýzý hatýrlamýyorum, Allah kurtardý. Sonra bizi Coharkale’ (Grozni) ye hastaneye götürdüler, hastanede iki ay yattýk, çok sayýda yaralý insan vardý. - Hastaneden çýktýktan sonra Samaþki köyüne mi döndünüz, baþka bir yere mi taþýndýnýz? - Geriye sadece topraklarýmýz kaldý, evlerimiz yýkýldý. Baþka yerlere, akrabalarýmýzýn yanýna taþýndýk. Gerçi toprak varsa yeter baþka bir þey lazým deðil, Allah yardým edecek inþallah. - 1996–1999 arasý, Çeçenya’nýn zaferi ile Ýkinci Savaþýn baþlamasý arasýnda neler yaptýnýz? - Okulda tarih öðretmeni olarak çalýþtým ama okulda çalýþma günleri belirli deðildi. Bugün okul varsa yarýn olmuyordu, o dönemler zaten maaþ alamýyorduk. Devlet vereceðini söylüyordu ama alamýyorduk. - Çeçenya’dan ne zaman ve nasýl çýktýnýz? - Ýkinci savaþ baþladýktan sonra bize Çeçenya’dan çýkmamýz gerektiði haberi geldi. Bende, savaþýn en sýcak günlerinde Þamil Basayev ve savaþçýlarý Coharkale’den (Grozni) çýktýklarýnda Çeçenya’dan
111
çýktým. Þamil Basayev, Gelayev ve savaþçýlar, iki çocuðumla birlikte aralarýnda olduðum sivillerin, atýlan bombalardan etkilenmemeleri için yollarýný deðiþtirdiler. Ateþleri, bombalarý üzerlerine çektiler. Ruslarla sýcak çatýþma yaþanmýyor, Ruslar bizi bombalýyordu. Uçaklar bomba atmadýklarý zamanlarda bile alçaktan uçarak ses yapýyor ve psikolojimizi bozmaya çalýþýyordu. Çok ölüm oldu, elsiz, kolsuz, bacaksýz çok insan, çok yaralanan oldu. Bizim çýkýþýmýzda Þamil’de ayaðýndan yaralanmýþtý. Etraf elsiz, kolsuz yaralý insanlarla dolmuþtu, çocuklarýmda yaralanmýþtý. Kýz kardeþim doktordu, elinde ne kadar týbbi malzeme varsa onlarý getirmeye çalýþýyordu bize, ama geceleri tehlikeli olduðu için gelemiyordu. Neticede Çeçenya’dan daðlar arasýndaki yollardan (Ýnguþetya, Osetya, Kazbek ve Gürcistan) çocuklarýmla birlikte çýktýk. - Gürcistan’da Pankisi’ye nasýl geçtiniz? - Yanlýþ hatýrlamýyorsam 2000 yýlý Nisan ayýnýn on ikinci günüydü. Gürcistan’da seçimler olacaktý ve Schevernadze sýnýrý o zamana kadar kabul ettiði Çeçenlerin geçiþine kapattý, bizlere sýnýrdan geri dönmemiz söylendi. Orada hýzlý akan bir nehrin kenarýna indik, kar sularý akýyor ve þiddetli bir yaðmur geliyordu. Ýçinde üç dört tane Çeçen’in olduðu bir takside geceyi çocuklarýmla birlikte yiyeceksiz olarak geçirdik. O gece Çeçenya’yý çok özlemiþtim, annemler Ýnguþetya’daydý onlarý da özlüyordum, ne yapacaðýmý düþünüyordum. Allah beni buraya kadar getirdi, Çeçenya’ya dönmeyeceðim devam edeceðim dedim. Ertesi gün içinde bulunduðumuz taksinin Gürcü þoförü, para karþýlýðý takside ki diðer Çeçenleri sýnýrdan geçireceðini ve istersem beni de sýnýrdan geçirebileceðini söyledi. Kendisine bütün param olan 500 Ruble (Gürcü parasý olarak: 20 Lari) verebileceðimi söyledim. Þoför parayý çok az buldu, içimden kabul etmesi için Allah’a dua ediyordum. O gün çok þiddetli bir yaðmur yaðýyordu, sýnýrdaki askerlerin çoðu çadýrlarýndan çýkmamýþtý. Allah’a þükür þoför verdiðim parayý kabul etti ve diðer yolcularla birlikte sadece 100–200 m. taksi ile devam ettik ve sýnýrdan bizi geçirdi. - Eþinizle nasýl buluþtunuz, onu bulduðunuzu söylemiþtiniz? - Pankisi de, o bizi buldu. Çok þaþýrmýþ ve sevinmiþtik anlatamam, 8 ay kendisini görmemiþtik, durumundan net olarak ta haberdar deðildik. - Eþiniz ne zaman ve nasýl Pankisi’ye gelmiþ? Pankisi’ye geleceðinizle ile ilgili bilgisi var mýydý? - O bizden daha önce aralarýnda yaralýlarýn olduðu on bir kiþi ile birlikte, helikopterle Pankisi’ye getirilmiþ. Pankisi’ye geldiðinde kolu, bacaðý þiþmiþ, çok kötü bir durumdaymýþ. Daha sonra savaþta ölen erkek kardeþim durumumuz ile ilgili kendisine bir mektup vermiþ, bizi göreceðini umuyordu yani. Ama bizim için tam bir
