01
editörden
editörden
“Özgürlük ve sevginin herkesi buluþturduðu, sömürü ve zulmün olmadýðý bir dünya hayal deðildir. Çünkü bugunkünü de biz yaptýk!”
Ý
smet Arasan'ýn kuþkusuz insanlýðýn ortak arzusunu dile getirdiði dizeleriyle yeniden merhaba!Bu yolda bize uzattýðýnýz elinizde tuttuðunuz 3.sayýmýzda yine yeniden kendimizi biraz daha geliþtiriyor ve dönüþtürüyorken, sizleri de biraz daha tanýdýðýmýz bir istasyondayýz þimdi. Çevirdiðiniz her sayfada, Forum'un her bir üyesinin ve çeþitli projelerde bizimle beraber olmayý seçenlerin,sömürü ve zulmün olmadýðý bir dünyayý hayal edenlerin,uluslararasý arenada,diðer tüm kültürler için olduðu gibi korunmayý hakeden kültürel deðerlerine sahip çýkanlarýn sessizliði bozma çabasýna tanýk olacaksýnýz!Yine bu sayýmýzda da ender rastlanabilecek iddialý konu ,yorum ve araþtýrmalarýmýzla huzurunuzdayýz. Aydýnlatýcý ve keyifli olmasý dileðiyle... Eski Rus istihbaratý KGB' nin Abhazya'da oluþturduðu istihbarat aðýnýn raporlamalarýný okurken bir halkýn kendi topraklarýnda dahi kendi dilinde eðitim hakkýnýn ellerinden alýnma çabasýna ve buna direnenlerin nasýlda kolayca fiþlendiðinin ibret verici tablosuna yýllar sonra tanýk olacaksýnýz. "Kadim Savaþlar" tarihin ve "Kazaklar" Rusya'nýn geçmiþten bugüne Kafkasya'ya iliþkin politikalarýnýn izni sürerken, anlatýcýlarýnýn akýcý dili ve yorumlarýyla bugün bölgedeki çatýþmalarýn nedenlerini sorgularken artýk bölge haritasý ve üzerindeki deðerlendirmeleriniz daha berraklaþacaktýr,umarýz. "Basklar'la Ýlgili Birkaç Söz" hakikaten birkaç sözden ibaret bir çeviri. Ancak konuya ilgi duyanlarýn önünü açabilecek ve her þeyden önemlisi Abhazca okuma ve yazmanýn kolay yollarýný geliþtirmiþ olan bildiðimiz ve yaþayan tek deðerli çevirmen Ajiba Faruk'un elinden çýkmýþ olmasý da yazýnýn yayýnlanmasý için ayrý bir motivasyon kaynaðý. Küreselleþmeyi kültürel perspektifle derinlemesine inceleyen ve "raðmen" kültürel nüveleri koruyabilmenin yollarýný örneksemelerle sunan ve daha bu konuda söy lenecek çok söz yapýlacak çok iþ olduðu bilinciyle kaleme alýnmýþ bir yazý. Çeçen Kamplarýndan evvelce söz verdiðimiz üzere film gibi bir yaþam öyküsü daha.Ve yine "Son Sesler" belgeselinin yaratýcýsý Ýsmet Arasan'ýn deðerli çalýþmasýna iliþkin yaptýðýmýz röportajla bu tarzda çalýþmalarýn önünü açmanýn yollarýný aramak ve kendisine Kafkasyalýlar olarak teþekkürü bir borç bildiðimizi ifade etmekti niyetimiz. Kanayan yaramýz Çeçenistan…Kaan Akdoðan'ýn bizden esirgemediði deðerli çalýþmasý, bu defa Çeçenler'in haklý direniþinin uluslararasý boyutunu hukuki bir temellendirmeyle deðerlendiriyor. Dikkatle ve hakketiði özeni göstererek okunmasý gereken bir çalýþma. Artýk hem Çeçen direniþini geçmiþten bugüne sahiplenmekten vazgeçenlerin hem de etnik kýyýmý terörizm yaftasýyla unutturmaya çalýþanlarýn söyleyecek bir sözü kalmayacak! Savaþýn çirkin yüzünü açýk eden bir filmden çýkarsamalar ve "kültür ve insan" ortaklaþmasýnýn yansýlarý ve korunmasý gereken deðerlerýn önemini vurgulayan bir de kitap eleþtirisi, 'Absuwa Fuat' ýn okuruna deðenler… Selim Perçinel'in bu ayki yazýsýnda birinci ve ikinci Çeçenistan savaþý kýyaslamasý, bugün bölge için taraflararasý diyaloðun artýk kaçýnýlmaz olduðu vurgusuyla nihayetleniyor;"Barýþ herkes için en iyi çözüm…" Deðiþen dünyada kent kültürünün hayatlarýmýza getirdiði kolaylýklarý yaþarken, ayný zamanda geçmiþten bugüne kendine ait olanlarý yitiriþin de kaçýnýlmaz olduðu bir noktada hayatý yakalamalý eski ve yeni olanýharmanlayarak bizi yeniden varetmeliydik. Bu bilinçle, "Kýsa Film" ve "Edebiyat" olmak iki ayrý atölye çalýþmasý baþlattýk. Proje sorumlusu olan arkadaþlarýmýzýn ve bizi bu yolculukta yalnýz býrakmayan deðerli hocalarýmýz Erol Köroðlu ve Hüseyin Kuzu'nun katkýlarýyla yaptýðýmýz çalýþmalarýn ürünlerini önümüzdeki günlerde sizlerle de paylaþmak için sabýrsýzlanýyoruz. Bizden olan her þeyi hep ayný heyecanla paylaþmak dileðiyle…
Aþharapha Elif Yar
01 10 28 37 52 58 63
Editörden Elif Yar
04
Kadim Savaþ Kmza Murat Özkan
Rus Kazaklarý Khurma Can Kesgin
20
Çeçenya’nýn Hukuki Meþruiyeti Kaan Akdoðan
Kafkasya Dersleri Bydanuk Ridade Fidan
30
Gerçekliðe Doðru-Ýsmet Arasan Ju Ahmet Demirci - Gughej Nefin Candemir
Abhazya Dosyasý (1) Hraça Alper Kahraman
45
Üç Nesil Sürgün Hayatlar (2) Gýrýn Muhammet Salmak
Küreselleþme ve Diaspora Kimliði Üzerine Watýrýpha Yasemin Oral
55
Basklar Ýçin Bir Kaç Söz Ajiba Faruk Mert
Çeçenistan Savaþý Yayýlýyor Mu? Selim Perçinel
61
Kitap: Apsuwa Fuat Mkanba Çaðlar Konukman
Film: Deliler Evi Bahar Burcu Karahan
KADÝM SAVAÞ Çeçenya'da 12 yýldýr süren savaþ, Daðýstan'da giderek olaðanlaþan çatýþmalar, Kabardey- Balkar'ýn baþkenti Nalçik'e yapýlan baskýn, Adigey'in Krasnodar eyaletine baðlanmasý yönünde atýlan adýmlar, Gürcistan'ýn Osetya ve Abhazya'ya yönelik artan saldýrý tehditleri... Tüm bölgelerinde gerilimin giderek týrmandýðý Kafkasya'yý nasýl bir gelecek bekliyor? Rusya'nýn bölgede yapmakta olduðu politik ve askeri deðiþiklikler, tek baþlarýna bir þey ifade etmeseler de, hepsi bir yap-bozun parçalarý aslýnda.Geleceðin Kafkasya'yý ve hayatlarýmýzý sarsacak olaylara gebe olduðu kuvvetle muhtemel. Altýmýzdaki zemin titrerken, sebebini anlamak için günümüzde yaþananlarýn tarihteki karþýlýklarýný tekrar tekrar oku-
04
RUS KAZAKLARI Rusya, 1864'de Çerkes Sürgünü ile noktalanan Kafkas-Rus savaþýna sonucunda uluslararasý alanda Kafkasya'ya harita üstünde hâkim olsa da, Kafkasya'nýn kendi topraðý olmadýðýný, dahasý daðlýlarýn özgürlük ruhunu hiçbir zaman kýramadýðýný hissediyordu. Ruslar, "hissetmek"le "bilmek" arasýndaki nüansýn farkýndalar. Buna cevap olarak Çarlýk Rusya'sý günümüzde yeniden inþa edilmeliydi. O halde baþvurulacak olan kaynak, yani Çarlýk Rusya'sý tarihi iyi etüt edilmelidir. Çarlýk Rusya'sý zamanýnda, Kazaklarýn, Kafkasya'nýn iþgal edilmesinde ve kolonileþtirilmesinde oynadýklarý rol tart ý þ m a s ý z d ý r. Madem tarihin sayfalarý geriye doðru açýlýyor, o halde Kazaklarýn geçmiþteki ve günümüzdeki durumlarýný, merkezi hükümetle, Kafkasya'nýn otokton halklarý olan Çerkeslerle ve diðer halklarla olan iliþkilerini incelemek
10
ABHAZYA DOSYASI (1) Savaþ tehlikesi diasporayý ciddi bir endiþeye sevk ederken bir yandan da bir ilkin gerçekleþmesine sebep oldu: Savaþ sonrasýnda Kafkas diasporasý Abhazya konusunda ilk toplumsal tepkisini göstererek sivil ve yaygýn bir örgütlenmeye adýmýný attý. Baðýmsýz Abhazya Platformu adýyla örgütlenen bölge inisiyatifleri Gürcistan hükümetini saldýrgan tutumu sebebiyle kýnayan, Gürcistan halkýný ve dünya kamuoyunu bu tutuma karþý tavýr almaya çaðýran bir basýn bültenini 11 ilde eþ zamanlý olarak okudular. Platformun sivil bir organizasyon olarak diasporanýn Abhazya konusundaki hassasiyetlerini istikrarlý bir þekilde sunabilmesini umuyoruz.
K Ü N Y E
37
Baský Yazý Ýþleri EK-BÝL Matbaacýlýk, Evren Mah. Ahmet Demirci, Alper Kahraman, Çaðlar Halkalý Cad. Kuzu Sok. No.3 Konukman, Çiðdem Hatacýkoðlu, Haluk Özcan, Muhammet Salmak, Murat Özkan, Ridade Fidan, Baðcýlar/Ýstanbul 0212 5504949 Sencer Busun, Zahit Kuyumcu Resim&Fotoðraf Reklam Sorumlusu Birleþik Kafkasya Derneði Arþivi Ahmet Demirci Ýletiþim Abone Sorumlusu iletisim@kafkasyaforumu.org Gülay Sey : gulay@kafkasyaforumu.org Katkýda Bulunanlar Sencer Busun (Avrupa): Mehmet Güç, Aydan Çelik, Þamil Aðralý sencer@kafkasyaforumu.org Dergide yer alan tüm yazýlarýn sorumluluðu yazarlarýna aittir. www.kafkasyaforumu.org Ýki Aylik Siyasi Dergi Ocak-Þubat, 2006, Sayý:2 Kafkasya Forumu Dergisi Adýna Sahibi Can Kesgin, Feridiye Cad. Taksim Fýrýn Sok. No.4 Daire.10, Taksim/Ýstanbul Genel Yayýn Yönetmeni Elif Yar Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Can Kesgin Grafik Uygulama-Kapak Haluk Özcan
Kafkasya’nýn
Kadim Savaþý
Çeçenya'da 12 yýldýr süren savaþ, Daðýstan'da giderek olaðanlaþan çatýþmalar, Kabardey- Balkar'ýn baþkenti Nalçik'e yapýlan baskýn, Adigey'in Krasnodar eyaletine baðlanmasý yönünde atýlan adýmlar, Gürcistan'ýn Osetya ve Abhazya'ya yönelik artan saldýrý tehditleri... Tüm bölgelerinde gerilimin giderek týrmandýðý Kafkasya'yý nasýl bir gelecek bekliyor? Rusya'nýn bölgede yapmakta olduðu politik ve askeri deðiþiklikler, tek baþlarýna bir þey ifade etmeseler de, hepsi bir yap-bozun parçalarý aslýnda. Geleceðin Kafkasya'yý ve hayatlarýmýzý sarsacak olaylara gebe olduðu kuvvetle muhtemel. Altýmýzdaki zemin titrerken, sebebini anlamak için günümüzde yaþananlarýn tarihteki karþýlýklarýný tekrar
KMZA MURAT ÖZKAN
G
regoryan takvimine göre 2 Haziran, 1864 yýlýnda kullanýlan Julian takvimine göreyse 21 Mayýs günü, Kbadaa yaylasýnda toplanan Rus birlikleri yüzlerce yýldýr süren bir savaþa son noktayý koymaya hazýrlanýyorlardý.* "Gökyüzü çökecek olsa süngüleriyle tutacak kadar kalabalýk" olan Çar'ýn ordusu, bu büyük zaferi o gün edilen dualar, "kahramanlýk" gösteren birliklerin sancaklarýna takýlan madalyalar ve Çar'ýn tebrik mesajý ile kutladý. Oysa, o gün en sonunda bittiði düþünülen savaþ her kadim ihtilaf gibi hýzlandý, durakladý, ama hep devam etti. Güçlü bir yeraltý ýrmaðý gibi üzerindeki zeminin zayýfladýðý her yerden fýþkýrdý. O 2 Haziran sabahý takdis ve taltif edilen Rus ve Kazak askerler oðullarýný, onlar da kendi oðullarýný Kafkasya'daki o kadim savaþa gönderdiler. Rusya'nýn Kafkasya ile olan mücadelesi, Doðu Avrupa'daki Slav kabilelerine onlarý bir araya getiren bir Viking Bey'inin ismine ithafen "Rus" denmeye baþlamadan, ilk savaþý kimsenin hatýrlamayacaðý kadar eskiye dayanmaktadýr. Zaman Ruslar'ý bir imparatorluk tebaasýna çevirirken Kafkasyalýlar, belki de onlarý bir araya getirecek bir Viking Bey'i olmadýðýndan her neyseler o olarak yaþamaya devam ettiler.
kf
Zamanla birçok deðiþim geçiren Rusya þehir prensliklerinden bir krallýða, oradan bir imparatorluða, sosyalist bir cumhuriyetler birliðine (en azýndan ona adýný verenlere göre) ve bir federasyona (yine ona adýný
verenlere göre) dönüþtü. Bu kadar deðiþim içerisinde deðiþimin kendisinden baþka iki þey daha deðiþmedi. Birincisi Rusya'nýn, ideolojisi ne olursa olsun her zaman sýký bir despotizm olarak kalmayý becermesi, ikincisiyse Kafkasya'ya egemen olma politikasýdýr. Korkunç Ivan'dan Stalin'e kadar Rusya tarihinde iz býrakmýþ bütün liderlerin Kafkasya'da baþarýlý ya da baþarýsýz bir macerasý olmuþtur. Ancak bu liderlerden hiç biri Putin kadar Kafkasya'ya muhtaç olmamýþtýr. Çünkü kendisi iktidarýný Kafkasya'daki problemlere, daha net bir ifadeyle Çeçenistan Savaþý'na borçludur. Ýlk icraatý Rus ordusunu tekrar Çeçenistan'a sokmak olan Putin'in baþlattýðý savaþ bitmekten öte Kafkasya'ya yayýlmaya baþladý. Þimdilik Daðýstan'daki ve Nalçik'deki olaylar güçlü bir yeraltý ýrmaðýnýn yüzeyde yarattýðý geçici küçük gölcükler gibiler. Herkes o pýnarlarý yeraltýndaki ýrmaðýn yarattýðýnýn farkýnda, ancak sorun o ýrmaðýn ne kadar güçlü aktýðý ve ilk nereden fýþkýracaðý. Bunu öðrenmek için önce kaynaðý bulmak gerekir. Dün Kafkasya'nýn çetin coðrafyasý, üzerinde yaþayanlara, iþgalcilere karþý direnebilecekleri sayýsýz imkân sunmaktadýr. Bu sebepten olsa gerek Kafkasya'nýn tarihin baþýndan beri uðradýðý birçok iþgalden çok azý geriye bir iz býrakacak kadar uzun ömürlü olabildi. Sýk daðlar
05
ve vadileri sayesinde iþgalcilere direnmenin kolaylýðý, Kafkasya'da her ne pahasýna olursa olsun kalmak zorunda olmayan ya da bu iþgalin maliyetini karþýlayamayacak olan iþgalcilerin gözünü korkuttu. Belki de bu sebepledir ki, Kafkasyalýlar yalnýzca Japonlar ve Ýngilizler gibi adalý halklarda görülen türden kibirli ve saplantýlý bir baðýmsýzlýk tutkusu sahibidirler. Her biri kendi dönemlerinin süper güçleri olan Roma, Bizans ve Osmanlý imparatorluklarý bile o topraklarda sadece ticaret kolonileri kurmakla yetindiler. Þüphesiz ki bu devletler uzun ve kanlý bir mücadeleye giriþmeleri halinde Kafkasya'yý ele geçirebilirlerdi. Ancak bir ülke yalnýzca ona sahip olmak için deðil onun arkasýndaki ülkelere de sahip olmak için de ele geçirilir. Yani bir
bölgenin kendisinden baþka, gerisinde uzanan topraklarýn stratejik ve ekonomik deðeri de, iþgal edilmesi ya da edilmemesi için sebeptir. Kafkas daðlarýnýn arkasýnda çöllerin ve bozkýrlarýn yer aldýðýný da hesaba katarsak güneydeki güçlerin isteksizliði daha net anlaþýlýr. Mevzu bahis bozkýrlardan çýkýp gelen Rusya gibi bir güç için ise Kafkasya, aþýldýðý takdirde Akdeniz havzasý ve Ortadoðu gibi dönemin sýklet merkezi sayýlabilecek bölgelere geçiþ imkâný veren bereketli topraklara açýlan bir kapý gibidir ve bundan dolayý Rusya gibi kuzeyinde olan bir ülkenin güneye açýlabilmek için Kafkasya'ya hâkim olmasý elzemdir. Ancak savunulmasý bu kadar kolay bir ülkeyi bir seferde ele geçirmek mümkün olmadýðýndan, Rusya bu iþgali zamana yayma yoluna gitti. Bunun için adým adým kurulan kaleler ve Kazak yerleþimleri ile Kafkasyalýlar düzlüklerden daðlara doðru
Rusya'nýn Kafkasya ile olan mücadelesi, Doðu Avrupa'daki Slav kabilelerine onlarý bir araya getiren bir Viking Bey'inin ismine ithafen "Rus" denmeye baþlamadan öncesine, kimsenin hatýrlamayacaðý kadar eskiye dayanmaktadýr. Zaman Ruslar'ý bir imparatorluk tebaasýna çevirirken Kafkasyalýlar, belki de onlarý bir araya getirecek bir Viking Bey'i olmadýðýndan her neyseler o olarak yaþamaya devam ettiler. sýkýþtýrýldýlar. Bu kaleler ve Kazak yerleþimleri belirli mesafelere inþa edilmiþ karakollarla birbirine baðlanmýþtý. Ancak bu yapýlanma Kafkasya'nýn yalnýzca kuzeyini kuþatmaktaydý. Daðlýlar Karadeniz üzerinden ticaret vasýtasýyla savaþý sürdürecek imkânlarý temin etmeye devam ettiler. Bunun üzerine gemilerin yanaþmasýna müsait koylara da kaleler inþa edildi ve Kafkasya'nýn kuþatýlmasý tamamlanmýþ oldu. Bu kuþatmanýn amacý o dönemde dünya kamuoyuna söylendiði gibi daðlýlarýn Ruslara saldýrmasýný engellemek deðil, daðlýlarý açlýkla teslim olmaya zorlamaktý. Çünkü ambargo uygulanan temel iki maddeden biri barut diðeri de o dönemde et saklamak için kullanýlan tuzdu. Bu aç býrakma savaþý için ekinler, hayvan sürüleri Rus kuvvetlerince düzenli olarak yok edildi. Ambargonun diðer bir maksadý ise bölgede olan biteni dünyanýn gözünden saklamaktý, güçlü emperyalist ihtiraslarý ile o dönemdeki dünya kamuoyunun dikkatini hal-i hazýrda üzerine toplamýþ olan Rusya, Kafkasya konusunda kendi politikalarýna muhalefet edebileceklerin enformasyon almasýný engellemek için düzenli ve kararlý bir þekilde yabancýlarý Kafkasya'dan uzak tutmaya çalýþtý. Kafkasyalýlar'ý birbirine düþürmek için din, feodal sorunlar ve akla gelebilecek her yol kullanýldý. Bazý topluluklarýn tarihten gelen husumetleri birbirlerine karþý kullanýldý. Zaten savaþ, aralarýnda husumet olmayan toplumlarý bile birbirine düþürdü. Günlük hayatý sürdürmek bile imkânsýz bir hale getirildi. Direnmek hatta yaþamak günden güne zorlaþýrken Çerkesler kendi aralarýnda Ýngiliz donanmasý yardýma gelene kadar direnmek, Osmanlý topraklarýna ya da Kuban bataklýklarýna sürülmeyi kabul etmek üzerinden ayrýþtýlar. Kafkasyalýlar arasýnda merkezi bir iradenin olmayýþý, destek vereceðini söyleyen ülkelere safça inanmalarý, özellikle Batý Kafkasya için tamiri zor sonuçlara yol açtý. Nihayetinde kesin bir sayý tespit edilememekle beraber bir ila üç milyon arasý Kafkasyalý topraklarýndan sürüldü. Yarýsýna yakýný yolda hayatýný kaybetti. Kafkas-Rus savaþlarýnýn tarihte görülen diðer sömürge savaþlarýndan farklý olarak böylesine uç ve sýra dýþý bir insanlýk dramýna dönüþmesinin sebepleri günümüzde hala muðlâk. Ancak ilk elden sayabileceðimiz bir iki husustan ilki; Kafkasyalýlara yardým vaat eden dönemin süper gücü Ýngiltere ve bölgesel güç kalma hevesindeki Osmanlýnýn ikiyü-
06
zlü politikasýdýr. Ýki ülkenin de Rusya'nýn güneye doðru geniþlemesinin durmasýna, en azýndan yavaþlamasýna ihtiyacý vardý. Kafkasya'da hâkimiyetini pekiþtirmiþ bir Rusya, Osmanlýnýn doðu sýnýrlarýný hatta baðýmsýzlýðýný, Türkiye ve Ýran üzerinden Ortadoðu ve Hindistan'a sarkarak Ýngiltere'nin can damarlarýný tehdit edebileceðinden, iki ülke Rusya'nýn güneye yayýlmasý konusunda müttefik konumundaydýlar. Rusya'nýn 1799 yýlýnda yapýmý biten Gürcü askeri yolu ile Trans-Kafkasya'ya saðlýklý bir lojistik hattý kurabilecek hale gelmesi, bölge güç dengesinde ani bir deðiþime yol açtý**. Nitekim Gürcistan 1801'de Rusya imparatorluðuna katýlmaya karar verdiðini ilan etti. Ancak Rusya Kafkasya'ya hâkim olamadýðýndan kuvvetlerinin ve kaynaklarýný hatýrý sayýlýr bir kýsmýný bölgede tutmak zorunda kalýyor, Trans-Kafkasya'ya fazlaca güç yýðamýyordu. Bu durum Osmanlý ve Ýngiltere'nin Kafkasya'da savaþý uzatmak için çabalamasýna yola açtý ancak, savaþa bizzat müdahil olmaya cesaret edemediklerinden, Kafkasyalýlar'ý deyim yerindeyse boþ vaatlerle oyalayarak savaþý sürdürmeleri için cesaretlendirdiler. Bazen kýsýtlý da olsa Kafkasya'daki direniþe kaynak aktardýlar, ancak bu, ya gönüllülerin özel giriþimleri ile ya da salt ticari kaygýlarla yapýldý. Bu konuda Bell ve Longworth gibi Ýngiliz ajanlarýnýn anýlarýnda bol miktarda örnek mevcuttur. 1864'de bittiði ilan edilen savaþ deðil, aslýnda Kafkasyalýlar'ýn direnme gücü idi. Ciddi bir miktarda nüfusun sürülmesi ile Kafkasya'da direnecek kimse kalmadý. Burada atlanan nokta direniþçilerin savaþý kaybetmesinden sonra sürüldükleri yanýlgýsýdýr. Þöyle ki, direnme niyeti ve gücü olan topluluklar bile çevrelerindeki topluluklar çözülünce insan seline karýþarak, yerlerini terk ettiler. Bahsettiðimiz þey tarihteki Kavimler Göçüne bazý benzerlikler taþýr. Gerçekte Hunlar'ýn önlerine kattýklarý Germen kitlesinde çok az bir grup onlarla karþýlaþmýþ ya da savaþmýþtý, aslýnda her þey, Hunlarla karþýlaþmýþ, savaþmýþ ve yenilmiþ bir insan selinin onlarý da önlerine katýp götürmesinden ibaretti. Bunun Kavimler göçü ve Hitit Ýmparatorluðunu yýkan Deniz Kavimleri Göçünde olduðu gibi tarihte birçok örneði vardýr. Nitekim savaþ sýrasýnda Kafkasya'da bulunan bazý seyyahlarýn yazdýklarýndan son günlerde bile hala direnen insanlarýn bir anda mevzilerini terk edip sürgün kervanýna katýldýklarýný anlýyoruz. Anlaþýldýðý kadarýyla Rusya'nýn temelde yaptýðý, insanlara topraklarýnda kalarak barýþ içinde yaþama þanslarý olmadýðýný gösterdikten sonra, belirli yoðunluk ve nicelikteki nüfusu güçlü bir saldýrý ile mobilize etmek olmuþtu. Gerisini yüzyýllardýr süren savaþýn getirdiði açlýk, kargaþa ve yorgunluk halletti. Genelde sömürgeciler iþgal ettikleri
toprakta yerlileri ucuz iþ gücü olarak kullanma eðilimindedirler.Kafkasya'nýn iþgali ise Kafkasyalýlar'ýn direnme kararlýlýðý sayesinde Rusya'nýn böyle bir seçenek olmadýðýný anlamasýyla bir trajediye dönüþtü. Zira Rusya'nýn Kafkasyalýlar'a deðil, Kafkasya'ya ihtiyacý vardý. Kafkasyalýlar yerine Ruslar ve Kazaklar kolonize edilerek topraðýn iþletilmesi problemi kolayca çözülebilir ve ilerde savaþýn etkileri unutulunca tekrar direnmeye kalkýþarak potansiyel tehdit olan bir toplumdan endiþe etmeye gerek kalmazdý. Bu politika savaþýn bittiðinin ilanýndan sonra da uygulamada kaldý. Geride kalanlara yönelik Rus ordusu saldýrýlarý resmen kesilse de, Kazaklar'ýn yerlileri yaðmalamasýna en azýndan sonuç alacak þekilde müdahale edilmedi. Geride kalanlar bunun üzerine ya sürgün kervanýna katýldý ya da daha büyük yerleþimlerde bir arada yaþamaya baþladý. Rusya Kafkasyalýlar'ý Kafkasya'dan sürme politikasýný her zaman rafta tuttu ve tüm krizlerde tekrar tekrar uyguladý. Türkiye'de 93 harbi olarak bilinen 1877-78 Rus-Türk savaþýnda Türklerin Abhazya'ya Kafkasyalý gönüllülerden oluþan bir birlikle çýkartma yapmasýna, Rusya, Abhazya'da neredeyse Abhaz býrakmayacak bir sürgünle cevap verdi. Rusya'nýn gerekçesi çýkartmaya destek verilmiþ olmasýydý; ama ne Rus-Türk savaþýndan ne de çýkartmadan haberi bile olmadan daðlarda yaþayan birçok Abhaz köylüsünün de sürgünden nasibini almasý aslýnda Rusya'nýn niyetini, gören gözler için açýk etmekteydi. Ayný tutumu Rus Ýç Savaþýnda, Ýkinci Dünya Savaþý'nda ve günümüz Çeçenistan Savaþýnda da bulabilirsiniz. Bugün Rusya'nýn politikasýnýn deðiþtiðini ya da yalnýzca Çeçenler gibi "yaramazlýk" yapanlara uygulanacaðýný düþünmek için, bir miktar tarih cahili, bir miktar da saf olmak gerekir. Sürgün yalnýzca direnenlerin ya da "sorun çýkartanlarýn" yani itaat etmeyenlerin baþýna geliyorsa, Ýkinci Dünya Savaþý'nda Stalin'in Karaçaylar'ý ve Çeçenler'i Sibirya'ya sürme
07
sebebi Naziler lehine Rusya'ya karþý bir silahlý kalkýþma içine girmiþ olduklarý ise, ki bu bile iki toplumun son ferdine kadar sürülmesi için yeterli bir neden teþkil etmeyecektir, o dönemde Ruslar dâhil Sovyetlerde yaþayan hemen hemen bütün toplumlardan Nazi komutasýnda savaþan birlikler çýktýðýný da hatýrlarsak, savaþ sonunda bütün Sovyetler nüfusunun oradan oraya sürülmesi gerekirdi. Bu iki toplumun sürülmesinin asýl sebebi, yaþadýklarý yer itibari ile varlýðý potansiyel tehdit olarak algýlanan toplumlarýn yok edilmesi gayesidir. Karaçaylar ve Çeçenler 19.yy sürgününden fazlaca etkilenmediklerinden nüfuslarý diðer Kafkasyalý toplumlardan fazlaydý ve ne acýdýr ki Rusya'nýn çýkarýna azaltýlmasý gerekiyordu. Bugünkü Çeçenistan Savaþý'nýn da, tekrar alevlenecek Kafkas-Rus savaþýnýn da sebebi, Kafkasya da yaþayan Kafkasyalý nüfusun varlýðýdýr. Bu yüzden Kafkasyalýlar'ýn Kafkasya'daki varlýðý devam ettikçe Rusya için bir tehdit olarak kalmaya devam edecekler. Çünkü bugün yaþayanlar itaat edecekleri sözünü verebilirler, gerçekten samimi duygularla itaat de edebilirler ama sonraki nesillerin de bu sözü tutup tutmayacaðýný kimseye garanti edemezler. Bunca yaþanmýþ olay ve ortaya dökülmüþ niyet varken Rusya'nýn topraklarýmýza öylece dönmemize izin vereceðine inanmak ve günümüzde politik bir hedef olarak dönüþçülüðü sunmak saflýkla açýklanamayacak kadar büyük bir gaflet olur. Rusya'nýn kafasýndaki hayali nüfus kotasý dolduðunda; Kafkasya'ya dönmüþ, vatandaþlýk almýþ insanlar, hatta içlerinde Rusya'nýn al-i menfaatleri için canýný seve seve verebilecek olanlar bile kendilerini diasporaya geri dönüþ yolculuðunda bulacaklardýr. Son çýkartýlan yasalardan, özerk cumhuriyetlerin laðvedilme giriþimlerinden anlaþýldýðý kadarýyla, muhtemel bir savaþ bu süreci hýzlandýrmasa bile yakýn bir zamanda Rusya'nýn dönüþçülük defterine yasal deðiþikliklerle bir nokta koyacaðýný tahmin edebiliriz. Ancak buna gerek kalmamasý kuvvetle muhtemel. Çünkü Rusya üniterleþme yönünde yasalar çýkartarak Kafkasya'yý Kafkasyalýlar'dan siyaseten arýndýrma yönünde hamleler yapmaktaysa da, askeri yapýlanmasýna uyguladýðý deðiþiklikler Çeçenistan Savaþý'nýn Kafkasyalýlar'ýn yoðun olarak yaþadýðý yerlere sýçrayacaðýný beklediklerini gösteriyor. Birazdan aþaðýda Rus yetkililerin aðzýndan inceleyeceðimiz bu yeni yapýlanma Rusya'nýn Kafkasya'daki muhtemel karýþýklýklara askeri yöntemlerle üstelik tüm bölgeyi Çeçenistan gibi bir yýkým alanýna çevirecek tepkiler vermeye hazýrlandýðýný gösteriyor. Bugün Rusya Ýçiþleri Bakanlýðý kuvvetleri MVD
komutaný Nikolai Rogozhkin'in Interfax'a verdiði demece göre emrindeki kuvvetler Elista(Kalmukya), Çerkesk, Nalçik ve Soçi'ye toplanacaklar. Bu þehirler Kafkasyalýlar'ýn yoðun olarak yaþadýðý yerlerle Rus nüfusun arasýnda bulunmakta. 600 kiþilik Ýçiþleri Bakanlýðý taburlarý yerini 2000 kiþilik alaylara býrakacak. Rusya'nýn güney sýnýrýný korumak için biri Karaçay-Çerkez'de diðeri de Daðýstan'da olmak üzere iki de yeni dað tugayý kurulacak. Simirnov'a göre bu tugaylarýn asýl amacý Karadeniz ve Hazar kýyýsýný "isyancýlarýn" saldýrýlarýndan korumak. Ancak asýl olan þey; Rusya, Kafkasya'da Kafkasyalýlar'ýn yoðun olarak yaþadýðý Doðu ve Orta Kafkasya'yý yani Daðýstan, Çeçenistan, Ýnguþetya, Osetya, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkez'i kapsayan bölgeyi Ýçiþleri bakanlýðýna baðlý birliklerle kuþatmaya, böylelikle gelecekteki bir savaþta ayný 19. yy'da yaptýðý gibi kendisine direnenlerin dýþarýdan yardým almasýný önlemeyi ve onlarý açlýkla teslim almayý hedefliyor. Federal Güvenlik Hizmeti Sýnýr Ýdaresi Baþkan Yardýmcýsý Biktor Trufanov bir kýsmý Çeçenistan-Gürcistan sýnýrýnda olmak üzere 73 yeni sýnýr karakolunun kurulacaðýný ve buralarda yerlilerin istihdam edileceðini belirtiyor. Bu yeni sýnýr karakollarý ile kuþatmanýn güney kesimi tamamlanacak. Geçtiðimiz aylarda Rus yetkililerin Ýsrail'in Filistin'e ördüðü duvarý incelediðini hatýrlarsak ne ile karþý karþýya olduðumuzu daha rahat anlarýz. Ancak bütün bu yeni yapýlanma savaþý tek baþýna Rusya'ya kazandýramaz. Çünkü Kafkasya'daki mevcudu 300 bine varan Rus ordusu Çeçenistan Savaþý'nda bu tip bir savaþa hazýr olmadýðýný gösterdi. Bu sebeple bölgenin koþullarýnda savaþabilecek bir orduya en azýndan yeni birliklere ihtiyacý doðuyor. Bu gerçeðin Putin de farkýnda ki eski defterleri karýþtýrmaya baþladý. Geçmiþte Çarlýða Sibirya'dan Kafkasya'ya oradan Doðu Avrupa'ya kadar sömürge askeri olarak hizmet veren Kazaklar'ý, geçtiðimiz yýl Putin'in, Duma'ya "düzeni koruyacak, kanunlarý uygulayacak, teröristlerle savaþacak" özel bir Kazak güvenlik birliði için bir kanun tasarýsý sunmasý ile tekrar göreve çaðýrmasý bunun delilidir. Nalçik'de yaþananlar Kafkasya'nýn gelecekteki kaderine ýþýk tutuyor.Herkes Çeçenistan'ý karýþtýran terörislerin kalkýp güzel ve huzurlu Nalçik þehrini kana bulamasý senaryosuna inanmak istiyor. Çünkü bu durumda savaþýn her ne þekilde olursa olsun bir an önce bitmesini temenni etmek yeterli bu da herkesin iþine gelecek bir durum. Ancak sorun Çeçenler'in yaramazlýklarý deðil de Rusya'nýn yönetme tarzý ise o zaman iþimiz daha zor olacaktýr çünkü bir milyon etmeyen Çeçenkf
0008
ler'i suçlamak yüzlerce milyonluk Rusya'yý suçlamaktan daha kolay. Çeçenistan hükümetinin savaþý tüm Kafkasya'ya yayacaðýný ilan etmesi, saða sola komutan atamalarý, bunlar Nalçik gibi olaylarýn olmasýný saðlayan etkenler deðiller. Zira Kafkasya; Rusya'daki yolsuzluða batmýþ kötü yönetimin getirdiði iþsizlik, suç ve ayrýmcýlýk sebebiyle barut fýçýsýna dönmüþ olmasa, savaþý diðer bölgelere yaymaya kimsenin gücü yetemez. Hatta Panamarov gibi uzmanlar daha da ileri giderek Nalçik gibi olaylarýn Rusya'nýn insanlarý bu tür eylemler yapmaya itecek baský mekanizmalarý kurarak provoke etmesinden kaynaklandýðýný ve bu sayede Rusya'nýn totaliter evrimine muhalefeti bastýrdýðýný iddia ediyorlar. Acaba Beslan gibi tartýþmalý eylemleri de bu kapsamda deðerlendirebilir miyiz? Ayaklarý yerden kesik bir iddia gibi gözükebilir ama dünya tarihi Rusya'nýn ikinci savaþa baþlama sebebi olarak sunduðu apartman bombalamalarý, ya da Nazi Almanya'sýnýn Polonya'yý iþgal sebebi olarak gösterdiði, aslýnda hapisten alýnan Alman idam mahkûmlarýna yaptýrýlan saldýrýda olduðu türden eylemlerle dolu. Bugün olan savaþýn yayýlmasýndan çok, komþu bölgelerdeki sosyal problemlerin mevcut savaþa eklenmesinden baþka bir þey deðildir. Rusya bu eklemlenmeye, sosyal patlamaya sebep olan iþsizlik, ayrýmcýlýk, yerel ve merkez bürokrasisindeki yolsuzluk gibi halkýn sýrtýna kambur olan problemleri düzeltmeye çalýþarak deðil de askeri tedbirlerle bastýrma yoluna gideceðini, yapmakta olduðu deðiþikliklerle göstermekte. Bu yalnýzca bir siyaset eksikliðinden mi yoksa mevcut bir savaþýn getireceði terörizm tehdidi üzerinden Rus halkýný anti-demokratik yönetime ve yolsuzluk ekonomisine razý olma noktasýna getirme niyetinden mi kaynaklandýðýna gelirsek, iki sebep de akla yatkýn geliyor. Zira "Yegâne aleti çekiç olanlara bütün sorunlar çivi gibi gözükmeye baþlar" sözü Rusya'nýn bu "siyasetsizliðine" güzel bir anlam katar. Uzaktan sesi duyulan bu savaþýn Kafkasya'da neler yaratacaðýný tahmin etmek zor deðil. Zor olan kimin nerede olacaðýný öngörmek. 19.yy'da da üzerinde Rus üniformasý olan çok Kafkasyalý vardý. Ancak bu sefer Abhazya, Çeçenistan, Osetya üçgeninde savaþ muðlâk bir durum oluþturacak. Abhazya ve Osetya Gürcistan'ýn olasý bir saldýrýsýna karþý ortak eylem kararý almýþ vaziyetteler. Çeçenistan'ýnsa Kafkasya'daki tek müttefiki Gürcistan. Kadirovcularýn Abhazya'da ve Osetya'daki tatbikatlara bir süredir gözlemci olarak katýldýklarý haberleri kesinleþmese de ortalýkta geziniykf
or. Kuzey Osetya ile Ýnguþetya'nýn Prigorodni sorunu Beslan eylemi yüzünden, kimse Ýnguþlar'la politik bir bað kuramasa da tazelenme sinyalleri veriyor. Bu husumetleri birbirine baðladýðýnýz zaman ortaya bir etnik savaþ çýkar. Bütün bunlarý bir araya getirdiðinizde, bizim yeraltý suyunun aslýnda bir gayzer olduðunu anlarýz. Muhtemel bir felakete karþý Kafkasyalýlar'ýn "Düþmanýmýn Düþmaný Dostumdur" felsefesinden daha derin bir politik duruþa ihtiyacý var. Yoksa kendilerini Rusya, ABD, Türkiye ve Gürcistan'daki birilerinin iktidar ve kazanç mücadelesi için kimin dost kimin düþman olduðunun belli olmadýðý bir savaþta binlerce yýllýk komþularý tarafýndan katledilirken bulabilirler. Yarýn Kafkas-Rus savaþýnýn ikinci perdesinin nasýl açýlacaðý ile ilgili önümüzde muhtelif iki senaryo var. Ýlki, Rusya'nýn temel hak ve özgürlükler yönünde yapacaðý samimi birkaç iyileþtirme ile giderebileceði, ama Kafkasya'yý Kafkasyalýlar'dan arýndýrma gayesiyle olsa gerek hali hazýrda yaptýðý deðiþikliklerden ateþe körükle gitme niyetinde olduðunu anladýðýmýz Kafkasya'daki sosyal ve ekonomik problemlerin, kýrsalda yapýlacak birkaç eylem ve buna Rusya'nýn yapacaðý sivil halka yönelik sert misillemeler ile þiddetlenecek bir gerilla savaþýna dönüþmesidir. Rusya'nýn artan petrol fiyatlarý sayesinde müstakbel KafkasRus Savaþý'ný ve Rus Ýmparatorluðu'nu yeniden diriltme yolunda artan askeri harcamalarýný karþýlayabilme gücü, Petrol piyasasýndaki ani bir dalgalanma ile kaybolabilir. Böyle bir durumda tüm Kafkasya'da çýkacak bir savaþý göðüslemeye hazýrlanan Rusya, Moskova'nýn gettolarýna asayiþ götüremez hale gelebilir. Mevcut petrol talebini dikkate alýrsak bu olasý gözükmeyen bir senaryo ancak tarihte doðal kaynak ihracatýna güvenen ülkeler sýklýkla buna benzer sonla karþýlaþtýlar. Rusya ile ideolojik rekabeti bitse de stratejik rekabete devam eden ABD'nin Sovyetler'in Afganistan iþgalinde yaptýðý gibi direniþçileri desteklemesi savaþý ve Rusya'yý kýsa bir süre içerisinde bitirebilir. Ancak Ýran ve Irak'ta direniþçileri destekleme tehdidi ABD'yi dizginleyebilir, tahrik de edebileceði gibi. Ýkinci senaryo ise Gürcistan'ýn Abhazya'ya ya da Osetya'ya nihai bir saldýrýda bulunmasýdýr. Gürcistan mevcut ekonomik problemlerini çözememiþken saldýrmaya cesaret edecek durumda deðil. Ancak topraklarýný Ýran'a saldýrmak için üs olarak kullanmak isteyen
09
ABD'den alacaðý destek Gürcistan'a yapay bir cesaret verebilir. Sakaþvili'nin Putin'le ortak olduklarý yegâne nokta, ikisinin de Kafkasya'da bir savaþa ihtiyaç duymalarý, ayrýldýklarý nokta ise Sakaþvili'nin kaybetme þansýnýn olmamasýdýr. Putin için bir savaþýn varlýðý yeterli, orta vadede sonuç alýp almadýðý önemli deðil. Ama Sakaþvili'nin küçük ülkesi böylesi bir savaþý kaybetmeyi kaldýramayacak kadar zayýf ekonomik ve sosyal baðlara sahip. Bu yüzden de Gürcistan bu savaþtan en zararlý çýkabilecek taraflardan biri, çünkü ekonomik darboðaz, þu an durulmuþ gözüken iktidar mücadeleleri, savaþ halindeki bir Gürcistan'ý ufak parçalara bölebilir. Üstelik kendi içinde savaþan bir Gürcistan'a ABD'nin ya da tüm dünyanýn destek vermesi bir þeyi deðiþtirmez. Sonuçta Gürcistan daðýlabilir. Her iki senaryoda da en aðýr hasarý almak Kafkasyalýlar'a kalacak, bazý toplumlar topraklarýný terk etmek zorunda kalabileceði gibi, bazýlarý 19.yy'daki savaþýn Ubýhlar'a yaþattýðý türden bir sonla karþýlaþabilir. Buna karþý yapýlabilecek çok az þey var, ama kararlý bir þekilde eþit ve adil bir gelecek talep edebilir, savaþa karþý demokratik aygýtlarla tavrýmýzý koyabilirsek, daha baþlamadan bu savaþý engelleyebilir, en azýndan geciktirebiliriz. Ama bunlarý denemezsek tarih ve gelecek nesiller bizi nasýl hatýrlar? Kafkas-Rus savaþýnýn son perdesi hýzla yaklaþmakta. Peki, biz Kafkasyalýlar ya da en azýndan Diaspora, biz buna hazýr mýyýz? Altýmýzdaki zemin yüzeye yaklaþan yeraltý nehrinin hiddeti ile titremekteyken biz her neysek o olarak birleþip mi hareket edeceðiz yoksa gene Ýngiliz donanmasýndan, Sultan'ýn ordusundan ya da Çar'ýn merhametinden mi hayýr bekleyeceðiz?
