10
24
18
30
Genel Yayın Yönetmeni Güven CEYLAN gloom@metaltr.net Reklam karanlikoda@metaltr.net Editor Ebru Ekşi koeditor@metaltr.net Yazarlar Ebru EKŞİ Ümit GÜNDOĞDU Ece Tuğba SAKA Kerem GÖKTAY Arda BOLETİN Oktay ATEŞ Çağrı KAÇAR Dilara AKMİL Asuman ORTAÇ Utku GÜVEN Doğukan BİNİCİ Grafik Tasarım Güven CEYLAN gloom@metaltr.net Webmaster Kerem GÖKTAY kerem@goktay.com Web çözüm ortağı MetalTR www.metaltr.net Kapak fotoğraf: Güven CEYLAN www.karanlikodamagazin.com www.myspace.com/karanlikodamagazine
D
ergimiz bu ay itibarıyla yeni sayı beraberinde sizlere yepyeni sitemiz; www.karanlikoda.com de sunarak güncelliğimize resmiyet kazandırıp dergi içeriklerini, dergi yazarlarını; yani kadrosunu daha yakından takip etmenizi ve sizlerin okuyucudan çok üye katılımızla fikirlerinize de açık olabileceğimiz bu KARANLIK alanımızı faal etmiş bulunduk. Bu bahsi geçen yeni girişim ardında sizleri fazla dışarı faaliyetlerde gerekmedikçe bulunamayacağınızı tahmin ettiğimiz bu yoğun kış aylarında oyalayacak geçen sayıya oranla biraz daha kalabalık bir sayı ile ağırlamanın iyi olacağına kanat getirip çalışmalarımızı hazır eyledik. Şubat sayısı içeriğine söz gelecek olursa, bu sayıda sizleri kimlerle ne şekilde buluşturduğumuzu özet geçelim. Röportajlarımıza geçen süre zarfında ilk EP si; EXECUTION’ i yayınlayan yerli piyasamızın yeni sayılır brutal çocukları SKULL OF DOOM ve endüstriyel metalin Ankara cephe temsilcileri SETCH. ECT’ in sohbeti hoş satılarıyla yer verip Avustralya’dan melodileriyle ülkemize esen Be’lakor ve de Coronary Reconstruction EP siyle goregrind felsefesine kesin dönüş yaptığını kanıtlayan Aborted’ ı da sayımıza sıkıştırmış bulunduk. Bunların yanı sıra özgeçmişleriyle Rise, Hide of Infinity ve de FAQ sayfalarımızda yerlerini almışlardır. Kritikler alanımızda ise “FAQ - The Future, F.K.Ü. - Where Moshers Dwell, Fear Factory – Mechanize, SACRIFICE - The Ones I Condemn, SIX FEET UNDER - Graveyard Classics III, 110 - Sıfır” puanlananlar oldu. Tarihçesiyle başlattığımız Dövme Sanatı yazı dizimize de bir aylık zoraki bir aradan sonra bu işin kutsanmış ellerinden, Kate Von D ile devam ettik. Henüz yeni olan KARAKTER köşemize kendi gözümüzle tanımladıklarımız arasından Zakk Wylde seçip GEÇMİŞTE ATLADIKLARIMIZ dan John Frusciante ve Green Carnation’ ı da es geçmememiz gerekli çalışmalarıyla tazelemeyi başardık. Son olarak Kısa Kısa Fleet Foxes, Blackfield’ i anlatıp Karanlık Oda vizyonda bir filmdense onu unutulmaz kılan; soundtracklerden Into The Wild’ i yayınlamayı tercih ettik. ODA’ mızdan kendinize karanlık bir köşe tayin edin ve tembellik etmeden okumanın son sayfa zevkini lütfen keşfedenlerden biri olmayı bizlerle bilin! EDİTÖR Ebru EKŞİ
©2009 Karanlık Oda Magazine
Sacramento - Fallecer
http://www.rocktube.us/bFQ3LRCqT0p/Sacramento_Fallecer_New_Video_2009_.html
Lacuna Coil - I Won’t Tell You
Hetane - Hard
http://www.rocktube.us/aNPRKJMIaZx/Hetane_Hard_New_Video_2009_.html
HIM - Heartkiller
THE CRANBERRIES TÜRKİYE’DE! 22 Temmuz İstanbul 23 temmuz İzmir Grup 22 Temmuz’da İstanbul Küçükçiftlik Parkı’nda, 23 Temmuz’da ise İzmir’de birer konser verecek.
http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids. individual&videoid=102052340
PAIN OF SALVATION - Linoleum
http://www.youtube.com/watch?v=sGbgITz_ KVY&feature=player_embedded
Eat The Gun - Viva La Insane
http://www.rocktube.us/xm7BKRJMzLi/ Eat_The_Gun_Viva_La_Insane_New_ Video_2010_.html
Astafix - Red Streets
http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids. individual&videoid=102011385
Avatar - Queen Of Blades
http://www.rocktube.us/GbCoCNWETrS/Avatar_Queen_Of_Blades_New_Video_2010_. html
Korn - Time
Finlandiyalı death metal grubu Kalmah, 3 Mart’ta Spinefarm Records etiketiyle piyasaya sürülecek olan altıncı stüdyo albümü “12 Gauge” ın parça listesini açıkladı.
http://www.rocktube.us/GR3cC3mt7cG/ Korn_Time_New_Song_.html
Wilde Starr - Arrival Anathema Türkiye’de Yedi yıllık bir aradan sonra çıkaracağı yeni stüdyo albümü ardından 2010 yılı Mayıs ayında yeniden sadık Türk fanlarıyla buluşacak.
http://www.rocktube.us/xpjv0sWCFch/Astafix_Red_Streets_New_Video_2010_.html
http://www.rocktube.us/llFSWDF6tyD/ Wilde_Starr_Arrival_New_Video_2010_. html
DEICIDE TÜRKİYE’DE Florida’lı bir death metal efsanesi, 90’ların başında albümleri satış rekorları kırdı.Çektikleri tepkilerden yasaklandıkları dönemlere kadar hiç bir zaman tutumlarını değiştirmediler.Dünyanın en sansasyonel gruplarından biri, DEICIDE Level5 organizasyonu ile 28 mayıs gecesi İstanbul’da sahne alıyor.
TERROR İSTANBUL KONSERİ 16 MART @ KEMANCI AYRINTILAR YAKINDA !!! Ön gruplar: Self torture, UÇK Grind, Mosh pit project
New York’lu efsane hardcore grubu Sick Of It All, 20 Nisan’da Century Media Records etiketiyle raflarda yerini alacak olan dokuzuncu stüdyo albümlerinin ismini “Based On A True Story” olarak belirlediklerini duyurdu. Albüm, Tue Madsen prodüktörlüğünde Danimarka’da kaydediliyor ve “A Month Of Sundays,” “Dirty Money,” “Dominated”, “Bent Out Of Shape’’ adlı parçalar albümde bulunacak parçalardan bazıları...
Eski Sentenced frontmani Ville Laihiala’nın vokalistliğini yaptığı Finlandiyalı grup Poisonblack, Century Media Records etiketiyle raflarda yerini alacak olan dördüncü stüdyo albümü “Of Rust And Bones” un detaylarını paylaştı.
Finlandiyalı melodik black metal grubu Catamenia, 26 Şubat’ta Massacre Records etiketiyle piyasaya sürülecek olan yeni albümleri “Cavalcade” in detaylarını paylaştı. Ayrıca albümde gruba eski Sentenced vokali ve Poisonblack frontmani Ville Laihiala da giriş parçasında eşlik ediyor.
Türkiye’nin geniş kapsamlı tek dergi platformu Dergilik. com açıldı! Haftalık ve aylık haber dergileri, edebiyat, düşünce, müzik, kültür-sanat, bilim, tarih, mizah, spor… ve birçok kulvardan yüzlerce derginin her yeni sayısının güncellenip tanıtıldığı bir site: www.dergilik.com Karanlık Oda Magazin i de e-dergi kategorisinde bulabilirsiniz!
Roma’lı death metal grubu Fleshgod Apocalypse eleman değişikliği ile birlikte yeni e.p için çalışmalara başladı.Geçen sene grubun yayınladığı son albümde de davullarda yer alan Francesco Struglia bagetleri Francesco Paoli’ye devretti.Paoli’nin kadroya dahil olmasıyla grup zaman kaybetmeden “Mafia” adlı yeni e.pleri için 16.Cellar stüdyolarına girdi. 2008 yılında yayınladıkları ilk stüdyo albümleri “Oracles”da bu stüdyolarda kaydedilmişti.
İsveçli melodik death metal grubu Dark Tranquillity, Century Media Records etiketiyle 1 Mart’ta Avrupa’daki raflarda yerini alacak olan yeni albümünün adının “We Are The Void” olduğunu duyurdu. Davul kayıtları, bassist Daniel Antonsson’un stüdyosunda kaydedildi. Şarkıların mixleri de Tue Madsen (HALFORD, BEHEMOTH, KATAKLYSM, THE HAUNTED) tarafından düzenleniyor.”I Am The Void”, “Zero Distance”, “The Burden Of Love Alive”, “Archangelsk” and “Memories In Reverse” gibi adı belli olan parçalar üzerinde hala çalışılıyor.
Alman
gotik
metal
grubu Crematory, 29 Ocak’ta çıkacak yeni albümünün parça listesini paylaştı. Ayrıca albümle aynı adı taşıyan parçayı aşağıdan dinleyebilirsiniz.
Zakk Wylde Yeni Albüm Müjdesini Verdi! Black Label Society kurucu,gitarist ve vokalisti Zakk Wylde grubun Ocak - Şubat döneminde yeni parça yazım ve beste aşamalarını halledip, kayıt ve tanıtım ve diğer süreçlerle birlikte albümü Haziran ayı gibi dinleyicilerle buluşturmayı planladıklarını söyledi.
New York’lu hard rock grubu Seventh Void “Last Walk In The Light” isimli parçalarına çekilen klibi yayınladı.”Last Walk In The Light” parçası grubun Amerika’da çıktığı ilk hafta 1,800 kopya satan ilk albümü “Heaven Is Gone” da yer alıyor. Seventh Void,”Heaven Is Gone” albümü ile Billboard listelerinde üst sıralara çıkmaya devam ediyor.Billboard 200 listesinde 100.sırada ve En çok satan yeni sanatçı albümleri listesinde ise 21. sırada yer alıyor.
QUO VADIS TÜRKIYE TURNESİ! Kanadalı yıkım ekibi geniş bir Türkiye turnesi için ülkemize geliyor. Turnede onlara Seth.Ect eşlik edercek. Ayrıntılar yakında!
UNIROCK SON HABERLER! FINLANDIYA`LI METAL DEVI AMORPHIS`IN 2-3-4 TEMMUZ 2010 TARIHLERINDE DUZENLENECEK OLAN UNIROCK OPEN AIR FESTIVAL`DE SAHNE ALACAK. 2-3-4 TEMMUZ TARIHLERINDE GERCEKLESTIRILECEK UNIROCK FESTIVAL 2010 KAPSAMINDA SAHNE ALMASI GRUPLAR: CANNIBAL CORPSE AMORPHIS OBITUARY OVERKILL HEAVEN SHALL BURN SABATON GRAVE DIGGER NECROPHAGIST BELPHEGOR DARK FUNERAL http://www.unirock.org/
The Pulse of Radio’nun haberine göre, Ozzy Osbourne’nün kariyerinin 10. solo stüdyo albümünün adının “Soul Sucka” olmayacağı söylendi. Ozzy albümü,Sabbath ile Ozzy tarzının sentezi bir çalışma olacağını, ilk bakışta albümün isminin internette açıklandıktan sonra hayranları tarafından kabul görmese de, albüm isminin ne olduğunun kendisi için önemli olmadığını söyledi.
