Kafkasya Forumu Dergisi Sayi 02

Page 1



EDÝTÖRDEN

01

editörden

editörden Merhaba!

Dergimizin ulaþtýðý okuyucu sayýsý itiraf etmek gerekirse bizleri þaþýrttý ve yüreklendirdi. Beðeni ve önerileriniz pusulamýz oldu. Layýk olma kaygýsý ve beraberinde taþýdýðýmýz sorumluluk bilinciyle derhal hazýrlýðýna baþladýðýmýz ikinci sayýyla karþýnýzdayýz. Bu sayýmýza, ayný zamanda kapak konumuz olan, enerji politikalarý ve ekonomik ardýllarýna iliþkin titiz bir çalýþmayla baþlýyoruz. Moskova'nýn elinde tuttuðu doðalgaz musluklarýyla "aç-kapa" oynadýðý oyunun gündeme damgasýnýn vurduðu son günlerde, yazý; enerji kaynaklarý ve geçiþ yollarý üzerinde yaþanan mücadeleyi ve Kafkasya'ya olasý etkilerini ayrýntýlý olarak gözler önüne sererken, 'barýþçýl' ve 'adil' çözüm yollarýna iliþkin ipuçlarýný da barýndýrýyor. Silahlarýn yaþam üzerindeki hegemonyasýna, þiddetin saldýðý korkudan beslenerek örgütlenen militarizme karþý-yýz! Bu sayýyla baþlattýðýmýz, 1994 yýlýndan bu yana her geçen gün yalnýzlaþan, "uluslararasý terörizmle savaþ" bünyesine çekilerek kamuoyunun gözünde Rusya’nýn iç-sorunu haline getirilen Çeçen direniþine iliþkin makale ve röportajlara, önümüzdeki sayýlarda da devam edeceðiz. Direniþe iliþkin kafalarda oluþan sorulara, mücadelenin içinden gelen yetkili bir aðýzdan, Çeçenistan Dýþiþleri Bakaný Usman Ferzauli ile Danimarka'da yapýlan röportajla cevaplar buluyoruz. Ve Beykoz'daki Çeçen Kampýnda yaþayan genç bir Çeçen mülteciyle yapýlan röportajdan; 'eðer döktükleri bebek kanlarý sizlere ait deðilse, eðer yýktýklarý yerde siz yaþamýyorsanýz, eðer saldýrdýklarý ülke sizin ülkeniz deðilse, bu sizin probleminiz deðildir…' Savaþýn tek bir insanýn dahi yaþamýndan, umutlarýndan, hayallerinden neler götürdüðünü okuyacaksýnýz. Yine bu sayýmýzda da sizler için seçtiðimiz haberler ve makalelerimizi bulacaksýnýz. Yaþar Öz'le bugüne kadar kapalý kapýlar ardýnda konuþulan konulara iliþkin yönelttiðimiz sorulara içtenlikle cevap verdiði röportajý, Adige eliþlerine iliþkin bir kitap hazýrlýðý içerisinde olan Elmas ve Ayþe Eþsiz kardeþlerin Kafkasya nakýþlarýyla bezenen ilgi çekici yaþam öykülerini bulacaksýnýz. Bizden olan her þeyi hep ayný heyecanla paylaþmak dileðiyle…

Aþharapha Elif Yar

kf


01 13 23 30 34 44 54 62

Baþlarken Elif Yar

04

Büyük Oyunun Küçük Figüranlarý Khurma Can Kesgin-Gýrýn Muhammed Salmak

Küreselleþen Ne? Asharapha Elif Yar

17

Çeçenistan Dýþiþleri Bakaný: Usman Ferzauli Selim Perçinel

Birilerinin ‘Terör’ü, Diðerlerinin ‘Savaþ’ý Özcan Özen

27

Devlet-TToplum ve Kafkas Diasporasý Hraça Alper Kahraman

Abhaz Kimliðiyle: Yaþar Öz Hraça Alper Kahraman

33

Haberler Ajanslardan Kýsa Kýsa

Üç Nesil Sürgün Hayatlar Khurma Can Kesgin-Gýrýn Muhammet Salmak

Yaþayan Portreler Gughej Nefin Candemir

42 48

Tarihin ve Dillerin Unuttuðu Halklar Bydanuk Ridade Fidan

Almanak 2005 2005 Yýlý Böyle Geçti

‘Ben’ de Kim Oluyorum? Mkanba Çaðlar Konukman

58

Geçmiþe Ýlerleyiþ Schumaf Sencer Busun

Ters Köþe: Nalçik Olaylarýnýn Anýmsattýklarý Yaþar Güven


BÜYÜK OYUNUN KÜÇÜK FÝGÜRANLARI “Saldýrýlarýn hemen akabinde Amerikan Baþkaný George W. Bush'un açýkladýðý gibi "Artýk dünya, eskisi gibi olmayacak"tý.[2] Uluslararasý terörizmin Amerika'ya, dolayýsýyla "medeni dünya"ya ilan ettiði bu savaþ, Amerika'nýn önce Afganistan müdahalesi, ardýndan Irak iþgali ile teröristlerin bulunup yok edilmesinin ötesinde ABD'nin tehdit olarak algýladýðý her devlet ve rejimin ABD çizgisine çekilmesi anlamýna da geliyordu. Bu kez Don Kiþot yel deðirmenleri ile savaþmýyor, yel deðirmenleri, savaþacak Don Kiþot arýyor, hatta yaratýyordu.”

04

ÇEÇEN-ÝÇKERYA DIÞÝÞLERÝ BAKANI: USMAN FERZAULÝ “Gerçekten çok zor. Ben halkýmýn yok edilmesini, Çeçenlerin uðradýðý soykýrýmýn engellemesi için uðraþýyorum ama çok zor. Dünyanýn hemen hemen tamamý sýrtýný Çeçen halkýna çevirmiþ durumda. Ne bir gazeteci, ne de uluslararasý örgütler var Çeçenistan'da. Çeçenler en az 250.000 kiþiyi kaybetti 1994'den beri. Bu Çeçen halkýnýn % 28'idir. Bundan baþka soykýrým olabilir mi? Ama kimse ne olduðunu görmüyor. Zaman zaman Rus askerlerinden parayla satýn aldýðýmýz infaz ve iþkence görüntüleriyle sesimizi duyurmaya ve bu soykýrýmý anlatmaya çalýþýyoruz.”

17

ABHAZ KÝMLÝÐÝYLE: YAÞAR ÖZ “Demokratikleþme sürecinin bir miladý olarak da kabul edilebilecek Susurluk kazasý'nýn ardýndan 10 yýl geçti. Kaza, Türkiye kamuoyunda farklý tepkilerle karþýlandý. Pek çok sivil toplum kuruluþu, polis-mafya ve siyaseti bir araya getiren bir oluþumu eleþtirerek "temiz toplum" sloganýný yükseltirken farklý bir toplumsal kesitte de devlet'in kendisini korumak için zaman zaman kanunlar üstü organizasyonlar oluþmasýný meþru bulunuyordu. Kaza ardýndan yapýlan pek çok açýklama, araþtýrma ve haber konuya farklý boyutlarýyla deðindi.“

K Ü N Y E

30

Baský Yazý Ýþleri EK-BÝL Matbaacýlýk, Evren Mah. Ahmet Demirci, Alper Kahraman, Çaðlar Halkalý Cad. Kuzu Sok. No.3 Konukman, Çiðdem Hatacýkoðlu, Haluk Özcan, Muhammet Salmak, Murat Özkan, Ridade Fidan, Baðcýlar/Ýstanbul 0212 5504949 Sencer Busun, Zahit Kuyumcu Resim&Fotoðraf Reklam Sorumlusu Birleþik Kafkasya Derneði Arþivi Ahmet Demirci Ýletiþim Abone Sorumlusu iletisim@kafkasyaforumu.org Gülay Sey : gulay@kafkasyaforumu.org Katkýda Bulunanlar Sencer Busun (Avrupa): Mehmet Güç, Aydan Çelik, Þamil Aðralý sencer@kafkasyaforumu.org Dergide yer alan tüm yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. www.kafkasyaforumu.org Ýki Aylik Siyasi Dergi Ocak-Þubat, 2006, Sayý:2 Kafkasya Forumu Dergisi Adýna Sahibi Can Kesgin, Feridiye Cad. Taksim Fýrýn Sok. No.4 Daire.10, Taksim/Ýstanbul Genel Yayýn Yönetmeni Elif Yar Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Can Kesgin Grafik Uygulama-KKapak Haluk Özcan


04

ARAÞTIRMA araþtýrma

Büyük Oyunun Küçük Figüranlarý Saldýrýlarýn hemen akabinde Amerikan Baþkaný George W. Bush'un açýkladýðý gibi "Artýk dünya, eskisi gibi olmayacak"tý.[2] Uluslararasý terörizmin Amerika'ya, dolayýsýyla "medeni dünya"ya ilan ettiði bu savaþ, Amerika'nýn önce Afganistan müdahalesi, ardýndan Irak iþgali ile teröristlerin bulunup yok edilmesinin ötesinde ABD'nin tehdit olarak algýladýðý her devlet ve rejimin ABD çizgisine çekilmesi anlamýna da geliyordu. Bu kez Don Kiþot yel deðirmenleri ile savaþmýyor, yel deðirmenleri, savaþacak Don Kiþot arýyor, hatta yaratýyordu.

KHURMA CAN KESGÝN - GIRIN MUHAMMET SALMAK

2

1.yüzyýl dünya siyasetinin þekillenmesinde þu ana kadar iki büyük olayýn etkilerinin öne çýkmakta olduðunu görüyoruz. 8 Aralýk 1991’de Rusya Baþkaný Boris Yeltsin, Ukrayna Baþkaný Leonid Kravchuk ve Belarus Baþkaný Stanislav Shushkevich'in imzaladýklarý Belavezha Anlaþmasý ile dünyaya, SSCB'nin daðýldýðýný ilan etmeleri[1], 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika'nýn New York Eyaleti'ndeki Dünya Ticaret Merkezi'nin de bulunduðu Ýkiz Kulelere, Hollywood senaristlerini bile kýskandýracak dehþette naklen saldýrýlarýn düzenlenmesi... Saldýrýlarýn hemen akabinde Amerikan Baþkaný George W. Bush'un açýkladýðý gibi "Artýk dünya, eskisi gibi olmayacak"tý.[2] Uluslararasý terörizmin Amerika'ya, dolayýsýyla "medeni dünya"ya ilan ettiði bu savaþ, Amerika'nýn önce Afganistan müdahalesi, ardýndan Irak iþgali ile teröristlerin bulunup yok edilmesinin ötesinde ABD'nin tehdit olarak algýladýðý her devlet ve rejimin ABD çizgisine çekilmesi anlamýna da geliyordu. Bu kez Don Kiþot yel deðirmenleri ile savaþmýyor, yel deðirmenleri, savaþacak Don Kiþot arýyor, hatta yaratýyordu. Bu müdahalenin perde arkasýnda zamanla ortaya çýkacak yeni nedenler olabileceði varsayýmýný atlamayarak, oyunun görünen yüzlerinden biri olan enerji kaynaklarý ve geçiþ yollarý üzerinde yaþanan mücadele konusuna deðinmek gereklidir. Orta Doðu enerji kaynaklarýnýn büyük ölçüde ABD'nin denetimine geçmesinden sonra gözlerin dünyanýn en büyük doðal gaz rezervlerine ve önemli ölçüde petrol kaynaklarýna sahip Hazar Denizi ve çevresine yönelmesi kaçýnýlmazdý. Ancak buradaki mücadele Hazar bölgesinin gerek konumu itibarýyla gerekse çevre ülkelerin çeþitliliði ve gücü ölçüsünde Orta Doðu'ya göre çok

kf

bilinmeyenli, daha zor, karmaþýk ve uzun geçeceðe benziyor. Kafkasya'nýn ise gerek Hazar bölgesine yakýnlýðý gerekse önemli enerji güzergâhlarýný barýndýrmasý açýsýndan bu oyunun bir parçasý olacaðý, daðýnýk ve çok uluslu demografik yapýsý sebebiyle de en çok etkilenecek bölgelerden biri olacaðý görülüyor. Amacýmýz büyük oyunun oyuncularýný, birbirleri ile olan iliþkilerini yüzeysel de olsa anlayabilmek ve Kafkasya'ya olasý etkileri konusunda düþünebilmek, düþündürtebilmek. Bu bölgeyi incelerken sadece enerji devi veya yakýn ülkelerin deðil, ayný zamanda büyük petrol þirketlerinin politikalarýný da iyi anlamak gerekmekir.

Hazar Bölgesi Orta Asya ve Transkafkasya'nýn ispatlanmýþ ve üretilebilir petrol rezervleri 15-40 milyar varil arasýndadýr. Olasý rezervler 70-150 milyar varil olarak tahmin edilmektedir[3].Üretim seviyesi tahmini olarak 2015'de günde 4 milyon varil, OPEC ülkeleri için bu miktar 45 milyon varil/gün. Ancak bölgenin doðal gaz potansiyeli petrol potansiyeline göre çok daha yüksek: Tahmini olarak 18 trilyon metre küp[4]. SSCB'nin daðýlmasý Hazar Bölgesi çevresinde Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan olmak üzere üç yeni devlet ortaya çýkardý. Dolayýsýyla 1921 ve 1935 anlaþmalarýna göre SSCB ile Ýran arasýnda 10 millik bir avlanma alaný esasýna göre bölünen, 1940 yýlýndaki anlaþmayla da "Sovyet-Ýran denizi" statüsüne geçirilen Hazar Denizi, çevresine yeni ortaklarýn katýlýmýyla göl veya deniz olmasý konusundaki tartýþma da yeniden alevlenmeye baþladý. Hazar'ýn bir iç deniz olduðunun


05

en güçlü savunucusu olan Rusya, tüm kýyýdaþ ülkelerin ortak kullaným alaný ve kaynaklarýna kýsýtlama getiren uluslar arasý deniz yasalarýnýn uygulanmasý gerektiðini öne sürerken, Azerbaycan ve Kazakistan ise uluslar arasý sýnýrlarýn ortadan çizilen çizgilerle belirlendiði ve kýyýdaþ devletlerin kendi sektörlerini yaratabildiði "Hazar Gölü" savýnda diretiyor. Rusya'nýn savýna Ýran ve Türkmenistan'da destek veriyor.[5]. 1980'lerin baþýndan beri 135 ülkenin imzalamýþ olduðu BM Deniz Hukuku'na göre ise Hazar bir iç deniz deðil, çünkü yüzyýllardýr çevrelerindeki ülkeler denizin kullanýmý üzerinde özel kontrol saðlamýþlar. Açýk denizlere baðlanan bir uluslararasý su baðlantýsý da yok. En önemli çýkýþý olan Volga nehri de Rusya hâkimiyetinde olduðundan uluslararasý bir kimliðe de sahip deðil. Öte yandan, Hazar bir denizde olmasý gereken oþinografik özelliklere sahip olmasýndan dolayý bir "uluslararasý göl" olarak ta tanýmlanamýyor.[6]. Hazar Deniz'i statüsü üzerindeki bu münakaþa Hazar'ýn sahip olduðu petrol ve doðal gaz rezervleri de göz önüne alýndýðýnda önemini daha da arttýrmakla birlikte bölgede öteden beri var olan bir takým anlaþmazlýk ve problemlerin üstünü de örtmektedir.

Bakû-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattý Bakû-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattý Projesi, Azerbaycan'da üretilen ham petrolün boru hattý ile Gürcistan (Tiflis) üzerinden Ceyhan'daki bir deniz terminaline, buradan da tankerlerle dünya pazarlarýna ulaþtýrýlmasýný amaçlamaktadýr. 440 km'lik bölümü Azerbaycan, 225 km'lik bölümü Gürcistan ve 1070 km'lik bölümü Türkiye topraklarýndan geçen hat ile 50 milyon ton/yýl (1 milyon varil/gün) petrol taþýnmasý öngörülüyor.[7]. Bu proje baþlý baþýna bölgenin politik olarak ne kadar karýþýk ve deðerli olduðunu göstermektedir. Ýlk düþünüldüðü yýllardan gerçekleþtiði güne dek politik kaygýlar neticesinde birçok deðiþime uðrayan proje, geçtiði ülkeler için güvenlik adeta çapasý haline gelmiþtir. Azerbaycan'dan çýkan petrol en kýsa þekilde Akdeniz'e inerek Dünya'ya açýlmalýydý ama politik

Türkiye açýsýndan handikap olarak görülen bir baþka etmen ise SSCB ile 198l yaptýðý ilk gaz alým anlaþmasýnda alýnan gazýn bedelinin belirli bir yüzdesini mal ve hizmet bedeli olarak öderken 1992'den sonra yapýlan anlaþmalarda 1984 protokolünde düzeltmeler yapýlarak bu uygulamadan vazgeçilmesi ve Türkiye'nin alacaðý gazýn bedelini al ve öde sistemine göre peþin olarak ödemeye baþlamasýdýr.” iliþkiler boru hattýnýn güzergâhýný deðiþtirdi. Türkiye en kýsa yol olan Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye hattýný kabul etmeyerek Gürcistan'ý projeye dâhil etti. Böylelikle Türkiye ve Gürcistan, Türkiye'nin bölgeye bakýþ açýsýný deðiþtirecek kadar büyük bir proje ile birbirlerine baðlanmýþ oldu.

Mavi Akým Rusya'nýn Ýzobilnoyi þehrinden baþlayarak Ankara'da son bulan 1213 km. uzunluðundaki hattýr. Rus doðal gazýný aracýsýz olarak Türkiye'ye taþýma ve Türkiye'den de Avrupa ve Dünya pazarýna ulaþtýrýlmasý için yapýlmýþtýr. Üç bölümden oluþmaktadýr: birinci sektör 37 km uzunluðunda olup Ýzobilnoyi Stavrapol Bölgesi'nden Arkhipo-Osipovka yerleþim birimlerine, Krasnodar bölgesinden Karadeniz'e uzanmaktadýr. Ýkinci bölüm, Krasnodar bölgesinin Arkhipo-Osipovka kasabasýndan Rusya kýyýsý boyunca 396 km. uzanarak Samsuna 60 km uzaklýkta yer alan Durusu köyünde son bulmaktadýr. Hattýn Türkiye'de kalan bölümü SamsunAnkara arasýnda 444 km. uzunluktadýr.[8] Baþlangýçta doðal gaz verme miktarý 2 milyar metreküp/yýl olarak öngörülen hattýn, 2008'den sonra tam kapasiteye (16 milyar metreküp/yýl) ulaþmasý bekleniyor. Hattýn en önemli özelliklerinden biri Karadeniz'in içerdiði yüksek sismik aktivite, dipte çamur volkanlarýnýn çok yüksek asidite durumuna raðmen özel bir teknikle

Harita 1: Türkiyenin Enerji Haritasý - ANKARA Milliyet (17/11/2005)

kf


06

Karadeniz'in 2150 m dibine borularýn döþenmesidir. Bundan önce dünyanýn en derin su altý geçiþ hattý 1500 m ile Meksika Körfezi'nde bulunmaktaydý.[9]

Türkiye Türkiye enerji ihtiyacý olarak dýþa baðlý bir ülke konumunda. Petrol ihtiyacýnýn %90'ýný baþlýca Suudi Arabistan, Ýran, Irak, Suriye gibi Orta Doðu ülkelerinden ve Rusya'dan ithal etmektedir. Doðal gaz ile tanýþmasý nispeten yeni sayýlýr. Dýþarýdan doðal gaz teminine yönelik ilk anlaþmayý 18 Eylül 1984'de SSCB ile imzalamýþ ve 1987 yýlýndan itibaren de 6 milyar metreküp/yýl'lýk doðal gaz alýmýna baþlamýþtýr. Batý hattý olarak da bilinen bu hatla Rus doðal gazý Ukrayna, Moldova, Romanya ve Bulgaristan'ý geçerek Tekirdað üzerinden Türkiye'ye ulaþmaktadýr. Türkiye daha önceleri dünyaya siyasi ideolojik baktýðý için Rusya ile herhangi bir iliþki kurmaktan kaçýnýyordu. Fakat enerji kaynaklarýnýn çeþitlendirilmesi gereði, baðýmlýlýklarýn azalmasý ve bölgenin zengin kaynaklarý Türkiye'yi bölge ile anlaþmaya itmiþtir. Rusya ile yapýlan ikinci anlaþma 10 Aralýk 1996 tarihinde yapýlmýþ olup nakit alým üzerinden ve 23 yýl boyunca senelik 8 milyar metreküp/yýl gaz alýmýný öngörür þekilde olmuþtur. Rus doðal gazýný ithal eden 19 ülke içerisinde dördüncü sýrada yer alan Türkiye'nin, Mavi Akým'la beraber Avrupa ülkeleri içinde Almanya'dan sonra en büyük ikinci gaz ithalatçýsý olmasý öngörülmektedir. Türkiye'nin %60-65 seviyesinde olan doðal gaza baðýmlýlýk yüzdesinin %70-75'lere çýkabileceði ve bunun da Rusya ile iliþkilerde yakýn gelecekte Türkiye'nin aleyhine rol oynayacaðý konunun uzmanlarý tarafýndan öngörülmekte ve eleþtirilmektedir.[10] Türkiye'nin büyüyen ekonomisine ve gelecekte elektrik tüketiminde doðal gaz kullaným ihtiyacýnýn artmasý beklenmesine karþýlýk, doðal gaz planlamasýnýn bütününe bakýldýðýnda çeliþkili verilerle karþýlaþýyoruz. DPT'ye göre Türkiye'nin 2010 yýlý gereksinimi 30 milyar metreküpken Botaþ'a göre 55 milyar metreküp olarak öngörülmekte. Merkezi Boston da bulunan "Cambridge Energy Research Associates" 'in (CERA) yaptýðý çalýþmalar (Haziran 1999), Türkiye'nin doðal gaz gereksinimini 2010 yýlý için 32-43 milyar metreküp/yýl olarak öngörüyor.[11] Bu istatistiklerin gerçekleþebilmesi için enerji tüketimdeki geniþlemenin üçte ikisinin gaz tabanlý enerji sektöründe olmasý ve Türkiye'nin GSYÝH'nin yýllýk %7 büyüme göstermesi, enerji sektörünün yýllýk %9 geniþlemeye devam etmesi, yatýrým süresi boyunca gerekli olan yýllýk 3-4 milyar dolarlýk finansmanýn hazýr bulunmasý ve bütün bu sistemlerin %85 düzeyinde çalýþýr etkililik taþýmasý [12] gibi faktörler Türkiye hakkýnda doðal gaz ile ilgili kötümser tahminlerin gerçekleþme olasýlýðýný arttýrýyor. Türkiye açýsýndan handikap olarak görülen bir baþka etmen ise SSCB ile 198l yaptýðý ilk gaz alým anlaþmasýnda alýnan gazýn bedelinin belirli bir yüzdesini mal ve hizmet bedeli olarak öderken 1992'den sonra kf

yapýlan anlaþmalarda 1984 protokolünde düzeltmeler yapýlarak bu uygulamadan vazgeçilmesi ve Türkiye'nin alacaðý gazýn bedelini al ve öde sistemine göre peþin olarak ödemeye baþlamasýdýr. Türkiye'nin belirli bir miktarýný taahhüt ettiði Ýran ve Rusya ile olan al-öde sistemine göre yaptýðý anlaþmalardan talep fazlasý olmasý durumunda yýlda 1 milyar dolar ceza ödeyebileceði tahmin edilmektedir. [13]

Tablo1:Türkiye'nin Doðal Gaz Talebi Dengesi

Türkiye'de doðal gaz depolanmasý için gerekli alt yapý ve depolama birimlerinin bulunmamasýndan dolayý da fazla miktarda gelen gazýn Avrupa pazarýna pazarlanmasý gerekmektedir. Bunun koþulu da Rusya ile yapýlan anlaþmanýn dördüncü maddesine göre gazýn üçüncü bir ülkeye satýþýnýn "karþýlýklý rýza" durumunda söz konusu olmasýdýr. Bu maddenin deðiþtirilmemesi ve hafifletilmemesi (SSCB döneminde yapýlan anlaþmaya dönülebilir ki Türkiye tarafý bunun için Rusya'yý ikna etmeye çalýþýyor ancak þu ana kadar çabalarý müspet bir sonuç vermedi) durumunda satýþýn gerçekleþmesi Rusya ile olan iliþkilerinin durumuna endeksli olacak. Türkiye'nin bu projeden 'geçiþ vergisi ve iþletmecilik hizmetleri' karþýlýðýnda taþýnacak kapasiteye baðlý olarak 140 milyon dolardan baþlayýp 300 milyon dolar civarýna çýkan bir yýllýk gelir elde etmesi de beklenmektedir.[14]

Rusya Rusya dünyanýn en büyük doðal gaz rezervlerine, ikinci büyük kömür rezervlerine ve sekizinci büyük petrol rezervlerine sahip, dünya enerji pazarýnda önemli bir ülkedir. Rusya ayrýca dünyada doðal gaz ihracatýnda birinci, petrol ihracatýnda ikinci, enerji tüketiminde de üçüncü sýrada yer almaktadýr. Rusya'nýn 2004 yýlý GSYÝH’si %7,1 büyüme göstererek G-8 ülkeleri içinde ortalama büyüme hýzýný geçmiþ ve ülke, peþ peþe altýncý yýlýnda da ekonomik


07

büyümesini sürdürmüþtür. Bu ekonomik büyümede ateþleyici güç enerji ihracatý olup, ABD ve Ýngiltere'nin Irak'a saldýrmasý ile enerji fiyatlarýnýn yükselmesi de önemli rol oynamýþtýr. Ancak Rusya ekonomisi ihracatýný %50 oranýnda petrol ve gaz satýþlarýna dayandýrdýðýndan, bu tip bir büyümenin Rus ekonomisinde petrol ve gaza olan baðlýlýðý tehlikeli oranda arttýracaðý ve özellikle dünya petrol fiyatlarýndaki dalgalanmalara karþý kýrýlgan olacaðý kaygýsý yüksektir. Tipik olarak petrolün varilinde 1 dolarlýk bir deðiþim Rus gelirlerinde 1,4 milyar dolarlýk bir deðiþiklikle sonuçlanabileceði öngörülmektedir. Rusya dýþ ticaretinin amiral gemisi olan petrol ve gaz ihracatýný boru hatlarý vasýtasýyla Ukrayna, Belarus, Macaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Türkiye üzerinden yapmakta olup, petrol ihracatýnda kullanýlan baþlýca limanlar Novorossisk (RusyaKaradeniz), Primorsk (Rusya-Baltýk Denizi/Finlandiya Körfezi), Tuapse (Rusya), Ventspils (Letonya) ve Odessa (Ukrayna). Baþlýca ihracat ülkeleri ise Doðu Avrupa, Hollanda, Ýtalya, Almanya, Fransa[15] Mavi Akým ile birlikte bu ülkeler arasýna Türkiye de girecektir.

* Rusya'nýn ülkelere göre doðalgaz satýþ fiyatlarý (bin metreküp için / dolar) ** Türk kaynaklar fiyatý 150 dolar civar düzeyinde, Gazprom'a yakýn bir kaynak ise 196 dolar olarak Tablo 2: Milliyet Gazetesi - Cenk Baþlamýþ: Rus Gazý'na Belarus'tan üç kat fazla ödüyoruz 12/12/2005

Rusya petrol ihraç yollarýný elinde tutarak petrol ihracat miktarýný kontrol etmeyi ve sahip olduðu bu avantajlarý kullanarak dünya petrol fiyatlarýnýn belirlenmesinde baskýn rol oynamayý sürdürmeyi hedeflemek-

tedir. Rusya bu kozu SSCB'nin daðýlmasý ile birlikte yakýn çevresinde oluþan devletlerde renkli devrimlerle kendisini gösteren Amerikan-Batý etkisini kýrabilmek için siyasi-politik-ekonomik baský unsuru olarak kullanmaktan da kaçýnmamaktadýr. Moskova'nýn Ukrayna'ya 1000 metre küpünü 50 dolardan sattýðý doðal gazý 160-230 dolara yükseltme kararý almasý, karþýlýðýnda Rusya'nýn Avrupa'ya yaptýðý doðal gaz ihracatýnýn %80 civarýnda Ukrayna üzerinden yapýlmasý bunun en güncel örneðidir. Dolayýsýyla Ukrayna'nýn geçiþ ücretini arttýrmak istemesi ve Gürcistan'ýn da gaz fiyatlarýný politik baský amacýyla arttýrmasýna gösterdiði tepki, söz konusu ülkeleri deðiþik alternatifler bulmaya zorlamaktadýr.

Türkiye-Rusya Ýliþkileri Tarih boyunca iki ülkenin iliþkilerinde savaþlar ve egemenlik kurma mücadeleleri hâkim olduðu için karþýlýklý güvensizlik üzerine temellenmiþ olan Türkiye-Rusya iliþkileri, SSCB'nin 1991 yýlýnda daðýlmasý ile birlikte Türkiye'nin "Adriyatik'ten Çin'e" söylemi ile sloganlaþtýrdýðý Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kýrgýzistan, Özbekistan gibi Türkî cumhuriyetlerde dil ve kültür akrabalýklarý gibi nedenlerden dolayý Turani söylemlerle etkisini arttýrma giriþimleri, iki ülke arasýnda iliþkiler de yeni bir kriz yaþanmasýna yol açmýþtýr. Ancak Türkiye'nin bölgedeki faaliyetleri Orta Asya cumhuriyetlerinde kültür merkezleri açma, karþýlýklý öðrenci deðiþimleri ve eðitim kurumlarý açma ve televizyon yayýnlarý ile Orta Asya cumhuriyetlerindeki etkileme çalýþmalarýnýn ötesine gidememiþtir. Türkiye'nin bu giriþiminin sýnýrlý kalmasýnýn sebepleri olarak: Orta Asya'da yeni ortaya çýkan bu devletlerin sürdürebilir ekonomi ve politikasýný desteklemek için gerekli mali yapýsýnýn yetersizliði; Türkiye'nin kurmaya çalýþtýðý laik, demokratik ve serbest pazara dayalý ekonomik sistemin Sovyet yönetimi altýndan yeni çýkan cumhuriyetler tarafýndan yeterince anlaþýlamamasý yüzünden desteklenmemesi; Türkiye'nin 70 yýllýk Sovyet kolonizasyonu altýnda yaþayan cumhuriyetlerine daha ziyade "Büyük Aðabey" þeklinde patronize yaklaþýmý ve Türkiye'nin iç ve ekonomik sorunlarý olarak gösterilebilir. [16] 11 Eylül olaylarýnýn etkisi sonucu þekillenmeye baþlayan enerji savaþýnda, Afganistan ve Irak'a ABD'nin müdahalesi sonucu dünya petrol ve gaz fiyatlarýnýn artmasý, Putin yönetimi tarafýndan çok iyi kullanýlarak, Post-Sovyet alandaki ülkelerin Rusya'ya olan baðýmlýlýklarýnýn artmasý saðlandý. Rusya'nýn yeni kurulan ülkeler, özellikle Kazakistan ve Özbekistan, ila Gürcistan-Abhazya, Gürcistan-Osetya, AzarbeycanErmenistan arasýndaki anlaþmazlýklarda "aracý" rolüne soyunmasý, bu ülkelerde ki rejimlerin zayýf olmasý, yeni cumhuriyetler içindeki hissedilir Rus azýnlýk nüfusunun etkisi, bölgenin can damarý olan enerji hatlarýnýn pek çoðunun Rusya içinden geçmesi (Sovyet kf


0008

döneminden kalma olduklarý için) ve Moskova tarafýndan kontrol edilmesi gibi avantajlarýndan dolayý bölgedeki Rus etkisi Türkiye ye göre çok daha baskýn olmuþtur. Bu etkinin en çarpýcý örneði herhalde Nisan 2001'de ki "Türkçe Konuþan Devletler" zirvesinde, konuþmalarý yapan devlet baþkanlarýnýn çoðununun Türkçe'den ziyade Rusça konuþma yapmalarýdýr.[17] Ticari Ýliþkiler: Ýki ülke arasýndaki ticari iliþkiler son yýllarda büyük geliþme göstermiþ, 2004'ün ilk 10 ayý için yapýlan istatistiklerde iki ülkenin ticaret hacminin 8,5 milyar dolara ulaþtýðý görülmektedir. Türkiye baþta inþaat ve müteahhitlik hizmetleri olmak üzere, turizm ve bavul ticareti hizmeti vermekte iken Rusya'dan enerji ithalatý yapmaktadýr. Ticari dengede ise Türkiye'nin 5,5 milyar dolarlýk bir açýðý söz konusudur.[18] Mavi Akým'la beraber peþin al-öde sistemine göre yapýlan anlaþmanýn da katkýsýyla gelecekte iki ülke arasýndaki toplam ticaret hacminin artacaðý ve Türkiye aleyhine olan ticari açýðýn da büyüyeceði öngörülmektedir. Rusya genelinde Türk inþaat firmalarýnýn büyük projelere imza atmasýna karþýlýk Rus iþ adamlarýnýn Türkiye'de görece az etkisi olmasý Rusya tarafýndan sýkça ifade edilmektedir. Rusya ile baðlantýsý olan Türk iþ adamlarý aracýlýðý ile ciddi lobi faaliyetleri yapýlmaktadýr. Bunun en açýk örneði ise Gazprom gaz daðýtým firmasýnýn Türk iþadamlarýný kullanarak Türkiye'deki iç daðýtým aðýný satýn almayý istemesidir. Böylelikle Türkiye Rusya karþýlýklý ticaret etkinliði eþitlenmiþ olacak ve Rusya týpký Bulgaristan ve Romanya da yaptýðý gibi kendi istediði ülkeye kendi gazýný Türkiye üzerinden rahatça satabilecektir.

AB-Türkiye-Rusya AB günümüzde dünyanýn en büyük ikinci tüketicisi konumunda olup dünya enerji ithalatýnda da ilk sýrada yer almaktadýr. AB enerji tüketimi ithali %76 oranda petrole dayanýrken, doðal gaz tüketimindeki ithalat baðýmlýlýðý ise %40 düzeyindedir. Önümüzdeki 20-30 yýl içinde bu baðýmlýlýklarýn petrolde %90'a ve doðal Kaynak: CIA

Harita 2: Hazar Denizi Bölgesi Petrol Boru Hatlarý

gazda da %70 dolaylarýna çýkmasý öngörülmektedir.[19] Rusya'dan gaz ithalatý yapan devletlerden, AB içinde lokomotif ülkelerden biri olan Almanya baþý çekmekte olup, Rus gazýna baðýmlýlýðý %33 seviyesindedir. 2005 Eylül ayýnda Rusya Federasyonu devlet baþkaný Putin ile Almanya þansölyesi Schröder'in üzerinde mutabýk kaldýklarý proje ile her yýl 55 milyar metreküp gaz taþýmasý tasarlanan Grayazevets-Viborg boru hattýnýn Baltýk Denizi'nin tabanýndan geçerek aracýsýz bir þekilde Almanya'ya ulaþmasý planlanmaktadýr. Böylece 1200 km uzunluðundaki boru hattýnýn 2010'da faaliyete geçmesiyle birlikte Almanya'nýn Rus gazýna baðýmlýlýðýnýn daha da artacaðý tahmin edilmektedir.[20]. Bu plan Polonya, Baltýk Ülkeleri, Beyaz Rusya ve Ukrayna'dan geçen mevcut durumdaki enerji rotasýný devre dýþý býrakacaðýndan, bu ülkeleri geçiþ ücreti almaktan mahrum býrakabileceði gibi, Rusya'ya karþý zaman zaman kullandýklarý bir baský unsurunu da ellerinden alacaðý þeklinde yorumlanýyor. Dolayýsýyla Rusya'ya karþý siyasi bir ittifak içinde olan bu ülkeler cezalandýrýldýklarý kanaatinde olarak projeden duyduklarý rahatsýzlýklarý dile getirmeye baþladýlar. [21] AB açýsýndan Türkiye stratejik konumu itibarý ile bir yandan Orta Doðu ve Hazar Bölgesi arasýnda doðal bir "enerji köprüsü" durumunda, diðer taraftan Avrupa için önemli bir tüketici alaný olarak görülmektedir. Dolayýsýyla Ceyhan limaný hem mevcut Irak petrolünün ithalatý için hem de gelecek olan potansiyel Hazar petrolünün ihracatý için bir çýkýþ noktasý olarak görülmektedir.[22]. Karadeniz ve Akdeniz arasýnda tanker taþýmacýlýðýnda baþlýca noktalardan biri olan Boðazlar ve ham petrolün taþýnmasýnda tanker taþýmacýlýðýnýn önemini korumasý da Türkiye'nin AB nezdinde deðerini daha da arttýrmaktadýr. Türkiye özellikle AKP hükümetinin bu konuda ciddi çalýþmalarý ile birlikte kendini Dünya'ya bir enerji koridoru olarak konumlandýrarak, jeo-stratejik önemini arttýrmaya çalýþmaktadýr.


09

AB üyeleri açýsýndan önemli olan enerjinin sürekli ve güvenli bir þekilde aktarýlmasýdýr. AB enerjide Rusya'ya baðlý kalmamak için ABD ile birlikte B.T.C ve Trans-Hazar enerji yollarý gibi alternatif hatlarý destekleme yoluna gitmektedir. Ocak ayý baþýnda Rusya'nýn Ukrayna'ya sattýðý gazýn fiyatýný 50 dolar seviyesinden 230 dolar seviyesine yükseltmek istemesiyle Rusya ve Ukrayna arasýnda patlak veren krizin Rusya'nýn verdiði gazý geçici bir süre kesmesi ile büyümesi Ukrayna topraklarý üzerinden Avrupa'ya ulaþmakta olan doðal gazýn akýþýnda da ciddi azalmalara neden olmuþtur. Bu yeni kriz söz konusu ülkelerin doðal gaz politikalarýný tekrar gözden geçirmelerine neden olacaðý gibi, Rusya'nýn gaz silahýný acýmadan kullanabileceðini de göstermiþtir.

ABD-Rusya-Türkiye ABD 11 Eylül olaylarýný bahane ederek dünya çapýnda teröre karþý yürüttüðünü öne sürdüðü operasyonlar çerçevesince Orta Asya'daki konumunu güçlendirme yoluna gitti. ABD'nin Kýrgýzistan, Özbekistan, Kazakistan'da askeri üsler kurma yoluna gitmesi, Azerbaycan, Gürcistan ve Ukrayna da ABD ve Batý yanlýsý rejimlerin iktidara getirilmesi, Bulgaristan ve Romanya'daki askeri üsler kurmaya baþlamasý, Afganistan'da baþlattýðý operasyonu Irak iþgali ile sürdürmesi ve Orta Doðu'daki enerji kaynaklarýnýn hâkimiyetini saðlama yönünde avantaj kazanmasýnýn ardýndan gözünü Hazar Denizi enerji kaynaklarýna çevirdiði açýkça görülmektedir. 11 Eylül olaylarýndan sonra Bush yönetimi enerji kaynaklarý ve sevk yollarý üzerinde bulunan ülkeleri Amerika'nýn yanýnda veya karþýsýnda olarak sýnýflandýrýlmaya baþlamýþtýr[23] ABD'nin bölge politikasý Rusya hâkimiyetini kýrabilmek ve kaynakta çeþitlilik ve güvenlik gibi nedenlerden dolayý farklý enerji yollarýný desteklemek þeklindedir. Bu amaçla B.T.C ye de büyük destek vermekte ve Türkmenistan gazýný, Hazar ve Trans-Kafkas enerji koridorundan Türkiye'ye taþýyacak olan Trans Hazar Gaz Boru Hattý Projesi'ni açýkça desteklemektedir. ABD'nin Irak'ý iþgali ile Irak'ýn toprak bütünlüðünün parçalanma riskinin ortaya çýkmasý ve bölgenin önemli petrol rezervlerinden biri olan Kürt nüfusunun aðýrlýklý olarak yaþadýðý Kerkük'ü içine alacak þekilde baðýmsýz veya federe bir Kürt Devleti kurulmasý ihtimalini doðurmuþtur. Türkiye'nin Kürt kökenli vatandaþlarýnýn aðýrlýklý olarak yaþadýklarý Doðu-Güney Doðu bölgesinde coðrafi zorluklarýnýn yaný sýra Bölgede konumu itibarý ile stratejik önemi artan Türkiye'nin 1980'den beri devam eden PKK terörünün derinleþtirdiði eðitim, saðlýk, ulaþým, iletiþim sorunlarý, ekonomik ve sosyal yönlerden geri kalmýþlýk, yaþanmakta olan sorunun Türkiye sýnýrlarýný aþmasý kaygýsý taþýmasýna neden oluyor.