* : Günümüzde Türkiye'de ve bütün dünyada kullanýlan miladi takvim esasýdýr. Rusya 1918 yýlýna kadar miladi takvimin Julian esasýný kullanmaktayken, bu tarihten sonra ise Gregorian esasýna geçmiþtir. http://en.wikipedia.org/wiki/Gregorian_Calendar ** : Gürcü askeri yolu Daryal geçidi üzerinden Vladikafkas'tan Tiflis'e uzanarak Kafkasyanýn kuzeyini güneyine baðlayan yol. http://en.wikipedia.org/wiki/Georgian_Military_Road
KAYNAKÇA:
- Çerkesya Baðýmsýzlýk Savaþý / A.Fonvill Çeviren: Murat Papþu Nart Yayýncýlýk Þubat 1996 Ýstanbul - Çerkesya'nýn Ruslar Tarafýndan Ýþgali / Semen Esadze Çeviren: Murat Papþu Kafkas Derneði Haziran 1999 Ankara
- Kafkas Halklarýnýn Özgürlük Savaþý/ John Longworth Çeviren: Sedat Özden Rey Yayýnlarý 1996 Kayseri - Rusya ÝHD Baþkaný Lev Panamarov röportajý "FEDERAL CUMHURÝYETLERÝN TAMAMI TEHDÝT ALTINDA" 08.02.2006 Ajans Kafkas - Çerkesya'dan Savaþ Mektuplarý/ BELL J.S. Kafkas Vakfý Yayýnlarý Ýstanbul 1998 - Le Monde "'RUSYA ÝÇÝN, KAFKASYA'DA BÝR SAVAÞA DAHA GEREK VAR" 17.08.2005 Ajans Kafkas - CP/ÖZ/AK "KAFKAS CEPHESÝ KOMUTANLARI ÇEÇENÝSTAN'DA TOPLANDI" 10.08.2005 Ajans Kafkas - Christian Science Monitor Fred Weir 'RUSYA, KAFKASLAR ÝÇÝN BÜYÜK MÜCADELE VERÝYOR' 16.09.2005 Ajans Kafkas - Timesonline Julian Evans "PUTÝN TERÖRE KARÞI SAVAÞINDA KAZAKLARI YARDIMA ÇAÐIRDI" 05.07.2005 Ajans Kafkas - LE MONDE 'ATEÞ KUZEY KAFKASYA'YI KAPLADI' 22.07.2005 Ajans Kafkas - AFP Marielle Eudes 'ÇEÇENÝSTAN'DA ÇIKMAZA GÝREN RUSYA, KUZEY KAFKASYA'DA KARGAÞAYLA KARÞI KARÞIYA' 25.07.2005Ajans Kafkas - Eurasia Daily Monitor By Andrei Smirnov "MOSCOW AND INSURGENTS TAKE STEPS TO MILITARIZE THE NORTH CAUCASUS" August 11, 2005 - 'Nezavisimaya Gazeta "RUSYA, KUZEY KAFKASYA'DA BÜYÜK SAVAÞA HAZIRLANIYOR…" 14.07.2005 Ajans Kafkas - FÝKRET ERTAN/zaman.com.tr " YENÝ RUS ÜSLERÝ" 14.06.2005 Ajans Kafkas - Moskova/ CHA / zaman.com.tr "RUSYA, KAFKASLARA ÝKÝ YENÝ ÜS KURACAK" 09.06.2005 Ajans Kafkas Krasnaya Zvezda "KUZEY KAFKASYA'YA 73 YENÝ SINIR KARAKOLU" 30.05.2005 Ajans Kafkas - www.wikipedia.org
SSCB'nin daðýlmasý ile birlikte Sovyetlerin doðal mirasçýsý olarak kendisini gören Rusya Federasyonu, bölgede doðan yeni cumhuriyetler üzerindeki etkisini Amerika'nýn yavaþ yavaþ devreye girmesi ile kaybetmeye baþladý. Bunun sonucunda, Rusya'nýn arka bahçesi olarak gördüðü Ukrayna, Gürcistan gibi ülkeler de ard arda gül kokulu, turuncu renkli sözde devrimler gerçekleþti
KHURMA CAN KESGÝN
"Bana 20 bin Kazak verin, tüm Avrupa'yý hatta dünyayý iþgal edeyim" Napolyon
E
trafýndaki çemberin giderek daraldýðýný gören Putin hükümeti, aþýrý milliyetçi söylemlere sýðýnarak, yeni bir Rus ulusu yaratma çabasýný arttýrdý. Öyle ya, çember daralýyordu ve Rusya'nýn ileride karþýlaþabileceði tehditlere karþý önlem alýnmalýydý. Zaten sanal bir ulus yaratmak için de bu gerekliydi. Rusya'ya göre Kafkasya ve Kafkasyalýlar her an ihanete hazýrdýlar, çünkü Rusya, 1864'de Çerkes Sürgünü ile noktalanan Kafkas-Rus savaþýna sonucunda uluslararasý alanda Kafkasya'ya harita üstünde hâkim olsa da, Kafkasya'nýn kendi topraðý olmadýðýný, dahasý daðlýlarýn özgürlük ruhunu hiçbir zaman kýramadýðýný hissediyordu. Ruslar, "hissetmek"le "bilmek" arasýndaki nüansýn farkýndalar. Buna cevap olarak Çarlýk Rusya'sý günümüzde yeniden inþa edilmeliydi. O halde baþvurulacak olan kaynak, yani Çarlýk Rusya'sý tarihi iyi etüt edilmelidir. Çarlýk Rusya'sý zamanýnda, Kazaklarýn, Kafkasya'nýn iþgal edilmesinde ve kolonileþtirilmesinde oynadýklarý rol tartýþmasýzdýr. Madem tarihin sayfalarý geriye doðru açýlýyor, o halde Kazaklarýn geçmiþteki ve günümüzdeki durumlarýný, merkezi hükümetle, Kafkasya'nýn otokton halklarý olan Çerkeslerle ve diðer halklarla olan iliþkilerini incelemek gerekiyor… Kazaklarýn Kökeni Sýklýkla Türk Kazaklarý ile karýþtýrýlan, farklý dillere göre Kozak, Kosak, Cossack, Kossak, Kazak gibi isimlendirilen Rus Kazaklarýnýn kökenlerine dair, farklý görüþler mevcuttur. Bazý araþtýrmacýlar "Kazak" kelimesinin etnik bir topluluktan ziyade meþru otoriteye karþý çýkan her türden insaný kapsayanbir sýfat
kf
olarak ele alarak Rus, Ukrayna, Türk vb... topluluklarý "Kazak" ortak kelimesi altýnda birleþtirmektedir. Bazý Rus ve Ukrayna kökenli araþtýrmacýlar ise Kazaklar'ýn etnik kökenini Çerkesler'e dayandýrmaktadýr. Bu araþtýrmacýlar tezlerini, içinde Kazak isminin geçtiði en eski belgelerden biri olan, MS.965 tarihli bir Rus kroniðinde bulunan "Kasog"* ismine dayandýrarak bu ismin "Kazak"ý iþaret ettiðini ve ayný zamanda Çerkesler için kullanýldýðýný öne sürerler. Bu görüþün nesnel bir temel üzerine oturmadýðýný öne sürerek karþý çýkan araþtýrmacýlar ise bu kabulün daha ziyade politik kaygýlara dayandýðýný söylemektedirler. Kazaklar'ýn Çerkes olabileceði ile ilgili görüþ, tanýnmýþ Çerkes tarihçilerinden Ýsmail Berkok'un "Tarihte Kafkasya" isimli eserinde de dile getirilmiþtir.[1] Kazak kelimesi üzerinde ortak kabul gören görüþ ise, eskiden Polonya'nýn doðusu, günümüzün Ukrayna'sý ve Rusya'nýn güneyinde yaþayan Slav kökenli insanlara verilen "hür, maceracý, özgürlüðüne düþkün" anlamýna gelen Türkçe kökenli bir isim olduðudur. Kazaklarýn orijini 14.yy-15.yy da Moskova Prensliði'nin baskýsýndan kaçan serflerin Don, Dinyeper ve Ural nehirleri bölgesindeki köylere gelerek yerleþmesiyle, bölgede bulunan halklar arasýna karýþarak, buðday yetiþtiriciliði ve hayvan yetiþtiriciliði ile geçinen toplumlara kadar izlenebilir. Kazaklarda Din ve Gelenek Kazaklar'ýn az bir kesimi Müslüman olmakla birlikte, büyük çoðunluðu Ortodoks Hýristiyan Kilisesi ile kuvvetli iliþkiler içinde olup, kendilerini Ortodoks
Zaporozhian Kazaklarý - Ýlya Repin
Rus Kazaklarý
11
Kilisesi'nin ve Hýristiyanlýðýnýn geleneksel koruyucularý olarak görürler. Kazak toplumlarý, müþterek sahip olduklarý topraklarda "rada" adý verilen yargýlama, cezalandýrma, ruhbanlýk gibi görevler ifa eden yarý resmi köy meclislerinin üyeleri tarafýndan seçilen "ataman" veya "hetmanlar" tarafýndan yönetilirdi. Atamanlar Kazak toplumunda çok saygýn bir konuma sahip olup; barýþ zamanýnda yönetici, savaþ zamanýnda ise askeri komutandýrlar. Atamanýn gücünü orta çaðlarda kullanýlan "Bulava" olarak adlandýrýlan törensel aðýr bir topuz simgelemektedir.
Dinyeper Nehri çevresine yerleþen Kazaklar 18.yy sonlarýyla birlikte Kuban ve Terek bölgesi boyunca Kafkas Daðlarý'nýn batýsýndan, Çerkesler'in yaþadýklarý yerlerin etraflarýný çevreleyecek þekilde bir hat boyunca ve Karadeniz'in kýyý bölgelerine doðru yerleþtirilmeye baþlanacaktý. Kazaklar'ýn kendilerine biçilen bir nevi paralý asker rolü yüzünden nüfuslarýný belirli bir oranda tutma ihtiyacýndan olsa gerek, diðer milletlerden iyi ata binme, iyi silah kullanma gibi savaþçý yeteneklere sahip insanlarý, yalnýz Hýristiyan olmalarý koþuluyla, kendi aralarýna aldýklarýna dair deliller mevcuttur. Hatta bir Kazak'ýn soy ismine bakýlarak atalarýnýn orijinlerini söylemek de mümkündür. Örneðin GrekovGreek, Gruzinov-Gürcü, Turchaninov-Türk, TatarinovTatar, Polyakov-Polonya kökenli gibi. Kazaklarda Yerleþim-Ordu Kazaklar Rusça "Stanitsa" olarak adlandýrýlan müstahkem yerleþim yerlerinde yaþarlardý. Her bir stanitsa kendi baþýna veya komþu yerleþim birimleri ile birlikte, gelecek olan tehlikelere karþý kýsa sürede cevap verebilecek olan "Sotnia" adý verilen bir veya daha fazla askeri birimlere ve hafif süvari alaylarýna sahipti. Stanitsalar, kendi topraklarýna sahip olmakla birlikte topraklarýný belirli bir kira ücreti karþýlýðýnda Yahudiler hariç diðer toplumlara da kiralayabiliyorlardý.** Sotnialar'ýn bir araya gelmesinden oluþan tüm Kazak ordusuna ise "Voisko" denirdi. Kazaklarda en alt rütbeden en üst rütbe olan Ataman'a kadar 11 deðiþik rütbe vardý. Ýmparatorluk Rusya'sý zamanýnda Kazaklardan 11 adet ayrý ordu oluþturulmuþ ve bu ordular özellikle sýnýr bölgeleri boyunca "Don Kazaklarý", "Kuban Kazaklarý", "Terek Kazaklarý", "Astrahan Kazaklarý"ndan, "Amur Kazaklarý"na kadar sýnýr hattý boyunca yerleþtirilmiþlerdir.
Jan Zamoyski - Ulusal Müze (Varþova)
Kazaklar, Çerkesler gibi yazýlý kanunlarýn yokluðunda geleneklere ve teamüllere göre yönetilirlerdi. Tarih boyunca dýþ otoriteye karþý direniþleri ile özgürlüðün sembolü olarak idealleþtirilmeye çalýþýlmýþ olan Kazaklar'a diðer halklar tarafýndan yüklenen anlamlar da Kazaklarla olan iliþkileri düzeyinde farklý olagelmiþtir. 17.yy da geleceðin Rus Ýmparatorluðu'na dönüþecek olan Moskova Prensliði otoritesini kabul eden Kazaklar gerek Polonya-Litvanya milletleri bünyesinde gerekse Rusya Ýmparatorluðu zamanýnda sýnýr bölgelerindeki askeri hizmetleri ile tanýnýrlar. Özellikle Rusya'nýn komþu halklar üzerindeki saldýrýlarý ve Rusya Ýmparatorluðu'nun sýnýrlarýnýn Sibirya ve Kafkasya'ya doðru geniþlemesinde önemli rol oynamýþlar, dolayýsýyla Çarlýk zamanýnda özel bir takým imtiyazlara sahip olmuþlardýr.
Bütün Kazak erkekleri on sekiz yaþýndan sonra ilk üç yýlý temel askerliðe hazýrlýk, on iki sene aktif görev ve son beþ sene de yedek olmak üzere, toplam yirmi yýl askerlik yapmak zorundaydý. Bu süre zarfýnda her bir Kazak kendi üniformasý ve eðer atlý bir birlikte ise kendi atýný saðlamak zorundaydý. Hükümetin görevi ise Kazaklara silah saðlamaktý. 1893 yýlýnda Kazaklarýn toplam nüfusu 2 milyon 650 bin kadar iken (1 milyon 350 bin kadýn) ve sahip olduklarý topraklarýn yaklaþýk olarak miktarý da 593 bin km2 idi(Yaklaþýk olarak 425 bin km2 ekilebilir arazi- 38 bin km2 ormanlýk altýnda arazi). Her bir Stanitsa topraklarý müþtereken paylaþýrdý ve stanitsa baþýna-üçte birini gelecek için ayýrmak koþuluyla- yaklaþýk 328 bin m2 lik bir alanýn kontrolünü saðlamak düþerdi. Kazak voiskolarýnýn baþlýca gelirleri, ticaret gelirleri, çeþitli kira gelirleri, balýkçýlýk gelirleri, altýn ve maden çýkarma izninden elde edilen gelirlerin yanýnda hükümet tarafýndan saðlanan çeþitli sübvansiyonlardý (örneðin 1893'de yaklaþýk olarak alý-
kf
12
nan 712 bin beþ yüz pound yerel yönetimlerin tüm harcamalarýný kapsýyordu. Bunun yaný sýra yedek olarak bir miktar sermaye de ayrýlýyordu; 2 milyon 600 bin pound). Rusya Ýmparatorluðu zamanýnda diðer toplumlarla kýyaslandýðýnda, Kazaklar'ýn eðitim seviyeleri daha yüksek olup, gerek okul sayýsý ve gerekse okula giden öðrenci sayýsý olarak da ilerideydiler. Kazaklarýn Tarihi Tarih boyunca kendilerine özgü gelenek ve yaþam þekilleri ile Kazaklar farklý toplumlar ve devletlerle iliþkiler kurmuþlardýr. 15.yy ve 16.yy. da Ukrayna'nýn doðusunda yaþayan Kazaklar zaman zaman Polonya, Tatarlar, Osmanlý Türkleri ve geleceðin Çarlýðýný oluþturacak olan Moskova Prensliði ile iliþki kurmuþlardýr. Özgür yaþayan Kazaklar bu yüzyýlda dayatýlan herhangi bir gücün egemenliði altýna girmemiþlerdir. 16.yy da Polonyalýlar Kazaklarý, Tatarlar; Osmanlýlar ve Moskova Prensliði'ne karþý olan mücadelelerinde belirli bir döneme kadar kullanmýþ olmalarýna karþýn, 17 yy. da yaþanýlan din savaþlarýnda Kazaklar Ortodoks Kilisesi tarafýna geçmiþlerdir. Bu olay geleceðin Rusya Ýmparatorluðu ve Kazaklar için önemli olduðu kadar Çerkes tarihi açýsýndan da önemlidir. Kazaklarýn Ortodoks Kilisesi tarafýna geçmesi doðal olarak Katolik Polonya ile Kazaklar arasýndaki iliþkilerin gerilmesine neden olmuþ ve 1648'de bu gerginlik açýk bir savaþa dönüþmüþtü. Ukrayna Kazaklarý-Zaporozhian(Zaporoþti) Kazaklarý tarihinde en ünlü simalardan biri olan Kazak Soylusu-Ataman Bohdan Khmelnytsky Polonya'ya karþý olan isyana lidKazaklarda askerlik bir seçim deðil, yaþam biçimidir.
erlik etmiþti; Kazaklar bu isyan sonunda kýsa süreli kendi baðýmsýz devletlerini kurmayý baþarýrken, Rusya'nýn da yardýmýna baþvurmak ve Rus Çar'ýna baðlýlýklarýný dile getirmek zorunda kalmýþlardýr. Kazaklarýn bu hareketi ilerleyen zamanlarda Rusya'nýn Ukrayna'nýn doðusunu ele geçirmesine yol açacak ve zamanla zayýflayan Kazaklar, Çar I. Petro zamanýnda Rusya'nýn hâkimiyeti altýna gireceklerdi. 1697'de Rusya'nýn sýnýrlarý Kazak akýnlarý sayesinde Sibirya'da Kamçatka Yarýmadasý'na ve Kanuç nehri kýyýlarýna kadar geniþledi.[2] Dinyeper Nehri çevresine yerleþen Kazaklar 18.yy sonlarýyla birlikte Kuban ve Terek bölgesi boyunca Kafkas Daðlarý'nýn batýsýndan, Çerkesler'in yaþadýklarý yerlerin etraflarýný çevreleyecek þekilde bir hat boyunca ve Karadeniz'in kýyý bölgelerine doðru yerleþtirilmeye baþlanacaktý. Rusya'nýn Kafkasya'ya girip, iþgal edebilmesi ve hayati derecede önemli olan Kuban steplerinin kolonileþtirilmesi için Ukrayna-Zaporozhian Kazaklarýnýn çoðu Kuban steplerine yerleþtirildi. A.G. Nikitin Ancak bütün Kazaklar Rusya'nýn hâkimiyetini kabul etmedi. Bir bölümü Osmanlý Ýmparatorluðu kontrolü altýnda olan Danube bölgesine geçerek, Ruslar'a karþý on iki bin kiþilik bir ordu oluþturdular. Neticede Rusya, Müslüman Osmanlýya karþýlýk Ortodoksluðun verdiði avantajý da kullanarak durumu lehine çevirerek, kaçan Kazaklarý tekrar kendi safýna çekmeyi baþarmýþ ve sonradan bu Kazaklar'ýn önemli bir kýsmýný Kuban bölgesine yerleþtirmiþtir. Don Kazaklarý Çarlýk Dönemi Rusya'sýndaki köylü isyanlarý zamanýnda sahiplerinden kaçan serflerin de katýlýmýyla bir ara kendi baðýmsýz Don Kazaklarý devletini kurmuþ olsalar da çok geçmeden zayýflayarak Çarlýk Rusya'sýnýn egemenliðini kabul etmek zorunda kalmýþlardýr. Don Kazaklarý Sibirya bölgesinin kolonileþtirilmesinde önemli rol oynamýþtýr. Günümüz Rusya'sýnýn Rostov, Volgograd ve Voronezh bölgeleri ile Ukrayna'nýn Donetsk ve Lugansk bölgelerinde hâkim olmuþlardýr. Don Kazaklarý 20 yy. baþlarýnda Bolþevik Devrimi sýrasýnda Bolþeviklere direnen ana güçtür. Devrimden sonra ise pek çok Kazak baþka yerlere göç etmek durumunda kalmýþtýr.
13
Kazak Üstün Hizmet Madalyalarý
Kuban Kazaklarý
devam ettirir.
Rusya Ýmparatorluðu'nun sýnýrlarýnýn güneye doðru geniþlemesinde ve Kafkasya'yý iþgal edip muhafaza ve kolonileþtirilmesinde önemli rol oynamýþlardýr. Kuban Nehri civarýnda bugünkü Krasnodar Krai ve Stavropol bölgesinin bir kýsmýný iþgal edecek þekilde yerleþtirilmiþlerdir. Kuban Kazaklarý'nýn merkez yönetim þehri, eski adý Ekaterinodar olan Krasnodar þehriydi. 1860'lý yýllarda Karadeniz Kazak Ordusu ve Kafkasya Hat Kazaklarý Ordusu'nda 22-27 adet atlý alay, 3 süvari bölüðü, 13 yaya süvari taburu ve 5 adet askeri batarya ile yer almaktaydýlar. Kuban Kazaklarý Ordusu 19.yy.ýn ikinci yarýsý ve 20.yy baþlarýnda Rusya'nýn açtýðý bütün savaþlarda bulunmuþtu. Kuban Kazak Ordusu baþlýca iki bölümden oluþmaktaydý. Birinci bölüm, Hat Kazaklarý olarak da adlandýrýlan 18.yy sonunda Kuban bölgesinin özellikle doðu kesimlerinde (Labinsk, Maykop, Batalpashinsk bölgeleri) yerleþtirilen büyük çoðunluðu Don Kazaklarý'nýn torunlarý olan Kazaklardý. Ýkinci bölüm Kuban Nehri'nin aðzýndan baþlayarak Kuban nehri boyunca Laba Irmaðý'na kadar olan bölgeye yerleþtirilmiþ (Yeisk, EkaterinodarKrasnodar ve Temriuk Bölgesi) olan ZaporozhniaUkrayna Kazaklarý'nýn torunu olan "Karadeniz Kazak"larý idi.
1936 yýlýnda Kýzýl Ordu içinde düzenli görev yapacak olan Kazak Ordusu'nun tekrar oluþturulmasýnda iç savaþ zamanýnda Kýzýl Ordu safýnda yer alan Kazaklarýn da önemli payý vardýr. Ruslarýn "Büyük Yurtseverlik Savaþý" olarak adlandýrdýklarý Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Stalingrad savunmasýnda Kuban Kazaklarý önemli rol oynamýþlardýr. Buna karþýlýk 2. Dünya Savaþý'ndan sonra Kuban Kazak Ordusu tekrar daðýtýlmýþtýr.
Kuban Kazaklarý Kuzey Kafkasya'nýn kolonileþtirilmesi yaný sýra, Bolþevik Devrimi sürecinde her iki tarafta da yer almýþlardý. Bu mücadelede fakir olan Kazaklar özgürlükçü ve eþitlikçi söylemli Sovyetlerin yanýnda saf tutarken, Kazak Rada'sý baþkanlýðýnýn baþýný çektiði büyük çoðunluk ise General Denikin'nin gönüllü Beyaz Ordu'sunu destekledi. Ancak Denikin'nin mutlakýyetçi politikasý otonomi isteyen Kuban Kazaklarý arasýnda memnuniyetsizliklere de yol açtý (bunda Kýzýl Ordu'nun eþitlikçi söyleminin de þüphesiz etkisi vardýr). Bolþeviklerin zaferinden sonra Kuban Kazaklar'ý Ordusu 1920'de daðýtýlýr. Bu dönem zarfýnda Bolþevik misillemesinden korkan pek çok Kazak yeni yerleþtirildikleri topraklardan kaçmak durumunda kalýr. Bolþevikler anti-Kazak kampanyasý baþlatarak Kazaklar'ýn korkularýný boþa çýkartmazlar. Kazaklarýn boþalttýklarý bölgelere çoðunluðu Rus kökenliler olmak üzere yeni kurulan cumhuriyetlerdeki azýnlýklar yerleþtirilmeye baþlanýr. Bir kýsým Kazak da yerli halkýn arasýna katýlarak yeni koþullar altýnda yaþamlarýný
Terek Kazaklarý Terek Kazak Ordusu 1570'li yýllarda bölgelerinde özgür yaþayan Kazaklar'ýn Volga'dan Terek nehrine yerleþtirilmesi ile oluþturuldu. 1892 yýlýnda Kafkasya Hat Kazaklarý Ordusu içinde yer alýrken sonra tekrar ayrýldý. Terek Kazaklarýnýn teþkil ettiði ordu Rusya sýnýrlarýnýn Trans-Kafkasya'ya geniþlemesinde önemli rol oynamýþtýr. Bölgenin yerlisi olan Daðlý Halklar topraklarýnda Rusya'nýn hâkimiyetini görmeyi asla arzu etmemiþler ve doða koþullarýnýn verdiði avantajlarý da kullanarak düzenli Rus Ordularýna karþý insanüstü bir direniþ göstermiþlerdir. Daðlý halklar gerek insan, gerekse de silah gücü açýsýndan asimetrik olarak büyük dezavantaja sahip olsalar da gerilla savaþ taktiðini kullanarak Rus Ordusuna büyük kayýplar verdirmiþlerdir. Bunun üzerine Ruslar çareyi sýnýra Kazak yerleþim birimleri kurmakta ve Kazaklar'ý da bir nöbetçi gibi kullanmakta bulmuþlardýr. Bolþevik Devrimi sýrasýnda diðer Kazaklar gibi çoðunluðu Beyaz Ordu safýnda yer almak üzere Terek Kazaklarý da her iki tarafta da bulunmuþlardýr. Yine diðer Kazaklar gibi Bolþeviklerin zaferi Terek Kazaklarýnýn da ayný kaderi paylaþmasýna neden olmuþtur. 1918'de Terek Kazak Ordusu daðýtýlmýþ ve 1920 yýlýnda Ukrayna ve Kuzey Avrupa Rusya'sýna sürülmüþlerdir. Kazaklarýn boþalttýklarý stanitsalar ise aralarýnda asýl sahibi
Kazak Askeri 17 Aðustos 1856
0014
olan Çeçen-Ýnguþ, Daðýstan ve Osetler olmak üzere yeni oluþturulan otonom cumhuriyetler arasýnda paylaþtýrýlmýþtýr. Ýkinci Dünya Savaþý bir nevi Terek Kazaklarý'nýn da kaderini deðiþtirmiþ ve büyük çoðunluðu Kýzýl Ordu safýnda yer almýþlardýr. 1944 Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda %90'ný Çeçen ve Ýnguþlar oluþturmak üzere yaklaþýk bir milyon kiþi - Volga ve Ýdil Almanlarý, Kýrým Tatarlarý, Karaçaylar ve Mesket Türkleri Stalin tarafýndan vatana ihanetle suçlanmýþ ve üç gün içinde Orta Asya-Kazakistan'a ve Sibirya'ya sürgüne gönderilmiþlerdir. Boþalan topraklar ve özellikle SSCB içinde yeni kurulan Grozni Oblast'ý bir kez daha Terek Kazaklarýna verilmiþtir. Ancak sürgünden 13 yýl sonra, Brejnev zamanýnda Stalin, zamanýnda sürülen halklarýn geri dönmelerine izin verilmesi üzerine hayatta kalmayý baþarabilen Çeçen-Ýnguþlarýn topraklarýna geri dönmesi ile beraber (farklý kaynaklara göre sürgün sýrasýnda sayýlarý 500 ile 750 bin arasýnda deðiþen Çeçenlerin 1/3'ü - 225-250 bin- açlýktan, deðiþik hava koþullarýndan, yaþamak zorunda kaldýklarý Kolhozlar'ýn aðýr koþullarýndan dolayý ölmüþtür) Kazaklar'ýn bölgeleri, Çeçen-Ýnguþ Cumhuriyeti ve Daðýstan arasýnda ayrýldý. Kazaklarýn büyük bir bölümü de SSCB'nin diðer bölgelerine ve özellikle Baltýk Bölgesine göç etti.
karþýn atamanlar sonuç alamamýþtýr. Savaþýn Sovyetler lehine bitmesi üzerine, 27 Mayýs 1945 de Sovyet yetkilileri ile Ýngiliz yetkililer Avusturya-Viyana'da diðer askerlerle birlikte Kazaklarýn da Sovyetlere teslim edilmesi konusunda anlaþmaya vardýlar. Anlaþmayý takip eden günlerde ve neticede cezalandýrýlmak ve idam edilmek üzere toplam 150 bin kadar Kazak Batýlý Müttefikler (Amerika-Ýngiltere) tarafýndan Sovyetler'e teslim edilmiþtir. Savaþ sýrasýnda Almanlar safýnda çarpýþan en etkili Kazak birliklerinin olduðu Linz'de bulunan 32 bin kiþinin yaþadýðý kampta çoðu yaþlý, kadýn, çocuk, bazý Kazak askerleri ile az sayýda diðer mülteciler bir günde yaklaþýk 25 bin kiþi her türlü direnme ve feryatlarýna raðmen Sovyetlere teslim edilmiþ ve bu olay tarihe "Kazak Ýhaneti" olarak geçmiþtir. Russian Volunteers in the German Wehrmacht in WWII: by Gen. W?adys?aw Anders and Antonio Munoz isimli kaynakta bir Ýngiliz denizci anýlarýnda bu olayla ilgili olarak "Ýnsanlarýn konvoylarla Sovyet Rusya'ya iade edilmesi sýrasýnda gerçek olan, korkunç olan, sözle anlatýlamayacak olan korkuyu gördüm. Onlar kendilerini saran korkular yüzünden beyaz, yeþil ve gri renklere dönüyorlardý. Limana vardýðýmýzda Kazaklarýn çoðunlukta olduðu mülteciler Sovyet gemilerine teslim ediliyorlardý, mülteciler fenalýk geçiriyorlar, hislerini kaybediyorlardý. Cehennemi yaþayan bir adamýn korkusunun ne demek olduðunu iyi bilirim, bu korku Sovyet cehennemine geri dönmek zorunda olan bir insanýn yaþayacaðý korku ile kýyaslanamaz" þeklinde bahsediyordu. Prestroyka, Yeltsin Döneminde Kazaklar
Ýkinci Dünya Savaþý'nda Kazaklar
kf
Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Kuban Kazaklarý'nýn ünlü Stalingrad Savunmasý'nda Alman Ordularýna karþý gösterdiði direncin yaný sýra, Bolþevik devrimi ile birlikte kendilerine karþý uygulanan baský ve ellerine verilen topraklarýn alýnmasýný sindiremeyen bir kýsým Kazak da Alman Ordusu safýnda yer almýþtýr. Kimi kaynaklara göre, Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Almanlarýn safýnda yer alan Kazaklarýn sayýsý 250 bini buluyordu. Savaþta Kazaklar Almanlar tarafýndan Sovyet partizanlarýna karþý Alman ordusunun geri güvenliðinin saðlanmasý ve bazen de cephe savaþý için kullanýlmýþtýr. Daha sonra Almanlar bazý Kazak birliklerini Yugoslavya ve Fransa'da da kullanmýþ, bu sadece Sovyetler'e karþý savaþmalarý gerektiðine inanan Kazaklar arasýnda memnuniyetsizlik yaratmasýna
Kuzey Kafkasya'nýn ve Sibirya'nýn Rusya topraklarýna katýlmasýnda ve kolonileþtirilmesinde belirli imtiyazlar karþýlýðýnda, Çar'a baðlýlýklarý ve Ortodoks Kilisesine olan sadakatleri Kazak yaþamýnda temel kriterler olagelmiþtir. Bolþevik Devriminden sonra Sovyet döneminde gördükleri baský ve misilleme sonrasýnda Prestroyka süreci Kazaklar için ikinci bir baharýn geliþi olarak algýlandý. Prestroyka süresince Kazaklarýn pek çok torunu ya da bugün torunu olduðunu öne sürenler geçmiþ miraslarýný ve kültürlerini yeniden keþfetmeye baþladýlar. Bugün Kazak nüfusunun en yoðun ve etkili olduðu yerlerden olan Krasnodar ve Stavropol bölgesinde yaþayan Kazaklar, Kuban ve Terek
15
Kazaklarýnýn torunlarýdýr. 1991 yýlýnda çýkarýlan "Sovyet döneminde baský görmüþ halklar hakkýndaki kanun", Bolþevik döneminde baskýya maruz kalmýþ etnik gruplara, topraksal ve diðer bazý tazminatlarýnýn karþýlanmasýný amaçlýyordu ayrýca Kazaklarý da kapsýyordu.[3] Yeltsin döneminde Kazaklara ayrý bir etnik grup statüsü tanýnarak bir kez daha Rusya sýnýrlarýnýn doðal koruyucularý rolü verildi. 1994 yýlýnda Rusya'nýn Çeçenistan Devleti'ne karþý savaþ kararý almasýnda tarihi Çeçen düþmanlýðý içgüdüsüyle hareket eden Sergei Shakrai ve Nikolai Egorov ismli Kazak kökenli bakanlar da önemli rol oynamýþtýr.[4] 1994 yýlýndan beri devam eden Rus-Çeçen savaþýnda Kazaklar aktif olarak Ruslarý desteklemeye devam etmektedir. Bölgedeki Tersky Askeri Birliði komutaný Vasily Bondarev'e göre savaþ süresince Terek Nehri'nin sol yakasýnda az sayýda Kazak aile kalmýþtý ve Kazaklarýn %80'i yaþadýklarý yerleri terk etmek zorunda kalmýþtý.[5] Kazaklar ile Çeçenler arasýnda ki bu gerginlik Kazak ve Çeçenlerin karþýlaþmak zorunda kaldýklarý hemen her noktada ortaya çýkabiliyor. Kazak nüfusun yoðun olarak yaþadýðý üç bin kiþilik Bogoroditskoye' de Kazak ve Çeçen nüfus arasýnda yaþananlar bu gerginliðin ufak bir örneðidir. Savaþtan kaçan bir grup Çeçen mültecinin Bogoroditskoye'ye gelerek yerleþmesi ile birlikte Kazak nüfus bölgelerindeki hýrsýzlýk olaylarýnýn arttýðýný öne sürerek Çeçen mültecileri suçlamasý fitili ateþlemiþ, karþýlýklý týrmandýrýlan gerilim Kazaklarýn Çeçenleri zor kullanarak bölgelerinden çýkarmalarý ile sonuçlanmýþtýr.[6]
da yer alan 60 Kazak yerleþim birimini tek hat halinde birleþtirerek, gönüllü olarak devriye ekipleri ve kontrol noktalarý kurarak sýnýrdan kaçak geçiþleri engellemeye çalýþmada bulmuþlar. Hatta Khramov'un baþýný çektiði bu giriþim 1998 yýlýnda hükümetin de dikkatini çekmeyi baþarmýþ. Hükümet destek olarak Kazaklara 15 bin hektarlýk bir alan ve Kazak yerleþimi, çiftçilik ve iþ kurma teþebbüsleri içinde 11 milyon dolar sübvansiyon saðlamayý kabul etmiþtir. On binlerce km2 uzunluðundaki Çin sýnýrýnda geleneksel savaþçý kýyafetleri, uzun sakallarý ve çýlgýn þapkalarý ile sýnýr koruma görevlerini gönüllü olarak yerine getirmeye çalýþan Kazaklar: "Çinlilerin, üniformalarýndaki sarý þeritleri görünce korktuklarýný ve Kazaklar hakkýnda söylenen Kazaklarýn esir almadýklarýný, yerine canlý canlý gömdükleri efsanesine de inandýklarýný ve bunun da Çinlileri korkuttuðunu" söylüyorlar. Ancak on binlerce km2 lik bir sýnýrda toplam Rus nüfusu 7,5 milyon iken, bölgeye komþu Çin tarafýnýn kuzeyindeki üç yerleþim yerindeki Çinli nüfus sayýsý 150 Milyonu bulmaktadýr. Bu durum Rusya tarafýndan daha objektif olarak deðerlendirilmekle birlikte yine de bölgede Kazaklarýn istekleri Rusya tarafýndan tam olarak karþýlanamamaktadýr. Bununla birlikte Kazaklar kendilerini Rusya Federasyonu sýnýrlarýnýn geleneksel koruyucusu olarak görmeye devam etmekte ve týpký 100 yýl önce olduðu gibi "sarý tehdide" karþýlýk hükümetin kendi isteklerini er geç yerine getireceðine inanmaktadýrlar. Diðer taraftan bölgelerindeki Çin varlýðýný kabul eden ve Çinlilerle ekonomik, ticari ve kültürel iliþkiler kurma yolunu seçen Kazaklar da mevcuttur.[7]
Kazaklar ile sadece Çeçenler arasýnda deðil diðer halklar arasýnda da sorunlar yaþanmaktadýr. Öyle ki 1930'lu yýllarda Stalin zamanýnda "sarý tehdit" olarak algýlanan Çinli ve Koreliler zorla Sovyetler'in dýþýna sürülmüþ ve Çin sýnýrýnýn korumasý da Kazaklar'a emanet edilmiþti. Son yýllarda Çin ekonomisinin büyük bir hýzla sürekli büyüme içine girmesi, Rusya Federasyonu'nun Çin sýnýrýnda yaþayan Kazaklar için de rahatsýzlýk yaratmaya baþlamýþtýr. Bölgede yaþayan Alexander Khramov'un baþýný çektiði Kazaklar, gerek nüfus olarak, gerek iðneden-ipliðe, ayakkabýdan, bilgisayar yazýlýmlarýna kadar hemen her þeyin Çinliler tarafýndan bölgelerinde satýldýðýný öne sürerek, bu durumun kendileri için ekonomik bir tehdit oluþturmaya baþladýðýný söylüyorlar. Ve çareyi harekete geçip sýnýr-
1858 yýlýnda oluþturulan ve altmýþ yýl sonra Bolþevik devriminin ardýndan daðýtýlan Rusya Federasyonu'nun Uzak Doðusunda bulunan Amur Kazaklarý Ordusu, bölgede Kazaklarýn yaþadýðý iki yüz kadar yerleþim yerindeki Kazaklarý bir araya getirerek 15 bin kiþilik bir birlik oluþturmaya baþlamýþtýr.[8] Birlik, Amur Bölgesi ve Yahudi Otonom Bölgesinde karþýlaþýlabilecek olasý terörist saldýrýlara ve diðer suçlara müdahale etme amacýyla oluþturulmuþtur. Son zamanlarda Kazaklar ve Yahudiler arasýndaki iliþkilerde göreceli bir yakýnlaþma mevcuttur. Ancak Kazaklarýn geçmiþte Amur ve Ussuri Kazaklarý ordusu atamaný "çýlgýn" lakaplý Baron Ungern-Sternberg komutasýnda, Yahudileri "ýrki-kalýtsal olarak komünist" olarak deðerlendirerek þiddetli bir soykýrým uygulamýþ olmalarý
kf
için Putin'i destekleyecek olan, Putin tarafýndan da sýký bir þekilde desteklenen ve þu ana kadar kaydý olmayan 10 Milyon Kazak olduðu da belirtiliyor. [11]
bölgede yaþayan Yahudilerin bu oluþuma tedirgin bir þekilde bakmasýna neden oluyor.[9] Putin Döneminde Kazaklar Putin Kazaklarýn "Devlet Hizmetinde Kullanýlmasý" ile ilgili olarak, Devlet Duma'sýna 12 Nisan 2005'de bir kanun teklifi sunar, kanun teklifinin görüþülmesi 18 Mayýs 2005'de Duma'daki ilk okunuþunda kabul edilir ve 9 Kasým 2005 de üçüncü ve son okunuþunda parlamento tarafýndan onaylanýr. Kanun tasarýsý modern Rusya tarihinde ilk defa Kazaklara bir devlet rolü veriyor. Tasarý ile devlette kayýtlý olan Kazaklar Rusya Federasyonu'nun diðer vatandaþlarý ile ayný þartlar altýnda devlet hizmetlerinde bulunmakla birlikte, ek olarak olasý terörist saldýrýlara anýnda cevap verebilecek asker bulundurma, sýnýr muhafýzlýðý yürütme, sokak devriyeliði yapma, itfaiye ve çevre koruma gibi görevlerde bulunabiliyor. Ayrýca Kazak birlikleri teröristlere karþý yürütülen operasyonlar içinde aktif olarak yer alabiliyor. Bu görevler askeri ve bölge yetkilileri ile Kazak toplumlarý arasýndaki anlaþma ile yürütülüyor. Yine tasarýya göre devlette kaydý olan Kazak gruplarý Ýçiþleri Bakanlýðý, Savunma Bakanlýðý ve Federal Sýnýr Birliði hizmetinde bulunan seçme Kazak Birliklerinde hizmet verebilmek için kendi üyeleri arasýndan adam seçebilme ve gönderebilme yetkisine de sahip. Kazaklar'ýn üstlenecekleri sorumluluklar, üniformalarý ve rütbeleri de Baþkan tarafýndan belirleniyor. Masraflarý ise federal bütçe, bölgesel bütçe ve belediye bütçesinden karþýlanýyor. [10]
kf
Kazak gruplarý zaten son on yýlda kanuni bir yetkileri olmadan geçici olarak devriye gezme, polise yardýmcý olma, kimlik kontrolü gibi iþleri yapýyorlardý. Putin'in Kazak iþleri konusundaki danýþmaný Gennady Troshev'in yardýmcýsý Semyonov, Kazaklarýn RF görevleri ile ilgili olarak "Kazaklarýn görev yaptýðý 40 kadar sýnýr muhafýz karakolu, 3 adet ordu alayý, bir kaç tabur asker (300-1000 kiþiden oluþan birlik) ve üyeleri özellikle Kazaklar tarafýndan belirlenen bir adet Savunma Bakanlýðýna baðlý tugay'ý olduðunu söylüyor. Yine orduda 20 bini aktif olarak görevli olmak üzere 620 bin Kazak'ýn olduðunu belirten Semyonov, 230 bin yetiþkin Kazak'ýn devlete her an hizmet etmeye hazýr olduðunu da vurguluyor. Diðer taraftan Rusya'nýn üniterleþmesi ve merkezi otoritenin saðlamlaþtýrýlmasý
Daha önce bu tasarýnýn Kazaklar'a özel yetkilerin çeþitli versiyonlarý on iki yýl içerisinde sekiz defa Devlet Dumasý'nýn gündemine gelmiþ ve her defasýnda reddedilmiþti. Nitekim bu giriþim herkes tarafýndan takdirle karþýlanmadý. Rusya Moskova merkezli Ýnsan Haklarý Derneði baþkaný Lev Ponomaryev Kazaklar'ýn yasa uygulayýcýlarý olarak görevlendirilmesinin endiþe verici olduðunu "deneyimlerin Kazaklar'ýn kendi asayiþ ve kamu düzeni anlayýþýna sahip olduðunu gösterdiðini" söyleyerek dile getirdi. Ýnsan Haklarý temsilcileri de raporlarýnda Rostov Oblast, Krasnodar ve Stavropol bölgesinde yaþayan Kazaklar'ýn açýkça ulusal azýnlýklara karþý olan ideolojiyi desteklediklerini, periyodik olarak azýnlýklarýn güç kullanýlarak sýnýr dýþý edilmesini ve Slav olmayan nüfusun bölgeden atýlmasý zamanýnýn geldiði çaðrýsýný yapmakta olduklarýný raporlarýnda belirtiyorlar.[12]. Diðer taraftan yasaya muhalif Kazaklar da yok deðil. Örneðin Kabardey Balkar Kazaklarý Atamaný Mikhail Ýnkatsov yasanýn Kazaklara yeni hiçbir þey getirmediðini aksine kendileriyle Kuzey Kafkasya'da yaþayan otokton halklar arasýndaki ayrýmcýlýðý daha da körükleyeceðini ve kendilerinin bir hedef haline getirildiði þeklinde yorumlamýþtýr.[13]
Tasarý ile devlette kayýtlý olan Kazaklar Rusya Federasyonu'nun diðer vatandaþlarý ile ayný þartlar altýnda devlet hizmetlerinde bulunmakla birlikte, ek olarak olasý terörist saldýrýlara anýnda cevap verebilecek asker bulundurma, sýnýr muhafýzlýðý yürütme, sokak devriyeliði yapma, itfaiye ve çevre koruma gibi görevlerde bulunabiliyor. Bugün Kazaklar'ýn en yoðun þekilde yaþadýðý bölgelerden biri olan Krasnodar'da yaþayan kendilerini bütün Kuban Kazak Gücü olarak adlandýran 341 bin üyesi olan bir grup mevcut. Stavropol'da bulunan Kazaklar da Terek ve Stavropol Kazak güçleri olarak iki alt kademede sýnýflanmaktalar. Krasnodar'da Kazaklar resmi görevli polislerin yaný sýra, kendilerine has kýyafetler içinde keyfi kimlik kontrolü ve denetleme iþlerini gerçekleþtirmenin yaný sýra Slav olmayan unsurlarýn yaþayýþ þartlarýný da sistematik olarak güçleþtirmekte, devlet içinde adeta bir devlet gibi hareket etmekte ve bu durum merkezi hükümet tarafýndan görmezden gelinmektedir. Krasnodar'daki Kazaklar'ýn genel tutumlarý, özellikle Mesket Türkleri baþta olmak üzere, Ermenilere, Kafkasyalýlar'a, Yahudiler'e ve diðer Slav olmayan topluluklara karþý keyfi ve düþmanca. Örneðin bu baskýlardan ötürü 2000 yýlýnda Krasnodar bölgesinde 13 bin Mesket Türkü yaþarken 2005 yýlýnda bu oran 6 bin'e düþmüþtür. Mesket Türklerinin bir kýsmý baskýlar sonucu ABD'ye
17
göç etmek durumunda kalmýþtýr. Ancak II.Katerina zamanýnda Kuban bölgesine getirilerek yerleþtirilen Kazaklar, daha da ileri giderek bölgenin isminin Kuban olarak deðiþtirilmesini istiyor ve kendi Kuban Kazaklar'ý Otonom Devletlerinin kurulmasý faaliyetlerini de yürütüyorlar. Kazaklar'ýn bu istekleri henüz resmi anlamda bir karþýlýk bulamadý. Krasnodar'da yaþayan Kazaklarýn bu ihtiraslarý ile baðlantýlý olabilecek þekilde, Krasnodar Valisi Alexander Tkachev'in Adyge Cumhuriyeti Baþkaný Hazret Þövmen ile katýldýðý yeni yýl partisinde "Adyge Cumhuriyeti'nin Krasnodar Krai'ne katýlmasý önerisi" geliþigüzel olarak söylenmiþ bir söz deðildi. Putin iktidara gelir gelmez RF'nu 7 bölgeye ayýrmýþ ve biri hariç her bölgeye KGB'de iken çalýþtýðý yakýn arkadaþlarýný atamýþtý. Üniter bir Rusya yaratabilmek için gücün merkez de toplanmasý ve bunun için de 89 idari bölümden oluþan birimlerinin sayýlarýnýn azaltýlmasý gerekiyordu. Bunun birkaç denemesi de Rus nüfusun yoðun olarak yaþadýðý bölgelerde baþarýyla gerçekleþtirilmiþti(Perm Bölgesi-Komi Permyak Otonomi Bölgesi ile referandum yoluyla birleþtirildi). Kuzey Kafkasya'da ise bu uygulamanýn ilk örneði olarak düþünebilecek en uygun yer, gerek coðrafi konumu gerekse de demografik yapýsý gereði Adyge Cumhuriyeti. Tabi Adyge Cumhuriyeti'nin fesih edilmesi süreci biraz karmaþýk bir durum, öncelikle RF anayasasýna aykýrý çünkü statü olarak özerk cumhuriyet, bölgeden daha üstte yer alýyor. Ancak Adyge Cumhuriyeti'ne adýný veren Adigelerin sayýsýnýn azlýðý bir handikap teþkil ediyor.(447 109 kiþilik
toplam nüfus için de %25, 108 115). Zaten Adyge Cumhuriyeti'nin baþkanýnýn Adigece bilme zorunluluðunun kaldýrýlmasý baþta olmak üzere Adige Otokton halkýnýn varlýðýný devam ettirmesi için gerekli bir dizi kanun yürürlükten kaldýrýldý ya da kýsýtlandý. Dolayýsýyla cumhuriyet statüsünün referanduma götürülebilmesi ve olasý fesih sürecinin hýzlandýrýlmasý için, yapýlacak olan 12 Mart Parlamento seçimleri de önemini arttýrdý. Nina Konovalova'nýn baþýný çektiði Slav birliði birleþmenin en ateþli taraftarý. Slav Birliði Konovalova baþkanlýðýnda 18 Aralýk 2005 tarihinde Adyge Cumhuriyeti baþkenti Maykop'ta yapýlan 4. kongresinde Adyge Cumhuriyeti'nin statüsünün referanduma götürülebilmesi için ülkede bulunan Birleþmiþ Sanayiciler Partisi, Ýþ adamlarý ve Kazaklarla iþ birliði yapma kararý aldý.[15] Adige varlýðýnýn Kafkasya'da sürdürülebilmesi için Adyge Cumhuriyeti'ni bir simge gibi gören Adigeler'de ülkelerinin bir oldu bittiye getirilerek Krasnodar bölgesi ile birleþtirilmesine izin vermeyeceklerini göstererek Çerkes Kongresi isimli sivil bir insiyatif oluþturdular. Maykop merkezli Çerkes Kongresi-Adige Xase ile iþ birliði içinde KabardeyBalkar, Karaçay-Çerkes ve Þapsýð bölgesindeki Adigeler baþta olmak üzere Türkiye, Ýsrail, Hollanda, Amerika, Ürdün, Kanada, Almanya ve Suriye!deki Diaspora Çerkesleri ile de baðlantýya geçerek SWA (Adyge ile Dayanýþma) komitesini kurdular. Komite Adyge Cumhuriyeti'nin fesih edilmesine karþý kampanyalar yürütüyor.*** Parlamento seçimlerine doðru cumhuriyette yükselen tansiyonu düþürmek için Kremlin'in desteklediði Birleþmiþ Rusya Partisi kf
0018
baþkanlýðýnda Krasnodar Krai valisi Tkachev ve Adyge Cumhuriyeti baþkaný Hazret Þövmen bir araya gelerek önerilmiþ bir birleþmenin gündemlerinde olmadýðýný ifade etmek zorunda kaldýlar. Diðer taraftan RF'nda, sözü geçen Kremlin yanlýsý önemli politika yorumcularýndan biri olan Gleb Pavlovski, seçimler öncesi federasyon çapýnda yayýn yapan bir televizyondaki programda, Tkachevi Krasnodar bölgesinde yaþayan etnik Ermenilere, Mesket Türklerine ve diðer Slav olmayan halklara karþý yaygýn baský uygulayarak ciddi politik, sosyo-ekonomik çýkarlar elde etmekle suçlayarak üstü kapalý bir þekilde kýnamasý da Tkachev ile Sövmen'in parlamento seçimi öncesinde yaptýklarý açýklama ile ilgili soru iþaretleri oluþturuyor. Kazaklar'ýn Kafkasya'daki geliþmelerle ilgili nasýl bir tavýr alabileceðine dair aslýnda güçlü deliller mevcuttur. 94 yýlýnda Rusya'nýn Çeçenistan devletine karþý baþlatmýþ olduðu savaþta aktif olarak Rus tarafýnda yer alan Kazaklar, Rusya'nýn doðrudan dahil olmadýðý Güney Osetya-Gürcistan ve Abhazya-Gürcistan arasýndaki anlaþmazlýklarda da Rus yanlýsý bir tutum sergilemiþlerdir. Hatta Moldova-Transdnestr arasýndaki sorunda Transdnestr'da bulunan Rus silahlý güçlerin görev süreleri bitmesine karþýn bölgede yaþayan Kazak nüfusunun baskýsýyla görevlerine devam etmektedirler. En yakýn örnek olarak ABD-Soros destekli bir sözde devrimle iktidara gelen Gürcistan devlet baþkaný Mikhail Saakaþvili'nn Güney Osetya ve Abhazya sorunlarý ile ilgili olarak saldýrgan söylemlerini giderek arttýrmasý ve özellikle Çerkes diasporasini hedef alan konuþmasý; "Sibirya'dan, Moskova'dan, Kursk'tan ve dünyanýn hangi lanet yerinden olursa olsun bütün macera arayanlarý uyarýyorum, onlarýn Abhazya'da iþi yok. Burasý Gürcistan'a ve her zaman orda yaþayýp bugün yaþamayan fakat yakýnda ben de dahil olmak üzere Abhazya'da yaþayacak olanlara aittir."***** diaspora tarafýndan yanýtsýz býrakýlmamýþ ve protesto edilmiþtir. Gürcistan'ýn saldýrgan söylemlerini giderek pervasýzlaþtýrmasýn da Saakaþvili hükümetinin Gürcü halkýnýn ekonomik ve sosyal yönden beklediði refahý ve iyileþmeyi saðlamaya dönük yeterli bir çabasýnýn olmamasý ve bu durumun da Gürcü halký tarafýndan Saakaþvili'ye olan desteðinin dramatik bir þekilde azalmasý þeklinde yansýmaya baþlamasý temel etkendir. (Gürcistan Kamuoyu Düþüncesini Araþtýrma Enstitüsü tarafýndan 1750 kiþi üzerinde yapýlan anketin sonuçlarýna göre Devlet Baþkaný Mikhail Saakaþvili'ye destek verenlerin oraný %16,3'e düþtü. -Ajans Kafkas23/02/2006) Kuban Kazaklarý Birliði bu meseleye, Gürcistan Devlet Baþkaný ve parlamentosuna Abhazya ve Güney Osetya vatandaþlarýna yönelik gerginlik ve tehditlere son vermesi talebiyle bir mesaj göndererek Abhazya ve Güney Osetya yanýnda olduðu þeklinde yaklaþmýþtýr. [17] Þüphesiz Kazaklarýn bu tavrýnýn asýl nedeninin Rusya Federasyonu'nun bölgede izlediði politika ile paralel doðrultuda olup olmadýðýný zaman gösterecek. kf
Sonuç Vladimir Putin iktidara geldiðinden beri uygulamalarý ile Modern Çarlýk Rusya'sýný kurma gayreti içerisindedir. Dersine iyi çalýþtýðý anlaþýlan Putin, Kazaklarýn özellikle Çarlýk Rusya'sý tarihinde oynadýðý rolü iyi kavramýþ ve bir kez daha Kazaklara ayný rolü biçmiþtir. Geçmiþte olduðu gibi bugün de Rus Kazaklarýnýn çoðunluðu kendilerini Ortodoks Kilisesi'nin koruyucusu ve Rusya Federasyonu'nun sýnýr bekçileri olarak görmektedirler ve doðal olarak yeni çarlarý Putin'e olan baðlýlýklarýný dile getirmiþlerdir. Kazaklarýn Kafkasya'daki rollerinde Ýslami inanca sahip Kafkasyalýlar karþýsýnda din faktörü belirleyici olabilecektir. Ancak inanç farlýlýklarýnýn, binlerce yýldýr varlýðýný devam ettirerek karþýlýklý dostluk ve güvene dair sýcak iliþkiler kurmayý baþarabilmiþ Daðlý Halklar arasýnda ayýrýcý bir faktör olarak ortaya çýkmasý olasý deðildir. Doðal olarak Kazaklarýn Kafkasya'daki geliþmeler karþýsýnda alacaðý tavrý Putin ve Kremlin hükümetinin politikalarý belirleyecektir.