Albüm 22 Mart’ta raflarda! Parça Listesi: 01. In Missi Solemnibvs 02. The Vitalized Shell 03. Rion Riorrim 04. Ornament of Grace 05. Magnvs Princeps Leopardi 06. Pentagrammaton 07. Nehas’t 08. The Essential Chaos 09. Ad Te Clamamvs Exsvles Morvua Liberi 10. Unconscious Minds 11. Behemiron
e d l y W k k Za
B
azı insanların anasının karnından enstrüman çalarak doğduğuna inancımı yıkan bir isim Zakk Wylde, 1967 New Jersey doğumlu bir Ozzy hayranı, gerçek adı ile Jeffrey Philip Wiedlandt, hayatında ilk defa bir gitarı eline aldığında henüz 7 yaşında imiş. Oysa ben emindim onun annesinin karnından bir Gibson Les Paul ile doğduğuna. Değilmiş meğer. Liseyi bitirmeden önce ilk grubunu kurmuş Jeffrey Philip Wiedlandt, tabii o zaman takma isim falan hak getire. Öyle ergen çağlarında dinlediği müzikten etkilenip kendisine dinlediği grubun solistlerinin adını takan özentilerden değilmiş en azından o konuda mutabıkız. Zira şu anda etrafta bu şekilde dolaşan zilyon kadar bebe var eline gitar alıp resim çekilen (sosyal mesaj)! Lisedeki grubu ile bir takım
partilerde Ozzy’ nin şarkılarını çalıp kendi halinde eğlenmek dışında ciddi olarak bir şey yapmamış kendisi. Ama liseyi bitirip Zyris adlı bir gruba katıldıktan sonra bu işi ileride gerçekten meslek olarak yapmaya karar verdikten sonra yani, kendisine bir isim seçmiş. Bu grubu ile çıktığı bir konser sırasında birileri tarafından fark edilir Zakk Wylde. Ondaki yeteneğe hayran kalan bu insanlar onu Ozzy’ nin gitaristi olma yoluna görünecek insanlardır aynı zamanda. İşte o
zaman Zakk Wylde geleceğinin değişeceğini çok iyi anlamıştır. 20 yaşında Zakk Wylde olarak Ozzy’ nin gitaristi olma şerefine nail olmuş birisidir kendisi. Ozzy Osbourne ile ilk kaydını 88 yılında yapar: “No Rest For the Wicked”. Bu kayıtta adından oldukça söz ettirir ve Ozzy ile birlikte bir dünya turuna çıkar. Bu başarısının ardından Ozzy’ nin en sevilen albümlerinden birisi olan “No More Tears”’ın kaydında da bulunur. Ozzy ile birlikte yaptığı kayıtların yanında başka projelerle de uğraşmak isteyen Zakk, Pride & Glory adlı bir projeye imza atar. Bu grubu 1994 yılında ilk ve son albümünü yayınlar. Bu macerasının ardından Ozzy ile tekrar iş yapmaya başlayan Zakk, “Ozzmosis” kaydını tamamladıktan sonra bireysel projesi için çalışmaya başlar. Bu sırada Guns N’Roses’a katılacağı şeklinde bir takım dedikodular çıksa da o bu gruba katılmaz. Kendi albümünü çıkardıktan sonra Black Label Society adında o tadından yenmez grubu kurar. İlk albümünü 98 yılında çıkaran grup büyük başarı elde etti. Black Label Society her ne kadar bir “grup1 olsa da ilk 4 albümün davul hariç tüm enstrümanlarını (vokal dâhil olmak üzere) Zakk Wylde üstlenmiştir. Zakk Wylde, Black Label Society ile uğraşırken araya bir Ozzy albümü daha katar: “Down to Earth”. Bu çalışmadan sonra Black Label Society’ nin en beğenilen çalışmalarından biri olan “1919 Eternal” yayınlanır. Zakk Wylde, bir Ozzy Osbourne hayranı olarak, aynı zamanda onun gitaristi olarak kendini kanıtlamıştır ve artık kendi ayakları üzerinde birçok başarıya imza atmış-atıyor ve atacaktır, diye tanınmaya başlar.
Günde 12 saat gitar çaldığı söylenen Zakk Wylde’ın Gibson ile ilişkisinden de söz etmek gerekir. Çocukken ilk kullandığı gitar Fender iken, profesyonel anlamda müzik ile uğraşmaya başladığı andan itibaren Gibson’a transfer etmiştir kendini. “Bullseye” adlı model, her ne kadar tesadüfen ortaya çıkmış bir model olsa da Zakk Wylde ile özdeşleşmiş bir model olarak tarihe geçmiştir bile. Zakk Wylde’a sadece iyi bir gitarist olduğu için değil, tutkularının peşinden gidip, çocukluk kahramanının kahramanı olduğu için de ayrıca bir hayranlık duyulmalıdır. Yeteneğinin yanında hırsı ve güzel şansı ile de tanınmalıdır. Hatta hemen şu an bir Zakk Wylde şarkısı açılmalı ve o şarkıyı, ona saygı niteliğinde dinlemelidir. Hazırlayan: Dilara Akmil
’95 senesinde kurulan Belçikalı
goregrind felsefeli ve de death metal içerikli Aborted, son kez olmak üzere yenilenen kadrosu ve EP leri; Coronary Reconstruction beraberinde KARANLIK ODA’ ya sorgulanmak üzere davet edildi ve nihayetinde Doktor, Sven De Caluwé’ dan isteyebildiğimizin ötesindeki samimiyette cevaplar alabildik. Buyurun bakalım… Eirenis: Strychnine.213’ den bahsedelim. Aborted’ ın ‘oldukça’ brutal gore standardını Strychnine.213 beraberinde melodilerle güncellemiş bulunuyorsunuz. Başkaların ne dedikleri ya da ne istediklerini pek aldırış etmeyen
bir grup olmanızdan ötürü soruyorum sizi istediğinizi tam anlamıyla sergilediğiniz genel çizginizden dışarı çıkartan ne gibi kişisel durumlar Aborted cephesinde yaşandı? Sven: Sanırım Aborted, Strychnine.213’ la yükselmeyi denedi ya da buna benzer bir şey istedi. Şimdiye kadar ‘hadi böyle bir albüm yapalım’ dediğimi anımsamıyorum; tuhaf bir şeyler gerçekleşiyor olup zaman/mekân sürekliliğimi belli bir zamanımın kısa bir periyodu için değiştirecek açıklanamaz arzuyla oyunbozanlığımı açığa çıkartabiliyorum. Eirenis: Goremageddon kaydı sonrasında özelikle ’07 Slaughter
& Apparatus: A Methodical Overture ve ‘08 albümleri ardından goregrind’den melodeath’ e doğru evrimler yaşadınız. Daha underground ilerleyişleri olan Listenable’ dan dünya geneli tanınan Century Media’ ya geçişte üzerinizden bırakmanız istenen soundunuzun yeni markası üzerinde hiç şirket etkisi var mı? ‘Bize ne sınırlama ne bariyer şirket bile olsa koyamaz’ diyorsunuz ama? Sven: Century Media, grubun gelişimine bakıp herhangi bir ilave ya da kararı bizlere
sunduğu hiç olmadı; bu yüzden son albüm için onları ne yazık ki suçlayamayacağız [gülüşmeler]. Düşünüyorum da bunların tek sorumlusu Britney Spears; geçen sene olan lanet geri zekâlılıktan ötür olanlar hakkında lütfen dürüst olalım! Hadi gelin kızlar, aklımızı başımıza alalım ve Rock yapalım! Görünüyor ki bu ufak zırvalık pek işe yaramadı. Eirenis: Tace, “Aborted goregrind değil death metal grubudur!” sözü The Purity of Perversion, Engineering the Dead’ den edindiğimiz aşinalığımıza göre ‘yanlış’ bir tanımlama! Eğer ki Aborted bahsi geçen konumundaysa ki şimdiye bakılınca görünen o; ortada değiştirilmesi gereken bir imaj hatası yok mu? Sven: Tam olarak değil desem! Goregrind, oldukça ağır akortlu gitarları, yavaş temposu, pitch shift vokalleri ve gore imajıyla oluşan bir müzik tarzıdır. Gore imajı yanı sıra bilinen bir goregrind öğesinin varlığı Aborted’ da görünmüyor. Gore imajımızı seviyorum ve böyle kalmasını istiyorum. Cannibal Corpse veya Carcass için goregrind gruplar diyebilir miyiz? Bana göre ‘hayır’, bu nedenle Aborted için de denilemez. Bu söylemler sadece beni m
canımı sıkmaya yarıyor. Eirenis: Burn The Hexagon turne kapsamında Benighted ile Nisan ’09da Fransa’yı her taraftan kuşatıp yıkıp geçtiniz. Fazlaca yer adlığınız Fransa’yı coşkusunu olduğunca dışarı vuran seyirci potansiyelini nasıl karşılıyorsunuz? Azgınlar size sahne de bazen zorluk çıkartabiliyor mu? Mikrofonu alıp vermeyenler gibi? Sven: Asla, benim tekme ve kızgın kung fu yumruklarımın olancasına yüzlerini mahvedeceğini bilirler. Tabii bazen de ne kadar azgın olduğuna bağlı kalarak nazikçe de mikrofonu geri isteyebiliyorum. Bu turdaki kalabalık harikaydı ve her ne kadar basgitarlarıyla gözümü çıkarmaya çalışsalar da Benighted’ deki homoseksüel arkadaşlarımızla aynı sahneyi paylaşabilmek büyük bir keyifti. Muhteşem bir zaman, muhteşem dostlar, harika bir grup! Fransa’yı gerçekten seviyoruz! Eirenis: Goremageddon ve The Archaic Abattoir kayıtlarını ilave bonus ve de Entombed ile Carcass coverlarıyla ’09 da tekrardan yeni kapak tasarımlarıyla yayınlamanız eski hallerini beğenmemenizden mi yoksa yeni kayıt gelene kadarki arayı fanlarla sıcak tutmaktan mıydı? Sven: Kayıtların baskısı elde kalmamıştı ve bonus parçalar da bu iki kayıt arasında yayınlanan ve baskısı kalmamış olan haematobic albümünden gelmişti. Sonuç olarak Listenable bu kayıtlarımızı çok beğendiğinden onları yeniden yayınlamamızı ve digipack bebeklerini de dâhil etmemizi istedi. Yani eğer onları temin etme fırsatı kaçırmış olan üzgün pandalardansanız, şimdi satın almayı deneyebilirsiniz! Bu gelişmenin onların eski hallerini beğenmememizle hiçbir alakası yoktu ki zaten ne tasarımlarında ne de şarkıların üzerinde hiçbir değişiklik yapmadık. Eirenis: “Coronary Recon-
struction” EP nizle gelen kadro değişikliğindeki isimlerden Dirk’ in geri katılımı Aborted’ ı Goremageddon’ a doğru taşıma isteğiyle mi ilintiliydi? Yoksa planlanan değil olağan bir gelişme miydi? Sven: Daha çok kendiliğinden gelişti diyebilirim. Ama yaptığımız tamamen Goremageddon’ a ya da eskiden yaptığımızın tıpkısı, kopyasına da bir dönüş niteliğinde değil. Bizler, saldırganlığı; yıkıcılığı ve romantik hissedişlerimizi tekrardan ele geçirdik, yani kısacası Aborted geri geldi! Dirk kesinlikle geri döndü, bunu performansında ve de kulakları kanatan, patlatan ve cüceleri osurtan brutal şarkılarıyla da bunu hissedebiliyoruz! Ayrıca daha brutal bir şeyler yapmaya dönmekteki en belirgin neden archaic’ den bu yana hep yapmak isteyip son iki albümdeki kadroyla başaramadığımı gerçekleştirmekti. Yeni kadrodaki tüm yakın dostlarımız uzun süreli Aborted fanlarımızdır ve hepside bahsi geçen kayıt tarzındaki sevdikleri materyali yazmak istiyorlar. Sanırım onların da ağzı yazmış! Eirenis: Şarkı sözlerinin en az müzik kadar önemli olduğunu vurgulayan sana yeni nesillin aslında sözellikten çok içlerindeki taşkınlığı ortaya çıkartabilecek soundla ilgili olduğunu söylesem tepkin ‘önemli değil’ mi olur? Sanki metal,
ötesi safhası popülerleşmenin bi, ne dersin? kirlenmeye geçti gi
üyelerin dışındaki Senin (ki kendilerini müzikal zevkleri ele veriyor giydikleri tişörtlerle ’i melodilerle bu) Strychnine.213 mi? (tür kohafifletmiş olabilir açmayacağım, nusunu bir daha bu son!)
rçekte ne yapSven: Herkes ge yapar; yani mak isterse onu şey eğlence nihayetinde her de sevmekle ve bunun ötesin Aborted için ilintilidir. Sözler, man üzerinde önemlidir ki her za üretkenlikte konuşabileceğimiz p olmuşuzdur. materyallere sahi her işi ciddiAborted, elindeki mek istediğim ye alır; yani de kaller, tasarım, müzik, sözler, vo her şey eşit kapak çizimi ve dikkate aldığı derecede bizlerin parçalarımızdır.
ettikleri sonlar gırtlaklarına veda ürlüyor. Sence kariyerlerini müh gerçekten bir bu işi kotarmanın ze bir diyafram tekniği var mı? Ta prospektüsünü ile doğru nefes senden dinlesek?