sürpriz oldu. Sekiz ay kendisinden haber alamamýþtýk, Allah kavuþturdu bizleri. - Pankisi’de hayatýnýz nasýldý? Kistinler’i biliyor muydunuz? - Ýlk önce ailelerin yanýna yerleþtik, Kistinler bazýlarýmýzý yanlarýna aldýlar. Ama Kistinler çok fakirlerdi yedikleri unun rengi bile kahverengiydi. Ýnsanlarýn yaþantýlarý çok zordu, onlar bize ne verebilirler ki tencere yok, tabak yok, çaydanlýk yok, hiçbir þey yok. Oralarda bizim gibi çay içen çok fazla kiþi de yok genellikle þarap içiyorlar. Biz Çeçenler çay içmeye alýþmýþýz, bize üç günde bir çay içerseniz size yeter diyorlardý. - Pankisi’de BM kamplarý var, oradaki durum ve dayanýþma nasýldý? - BM’nin kampý vardý. Kýzýlhaç, Kýzýlay da yardým ediyorlardý. Ben orda iken iki-üç yardým organizasyonu oldu ÝHH geldi, bize çok yardýmda bulundu. Bir ara Kýzýlhaç’ýn iki görevlisinin kaybolmasý üzerine, gerçi bu kaybolduðu öne sürülen görevlilerin uçakla Fransa’ya gittikleri söylentisi vardý, Kýzýlhaç suçu biz Çeçenlere yýktý ve yardýmlar dört ay süre ile kesilmiþti. Ben o günlerde yaþadýklarýmý anlatan bir kitap yazmaya baþladým, 40 sayfaya yaklaþtý. Bilgisayarda yazmaya baþladým ama bitirmek henüz nasip olmadý, adýný da söyleyeyim ‘Çeçenya Benim Aðrým’ - Pankisi kamplarý ile ilgili anlatmak istediðiniz baþka þeyler var mý? - Ben Pankisi’de iken, BM kampýnda Çeçen mülteci çocuklar için baþlangýçta derme çatma bir okul vardý, orada öðretmen olarak çalýþtým bir süre. Hafta’da 42 saat, ayda 60 dolar’a çalýþtým. Parayý da BM haricinde bir kuruluþ ödüyordu. Boþ zamanlarýmda resim yapmayý seviyordum. - Türkiye’ye, gelmeye nasýl karar verdiniz?
00 112
- Gürcistan’da iþ bulmak özellikle erkekler için çok zor. Gürcistan Rusya’dan ayrýldýktan sonra (SSCB kastediliyor), Ruslar bütün kaynaklarý kendileri aldý, Gürcüler Rusya’dan bir þey alamadýlar. Gürcüler de bizi bahane ederek uluslar arasý kuruluþlardan yardým alýyorlar, biz onlarýn bahaneleri olduk. Þartlar aðýrdý ve bir þey olacaðýna inanmadýk ve buraya gelmeye karar verdik. Posof-Trabzon-Ýstanbul aktarmasýz olarak karayoluyla otobüsle geldik. - Ýstanbul’da ki diðer kamplarý, Kafkas Çeçen Dayanýþma Komitesini biliyor muydunuz? - Yok, ne Çeçen komitesi ne de kamplarýn varlýðýndan haberdar deðildik. Ýstanbul Otogarý’na geldiðimizde bize söylenilen hiçbir þeyi anlamýyor ve derdimizi anlatamýyorduk. Aksaray diyorduk ama neden Aksaray, orasý neresi bilmiyorduk. Otobüste altý Çeçendik, bir bayan ve çocuðu vardý, onun eþi Beykoz Kampý’nda kalýyordu, iki ay önce gelmiþti. O bizi Otogar’a geldikten iki saat kadar sonra buldu ve Aksaray’da Komite’ye götürdü, kendisi de ailesi ile birlikte Beykoz Kampýna gitti. Önceleri Nazar Otel’de kalýyorduk sonra beyim burada kalmak istemediðini insanlarý tanýmadýðýný, onlara yük olmak istemediðini, kimseye muhtaç olmadan yaþamak için mümkünse kamplara yerleþtirilmek istediðini söyledi. Komite; Fenerbahçe ve Beykoz kamplarýnda yeterli yer olmadýðýný Ümraniye’de yeni bir kampýn açýldýðýný ve oraya gönderebileceklerini söylediler. Daha sonra bir araba ile bizi Ümraniye ye getirdiler. - Ümraniye kampýna yerleþmeniz nasýl olduý? - Ümraniye’ye geldiðimde 2000 yýlýnýn Aralýk ayýnýn 25. günüydü, hava çok soðuktu. Þu anda mevcut bulunan yerleþik olduðumuz Halil-Ür Rahman Camii’nin Kur’an Kursu olarak yapýlmýþ odalarýnda boþ bir yer vardý. Binanýn alt katý henüz bugün olduðu gibi hazýr deðildi. Ýlk zamanlar çok zorlandýk daha sonra Avusturya’ya gidecek olan bir bayan bize ýsýnmamýz için gaz, yiyecek un, makarna getirdi. Pankisi’de ýsýnmak ve yiyecek bulmak her zaman problem olmuþtur. Zamanla 6–7 aile olduk, ilk zamanlar benim oturduðum yeri yiyecek deposu olarak kullandýk daha