A.Orlowski - Kozak
Serf: Orta Çað Avrupa'sýnda topraða baðlý köle. Oblast: Statü olarak özerk cumhuriyetten aþaðýda olan Rusça il,eyalet, bölge Kolhoz: Bolþevik Devrimden sonra 1929 yýlýnda baþlatýlan Kolektifleþtirme-toprak üzerinde özellikle hayvan mülkiyetinin ortaklaþtýrýlmasý-tarýmdan sanayi devrimine geçiþte devlet kontrolü saðlamak için kurulan küçük mahalli çiftlikler. Prestroyka: Gorbaçev döneminde yeniden yapýlanma politikasý-devlet ile komünist parti arasýndaki iliþkileri yeniden tanýmlama politikasý.
19
* 1395 Ruthenian Belgelerinde Kazaklardan ilk olarak maceracý ve özgür insanlar olarak bahsedilmiþtir, Türkçe bir sözcükten türemiþtir. "http://en.wikipedia.org/wiki/Cossack" ** Yahudi tarihçileri Zaporozhian-Ukrayna Kazaklarý'ný Khemelnytsky Ýsyaný sýrasýnda Yahudilere soy kýrým yapmakla suçluyorlar. *** Adyge Cumhuriyeti Parlamento seçimleri ve Adyge Cumhuriyeti statüsü ile ilgili bilgi almak için www.adyg.org bakýnýz. **** 6 Mart 2006 Baðýmsýz Abhazya Platformu'nun Ýstanbul ve Ankara'da Gürcistan Konsolosluklarý önünde, Eskiþehir-Düzce-Kayseri-Adana-SamsunAlanya-Sakarya illerinde eþ zamanlý okunan basýn bildirisinden-Saakaþvili'nin yaptýðý konuþmadan alýntý.
KAYNAKÇA o Biography.ms -http://cossack.biography.ms/ o Wikipedia-The Free Encyclopediahttp://en.wikipedia.org/wiki/Cossack o Britannica Encyclopediahttp://www.britannica.com/- The Cossack Revolt against Poland [1] Yücel Öztürk -Özü'den Tuna'ya Kazaklar-1 Syf.6263 ve 83 [2] Kezban Acar- Baþlangýçtan 1917 Bolþevik Devrimi'ne Kadar Rusya Tarihi Syf.125
[3] US Citizenship and Immigration Services-Russia-The Cossack Culutural and Political Revival [4] John B. Dunlop- Hoover Digest 1999 No:1-How Russia Blundered into Chechnya [5] RIA Novosti-26/05/2005-Cossacks ask Putin to Help Return Russians to North Caucasus [6] Ana Uzelac-The Moscow Times-18/04/2001Cossacks Take on Village's Chechens [7] The Christian Science Monitor-02/01/2001-The Cossack are coming! Did anyone notice? [8] MosNews-16/03/2005 Cossack to fight terrorism in Russia's Far East [9] Paul Globe-United Press International-Cossack again to keep Jews in Line [10] MosNews-09/11/2005-Russian Parliament Approves on Cossack Service [11] Simon Saradzhyan-Free Republic-Cossack to Be Recruited for Army http://www.freerepublic.info/ [12] Vladimir Simonov-RIA Novosti-30/06/2005Cossack Return to State Service Ayrýca bakýnýz Human Right Organization-Ethnic Discrimination in Southern Russiain August 1998 Abuses by Cossack [13] Ajans Karaçay-11/11/2005 Kabardey-Balkar Kazaklarý Kazak Yasasýna Tepkili - www.karacaymalkar.net [14] Alex Rodriguez-Chicago Tribune-09/08/2005Cossacks:Guardian or Oppressors [15] RFE/RL-20/12/2005-Slavs in Adygeya Continue to Urge Merger with Krasnodar Krai [16] Liz Fuller-RFE/RL-10/03/2006-In Adygeya,One Threat Recedes, Another Persist [17] Ajans Kafkas-17/03/2006- Kuban Kazaklarý:Gürcistan Abhazya ve Güney Osetya'yý tehdide son versin.
20
Çeçenya’nýn Baðýmsýzlýk Ýlaný ve Hukuki Meþruiyeti’nin Deðerlendirilmesi KAÐAN AKDOÐAN
G
iriþ: On birinci yýlýný tamamlayan Rus-Çeçen savaþý, dünyanýn gözlerinden uzakta ve tüm þiddetiyle devam ediyor. Tabii aslýnda bu savaþ, 400 yýldan fazladýr bölgede mutlak hakimiyet kurmaya çalýþan Rus imparatorluðunun, istediðini elde edinceye kadar Kafkasya'yý kana bulamaya devam edeceðinin ve bu tarihsel mirasý, büyük bir hevesle sahiplendiðinin de açýk göstergesi. Uzun zamandan beri savaþtan çok açýkça soykýrýma dönüþen Rus müdahalesi, Çeçenya'nýn baðýmsýzlýk ilanýyla baþlamýþtý. Rusya'nýn,
Cahar Dudayev - ÇÝC Devlet Baþkaný (1991-1996)
barýþý getirebilecek son Çeçen yetkili olan Aslan Mashadov'u da katletmesiyle amacýndan ve baðlamýndan iyice kopan çatýþmanýn baþlangýç noktasýný unutmamak gerekiyor. Gerçi hiçbir gerekçe, böylesi bir vahþeti mazur kýlamaz ama Ruslarýn ve destekçilerinin bütün aksi tezlerine raðmen, bugünkü mevcut uluslararasý hukuk kodifikasyonu, Çeçen halkýnýn tartýþmasýz bir þekilde baðýmsýzlýk hakkýna sahip olduðunu ortaya koyuyor ve savaþýn haklýlýðýna dair bütün gerekçeleri geçersiz kýlýyor. Uluslararasý toplumun baþlangýcýnda zayýf da olsa eleþtirdiði Rus zulmü, ikinci savaþtan itibaren ve bilhassa 11 Eylül ortamýnda, bir halkýn itinayla yok ediliþi haline geldi. Türkiye'de köþe yazarlarý, "bizim için Öcalan neyse, Rusya için de Dudayev odur" türünden cahillikler sergilemeye devam ededursunlar, Çeçenlerin baðýmsýzlýk haklarýný her fýrsatta vurgulamak ve Rus vahþetini sergilemek, tam da böyle bir dönemde zorunludur. Bu yazýda, bilhassa 1991-94 arasý döneme odaklanarak, 230 bin Çeçenin ölümü, daha fazlasýnýn yerinden yurdundan olmasý ve bir ülkenin adeta yeryüzünden kazýnmasýyla sonuçlanan "savaþ"ýn, baþlangýcýndan beri haksýz bir temel üzerinde vuku bulduðu gösterilmeye çalýþýlacaktýr. Bu baðlamda, önce baðýmsýzlýðýn temeli olan
self-determinasyon (SD) kavramý ve hakký açýklanacak, daha sonra bu hakkýn, özellikle eski SSCB'nin daðýlmasý sürecinde nasýl uygulandýðý örneklerle gösterilecek, son olarak da Çeçenlerin SD hakkýnýn olup olmadýðý tartýþýlacaktýr. I- Self-Determinasyon Kavramý ve Hakký SD kavramýnýn, iç ve dýþ olmak üzere 2 anlamý vardýr. Ýç SD, 1789 Fransýz Devrimiyle ortaya çýkmýþtýr. Halklarýn kendi rejimlerini özgürce seçmeleri anlamýna gelir, yani demokrasi demektir. Dýþ SD ise iki farklý anlama sahiptir; sömürgelerin baðýmsýzlýða kavuþmasý ve ayrýlma. Aþaðýda dýþ SD kavramýnýn farklý anlamlarý açýklanarak bu konuda BM pratiði ele alýndýktan sonra uluslararasý hukukun bir diðer kaynaðý olan öðretiye, yani teoriye baþvurulacak ve þu 3 soruya cevap aranacaktýr: Yazýlý ya da teamüle dayalý bir uluslararasý ayrýlma hakký var mýdýr? Eðer öyle bir hak varsa, bu hakkýn sýnýrlarý nedir veya bu hakký meþru bir þekilde kullanmanýn kriterleri nelerdir? Son olarak, incelediðimiz baðýmsýzlýk iddiasý yani Çeçenya, bu kriterlere sahip midir? Dýþ SD'nin farklý anlamlarýný açýklarken ayný zamanda ilk soruya, yani teoride ve pratikte SD hakkýnýn varlýðý sorununa da deðinmiþ olacaðýz.
21
Sömürgelerin baðýmsýzlýða kavuþmasý anlamýnda SD, W.Wilson'un 14 ilkesi'ne (1919) kadar götürülebilirse de, BM'nin kurulmasýndan sonra ve özellikle de 1960'lý yýllarda uygulama düzeyine çýkmýþtýr. Sömürgelerin, sömürgeci ülkeden baðýmsýzlaþmasý (dekolonizasyon) anlamýna gelir. Tarihine dikkate dilecek olursa, 1966 ikiz Sözleþmelerindeki anlamý da budur. Söz konusu sözleþmelerin ortak 1. maddesi "tüm halklarýn kendi yazgýsýný belirleme hakký vardýr" diyerek SD hakkýný açýkça tanýmaktadýr. Self determinasyonun asýl anlamýný oluþturan dekolonizasyon uygulamasýna gelince, her halkýn SD hakký vardýr. Bu halk bir mekanýn tüm halkýdýr; SD hakkýný baðýmsýzlýða ulaþarak kullanýr; ondan sonraki bölünmeler SD hakkýna girmez. Yani, SD yalnýzca sömürge halklarýnýn hakkýdýr (1960 BMGK kararý no.1514). Bir ülkenin "Sömürge" sayýlmasý ve dolayýsýyla SD hakkýna sahip olmasý için iki ölçütün bir arada bulunmasý gerekir: Sömürgeci ülke ile sömürgesi arasýnda ülkesel kopukluk (deniz veya baþka ülkeye ait bir kara parçasý) olacaktýr. Sömürgeci ile sömürge arasýnda etnik farklýlýk olacaktýr (1960 BMGK kararý no.1541). Ayrýlma anlamýnda SD ise, Sömürge durumunda olmayan halklarýn, baðýmsýz olan ülkelerden ayrýlmasý ve kendi baðýmsýz devletini kurmasý demektir. Bu anlamdaki SD, ilke olarak meþru kabul edilmez. Çünkü bu tür ayrýlmalar amip bölünmesi gibi gidebilir ve uluslararasý düzeni altüst eder. Bununla birlikte, gerek teoride gerekse BM pratiðinde "ayrýlma" anlamýnda SD'nin meþru görülebildiði bir durum mevcuttur: O ülkede demokrasinin (yani, iç SD) olmamasý. Nitekim 1970'te BM Genel Kurulunun aldýðý 2625 sayýlý kararda bu çok açýktýr. "Aþaðýdaki paragraflardan hiçbiri, SD ilkesine uyan ve ülkesinde yaþayan tüm halký soy, inanç ve renk ayrýmý yapmadan temsil eden bir yönetime sahip olan egemen ve
baðýmsýz devletlerin toprak bütünlüðünü ve siyasal birliðini kýsmen veya tamamen ortadan kaldýracak veya tehlikeye sokmaya izin verecek veya bunu teþvik edecek biçimde yorumlanamaz". Burada geçen SD terimi "iç" SD olup, demokrasi anlamýna gelmektedir. Demek ki, vatandaþlarý arasýnda ayrým yapmayan devlete karþý ayrýlma anlamýna gelen self determinasyon uygulanamaz. Tersinden okursak da vatandaþlarý arasýnda ayrým yapan, onlarý eþit düzeyde temsil etmeyen devlete karþý ayrýlma hakký doðar. Açýklanan bu BM kararlarý, ilk soruya cevap olabilecek niteliktedir. Uygulanan uluslararasý hukuk, SD hakkýnýn varlýðý konusunda çok az þüpheye yer býrakmaktadýr. Fakat dekolonizasyonun ötesinde SD hakkýnýn varlýðý konusu hala çok açýk deðildir ve genel olarak uluslararasý toplum tarafýndan onaylanmamaktadýr. Ne var ki soðuk savaþýn bitiþiyle birlikte yaþanan SSCB ve Yugoslavya'nýn daðýlmasý olaylarý, bu kavrama yeni anlamlar yüklenmesi sonucunu doðurmuþtur. Bunda, Baltýk ülkelerinin baðýmsýzlaþmasý sürecinin Batý'da yarattýðý sempati, özellikle etkili olmuþtur. Baltýk ülkelerinin baðýmsýzlýk ilanýndan sonra Sovyet tanklarýnýn bu ülkelere girmesi karþýsýnda Batý'nýn gösterdiði tepki, tarihsel teamülle keskin bir karþýtlýk arz etmiþtir. SD hakkýnýn teori ve pratikte varlýðýný ve deðiþen baðlamýný saptadýktan sonra ikinci soruya, yani bu hakkýn meþru bir þekilde kullanýlmasýnýn kriterlerine bakabiliriz. SD hakký, ayrýlmayla iliþkili olduðu haliyle, belli faktörlerin bileþimine baðlý, göreli bir haktýr. Yukarýda zikredilen kimi kararlarý birleþtirerek ve geçmiþteki baþarýsýz ayrýlma hareketleri sýrasýnda, uluslararasý toplum tarafýndan ifade edilen endiþeleri de buna dahil ederek, hem uluslararasý toplumun endiþelerini giderecek, hem de ayrýlmak isteyen grubun meþru haklarýný koruyacak ilkeler çerçevesinde, ayrýlmaya dair bir
yaklaþým geliþtirilebilir. Uluslararasý toplumun en önemli endiþelerinden biri, her hangi bir ayrýlma talebinin, onu çevreleyen tüm þartlarý da hesaba katarak yaratabileceði istikrarsýzlýðýn derecesi ve tüm ülkelerin toprak bütünlüðünü tehdit eder hale gelebileceðidir. Bunun karþýsýndaysa, ayrýlma talebinde bulunanlarýn SD hakký bulunmaktadýr. Bu endiþe ve haklarý dengeleme, ayrýlma hareketlerini incelemede ilkeli bir yaklaþýmýn geliþtirilmesinde yararlý bir baþlangýç noktasýný oluþturur. Çeþitli uluslararasý hukuk uzmanlarýnýn yaklaþýmlarýndan þöyle bir kriterler manzumesi çýkarýlabilir; 1- Ýktidardaki hükümetin halkýna davranýþ tarzý ve halkýný temsil düzeyi, 2- Daha önce baðýmsýzlýk sahibi olma ya da baðýmsýzlýk için uzun süredir verilen mücadele ve belli bir bölgenin, bir ülkenin parçasý haline nasýl geldiði (silah zoruyla mý, gönüllü mü vb.) gibi tarihsel faktörler, 3- Ayrýlma talebinde bulunan halkýn, tarihsel olarak þiddete, ayrýmcýlýða ve baskýya maruz kalýp kalmadýðý, 4- Halkýn ayrýlma talebini destekleyip desteklemediði, -ideali buna halkoyuyla karar verilmesidirBoris Yeltsin - RF Devlet Baþkaný (1991-1999)
22
Aslan Mashadov - ÇÝC Devlet Baþkaný (1997-2005)
5- Ayrýlýkçý hareketin liderinin ve takipçilerinin davranýþlarý, 6- Þiddet olaylarýnýn baþ gösterme potansiyeli. Tüm bu kriterler ýþýðýnda, üçüncü soruya, yani meselenin özünü oluþturan, Çeçenya'nýn baðýmsýzlýk için SD hakkýna sahip olup olmadýðý meselesine bakalým. II- Çeçen Baðýmsýzlýk Talebi Son SSCB baþkaný Mihail Gorbaçov, Nisan 1985'te iþbaþýna geldiðinde, uzun yýllardan beri süregelen çeþitli sorunlarý kucaðýnda buldu. Ýç dinamiklerden kaynaklanan bu sorunlardan ilki, içiçe geçmiþ 3 krizden oluþuyordu. Sovyetlerde siyasal kriz, artýk devam ettirilemeyecek kadar ciddileþen bir demokratik meþruiyet sorunu anlamýna geliyordu. Yapýsal kriz, yaygýn geliþme aþamasýndan, yani herkese bir iþ temin etmek amacýyla ülkenin dört bir tarafýna açýlan fabrikalardan, yoðun büyüme aþamasýna, yani iktisadi verimliliðe dayalý bir sanayiye geçilememiþ olmasýndan kaynaklanmaktaydý. Bu sýrada kapitalizm, teknoloji devrimini gerçekleþtirerek üçüncü aþamasýna geçiy-
ordu. Konjonktürel krizse, ücretlerin fiyatlarý aþmasýndan kaynaklanan bir ekonomik bunalým ortamýnýn eseriydi. Gorbaçov bu krizleri aþmak için ekonomide yeniden yapýlanma anlamýna gelen "Perestroyka" kavramýný ortaya attý. Ýhtiyacý olan dýþ destek içinse þeffaflýðý (Glasnost) ön plana çýkardý. Tam bu krizlerle boðuþurken 1987'de ikinci sorun, yani milliyetler sorunu patladý. Kazakistan'da baþlayan olaylar, hýzla Lituanya'ya ve diðer Baltýk ülkelerine, arkasýndan da daðlýk Karabað ve Kýrým'a sýçradý. Bir "milletler hapishanesi" olarak adlandýrýlan Sovyet imparatorluðunun kaçýnýlmaz çöküþünü hýzlandýran böylesi bir ortamda, Çeçen milliyetçiliði de harekete geçmeye hazýrdý. Çeçenler daha 1960'lý yýllardan itibaren, ulusal kimlik eksenli talepler ileri sürmekteydiler. Bu yýllarda Çeçen aydýnlarý, Sovyet merkezi denetimine karþý çýkarak, özellikle etnik ve dinsel geleneklerinin sürdürülmesi ve Çeçen dilinin eðitimde kullanýlmasý þeklindeki taleplerini gündeme getiriyorlardý. SSCB'nin daðýlma süreci içersinde
Çeçen/Ýnguþ Özerk Cumhuriyeti’nde General Cohar Dudayev baþkanlýðýnda örgütlenen Çeçenler, Kasým 1990'dan itibaren baðýmsýzlýk talep etmeye baþladýlar ve Aðustos 1991'deki darbe giriþimi sýrasýnda yerel Sovyet hükümetini devirerek bölgede denetimi ele geçirdiler. Ardýndan 9 Kasým tarihinde yapýlan ve Moskova tarafýndan tanýnmayan seçimleri kazanan Dudayev, Çeçen-Ýnguþ Cumhuriyeti’nin egemenliðini ilan edince , dönemin Rusya Federasyonu (RF) baþkaný Yeltsin, bu kararý tanýmadý ve Dudayev'in tutuklanmasý için emir çýkarttý. Bununla da yetinmeyerek cumhuriyette olaðanüstü hal ilan etti ve 500 kiþilik bir birliði, ayrýlma çabalarýna son vermesi amacýyla bölgeye gönderdi. Fakat bu karar Rus parlamentosu tarafýndan 3 gün sonra geçersiz kýlýndý, zaten Dudayev'in ulusal muhafýzlarý, bu birliði Grozni hava alanýnda ablukaya almýþtý. Dolayýsýyla birlikler, 2 gün içinde geri çekilmek zorunda kaldý. Rus askerlerinin çekilmesinden sonra, Aralýk 1991'de bir referandum yapan Ýnguþlar, RF içinde Ýnguþetya olarak örgütlenme kararý aldýlar.
23
Bu sýrada Dudayev, bölgesel destek giderek kendi arayýþlarýna öncülüðünde 16 etnik gruptan oluþan Kafkasya Daðlý Halklar Konfederasyonunu kurdu. RF'nin, baðýmsýz bir Çeçenya'ya asla izin vermeyeceðinin bilincinde olarak derhal bir ordu oluþturma çabalarýna girdi. Ordusunun tecrübesini arttýrmak için de askerlerini önce Azeri-Ermeni savaþýnda Karabað'a, sonra da Gürcü-Abhaz savaþý sýrasýnda Abhazya'ya gönderdi. Çeçen askerleri bu savaþlar sýrasýnda hafif silahlarla þehir içi çatýþmalarý ve gerilla savaþýnda büyük tecrübe kazandýlar. Dýþ iliþkilerine de önem veren Dudayev, ilk yurtdýþý gezilerini Türkiye ve KKTC'ye yaptý. Daðýlmanýn ardýndan gelen ilk þoku yavaþ yavaþ atlatan RF, o zamana kadar ekonomik ambargo ve muhalifleri desteklemek gibi uygulamalarla yetinirken, 1993'ün ikinci yarýsýndan itibaren sertleþme iþaretleri vermeye baþladý. Dudayev'in devirdiði eski komünist lider Zavgayev ve RF milliyetler bakaný Sergei Þahray, 94 Baharý boyunca yönetimdeki etkili çevreleri müdahale için ikna etmeye çalýþtýlar. Dudayev ise ülke içi muhalefeti ve parlamentoyu Nisan ayýnda feshederek devlet baþkanlýðý rejimini kurdu. Bu karar, önce Anayasa Mahkemesi tarafýndan geçersiz ilan edildi, fakat din adamlarýnýn da desteðini alan Dudayev, Mahkemeyi de laðvetti. Muhalefet gruplarýysa, Aðustos 94'te Çeçen Geçici Konseyi adý altýnda Dudayev'e karþý ortak hareket etmeye baþladýlar. Moskova, konseyi tek meþru güç olarak tanýdýktan sonra silahlandýrmaya baþladý. Bir süre sonra iþlerin iyice çýðýrýndan çýkmakta olduðunu görerek kendisi doðrudan müdahaleye giriþti. Çeçenlerin, baðýmsýzlýklarýnýn üçüncü yýlýný kutladýklarý sýralarda Yeltsin yönetimi, iþgale karar verdi. 11 Aralýk 1994'te yüzlerce Rus tanký sýnýrý geçerek Çeçenya'ya girmeye baþladý.
III- Çeçen Baðýmsýzlýk Ýlanýnýn Karþýlaþtýrmalý Hukuki Meþruiyeti Çeçen baðýmsýzlýk ilanýnýn ve Çeçenlerin ayrýlma hakkýnýn hukuki meþruiyetini deðerlendirirken, baþarýlý bir þekilde baðýmsýzlýðýna kavuþan Lituanya örneðiyle karþýlaþtýrmalar yapmak, aydýnlatýcý olacaktýr. Çeçenya'ya verilen karþýlýk çok daha farklý olsa da, Çeçen ülkesi Lituanya ile çok sayýda ortak etkene sahiptir. SSCB döneminde, sömürge yönetiminin ince tabakasýnýn altýnda farklý kültürler hep varlýklarýný korumuþtu. SSCB'nin yýkýlýþý, bu kültürlerde etnik bir bilinçlenmeye yol açtý. Çeçenleri diðer kültürlerden ayýran özellikleri ise Sovyet imparatorluðu ve 70 yýllýk komünist rejimin Çeçen milliyetçiliðini hiçbir zaman tam olarak bastýramamasýdýr. Rus egemenliðine karþý direniþ, bu süre boyunca sürmüþtür. Dahasý, Çeçenya Rusya'ya fetih yoluyla katýlmýþtýr. Geçmiþin fetihlerinin tümü bugün gayrý meþrudur demek mümkün olmasa da, tutarlý ve sürekli olarak Rus egemenliðini reddeden Çeçenlerin durumu ayrý deðerlendirilmelidir. Çeçen topraklarýyla ilgili iki etken daha vardýr; Rusya baðýmsýz devlet olarak görülen topraklar üzerinde sadece 1 milyon kiþi yaþamaktadýr diyebilir ve bu sayýnýn bu tür bir
konumu hak etmek için çok küçük olduðunu söyleyebilir. Fakat aksini iddia edebilecek pek çok örnek verilebilir, bugün dünyada bu sayýnýn yarýsýndan daha az nüfusa sahip ülke sayýsý az deðildir. Ýkincisi, bölge milliyetçi karakterini büyük ölçüde çarlýk dönemindeki fetihten beri korumuþtur ve Çeçenler, nüfusun çoðunluðunu oluþturmaya devam etmiþtir. Çeçen baðýmsýzlýk iddiasý, Lituanya vakasýndakine eþit derecede saðlam tarihsel etkenleri içermektedir. Bu etkenler, sadece kuvvetli bir ulusal kimliðe sahip ve topraklarý üzerinde hak iddia eden ayrý bir halkýn varlýðýný içermekle kalmamakta, ayný zamanda yöneticilerini sürekli redderek uzun süre canlý tutulmuþ bir baðýmsýzlýk isteðini de içermektedir. Aþaðýda gösterileceði gibi bu faktörler Lituanya'nýn baðýmsýzlýðýndan çok daha az istikrarsýzlaþtýrýcý olacak bir baðýmsýzlýk iddiasýnda mevcuttur. Bu yüzden Lituanya'nýn iddiasýnýn baþarýsý, zorunlu olarak Çeçen baðýmsýzlýk isteðinin tanýnmasýný gerektirmektedir. Baþka bir deyiþle, eðer Lituanya vakasýndaki tarihsel etmenler herhangi bir istikrarsýzlaþtýrýcý etkiyi önlediyse, bu etmenler Çeçen vakasýnda da yeterli olacaktýr. Bununla birlikte bu etmenlerin varlýðý, Çeçenlere otomatik olarak RF'den ayrýlarak BM'ye üyelik Zelimhan Yandarbiyev - ÇÝC Devlet Baþkaný (1996-1997)
24
Dudayev yönetimi boyunca, Çeçenya nüfusunun 1/5'ini oluþturan etnik Ruslarýn bir haksýzlýða uðradýðýna dair hiçbir somut kanýt ortaya konamamýþtýr.
baþvurusu yapma hakkýný vermez. Ýlk bölümde belirtildiði gibi, ayrýlma hakký baðýl bir haktýr, tüm ilgili etmenlerin dengeli bir þekilde test edilmesini gerektirir. Ruslar, Çeçenlerin federasyondan ayrýlma isteklerine son verecek pek çok neden sýralayabilir. Ýlki muhtemelen, Çeçenlerin baðýmsýzlýk iddiasýnýn, Dudayev hükümetinin eylemleri sonucu meþruiyetini kaybettiði olacaktýr. Çeçen hükümetinin pek makbul olmadýðý ve organize suçlarla baðlantýlý olduðu doðrudur. Öte yandan Dudayev, 1991'de iktidarý ele geçirdikten sonra Haziran 1994'te baþkanlýðýný tekrar halkoyuna sunarak meþruiyetini kaynaðýnýn her zaman halk olduðunu göstermiþtir. Gerçi Çeçenlere baðýmsýzlýk seçeneði hiçbir zaman doðrudan sorulmamýþtýr ama karþý olduklarýna dair hiçbir ipucu da yoktur. Dudayev seçime girmeden önce niyetini açýk bir þekilde belli etmiþtir. Dudayev'in aldýðý oy, halkýn baðýmsýzlýða verdiði destek konusunda önemli bir göstergedir. Bölgeden gelen Rus yanlýsý raporlarýn aksine, Dudayev kendisine verilen fýrsatý heba eden bir diktatör deðil, halkýnýn sözcülüðünü üstlenmiþ bir liderdi.
kf
Ruslarýn bir diðer nedeni, bir hareketin liderlerinin ve takipçilerinin davranýþlarý, o hareketin uluslar arasý toplum tarafýndan tanýnmayý hak edip etmediðinin bir göstergesi olacaðýdýr. Eðer ayrýlýkçý hükümet azýnlýklara baský yapýyorsa, ya da azýnlýk haklarýný koruyamýyorsa, bu azýnlýklarýn çýkarlarý için hareket edildiði söylenebilir.
