Kafkasya Forumu Dergisi Sayi 6

Page 1



01

editörden

editörden

Ben bir tamirci olmak istiyorum. Hani þu bodrum katlarýný elden geçirenlerden. Çünkü bodrum katlarý çok önemlidir. Oralar patlamalarda havaya uçmaz ve eðer bir patlamada Deni Kantayev, 6 yaþýnda bir Grozny sakini orada iseniz size bir þey olmayabilir…

R

usya Çeçenistan'da soykýrýma devam ediyor… Ortadoðu ve Kafkaslar'da, petrol ve doðalgaz kaynaklarý arasýnda sýkýþmýþ restleþmeler ve yaratýsý paylaþým savaþlarý da…Dünya savaþlarýnýn kokusu iletiþim çaðýnda, aðýna siniyorken, alýþkýn olduðu koku insanlýðýn midesini bulandýrmýyor artýk... Yirmibirinci yüzyýlda da "insanlýk dramý"ný heceliyor, ezber bozulmuyor… Öldürmek için "haklý bir neden" savýna sýðýnanlara , Nalçýk'ta yakýlan genç bedenlerin hesabý sorulmuyor . Rusya cesetleri yaktýðýný pervasýzca açýklayabiliyor. "Vahþi Siyaset Belgesi" baþlýðýyla bu konuyu iþlerken yazar, Rusya'nýn "siyasi rotasý"nýn peþisýra karanlýk dehlizlerde dolanýyor. Canýmýz yanýyor. Topyekün sorumluyuz direnmediðimiz, sormadýðýmýz, soruþturmadýðýmýz yeterince mücadele etmediðimiz için… Elinizde bulunan yaz sayýmýz için, Soçi Olimpiyatlarýný protesto amacýyla baþlattýðýmýz imza kampanyasý proje grubunun gerçekleþtirdiði çalýþmanýn ürünü dosyada; kapitalizmin vahþetini ve maalesef insanlýðýn asýrlardýr içkinleþtirdiði insan kýyýmýný, kitlelerin önüne kemik atarcasýna, insan haklarýný, doðal yaþamý, hayvan haklarýný vs. koruyan anlaþmalarý þýk kalemleriyle imzalayan, öte yandan finans þirketlerine peþkeþ çeken yönetimlerin parçasý olduðu bu kanlý döngünün, aslýnda herkesin adý kadar iyi bildiði þifresinin anahtarý bir kez daha elden ele dolaþýyor... Neden ve Nasýl Birleþik Kafkasya diyenler için tavsiyemiz "Avrupa Birliðin' den Birleþik Kafkasya'ya" baþlýklý çalýþmayý mutlaka okumalarý. Hem idealize eden, hem de karþýsýnda duranlara; farklý politik argümanlarla kabul ve reddedilen Birleþik Kafkasya idealini, çokkültürlülük baðlamýnda anlatýyor. Yazar Avrupa'da mikro milliyetçi hareketlerin köklerini Avrupa Kimliði'nin tepeden inmeci, dayatmacý yanýnda ararken; özgün coðrafi, demografik ve kültürel yapýsýyla zaten bir bütün olan Kafkasya'da birliðin dayatma ve zorlamadan uzak doðal, olaðan olduðunu gözler önüne seriyor. Ve yine baþka bir açýdan; "Gerçek" de benzer bir þekilde ulus-üstü yapýlanmalarýn, federasyon ve konfederasyonlarýn altýn çaðýna iþaret ediyor. Sonuç olarak hem Kafkasya'nýn kendi yerel tarihi ve iç dinamikleri hem de mevcut dünya koþullarý açýsýndan deðer-

lendirdiðimizde, Birleþik Kafkasya hem gerçekliði olan hem de ideal olandýr. Rus yönetimi, istihbarat birimleri ve güvenlik güçlerinin baský ve tehtidlerine raðmen, doðrularý insanlara anlatmaktan vazgeçmeyen, iþkence, eziyet, zulüm ve soykýrýmýn ulaðý olmaktan yýlmayan iki kadýn gazeteci bu sayýda konuðumuz. Geçen yýl 7 Ekim'de faili meçhul(!) cinayete kurban giden Anna Politkovskaya’yý saygýyla selamlarken ayný zamanda makalelerinin çevirisine de yer verdik, bundan sonraki sayýlarda da devam edeceðiz. Fatma Tlisova ile ilgili ise Türkiye'yi ziyaretleri sýrasýnda yapmýþ olduðumuz ropörtajlarý yayýnlýyoruz. Ve sözleþtiðimiz üzere zaman zaman dergimizde onun da makalelerine yer vereceðiz. Ýki cesur gazeteci kadýnýn ardýndan "Arka Bahçe " Çerkesler ve feminizm ekseninde hem içe bakýþýn sonuçlarý ve hem de çözüm önerileri beraber sunulmaya çalýþýlýyor. Göç yollarýnda yazýlan hikayeleri paylaþmaya devam ve yine her sayýmýzda olduðu gibi film ve kitap eleþtirileri, makale çevirileri satýrlarýmýz arasýnda… Tartýþmamýz, yaptýðýmýz hatalarý gözden geçirmemiz gerekiyor ve bu ancak doðru bilgilerle yapýlabilir diyen Sefer Berzeg söyleþisinde diasporanýn siyasi tarihi resmediliyor. Sosyal yansýmalarýnýn deðerlendirmesiyle… Evet geçmiþi okuyoruz ama kimin düþmanýmýz olduðunu anlamak ve silahlarýmýzý kuþanmak için deðil, varolagelmiþ sorunlarýn köklerini öðrenmek ve çözüm üretmeye sebep, politik bir çizgide durabilmenin insani ve medeni yollarýný döþemek için… Dost ve düþman tuzaklarýna düþerek, eli silahlý ölü kitleler yaratmanýn önüne engeller koymak için… Savaþ ve barýþ kýskacýnda süreðen hayatlarýmýza, virgül koymaya kararlýlara sözümüz; son noktayý ise "týk" ladýklarý internet sayfalarýnda deðil, benliklerinde arayan gelecek nesiller koyacaktýr umuyoruz…

lif Yar A.sharapha E


04 KAFKASYA FORUMU

B A Ð I M S I Z , B Ý R L E Þ Ý K KA F KA S Y A

YAZ SAYISI I 2007 ÝKÝ AYLIK SÝYASÝ DERGÝ SAYI: 6 KAFKASYA FORUMU DERGÝSÝ ADINA SAHÝBÝ Can Kesgin GENEL YAYIN YÖNETMENÝ Elif Yar SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ Can Kesgin GRAFÝK UYGULAMA Haluk Özcan YAZI ÝÞLERÝ Ahmet Demirci, Alper Kahraman, Çaðlar Konukman, Haluk Özcan, Muhammet Salmak, Murat Özkan, Sencer Busun, Yasemin Oral, Zahit Kuyumcu REKLAM SORUMLUSU Ahmet Demirci ABONE SORUMLUSU Can Kesgin can@kafkasyaforumu.org Sencer Busun (Avrupa) sencer@kafkasyaforumu.org

içindekiler

18 Editörden 01 Aþharapha Elif Yar KAPAK KONUSU:

Soçi, Sürgün Topraklarýnda Olimpiyat 04 Khurma Can Kesgin - Olimpiyatlarýn Doðuþu - Soçi’nin Olimpiyat Macerasý - Soçi Kýþ Olimpiyatlarýna Ev Sahipliði Yapmak Ýçin Yeterli Mi? - Olimpiyat Oyunlarýna Yerel Halkýn Tepkisi - Çevre Örgütlerinin Tepkisi - Soçi’nin Tarihi - Soçi 2014 ‘Geleceðe Açýlan Kapý’ Mý? - Soçi-Abhazya Güvenlik Ýliþkisi - Rusya’nýn Ýkiyüzlülüðüne Somut Bir Örnek - Sonuç

Söyleþi: Kafkasya’nýn Onuru: Fatima Tlisova 18

BASKI EK-BÝL Matbaacýlýk, Evren Mah. Halkalý Cad. Kuzu Sok. No.3 Baðcýlar/Ýstanbul 0212 5504949

Asharapha Elif Yar - Aysel Yýldýrým Çeviri: Ju Ahmet Demirci

RESÝM & FOTOÐRAF KF Arþiv Birleþik Kafkas Derneði Arþiv

Adige Cumhuriyeti’ne Yeni Bir Baþkan Atanmasý ve Rusya Federasyonu Baþkaný ile Bölgeler Arasýndaki Ýliþkilerde Eðilimler 24

ÝLETÝÞÝM iletisim@kafkasyaforumu.org www.kafkasyaforumu.org KATKIDA BULUNANLAR Mehmet Güç, Þamil Aðralý FÝYAT 6 YTL (KDV DAHÝL) ABONELÝK Türkiye: Yýllýk 30 YTL I Avrupa: 40 Euro YAZI VE YÖNETÝM BÜROSU Bereketzade Mah, Kuleçýkmazý Sok, No:9 Beyoðlu/Ýstanbul

Oleg Tsvetkov Çeviri: Kafkasya Forumu - Putin Yeni Bir Baþkan Atýyor - Faydalý Dostlar - Parti Desteðinin Örgütlenmesi - Toplumsal Desteðin Saðlanmasý - Bölgesel Parlementodan Destek


32 36 Saðlanmasý - Eski Baþkanýn Zayýf Muhalefeti - Yeni Baþkanýn Attýðý Ýlk Adýmlar - Sonuç

Vahþi Siyaset Belgesi 27 Mkanba Çaðlar Konukman

Kadýn Ne Þeytandýr Ne Melek, Ne Metadýr Alýnýp Satýlabilen, Ne De Doðasý Gereði Korumaya Muhtaç 32 Asharapha Elif Yar - Özenli Bir Yaklaþýmla; Geleneklerimiz ve Kadýnlarýmýz - Kadýn Lehine Dönüþüm - Kim Korkar Feminizmden - Dünyanýn Arka Bahçesinde Deðil, Ön Saflarda Yan Yana ve Omuz Omuza Beraber

Kafkasya Forumu Basýn Açýklamasý 36 Kafkasya Forumu

Çeþitlilik Ýçinde Birlik Mi, Teklik Mi? Avrupa Birliði’nden Birleþik Kafkasya’ya 37 Watýrýpha Yasemin Oral - Bir Küreselleþme Masalýnýn Ardýndan - Avrupa Birliði: Kimlik ve Kültür Politikalarý - Sonuç Yerine: Birleþik Kafkasya Üzerine Bir Kaç Söz

Ropörtaj: Sefer Berzeg 43 Hraça Alper Kahraman

52 Kitap: Çerkesya Gönül Yaram 52 Turkuawo Setenay Gürçeþme

Ropörtaj: Çetin Öner 55 Yemuz Haluk Özcan

Göç Hikayeleri: Bir Ýade-i Ýtibar Göçü 60 Ayça Örer

Film: Beyaz Kuzgunlar, Çeçenya’da Kabus 64 Bahar Burcu Karahan

55


O Ç Ý S


Sürgün Topraklarýnda Olimpiyat 29

"Abhaz halký savaþýn ilk günlerinde dünyadan nasýl tecrit edildiðini hiç unutmayacak. Ýþte o günlerde sadece Konfederasyon gönüllüleri daðlarý aþarak yardýmýmýza yetiþtiler.(…) Ancak tüm Kuzey Kafkasya ayaða kalkýnca Rusya tavrýný deðiþtirdi."

13 Aralýk 2006 günü Murat Berzeg, Soçi'nin 2014 Kýþ Olimpiyat Oyunlarý'na adaylýðýyla ilgili olarak "Soykýrým yapýlmýþ topraklarda Olimpiyat Oyunlarýnýn organize edilmesini doðru bulmadýðýný"[1] ifade etmesinin ardýndan 10 gün sonra 23 Aralýk gecesi saat 23:00 sularýnda, evinin yakýnlarýnda VAZ 21 09 marka plakasýz, gri renkli, koyu renk camlarý olan bir otomobilden inen üç kiþi tarafýndan baþýna silah dayanarak tehdit edildi.

T

KHURMA CAN KESGIN

ehdit eden kiþiler kendilerini "iþin uzmaný özel birimlerden emekli Rus vatanseverleri" olarak tanýtýrlarken, Berzeg'e; "Çerkes soykýrýmýnýn tanýnmasý ve Uluslararasý Olimpiyat Komitesi'ne Çerkes sorunu çözülene kadar Soçi'nin 2014 Kýþ Olimpiyat Oyunlarý'na ev sahipliði adaylýðýndan ihraç edilmesi talebinden haberdarýz. Þimdiye kadar yaptýklarýn yüzünden ölümü çoktan hak ettin. Ancak 'milli bir kahraman' olarak ölme fýrsatýný elde edemeyeceksin"[2] dediler. Silahlý kiþiler, sahip olduðu en deðerli þeyleri, çocuklarýný, evini, her þeyini kaybedebileceðini ve itibarýný tamamen yitireceðini söyleyerek tehdit ettikleri Berzeg'in kendilerine "yaptýklarý þeyin kanuna aykýrý" olduðunu söylemesi üzerine "kanun biziz" diyerek arabalarýna binip uzaklaþtýlar. Murat Berzeg Adige Cumhuriyeti'nin Krasnodar'a ilhaký fikri ortaya atýldýðýndan beri, Adigey'in statüsünü koruma konusunda en kararlý duruþu sergilemeye devam eden sivil toplum kuruluþu Çerkes Kongresi'nin baþkaný. Murat Berzeg çalýþmalarýndan dolayý daha önce pek çok kez sözlü, yazýlý tehditlere maruz kalmýþtý ancak Soçi'nin olimpiyat adaylýðýyla ilgili yaptýðý yorumdan sonra tehditlerin sözlü tacizleri aþýp kafasýna silah dayamaya kadar varmasý, bizi Soçi ve olimpiyat oyunlarýyla ilgili çalýþmaya sevk etti. Konunun detaylarýna girdikçe, olimpiyat tesislerinin inþasý için düþünülen yerlerin dünya çevre koruma mirasý listelerinde yer almasýndan dolayý, çevre örgütlerinin ve yerel sakinlerin de olimpiyatlarýn Soçi'de düzenlenmesine tepkili olduklarýný görüyoruz. Bu yüzden konuyu, geniþ bir çerçevede ele alarak olimpiyat

oyunlarýnýn genel deðerlendirmesinden baþlayýp, Soçi olimpiyat adaylýðýnýn altýnda yatan gerçekleri anlamaya çalýþacaðýz.

Olimpiyatlarýn Doðuþu; Antik Grek (Yunan) medeniyetine dayandýrýlan olimpiyat oyunlarýnýn çýkýþýyla ilgili olarak pek çok mit ve efsane yaratýlmýþtýr. Bu efsaneler arasýnda en çok kabul göreni M.Ö.776 yýlýnda Yunan mitolojisinde bir kahraman olan Herkül'ün babasý Zeus (-Kafkas mitolojisinde en güçlü tanrý olan Yýldýrým tanrýsý Þýble'ye denk) uðruna Olympia'da bir stat inþa etmesi ve çeþitli dallarda yarýþmalar düzenlemesidir. MS 393 Roma Ýmparatorluðu devrine kadar her dört yýlda bir Olympia'da tekrar eden bu oyunlar giderek dini bir ritüel niteliði kazanmaya baþlamýþ ve yarýþmalarda kazanan atletler hem Zeus'un onuruna düzenlenen oyunlarý kazanmanýn þerefine eriþirlerken hem de barýþ ve umudun simgesi olan zeytin dalý yapraðýyla taçlandýrýlmýþlardýr. Roma Ýmparatorluðu'nun bölgede kurduðu hâkimiyetle birlikte kendisini Hýristiyanlýk dininin resmi temsilcisi olarak görmesi olimpiyat oyunlarýnýn pagan festivali olarak algýlanmasýna neden olmuþ ve oyunlar yasaklanmýþtýr. 19 yy.da Alman arkeologlar tarafýndan Yunanistan'da yapýlan kazý çalýþmalarýnýn antik Olympia kentinin kalýntýlarýný açýða çýkarmasýyla birlikte olimpiyat oyunlarýna olan ilgi canlanmaya baþlar. Baron Pierre de Coubertin 1870-1871 Fransa-Prusya Savaþlarýnda Fransýzlarýn yenilgilerinin nedenleri üzerine araþtýrma yaparken, yenilginin nedenini askerlerin fiziksel yeterkf kf


6

sizliðine baðlamaktaydý. Dönemin siyasi durumu da Avrupa'lý devletler için pek iç açýcý deðildi. Kilisenin geniþ halk kitleleri üzerindeki despotizme varan hakimiyeti devam ediyordu. Avrupalý ülkeler birbirleri ile savaþ halindeydi. Avrupalýlar için kaotik olan bu ortamda milyonlarca Avrupalý savaþlarda ölmüþtü. Halk üzerindeki Kilise ve Kral'ýn baskýsý, yeni yeni ortaya çýkmakta olan burjuva sýnýfý tarafýndan örgütlü bir tepkiye dönüþecek sonradan ulus devletlerin doðmasýna neden olacak bir süreç yaþanacaktý. Baron Pierre de Coubertin gerek savaþlarda kaybeden askerlerinin fiziksel yetersizliðine çare olmak gerekse de Avrupalýlar arasýnda yakýnlýk ve birlik tesis edeceðine inandýðý Olimpiyat düzenleme fikrini ortaya attý. Bu fikir kolayca kabul görülerek olimpiyatlarý düzenleyecek uluslararasý olimpiyat komitesi oluþturuldu. Ýlk olimpiyatlar 1896 yýlýnda 14 ülkeden 241 atletin katýlýmýyla olimpiyatlarýn doðduðu yer olan Yunanistan'ýn Atina þehrinde yapýldý. Ýlk olimpiyat oyunlarýnda yarýþmalar arasýnda düþünülen buz dansýna zamanla buz hýz pateni ve buz hokeyi gibi kýþýn yapýlan sporlarýnda eklenmesi zamanla Kýþ Olimpiyat Oyunlarý'nýn ayrýca düzenlenmesi ihtiyacýný doðuracaktý ve Ýlk kýþ olimpiyat oyunlarý yaz oyunlarýndan ayrý olarak 1926 yýlýnda Fransa'nýn HauteSavoie kasabasýnda yapýlacaktý.

muna düþtü. Bu olayý protesto etmek için Ýspanya, Hollanda ve Ýsviçre oyunlara S.S.C.B'nin katýlýmýný boykot etmiþtir. 1972 ve 1976 olimpiyat oyunlarý da Güney Afrika, Yeni Zelanda gibi ülkelerin siyahlara karþý ýrkçý tutumlarý nedeniyle bazý Afrika ülkeleri tarafýndan boykot edilmiþtir. Siyasi yönden olimpiyatlara gösterilen tepkilerin en çarpýcý örneklerinden biri "Soðuk Savaþ" döneminde yaþandý. 1980 Moskova Olimpiyatlarý SSCB'nin Afganistan iþgali öne sürülerek ABD ve çoðu batýlý olan 64 müttefiki tarafýndan boykot edildi. Karþýlýðýnda 1984 Los Angeles Olimpiyat oyunlarý da atletlerinin can güvenliðinin alýnamayacaðý endiþesi ve batýlý ülkelerin anti-Sovyet yaklaþýmýndan dolayý Sovyetler Birliði ve 14 müttefiki tarafýndan boykot edildi.

Modern olimpiyatlarýn baþlamasýndan günümüze olimpiyat oyunlarý zaman zaman savaþlar ve boykotlardan etkilense de devletler düzeyinde deðerini sürekli arttýrmýþ, günümüzde ekonomik ve siyasi açýdan itibar yükseltmenin bir aracý haline gelmiþtir. 2004 Atina Yaz Olimpiyat Oyunlarýna 202 deðiþik ülkeden 11000 den fazla atlet katýlmýþ, 2006 Torino Kýþ Olimpiyat Oyunlarýna 80 ülkeden 2633 atlet iþtirak etmiþtir (Mevsim özelliklerinden dolayý Afrika ve Ekvator ülkelerinin kýþ olimpiyatlarýna katýlýmý yok denecek kadar azdýr). Olimpiyat oyunlarýnýn maddi getirisini ve ülke tanýtýmýna yaptýðý katkýyý anlayabilmek için 2000 Sydney oyunlarýna bakmamýz yeterlidir, bu oyunlarý 16000 medya mensubu takip etmiþtir ve yaklaþýk 3.8 milyar insaný TV baþýna çektiði tahmin edilmektedir.

Olimpiyat siyasi olarak tanýnmamýþ ülkeler için önemli bir tanýtým aracý olabilir;

Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel girdilerine göre Olimpiyat oyunlarýna ev sahipliði yapmak veya oyunlarda baþarý kazanmak, ev sahibi ve olimpiyatlara iþtirak eden ülkelerin bakýþ açýlarýna göre de farklý þekilde deðerlendirilmiþtir. 1956 Melbourne'de yapýlan oyunlarda Macaristan'daki pro-Sovyet komünist yönetime karþý Macar iþçi sýnýfý ve öðrencilerinin baþýný çektiði halk ayaklanmasýnýn Sovyet Ordusu müdahalesi sonucu bastýrýlmasý binlerce isyancýnýn öldürülmesi ile sonuçlandý. 200 binden fazla Macar'da mülteci konukf kf

1972 Münih Olimpiyat Oyunlarýnda, Yaser Arafat'ýn El Fetih örgütüne baðlý Kara Eylül tugaylarý tarafýndan Ýsrail atletlerinin rehin alýnmasý üzerine Alman polisinin müdahalesi sonucu 11 Ýsrail atleti, 1 Alman polisi ve 5 Filistinli ölmüþtü. Bu olay, olimpiyat tarihine, yakýn zamanda beyaz perdeye de aktarýlan "Munich Massacre-Münih Katliamý" olarak geçmiþtir. 2004 Olimpiyat oyunlarýnda da Ýsrail Devleti'nin varlýðýný tanýmayan Ýran Ýslam Cumhuriyeti Judo takýmý, Ýsrail Judo takýmýyla karþýlaþmayý reddetmiþ, olimpiyatlardan dýþlanma uyarýsýna raðmen kararýndan dönmemiþ ve Ýranlý sporcular ülkelerinde kahramanlar gibi karþýlanmýþtýr.[3]

Olimpiyat oyunlarýna katýlmak için Uluslararasý Olimpiyat Komitesi'nin aradýðý þartlar arasýnda, diðer pek çok önemli uluslararasý organizasyona katýlmak için mecburi tutulan politik egemenlik þartýnýn aranmamasý, politik olarak tanýnma mücadelesi veren ülkeler açýsýndan da olimpiyatlara yüklenen anlamý yükseltmiþtir. BM tarafýndan resmen tanýnan 193 ülke olmasýna karþýlýk, oyunlara Porto Riko, Hong Kong, Tayvan, Bermuda gibi ülkelerin katýlýmýyla katýlan ülke sayýsý 203'ü bulmuþtur. Coubertin; "Olimpiyatlarda önemli olan þey yalnýz kazanmaktan ziyade, olimpiyatýn bir parçasý olmaktýr, týpký hayatta en önemli olan þeyin zafer kazanmaktan ziyade mücadele etmek olduðu gibi" sözleriyle, olimpiyatlarýn barýþ ve umut ekseninde þekillenen temel amacýný açýklasa da, olimpiyatlarýn yarattýðý ekonomik girdinin büyüklüðü, kapitalistlerin de iþtahýný kabartmýþtýr. Olimpiyat oyunlarýnýn yapýlacaðý ülkenin seçimine etki etmek amacýyla, seçim komisyonuna rüþvet verilmesi gibi çirkin skandallar da yaþanmýþtýr. Bu sebeple Uluslararasý Olimpiyat Komisyonu, deðerlendirme komitesinde görev yapan olimpiyat ruhunu yaþamýþ olan sporcularýn sayýlarýnýn arttýrýl-


7

masýna karar verdi. Günümüzde yaþanan savaþlara, insanlarýn giderek bireyselleþmesine, bencilleþmesine, ahlaki ve sosyal çöküntüsüne neden olan etmenlerden biri de insanlarýn çoðunun farkýna varamadýðý hipnoz dünyasýndan çýkýp, paylaþmayý, rekabeti, mücadeleyi, kazanmayý, kaybetmeyi, sevinmeyi, üzülmeyi, sevmeyi hatýrlatan evrensel diyebileceðimiz deðerlerin vahþi kapitalizmin altýnda erimesidir.

Soçi'nin Olimpiyat Macerasý Uluslararasý Olimpiyat Ýcra Kurulu, 22 Haziran 2006 tarihinde 2014 Kýþ Olimpiyat Oyunlarýna ev sahibini belirlemek için yaptýðý deðerlendirmede Jaca-Ýspanya, Almati-Kazakistan, Borjomi-Gürcüstan, SofyaBulgaristan gibi ülkeler ve þehirleri elerken, SalzburgAvusturya, PyeongChang-Güney Kore ile birlikte Soçi-Rusya Federasyonu da seçti. Soçi'nin daha önce 1998 ve 2002 Kýþ Olimpiyat Oyunlarý adaylýklarý Sovyet döneminden kalma yetersiz altyapýsý nedeniyle reddedilmiþti. Bu sefer Kremlin iþi sýký tutuyor. Soçi, Sovyet döneminde politikacýlarýn inzivaya çekildikleri ya da Rus elitlerinin yaz tatillerini geçirdiði bir tatil beldesi olarak kullanýlýyordu. Hatta Sovyet döneminde Kafkas halklarýnýn kültürel ve kimlik geliþimine karþý en büyük zararlarý veren Stalin'in bir daçasý(Rus yapýsý yazlýk ev) da bulunuyordu. Rusya'da iktidara geldiðinden beri, anti-demokratik uygulamalarýyla Stalin'in halefi olarak gösterilen Putin'in de Soçi'de bir yazlýk evinin olmasý ve kimi zaman yabancý konuklarýný burada aðýrlamasý ilginç bir benzerlik. Olimpiyat adaylýðý ve Putin'in Soçi'ye verdiði özel önemle birlikte bölgenin deðerinin artmasýnýn nedenlerini yorumlayan Soçi Vincent Emlak Þirketi genel direktörü Eduard Flippov: "Soçi geliþmeye baþladý. Baþkan bir kez geldi, kayak yaptý. Bunu gören herkes bu muhteþem dedi. Rusya'da iþler böyle yürür."diyor.[4] Doðal olarak baþta Putin'e yakýn bürokratlar olmak üzere, milyarder Rus elitlerinin de bölgeye olan ilgisi artmaya baþladý. Soçi'nin 2014 bahsini kazanabilmesi için Kremlin tarafýndan 12 Milyar Dolarlýk Federal Hedef Bütçesi oluþturuldu. Bütçenin 7 Milyar Dolarlýk bölümünün Rus gaz monopolü Gazprom baþta olmak üzere, RusAl gibi þirketlerin aralarýnda bulunduðu dev özel Rus þirketleri tarafýndan karþýlanmasý taahhüt edildi.

Soçi Kýþ Olimpiyat Oyunlarýna ev sahipliði yapmak için yeterli mi? Soçi'nin 2014 Olimpiyat oyunlarý için tanýtýmýn yapýldýðý web sitesinde verilen bilgiye göre Soçi çok kültürlü, 100 den fazla milletin yaþadýðý 400 bin nüfuslu, Karadeniz kýyýsýnda Avrupa ve Asya arasýnda bir geçiþ kapýsý olan her tür doðal güzelliðin bir arada bulunabileceði turistik bir þehir.[5] Soçi, Sovyet döneminden kalma yetersiz alt yapýsý ve mimari yapýsý, yollarýnýn yetersizliði, coðrafi sebeplerle denizden yaklaþma mesafesi açýsýndan büyük yolcu uçaklarýnýn iniþine el vermeyen Adler'deki yetersiz hava alanýyla, olimpiyat oyunlarýnýn düzenleneceði þehir olarak

Günümüzde yaþanan savaþlara, insanlarýn giderek bireyselleþmesine, bencilleþmesine, ahlaki ve sosyal çöküntüsüne neden olan etmenlerden biri de insanlarýn çoðunun farkýna varamadýðý hipnoz dünyasýndan çýkýp, paylaþmayý, rekabeti, mücadeleyi, kazanmayý, kaybetmeyi, sevinmeyi, üzülmeyi, sevmeyi hatýrlatan evrensel diyebileceðimiz deðerlerin vahþi kapitalizmin altýnda erimesidir. seçilmekten uzak görünüyor. Ancak Rusya Federasyonu baþkanlýðýnda ikinci dönemini tamamlamak üzere olan ve Federasyon anayasasýna göre 3. defa aday olmasý mümkün olmayan ve bunu kendisi de yaptýðý çeþitli açýklamalarda dile getiren Vladimir Vladimiroviç Putin, Soçi'ye özel bir deðer veriyor. Soçi 2014 Olimpiyat Ekibi'nde Soçi belediye baþkaný, Fiziksel Eðitim ve Federal Ajans Baþkaný, Rusya Olimpiyat Komitesi Baþkanýnýn yaný sýra ileride deðineceðimiz üzere Adige Cumhuriyeti'nin statüsünü durduk yere Rusya Federasyonu Anayasasýna aykýrý olduðunu bilmesine raðmen tartýþmaya açan Krasnodar Valisi Alexander Tkachev ve Baþbakan Yardýmcýsý Alexander Zhukov'un da yer almasý bu duruma iþaret ediyor. Bu savýmýzý destekleyecek olan argümaný da Putin'in kendi sözlerinde buluyoruz. Olimpiyatlarla ilgili kendisine yöneltilen soruya Putin 20 Þubat tarihinde Ýnterfax haber ajansýna verdiði demeçte 2014 Olimpiyat Oyunlarýnýn yapýlacaðý þehir olarak "Soçi seçilse de seçilmese de Soçi'nin Rus halkýnýn çýkarýna geliþtirileceðini ve daðlardaki kayak pisti yapma çalýþmalarýnýn devam edeceðini" söyledi. Putin'e göre Rus vatandaþý tanýmlamasýnýn ne anlama geldiði ve Soçi üzerindeki ýsrarýyla ilgili çýkarýmlarýmýzý ileriki sayfalara býrakarak, coðrafi yapýsý, yüz ölçümü ve turist aðýrlama kapasitesi bakýmýndan yetersiz olan Soçi'de oyunlara karþý gösterilen tepkilere ve nedenlerine bakalým;

Olimpiyat Oyunlarýna Yerel Halkýn Tepkisi; Soçi ve Krasnaya Polyana çevresinde kurulmasý düþünülen Olimpiyat tesislerinin, spor merkezlerinin, kayak pistlerinin tamamlanmýþ maketlerine baktýklarýnda, kendi evlerini, yaþadýklarý yerleri göremeyen yerel halk olimpiyatlarýn ev sahibi açýklanmadan baþlatýlan inþaat çalýþmalarýndan endiþeli. Bu konuda


8

kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye cevap veren 66 yaþýndaki Katia'nýn cevabý ironik "Bu olimpiyatlar bize ne getirecek? Kesinlikle hiç bir þey getirmeyecek.". Evini kömürle ýsýttýðýný belirten Katia; "Burada bizim için önemli olan þey evimizi ýsýtabilmemiz için gaz getirmeleri" diyor. Yine bir baþka yöre sakini ayný gazeteye verdiði röportajda "Buraya inþa edilecek tesislerin maketine baktýðýmda evlerimizin bulunduðu yerleri göremiyorum. Niçin böyle olduðunu anlayamýyorum. Eðer bizi oturduðumuz yerlerden uzaklaþtýrmak istemiyorlarsa neden Nizheimeretinskaya Bukhta'nýn bu komþu bölgesini makette göstermediler. Atalarýmýz 11.yy da buralara yerleþti.(Ruslarýn, tarihi Vubýh topraklarýna 1830'lu yýllara kadar giremediklerini hatýrlatmayý borç bilirim) Atalarýmýz burada öldü, kimse buradan taþýnmak istemiyor."[6]diyerek yerinden edilmenin endiþesini dile getiriyor. Hatta Psou nehrinin batý kýsmýnda aþaðý Ýmeretya Ovasý'nda yaþayan insanlar endiþelerini dile getirmek için 600 kadar imza toplayarak Uluslararasý Olimpiyat Komitesine gönderdiler ve bir de eylem yaptýlar, eylemleri polis tarafýndan güç kullanýlarak bastýrýldý.

Çevre Örgütleri'nin Tepkisi; Batý Kafkasya Büyük Kafkas Sýradaðlarýnýn eriþimi güç olan batý bölgesinden 350 bin hektarlýk alan boyunca, kuzey doðuda da Karadenize kadar 50 km.lik alan boyunca uzanan vahþi hayvanlarýn beslenmesini temin eden geniþ otlaklara sahip, çok sayýda hayvan türlerini, asýrlýk ormanlarý içeren ve zengin bitki çeþitlerini barýndýran doðal yapýsýyla Avrupa'da insan etkisine maruz kalmamýþ birkaç sýradaðlardan biri ve dünyada da en sýký korunan yerlerden biri. Soçi Milli Parký ve Krasnaya Polyana da(Kbaada) asýrlýk ormanlarý, otuz binden fazla bitki çeþidi ve barýndýrdýðý çok sayýda yerel hayvan türüyle 50 bin hektardan fazla bir alanla 1999'dan beri UNESCO'nun Dünya Koruma Mirasý Listesinde yer alýyor.[7] Rusya Federasyonu kf kf

Maykop merkezli EWRNC (Environmental Watch of North Caucasus-Kuzey Kafkasya Çevre Gözlemcileri), Soçi merkezli "Vatandaþlarýn Anayasal Haklarýný Koruma Örgütü", Green Peace Rusya ve WWF Rusya (Rusya Doðal Yaþamý Destekleme Fonu) gibi çevre örgütleri ve bazý çevre aktivistleri bir kýsmýnýn inþaatý baþlamýþ olan veya baþlamak üzere olan tesislerin Soçi Milli Parký ve Krasnaya Polyana çevresinde koruma altýndaki bölgelerde çevre felaketine yol açacaðý endiþesiyle hükümete karþý tepkililer. WWF Rusya direktörü ve Rusya Halk Meclisi üyesi Igor Chestin olimpiyatlar için hükümet tarafýndan Federal Hedef Programý(Bütçe) oluþturulduðundan beri Rusya Anayasasýnýn çevreyle ilgili kurallarýnýn ihlal edilerek birilerinin iþ çýkarlarý uðruna inþaat faaliyetlerinin baþlatýldýðýný ifade ettiði ve Rusya Ekonomi Geliþtirme Bakanlýðýný doðal alanlarý yok etmekle suçladýðý mektubu Vladimir Putin'e gönderdi. Chestin Soçi Milli Parkýnda koruma altýnda bulunan 800 hektarlýk bir alanda inþaat çalýþmalarý yüzünden tehlike çanlarýnýn çaldýðýný belirtirken, parkýn özellikle deðerli kýsýmlarýnýn belirli firmalarýn çýkarlarý doðrultusunda satýldýðýný ve buralara kýþ olimpiyat oyunlarýyla ilgisi olmayan golf sahalarý, eðlence mekânlarý ve sayfiye yerlerinin inþa edildiðini söyledi. Chestin aralarýnda kahverengi ayýlar gibi nadir hayvanlarýnda bulunduðu çeþitli hayvanlarýn yiyecek bulmak için yüksek daðlardan Soçi Parkýna göç ettiðini ve kayak pistlerinden birinin, restoranlar, golf kulüpleri ve kaplýcalarla birlikte tam bu hayvanlarýn göç yollarýnýn merkezine inþa edileceðini de belirtti.[8] Green Peace(Yeþil Barýþ) Rusya sözcüsü Mihail Kreindlin de kahverengi ayýlar, dað keçileri, su samurlarý, vahþi Kafkas kedileri gibi Dünya Koruma Mirasý Listesinde yer alan nadir hayvan türlerinin, yoðun inþaat faaliyetlerine son verilmediði takdirde


9

yok olabileceðini dile getirirken bu konuda Rusya Ekonomi Geliþtirme Bakanlýðýný suçladý.[9] Bakan German Gref'in Moskova'daki evinin önünde çeþitli çevre aktivistlerinin yaptýðý eylem polis tarafýndan güç kullanýlarak engellendi.[10] Uluslararasý Olimpiyat Komitesi'nin Japon Chiharu Igaya baþkanlýðýndaki denetleme komitesinin seçim öncesi aday þehirlere yapacaðý ziyaret öncesinde bu sýkýntýlý durumu aþmak isteyen Rus Hükümeti ve WWF Rusya'nýn da aralarýnda bulunduðu çeþitli çevre örgütleriyle yapýlan toplantý sonucunda Chestin'nin "Soçi'nin 2014 Olimpiyat oyunlarýna ev sahipliði için yürütülen çalýþmalarýn ekolojik olarak herhangi bir probleme yol açmayacaðý"[11] konusunda hükümetle anlaþtýklarýný söylemesi de Rusya'nýn Putin döneminde ne kadar despot yönetildiðini bilenler için sürpriz bir açýklama olmasa gerek. Bu açýklamadan yaklaþýk bir ay sonra, Uluslararasý Olimpiyat Komitesi denetleme ekibinin iþini tamamlamasýnýn ardýndan, Green Peace Rusya 15 Mart'ta Rusya Anayasa Mahkemesine baþvurdu. Programýn Rusya Anayasasý çevre kanunlarýný ihlal ettiðini öne sürerek 2006-2014 Soçi Federal Hedef Programý'nýn iptali istendi. Mahkeme baþvuruyu, illegal olduðunu ileri sürerek reddetti. WWF direktörü Igor Chestin bir ay önce hükümet yetkilileriyle yaptýklarý toplantýya atýfta bulunarak baþbakan yardýmcýsý Alexander Zhukov'un da yer aldýðý toplantýda çevrecilerin yasal olmayan inþaat faaliyetlerinin varlýðýyla ilgili ithamlarýný ve Federal Hedef Programý'nda çevre uzmanlarý ve bilim adamlarýnýn isteklerine göre düzenleme yapýlmasýný kabul etmesine raðmen, anayasa mahkemesinin Green Peace Rusya'nýn açtýðý davayý illegal kabul etmesi kararýný mahkemenin kendi kanunlarýný çiðnediði þeklinde yorumlarken, "Mahkemenin verdiði kararda elbet kendine göre belirli bir mantýk olmasý gerekir. Baþvuru'nun lehine hüküm verilmesi tüm finansmanýn durdurulmasý demek olacaktý. Fakat mahkemenin bunu dikkate almamasý gerekirdi çünkü bunun hükümetin sorunu olmasý gerekirdi."[12] þeklinde deðerlendirdi.