sonra bir aile Avrupa’ya gittiðinde deponun benim kendi evim olabileceði ve istediðim malzemeleri alabileceðim söyledi. O zamandan bu yana Ümraniye’de yaþýyorum. - Kamplarda yaþayanlarýn pasaportlarýna el konulduðunu biliyoruz, senin pasaportun var mý? - Evet, pasaportum var ama ikametim yok, normalde pasaportun olursa ikamet alabiliyorsun ama vermediler. Kadýnlarýn pasaportlarý olabiliyor ama erkeklerin savaþma ihtimalleri olduðundan pasaportlarýna bir þekilde el konuluyor. Biz bir þekilde Türkiye sýnýrýndan giriþ yapýyoruz devlet buna bir yerde göz yumuyor ama çýkarken izin vermiyor, hayatýmda ödeyemeyeceðim parayý istiyorlar. Nasýl bir politika bu anlayamadým, devlet kendi için çalýþýyor. - Ýki çocuðum var demiþtin, durumlarý nasýl? - Erkek olan 13 yaþýnda kýz olan 15 yaþýnda iki çocuðum var. Bizim çocuklar burada kampa yakýn Genç Osman Okuluna misafir öðrenci olarak dört ay gitti. Çocuklarýmýz kontrolsüzdü, misafir konumunda olduklarýndan öðretmenleri onlarý kontrol etmiyorlardý. O dönemler çocuklarým kötü yazýyorlar, çok kötü okuyorlar, öðretmenin ne anlattýðýný anlayamýyorlardý. Ama þimdi çocuklarýmýz iyi Türkçe konuþuyor, iyi anlýyorlar. Kadýköy Halk Eðitim’den gelen iki öðretmen onlarý kontrol ettikten sonra durumlarýnýn iyi olduðunu söylemiþti. Bizim çocuklarýmýz akýllý, onlara okula gitme imkâný tanýnýrsa çok daha iyi olacaklarýný düþünüyorum. Yýllar geçti, askýda çözüm bekleyen çok sorun var, inþallah ben yarýn öbür gün gideceðim ama burada 78 çocuk var, onlara ne olur bilemiyorum. Yine de kampta onlara bir þeyler öðretmeye çalýþýyoruz, Matematik, Çeçence, Rusça, Kur’an öðreniyorlar. Þimdi sadece kampýn karþýsýndaki parký, koridoru görüyorlar, gerçi Beykoz Kampýnda insanlar dört katlý bir binada kalýyorlar, bizim çocuklar oradaki çocuklara göre daha þanslýlar, hemen kampýn aþaðý tarafýnda bulunan parký kastederek ve (gülerek) en azýndan parkýmýz var ‘Çeçen Parký’. - Kampýn çevresinde çok yerleþim var, komþularýnýzla iliþkileriniz nasýl? - Çok iyi Türk komþularýmýz var, bir þeye ihtiyacýmýz olduðunda her zaman yardýmcý olmaya çalýþýyorlar, mesela; temizlikçi aradýklarýnda bize geliyorlar iþ imkâný saðlýyorlar. - Ýþ imkânlarý nasýl, düzenli olarak çalýþanlar var mý? - Burada erkeklerimiz inþaatlar da iþ bulabilirlerse seviniyorlar, erkeklerin iþ bulmalarý zor, düzenli iþler olmuyor. Bayanlarýmýz göreceli olarak daha rahat iþ bulabiliyor. Yalnýz burada temizlik iþi yapabilmek için Çeçenya’da üniversite bitirmiþ olmak gerek! - O zaman çevreyle iliþkileriniz Fenerbahçe ve
113