Son olarak Lituanya hareketinin tersine, Çeçenya'nýn anayasal olarak ayrýlma hakkýnýn olmadýðý iddia edilmiþ, Çeçen sorununun, yeni RF anayasal düzenini korumak ve yeniden kurmaktan baþka bir þey olmadýðý söylenmiþtir. Ne var ki Rus yönetiminin geçmiþi dikkate alýndýðýnda, ayrýlma hakkýnýn anayasal olarak tanýnmasý, çok anlamlý görünmemektedir. SSCB Anayasasý m. 72, "ayrýlma hakký"ný (SD) tanýmaktaydý. Diðer taraftan anayasal bir cumhuriyetin RF'den ayrýlmasý ne mevcut anayasada ne de daha önceki taslaklarýnda yer almýþtý. Bununla beraber, gerçekte Sovyet cumhuriyetleri, Rus çarlýðýnýn herhangi bir bölgesinden daha fazla baðýmsýz deðildi. Yani SSCB'nin daðýlýþý sýrasýndaki olaylardan önce ne Lituanya ne de baþka bir ülke anayasal ayrýlma haklarýný kullanamazdý, SSCB buna izin vermezdi. Bu türden bir anayasal hakkýn varlýðýyla yokluðu arasýnda çok az fark vardýr. Ayrýlma taleplerinin meþruiyetini bu tür bir hayali ayrýma dayanarak yapmanýn deðeri tartýþmaya açýktýr. Anayasal yaklaþýmý savunanlarýn dahi kabul ettiði bir gerçek vardýr; baský yaygýnlaþtýðýnda ve baþka yol kalmadýðýnda, ayrýlma meþru bir cevaptýr. Buna ek olarak, SSCB'nin ayrýlmasý sýrasýnda meydana gelen olaylar ve RF'nin yeni anayasasýnýn kabul edilme süreci, akla þu soruyu getiriyor: Çeçenya yeni anayasanýn getirdiði hukuka tabi olmak zorunda mýydý? SSCB'nin daðýlmasý ve Çeçenya'nýn baðýmsýzlýk ilanýndan sonra, RF yeni anayasasýný onayladý. Çeçenya ise RF'den ayrý bir birim olduðunu ileri sürerek yeni anayasayý oylamayý reddetti. Bu da Çeçenya'nýn yeni anayasanýn temsil ettiði sosyal bütünün hiçbir zaman parçasý olmadýðýný göstermektedir. Eðer yeni RF anayasasýna tabiyse
bile, Çeçen egemenlik deklarasyonu, Rusya'nýn devlet egemenliði iddiasýnýn desteði olan 1990 tarihli deklarasyonuyla ayný temellere dayanýyordu. Ýlk olarak, týpký Rus egemenlik deklarasyonunun RF anayasasý ve kanunlarýnýn tüm birlik yasalarýna olan üstünlüðünü belirtmesi gibi Çeçen deklarasyonu da Çeçen Anayasasýnýn, RF yasama organýna olan üstünlüðüne dayanýyordu. Her iki durumda da prensip, etnik temele dayalý bir devlet egemenliðinin ilan edilmesiydi. Bu ilanýn anayasal temellere dayanýlarak inkar edilmesi, Rusya için SSCB baðlamýnda izin verilenin, Çeçenya için RF baðlamýnda izinsiz olduðu çifte standardýný temsil etmektedir. Bilindiði gibi Çeçenya, Azerbaycan ve Özbekistan'ý da çarlýk Rusya'sýna baðlayan geniþleme sýrasýnda fethedilmiþti. Eðer Azerbaycan, tarihsel etmenlere dayanarak baðýmsýz olabiliyor ve Türkiye tarafýndan tanýnýyorsa neden aynýsý Çeçenya için geçerli olamýyor? SSCB'nin iki yeri farklý baþlýklar altýnda isimlendirmesi ve bunun birine meþru ayrýlma hakký tanýrken diðerine tanýmamasý, ayrýlma hakkýnýn meþru olup olmamasýný ayýrt etmede yine geçerli bir temel oluþturmamaktadýr. En azýndan ahlaki bir bakýþ açýsýndan, ayrýlma hakkýný, belirli bir bölgesel alt birim olarak daha önceden kazanýlmýþ resmi siyasal statüye baðlamanýn hiçbir mantýðý yoktur. Eðer Lituanya Rusya tarafýndan ilhak edildikten sonra bir cumhuriyet statüsüne sahip
25
olmayýp Çeçenya gibi RF'ye baðlanmýþ olsaydý, bu durum Lituanya'nýn baðýmsýzlýk davasýnýn ahlaki gücünü zayýflatmazdý. Ayrýlma hakkýný tanýmayan RF anayasasý Çeçenya için kýstas kabul edilse bile, uluslararasý kamuoyu bu sorunda, ayrýlýkçý grubun eski fatihlerinin onlara fetih yoluyla oluþturulan bir birlikten anayasal olarak ayrýlma hakký verip vermediðinden ziyade, o topraklardaki tarihsel iddialarý ve diðer tarihsel etmelerin akla yatkýnlýðýný dikkate almalýdýr. Ayrýlmanýn hukuki statüsünü belirleyen, tarihsel meþruiyetin güçlülüðüdür; pratikte hiçbir anlamý olmayan anayasal bir hakkýn varlýðý ya da yokluðu deðil. RF Çeçenya savaþýný gerekçelendirirken, bölgedeki etnik Rus nüfusu korumak ya da demokrasi getirmek gibi komik iddialar öne sürmüþtü. Halbuki Çeçen sorunu Rusya için çok yönlü bir sorundu ve deðiþik anlamlar ifade etmekteydi. Bu savaþ her þeyden önce devletin güvenliði ile ilgili endiþelerden kaynaklanmýþtýr. Endiþelerden ilki salt Çeçenya'nýn konumuna iliþkindi. Çeçenya'nýn hemen kuzeyinde Rusya'nýn tahýl ambarý olan Kuban havzasý, güneyindeyse iki Müslüman ülke, Ýran ve Türkiye yer almaktadýr. Rusya'nýn Kafkasya'ya olan tarihsel
ilgisinin ana kaynaðýný, güneyden gelebilecek bir Ýslami etki korkusu ve kuzeyin tahýl ambarýný korumaya yönelik bir kalkan oluþturma arzusu teþkil eder. Ýslami etki korkusu, bugün -Nalçik olaylarý vb. sayesinde- her zamankinden daha fazladýr. Çeçenya ekonomik anlamda da önem taþýr. Hazar petrollerini Batý'ya akýtan boru hatlarý ülkeden geçmektedir. Yine Grozni'de yýlda 12 milyon ton ham petrol iþleme kapasitesine sahip bir rafineri vardý-r. Savaþýn demokrasi için olduðu iddialarýna raðmen bu varlýklar Rusya için hayati öneme sahiptir. Üçüncü olarak, özellikle ikinci savaþla birlikte Rus ordusu toparlanmýþ, ülkedeki silah endüstrisi de hareketlenmiþtir. Dördüncü olarak, yine ikinci savaþ, Putin'e iktidara giden yolu açan halk desteðini saðlamýþtýr. Beþincisi, Çeçen savaþý, Rus toplumunda bir "Çeçen Sendromu"na yol açmýþtýr. Ýkinci endiþe ise daha geneldi, RF, hem büyük bir toprak parçasýný yönetmesi, hem de Çeçenlerden baþka ayrýlýkçý akýmlarla da karþýlaþmasý dolayýsýyla, toprak bütünlüðünü koruma konusunda hassasiyet göstermektedir. Çeçenya'nýn ayrýlmasýna izin verilirse, kendi sýrasýný bekleyenler de onu takip eder ve Rusya'nýn
parçalanmasý, bir "Bosnalar zinciri"ne yol açabilir düþüncesi etkilidir. Rusya'da, ayrýlma ihtimali olan baþlýca 3 bölge vardýr; ilki ve en ciddisi, ülkenin saçaðýnda bulunan kuzey Kafkasya'dýr. Rus yetkililer, Çeçen meselesinin çözümünün, ülkedeki diðer bölgelerin de kaderini etkileyeceðini söyleyerek kuzey Kafkasya'daki "gelin"lere dokundurmaktadýr. Kafkas cumhuriyetleri, gerçekten de Çeçenya'yý takip edebilir ve bu durumun Rusya'ya belli bir maliyeti olur. Ýkinci bölgeyi, Volga boyundaki Müslüman halklar (Tataristan vb) oluþturur ve bunlar görece daha hayati öneme haizdir. Fakat RF topraklarýyla çevrilidirler. Dolayýsýyla herhangi bir baðýmsýzlýk ilaný, sanal olmaktan öteye geçemez. Pratikte bu devletler, baðýmsýz olarak yaþayamaz. Üçüncü olarak hammadde zengini Yakutistan gibi bölgeler vardýr. Bu bölgelerde çoðu kez Ruslar çoðunluðu oluþturur ve bir referandum sonucu ayrýlma olmasý muhtemel deðildir. En kötü durumda tüm Müslüman bölgeler ayrýlsa bile gerisi gelmeyecektir. Kalan topraklar, ekonomik anabölgesine (heartland) indirgenmiþ Rusya için bir garanti teþkil edecektir. Bu türden baðýmsýzlýk isteklerini kan ve demirle yol getirme yöntem-
kf
Abdulhalim Sadullayev - ÇÝC Devlet Baþkaný (2005 - )
ine karþý en önemli karþý çýkýþlardan biri, Rus askerlerinin baðýmsýzlýk ilan eden Lituanya'ya girdikleri gün Radyo Riga'daki bir konuþmayla yapýlmýþtý. Konuþmacý, askerlere þöyle sesleniyordu; "Size toplumdaki düzenin sizin yardýmýnýzla saðlanacaðý söylenmiþ olmalý, fakat anayasa ve yasalarýn ihlalini barýþýn tesisi olarak görmek mümkün müdür? Þiddet, Rusya'ya sadece yeni sorunlar getirecektir." Mikrofonun baþýndaki ses, Yeltsin'den baþkasýna ait deðildi. 1991'in özgürlükçü Yeltsin'i, 94'e gelindiðinde 180 derecelik bir dönüþ yapmýþ ve ülkesini, hem Çeçen, hem de Rus halkýna yýllarca acýdan baþka bir þey getirmemiþ korkunç bir savaþa sürüklemiþti. Çeçenler bu süre boyunca çok akýllý davranmamýþ olabilir ya da tam baðýmsýzlýk kazansalar bile, bu sanal bir baðýmsýzlýk olabilir. Tüm bunlar, Çeçenlere kalmýþ meselelerdir. Eðer baðýmsýz bir devlet olarak kapasitelerini denemek istiyorlarsa, zorluklarýna katlanmak onlara kalmýþtýr. Ne var ki, demokrasiler zorla ayakta tutulamaz, tutulmaya çalýþýlýrsa da ortada demokrasi kalmaz. 1991'den alýnmasý gereken ders buydu. Sonuç Çarlýk rejiminin iþgalinden önce de özerk bir varlýðý bulunan Çeçenler, her zaman Rus ülkesinin çoðunluðundan ayrý ve farklý bir halk oldular. Kendilerini, ayrý ve tarihsel bir bölgede yaþayan, kendi dillerini konuþan ve Rusya'nýn çoðunluðundan farklý dini inanýþlara sahip olan bir halk olarak tanýmladýlar. Daha önemlisi, halk olarak Rusya tarafýndan sistematik bir þekilde zulme uðratýldýlar, kültürleri Rus tahakkümü alýnda baskýya maruz kaldý ve Rus hükümetlerinden çok çektiler. Bu baskýyla birlikte topraklarý üzerinde uzun süredir
hak iddia etmeleri ve bir baðýmsýzlýk mücadelesi tarihinin varlýðý, ayrýlma hakký için çok güçlü bir temel saðlamaktadýr. Ve bu temel, en az Lituanya'nýnki kadar geçerlidir. Çeçenya'nýn ayrýlmasý, Rusya için bir kara haber olmadýðý gibi ülkenin ekonomik ve demokratik geliþimine de belirgin bir olumsuz etki yapmayacak, yukarýda da anlatýldýðý gibi en kötü durumda kuzey Kafkasya'nýn kaybedilmesiyle sonuçlanacaktýr. Bu bölge zaten, RF'nin ekonomik olarak en geri kalmýþ yöresidir. Öte yandan Rus yetkililerin de artik kabul etmeye baþladýðý gibi , RF hiçbir zaman bölgeye tam olarak hakim olamayacaktýr. Kýsacasý Kuzey Kafkasya'nýn Çeçenya'yý takip etmesi, tüm Rusya'nýn hayrýna ola-
etmesi, Çeçenler için böyle bir sorunun olmadýðýný gösteriyor. Ayrýlma hakkýnýn tanýnmasý, geçmiþte zulüm yapmýþ olan hükümetlerin, en azýndan gelecekteki zulümlerini engelleyecektir. Ýkincisi, her durumda farklý uygulamalara yol açýlmasýndan ziyade ayrýlma taleplerine istikrarlý bir uygulama benimsenmiþ olacaktýr. Bu yüzden benzer vakalara benzer þekilde yaklaþýlmalýdýr. Lituanya ile çok benzer tarihsel koþullarý olan ve en fazla onun kadar istikrarsýzlaþtýrýcý etkisi olacak olan Çeçenya'nýn baðýmsýzlýk talebi, Lituanya'nýnkinin tanýnmasý temelinde tanýnmalýdýr.
caktýr. Ayrýca bu ayrýlma, SD hakkýnýn mevcut halini çok az miktarda geniþletecektir. Bu yüzden herhangi bir istikrarsýzlaþtýrýcý etkisi olsa bile sýnýrlý kalacak, hatta Lituanya ve Baltýk cumhuriyetleri örneðinde olduðu gibi istikrarlý ve kalýcý bir düzenin garantisi olacaktýr.
Son alarak Çeçenya'nýn talebinin tanýnmamasý ve Rusya'nýn ellerine býrakýlmasý, uluslararasý toplumun demokrasinin geliþip güçlenmesi isteðini boþa çýkaracak, üstelik bu isteðin tam tersi bir sonuca yol açacaktýr. Çeçenler, Ruslarla barýþta geçirdiklerinden daha uzun bir süreyi savaþta geçirmiþlerdir ve tüm bunlara son vermenin öngörülebilir tek yolu, Çeçenlerin aradýklarý baðýmsýzlýða kavuþmalarýdýr. Baþka herhangi bir statü, sadece bir sonraki milliyetçi ayaklanmaya kadar týkaç vazifesi görecektir.
Temelini Baltýk cumhuriyetlerinin baþarýya ulaþmýþ çabasýnda bulan ilkelere dayanan Çeçen baðýmsýzlýk talebinin tanýnmasý, pek çok amaca daha hizmet edecektir. Bu örnek, nüfuslarýnýn belli bir kesimine sistematik olarak zulmeden rejimler için caydýrýcý bir etken olacaktýr. Bazý durumlarda haksýzlýklarýn ne kadar geçmiþe kadar götürülebileceði sorusuyla karþýlaþýlabilir. Fakat Çeçen halkýnýn sürekli olarak eziyetlere uðramasý ve günümüzde de sivillerin öldürülmeye devam
Üçüncü olarak demokrasi ve insan/azýnlýk haklarý gibi, toplumlarýn mevcut düzenlerine haklý muhalefetin ifadesi ve insanlýðýn uzun mücadelelerinin eseri olan kavramlarýn aþýnmasý önlenmiþ olacaktýr. Gerçi RF, hiçbir zaman bu kavramlarý önceleyen bir devlet olmadý. Fakat bu tip argümanlar, Yeltsin tarafýndan, savaþýn haklý sebepleri olarak gösteriliyordu, ne var ki Putin döneminde hiç kullanýlmaz oldu ve RF, çarlýk rejimini anýmsatýr bir tavra büründü.
Devletler þimdiye kadar kötü örnek olacaðý ve istikrarsýzlaþtýrýcý faktörleri nedeniyle baðýmsýzlýk taleplerine kulaklarýný týkamýþ ve bunun ilgili devletin iç iþi olduðunu söylemiþlerdir. Bu endiþeler, uygun vakalar için norm oluþturma
27
çabalarýný engellemiþtir. Benzer vakalara ayný yaklaþým ve ilkeler etrafýnda hareket etme, güç yerine hukukun egemen olduðu bir sitemin kurulmasý için temel öneme haizdir ve bu sistemin meþruiyet kaynaðýdýr. Sonuç olarak Çeçenya, burada öne sürülen teorik yaklaþýmýn gerektirdiði tüm unsurlara sahiptir ve sahip olduðu SD hakkýna dayanarak ayrýlmasýnýn tanýn-
masý, zorunlu hale gelmektedir. Çeçenya'nýn, uzun bir zulme uðramýþlýk tarihi vardýr ve çok uzun zamandýr yaþadýðý topraklarda hak iddia ettiði ve baðýmsýzlýk istediði için olasý bir baðýmsýzlýðýnýn istikrarsýzlaþtýrýcý etkisi olmayacaktýr. Ýkinci olarak kendisini temsil etmeyen bir hükümet tarafýndan yönetilmektedir ve bu hükümet, hem geçmiþte hem de bugün zulme
NOTLAR [1] Bu yazý boyunca "uluslararasý hukuk" kavramý, idealize edilmiþ haliyle kullanýlacaktýr. Halbuki günümüzde uluslararasý hukuk, en az 3 sorunla karþý karþýyadýr; yapýsal olarak, iç hukuk düzenlemelerinin sahip olduðu, kurallarýn ihlali neticesinde ceza ve yaptýrým uygulama olanaklarýndan yoksun olmakla maluldür. AÝHM ve Uluslararasý Ceza Mahkemesi (ICC) henüz bu durumu deðiþtirecek özellikte deðildir. Konjonktürel olarak, özellikle 11 Eylül sonrasýnda, ABD'nin kavramý adeta iðfal etmesiyle, saygýnlýðýný büyük ölçüde yitirmiþtir. Öte yandan uluslararasý hukuk, ulusdevletlerin yegane aktör olduklarý bir uluslararasý düzeni önvarsayar. Günümüz koþullarýnda, bu da büyük ölçüde geçersizleþmiþtir.
[2] Bu istikrarsýzlýðýn derecesi, ayrýlýkçý grubun baðýmsýzlýk istediði topraklar üzerindeki tarihsel hak iddialarýnýn akla yatkýnlýðýyla özellikle iliþkilidir. Söz gelimi, baðýmsýz bir devletken ilhak edilen bir devletin SD hakký konusunda çok az þüphe olabilecekken üzerinde yaþadýðý topraklar üzerinde tarihsel hak iddiasý zayýf olan bir halkýn talebi, baþka faktörler ne kadar güçlü olursa olsun zayýf bulunacaktýr. [3] Sovyetlerin daðýlmasý sürecinde egemenlikle baðýmsýzlýk kavramlarý arasýnda bir ayrýma gidildi. Buna göre egemenlik kavramý, cumhuriyet yasalarýnýn birlik yasalarýna üstünlüðünü, cumhuriyetlerin kendi kaynaklarý ve iç ve dýþ politikalarý üzerinde denetim sahibi olduklarýný fakat merkezle olan konfederal baðý kopartmadýklarýný ifade etmekteydi. Baðlý cumhuriyetlerin egemenlik ilaný, genellikle baðýmsýzlýða giden yolda, geri dönüþ olmadýðý anlamýna geliyordu. Fakat tam baðýmsýzlýk demek deðildi. [4] Uluslararasý hukuk düzeninde "devlet" olabilmek için aranan asgari bir nüfus ölçütü yoktur. Genel kabul gören yaklaþýma göre devlet olabilmenin 3 þartý vardýr; toprak, insan topluluðu ve o toprak üzerinde münhasýran egemenlik tesis edebilmek. Azýnlýk görüþüne göre bu þartlara bir dördüncüsü, baþka devletlerle iliþki kurabilme yeteneði de eklenmektedir. [5] Kimi uzmanlara göre geçmiþte hiç egemen olmamýþ bir grup artýk baðýmsýzlýða ehil deðildir. Fakat dipnot 3'te de belirtildiði gibi böyle bir þart genel kabul görmemektedir. Bir entitenin ne zaman devlet sayýlýp sayýlamayacaðý, genelde mevcut bir devletten ayrýlma ya da ayrýlma çabalarý sýrasýnda tartýþma konusu olur. Baþka bir grup uzmansa Baltýk cumhuriyetlerindeki durumu, Çeçen vakasýndan ayýran kimi özellikler tespit etmiþlerdir; Baltýk ülkelerinde liderler seçilmiþti, baðýmsýzlýk bir seçenek olarak halka sunulmuþtu, anayasa ya da diðer uygulamalar için halkoyuyla rýza alýnmýþtý ve en önemlisi her türlü þiddeti dýþlayarak mücadelelerini sadece politik araçlarla sürdürmüþlerdi. Ýlk bakýþta belirgin farklar gibi görünse de daha yakýndan bakýldýðýnda öyle deðildir; özellikle halkoyuyla seçilmiþ lider olarak Çeçen lideri Dudayev'in hiçbir meþruiyet sorunu yoktur [6]Bu konudaki en önemli suçlama, Dudayev yönetiminin uyuþturu
devam etmektedir. Son olarak Çeçenya'nýn durumu, daha önce istekleri kabul edilen devletlerle çok benzerlik arz etmektedir ve talebinin reddi, uluslararasý sisteme duyulan güveni sarsacaktýr. Ýlkeli bir deðerlendirmeye dayalý olarak Çeçen talebinin tanýnmasý, yasal olarak ayrýlma hakký bulunan bir halkýn uluslararasý tanýnmayý hak ettiðini açýkça ortaya koyacaktýr.
cu kaçakçýlýðýna bulaþmýþ olmasýydý. Daha yeni çalýþmalar, uyuþtu rucu iþindeki asýl Çeçen gruplarýn, RF yönetimine yakýn olanlar olduðunu ortaya koymuþ bulunmaktadýr. [7] Sovyetler bu konudaki þöhretini, 1956 Macaristan ve 1968 Prag olaylarýndaki "performansýyla", fazlasýyla hak ettiðini ispatlamýþtýr. [8] SSCB'de tamamen keyfi olarak kimi yönetsel birimler sadece cumhuriyet olarak nitelendirirken kimileri de özerk cumhuriyet vb. olarak isimlendirilmekteydi. Bu isimlendirmede, yine hiçbir bilimsel temele dayanmayan ve günün koþullarýna göre yapýlan millet/milliyet/halk ayrýmý esas alýnmaktaydý. Çeçenlerin ulus olma açýsýndan, söz gelimi bir Kazak "ulus"una göre ne denli geliþmiþ bir aþamada olduðu açýktýr. [9] Sonradan yapýlan düzenlemelerle, Baku -Novorosisk petrol boru hattý, Çeçenya baypas edilerek akmaya devam etmiþtir. [10] 1994 itibarýyla RF'nin yýllýk petrol tüketiminin 9,5 milyon ton olduðu göz önüne alýnýrsa söz konusu rafinerinin önemi daha rahat anlaþýlýr. [11] RF'nin Belarusla birleþme görüþmeleri yapmasý, Abhazya ve Güney Osetya sorunlarýnda takýndýðý tavýr, bu hassasiyetin tek yönlülüðünü açýkça göstermektedir. [12] Bkz. Putin'in "Güney Rusya" (kuzey Kafkasya teriminin Ruslarda oluþturduðu travmatik etkiyi gidermeye yönelik icat edilmiþ bir terim) temsilcisi Dimitri Kossack'ýn, Eylül 2005'te Devlet Duma'sýna sunduðu rapor. KAYNAKÇA - American Committee for Peace In Chechnya, http://www.peaceinchechnya.org. - Baskýn Oran (ed.),Türk Dýþ Politikasý, Ýstanbul, Ýletiþim Yay, 2001. - Baskýn Oran, Küreselleþme ve Azýnlýklar, Ankara, Ýmaj Yay, 2001. - Erel Tellal, Rusya Federasyonu, yayýmlanmamýþ seminer notlarý, AÜSBF, 2005. - Lee Buchheit, Secession: The Legitimacy of Self-Determination, Columbia, 1978. - Morton H Halperin Et. Al., Self-Determination in the New World Order, NY, 1992. - Safa Reisoðlu, Uluslararasý Boyutlarýyla Ýnsan Haklarý, Ýstanbul, Beta Yay, 2001. - Sebastian Smith, Allah'ýn Daðlarý, Ýstanbul, Sabancý Üniversitesi, 2002. - Trent N. Tappe, Chechnya and the State of Self-Determination in a Breakaway Region of the Former Soviet Union: Evaluating the Legitimacy of Secessionist Claims, Columbia Journal of Transnational Law, 34:2, 1995.
28
TA N I T I M tanýtým
KAFKASYA FORUMU Kýsa Film ve Edebiyat Atölyeleri Kafkasyalý olmak bir çok mekana ve yine bir çok kimliðe aidiyet duymak anlamýný taþýmaktadýr. Baþka bir yerde doðmuþ ya da büyümüþ olmak belki de hiç gidilmeyen bir topraðýn vatan olarak algýlanmasýna engel deðildir. Sürgünle baþlayan süreç uzun bir yolculuktur ve bir bakýma ne yolculuk ne de göçebelik henüz bitmemiþtir. Bu anlamda kültürel kimliklerin inþaasýnýn bitmeyen bir yolculuk olduðunu söyleyebiliriz.
BYDANUK RIDADE FIDAN
Y
aþamýn sözcüklerini ve görüntülerini bir de "Kafkasyalýlar" olarak yeniden yaratmanýn zamaný... Baþkalarýný okuduk ve izledik þimdi kendimizi yazmanýn ve izlemenin zamaný.... Kafkasya için görüntülerden ve tarihsel bellekten cümleler kurmanýn zamaný... Neden bazýlarý sadece yaþamakla yetinmez, kendilerini merak ederler ve bir de bunu dert edinirler? Neden yaþamýn sunduklarýný kurcalamak ve yeni alternatifler yaratabilmek için yeniden ve yeniden denerler? Kafkasyalý kimliðinin yukarýdaki sorularla iliþki kurmakta zorlanmayacaðý açýktýr. Farklý çoðrafyalarda "öteki"liði ya da "misafir" olmayý deneyimlemenin bir yansýmasýdýr bu. Ayný zamanda bu deneyim kim olduðumuzla ilgili belirgin sýnýrlar içerirken, kim olmak istediðimizle ilgili ipuçlarý da vermektedir. Kollektif bellekten bizlere aktarýlan, anavatan imgesiyle beslenen, duygusal ve düþsel baðlarýmýz da kim olmak istediðimizle ilgili bilginin sýnýrlarýný belirlemektedir. Kafkasyalý olmak bir çok mekana ve yine bir çok kimliðe aidiyet duymak anlamýný taþýmaktadýr. Baþka bir yerde doðmuþ ya da büyümüþ olmak belki de hiç gidilmeyen bir topraðýn vatan olarak algýlanmasýna engel deðildir. Sürgünle baþlayan süreç uzun bir yolculuktur ve bir bakýma ne yolculuk ne de göçebelik henüz bitmemiþtir. Bu anlamda kültürel kimliklerin inþaasýnýn bitmeyen bir yolculuk olduðunu söyleyebiliriz. Ýþte özellikle bu baðlar bizleri kimliklerimizin içeriðini
kf
araþtýrmaya itiyor. Daha da önemlisi bu içeriðin yaþamdaki izdüþümlerinin peþine düþüyor Kafkasyalýlar'ýn çoðu. Neredeyse 4. ya da 5. kuþaðýn sürgün gençleri doðup büyüdükleri mekanlar dýþýnda mekanlar yaratabilme arzusunu içlerinde hissediyor ve bunun için bir araya gelebilme çabalarýna giriþiyor. Üstelik bunu giderek hýzlanan modern çaða bir yandan uyumlanarak bir yandan da onunla çatýþarak yapmak durumunda kalýyor. Çünkü, açýkça modern gündelik yaþamýn bireylerinden talepleri de oldukça farklý. Modern yaþam tüketim mantýðýný ve hýz kavramýný gündelik yaþamýn belirleyicisi haline getiriyor ve bu anlamda tüketicisi olarak görmediði bireyleri de aslýnda yok sayýyor. Yaþamlarýmýz daha çok para kazanmak ve daha çok tüketmek adýna sýradanlaþýrken elbette yerel kimlikler kendilerine yaþam alaný bulmakta oldukça güçlük çekiyor. Bu yüzden Kafkasyalý kimliði "modern yaþam"a raðmen kendisini var etmek zorunda. Bir
29
bakýma Kafkasya kimliði bir tüketim kimliðine dönüþme tehlikesiyle her gün karþý karþýyadýr. Ýþte yine bu yüzden Kafkasyalý olmak gündelik yaþama raðmen anlamlandýrýlmasý gereken soyut bir kimliðe dönüþmektedir Forum'un , Kafkasya Dersleri, Edebiyat ve Kýsa Film Atölyeleri gibi çalýþmalar aslýnda tam da bu tür gereksinimin bir sonucu olarak görülebilir. Modern yaþamýn insaný yok saymaktaki ýsrarý bu tür arayýþlarý dillendirmektedir. Yabancýlaþmanýn giderek küreselleþtiði yaþamlarýmýzda, 'tanýdýk olan'larla 'benzer uðrak noktalarý' yaratabilmek bu yok sayýlma karþýsýnda bir çaba gibidir. Üretim odaklý olduðunda bu uðrak noktalarý insanlarýn yetileriyle beraber geliþmekte ve daha çok tanýdýk insanýn katýlýmýna zeminler hazýrlamaktadýr. Atölye çalýþmalarýnýn baþka bir anlamý da budur. "Yok" sayýldýðýmýz yaþama karþý birþeyler söyleyebilme gücünü; sanat ve edebiyatla beslenerek bulabilmek…Kendimizi ifade edebilecek sesimizi duyurabileceðimiz alanlar yaratabilmek... Bu yanýyla atölye çalýþmalarý; geçmiþten beslenerek bugünlere ve yarýnlara ulaþmayý kurgulayan yaþamlarýn ya da kollektif bir belleðin eylemidir... Bütün bunlar aslýnda "kendini ifade etmek", "kendini anlamak", "diðerlerini anlamak", gibi bir çok eylemi harekete geçirmektedir. Bu türlü bir eylemin rahatlýkla kurgulanabileceði bir uygun bir mekan da atölye çalýþmalarý olarak belirginleþmektedir.
sürmesi planlanýyor. Kýsa Film Atölyesinin amacý sinemayla ilgili baþlangýç bilgilerinin aktarýlmasý ve katýlýmcýlarýn pratik dersler eþliðinde Kafkasya merkezli senaryo ve öykü çalýþmalarý yapabilmesinin saðlanmasýdýr. Edebiyat Atölyeleri ise eleþtirel okuma çalýþmalarýn yapýlarak özellikle Kafkasyalýlýk anlamýnda metinlerle kurulabilecek iliþkilerin araþtýrýlmasýna dayalýdýr. Ayný zamanda bu çalýþmanýn katýlýmcýlarý kendi istekleri doðrultusunda Öðr. Gör. Dr. Erol Köroðlu'ndan yardým alarak yazý çalýþmalarý da yapabilecektir. Program aþaðýda yer almaktadýr. PROGRAM
Mekanýn kurgulanmasýna ise nerden baþlanacaðý önemli bir sorudur. Aslýnda bu yaþamýn hangi alanýnda Kafkasyalýlar olarak biraraya geleceðimizle ilgili yanýtla da içiçe geçmektedir. Bu anlamda bir baþlangýç yolu olarak öncelikle sözcüklerin ardýnda yatan görüntülerinin peþine düþtük. Hangi görüntüler belleðimize iþledi ya da biz hangi görüntüleri kendimize doðru çektik Kafkasya'yý daha iyi anlamak için. Kýsa Film Atölyesi görüntülerin dilini çözmek ve belleðimizdeki görüntüleri görünür kýlmak için doðru bir çalýþma olarak karþýmýza çýkmýþtýr. Edebiyat Atölyeleri ise metinlerin bize görünürde anlattýklarý ancak gündelik yaþamda es geçilen yan anlamlarý üzerine bir çalýþma olarak tasarlanmýþtýr. Bu yan anlamlar iki nedenden önemlidir. Yan anlamlar gözden kaçmaktadýr. Dikkatli ve eðitilmiþ bir okur tarafýndan ortaya çýkarýlabilmektedir. Ve en önemlisi gözden kaçmalarýna raðmen yaþamý yönlendirmede söz sahibirler. Yan anlamlar gerçekte toplumun bilinçaltýný kurgular ve üretir. Bu yüzden anlaþýlmalarý ve tartýþýlmalarý topluma ait bilginin ortaya çýkarýlmasý için bir zorunluluk haline dönüþür.
1. Buluþma (25 Mart 2006) Eleþtirel okumaya giriþ: Yazarýn niyeti, okurun anladýðý ve anlatý teknikleri. (Tartýþma malzemesi çalýþmanýn baþýnda daðýtýlacaktýr).
Öðr. Gör. Hüseyin Kuzu (Kýsa Film Atölyesi) ve Öðr. Gör. Dr. Erol Köroðlu (Edebiyat Atölyesi) tarafýndan yönetilen çalýþmalara 20'þer kiþilik gruplar katýlýyor. Çalýþmalar Mart ayýnda baþladý ve Haziran'a kadar
5. Buluþma (20 Mayýs 2006) Tarihsel geliþim ve gündelik kimlikler Suat Derviþ, Aksaray'dan Bir Perihan
2. Buluþma (8 Nisan 2006) Kimlik anlatýlarý: ben/biz ve öteki(ler) Milliyetçi edebiyatýn toplumu olumlu ve olumsuz algýlama biçimleri. Malzeme: Ömer Seyfettin'in bazý hikâyeleri ile Refik Halit Karay'ýn Yatýk Emine baþlýklý hikâyesi. 3. Buluþma (22 Nisan 2006) Ötekine yönelik paranoya: Milli Mücadele yýllarý üzerinden öteki kimlikleri þeytanlaþtýrma. Malzeme: Attila Ýlhan, Gazi Paþa. 4. Buluþma (6 Mayýs 2006) Alternatif anlatýlar: Milli Mücadele yýllarý ve Çerkesler. Malzeme: Halide Edip Adývar, Ateþten Gömlek. Mehmet Fethgerey Þoenu, Çerkes Meselesi.
kf
SÖYLEÞÝ söyleþi
30
Zaporozhian Kazaklarý - Ýlya Repin
Gerçekliðe Doðru ÝSMET ARASAN "Ansýzýn hatýrlayacaðým, son sözlerini tekrarlayacaðým, unutulmasýn diye 'Son Sesleri'. Çok ölüm gördüm, uzun bir ömrüm oldu. Takatim kalmadý, yüreðim fazla dayanmaz biliyorum, içime atsam olmuyor, dilime vuruyor. Anadilim de anlatmak istiyorum unutmayý ve unutulmayý! Daralmayý, yalnýzlýðý, akla sýðmaz kayýtsýzlýklarý, akýl sýr almaz masallarý, efsaneleri, Nartlar'ý… "Son Sesler" Belgeselinden.
JU AHMET DEMIRCI - GUGHEJ NEFIN CANDEMIR
‘G
erçekten aydýnlanmýþ insanlar her gün derin mutluluk yaþarlar, uzun dönemli tatmin için kýsa süreli zevklerden vazgeçmeye hazýrdýrlar…'' Herkesin bildiði bir romandan alýnmýþ kýsa bir cümleyle baþlamak istiyorum onu anlatmaya. Bu cümle de saklý benliði. O ki yüksek realitede, farkýnda lýðý son derece geliþmiþ özel bir insan. Kelimelere yüklediði anlam derin, anlatmak istedikleri gibi. Ýþte o Son Sesler belgeselinin usta yönetmeni Ýsmet Arasan.
Ben de,"Baþkalarýný bekliyorum" derim. Onlar da iyi olsunlar da, öyle…
Son Sesler belgeselini bilirsiniz. Kuzey Batý Kafkasya dillerinden Ubýhçayý konuþan son kiþi olan Tevfik amcanýn hikâyesini anlatýr bu özel belgesel. Hayal edin ki yemyeþil bir bahçe içinde, evinizin verandasýnda oturuyorsunuz. Hafif rüzgar aðaç yapraklarýný dans ettiriyor, uzaklardan gelen Çerkes müziðine vokal yapan kuþ sesleri eþliðinde. Ve düþünün ki siz bir dilin son mirasçýsýnýz. Hissedebiliyor musunuz? Bu yük ne kadar ne kadar aðýrdýr, anlayabiliyor musunuz yapýlan bu belgesel ne kadar anlamlýdýr. Ýþte bu söyleþi, usta yönetmen Ýsmet Arasan'ýn hayatýnýn, anlayýþýnýn, düþüncelerinin ve anlatmak istediklerinin bir parçasýdýr sadece.
KF: Ýletiþim, insanlýðýn derdi deðil mi? ÝA: Evet! Sevginin dilini bilmiyor ve kullanmýyoruz. Ýletiþim iki ayrý enerji alaný arasýndaki enerji alýþveriþidir. Enerji bizim asýl niyetimizi belli eder, bizi ele verir."Sana saygý duyuyorum" ya da "Seni seviyorum" dersiniz ama o anda sevgi-saygý sözcüðüne yüklediðiniz enerjide tam tersini açýða vurursunuz. Bu elinizde deðildir. Ayrýca bir de gözlerden belli olur. Gözler yalan söylemez, derler ya, doðrudur. Enerji musluðudur gözler. O yüzden göz kontaðýný kaçýrarak konuþanlarýn yalan söylediðini düþünmek yanlýþ deðildir. Ýçtenlik esastýr iletiþimde ve bunu hissedersiniz. Ýçinizden bir ses bunu size net bir þekilde söyler. Peki, siz nasýlsýnýz, neler yapýyorsunuz?
KF: Merhaba, nasýlsýnýz? Ýsmet Arasan bugünlerde hangi projelerin içinde? Neler yapýyor? ÝA: Kimsenin tek baþýna nasýl olduðu önemli veya açýklayýcý deðildir. Bazen bana sorarlar. "Nasýlsýnýz?" kf
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde Sinema Okulu'nda "Ýletiþim ve Görsel Dil" dersleri veriyorum. Onun dýþýnda yeni film projeleri var. Onlar için yapýmcý desteði bulmaya çalýþýyorum. Arkadaþlarýmýzla yýllardýr biriktirdiðimiz felsefi bilgiler var. Onlarý paylaþýp tartýþmaya açtýðýmýz bir web sitesinin yapým uðraþý var. Yazý, araþtýrma. Ýþte böyle!
KF: Kafkasya Forumu'ndan bahsedelim biraz. Kafkasya Forum'u derneklerin dýþýnda, gençlerin insiyatifleri ile oluþan bir yapý. Derneklerle organik
31
Belgesel film türünün, gerçeklikle yüzleþmek isteyen gerçekliðe çok ihtiyacý olan bütün insanlara bir sinema türü olarak, hem sorumluluðu, hem iþlevi, hem de insanlýðýn vicdaný olmasý bakýmýndan, sinema alaný içinde çok büyük ve çok anlamlý bir yeri var.
bir baðý yok. Ama onlarla iþbirliði zeminini yaratýyor ya da belli projelerde birlikte çalýþýyor. Kafkasya Forumu'nun tüzel kiþiliði ise; dergi. Forum, yatay yapýlanma dâhilinde ortak insiyatiflerle yürüyen bir yapý olduðundan, belli çalýþma gruplarý oluþturuluyor. Bunlar arasýnda Dergi, Ýstanbul'daki Çeçen kamplarý, Kafkasya Dersleri, Atölye Çalýþmalarý vb.çalýþma gruplarýný sayabiliriz. Ý.A: Evet, sorular sizde, acaba cevaplar bende mi?
inciniz, vicdanýnýz, þuurunuz açýlýr, açýlýr ve merakla korkmadan yola devam eder, gerekirse deneyimlersiniz.
KF: Sizi belgesele iten nedir? Belgesel çekmeye baþlamadan önce konuyu nasýl seçiyorsunuz? Ne gibi araþtýrmalar yapýyorsunuz? ÝA: Herkes dünyaya gelirken her þeyi bilir ve unutma
Ve kendinizi bilir, kendinizle yüz yüze gelirsiniz… Özünüze kavuþursunuz. Kendi tanrýsallýðýnýza kavuþmuþ olmak, aklý bulmak, birlik duygusuna eriþmek diyelim buna. Sinema eðitimi görürken, çektiði bir filmin iþlemleri için Suha Arýn okulumuza gelmiþti. Tanýþtýk ve asistanlýk önerdi. Bu olay benim için dönüm noktasýdýr. Yýl 1979. Belgesel adýyla, birkaç çalýþma ve ortalama seviyedeki eðitim filmleri dýþýnda bir þey yoktu ortalarda. Ankara'da iki filmde çalýþtým onunla. Belgeselin nasýl kýlý kýrk yararcasýna bir araþtýrma, nasýl bir hayal gücü ve disiplin iþi olduðunu ve asýl önemlisi hiç kimseye ve hiçbir iktidara boyun eðmemesi gereken bir görevlilik ahlaký olduðunu bir kez daha öðrenmiþ oldum.
Son Sesler (1987), Ýsmet Arasan
yeminiyle dünyaya gelir. Sorun þu oldu bende: Geç unuttum! Ve hep o saflýðýn ýþýðýný aradým. Büyümemekte direnen deðil, saf olan o ýþýðý. Ben biraz farklý bir çocuktum. Terim kullanmaz, onlarý uzun uzun tarif ederdim. Sezgilerim çok güçlüydü ve ben gerçeði hissedip tam bilmek istedim, hatýrladým. Çünkü insan öðrenmez, hatýrlar. Gerçeðin peþindeyim. Kendimin, hepimizi kuþatan ve her an yeniden kuþatýlmak isteyen saydam ve kaypak gerçeðin… Ýlkokuldan baþlayarak þiir, tiyatro, sinema eðitiminden geldim. Hiç rastlantý deðil. Sinema müthiþ bir þey. Hayat gibi; renkli, sesli, sürekli hareket halinde. Ve hareketi çözümleyebilip anýnda içinde yer alýyorsunuz, o akýþýnýn içindesiniz. Büyüleyici. Gerçeðin ne olduðu dert ederseniz bundan iflah olamaz, kurtulamazsýnýz. Hiç bir þeyle kolay kolay ikna olamazsýnýz. Üç seçeneðiniz vardýr: Bir, kaldýramayacaðýnýz bir yük alýr, bunalýma girersiniz ve çýkmanýz zor olur; iki, bir inanç limanýna girer, orada kul, köle, mürit olursunuz. O da baþka bir öyküdür, çünkü sizin adýnýza bir baþkasý karar vermektedir. Fakat üçüncü bir seçenek daha var: Durmadan soru sorarsýnýz; bil-
Konularý nasýl seçiyoruz? Her þey konu olabilir. Çünkü bir þey, her þeyin aynasýdýr! Makrokozmos mikromozda dolaþýr. Katrede derya; deryada katreler var… Bu bilgiyle baktýðýnýzda, seçtiðim konunun ne kadar görsel ve insanlýðýn ortak bilincini ileri taþýyacak, geçmiþin negatif tortularýný harekete geçirmeyen þeyler olduðuna bakarým. Sonra, müthiþ bir araþtýrma baþlar ki, en güzel evre budur. Çünkü bizler her þeye yeniden bakar, belli konularda uzmanlardan daha farklý bir merceðin imkânýyla farklý ve ilginç þeyler görür ve buluruz. KF: Yerinizi bulmak, iþinizi bulmak ve sevmek bu olmalý herhalde? ÝA: Aynen öyle. Yaptýðýmýz iþin büyük bir sorumluluðu var. Yani dünyasal çýkar hesabýyla iliþkili olmayan bir yorumla birlikte bu gerçekliði yeniden üretiyorsunuz. Niye buradan çektiniz de oradan çekmediniz? Açýlarý seçiyor, eliyorsunuz. Çünkü orda bakýþlar var, duruþlar var, bazý konuþmalarý kesiyorsunuz. Sadece onu, þunu gösteriyorsunuz. Gösterdiðiniz þeyin, gerçekliðin ruhuna ve mantýðýna uygun ve en az yanlýþlanabilir; estetik olarak da vurucu olmasý gerek. Her kullandýðýnýz bilimsel bilginin, güvenilir en az üç kaynak tarafýndan teyit edilmesi gerekiyor. Ucu açýk, belirsiz þeyler varsa, bu niteliklerini açýk ve seçik belirterek yer verebiliyorsunuz. Belgesel film türünün, gerçeklikle yüzleþmek isteyen gerçekliðe çok ihtiyacý olan bütün insanlara bir sinema kf
32
türü olarak, hem sorumluluðu, hem iþlevi, hem de insanlýðýn vicdaný olmasý bakýmýndan, sinema alaný içinde çok büyük ve çok anlamlý bir yeri var. Biz bir filmi çekerken kayýtlýyoruz. Zaten biz çekmeseydik bile akaþik kayýtlara gidiyor. Evrende olup biten her þey akaþik alana kaydedilir. Görüntüler de kayýtlý. Mesela, taþlarda, havada, aðaçlarda... Turner diye bir fotoðrafçý var, enerji fotoðraflarý çekiyordu.
Mesela diyelim ki, ben Çeçenistan'a gidecek olsam, önce bir güzel dersimi çalýþýr sonra giderdim. Dolaþýr, bakar, konuþur, sesleri dinler ve mutlaka rüyalar görürdüm. Belki orda bir Abrek ile bir Rus askerin konuþmasýný çekmek isterdim, ''Ben buraya hiç böyle gelmek istemedim'' diyen bir rus askerini ve o sýrada onlarýn annelerini Moskova' da gösteri yaparken görmek isterdim belki: Açý-karþý açý. Analar ve çocuklarý… Bir dereden yola çýkardým Bu ne demek? Biz sinemacýlar ne yapýyoruz? Biz þu anda maddeleþmiþ formlar üzerinden enerjileri tespit ediyoruz ve o enerjilerden bize akan insanlýk hallerinin öykülerini anlatýyoruz. Bakýn diyoruz; ýrmak akar, bakýn yaþlý bir adam var. Onun ölümüyle beraber bir dil ölecek. O, bu aðacýn altýnda sigara içiyor ve asmanýn altýnda ýþýk taneleri dökülürken, uzaktan köpek sesleri ve sabahlarý sis… Bunlarý estetik bir kaygýyla, belli bir zaman aralýðýna sýkýþtýrýyoruz. Günlerce, aylarca süren emeði, dakikalarda tüketiyorsunuz. Sonra sizde bir iz býrakýyor. Büyük þeyler deðilmiþ gibi ama çok anlamlý bir þey yapýyoruz. Ýnsanlar gerçekliði orada fark etsin, bazý gereksiz deneyimler yaþanmasýn diye! Algýlarý çok açýk olan insanlar zaten görürler. Yani hisseder ve bilirsiniz bazý þeyleri. Bazý insanlarýn görmeden görmesi gibidir. Fakat bazý insanlarýn da sinemadan, bazýlarýnýn resimlerden, müzikten; bazýlarýnýn da ne yazýk ki yaþayarak öðrenecekleri var.