Felsefi kökenleri 1920'lere kadar uzanan Rus Kültürünü, Avrupa genelinden farklý olarak Avrupa (Batý) ve Asya (Doðu) bileþenlerinin bir sentezi olarak deðerlendirme çabasýnda olan Avrasyacý Paradigma'nýn[24] "Uluslararasý Avrasya Hareketi" baþkaný, siyaset bilimci ve filozof Alkesandr Dugin'in kabaca belli bir kutup oluþturacak güç birliði yapmýþ devletlerin birlikleri olmasý mantýðýný yansýttýðýný ileri sürüyor. Türkiye ile Ýran'ýn da içinde yer alabileceðini belirttiði ancak gerçekleþme derecesi oldukça tartýþýlabilir olan Avrasyacýlýk akýmýnýn, Türkiye ile ABD'nin karþýlýklý 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesine karþýlýk, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta bulunan bordo bereli olarak bilinen en seçkin askerlerinin ABD askerleri tarafýndan gözaltýna alýnýp baþlarýna çuval geçirilmesi ve Türkiye'nin belirtmiþ olduðu kýrmýzý çizgilerin defalarca ihlal edilmesi ve benzeri faktörler, Türkiye'de Avrasyacýlýk akýmýnýn akademik ve politik bakýmdan destek bulmaya baþlamasýna neden olduðunu ekliyor.

Türkiye-Gürcistan Ýliþkileri B.T.C projesinin gündeme gelmesiyle birlikte TürkiyeGürcistan iliþkileri yoðunlaþmaya baþladý. Mart 1997'de Türkiye, Gürcistan ile askeri yardým ve iþbirliði anlaþmasý imzaladý. Anlaþma Gürcistan'ýn Kodori ve Gori þehirlerinde askeri eðitim merkezleri kurulmasýný da öngörüyordu. Türkiye ayrýca Gürcistan'ýn Vaziani Askeri Üssünün yeniden yapýlandýrýlmasýna da yardýmcý olmuþtu. 1998 yýlýndan itibaren de Gürcü askerleri Türk askeri karargâhlarýnda eðitim görmekteler. Ocak 2000 de Türkiye ve Gürcistan ortak bir giriþim baþlatarak bölgede batý ile iliþkileri geliþtireceði gibi Türkiye'nin bölgedeki etkinliðini de arttýrmayý amaçlayan "Güney Kafkasya Ýstikrar Paktý"ný kurdular[25]. Gürcistan'a özellikle 11 Eylül saldýrýlarý ardýndan bölgede terörle mücadelede ABD tarafýndan yeni bir rol verildiði görünüyor. Bu role uygun þekilde de Türkiye'den gerekli desteði görmektedir. Türkiye'nin bölgeye dönük resmi dýþ politikasý, ABD ve Batýnýn bölgeye dönük politikalarýnýn bir yansýmasý gibidir. "Gürcistan'la da yakýn ortaklýk iliþkilerine Harita 3: Hazar Bölgesi Doðal Gaz Boru Hatlarý

Kaynak: CIA


10

sahip olan Türkiye, bu ülkeyle mevcut baðlarýn daha da geliþtirilmesine ve toprak bütünlüðünün korunmasýna büyük önem atfetmektedir. Abhazya ve Güney Osetya sorunlarý, yalnýzca Gürcistan'da deðil, tüm bölgede barýþ ve istikrarý tehlikeye sokmaktadýr. Türkiye, baþýndan itibaren bu sorunlarýn Gürcistan'ýn egemenliði, baðýmsýzlýðý ve toprak bütünlüðü çerçevesinde barýþçýl yollardan çözümlenmesini desteklemiþtir. Gürcistan'da vuku bulan yönetim deðiþikliði ve Acara'da yaþanan gerginliðin barýþçýl bir þekilde aþýlmýþ olmasý, bu komþu ülkede demokrasinin ve istikrarýn güçlendirilmesi bakýmýndan önem taþýmaktadýr."[26] Türkiye genel olarak dýþ politikasýnda ülkelerin toprak bütünlüðünü esas alan politikalar izler ki þu ana kadar bu konuda tek istisnasý Karabað'dýr. Çözümün taraflar arasýnda barýþçýl bir þekilde saðlanmasý için Türkiye'den taraflara resmi aðýzdan zaman zaman arabuluculuk önerileri de yapýlmaktadýr. Ancak yakýn tarihte Gürcistan'ýn Abhazya'ya saldýrmasý sonu-

kk aa f fk aks yaa s y a Kafkasya doðal enerji ve yeraltý kaynaklarý bakýmýndan zengin bir çeþitliliðe sahip olmasýna ve çýkartýlan petrolün iyi kalitede olmasýna karþýn toplam petrol üretimi Rusya genelinde %1'den daha az bir oranla çok düþük bir pay oluþturmaktadýr. Örneðin bilim adamlarý Adigey Cumhuriyeti'ndeki toplam petrol ve gaz rezervlerini tahmini olarak 71 milyon ton yakýta eþdeðer olarak veriyorlar.[29] Dolayýsýyla Kafkasya'nýn önemi petrol üretiminden ziyade taþýma hatlarý güzergâhýnda olmasýndan kaynaklanýyor. Kafkasya'nýn petrol ve enerji konusunda en önemli merkezleri Mavi Akým hattýnýn da geçiþ güzergâhýnda olan ve bölgenin en büyük rafinerilerinden birine ve limana sahip olan Tuapse, diðeri ise Hazar petrolünün taþýnmasýnda önemli bir geçiþ güzergâhlarýndan biri üzerinde olan Çeçenistan'nýn baþkenti Grozni þehirleri. Tuapse þehri, Rusya'nýn bütün petrol ihtiyacýnýn %30'nu karþýlamasý ve turuncu devrimle Rus-karþýtý bir yönetimin iktidara geldiði Ukrayna ile günden güne bozulan iliþkileri sebebiyle Odessa Limaný'ný kullanýmýnda yaþayabileceði olasý problemler yüzünden Karadeniz'e enerji taþýmasýnda elinde kalan tek kale diyebileceðimiz Novorossisk'e yakýnlýðý dolayýsýyla Rusya için önemini arttýrmýþtýr. Bu baðlamda Rusya tarafýndan þehrin limanýnýn kapasitesinin 35,8 milyon tona arttýrýlmasý düþünülmekte.[30]. Ayrýca BTC boru hattýnýn gelecekteki öneminin artmasý (Türkmen gaz ve petrolünün taþýnmasý), Abhazya'daki çözüm için önem arz etmektedir. Çeçenistan'da Petrol Faktörü 1876'da ilk kuyularýn açýldýðý, SSCB döneminde üç petrol tesisi, bir petrol-kimya tesisi ve bir dizi boru hattýndan oluþan bir komplekse sahip Çeçenistan, miktar olarak önemli sayýlabilecek bir rezerve sahip olmasa da (örneðin 1992 yýlýnda Çeçenistan da yapýlan üretim 3 milyon varili biraz geçiyordu) Çeçenistan'daki

cu yaþanan savaþýn anýlarý Abhaz halkýnýn, dolayýsýyla Kafkas diasporasýnýn anýlarýnda tazedir. Abhazya ve Güney Osetya'nýn hassas noktalarýnýn göz ardý edilerek meselenin Gürcistan toprak bütünlüðü içinde çözülmesi fikrinin dayatýlmasý adil deðildir ve Güney Osetya ve Abhazya yetkililerinin de her fýrsatta dile getirdikleri gibi kabul edilebilirliði yoktur. SSCB döneminde Stalin'in hazýrladýðý böl-yönet politikasý doðrultusunda tüm halklarýn birbirlerine topraksal anlamda baðýmlý olduðu bir yapý oluþturacak þekilde sýnýrlarýn çizilmesi, örneðin 1924 delimitasyonu... Azerbaycan (Azerbaycan-Ermenistan arasýnda Nahçývan-Zangezur Ýliþkisi), Gürcistan-Osetya-Abhazya-Kuzey Kafkasya sýnýrlarýnýn çizilmesi, Kuzey Kafkasya'da ayrýca Müslüman ve Hristiyan unsurlarýn birbirine eklemlenmesi (Çeçen-Ýnguþ, Kuzey-Güney Osetya), farklý etnisitelerin bir araya getirilmesi (Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes), ayný isim altýnda bulunan Adige üst kimliðini meydana getiren alt kimliklerin- AdigeÇerkes ve Kabardey diye farklý etnisitelermiþ gibi gös-

tatlý petrol baþka bölgelerde çýkarýlan petrolün büyük kýsmýndan çok daha yüksek kalitedeydi.[31]. Çeçenistan'da çýkarýlan petrol ülke için ekonomik anlamda önemli gelir kaynaklarýndan biriydi. 31 Aðustos 1999 Hasavyurt anlaþmasý ile tam baðýmsýzlýk yolunda büyük avantaj elde eden Çeçenistan'ýn düzenli bir devlet yapýsý oluþturamamasýnda, anlaþma sonunda Rus gizli servisinin ülkede güçlü bir rejim kurulamamasý için çalýþmalarý, Rusya'nýn bölgeye uyguladýðý ambargo, yolsuzluk, rüþvet, adam kaçýrma olaylarýnýn artmasý, mafyanýn etkisi, savaþ sonucu ülkenin altyapý, elektrik, kanalizasyon, içme suyu þebekelerinde oluþan büyük yýkým ve tahribat gibi etmenlerin yanýnda ülkenin kendisini toparlamasýnda yegâne ekonomik etken olarak görülen ülkedeki petrol gelirleri üzerindeki iç çekiþmelerin yaþanmasý da ülkede savaþ sonrasý istikrarý saðlayabilecek siyasi otoritenin Çeçenistan'da istenilen düzeyde kurulamamasýna neden oldu. Rusya'nýn Çeçenistan'a olan bu ilgisinde þüphesiz tarihi faktörlerin yanýnda Grozni'nin petrol nakil yollarýndaki konumu da etkendi. Çeçenistan sorununa uluslararasý devletlerin yaklaþýmý Çeçenistan sorununa uluslararasý devletlerin yaklaþýmý Kafkasya'daki sorunlara geçmiþte olan yaklaþýmlarý gibi insani boyutla sýnýrlý ve Rus Ordusu'nun Çeçenistan'da sivil halk üzerine uyguladýklarý iþkence, adam kaçýrma, öldürme, tecavüz gibi sayýsýz insan haklarý ihlallerinin raporlarýný tutmak ve zaman zaman Rusya'yý uyarmak þeklinde. Çeçenistan'la iliþkilerin belirlenmesinde, birinci ve ikinci savaþa yaklaþým þekli de belirleyici rol oynamaktadýr. Ýkinci savaþta özellikle aþýrý dinci ve zengin Vahabilerin Çeçenistan'da ortaya çýkmasý, 11 Eylül olaylarý sonucu "uluslararasý terörizmin giderek Ýslami nitelik kazandýrýlmak istenmesi" ve dinine baðlý, inancýna sadýk Ýslam'ýn geleneksel sufi özelliklerinin yaygýn olduðu Çeçenistan'da baðýmsýzlýk mücadelesinin yerini aþýrý dinci amaçlarýn almasýna zemin hazýrlamýþtýr. Bizzat Çeçenistan içinde bunun rahatsýzlýðý hissedilir ölçüde büyüktür.


11

terilmesi. Rusya tarafýndan belirli periyotlarla bölge yerli halklarýna uygulanan ve adeta Rus politikasý haline gelen sürgünler[27] vb. nedenlerden dolayý varolan gerilimin ve iç çekiþmelerin zaman zaman bölgesel çatýþmalar þeklinde cereyan etmesi tüm bölgede barýþ ve istikrarýn temin edilmesi önünde zaten önemli bir engel olarak dururken, Gurcistan'ýn Abhazya ve Güney Osetya ile olan sorunlarýnda tek taraflý Gürcü savý üzerine ortak bir çözüm aranmasý, bölgede çýkarý olan güçlerin barýþ ve istikrar saðlama konusunda ki samimiyetlerin de sorgulanmasýna yol açýyor. Dolayýsýyla her üç devletin de isteklerini asgari ölçüde karþýlayacak uluslararasý bir çözüm bulunmasý gerekmektedir.

Ýran ve Gürcistan Ýran, Rusya'dan sonra dünyanýn ikinci en büyük doðal gaz rezervine sahiptir. Türkiye ile Ýran arasýnda Rusya

gibi al-öde sistemine göre yapýlmýþ bir TürkmenistanÝran-Türkiye boru hattý vasýtasýyla doðal gaz satýþ anlaþmasý olmakla birlikte, Ýran'ýn dünya devletleri tarafýndan tasvip edilmeyen siyasi yönetimi ve Ýran Cumhurbaþkaný Ahmedinecad'ýn yaptýðý anti-seminist ve ABD karþýtý açýklamalarý, Yahudi lobisinin güçlü olduðu ABD'nin Ýran üzerindeki baskýsýnýn daha da arttýracaðýný iþaret etmekte ve bu durum gelecekte Ýran'ýn sahip olduðu potansiyeli yeterince kullanamayacaðýný göstermektedir. Topraklarýnda pek fazla petrol bulunmayan Gürcistan, SSCB'nin daðýlmasýndan sonra birliði oluþturan anlaþma uyarýnca 1992'de baðýmsýzlýðýný ilan etti, ancak kendisi ile ayný konumda bulunan Güney Osetya ve Abhazya Cumhuriyetleri'nin baðýmsýzlýklarýný tanýmadý. Gürcistan bölgede, Hazar Havzasý'ný tek baþýna Rusya hâkimiyetine býrakmayý istemeyen ABD'nin müttefiki konumunda ve bu baðlamda ABD'den zaman zaman askeri ve ekonomik destek almaktadýr, AB ile de

Dünyanýn farklý ülkelerinde meydana gelen patlama-bombalama olaylarýnýn da insanlar üzerinde yarattýðý korku ve nefret dalgasýnýn büyümesi gibi nedenlerden dolayý Çeçenistan'ýn varolma savaþý da Çeçenistan'a sempati ile bakan dünya halklarýnýn sempatisini azaltmýþtýr. 1 Eylül 2004 tarihinde Kuzey Osetya'da Beslan'daki bir okulda yaþanan akýllara durgunluk verecek rehin alma eyleminin Rus güçlerinin kontrolsüz müdahalesi sonucu çoðu çocuk 400 den fazla insanýn ölmesi ve 600'e yakýn insanýn yaralanmasý ile neticelenmesi, olayýn kansýz bir þekilde bitirilebilmesi için Çeçenistan Devlet Baþkaný Aslan Mashadov'un bizzat arabuluculuk giriþiminin engellenmesi yüzünden, dünya çapýnda zaten yetersiz olan Çeçenlere olan sempatinin daha da azalmasýna yol açtý.[38] Bu ve benzeri olaylardan sonra Kremlin tarafýndan merkezi otoritenin güçlendirilmesi yolunda demokratikleþmeden öteye adýmlar atýlmasý, Sivil Toplum Kuruluþlarý'nýn çalýþma þartlarýnýn zorlaþtýrýlmasý, özgür basýnýn engellenmesi, terörle mücadele amacý öne sürülerek özerk cumhuriyetlerde polis güçlerinin ve Rus gizli servis, askeri güçlerin sayýlarýnýn artýrýlmasý ve bu güçlerin halklar üzerinde uyguladýðý keyfi adam kaçýrma, göz altýna alma, inanç özgürlüðüne yapýlan müdahalelerin artmasý, zaten Rusya Federasyonu'nun gelir ve yoksulluk sýralamasýnda baþýný çektiði Kafkas Cumhuriyetlerinde yönetimde olan yöneticilerin de genelde kendi çýkarlarýný düþünmeleri, yolsuzluk, iþsizlik ve rüþvetin yaygýn olduðu Kafkasya'da gerilimi giderek yükseltiyor. Bu baský özellikle gençlerin bölgeye sýzan aþýrý akýmlara karþý olan ilgisini de arttýrýyor. Nalçik'ta yaþanan olaylarý da bu baskýnýn bir yansýmasý olarak deðerlendirebiliriz.

Rusya-TTürkiye satranç tahtasý Çeçenistan'a bakýþta PKK Tabusu Rusya'nýn AB, ABD ve bölgedeki diðer rakipleri ile iliþkileri ekonomik iliþkiler düzeyine baðlýyken Türkiye bu devletlerden farklý bir özelliðe (5 milyon civarýnda Kuzey Kafkasya kökenli nüfusa) sahiptir. Dolayýsýyla Türkiye ye karþý Rusya'nýn farklý bir

En Fakir 10 Bölge (Kiþi Baþýna Düþen GSYÝH’leriyle) 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10.

Ýnguþetya_________________________$ Daðýstan_________________________$ Adigey___________________________$ Tuva____________________________$ Karaçay-Çerkes___________________$ Mari-El___________________________$ Kuzey Osetya_____________________$ Ývanov___________________________$ Penza___________________________$ Bryansk_________________________$

253 525 534 585 652 751 768 792 887 888

Kaynak:DEÝK-Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurulu Rusya Ülke Bülteni Ocak 2005

yaklaþým bulmasý gerekmekteydi, bunun için PKK kartýný çekinmeden oynadý. Savaþ süresince Türkiye'nin örtülü bir þekilde Çeçenistan'a destek saðladýðý iddiasý, Avrasya Feribotu hadisesi ve Swissotel baskýný gibi olaylardaki eylemlere sýcak bakýlmasý, Çeçenistan davasýna Türkiye halklarý genelinde sempati duyulmasý gibi nedenlerdi Rusya'nýn gerekçeleri. PKK terör örgütü elebaþý Abdullah Öcalan'ýn 1999 yýlýnda Moskova'ya iltica etme isteðinin Rusya tarafýndan geri çevrilmesi ve Mavi Akým projesinin hayata geçmesi Türkiye ile Rusya arasýndaki iliþkilerin ticari yönünü ön plana çýkartmaya baþladý ve iliþkiler enerji eksenine kaymaya baþladý. Çeçenistan'da sivil halka karþý Rus askerleri ve Rus-Yanlýsý Çeçen güçler tarafýndan uygulanan katliamlarý gündeme getirmesi ve kamuoyuna yansýtmasý açýsýndan düþünüldüðünde Beslan'da gerçekleþen olaylarýn, Türk basýný tarafýndan da baskýn bir þekilde abartýlmasý da Türkiye halkýnýn Çeçenistan'a olan sempatisini kýrmýþtýr. kf


12

sýcak iliþkiler içerisindedir. Gürcistan bu avantajýný kullanarak Güney Osetya ve Abhazya sorunlarýný uluslararasý alanda kendi iç meselesiymiþ gibi kabul ettirmeye çalýþýyor, uluslararasý kamuoyunun Güney Osetya ve Abhazya sorunlarýna yaklaþýmý düþünüldüðünde Gürcistan'ýn bu isteðinde baþarýlý olduðu da görülüyor. B.T.C Ham Petrol Boru Hattý Gürcistan için siyasi açýdan olduðu kadar ekonomik açýdan da hayati derecede önem arz etmekte. Gürcistan, B.T.C hattýndan, topraklarýndan transit geçen kýsmýndan transit geçiþ payý alarak ekonomisine katkýda bulunmayý, ekonomik ve politik yönden Rusya'nýn baskýsýný azaltmayý da umut ediyor. Projenin faaliyete geçmesiyle birlikte Gürcistan'ýn, ilk 5 yýl varil baþýna 12 cent, sonraki on yýl için 14 cent ve ondan sonraki dönem için de minimum 17 cent almasý öngörülmektedir.[28]

SONUÇ: Hazar bölgesinde büyük bir oyun oynanmaktadýr. Oyuncular kendi çýkarlarý neyi gerektiriyorsa yapma niyetindedirler. Stalin döneminde çizilen soyut sýnýrlar sonucu farklý dil, din, kültür ve etnisiteden olan halklarýn birbirleriyle eklemlenmesiyle oluþturulan, bu nedenden dolayý gerek kendi içlerinde gerekse de komþularý ile derin anlaþmazlýklar yaþayan, ekonomik yönden geri býrakýlmýþ Kafkasya Cumhuriyetleri bölgenin en kýrýlgan yapýsýna sahiptir. Dolayýsýyla kullanýlmaya en açýk ve istismara en yakýn olan halklardýr. Büyük oyunu planlayanlarýn istediði gibi hem anavatanda hem de diasporada tüm ayrýþma noktalarý bir birlikteliði önlemek için kurgulanmakta ve bizler de sessizce uymaktayýz. Mevcut durum ve koþullarda Kafkasya halklarýnýn bir araya gelmelerini ve çözüm geliþtirmelerini engelliyor, sorumluluk doðal olarak Kafkas diasporasýna ve özellikle Türkiye Diasporasýna düþüyor. Eðer Kafkasya'yý gerçekten ana ya da ata vatanýmýz olarak görüyorsak, diaspora içindeki mevcut bölünmüþlük ve parçalanmýþlýða son vermeli, Kafkasya'nýn sorununu uluslararasý alana taþýma yönünde adýmlar atmalý, baþta Çeçenistan savaþýnýn bitirilmesi ve Güney Osetya-Abhazya ile Gürcistan arasýndaki sorunun barýþçýl yolla ve adil bir þekilde çözümü olmak üzere uluslararasý alanda ciddi çalýþmalar yürütülmeli. Kýsa-orta ve uzun vadede kalýcý politikalar üretebilmeli ve uygulama esnekliðine sahip olmalýyýz. Aksi takdirde Kafkasya Masallardaki Kaf Daðý'nýn ardýnda kalmaya devam edecek. Tek bir farkla: artýk Kafkasya ile ilgili masallarý Çerkesçe anlatacak bir nesil olmayacak.

1. http://en.wikipedia.org/wiki/USSR -History of the Soviet Union 2. http://www.whitehouse.gov- President's Speech 20 September 2001 3. Caspian Oil and Gas: The Supply Potential of Central kf

Asia and TransCaucasia; IEA Report, 1998. 4. Enerji Baðlamýnda Türkiye- Rusya Ýliþkileri-Dilek Karakaya-Fatih Koraþ-TÜRKSAM 5. ABD'nin Savunma Konsepti Deðiþimi-Aydýn Çubukçu Özgürlük Dünyasý Dergisi 114.Sayý 6. Hazar:Paylaþýlamayn Sular Isýnýyor-Ender Þenkaya Ýnþ.Y.Müh 7. http://www.botas.gov.tr/projeler/tumprojeler/btc.asp 8. http://gazprom.com 9. Yeni Þafak Gazetesi-Mavi Akýma Çevre Uyarýsý, Nazlý Ilýcak 8 Ocak 2000 10. Mavi Akým:Türk-Rus Ýlþkilerinde Mavi BaðýmlýlýkSinan Oðan-TÜRKSAM 11. Evrensel Gazetesi-20/08/2002 Türkiye Ateþ Hattýnda 12. Kafkasya Ýçin Bir Ýstikrar Paktý- CEPS Working Document No:152 13. INOGATE-European Comission-TURKEY 14. Enerji Baðlamýnda Türkiye- Rusya Ýliþkileri-Dilek Karakaya-Fatih Koraþ-TÜRKSAM 15. Energy Information Administration-Country Analysis Briefs-Russia 16. Rand Corp.-Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainity ,Turkey-Eurasia page 100 17. Rand Corp.-Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainity ,Turkey-Eurasia page 102 18. Kaynak:DEÝK-Dýþ Ekonomik Ýliþkiler Kurulu-Rusya Ülke Bülteni Ocak 2005 19. Cenk Pala, "21. Yüzyýl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Doðal Gazýn Yeri ve Önemi: Hazar Boru Hatlarýnýn Kesiþme Noktasýnda Türkiye" Avrasya Dosyasý, cilt 9, sayý 1, 2003, s.18 20. Putin'nin Almanya Ziyareti ve Erkene Alýnan Doðal Gaz Anlaþmasý-Sinan Oðan-TÜRKSAM 21. Milliyet Gazetesi Rus Gazýna Belarus'tan Beþ kat fazla ödüyoruz -Cenk Baþlamýþ 22. INOGATE-European Comission-TURKEY 23. ABD'nin Savunma Konsepti Deðiþimi-Aydýn Çubukçu Özgürlük Dünyasý Dergisi 114.Sayý 24. Deðiþen Dünya'da Rusya ve Ukrayna- Erhan Büyükakýncý Galatasaray Ünv. Ý.Ý.B.F.Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi- Syf.148 25. Rand Corp.-Turkish Foreign Policy in an Age of Uncertainity ,Turkey-Eurasia page 105-106 26.http://www.tcberlinbe.de/tr/trdis/genelgorunum/gene l.htm 27. Ýstanbul Bilgi Üniversites-Kafkasya Forumu: Ýstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalýþmalarý Araþtýrma ve Uygulama Merkezi 5 Mart-29 Mayýs Kafkasya DersleriErhan Büyükakýncý - Rusya ve Sovyet tarihinde Kuzey Kafkasya'daki etnik kimliklerin hukuki altyapýsý ve göçlerin nedenleri 28. http://tr.wikipedia.org/ B.T.C Petrol Boru Hattýnýn Tarihi Geliþimi Abdullah Nergiz- Haziran 2003 29. Energy Information Administration-Country Analysis Briefs-Russia 30. http://www.bkd.org.tr Geçmiþte ve Günümüzde Kafkasya'nýn Jeopolitik Önemi Dr.Alexandre Toumarkine 31. Çeçenistan: Yok Sayýlan Ülke -Osman AkýnhayÖzcan Özen, Çeçen Çatýþmasýnda Petrol FaktörüSanobar Sermatova


MAKALE makale

13

Küreselleþen Ne? Saldýrýlarýn hemen akabinde Amerikan Baþkaný George W. Bush'un açýkladýðý gibi "Artýk dünya, eskisi gibi olmayacak"tý.[2] Uluslararasý terörizmin Amerika'ya, dolayýsýyla "medeni dünya"ya ilan ettiði bu savaþ, Amerika'nýn önce Afganistan müdahalesi, ardýndan Irak iþgali ile teröristlerin bulunup yok edilmesinin ötesinde ABD'nin tehdit olarak algýladýðý her devlet ve rejimin ABD çizgisine çekilmesi anlamýna da geliyordu. Bu kez Don Kiþot yel deðirmenleri ile savaþmýyor, yel deðirmenleri, savaþacak Don Kiþot arýyor, hatta yaratýyordu.

AÞHARAPHA ELÝF YAR

B

u çalýþmayla küreselleþme olgusu, Sokrates'e dayandýrýlan küresel özne olarak düþünsel boyutu ve baþlangýç tarihine iliþkin dönemsel tasniflerine giriþilmeksizin, küreselleþmenin ne olduðu geçen sayýdaki yazýya oranla biraz daha geniþ bir perspektifle deðerlendirilmeye çalýþýlacaktýr. Ancak yine de konunun kapsamý ve derinliði dikkate alýndýðýnda doðaldýr ki bütünü algýlamaya ve sunmaya çalýþan bir özet niteliðinde olacaktýr, daha derinlemesine bir tahlil ise okuyucunun ilgisine býrakýlmýþtýr. 1929 Dünya Ekonomik Krizi kapitalizmin tanýk olduðu en büyük krizdi. Neo-klasik iktisadýn 'talep yönünden' devlet 'düzenleme'si olmazsa piyasalarýn kendiliðinden istihdama gelebileceði ve dolayýsýyla iþsizlik ve diðer ekonomik kriz olgularýnýn söz konusu olmayacaðý varsayýmý yanýlmýþtý. Þimdi artýk Keynes vardý. Ona göre 'talep yönünden' devlet müdahalesi kaçýnýlmazdý ve ekonomik politikalar bu doðrultuda düzenlenmeliydi.

II. Dünya Savaþý’ný Ýzleyen Dönem II. Dünya savaþýný izleyen dönemde, Keynes'in savunduðu esas itibariyle ekonomiye talep yönünden müdahaleyi temel alan politikalar uygulamaya kondu. Bu dönemde devlet müdahalesinin gerekliliðine faþizmin yenilgisini, Sovyet sisteminin emekçi kesimlerde yarattýðý ýlýk rüzgârlarý ve sömürge halklarýnýn sömürgeciliðe baþkaldýrýlarýný da eklemeli. Talebin, dolayýsýyla pazarlarýn sürekli geniþlediði bir konjonktürde, hem reel ücretlerin, hem de vergilerin ve kamu harcamalarýnýn artmasý mümkün oluyordu. Bu yükseliþ

dönemine geçiþte, etkinliði göz ardý edilemeyecek olan da ABD'nin ekonomik üstünlüðüydü. ABD, bir yandan baðýmsýzlýðýný ilan eden eski sömürge ülkelerde mali sermaye ihracý politikalarýný izlerken diðer yandan savaþýn tarumar ettiði Avrupa'nýn ayaða kalkmasý için kesenin aðzýný açmýþtý. Avrupa'nýn birleþme çabalarýný destekliyor, savaþ sonrasý Avrupa ülkelerine Marshall Planý çerçevesinde sermayesini akýtýyor ve böylece Avrupa'nýn kýsa sürede toparlanmasýný saðlýyordu. Benzer bir kalkýndýrma projesi Japonya için de uygulamaya kondu. Çünkü 'sosyalist' SSCB karþýsýnda 'kapitalist' istikrarý saðlamak gerekiyordu. Bu sayede ABD dünya üzerinde siyasi ve askeri hegemonik bir güç olarak bir diðer hegemonik güç SSCB karþýsýnda yerini saðlamlaþtýrýyordu. Dünya iki ayrý düzeni temsil eden iki süper gücün 'soðuk savaþ' dengeleri etrafýnda dönüyordu. Ve denge görece istikrar saðlýyordu. II. Dünya savaþý sonrasý refah içinde 30 yýl süren dönem ve Keynes fýrtýnasý, 1974-1975'te petrol krizi biçiminde patlak veren yeni bir krizle sönümlendi. Keynes'in ekonomik paradigmasý deyim yerindeyse geldiði yere geri dönmüþtü. Artýk yeni iktisatçýlarýn, yeni ideologlarýn çözümlemelerine, politik eklemlemelerle krizden çýkýþ yolunun döþenmesine ihtiyaç vardý. Ve iþte artýk devlet ekonomik ve sosyal olandan el çekiyor, özelleþtirme, piyasanýn kendi haline býrakýlmasý tünelin sonunda gözleri kör eden gün ýþýðý Neoliberalizm 'daha az devlet, daha çok özel teþebbüs' ve kapitalist sisteme entegre olmaya baþlayan ülkelerde (Asya, Rusya, Çin, Ortadoðu, Afrika, Latin Amerika kf


14 Tablo1: CO2, Global Atmosfer Yoðunluðu Kaynak: TP Whorf Scripps, Mauna Lloa Observatory, Hawaii, Institution of oceonography (SIO), university of California La Jolla, California, United States, 1999

vb.) hüküm sürmekte olan 'ulusal kalkýnmacý' model de tasfiye edilmeli, kalkýnýp, dünya zenginliðine ortak olma taleplerinden vazgeçirilmeliydiler. Kapitalizm bir dengesizlik sistemidir. Örneðin sosyal harcamalarý arttýran ve devlet kredileriyle ekonomiye kaynak pompalayan iktisadi politikalar, devlet bütçelerine yeni yükler getirerek ileriki yýkýcý bunalýmlarý mayalarlar. Ne var ki yeni bunalýmlar patlak verene kadar çarpýcý bir büyümeyi mümkün kýlabilirler. Kapitalizmin bu hareket tarzý soyut bir rasyonalizm penceresinden deðerlendirildiðinde mantýksýz görünebilir ve dengesiz büyüme eðilimi bunalým gerçeðiyle karýþtýrýlabilir. Oysa kapitalizm altýnda iktisadi büyüme, iþte tam da bu 'mantýksýz' temelde büyüyebilir.(2)

80 Dönemeci 1980 sonrasý neo-liberal dünyada mal, hizmet ve sermaye dolaþýmýnýn önündeki engeller kalktýktan sonra ulusal sýnýrlarý aþan yatýrýmlar 2000'lere doðru ciddi bir artýþ gösterirken, finansal piyasalarýn da 'küresel tempo'ya eþlik ettiði gözleniyor. Artýk tekil ulusal-devlet geçmiþe oranla önemini yitirmekte, çok uluslu üst kuruluþlar ve bölgesel iktisadi birlikler öne çýkmaktadýr. Hükümetlerin iktisadi ve sosyal politikalarý ulusal olmaktan çýkýp, küresel karakter kazanmaktadýr. Sermaye hareketleri, üretim ve ticari faaliyet bakýmýndan piyasalar küreselleþmektedir. Ancak dünya ülkeleri arasýndaki geliþme farklýlýklarý söz konusu iken eþitlikçi bir paylaþým söz konusu olabilecek mi? Pazara egemen olanlarýn Küreselleþme paslaþmasý ve emek potansiyelinin aþýrý sömürüsü sorgulanmayý hak etmiyor mu? Kimin yararýna Küreselleþme' sormak gerekmiyor mu? Ýnsanlýðýn ihtiyacý olan nedir ve Küreselleþme bu ihtiyaca cevap verebiliyor mu, uzun ya da kýsa vadede bu mümkün mü?

90 Dönemeci

kf

Hafýzalarýmýzý, bilgi daðarcýðýmýzý birazcýk olsun zorlayýp 20.yy ikinci yarýsýný, 89'da Berlin Duvarýnýn yýkýlýþý ve 89-91 Stalinist imparatorluðun çöküþüyle þampanyalarýn patlatýldýðý, kadehlerin barýþ adýna kaldýrýldýðý dönemi hatýrlayalým istiyorum. Çünkü bu tarihler insanlýðýn kazanýmlarý açýsýndan bir dönüm noktasý olarak sunulmuþtu. Kalabalýklar sokaklara dökülmüþ coþkuyla kutlamalar yapýyor, televizyon ve gazeteler 'barýþ çaðý'nýn baþladýðýný salýk veriyordu. Bütün kötülüklerin anasý, günah keçisi 'sosyalizm' tari-

hin tozlu sayfalarýna gömülürken, kapitalizm arþa çýkartýlýyordu. Aslen, Rusya'da bürokratik diktatörlüðün çöküþü, iki ayrý düzenin temsilcisi olan iki süper gücün dünya üzerinde kurulmuþ olan dengelerin deðiþeceðinin, yeni bir dünya düzeninin habercisiydi. Ama 'yeni dünya' düzeni sanýldýðý, anlaþýldýðý, istendiði gibi deðildi. Irak, Somali, Bosna, Kosava, Afganistan kaynýyor, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, Orta Doðu, Afrika'nýn birçok bölgesinde çatýþmalar yaþanýyordu. Bu geliþmelerin altýnda yatan temel olgu, emperyalist güçler arasýndaki rekabetin yeni bir kýzýþma evresine girmiþ olmasýdýr. Kapitalizmde kural, payýn güçle orantýlý olmasýdýr. Eþitsiz geliþme yasasýnýn sonucu olarak orantý bozulduðunda yeniden paylaþým gündeme gelir.(11)

Kozlarýn Paylaþýmý / Hegemonya Krizi Tarih, emperyalist güç odaklarýnýn kozlarýný paylaþmak üzere dünyanýn iki büyük savaþla kana buladýðýna tanýklýk etti. Ama artýk günümüzde bu boðazlaþma ya da restleþme, paylaþýma konu olan bölgede adeta uzaktan kumandayla yürütülen savaþlar þeklinde karakterize ediliyor. Ve bu kanlý paylaþým 'demokrasi ve medeniyet'in yayýlmasý olarak yutturulmaya çalýþýlýyor. ABD hala en büyük güç odaðý olarak görünse de 21.yy da 20.yy oranla iktisadi anlamda irtifa kaybetmiþ durumdadýr. Amacý deðiþen koþullara raðmen, yumruðunu dünyanýn tepesine indirerek kalabalýklarýn kanýný dondurmak, alýklaþtýrmak ve rakip emperyal güçlere de gözdaðý vermektir. Ýktisadi büyüme oranlarý bakýmýndan; son tahminlere göre ABD'de yüzde 3,6 oranýnda büyüme beklenirken, bu rakam Rusya için yüzde 6'ya, Çin içinse yüzde 8'e yükseliyor. (2) II. Dünya savaþý sonrasý o ünlü Marshall Planý çerçevesinde savaþ yaralarýný saran ABD karþýsýnda rekabet gücü kazanabilmek amacýyla AET/AB'ye giden yolu döþeyen Almanya ve Fransa'nýn borusunun öttüðü AB bugün ABD'nin karþýsýnda eli en güçlü görünse de henüz boy ölçüþebilecek iktisadi ve askeri güce sahip deðil. Bir dönem yýldýzý hýzla parlayan Japonya'nýn henüz ABD'yle restleþmeye nefesi yetmemektedir. Bu þartlar altýnda bugün hiçbir odak ABD'yi açýktan karþýsýna alabilecek gibi görünmüyor. Ancak özellikle sosyalizmin yýkýlýþýyla birlikte paylaþýma açýlan alanlarýn kapitalistleþme süreci bize gelecekte dünyanýn hâkim gücünün kim olacaðýný, kral dairesine kimin yerleþeceðini gösterecektir. Ýçinde bulunduðumuz dönem kýran kýrana bir paylaþýma gebedir. Bunun en açýk göstergesi aþaðýda kýsaca deðinmeye


15

çalýþacaðýmýz gibi 11Eylül saldýrýlarý sonrasýnda'savunma ve güvenlik' nedeniyle ABD ve neredeyse ayný zamanlarda Avrupa'da çýkartýlan anti-terör yasalarý yeni dönemin saldýrgan politikalarýnýn habercisidir. Yeni yasal düzenlemeyle; güvenlik güçlerinin yetkileri arttýrýlmýþ, yürütme ve yargýnýn eþitlik ilkesi, yürütme lehine bozulmuþ, ifade ve örgütlenme özgürlüðü, özel hayatýn gizliliði gibi demokrasinin temel ilkeleri güvenlik gerekçesiyle feragat edilecekler haklar sýnýfýna sokulmuþtur. Kapitalist sistem, varolabilmek, ayakta kalabilmek için geniþletilmiþ olarak yeniden üretilmek zorunda olan bir üretim tarzýdýr. Yeniden üretimin koþulu da sürekli bir yayýlma ve geniþlemeyi zorlar. Yeni kaynaklara ulaþýp denetlemek, yeni pazarlara açýlmak ve yeni pazarlar açmak gerekir. Baþka türlü ifade etmek gerekirse, kapitalizmin varlýðý yayýlmaya ve geniþlemeye baðlýdýr. Zaman zaman kapitalizmin deðiþtiði, artýk geçerli olanýn 'farklý bir þey' olduðu ileri sürülür. Her þey deðiþiyorsa elbette kapitalizm de deðiþecektir ama deðiþim son tahlilde kapitalizm içinde bir deðiþimdir. Önemli bir nokta da, söz konusu deðiþimin nasýl gerçekleþtiði ve ne anlama geldiðiyle ilgilidir. Küreselleþme ideolojisi de benzer bir bilinç oluþturmaya yöneliyor, kapitalizmin artýk eski kapitalizm olmadýðý 'aklýný kullanabilen' herkese eþit olanaklar sunduðu düþüncesi yaygýnlaþtýrýlmak isteniyor(1) Küresel kapitalizm yayýlmadan ve geniþlemeden varolamaz. Ama bu yayýlma harita üzerindeki sýnýrlarýn aþýlmasýyla deðil, sermayenin sýnýrlarý aþmasýyla gerçekleþir. Sömürge alanlarýný geniþletmek ve topraklarýna katmak adýna savaþlarýn varolduðu Ýmparatorluklar döneminden bugüne sanayi devrimiyle birlikte deðiþen iktisadi, sosyal ve siyasal koþullara raðmen deðiþmeyen ve bu þartlar altýnda deðiþmesi de muhtemel görünmeyen tek þey hegemonya mücadelesidir. Açýk veya alttan yürütülen bu mücadele bugün kapitalist küreselleþmeyle meþru zemin yaratarak, tüm dengeleri sarsacak alt üst oluþlarla, sürekli çatýþmalarla hegemonik gücün tartýþmasýz kim olduðu kanýtlanýncaya kadar sürecektir. Ve kapitalizmin dönemsel krizlerinden biri daha patlak verinceye dek yeni hegenomik gücün þemsiyesi altýnda görece barýþ ve istikrar dönemi tarihte yerini alacaktýr.