bi %80 brutal Sven: Bildiğin gi ufak kartan vokallerle çı d un so el üy nine eski or ve kendSven: Evet, Strych cukları ürkütebiliy ço n da fın ra ta r te rebiliyorerden Seb ve Pe zen zarar da ve ba e in rı la on i ; ‘had kendine zarar yazıldı. Bu yüzden sun. Önemli olan l bularak ve suçlayalım!’ vermediğin bir yo getirolabildiğini kanaat rli te ye e h’ tc dar leng debilmektir. Ve Eirenis: 2007ye ka erek bu işi halle ak ar ol l ka vo r diğer bir de davul çalan bi olman gereken in em nko da endir a ya ndi sesini işitebilm kayıt sırası partlar ke a kt no na sı performan ve tamamen sonrası ser ki çok zorlanmadan e al ah üd m ü lmen gertecrübenden ötür olmadan başarabi it kl ta ı ar ul lc vu lki da ğim en konuda verebilece ettiğin oldu mu? Be Bu ir. da ın ek ığ ld rkı de ba nlar. Gürültülü eniz bundandır, ne Eirenis: Gruba büyük tüyolar bu kadro değiştirm ey ep na ya da! ‘95den bu sin? a kendini yıpratma am ; Ak ol z. ni si iş tm değişikliğine gi zaman cu taşlarından irmek istetif beşlinin kuru Evet, davullar için : en Sv nis: Seni sinirlend re em Ei m n er da irl d’ fik te or ü çl gü lçika’nın olarak nihai Ab zaman oldukça fakat birazda Be ; er em el m şm ği irk de D t a du; faka ki duruşundan nun musun? Başk sunduğum oluyor metal sahnesinde uz un ub gr ? e rin rım Belçika’da olmaz sanı Verbeuren gibi bi etmek isterim. hs ba p zı ya ı ın ites, rtlar enta, Ancient R hipse ve kendi pa sa am Ax di ol (k i an es od lm dr gruplarınız orsa değiştiri Sven: Yeni ka orath, Suhrim v.b. bir- kaydedebiliy G s, ke ne er la H m . ru m du nu r Norveç, ici bi ukça memnu t olsa da) İsveç, cu r- gerekli kahred ev te m ye t yı in iç ka la ek un izler likte çalışabilm ılaşıyor ne de on kadar sizde de (b rş a ka nd la da ol H d’ te a or pm Ab ı ilerlemiyor zla denemeler ya ince hırslı olan ve bi) işler pek hızl gi sevi- odasında fa ik n. nl su ye or is ıy üz m m sa m izi nasıl görülmemiş ? Arenadaki yerin yükümlülüğü duyu rım nı ya ta sa or rı la la rıy uk la şl dan bazı bo yelerini tüm çaba buluyorsun? kadro Bazen on da ım rd ya na ba ı bir riff için ar ul yg du dökebilen da bulunan uzun ya rekirse isteyebiliyoruz; dışındayken de Dürüst olmak ge değiştirmesini : le en ik Sv nl si i Ke nd r. ke dı i diğer ülkeler da onu %98 süreli arkadaşlarım kad- ama aslın Belçika sahnesi (k de n uz be or liy tık bi ar ; la ki bu i im ey güçlü söyleyebilir hallederken sürekl r olmasa da) ep ida m ka te is ek rm gö tiklerin rosal değişmeler gözümde. Bahset diyebilirim! m ni ak be şm ra uğ rle ok başarılı yorum! Hödükle şında daha birç dı l ze gü u! i rd liş yo ge lli nilerinin beni yeterince Eirenis: Brutal voka mevcut ve daha ye up gr a nr so arın bir yerden işken. kullananl m et hs ba an od dr Eirenis: Ka
Gore imajımızı seviyorum ve böyle kalmasını istiyorum. Cannibal Corpse veya Carcass için goregrind gruplar diyebilir miyiz? Bana göre ‘hayır’, bu nedenle Aborted için de denilemez. Bu söylemler sadece benim canımı sıkmaya yarıyor. de katılacağını görebiliyorum. Aslında bunun gelişimi günümüzdeki internet yaygınlığıyla alakalı ki ilerleyen zamanlarda eskiye oranla daha da çok grubun çıkacağını ve işlerin daha kolay yürütülebileceğini tahmin ediyorum. Eirenis: Türkiye hakkında neler biliyorsun daha doğrusu bir şeyler biliyor musun? Tarihi, festivalleri, sahnesi ve de İstanbul’u mesela? Aborted’ı ülkemizde kıyıma davet etsek? Sven: Bunu tam da benim İstanbullu bir kızla bir hafta öncesinde tel aviv’ de Eternal Guy performansını izlemeye giderken sorman biraz tuhafıma gitti [gülüşmeler]! Kız, elemanlara benle aynı yerde ve zamanda randevu verdi ve Türkiye hakkında bir sürü güzel şey de öncesinde söyledi! Ayrıca hakkınızda birçok iyi şeyi anımsadığım kadarıyla Türkiye’de birçok zaman bulunmuş olan Orphaned Land’ deki arkadaşlarım ve de karımdan da duyabilmiştim. Bizler de kesinlikle bir gün Türkiye’de almak isteriz!
Eirenis: Son olarak bizlere söylemek istediğiniz ya da bizim sormayı es geçme nezaketsizliğimizi gösterdiğimiz ekleyebilirim dediklerin varsa dinliyorum? Sven: YENİ EP CORONARY RECONSTRUCTION’ ı İNCELEYİN YA DA ÇOCUĞUNUZUN RENEE ZELLWEGER GİBİ GÖRÜNMESİNİ KABULENİN Kİ KİMSE BUNU İSTEMEZ! Bu yüzden ne duruyorsunuz; dinleyin! İşin şakası bir yana gruba karşı ilgin ve desteğin için sana çok teşekkür ediyor ve geciken cevaplarımdan dolayı da özrümü tekrar huzuruna sunuyorum dediğim gibi ben bir moronum [gülüşmeler] ve biliyorsun ki incitenler ve daha fazlası şu şıralar cephemizde yaşandı… En kısa zamanda Türkiye’ de birkaç sahne yıkmaya geleceğiz! Anket: —Kullandığınız Enstrüman (Marka, Model): Shure Beta58 wireless —Doğum yeri ve Tarihi: 4 Ocak, Kortrijk/Belçika —Favori Grupları: suffocation,
carcass, napalm death, entombed —Favori Albümler: left hand path, symphonies of sickness, pierced from within —Hayranı Olduğunuz Müzisyen: Frank Mullen —Boş Vakitlerdeki Uğraşları: asshole (kâğıt oyunu) ve xbox360 —Favori İçeceği: Cin tonik, jaeger —Favori Yiyeceği: humus —Aborted kaydettiği en iyi albümü: goremageddon/coronary reconstruction —Aborted en İyi Olarak Değerlendirdiği Konseri: ilk Graspop konseri —Aborted ile Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Hainler zamanıydı! —Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz? : slipknot [gülüşmeler] —İlk Aldığın Albüm: bodycount, copkiller —Son Aldığın Albüm: the red chord, fed through the teeth machine —Son Olarak Hayat Felsefen: veni, vidi, vici [Geldim, gördüm, yendim!] Röportaj: Ebru EKŞİ
Fleet Foxes Seattle’li grupların her birinin dinlenesi vardır elbette. Size söz edeceğim grup, tarzınızın dışında bir grup olabilir, ama gözünüzden kaçmaması gereken bir grup aynı zamanda. Fleet Foxes adlı bu grup bir folk grubu. İleride daha çok adından söz ettirecek grubun daha şimdiden akıllara kazınan şarkıları var. Mykonos, Tiger Montain Peasant Song, White Winter Hymnal bunlardan sadece birkaçı. Folk müziğin son dönemlerde en iyi temsilcilerinden birisi olarak anılan bu grup mutlaka kulağınızda yer edinmeli. İletişim: http://www.myspace.com/fleetfoxes
Blackfield Porcupine Tree solisti ve gitaristi Steven Wilson’ın İsrailli pop müzik sanatçısı Aviv Geffen ile adından söz ettiren bir projesi var: Blackfield. Melankoli severlerin gözden kaçırmaması gereken grubun biri 2004, diğeri 2007 çıkışlı olmak üzere iki stüdyo albümü var. Steven’ın elini attığı her şeyde olduğu gibi bu proje de progresif rock’a yakınlık içerisinde, her ne kadar aksi iddia edilse de. Grubun şarkıları son derece duygu yüklü, karamsarlıkla insanı alıp götürüveren bir atmosferde. Aklınızda bulunsun: İletişim: www.myspace.com/blackfield Hazırlayan: Dilara Akmil
John Frusciante – Shadows Collide With People
Green Carnation – Acoustic Verses
Bugünlerde Red Hot Chilli Peppers ile yollarını tekrar ayırma kararı alan John Frusciante’ ın solo çalışmalarını duydunuz mu? Diğer projelerinden ayrı olarak, 8 tane stüdyo albümü de sahip olan John, bu ayrılık kararından sonra tekrar solo kariyerine dikkat çekmek istiyor. Shadows Collide With People, John’un sahip olduğu albümlerden bir tanesi. Tüm zamanların en iyi 100 gitaristi listesinde 18. olmayı başarmış bu insanın dinlenmesi gereken albümlerinden bir tanesi olan bu albümde, John’un harika gitaristliğinin yanında duygu yüklü yanını da görüyoruz, bu yüzden kayda değer bir albüm.
Green Carnation adını hiç duymayanlar için kısa bir açıklama: Emperor’un basçısının kurduğu progresif metal grubu. Şu an ne kadar çalkantılar yaşıyor olsa da, grup aktif olduğu dönemlerde başarılı albümlere imza atmıştı. The Acoustic Verses bunlardan bir tanesi. Albümdeki tüm şarkılar, adından anlaşılacağı gibi akustik ve her biri duygu yüklü. Bir Edgar Allan Poe şiiri olan “Alone” için beste yapmayı cesaret edebilen bir grup olmasından dolayı bu albüm dinlenmeyi hak ediyor. İlk fırsatta dinleyin, yeni başucu albümünüze merhaba deyin.
Albümün şarkı listesi: 1. Carvel 2. Omission 3. Regret 4. Ricky 5. Second Walk 6.Eeveryperson 7. - 00 Ghost 27 8. Wednesday’s Song 9. This Cold 10. Failure 33 Object 11. Song To Sing When I’m Lonely 12. Time Goes Back 13. In Relief 14. Water 15. Cut Out 16. Chances 17. 23 Go Into End 18. The Slaughter Hazırlayan: Dilara Akmil
Albümün şarkı listesi: 01. sweet leaf 02. the burden is mine... alone 03. maybe? 04. alone 05. 9–29–045 (3 part): my greater cause, homecoming & house of cards 06. childs play part III 07. high tide waves Hazırlayan: Dilara Akmil
RISE RISE 1992 yılında Albert Gonzales ve Rob Alaniz (eski-Evildead) tarafından kuruldu.1993 yılının içerisinde gruba Istvan Lendvay, Rik Hansen ve John Cardenas’in katılmasıyla ilk EP’ leri olan “Life Into Ever Black” kaydettiler. Ardından 1995 yılında Wild Rags Records tarafından lisanslı olarak yayınlandı.”Life Into Ever Black” EP’ si ham death metal olarak tanımlanıyor. 1996 yılında “Shadow Of Ruins” başlıklı ikinci EP’ nin kayıtları yapıldı ve Nigma Records etiketiyle yayınlandı. İlk E.P gibi Shadow Of Ruins’ de ham death metal temelleri üzerine kuruldu. Ama bu albümde şarkı yazımı ve yapım VCR’ dan DAT tape’ e taşınarak geliştirildi. RISE’ in bir sonraki çabası “Slaves of Illusion” albümü, ifşa ettikleri müziğin ilerleme kat ettiğinin göstergesiydi. Şarkılar daha karmaşık bir hal almaya ve acımasızlığını korumaya devam etti.”Slaves of Illusion” albümü
1998 senesinde kaydedildi fakat eleman değişiklikleri nedeniyle 2000 yılına kadar yayınlanamadı. Bu süre içinde Istvan Lendvay vokallerden, bas ve vokallere kısa bir süre sonra ise gitar ve vokallere geçiş yaptı. Daha sonra grubun iki kurucusu Albert Gonzales ve Rob Alaniz gruptan ayrıldı. Jaime Vivar ve Johnson Wang daha gelişmiş bir sound oluşturmak için gruba alınmışlardır. Grup eleman değişikliklerinden sonra çalışmalara başlamış ve 2000 yılının kışında Macaristan’da “Divine Aeternum” albümünü kaydettiler ve Nephilim Record etiketiyle Avrupa genelinde yayınlandı. Kayıtlar, geniş şarkı yazımları ve eleman değişikliklerinden sonra RISE 2006 yılının Mart ayında “Pentagramnation” adlı albümü için stüdyoya girdi. Bu süreçte kayıt kalitesinin düzelmesinin yanı sıra şarkı yazımları ve performansları da gelişmişti. Pentagramnation albümünün oluşturulma sürecinde gitarist ve yapımcı olarak Death, Testament, Obituary ve Lazarus
A.D’ den tanıdığımız James Murphy RISE ile birlikteydi. Yapım ve mix rollerini üstlendi. Vokallerde Arch Enemy’den Angela Gossow, gitarist olarak Vital Remains’den Dave Suzuki konuk müzisyen olarak albümde yer aldılar. Pentagramnation albümü 2009 yılında yayınladı. Ardından Cinestar Films tarafından Pentagramnation adlı parçaya video klip çekildi. Rise yeni albümü ile birlikte dünyanın her köşesinde canlı performanslar vermeyi planlıyor. Grup Üyeleri: Istvan Lendvay - Vokaller/Gitarlar Jamie Vivar - Davullar/Perküsyon Johnson Wang - Klavyeler Milosz Karubin (Dönemlik) - Bas Gitarlar Plak Şirketi: Hymnus Records/ Sony Red http://www.risedeathmetal.com http://www.myspace.com/ risedeathmetal Hazırlayan: Doğukan BİNİCİ
FAQ FAQ, 2008 Mart ayında Canberk Uzun, Serkan Ünal ve Başar Eriştirenoğlu tarafından kuruldu. Vokale Fatih Yaman ve gitara Aykan Özmen’in katılımıyla; Human Nature ve The Future çalışmalarını kaydederek ilk çıkışını 2009’un başlarında yaptı. Uzun süredir beraber çalıyor olmanın avantajıyla, çok sayıda bestesi hazır olan grup bu bestelerin 6 tanesini ‘’The Future’’ adıyla EP olarak hazırlamış bulunmakta. İlk canlı performansını 22 Kasımda İzmir Tato Live’da veren FAQ, önündeki yeni konserler için hazırlanmakta. Fatih Yaman: 1982 doğumlu. Süleyman Demirel Üniversitesi Turizm Ve Otelcilik mezunu. Şu anda bir otelde şef aşçı olarak çalışıyor. Başar Eriştirenoğlu: 1988 İzmir doğumlu. Yaşar Üniversitesi İngiliz Dili Ve Edebiyatı mezunu. Aykan Özmen: 1987 Antalya doğumlu. Halen Ege Üniversitesi
Zİraat Mühendisliği bölümünde okumakta.
süreci geçirdiğimizi söylememiz gerekiyor.’’
