Haziran - Temmuz 2011

Page 1

KalDer

YIL:20 l SAYI: 153 l 6,50 TL l Haziran-Temmuz 2011

KalDer ÖNCE KALİTE YIL:20 l SAYI: 153 l 6,50 TL l Haziran-Temmuz 2011


FARK YARATMAK

A.Hamdi Doğan KalDer Yönetim Kurulu Başkan›

YENİ KONGRE “FARK YARATMAK”

K

alite Kongreleri tam 20 yıldır kesintisiz sürdürülen, KalDer’in en önemli etkinliklerinden biridir. Kalite gönüllüleri ve iş dünyası buradan çıkacak mesajları heyecanla bekler ve değerlendirir. Bu güne kadar yaklaşık 40 bin kişi Kalite Kongrelerine katılarak Kongremizi konusunda rekor denebilecek bir sayısal katılım düzeyine taşımıştır. Kalite Kongrelerimiz yalnız ulusal düzeyde değil, tüm Avrupa da içerik ve katılım olarak önemli bir öncelik ve üstünlüğe sahiptir. Kongre’nin bu görkemi ve ilgi odağı olması temelde iki faktörden kaynaklanmaktadır. Birincisi; Kongre temalarının seçimindeki günceli yakalama ve tutarlılık. İkincisi; temaya uygun olarak doğru konuşmacıların seçimi. KalDer bu süreci doğru yöneterek, üyelerin ve profesyonellerin katılımı ile hareket etmektedir. Geçen yıl ”Yenileşim Yönetimi” kongrenin ana teması olarak seçilmişti. Amaç yenileşim “inovasyon” konusunda farkındalık

4  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

yaratarak yeni açılımlara Türk iş dünyasını hazırlamaktı. Ülkemizden ve dünyadan gelen uzmanlar konuyu iki gün boyunca tartışmış, birikimleri aktarmış ve paylaşmışlardı. Her gün ekonomide, teknoloji’de, yaşamın her alanında yenilikler büyük bir hızla ve etkinlikle karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki bu değişim öylesine hızlı olmakta ki, bu değişime kurum ve kuruluşlar ayak uydurmada zorlanmaktadır. “Kalite” kavramının kendisi de değişim rüzgarlarına ayak uydurarak içerik ve kapsamını genişletmiştir. Ülkemiz kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde, hem de yurt dışında rekabet edebilmeleri, yani “Fark Yaratmaları” için değişim, dönüşüm rüzgarıyla yol alan “Kalite” kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef almaları gerekmektedir. KalDer 20. Kalite Kongresi’nde fark yaratanları sizlerle buluşturacak. “Yenileşim” ve ardından “Fark yaratmak” 2010 ve 2011 yıllarında seçilen iki tema da birbirini tamamlayan ve bir amacı hedefleyen bü-

tünlük taşımaktadır. Bu amaç Türk iş dünyasının rekabet gücünü arttırmaktır.Türkiye’nin rekabet sıralamasında 61.sırada oluşu bu hareketin temel gerekçesidir. İş dünyasının, kamu kurumları ve kuruluşlarının bir yandan hızlı değişimi algılamaları ve bir yandan da bu sürecin içinde fark yaratarak sürdürebilirliği ve üstünlüğü yakalayabilmeleri düne göre çok daha önemli ve öncelikli bir konudur. Yenilikler ve farklılıklar öncelikle ihtiyaçlardan doğmaktadır. Fark yaratmak mutlaka bir şey icat etmek değildir. Bir konuya dahi farklı bakış açısı getirmek bizi farklı kılar. Ancak getirilen farklı bakış veya yaklaşımın uygulanabilir olması, sonuç verici olması, bir ürün ise katma değer yaratması esas olmalıdır. Yaratıcılık insanın doğasında mı vardır? Fark yaratmak için nasıl bir ortam ve nasıl bir yöntem izlemelidir? Soruları çoğaltmak mümkün. Kalite gönüllülerinin çok iyi bildiği bir öykü


FARK YARATMAK ile olayı hatırlayalım. Yazılarını bir deniz kıyısında yazmakta olan yazar her sabah kumsalda uzaklarda dans eder gibi hareketlerde bulunan adamı izlemektedir. Bir sabah yürüyüşünde bu dans eden adama yaklaşınca ,O’nun sahilde kumdan bir şeyleri alarak denize doğru fırlattığını görür. Denize attığı şeyler ise dalgaların sahile vurmuş olduğu deniz yıldızlarıdır. Adam nedenini sormuş. Genç adam; “Birazdan güneş yükselecek sular çekilecek. Eğer bunları suya atmazsam ölecekler” demiş. Yazar, “Bütün sahil deniz yıldızı ile dolu birkaç tanesini atmak bir şey fark ettirmez” demiş. Genç adam yerden eğilip aldığı bir deniz yıl-

dızını sulara doğru fırlatmış ve “ama bunun için farketti” demiş. Bu öyküyü 90’lı yılların ortasında Kocaeli Sanayi Odası’nda kalite çalışmalarına ilk başladığımız yıllarda bir filmden izlemiştim. Beni gerçekten etkilemişti. Daha sonra KalDer’in 20. yıl film hazırlıkları sırasında aramama rağmen bu filme ulaşamadım. Kalite Hareketi’nde sürecin önemli bir enstrümanıydı. Fark kime göre fark ve nasıl tanımlanıyor? Tüm arayışlar öne geçmek ve avantaj yakalamak içinse sektörel tercihlerin önemi var mı? Sektörlerin liderleri sektörlerindeki farklılıkları paylaşacaklar. Bu yılki Kalite Kongresi’nde Anadolu’dan daha çok iş sahibi ve yönetici ile

kanaat önderleri bizlerle beraber olacaklar. Yöresellikten uluslar arası platforma geçerken yarattıkları farklılıkları anlatacaklar. Kongre’nin 20.yılında Sabancı, Koç ve Eczacıbaşı gruplarının değerli yöneticileri 20 yıllık kalite yolculuğunda ki deneyimlerini paylaşacaklar. Kalite Kongremizin finalinde yine Ulusal Kalite Ödülleri Töreni yer alacak. Bu yıl bir sürpriz olarak Kamu Kategorisi Ulusal Kalite Ödülleri de İstanbul’da verilecektir. Her sektörde yarışan değerli ödül finalistlerimiz var. Bu yıl coşku dolu bir törenle kongreyi noktalayacağımızı şimdiden söyleyebilirim. Umuyorum 20. Kalite Kongresi fark yaratacaktır. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 5


İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER 8

Sahibi KalDer Adına A.Hamdi DOĞAN Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Neslihan CİNGİ neslihan.cingi@kalder.org Yayın Kurulu A.Hamdi DOĞAN, Prof. Dr. Ali Rıza KAYLAN, Alp Halil YÖRÜK, Cem KÜTÜK, Erdal ELBAY, Dr. Habibe AKŞİT, İrfan ONAY, Özlem YÜZAK, Dr. Ümit ÖZEN

Fark Yaratmak İçin Yeteri Kadar Kazandığınızda

12

Eğitimde Fark Yaratmak

14

FARK YARATMAK: BACK-UP

16

Yılların damak tadı ve kültürü: Simit

20

Çocukluk hayalleri, farklı teknolojiler yarattı

40 44

20. Kalite Kongresi

46

“Ulusal Kalite Hareketi” köşemizin bu ayki konuğu Oğuz Engiz

48 52

Bir bağ bozumu öyküsü

53

KalDer ufkunu genişletmek için Sakarya Üniversitesi’nde toplandı

Değişen yaşam standartlarının inşaat sektörünü yönlendirme gücü

Türk Kızılayı ve KalDer Avrupa’da bir ilke imza attı

26

Sosyal sorumlulukta TNT farkı

30

TEKİN ACAR COSMETICS Pazar liderliğine giden yol mağazalaşma

32

İskandinav hattındaki etkinliğimizi de artıracağız

56

Kalite ve Rekabet paneli Urfa’da düzenlendi

35

Ar-Yıldız, tesis yatırımları ile fark yaratıyor

57

Müşteriyi memnun ettiler, zirveye çıktılar

Yapım Kripto İletişim Danışmanlığı Rumeli Cad No: 5/7 Nişantaşı Tel: 0212 219 98 13

36

Eğitimde Fark Yaratmak Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker Röportajı

Baskı İDL-TR GROUP Reklam ve Matbacılık Giyim Sanatkarları San. Sit. 3 Ada A Blok No:212 Başakşehir Tel: 0212 671 41 42 www.idl-tr.com

38

İdare Merkezi Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Centrum İş Merkezi, Aydınevler Sanayi Cad. No:3 Küçükyalı 34584 İstanbul Tel: 0216 518 42 84 Faks: 0216 518 42 86 www.kalder.org e-posta:kalder@kalder.org

Önce Kalite Dergisi, Türkiye Kalite Derneği tarafından ayda bir yayınlanır. Ulusal-Türkçe-Aylık ISSN: 1301-4978 Önce Kalite Dergisi’ndeki yazı ve resimler kaynak gösterilerek kullanılabilir.

6  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Tarihiyle fark yaratan kent

Yazarlar ve Kuruluşlardan gelen yazılar: l A4 sayfasına, her taraftan 2 cm marj bırakılarak, 1.5 cm boşluk, 12 punto Arial veya Times New Roman karakteri ile en fazla 4 sayfa yazılmalıdır.

58 62 64 66

Şubelerden Haberler Eğitim takvimi Mizah Kültür-Sanat

l Yazı başlığı ve yazar adı koyu font ile yazılmalıdır l Yazar unvanı, e-posta adresi yer almalıdır. l Yazara ait en az iki adaet yüksek çözünürlükte vesikalık olmayan hareketli tarzda resimler olmalıdır.

l Gelen yazılar, yayın kurulu tarafından okunurluğunun artırılması, uzunluğunun kısaltılması gibi durumlarda yazının içeriğinde, başlıkta değişiklik yapılabilir. Bu değişiklik yapma hakkı dergimizce saklıdır.


BU SAYIMIZDA

B

u sayımızda 28-30 Kasım tarihlerinde gerçekleştireceğimiz Kalite Kongresi’nin teması olan “Fark Yaratmak” konusunu ele

aldık.

Yönetim Kurulu Başkanımız A.Hamdi Doğan “Yeni Kongre-Fark Yaratmak” yazısı ile ülkemiz kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde, hem de yurt dışında rekabet edebilmeleri, yani “Fark Yaratmaları” için değişim, dönüşüm rüzgarıyla yol alan “Kalite” kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef almaları gerektiğinin mesajını verdi. “Fark Yaratmak” dosya konumuzla ilgili bizimle değerli görüşlerini paylaşan Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül, Back-Up Genel

Neslihan Cingi neslihan.cingi@kalder.org

Müdürü Pınar Massena, Simit Sarayı Genel Müdürü Haluk Okutur, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Funda Sivrikaya Şerifoğlu, TNT Express Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız, Tekin Acar CEO’su Bülent Başaran, Ekol Lojistik Müdürü Umur Özkal, ODTÜ/CEO Designnobis Dr.Hakan Gürsu ve Doğa Koleji’nin yazılarını, “Kamudaki Uygulamalar” köşesinde ise Şanlıurfa Belediye Başkanı Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba’nın yazısını keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz. “Ulusal Kalite Hareketi” köşemizde Medicana International Ankara Hastanesi Genel Müdürü Oğuz Engiz’i, “Görüş” köşemizde ise KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Önder Kıratlılar’ı konuk ettik. Kalite Kongresi ile ilgili ayrıntılı programı ve çalıştay içeriklerini daha sonraki sayılarımızda sizlerle paylaşıyor olacağız. Saygı ve sevgiler

Kurumsal Sponsorlarımız

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 7


FARK YARATMAK

Fark Yaratmak İçin Yeteri Kadar Kazandığınızda William Foster ve Susan Wolf Ditkoff Etkili bir hayırsever olabilmek yolunda bir strateji

H

ayırseverliği geliştiren ve destekleyen servetler, Bill Gates, Warren Buffet ve benzer varlıklı CEO, yatırımcı ve girişimcilerden oluşan uzun bir listeye dayanıyor. Kendi alanlarında risk almış ve talihi yenme başarısı göstermiş kişiler. Bağışlarından da bundan daha azını beklemiyorlar. Çoğu hayırseverin derinde aradığı kararlı değişimler, sadece çok iyi işler yapan

8  ÖNCE KALİTE -Haziran-Temmuz 2011

kurumlara çekler yazarak gerçekleşmez. En varlıklı kişiler ve dev vakıflar bile yoksulluğu bitirecek, iklim değişikliklerini geri döndürecek veya kanseri yenecek kadar zenginliğe sahip değiller. Çok geniş ve kapsamlı olan eğitim, çevre ve tıbbi araştırma gibi konulara ihtiyaç duyulan rakamların yanında kişilerin ve vakıfların varlıkları çok ufak kalmakta. Araştırma ve analizlerimiz sonucunda görüyoruz ki, vakıflar ve ultra varlıklı kişilerin bağışları A.B.D.’nin kar amacı

gütmeyen STK sektörünün fonlarının yalnızca %6’sını oluşturmakta. Hayırseverlerin STK’lara katkıları nelerdir? Çığır açıcı değişiklikleri elde edebilmek için, bağış sahiplerinin bir çarpan etkisine ihtiyacı var – yatırım yaptıkları her doların katlarıyla etki getirdiği bir yaklaşım. Kısaca, bir yatırım modeli geliştirmeleri gerekmekte. Bunu yapmak


••

Once Konsepti

Geli~tirdik

,,

Sistem eri

\

'J www.e-isoft9000.com.tr

••

Sonra UrUnU

• •

e-isoft :VlJJJJJ YONETiM SiSTEMlERi YAZiliMI \

.5,..j

URETici

KANAl TORKIYE OLKE. TEMSILCI LI ~I

AZERBAYCAN OLKE TEMSILCILIGI

KKTC OLKE TEMSILCILI~I

. T EKSER E-Kali te Yon. Dan. Ltd. $ti.

MEP Baku MMC

Tekser Ltd.

F•hrettln "•"m GbUy Cld

AZ 1000, ap~ 2, 30,A.R8d)ablr stt 1 8 AKO

2$ Soulr:. Ytl'li Oroan~e St.f'I Y.• 8~e.. / LEFKO$A

Tel (021&) .Ctl 11 80 pb,~t Ft• (0211) 351 1) $4 hHp /lwww ehle1e com tr lnfoO•Qtlte oom lr

Tel

http•Jtwww .n• p-.pftJs-com

Tel (O:U2) 2'2$$ 211·212·2•1 rax (03t2) 2:255 nt http /l...ww ltk..tllf ~ tt kftr.lt -ur11d oom

Ho·2S31$ 34730

Gbz:Ce~M~IISTAN&U\.

EGE BOLGE. TEMSILCILI~I

(99412) .-477302. 4473400 Fa x

(99412 ) 447:$400

culkuO I'fttP•PlV••OCWII

IC ANAOOLU BOLGE TEMSILCILIGI

Yaz1hm

G.OOGU ANAOOLU BOLGE TEM.

USBe

Support Yaz1l 1m LTD. $ TI

*'ill *64

Ulusal Sistem Belge.Ltd.$ ti

Ekon orm Dan, Muh. Ltd. $ ti.

Deta Dan . EQt.Ltd.$ti

Hijrriyet 8 1.1lv•n H0 :4 /t KI VI II P iaU l<al·1 0 202 )5230 Can ..ay• I IZMIR

C1M• h Cad Al•~•m 80k, No; 9/e C•rtkt yl JANKAR.A

KIZkUitll Sk No:32/3 00700 G.O.P /ANKARA

Tel ; (0232) 4-48 ,... tl

Ttl :(03t2 ) 466 1090 F-tt• (0312) 4$G 10 &7 ttttp.//www t konotm,n•t ovurtoy@•kOnOtm n• l

T• l •(0312) 4.CI2840 , ,. {03t2) .C-4821 04 http ·ttwww d•lldt nftMI I'IIIil com Cl•t•04• tadanltmll'lllk com

FelC • (0232} 4.CI 4 9 12

http·llwww utb•lf com l:zmirOu•b·tt eo,· lntoOuttl·tr.c:om

Fahrettl" Kerlm Gokay Cad. No:253/S 34730 Goztepe ! ISTANBUL Tel :(0216) 368 18 21 pbx. http://www.support.com .tt

Fax :(0216) 356 13 34 lnlo@support.com.tr


FARK YARATMAK

için, bağışseverler iki temel alanı iyi anlamaları gerekmekte: çığır açıcı sonuçların gerektirdiği (örnek olarak yüksek etkili kar amacı gütmeyen organizasyonların tartılması veya hükümet politikalarının değiştirilmesi) değişim metodları, ve oynayacakları roller, aktaracakları kaynaklar ve geliştirecekleri ilişkilerin ışığında kendilerinin bu çabaları nasıl destekleyebilecekleri. Nasıl ki kar amaçlı ticari kuruluşların yatırımcıları, umut veren bir fikri başarılı bir iş koluna dönüştürerek o girişime yardımcı olmak konusunda emin olmaları gerekirse, sosyal sorumluluk konularına yatırım yapanların da daha büyük çapta değişimlere nasıl katkıda bulunabilecekleri konusunda emin olmaları gerekmektedir. “Para-artı” ideali üzücü olarak coğu zaman yanıltıcı olmakta. STK liderleri ile olan çalışmalarımız, onların hayırsever bağışçıları ile ilgili haklı bir çok şikayeti ortaya çıkarmakta. Örneğin (genellikle istemeyerek) fayda sağlayıcalarının üzerine ciddi kapital giderler empoze edilmesi bu şikayetlerin içerisinde. Bunların bazıları sıkıntılı başvuru ve raporlama gereksinimlerinden ortaya çıkmakta – geniş kesimlerce gereksiz olduğu düşünülsede yinede devam eden bir gerçek. Bağış yapanların zorlu organizasyonel sorunlar karşısında yetersiz kalmaları, program dizaynı ve şekillendirme süreçlerine fazla dahil olmaları ve misyon dışı programların geliştrime yönünde baskılarından sonuçlanan diğer saklı giderler de mevcut. Hayırseverler nadiren bu yorumları duysalarda (bariz nedenlerden dolayı), bu herkesin bildiği bir sır. Neden bu sorunlar? Bağışta bulunanlar genelde dünyada görmek istedikleri sonuçları gerçekleştirebileceğine inandıkları (bütün çocukların liseden üniversiteye hazır bir durumda mezun olmaları) bir program modeline bağlanırlar (charter okulları). Yatırım modellerini tanımlamaya yeteri kadar dikkat etmezler. Bunun sonucu olarak, faydalanıcalarına az değer katar ve bu faydalanıcalarına daha yüksek kapital giderler olarak yansır. Bir yatırım ortaklığı firmasının zamanını biyoteknoloji yatırımcısı ile geçirip, ama o yatırımcıya gerekli resmi izinlerin alınmasında, satış gücü istihdamında, bir sonraki fonlamanın yaratılmasında veya ilaç sektöründen bir ortak bulmada yardımcı olamaması kadar ümitsiz bir senaryo bu. Etkili hayırseverler program model yaklaşımlarını ve değişim alanları anlayışlarını birleştirirler-seçtikleri faydalanıcıları ve sağladıkları kaynakları bilgilendirmeye odaklı bir yaklaşım. Örneğin, muhafazakar iş adamı John M. Olin’in vakfı ilk zamanlarında konservasyondan müzelere kadar çeşitli konuları desteklemiştir. Ancak

10  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

1960’ların siyasi gelişmelerinin gölgesinde, Olin Amerika Birleşik Devletlerindeki liberal işletme kavramının geleceğinden endişe duymaya başladı. Çok az insanın sınırlı hükümet ve kişisel özgürlüklerin prensipini anladığını düşünüyordu. Olin, iyi araştırılmış ve güçlü fikirlerin-özellikle hukuk ve iktisat alanlarında-sosyal politikaların üzerinde uzun dönemli etkiler yaratabiliceğine inanıyordu. Muhafazakar ideallere karşı olarak gördüğü üniversitelerin genel fonlarına bağış yapmaktansa, odak noktasını çeşitli hukuk birliklerini ve fakültelerini desteklemeye indirgedi(federalist dernek, ve Şikago Üniversitesinin hukuk ve iktisat hareketi). Hukuki ve Akademik muhafazakar lobi faaliyetlerini sürdüren düşünce tanklarını(Heritage Vakfı, American Enterprise Enstitütüsü ve Manhattan Enstitütüsü) fonlama yöntemiyle desteklemeye başladı. Aynı zamanda Allan Bloom, Bill Bennett ve Milton Friedman gibi,

yıldızları parlamaya başlayan, çeşitli muhafazakar akedimisyenleri’de destekliyordu. 2005 yılında faaliyetlerini sonlandıran Olin Vakfı, daha birçok muhafazakar amaçları destekleyebilir ve kolayca faydalınıcaların iç dinamiklerini ve ajandalarını yönetebilirdi. Bunu yapmadı. 118 milyon dolar’ı aşmayan yatırımları ve bir elin parmaklarını geçmeyen çalışanlarıyla, Olin Vakfı, 20. Yüzyılın son döneminde Amerika Birleşik Devletlerin’de muhafazakar hareketin kurulup yapılandırılmasında ve yerleşmesinde herhangi başka bir kuruluştan daha fazla katkı yapmasıyla tanınmakta. Olin örneğinde olduğu gibi, hayırseverler, öncelikle değişim metodlarını amaçlarına en uygun şekilde seçip faaliyetlerini bu yaklaşımlarına paralel olarak yürüterek para-artı etkisini elde edebilirler. Kaynakça: Ocak-Şubat 2011-HBR Çeviren: Zeki Bağran


iDO 'DA ERKEN AL •• • UCUZ AL DONEMI


FARK YARATMAK

Eğitimde Fark Yaratmak

Batuhan Aydagül Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü

T

ürkiye’de sivil toplum, özel sektör ve bireylerin eğitimle ilgili çalışmalarına ve eğitime katkılarına baktığımızda genel olarak üç eğilim görülür: 1) Hizmet sunmak (okul, yetişkin eğitimi, erken çocukluk eğitimi, vb.) 2) Eğitim ya da eğitimle ilgili fiziksel yatırımlar yapmak (okul, yurt vb.) 3) Öğrencilere yönelik burslar vermek. Bu üç eğilim arasında fiziksel yatırımlar ve bursların önemli bir pay tuttuğu ve bunların da çocukların ve gençlerin eğitime erişimini kolaylaştırdığı öne sürülebilir. Son dönemde Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramının özel sektörde yayılmaya başlamasıyla şirketlerin eğitime katkılarında bir çeşitlilik oluştu ve burs yardımlarından öğretmen eğitimine geniş bir yelpazede daha kapsamlı, uzun döneme yayılan projeler uygulanmaya başladı. 2003 yılında Anne Çocuk Eğitim Vakfı, Açık Toplum Enstitüsü ve Sabancı Üniversitesi’nin bir araya gelmesiyle başlatılan Eğitim Reformu Girişimi (ERG), özel sektör ve sivil toplumun mevcut eğilimlerinin dışında kalan bir alanda faaliyet göstermeyi amaçladı: Türkiye’de eğitimin içeriği ve niteliğiyle ilgili olarak kamu ve diğer paydaşlar arasında diyalog ortamı sağlamak ve eğitim süreç ve çıktılarında olumlu fark yaratmak. ERG, bu amaca yönelik olarak veri temelli ve katılımcı politika analizi süreçlerini geliş-

12  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

tirdi ve kullanmaya başladı. Geçtiğimiz sürede, bu süreçlerde hazırlanan eğitimle ilgili sektörel analizler ve izleme raporları, eğitimin alt başlıklarına dair araştırma ve politika notları ve eğitimin geneline özel bir çerçeveden (örneğin eşitlik) bakan araştırmalar kamunun politika geliştirme süreçlerini besledi, paydaşların katkısını sağladı ve kamuoyunu bilgilendirdi. ERG’nin kullandığı temel strateji olan veri temelli katılımcı politika analizi eğitimle ilgili tartışmaları bir delil temeline taşıması ve böylelikle fikir / görüş odaklı tartışmalardan uzaklaştırmasıyla eğitim sektöründe önemli bir fark yarattı. İki farklı konudan örnek vermek gerekirse, ERG’nin gerçekleştirdiği “Türkiye’de İlköğretim Okullarında Okulu Terk ve İzlenmesi ile Önlenmesine Yönelik Politikalar” çalışması MEB’in ilköğretimden diplomasız ayrılma olarak bir sorunu tanımlamasına ve bunun iyileştirilmesine yönelik politikalar geliştirmesine katkıda bulundu. Bir diğer örnek ise ERG’nin 2007’den bu yana sürdürdüğü çiftdillilik ve eğitim çalışmaları. Sahadaki çalışmalarında Türkiye’de evinde konuşulan dil Türkçe olmayan çocukların eğitim ortamlarında yaşadığı sorunları fark eden ERG bu konunun er ya da geç Türkiye’nin gündeme geleceğini öngördü ve bu konuda hazırlıklarını başlattı. ERG, gündeme gelmesiyle Türkiye’de siyasi bir kutuplaşma içerisine sıkışan eğitim dili konusunda yayınladığı araştırma ve politika notuyla ve çözüm alternatifi olarak önerdiği çiftdilli

eğitim modeliyle bu konuda farklı görüşlere sahip tarafları bir masa etrafında bir araya getirdi ve yapıcı tartışmalara katkıda bulundu. Her iki vaka da çocuğun yararını temel alan, verilere dayalı ve katılımcı politika analizi süreçlerinin eğitimimizde yarattığı farklara örneklerdir. ERG, eğitime çok önemli katkılar yapan sivil toplum ve özel sektörün etki alanını eğitimin içeriğini ve niteliğini de kapsayacak biçimde genişletti. Bu, Türkiye’nin önde gelen vakıf, vakıf üniversitesi ve şirketlerinin de dikkatini çekti ve ERG’nin 2003’te iki olan ulusal destekçi sayısı bugün 17’yi buldu. ERG’nin sayıları 17’yi bulan destekçileri: AÇEV, Aydın Doğan Vakfı, Bahçeşehir Üniversitesi, Borusan Kocabıyık Vakfı, EnerjiSu, ENKA Vakfı, Kadir Has Vakfı, Mehmet Zorlu Vakfı, İstanbul Bilgi Üniversitesi, MV Holding, Sabancı Üniversitesi, The Marmara, Türkiye Vodafone Vakfı, Vehbi Koç Vakfı, Yapı Merkezi, Nafi Güral Eğitim Vakfı, Hedef Alliance. Bu genişleyen destekçi tabanı ERG’yi “Türkiye’nin sivil girişimi” olma hedefine yaklaştırdı. Kurucu ortakları ERG’nin sürdürülebilirliğinin girişimin eğitimde fark yaratması ve bu farkın kamuoyu tarafından algılanarak manevi ve maddi desteğe dönüşmesiyle sağlanabileceğine inanıyorlardı. ERG, eğitimle ilgili veri tabanını genişletmeyi hedefleyen, tüm paydaşları sürece dahil eden ve kamu nezdinde kendini “eleştirel bir dost” olarak konumlandıran bir çizgide çalışmalarını sürdürüyor.