Ve Þimdi 'Bu insanlýðýn bir parçasý olmaktan utanýyorum' ((Siyonist iþgal altýndaki Ramallah'da bir kadýnýn çýðlýðý)sokaða çýkma yasaðýna raðmen, telefonla ulaþýlan Ramallahlý bir kadýnýn 1 Nisan 2002'de Star televizyonu ana haber sunucusuna söylediklerinden (1)) Dünya nüfusunun 6 milyara vardýðý günümüzde Küresel Kapitalist sistemde, günde bir dolardan az

gelirle yaþamaya çalýþan insan sayýsý yaklaþýk 1 milyar 300 milyondur. 3 milyar insanýn payýna ise günde iki dolardan az gelir düþmektedir. BM iktisatçýlarýnýn sunduðu tabloya göre dünyanýn en zengin 227 kiþisinin servetinin deðerinin 1000 milyar dolarý aþtýðý ve bunun dünya nüfusunun %45'ini oluþturan 2,5 milyar insanýn yýllýk gelirine eþit olduðudur. AB ülkelerinde 18 milyondan fazla iþsiz var. ABD'de 45 milyon insan yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþýyor ve 40 milyon insanýn hiçbir saðlýk korumasý yok. BM rakamlarýna göre,1995 yýlýnda Dünyada 45 milyon mülteci vardý. Yoksulluk, bölgesel savaþlar, etnik kýyýmlar, diktatöryal yönetimlerin baskýlarý sonucu bugün 125 ile 140 milyon arasý. Her yýl açlýktan 30 milyon insan ölüyor,800 milyon kadarý da kronik yetersiz-kötü beslenme maðdur. Afrika ve eski Sovyetler Birliði ülkelerinde olmak üzere yaklaþýk 2 milyar insan yoksulluðun pençesine sürüklenmiþ durumda. Zenginlik ve yoksulluk dansýnýn ahengini saðlamak uyuþturucu üretici ve satýcýlarýna düþüyor. Talep gün geçtikçe artýþ gösteriyor.

Tablo 2: Geliþmiþ ülkelerin CO2 Emisyonlarý Kaynak: International Energy Agency, 1996

Atmosferin ýsýnmasý, sera etkisi, asit yaðmuru, iklim deðiþiklikleri, ozon tabakasýnýn delinmesi buzullarý erime riskini arttýrýyor. Çokuluslu þirketler ve ABD atmosferin ýsýnmasýnýn önlenmesi yönündeki çabalarý görmezden geliyor. UNDP (Birleþmiþ Milletler Kalkýnma Programý)'nýn her yýl hazýrladýðý Ýnsan Kalkýndýrma Raporu'nun 1999 yýlý verilerine göre, iletiþim alnýnda baþta internet olmak üzere, tüm teknolojik geliþmeler, birkaç çokuluslu þirketin tekelinde bulunmaktadýr. Bunlarýn arasýnda uluslararasý iletiþimde televizyonun küresel etkisi, kamuoyu oluþumunda yadsýnamayacak bir öneme sahiptir. Seçilen haberler ve onlarýn sunuluþ biçimleri, dünyayý yorumlayýþlarýmýzda birincil derecede rol oynamaktadýr. O halde tekelleþen çok uluslu þirketlerin yayýn politikalarýnýn ayný zamanda dünyayý algýlayýþlarýmýzý tekelleþtirdiðinden de bahsedebiliriz. Örneðin sunulan bir haberle birileri 'katil' 'terörist' sayýlýp lanetlenir ya da 'kahraman' ilan edilip kf


0016

yüceltilebir. Dil, din, ýrk, köken baðlarý, kültürel refleksler zaman içerisinde alt-üst olurken, yeni deðerler satýn alma gücüyle tüketim potasýndan geçerken yeniden üretilmektedir. Ve yine bugun11 Eylül saldýrýlarý ve devamýndaki süreç izlendiðinde ABD'nin 'savunma ve güvenlik' Amaçlý hukuk dýþý uygulamalarý, bunlara yasal zemin arayýþlarý hem ABD anayasasý'na hem de taraf olduðu Birleþmiþ Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleþmesi'ne (17 Eylül Terörle Mücadele Yasasý, 26 Ekim 2001'de meclisten hýzla geçen Yurtseverlik Yasasý) aykýrýklarla doludur. 11Eylül saldýrýlarý ABD'nin ve egemen güçlerin dünya üzerinde hukuk dýþý uygulamalarýnýn adeta meþruiyetinin adresi olmuþtur. ABD yönetimi 13 Kasým 2001'de ise bir adým daha atarak yönetimin kendi kendine tayin ettiði yetkilerle yenidünya düzeninde küresel güç olma emelini Askeri Mahkemeler kurarak kanýtlamaktadýr. Özel yetkilerle donatýlan, savaþ gemileri yahut askeri üslerde kurulabilecek olan bu mahkemeler, subaylardan oluþan bir komisyon tarafýndan 'terörist' ilan edilenler için, açýk yargýlama söz konusu olmayacak, sanýk avukatýyla görüþmeleri izinsiz kaydedilebilecek, oybirliði saðlanmaksýzýn ölüm cezasý dahi verilebilecek, verilen kararlar ancak Baþkan ve Savunma Bakaný tarafýndan bozulabilecektir. Yabancý uyruklularý askeri komisyonlarda terörist faaliyetlerinden ötürü yargýlayacak olan yargýçlarý atama yetkisi de Baþkan'a aittir. 11 Eylül saldýrýlarý ve sonraki tarihlerde Ýngiltere, Türkiye, Mýsýr vb. atýlan bombalarýn faillerinin kimler olduðu, terörün kimler tarafýndan yaratýldýðý ve desteklendiði ve kimlere yaradýðý tarihsel süreç içerisinde çözülecektir elbette. Ancak saldýrý eylemlerinin ardýndan ABD ve AB ülkelerinde 'savunma ve güvenlik' saikiyle çýkartýlan anti-terör yasalarý, Ýnsan Haklarý adý altýnda imzalanan sözleþmeleri ve demokratik ve sosyal haklarý elde etmek adýna verilen mücadeleleri tarihin tozlu raflarýna kaldýracak niteliktedir. Küreselleþmenin tanýdýðý özgürlük, sermayenin artma ve serbest dolaþým özgürlüðüdür ki bu da emperyalizmden baþka bir þey deðildir.

Nihayet 'Dünya bahçesinde bir tek çiçek deðil, tüm çiçekler renk ve koku katmalýdýr'(6)

kf

Küreselleþme sürekli olarak ekonomik yayýlmayla birlikte yeni topraklara sýzarken, ulus-devletin Çokuluslu Þirketler Dünyasýnýn ihtiyaçlarýna cevap verecek ölçüde yapýsýný ve iþleyiþini yenilemesi kaçýnýlmaz oluyor. Sermayenin serbest hareketini sýnýrlayan yasal mevzuatlarýn tasfiyesi gibi... Böylece yerel ve ulusal ekonomilerin yerini evrensel ve mali iliþkiler aðý alýyor, ulusal ve kýtasal düzeyde çeþitli ekonomik birimler hýzla birbirine baðlanýyor.

G-8(ABD, Japonya, Almanya, Fransa, Ýngiltere, Kanada, Ýtalya ve Rusya), IMF, DB(Dünya Bankasý), DTO(Dünya Ticaret Örgütü), Asya Kaplanlarý vb. Bu birimlerden baðýmsýz karar alamayan farklý uluslarýn ekonomik yöntemleri, sosyal formlarý, geliþme dereceleri benzer hale geliyor. Aksi halde Ýngiltere'de hükümetin baþýný çeken iþçi partisi lideri Blair ile ABD'de Cumhuriyetçilerin lideri Bush' un ortak bir payda da buluþmasý imkânsýz olmalýydý. Yukarýda da anlatmaya çalýþtýðýmýz gibi 90'larda Stalinst bürokrasinin yýkýlýþýyla birlikte, yeni bir dünyanýn yaþanýlacaðý küreselleþme masalýyla yutturulmaya çalýþýldý. Oysa yaþanýlan gerçek, kapitalizmin çatýsý altýda hiçbir þeyin yeni olmadýðýdýr. Küreselleþen artan yoksulluk, açlýk tehdidi, bölgesel ve etnik savaþlar, çevre kirliliði ve bozulan ekolojik dengedir. Nihai olarak eðer savaþa karþýysanýz ayný zamanda kapitalist küreselleþmeye(emperyalizme, liberalizme, globalizme) de karþýsýnýz demektir, eðer yokluða yoksunluða, ekolojik dengenin insan eliyle bozulmasýna, eðer silah ve uyuþturucu kaçakçýlýðýna, eðer etnik, dinsel, mezhepsel, kabilesel ayrýmcýlýða kýyýma karþýysanýz, küreselleþme fikrinin kendisine deðil, serbest, yayýlmacý ve hegemonik kapitalist küreselleþmeye, emperyalizme, liberalizme, globalizme, karþýsýnýz demektir. 1. Fikret BAÞKAYA,"Küreselleþmenin Karanlýk Bilânçosu", Özgür Üniversite Kitaplýðý Mart-2005 2. Elif ÇAÐLI,"Küreselleþme" Marksist Tutum Dergisi, Sayý: 3, 4, 5, 6, 7, 8. 3. Haluk TÖZÜM, "Küreselleþme Gerçek mi, Seçenek mi", Doðu Batý Dergisi, Sayý:18 4. Hatice Nur ERKIZAN "Küreselleþmenin Tarihsel ve Düþünsel Temelleri Üzerine" Doðu Batý Dergisi, Sayý:18 5. Güliz ULUÇ "Medya Yapýlarýnýn Küreselleþmesi" Doðu Batý Dergisi, Sayý:18 6. Halil ÝNALCIK ''Kültür Etkileþimi, Küreselleþme'' Doðu Batý Dergisi, Sayý:18 7. Birikim "Karþý Küreselleþme Hareketleri", Sayý:2005/9 8. Conrad LODZIAK "Kapitalizm ve Kültür" Çitlembik, Ocak 2003 9. Christiane GREFE-Mathias GREFFRATH-Harald SCHUMANN" attac, Küreselleþmeyi Eleþtirenler Ne istiyorlar" Çitlembik, Mart 2003 10. Ozan GÜLHAN 'Oyunun Kurallarý Deðiþti'' Günýþýðý Dergisi, Sayý:29 11. T.Barboros ULUTAÞ 'Guantanamo Ve Yeni Hukuk Düzeni' Günýþýðý Dergisi, Sayý:29 12. Deniz MORALI 'Yeni Dünya Düzeni' ya da Yeni Emperyalist Paylaþým Makale, marksist_tutum@yahoo.com 13. Akýn ERENSOY 'Büyük Ortadoðu'ya da Geniþletilmiþ Emperyalist Paylaþým, Makale, marksist_tutum@yahoo.com


R Ö P O R TA J röportaj

17

Çeçen-Ýçkerya Dýþiþleri Bakaný:

Usman Ferzauli

“Gerçekten çok zor. Ben halkýmýn yok edilmesini, Çeçenlerin uðradýðý soykýrýmýn engellemesi için uðraþýyorum ama çok zor. Dünyanýn hemen hemen tamamý sýrtýný Çeçen halkýna çevirmiþ durumda. Ne bir gazeteci, ne de uluslararasý örgütler var Çeçenistan'da. Çeçenler en az 250.000 kiþiyi kaybetti 1994'den beri. Bu Çeçen halkýnýn % 28'idir. Bundan baþka soykýrým olabilir mi? Ama kimse ne olduðunu görmüyor. Zaman zaman Rus askerlerinden parayla satýn aldýðýmýz infaz ve iþkence görüntüleriyle sesimizi duyurmaya ve bu soykýrýmý anlatmaya çalýþýyoruz.”

SELÝM PERÇÝNEL (DANÝMARKA ASKERÎ AKADEMÝSÝ, ULUSLARARASI STRATEJÝ BÖLÜMÜ, ÖÐRETÝM GÖREVLÝSÝ) Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyeti Dýþiþleri Bakaný Ferzauli’yle gerçekleþtirilen bu röportajda, Çeçenistan hükümetinin Türkiye’nin soruna bakýþ açýsýna resmi aðýzdan görüþ ve eleþtirilerini soruldu. Her fýrsatta, Türkiye’de faaliyet gösteren Kafkas derneklerini suçlama eðiliminde olan Rusya Federasyonu hükümetine bir cevap olarak gördüðümüz bu açýklamalarýn açýklayýcý bir nitelik taþýdýðýna inanýyoruz. Ayný þekilde, bakan’a Vahabizm, Beslan baskýný ve Basayev hakkýnda sorulan sorulara verdiði cevaplar da Çeçen direniþinin ulusal yönünü perdelemeyi amaç eden dezenformasyona karþý birer cevap niteliðinde. Çeçen direniþi hakkýnda oluþan soru iþaretlerini aydýnlatma noktasýnda faydalý olacaðýný düþünüyoruz. SP: Öncelikle Türkiye'de bulundunuz mu? Türkiye'yi tanýyor musunuz? UF: Birçok kez Türkiye'de bulundum. Özellikle 19962003 yýllarý arasýnda sýk sýk ziyaret ettim. Bu ziyaretlerim kimi zaman özel sebeplerle ya da arkadaþlarýmý görmek için, kimi zaman da politik sebeplerle oldu. Bu dönem zarfýnda Türkiye'nin Çeçenistan politikasýný da yakýndan inceleme fýrsatým oldu. SP: Türkiye'nin Çeçenistan politikasýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Büyük deðiþimler oldu mu? UF: Evet çok büyük deðiþimler oldu. Özal dönemi ve özellikle Çiller döneminde Türkiye'nin bize yaklaþýmý

çok farklýydý. Ýlk savaþta (1994-1996) Sayýn Çiller ve Demirel'in bize büyük destekleri olmuþtur. Özellikle Sayýn Demirel'in Kafkasya'da Pax Stability politikasý oldukça önemliydi. Çeçenistan'da barýþýn saðlanmasý için de çok uðraþ vermiþlerdi. Ama o günler geride kaldý. Ecevit dönemi dönüm noktasý oldu. Türkiye bu dönemde bizimle tüm irtibatý kesti. SP: Þu anda Türkiye'de Ýslami deðerlere daha yakýn bir hükümet var. AKP'nin size karþý tutumu nasýl? UF: AKP bizimle adeta dalga geçiyor. Sayýn Abdullah Gül'ü her görüþümde elimi sýkar ve "Ýnþallah savaþý kazanacaksýnýz" der ama sonra ortadan yok olur. Her þey sadece lafta kalýyor. Ankara bize sýrtýný çevirmiþ durumda. Türkiye'deki Çeçen mültecilerin durumu, Türkiye'nin Çeçenistan politikasýný gözler önüne seriyor. Ayný zamanda Türkiye'nin demokrasi anlayýþýný da gözler önüne seriyor. SP: Bu konuyu biraz açabilir misiniz? UF: Sayýsý bini bulan Çeçen mülteciler sokakta, aç, iþsiz birkaç hayýrseverin yardýmlarý sayesinde hayatlarýný sürdürüyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti kýlýný kýpýrdatmýyor. Tüm Çeçen mülteciler arasýnda en kötü durumda olanlar Türkiye'dekiler. Bunu Sayýn Abdullah Gül'e defalarca belirttim. Hep yardým sözü verdi ama sorunu çözmek için hiçbir adým atmadý. Türkiye'yi istemeden ve son derece üzülerek, AB konseyine þikayet etmek mecburiyetindeyim. Buradaki mültecilere yaþayacak yer tahsis ediliyor, iþ bulmalarýna, eðitimlerine destek veriliyor. Sonuçta Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa bu tür konularý halletmek zorundadýr. Sayýn Gül beni dinlemediðine göre, AB vasýkf


18

tasýyla hareket etmek durumundayým. Çeçenistan Dýþiþleri Bakaný olarak bu benim görevim. SP: Türkiye'nin AB'ye yaklaþýmýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Anlamakta güçlük çekiyorum. Burada Pia Kjærsgård (Danimarka'da yabancý düþmanlýðýyla tanýnan % 15 civarýnda oyu bulunan ve hükümeti dýþarýdan destekleyen partinin lideri) Türkiye'yi ve Türkleri istemiyoruz diyor. Ayný durum, Avrupa'nýn birçok yerinde için de geçerli. Avrupalýlar Türkleri istemiyor, çünkü Türkler farklý. Bunda bu kadar ýsrar etmenin bence hiçbir anlamý yok. Avrupa Türkiye'ye bizi koru (NATO vasýtasýyla) ama evimize girme diyor. Türkiye kendi gücünün farkýnda deðil ve ülke olarak gücünü kullanamýyor. Neden hâlâ AB'de ýsrar ediyorsunuz? SP: Türkiye halkýnýn durumunu, AB ve Çeçenistan konularýnda nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Türkiye halkýnýn durumu devletin durumunda çok farklý. Türkiye halký son derece dinamik, yardýmsever ve giriþken. Bize Türkiye devletinin yaklaþýmýn tersine, Türkiye halký son derece sýcak bir ilgi gösterdi ve mücadelemize destek oldu. Tüm Kafkasya'da Türkiyeli giriþimciler var. SP: Türkiye'de önemli oranda Kafkas asýllý bir kitle var. Onlarýn size yaklaþýmý nasýl oldu? UF: Kafkas dernekleri son derece iyi niyetli ama güçleri ve etkileri sýnýrlý. Ayrýca devletten korkuyor gibiler. Devletin politikasýna ters düþmek istemiyor gibiler. O yüzden, yaptýklarý konferanslarla sýnýrlý kalýyor. SP: Türkiye-Rusya iliþkileri arasýnda Çeçenistan özel bir yer teþkil ediyor. Özellikle Rusya'nýn Türkiye'ye karþý PKK kartýný kullanmasý Ankara'nýn size olan yaklaþýmýný nasýl etkiledi? UF: Türkiye, Rusya ile iliþkilerinde birçok hata yaptý. Öncelikle, Türkiye'nin bilmesi gereken bir þey var;

Sovyetler Birliði NATO ülkesi Türkiye'ye karþý mücadele etmek için PKK'yý destekledi. Ama PKK, özellikle 1990'lardan sonra Moskova hakimiyetinden çýktý ve daha baðýmsýz hareket etmeye ve baþka destek ülkeler bulmaya baþladý. 1990'larda artýk Moskova'nýn sözü geçmiyordu. Buna raðmen Moskova, Türkiye'ye karþý PKK kartýný kullandý. Türkiye'de buna kandý. Halbuki Çeçenistan ile Kürt sorununun benzerlikleri yok. Biz resmi olarak tanýnmýþ bir devletiz ve daha önce de otonom cumhuriyettik. Oysaki PKK Türkiye'ye karþý isyan etmekte olan bir azýnlýktý. Sonuç olarak Moskova, Türkiye'yi kandýrdý. Ecevit döneminde Ankara bize kesin olarak sýrtýný döndü. Türkiye yýllardýr Çeçenistan'a sýrtýný dönmüþ olmasýna raðmen, PKK sorunu hala devam ediyor. Ve Rusya, kýsmen de olsa PKK'ya da hala destek olmakta... SP: Türkiye ile Rusya'nýn iliþkilerini genel olarak ele aldýðýnýzda nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Türkiye için Rusya önemli bir ticari ve stratejik ortak. Türkiye doðal olarak kendi çýkarlarýný kolluyor ve bu doðrultuda hareket ediyor. Ama Mavi Akým Projesi örnek olarak son derece hatalý ve zararlý bir proje. Türkiye çok daha pahallý olmasýna raðmen doðalgazý Rusya'dan alýyor. Halbuki Ýran ve Türkmenistan'da çok daha ucuza mal edilebilirdi. Türkiye bile bile, zarar ede ede kendini Rusya'ya baðlamýþ oldu bu projeyle... SP: 1999'dan beri iþgal altýnda bulunan bir ülkenin dýþiþleri bakaný olmak nasýl bir görev? UF: Gerçekten çok zor. Ben halkýmýn yok edilmesini, Çeçenlerin uðradýðý soykýrýmýn engellemesi için uðraþýyorum ama çok zor. Dünyanýn hemen hemen tamamý sýrtýný Çeçen halkýna çevirmiþ durumda. Ne bir gazeteci, ne de uluslararasý örgütler var Çeçenistan'da. Çeçenler en az 250.000 kiþiyi kaybetti 1994'den beri. Bu Çeçen halkýnýn % 28'idir. Bundan baþka soykýrým olabilir mi? Ama kimse ne olduðunu görmüyor. Zaman zaman Rus askerlerinden parayla satýn aldýðýmýz infaz ve iþkence görüntüleriyle sesimizi duyurmaya ve bu soykýrýmý anlatmaya çalýþýyoruz. Yapabileceðimiz bu kadar ile kalýyor. SP: Dýþarýdan edinilen izlenim, Çeçenistan'ýn özellikle son yýllarda Ýslamî açýdan radikalleþmiþ olmasý ve daha radikal guruplarýn ortaya çýkmasý. Bunu nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Çeçen halký çok acý çekti. Çeçen halkýnýn %28'i toplam 250.000 Çeçen öldü bugüne kadar. Cemaatler zaten ilk savaþýn sonunda oldukça güçlenmiþti. Bunda savaþýn getirdiði sefaletin de etkisi var. Cemaatler, halký toparlama rolünü üstlendi. Ama asýl radikalleþme Ýslam'ýn deðil, insanlarýn radikalleþmesi oldu. 1994'den beri Çeçenistan, Ruslarýn sürdürdüðü savaþla yaþadý ve 1994'te çocuk olan bugün yetiþkin olan bir Çeçen genci ise savaþtan baþka bir þey görmedi. Bildiði tek þey FSB'nin infazlarý, bombalar, mayýnlar ve iþkence.


19

Böyle bir ortamda insanlarýn radikalleþmemesi mümkün deðil. SP: Radikalleþmede dýþ güçlerin yani Vahabi Arap mücahitlerin rolü yok muydu?

eðitimli insan sayýsýnýn çok düþük olmasý ve bu sorun kendini göstermiþti. Sonuçta bizim de birçok hatamýz oldu. SP: Savaþ sonrasý dönemde Aslan Mashadov'un þeriat ilân etmesi Türkiye'de oldukça kaygýyla karþýlanmýþtý. Nasýl alýndý bu karar? UF: Þeriat konusu gereðinden fazla büyütüldü, sonuçta sadece isteyene bazý konularda þeriat kurallarý uygulama kararý çýkmýþtý. Asýl olarak, Çeçenistan'ýn 1992 Anayasasý'nda bir deðiþiklik olmamýþtý yani þeriat anayasa girmemiþti. Þeriat konusunu Moskova, batýnýn Çeçenistan'a karþý tavýr almasý için kullanmýþtýr. SP: Birinci savaþ ile ikinci savaþý nasýl karþýlaþtýrýyorsunuz? Savaþ da insanlar gibi radikalleþti mi? UF: Evet her þeye raðmen, yani on binlerce Çeçen sivilin ölümüne raðmen ilk savaþ nispeten daha temiz. Bundan Rusya ilk savaþta katliam yapmadý anlamýnda çýkmasýn. Yeltsin her þeye raðmen savaþa bir çözüm bulmak istiyordu, çünkü kendisi politikacýydý. Ama Putin eski KBG ajaný. O sadece Çeçen halkýnýn ve direniþinin yok edilmesiyle uðraþýyor. Bunun için her türlü insanlýk dýþý uygulamadan kaçýnmýyor. On binlerce sivilin varlýðýna raðmen þehirleri bombalamaktan kaçýnmadý. Ayný zamanda savaþta acýmasýzlýklarýyla ün yapmýþ askeri yetkilileri de ödüllendirerek, askerlerin sivillere karþý daha acýmasýz olmasýný saðlayan uygulamalarý olmuþtur.

UF: Yabancýlarýn rolü, Vahabilerin rolü hep Çeçenistan'ý farklý göstermek, yani dünyadaki Ýslami terörün bir parçasý olarak göstermek için Moskova tarafýndan tezgâhlanmýþtýr. Evet, Afganistan'dan, Arap ülkelerinde ve baþka Müslüman ülkelerden evrensel cihat için savaþmaya gelenler oldu ama sayýsý oldukça düþüktü. Ayrýca bu gelenler geleneksel Ýslami deðerlerle ters düþtü ve Çeçen halký tarafýndan görüþleri benimsenmedi. Ama þu da var; Savaþ sonrasý dönemde iþsizliðin %99'lara vardýðý bir ortamda cebinde parayla ve iþsizlere maaþ veren, gelen bu kiþilerin yandaþý olmayý seçen birçok Çeçen olmuþtur. Sonuçta Rusya 1. savaþ sonrasý Çeçenistan'da olabilecek her türlü olumlu geliþmeyi engelledi. Kriminel gruplara destek oldu, ambargo uyguladý. SP: Özellikle savaþ sonrasý dönemde Türkiye ve batý ülkelerinin Çeçenistan'a destek olmamasý Ortadoðulu radikal guruplarýn daha aktif olmasýnda payý olabilir mi ? UF: Tabii ki, sonuçta ambargo durumunda, izole edilmiþ bir Çeçenistan söz konusu. Gençler iþsiz. Ayný zamanda bu konuda biz Çeçenlerin de büyük suçu var. O dönemde Çeçenistan'ýn önemli liderleri hep kendi çýkarlarý doðrultusunda hareket ettiler ve Mashadov'un ülkeyi geliþtirme çabasýna destek çýkmadýlar. Yasadýþý faaliyetler de yabancý kuruluþlarýn ülkeye girmesine engel oldu. Zaten Çeçenistan'ýn en önemli sorunu

SP: Savaþ suçu iþlemiþ kiþilere karþý yapabileceðiniz bir þey yok mu? UF: Yasal olarak insan haklarý suçu iþleyen her kiþi, Avrupa ülkelerine geldiðinde tek bir kiþinin þikayetiyle bile tutuklanabilir. Ancak ne yazýk ki Avrupa bu konuda çifte standart uyguluyor. Kulykov örneðinde olduðu

KÝM K ÝMDÝR?

Usman F erzaulii

1958 yýlýnda Çeçenistan doðan Usman Ferzauli, 1974 yýlýnda liseyi bitirmesinin ardýndan, 1985 yýlýna kadar Sovyet ordusunda askerlik yaptý. 1985'te inþaat sektöründe çalýþmaya baþladý. Ayný zamanda Rusya'da petrol enstitüsüne girdi. O dönemden sonra, Sovyetler Birliði'nin çeþitli yerlerinde bulundu. Grozny'ye dönüþü 1993 yýlýnda olur ve o zamanki baðýmsýzlýk yanlýsý lider Dudayev'in korumalýðý görevini üstlendi. 1994 yýlýnda savaþ baþlamasýyla, Çeçen Özel Birimleri'nde üst düzey subay oldu. Savaþ sýrasýnda Rus savaþ esirlerinden en üst düzeyde sorumlu kiþiydi. 1996 yýlýnda, Mashadov'un emriyle Çeçenistan Ýskandinavya sorumlusu olarak Danimarka'ya geldi. 1997 yýlý seçimlerinde Mashadov'un devlet baþkaný seçilmesinden sonra görevi devam etti. Çeçenistan'a son dönüþü 1998'deydi. Bu dönemden sonra Mashadov'un özel temsilcisi görevini de üstlendi. 2003'te Mashadov'un talimatýyla dýþiþleri bakaný yardýmcýsý olur ama Ýskandinavya temsilciliði ile birlikte bu iþi yürütemeyeceðini bildirerek istifa etti ve Ýskandinavya'daki görevini devam ettirdi. Aslan Mashadov'un ölümünden sonra yerine geçen Sadulayev tarafýndan dýþiþleri bakaný ilan edildi. Evli ve iki çocuk babasý olan Usman Ferzauli, halen ailesiyle birlikte Kopenhag'da yaþamaktadýr.


20

gibi. (Kulykov Çeçenistan'da yüzlerce sivilin ölümünden ve birçok köyün halkýyla birlikte yakýlmasýnda sorumlu Rus generallerinden. Uluslararasý bir konferansta konuþmak üzere Kopenhag'a geldiðinde Ferzauli ve Danimarkalý sol partilerin giriþimiyle tutuklama kararý çýkartýlmýþ, ancak bu Danimarka Dýþiþleri tarafýndan engellenmiþtir.) SP: Özellikle Beslan'daki trajedi yani çocuklarýn terör saldýrýsýnda hedef alýnmasý, Türk halkýný Çeçenistan konusuna bakýþ açýsýný deðiþtirdi. Bu terör saldýrýsýnýn sorumluluðunu Þamil Basayev aldý. Bu saldýrýyý nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Öncelikle Þamil yapýsý ve þu andaki konumu gereði her saldýrýyý üzerine almakta ve günah keçisi rolü oynamaktadýr. Bunun bilinmesi gerekir. Ayný zamanda bilinmesi gereken diðer bir nokta da, Çeçenistan 42.000 çocuðun ölmüþ olmasý. Onlarýn ölümünü niye bu þekilde lanse etmiyorlar? Diðer bir nokta, ilk ateþin Çeçenler tarafýndan deðil, Rus askerleri tarafýndan açýlmasýdýr. Patlayýcýlarla dolu bir spor salonuna tank ateþi ile müdahale etmiþtir Ruslar. Putin'in kendi çocuklarýna karþý acýmasýzlýðý Þamil dahil olmak üzere herkesi þaþýrtmýþtýr. Kimse Ruslarýn böyle hareket edeceðini tahmin etmemiþti. SP: Peki þu anda sizin yaklaþýmýnýz nedir Beslan olayýna? UF: Daha önce merhum Aslan Mashadov'un da belirttiði gibi, biz hükümet olarak her türlü terör hareketinin karþýsýndayýz. Suçlularý da baðýmsýz mahkemelerde yargýlamaya hazýrýz. SP: Yani Þamil Basayev'i yargýlamayý mý düþünüyorsunuz? UF: Evet, zaten kendisi de defalarca savaþ sona erdiðinde teslim olacaðýný söylüyor ve suçlarýný kabul ediyor. Þamil sonuç olarak Rusya'nýn Çeçenlere karþý kullandýðý kirli yöntemlere, yine kirli yöntemlerle cevap veriyor. Kendisi defalarca Rus yetkililere temiz savaþma çaðrýsýnda bulundu ve eðer Ruslar sivilleri hedef almazlarsa kendilerinin de sivilleri hedef almayUsman Ferzauli

acaklarýný belirttiler. Ama Çeçenistan'da bugün de siviller kaçýrýlýyor, iþkence görüyor ve infaz ediliyor. SP: 280.000 ölü ve Mashadov'un ölümünden sonra Çeçenistan'da barýþ olabilir mi? UF: Barýþa her zaman yakýnýz ve her zaman barýþ istiyoruz ama Mashadov'un öldürülmesinden sonra artýk bunu biz teklif etmeyeceðiz. Ruslar teklif ederlerse masaya oturmaya hazýrýz. SP: Mashadov'un ölümünden sonra yeni lider (cumhurbaþkaný) Sadulayev oldu. Onun tutumunda nasýl bir deðiþiklik oldu? UF: Mashadov her zaman savaþý diðer Kafkas ülkelerine taþýma fikrine karþýydý. Savaþýn her zaman sadece Çeçenistan'da sürdürülmesini istiyordu ama artýk bu deðiþti. Yýllardýr bizden destek isteyen, mücadelemize katýlmak isteyen Kafkasyalýlarý geri çeviriyorduk. Artýk onlarý da mücadelemizin bir parçasý olarak görüyoruz. Sadulayev buna Kafkas Hattý adýný verdi ve bu hatta artýk çok daha fazla silahlý çatýþma yaþanacak. Sonuçta bölgede iþsizlik oraný %80'lerde, geri kalan %20 zaten Moskova'nýn adamlarý. Yerel yönetimlerde yolsuzluk çok önemli boyutta ve halka büyük bir baský var. Halk yýllardýr Moskova'ya karþý tutum içerisinde. Tek fark, artýk biz buna seyirci olmayacaðýz ve kardeþlerimize destek vereceðiz. SP: Nalçýk'ta geçen ay yaþanan olaylar bu yeni geliþmenin yani Sadalayev'in Kafkas hattýnýn bir parçasý mý? UF: Evet, halkýn artýk toleransý kalmadý. Kafkasya'da hoþnutsuzluk çok üst boyutta. Bu saldýrýlar da, Nalçýk'taki askeri olarak meþru hedeflere oldu, yani FSB(Rus istihbarat örgütü), polis merkezleri ve hükümet binasýna olmuþtur. SP: Peki ileride bunun gibi baþka saldýrýlar da olacak mý? UF: Bu þartlar devam ettiði sürece, ne yazýk ki evet. Bu tür saldýrýlar artarak devam edecek. Rusya'nýn Kafkasya'daki varlýðý artýk istenmiyor. SP: Nalçýk olaylarýnda görüldü ki, ilk medyalarda yer alan Çeçenlerin bu saldýrýyý düzenlediði haberi yanlýþtý. Saldýrganlarýn çoðu yereldi ve Cemaat adýnda bir grup olduðu söyleniyordu. Nedir Cemaat? Neydi bu saldýrýnýn arkasýndakiler? UF: Saldýrýyý düzenleyenler birkaç istisna dýþýnda hepsi Nalçýk'lýydý. Çoðu öðrenci veya iþsiz gençlerden oluþuyordu. Cemaat denen grup, bölgedeki insanlardan oluþan bir topluluk ve ortak noktalarý Moskova politikalarýndan rahatsýz olmalarý. Beslan olaylarýndan beri, Nalçýk'taki bir camii dýþýnda tüm Ýslami ibadet yerleri kapatýlmýþ durumda. Camiye gidenler rasgele tutuklanýp iþkence görmüþ, baský görmüþ. Bu durum artýk daha fazla süremez. O yüzden, bu olaylarýn devamý da gelecek. Bu daha baþlangýç…


21

SP: Daðýstan'da da oldukça hareketli aylar yaþaný-yor. Neredeyse bombalama eylemi veya çatýþma olmayan gün yok gibi. Oradaki durumu nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Oradaki durum farklý. Camileri kapatmak orada mümkün deðil ama ana sorun iþsizlik orada da huzursuzluklarýn arkasýndaki en önemli faktörlerden. Oradaki hareketin lideri Khalilov (Rappani) çok genç. Bu bahsettiðim gelecek ümidi olmayan ve gittikçe Rusya'dan kopan genç kuþaklardan. SP: Kuzey Kafkasya'daki özellikle Çeçenistan'daki bu genç kuþaklarýn Rusya ile geleceðini nasýl görüyorsunuz? UF: Bu gençlerin Rusya ile hiçbir baðlantýsý olmadý. Bu kadar ölüden, baskýdan sonra bu çok zor. Zaten biz Çeçenler hiçbir zaman Rusya'nýn hâkimiyeti altýnda olmayacaðýz ve bunun mücadelesini hep vereceðiz. SP: Yeni baþkan Sadulayev de oldukça genç sayýlýr. Ayný zamanda dýþarýda pek tanýnan biri deðil. Nasýl biridir kendisi? UF: Sadulayev 1967 Çeçenistan doðumlu ve bir kere Hac ziyareti dýþýnda Çeçenistan dýþýna çýkmamýþ biri. Grozny'de filoloji eðitimi almýþ. Savaþ çýktýðýnda Argun bölgesinde çarpýþtý. Mashadov hükümetinde hep bulundu. Þeriat mahkemeleri baþkaný oldu. Çok sabýrlý, zeki ve adil bir kiþiliði var. Genelde herkes tarafýnda sevilen ve güvenilen bir kiþi. SP: Þeriat mahkemeleri baþkaný olmasý bir yana Basayev'e de yakýn olduðu duyumlarý alýnýyor. Bu, sadece kendisinin deðil, tüm direniþin zayýflamasýna sebebiyet vermez mi? UF: Öncelikle baþkan Sadulayev kesinlikle radikal Ýslamcý deðil sadece imanlý bir kiþi. Ayný zamanda Basayev'le yakýn olduðu da doðru deðil. O tam olarak Basayev ve Mashadov arasýnda arabulucu rolü üstlenmiþ bir kiþi olarak tanýnmýþtýr. Ve bu yüzden Çeçenleri daha da sýký bir þekilde bir araya getirecektir.

Moskova'nýn merkezine kadar geldiði soru iþareti. Bu konuda sizin görüþleriniz nedir? UF: Moskova oldukça kirli bir savaþ yürütüyor Çeçenlere karþý. Moskova baskýný da bu oyunun bir parçasý. Hatýrlarsanýz tüm Çeçenler alýnlarýnda tek kurþunla vurulmuþ olarak bulundu. Halbuki hepsi gazýn etkisi ile baygýn vaziyetteydi ve sað yakalanabilinirdi. Bunu bazý güçler istemedi. Bu baskýnda kilit isim Hanbaþ Terkibayev'dir. Kendisi baskýný organize eden kiþi ve Barayev'le birlikte ekibin liderlerinden. Özel olarak saðladýðý izinlerle Barayev ve diðerlerini Moskova'ya götürüyor ve tümünün kontrole raðmen Moskova'ya kadar ulaþmasýný saðlýyor. FSB birlikleri içeri girdiðinde elindeki kimliði ve belgeleri göstererek elini kolunu sallaya sallaya tiyatrodan sað olarak çýkýyor. Basayev ve ekibi Putin'in oyununa geldi. Moskova'nýn Çeçen terörist imajýna fazlasýyla ihtiyacý var ve bunu gerekirse kendi düzenliyor. SP: Basayev'in baskýný üzerine almasýný nasýl yorumluyorsunuz? UF: Basayev'in bu baskýndan haberi yok, olmasý da mümkün deðil. Olaylarý duyduðunda ise tiyatro baskýnýný üzerine alýyor.

SP: Özellikle batýda çok konuþulan bir konu Basayev bu hükümette baþbakan yardýmcýsý ve bu oldukça fazla eleþtiri aldý. Yani uluslararasý arenada terörist olarak tanýnan bir kiþinin hükümette üst düzeyde yer almasý. Bu sizce yanlýþ bir tutum deðil mi? UF: Bu konu bana göre abartýlýyor. Öncellikle Basayev 10 yýldýr hükümetlerde bir þekilde yer alýyor. Bu konu nedense sadece þimdi konuþuluyor. Bugün Çeçenistan'daki durum öylesine korkunç ki, bu tür söylemler bizim çok da umurumuzda deðil. Savaþ bitene kadar Basayev hükümette yer alacak, daha sonra kendisinin de belirttiði gibi mahkemeye teslim olacak.

SP: Geçen yýl öldürülen eski müftü Ahmet Kadirov (Moskova yanlýsý Çeçenistan hükümetinin eski baþkaný) ilk savaþta Ruslara karþý çarpýþmýþ olmasýna raðmen, ikinci savaþta Ruslara destek oluyor. Bu deðiþim nasýl oldu? UF: Kadirov kuzey klanlarýna mensup önemli bir kiþiydi. Ýlk savaþýn sonuçlanmasýndan sonra Çeçenistan müftüsü oldu. Bu dönemde ambargo, iþsizlik radikal Vahabilerin güçlenmesini saðladý. Kadirov en baþýnda beri Vahabilere karþýydý ve bu yüzden defalarca ölümden döndü. Vahabilere Mashadov hükümetinin yeterince net bir tavýr ortaya koymamasý, onun ikinci savaþta saf deðiþtirmesine sebebiyet verdi.