Serkan Ünal: 1985 Ankara doğumlu. Ege Üniversitesi Tıp Fkültesi mezunu. Canberk Uzun: 1987 Antalya doğumlu. İzmir Ekonomi Üniversitesi Lojistik Yönetimi öğrencisi.
FAQ:
İletişim: www.myspace.com/faqnroll
Fatih Yaman- Vokal Başar Eriştirenoğlu- Gitar Aykan Özmen- Gitar Serkan Ünal- Bas Canberk Uzun- Davul Kayıt, mix, prodüksiyon: Levent Sarvan
FAQ - The Future İle İlgili Detaylar:
Tasarım: Bora Mesut Palas
Kendi Ağızlarından:
Fotoğraflar: Özcan Çalışkan
‘’ Toplam 6 bestemizin kaydını içeren EP’ mizi, Levent Sarvan’ ın ev stüdyosunda kaydettik. Kapak dizaynı ve logo çalışmalarını da Bora Mesut Palas yaptı. Kayıtların ilk gününden CD’lerin basım aşamasına kadar geçen süreçte; tüm masraflarımızın tarafımızdan karşılandığı, şarkıların tek tek uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkarıldığı gerçek bir emek ortaya koyduğumuzu ve sıkı bir çalışma
Şarkılar: 1- The Future 2- Human Nature 3- Blind Witness 4- Revenge We Deserve 5- Day Dreamer 6- End Of Beauty Hazırlayan: Utku GÜVEN
imajımız yaptıGımız müziGin imzasıdır, imajımızın da müzigimiz kadar iddialı olmasını istedik zaten bizde bu iddiaları kazanmak için bir araya geldik. seth.ect
Arda: Selam Aybars öncelikle nasıl gidiyor. Aybars: Selam Arda iyi gidiyor sen nasılsın? Arda: İyiyim sağ ol. Röportaja klasik sorularla başlayalım isterseniz. SETH. ECT kimlerden oluşuyor? Ve daha öncesinde, bu kurulum sürecinde bizlerin bilmediği eleman değişikliği olduğu mu? Aybars: Bende klasik cevap vereyim o zaman Aybars, Izmael, Murat, Mert, Çağlar eleman değişikliğimiz yok. Arda: Kayıtlara gelelim; öncelikle dünyaca ünlü ney üstadı Arkın ALLEN nam-ı diğer MERCAN DEDE ‘’ney’’ ve Avusturyalı black metal grubu Summoning’den tanıdığımız Richard Lededer (Protector) ‘’darbuka’’ olarak Seth. ECT müziğine konuk oldular. Bu gelişmeler nasıl gerçekleşti? Aybars: Arkın ALLEN ile herkesin bildiği gibi uzun süredir hem onun müziği hem bizim müziğimiz adına bir alışveriş içerisinde olduğumuz yakın dostumuz ve sevdiğimiz bir üstat. Tabiî ki SETH. ECT kayıtları içinde Ney performanslarının altında Arkın ALLEN imzası olması kaçınılamazdı. Richard ise yıllar önce tanıştığım uzun süredir de internet üzerinden görüştüğüm bir arkadaşım Türk müziğine ve Kültürüne büyük bir ilgisi var Darbuka çaldığını ve bunu Türk dinleyicisine göstermek istediğini söyledi ve buda bu şekilde gerçekleşti. Arda: Henüz kurulalı kısa
süre olmasına rağmen SETH. ECT iyi bir çıkış yakaladı. Ve bu çıkış, birçok dinleyiciyi şaşırtmış durumda. Peki, herkes sizin Türkiye’de konser vermenizi beklerken siz grubun ilk konserini Ukrayna’da gerçekleştirdiniz. Daha önce bu festival de Cenotaph, Episode 13 ve Ominous Grief’ de sahne almıştı. Bu festivale katılım süreci nasıl gerçekleşti?
tiklerini söylediler diğer çalan gruplarda gayet samimiydi çok iyi eğlendik eğlendirdik zaten bundan daha önemli bir şeyde yok.
Aybars: Teşekkürler. Esasında bu konu şöyle biz ilk konserimizi o anda bizim için en iyi olacak yerde gerçekleştirmek istedik yurt dışında gerçekleştirelim diye bir fikirle çıkmadık. Biz SETH. ECT’ i kurarken birçok karar aldık tabiî ki bu kararlar çok sert nedeni de şu; Biz bu ülkede kendini ve etrafındakileri kandıran gruplardan, organizatörlerden, dergilerden ıvır zıvırından bıktık hedefimiz yurt dışında 2 tane festivale çıkıp gelip burada reklam yapmak değil, amacımız Dünya Metal Piyasasında bir Türk grubu olarak yerimizi almak ve boş işler yerine Gerçek Bir Başarıya imza atmaktır. Bunun içinde elimizden geleni yapacağız.MHM iyi bir konserdi ses sistemi iyiydi çağırdılar gittik bu süreçte işte böyle gerçekleşti.
Aybars: İmajımız yaptığımız müziğin imzasıdır, imajımızın da müziğimiz kadar iddialı olmasını istedik zaten bizde bu iddiaları kazanmak için bir araya geldik.
Arda: Festival sonrası Türkiye’de merak edenler için resimler paylaştınız. Ukrayna seyircisi sizi oldukça sevmiş görünüyor. Sen ne diyorsun bu duruma? Aybars: Bu konuda Ukrayna’nın bir özelliği yok gittik güzel çaldık insanlar zaten myspaceden takip et-
Arda: Ukrayna’da METAL HEADS’ MISSION” FESTIVAL` de vermiş olduğunuz konserde sahne şovunuz ve kostümleriniz oldukça iddialı olmuş. Oradaki tepkiler nasıldı?
Arda: MHMF de aynı sahneyi kimlerle paylaştınız? Sanırım festival süresince orda kaldınız. Headlinerlerle tanışma fırsatı buldunuz mu? Aybars: MHM’ de geçen yıl headliner gruplar Cryptopsy, Sadist ve Grave’ di onun dışında Rusya, Polonya gibi diğer taraflardan festivali izlemeye gelen fanlar ve gruplar vardı Hate ve Crionics’i gördüm. Zaten herkes iç içe bir haldeydi herkes sarhoştu çokta umurumda değildi kimse. Arda: Önceki sorularda belirttiğim gibi kostümler oldukça iddialı olmuş. Sitemizin eski üyelerinden Begüm Kapan ile birlikte yaptınız sanırım. Ben tanıyorum ama tanımayanlar için buradan bu konu hakkında sorularımızı yöneltelim size. Kostüm süreci nasıl gerçekleşti, yapım aşamasında neler yaşandı? Kostüm fikri tamamen Begüm’ün mü yoksa sizlerin
isteği ile mi gerçekleşti? Aybars: Hemen anlatayım Begüm benim İzmir Ekonomi Üniversitesi Moda Tasarımı bölümünden sevdiğim bir arkadaşımdır SETH.ECT kurulduğunda zaten tüm imajı kafamızda tasarlamıştık bir çok çizim yapmıştım bunun üzerinde pantolonların dikimi içinde Begüme gittim 4 tanesini dikebildik zamanımız kısıtlıydı gerisini de biz hallettik. Arda: Albüm aşamasına dönmek istiyorum. Albümü ne zaman çıkarmayı planlıyorsunuz? Var mı yurt dışındaki firmalar hakkında bir gelişme buradan verelim haberi =). Aybars: Albüm bitince çıkaracağız. Gelişmelerden haberiniz olur zaten. Arda: Oldu ki her şey hazır; peki albümün çıkış sürecinde bir klip düşünülmekte mi? Aybars: Tabiî ki Arda: Herkesin merak ettiği bir konuya da değinelim. Sanırım Seth. ECT bazı açıklamalarında albüm çıkmadıkça konser vermek istemediği söylüyor. Oldu ki albüm süreci sancılı olursa? Seth. Ect’ i festivaller ya da konserlerde görebilir miyiz? Hali hazırda var mı teklif, belli olan bir konser? Aybars: Evet albüm çıkmadıkça konser vermeyeceğiz dedik. Tabiî ki sadece bu değil çıkacağımız konser ya da festivalde SETH. ECT adına yararı dokunacak
oraya çıktığımıza değecek bir şeyler varsa çıkarız buda albüm çıkınca olur her şeyi ona endeksledik, sancılı olursa o zaman sancılı olur. Arda: Albüm kayıtlarını nerede gerçekleştiriyorsunuz? Kayıtların arka kısmında kimlerin destekleri var? Aybars: Albüm kayıtlarını yeni kurduğumuz stüdyomuzda gerçekleştiriyoruz EARTHRISE. REC kayıtların arka kısmında başta gitaristimiz Izmael olmak üzere yine biz varız. Reklamını da şöyle http://www.myspace.com/ earthrisestudio Arda: Grup içinde besteleri kim hazırlıyor? Sözleri kim yazıyor? Grup dışından bir başkasının desteği de var mı? Ve yapılan besteler bir hikâye içeriyor mu? Aybars: Besteleri birlikte hazırlıyoruz bu grubun tamamı bestecidir, biri bir şey getirir üzerinde düşünür yaparız veya yapmayız, her SETH. ECT üyesi kendi enstrümanı dışındakilere de hâkimdir kayıt konusunda bilgisi iyidir. Sözleri de birlikte yazıyoruz ve tabiî ki anlattığımız bir şeyler var. Sanıyorum ki zaten bunu birazda olsa gösteriyoruz şuan. Arda: Albüm kayıtları haricinde dinleyicilere Slayer coverı paylaştınız. Yapmış olduğunuz tarzdan oldukça uzak olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Neden yapmış olduğunu tarza yakın bir cover seçilmedi? Ya da ilerde kayıt ve konserlerde ne gibi coverlar bizi bekliyor?
Aybars: Evet Slayer hepimizin sevdiği saygı duyduğu ve dinleyerek büyüdüğü bir grup tarzımıza en uzak nokta işte bu yüzden Slayer seçtik. İlerde başka cover olur mu onu da şimdiden bilemem şuan üzerinde çalıştığımız bir cover yok. Arda: Son olarak Raven Woods’ da olduğu gibi SETH.ECT in fotoğraflarını artık Türkiye’de ünlülerin fotoğrafçısı haline gelen Mehmet Turgut çekti. Bir metal grubu olarak neler söylemek istiyorsun bu konuda? Neden Mehmet Turgut diyelim biz? =) Aybars: Mehmet Turgut işlerini sevdiğim ve kaliteli bulduğum bir fotoğrafçı bu tarz ekstreme müziklere destek vererek çıktı ortaya RW ileride çalıştığımızda memnun kalmıştık SETH. ECT ile de gayet memnun kaldık. Arda: Bizlerin sormayı unuttuğu veya sizlerin söylemek istediği varsa röportajımızı bunlarla sonlandıralım. Metaltr olarak umarım en kısa sürede sizleri sahnede ve albümlerinizi de raflarda görürüz. Aybars: Metaltr ve ekibine, yerli gruplara olan desteği için teşekkür ediyorum. Röportaj için ayrıca teşekkürler. SETH. ECT albümü çıkaracak ve konserlerde dinleyen herkesi öldürüp tekrar diriltecek! Yüksek kalın... Röportaj: Arda Boletin
not: röportaj yaptığımız sırada belli degildi fakat şuan açıklanan habere göre Quo Vadis ile Türkiye turnesine çıkacaklar ayrıntılar yakında!
DÖVME SANATI II TATTOO IS AN ART IN WHICH YOU FIND MANY DRAWING HANDS! Kutsal dövme sanatçıları! Lafın kuyruğunu boğazınıza kat kat sarıp sarmalayıp cılkı çıkmış dövme üzeri bahisleri bir çukura bir daha işitmemek; okumamak; sözünü açmamak ve açtırmamak üzere gömüp duasını yapıp sanatın kutsanmış ellerini tanıtarak dizine devam edelim dedik. Miami ink’ ten aşinası olduğumuz ve LA ink ile pekiştirdiğimiz yüzlerden Katherine Von Drachenberg’ i birincil konuğumuz ilan edip hayatını ki dövmeyle ilişkilendirilmiş kısımları ağırlıkta olarak irdelemeye başlıyoruz!
Kate Von D/ A Woman Tattoed Like A Man!
akılları durduracak güçte olduğunu görmek beni oldukça şaşırtıyor.’
Neuvo Leon/Meksika doğumlu olan Kate, dövmelerinin birçoğunda görülen Meksika sineması oyuncu çizimlerinden anlaşıla geldiği gibi kültürüne bağlı biridir. Kendisi ve ailesi ’86 senesinde çocukluğunun büyük bir çoğunluğunu geçirdiği San Bernardino’ ya taşındıktan sonra ilk dövme makinesiyle tanıştı. 14 yaşındayken Von D, rock/punk komşu çocuklarından birine Misfits amblemi kurukafa şeklini rastgele resmedip en iyisi olamasa da ilk dövmesini yapmış bulundu. Mesleki açıdan kazandığı şansı değerlendirip sokaklarda ifşa ettiği çalışmalarını bırakmayı tercih etti. ’16 yaşıma kadar kendi kendime dövme yaptım ve bundan sonrasında San Bernardino’ deki ilk dövme dükkânında yerimi alıp işin ciddiyetin kazanmasını sağladım. Burası hem çok şey öğrenebilmemi hem de bir çıraklık döneminin eksikliği dolayısıyla edindiğim kötü alışkanlıklarımı da bırakmamı sağladı.’ Kate, stajyerlikte elde edebileceği tecrübenin ötesindekileri doğuştan kendisine bahşedilmiş yeteneğiyle kotarabildi demek yerinde bir tespit olur.