FARK YARATMAK

FARK YARATMAK: BACK-UP Back-Up markası altında 2003 yılından bu yana hizmet sektöründe, hem hizmeti sağlayanlara hem de hizmeti alanlara önemli farklılıklar yaşatmaktayız. Hizmetlerimizi “Boyner müşteri mutluluğu” ilkesi çerçevesinde geliştiriyoruz. Gündelik yaşama, sağlığa ve seyahatlere dair hizmetleri, hiç duyulmadık ve görülmedik bir şekilde, yenilikçi bir anlayış ile bireylerin hizmetine sunmaktayız. Son dönemlerde ise kurumlara da sunmaya başladığımız hizmetlerimizi, ilkelerimize bağlılıkla devam ettiriyoruz. Tüm Türkiye’de Back-Up olarak hizmet sektörüne özel bir anlayış ile binlerce hizmeti tek bir üyelikte sunuyoruz. Bu unique üründe; kişisel asistanlık, concierge, sağlık, asistans hizmetler, danışmanlıklar ve seyahat hizmetleri yer alıyor. Dünyada benzeri olmayan bu geniş yelpazedeki hizmetler bütünü ile hizmet sektörüne yeni bir boyut getirdik. Boyner Grubu olarak 2003 yılında, ADVANTAGE CARD’ın HSBC’ye satışı sonrasında eldeki mevcut kaynakları değerlendirmek için bir çalışma grubu oluşturduk. Telemarketing sektöründe Türkiye’de pek çok ilke imza atmış, satış gücü yüksek, gelişmiş bir alt yapıya sahip deneyimli ekibimizi nasıl değerlendirebileceğimiz ve mevcut BOYNER GRUBU müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun, nasıl yenilikçi bir ürün sunabileceğimiz üzerinde çalışmaya başladık. Bugün gelinen noktada Türkiye genelinde yüzbinlerce üyeye hizmet veren, özel bireysel üyelik sistemini -Back-Up’ı- yarattık. Bireysel üyeliklerimizde koşulsuz müşteri memnuniyetini ilke ediniyoruz. Bünyemizde bulunan Back-Up ve Back-Up Travel ile yaşama, Dr. Back-Up ile sağlığa, BackUp Concierge ile yaşam alanlarına farklılık katıyoruz. Back-Up Corporate ile de kurumsal alanlarda bireylerin yaşantılarına değer katan hizmetler sunuyoruz. Cem Boyner’in de dediği gibi, “Kral ve kraliçe olmayabilirsiniz ama biz Back-Up’ı kendinizi kral ve kraliçe gibi hissetmeniz için kurduk!”. Back-Up ile üyelerimize birçok hizmet

14  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Pınar Massena-Back-Up Genel Müdürü

sunmaktayız. Üyelerimizin karşılaştıkları her türlü soru ve sorunda kişisel asistanlık hizmetiyle yanlarında olarak, bilgi ve organizasyon hizmetlerini sağlıyoruz. Eğlence danışmanlığından, hukuki danışmanlığa kadar geniş bir alanda, konusunda uzman kişiler ile danışmanlık hizmeti veriyoruz. Yol, konut ve ambulans-sağlık yardımlarıyla da geniş bir asistans hizmetini üyelerimize sunuyoruz. Seyahatlerinde yaşam kalitelerini yükselten hizmetlerimizle üyelerimizi mutlu ediyoruz. Kendi temponuzu düşünün, sabah erkenden trafikle boğuşarak işe gidiyorsunuz, akşam yorgun argın dönüyorsunuz. Bu sürede yanmış bir ampulü, bozuk musluğu, hafta sonu gitmeyi planladığınız filmin biletini, kedinizin veteriner ziyaretini, market alışverişini, yeni işe başlayan arkadaşınıza çiçek göndermeyi, faturanızı ödemeyi düşünmek bile hayatınızı bir kaosa çeviriyor. Bu yüzden insanlar hayatlarını organize edecek birilerine ihtiyaç duyuyor. Biz Back-Up ile bu ihtiyacı karşılıyoruz. 7 gün 24 saat boyunca üyelerimizin hayatını kolaylaştırıyoruz. Aracınızla yolda kaldığınızda hem çekici gönderiyoruz hem de aracınız servisteyken ücretsiz araç temin ediyoruz. Rahatsızlandığınızda ambulansla size gelen doktorunuz, kapıda kaldığınızda çilingiriniz oluyoruz. Seyahatlerinizde sizi evinizden alıp özel şoförlü araçlarla havalimanına

götürüyor, geri döndüğünüzde de karşılıyoruz. Fark yaratan diğer bir özelliğimiz ise, hedef kitleye ve konsepte uygun olan hizmetleri, gerek bireysel gerekse kurumsal alanlarda, her projeye özgün olarak sunabiliyor olmamızdır. Back-Up Concierge ile projelere değer katarak otel, AVM, ofis, konut-residence gibi yaşam alanı sakinlerinin hayatlarını kolaylaştırıyoruz. Bugün Türkiye’de inşaat sektörü hızlı bir büyüme yaşıyor, konut ve ofis projelerinin sayısı hızla artıyor. Özellikle lüks konut ve ofis projelerinde insanlar sadece bir ev değil aynı zamanda yaşam kültürü satın almayı tercih ediyor. Çünkü mimari, teknik ve kalite anlamında birçok proje artık birbirine çok yakın. Ayrıca çok fazla projenin var olması da cabası. Bu süreçte yeni nesil yaşam alanları yaratan projeler, hizmet ve servisleriyle farklılaşmayı tercih ediyor. Çünkü konut sakinleri en kaliteli hizmet ve servisleri istiyor. Metropol insanı, büyük şehir hayatının getirdiği yoğun tempoda bir nebze olsun nefes alabilmeye ihtiyaç duyuyor. Zamansızlık içinde hayatlarını kolaylaştıracak, hızlı çözümler sunacak, tek bir noktadan ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte bir hizmet arıyor. En genç hizmet grubumuz Back-Up Concierge ile iki senedir sektördeki gelişmelere ve piyasa beklentilerine göre yeniden şekillenerek hizmet veriyoruz.


Back-Up Concierge olarak lokal alanlarda yine bireylerin hayatına dokunan, yaşantılarına değer katan çok yönlü özel hizmetler sunuyoruz. Bu yüzden konut sektörünün trendlerini belirleyen firmalar bizi tercih ediyor. Biz de bu konutlarda yaşayan sakinlere tek bir telefonla birçok hizmet veriyoruz. Ağaoğlu, Dumankaya, Emaar Toskana Vadisi, Boyner&Fer Yapı projesi İstwest ve Yorum İnşaat’ın projesi Yorum İstanbul gibi sektörün liderleri prestijli projelerde bizi tercih ediyor. Şu anda özel asistanları olan ve hayatlarını kolaylaştırdığımız 7000 konut ve gelecekte başlayacak projeler ile hizmet sağlayacağımız toplam 5000 konut ve ofis projemiz var. Üyelerimiz talepte bulunup, çok kısa zaman içinde kaliteli hizmeti aldıkları zaman, tüm ihtiyaçlarını bizden karşılıyorlar. Üyelerimizin taleplerine örnek verirsek, bu daha net anlaşılacaktır. Örneğin bir üyemiz, internet üzerinden Uzak Doğu’dan alışveriş yapalabileceği en bilinen siteleri öğrenmek istedi. Başka bir üyemiz, cep telefonunu unuttuğunu iletip, telefonunu bularak kendisine teslim etmemizi arzu etti. Farklı bir üyemiz, Starbucks’taki ton balıklı sandviçin kaç kalori olduğunu merak ediyordu, bilgi verdik. Bir üyemiz canının sıkkın olduğunu ileterek ilişki danışmanımız ile görüşmek istedi. Başka bir üyemiz akşam bir kokteyle katılacağını ve turkuaz elbisesinin altına ne renk ayakkabı giyeceğine karar veremediğini iletti, yardımcı olduk. Bir üyemiz de Şanlıurfa Balıklıgöl’deki balıkların cinsini merak ediyordu, bilgi verdik. Tüm bunları yaparken gelişmiş tedarik ağımız ve 2003 yılından bu yana gelişen Çağrı Merkezi’miz ile hizmet veriyoruz.

Konut projelerinde de bireysel paketlerimizde olduğu gibi, mevcut organizasyon ağımız sayesinde, bulunduğu bölge koşullarına ve yaşayan kitlenin ihtiyaçlarına uygun olarak farklılaştırılmış hizmetler sunabiliyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana hizmetlerimizin önemli bir kısmını, özenle şeçtiğimiz tedarikçiler ve iş ortaklarımıza outsource ederken, işin kalitesi ve müşteri memnuniyetini birinci planda tutarak hareket ettik. Bu anlamda hizmet sektöründe kalitenin takipçisi olduk. Bir yandan tüm üyelerimizi sürekli olarak can kulağı ile dinlerken diğer yandan da sürekli olarak kalite kontrol birimlerimiz ile uygulamaları takip ederek, yenilikler yaptık. Zor oldu ama başarılı olduk. Sağlık alanında fark yaratmak mı dediniz? İşte size tamamen farklı bir sistem; “Dr.Back-Up”. 2006 yılında Dr.Back-Up ile Koruyucu Aile

FARK YARATMAK

Hekimliğine soyunduk. Bugün sadece İstanbul, Ankara ve Bursa’da 22.000 üyemiz bulunuyor. Tüm üye ailelerimize, sağlıkları ile ilgili her konuda 7/24 çalışan Medikal Çağrı merkezimiz ile hizmet vermekteyiz. Her an telefonun ucunda ya da çağırdıklarında evlerinde olan, doktor ve hemşirelerimiz ile onlara yardımcı konumda bulunarak sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Sağlık sorunlarında ise yaşamlarına konfor getirmeyi amaçlıyoruz. Yılda bir kez düzenli olarak check-up programından geçirdikten sonra bugüne ve geçmişe dair her türlü sağlık bilgi ve belgelerini orijinal olarak sanal ortamda saklıyoruz. İhtiyaç olduğunda tüm bu bilgileri üyenin kendi isteği doğrultusunda ilgili kurum ve hekimlere aktarıyoruz. Doktor ve hemşirelerimiz aracılığı ile hazırlanan Medikal Künyeler, uluslararası kodlarla hazırlandığı için günümüz ‘Aile Hekimliği’ sistemine uygunluk sağlıyor. İhtiyaç halinde uluslararası hastane ve doktorlara da ışık tutacak kodlar, dil ve içerikte hazırlanıyor. Gerektiği durumlarda yurt içinden ve/ veya yurt dışından hastalığa dair 2. görüş almanın yanı sıra, tüm doktor ve hastane randevularının alınması, takibi ve süreli kontrollerinin hatırlatılması, ilaç temini ve saatlerinin hatırlatılması sağlanıyor. Ayrıca dönemsel olarak hastalıklarla ilgili seminerler ile üyelerin eğitim ve bilgilendirilmesi de ön planda tutulmaktadır. Diğer yandan hastane çıkışlarında evde bakım hizmeti çerçevesinde 6 saatlik bir hemşirelik hizmeti ile hastanın eve adaptasyonu ve bakımının devamı da hizmet olarak sağlanmaktadır. Oldukça detaylı ve titiz çalışma gerektiren bu işimiz, takibi yapılan bazı üyelerimizin erken teşhis sebebi ile hayatlarının kurtulduğunu görmek, kumsaldaki deniz yıldızları misali bizim itici gücümüz olmaktadır. Böylece daha büyük efor ve heyecanla çalışıyoruz. Yıllık bir üyelik sistemi içerisinde sayılan tüm bu hizmetler ile bireylerin ve ailelerin sağlığının takibe alınması, sağlık sektörü açısından Türkiye’de ilk ve tektir. Farklılığa dair son söz, Boyner Grubu fark yaratmada daima öncü olmuştur, olmaya da devam edecektir. Beymen, Boyner, Network gibi farklı perakende devlerinin yanı sıra, fark yaratan diğer projeleri Advantage, T-Box, Back-Up, Dr.Backup ve Fish Kart gibi farklı sektörlerde de pek çok başarılara imza atılmıştır.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 15


FARK YARATMAK

Yılların damak tadı ve kültürü: Simit

Haluk Okutur Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı

Yılların bir damak tadı ve kültürü olan simidin farklı bir konsepte sunulabileceği fikrine nasıl sahip oldunuz? Perakende sektöründe olacaksak, gıda işi yapacaksak çok satılan ve az paraya satılan ürünler, peşin paraya satılan ürünler olsun istedik. Simit böyle bir üründü. İnsanların simide karşı sempatisi vardı, yapımı çok basit, reçetesi çok kolaydı. Simidin aleyhinde konuşan hiç kimse yoktu. Herkes tarafından beğenilen bir üründü. Türk kültüründe ve geleneğinde olan bir üründü. Ancak son yıllarda itibar kaybetmişti. Sokakta insanlar hijyenden kaynaklanan sebeplerle simit almaya korkar olmuşlardı. Buradan simidin hijyenik ortamlarda satılabileceği fikri ortaya çıktı. İlk önce simidi saray ile pek kimse bağdaştıramadı. Ama aslında simit saraydan çıkmış. Kanuni Sultan Süleyman zamanında simit icat edilmiş ve 20-30 yıl sarayda yenilen bir ürün olmuş. Daha sonra halkın 16  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

arasına karışmış. Simit bizim beş-altı yüzyıllık geleneğimizde olan bir ürün. Her şeyin en iyisini hak ediyor. Biz de simide itibarını kazandırmak adına böyle şık mekânlarda, insanlara daha modern bir hizmet anlayışıyla sunuyoruz. Simit Sarayı’nın konseptini, geleneksel unlu mamullerin modern ortamlarda sunulduğu fırınkafeler olarak tanımlıyoruz. Simit Sarayı zincir mağazalarını kurma fikri nasıl ortaya çıktı? İlk mağazamızı 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nin karşısında açtık. İkinci mağazamız Mecidiyeköy’de faaliyete geçti. Talep gün geçtikçe arttı. Çok sevilen bir mekân haline geldi Kuyruklar oluştu. 8-9 ay boyunca sadece simit sattık ancak misafirlerden gelen istekler üzerine çeşitlendirmeye başladık. Biz de yeni mağazalar açmaya karar verdik. Ve 2003 yılında İstanbul’un muhtelif semtlerinde çok önemli lokasyonlarda toplam 25 mağaza açtık. Ardından 2005 yılında merkezi üretim tesisinin faaliyete geçmesi ve 2007 yılından itibaren franchi-

se modeli ile bugünlere gelen Simit Sarayı’nda 2011 yılı itibariyle 150 mağaza ve 3000’in üzerinde çalışan ile günde 300.000’den fazla misafir ağırlamaktayız. Kurmuş olduğunuz bu zincir mağazalarla ulusal ve uluslar arası fastfood markalarına rakip oldunuz. Bu daha öncesi pek mümkün gözükmüyordu. Uyguladığınız strateji neydi? Kurumsal bir yapımız var. Merkezi üretim yapıyoruz, Türkiye ve dünyanın ilk ve tek simit fabrikasına sahibiz. Merkezi üretim ve iyi bir organizasyonla, aynı lezzetteki hijyenik koşullarda ürettiğimiz ürünleri Türkiye’nin dört bir yanına ve dünyanın her köşesine gönderiyor olmamız herkesten farkımızı ortaya koyuyor. Ayrıca, simit bizden bir ürün. Simit Sarayı markası bizden biri. Kültürümüze sahip çıkıyor, simidi tüm dünya ile tanıştırmayı hedefliyoruz. Yabancı fastfood markalarına göre avantajlıyız. Çünkü ürünlerimiz dünyanın her tarafında


FARK YARATMAK

beğeniliyor. Biz bir konuda çok kurallıyız: simit ve çayın adını ve ürünlerin içeriğini hangi ülkeye gidersek gidelim değiştirmiyoruz. Geleneksel yiyeceğimizi ve ürünlerimizi orijinal halleriyle modern ortamlarda sunuyoruz. Misafir profilimiz çok geniş. En üstten alta doğru bütün sosyo ekonomik gruplara ve her yaş grubuna hitap ediyoruz. Çünkü , simit herkesin sevdiği bir ürün. Sektörde bir ara rakipleriniz de pazara girdiler. Bugün pek çoğu yok olup gitti. Sizi başarılı kılan farklılıklar nelerdi? Dünya değişiyor, ülkemiz değişiyor, üstelik olağanüstü bir hızla gelişiyor. Günümüzde şirketlerin önüne çıkan en büyük zorluk değişimin hızına ayak uyduramamaları. Simit Sarayı her geçen gün değişiyor, gelişiyor ve büyüyor. Hemen her şirketi kıskandıracak bir büyüme performansı içinde olan Simit Sarayı, son yılların en yenilikçi fikirlerinden biri olmakla kalmadı, yeni bir sektör oluşturmayı başardı. Böylece Türkiye’nin en önemli gıda zincirlerinden biri oldu. Tüketici alışkanlıklarını ve beklentilerini çeşitli araştırmalarla sık sık test ediyor, pazarın sürekli değişen ihtiyaç ve taleplerine karşılık vermeye çalışıyoruz. Alanında dünyanın en güvenilir araştırma kuruluşlarında biri olan Nielsen ile Türkiye genelinde son yaptığımız araştırma sonuçları, çalışmalarımızın karşılığını aldığımızı gösterdi. Basında da bir hayli geniş yer alan sonuçlara göre, Simit Sarayı’nın marka gücü, marka bilinirliği, favori gösterme ve tavsiye etme oranları, pek çok ulusal ve uluslararası şirketi geride bırakarak birinci sıraya oturdu. Merkezi üretim ile standart ve hijyenik üretim yapıyor olmamız, kurumsal yapımız, profesyonel bir ekip ile çalışıyor olmamız, planlı ve programlı büyüme ile standardizasyonu yakalama yolundaki çalışmalarımız en önemli farkımız. Yeni projeler için sürekli yenileşim içerisindesiniz. Bu yenileşim ve kalite standartlarını yükseltmek için yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? Son 10 yılda, dünyadaki hizmet sektörünün hızlı değişim ve gelişimine hep beraber tanık oluyoruz. İnsanlar artık ürünün de ötesinde deneyime odaklanıyorlar. Tüketici eskiden “ne”ye para öderken, bugün “nasıl” a para ödüyor. O nedenle farklılaşmanın önemi artıyor. Sadece ürünle değil, sunumla, çalışanla, kimlikle, iletişimle her şeyle... Eskiden pazarda rekabet bu kadar yoğun değildi ve kim ne üretse satıyordu. Bugün ise ürünü farklılaştırmak da tek başına yeterli değil. Farklılaştırdığın ürünü tüketiciye

anlatmak, neden farklı olduğunu söylemek; kısacası ürünü markalaştırmak ve denemeye ikna etmek başlı başına bir iş. Az önce de belirttiğim gibi, profesyonel bir ekibe sahibiz. Pazarlama ve franchise ekibimiz ile bir de yeni ürünlerin geliştirildiği bir Arge departmanımız var. Tüm çalışmalar ve yenilikler belirli planlar dahilinde yapılıyor. Düzenli araştırmalar yaptırıyoruz, tüketiciyi ve pazarı anlamaya ve takip etmeye önem veriyoruz. Mağazalarımızın tüketicileri memnun edecek seviyede olması için yenileme çalışmaları yapıyoruz, yeni konseptler geliştiriyoruz. Sürekli olarak yeni ürünler geliştiriliyor, tüketicinin damak tadına uygun, geleneksel ürünleri, tüm gün boyunca ihtiyaçlara cevap verecek şekilde

hazırlıyor, tüketicinin beğenisine sunuyoruz. İlk başladığımızda 8-9 ay boyunca sadece simit sattık. Ancak daha sonra tüketicinin ihtiyaç ve isteklerini dinledik ve giderek ürün gamımızı zenginleştirdik. Hala da geliştirmeye ve çeşitliliği artırmaya devam ediyoruz. Simit Sarayı artık sadece kahvaltı edilen bir mekan değil. Yepyeni doyurucu ve keyiflik ürünlerle tüketicilere zengin çeşitler sunuyoruz. Amacımız tüm gün müşterilerin keyifli vakit geçirebileceği mekanlar hazırlamak ve lezzetli menüler sunarak tüm gün onları en güzel şekilde ağırlamak. Gelecek dönemde yatırım hedefleriniz nelerdir? Misyonumuz tüm dünyayı simit ile tanıştırmak. Simit Sarayı’nı bir yandan Türkiye’nin dört bir yanında açarken, bir yandan da tüm dünyaya yayacağız. Hedefimiz, Simit Sarayını dünyanın en büyük zinciri haline getirmek. Bütün üretimi aynı noktada yaptığımız için mevcut fabrikamız iki yıl sonra bize yetmeyecek. O nedenle 25-30 bin metrekarelik bir yere geçeceğiz. Gelecekte Avrupa, ABD ve Pasifik’te de üretim tesisleri kuracağız. Ayrıca pasta üretimini de standart hale getirmek ve dünyanın diğer ülkelerine de de ihraç etmek amacıyla bir pasta üretim tesisi kuruyoruz. Fark yaratmak ve rakiplerin önünde marka değerini arttırma için neler yapıyorsunuz? Öncelikle ürün stratejimiz, obeziteye teşvik etmeyen kararında porsiyonlarla, Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 17


FARK YARATMAK misafirlerimizin keyifli vakit geçirmelerini sağlamak. Rakiplerimizden en büyük farkımız da bu noktada ortaya çıkıyor. Büyük-mega menüler ve kızarmış yiyecekler hiçbir zaman ürün portföyümüzde göremeyecekleriniz arasında. Onun dışında kaliteli hammadde tedariği bizim için çok önemli. Bu yüzden Türkiye’nin güvenilir ve alanında uzman firmalarıyla çalışmaya gayret ediyoruz. Ürün kalitesinde önem verdiğimiz bir diğer nokta da soğuk zincir lojistik halkası. Bu yüzden ürünlerin siparişinden, teslimatına kadar tüm süreci %100 kontrol altına almak için geçtiğimiz yıllarda bilgi teknolojilerine ciddi yatırımlar yaptık. SAP yazılımı kullanıyoruz ve bayilerimizin tek tuşla sipariş ettikleri ürünlerin, tam zamanında ve en güvenilir şekilde teslimatının yapılması konusunda çok hassas davranıyoruz. Son bir yıldır uzman diyetisyenlerin danışmanlığında sağlıklı ve hafif ürünler çalışıyoruz. Tam tahıllı, kepekli, az yağlı, 18  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

az şekerli ürün çalışmalarımız var. Çok yakında ilk örneklerini mağazalarımızda tüketiciyle buluşturuyor olacağız. Uzun vadede ise, farklı ihtiyaçlara farklı çözümler getiren bir ürün portföyü planlıyoruz. Çok niş tüketici gruplarının bile kendilerine göre bir şeyler bulduğu, şeker hastaları için şekersiz, gluten alerjisi olanların glutensiz, tansiyon hastaları için tuzsuz gibi tüm ürünlerin alternatiflerinin olduğu bir menü geliştirmeyi hedefliyoruz. Tüm dünyaya simit yedirme hedefimiz doğrultusunda, diğer global marka örneklerinde olduğu gibi kültürel ve coğrafi koşullara uyum sağlamakla beraber, simit ve çayı isimleri de dahil olmak üzere hiçbir ülkede değiştirmeyi düşünmüyoruz. Tüm bunlara ek olarak bilimsel veriler ve rakamlarla hareket etmeyi seviyor ama yeri geldiğinde hislerimize güvenmeyi biliyoruz. Bu yüzden Nielsen araştırma şirketi ile sürekli pazarı ölçüyor, tüketiciyi dinliyoruz. Trendleri yakından takip ediyor, çağa uymanın ötesinde çağın öncüsü olmak için her konuda profesyonellerden yardım alıyoruz.


FARK YARATMAK

Çocukluk hayalleri, farklı teknolojiler yarattı

Dr. Hakan Gürsu ODTÜ/CEO DESIGNNOBIS

H

akan Gürsu’nun Yat-tekne tasarımına ilgisi, coçukluğunun geçtiği kalamış koyunda başlar, Yelkencilikle olan doğal ve kaçınılmaz yakınlaşma da gençlik yıllarını yaşandığı bu güzel kıyılarda 2000 ‘li yıllarda Dünyanın gelecek ulaşım araçlarına ışık tutacak bir bilim adamının sessiz sedasız yetiştiği kimse fark etmeden geçen o güzel yıllar. Bu derin ilgi ve heyecan ODTÜ’de süren akademik görevi boyunca da devam etmiş, tekne tasarımı ve alternatif enerjiler konularındaki incelemeler ve yıllarca süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bir dizi projenin ilki olan volitan 2008 yılında dünyayı şaşırtarak hakan

20  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

gürsu’nun kitlelerce tanınmasına neden olmuştur. İzleyen dönemde arka arkaya gelen uluslararası başarılar ile 5 yılda kazanılan 43 tasarım ödülü bir tasarım markasını yaratmıştır.

Volitan Volitan, fosil yakıt bağımlılığını ortadan kaldırarak güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak hareket eden, diğer bir değişle hiç karbondioksit atık üretmeyen, deniz suyundan tatlı su çevrimini gerçekleştiren, deniz taşımacılığında dönüm noktası olarak kabul edilme onuruna ulaşma yolunda hızla yol ve ödül alan henüz kavramsal deniz aracıdır. Volitan projesi, Dünyanın en prestijli yarışmalarından birisi olarak kabul gören ve

sonuçları Kasım ayında açıklanan International Design Award 2007 yarışması çerçevesinde; 32 ülkeden 1348 proje arasında dünyanın önde gelen tasarımcılarından oluşan büyük jüri tarafından değerlendirilmiş, sırası ile en iyi tekne tasarımı ve ulaşım grubunda da yılın en iyi ulaşım Aracı ödüllerine layık bulunmuştur.Newyork’da her yıl düzenlenen ve Uluslararası Tasarım Ödülleri 2007 (IDA 2007) ; mimarlık, iç mimarlık, moda, ürün ve grafik tasarımı konusundaki uluslararası sıradışı tasarım çalışmalarının farklı kategoriler ve gruplarda değerlendirildiği en kapsamlı tasarım organizasyonu olarak bilinmekte ve kazanan tüm eserler; otoritelerce ait oldukları yılın tasarımları olarak değerlendirilmektedir. Volitan projesi ayrıca ;2009 ilk günü sonuçları kamuoyuna açıklanan ve dünya da lk kez düzenlenen GREEN DOT Awards (çevre oscarları) kapsamında da bir kez daha dünyanın en çevreci ulaşım aracı ödülünü almıştır. Esnek güneş panellerini hareketli katı yelkenler olarak kullanan, tekne ; dışında yer alan 2 adet hareketli elektrik motoru ile seyrüsefer ve manevra anlamında sürekli desteklenmektedir. Volitan nokta dönüşü yapabilen türünün ilk deniz aracıdır. Yakıt bağımlılığını tamamen ortadan kaldıran, Yüksek manevra gücü ile 32 m. boyunda güvenli bir deniz aracıdır 14 -16 deniz mili ile 10-12 yolcusu ile gece ve gündüz sürekli yolculuk yapabilecek bir tasarım değerine sahiptir. Kurşun şarj pilleri yerine jel akü kullanımı ile çevre duyarlılığını pekiştimektedir. Yelkenlerin tasarlandığı şekli itibarı ile mevcut denge sorunlarına getirdiği çözümlemeler başta olmak üzere, tekne tasarımında devrim kabul edilebilecek pek çok yeniliği içinde barındırdığı gerekçesi ile ödüllendirilen Volitan, Amerikan otoritelerince, 2040 yılının deniz aracı olarak da değerlendirilmektedir. Volitan, projesi sürecin başlangıçından itibaren dünya çapında ilgi uyandırmıştır. Amerikan popular science dergisine kapak ve orta sayfa haberi olmayı başaran ilk ve tek ulusal projedir. Fransız junior science dergisinde 2008 ‘de dünyanın en önemli 5 projesinden birisi olarak gösterilmiştir. Sayısız dergi ve gazetede yayınlamış, yabancı TV ‘lerde haber olmuştur. Gelinen nokta itibarı ile, volitan Fransız hükümetinin ilgisini fazlası ile çekmektedir. 2030 dervreye girecek olan tamamı geri dönü-


FARK YARATMAK şümlü ada yerleşkesi GERRI projesi içinde deniz aracı olarak seçilmiştir. Ada hint okyanusunda la renue adlı Fransız araştırma adasıdır. Proje de Fransa cumhurbaşkanının himayelerinde sürmektedir. Proje tanıtımı 2008 de brüksel ve madrid’de açılan sergiler ile AB ülkelerine yapılmıştır. Volitanın yapımı için ulusal firmaların ilgileri olmasına rağmen teklifleri ciddi olmaktan bir hayli uzaktır. Daha önce ‘de Avusturalya, Rusya ,Kolombiya , ingiltere ve Fransız firmalarının yurtdışında üretelim teklifleri olmasına rağmen; volitanın güneş enerjisi kullanımı ve güneş panellerindeki teknolojik gelişime uygun olarak hızla hayata geçirebileceği yabancı otoritelerce kabul edimektedir. Bu sebeble volitan ve benzeri teknelerin yakın gelecekte denizler de yer alacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bu çerçeve de; volitanı izleyen kısa dönemde “foscat 32” adlı bir katamaran projesi geliştirdik. Daha yapım aşamasında Amerikan otoriteleri tarafından ilgi ile karşılanan çok ekonomik ve bağımsız teknenin serüveni de yeni başlamış bulunuyor. Güneş enerjisi kullanan ve katlanabilir bir 10.80 cm boyundaki tekne gene pek çok devrim niteliğinde özellliği bünyesinde barındırmaktadır. Diğer bir tekne de istanbul 2015 ulaşım modeli için geliştirilen ve 2023 ulaşım kongresinde geçen ay istanbulda ilk defa kumuoyuna sunulan GT2015 ‘dir. Bu tekne istanbuldaki dolmuş motorlarına bir alternatif çözüm olarak ortaya çıkmıştır. Aynı tekne grubu günlük turizm amaçlı gezinti teknelerine alternatif olabilecek bir seçe-

nek olarak ortaya çıkmıştır. Yerli büyük bir yat üreticisi için geliştirilmiş olup gördüğü ilgi fazlası ile bizi sevindirmektedir. Volitan maliyeti 2.5 milyon dolar düzeyindedir ve 32 m tekne sınıfında bu maliyet oldukça düşüktür. Güneş panelleri ucuzladıkça ve teknoloji yaygınlaştıkça maliyet daha da düşecektir. Hedef, teknolojik gelişime paralel olarak volitanın 18 m sınıfına indirgemek ve 10.000 adet üretmenin mümkün olduğu yabancı otoritelerce ifade edilmektedir. Bu çerçeve de volitan benzeri teknelerin klasik tekne maliyetinden daha farklı açılımları içerdiği, salt bu sebeble bile gerçek prototip ortaya çıkmadan kesin bir rakkam telaffuz edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Solar paneller konusunda dünyada 2007-2008 dönemindeki alınan mesafe belki son 5 yıldaki gelişmelere eşdeğer bir hıza ulaşması dolayısı ile çok gelişmektedir. Bu çerçevede bakıldığında ise; volitan benzeri teknelerin hızla yaygınlaşabileceği konusunda beklentiler artmaktadır. Diğer taraftan bu sene tamamladığımız “foscat 32” (foldable solar catamaran) projesinde ortaya çıkan ürün, ekonomik olarak çok daha düşük maliyetli ve minimum işletme maliyeti olabilelecek bir tekne olarak otoritelerin dikkatini şimdiden çekmiştir. Business week dergisinde yayınlanan bir karşılaştırmalı analizde volitan ve foscat 32 ile ilgili detaylı yorumlar yapılmıştır. GT 2015 gibi toplu taşım araçları ise, çok yakın bir gelecekte istanbul kıyılarında görebileceğimiz ulaşılabilir ve sürdürülebilir temiz teknolojilerin ürünleri olacaktır.