Soçi'nin Tarihi 2014 Kýþ Olimpiyatlarýna ev sahipliði yapmak için hazýrlanan resmi tanýtým sitesinde Avrupa ve Asya arasýnda bir kavþak vazifesi gören Soçi'nin Bizans dönemine kadar uzanan zengin ve heyecanlý bir tarihe sahip olduðu belirtiliyor. Soçi isminin Karadeniz kýyýsý sakinleri tarafýndan verildiði ve 1896 yýlýnda da resmi olarak kabul edildiðinden bahsediliyor. Soçi'nin tarihiyle alakasý olmayan coðrafi güzelliklerine ve turistik açýdan sahip olduðu öneme deðiniliyor. Maria Sharapova ve Yevgeny Kafelnikov gibi tenis yýldýzlarýný yetiþtirmiþ olmasý, Putin'in Soçi'de yazlýðýnýn bulunmasý ve bazý yabancý devlet adamlarýný ve misafirlerini bu yazlýkta aðýrlýyor olmasý da "tarih"(!) olarak anlatýlýyor.[13] Soçi'nin gerçek tarihi-Soykýrým tarihi; Soçi ve çevresinin gerçek tarihine baktýðýmýzda bu bölgede 19.yy öncesinde Vubýhlarýn, Adigelerin ve Abazalarýn(Sadzlar ve Ahçýpsoular) yaþadýklarýna þahit oluyoruz. Dilsel ve kültürel bakýmdan birbirine son derece yakýn ve iç içe geçmiþ olan Abaza-Adige-Vubýh halklarý arasýnda etnik olarak net sýnýrlarý belirlemekte konu üzerine çalýþan tarihçiler doðal olarak zorlanmýþlardýr. Bu konuda en güvenilir bilgileri verenlerden biri olarak kabul edilen F.F.Tornau'nun tasvirine göre 1830'larda Karadeniz'in kuzey-doðu sýnýrý üç farklý etnik gruptan oluþuyordu. Anapa'dan yaklaþýk Þakhe nehrine kadar Adige kavimlerinden Natuhaylar ve Þapsýðlar, Þakhe ve Soçi nehirleri arasýnda Vubýhlar ve Soçiden Abhazya sýnýrýna Ýngur'a kadar olan topraklarda da on dört kadar Abaza kabilesinden biri olan Sadz'lar (Ciget), Krasnaya Polyana (Kbaada) ve çevresinde de bir baþka Abaza kabilesi olan Ahçýpsou'lar yaþýyordu. Ancak genel kabule göre Soçi ve çevresi Vubýhya olarak adlandýrýlýyordu.[14] 18-19 yy. Kafkas-Rus savaþlarýnda Kafkas halklarýnýn kaderini çizen pek çok olaydan birkaç tanesi özellikle önemlidir. Ýlk sýrada, 1769-1772 Gürcü Krallýklarý Ýmereti ve Khartl-Kakheti'yle Türkler arasýndaki savaþta General Totleben komutasýnda Rus birliklerinin Gürcülere yardým etmesi sonucu 1783'de Doðu Gürcü


10

kaleleri oluþturmaya baþlamýþtýr. Vubýhlarla Rus birlikleri arasýndaki ilk ciddi çarpýþmalar 1830 yýlýnda baþladý. Doðuda Ruslara kök söktüren Ýmam Þamil'in zaferleriyle moral bulan Þapsýð, Natuhay, Abzeh, Vubýh ve Sadzlar, Çarlýk Ordularýna karþý çetin savaþlar verdiler. Vubýhlar bu savaþlar sýrasýnda iþgalci Rus askerlerine karþý en sert þekilde çarpýþtýklarý gibi mücadelenin siyasi önderliðini de üstlendiler. Vubýh liderleri arasýnda ilk akla gelen isim, Hacý Degemuko Berzeg'dir. Hacý Degemuko Berzeg, bölgede bir arada konuþulmakta olan Abaza- Adige-Vubýh dillerinin yanýnda Arap ve Türk dillerini de yetecek kadar biliyordu ve daha sonra Kafkasya'da önemli roller oynayacak olan çok sayýda Abaza-Adige-Vubýh gencini de Kafkas geleneklerine göre yetiþtirmiþtir.[17]

Krallýðý Khartl-Kakheti ve Rus Çarý arasýnda imzalanan Georgievsk Antlaþmasý geliyor. Antlaþma özetle, Rusya'nýn Gürcülerin iç egemenliðini, toprak bütünlüðünü korumasý ve Gürcülerin düþmanlarýný kendi düþmaný olarak kabul etmesi karþýlýðýnda Gürcü Krallýðý'nýn Ruslara savaþta destek vermesini, Rus Çarýna baðlýlýðýný bildirmesini ve Ruslardan izinsiz dýþ devletlerle diplomatik iliþki kurmamasý gibi maddeleri içeriyordu. Antlaþma, 1801'de gittikçe zayýflayan Gürcülerin koþulsuz Rus Çarý hâkimiyetine girmesiyle neticelenecektir.[15] Bu olay, Ruslarýn Kafkasya'yý iþgal etme giriþimlerinde çok önemli bir tarih olacaktýr. Ýkinci önemli olaysa, 1829 Osmanlý Devletiyle Rusya arasýnda imzalanan Edirne Antlaþmasýdýr. Osmanlý Devleti Anapa kalesi aracýlýðýyla Çerkeslerle kurduðu ticari iliþkileri sanki tüm Çerkesya'ya hâkimmiþ gibi göstererek Edirne Antlaþmasýnda, Kuban'ýn denize döküldüðü yerden baþlayarak güneye doðru Kara Deniz kýyýlarýný Ruslara teslim etmiþtir.[16] Bu da Çarlýk Rusya'sýna uzun yýllar boyu hayalini kurduðu Kafkasyalý halklarýn üzerine tüm gücüyle gidebilmesinin yolunu açmýþtýr. Diðer bir tarih de Kafkasya mücadele tarihinin en çok tartýþýlan ismi olan ve Rus güçlerine karþý en çetin savaþlarý veren Ýmam Þamil'in 1859 yýlýnda Prens Baryatinski'ye Gunip'te teslim olmasýdýr.

kf

1829 Edirne Anlaþmasýyla yakaladýðý avantajý kaçýrmak istemeyen Rus birlikleri kýsa süre içinde Kazaklarýn da desteðiyle Çerkesya çevresinde istihkam

Kafkas-Rus savaþlarý sýrasýnda Kafkas kavimleri zaman zaman Ruslarla anlaþma yapma yoluna da gitmiþlerdir. Bu anlaþmalara kýsa süreli sadýk kalýnsa da, asýl amacý Karadeniz Kýyýlarýný, Kafkasya'nýn yerlileri olan Abaza-Adige-Vubýh halklarýndan arýndýrarak, bu bölgede hâkimiyet saðlamak olan Ruslar tarafýndan bu anlaþmalar bozulmuþtur. Þamil'in 1859 yýlýnda General Prens Baryatinski'ye teslim olmasýyla birlikte devam eden Kafkasya baðýmsýzlýk mücadelesinin pasifizasyonu, Þamil'in Naibi Muhammed Emin'in tavsiyesiyle Abzehleri Khomastry'de Ruslarla anlaþma yoluna itti. Abzehler Rus otoritesini tanýma karþýlýðýnda, iç özerklik talep ettikleri bir antlaþma imzaladý.[18] Ancak bu durum fazla sürmedi, nitekim 1860 yýlýnda Kont Yevdokimov'un Kuban'daki Rus birliklerinin baþýna geçmesiyle birlikte Rus Kazaklarý duyduklarý endiþelere raðmen toprak yardýmý, imtiyazlý araziler gibi haklar tanýnarak Çerkeslerin yaþadýklarý bölgelerde iskân edilmeye baþlandý. Laba ve Belaya arasýnda yaþayan Besleney, Kemirgoy ve bir kýsým Kaberdey gibi Adige kabileleri zorla topraklarýndan çýkarýlarak ana vatanlarý dýþýna göç etmek durumunda býrakýldýlar. Bu geliþme üzerine Vubýh, Þapsýð ve Abzeh liderleri Soçi vadisinde bir araya gelerek 13 Haziran 1861 tarihinde bir kongre düzenlediler ve "Çerkes Milli Meclisi' olarak da adlandýrýlan Büyük Özgür Kongre'yi kurdular. Kongre sonucu, Çerkesya'nýn baðýmsýzlýðý için Ruslarla savaþa devam etmeye yönelik alýnan ortak karar tüm dünyaya deklare edildi. Baðýmsýzlýk kararý alan Çerkeslerin Sohum'daki Ýngiliz Baþkonsolosuna hitaben yazmýþ olduklarý ve Ruslarýn ele geçirdiði mektupla ilgili olarak Kutais Genel Valisi Prens Gagarin'in durumu anlattýðý yazýsýnda mektubun özetle; Çerkesya'nýn baðýmsýz bir devlet olma iradesini ve bu durumu Ýngiltere, Osmanlý Devleti, Fransa gibi dýþ devletlere deklare ettiðini, Rusya'ya karþý yürütülen baðýmsýzlýk savaþýnda bu devletlere müttefik olmayý önerdiðini ve devlet yönetim sistemini anlatan kararlardan oluþtuðunu belirtmiþtir.[19] 1863 yýlýnda Þapsýð ve Abzehlerin direniþinin kýrýlmasýndan sonra Þubat 1864'te Vubýhlar daha fazla direnemeyerek Rus kuþatmasý altýnda General Geymanla müzakereye oturmak


11

zorunda kaldýlar. Yapýlan görüþmelerde "Ruslar týpký Þapsýð ve Abzehlere olduðu gibi Vubýhlara da baþka seçenek býrakmadýlar, Vubýhlar ya Ruslarýn kendileri için gösterdikleri verimsiz Kuban bölgesine gideceklerdi ya da Osmanlý topraklarýna. Vubýhlar anlaþma yoluna gidip, Rus Çarý'nýn egemenliðini kabul etmelerine raðmen topraklarýnda yaþamalarýna izin verilmedi. 21 Mayýs 1864'te Kafkasya'daki tüm direniþ sona erdi ve Çar'ýn Kafkasya Genel Valisi Grand Dük Mihael Ahçýpsou'larýn yaþadýklarý Krasnaya Polyana'da(Kbaada) törenle Çar'a "Kafkas Savaþlarýnýn" sona erdiði [20] müjdesini! verdi.

karþý eþine az rastlanýr þekilde savaþmýþlardýr.

Ýngiliz, Osmanlý ve Fransýzlarýn bölgedeki çýkarlarý gereði Çerkeslere yönelik destekleri zaman zaman ateþli silah yardýmýna dönüþse de, yeterli olmamýþtýr. J.S.Bell, W.Urquart, F.Fonvill gibi ajanlarýn anýlarýnda da belirttiði gibi bu destekler hiçbir zaman Çerkeslerin bekledikleri þekilde gerçekleþmemiþ genelde temenni ve iyi niyet düzeyinde kalmýþtýr. Çerkes Milli Meclisi önderliðinde verilen son mücadele Çerkeslerin savaþý kaybetmesiyle sonuçlanýrken, tüm savaþlar boyunca Kafkasyalýlar Batýda, Babich, Velyaminof, Zass, Lazeref, Kartsev, Yevdokimov, Geyman gibi zalimlikleri ünlü pek çok Rus generale karþý Hacý Degemuko Berzeg, Zevþ, Geriyiko Þemiz, Hacý Ðuz Bek, Tsemuk vb.; Doðu cephesindeyse Ýmam Mansur, Taymin Bin Bolat, Ýmam Þamil gibi Kafkasyalý liderlerin öncülüðünde Yermolov, Grabbe, Vrontsov, Baryatinski gibi zalimlikleriyle ünlü Rus general ve prenslerine

Bu argümanýmýzý destekleyecek olan Rus kaynaklarýndan alýnan bazý örnekler;

Kafkas-Rus Savaþlarýnda Kafkasyalýlarýn savaþý kaybetme nedenleri ayrý bir araþtýrma konusudur. Diðer taraftan Ruslarýn Çerkeslerle savaþma amaçlarý, bu savaþlara katýlmýþ olan pek çok üst düzey Rus subayýnýn da anýlarýnda belirttiði gibi Çerkesleri egemenlik altýna almaktan öte, köylerini, tarlalarýný, ekinlerini, onlarý: topraklarýna, hayata baðlayan her ne varsa hepsini bilinçli olarak yok etmek ve Kafkasya'nýn Karadeniz Kýyýlarý'ný binlerce yýldýr bu topraklarda yaþayan sakinleri, Çerkeslerden arýndýrmaktý.

Grand Dük Mihael "Daðlýlarýn yarýsýný silah býrakmaya mecbur etmek için diðer yarýsýný öldürmek gerekiyordu. Bununla da vazifemiz bitmiyor, Karadeniz'in batý kýyýsý Daðlýlardan arýndýrýlmalý ve Rus kýyýlarýna çevrilmelidir."[21] Vubýhlarla yapýlan savaþlarda yer alan General Rayevski "Bizim Kafkasya'da yaptýklarýmýz, Ýspanyollarýn Amerika kýtasýný ilk iþgal ettikleri dönemi hatýrlatýyor. Tanrý'dan ümit ederim ki Kafkasya'nýn fethi, Rusya tarihinde, o fetihlerin Ýspanya tarihinde býrakmýþ olduðu gibi bir etki býrakmaz!"[22] Kafkasya

Ordularý

Genel

Komutaný

Milyutin


12

Rus tarihçi Felisin "Bu gerçekten vahþi bir savaþtý. Yüzlerce Çerkes köyü ateþe verildi. Atlarýmýzý onlarýn tarlalarý ve bahçelerine sürdük sonunda her þeyi harap ettik."[26]

Soçi 2014 "Gateway to the Future" (‘Geleceðe Açýlan Kapý’ mý?) Rusya Federasyonunun geleceðe açýlan kapý olarak lanse ettiði Soçi'de, 2014 kýþ olimpiyatlarýnýn yapýlmasý konusundaki kararlýlýðýný, Putin'in olimpiyatlara gösterdiði özel ilgiyi ve Federal Bütçe Programý adý altýnda 12 Milyar Dolarlýk bir yatýrýmýn oluþturulmasýnýn gerçek nedenini yorumlayabilmek için son birkaç yýlda Rusya'da yaþanan olaylarý hatýrlamamýz gerekiyor. Bugün bile arkalarýndaki gerçekler tam olarak açýða çýkartýlamamýþ olan Nord-Ost, Beslan, Nalçik baskýný gibi olaylarýn ardýndan üniterleþme yönünde atýlan hýzlý adýmlar, Cumhuriyetlerde baþkanlarýn halk tarafýndan seçilmesinin kaldýrýlýp merkez tarafýndan atama sisteminin getirilmesi, Kremlin muhalefeti basýn, TV kuruluþlarýnýn ya satýn alýnarak devletleþtirilmesi ya da kapatýlmasý, muhalif gazetecilerin tehdit edilmesi veya faili meçhul cinayetlere kurban gitmesi, yaklaþan baþkanlýk seçimleri öncesi Gary Kasparov, Mihail Kasyanov gibi muhalefet liderlerinin gösterilerinin özel kuvvet güçleri kullanýlarak bastýrýlmasý, yerelyabancý sivil toplum örgütlerinin, insan haklarý örgütlerinin faaliyetlerinin engellenmeye çalýþýlmasý belli baþlý olaylar olarak sýralayabiliriz. Bütün bunlarýn yanýnda küresel perspektifte, Rusya'nýn UkraynaGürcistan gibi yakýn komþularýnda Amerikan-Batý etkisiyle gerçekleþen renkli devrimler, Hazar havzasý enerji kaynaklarý ve enerji geçiþ yollarý üzerinde devam eden paylaþým mücadelesi, Soçi'ye duyulan özel ilginin kilidini açmamýza yardýmcý olacak þifreler olarak düþünebiliriz.

"Daðlýlarý güç kullanarak istediðimiz yerlere göndermemiz gerekiyordu. Gerekirse onlarý Don bölgesine sürebiliriz. Ana amacýmýz Kafkas Daðlarý eteklerinin Rus yerleþimine çevrilmesi. Fakat bu plandan Daðlýlarýn haberi olmasýna izin vermemeliyiz."[23] Kont Yevdokimov 1863 de Savaþ Bakanlýðýna gönderdiði mektupta "Þimdi Batý Kafkasya'yý fethetmek için yaptýðýmýz planýn bir parçasý olarak kýyý þeridini Daðlýlardan temizlemeliyiz."[24] Rus tarihçi Zaharyan "Çerkesler bizden hoþlanmaz. Onlarý verimli otlaklarýndan sürdük. Evlerini yýktýk ve pek çok kabileyi tamamen imha ettik."[25] kf kf

Öncelikli olarak Kafkasya bölgesi içinde kalan cumhuriyetlerin gelir paylaþýmýnda Rusya Federasyon'u genelinde en düþük 10 bölge arasýnda yer alýyor olmasý Federasyon'un Kafkas cumhuriyetlerine olan ekonomik ilgisini gösteren önemli bir gösterge olarak kabul edilmelidir. Eðer Putin yönetimindeki Rusya yukarýda iþaret ettiðimiz örnekleri sergilememiþ olsaydý, normal bir insan "geçmiþte yaþananlar geçmiþte kaldý, olimpiyatlarla bölge kalkýndýrýlmak isteniyor" düþüncesine daha müspet yaklaþýlabilirdi. Ancak durum böyle olmadýðýna göre Kremlin'i yönetenlerin "geleceðe açýlan kapý" olarak nasýl bir geleceði tasavvur ettikleri ve bu geleceðin Kafkasya'ya neler getirebileceði üzerine düþünmek zorunlu hale geliyor. Geriye dönerek zihinlerimizde kýsa bir zaman yolculuðu yaptýðýmýzda Rusya'nýn gelecek tahayyülüyle ilgili oldukça güçlü deliller bulabiliriz. Örneðin Kafkas-Rus Savaþlarý sonucunda anavatan-


13

larýna tutunabilmeyi baþarabilmiþ Kafkasyalý nüfus, Rusya'ya yayýlan devrim dalgasýyla birlikte "güzel bir geleceðe iliþkin" yeni bir vaatle karþýlaþýyordu. Lenin, Çarlýk Rusya'sýný "Halklar Hapishanesi olarak niteleyerek, halklara alabildiðiniz kadar özgürlük alýn diyor, devrime yardýmcý olmalarý karþýlýðýnda self-determinasyon (halklarýn kendi kaderlerini tayin etme hakký) ilkesini vaat ediyordu." Ancak SSCB'nin kurulmasýyla neticelenen mücadele sonrasýnda bu vaadin sözde olduðu anlaþýlacaktý. Kafkas halklarýnýn Müridzm ve Çerkes Milli Meclisiyle ortaya koyduklarý ortak siyasi irade, 11 Mayýs 1918 Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin kurulmasýyla tavan yapacak: ancak bu irade Kýzýl ve Beyaz Ordular tarafýndan yerle bir edilecektir. Devrime inanan, Komünist Parti safýnda yer alan ve devrimin kurulmasýnda büyük emekleri olan pek çok Kafkasyalý da ilerleyen dönemlerde Ruslar tarafýndan Komünist Parti kademelerinden hýzla tasfiye edilecektir. 1944-45 yýllarýnda Çeçen-Inguþ, Kýrým Tatarlarý, Volga Almanlarý, bazý Adigeler ve Karaçaylarýn yaþadýklarý sürgünün þartlarý da Ruslarýn "gelecek" anlayýþýný gösteren güçlü bir delildir. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda ana amacý Bakü-Azarbeycan petrol sahalarýna inmek olan Nazi Almanya'sý hiçbir zaman bu amacýna ulaþamasa da ve Grozni(Cohar Kale) önlerinde durdurulsa da 23 Þubat 1944'te Kýzýl Ordu'nun kuruluþunun 26. yýldönümü kutlamalarýnda, savaþ sýrasýnda Almanlarla iþbirliði yaptýðý suçlamasýyla yukarýda adý geçen halklar vatana ihanetle suçlanacak ve Stalin tarafýndan verilen emirle yük vagonlarýna hayvanlar gibi istiflenerek Kazakistan ve Orta Asya'ya sürgüne gönderileceklerdir. Hastanelerde yatan yaralýlar ve tren istasyonlarýna ulaþýmý güç yerlerde yaþayan ÇeçenÝnguþlarsa Kýzýl Ordu Askerleri tarafýndan Haybah'da olduðu gibi hayvan ahýrlarýna doldurulup diri diri yakýlacaklardýr. Halklar hapishanesinin daðýlýp ülkelerin baðýmsýzlýklarýný ilan ettikleri dönemde, 1991 yýlýnda Covhar Dudayev'i cumhurbaþkanlýðýna seçerek baðýmsýzlýðýný ilan eden Çeçen-Ýçkerya Cumhuriyeti'nin baðýmsýzlýðýnýn Rusya Federasyonu tarafýndan tanýnmamasýyla birlikte Rus ordusunun Çeçen-Ýçkerya ülkesinde baþlattýðý kanlý savaþta Rus ordusu, Zelimhan Yandarbiyev, Aslan Mashadov, Þamil Basayev gibi askeri komutan ve dehalarýn önderliðindeki mücadeleye daha fazla dayanamadý ve 31 Aðustos 1996'da Rusya Federasyonunu temsilen Alexander Lebed ve Çeçen-Ýçkerya'yý temsilen Cumhurbaþkaný Aslan Mashadov'un, arabulucu olarak da AGÝT'ten T.Guldiman'nýn gözlemci sýfatýyla Rusya'nýn yenilgiyi kabul ettiðini belgeleyen Hasavyurt antlaþmasýný imzalamýþlardýr.[27] Bu antlaþma iki eþit devlet arasýnda imzalanmýþtýr. 2001 yýlýnda Çeçen-Ýçkerya'nýn Çeçen halkýnýn kararýyla referandum yoluyla uluslararasý alanda tanýnmasý yolunu açacak olan Hasavyurt antlaþmasý, FSB tarafýndan tezgâhlanan Volgodonsk ve Buinask apartman bombalama eylemlerinin Çeçenlerin

üzerine yýkýlmasýyla, geçersiz kýlýnacaktýr. Adigey, Baþkanlýk Seçimlerinde Putin'in iktidarýný sürdürmesi için Kremlinin toplum mühendisleri tarafýndan seçilen pilot bir bölge mi? Bu konuyla ilgili çýkarýmlarda bulunabilmek için giriþte de belirtmiþ olduðum gibi Soçi olimpiyat oyunlarýnýn arka planýný okumamýza yardýmcý olacak þekilde Adige Cumhuriyeti'ndeki geliþmelere göz atmamýz gerekiyor. Coðrafi konum olarak Krasnodar-Krai bölgesi içinde Kazak stanitsalarýyla çevrilmiþ yaklaþýk 8000 km2'lik bir ada konumunda olan Maykop merkezli Adige Cumhuriyeti, 1995 nüfus sayýmýna göre toplam 541000 kiþilik bir nüfusa sahiptir. Nüfusun % 22'sini(120 bin) Adigeler oluþturuyor, Kalan %68'lik nüfussa Ruslar ve Doðulu Slavlardan oluþuyor.[28] 1924'te Stalin'in yönetmek için bölmek politikalarý doðrultusunda delimitasyon-sýnýrlarýn yeniden çizilmesi planýnýn uygulamaya konmasý-tüm SSCB'de haritalarýn çizilmesi- bugün Kafkasya'da yaþanan ve gelecekte de yaþanacak muhtemel sorunlarýn ve bu sorunlardan doðabilecek olan çatýþmalarýn kaynaðýný oluþturur. Farklý etnisitelerden gelen ve farklý inançlara sahip halkalarýn birbirlerine eklemlenmesiyle topraksal anlamda birbirine baðýmlý hale getirilmesini amaçlayan bu yapý, ilerleyen zamanlarda Rus devleti tarafýndan belirli periyodlarda tekrarlanacak olan zorunlu göç ve nüfus hareketleriyle durumu daha da zorlaþtýracak ve Rusya tarafýndan gerektiðinde müdahaleye açýk hale getirecektir. Hepsi Adige soyundan olan Kabardeyler, Þapsýðlar ve diðer Batý Adigeleri sanki farklý etnisitelermiþ gibi ayrýlarak, Karaçay-Balkar gibi Türki halkkf


14

kf kf

larla birleþtirilerek ayrý özerk cumhuriyetler oluþturulmuþtur. Bu politika zamanla çok etkili olmuþ olsa gerek ki diasporada Kafkasya üzerine çalýþmalar yapan, makaleler, romanlar, dil kitaplarý yazan yazarlarýmýzýn-araþtýrmacýlarýmýzýn bilinçli olarak veya olmayarak Rusya'nýn böl-yönet propagandasýna hizmet eden eserler vermesine yol açmýþtýr

parlamentolu sistemden tek partili parlamento sistemine geçilmesi, Adigey gümrüðünün kaldýrýlmasý, Kaberdey-Balkar Cumhuriyeti Nalçik gümrüðünün kaldýrýlmaya hazýrlanmasý, Rus anayasasý ile çeliþmeyen 100 den fazla maddenin Adigey anayasasýndan çýkartýlmasý gibi uygulamalar da savýmýzý destekler nitelikte.

Teknoloji ve dolayýsýyla kitle-iletiþim araçlarýnýn büyük bir hýzla geliþmesiyle birlikte gittikçe küreselleþen dünyada bir ülkede meydana gelecek olan siyasi veya ekonomik bir geliþme, ülkenin konumuna göre binlerce km. uzaktaki, baþka kýtalardaki ülkeleri ve insanlarý olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Suni sýnýrlar ve problemlerle birbirinden ayrýlmýþ olan, ayný coðrafya içinde yaþayan binlerce yýllýk ortak kültür birikimi ve etkileþimine sahip olan, komþu-akraba halklarýn yaþadýðý Kafkasya'da meydana gelen bir olayýn, heleki 1994 yýlýndan bu yana onbinlerce insanýn canýna mal olmuþ-olmakta olan RusÇeçen savaþýnýn Kafkas Cumhuriyetleri'ni etkilemediðini öne sürmek, bu doðrultuda söylemler üretmek veya bu söylemlerin yansýtýcýsý olmanýn gerçeklikle baðdaþýr bir tarafý yoktur. Ki bunun ispatý da son yýllarda Kafkasya'nýn geneline yayýlan çatýþmalardýr.

Rusya'nýn PR faaliyetleri, 2007 yýlý Putin'in "Özel Adige Yýlý" olarak mý ilan edildi?

Adige Cumhuriyeti'ndeki geliþmelere baktýðýmýzda yukarýda bahsetmiþ olduðumuz konumu dolayýsýyla, diasporanýn nabzýný tutmak için farklý bir yeri olduðunu söyleyebiliriz. Çerkes Kongresi baþkaný Murat Berzeg Krasnodar valisinin birleþme önerisinden sonra devletin temel maddeleri üzerinde yaþanan olumsuz geliþmeleri, Adige Cumhuriyetini ayakta tutan temel deðerlerin yavaþ yavaþ budanarak, Krasnodar Krai'a devredilmesiyle cumhuriyette gizli bir fesih sürecinin yaþanmasý olarak yorumluyor.[29] Adigey Anayasasýndaki Adigey Cumhurbaþkaný'nýn Adigece ve Rusça bilme zorunluluðuyla ilgili maddeden Adigece bilme þartýnýn çýkarýlmasý, bölgenin otoktan halký olan Adigelerin varlýðýný güvence altýna alan iki

2007 yýlý için Putin'in imzaladýðý kararnameyle Adigey, Karçay-Çerkes ve Kabardey-Balkar Cumhuriyetleri'nde yaþayan Adigelerin Rusya'ya gönüllü (sözde) olarak katýldýklarý iddia edildi. Bu yaz veya sonbahar döneminde yapýlmasý planlanan bu (sözde) gönüllü katýlýþýn 450.Yýlýnýn kutlamalarý için 2.5 Milyar Ruble bütçe ayrýldý. Adigey'in baþkenti Maykop'un Kafkas-Rus savaþlarý sýrasýnda Ruslar tarafýndan kanlý çarpýþmalar sonucu ele geçirildiði tarih temel alýnarak Maykop'un kuruluþunun 150.yýl'ýnýn kutlanmasý planlanýyor. Bu kutlamanýn tarihi olarak da, Çerkeslerin nazarýnda çok ayrý bir önemi olan, anavatanlarýndan koparýldýklarý 21 Mayýs tarihi düþünülüyordu (Çerkes Kongresi ve Adige Khase'nin baþýný çektiði sivil toplum örgütleri ve Adigelerin yoðun itirazlarý üzerine Eylül ayýna ertelenmesi ya da kutlamadan vazgeçilmesi bekleniyor.) Bazý Rus ve Adige tarihçilere ýsmarlama olarak Rus-Kafkas savaþlarýný tarihten silen çarpýtýlmýþ yeni bir tarih yazdýrýlýyor. Rus ordusunda görev almýþ Adigeler hakkýnda kitaplar hazýrlanýyor. Bütün bu ve benzeri uygulamalarý Soçi olimpiyatlarý büyüteci altýna koyup baktýðýmýzda olimpiyat düþüncesinin Rus devletinin Adige sorununu toptan çözmek için attýðý bir dizi adýmýn taçlandýrýlmasý olacaðýný söyleyebiliriz: Netice de Ruslarýn, "Adigeler gönüllü olarak Rus Devleti'ne katýlmýþlardýr, bu tarih kitaplarýnda da böyledir, 1819.yy.da yaþananlar iki ayrý milletin savaþý deðil, Rus devleti içinde ayaklanan bir kesimin ayaklanmasýnýn


15

bastýrýlmasýdýr." þeklinde bir yaklaþýmla soykýrým yükünden ebediyen kurtulmanýn kapýsýný aralayacaðýný söyleyebiliriz. Eðer Soçi olimpiyat bahsini kazanacak olursa, bu olayýn zirve noktasý sürgünün resmi yeri olan Soçi-Kbaada'da olimpiyat meþalesinin yakýlmasý olacaktýr. Týpký Sydney 2000 olimpiyatlarýnda Aborjinlere(atalarý vaktiyle, Avustralya'ya sonradan gelen beyazlar tarafýndan katledilen Avustralya yerli halký) düþen vazife gibi, olimpiyat ateþinin Çerkeska giymiþ bir atlet tarafýndan yakýlmasý ise herhalde sürpriz olmaz.

Soçi-Abhazya-Güvenlik Ýliþkisi; 2014 Kýþ olimpiyatlarýna ev sahipliði yapmasý durumunda 29000 otel odasý kapasitesiyle gelecek olan seyircilerin aðýrlanmasý konusunda problem yaþayacak olan Soçi'nin durumu, doðal olarak çevre yerleþim yerlerini ve "de facto" baðýmsýz olan Abhazya Cumhuriyeti'nin Soçi sýnýrýndaki Gagra, Pitsunda sakinlerinin beklentilerini ve heyecanýný da arttýrýyor. Ancak bölgedeki otellerin çoðunun sahibi zengin Ruslar. Soçi'nin olimpiyatlarý kazanmasý durumunda, bölgeye gelip yatýrým yapacak olanlar da Ruslar olacaðý için zamanla bölgenin daha fazla Ruslaþtýrýlmasýna da neden olacaktýr. Bu durum Abhazya'nýn nüfus yapýsýnda Abazalarýn aleyhine geliþmelere yol açacaktýr. Çeçenya'da devam eden Rus iþgali yüzünden süren savaþýn, son birkaç yýlda Çeçenya sýnýrlarýný aþýp Kafkasya'ya yayýlmaya baþlamasý, Soçi'de olimpiyatlarýn yapýlmasý durumunda bir güvenlik sorununu da ortaya çýkaracaktýr. Amerika'nýn bölgede devreye girmesiyle Gürcüstan üzerindeki etkisini yitiren RF, Gürcüstan'da kalan son üsleri Ahýlkelek ve Batum'daki askeri üslerini 1 Ocak 2008 tarihine kadar boþaltmasý gerekiyor.[30] Gürcistan'dan çekilen silahlar Ermenistan Gyumri ve Kuzey Kafkasya'da Karaçay-Çerkes'e konuþlandýrýlýyor. Bu arada sýnýrlarýn kontrol altýna alýnmasý maksadýyla bölgede yapýlan uygulamalar da yerel halkýn günlük yaþantýsýný kýsýtlayýcý bir vaziyete bürünmüþ durumda. Sovyetler Birliði dönemini anýmsatan 7 km. ye kadar varan güvenlik þeritlerinin oluþturulmasý, bölgeler arasýnda insanlarýn seyahatini zorlaþtýrýyor. Mart 2006 yýlýnda FSB Baþkaný Nikolai Patrusev'in emriyle uygulanan kararla Inguþlar ve Osetler arasýnda Prigorodni sorununa benzer suni bir sorunun yaratýlmasýnýn adýmý atýldý. Inguþ daðlarýnda yer alan Jeirakh Boðazýna Rus sýnýr birlikleri yerleþtirilirken, Inguþlar sýnýr muhafýzlarýnýn çoðunluðunun Oset olduðunu iddia ederek, bölgenin Osetya'ya birleþtirileceðinin endiþesini taþýyorlar. Dombay ve Arhýz gibi turistik bölgelere giriþ çýkýþ yapabilmek içinde artýk FSB'den izin almak gerekiyor. FSB üç saatle üç gün içinde yapýlan baþvuruyu cevaplýyor. Yöre sakinleri bu uygulamayla gelen turist sayýsýnýn azalacaðýna ve ticaretlerinin sekteye uðrayacaðýna yönelik endiþelerini dile getirirlerken, yaþamýnýn tamamýný Arhýz'da geçirmiþ olan 46 yaþýndaki yöre sakini Bakhmut Kaçirov kendisiyle röportaj

Abhaz-Gürcü savaþýnda, 1992 yýlýnda Kuzey Kafkasya'lý gönüllülerin Abhazya'ya girebildikleri nadir bölgelerden biri olan Karaçay-Çerkes sýnýrýnýn da kapatýlmayacaðýný ve Rusya'nýn bukalemun gibi deðiþen bölge politikalarý doðrultusunda Abhazya'nýn aleyhine hareket etmeyeceðini kimse iddia edemez. yapan bir gazeteye içinde bulunduðu durumu; "Bütün hayatým boyunca burada yaþadým. Fakat þimdi pasaportumu her yerde yanýmda taþýmak zorundayým. Yani, kendi köyümün çevresinde bile pasaportsuz gezemem"[31] þeklinde özetliyor. Aðustos 1992-Eylül 1993 aþýrý Gürcü milliyetçisi Gamsakhurdia'nýn Rus yanlýsý Sheverdnadze tarafýndan devrilmesi ile baþlayan süreçte, Gamsakhurdia'nýn Abhazya'ya geçtiði iddialarý üzerine Gamsakhurdia'yý yakalama bahanesiyle Abhazya topraklarýna giren Gürcü ordusu, Abaza halkýna karþý soykýrým savaþýna baþlamýþtý. Kardeþ Abhazya topraklarýnda duyulan silah seslerinin Kafkas Cumhuriyetleri'nde yankýlanmamasý imkânsýzdý. Abhazya beklemediði bir savaþla karþýlaþýnca þaþkýnlýðý üzerinden atýp toparlanana kadar 1989'da kurulmuþ olan Kafkas Daðlý Halklarý Konfederasyonunun çaðrýsýyla Adigey'den, KabardeyBalkar'dan, Karçay-Çerkes'ten, Osetya ve Çeçenistan'dan yani Kafkasya'nýn dört bir yanýndan 1500 civarýnda Adige, Çeçen, Oset, Inguþ, Karaçaylarla birlikte az sayýda Kazak gönüllülerde Abazalarýn yardýmýna koþtu. Baðýmsýzlýk savaþýnýn kazanýlmasýnda KHK gönüllülerinin baþýnda önemli hizmetler de bulunmuþ liderlerden olan Musa Þenibe savaþla ilgili olarak Novaya Zelmya açýklamalarýnýn hatýrlanmasý, Soçi'de olimpiyatlarýn güvenliðini saðlamak için atýlan-atýlacak olan adýmlarýn ve Rusya'nýn Abhazya politikasýnýn deðerlendirilmesinde faydalý olacaktýr. "Gürcü birlikleri, Rusyalý ve Ukraynalý uzmanlar ve gönüllüler tarafýndan teçhiz edilmiþ ve eðitilmiþti, yok edici bir savaþ tecrübeleri vardý. Rusya'nýn Transkafkasya ve Kuzey Kafkasya Askeri Bölgeleri onlara yardým ediyordu. Dahasý General BS. Beppayev'in de bizzat söylediði gibi Trans Kafkasya Askeri Bölge Komutan Yardýmcýsý, Gumýsta nehrini geçmemeleri için emir vermiþ ve Abhaz halkýna lütuf göstermiþti. Fakat bunun, onun deðil, bizzat ona emir verenlerin hizmeti olduðunu anlayacaktýk. Rusya birlikleri Konfederasyon halklarýnýn yardým göndermesi ihtimalini ortadan kaldýrmak için Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerinin, Stavropol ve Krasnodar Krai'ýn yollarýný ablukaya aldýlar. Balkar Ulusal Sovyet'i gönüllülerin Balkarya'nýn dað boðazlarýndan geçirilmeyeceðini açýkladý. General S. Beppayev, ana Kafkas Sýradaðlarý'nýn Abhazya'ya geçen geçitlerine yaklaþan her gönüllünün vurulacaðýný ilan etti. Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri yöneticilerinin çoðu, gönüllü olarak Abhazya'ya gitmeye cesaret eden herkesi suçlu ve haydut ilan etti. Rusya ve Kuzey Kafkasya basýnýn-

kf


16

“Abhaz-Gürcü savaþýnda, 1992 yýlýnda Kuzey Kafkasya'lý gönüllülerin Abhazya'ya girebildikleri nadir bölgelerden biri olan Karaçay-Çerkes sýnýrýnýn da kapatýlmayacaðýný ve Rusya'nýn bukalemun gibi deðiþen bölge politikalarý doðrultusunda Abhazya'nýn aleyhine hareket etmeyeceðini kimse iddia edemez.” da gönüllü hareketini karalama kampanyasý baþladý. Savaþan Abhazya'ya yardým gönderen KHK ve bölgenin ulusal demokratik hareketleri, gençleri kesin ve kasýtlý ölüme gönderen suç örgütleri ilan edildiler." [32] Þenibe Musa'nýn sözlerine kulak verecek olursak, gelecekte yaþanmasý muhtemel bir Abhaz-Gürcü savaþýnda, 1992 yýlýnda Kuzey Kafkasya'lý gönüllülerin Abhazya'ya girebildikleri nadir bölgelerden biri olan Karaçay-Çerkes sýnýrýnýn da kapatýlmayacaðýný ve Rusya'nýn bukalemun gibi deðiþen bölge politikalarý doðrultusunda Abhazya'nýn aleyhine hareket etmeyeceðini kimse iddia edemez.

Rusya'nýn Ýki Yüzlülüðü'ne Somut Bir Örnek 2007 Nisan ayýnda Rusya Federasyonu ile Estonya arasýnda çýkan Kýzýl Ordu Anýtý olarak da adlandýrýlan "Bronz Asker Anýtý" yerinin deðiþtirilmesi sorununa Ruslarýn verdiði tepki Ruslarýn Soçi'ye olan yaklaþýmlarýný da çok net bir þekilde ortaya koyuyor. Ýkinci Dünya savaþý sýrasýnda Estonya'yý Nazi iþgalinden kurtarmak için savaþan bir Sovyet askerini simgeleyen 1947'de dikilen bronz heykel "Kýzýlordu Anýtý", Sovyet baskýsýnýn bir simgesi olarak gören Estonyalýlar tarafýndan baþkent Tallinn'deki yerinden sökülerek bir mezarlýða taþýnmýþtý. Bunun üzerine, Rus yetkililer, Estonya'yý ölülerle alay etmekle suçlayarak kararýn "kâfirlik ve insanlýk dýþý" olduðunu ve ölen Rus askerlerine karþý saygýsýzlýk yapýldýðýný düþündüklerini ifade ederek Estonya'yý sert yaptýrýmlarda bulunmakla tehdit etmiþlerdir.[33] Estonya'da yaþayan Rus kökenliler "Bronz Asker Anýtý"nýn yerinin deðiþtirmesini þiddetle protesto ettiler ve çýkan olaylarda bir gösterici yaþamýný yitirdi. Rusya içinde de Estonya'yý kýnayan çeþitli eylemler düzenlendi, bu eylemelerde baþý Naþi isimli faþist gençlik örgütü çekti. Naþi yapýlanma itibariyle Hitlerin gençlik örgütü Die Hitler Jugend'e benzerlik göstermektedir. Kremlin tarafýndan desteklenmektedir ve sayýlarý 300 000 civarýndadýr. Estonya devlet kurumlarýna ait internet siteleri Naþi'ye baðlý gençler tarafýndan çökertilmiþ, Estonya'nýn Moskova büyük elçiliði önünde çadýr kurarak günlerce sürecek olan protesto eylemleri yapýlmýþtýr. Rus devleti, 2006 yýlý içinde sorun yaþadýðý Ukrayna, Belarus, Gürcistan ve Azarbeycan'da yaptýðý gibi Estonya'nýn da gazýný keserek tehdidinin boþ olmadýðýný göstermiþtir. Ruslarýn II. Dünya Savaþýnda ölen askerlerine saygý duyulmasýný beklemesi normal görünmekle birlikte, 13 Ekim 2005 Nalçik'te meydana gelen olaylara Rus hükümetinin yaklaþýmýný hatýrladýðýmýzda Rus hükümetinin ikiyüzlülüðünü daha net gözlemleyebiliyoruz. 13 Ekim 2005 tarihinde yüzden fazla kiþiden oluþan bir grup genç Nalçik'te FSB merkezi baþta olmak üzere polis noktalarý, Ýç Ýþleri Bakanlýðý birimlerinin de içinde olduðu on dokuz noktaya eþ zamanlý silahlý baskýn düzenledi. Saldýrýdan önceden haberdar olan ve hazýrlýklarýný yapmýþ olan Rus GRU, OMON, FSB gibi özel güçler ve Nalçik polisinin müdahalesiyle çýkan çatýþmalar sonunda yaþlarý 20 ile 35 arasýnda deðiþen yüzden fazla genç ve otuzdan fazla güvenlik görevlisi ölmüþtü. Olayýn ilk anýndan itibaren suç Vahabilere ve Çeçenlere kesilecekti. Ancak ilerleyen günlerle birlikte olayý gerçekleþtirenlerin yýllardýr baský altýnda yaþayan, hakarete maruz kalan, inançlarýný yerine getirmelerine, camiye gitmelerine, vahabi suçlamasý nedeniyle izin verilmeyen, polis tarafýndan sebepsiz yere gözaltýna alýnan ve hapsedilen, dayak ve iþkence gören Adige gençlerinin sisteme karþý bir tepki eylemi olduðu anlaþýlacaktý. Ýþin ilginç yaný eyleme katýlan Adige gençlerinin içinde tanýnmýþ ailelere mensup, ekonomik yönden rahat ve


17

üniversite mezunu gençlerin sayýsýnýn çok olmasýydý. Eylemin bastýrýlmasýyla çatýþmalarýn olduðu yerlerde býrakýlan cesetler tanýnmamalarý için yakýlacaktý, ayrýca cesetler birkaç gün daha bulunduklarý yerde bekletilerek þehir halkýna sözde ibret verilecekti. Kremlin ve Kaberdey-Balkar hükümetleri, ailelerin ölen çocuklarýnýn naaþlarýný alýp onlara son görevlerini yerine getirmelerine hala izin vermiyor.

Sonuç; Ýnsan olarak yaþadýðýmýz çevreden ne kadar sorumlu olduðumuz, son yýllarda etkisini giderek hissettiren küresel ýsýnmanýn yaratmaya baþladýðý sorunlarla dünya çapýnda kendini göstermeye baþladý. Bu açýdan dünyamýzýn akciðerleri diyebileceðimiz ormanlýk alanlar, zengin bitki ve hayvan çeþitlerini içeren hayati bölgelerden biri olan Soçi ve çevresinde olimpiyat oyunlarýnýn yapýlmasý fikrine karþý çýkmamýz gerekmektedir. Kafkasyalýlar olarak ayrýca, Soçi'nin olimpiyatlarý almasý veya almamasýný olimpiyatlarýn hizmet etmesi gerektiði "barýþ-kardeþlik" gibi kavramlarý bölgeye taþýyacaðýný düþünmek veya fakir býrakýlmýþ olan bölge halkýnýn ekonomik durumunu düzeltmeye yönelik bir adým olarak görmek gafletine düþmemeliyiz. Genelde RF'nin federal yapýsýndan üniterleþmeye doðru attýðý hýzlý adýmlarý, özelde Kafkasya Cumhuriyetleri ve özellikle Adige Cumhuriyeti'nde yaþanan geliþmeleri resmin bütününü oluþturan parçalar olarak deðerlendirdiðimizde, 2006-2014 arasý Soçi için düþünülen uygulamalarla Rusya'nýn Çarlýk döneminden bu yana temel politikasý olan "Kafkasya'nýn yerlilerinden(Kafkasyalýlardan) tamamen arýndýrýlmasý" planýnýn 8 sene içinde tamamlanacaðý görülüyor. En özelden bakacak olursak Büyük Sürgün'ün yaþandýðý yer olan Soçi (Saþe)-Krasnaya Polyana (Kbaada'da) olimpiyatlarýn yapýlmasý atalarýmýzýn kemiklerini sýzlatacak, tarihimizi ayaklar altýna alacak, bugüne kadar bizi ayakta tutan ve uðrunda mücadele ettiðimiz tüm deðerleri silecek bir adýmdýr. Diaspora olarak böyle bir adýma sessiz kalmamýz düþünülemez. KAYNAKÇA 1.http://www.ajanskafkas.com/haber,6230,cerkesler_socide_olimpi yat8217a_karsi.htm 2. http://www.natpress.net/index_e.php (Leader of "Circassian congress of Adygeya" was threatened again) 3. http://en.wikipedia.org/wiki/Olympic_games 4. Christian Lowe 28 Þubat 2007-"Rusya'nýn zenginleri daðlarda kayak yapmak için Putin'e eþlik ediyorlar." http://www.smh.com.au/news/russia/russias-rich-follow-putin-to-skiplayground/2007/02/28/1172338690072.html 5. http://sochi2014.com/sochi_russian 6.http://www.zeenews.com/znnew/articles.asprep=2&aid=358957& ssid=93&sid=SPO 7. http://www.unep-wcmc.org/sites/wh/w_caucas.html BM Çevre Programý Dünya Koruma Alanlarý Gözlemci Merkezi 8.http://www.taipeitimes.com/news/sport/archieves/2007/02/16/200 3349298 9.http://www.rferl.org/featuresarticle/2007/02/c2b059d1-2dce-468e-

8adf-8d564ed42be9.html 15 Þubat 2007 Chloe Arnold "Rusya: Çevreciler Soçi Olimpiyatlarýna Karþý" 10.http://english.pravda.ru/news/world/20-02-2007/87602-sochi-0 20 Þubat 2007 " UOK Rus Þehri Soçi 'yi 2014 oyunlarý için incelemeye baþladý" 11.http://g-forse.com/archive/news535_e.html 16 Þubat 2007-" Hükümet/Çevre Örgütleri Soçi 2014 Çevre Planý Konusunda Anlaþtý" 12.http://www.kommersant.com/p752056/Greenpeace_Sochi_Oly mpics/ 22 Mart 2007 Green PeaceRusya Anayasa Mahkemesine Olimpiyat Tesisleri'nin iptali için açtýðý davayý kaybetti" 13. http://sochi2014.com/sochi_russian 14.Soçi'nin Sürgündeki Sahipleri- Çerkes-Vubýhlar Sefer E. Berzeg-"Soçi Yöresinin Halký Vubýhlar ve Sadz'lar" Syf 76-77 Þalva D. Ýnal-Ýpa 15. http://en.wikipedia.org/wiki/Treaty_of_Georgievsk "Georgievsk Antlaþmasý" 16. Çerkesya'dan Savaþ Mektuplarý -J.S Bell Syf-10 17. Soçi'nin Sürgündeki Sahipleri- Çerkes-Vubýhlar Sefer E. Berzeg- "Soçi'nin Sürgünde Yaþayan Sahipleri Vubýhlar" - Sefer E. Berzeg "Kafkasya Baðýmsýzlýk Savaþýnýn Liderlerinden Hacý Degemuko Berzeg (1766-1846)" -Syf 45 18.Çerkesler Bir Orta Asya Yolculuðu -Ramazan Traho "Çerkeslerin Zorla Yerleþtirilmesi"-Syf 73 19. Soçi'nin Sürgündeki Sahipleri- Çerkes-Vubýhlar Sefer E. Berzeg -"Vubýhlar"-T.Tatlok (Ramazan Traho)-Syf 33 20. Soçi'nin Sürgündeki Sahipleri- Çerkes-Vubýhlar Sefer E. Berzeg -"Vubýhlar"-T.Tatlok (Ramazan Traho)-Syf 35 21.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 22.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 23.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 24.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 25.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 26.http://www.circassianworld.com/reports.html "Rus-Çerkes Savaþý ve Çerkes Soykýrýmý hakkýnda Raporlar ve Tanýklýklar" 27. 31/08/1996 Hasavyurt Antlaþmasý "Çeçen Direniþ Tarihi"-Tarýk Cemal Kutlu Syf 618-619 28. A Country Study: The Republic of Adygeya Policy of Positive Discrimination For The Titular Nation and Its Impact On The Local Politics In The Republic Of Adygeya Of The Russian Federation Zeynel A. Besleney 29.www.ajanskafkas.org.tr 7 Þubat 2007 30. http://www.ajanskafkas.com/haber,13798,akhalkalaki_ussunun_bosaltimi_devam_ediyor.htm 31.http://www.iwpr.net/?s=f&p=crs&l=EN&o=333504 "Kuzey Kafkasya' Sýnýr Engeli" Zurab Markhiev in Jeirakh ve Bella Ksalova in Arkhyz 32.Nart Yayýncýlýk- Kafkasya'da Birliðin Zaferi -1997 Musa Y. Þenibe- Çeviri: Nartan Elbruz 33.http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2007/04/070427_russiaestonia.shtml 27 Nisan 2007 "Rusya Estonya'ya Öfkeli"

kf kf


Kafkasya’nýn Onuru:

2006'da Rus gazeteci Anna Politkovskaya'yý katleden güçler, yakýn bir tarihte de Kafkasya'dan baþka bir muhalif sesi susturmaya çalýþtý; Kafkasya'da Kabardey Balkar Cumhuriyeti'nde gazetecilik yapan Fatima Tlisova'yý zehirleme giriþiminde bulundular; baþaramadýlar. Ýki yýllýðýna ABD'ye yerleþecek olan Tlisova'nýn yolu Türkiye'den geçti. Biz de Kafkasya Forumu olarak kendisiyle Kafkasya'da muhalif olmak, kadýn olmak, gazeteci olmak üzerine, yüzyýllardýr savaþýn hükmettiði bu topraklarda barýþýn yeþerme olasýlýðý üzerine konuþtuk.