SP: Basayev adýnýn anýldýðý terör saldýrýlarýndan biri Moskova Nord-ost tiyatrosundaki baskýn. Ancak bazý spekülatif haberler de var bu saldýrýda… Özellikle nasýl olup da tepeden týrnaða silahlý kiþilerin

SP: Kadirov'un öldürülmesinin sonuçlarý ne oldu, arkasýnda neler vardý? UF: Kadirov'u Çeçenler öldürmedi, Ruslar öldürdü. Bu patlayýcý tam onun altýndaki koltuða konmuþtu ve

kf


22

hedef bir tek oydu. Zaten o gün oraya geleceðini bilen bir tek çok üst düzey iki generaliydi. Böyle bir þeyi ne Basayev'in, ne de baþka birinin bilebilmesi mümkün deðil. Ruslar ona ihtiyaçlarý kalmayýnca onu ortadan kaldýrdýlar. Ama tabii ki sonuç olarak o bize ihanet etmiþ bir kiþiydi ama kiminle birlik olduðunu anlayamadý. SP: Ahmet Kadirov'un oðlu Ramzat Kadirov oldukça tartýþýlan bir kiþi. Kadirov'un ölüm mangalarý birçok insan haklarý ihlali iþlemekten suçlanýyor. Onu nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: Ramzat genç ve çok bilgisiz. Babasýnýn katillerinin kim olduðunu bile anlayamayacak kadar bilgisiz. Tam anlamýyla Ruslarýn elinde bir oyuncak. Onunla iþleri bittiðinde, onu da babasý gibi öldürecekler. SP: Mughammed Khambiyev, Mashadov hükümetinin eski savunma bakaný, önümüzdeki seçimlere katýlacaðýný açýkladý. Kendisi zaman zaman baðýmsýzlýk hedefinin devam ettiðini ancak artýk buna savaþla ulaþýlamayacaðýný söylüyor. Acaba kendisi Çeçenistan'ýn geleceðinde rol oynayabilir mi? UF: Kendisi bize ve Çeçen ulusuna ihanet etti, o yüzden onun yeri mahkemedir. Zaten Khambiyev ikinci savaþta aktif olarak bulunmamýþtý, genelde saklanarak hayatta kalmaya çalýþýyordu. SP: Sizce, Moskova yanlýsý hükümet, içine eski direniþçileri de katarak Çeçen halkýnýn desteðini alabilir mi? Bu Çeçenistan'da barýþýn saðlanmasýna yardýmcý olur mu? UF: Çeçenistan halkýnýn %90'ý bize destek oluyor. Moskova yanlýsý hükümeti ciddiye alan yok. Barýþ ancak Rus iþgalinin sona ermesi ile olabilir. SP: Moskova yanlýsý hükümet dünya medyasýna Çeçenistan'da rock konseri verileceðini duyurdu. Bunu nasýl deðerlendiriyorsunuz? UF: (Gülüyor) Kim seyredecek o konseri? Çeçenlerin konser seyredecek hali mi kalmýþ? En fazla Rus askerleri seyreder. Bunlar hep göz boyama. Çeçenistan dýþýndaki Ruslara durumun normalleþtiði izlenimini vermek için.

kf

SP: Çeçenistan'da Vahabilik çok konuþulan bir konu. Vahabiliðin yayýlmasý ne durumda Çeçenistan'da? Þamil Basayev Vahabi mi? UF: Basayev vahabi deðil. Kendisi Çeçenlerin geleneksel Ýslam anlayýþýna baðlý sünnidir. Bütün Çeçenler sünnidir. Ancak Vahabiler son 10 yýldýr kendi görüþlerini yaymaya çalýþýyor. Özellikle iþsizlere destek, maddi yardýmlar Vahabilere olan desteði arttýrdý. Ancak bu sadece sempati veya destek þeklindedir. Ruslarýn hedefi vahabiliði ön plana çýkartýp, Çeçenistan sorununu uluslararasý terörizm olarak gösterme çabasý içindedir. Bunun için de vahabilik unsurunu kullanmaktadýr.

SP: Çeçenistan'da tarikat yapýsý oldukça ilginç bir konu. Bu konu üzerine özellikle Bennigsen'in çok ilginç araþtýrmalarý var. Tarikat yapýsý ne kadar güçlü Çeçenistan'da? UF: Tarikatlarýn yapýlarý bazý yerlerde belirtildiði gibi çok politik deðil. Tarikatlar aile ve klan iliþkilerinde rol oynayan önemli dini yapýlardýr. Ancak politik deðil, tamamýyla dinsel öðeler içermektedir ve dini vecibelerin gerektiði gibi uygulanmasýna çalýþmaktadýrlar. SP: Yeniden Türkiye konusuna dönersek. Sizin Türkiye halkýndan beklentileriniz nedir? UF: Aslýnda çok fazla bir þey deðil. Sadece bize destek olmasalar bile, karþý olmamalarý. SP: Son olarak, sizce Türkiye halk olarak, devlet olarak Çeçenistan'da barýþýn saðlanmasýnda rol oynayabilir mi? Türkiye ne yapabilir? UF: Türkiye çok þey yapabilir. Unutmayýn ki her savaþta iki taraf arasýnda arabulucu rolünü üstlenmiþ baþka bir ülke olmuþtur. Öncellikle devlet olarak Türkiye, Rusya'nýn stratejik ortaðý ve dostu. Türkiye halkýysa, Çeçenlerin dostu… O yüzden Türkiye barýþ için arabulucu olabilir çünkü iki tarafýn da güvenini alabilecek bir konumda. Ancak bunu Ankara ya istemiyor ya da istediðini belirtmiyor. Ama Ankara unutmasýn ki, Çeçenistan'daki ve Kuzey Kafkasya'daki durum, Türkiye'nin Kafkasya'daki yatýrýmlarýný, özellikle de petrol boru hattýný olumsuz yönde etkiler. Dolayýsýyla Çeçenistan'da barýþ, Türkiye'nin lehine bir geliþmedir. SP: Geçmiþinize baktýðýnýzda, keþke baþka türlü yapsaydým dediðiniz þeyler var mý? Geçmiþte birçok hatam oldu, ben mükemmel deðilim ama hep doðruluðuna inandýðým þeyleri yapmaya çalýþtým. Hâlâ da doðru iþler yapabilmek için uðraþýyorum.


MAKALE makale

23

Birilerinin “Terör”ü Diðerlerinin “Savaþ”ý Rusya Federasyonu devletinin kendisi bizzat suikast ve rehin alma operasyonlarýný tezgahlýyorsa Çeçenistan’da bulunan iþgal ordusu subaylarýnýn halka yönelik þiddeti dizginlenebilir mi? Çeçenistan’da suikast ve adam kaçýrma Rus ordusunun günlük suçlarýndan biri haline gelmiþtir. Moskova merkezli insan haklarý kuruluþu Memorial sadece 2004 yýlýnýn ilk altý ayýnda Çeçenistan’da 194 kiþinin kaçýrýldýðýný ve 67’si sivil 141 kiþinin öldürüldüðünü açýklamýþtýr.

ÖZCAN ÖZEN

R

usya Federasyonu'na baðlý Kuzey Osetya Özerk Cumhuriyeti'nin 30 bin nüfuslu Beslan kasabasýnda çoðu çocuk 1.200 kiþinin Çeçen eylemciler tarafýndan bir okulda rehin alýnmasý, hiç kuþku yok ki kabul edilemez, caniyane bir eylemdi ve feci bir sonla bitirildi. Fakat çocuklarýn rehin alýnmasý ilk kez olmuyordu ve benzerleri arasýnda Beslan eylemi en feci sonla biteni de deðildi. 1994 yýlýnda Rusya Federasyonu, Çeçenistan sýnýrlarýna askeri yýðýnak yaparak 750 bini Çeçen ve ayrýca çoðu Rus çeþitli etnik kökenden 250 bin insaný rehin almýþ ve sonra týpký Beslan'da yaptýðý gibi topa tutmuþtur. Rehin Çeçenlerin yaklaþýk 500 bini komþu Daðýstan ve Ýnguþetya'ya sýðýnmýþ, 200 bini ülke içinde güvenli bir bölge aramaya çalýþarak sürekli yer deðiþtirmiþtir. Rusya Federasyonu, rehin aldýklarýnýn 50 ila 80 binini öldürdükten sonra geri kalanýyla 1996'da yaptýðý 'Barýþ Anlaþmasý'nda Çeçenistan'ýn hukuki statüsünün 5 yýl sonra belirleneceðini onaylamýþtý. Fakat 1999'da ayný halký bir kez daha rehin almýþtýr, bu eylemine ve katliamlarýna halihazýrda devam etmektedir. 1944'te 'þuçlu halk' ilan edilerek Sibirya'ya sürgün edilen Çeçen halkýnýn baþýna gelenler ancak Ýsrail devletinin Filistinlileri kendi vatanlarýnda neredeyse yarým yüzyýldýr rehin tutmasý, öldürmesi ve zaman zaman baþýna yýktýðý mülteci kamplarýna hapsetmesiyle kýyaslanabilir. 1991'deki Körfez Savaþý'ndan sonra ABD liderliðindeki Birleþmiþ Milletler'in Irak halklarýný rehin almasýysa

bütün rehine krizleri içinde en büyük felaketle sonuçlananýdýr: BM yaptýrýmlarý ve ambargosu Irak'ta 500 bin çocuðun ölmesine neden olmuþtur. (Anthony Arnove, Kuþatma Altýnda Irak, Everest Yayýnlarý, sf:13) Peki Beslan'daki eylemle diðer örnekler arasýndaki fark nedir? Birine terörizm diðerine savaþ denilmesi deðil mi?Bir Filistinli, Iraklý ya da Çeçen direniþçiyle bir Ýsrail, Rus, Britanya ya da Amerikan askeri arasýndaki fark nedir?

Eðer "masum sivil" varsa "suçlu asker" yok mudur? Birinin bombasýný uzaktan ateþleyerek masum sivilleri öldürmesiyle, diðerinin, elinde sadece ayný teknoloji ve olanaklar olmamasýndan dolayý bombasýný üzerine alarak düþman bellediði saflarda, kendisini havaya uçurarak onlarca insaný öldürmesi arasýnda ne fark var? Son örneðin daha haince ve sinsice olmasý mý? Fakat bir kilometre öteden ateþlenen bir top mermisinin havada çýkardýðý ýslýk sesini ancak oturma odanýzýn penceresinden içeriye girmek üzereyken iþitebilirsiniz. Bombalar daima sinsidir, ancak patladýðýnda varlýðýndan haberdar olursunuz. Peki fark, vahþilik konusunda olabilir mi? Yere düþtüðünde deðil, ancak birinin onu açmasý halinde patlayan bombalarla insani yardým paketlerini ayný renkte yapmayý akýl edebilen 'uygar dünyanýn' Afganistan'daki vahþiliðiyle kýyaslanabilecek bir örnek biliyor musunuz? Her yýl on binlerce sivilin yaralan-

kf


24

masýna ve sakatlanmasýna neden olan kara mayýnlarýnýn neredeyse tamamýna yakýný teröristlere savaþ açan devletler tarafýndan döþenmiþtir. Teknolojiye sahip olanýn vahþilik yarýþýný kaybedeceðini düþünebilir miyiz? Çeçenistan'ýn 1996'da seçilmiþ olan devlet baþkaný Aslan Mashadov hükümetinin Dýþ Enformasyon Komitesi Baþkaný Movladi Udugov, Çeçenlerin Rus hedeflerine yönelik intihar saldýrýlarý yapmalarý konusunda, özellikle de Batýlý ülkelerden gelen kýnama ve eleþtirilere, 'kendi ulusunun baðýmsýzlýðý ve özgürlüðü için canlarýný feda eden insanlarýn' askeri olanaklarý ve gerçekleri cephesinden yanýt veriyordu; "Hiçbir ülkenin Çeçenlerden Rus saldýrganlara karþý bu tür yöntemleri (intihar saldýrýlarýný) kullanmaktan

kaçýnmalarýný isteme hakkýna sahip olmadýðý görüþüne tamamen katýlýyorum. Þayet ABD bize modern silahlar, nükleer bomba, taktik ve stratejik roketler, Stingerlar verirse o zaman biz Çeçen direniþçilerin kullandýklarý metotlara iliþkin olasý sýnýrlamalarý konuþabiliriz." (Kafkas.org.tr, 31 Aralýk 2002) Eðer Çeçenlerin ya da Iraklýlarýn düþmanýyla boy ölçüþebilecek nitelikte hava kuvvetleri olsaydý ve savaþ uçaklarý Moskova ya da Washington'u, týpký Grozni ya da Baðdat'ýn bombalandýðý gibi bombalasaydý, buna terör mü yoksa savaþ mý diyecektik? Terörizmden farklý olarak, savaþta sirenler, sivil halký önceden uyarýr ve sýðýnaklara kaçmasý için zaman mý kazandýrýr? O halde 'uygar dünya' neden, 'savaþ' için sýðýnak delen bombalar imal ederek teröristlerden daha acýmasýz olduðunu kanýtlamaktadýr? 1991'deki Körfez Savaþý sýrasýnda böyle bir bombanýn içine nüfus ettiði kf

Baðdat'taki bir sýðýnakta ölen 100'den fazla insanýn anýsýna bu sýðýnak daha sonradan 'müze' haline getirildi. Çeçenistan'ýn baþkenti olan 400 bin nüfuslu Grozni, 1994 ve 1999'deki savaþlarda öylesine aðýr bir bombardýmana uðramýþtýr ki, 490 bin ikametgahýn bulunduðu þehrin tamamý, devasa bir moloz yýðýnýn sergilendiði açýk hava müzesi haline getirilmiþtir. Rus savaþ uçaklarý her gün Çeçenistan'ý bombalamaya devam etmekte onlarca sivilin ölümüne neden olmaktadýr. 2002 yýlýnýn sonbaharýnda Gekhi Yurt köyüne yapýlan hava bombardýmaný sonucunda sekiz yüzden fazla 'masum sivil' Çeçen öldürülmüþtür. 2003'te ABD-Britanya önderliðindeki koalisyonun Irak'a açtýðý savaþta yaklaþýk 10 bin Iraklý öldürülmüþtür. Amerika týpký Kosova'da, Sýrbistan'da,

Afganistan'da olduðu gibi kazayla öldürdüðü binlerce 'masum sivilden' özür dileyerek, bunun bir terör eylemi deðil de bir savaþ olduðunu iddia ettiðinde, inandýrýcýlýðý olabilir mi? Hem de ABD eski Dýþiþleri Bakýn Madeleine Albright, Irak'a yönelik BM ambargosu yüzünden 500 bin çocuðun ölmesini Putin'e taþ çýkartan bir soðukkanlýlýkla "Biz bu bedele deðer olarak görüyoruz," sözleriyle deðerlendirdiðini bildiðimiz halde inanabilir miyiz? Rusya'nýn öldürdüðü 100 bini aþkýn 'masum sivil'den özür dilediðini ya da üzgün olduðunu duydunuz mu? Bu masum sivil ölümlerinin sorumlularýnýn 'gözü dönmüþ manyak teröristler' olmadýðý çok açýk. Fakat sorumlular, 'demokratik ülkelerin akýl saðlýðý yerinde þerefli askerleri' olduðunda uygulanan vahþeti ve iþlenen suçlarý "savaþ" olarak mý adlandýracaðýz? Çeçenistan'ýn her yeri birer Guantanamo ve Ebu Gureyb haline getirildiðinde bu dünyada fazladan bir


25

'terörizm' tehlikesine ihtiyaç olduðunu düþünebilir miyiz?

"Herkes Olabilir, Çocuklar Asla"

leri tehdidinde bulunmuþtu. 13 Þubat'ta Katar'ýn baþkenti Doha'da Çeçen liderlerden Zelimhan Yandarbiyev aracýna yapýlan bombalý saldýrý sonucunda iki korumasýyla beraber öldürüldü. Vaynah Demokratik Partisi'inin kurucusu olan Yandarbiyev, Kýzýl Ordu'daki görevini býrakarak Çeçenistan'da siyasete atýlmasý için ikna ettiði Cohar Dudayev'in 1996'te öldürülmesi üzerine bir dönem Çeçenistan Devlet Baþkanlýðý görevinde bulunmuþtu.

Beslan'da rehine krizinin devam etmekte olduðu, 3 Eylül günü saat 6'da Çeçenistan Devlet Baþkaný Aslan Mashadov ile Çeçen savaþçýlar Þamil Basayev ve Doku Umarov'un akrabalarý Rusya Federasyonu güvenlik güçleri tarafýndan misilleme amacýyla rehin alýnýyordu. (Radikal, 8 Eylül 2004.) Mashadov'un Bir süre sonra Katar polisi biri Doha'daki Rusya rehin alýnan yakýnlarý arasýnda en büyüðü 11 yaþýnda Büyükelçiliði'nin baþkatibi olmak üzere üç Rus'u üç çocuk da vardý. Kimi Rus yetkililerine göre bir yan- suikastýn sorumlusu olarak tutukladý. Baþkatip lýþlýk sonucu, kimilerine göreyse okul baskýnýn Aleksandýr Vitisov diplomatik dokunulmazlýða sahip intikamýný almak isteyenlerden korunmalarý gerekçe- olduðundan dolayý yargýlanmaktan kurtuldu. Katar siyle rehin alýnanlar iki gün boyunca kötü muamele ve tarafýndan istenmeyen adam ilan edildi ve ülkeyi terk etmek zorunda kaldý. iþkenceye maruz “Beslan'daki rehine eyleminde pek çok Anatoly Bilashkov ve kaldýktan sonra Vassily Pokchov adlý yorumcunun dikkat çektiði gibi 'hýrsýzýn hiç mi s e r b e s t býrakýlmýþlardý. Peki suçu yok' sorusunu sormak gerçekten önem- Rus ajanlar ise 30 bu eylem 'terö- lidir. Fakat ahlak komiseri kesilenlerle beraber Haziran'daki son duruþmada suçlu bulunarak ristlere' ancak anlayahýrsýzýn kimliðini doðru teþhis etmek gerek- ömür boyu hapse caklarý dilden bir edildiler. yanýt olarak mý ele mektedir. Rusya'nýn Çeçenistan'da, ABD ve mahkum Aracýna bomba atýldýðý müttefiklerinin Irak ve Afganistan'da, Ýsrail'in alýnmalý? Öyle ya sýrada Yandarbiyev'in Putin, týpký Bush ve Filistin'de tüm bir halký rehin alarak isteklerini Rumsfeld gibi 'terö- zorla hayata geçirmesi karþýsýnda sessiz yanýnda 13 yaþýndaki oðlu da bulunuyordu. ristlere' savaþ açmýþ kalýnmamalý, þiddetle kýnanmalýdýr. Bu eylemve bu savaþta benzer yöntemleri meþru lerin týpký Beslan'daki gibi terörist iþgaller Rus Federasyonu, suikabul etmemiþ olduðu ve insanlarýn bir kýsmýnýn çaresizlik kastta bir rolü olmadýðý miydi? içinde iþgalcilerin yöntemlerini benimseyerek, açýklamasýný yaparken taklit etmelerinin onlarýn özgürlük ve baðýmsý- Rus halkýnýn yüzde 80'i Ya n d a r b i y e v ' i n 2004 yýlý baþýnda zlýk mücadelesine hizmet etmeyeceðini öldürülmesini Putin'in Çeçenistan Saðlýk planladýðýný düþünüyorBa-kaný ve savunmalýyýz.” du. (Eho Moskova Rad-yosu'nun yaptýðý anket. Mashadov'un Avrupa ülkeleri özel temsilcisi Umar Kafkas.org.tr 01.07.2004) Hambiyev'in kardeþi ve Çeçenistan Savunma Bakaný Mogamed Hambiyev'in ailesinden 16 kiþi Rusya Federasyonu güvenlik güçleri ve Rusya yanlýsý kukla Cohar Dudayev'de uydu telefonuyla konuþtuðu sýrada Çeçen hükümeti baþkaný Ahmet Kadirov'un silahlý telefonun sinyaline kilitlenen bir güdümlü füzeyle adamlarý tarafýndan kaçýrýlmýþ ve rehinelerin ancak öldürülmüþtü. Hambiyev'in teslim olmasý karþýlýðýnda býrakýlacaklarý duyurulmuþtu. Mogamed Hambiyev ailesinin Rusya Federasyonu devletinin kendisi bizzat suikast ve öldürülmesinden çekindiði için Kadirov'a teslim rehin alma operasyonlarýný tezgahlýyorsa Çeçenistan'da bulunan iþgal ordusu subaylarýnýn halka yönelik þiddeolmuþtu. ti dizginlenebilir mi? Çeçenistan'da suikast ve adam Temmuz 2004'te ise bu kez Aslan Mashadov'un kaçýrma Rus ordusunun günlük suçlarýndan biri haline Bakü'de bulunan ailesinin Rusya Federasyonu istih- gelmiþtir. Moskova merkezli insan haklarý kuruluþu barat servisleri tarafýndan kaçýrýlacaðý haberleri basýn- Memorial sadece 2004 yýlýnýn ilk altý ayýnda da yer almaya baþladý. Bu açýkça basýn yoluyla bir Çeçenistan'da 194 kiþinin kaçýrýldýðýný ve 67'si sivil 141 kiþinin öldürüldüðünü açýklamýþtýr. tehditti ve ilk kez dile getirilmiyordu. (mosnews.com, 2 Temmuz 2004) 2003'te ise kaçýrýlan 9 Þubat 2004 tarihinde Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Bürosu (FSB-KGB'nin devamý istihbarat 495 kiþiden sadece 155'i serbest býrakýlýrken, 52'si ölü örgütü) baþkaný Çeslav Uþakov yaptýðý açýklamada olarak bulunmuþ, 288 kiþiden ise bir daha haber alýnaAhmet Zakayev, Movladi Udugov ve Yandarbiyev gibi mamýþtý. (mosnews.com, 31 Mart 2004) Çeçenistan'da Çeçen liderlerini dünyanýn her tarafýnda takip edecek-

kf


26

maktadýrlar. Tabii bu yöntemler sadece Rusya Federasyonu'nun tekelinde deðil. Panama'da ABD ve Haiti'de ABD ve Fransa doðrudan küçük askeri müdahalelerde bulunarak devlet baþkanlarýný kaçýrýp yerine bir baþka kuklayý atayabilmektedirler. Afrika kýtasýndaki ülkelerin büyük bir çoðunluðunda devlet baþkanlarýnýn geleceði çok deðil sadece bir bölük komandonun çýkarma yapmasýna baðlýdýr.

Onlarýn Terörü Bizim Ahlakýmýz Beslan'daki rehine eyleminde pek çok yorumcunun dikkat çektiði gibi 'hýrsýzýn hiç mi suçu yok' sorusunu sormak gerçekten önemlidir. Fakat ahlak komiseri kesilenlerle beraber hýrsýzýn kimliðini doðru teþhis etmek gerekmektedir. Rusya'nýn Çeçenistan'da, ABD ve müttefiklerinin Irak ve Afganistan'da, Ýsrail'in Filistin'de tüm bir halký rehin alarak isteklerini zorla hayata geçirmesi karþýsýnda sessiz kalýnmamalý, þiddetle kýnanmalýdýr. Bu eylemlerin týpký Beslan'daki gibi terörist iþgaller olduðu ve insanlarýn bir kýsmýnýn çaresizlik içinde iþgalcilerin yöntemlerini benimseyerek, taklit etmelerinin onlarýn özgürlük ve baðýmsýzlýk mücadelesine hizmet etmeyeceðini savunmalýyýz. Çeçenistan’da “yararlýlýk” gösterenlere verilen üstün hizmet madalyasý

Çeçen'den çok Rus askeri olduðundan bu sayýlar geçmiþ yýllara göre oldukça düþüktür. Çeçenler ordu birliklerinin hiç bir neden göstermeksizin kaçýrdýðý yakýnlarýný kötü bir sonla karþý karþýya kalmamasý için rüþvet vererek kurtarmaya çalýþmaktadýr. Bu durum fidye istemek için adam kaçýrma olaylarýnýn artmasýna neden olmaktadýr. Bunlar basit bir tutuklama olayý deðildir, çünkü güvenlik güçlerine baþvurulduðunda genellikle alýnan yanýt söz konusu isimde bir tutuklamanýn yapýlmadýðý, askeri üniforma içinde maskeli adamlarýn Rus askeri deðil Çeçen 'teröristler' olduðudur. Fakat nedense ödeme Rus askerlerine yapýlmaktadýr. Adam kaçýrma ve rehine alma Çeçen savaþçýlar, özellikle de Þamil Basayev tarafýndan sýklýkla baþvurulan bir yöntemdir. Hatta Basayev bir keresinde fidye bedeli olarak para deðil, seyyar bir radyo istasyonu istemiþ ve o dönem Baðýmsýz Devletler Topluluðu baþkaný olan iþ adamý Berezovsky tarafýndan bu talep karþýlanmýþtýr. (Basayev ile Berezovsky arasýndaki samimi iliþki SSCB'nin daðýlmasýndan önceye kadar gitmektedir.) Fakat sonuç olarak Çeçenistan'daki 'teröristler' benimsedikleri yöntemler üzerine eðitimlerini, bizzat Rusya Federasyonu güvenlik güçlerinin ülkelerinde gerçekleþtirdikleri uygulamalara borçludurlar. Bununla beraber, son Beslan eyleminin misillemesinde görüldüðü gibi eðitmenleri, bu yöntemleri hiç de teröristçe bulmamakta ve icraata daha sýk baþvurmakf

Fakat kýnama ve savunularýmýzýn Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de olduðu gibi Çeçenistan'da da kendi kaderini tayin etmek için mücadele veren insanlara yardýmcý olmakta ve destek sunmakta yeterli olup olamayacaðýný düþünmeliyiz. Savunduklarýmýz onlarýn ellerini boþ mu býrakmakta yoksa onlara yeni mücadele araçlarý mý sunmaktadýr? Fakat unutmamalýyýz ki birini vermeden diðerini alamayýz. Çünkü bizi dinlemeyeceklerdir. Dünyanýn efendileriyle birlikte her türden ulus-devlet insanlarýn üzerine 'terörizmden' ibaret bir deli gömleði giydirmeye çalýþmaktadýr. Her ne yaparlarsa yapsýnlar bunu insan haklarý, barýþ ve daha güvenli bir dünya için gerçekleþtirdiklerini savunmaktadýrlar. Buna karþý en küçük bir muhalefet hemen terörizmle suçlanmaktadýr. Barýþ için savaþ, önleyici savaþa dönüþürken ABD Savunma Bakaný Donald Rumsfeld'in buyurduðu gibi 'iþkenceyi' meþru görecek kadar taným berraklýðýna kavuþmaktadýr. (Radikal, 12 Eylül 2004.) Yasalarýnda suikastýn meþruluðuna yer veren, bir ülkeyi ve halký top yekun rehin almayý adet edinen, örtülü ödeneklere sahip olan devletlerin savaþýný, terörizmden ayýran nedir? Onlarýn kanlý çýkarlarý için bir meþruiyet belgesi haline gelen terörizm söylemi, giderek bizim ahlakýmýz haline gelmektedir. Bunca faili belli katliam varken bu sadece tersten giydiðimiz bir gömlek olarak kalmayacak, düþüncelerimizi de belirleyerek faillerle ortaklýðýmýzýn cüppesi olacaktýr. Bundan sadece "ekmeðini terörden çýkaranlar' kârlý çýkacaktýr.


MAKALE makale

27

Devlet - Toplum ve Kafkas Diasporasý Gerçekten de Kafkasyalýlar, Osmanlý topraklarýna ayak bastýðý andan itibaren ülkenin tüm savaþlarý ve siyasal meselelerinde yerini alýyordu. Peki bunca zaman ve ortak yaþam deneyimine raðmen bu güvensizlik psikolojisi de nerden çýkýyor? Ýþte bu noktada bu güvensizliðin, týpký “istihbarat yönergesi”nde olduðu gibi bilinçli olarak yaratýldýðý gerçeðini dikkate almalýyýz.

HRAÇA ALPER KAHRAMAN

R

eyting rekorlarý kýran "Kurtlar Vadisi" dizi filmi henüz bitti ancak sabýk izleyicileri üzerindeki etkileri hala devam ediyor. "Sonunu düþünen kahraman olamaz" sözüyle akýllarda kalan dizi filmin popüler milliyetçi mesajlarý, "devlet-milletkanun" üçgeninde sorduðu sorular ve "mahkeme- millet vicdanlarý" üzerine yaptýðý göndermeler üzerine söylenebilecek çok söz var. Dizinin yazýmýzýn girizgâhýnda yer bulmasýný saðlayan gerekçeyse bu bahislerden farklý olarak Kafkas diasporasýnýn diziyi izleme biçimiyle ilgili. Filmin baþkahramaný Polat Alemdar'ý yönlendiren devlet görevlisi Kuþçubaþý Eþref'in torunu olarak lanse edilen Aslan'dý. Aslan, Kafkasya'da yoðun olarak kullanýlan bir isim ve Kuþbaþý Eþref, Teþkilat-ý Mahsusa kurucularýndan bir Kafkasyalýydý. Dizinin özellikle baþlarýnda Kafkasya politikalarý üzerine yapýlan göndermeler, Rus Mafyasý, Çeçenler, Aslan, Kuþçubaþý Eþref derken, Kafkas diasporasý diziye kilitleniverdi. Dizinin devletin derinliklerinde onu korumak üzere yer tutmuþ Kafkasyalýlara yönelik göndermelerde bulunmasý ihtimaliyle heyecanlanan diaspora, Aslan'ýn ve Kafkasya politikalarýnýn dizinin dýþýnda kalmasýyla hayal kýrýklýðýna uðradý. Yazýmýzýn kaleme alýnýþ sebebi, Kafkasyalýlarýn devletin derinlikleriyle ilgili yaþadýklarý kolektif bir yanýlsamaya iþaret etmek ve çýkýþ yolu olarak gördüðümüz siyasallaþma sürecine iþaret edebilmek. Bir yandan Kafkasya'da yayýlan savaþ ve süren soykýrým, bir yandan diasporada yok olma noktasýna sürüklenen Kafkasyalýlarýn þaþýlasý bir özgüvenle

dolaþýyor olmalarý üzerine düþünmek gerekiyor. Yazýmýzýn ardýndan, Kurtlar Vadisi'yle özdeþleþtirilen Susurluk vakasýnýn önemli bir simasýyla gerçekleþtirdiðimiz söyleþimizi sunuyoruz. Susurlukla birlikte ortaya çýkan, devletin kendisini korumak iddiasýyla kendi kanunlarýný çiðneyerek oluþturduðu bir örgütlenmenin kilit ismi olarak lanse edilen Yaþar Öz'le gerçekleþtirdiðimiz söyleþinin önemli olduðunu düþünüyoruz. Kendisi bir Abhaz olan Yaþar Öz, çalkantýlý hayat hikâyesi'yle özellikle Abhazlar arasýnda çok bilinen ve önemsenen bir sima. Susurluk sürecinden ziyade kendisinin bu sürece giriþ biçimi ve Kafkasyalý kimliðiyle yaþantýsý arasýndaki baðlarý sorduðumuz Yaþar Öz'ün anlattýklarýnda, Kafkas diasporasýnýn devletle iliþkilenme anlayýþý üstüne önemli mesajlar var.

Ýktidar-Devlet -Zümre iliþkisi ve Kafkasyalýlar Pek çok komplo teorisinde, amaçlarý tam olarak anlatýlmasa da Masonlar, Sebatayistler, Tapýnak Þövalyeleri zikredilir. Benzer bir yaklaþým biçiminin, belirgin bir olumsuzluk taþýmasa da "Çerkesler" için de kullanýldýðýna tanýk oluyoruz. Popüler milliyetçiliðin giderek yükselmesi durumunda bu yaklaþýmýn þiddetleneceðini ve bir sorun haline gelmeye baþlayabileceðini öngörebiliriz. Varsayýmlara ve önyargýlara dayanarak ortaya atýlan bu komplocu yaklaþýmlar Kafkasyalýlar için ciddi sýkýntýlar doðuracaktýr. Pek çok kimliðin bileþiminden oluþmasý beklenen bir üst kimliðin kuþatýcýlýðýna zeval getiren bu yaklaþým, ideolojik bir süzgeçle bazý kimlikleri zararsýz bazýlarýný zararlý ilan ediyor. kf


28

15. Kolordu Komutanlýðý 2. Zýrhlý Tugay Komutanlýðý tarafýndan yayýnlanan, kamuoyunca "fiþleme yönergesi" olarak anýlan "Ýstihbarat Yönergesi" de bu ideolojik yaklaþýmýn resmi bir sonucuydu. Yönergeyle ordu, tehdit olarak gördüðü "unsurlarý" belirtmiþ ve haklarýnda bilgi istiyordu. Sayýlan gruplar arasýnda, AB, ABD yanlýlarýndan, Boþnaklar, Çerkesler, Masonlar, Satanistlere kadar pek çok grup yer alýyordu. Açýklamanýn genel olarak Türkiye'de karþýlanma þekli aslýnda devlet-toplum iliþkisinin algýlanýþýný da gösterir nitelikte. Sivil toplum kuruluþlarý ve medya açýklamaya sert tepki göstermiþ ve suç duyurularýnda bulunmuþlardý. Zaten süre giden "fiþleme" uygulamasýný ifþa ederek verilen mesaj da, gösterilen tepki açýklamalarý da topluma ulaþtýlar. Biri korku diðeri de güven noktasýnda ýsrarcý olan her iki yaklaþým devlet-toplum iliþkisine dair sancýlý deðiþimin parçalarý olarak önümüzde duruyorlar. Kafkasyalýlar, iliklerine kadar titreyerek "bu açýklamada bizim ne iþimiz var?" sorusunu sorarken, açýklamanýn kendisinin yanlýþlýðý üzerinde fazla durulmadý. Bu açýklama kabul edilebilir bir açýklamaydý, problem "Çerkes" kimliðinin açýklama içinde geçiyor olmasýydý. Onlarca derneði bir araya getiren Kafkas Dernekleri Federasyonu'nun yönergeye karþý yaptýðý açýklamada ana tema sadakat oldu Farklý bir tutum kurumsal düzeyde yalnýzca Kafkas Vakfý tarafýndan gösterildi. Vakýf temsilcileri "Demokratik hak ve özgürlüklerimize müdahale anlamý taþýyan bu davranýþý sadece protesto ile geçiþtirmemiz mümkün deðildir." diyor ve sorumlular hakkýnda suç duyurusunda bulunuyordu. Aslýnda her iki açýklamada da kullanýlan argümanlarýn arasýnda yer alan Kafkasyalýlarýn bu ülkenin zor günlerinde tüm güçleriyle ülkenin korunmasý için çaba gösterdiðine yapýlan vurgu ortaktý. Gerçekten de Kafkasyalýlar, Osmanlý topraklarýna ayak bastýðý andan itibaren ülkenin tüm savaþlarý ve siyasal meselelerinde yerini alýyordu. Peki bunca zaman ve ortak yaþam deneyimine raðmen bu güvensizlik psikolojisi de nerden çýkýyor? Ýþte bu noktada bu güvensizliðin, týpký "istihbarat yönergesi"nde olduðu gibi bilinçli olarak yaratýldýðý gerçeðini dikkate almalýyýz. Peki farklýlýkUðruna Çerkesce aðýtlar yakýlan Sarýkamýþ

larýn çatýþmaya dönmediði toplumsal alan nasýl oluyor da, söz konusu olan devletin bekasý olduðunda böylesi bir kýþkýrtýcýlýða açýk hale geliyor? Cevabý, iktidardevlet ve toplum iliþkisinde arayalým. Ýktidarýn perde arkasýnda çeþitli zümreleri arama eðilimi, toplum-devlet arasý doðal yabancýlaþmanýn yarattýðý koþullardan beslenir. Aslýnda iktidarýn yapýsýna bakarak bu arayýþýn temelsiz olduðunu da söyleyemeyiz. Ýç içe geçmiþ güç odaklarýnýn bir bileþkesi olarak iktidar tek bir hakim öznenin tarifiyle anlaþýlamaz. Üzerinde yükseldiði toplumsal kesimlerin erklerini uzlaþtýrarak yapýlanan iktidar, gücünü en önemli kurumu devletle görünürleþtirir. Ayný zamanda, güç odaklarý arasýnda yaþanan uzlaþmanýn teminatý olan devlet için kendini koruma refleksi en belirgin özelliklerinden biridir. Bu noktada, iktidarý oluþturan unsurlarýn herhangi biri diðerleriyle çatýþma noktasýna geldiðinde, iliþki aðýnýn dýþýna taþýnmasý devletin ilk refleksi olacaktýr. Devlet'i bu þekilde kabul ettikten sonra sorulmasý gereken soru, onun kendine çizdiði güvenlik alanýn sýnýrlarýnýn nerede baþladýðýný çözümlemek olmalý. Tarif ettiðimiz sorun devlete yüklenen ideolojinin ne kadar kapsayýcý olduðuyla ilgili. Devlet'in doðasý gereði kimilerini kimileri üzerinde hakim kýlan bir aygýt olduðunu kabul edecek olursak aksi örneklenebilir mi?- tüm kimliklerin -kadýn, erkek, iþçi, köylü, öðrenci, burjuvazi, etnik gruplar, dinler vs.iradelerinin eþit derecede iktidara yansýmasýný beklemek mantýklý bir arayýþ olmaktan çýkýyor. Ancak daha geniþ mutabakat yaratmaya elveriþli bir devlet anlayýþýnýn toplumsal reflekslerle geliþtirilebileceðini ve bazý devletlerin daha az, bazýlarýnýnsa daha fazla totaliter olduðunu kabul edebiliriz. Ýmparatorluk sonrasý bir ülke, küresel sermaye hegemonyasý ve farklý kültür coðrafyalarýnýn kesiþim noktasýnda yer alan bir ülke olarak Türkiye'nin pek çok farklý eðilimi bir arada bulundurma zorunluluðu olduðunu da görebiliriz. Bu yönüyle bu coðrafyayý kapsayan bir devletin totaliter olma eðilimi de yüksek olacaktýr. Daha demokratik bir toplum arzulayarak, totalitarizme karþý mücadele etmek isteyenlerin ana hedefi de bu farklý eðilimlerin olabildiðince uzlaþabileceði bir zemini yaratmak olmalý. Kafkasyalýlar da bundan tenzih deðiller. Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý Kafkasyalýlarýn, diðer vatandaþlardan farklý olarak anavatanlarý olarak addettikleri bir coðrafyaya yönelik ve ayný zamanda bu ülkedeki kültürel var oluþlarýna yönelik kaygýlarý var. Tarif ettiðimiz sorunlarýn varlýðý Türkiye'de pek çok çözüm önerisi ve toplumsal arayýþla karþýlýðýný bulurken bu sorunlarýn üstüne bir de kendine has sorunlarý da taþýyan Kafkasyalýlar nasýl oluyor da ölüm sessizliðine bürünebiliyorlar?Bu kaygýlarýn, demokratik talepler haline gelmesinin önüne koyduðumuz bariyerlerin sorgulanmasý gerekiyor.


29

Misafir Çekingenliði Kafkasyalýlar sürgünle gönderildikleri topraklarda, derin bir ev sahibi- misafir iliþkisi izlerini taþýyorlar. Yüzlerce yýl süren ve zaman zaman Osmanlý-Rus savaþlarýyla da kesiþen Kafkas- Rus savaþlarý boyunca Osmanlý imparatorluðu Kafkasyalýlar için hep bir destek arayýþý olarak dayanak noktasý oldu. Beklenen destek hiçbir zaman tam anlamýyla gerçekleþmese de, düþman ortaktý. Savaþ soykýrým ve sürgünle neticelendiðinde milyonlarca Kafkasyalý için çýkýþ Osmanlý imparatorluðu oldu. Osmanlý imparatorluðunun da her devlet gibi kendi bekasý için gerekli gördüðü hareketleri yapýyor olmasý ve bu kabul ediþin arkasýndaki beklentiler önemsenmedi. Ýktidarlar ve çýkarlar deðiþiyor olsa da nesilden nesile azalmakla birlikte bu ev sahibimisafir psikolojisi hep canlý oldu. Bu sebeple, gerek Osmanlý döneminde, gerekse Osmanlý sonrasý bu coðrafyada kurulan yeni devletlerde, misafire yakýþýr bir "sorun çýkarmama" eðilimi hâkimiyetini daima korudu. Ürdün'de kraliyetin koruyuculuðu, Irak ve Suriye'de rejimin güçlü destekçileri, Ýsrail'de Müslüman olduklarý halde ordu ve polise girmeyi kendilerine hedef edinmelerinin altýnda bu algýlayýþ yatar. Sürgünün hemen ardýndan savaþa katýlmak zorunda olmadýklarý halde Kafkasyalýlarýn tüm savaþlara aktif bir þekilde katýlmalarý, Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda yaþanan Türk milliyetçisi bir uluslaþma sürecinde, Osmanlý döneminin aktif Kafkasyalý kent nüfusunun eriyip tükenirken hiç sesinin çýkmamasý da bu yüzdendir. Þimdilerde Kafkas Kültür Dernekleri'ni dolduran topluluklar köyden bir ya da iki kuþak önce çýkmýþ bir ara nesildir. Kýrsalýn yarattýðý özel alanda bir süre içe kapanarak muhafaza edilen kültür bir süredir kente taþýnma sürecinde. Þaþýrtýcý bir biçimde kendinden önceki kuþaðý sessizliðe gömen çekingenliði taþýyan bu ana topluluk þimdilerde demokratikleþme sürecine tanýklýk ediyorsa da koþullarýn oluþmasýna Kafkasyalý kimlikleriyle katýlmýyorlar.