Tekne tasarımı trendelerini izleyen Hakan Gürsu; Çizginin giderek tekrarladığı ve teknelerin giderek daha fazla birbirine benzediği bir ortamın oluştuğunu görüyor. Aslında kompozit gibi sınır tanımayan malzemelerin kullanımı sonucunda ortaya çıkan tutucu formları anlamakta zorladığını söylerken, malzemenin biçimsel sınırsızlığına karşın tutucu bir çizginin mantığını kabul etmek mümkün olmadığını da ekliyor. ! Yıllardır denizcilikte tüm dünya üzerinde süre gelen tutucu çizgi ve form bağımlılığı gelişimi teknelerin iç tasarımına yönelik arayışları üst düzeyde tutuyor. Bu noktada gereksiz ve aşırıya kaçan bir lüks tüketim tutkusunun ortaya çıkmasına neden olduğunu da görmenin mümkün olmadığının da altını çiziyor. Geri dönüşümü, az tüketimi ve çevreyle barışık olmayı hedefleyen teknelerin ortaya çıkması için çaba göstermenin gerekliliğine fazlası ile inanan Gürsu, .Bu çerçeve de arayışları sürdürmenin gerektiğine ve pazara sürdürülebilir boyutları ön plana çıkaran “ulaşılabilir tekneler” yapmanın yaşamsal olduğunuda ekliyor. Volitanın farklı formu, tasarım sürecinde geleneksel alışkanlıkları yıkmanın doğal sonucu olarak ortaya çıkışı ile bu düşüncelerin nasıl ürünleştiğini görüyoruz.. Rüzgar ve güneş enerjisini birlikte ve bağımsız kullanmağa karar verdiğinizde ortaya çıkan mekatronik alternatiflerin zenginliği ile bütünleşerek estetik bir noktaya ulaştı. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 21


FARK YARATMAK Popular science dergisinde ifade edildiği gibi; dünyanın en sexy teknesi ortaya çıkmış oldu. Kazanılan tüm prestij ağırlıklı uluslararası yarışmalarda hakim olan kriterler, sıradışılık, yaratıcılık, türünün öncülerinden olmak, gelecek nesillere, insanlığa getirdiği faydalar, üretilebilirlik, geri dönüşüm, çevreye duyarlılık ve orijnalite gibi ağırlıklı kriterlerden oluşmaktadır. Hedeflediğiniz kriterlere ne kadar başarı ile yaklaştığınız, ürünü çizdiğiniz kavramsal çerçeve içinde nasıl kurguladığınız ve bitmiş ürünün profesyonellik düzeyi sonucu birinci derecede etkileyen kriterlerdir. Sonuçta, ARGE bütçeleri sizinle asla kıyaslanmayacak kadar yüksek olan marka, kurum ve yapılar ile mücadele ettiğiniz bu yarışmalarda, tutarlılığınız kadar profesyonelliğiniz ile de ayakta kalmak durumundasınız. Şartların eşit olmadığı ama bir şekilde aynı kulvarlarda yarıştığınız global markalar ile birlikte anılmak ve ipi onlardan önce gögüslemek yarışmadaki tüm kriterleri unutturan en büyük beklenti olarak ön plana çıkmaktadir. Sonuç olarak tüm yarışmacıların tek ortak kriteri, katılımcıların tümünün sadece kazanmayı 22  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

hedeflemesidir belkide. Günümüzde Tekneler teknolojik şartların gerektirdiği en uygun olan % 95 geri dönüşümlü değişik malzemelerden tasarlanabildiği için volitan tasarımında dayanım prensiplerine en uygun malzemeler olarak olabildiğince bu grubu tercih ettik. Geri dönüşümü olmayan malzemelerde ise ; en uzun süreli kalıcığı olan, dayanıklı malzemelerin kullanılması yönünde bir insiyatif kullanıldı. Hedefimiz hızlı bir tekne yaratmak değildi. Konvasiyonel olarak bir yelkenli hızını rüzgarlı ve güneşsiz ortamlarda sürdürecek bir alt yapıyı ve güvenli bir teknenin oluşturulması yönündeki ilke kararlarımızı, hidrostatik ve aerodinamik prensipler çerçevesinde oluşturulan sıradışı bir dinamik form çalışması ile bütünleştirmeyi hedefledik. Yüksek manevra kabiliyeti ve değişik deniz koşullarında denge problemleri çok daha fazla önemsendi ve proje süresince titizlikle de irdelendi . Volitan bu özelliklerinden dolayı çevreci bir tekne olarak değerlendirildi. Tahmini ömrünün 80 yıl olacağı düşünülüyor. Volitan, güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak hareket eden, deniz suyundan tatlı su çevrimini gerçekleştiren, karbondioksit atık üretmeyen, geleceğin alternatif teknelerinden birisi olarak tasarlanmıştır. Volitan, sadece yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını ile hare-

ket etmesi hedeflenen ve bunun önemi insanlığa tekrar hatırlatmak amacıyla tasarlanmış bir yeni deniz ulaşım sembolu olarak düşünülmüştür .Güneş panellerini hareketli katı yelkenler olarak kullanan, tekne dışında yer alan 2 adet hareketli elektrik motoru ile desteklenmektedir. Volitan nokta dönüşü yapabilen ilk deniz aracıdır. Yakıt bağımlılığını tamamen ortadan kaldıran, 18 -20 deniz mili ile gece ve gündüz sürekli yolculuk yapabilen ayrıca yüksek manevra gücüne sahip, 32 m. boyunda bir yolcu teknesidir. Kurşun şarj pilleri yerine jel akü kullanımı ile çevre duyarlılığını pekiştimektedir. Yelkenlerin tasarlandığı şekli itibarı ile mevcut denge sorunlarına getirdiği çözümlemeler başta olmak üzere, tekne tasarımında devrim kabul edilebilecek pek çok yeniliği içinde barındırmaktadır. Az tüket, geriye kazan, yeniden kullan ve tasarlamadan ürünün sonunu düşün” kavramları artık bir duyarlı insan olmanın sorunu ...Tasarımcının etik açılımı bu dört maddeyi sorumluluk hanesine büyük harfler ile yazmış durumda....tüketici mal alırken sergilediği bilinç düzeyi ile, geleceğin şekillenmesinde önemli bir başka baskı unsuruna dönüşüyor. Bu boyutlar içersinde, tasarımcı çevreye karşı yükümlülüklerini yerine getirmek konusunda her zamankinden daha fazla duyarlı olmak du-


FARK YARATMAK rumdadır. Dolayısı ile çevreye duyarlı ve enerji konusunda cimri projelerin sayısının giderek artacağını söylemek bir düş değil... Deniz ve tekneler bir tutku ise; ürün geliştirmek de çok keyifli bir süreç yaşantımızda. Özellikle denizlerde süre gelen tutuculuğu yıkmak adına yapılacak çok eylem ve bu çerçevede ortaya çıkarılacak çok üründe olacaktır. Volitan 2009 içinde loyd’s ödüllerine aday gösterildi. Çevreci yapısı itibarı ile daha yapılmadan ülkemizdeki otoritelerinde dikkatini çekmiş durumda diğer teknelerimizde kısa sürede yarattığı etki ile sevindirici sonuçlar veriyor. Günümüzde yeni teknolojik açılımlar üzerine kurgulanan yenilikler ile yaşam tarzını kökten değiştirebilecek etkinlikte ürünler yaratabildiği dolayısı ile firmaların sadece aynı ürünü daha ucuz üreterek degil, ürün üzerinde yeni performans ve yeni teknik iyileştirme seçenekleri yaratabildikleri ölçüde rekabet güçlerini artırabilecekleri gerçeği küresel pazarın kurallarından birisi haline gelmiştir. Dünyanın en ciddi tasarım firmalarının sadece bu ve benzeri bir kaç yarışmaya girdiği ve ciddi birikimler sonucu ortaya çıkan ürünlerini “taçlandırmak” amacıyla birbirleriyle her platformda mücadele ettikleri ve etmek zorunda oldukları rekabetin bir başka gerçeğidir.

Burada belki de yadırganması gereken, isimsiz kahramanların, efsaneler arasında kendine yer açma mücadelesi ve bunun sadece imkansızlığı değil, hangi imkanlarla başarıldığı hikayesidir. Ödül alan gruplara ve ürünlere baktığınızda, hangi cesaretle ve aslında ne halt yediğinizi, nerede, neyi ve neyle başardığınızı sessizce anlama imkanı buluyorsunuz.Dünyanın en büyük tasarım firmaları arasında olduğunuzu bilerek ve onlarla keyfine mücadele etmek üzere bu sulara açılmış bulunuyorsunuz. Çok heyecanlı, bir o kadar keyifli ve idealist olmanız belkide yarışmalarda yaşanacak en büyük heyecanlardır.

Designnobis Sonuçta volitan ilk ve son projemiz değil, foscat 32 ve GT 2015 adını verdiğimiz ürünlerimiz türlerinin sıradışı ürünleri olarak anılıyor, sergileniyor. Bu sene A design Award’da foscat ile platinum design award kazandığımız yeni teknenin adı foscat 32. Marina bağımlığını ortadan kaldıran bir alternatif ulaşım aracı. Bu yıl AB’nin tasarım ödüllerinde toplamda 7 ödül ile en çok ödül alarak kazanan Türk ekip Designnobis ‘in projelerine bakıldığında sessiz sedasız bir uluslararası tasarım markasının Hakan Gürsu ‘tarafından ortaya

çıkarıldığını görüyoruz. Savunma sanayi, Medikal, elektronik, dayanıklı tüketim ürünleri ve oyuncak konularında çalışan Designnobis, çevreye duyarlı ürünleri ile Amerika da 3 yıl içinde 5 Green Dot almayı başaran tek Tasarım ekibi olarak şimdiden tarihe geçmiş durumda. 26 tasarımcı ,mühendis ve araştırmacının hiçbir bir yardım ve destek olmadan ortaya çıkardığı bu olağan üstü başarı hikayesi, öykünün kahramanları için; gelecek nesillere ümit ve çalışma heyecanı aşılamağa devam ederken, ekip ODTÜ tekno kentteki yeni çalışma alanlarında yeni projelerin izinde geleceği yaşıyor artık. Bunlara bakıldığında, başarıların bir şekilde yavaş yavaş gelişerek kazanıldığı hissediliyor. Bu volitan benzeri çalışmalar bir ekip çalışmasının nihai sonucu değil...Sadece gelişim aşamalarından birisi olarak değerlendirildiğinde taşlar yerine oturuyor. Yaygın toplumsal çekingenliğin ve kendine güven problemleri çoktan üzerinden atmış bir ekibin bu tip girişimleri devam ettireceği bir sürpriz olmamalı artık . Belki de sürdürülebilir uluslararası başarıların ülkemiz için ne kadar yaşamsal olduğunu gösteren Hakan Gürsu’lara daha fazla ihtiyacımız var artık. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 23


FARK YARATMAK

Düzce Üniversitesi: Değer Üreten Üniversite

K

uruluşundan günümüze tüm paydaşları için “Değer Üretmeyi” benimsemiş olan Düzce Üniversitesi, bilimsel bilgiyi ve akademik deneyimi bölgenin kaynaklarını değere dönüştürme, sorunlarını çözme, toplumsal ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı verme amacıyla değerlendirmeyi öncelikli hedef belirlemiş bir yükseköğretim kurumudur. Temel amacı; içinde bulunduğu yörede fark ve fayda yaratmaktır. Bu amacı gerçekleştirmek üzere; işbirliğine dayalı, katılımcı, toplumla iç içe geçmiş, hesap verebilir ve şeffaf bir yükseköğretim kurumu modeli oluşturulmuştur. Düzce Üniversitesi; her sektörle işbirliğine dayanan eğitim programları ve araştırmalarıyla, sunduğu kaliteli üçüncü basamak sağlık hizmetiyle, girişimciliği destekleyen anlayışıyla, istihdam garantili programlarıyla, uluslararası yayın ve atıf performansıyla, rekabet gücü yüksek bir üniversite olarak yapılanmaktadır. Alışılmış kalıpları kırarak; görüş, inanç ve sosyal köken ayrımı yapmadan hep birlikte ortak hedeflere ulaşmak için üretmenin heyecanının ve gururunun paylaşıldığı bir üniversite yapısı oluşturulmaktadır. Düzce Üniversitesi’nin yerel kaynakları değere dönüştürme ve kalkınmayı destekleme hedefine dönük çabaları başarılı sonuçlar vermeye başlamış, projelerden birisi Avrupa Girişimcilik Ödülü’ne layık görülmüş ve böylece girişimcilik ödülü ilk defa ülkemize kazandırılmıştır. Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM)’nin “Birlikte daha fazlasını yapabiliriz” başlıklı projesi; KOSGEB tarafından 2011 Avrupa Girişimcilik Ödülleri için Türkiye’den aday gösterilen iki projeden birisi olmuştur. Avrupa Komisyonu’nun sponsorluğunda 2006 yılından beri verilmekte olan ve girişimciliğin Avrupa çapında kamu kurum ve kuruluşların desteği ve teşviki ile geliştirilmesini ifade eden Avrupa Girişimcilik Ödülleri için 2011 yılında 29 ülkeden toplam 399 proje aday olarak gösterilmiştir. DAGEM’in projesi Avrupa Komisyonu tarafından “Girişimcilik Ruhunun Geliştirilmesi”

24  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu

kategorisinde Avrupa Girişimcilik Ödülü’ne layık görülmüştür. DAGEM’in ödül kazanan projesi bilimsel bilginin uygulamaya dönük kullanımı yoluyla, yerel bir doğal kaynak olan Yığılca arısının, ticari değere dönüştürülmesi ve yörenin kalkınmasına katkı verilmesini içermektedir. Düzce Üniversitesi tarafından Yığılca arısının bir ekotip olduğu bilimsel olarak ortaya konmuş ve Yığılca Kaymakamlığı ile birlikte Tarım Bakanlığı’na ırk tescili için başvuru yapılmıştır. İlçede bulunan metruk bir bina, Kaymakamlık ve Belediye tarafından onarılmış ve Üniversite tarafından tefriş edilerek DAGEM binası hizmete açılmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı, Bölge, İl ve İlçe Teşkilatları ve yerel halkla işbirliği yapılarak DAGEM’in etrafında 250 dönüm civarında bir arazide Bal

Ormanları kurulmuştur. Kaymakamlık ile işbirliği yapılarak sağlanan hibe fonlarla, kadınlar, engelliler ve genç işsizler başta olmak üzere, yerel halka hibe kovanlar ve arıcılık eğitimleri verilmiş ve bu kişiler arıcılık sektöründe birer girişimci olmak üzere desteklenmiştir. Ülkemizin ilk mobil arıcılık eğitim ekibi kurularak köyler gezilmiş ve kahvelerde arıcılara eğitim verilmiştir. Yerel paydaşların girişimciliğe teşvik edilmesi ve bu ruhun yörede geliştirilmesi, projenin çıktılarından sadece birisidir. Proje bütünüyle bir katılımcılık ve işbirliği projesidir; güç birliği yapıldığında aşılamayacak bir engel olmadığını ve toplumda fark yaratan sonuçların elde edilebileceğini ortaya koyan güzel bir örnektir. Düzce Üniversitesi’nin bölgedeki katma değeri artıracak bir diğer önemli projesi de Düzce


Teknopark’ın kuruluşudur. 2000 Yılından sonra yeni kurulmuş olan 100 civarındaki üniversite arasında teknoparkını kurabilen ilk ve tek üniversite Düzce Üniversitesi olmuştur. Teknopark projesi; Üniversite önderliğinde yürütülen, fakat Üniversite tarafından baştan itibaren tüm Düzce’ye ait olarak konumlandırılan ve yürütülen bir projedir. Dünyanın en yenilikçi ve katma değeri yüksek sektörlerinde rekabet edebilen ve kazanabilen bir Türkiye için, ar-ge ve inovasyon ortamının geliştirilmesinin büyük önem taşımakta olduğunu ve bu kapsamda üniversite-sanayi işbirliğinin gerekliliğini bilen Düzce Üniversitesi, Düzce Teknopark’ı 26 sanayi kuruluşuyla birlikte çok kısa sürede kurmayı başarmıştır. Üniversite- sanayi işbirliği bilimsel bilgi ve akademik deneyim birikiminin ticari değere dönüşebilmesi ve ülke kalkınmasına katkı verebilmesi için son derece önemlidir. ‘Değer üreten bir üniversite’ olarak bu konu Düzce Üniversitesi için de öncelikli çalışma alanlarından birisidir. Bölgedeki birçok sanayi kuruluşuyla sürekli iletişim halinde olan Üniversite, imzalanan ikili işbirliği anlaşmalarıyla, öğrencilere burs ve staj olanakları, istihdam garantili programlar, sanayi temsilcilerinin okullarda eğitim ve seminer vermeleri, eğitim programlarının sanayicilerin görüş ve değerlendirmeleri alınarak güncellenmesi, işletmelerdeki çalışanların ihtiyaç duyduğu hizmet içi eğitimlerin verilmesi gibi işbirliği çalışmaları gerçekleştirmektedir. Sadece sanayi ile değil iş dünyasının ve toplumun tüm kesimleriyle işbirliği yapmak üzere proje işbirlikleri ve danışmanlık hizmetleri üretecek merkezler kurumuştur. DAGEM bunlardan yalnızca birisidir. Öğretim elemanlarının bilgi ve

deneyim birikimini ilin ve bölgenin sorunlarına bilimsel çözümler üretecek, kaynaklarını ve potansiyelini üretim kapasitelerine dönüştürecek proje ve danışmanlık hizmetlerinde değerlendirmek ve tüm topluma açık eğitim programları düzenlemek amacıyla Yaşam Boyu Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (DÜYEM) kurulmuştur. Dil, Tarih ve Kültürel Zenginlikleri Araştırma ve uygulama Merkezi (DÜKMER) de, yörenin dil, tarih ve kültürel zenginliğini araştırmak, kayıt altına almak ve tanıtmak amacıyla kurulmuştur. Düzce yöresi bu zenginlikler açısından bir hazinedir. Biyolojik Çeşitlilik Uygulama ve Araştırma Merkezini (DÜ-BİYOM) ise biyolojik zenginliklerin, canlı türlerinin, genetik kaynakların ve ender özellikli doğal alanların belirlenmesi, tanımlanması ve sürdürülebilirlik ilkesi ışığında yararlanılması amacıyla kuruldu. Düzce Üniversitesi 2006 Yılında kurulmuş olan 14 yeni devlet üniversitesinden birisidir. Kurulduğunda üç fakültesi, iki yüksekokulu ve iki meslek yüksekokulu olan ve eski bir hastane binasında üçüncü basamak sağlık hizmeti vermeye çalışan Üniversite’de 2007 yılından itibaren, planlı bir yapılanma süreci başlatılmıştır. Ülke çapında ve yerelde uygulanan anketler ve iş dünyası ile yapılan yüz yüze görüşmeler sonucunda, dünyadaki gelişmeler ile mevcut ve potansiyel kaynaklar da göz önüne alınarak, ülkenin ve bölgenin ihtiyacı olan mesleki ve teknik alanlarda yeni birim ve programlar oluşturulmuştur. Bugün itibariyle Düzce Üniversitesi’nde; 9 fakülte, lisans düzeyinde eğitim veren 4 yüksekokul, yedi ilçede 8 meslek yüksekokulu, yüksek lisans ve doktora programları içeren 3 enstitü, yeni ve donanımlı bir hastane, 4 araştır-

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 25

FARK YARATMAK

ma merkezi ve Rektörlüğe bağlı bölümlerle birlikte sayısı 30’u aşmış olan akademik birimde eğitim-öğretim, araştırma ve hizmet faaliyetleri yürütülmektedir. Akademik yapılanmayla eşzamanlı olarak fiziki yapılanma çalışmaları da planlanmış ve yürütülmüş, dört yılda eğitim ve öğretime, sağlık hizmetine ve spor amaçlı ayrılan açık ve kapalı alanlar hızla artmıştır. Bunların yanında kurumsallaşma çalışmaları da başlatılmıştır. Düzce Üniversitesi Türkiye Kalite Derneği tarafından yürütülen Ulusal Kalite Hareketi’ne katılan üçüncü üniversite olmuş, ilk yıl yapılan öndeğerlendirmede iki yıldız seviyesinde ve iki yıl sonraki dış değerlendirmede üç yıldız seviyesinde değerlendirilmiştir. Düzce Üniversitesi hesap verebilir, şeffaf ve katılımcı yapısını kurumsallaştırmasıyla da fark yaratmaktadır. Her altı ayda bir öğrenci, öğretim elemanı, idari çalışanlar, il yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, siyasi parti ve sendika temsilcileri, basın-yayın kuruluşları ve katılmak isteyen tüm paydaşların katılımına açık olarak gerçekleştirilen Son 6 Ay Sunumları, son altı ayda gerçekleştirilen projelerin ve bir sonraki altı ayda gerçekleştirilmesi planlanan çalışmaların paylaşıldığı bir demokratik paylaşım ve şeffaflık platformudur. Katılımcılardan gelen tüm sorular akademik ve idari birim amirleri tarafından cevaplanmaktadır. Bu kurumsallaşmış uygulamanın ülkemizde başka bir benzeri yoktur. Düzce Üniversitesi’nde demokratik yönetim anlayışı ve katılımcılık da kurumsallaşmıştır. Üniversitede karar alma yetkisi kurullarla paylaşılmıştır. Birim kurullarında alınan kararlar bir üst kurula iletilir; burada tartışılır ve son şeklini alır. Düzce Üniversitesi’nde fark ve fayda yaratma iddiası sözde kalmamış; merkezi ve yerel yönetim kurumları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları, diğer akademik kurumlar ve ilgili tüm paydaşlarla Düzce’nin sağlık, eğitim, sanayi, tarım, turizm, doğal kaynaklar, risk altındaki çocuklar, kadınlar ve engelliler gibi dezavantajlı kesimleri ile ilgili somut proje çalışmaları yürütülmüştür ve halen yürütülmektedir. Üniversite, bu çalışmaları yürütürken yayın ve atıf başarıları sayesinde uluslar arası rekabet gücünü de artırmış, ODTÜ tarafından URAP projesi kapsamında yapılan üniversite sıralamasında dünyanın en iyi ilk 2000 üniversitesi arasında giren tek yeni üniversite olmayı da başarmıştır.


FARK YARATMAK

Sosyal sorumlulukta TNT farkı

Turgut Yıldız, TNT Express Türkiye Genel Müdürü

T

NT Express olarak sosyal sorumluluk projelerimiz ile fark yarattığımıza inanıyoruz. Projelerimizden biri olan Dünya Gıda Programı ile olan işbirliğimizi anlatmadan önce aşağıdaki hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu hikayeyi biz tüm çalışanlarımız ve müşterilerimiz ile paylaşıyoruz çünkü her şeyin küçük bir adım ile başladığına inanıyoruz. “Erken bir yaz sabahı, genç bir adam

26  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

sahilde yürüyordu.Kumun üzerinde gel-git yüzünden karada kalmış bir çok deniz yıldızı gördü. Güneşin yükselmesi ve sıcaklığın artmasıyla deniz yıldızları kurumaya başlamıştı. Çok kısa bir zamanda ölecekleri kesindi.Genç adam bunun üzerine hemen deniz yıldızlarına eğildi ve onları nazikçe güvende olacakları denize atmaya başladı. Tüm sahil boyunca bunu yapmaya devam etti. Kısa bir süre sonra yanına yaşlı bir adam

yaklaştı ve ne yaptığını sordu. Ne yaptığını açıkladıktan sonra yaşlı adam ‘Bu sahil metrelerce ve burada binlerce deniz yıldızı var. Nasıl bir fark yaratabilirsin?’ dedi. Denize bir yıldız daha atan adam şöyle dedi; ‘Bu attığım için çok şey farkediyor.’ Yardım edeceğiniz çocuk için de çok şey değişecek ve farkedecek. TNT olarak sürdürülebilir kalkınma konusundaki sözümüz/ amacımız; insanların gerçek potansiyellerinin farkına varmalarına yardımcı olmak, içinde bulunduğumuz dünya neslinin ihtiyaçlarını karşılarken çocuklarımız için daha fakir bir dünya bırakmamak, gelecek kuşakların yeteneklerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde geliştirmesini sağlamak. Bu amacımız gerçekleştirmek adına yola çıkış noktamızda üç önemli faktör rol oynuyor; insanlar, &toplumlar, gezegenimiz ve ekonomi. Her gece 800 milyon insan yatağa aç gidiyor ve her 5 saniyede, bir çocuk yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu nedenle, 2003 yılında TNT olarak topluma daha fazla katkıda bulunmak, yeteneklerimizi ve kaynaklarımızı sosyal sorumluluk için kullanmak, dünyanın en önemli problemlerinden bir tanesinin çözümünde yer almak için World Food Programme (WFP)-Dünya Gıda Programı ile eşsiz bir işbirliğine imza attık. WFP-Dünya Gıda Programı global açlıkla savaşıyor. WFP, Birleşmiş Milletler’in gıda ve insani yardım yapan lojistik bir koludur. Global açlıkla savaşmak için acil destek timlerini ülkelerde yaymaktadır. Beslenme istasyonlarını sağlık ve eğitim ihtiyaçları için de kullanmaktadır. Amacı, acil yardım noktasındaki insanları düzenli bir gelişim içinde beslenme, sağlık ve eğitimde kaliteli hayat standardına kavuşmalarını sağlamaktır. l Tüm insanlığı besleyecek kadar yiyecek üretilmesine rağmen en büyük problem ulaştırmada-lojistikte yaşanıyor. İşte biz bu noktada TNT Express olarak devreye giriyoruz ve Dünya Gıda Programı’na farklı yollardan desek veriyoruz; Bilgi aktarımı, Yardım eli, Daha iyiye yapılan taşımacılık Fon ve farkındalık yaratmak. l Bilgi aktarımı ile iş tecrübemizi WFP’a kapasite kullanımı, tecrübe alışverişi ve bilgilendirme konularında yardımcı olmak için kullanıyoruz;


FARK YARATMAK Taşımacılıkta optimizasyon konusunda bilgi veriyor ve destek oluyoruz çünkü optimizasyon yiyeceğin ulaşımını hızlandırarak ve maliyetleri azaltarak, etkinliği artırmaktadır. Filo güvenliği projesi ile ise yardım ve saha ekiplerinin güvenli seyahat etmesini sağladık Bu ekipler için seyahat en tehlikeli faaliyetlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Yardım eli; WFP esas olarak acil durumlardaki insanlara yiyecek ulaştırıyor. TNT olarak WFP’a acil durumlarda lojistik destek veriyoruz. Büyük felaketlerde 48 saat içinde yardıma hazır olan, 60 kişilik eğitimli ve azimli bir Acil Durum Ekibimiz var. Ayrıca acil durumlarda depolarımızı, kamyonlarımızı, uçaklarımızı ve çalışanlarımızı hemen devreye sokuyoruz. İletişim ve özel hizmetler konusunda destek veriyoruz. Bu çalışamaya örnek olarak; Tsunami (2004), Pakistan depremi (2005) ve Myanmar kiklonu (2007), Japonya depremi (2011) – bunlardan sadece birkaçı... Daha iyiye yapılan taşımacılık; Fleet Forum – Kızılhaç, WFP, World Vision ve TNT ortaklığında, yol güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması için başlatılan bir girişimdir. Bu proje kapsamında, Afrika, Hindistan ve Asya’da önemli kamyon duraklarında ve sınırlarda sağlık klinikleri kuruldu. Fon ve farkındalık yaratmak; Çalışanlar, tedarikçiler ve müşteriler arasında yapılan bağış aktiviteleri ile hem farkındalık hem de fon yaratmaya çalışıyoruz. İşte bu aktivitelerden bir tanesi 2004 yılında başladığımız Walk the World – Dünyayı Yürüyelim projesi.