SÖYLEÞI: ASHARAPHA ELIF YAR - DUÐ AYSEL YÝLDÝRÝM. ADIGECE'DEN ÇEVIREN: JU AHMET DEMIRCI KF: Kendinizden ve ailenizden bahseder misiniz? FT: Ýsmim Fatima Tlisova. Gazeteciyim. Çerkesk'te büyüdüm. Ýki çocuðum var biri kýz diðeri erkek. Aile ismim Maþuko. Annem Abhaz, babam Besleney. Annem eczacý, babam ise bir þirkette uzun yýllar muhasebecilik yaptýktan sonra emekli oldu. Bir kýz bir de erkek kardeþim var. Karaçay-Çerkesk'de kendi ailelerini kurdular ve orada yaþýyorlar. Eþim Tlise ailesindendi ve tarih öðretmeniydi. Ben halen onun soyadýný kullanýyorum. Ýkinci Çeçenistan savaþý baþlamadan altý ay önce ortadan kayboldu ve tüm çabalarýmýza raðmen bulunamadý. Daha sonra, 2000 yýlýnda, Çeçenistan'da öldürüldüðü haberi geldi. 1992'de Abhazya'da da savaþmýþtý ve o zaman da giderken haberimiz olmamýþtý. kf

KF: Eþinizin savaþa gidebileceði aklýnýza gelmiþ miydi? Size bu konuyla ilgili bir þey sormuþ muydu, ya da sizinle konuþmuþmuþ muydu? FT: Aklýma geldi tabi ki; ama eþim karakter itibariyle böyle durumlarda ne bana, ne anne babasýna, ne de kimseye bir þey sormazdý ve sadece iþini yapardý. O öyle birisiydi. KF: Ailesi, mesleði, mutlu bir hayatý olan bir insaný kimseye bir þey sormadan savaþa götüren motivasyon sizce ne olabilir? FT: Size þöyle anlatayým; Sovyet döneminde, yaþadýðý köydeki belediye binasýnda asýlý duran Rus bayraðýný direðe týrmanarak indirmiþ yerine Adige bayraðý asmýþtý. Ve bu olaydan sonra 15 gün hapis yattý. Bunun gibi çok fazla vukuatý var; sanýrým bu, eþimin moti-


19

Tlisova, 2006 yýlýnda Batý Avrupa Özgür Basýn Ödülü’ne layýk görüldü.

vasyonu hakkýnda net bir fikir oluþturuyor. KF: Eþinizi kaybettikten sonra hayatýnýzda neler deðiþti? FT: Çok þey deðiþti tabi ki, çok zordu. Eþimle ayný üniversitede okuduk. Ben gazetecilik bölümünü bitirdim ve o dönemlerde gazeteciliðe þimdiki kadar anlam yüklemiyordum. Eþim hayatta iken ben üniversite mezunu bir ev kadýný, çocuklarýna bakan bir anne idim. Ve bu kadar politik bir duruþum da yoktu. Bu süreçleri hep sýrayla yaþadým. Eþim ortadan kaybolduktan kýsa bir süre sonra, 1999 yýlýnda, çalýþmaya baþladým. Ýlk iþim Çerkesk televizyonunda haber editörlüðü ve program konsept danýþmanlýðý idi. Sonra Moskovski Komsomolets gazetesinde KaraçayÇerkesk muhabiri olarak çalýþmaya baþladým. Daha sonra ise Moskova'da yayýmlanan ve daha demokrat bir duruþu olan Obþe gazetesine Kuzey Kafkasya muhabiri olarak girdim. Maalesef gazetede henüz bir yýlým dolmamýþken gazete kapatýldý. Daha sonra Radio Liberty için Adigece programlar hazýrladým. Bir buçuk yýl Prag'da yaþadým ve sonra Kabardey-Balkar'a dönüp muhalif bir gazete olan Novoya Gazeta'da çalýþmaya baþladým. Anna Politkovskaya da Novoya Gazeta'da çalýþýyordu. Daha önce Obþe gazetesinde de beraber çalýþmýþtýk Politkovskaya ile. Novoya Gazeta'da çalýþýrken bir yandan da Radio Liberty için çalýþýyordum. 2005'te Regnum Haber Ajansý'ndan teklif aldým. Ayný dönemde Associated Press ile Kafkasya temsilcisi olarak çalýþmak üzere sözleþme yapmýþtým. Sözleþmeme göre ayný anda Novoya Gazeta ve Radio Liberty ile çalýþamayacaktým. Ve ben de ikisinden de ayrýlarak Associated Press ve Regnum Haber Ajansý'yla çalýþmaya baþladým. Ýki yýl Daðýstan, Çecenistan, Osetya þef editorü olarak çalýþtým. Tüm Kafkasya'da muhabirlerimiz var, onlarýn þefi idim. KF: Almanya'da 2006 Batý Avrupa Özgür Basýn Ödülü aldýnýz... FT: Almanya'da gazete Die Zeite yaptýðý kamuoyu araþtýrmasý sonucunda ödül verilecek kiþi olarak beni seçmiþ. Doðruyu söylemek gerekirse ödülü verdiklerinde ben orada deðildim; bir ay kadar geç aldým ödülü. Kriterleri iþini doðru yapmak ve saðlam bir duruþa sahip olmak þeklindeydi. KF: Muhalif duruþunuzdan dolayý çeþitli baskýlar gördüðünüzü biliyoruz. Kafkasya'da gazeteci olmayý bize biraz anlatýr mýsýnýz? FT: Yüzüm ak bir þekilde yaþamak, tercihim bu. Vicdan azabý çekmektense, onlarýn bana yaptýklarýna karþý dururum. Ýlk baskýyý hissetmem Obþe gazetesinde çalýþýrken Çerkesk bölgesi savcýlýðýnýn yaptýðý yol-

“ Yüzüm ak bir þekilde yaþamak, tercihim bu. Vicdan azabý çekmektense, onlarýn bana yaptýklarýna karþý dururum.” suzluklarý yazmamla olmuþtu. Fakat daha kötüsünü yine ayný gazetede çalýþtýðým dönemde Çeçenistan'da savaþan bir Rus generalle ilgili yaptýðým haberle yaþadým ve sorgu altýnda iken, yatalak olacak kadar kötü dayak yedim. Beþ kez tartaklandým ve bir defasýnda ölümle yaþam arasýnda gidip geldim, hastanede yaþam mücadelesi verdim. Karaçay-Çerkesk ve Abhazya sýnýrýnda gördüklerimi anlatmýþtým. Sýnýrý korumakla görevli Rus askerlerini izledim. O zaman Ruslan Galayev sýnýrý aþýp geçecek diye haber gelmiþti, onun için gitmiþtim. Þunu gördüm, Rus generaller ellerindeki Çeçenlerin kafalarýna patates vs. koyarak ateþ ediyorlardý. Yakýn köylerdeki ineklere ateþ açýyorlardý. 70 yaslarýnda bir general vardý; ilk savaþta bütün ailesini kaybetmiþ küçük bir kýza yapmadýklarýný býrakmamýþlardý. Herkes sarhoþtu. kf


20

KF: Yaþadýðýnýz ve halen yaþamakta olduðunuz “ Çocukluðumdaki Kafkasya ve þimdiki Kafkasya þeylerden sonra ben ne yapýyorum, bu iþin sonu ner- arasýnda politik olarak deðiþen hiçbir þey yok. eye gidecek diye düþündüðünüz olmadý mý? Rusya, o zamanki politikasý neyse bugün de FT: Düþündüðüm oluyor tabi ki. Ýki çocuðum var ve en çok çocuklarým için korksam da insanlarýn yaþadýklarý þeyleri görünce bu düþünceler daðýlýveriyor ve devam ediyorum. Ben bunlarý yazmalýyým diyorum. Gerçekleri söylemezsem ve söylemezsek, kimse gerçekleri bilmeyecek ve onlarýn istediði olacak. KF: Belki büyük kahramanlýk hikayelerine sahip deðiller, ama insan haklarý ihlallerini düzenli ve ýsrarla dile getirenler bu insani ýsrarlarý yüzünden çok zahmetli hayatlar yaþýyorlar. Ve hatta teker teker öldürülüyorlar. Türkiye'de de farklý þeyler yaþamýyoruz. Anna Politkosvkaya ve Hrant Dink yakýn zamanda öldürüldü. Bu insanlar yaþadýklarý topraklarý terk etmemiþlerdi. Bu anlamda baktýðýnýz zaman, sizin için Kafkasya terk edilesi bir yer mi? FT: Kafkasya'yý terk etmek gibi bir düþüncem hiç olmadý ve bunu hayal bile edemiyorum. Çünkü orasý benim evim, topraðým. Þu an bir sýnýrda olduðumu düþünüyorum. Daha iyi iþler, daha iyi üretimler yapabilmem için bu sýnýrý geçmem gerektiðini düþünüyorum ve bir fýrsat var önümde, iki yýl eðitim almak için ABD' ye gideceðim. Ve bildiklerime öðrendiklerimi de kattýðým zaman, Kafkasya'ya dönüp yine mücadeleme devam edeceðim. KF: Sizce gazeteci objektif mi olmalýdýr? Aldýðýnýz eðitim bu yönde mi?

kf

FT: Açýkça söylemem gerekirse aldýðým eðitimin pek faydasýný gördüðüm söylenemez. Moskova'daki eðitimi bilmiyorum, fakat ben Stavropol Üniversitesi'nde okudum ve elle tutulur hiçbir þey alamadým. Okullarda objektivite ile ilgili söylemler elbette var, fakat eðitiminiz bitip de iþin içine girdiðiniz zaman bambaþka þeylerle karþýlaþýyorsunuz. Meseleye Kafkasya özelinde bakacak olursak, orada þu an objektif ola-

aynýsýný uygulamaya devam ediyor. Rusya'nýn politikasý, Kafkasya ile iliþkileri baþladýðýndan bu yana; kendi topraklarýnda kendi kültürünü özgürce yaþamak isteyen halklara acý ve gözyaþý vermek oldu. Yöntemler deðiþmiþ olsa da, politika hep ayný kaldý. “ bilmek çok zor. Örneðin, Yuri Budanov isimli Rus generali ele alalým. Onun için þu cümleleri kurarak objektif olabilir miyiz? "Savaþmaktan artýk yorgun düþmüþtü ve ne yaptýðýný bilmiyordu, o yüzden küçük bir Çeçen kýzýn önce tüm ailesini öldürdü sonra da alýp ona tecavüz etti, daha sonra onu da öldürdü". Elbette gazeteciliðin bir üslubu var. Ýnsanlarý sýnýflandýrarak, verdiðiniz haberi yücelterek ya da aþaðýlayarak veremezsiniz. Sadece olayý olduðu gibi vermelisiniz. Benim gazetecilik anlayýþým budur. Habere gücünü veren ve inandýrýcýlýðýný pekiþtiren, gerçekleri olduðu gibi vermektir. KF: Gerçekleri olduðu gibi vermek diyorsunuz. Ama bunu yaptýðýnýz zaman da baský görüyorsunuz. Gerçekleri söylemek kendi baþýna politik bir duruþu ifade etmeye baþlýyor. Siz politik duruþunuzu nasýl tanýmlýyorsunuz? FT: Politik birisi olduðumu söyleyemem, çünkü ben bir gazeteciyim. Gerçeklerden bahsederseniz sisteme karþý gelmiþ oluyorsunuz, içinde politika olsa da olmasa da gerçekleri söylediðiniz zaman, egemen politikanýn sistemine karþý gelmiþ oluyorsunuz. Ben gazeteciyim ve önüme gelen þeyi yazmak durumundayým. KF: Bu koþullara raðmen, doðru bir meslek seçtiðinizi düþünüyor musunuz? FT: Evet.

2006 Yýlý’ndaki Ropörtajýndan: KF: Nalçik olaylarý ile ilgili ne düþünüyorsunuz, olaylar olduðu sýrada orada mýydýnýz? FT: Olaylar olmadan önce ben orada gençlerle konuþmuþtum bunlardan bazýlarý; Anzor Astemirov, Ruslan Nakhusev, Musa Mukojev idi. Onlarla röportajlar yaptým, gazetelerde durumun kötüye gittiðine dair haberler yaptýk. Bu insanlar dini inançlarýndan dolayý çok zorluklar çekti, baskýlara maruz kaldýlar. Bu iþkencelerin fotoðraflarý bende mevcut. Sebepsiz yere FSB ya da Polis bürolarýna götürülerek kafalarýnýn arkalarýna haç iþaretleri kazýnan, günlerce dayak yiyen, yüzleri camla çizilmiþ gençler bunlar. Ve onlarýn hiçbir zaman 'savaþacaðýz' gibi bir söylemleri olmadý. 'Biz Khabzemiz dahilinde yaþamak istiyoruz' diyorlardý. Bana, dönemin Kabardey-Balkar Devlet Baþkaný Kokov ve RF baþkaný Putin'e gönderdikleri, neredeyse 7 kilo aðýrlýðýnda, mektuplarý gösterdiler. Bu mektuplarda kendilerine yapýlan iþkenceleri ve yaþadýklarý zorluklarý anlatýyorlardý. Hatta en son yazdýklarý mektupta kendilerine baþka bir yere göç edebilmeleri için izin verilmesini istemiþlerdi ama tabi ki diðerleri gibi bu mektuba da cevap alamadýlar. KF: Ýþkence yapanlar kimler? FT: FSB, MVD özel Rus birlikleri ve paralý askerlerden oluþan OMON birlikleri.


21

Fatima Tlisova, Çeçenistan’la ilgili yayýmladýðý haberlerden ötürü defalarca tartaklandý ve ölümle yaþam arasýnda gidip geldi.

KF: Çocukluðunuzun Kafkasya'sý ve günümüz Kafkasya'sý arasýnda politik anlamda deðiþen bir þey var mý? FT: Çocukluðumdaki Kafkasya ve þimdiki Kafkasya arasýnda politik olarak deðiþen hiçbir þey yok. Rusya, o zamanki politikasý neyse bugün de aynýsýný uygulamaya devam ediyor. Rusya'nýn politikasý, Kafkasya ile iliþkileri baþladýðýndan bu yana; kendi topraklarýnda kendi kültürünü özgürce yaþamak isteyen halklara acý ve gözyaþý vermek oldu. Yöntemler deðiþmiþ olsa da, politika hep ayný kaldý. Küçüklüðümde bu politika bu kadar propagandif biçimde yapýlmýyordu, fakat günümüzde artýk her þey, gizleme gereði duyulmadan, alenen yapýlýyor. Rusya'nýn Kafkasya'daki varlýðýnýn ve insanlara saldýðý korkunun beslendiði tek yer asker ve silahtýr. Rusya Kafkasya'da, sahip olduðu asker ve silahla bütün

KF: Peki mektuplarýn akýbeti ne oldu? FT: Mektuplarýn hiçbirine geri dönüþ olmadý ve baskýlar devam etti. Gecen yaz bir grup baþörtülü genç kýzý alýp bir gün boyunca göz altýnda tuttular, telefonlarýna el koydular ve ailelerine haber vermediler. Onlara küfür ve hakaretlerde bulundular. Ýçlerinden birinin hamile olduðunu bildikleri halde gözaltýna alýp iþkence ettiler. Bu iþkence ve gözaltýlar uzun bir süredir devam ediyordu ama insanlarýn bunlarý önlemek için yaptýklarý bütün baþvurular sonuçsuz kalýyordu. Bunlardan kýsa süre sonra 'kawkazcenter' da "artýk biz olaylarý hazmedemiyoruz savaþacaðýz" haberleri yayýlmaya baþladý. Ýnternet üzerinden bir grup tarafýndan mektup yayýmlandý; "FSB, MVD ve OMON'dan olmayanlar ve bu insanlara yakýn yerlerde yaþayanlar, sizlere zarar vermek istemiyoruz, lütfen taþýnýn" þeklinde. FSB, MVD ve OMON'da çalýþan Adigeler'e de "biz kardeþlerimizle savaþ

sorunlarý çözmeye çalýþýyor ve bu politikalarý yüzünden insanlar her geçen gün Rusya'dan daha da nefret ediyorlar. Bu politikalara muhalif duran insanlar hapse atýlýyor, aðýr iþkencelere maruz kalýyorlar. Tam burada Rusya'nýn istediði oluyor; insanlar radikalleþmeye baþlýyorlar. Çünkü Rusya'nýn istediði sivil-demokratik talepleri olan bir toplum deðil; önce radikalleþtirip sonra da silahla susturacaðý, sorgulamayan insan profili. KF: Kafkasya'da yüzyýllardýr bir çatýþma ve savaþ ortamý mevcut. Bu bölgedeki savaþ olgusuna bakýþýnýz nedir? Bu topraklarda barýþýn yeþermesine ne kadar þans veriyorsunuz? FT: Barýþ herkesin yüreðinde olan bir þey, bende de olduðu gibi. Ama þu an çok uzak görünüyor. Bu savaþlarýn yüzyýllardýr burada devam etmesinin sebebi Kafkasyalýlar olarak bizlerin çok kan dökmeyi seven

kf

mak istemiyoruz lütfen ayrýlýn görevlerinizden" çaðrýsýnda bulundular. En kötü olaný da iki tarafýn da Adige olmasý idi. Bu grubun içinde benim de çok arkadaþým vardý ve onlar da öldüler. Onlar bölgede yaþayan en saygýn ailelerin çocuklarý idi ve çok temiz kalpli insanlardý. Ruslar ise bu insanlarý insan deðil et yýðýný olarak tanýmlýyordu ve çatýþmalardan sonra öldürülenlerin cesetleri iki gece ve bir gün boyunca kaldýrýmlarda kaldý. Yoldan geçenler iki gün boyunca o cesetlere baktýlar. Benim düþüncem bunu özellikle yaptýklarý idi, çünkü amaçlarý insanlara gözdaðý vermekti. Grubun lideri konumunda ki Anzor Astemirov'un deðerlendirmesi bunun bir baþarý olduðu yönünde idi ama ben farklý düþünüyorum ve bence çok kötü olmuþtu. Henüz cesetler ailelerine geri verilmedi ve bu büyük bir sorun. Ýlk gün ölenlerin sayýsý 12 ama sonradan ölen çok oldu ve cesetleri geri verilmedi ve hapiste 27 kiþi tutuklu ve haber alýnamýyor.


0022

“Kafkasya'dakilerin üzerine düþen görev neyse diyasporada yaþayan insanlarýn görevleri de bence aynýdýr. Birbirimize sahip çýkmamýz lazým. Ve elbette diyaspora en büyük kaynaklardan birisi.” bir toplum olmamýzdan ya da savaþtan baþka bir þeyden anlamayan halklar olmamýzdan kaynaklanmýyor. Bunun sebebi özgürlüðümüze olan düþkünlüðümüz. Þu an Kafkasyalýlar ile bir arada yaþadýklarý Rus toplumu, kültürel veya toplumsal manada ya da zihniyet anlamýnda hiçbir þekilde uyuþmuyor. Ben bunu Ruslarý aþaðýlamak, Kafkasyalýlarý da yüceltmek için söylemiyorum. Rusya her zaman emperyalist politikalarla geldi Kafkasya'ya ve bu sebepledir ki yüzyýllardýr bu topraklarda savaþ hiç bitmiyor. KF: Kafkasya'daki diðer cumhuriyetlere baktýðýmýz zaman, baðýmsýzlýðýný ilan eden Abhazya gerçekten baðýmsýz mý? Sizin düþünceniz nedir? FT: Hayýr baðýmsýz deðil. Politik ve konjonktürel olarak Rusya'ya baðýmlý. Muhalefet edecek olursa da kapýsýnda her an savaþ bitebilir. Ben Abhazya'da çok kaldým ve birçok þeyi gördüm. Abhazya Gürcistan'dan "içinde savaþ olmayan bir yolla" ayrýlabilseydi çok daha iyi olabilirdi, ama maalesef öyle olmadý. Ama ayrýlmasaydý da, Abazalar hýzlý bir asimilasyona maruz kalacaklardý. Baktýðýmýz zaman, aslýnda Rusya ile Gürcistan'ýn pozisyonlarý Abhazya açýsýndan çok farklý deðil. Gürcistan'ýn öngörü sahibi liderleri olsaydý, bu iþ savaþ olmadan çözülebilirdi. KF: Kuzey Kafkasya'ya baktýðýnýz zaman, kendi topraklarýnda özgürce yaþayan halklarýn olduðu bir Birleþik Kafkasya görebiliyor musunuz?

kf

FT: Þimdilik öyle bir þey göremiyorum maalesef. Ama bunun olabilmesi için çok þeye ihtiyaç da yok bence. Ýnsanlar kalp olarak hazýr ama itibar edilen, arkasýndan kitlelerin gittiði gruplar yok. Halklarýn, o stratejiyi uygulayabilecek ve gücü ortaya koyabilecek lider kadrosu da yok. Bunun olabilmesi için politika, lobi

Ýþkenceyle öldürülmüþ de olabilirler bilemiyoruz. 'Bunlar öldü sizinde baþýnýza gelecek olan da budur' gibisinden bir tehdit olarak, öldürdükleri çocuklarýn cesetlerini diðer ailelere de gösterdiler. Þu an binden fazla insan kayýp ve nerede olduklarý bilinmiyor. Ya daðlara kaçtýlar yaþýyorlar ya da yok edildiler. KF: Kabardeyler ile Balkarlar arasýnda zaman zaman gerilimler olduðunu biliyoruz ve Nalçik olaylarý esnasýnda bir arada yer aldýlar. Sizce bu bir birleþmenin iþareti mi? Gerilimin birleþmeyle sonuçlandýðýný söyleyebilir miyiz? FT: Aradaki etnik sorun RF'nin yýllardýr Kafkasya da uyguladýðý düzenli dezenformasyon politikalarýnýn bir ürünü zaten. Balkarlar'ýn destek olacaklarý yönünde söylemleri vardý fakat olaylar olduðu sýrada grubun içerisinde sadece dört Balkar vardý.

faaliyetleri gibi kaynaklara ihtiyaç var. Bunu on katlý bir bina olarak düþünürsek þu an biz binanýn ikinci katýndayýz diyebilirim. KF: Diyasporayý bu anlamda bir kaynak olarak görüyor musunuz? Diyasporaya düþen görevler nelerdir sizce? FT: Kafkasya'dakilerin üzerine düþen görev neyse diyasporada yaþayan insanlarýn görevleri de bence aynýdýr. Birbirimize sahip çýkmamýz lazým. Ve elbette diyaspora en büyük kaynaklardan birisi.

KF: Bu hareketin içinde Çeçenler'in yeri ve etkisi nedir? FT: Þu anda nerde olduðunu bilmediðim ama olaylar sýrasýnda yakalanan birisinin anlattýðýna göre; olaylar olmadan kýsa süre önce Þamil Basayev Kabardey'e gelmiþ ve 400 kadar savaþçý göndereceðini söylemiþti ama bunlarýn hiçbirisi gerçekleþmedi. Bu olay olmadan kýsa süre önce Basayev orada bulundu, bu doðru, ama hareketin içinde hiçbir Çeçen yoktu. Bu çocuklarýn hepsi daha önce de söylediðim gibi, bölgenin en saygýn ailelerinin çocuklarý idi. Hepsi de iyi eðitimli temiz insanlardý. Ýçlerinde düzenli namaz kýlan, oruç tutan insanlar bile çok azdý. Bu gençler arada bir camiye giden, içki içmeyen, uyuþturucu kullanmayan ve bir þeylerin farkýnda olan insanlardý. Kafkasya'daki uyuþturucu ve içki bataðýndaki gençliðimizi düþünürsek bu da Ruslar ve onlarýn maþalarý için yeterince rahatsýz ediciydi sanýrým.


23

KF: Kafkasya'dan diyaspora size nasýl görünüyor? FT: Acý ama, daðýnýk görünüyor. KF: Bir arada olmaktaki amacýnýz ne ? FT: Özgür bir dünya hayal ediyoruz. FT: Sizin bu düþüncenizi paylaþanlar var mý? KF: Bu düþünceyi herkes paylaþýr, ama bunu gerçekleþtirmek için mücadele edeceklerin sayýsý her zaman azdýr. KF: Kafkasya'da politik ve toplumsal yaþantý içerisinde kadýnlarýn çok aktif olduðunu biliyoruz. Bunu siz nasýl deðerlendiriyorsunuz? Sizce nedenleri nelerdir? FT: Kafkasya'da toplumsal yaþantýda kadýnlarýn rolünde gündelik koþullar çok etkili olmuþtur. Kafkasya her zaman bir çatýþma bölgesi halinde olduðundan erkekler daima savaþýr, kadýnlarsa sosyal hayatýn ve aile yaþantýsýnýn idamesinde büyük rol oynarlardý. Bundan dolayý, kadýnlar her zaman toplumsal yaþantýnýn içinde olmuþtur ve haliyle söz haklarý her zaman olmuþtur. Günümüzde de bu durum pek farklý deðil.

“Genel olarak Kafkasya'da hemen her konuda en anlamlý cümleleri kuran ve de yazan insanlarýn kadýnlar olduðu bir gerçektir. Baktýðýnýz zaman daha çok gazetecilik ve kültürel alanlarda kendilerini en çok ifade eden, sesleri gür çýkan, hiçbir þeyden korkmadan yoluna devam edenler de belki burada bilinmese de Kafkasya’da kadýnlardýr.” çok çýkmaya ve grup ciddi iþler yapmaya baþlayýnca, Rusya FSB ajanlarýný gruba sokarak grubu ikiye böldü. Daha sonra Beslan'ýn Sesi adlý grup kuruldu. Fakat artýk iki grup da tekrar güçlenmiþ ve ciddi iþler yapar durumdalar. Bu kadýn gruplarýnýn en büyük amacý, Beslan olaylarýndan sonra 3 gün süren bu olaylarý dakika dakika tanýklýklara ve kanýtlara dayanarak arþivleyerek, polisin ve çeþitli kurumlarýn yaptýklarý dezenformasyonlarý ortaya çýkarmak ve gerçeklere ulaþmak. Genel olarak Kafkasya'da hemen her konuda en anlamlý cümleleri kuran ve de yazan insanlarýn kadýnlar olduðu bir gerçektir. Baktýðýnýz zaman daha çok gazetecilik ve kültürel alanlarda kendilerini en çok ifade eden, sesleri gür çýkan, hiçbir þeyden korkmadan yoluna devam edenler de belki burada bilinmese de Kafkasya’da kadýnlardýr. KF: Çok teþekkür ederiz.

Örneðin, sivil toplum örgütlerini ele alacak olursak, þu an 'Beslan Anneleri' ve 'Beslan'ýn Sesi' adlý iki tane kadýn grubu var. Beslan olaylarýndan hemen sonra kurulan Beslan Anneleri grubunun kamuoyunda sesi

FT: Burada sizlerle olmaktan çok mutlu oldum. Canla baþla bu iþlerle uðraþmanýz gurur verici. Çýkardýðýnýz dergi umarým bir gün Kafkasya'da da okunur hale gelir.

kf

KF: Rusya'nýn Kafkasya'daki özerk cumhuriyetlerin içini boþalttýðý, Kafkasya ile Gürcistan arasýnda yeni sýnýr karakollarý kurduðu, MVD birliklerini Kafkasya'yý kuþatacak þekilde yerleþtirdiði, Kafkasya da yeni askeri üsler kurduðu artýk bir gerçek ve bu süreç iþliyor. Siz bu süreci nasýl deðerlendiriyorsunuz? FT: Ruslar ikinci bir Rus-Kafkas savaþýna hazýrlanýyorlar. Mesela Nalçik'deki insanlar savaþmak istemediler ama buna zorlandýlar. Ruslar Nalçik olayýnýn bir að gibi büyüyeceðini bütün Kafkasya'ya yayýlacaðýný, bunun da tüm gücüyle Kafkasya'ya saldýrýrsa kontrol altýna alýnabileceðini ve bunun iyi bir fýrsat olduðunu düþünmüþlerdi. Ama bizim insanlarýmýz bunu anlamýyor. Ruslar ise her geçen gün Kafkasya'dan daha da korkuyor. KF: Ýlk Rus-Kafkas savaþlarýnda Ruslar'ýn yanýnda savaþan çok Çerkes vardý.

FT: Evet hala var. Rusya'nýn yanýnda savaþacak halklar olabilir. Temel korkumuz Kafkasyalýlarýn birbiriyle savaþacaðý bir savaþ olmasý. Þu an ordudan istifa eden çok insan var. Halklar birbiriyle savaþmayacaktýr. Ben bir çok halkýn birbiriyle savaþtýðýný gördüm ama bunun yine de istisna olduðunu düþünüyorum.


24

Adige Cumhuriyeti'ne Yeni Bir Baþkan Atanmasý ve Rusya Federasyonu Baþkaný Ýle Bölgeler Arasýndaki Ýliþkilerde Eðilimler * Kremlin'in Adige Cumhuriyeti'nin (Adigey) yeni baþkaný olarak Aslançeriy Thakuþinov'u atamasý, 2002 yýlýnda yapýlan baþkanlýk seçimlerinde oylarýn yalnýzca %2'sini almasý açýsýndan, daha önce benzeri görülmemiþ bir uygulamadýr.

OLEG TSVETKOV/ MAYKOP - 6 MART 2007

Ö

baðýmlýlýðýný arttýrmak ve onlarý mevcut çýkarlarýna tabi kýlmak. Putin iþte bu yüzden 2004 yýlýndaki valilik seçimlerini iptal etti ve yerlerine baþkanlýk tarafýndan atanan kiþileri getirdi.

baþlarken FSB Araþtýrma Birimi Baþkan Yardýmcýsý Yuri Ansimov'un kiþisel dostu olduðunu söyledi. FSB'nin eski Adigey baþkaný olan Ansimov, halen Moskova'da görev yapmaktadýr.

Putin, Adige Cumhuriyeti baþkanlýðýna 2002 seçimlerindeki zayýf performansýna ve kötü þöhretine raðmen Maykop Devlet Teknoloji Üniversitesi'nin eski rektörü Thakuþinov'u atadý. Putin ile 7 Aralýk 2006'da yaptýðý bir görüþme sýrasýnda, yerel basýnýn iddiasýna göre, eski Adigey devlet baþkaný Hazret Þövmen, Thakuþinov'u; Cumhuriyeti yönetmekte olan "hýrsýzlar, haydutlar ve haraççýlar" arasýnda saydý ve Radio Liberty ile bazý internet kaynaklarýný (http://www.rambler.ru/news/politics/0/9318393.html) kanýt gösterdi. Thakuþinov'un yönettiði üniversite, rüþvet alma konusunda bir üne sahip. Birçok öðrenci, bu üniversiteye girebilmek ve daha sonra da sýnavlarý geçebilmek için para Putin'in Güney Federal Bölgesi (Kafkasya) Temsilcisi Dimitri ödediðini iddia ediyor. Bu tür uyguKozak (solda), Adigey eski devlet Baþkaný Hazret Þövmen. lamalar Rus eðitim sisteminde edilebilir, kendisine baðýmlý bölge- olaðan dýþý þeyler deðil. sel bir lideri atamayý daha çok tercih etmektedir. Bu sonuç, bürokrat Faydalý Dostlar sýnýf artýk sivil idarenin kontrolünün çok ötesinde yetkiler Thakuþinov, yüksek makamlardaki kazanmaya baþladýðý için Rusya birçok kiþiyle olan baðlantýlarýndan açýsýndan zararlý olabilir. yararlandý. Putin bölgesel elitlerin tümünü tanýmadýðý ve dolayýsýyla Putin Yeni Bir Baþkan Atýyor onlar arasýndan seçim yapma yeteneði olmadýðý için, valileri kenKendi özel koþullarý bir yana, disine önerilen adaylar içinden Kuzey Kafkasya'daki 450.000 seçmek zorundadýr. Danýþmanlarý nüfuslu Adige Cumhuriyeti ile ilgili genelde perde gerisinde durmakdurum Kremlin'in federal poli- tadýrlar ve bu konudaki kesin roltikasýnýn mantýðýný sergilemektedir: lerini belirlemek zordur. Bölgelerin Moskova'ya olan Thakuþinov, 13 Ocak'ta göreve kf

Ansimov, Adigey'de iken birlikte terörizm üzerine kitap yazdýðý Vladimir Altunin ile de baðlantý halindeydi. Altunin, 2006 yazýndan itibaren Baþkanlýk Güney Rusya (KUZEY KAFKASYA) Elçisi Dimitri Kozak'ýn ekibinde Adigey federal müfettiþi olarak görev yaptý. Altunin þu anda resmi törenlerde Thakuþinov'a yakýn durmakta, prestij ve güç sahibi bir makam iþgal etmektedir. Buna karþýlýk; eski baþkan Þövmen'in Altunin ile herhangi bir iliþkisi yoktu.

zet: Kremlin'in Adige Cumhuriyeti'nin (Adýgey) yeni baþkaný olarak Aslançeriy Thakuþinov'u atamasý, 2002 yýlýnda yapýlan baþkanlýk seçimlerinde oylarýn yalnýzca %2'sini almasý açýsýndan, daha önce benzeri görülmemiþ bir uygulamadýr. Atama göstermektedir ki; Moskova, bölge halkýnýn iradesini yansýtan birisinden ziyade idare

Thakuþinov, yüksek mevkilerdeki federal yetkililerle temas kurmak için çeþitli yollara baþvurdu. 2006 yazýnda Thakuþinov'un üniversitesi, birçok eski ve yeni özel kuvvetler mensubu ile kolluk görevlilerini bünyesinde barýndýran ve Putin ile yakýn baðlarý olan Güvenlik Hukuk ve Düzen Akademisi'nin bir þubesini açtý. Thakuþinov, yerel FSB baþkanýný, Ýçiþleri Bakaný yardýmcýlarýndan birisini ve bir savcý vekilini akademiye kabul etti. Bundan iki ay sonra ise bu kiþileri akademi niþanlarý ile ödüllendirdi ve ayný zamanda da onursal profesörlük unvaný verdi. Thakuþinov 2004 yýlýnda Putin yönetiminden birçok kiþiyle baðlantý kurdu. Daha sonralarý, Putin'in baþkanlýk kampanyasýnda, ancak iyi baðlantýlar sayesinde elde


25

edilebilen bir konumda, "güvenilir yetkili" olarak çalýþtý. Thakuþinov, baðlantýlar kurmak için hiçbir fýrsatý kaçýrmadý. Sonuç olarak; güvenlik kuvvetlerinin birçok üyesi, federal ve bölgesel yetkililer, parlamenterler ve hatta onlarýn eþleri ve çocuklarý üniversitede deðiþik mevkilere geldiler. Kiþisel baðlantýlar Rusya siyasetinde son derece önemlidir ve bir kiþinin kariyerinde ilerlemesinin en hýzlý yoludur. Ancak Thakuþinov, federal parti ve devlet bürokratlarý tarafýndan saðlanan toplumsal desteði de arkasýna aldý.

Thakuþinov'un göreve gelince yaptýðý ilk iþler, Moskova'nýn artýk uyumlu bir bölgesel lidere sahip olduðunu gösteriyor. Yeni baþkan, Adigelerin üst mevkilerdeki tekelini sona erdirirken, Ruslarýn temsilini artýrdý. Bu, Moskova'nýn çoktan beridir beklediði bir adýmdý. aniden görevi býrakacak olsaydý o zaman Thakuþinov'u desteklerdim" þeklinde devam etti.

Bölgesel Parlamentodan Destek Saðlanmasý Parti Desteðinin Örgütlenmesi Kremlin tarafýndan kontrol edilen Birleþik Rusya Partisi, 2006 yýlýnýn ikinci yarýsýnda Thakuþinov'u Adigey baþkanlýðýna resmen önerdi. Bununla birlikte, bu öneri ancak partinin Moskova örgütünün araya girmesinden sonra yapýlmýþtýr. Yerel parti örgütü daha önceleri kendisini bu makam için düþünmemesine raðmen, Thakuþinov'u baþkan adayý olarak kabul etmek zorunda kaldý. Baþlangýçta partinin Adigey kolu, görevdeki baþkan Þövmen'i ve Adigey'in Federasyon Konseyi'ndeki temsilcilerinden olan Aslan Haþir'i destekledi. Kozak ile yapýlan görüþmeden sonra ise parti, cumhuriyetin parlamento baþkaný ve Adigey Birleþik Rusya Partisi lideri Ruslan Hacebeyikov'u da listeye dahil etti.

Adigey yasama organý, Thakuþinov'u desteklemek için ani bir dönüþ yapmak zorunda kaldý. Ekim 2006 baþlarýnda adaylýðý için hiç destek yokken, Aralýk ayý geldiðinde onun hakkýnda neredeyse oybirliði oluþmuþtu. Bu keskin dönüþ, Birleþik Rusya Partisi federal ve bölgesel liderleri yeni pozisyonlarýný açýkladýktan sonra gerçekleþti. Birleþik Rusya Partisi Thakuþinov hakkýnda 25 Ekim'de test niteliðinde bir oylama yaptýðýnda, 54 vekilden 46'sý ona oy verdi. Oylama açýk yapýlmýþtý; böylece her bir vekilin ne oy verdiði belli olmuþtu. Gizli oylama yapmak için verilen bir önerge reddedildi. Þövmen, oylamanýn meþru olmadýðýna dair bir açýklama yayýnladýysa da yapacaðý fazla bir þey yoktu. Sonunda, 13 Aralýk günü yasama organýnda son oylama yapýldý ve Thakuþinov 54 oyun 50'sini aldý.

Birkaç gün sonra, partinin Moskova'daki liderleri Thakuþinov ile görüþtü ve baþkanlýk için onu önerdi. Birleþik Rusya Partisi Yürütme Komitesi baþkaný ve Devlet Dumasý üyesi Andrei Vorobev 19 Ekim'de Maykop'a gelerek partinin politika konseyinin, sonunda Thakuþinov'u aday gösterdiði bir toplantýsýna baþkanlýk etti. Moskova yönetiminin yerel tercihleri geçersiz kýlmasýnýn nedeni belirgin deðildir.

Toplumsal Desteðin Saðlanmasý Aslançeriy Thakuþinov

Valilik seçimlerinin iptal edilmesi, Kremlin bürokratlarýnýn hazýrladýklarý adaylarýn tahminen sahip olduðu desteði harekete geçirmek zorunda olduklarý anlamýna geliyordu. Yetkililerden emir alan çok sayýda sivil toplum örgütü bulunduðu için, bunu yapmak zor deðildi. Kozak, bu iþi yürütmek amacýyla Maykop'a geldi. Burada asýl merak uyandýrýcý olan, Kozak'ýn kurmaylarýnýn onunla görüþmelerine izin verilecek örgütlerin listesini nasýl oluþturduðudur. Bu grup, aðýrlýklý olarak Thakuþinov'un bilinen destekçilerinden oluþuyordu. Bu gruplar devletin parasal desteðine muhtaçtýrlar. Bunlar, Kremlin'in Þövmen'i çoktandýr gözden çýkardýðýný anlamýþlardý. Ayný zamanda, Þövmen'in iktidara tekrar gelmek için hala bir þansý olduðunun da farkýndaydýlar. Sonuçta hepsi, konuþmalarýna Þövmen'e teþekkür ederek baþladý ve "eðer Þövmen

Eski Baþkanýn Zayýf Muhalefeti Federal yetkililer Thakuþinov'u desteklemeye bir kez karar verdiðinde, Þövmen'in onun seçilmesini engellemek için yapabileceði fazla þey yoktu. Görev süresi içinde Putin'in baþkanlýk özel elçilerini, çeþitli "silovik"leri ve baþka federal bürokratlarý azarlamýþtý. Fakat en sonunda çok zayýf bir konumda olduðunu anladý ve baþkanlýðý devretti. Þövmen'in sahip olduðu bir güç varsa o da cumhuriyetteki Adigeleri bir araya getiren Adige Khase'nin verdiði destekti. Adigey'de, Adigeler nüfusun yaklaþýk %25'ini, Ruslar ise yaklaþýk %65'ini oluþturur. Adige Khase Þövmen'i; cumhuriyetin etnik çýkarlarýný koruyan ve özellikle de çok daha büyük Krasnodar


26

Krai (bölge) ile birleþmesini engelleyen birisi olarak görüyordu. Thakuþinov'un birleþmeyle ilgili tutumu belirsizdi. Bununla birlikte, sonunda ne Þövmen'e verilen etnik destek ne de onun yerel medyanýn büyük bölümünü kontrol etmesi iþe yaradý.