TV’ nin bir parçası haline dönmekle hakkında söylediklerini değiştiremeyen yargılarıyla Kate, şovda bulunduğu zamanı boşa harcadığını düşünmeye başladı. Aslında, birçok insanın ona burada iş imkânı sağlaması bir nevi kargaşa içindeki yaşamından onu uzak tutmaktaydı ki 24 yaşındaki bir bayanın kendi asistanının olması ötesinde ne gibi başka istekleri olabilirdi ki? ‘başlangıçta başkası yerine yardımda bulunmak kendimi tuhaf hissettiriyordu ve daha dikkatli hareket etmemi gerektiriyordu; çünkü bana göre bu fazla iddialıydı; ama şimdi dövme yapmaya devam etmenin başka bir yolunu bulmak zorunda kaldığım noktadayım ki artık yardımlar olmadan ilerlemem gerektiğini görebiliyorum.’
İlk işi üzerinden uzun bir zaman geçmeden anladığı artık daha büyük işler çıkartabilecek şevki kendisinde hissedebildiğiydi. 17 yaşında Los Angeles’ a taşındığından beri yaşamaya başladığı Hollywood’ da kendisine bir yer bulabildiği True Tattoo’ da Chris Garver’ ın yanında yerini aldı. Garver, Darren Brass dirseğini incittiğinden dolayı yerine bir başkasını geçicide olsa alması gerektiğini ve Von D’ nin bunun için şüphesiz en uygun yeteneğin olduğunu da biliyordu. Bu sayede Miami Ink’ e davet edilen Kate, TLC’ nin arayışta olduğu ve Garver’ ın daha iyi bir başkasını bulamayacağını kanat getirdiği kadronun beklenen bayan sanatçısı oluverdi. TV şovunda görünmesiyle büyük ölçüde değiştiğini itiraf ettiği hayatının televizyonlardaki programlara karşı bakışını ise hiç etkilemediğini söyledi, ‘doyumsuz bir TV izleyicisi olmamakla beraber yer aldığım TV programı televizyonu benim için daha da istenmez kıldı. TV üzerinde dönen hiç bir şeye inanamıyorum. Editörlerin uydurdu senaryoların ve duyguların her şeyde
Dövme endüstrisinde bir bayan olmanın güçlükleri kendisine sorulduğunda kendisinden beklenmeyen anlayışta cevaplar geldi; ‘cinsiyetimi bahis etmemek için elimden geldiğince çaba harcadım. İsteyeceğim son şey insanların cinsiyetimden dolayı hakkımda bir şeyler düşünmeleridir. Bunu hiçbir zaman tartışma götürecek bir konu haline getirmedim ki erkeklerle birlikte çalışmak kotarmakta zorlanmadığım bir durumdur. Demek istediğim; 16 yaşımdan beri dövme dükkânlarındayım ve erkekler etrafımdayken büyüyüp yetiştim ki bu onların bir parçası olmamı epey kolaylaştırdı. Mademki en iyi işleri çıkartabiliyorum; o zaman bırakalım da çalışmalarım hakkında konuşulsun!’ Von D’ nin bugünkü sanatçılığının esin kaynağı ise Kore Flatmo’ dur. ‘Apaçık ortada olan onun benim dövme konusunda kahramanım olduğudur! Kore, her zaman söylemek istediklerimi dile getirmeyi kelimeler kullanmadan başarmıştır ki cümleler kurmayı deneseydi bu harika işleri yaratmaya nasıl zaman bulabilirdi ki!’ Kate’ in çalışmaları daha çok siyah ve gri renk hâkimleri portrelerden oluşmaktadır. Uçuk renklerle boğuşmak onun tarzına uygun düşmeyen ve onu dövme yaparken mutlu kılmayan müşteri istekleri ötesinde bir gerçekliliği bulunmayandır!
‘Görmekten hoşlandıklarıma sahip olmayı isterim! Birçok dövmem kadınlar ve çiçeklerle ilgilidir.’ Ayrıca sol kolundaki kız kardeşinin ve en sevdiği piyanistin, Beethoven’ ın portreleriyle onurlandırması gerektirdiklerini ve bunların yanı sıra ‘gangster artıkları’ olarak nitelendirdiklerini de siyah gri çizgilerle kendisinde buluşturması dövmelerde başarı sağlayabileceği kariyerini belirlemekte yardım sağladı diyebiliriz. Müzikte favorileri arasında yer alan Motley Crüe, Slayer’ ın yanı sıra gezgin olabilip Dünya’yı her boylamında ziyaret edebilmek; evliliğini sınırlarda olmadan devam ettirip Hollywood’ da bir ev alıp içki ve partilerle olması gerektiğinden ne daha fazla ne de daha az ciddiyetle yaşamak ve mesleğiniz nedir sorusuna, ‘işsizim!’ cevabını verebilip boş zamanlarını sanatı, dövmesiyle değerlendirmek Kate Von D’ i özetlemekte kullanılması öncelik getiren tanımlamalar olurdu sanırım! Kate Von D Filmografisi Miami Ink, 2005-2006 LA Ink, 2007MADtv, Nisan 5, 2008 The Bleeding as Vanya [15] Tony Hawk: Ride (video oyunu) unlockable skater, Kasım 17, 2009
Hazırlayan: Ebru EKŞİ
BE’LAKOR Asuman: Bugünlerde yapıyorsunuz?
neler
Son albümümüz Stone’s Reach’in tanıtımı için uğraşıyoruz. Aynı zamanda yeni şarkıların yazımına da devam ediyoruz, çünkü bu bizim yapmayı sevdiğimiz ve bizi hırslı tutan bir şey. Yakında bir sonraki turne programı sürecini düzenlemeye de başlayacağız. Asuman: Bize kendinizi ve grubunuzu tanıtabilir misiniz? *Tabii, Melbourne, Avustralyalı bir grubuz. 2004’ün sonuna doğru kurd-
uk grubu, 2007’de ilk albümümüz (The Frail Tide) çıktı ve ikinci albümde (Stone’s Reach) 2009’da piyasaya sürüldü. Aslında melodik death metal grubuyuz, fakat bazı dinleyiciler ve eleştirmenler müziğimizde doom ve progresif öğeler kullandığımızı belirtti. Beş kişiden oluşuyoruz – ben (Steve Merry, klavye/piyano), George Kosmas (vokal/gitar), Shaun Sykes (gitar), John Richardson (bas) ve Jimmy Vanden Broeck (davul). Asuman: 2004’ten bugüne kadroda değişiklik oldu mu? *Hayır, grup kurulduğundan beri aynı kadroyla devam ediyoruz! Bu, özellikle bu tarz dikkat dağıtıcı şeylerle
uğraşmayıp kaliteli müzik icra etmemize önemli katkılar sağladı. Asuman: Grubunuzun ismi nereden geliyor? *Bu çok kez bize sorulan bir soru! Fakat hala memnun bir biçimde cevaplıyoruz. Birkaç kişi Warhammer adlı oyunu oynardı ve Be’lakor (oyundaki bir karakterin ismi) da grubun belirlenen gizil ismi oldu. Hatırlıyorum da ilk başlarda bu konuda biraz şüpheciydim, çünkü sahnede daha ‘tipik’ bir şey olmasını istiyordum. Ama yine de geriye dönüp baktığımda bu ismi seçmiş olmamızdan memnunum, çünkü diğer metal gruplarıyla karşılaştırıldığında
bizimkinin birçok farklı anlamlar içerdiğini görmek mümkün. Bununla birlikte, Be’lakor isminin yaptığımız müzikle bir bağlantısı veya taşıdığı bir önemi yok – bu sadece bizim söylenişini ve görüntüsünü sevdiğimiz bir kelime.
düşünmüşümdür, ama elbette Finlandiya da harika melodik death metal grupları yetiştiriyor. Bunun sebebi nedir tam emin değilim. Belki de uzun, soğuk kışlar Finlandiyalı müzisyenlerin melankoli dolu müziklerini yaratmaları için ilham veriyordur.
Asuman: Ben Avustralya’da melodik death yapan bir grup olduğunu Be’lakor dinleyene kadar bilmiyordum. Avustralya metal müzik piyasası hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Asuman: Müzikal açıdan baktığınızda 2007’de çıkardığınız “The Frail Tide” ve bu yıl çıkan “Stone’s Reach” arasında ne gibi farklar var size göre?
*Avustralya’daki metal müzik piyasası küçük fakat son derece ateşli. Gruplar, dinleyicilerden daha fazla. Bu da konserlerin inanılmaz güzel bir atmosferde gerçekleşmesini sağlıyor, çünkü zamanla grup elemanları ve izleyiciler arkadaş oluyorlar. Fakat, bu aynı zamanda grubun dışarı açılmasını ve kendi profilini geliştirmesini de zorlaştırıyor. Diğer gruplarla işbirliği, konserler, vb. organizasyonlar düzenlemek ise Myspace gibi siteler aracılığıyla çok daha kolay ve çabuk oluyor. Şunu söylemeliyim ki metal, Avustralya’da son derece yeraltında kalmış bir tür – burada Avrupa’nın pek çok yerinde görüldüğü gibi ana eğilim, ticari destek, tanıtım gibi şeyler metal üzerinde etkili değil. Muhtemelen bu sebepler, ülkemizdeki metal gruplarının tanınmasını bir parça daha zorlaştırıyor. Asuman: Melodik Death’ in en iyi temsilcileri genelde Finlandiya’dan çıkıyor. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? *Bu gerçekten de ilginç bir durum! Ben daima İsveç’in melodik death metalin vatanı olduğunu
*Stone’s Reach albümünde The Frail Tide’a göre pek çok yönden farklı hislerle hareket ettik. Bir söz yazarının bakış açısıyla size şunu söyleyebilirim ki; bu albüm daha olgun ve daha dikkatlice düzenlendi. Aynı zamanda rifflerin çoğu da daha teknik. The Frail Tide bizim ilk albümümüzdü ve bazı yönlerden olgunlaşmamış olmasının açık sebepleri vardı. Müzikal açıdan çok fazla olgunlaşmamıştık ve içimizdeki müzik tutkusunu bir an önce dışarı vurmak istiyorduk. Bu sebeplerden ötürü, Stone’s Reach, The Frail Tide kadar ‘kolay hazmedilebilir’ bir albüm olmayabilir - melodileri genel olarak basit veya kolay bulunan türden değil. Ama kesinlikle daha derin ve bence onda, The Frail Tide’dan çok daha fazla kesme vuruş var. Bence o, daha fazla dikkatli dinleyiciyi ödüllendirecektir. Tabii ki hangi albüm ‘daha iyi’ demek yanlış – bu tamamen öznel bir şey! Farklılık olarak başka diyebileceğim şeyler, bir kere Stone’s Reach’in yapımı daha yüksek standarda sahip, çünkü albümü tamamen stüdyoda kaydettik (The Frail Tide esasında yatak odasında kaydedildi, sadece davul ve bas kayıtları stüdyoda halledildi). Yeni albümün kayıt vakti geldiğinde,
bizler daha hazırdık, çünkü bizi neyin beklediğini biliyorduk. Bu yüzden, işler daha düzgün yürüdü. Asuman: İtiraf etmeliyim “Stone’s Reach” albüm kapağı şuana kadar gördüğüm en güzel kapaklardan biri… Tasarım kime ait? *Teşekkürler! Biz de albüm kapağını çok beğendik. Hemen göze çarpan ve anılmaya değer bir albüm kapağını çok istemiştik. Aynı zamanda ‘Taş’ temasını bir şekilde anlatmamız gerekiyordu. Çizimi sevdik çünkü haşin bir güzelliğe benzemiş – orada boyun eğip kabullenmenin ve heykelin suratındaki suçluluğun bakışı var, buna rağmen zaferi de temsil ediyor. Her şeyiyle bize Stone’s Reach’i harika bir şekilde gösterdi. Bunun gibi bizi bir ikon olarak gösteren ve güçlü kılan bir resmi DeviantArt.com’dan arayıp bulmak aylarımızı aldı. Kendisi Floransa’dan bir resim ve Medusa’nın kafasını tutan Perseus’u betimliyor. Stone’s Reach’in ön kapağında gördüğünüz resim, aslında fotoğrafın aslına çok yakın bir görüntü (Bu fotoğrafın sahibi Gianfrancesco A. adında, bize bu fotoğrafı kullanma izni veren genç bir İtalyan fotoğrafçı). Birkaç ufak düzeltme ve grup logosunun yerleştirilmesiyle albüm kapağı son şeklini aldı. Bu son adımdaki düzeltmeleri de birkaç yıldır tanıdığımız Sheri Tantawy yaptı. Asuman: Melodiler ve sözler konusunda nerelerden ilham aldığınızı öğrenebilir miyim? Şarkı sözlerini genelde kim yazar? *Ben ve George çok sayıda küçük küçük melodiler hazırlarız, fakat ilginç olan şu ki grup bir araya geldiğinde bu