“Dünyayı Yürüyelim” projesi kapsamında tüm dünyadaki TNT çalışanları 24 saatlik zaman dilimi içinde 1 gün boyunca yürüyor. Açılış yürüyüşü dünyada günün ilk başladığı ve bittiği yer olan Auckland, Yeni Zelanda’da olurken, diğer ülkelerde de kendi yerel saatleri ile saat 10.00’da başlayarak devam ediyor ve her yıl yaklaşık 15,000 çocuğun bir yıllık yiyecek ihtiyacı karşılanıyor. Diğer TNT ülkeleri çalışanları bu proje kapsamında yürünen her km için bağışta bulunabiliyor fakat biz TNT Express Türkiye çalışanları olarak sadece açlığa dikkat çekmek için yürüyoruz ve Umut Çocukları Vakfı tarafından korunan sokak çocuklarına yiyecek sağlıyoruz. Her yıl hemen hemen 70 ülkede düzenlenen 140,000 kişinin katılımıyla gerçekleşen yürüyüşlerin Türkiye ayağında bu yıl 350 TNT çalışanı ve ailesinin katılımıyla, Caddebostan Sahili ve Suadiye arasındaki 3 kilometrelik parkurda bu yıl 8. kez 29 Mayıs Pazar 400 kişi yürüdük. Bu yürüyüşümüzde KalDer Genel Sekreteri Selim Güven’i de aramızda görmekten memnuniyet duyduk. Dünyanın en büyük yardım kuruluşu olan WFP, her yıl dünyanın en yoksul en az 80 ülkesinde 56 milyon aç çocuk ile birlikte yaklaşık 90 milyon insanın beslenme ihtiyacını karşılıyor. Açlık çeken okul çağındaki bir çocuğun sağlıklı beslenmesi bir öğün için sadece 0,20 euro cent yeterli. Fark yaratmak sadece çok büyük organizasyonlar yapmak değil. Bir yürüyüşe katılmak, zaman zaman bütçenizden 1TL ayırmak, bir çoçuğu okutmak, bir hayvana yiyecek

vermekle de oluyor. Biz TNT olarak bunun farkındayız. Bu nedenle tüm sosyal sorumluluk projelerimizde mutlaka çalışanlarımızın ve ailelerin yer alması için her türlü aktiviteyi gerçekleşiriyoruz. Farklı yürüyüşler; Bu yürüyüşler tüm dünyada gerçekleştirlirken pek çok değişik biçimde gerçekleştiriliyor, bunlardan bazıları; Roma’da yürüyüşü Vali başlattı ve Kolezyum dahil olmak üzere yürüyüş tarihi bölgede gerçekleştirildi. Kahire’de yürüyüş 3kmlik parkur sonunda Piramitler’de son buldu. Çin’de ise yürüyüş Çin Seddi’nde gerçekleşti. Endonezya’da dünya şampiyonu olan yüzücü Bali Boğazını yürüyüş adına yüzerek geçti. Kızıldeniz’de yürüyüşün bir kısmı dalgıçlar tarafından suyun altında gerçekleştirildi. Everest ve Kilimanjaro’ya yürüyüş adına tırmanışlar gerçekleştirildi ve buralara yürüyüşün bayrakları dikildi. Moskova’da yürüyüş Kızıl Meydan’da gerçekleşti. Ayrıca pek çok politikacı, sporcu ve sanatçılar dünyanın çeşitli yerlerinde yürüşe destek oldular ve bizzat yürüdüler. Honduras Başbakanı, İtalya Dış İlişikiler Bakanı Gianfranco Fini, Maraton şampiyonu Paul Tergat. 2006’da Papa Benedict XVI, 2007’de ise Nobel Barış Ödülü sahibi Desmond Tutu, yürüyüşe destek verdi. 2010 yılında Yeni Zelanda’da o gün fırtına olduğu için TNT Ülke Genel Müdürü Ruud Smeets tek başına yürüdü. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 27


FARK YARATMAK

“Sektörün Öncüsü Tekin Acar Cosmetics Hizmette Fark Yarattı” 30  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011


CRM’LE İLGİLİ NELER YAPIYORSUNUZ? 350.000’e ulaşan Tekin Acar Kart kullanıcısı ile ulusal çalışmaların dışında bölgesel, hatta mağaza bazlı CRM çalışmaları yapabiliyor, müşteri sadakati sağlayacak ve yeni müşteri kazandıracak projeler geliştirebiliyoruz. Müşterilerimizi yaş, cinsiyet, lokasyon gibi bilgilerin dışında yaptıkları tüm alışverişlerle de takip edebiliyoruz. Yani bize “35-40 yaş arası, bayan, İstanbul’da Bağdat Caddesi’nde oturan, X marka parfüm ve Y marka göz çevresi ürünü kullanan, 3 aydır mağazamıza gelmemiş v.s. gibi bir çok kriter sorsanız o müşterileri bulabiliriz. TEKİN ACAR COSMETICS’İN TEKNOLOJİYLE ARASI NASIL? RAKİPLERİNİZDEN FARKLI BİR UYGULAMANIZ VAR MI? Teknolojiyi ve yenilikleri her zaman yakından takip ederek sektörde her zaman ön planda olduk. Patenti ve yazılımı bize ait olan ve müşterilerimize özgür alışveriş yapabilme olanağı sağlayan “Ürün Bilgi Monitörleri” de bunların en bilinen örneğidir.

Bülent Başaran Tekin Acar Kozmetik CEO’su

1

979 yılında Ankara’da kuruldu. 1989 yılında ithalatın serbest bırakılmasından sonra müşteriler dünyanın ileri gelen kozmetik markaları ile Tekin Acar Cosmetics’te tanışmaya başladı.

İNSAN KAYNAĞIYLA İLGİLİ POLİTAKINIZ NEDİR? PAZARDA NASIL YER ALIYORSUNUZ? Yetişmiş insan kaynağımızı en önemli varlığımız olarak görüyoruz. Şirket, toplamda 400 kişiye istihdam sağlamakta ve bu sayıyı önümüzdeki 5 senelik iş planı içerisinde 900’e çıkarmayı planlıyoruz. Bugüne değin 2008/2009 krizi dahil Türkiye’nin içinden geçtiği önemli ekonomik kriz dönemlerinde dahi hiç bir çalışanı ile kriz sebepli yol ayrımına gitmedik. 2006 yılında kurulan eğitim birimini faaliyetleri ile sektörde en bilgili, tarafsız ve kaliteli servis veren satış kadrosunu oluşturduk. Şirketin Eğitim Birimi tarafından bu güne kadar marka ürün, satış destek ve kişisel gelişim alanlarında

1500 farklı eğitim gerçekleştirildi. “Müşteri ne isterse onu alır” prensibinden asla ödün vermeyen şirketimizde, çalışanlarımız mağazada satılan tüm marka ve ürünlere ait temel bilgilerin yanı sıra, cilt, makyaj ve uygulama alanında ileri seviye özel eğitimler alıyor. Uzmansız sistemle çalışıyoruz ve bu sistemle “Müşteri ne isterse onu alır” prensibinden asla ödün vermiyoruz. TÜKETİCİ GÖZÜNDEKİ FARKINIZI NASIL ALGILIYORSUNUZ? Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği ve GfK-Türkiye işbirliği ile ilk kez 2009 yılı Ekim ayında yapılan pazar araştırmasında “Kişisel Bakım-Kozmetik” kategorisinde, “Alışveriş Merkezlerinde En Beğenilen ve Tercih Edilen Perakende Markası” ödülüne Tekin Acar Cosmetics layık görüldü. 2010 yılında da tekrarlanan pazar araştırmasında da Tekin Acar Cosmetics yine aynı ödüle layık görüldük. Türkiye genelinde sadece 3 marka 2 yıl üst üste aynı ödülü almıştır. PAZAR LİDERİ OLMANIN VERDİĞİ SORUMLULUKLAR VAR MI? Tekin Acar Cosmetics Türkiye’deki selektif kozmetik ürünlerinde fiyatların yurtdışına ve free-shoplara göre çok yüksek konumlanmasına tepki vermek amacıyla 2006 yılında perakende fiyatlarını %30’a varan oranda indirdik. Sektörden aradığımız desteği ne yazık ki bulamadık ve bir yıl boyunca ürünleri %30 indirimli satarak müşterilerimize en iyi fiyat ile servis verdik. Birinci yılın sonunda ithalatçı firmaların fiyatlarını geri çekmeye başlamasıyla hedeflediğimiz sonuca ulaştık. Bugün Tekin Acar Cosmetics’te yer alan 50’den fazla marka ürünlerini yurtdışı fiyatlarına paralel bir şekilde satışa sunmaktadır. SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE NASIL BAKIYORSUNUZ? Erozyon ile mücadele için TEMA Vakfı ile kampanya yaparak Bursa, Antalya, Tekirdağ ve Şanlıurfa’da 100.000 adet fidan diktik. Bunun yanı sıra geri dönüşümlü ve çevre dostu poşetler kullanarak da yılda 2.000’e yakın ağacı kesilmekten kurtarıyoruz. 2006 yılının Aralık ayında da gelirimizi daha fazla kız çocuğunun eğitimle buluşmasını amaçlayan “Haydi Kızlar Okula Kampanyası” için UNICEF Türkiye Milli Komitesi’ne bağışladık. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 31

FARK YARATMAK

TEKİN ACAR COSMETICS SELEKTİF KOZMETİK PAZARINDA HANGİ KONUMDADIR? Kuruluşundan bu güne geçen 32 yıl içerisinde Tekin Acar Cosmetics Türkiye genelinde mağaza sayısını ve pazar payını istikrarlı bir şekilde arttırarak bugün 25 ilde, 62 mağazasıyla en yaygın ve en çok satış noktasına sahip, selektif kozmetikte %40’a yakın pazar payı ve yetişmiş insan kaynağı ile açık ara pazar lideri konumundadır.


FARK YARATMAK

İskandinav hattındaki etkinliğimizi de artırdık ve etkin çözümler sunarak müşterilerimizin iş süreçlerine değer katıyor onlar için önemli bir destekçi oluyoruz. Neden şirket satınalması yoluyla yatırım yapmayı seçtiniz? Avrupa da coğrafi kapsama alanımızı artırmanın stratejik bir nokta olduğuna karar vermiş ve bu alanda güçlenmek için çeşitli arayışlar içerisine girmiştik. STS Uluslararası Nakliyat’ı bünyemize dahil etmemizin en önemli nedeni STS’nin 10 yıldır İskandinav Hattında hizmetlerini sürdürüyor olması ve bu hatta uzmanlaşmış olması. STS’nin 10 yıllık sürede kazandığı yüksek Know How ve iş yapış şeklindeki başarıları onları müşteri memnuniyeti sağlamanın oldukça güç olduğu İskandinav Bölgesi’nde 1 numara yapmayı başarmıştı. Biz de STS gibi değerli bir firmayı bünyemize dahil etmenin hem Ekol’ü hem de STS’yi daha ileriye götüreceğine inandığımız için böyle bir seçim yaptık. Stratejik amacımıza daha hızlı ulaşırken, finansal olarakta kendimizin baştan yatırım yapmasına göre daha iyi finansal sonuç getirmesini sağladık.

Umur Özkal Ekol Lojistik Müdürü

Ekol hakkında kısaca bilgi verir misiniz? 1990 yılında kara taşımacılığında yük organizasyonu yaparak sektöre ilk adımımızı attık, daha ilk günden itibaren aklımızda var olan bir dünya markası olmak fikri doğrultusunda hareket etmeye başladık. Daha sonra 1994 yılında gerçekleştirdiğimiz büyük filo yatırımı ve ardından 1997 32  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

yılında başlayan depo yatırımlarımızla gerçek anlamda 3. Parti Lojistik Hizmet sağlayıcısı olmayı başardık. Bugün; 2.800’ü aşkın çalışanımız, 1.400 araçlık filomuz, 400.000 m2 kapalı depolama alanımız ve üstün IT altyapımızla sektörümüzün en önemli oyuncuları arasında yer alıyoruz. Tekstilden, sağlığa, gıdadan, otomotive kadar bir çok farklı sektörden müşterimize yaratıcı

Satınalma için seçtiğiniz firmada hangi özellikleri aradınız? Hizmet yelpazemizi hem coğrafi hemde çeşit olarak genişletmek stratejimizin bir parçası. Bu kapsamda bir danışman firma ile birlikte gayet metodolojik bir proje çalışması yaptık. İş hacminden, yönetim şekline, karlılığından, şirket kültürüne birçok açıdan yaptığımız satınalmanın artı değer yaratmasından emin olmamızı sağlayan kriterlerimiz vardı. Olası firmaları bu gözlük ile değerlendirdik. Coğrafi kapsama alanımızı genişletecek, birçok mevcut müşterimizde hizmet yelpazemizi tamamlayacak İskandinav Hattında güçlenmek için doğru bir adayı seçmiş olduk. Şu anda da üzerinde çalıştığımız uluslararası satınalmalarda da stratejik amaçlarımıza uyum, şirketin insan kaynaklarından iş modeline sağlıklılığı ve satınalma sonrası entegrasyon kolaylığı/zorluğu belirleyici noktalar. Bu satınalma edindiği kaynak, bilgi birikimi İle Ekol yeni dönemde ne gibi farklılıklar yaratacak? STS’yi bünyemize dahil ederek Batı Avrupa, İngiltere, Güney Avrupa ve Doğu Avrupa hatlarında sağladığımız başarının ardından, müşteri


FARK YARATMAK memnuniyeti sağlamanın zor olduğu İskandinav hattındaki etkinliğimizi de artırdık. Ekol olarak kurduğumuz altyapılar ve kurumsal fonksiyonların STS’yi dahil ettiğimizde daha da geniş bir müşteri tabanına ve hacme hizmet ediyor olması verimliliği getirmektedir. Sağlayacağımız hacim artışı ve özellikle otomotiv ve tekstil sektörlerinden kazanacağımız güçlü müşterilerin etkisiyle 2011 yılının sonuna kadar bu hatta 12 Milyon Euro’luk bir büyüklük hedefliyoruz. Ve şu ana kadar bu yolda emin adımlarla ilerlediğimizi söyleyebilirim. Türk lojistik sektörünün gelişmesi için bu gibi şirket satınalmaları önemli mi? Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesinde en önemli rolü oynayacak sektörlerden biri lojistik olacaktır. 2023 hedeflerine giden yolda lojistik alt yapı sağlayıcıdır ve bu hedeflere lojistik sektöründeki gelişim olmadan ulaşılması mümkün değildir. Sektörün beklenilen hacmi karşılaması ancak gerçekten güçlü şirketlerle mümkün olabilecektir. Sektör ihtiyaç duyduğu verimliliklere yüksek hacimler ile oluşturalacak ölçek ekonomilerinin sağlanması ile ulaşabilir. Uzun vadeli çözümler ve alt yapı yatırımları ancak güçlü şirketlerle gerçekleştirilebilinir. Bu da çok oyuncusu olan sektörün hızla konsolidasyonunu gerektirmektedir. Bu anlamda doğru satınlama ve birleşmelerle güçlenen şirketler, Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır.

Ekol Lojistik Hakkında: l Ekol Lojistik olarak 1990 yılında faaliyetlerimize başladık ve kısa sürede hızlı bir büyüme ivmesi yakaladık. Bugün itibariyle farklı

sektörlerden yerli ve yabancı müşterilerimize; Türkiye ve Avrupa’da en yeni teknoloji ile donatılmış dağıtım merkezlerimiz, genç ve çevreci filomuzla; taşımacılık, depo yönetimi, dış ticaret ve tedarik zinciri yönetimi gibi çözümleri bütünleşik bir şekilde sunabiliyoruz. l 400.000 m2 kapalı alana sahip dağıtım merkezlerimiz, 1.400 araçlık filomuz ve 2.800 çalışanımızla Türkiye’nin ve Avrupa’nın öncü entegre lojistik hizmet sağlayıcıları arasında yer alıyoruz. Yurtiçinde 21 farklı noktada sahip olduğumuz dağıtım merkezleri ve İstanbul, Ankara, Bursa, Denizli, Adana, Mersin, İzmir’deki ofislerimizle hizmet veriyoruz. Yurtdışında ise sahip olduğumuz geniş ve güçlü acente ağımızın yanı sıra yurtdışı Ofislerimizle hizmetlerimizi sürdürüyoruz.

Hizmet Verilen Sektörler Hakkında: l Ekol Lojistik olarak sektörlere ayrı uzmanlık dalları olarak bakıyor ve kendi bünyemiz içerisinde sektör bazlı yapılanmalar oluşturuyoruz. Bu şekilde tekstilden otomotive, inşaata, gıdaya, sağlıktan dekorasyona kadar birçok farklı sektörde kusursuz hizmet sağlayabiliyoruz.

Ekol Lojistik 2010 Yılı Değerlendirmesi: l 2010 yılını şirketimiz için yatırım ve büyüme yılı olarak belirlemiştik. Bu kapsamda yatırımlarımız da planladığımız şekilde gerçekleşti. l 2010, dünyanın ve Türkiye’nin sektöründe öncü şirketlerini portföyümüze kattığımız bir yıl oldu. Bununla beraber, proje bazlı veya kısa dönem çalışmalar yaptığımız şirketler, uzun dönemli, stratejik ortaklık sayılabilecek anlaşmalar imzaladılar ki, bu da çalışmalarımızdan duyduk-

ları memnuniyet ve güveni gösteriyor. l 2010 yılında 28 milyon Euro değerinde yatırım yaptık. 3 yeni dağıtım merkezi açarak, ulusal dağıtım merkezi sayımızı 21’e yükselttik. 300 bin metrekare olan depolama alanımızı 400 bin metrekareye çıkarttık. Araç filomuza 50 yeni çekici ekleyerek, çevre dostu filomuzu büyütmeye devam ettik. Ayrıca Aralık ayında İskandinav hattının lider firması STS Uluslararası Nakliyat’ı bünyemize kattık. l Hayata geçirdiğimiz bütün bu projeler ile 2010 yılı ciro anlamında 2009’a oranla daha yüksek performans gösterdiğimiz bir yıl oldu. Krizin de etkisiyle 130 milyon Euro’yla karlı ancak beklentilerimizin altında kapattığımız 2009 yılına oranla 2010’da %21’lik bir ciro artışı gösterdik. 2010 yılı ciromuz 160 milyon euro olarak gerçekleşti. Ekol Lojistik 2011 Yılı Gerçekleşenler ve Hedefleri: l 2010 yılının son ayında İskandinav hattının lider firması STS Uluslararası Nakliyat, Ekol çatısı altında çalışmalarını sürdürecek. STS’nin bölgedeki tecrübesi ve güvenilirliği sayesinde Batı Avrupa, İngiltere, Güney Avrupa ve Doğu Avrupa hatlarında sağladığımız başarının ardından, müşteri memnuniyeti sağlamanın zor olduğu İskandinav hattındaki etkinliğimizi artırdık. mimiz sayesinde bu alanda 12 Milyon Euro’luk büyüme sağlayacağız. l Ayrıca; 2010 yılında inşaatına başladığımız Ankara’da sahip olduğumuz otomasyon teknolojilerinin bir benzerini Gebze’de uygulama çalışmalarımızın da sonuçlandırdık. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 33


FARK YARATMAK l Diğer yandan sağlık sektörü için çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırdık. Bu sektörün çok büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyoruz ve bu alanda da en kaliteli lojistik servis sağlayıcısı olmak için yatırımlarımızı sürdüreceğiz. Bu kapsamda 2011 yılında ilaç lojistiği üzerine yoğunlaştık; Tuzla Logipark’da Türkiye’nin en büyük ilaç deposunu inşa ettik. Ve şimdiden çok önemli ilaç firmalarıyla anlaşmalar yaptık. Bu alanda yaptığımız yatırımlarla ilaç lojistiğinde de fark yaratacağımıza inanıyorum. l Yeni merkezlerin yanı sıra yakın coğrafyada yeni iş imkanları için de araştırmalar yapıyoruz. l Bunların yanı sıra sunduğumuz çözümler ve filomuzdaki araçlarla müşteri beklentisi doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz yeşil lojistik çalışmalarımıza devam edeceğiz. AB CREAM Konsorsiyumu tarafından ödüle layık görülen; treylerlerin Ro-Ro’yla İtalya’ya bu noktadan Almanya’ya trenle taşınması ve son olarak Avrupa’nın her noktasına karayoluyla gönderilmesi esasına dayanan intermodal taşıma operasyonlarımızı sıklaştıracağız. l 2011 yılında dünyanın herhangi bir noktasından diğerine taşıma operasyonları gerçekleştirmemizi sağlayan Forwarding Departmanımız kapsamında proje taşımacılığı operasyonları gerçekleştirmeye başlayacağız. Böylelikle çıkış ve varış noktalarının hiç bir önemi olmaksızın büyük hacimli ürünlerin de taşıma operasyonlarını gerçekleştirebileceğiz. Yani Brezilya’dan Ukrayna’ya göndermek istediğiniz iş makinenizi biz sizin için taşıyabileceğiz.

34  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

l Yüksek teknoloji know-how’una sahip lojistik hizmet verebilen firmaların oluşturduğu TecDis’in (The European Technical Distribution Network) uluslararası ağının bir parçası ve Türkiye’deki tek temsilcisi olduk. Avrupa’nın her ülkesinden yalnızca bir temsilci kabul eden TecDis’in Türkiye ayağı olduk. Avrupa’daki tüm ülkeyi kapsayabilen yüksek teknoloji knowhow’una sahip lojistik hizmet verebilen firmaların oluşturduğu uluslararası bir ağ olan TecDis; ülkemizde “proje taşımacılığı” olarak adlandırılan, uluslararası veya ulusal taşımalarda değerli ve hassas malzemelerin oluşturduğu yüksek teknoloji alanında, en komplike hizmeti verebilecek ve teknik bilgiye sahip firmaları bir araya topluyor. l Boyner Grubu’nun e-ticaret alanındaki yeni yapılanması Morhipo, perakende, tekstil, tüketim malzemeleri ve gıda sektörlerinde dünya çapında 450 mağazaya sahip olan Monoprix ve gıda dışı, kahve barı ve kahve olmak üzere üç farklı bölümden oluşan mağazalarıyla müşterilerine tam bir alışveriş keyfi sunan Tchibo’nun çözüm ortağı olduk. l İngiltere – Fransa arasında karşılıklı tren seferleri gerçekleştirerek optimum maliyetli ve çevre dostu ulaşım hattıyla hizmet veren Euro Tunnel’dan, çevreyi koruyan bu taşıma modelini kullanarak; 2010 yılı içerisinde 236 ton CO2 tasarrufu sağladığımız için teşekkür belgesi aldık. l Nisan ayında 2011 yılında İtalya’da yaptığımız yatırım ile Avrupa Pazarının güneyinde de liderliği hedefliyoruz. İtalya’daki işlem hacmimizi ilk yıl yüzde 100 büyütmeyi planlıyoruz. Güney Avrupa ile olan işlem hacmimizi artırmak için İtalya’nın Modena kentinde yeni bir tesis açtık. l İlaç, beslenme, hastane ve diagnostik ürünler alanında faaliyet gösteren dünyanın önde gelen ilaç firmalarından biri olan Abbott,

Türkiye lojistik operasyonlarında iş ortağı olarak tercihini, sağlık sektörünü stratejik olarak ele alan Ekol Lojistik’ten yana kullandı. 2011 yılında sağlık sektöründe büyümemiz sürdü. Tuzla Logipark Kampüsü’nde Yasemin ismiyle Türkiye’nin en büyük mümessil ecza deposunu açtık. Müşterilerimize sunduğumuz özel çözümler ve teknolojik alt yapımızın gücüyle sektörümüzde öncü rol oynuyoruz, 20.000 metrekarelik yeni tesisimizin tesis içi düzenlemeleri ve dünya çapındaki sektörel standartlara uyumu için 5 milyon Euro yatırım yaptık. Ayrıca 2011 yılının ilk çeyreğinde uluslararası ve ulusal dağıtımlarda kullanılmak üzere 1 milyon Euro’luk sıcaklık kontrollü araç yatırımı gerçekleştirdik. 2011 yılının sonunda ise üçüncü ilaç dağıtım merkezimizin faaliyete alınması ile ilgili olarak yatırım planlarına devam ediyoruz. Abbott ile yaptığımız uzun soluklu iş birliğine göre, Abbott Türkiye’nin lojistik operasyonlarını biz yürüteceğiz. Abbott bu proje ile ilk defa lojistik operasyonlarını bir lojistik iş ortağına devrediyor. Bu proje ile; Abbott’a antrepo hizmetlerinin yanı sıra gümrüksüz depolama, stok yönetimi, ürün kontrolü, numune alma, sipariş yönetimi, paketleme, iade&imha yönetimi, sekonder ambalajlama, nakliye ve dağıtım hizmetlerini de sunacağız. İşbirliğinin ilerleyen dönemde farklı alanlara da yayılması planlanıyoruz. Proje kapsamında farklı ürün gruplarına ait ürünlerle birlikte; soğuk zincir, promosyon malzemeleri, tanıtım ürünleri, karantina ürünleri, ambalaj malzemeleri, kontrole tabi ürünlerin yönetimi de bizim tarafımızdan gerçekleştirilecek. l 2011 yılı başında Trendyol ile yaptığımız anlaşma ile birlikte e-ticaret alanında hizmet vermeye başladık. Daha sonra, Morhipo ve Tchibo ile yapılan anlaşmalar sonucunda; bu alanda da sektörümüzün en önemli aktörlerinden bir tanesi olmak için ilk adımı atmış olduk.


Ç

elik mutfak eşyalarında akla gelen ilk markalardan biridir Ar-Yıldız. ArYıldız’ın 1948’de Tahtakale’de ‘alpaka kaşık polisajı’ (metal eşyaların rengini dönüştürme işlemi) yapmak için kurduğu Ar-Yıldız, zamanla çelik çatal, kaşık, bıçak ve tencere imalatıyla büyüyüp günümüze bu alanda önemli bir ulusal marka olarak geldi. Ancak birçok sektörde olduğu gibi bu alanda da rekabet edebilmek için sermaye gücü gerekiyor. Yıldız Ailesi işte bunu sağlamak için 2006 yılında Antalyalı Kilit Ailesi’nin sahip olduğu Kilit Şirketler Grubu ile ortaklık kuruyor. Şirketin yüzde 50’sini alan bu aile 2011 başında Ar-Yıldız’ın tamamını satın aldı. Bugün şirketin başında Kilit Ailesi’nin damadı Yalım Yönter bulunuyor. İlk ortaklığın kurulduğu 2006’dan beri bu görevde bulunan Yönter’in yönetime gelmesiyle birlikte şirkette hem üretim hem pazarlama hem de iletişim konusunda birçok yeni çalışmaya imza atılmış. Yalım Yönter’e göre ise pazardaki en önemli farklılıkları ithalata dayalı bir sektörde yıllardır yerli bir üretici olarak kaliteli ürün ve hizmet üretiyor olmak. Çorlu’ da kurdukları üretim tesisi Avrupa’nın en büyük tesisi olma özelliğini taşıyor. Satış sonrası da ürün ve hizmet garantisi uygulamalarında farklılıklar yaratan Ar-Yıldız’ın sektör büyüklüğü ve gelecek hedeflerini Yalım Yönter’e sorduk.