Soldan saða: R. G. Hacebeyikov, Dimitri Kozak, Aslançeriy Thakuþinov

Yeni Baþkanýn Attýðý Ýlk Adýmlar Thakuþinov'un göreve gelince yaptýðý ilk iþler, Moskova'nýn artýk uyumlu bir bölgesel lidere sahip olduðunu gösteriyor. Yeni baþkan, Adigelerin üst mevkilerdeki tekelini sona erdirirken, Ruslarýn temsilini artýrdý. Bu, Moskova'nýn çoktan beridir beklediði bir adýmdý. Þubat ayýnda Thakuþinov, Ürdün'e yaptýðý gezide Putin'e eþlik etti ve orada yerleþik Adigelerle (Çerkesler) görüþerek, baþkanýn Rusya vatandaþý olmanýn daha kolay yollarýný arayan bu insanlardan gelen zor sorularla baþ etmesine yardýmcý oldu. Thakuþinov cumhuriyetteki federal bürokratlarýn statüsünü de yükseltti. Þövmen onlara küçümseyici bir tavýrla yaklaþmýþken, Thakuþinov þimdi onlarý çeþitli toplantýlarda baþ köþelere oturtmaktadýr.

kf

Bununla birlikte; Kremlin þu anda sadýk bir lidere sahip olsa da, aslýnda Cumhuriyet üzerindeki gerçek kontrolünü güçlendirmek bir yana onu zayýflatma tehlikesiyle karþý karþýyadýr. Deneyimler göstermiþtir ki; bölgelerde görev yapan birçok

federal bürokrat, kendi federal amirleriyle deðil de yerel elitlerle perde gerisinden ittifaklar kurmaktadýrlar. Söz konusu bürokratlarýn yerel elitlerle çok sayýda ortak çýkarý vardýr: gizlice yürütülen ticari giriþimler, kendilerine ve akrabalarýna iþ bulmak, çocuklarýnýn eðitimi, iyi konutlarda oturmak ve benzeri pek çok çýkar konusu. Bütün bu amaçlarý gerçekleþtirmenin en iyi yolu, yerel elitlerle ortak çalýþmaktýr. Thakuþinov federal yetkililerle baðlantýlar kurmakta son derece yeteneklidir ve muhtemelen bu yönde çalýþmaya devam edecektir. Örneðin; Cumhuriyetteki hazine avukatýna kimin hangi mülke sahip olduðunu bulma görevini veren, Rusya'nýn genel hazine avukatý deðil de kendisiydi. Hazine avukatý da, Diamant þirketinin pahalý bir otomobili kiþisel kullanýmý için Thakuþinov'a tahsis etmesiyle ilgili elbette bir þey söylemedi. Federal hükümet açýsýndan bakýnca, Thakuþinov'un esas görevi 2008'deki federal baþkanlýk seçimlerinde istenen oylarý saðlamasýdýr. Yeni lider bütün diðer alanlarda hareket serbestisine sahiptir. Bunun çok açýk bir belirtisi olarak, federal hükümet, yeni baþkan için bir yapýlacak iþler listesi bile oluþturmamýþtýr.

Sonuç Cumhuriyete yeni bir baþkan belirlenmesindeki süreçler gösteriyor ki, iþin her aþamasýnda ciddi anlamda yolsuzluklar vardýr. Valilik seçimlerinin iptali, bu makama talip olanlarýn faaliyetlerinin merkezini deðiþtirdiði anlamýna geliyor. Onlar þimdi, seçmenlerin desteðini saðlamaktan ziyade, baþkanýn atama kararý üzerinde etkide bulunabilecek bürokratlarýn desteðini almak için yarýþýyorlar. Bu süreçteki yaygýn yolsuzluklar ülke için çok kötü sonuçlar doðurabilir. Kuzey Kafkasya'da göreli bir istikrarý saðladýktan sonra, Kremlin

artýk 2007 Devlet Dumasý ve 2008 baþkanlýk seçimlerini "baþarýyla" yönetmeye odaklanmýþtýr. Bunun için de itaatkar bölgesel liderlere ve onlarýn idari kaynaklarýna eriþmeye ihtiyaç duymaktadýr. Eðer federal düzeydeki plan böyle ise, bu çok yanlýþtýr. Kuzey Kafkasya'nýn durumunu geliþtirmek için köklü deðiþiklikler yapmayý ve yolsuzlukla savaþmayý reddetmek, bölgenin "belirsizlikler kuþaðý"na daha da fazla girmesi anlamýna geliyor. Mevcut sorunlar aðýrlaþacak ve istikrarsýzlýk tehlikesi büyüyecektir. Kremlin'in kendisine sadýk bölgesel liderler atadýðý þimdiki federalizm modeli çýkmaza girmektedir. Kremlin tarafýndan atanmýþ liderlerin yönetimde olduðu Adigey ve benzeri bölgelerdeki durum, federalizmin bir hayale dönüþmekte olduðunu göstermektedir. Akýlcý bir yönetimin ve hükümet kurumlarýnýn geliþtirilmesi belirsiz bir geleceðe ertelenmektedir. Bunun yerine Rusya; taraflarýný bölgeler ve merkezin deðil de, koþullu olarak atanmýþ bölgesel liderler ve bizzat Kremlin'in oluþturduðu bir tür "sözleþmeli federalizm" inþa etmektedir. Her iki taraf da anayasal ve yasal kýsýtlamalarý kolayca bertaraf etmektedir. Sýradan vatandaþlar ise perde arkasýnda oynanan bu oyunda bir kenara itilmektedir. Rusya'nýn devlet gücü de giderek sivil denetimin dýþýnda çalýþan egemen bürokrat sýnýfýn tekeline doðru kaymaktadýr. * : Russian Analytical Digest No: 16 - 6 Mart 2007

Yazar HakkInda

Oleg Tsvetkov, Rusya Bilimler Akademisi'nin Güney Bilim Merkezi'ne baðlý olan SosyalSiyasal Sorunlar Bölümü'nde uzman araþtýrmacý olarak çalýþmaktadýr.


Þiddet / Korku

18 Yaþ ve Üzeri Için

LÜTFEN DÝKKAT!.. Arka Sayfada göreceðiniz fotoðraf, 13Ekim 2005 tarihinde, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin baþkenti Nalçik’te ayaklanarak on dokuz istihbarat, polis ve kamu binasýný basan ve Rusya Federasyonu güvenlik güçleri tarafýndan öldürülen gençlerin yüzleri yakýldýktan hemen sonra çekilmiþtir. Þiddet ve korku unsuru içermesi sebebiyle çocuklarýnýza teþhir etmekten kaçýnmanýzý tavsiye ederiz.


Vahþi Siyaset Belgesi

Nalçýklý gençlerin cenazelerinin yakýlmasý, Rusya Federasyonu'nun bir politikasýdýr. Amaç, onlardan hýnç almak deðil, týpký 19. yüzyýlda Kafkas-Rus Savaþlarý sýrasýnda Çarlýk Rusya'sýnýn da yaptýðý gibi, Kafkasyalýlara cenazeleri üzerinden korku salmaktýr. Öyle ki bir cenazeye kötü davranmak tek baþýna anlaþýlýr bir þey deðildir. Ancak bu durumu politik bir zemine oturtarak okumaya çalýþýlýrsak, son derece ürkütücü bir anlam kazanýyor. Anlýk bir öfkeyle deðil; sistemli, soðukkanlý ve bir o kadar da vahþi bir politikayla karþý karþýyayýz.


29

Vahþi Siyaset Belgesi Nalçýkli gençlerin cenazelerinin yakýlmasý, Rusya Federasyonu'nun bir politikasýdýr. Amaç, onlardan hýnç almak deðil, týpký 19. yüzyýlda Kafkas-Rus Savaþlarý sýrasýnda Çarlýk Rusya'sýnýn da yaptýðý gibi, Kafkasyalýlara cenazeleri üzerinden korku salmaktýr. Öyle ki bir cenazeye kötü davranmak tek baþýna anlaþýlýr bir þey deðildir. Ancak bu durumu politik bir zemine oturtarak okumaya çalýþýlýrsak, son derece ürkütücü bir anlam kazanýyor. Anlýk bir öfkeyle deðil; sistemli, soðukkanlý ve bir o kadar da vahþi bir politikayla karþý karþýyayýz.

MKANBA ÇAÐLAR KONUKMAN

K

avramlar ve kelimeler, hayatý kavramamýzýn ve ona özgün yorumlar getirmemizin sýnýrlarýný belirler. Kullandýðýmýz dil ve ona olan hâkimiyetimiz bu noktada çok önemlidir. Anladýklarýmýz ve anlatabileceklerimiz, bizim ve karþýmýzdakilerin bu konuda bildikleriyle sýnýrlýdýr. Örneðin, özgürlük kelimesinin anlamýný bilmeyen birine neden kölelikten kurtulmasý gerektiðini anlatamazsýnýz. Öncelikle ona özgürlüðü anlatmanýz gerekir ki kendi tutsaklýðýný anlayabilsin ve belki de özgür olmak adýna özgün bir irade geliþtirebilsin. Çoðu zaman bilmek, idrak etmek için yeterli olmaz. Bu noktada çeþitli imgelerden faydalanabiliriz. Mesela, Çeçenya'da bir savaþ olduðunu ve Çeçen halkýnýn savaþçý veya sivil ayrýmý yapýlmaksýzýn çeþitli iþkencelere maruz býrakýldýðýný biliyor ve bu duruma üzülüyor olabilirsiniz. Ancak, sýrf korku salmak amacýyla Rus askerleri tarafýndan evinden alýnmýþ ve çok aðýr iþkence görmüþ bir Çeçen delikanlýnýn tedavi edilmeye çalýþýldýðý odada çaresizlik içinde ölümü bekleyiþinin fotoðrafýný görürseniz, bilmek ve idrak etmek arasýndaki farký tüm aðýrlýðýyla hissedersiniz. Diðer taraftan bu tip görüntülerden çeþitli imgeler yaratýp bunlarý kamuoyuna sunmak, dünya genelinde devletlerin, siyasi hareketlerin ve medyanýn, kitleleri etkilemek ve bir þekilde onlarý harekete geçirmek amacýyla sýkça baþvurduklarý bir yöntemdir. Günümüzde bu yöntemin geldiði noktalardan biri de ajitasyondur. Ajitasyon, saðlýklý bir siyaset üretiminin malzemesi olarak kullanýlmamalýdýr. Zira söz konusu yönteme sýkça baþvurulmasý durumunda süreç, insanlarýn kullanýlan imgeye alýþmasýyla neticelenir. Savaþlar, þiddet ve vahþet günümüzde bu yöntemle alýþtýrýldýklarýmýz arasýndadýr. Oysa insan olanýn bugün bunlara alýþmasý, insanlýðýn yarýný açýsýndan endiþe vericidir. Ancak günümüzde vahþete gerçekten çok alýþtýk. Dünyanýn her tarafýnda patlayan silahlar, akan kanlar, kitle iletiþim araçlarýyla evimizin içine taþýnýyor ve bu

görüntüler öyle normalleþiyor ki artýk tepkisizleþiyoruz. Fakat ateþ düþtüðü yeri yakýyor ve ateþ ne kadar yakýnýmýza düþmüþse, o hissiyatýn sömürülmesi de o kadar kolay oluyor. Bu yazýnýn yazýlmasýna sebep olan fotoðraf, ateþi çok yakýnýmýza taþýyor. Ancak yazýnýn amacý ajitasyon yapmak deðildir. Amacýmýz, beraberinde ciddi tartýþmalarý da getiren Nalçýk olaylarýnýn nadir belgelerinden biri olan bu fotoðrafý politik bir zeminde ortaya koyarak, hem bu olayý hem de daha geniþ ölçekte günümüzde Kafkasya'nýn içinde bulunduðu durumu anlamak ve anlatmaktýr. Söz konusu fotoðraf, 13 Ekim 2005 tarihinde Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin baþkenti Nalçýk'ta ayaklanarak 19 istihbarat, polis ve kamu binasýný basan ve Rusya Federasyonu güvenlik güçleri tarafýndan öldürülen gençlerin cenazelerinin yüzleri yakýldýktan hemen sonra çekilmiþtir. Eylemcilerin gerçek sayýlarý tam olarak bilinmemekle beraber, Rusya Federasyonu tarafýndan tamamýnýn eylemci olduðu iddia edilen cenazelerin sayýsý 95'tir. Peki, kimdir bu gençler ve neden ayaklanmýþlardýr? Bu cevabý verilmesi zor bir soru. Öyle ki bu soruya cevap verilememesi için çeþitli dezenformasyon çalýþmalarý da yapýlmýþtýr. Mesela ilk önce Çeçen olduklarý, hatta Þamil Basayev'in adamlarý olduklarý söylenmiþtir. Vehhabi, kökten dinci, Ýslami terörist ve benzeri ifadelerle aþýrý unsurlar olarak tanýtýlmýþlardýr. Ancak, orada bulunan herkesin bildiði gerçeði bizler biraz daha geç öðrendik; 13 Ekim günü Nalçýk'ta ayaklananlarýn hemen hemen tamamý Nalçýk'ta yaþayan gençlerdi; yani, çoðu Kabardey ve Balkarlardan oluþuyordu. Bu gençlerin sadece çok az bir kýsmý Kafkasya'nýn diðer bölgelerinden gelmiþlerdi. Eylemcilerin Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nden olduklarý ortaya çýkýnca önce Camagat'a yüklenildi. Ardýndan, bölgedeki yüksek iþsizlik oraný gibi sorunlar gençleri tetikleyen unsurlar olarak gösterildi. Bir baþka deyiþle, iþsizlik ve ekonomik sorunlardan daralan gençler Camagat adlý örgütün kýþkýrtmasýyla bu tip bir eylem gerçekleþtirmiþti. Ancak yine sonradan ortaya çýktý ki eyleme katýlan gençlerin arasýnda yüksek orankf


30

kf

da iþ-güç sahibi, ekonomik durumu iyi olan ailelerin çocuklarý da vardý. Eyleme katýlanlar, kýþkýrtmayla deðil kendi inisiyatifleriyle bu eyleme katýlmýþlardý.

di. Rusya Federasyonu'nun ifade ettiðine göre ortada cenaze namýna bir þey kalmamýþtý; dolayýsýyla, Rusya Federasyonu'na göre sorun da kalmamýþtý.

Peki, neydi Camagat? Camagat'ýn liderlerinden Anzor Astemirov Camagat'ý, özetle, halkýn çoðunluðunun inandýðý din olan Ýslamý doðru yaþamak amacýyla Kabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde oluþmuþ ve Vehhabilikle uzaktan yakýndan ilgisi olmayan, halkýn nazarýnda meþruluðu olan sivil bir cemaat olarak ifade ediyor. Burada üzerinde durmak istediðim konu Camagat'ýn hangi ihtiyaçla doðduðu veya etki alanýný nasýl bu kadar geniþlettiði deðil. Bunlar önemli, ancak þuan ilgilendiðimiz noktayý çok da etkilemeyen bilgiler. Zira Camagat sadece bir cemaat, cemaati oluþturan bireylerin derdini anlamaksa iktidarýn aðzýndan konuþmayanlarý dinlemeyi gerektiriyor. Olaya anlamak adýna yaklaþanlar biliyorlar ki bu gençler camilerin kapýlarýna vurulan kilitlere, inandýklarý gibi yaþamalarýný engelleyen koþullara, dini gereklerini yerine getirmeye çalýþanlarýn uðradýðý insan haklarý ihlallerine, iþkencelere ve insanlarýn bu þekilde hayatlarýný kaybetmesine sivil bir çözüm bulamadýklarý için silaha sarýlmýþlardý. Yani 13 Ekim günü silaha sarýlan "teröristler" Rusya Federasyonu'nun devlet terörüne isyan etmiþ yerli halktan baþkasý deðildi. Baþta Çeçen olarak tanýtýlmýþlardý, zira Çeçenler zaten "teröristti" ve amaçlarý "savaþý tüm Kafkasya'ya yaymaktý". Rusya Federasyonu ve onun aðzýndan konuþanlar, nasýl ki baðýmsýzlýk uðruna savaþan Çeçenlerin imajýný Ýslami teröristliðe çektilerse, Nalçýklý gençlerin durumunu da ayný oldubittiye getirmeye çalýþýyorlardý. Onlarý aþýrý unsurlar olarak sunmalarýndaki gaye kamuoyu tarafýndan ötelenmelerini saðlamaktý ve bence baþarýlý da oldular. Yaptýklarý eylem onaylanmayabilir ancak dertlerini anlamak, haklarýný iade etmek gerekiyor. Oysa henüz cenazeleri dahi iade edilmedi. Daha önce de ifade ettiðim gibi, önce yüzleri yakýldý. Bunu tanýnmalarýný istemedikleri için yaptýlar; onlarýn Kabardey ve Balkarlardan oluþtuklarý ve bahsedildiði gibi ekonomik sorunlar yüzünden ayaklanmadýklarý gerçeði gizlenmeye çalýþýlýyordu.

Aslýnda Nalçýklý gençlerin cenazelerinin iade edilmiyor olmasý Rusya Federasyonu'nun bu yöndeki ilk uygulamasý deðildir. Bu uygulamanýn pek çok örneði var. Kamuoyu tarafýndan en bilindik olanýysa, Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti'nin, Çeçen halký tarafýndan seçilmiþ cumhurbaþkaný Aslan Maskhadov'un cenazesinin de iade edilmiyor olmasýdýr. Hatta Aslan Maskhadov'un cenazesinin iadesi için geçtiðimiz ay dünyanýn pek çok yerinde eþ zamanlý olarak organize edilen eylem, Ýstanbul'da da Rus Konsolosluðu önünde gerçekleþtirilmiþ ve eylemi çeþitli basýn yayýn organlarý takip etmiþti.

Neden ayaklandýklarý, haklý ya da haksýz olduklarý, yöntemlerinin doðruluðu ya da yanlýþlýðý, daha uzun tartýþmalarýn konusudur. Fakat baþtan sona haksýz dahi olsalar, cenazelerine yapýlanlarý hak etmiyorlar. Eylem bastýrýldýktan sonra yaþananlar, aslýnda eylemin sebepleri hakkýnda gerekli ipuçlarýný veriyor. Cenazelerin tanýnmamalarý amacýyla yüzlerinin yakýlmasýndan sonra, aileler inançlarýna uygun þekilde defnetmek için evlatlarýnýn cenazelerini istediler. Cenazelerin ailelerine teslim edilmesi, onlarýn hukuki ve meþru hakkýdýr. Ancak, Rusya Federasyonu cenazeleri geri vermemekte ýsrarcýydý. Cenaze sahibi aileler cenazelerini geri alabilmek adýna avukatlarý Larisa Dorogova aracýlýðýyla Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesine(AÝHM) baþvurdular. Konuyla ilgili soruþturma baþlatan AÝHM'ye Rusya Federasyonu'nun cevabý "biz onlarý yaktýk" þeklindey-

Nalçýklý gençlerin cenazelerinin yakýlmasý, Rusya Federasyonu'nun bir politikasýdýr. Yani, cenazelere kötü muamele yapmaktaki amaçlarý, onlardan hýnç almak deðildir. Rusya Federasyonu, cenazeleri aileler-


31

ine teslim etmeyerek, onlara inançlarýna ters þekilde muamele ederek eylemcileri deðil, onlarýn ailelerini cezalandýrýyor ve diðer ailelere gözdaðý veriyor. 19. yüzyýlda, Kafkas-Rus Savaþlarý sýrasýnda Rus General Zass, Kafkasyalý savaþçýlarýn kafalarýný kesip, uzun kazýklara geçirir, onlarý sergilerdi. Bu, Rus General Zass'ýn, hala direnmekte olan Kafkasyalýlara korku salma yöntemiydi. Günümüzde Rusya Federasyonu'nun politikasý da Kafkasyalýlara yine cenazeleri üzerinden korku salmayý hedefliyor; ancak, bu sefer yöntem onlarýn kafalarýný kesip teþhir ederek deðil, kafalarýný yakýp onlarý saklayarak iþliyor. Benzer bir þekilde, Çarlýk Rusyasý'nda da Kafkasyalý cenazeleri ailelerine para karþýlýðýnda satýlýrdý ki bu tip uygulamalar günümüzde Rusya Federasyonu'nda hala devam etmektedir. Þu açýk ki, bir cenazeye kötü davranmak tek baþýna anlaþýlýr bir þey deðil. Ancak bu durumu politik bir zemine oturtarak okumaya çalýþýlýrsak, son derece ürkütücü bir anlam kazanýyor. Anlýk bir öfkeyle deðil; sistemli, soðukkanlý ve bir o kadar da vahþi bir politikayla karþý karþýyayýz. Rusya Federasyonu'nun derdi ölenlerle deðil hala hayatta olanlarla. Nalçýk olaylarýndan bu yana yaklaþýk 2 sene geçti; ancak, eylemde hayatýný kaybedenlerin aileleri üzerindeki baský hala hafiflemiþ deðil. Söz konusu ailelerin fertleri hala sebepsiz yere sorguya alýnmakta, fiili ve psikolojik baský altýnda tutulmaktadýr. Bu zor þartlar altýnda ve hiçbir güvenceleri olmadýðý halde, AÝHM'ye konuyla ilgili dava açmaktan geri durmadýlar. Þuan dava süreci devam etmekte ve biz de eylemcilerin aileleri gibi davanýn sonucunu beklemekteyiz. Görünen o ki ailelere uygulanan baský, AÝHM'ye açýlan davanýn ardýndan daha da artmýþ durumda. Açýlan davayla beraber, Rusya Federasyonu'nun yapmakta olduðu insan haklarý ihlallerinin dünya kamuoyuna duyurulmasý için bir fýrsat yakalandý. Ancak kendini kendi vatandaþýna dahi sorgulatmayan Rusya Federasyonu dünya kamuoyuna ulaþan sesi baskýyla susturmaya, içinde bulunduðu

durumu gizlemeye çalýþýyor. Rusya Federasyonu, bir olayý baskýyla gizlemeye çalýþmanýn, uzun vadede o olayýn herkesin göreceði þekilde patlamasýna yol açacaðý gerçeðini göz ardý ediyor; öyle ki Nalçýk olaylarý da böyle bir baský sürecinin sonucuydu. Rusya Federasyonu'nun vahþi siyasetini ifþa eden fotoðrafta, yerde yatan cansýz ve yanmýþ bedenlerin sahipleri, eylemleriyle bölge halkýnýn huzurunu kaçýran aþýrý unsurlar deðildir. Bizzat Rusya Federasyonu politikalarý tarafýndan huzuru kaçýrýlan bölge halkýnýn kendisidir. Evet, Rusya Federasyonu'nun Kafkasya'daki sistemli zulmüne baþkaldýran bu genç insanlar, kendi vatanlarýnda kendi deðer yargýlarýyla yaþamaya çalýþan Kafkasyalýlardý ve her biri birer kabilenin ve sülalenin mensubuydu, týpký Türkiye'de ve diðer diaspora ülkelerinde yaþayan Kafkasyalýlar gibi. Rusya Federasyonu'nun Kafkasyalýlarý sindirme politikasý son derece planlý bir þekilde iþliyor ve anavatanýn üzerinden silindir gibi geçiyor. Kafkasya'da bu silindire itiraz etmek acý sonuçlar veriyor. Diaspora bu konunun tarafýdýr ve sorunun çözümüne de dâhil olmalýdýr. Cenazelerin yakýlmasý Kafkasya'nýn umutlarýnýn yakýlmasýna dair sürecin bir parçasýdýr. Yaktýklarý ateþin dumaný aydýnlýk geleceðimizi karartmaya devam ediyor ve diasporanýn siyasetsizliði bu ateþi söndürmeyecek. Nalçýk olaylarýyla ilgili sürecin takibi ve geliþmelerle ilgili örgütlü çalýþmalar, Rusya Federasyonu'nun Kafkasya'da sürdürdüðü sömürge ve sindirme politikasýný bozmanýn bir adýmý olacaktýr. Söz konusu sürecin takibini, AÝHM'den çýkacak kararýn takibiyle baþlatabiliriz. Bu sürecin dýþýnda kalmak diasporik bir toplum için bir tercih meselesi olmamalýdýr. Zira bu durum anavatandan vazgeçmek anlamýna gelir ki anavatanýndan vazgeçmiþ bir diaspora düþünülemez. Diaspora olarak artýk halkýmýzýn kendi kaderini tayin sürecinin etkin bir parçasý olmak zorundayýz. Aksi takdirde elimizde kalan ve sonraki nesillere aktarabileceðimiz tek þey atalarýmýza dair masallar olacaktýr. kf


Kadýn Ne Þeytandýr Ne Melek, Ne Metadýr Alýnýp Satýlabilen, Ne De Doðasý Gereði Korunmaya Muhtaç.

Fotoðraf: Filiz Yar

Çerkes toplumunun gündelik iktidar iliþkilerine feminist bir yorum katkýlamak olunca niyetim, bir sürü kavram toplamaya çalýþýrken daðýlýyor ister istemez. "Thamade" lerdan aþaðýya doðru hiyerarþik iktidar iliþkilerinin kusursuz iþlediði Çerkes toplumunu eleþtirirken; yani, aslýnda yeni bilgilerimle içe dönerken zorlanýyorum açýkçasý. Bir yaným bu kültürün içerisinde varolanlarý barýndýrmakta gururlanýrken, diðer yaným gururun kaynaðýný kadýn gözüyle de anlamaya çalýþýyor. Ve bu çeliþki bir kaos yaratmazken, deneyimlerin oluþturduðu birikimlerle akýlcý sonuçlarýnda evriliyor.

AÞHARAPHA ELÝF YAR

K

adýnlar nasýl ki sandýklara özenle yerleþtirilen çeyizleriyle evliliðe adým atarlar, o sandýklarýn içinde "genç kýzlýk hayalleri" de gizlidir… Eþyalar serilirken yaþamýna, yüreðinde taþýdýðý sandýðýn yükü de gün geçtikçe aðýrlaþýr… Ve yaþlandýðýnda, kabullerle, boyun eðiþlerle geçen yaþamýnýn izleriyle konuþur artýk... Adanmýþ bir hayatýn izleriyle… O namusun timsali, o güzelliðin simgesi maharetli elleriyle en güzel yemeklerin 'aþ'çýsý, yuvanýn diþi kuþu, çocuklarýnýn anasý, torunlarýnýn nendu'sudur… Kent yaþamýnda da deðiþen pek bir þey yoktur aslýnda. Kendi öznel toplumuna ait içselleþtirdiði beklentileriyle çerçevelenmiþ bireysel yaþamýnýn kazanýmlarý ve eðer bir de çalýþýyorsa, kent yaþamýnýn aðýrlýðýnca yüklüdür artýk… Özel olarak "Çerkes Kadýný" açýsýndan sorunsallaþtýrýlmasý gereken ise zarif, güzel ve naif hizmetkârlýðýna yapýlan vurgudur… Çerkes toplumunun gündelik iktidar iliþkilerine feminist bir yorum katkýlamak olunca niyet, bir sürü kavram toplamaya çalýþýrken daðýlýyor ister istemez. "Thamade/Ayhabý"* lardan aþaðýya doðru hiyerarþik iktidar iliþkilerinin kusursuz iþlediði Çerkes toplumunu

kf

eleþtirirken; yani, aslýnda yeni bilgilerimle içe dönerken zorlanýyorum açýkçasý. Bir yaným bu kültürün içerisinde varolanlarý barýndýrmaktan gururlanýrken, diðer yaným gururun kaynaðýný kadýn gözüyle de anlamaya çalýþýyor. Çerkesler için, sürgünle Kafkasya'dan baþlayan ekonomik sebeplerle ve eðitim süreçleri nedeniyle köyden kente halen devam eden göçme halinin kültüre -kadýn ve erkek hallerine - yansýlarýný, ne yönde deðiþimler yaþanacaðýný ve süreci yakalayýp müdahil olmak mý; yoksa sadece izleyicisi olmak mý düþünmemiz gerekenlerden…

Özenli Bir Yaklaþýmla; Geleneklerimiz ve Kadýnlarýmýz Süreðen etnik kýyýmlar ve saldýrýlar nedeniyle bugün halen göç etmek zorunda býrakýlan ve neredeyse Kafkasya'daki nüfus kadar dünyanýn çeþitli yerlerine yayýlarak yaþayan Çerkesler'in, misafir olduklarý topraklarda kaybetmek dürtüsüyle, gelenekleriyle kurduklarý güçlü bað, onlarýn en eski adetlerini bu güne kadar taþýmalarýna neden olmuþtur. Ve verili deðiþken koþullara raðmen bu güçlü geleneksel bað, Çerkesler'i kapitalist küreselleþmenin kültürel erozyonuna direnen halklar arasýna sokmuþtur. Kaynaðýný çok eski tarih-


33

lerde bulduðumuz bu kültür, kadýn-erkek iliþkileri açýsýndan; onlarý birbirinden ayýrmak, ötelemek, ötekileþtirmek yerine, kamusal alanda, yan yana bir arada yaþamýn olumlu örneklerini barýndýrmaktadýr. Kadýnýn, erkeðin gerisinde cýlýz da olsa sesinin olmasý, kadýna özlenen anlamda deðilse de deðer veriliyor olmasý gibi nedenlerle kültürün hakkýný teslim etmek gerekir elbette. Ancak gözden kaçýrýlmamasý gereken, iç içe geçmiþ iktidar ve tahakküm iliþkileriyle topluma gömülü toplumsal cinsiyet rollerinin belirleyicileri "erkek"ler iken, feodal yaþam pratikleri barýndýran Çerkes Kültürü "ataerki sistem"in de ta kendisidir…

Çerkesler'de soy evlilikle deðil, doðumla geçer. Kadýnlar evlendikten sonra da baba-soy isimlerini taþýmaya devam ederler. Bu durum, kurulan evlilik birliðiyle dahi, kadýnýn ailesiyle olan baðlarýnýn kopmayacaðýnýn göstergesidir. Sergilediði her davranýþ eðrisiyle doðrusuyla "soy" adýný taþýmaya devam ettiði sülalesinin leyh ve aleyhinedir. Dolayýsýyla, aileler de gelinlerini, bir birey olmanýn ötesinde, geniþ bir sülalenin naif bir emaneti olarak algýlar ve öyle davranýrlar. En azýndan madalyonun görünen yüzü böyledir. Oysa kadýnlarla yapýlan özel görüþmeler (KF Kadýn çalýþma grubunun nendular projesi için yaptýðýmýz röportajlar) madalyonun diðer gerçek yüzünü ortaya koyar ve burada da sair tüm toplumlarda görüldüðü gibi kadýnýn omuzlarýna yüklenen erkek rehaveti üzerine kurulu düzenin izlerine rastlanýr. Ama henüz hiç kimsenin bunlarý açýk etmeye niyeti yoktur. Çünkü yine öncelik toplumsal ahlaki örgünündür. Bunlar kaynanalarýn, kayýnbiraderlerin, çocuklarýnýn mensubu olduðu ailenin "sýr"larýdýr ve öylece kalmalýdýr… Ev içi düzen kadýnlar tarafýndan saðlanmaktadýr. Ama orada da kadýnlar arasý güçlü bir iktidar iliþkisi hüküm sürmektedir, kayýnvalide ve ailenin en büyük gelininden aþaðýya doðru neredeyse bir emir komuta zinciri söz konusudur. Piramidin en tepesinde ise "erk" baba'nýndýr. Aile, ayný "soy"dan gelenler ile büyük/anne-baba, çocuklar, gelinler ve torunlardan oluþan hane halkýdýr. Bu durum bugünün kent yaþamýnda deðiþmiþtir. Çekirdek aile daha sýk rastlanandýr artýk. Ancak hiçbir koþulda deðiþmeyen ve sorgulanmasý gereken erkek iktidarýdýr. Çerkes kültürü, normlarý itibariyle teamülidir. Yazýsýz bir anayasa'sý vardýr, karar mekanizmasý, içine kadýnlarýn alýnmadýðý toplumun yaþlý erkekleri= "Thamade/Ayhabý" lardan oluþan doðal temsili bir heyettir. Bugün halen 143 yýl sonra dahi iç meselelerini bu doðal "mahkeme"ler aracýlýðýyla çözer ve temsili demokrasiyi iþletmeye devam ederken, neden hala kadýnlarýn buralarda yer almadýðýný düþünmemiz, bu yok sayýlma haline son vermemiz gerekmiyor mu artýk? Kadýnlarýn temsiliyet kabiliyetlerini erkeklerin belirlediði sýnýrlarda tutmak yerine, sesinin daha gür

Kadýnlarýn temsiliyet kabiliyetlerini erkeklerin belirlediði sýnýrlarda tutmak yerine, sesinin daha gür çýktýðý ve sözüne deðer verildiði karar mekanizmalarý yaratmanýn günü geldi de geçmiyor mu artýk… çýktýðý ve sözüne deðer verildiði karar mekanizmalarý yaratmanýn günü geldi de geçmiyor mu? Kadýn- erkek, genç- yaþlý birlikte yaþamý bu denli ritüellerle düzenlemiþ bir kültür, dönüþen dünya deðiþen koþullarla kontrollü ve farkýnda bir dönüþümü hak etmiyor mu? Deðiþen koþullara raðmen, deðiþmeyen bu erkek iktidarýnýn yaratýsý kültür, kadýn penceresinden sorgulanmayý hak etmiyor mu? Thamade/Ayhabýlar'in yanýnda "gelin" sesiz kalmak zorundadýr, konuþamaz. Kadýnýn sözü yoktur. Kadýnýn sesi duyulmaz. Kadýnýn sesinin ve sözünün üstündeki bu baský niye? Ýyi bir Çerkes kýzý az konuþur, bolca süzülür. Hatta öyle süzülür ki az önce oradan geçtiðini fark etmezsiniz bile… Tatlý bir esinti gibi sessiz, naif, derin, sezgilenen Çerkes kýzý... "Kadýn"ý ise tatlý yemeklerin aþçýsý… Kültürün saçýnýn süpürgesi…

Fotoðraf: Filiz Yar


þekilde hissettirirken; Çerkes toplumunun geleneklerinin en temel "saygý" olgusunu zedelemeksizin, o görece "eþitlik"in kadýn lehine içkinleþtirilmesi, bu toplumun verili koþullarý göz önünde bulundurulduðunda çok zor olmasa gerek. Çerkes kadýnýnýn salt "zarafet ve güzellik" yaftasýndan kurtulmasý, deðiþimin kadýn lehine olmasý adýna, feminist ve pozitif ayýrýmýn yollarýnýn döþenmesi, kadýnlar tarafýndan gerçekleþtirilecektir. Kadýnlar tarafýndan baþlatýlan bu süreç, feminizm açýsýndan bütünün bir parçasýný oluþtururken; kadýn mücadele tarihinin arasýnda sayýlacak eþitlik adýna kazanýmlarýn habercisi de olacaktýr. Asla kadýn ve erkeðin bir iktidar kavgasýna tutuþmasýndan bahsetmiyorum. Ataerki sistemin kadýnlar için uygun gördüðü arka bahçeden çýkýp, ön safta ama yan yana, omuz omuza olmaktan dem vuruyorum. Bu yüzden Çerkes kadýnýnýn belinin ve dilinin ölçülerinin aklýnýn ölçülerine hükmünü anlamak ve tartýþmak istiyorum. Bu ölçülerin toplumsal cinsiyet rollerinin yansýlarý olduðunu ve iktidarýn erkekte olduðu koþullarda rollerin eþit daðýlýmýnýn mümkün olamayacaðýný, dünyanýn geçmiþten bugüne geldiði noktaya bakarak görebileceðimizi düþünüyorum.

Kim Korkar Feminizmden Ýnsan Olmanýn Gereði Aklýn Gücüne Yaslanmaktýr. Akýl Erkeðin Tekelinde Deðildir.

Fotoðraf: Filiz Yar

Neden hala kýz isteme merasimleri maddi bir bedelle noktalanýyor? Burada dikkate deðer olan nezaketen(!) teklif edilen miktar deðil, zihniyettir. Hala evlenecek kýzlarýmýza sembolik diye içimize su serptiðimiz bedeller biçiyoruz… Bunu hazmetmekte ve bu haliyle kültürümü benimsemekte zorlanýyorum. Ama ötelemek yerine, farkýndalýklarýmla ayýklamayý ve öyle yaþatmayý ilke ediniyorum. Kültürümü ötelemiyorum, topyekûn rafa kaldýrmaktan da bahsetmiyorum… Hýzla akan modernleþme süreçlerinde dönüþümün hangi yönde olmasý gerektiðini düþünürken, saygýyla örülü bireysel ve kamusal iliþkilerimizi ayný saygýyla sorguluyorum. Doðru olanýn toplumsal zekanýn üretimleriyle bulunacaðýný düþünürken, bu konularda öncülüðün kadýnlarda olmasý gerektiðinin de altýný çizmek istiyorum … Çerkesler için geleneklerin birebir yansýsý gündelik hayatta toplumsal ihtiyaç ve beklentiler "birey"den önce gelir."Birey" söz konusu olduðunda ise önce erkek, ardýndan kadýn gelir. Karar mercii, yaþça büyük olan erkeklerden oluþur. Yaþlý erkekler aile büyükleri olarak ilk ve son sözü söyleyenlerdir. Erkekler daima en öndedir, kadýnlar onlarýn arkasýndan gelir ya da giderler… Ataerkil'in kaçýnýlmazýdýr bu…

Kadýn Lehine Dönüþüm Bugün artýk geleneksel çözülmeler varlýðýný güçlü bir kf

Ataerki sistemi sorgulamak mý, yoksa geleneksel rollerin devamýndan yana olmak mý! Nihai, olmasý gerekeni düþünmek yerine, olaný kabullenmek ataerkinin toplumsal cinsiyet rollerini yücelterek kuþanmaktýr. Böylece yerleþik sistem, baþka bir seçenek olmadýðýna yaslanarak aklanýr . Varolan her tür eþitsizlik meþru bir zeminde beslenmeye devam eder. Erkeklerin en korktuðu iktidarýn ellerinden alýnmasý, kadýnýn elinde oyuncak olmak, kýlýbýk olmak ve kadýn lafý dinleyerek yaþamak... Tüm yaþamlarýný paylaþtýklarý eþleri ile hemfikir olmaktansa, "kazak" olmayý seçenlere karþý duruþun hikâyesidir kadýn olmak, feminist olmak… Erkeklere karþý açýlan bir cepheymiþ gibi ötekileþtirilse de; ataerki sistemin yerleþikliðini güçlendiren ve onu besleyen kapitalist süreçlere baþkaldýrýnýn öyküsüdür feminizm… Savaþçý, cesur, dirençli, aktif gibi "erkek" olmakla özdeþ deðerleri, "kadýn" a özgülenen pasif, barýþçý, zayýf vb. deðerlerin üstünde tutan sistemi sorgulayan bir feminizmdir arzu edilen...Yaþam karþýsýndaki kadýn-erkek duruþlarýmýzýn ardýlýný, biyolojik kodlarda arayan özsel bir yaklaþýmla deðil, yerleþik sistemin yansýmalarýnýn kanýtý olarak gören bir yaklaþýmla feminizm…Kamusal alanda salt fýrsat eþitliði için yapýlan kurumsal düzenlemelerden dem vuran deðil: Kadýn-erkek eþitliði açýsýndan aslýnda sorunsallaþtýrýlmasý gerekenin sistemin kendisi olduðunun farkýnda, bunun dýþýnda zihniyetlere de prim vermeyen bir feminizm…


35

Çerkes kültürü, kadýn-erkek iliþkileri açýsýndan da bir arada yaþamýn olumlu örneklerini barýndýrmaktadýr. Bu yanýyla kültürün hakkýný teslim etmek gerekir elbette. Ancak gözden kaçýrýlmamasý gereken, iç içe geçmiþ iktidar ve tahakküm iliþkileriyle topluma gömülü toplumsal cinsiyet rollerinin belirleyicileri "erkek"ler iken, feodal yaþamsal pratikleri barýndýran Çerkes Kültürü de"ataerki sistem"in ta kendisidir.

Öylesine kapsayýcý ki erkekler de üzerinde durduklarý o "erkek" zeminin sandýklarý kadar saðlam olmadýðýný görecekler. Þöyle ki, ataerki sistem aslýnda kadýn-erkek arasýnda olduðu gibi ayný zamanda erkekler arasýnda da hiyerarþiyi besler. Bu sefer o yükselen basamaklarda, güçlü ama en güçlü cesur ama en cesur, zengin vs erkekler vardýr. Çerkesler'de ise en bariz olaný yaþlý ve genç erkek arasýndaki o müthiþ hiyerarþidir. Bu iki erkek arasýnda çok ciddi asla aþýlmaz duvarlar vardýr. Bu durum ayný zamanda geleneklerin yaþlýlarýn algýladýðý o eski biçimiyle genç bir soluk katýlmaksýzýn korunmasýna sebeptir. Olasý olumlu yönde gerçekleþecek geleneksel dönüþümlerin de önünü týkamaktadýr. Onlar da her nekadar "Thamade/Ayhabý" olmayý beklemek zorunda kalacaklarsa da ataerki düzenden her erkeðin eþit nasiplenemediði bilgisine özellikle kentsel süreçlerde daha açýk bir biçimde sahip olacaklardýr. Dolayýsýyla Feminist yaklaþýmýn kadýnlarý farklý bir bakýþla bir arada tutarken, erkekleri de kadýn mücadelesine daha yakýnsayacaktýr … Çerkes kadýnlarý için feminist mücadele alaný, radikal olmalýdýr: Ki, bireyin var olaný sorgulayan içkin refleksi ortaklaþarak, dönüþüm potansiyelini içinde barýndýran o kolektif zihin ve tavýr geliþebilsin. Kendi kültürüne en uygun olaný bulmak için yaþam pratikleri ve entelektüel birikimleri de harmanlayarak yaratýlan aktif alan ayný zamanda sair feminist mücadele alanlarýyla da dirsek temasý içinde olmalýdýr.