Son Sesler (1987), Ýsmet Arasan
Ýþte böyle. Son Sesleri çektim, çünkü gerçeði bilmek ve bunu paylaþmak istedim. Çünkü o bana ait deðil. Mesela toprak kahverengidir, gök mavi, yaðmur yaðar, güneþ açar bunlarý herkes bilir. Onlar herkese aittir. Týpký hepimizin bir bütün olduðu, ayný ortak þeyleri paylaþtýðý gerçeði gibi, herkese ait bir alaný kullanýyorsunuz. Sanatçýlýk temiz bir kalp gerektirir. Ve sanat eseri, kiþiyi ortalama bilincin üstüne taþýyan bir uyarýcýdýr. Ýnsanda, insan olduðunu hatýrlatmayan, yüce duygular uyandýrmayan, bir enerji kaynaðý olmayan bir eser; sanat eseri olamaz. Ne kadar hamarat olan ellerden çýkarsa çýksýn, hiçbir þey ifade etmez. Sanatçý yaratýcý kiþi demek deðildir. Ýnsan, olmayan bir þeyi var edemez sadece ortaya çýkarýr, önceden görür. Yaradan, evrenin büyük aklýndan yaðan bir yaðmurun bereketini yeryüzüne, bütün insanlara, hiçbir benlik taslamadan nakleder. Yani sanatçý elçidir, habercidir. KF: Bu konuyu biraz açalým mý? ÝA: Biz darayýz! Deðiþmeyen aðýrlýklarýn simgeleri olarak yaþayan insanlar vardýr. Her yaþta ve meslekten. Bir belgeselci, araþtýrarak, bir konuda uzmanýndan daha derin yerlere gidip daha çok þey bilebilir ve hisleriyle gerçeðin bilinmeyen, bambaþka yeni yüzüyle bizi buluþturabilir. Filme baþlarken bilgilerinizi unutuyorsunuz, çünkü hayat her an size sürprizler baðýþlýyor. O anda, filmden beklenilen ya da baþka þeylerle, armaðanlarla (!) karþýlaþabiliyorsunuz. Ama bu bazý güçlerin iþine gelmez. Sizi de korkutabilir. Denilir ki, "Hayýr gerçek bu deðil, bunu çekecek misin?" Ya filmi býrakacaksýn ya da yapýmcýnýn, toplumun sizden beklediði þeyi yapacaksýn. Mesela diyelim ki, ben Çeçenistan'a gidecek olsam, önce bir güzel dersimi çalýþýr sonra giderdim. Dolaþýr, bakar, konuþur, sesleri dinler ve mutlaka rüyalar görürdüm. Belki orda bir Abrek ile bir Rus askerin konuþmasýný çekmek isterdim, ''Ben buraya hiç böyle gelmek istemedim'' diyen bir rus askerini ve o sýrada onlarýn annelerini Moskova' da gösteri yaparken görmek isterdim belki: Açý-karþý açý. Analar ve çocuklarý… Bir dereden yola çýkardým belki. Her þey orada vaki olurdu. Tolstoy'un ayak izleri ile Çeçenistan'a gelen gönüllü bir kuruluþta çalýþan mistik bir araþtýrmacýnýn peþine de düþebilirdim… Savaþý, barýþý düþünürdüm. Örneðin soru þudur: Orada kim çarpýþýyor? Niçin? Herkes bu iþin içinde bence, bütün insanlýk. KF: Çeçenler kendilerine Nohçi diyor… ÝA:Tamam. Ýþte, tam bir çýkýþ noktasý. Ömer Büyüka'nýn da "Hz. Ýbrahim ve Awubla" çalýþmasý
33
boþuna deðil. Nohçi! Hz. Nuh'tan beri gelen dramatik bir kaderi yaratan insanlýðýn yanlýþlarý ve algý bozukluklarýdýr. Musa Kýzýldeniz'e asasýyla dokundu, deniz ortadan ikiye yarýldý ve onlar karþýya geçti der Tevrat. Ama bu taraftan hiç çekilmemiþ. Yine Tevrat'a göre Filistin kralý Golyat sapanla vurulur ve ölür. Böylece Museviler Kenan diyarýna, bugünkü Ýsrail civarýna gelirler. Tarihe bakýn ki, o tarihten 6000 yýl sonra günümüzde, yenilen Filistin lideri Yaser Arafat'ýn küçük generallerim dediði çocuklar, sapanla Ýsrail askerlerine taþ atýyorlar. Ne tuhaf! Neden? Demek ki taþlar yerine oturmamýþ… Bu filmi kimse çekmedi. Dünyanýn en ünlü yönetmenlerinden biri olan Godard diyor ki, "Bu açýdan çekelim þimdi!'' Bir boþluk var. Çünkü öteki çocuklar kim? Soru bu. O kim? Eðer öteki kavramýnýz varsa iflah olmazsýnýz. Bu çocuklar herkesin çocuðudur. KF: 'Son Sesler' belgeselinin sizde býraktýðý etkilerden bahsedebilirmisiniz? ÝA: Son Sesler belgeselinden çok þey öðrendim. O filme ne çok borçluyum anlatamam. Bu film benim hayat öðretmenlerimdendir. Tevfik amcayla sohbetlerimizden de çok þey öðrendim Bir filmi farklý zamanlarda seyredin, baþka bir enerji alýrsýnýz. Film deðiþmez, deðiþen sizsinizdir, enerji oraya kayýtlanmýþtýr. Biz sinemacýlar, muazzam insanlar olduðumuz için deðil, sadece bizim orda olmamýz gerektiði için ordaydýk. Hayatta hiçbir þey rastlantý deðildir ve biz ona layýk olduðumuz için ordaydýk. Layýk olmasaydýk çekemezdik zaten, hemen bizim yerimize bize benzer bir figür gelirdi. Yasa bu. Tevfik amca bunu biliyordu. Bana, "O sensin. Onu sen yapacaksýn'' dedi. Bu çok önemli bir þey. Ben, o olduðumu bilmiyordum. Bunun bir thamade tarafýndan (Ne ilginçtir, bu kelime Sümerce' de bilge, veli, elçi demek!) teyidi gerekir. Bu da bir yasadýr. Bir ara çekime ara verdim ve çok kötü oldum, yani büyük bir aðýrlýk. Bunun cevabý çok net olmalý, net olmadan film çekilemiyor. Sadece baktým ve kendimi serbest býraktým. Evrenden, çevreden gelen her þeye pür dikkat, can kulaðý ile dinleyerek. Zaten köylüyüm ben; aðacý, taþý, suyu, topraðý koklayarak, düþe kalka yaþadým. Çekerken bazen ne çekmemeniz gerektiðini hissediyorsunuz. Bir tür algý açýlmasýyla… Ýþte bu yüzden Son Sesler' de, filmi bana nasýl çekmem gerektiðini gösteren gizli bir iç gözle hareket ettiðim duygusuna kapýldým. Öteki çalýþmalarýmda da öyle olur. Mesela bir tarlaya gidersiniz, tarlaya bakarsýnýz,
onu nasýl çekeceðim diye düþünürsünüz, hayalinizde resim belirir ve kameraman'a, "Burasý!" dersiniz. Bu iþaretin altýnda geçmiþim vardýr, bilgi vardýr, sezgiler vardýr, birikimdir. Herkes film çekebilir ama herkes sinema yapamaz. Herkes terzilik yapabilir ama bazýlarý tasarýmcýdýr. O ayrýmý koyan þey sizin ruhsal tekâmül düzeyiniz ve iþlerinizdir.
Tarihe bakýn ki, o tarihten 6000 yýl sonra günümüzde, yenilen Filistin lideri Yaser Arafat'ýn küçük generallerim dediði çocuklar, sapanla Ýsrail askerlerine taþ atýyorlar. Ne tuhaf! Neden? Demek ki taþlar yerine oturmamýþ… Bu filmi kimse çekmedi. Dünyanýn en ünlü yönetmenlerinden biri olan Godard diyor ki, "Bu açýdan çekelim þimdi!'' Bir boþluk var. Çünkü öteki çocuklar kim? Soru bu. O kim? Eðer öteki kavramýnýz varsa iflah olmazsýnýz. Bu çocuklar herkesin çocuðudur. Bir hata yaptým ben! Yaptým. Hayatýmda bir daha asla yapmayacaðým.1992 yýlý. Tevfik Amca rüyama girdi. Öyle net ki her zaman hatýrlýyorum. Bana, "Köye gel, konuþmamýz lazým" dedi. Sabah kalktým, annem'e söyledim."Hayýr olsun! Gitmelisin,"dedi. Ýki gün geçti gidemedim. Birkaç gün geçmedi ki, bir arkadaþýmdan telefon aldým: "Ýsmet, baþýn sað olsun! Tevfik Esenç vefat etti!" O an yandým. Daha önceleri hiç yapmamýþtým böyle bir þeyi, giderdim, rüyamýn izinden. Bana ne söyleyecekti? Bu rüya çaðrýsýnýn aðrýsý öylece kaldý bende. KF: Sinemacýlýk anlayýþýnýzý siz nasýl deðerlendiriyorsunuz? ÝA: Ben piyasadaki anlamýyla sinemacý deðilim. Ben felsefe ve þiirle, arayýþlarýmý sinema üzerinden yapýyorum. Hayatý buradan açýklamaya çalýþýyorum. Sinema; hayatýn nefesini fark ediþlerle ve yeniden tasarýmlayarak, bambaþka bir algýlama ile inþa ederek, kayýtlayarak paylaþýma sunmaktýr, bir erdemdir. Son Sesler (1987), Ýsmet Arasan
0034
Benim sinemam, bilgiyi günlük dilin sadeliðine yakýn bir þiirsellikte yakalamýþ metinlerle akar. Kamera sakindir ama birden ana olguya göre hareketlenebilir. Bazen sessizce yol alan, iyi koku alan, asabý saðlam ama duyarlý atlarýn iç ritmiyle gezinirim. Ýçimin sesine çok kulak veririm. Belgeselin; dramanýn sýnýrlarýný farklý arayýþlarla zorlayan kiþisel bir renginin olduðunu düþünüyorum.
KF: Nedir Son Sesler'i ortaya çýkaran? Bu belgeseli çekmeye nasýl karar verdiniz? ÝA: Bir gazetede küçücük bir haber çýkmýþtý:"Ubýhça" konuþan son kiþi Güney Marmara da bir köyde yaþýyor." Hocam Metin Erksan'a danýþtým. O da bana ''Ýsmet sen Bandýrma civarýndaki köylere bir gitsen, orda Çerkes köyleri var araþtýrýlmasý gerekiyor'' dedi. Çok iyi bir araþtýrmacýdýr. Neyse, sonra biz (Cemal Uzunoðlu ve Alican Gebeþ) yollara düþtük, köyleri dolaþmaya baþladýk. Hayatlarýmýzda olduðu gibi gerçeði de yolda öðrendik. Ubýhlarý doðru bir adla aramayý Yalova'da bir itfaiye görevlisi söyledi ama Tevfik Amca'yý bulamadýk. Ýstanbul'a geri döndük, Tevfik amcaya bir akrabasý aracýlýðýyla ulaþabildik. Telefonla yaptýðýmýz uzun görüþmede çok kaba davrandý. "Egonuz için bu iþlerle uðraþýyorsunuz, bu önemli ve derin konularýn altýndan kalkamazsýnýz, zaten saðlýðý uygun da deðil''dedi. Ben de ona tepki gösterdim. "Benim kendimi size tanýtma hakkýmý ihlal ediyorsunuz, sizinle yüz yüze görüþmeme bile izin vermiyorsunuz, bir tanýþalým konuþalým, niyetimi anlayýn''dedim. Aylardan Mayýs, çok dikkatli bakan gözleri vardý, az konuþan… Akrabasýnýn duyduðu kaygýlarý aynen Tevfik amca'ya söyledim."Sen onlarý boþ ver, toparlan gel''dedi. Avustralya yerlilerinde bir kural vardýr; ölmeden önce bildiklerinizi anlatmak zorundasýnýz, anlatmadan ölemezsin yasaktýr. Onun misyonu da buydu ve misyonunun farkýndaydý. Ne mutlu ona, ýþýk içinde uyusun!
KÜNYE Arasan
/
Ýsmet
EÐÝTÝM -Ýstanbul Belediyesi, Þehir Tiyatrolarý Deneme Sahnesi Kursu (1978/1979) -Dostlar Tiyatrosu Okulu (1980) -MSÜ, Sinema-Tv Ana Sanat Dalý (1985),Lisans eðitimi. ÖZGEÇMÝÞ Film yönetmeni ve yazar. 1959 yýlýnda Çatalca'da doðdu. 1980/ 1988 yýllarýnda Suha Arýn, Halit Refið, Okan Uysaler ve Kartal Tibet'in çeþitli filmlerinde yönetmen yardýmcýsý olarak çalýþtý. Yönetmen ve metin yazarý olarak birçok belgesel filme imza attý. Çatalca Belediyesi'nin Halkla Ýliþkiler Danýþmaný olarak çalýþýrken baþlattýðý ve gelenekselleþen Erguvan Þenlikleri'ni tasarladý, yönetti. Ayrýca Erguvan Dergisi'ni ve yayýnlarý baþlattý
(1990-1993).Alanya''da Püren Sanat evi'ni, Beyaz Yunus Çocuk Kulübü'nü kurdu ve yönetti (1995-1997).Ürünleri arasýnda tanýtým filmleri, kamu yararý spotlarý, özgün senaryolar, yazý ve þiirler de bulunmaktadýr.
(STM-DER) EÐÝTMENLÝK YAPTIÐI KURUMLAR Maltepe Üniversitesi, Doðuþ Üniversitesi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi, Beksav, Kadýköy Belediyesi Sinema Kurslarý, Pera Güzel Sanatlar Lisesi (2002/2005).
Belgesel film alanýnda uzmanlaþtý. Filmleri yurt içi ve dýþýnda çeþitli festivallere katýldý. Filmleri televizyonlarda etkinliklerde gösterildi ve ödüller kazandý. Çeþitli üniversite ve kültür merkezlerinde eðitmenlik yapan Arasan, iki çocuk babasý olup serbest olarak çalýþmaktadýr. Halen Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde Sinema Sanatý Okulu'nda Bölüm Baþkan Ya r d ý m c ý s ý d ý r.
FÝLM DÝZÝNÝ (Seçmeler)
ÜYELÝKLER -Ýletiþim Araþtýrmalarý Derneði (ÝLAD, kurucu üye) -Havan Tiyatrosu (Kurucu üye,1978/80) -Türkiye Topl.Araþt.ve Tarih Vakfý (Giriþim Kurulu üyesi) -Türkiye Sinema Emekçileri Sendika s ý (SÝNE-SEN) -Sinema-TV Merkezi Mensuplarý Derneði
-YEÞÝLLENMEK. Belgesel, yönetmen ve senarist, 45,1985 -TRAKYA'NIN KAPISI ÇATALCA. Belgesel, yönetmen, metin yazarý, 47', 1986. -SON SESLER. Belgesel (Türkçe , Ýngilizce, Fransýzca), yönetmen ve ortak metin yazarý, 26 dk., 1987. -YÜZ YÜZE. Portre belgeseller dizisi. BRT-TV, (Hulusi Kentmen, Ýlhan Arakon, Türkan Saylan, C.Tanyol ve Sencer Divitçioðlu). Yönetmen ve metin yazarý, 1993, 30'ar dakika. -ANADOLU'NUN KÝLÝDÝ AFYON. Belgesel, TC. Kültür Bakanlýðý, yönetmen ve metin yazarý, 30', 1998. -BEREKETÝN TOPRAÐI ADANA. Belgesel, TC. Kültür Bakanlýðý. Yönetmen ve metin yazarý, 30',1998. -OKUNMAMIÞ KÝTABIN ÇÖZÜLMEMÝÞ
35
O zamanlar film için gerekli paramýz yoktu, Osman Kavala' ya gittik. Sene 1987 bizim ihtiyacýmýz olan her þeyi, olaðanüstü bir incelikle karþýladý. Sonra, iki ay süren araþtýrma, 20 gün çekim için Manyas'ta konaklayarak, köyde çekimler yaptýk. Çekim öncesi çevre köyleri de gezip gözlemledik. Filme o kadar çok kiþinin emeði geçti ki, Müþfik Kenter'den Hacýosman köylülerine, Cüneyt Duru'ya… Ýngilizce ve Fransýzca versiyonlarý hazýrlandý, festivallere gönderildi ve film patladý. Birçok yerde sevildi, ödüller aldý, televizyonlarda gösterildi. Bu belgesel; bizim yeni filmler ve yapmak istediðimiz projeleri gerçekleþtirmemiz anlamýnda emek veren bana ve arkadaþlarýma yol açtý, benim bir anlatýcý olduðumu kanýtladý. Hala da hiç ummadýðým bir yerde bana kapý açar, bereket getirir, iyi bir þeye vesile olur. Benim anahtarýmdýr yani. Ýyi bir þey de, kötü bir þey de arkanýzdan gelir.
Son Sesler'in seyredilmesini saðlamak, bu tür yeni belgesellerin çekilmesine imkân tanýmaktýr ve filmi ticari beklenti olmaksýzýn satýn almak esere sahip çýkmaktýr. Bizlerin nasýl, hangi maddi olanaklarla yaþadýðýný düþünen var mýdýr? Bizlerin gönüllü olarak hayatýn bize sunduðu olanaklarla acaba kaç film yapma gücümüz var? Ýþte bu noktada vebali olanlar var, toplum çocuklarýný, yeteneklerini yiyor. bilenler vardýr, olacaktýr, bilmeyenlerde olacaktýr. Buna böyle bakmak gerekir. Çerkesler'den çok sýcak tepkiler aldým. Hem daha filmin araþtýrma aþamasýnda Þamil Vakfý gibi kuruluþlar ve bazý kiþiler kitaplýklarýný bize açtýlar. Film efsaneleþti, seyrederken aðlayanlarý bilirim. Ben de bu belgeselin 4 noktasý vardýr, her seyrediþte oralarda içim kabarýr aðlarým.
Ben, hayatta yapmam gereken 6 iþ olduðunu düþünürüm. Onlardan birisi Son Sesler'di. Bu görevimi yerine getirdim, mutluyum. Ama ben çekmeseydim, benim yedeðim gelirdi, biliyorum.
Ýlahi adalete inanýyorum ben, evrende herkes her þeyin bedelini ödeyecektir. Film, pek çok yayýn organýnda yayýnlandý. Film kendi yolculuðuna hala devam ediyor ve edecek. Þimdi açýkçasý bir þey var, bu filmin arþivlerde bulunmasýný zaten saðladýk
KF: Bu belgeselin insanlýk için önemli bir eser olmasý dýþýnda, Çerkesler için özel bir yeri var. Bu anlamda Son Sesler' den sonra, Çerkes toplumundan aldýðýnýz tepkileri ve size geri dönüþleri nasýl deðerlendiriyorsunuz? Ý:A: Aslýnda hizmetin karþýlýðý yoktur, bir görevi yerine getiriyorsanýz o görev yerine gelmiþtir. Onun deðerini
Bu baðlamda siz Kafkasya Forumu'na teþekkür etmek istiyorum çünkü ben bu belgeseli çekeli 18 yýl oldu ancak bu süre zarfýnda belgesel hakkýnda hiçbir Kafkasyalý kurum/kuruluþ ya da basýn-yayýn organý benimle iletiþime geçmedi. Ne bir röportaj talebi ne de filmin yayýmlanmasýyla ilgili bir görüþme talebi gelmedi. Bu filme sahip çýkmasý gereken kuruluþlar
DÝLÝYLE. Belgesel. Yönetmen, Sinerik Film, 15dk. -HAYAL SAHAF (Vahan Kocaoðlu'nun Portresi). Belgesel. Yönetim, metin, seslendirme, Pera Yapým, 25', 2002/2003 -SIRAT. Dramatik belgesel. Yüksel Aydýn ile birlikte ortak yönetim. Gazal Kutlar ile birlikte ortak kameraman, Sinerik Film, 50', 2005. KATKILAR -YORGUN SAVAÞÇI. TRT- TV Dizi (Yön. Halit Refið), yönetmen yardýmcýsý ve oyuncu, 1979/1980. -DOLMABAHÇE ve ATATÜRK. Belgesel, (Yön. Suha Arýn), TTOK, yönetmen yardýmcýsý, 1980. -GOL KRALI. Yön. Kartal Tibet, yönetmen yardýmcýsý, 1982. -GECENÝN ÖTEKÝ YÜZÜ. Yön. O. Uysaler, TRT-TV, yönetmen yardýmcýsý, 1987 -ELÝF ANA AYÞE KIZ. Dizi film, FÝLMA-TRT, yapým yetkilisi, 1988. -TÜRKÝYE'DE KADIN. Belgesel dizi, 3 Bölüm, NDR- TV, (Almanya) Sema Poyraz ile ortak tasarým. -DÜNDEN YARINA BESTEKÂRLARIMIZ.
Belgesel dizi (Alâaddin Yavaþça, Bekir Sýtký Sezgin, Çinuçen Tanrýkorur, Selâhattin Ýçli, Âmir Ateþ, Kâni Karaca, Necdet Yaþar ve Abdullah Yüce), belgesel dizi. Mehmet Eryýlmaz, Ergun Ýnce ile ortak tasarým. A.Yüce bölümünde yönetmenlik, 1993. 2000. 30'ar dakika. -ÇAÐDAÞ KELOÐLAN MASALLARI. Canlandýrma TV dizisi, 13 Bölüm, yapým: TRT Çocuk ve Gençlik Vakfý. Sevinç Baloðlu ile birlikte özgün senaryo, 1999. -YENÝ DÜNYA, Belgesel dizi,13 Bölüm, TRT Ýstanbul Tv, metin yazarý,2000. KATILDIÐI FESTÝVALLER -10.Cinéma du Reel Film Festival, Paris,1988 -2.Anthropos Film Festivali, California,1988 -Uluslararasý Ýstanbul Film Festivali, Ýstanbul,1988 -Ankara Film Festivali, Ankara,1995 -Türk Filmleri Haftasý, Londra,1997 -2.Altýn safran Belgesel Film Festivali, Safranbolu,2001 -Türk Filmleri Haftasý, Bremen,2004 -1001 Belgesel Film Festivali, Ýstanbul, Yapý Kredi Kült. San.2005 -Ýstanbul Bienali,2005
YAYINLAR -Varlýk, Yeni Olgu, Film Market, Öküz, Cumhuriyet, Yeni Alanya, Erguvan ve Uç... Dergi ve gazetelerinde yazý, þiir ve röportajlar(1977-) -Resimli Ansiklopedik Büyük Türkçe Sözcük"te araþtýrman,1980 -Ten Colours of Asia Minor" ,T.C. Kültür Bakanlýðý/Türsak Yayýný, Metin yazarý,2000. ALDIÐI ÖDÜLLER -Belgesel Film Baþarý Ödülü", T.C. Kültür Bakanlýðý,1988 -Türkiye Topl. Araþt. Ve Tarih Vakfý, I.Kýsa Film Yarýþmasý, Birincilik Ödülü,1994 -Safranbolu II. Altýn safran Belgesel Film Festivali, Belgesel Film Proje Dalý, Birincilik Ödülü,2001 TEÞEKKÜR BELGELERÝ -Ýnsan Haklarý Derneði, Ýstanbul Þubesi,1990 -Belgesel Sinemacýlar Derneði,1996 -Çatalca Belediye Baþkanlýðý,1997
36
var, ama bu filme sahip çýkmadýlar. Filme sahip çýkmaktan þunu anlýyorum ben: Çeþitli gösterim kanallarý var DVD, VCD, yayýn kanallarýnda gösterimiyle ilgili haklarý satýn alýnabilirdi. Böylece benim gibi bu tür iþler yapan, hizmet görevi yerine getiren insanlarýn yeni iþler yapmasý için güç verirlerdi. Bakýn bu filme verilen emeðin yapýlan harcama borcunun hala karþýlýðý konmamýþtýr. Yani Sayýn Osman Kavala sadece yapým harcamalarýnýn yarýsýný, elzem olaný karþýlamýþtý, geri kalan borçlanýlmýþtý. Aradan bir yýl geçti, henüz ödenmedi ciddi bir rakam. Manevi olanýn karþýlýðý yoktur ama maddi olanýn geri dönüþü beklenir.
Son Sesler'in seyredilmesini saðlamak, bu tür yeni belgesellerin çekilmesine imkân tanýmaktýr ve filmi ticari beklenti olmaksýzýn satýn almak esere sahip çýkmaktýr. Bizlerin nasýl, hangi maddi olanaklarla yaþadýðýný düþünen var mýdýr? Bizlerin gönüllü olarak hayatýn bize sunduðu olanaklarla acaba kaç film yapma gücümüz var? Ýþte bu noktada vebali olanlar var, toplum çocuklarýný, yeteneklerini yiyor. .
cýlýðýyla ve genel olarak dünyada Halikarnas Balýkçýsý tarzýyla, bence önemi ve eseri zamanla anlaþýlacak çok önemli bir þahýstýr. Ben kendisiyle tanýþtým, orada dinleyenler arasýnda seçkin ve maddi durumlarý uygun insanlar vardý. O filmin çekilmemesinin vebali de o arkadaþlarýn üzerindedir. Öldü. Eðer ben Çerkes olsaydým, bu film nedeniyle ve bu film yapýldýktan sonra benim kaderimde çok ilginç þeyler olurdu! Yanýlýyor muyum? Ne kadar garip! Ýnsan olmak yetmiyor… Bunlar suçtur. Ýnsanlarý kabilelere, milletlere bölmek, ayrýmcýlýðýn her türlüsü bir tekâmül geriliðidir. Var oluþ olarak eþitiz, insanlýk birleþmeye gidiyor. Ortak kaderimizi bilip hatýrlamamýz, bu konulara deðer vermemiz lazým. Artýk eski devlet anlayýþlarý ve felsefeler çöküyor. Sinerjinin hâkim olacaðý, yepyeni bir çaða, bilinçlenme çaðý'na giriyoruz. Özgürlük ve sevginin herkesi buluþturduðu, sömürü ve zulmün olmadýðý bir dünya hayal deðildir, çünkü bugünün dünyasýný da biz yaptýk! Ne yazýk ki öyle! Keþke filmler çekmesek, hayatýmýz sanat olsa!
Bu film seyircisine daha çok yaygýn bir þekilde ulaþsýn istiyorum. Filmin Ýngilizce kopyasý Danimarka'da kimliði belirsiz bir site tarafýndan satýlýyor, internetten düþürülebiliyor, hukuksal olarak takibe alýyoruz, kayboluyorlar. Baþka bir site açýyorlar. Nasýl gitmiþ? Belli deðil. Kanada' da ne olduðu belli deðil, Adapazarý ve Ankara'da filmi çoðaltýp satan tüzel kiþilikler tespit ettik. Ýzinsiz toplu gösteriler yapýlýyor. Olmaz! Eser sahibinden izin gerekir. Çok rahat, "Ama biz zaten sattýk, kopyalar da kötüydü, ayrýca bu bir kültürel hizmet!"diyebiliyorlar. Biz eser sahibiyiz, sanatçýyýz ve sanat eseri üretmiþiz, maddi ve manevi haklarýmýz çiðneniyor. Bunu yapanlar arasýnda Kafkas dernekleri ve üyeleri de var, hepsi deðil ama var. Ya da aralarýndaki bazý kiþileri göremeyenler var. Son Sesler'in seyredilmesini saðlamak, bu tür yeni belgesellerin çekilmesine imkân tanýmaktýr ve filmi ticari beklenti olmaksýzýn satýn almak esere sahip çýkmaktýr. Bizlerin nasýl, hangi maddi olanaklarla yaþadýðýný düþünen var mýdýr? Bizlerin gönüllü olarak hayatýn bize sunduðu olanaklarla acaba kaç film yapma gücümüz var? Ýþte bu noktada vebali olanlar var, toplum çocuklarýný, yeteneklerini yiyor. Kimse kimsenin hakkýný, hiçbir gerekçe ile çiðnememelidir. Hak! Tanrýsal bir kavramdýr. Haksýzlýk etmenin sýnýrýnýn nerede biteceði belli olmaz.1990'larda filmin gösterimi sonrasýndaki bir söyleþide, o sýralar yaþayan Ömer Büyüka'dan söz etmiþ, birkaç kaset verilirse onun da belge filmini çekmek istediðimi, bunun bir hizmet olacaðýný belirtmiþtim. Hiç kimse kaset vermedi bana ve...O da göçtü! Ömer Büyüka, Kafkasya konusundaki araþtýrma-
Tevfik Esenç (1904-1992)
KF: Teþekkür ederiz. ÝA: Ben de size teþekkür ederim. Söylenen kelimelerin taþýdýðý anlamý hissetmek, Ýsmet Arasan'ýn düþüncelerini hissetmekti bir bakýma. Son bir þey söylemeliyiz bu konuda; 'Son Sesler' son yaþanmýþlýðýn fýsýltýsý gibi, son sesler tekrar dirilmeyi bekleyen ölünün piþmanlýðý gibi… Ve siz hala Son Seslerin fýsýltýsýný duymadýnýz mý yoksa?
Foto: Ermalay Acincal
Abhazya Dosyasý (1) Gürcistan'ýn Abhazya'ya saldýrarak ele geçirdiði baþkent Aqua (Sohum)'da yaktýðý devlet arþivlerinin gizli bölümlerinden kurtarýlan bu önemli belgelerin Abhazya- Gürcistan çatýþmasýna yönelik deðerlendirmelere eþsiz bir katký
HRAÇA ALPER KAHRAMAN
A
bhazya ve Gürcistan, BM Barýþ Gücü askerleri'nin görev süresinin Mart ayýnda dolmasý sebebiyle bu yýl savaþ sonrasý en gergin dönemlerinden birini yaþadý. Orman kardeþleri grubunun yeniden faaliyete geçtiðini duyurmasý, Gürcü ordusu'nun Abhazya ve Osetya sýnýrlarýna asker yýðmasý, Gal bölgesi'nde meydana gelen karýþýklýklar, BM'nin Abhazya'ya Gal konusunda uyarý göndermesi ve Saakaþvili'nin hem Abhazya'ya hem diasporaya yönelik sert açýklamalarý yeni bir savaþýn eþiðinde olduðumuz fikrini güçlendirdi. Savaþ tehlikesi diasporayý ciddi bir endiþeye sevk ederken bir yandan da bir ilkin gerçekleþmesine sebep oldu: Savaþ sonrasýnda Kafkas diasporasý Abhazya konusunda ilk toplumsal tepkisini göstererek sivil ve yaygýn bir örgütlenmeye adýmýný attý. Baðýmsýz Abhazya Platformu adýyla örgütlenen bölge inisiyatifleri Gürcistan hükümetini saldýrgan tutumu sebebiyle kýnayan, Gürcistan halkýný ve dünya kamuoyunu bu tutuma karþý tavýr almaya çaðýran bir basýn bültenini 11 ilde eþ zamanlý olarak okudular. Platformun sivil bir organizasyon olarak diasporanýn Abhazya konusundaki hassasiyetlerini istikrarlý bir þekilde sunabilmesini umuyoruz.
dünya kamuoyuna ulaþtýrýlmasý þart.
Gerçekleþtirilen bu basýn açýklamalarý, Abhazya konusunda devletler arasý çýkar hesaplaþmalarýndan baðýmsýz sivil bir diaspora inisiyatifi için uygun koþullarýn mevcut olduðunu gösteriyor. Koþullar uygun olsa da, sivil mücadele geleneðine sahip olmayan diasporanýn haklýlýðýný dillendirirken kullanacaðý materyaller konusunda ciddi sorunlarý bulunuyor. Gerek tarihsel, gerek güncel pek çok gerçeklik Abhazya'nýn baðýmsýzlýk talebini meþru bir zemine oturuyor olsa da bu gerçeklerin tutarlý bir söylemle
Rapor, yok edilmeye karþý direnen Abhazlar'ýn milliyetçi, burjuva- milliyetçi, karþý devrimci, anti-sovyet gibi ifadelerle suçlanarak, ölüm, hapis, sürgün veya iþten atýlma cezalarýyla karþý karþýya kalmalarýný belgelemek dýþýnda: Sürgün sonrasýnda bir avuç kalmýþ bir halkýn var olabilmek adýna gösterdiði onurlu ve kararlý direniþin de belgesidir. Baþta diaspora olmak üzere tüm Kafkasya ve varlýk mücadelesi veren halklara örnek olmasýný diliyoruz.
Bu sayýmýzda ayný zamanda kapaðýmýza da konu olan ilginç ve çarpýcý bir dosya sunuyoruz. Stalin ve Beria dönemlerinde gördüðü aðýr baskýlar karþýsýnda Abhazlar'ýn verdiði insani tepkileri ve direnç noktalarýný tespit etmekle görevlendirilen KGB ajanlarýnýn raporlarýný içeren dosya Stanislav LAKOBA tarafýndan hazýrlandýktan sonra, Rachell Clogg tarafýndan ingilizceye kazandýrýlarak bir ön sözle birlikte 1995 yýlýnda "Central Asian Survey"de yayýnlanmýþtý. Abhazya'nýn Gürcüleþtirilmesi politikasý olarak adlandýrýlan, 1939-1953 yýllarý arasýna denk düþen döneme dair net veriler sunan dosya, Abhazya Gürcistan çatýþmasýnýn tarihsel arka planýný göz önüne serer bir nitelikte. Gürcistan'ýn Abhazya'ya saldýrarak ele geçirdiði baþkent Aqua (Sohum)'da yaktýðý devlet arþivlerinin gizli bölümlerinden kurtarýlan bu önemli belgelerin Abhazya- Gürcistan çatýþmasýna yönelik deðerlendirmelere eþsiz bir katký sunacaktýr.
kf
38
Abhazya, Sohum'daki KGB arþivinden belgeler. Stalin döneminde Abhazya. RACHEL CLOGG
Foto: Anzor Aguma, 1990
A
Abhazya, Karadeniz kýyýsýndadýr ve kuzeyde Kafkas sýradaðlarý, batýda Rusya Federasyonu ve doðuda Gürcistan ile çevrelenmiþtir. Yüzölçümü Ýskoçya'dan bile küçüktür ve 1989'da yapýlan nüfus sayýmýnda, bütün nüfusu 525.000'in biraz üzerinde çýkmýþtýr. Abhazya, Aðustos 1992'de Gürcü kuvvetlerinin kanlý bir savaþa yol açan iþgaliyle dünyanýn dikkatini üzerine çekti. Savaþ bir yýldan fazla sürdü, geride binlerce ölü, on binlerce mülteci ve yerlerinden, yurtlarýndan edilmiþ insan býraktý. Bu çatýþmanýn çok sayýda ve karmaþýk nedenleri var. Sovyetler Birliðinin daðýlmasýyla birlikte yeniden canlanan Gürcü milliyetçiliði savaþýn patlak vermesine giden süreçte ana etkenlerden birisidir. Zviad Gamsakhurdia, 1989 yýlýnda Rus karþýtý duygular ve hamasi milliyetçi retorik dalgasýndan yararlanarak Gürcistan'da iktidara geldi. Ermeniler, Ruslar, Azeriler, Yunanlýlar, Osetler ve Abhazlardan oluþan etnik azýnlýk gruplarý Gürcistan nüfusunun en az yüzde 30'unu oluþturmaktadýr. Oset ve Abhazlarýn, Sovyet sistemi altýnda, Acaralar (Müslüman Gürcüler) gibi bir dereceye kadar idari ve kültürel özerkliði bulunmaktaydý. Bu denli yüksek oranda azýnlýk grup varlýðý, Gamsakhurdia ve diðer milliyetçiler tarafýndan baðýmsýz üniter bir Gürcistan hedefi için bir tehdit olarak görülüyordu ve Gürcü olmayan azýnlýklara karþý sistemli bir kampanya baþladý. 1988 yýlýnda, Gürcü doðum oranlarýnýn artýrýlmasýný teþvik etmeye yönelik bir "Demografik Fon" oluþturuldu. Bir yýl sonra, Devlet Gürcü Dili Programýnýn son hali uygulamaya konuldu. Bu program, Gürcücenin, Cumhuriyetin bütün okullarýnda zorunlu eðitim dili olmasýný ve Gürcistan'da yüksek öðrenime devam edebilmek için Gürcü Dili ve Edebiyatý sýnavýnda baþarýlý olma koþulunun getirilmesini öneriyordu. 1989 yýlýnda kf
Güney Gürcistan'da Azerilerle þiddetli çatýþmalar yaþandý, bunu Abhazya'daki ciddi çatýþmalar takip etti ve Güney Gürcistan'daki bazý Avarlar zorla sýnýr dýþý edilerek Daðýstan'a sürüldü. Güney Osetya Özerk Bölge'sinin özerk statüsü 1990 yýlý sonlarýna doðru kaldýrýldý, bu durum savaþa ve sonuçta kuzeye doðru kaçmak zorunda býrakýlan on binlerce Asetin'in kitleler halinde yerlerinden, yurtlarýndan olmasýna yol açtý. Gamsakhurdia'nýn bir askeri darbe marifetiyle ülkeden kovulmasýndan sonra Gürcistan'a dönen Eduard Shevardnadze de hemen hemen ayný çizgide devam etti. Onun emriyle, Aðustos 1992'de düzeni yeniden saðlama bahanesiyle Abhazya'ya askeri birlikler gönderildi ve neredeyse etnik temizlik ve kültürel soykýrýma varan bir programa baþlandý. Bu arada, yine büyük oranda etnik gerekçelerle, Gürcistan sýnýrlarý içinde Gürcülerce büyük oranda asimile edilmiþ ayrý bir etnik grup olan Migreller ile Gürcüler arasýnda bir iç savaþ patlak verdi. Bu kargaþa, kesinlikle Sovyet sonrasý döneme özgü deðildir. Aþaðýdaki sözler, 1919 ve 1920 yýllarýnda Güney Rusya ve Kafkasya'ya bir gezi gerçekleþtirmiþ olan C. E. Vechhofer'den alýnmýþtýr. Tiflis'de, yüksek düzeyli bir Gürcü yetkilisinden, Gürcü hükümetinin o tarihlerde eðer Batum ellerine geçerse, orada alýþýldýk Rus karþýtý yöntemlere baþvurmayý amaçladýklarýný öðrendim. Gürcü olmayan bütün devlet memurlarýna iþi býrakmalarý için 14 gün süre verilecekti. Gürcüce tek resmi dil olacak ve her yerde Rusça'nýn yerine geçirilecekti. Ticaretle uðraþan veya 100 dönümün altýnda bile olsa toprak sahibi olan Gürcü olmayan kiþiler öyle bir örgütlü zulme tabi tutulacaklardý ki pek yakýnda Batum'dan kaçarak hayatlarýný kurtardýklarý için kendilerini þanslý sayacaklardý. Gerçekten de Gürcistan ve Abhazya'da son birkaç yýlda yaþanan olaylar, dil ve etnik temelli politikalarýn anahtar bir rol oynadýklarý yinelenen bir modelin parçasý olarak görülebilir. Abhazlarýn baþlýca maðduriyetlerinden birisi de Abhazya'nýn siyasi statüsünün deðiþmesiyle iliþkilidir: önce baðýmsýzlýðýný ve sonrasýnda (her ne kadar "özel antlaþma baðlarý" ile Gürcistan'a baðlansa da) Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti statüsünü kazanan Abhazya, 1931 yýlýnda Stalin tarafýndan, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içerisinde bir Özerk Cumhuriyet statüsüne indirildi. Aþaðýdaki materyaller, Abhazlarýn günümüzde yaþadýðý diðer maðduriyetlerin tarihsel kökenlerine iliþkin belgesel kanýt iþlevini görmektedir. Yalnýzca bir yüzyýl içinde Abhazya'nýn etnik bileþimi dikkate deðer bir biçimde deðiþmiþtir. Bu süreç, Ruslarýn Kafkasya'yý iþgal etmesinin ardýndan Abhazlarýn 1864 yýlýnda çoðu günümüz Türkiye'sine yönelen kitlesel göçleriyle baþlamýþtýr.
39
Demografik deðiþiklikler, 1930 ve 1940'lý yýllar boyunca, Migrel kökenli Transkafkasya Komünist Parti Sekreteri Lavrentii Beria yönetiminde de devam etmiþtir. Bazý Abhazlar zulüm korkusu ile ülkeyi terk etmeye zorlanmýþ, Yunanlýlar ve Almanlar sýnýr dýþý edilerek Orta Asya'ya gönderilmiþlerdir. Ayný zamanda diðer milletler, baþta Migrel ve Gürcüler olmak üzere Ruslar ve Ermeniler de boþaltýlmýþ bölgelere yerleþmeye teþvik edilmiþlerdir. Bazý durumlarda Migrel köyleri, bütün ahalisiyle Abhazya'nýn doðu bölgelerinde bu amaçla inþa edilmiþ köylerde yeniden iskâna zorlanmýþ, sýk sýk da kültürel homojenlik duygularýný zayýflatmak için kasýtlý olarak Abhaz köyleri arasýna yerleþtirilmiþlerdir. Abhazya'nýn, Gürcüleþtirilmesi yalnýzca Abhazlarýn fiziksel anlamda ülke dýþýna çýkarýlmalarý ile sýrlý deðildi. 1944-52 yýllarý arasýnda, Sohum Parti Sekreteri Akaki Mgeladze'nin yönetiminde, bütün Abhaz okullarý kapatýldý, yayýn çýkarmak ve yayým yapmak çok zorlaþtýrýldý. Özellikle de ABNII (Abhaz Dil, Edebiyat ve Tarih Araþtýrma Merkezi) üyeleri baskýlarýn hedefi olarak seçildi. Çevirisini yaptýðým malzemeler Sovyet sisteminin, en azýndan bir kýsmý muhtemelen Abhazlardan oluþan yaygýn bir muhbir aðýnýn raporlarý üzerinden nasýl iþlediðine dair benzersiz bir iç görü sunuyor. Belki de en çok göze çarpan husus, geniþ bir yelpazede yer alan insanlardaki fikir ayrýlýklarýnýn hem gizli kapaklý, hem de açýk sözlü dýþavurumlarýný takip eden raporlardaki ayrýntýlar. Özellikle de günümüzdeki Sovyetler sonrasý dönemin retoriði ýþýðýnda, kullanýlan dil de ilginç. 1989 yýlýnda, Gamsakhurdia Abhazlarý 'masum Gürcüleri öldürmek için Moskova'dan talimat alan ajanlar' olarak tanýmlamýþtýr. Bu belgeler ayný zamanda hâlihazýrdaki etnik temelli maðduriyetlerin derinliði konusunda kanýtlar sunduðu için deðerlidir ve bu kanýtlarýn kimlik anlamýnda kamuoyunu harekete geçirme ve kabahati yükleme konusunda maðdur ve zalim kavrayýþlarýnýn desteklenmesinde oynayabileceði siyasi rolü anlamakta hayati bir önemi vardýr. Sovyet dönemi sonrasý kültürel ve etnik kimlik tartýþmalarýnda zulme iliþkin yakýn tarihsel belleðin büyük bir önemi vardýr. Tarihçi ve Abhaz Parlamentosu Baþkan Vekili, Stanislav Lakoba tarafýndan kullanýmýma sunulan bu arþivin, etnik temizliðin son raundundan da kurtulabilmiþ olmasý memnunluk vericidir. Hem benzersiz dil, kültür ve etnografya malzemeleriyle birlikte ABNII, hem de neredeyse tüm Abhaz Devlet Arþivleri Sohum'daki Gürcü iþgal kuvvetleri tarafýndan Ekim 1992'de ateþe verildi ve yakýldý. Stanislav Lakoba Baþkan Baþvekili, Abhazya CumhuriyetiParlamentosu (Rachel Clogg tarafýndan çevrilmiþtir)
Sovyet tarihinin Stalin-Beria dönemine ait bu belgeler, 1940'larýn bir ürünüdür ve 'Tamamen Gizli' olarak sýnýflandýrýlmýþtýr. Sohum'daki KGB (Devlet Güvenlik Komitesi) bölümlerinden birinde, yaklaþýk olarak yarým yüzyýl boyunca, yedi ayrý mühürle korunmuþtur.