Beykoz kamplarýna göre daha iyi seviyede diyebilir miyiz? - Ýlk zamanlarda bazý sýkýntýlarýmýz oldu elbette, burada Kur’an kursu açýlmýþtý ben de gittim ve burada Kur’an ý öðrendim daha önce iyi bilmiyordum. Kursa gelen bayanlarla konuþa konuþa anlaþmaya baþladýk. Bir ara bizi dilekçe yazarak þikâyet ettiler ve polislerle birlikte kampa geldiler ve bizi çýkartmak istediler. Tam o zamanlar da Tansu Çiller ziyaret etmiþti kampý, benim evime geldi benimle de tercümanlar aracýlýðýyla uzun uzun konuþtu. Ýstanbul’da on iki milyon insan yaþýyor diyorlar, o gün herhalde burada on bir milyon gazeteci vardý. Sözler verildi, ihtiyaçlarýmýzýn giderileceði söylendi. Ama ertesi günü bir þey olmadý, kimse görmedi, kimse duymadý ama o günden sonra hakkýmýzda verilen dilekçeler ve þikâyetler azaldý. Þu an gayet iyi iliþkilerimizin olduðunu söyleyebilirim. - Diðer Kamplarla olan iliþkileriniz nasýl? - Diðer kamplara imkân dahilinde gidip geliyoruz, oralarda tanýdýklarýmýz ve arkadaþlarýmýz var. Ýliþkilerimiz iyi yani. - Çeçenya’da veya baþka yerlerde yaþayan akrabalarýnýzla iletiþim kurabiliyor musunuz? - Evet, Çeçenya’da ve Avrupa’nýn çeþitli yerlerinde yaþayan akrabalarýmýz var ve fýrsat buldukça onlarla görüþüyoruz. Mesela bir dönem burada kalan, savaþta iki bacaðýný kaybeden Ali vardý, onun hanýmý benim akrabamdý, protez bacak taktýrmak için iki çocuðu ve karýsý ile birlikte önce Polonya’ya oradan da Belçika’ya geçti. Kendisine kalacaðý bir ev vermiþler, aylýk 870 Euro veriyorlarmýþ, durumlarý iyiymiþ. - Siz Avrupa’ya gitmeyi hiç düþündünüz mü? - Bizim insanlarýmýz Avrupa’ya gitmeyi çok istiyorlar, niçin biliyor musunuz? Biz geldiðimiz de peþimizden bir aile gelmiþti, beyim o ailenin beyi ile iyi arkadaþ olmuþtu, ikinci sene Avusturya’ya gitti. Avusturya devleti onlara iþ imkâný oturma imkâný vermiþ, sosyal imkânlar tanýmýþ. Bizim insanlarýmýz bunlarý duyuyorlar ve herkes buralara gitmek istiyor. Ben gitmek istemedim, Çeçenya’da savaþ bitecek ve Çeçenya’ya döneceðim dedim ve burada kaldým. - Aslýna bakarsan bizim atalarýmýz da 140 sene önce vatanlarýndan sürüldüklerinde, döneriz diyorlardý ama dönemediler? - Bizimde burada akrabalar var iki yüz sene önce geldiler, torunlarýnýn torunlarý oldu halen Çeçenya’ya dönecekler. O gün gelecek diyorlar, benim için, 6 sene sonra bugün geldi demek ki. - Çeçenya’ya döneceðinizi söylüyorsun, nasýl döneceksin? - Daha önce çeþitli zamanlar da buradan Avusturya’ya beþ aile, Belçika’ya dört aile gitti, Almanya’ya da gidenler oldu. Buradan Çeçenya’ya dönecek olan ilk
aile biz olacaðýz. Yabancýlar þubesine gidip izin almam gerekli, sonra Rus Konsolosluðu’na gidip onay almam gerekli, sonra da bilet alýp hava yolu ile Ýstanbul’dan Nalçik’e gideceðim. - Eðer gerekli izinleri alýp çýkmayý baþarabilirseniz baþýnýza bir þey gelmesinden endiþe etmiyor musunuz, nerede kalacaksýnýz? - Orada durum iyi deðil, riskli tabii ama ne yapalým? Hiçbir þey ortasýndan baþlamýyor, her iþin bir baþý var, kendi vatanýma dönüyorum ve bir yerden baþlayacaðýz. Hem akrabalarýmýz var, giriþte bizi karþýlayacaklar. Her þey savaþla birlikte yok oldu, önümüz kýþ, orada kýþlar buraya göre çok sert ve soðuk geçer, çalýþmalý ve kýþa hazýrlýk yapmalýyým. Savaþ daha bitmedi ama öðretmen olarak iþ bulmayý deneyeceðim, o yüzden eylül ayýnda orada olmaya çalýþýyoruz, okullar açýlmadan, hem kýþa hazýrlýk hem de iþ bulabilmem için. - Çocuklarýnýz Türkiye’ye geldiðinde yaþlarý küçüktü, Çeçenya’yý hatýrlýyorlar mý? Dönüþ ile ilgili ne düþünüyorlar? - Onlar bizden daha istekliler, hatta kýzým telefonda Çeçenya’da ki amcasý ile konuþtuðunda “amca beni alýr mýsýnýz (bizi kastederek) bu insanlar geri gelmek istemiyor ”diye þikâyette bulunuyor. - Ýnþallah her þey düþündüðünüz gibi olur, ana vatanýnýzda saðlýklý bir þekilde yaþar, çocuklarýnýzý büyütürsünüz. Çok teþekkür ederim.