Dünyanýn Arka Bahçesinde Deðil Ön Saflarda Yan Yana ve Omuz Omuza Beraber Kendileri için ayrýlan dünyanýn arka bahçesinde yaþamayý kabul etmeyen kadýnlarýn, daha ileride ya da geride deðil, yan yana omuz omuza bir hayatýn koþullarýný yaratmak adýna akýl yürütmelerinin evrensel yansýsýdýr feminizm. Kadýn olmak da bu sürecin kendisidir. "Kadýn doðulmaz olunur."** Bilinçli olmak ne yaþadýðýnýn, ne istediðinin, baþkalarýnýn sana biçtiði deðil, senin kendine yaraþýr bulduðun akýl ve vücut ölçülerinde yaþamanýn farkýndalýðýdýr feminizm… Öznel hayallerinin peþi sýra hayatlar demektir... Bu koþullarda eþitlik ne kadar olabilecekse o kadarýyla… Önce kendi, içinden geldiðimiz kültürün sunduklarýný ve sýnýrlarýný sorgulamalý ve eðer gerekiyorsa yýkmanýn, aþmanýn yollarýný aramalýyýz. Kadýn-erkek, ayný þemsiyenin altýnda yan yana, birbirini koruyan ve kollayan olmayý baþarmalý... Önce bir adým, kadýný naif, zarif, melek, zayýf, zavallý, korunaksýz, yarým akýllý ya da þeytan vs. benzetmelerle yaftalamaktan vazgeçmeli… Ve özel olarak "Çerkes Kýz"'ý imgesinin tarihçesini verili ekonomik ve sosyal

koþullar çerçevesinde irdelemeli ve büyükannelerimizin gerçek yaþam öyküleriyle harmanlamalýyýz... Çerkes Kültürü dendiðinde ince belden, yamçýyý kavrayan geniþ omuzlardan bahsetmediðimizin farkýna varmalýyýz artýk…

Varolagelmiþ eþitsizliðin koþullarýný tersyüz ederek yan yana duralým. Hangi cinsin daha akýllý, daha güçlü olduðu çatýþmasýyla birbirimizi ötelemek yerine, farklýlýklarýmýzýn farkýndalýðýnda ortaklaþalým ve eþit koþullarýn varolabileceði bir dünya özleminin katkýlayýcýsý olalým…Pek çok konuda olabildiðimiz gibi, kadýn-erkek eþitliði söz konusu olduðunda da olumlu örneklerin en fazlasýný barýndýran toplumlardan biri olalým… * Çerkeslerde toplumsal önderlere verilen isim ** Simone de Beauvoir

Fotoðraf: Filiz Yar


36

Çeçen Ulusal Baðýmsýzlýk Mücadelesini Destekliyoruz Devlet baþkaný Dokka Umarov, 1994 yýlýnda baþlayan ulusal baðýmsýzlýk savaþý süresince Çeçen halkýnýn iradesini temsil eden Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti'ni feshederek Kafkasya Emirliði'nin ilan ettiðini duyurmuþtur. Anayasal zemin ve toplumsal meþruluk gözetilmeksizin alýnan karar, Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti Parlementosu tarafýndan kabul edilmeyerek Dokka Umarov görevinden alýnmýþ ve Ahmed Zakaev baþkanlýðýnda yeni hükümet oluþturulmuþtur. Kafkasya Forumu, giriþimi mücadele eksenini ulusal baðýmsýzlýktan, Ýslami Enternasyonalizm'e taþýma çabasý olarak yorumlamaktadýr. Her bireyin inandýðý doðrultuda mücadele etmesine saygý gösteriyor olsak da, uðrunda yüzbinlerce insanýn hayat verdiði ve yüzbinlercesinin sürgün edildiði ve hala meþruluðunu koruyan bir idealin görmezden gelinerek, ortadan kaldýrýlmaya çalýþýlmasýný doðru bulmuyoruz. Hatýrlanacaðý gibi, Sovyetler Birliði'nin çözülme surecine girmesiyle birlikte baþta Rusya Federasyonu'nun kendisi ve Baltýk Cumhuriyetleri olmak üzere hemen hemen tüm özerk ve birlik cumhuriyetleri ulusal egemenliklerini ilan eden etmiþti. 1990'da toplanan ve baþkanlýðýna Cahar Dudayev'in seçildiði Çeçen Ulusal Kongresi'nin aldýðý inisiyatif ile Çeçen halký da ulusal egemenlik yoluna girdi. 27 Kasým 1990'da Çeçen-Ýnguþ ÖSSC Yüksek Meclisi egemenliðini ilan etti. 6 Eylül 1991'de fesih edilen hükümetin ardýndan, Ekim 1991'de yapýlan seçimlerle yeni meclis oluþturularak, devlet baþkanlýðýna da Cahar Dudayev seçilmiþti. Ve 1 Kasým 1991'de yeni meclis, devletin baðýmsýzlýðýný tüm dünyaya duyurdu. 12 Aralýk 1993'de yapýlacak olan Rusya Federasyonu (RF) yeni anayasa ve parlamento seçimlerine katýlmayacaðýný deklare eden Çeçenya, Rusya tarafýndan uygulanan ekonomik ambargo ve çeþitli provokasyonlara raðmen egemenlik kararýndan vazgeçmeyince, Rusya 11 Aralýk 1994'de aðýr silahlar ve savaþ uçaklarýyla Çeçenya'yý iþgale giriþti. Aðýr kayýplar vermesine raðmen, olaðanüstü mücadelesiyle meþru egemenliðini ve ülkesini savunan Çeçen halký, Aðustos 1996'da Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi baþkaný Aleksandr Lebed ile dönemin Genel Kurmay Baþkaný Aslan Mashadov'un AGIT gözlemcisi huzurunda imzaladýðý Khasavyurt antlaþmasý ve müþterek beyanat ile ilk iþgali sona erdirmeyi baþardý. RF Hükümet baþkaný V. Cernomirdin ile Çeçen-Ýçkerya Devlet Baþkaný Aslan Mashadov'un imzalarýný taþýyan 1997'deki Gümrük Antlaþmasý, yine 1997'de Hükümetler Arasý Memorandum ve zamanýn RF Devlet baþkaný Boris Yeltsin ile Aslan Mashadov'un imzaladýklarý antlaþmalar ile karþýlýklý iliþkiler geliþtirilmeye çalýþýlmýþtýr. Ancak, Rus gizli servisinin (KGB-FSB) organize ettiði terör eylemleri ile zemini hazýrlanan ve 5 Eylül 1999 baþlatýlan ikinci iþgal, Rusya'nýn yüzyýllardýr süren husumeti bitirmek gibi bir niyeti olmadýðý gibi aksine Kafkasya'daki emperyalist emellerinden vazgeçmediðini göstermiþtir. 1999'dan beri Rusya tarafýndan yürütülen kirli savaþ ve soykýrým, Çeçenya'nýn 350 bin insanýný kaybetmesine onbinlerce insanýnýn mülteci duruma düþmesine sebep olmuþtur. Dokka Umarov bu göreve birbiri ardýna suikasta uðrayarak yaþamlarýný yitiren Çeçenya Devlet Baþkanlarý Cahar Dudayev, Zelimhan Yandarbiyev, Aslan Mashadov, Abdul-Halim Sadullayev'in ardýndan halef olarak atanmýþtýr. Emirliðin ilanýyla beraber daha belirgin biçimde ortaya çýkan, ulusal renklerinden gittikçe arýnan ve ülkenin mevcut þartlarýna aykýrýlýk gösteren politika ve söylemlerin, RF'nin tüm dünyada sürdürdüðü dezenformasyon ve Çeçenistan'ýn yalnýzlaþtýrýlmasý politikalarýnýn gücünü artýracaðý düþüncesindeyiz. Savaþ baþladýðýndan beri ulusal baðýmsýzlýk mücadelesini El-Kaide uzantýlý göstermek isteyen Rusya, emirliðin ilaný ve "tüm kafir devletlerin" düþman ilan edilmesi ardýndan aradýðý fýrsatý yakalamýþtýr. Emirlik giriþiminin Kafkasya'nýn Rus emperyalizmi karþýsýnda yüzlerce yýldýr taþýdýðý baðýmsýzlýk dinamiklerinin iradesini Kafkasya dýþýnda þekillendirilmesine sebep olmasýndan endiþe ediyoruz. Koþullar ne olursa olsun, mücadele iradesini kaynaklarýndan yabancýlaþtýracak bir süreci desteklemiyoruz. Kafkasya Emirliði, en baþýndan itibaren Çeçenya direniþinin içinde yer alan ve ÇÝC'in varlýðýný savunan geniþ bir kesim tarafýndan da kabul görmemiþtir. Direniþ saflarýndaki bu kutuplaþma, Çeçenistan'ýn haklý mücadelesine inanan, Kafkasya'nýn birlik ve baðýmsýzlýðýný nihai hedef olarak görenlerce kaygýyla izlenmektedir. Süreç görüþ ayrýlýðý olmaktan çýkýp, bir ayrýþma sürecini tetiklemiþ olsa da bu ayrýþmanýn toplumsal zemine yayýlmayacaðýna inanýyor ve taraflara üzerlerindeki sorumluluðu hatýrlatarak itidal çaðrýsýnda bulunuyoruz. Bu baðlamda, anayasal zemin ve toplumsal meþrulukta ýsrar eden, devlet yapýsýný koruyarak yeni hükümeti tayin eden Çeçen Ýçkerya Cumhuriyeti'ni desteklediðimizi ve sürecin takipçisi olduðumuzu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. KAFKASYA FORUMU kf

kf


Avrupa Birliði’nden Birleþik Kafkasya’ya Ortaya çýkmakta olan "Avrupalý üst devlet" ve "ulus-üstü kültürü", AB'nin milliyetçilik ideolojisini ve ulus-devlet anlayýþýný kýtasal ölçekte uygulayarak, tüm Avrupa'yý içine alacak bir "hayali cemaat" yaratma eðilimine iþaret ediyor. Bu eðilim bugün etnik ayrýmcýlýðý ve mikro-milliyetçiliði beslerken, orta ve uzun vadede ýrkçýlýk ve faþizmi tetikleyecek kadar ivme kazanabilir. Ve AB örneðinde olduðu gibi, Kafkasya'da da kültürel kimliklerin milliyetçilik gibi tikelci bir ideolojiyle siyasi bir proje haline getirilmesi, çatýþma alanlarýný besleyecek ana damarlar yaratmaktan öteye gitmeyecektir.

WATÝRÝPHA YASEMIN ORAL

G

iriþ Yerine: BÝR KÜRESELLEÞME MASALININ ARDINDAN Soðuk Savaþ'ýn sona ermesiyle "komünizm tehlikesi" ortadan kalkmýþ, dünya artýk tek kutuplu betimlenmeye baþlanmýþtýr. Sonra küreselleþme ile beraber dünyanýn nihayet barýþ sürecine girdiði söylenmiþ, bütünleþmenin en yüksek düzeyi olarak deðerlendirilen küresel toplumun insanlýk tarihindeki bütünleþme süreçlerinin son duraðý olduðu anlatýlmýþtýr. Köklerini kapitalizmin deðerlerinde bulan ve uluslar üstü bir güç olma eðilimi gösteren sermaye de bu bütünleþmeyi tetiklemiþtir. Teknolojik devrim yoluyla geliþtirilen ve yaygýnlaþan kitle iletiþim araçlarý ve ulaþým aðlarýyla dünya artýk küçük bir köy olmuþtur. Ne var ki, küresel bütünleþme metaforunda hayat bulan bu yeni dünya düzeninin çeliþkileri, bunalýmlarý ve açmazlarýnýn ortaya çýkmasý çok da uzun sürmemiþ ve masal sona ermiþtir. Sonra uyanýp gözümüzü gerçeklere açtýk: Küreselleþme barýþý deðil savaþý getirmiþti, istihdamý deðil iþsizliði artýrmýþtý, refahý deðil yoksul-zengin farkýný derinleþtirmiþti, demokrasiyi deðil eþitsizliði pekiþtirmiþti ve terörü bitirmemiþ yaygýnlaþtýrmýþtý

(Kongar, 2006; Özkan, 2004; Yýlmaz, 2004). Bu süreçte ortaya çýkan toplumsal yapý ise, merkezinde Batý'nýn bulunduðu, modernliðin ilerlemeci iyimserliði ile tek yönlü bir akýþ çizgisinde "egemen olanýn", dünyanýn geri kalanýný biçimlendirdiði bir model deðildir. Küresel bütünleþmenin iþaret ettiði toplumsal gerçeklik çok yönlü iliþki aðlarýyla örülü, karmaþýk ve akýþkandýr. Ancak, bu dünya sahnesinde bir perdenin kapanýp diðerinin açýlmasý anlamýna da gelmez. Bugün küreselleþmeyle beraber ortaya çýkan bu karmaþýklýðýn toplumsal yapýdaki en önemli yansýmalarýndan biri kültürel homojenleþme ve heterojenleþme arasýndaki gerilimdir. (Appadurai, 2003; Featherstone, 1995). Amerikan hegemonyasýnda "tek kutuplu" olarak tanýmlanan dünyamýzýn özellikle elektronik medya aracýlýðý ile tektipleþtirildiði ve dünya çapýnda benzer tüketim alýþkanlýklarýnýn ve davranýþ biçimlerinin teþvik edilmesiyle kültürel birörnekliliðin önünün açýldýðý fikri, kültürel homojenleþme argümanýnýn özünü oluþturmaktadýr. Ne var ki küreselleþmenin yeni biçimleri bir hayli farklý. Stuart Hall'ýn da (1991) belirttiði gibi, artýk modern küreselleþme sürecinin bazý parçalarý küresel post-moderni üretiyor. Küreselleþmenin bu biçiminin kf

www.autonomic-communication.org

Çeþitlilik Ýçinde Birlik Mi, Teklik Mi?


38

www.interartonline.com

tam olarak nereye gittiðini bilmek zor, çeliþkileri ve ikilemleri var. "Birbiriyle hala mücadele eden iki küreselleþme biçimi var: eski, þirketleþmiþ, kapalý, gittikçe daha savunmacý olan bir biçim. Bunun milliyetçiliðe ve ulusal kültürel kimliðe geri dönüp, tümüyle erozyona uðramadan etrafýna surlar örmesi gerekiyor. Öbür yanda da küresel post-modernin diðer biçimi var. Farklýlýklarla beraber yaþamaya ama bir yandan da onlarý yenmeye, bastýrmaya, denetimi altýna almaya ve içine çekmeye çalýþýyor" (Hall, 1991:6). Kuþkusuz küreselleþme süreci dünyanýn tekil bir yer olduðu görüþünün kabul edilme-

Amerikan hegemonyasýnda kültürel homojenleþme (!)

sine yol açarken, bu tekil yerin ne olduðu ya da ne olmasý gerektiðine iliþkin edimlerde bulunuyor. Ancak, tam olarak bir küresel kültür homojenliðine iþaret ettiði söylenemez. Küreselleþmenin yukarýda sözünü ettiðimiz bu iki yüzünün, Featherstone'un (1991:237) sözleriyle, aslýnda gündelik hayatlarýmýzda giderek artan aynýlýk ve farklýlýk çatýþmasýnýn ürünleri olduðunu söyleyebiliriz.

kf

Küreselleþmenin bu yeni biçimlerini anlamlandýrýrken göz önünde bulundurulmasý gereken önemli bir nokta da, homojen bir kültürel dünya inþa ederek ulusdevletlerde toplumsal bütünleþmeyi saðlayan milliyetçilik ideolojisinin, yeni ulus-üstü yapýlanmalarda yerini çokkültürlülüðe býrakmaya baþlamýþ olmasýdýr. Ne var ki, baþka bir yazýmýzda da vurguladýðýmýz gibi, çokkültürlülük artalanýnda barýndýrdýðý olasýlýklar kadar açmazlar ve ikilemlerle de yüklüdür, giderek bir erime potasý ideolojisine dönüþmektedir. Herkes milliyetçilik

ideolojisinin bitmesini beklerken, aksine milliyetçilik yeniden yükselmektedir. Çünkü ulus-devletin düþüþü, Hall'un (1991: 3) da uyardýðý gibi, milliyetçilikle beraber tarih sahnesine veda ettiði anlamýna gelmiyor. Aksine, savunmacý dýþlamacýlýðýn daha da derin bir çukuruna dalan ulus-devlet, herkesi kendisiyle beraber batýrýr. Daha somut ifade etmek gerekirse, küreselleþmeyle beraber ulus-devletler çaðý geriledikçe, ulusal kimlik saldýrgan ýrkçýlýk tarafýndan yönlendirilen çok savunmacý ve tehlikeli bir biçime dönüþebilir (Hall, 1991: 3). Nitekim küreselleþme, modern ulus-devletin sýnýrlarý içindeki tüm bireyleri ortak bir aidiyet duygusu etrafýnda asimile edip, farklýlýklarý homojenleþtirici yapýsýný çözerek, mikro milliyetçiliklere yol açmaktadýr. Ve ulus-devletlerin Avrupa Birliði gibi daha geniþ birimlere katýlmasý, milliyetçiliðin sosyo-kültürel bütünleþtirme projesini kemiren post-modern küreselleþmenin kültürel akýntýlarýna iþaret eder. Küreselleþmenin dip akýntýlarý toplumlarý daha fazla karmaþýklaþtýrýrken, ortaya çýkan toplumsal yapýyý açýklayacak yeni söylem ve algýlarýn üretilmesine yönelik önemli arayýþlar bulunmakta. Çünkü dünya sürekli deðiþiyor ve günümüzde olan biteni tek baþýna açýklamaya yetecek evrensel reçeteler yok. Bu çalýþmada da bu arayýþlarýn bir devamý olarak, küreselleþme-milliyetçilik-çokkültürlülük çerçevesinde Avrupa Birliði'nin kimlik ve kültür politikalarýný irdelemeye ve bu baðlamda Birleþik Kafkasya söylemine iliþkin çýkarýmlar saðlamaya çalýþacaðýz.

AVRUPA BÝRLÝÐÝ: KÝMLÝK ve KÜLTÜR POLÝTÝKALARI Avrupa'da bir birlik kurmaya yönelik düþünce ve uygulamalarýn kökeni bir hayli geriye gitse de Ýkinci Dünya Savaþý'nýn ardýndan yoðunlaþmýþtýr. Ulus-üstü bir yapý olarak Avrupa Birliði'nin ilk resmi adýmlarý savaþ sonrasý dönemde, savaþýn verdiði maddi zararlardan kurtulma, ekonomik kalkýnma ve ortak bir pazar yaratma hedefleri doðrultusunda, ulus-devlet anlayýþýnýn zamanýný doldurduðu ve birleþmenin önem kazandýðý fikirlerinin benimsenmesiyle 1950'lerde atýlmýþtýr. Soðuk Savaþ'ýn ilk yýllarýnda Rusya ve ardýndan da ABD'nin edindiði konum ise bu birleþme inancýný ve gerekliliðini pekiþtirmiþtir. 1951'de sadece altý ülke arasýnda gerçekleþen kömür-çelik anlaþmasý bugün tüm kýtayý içine alan, bayraðý, para birimi ve parlamentosu olan politik bir yapýya dönüþmüþtür. Avrupa Birliði (AB) bugün yeni dünya düzenine uyum saðlayabilmek ve hýzla küreselleþen ekonomik ortamda rekabet payýný artýrmak için Avrupa ülkelerinde ekonomik ve politik dönüþümler saðlamaya çalýþmaktadýr. Ancak, öncelikli olarak ekonomik iþbirliðine dayalý politik bir bütünleþmeyi ifade eden AB, 20. yüzyýlýn sonlarýna doðru sanayi toplumunun yerini bilgi toplumuna býrakmasý ve tüm dünyayý saran ekonomik küreselleþmenin kültürel küreselleþmeyi de beraberinde getirmesiyle beraber toplumsal ve kültürel boyutlara da vurgu yapmaya baþlamýþtýr. Kýsaca, ekonomik bütünleþme ve politik


39

dönüþüm çabalarýnýn bir tür sosyo-kültürel bütünleþme gereksinimi de beraberinde getirdiði söylenebilir. AB sürecini bir bütün olarak deðerlendirdiðimizde kültürel ve toplumsal olarak bütünleþme kaygýsýnýn artmasýnýn öncelikle ekonomik-temelli olduðunu söylemek yanlýþ olmayacaktýr. Öte yandan, mikro ölçekte AB'nin kendi iç süreçlerini ve dinamiklerini deðerlendirirken makro ölçekte küreselleþme ile ortaya çýkan yeni uluslar arasý ortamýn özellikleri de belirleyici niteliktedir. Yalçýn vd. (2004: 493-494) bu ortamýn özelliklerini þöyle özetlemektedir: a. Uluslar arasý iliþkiler çok boyutlu hale gelmekte, yalnýzca diplomatik ve resmi düzeyde deðil, sosyal ve kültürel düzeylerde de yürütülmektedir. b. Uluslar arasý iliþkilerde temel aktör olan ulus-devletin toplum üze-rindeki siyasal otoritesi zayýflamaktadýr. c. Uluslar arasý iliþkilerde kimlik sorunlarý giderek daha ön plana çýkmaktadýr. d. Ýç çatýþma ve gerginlikler uluslar arasý bir nitelik kazanmaktadýr. e. Çatýþma ve gerginliklerin önlenmesinde iletiþimin önemi artmaktadýr. Bu bakýþ açýsýyla baktýðýmýzda, gerek AB'nin ulusdevlet anlayýþýnýn üstünde bir kurum olarak yapýlanmasý gerekse son dönemlerde sosyo-kültürel boyutun vurgulanmaya baþlamasý bu çerçevede yerini çok net bulmaktadýr. AB'nin kimlik sorunlarý ile çatýþma ve gerginliklere iliþkin anlayýþýný ise genel kültür politikasý içinde bulmak mümkün. AB'nin genel kültür politikasýnda iki çeþit kimlik göze çarpmaktadýr: Bir yandan kültürel çeþitliliði koruyabilmek için "milli kimlikler" vurgulanýrken, diðer yandan da kültürel birliði saðlayabilmek için "Avrupalý kimliði" öne çýkartýlmaktadýr. Avrupalý kimliðinin, her türlü ayrýþma, çatýþma ve kaosun önlenmesi; baðlýlýk, uyum, iþbirliði ve dayanýþmanýn devam ettirilebilmesi ve Avrupalýlarýn ortak bir aidiyet duygusu geliþtirebilmesi için AB'ye gerekli olduðu fikri kabul görmektedir. Aksi takdirde daðýlma tehdidinin dýþardan olduðu kadar içerden gelme olasýlýðýnýn da artacaðý kaygýsýyla, Avrupalý kimliði sistematik olarak yönetim tarafýndan dolanýma sokulmaktadýr (Delgado-Moreira, 1997: 4). Bu haliyle ortak bir Avrupalý kimliði yaratma süreci "Eurocrat"lar (AB yetkilileri ve bürokratlarý) tarafýndan gerçekleþtirilen "yukarýdan aþaðý" bir harekettir. Delgado-Moreira (1997: 5) da Avrupalý kimliðini, týpký ulus-devlet ve milli kimlikler gibi, bir proje olarak deðerlendirmekte ve þu þekilde tanýmlamaktadýr: "Ulusal kimlikleri ortak-merkezli bir sistem içinde ortak bir küresel kimlik altýnda birleþtirme ihtiyacý". Yeni üye devletlerle beraber sýnýrlarý oldukça geniþleyen AB için kültürel anlamda yeni bir aþamaya geçilmiþ oldu ve bu geniþleme süreci Birliði bir arada tutan baðlarýn güçlendirilmesini acil bir zorunluluk haline dönüþtürdü.

Ortak bir Avrupalý kimliði yaratma süreci "Eurocratlar" tarafýndan gerçekleþtirilen "yukarýdan aþaðý" bir harekettir. Bu baðlamda ortak bir Avrupalý kimliðinin halktan gelen gereksinimlerden dolayý deðil, yönetim tarafýndan arzu edilen bir proje olduðu söylenebilir. Ýhtiyaç duyulan vatandaþlarýn politik etkinliði deðil, ekonomik temelli politik bir yapý olarak AB'nin kültürel zeminine dair bir farkýndalýk geliþtirmeleridir. Ancak bu noktada iki husus öne çýkmaktadýr: Ýlk olarak, Birliðin sýnýrlarýnýn geniþlemesi bir tarafta toplumlarýn birbirine olan baðýmlýlýðýný ve ortak aidiyet duygusu gereksinimini artýrýrken, diðer taraftan toplumlarýn birbirini tanýma ve empati kurma olasýlýklarýný zayýflatmaktadýr. Bu baðlamda AB'nin sürekli olarak hoþgörü ve tolerans vurgusu yaptýðýný görmekteyiz. Ýkinci önemli bir nokta ise, Giorgi & Pohoryles'in (2005: 407-415) belirttiði gibi, vatandaþlarýn özellikle toplumsal ve kültürel anlamda karar-alma mekanizmalarýnýn dýþýnda kalmalarý onlarý sürekli olarak yabancýlaþtýrdýðý için giderek büyüyen Birlik içinde ekonomik ve politik bütünleþme hedefleri de tehlikeye düþmektedir. Bu baðlamda da Avrupa Komisyonu, pek çok resmi belgesinde vatandaþlarýn Birlik içindeki karar-alma mekanizmalarýna daha etkin katýlýmý için çaðrýda bulunmaktadýr. Fakat politik katýlým anlamýnda hala merkeziyetçi bir yapýnýn söz konusu olmasý ve tüm Avrupa'yý temsil edecek bir sivil toplum anlayýþýnýn ve/veya ortak bir kamusal alanýn olmamasý kültür politikalarýnda da hala belirli ekonomik-politik çýkar gruplarýnýn temsil edildiði anlamýna gelebilir. Ortak bir Avrupalý kimliðinin katýlýmcý demokrasi ekseninde kendi kendine ortaya çýkmasý, karar-alma mekanizmalarýnda da bir Avrupalýlýk boyutu gerektirir ki þu an için böyle bir durum söz konusu deðildir. Diðer taraftan katý merkeziyetçilik ve Birliðin devlet iþlevleri üslenmesi de hem AB ölçeðinde hem de ulusal ölçekte demokrasileri zayýflatmaktadýr (Giorgi & Pohoryles, 2005: 408-415). Genel bir deðerlendirme yaptýðýmýzda, AB'nin kendi genetik kodunu erime potasý ideolojisinden farklý bir yere koyarak, "çeþitlilik içinde birlik" olarak tanýmladýðýný görüyoruz. Aslýnda bu yaklaþýmýn belki de tek somut kanýtý dil politikasýdýr. AB içinde 80'den fazla dil konuþulmakta ve bunlarýn 20'si AB kurumlarý tarafýndan resmi dil olarak kabul edilmektedir (Figel, 2006). Ne var ki AB'nin diðer uygulamalarýna baktýðýmýzda Avrupalý kimliðinin tikelci ve tepeden-inme bir anlayýþýn ürünü olduðu ortaya çýkmaktadýr. "Kültürel alanda, Avrupa vatandaþýný oluþturacak ortak Avrupa mirasý Avrupa uluslarýnýn kültürleri ile dengelenmekte ancak bu denge ulusal kültürlerin kýtanýn kültürel zorunluluklarýna tabi olacaðý bir biçimde gerçekleþmektedir" (Smith, 1990: 174). Bu durum da milli kimlikler ve Avrupalý kimliði arasýndaki iliþki ve dengenin nasýl kurulduðunu göstermektedir. Bir bakýma AB, Anderson'un deyiþiyle tüm Avrupa'yi içine alacak bir "hayali cemaat" yaratma eðilimindedir. Bu eðilim bayrak, marþ ve para birimi gibi

kf


www.ipjustice.org.images

Üstelik Avrupalý kimliðinin doðal bir parçasý olduðu iddia edilen demokrasi, eþitlik ve insan haklarý gibi deðerler üzerinden AB hala yoðun bir þekilde oryantalist bir tutum da sergilemektedir. Bu deðerler Batý'ya ait deðerler olarak sahiplenilmekte ve bu da ötekileþtirme süreçlerini pekiþtirmektedir. Diðer taraftan "öteki" olarak tanýmlanan Türkiye gibi ülkeleri Birlik'in içine alma gündemini sýcak tutmasý da, yine Hall'un (1991:6) belirttiði gibi, farklýlýklarý içine alýp iþleyerek denetimi altýna alma eðilimi þeklinde yorumlanabilir.

AB gibi ulus-üstü yapýlar, milliyetçilik ve çokkültürlülük arasýnda ciddi bunalýmlar yaþýyor

semboller aracýlýðýyla da somutlaþtýrýlmaktadýr. Hatta yakýn zamanda AB Dönem Baþkaný Almanya tarafýndan, Avrupa kimliði ve Avrupa kültürünün önemli yanlarýyla ilgili bilgi saðlayacaðý gerekçesiyle tüm AB okullarýnda okutulacak ortak bir Avrupa tarihi kitabý da önerilmiþtir (Radikal, 23.02.2007). Bu örnekler tüm Avrupa kýtasýnýn sakinleri üzerinde etkili olacak ve onlarý birleþtirmeye yarayacak ortak Avrupalý semboller ve mitler yaratma giriþimlerine iþaret etmektedir. AB'nin resmi kültür politikalarýný biçimlendiren "çeþitlilik içinde birlik" diyalektiði, pratikte yerini yüceltilmiþ tekil bir Avrupalýlýða býrakmaktadýr. Modernizmin ulus-devlet projesinde olduðu gibi, ortaya çýkmakta olan "Avrupalý üst devlet" ve "ulus-üstü kültürü" AB'nin milliyetçilik ideolojisini ve ulus-devlet anlayýþýný tüm Avrupa'ya uygulama çabasýnýn açýk bir göstergesidir.

kf

Bütüncül ve tektip Avrupalý kimliðinin vurgulandýðý bu milliyetçilik anlayýþý, týpký Hall'un (1991:3) uyardýðý gibi, ulusal kimliklere daha vahþi biçimlerde geri dönüþü, mikro-milliyetçiliði ve etnik ayrýmcýlýðý beslemektedir. Fransa'da yapýlan bir kamuoyu araþtýrmasý ülkede yaþayan siyahlarýn yüzde 56'sýnýn kendilerine pek çok alanda ayrýmcýlýk yapýldýðýný düþündüðünü ve bu durumun her geçen yýl arttýðýný ortaya çýkardý (TRT Haber, 01.02.207). Benzer bir þekilde, Avrupa Birliði resmi istatistik kurumu Eurobarometre'nin yaptýðý kamuoyu araþtýrmalarýna göre, ankete katýlanlarýn neredeyse üçte ikisi Avrupa'da insanlarýn etnik kökenleri nedeniyle ayrýmcýlýða tabi kaldýðýný düþünüyor ve etnik kökeninden dolayý ayrýmcýlýða uðrayan insanlarýn oraný yüzde 62 (AB Haber, 31.01.2007; Referans, 26.01.2007). Görülmektedir ki hali hazýrda Avrupa için bir hayali cemaat yaratmaya, Avrupalýlarý baþkalarýndan farklýlaþtýran birleþtirici simgeler üretmeye yönelik çabalar kültürel çatýþma alanlarýndan beslenmektedir (Featherstone, 1991: 230). Çünkü kim olduðumuzu kim olmadýðýmýz üzerinden tanýmlamak dýþarýdakinin tehditkâr ve yabancý olarak inþa edilmesine sebep olmaktadýr. Özellikle kültürel ve etnik kimliklerin küreselleþmeye karþý kullanýlan en temel direnç alanlarý olarak yükseldiðini göz önünde bulundurduðumuzda, tüm Avrupalýlarý tek bir kültürel kodun altýnda birleþtirmeye çalýþmanýn ne kadar tehlikeli olabileceði son derece açýktýr.

Daðýlma ve bölünme endiþesi üzerinden hareket ederek, herkesin birbirine benzemesini arzu eden, kültürel anlamda homojen vatandaþlýk anlayýþý ve böyle bir zihniyetle þekillenen kültür politikalarý çatýþma alanlarýný beslemeye devam edecektir. "Farklýlýklarý hoþ görmek" ile "farklýlýklar ile birlikte yaþamak" ayrý zihniyetler ve pratiklerdir. Bunun göz ardý edilmesi bugün mikro-milliyetçiliði besleyip demokrasileri zayýflatýyor, ama orta ve uzun vadede ýrkçýlýk ve faþizmi tetikleyecek kadar önem kazanabilir. Bu nokta da aslýnda tekil bir Avrupalý kimliðinin mümkün ve/veya istendik olup olmadýðý sorusundan çok, Avrupa'nýn temel deðerleri olarak kabul ettiði kültüre ait olmayan ama içinde var olan "öteki" kültürlerin etkisine ve yaþamasýna izin verecek politik, ekonomik ve kültürel özgüveni olup olmadýðý sorusunu gündeme getiriyor. SONUÇ YERÝNE: BÝRLEÞÝK KAFKASYA ÜZERÝNE BÝRKAÇ SÖZ Modern bir siyasi proje olan ulus-devlet milliyetçilik ideolojisiyle beslenirken, ölçeksel anlamda geniþleyen yeni küreselleþme dalgasý ulus-üstü politik yapýlarýn ve meþrulaþtýrma ideolojisi olarak da çokkültürlülüðün ivme kazanmasýna sebep olmuþtur. Ne var ki çalýþmamýz boyunca altýný çizdiðimiz gibi, bu durum pratikte bir dönemin kapanýp yeni bir dönemin baþladýðýný söyleyecek kadar doðrusal bir yol izlememiþtir. Ulusdevletler yeni dünya düzeninin sorunlarýna ve ihtiyaçlarýna cevap vermekte yetersiz kalmakla beraber hala devam etmektedir. Öte yandan artan uluslar arasý baðýmlýlýkla birlikte önem kazanan ulus-üstü yapýlar da bu iki ideoloji arasýnda ciddi bunalýmlar yaþamaktadýr. "Çeþitlilik içinde birlik" ilkesini pratikte gerçekleþtirme çabasý mevcut vahþi kapitalizm ve sürekli tetiklenen toplumsal çatýþma ortamlarýnda çok da baþarýlý olamamaktadýr. Sosyo-kültürel boyutlarý açýsýndan küreselleþmenin yarattýðý gerilimler, gelgitler ve ikilemler ulusüstü politik bir yapý olarak AB'nin kültür ve kimlik politikalarýnda da açýkça görülmektedir. AB ilkesel olarak "çeþitlilik içinde birlik" anlayýþýný benimserken reel kültür ve kimlik politikalarý "çeþitlilik içinde teklik" görüntüsü vermektedir. Bu durum da çokkültürlülüðün kýrýlgan yanýnýn en somut göstergelerinden biridir.

Böyle bir bakýþ açýsýyla, çalýþmamýzýn bu bölümünde bir sonuç yazmak yerine Birleþik Kafkasya söylemine iliþkin çýkarýmlarda bulunmaya çalýþacaðýz. Bu noktada amacýmýz oluþturduðumuz çerçeve kapsamýnda "var


olan"ýn açmazlarýný ve çeliþkilerini temel alarak birleþik bir Kafkasya'ya dair önerilerde bulunmaktýr. Neden Birleþik Kafkasya? Ýnsanlarýn ayýrt edici bir özelliði "gerçek" ile "ideal" arasýnda ayrým yapmasýdýr. "Gerçek" ile mevcut durumun farkýnda olmayý, "ideal" ile de yaþam ve dünyanýn nasýl olmasý gerektiði düþününü kastediyorum. Ýnsanlar gelecekte neyin olanaklý olacaðýna iliþkin bir duyguya sahiptirler ve yarýnýn bugünden daha iyi olacaðý ümidini taþýrlar (Sarup, 1995: 217). Neden birleþik bir Kafkasya sorusuna cevap verirken yukarýda Sarup'tan alýntýladýðýmýz çerçeveden yola çýkacaðýz: gerçek ve ideal. "Ýdeal" olan Kafkasya için tarihin ve koþullarýn destek verdiði tek þeyin, tüm Kafkasyalýlarýn eþit haklara sahip olduðu ortak bir politik yapý içinde birleþmelerinin olduðunu gösteriyor. Kafkasya'da on dokuzuncu yüzyýlda baþlayan istila ve ikinci yarýsýnda gerçekleþen sürgünden bu yana, çatýþma ortamý ve baðýmsýzlýk arayýþlarý devam ediyor. Baský ve þiddet yoluyla halk iradesinin ortaya çýkmasý engellenip, halklarýn kendi kaderini tayin hakký hiçe sayýlýrken; tüm Kafkasya'da yüzyýllardýr sömürgecilere karþý ortak bir direnç gösteriliyor. Bu ortak direnci ve iradeyi besleyecek en önemli unsurlar kuþkusuz toplumsal ve politik dayanýþmadýr. Farklý çýkar gruplarýnýn hedef ve amaçlarý doðrultusunda soyut sýnýrlar yaratýlarak bölünmek istenen Kafkas halklarý, özgün coðrafi, demografik ve kültürel yapýsýyla zaten bir bütün olan Kafkasya'da bu dayanýþmayý sürdürme mücadelesi vermektedir. Hem tarihsel süreç hem de günümüz koþullarý Kafkasya'da barýþýn ve istikrarýn saðlanmasý ve korunmasýnýn ancak birleþik bir Kafkasya ile mümkün olduðunu açýkça göstermektedir. "Gerçek" de benzer bir þekilde ulus-üstü yapýlanmalarýn, federasyon ve konfederasyonlarýn altýn çaðýna iþaret ediyor. Geriye dönüp tarihsel sürece baktýðýmýzda, ulusal sermayenin önce uluslar arasý, sonra çokuluslu ve þimdilerde de ulus üstü bir kimlik kazanmaya baþladýðý açýktýr. Bu baðlamda AB gibi ekonomik birliklerin siyasal birliklere dönüþmesi ise ulus-üstü ölçekte demokratik meþruiyeti olan yeni siyasal birimlerin kurulacaðý anlamýna gelmektedir (Uygun, 2001:156). Geleceðin dünyasý ulus-devletler yerine bölgesel bütünleþmelerin baþat olduðu bir dünya olacak gibi gözükmektedir (Yýlmaz, 2004: 269). Küreselleþmeyle beraber nükleer silahlanma, enerji, açlýk ve yoksulluk gibi pek çok sorunun küresel nitelikte olmasýnýn yaný sýra, bu sorunlarýn çözümü özellikle büyük güçlerin kendi ilkeleri ve çýkarlarý doðrultusunda þekillenmektedir. Özellikle 11 Eylül 2001 saldýrýlarýnýn ardýndan, global tehdit tezleri yerine bölgesel tehditler, kültür çatýþmalarý gibi yeni tehdit tanýmlamalarý yapýlmýþtýr (Yalçýn vd., 2004: 493). Bu süreçte de bölgesel bütünleþmelerin, politik dayanýþmanýn ve dolayýsýyla AB gibi ulus-üstü birliklerin önemi artmýþtýr. Sonuç olarak hem Kafkasya'nýn kendi yerel tarihi ve iç

www.deal.org.content/images Çeþitlilik içinde birlik mi teklik mi?

dinamikleri hem de mevcut dünya koþullarý üzerinden deðerlendirdiðimizde, Birleþik Kafkasya hem gerçekliði olan hem de ideal olandýr. Ancak gerçeðin farkýnda olmak, var olaný her koþulda kabul etmek anlamýna gelmez. Gerçek ile ideal düþünceleri birbirine baðlayarak yarýnýn bugünden daha iyi olacaðý ümidini besleyen; verili olaný, olmasý gerekene dönüþtürme çabasýdýr. Nasýl bir Birleþik Kafkasya sorusuna dair motivasyonumuz da bu türdendir.

Kim olduðumuzu kim olmadýðýmýz üzerinden tanýmlamak dýþarýdakinin tehditkâr ve yabancý olarak inþa edilmesine sebep olmaktadýr. Nasýl Bir Birleþik Kafkasya? Yüz yüze katýlýmcý demokrasiye itiraz etmek için "karmaþýk bir toplum"da yaþýyor olduðumuz iddiasý dýþýnda, daha etkili çok az argüman kullanýlmýþtýr. Modern nüfus merkezlerinin halka yakýn þekilde, tabanda gerçekleþecek doðrudan karar verme süreçlerine izin vermek için çok geniþ ve yoðun olduðu anlatýldý hep bize. Ve ekonomimizin de üretim ve ticaretin karmaþýklýklarýný çözmek için çok "küresel" olduðu varsayýldý. Mevcut ulus-aþýrý ve, çoðunlukla, fazlasýyla merkezileþtirilmiþ toplumsal sistemimizde, politik ve ekonomik yaþam üzerinde kontrolü halka verecek ütopik "yerelci" planlar geliþtirmek yerine, devlet içinde temsili geniþletip, bürokratik kurumlarýn etkisini artýrmak tavsiye edildi (Bookchin, 1990: 1). kf


0042

Nasýl bir Birleþik Kafkasya sorusuna net ve kesin bir cevap vermek zor. Çünkü birleþik bir Kafkasya'ya iliþkin önerilecek her türlü model ancak baðýmsýzlýk koþullarýnýn yaratýlmasýyla anlam kazanacak ve somutlaþacaktýr. Öte yandan çalýþmamýz boyunca ortaya koymaya çalýþtýðýmýz bunalýmlar ve açmazlarýn yaný sýra Bookchin'den yaptýðýmýz bu alýntýnýn, küreselleþmeyle beraber ivme kazanan ulus-üstü yapýlanmalara dair fikir oluþtururken dikkat edilmesi gereken noktalar sunduðunu düþünüyoruz. Bu hususlar kuþkusuz Birleþik Kafkasya söylemi için de çýkarýmlar barýndýrýyor. Yukarýda sunduðumuz betimleme temel olarak karmaþýklýk ve küresellik retorikleri birbirini besledikçe nelerin pahasýna nelerin normalleþtirildiðini anlama çabamýza ýþýk tutuyor. Çünkü bir bakýma kendi ürünü olan ulus-üstü yapýlarýn siyasi çoðulculuðu ve katýlýmcý demokrasiyi benimsememesi için sürekli ürettiði ve meþrulaþtýrdýðý mazeretleri var küreselleþmenin. Ulusüstü politik bir yapý olarak AB'nin kültür ve kimlik politikalarý da bu anlamda önemli ipuçlarý saðlýyor.

“Birleþik Kafkasya hem gerçekliði olan hem de ideal olandýr.” Her þeyden önce belirtilmesi gereken nokta, hali hazýrda çok-etnili ve çokkültürlü bir coðrafya olan Kafkasya'da milliyetçilik ve etnik aidiyete dayalý örgütlenmelerin son derece riskli olduðudur. Bu özellikleriyle de, Smith'in (2002:173) de altýný çizdiði gibi, milliyetçiliklerin istikrasýzlaþtýrýcý ve bölücü niteliðinin gözlemlenebileceði en somut örneklerden biridir Kafkasya. AB örneðinde olduðu gibi, Kafkasya'da da kültürel kimliklerin milliyetçilik gibi tikelci bir ideolojiyle siyasi bir proje haline getirilmesi, çatýþma alanlarýný besleyecek ana damarlar yaratmaktan öteye gitmeyecektir.

Gerçek anlamda çeþitliliðe izin veren birlik, yerel, etnik ve/veya kültürel kimlikleri politik kimliklere malzeme yapmadan, milliyetçi ideolojiyle eritmeye çalýþmak yerine "kültürel vatandaþlýk" anlayýþýyla hareket etmeyi ilke edinen çoðulcu, katýlýmcý ve eþitlikçi bir toplumsal yapý öngörür. Toplumsal bütünleþmenin daha az merkezi ve merkezileþtirilmiþ biçimlerini gerektirir. Kültürel vatandaþlýk bireylere ve toplumlara farklý olma ve kalma hakký tanýrken, demokratik süreçlerde de temsili olarak deðil katýlýmcý olarak yer almalarýna izin verir (Delgado-Moreira, 1997: 5). Toplumsal kaos ve etnik ayrýlýkçýlýk gibi korkularla yönetimler tarafýndan istenen ve inþa edilen kimlikler yerine tabanda kendiliðinden ortaya çýkan kimlikler vardýr. Nitekim aksi bir durum, etnik sýnýrlarda gerçekleþen eþitsizlikleri besleyecektir. Tepeden-inme, merkezi ve farkýndalýk temelli bir vatandaþlýk nosyonu "ya kültür ya vatandaþlýk" anlamýna gelirken; kendiliðinden geliþen, klasik merkez-çevre iliþkisi yerine çok merkezli ve politik aktivizm temelli kültürel vatandaþlýk nosyonu kültür ve vatandaþlýðýn bir arada yaþamasýna izin verir (Delgado-Moreira, 1997: 68). Çünkü "çeþitlik içinde birlik" devletlerin deðil insanlarýn yaþam verebileceði bir fikirdir; farklýlýklarýn yok sayýlýp eritilmesi gereken þeyler olduðunu kabul eden bir anlayýþla deðil, beraber yaþama pratikleri geliþtirerek saðlanabilir. Birleþik bir Kafkasya için gerçeklik deðeri taþýyan da kültürel ve siyasi çoðulculuktur. Herkesin birbirine benzemesini iyi bir þey sanan, tekil seslerden baþka ses duymak istemeyen, çeþitlilik ve farklýlýklardan korkan ve bu korku kültüründen beslenen dayatmacý ve tikelci ideolojiler Kafkasya gibi çok kimlikli bir coðrafyada en büyük tehlikedir.