Sektörünüzde satış sonrası hizmetler açısından sizi farklı kılan noktalar nelerdir? Tüm çalışmalarımız içinde en önem verdiğimiz konular, kaliteli üretim, yerli üretim, tüketicinin kolay ulaşabileceği noktalarda bulunmak ve CRM uygulamaları geliyor. Özellikle CRM uygulamalarına yatırımlar yapıyoruz. Bu uygulamalara 2008 yılında başlandık. CRM uygulamaları için yılda 20 bin- 25 bin dolar arasında bir yatırım yapıyoruz. Piyasada var olan çözümlerden faydalanmanın yanında daha az miktarda da olsa kendimize özel bazı uygulamaları da devreye soktuk. Bu uygulamalar sayesinde müşterilerimizle olan iletişim ve markanın değerinin artması konusunda ilerlemeler kaydettik. CRM’den olan temel beklentilerimizin karşılandığını söyleyebilirim. Satış sürecinin takibinin netleşmesi ve buradan elde ettiğimiz verilerin üretim hattımızın optimizasyonuna yönelik faydalarını fazlasıyla gördük. Doğrudan son kullanıcıya yönelik CRM uygulamaları da müşterinin bizden ne beklediği konusunda daha net fikirler edinmemize yardımcı oldu.” Ar-Yıldız’ın 534 tane aktif bayisi bulunuyor. Şirket bu bayiler aracılığıyla ürünlerini satıyor. Dolayısıyla müşteri olarak şirketin iki tür muhatabı var: Bayiler ve ürünlerin son kullanıcıları. Bayilerle direk teması olan pazarlama grubunun kullandığı otomasyon sisteminin dışında son kullanıcıdan gelen taleplerin ve şikayetlerin takibinde de CRM uygulamalarından faydalandıklarını dile getiren

Ar-Yıldız 63 yıllık bir şirket. Bugün üçüncü kuşağa çeyiz veren şirket yılbaşında el değiştirdi. Şirketin kurucusu olan Yıldız Ailesi şirketi Kilit Şirketler Grubu’na sattı. Satış ve pazar payının artırılması konusunda çalışmaya hız veren şirketin yeni sahipleri, bunun için tasarım, üretim ve CRM uygulamalarının yanı sıra Avrupa’nın en büyük çelik mutfak eşya fabrikasını Çorlu’da hizmete soktu. Yüksek sayıda ki satış noktasına rağmen fiyat standartlarını nasıl aynı düzeyde tutabiliyorsunuz? Son 3 yıl içinde 70 bin dolar civarında bir CRM yatırımı gerçekleştirdik. Bu uygulamalarla müşteri elde etmekten çok var olan müşterilerle olan ilişkilerin daha verimli hale getirilmesi sağlanıyor. Gelecek yıllarda da bu alana yatırımın artarak sürecek.. Marka olmak için perakende fiyatlarını sabitlemek çok önemli bir nokta. Bu yolla bayilerin perakende fiyatlarını bozmasına izin vermemiş oluyoruz. 30 milyon TL’ye yakın cirosu ve 350 çalışanı bulunan şirket üretiminin yüzde 22’sini ihraç ediyor. İhracat yaptığı ülkeleri artırma yönünde de çalıştıklarını ifade eden Yönter, Rusya, İran, Mısır, Suriye gibi ülkelerde güçlü olduklarını son zamanlarda ise Avrupa’ya da ihracata başladıklarını belirtiyor. Yönter konuşmasını şöyle sürdürüyor: “En çok ihraç ettiğimiz ürün grubu tencere. Örneğin Dubai’de çok iyi satışlar, sürpriz büyüme yakaladık. Üst segmente altın, gümüş, titanyum kaplama ürünler çıkardık. 2 bin liraya kadar takım satıyoruz.” Geçen yılı bir önceki yıla göre yüzde 30 büyüme ile kapatan şirketin hedefi bu yıl da aynı oranlarda büyümeyle yılı kapatmak. Yüzde 22 olan Pazar payında ise yüzde 20’lik bir artış bekleniyor.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 35

FARK YARATMAK

Ar-Yıldız, tesis yatırımları ile fark yaratıyor


FARK YARATMAK

Doğa Koleji: Eğitimde Fark Yarattı

Doğa Koleji’nin tarihçesini bizimle paylaşır mısınız? Doğa Koleji CEO’su Uğur Gazanker: Doğa Koleji 2002 yılında 100 öğrenciyle Beykoz Doğa Koleji’nde eğitim hayatına başladı. Doğa Koleji, kurulduğu günden itibaren eğitim kalitesini hiç düşürmeden, benimsediği Doğa Konseptli Eğitim Modeliyle akademik, sosyal ve sportif alanda sayısız başarıya imza attı. Anaokulu ve ilköğretim gruplarında “yaşayarak öğrenme” felsefesinden yola çıkan Doğa Konseptli Eğitim Modeli, farkını zamanla göstermeye başladı. Bugün Türkiye genelinde 35 noktada eğitim verebilen ve başarı grafiğini düşürmeyen bir eğitim kurumuyuz. Kıbrıs Kampüsü ile yurtdışı açılımımızı da başlattık.

kadar 13 bin öğrenci eğitim görüyor. 2012 yılında bu sayının 20 bini bulmasını hedefliyoruz.

Neden ismi “Doğa”? Doğa Koleji doğanın kalbinde, doğayı örnek ve referans alarak, onu koruyarak eğitime başladı. Beykoz Doğa Koleji’nde başlayan bu başarı hikâyesine en uygun ismin Doğa olacağına karar verdik ve öyle de oldu. Doğayı tanıyan, seven, saygı gösteren bir nesil yetiştirmek gayesi de bu isim de etkili oldu.

Doğa Koleji’nin eğitimde yarattığı farklar nelerdir? Doğa Koleji öncelikle sadece akademik değil her alanda başarılı, her alanda söz söyleyebilecek, fikir yürütebilecek, muhakeme yapabilecek, geleceğin başarılı liderleri olabilecek gençleri yetiştirmek için çalışıyor. Akademik gelişim spor, sanat ve kültürle beslenmeli ki çocuklarımız hayata daha donanımlı başlayabilsin. Doğa Koleji’nde fark yaratan unsurlar; eğitim modeli, sunduğumuz sosyal, sportif ve teknolojik olanakların yanında öğrencilerin mutluluğunu ön planda tutmamızdır.

Doğa Koleji’nde kaç öğrenci eğitim görüyor? Doğa Koleji’nde anaokulundan liseye

Doğa Koleji’nin fark yaratan eğitim sisteminde neler var? Her sene büyüyen ve başarı hikâyelerine ye-

36  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

nilerini ekleyen Doğa Koleji, kurulduğu günden itibaren eğitim kalitesini hiç düşürmeden, benimsediği Doğa Konseptli Eğitim Modeliyle akademik, sosyal ve sportif alanda sayısız başarıya imza attı. Anaokulu ve ilköğretim gruplarında “yaşayarak öğrenme” felsefesinden yola çıkan Doğa Konseptli Eğitim Modeli, farkını zamanla göstermeye başladı. Öğrenciler ve velilerden sonra, bugün artık dünyada kabul gören bir eğitim anlayışı haline geldi. Bu modelde doğayı rol model aldık. Çocukları dört duvara hapsederek bilgi yüklemektense onları özgür bırakarak öğrendikleri bilgiyi nasıl kullanacaklarını göstermek istedik. Uluslararası standartlarda çok dil seçenekli bir müfredatla bu çocukların birer dünya vatandaşları olarak yetişmesi bizim için çok önemli. Çocuklarımızın sadece eğitim alanında değil sanatın ve sporun her dalında başarılı olmalarını istiyoruz. Lise eğitiminde konsept gençlere adapte ediliyor. Sadece Doğa Koleji Liseleri’nde uygulanan ve Londra Ticaret ve Sanayi Odası’ndan onaylı t-MBA Eğitim Modeli’ni kısaca açıklamak istiyorum; Doğa Anadolu Liseleri öğrencileri t-MBA Eğitim Modeli kapsamında akademik, sosyal, sanatsal ve sportif hayata donanımlı bir şekilde hazırlanırken iş dünyası ve kariyer yolları konusunda da bilinçleniyor. Sene sonunda ders, tez ve stajlarında başarı göstere gençler uluslar arası akreditasyonlu bir diploma almaya hak kazanıyorlar. T-MBA Eğitim Modeli şu an Türkiye’nin en ayrıcalıklı lise eğitim müfredatını öğrencilerimize sunuyor. Eğitim dışında bir de sosyal ve teknolojik imkanlar dediniz, nedir bu fark yaratan imkanlar? Doğa Koleji öğrencileri; tasarım atölyeleri, müzik stüdyoları, ritim dersleri, resim ve heykel çalışmaları, satranç, modern dans, koro eğitimi ve yaratıcı drama dersleri gibi pek çok sanatsal etkinliğin yanında; Türkiye’de ilk defa bir eğitim kurumu bünyesindeki kürek takımı, binicilik, basketbol, voleybol, judo, badminton, hentbol, step ve jimnastik, futbol, dağcılık ve tırmanma gidi sportif faaliyetlerle akademik eğitimlerinin yanında sanatsal ve fiziksel gelişimlerini de üst düzey imkanlarla ve modern tesislerde sürdürüyor. Öğrencilerimiz. kurumsal işbirliği ve stratejik ortaklıklar dışında AB projeleri kapsa-


“Doğa ile Teknolojiyi Birleştiren Olanaklar “ Doğa Koleji teknolojik alt yapısı ve modern eğitim binalarıyla da fark yaratıyor. Modern teknolojinin sunduğu tüm imkanların yanı sıra tarım aslanları, ekoloji derslikleri, evcil hayvan barınakları da Doğa Koleji Kampüsleri’nin olmazsa olmazlarından. Dünyanın en büyük eğitim teknolojisi sağlayıcılarından Promethean’ın dünya çapında 3500 eğitim kurumu arasında teknolojiyi en iyi kullanan eğitim kurumuna verdiği “Center of Excellence “ ödülünü kazanan Doğa Koleji modern teknoloji alt yapısını her yıl güçlendirmeye devam ediyor. Doğa Koleji’nin tüm sınıflarında bulunan Akıllı Tahta ve dijital sınıf uygulamasıyla doğa ile teknolojiyi birleştiriyor, öğrencilerinin bu olanaklardan sonuna kadar yararlanmalarını sağlıyoruz. Doğa Koleji bünyesinde sosyal sorumluluk projeleriniz var mı? Sosyal sorumluluk ve duyarlılık Doğa’nın ruhunda var. Okul öncesi eğitimden liselere kadar her yaş grubunda öğrencimiz çevre, doğa, sağlık, eğitim ve yardım gibi pek çok konuyu sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçiriyor. Doğa Anadolu Liseleri öğrencileri en son “Tüm Hayaller Gerçek Olsun” projesi ile devlet okullarında okuyan ve ihtiyaç sahibi öğrenci kardeşlerinin dileklerini gerçekleştirdiler. TOÇEV, TEMA, WWF, TKV yararına okul içinde ve dışında pek çok etkinlik organize ettiler. Her öğrenci kendi kampüsünün etrafındaki yerleşkelerde çevre odaklı bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Örneğin Atık Yağ Toplama Projesi kapsamında eğitim saatleri dışında öğretmenleriyle evleri ziyaret ediyorlar ve atık yağların nasıl toplanacağını ve geri dönüştürülebileceğini anlatıyorlar. Sosyal sorumluluğun en güzel yanı ise tüm bu projeleri kendileri geliştiriyor ve tüm aşamalarına dahil oluyorlar. Doğa Koleji’nin başarılarından bahseder misiniz?

Doğa Koleji’nde başarı bir gelenektir. Bunu sadece bir alanda sınırlandırmak çok zor… Doğa’nın konseptinde birey bir bütündür. Bilgisiyle, kültürüyle, sportif ve sosyal yanlarıyla… Öğrencilerimiz her alanda gerçekten çok başarılı. Hentboldan judoya her spor dalında dünya, Avrupa ve Türkiye şampiyonluklarımız var. LYS’de ve YGS’de İstanbul birinciliğimiz var. I-SWEEEP, Mostratec, MILSET gibi dünyanın önde gelen bilim ve proje olimpiyatlarında sayısız şampiyonluklarımız, derecelerimiz var. Doğa Koleji akademik başarılarıyla, puan ortalamalarıyla ve Türkiye derecelerinde Türkiye’nin en başarılı eğitim kurumudur. SBS, Askeri Liseler, ÖZ-DE-BİR, LYG, YGS gibi merkezi sistemle yapılan ve binlerce öğrencinin yarıştığı sınavlarda Doğa Koleji pek çok derece ve Türkiye şampiyonluğu kazandı. 2011 8. sınıf SBS’de 16 Doğa Koleji öğrencisi 500 tam puan alırken 7. Sınıf SBS’de 22 öğrenci 500 tam puan alarak bir rekora imza attı. 2011 Askeri Liseler Sınavı’nda Türkiye 1.’liği, Türkiye 2.’liği ve ilk 50’de 6 Doğa öğrencisi Türkiye sıralamasında yerini alırken 2010 SBS’de 100 soruyu da doğru yapan 51 öğrenci ve 99 soruyu doğru yapan 112 öğrenci 478.554 Puan Ortalamasıyla Okullar sıralamasında Doğa Koleji’ne İstanbul 1.’liğini getirdi. Yükseköğretime geçişte ise YGS ve LYS puan ortalamasıyla yine İstanbul 1.’si olan Doğa Koleji 2011 ÖZDE-BİR Sınavı’nda 500 tam puanla altı Türkiye şampiyonluğu kazandı. Sporda ise judodan hentbola çok sayıda Türkiye ve dünya derecelerimiz var. Öğrencilerimiz onlara sunduğumuz imkanları kendi yetenekleri ve sportif kariyerleriyle çok güzel birleştirdiler. Voleybolda dünya 3.’lüğü, erkek basketbolda dünya şampiyonluğumuz var. 2011 yılında genç kız hentbol takımı, judo takımımız, ilköğretim yıldız ve küçük basketbol takımları Türkiye Şampiyonu oldular. UNİ-CUP’ta da yıldız erkek basketbol takımımız Türkiye kupasını kaldırdı. Bir öğrenci sizin okulunuzu niye tercih etmeli? Tercih aşamasındaki öğrencilere ne demek istersiniz? İlköğretim eğitiminde esas olan çocuğun mutluluğudur. Doğa Konseptli Eğitim Modeli’nin yapıtaşı olan “Mutlu Çocuk Öğrenir” felsefesi, çocuğun daha ilköğretim çağında akademik olarak değerlendirilirken yeteneklerinin, beğenilerinin ve tercihlerinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini savunur. Bu sebeple okul ve sınıf ortamı çocuğun öğrenmesini destekleyecek, onun öğrenme isteğini motive edecek bir ortam olmalı. Bu yaş grubunda öğrenmenin temelini merak duygusu oluşturur. İdeal bir öğrenme

ortamında öğrencinin 5 duyusunun da gelişeceği atölye alanları, aktivite alanları ve oyun alanları olmalı. Ebeveynler; çocuğun yabancı dil eğitimini önemseyen, sosyal gelişimine katkı sağlayan ve bunu müfredatına profesyonelce adapte edebilen bir okulu tercih etmeli. Gerçek hayat başarısı için 3 temel dersle ve yabancı dildeki gelişim tek başına hiçbir zaman yeterli değildir. Akademik gelişim spor, sanat ve kültürle beslenmeli ki çocuklarımız hayata daha donanımlı başlayabilsin. Lise öğrencilerinde ise birbirinden eğlenceli bilimsel, kültürel ve sanatsal öğrenci kulüpleri, yurtdışı yaz okulları, benzersiz yabancı dil eğitimi, sınırsız sportif ve sosyal imkanlar, başarılı üniversite yerleştirme sistemi ve tabiî ki onları başarılı

isimlerle bir araya getiren ve meslek tercihlerinde yol gösteren t-MBA Eğitim Modeli tercih sebebi… Son olarak okurlarımıza ve gençlere tavsiyeleriniz var mı? Benim mesajım geleceğin liderleri olacak bu pırıl pırıl gençlerin kendilerini dinlemeleri ve hayata her alanda dahil olmalarıdır. İdealist, fikir sahibi, duyarlı ve sorumluluklarını bilen, akademik ve kültürel birikimiyle dünya vatandaşı olabilecek, başarılarıyla göğsümüzü kabartacak nesiller için çalışan biz eğitimciler onlara her alanda tüm imkanları sunmaya hazırız. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 37

FARK YARATMAK

mında Doğa Koleji öğrencileri yurtdışında pek çok kültürel ve sosyal aktiviteye katılıyor. Doğa Anadolu Liseleri’nde öğrenci ve öğretmen değişim programları uygulanıyor. Öğrenciler ayrıca Almanya, İngiltere ve Amerika’daki yaz okullarında dil ve kültür eğitimi alıyorlar. Felsefeden genetiğe, Türkiye’nin saygın akademisyenleri önderliğinde kurulan öğrenci kulüpleri ve yaz okullarına katılabiliyorlar. İlköğretim müfredatında ise tarım, ekoloji, botanik, binicilik derslerinin yanında SBS öğrencileri S.O.E.S sistemi kapsamında seçmeli olarak teknoloji, tasarım, fotoğraf, karikatür gibi son derece farklı derslerle SBS müfredatını sosyal anlamda destekliyor.


KAMUDAKİ UYGULAMALAR

Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba Şanlıurfa Belediye Başkanı

Tarihiyle fark yaratan kent

F

ark yaratabilmek için farkında olmak gerekir. Farkında olmanın yolu da insanı ve çalışmayı sevmekten geçer. İnsanı sevmeyen kendini sevemez, dolaysıyla kendisine saygısı olmaz. Kendisine saygısı olmayan da işini sevmez, yaptığı işten zevk alamaz. Her şeyden önce insanın kendisiyle ve çevresiyle barışık olması gerekir. Bilindiği gibi yeni kamu yönetiminde ; süreç, yöntem ve kurallara uygun olarak işleri sevk ve idare etmek demek olan yönetim anlayışından; performans ölçme, sorumluluk alma, kaynakları etkin ve verimli kullanma, hedef strateji ve öncelikleri belirleme demek olan işletme anlayışına doğru kaymanın olduğu görülmektedir. Kamunun özel sektöre göre daha az esnek, daha hantal olduğu herkes tarafın-

38  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

dan öyle biliniyor ki artık doğal karşılanıyor. Maça başlarken 1-0 yenik başlamak gibi. Bu anlamda kamuda personeli ve birimleri harekete geçirmek, zihniyet dönüşümünü sağlamak kolay değil; hemen bir dirençle karşılaşıyorsunuz. Bir yandan içerideki bu olumsuzluğu gidermeye çalışırken diğer yandan da olumsuzluğun vatan-

daş üzerindeki algısını kırmak zorundasınız. İşte bu anlayıştan yola çıkarak belediyeyi yeniden yapılandırıp, iyi bir ekip oluşturduk. Akabinde Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarını başlattık. Belediyemizi kurumsallaştırıp, düzenli çalışmalar yaparak, “Doğuştan Marka Şehir Şanlıurfa’yı Türkiye’nin gündemine oturtmak; Bu amaçla belediyeyi bir işletme mantığı ile yönetip, vatandaş memnuniyetinin sürekliliğini sağlayarak, çalışanların birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni ön plana çıkarmak temel politikasıyla hareket ettik. Her çalışanını bir belediye başkanı gibi görüp, çalışanların fikrine sürekli değer vererek çalışanından maksimum fayda sağlamak ilkesi ile çalışanlarımıza ve halkımıza güven vermeye gayret gösterdik. Açık ve şeffaf olmaya özen gösterdik. Tüm


KAMUDAKİ UYGULAMALAR iş ve işlemlerimizde açık ve şeffaflığı ilke edinerek her zaman hesap verebilir bir konumda olduk. Türkiye de bir ilk olarak, her ay düzenli olarak tüm gelir ve giderlerimizin belgelerinin bir örneğini sivil toplum kuruluşlarına ve siyasi partilere gönderdik ; ayrıca her imar komisyonu toplantılarına üniversiteden ve mimarlar odasından temsilcilerin katılımını sağladık. Tüm ihalelerimizi basına açtık. İhalenin konusuna göre ilgili STK’ların ihalelerde gözlemci olarak katılımını sağladık. Bu açıklık ve şeffaflık bize güç vermeye başladı, kendimize olan güvenimizi arttırdı. Kentin , sadece mevcut sorunlarının giderilmesini değil, aynı zaman da geleceğini de öngörme ve planlama konusunda gayret gösteriyorduk. Bu konuda yurtdışındaki bir üniversiteden şehir plancısı ve ODTÜ’den şehir plancısı hocalarımızdan altı yıldır danışmanlık hizmeti alarak kentin stratejik gelişimini planlıyoruz. Hizmet sunumunda tarafsız ve adil olmaya çalıştık. Önceliklerimizi, ihtiyaçlara göre belirledik. Bizlere oy verip vermediklerine bakmadan şehrin her noktasına hizmeti , düzeni götürmeye çalıştık; ayak basmadık yer bırakmadık. Tabir yerindeyse, hep dairenin merkezinde

olduk.Herkese eşit mesafede durduk. İş ve işlemlerimizde insanların sosyal durumlarına, statülerine, varlıklarına bakmadan tarafsız ve adil davrandığımızı gören vatandaşın, bizlere olan güveni pekişti adeta. Değişime hep açık olduk ve kendimizi sürekli geliştirdik. Sadece bir örnek verecek olsam, İsviçre’de yaşayan bir hemşerimiz telefonla aradı ve orada gördüğü bir uygulamayı Şanlıurfa’da yapmanın güzel bir hareket olacağını söyledi. Baktık, gerçekten güzel bir davranıştı ve hemen uygulamaya başladık. Nikah töreninde imza atılan kalemi nikahı kıyılan çifte o güzel anın hatırası olarak hediye ediyoruz. Hizmetlerimizde en güncel teknolojiyi kullanmaya başladık. Göreve başlarken halihazır haritası olmayan bir kentten; coğrafi ve idari bilgi sisteminden oluşan bir kent bilgi sistemine kavuştuk, e-belediye uygulamalarıyla vatandaşlarımıza hizmet veriyoruz. Bir diğer önemli husus ta parayı iyi kullanmak. Finansman yönetimi. Hem gereksiz giderlerin önlenmesi hem de kalitenin en uygun fiyata alınması. Ayrıca geliri arttırmaya yönelik gayretler ve AB vb.fon imkanlarından faydalanma . Bu yolla önemli projeler kazandırdık Urfamıza.

Bütün bunların yanında katılımcı anlayışı, gerek kurumumuza gerekse kente yaymaya çalıştık. Çünkü kentin en önemli sorunlarından biri ortak akıl oluşturulmayışıydı. Bu nedenle öncelikle yapmış olduğumuz projeleri kendi birimlerimizde ve organlarımızda tartışıyor, daha sonra ilgili STK ve kamu kuruluşlarıyla paylaşıyorduk. Ayrıca,her sabah mahalle gezileri, haftada bir STK toplantıları yaparak katılımcı bir anlayışla kararlarımızı sağlıklı bir şekilde alarak paylaşımı arttırdık. Tabiî ki bütün bu çalışmaların, toplantıların, kararların Kalite Yönetim Sistemi gereği kayıt altına alınması ile hem kurumsallaşma adına önemli kazanımlar edindik hem de halkın kurumumuza güven duymasını sağladı. Sonuç olarak; fark yaratmak için çalışmadık ama yaptığımız çalışmalar, ilkelerimiz ve duruşumuz bizleri farklı kıldı. İyi bir ekiple, özverili bir şekilde ilkeli ve kararlı olarak insana değer veren bir hizmet anlayışı ortaya koymaya çalıştık. Hemşerilerimiz, Şanlıurfa da yaşamaktan memnun ve mutlu ise ve bundan gurur duyuyorsa görevimizi iyi yapmış sayıyoruz. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 39


Ka/Der


FARK YARATMAK

A.Hamdi Doğan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı

Ümit Boyner Tüsiad Yönetim Kurulu Başkanı

Her gün ekonomide, teknolojide, yaşamın her alanında yenilikler büyük bir hızla ve etkinlikle karşımıza çıkmaktadır. Dünyadaki bu değişim öylesine hızlı olmakta ki, bu değişime kurum ve kuruluşlar ayak uydurmada zorlamaktadır. “Kalite” kavramının kendisi de değişim rüzgarlarına ayak uydurarak içerik ve kapsamını genişletmiştir. Ülkemiz kurum ve kuruluşlarının hem yurt içinde hem de yurt dışında rekabet edebilmeleri, yani “Fark Yaratmaları” için değişim, dönüşüm rüzgarıyla yol alan “Kalite” kavramına tutunmaları ve “Mükemmelliği” hedef almaları gerekmektedir. KalDer, 20.Kalite Kongresi’nde fark yaratanları sizlerle buluşturuyor.

“Rekabet koşullarının hızla değiştiği günümüz dünyasında, ‘fark yaratan’ şirketlerin, Kalite ve İnovasyon kavramlarını en iyi şekilde uygulayan şirketler olduklarını görüyoruz. Mükemmellik ve yenilikçilik rekabet gücünü yükseltirken, sürdürülebilirlik, çevre duyarlılığı, çalışan memnuniyeti gibi olumlu faktörleri de beraberinde getirmektedir.”

“Fark Yaratmak”

ANA TEMASI İLE GERÇEKLEŞECEK 20. KALİTE KONGRESİ 29-30 KASIM 2011 TARİHLERİNDE LÜTFİ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI’NDA

H

epimiz daha iyi bir Dünya, kalkınmış bir Türkiye için çalışıyor, ürünler, hizmetler sunan zincirlerde değer yaratıyoruz. Her kesimden kuruluş için kalıcı başarılar; bizi benzerlerimizden ayırt edecek özelliklerimizin tasarlanması, sunulması ve sürekli geliştirilmesine bağlı... Geçmiş yıllarda ürün kalitesinin yeterli olduğu bir anlayış, günümüzde yerini küreselleşen

A

dünyada, paydaşların tercih sebeplerinin daha geniş kavramlarla belirlenmesine bıraktı. Fark yaratan organizasyonların çevre bilinci, etik davranış, paydaşlarını önde tutma, ilişkileri sürdürülebilir kılma, hizmet kalitesini sürekli arttırma unsurlarını sistematik bir yapı içinde kurum kültürüne dönüştürdükleri görüyoruz. Özetle çağdaş yönetimde farkı yaratan her unsuru “kalite” olarak tanımlıyoruz.

29-30 Kasım 2011 tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek 20.Kalite Kongresi’nde kalite ile fark yaratmayı tartışacağız. Bu çerçevede, uluslararası arenada ve ülkemizde, başarıları ve çarpıcı hikayeleri ile gündemi belirleyen, geleceğe ışık tutan konuşmacılarla, sizleri bu organizasyona daha büyük farklar yaratmaya davet ediyoruz.