Abhaz baþkentinin, 27 Eylül 1993'de Gürcü güçlerinin iþgalinden kurtuluþunun ardýndan, bu gizli bölümün arþivi meþru iktidar organýnýn, -Abhazya Cumhuriyeti Parlamentosu'nun- eline geçti. Abhaz ulusunun temsilcileri, Abhaz halký üzerindeki top yekûn Gürcü tiranlýðý ve baskýsýnýn KGK'nin Gürcü þubesinde saklanan belgesel kanýtlarýna ilk kez eriþebildi. Belgeler, özellikle de 1937 - 38 ve 1941 - 42 yýllarý arasýnda bir çýð gibi gelen baskýlarla karþýlaþan Abhaz aydýnlarýna karþý suçlamalarýn tezgâhlandýðý bu çok güçlü kurumun gözlerden uzak çalýþmalarýný ortaya çýkardýlar. Bu iç bilgilere eriþim, Abhazya'nýn Gürcüleþtirilmesi çabalarýnýn hakiki bir resmini görmemizi saðlýyor ve Abhazlarýn 1940'lý yýllarda maruz kaldýðý iyi organize edilmiþ zoraki asimilasyon planýna ýþýk tutuyor. Abhaz aydýnlarýnýn Abhazya'daki 'parti ve hükümet' politikalarýna yönelik tutumlarý konusunda özel ajanlar tarafýndan hazýrlanan raporlardan oluþan belgelerin büyük bir deðeri vardýr. Belgeler Abhaz aydýnlarýnýn, Abhaz okullarýnýn kapatýlmasý, eðitim dili olarak Gürcücenin kabul edilmesi, Abhazya'ya on binlerce Gürcü'nün yerleþtirilmesi ve Abhazlara yönelik olarak uygulanan ayrýmcýlýk karþýsýnda gösterdikleri kýzgýnlýk ve infiali kaydetmiþtir. Bu aydýnlar hiç vakit kaybedilmeden 'Sovyet-Karþýtý', 'karþý devrimci', 'burjuva milliyetçiliðine eðilimli' olarak yaftalanmýþtýr. Bu amaçla, Abhazya Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (ASSR) Devlet Güvenlik Bakanlýðý Tümgenerali olan I. Gagua (Beria'nýn himayesinde Migrel kökenli bir Gürcü), Gürcü Devlet Güvenlik Bakanlýðý adýna ayrýntýlý "belgeler", "andýçlar (uyarý notlarý)", "raporlar" ve "mesajlar" derlemiþtir. Örneðin, I. Gagua tarafýndan Gürcistan, Komünist Partisi [CPb] Abhaz Bölge
0040
Komitesi (Obkom) Sekreteri A. Mgeladze'ye 2 Ekim 1945 tarihinde gönderilen "özel teblið" bunun için yeterli bir kanýt oluþturmaktadýr. Bu tebliðde, Oçamçýra bölgesindeki Abhaz çocuklarýnýn okullarýnda Gürcüce eðitim görmeyi reddettikleri yazýlýdýr. Güvenlik Bakanlýðý, kasýtlý olarak derslerini kaçýran ve Gürcü okullarýna gitmek istemeyen 2. 3. ve 4. sýnýf öðrencisi çocuklarý bile isim isim 'suçlu' listelerine koymuþtur. Belgelerde, önceleri Abhaz Bilim Cemiyeti (ABNO, 1922'den itibaren) olarak bilinen Abhaz Dil, Edebiyat ve Tarih Bilimsel Araþtýrma Enstitüsünde (ABNII) ve Akademisyen N. Marr'ýn þahsýnda Bilimler Akademisinin Abhaz Kültürü Enstitüsü'nde (IAKAN) çalýþan Abhaz aydýnlarýna özel bir önem verilmektedir. Bu insanlar, Abhazya Baþbakaný Nestor Lakoba'nýn ölümünden sonra (27 Aralýk 1936'da, Tiflis'te Beria tarafýndan zehirlendi), 1937 yýlýndan itibaren sürekli olarak zulme uðradý veya ortadan kaldýrýldý. Sohum'daki bu Enstitü'nün, aðýrlýklý olarak tarihçi ve dilbilimcilerden oluþan bilimsel topluluðu, halklarýnýn farklýlýklarýný ve kültürlerini vurgulayarak onlarý devamlý savunduklarý için günümüze kadar onlarca yýl boyunca, defalarca Tiflis'teki Gürcü iktidarlarýnýn gazabýna uðramýþtý. Bizzat direktörü de dâhil olmak üzere ABNII'deki çok sayýda akademisyen 1930'lu ve 1940'lý yýllarda yok edildi. Enstitüdeki birçok genç araþtýrmacý 1950'lý yýllardan 1980'lere kadar baskýya uðradý. 1990 yýlýnda, ABNII'nin direktörü, Hititolog ve akademisyen Vladislav Ardzýnba, Abhaz Parlamentosu Baþkanlýðýna seçildiðinde, kelimenin tam anlamýyla Stalin ve Beria dönemine eþdeðer bir nefret ve suiistimal dalgasý peyda oldu. Z. Gamsakhurdia3 , G. Gumbaridze ve E. Shevardnadze dönemlerinde çeþitli þoven imalarda bulunuldu. Shevardnadze'nin iþgalci Gürcü kuvvetleri Sohum'a girdi ve Ekim 1992'de bir Vandalizm örneði gösterilerek bir gün içerisinde ABNII ve Abhazya Devlet Arþivi eþ zamanlý olarak ateþe verildi. ABNII'nin, eþsiz bir kütüphanesi, dil ve folklor kayýtlarý ve arkeolojik ve etnografik malzemeleri vardý. Gürcü iþgal kuvvetlerinin temsilcileri, ABNII akademisyenlerinin evlerinde ve dairelerinde araþtýrma yaptýlar ve bulduklarýný müsadere ettiler; böylece
Abhazya konulu özel arþiv ve kitaplar yok edildi. Sohum'daki KGB ofisinin 'Yeþil Dosya'sýndan, "Abhazlar arasýndaki burjuva milliyetçi eðilimlerin karþý devrimci unsurlarý hakkýnda talimat, rapor, belge ve andýçlar" baþlýðýyla seçilen belgeler, bu nedenle daha ileri araþtýrmalar için çok deðerli bir kaynaktýr. Abhaz tarihinin 1940'lý yýllardaki karanlýk dönemine, þimdiye kadar bilinmeyen yeni bilgiler ve olgularla katkýda bulunacaktýr. bilgileri ve gerçeklerini göstermektedir.
DAÐARCIK s/k, s.k.: Sovyet karþýtý ABNII: Abhazya (Dil, Edebiyat ve Tarih) Araþtýrma Enstitüsü Abvinprom: Abhaz Þarap Endüstrisi GB: Devlet Güvenlik Gorsovet: Kasaba sovyeti Gosizdat: Devlet yayýn kuruluþu k/d, k.d.: Karþý-devrimci KGB: Devlet Güvenlik Komitesi Kolhoz: Kolektif çiftlik (gelir, teslimat sonrasýnda iþgücü arasýnda paylaþtýrýlýr) Komzag: Tarýmsal Ürünler Tedarik Komitesi KP/ b: (Bolþevik) Komünist Partisi MGB GSSR: Devlet Güvenlik Bakanlýðý, Gürcü Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Narkompros: Aydýnlanma Halk Komiserliði (Eðitim) Narkomsobes: Sosyal Güvenlik Halk Komiserliði NKGB: Devlet Güvenliði Halk Komiserliði Obkom: Bölgesel Komite RaiFO: Bölgesel Mali Güvenlik Departmaný RaiONO: Bölgesel Halk Eðitim Departmaný RK: Bölgesel Heyet RKP: Bölgesel Parti Komitesi RO: Bölgesel Departman RONO: Bölgesel Eðitim Departmaný Sel'sovet: Köy sovyeti Soiuzpechat': Devlet yayýn kuruluþu Sovkhoz: Devlet çiftliði (ücretle çalýþan iþgücü) Tekhnikum: Teknik Üniversite TsK: Merkez Komite VKP/b: Birleþik Komünist Parti (Bolþevik)
41
KLASÖR No:2 Abhaz nüfusu içindeki k/d [karþýt-devrimci] burjuva-milliyetçiliði unsurlar hakkýnda talimatlar, raporlar ve andýçlar. açýlýþ 11.11.1944 kapanýþ DEVLET GÜVENLÝÐÝ HALK KOMÝSERLÝÐÝ ABHAZYA ASSR ÝKÝNCÝ ÞUBE 30 Mayýs 1945
No. 2.1.766 ÇOK GÝZLÝ
Sohum
Abhazya ASSR [Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti], NKGB [Devlet Güvenliði Halk Komiseri] Gagra þubesi þefi, GB [Devlet Güvenlik] Yarbayý Yoldaþ PARTSKHALADZE Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR, NKGB Gudauta RO [Bölgesel Departmaný] þefi GB Yüzbaþýsý KODUA Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR, NKGB Oçamçýra RO þefi, GB Yarbayý Yoldaþ KHARCHILAVA Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR NKGB Sohum RO þefi, GB Yüzbaþýsý Yoldaþ DVALI Kiþisel Dikkatinize Gürcistan'ýn Batý bölgelerinde yeniden yerleþim programýnýn sürdürülmesiyle baðlantýlý olarak; 1945-46 yýllarýnda, Oçamçýra, Gudauta ve Gagra bölgeleri ile Sohum'un bazý kýsýmlarýnda tahmini olarak 1500 hane yerleþmiþtir. Yerleþtirme iþlemi, hem belirlenmiþ yeniden yerleþim alanlarýnda bulunan, terkedilmiþ ve boþ evlerin restore edileceði kolhozlarda [kolektif çiftlikler], hem de yeni evlerin inþa edileceði, sahipsiz bölge ve arsalarda yürütülecektir. Bu geliþmelere tepki olarak, yerel nüfus içindeki Sovyet-karþýtý unsurlardan, özellikle de k.d. milliyetçi eðilimli olanlardan, hem s/k (Sovyet karþýtý) kýþkýrtýcý söylentiler yayarak, hem de (bir terör, kundakçýlýk, hayvan hýrsýzlýðý vb. atmosferi yaratmak suretiyle) düþmanca gösteri ve davranýþlar yoluyla sabotaj giriþimleri gelmesi mümkündür. Yukarýda bahsedilen hususlar ýþýðýnda ve s/k düþman eylemlerini zamanýnda durdurmak maksadýyla 1. Yetkili ajanlarýnýzýn bütün olumsuz eylemleri ve s/k nümayiþleri derhal açýða çýkartmalarý konusunda tarafýnýzdan teþvik edilmesi. Ayný zamanda, uygun personelin iþe alýnmasý gereklidir. 2. Evlerin inþasý ve yerleþim programýndaki bütün eksiklikler, yeni yerleþen insanlarýn karþýlaþtýklarý bütün sýkýntýlar, hýrsýzlýk vb. gibi öðrendiðiniz bütün hususlarýn tarafýnýzdan RKP Birinci Sekreterlerine bildirilmesi. Herhangi bir s/k olay veya siyasi mahiyette eylemler konusunda, olaylarýn detaylý bir biçimde rapor edildiði bir teblið aracýlýðýyla þahsýma derhal bilgi verilmesi. 3. Bu talimat uyarýnca yapýlacak çalýþmalarýn kiþisel olarak NKGB RO þefi tarafýndan yürütülmesi. 4. Almýþ olduðunuz tedbirlerin sonuçlarýný içeren raporlarýnýzýn her ayýn 20. gününe kadar tarafýma gönderilmesi. HUSUSLARINI ARZ EDERÝM Devlet Güvenliði Halk Komiseri Abhazya ASSR, Devlet Güvenlik Komiserliði Ýcra Ubilava I.GAGUA [imza]
42
DEVLET GÜVENLÝÐÝ HALK KOMÝSERLÝÐÝ ABHAZYA ASSR ÝKÝNCÝ ÞUBE 30 Mayýs 1945
No. 2/1/767 ÇOK GÝZLÝ
Sohum
Abhazya ASSR, NKGB Gagra þubesi þefi, GB Yarbayý Yoldaþ PARTSKHALADZE Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR, NKGB Gudauta RO þefi, GB Yüzbaþýsý Yoldaþ KODUA Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR, NKGB Oçamçýra RO þefi, GB Yarbayý Kaptaný Yoldaþ KHARCHILAVA Kiþisel Dikkatinize Abhazya ASSR, NKGB Sohum RO þefi, GB Yüzbaþýsý Yoldaþ DVALI Kiþisel Dikkatinize Abhaz nüfusunun ilerici kesimlerinin müracaatý üzerine, 1945/46 eðitim yýlýndan baþlamak suretiyle bütün Abhaz ilkokullarýnda verilen bütün derslerde eðitim dilinin Gürcüce olmasý amaçlanmaktadýr. Abhaz dili yalnýzca daha ileri sýnýflarda (dördüncü ve beþinci sýnýflarda) bir ders olarak verilecektir. Abhazya ASSR, Narkompros [Aydýnlanma Halk Komiserliði (Eðitim)] bu planlarýn hayata geçirilmesine yönelik hazýrlýk çalýþmalarýný yürütmektedir; kadrolu öðretmenlerin seçimi ve yerleþtirilmesi, eðitim malzemelerinin tedariki vb. Bu önlemlerin uygulamaya konulmasýyla birlikte, öðretmenler ve Abhaz aydýnlarý arasýndan belli Sovyet karþýtý bireylerin, özellikle de k/d milliyetçi eðilimlilerin, bu önemli Devlet siyasi tedbirinin baþarýlý bir biçimde uygulanmasýný engellemeye çalýþacaklarý ihtimali yok sayýlamaz. S/k kýþkýrtýcý söylentiler yayacaklar ve bu tedbirleri engellemek için k.d. gruplar teþkil edeceklerdir. Yukarýda bahsedilen tedbirleri boþa çýkarmaya yönelik muhtemel s/k olaylarý ve organize eylemleri zamanýnda durdurmak maksadýyla 1) NKGB RO Þefi, bu kapsamda RONO [Bölgesel Halk Eðitim Departmaný] tarafýndan yürütülen çalýþmalarý kiþisel olarak ve azami dikkat sarf ederek inceleyecektir. 2) Ajanlar yerleþtirilmesi suretiyle hem öðretmen kadrosu ve öðrencilerin, hem de nüfusun diðer kesimlerinin ruh hali ve fikirlerinin tarafýnýzca soruþturulmasý. 3) Öðretmen kadrosu ve aydýn kesiminin daha sadýk ve güvenilir üyelerinden ehil ajanlarýn tarafýnýzca iþe alýnmasý ve düzenli olarak hem bu kapsamda yerel Parti ve Sovyet organlarý tarafýndan yürütülen çalýþmalar, hem de bütün s.k. olay ve nümayiþler konusunda haberli olunmasý. Ayrýca, eksiklikler konusunda da bilgili olmanýz gerekmektedir. 4) Kadrolarýn yerleþtirilmesi, eðitim malzemelerinin tedariki vb. gibi öðrendiðiniz bütün eksikliklerin tarafýnýzdan RKP Birinci Sekreterlerine bildirilmesi. Herhangi bir s/k olay veya siyasi mahiyette eylemler konusunda, olaylarýn detaylý bir biçimde rapor edildiði bir teblið aracýlýðýyla þahsýma derhal bilgi verilmesi. 5) Ýþ bu talimata uygun olarak yapýlacak tüm çalýþmalar kiþisel olarak NKGB RO þefi tarafýndan yürütülecektir. 6) Almýþ olduðunuz tedbirlerin sonuçlarýný içeren raporlarýnýzýn her ayýn 20. gününe kadar tarafýma gönderilmesi. HUSUSLARINI ARZEDERÝM. Devlet Güvenliði Halk Sekreteri Abhazya ASSR, Devlet Güvenliði Komiseri Ýcra Ubilava I.GAGUA [imza]
43
DEVLET GÜVENLÝÐÝ HALK KOMÝSERLÝÐÝ ABHAZYA ASSR ÝKÝNCÝ ÞUBE ÇOK GÝZLÝ GÜRCÝSTAN KP/ b / ABHAZYA OBKOM SEKRETERLÝÐÝ YOLDAÞ MGELADZE Þehir [Sohum] HUSUSÝ TEBLÝÐ Konu: Oçamçýra bölgesindeki belli okullarda, öðrencilerin devamsýzlýk olaylarý. Oçamçýra bölgesinin bazý okullarýnda, okul öðrencileri arasýnda kitlesel devamsýzlýk olaylarý gözlemlenmiþtir. Okula devam etmeyen bazý öðrenciler, Gürcü dilinde eðitim görmek istemediklerini ve bir Rus okuluna nakillerinin yapýlmasýný istediklerini belirtmiþlerdir. Bazýlar da giysi veya ayakkabýlarý olmadýðý için devamsýzlýk yapmaktadýr. Sonuçta, pek çok ders saati kaçýrýlmaktadýr. VKP/b üyesi TUJBA'nýn okul müdürü olduðu Gup ortaokulunda, 4 ana sýnýfta 81 öðrenci var. Devam kayýtlarý yalnýzca 10 Eylül'den itibaren tutulmuþtur; 22 öðrencinin kayýtlý göründüðü ikinci sýnýfta yalnýzca 10 ilâ 20 Eylül arasýnda, 399 ders saatinin kaçýrýldýðý görülmüþtür. 21 öðrencinin kayýtlý göründüðü dördüncü sýnýfta, toplam olarak 486 saat kaçýrýlmýþ ve 13 öðrencinin bulunduðu üçüncü sýnýfta, toplam 198 saat kaçýrýlmýþtýr. Bu üç sýnýf (ikinci, üçüncü ve dördüncü), hep birlikte düþünüldüðünde 10 günlük süre içerisinde toplam 1083 ders saati kaçýrýlmýþtýr. Birinci sýnýf için devam kaydý tutulmamýþtýr. Aþaðýdaki öðrenciler düzenli olarak devamsýzlýk yapmaktadýr: a) Ýkinci Sýnýf: 1. Kvartskhava, V. 2. Piliia, Shura 3. Piliia, Shota 4. Kogoniia, Ushang 5. Kogoniia, Tsitsina 6. Grigoliia, Zhuliia b) Üçüncü Yýl: 1. Lazariia, Babu 2. Piliia, Tiina 3. Gabeliia, Shota c)Dördüncü Yýl 1. Gabeliia, Shota [aynen] 2. Grigoliia, David 3. Zzukhba [aynen], Þamil 4. Zukhba, Zhora 5. Kogoniia, Zhora 6. Lagvilava, Archil 7. Cherkeziia, Nona
12 gün devamsýzlýk 14 gün devamsýzlýk 16 gün devamsýzlýk 13 gün devamsýzlýk 15 gün devamsýzlýk 16 gün devamsýzlýk
ve diðerleri
16 gün devamsýzlýk 16 gün devamsýzlýk 10 gün devamsýzlýk 13 gün devamsýzlýk 15 gün devamsýzlýk 7 gün devamsýzlýk 7 gün devamsýzlýk
Eðitim þubesi baþkaný Mamiia KIRIIA'ya göre yukarýda zikredilen öðrencilerin çoðunluðu Gürcü dilinde eðitim almayý reddetmektedir. Okul müdürü TUJBA, okula devamsýzlýk yapan öðrencilere yönelik herhangi bir tedbir almýyor. VKB/b üyesi, TARBA'nýn okul müdürü olduðu Mokva ortaokulunda birinci sýnýfa 22 öðrenci kaydolmuþtur. 4
44
Eylül tarihinde aþaðýdaki öðrenciler okula devamsýzlýða baþlamýþlardýr. 1. Achvadze, Babutsa 2. Akobiia, Ariko 3. Kuteliia, Nura 4. Tsulaia, Bgazh 5. Kvaratskheliia, Kosta 6. Khadzh-Ogly, Vanizhka Kosta Kvratskheliia ve Batu [aynen] Tsulaia, eðitim almak istediklerini ancak ebeveynlerinin okulu yasakladýklarýný söylemiþlerdir. Diðerlerinin kýyafetleri yeterli deðildir. Ýkinci yýlda öðrencilerinden derslere düzenli olarak devamsýzlýk yapanlar þunlardýr: 1. Akhalaia, Mado 2. Kvaratskheliia, Ivya 3. Achkadze, Leontii 4. Kvaratskheliia, Sako 5. Akhuba, David
22 gün devamsýzlýk 22 gün devamsýzlýk 22 gün devamsýzlýk 15 gün devamsýzlýk 13 gün devamsýzlýk
Üçüncü sýnýf öðrencileri Simon TARBA, Dusia BIGVAVA ve Zina BIGVAVA hep birlikte devamsýzlýk yapmaya baþlamýþlardýr. Gürcü dilinde eðitim görmek istemediklerini ve bir Mokva sovkozundaki Rus okuluna nakillerinin yapýlmasýný istediklerini belirtmiþlerdir. Bu okulun dördüncü sýnýfýnda dört öðrenci vardýr ve bunlardan üçü Gürcü dilinde eðitim görmek istemediklerini belirterek devamsýzlýk yapmaya baþlamýþlardýr. Özellikle de Suliko GANGLIA öðrenim görmeyi reddetmiþtir. VOVBA'nýn okul müdürü olduðu Tkhina ortaokulunda öðrencilerin devam kayýtlarý ancak 17 Eylül tarihinden beri tutulmaktadýr. Önemli sayýda öðrenci okula devam etmemektedir. Bununla birlikte okul müdürü ve öðretmenler, devamsýzlýk nedenlerini açýklýða kavuþturmamýþtýr. Okul müdürü devamsýzlýk meselesini, öðrencilerin Gürcü dilinde eðitim görme konusundaki bariz gönülsüzlüklerine dayandýrmaktadýr. Mokva Köy Sel'sovet'indeki [Köy sovyeti] Achdava Ýlkokulu'nda dördüncü sýnýftaki on öðrenciden beþi okuldan ayrýlmýþtýr. Bu öðrencilerin isimleri þunlardýr: 1. Adleiba, V. 2. Kvikbiniia, M. 3. Samsoniia, B. 4. Samsoniia, M. 5. Dzhindzhua, Zh. Bu öðrenciler Gürcüce eðitim göremeyeceklerini beyan etmiþlerdir. Devlet Güvenliði Halk Sekreteri Abhazya ASSR, Devlet Güvenliði Komiseri GAGUA [imza] Ekim 1945 No. 2/1/-1573 Sohum
devam edecek...
SÖYLEÞÝ söyleþi
45
Üç Nesil Sürgün Hayatlar (2) Türkiye bir geçiþ ülkesi ve Ýstanbul da dünyaca bilinen bir metropol konumunda olduðundan her yýl binlerce göçmene, mülteciye ev sahipliði yapmak zorunda kalýyor, oysa bizler mültecilerin neler yaþadýklarýný bilmeden onlarla ayný kenti paylaþýyoruz. Aslýnda son yüzyýl içerisinde milyonlarca Kafkas ve Balkan göçmeninin akýnýna uðrayan bu topraklar, onlarýn da katýldýðý amansýz mücadelelerle kurulmuþtur.
GÝRÝN MUHAMMET SALMAK
T
arihsel süreç içerisinde, bir halkýn nesiller boyu yaþadýðý sürgüne ve bunun o halka olduðu kadar sürgün edildikleri topraklarda yaþayan halklara olan etkilerine iliþkin de pek çok örnekle karþýlaþýrýz Türkiye bir geçiþ ülkesi ve Ýstanbul da dünyaca bilinen bir metropol konumunda olduðundan her yýl binlerce göçmene, mülteciye ev sahipliði yapmak zorunda kalýyor, oysa bizler mültecilerin neler yaþadýklarýný bilmeden onlarla ayný kenti paylaþýyoruz. Aslýnda son yüzyýl içerisinde milyonlarca Kafkas ve Balkan göçmeninin akýnýna uðrayan bu topraklar, onlarýn da katýldýðý amansýz mücadelelerle kurulmuþtur. Kýsaca bu ülkede yaþayanlar, göçmenliðin ne olduðuna, hangi acýlarýn çekildiðine aþinadýr. Peki, bu veriler doðrultusunda biz mültecilerle ne kadar ilgiliyiz veya onlarý ne kadar tanýyoruz. Bence bu bir sorun ve çözülmeyi bekliyor, hem de 142 sene evvel benzer acýlarý yaþamýþ bir toplumun fertleri olarak sorumluluðun büyüðü biz Kafkasyalýlara düþüyor. Çok sayýda okuyucumuzun Ýstanbul'daki Çeçen kamplarýnýn varlýðýndan geçen sayýmýzda yayýnlanan röportaj sayesinde haberdar olduklarýný öðrendik. Anladýk ki devam eden sürgünün az biliniyor olmasý, kamplarla sizler arasýnda köprü görevini devam ettirmemizi gerektiriyor.
Abdi Mahmer - Bizlere öncelikle nerde ve ne zaman doðduðunuzu kýsaca hayatýnýzý anlatýr mýsýnýz? - Adým Abdi Mahmer, 1958 Grozni doðumluyum, Ýstanbul'da bulunan üç Çeçen Kampý'ndan biri olan
Fenerbahçe de altý senedir eþim ve çocuðumla birlikte yaþýyorum. 4 sene Grozni Üniversitesi'nde askeriyede doktor asistaný olmak için okudum ve sonra askere gittim. 197779 yýllarý arasýnda Sibirya'da askerlik yaptým. Askerlik görevim bittikten sonra Grozni'ye döndüm. 1983'te Çeçenistan'da bir sene kadar Saðlýk Bakanlýðý'nda müfettiþlik yaptýktan sonra tekrar Rusya'ya gittim, zaten Çeçenistan'da iþ olanaklarý olmadýðýndan birçok kiþi Rusya'ya geçiyordu. 1984'te evlendim. 1989 yýlýnda artýk Rusya çevre etki alanlarýndan çekilmeye baþlayýnca onlarýn boþalttýðý yönetim kadrolarý oldu bende bu dönemde öðretmenlik yaptým. - 1990 yýlýna kadar olan hayatýnýz nasýldý, Sovyet vatandaþý kimliðinizle? - Sovyetler Birliði içinde doðdum ve onlarýn yaþam tarzýnda, eðitiminde yetiþtim. Üst birlik kimliði altýndaydýk ama Ruslar herkesten üstünlerdi, kayrýlýrlardý. Dini yaþam nasýldý Çeçenistan'da Sovyet döneminde? Varolan Camiiler depo olarak kullanýlýrdý ve biz ilk cemaat olarak namazýmýzý 1992 yýlýnda kýlabildik, öncesinde böyle bir þey olmamýþtý. Bireysel olarak gizli þekilde namaz kýlanlar oluyordu fakat baskýlar nedeniyle cemaat olarak olmamýþtý. Cenazeler Ýslam dinine göre gömülüyordu. Din bilen bir büyüðümüz vardý, gerçi ona da sýk sýk KGB baský yapýyordu ve oda gençlere aktaramýyordu bilgilerini. Sovyetler Birliði zamanýnda kimin ajan olduðu belli deðildi, KGB fiþliyor baský yapýyordu. Benim dedem âlimdi, bende o vesile ile bir þeyler öðrendim ama korka korka, yoksa dini bilen pek insan yoktu. SSCB daðýldýktan sonra kf
46
beraber öðretmenliði býraktým. Zaten yaz aylarýnda öðretmenlik yapamýyordum.
1993'te de bir grup arkadaþýmla geleneksel kýyafetlerimizle Hacca gittik, herhangi bir baský unsuru kalmamýþtý artýk dinimizi rahatça yaþayabilmemiz için. - Ýlk savaþ patlak verdiðinde neler hissettin, ilk tepkin ne oldu? - 26 Kasým ilk savaþ çýktýðýnda arabamý satmak için pazara gidiyordum, uçaklar þehri bombalamaya baþladý. Þehir merkezindeydim eve dönüp tabancamý ve sarýlý olan Kur'an-ý mý alarak evdekilerle helalleþtim ve Baþkanlýk Sarayý'na doðru gittim. Aralýk ayýnda tekrar aðýr bombardýman baþladý savaþ iyice aðýrlaþtý.
“Rus karþýtý direniþ vardý ve öncelikli olarak Ruslar'ýn ülkeden çýkarýlmasý daha sonra iç hesaplaþmalarýn yapýlmasý gerektiði fikrindeydi herkes. Ruslar ayný zamanda Çeçenler toplanmadan Kafkasya'ya yayýlmadan Çeçenler'i ezmek istediler. Kimse Vahabiler, Dudayev, Mashadov, Þii, Sünni diye deðil Çeçenistan için savaþtý, daha sonra iç meseleleri kendi içlerinde çözeceklerdi.” - Ýki savaþ arasý yýllarda neler yaptýnýz? - Ýki savaþ arasýnda Grozni'den çýktým, Çeçenistan'da yaþananlardan dolayý artýk yorulmuþtum ve yurt dýþýna çýkmak istiyordum, fakat arkadaþlarým kalmam ve onlara destek olmam için beni ikna ettiler. 1996 ise Ruslar artýk çekildiler bende yavaþ yavaþ ülkemde politik olarak çalýþmaya baþladým. 1997 seçimlerinde Aslan Mashadov'un seçim kampanyasýnda çalýþtým, çevremi tanýdýklarýmý yönlendirmeye çalýþtým, yani propaganda yapýyorduk. Çeçenler arasýndaki politik ayrýlýklara kýzarak Grozni'ye döndüm ve politikadan uzaklaþtým. Grozniye dönünce Ruslardan boþalan devlet kademelerinden öðretmenlik görevini yapmaya baþladým. 1995 yýlýnda kendime jip aldým ve zor ulaþýlan tüm noktalara giderek arkadaþlarýma destek oldum gýda, elbise yardýmý saðladým. - Baþka iþlerle uðraþtýnýz mý veya bu iþlere neye göre giriyordun? - 1974 yýlýnda TV-Radyo kurslarý almýþtým ve 1997 de bir arkadaþýmýn aracýlýðý ile Çeçen Devlet Radyosu'nda sorumlu müdür olarak çalýþmaya baþladým. Bu iþle kf
- Vahabilerin geliþini ve zamanla nasýl yaþam alaný bulduklarýný anlatýr mýsýn? 1998' de Vahabiler ve Sufiler arasýnda iç kargaþalar yaþanmaya baþladý iþte tam o zamanlar ben de bir milletlin içinde ayrýlýklar olmamalý diyerek siyasetten ayrýldým. Vahabiler ilk olarak 1992'de geldiler ama ilk savaþta etkin deðildiler, zaten ilk savaþ milliyetçilik üzerine oturmuþtu. Ýlk savaþta Sovyetler'den ayrýlarak zengin petrol kaynaklarý bize kalacak ve zengin olacaktýk, Dudayev'i yüzde 10'luk kesim bu yüzden destekledi ama savaþ sonra aðarlaþýnca milliyetçilik devreye girdi, destekçisi arttý Dudayevin. Ýlk savaþ Rus karþýtlýðý çok yoktu ama zamanla iþler deðiþti. Ýkinci savaþ için en fazla iki senede biter dendi, neticede askeri yetiþmiþ kadrolar vardý yýllardýr savaþmýþlardý ve buna güveniliyordu. Ýkinci savaþta, Rus karþýtý direniþ vardý ve öncelikli olarak Ruslar'ýn ülkeden çýkarýlmasý daha sonra iç hesaplaþmalarýn yapýlmasý gerektiði fikrindeydi herkes. Ruslar ayný zamanda Çeçenler toplanmadan Kafkasya'ya yayýlmadan Çeçenler'i ezmek istediler. Kimse Vahabiler, Dudayev, Mashadov, Þii, Sünni diye deðil Çeçenistan için savaþtý, daha sonra iç meseleleri kendi içlerinde çözeceklerdi. - Anladýðýmýz kadarýyla aktif olarak mücadelenin içindeymiþsiniz, ülkeden neden ve hangi yolla çýktýnýz, neden çýkmak zorunda kaldýnýz? - 1999 Kasým ayýnda çýktým, savaþ artýk bezdirmiþti. Yastýk altýnda hazýr bomba ve silahla yatmak yordu. Herkes þehri boþalttý kimseler kalmadý artýk komþularým, çevremdekiler gitmiþlerdi öyle ki bir þey bulamamaktan kediler köpekler artýk turþu bile yiyorlardý. Kýzýmý ve eþimi Nazran'a yolladým daha güvende olurlar diye ama onlar da iki ay kalmadan geri döndüler. Yaþadýðýmýz yerde kimseler yoktu arada köye gidip geliyorduk zaten gaz elektrik su yoktu Grozni'de. Kýþ geliyordu kýþa karþý bir hazýrlýk yapma þansýmýz olmamýþtý ve üstüne hastalandým. Kalan savaþçýlar gelip geçerken bana eþini ve kýzýný çýkar buradan onlar için tehlikeli diyorlardý. Ruslar Nazran'a, Ýnguþetya'ya geçiþe izin verdiler kardeþim yengem oraya gittiler. Annem ve kýz kardeþimi de Daðýstan'a yolladým ama yolda Ruslar'ýn saldýrýsýna uðradýlar ve geri döndüler. Eþim benden ayrýlmak istemiyordu, sensiz ne yaparým, sen nereye ben oraya dedi, bende onu bir yere yollayamadým bir daha. - Size Ruslar'ýn bu denli aðýr saldýracaðýný düþünüyor muydunuz? - Ben esasen Ruslar ile bu kadar yakýnken o kadar paylaþýlmýþ hayatlar varken, bizlere bu kadar bombayý nasýl atarlar bizlere bunlarý nasýl yaparlar diye düþünüyordum. Þaþýyordum bu nasýl olabiliyor! Savaþ o kadar vahþi ilerliyordu ki, artýk soykýrým boyutlarýna
47
varmýþtý. Her yerde ölüler vardý ve onlarý tanýyan birileri bulmadan köpekler yüzlerini parçalamasýn diye elbiseleriyle yüzlerini örtmekten baþka bir þey yapamýyorduk. - Peki, madem þehir bu kadar boþaldý siz hale orda yaþamaya devam edebildiniz mi? - Biz de ailemle birlikte daða çýktýk þehri terk etmekten baþka çare de yoktu. Arabayla köprüleri havaya uçmuþ yollardan, çocukluðumun geçtiði daðlardan, derelerden geçerek ilerledim. Yollarý kullanmak imkânsýzdý, devamlý uçaklar geziyor ve hareket eden her þeyi vuruyorlardý. Hele ki grup halinde seyreden araçlar varsa þanslarý olmuyordu. Bizde iki araç gidiyorduk ve uçaklara görünmemek adýna hýzla ilerliyor, dað yollarýndan barýnýyorduk. - Arabanýzla þehirden bir baþka grupla birlikte yola çýktýnýz yani? - Evet, arabalarla Gürcistan'a geçtik. - Neden Gürcistan, peki orda mülteci kamplarýný veya Kistleri (Kistin) bildiðiniz için mi? Ne Kistinler'i ne de Pankisi diye bir yerleþimi daha önce duymamýþtým. Gürcistan tek geçiþti! Anlaþma vardý bize karþý ve tek geçilebilecek kapý orasýydý. - Giriþte nasýl bir muamele ile karþýlaþtýnýz, görevliler size karþý nasýl davrandýlar ön yargýlýlýlar mýydý? - Giriþte 100 dolar ve tabancamý verdim bana hemen geçiþ sonrasý dik olan dað yoluna çýkabilmem için yardým ettiler, arabayla çektiler. Daha ilerde tekrar polis kontrolü vardý ve gelenleri ya Tiflis ya da Pankisi Vadisi yoluna yönlendiriyorlardý. Param olsa ben Tiflis'e giderdim ama Pankisi köy neticede yatacak bir yer bulur, aileme yedirecek bir þeyler bulurum dedim ve Pankisi'ye gittim. - Pankisi Kampýna vardýðýnýzda neyle karþýlaþtýnýz sizi neler bekliyordu orada? - Yolda henüz Çeçen sýnýrýndayken bir bayandan bahsetmiþlerdi ve ondan yardým alabileceðim söylenmiþlerdi. Gidince aradým kadýný, buluþtuk ama yer olmadýðýný söyledi. Daha sonra baþka köyde boþ ev buldular ve orada 11 ay ailemle kaldýk. Çeçen pasaportlarla kaydolduk giriþte ve mülteci statüsü aldýk. UNICEF tarafýndan yemek almaya baþladýk. Resmi olarak Pankisi'de burada olduðumuzdan daha rahattýk ama ülke çok fakir, neticede o da Rusya'dan yeni ayrýlan ayakta durmaya çalýþan bir ülkeydi. Elektrik, su, gaz yok, para zaten kimsede yok, Türkiye'den yardýmlar geliyordu. Parasýzlýktan arabamý satmaya þehre gittim zaten baþkada bir kere daha gitmiþtim, þehre pek gidemedim. Çok ucuza aldýlar arabamý, 500 Dolara. Neticede pek ýsýnamadým Gürcistan'a. - Neden Türkiye'ye geldiniz neticede orada resmi
olarak varlýðýnýz tanýnýyordu? - 1993 yýlýnda aslýnda Türkiye'nin doðu illerinden geçmiþtim (Çeçenistan'dan Hacca giderken) ama nasýl bir ülke olduðunu pek anlamadýk o zaman. Müslümanlar yaþýyor diye biliyorduk tabii. Buda buraya gelmeme en büyük etken oldu zaten.
“Dönmeyi düþünemiyorum zira orda iki evim vardý biri yýkýldý diðeri de annem tarafýndan yok pahasýna satýldý. Düzen yok, kýzýmýn geleceði olmayacak, Ruslar var, onlara destek olanlar ve olmayanlar var kýsaca kargaþa var orada. Bir millet bu kadar bölünmüþ olmamalý bence.” - Hangi yollardan ve nasýl buraya geldiniz? - Ýki Sovyet pasaportu aldým sýnýrdan otobüse binerek Türkiye'ye giriþ yapmýþ olduk. Trabzon'dan Ýstanbul'a derken ekim ayýnda Ýstanbul'daydýk artýk. - Türkiye'de Çeçen kamplarý olduðunu biliyor muydunuz ve geldiðinizde ilk olarak nereye gittiniz? - Kamplardan haberim bile yoktu, Gürcistan'dayken Ýstanbul Fatih'te bulunan Çeçen Komitesi'nin telefon numarasýný vermiþlerdi ve gelince hemen aradým onlarý. Görüþmeler esnasýnda bir ay boyunca arkadaþlarýmda kaldým sonra da Fenerbahçe kampýný duydum ve buraya yerleþtim. 2000 senesinin kasým ayýndan beri Fenerbahçe'deyim. Komite Rus pasaportlarýmýzý aldý 3 aylýk ikamet verdiler sonra yine vereceklerini söylediler pasaportlarý aldýlar ama ne ikamet ne pasaport var artýk. Çeçen pasaportlarýmýz var elimizde onu da zaten kimse tanýmýyor. - Burada bizler sizi sürekli Kafkas kökenlilerin yaptýklarý organizasyonlarda görüyoruz, dergileri kitaplarý takip ediyorsunuz. Kýsaca buradaki yaþantýn ve düþüncelerin neler? - Kitap okuyorum, televizyon izliyorum, günlük yaþamý takip etmeye çalýþýyorum elimden geldiðince.
0048
Bence Türkiye normal seyrinde Müslüman bir ülke, insanlarda sýcaklýk ve samimiyet var oysa AB ülkelerinde kurumsal tanýma sahip çýkma var o da görev icabý, samimiyetten deðil bu da bizlerin burada kalmasýnýn sebebi oluyor sanýrým. - Çeçenistan'a dönme hususundaki fikirleriniz ne? - Dönmeyi düþünemiyorum zira orda iki evim vardý biri yýkýldý diðeri de annem tarafýndan yok pahasýna satýldý. Düzen yok, kýzýmýn geleceði olmayacak, Ruslar var, onlara destek olanlar ve olmayanlar var kýsaca kargaþa var orada. Bir millet bu kadar bölünmüþ olmamalý bence. - Savaþý gördün, geldin, Çeçenistan' da neler oluyor neler olmalý?
meye çalýþtým babadan para almadým. Burada da bir ailenin yanýnda veya baþka bir yerde baþka desteklerle yaþamaktansa burada kampta öyle veya böyle bir þekilde kendimce yaþýyorum. Ýstesem cemaatler falan yardým ederler bir þeyler olur ama yük olmak veya bakýldýðým hissi olmasýn diye kampta yaþamayý tercih ediyorum. - Genel olarak altý senedir buradasýn, baþka bir ülkeye geçmeyi düþündün mü? - Belçika'ya gidebilirim, kardeþimin yanýna. Burada bankaya adýma hesap bile açamýyorum elden paralar gelmeli veya gitmeli, kimliðim, yasal belgem yok. En azýndan yasal olarak bu gibi þeyleri saðlamak adýna gidebilirim. Türkiye'de yýllardýr yaþýyorum bunlarý saðlamam imkânsýz. Birde burada Avusturya'ya gitmiþ
“Ben burada 5 milyon Çerkesin yaþadýðýna inanmýyorum zira buradaki dernekleri vakýflarý ve organizasyonlara katýlýyorum ve hep ayný insanlarý görüyorum. Birlik olmak lazým beraber olmanýn anlamýný göremiyor ve farklý davranýyoruz her zaman. Bu burada da anavatanda da böyle.”
kf
-Savaþýn artýk biteceðini düþünmüyorum, daha yýllarca istikrarýn saðlanmasý çok zor. Ben savaþýn tüm Kafkasya'ya yayýlacaðýný bölgeden Ruslar'ýn çýkmamak adýna her þeyi yapacaðýna inanýyorum. Çünkü Ruslar çýksa ABD ve AB bölgeye girecek, bunu þimdi bile deniyorlar.
bir arkadaþýmýz var, geldiðinde pasaportu, saðlýk kartý ve çocuðunun devlet tarafýndan okutulduðunu söyledi bizlere. Bunlarýn saðlanmasý için ne kimlik ne de buradaki gibi manasýz sorular sorulmamýþ onlara, sadece devlet görmezden gelmek yerine, yapmak zorunda olduklarýný yapmýþ.