KAYNAKÇA

kf

- Appadurai, A. (2003). "Disjuncture and Difference in the Global Cultural Economy" http://www.intcul.tohoku.ac.jp/~holden/MediatedSociety/Readings/2003_04/Appadurai.html. - Bookchin, M. (1990). "The Meaning of Confederalism", Green Perspectives, Vol.20, http://www.dwardmac.pitzer.edu/anarchist_archives/bookchin/gp/perpectives. - Delgado-Moreira, J.M. (1997). "Cultural Citizenship and the Creation of European Identity, Electronic Journal of Sociology, http://www.sociology.org/content/vol002.003/html. - Featherstone, M. (1991). Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, (Çev.: M. Küçük), Ýstanbul: Ayrýntý Yayýnlarý. - Featherstone, M. (1995). Undoing Culture: Globalization, Postmodernizm and Identity, London: Sage Publications. - Figel, J. (2006, 7 February). "Unity and Diversity: Europe's Approaches to Culture and Languages", www.eurunion.org/News/speeches/2006/060207jf.html - Giorgi, L. & R.J. Pohoryles (2005). "Challenges to EU Political Integration and the Role of Democratization", Innovation, Vol.18/4. - Hall, S. (1991). "Yerel ve Küresel: Küreselleþme ve Etniklik", (Çev.: H. Tuncel), http://ilef.ankara.edu.tr/id/yazý.php?yad=798. - Kongar, E. (2006). "Küreselleþme, Cemaatçilik ve Bireysellik". http://www.kongar.org/aydýnlanma. - Lüle, Z. (2007, 26 Ocak). "2007, Ayrýmcýlýkla Mücadele Yýlý", Referans, http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=57543&KOS_KOD=6&ForArsiv=1 - Sarup, M. (1995). Post-yapýsalcýlýk ve Postmodernizm, (Çev.: A. B. Güçlü), Ankara: Ark Yayýnevi. - Smith, A.D. (1990). "Towards a Global Culture". Global Culture: Nationalism, Globalisation and Modernity, M. Featherstone (Der.), London: Sage Publications. - Smith, A.D. (2002). Küreselleþme Çaðýnda Milliyetçilik, (Çev.: D. Kömürcü), Ýstanbul: Everest Yayýnlarý. - Özkan, A. (2004). Küreselleþme ve Avrupa Birliði ile Bütünleþme Sürecinde Türkiye, Ýstanbul: Tasam Yayýnlarý. - Uygun, O. (2001). "Ulusüstü Siyasal Birlikler ve Küreselleþme". Küreselleþme ve Ulus-devlet, M. Koray (Der.), Ýstanbul: YTÜ Yayýnlarý. - Yalçýn, D. (2004). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II, Ankara: AKDTYK, Atatürk Araþtýrma Merkezi. - Yýlmaz, A. (2004). Ýkinci Küreselleþme Dalgasý: Kavram, Süreç ve Sorunlar, Ankara: Vadi Yayýnlarý. - "Fransa'da Yaþayan Siyahlar Mutsuz" (2007, 2 Ocak). TRT Haber http://www.trt.net.tr/wwwtrt/hdevam.aspx?hid=169123. - "Avrupa'da insanlar etnik kökenlerinden dolayý ayrýmcýlýða uðruyor" (2007, 31 Ocak). AB Haber, http://www.abhaber.com/haber_sayfasi.asp?id=15776. - "AB Tarihi Ortak Okutulsun" (2007, 23 Þubat). Radikal, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=213780


Sefer Berzeg

HRAÇA ALPER KAHRAMAN

B

azý fikirler ve isimler toplumsal bellekte birlikte yer tutarlar. Türkiye Kafkas Diasporasý'nda Birleþik Kafkasya fikri dendiðinde de akla gelen ilk isim kuþkusuz Sefer Berzeg'tir. 1950'li yýllarda baþladýðýný söyleyebileceðimiz Cumhuriyet dönemi diaspora örgütlenme tarihçesinin büyük bölümüne tanýk olan ve aktif bir þekilde mücadele eden Sefer Berzeg, sadece kendi nesli için deðil, kendisinden sonra gelen nesiller için de önemli bir isim oldu ve ardýnda býraktýðý eserlerle gelecek nesiller için de ayný özelliðini korumaya devam edecek. Kafkasya Forumu dergisinde yazýlarýný görmek istediðimizi söylediðimiz ve kendisinin de olumlu cevap verdiði görüþmemizde kararlaþtýrmýþtýk bu söyleþiyi. Sayfalarýmýzda kendisine bir söyleþiyle merhaba demek istiyorduk. Bu görüþmenin ardýndan pek de vakit kaybetmeden sorularýmýzla birlikte kapýsýný çaldýk Berzeg ailesinin. Bilgisi, yaþadýklarý ve gördüklerinin sýnýrlarýndan çok daha geniþ bir alana hakim Sefer Berzeg'e giderken, sorularýmýzý dergimizin sayfalarýyla sýnýrlayarak özellikle iki konu üzerine odaklandýk: Diaspora Örgüt tarihi ve Birleþik Kafkasya fikri. Söyleþimizle okuyucunun da pek çok sorusuna yanýt bulacaðýndan, pek çok bilgisini gözden geçireceðinden ve pek çok yorumunu yeniden ele alacaðýndan þüphemiz yok. Çokluk için þaþýrtýcý sayýlabilecek tarihsel gerçekleri,

güçlü bir yorum ve sade bir anlatýmla sunan Sefer Berzeg'e sayfalarýmýzdan "Merhaba" demek istiyoruz. KF:Diaspora örgütlenmesine yönelik tarihsel bir deðerlendirmeyle baþlayalým istiyoruz söyleþimize. Her yapý içinde olduðu toplumsal koþullarla birlikte yeniden þekillenir. Diaspora tarihi de bu anlamda önemli dönüm noktalarý içeriyor. Sürgünle geldiðimiz Osmanlý döneminde diaspora örgütlenmesinden bahsedebilir misiniz? S.Berzeg: Doðal olarak toplumumuz ilk yýllarda periþan bir durumdaydý. Toparlanmasý uzun bir süre aldý. 1890'lý yýllara kadar da örgütlenmiþ bir oluþumdan pek bahsedilemez. Ýlk örgütlenmelerden biri olan "Çerkes Ýttihat Cemiyeti" (Çerkes Birleþme Derneði), bu yýllarda Ýstanbul'u terk etmiþ bulunan bazý Çerkes kökenli Osmanlý liberalleri tarafýndan Kahire'de kuruldu ve "Ýttihat" adýyla bir de dergi çýkartýldý. Bu, içinde Çerkes (Adige-Abhaz-Vubýh) kökenli bazý kiþilerin yer aldýðý, fakat Mizancý Murat Bey, Ahmet Saip Bey gibi bazý Daðýstanlýlarýn da desteðini gören bir örgütlenmeydi. Meþrutiyetin ilaný tüm ülke için olduðu gibi bizler için de önemli bir dönemeçtir. Bu dönemde oldukça verimli kültürel çalýþmalar yapýldý. O dönemde ayný zamanda Kafkasyalý sürgünlerin siyasal örgütü iþlevini de görmekte olan "Çerkes Ýttihad ve Teavun Cemiyeti" (Çerkes Birleþme ve Yardým Derneði) tarafýndan oluþ-

kf


görevlerde bulunmalarý, orduda ve komuta görevlerinde çok sayýda yer almalarý onlar aleyhine bazý tepkilerin doðmasýna da neden olmuþtur. Bilindiði gibi Çerkesler "Anadolu Ýhtilali" ve karþý ihtilal yýllarýnda, Yunan ordusunun iþgallerine karþý mücadele de her iki cephede aktif bir þekilde yer aldýlar. Karþý ihtilal cephesinde (Osmanlý hükümetinin yanýnda) yer alanlarý büyük ölçüde Kuvayi Milliyeci Çerkesler tarafýndan tasfiye edilirken, daha sonraki dönemde Kuvayi Milliyeci Çerkesler de harekete sonradan katýlan ve çoðu bir gecikmiþlik duygusu içinde bulunan yeni kadrolar tarafýndan siyasi bir hedef tahtasý haline getirildiler ve tasfiye edildiler. 1921 yýlý sonlarýnda Anadolu'nun yunan iþgali altýndaki bölgesinde oluþturulmasýna çalýþýlan "Þark-ý Karip Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti" (Karip Çerkesleri' nin Hukukunu Saðlama Derneði) bu tasfiyeye karþý gösterilen bir tepki niteliðini de taþýyordu. Ama iþbirlikçi ve güdümlü bir nitelik taþýmasý nedeniyle, Çerkes halký tarafýndan bile düþmanca karþýlandý.

turulan komisyonlar, Adige - Abhaz dilleri için Arap ve Latin kökenli iki alfabe hazýrladýlar. Bu alfabelerle dini ve kültürel yayýnlar yapýldý. "Quaze" adlý Türkçe Adigece gazete yayýmlandý. Bu alfabelerin her ikisiyle de yayýn yapýlmasý ve hangisi tutulursa ilerde onun resmi alfabe olarak kabul edilmesi kararlaþtýrýlmýþtý. KF: Cumhuriyet döneminde Türkiye'deki Çerkes örgütlerinin tasfiye edildiðini görüyoruz. Öyle ki kent soylu Çerkes bulmak çok zor artýk. Bu tasfiyenin nedenleri ve sonuçlarý hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Diaspora yaþamýmýz bir kesintiye uðradý mý? S.Berzeg: Cumhuriyetin ilaný ve onu izleyen ilk dönem doðal olarak yalnýz bizler için deðil tüm ülke için de bir kýrýlma noktasýdýr. Düþünün ki yüzyýllardýr kullanýlmakta olan Arap asýllý Osmanlý - Türk alfabesi bile bir gecede, yüzyýllardan beri oluþmuþ olan tüm birikimi ve edebiyatýyla birlikte terk ediliverdi. Þimdi söyleyince garip gelebiliyor ama, o dönemde olmayacak birçok aþýrýlýklar da yapýldý. Býrakýn Çerkes müziðini, belli bir dönemde Türkiye radyolarýnda "geri " ve "geliþmemiþ" bulunduðu için Türkçe türkülerin çalýnmasý bile yasaklanmýþtý. Kafkasya sürgünlerinin Osmanlý'nýn son döneminde saray çevresinde ve devlet yapýsýnda çok aktif kf

1920-21'de Ahmet Anzavur ve daha sonra da Pþav Ethem'in Kuvayi Seyyare güçleri tasfiye edilirken, bazý politik nedenlerle olay bir "Çerkes Sorunu" haline getirildi. Onlarla birlikte olaylarla ilgisi olmayan sýradan birçok insan da zarar gördü. O yýllarda Berlin'de "Ýslam Ýhtilal Cemiyetleri" nin organý olarak "Liba-el Ýslam" (Ýslam Bayraðý) adýyla birkaç dilde yayýmlanan bir dergi vardýr. Bunun redaktörü bir Çerkes ve rahmetli General Ýsmail Berkok'un da arkadaþý olan Bereðun Ýlyas Bey'di. Bu dergide Rusya'da bulunan Enver Paþa'nýn bazý yazýlarý da yayýmlanýyordu. O bile yazýlarýndan birisinde, Anadolu'da çok zararlý bir Çerkes düþmanlýðýnýn yayýlmaya baþladýðýný ve bunun önlenmesinin gerekli olduðunu belirtmekteydi. Gerçekten bu dönemde tesadüflerle açýklanmayacak bir þekilde Çerkes kökenli komutanlarýn ve devlet adamlarýnýn bir þekilde görevlerinden ayrýlmak zorunda kaldýklarý görülüyor. Kurtuluþ Savaþý'na baþýndan beri katýldýklarý halde bu yýllarda çeþitli þekillerde tasfiyeye uðrayan Kafkas kökenliler arasýnda örneðin Dýþiþleri Bakaný Bekir Sami Kundukh, Batý Cephesi'ndeki tümen komutanlarý Albay Bekir Sami (Günsav - Zerakho), Albay Aþir Atlý vd. ni sayabiliriz. Doðal olarak çoðunluðu Çerkesler'den oluþan ve tasfiye yöntemleri o gün de, bu gün de çok tartýþýlmakta olan, Pþav Ethem'i ve onun Kuvayi Seyyare'sini de bunlara eklemek gerekir. Bu tasfiye zaferden sonra daha da belirgin bir þekilde devam etmiþtir. KF: Bu tutumun sebebi Türkçülük müdür? S.Berzeg: Bu olaylar bir yönüyle de iktidar mücadelesi ve harekete sonradan katýlan "gecikmiþler" in öncekileri tasfiyesi niteliðindeydiler. Örneðin bahsettiðimiz iki Çerkes kökenli komutan Albay Bekir Sami ve Aþir Atlý Beyler hiç bir kabahatleri bulunmamasýna ve


45

Mustafa Kemal Paþa'nýn da TBMM'nde onlarý içtenlikle savunmasýna karþýn, bu nitelikteki bazý milletvekillerinin saldýrýlarýyla Yunan Ordusu'nun ilerlemesi ve Bursa'nýn düþmesinden sorumlu sayýlarak tasfiye edilmiþlerdir. Ama tasfiyelerinde "öncekiler"den oluþlarý kadar etnik kökenlerinin de rol oynadýðý belli olmaktadýr. Bunun örnekleri Pþav Ethem Bey ve kardeþlerinin tasfiyesi olayýnda da görülmektedir. Dönemin komutanlarýndan bazýlarýnýn da anýlarýnda yazdýklarýna göre, bazý komutanlar çok daha önceleri bile Kuvayi Seyyare birlikleri arasýna provokatörler göndererek Çerkes kökenli olmayan gerillacý gruplarýný "bu Çerkesler'in emrinde neden çalýþýyorsunuz" diye ajite etmeye çalýþýyorlardý. Düþmana karþý savaþ verilirken bu gibi tutumlar ancak vatana ihanet olarak nitelenebilir. Resmi güçlerin bu yaptýðýna inanmak güç ve insaný gerçekten üzüyor ama yapýlýyor iþte. Örneðin Lozan anlaþmasýna uygun olarak oluþturulan 150 kiþilik bir yurt dýþýna atýlacak suçlular listesi vardýr. Bu listedeki kiþilerin yuvarlak hesapta yetmiþ kadarý -yani yarýsý- Çerkes kökenli yurttaþlardýr. Aralarýnda gerçekten siyasi bakýmdan suçlu sayýlabilecek, hakkýnda ceza mahkemesi kararý olan kiþiler bulunduðu gibi, yüklenen suçtan Askeri Mahkeme kararýyla beraat etmiþ kiþiler de vardýr. Oluþturulma tarzý çok eleþtirilebilecek nitelikte olan bu listenin sonuna, sayýyý doldurmak için eklenmiþ olan yirmi otuz kiþiyi ise kanýtlanmýþ siyasi ya da adý belli bir suçu bulunmayan Gönen ve Manyas'lý sýradan Çerkes köylüleri oluþturmaktadýr. Bilindiði gibi ayný dönemde Gönen ve Manyas'a baðlý 15 Çerkes köyü de ayný þekilde sudan sebeplerle ve sýrf Çerkes olduklarý için Doðu Anadolu Bölgesi'ne sürgün edilmiþlerdir. Örneðin bir de 1926-27 yýlý tasfiyeleri vardýr. Bu dönemde, baþta iktidara oynayan Ýttihat ve Terakki'nin eski mensuplarý olmak üzere birçok kiþi tasfiye edilmiþtir ve bazýlarý da "Aliler Mahkemesi" denen Ýstiklal Mahkemesi'nin hukukla uzaktan yakýndan ilgisi olmayan "karakuþi" kararlarýyla asýlýp gitmiþlerdir. Bunlar arasýnda eski "Çerkes Teavun Cemiyeti" ve "Þimali Kafkas Cemiyeti"nin, "Kafkas Komitesi"nin çalýþanlarýndan, eski Ýçiþleri Bakaný ve Diplomat Hatko Ýsmail Canbulat Bey de vardýr. Ýzmir suikastý ile herhangi bir ilgisi olmadýðý bugün artýk bellidir. Öyküsü de oldukça ilginç ve dokunaklýdýr. "Aliler Mahkemesi" tarafýndan "suçlu" bulunarak on yýl kalebentlik (sürgün) cezasýna çarptýrýlmýþtýr. Bu cezayý (ayný mahkeme nezdinde) temyiz ettiði için "vay demek sen akýllanmadýn" denerek cezasý arttýrýlarak ayný "mahkeme" tarafýndan idama mahkum edilmiþ ve ayný gece de asýlmýþtýr. Ayný duruþmalarda örneðin yurtdýþýnda bulunan eski Baþbakan Aþhara Rauf Bey (Orbay) da on yýl kalebentlikle cezalandýrýlmýþtýr ve yýllarca yok yere Türkiye'den uzakta sürgünde yaþamak zorunda kalmýþtýr.

Tüm bu ve benzeri olaylar doðal olarak insanlarýmýz, özellikle de sýradan insanlar arasýnda bir korku ve yýlgýnlýk yaratmýþtýr. Herhalde güdülen gaye de bundan baþka bir þey deðildir. Örneðin Lozan anlaþmasýnda, diðerleri yanýnda Çerkesler'in de anadillerini serbestçe kullanýp yazabileceklerini öngören maddeler de vardýr. Ama yaratýlan genel baský ve korku ortamý nedeniyle, insanlarýmýz bu maddeleri iþletememiþlerdir. Ülkede oluþturulan "bölücülük" fobisi de bu konuda etkili olmuþtur. KF: Rusya'nýn da mý rolü var bu süreçte? S.Berzeg: Örneðin yeni Türkiye'nin ilk Dýþiþleri Bakaný olan Kundukh Bekir Sami Bey'in bu görevden ayrýlmak zorunda kalmasýnda Londra'da imzaladýðý anlaþmalar yanýnda, yürüttüðü Sovyet karþýtý ve Kafkasya'nýn baðýmsýzlýðýný öngören politikalarýn da önemli rolü vardýr. Sovyet Dýþiþleri'nin sürekli olarak hakkýnda yaptýðý þikayetler ve Daðlý Halklar Birliði (Kuzey Kafkasya) Cumhuriyeti'nin kurulmasýna verdiði destek tasfiyesinde önemli rol oynamýþtýr. Ali Fuat Paþa'nýn Moskova'da ki elçiliði döneminde elçilik kurulunda Aziz Meker, Fuad Carým, Tahsin Rüþdü Baj gibi aktif Kafkas milliyetçisi kiþiler de bulunuyordu. Bu dönemde Türk Elçiliði'nin Sovyet gizli polisi tarafýndan basýlarak bir subayýn tutuklanmasý ve bazý belgelere el konulmasý olayýnda, TBMM Hükümeti ve bu kadrolar tarafýndan yürütülen baðýmsýz Kafkasya politikasýnýn da önemli rolü vardýr. Biliyorsunuz, daha sonra TBMM hükümeti ile Sovyet Rusya arasýnda Moskova Anlaþmasý (1921) imzalandý ve Türkiye bir anlamda Kafkasya ve Kafkasötesi Cumhuriyetleri'nin iþgal ve Sovyetleþtirilmesine yardýmcý oldu. Bu anlaþmanýn bir maddesiyle baðlý taraflar "topraklarýnda, diðer taraf ülkesinin ya da ülke parçalarýndan birinin hükümet görevini üzerine alma iddiasýnda bulunan ve diðer ülkeye karþý mücadele amacý taþýyan topluluklarýn yerleþmesini kabul etmemeyi" de üstlenmiþlerdi. Bu madde Sovyetlerden kaçarak Anadolu'ya geçen bir kaç bin yeni Kafkas mültecisi yanýnda onlarla doðal bir iliþki içinde bulunan eski sürgünler ve onlarýn örgütleri üzerinde de baskýlar oluþturulmasýna neden olmuþtur. Örneðin, Baðýmsýz Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Hükümeti'nin eski Azerbaycan ve Kafkasötesi Cumhuriyetleri temsilcisi Ali Han Kantemir, 1930'lý yýllarda sovyet Rusya'nýn baskýlarýyla ve bu madde uyarýnca Sirkeci'den trene bindirilerek Türkiye'den sýnýrdýþý edilmiþtir. Bu þekilde sýnýrdýþý edilenler arasýnda Azerbaycanlý, Kýrým ve ÝdilUrallý bazý liderler de vardýr. KF: Bu gibi tasfiyeler sonucu Kafkas Diaspora'nýn uzun süre örgütsüz kaldýðýný söyleyebilir miyiz? S.Berzeg: Türkiye için ve 1923-1950 yýllarý arasýndaki dönem bakýmýndan bu kesinlikle böyledir. Ancak


0046

örgütleme çalýþmalarý bütünüyle sona ermemiþ, sadece yeni siyasi göçmenlerin daðýldýklarý Avrupa ve Yakýndoðu ülkelerine kaymýþtýr. Ama onlarýn da asýl dayanaklarý ve etkilemeye çalýþtýklarý ve -etkilendikleri- asýl ana kitle Anadolu'daki Kafkasya sürgünleri olmuþtur. Örneðin baþta Fransa, Çekoslovakya ve Polonya olmak üzere Batý Avrupa'da, Türkiye'de, Ürdün, Suriye, Mýsýr gibi Yakýndoðu ülkelerinde faaliyet gösteren ve sürgünde kurulmuþ tek siyasi par-

nameleri çýkartýlmýþtýr. Bu nedenle bu yayýnlar ülkeye girebilmek ve Kafkas diasporasýna hitap edebilmek için sýk sýk ad, format deðiþtirmek zorunda kalmýþlardýr. "Kafkasya Daðlýlarý", "Þimali Kafkasya", "Millet Bayraðý", "Savaþ", "Gelecek", "Bizim Dilek", "Milli Fikir", "Ýleri", "Ülkemiz", "Çaðýrýþ", "Yolumuz" vb. bu dergi adlarýndan sadece bir kaçýdýr. Hemen söyleyeyim ki 1932 yýlýnda Mýsýr'da kurulan "Çerkes Kardeþliði Cemiyeti", Ürdün'de kurulan "Çerkes Hayýr Cemiyeti", Suriye'de oluþturulan "Çerkes Aydýnlarý Birliði" (Union Intellectuelle Circassieene, 1928), Fransa'da (Lyon) kurulan "Kafkasya Daðlýlarý Kardeþliði" gibi dernekler hep bu partinin etrafýndaki aydýnlarýn gayreti ile filizlenmiþlerdi. Bu arada özellikle Fransa'da faaliyet gösteren bu grupla bazý çeliþkileri bulunan Haydar Bammat'ýn liderliðindeki "Kafkas" (LeCaucase) grubu ve dergilerinin faaliyetlerinden de ayrýca bahsetmek gerekir. KF: Türkiye'deki Kafkas sürgünlerinin örgütlenmeleri Cumhuriyetle birlikte kesintiye uðramýþ görünüyor. Örgüt nüvelerinin kendisini koruduðunu söyleyebilir miyiz?

timiz olan "Kafkasya Daðlýlarý Halk Partisi"nin Genel Sekreteri Said Þamil bir T.C. yurttaþýdýr. Partinin yaþamý ve eylemlerinde biraz gizli-saklý da olsa T.C. yurttaþlarý da rol almýþlardýr. Bu parti 1926 yýlýndan baþlayarak Paris, Prag, Varþova vb. yerlerde bir sýra dergiler yayýnlanmýþtýr. Rusça yayýnlanan bu dergiler kýsa bir süre sonra Rusça ve Türkçe olarak çýkmaya baþlamýþtý ve özellikle Türkiye ve Ortadoðu'da ki geniþ Kafkasyalý sürgün kitlelerine ulaþmaya çalýþýyorlardý. Türkiye'deki yönetimi de içten bir þekilde desteklemeye çalýþmalarýna karþýn 1930'lu yýllarda ülkede oluþan baskýcý düzenin karakterine uygun olarak bu dergilerin ülkeye sokulmasýný yasaklayan birsýra hükümet kararkf

S.Berzeg: Cumhuriyetin ilk yýllarý ve tek parti-milli þef dönemi, birçok aþýrýlýðý ve hemen her konuda kesin bir dönüþümü bünyesinde bulunduran ilginç bir dönemdi. Özellikle etnik anlamdaki kültürel çalýþma ve örgütlenmeler kesinlikle yasaklanmýþtý. Bu bakýmdan sayýsý zaten çok azalmýþ bulunan Kafkasyalý aydýnlar da bu dönemde aktivitelerini bütünüyle yitirdiler. 1924-1950 yýllarý arasýnda Türkiye'de, Kafkasya ve Çerkesler'le ilgili olarak (rahmetli Kadircan Kaflý'nýn bazý "taviz"ler içeren "Þimali Kafkasya" adlý kitabý dýþýnda) tek bir monografi ve dergi bile çýkarýlmadýðýný belirtmek, sanýrým bu dönemdeki durumu anlatmaya yeter. Bu dönemde yoðun siyasi ve kültürel baský nedeniyle özellikle kentlerdeki insanlarda önemli bir erime ve kültürel yabancýlaþma süreci yaþandý. Ancak çoðunluðu zaten köylerde yaþamakta olan halk, olabildiðince içine kapanarak sosyo-kültürel yapýsýný bir ölçüde korudu. Ancak bu da doðal olarak bazý konularda kültürümüzün çaðdaþ normlarýn gerisinde kalmasý gibi bir sonuç doðurdu. Bu konuyu 1970'li yýllarýn baþýnda takma bir adla yayýmladýðým "Kuzey Kafkasya Göçmenlerinde Kültür Deðiþmeleri" adlý bir broþürde irdelemeye çalýþmýþtým. KF: 1950'lerden sonra soðuk savaþ döneminde Türkiye tercihini yapmýþtý. Bu dönemde ne gibi dönüþümler yaþandý? S.Berzeg: Cumhuriyet döneminde Türkiye'de "Kafkas" adýyla kurulan ilk derneðimiz, eski Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin hükümet baþkaný rahmetli Pþýmaho Kosok ve arkadaþlarý tarafýndan oluþturulan "Kuzey Kafkasyalýlar Türk Kültür ve Yardýmlaþma Derneði"dir. 1951 yýlýnda kurulan bu derneðinin


47

devamý ve mirasçýsý bugün Ýstanbul Fatih'te bulunan "Birleþik Kafkasya Derneði"dir. Kadýköy'de bulunan "Þamil Eðitim ve Kültür Vakfý" da bu derneðinden içinden çýkmýþtýr.

geliþmenin bir sonucu olarak etnik adlarýyla bile dernekler kurulabiliyor. Ama o günlerin ortamýnda ve çok daha sonralarýnda da, "Kafkas" adýyla bir dernek kurmak, ona üye olmak, bu konularda yayýn yapmak, oldukça önemli bir cesaret ve özveri gerektiriyordu.

Bazý yazarlarýmýz ondan iki yýl kadar önce kurulan "Dosteli Yardýmlaþma Derneði" ni ilk dernek olarak Sýrf Sovyet Rusya karþýtý olmalarý nedeniyle, bu sayarlar. Halbuki bu derneðin tüm kurucularý dönemdeki ve daha sonraki kültürel kuruluþlarýmýzý ve Azerbaycan kökenli olduðu gibi tüzüðünde de onlarýn eylemcilerini "gericilik" le suçlamaya kalkan, Kafkasya ve Çerkesler'le ilgili hiçbir þey bulamazsýnýz. sözde "ilerici"(?) bazý kiþilerle, 1970'li yýllardan sonra Bu derneðin çevresinde (Kafkas halk oyunlarý bazýnda) karþýlaþmaya baþladýk. Bunlarýn çoðununun psikolojik toplanan Kafkasyalý-Çerkesler nüfusça da ülkede daha sorunlarý ve kiþisel kompleksleri bulunan, bu nedenle fazla sayýda bulunduklarý için, dernekte aðýrlýk de genellikle kendi toplumlarýndan kopuk kiþiler kazandýlar sanýyorum. Bugün Ýstanbul'da olmalarý dikkati çeken bir husustur. Baðlarbaþý'nda bulunan Kafkas Kültür Derneði, 1952 yýlýnda, adý geçen Kafkas diasporasýndan afkasya'ya en insanca duygularla sözederken, dedeleri Rus dernekte yer alan baðlý, orada olan herþeyi kendi baþý- ordularý tarafýndan facialar Kafkasyalý kadrolar na da gelmiþ sayan böylesine bir içinde yurdundan sürülen, tarafýndan, bu derneðin adýnýn ve tüzüðünün toplumdan; oradan yeni facialar yaratýlýp Balkanlar'a yerleþtikten deðiþtirilmesi suretiyle bir milyondan fazla insanýmýz (tüm sonra daha bir ev kurakurulmuþtur. Karaçay-Balkarlýlar ve Çeçen Ýnguþlar) mamýþken Ruslar tarafýnyurtlarýndan sürülüp yokedilirken, insan- dan resmi anlaþmalar ve KF: Neden izin verildi larýmýz birbirinden koparýlýp, yalnýz fiziksel silah zoruyla buralardan da bu derneklere? çýkarýlýp yeniden Arap çölolarak deðil ruhlarýyla da paramparça lerine ve Anadolu'ya edilmek suretiyle birbirine daðýtýlan, anayurduna geri S.Berzeg: Ülke 1946 yýlýnda çok partili sis- yabancýlaþtýrýlýrken, tüm tarihimiz sap- dönme giriþimleri Rusya teme geçmiþ ve 1950 týrýlýp, en büyük insanlarýmýz Moskova'dan tarafýndan her dönemde yýlýnda nispeten liberal verilen talimatlarla "Türk-Ýngiliz Ajaný", engellenen, Rus emperyalolan, Demokrat Parti "mürteci", "burjuva milliyetçisi" vb. trajikomik izmi nedeniyle yüzyýllardýr iktidara gelmiþti. sýfatlarla lekelenmeye çalýþýlýrken... bun- büyük acýlar çekmiþ ve Derneklerin yeniden larý yapan iþgalcileri sevmek gibi bir "ilerici- çekmeye devam eden, bir kurulmaya baþlanmasý lik", yani toplumsal bir zavallýlýk bekleye- kaç milyonluk bir insan bu siyasal açýlýmla ilgi- mezsiniz. toplumundan bahsetlidir. Kafkasya ve tiðimizi unutmayalým. Çerkesler'le ilgili ilk periyodik yayýnlar da bu nedenle ayný yýllarda baþlamýþtýr. Olayýn bu yönünü "Kafkasya Kafkasya'ya en insanca duygularla baðlý, orada olan ve Çerkesler Bibliyografyasý" (Samsun 1996) ve herþeyi kendi baþýna da gelmiþ sayan böylesine bir "Kafkas Bibliyografyasý" (Ýstanbul 2005) adlarýyla iki toplumdan; oradan yeni facialar yaratýlýp bir milyonkez basýlan bir araþtýrmamda belirtmeye çalýþmýþtým. dan fazla insanýmýz (tüm Karaçay-Balkarlýlar ve Çeçen Ýnguþlar) yurtlarýndan sürülüp yokedilirken, insanKF: Bu demokratikleþme dýþýnda, Türkiye'nin tercih larýmýz birbirinden koparýlýp, yalnýz fiziksel olarak ettiði Sovyet karþýtý politikanýn da etkisi olabilir mi? deðil ruhlarýyla da paramparça edilmek suretiyle birManipulasyon söz konusu mudur? birine yabancýlaþtýrýlýrken, tüm tarihimiz saptýrýlýp, en büyük insanlarýmýz Moskova'dan verilen talimatlarla S.Berzeg: Toplumlarýn belli hassasiyetleri her zaman "Türk-Ýngiliz Ajaný", "mürteci", "burjuva milliyetçisi" baþka gruplar tarafýndan kullanýlýr ve manuplasyona vb. trajikomik sýfatlarla lekelenmeye çalýþýlýrken... büyük ölçüde açýktýr. Hele Kafkasyalýlar gibi yurdun- bunlarý yapan iþgalcileri sevmek gibi bir "ilericilik", dan kitleler halinde sürülmüþ ve ezilen bir toplum için, yani toplumsal bir zavallýlýk bekleyemezsiniz. durum özellikle böyledir. Ama kurulan bu dernekler aslýnda, o dönemde, gerek iç politika, gerekse dýþ poli- Manipulasyondan daha çok günümüzde bahsedilebilir. tika açýsýndan ne Sovyetler'in, ne de T.C. hükümet- Bu da bazý kiþiler ve gruplar tarafýndan, yýllardan beri lerinin çýkarýna uygun görünmüyorlardý. Kimseden Kafkasya'daki doðal olmayan parçalanmýþ yapýyý, Rus maddi ve siyasi yardým görmemiþ olduklarý gibi, tarih "bilim"inin uyduruk verilerini diasporaya da taþýdevletin de sýký bir denetimi altýndaydýlar. Günümüzde, mak, "terorist Çeçenler"den bahsetmek, derneklerim(yani aradan yarým yüzyýldan fazla bir süre geçtikten izin yönetimlerine Rusya'ya kiþisel ve ticari yararlarýysonra) ülkemize, demokratik açýlýmlar ve kültürel la baðýmlý kadrolarýn getirilmeye çalýþýlmasý, bunlar

“K

kf


48

aracýlýðýyla diasporanýn etkisizleþtirilmesi gibi yöntemlerle yýllardan beri yapýlýyor.

tikasýnýn diasporaya da yansýmasýydý. KF: Ýdeolojik bir motivasyon var mýydý?

KF: Sizin de içinde bulunduðunuz daha yakýn dönemlere gelelim. Yakýn dönem örgütlerimizle ilgili deneyim ve izlenimleriniz nasýl? S.Berzeg: Üniversiteye baþladýðým yýl kurulan Ankara Kuzey Kafkasya Kültür Derneði'ne katýldýðým 1960'lý yýllarýn baþýndan beri bu derneðin ve derneklerimizin içindeyim. 1970'e kadar aktif olarak içinde bulundum, daha sonra da üyeliðimi ve ilgimi sürdürdüm. Samsun'da yaþadýðým ve avukatlýk yaptýðým sýralarda da, 1990'lý yýllara kadar hemen tüm kongrelerine katýlmýþýmdýr. Herhalde hukukçu olduðum ve bu derneði de az çok etkileyen sað-sol çatýþmalarýnda ortada durduðum için olmalý, bu dönemde Kongre Baþkanlýðý görevi de sýk sýk bana veriliyordu. Bu dernek kurulurken Kurucular Kurulu'na özel olarak tüm Kafkas-Çerkes halklarýndan birer temsilci alýnmasýna çalýþýlmýþtý. Yýllar boyu da öyle gitti. Son yýllarda dernek bazýlarý tarafýndan bazan "Adige-Abhaz" derneði, bazan da sadece "Adige Derneði" imiþ gibi algýlanmaya baþladý. Bu kesinlikle önlenmesi gereken, dýþarýdan empoze edilen ve çok zararlý bir anlayýþ tarzý. KF: Etnik temelli bir örgütlenme mi? S.Berzeg: Aslýnda bu, sürekli olarak ortada görünmek isteyen, ama bunun için gerekli niteliklere de sahip bulunmayan bir grubun "Küçük olsun da benim olsun" zihniyetinin doðal bir sonucu. Bunlar, ayrýlma noktasý demeyelim ama, kendilerince bir grup psikolojisi oluþturdular. Genellikle hep nitelikli kiþileri ve yeni kadrolarý dýþlayarak hareket ediyor ve 1984'den beri ayný zihniyeti sürdürüyorlar. Doðal olarak bu kafayla gidebilecekleri bir yer yok. Ama toplumumuza, en kritik yýllarda önemli fýrsatlar ve uzun zaman kaybettirdiler. En kritik dönemlerde, kiþisel davranýþlarýyla toplumumuzu Kafkas Derneði-Kafkas Konseyi gibi saçma ikilemlere sürükleyenler de iþte bu zihniyetteki kiþilerdi. KF: 1980 öncesinde de SSCB'den etkilenenler olduðunu biliyoruz. O dönemde etnik gruplaþma yok muydu?

kf

S.Berzeg: O dönemde Kafkasyalýlar arasýnda kesinlikle etnik ayrýmcýlýk yoktu. Sað-Sol çatýþmasý vardý ama o da derneklerimizi olumsuz yönleriyle pek etkilemiyordu. Ýnsanlar sonuçta bir þekilde bir araya geliyorlardý. Daha çok dernek yönetimine gelmek için mücadele ediliyordu. Kafkas kültüründeki alt kültürlerin ve etnik özelliklerin abartýlmasý ve kiþisel yararlara alet edilmesi, Glasnost sonrasýnda ve Rusya ile iliþkilerin artmasý sonucu baþladý. Bu genellikle Kafkasya'daki yýllanmýþ "parçala ve yönet" poli-

S.Berzeg: SSCB'nden gelen kitaplar vs. bazý aydýnlarýmýz tarafýndan okunup Türkçe'ye çevrilse de, daha önce de belirttiðim ve çok anlaþýlabilir nedenlerle, "Sovyet Rusya" toplumumuz bakýmýndan pek övülecek bir yer olarak algýlanmýyordu. Bu þekilde algýlayan ve bu doðrultuda hareket eden bilinçli-bilinçsiz bazý kiþiler de vardý elbette. Ama toplumun ve aydýnlarýn geneliyle karþýlaþtýrýldýðýnda, bunlar küçük bir kesimdiler ve toplumun dýþýnda kiþilerdi. KF: Siz Birleþik Kafkasya fikrini savunan isimlerden birisiniz. Etnik kutuplaþmanýn Kafkasya ve Diaspora için tehlikeli olduðunu düþünüyorsunuz. En son olarak bu konuda "Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1917-1922)" dönemini iþleyen üç ciltlik önemli bir kitabýnýz yayýmlandý. Bütünüyle o döneme ait belgelerden oluþuyor. Biraz bu kitaptan ve o dönemden bahsedebilir misiniz? S.Berzeg: Sovyet "tarihçiliði" nde özellikle saptýrýlmaya çalýþýlmýþ, bu mümkün olmayýnca da, üzeri örtülerek saklanmasýna gayret edilmiþ pek çok konu vardýr. Bu konu da onlardan birisidir. Kafkasya halklarýnýn Þubat 1917 ihtilali ve Çarlýðýn devrilmesiyle, bulduklarý ilk fýrsatta bütünleþmek, milli kültürü geliþtirmek ve devletleþmek için giriþtikleri bu hareket, Sovyet tarihçiliðinde yýllar boyu, "üç beþ maceracýnýn" , "petrol zengininin", "burjuva milliyetçisinin", "din adamlarýnýn", "dýþ odaklarýn etkisi ve desteðiyle" yeltendikleri bir giriþim olarak lanse edilmeye çalýþýlmýþtýr. Sovyet propagandalarýnýn sonucu olarak bu Cumhuriyeti ve yöneticilerini bütünüyle Sosyalizm karþýtý sanan kendi insanlarýmýza bile rastlayabiliyoruz. Halbuki Kýzýl-Beyaz Rus ordularýnýn silahlý saldýrýlarýyla yokedilen bu cumhuriyet, bilinçli bir milli-demokratik hareketti. Özellikle baþlangýçta, oluþmasýnda toplumun tüm kesimleri yanýnda, sosyalist Kafkasyalý aydýnlar da önemli rol oynamýþlardý. Bunlar arasýnda, sonradan Kafkasya'da Sovyet-Rusya egemenliðinin kurulmasýna iyi niyetle alet olan isimler de vardý. Bahsettiðiniz çalýþmamýn üçüncü cildinin sonunda, o dönemde yaþamýþ ve olaylarda rol oynamýþ 170 kadar aydýnýn biyografileri de bulunmaktadýr. Birçoðu "Sovyet Ýktidarý" için de büyük gayretler göstermiþlerdir. Bunlardan kalan saðlýklý birçok belge de var. Çünkü SSCB'nin ilk yýllarýnda az çok bir "özgürlük" söz konusuydu. Daha doðrusu ülke bütünüyle "büyük kardeþ" tarafýndan denetlenemiyordu. Bu nedenle o yýllarda bazý gerçekler ve belgeler de yayýnlanabilmiþti. Ama sonra "Sovyet aydýnlýðý" hepsinin üzerini örttü. Bugün bu gibi kitaplarý Rusya kitaplýklarýnda bile bulamýyorsunuz. Örneðin bahset-


49

tiðimiz 170 kadar kiþiden anayurdunda ve eceliyle ölme þansýný elde edebilen, ancak birkaç kiþi mevcut. Onlar da sürgünlere gönderilmiþ, eziyetler çekmiþ ve tesadüfen hayatta kalabilmiþ kiþilerdir. Bu kitabým, o dönemi gerçeklere uygun bir þekilde anlatmaya çalýþmanýn yanýnda, tüm bu insanlarýmýz için bir mezar taþý da sayýlabilir diye düþünüyorum. Çünkü özellikle 1937-1940 yýllarýndaki "temizliklerde" yokedilen bu insanlarýmýzýn bir mezarý bile bulunmuyor.

koþullar altýnda bile hep yaþayan ve geliþen bir gerçektir. Zorunlu bir gerçek. Kafkasya halklarýnýn, geçmiþte olduðu gibi günümüzde de sýký sýkýya kenetlenmeden, ortak kültürlerini geliþtirmeden, birbiriyle kardeþçe diyalog kurmadan hiçbir þey baþarmalarý mümkün deðildir. Kafkasya'daki "federe" cumhuriyetlerin ne kendileri, ne de sýnýrlarý, burada yaþayan halklarýmýzýn isteðiyle oluþturulmamýþtýr. Bu nedenle pratikte bir anlam da taþýmýyorlar.

KF: Milli aydýnlara yönelik bir temizlik kampanyasýndan bahsediyorsunuz. Aydýnlar toplumsal kimliðin en önemli unsurlarýdýr. Sizce neden iþlendi bu cinayetler?

Kafkasya bazýlarýnýn zannettiklerinin aksine, iletiþim ve ulaþýmýn kolaylaþtýðý günümüzde hiç de büyük bir coðrafya deðil. Buradaki halklarýn birbirinden koparýlmalarý gerçekte mümkün de deðil. Örneðin yobaz Stalin'in daha 1910'lu yýllarda Gürcü kültürünün etkisinde olduðunu varsayýp onun içinde kaybolmasýný uygun gördüðü Osetya'nýn güney bölgesi ve Abhazya, Sovyet sisteminin "yabancý halklar" olarak göstermeye çalýþtýðý kardeþleriyle bütünleþebilmek için mücadele etmekten asla vazgeçmediler. Glasnost sonrasýnda Ýnguþya -gerçekte ayný dili konuþtuðu- Çeçen kardeþlerinden ayrýlarak sözde ayrý bir "federe" cumhuriyet oldu. Ama iki ülke arasýnda hala bir sýnýr çizilemiyor ve onbinlerce Çeçen mülteci de bu bölgede yaþýyor. Gerçekte Kafkasya halklarý arasýnda dil ve lehçe farklýlýklarý dýþýnda önemli hiçbir fark yoktur.