OTURUM BAŞLIKLARI B C

D

1

Değişim Yönetimi

Marka ile fark Yaratmak

Tasarım ve Arge ile Fark Yaratmak

Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi

2

Fark Yaratanlar: Eğitim

Fark Yaratanlar: Tekstil

Fark Yaratanlar: Bilişim ve E-Ticaret

Kurumsal Performansın Değerlendirilmesi

3

vrupa Birliği, Türkiye A İlişkilerinde Nasıl Fark Yaratılır? Yönetimin Zirvesindeki Kadınlar

Başarı Öyküleri

Anadolu’da Marka Yaratmak

Bir Kalkınma Projesi: Ulusal Kalite Hareketi

Gönüllü Ol ! Fark Yarat

Sanatla Fark Yarat

Mükemmellik Yolculuğu

4

Haziran-Temmuz 2011- ÖNCE KALİTE 41


FARK YARATMAK

KONUŞMACILARIMIZDAN BAZILARI

ABBAS GÜÇLÜ, MİLLİYET, YAZAR

D İ Ğ E R K O N U ŞM A CI L AR I M I Z

CEM BOYNER, BOYNER HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

AHMET EŞREF FAKIBABA, ŞANLIURFA BELEDİYESİ BAŞKANI

Dr. Ahmet Paksoy, İDO Genel Müdürü

Ali Sabancı, Pegasus Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı

DR. ERHAN BAŞ, BİLİM İLAÇ, GENEL MÜDÜR

AYŞEGÜL İLDENİZ, INTEL TÜRKİYE, ORTADOĞU VE AFRİKA BÖLGE DİREKTÖRÜ

DR. HAKAN GÜRSU, ODTÜ, ÖĞRETİM ÜYESİ DESIGNNOBIS, CEO

BEKİR OKAN, OKAN ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYETİ BAŞKANI

BÜLENT ECZACIBAŞI, ECZACIBAŞI YÖNETİM KURULU BAŞKANI

ECE AKSEL, FRITOLAY TÜRKİYE, GENEL MÜDÜR

EMRE AROLAT, EMRE AROLAT MİMARLIK, YÖNETİCİ ORTAK

EREN ÇAMURDAN, AYMARKA, GENEL MÜDÜR

FÜGEN TOKSÜ,TÜHİD, YÖNETİM KURULU BAŞKANI

GÜLER SABANCI, SABANCI HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Güneri Cıvaoğlu, Milliyet Gazetesi Başyazarı

Gürer Aykal, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Onursal Şefi

Nuri Otay, Ford Otosan Genel Müdürü

MUSTAFA BOYDAK, BOYDAK HOLDİNG Y.K. BAŞKAN VEKİLİ

MUSTAFA V. KOÇ, KOÇ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI

MÜJDAT KEÇECİ, ERBAKIR, GÖREVLİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ

NEVZAT AYDIN, YEMEK SEPETİ, GENEL MÜDÜR

DOÇ. DR. NİLSEN ALTINTAŞ, TEB, İ.K. GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

Serpil Timuray, Vodafone CEO

SİNA AFRA, MARKAFONİ, CEO

TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL, HELVACIZADE Y.K. BAŞKAN YARDIMCISI

TEKİN KÜÇÜKALİ, TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI

UĞUR DÜNDAR, STAR TV HABER DAİRESİ BAŞKANI

YEŞİM GÜRA, DANONE HAYAT, GENEL MÜDÜR

Galya Frayman Molinas, Coca Cola Türkiye Başkanı

n DR. A. BURAK ERDİNÇ, T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ESKİŞEHİR DOĞUM VE ÇOCUK HASTALIKLARI HASTANESİ BAŞHEKİMİ n AYHAN GÜRBAY, FARBA, GENEL MÜDÜR n CEM NEGRİN, TGSD, YÖNETİM KURULU BAŞKANI n EZEL AKAY, YÖNETMEN n GÜLDEN YILMAZ, KOTON, YÖNETİM KURULU BAŞKANI n HADİ KARASU, DENIM VILLAGE, GENEL MÜDÜR n HACI ORMANOĞLU, GONCALAR SOLMASIN DERNEĞİ, Y.K. BAŞKANI n İLHAN ÜTTÜ, ELGİNKAN VAKFI MÜDÜRÜ n KEMAL OK, ‹İSDEMİR, YÖNETİM SİSTEMLER‹ MÜDÜRÜ n PROF. DR. KENAN MORTAN, MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ 42  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

n n n n n n n n n n

PROF. DR. MEHMET DURMAN, SAKARYA ÜNİVERSİTESİ, ÖĞRETİM ÜYESİ MÜJDAT GEZEN, SANATÇI OZAN SOMAKLAR, ODEON TOURS, GENEL MÜDÜR YARDIMCISI SAMİ KARİYO, PENTİ, YÖNETİM KURULU BAŞKANI ŞENOL ŞANKAYA, ULUDAĞ HAZIR GİYİM VE TEKSİTL İHRACATÇILARI BİRLİĞİ,YEŞİM TEKSTİL, YÖNETİM KURULU BAŞKANI TEMEL KOTİL, THY, GENEL MÜDÜR VAHAP MUNYAR, HÜRRİYET, EKONOMİ MÜDÜRÜ VEDAT MİMAROĞLU, ÇİMTAŞ A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI YILMAZ BAYRAKTAR, TÜPRAŞ, GENEL MÜDÜR YARDIMCISI ZEKERİYA YILDIRIM, DARÜŞŞAFAKA CEMİYETİ, YÖNETİM KURULU BAŞKANI


KalDer’DEN

Önder Kıratlılar KalDer Yönetim Kurulu Üyesi

Değişen yaşam standartlarının inşaat sektörünü yönlendirme gücü Ne demek “ Değişen Yaşam Standartları”? Temelinde ne var? Tabiki hepimizin bildiği gibi “ İNSAN ”. İnsanoğlu’nun da yaşamak için 3 temel ihtiyacı var. n Nefes Alma, n Yeme , İçme ve n Barınma Diğer tüm ihtiyaçlar, bu 3 temel ihtiyacın alt unsurları. Çünkü: esas olan insan ise, onun sağlıklı yaşayabilmesi için, temiz hava, temiz su, kirlenmemiş topraklarda yetişmiş organik ürünler ve barınabileceği uygun bir ev gerekmektedir. Yine bildiği gibi, tüm dünyada ister siyasi, ister ekonomik, ister sosyal olsun tüm faaliyetlerin odağında artık insan var. Yani herşey insanlar, başka bir deyişle, müşteriler için. Ama özellikle 1990’larda sonra önemi gittikçe daha iyi anlaşılmaya başlayan bir olguda “TEMİZ BİR DÜNYA” veya “YEŞİL ÇEVRE”. Benim çok sevdiğim bir söz var “YAŞADIĞIMIZ DÜNYA, BİZE ATALARIMIZDAN 44  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

MİRAS DEĞİL, ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZIN EMANETİDİR” Konumuza gelirsek, inşaat sektörü Türkiye’de 1923’ten sonra gelişmeye başlayan bir sektör. Ancak 1950’lere kadar genelde devlet binaları, fabrika v.b. binalara ağırlık verilmiş. 1950’den itibaren inşaat sektöründe bir canlanma başlıyor. Bu dönemde özellikle tesisat konusunda Türkiye’de üretilen doğru dürüst bir malzeme ve hatta tesisat ustası dahi yoktu. Tesisatla ilgili hemen hemen herşey yurtdışından geliyordu. Tesisat işlerinde genellikle Alman mühendisler ve Macar ustalar çalışıyordu. Ulu Önder ATATÜRK’ün Cumhuriyetin kuruluşundan sonra başlattığı sanayileşme ve altyapı yapılanma hamlesi, II.Dünya Savaşı’nın da etkisiyle biraz yavaşlamıştı. 1950’den sonra dış kredi imkanları da kullanılarak başlatılan ikinci sanayi hamlesi ile birlikte, nüfusun ve şehirleşmenin artışına da paralel olarak, üst yapı yatırımları da artmaya başladı. 1950’lerden sonra, hem dünyada hem de Türkiye’de gerek inşaat malzemelerinde ve gerekse uygulamalarında kalite göreceli olarak artmaya başladı. Tabiki buna bağlı yeni yasal

düzenlemelerde sürekli yürürlüğe konuldu veya değiştirildi. Ancak hala insan yeterince odak noktası değildi. Temel konu üretimdi. Ne üretilirse satılabiliyordu. Yani, talep arzdan fazlaydı. Ayrıca, konuyla ilgili yasalar yetersiz, yasaları uygulayan ve denetleyenler de yeterince bilgili veya ilgili değillerdi. Bu konuya bir çok örnek verilebilir. Mesela 1999 depremine kadar Marmara Bölgesi’nin 1.derece deprem bölgesi olduğu resmi kayıtlarda yer almıyor ve tüm inşaatlar 2. derece deprem bölgesi yönetmeliklerine göre yapılıyordu. Sadece böyle olsa yine iyi. Mevcut inşaatlarda hiçbir kontrol olmadığından, özellikle kıyı bölgelerde ,yıkanmamış deniz kumu kullanılıyor, kum çimento oranına bakılmıyor, inşaat demiri kalitesine dikkat edilmiyordu. Hatta deprem için çok önemli olan kolon ve kirişlerdeki demir uçlarının bükülerek birbirine tutturulması bile ilave maliyet getiriyor diye genelde yapılmıyordu. İnşaatlarda kullanılan tesisat malzemelerinde bulunması gereken standartlar, kullanılan malzemelerin çoğunda müteahhitlerce aranmıyordu.


Evet Türkiye ve inşaat sektörüne tekrar geri dönersek, sektördeki iyileşmeler; n Gecikmeli de olsa, dünyadaki gelişmeler kapsamında, Sanayi BAkanlığı ve TSE’nin yapı, malzeme ve işçilik standartlarını yayınlaması ve belli süreler sonrasın da zorunlu standart hale getirmesi, n Ülkede yerleşik gerçek üreticilerin (Sanayicilerin) ürün ve üretim kalitelerindeki iyileşmeler n Özellikle birer STK olan sektör derneklerinin kurulması, bunların hem bakanlıklar nezdinde, hem de TSE ile müştereken yaptıkları çalışma sonuçlarının sahaya yansımaya başlaması, n Bazı üniversitelerimizin ve hocalarımızın gerek firmalar, gerekse sektör dernekleri ve meslek odaları ile yaptıkları akademik çalışmalar (Özellikle teknoloji ve arge çalışmalarına yönelik olarak verdikleri destekler) n Doğalgazın Türkiye’ye gelmesi. Doğalgaz inşaat sektörü için bir milattır. Bu konuda çok tecrübesiz olmamıza rağmen, sistemin baştan doğruya yakın kurulması ki, bu konuda Bakanlıklar, Botaş ve özellikle yerel gaz kuruluşları, meslek odaları ve sektör dernekleri ve bu derneklere üye üretici, satıcı ve uygulayıcıların çoğunluğu ile bazı üniversitelerin ve değerli öğretim üyelerinin sık sık bir araya gelerek, hem dünyadaki teknolojik gelişmeleri ve yasal düzenlemeleri yakınen takip etmeleri, hemde bunları azami ölçüde ülke koşullarına uygulanması için çabalamaları inşaat sektörüne ciddi bir disiplin getirmiş, dolayısıyla kullanıcılara büyük katkı sağlamıştır. n 23 Şubat 1995 yılında Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve buna bağlı yönetmelik ve tebliğlerin yayınlanması, n Yine 1999 Adapazarı, Gölcük ve Düzce depremleri sonrası yaşananlar, zorla da olsa kurallarda ve daha sonra gevşetilmeye başlansa da kontrollarda bir disiplin sağlamıştır. n 1996’da Gümrük Birliği’ne giriş ve AB’ne girme süreci ile başlatılan AB muktesebatının ulusal kanun, tüzük ve yönetmeliklere yansıtılmaya başlanması da sektördeki iyileşmelere örnektir. Tabiki bu iyileşme ve gelişmelere öncülük eden yine “İNSAN”, yani “MÜŞTERİLER” oldu. Son 20 yılda eğitim seviyesindeki artış, özellikle tüketicinin korunması hakkındaki kanunun çıkışı, gelir seviyesindeki artış, iletişim olanaklarının olağanüstü gelişmesi, gümrük duvarlarının kalkması, yurtdışı geziler, fuarlar v.b. bir çok hususa bağlı olarak müşteri bilincinin artması, bu gelişmenin ana unsurları olmuştur. Yine arzın taleple dengelenmesi, hatta zaman zaman talep

miktarını geçmesi, yani ulusal ve uluslararası rekabet gelişmeyi hızlandırmıştır. 1980’lere kadar, halkımız sadece barınma ihtiyacının karşılanmasını yeterli buluyordu ve bunu “BAŞIMI SOKACAK BİR YERİM OLSUN” özdeğişiyle dile getiriyordu. Daha sonra bilinçlenmenin ve gelir seviyesinin artmasına paralel olarak isteklerini dile getirmeye başladılar. 2000’lerden itibaren de müşteri beklentileri öne çıkmaya başladı. İhtiyaçlar, basit malzeme ve uygulamalarla karşılanabiliyordu. Müşterileri İstekleri artmaya başladıkça malzeme ve uygulamalardaki kalite ve etkinlik ön plana çıkmaya başladı. Ancak, Müşterileri Beklentilerinin devreye girmesiyle estetik, kullanım kolaylığı ve tasarruf da ürün kalitesiyle birlikte önem kazandı. Özellikle kadınların iş hayatında daha fazla yer almaya başlamasıyla, konutlarda emniyet, temizlik, bakım ve onarım gibi hizmetlerin de önemi arttı. Yine yeşil bir çevre, temiz bir hava insanların artık bir vazgeçilmezi... Bugün müşteriler karar veren. tüm ürün ve hizmet üretenler, müşteri ihtiyaç, istek ve beklentilerini öğrenmeye ve buna göre üretim yapmaya çalışıyor. PHILIP KOTLER diyor ki “EĞER MÜŞTERİYİ DÜŞÜNMÜYORSANIZ, ZATEN HİÇ DÜŞÜNMÜYORSUNUZ DEMEKTİR” Yine Dell Firmasının CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı Michael DELL “DİNLİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ VE SONRA MÜŞTERİLERİMİZİN İSTEKLERİNİ TEMEL ALARAK YENİ ÜRÜNLER VE HİZMETLER ÜRETİYORUZ.” diyor. Zaten amaç, insanların hayatını kolaylaştırmak değil mi? Onlara, beklentilerinin de ötesinde mal ve hizmet sunmak değil mi? Onlara satın aldıkları her üründe ilave değer katmak değil mi? Aksi takdirde Ulu Önder ATATÜRK’ün söylediği gibi “MUHASSIR MEDENİYET SEVİYESİ”ne nasıl ulaşacağız? Bu gün ben 100 liralık mal veya hizmet satın aldığımda, 100 liralık fayda değil, en az 110 liralık bir fayda bekliyorum. Çünkü; aradaki 10 lira benim refah düzeyimi arttıracak. işte temel mantık bu. Günümüzde tüm insanlar bilerek veya bilmeyerek bunu talep ediyorlar. Günümüzde en önemli sorunlardan biri de doğal kaynakların daha tasarruflu kullanması ve çevreye daha az zarar vermek. İşte inşaat sektöründe bunu Yeşil Binalar ve Doğa Dostu Ürünler olarak adlandırıyoruz. “YAŞADIĞIMIZ DÜNYA BİZE ATALARIMIZDAN MİRAS DEĞİL, ÇOCUKLARIMIZ VE TORUNLARIMIZIN EMANETİDİR”

KalDer’DEN

Ben Adana’da 1990’ların sonunda bir müteahhite “Bu kullandığınız armatürlerin hiçbir standardı yok. Çok kalitesiz bir mamul. Niçin bunu kullanıyorsunuz dediğimde” “Banane kardeşim ben yapıp satıyorum, müşteri istiyorsa söküp atar yenisini takar” diye akıl almaz bir cevap vermişti. Yine bilindiği gibi, İstanbul’da ki inşaatların yaklaşık %63’ü iskansız. Yani kurallara aykırı yapılmış. İşin ilginci, bu binaların depreme karşı güçlendirilmesi için belediyeden izin almaları gerekiyor. Bunun içinde Büyük Şehir Belediye Başkanı geçici bir af ve izinden bahsetmek zorunda kalıyor. Şehir planlaması deseniz hiçbiryerde yok. Hala çoğu inşaatımızda tesisat kanalı ve tesisat duvarı yok. Pis su havalandırma bacası yok. Eski kaloriferli binaların yaklaşık %99’da merkezi sıcak kullanım suyu tesisatı yok. İzolasyon deseniz yok denecek kadar az. Çoğu binada ve dairede ısıtma ve soğutma hesabı yapılmadan, kurulan kalorifer ve klima tesisatları mevcut. Yine eski binaların hemen hemen tamamında topraklama hattı yok. Elektrik tesisatlarında kullanılan kabloların kalitesi ve tesisata uygun olup olmadığı belli değil. Bu örnekler saymakla bitmez. Pekiyi, özellikle son 20 yılda neler oluyor ve bundan sonra neler olmalı? 14-15 Mart tarihlerinde İstanbul’da “DEĞİŞİM LİDERLERİ ZİRVESİ” düzenlendi. Bu zirveye başta eski BM Genel Sekreteri KOFİ ANNAN olmak üzere dünyanın her yerinden devlet adamları, uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcileri, akademisyenler ve uzmanlar katıldı. Yapılan tüm oturumların ortak sonucu; 1. Artık bölgesellik kaybolmuştur. Gelişen iletişim çağında tüm dünya tek bir bölgeye indirgenmiştir. 2. Gerek ülkeler arası, gerekse ülkelerin kendi içinde ; n Güven ve Bütünleşik Liderlik, n Yetişmiş İnsan Sermayesi ve Eğitim, n Hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı olarak çıktı. Bunlara ilave olarak da, insanlığın geleceği için yeşil çevre en önemli global sorun olarak vurgulandı. Yine bu toplantıda, son 20 yıldır, gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkelere göre yaklaşık yılda 3 kat daha hızlı büyüdüğü ve artık ekonomik üstünlüğün batıdan doğuya kaymaya başladığı, ancak buna rağmen, ülkeler bazında ele alındığında, gelir dağılımının eşit olmadığı ve çözülmesi gereken en önemli sorunlardan birinin de, çevreyi kirletenlerin genelde gelişmiş ülkeler olduğu, fakat bunu temizlemenin bedelinin kirletmeyenlere de ödetilmek istenmesi olduğu vurgulanmıştır.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 45


ULUSAL KALİTE HAREKETİ

“Ulusal Kalite Hareketi” köşemizin bu ayki konuğu Oğuz Engiz öz değerlendirme aşamasına kadar geldik. KalDer’in çalışmalarını nasıl buluyor sunuz? KalDer’in çalışmalarını son derece başarılı ve kalıcı buluyorum. Uzun soluklu bir mücadeleyi çok tutarlı bir şekilde yürüttüklerini görüyorum. Bu da ülkemizin tüm iş kollarında dünya ile rekabet eder hale gelmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Ülkemizde kalite anlayışının gelişmesi için vereceğiniz tavsiyeler var mı? Ülkemizde kalite anlayışının gelişmesi için politikacıların, bürokratların, meslek örgütlerinin, iş dünyasının ve akdemi çevrelerinin dünya piyasalarında söz sahibi olabilmenin ve gelişmiş bir ülke olabilmenin yolunun kaliteli mal/hizmet üretim ve sunumu olduğu konusunda hem fikir olmalı gerekmektedir. Buna göre gerek kamu kuruluşları gerekse de tüm özel sektör kuruluşları maliyet kaygılarından arınmış olarak mükemmeliyetçi bir anlayış ve sürekli gelişim içinde daha iyisini hedefleyip ilerlemelidirler. Kalite bilinci için toplumun tüm yapı taşları seferberlik içinde olmalıdır ve bu mücadeleden hiç taviz vermeden ilerlenmelidir. Bunun yöntemleri bellidir ve yapılacaklar nettir. Sadece gerekli olan sağlam bir iradedir.

Kalite faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Medicana International Ankara Hastanesi olarak kuruluş aşamasından itibaren kalite standartlarını rehber edinerek hareket ettik. Bu amaçla kalite koordinatörlüğü oluşturduk, kalite konseyi kurduk ve kaliteyi günlük hayatımızın önemli bir parçası haline getirdik. Hemşirelik Hizmetleri Direktörlüğü altında da yine kalite yönetim örgütlenmesi kurduk. İşletme Direktörlüğü altında hasta hakları ve memnuniyeti başlığında kalite yönetimimizi bütünledik. Tüm bu çalışmaları da bir potada eriterek akreditasyon çalışmalarımızı örgütledik. On iki farklı komisyon kurarak JCI standartlarını sağladık ve akredite olduk. KalDer ile işbirliği yaparak Ulusal Kalite Hareketine katıldık ve halen öz değerlendirme sürecini yönetmekteyiz. 46  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Ulusal Kalite Hareketine katılma fikri nasıl doğdu? Ulusal Kalite Hareketi’ne katılma fikri KalDer’in Ankara Şube yönetiminin biz teşviki ile oluştu. Çok hızlı hareket ettik ve bugün de süreci KalDer ile birlikte çok iyi yönetmekteyiz. Kalite yolculuğunda geçirdiğiniz evreleri ve kaydedilen aşamaları anlatır mısınız? Hastane inşaatı aşamasından itibaren uluslar arası hastane inşaatı uygulama rehberlerinden, halen günümüzde en çok hastane akreditasyonu yapan JCI’ın mimari standartlarına kadar birçok standardı kendimize rehber edindik. Hastanemiz açıldıktan bir yıl gibi kısa bir sürede 2009 yılı içerisinde JCI akreditasyonunu aldı. 2010 yılı sonbaharında da KalDer’in ulusal kalite hareketine katıldık ve EFQM mükemmellik modeli

Sektörünüzdeki kalite anlayışının gelişmesi için neler yapılması gerektiğini düşünüyor sunuz? Hastanelerin kalite standartlarında çok tutarsızlıklar söz konusudur. Örneğin devlet hastaneleri altyapı açısından oldukça geride kalırken, üniversite hastanelerinin yönetimsel süreçlerinde ciddi eksiklikler gözlemlenmektedir. Özel hastaneler gerek altyapı gerek süreç gerekse de çıktı yönetimi açısından oldukça ileri düzeydedir. Ancak bu düzey maalesef JCI akreditasyonuna sahip 15-20 özel hastane ile sınırlıdır. Hastanelerdeki kalite anlayışının yaygınlaştırılabilmesi için kaliteyi garanti altına alacak yeni bir mevzuata gerek bulunmaktadır. Bu mevzuat tüm hastaneler için geçerli olmalıdır. Buna ek olarak devlet hastanelerinin daha ileri altyapı ve yönetimsel becerilere, üniversite hastanelerinin stratejik yönetimsel hedeflere ve özel hastanelerin de ölçek ekonomisi oluşturabilecek büyüklüklere kavuşturulması gerekecektir.


YAŞAMDA KALİTE

D

ionysos mitolojiye göre Zeus’un, Semele adlı bir prensesle evlenmesinden doğmuştur. Bahar gelirken en narin çiçeklerden dev ağaçlara dek tüm bitkilerin canlanıp, meyve verip, çiçek açmasını sağlayan özsularının tanrısı olarak görev yapmaktaymış. Günlerden bir gün Dionysos bir mağara kenarından üzümler toplamış ve onları ezerek altından yapılma bir kap içine sularını çıkarmış. O mağarada mayalanıp, şarap haline gelen bu sıvıdan içenler rahatlayıp, sorunlardan uzaklaştıklarını, neşelenip, gevşediklerini ,cesa-

BİR BAĞ BOZUMU ÖYKÜSÜ

retlerinin ve özgüvenlerinin o anlarda arttığını hissetmişler. Dionysos bu olay sonrası şarap tanrısı olarak tanınmaya başlamış. Mitolojiye göre Dionysos sevdiği insanları alkolle rahatlatıp, güzel konuşmalar yaptırtırken; sevmediği kişileri bu sıvının etkisi ile kavgacılık, dengesiz ve densiz hareketler, şiddet, kıskançlık, hüzün, başkaları karşısında rezil olma kendine ve çevresine zarar verme davranışları ile cezalandırıyormuş. Sonuçta kişilerin hakaretler etmesine ya da hakaret niteliği taşımayan söz ve davranış48  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

ları hakaret olarak algılamalarına yol açmakta, diğer insanlar yanında beceriksizce hareket edip, sızmalarına, kusup, yolda düşmelerine ve bunu izleyerek komik duruma düşmelerine, namuslarını kaybetmelerine, onursuzca davranışlar yapıp, gururlarının ayaklar altına alınmasına ve hatta cinayet ve intihar gibi durumlara sebep olmaktaymış.

Savaş nedenidir şarap… İlk korsan gemileri neyin peşindeydi? En çok savaş çıkan coğrafyada en çok ne yetişiyor-

du? Tanrılara ne armağan ediliyordu? Şarap… Şarabın hammaddesi üzüm mart ayında dile gelir. Mart ayı başladığında hiç bir çiftçi o yılın sonunda nasıl bir rekolte elde edebileceği konusunda fikir sahibi değildir. Önünüzde yaşanması gereken bir macera vardır. Hava tahminleri konusunda, size kısa vadeli meteorolojik verilerin sunulduğu bilgi dışında, elinizde bir veri yoktur. Sık sık, eskiden doğayla bağını koparmamış ve doğayı gözlemleyerek, onu hissederek yaşayan insan topluluklarını düşünürüm. Eğer dinlemeyi bilirseniz, nasıl bir yıl geçireceğiniz hakkında


YAŞAMDA KALİTE

Eğer şarap içmeyi seviyorsanız, şarabı yudumlarken, bu yudumu ağzınızın içinde dolaştırırken, kendinizi şarabın aromasına verirsiniz. Meyve tatlarını, kokularını, burukluğunu algılamaya çalışırsınız. Sizin için o anda bu tatları algılamak ve size nasıl bir lezzet verdiğini anlamaya çalışmak önemlidir. O anda keyifle yudumladığınız bu şarap, size bu keyifli anı yaşatabilmek için hangi yollardan geçmiştir. Bunu bilmek istermisiniz? doğa size öylesine güzel ipuçları verir ki, bir yetiştirici olarak ne yapmanız gerektiğini bilirsiniz. Ama bizler doğaya öylesine yabancılaştık ki, bu anlamda bahçeye ilk defa çıkmış çocuklar gibiyiz ve ne yazık ki, bize rehberlik edebilecek atalarımızla bağlarımızı çoktan koparmış öksüz çocuklara benziyoruz. Böyle bir durumda bilimsel verilere dayanmaktan başka seçeneğimiz

kalmaz ama insanoğlunun geliştirdiği her şey gibi hata payımız yüksek ve tahminlerimiz özellikle bu konuda yetersizdir. Şu sıralar gündemde olan, iklim değişikliği üzerinde yapılan tahminler aslında buna güzel bir örnektir. Buzulların erimesinden tutunda aşırı kuraklık ve sel baskınları acaba bize ne demek istiyor? Bu konuyu merak edip bilim adamlarının geliştirdiği teorileri okur-

sanız çok farklı yorumların olduğunu göreceksiniz peki hangisi doğru?

Kadın eliyle şarap İşte bu binyıllık maceraya renk katan bir kadın Oluş Molu. Kendi serüvenini kendi ağzından şöyle anlatıyor: Ben Kayseri Kapadokya yöresinde, Erciyes dağının eteklerinHaziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 49


YAŞAMDA KALİTE de, üretim yapan bir üreticiyim. Bir üretici olarak doğayla, dolayısıyla kendimle olan bağımı yediden kurabilmek için şarap üretmeyi seçtim. Organik üretimi seçmek zorda olsa amacıma hizmet edecek doğru bir yoldu ve bu yol aynı zamanda şarabımın kalitesini de olumlu yönde etkileyecekti. Bugün ulaştığım nokta bana oldukça mutluluk veriyor ne öğrendiğimi sorarsınız, öncelikle sabırlı olmayı, iyi bir gözlem yapmayı ve en önemlisi doğayı hissetmeyi öğrendim. Her mayıs ayında, tepelerin üzerinden bağlara bakarken, onların yeşillendiğini görmek, bana şarabın öyküsünün başladığını haber veriyor. Öncelikle asmaları izleyip, gelişimlerini iyi gözlemlemek gerekiyor. Bazen asmalarda hata yapabiliyor ve doğru yolu bulmaları için onlara destek vermek gerekiyor. Aslında bunun anlamı budama. bu arada doğru bilgiye ulaşmak için devirdiğim kitaplar, bana budamanın dolunayda yapılmasının bitkiye zarar verebileceğini anlatıyordu. çünkü bitkilerin sıvısının bu dönemde çok akışkan olduğu ve yaraların bu nedenle çok geç kapandığı, dolayısıyla enfeksiyon riskinin yüksek olacağı doğrultusundaydı. bunu denedim ve gerçekten doğru olduğunu gözlemledim. işte kaybolmaya yüz tutmuş olan kadim bir bilgi, acaba kaç üretici buna dikkat ediyor. Daha sonraki basamak, baharla 50  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

birlikte yeni uyanan doğada böceklerin hareketini izlemek. bu yıl salkım güvesinin üremesi için koşullar nasıl, biz tarım üreticileri mono kültür ile aslında onlara bol bol üreyecekleri ortamlar sağladık. ya doğal düşmanları, onların gelişmesine ne kadar izin veriyoruz. Eğer ilaçlama yaparsak, hepsi yok olacak. Ya sonra, bunu düşünerek mümkün olduğunca çeşitliliği arttırmaya karar verdik. Bademlerimiz, meyvelerimiz de var. Asma aslında kuraklığa çok dayanıklı bir bitki ve bilinir ki stres üzümün aromasını arttırır. İnsan da öyle değil mi? Görmüş geçirmiş bir insanı dinlemek her zaman büyük keyif verir. Kurak geçen yaz, gece gündüz ısı farklılığı, kireçli volkanik toprak, üzümde aromayı arttıran faktörlerdir. O nedenle yöre olarak biz oldukça şanslıyız. Bizim hasadımız eylül başında başlar. Hasada karar vermek öyle kolay değildir üzümdeki şeker oranı, çekirdeğin tanen olgunluğu, üzüm kabuğunun aroması, her gün kontrol edilir. İlk defa çekirdeğinin aromasını nasıl ayırt edebileceğimi sorduğumda bana gülerek bunun için çok üzüm yemem gerektiğini söylemişti. Kısacası bu iş deneyim gerektiriyor. hasat için hava koşullarının uygunluğu ayrıca gözlemlenmesi gereken faktörlerden biridir yağmur varsa hasat yapamazsınız biz bu konuda biraz daha şanslıyız. Bu arada üretim yerinde ayrı bir hazırlık söz konusudur. Biz şarap üreticileri, yılda sadece bir kez üretim yaparız. Hasat iki aylık bir dönemi kapsar sonra bir yıl boyunca şarabın gelişimini

izler ve sadece koşullara ve tadıma göre yerinde müdahale edersiniz bu nedenle tesislerde hasat öncesi, bir düğün yerindeki gibi hazırlık söz konusudur. Her tank, sıkım için kullanılacak aletler gözden geçirilir, yıkanır, temizlenir. Daha önce fark edilmemiş her hangi bir sorun affedilmez sonuçlar doğurabilir. Derken hasat günü gelir. Gün doğmadan hasat başlamalıdır ki henüz gecenin buğusu ve serinliği üzümün üzerinden kalkmamış olsun, eğer gerçekten iyi bir şarap yapmak istiyorsanız detaylar çok önemlidir. Tanrı aslında detayda gizli değil midir? Yumuşamış, ısınmaya başlamış üzüm taneleri iyi bir şarap için uygun değildir ve bu nedenle toplandıktan çok kısa bir süre sonra atölyeye ulaşmalıdır. Hasat bizde bir bayram havasında yaşanır. Hasada katılımı bekleyen çok sayıda dostlarımız vardır, bizimle bu mutluluğu ve heyecanı paylaşmak isterler. bu katılım beni hep mutlu etmiştir. Sonra sıra üzümün işlenmesine gelir. Eğer, süreci izlerseniz her tank ya da fıçının içinde farklı bir alemin oluştuğunu gözlemlersiniz. Bu nedenle aynı cins üzüm, aynı zaman ve ortamda üretilse bile, her fıçının aroması kendine özgüdür. Dolayısıyla her yıl ürettiğiniz şarabın aroması farklıdır. Şarap üretimi aslında bir macera ve bir sanattır, şişeleninceye kadar uzun bir yol izler. Bu öyküyü okuduktan sonra eminim güneşin batışını izlerken şarabınızı daha büyük bir keyifle yudumlayacaksınız.