Kolektif Yanýlsama Anti- Komünist dönemde özellikle Kafkas diasporasýnýn sað kanadýnda yaþanan yanýlsama 90'lý yýllarla birlikte genele yayýldý. Anti-Sovyet politikalar döneminde ve 1. Çeçen- Rus savaþýnda "devlet desteðini" alan ve bu doðrultuda kendilerine görevler edinen Kafkasyalýlar için bu bir bahar dönemiydi. Soðuk savaþ döneminde Türkiye, Nato þemsiyesinde yerini almýþ ve Kafkasyalýlarýn Rusya karþýtý söylemlerinin önü açýlmýþtý. Her ne kadar Kafkasya diðer Türkî cumhuriyetler potasýnda deðerlendiriliyor olsa da, kazanýlan meþruluk zemini Kafkasyalýlar için önemliydi. 1994 yýlýnda baþlayan 1. Çeçen-Rus savaþýndaysa meþruluktan çok daha öteye geçilmiþti. Çeçenler medyada özgürlük savaþçýlarý olarak lanse ediliyor,

Çeçen savaþçýlar Türkiye'ye tedavi için taþýnýyor ve sürekli destek akýþýna göz yumuluyordu. Kafkasya politikasý beklenenin çok ötesinde destek buluyordu. Yanýlsama bu noktada yaþanýyordu. Toplumsal örgütlenmesi bulunmayan Kafkasyalýlar, bu gücün kendi meþruluklarýnýn bir sonucu olduðunu düþündüler. Oysa dengeler deðiþiyor ve Türkiye'nin Kafkasya politikasý da deðiþen dengelerle birlikte Rusya'nýn Kafkasya politikalarýný destekler nitelikte yenileniyordu. Ecevit hükümetiyle birlikte yaþanan bu deðiþim Kafkasyalýlarda tam bir þok etkisi yaratmýþtý. Çeçen Dayanýþma komitesi hesaplarý dondurulmuþ, el altýndan verilen destek tamamen kesilmiþ ve Çeçenler için "terörist" sýfatý kullanýlmaya baþlanmýþtý. Devletin derinliklerinde yaþanmýþ muhtemel bir tasfiye sürecinden kimsenin haberi olmadý. Toplum önderlerinin ezberi bozulmuþ ve Rusya'ya karþý Kafkasya'yý alenen desteklemek devlet politikasýna muhalif bir tutum haline gelmiþti. Toplumsal bir muhalefet geliþtirme becerisinden yoksun Kafkas diasporasýnýn baharý sona ermiþti. Devlet politikasý çerçevesinde aranan bir meþruluk, bu politikalarýn çerçevesinde yaþayabilir ancak. Onlar da sürekli deðiþirler. Genel olarak Türkiye toplumu nezdinde aranacak bir meþruluk tarihsel baðlar ve insani temeller üzerinde yükselecek ve devlet politikasýný konuya daha duyarlý olamaya itecektir. Yanýlsamanýn baþladýðý yer tam da meþruluðun arandýðý zeminle ilgilidir. Misafir çekingenliði ve kolektif yanýlsama baþlýðýyla verilen bu iki bariyer, Türkiye'nin devlet-toplum iliþkisinde yaþanacak zihniyet deðiþiminden doðrudan etkilenecek olgular. Ýçinde bulunduðumuz Avrupa Birliði ve büyük ölçüde buna baðlý olarak gerçekleþen görece demokratikleþme süreci Kafkasyalýlarý da doðrudan etkileyecek faktörler ancak bu deðiþimin kendiliðinden gerçekleþecek sonuçlarýna razý olmak Kafkas diasporasý için çözüm olmayacaktýr. Meþruluk arayýþýnýn toplumsal bir zeminde ele alýnarak, devletin toplumun meþru taleplerine sahip çýkmak zorunda olduðunun kavranmasý ve bu doðrultuda bir söylemin yeniden canlandýrýlmasý gerekiyor. Aksi halde, Kafkas diasporasý, arayýþlarýný Kurtlar vadisine gömmek zorunda kalacak. http://www.kafder.org.tr/hbrHaber.php?id=62 http://www.kafkas.org.tr/absolut/showarticle.php?article ID=582


30

R Ö P O R TA J röportaj

Abhaz Kimliðiyle:

Yaþar Öz Demokratikleþme sürecinin bir miladý olarak da kabul edilebilecek Susurluk kazasý'nýn ardýndan 10 yýl geçti. Kaza, Türkiye kamuoyunda farklý tepkilerle karþýlandý. Pek çok sivil toplum kuruluþu, polis-mafya ve siyaseti bir araya getiren bir oluþumu eleþtirerek "temiz toplum" sloganýný yükseltirken farklý bir toplumsal kesitte de devlet'in kendisini korumak için zaman zaman kanunlar üstü organizasyonlar oluþmasýný meþru bulunuyordu. Kaza ardýndan yapýlan pek çok açýklama, araþtýrma ve haber konuya farklý boyutlarýyla deðindi.

HRAÇA ALPER KAHRAMAN

K

afkas diasporasý içinse kaza ardýndan öne çýkan iki isim oldukça önemliydi. Kafkas diasporasýnýn bir parçasý olan Abhazlar için öne çýkan iki isim oldukça önemliydi. Biri akýbeti bilinmeyen ama öldürüldüðü tahmin edilen Tarýk Ümit, diðeri de bu iliþki aðýnda kilit rol oynadýðý söylenen Yaþar Öz'dü. Tarýk Ümit'in akýbeti hala bilinmiyor olsa da Yaþar Öz Susurluk baðlantýlý suçlardan en aðýr cezaya çarptýrýlan isim olmuþtu. Devlet nezdinde meþruluk arayýþýný neredeyse kimliðinin bir öðesi haline getiren Kafkasyalýlar için bu geliþme çoðunlukla yadýrgama bir yana gurur vesilesi olarak algýlandý. Genellikle kimliðiyle fazla göze batmamayý seven Kafkasyalýlar için "bizden birinin" devletin bekasý için fedakârca uðraþýyor olmasý alkýþlanmalýydý. Kanunlarý çiðneme pahasýna da olsa. Yaþar Öz'le görüþmeye karar verdiðimizde bu görüþmenin pek de kolay geçmeyeceði dahasý görüþmemizin pek de

mümkün olmadýðý fikrindeydik. Beklediðimizin aksine görüþme talebimiz çok gecikmeden kabul edildi ve sohbetimiz birkaç gün içinde gerçekleþti. Kendi deyiþiyle "içine çekildiði" bu olaylar silsilesinde Yaþar Öz'ün bir Kafkasyalý olarak duruþunu anlamak amacýyla sorduðumuz sorulara aldýðýmýz yanýtlar bizler için de þaþýrtýcý oldu. HA - Sizi Susurluk olaylarýnýn kilit ismi yapan sürecin baþlamasýndan önceki Yaþar Öz'den bahseder misiniz? CY - 1960 Düzce doðumluyum. Hem rahmetli annem Öyza sülalesinden Abhaz, hem de rahmetli babam Cuðdar sülalesinden Abhaz, yani safkan Abhaz'ým ben de. Ailemle yaþadýðým 13-14 yaþlarýma kadar konuþulanlardan belleðimde kalan kadar konuþabiliyordum Abhazcayý. Sonralarý evimden uzak hem okuduðum, hem çalýþtýðým dönem baþladý. Dolayýsýyla geliþtiremedim Abhazcamý. Ancak 20'li yaþlarýmdan sonra "Neden ana lisanýmý iyi derecede konuþamýyorum?" diyerek, üstüne gittim. Þimdi kötü sayýlmam. Çok genç yaþlarda kendi iþimi kurup atýldým hayata. Oldukça da baþarýlý olmuþtum. Ayýp söylemesi 22 yaþýmda vergi sýralamasýnda yer aldým. Yine o yaþlarda Düzce Spor'un baþkanlýðýný ve Türkiye Futbol Federasyonunda yöneticilik yaptým. Profesyonel futbol kulüplerinde en genç baþkan olma rekorum o gün bugün hala kýrýlamadý. Öyle ki, futbolcularýmýn çoðu yaþça benden büyüktü.


31

Saðlam temellere dayanan, uzun süreli dostluklar kurarým. Ýç dünyamla ilgili olsa gerek, bulunduðum her ortamda lider sýfatý yükledi hayat hep bana. 1987 genel seçimlerinde milletvekili olmam hususunda yoðun bir baský vardý. Ama ben yaþýmý büyütüp meclise gidemedim. Sonrasýnda yurtdýþý maceralarým ve beni Susurluk serüvenine taþýyan zorlu bir yolculuk baþladý. HA- Hayatýnýza bu doðrultuda yön veren belirgin bir olay ya da olaylar var mý? CY - Bir deðil, pek çok olay var. En belirgin olanlarýný anlatayým isterseniz. "Susurluk" denilince akla ilk gelen isimlerden rahmetli Abdullah Çatlý benden 3-4 yaþ büyük olmasýna karþýn çocukluk arkadaþýmdý. Eþi Meral Abla ise ablamýn üvey kýzý. Keza Tarýk Ümit'le ayný köylüyüz. Babalarýmýzýn dostluðu bir yana, 20'li yaþlarýmda bir takým ortak ticaretler yapacak kadar yakýn olduðum birisiydi. Dolayýsýyla Susurluk karmaþasýna, hatta tam ortasýna çekilmem hiç zor olmadý. HA- Kendinizi nasýl tanýmlýyorsunuz? CY - Kendimi Abhaz asýllý Türk vatandaþý olarak adlandýrýyorum. HA - Bu tanýmlama aidiyetleriniz konusunda tereddütlere ya da duygusal çatýþmalara yol açýyor mu? CY - Hayýr açmýyor. HA - Siyasi bir görüþünüz var mý? CY - Yansýtýlýþ biçiminin aksine Sosyal Demokrat'ým ben. Kendimi hatýrladýðým günden bugüne dek hep böyle düþünüp, öyle de yaþadým. HA - Bir Abhaz olarak, Abhazya ve Kafkasya sorunlarýyla yeterince ilgilenebildiðinizi düþünüyor musunuz? Abhazya ve Çeçenistan savaþlarýndan nasýl etkilendiniz? CY - Hayýr! Ýçinde yaþadýðým karmaþa nedeniyle yeterince ilgilenemedim. Kaldý ki savaþýn en sýcak yaþandýðý yýllarda ben cezaevindeydim. Ancak bazý yakýnlarým giderek cephede savaþtýlar. Bu da bir parça rahatlatmýþtý beni. Bu olayla ilgili hoþ bir aný var. Cepheden iki bayan kardeþimiz TV aracýlýðýyla "Biz savaþmaya geldik, eteklerimizi de oradaki erkeklere býraktýk" benzeri bir mesaj göndermiþlerdi. Ýzlediðimde resmen kaným dondu. Hem onlar adýna gururlanýp, hem kalan delikanlýlar adýna üzülerek ikilem yaþamýþtým. Öz soy isimli birilerinin savaþýyor olmasýný hatýrlayýp, "Oh! Çok þükür! Eteklerden bana uyan yok" diyerek rahatlamýþtým. HA- Susurluk olayýnýn ardýndan, medyanýn ilgisi üzerinize yoðunlaþtý. Bu dönemde yakýn çevrenizden baþlayarak, Abhazlarýn size karþý tepkileri nasýldý?

“Tüm Abhaz toplumunu “yakýn çevrem” olarak adlandýrýyorum ben. Elbette olumsuz etkilenen de olmuþtur, olumlu etkilenen de. Ancak bana yansýyan tepkilerin tamamýna yakýný benimle övündüklerine yönelikti. “O dönemlerde yaþananlarý yok saymayýp, bayraðýný taþýdýðý ülkesi adýna mücadele etmiþ” yorumlarýný çok kez duydum.” CY - Tüm Abhaz toplumunu "yakýn çevrem" olarak adlandýrýyorum ben. Elbette olumsuz etkilenen de olmuþtur, olumlu etkilenen de. Ancak bana yansýyan tepkilerin tamamýna yakýný benimle övündüklerine yönelikti. "O dönemlerde yaþananlarý yok saymayýp, bayraðýný taþýdýðý ülkesi adýna mücadele etmiþ" yorumlarýný çok kez duydum. HA - Cezaevi günlerinizden bahsedebilir misiniz? CY - Koskoca 8 yýldan bahsediyoruz. Her yýlý için bir kitap yazacak kadar ilginç anýlarla dolu. Ama ben unutmayý yeðliyorum. Cezaevinden çýktýðým gün hayatýmdan o 8 yýlý by-pass ettim


32

AB’yi hak ettiðimizi düþünüyorum, ancak görebileceðimi deðil. Müslüman aðýrlýklý bir millet olmamýz tek handikap bence. Böylesine stratejik bir konumda olup, aralarýnda olamamak biraz da kendimizden kaynaklanmýyor mu? Ýyi pazarlayamýyoruz kendimizi. HA - Abdullah Öcalan'ýn Ýtalya'ya sýðýndýðý dönemde bir Ýtalyan'ý 3 gün rehin aldýnýz. Bu olayý anlatabilir misiniz? CY - Gençlik heyecaný mý demek lazým? Aslýnda o olayý deðil de, olaydan sonraki hoþluðu anlatayým size. Yanýlmýyorsam Mauro Calisebeta'ydý ismi. Babasý Avrupa parlamentosunda vekilmiþ. Tüm Dünya medyasýna bomba gibi düþmüþtü olay. Türk halký Ýtalya'yý ve Ýtalyan mallarýný protesto ediyordu. Ben de böyle bir katkým olsun istemiþtim. Adamý 3 gün boyunca nasýl rehin deðil de, misafir almýþsýz ki, eylemi bitirip teslim etme aþamasýna gelindiðinde zamanýn Cumhuriyet Baþsavcýsý ve Ýl Jandarma komutanýna benim tercümanlýðýmla "Eðer bu gece Ýtalya'ya uçak yoksa yani uçamayacaksam bir baþka yerde deðil de, yine Yaþar bey'in yanýnda kalmak isterim" demiþti. Bunu söylediðimde bana inanmazlar diye utana sýkýla tercüme etmiþtim. Tabi kabul de görmedi, birbirimizin telefon numaralarýný alarak, kucaklaþýp ayrýlmýþtýk. HA - Susurluk uzun yýllar gündemi sarsan bir vaka olarak hafýzalarýmýza kazýnýrken bu olayýn sonucunda en uzun süre hüküm giyen tek kiþinin Yaþar Öz olmasý haksýzlýða uðradýðýnýz hissi yaratýyor mu? CY - Evet! Haksýzlýða uðradýðýmý düþünüyorum. 14 kiþi yargýlandýk, benim dýþýmdakiler 4 ile 6 yýl arasýnda cezalar aldý. Ben 19 yýl ceza aldým. Hiçbir af ya da benzeri iyileþtirmelerden yararlanmaksýzýn yatýlmasý gereken süreyi tamamen, yani 8 yýl yatýp, ruh saðlýðýmý yitirmeden çýktým. Aslýnda 5 yýl aralýksýz ceza yatanlara saðlýðýný yitirmiþ muamelesi yapýlýr. Gördüðünüz gibi fena sayýlmam ben. Cezaevlerinin zamanýmdan baþka hiçbir þeyimi almasýna izin vermedim.

HA - Teþkilat-ý Mahsusa'dan baþlayarak iç ve dýþ güvenlik (Mit, Polis, Ordu) kadrolarýnda Kafkasyalýlarýn yoðun olarak bulunmasýný neye baðlýyorsunuz? CY - Savaþçý ruhumuza baðlýyorum. HA - Bir yandan Rusya iliþkileri yüzünden Kuzey Kafkasya'ya bir yandan da Gürcistan yüzünden Abhazya'ya karþý dönen bir Türkiye dýþ politikasý sizi endiþelendiriyor mu? CY - Elbette endiþelendiriyor. Gö-nüllerindekiyle koyduklarý tavýr örtüþmüyor. Umarým yüreklerinin sesini dinleyip bir parça daha duyarlý olurlar. HA - Türkiye'nin AB süreciyle ilgili düþünceleriniz neler? CY - Offf! Yýllardýr bitmedi bu serüven. Ben çocuktum bu masalý dinlerdim, yetiþkin oldum ayný masal, 45 yaþýna geldim, hala kapýlarýný týrmalýyoruz. AB'yi hak ettiðimizi düþünüyorum, ancak görebileceðimi deðil. Müslüman aðýrlýklý bir millet olmamýz tek handikap bence. Böylesine stratejik bir konumda olup, aralarýnda olamamak biraz da kendimizden kaynaklanmýyor mu? Ýyi pazarlayamýyoruz kendimizi. HA- Kafkasyalýlarýn Türkiye iç politikasýna sivil katýlýmý oldukça zayýf. Bunu bir eksiklik olarak görüyor musunuz? CY- Doðru! Büyüklerimiz ve bizim jenerasyonumuzda Türkiye iç politikasýna ilgi oldukça az. Ancak arkamýzdan öyle bir gençlik geliyor ki umutlanmamak olasý deðil. Sizleri gördüm, gencecik ama son derece donanýmlý, konuya duyarlý, inanýn çok mutlu olduk. HA - Teþekkür ederiz…


HABERLER haberler

Haberler

04.11.2005 - KAFKAS AZÝNLÝKLAR ÇARLIK DÖNEMÝ SAVAÞLARINI "SOYKIRIM" OLARAK ADLANDIRDILAR Kuzey Kafkasyalý Çerkes azýnlýk gruplarýnýn üyeleri Rus hükümetinden Çarlýk dönemi savaþlarý süresince meydana gelen toplu öldürmeler ve sýnýr dýþý edilmeleri "soykýrým" olarak tanýnmasýný talep ettiler. Baþkan Vladimir Putin'e gönderilen mektupta azýnlýk grubu üyeleri on yýllarca süren Kafkas-Rus savaþlarý süresince Rus Çarlýk ordularýnýn Kafkasya'yý iþgal ederek Çerkesleri yok ettiklerini ifade ettiler.19.yy da Rus emperyal ordularý Kafkasyayý iþgal ettikten sonra yüzbinlerce Çerkes bölgeden çýkarýlmýþtý (AP) 05.11.2005 - ÝSLAM UZMANI KABARDEY BALKAR'DA KAYIP Kabardey Balkar'da bulunan Ýslami Araþtýrmalar Merkezi yetkilileri bugün arkadaþlarýnýn güvenlik kuvvetleri tarafýndan dün gece sorgulandýktan sonra kaybolduðunu söylediler. Ruslan Nakhusev Kabardey Balkar Cumhuriyeti baskenti Nalçik'te bulunan Ýslami Araþtýrmalar Merkezi'nin baþkaný. Arkadaþlarý Nakhusev'in güvenlik güçleri tarafýndan sorgulandýktan sonra ofisini aradýðýný ve eve döneceðini söylediðini belirttiler. Nakhusev eve gelmedi, arkadaþlarý onun cep telefonunu aradýðýnda telefon kapanmadan önce alaycý bir gülme sesi duyduklarýný söylediler. Bölge Federal Güvenlik Servisi kayýtlarýnda Nakhusev'in binalarýndan ayrýldýktan sonrasý ile ilgili bir bilgi olmadýðýný söyledi. (AP) 07.11.2005 - BM ABHAZYA'NIN GALÝ BÖLGESÝNDEKÝ DURUMLA ÝLGÝLÝ AÇIKLAMA YAPTI (RFE/RL) Gürcistan'da bulunan BM Gözlemcileri (UNOMIG) Abhazya'nýn güneyinde yer alan Gal bölgesindeki genel durumla ilgili düþüncelerini açýklarlarken, bölgede gerilimin týrmanabileceðini söylediler. UNOMIG tarafýndan Gürcistan ve Abhazya bölgedeki güvenlik konusunu bir an önce çözüme kavuþturmak üzere görüþmeye çaðrýldý. UNOMIG, Gal bölgesinde insan haklarý ofisi kurulmasý ve uluslararasý bir polis gücünün bölgeye yerleþtirilmesi konusunda yardýma hazýr olduðunu ifade etti… ( RFE/RL's Georgian Service/UNOMIG) 11.11.2005 - ABHAZYA'DAN DÝYASPORA'YA VATANDAÞLIK ÖNERÝSÝ Abhazya Cumhuriyeti halihazýrda Abhazya'daki toplam nüfusundan daha az olan Abhazlarýn sayýsýný arttýrmak için ve diyasporayý cesaretlendirmek için nerede doðduðuna bakýlmaksýzýn tüm Abhaz kökenlilere Abhazya Vatandaþlýðý önerdi. Konu ile ilgili kanun parlamento tarafýndan Ekim ayýnýn sonunda onaylanmýþtý. Diyaspora da yaþayan Abhazlar'dan Gürcistan hariç yaþadýklarý ülkelerde ki haklarýndan vazgeçmeleri istenmiyecek.(IWPR-Ýnal Khashig)

33

19.11.2005 - "ADÝGEY SLAVLAR BÝRLÝÐÝ" KONGRESI MAYKOP'TA YAPILDI Adigey Cumhuriyeti'nde bulunan "Slavlar Birliði "Kongresi'nin IV.sü 18 Kasým tarihinde Adigey Cumhuriyeti baþkenti Maykop'ta Nino Konovalova baþkanlýðýnda yapýldý. Kongre sonucu alýnan kararlar ve konuþulan bazý konular; 1-Ülkemizin tüm vatandaþlarý için tek fýrsat olarak gördüðümüz Krasnodar Bölgesi ile Adigey'in birleþtirilmesi konusundaki problemi Rusya Baþkaný'na arzetmek. Bu amaçla Slavlar Birliði Rusya Federasyonu baþkanýna sunulmak üzere bir referans mektubu yazma giriþimi baþlatmýþtýr. 2- Yerel yetkililere ve her þeyden önce baþkan Hazret Þovmen'e Slav toplumunun çýkarlarýný temsil edecek bütün organizasyonlar ile diyalog kurmasý konusunda çaðrý yapmak 3-Adigey Slavlar Birliði 12 Mart 2006 da yapýlacak olan Adigey Sovyet Khase milletvekilliði seçimlerinde Kazaklarla, Sanayi ve Ýþ Adamlarý Ekonomi Birliði ile ve diðer Rus ulusal organizasyonlarla olduðu gibi Rus halkýnýn çýkarlarý ile çeliþmeyen diðer aktivistlerle de birlikte katýlacak. 4-Biz seçimlere katýlacak tüm vatandaþlarý Krasnodar bölgesi ile birleþmeye yol açacak olan referanduma öncülük edecek referandum kanununun Adigey'de geçmesi görevinde çalýþacak olan adaylar birliðini desteklemeye çaðýrýyoruz. www.adygeanatpress.net 30.11.2005 - BESLAN KURBANLARI YAKINLARI AVRUPA'DAN TRAJEDÝNÝN ARAÞTIRILMASINI ÝSTEDÝLER Beslan rehine trajedisinin kurbanlarýnýn akrabalarý Avrupa Birliðini ve Avrupa Parlamentosundan olayla ilgili kendi soruþturmalarýný yapmalarýný istediler. Çagrý Kuzey Osetyadaki Beslanýn sesini destekleyenler tarafýndan yapýldý… (AFP) 13.12.2005 - AB KAFKASYA KRÝZÝ KURBANLARININ ZARARINI KARÞILAYACAK Avrupa Birliði Gürcistan ve Çeçenistan'da devam eden anlaþmazlýklarýn kurbanlarýna verilmek üzere ayrýlan bloke edilmiþ 8 milyon avro olduðunu açýkladý. AB, Çeçenistanda savaþtan en çok etkilenen vatandaþalarýn beslenmesi ve su þebekelerinin tamir edilmesi için 6 milyon avroluk bir yardým paketinin Avrupa Komisyonu tarafýndan onaylandýðýný belirtti. Para ayrýca kara mayýnlarý tehlikesi karþýsýnda insanlarý eðitmek, mesleki eðitimlerde kullanýlmak ve savaþ travmasý geçiren insanlara psikolojik destek saðlamak amacýyla da kullanýlacak. AB bugün ayrýca Gürcistan-Abhazya arasýndaki sorundan etkilenen kurbanlar için de 2 milyon avroluk bir yardým yapacaðý taahatünde bulundu.(dpa) kf


34

R Ö P O R TA J röportaj

Üç Nesil Sürgün Hayatlar Beslan þu an Ýstanbul'da bulunan üç Çeçen kampýndan biri olan Beykoz kampýnda hayatýný duraðan bir þekilde sürdüren bir mülteci. Aslýnda tam olarak bir mülteci bile deðil, Türkiye Cumhuriyeti yasalarý gereði sadece misafir konumunda. 1971 yýlýnda Grozni'de doðan Beslan'ýn yaþam öyküsü eþliðinde savaþýn sadece askerler arasýnda olmadýðýný, bir ülkenin tüm dengesini, hayallerini nasýl yok ettiðine tanýk olacaðýz.

KHURMA CAN KESGÝN - GIRIN MUHAMMET SALMAK

Ç

eçenistan Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra birlikten ayrýlýp baðýmsýzlýklarýný ilan eden diðer devletler kadar þanslý deðildi, özgürlüðünü kazanmak için 300 yýldýr Ruslarla savaþan bir toplumun baðýmsýzlýðýný kazanamayýp, baðýmsýzlýðý aklýndan bile geçirmeyen uluslarýn baðýmsýz olmasý ise traji komikti. Tarihin sayfalarý geriye doðru açýlýyor ve sanki hiç bitmeyecek olan bir filmin eski sahnesi tekrar oynanýyordu. Bu oyunda olmamasý gereken oyuncular vardý ve acý çekiyorlardý hem de Kafkas diasporasýnýn en kalabalýk olduðu Türkiye'de. Evet, birçoðumuz gerek iletiþimsizlikten, gerekse hâkim politikalar yüzünden görmezden geliyoruz bu oyuncularý. Oysa bu dramý en yakýndan yaþayanlardan deðil miydik? Bundan 141 yýl önce. Beslan þu an Ýstanbul'da bulunan üç Çeçen kampýndan biri olan Beykoz kampýnda hayatýný duraðan bir þekilde sürdüren bir mülteci. Aslýnda tam olarak bir mülteci bile deðil, Türkiye Cumhuriyeti yasalarý gereði sadece misafir konumunda. 1971 yýlýnda Grozni'de doðan Beslan'ýn yaþam öyküsü eþliðinde savaþýn sadece askerler arasýnda olmadýðýný, bir ülkenin tüm dengesini, hayallerini nasýl yok ettiðine tanýk olacaðýz. - Bize ailenden bahseder misin? - Ýlk önce biraz dedemden bahsetmek istiyorum. Dedem 1944 yýlýnda bütün Çeçenler Kazakistan'a sürüldüðünde ikinci dünya savaþýnda Sovyetler Birliði için savaþan bir topçu askeriydi. - Deden bu sürgünü biliyor muydu? - Dedem, halkýnýn Kazakistan'a sürüldüðünden haberdar deðildi.

kf

- Yani deden cephede iken Çeçenler sürülmüþ müydü? - Evet. Ruslar Çeçenleri Sovyetler Birliðine ihanet etmekle suçladýlar ve bunun bir ulusal suç olduðunu duyurdular ve onlarý Kazakistan'a sürdüler. Dedem savaþýrken sol elini kaybetti ve 1944'te Çeçenistan'a döndüðünde ülkede kimseyi bulamamasý onun için kötü bir sürpriz oldu. Grozni'de tren istasyonlarýndan birinde Ruslar tarafýndan tutuklandý ve Kazakistan'a gönderildi. Kazakistan'la ilgili dedem orada yaþamanýn çok zor olduðunu ve insanlarýn açlýktan ve hastalýktan öldüðünü, 13 yýl süren bu sürgün sýrasýnda resmi rakamlara göre açlýktan ve hastalýktan üç yüz bin insanýn öldüðünü anlatýrdý. - Bu bilgileri nereden aldýn? - Bunlar resmi bilgiler, bizim Çeçen kaynaklarýndan ve ayrýca dedem bu konuyla ilgili pek çok þey anlatýrdý. O, Kazakistan'da yalnýz baþýna yaþýyordu. Ancak eski bir asker olduðundan diðer insanlara göre daha iyi yiyecek ve barýnak gibi imkânlara sahipti. Bir gün kapýsýnýn çalýndýðýný ve kapýyý açtýðýnda bir kadýn gördüðünü ve kadýnýn ona evli olup olmadýðýný sorduðunu, (kapýyý çalan kadýn aslýnda dedemin bekâr olduðundan ve nispeten iyi yiyecek ve imkanlara sahip olduðunu biliyordu) ve dedemden evli olmadýðý cevabýný aldýktan sonra ailece açlýktan ölmekte olduklarýný, 14 yaþýndaki kýzlarýný yanýna alýp alamayacaðýný sorduðunu anlatmýþtý. O kiþi daha sonra benim babaannem oldu. - Ailen Çeçenistan'a ne zaman döndü? - 1957 yýlýnda babam doðdu. 1958 yýlýnda da Çeçenlere ana vatanlarýna dönme izni verilince ailem Çeçenistan'a döndü.


35

- Nereye yerleþtiler? - Grozniye. Daha önce daðlýk bir yerleþim biriminde Vedeno'da yaþýyorlardý. - Eðitim hayatýndan bahseder misin? - Eðitim hayatýmý Grozni'de tamamladým. Rus sistemi altýnda iyi bir eðitim aldým ve vinç operatörü oldum, daha sonra yüksek okul okuyarak elektronik teknisyeni oldum, Grozni'de TV-Radyo fabrikasýnda çalýþmaya baþladým. 1989 yýlýnda da Sovyet sisteminin gereði olarak iki yýl boyunca askerliðimi yapmak üzere orduya katýldým. - Bize askerlik döneminden bahseder misin? - Askerliðimi Moskova'da yaptým. Üssümüz havalanýn çok yakýnýndaydý ve görevimiz güvenliði saðlamaktý bir nevi askeri polistik. - Orduda iken Kafkasya kökenli olanlarla Rus milliyetinden olanlar arasýnda bir ayrýmcýlýk var mýydý? - Hayýr, çok önemli bir ayrým yoktu, çünkü Sovyet sisteminde milliyetçiliðe yer yoktu, bazý milletlerden olmanýn avantajý vardý tabi. Sovyetler Birliði pek çok ülkeye yayýldýðýndan Kafkasya kökenli olanlarý çok uzak yerlerde görevlendiriyorlardý. Ayrýca Kafkasyalýlar genellikle problemlerini gizli tutarlardý ve her zaman bir arada olmaya çalýþýrlardý ancak sistem yüzünden büyük sorunlarý yoktu. Þimdi duyuyorum Rus ordusunda Rus milliyetçiliði çok güçlenmiþ ve ayrýmcýlýk da çok artmýþ, Sovyet dönemine göre durum çok kötüleþmiþ. Hatta günümüzde pek çok Kafkasyalý gencin askerlik yapmaktan kaçtýðýný da sýk sýk duyuyorum. - Sovyetler Birliði'nin bir gün çökebileceðini düþünüyor muydun? - Hayýr, Sovyetler Birliði çok güçlü bir ülkeydi ve kimse bir gün yýkýlacaðýný düþünmemiþti. Ve bu ülkedeki yaþam en azýndan 70'li 80'li yýllarda Kafkasyalýlar gibi halklar için çok kötü sayýlmazdý. Çünkü hiçbir milliyet yoktu, sadece komünist sistem vardý. - Sence komünist sistem altýnda yaþam daha rahat mýydý? - Bugün bu çok önemli deðil. Milliyetçilik bu ülkede yasaklanmýþtý fakat gizli Rus milliyetçiliði her zaman vardý ancak sistem yüzünden çok etkili deðillerdi. Sovyetler Birliði parçalandýðýnda pek çok ülke kendi baðýmsýz ülkelerini kuracaklarýný duyurdu. Moldova, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan vs. gibi ülkeler Rusya ile hiçbir problem yaþamadan ayrýldýlar. Rusya onlarýn kendi devletlerini kurmalarýna izin verdi çünkü bu devletlerin kendi nüfus yoðunluklarý fazlaydý, fakir devletlerdi ve Rusya bütçesi için onlarý desteklemek oldukça zordu. Diðer taraftan Rusya diðer ülkeler için bir çekim merkeziydi,

“Eðer ailenden birini, birilerini kaybedersen ailen için savaþmalýsýn, hatta Ruslarla savaþmak istemeyenler bile eline silah almaya ve Rusya ya karþý savaþmaya mecbur býrakýlýyordu. Çünkü baþka þanslarý yoktu. Eðer aileni korumak, onurunu korumak istiyorsan savaþmaktan baþka þansýn yoktu, çatýþmalarýn olduðu yerde yaþýyorsan hayatta kalabilmek için baþka þansýn yok bunu çok iyi biliyorum, gözlerimle gördüm oradaydým çünkü.” bütün para ve deðerli þeyler Rusya'da toplanýrdý. Diðer ülkelerde bazý fabrikalar vardý mesela kiminde bir uçaðýn motoru kiminde bir baþka aksamý üretilirdi. Rusya bu ülkelerden çekilirken bütün deðerli gördüklerini aldý, askeri fabrikalarý Rusya'ya taþýdý. - Ýlk savaþta þehirde yaþayanlarla köylerde yaþayanlar arasýnda savaþa farklý yaklaþýmlar olduðu söyleniyor, bu doðrumu? - Hayýr bu doðru deðil, ilk olarak Çeçenistan büyük bir ülke deðil nüfusu sadece 1 milyon civarýnda ve büyüklüðü de Ýstanbul kadar yani savaþtan haberdardýlar ancak belki köylerde yaþayan bazý insanlar Ruslarýn tanklarla, uçaklarla, roketlerle gelip bu kadar yoðun bir þekilde ülkelerini tahrip edeceðine ve insanlarýný öldüreceklerine inanmýyorlardý. Gerçekten bunun nasýl kabul edilemez olduðunu anlamak için gözlerinizle görmelisiniz. Ýlk sefer insanlar için büyük bir þoktu bunu size tarif edemem. Her yerde pek çok ölü, çok fazla yýkým olmuþtu her þey yýkýlmýþtý hatta kendi evimi bile tanýyamýyordum, bütün bir yaþamýný sürdüðün yer yýkýlýyor ve gidecek bir yer bulamýyorsun çünkü her yer neredeyse ayný þekilde yýkýlmýþ ve neredeyse her gün cenazemiz oluyordu, Rus uçaklarý ve helikopterlerinden zaman buldukça bazen gece bazen gündüz her gün ölülerimizi mezarlýklarýmýza gömüyorduk . - Birinci savaþla ilgili son olarak söylemek istediðin bir þeyler varmý? - Ýlk savaþ çok acýmasýzdý. Belli bir zamandan sonra ülke, baðýmsýzlýk gibi kavramlar ikinci planda kaldý. - Savaþ kiþiselleþti mi? - Öylede denebilir. Eðer ailenden birini, birilerini kaybedersen ailen için savaþmalýsýn, hatta Ruslarla savaþmak istemeyenler bile eline silah almaya ve Rusya ya karþý savaþmaya mecbur býrakýlýyordu. Çünkü baþka þanslarý yoktu. Eðer aileni korumak, onurunu korumak istiyorsan savaþmaktan baþka þansýn yoktu, çatýþmalarýn olduðu yerde yaþýyorsan hayatta kalabilmek için baþka þansýn yok bunu çok iyi biliyorum, gözlerimle gördüm oradaydým çünkü. Sabah akþamý, akþam sabahý görüp göremeyeceðini bilemiyorsun her yerden duman yükseliyordu, ayrýca Ruslarýn Çeçenistan da bulunan petrol rafinelerinden duman kf


36

yükseliyordu þehrin üstü kapkara bulutlarla kaplanmýþtý. Bazen günün gecemi gündüz mü olduðunu bile anlayamýyorduk. Þehrin caddelerinde binlerce çürümüþ ceset vardý, cesetlerin kokusu korkunçtu. Çeçenlerin cesetleri toplamak için yaptýklarý çaðrýlara Ruslar cevap vermiyordu, kendi askerlerinin cesetlerini bile toplamýyorlardý, cesetler büyük sýçanlar ve köpekler tarafýndan parçalanýyordu. Korkunçtu. - Birinci savaþta Çeçenlere yardým geliyor muydu dünya kamuoyundan? - Birinci savaþta BM, Avrupa Ülkeleri ve insani yardým kuruluþlarý yardým konusunda daha iyilerdi. Ancak Rusya meseleyi kendi iç sorunuymuþ gibi göstererek yardým kuruluþlarýnýn çalýþmalarýný engellemeye çalýþtý. Birinci savaþ sýrasýnda Türkiye'den gelen insani yardýmlar ikinci savaþa göre çok iyi düzeydeydi, sanýrým Türkiye de o zaman baþka bir hükümet iktidardaydý. Tansu Çiller, Çeçen sorunu ile ilgili insani yaklaþýmý çok daha iyiydi. Bizim durumumuzu çok daha iyi anlýyordu. Bize yaklaþýmý çok iyiydi. - Bu yaklaþýmýn farký politik olabilir, onun döneminde Rusya PKK'yý destekliyordu Türkiye de buna karþýlýk koz olarak Çeçenleri destekliyordu, yani politika farklýydý? - Bunu bilemem, olabilir ama ben bir politikacý deðilim ama þunu söyleyebilirim gerçekten iyi yardýmlar geliyordu ve bu bizim için çok önemliydi. - Birinci savaþý nasýl tanýmlarsýn? - Birinci savaþta yurtseverlik öðeleri öne çýkmýþý ve baðýmsýzlýk savaþýydý. Beykoz Kampý Ýstanbul’daki Çeçen sýðýnmacýlarýn üç ana yerleþiminden biri...