Son Söz Havva'nýn da altýný çizdiði gibi Türkiye dönemin siyasetine uyarak, Rusya'ya karþý koz olarak kullanma adýna Çeçen mültecileri sýnýrlarýna sokmaktan çekinmedi. Zaman deðiþti ve Rusya ile olan iliþkiler beklenenden daha ileri boyutlara gelince artýk Çeçenleri almanýn veya onlara bakmanýn bir anlamý kalmamýþtý. Yetkili mercilerde ülkedeki Çeçenleri ne yapacaklarýný bilememekte, uluslar arasý anlaþmalar onlarý sýnýr dýþý etmelerine engel oluyor, öte yandan 1951 Cenevre sözleþmesine göre, vatandaþlýk verip Çeçenleri ülkede
114
BM Mülteciler Yüksek Komiserliði'nin ülkemizdeki temsilciliði ise, Türkiye'nin mültecilerle ilgili uluslararasý anlaþmalara koyduðu çekinceler nedeniyle iltica baþvurusunda bulunma hakký olmayan Avrupa dýþý ülkelerden gelen sýðýnmacýlara yardým etmekte ve Çeçenlerle ilgili bir iþlem yapmamaktadýr. Diðer yandan BMMYK resmi sitesinde yer alan 2005 Global Mülteci Eðilimi raporunun 99.sayfasýnda yer alan tabloda Türkiye de bulunan 1400 Çeçene mülteci statüsüne benzer bir taným yapmasý buna karþýlýk BMMYK yardým ettiði sütunun boþ olmasý ise Çeçenlerin yaþadýklarý dramý gösteren bir ironidir adeta.(Tablo 1) Çeçenlerin maruz kaldýðý durumu daha iyi anlayabilmek için savaþtan önce 1 milyonun biraz üzerinde olan nüfusun, savaþla geçen 12 yýl boyunca farklý kaynaklara göre 180-250 bin insanýn öldüðü bir o kadarýnýn yaralandýðý ve sakat kaldýðý, 150 000 kadarýnýn komþu Inguþetya Cumhuriyeti baþta olmak üzere Azerbaycan, Gürcistan, Belçika, Polonya, Avusturya, Türkiye ve çeþitli Avrupa ülkeleriyle Amerika da yaþam mücadelesi verdiðini ve 150-160 000 Çeçeninde, Çeçenistan içinde yerinden edilmiþ konumda yaþadýðýný göz önüne aldýðýmýz da daha net anlayabiliriz.
serbest dolaþýmýný saðlayamamakta. Ellerlideki pasaportlar özellikle erkeklerinki alýnýyor ve çýkýþlarýna engel olunuyor, yasal olarak pasaportu olanlara ikamet verilmesi gerekmekte ama her þey teoride, pratikte ise günümüz durumu var! Günümüz ise birçok bilinmezle ifade edilebilir; Kamplarda, ellerinde herhangi yasal evraký olmadan hayatýný gelecek yardýmlara baðlamýþ yüzlerce mülteci sýfatý bile alamamýþ insan, okula bile gidemeyen yüzün üzerinde çocuk, iþ bulma þansý olmayan yüzlerce insan, anavatanda býraktýklarý umutlarý ve akrabalarý belki de en önemlisi geleceðe dair hissedilen yok olma endiþesi, çocuklarýna býrakacaklarý hiçbir þeyleri.
kf
14 Aralýk 1950 de BM Genel Meclisi tarafýndan kurulan, 1951 Cenevre Mülteciler Sözleþmesi ve 1967 protokolü ile ilgili BM Antlaþmasý ile görevini sürdüren BMMYK(Birleþmiþ Milleler Mülteci Yüksek Komiserliði). Dünya üzerindeki mültecilerin haklarýný ve refahýný savunmak için kurulmuþ olup 5000 kiþilik bir ekiple 120 kadar ülkede 19-20 Milyon arasýnda mülteciye yardýmcý olmaya çalýþmaktadýr. BMMYK ülkeler ve hükümetleri üzerinde yaptýrýmdan ziyade tavsiyeler þeklinde çalýþmasýný sürdürmektedir. Kamplarda veya tutulan evlerde yaþayan iþgal maðduru Çeçenler'in en temel sorunu hukuki statülerindeki belirsizliktir. Bu kiþilerin vatandaþlýk baðý ile baðlý varsayýldýklarý Rusya Federasyonu Avrupa Konseyi'nin bir üyesi olduðundan, Çeçenler Avrupalý sayýlmakta ve kendilerinin mülteci statüsü alma haklarý “teorik” bir imkân olarak mevcut bulunmaktadýr.
Her Ýnsan, Bir Hikâye anlayýþý ile Ýstanbul'da 3 ayrý kampta gerçekleþtirdiðimiz röportajlar bir yönüyle 142 yýl önce Kafkas-Rus savaþlarýný kaybetmemiz üzerine Kafkas neslini devam ettirmek üzere çaresizlikler ve yokluklar içinde sürgün yollarýna düþen atalarýmýzýn ilk anlarýna götürdü bizleri. Çeçenler 6 senedir derme çatma yapýlarda kimliksiz, haksýz, hukuksuz yaþam mücadelelerini sürdürüyorlar. Bir gün Çeçenistan da zaferin kazanýlýp baðýmsýz ve özgür ülkelerine dönmelerinin umudunu bir an olsun yitirmeden. KAYNAKLAR - www.unhcr.org.tr (BM Mülteciler Yüksek Komiserliði Türkiye web adresi) - 2005 Global Refugee Trends -9 June 2006 - www.unhcr.org/statistics - Kafkasya Forumu Çeçen Kamplarý Dosyasý Hukuki Süreç; Temel Sorunlar-Aðustos 2005 - http://www.kafkasyaforumu.org/multeciler.htm
KÝTAP TANITIM
115
Leyla Ac5 ba Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatýralarý
“Ben Osmanlý Devleti ile birlikte bedbaht olmuþ, velinimetinden zorla ayrýlmýþ, çok büyük haksýzlýklara uðramýþ, ruhen ve bedenen çökmüþ bir insaným. Hatýramý kaleme almamýn elbet bir nedeni var, ama bunu izah etmek pek güç…Ömrümün büyük bir kýsmýný geçirdiðim ve içinde tarihi hadiselere þahit olduðum saray hayatýnýn bana öðrettiði en önemli þey sýr saklamaktýr…hatýramý yazýp ilk önce aileme, sonra devlete ve bu topraklar üzerinde yaþayan insanlara býrakýyorum”.