KalDer’DEN HABERLER

Türk Kızılayı ve KalDer Avrupa’da bir ilke imza attı ve kişinin sorumluluğu vardır. Kızılay ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biridir. Mükemmel olmak yolunda çabaları toplum için en anlamlı değerlerden biridir. Sonuçları doğrudan insan hayatına yönelik etkileri olacak çalışmalar yaşam kalitesi açısından en büyük kazanım ve güvencelerimizden biri olacaktır. Mükemmellik Modeli kullanımı yaygınlaştıkça, daha çok kuruluş sürekli öğrenen ve gelişen kurumlara dönüşecek ve Türkiye’nin geleceği daha sağlam temellere oturacaktır.”

2015’de dünya birincisi olacak

143 yıllık birikimiyle dünyanın en köklü sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türk Kızılayı, Türkiye’de KalDer tarafından yürütülen Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı’nın (EFQM) Yönetim Modeli uygulamasına geçti. KalDer ve Kızılay arasında yapılan iş birliğiyle Avrupa’da ilk defa bir yardım kuruluşu bu modeli uygulamaya başlayacak

T

ürkiye Kalite Derneği KalDer’in öncülüğünde yürütülen Ulusal Kalite Hareketi (UKH), Türkiye’nin kendi alanında öncü kuruluşlarının katılımı ile hızla büyüyor. KalDer tarafından 1998’de, ulusal “kalite” bilincinin yaratılması, geliştirilmesi ve toplam kalite yönetimi ile Mükemmellik Modeli uygulamalarının yaygınlaştırılması amacı ile başlatılan Ulusal Kalite Hareketi, yeni katılımcılarla birlikte bir çığ gibi büyümeye devam ediyor. Sektör ya da ölçek gözetmeksizin, tüm kurum ve kuruluşlara açık bir sivil toplum hareketi olan Ulusal Kalite Hareketi, son olarak TÜRK KIZILAYI’nın da katılımıyla daha da güçlendi. Ulusal Kalite Hareketi İyi niyet Bildirgesi İmza Töreni Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan’ın katılımıyla, Türk Kızılayı İstanbul Müdürlüğü’nde 20 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Ulusal Kalite Hareketi hakkında bilgi veren KalDer Başkanı Hamdi Doğan, “Gerçekleştirdiğimiz işbirliğiyle Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafından uygulanan mükemmellik modeli

52 ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Ulusal Kalite Hareketi ile birlikte Kızılay’da da uygulanmaya başlanacak. Türk Kızılayı bu modeli Avrupa’da uygulayacak ilk ve tek yardım kuruluşu olacak” dedi. EFQM Mükemmellik Modeliyle, Kızılay’ın, yönetim yapısı, insan kaynakları, İş stratejileri ve iş birlikleri geliştirmesinde katkı sağlayacağız diyen Doğan şöyle devam etti: “KalDer’in uyguladığı, Avrupa’da ve dünya’da birçok ülke tarafından kullanılmakta olan “EFQM Mükemmellik Modeli” ile kurumlara kendi “Özdeğerlendirmelerini” yaptırarak bir kuruluşun güçlü, iyileştirmeye açık alanlarını belirlenebilmesi ve gerçekleşen ilerlemeyi periyodik olarak ölçebilmesi sağlanıyor. Özdeğerlendirme ile kuruluşlar mükemmelliğin ne anlama geldiğini, mükemmele yolculukta ne kadar yol kat ettiklerini, diğer yolcularla kıyaslandığında ne durumda olduklarını öğrenme fırsatı ve yönetim kalitelerini artırma fırsatı buluyorlar. Biz Kızılay’da da yönetimin daha kaliteli olmasını sağlayacağız. Yaşam kalitemizin iyileştirilmesinde, ülke genelinde, holdinglerden kobilere, üretimden hizmete, eğitimden sağlık ve diğer kamu hizmetlerine, yerel yönetimlere, Sivil Toplum Kuruluşlarına kadar toplumumuzda her alan

Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali ise Ulusal Kalite Hareketi’ne katılmalarından duyduğu mutluluğu dile getirerek, “Türkiye’de kaliteye yön veren KalDer’in yaptığı işlerle dünya standartlarını yakalayan Kızılay’ı ile gerçekleştirdiği iş birliği çok önemli. Kızılay 2015 yılında lojistikte dünya birincisi olmayı hedefliyor. Böyle büyük hedeflere giderken KalDer’in eksiklerimizi bize göstermesi adına büyük payı olacak” dedi. Dünyanın en köklü birkaç sivil toplum kuruluşundan biri olan Türk Kızılayı, 143 yıllık birikimiyle dünyanın her coğrafyasına iyiliği ve merhameti taşıdığını ifade eden Tekin Küçükali şöyle devam etti: “Türkiye Kalite Derneği KalDer’in “Yaşamın her alanında kalite” sloganıyla yürüttüğü ‘Mükemmellik Modeli’ de Türk Kızılayı’nın kalite anlayışıyla bire bir özdeşleşiyor. Türk Kızılayı olarak KalDer’in Ulusal Kalite Hareketi’ne katılarak ulusal ve uluslararası topluma sunduğumuz hizmetler ve faaliyetlerde, toplumun ihtiyaç ve beklentilerini en kısa zamanda, en az kaynakla, en kaliteli şekilde karşılayabilmek, böylece toplumsal memnuniyeti artırarak faaliyetlerimize katılımı her geçen gün bir üst düzeye çıkarmayı hedefliyoruz. Mükemmellik Modeli, tüm çalışanlarının faaliyetleri, ürün ve hizmetlerin sürekli iyileştirilmesi yoluyla, vatandaş memnuniyetine odaklı tüm maddi ve manevi kurumsal kaynakları bir bütünlük içinde ele alan bir yönetim yaklaşımıdır. Bu işbirliği ile Türk Kızılayı’nın ilk etapta Altıntepe Tıp Merkezi olmak üzere tüm birimlerimizde Kalite Yönetim Sistemi’ne geçeceğiz. Böylece yönetim, çalışma ve hizmet standartlarını sürekli yenileyen ve geliştiren Türk Kızılayı, ihtiyaç anında daha fazla insana ulaşarak, uluslararası kalite standartlarında hizmetler sunmayı sürdürecektir.”


D

aha iyi yarınlara ulaşmak ve iş verimliliğinin artmasını sağlamak amacıyla KalDer Merkez ve Şube çalışanları 25-26 Haziran 2011 tarihlerinde bir araya geldi... Sakarya Üniversitesi’nin evsahipliği yaptığı toplantıya, İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir ve İzmir KalDer çalışanlarının ve Genel Sekreterlerinin büyük çoğunluğu katıldılar. Toplantının başlangıcında ve belli bölümlerinde uygulanan, Buz kırıcı adı verilen ve katılımcıların birbirlerini tanımaları amaçlanan küçük oyunlarla, haftasonu toplantımıza ayrı bir renk katılmış oldu. Ankara Şube’den Senem Demirdamar’a paylaşım ve desteği için çok teşekkür ederiz. İlk gün, altı aylık performans sonuçlarının gözden geçirildiği ve kilit süreçler bazında çalışanlar tarafından sunumların yapıldığı toplantılarda, Eğitim, CRM kullanımı, Ulusal Kalite Hareketi, Mükemmellik Aşamaları, Kalite Ödülü ve Üyelik konuları detaylı olarak masaya yatırıldı. Faaliyetlere ilişkin uygulamalar ve gelecek dönem çalışmaları için öneriler konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. 2011 yılının ikinci yarısında KalDer olarak satış, pazarlama ve tanıtım odaklı faaliyetlere önemle ağırlık vermemiz gerektiği ve etkinlik sayısının artırılıması konusunda görüş birliğine varıldı. Üye odaklı ve dinamik çalışma prensibine sahip bir Dernek olarak tüm kuruluşlara örnek olunması gerektiği

belirtildi. Ayrıca, Merkez ve Şubelerde aynı faaliyetleri yürüten süreç sorumlularının bundan sonra daha sık aralıklarla bir araya gelerek Süreç Gözden Geçirme toplantıları yapmaları önerildi, bu konuda planlamalar hemen başlatıldı. İlk günün akşamında konuk konuşmacı olarak toplantıya katılan KalDer eğitmeni ve Kişisel Gelişim Uzmanı Ömer Çam, NLP hakkında hoş

KalDer’DEN HABERLER

KalDer ufkunu genişletmek için Sakarya Üniversitesi’nde toplandı

bir eğitim gerçekleştirdi. Çalışanlar bu eğitim sayesinde kişilikleriyle ilgili bir takım ipuçları elde ettiler. Zevkli sunumu ve değerli paylaşımları için Ömer Çam’a çok teşekkür ederiz. İkinci günün sabahında İzmir Şube Genel Sekreteri Kenan Keskinoğlu tarafından Şube’de gerçekleşen yeni yapılanma süreci hakkında bilgi verildi. Daha aktif bir çalışma tarzı benimsenerek yeni dönemde müşteri ve üye odaklı faaliyetler yapılacağı bildirildi. Haziran ayı boyunca sponsorluk ve üye ilişkileri konusunda destek veren KalDer gönüllüsü Zeki Bağran tarafından üye/gönüllü ilişkileri ve düzenlenen etkinlikler konusunda yurtdışı deneyimlerinden örnekler verildi. KalDer olarak kendisine gönüllü katkıları için çok teşekkür ederiz. Görüşülen diğer konuların arasında, üye ve üye adaylarının KalDer’e daha rahat ulaşabilmelerini sağlamak amacıyla web sayfasının yeniden gözden geçirilmesi, menülerin daha sadeleştirilmesi, e-bülten formatının düzenlenmesi, üyelerin kendi aralarındaki iletişimin daha sağlıklı yürütülebilmesi için çeşitli paylaşım ortamlarının sağlanması ve Merkez ile Şube iletişiminin daha da güçlendirilmesi için periyodik toplantılar planlanması vardı. Kapanış seansında tüm çalışanlar iki gün boyunca görüşülen konular hakkında fikirlerini ve önerilerini paylaştılar. Sanem Sümer KalDer Eğitim Sorumlusu Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 53


KalDer’DEN HABERLER

Türk diş hekimleri üç yıl içerisinde Avrupa Kalite Ödülü’nü kazanmayı hedefliyor Türkiye Kalite Derneği’nin 2011 yılı Sektörel Açılım Stratejisi(SAS) çerçevesinde sektör dernekleriyle işbirlikleri hız kazanmıştır.

T

ürkiye Kalite Derneği (KalDer), Diş Dostu Derneği ve Sağlıkta Kalite İyileştirme Derneği (SKİD) işbirliğiyle düzenlenen “Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinde Mükemmellik Vizyonu” Paneli, 31 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Avrupa Kalite Ödülünü iki kez kazanan İsviçre’li Diş Hekimi Dr. Roger Harr Türk meslektaşlarıyla kalitede mükemmellik viz-

54  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

yonunu paylaşmak üzere panele katıldı. Panelde, hizmette kaliteyi arttırma çalışmalarıyla üç yıl içerisinde bir Türk diş hekiminin de Avrupa Kalite Ödülü’nü kazanmasının hedeflendiği açıklandı. Diş sağlığında kalitenin diş hekimlerine, topluma ve hastaya kazandırdıkları üzerinde duruldu. Koruyucu diş hekimliğinin önemi bir kez daha vurgulandı. Panelin onur konuğu, Avrupa Kalite Ödülü’nü ağız ve diş sağlığı alanındaki, öncü ve örnek çalışmalarıyla kazanan ilk sağlık kuruluşunun Başkanı ve Kurucusu Dr. Roger Harr’dı. Panelde, konusunda uzman bir eğitmen de olan Dr. Harr, diş sağlığı uygulamaları ve kalite yönetimine ilişkin başarı hikâyelerini Türk meslektaşları ile paylaştı. Panel’in açılış konuşmalarını, KalDer Kalite Ödülü Yürütme Kurulu üyesi Mehmet Aydın, SKID, Sağlıkta Kalite ve İyileştirme Derneği

Başkanı Dr. Hasan Kuş ve Diş Dostu Derneği Başkanı Dr. Seyhan Gücüm yaptı. İsviçre Frenkenklinik Kurucusu ve Başkanı Dr. Roger Harr’ın sunumunun ardından Diş Dostu Klinik Projesi Danışma Kurulu Üyesi, İstanbul Diş Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Serdar Çintan ve Sağlıkta Kalite ve İyileştirme Derneği Başkanı Dr. Hasan Kuş’un moderatörlüğünde panel gerçekleştirildi. Panelde; “Sağlık Kuruluşlarında Kalite’nin Önemi”, “Ağız ve Diş sağlığı Hizmetlerinde Kalite Kavramının Önemi”, “Diş Dostu Onaylı Klinik Projesinin Ana Hatları ve İşleyişi”, “Koruyucu Hekimlik, Akredite Muayenehanelerin Önemi ve Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerinde Diş Dostu Vizyonu”, “İnfeksiyon kontrolü ve Sterilizasyonun Önemi Konuları üzerinde duruldu.


8-9-10 Haziran 2011 tarininde KalDer eğitmenlerinin bir kısmı La Salle Matris Düşünme yönteminin yaratıcısı Roger La Salle’dan eğitim aldılar. KalDer’in eğitim portföyünde özel bir yere sahip olan bu eğitimde; İş dünyasında yeni iş fırsatlarının yakalanması, ürün, hizmet ve süreçlerde yenilikçi fikirlerin ortaya çıkarılması için etkili bir araç sunulmaktadır. LaSalle Düşünme Matrisi genel problemlerin çözümünde de etkilidir. Avusturalya Victoria Yerleşim Merkezi Direktörü ve uluslararası iş ino-

KalDer’DEN HABERLER

Yenileşim Ve Fırsat Avcılığı: La Salle Matrisleri

vasyonu uzmanı Roger La Salle, 7 Haziranda KalDer tarafından İstanbul Sanayi Odası’nda gerçekleştilen “Yenileşim ve Yaratıcılık” panelinde de özel konuşmacı olarak yer aldı. Panelde; TEB’in İnovasyon,Kalite ve Müşteri İlişkileri Direktörü Murat Höke İnovasyon ile Rekabet Avantajı Kazanılması,TEB’in İnovasyon Yolculuğu, Deneyimleri,İnovasyona Sistematik Yaklaşmak ve Kurum Kültürü Haline Getirmek konuları üzerinde durdu ve deneyim paylaşımında bulundu.

“Müşteri Memnuniyetinde Etkinlik”paneli

24 Mayıs 2011 tarihinde, Bahçeşehir Üniversitesinde gerçekleştirdiğimiz etkinlikte Müşteri Memnuniyeti irdelendi. Brisa’dan Müşteri İlişkileri Yöneticisi Tımur Akarsu, Opet’ten Ürün Geliştirme ve Müşteri Destek Koordinatörü Mehmet Alpinanç, Ataonline’dan Pazarlama Müdürü Sevil Sengül’ün katılmış olduğu etkinlikte aşağıdaki konularda paylaşımlarda bulunuldu. Müşterinin memnun olup olmadığını nasıl izleyebiliriz. l Müşteri memnuniyeti için tüm iletişim kanallarının etkili yönetimini nasıl başarabiliriz. l Müşteri memnuniyeti ile müşteri şikayetinin ilişkisi. l

l Müşteri memnuniyetini nasıl ölçebiliriz. l Alternatif kanallar üzerinden verilen hizmetin müşteri memnuniyetine olumlu etkisi l CRM’in müşteri memnuniyetine olumlu etkisi l Sosyal medyanın müşteri memnuniyetine etkisi l OPET’in 5 yıl üst üste lider olduğu KalDer TMME müşteri memnuniyetindeki başarısı ve bu konuda izlediği strateji l OPET Müşteri İletişim kanalları (Çağrı Merkezi vb.) ve Teknolojik Yaklaşımlar l Müşteri memnuniyetinde CRM uygulamaları Müşteri Memnuniyetinde Etkinlik panelinde, KalDer ve Ka Araştırma ortak girişimi tarafından 5 yılı aşkın süredir yürütülen Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) çalışması hakkında bir sunum yapıldı. TMME modeli ve işleyişinin aktarıldığı sunumda, yıllara göre sektörel müşteri memnuniyeti değişimleri de aktarıldı.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 55


KalDer’DEN HABERLER

Kalite ve Rekabet paneli Urfa’da düzenlendi

T

ürkiye’nin sürdürülebilir mükemmellik ve kalite yönetiminde marka olmuş kuruluşları Brisa ve Hugo Boss Tekstil’in KalDer liderliğinde bir araya gelerek oluşturduğu “Ulusal ve Bölgesel İyi Uygulama Örnekleri ve Deneyim Paylaşımı”, 22 Nisan Cuma günü saat 14.00-17.00 arasında Urfa Belediyesi Şair Nabi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını Şanlıurfa Belediye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın ve KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Neslihan Yeşilyurt’un gerçekleştirdiği “Kalite ve Rekabet” konulu panelde, panelistler kalite yolculuğundaki deneyim ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaştılar. Göreve geldikleri günden bu yana kurumsallaşmaya büyük önem verdiklerini dile getiren Belediye Başkanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba, herkesin işini iyi yaptığı takdirde başarıya ulaşabileceğini kaydetti. Fakıbaba, “Şanlıurfa Belediyesi olarak kalite kavramı, yaşamımızın tüm alanlarına yerleşerek bizlere öncülük etti. Kaliteyi bir yaşam standardı olarak gördük ve her adımımızı programlı attık. Yakaladığımız başarı sadece bizlerin değil bu kuruma emek veren tüm çalışanların yani ekibin başarısıdır. Artık Şanlıurfa Belediyesi’nde çalışanlar başta olmak üzere ben ve ekibim “Bizler Belediyeciyiz” derken heyecanlanıyoruz. Başarımızdaki sırrı ise kalite yolculuğunda aldığımız

56  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

Toplam kalite konusunda toplumsal bilinçlendirmeyi artırmayı amaçlayan Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Şanlıurfa Belediyesi iş birliği ile gerçekleştirilen “Mükemmellik Platformu-Yerel Kalkınma ve Mükemmellik Yolculuğu” toplantısı Şanlıurfa’da gerçekleştirildi. mesafeye bağlıyorum. Şanlıurfa Belediyesi’nde 2004 yılında Kalite Yönetim Sistemi çalışmalarına başladık. 2005 yılında gerekli eğitimleri ve pilot uygulamaları yerine getirerek 2006 yılında TSE Belgesine müracaatımızı yaptık. 2007 yılında ISO 9001:2000 Belgesini törenle aldık, aynı yıl içinde Ulusal Kalite Hareketi’ne katıldık ve EFQM Mükemmellikte KARARLILIK ödülü aldık. 2008 yılında ise EFQM Mükemmellikte ‘4 *(Yıldız) YETKİNLİK Ödülünü aldık. 2009 yılında Sürdürülebilirlik ve İyileştirme Çalışmalarını devam ettirdik. Bundan sonraki hedefimiz ULUSAL KALİTE ÖDÜLÜ’NÜ almaktır. Ben ekibime inanıyor ve güveniyorum. Başarı hepimize aittir. 7 yıl sonra geldiğimiz nokta ve aldığımız ödüller çalışmalarımızın iyi yolda olduğunun işaretidir. Vatandaşlarımıza sunduğumuz etkin ve verimli hizmetlerin karşılığını almanın mutluluğunu yaşıyoruz. Şanlıurfa Belediyesi olarak her gün hizmet çıtasını biraz daha yükselterek, insan odaklı hizmet anlayışıyla yolumuza devam ediyoruz” dedi. KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Neslihan Yeşilyurt ise Şanlıurfa gibi tarihi ve turistik öneme

sahip bir kentte yaşam sürmenin aslında doğuştan bir şans olduğunu kaydetti. Yeşilyurt, Şanlıurfa’nın geçmiş yıllara göre gelişiminin üzerinde durarak, “Son yıllarda şehirde gözle görülen gelişimi gözlemliyoruz. Umarım kalite yolculuğu bu şehirde daha da ileri gidecek. KAlDer olarak kalitenin iş dünyasından sonra kamuya ve Anadolu’ya açılmasının ne kadar önemli olduğunun farkındayız” dedi. Ülkemizde özellikle son yıllarda üstü üste yaşadığımız yerel ve küresel ekonomik krizlerin bize, rekabette kalitenin vazgeçilemez hatta, göz ardı edilemez bir olgu olduğunu gösterdiğini dile getiren Yeşilyurt, “Gelişmekte olan toplumlara baktığımızda kalitenin başta yönetimin kalitesi olmak üzere her alanda kabul edildiğini görmekteyiz. Sadece iş ve ekonomi dünyasında değil, eğitim kültür, sanat, sağlık, yerel yönetimler ve yaşam kalitesinde de farkındalığın bilincinde oldukları gözlemleniyor. Kurumsallaşmayı ve sürdürülebilir başarıyı sağlayan mükemmellik modelinin Türkiye’deki tek uygulayıcısı KalDer. Anadolu’ya ve KOBİ’lere açılım sürecimiz devam edecek” diye konuştu.


KalDer’DEN HABERLER

Müşteriyi memnun ettiler, zirveye çıktılar

8

1 ilde, 6 bin 130 tüketici ile bilgisayar destekli telefon anketi (CATI) yapılarak hazırlanan Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi 2011 yılı 1. çeyrek sonuçlarına göre Turkcell, Vodafone, BPGaz, İş Bankası, Yapı Kredi, Nokia, Domino’s Pizza müşteri memnuniyetinde lider kuruluşlar olarak belirlendi. Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve uluslararası araştırma kuruluşu KA Araştırma ortak girişimi tarafından yürütülen, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) 2011 yılı birinci çeyrek sonuçları açıklandı. 2010 yılı 1. çeyreğinde 75.1 olarak ölçülen ulusal müşteri memnuniyeti endeksi, 2011 yılının ilk çeyreğinde 1.1 puan artarak 76.2 olarak gerçekleşti. TMME çalışması kapsamında, 2011 yılının 1.çeyreğinde tüp gaz, cep telefonları, hızlı servis restoranları, GSM hizmetleri ve banka kredi kartları sektörleri ölçüldü. GSM hizmetleri sektöründe Turkcell (faturalı) ve Vodafone (ön ödemeli), cep telefonları

sektöründe Nokia, tüp gaz sektöründe BPgaz, hızlı servis restoranları sektöründe Domino’s Pizza, kredi kartlarında İş Bankası Maximum ve Yapı Kredi World Card müşteri memnuniyetinde birinci sırada yer aldılar. 20’yi aşkın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede yürütülen ulusal müşteri memnuniyeti endekslerinin Türkiye uygulaması olan TMME, 2005 yılından beri değişik sektörleri ve bu sektörlerdeki kurumları kapsayacak şekilde her 3 aylık dönemde yapılıyor. 2011 yılı ilk çeyrekte Türkiye çapında 81 ilde 6 bin 130 tüketiciyle görüşülerek 21 markanın müşteri memnuniyeti ölçüldü. Tüketicilerin satın aldıkları ürün ve hizmetlerden memnuniyetini sayısal olarak gözler önüne seren TMME, ülke genelinde de müşteri memnuniyeti bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına da katkıda bulunuyor. TMME sonuçlarını açıklayan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A.Hamdi Doğan, TMME çalışmasının Türkiye’de çok önemli bir misyonu yerine getirdiğini belirterek, “TMME ile müşterilere tarafsız bir ölçümle sesini ve beklentilerini

duyurma; kuruluşlara da ülke genelinde ve sektöründe yerini, rakiplerinin durumunu görerek strateji geliştirme imkanı sunulmaktadır. Ölçülen kuruluşlar TMME kurumsal üyesi olarak ayrıntılı TMME raporlarına ulaşabilirler” dedi. Türkiye Müşteri Memnuniyet Endeksi’nin bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 75.1’dan yüzde 76.2’yi yükseldiğini vurgulayan Doğan, böylece 2006 yılından beri müşteri memnuniyetinde artış trendinin sürdüğünü vurguladı. Doğan, ABD sonuçları ile kıyaslandığında ise Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi’nin yüzde 76.2 ile ABD sonuçlarının (yüzde 75.6) üzerinde olduğunu belirtti. TMME çalışmasında kullanılan lisanslı ACSI/ Fornell modelinin vatandaş memnuniyetinin ölçülmesi için de uygun olduğunu dile getiren Doğan; 20 yılı aşkın süredir Amerika’da bu model ile vatandaş memnuniyetinin de ölçüldüğünü ve önemli iyileştirmeler sağlandığını, Türkiye’de de vatandaş memnuniyeti ölçümlerine başlanması için devletin ilgili kurumlarının karar desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 57


Şubelerden Haberler / ANKARA

12. Kamu Kalite Sempozyumu Gerçekleştirildi.

T

ürkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) işbirliğiyle, düzenlenen 12’nci Kamu Kalite Sempozyumu’nda “Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması” mercek altına alındı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde 2003 yılından bu yana gerçekleştirilen Sempozyum 17 Mayıs 2011 tarihinde TOBB Ankara İkiz Kuleleri’nde düzelendi. Sempozyumun açılışında konuşan KalDer Başkanı Hamdi Doğan, Dünya Ekonomik Forumu 2010 verilerine göre Türkiye’de iş yapmayı engelleyen sorunlar arasında birinci sırada verimsiz devlet bürokrasisinin olduğunu belirterek, “Kalkınmanın motoru olan iş dünyasının önündeki engellerin kalkması gerekiyor. Rekabet ve iş yapma düzeyi önündeki bürokratik engellerin kamunun yeniden yapılandırılmasıyla ortadan kaldırılması gerekiyor. İş dünyasının rekabet gücünün artırılması bürokrasinin azaltılmasıyla mümkün” dedi. Kamu kaynaklarının verimli kullanılması ve yolsuzlukların ortadan kalkmasının yaşam kalitemiz açısından önemli olduğunu dile getiren Doğan, “Bu bağlamda, hesap verilebilirlik yönetimin temel unsurlarından biri olmalıdır. Bu anlayış kamuoyuna kamu çıkarlarının önceliklerini koruma adına önemli. Hesap verilebilirliğin artması demokrasinin olgunluk düzeyinin de göstergesidir. Türk iş dünyasının önündeki en önemli engellerden biri kamu bürokrasisidir. Hesap verilebilirliğin artması demokrasi düzeyini artıyor” diye konuştu.

Yenileşim ve inovasyonun önemi arttı 2000 yılından itibaren kamuda yeniden yapılandırma konusunda önemli çalışmalar 58  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

yapıldığını ifade eden KalDer Başkanı Hamdi Doğan, Kamu’da İdari Yapı ve Kurumsal Kapasite, İnsan Kaynakları, Yolsuzlukla Mücadele, Yerel Yönetim Reformu gibi konularda gelişmeler yaşandığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Türkiye, Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından yayınlanan Yolsuzluk Algılama Endeksinde 2003 yılında 3.1 puanla 133 ülke arasında 77’nci sırada yer alırken, 2010 yılında 4.4 puanla 178 ülke arasında 56’ncı sıraya yükselmiştir. 2003 yılı sonunda toplam 2 bin 785 olan kamu internet sitesi sayısı 2010 yılı sonunda 22 binin üzerine çıktı. Vatandaşların kamusal bilgi ve belgelere ulaşmalarını sağlayacak Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gibi uygulamalarla kamu yönetimi vatandaş odaklı olarak yapılanmaya devam ediyor. KalDer Toplam Kalite Yönetimi modeli ile kamu ve özel sektöre katılımcı, paylaşımcı ve sürdürülebilir bir yönetim modelini Türkiye’ye sunuyor. Eğitim, sağlık ve Yerel idarelerde KalDer’in çalışmaları ile kurumlarda önemli başarılar elde edildi. Ulusal Kalite ödülünü kazanan kuruluşlar oldu. Maliye Bakanlığı EFQM modeli ile çalışmalar başlattı. Yenileşim ve inovasyona sadece özel sektör değil artık kamu da kayıtsız kalmıyor.”