- 'De facto' baðýmsýzlýðýnýzý kazandýktan sonra ikinci savaþa kadar üç yýl boyunca Çeçenistan'ýn durumu nasýldý, insanlar çalýþabiliyor muydu, üretim var mýydý? - Rus ordusu ülkemizi terk ettiðinde tahribatýn boyutunu daha iyi anladýk, her þey yýkýlmýþtý, köyler, þehirler, yaþamýmýzda her þey çok zor hale gelmeye baþladý. Rus ordusu ülkemizi terk etmesine raðmen

ambargo koydular, ülkemizin dýþ dünya ile olan iliþkileri kesildi. Ruslardan izin almadan ülkemize bir þey getiremedik, dýþarýya bir þeyler satamadýk, komþularýmýzla olan sýnýrlarýmýz Gürcistan hariç kapatýldý. Ülke içinde suç oraný arttý, bazý insanlar ülkede Rusya için çalýþan gizli servis elemanlarýnýn olduðunu ve Mashadov'un daha güçlü bir hükümet kurmak için gösterdiði çabalarý zayýflatmak için çalýþtýklarýný söylüyorlardý. Ayrýca bu kadar büyük bir hasara uðramýþ yoksul bir ülkede bazý büyük deðiþiklikler yapmak için üç yýlda çok az bir zamandý. - Gürcistan'dan yardým aldýnýz mý, onlarla ticaret iliþkileriniz oldu mu? - Shevrnadze 1990'da Gürcistan'da iktidara geldiðinde Gürcistan'la iliþkilerimiz iyi deðildi, hatta çok kötüydü. Gürcüler bizi Abhaz-Gürcü savaþý sýrasýnda kendilerine karþý pek çok suç iþlemekle suçluyorlardý. - Savaþta Abhazya'yý desteklediðiniz için mi? - Evet. Gudauta aralarýnda özel Çeçen güçlerinde bulunduðu Þamil Basayev ve Ruslan Gelayev'in komutasý altýndaki birlikler tarafýndan alýndý. Onlar Gürcü ordusuna karþý çok iyi bir direniþ sergilemiþlerdi bu yüzden Gürcüler bizi kýnýyorlardý. Fakat tarihimizde Gürcülere hatýrlatabileceðimiz pek çok þey vardýr. Þamil zamanýnda Gürcüler Ruslarý aktif olarak destekledikleri gibi Gürcü kökenli Stalin zamanýnda Rustavelli meydanýnda pek çok Çeçenin öldürüldüðünü, sadece bu adam yüzünden ulusumuzun neredeyse yok olmak üzere olmasýný hatýrlatmak bile onlara yeter. Bu yüzden Abhazya savaþýnda gösterilen eðilim normal. Yani bizim nedenlerimiz onlarýn nedenlerinden çok daha aðýr. Keza birinci savaþ sýrasýnda Gürcistan'da bulunan üslerden kalkan Rus savaþ uçaklarý bazý daðlýk köylerimizi bombalýyordu. Ayrýca gerek birinci savaþta, gerekse ikinci savaþ sýrasýnda pek çok Gürcü askerinin para karþýlýðý Rusya adýna bize karþý savaþtýðýný da biliyoruz. Bu durum bizim için bir sýr deðil. - Rusya'da Moskova da bazý apartmanlar bombalandý ve Rus yöneticiler bu durumdan Çeçenleri sorumlu tuttuðunda ikinci savaþýn baþlayacaðýný düþünüyor muydunuz? -Zamanýnda FSB için çalýþmýþ Rusya'dan kaçýp baþka ülkelerden politik sýðýnma kazanmýþ bazý Ruslar, Kremlin'i bu olaylarý savaþ baþlatmak için kullandýklarýný söylüyorlar, bu þekilde Rus halkýnýn kendilerine olan desteðini arttýracaklardý. - Ve Þamil Basayev ve Hattab bir grup adamýyla beraber Daðýstan'a girdiler? - Daðýstan konusu açýlýnca sanki bütün Çeçen ordusu Daðýstan'ý iþgal etmiþ ve Mahaçkale'yi almýþlar gibi bahsediliyor, oysa Çeçenistan ile Daðýstan arasýnda ki sýnýrda sadece iki küçük köye girildi ve bu olayý açýklayabilmek gerçekten çok zor. Basayev'in yaptýðý þey


37

Mashadov'un amacýna tersti. O bunu istemiyordu. Mashadov güçlü bir konuma sahipti ve kendi güçlü ülkemizi kurmak istiyordu Basayev'in amacýysa Rus ordusunu tamamýyla Kafkasya'dan çýkarmaktý. O, Ruslar Kafkasya da olduklarý müddetçe Kafkas halklarýnýn özgürlük ve baðýmsýzlýðýnýn olamayacaðýna inanýyordu. - Þamil Basayev'i Daðýstan'a girdiði için kýnýyor musun? - Bilmiyorum, farklý düþüncelere sahibim. Belki o bir politikacý gibi davranmak istedi. Küçük ordusuyla bazý büyük deðiþiklikleri yapamazdý, belki de eðer Daðýstan'dan iþe baþlarsa diðer bölgelerdeki Müslümanlar'dan yardým alabileceðini düþünmüþ olabilir, bir nevi Kafkasya hareketi Rusya'ya karþý. Fakat oyunu kaybetti ve Ruslar derhal bundan istifade ederek sanki Çeçenler Rusya Federasyonu'na savaþ açmýþ gibi gösterdiler. Ben politikacý deðilim, politikanýn kendine has kurallarý vardýr neyin doðru olup neyin yanlýþ olduðunu þu an için kesin bir þekilde belirtemeyiz belki gelecek nesil bu resmi daha açýk bir þekilde görebilecek, yorumlayabilecek. - Ýkinci savaþ baþladýðýnda Grozni'demiydin? - Birinci savaþ boyunca Grozni'deydim. Zaten direkt olarak veya dolaylý olarak ülkedeki herkesin savaþla ilgisi vardý. Savaþ yaþamýmýn rutin bir parçasý olmuþtu. Her gün bombardýman altýnda yaþamaya alýþmýþtýk düþündüðümüz tek þey sadece bombardýmanlardan sonra acaba kimler öldü, kimler yaralandý, kimler hayatta kaldýðýydý. Her türlü zorluða raðmen ülkemizdeydik. Ancak ikinci savaþýn baþlamasýyla birlikte her þey ilkinden çok daha kötü olmaya baþladý, bu sefer Ruslar kadýn, erkek, çocuk ayrýmý yapmadý. Hatta kimi zaman kendilerine ateþ açýldýðýnda savaþmak yerine ateþin geldiði yeri derhal bombalýyorlardý, sahip olduklarý tüm silahlarý kullanarak insanlarý yok ediyorlardý. Savaþýn kurallarýný tamamýyla yýkmýþlardý. Sanýrým o sýrada dünya bir nevi þok durumundaydý, hiç kimse ne olduðunu görmüyor, hiç kimse ne olduðunu bilmek istiyordu. Eðer döktükleri bebek kanlarý size ait deðilse, eðer yýktýklarý yerde siz yaþamýyorsanýz, eðer saldýrdýklarý ülke sizin ülkeniz deðilse bu sizin probleminiz deðildi. Ýkinci savaþ boyunca pek çok ülkenin yaklaþýmý bu þekilde idi. Ülke insanlarýn hiçbir hakka sahip olmadýklarý, her an herkesin yaþamýnýn tehlike altýnda olduðu büyük bir toplama kampý, büyük bir hapishane gibiydi. Ýkinci savaþ boyunca pek çok kadýna tecavüz edildi, öldürüldü toplama kamplarýnda iþkenceden geçirildi. - Bu baský Çeçenlerin ülkeden göndermek için olabilir mi? - Hayýr. Ülkeden ayrýlmamýza bile izin verilmiyordu. Amaçlarý sadece öldürmekti. Onlar sadece öldürmek istiyorlar ve hayatta kalmayý baþarabilenlere bu andan ebediyen ders almalarýný ve onlarýn çocuklarýný, çocuk-

larýnýn çocuklarýna eðer "özgürlük" sözcüðünden bahsederlerse bu aný hatýrlayarak cezalandýrýlacaklarýný hatýrlatmak istiyorlardý. - Gürcistan'a ne zaman geçtin? - 1997 yýlýnda Gürcistan ile iliþkilerimiz düzelmeye baþlamýþtý, Gürcistan'dan bazý yetkililer bizi ziyaret etmiþlerdi ve Çeçenistan ile Gürcistan arasýnda bir yol yapma konusunda anlaþmýþlardý, bu yolun üç sene sonra bizim için "hayat" anlamýna gelebileceðini o zaman bilmiyorduk. Ýkinci savaþla birlikte Shevrnadze ülkesine Çeçen mülteciler kabul edebileceðini söylemiþti. Ýkinci savaþýn baþlamasýyla pek çok Çeçen ülkeden çýkmaya baþladý. Mültecilerin çoðunluðu Gürcistan'ýn kendilerini hoþ karþýlamayacaðýna inandýðý için haklý bulduðum þekilde Ýnguþetya'ya geçiyordu. Ýnguþetya'ya gidemeyenler Gürcistan'a geçmeye çalýþýyordu. 1997'de yapýmýna baþlanan yol tamamlanmadan ikinci savaþ baþlamýþtý ve bizi Gürcistan'a götürebilecek tek yoldan bende Gürcistan'a Pankisi Vadisi'ne geçtim, 15000 kadar Çeçenle birlikte. - Gürcistan ile Çeçenistan arasýnda bir anlaþma varmýydý mültecilere dair? - Sanýrým yoktu, sadece Shevrnadze bazý mültecileri ülkesine kabul edebileceðini söylemiþti. Onlar bizi kabul ettiler ancak kullandýlar da. Bu mülteciler yüzünden BM mültecilerle ilgilenmek için bölgeye pek çok uluslararasý, insani organizasyonlarý davet etti, bu milyon dolarlarýn bölgeye gelmesi demekti. - Pankisi Vadisi hakkýnda bilgi verir misin? - Pankisi yüksek rakýmda daðlarýn arasýnda, Gürcistan'ýn baþkenti Tiflis'e çok uzak 300km. kadar, Çeçen sýnýrýna ise 50-80km. kadar, ayrýca burada Kistinler (Kistler)* diye adlandýrdýðýmýz bazý Çeçenlerin yaþadýklarý köyler vardý ve bölge halký çok fakirdi, neredeyse hiç bir þeyleri yoktu. - Pankisi de mültecilerin durumu nasýldý? - Mültecilerden BM organizasyonu sorumluydu. Pek çok yardým kuruluþu vardý ancak hiçbir þey yapmýyorlardý, onlar için ilk önemli olan þey paraydý. Sadece iki organizasyonun bir þeyler yapmaya çabaladýðýný söyleyebilirim. UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliði) ve benimde bir dönem çalýþtýðým Medecins Sans Frontiéres, (Sýnýr Tanýmayan Doktorlar) Fransýzlarýn bir organizasyonuydu ve týbbi yardým saðlýyordu. - Pankisi de iken baþka ülkelerden yardým geliyor muydu? - Birkaç defa haricinde yeterli bir yardým gelmiyordu, birkaç kere Türkiye'den Kýzýlay'dan bazý insani yardýmlar geldiðini hatýrlýyorum. Bu arada gelen yardýmlarý da Gürcüler kendileri daðýtmak istiyorlardý, ayrýca zorlukla Çeçenlerin yanlarýnda getirdikleri þeylerde bölgede yaþayan bazý Gürcüler tarafýndan kf


0038

çalýnýyordu. - Böyle bir þey nasýl olabilir, zaten zor bela canýnýzý kurtarmýþsýnýz ve güç þartlarda yaþýyorsunuz? - Bunun nedenini sýradan bir insanýn anlamasý gerçekten çok zor, çünkü hiçbir hakkýmýz yok, hiçbir þeyi ispatlayamazsýn, hiç kimseye derdini anlatamazsýn örneðin Türkiye'de bulunan pek çok organizasyon var hangi millettensin diye sorduklarýnda, Çeçenim dediðinde Çeçenlere hiçbir þekilde yardým edemeyiz diye cevap alýrsýn. - BM sizin için hiçbir þey yapmadý mý? - Elbette yaptý ama bizim için yaptýklarý çok sýnýrlýydý. Mesela doðru dürüst kalabileceðimiz yer yoktu çok kötü þartlar altýnda kalýyorduk, bize belki içinde kalabileceðimiz yerler inþa edebilirlerdi. Onlarýn yaptýklarý þey sadece biraz yemek vermekti, o da örneðin kiþi baþýna yapýlan yardým bir ay için 11kg. un, yarým kilogram yað, 600gram þeker, 1,5 kilogram fasulye ve az bir miktarda tuzdu. Mültecilerin hemen hepsi aç kalýyordu. - MSF organizasyonunda çalýþtýðýný söyledin, orda nasýl çalýþmaya baþladýn? - Sýnýr tanýmayan doktorlar, Fransýzlar'ýn bir organizasyonu ve dünyanýn her yerinde görev yapýyorlar. Çeçen mültecilere týbbi yardým yapmak için gelmiþlerdi ve güven duyacaklarý, kendilerine týbbi yardýmlarýn daðýtým organizasyonunda yardým edecek birine ihtiyaçlarý vardý ve beni seçtiler bir yýl boyunca onlarla çalýþtým - Neden bir yýl? - Çeçen mültecilerle ilgili olan programlarý ve ayýrdýklarý para bitmiþti ve ofislerini kapattýlar. - Neden onlarla gitmedin? - Bana dünyada açlýk çeken, yardýma muhtaç milyonlarca insanýn bulunduðunu ve bütün insanlarý kendi ülkelerine kabul edemeyeceklerini ve yanlarýna alamayacaklarýný söylediler. - Rusya sizi rahatsýz ediyor muydu Pankisi'de olduðunuz süre içinde? - Rusya vadide Çeçen gerillalarýn yaþadýðýný öne sürüyordu ve Pankisi Vadisi'nde 2003 yýlýnda Rus uçaklarýnýn sýklýkla Gürcü sýnýrýný ihlal edip bombardýman yaptýklarý oluyordu. Bombardýman sonucu aralarýnda Gürcülerinde olduðu pek çok insan ölüyordu. - Gürcistan cevap vermiyor muydu, bu bir politik kriz nedeni? - Biliyorlardý, rahatsýzdýlar ama Çeçenistan'ýn baþýna gelen þeylerin kendi baþlarýna da gelmesinden çekiniyorlardý. kf

- Bölgede BM adýna bulunan kuruluþlar bunu kýnamýyorlar mýydý? - BM'in sadece varlýðý vardý, ayrýca Rusya uçaklarýn kendisine ait olmadýðýný belki Abhazya'dan gelmiþ olabileceðini öne sürüyor ve iddia sahiplerine iddialarýný ispatlamaya çaðýrýyordu. - Mülteci kartýn veya mülteci olduðuna dair bir belgen var mý? - Evet, Gürcistan'da bulunurken bütün mültecilerin mülteci kâðýtlarý vardý ama sadece üzerinde isimlerimizin yazdýðý bir kâðýt parçasýydý 1999 da aldýk, 2002 de ise BM ile Gürcü hükümetinin onayladýðý daha ciddi bir plastik karta sahip olduk. Kiþisel düþünceme göre bu kart pasaport yerine geçiyordu. Ama bu kart sadece Gürcü topraklarýnda geçerli sayýldý, burada kart resmi olarak bir þey ifade etmiyor. - Kart sadece Gürcistan da geçerliydi yani, diðer ülkeler için kabul edilirliði olmayabilir? - Bu mülteci kartý benim bir mülteci olduðumu ispatlar ve 1951 BM Mültecilerle ilgili sözleþmenin altýna imza atmýþ olan her ülke bu kartý tanýmak zorunda ve bana bazý yardýmlar ya da politik koruma saðlamak zorunda, ama yapmýyorlar. Benim milliyetimin ünü çok kötü, özellikle burada, örneðin eðer Avrupa'ya geçebilsem bu kart sayesinde tam bir koruma alabilirim sanýrým benim gibi kanun dýþý insanlarýn burada hiçbir geleceði yok. - Diðer Kafkas cumhuriyetlerinden yardým geliyor muydu? - Paniksiye mi, hayýr, belki çok az ama bu bölge çok daðlýk bir bölge buraya ulaþmak diðer Kafkas Cumhuriyetleri için gerçekten çok zor. - Onlardan biri olarak sormak istiyorum, bunun için bizi kýnýyor musun? - Hayýr, hayýr, size tek diyebileceðim þey bu bizim kaderimiz. Kýnamak çözüm getirmiyor, daha önce bu konu hakkýnda düþünüyordum ama daha sonra hiçbir hakký olmayan dolayýsýyla kanuna aykýrý bir þekilde bu dünyada sadece bir yer iþgal ederek yaþayan benim gibi insanlarýn birilerini kýnamasýnýn çok zor olduðunu anladým. Çünkü pek çok insanýn bizden haberi yok, onlar hakkýmýzda bir þeyler duyuyorlar ama ne yaptýðýmýzý, ne yediðimizi bilmiyorlar. Pek çok ülkenin politikacýsý hakkýmýzda doðrularý söylemiyor. Gürcistan da MSF için çalýþýrken pek çok zeki ve cesur gazeteci ile tanýþtým ama onlar bile çok derinden durumumuzu anlasalar bile ülkelerine döndüklerinde doðrularý açýklayamayacaklarýný, politikacýlarýnýn Rusya ile olan iliþkileri mahvetmek istemeyeceklerini açýk yüreklilikle söylüyorlardý. Bu yüzden Türkiye'yi de kýnamýyorum, Avrupa gibi güçlü ülkeler doðrularý söyleyemiyorlarsa, Türkiye gibi çok deðerli demokrasi yolunda ilerleyen bir ülke hakkýnda kötü bir þey söyleyemem. Hatta burada belki hayatýmýzý sürdüre-


39

bilmek için yeterli þeylere sahip olmayabiliriz ama Gürcistan da ki yaþamýma göre çok daha iyi yardýmlar alýyoruz, yiyeceðimiz var kalacak yerimiz var en azýndan açlýk çekmiyoruz. Dünyanýn her tarafýndan insani yardým kuruluþlarýnýn bulunduðu Gürcistan'da bize Türkiye'de saðlanan yardýmýn minimumu bile verilmemiþti. - Arap ülkelerinin ve diðer ülkelerinin yardýmlarý? - Birinci savaþ sýrasýnda Çeçenler pek çok ülkeden yardým istemiþti, Dudayev'in tek istediði þey kadýnlara, çocuklara ve sivillere karþý yapýlan þiddetin son bulmasýydý ve yardým istediði ülkelerden sadece gerçekleri görmelerini ve gerçekleri söylemelerini istiyordu. Fakat onlar bu konuda tek bir söz bile söylemediler. Þimdi pek çok Arap ülkesi bize ülkelerinde yaþamak için vize vermiyorlar, bizlere Ortodoks Müslümanlar olduðumuzu söylüyorlar, bu gerçekten çok komik. Ýkinci savaþtan sonra Müslüman ülkelerden çok bize Avrupa'lý Hýristiyan devletler sahip çýktý, þu an Avrupa'da yasal olarak 35-40 Bin Çeçen mülteci yaþýyor. - Gürcistan'dan Türkiye'ye nasýl geçtin? - 2003 Eylül ayýnda yasal yollardan Rus pasaportuma iki aylýk vize alarak karayoluyla Acara'dan Ýstanbul'a geldim. Türkiye'ye gelirken amacým buradan Avrupa'ya geçebilmek ve politik koruma ve mülteci haklarýmý alabilmekti. - Ýstanbul'da Çeçen kamplarý olduðunu biliyor muydun, kamplarla herhangi bir baðlantýn var mýydý? - Burada Çeçenlerin olduklarýný duymuþtum ama burada kalmak hiç aklýmda yoktu, buradan kimseyle de irtibatým yoktu. - Burada kalman nasýl oldu, planlarýnda Türkiye'yi transit geçiþ yapmak için kullanmak varmýþ? - Türkiye pahalý bir ülke, 100 $ hiçbir þey ifade etmiyor, zaten yanýmda getirdiðim param çabuk bitti, bir müddet tanýdýklarýmdan para gelmesini bekledim. Niyetim Avrupa'ya gitmekti, Frankfurt ve Polonya olabilirdi. Ancak Ýstanbul havaalanýndan çýkýþ yapamadým, polisler herhalde zayýf, yorgun ve paspal halimden þüphelenmiþ olacaklar ki beni durdurdular. Vizemin geçtiðini ve pasaportumun sahte olduðunu söylediler ki deðildi, daha sonra Çeçenistan'a geri göndermek istediler sonra bir odaya kapatýldým. Ýçlerinde bir tanesi Çeçen olmak üzere 10 kiþi daha vardý odada. Polis soruþturmasýndan sonra Aksaray'da bulunan yabancýlar þubesine götürüldüm. - Beykoz'a geliþin nasýl oldu? - Yabancýlar þubede kaldýktan sonra ertesi gün beni Rus konsolosluðuna götürdüler, orada sorgulandým. Pasaport bilgilerim eðer doðru ise bana bir belge verip Grozni'ye göndereceklerini söylediler, tekrar yabancýlar þubesine götürüldüm orada telefonla

Türkiye'de bulunan BM Mülteciler Yüksek Komiserliðini aradým, durumumu anlattým, mülteci kartým olduðunu söyledim. BMMYK den bir yetkili geldi ve BMMYK Türkiye'de Çeçenler'in sorunlarýyla ilgilenemeyeceðini anlattý. Bende Amnesty'e baþvurdum, kýsa bir zaman sonra bir kadýn yetkili ve avukatlar geldi ve bana pek çok kâðýdý ne yazdýðýný bilmeden imzalattýlar. Rus Elçiliði'nden de bir ses çýkmadýðý için "Biz seni orada buluruz" diyerek beni Beykoz'da bulunan Çeçen kampýna gönderdiler ve Ocak 2004'te Beykoz kampýna gelmiþ oldum. - Buradaki durumun nedir? - Halen Ankara'dan genel merkezden haber bekliyorum, ikamet belgesi için. Aslýnda durum zamana býrakýldý yýlmamý ya da geri dönmemi bekliyorlar diðer taraftan yasalar gereði beni yollayamýyorlar da. Altý senedir kamplarda yaþýyorum, kolay deðil. - Beykoz' da ki kamp yaþamýn nasýl, kamplardaki mültecilerin genel durumlarý nedir, sýkýntýlarý neler, neler düþünüyorlar? - Kamptaki mültecilerin çoðu burasý Müslüman diye geldiler, bir kýsmý Türkiye'de kalmak istiyor bir kýsmý Çeçenistan'a dönmek istiyor bir kýsmý da Avrupa'ya gitmek istiyor. Mevsime göre yakacak ve ýsýnma gibi problemlerimiz oluyor. Beykoz kampý yer olarak ta uzak ve biraz sapa kaldýðý için çok fazla yardým alamýyoruz, zaman zaman yiyecek problemlerimiz de oluyor. Çocuklarýn eðitim problemleri de oluyor. Beykoz belediyesinden bazen pirinç, makarna, ekmek gibi gýda malzemesi yardýmý yapýlýyor, zengin ve hayýrseverler vatandaþlar da yardým etmeye çalýþýyorlar ancak düzenli ve planlý bir yardýmdan bahsetmek mümkün deðil. Normal bir birey olarak kamplarda yaþamak ta kolay deðil, zira çocuklarý olan aileler var ve haklý olarak onlarýn aldýklarý yardým daha fazla. - Çeçenistan'a dönmeyi düþünüyor musun? - Ailem orada yaþýyor, Grozni de ama dönmek istemiyorum, hayallerimi kaybettim. Ailem Þeyh Mansur'un torunudur ve oradan ölümleri pahasýna çýkmazlar. Ailem de bir tek ben Çeçenistan dýþýnda yaþýyorum. - Savaþa ve geleceðe dönük düþüncelerin nelerdir? - Ýkinci dünya savaþý bile 4 yýl sürmüþtü. Çeçenistan savaþlarý tam anlamýyla birkaç nesli aðýr etkiler altýnda býrakacak kadar uzun sürdü, sürüyor. Savaþ baþladýðýnda 22 yaþýndaydým ve þu an 34 yaþýndayým, aklýmý kaçýrmamak için uðraþýyorum elimde hiçbir þeyim yok, kimliðim yok, vataným bile yok. Çeçenler geçmiþe göre akýllandýlar sanýrým artýk kimseden yardým alamayacaklarýný, destek alamayacaklarýný iyi biliyorlar, eðer yaþamak istiyorlarsa bunu kendi baþlarýna yapmak zorunda olduklarýný biliyorlar, çocuklarýmýz var onlara gelecek saðlamak zorundayýz, bizim geleceðimizi þekillendirecek olan çocuklarýmýz onlarýn saðlýklý geliþmesi için sýcak ortam saðlamalýyýz.

kf


40

- Kimliðini nasýl tanýmlarsýn? Savaþ geçiren toplumlarda özellikle bazý deðiþimler olur mesela Yugoslavya'da Sovyet döneminde kimlik sýrasýyla Yugoslav, Boþnak ve Müslüman iken savaþ sýrasýnda Müslüman, Boþnak oldu, savaþ bitti, anlaþmalar imzalandý ve þimdi kimlik tanýmý önce Boþnak sonra Müslüman? - Ben insanlarýn kimliklerinin sadece bir yapýnýn tamamlayacaðýna inanýyorum ve karýþýmýn kiþinin kimliðini ortaya çýkardýðýný düþünüyorum, Çeçenistan'da dediðiniz gibi bir deðiþim olmadýðýný düþünüyorum, savaþýn baþýndan beri baðýmsýzlýk savaþý ve Çeçen kimliði ön planda. Ben de Çeçen ve Müslüman'ým. - Din konusu ve Vahabiler hakkýnda bir þey söylemek istermisin? - Sovyet döneminde din yasaklanmýþtý, okullarda Allah'ýn bir efsane olduðunu okutuyorlardý.

B

irinci savaþý nasýl tanýmlarsýn? - Birinci savaþta yurtseverlik öðeleri öne çýkmýþtý ve baðýmsýzlýk savaþýydý. - Çeçenistan'ýn baðýmsýzlýðýný ilan ettiði günlerde genel hava nasýldý? - 1991 yýlýnda ayrýlan diðer ülkeler gibi Çeçenistan'da kendi baðýmsýz, demokratik ülkesini kuracaðýný duyurdu. Cohar Dudayev, Türkiye örneðinde olduðu gibi Müslüman, demokratik, çaðdaþ bir ülke kurmak istediðini ve bu ülkede din sisteminin genel olmayacaðýný ve her þeyin eþit olacaðý bir ülke kurmak istediðini söylüyordu. Fakat sonralarý birinci savaþ sýrasýnda durum deðiþmeye baþladý ve Müslüman bir devlet kurmaya karar verdi. - Rusya Çeçenistan'ýn baðýmsýzlýðýný tanýmadý ve sonra savaþ baþladý. Rusya'nýn size savaþ açtýðýný biliyor muydunuz? - Evet. Savaþýn ilk günlerini hatýrlýyorum da Rus ordusu sýnýrýmýza çok uzak deðildi ve Rus uçaklarý farklý zamanlarda farklý yerleri bombalamaya baþlamýþtý. Cumhuriyetimiz büyük bir orduyla karþý karþýya kalacaktý ancak bu derece öfkeyle bizimle savaþacaklarýna inanmýyorduk. Baþlangýçta bu bir oyun gibiydi, bir ülkede birlikte yaþayan, tek bir dili konuþan, beraberce Ruslarla birlikte faþizme karþý savaþmýþ ve ölmüþ bir halka gerçekten bu kadar yoðun bir þekilde saldýrýlacaðýna inanmýyorduk. Bizim için sanki bir oyun gibiydi fakat 22 yaþýnda iken benim için yaþam birden deðiþmeye baþladý. Uçaklardan bombalar atýlmaya baþladýðýný hatýrlýyorum. - Bombalar nereye atýlýyordu þehir merkezine mi, belli hedeflere mi?

Çeçenistan'da da camilerin neredeyse tamamý kapatýlmýþtý, sadece birkaç cami açýktý ve sanýrým tüm Çeçenistan'da Kur'an okumayý bilen 4 veya 5 kiþi vardý onlarda gözetim altýnda tutuluyordu. Çeçenistan'da tüm Kafkasya'da olduðu gibi geleneksel Sünni Müslümanlýk ön plandadýr ve geleneklerimizi de koruruz. Vahabiler ilk geldiklerinde sanýldýðýnýn aksine halk tarafýndan büyük bir destek görmediler sadece belirli kesimlerin ihtiyaçlarý çerçevesinde destek buldular. Savaþ sýrasýnda diðer Müslüman devletlerden yeterli desteði alamadýðýmýzda Vahabilerin paralarý etkili oldu. Ancak Vahabiler Çeçenistan da söz sahibi olmak da istiyorlar Çeçenler bu durumdan rahatsýz ve üzerlerinde otorite kurulmasýný kabul edemezler, zaten savaþ bunun için yapýlmýyor mu? Bu arada Putin ve Bush dünyada radikal Ýslamla savaþtýklarýný söyleyen iki süper gücün liderleri, Putin bugün terörist olarak niteledikleri Aslan Mashadov'la tokalaþmýþtý oysa Bush'un Bin Laden ile tokalaþtýðýný hiç sanmýyorum.

- Hayýr, ülke genelinde farký bölgelere ayrýca sivillerin yaþadýðý bazý yerlerde bombalanýyordu, pek çok insanýn öldüðünü hatýrlýyorum. Bazen çok güçlü bombalar kullanýyorlardý, birkaç ton aðýrlýðýnda. Bomba patladýðýnda içine 40-50 araba alacak gibi bir çukur açýlýyordu. Sanýrým Ruslar Çeçenleri korkutarak, onlara güçlerini göstererek Çeçenler üzerinde psikolojik bir baský oluþturmaya çalýþýyordu fakat Çeçen mantalitesini bilmiyorlardý. Çeçenler kendilerine yapýlanlarý gördüklerinde daha da sinirlenmeye baþladýlar hatta Rus ordusuna karþý savaþmayý düþünmeyenler bile savaþmaya hazýrdý. Ýnsanlar çok öfkeliydi. Kadýnlarýn, çocuklarýn sýrf Çeçen olduklarý için öldürülmelerini kabul etmek çok zordu. Bir anda herkes bunun bir cezalandýrma eylemi olduðunu anladý. Bu Çeçenleri sýrf milliyetlerinden dolayý ve o topraklarda yaþadýklarýndan dolayý özgürlüðe olan baðlýlýklarýndan dolayý cezalandýrma hareketiydi. Dudayev bombalanma devam ederken bile son ana kadar Yeltsin'le bir uzlaþma yolu bulmaya çalýþtý. Yeltsin'e eðer savaþa baþlarlarsa bu savaþý durdurmanýn çok zor olacaðýný, pek çok Rus gencinin Çeçenistan'da öleceðini, Rus halký arasýnda aþýrý milliyetçi akýmlarýn artabileceðini ve ülke içindeki durumun çok zor olabileceðini dolayýsýyla tarihi bir hata yapmakta olduklarýný anlatmaya çalýþtý. Ama savaþ kararý daha önce verilmiþti. Bu anda Rusya çabuk ve hýzlý bir savaþla gücünü gösterecekti ve Rus bakaný Grozni'yi iki saat içinde alacaklarýný söylüyordu, bizi önemsemiyordu. Cohar bir yandan Ruslarý ikna etmeye çalýþýrken diðer yandan neredeyse bütün askerlerini Grozni içinde toplamaya baþladý çünkü O Rusya ile açýk alanda savaþacak silahlara sahip bir ordusu olmadýðýný biliyordu. - Grozni savaþýndan bahseder misin? - Ruslar Çeçenistan sýnýrýný geçerek ülkenin farklý yerlerini bombalamaya baþladý neredeyse hiçbir direniþle karþýlaþmadan Grozni ye kadar geldiler. Grozniye ilk saldýrdýklarýnda, yüzlerce tank ve askerlerle þehre girdiler. Þehirde bütün bir gece boyunca çok aðýr çatýþmalar yaþandý neticede Ruslar yüzlerce tank ve pek


41

- Son olarak Putin'le ilgili görüþlerini öðrenebilirmiyiz? Putin'i Rus tarihinde bir liderle kýyaslamak gerekirse kime benzetirdin Lenin, Stalin ya da baþka biri? - Putin sadece bir isim, önemli olan yeni bir sistemin onu iktidara getirmesi, Putin iktidara gelmeden önce Yeltsin'in çok kaba birisi olduðunu düþünürdük ama Putin Yeltsin'in kibar bir insan olduðunu kanýtladý. Putin ve Yeltsin'in rejimlerini karþýlaþtýramayýz. Putin'i tarihte herhangi birisi ile karþýlaþtýrmak gerçekten çok zor, bence Ruslarýn tarihinde yeni bir isim. - Son sorumuz dedik, ancak yeni bir sistemden bahsettin bunu biraz açabilir misin? - Gizli servis, askeri sistem ülkede iktidarý ele geçirdi. Putin sadece onlarýn dediklerini söylüyor, onlarýn isteklerini uyguluyor bunun içinde milliyetçi söylemleri kullanýyorlar. Aslýnda Ruslarýn tarihlerine bakarsanýz, Rusya'nýn her zaman komþularýyla sorunlarý olduðunu ve daima onlara kendi güçlerini ispatla-

maya çalýþtýklarýný görürsünüz, uzlaþmacý bir davranýþ göremezsiniz. -Bize vakit ayýrdýðýn için teþekkür ederiz, hayallerinin gerçekleþmesini umut ederiz.. - Ben de sorunlarýmýzý bir nebzede olsa duyurma fýrsatý verdiðiniz için teþekkür eder, yayýn hayatýnýzda baþarýlar dilerim.

* Kistler, Çeçenler ve Ýnguþlar'ýn da dahil olduðu Vayhakh grubunun üçüncü kolu olan Tuþlarýn bir alt grubu olarak kabul ediliyor. (kaynak:www.kafkas.org.tr)

çok asker kaybettiler Rus birlikleri komutaný büyük kayýp vererek þehirden çekilmek zorunda kaldý. Ertesi gün dünya her yerinde yüzlerce tankýn tahrip olduðu yüzlerce askerin cesedinin bulunduðu yanan bu þehri görünce þok oldu sanki cehennemden bir sahne gibiydi Çeçenlere karþý baþlatýlan aptalca çabuk ve hýzlý operasyonun iflas ettiðinin resmiydi. Grozni de aldýklarý aðýr yenilgiden sonra Ruslar çok sinirlendiler ve bu andan sonra bütün her yeri, köyleri, þehirleri bombalamaya baþladýlar asker ve sivil halk ayrýmý yapmadýlar. Cohar onlardan savaþacaklarsa askerlerle savaþmalarýný sivillere dokunmamalarýný istiyordu. Ýki ay boyunca Kuzey Kafkasya'nýn en güzel þehirlerden biri Grozni atýlan roketler ve aralýksýz süren bombalamalardan dolayý tamamiyle yýkýldý. Yýkabildikleri her þeyi yýktýlar. Çeçenlerin bu büyük orduyla savaþacak yeterli derecede silahý yoktu ve Çeçen askerler þehirden ayrýlarak daðlara çekilmek zorunda kaldýlar. - Yani Grozni Ruslarýn eline geçti? - Evet, iki ay içinde þehir tamamýyla Ruslarýn eline geçti. - Peki Grozni de kalan halkýn yaþamýnda nasýl deðiþiklikler yaþandý? - Sýradan insanlarýn yaþamlarýyla ilgili bir þey anlatmak istiyorum. Sanýrým orda bulunan pek çok insan ne olduðunu ya görmüþtür ya duymuþtur. Askerler bazý yerlerden, köylerden, þehirlerden erkekleri kadýnlardan ayýrýyor ve toplama kamplarýna götürüyorlardý. Bu kamplarda bulunanlar aðýr iþkencelere maruz kalýyordu. Bu kamplarda bulunan ve bir þekilde hayatta kalmayý baþarmýþ olan pek çok insan akýl saðlýðýný kaybetmiþti, günlerce dayak yemekten vücutlarý saðlam deðildi ve normal bir insan gibi yaþamlarýný sürdüremiyorlardý. - Bu kamplar nerelerdeydi? - Bazýlarý Çeçenistan içinde bazýlarý Kuzey Osetya'da, Mozdok, Beslan kamplarýn bulunduðu bazý þehirlerdi ve Mozdok'ta olan kamp içlerinde en kötüsüydü.

kf - Ýnsanlarý göz altýna alýp bu kamplara gönderirlerken bir kriterleri varmýydý, bir sorgulama yapýyorlar mýydý? - Hayýr, sorgulamadan güçlü görünen, vücudu saðlam görünenleri seçiyorlardý ve kamplara götürüyorlardý. - Bu kamplarda kaç kiþi bulunuyordu? - Kimse tam rakamý bilemez fakat genellikle kamplara götürülmek için alýnanlardan bir daha haber alamýyorduk, kayboluyorlardý.

BEYKOZ KAMPI Sultan Aziz Camii Yaný No:116 Tokatköy, Beykoz Beykoz Kampý, Fenerbahçe ve Ümraniye Kamplarý’yla beraber Çeçen sýðýnmacýlarýn Ýstanbul’da toplu olarak yaþadýklarý üç ana yerleþim yerinden biri. Daha önceleri MGV’nin yurt olarak kullandýðý binanýn her katýnda 25 m2 lik 8 oda bulunuyor. Kampta, 44’ü çocuk olmak üzere 90 kiþi yaþýyor. Okul çaðýndaki çocuklardan misafir öðrenci konumunda okula gidebilenlerin sayýsý yalnýz 16. 2001’in Kasým ayýnda kurulan kampa düzenli bir yardým yapýlmýyor. Bazý sivil toplum kuruluþlarý ve hayýrseverler tarafýndan yapýlan yardýmlar ise yetersiz düzeyde. Büyükþehir Belediyesi ise zaman zaman ekmek ve temel gýda yardýmýnda bulunuyor ancak buna raðmen yaþlý ve çocuklarýn çoðunda, soðuktan ve düzensiz beslenmeden kaynaklanan saðlýk sorunlarý mevcut. Isýnma ihtiyaçlarýný elektrik sobalarýyla karþýlýyorlar fakat elektrik borcundan dolayý kesilmesi an meselesi. Bütün bunlar yetmezmiþ gibi binanýn boþaltýlmasý isteniyor.


42

MAKALE makale

Tarihin ve Dillerin Unuttuðu Halklar Peki, baþka coðrafyalara daðýlmak zorunda kalan ve bu coðrafyalarda ve býraktýðý coðrafyada egemen olanla karþý karþýya kalmak zorunda olan kýsaca baþkasýnýn 'tarih'ine zorla iliþtirilen halklar bir birlerine hangi dilde seslenecekler? Eðer bu kendi sözcükleri deðil bir baþkasýnýn diliyse, bir birlerini nasýl tanýyacaklar?

BYDANUK RÝDADE FÝDAN

T

arihin unuttuðu halklar vardýr. Öylesine güçlü bir unutulmadýr ki bazý halklar neredeyse tarihsizmiþ gibi algýlanýr. Çünkü tarih iktidarla iç içe girmiþtir ve güçlü olanýn yakýnýndadýr. Güçlü olan tarafýndan biçimlendirilir ya da yeniden yazýlýr. Öyle deðil midir? Resmi tarih, ait olduðu halkýn geçmiþte kazandýðý savaþlardan ya da büyük imparatorluklardan söz etmeyi sever. Kadýnlarýn, kölelerin, sýradan insanlarýn, çocuklarýn ve hatta 'öteki' halklarýn tarihine sayfalarýnda yer açmaz. Eðer bu insanlar iktidarla bir iliþki kurarlarsa onlardan söz edilir ancak, aslýnda söz edilen onlar deðildir, iktidarýn kendisidir. Ýktidarýn yakýnýndan geçmeyen resmi tarihe giremeyen halklar ya da insanlar bu nedenle tarihsizmiþ gibi algýlanýr. Yerlilerin tarihi deðildir söz konusu olan, yerlileri keþfettiðini sonra da hükmettiðini zanneden iktidarýndýr. Resmi tarihten farklý olarak 'tarih' yalnýzca yeniden yazýlan bir metin deðildir. Ayný zamanda bir birikimdir ve bu birikime yalnýzca savaþlar deðil birçok farklý unsur eþlik eder. Bir bakýma tarih resmi tarih gibi düz bir çizgide de ilerlemez. Bir savaþýn ardýndan gelen bir barýþ ya da yeniden baþlayan savaþlardan fazlasý vardýr tarihin içinde. Bir çok farklý yaþam üslubunun kendisine ait farklý yollarý vardýr. Birbirleriyle çakýþabilir, savaþabilir, uzaklaþabilir ya da hiç deðmez bir birine. Ancak resmi tarih tek bir doðrultuda ilerlemeyi seçer. Ýþte resmi tarihin yoluna çýkmayan bir geçmiþ aslýnda yokmuþ gibi algýlanmaktadýr. Ve bu yokluk doðrudan kültürü ve gündelik yaþamý etkileyen sonuçlara neden olur. 'tarih'in yarattýðý birikimle 'resmi tarih'in birikimi

kf

bir biriyle örtüþmez. Bu baþka türlü bir birikimin baþka türlü bir kültür üretmesine neden olacaktýr. Gerçekte örtüþemeyen 'resmi tarih'in kültürüyle 'tarih'in kültürüdür. Bu bir çeliþkidir. Ancak bu çeliþkiden daha büyük bir sorun 'resmi tarih'in 'tarih'i yok saymaktaki ýsrarýdýr. Kýsaca ötekinin kültürünün yok sayýlmasýdýr söz konusu olan. 'Ötekinin' kültürününü yok sayýlmasýnýn ve tarihsizleþmenin bir sonucu da o kültüre ait dilin ortadan kalkmasýdýr. Çünkü dil ancak tarihle iþlenerek ve gündelik yaþam kültürü tarafýndan özümsenerek sürekliliðini korur. Bu sürekliliðin devamýysa yeniden iktidarýn tutumuna baðlanmaktadýr. Ýktidar bazý tarihleri yok Ýllüstrasyon: M.C.Escher


43

sayma iþine giriþtiðinde aslýnda bazý dilleri ve bazý kültürleri de yok saymaktadýr. Bazý diller 'ötekinin' diline ve bu dilin yaþam alanýna egemen olmakta, yani 'ötekinin' dili dilsizleþmektedir. Dilsizleþmek en basit haliyle kendini ifade edememek anlamýný taþýr. Ayný zamanda kendine ait olaný da yaratamamayý beraberinde sürükler. Çünkü varoluþ kendisi de sözcüklerle baþlar. Tanrýlar yaratmadan önce konuþurlar. Ýnsanlar da yaratmadan önce konuþurlar. Kendi dillerinde kendi tarihsel birikimlerine dayanarak kendi kültürüne uygun olarak kendilerini 'dile getirirler'. Bu dile getiriþ sadece sözcükler olarak kalmaz yaþamýn içine iþler ve yaþamýn kendisini üretir. Egemen kültür karþýsýnda tarihsizleþenin ve dilsizleþenin kendisine ait olaný yaratmasý mümkün olmaz. Kendine ait olaný yaratamadýðýnda 'egemen' olanýn tarihiyle yaþamaya ve diliyle ifade etmeye alýþmak zorunda kalýr. Yani aslýnda kendisine ait olmayan kelimelerle kendisine ait olmayan bir geçmiþle kendisine ait olmasý zor görünen bir geleceði kurmaya çalýþacaktýr.

kendisine ait olaný arýyor. Üstelik Kafkas Halklarýnýn karþý karþýya kaldýðý yalnýzca egemen uluslar deðil. Kýrýk dökük olan kültürünü bir de yenidünya düzeni içinde ufalanmaktan korumaya çalýþýyor. Çerkes dillerinden herhangi birisi kendisine yaþam alaný açmakta zorlanýyor ve bu durum gelecekte Çerkes kültürünün kendisine herhangi bir yaþam alaný açamayacaðý gerçeðini de gösteriyor. Özellikle diasporadan bahsettiðimizde Kafkasyalý olmak kendi dilinde düþünememek üretememek ve kendi geçmiþinin özgünlüðüyle ilerleyememek anlamýna geliyor. Ancak bu yalnýzca diasporanýn sorunu deðil Kafkasya'nýn kendisi de belirli ölçüde bu sorunla yüzleþmek zorunda kalýyor. Kim olduðumuz nereden geldiðimiz ve nereye gitmekte olduðumuzla ilgili sorular hep bir baþkasýnýn diliyle ve üslubuyla yanýtlanmaya çalýþýlýyor. Bu konuda bireysel çabalar olduðu yadsýnamaz. Ancak bireysel çabalar ortak bir söyleme dönüþmediði ölçüde yetersiz kalýyor. Ortak bir çabaysa Kafkas Halklarýnýn kendi özgün tarih, dil ve farklýlýklarýna bir araya gelerek sahip çýkmasýyla olanaklý görünüyor.