S.Berzeg: "Sovyet Ýnsaný" yetiþtirmek için, daha sonraki kuþaklara milli ve dini bilinç intikal etmemesi için. Sonuç olarak, Kafkas kültürünün yokedilip kendi "ileri" kültürlerinin ve egemenliklerinin hakim kýlýnmasý için yapýldý tüm bunlar. Kalan insanlarýmýzýn birçoðu da Ruslar'ýn "Büyük Anavatan Savaþý"nda (Oteçestvennýy Voyna), içinde yaþadýklarý hapishaneyi savunmak için cephelere gönderilerek kitleler halinde yok oldular. Aslýnda benzer bir süreç Kafkasyalý göçmenler bakýmýndan da Osmanlý Devleti ve Kurtuluþ savaþý döneminde yaþanmýþtýr. Ama burada toplumu ve kültürü yoketme görevini savaþlar gördü. Örneðin Türkiye'nin Marmara yöresindeki, özellikle de DüzceAdapazarý yöresindeki köylerde, bizden bir önceki kuþakta, babasýný görererek ve onun eðitimini alarak büyümüþ bir çocuk neredeyse yoktu. Hepsinin babalarý ya Sarýkamýþ, Yemen vb. yerlerde, ya da Anadolu ihtilali ve karþý ihtilal içinde yokolup gittiler. O yüzden bizde de kuþaklar arasýnda yeterince kültür aktarýmý olamadý. Yokluklar içindeki zavallý kadýnlarýmýz çocuklarýna ne aktarabildilerse geriye iþte o kaldý. Türkiye'de uðradýðýmýz asimilasyonun -diðerleri yanýnda- en önemli nedenlerinden biri budur. SSCB ve Çarlýk Rusyasý'nda yaþadýklarýmýz ise çok farklýydý. Oradaki tam bir soykýrýmdýr. Bunu bugün bile Rusçuluk ve Sovyetçilik oynamaya çalýþan tiplere anlatmak biraz zordur. Ama SSCB'nin ilk yýllarýnda fiziki "temizlikler" yanýnda "istenmeyen ve yokedilmesi gereken sýnýflar" a mensup olduðu varsayýlan birçok insanýn, okuma ve insan gibi çalýþma haklarý bile ellerinden alýnmýþtýr. KF: Birleþik Kafkasya fikrini savunan ya da "olanaksýz" gören pek çok kiþi ve yapý kurulmasýna karþýn kavram üzerinde ortak bir taným olduðunu söylemek zor. Siz nasýl tanýmlýyorsunuz Birleþik Kafkasya'yý? Birleþik Kafkasya Nedir? S.Berzeg: Birleþik Kafkasya egemenler tarafýndan yüzyýllardýr parçalanmaya çalýþýlmasýna karþýn, o

KF: Karþý argümanlar da var. Söz gelimi, Kafkasya'da "yüzlerce" dil olduðu ve bu halklarý birleþtirmenin imkansýz olduðu söyleniyor. S.Berzeg: Elbette söylenir. Sömürgecilik dönemlerinde Ýngilizler ve Fransýzlar da örneðin Hindistan ve Cezayir vb. için ayný argümanlarý ileri sürüyor ve -týpký Rusya'nýn hep yaptýðý gibi- kendileri olmazsa bu ülkelerin açlýktan öleceðini ve insanlarýnýn birbirlerini gýrtlaklayacaklarýný iddia ediyorlardý. Bu sömürgecilere, imparatorluklara has ve artýk çok bayatlamýþ bir argümandýr. Dil konusunda ileri sürülen iddialar da ayný þekilde abartýlmýþtýr. Kafkasya'da (bizim Kafkasyamýzdan bahsediyorum, Kars'tan veya Erivan'dan deðil) en fazla on tane temel dil sayabilirsiniz. Kaldý ki bugün Kafkasya halklarýnýn ortak bir anlaþma dili de vardýr. Ýki yüzyýla yaklaþan Rus sömürgeciliðinin ülkede neden olduðu "olumlu" tek þey de belki yalnýz budur. KF: Peki ya din? Hýristiyan olan halklar var. Ýslam'a bakýþ açýlarý ve dinin hayatta tuttuðu yer konusunda da farklýlýlar var. S.Berzeg: Bunlar her ülkede var. Siz örneðin Ruslar'ýn bile koca Rusya'nýn her yanýnda, hepsinin ayný fikirde, ayný zihniyette insanlar olduðunu mu düþünüyorsunuz, ortak kültürden bahsedildiðinde. Bizim açýmýzdan da önemli olan, ortak noktalarýmýzý, ortak yurdumuzu ve geleceðimizi önemsemek, her toplumda olan küçük

kf


50

ayrýlýk unsurlarýmýzý abartmamaktadýr. Daha önceleri Þamil Vakfý'nda yapýlan bir söyleþide de vurgulamýþtým. Ýþ "küçük" halklara geldiðinde en basit gerçekler bile çarpýtýlabiliyor. Sömürgecilerin ve bize dost olmayanlarýn ileri sürdüklerini biraz sorgulamamýz ve dünyaya biraz bilerek ve kendi gözlerimizle bakmamýz gerekiyor. KF: Kafkasya Daðlýlarý Halk Partisi'nin eylemcilerinden Balo Bilatti'nin Avrupa'da yayýnlanmýþ makalelerine baktýðýmýzda Kafkasya'ya yönelik olarak Federasyon-Konfederasyon seçenekleri üzerine deðerlendirmeler yaptýðýný görüyoruz. Kuþkusuz kendi yaþadýðý dönemin bakýþ açýlarý üzerinde etkisi büyük. Türkiye'deki bakýþ açýsýndaysa Birleþik Kafkasya'yý kurabilmek için tüm kimliklerden tek bir kimlik yaratýlmasý gerektiði gibi bir düþünce haklim. Sizce bu gerekli midir, dahasý mümkün müdür? S.Berzeg: Bu bakýþ açýsý biraz da Türkiye'nin geçmiþteki otoriter yapýsýndan kaynaklanýyor. Kafkasya'da böyle bir þey hiçbir zaman -Ruslaþtýrma gayretleri dýþýnda- hiçbir dönemde olmadý ve olamaz. Bu tür zoraki "uluslaþma" süreçleri Kafkasyalýlar'ýn milli karakterine bütünüyle aykýrýdýr. Eski dönemlerde bile bizim toplumumuzda, -hani þu Vahabist" olduklarý iddia edilen Çeçenler'de bile - ayný aile içinde bile Hýristiyan, pagan ve müslümanlar olmuþ ve insanca bir arada yaþamayý becermiþlerdir. Zaten bizi "Kafkaslý" yapan ortak kültür unsurlarýmýzdan biri de iþte bu tolerans fikridir. KF: Kafkasya'da dönem dönem birleþme eðilimi kendini hissettirirken bunun aksi de görülebiliyor. Örneðin SSCB'nin son döneminde kurulan "Kafkasya Daðlý Halklarý Konfederasyonu" gibi olumlu bir örnek de varken bugün bazýlarý böyle bir þeyin mümkün olamayacaðýný iddia edebiliyorlar. Nedir bu deðiþkenliðin sebebi? S.Berzeg: Özellikle son zamanlarda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuþ bazý insanlarýmýz, bazan kiþisel ve grupsal komplekslerinin dürtüsüyle, bazan da okuyup bilgi edinmektense Kafkasya'nýn düþmanlarýnýn ürettiði bazý ajitatif sloganlarý papaðan gibi tekrarlamak kolaylarýna geldiðinden, böyle laflar edebiliyorlar. Bu gibi kiþilerin, bu "bilgileri" nereden aldýklarýný ve nasýl bir kiþiliðe sahip bulunduklarýný ciddiyetle sorgulamamýz gerekiyor.

kf

Kafkasyalýlar, Ýmam Mansur dönenimden baþlayarak her fýrsatta birlik yönünde hareket etmiþlerdir. (Son yýllarda Bilkent Üniversitesi'nde Yrd. Doç. Dr. Mithat Çelikpala'nýn bu konuda hazýrlanmýþ ilginç bir tezi de var.) Örneðin bugün Adýge Cumhuriyeti'nin bayraðý olarak kullanýlan ve XIX. yy'da hazýrlanmýþ bulunan oniki yýldýzlý bayrakta, yalnýz Adigeler'in deðil, onlarla birlikte Rus emperyalizmine karþý savaþmakta olan

bazý Abhaz-Abaza boylarý, Vubýhlar ve hatta Karaçaylýlar'ýn da birer yýldýzlarý vardýr. Þamil'in naibleri (komutanlarý) arasýnda tüm Daðýstan halklarý, Çeçenler, Ýnguþlar vd. yanýnda, ilk fýrsat doðduðunda Adýgeler ve Osetler de yer almýþlardýr. Þubat 1917'de Çarlýðýn devrilmesi sýrasýnda, Kafkasya'nýn tüm halklarýndan aydýnlar daha bir hafta geçmeden bir araya gelmiþ ve "Kafkasya Daðlý Halklarý Birliði" ni örgütleyebilmiþlerdi. Baðýmsýz Kafkasya Daðlýlarý Birliði (Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti)'nin ve onun parlamentosunun beyaz Gönüllü Ordu tarafýndan daðýtýlmasýndan sonra (Mayýs 1919), bu cumhuriyeti yeniden oluþturmak için savaþan ve tüm halklarýmýza mensup milliyetçi-sosyalist-din adamlarý vb. dan oluþmuþ bir koalisyon olan "Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Savunma Konseyi" yine ayný yedi yýldýzlý Kafkas Birliði bayraðýnýn altýnda savaþ vermiþti. Ýkinci dünya savaþý yýllarýnda da durum farklý deðildir. 1990'lý yýllara bakýldýðýnda da, Kafkasya'nýn yýllar boyu özenle parçalanmýþ ve halklarýmýz arasýndaki tüm yatay iliþkilerin özellikle yok edilmiþ olmasýna karþýn, aydýnlarýmýz ayný Kafkas Birliði altýnda "Kafkas Halklarý Konfederasyonu" örgütünü oluþturabilmiþlerdi. Üstelik bu Konfederasyon "Kuzey Kafkasyalý olmayan" Abhazya'da, Sohum'da oluþturulmuþ ve Abhazya Cumhuriyeti sonraki kazanýmlarýný -Ruslar falan deðil- sadece Kafkasyalý kardeþlerinin oluþturduðu bu birlik sayesinde elde etmiþtir. Bu tarihten sonra Kafkasya Cumhuriyetleri'nin halklarýný birbirine düþürmek için çok uðraþ verildi. Daðýstan'da, Kabardey-Balkarya'da, KaraçayÇerkes'te, yapýlan pek çok provokasyona karþýn, halklarýmýzý birbirinden koparamadýlar. Zaten ayrýlýp da nereye gidecekler ki? Ýnguþ'u Çeçen'den, Adige'yi Balkar ve Karaçaylý'dan nasýl ayýracaksýnýz. Bir çok yerde ayný aileden insanlar bile Adýge, Balkar, Oset adý altýnda yaþýyorlar. Çeþitli "cumhuriyetlerde" ayrý adlar altýnda yaþasalar, hatta ayrý diller konuþsalar bile ayný soydan ve kültürden geldiklerinin bilincindeler. Örneðin Osetler'in (aslýnda tüm Kafkas'ýn) milli þairi Kosta Hetagkatý "Kaskon" yani Adýge asýllý olduðunu yazýlarýnda belirtir. Kabardey-Balkarya'da "Adýge Khase" nin baþkanlýðýný yapmýþ bulunan ünlü yazar Nalo Zavur büyük olasýlýkla Oset kökenlidir. Þu fotoðrafa bakýnýz. Bu merhum Çeçen Devlet Baþkaný Maskhadov'dur. Onun ailesi de birkaç kuþak önce Çeçenya'da yerleþmiþ "Makhsýde" adlý bir Adýge ailesidir. Bu gibi örnekler saymakla bitmez. Rahmetli Maskhadov'un bu resmini gören bir insan, ona "terörist" diyebilir mi? Ama aramýzda yaþayan ve "bizden" olan bazý zavallýlar baþkalarýnýn çýkardýðý bu türküyü söylemekten bile utanmýyorlar.


51

KF: Yine de bu bölgeler ve halklar arasýnda mesafe var ve farklý süreçlerden geçiyorlar. Politik farklýlýklar süreçlerin ortaklaþmasýný da zorlaþtýrýyor. Söz gelimi Çeçen ulusal hareketinin baðýmsýzlýk tercihi, Konfederasyon yapýsýný olumsuz etkilemiþ olabilir. Hatta konfederasyonun yýkýlmasýna sebep oldu diyebilir miyiz? S.Berzeg: Hayýr bu söylenemez. Rusya boþ durmuyordu. Kafkasya Halklarý Konfederasyonu'nu yýkmak için -özellikle onun Abhazya, Güney Osetya, Çeçenya vb. yörelerdeki eylemlerinden sonra- ellerinden geleni yaptýlar. Kafkasya cumhuriyetlerindeki eski Komünist Parti Sekreterleri olan yöneticiler de, bu olumlu örgütü kendi yerel iktidarlarýna bir rakip olarak algýladýlar. Pek çok lideri öldürüldü, "trafik kazasýnda" öldü, ya da çeþitli þekillerde baský altýna alýndý. Çeçenya ve Abhazya Cumhuriyetleri Konfederasyon örgütünü devlet bazýnda destekleyen ve ona katýlan iki yönetimdi. KF: Abhazya savaþý sýrasýnda bu baskýdan söz edemeyiz deðil mi? S.Berzeg: Ýlk dönemlerde Rusya'da ne yaptýðýný bilmiyordu. Onlar da þaskýndýlar, iktidar sorunu vardý. Kendi parlementolarýný bombaladýklarý bir dönemden söz ettiðimizi unutmayalým. Kabardey'de, Cumhurbaþkaný seçiminin yapýlacaðý dönemde Çeçenya baðýmsýzlýðýný ilan ediyordu. O dönemde oralardaydým çok yakýndan izleme þansým oldu. O günlerde Ruslar Grozni'ye bir paraþütçü taburu indirdiler. Çeçenler hepsini paketleyip silahlarýný da alýp geri yolladýlar. Oradan gelen Kabardey bir subayý hiç unutmuyorum. Nalçýk tiyatro binasýnda yapýlan bir toplantýda Allah'a dua ediyordu: "Allah bize de ayný bilinci versin. Bir adamýn kendisine ait mersedes marka otomobilini ters çevirip barikata koyduðunu gördüm." Ayakkabýsýnýn içine girebilecek yaþta - Adigece, yediden yetmiþe anlamýna gelen bir deyim- herkes sokaða döküldü." Hava böyleydi ve takdir edersiniz ki, bu hava herkesin hoþuna gitmez. Ýlk yýllarda Rusya'nýn Abhazya'yý desteklemek gibi bir niyeti yoktu. Yardým gitmesin diye ellerinden geleni yaptýlar. Ben hiç unutmuyorum. Adýge Cumhuriyeti Baþkaný Aslan Carým konuþma yapýyordu: "Önemli bir þey yok, Þevardandze'yle telefonla konuþuyoruz, halledeceðiz ufak bir anlaþmazlýk var" diyordu. Bu sýrada Gürcüler Sohum'da katliam yapýyorlardý. Carým, Adige Khase'nin örgütlediði halka konuþuyordu. Adam Khuade adlý bir genç Carým'ýn sözünü kesti ve gerçekleri anlattý. O genç sýnýrdaki Rus tanklarýný aþarak Abhazya'ya girmiþ ve durumu kendi gözleriyle gör-

müþtü. Halk Aslan Carým'ý Lenin heykelinin önünde terk etti ve Adige Khase'ye gittiler. Oradan Grozny'e gidip silah alýp Karaçay Çerkes daðlarýndan Abhazya'ya girdiler. Bugün Abhazya'ya bir saldýrý olsa artýk oradan da giremeyecegiz, Ruslar o yollara da garnizonlar koydular. Bir de benim hayatýmda gördüðüm en güzel manzaradýr. Konfederasyon bayraðýyla Abhaz bayraðýný yan yana dalgalanýrken görmüþtüm. Gagra'nýn alýndýðý günlerdi. Ýki bayrak yana yana dalgalanýyordu. Sonradan, Çeçen savaþý baþladýktan sonra Abhazlar da gözardý ettiler konfederasyonu. Ruslarý kýzdýrmamak için… KF: Güçlü bir fikir olmakla birlikte önünde çok büyük engeller uzanýyor. Bu engeller nasýl aþýlabilir? S.Berzeg: Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nden bahsederken illa hemen Rusya'dan kopmak gerektiðini söylemiyorum. Öncelikle kendimizi tanýmamýz, tarihimizi bilmemiz lazým. Kafkasya tarihinde Sovyet döneminde boþ býrakýlmýþ sayfalar var. Özellikle yanlýþ yazýlmýþ þeyler var. Geçenlerde, Kabardey-Balkar Beþeri Bilimler Enstitüsü'nde 1918'de Ýstanbul Kafkasya komitesinin yayýnladýðý Kafkasya'da yapýlan kurultaylarla ilgili iki kitap Rusça olarak basýldý. Ýnþallah basanlar piþman olmaz. Orda basýlmýyorsa burda basýlmasý lazým, bu tür eserlerin. Tartýþmamýz, yaptýðýmýz hatalarý gözden geçirmemiz gerekiyor ve bu ancak doðru bilgilerle yapýlabilir. Yüz yýllardýr bin yýllardýr birlikte yaþadýðýmýz toplumlara, insanlara düþmanlýk ederek onlarý görmezden gelerek hiç bir geleceðimiz olamaz. Siyasi birleþme gerçekleþemiyorsa bile sosyo-kültürel mevcut birliði gözardý etmemek gerekiyor. KF: Umutlu musunuz? S.Berzeg: 1980'lerde SSCB'nin yýkýlacaðýný söylesen gülerlerdi herhalde insana. Ama yýkýldý. Yýkýlmasý için yeterince neden vardý, daha doðrusu SSCB diye bir ülke olmasý icin yeterince neden yoktu. Anormal bir devletti. Zorbalýkla kurulmuþ baþka imparatorluklar için de kurabiliriz ayný cümleyi. SSCB'de bir imparatorluktu. Çarlýk Rusyasý ardýndan 1918'de tekrar zorla hapsettiði halklar arasýna 1950'lerde hiç ilgisi olmadan Letonya, Estonya gibi Baltýk ülkelerini de ekledi. Ama bak olmuyor. Onlar da ayrýldýlar sonunda. Zorla olmuyor… Ayný þey Rusya Federasyonu'nun baþýna da gelecektir. En azýndan gelebileceðini düþünerek buna göre hareket etmek lazým.

kf


KÝTAP TANITIM

52

C E R K E S Y A Gönül Yaram Tamara V. Polovinkina

"Rusya-Kafkasya Savaþý ve ardýndan Adigelerin vatandan sürülmesi tam bir milli facia olup tarihin en korkunç katliam sayfalarýndan biridir. Bunun sonuç ve etkileri bugünde kendini göstermekte olup her zaman hissedilecektir. Sürgün sonucunda Çerkesya'nýn yerli halkýnýn neredeyse tamamý Kafkasya dýþýna atýldý. Üstelik bu vahþet sýrasýnda Daðlýlarýn yaklaþýk yarýsý yaþamýný kaybetti. Vatan topraklarýnda ise Adigelerin nüfusu sadece %10 kaldý.”

Tür: Tarih Çeviren: Orhan Uravelli Fiyat: 12 YTL Kapak Tasarýmý: Ahmet Tayyar Sayfa Sayýsý: 346 Boyutlarý: 13,5x19 Basým Yeri / Tarihi: Kafdav Yayýnlarý, Ankara/ 2007 Temin Edilebilecek Yer: www.kafkaskitap.com

TURKUAWO SETENAY GÜRÇEÞME

S

oçi'nin 2014 Kýþ Olimpiyatlarýna adaylýðý, Kafkasya'nýn Rusya'ya "sözde" gönüllü katýlýmýnýn 450.yýl kutlamalarý hazýrlýklarý, Çerkes Kongresi'nin "Çerkes Sürgünü"nün tanýnmasý için Avrupa Parlamentosu'na yaptýðý baþvuru gibi sýcak gündem maddelerimizin olduðu bu dönemde, Kafkasya'nýn gerek geçmiþine gerekse bugününe ýþýk tutacaðýna inandýðýmýz, cesur tarihçi Tamara V. Polovinkina'nýn eseri "Çerkesya Gönül Yaram"ý bu sayýmýzda sizlerle buluþturmayý uygun gördük. 11 bölümden oluþan eserin ana baþlýklarý þöyle; Adigelerin Kökeni, M.Ö. Binyýlýn Ýkinci Yarýsýndan M.S. 1. Binyýla Kadar Adige Tarihi, Ortaçaðda Adigelerin Siyasi, Etnik ve Kültürel Ýliþkileri (10.- 16. yy), 17-18.Yüzyýllarda Adigelerin Siyasi Tarihi, 19.Yüzyýlýn Birinci Yarýsýnda Adigelerin Nüfusu ve Daðýlýmý, Þapsuðlarýn Kökeni, 19.Yüzyýlýn Birinci Yarýsýnda Onlarýn Nüfus Sayýsý ve Daðýlýmý, KafkasRus Savaþý ve Adigelerin Sürülmesi, 19. Yüzyýlýn Ýkinci Yarýsýnda ve 20.Yüzyýl Baþlarýnda Þapsuðlar, Þapsuð Milli Rayonu (Ýlçesi) (1924-1945), Vubýhlar ve Sadzlar.

kf

Polovinkina'nýn eseri antik çaðlardan Sovyetler Birliði zamanýna kadar Kafkasya tarihini mercek altýna almakla kalmýyor, günümüz Kafkasyasý üzerinde oynanan oyunlarý anlamak noktasýnda da okuyucuya yeni açýlýmlar sunuyor. Bu baðlamda kitapta göze çarpan en önemli konulardan biri Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin'in iki yýl önce tekrar gündeme taþýdýðý ve Kafkas diyasporasýnýn yeni yeni haberdar olduðu "16.Yüzyýlda

Kafkasya'nýn Rusya'ya "sözde" gönüllü katýlýmý" tezi hiç kuþkusuz. Söz konusu tezin 1950'li yýllarýn baþýnda resmi Sovyet tarih tezi olarak gündeme getirildiðini ve 1957 yýlýnda týpký bugün olduðu gibi Adigelerin Rusya'ya "sözde" katýlýmýnýn 400.yýl dönümünün çeþitli etkinlikler ve yayýnlarla kutlandýðýný öðreniyoruz." 16.Yüzyýlda Altýn Ordu Devleti'nin yýkýlýþýnýn ardýndan Astrahan'ý ele geçiren Moskova Prensliði'nin gözünü diktiði Kafkasya, sadece sýcak denizlere ve Orta Asya'ya açýlan bir kapý deðil ayný zamanda jeopolitik, ekonomik ve askeri önemi açýsýndan da Osmanlý ve Ýran gibi büyük devletlerin rekabet alanýydý. Ruslar ve diðer devletler için çekici olduðu kadar bilinmezlikler de taþýyan bu topraklarýn sahiplerini tanýmak için Çar Korkunç Ývan'ýn ilk adýmda Kuzey Kafkasya'daki prenslerle yakýn iliþkiler kurmak için her fýrsatý deðerlendirdiðini biliyoruz. 1557 yýlýnda Kaberdey prenslerinden Maaþuk Kanukov, Sibok Kansaukov, Çügük Mirza ve Tokhta Mirza'nýn Moskova'ya giderek çarla görüþmeleri ve çara baðlýlýk yemini etmelerinin ardýndan, 1561 yýlýnda Korkunç Ývan'ýn Kaberdey bölgesinde etkinlik saðlamak amacýyla Kaberdey Prenslerinden Temruk'un kýzý Goþenay ile yaptýðý evliliði dayanak noktasý kabul eden "sözde" katýlým tezi için Polovinkina'nýn yorumu þöyle; "Kuzey Kafkasya halklarýnýn tarihiyle ilgili olarak son akademik yayýn sayýlan (1988) kolektif eserin yazarlarý, iþgüzarlýðý epeyce ileri götürmüþlerdir. Onlar


53

Çerkesya, 1840. James Stanislaus Bell

Korkunç Ývan'ýn bilinen kaynaklarýn hiçbirinde bulunmayan cevabýný "bulmuþlar" ve iddialarýna bakýlýrsa Daðlýlarýn elçilerine Çar þöyle cevap vermiþti: "Bunun üzerine IV. Ývan onlara Pyatigorsk topraklarýyla birlikte ebediyen Rusya tebaalarý olarak kabul edildiklerini ilan etti." Yazarlarýn iddiasýna göre, Rusya hükümeti, elçilerin rica ve önerilerini titizlikle incelemiþ ve Kaberdey-Çerkes Prenslerinin isteðini kabul etmiþti, böylece onlarý tebaalarýyla birlikte Rusya uyruðuna almayý kararlaþtýrmýþtý." Söz konusu eserde ele aldýðýmýz sorunla ilgili makalede, yukarýdaki teze esas oluþturan biricik ve baþlýca delil de ilginçtir: "Büyük Prens olan Çara baðlý olan (Vassal) Derebeyleri statüsündeki Rus Uçbeyleri (prensleri) gerektiðinde kendi komutalarýndaki askerlerle birlikte savaþa katýlma koþuluyla yerel hükümetlerce haklarý korunacaktý ve Adigeler de Rusya'ya gönüllü olarak bu þartla katýlmýþlardýr." Buradaki delil, aslýnda söz oyununa dayanýr, çünkü Süzerene (Çar'a) baðlý Derebeyi ile Uçbeyi (Vassal Prensleri) kavramlarý yorum ve argümansýz olarak Adigelere empoze edilmiþtir... Oysa birçok tarihçi, 16 yy. ortalarýnda Adige elçilerinin Moskova ziyaretini tebaalýk isteme giriþimi olarak görmüyor. 20.yy. baþlarýnda Kuban Kazak tarihçisi P.P. Korolenko bu konuda þunlarý yazýyor: "Adigelerin Moskova ziyareti, Daðlýlarýn kurnazca diplomasi giriþimi miydi yoksa bu olayý kayýtlara geçiren vakayiname yazarý mý keyfi ifade kullanmýþtýr? Ama þu gerçek ki Çerkes halký Rusya tebaalýðýna girmek için kendi elçilerine bu yönde talimat ve yetki veremezdi ve bu olasýlýk sýfýrdýr. Çünkü serkeþ ve özgürlük tutkunu olan Çerkesler böyle bir þeyi isteyemezlerdi. Onlar özgürlükleri uðruna ölmeyi bile göze alan bir halk olarak, Moskova Çarý bile olsa herhangi bir yabancýnýn iradesine baðlý kalmayý kesinlikle kabul etmezlerdi.

Fakat Çerkes elçiler kurnazca Çar'a tebaalýk önermiþ olabilirler. Çarýn bunu kabul etmeyeceðini biliyorlardý, zira Rusya'nýn sýnýrlarý Çerkes arazisinden çok uzaktý, üstelik Çerkes halkýnýn da böyle bir isteði yoktu." Öte yandan þurasý açýk ki Sibok, Maþuk ve Temruk gibi prensler, kendi arazilerini ve tebaalarýný da Rusya uyruklu kabul etseler de, onlardan baðýmsýz olan diðer Adige Prenslikleri ve Derebeylikleri adýna konuþamazlardý ve bunu yapsalar da geçersiz olurdu." Böylece 16.Yüzyýla ait belge ve kaynaklar, ayrýca o dönemdeki Rus-Adige iliþkileri hakkýndaki araþtýrmalar, Çerkesya'nýn (gerek batý gerekse de doðu) Rusya'ya katýldýðýna dair tezin bilimsel açýdan asýlsýz olduðunu ortaya koymaktadýr. Son zamanlarda oluþan özel literatürde de 16.Yüzyýl Rus-Adige iliþkileri üzerine söz konusu þekilde bir yorum göremiyoruz." Rus tarihinde kalýtsal bir tutkuya dönüþen Kafkasya'ya sahip olmak fikri Çar I. Nikolay'a göre sadece iki seçenek sunuyordu. "Birincisi, Daðlý Halklarý ebediyen itaat altýna almak. Ýkinci seçenek ise itaat etmeyenleri yok etmekti." Rus Çarý'nýn basit iki cümlede özetlediði Kafkas-Rus Savaþý ve Daðlý Halklarýn Kafkasya'dan sürgünü Polovinkina'nýn eserinde derinlemesine incelenmiþ. Kafkas-Rus Savaþý'ýný cephe cephe kronolojik olarak irdeleyen yazar, büyük dünya devletlerinin Kafkasya üzerindeki siyasi oyunlarýný göz önüne sermekten de geri kalmamýþ. Yazarýn 300 yýl süren Kafkas-Rus Savaþý ile ilgili tahlili þöyle; "Adigelerin, vatanýn baðýmsýzlýðý ve özgürlük için verdikleri uzun ve kahramanca savaþ, gerçekten de halkýn tamamýnýn davasýydý. Oldukça iyi donatýlmýþ düzenli Rus ordusuna karþý bunca uzun süre direnebilmelerinin tek açýklamasý vardýr; onlar için özgür yaþamaktan daha deðerli hiçbir þey yoktu. Özgürlükse vatanýn ta kendisiydi ve bu nedenle Çerkes halký, savaþlarýnda ender

kf


neredeyse yarýsý yolda ölmüþtür. Ayrýca gemi kazalarý ve gemilerin batmasý sonucunda çok sayýda Çerkes Karadeniz sularýna gömülmüþtür." Eser geniþ kaynakçasý ile tüm Kafkas tarihi literatürü yanýnda Rus Devlet Arþivleri'nin de baþarýlý bir taramasý olarak dikkat çekiyor. Daha önce çevirilerini okuma þansý bulduðumuz J.Bell, L.Y.Luyle, A.Spencer, Longworth, T.D'Marigny gibi Avrupalý yazarlar dýþýnda A.V. Fadayew, L.Ý.Lavrov, V.D.Kudaþev gibi Rus ve A.Misostov, Ç.E.Kardenov, R.Trakho, A.D. Paneþ, Þ.D.Ýnal Ýpa gibi Kafkasyalý tarihçilerin eserlerinden de alýntýlar yapan yazarýn özellikle Kafkas-Rus Savaþý ve Çerkes Sürgünü gibi önemli konularý irdelerken gösterdiði nesnel yaklaþým, konularla ilgili varolan müspet ve menfii tüm tezleri göz önüne serdikten sonra bilimsel sonuçlara varmasý eserin akademik deðerini arttýrdýðý gibi Kafkas literatürü için de büyük bir kazaným saðlýyor. Çalýþmasý boyunca bilimselliði elden býrakmayan yazar Polovinkina belki de kitaba verdiði isimle tüm dünyaya insanlýk onuru adýna bir mesaj veriyor. Uzun yýllar boyunca üzerinde çalýþtýðý Kafkas Tarihi, uzun yýllar gözlemleme þansý bulduðu Adigeler'in yaþadýklarý, Ukraynalý yazarýn kalbinde büyük bir yara açmýþ olacak ki bu acý kendini kitabýn ismine kadar taþýmýþ.

Tamara V. Polovinkina

görülen kahramanlýklar göstermiþtir."

kf

Rusya Federasyonu'nun 2014 Kýþ Olimpiyatlarýna aday gösterdiði Kafkas-Rus Savaþlarýnýn son cephesi SoçiKbaada (Krasnaya Polyana)'nýn 21 Mayýs 1864'te düþmesiyle Rusya, Kafkasyalý'lara Kuban'ýn yukarýsýndaki bataklýklara ya da Osmanlý'ya gitmekten baþka seçenek býrakmamýþtý. Kafkasyalýlar Rusya, Osmanlý ve Ýngiltere'nin danýþýklý dövüþü ile medeni dünyanýn gözleri önünde feci bir vahþet ve yýkýmla baþbaþa býrakýldý. Polovinkina'nýn konuyla ilgili yorumu þöyle; "Rusya-Kafkasya Savaþý ve ardýndan Adigelerin vatandan sürülmesi tam bir milli facia olup tarihin en korkunç katliam sayfalarýndan biridir. Bunun sonuç ve etkileri bugünde kendini göstermekte olup her zaman hissedilecektir. Sürgün sonucunda Çerkesya'nýn yerli halkýnýn neredeyse tamamý Kafkasya dýþýna atýldý. Üstelik bu vahþet sýrasýnda Daðlýlarýn yaklaþýk yarýsý yaþamýný kaybetti. Vatan topraklarýnda ise Adigelerin nüfusu sadece %10 kaldý. Öte yandan Daðlýlarýn facialarý kýyýda bitmiyordu ve deniz yolculuðu yeni felaketlere, akýl almaz facialara neden oluyordu. Saðlýksýz þartlarda gemilerle hayvanlar gibi taþýnan insanlarýn arasýnda ölüm oraný had safhadaydý. Týka basa dolu teknelerde havasýzlýk ve kirlilikten, açlýk ve susuzluktan, salgýn hastalýklardan dolayý Daðlýlarýn

Ne acýdýr ki gönül yarasýnýn bedelini Lazerevski Müzesi'ndeki müdürlük görevinden alýnarak ödedi Polovinkina. Kendisine yapýlan tüm yýldýrma politikasýna raðmen onurlu bir hayat mücadelesi veren yazar hala Lazerevski Etnoðrafya Müzesi'nde araþtýrmacý olarak küçük bir odada Kafkas tarihi araþtýrmalarýna devam ediyor. 2006'da yayýnlanan Soçi tarihini anlatan son eseri "Soçinskoye Priçernomorye" yazarýn yýlmadan gerçekleri yazmaya devam edeceðinin en son kanýtý olarak karþýmýza çýkýyor. Onun bu duyarlýlýðý ister istemez özeleþtiri yapmak isteði uyandýrýyor kitabý okuyan Kafkasyalýlarýn içinde. Lazarevski Etnoðrafya Müzesi'nde müdürken yaptýðý çalýþmalar neticesinde oluþturduðu Adige Tarihi Salonu'nu gezdirirken bir cam ekrandaki kaþýklarý gösterip Ruslara kaþýklarýný bile vermek istemeyen Þapsuðlar'dan onlarý alabilmek için tam 6 sene uðraþtýðýný anlatýyor heyecanla. Diðer bir bölmedeki geleneksel Adige kýyafetlerinin gösterirken oradaki Adige Saye'nin kumaþýný özellikle Lazerevski'deki denizin renginde seçtiðini anlatýyor mutlulukla. Ondaki Kafkasya sevgisi onur verdiði kadar da bir kalp sýzýsý býrakýyor insanýn içinde. Kafkasyalý olan herkesin mutlaka edinmesi gereken bir kitap "Çerkesya Gönül Yaram". Yazarýn takdire þayan iradesi ve cesareti yanýnda en azýndan "Özgür Çerkesya'yý Savunanlarýn Anýsýna" atalarýmýza ithaf edildiði için basit bir teþekkürü çoktan hak ediyor.


55

Çetin Öner Özellikle Çeçenistan konusunda izledikleri politika ve son zamanlarda gündeme düþen DÇB açýklamalarýyla zaman zaman aðýr eleþtirilere maruz kalan Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun önde gelen isimlerinden Çetin Öner’le Çeçenistan’ý, Abhazya’yý, diasporayý ve geleceði konuþtuk.

YEMUZ HALUK ÖZCAN

Ç

etin Öner ismi Türk edebiyatý ve sinema-televizyon tarihi açýsýndan önemli bir yere sahip. Bunun yanýnda kimilerinin haberdar olmadýðý bir Kafkasyalý kimliðiniz var. Son zamanlarda popüler olan kimlik tartýþmalarýný da göz önünde bulundurarak siz kendinizi nasýl tanýmlýyorsunuz? Þimdi kimlik ve kiþilik sorunu direk dille ilgili bir þeydir. Dil ve kültür. Aidiyet duygusu içinde yaþadýðýn toplumun binlerce yýldýr süregelen nehrin içinde tanýmlayabilir insan kendini. Kimlik sorunu evvela düþünce ve dille baþlar. Düþüncenin aracý dildir çünkü. O yüzden Kafkas dili ve felsefesi dünyaya egemen olsa savaþlar biter diyorum. Üstelik de yeryüzünün en savaþkan halklarýdýr bunlar. Kimlik, hangi dili konuþuyorsan O'sun lafý var ya doðrudur. 500 kiþi bir dili konuþuyor, býrak konuþsun. Çünkü onunla felsefe yaptý onunla geliþti, kiþilik ve kimlik buldu. Bir yanýmýz eksik kalýr. Ben ana dilimi unuttum. 91 yýlýnda Abhaz-Gürcü savaþýndan sonra yeniden öðrenmeye çalýþtým. Þimdi %70-80 konuþuyor %80-90 da anlýyorum. Anladýðým anda da hayata bakýþým, dünyaya, dünyadaki sorunlara, aileme, akrabalarýma, ýrkdaþlarýma, insanlýða bakýþým farklýlaþtý. Niye farklýlaþtý, çok mu yanlýþ yoldaydým, hayýr deðildim. Çünkü Türkçe eðitim gördüm. Ben 5 yaþýmda halama gönderildim, Türkçe öðretildi bana ve ilkokul 2'den baþladým, 10 yaþýnda ilkokulu bitirdim. Bunun dýþýnda Türkçe'yi Türklerden daha iyi konuþan ve yazabilen bir insaným. Ama bu süreçte bir tarafým geliþirken öbür taraf giderek ivme kaybetmeye baþladý. Bir Türk olmak, bir Çerkes olmak, Rus olmak önemli midir? Evet önemlidir. Ýnsan çift kiþilikli olamaz. Kiþilik ve kimlik odur zaten. Ya biraz Türk, Biraz Rus, biraz da Çerkes'im falan olmaz. Ama bir insan evrensel türü kavrayabilecek, üç beþ dili konuþabilen bir entelektüel olabilir. Ama yine de bir dil bir halkýn genlerine, fizyolojisine

iþlemiþ bir kavramdýr. Sadece muhabbet etmek, güzel romanlar, þiirler yazmak, güzel konuþmak deðil. O dilin getirdiði bir Aura'yla halk tanýmlanýr. Peki anavatanýyla etkileþim içinde olmayan halklar için dilini, kültürünü korumak mümkün müdür? Bizim bilgi kaynaðýmýz Kafkasyadýr. Asimilasyona karþý diaspora Kafkasya'yla baðlarýný geliþtirmeli. Kastettiðim þey doðal baðlar: tatil, ev, yerleþim... Yeltsin döneminde ortaya konulan anavatana dönüþ hayata geçirilmeli. Bugün geri dönen birinin Rusya Federasyonu'nun istediði bir yerine yerleþmeye hakký olmalý. Bu, Çeçenistan çeliþkisine de katký saðlayacaktýr. Bizler bu savaþta taraf olup müdahil olmalýyýz. Çeçenistan sorunu beyindeki bir ur gibi...500 sene beraber yaþadýk hâlbuki. Rus düþmanlýðýna girersek savaþ alanýna döner Kafkasya. Diyalogla çözmek lazým problemleri. Bu denklemde kimse tamamen haklý deðil. Konuþmadan, tartýþmadan nasýl anlaþýlabilir ki? Bakýn bugün Kürt sorununda en ufak bir geliþme yok. Çeçenistan'daki mevcut problemi diasporadaki bir Çerkes olarak nasýl algýlýyorsunuz? Çeçenistan sorunu sadece Çeçenler'le Ruslar'ýn arasýnda çözülebilecek bir sorun deðil. Çeçenistan sorununun tanýmý ve bugünkü de facto durum insani bir durum deðil. Yani Çeçenistan doðu petrol hatlarýn üzerinde yüzyýllardýr var olan bir ülke. Þimdi Çeçenistan'ýn politik söylemleri ve çaresizlikten baþvurduklarý silahlý mücadele çözümü çözeceðine daha da karmaþýk hale getirir. Köþeye sýkýþtýrýlmýþ bir insan en sonunda kendini sokar öldürür. Gayet insani bir tavýrdýr o. Bir de Çeçenistan gerçeðiyle sanal tanýmý sadece Türkiye'de deðil bütün Avrupa'da da farklý. Ve bu taným ne yazýk ki olumlu deðil benim tespit ettiðim kadarýyla. Ben yýllar önce Cem Özdemir aracýlýðýyla Kafkasya sorununu,

kf


56

Sabahleyin saat altý buçukta o kentteki dernek baþkanýmýz geldi ve beni uyandýrdý. Geldi dedi ki: Çetin abi felaket. Çeçenler tiyatroyu bastý ve þu kadar insan öldü. O gün terk ettim Almanya'yý.

kültürünü ve tarihini ve Çeçenistan sorunu üzerine konuþmaya davet edildim Almanya'ya. Birkaç gün süren ve Alman aðýrlýklý 200-300 kiþilik bir gruba hitabettim. Çeçenlerin terörist olduðu þeklinde bir bakýþ açýlarý vardý onlarýn. Konuþmamda Osmanlý tarihiÇerkesler ve Çerkes-Osmanlý ve Çerkes-Türkiye cumhuriyeti iliþkilerine de deðindim. Son iki ay önce yine gittim ve yine özel bir yerde aristokrat üst düzey Alman aðýrlýklý entelektüellere de konuþma yaptým. Bir çok örnek vererek Avrupalýlar'ýn hepsini çifte standart uygulamakla eleþtirdim ve bir maç oynanýyormuþçasýna alkýþ aldým ama ne var ki onlarýn bakýþ açýsýnýn köklü olarak deðiþtiði kanýsýnda deðildim... Körfez Savaþý'nda denizdeki zifte bulanmýþ martýyý dünyanýn bütün kanallarý göstermiþ ve büyük üzüntü yaratmýþtý hayvansevenler , doða koruyucularý dünyanýn her yerinde tepki gösterdi bu savaþa. Denizin kirlenmesi tabi önemlidir. Bir canlýnýn varlýðýnýn yok olmasý hüzün verici ve dramatiktir. Beni de derinden etkilemiþtir. Ama, o hayvana ve doðaya gösterdiðiniz ilginin milyonda birini Çeçenistan'a göstermiyorsunuz artý tanýmýyorsunuz ve ilgilenmiyorsunuz dedim. Böyle bir halk yok gibi davranýyorsunuz. Aborjinler gibi 300 kiþilik bir grubu el üstünde tutup onlarýn kültürünü geliþtiriyorsunuz ama Kafkasoik halklarýn en baþýnda gelen Çeçenler' e yeterli ilgiyi göstermiyorsunuz diye fýrça attým. Çeçenistan üzerine bina ettim konuþmamý ve onlarýn duyarsýzlýklarýyla çifte standartlý yaklaþýmlarýnýn altýný kalýn çizgilerle çizdim. Ve gerçekten bir sürü entelektüel ve aydýndan büyük ilgi gördüm. Fakat ilk gidiþimde çok talihsiz bir olay yaþandý ve bunun üstüne tüy dikti. Konuþma bitti yemekler yendi ve o gece otele gittim yattým. Sabahleyin saat altý buçukta o kentteki dernek baþkanýmýz geldi ve beni uyandýrdý. Geldi dedi ki: Çetin abi felaket. Çeçenler tiyatroyu bastý ve þu kadar insan öldü. O gün terk ettim Almanya'yý. Çünkü ertesi gün yine büyük bir toplantý yapýlabilirdi ve sigaya çekilebilirdim. Bu kiþisel yanýt vermemekten kaynaklanan bir hüzün ve tepki deðildi doðrusu. Yani ne kadar zamanlamayý iyi ayarladýlar ki büyük bir entelektüel kitleyi tam ikna etmiþken ertesi gün gazeteyi açan haberleri dinleyen her Alman býrak ya bunlarý demiþtir. Bu bana hüzün verdi. Diyeceksiniz ki ne yapalým, ne yapsýnlar? Bu durum bizleri çözüm arayýþýndan uzaklaþtýrmalý mý yoksa saflarýmýzý, tarafýmýzý mý sorgulatmalý? Þimdi biz Çeçenistan sorununda birey olarak da dernek olarak da federasyon olarak da tarafýz. Bunu asla inkâr edemeyiz. Fakat çözüm meselesinde, uzlaþý meselesinde, barýþ meselesinde çok büyük bir gücümüz yok diasporadaki Çerkesler adýna. Burada yürüyüþler kf

yapýldý biliyorsunuz Abhaz-Gürcü savaþýnda. Bunlara, Çeçenistan sorununa devamlý deðiniyoruz dergilerde ve savaþýn bitmesi ve uzlaþýnýn saðlanmasý için devamlý da saldýrýyoruz bir nevi. Ama bu uzlaþý Türkiye Rusya ve Çeçenistan'ýn arasýndaki bir iþbirliðinden kaynaklanamayacak ne yazýk ki. Rusya, Türkiye'yle tarihinde hiç olmadýðý kadar sýcak iliþkiler içerisinde. Bu Türkiye adýna çok büyük bir geliþme. Ama

Türkiye'de ve Çeçenistan'da yaþayan Kafkasoik halklar adýna da büyük bir gerileme. Yani artýk Çeçenistan'da yaþanan olaylarda Türkiye Cumhuriyeti Çeçenistan'dan yana olamaz, olmuyor ne yazýk ki. Belli bir grup, daha açýkça söylemek gerekirse Ýslami bir kesim, onlar elbette ki taraf oluyorlar. Þimdi bu tarafýn tahlili de yapýlamaz. Çeçenistan sorunu bence dinsel olmaktan çok ulusal bir direniþ olsaydý, ki tarihi deðiþtiremeyiz geçmiþ geçmiþtir, büyük bir ivme kazanýrdý. Kim ne derse desin 21. yy'daki savaþlar sadece ekonomik olmayacaktýr. Yeryüzündeki savaþlarýn genellikle dinsel ve fundamentalist savaþlar olacaðýnýn kokusunu alýyorum. Bu bir düþünce sistemidir, inanç


57

sistemidir. Haklý mýdýr haksýz mýdýr, bu ta Arap yarýmadasýnda ilk kitabýn iniþiyle baþlayan ve bu güne kadar süren bir intikam duygusu, bir karþý inanç güdüsü ne yazýk ki 21 yy da yine de sürmektedir. Çeçenistan Savaþý'nýn bir baðýmsýzlýk mücadelesinden çok dinsel bir savaþa dönüþtüðünü mü söylüyorsunuz?