Tür: Biyografi / Aný Hazýrlayan: Harun Açba Fiyat: 7.5 YTL Editör: Emine Eroðlu Kapak Tasarýmý: Kenan Özcan Sayfa Sayýsý: 206 Boyutlarý: 13,5x21 Basým Yeri / Tarihi: L&M Yayýncýlýk, Ýstanbul / Mart 2004
WATIRIPHA YASEMÝN ORAL
R
uslarýn Kafkasya’da uyguladýðý zulme daha fazla dayanamayarak, 1842 yýlýnda Ýstanbul’a gelen ilk Abhaz ailelerinden birinin kýzý Leyla Açba. Babasý Prens Refik Bey Açba, annesi Emuhvari Prensesi Mahþeref Haným. Horhor’da muhteþem bir köþkte dünyaya gelir. Küçük yaþtan itibaren özel hocalar tarafýndan okutulur, özenle büyütülür. Ancak niþanlýsýný kaybettikten sonra, 21 yaþýndayken teyzesi tarafýndan kederini atmasý için saraya verilir. 19191924 yýllarý arasýnda, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun son padiþahý Sultan Vahideddin’in ilk eþi, Baþkadýnefendi Emine Nazikeda Manþania’nýn baþ nedimeliðini yapar. Ne var ki hanedan yurt dýþýna sürgün edildikten sonra Ýstanbul’u terk etmek zorunda kalýr ve Sivas’a yerleþir. Fakat Sivas’ta yaþadýðý zorluklara dayanamayarak genç yaþta ölür. Geriye býraktýðý Osmanlýca kaðýtlar yýllarca bir sandýðýn gizli bölmesinde kalýr, bu kaðýt yýðýnýnýn Leyla Açba’nýn anýlarý olduðu anlaþýlýnca yeðeni Harun Açba tarafýndan kitaplaþtýrýlýr. Ýþte bir Çerkes Prensesi’nin hem ihtiþam ve asalet hem de hüzün ve sefalet ile örülmüþ hikayesi: “Leyla Açba: Bir Çerkes Prensesi’nin Harem Hatýralarý”. Kitap dört bölümden oluþuyor. Ýlk bölümde Leyla hanýmýn kökenini, geçmiþini, ailesini ve yakýnlarýný tanýyoruz. Oldukça detaylý anlatýlmýþ akrabalýk baðlarý dikkat çekiyor bu bölümde. Ýkinci bölümde ise Meþrutiyetin ilaný, Yýldýz Sarayý ve Harem’in yaðma edilmesi ve II. Abdülhamid’in ölümüne tanýklýk ediyoruz. Nihayet üçüncü bölümde Leyla Açba’nýn saraya giriþiyle beraber saray hayatýna konuk oluyoruz. Ve Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gidiþi ile açýlan son bölümde saltanatýn son günleri, Cumhuriyetin ilaný,
hanedanýn sürgün ediliþi ve kendisinin saraydan ayrýlýp Sivas’a gidiþi anlatýlýyor. Harem, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun sosyal tarihi içinde en çok sýr saklayan ve dolayýsýyla en çok merak edilen alanlardan biri. Tüm bilinmezlikleriyle þimdiye kadar pek çok yorum da yapýlmýþtýr Harem hayatý üzerine. Leyla Saz, Safiye Ünüvar ve Prenses Ayþe Osmanoðlu dýþýnda saraylý bir hanýmdan günümüze ulaþmýþ baþka bir aný çalýþmasý yok. Leyla Açba’nýn anýlarý kendi türünde dördüncü kitap olma özelliði ile literatürdeki deðerli yerini aldý bile. Bu eseri elinizdeki dergiye konu etmemize neden olan asýl motivasyon ise bambaþka: Diaspora içinde çok fazla dillendirilmeyen bir konu olarak “Osmanlý Hareminde Çerkes Kadýný” imgesine “içerden” bir bakýþ açýsý saðlayan “ilk ve tek” çalýþma olmasý. Harem hayatý üzerine yapýlan yorumlar arasýnda en ünlü olanlarýndan biri, yazarýn da belirttiði üzere, “padiþahlarýn haremdeki bütün kýzlar ile yatak odasý hayatý yaþamýþ” olmasýdýr. Diðer taraftan, yine yazarýn da vurguladýðý gibi, o dönemlerde saraya alýnan kýzlarýn özellikle Abhaz, Çerkes ve Gürcü asýllý olduklarýný da biliyoruz. Tüm bu önbilgilerim ve önyargýlarýmla kitabý aralýyor ve baþýndan sonuna tuhaf bir merakla soluksuz okuyorum. Ve sonuna geldiðimde kitabýn “bir þey” yaptýðýný fark ediyorum: Harem hayatý ve bu hayat içinde Çerkes kadýnlarýna, þu ana kadar duyduðum, bildiðim her þeyden farklý, bambaþka bir gözle bakma dürtüsü kazandýrýyor. Kitap bir aný çalýþmasý olmasý sebebiyle olsa gerek, hiçbir þekilde bilgilendirme kaygýsý taþýmýyor. Ancak, bilgi açýsýndan kf
116
Kendisinin saraya giriþiyle birlikte konuk olduðumuz saray hayatýnda, aslýnda tam olarak Harem’in içine girebildiðimizi söylemek zor. Hareme iliþkin detaylý bir betimleme bulamýyoruz ama buraya iliþkin fikirlerimizi doðru oluþturabilmemiz için gerekli genel bir takým bilgilere ulaþabiliyoruz. Harem sadece kadýnefendiler, nedimeler ve cariyeler ile tanýmlanan sýradan bir keyif alaný olarak deðil; bir nedimenin bile yabancý dil bildiði, ciddi bir eðitim aldýðý ve resim, müzik gibi sanatsal faaliyetlerde bulunduðu önemli bir toplumsal mekan olarak çýkýyor karþýmýza. Saraydaki Çerkes kadýnlarýna iliþkin ise, Leyla Açba’nýn saraya alýnan kýzlar hakkýndaki þu sözleri oldukça çarpýcý:
yeterince doyurucu olmamasýna raðmen, gayet ustalýkla ve incelikle önyargýlarýmý derinden sarsýyor. Belki de kitabýn biz okurlarýna saðladýðý en önemli kazanýmýn bu olduðu söylenebilir. Leyla Açba’nýn deneyimleri ve yaþantýsý duygusal yönünü o kadar sivriltmiþ ki bir süre sonra tüm beklentilerimizi bir kenara býrakýp, benzer bir duygu yoðunluðunu yaþamak kaçýnýlmaz! Zaten Leyla Açba da hatýralarýný yazmasýnýn nedenlerini açýklamanýn ne denli güç olduðunu þu sözleriyle anlatýrken, bizi de içine alan duygu yoðunluðunu açýða vuruyor: “Ben Osmanlý Devleti ile birlikte bedbaht olmuþ, velinimetinden zorla ayrýlmýþ, çok büyük haksýzlýklara uðramýþ, ruhen ve bedenen çökmüþ bir insaným. Hatýramý kaleme almamýn elbet bir nedeni var, ama bunu izah etmek pek güç…Ömrümün büyük bir kýsmýný geçirdiðim ve içinde tarihi hadiselere þahit olduðum saray hayatýnýn bana öðrettiði en önemli þey sýr saklamaktýr…hatýramý yazýp ilk önce aileme, sonra devlete ve bu topraklar üzerinde yaþayan insanlara býrakýyorum”.
kf
Leyla Açba’nýn bu sözleri kitabýn neden bilgisel açýdan doygunluk saðlamak yerine, duygusal bir aðýrlýk hissettirdiðini yeterince açýklýyor sanýrým. Sarayýn kendisine öðrettiði en önemli þey sýr saklamak iken, harem hatýralarýný kaleme almýþ olmasý bile bazý þeyleri anlatýyor. Hatýralarýný yazma sebebini saraya olan derin saygýsý ve hürmetiyle açýklayan Leyla hanýmýn, neden bizi okur olarak sadece bir dürtüye ittiðini ama ikna edemediðini böylece anlýyoruz.
“Osmanlý sarayýna alýnan kýzlar umumiyetle Kafkas asýllý, bilhassa Çerkes, Abhaz veya Gürcüdür…Saraya intisap eden kýzlar eðer Çerkes ise, muhakkak fakir ve çiftçi bir aileye mensuptur. Zira Çerkesler de aristokrasi diye bir sýnýf ayrýmý olmadýðý gibi kendi devletleri de ne yazýk ki olmamýþtýr. Ama eðer kýz Abhaz ise, þüphesiz yüksek ve soylu bir aileden gelmektedir, çünkü Abhazya’da aristokrasi vardýr…Fakat kýz Gürcü ise, ailesi katiyen tacirdir ve orta halli bir hanede dünyaya gelmiþtir. Bu yüzden sarayda daha fazla Abhaz asýllý hanýmlar bulunurdu”. Leyla haným bu açýklamalarýyla, Abhaz kýzlarý dýþýnda -Çerkesler de dahil olmak üzere- diðer tüm Kafkas asýllý kadýnlarý ötekileþtirerek bizi þaþýrtsa da ilerleyen bölümlerde, kitabýn hemen ilk bölümlerinde gelen bu açýklamaya iliþkin tutarlý örneklerle karþýlaþmýyor ve bir soru iþareti koyarak devam ediyoruz. Leyla Açba’nýn anýlarýný deðerli kýlan diðer önemli bir nokta da tarih çerçevesi: Henüz Meþrutiyet ve I. Dünya Savaþý’nýn etkilerinin çok yakýn olduðu ve Osmanlý Devleti’nin yýkýlýp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduðu 1919-1924 yýllarý. Leyla haným bu dönemi Harem penceresinden anlatýrken, yaþanan toplumsal bunalým ve deðiþime dair derin açýlýmlar bulamýyoruz. Ancak resmi tarihi reddediþini satýr aralarýnda okuyoruz ki bu reddediþ tam da yukarýda bahsettiðim türden bir farklý bakýþ açýsý getirme dürtüsünü açýkça besliyor. Bir Çerkes prensesinin bizi Osmanlý sarayýna konuk ettiði bu çalýþma tüm Kafkasyalýlarýn tarih ve kültür birikimine saðladýðý katkýnýn yanýnda, “diaspolitik Çerkes kadýný kimliðimizin” parçalarýndan birine de açýkça ýþýk tutuyor. Teþekkür ediyoruz…
117
D TheaDamned ns Grozny And D TheaSacred ns Orijinal Adý: Dance Grozny Dance, The Damned and The Sacred Tür: Belgesel Gösterim Tarihi: 2002 Süre:75 dk Yönetmen: Jos de Putter Editör: Stefan Kamp Yapýmcý: Frank van den Engel Orjinal Dil: Hollandaca Ödüller : I.Chicago Uluslararasý Belgesel Film Festivali, Büyük Ödülü (2002) Centaur Film Festivali'nde En Ýyi Film Ödülü(2002) Ankara Film Festivali(2003)'ne katýlan sekiz filmden biriydi. "O'nun Öyküsü" baþlýðý altýnda yeraldý. Oyuncular: Ramzan Akhmadov ve Dans Ekibi Daimohk
Bombalarla dövülen bir gökyüzü altýnda korkusuzca dans eden küçük adamlar... Alevlerle aydýnlanan gecelerde ölümün soðuk, yaþamýn renkli sesini ve eski evlerini ve ölen kardeþlerini unutamayan; ama dans eden adamlar...