melodiler genelde yeniden şekillenir ve uyumlu hale getirilir. Üyeler bireysel yaratım sürecine girerler ve neredeyse tamamını el birliğiyle bitiriveririz. Ayrıca, mümkün olduğunca en iyi şekilde parçaları tamamlamak için, John’un ilginç bas dizilerine ve akortlarına bel bağlarız. Shaun da kendi melodilerini sunar, kendisi parça uyumluluğu konusunda eşsiz bir yeteneğe sahip, sözler genelde George ve benim aramda paylaşılır. Bu konudaki esin kaynağımız genelde doğa temalı ve insanların yıllardır süregelen ölümle ilgili, hayatta ölümün yeri vb. konularla ilintili şeyler. Sözlerimiz dinleyicileri bir şeylere inandırmak veya onları ikna etmek üzerine kurulu değil, pekâlâ, şarkının atmosferinin bütünleyicisi yapmak ve bunu söz sanatları ile düşünceler üzerine inşa etmekten ibaret. Asuman: 3. albüme bir cover ekleyecek olsanız hangi şarkı olurdu? Neden? *Cover parça seslendirmek eğlenceli olabilir, fakat hiçbir albümümüzde böyle bir çalışma yapmayacağız. Ben bir grubun albümünün tamamen kendi işi olması gerektiğini düşünüyorum. Bununla birlikte bir parça olacaksa bunun metal olmayan bir tarzda olmasını tercih ederdim. Farklı türden bir şarkı, yeni bir tarza uyarlanmaya çalışıldığında ilk önce onun karakterini veren melodik klavye tonlarına bakıyorum. Belki The Beatles’tan belki Beach Boys’tan bir parçayı uyarlamak zevkli bir iş olabilirdi. Beach Boys’taki çoğu vokal uyumunu kullanmak, o tarzı gitar üzerinde kullanmak, harika bir metal şarkısı oluşturabilirdi! Asuman: Insomnium sizden daha eski bir grup olduğu için sanırım tür olarak onlara benzetiliyor ve kıyaslanıyorsunuz, umarım bu sizi rahatsız etmiyordur? *Bizi gerçekten rahatsız eden bir durum değil, bununla birlikte müziğimizin Insomnium’unkinden pek çok farklı yönü olduğuna inanıyoruz. Açıkçası birkaç röportajdan böyle bir soru gelene dek Insomnium’ dan habersizdik. Hiçbirimizin çok fazla Insomnium dinlediğini söyleyemem (buna rağmen müzikleri gayet hoş, melo-
dik bir tarz). Kullandığımız riff, akort çeşitleri ne kadar farklı olsa da bazı parçalarda nadiren diyebileceğimiz benzerlikler mevcut. En azından benim kulağıma göre, Stone’s Reach’in Across the Dark’ a benzer neredeyse hiçbir şeyi yok. Bence melankoliye odaklı melodik death metal yapan gruplar günümüzde çok küçük bir grup, bu yüzden insanlar kolayca bu tarz alakalar kurabiliyor. Bence bu biraz yüzeysellikten kaynaklanıyor – tabii elbette hepsi dinleyicinin zihninde yer alıyordur. Tüm gruplar gibi Be’lakor da kendi geçmişimizden esintiler taşıyor – bu konuda kuşku yok. Fakat benim inancım, bizim bunun üzerine yaptıklarımızla kendi tarzımızı oluşturabileceğimiz yönünde. Bence bir dinleyici Be’lakor melodi/uyumunu kolaylıkla ayırt edebilmeli. Asuman: Avrupa’da yaşasaydınız Be’lakor açısından neler farklı olurdu ya da daha mı iyi olurdu grubunuz için? *Evet, Avrupa’da yaşamak bize konserlerde daha fazla seyirciye çalma açısından kolaylık sağlayabilir, aynı zamanda müziğimizi geliştirerek piyasa içersinde kendi tarzımızı kabullendirmemize olanak sağlayabilirdi. Avrupa’da çalıyor olmak gerçekten güzel olacaktır ve şu anda da grup olarak bu konuda planlar da yapıyoruz. Asuman: Bu arada İtalyan Kolony Records ile “Stone’s Reach” çıkarmak için anlaşmanız çok güzel bir haber. Bu bir Avrupa turnesinin de müjdesi olabilir mi? *Evet, bizim için de harika bir haber bu – bizler uzun bir çalışma sonunda Kolony gibi profesyonel ve bizim Avrupa’da tanınıp oradaki hayran kitlemizi genişletmemizi sağlayabilecek bir şirkete sahip olmaktan memnunuz. Ve az önce söylediğim gibi, Avrupa’da bir turne düzenlemek planlarımız arasında! Bu muhtemelen 2011’e kadar olmayacak, fakat umuyoruz ve bekliyoruz ki geleceğimizde böyle bir olay gerçekleşecek. Asuman: Avrupa ülkesi sayılmasak da Türkiye’de tura dahil edilebilir mi böyle bir durumda? Ve böyle bir tur gerçekleşirse kimle tura çıkmayı is-
terdiniz? *Kesinlikle Türkiye’deki izleyiciler önünde çalmaktan mutluluk duyarız! Facebook sayfamızda da birkaç inanılmaz Türk hayranımız var. Orada çalmak bize büyük bir zevk verir ve bunun için de çabalayacağız. Anlaşma şartlarına göre değişir tabii – pek umursamayız, ama açıkçası oradaki çeşitli tarzlarda – melodik, dark, epik, gruplarla hatta Grindcore gruplarıyla bir turne esnasında konser vermek güzel olabilir haha. Asuman: Be’lakor için işler iyi gidiyor gibi. Peki, Be’lakor’ un yakın zamandaki amacı nedir? *Evet, gittikçe her şey iyi bir seyir izliyor. Bu piyasadaki amacımız gayet basit yapabileceğimiz en iyi müziği yapmaya devam etmek; grup olarak büyümek ve daha fazla tanınmak; 2011 ortalarında bir Avrupa turnesi planlamak. Asuman: İnternetin grupların adını duyurmakta ve daha çok dinleyiciye ulaşabilmekte göz ardı edilemeyecek bir faydası var. Sizin için durum nedir? *Evet, katılıyoruz – internette görünmenin bizim için olumlu bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Kendi ülkemizin dışında hiç çalmadık, bu yüzden uluslar arası alanda tanınmamız genel olarak bu yöntemle, müzik paylaşımıyla mümkün oluyor. Herkes şunu kabul edecektir ki; Myspace hakkını vererek kullanıldığında gruplar için gerçekten büyük bir nimet. Bu konuda bilhassa last.fm gibi sitelerin insanların müziklerini paylaşmaları, dinlemeleri ve arkadaşlarıyla grup hakkında konuşabilmeleri olanağı sağlaması çok önemli. Müziğin yasal olmayan yollardan indirilmesine de saygıyla bakıyoruz – henüz bu konuda cebimizin yanacağı bir konumda değiliz çünkü albümümüzün 500.000 kopya satmasına çalışmıyoruz. Belki bir gün o konumda olursak, bu durumun bizim için bir dezavantaj olduğuna kanaat getiririz, ama şu anki durumda her şey olumlu, çünkü insanlara müziğimizi duyurmanın pek çok yolu var. Çoğunlukla insanlar önce internetten albümü indiriyorlar ve eğer beğenirlerse gidip albümü
satın almaya karar veriyorlar. Asuman: Facebook’ taki Be’lakor fan sayfası Ulaş Darcan tarafından hazırlandı bu sizi şaşırttı mı? Türkiye’de de fanlarınızın olduğunu biliyor muydunuz daha önceden? *Bu bizim için şaşırtıcı bir şey değildi çünkü dünya üzerinde internet aracılığıyla pek çok kişiyle iletişim halindeyiz. Facebook sayfasıyla ilgili bu durumda biraz komik bir hikâye – bir süre için bazı parçaları kaybetmiştik ve sayfanın admini kimdi unuttuk, bu yüzden uzunca bir süre grupla ilgili gelişmeleri duyuramadık! Ama sonrasında Ulaş bize yardımcı adminlik yaptı ve her şey eskisi gibi oldu. Ulaş gibi insanların bize vermiş olduğu destekten ötürü çok mutluyuz – her küçük yardım ve destek bizi daha farklı, daha güçlü kılıyor! Asuman: Rainshadow’ da Jimmy davul ve George gitar çalıyor ve Dark Earth’ de vokal yapıyordu sanırım hala devam ediyor musunuz beraber çalışmaya? *Aslında onlar, o gruplar için çok
kısa bir süreliğine çaldılar – şu anda hiçbir Be’lakor üyesi başka yan projelerle meşgul değil. Asuman: Müzik haricinde neler yaparsınız? Pek çok şey. George avukat, John mühendis, ben öğretmenim, Jimmy perakende satış memuru ve Shaun da mühendis olmak için okuyor. Boş zamanlarımızda da araya grupla ilgili şeyler sıkıştırıyoruz! Asuman: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. *Asıl Be’lakor’a göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü ben teşekkür ederim! Anket: -Kullandığı Ekipman (Marka, Model): Roland XP-30 klavye. —Doğum tarihi ve Yeri: 14 Eylül Victoria (Avustralya) —En Beğendiği Gruplar: Opeth, Enslaved, Agalloch. —En Sevdiği Albümler: Morningrise (Opeth), Isa (Enslaved), Ashes Against the Grain (Agalloch). —En Beğendiği Müzisyen: Mikael
Åkerfeldt —Boş Zamanlarındaki Faaliyetleri: Şarkı yazmak, spor kanallarını izlemek, doğa yürüyüşü, hikâye yazmak —En Sevdiği İçecek: Buzlu Kahve —Ev Sevdiği Yemek: Hint Mutfağı —En İyi Be’lakor Konseri: 2007’deki ilk albümümüzün konserleri —Be’lakor ile Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Muhtemelen yukarıda söylediğim! -Hangi Grupla Aynı Sahneyi Paylaşmayı Düşlüyor?: Opeth —Satın Aldığı İlk Albüm: Deep Purple (best of) —Satın Aldığı Son Albüm: Arcturus – The Sham Mirrors —Son İzlediği Film: Paranormal Activity —Son Okuduğu Kitap: Alone in the Wilderness —Hayat Felsefesi: Düşük kalite bir marka olmaya gerek yok… Röportaj: Asuman ORTAÇ
Hide Of Infinity
ASI AYF S E ! PAC NDİ MYS ENİLE nY eofi d i h m/ e.co c a sp nty .my fi AN www EYL t C n .ne ve : Gü ceylan m ı r n tasa w.guve ww
Temelleri 2007 yılında Samsun’da atılan bu grubun çeşitli konserler ve eleman değişikliklerinden sonra grup zamanla Hide Of Infinity adını almıştır. Grup Zamanla farklı tarzlarda eser vererek devam ettiği müzik hayatında, birkaç değişiklik nihayetinde 2009 yılı Ağustos ayında son halini aldı. 2009 Ekim ayında ilk besteleri No Place adlı parçalarını yayınladılar ve tam kadro ile çalışmalara devam etmektedirler. Grup kendince Metalcore-Melodik Death türlerini benimsemiştir ve bu yönde eserler ve çalışmalar yapmıştır. Müzik hayatında düşüncelerini de hep bu yönde ağırlıklı olan H.O.I çalışmalarına durak vermeden devam ederken, şu aralar albüm hazırlıkları içindeler. İletişim: www.myspace.com/HideOfInfinity
Soundtrack Into The Wild Jon Krakuer’in 96 yılında çok satanlar arasına yer alan kitabı, Sean Penn’in yönetmenliğinde harika bir filme dönüşür de bu filmin müziklerini Eddie Vedder yaparsa, ömürde bir sefer dinlemesi farz olan bir albüm çıkmaz mı? Into The Wild, baştan sonra, her notası ile insanın yüreğine kazınan bir albüm. Eğer o filmin her bir karesini akıllara kazınıyorsa, bunun büyük bir kısmını başaran bu filmin müzikleridir. Filmin konusunu bilmeyenler için bir özet geçecek olursak:
23 yaşında aklı başında bir genç, tüm kariyerini, ailesini kısaca hayatını geride bırakarak kendini yabana vurur. Hedefi Alaska’ya gitmek olan bu genç, yolda hayatlarını etkileyecek insanlarla karşılaşır ve her yerde ayrı bir hikâye bırakır. Bu hikâyeyi etkili kılan özellik ise Christopher McCandless’ın hikâyesi olması. Albümü dinlerken yaşayacaksınız, buna garanti verebilirim.