- Burada bir organizasyon bünyesinde veya yardýmla bir yerlere gitmek, yaþamak þansýn oldu mu? - Baðýmlý olmayý sevmedim ve kendimce yaþamayý seçtim, okuduðum dönemlerde bile kendi kendime yet-
- Saðlýk sorunlarýnýzý bugüne dek nasýl hallettiniz, hallediyorsunuz? - Önceleri iþi tam olarak bilmediðimiz için tam bir muamma halinde bekliyorduk neyi nasýl yaparýz bilme-
49
den birileri yol gösterir diye otururduk. Ya da Çeçen Komitesi'ni veya ÝHH'yý arýyorduk ama zaman geçiyordu. Þimdi ise saðlýk kurumlarýna gidiyorum ve dernekler bana yardýmcý oluyor ama bu bile çok ciddi bir sorun olarak devam ediyor týpký diðer sorunlarýmýz gibi. - Kýzýnýz var, onun eðitim meselesi nasýl halloldu peki? - Yaþý geldiði zaman okula kayýt ettirdik ama kýsa bir süre sonra okuldan atýldý. Hatta ben o zaman çok kýzmýþtým ve TGRT habere çýkmýþtým ve bu çocuklarý okutmak zorundayýz dedim, eðitimsiz olmalarý hepimiz için daha tehlikeli olur dedim. Daha sonrasýnda ise sadece misafir öðrenci olarak okula devam ediyorlar ve yasal olarak orada olduklarýna dair bir belge alamýyor-
konusu deðil. Ýnþaat iþlerinde su daðýtýmýnda, ticarette birilerinin yanýnda Aksaray, Laleli de çalýþanlar var. Eskiden çok daha az paraya hatta hiç para vermeden çalýþtýranlar oluyordu bizim hakkýmýzý arayamayacaðýmýzý bildikleri için, ama þimdilerde patronlar biraz daha hakkýmýzý vermeye baþladýlar ama Sosyal güvence yok tabiî ki. - Sen neler yaparak gününü geçiriyorsun? - Aslýnda param ve umudum yok diye oturmuyorum; spora gidiyorum, bilgisayar kursuna gittim, hatta Ýngilizce kursuna bile gittim. Geçen sene bahar ayýnda Kafkasya Forumu'nun düzenlediði Kafkasya Derslerine 3 ay boyunca katýlarak siyasal yaþamda Çerkesler'i ve onlarýn bu ülkedeki duruþlarýna dair fikirler edindim. Kütüphanelere, derneklere, Þamil
“Param ve umudum yok diye oturmuyorum; spora gidiyorum, bilgisayar kursuna gittim, hatta Ýngilizce kursuna bile gittim. Geçen sene bahar ayýnda Kafkasya Forumu'nun düzenlediði Kafkasya Derslerine 3 ay boyunca katýlarak siyasal yaþamda Çerkesler'i ve onlarýn bu ülkedeki duruþlarýna dair fikirler edindim.” lar. Resmen kayýtlarý olmadýðý için kitap yardýmýndan eðitim desteðine bir þey alamýyorlar. Öðretmenleri kim olduklarýný durumlarýný bildikleri için ellerinden geleni yapýyor yardýmcý oluyor ama resmen yoklar. Çocuklarýmýz da bizlerin bu ülkede ki varlýðýmýzýn göz ardý edildiði gibi göz ardý ediliyorlar. - Parasal kaynaklarýnýz neler, çalýþanlar var mý? - Dediðim gibi resmen varlýðýmýz olmadýðý için resmi iþlerde SSK kapsamýnda çalýþýlmasý diye bir þey söz
Vakfýna, Kafkas Vakfý’na gidiyorum burada yaþayan Çerkeslerle iliþkiler kuruyor sohbet ediyorum yani buradaki yaþamý, nabzý takip etmeye uðraþýyorum. - Türkiye de bu kadar çok Çerkes nüfusu olduðunu biliyor muydun? - Ben burada 5 milyon Çerkesin yaþadýðýna inanmýyorum zira buradaki dernekleri vakýflarý ve organizasyonlara katýlýyorum ve hep ayný insanlarý görüyorum. Birlik olmak lazým beraber olmanýn anlamýný göremiy-
kf
50
or ve farklý davranýyoruz her zaman. Bu burada da anavatanda da böyle. - Peki, Türkiye'deki varlýðýnýzý nasýl görüyorsun? Burada yaþamaya devam mý edeceksiniz. Müslüman halk var diye 142 sene evvel bizim atalarýmýz geldi, geri dönüþ hayalleri vardý ama bugün buradayýz. Siz de böylemi olacaksýnýz? - Biz kamplarda ve þehirde ayrý evlerde kalanlar toplan 1500 kiþi civarýndayýz, daha senin dediklerini konuþmak için erken. Önceden gelen sizlerden örnek almamýz gereken çok þeyler var, ders almamýz gerek. Onca senedir bu ülkenin kaderinde rol oynadýnýz, önemli insanlar yetiþtirdiniz doktorlar, hâkimler, bakanlar, askerler ve avukatlar ama biz kardeþleriniz için yasal olarak bir þeyler yapamadýnýz. Devlete bizleri yansýtamadýnýz, varlýðýmýzý hayatýmýzý geleceðimizi kimliðimizi savunamadýnýz. Kardeþim Belçika'ya 2000 senesinde mülteci olarak gitmiþti.
1992 senesinde Grozni de, Abhaz kardeþlerimizi Ortodoks Gürcüler öldürüyor diye Allah-u Ekber nidalarýyla baþkanlýk sarayý önünde binlerce Çeçen savaþa katýlmak için toplandý. Biz de 1991'de Sovyetler'den ayrýldýk, Abhazlar'ý da din kardeþliði ile ayýralým Gürcüler'den dedik. Ama bu savaþýn galibi bizleri kullanan Ruslar oldu ne yazýk ki, Ruslar, Çeçenler, Ermeniler, Abhazlar hep beraber Gürcülere karþý savaþtýlar ama Rusya Abhazya'ya konmak istiyordu ve öyle de oldu. Annemde Çeçenistan'dan 6 aylýk vize ile oðullarýný, torunlarýný görmeye gidiyordu Ýstanbul aktarmalý. Bir hafta burada bizimle kaldý sonra Amsterdam'a gitti ama orda tutuklandý ve hemen geldiði yer olan Ýstanbul'a gönderildi burada 3 hafta yabancý þubede kaldý þimdi de burada yanýmda. Torunlarýný görmek için çýktý yola ama Belçika'ya gidemedi kardeþime, yakýnda dönecek evine. Bende tutuklama olunca hemen komiteyi aradým ve karakola gittim, memur sende kimsin kimliðin yoksa seni tutuklamak zorundayým dedi. Ben yalnýz deðilim binlerce ben var ama bu senin ve devletinin
suçu zaten dedim. Yabancýlar þubesinde avukat lazým oldu kimi arasam o ona o ona pasladý ve en son tamam hallederiz derken kimse yardýmýma gelmeden zaman içinde biz çýktýk zaten. Sizlere aferin demekten baþka ne diyebilirim. Sizler gibi güçsüz olmak istemediðimiz kesin ama ne olacaðýmýzý kestirmekte zor. (Biz bir araya gelemedik, tüm avukatlar, görevliler bir araya gelip çalýþamýyor ideolojik, saðcý, solcu diyoruz birbirimize ve ayrýþýyoruz. Bir iþ yapamaz hale geliyoruz, ben ayrýlsam sen ayrýlsan kim ne yapacak zayýflamaktan baþka). - Size anneniz babanýz neler söylüyorlar? Onlar orda, siz burada, kardeþiniz Belçika'da zor olmuyor mu? - Tabiî ki, yanlarýnda olmamýzý istiyorlar beraber olalým diyorlar ama ben çocuðumu o kadar kargaþanýn olduðu yere sokmak istemiyorum. - Ailen orada nasýl geçiniyor? - Sovyet Birliði döneminden emekliler, o maaþlarý ile geçiniyorlar. Sovyet döneminde maaþlarýn ciddi bir oraný kesilir hatta bu oran yüzde 5-6 en yüksek maaþ alanýydý gerisi ise kesintiydi. Yani az maaþ çok kesinti. Þimdi annemde babamda 15'er dolar emeklilik maaþý alýyorlar ve geçiniyorlar. - Çeçenistan'a dönsen seni ne bekliyor? - Ruslar tarihleri boyunca küçük yerlerde kargaþa çýkarmayý baþarmýþlardýr, ideolojik ayrýþmalar var ülkemde ve zamanýnda Mashadov'u desteklediðim için tehlikeli olabilir. Dedemi, amcalarýmý öldürdüler Kazakistan'a sürüldük, soykýrýma uðradýk bunlar tekrar olabilir, kýsacasý orada beni iyi þeylerin beklediðini sanmýyorum. Ýlk savaþta siz burada birlik beraberlik içinde bir þeyler yapsaydýnýz olaylar tazeyken, bizler þimdi belki de bu durumda olmazdýk. Zira zaman geçince müdahale edilemez oldu, Rusya artýk her þeyi kullanarak iç meselem diye empoze etti dünyaya. Böylelikle bizler artýk görülmeyen yüzü olduk savaþýn. Küçük yerel sorunlar olduk ve kimseyi ilgilendirmiyoruz. Abhazya da böyle oldu, birkaç bin kiþi ölüyor bu sayý o bölgeler için ciddi kayýp demek, Çeçen meselesi gibi örtülüyor ve sizler de yeteri kadar ses çýkaramýyorsunuz. - Abhazya'da savaþ çýktýðýnda neler oldu Çeçenistan da? - 1992 senesinde Grozni de, Abhaz kardeþlerimizi Ortodoks Gürcüler öldürüyor diye Allah-u Ekber nidalarýyla baþkanlýk sarayý önünde binlerce Çeçen savaþa katýlmak için toplandý. Biz de 1991'de Sovyetler'den ayrýldýk, Abhazlar'ý da din kardeþliði ile ayýralým Gürcüler'den dedik. Ama bu savaþýn galibi bizleri kullanan Ruslar oldu ne yazýk ki, Ruslar, Çeçenler, Ermeniler, Abhazlar hep beraber Gürcülere karþý savaþtýlar ama Rusya Abhazya'ya konmak istiyordu ve öyle de oldu.
51
- Tekrar Abhazya'da savaþ söylemleri var bu savaþa Çeçenlerin katýlmasý muhtemel mi neticede Abhazya Ruslar tarafýndan destekleniyor ama ayný Ruslar Çeçenistan'ý yok etmeye uðraþýyor? - Çeçenler o savaþa katýlýr ama Rus yanlýsý olanlar. - Ruslar böyle bir savaþý isterler mi bölgede? - Eskiden bölgede bir tek kazanan vardý oda Rusya idi. Þimdi ise Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattýyla beraber özellikle kazananlar Ruslar deðil. Çeçenistan'ýn iþgali ile Ruslar bölgenin kaynaklarýný emiyor rahatlýkla. Abhazlar'ý kullanarak ta Gürcistan da böyle planlar yapýyor olabilir. Neticede her savaþ bir oyundur, kurgudur daima kaynak paylaþýmýndan çýkar ve hep küçükler ortada olduklarý halde kaybederler. Ruslar daha hýrslý oldu daima orada yaþayan halklardan. 988 diyorlar tarihe çýkýþlarýný ama 1400'lere dek yaptýklarý bir þey yok. Bizlerse akýllýyýz, otantiðiz dedik sabit kaldýk, yok olduk. Hýrslý olan asker, silah yaptýlar utanmadan herkesi kullandýlar ilerlediler. Kaberdeyler'in atlarý ile Avrupa'ya gittiler ama sonrada Çerkesler'i tanýmadýlar. Baðýmsýzlýk düþmanlýk deðil ki, izin vermediler bize uygun þekilde yaþamaya. Savaþtýlar bizlerle, baþka topraklarda gözümüz olmadý tarih boyunca. Var olan, yaþadýðýmýz topraklarda hak istedik yasalarýmýzla, hür yaþamak baskýsýz yaþam istedik. - Sizi Gürcistan da iken Abhazya ya destek olduðunuz için hiç eleþtiren oldu mu? - Pankisi vadisinde Ahmedi þehrine giderken Gürcüler'in olduðu Kistinler'in az olduðu bir yerde askerler nöbet tutuyordu ve pasaport sordular biz geçerken. Askerlerden biri sizin yüzünüzden çýktým Abhazya'dan ben orda yaþýyordum aslýnda diyerek sitem etti ama zaten yaþadýðýmýz bölgede çok Gürcü olmadýðýndan baþkada bir þey diyen olmadý. - Son olarak buradaki yaþantýndan beklentin nedir? - Hayatým yasal olsun istiyorum o bakýmdan yurt dýþýna çýkmak istiyorum ama burada da yasal olmak isterim hatta bazen 5-10 kiþilik iþ kurabilsem baþlangýçta, sonra daha fazla insan alsam ama devlet bana fýrsat vermeli ki bende o da kazansýn. Birileri gelsin de yardým getirsin diye beklemek zor. -Dergimiz adýna bizlere vakit ayýrdýðýnýz ve yardýmcý olduðunuz için teþekkür ediyoruz Abdi Bey.
Röportaj sonrasýnda bizlerinde iyi temennilerini eklemekten baþka; Devletlerin halklarýna vermek zorunda olduðu en basit temel ihtiyaçlara bile ulaþmaktan uzak insanlarýn çýktýklarý kurtuluþ yolculuðunda, aslýnda bizlere iyi bir dost olmaktan baþka bir þey düþmediðini düþünüyoruz. Dünya'da her yýl sayýsý
artan mülteciler için yapmamýz gereken onlara balýk vermek deðil, onlara balýk tutmayý öðretmektir. Unutulmamalýdýr ki, kimsenin kimseye karþý bir üstünlüðü ve önceliði yoktur, her birey gibi eþit haklara sahibiz. Haklarýndan yoksun býrakýlanlara da yardým etmekle mükellefiz. Ýdeolojik, politik bakýþýmýz, duruþumuz ne olursa olsun, bizlere medya aracýlýðýyla sunulan her þeyden baðýmsýz, mültecilerin de geride býraktýklarý acýlara raðmen, geleceðe dair beklentileri, hayalleri ve insanca yaþam haklarý var!
52
DENEME deneme
Küreselleþme ve Diaspora Kimliði Üzerine Yaþadýðýmýz dünya ayný anda hem küçülüyor hem de büyüyor. Büyüyor, zira þimdiye kadar ufkumuz hiçbir zaman bu kadar geniþlememiþ ve uzun mesafeler arasýnda iletiþim kurma imkâný doðmamýþtýr. Dünya küçülüyor, zira bütün bu mesafeler aþýldýðý zaman "baþka" bir dünyanýn olmadýðýný görüyoruz1.
WATÝRÝPHA YASEMIN ORAL
F
arklý farklý gelecek senaryolarý ve post-modernizm tartýþmalarý ile modern dünya düzeni söylemlerinin sýnýrlarý arasýnda sýkýþmýþ bir "bugün" yaþýyoruz. Bir yandan da modern yaþam biçimleri, müzik türleri ve kiþiliklerden söz ediyoruz. Bu sýnýrlar-arasý dönemin en önemli öðelerinden ve modernizmin en temel sonuçlarýndan biri olarak karþýmýza çýkýyor küreselleþme. Paradoksal olarak bir taraftan ölçek geniþlemesini ifade ederken, diðer taraftan da ölçek daralmasýna iþaret ediyor . Hem yerel hem de evrensel kutuplarda gerçekleþen deðiþimin bir parçasý olarak bireyleri, daha geniþ ölçekli kurumlarla ve sistemlerle baðlantýlý ve baðýmlý duruma getiriyor. Gittikçe küçülen dýþ dünyayý tek tek ülkeler ve toplumlar üzerinde oynadýðý biçimlendirici rolleri etkileri açýsýndan farklý düzlemlerde ele almak mümkün. Siyasal ve ekonomik alanda ölçek geniþlemeleri yaþanýrken, küreselleþme daha dolaysýz gözlemlenebilir bir biçim alýyor. "Kültürel Küreselleþme" ise oldukça farklý biçimlerde kendini gerçekleþtiriyor. Kültürel Küreselleþme: Dünya gerçekten küçük kir köy mü? Kültürel küreselleþme ölçek geniþlemesinin ve daralmasýnýn bir arada yürüdüðü bir yol, bir süreç. Bilgisayarla gelen iletiþim devrimi ile uluslararasý sermayenin de etkisiyle, benzer davranýþ biçimleri evrensel bir kültür olarak tüm dünyaya yayýlýyor. Böylece dünyada, ýrk, dil, din ve ülke farký gözetmeksizin ayný marka gazoz içen, ayný marka ayakkabý giyen ve ayný tür köfte yiyen ortak bir kültür geliþtiriliyor . Kültürlerin deðiþime uðramasýyla tek tipliliðe
kf
doðru giden bu süreç tam da küreselleþmenin özünü oluþturmaktadýr aslýnda. Modern iletiþim araçlarý ve medya ise küreselleþmenin kültürleme etkisini artýrmada ve güçlendirmede oldukça etkin bir rol oynamaktadýr. Modern dünyanýn kültürü "popüler kültür", televizyon, sinema, bilgisayar ve internet aracýlýðýyla yerel kültürleri teslim alarak çok kültürlü dünyamýzý ele geçirmeye çalýþýyor. Ancak, küreselleþmenin kültürel düzlemde ortaya çýkardýðý diðer bir önemli sonuç da hem insan haklarýnýn hem de her türlü mikro-milliyetçi eðilimin ve etnik kültürel kimliklerin daha geniþ ölçekte kabul görmesi ve önemsenmesidir . Bu anlamda küreselleþmeyi, birleþtirirken ayný zamanda parçalara da ayýran eþitsiz bir geliþim süreci olarak tanýmlayabiliriz . Bir bütün olarak dünyadaki kültürel çeþitlilik göz önüne alýndýðýnda, küreselleþmeyi sadece Batý kurumlarýnýn dünya üzerindeki diðer kültürleri ezip geçerek yayýlmasý olarak ele almak çok naif bir bakýþ açýsý olacaktýr. Küreselleþme içinde artýk "baþkalarýnýn" olmadýðý bir toplumsal yapý yaratmak amacýyla ölçeði geniþletirken, bölgesel ve etnik bilinçlenme þeklinde karþýmýza çýkan bir ölçek daralmasýna da tanýk oluyoruz aslýnda. Bu durumda da dünya gerçekten küçük bir köy mü sorusunu sormak yerine biz nasýl bir dünyada yaþamak istiyoruz sorusunu sormak daha doðru gibi görünüyor. Kültürel Kimlikler: Zenginlik kaynaðý mýdýr, çatýþma alaný mýdýr? Kültürel alanda, küresel eðilimlerin yanýnda, dünyada-
53
ki farklý kültürleri ve onlarý tanýmlayan ekinsel ögeleri nasýl deðerlendirdiðimiz nasýl bir dünyada yaþamak istediðimizin yanýtý bir bakýma. Ayrýlýklarý bir çatýþma unsuru olarak kabul edip eritmeye çalýþmak da mümkün, zenginlik olarak kabul edip yaþatmaya çalýþmak da. Bu noktada "kültürel kimlik" açýmlanmasý gereken önemli bir olgu olarak çýkýyor karþýmýza. Kimlik kavramý bireylerin kendilerini dünyayla nasýl iliþkilendirdiðine, o iliþkinin zaman ve uzam içinde nasýl biçimlendiðine ve deðiþtiðine ve geleceðe iliþkin bireysel olasýlýklarýný nasýl anladýklarýna iþaret eder. Peki, kültürel kimlik ve toplumsal kimlik birbirinden nasýl ayrýlýr? Toplumsal kimlik, aile, okul, iþyeri, kamu hizmetleri vb. kurumlar yoluyla birey ve en geniþ
Ortak bir dil, tarih ve anlayýþ bilinci geliþtirmek sadece birkaç ritüel veya dansa iliþkin bilgi ve deneyim sahibi olmaktan ibaret deðildir ne yazýk ki! Özgün bir kültürel kimlik bundan çok daha fazlasýdýr bir deðiþim süreciyken, farklý kültürleri olduðu gibi korunmasý gereken bir çeþit miras olarak deðerlendirmek ancak belli koþullarda gerçekçi bir yaklaþým olacaktýr. Eðer kültürü estetik ve sanatsal boyutuyla veya yazýnsal boyutuyla ele alýyorsak bu tabi ki olasýdýr, hatta olmasý gerekendir. Ve elbette sahip olunan ortak dil ve tarihe iliþkin verileri ve bilgileri korumak ve gelecek nesillere aktarmak sadece kendi toplumumuz için deðil tüm insanlýk için önemli bir sorumluluk ve görevdir. Ancak, kültürü yaþam alanlarý ve biçimleri çerçevesinde deðerlendirdiðimiz de ilk haliyle korunmasý neredeyse imkânsýz hale gelir. Bu durum sahip olunan ortak ve temel anlayýþ biçimlerini, deðer yargýlarýný kaybetmek deðildir ama, sadece onlarý gösterme ve gerçekleþtirme biçimleri deðiþir çoðunlukla. Ancak böyle bir bakýþ açýsýyla farklý kültürleri ve kültürel kimliklerimizi birer çatýþma alaný olmaktan çýkarýp zenginlik kaynaðýna dönüþtürebiliriz. Kuzey Kafkas Diasporasý: Küreselleþme ve kültürel kimlik
anlamýyla toplum arasýnda kurulan iliþki olarak tanýmlanýrken; kültürel kimlik birey ve ortak bir dil, ortak bir tarih ve benzer dünyayý algýlama biçimlerini paylaþan grup üyeleri arasýnda kurulan iliþki olarak tanýmlanýr . Ancak kültür olgusu duraðan ve homojen deðildir. Yani, sadece ortak bir bilgi, tarih ve anlayýþ bütünü deðil, devingen süreçlerdir. Ýþte tam da bu noktada farklý biçimlerde tanýmladýðýmýz toplumsal ve kültürel kimliklerimizin nasýl bir iliþki içinde olduðunu fark ediyoruz. Toplumsal ve kültürel kimliklerimiz koþullara ve gereksinimlere göre kullanmayý tercih edebileceðimiz, birbirinden tamamen baðýmsýz iki ayrý deðiþmez yapý gibi görülmemelidir. Özellikle de içinde yaþadýðýmýz modern zamanlarda! Sahip olduðumuz bu iki kimlik sürekli bir etkileþim içindedir ve bu etkileþimin de deðiþimi kaçýnýlmaz kýlacaðý çok açýk. Kültür sürekli
Kültürel kimliðimizin yaþam alanlarý üzerindeki etkisi açýsýndan, Türkiye'deki Kuzey Kafkas diasporasý için de durum pek farklý deðildir. Genç Cumhuriyet döneminde küçük yerleþimlerinde kendilerine özgü kültürlerini koruyarak yaþamaya çalýþan Kuzey Kafkasya göçmenleri 1960'lardan bugüne yoðun þehirleþme süreciyle birlikte öncelikli olarak toplumsal kimlikleri ve elbette kültürel kimlikleri açýsýndan yeni bir deðiþim sürecine girmiþlerdir. Özellikle köylerdeki genç nüfusun azalarak kentlere göç etmesi kültürel dinamiklerin deðiþmesine ve buna paralel olarak da özgün kültürel deðerlerin ve kodlarýn çözülmesine neden olmuþtur. Uzun zaman boyunca kültürel birikimlerini ve özelliklerini korumaya çalýþan Kafkas diasporasýnýn böyle bir süreç içinde toplumsal ve kültürel kimliklerini bir arada yaþatmasý da zorlaþmýþtýr. Özellikle genç kuþaklarýn kendi kültürlerine yabancýlaþmasý diaspora içinde önemli bir sorun olarak ortaya çýkmýþtýr. Ortak bir dil, tarih ve anlayýþ bilinci geliþtirmek sadece birkaç ritüel veya dansa iliþkin bilgi ve deneyim sahibi olmaktan ibaret deðildir ne yazýk ki! Özgün bir kültürel kimlik bundan çok daha fazlasýdýr. Ancak, unutulmamalýdýr ki kültür toplumsal etkileþimler yoluyla üretilir ve, süreç içinde yeniden ve yeniden biçimlenir. Kültürel kimliðimize bir çeþit deðiþmez özsel varlýk gibi yaklaþmak, hem kendi etnik dinamiklerimiz hem de daha geniþ toplumsal dinamikler açýsýndan sürekli çatýþma alanlarý yaratmaktan öteye gitkf
54
meyecektir. Kültürler ve yaþam biçimleri deðiþir. Kültürel göstergeler en homojen olduðu düþünülen toplumlar ve gruplar içinde bile evrim gösterebilir. Korunmasý gereken -ama korunabilmesi için öncelikle ortaya çýkarýlmasý gereken- sahip olunan ortak toplumsal hatýralar, tarihi bilgiler, ritüeller ve dilsel ögelerdir. Ancak o zaman kültürel kimliðimizi gerçek anlamda tanýmlamýþ oluruz. Ancak o zaman ortak deðerlerimizi, normlarýmýzý ve geleneklerimizi biçimlendiren özü keþfetmiþ ve yaþatmýþ oluruz. Kültüre baðlý deðerler dizgesi olarak ortaya çýkan kültürel þemalar, deðer yargýlarý ve iliþki biçimleri, en genel anlamýyla, yaþam alanlarý içindeki tutum ve davranýþlarý anlamayý ve oluþturmayý saðlayan temel unsurlardýr. Bunlarý gösterme ve gerçekleþtirme biçimlerindeki deðiþim bunlarý kaybettiðimiz þeklinde yorumlanmamalýdýr. Peki, özellikle, eðitim ve iþ gibi sebeplerle daha çok kentlerde, heterojen bir kültürel yapý içinde yaþamaya baþlayan genç kuþaklar olarak tarihsel, dilsel ve geleneklerimize iliþkin ortak bir bilinç geliþtirebiliyor muyuz? Etnik olarak Kuzey Kafkasyalý olduðumuzu bilmenin ve sembolik birkaç folklorik bilginin ötesine geçebiliyor muyuz? Bir baþka deyiþle, daha derinlere, görüntülerin ötesine geçip, kültürel kimliðimizin üst yapýsýndaki göstergelerine temel oluþturan alt yapýya iliþkin içe dönük bir anlayýþ geliþtirebiliyor muyuz? Hala cevap bekleyen bu sorularýn amacý þikayet veya suçlama deðil bir çeþit öz eleþtiridir. Burada amaç, bizöteki ayrýmý ekseninde daha çok ötekileþtirmek ve yabancýlaþmak deðil kültürel sorumluluk bilinciyle eleþtirel bir içe bakýþ ekseni oluþturmaktýr. Ortak bir dil, tarih ve anlayýþ bilinci geliþtirmek sadece birkaç ritüel veya dansa iliþkin bilgi ve deneyim sahibi olmaktan ibaret deðildir ne yazýk ki! Özgün bir kültürel kimlik bundan çok daha fazlasýdýr. Aslýnda özümsenmemiþ "göstermelik" tutum ve davranýþ biçimleriyle sadece
özgün birer kültürel kimliðe sahip bireyler görüntüsü vermekten öteye geçemeyiz. Bu nedenledir ki, örneðin, "saygý" ve "misafirperverlik" gibi önemli deðerlerimizi ilk kuþaklarda olduðu gibi, ayný biçimlerde korumayý beklemek hata olur. Önemli olan bu deðerlerden örülmüþ kültürel bilince sahip olmak olmalýdýr, bu deðerleri gerçekleþtirme biçimleri deðil. Hiç þüphe yok ki zorunlu olarak "öteki"nin yanýnda yaþamak zorunda býrakýlmýþ toplumlarýn ve gruplarýn kendi kültürel kodlarýný ve göstergelerini koruma çabasý son derece anlaþýlabilir bir olgudur. Ancak bu çaba romantize edilmiþ bir kültür anlayýþý taþýmamalýdýr. Çünkü romantik bir kültür anlayýþýyla korumacýlýk/müzecilik bilincinden öteye geçebilmemiz, böyle bir müzecilik bilinciyle de kültürel kimliðimizi daima bir "nesne" olarak saklamaktan öteye gitmemiz pek olasý görünmüyor. Hýzlý ve köklü deðiþimlerin olduðu dünyamýzda kültürel kimliðimizi korumak çevremizdeki deðiþimlere ve yeniliklere kapalý kalmak demek olmamalýdýr. Çünkü, çevremizdeki deðiþimlere kapalý olmak farklýlýklara tahammül gösterememektir bir anlamda. Ve "öteki"ne tahammül gösteremeyen toplumlar kendilerine saygý gösterilmesini de bekleyemezler aslýnda. Kültürel kimliðimizi korumanýn önemli bir koþulu da hem içe hem de dýþa dönük olarak farkýndalýk geliþtirmektir: Önce kendini ve özünü bilmek, sonra dýþarýdaki farklýlýklarý tolere edebilmek ve saygý göstermektir. Böyle bir farkýndalýk her þeyden önce önyargýlardan arýndýrýlmýþ bir tutum gerektirirhem içe hem de dýþa dönük olarak. Çünkü bireylerin kendi kültürlerine bakýþ açýlarý aslýnda baþka kültürlere ve kültürel olgulara bakýþýnýn bir aynasýdýr. Her ne kadar küresel eðilimler, içinde "öteki"nin olmadýðý bir toplumsal yapý yaratmaya çalýþsa da gerçek hiç de öyle deðildir. Etrafýmýzý kuþatan kültürel çokluk birey olarak kendimizi dünyayla nasýl iliþkilendirdiðimizi, yani kimliðimizi tanýmlamada çok belirleyici bir rol oynamaktadýr. Çoðu zaman önyargýya dayalý pek de gerçeði yansýtmayan kültürel genellemeler, içinde yaþadýðýmýz kültürel çeþitliliðe ters düþen bir bakýþ açýsý olarak öne çýkar. "Kimlik" ve "kültür" gibi olgularýn doðru bir biçimde tanýmlanmasý ve gerçekleþtirilmesi, hýzla küreselleþtirilen dünyamýzda sözde egemen kültürle diðer etnik kültürler arasýndaki geleneksel güç dengelerini kýrabilmenin ve deðiþtirebilmenin önemli araçlarýndan biridir. Biz genç kuþaklarýn sorumluluðu da kendi dýþýndakini öteki olarak gören, içine kapalý kaygý verici türden bir milliyetçilik anlayýþý oluþturmamýz deðil, hem kendisi hem de farklý olanla eleþtirel ama empatik ve yapýcý iliþkiye giren bir anlayýþ oluþturmaktýr. Diaspora kimliði geçmiþ ve gelecek, ben ve öteki, burasý ve anavatan ve yerel ve evrensel arasýnda kurulan bir köprü gibi görülmelidir. Çok kültürlü çoðulcu bir birlikte yaþam böyle bir anlayýþ gerektirir.
ÝNCELEME inceleme
Basklar Ýçin Bir Kaç Söz
Basklar enteresan bir halk olduklarý gibi özellikle biz Abhaz ve Gürcüler için incelenmeye deðer. Basklarýn vataný Baskonya'nýn doðasý Abhazya'ya çok benziyor. Tarihte karþýlaþtýklarý sorunlar Abhazlarýn karþýlaþtýklarý sorunlarla örtüþüyor, gibi. Dillerimiz yapý bakýmýndan birbirlerine çok benzemekte olup kullanýlan ortak kelime sayýsýnýn da çok olduðunu tahmin ediyoruz. Ulaþabildiðimiz bazý materyallerden yararlanarak Abhazlarla Basklarýn tarihlerini, kültürlerini, dillerini, literatürlerini incelemeye çalýþacaðýz.
ÇEIVIRI: AJIBA FARUK METIN
B
asklar kendilerini (Euskaldunak), ülkeleri Baskonya'yý (Euskadi) veya (Eskual) Bask ülkesi, dillerini ise (Euskara) diye adlandýrýyorlar. Baskonya'nýn bir bölümü Fransa sýnýrlarý içinde (Üç vilayet), bir bölümü Ýspanya sýnýrlarý içindedir (Dört vilayet). Ýspanyadaki dört vilayetin genel adý (Eskadi) olup Fransa sýnýrýna bitiþiktir. Ýsimleri Biskay, Alava, Navarra, Gipuskoa'dýr. Alaný 8.000km olup Abhazya'nýn alanýna yakýndýr. Nüfusu ise 400 bin kadardýr. Fransa sýnýrlarý içindeki vilayetler Sul veya Sulet, Labur ve aþaðý Navaradýr. Her üç vilayette 200 bin kadar Basklý yaþýyor. 17.yy da Amerika'ya giden Basklar bugün Uruguay, Arjantin, vb. Latin Amerika ülkelerinde yaþýyorlar. Baskonya týpký Abhazya gibi daðlýk bir ülkedir. Daðlarýn yüksekliði 3 bin, 3500 mt arasýndadýr. Ýklimi okyanus iklimi olup Ocak ayýnda 8 derece, Agustos ayýnda 20 derecedir. Abhazya'da yetiþen kestane, meþe, gürgen, vb. gibi aðaç türlerinin Baskonya'da da yetiþmektedir. Dað köylerinde hayvan (Özellikle koyun) yetiþtirilmektedir. (Manes) denen koyun cinsi meþhurdur. Keten, kenevir, arpa, üzüm, sebze, buðday, mais adlý mýsýra benzer bir bitki üretilmektedir. Þehirlerde sanayi geliþmiþtir. Bilbao bir sanayi ve iþçi kentidir. Demir madeni ocaklarý ve metalurji önemli ölçüdedir. Sansebastiyan ve Pasahes birer liman þehri olup saðlýk turizmi bakýmýndan önemlidir. Bask halkýnýn kökenleri hakkýnda tarihçiler deðiþik görüþler ileri sürmüþlerdir. Bazýlarý batan efsane kýta (Atlantida) dan sað kalabilenlerin torunlarý olduklarýný iddia ediyorlar. Basklarýn Avrupa Kromanyon halkýndan geldiðini iddia edenlerde var. Bir teoriye göre ise Prenedeki Ýber halkýnýn torunlarýdýr. Kafkas halklarý ile Basklarýn ilgisini ortaya atan olarak akademik N.M.Marr'ý sayabiliriz. Marr Baskonya'nýn Fransa böl-
gesine gidip geldikten sonra geliþtirdiði bu teorinin 1950'de ayný konuda yapýlan toplantýdan sonra desteklemekten vazgeçmiþtir. Akademik A.Çikobava'ya göre Ýber-Kafkas dilleri ile ilgilenen dil bilimciler, Baskça ile Kafkasya'da konuþulan diller arasýndaki tarihsel ilgileri de karþýlaþtýrýlmalýdýr. Bugün bildiðimiz kadarýyla Basklarýn Biskaydaki yaþamlarý çok eskilere dayanýr. (Biskay) adýný da (Bask-Bisk) ten geldiðini düþünüyoruz. Tarihte Bask yurdu çok daha geniþti. Arkeolog ve Antropologlarýn eski Bask mezarlarýndan çýkardýklarý kafataslarýnýn alýnlarýnýn geniþliðine bakýlýrsa onarlýn günümüz Basklarýnýn atalarý olduklarý açýk olarak görülür. Ýspanyollarýn kafa yapýsý Basklarýnkinden farklýdýr. Güney Pirenede yaþayan Basklarýn pek çoðu antropolojik tip olarak Abhazlarla, Gürcülere benzemektedir. Tenleri sarýþýn olup gözleri açýk renklidir. Gil Riherin yazdýðýna göre "Madencilik konusunda uzman olan Kafkasyalýlar Bronz çaðýnda buraya (Pirene) gelip yerli halkla karýþýyorlardý. Basklarýn atalarý bu karýþýmdan sonraki Neolitik çað insanlarý olabilir. Fakat Basklarýn atalarýnýn mý Kafkasya'ya geldiði yoksa Kafkasyalýlarýn mý o tarafa gittiði kesin olarak bilinmiyor. ( Her iki halkýn eski çaðlarda Yakýndoðu’da orta bir anavatanlarý vardý) sonucuna ulaþan görüþler daha doðru olabilir. Pirenenin bugün Ýspanya da olan bölgesi Roma imparatorluðunun eline geçinceye kadar orada yaþayan halklarýn hepsi kendi dillerine sahiptiler. Ýkinci yüzyýldan baþlayýp beþinci yüzyýla kadar süren Roma imparatorluðunun hâkimiyeti döneminde halklarýn çoðu kendi dillerini býrakarak Latince konuþmaya baþladýlar, asimile oldular. Basklar iyi savaþan kahramanlar olduklarýndan Romalýlarda dost olup dillerini korudular. Tarihçiler yazýlarýnda onlardan (Voskanlar) diye
55
56
bahseder. Beþinci yüzyýldan yedinci yüzyýla kadar Baskonya Vizigotlarýnýn hâkimiyetindeydi. Sekizinci yüzyýlda Ýspanya Araplarýn eline geçer. Basklar Arap hâkimiyeti dönemimde de asile olmaz. 14. yüzyýlda Baskonya Kastilya Krallýðýna baðlý ve otonomi sahibi idi. 16.yüzyýlda Bask vilayetleri Ýspanya ile Fransa sýnýrlarý içinde kalýr. 18.yüzyýlda Fransa Basklarý Fransýzlarla eþit haklara sahip olurlar. Ýspanya Basklarý da bu dönemde otonomi sahibi idiler. Her sene Gerin kentinde (Temiz meþe) aðacýnýn altýnda toplanarak sorunlarýný tartýþýyorlardý. 1833-1840 yýllarý arasýnda Basklar, imparator Ferdinant'ýn kardeþi Karl'ýn yanýnda savaþýyorlardý. Karl yenilince 12.Alfons, Basklarýn özgürlüklerini ellerinden alýr. 1876'da Basklarla Navarralar otonomilerini kaybederler. Bilindiði gibi 19.yüzyýlýn sonunda Ýspanya sanayisi geliþmeye baþlar. Bask iþçi sýnýfýnýn doðuþu bu döneme rastlar. 20.yüzyýlýn yirmili yýllarýnda Basklarýn komünist partisi aktif olarak çalýþmaya baþlar. Bask maden iþçileri ulusal özgürlükleri için savaþýyorlardý. Dillerinin Ýspanyolca gibi resmi dil olmasýný istiyorlardý. Ama onlar Primo Di Riveranýn döneminde illegal çalýþmak zorunda kaldýlar. Halk cephesinin zaferinden sonra 1 Ekim 1936'da Ýspanya parlementosunda Baskçanýn resmi dil olmasý ve otonomi konusunda karar alýnýr. Basklar daha sonra zorla asimile edilirler. Onlar bugün de özgürlükleri için her zamanki gibi savaþýyorlar. Zengin bir folklara sahip olan Basklarýn epik, lirik þarkýlarý, masallarý ve destanlarý çoktur. Ýlk olarak 14.yüzyýlda kendi dillerinde yazý yazmaya baþlarlar. 16.yüzyýlda Bask þarkýlarý ile söylenceleri antolojisi yayýnlanýr. Litaratürün baþlangýcý 16iyüzyýlda Bernardo Deceparre ile olur. Arnolda, Oyenrat, Manuel De Marramendi önemli yazarlardýr. 19.yüzyýl Bask folklorunun önemli ölçüde derlendiði yüzyýldýr. 1824 yýlýnda söylenceler ayrý bir kitap olarak yayýnlanmýþtýr. Ýparragirei Vilinc, Etçaon, Aran Goiri, Alsaga, Baryola, Bask Bölgeleri: Biskay, Alava, Navarra, Gipuskoa (Ýspanya), Sulet, Labur ve Aþaðý Navara (Fransa)
Domingo De Agirre bu dönemin yazarlarýdýr. Bu yüzyýl periyodik yayýnlarýn da baþlangýç tarihidir. 20.yüzyýlda Bask dili akademisi kurulur. Okullarda eðitim Baskça yapýlýyordu fakat Frankistler günümüzde tüm bunlarý yasakladýlar.Tarihte adý geçen birçok meþhur Basklý bugün Fransýz veya Ýspanyol olarak anýlýr. Macellanýn arkadaþý Jan Sebastiyan, El Kano, Latin Amerika da Simon Bolivar, yazar Piyo Barok, büyük kompozitör Boris Ravel bunlarýn bilinenleridir. Yukarýda belirttiðimiz gibi Bask geleneklerinin birçoðu Kafkasyalýlarýn ve Abhazyalýlarýnkine benzemektedir. Yunan bilim adamý Sokrat Kafkas halklarý ile Basklarýn bir soydan olduklarýný yazmýþtýr. Bilindiði gibi ilk Abhaz boylarýndan biri (Abazg) veya (Abask) olarak adlandýrýyordu. Bu benzerlik (Abask-Bask) raslantý olmayabilir. Her iki halkýn çok eski etnik bir ortaklýklarý olabilir. Akademik Nikolay Yakovoðlu Marr, Abhazlar'ý (Kafkasya'daki Basklar) diye adlandýrýyor. Bu benzerliklerden yararlanarak yazdýðýna göre; "Kýz çocuk" ve "Erkek çocuk" betimleyici þekilde ifade edilmektedir: kýz çocuk "kadýn (diþi) çocuk", "erkek çocuk" yada "delikanlý" ise "erkek (erkek) çocuktur ve "Çocuk" anlamý birleþik kelime olan al+a+ba'da ifade edilmektedir, suletincedeki "kýz çocuk" olan al+ha+ba!dýr, yani ba sözcüðü ayný anlamda olmak üzere Kafkaslarda, Abhazlar'da çok sayýdaki soyadýnda korunmuþtur. Örneðin Açba gibi. Ancak artýk Abhazca'da, Kafkas Basklarýnýn adlarýndan olan a+basklar'a þimdi deðinmeyeceðiz." Abhaz soyadlarýnýn çoðunun aldýðý (Ba) sonekinin uzmanlarýn görüþüne göre (Apa-Pa-Yýpa-oðlu) anlamýna geliyor. Baskçada ise (Ba), bebek demektir. H Marr'a göre Pirene halký ile Kafkasyalýlar birbirlerine gidip geliyor ve sýk sýk görüþüyorlardý. H Marr'ýn Basklarý yakýn saydýðý Kafkasyalýlar Abhazlarla, Gürcü halký idi. Gazeteci K. Kiknaze ise Basklarý Gürcülere daha yakýn görüyor; Bask-Abhaz konusunda suskunluðu tercih ediyor. Görenlerin anlattýðýna göre Basklar Abhazlar gibi üzüm asmasýný canlý aðacýn dibine dikerek ona sardýrýyorlar. Köylerde karþý karþýya gelenler tanýþsallarda tanýþmasallarda selamlaþýyorlar. Yukarýda da belirttiðimiz gibi Basklarýn çok eski dönemlere ait halk þarkýlarý ve halk oyunlarý günümüzde de bilinmektedir. Þarkýlarda karþýlýklý atýþmalar büyük önem taþýr. (Bretsolari) adý verilen tartýþmalarda tembel, beceriksiz, uyuþuk olanlarla dedikoducular eleþtirilir. Zamalzen adlý oyun putpereslik döneminden kalma çok eski bir oyundur. Oyundaki karþýlýklý iki gruptan biri iyilikler ve güzellikler, diðeriise kötülükler grubudur. Oyunun konusu iyilikle kötülüðün savaþýdýr. (Basklar sýk sýk amatör tiyatro oyunlarý sergilerler, kahramanlýk þarkýlarý söylerler*.) At biniciliði, balýk tutma ve kuþ eðitiminde ehildirler.