Peki, baþka coðrafyalara daðýlmak zorunda kalan ve bu coðrafyalarda ve býraktýðý coðrafyada egemen olanla karþý karþýya kalmak zorunda olan kýsaca baþkasýnýn 'tarih'ine zorla iliþtirilen halklar bir birlerine hangi dilde seslenecekler? Eðer bu kendi sözcükleri deðil bir baþkasýnýn diliyse, bir birlerini nasýl tanýyacaklar? Bir birlerini tanýyabilmeyi saðlayan sözcükleri yitirdiðinde halklar yabancýsý olduklarý yaþam üsluplarýný kendilerinin zannetmeye de baþlarlar. Egemenin kültürü içinde bir kez daha kendi tarihsizliðine ve dilsizliðine çarparken aslýnda onu yok sayan bir kültür içinde geçmiþten kalan sýnýrlý birikimlerini de giderek yitirirler. Çünkü aslýnda en basit tanýmýyla sözcüklerle ya da dille düþünürüz. Dilin yapýsý bir halkýn ortak düþünce sistemine iþaret etmektedir. Farklý diller ortaklaþýlan farklý düþünce sistemleri anlamýný taþýrken, düþünce sistemleri geçmiþten geleceðe aktarýldýðýnda farklý bir kültürden söz edilmektedir. Yukarý da anlatýlanlar aslýnda Çerkes toplumunu yakýndan ilgilendirmektedir. Çünkü tarih Kafkas halklarýný es geçeli çok oldu. Egemen kültürün Kafkasyalýlarý anýmsamakta ki isteksizliðinin yansýmasý, onlarý yok saymaktaki kararlýlýðýna denk düþüyor. Ancak bu öyle güçlü bir yok sayma ki Kafkas Halklarý da kendi dillerini, kültürünü ve tarihini korumakta giderek zorlanýyor. Açýkça Rusça ya da Ýngilizce öðrenmenin Kafkas Dillerinden birini öðrenmekten daha iþlevsel olduðu bir dünyadan söz etmekteyiz. Bir bakýma egemen uluslarýn yeniden yazarak yorumladýðý bir resmi tarih içinde kendi izlerimizi arýyoruz. Bu izlerse Kafkaslarýn kendine özgü kültürünü yaratmakta zorlanýyor. Çünkü baþkasýnýn sözcükleri ve geçmiþiyle

Ýllüstrasyon: M.C.Escher kf


44

PORTRE portre

Yaþayan Portreler

Elmas ve Ayþe Eþsiz Yugoslavya'da doðan ve Ýstanbul'a uzanan her aný gerçek her aný yaþanmýþ bir yolculuðun hikâyesi bu. Bu Elmas ve Ayþe Eþsiz kardeþlerin sanatla yoðrulmuþ sürgün hikâyesi.

GUGHEJ NEFIN CANDEMÝR

1

932 yýlýnda Elmas Eþsiz, 1934 yýlýnda Ayþe Eþsiz Yugoslavya'da gelmiþler dünyaya ve kendilerini daha doðmadan öncesine dayanan anavatana dönebilme çabasýnýn içinde bulmuþlar. Ýþte bu çabalar ne ile sonuçlanmýþ nerelere gelinmiþ bize kendileri anlattýlar. Yaþanan bu süreç; bu iki deðerli büyüðümüzün Kafkas el sanatlarýyla ilgili eþsiz eserler yapmalarýný, bu sanata gönül vererek tekrar canlandýrmalarýný ve yok olmaya yüz tutmuþ el sanatlarýmýzý ölümsüzleþtirmek için adým atmalarýný saðlamýþtýr. Yakýnda çýkacak Kafkas el sanatlarý kitaplarý da bir anlamda bu sanatsal sürecin ebediyen yaþayacak olan bir özetidir. -Elmas ve Ayþe Eþsiz nerelidir, hangi boydan ve hangi sülaledendir?

Ayþe Eþsiz: Niðdeliyiz biz. 1936'da Niðde'ye bir tek bizim aile sürgün edilmiþti. Kabardey boyundan Dýþek sülalesindeniz. Anne tarafýmýz Þocendi. -Ailenizin Yugoslavya'ya gidiþ nedenini ve nasýl gittiklerini anlatabilir misiniz? Elmas Eþsiz: Yugoslavya'ya Ýstanbul'dan gittiler. Annem Bandýrma'da yaþýyordu. Sonra babam 1917'de Kafkasya'dan gelince annemle tanýþýp evleniyor ve Yugoslavya'ya gidiyorlar A.Eþsiz: Asýl hikâye þu þekilde geliþiyor; annemler üç kardeþti. Ýstanbul'da yaþýyorlardý. Annemin babasý yani dedem Kafkasya' ya geri dönme kararý alýyor. O dönem Türkiye üzerinden Kafkasya'ya gitmek savaþlar yüzünden çok zor olduðundan dedem ortanca kýzýný da alarak Yugoslavya üzerinden gitmeye karar veriyor. Anneme orada düzen kurup kýrk gün sonra onlarý almaya geleceðini söylüyor. Kýrk gün sonra 1.Cihan Harbi çýkýyor ve dedem bir daha dönemiyor. Annem küçükmüþ o zaman. Aradan seneler geçiyor. Babam 1917'de Kafkasya'dan Türkiye'ye geliyor. Annemle tanýþýyorlar. Babam anneme evlenme teklif edince annem eðer beni babama götürürsen seninle evlenirim diyor. Tabi o zamanlar oralara gitmek zordu ama bu vesile ile Yugoslavya'ya gidiyorlar. -Sonra nasýl Türkiye'ye döndünüz? E. Eþsiz: Yugoslavya'ya 1920'den sonra gidiyorlar. Dokuz sene kadar kalýyorlar. Biz orda doðuyoruz. 2. Cihan Harbi baþlamadan önce Yugoslavya'da bir kargaþa çýkýyor. Dolayýsýyla babam da bizi Türkiye Ýslami ülke diye alýp getiriyor. A.Eþsiz: Sýnýra gelince 'Niye Türkiye'ye geldiniz?'


45

diye sormuþlar. Babam Müslüman ülke olduðu için diye yanýt vermiþ. Onlarda bu yanýt üzerine Arabistan'a gidin demiþler. Babam da býrakýn gidelim demiþ. O da olmamýþ tabi. Bunun üzerine babamý raporlara asi diye yazmýþlar. Sonra da Niðde'ye sürülmüþüz. E. Eþsiz: Orda yaþamak varmýþ. Sürgün edildik oraya. Oradan çýkmak yokmuþ. Babam çýkamadý hiç. Niðde'de öldü. A.Eþsiz: Gerçi baban bir kere Niðde'den çýkabildi. 1943 yýllarýnda Eskiþehir'e götürdü bizi. Bir süre orada ikamet ettik ama sonra tekrar Niðde'ye götürüldük. -Sizin Niðde'den Ýstanbul'a geliþiniz nasýl oldu? A.Eþsiz: Ben sanat okulunu bitirdikten sonra dört sene Niðde'de dikiþ nakýþ üzerine öðretmenlik yaptým. Sonra müdür beyle bazý nedenlerden dolayý aramýz açýldý. Durum böyle olunca ben de istifa ettim. Müdür istifa etmemi hiç istemiyordu. Ýþ bulamayacaðýmý falan söyledi. Ben de ona bunun benim sorunum olduðunu ifade ettim. O sýrada Ýstanbul'da belediye sarayýnda bir imtihan vardý. Sýnava girdim. Yaklaþýk bir ay sonra sonuç belli oldu. Baktým ki kazanmýþým ev tuttum sonra ablamý ve annemi yanýma çaðýrdým. Ýstanbul'a tam olarak 1961'in kasým ayýnda geldik. -Kardeþleriniz var mý? A.Eþsiz: Dört kardeþtik biz. Ýki öz aðabeyimiz vardý. Onlar þimdi hayatta deðil. Biri Ýstanbul'da diðeri Ýzmir'de vefat etti. -Hayattaki akrabalarýnýz kimler, nerde yaþýyorlar? E.Eþsiz: Dayým, teyzemin iki oðlu ve çocuklarý var. Teyze oðullarýmýz nüfusta aðabeylerimiz olarak kayýtlý. Babam Yugoslavya'ya giderken onlarý da götürebilmek için evlat ediniyor. Teyzemi de annemin annesi olarak gösteriyor. O yüzden nüfusta yedi kardeþ olarak görünüyoruz. Onlarýn çocuklarý var. Bursa'da oturuyorlar. Bazen gelip giderler. Geniþ bir aile olduk böylece. -Kafkasya'ya hiç gittiniz mi? A.Eþsiz: Birkaç defa gittik ama artýk saðlýk problemlerinden dolayý gidemiyoruz. 1993'te gittiðimizde 45 gün kaldýk. Daha sonra bir gidiþimizde Nalçik'te beþ buçuk ay kaldýk. Akrabalar vardý orada. Döneceðimize zaman Çeçen savaþý çýkýnca dönemedik. Akrabalarýmýz dedeleriniz gibi siz de dönemeyeceksiniz dediler. Ama savaþ bitince döndük.

-Kafkasya'da uzun süre yaþamadýnýz.Çerkesce okuma yazmayý nasýl ve nerde öðrendiniz? E.Eþsiz: 1970 yýllarýnda Ruslar gelmeye baþlayýnca Kafkasya'dan alfabe getirildi. Kendi baþýmýza baþladýk öðrenmeye. Herkes ne iþimize yarayacaðýný soruyorlardý. Ben de iþime yaramasa da en azýndan bir þeyler yazabilirim diyordum. Böylece öðrendik. Sonra Kafkasya'dan gelen turistlerle karþýlaþtýk. Ýþte o zaman çok iþimize yaradý. Onlardan kitaplarýný aldýk. Mektuplaþmaya baþladýk. Akrabalarýmýzý bulduk. Hatta bir keresinde Kafkasya'dan 35 kiþilik bir grup

“Þimdi bizim yaptýðýmýz iþler her hangi bir literatüre geçmeden, Çerkeslerin iþi olduðu tam olarak kanýtlanamadan ortaya çýkarsa baþkalarý sahiplenebilir, Maraþ'ta olduðu gibi. O zaman biz atalarýmýza ihanet etmiþ oluruz.” gelmiþti. Bizi de çaðardýlar. Masalar hazýrlamýþlardý. Gelen misafirlerin hepsinin karþýsýna Çerkesce bilenleri oturttular. Karþýmda oturan beye hikâyemi anlattým. Ona dedemin ve teyzemin Kafkasya'ya gitmek için yola çýktýklarýný ama 1. Dünya Savaþý çýkýnca geri dönemediklerini söyledim. O da hepsini not aldý ve anlattýklarýmýn kýz kardeþinin kayýnvalidesinin anlattýklarýna çok benzediðini söyledi. Kimdi dedim. O da ismini bilmediðini, ona hep nane dediklerini ama þocen olduðunu söyledi. Eve geldi annemin fotoðraflarýný çekti ve gider gitmez durumu öðreneceðini söyledi. Kafkasya'ya dönünce gitmiþ konuþmuþ, onlarýn fotoðraflarýný çekmiþ. Bize mektup yazdý, fotoðraflarý gönderdi. Yani bizi buluþturdu. Ondan sonra devamlý mektuplaþtýk. Kýsacasý dilin neye yarayacaðý hiç belli olmuyor. Mutlaka öðrenmek gerek. -Niðde'ye hiç gidiyor musunuz? E.Eþsiz: Önceden giderdik ama artýk saðlýk problemlerinden dolayý gidemiyoruz. -Peki, bu zaman zarfýnda sanatla tanýþmanýz nasýl oldu, ne zamandan beri el sanatlarýyla ilgileniyorsunuz? E.Eþsiz: Önceleri çalýþýyordum. Dýþarýya dikiþ dikiyordum. Sonra


46

annem felç geçirince çalýþmayý býraktým ve anneme bakmaya baþladým. O zaman boþ vaktim kalýyordu. Ama boþ oturmaya alýþýk bir insan olmadýðýmdan evde çalýþmalarýma devam ettim. Zaten sanat okulu kökenliyiz biz. Sonralarý biz kendimizi geliþtirdik. Ýstanbul'da bazý kurslara gittik. Ayþe'de emekli olunca beraber çalýþtýk. Yani aslýnda 1984'ten beri sanatla iç içeyiz. 1995'e kadar aðýrlýklý olarak resimle uðraþtýk 95'den sonra Çerkes el iþlerine baþladýk. -Þu an yaptýðýnýz el iþlerinden bahseder misiniz bize? E.Eþsiz: Biz eskiden yapýlmýþ eliþlerini tekrar canlandýrýyoruz. Elbiseler, panolar, resimler, nakýþlar yapýyoruz. Diðer el sanatlarýný yapmayý þuan býraktýk. Artýk nakýþlar üzerinde daha çok çalýþýyoruz. Kafkas nakýþlarý hiçbir nakýþ türüne benzemiyor. Kendine özgü deðiþik bir yapýsý var. Biz okulda, sonraki çalýþma hayatýmýzda ve kendi araþtýrmalarýmýz doðrultusunda bir sürü nakýþ örendik ama hiçbiri kendi nakýþlarýmýza benzemiyor. Gerek çalýþýlýþ þekli gerek ortaya çýkan iþ çok farklý. Bunu görünce kendimize özgü bir sanatý tekrar hayata geçirelim dedik. Bizim yaptýðýmýz þuan ki nakýþlar, el iþleri iki yüz senedir yapýlmayanlar. Eskiden bu nakýþlarý ne satarlardý nede satýn alýrlardý, kendileri için yaparlardý diyor yazýlý kaynaklar. Daha sonralarý pazar dikiþi diye adlandýrýlan el iþini satabiliyorlarmýþ ya da hediye edebiliyorlarmýþ. Ama artýk bu el iþlerine Maraþ iþi deniliyor. O yüzden biz hiç kullanmýyoruz. -Nasýl öðrendiniz bu nakýþlarý?

E.Eþsiz: Kolay olmadý öðrenmek. On senedir uðraþýyoruz. Biz on sene öncesine kadar hiç yapmayý denememiþtik bu nakýþlarý. Sadece bize getirilen bir örneðe baktýk ve bunu yapmamýz imkânsýz dedik. Daha sonra Kafkasya'dan bana bir broþür gönderdiler. Broþürde bir nakýþ çeþidinin nasýl örüleceðini gösteriyordu. Onu örünce diðer nakýþ çeþitlerini de örebileceðimizi fark ettik. Sonra da araþtýrmaya baþladýk. Ruslar bu konularla ilgili çalýþmalar yapmýþ. Onlardan yararlandýk. Çoðu eliþini o kitaplardan bakarak çýkardýk. On senedir bunlarla uðraþýyoruz. Bu nakýþlarý þimdi piyasada hiçbir yerde bulmanýz mümkün deðil. Ancak bazý ailelerde çok eskiden yapýlmýþ olanlarý bulunabilir. -Sizden baþka Türkiye'de bu sanatla ilgilenen Çerkes var mý? Mesela birilerine kurs vermeyi düþündünüz mü? E.Eþsiz: Maalesef pek fazla olduðunu sanmýyorum. Onun için biz bir defa dernekte kurs açtýk. Yaklaþýk yirmi kiþi kayýt oldu ama içlerinden ancak beþ kiþi devam edebildi. Çoðu býrakmak zorunda kaldý. Tabiî ki o beþ kiþinin sonradan devam edip etmediðini bilemiyorum. Artýk gençler uðraþmýyor çünkü vakitleri olmuyor. Biz en çok emekli çalýþmayan kesime hitap etmeye çalýþtýk ama onlarda gözlükle çalýþamýyoruz diyorlar. -Yaptýðýnýz el iþleriyle ilgili bir kitap hazýrlýðý içinde olduðunuz doðru mu? A.Eþsiz: Doðru. Adige el iþleriyle ilgili kitap çýkarmayý düþünüyoruz. Adige el sanatlarýný hayata tekrar


47

döndürmek adýna baþladýk bu kitabýn hazýrlýklarýna. -Kitap ne tür bilgiler olacak? Mesela nakýþlarýn nasýl yapýldýðýný öðretecek misiniz? A.Eþsiz: Nakýþ nasýl baþlayacaktan nasýl biteceðe kadar yani a'dan z'ye her þeyi anlatýyoruz. Sadece nakýþ deðil bizim kültürümüze ait bir örgü çeþidi olan denleçin, þýðaçepasenin (düðüm motifi) ve hatta erkeklerin kullandýðý kamçýlarýn yapýlýþlarýný araþtýrýp çözümleyip yazdýk. -Kitap ne aþamada þuan? Ne zaman çýkacak? A.Eþsiz: Epey ilerledi ama ne zaman çýkar tam olarak bilemiyorum. Bilgiler hazýr zaten bir kýsmýnýn resimleri de çizildi. Güzel bir þey ortaya çýkmasý için oldukça uðraþýyoruz. -Þimdiye kadar birçok çalýþma yaptýnýz birçok eser ortaya koydunuz. Bunlarý sergilemeyi düþünmediniz mi hiç? E.Eþsiz: Uzun yayla derneðinde bir defa bir sergi yaptýk. Sergiden sonra kitap çýkarmaya karar verdik. Sergiye halk eðitim kurslarýnýn öðretmenleri de geldi. Bize de öðretin diye ýsrar etmeye baþladýlar. Açýkçasý biz bunu istemedik. Nedenini þöyle açýklayayým: Maraþ iþi diye sarma þeklinde kabarýk bir el iþi vardýr. Aslýnda bu gerçekte Maraþ iþi olmamasýna raðmen artýk meslek okullarýnda bile bu þekilde öðretiliyor. Ýþin aslý Kafkasya'dan bir baþlýk geliyor ve baþlýðýn ucunda bu iþ bulunuyor. Maraþ'ta kýzlar bu iþi yapmaya baþlýyorlar.

Dolayýsýyla bugün Çerkeslere ait bir el iþi Maraþ iþi diye anýlýyor. Þimdi bizim yaptýðýmýz iþler her hangi bir literatüre geçmeden, Çerkeslerin iþi olduðu tam olarak kanýtlanamadan ortaya çýkarsa baþkalarý sahiplenebilir, Maraþ'ta olduðu gibi. O zaman biz atalarýmýza ihanet etmiþ oluruz. Onun için eserlerimizin önce Kafkas iþi olduðunu tescil ettirip, ondan sonra sergi yapabiliriz diye düþündük. A.Eþsiz: Yalnýz daha önce ki çalýþmalarýmýzýn sergisi 1986'da Baðlarbaþý Derneðinde olmuþtu. Bir tanýdýðýmýz o zaman bize ''Birazda bizim kültürümüze yönelik çalýþsanýz'' demiþti. Ben de nasýl yapýldýklarýný hiç bilmediðimi söyledim. Sonra bizim adresimizi aldý ve bize üç parça eliþi örneði getirdi. Bakýnca korktuk ve bunu biz yapamayýz dedik. Bunun üzerine dokuz sene bekledik. Daha sonra Kafkasya'dan 1986'da çýkmýþ bir broþür geldi. Orada bu eliþlerinin yapýlýþý anlatýlýyordu. Broþürü ben okudum ablam tatbik etti ve çýkartabildik. Bu oluyorsa ötekilerde olur dedik ve de araþtýrmalara baþladýk. Biz çalýþmayý çok seviyoruz. Kim nerde bir sergi, çalýþma… vs var derse gidiyoruz, inceliyoruz gerekirse araþtýrýyoruz. Bunu yapmaktan keyif alýyoruz. -Sizi tanýmak, bu eserleri görmek çok güzeldi. Kitabýnýzýn çýkmasýný sabýrsýzla bekliyoruz çünkü kendi kültürümüze ait yok olmak üzere olan bu eserleri herkesin görmesi gerek bence. Bütün bunlarý bizlerle paylaþtýðýnýz için çok teþekkür ederiz...


ALMANAK 2OO5


mart

49


50


51


0052


53


54

DENEME deneme

‘Ben’ de Kim Oluyorum? Biz Kafkasyalýlarda kiþinin kendisinden bahsetmesi hoþ karþýlanmaz. Zaten amacým da kendimi anlatmak deðil, "ben"den çýkarak "biz"e ulaþmak zira nasýl ki Kafkasyalýlýðým "ben"in bir parçasýysa, ben de týpký her birimiz gibi "biz"in bir parçasýyým. Ýllüstrasyon: Gerige Aydan Çelik

MKANBA ÇAÐLAR KONUKMAN en kimim" sorusu eski ancak güncelliðini yitirmeyen bir soru. Þimdilerde yeni bir þekil kazandý: "Siz kimsiniz?". Kendimizde çözemediðimizi baþkalarýnda gözlemleyerek çözmeye çalýþýyoruz. Çeþitli haber kuruluþlarý, araþtýrmacýlar, magazinciler yakaladýklarý kiþilere kim olduklarýný soruyorlar. Sanki bir diðerinin kim olduðu bizler için çok da önemliymiþ gibi. Aslýna bakarsanýz bunlar birer kimlik araþtýrmasýdýr. Peki, güncelimizi bu kadar meþgul eden kimlik kavramý nedir? Bu kavrama ait çeþitli tanýmlar mevcut. Fakat herkesin üzerinde ortaklaþacaðý bir kimlik tanýmý yapmak mümkün görünmüyor. Bence kim olduðumuzla ilgili fikri, en ciddiye alýnmasý gereken kiþi kendimiz olduðumuz halde genellikle diðerlerinin kim olduðumuzla ilgili tanýmlarý kabul görüyor. Sizin kimliðinizi rahat býrakýp, huzurlarýnýzda kendi kimliðimi sorgulayacaðým. Senin kimliðinden bize ne diyebilirsiniz. Acele etmeyin derim, bakarsýnýz ben sadece ben deðilimdir.

“B

kf

Antropoloji ait olduðum türü "homo sapiens sapiens" olarak adlandýrmýþ, yani bildiðimiz modern insan. Daha özele inecek olursak kimliðimle ilgili akla ilk gelen somut gösterge halk arasýnda "kimlik" dediðimiz Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdaný. Acaba bu kadar tartýþmaya konu olan kimliðimizi bu kaðýt tanýmlayabilir mi? Öncelikle nüfus cüzdaným benim Türkiye Cumhuriyeti vatandaþý olduðumu ifade ediyor, tabiî ki bununla sýnýrlý kalmýyor. Mesela bu kaðýtta adýmýn Çaðlar, soyadýmýn ise Konukman olduðu yazýyor. Evet, ben Çaðlar Konukman'ým. Bunun yanýnda vatandaþlýk numaram, anne ve baba adým, memleketim, doðum

yerim ve nüfus kaydýmla ilgili çeþitli bilgiler mevcut. Bakýyorum da nüfus cüzdaným kendimi tanýmlamam için pek de yeterli deðil. Peki, ben kimim? Artýk benim Çaðlar Konukman olduðumu biliyorsunuz. Diðer taraftan yakýn arkadaþlarým bana zaman zaman Mkanba derler. Mkanba da ne demek diyenleri duyar gibiyim. Mkanba benim sülale adým. Öyleyse Konukman ne oluyor diye soracaksýnýz, siz sormadan ben anlatayým: Efendim; ben, 93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlý-Rus Savaþýnýn ardýndan devam eden Abhaz Sürgününde Anadolu topraklarýna ayak basan bir Abhaz ailesinin 4. kuþaktan bir ferdiyim. Abhaz, Çerkes olarak da adlandýrýlan Kuzey Kafkasya anavatanlý halklardan birinin adýdýr ve týpký diðer Çerkes Halklarýnda olduðu gibi Abhazlar'da da sülale kavramý çok eskiye dayanýr. Benim de tüm Abhazlar gibi mensubu olduðum ve tarihinin ne kadar eskiye dayandýðýný bilmediðimiz bir sülalem var. Ýþte bu sülalenin adý "Mkanaa". Bir erkek olduðum için bu sülale adýnýn sonuna Abhazca oðlu anlamýna gelen "ba" eki geliyor ve ben Mkanba Çaðlar oluyorum. Mkanbalar bir Apsua sülalesidir, Apsua da Abhazlarýn alt kollarýndan biridir, bunlardan Aþua ve Aþkharua adlarýnda iki tane daha vardýr. Neyse konuyu daðýtmadan þunu söyleyebilirim ki sülalemin hemen hemen tamamý bugünkü Abhazya Cumhuriyeti'nde yaþýyor. Yani ben Türkiye'de rastlayabileceðiniz ender Mkanbalar'dan biriyim, iþte bu yüzdendir ki arkadaþlarým bana Mkanba derler. Evet, farkýndayým; bu durum neden nüfus cüzdanýmda Konukman yazdýðýný açýklamadý. Belki de yüzlerce yýldýr sahip olduðum bir soyadým varken, neden yasal olarak baþka


55

bir soyadý taþýyorum. Benim ailemin Konukman soyadýný hangi sebeple seçtiðini tam olarak bilmiyorum ancak þunu biliyorum ki; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluþunda da etkin rol oynayan biz Kafkasyalýlar, soyadý kanunu çýktýktan sonra kendi dillerimizdeki orijinal soyadlarýmýzý alamadýk. Kendi dillerindeki soyadlarýnýn Türkçe olduðu yönünde nüfus memurunu ikna etmeyi baþaran bazý istisnai ve þanslý aileler bu genellemenin dýþýndadýr. Ýþte görüyoruz ki þahsýmýn kimlik çatýþmasý avuç içi kadar kimlik belgesinde baþlýyor. Benim çok sayýda kimliðim var; mesela bir Dünyalýyým, bir Kafkasyalýyým, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaþýyým, bir erkeðim, bir üniversite öðrencisiyim, eski bir Fenerbahçe taraftarýyým, Kafkasya Forumu dergisi yazý iþleri grubu üyesiyim… Böylece uzar gider. Peki, ben bunlardan hangisiyim ya da bunlarýn hepsi de ben miyim? Benim seçtiðim ya da bana biçilen hatta dayatýlan, doðuþtan gelen ya da sonradan kazandýðým çok sayýda kimliðim var. Bir kimlik belgesinde dahi uzlaþamazken bu kadar kimliði birbiriyle kesiþtirmeden bir düzene sokabilmek pek de kolay görünmüyor. Ýnsanlarýn sahip olduklarý kimliklerin; içinde bulunulan zamana, mekana, þartlara baðlý olarak önem derecelerinin deðiþtiði fikrini mantýklý bulurum. Mesela, bir gün Kafkasya Forumu adlý bir dergide kim olduðumla ilgili bir soruya cevap verecek olursam Kafkasyalý kimliðim ön plana çýkacaktýr. Belki biraz da bu yüzden kimlik sorgulamamý Kafkasyalýlýðým üzerinden yapýyorum. Biz Kafkasyalýlarda kiþinin kendisinden bahsetmesi hoþ karþýlanmaz. Zaten amacým da kendimi anlatmak deðil, "ben"den çýkarak "biz"e ulaþmak zira nasýl ki Kafkasyalýlýðým "ben"in bir parçasýysa, ben de týpký her birimiz gibi "biz"in bir parçasýyým. Geçtiðimiz haftalardan birinde televizyonda gazeteci Mithat Bereket'in, Çetin Altan'la yaptýðý kimlik konulu bir röportajýný izlemiþtim. Röportajýn bir yerinde Çetin Altan "insanýn çaba harcamadan kazandýðý kimliði gerçek kimliði olamaz diyordu". Bu taným doðrudur ya da yanlýþtýr demiyorum, bu tanýmýn baþka bir tarafýyla ilgileniyorum. Etnik kimliðimiz, çoðu zaman adýmýz ya da hangi ülkenin vatandaþý olacaðýmýz ve birçoðumuz için mensubu olduðumuz din tercihimiz dýþýnda ya da çaba harcamadan kazandýðýmýz kimliklerimizdir. Abhaz oluþum etnik kimliðimi tanýmlar. Tercihim dýþýnda Abhaz soyundan geliyorum. Fakat atlanýlmamasý gereken bir nokta var ki Abhazlýk ayný zamanda bir kültürel kimliktir ve Kafkasyalýlar kendi kimliklerini yaþam tarzlarýna yani kültürlerine baðlý olarak tanýmlarlar. Kafkasyalý olmak etnisiteden öte nasýl yaþadýðýmla da alakalýdýr. Annemin ya da babamýn ya da her ikisinin de Kafkasyalý olmasý benim Kafkasyalýlýktan anladýðým þey deðildir. Kimliðim adýna sahip olduðum her þey gibi Kafkasyalýlýðým da kendi yorumladýðým gibi yaþadýðým bir kimliktir. Þimdi benim Kafkasya-lýlýðým nasýl bir Kafkasyalý-lýk-

týr ve bu kimlik için çaba harcýyor muyum? Ya da bu kimliðin altýný nasýl dolduruyorum? Ben Türkiye'de yaþayan bir Kafkas-yalýyým, yani bir bakýma diasporada "ne olduðumu" sorgulamalýyým. Beni ben yapan diðeri olmayýþým, yani diðerine göre tanýmlanýyorum. Ýnsanlar; sürekli farklýlýklar arýyorlar, bunlarý buluyorlar ve ayrýþýyorlar. Aslýnda tehlikeli sonuçlarý da olabilen ötekileþtirme iþleyiþi de bu þekilde baþlýyor. Eðer kendi kendimizi tanýmlayacak olursak, bu sefer diðerlerinden farklý olan yanlarýmýzý kendimiz arayýp buluyoruz. Fakat böyle bir derdimiz yoksa ve farklýlýklarýmýzýn da farkýnda deðilsek, biri bizi tanýmlayana kadar ötekileþtirilme sýramýzý bekliyoruz. Mesela ben; kendimi bildim bileli Abaza hatta Apsua ve Mkanba olduðumu biliyorum, yine kendimi bildim bileli evimizde geleneksel yemeklerimiz piþer, ailemin Abhazya'dayken çekilmiþ geleneksel kýyafetlerimiz içerisindeki siyah beyaz fotoðrafý her zaman evimizin baþköþesinde asýlýdýr, konuþamasam da küçükken dahi Abazaça'nýn biz Abazalara ait bir dil olduðunu biliyordum. Fakat eskiden bunlarýn birilerine göre, hele hele beraber yaþadýðýmýz birlerine göre farklýlýk olduðunun farkýnda deðildim. Evimize ilk defa video alýndýðýnda, Kafkasya'da kaydedilmiþ bir halk danslarý kaseti elimize geçmiþti. Büyülenmiþtim o görüntüleri izlerken. Akabinde babam vaktiyle kendisinin de dans ettiði bir Kuzey Kafkas Halk Danslarý ekibine baþlatmýþtý beni, yedi yaþýmdaydým ama ekip bir büyükler ekibiydi, aralarýnda yuvarlanýp gidiyordum, çok seviyordum kendi müziklerimi kendi figürlerimi, babam bana hikayeler anlatýyordu figürlerin anlamýyla ilgili, o zaman sevdim ben Kafkas danslarýný. Ancak fazla sürmedi benim ekip maceram babamýn mesleði gereði gezdik Türkiye'yi. 1990-1991 sezonunda Konya'daydýk ve ben ilkokul üçüncü sýnýftaydým. Çok sevdiðimiz, hanýmefendi bir öðretmenimiz vardý, bir gün sanýrým bir sosyal bilgiler dersinde bu ülkenin nasýl kurtulduðunu anlatýyordu ve bu serüvende Çerkeslere "yol kesen hýrsýzlar" rolünü uygun görmüþtü. Bu tarif kafamdaki Çerkes imajýna hiç oturmamýþtý zira babamýn dedesi Mkanba Aziz Çanakkale'de þehit düþtüðünde henüz Türkçe öðrenmeye dahi fýrsatý olmamýþtý, annemin dedesi Açbuq Cemal'de bir Abhaz'dý ve kendisinin 31 Mart vakasýnda gösterdiði kahramanlýktan ötürü padiþahlýk makamý tarafýndan takdir gördüðü hatta bunun üzerine yine bir Abhaz olan Hamidiye Kahramaný Aþkhara Rauf Orbay'ýn Cemal dedemi kendisine muhafýz olarak seçtiði anlatýla gelen bir hikayedir. Çok iyi biliyordum ki Kafkasyalýlar Kurtuluþ Savaþý'nda da önemli görevlerde bulunmuþlardý. Yani o çocuk aklýma göre, kf


0056

bu tanýmda bir yanlýþlýk vardý. Nasýl oldu da yaptým bilmiyorum ama tüm heyecanýma raðmen elimi kaldýrýp söz istedim. Öðretmenim þaþkýn bir ifadeyle bana bakýyordu bense donuk bir ifadeyle aslýnda neyi kastettiðini sormuþtum, bunu neden merak ettiðim sorusuna "ben de Çerkesim" cevabýný verdiðim de ezilme sýrasý öðretmenimdeydi. Amacým öðretmenimi zor durumda býrakmak deðildi zira dediðim gibi kendisini seviyordum ve eminim onun amacý da bana hissettirdikleri deðildi öyle ki kendisi çok iyi bir insandý. Fakat bu noktada iyi insan olmak yeterli deðildi hatta yapýlan bu sorumsuzluk insanýn ne derece iyi olduðunu sorgulatan cinstendi. Öðretmenimin bilgi eksikliði ve duyarsýzlýðý, bendeki bir farklýlýðý haykýrýyordu. Farkýnda olmadan birilerini ötekileþtiriyordu ve ben ötekileþtirdiklerinden biriydim fakat o sýrada hiç de ötelerinde deðildim hatta fazlasýyla içlerindeydim. Ben öðretmenimin de bildiði bir "þey"dim ama onun bildiði gibi deðildim. Daha sonraki senelerden birindeydi, Abhazya'dan Türkiye'ye gençlerden oluþan bir halk danslarý topluluðu gelmiþti ve bu ekip memleketim Sinop'ta da bir gösteri yapmýþtý. Hayatýmda ilk defa bir Kafkas Kültür Derneðine o zaman girmiþtim, babamla derneðe gidip çok sayýda gösteri bileti almýþtýk, kahve gibi bir yerdi dernek ama çok temizdi ve duvarlarda Kafkasya'yla ilgili resimler vardý. Bu gösteri benim için baþka ilklere de imza atmýþtý mesela o zaman öðrenmiþtim dünyanýn biz Abazalarý Abhaz olarak tanýdýðýný. Masallardaki Kafkasya vardý hep aklýmda, ailemin geldiði yer ama Abhazya da neresiydi? Bu insanlarýn hepsi Abazaça biliyordu ancak hiçbiri Türkçe bilmiyordu, yoksa onlar da bizim gibi "Türk" deðiller miydi? Hayallerimdeki Kafkasya'da yaþayan insanlar vardý ve daha da önemlisi bu hiç görmediðim topraklar bir zamanlar benim de topraklarýmdý, peki bugün bile benim topraklarým olamaz mýydý? Ama bir yandan da o kadar buralýydýk ki okullarda ve sokaklarda, peki hem buralý hem oralý olamaz mýydýk? Ya da oralý olmak nasýl bir þeydi? O zaman, aklýmdaki sorularýn neyin habercisi olduklarýndan habersizdim fakat þimdi biliyorum ki, anavatan imgesini keþfediyordum. Aradan yýllar geçmiþti, artýk bir üniversite öðrencisiydim. Bundan üç sene öncesiydi, Sinop'taki derneðe girdiðimden beri ilk defa bir Kafkas Kültür Deneðine giriyordum, Kafkas Abhazya Kültür Derneði. Bu derneðin bünyesinde faaliyet gösteren Ridade isimli bir halk danslarý ekibi vardýr, o zaman baþlamýþtým bu ekibe, dans ettiðim süre zarfýnda çok güzel zamanlarým geçti. Bu ekipte tanýþtýðým arkadaþlarým hayatýmdaki en iyi arkadaþlarým arasýndadýr. O zaman amacým danslarýmý öðrenmek, Kafkasyalýlarla beraber olmak ve bu sayede kültürüm adýna bir þeyler yapmaktý. Elimden geldiðince danslarýmý öðrendim, Türkiye'nin her yerinden ve hatta Kafkasya'dan çok sayýda Kafkasyalýyla tanýþtým, kültürüm adýna da bir þeyler

yaptým ama ne yaptým bilmiyorum. Neden oradaydýk, hani orada olmak için Kafkasyalý olmalýydýk da, Kafkasyalý olmak için orada mý olmalýydýk. Kafkasyalý olduðumuz için mi dans ediyorduk yoksa dans ettiðimiz için mi Kafkasyalýydýk. Her sahneye çýkýþýmýzda Kafkasya'yý "kurtardýðýmýzý" düþünüyordum. Oysa Kafkasya'yý kurtarmak ne demekti, nasýl kurtulurdu veya kurtulmaya ihtiyacý var mýydý sorularýna yönelik kurumsal bir sorgulama içinde deðildik. Dans edebildiðimiz kadar Kafkasyalý olamazdýk elbette ama Kafkasyalýlýk adýna baþka ne yapabilirdik? Ekip bizim için danstan, gösteriden, alkýþtan öte bir þeydi, ekip dostluktu, kardeþlikti, eðlenceydi, bizden bir þeydi, bizlerin bir araya gelmesine vesileydi ve ekibe baþka anlamlar yüklemek pek de gerekli deðildi. Mesela ekipler kültürümüzü yaþatmak için gereklidir yaklaþýmýndan ekiplerin içindeyken sýyrýlmýþtým. Zira ekiplerin yaþattýðý ya da icra ettiði ne kadar kültürümüzdür? Ben kültürümüzün danstan ibaret olmadýðýna eminim. Danslarýmýz kültürümüze ait çok fazla referansla doludur ve kuþkusuz ki kültürümüzün önemli bir parçasýdýr. Fakat bizim ekiplerde yaptýklarýmýz köydekilerden biraz farklýdýr, yani ekip danslarý tam anlamýyla geleneksel danslarýmýz deðildir. Ekip danslarý, geleneksel danslarýmýzýn belli bir disiplin içinde ve sahne diliyle ifade ediliþidir, bundan fazlasý deðildir. Fakat ekiplerin pek kullanmadýðýmýz gizli bir gücü vardýr: Ekipler, kültürümüzü yaþatmak için deðil ama kimliðimizi tanýtmak için biçilmiþ kaftandýr. Her zaman hayalini kurduðumuz profesyonel bir Kafkas Halk Danslarý ekibi oluþturur, kültürümüzün ve kimliðimizin yabancýsý binlerce kiþiye gösteri yaparýz ve biz de varýz deriz, buradayýz, yaþýyoruz, dertlerimiz var, kaygýlarýmýz var, kendimize ait deðerlerimiz var. Bu anlamda ekipler güçlü mesajlar vermenin saðlam bir yoludur zira zaten onlara birer sanat faaliyeti olmaktan öte bir kalýp tasarlanmýþtýr. Tabi biz kendi cemiyetimiz dýþýna pek çýkmadýðýmýz için bu gücü pek deðerlendiremeyiz. Kendi aramýzda camia dediðimiz Kafkas toplumuna yönelik çalýþmalarýn yapýldýðý alanlarda yeniçaðýn bireylerine yönelik sosyal çözümler üretemiyoruz. Hepimiz kafasý çalýþan, okuyan yazan, deðiþik uðraþýlarý olan, hepsinden önemlisi enerji dolu gençleriz fakat niteliklerimizi deðerlendirebileceðimiz alanlar açamýyoruz. Sanki bir kum havuzuna kapanmýþ kova ve týrmýklarýmýzla oynuyoruz. Acaba Kafkasyalýlarýn genç potansiyelini bir araya getirmenin en etkili yolu olan ekipler ve dolayýsýyla dernekler gençleri farkýnda olmadan apolitikleþtirmeye de mi "yarýyor"? Öyle ya da böyle, bazýlarýmýzý uzaklaþtýrýyor belki ama bir kýsmýmýzý da olsa bir arada tutuyor ekipler ve maalesef Diasporadaki örgütlenme modelleri deðiþmediði sürece elimizdeki en önemli araçlardan biri. Þimdilerde yoðun olmam sebebiyle gidemiyorum ekip çalýþmalarýna ancak fýrsat buldukça uðrarým derneðe. Bugün hala