Bunu ister Çeçenler dönüþtürüyor efekti yaratsýn dünyada, isterse Avrupalýlar ve Çeçen karþýtlarý buna sýðýndýklarý anda biz 1-0 maðlubuz. Sýðýnmalarýný saðlamamak lazým. Yani benim Çeçenistan sorununda gördüðüm temel nokta ulusal ekonomik bir baðýmsýzlýk mücadelesi niteliðinden çok herkesin görmek istediði gibi bir tablo olduðu için dinsel terör ne yazýk ki daha kötüye götürecek iþi. Beslan olaylarý ne peki? Evet, önünde sonunda þu ekonomik savaþlarýn temeli de dinseldir, inanç sisteminden kaynaklanýr. HýristiyanMüslüman dünyasý... Bu gizli bir mücadelenin en önemli kanalýdýr, dünyada sadece Türkiye, Kafkasya, Rusya'da deðil. Ýnanmak, bir inanç sistemine tabi olmak bir özgürlüktür inananlar için. Bir dünya

Þimdi biz Çeçenistan sorununda birey olarak da dernek olarak da federasyon olarak da tarafýz. Bunu asla inkâr edemeyiz. Fakat çözüm meselesinde, uzlaþý meselesinde, barýþ meselesinde çok büyük bir gücümüz yok diasporadaki Çerkesler adýna. görüþüdür, bir yaþam biçimidir. Giysilerinden, dinsel dillerine kadar bu özgürlüðü yeryüzündeki her halk kullanabilir. Yani Ýslam dinini mensuplarý Kuran-ý Kerim'i Arapça okumaya ve söylemeye mecburdur. Türkiye'de henüz Türkçe okunmuyor, dünyada da öyle. Bu çok önemli bir kültürün vazgeçilmez de bir parçasýdýr. Yani Kur'an Arapça okunacak namazda dendiði zaman bu bir tanrý buyruðudur, peygamberin emridir, bundan geri dönüþ yoktur. Ama bu þunu da içerir. Hangi dili konuþuyorsan O'sun. Benim için dinsel, ulusal bütün bu mücadelenin ve sýkýntýlarýn temelinde yatan ve en tehlikeli olacak olan þey þudur; Dünya monokrom bir dünya haline gidiyor. Bunu da saðlayan bir tek öðe vardýr: dildir. Bütün dünya Ýngilizce konuþmaya baþlýyor. Görüyorsunuz Ýngiliz dilinin ne kadar yaygýnlaþtýðýný. Bu da bir emperyalizmdir aslýnda; dil emperyalizmi. Anadilini unutan insan artýk o halkýn mensubu deðildir. Çünkü dil sade bir konuþma aracý deðildir. Dil, bir düþünme aracýdýr, bir kiþiliðin oluþumudur, bir felsefe yapabilme ve düþünebilme yetilerini anadilinde geliþtirir bütün insanlar. Anadilinden baþka dillerde de geliþtirebilir mi, geliþtirir. Ama onu anadilinin üstüne koyarak geliþtirebilir. Yoksa yabancýlaþma baþlar. Þimdi Dünya'da bu büyük güçler istedikleri zaman savaþý dinsel, istedikleri zaman ulusal, istedikleri zaman doðru, yanlýþ, baðýmsýzlýk savaþý, terörizm olarak tanýmlýyorlar. Bunlarýn netleþmesi kýsa vadede mümkün deðil. Biz þimdi bir Çeçen konferansý yapsak, Çeçenistan sorununu tarihinde bugüne kadar tartýþsak bile ne Avrupa ne Amerika ne Rusya katiyen inanmayacaklar. Ýçinde bulunduðumuz zamanda ulusal sorunlar da uluslararasý platformlarda çözülüyor artýk. Ben yaptým oldu artýk olmuyor. Bunun için de çok iyi politikacýlar, çok iyi stratejistler, çok iyi konuþmacýlar, entelektüel savaþçýlar gerekiyor bize. Kimin haklý kimin haksýz olduðunu belgeleriye ispat edecek halklar gerekiyor: Çeçenler, Kabardeyler, Kalmuklar, kim olursa olsun... Bu mücadelenin göbeðine de bir tek þeyi oturtmak gerekiyor: Anadil.

Bu konuda da pek baþarýlý sayýlmayýz galiba… Kafkasya'daki kardeþlerimiz, gençler yüzde doksaný sokakta Rusça konuþuyor. Bir halký yok etmek istiyorsanýz önce dilini alacaksýnýz. Dilini egemenlik altýna aldýðýnýzda, tarihini de ekonomisini de felsefesini de kiþiliðini de elinize geçirirsiniz. Bu aslýnda kültürel bir savaþtýr. Bir varolma savaþýdýr. Dünya artýk yeryüzündeki insanlara yetmiyor. Hýzla kirletiliyor, hýzla savaþlar baþlatýlýyor. Dünya barýþa doðru deðil hep savaþa doðru gidiyor. Arap yarýmadasý yüzyýllardýr kf


0058

yazýk ki sadece ulusal ve ekonomik deðildir, onlarýnki de dinseldir. Din bu kadar tehlikeli midir? Hayýr din bu kadar tehlikeli deðildir. Çünkü din bireysel bir inanç sistemidir, kendinden sorumludur. Emperyalist kültürün yaygýnlaþmasý için evvela az geliþmiþ ülkelerin dilleri yok ediyorlar sonra da hadi gel kardeþ olalým diyorlar. Bunlarýn hepsi girift kýsa vade de çözülecek þeyler deðildir. Dünya'da þu anda geliþen ve dünya egemenliðini ele geçiren Amerika falan artýk ikincildir. Kuzey ülkeleri yeni bir dünya kuruyorlar ve bana sorarsanýz lideri Rusya'dýr. Onun için evvela Rusya topraklarýnda sorun istemiyorlar sonra bütün Kafkasya'da istemiyorlar ama onlarýn istememesi tarihin akýþýný deðiþtirmez.

Çeçenistan sorununun çözümünde Türkiye-Rusya ve Çeçenistan'ýn olmasý gerektiðini belirttiniz. Peki, çözüm aþamasýnda Rusya'da ve diasporadaki Kafkasyalýlarýn yeri nedir?

Fotoðraf: Mia Foster

Kafkas kültürü toplumsal olarak, felesefi olarak, ekonomik ve insani olarak da þu anda bütün dinlerin üstünde ve ötesindedir. Bu kadar iddialýyým. Dinler yokken bizler binlerce yýldýr Xabze yöntemleriyle yaþadýk, var olduk ve örnek olduk bütün dünyaya.

savaþýyor, Kafkas Savaþý 300 yýldýr sürüyor. Amerika bir halký toptan yok etti ve ülke kurdu. Ýngilizler, Fransýzlar hatta Osmanlýlar tarih boyunca yaptýðý þeyler baðýþlanýr þeyler deðil.

KISA KISA

kf

Bugün her haber Çeçenler'in aleyhinedir. Bir tane olumlu haber çýkmýyor. Ama bir martýnýn ne kadar kirlendiði gündeme getiriliyor ve doða koruyucularý protesto yapýyor. Siz denizlerdeki nükleer denemeleri evvela halledin. Bu teferruatta ciddi, esasta müsamahakâr olmaktýr. Esasta ciddi olacaksýnýz asýl. Çeçen sorunu Çeçenler olmadan çözülemez, ama sadece Çeçenlerle de çözülemez. Bu sorun Kafkasya'nýn bir sorunudur. Savaþla çözülebilecek aþamadan geçti artýk. Ama savaþ imparatorlarý olan ülkeler özellikle savaþla çözülmesin istiyorlar. Sürekli savaþ halinde teyakkuz durumunda yaþasýn o fukara halk. Bu hem uluslar arasý hem de bölgesel birer sorundur. Önce bölgesel olarak halledilmesi lazým. Bölgesel olarak çözümü Türkiye, Rusya, Çeçenistan, Arap yarýmadasý olmadan mümkün deðil. Bu o kadar büyük bir sorun ki çok önemli taraflar vardýr. Avrupa ülkelerinin bakýþý ne

Kraldan Çok Kralcýlýk...Anayurdunu kaybetmiþ insanýn yurt sevgisi diðerlerine göre daha güçlüdür. Bir yurdu kaybetmenin acýsýný Çerkesler bilir. Yeni vatanlarýnda da yurda baðlýlýðýn en önemli örneði hatta çimentosu olmuþlardýr. Çerkesler seçkin bir halk, "kavm-i necip" tir. Bu söylediklerim ýrkçýlýk deðil. Ýnanmayan tarihi, dili inceler. Bunu anlamak için sadece Hitit dili yeterlidir. Ýstihbarattaki Çerkesler...Bir devletin omurgasý istihbarattýr ve Çerkesler bu ülkede omurga görevini üstlenmiþlerdir. Bizler kellesini ortaya koyan insanlarýz. MHP'liler baksýnlar þu anda bile istihbaratta Çerkesler etkin rol oynuyorlar. Kültür Savaþlarý... Bu savaþ beyaz ýrkýn temsilciliði savaþýdýr. Amerikalýlar zenciye negro, beyaza caucasian derler. Hz.Ýbrahim'i incelesinler, beyaz sarý ve mavinin sembolüdür. Bu konuda en iddialý olanlar Yahudilerdir. Çerkesleri severler ama bir yandan da canlarý sýkýlýr.

Henüz çok örgütlü bir mücadele yok Kafkasya'da ve diasporada. Bunlar derneklerle falan olmaz. Kültürel altyapýyý kurar, dilin kullanýmýný saðlar, yýpranmasýný önler. Gelenekler, on bin yýllýk bir xabze geleneði öyle 21.yy da 2-3 yýllýk bir tartýþma ve savaþla deðiþmez. Kafkasoik halklar için bunlar genlerimize iþlemiþ bir yaþama biçimidir bizim için. Ama mesele gelip ekonomiyle dinselliðin dinsellikle ulusallýðýn karýþtýrýldýðý bir kargaþayý yaþýyoruz ve ne yazýk ki ve dünya bizden yana deðil. Artý dünyadaki savaþlarda da dünyaya umut veren ve yeni bir dünya ve hayat kuracak güçler desteklenmedi hiçbir zaman. Tam tersi oldu hep. Oysa bütün dünyanýn Kafkas kültürünü öðrenmesiyle çözülebilecek bir sorundur bu. Çünkü bizi tanýmýyorlar. Çeçenleri de tanýmýyorlar, Adigeleri de o coðrafyadakileri de... Kafkas kültürü toplumsal olarak, felesefi olarak, ekonomik ve insani olarak da þu anda bütün dinlerin üstünde ve ötesindedir. Bu kadar iddialýyým. Dinler yokken bizler binlerce yýldýr xabze yöntemleriyle yaþadýk, var olduk ve örnek olduk bütün dünyaya. Barýþçýllýðýmýzla, insancýllýðýmýzla, savaþçýlýðýmýzla güzelliðimizle, çalýþkanlýðýmýzla dürüstlüðümüzle cesaretimizle örnek olduk. Ama bunlar dezaktüel olmuþ kavramlar gibi deðerlendiriliyor dünyada. Çok savaþçýysanýz gidin ölün. Hayýr biz ölmek için savaþmak, savaþmak için ölmek istemiyoruz. Kafkas kültürü ve felsefesi, diliyle tarihiyle,

Devletçilik ve Kültürel Haklar...Bizde gelenek devlet yönetimi gibidir. Ölçü yaþ ve bilgeliktir. Disiplinimiz ve hiyerarþik sisteme yatkýnlýðýmýz sayesinde baþarýlý olmaya müsaitiz. Kafkasoikler anaerkildir, kadýna en çok saygý duyan halktýr. Çerkeslerde talep etmek ayýptýr. Çerkes kültürü verme üzerine kuruludur. Bir Çerkes çýkýp da "bana ekmek verin" diyemez. Çerkeslere yönelik yazýlar...Ýnternet’te takip ediyorum. MHP'li gençler Çerkeslere yönelik çirkin þeyler yazýyorlar. Bunlar tamamen yanlýþ ve provokasyona yönelik. Onlar önce kendilerine baksýnlar. Türk-Osmanlý tarihine baktýklarýnda Çerkeslerin her dönemde yararlarýný görürler. Hain Ethem söylemi de yanlýþtýr. Þayet 5 isyanýn 1'i bastýrýlamasa cumhuriyet kurulamayabilirdi. Gerilla savaþý bir iþgale karþý yapýlýrsa mutlaka kazanýlýr. Bakýnýz Vietnam ve Kafkas Savaþlarý. O Çerkesler için ileri geri konuþanlar tarihlerini okusunlar. Kahramanlarý oranlarsak çoðunlukta olduðumuz görülür. Bu kadar net konuþuyorum çünkü Osmanlý tarihini, Cumhuriyet tarihini, kendi tarihimi biliyorum.


59

Hattiler-Hititlerden baþlayarak incelensin dünyadaki devlet sistemleri deðiþir. Barýþ dostluk iþbirliði kardeþlik sistemidir bu. Daha Hýristiyanlýk, Musevilik, Ýsevilik yokken binlerce yýl dünyaya örnek olmuþ kalýntýlarýmýz belgelerimiz yaptýðýmýz iþler var. ÝÖ 10 bin yýllýk bir takýyý bugün Picasso zor çizer. Kafkas þovenizmi deðildir bu benim yaptýðým. Öðrendikçe okudukça tartýþtýkça gördükçe dünyanýn kurtuluþunun Kafkas felsefesiyle olacaðýna inanýyorum. Teknoloji çok geliþti teknoloji her þeyi çözer. Teknoloji sadece bir iþe yarar 21. yy'da: savaþmaya. Ýnsanoðlu barýþý düþünmediði ve egemen kýlmadýðý sürece bugün Çeçenistan'da, yarýn Afrika Angola'da, Arap Yarýmadasýnda olduðu gibi... Bir toplumsal barýþ, iki dinsel hoþgörü ve karþýsýndakinin inanç sitemine saygý, üç savaþýn bitmesi... Masaya gelmeyen her insan alçaktýr. Ben Çeçen sorunun çözümünde de güveniyorum bu savýma. 10 bin yýldýr yaþýyor, hayýr bir kere kabul etmiyoruz. O dinsel olarak bakabilir, felsefik, ekonomik olarak. Ben salt öyle bakamam. Ben bir kafkasoik olarak, bir insan olarak öyle bakamam. Bak biz haklý çýkýyoruz 68 kuþaðý olarak. Hepimiz çok dayaklar yedik bu Amerika'ya karþý olmakla. Bugün bütün dünya Amerika'ya karþý, ama biz ödedik bunun bedelini. Çünkü silah üreten bunu satmak, kullanmak zorunda. Silahsýzlanma konferansý defalarca yapýldý. Ben çocukken Demokrat parti zamanýnda bu konferanslarý hayal meyal hatýrlýyorum. Ýnsan ne kadar içten samimi olabildiklerini birey olarak düþündüðü gün ilk adým atýlmýþtýr. Bunu ülkelere ve kýtalara da yayýnca gelecek güzel olacaktýr. Ýnsanoðlu ne düþüncede ne eylemde ne ekonomide geri adým atmak istemez, mutlaka ileri yürüyecektir, tarihin çarký geriye dönmez. Artýk dünya o kadar küçüldü ki Afrika'da birinin burnu kanasa bugün Ýstanbul'da, Moskova'da, Londra'da, New York'ta duyuluyor. Kimse yemiyor artýk... milenyuma girdik. Milenyum'a girdiðimizden beri devamlý düþünüyorum bu milenyum ne getirir diye. Milenyum barýþý getirmediði sürece hiçbir biçimde dünya daha doðruya gitmez. Her savaþ savaþan için haklý savaþtýr. Marksizm'de de öðretildi, haklý savaþlar, haksýz savaþlar diye. Hayýr yok öyle bir þey. Savaþa karþý olmak vardýr. Ama savaþmayýp da ne yapsýn durumda olan Çeçenler gibi halklar da olmuþtur. Bugün Ortadoðu'da da var o devletler, Afrika'da da. Ama büyük güçler silahý parayý her türlü düþünceyi egemenliði altýna alan ve istediði yayabilen büyük güçler bunu

Fotoðraf: Mia Foster

En fazla birlikte yaþadýðýmýz Rusya'dýr bizim. 500 yýl. Bunun 300 yýlý da baya olaylý. En fazla diyalog kurabileceðimiz iki üç ülke vardýr. Birincisi Rusya'dýr, hala... Ýkincisi Türkiye'dir, hala... Üçüncüsü sadece dinsel nedenlerle Arap yarýmadasý...

engellemeyi istemedikleri gibi savaþ kýþkýrtýcýlýðýný sürdüreceklerdir. Ama önce insan, insandan umudu kesersek olmaz. Önce sen ve ben, derken bu kent, Türkiye ve bütün dünya. Ýnsanoðlunun geldiði entelektüel düzey olarak bu savaþlarýn 21. yy'ýn ilk döneminde mutlaka çözüleceðine inanýyorum, çünkü insanoðlu bu kadar aptal olamaz. Dünyayý yok ederek yaþayamayýz. Bugün nükleer silahlarýn dörtte biri kullanýlsa dünya yok olur, bunun da hiçbir gerekçesi yoktur. Diyalog, kültürlerarasý iliþkiler, halklar arasý iliþkiler, dinler arasý... En fazla birlikte yaþadýðýmýz Rusya'dýr bizim. 500 yýl. Bunun 300 yýlý da baya olaylý. En fazla diyalog kurabileceðimiz iki üç ülke vardýr. Birincisi Rusya'dýr, hala. Ýkincisi Türkiye'dir, hala. Üçüncüsü sadece dinsel nedenlerle Arap yarýmadasý. Avrupa, Amerika ve uzak doðuyla Japon gibi kalýyoruz karþýlýklý olarak. Tanýþtýkça belki daha iyi þeyler yapacaðýz ama þu an elimizdeki olanaklarý sonuna kadar barýþ için, kültür için, açlýðýn yok olmasý için birey olarak düþünmeli ve katký saðlanmalýdýr. Vakit ayýrdýðýnýz için teþekkür ederiz...

Ýsteyen herkesle de tartýþýrým. Çerkesler bu ülkenin "asal kurucularý" dýr. Anadil...Çerkesce baþkalarý için çok zor bir dil. Ses dilidir, heceler önemlidir. Çerkesce bilen biri diðer dilleri kolaylýkla öðrenir. Hatta diyebilirim ki Çerkesce dünyanýn ilk dillerindendir. Çerkes dilinin gizemi çözülse insanlýk aþama kaydeder. Dilini, ýrkýný inkâr eden, zaten insan deðildir. Irkýna göre yargýlamak doðru deðil pek tabi. Fazla dilin zararý deðil yararý var. Dünya bugün pek az dile endeksleniyor ama yine de Kafkas dili dünya durdukça duracaktýr, yeter ki diaspora anadilini öðrensin. Kitap...Daðlara Yazýlýdýr’dan sonra devam niteliðinde gelecek olan; Ovadaki Kartallar. Bakýnýz en iyi Türkçe Çukurova'dadýr. Yabancý sözcük yok. Orda konuþulan dili çok az edebiyatçý bilir. Halbuki gidip öðrenmeleri lazým. Orhan Kemal, Ali Püsküllüoðlu, Yaþar Kemal, Yýlmaz Güney bunlar rastlantý deðil. Persona Nan Grata. 68'li yýllarý anlatýyor. Çok ayartýcý bir dönem. Bir yol hikayesi. 12 Eylül kaçýþ öyküsü. Kendimi yargýladýðým yýllar. O buhrandan beni

kf

Gürcü-Abhaz Savaþý kurtardý diyebilirim. Abhazya Sorunu...Dünya Hýristiyan Gürcüleri destekliyor. Hâlbuki Abhaz-Gürcü Savaþý gereksiz yere çýkartýldý. Çözümü de aslýnda Çeçenistan'la baðýntýlý. Bugün Abazalar sorunlarýný, çözümlerini anlatacak platform bulamýyor. Bu iþ için politikacýlardan çok sanatçýlar, kültür adamlarý iþe entegre olmalý. Çünkü sanatýn vataný yoktur, insanlýðýn ortak kültürüdür. Bir þekilde dialog baþlatýlmalýdýr. Bu dünya hepimize yeter. Rus halký uygar bir halktýr. Turgenyev'in, Dostoyevski'nin ülkesidir. Edebiyat, sinema Gürcülerde müthiþ bir seviyede. Abhazlarda yok bunlar. Bunu yapabilmek lazým. Þu bilinmelidir ki savaþý savunan herkes alçaktýr. Putin ve Barýþ...Liderlere deðil halka güveniyorum. Zira en zeki en tehlikeli liderdir bugün Putin. Özgürlük dediðiniz þey ise ekonomiktir. Önümüzdeki yüzyýl Çin-Rusya-Amerika mücadelesi olacak. Çözüm...Kafkasya bir tek turizmle yýrtabilir. Dünya sinemasý gelebilir. Kafkasyayý tanýtan filmler yapýlmalý. Belgeseller filmler çoðaltýlmalý.


Göç Hikayeleri Bir Ýade-i Ýtibar göçü...

Bu hikaye yurdundan edilmiþ bir ailenin yeni yerleþtiði topraklarda, eski saygýsýný kazanabilmek için yeni bir göçü göze almasýný anlatýyor.... O yüzden bir iade-i itibar göçü...

AYÇA ÖRER

K

ayseri, Uzun Yayla'dan Ýstanbul'a uzanan bu göç hikayesinin en önemli özelliði, ille de ekonomik nedenlere dayanmýyor oluþu. Bu göçün temelinde, maddiyata yenilen hayatlarý içinde Cemil Amcanýn atalarýnýn itibarini bulamama kaygýsý yatýyor. Bir ucu Adana, bir ucu Uzun Yayla'da olan saygýn bir ailenin oðlu olan Cemil Amca, bu kaygýyý duyar duymaz, köyden ayrýlma kararý almýþ. Denkleri hazýrlamýþ, Kayseri'yi geride býrakmýþ; önce Kumkapý, sonra Gebze, sonra Bomonti ve nihayet Pendik'te süren bir hayata adým atmýþ. Cemil Amca'nýn cesaretiyle þekillenen ailenin bir ucu þu anda Amerika'da. Kýz kardeþlerinin okuyup meslek sahibi olmasýna ön ayak olan Cemil Amca, onlara sunduðu yeni bir hayatla övünmeyecek kadar da mütevazi. "Göç elbette hayatýmýzý deðiþtirdi, daha iyi oldu" demekle yetiniyor sadece.. Bu göç seyrinde yalnýz kalmamýþ Cemil Amca. Eþi Cahide Teyze, "demek ki ben de beðenmiþim" dediði Cemil Amca'ya eþlik etmiþ. Gebze'de gelin geldiði evde, kayýnvalidesine sohbet ortaklýðý ederken bir dil daha öðrenmiþ. Ara sýra "Kayseri'ye gidelim" dediðini aktarýyor ama hemen sonuna, "can ne kadar çocuklardan ayrý kalmaya dayanýr ki" diye ekliyor.

kf

Çocuklarýna Kabardeyce öðretememiþler ama onlarýn þu anda Çerkes kültürüne bakýþlarý, onu sahipleniþlerinden o kadar memnunlar ki böbürlenmeden edemiyorlar; "çocuklarýmýzdan çok memnunuz." Ýþte atalarýnýn itibarini korumak için gurbete çýkan Kudeberdouko Cemil amca, Þoður Cahide teyze ve hikayeleri… Ýstanbul'a gelmeye nasýl karar verdiniz? Bizim aile Kafkasya'dan geldiðinde çok zenginmiþ. Ama köyde durumumuz bozulmuþ. Ben büyüyünce, dedelerimin geçmiþteki itibarýný düþündüm. Anladým ki ayný zenginliði bulmak mümkün deðil. Ayný durumu bulmadan ayný saygýyý görmek de çok zor. "Bizim eski durumunuzu bulmamýz imkansýz" dedim. Düþündüm taþýndým ve 1955 yýlýnda Ýstanbul'a geldim. Aslýnda tam anlamýyla maddi nedenlerle göçmediniz yani? Benim dedemin servetini bilmeyen yok. O seviyeye gelemezdim. O seviyeye ulaþmam lazýmdý ki, orada yaþayabileyim. Ailemizin bir tarafý Adana'da, bir tarafý Kayseri'deydi. Bu yüzden evlendikten birkaç sene sonra, evden habersiz Adana Ceyhan'a gittim. Dedem ben çocukken, yazýn Kayseri'ye gelir, Uzun


61

Yayla'da yayýlýr; kýþýn da çalýþanlarýyla beraber Adana Ceyhan'a gider orada kalýrdý. Oralarý da görmek istedim ama Adana'daki arazilere sahip çýkýp, koruyamadýk.

“Biz dil biliyoruz ama çocuklarýmýza öðretmedik. Ne kadar yanlýþ yaptýðýmýzý sonra anladýk. Þehirde yaþarken dili öðretmek zor. Bildikleri kadar dili köye gidip geldikleri için biliyorlar.”

Ýstanbul'a gelince hayatýnýz nasýl deðiþti? Bir kere iki kýz kardeþimi de okuttuk. Kýz kardeþlerimden birisi terzi oldu, diðeri de bankacý. Bir kýz kardeþim ise hala köyde. Yüksek tahsil yaptý kýz kardeþlerimin çocuklarý da. Çocuklarýn okumasýný çok önemsedim. Diðer kýz kardeþimin çocuklarý da Boðaziçi mezunu. Uzunyayla'dan kopmadýk, arazilerimiz kaldý, elden çýkarmadýk. Hiçbir þeyimi satmadým. Benim zoruma giden dedemin yaþantýsýný geri bulamamaktý. Oradaki saygýsýný görememekten korkuyordum.

Hiç karþýlaþmadýðýnýz bir hayata girince yabancýlýk çekmediniz mi? Kültürünüzü yaþatmak için neler yaptýnýz? Kafkas Kültür Derneði vardý o zaman. Oraya gittim. O vakitler Sultanahmet'teydi. Çerkesler pek deðiþmemiþti. Ama kültürlerini ilerletmek için de pek uðraþmýyorlardý. Herkes hayat derdine düþmüþtü. O dernek hâlâ devam ediyor. Talebelere yardým ediyor, üniversiteye giriþ kurslarýna hazýrlýyorlar.

Þehirde ilk yýllarýnýz nasýl geçti?

Eþinizle nasýl tanýþýp, nasýl evlendiniz?

Ýlk geldiðimde, hemen hemþerilerimi buldum. Kumkapý'daydýlar. Sonra iþ arama gayretine düþtüm. Bütün gayem kardeþlerimi kurtarmak, çocuklarýmý okutmaktý. Durmadan çalýþtým. Bir þirkete girdim. Orada çalýþkanlýðýmý beðendiler, Ýngiltere'ye kursa gönderdiler. Evlenmeden önce üç ay orada kaldým. Mesleðimi ilerlettim ve gözde bir eleman oldum. Ýnsan bir iþ kuruncaya kadar zorlanýyor. Ama bir kere düzen kurduktan sonra sorunlarý aþýyorsun. Kendi hemþerilerim ve Çerkesler dýþýnda pek arkadaþ edinmedim. Çerkes topluluðunda oturup sohbet ederlerse onlara da katýlýyorduk. Bekarken yalnýz kaldým ama Çerkes geleneklerini sürdürdüm.

(Cahide teyze söz alýyor.) Cemil Kayseri'ye geldiðinde burada tanýþtýk. Cemil'in bir halasý bizim sülalede evliydi. O vesileyle tanýþmýþtýk. Ben hep Cemil Aðabey diyordum. Ben 22 yaþýndaydým, Cemil Bey 29. Ýstanbul'a gelir halalarýmda kalýrdým ben, burada da görüþüp konuþmuþtuk; yazýn da köye geri dönerdim. Rahmetli kayýnvalideme, görümcelerime zaten gidip geliyordum yani. O yaz Cemil bizim köye geldiðinde, beni istemeyi kafasýna koymuþ. Eniþteme köye gidelim demiþ. Köye geldi, ben de sevindim. Akþam "düðün yapacaðým misafirime, iyi misafir edeceðim" diyorum ben de. "Deðer vereceðim misafirime". Niyetim


du. Ýmam nikahý, yani Çerkes nikahý kýyýldý. Bir minibüs dolusu köyün büyükleri geldiler. Cemil de ben de ortaya çýkmadýk. Bir yüzük takýldý. Gelenlerden biri benim nüfus cüzdanýmý istedi. Halamýn kýzýyla beraber çekilen fotoðrafýmý verdiler. O fotoðrafý gösterip Pýnarbaþý'nda nikahý kýydýrdýlar. Kimse "Bu kimdir, bu fotoðrafla evlenilir mi?" demedi. Düðünümüzse Beyaz Saray Düðün Salonu'nda oldu. Þehzadebaþý'nda. O dönem çok karmakarýþýk bir geçiþ dönemiydi. Türk düðünlerine özenti de vardý. Þimdi daha iyi. Þimdiki gençler daha iyi Çerkes düðünü yapýyor. Orkestraya kimse itiraz edemiyordu o dönemde mesela. Ama bizim oyunlar da oynandý düðünümüzde. Büyük görümcem çok güzel mýzýka çalardý, küçük görümcem de çok güzel oynardý. Benim gelin gittiðim aile Çerkesliði çok güzel yaþatan bir aileydi. Nasýl bir eve gelin oldunuz?

“Cemil'in sülalesinin en iyi zamanýnda biz onlarýn kýzýný almýþsýz. Aileler birbirini tanýyorsa baþka þeyin üzerinde pek durmuyorlar. Ne kazanýyormuþ, durumu nasýlmýþ hiç düþünmediler. Cemil de bana hiç sormadan, benimle hiç konuþmadan istedi beni. Aklýna hiç reddedeceðim gelmemiþ.” benim arkadaþça, ama onun niyeti farklýymýþ. Aileniz hemen razý oldu mu evliliðinize? Cemil'in sülalesinin en iyi zamanýnda biz onlarýn kýzýný almýþsýz. Aileler birbirini tanýyorsa baþka þeyin üzerinde pek durmuyorlar. Ne kazanýyormuþ, durumu nasýlmýþ hiç düþünmediler. Cemil de bana hiç sormadan, benimle hiç konuþmadan istedi beni. Aklýna hiç reddedeceðim gelmemiþ. Ben Ýstanbul'daydým iþte yine o yaz, sonra köye döndüm; 15-20 gün sonra da Cemil arkamýzdan geldi. Sanki Ýstanbul'da konuþmuþuz kararlaþtýrmýþýz gibi bir hava oluþtu ailemde. Ýsteme olunca bana sordular. Önce istemedim. Ama demek ki ben de beðenmiþim, sonra kabul ettim. Nikah töreniniz nasýl oldu? Adetlere uygun mu yaptýnýz?

kf

Beni düðüne bir hafta kala Kayseri'den alýp Ýstanbul, Suadiye'ye götürdüler. Cemiller Gebze'de oturuyor-

Gebze'ye geldim. Üç katlý bir evdi. Yukarda da geniþ dört odalý bir yer vardý. Ýki kayným, iki görümcem, kayýnvalidem, kayýnpederim vardý. Misafir kýzlarýmýz da vardý ilk geldiðim sene. Her gün mýzýka çalarlardý. Kayýnvalidem, rahmetli, bana kayýnvalidelik yapmadý, arkadaþ gibi davrandý. O kendiyle sohbet edeyim isterdi. Ama kendi aramýzda konuþuyor isek de baþkalarýnýn yanýnda adetlerimizi sürdürdük. Gebze'de çok Çerkes vardý. Ama kimsenin öyle birbirine yardým edecek bir durumu yoktu. O zaman herkes kendi hayatýný kurtarma derdindeydi. Biz kültürümüzden kopmadýk, her yýl köye gittik, her sene çocuklarýmýzý köye gönderdik. Pendik'te de bir ara çok Çerkes ailesi vardý. Köyden, Kayseri'den gelen gidenimiz çok olurdu. Biz de her sene gittik ama geri dönmeyi hiç düþünmedik. Emekli olduktan sonra da düþünmediniz mi geri dönmeyi? Benim ailem Kayseri'de. Bazen oraya gitsek daha mý rahat ederiz diye düþünüyorum. Ama Cemil Bey'in öyle bir isteði yok. Çocuklarýmýz da burada. Can ne kadar çocuklardan ayrý kalmaya dayanýr ki? Ama tabii vatandýr, gidip gezmek ister. Tanýdýklarýmýz da azaldý. Çok az insan kaldý. Çerkeslerin ekonomik durumu çok daha iyi oldu þimdi. Herkes evini


63

yeniledi. Her þey ekonominin geliþmesine baðlý. Çocuklarýnýz Çerkes adetlerini biliyor, yaþatýyor mu? (Cahide Teyze yanýtlýyor) Çocuklarýmýzdan çok memnunuz. Biz dil biliyoruz ama çocuklarýmýza öðretmedik. Ne kadar yanlýþ yaptýðýmýzý sonra anladýk. Þehirde yaþarken dili öðretmek zor. Bildikleri kadar dili köye gidip geldikleri için biliyorlar. Cemil Kabardey, ben Hatkoyum. Ýki dil biliyorum. Kabardeyce'yi rahmetli kayýnvalidemle konuþurken öðrendim. Kaynýmýn çocuklarý mesela Kabardeyce bilir. Kýzým da bilir. Ama o lise 1'e giderken rahmetli kayýnvalidem vefat etti. O da Kabardeyce'ye küstü. Çünkü, babaannesini çok seviyordu. Hep onunla konuþurdu. Sonra aðzýndan bir kelime alamadýk.

“Orada kalanlara heveslenmiyorum. Aslýnda onlar bana heveslendi. Buraya gelip sýfýrdan var ettik bir hayatý. Ben sadece kendi yaþantýmý deðil, çocuklarýmý, kardeþlerimi, onlarýn çocuklarýný da kurtardým. Kardeþlerimden hiçbir þeyi esirgemedim. Þehre gelerek atalarýmýn eski saygýnlýðýný görmeye baþladýk. Burada daha iyi oldu.”

Siz mýzýka çalmayý biliyor musunuz? Çocuklarýnýzýn öðrenmesinde etkiniz oldu mu? Yok, ben bilmem. Oynamayý biliyorum. Uzunyayla tarzý oyun biliyoruz. Küçük oðlum ilk akordeon çalmaya baþladýðýnda Cemil karþý çýktý. "Asil bir ailenin oðlu düðünde mýzýka çalmaz" dedi, ama o çalmaya devam etti. Çocuklar derneðe kendi kendilerine gitmeye baþladýlar ama biz çok memnun olduk. Önce üniversiteye baþladýðý sene büyük oðlum gitmeye baþladý. O derneðe gidince küçüðü de heveslendi. Biz "önce üniversite" dedik. O da gayretle üniversiteyi kazandý. Arkadaþ çevrelerinden, girdikleri toplumdan çok memnunuz. Çok iyi oldu. Çocuklarýnýz illa Çerkesle evlensin istediniz mi? Evet. Mutlaka Çerkes biriyle evlenmelerini istedik. Kýzýmýzýn derneðe gitmesine pek imkan olmadý, üniversiteden sonra hemen evlendi. Damadýmýz Sivaslý ve bize çok saygýlý. Bir çocuklarý var. Öncelikle babasýnýn ailesine düþkün olmasýný isterim. Dayýlarýna, bizim kültürümüze de çok düþkün. Görümcelerim ve oðullarým Çerkes'lerle evli. Bekar oðlanlarýmýz da inþallah Çerkeslerle evlenir. Peki, Kafkasya'ya gitmeyi düþündünüz mü hiç? Ýstedik ama gitme imkanýmýz olmadý. Büyük oðlumuz gitti. Biz de artýk eskisi gibi deðiliz ki… Almanya'da yaþayan Çerkes bir akrabamýz Almanya'dan Kafkasya'ya gitmiþ. Kasetler getirdi. Gece izledik. 12 Eylül dönemi. Bir taraftan korkuy-

oruz. Sýký yönetim var. Dört kaset sekiz saat tutuyor, bir buçuk saatte bitti. Oradan gelen þarkýlarý dinlerken çok etkilenir ve aðlarým. Hala baðlýlýk hissediyoruz. Þimdi geriye dönüp bakýnca "iyi ki geldim" diyor musunuz? (Tekrar Cemil Amca alýyor sözü) Orada kalanlara heveslenmiyorum. Aslýnda onlar bana heveslendi. Buraya gelip sýfýrdan var ettik bir hayatý. Ben sadece kendi yaþantýmý deðil, çocuklarýmý, kardeþlerimi, onlarýn çocuklarýný da kurtardým. Kardeþlerimden hiçbir þeyi esirgemedim. Þehre gelerek atalarýmýn eski saygýnlýðýný görmeye baþladýk. Burada daha iyi oldu. Cemil amca ve Cahide teyzenin evinde misafirliðimiz sona eriyor. Welibah ve çayýn eþlik ettiði misafirliðin ardýndan Cemil amcanýn köyünden kilometrelerce ötede kurduðu hayata bakýnca, yalnýz baþladýðý öyküsünde nasýl çoðalabildiðini görüyor, insanýn isteyince öyküsünün sonunu mutlu yazabileceðini bir kez daha teslim ediyoruz... Teþekkür ederiz... kf


64

BEYAZ KUZGUNLAR

Deneyimleri ve yara izleriyle masumluklarýný kaybettiler. Eþleri ve anneleri onlarý tanýmakta zorlandý.

CECENYADA KABUS ..

Artýk herkes mutlu, savaþýn yeni bir amacý var: terörizme karþý bir savaþ! Herkese göre daha saðlýklý kokan bir savaþ!

Orijina Adý: Weisse Raben-Alptraum Tschetschenien Orijinal Dil: Almanca Süre: 92' Tür: Belgesel Konu: Dram, Savaþ Yönetmen: Johann Feindt, Tamara Trampe Senaryo: Johann Feindt, Tamara Trampe Müzik: Paul Oberle Kamera: Johann Feindt Montaj: Stephan Krumbiegel Redaksiyon: Anne Even Yapým: Thomas Kufus Eine Prodüksiyon-Zero Film; Oyuncular: Petja Schubkov, Sergej Tischenko, Sergej Baschylov, Katja Kolestinenko, Kiril Saklejkin Ödüller: Library Ödülü, Cinéma du Réel, Paris 2005

BAHAR BURCU KARAHAN

H

kf

iç kimse ayrýldýðý gibi dönmez. Eðer dönerse, o artýk bir yabancýdýr, bir beyaz kuzgun diðer tüm siyahlarýn içinde… Bu mutlu bir kutlama, anneler oðullarýna elveda der. Bir sürü içki ve gürültü… Genç yüzler: masum ve tuhaf… Savaþýn sadece birkaç ayýndan sonra adamlar dönecektir; ama yorgun ve parçalanmýþ, fiziksel ve ruhsal olarak. Ne oldu onlara? Deneyimleri ve yara izleriyle masumluklarýný kaybettiler. Eþleri ve anneleri onlarý tanýmakta zorlandý. Çeçenya'da dokuz yýllýk bir savaþ. Kirli ve anlamsýz bir savaþ. Rus imparatorluðunun acýsý olan bir savaþ. Birçok kârdan dolayý çýkan bir savaþ. Hiç kimsenin hakkýnda konuþmadýðý bir savaþ… Rusya ile iliþkiler muhakkak çok daha önemli… Artýk herkes mutlu, savaþýn yeni bir amacý var: terörizme karþý bir savaþ(!) Herkese göre daha saðlýklý kokan bir savaþ! Beyaz Kuzgunlar - Çeçenya'da Kabus, Johann Feindt ve Tamara Trampe'nin üç yýl boyunca savaþtan geri dönebilenlerden Petja, Sergej T., Sergej B., Katja ve Kiril ile zaman geçirdikten sonra ortaya çýkan bir çalýþma. Reindt ve Trampe'nin üç yýlýn sonunda dahi duyacaklarý çok fazla cümle olmamýþ. Toplum için yapýlmýþ fakat toplumun bahsinin bile geçmesini istemediði bir hizmetten, geri dönebilenler de bahsetmezlerdi zaten; ancak suskunluk bu sefer toplum için deðil, hafýzalarýndakileri unutmayý denedikleri içindir. Belgeselin akýþý da týpký onlar gibi gayet sessiz ilerler. Ancak görüntüler, onlarýn hafýzasýndakiler kadar olmasa da, gayet çarpýcýdýr. Savaþtan görüntüler, onlarýn niçin donuk baktýklarýný, konuþmadýklarýný ve

masumiyetlerini nasýl kaybettiklerini anlamak için yeterli. Ve kaybettikleri tek þey masumiyetleri deðildir. Vatani görevlerinin yaný sýra, onlarý savaþa savaþýn asýl sebebi olan ekonomik statüler götürmüþtü. Hep daha fazlasýný isteyenlerin baþlattýðý savaþta, onlar sadece yedikleri sandviçlerinin yanýnda bir içecek alabilmek istemiþlerdi. Ancak deðiþen hiçbir þey olmadý, kaybedenler için Rusya'da yer yok. Onlara yardým eden tek kurum Rus Asker Anneleri Komitesi'dir. Belgesel, bu sefer Çeçen-Rus Savaþý'na, Rus tarafýndan bakmamýza olanak saðlýyor. Ne var ki bireyler bazýnda farklý hiçbir þey yok. Her iki tarafta da sadece kaybedenler var, elbette ki savaþý baþlatanlarýn dýþýnda. Evet, bu savaþ terörizm ve bu savaþ baþtakilerin terörü. Tüm insanlýk adýna Çeçenya ve Afganistan'da ve Litvanya'da ve daha pek çok yerde terör ve yarýn tekrar her yerde hayata geçirebilecek bir terör. Ve belgesel, utanç dolu savaþýn çýplak kareleriyle, olaðan suskunluðuyla son bulur; ancak votkalarýn insanlara(?) cesaret verdiði bu terör tüm sessizliðiyle devam etmektedir.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.