57 Guggenheim Muzesi, Bilbao - Frenk O. Gehry
Hiç hýrsýzlýk olmadýðýndan Basklar kapýlarýna kilit takmýyorlar. Özel otomobili ile gelen misafir eðer arabasýnýn kapýlarýný kitlerse, misafiri olduðu kimseler gücenirler. Bunu kendilerine yapýlmýþ hakaret sayarlar. Katolikler fakat putperestlik bugün de güçlüdür. Kendilerini baþka toplumlardan dýþlamadan geleneklerini özenle koruyorlar. Yakýn zamana kadar Bask gençleri baþka köyden evlenmezlerdi. Bugün bile baþka halklardan gelin almazlar ve vermezler. Günümüzde Baskonya güzelliðinden ötürü gezmek ve dinlenmek isteyenlerin aradýðý yerdir. Bu sebeple Baskça yerini Fransýzca ve Ýspanyolcaya býrakmaktadýr. Böylece Avrupa dillerinden olan Bask dilinin yaþamasý zorlaþýyor. Dað köylerinde günümüzde de Baskça konuþuluyor. Çok diyalektli olan dilin iki önemli diyalekti; 1.Batýdaki Bilbao diyalekti, 2.Doðudaki Fransa Baskonyasýnda konuþulan diyalekt. Yazý dili Bilbao Baskçasýdýr. Baskçada kelimenin baþýna (R) harfi gelmez, bu harfle baþlayan kelimelerin baþýna (A), (E) öneki alýr. Basklarda Abhazlar gibi (Arestoran) derler. Gramerinde çekimin bir hal'i vardýr ve soneklerle yapýlýr. Çoðul son eki (K) dýr. Bilindiði gibi Abhazcada çoðul som eki (KUA) dýr; (K-KUKUA) görüldüðü gibi son ekler birbirinden türüyor. Benzer baþka sonek örnekleri de vardýr. Diþi ve erkek zamirleri Abhazcada olduðu gibi ayrý ayrýdýr. Sayýlar Abhazcada ve Gürcücede olduðu gibi yirmilik sayma sistemine göredir. Geçiþli ve geçiþsiz fiil yapýlarý abhazcada olduðu gibidir. Daha önce bilim adamlarý Bask dilini Finceye, Keltçeye, Gürcüceye, Eskimocaya, Japoncaya ve Abhazcaya yakýn görüyorlardý. Ama artýk Kafkas dillerine; özellikle Abhazca ve Gürcüceye yakýnlýðý konusunda kuþku duymuyorlar. Uzmanlarýn tespit ettiklerine göre Bask dili ile Abhazca ve Gürcüce içindeki benzer kelimelerin sayýsý çoktur. (Bu konu gerektiði kadar henüz araþtýrýlmamýþtýr). Baskça-Rusça sözlük yazarý Ý.V.Zýsar Bask dilindeki Gürcüce kelimelerin çokluðuna deðinir. Akademik N.Ý.Marr Sul vilayetini gördükten sonra; Sonunda inandým ki (Kendi kulaklarýmla duydum), Basklarýn öndil ve dudak (Lateral) sessiz harflerinin her bir sýrasýnda üç kademeli oluþu aynen Gürcülerdeki, Megrellerdeki,
Svanlardaki, Abhazlar-daki ve diðer Yafetlerdeki gibidir." Akademik Arhol Stephan-oðlu Çikobava'nýn emin olduðu görüþe göre Baskça, Hint Avrupa dillerinden Latince, Ýspanyolca, Katalogça, Fransýzcanýn arasýnda kaldýðýndan, bu dillerden çok kelime almýþtýr. Fakat yapý bakýmýndan bu dillerle bir ilgisi yoktur. Bu bakýmdan hiçbir dilbilimci Baskçanýn Hint-Avrupa dil grubundan olduðunu iddia edemez. Pirene de Kantabriya daðlarýndaki dil; gramatik yapý bakýmýndan Kafkas dillerine benzemektedir. A.Çikobava'da ÝberKafkas dillerinin temelinin burada (Kafkasya) olduðunu belirtmektedir. Eðitim bilimci Akrem Caferov da Kafkas Basklarý** ile Pirene Basklarý arasýndaki dilbilim bakýmýndan önemli olan benzerliklere dikkat çekmiþtir. Tarýmda kullanýlan bazý üretim araçlarýnýn adlarýnda Baskça (Taþ) anlamýna gelen (Ayts) veya (Aytz) adý geçmektedir. Bu o aletlerin çok eskiden taþtan yapýldýðýný belirtir. Basklarýn çapa benzeri eski el aletlerinin adý (Atsa)dýr. Bu alet ustalarýn kullandýðý (Atsaka)***'ya cok benziyor. Bize göre Abhazlarýn da çok eskiden (Atsa) adlý bir tarým aletleri vardý. Daha sonra bu adý; o alete çok benzeyen marangoz aleti için kullanmaya baþladýlar Basklarla Abhazlarýn arasýndaki benzerlikleri burada bahsettiklerimizden çok daha fazla. Bu iki halkýn tarihsel baðlýlýklarý, birbirlerine gidip gelmeleri, dillerinin benzerliði gözle görülebilecek kadar nettir. Basklarýn anavatanlarýna gidilerek yapýlacak bir araþtýrma pek çok gizli kalmýþ ortaklýklarý da açýða çýkartabilir. Kafkas halklarý ile Basklar arasýndaki benzerlikleri araþtýrmayý çok çok çaba gerektiren olumlu sonuçlar vereceðini düþündüðümüz hemen yerine getirilmesi gereken bir görev olarak düþünüyoruz.
Gerg Amcba, Çalýþmalar, 2004, 386-396 * Bu iki cümleyi daha ayrýntýlý olarak (Abhaz tiyatro tarihi) ile ilgili bir yazýnýn çevirisinde yine burada okuyacaksýnýz. ** Abhazlar kastediliyor. *** Kesere benzeyen kesici bir alet.
Kuzey Kafkasya'da Terör ve Savaþ: "Çeçenistan Savaþý Yayýlýyor Mu?" Putin, Çeçen direniþini uluslararasý terörizmin bir parçasý olarak dünya kamuoyuna göstermeyi baþardý. Bunun neticesinde Çeçenistan, birkaç istisnaî politikacý ve basýn kuruluþu dýþýnda, Batý'nýn yürüttüðü "uluslarasý terörizmle savaþ" bünyesinde, Rusya'nýn bir iç sorunu olarak tam anlamýyla yerleþmiþ oldu. Bu durum zaten izole durumdaki Çeçen direniþinin daha da yalnýz kalmasýna dünya tarafýndan unutulmasýna sebep oldu.
SELIM PERÇINEL (DANIMARKA KAFKAS DERNEÐI ÜYESI)
D
ünya medyalarýnýn aðýrlýklý olarak Filistin, Irak, Afganistan ve Darfur sorunlarýna odaklanmýþ olduðu 2005 yýlýnda, dikkatlerden uzak bir þekilde, Kuzey Kafkasya'da oldukça ciddi geliþmeler oldu. Gerek Rus, gerekse Kafkas kaynaklarýna göre bölge yýl boyunca sýk sýk çatýþma, politik cinayetler ve terör saldýrýlarý ile çalkalandý. Saldýrýlar sadece Çeçenistan'da deðil Kuzey Kafkasya'nýn birçok bölgesinde yaþandý. Aslan Mashadov'un ölümü ise barýþ umutlarýna büyük bir darbe vurdu ve Moskova'nýn iddia ettiði gibi Çeçen direniþini zayýflatmadý. Kuzey Kafkasya'nýn kanayan yarasý olan Çeçenistan'da savaþ 1994 yýlýndan beri, 1997-1999 yýllarý arasýndaki kýsa barýs dönemi dýþýnda, aralýksýz devam ediyor. Çeçenlerin Moskova'ya karþý mücadelesi, 1990'lý yýllarýn baþýnda Sovyetler Birliði'nin daðýlmasý ardýndan tüm Sovyetler coðrafyasýnda baþ gösteren milliyetçilik rüzgârlarý ile birlikte baþladý. Ancak geçtiðimiz 12 yýlda Çeçen direniþ hareketi oldukça büyük deðiþimlere uðradý. Bunda tahminen 200.000 çeçen ve 20.000 rus askerinin öldüðü ve ülkeyi harabeye çeviren savaþýn yýkýcýlýðý ve acýmasýzlýðýnýn büyük etkisi olduðu kesin. Çeçen direniþ hareketi bu dönem boyunca bölgesel-milliyetçi çizgiden giderek evrensel-islamcý bir çizgiye doðru kaydý ve bir þekilde evrim geçirmiþ oldu. Bu deðiþimin en büyük sonuçlarýndan biri Çeçen direniþinin, özellikle 2002'den sonra Çeçenistan içinde ve dýþýnda, sivil hedeflere saldýrý düzenlemeye baþlamasý oldu. Moskova, zaten yýllardýr Çeçen direniþini, küresel "Ýslamcý terör" çizgisinde ve El-Kaide ile baðlantýlý göstermeye çalýþýyor. (önerilen ara spot)
kf
Moskova, zaten yýllardýr Çeçen direniþini, küresel "Ýslamcý terör" çizgisinde ve El-Kaide ile baðlantýlý göstermeye çalýþýyordu. Basayev ve Suudi asýllý Hattab'ýn üstlendiði intihar saldýrýlarý, bombalama eylemleri bir bakýma bölgede orta-doðu'daki savaþ taktiklerinin Rusya'da kullanýlmasý anlamýna geldi. Bu saldýrýlarýn çoðu medyalarda yer almasa da, Moskova'daki tiyatro baskýný ve Beslan trajedisi dünya kamoyunda önemli yer edindi. Sonuç olarak Putin, Çeçen direniþini uluslararasý terörizmin bir parçasý olarak dünya kamuoyuna göstermeyi baþardý. Bunun neticesinde Çeçenistan, birkaç istisnaî politikacý ve basýn kuruluþu dýþýnda, Batý'nýn yürüttüðü "uluslarasý terörizmle savaþ" bünyesinde, Rusya'nýn bir iç sorunu olarak tam anlamýyla yerleþmiþ oldu. Bu geliþme zaten izole durumdaki Çeçen direniþinin daha da yalnýz kalmasýna dünya tarafýndan unutulmasýna sebep oldu. Buna tek istisna, Ortadoðu ve Afganistan/Pakistan asýllý radikal islamî kuruluþlar oldu. Çeçenistan Savaþý'nýn Kuzey Kafkasya'ya sýçramasý konusuna geçmeden önce özellikle radikal guruplarýn Çeçenistan'da güçlenmesine kýsaca deðinmekte fayda var. Kuzey Kafkasya'da varolan Ýslamî yapý oldukça gelenekçi bir yapýya sahip. 18. yüzyýldan beri, Sûfi gruplar ve tarikatlar (özellikle Nakþibendîlik ve Kadirîlik) bölgedeki Ýslamî anlayýþýn oturmasýnda önemli rol oynadý ve bu anlayýþýn geleneksel hale gelmesini saðladýlar. Ancak özellikle 1990'larýn baþýndan itibaren bölgeye yeni yabancý Ýslamî kuruluþlar girdi. Bu gruplar genellikle Suudi Islam ideolojisine yakýn, Salefî (Vahabî olarak da bilinmekte) guruplardan oluþmaktaydý ve güçlü maddi kaynaklarý sayesinde
59
bölgede taraftar kazanmaya baþladýlar. Özellikle Daðistan'da Vahabî olarak adlandýrýlan Salefî müslumanlar, 1998 yýlýnda yapýlan bir araþtýrmaya göre halkýn % 10'unu temsil ediyordu ki bu oldukça ciddi bir rakam. Ancak Kafkasya'da radikal guruplarýn yer edinmesinde, Çeçenistan savaþý boyunca yurt dýþýndan gelen ve genellikle Afganistan'da çarpýþmýþ "cihatçý" mücahitlerin Kafkasya'ya giriþ yapmasý en büyük faktör oldu. Sayýlarý Moskova tarafýndan hep abartýldý ve özellikle 1994-1996 yýllarý arasýndaki savaþta çok da önemli bir rol oynamadýlar. Tahminen 200 ilâ 300 arasý yabancý savaþçýnýn Çeçenistan'da ilk savaþta yer aldýðý tahmin ediliyor. Ancak savaþ boyunca önemli baþarýlar elde ettiler. Bunda Afganistan'da, Bosna'da ve Orta Asya'da elde ettikleri tecrübenin ve eðitiminin büyük payý vardý. Önemli maddi kaynaklarý ile savaþ sonrasýnda iþsiz çeçen gençleri kendilerine çekmeyi baþardýlar ve daha kalabalýk, silahlý ve üst düzey gerilla eðitimi almýþ bir birlik haline geldiler. Þamil Basayev 1996'dan itibaren, bir taraftan Emir Hattab (yabaný mücahitlerin 2002'ye kadar lideri) ve yabancý mücahitlere, bir taraftan da Salefî ideolojisiyle yakýnlaþtý. Basayev gibi önemli bir komutanýn sahip çýkmasýyla yabancý mücahitler, Çeçenistan ve Daðistan'da üslenmeye baþladýlar ve Salefi ideolojisinin bölgede 1996-1999 arasý güçlenmesine ön ayak oldular. Aslan Mashadov, Cohar Dudayev gibi milliyetçi/gelenekçi bir çizgiden geliyordu ve Basayev'in de içinde bulunduðu Salefi hareketine sýcak bakmýyordu. 1998'den itibaren açýk bir þekilde Salefilere karþý çýkmaya çalýþtý ve bu yüzden radikal guruplar ile arasý bozuldu. Ancak ne Basayev-Hattab ittifaðýný, ne de savaþ sonrasý kriminal iþlere bulaþan savaþ þeflerini kontrol edemedi; ki bu da Moskova'nýn iþine gelen bir durumdu. Putin 1999'da Basayev'in Daðistan'daki Vahabi ayaklanmasýna destek vermesi üzerine Çeçenistan'a savaþ ilân etti. Ikinci savaþta Çeçen direniþi ikiye hatta üçe ayrýldý diyebiliriz. Birinci gurup Kadyrov gibi ilk savaþta Ruslar'a karþý mücadele etmiþ ancak ya satýn alýnarak ya da 1997-1999 döneminin hoþnutsuzluðundan ötürü Ruslar'la birlik olanlar. Ruslar'a karþý çarpýþmaya devam eden guruplar ise Mashadov'un önderliðini yaptýðý gelenekçiler ve diðer tarafta Basayev'in önderliðini yaptýðý daha radikal güçler. Savaþýn özellikle ilk aylarýndan sonra gelenekçiler büyük darbeler aldý ve önemli ölçüde güçlerini ve önemli savaþ þeflerini kaybetti. Buna karþýlýk radikal direniþçiler Hattab'ýn ve daha sonra Abu-Walid'in ölmesine raðmen direniþe devam etti. Ancak önemli bir strateji farkýyla: Basayev'in lideri olduðu Ansar El-Islam tugaylarý (ki adýný Afganistan'daki sovyet dönemindeki mücahitler-
“Aslan Mashadov, Cohar Dudayev gibi milliyetçi / gelenekçi bir çizgiden geliyordu ve Basayev'in de içinde bulunduðu Salefi hareketine sýcak bakmýyordu.1998'den itibaren açýk bir þekilde Salefilere karþý çýkmaya çalýþtý ve bu yüzden radikal gruplar ile arasý bozuldu.” den almakta) ve özellikle 2002'den sonra adý duyulan "Kara dullar" ile sýklýkla askerî olmayan hedeflere saldýrýlar düzenlemey baþladýlar. Çeçenistan'da 1996-1999 dönemi arasýnda sadece Çeçenler eðitim görmedi; ayný zamanda komþu cumhuriyette Vahabîliðe sempati duyan, ya da Moskova'ya nefret duyan Daðistanlý, inguþetyalý veya Kabartey-Balkar ve Karaçay-Çerkezya'dan militanlar da katýldý. Bu þekilde tüm Kuzey Kafkasya'da Basayev'e az çok baðlý milis ordusunun temelleri atýlmýþ oldu. Daðistan, Kuzey Kafkasya'da nüfus olarak en kalabalýk Federe Cumhuriyet. Burada Islam birçok etnik guruba bölünmüþ Daðistanlýlar'ý bir araya getiren en önemli unsur. Birkaç ufak olay dýþýnda etnik bir gerilim yaþanmamýþ olmasý da buna baðlý. Ancak 1996'dan sonra hükümete ve merkeze duyulan hoþnutsuzluðun ve öfkenin temsilciliðini Salefi guruplar üstlenmeye baþladý. 1999'dan itibaren Vahabiliðin (yani Salefi akýmýnýn) yasaklanmasý ve patlak veren silahlý çatýþmalarýn ardýndan, Salefi guruplar yer altýnda örgütlenmeye ve zaman zaman kanlý bombalama eylemleri ve gerilla taktikleri ile Mohaçkale hükümetine ve Moskova'ya karþý mücadele etmeye baþladýlar.
Kayýtlara göre Daðistan'da 2005 yýlýnda 90'dan fazla gerilla ve terör saldýrýsý gerçekleþti. Bu saldýrýlar yüzlerce asker, polis veya sivilin ölümüyle sonuçlandý. Iki örgüt bu saldýrýlarý üstlendi. Bunlardan birincisi Þamil Kulinski liderliðindeki "Þeriat" adlý örgüt. Daha çok þehirlerde bombalama eylemleri ile adlarýný duyurdular. Diðer örgüt ise Þamil Basayev'in Daðistan sorumlusu olduðu söylenen Rappani Khalilov tarafýnda yönetiliyor ve bombalý eylemlerin yanýsýra gerilla taktikleri de kullanan bir milis gücü. Her ikisi de oldukça kf
60
radikal islamcý söylemlere sahip olmakla birlikte cumhuriyetteki olumsuzluklar yüzünden halkýn bazý kesimlerden destek görmekteler. Ýnguþetya'da durum özellikle 2004'ün baþýndan beri oldukça problemli. Ýþsizlik, yolsuzluk ve Moskova'nýn sertlik politikasýnýn yanýsýra, Prigorodni bölgesinden gelen ve görünüþe bakýlýrsa geri dönüþlerine izin verilmeyecek olan göçmenlerin durumu da Moskova'ya karþý olumsuz görüþleri güçlendirmiþ durumda. Çeçenistan'da birçok Ýnguþ'un çarpýþtýðý ve eðitim aldýðý biliniyordu. 2004'te gerçekleþtirilen karakol saldýrýlarý ve özellikle Beslan saldýrýsýnda Ýnguþ militanlar aðýrlýklýydý. Bu militanlarýn lideri, gerçek kimliði bilinmemekle birlikte, Þamil Basayev'e baðlý Muhamed Yevloyev olduðu tahmin ediliyor. Inguþetya'da politik cinayetler, gerilla saldýrýlarý ve ufak çaplý bombalý eylemler 2005 yýlý boyunca da devam etti. Bu bölgede asýl endiþe verici durum Beslan olaylarýndan sonra Prigorodni problemi yüzünden sorunlu olan Oset-Ýnguþ iliþkilerinin daha da gerginleþmiþ olmasýdýr patlamaya hazýr bir görüntü çizmesidir. Kabartay-Balkar ve Karaçay-Çerkezya 1990'larýn baþýndan beri Kuzey Kafkasya'nýn diðer bölgelerine göre daha sorunsuz gözüken Federe Cumhuriyetler olmuþtur. Bu bölge Davat ve Yarmuk adýnda Vahabi olduklarý bilinen örgütlerin ufak çaplý birkaç olayý dýþýnda sakin bir görüntü çiziyordu. Bunda bölge halkýnýn Vahabîlik'e sempati duymamasý ve Salefi ideolojiyi fazla radikal bulmasýnýn önemli bir payý vardý. Sonuç olarak bu örgütler marjinal durumda kaldýlar ve halktan fazla destek görmediler. Geçtiðimiz ekim ayýnda, Nalçýk kentinde birçok çevre için beklenmedik bir geliþme yaþandý. Kalabalýk sayýdaki bir milis gurubu karakollarý ve devet dairelerine baskýn düzenledi ve olaylar 130'dan fazla ölü ile sonuçlandý. Bu saldýrý basýnda Çeçenlere veya Vahabî olduðu bilinen Yarmuk ve Dâvat örgütlerine mal edildi ki bunda, Kafkasya'daki her saldýrýyý üstlenerek bilinçli bir þekilde kendini günah keçisi olarak gösteren Basayev'in saldýrýyý üstlenmesi önemli rol oynadý. Ancak çok geçmeden saldýrýyý gerçekleþtiren militanlarýn çoðunun Nalçýk'lý gençler olduðu ve Cemaat adýndaki, daha önce adý pek duyulmamýþ bir örgüt adýna yaptýklarý ortaya çýktý. Bu gençler o güne kadar alýþagelmiþ militan prototipinde oldukça uzak, fazla radikal olmayan yapýdaydý. Gerekçeleri Nalçýk'taki camiilerin kapatýlmasý, Müslümanlar'ýn bölgede keyfi
tutuklanmasý ve iþkence görmesi ve genel olarak Moskova'ya karþý duyulan hoþnutsuzluk olarak tanýmlanýyordu. Basayev bu saldýrýya destek vermiþ olsa bile bizzat düzenlemesi küçük bir olasýlýk gibi gözüküyor. Bu saldýrý medyalarda çabuk unutulsa da üzerinde ciddi düþünülmesi gereken endiþe verici bir geliþme. Þamil Basayev özellikle Beslan baskýnýndan sonra barýþ masasýna oturabilecek konumda deðil ve daha gelenekçi Çeçenler'in sýcak bakmadýðý bir isim; bunu kendisi de biliyor. Dolayýsýyla stratejisinin genel olarak, çatýþma durumunu Kafkasya'nýn tamamýna yaymak ve bu þekilde Moskova'yý çok daha geniþ çaplý bir çatýþmanýn içersine sürüklemek olduðunu söyeleyebiliriz. Son iki yýldaki geliþmeler ise, bunun bir göstergesi gibi gözüküyor. Moskova ne yazýk ki Kuzey Kafkasya'da sadece askeri çözümün yeterli olamayacaðýný anlayamamýþ durumda veya anlamazlýktan geliyor. Tüm bölgede gittikçe yerleþen baskýcý politikalar, bölge halkýný Moskova'dan gittikçe uzaklaþtýrmakta. Ancak þu anda Kafkasya'da Moskova karþýtlýðýnýn temsilciliðini özellikle Mashadov'un ölmesinden sonra Salefî (veya Vahabî) guruplar ve Þamil Basayev yapmakta. Daha farklý bir ifadeyle, Moskova politikalarýna ve yolsuzluða bulaþmýþ, gittikçe sertleþen yerel yönetimlere karþý durmak isteyen Kafkasyalýlar, ister istemez bu radikal guruplara yaklaþacaktýr ve yaklaþmakta gözükmektedir. Dünyadaki geliþen olaylar (Irak savaþý, El Kaide saldýrýlarý ve Afganistan'daki geliþmeler) da konjonktür olarak, bunu uygun hale getirmektedir. Bu ne yazýk ki Kafkasya'da daha çok kan döküleceði anlamýna gelmektedir. Moskova'nýn sertliðe sertlikle yanýt vermesi olaylarý daha da içinden çýkýlmaz boyutlara taþýyabilir ve taþýmakta. Sonuç olarak Kuzey Kafkasya'da demokrasi, ekonomik kalkýnma ve en önemlisi barýþýn gelmesi, eðer geliþmeler bu þekilde devam ederse, oldukça zor görünüyor. Bu olumsuz geliþmelerin gerçekleþmemesi için dýþarýdan sorunlarýn çözümüne destek gerekmektedir. Bu taraflar arasý diyaloðu desteklemek, hatta taraflarý masaya oturmaya zorlamak ve Rusya ve Kafkasya'daki sivil toplum kuruluþlarýný harekete geçirmek ile gerçekleþebilir. Bu konuda Türkiye'nin ve AB'nin yapabileceði çok fazla þey var ve Kafkasya'daki geliþmeleri görmezden ve duymazdan gelmek kesinlikle çözüm deðil. Sonuçta bölgede çatýþmalarýn büyümesi ve yayýlmasý uzun vadede kimsenin çýkarýna deðil. Barýþ herkes için en iyi çözüm.
DOM DURAKOV
61
Orijinal Adý: Dom Durakov (Rusça), House of Fools (Ýng.) Tür: Dram Gösterim Tarihi: 3 Temmuz 2004 Yönetmen: Andrei Konchalovsky Görüntü Yönetmeni: Sergei Kozlov Müzik: Eduard Artemyev Yapým: 2002, Rus/ Fransýz ortak yapýmý, 104 dk Ödüller: Bergen Uluslararasý Film Festivali, Jüri Ödülü - Onursal Mansiyon (2002); Cottbus Genç Doðu Avrupa Sinemasý Film Festivali, Diyalog Ödülü (2003); Venedik Film Festivali, Jüri Özel Ödülü ve UNICEF Ödülü (2002) Oyuncular: Yuliya Vysotskaya, Yevgeni Mironov, Sultan Islamov, Stanislav Varkki, Yelena Fomina, Marina Politsejmako, Rasmi Dzhabrailov, Vladimir Fyodorov , Bryan Adams.
Deliler Evi
BAHAR BURCU KARAHAN
S
on 40 yýlýn en iyi savaþ karþýtý filmlerinden biri olarak gösterilen Deliler Evi; Ýnguþetya sýnýrýndaki bir psikiyatri hastanesinde geçmektedir. Film, her gece geçen ve hastalarýn eðlence kaynaðý olan trenin bir gece geçmemesi üzerine hastane görevlilerinin savaþýn Ýnguþ sýnýrýna dayandýðýný anlayýp kaçmalarýyla baþlar; sonrasýnda Çeçen savaþçýlarýn hastaneye girmesiyle renkli olduðu kadar hüzünlü sahneleriyle devam eder ve Ruslarýn hastaneyi ele geçirmesiyle son bulur. Yönetmen Konchalovsky, haberlerde izlediði bir olaydan etkilenmesinden ötürü çekim mekaný olarak bu 'deliler evi'ni(!) seçmiþ. Film izlendiðinde, yönetmenin asýl olarak 'savaþýn akýl karý olmadýðý" düþüncesini vurgulamak istediði açýkça görülüyor. Durum böyle olun-
ca filmde savaþanlarla hastalarýn mükemmel uyumu da gözden kaçmýyor; hatta bu uyum az kalsýn Çeçen savaþçýlardan biri olan Ahmed ile hasta Zhanna'nýn evliliðine sebep olabilecek safhaya ulaþýyor. "Savaþ = delilik" ortaklaþmasýnýn yaný sýra, "deliler evi"ndeki karakterler, içinde bulunduðumuz dünya düzeninin misyonerleriyle de benzeþtirilmiþ. Devrimci (Vika); diktatör (Ali); mafya (Goga); doktor ise nabza göre þerbet veren, politikasý "tehdit-korku-söz dinletme" üçleminde bir yönetici olarak çýkýyor karþýmýza; hatta tanrý bile hastalardan biri ile özdeþleþtirilmiþ. Kýsacasý tanrýsý, devleti ve halkýyla tam bir dünya düzeni kurulmuþ bu evin içinde. Tabii böyle bir dünya düzeni içerisinde savaþ da eksik olamazdý! Deliler evi denen bu düzen içerisinde üzerinde durulan asýl nokta savaþ; dikkatin çekilmek istendiði nokta ise savaþýn insan psikolojisindeki derin tahribatý ve sonuçlarý; sorgulanansa savaþlarýn niçin çýktýðýdýr. Film bu açýlardan deðerlendirildiðinde, en trajik sahnelerden biri olan Rus ve Çeçen komutanlarýn "dolar" üzerinden yaptýðý "ceset pazarlýðý" sahnesindeki "uyuþturucusilah ticareti" izleyeni gerçekten düþündüren karelerden biri… Uðruna ölümün göze alýndýðý deðerler, bir oyunun parçasý olarak mý kullanýlýyor yoksa? Uðruna ölümün göze alýndýðý deðerler, bir oyunun parçasý olarak mý kullanýlýyor yoksa?
kf
62
Bu oyunun içerisindeki karakterlerin -belki de ellerinde kalan son dayanaðý- deðerlerini anlatmak için müzik ve sembolleri harmanlayýp bir arada kullanmýþ Konchalovsky. Bryan Adams þarkýlarýyla kadýn duygularýnýn en ince tellerine bir tebessüm yerleþtirirken Çeçen savaþçýlarýn okuduðu aðýtsa insanýn kanýný dondurmaya yetiyor... Sembollerden en baskýn olanýysa 'þapkalar'. Filmde bir hasta, Zhanna karakterine düðün için "hak ve adaletin rengi" olan beyaz bir þapka hediye eder. Bu beyaz þapka bir güç sembolüdür ve Zhanna karakteri böyle bir güce "dünya bu trajediyi yok sayarken, Rus emperyalist politikasýna karþý savaþan bir adamla evlenecek olmasýndan" dolayý eriþir. Ahmed karakterinin þapkasýysa, diðer savaþçýlarýnkinden farklý olarak sivil bir þapka ve bu þapka savaþ öncesinden kalan "aklý-selim" hatýralarýnýn bir sembolü belki de… Ya da bir insanýn ailesinin katledilmesinden sonra insani duygularýný, belki de tüm benliðini kaybedip neden savaþ sürecine sürüklendiðinin bir resmi... Savaþta benliðini kaybedenler sadece maðdur olan taraf deðil, ezen taraf da benliðini kaybediyor; çünkü savaþta kazanmak ya da kaybetmek yok! Rus komutanýn 'deliler evi'ne adým atmasýyla beraber baþlayan, ayakkabýsýndaki çamurun sebep olduðu(?), buhranlar var! Býkkýnlýk; öldürmek ve öldürülmek var! Öleni özlemek; piþmanlýk var… Tolstoy'la birlikte "Niçin bir insan(ýn) bir diðerini öldürdüðünde mutlu ol(duðunu)" sorgulamak ve bu mutluluðu tatmaya devam etmek var; tâ ki 'savaþta zaferin aslýnda ne olmadýðýný' anlayana dek! Bu karmaþanýn sonundaysa o ya da bu þekilde bu dünyadan eriyip gitmek… Deliler Evi, kurþunlarý, bombalarý günlük hayatýn içinden sayan, hiç bitmeyecek gibi görünen bir savaþý, bir Sovyet treniyle baþlayan sürgünü hâlâ yaþayan insanlarýn en narin duygularý, en kutsal deðerleri, coþkularý, danslarý, þiirleri ve aðýtlarýný; ayný zamanda savaþýn güçlü olan taraf üzerinde bile yarattýðý, sonu içinden çýkýlamaz bir buhrana giden býkkýnlýðý yansýtan bir sahne. Bu sahne Hollywood filmleri kadar yüksek bütçeye sahip olmadýðýndan bazý teknik açýlardan izleyiciyi tatmin etmeyebilir. Ancak, iþlenen konu deðerlendirildiðinde film, kýsýr bir döngü içinde olan Hollywood filmlerinin yanýnda çok daha anlamlý bir hale geliyor. Filme anlam katan yalnýzca konunun içeriði deðil tabii; Konchalovsky'nin saklý söylemlerinin, kullandýðý metaforlarýn, sembol ve ezgilerin, belki de en önemlisi tarafsýzlýðýnýn da etkisi çok büyük. Bu mana dolu filminde kurduðu -bir elma kadar- küçük dünya üzerinde gerçekleþen insanlýk dýþý bir dizi olayý sanatýyla gözler önüne seren Konchalovsky, perde arkasýndakilerin nasýl bir savaþ oyunu(!) oynadýklarýný sorgulamýþ; savaþ insanlarýnýn itiraf edemediði duygularýnýn kapýlarýný aralayýp savaþýn görünmeyen belki de görülmek istenmeyen- yüzünü açýða çýkartmýþ ve belki de en önemlisi aslýnda neyin zafer olmadýðýný anlatmýþ. "Bu zafer deðil, en önemli þey ölüm!"
http://www.sineport.com/vizyon/houseoffools.html http://www.hurriyetim.com.tr/astronet/renkler.asp http://www.kafkas.org.tr/bgkafkas/bukaf_cec_1944.html
KÝTAP TANITIM
ELEÞTÝRÝ eleþtiri
63
Apsuwa Fuat Ýçimden Onlarý Anlatmak Geldi
"Onlarýn atalarý tarafýndan geliþtirilen ALAYFÖA kurallarýna dayalý APSUWA hayat tarzý; ahlakýn övdüðü iyilikçilik, doðruluk, paylaþýlabilirlik, yiðitlik içerir. Ona uyulduðunda erdemli ve saðlýklý bir toplum doðar.”
Orijinal Adý: Ýçimden Onlarý Anlatmak Geldi - APSUWA Fuat Tür: Roman Yazar: Hunca Alp Bosuter Fiyat: 9 YTL Redaksiyon ve Düzenleme: Atilla Ulaþ-Ýsmet Arasan Ön ve Arka Kapak Tasarým: Güvenç Bosuter Teknik Düzenleme: Cemre Basýn Yayýn Hizmetleri Ltd. Seri: Þamil Eðitim ve Kültür Vakfý Yayýnlarý 8 Roman ve Hikayeler Dizisi 1
MKANBA ÇAÐLAR KONUKMAN
R
oman, 1940'lý yýllarda Ýstanbul'lu Semih Bey'in tesadüfen gittiði Adapazarý civarýndaki bir APSUWA köyünde yaþadýklarýný anlatýr. Karakterler gerçek kiþiler deðil, hayal mahsulüdür. Ama Apsuwalar'ýn oturduðu Anadolu'nun herhangi bir köyünde de hala bunlarý yaþayabilir ve APSUWA Fuat'lara rastlayabilirsiniz. Genelde Abaza diye bilinen Apsuwalar, yine Çerkes diye adlandýrýlan Kuzey Kafkas halklarýnýn önemli bir grubunu oluþtururlar ve birçoðu ile ayný kültürü, ayný yaþam felsefesini paylaþýrlar. Bu kitapta, Çarlýk Rusya'sýnýn istilasýndan sonra, 1860'lý yýllardan baþlayarak, ama daha çok 1880'li yýllardaki toplu göçleri; kendi deyiþleriyle, "tümden bitiþ, yurtlarýndan siliniþ" anlamýnda Akhçöara'den sonra, özellikle Marmara Bölgesi'ne yerleþen Apsuwalar'ýn; tamamen maddileþmiþ dünyamýzýn törpülerine raðmen, bugüne kadar titizlikle bir çoðunu koruduklarý; çoðumuz tarafýndan pek bilinmeyen, kendilerine özgü, erdemi yakalamýþ, belki biraz da mistik yaþam felsefeleriyle ve sosyal yapýlarýyla yüzleþeceksiniz. Çok sevdiðim bu topluma yanlýþ bir mesaj vermemek en büyük dileðimdir." ÝYÝYE, KUSURSUZA VE ERDEME! "ABZIYARAZI!"
----------------------------------------------------------"Onlarýn atalarý tarafýndan geliþtirilen ALAYFÖA kurallarýna dayalý APSUWA hayat tarzý; ahlakýn övdüðü iyilikçilik, doðruluk, paylaþýlabilirlik,
yiðitlik içerir. Ona uyulduðunda erdemli ve saðlýklý bir toplum doðar. Apsuwalar dua ederlerken ("Anýhöare"); isteklerinin doðrudan yerine getirilmesini deðil, o þeye ulaþabilmek için, iç ýsýnmasý ve gereken þekilde davranabilme yetisi dilerler. "Hazþöaz………..zýhaný agopkhara hata!", derler ve ancak böylece amaçlarýna erebileceklerine inanýrlar. Ama yýllardýr; "Yaradan'ým Apsuwalýðý yok etme!" ("Hazþöaz Apsuwara yýwuumrýzýn!") dediler ve emek vermeden bunun onlara sunulmasýný beklediler. Oysa; atalarý gibi Apsuwalýðý yitirmemek ve koruyabilmek için iç ýsýnmasý, gönülden istek, ruhsal yeti dilemeliydiler. "Hazþöaz Apsuwarazýhaný agopkhara hata!" demeliydiler. Acaba, erdeme ulaþmýþ özlerini ve yaþam felsefelerinin güzel yanlarýný sürdürebilme istekleri yetersiz mi? Acaba, örnek bir yaþam biçimi olan ve giderek yozlaþan Apsuwalýðýn diriliþi bunun için mi gecikiyor?" Kitabýn arka kapaðýndaki bu pasaj yakaladý beni ve bir gün içinde okudum romaný. Bir günde okunamayacak uzunlukta deðil, 194 sayfalýk bir roman ancak ince olmasýna aldanýlmayacak yoðunlukta. Bilinen tarih boyunca varolan bir halkýn günümüze taþýdýðý bir yaþam tarzý var bu kitapta. Bildiðim kadarýyla yazar bir edebiyatçý deðil ancak bu eser bir edebiyat eseri. Akýcý kf
64
bir dili ve muhabbet dolu bir üslubu var. Yazarýn Apsuwalarý ve Apsuwalýðý iyi tanýdýðý çok açýk, ayrýca usta bir gözlemci olduðu yaptýðý tasvirlerle de anlaþýlýyor. Tarihi bir olay anlatmýyor, sadece bundan yaklaþýk 60 yýl öncesinin bir Apsuwa köyünü kurguluyor, her þey bir kýz kaçýrma olayýyla baþlýyor ve akabinde konuyla ilgili toplumsal çözümler, köye Ýstanbul'dan gelen bir misafirin gözlerinin önünde geliþiyor. Misafir, yabancýsý olduðu kültürü aðýrlandýðý evin böylesine yoðun bir döneminde tanýma fýrsatý buluyor. Her ne kadar misafirliði devam etse de zaman içinde evin bir ferdi kadar alýþýyor evin diðer fertlerine ve artýk kültürün yabancýsý olmaktan çýkýyor. Önceleri þaþýrdýðý, zaman zaman yadýrgadýðý adetlerin Apsuwalar tarafýndan nasýl temellendirildiðini, her birinin bu halkýn sosyal karakterinden izler taþýdýðýný anladýkça Apsuwa yaþam tarzýna ýsýnmaya baþlýyor. Diðer taraftan Apsuwa halkýnýn varlýðýný sürdürebilmesinin tek yolunun, tanýdýkça sevmeye baþladýðý bu adetlerin yaþamaya devam etmesi olduðunu anlýyor. Fakat modern hayat bu yaþam alanýný daraltmakta çok baþarýlýdýr ve Apsuwalarý kutsal saydýklarý meþe aðacý gibi Apsuwaranýn kurumasýna da seyirci býrakacaktýr. Bu tespit kitaba da adýný veren ev sahibi Fuat beyden geliyor. Fuat Bey, yaþlý Abazalar'ýn "ölmesinden" yakýndýklarý "Abazalýðýn" kuvvetli kalp atýþlarýndan biri gibi duruyor romanda ve öyle saðlam duruyor ki huzur veriyor, güven veriyor ve Fuat Bey'den 60 sene sonrasýný bilen biri olarak, bu yaþlý Apsuwanýn gelecekle ilgili kaygýlarýnýn gerçekleþtiðini görmek beni biraz sarsýyor. O kaygýlarýn merkezinde Apsuwa Fuat'a imrenen bir birey olmak; Meþe Aðaçlarýna yer kalmayan bir dünyada öyle zor oluyor ki bu noktada derdimi anlatmaya kullandýðým lisan kifayetsiz kalýyor. Demek ki derdimi, hislerimin ait olmadýðý bir lisanda anlatmaya çalýþýyorum ve iþte þu an duyuyorum atalarýmýzýn kutsal saydýðý meþenin kýrýlan bir diðer dalýnýn sesini.
KÝM KÝMDÝR?
Alp Bosuter
20 Aralýk 1937 yýlýnda, Sakarya iline baðlý Hendek kazasýnýn Sarýyer köyünde doðdu. Aslen Kuzey Kafkas Halklarý'ndan Ubýhlarýn Hunca ailesine mensup bir APSUWA'dýr. Babasý Hendek'te zahirecilik yapan Hunca Faik Bosuter, annesi Amcýpha Aldýz (Ayþe) dýr. Sýrasýyla Hendek Cumhuriyet Ýlkokulu, Hendek Orta Okulu, Adapazarý Ticaret Lisesi ve Ankara Ýktisadi ve Ticari Ýlimler Akademisi Bankacýlýk bölümünü bitirmiþtir. Öðrencilik yýllarýndan baþlayarak Kuzey Kafkasya tarihi ve kültürü konularýnda çalýþan Alp Bosuter birçok kuruluþun oluþumunda da etkin bir þekilde yer almýþtýr. Yazar emekli olduktan sonra, mensubu olduðu kültürün pek bilinmeyen güzel yanlarýný topluma anlatabileceðini, gönül borcunu da ancak böyle ödeyebileceðini düþünerek yazmaya baþlamýþtýr. Halen Antalya'da yaþamaktadýr.
Kendisi de Apsuwa olan bir ablam "dünyayý Abazalýk kurtaracak" demiþti. Her ne kadar þaka yollu söylenmiþ de olsa bu sözünü kendi kültüründeki insani ve ahlaki deðerlere referans vererek temellendirebiliyordu. Bu Apsuwa kadýnýnýn Abazalýk diye bahsettiði yaþam tarzý, tüm Kuzey Kafkasya'da farklý isimlerle kabul görmüþ köklü bir kültürel geçmiþtir ve bugün dahi az ya da çok, doðru ya da yanlýþ bir þekilde yaþanmaktadýr. Bu yaþam tarzý, izlerini Kuzey Kafkas Mitolojisinde de takip edebileceðimiz erdemlere, ahlak anlayýþý ve toplumsal deðerlere yaþamsal pratikler sunmaktadýr. Bu bakýmdan söz konusu yaþam tarzýnýn; her ne kadar evrensel bir ahlak anlayýþýnýn var olmadýðýný düþünsem de, insanlýðýn genel ahlaki doðrularýna uygun iliþki modelleri sunan ve kendi içinde tutarlýlýðý olan bir kültür olduðu fikri savunulabilir. Alp Basuter; "Apsuwa Fuat" isimli romanýnda, Apsuwa halkýnýn bu yönüne odaklanýyor. Öncelikle bu yaþam tarzýný tanýtýyor, kültürüne duyduðu sevgiden dolayý zaman zaman tarafsýzlýðýný yitirse de genel olarak tarafsýz bir dille okuyucuya sevdiriyor bu kültürü. Sonra bu güzel mirasýn tükendiðini hissettirip yüreðimizi sýkýþtýrýyor. Diðer taraftan "Apsuwa Fuat" isimli romanda bu söz konusu tükeniþin nedenine yönelik bir de can alýcý tespit var: Alp Bosuter, Abazalar'ýn artýk atalarýnýn aksine kaderci bir toplum haline geldiklerini ifade ediyor ve belki de bu yüzden yok oluþlarýnýn farkýnda deðillerdir diye düþünüyor. Kafkasyalýlarýn kültürü daðda yazýlmýþ bir kültürdür. Acaba Kafkasyalýlýðýn yaþadýðýmýz çaðýn ve coðrafyanýn þartlarýna uygun refleksler göstermesi mümkün olacak mýdýr? Bilmiyorum ancak bildiðim bir þey var ki Apsuwara atalarýmýza ait bir hatýra olmaktan fazlasýdýr, geçmiþten günümüze bir ahlak anlayýþý ve bir yaþam tarzýdýr. Ellerinize ve yüreðinize saðlýk Sayýn Alp Bosuter, bu roman kökleri Küreselleþen Dünya'ya direnen bir Meþe Aðacýdýr! "ABZIYARAZI!"