57

derneðe girdiðimde mutlu olurum çünkü genç bir kardeþim mýzýka çalar diðer ikisi tahtaya vurur, diðer ikisi de bu otantik senfoniyle dans ederler, bense muhabbetle katýlýrým bu tabloya. Öyle ki Ýstanbul gibi bir metropolde dayatýlan kültürün dýþýna çýkmak o dört duvarýn arasýnda mümkün oluyor. Çünkü yaþam alaný saðlayamadýk kültürümüze, diðer taraftan daðda yazýlmýþ 140 yýldýr derin dondurucuda beklettiðimiz bir kültürü ayrý bir coðrafyada kültürel azýnlýk olarak yaþamak hakkettiði yerde yani hayallerimizde kaldý. Günümüzde bir kimliðin varlýðýný sürdürebilmesi, o kimliðe sivil siyaset yoluyla sahip çýkmaktan geçiyor diye düþünüyorum. Ben bir Kafkasyalýyým ve kimliðim önemli bir derdim, o zaman bir þekilde siyasallaþmalýyým. Bu nasýl yapýlýr bilmiyordum veya nerede yapýlýr. Öyle ki derneðin kendi içindeki politikasýndan bile habersizdim. Dünyada, Kafkasya'da ve yaþadýðýmýz ülkede toplumumuzla ilgili geliþen konularda toplumsal refleksler göstermek, dilimize ve kültürümüze yaþam alanlarý açmak, belki þuan yaptýðýmýz gibi bir dergi çýkartmak bana pek de mümkün görünmüyordu. Açýkçasý Kafkasyalýlar olarak bu konuda fazla tecrübemiz ve hareket alanýmýz yok. Böyle bir dönemde tanýþtým Kafkasya Forumuyla. Bu yapý mutfaðýný derneklerin dýþýna taþýdý ama toplumun dýþýna taþýmadý. Yani toplumumuzdan koptuðumuzu düþünmüyorum zira toplumumuzun bir mekana ait olduðuna inanmýyorum. Diaspora çok sesli olmalý, fikirlerden korkmamalý. Ancak bu þekilde toplumumuza faydalý olabiliriz, kendimizi yarattýðýmýz alanlara kapatarak koruyamayýz. Bir diasporanýn gücü; nerde olursa olsun sayýsý ne olursa olsun, ne kadar ortak bilinç tabanýnda buluþtuðuyla ve gösterdiði toplumsal reflekslerle doðru orantýlýdýr. Önemli olan ayný çatý altýnda oturmak deðil, gerektiðinde çatýlarýn dýþýnda bir araya gelebilmektir. Bahsettiðim þey slogan atarak yürümek deðildir; örgütlü yaþamaktýr, haberdar olmaktýr, deðer verdiðimiz þeylere karþý sessiz kalmamaktýr. Martin Luther King'in "Yaþamýmýz önem verdiðimiz þeylere karþý sessiz kaldýðýmýz gün son bulmaya baþlar" sözü üzerine düþünmek gerek. Diðer taraftan sokakta slogan atarak yürüdüðümüz de oldu. Önceleri çok karþýydým bu iþe zira siyasallaþma kavramýndan anladýðým slogan atmak deðil. Kafkasya Forumu da slogan atarak siyaset yapan bir yer deðil, burada bulunma sebeplerimden biri de bu zaten. Fakat öyle bir þey oldu ki, sokaða çýkmak gerekti: Rusya Federasyonu halklarýna 1864 Çerkes Sürgününün faili Rus Çarý edasýyla seslenen bir adam Türkiye'ye geldi. Putin'in Türkiye ziyaretinden bahsediyorum. Toprak bütünlüðü adý altýnda hayalini kurduðu büyük Rusya Ýmparatorluðuna ulaþmak için Kafkasyalýlarý misket bombalarýna ve kimyasal silahlara hedef gösteren, iþkenceye ve her türlü insan haklarý ihlaline maruz býrakan bu adam; bu uðurda kendi halkýný dahi ateþe atmaktan çekinmiyordu. Ses çýkartmak lazýmdý zira bu

ses kamuoyu oluþturmak için gerekliydi. Kýsa bir süre önce Rusya Federasyonu bölgesel katliam yapabilen bir kimyasal silah bulduðunu deklare etmiþti, bu silahla Rusya Federasyonuna baðlý özerk cumhuriyetlere ve yakýn bölgelere gözdaðý vermeyi amaçlýyordu. Biz de sembolik radyasyon kýyafetleri içinde elimizde pankartlar, kendi sloganlarýmýzla Ýstanbul Taksim'deki Rus Konsolosluðunun önüne yürümüþtük, eyleme Birleþik Kafkasya Derneði ve Kafkas Vakfý destek vermiþti. Fakat öyle bir durum vardý ki; gazetecilere pankartlarý verip biz kameralarý devralsak daha etkili bir eylem olabilirdi zira gazeteciler bizden kalabalýktý. Ama her þeye raðmen bize yakýþan bir eylem oldu. Daha sonra da Çeçenistan'ýn seçilmiþ Baþkaný Aslan Mashadov'un þehit edilmesini protesto ettik ayný yerde. Rus Konsolosluðunun önüne yüründü, basýn bildirisi okundu ve siyah çelenk býrakýldý. Onuru adýna yaþayan, özgürlük diyerek savaþan, barýþ dileðiyle ölen bir adamýn hesabý yasal, meþru ve demokratik bir yöntemle soruldu. Ýntikam için deðil barýþ için baðýrýldý. Ben de bu grubun içindeydim ve haksýzlýða ses çýkartmanýn, bir þeyleri deðiþtiremesek de insanlarýn basýn ve baskýn olanlar tarafýndan mütemadiyen yanlýþ önyargýlarla þarj edildiði bir toplumda kamuoyu oluþturabilmek adýna bir adým atmanýn, barýþa dolayýsýyla insanlýða hizmet etmenin haklýlýðýný yaþadým… Hay Allah "ben de kim oluyorum" deðil mi? Kafkasyalýlýk, þahsým adýna seçtiðim bir yaþam tarzý ve bir ahlak anlayýþýdýr. Kafkasyalýlýðým milliyetçi yaklaþýmlardan arýnmýþ, onlardan çok farklý kültürel bir duruþtur. Bu duruþ kimseyi ötelemez sadece kendi kendini tanýmlar ve bu tanýmý tanýyan herkesle saðlýklý bir iliþki kurabilir. Kafkasyalýlýk tek baþýna yaþanacak bir kimlik deðildir, toplumsal bir yönü vardýr ve her kimlik gibi ona sahip çýkmak da örgütlü hareket etmekten geçer. Doðuþtan gelen kimliðin objektif kimliðimiz olduðu görüþü desteklediðim bir görüþ deðildir zira çaðýmýz uluslar çaðýdýr ve bugün etnik ya da ulusal kimliðimiz doðuþtan kazandýðýmýz kimliðimiz gibi görünebilir fakat belki de yarýn yerini baþka bir þeye býrakacaktýr. Çaðýn ve þartlarýn dayattýklarýna ancak kendi deðerlerimle direnebilirim. Bu deðerler; deðer verdiðim, kimliðimin parçasý bildiðim her þeydir. Bugün herkes deðerleri için belli bir çaba içerisinde. Ben de kimliðim adýna çaba harcýyorum, sadece Kafkasyalý kimliðim için deðil, bir öðrenci olarak, bir dünya vatandaþý olarak, birinin evladý ve bir diðerinin arkadaþý olarak da hayatýmda belli bir çaba harcýyorum. Bu çabayý harcarken hangi kimliðime daha fazla pay ayýracaðým ihtiyaca göre deðiþiyor. Fakat þu çok açýk ki; Kafkasyalýlar kimliklerine sahip çýkmak adýna toplumsal bir duruþ sergilemedikçe, Kafkasyalýlýða yönelik çabam diðer kimliklerime oranla daha fazla olmaya devam edecek.

kf


58

MAKALE makale

Geçmiþe Ýlerleyiþ Kuzey Kafkasya'da Siyasi Dönüþümlere Bir Bakýþ Beslan þu an Ýstanbul'da bulunan üç Çeçen kampýndan biri olan Beykoz kampýnda hayatýný duraðan bir þekilde sürdüren bir mülteci. Aslýnda tam olarak bir mülteci bile deðil, Türkiye Cumhuriyeti yasalarý gereði sadece misafir konumunda. 1971 yýlýnda Grozni'de doðan Beslan'ýn yaþam öyküsü eþliðinde savaþýn sadece askerler arasýnda olmadýðýný, bir ülkenin tüm dengesini, hayallerini nasýl yok ettiðine tanýk olacaðýz.

SCHUMAF SENCER BUSUN

G

ünümüzde Kuzey Kafkasya'daki istikrarsýzlýðýn nedenleri, Rusya Federasyonu'nun iç politikalarý ve yakýn çevre politikalarý göz önünde tutulduðunda daha iyi anlaþýlabilmektedir. Tarihsel olarak; 19. yüzyýlýn son yarýsýnda Çarlýk Rusya'sý tarafýndan iþgal edilmiþ Kuzey Kafkasya'da o günden bugüne süregelen siyasi geliþmeler incelendiðinde günümüze ait yorumlar ve geleceðe dair öngörüler daha saðlýklý yapýlabilir.

A. I. Denikin (Gönüllü Ordu Komutaný, Rus General) kf

Çarlýk, Sovyet ve post-Sovyet dönemlerinin her birinde Rus devletlerinde mevcut olan kolonizasyon ve sömürgeleþtirme politikalarý; bölgede istikrarý imkânsýz hale getirmiþtir. Bunun yanýnda, Rus devletlerinin 'emperyal' niteliði, emperyalist mirasý devralanlar için tek bir ulusal kimliðin oluþumu sürecinde önemli bir açmaz olmuþtur. Teorik olarak, milliyetçilik geleneksel kültür verilerini yeniden yorumlayan yüksek bir kültürün eseridir. Yeniden yorumlama, aslýnda ihtiyaçlardan yola çýkarak geçmiþi yeniden kurma giriþimidir. Ulus ve milliyetçiliðin sosyal bir mühendislik yönü olduðu söylenebilir. [1] Bir coðrafyanýn tarihsel arka planý dikkate alýnmaksýzýn kurulan her hangi bir yapý, farklý etnik unsurlarýn bir arada yaþamasýna engel teþkil edecek, bölgede istikrarýn ve demokrasinin yerleþmesini engelleyecektir. Rus ulusal kimliði ile bütünleþtirilmesi mümkün olmayan unsurlar, muhtemel bir 'ünite'leþme giriþiminin baþarýsýzlýðýna ve mesnetsiz kalmasýna neden olacaktýr. Kuzey Kafkasya bölgesindeki mevcut sýnýrlar incelendiðinde aykýrýlýðýn açýk birer örneði olduklarý görülmektedir. Ayný etnik kökene sahip halklar iki ya da üç farklý devletin içerisinde býrakýlarak yapay 'uluscuk'lar oluþturulmuþtur. Þuan RF' de üç ayrý otonom cumhuriyet (Adýðey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkesk) içerisinde yaþayan Adýðe halký ile RF sýnýrlarýnda kalan Kuzey Osetya'da bir parçasý ve tek taraflý baðýmsýzlýðýný ilan ederek Gürcistan'dan ayrýlan Güney Osetya'da diðer parçasý yaþayan Osetler, bu yapay haritaya bakýldýðýnda göze çarpan halklardan


59

Kafkasya halklarýnýn istikbalini yüzyýllardýr tökezleten þovenizm, 1992'in Aðustos ayýnda Abhazya'ya silahlý iþgale giriþen 'küçük emperyalist' Gürcistan'nin siyasetinde tekrar hortladý. Abhazya'nin Gürcü iþgalinden kurtulmasýnda en Rus Çarlýðý'nýn Yýkýlmasý, Ekim büyük etkenlerden biri olan KDHK'nin bu alandaki Devrimi ve Kuzey Kafkasya rolü bittiðinde, Rusya için artik bu birliðe daha fazla 1917 Rus devriminin sonrasýnda oluþan idari boþluk ve tahammül etmek için bir sebep kalmamýþtý. bazýlarýdýr. Benzer þekilde, ortak kültür ve ortak geçmiþ ile birbirine baðlý olan Kuzey Kafkasya halklarý yaratýlan sun-i bölünmeler veya çatýþmalar ile birbirlerinden koparýlmýþtýr.

siyasi yapýnýn dönüþümünde meydana gelen geçicigöreceli özgürlük ortamý, bölgedeki Rus olmayan halklarý 'yerli irade'nin tarihi topraklarýnda tesisine yöneltmiþ, Kuzey Kafkasya'nýn 19. yy.da Rusya tarafýndan iþgali ve nüfusunun büyük bir kýsmýnýn sürgünü ile baltalanan ulusal kimlik oluþturma süreci, bu geçiþ döneminde yaralarýný sarma fýrsatý bulmuþtur. Bu fýrsat, 11 Mayýs 1918'de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin ilaný ile idealist bir þekilde kullanýlmýþ, ancak siyasi kaosun ve çekiþmelerin odaðýnda kalarak iki yýl içerisinde son bulmuþtur. Osmanlý topraklarýnda yaþayan Kuzey Kafkasya diasporasýnýn özverili destekleri dýþýnda dýþ dünyada haklý davalarýna fiili bir destek bulamayan milliyetçi kadrolar, önce General Denikin'in liderliðindeki Beyaz'larýn saldýrýlarýna maruz kalarak yýpranmýþ, sonrasýnda kýzýl ordunun Kafkasya'daki iþgalinin tamamlanmasýyla yurt dýþýna çýkmak durumunda kalmýþlardýr. Dönemin kargaþa ortamýnda birbiri ile mücadele eden; Bolþevik, ýlýmlý sosyalist, monarþi yanlýsý, vb. Rus odaklarýnýn ortak yönü, 'öteki'nin inisiyatifine, yani yerli halklarýn politik iradesine tahammülleri olmayýþýdýr. Sovyetleþtirme döneminde, Kuzey Kafkasya'da Sovyet sistemini yerleþtirmekten sorumlu Rus Komünist Partisi ve uzantýsý örgütlerin Moskova'daki merkezlerine sorumlu yöneticileri, Kafkasyalý halklarýný ancak milliyetçilere veya siyasi rakipleri 'Beyazlar'a koz olarak kullanabildikleri ölçüde önemsediler. Sovyet-Rus idaresinin bu siyasi komplosu; Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti eski Dýþiþleri Bakaný Haydar Bammat'ýn, dönemin Sovyet Rusya hükümetinin Dýþiþleri Halk Komiseri G.V. Çiçerin'e yazdýðý protesto telgrafýnda þöyle dile getiriliyordu: '…Sovyet birlikleri Gönüllü Ordunun býraktýðý ya da Daðlýlar'ýn onlardan savaþarak aldýðý kentlere giriyordu. Yerli halkýn anlayamadýðý bir husus da yalnýz petrol yataðý deðil, ayný zamanda Çeçenya'nýn coðrafi ve kültürel merkezi olan Grozni'de, Osetya ve Ýnguþetya'nýn merkezi olan Vladikafkas'da ve Kaberdey'in merkezi olan Nalçik'de Sovyet iktidarýnýn ilan edilmesiydi. Daðlý Cumhuriyeti'nin baðýmsýzlýðý ideali ve emekçi Daðlýlar'in iktidarý için sekiz ay boyunca savaþmýþ bulunan Daðlýlar'a inanýlmaz bir darbe vuruldu. Daðlý halklarýn egemenlik iradesi ayaklar altýna alýndý.' [2] Ekim devrimi gerçekleþtirmeye çalýþan Bolþevik kadrolarýn manifestolarýnda sýklýkla halklara bir lütuf gibi sunulan ve çarlýk rejimini zayýflatabilmek için

özellikle iþlenen 'self-determinasyon' hakký birçok halka olduðu gibi Kuzey Kafkasya halklarýna da reva görülmedi. 'Halklar hapishanesi' Rusya'nýn duvarlarý örülmüþtü.

'Tekerrür Eden Bir Dönem' SSCB'nin Sonu SSCB'nin son döneminde yapýlan reformlara ve Gorbaçov'a karþý giderek güçlenen komünist ve aþýrý milliyetçi muhalefet kesimi harekete geçmiþti. Baltýk devletlerindeki sistem muhaliflerinin üzerine tank yollamaktan bile çekinmeyen Gorbaçov'a karþý 19 Aðustos 1991'de bir darbe düzenlendi. SSCB daðýlma sinyallerini bu darbeden önce vermiþti ve darbecilerin düþüncesinin aksine daðýlma sureci hýzlandý. Çeçen Cumhuriyeti banknotu: 3 Nakhar

8 Aralýk 1991'de SSCB resmen daðýldý ve 15 Cumhuriyet baðýmsýzlýðýný ilan etti. Böylece SSCB'yi bir arada tutacak ne pratik düzeyde bir otoritenin ne de bir ulusal kimliðin bulunmadýðý da ilan edilmiþ oluyordu. [3] SSCB daðýldýktan sonra ortaya çýkan durum, bir bakýma Çarlýðýn yýkýlýþýndan sonraki dönemin 'tekerrür'ü görünümündeydi. SSCB 1917 Ekim devrimi ile birlikte içe kapanan ve dýþa karþý endiþe ve korkuyla bakan bir siyasal kültür üzerine kuruldu. Bunun tarihsel ve ideolojik sebepleri olmasýna karþýn, yine benzer sebeplerden bir asra yakýn bir zaman sonra tekrar daðýlýþýn ardýndan, 1917-1922 dönemini anýmsatan bir döneme girildi. Ortaya çýkan idari boþluk ve geçici-göreceli özgürlük dönemi yerel iradelerin yeþermesine ve ulusal kf


60

“Kuzey Kafkasya halklarý için ulusal istikbaline kavuþmanýn yegâne yolu, þiddetten mümkün olduðunca kaçýnmak ve uluslararasý normlarda politika üretmektir. Emperyalist devletler þiddetin ve 'kaos'un bulunduðu bölgelere daha kolay hükmederler. Yerli iþbirlikçilerin sömürge sistemine katkýlarý yetersiz kaldýðýnda gerekli gördükleri þiddet ortamýný kendileri yaratýrlar.” kimliklerin kýsmen revize edilmesine olanak tanýdý. Kuzey Kafkasya özelinde siyasal kimlik mücadelesi 1989'da Kafkas Daðlý Halklar Birliði olarak adýmlarý atýlan ve daha sonra ismi Kafkas Daðlý Halklar Konfederasyonu (KDHK) olarak deðiþen bir yapý þeklinde teþekkül etti. Ancak bir süre sonra, Kuzey Kafkasya'daki bu milliyetçi uyanýþa Rusya'nýn tepkisi sert oldu.

Bu baðlamda, RF Çeçen krizini çözemediði ve bütünlük saðlayacak bir kimlik inþa edemediði için, Çeçenleri bir tehdit gibi algýlamaktaydý. [4] Bu algýnýn sebep olduðu baskýcý sistemin ve þiddetin faturasý ise en aðýr þekilde Çeçen halký olmak üzere tüm Kuzey Kafkasya halklarý tarafýndan ödenmektedir. Rusya, dönüþüm süreci için tehdit olarak algýladýðý krizi, muhtemel tepkilerini beklediði halklara yönelik bir tehdit olarak da kullanabilmektedir. Bu þekilde; dönüþüm sürecinde, Rus olmayan halklardan gelebilecek tepkilerin önüne geçilebileceði düþünülmektedir. Ýkinci Çeçen savaþýnýn devam ettiði 1999 yýlýndan bu yana federal yasalardaki radikal deðiþikliklerin zamanlamasýna bakýldýðýnda, Kafkasya'da ve Rusya'da gerçekleþtirilen þiddet eylemleriyle bir paralellik görülebilmektedir.

Kafkasya halklarýnýn istikbalini yüzyýllardýr tökezleten þovenizm, 1992'in Aðustos ayýnda Abhazya'ya silahlý iþgale giriþen 'küçük emperyalist' Gürcistan'nin siyasetinde tekrar hortladý. Abhazya'nin Gürcü iþgalinden kurtulmasýnda en büyük etkenlerden biri olan KDHK'nin bu alandaki rolü bittiðinde, Rusya için artik bu birliðe daha fazla tahammül etmek için bir sebep kalmamýþtý. Aradan geçen yýllar içinde Kafkasya'da varlýðýný sürdüren sömürge rejimi, KDHK'na politik selefi olduðu Baðýmsýz Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nden daha uzun bir yaþam þansý vermedi.

2000 yýlý içerisinde 'Güney Rusya' dâhil olmak üzere yedi bölgeye ayrýlan RF' de, Kuzey Kafkasya'nýn coðrafî büyüklüðü kuzeye doðru geniþletilmiþ; Astrahan, Rostov ve Kalmukya bu yeni oluþturulan güney bölgesinin sýnýrlarý içerisinde tutularak etnik olarak bölgenin Rus olan nüfusu artýrýlmýþtýr. [5] Çarlýðýn yýkýlmasýndan sonra devrim sürecinde ve benzeri olan post-Sovyet geçiþ döneminde uluslaþma çabalarý zaten engellenmiþ olan Kafkasya halklarýný, tarihi topraklarýnýn ismini dahi literatürlerinden kaldýrýlarak, baský yolu ile Güney Rusya Federal Bölgesi'nin yurt-

Yeni Süreç Günümüzde RF'nun, devam eden bir siyasi dönüþüm içerisinde olduðuna iþaret eden geliþmeler göze çarpmaktadýr. RF'nun çok uluslu bir devlet olmasý, bir baþka deðiþle etnik cumhuriyetlere ayrýlmýþ bir siyasal yapý olmasý (Rus etnisitesinin oluþturduðu bir ünite bulunmamasý dikkat çekicidir), içinde barýndýrdýðý halklarý/uluslarý, uluslararasý hukukun bir süjesi ve ayni zamanda self determinasyon haklarýna sahip olduðunun kabulü anlamýna gelmektedir. Bu verili durum, yasal yoldan daðýlmaya zemin hazýrladýðý gerekçesiyle sakýncalý görülmüþ, çok-uluslu devlet yerine ikame edeceði düþünülen yapýya ön-hazýrlýk olarak bir süredir merkezileþtirme politikalarý yoðunlaþtýrýlmýþtýr. Sovyet döneminden beri süre gelen çok uluslu yapýnýn kaldýrýlmasý, yani siyasi idarelerin etnik temeller üzerine deðil coðrafi birimler üzerine inþa edilmesi amaçlanmaktadýr. RF içinde Rus ulusal kimliði ile bütünleþtirilemeyecek etnik unsurlar yaþamaktadýr. Kuzey Kafkasya'daki otonomiler ve halklarý ise bu pencereden bakýldýðýnda; Rus ulus-devlet yapýsýnýn tesisine engel olarak görüldüðü oranda, homojenleþtirme ve benzeþtirme politikalarýnýn hedefi haline gelmektedir. kf

Homojenleþtirme çabalarýnýn baþarýsýzlýðý ve bölgedeki kimlik boþluðu RF'nun daha baskýcý ve þiddetli tepkilerine sebep olabilmektedir.


61

taþlarý haline getirilmeye çalýþýlmaktadýr. Böylece bu halklar arasýndaki muhtemel milliyetçi muhalefetin yasal mücadele yollarý kapatýlacak ve bu halklarýn uluslararasý hukukun bir süjesi olma durumu ortadan kaldýrýlmýþ olacaktýr. Bununla birlikte, Çarlýk ve SSCB politikalarý neticesi oluþan tarihsel haksýzlýklarýn telafisi amacýyla yapýlacak uluslar arasý giriþimlerin de kýsmen önüne geçilecektir. RF sýnýrlarý içerisindeki Rus olmayan halklarýn sosyal - kültürel ihtiyaçlarýnýn giderilmesinin tek ve mutlak olarak merkezin kontrolüne býrakmak bu halklarýn ulusal geliþiminin tamamýyla engellenmesi manasýna gelmektedir.

'Þiddet ve Kaos'

mücadele yolundan yoksun kalmýþlardýr. Kendi nüfusunun en az bir kaç katý diasporaya sahip olan Kuzey Kafkasya halklarýnýn bu baðlamda fikirsel izolasyona maruz kalmasý, Rusya'nýn Kafkas diasporasýnýn da dâhil olduðu dünya kamuoyuna yönelik dezenformasyon çalýþmalarýnýn etkisini göstermekle birlikte, Kafkas diasporasýnýn da tarihsel sorumluluklarýnýn bilincinde olmadýðýnýn kanýtýdýr. Özellikle batýlý bazý gruplarýn bölgedeki muhtemel çýkarlarý uðruna gösterdikleri yoðun ilgiye raðmen, Kafkas diasporasýnýn ve Türkiye dâhil olmak üzere yaþadýklarý ülkelerdeki sivil kamuoyunun bugünkü eylemsizliði ve bölgeye ilgisizliði dikkat çekicidir. 1996 Hasavyurt Anlaþmasý ile sona eren ilk Rus-Çeçen Savaþý'ndan sonra, Putin döneminde Rusya'nýn 1999 sonbaharýnda ikinci defa Çeçenistan'a müdahale etmesinin önemli noktalarýndan biri de Rusya'nýn Çeçenleri antidemokrat, radikal Ýslâmcý, uluslararasý terörizmin destekleyicisi olarak uluslararasý kamuoyuna lanse etmesinde baþarýya ulaþmasýdýr. [7] Rusya'nýn Kafkasya'daki askeri hareketliliði tüm bölgede nüfuzunu devam ettirmesinin yegâne yoludur.

Diðer yandan, Kuzey Kafkasya'daki federe devletler, Rusya Federasyon anlaþmasýna göre baþka bölgelerde, cumhuriyetlerde temsilcilik açabilme haklarý olduðu gibi ve askerî eðitim, kültür, ekonomi alanlarýnda ikili anlaþmalar imzalayabilmektedirler. [8] Ayrýca, Federasyon dâhilindeki devletler kendi sýnýrlarýný, ikili anlaþmalarla deðiþtirme ve düzenleme haklarýna sahipHaydar Bammat'in politik sürgünde olduðu Ýsviçre'nin tirler. [9] Federasyon anlaþmasýný bir þekilde imzalamýþ Lozan þehrindeyken aldýðý bir posta kartý olan devletlerin bu hakký kullanabilmeleri verili politik ortamda zor görünmekle beraber, uluslararasý Kuzey Kafkasya halklarý için ulusal istikbaline kavuþ- toplumun ilgisi ve desteðini kazanabilecek projeler manýn yegâne yolu, þiddetten mümkün olduðunca üretmek imkânsýz deðildir. kaçýnmak ve uluslararasý normlarda politika üretmektir. Emperyalist devletler þiddetin ve 'kaos'un bulunduðu bölgelere daha kolay hükmederler. Yerli iþbir- 1. Dr. Zeynep Daðý: 'Kimlik, Milliyetçilik ve Dýþ Politika' likçilerin sömürge sistemine katkýlarý yetersiz kaldýðýn- RUSYA'NIN DÖNÜÞÜMÜ, Ýstanbul, 2002, s. 30-31 2. Sefer E. Berzeg: 'Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti 1917da gerekli gördükleri þiddet ortamýný kendileri yaratýr1922', II. Cilt "Baðýmsýzlýk Mücadelesi", Ýstanbul, Mayýs lar. 2004, s. 276 Halk iradesini yansýtmayan iktidarlarýn muhaliflerinde 3. Dr. Zeynep Daðý: 'Kimlik, Milliyetçilik ve Dýþ Politika' en çok görmek istedikleri þeyin þiddet olduðu aþikârdýr. RUSYA'NIN DÖNÜÞÜMÜ, Ýstanbul, 2002, s. 99 20. yüzyýlýn birçok özgürlük mücadelesine ilham kay- 4. a.g.e. s. 121 naðý olan Gandi'nin tespiti bunu doðrulamaktadýr: 5. ASAM (Avrasya Stratejik Araþtýrmalar Merkezi): "Yönetilenlerin yardýmý olmazsa, Ýngilizler Hindistan'ý 'Kafkasya'nýn Jeopolitik Sorunlarý', Kafkasya Araþtýrmalarý Dizisi 7, Ankara, 2003, s. 62 yönetemez." [6] 11 Eylül'den sonra toplumlarda yaratýlmaya çalýþýlan 'Ýslami Terör' paranoyasý Rusya'da bazý güçlerce, Kuzey Kafkasya'da öteden beri kýþkýrtýlan etnik çatýþmalara ek olarak, dini gruplarýn da provoke edilmesine zemin hazýrladý. Hýristiyan ve Müslüman halklar Sovyetlerin ardýndan dini yeniden keþfetmiþti. Sovyet döneminde ve sonrasýndaki politik iklimde ulusal bir perspektif geliþtirememiþ Kuzey Kafkasya'da, dine ilgi gösteren ve zamanla yönetimlerin sistemli baskýlarýna maruz kalan kesimler, þiddet harici alternatif bir

6. Ümit Þimþek: 'Bir Polonya Klasiði UÇAN ÜNÝVERSÝTE', Ýstanbul, 2003, s. 92 7. ASAM (Avrasya Stratejik Araþtýrmalar Merkezi): 'Kafkasya'nýn Jeopolitik Sorunlarý', Kafkasya Araþtýrmalarý Dizisi 7, Ankara, 2003 8. a.g.e., s. 63 9. RF Anayasasý, Bölüm 3: 'Federal Yapý', ilgili maddeler 65-79, http://www.kremlin.ru/

kf


62

KÖÞE YAZISI ters köþe

Nalçik Olaylarýnýn Anýmsattýklarý YAÞAR GÜVEN

Y

Ters Köþe

ýl 1995 olmalý. Adigey Cumhuriyeti'nden Halk Danslarý Topluluðu NALMES gelmiþti Türkiye'ye. Birçok kentte sunum programlanmýþtý. Ýstanbul için de "yakýþýr" þekilde Atatürk Kültür Merkezi' nde yapýlmýþtý sunum. (Yýllar sonra Nalmes yine geldi. 2004 olmalý. Belirtmeden geçemeyeceðim, performansý bana göre 1995' e kýyasla düþüktü.) Konaklama için evlerde aðýrlama düþünülmüþ ve yapýlan çaðrýlarla aileler belirlenmiþti. Biz de eþimin akrabasý olan ve o dönem cumhuriyetin yönetici kademesinde görev yapan orta yaþýn üzerinde bir bayan ile, Nalmes' in çalýþtýrýcýlarýndan bir bayaný misafir etmiþtik. Evlerde konaklama nedeniyle Nalmes' in ilk Ýstanbul sunumuna iliþkin birçok aný vardýr ailelerde. Bizde konuþulanlarýn bir kýsmý bana Nalçik olaylarýný anýmsattý. 1990' lý yýllarda daðýlan SSCB' nin ardýndan Kafkasya' daki özerk cumhuriyetler, federasyon cumhuriyeti ilanlarýný peþ-peþe yapmýþtý. Ayný zamanda da sosyalizm hýzla kapitalizme kulaç atýyordu. Her devrin yöneticisi baþkanlar, liderler çok sevdikleri halklarý aman üzülmesin, bocalamasýn diye bir gecede sosyalist baþkan konumundan liberal baþkan konumuna adapte olurken yürekleri parçalanmýþtý sanýyorum. Kendilerini feda ediyorlardý gözyaþlarý içinde. Bütün özverileri halklarý içindi, tabii ki kendilerini feda edecek, tabii ki gözyaþý dökeceklerdi. (Timsah lafý etmedim, iftira atýlmasýn.) Her evde farklý sohbetler yapýlmýþ olmalý. Bizim evde de biraz siyaset konuþuldu. Köyden kasabaya 5 yaþýnda iken göç edince, Adigece masal anlatan bendenizden, ekonomik koþullarýn da etkisiyle ancak konuþu-

laný anlayan, telaffuzda zorluk çeken bir posa kalmýþtý geriye. Efendim, kabahatin büyüðü benim mi? Biraz çaba göstersem unutmaz mýydým, unuttuysam bile yeniden öðrenemez miydim? Doðrudur. Dýþ etkenler de unutulmamalý. Herkes haklý. Henüz 5 yaþýmda iken köyden kasabaya taþýnmýþtýk. Çok güzel Adigece konuþtuðum anlatýlýrdý, konuþamamaya baþladýðým yýllarda. Büyüklerimin, öðrettikleri masallarý tekrar tekrar anlattýrdýklarýný anýmsarým. Kasabaya göç etmemizin nedeni ekonomik koþullardý. Çok kardeþli bir aile idi babamlar; varlýklarý olan topraðý üleþtikten sonra kardeþlerden babamýn payýna düþen alan yaþamak için yeterli olamamýþ belli ki kasabada çalýþmaya baþlamýþ. Köyden kente göçün ana nedenlerinden biri deðil midir bu durum? Yarýcý yöntemi ile topraðý iþliyor olmak ve artýþ gösteren aile nüfusunu alaný ayný duran tarlayý iþleyerek geçindirmek tabi ki olanaksýzdý. Sermaye birikiminin oluþturulmasý ve burjuvazinin palazlandýrýlmasý gerektiði dönemde kalmýþtý üstelik "Köylünün milletin efendisi olduðu" yýllar. Bir dönemin daða taþa Karaoðlan yazýldýðý seçim döneminde, söz konusu siyasetçinin oy patlamasýnýn nedenlerinden biri de "aracý-tefeci" yi ortadan kaldýrýp üretenin çok kazanacaðý, tüketenin ürüne daha ekonomik ulaþacaðý ekonomik koþullarýn sözünün verilmiþ olmasý idi. Siyaset böyledir iþte, teoride kalýyor sözler. Kýsaca geçen yýllarda köylünün ekonomik durumu kötüye gitmiþti. Topraðýn kardeþler arasýnda üleþtirilmesinin ve küçülmesinin yanýnda bir de böyle önemli bir neden (ürettiðinin karþýlýðýný alamamak) vardý. Bu parantezden kasýt, güzel güzel Adigece konuþabilirken nasýl konuþamaz hale geldiðimi -gerilediðimi- aktarmak içindi.


63

Sohbete geri dönmeli. Adigey' e kayýnbiraderimle birlikte yerleþen Türkiyeli arkadaþýmýn yardýmý, biraz da kafa göz yararak konuþtuk, güzel güzel tartýþtýk. Sosyalizmi, kapitalizmi, Lenin'i, Stalin'i, sonraki dönemleri... Sosyalizmden ne anladýðýmý anlatmaya çalýþtým. Onlar da farklý liderlerle farklý þeyler yaþadýklarýný anlattýlar. Lider ve sosyalizm; hemen aklýma Zapatistalar geliyor, kumandan yok, kumandan yardýmcýsý var. Bazý diyaloglarý aktarmalýyým; "-Bu daire sizin mi? (Bize soruyorlar) -Hayýr, kira ödüyoruz. -Ne zaman sizin olacak? -Hiçbir zaman. -Neden kira ödüyorsunuz o zaman? -Bu dairede, dairenin sahibine kira ödeyerek oturabiliyoruz. -Yani bu dairenin bir sahibi var, baþka yerde oturuyor ve burayý kiraya verip para mý alýyor? -Evet." Sosyalizme el sallayarak veda edenler, belli bir süre taksit öder gibi ödeme yapýlacaðýný ve daire sahibi olunabileceðini düþünüyorlardý. Birden fazla gayrý menkul sahibi olmanýn, kira geliri elde etmenin mantýðý henüz oturmamýþtý. Oturacak o kadar çok þey vardý ki daha.! Bir diðer diyalog;: "-Siz þanslýsýnýz. (Bize söylüyorlar) -Neden? -Ýstediðiniz herþeyi alabilirsiniz. -Nasýl yani? -Marketlerde, maðazalarda herþey var, kýsa sürede bunu gözlemleyebildik. -Gördüklerinizi alabilmek için alým gücü gerekiyor ama. -Nasýl yani? -Herkes istediðini alamaz, geliri ölçüsünde alabilir." Ýstanbul turu organize edilmiþti gündüz. Sanýyorum Beyoðlu turu da vardý. Bu turdan sonraki sohbette, ne demek istediðimi anladýklarýný acý bir þekilde ifade etmiþlerdi. "Haklýymýþsýn, biz alýþ veriþ için xx dolar ayýrmýþtýk, bu miktarla maðazalardan ciddi birþey alabilmenin olanaðý yokmuþ, daha uygun fiyatlý yerler bulduk, birkaç parça hediye satýn aldýk yakýnlarýmýza." Sohbetin can alýcý yaný ise siyasi sistemleri konuþurken samimi ortamda bize aktardýklarý idi; "Sosyalizm bize uymadý, þimdi sen karþý çýkarsýn bizdeki sistem uymadý diyelim; hýzlý geçiþte gördük ki kapitalizm de pek uymayacak. Gençlerimiz kötü yolda. Ýçkiye çok alýþtýlar. Ýçkinin önünü almak için din

konusuna eðilmek gerek. Bu sayede belki buna engel olabiliriz." Bir anlamda Adigey' deki halkýmýzýn thamadelerinden biri söylüyordu bunu. Gelinen nokta 1995' lerde bu mu idi? Çok daha önce böyleydi anlaþýlan. Bireysel bir düþünce de deðildi bu. Belli ki Adigey' de sohbet konusu idi. Ýçki vb. gibi kötülüklerden uzak durmanýn yolu dini ögeleri öne çýkarmak olabilir diye düþünülüyordu. Karþý çýkýp, 80' li yýllarda yeþil kuþak manevralarý ile SSCB çevresinde örülmeye çalýþýlan aðý ve Türkiye' nin gerçeklerini anlatarak, bunlardan bir sonuç çýkarmalarýný saðlamaya çalýþtým. Olumsuzluklar, ekonomik açmazlar, slav milliyetçisi kýlýklý çýkar inisiyatifleri ve dahi bir dizi þey; kurtuluþ yolu bulunmasýnda alternatif aranmasýna neden olacaktýr. Kestirme bakýþ açýsýnýn; yukarýda özetlenen biçimde çýkýþ yolunun ne sosyalizm, ne de kapitalizm olup en yakýn ve ulaþmasý en kolay din çerçevesinde kurtuluþun saðlanacaðý inancý olmasý, ayný zamanda dini siyasallaþtýranlarca bu durumun manipule edilmesinin çok kolay olmasý; siyasal dinin sanýlandan hýzlý týrmanýp sýkýntý yaratacak seviyeye ulaþacaðýnýn göstergesi idi. Bu tesbitin yapýlmasýnda geç kaldýk. Þimdi bir de yaþananlarýn ilaç gibi geldiði deðerlendirmesini yapan Putin ve yandaþlarý ile yöneticilerin Kafkasya' ya geleneksel bakýþ açýsý dikkate alýndýðýnda, uyanýk ve öngörülü olunmasý gereði açýktýr. Manipulasyonu sadece dini çevreler deðil, istenilen ortamýn yaratýlmasý için egemenler de kullanacaktýr. Kullanmýþtýr Nalçik' te. Her devrin yöneticilerine þüpheyle bakmak gerekti 90' lý yýllarda. Yeterince bakýlamadý. Türkiye ayaðýnda yeterince sivil duruyor gibiydik. Kafkasya ayaðýmýz ise pek sivil olamadý. Bir dönem Soros vs derken STK' larýn Abhazya' da yoðunlaþmasý çok sýcak gelmiþti. Resmileþmeden önce Dünya Çerkes Birliði giriþimi de. Sivillerle kurulacak temaslar ve ortak organizasyonlar çok önemlidir. Yönetenler yönetmeye devam etsin, Putin uyumlu siyasetlerine de devam etsin. Artýk atanacak yöneticilerle diyaloðu kuracak sivil olmayanlarýmýz nasýlsa olacak. Biz sivil tarafýna bakalým. Diasporik yaþamýn dezavantajlarýný yaza çize bitiremedik, buna da bir mola verip diasporik yaþamý avantaja çevirelim. Dünyada örnekleri de var. Bu avantajý eþitlerin birlikteliði ile örgütlemeye çalýþalým. Dünyanýn her tarafýndaki Çerkesleri, hiyerarþik yapýsý olmayan, amacý demokratik yaþam içinde etnikliði diðer halklarla birlikte eþit yaþamak olan bir duruþla özetlenebilecek organizasyonla bir araya getirmeye çalýþalým. Sivilleþelim ve bir de böyle bakalým. Yeni birþey söylemediðimin bilincindeyim. Ama uzaðýnda gibi duruyoruz bu þeye. Yakýnlaþalým.

kf


64

KAFKASYA FORUMU ABONELÝK ÝÞLEMLERÝ Yurtiçi Abonelik Ýçin: Aþaðýdaki Hesap Numarasýna 30 YTL yatýrmanýz ve www.kafkasyaforumu.org/form sayfasýnda bulunan abonelik formunu doldurmanýz yeterlidir. Türkiye Ýþ Bankasý A.Þ Hesap Sahibi: Can Kesgin Hesap Numarasi: 738400 Þube Kodu :1106 Þirinevler/Ýstanbul Yurtdýþý Abonelik Ýçin: PayPal (c) www.kafkasyaforumu.org/form


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.