10. büyük ekonomi olma hedefi ancak özel sektörle gerçekleşir TOBB Genel Sekreter Yardımcısı İskender Elverdi ise, Türkiye’nin dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hedefini ancak özel sektör eliyle gerçekleştirebileceğini belirterek, bu nedenle özel sektörün geliştirilmesinin Türkiye’nin önceliği olması gerektiğini kaydetti. KalDer Ankara Şube Yönetim Kurulu Başkanı Fahir Altan da, KalDer’in Türkiye’de 20 yılı aşkın süredir reformların uygulanmasında mükemmellik modelinin sunulmasını sağladığını

kaydetti. Kalite çalışmalarının yaygınlık kazandığında kurumların daha zevkli çalışma ortamlarına kavuşacağını, rekabet güçlerinin artacağını anlatan Altan, “Mükemmel kurum ve kuruluşlar, mükemmel toplumlar, sürekli öğrenme ve sürekli iyileştirme fırsatlarını kovalayan ve sonuçta değişimi gerçekleştirenlerdir” dedi.

Kamu Yönetimine Yön Veren Konu Başlıkları Sempozyum öncesi ve sonrası 4 farklı konu başlığında 2 gün boyunca çalıştaylar düzenlendi. İlk gün çalıştayların ardından 17 Mayıs günü tüm gün gerçekleştirilen Sempozyumun ilk bölümü, genel katılıma açık olarak düzenlenlendi. Uzman ve orta düzey kamu yöneticilerinden yaklaşık 200 kişilik katılım sağlanan sempozyumun bu bölümünde, “Türkiye’de ve Dünya’da Kamu Reformlarının Değerlendirilmesi”, “Merkezi ve Yerinden Yönetim Dengesi” ve “Kamu Çalışan ve Yöneticilerinin Performans Yönetimi” başlıklarıyla kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması süreci Türkiye’nin konumu tartışıldı.

Kamu Liderleri Zirvesi Sempozyumun öğleden sonraki bölümü Kamu Liderleri Zirvesi şeklinde üst düzey kamu yöneticilerine yönelik kapalı toplantı olarak gerçekleştirildi. Çağrı esaslı ve sınırlı kontenjan ile gerçekleştirilen toplantıda “Kamu Yönetiminde Sürdürülebilir Değişim” ve “Kamuda Eşgüdüm ve İşbirliği” başlıkları çerçevesinde bürokratlarla kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması tartışıldı.


Şubelerden Haberler / Bursa

Sempozyum Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

15

-16 Nisan 2011 tarihlerinde “Yenileşim ve Gelecek” temasıyla gerçekleştirilen 9. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nun ardından 10 Mayıs 2011 tarihinde toplantıda bir araya gelen Sempozyum Düzenleme Kurulu üyeleri sempozyum geri beslemeleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda 10. Kalite ve Başarı Sempozyumu’nun içeriği ve hazırlıklarına ilişkin aksiyonlar da belirlendi. Toplantıda KalDer Bursa Şubesi Genel Sekreteri Aykan Kurkur’un yaptığı sunumda verdiği bilgilere göre; bu yıl özel sektörden 2215, kamu sektöründen 1179 kişi, toplamda 3394 kişi sempozyuma katıldı. Yine özel sektörden 451, kamu sektöründen 363, toplamda 814 farklı kurumdan katılım gerçekleşti. Katılımcıların anketlere verdikleri yanıtlara göre sempozyum genel memnuniyeti %94 oranı ile iyi olarak değerlendirilmiştir. Sempozyum sonrasında hazırlanan sonuç bildir-

gesinde yayınlanan genel memnuniyet oranları ise şu şekildedir. Katılımcıların; %95,1’i ana temadan, %96,1’i sempozyumun etkinliklerinden, %91,3‘ü sempozyumun oturumlarından, %88,8’i sempozyumun konuşmacılarından memnun kalmıştır. Katılımcıların %92,9’u önümüzdeki yıl da sempozyuma katılmayı düşündüğünü belirtmiştir. %53,2’si erkek, %46,8 ’i kadındır. %39,1’i 25-34, %28,2’si 35-44, %17,2’si 18-24, %12,7’si 45-54 yaş aralığındadır.

Katılımcıların %32’si özel sektör (otomotiv, tekstil, gıda, imalat), %17,5’i eğitim, %11,5’i çalışmıyor-öğrenci, %8,3’ü belediye ve kamu kuruluşu, %8’i sağlık, %3’ü STK, %19,7’si diğer (lojistik, inşaat, bilişim, medya, hukuk, kimya, güvenlik, kimya, pazarlama, enerji) sektörlerde çalışmaktadır. Katılımcıların %23,2’si memur-ücretli masa başı çalışan, %19,2’si uzman, %13,7’si stajyer-öğrenci, %11,4’ü müdür-direktör yrd. , %9,2’si şef, %8,9’u müdür-direktör, %3,2’si genel müdür %2,7’si genel müdür yardımcısı, %2,3’ü koordinatör, %2,3’ü danışman, %1,3’ü yönetim kurulu başkanı, %1,2’si yönetim kurulu üyesi, %1,2’i yönetici asistanı, %0,2’si diğer konumundadır. Toplantıda konuşan KalDer Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emin Direkçi ve BUSİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Oya Yöney sempozyumun 10. sunun gerçekleşeceği önümüzdeki yıl için çalışmalara daha erken başlanacağını ifade etti. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 59


Şubelerden Haberler/ Bursa

2010 Bursa Kalite Ödülü Çalıştayı Yapıldı

1

998 yılından beri KalDer Bursa Şubesi ve BUSİAD işbirliğiyle Bursa’da kalite bilincini ve kalite yönetimini yaygınlaştırmak amacıyla düzenlenen Bursa Kalite Ödülü (BKÖ) 7 Mayıs’ta düzenlenen çalıştayla gözden geçirildi. Ödül sürecin-

de görev almış kişilerle BKÖ süreci ve işleyişini gözden geçirmek, prosedürünü revize etmek ve bir sonraki yıl yapılacak ödül sürecine hazırlık yapmak amacıyla bu yıl da Bosch’un profesyonel moderatörleri Elif Dörter, İpek Özdemir ve Metin Hacıoğulları eşliğinde, BKÖ Yürütme Kurulu Üye-

leri ve değerlendiricilerden kişilerin katılımı ile çalıştay yapıldı. Çalıştayda 2010 BKÖ’de yapılan çalışmaların aktarılmasının ardından grup çalışmaları ve sunumları yapıldı. Takım oyunları ile tamamlanan çalıştay görev alan değerlendiricilere ve moderatörlere plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

Pilot Okul Eğitimleri Devam Ediyor

K

alDer Bursa Şubesi Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu tarafından EFQM Mükemmellik Modeli’nin yaygınlaşması adına pilot olarak belirlenen

60  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

okullara yönelik eğitimler devam ediyor. Bu doğrultuda 28 Nisan 2011 tarihinde Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kurtuluş Kaymaz tarafından pilot okul temsilcilerinden 25 kişiye

“Etkili İletişim Teknikleri Eğitimi” verildi. Eğitime Nosab İ.Ö.O., Cumhuriyet Lisesi, İ. 100. Yıl İ.Ö.O. ve Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu’ndan temsilciler katıldı.


2

Nisan 2011 tarihinde KalDer İzmir Şubesi Genel Sekreteri Kenan KESKİNOĞLU ve Ege Profil Tic. San. A.Ş Genel Müdürü Ergün ÇİÇEKÇİ Ulusal Kalite Hareketi İyiniyet Bildirgesi’ni imzaladılar. İmzalanan bildirge ile birlikte Ege Profil, EFQM Mükemmellik Modeli’ni

yönetim modeli olarak benimseyeceğini taahhüt edip, EFQM Mükemmellik Modeli eğitimlerini almaya başladı. Eğitimlerin ardından özdeğerlendirmesini gerçekleştirerek, güçlü yanlarını ve iyileştirmeye açık alanlarını belirleyecek olan Ege Profil’e, KalDer İzmir Şubesi mükemmelliğe giden yolda rehberlik edecek.

EBSO GENEL SEKRETERİ MUSTAFA KALYONCU SORULARIMIZI YANITLADI… n Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Ulusal Kalite Hareketi’ne katılma düşüncesi nasıl doğdu? Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Kalite yolculuğu geçmişe ve ilklere dayanmaktadır. 1995 yılında ISO 9000 kalite yönetim standardına sahip dünyanın ilk Odası olup,2002 yılında Türkiye’de uluslararası akredite olan ilk 5 Oda arasındadır. Bu sürecin önemli bir parçası olduğuna inandığımız stratejik plan hazırlıklarına 2009 yılında başlayarak, Odamızda bir ilki daha gerçekleştirmiş olduk. Hedeflerimizin tespiti yönünde tamamladığımız çalışma bizler için rehber niteliğindedir. Değişim ve gelişimin sürekliliği inancıyla, bir sonraki adım olarak da, belirlediğimiz hedefler doğrultusunda Ulusal Kalite Hareketi yolculuğuna katılmaya karar verdik. n Ulusal Kalite Hareketi’nin kurumunuza ne gibi katkılar sağlayacağını düşünüyorsunuz? Ege Bölgesi Sanayi Odası hizmet sektöründe faaliyetlerini sürdürmektedir. Yaklaşık 5000 üyesine karşı gerek kanuni, gerekse sorumluluğunda olan önemli görevlere sahiptir. Yönetim Kurulundan en alttaki çalışanına kadar bu bilinç ile hep daha iyi, daha kaliteli hizmeti üyeye sağlama yönünde değişim ve gelişime açık bir yapıya sahiptir. Bu yapının bugün bizleri getirdiği nokta olan Ulusal Kalite Hareketi her şeyden önce bizleri, kurumumuzu bir adım daha öteye taşıyacak bu da doğal olarak üyelerimize yansıyacaktır.

Bir önceki yıla bakarak gelecekteki adımları, projelerimizi, hedeflerimizi belirleme şansını bizlere verecektir. “Üyelerimizin ulusal ve uluslararası düzeyde rekabet gücünü artıracak çözümler üretmek ve hizmetler sunmak.” misyonu, “Dünyadaki değişim ve gelişimi izleyerek özel sektörün global ölçekte üretim ve markalaşmasında ilk çözüm ortağı olmak” vizyonu çerçevesinde belirlediğimiz amaçları gerçekleştirme yolunda bizlere ışık tutacaktır. n Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda kalitenin artırılması ve sürekli iyileşme konusunda şimdiye dek yapılan çalışmalardan biraz bahseder misiniz?

Kalite yolculuğundaki ilkleri stratejik plan ile birleştiren Odamız, özellikle son 1 yıldır hummalı bir şekilde ekip çalışmaları ile eksiklerini tespit etmekte ve bunların iyileştirilmesi yönünde çalışmalar yürütmektedir. Bizleri en çok mutlu eden kurulan ekip çalışmalarında gönüllü çalışan mesai arkadaşlarımızın iyiniyetli ve gayretli çabalarıdır. Çalıştığı yeri, belirlenen hedefleri sahiplenen ve bu yönde çalışmalarını sürdüren arkadaşlarımızla hizmet kalitemizi hep daha iyiye ulaştıracağımızdan şüphemiz bulunmamaktadır. Kurumun başarısının çalışanların başarısı ile mümkün olacağı düşüncesiyle Odamız, personeline mesleki eğitimden, kişisel eğitime kadar bir dizi eğitim programını hayata geçirmiştir. Son olarak 10002 müşteri memnuniyeti yönetim sistemi belgesini alan Odamız, kalite yolculuğunda gerek iç gerekse dış müşteri memnuniyetine verdiği önemi de açıkça ortaya koymuştur. n Kurumunuzun yakın gelecek için hedefleri ne olacak? Sürdürülebilir başarının önemine inanan Odamız, kalite çalışmalarına kesintisiz devam etmeyi planlamaktadır. Elbette ki zorlu sürecin ardından alınacak ödül ile başarının pekiştirilmesi en büyük dileğimizdir. Ancak hedeflerimizin odak noktasını, kaliteli hizmet anlayışı ve üyelerimizin standartlarını hep bir adım daha yükseltmek olduğunun altını çizmek isterim. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 61

Şubelerden Haberler / İZMİR

EGE PROFİL ULUSAL KALİTE HAREKETİ’NE KATILDI…


EĞİTİM TAKVİMİ

KalDer Merkez - İstanbul Genel Katılıma Açık Eğitim Programı EĞİTİMLER

HAZİRAN

TEMMUZ

ÜYELER İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

EYLÜL

BAŞARIYA YELKEN AÇMAK 9 BEDEN DİLİ 6 BS 25999 - İŞ SÜREKLİLİĞİ YÖNETİMİ-FARKINDALIK 16 BS 25999 - İŞ SÜREKLİLİĞİ YÖNETİMİ-BİLİNÇLENDİRME VE UYGULAMA 22-23 ÇEVRE MEVZUATI 28 DIŞ TİCARET VE LOJİSTİK YÖNETİMİ 10-11 DUYGUSAL ZEKA 24 EFQM MÜKEMMELLİĞE YOLCULUK (J2E) 30 Haziran-1-2 Temmuz 28-29-30 EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 19 Eylül-13-14 Ekim EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ 2-3-4 16-17 FİNANSÇI OLMAYANLAR İÇİN FİNANS YÖNETİMİ 22 ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ 26-27 ISO 31000 İLE KURUMSAL RİSK YÖNETİMİ VE SİSTEM KURULUŞU 12-13 ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 7-8 8-9 8-9 ISO 9001 : 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 23-24-25 28-29-30 22-23-24 İÇ KONTROL 13-14 26-27 İLETİŞİMDE ZOR ANLARI YÖNETME 16 İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL 16-17 İŞ ETÜDÜ 23 30 KIYASLAMA 17-18 MAKİ GAMİ 9 OHSAS 18001:2007 İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ 29-30 PERFORMANS DEĞERLENDİRME SİSTEMİ 17 POKA YOKE 24 PROBLEM ÇÖZME TEKNİKLERİ 19-20 SEÇME YERLEŞTİRME VE MÜLAKAT TEKNİKLERİ 23 26 SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ 13 STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ 20-21 STRESİN ABC’Sİ VE BAŞA ÇIKMANIN ADE’Sİ 21 SUNUŞ TEKNİKLERİ 20-21 SÜRDÜRÜLEBİLİR MÜŞTERİ İLİŞKİSİ İÇİN DOĞRU SATIŞ DOĞRU TAHSİLAT YÖNETİMİ 19 SÜREÇ OLGUNLUK SEVİYESİ ARAÇLARI (SOS) 19-20 SÜREÇ YÖNETİMİ ve İYİLEŞTİRİLMESİ 22-23 YALIN 6 SİGMA FARKINDALIK 6 YENİLEŞİM VE FIRSAT AVCILIĞI : LA SALLE MATRİSLERİ 22-23 YÖNETİMDE KARAR VERME VE PLANLAMA TEKNİKLERİ 8-9 ZOR İNSANLARLA BAŞA ÇIKMA 10

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

200 200 200 380 200 380 200 580 650 380 200 380 380 260 490 380 200 260 200 380 200

250 250 250 480 250 480 250 690 800 480 250 480 480 320 600 480 250 320 250 480 250

380 200 200 260

480 250 250 320

200 260

250 320

380 200 380

480 250 480

200 *610 380 200 *615 380 200

250 *720 480 250 *725 480 250

KalDer İzmir Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı EĞİTİMLER

HAZİRAN

HAZİRAN

TEMMUZ

AĞUSTOS

EYLÜL

BİR LİDERİN ANATOMİSİ 29 FİNANSÇI OLMAYANLAR İÇİN FİNANS EĞİTİMİ 16-17 GÜNÜMÜZ YÖNETİCİSİNİN 18 TEMEL ROLÜ ORKESTRA ŞEFİ 28 İŞ HAYATINIZDA YARATICILIK VE BULUŞ 9-10 MOTİVASYON GELİŞTİRME 26 SATIŞTA İKNA YÖNTEMLERİ 8-9 YETKİNLİK BAZLI DAVRANIŞ ODAKLI MÜLAKAT TEKNİKLERİ 6-7 YÜKSEK PERFORMANS TAKIM YÖNETİMİ 21-22

62  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

ÜYELER İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

200 250 200 200 200 250 250 200

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

250 270 250 250 250 270 270 250


HAZİRAN

ÇALIŞTAY ADI

TEMMUZ

EYLÜL

DEPO YÖNETİMİ 17 EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ 2-23-24 16 Eylül 6-7 Ekim EĞİTİCİNİN EĞİTİMİ 2-3-4 22-23-24 EKİPMAN YÖNETİMİ VE BAKIM SÜREÇLERİ ÇALIŞTAYI 29-30 ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ 21-22 ENTEGRE YÖNETİM SİSTEMİ KURULUŞ İÇİ DENETÇİSİ 2-3-4 ISO 14001 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ 13-14 20-21 ISO 27001 BİLGİ GÜVENLİĞİ YÖNETİMİ SİSTEMİ 9-10 ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 9-10 8-9 ISO 9001 : 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEM REVİZYONU 22 ISO 9001 : 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 23-24-25 İSTATİSTİKSEL PROSES KONTROL 30 Eylül 1 Ekim KAIZEN 9 KALİTE ÇEMBERLERİ 19-20 MAKİ GAMİ 1 8 MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ İŞ SÜREÇLERİ İLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ 23-24 MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNİN ETKİLİ YÖNETİMİ VE CRM İÇİN UYGUN İŞ MODELİNİN OLUŞTURULMASI 17-18 POKE YOKE 8 STRATEJİK PLANLARIN BİREYSEL HEDEFLERE İNDİRGENMESİ VE ÇALIŞANLARIN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ 8-9 29-30 STRATEJİK YÖNETİM 11 7 13-14 SÜREÇ YÖNETİMİ ve İYİLEŞTİRİLMESİ 16-17 30 Haziran1 Temmuz TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ 17 YALIN 6 SİGMA 10

ÜYELER İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

160 650 490 380 380 490 380 310 260 65 490 260 200 380 200

180 800 600 480 480 600 480 340 320 80 600 320 250 480 250

380

480

380 200

480 250

380 200 380 200 200

480 250 480 250 250

EĞİTİM TAKVİMİ

KalDer Ankara Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı

KalDer Bursa Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı EĞİTİMLER

HAZİRAN

EYLÜL

ÜYELER İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

İŞ VE ZAMAN ETÜDÜ ÇALIŞTAYI 17 KANBAN 24 ZOR İNSANLARIN YÖNETİMİ NEGATİF DUYGULARLA BAŞETME ÇALIŞTAYI 10

200 200 200

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

250 250 250

KalDer Eskişehir Şubesi Genel Katılıma Açık Eğitim Programı EĞİTİMLER

HAZİRAN

TEMMUZ

AĞUSTOS

EYLÜL

EFQM MÜKEMMELLİK MODELİ TANITIMI 20 ISO 9001: 2008 KALİTE YÖNETİM SİSTEMİ 7-8 27-28 ISO 9001: 2008 KURULUŞ İÇİ KALİTE DENETÇİSİ 9-10-11 MAKİ GAMİ 26 MÜKEMMEL YÖNETİM: LİDERLİK 9 OHSAS 18001:2007 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ 7-8

ÜYELER İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

-- 260 490 200 200 380

ÜYE ADAYLARI İÇİN ÜCRET (KDV HARİÇ)

-320 600 250 250 480

Genel Bilgiler * KalDer eğitim tarihlerini değiştirme hakkını saklı tutar.

* Kamu Kuruluşlarına, Sivil Toplum Kuruluşlarına ve öğrencilere %25 indirim uygu-

* Aynı kuruluştan 3-4 kişinin katılımında %10 indirim uygulanmaktadır. (ISO

lanmaktadır. (ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme

9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme Teknikleri ve İstatis-

Teknikleri ve İstatistiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

tiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

*Katılımcılara ancak bir indirim uygulanmaktadır.

* Aynı kuruluştan 5 kişi ve üstü katılımlarda %20 indirim uygulanmaktadır. (ISO

* Ücretlere %18 KDV ilave edilecektir.

9001:2008 Kalite Yönetim Sistemleri, Kıyaslama, Problem Çözme Teknikleri ve İstatis-

* Eğitimlere katılmak için lütfen web sayfamızdaki başvuru formunu doldurunuz.

tiksel Proses Kontrol eğitimleri için geçerli değildir.)

* Tablolardaki (*) ‘lisanslı doküman ücreti dahildir’ anlamı taşımaktadır.

Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 63


MİZAH-KARİKATÜR

B

Bu yıl büyük ödül ‘iyimser çizgilere’

u yıl 28’incisi düzenlenen Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması sonuçlandı. Yarışmada bu yıl, politik ve karamsar çizgilerden çok, bu yıl neşeli, eğlenceli, ancak çevre, doğa ve insa-

64  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

na duyarlı karikatürler dikkat çekti. Büyük ödül ise, İngiliz Ross Thomson’un karikatürüne gitti. AYDIN Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Seçici Kurulu’ndaki uluslararası jüri, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde, Işıl Club Milta Tatil

Köyü’nde dün yapılan toplantıda 79 ülkeden katılan 885 sanatçının 2 bin 729 karikatürü arasından seçilen 37 ülkeden 118 sanatçının 138 serbest konulu eserini değerlendirmeye aldı. Yarışma Seçici Kurulu İngiliz Ross Thomson’un ka-


MİZAH-KARİKATÜR rikatürünü birinci seçti. Yaklaşık sekiz saat süren ve jürinin seçimde zorlandığı yarışmada ikinciliği İsrailli İlya Katz, üçüncülüğü ise Alman Werner Rollow kazandı. 28’inci Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Seçici Kurulu jüri üyeleri, karikatüristlerin bu yıl politika ve karamsar çizgilerden çok neşeli, eğlenceli ancak çevre, doğa ve insana duyarlı hoş karikatürlerle sorunlarını yansıttıkları konusunda fikir birliğine vardı.

İşte Başarı Ödülleri Seçici Kurul ayrıca Nadia Aghabeigi (İran),

Sava Babic (Sırbistan), Razvan Tenie Bradean (Romanya), Jerzy Gluszek (Polonya), Jozef Gruspier (Slovakya), Moacir Knorr Gutterres (Brezilya), Victor Kudin (Ukrayna), Pol Leurs (Lüksemburg), Angel Ramiro Zapata Mora (Kolombiya), Listes Nikola (Hırvatistan), Oton Anton Reisinger (Hırvatistan) ve Reiner Schwalme’yi (Almanya) Başarı Ödülü’ne değer gördü. Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, yarışmada birincilik ödülünü alan sanatçıya 8 bin, ikincilik ödülü

kazanan sanatçıya 5 bin, üçüncülük ödülü kazanan sanatçıya 3 bin 500 ve Başarı Ödülü alan 12 sanatçıya da 500’er dolar verileceğini söyledi. Dereceye giren tüm sanatçılara ayrıca başarılarını simgeleyen heykel ve ödül beratları 18 Ekim 2011’de İstanbul’da düzenlenecek törenle verilecek. Yarışmada ödül kazanan 15 karikatür, 1-10 Haziran 2011 tarihleri arasında Milta Bodrum Marina Osmanlı Tersanesi Kaymakamlık Sanat Galerisi’nde sergilenecek. Haziran-Temmuz 2011 - ÖNCE KALİTE 65


MARKA’NIN KİTABI KÜLTÜR-SANAT

Marka Yönetim Danışmanı Mehmet Ak, bugüne kadar birçok şirket ve markaya sunduğu bilgi birikimini ‘’Marka Yönetimi ve İmaj” adlı yeni kitabında topladı. Kitap; İngilizce, Japonca, Fransızca gibi birçok dile de çevrilecek. 540 sayfalık, kuşe kâğıda basılı kitap, çok sayıda görselle desteklenmesinin yanı sıra iş örnekleri ve çalışma formları gibi yardımcı bilgilerle de donatıldı.

SORULAR VE YANITLARLA HEPATİTLER

ve Türkiye ekonomisinde değişimin nasıl olması gerektiği hakkında ilginç bir tartışma başlatmayı hedefliyor.

Türkiye’de milyonlarca kişiyi ilgilendiren Hepatit B, C ve D tedavi edilmediğinde sinsice ilerleyerek karaciğer yetmezliğine, siroza ve karaciğer kanserine dönüşebiliyor. Sağlık Adası yayınlarından çıkan “Sorular ve Yanıtlarla Hepatitler” kitapevlerinin yanısıra, marketlerdeki reyonlarda da hastalarla ve hasta yakınlarıyla buluşacak. “Sorular ve Yanıtlarla Hepatitler kitabını” internetten online kitapçılardan da temin etmek mümkün.

ALATURKA, KIRIK GÖNÜL ŞARKILARI

ULAŞTIRMA EKONOMİSİ

Gece ve eğlence dünyasının şöhretli isimlerinin kan, barut, parfüm ve intikam kokulu, çarpıcı ve renkli hikayesi “Alaturka, Kırık Gönül Şarkıları” kitapçılarda. Emre Saraçoğlu’nun ilk romanı Alaturka, şarkıcı Dore ve Lame’nin, diva Meral Melek’in ve alaturka şarkıların gölgesinden bir an olsun ayrılmayan soluk soluğa, eğlenceli öyküsü… Sayfa6 Yayınları’ndan çıkan 206 sayfalık kitap farklı bir polisiye; ilk sayfasından itibaren soluksuz okunuyor; hepimizin belleğine yer etmiş şarkılarla akıyor ve beklenmedik bir finalle taçlanıyor.

Ulaştırma, insanların ve eşyaların yer değiştirmesini sağlamasıyla, ekonomi açısından büyük önem taşıyan bir sektör. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Doç. Dr. Cem Saatçioğlu’nun “Ulaştırma Ekonomisi” isimli eseri, ulaştırmanın ekonomide oynadığı bu rolü gözler önüne seriyor. Gazi Kitabevi tarafından yayınlanan kitap, Süleyman Barda’nın 53 yıl önce yayınlanan “Münakale Ekonomisi” isimli kitabından bu yana bu alanda yayınlanan ilk kitap olma özelliğini taşıyor. 66  ÖNCE KALİTE - Haziran-Temmuz 2011

30 SANİYEDE EKONOMİ

TÜRK EKONOMİSİNDE DEĞİŞİM Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan Bartu Soral’ın Türk Ekonomisinde Değişim isimli kitabı Türkiye’nin bugüne kadar sürdürdüğü ekonomik modelleri ve sonuçlarını verilerle inceliyor. Yazar varılan sonuçlar ışığında yeni bir kalkınma modelinin ana hatlarını ortaya koyuyor. Soral, Mustafa Kemal döneminde şekillendirilen ekonomik modeli okuyucularının dikkatine sunuyor

30 Saniyede Ekonomi, en bilinen 50 iktisat teorisini ele alıyor ve onları iki sayfa, 300 kelime ve bir resmi aşmadan, yarım dakika içinde açıklamayı başarıyor. İktisat birdenbire ekonomik durumdan çok daha eğlenceli hâle geliyor ve çok daha fazla anlam ifade ediyor. Bütün bu yol boyunca Adam Smith, David Ricardo ve Alfred Marshall gibi modern iktisadın kurucu babalarıyla da karşılaşıyor. Marksizm’den Merkantilizme, Neoklasik Büyüme’den Karşılaştırmalı Üstünlük teorisine ve daha pek çok şey hakkında “kısa” bir kurs alma şansını yakalıyorsunuz. Kitabın editörü ise Barry Loewer.

İSRAİL’İN EKONOMİK MUCİZESİNİN ÖYKÜSÜ İsrail’in Ekonomik Mucizesinin Öyküsü özetle şu soruyu soruyor: 7,1 milyon nüfuslu, kurulduğu günden beri savaş halinde olan ve hiçbir doğal kaynağı bulunmayan, henüz altmış yaşındaki İsrail gibi bir ülke nasıl oluyor da Japonya, Çin, Hindistan, Kore, Kanada ve İngiltere gibi barışın ve istikrarın hüküm sürdüğü büyük ülkelerden daha fazla yenilikçi şirket çıkarabiliyor? Dan Senor ile Saul Singer, ülkenin önde gelen mucitleri ve yatırımcılarına dair örneklerden yola çıkarak İsrail’in girişimcilik ve yaratıcılık ruhuna ışık tutuyorlar. İsrail örneğinde sadece diğer ulusların değil, başarılı şirketler kurmayı hedefleyen bireylerin de çıkarabilecekleri dersler var.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.