B
ir þehir ve kabuk baðlamasýna hiç izin verilmeyen bir yara: Grozni! Ýki yüz yýl kadar önce açýlan ve hala taze olan bu yarayý konu alan Dans Grozni Dans, bir varoluþ mücadelesinin teþhiri... Grozni'den selam getiren bu belgesel, Ruslar’ýn bölgedeki silme operasyonlarýný ve buna karþýlýk "kollarýný henüz indirmediklerini" gösteren bir halký anlatýyor, mülteci kamplarýndan toplanan 6-16 yaþ grubu çocuklardan oluþan halk danslarý ekibi. Savaþý, sivil halkýn yaratýlan önyargýlara karþý direniþini, çocuklardan oluþan bir dans ekibiyle anlatmanýn en iyi yol olmadýðý düþünülebilir; ancak Çeçenistan'ýn sýradýþý yaþamýný anlatacak en etkili yol belki de buydu. Çocuklarýn gözünden bakmak belki de þavaþý en þeffaf haliyle görmek ve direniþe en içten duygularla katýlmaktý; çünkü "hatýrlanan; ama anlatýlamayan" kareler ancak bir çocuðun gözünden en net þekilde okunabilirdi. Ve belki de sadece dans, sözlere dökülemeyen duygularý en coþkulu þekilde insanlara iletebilirdi. Bu belgeselde çocuklar ve dans, Çeçenistan'daki yaþam koþullarýný, Çeçenler’e vurulan terörist damgasýnýn ve oluþturulan önyargýlarýn aksine, Çeçenler'in de normal insanlar olduðunu anlattý. Ne yazýktýr ki birçoðumuz Çeçenistan'daki insanlýk dýþý olaylara kayýtsýzken Hollanda asýllý yönetmen Putter, duyarsýz kalamamýþ. Putter, Grozni'deki yýkýmý görünce II.Dünya Savaþý'ndaki Dresden'i anýmsadýðýný söyler. Dresden, Almanya'nýn en mükemmel þehridir
ve sanatla yazýlmýþ tarihiyle insanlýðýn tuhaf sembolüdür. Öyle ki Dresden, Nazi soykýrýmýný görmüþtür. II. Dünya Savaþýnýn yýkýmýný anlatacak en iyi örnek olarak gösterilir. Aynen -Grozni gibi- yüzyýllardýr Çeçen kýyýmýna mesken olan ve insanlýk dýþý olaylarýn “merhamet”i yücelttiði tuhaf Grozni gibi. Jos de Putter, dans ekibine Avrupa turnesinde eþlik eder. Ekip, Amsterdam'da Concertgebouw, London' da Lyric Theatre gibi, Avrupa'nýn en ünlü sahnelerinde performansýný sergiler. Tarihle yoðrulup gelen danslarýyla bazen öðünleri kurþunlar olan þehrin ýzdýrabýný anlatýrlar, bazense zaferlerini... Lanetlenmiþ kutsal topraklar üzerinde yaþýyorlardý. Evdeki tornavidayý pazarda satacak kadar lanetlenmiþ; ancak misafiri bir kuru ekmekle aðýrlayabilecek kadar kutsal... Fakat asýl sorun, okulda kurþuna dizilen çocuk ya da Çeçenistan'da genç bir adam olmaktý… Neyse ki dans, onlardan birer adam yaratmýþtý. Bombalarla dövülen bir gökyüzü altýnda korkusuzca dans eden küçük adamlar...Alevlerle aydýnlanan gecelerde ölümün soðuk, yaþamýn renkli sesini ve eski evlerini ve ölen kardeþlerini unutamayan; ama dans eden adamlar... Kendi kendilerinin efendileri olmayý öðrenen küçük adamlardý onlar. Böylece umutsuzluða kapýlmayýp önyargýlara karþý ayakta durabileceklerdi. "Önyargýlar Duruyor, Önemli Olan Kendini Býrakýp Gitmemek
“Keyifle ve Zerafetle Dans Edenler, Kendilerine ve Çevrelerine Nese Getirir”
BAHAR BURCU KARAHAN