Albümün şarkı listesi: 1. Setting Forth 2. No Ceiling 3. Far Behind 4. Rise 5. Long Nights 6. Tuolumne 7. Hard Sun 8. The Wolf 9. End Of The Road 10. Society 11. Guaranteed Hazırlayan: Dilara Akmil
Güven: Merhaba arkadaşlar nasılsınız? Neler yapıyorsunuz bugünlerde? Feyyaz: Merhabalar iyiyiz. Bu aralar yoğun bir hayat içinde cebelleşiyoruz. Performans provalarıyla yoğunluk içindeyiz. Tolga: Valla iyiyiz ya benim sınav dönemi yeni bitti sınav sonuçlarını bekliyorum bakalım ne olacak bir yandan müzik bir yandan derslerle uğraşıp duruyorum :) Güven: Feyyaz sen çalışıyorsun, Tolga sende okuyorsun. Zor oluyor mu hem grup hem de bu işlerle uğraşmak? Feyyaz: Ne diyeyim sonuçta sevdiğimiz müziği yapıyoruz her şeye katlanarak bu yolda ilerlemek zorundayız tabiî ki zorlukları var; ama ne yapalım başarı yolunda çekilen çile kutsaldır. Tolga: Ya aslında benim bölümümden dolayı boş zamanım oluyor çok fazla zorluk çıkartmıyor; fakat sınav dönemleri sıkıntı olabiliyor :) Güven: Peki, emeğinizin ve bu çekilen zorlukların karşılığını aldığınızı düşünüyor musunuz? —Türkiye’de bu cevaba olumlu yanıt verecek insan
yoktur buna eminim!Tolga: Biz bu işe sıfırdan başladık yani çevremiz falan yoktu, tanıdıklarımız yoktu. Bizim için gerçekten zor oldu çünkü bu tarz bir müziği zaten az olan bir kitleye duyurup dinletmek gerçekten zor. Fakat yavaş yavaş dinleyicilerimizin olduğunu görmeye başladık ve bu bizi gerçekten mutlu ediyor. Feyyaz: Tolga’nın cevabına aynen katılıyorum. Zaten ülkemizde bu tarzı yaparak büyüyen grupta çok az. Biz böyle 0 dan başlayarak bir şeylere başladık zor oldu; çok zor dönemler geçirdik. Her şey yavaş yavaş oluyor. Şuan emeğimizin karşılığını aldığımızı düşünüyor musunuz sorusuna cevap olarak bir şey diyemeyeceğim yerine göre alıyoruz, yerine göre alamıyoruz diyebilirim sizlere! Güven: En başa dönelim... Nasıl başladı Skull of doom, nerden çıktı bu SOD? Feyyaz: 2008 yılının yaz döneminde davulcumuz Taypan ile başladık. Biraz gitarist arayışından sonra Tolga ritim gitarist olarak bize katıldı. İlk önce bu yolda 3 kişiydik bizi takip edenlerinde bildiği gibi grup kurulduğundan beri bir bas
gitarist sıkıntımız mevcuttu. Uzun zaman bas gitarist olmadan çalışmalara devam ettik. Gruba ilk bas gitarist dâhil olduğunda piyasaya atılmak için hazır olduğumuzu düşündük. Grubun ismini verme aşamasında ise grup ilk kurulduğunda Death Metal tarzında bir gruptu. Davulcumuzun bulduğu bu isimle konserlerimize başladık ve ilk konserimizi 28 Aralık 2008 Taksim Dorock barda verdik. SOD işte böyle cıktı. Konserlere daha sonra aralıksız devam ettik. Kuruluşumuz böyle oldu tabii şimdi çaldığımız tarz biraz daha farklı daha brutal tarzda bir şeyler çalıyoruz. Tarzımızı Brutal Death Grind olarak belirledik ve bu yolda devam ediyoruz. Güven: Bas gitarist sorununuz sona ermiş sanırım, bu konuda ne söylemek istersiniz? Feyyaz: Evet, sona erdi. Uzun bir arayıştan sonra bu tarzı severek çalan tam aradığımız gitaristi bulduk. Şehir dışında olsa da problem olarak görmüyoruz geçtiğimiz Aralık ayında verdiğimiz İzmir’deki konserde bizle ilk defa çaldı. O konserde çalma amacı sadece o konserlik olmasına rağmen işler konser sonrasında değişti ve yeni gitaristimiz olarak onu
gruba dâhil etmek istedik ve oda bizimle çalmak istediğini söyledi. Böylece grubumuza dâhil oldu. Kendisi İzmir’de; ama bu müziği sevdiği için oda bunu engel olarak görmemekte. Bir sorun yaşamadan bizimle birlikte bu yola baş koydu. Tolga: Kesinlikle Feyyaz’a katılıyorum. Öncelik o konseri kurtarmaktı; fakat sağ olsun Gökalp kardeşimizle iyi anlaştık hem müzik tarzı hem kafa olarak çok uyumlu biri. İnşallah devamlı bas gitaristimiz olarak onunla yolumuza devam ederiz. Güven: Bu aralar konserleriniz sıklaştı. Nasıldı konserler hiç kötü tepki gördünüz mü? Şunu da merak ediyorum, İstanbul hacrinde en çok hangi şehirde sahneye çıktınız? Ankara mı? Eskişehir mi? İzmir mi? Tolga: Şimdiye kadar kötü tepkiyle karşılaşmadık inşallah bundan sonrada karşılaşmayız :) En çok İzmir’de sahne aldık. Feyyaz: Şehir dışındaki konserlerimizde olumsuz bir tepkiyle karsılaşmadık. Özelikle İzmir ve Ankara konserlerinde gayet eğlenceli bir ortam gördük. Şehir dışı konserleri olarak en çok İzmir’de sahne aldık. Grubumuzun 1 yaşında olmasına rağmen birçok potansiyel olan ilde sahne aldık; ama İzmir konserlerimizin
İstanbul konserlerinden daha güzel geçtiğini söyleyebilirim. 2010’un ilk şehir dışı konseri de şuan Mart ayındaki Karakatliam fest diye gözüküyor. Güven: Bu zamana kadar SOD çok büyük yollar kat etti. Hatırlıyorum da ilk konuşmamızda ve bu sanırım 1 sene kadar bir zaman alıyor henüz bir kaydınız bile yoktu ve şimdi E.P yayınlandı. Ne dersiniz seneye albüm gelir mi? Feyyaz: Şuana kadar çıktığımız bütün konserleri elimizde kayıt olmadan ayarladık. Bu biraz maddiyata bakıyor. Çok sıkıntılı dönemler atlattık zaman zaman prova bile yapamadığımız zamanlar oldu. 2009 yılının Aralık ayında ise ilk kaydımız ilk EP mizi piyasaya sürdük. Albüm için ise sunu söyleyebiliriz; grup henüz çok yeni ben albüm için biraz daha zaman gerektiğine inanıyorum; ama neden olmasın seneye bir albüm de demek istiyorum. Bu albüm işi bu sene içindeki gidişata göre belirlenir muhtemelen. EP kapağı tasarımı ve kayıt dönemi bizim için çok önemliydi. Ve bir aksilik olmadan bu dönemi de atlattık. Albüm haberi bu sene içinde gelir. Buna şuan kesin bir cevap veremiyoruz. Tolga: Evet, valla bir senede çok güzel yol kat ettik elim-
izde sahnemiz dışında hiçbir şey yokken birçok konser ayarladık. En sonunda EP mizi yayınladık. Albüm kesinlikle düşünüyoruz; fakat biraz daha zaman gerekli. İşimizi ciddiye alarak yapıyoruz bu bir sene içinde tüm grup elemanlarının çok emeği geçti doğru zamanda da albüm çıkarıp dinleyicilere güzel bir ziyafet vereceğiz :) Güven: EP kayıtları nasıl geçti? Kafakabin stüdyosunda Çato Özkan denetiminde tamamlanmış. Biraz bahseder misiniz? Feyyaz: EP nin kayıt döneminde biz çok eğlendik. Geç saatlere kadar uğraştığımız zamanlar oldu. Dediğiniz gibi Kafakabin stüdyosunda kaydettik. Çağatay Özkan’ın emeği var kayıtlarda, eğlenceli ve güzel bir şekilde bu dönemi atlattık ve EP mizi sizlere sunduk. Tolga: Hem eğlenceli hem de yorucu geçti diyebilirim. Sağ olsun Çağatay’ın çalışmaları sonucunda güzel bir EP çıkardık. İlerde daha güzel çalışmalarda tekrar beraber olacağız. Güven: Türkiye’de bu işi yapmak gerçekten sor. Son yıllardaki güzel festivaller sayesinde gözler bu tarafa daha bir çevrilmiş durumda. Var mı hiç yurtdışında bağlantı
kurmaya çalıştığınız kişiler ya da kurumlar? Feyyaz: Yurt dışı bağlantımız henüz yok, bu konu için söyle bir yanıt verebilirim; zaten bu müziği yapıp Türkiye’de benim yorumumca bir şeyler kazanmak çok zor; ama yurt dışında en azından bir şans var. Yurt dışına sızmak çok güzel bir olay; ama bunun içinde tabiî ki biraz zaman gerekli!
Feyyaz: Görüştüğümüz organizasyonlar var; ama henüz kesinleşmedi, haber beklemekteyiz. Ankara’dan önce bir İstanbul ya da İzmir olabilir. Güven: EP şuan sadece netten indirilebiliyor. Peki, basılı almak isteyenler ne yapmalı? Var mı öyle bir şansları?
Feyyaz: Âmin!
Feyyaz: Evet, myspace adresimizden edinilebiliniyor ve gördüğüm kadarıyla bir kaç sitede paylaşılmış. Oralardan indirme şansları var. Basılı almak isteyen arkadaşlar Ocak sonunu bekleyecekler. Hem EP i CD halinde hem de tişörtlerimizi satın alabilecekler.
Güven: Peki, Türkiye’den soralım o halde. Bu yaz için hiç festival teklifi var mı?
Tolga: Maalesef şuanlık http://myspace.com/skullofdoom adresinden indirebilir ve dinleyebilirler.
Tolga: Şimdilik yok :) Feyyaz: Türkiye’den cevap verelim o zaman! Olanlara zaten çıkıyoruz; ama şuan henüz bir şey yok.
Güven: Tişörtlerde geliyormuş sanırım :)
Tolga: Bağlantımız yok; ama önce kendimizi kendi ülkemizde tanıtalım yurtdışına da gideriz inşallah :)
Güven: Önümüzde ki günlerde sanırım bir Ankara çıkartması var yine. Mart ayında sanırım. Var mı ondan öncesi ya da sonrası için kesinleşen ya da görüşmekte olduğunuz organizasyonlar?
Feyyaz: Evet, çok az bir zaman kaldı hatta şuanda ön sipariş almaktayız. Güven: Bekliyoruz! Güven: Sorularım bu kadar arkadaşlar. İkinize de bu güzel röportaj için teşekkür ederim. Hep beraber daha çok güzel işlere imza
atacağımıza eminim. Hem bir arkadaşınız hem de tasarımcınız olarak müzik hayatınızda başarılar diliyorum. Son olarak MetalTR ve Karanlık Oda hakkında neler söylemek istersiniz? Tolga: Herkese destekleri için teşekkür ederiz. Metal müziğin temelinde yatan kardeşlik, dostluk ve desteği kimsenin unutmamasını diliyorum. Herkese brutal yıllar! :) Feyyaz: Bizde bu keyifli röportaj için size teşekkür ediyoruz. MetalTR ailesini tebrik ediyorum. Desteğini yerli gruplardan esirgemeyen bir oluşum olduğu için! Karanlık Oda’da bence olması gereken bir dergi ve bunun e-dergi olarak değil normal basılan aylık bir dergi olmasını dilerim. Görüşmek dileğiyle... Röportaj: Güven CEYLAN
FAQ - The Future (2009) Bir grup geleceğini çizebilir. Eğer tatmin olma eşikleri düşükse, ne kadar ilerlerlerse o eşiğe ulaşma mesafeleri o kadar kısalır ve sonunda silinip giderler. Ama bazen çıta çok yukarıdadır. Hatta henüz yolun başındayken bile dinleyiciler bunu hissedebilir... FAQ, gelecek tercihini sürekli yukarıya uzanmak üzerine kurduğunu, henüz ilk kaydı ile resmen belli ediyor. Türkiye öyle bir ülke ki en tanımadığınız insana ‘’Sizin iş de zor be abi.’’ şeklinde yaklaşıp iletişim kurabiliyorsunuz. Bunun anlamı. Herkes kendini öyle zor işleri başaran bir insan olarak görüyor ki sanırsınız küçük dağları o yaratmış. Böyle bir ülkenin çıkardığı birkaç sağlam değer (grup) ise sırf bu tarz düşüncenin kurbanı oldu ya da olacak. Buna en güzel örneklerden biri, sayısız EP-demo yayınlanmış ülkemizin, elle tutulur, yabancıya ‘’İşte budur.’’ diyebileceğimiz bir ilk çalışmadan yoksun olmasıdır. Türkiye, kaydından prodüksiyonuna, liriklerinden enstrümantasyonuna bu denli kaliteli bir EP’ ye sıkça rastlamıyor. Grubun tarzı progresif death ile melodik thrash arasında gidip geliyor. Bir EP için, bırakın Türkiye’yi, dünyada az bulunacak ses kalitesi mevcut. Enstrüman hâkimiyetleri tatmin edici. Özellikle baslar övgüyü hak ediyor. Vokal brütali tercih etmiş. Fakat ses rengini çok beğendim ve daha çok clean vokallere yer vermemesinin bir müzikal haksızlık olduğunu düşünüyorum. 6 şarkılık The Future’ ın giriş parçası, EP ile aynı adı taşıyan enstrümantal çalışma. Üzerinde çok çalışılmış ve karmaşık yapısı sizi birkaç dinlemeden sonra esir alacak. Kaydın en başarılı çalışması olduğunu düşünüyorum. Human Nature ve Day Dreamer gibi kafa koparıcı şarkılarla süregelen EP, End Of Beauty isimli tatlı arpejlerden oluşan outro ile son buluyor. 28 dakikalık bir metal şov! Türkiye, ‘’Adam gibi grubumuz yok.’’ diyen insanlarla dolu. Bunun aksinin farkında olmak için FAQ - The Future dinleyin ve dinletin. Not: Ege Üniversitesi torpili: +1 puan (Puan:8/10) Hazırlayan: Utku Güven
FEAR FACTORY Mechanize (2010)
F.K.Ü. - Where Moshers Dwell (2009)
KADRO:
Korku filmlerinden hoşlanmayan var mı? Peki, bu filmlerin şarkılar veya albümlerde ana tema olmasına itirazı olan? Karşınızda İsveç’in thrash metal- crossover üstadı F.K.Ü.
Larry Lethal- Voxoholic Pete Stooaahl- Axeholic Pat Splat- Bassoholic Dr. Ted Killer Miller- Drumoholic F.K.Ü., 1999’da ilk albümü Metal Moshing Mad ile başladığı serüvene, 3. stüdyo çalışması Where Moshing Dwell ile devam ediyor. Albüm, tümü korku ve mosh öğelerine boğulmuş 17 parça içeriyor. Kapak tasarımı ve görsel öğelerin oldukça başarılı bir şekilde kullanımı söz konusu ve bu göz alıcı. Tüm F.K.Ü. diskografisi içindeki en başarılı albüm kesinlikle bu. Yeni nesil thrash metal gruplarının olmazsa olmazı olan kontrolsüz hız, tüm albümde göze çarpıyor. Larry Lethal’ ın vokal tarzı oldukça vurucu. Neredeyse tüm vokal tekniklerini kullanmış: Çığlık, düz, brutal, öfkeli... Ve asıl önemli olan noktada yani ‘gerekeni gerektiği yerde yapma’da üstüne yok. Gitar, riff makinesine dönüşmüş. Tam anlamıyla kafa koparıcı. Kayıt kalitesi ve enstrümantal bütünlük ise tatmin edici düzeyde. Twitch Of The Thrash Nerve, The Pit And The Poser, Dead Coroner, Hate Your Guts (Love Your Brain) ve Phantom Killer Attack şarkıları, ilk dinleyişte sizi esir alacak thrash metal şaheserleri. Sleepwalker Texas Ranger, Blairsville Blues ve Bedilia- Back For Cake gibi crossover kayalarına ayrıca özen göstermelisiniz; kafanızda patlayabilirler. Son iki parça olan Horror Metal Moshing Machine ve Highway To Horror ise albümün ana temasına en büyük katkıyı yapan şarkılar. Grubun en büyük handikapı şu: Korkutucu olmak ile gülünç olmak arasındaki çizgi, gerçekten çok incedir. Umuyorum ki F.K.Ü., günümüz metal müzik dinleyicisinin gözünde komik değil, ‘eğlenceli bir şekilde korku temalarını işleyen süper grup’ imajıyla canlanacaktır. Bunu başarmaları halinde en büyük soru işareti de grubun yolundan silinir. 80’lerin thrash metal canavarları, 20küsur yıl sonra böyle bir albüme ilham kaynağı oldukları için gurur duymalılar. F.K.Ü., sadece thrash metal dinleyicisinin değil, tüm heavy metal camiasının ilgisini fazlasıyla hak ediyor. Dinlemek farz! (PUAN: 10/10) Hazırlayan: Utku Güven
Müzik şahanedir. Hayalinizde bazı kahramanlar oluşturur. Bu kahramanlar bir süre sonra şekil kazanır. Ya rüyanızda gördüğünüz şekliyle kalır hafızanızda ya da gerçek hayattaki grup elemanı imajıyla. Bazılarıysa hayal de değildir gerçek de. O sadece sesten ibarettir ve onu bilmediğiniz bir şarkıda bile hemen tanırsınız. İşte Gene Hoglan böyle biri! Endüstriyel metalin dev grubu Fear Factory, bazı başarısız denemelerin ardından deyim yerindeyse ‘reunion yapıyor’. KADRO: Burton C. Bell- Vokal Byron Stroud- Bas Dino Cazares- Gitar Gene Hoglan- Davul 2005 tarihli ilginç albüm Transgression’ın ardından tam 5 yıl geçti ve tam ihtiyaç duyduğumuz albüm Hızır gibi yetişti. Sıradan bir ‘grupsal gelişim süreci’ evriminden sonra her şeyin boş verildiğini görmek çoğu kez beni yaralar. Ama ne yalan söyleyeyim, söz konusu olan ismi bende saklı gruplardan biriyse, muhafazakâr olup çıkıyorum. Hele o grup zaten başlı başına bir müzikal devrim ise! Grubu tanımayanlara albümü kısaca şöyle özetleyebilirim: Alabildiğine hızlı ve kesik riffler üzerine yıkıcı bir davul virtüözitesi. Gitar ve davul kullanımı gerçekten de diğer tüm öğeleri baskılıyor. Yarı melodik- yarı brutal vokal tarzı ise endüstriyel metale çok yakışıyor. Olmazsa olmazlardan birisi olan temiz kayıt ise abartılmamış ki bu olumlu. Albümdeki tüm şarkılar bir yana, Powershifter bir yana. Bu şarkıyı, türün en uzağında olduğunu düşünenlere bile şiddetle tavsiye ediyorum. Şahane! Controlled Demolition ve Industrial Discipline gibi sıkı Fear Factory şarkıları artarda dizilmiş. Sadece toplam 4 saniyelik bir gitar riffinin yaklaşık 65 kez artarda çalınmasından oluşan, bıkkınlık verici Metallic Division’ı yaratan fikri kınıyorum. Şu güzelim albüme kabak tadı katılmasaydı keşke. Fear Factory resmen geri döndü ve onları ve Gene Hoglan’ ı sevmeyen ölsün! (PUAN:8/10) Hazırlayan: Utku Güven
SIX FEET UNDER - Graveyard Classics III Yıl 1993. O yıl tüm heavy metal tarihinde çok önemlidir bence. O yıl çıkan bir albüm, müzik delisi biz gençleri çılgına çevirmiş, tüm ezberlerimizi bozup bizi ters köşeye yatırmıştı. Tüm zamanların en baba death metal gruplarından Entombed, 1993 tarihli şaheseri Wolverine Blues ile hayatımıza yepyeni ve çok güçlü bir kavram sokmuştu: Death’n Roll! Graveyard Classics serisine devam eden meşhur death metal grubu Six Feet Under, serinin 3. çalışmasını 2010’un bu ilk aylarında çıkardı. Graveyard Classics’in ilkinde Exodus, Accept, Sex Pistols, Jimi Hendrix gibi heavy metal, hard rock ve punk babalarının gözde parçalarına yer veren grup, serinin ikinci albümünde AC/DC’ nin Back In Black albümünün tamamını coverlayıp hard’n heavy tutkunlarının gözündeki prestijini katlamıştı. Serinin yeni sürümü olan III’ ün içeriği şöyle: 1- A Dangerous Meeting (Mercyful Fate) 2- Metal On Metal (Anvil) 3- The Frayed Ends Of Sanity (Metallica) 4- At Dawn They Sleep (Slayer) 5- Not Fragile (Bachman Turner Overdrive) 6- On Fire (Van Halen) 7- Pounding Metal (Exciter) 8- Destroyer (Twisted Sister) 9- Psychotherapy (Ramones) 10- Snap Your Fingers, Snap Your Neck (Prong) Aslında cover albüm projeleri bende pek heyecan uyandırmaz. Hele bu işin bir trend haline dönüştüğü bir 96-2000 arası süreç vardır ki o yıllarda çoğu grup cover albüm yapıp hayranlarını kısa yoldan arttırma peşine düşmüştür. Bu albümler genellikle hem parça seçimleri hem de icralar açısından yetersizlikler içerdikleri için çabuk unutulmuşlardır. Evet, bir cover albümde en önemli 2 özellik bunlardır: Dinleyiciyi avucuna alacak derecede başarılı parça seçimi ve ‘parçaların aslının aynen çalınması’ kavramından uzak bir yaratıcılık içeren icra kabiliyeti. Ve tüm bu saydıklarımın hepsi Six Feet Under’da fazlasıyla mevcut. Psychotherapy, Destroyer, Pounding Metal ve On Fire gibi şarkılar, Six Feet Under’ ın elinde birer death’n Roll şaheserine dönüşmüş. A Dangerous Meeting, The Frayed Ends Of Sanity ve Slayer şaheseri At Dawn They Sleep, zaten metal dinleyicisinin ezbere bildiği şarkılar. Fakat bir son şarkı var ki özellikle dikkat ediniz: Snap Your Fingers, Snap Your Neck. Death’n Roll, çılgın parçalar, sağlam enstrümantasyon ve üzerine Chris Barnes. Bir heavy metal tutkunu daha ne isteyebilir ki? (Puan: 8/10) Hazırlayan: Utku Güven
SACRIFICE - The Ones I Condemn (2009)
1983 yılında kurulan dinozor thrash metal grubu Sacrifice, 2009 tarihli The Ones I Condemn ile ekstrem thrasherları can evinden vurmaya aday. Kanadalı grup, yıllar süren sessizliğini The Ones I Condemn ile bozdu. 10 yeni parça ve 2007 tarihli bir konserde kaydedilen Soldier Of Misfortune’dan oluşan albüm, eski Sacrifice soundundan fazla değişik değil. Oldukça sert gitar riffleri, fazla ortada görünmeyen ve virtüöziteden uzak sololar ve alabildiğine leş bir vokal... Roadrunner gibi dev bir firmadan çıkan albüm, daha önce Sacrifice dinlemeyen kitlede, ‘’Bu nasıl thrash metal arkadaş?’’ tarzı düşüncelere yol açabilecek kadar karanlık. Ancak özellikle 80’lerin Kanada orijinli thrash metal tınılarına aşina olanlar için şaşırtıcı olmayacaktır bu durum. Albümün ses mühendisliği müzikle birebir örtüşüyor. Ne teknik beceriksizlik örneği ne de sert thrash metal parçalarına tezat bir teknolojik sesler harmonisi. Davul, bas ve ritim gitarlar, teknik olmaktan çok çiğ kalmayı tercih etmiş. Bu, ortaya çıkan müziğin dominant karakterlerinden biri olmuş ve sounda renk katmış. Ancak bu olumlu düşünceleri, solo gitarlar ve vokaller için taşımadığımı da eklemeliyim. Sololar vasat, vokaller sıkıcı. Eğer müzik hayatınızda 27 yıl devirdiyseniz, hiç olmasa daha yaratıcı vokal melodi ve tekniklerine sahip olmanız gerektiğini bilmelisiniz. Keşke Sacrifice da bundan nasibini alsaydı. We Will Prevail adlı neredeyse vokalsiz bir parçayla açılıyor albüm. Bu parçayı çok sevmiş olmamın nedeni belki de Urbinati’nin özensiz vokalinin, parçayı pek kirletememiş olmasıdır. 4. şarkı The Great Wall ise tartışmasız albümün en iyisi. Sıkı riffler ve başarılı bir düzenleme. Geriye kalan tüm parçalar sıradan. 90’ların death etkilenimli thrash metal albümlerinden hoşlananlar, özellikle ‘’İlle de çok sert olsun.’’ takıntısı bulunanlar için çok sevilebilecek bir albüm. Ben ‘’Biraya bayılırım. Bira olmazsa şarap da içebilirim; ama iyisi olsun.’’ diyorum ve daha nitelikli işleri yeğliyorum. (PUAN:4/10) Hazırlayan: Utku Güven
110 - SIFIR (2010) 3. albümleri “Sıfır” ile bir ilke imza atan 110, Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş bir yöntemi başardı. Albümü flash disc te verdiler. Taksim-Kadıköy otobüs hattından ismini alan 110, sıfır ile bizi sıfıra çekiyor. Dün gece canlı izledim ve yeni albümü hiç dinlemeden oha süpermiş diyebildim. Ayrıca şunu da belirteyim, şuana kadar ki en iyi ses sistemini duydum resimlide, ses efektleri gerçekten iyiydi. İlk konserde aldım albümü ve fiyatı da çok iyiymiş dedim. Flash disc 4 Gb ve normalde bile 30 ile 40 TL arasında satılıyor ama albüm 20 TL ( Satış noktalarında 25 TL olacakmış. ) Ayrıca bileğe de takılabiliyor fakat rengi keşke siyah olsaydı :) Dışından bahsettik birazda içinden bahsedelim… Flac, Cd formatı, Mp3, Duvar kağıtları, live performans fotoğrafları, Promo fotoğrafları yani 110 hakkında ne ararsanız koymuşlar içine… Ve bunları bir Cd de asla bulamazsınız. Biraz masraflı bir iş CD den kat kat masraflı onun için helal olsun diyoruz böyle bir olay ile karşımıza çıktıkları için, umarım karşılığını da bulurlar. Her ne kadar sadece Türk rock diye söylenip geçilse de, 110 bence çok ta güzel Türkçe Endrüstiyel müzik yapıyor. Candan’nın sesi şarkılara uyumu insanı kendine çekiyor, zaten bunu daha önceki albümlerde de görmüştük. Bu albümde Rap vokal de kullanmışlar ve şarkıya uyumu gerçekten çok iyi… Şahsen ben 110 un yavaş şarkılarını da çok seviyorum. Elektronik öğelerin melankoli ile harmanlanması…Zaten özledim seni ile herkesi hayran bırakmamış mıydı? Bu albümde de “bir tek sen”, “istediğin buysa”,”Gitsen de kalsan da” bunlardan bazıları… Yani uzun lafın kısası, “sıfır” ı tuttuk. 8/10 Güven CEYLAN