Genel Yayın Yönetmeni Güven CEYLAN Reklam gloom@metaltr.net Yazarlar Ümit Gündoğdu Ece Tuğba Saka Arda Boletin Kerem Göktay Rüya Umutlu Alp Kılınç Ebru Ekşi Oktay Ateş Mert Atila Gürkan Mercan Uğur Akdeniz Çağrı Kaçar Yüksel Gül Yurdabak Pınar Tuncer
Grafik Tasarım Güven CEYLAN gloom@metaltr.net Web çözüm ortağı MetalTR www.metaltr.net
Merhaba! Sıcak… sıcak… sıcak… ve daha da yanacağımız kesin. Bu yaz festivaller sayesinde içimizi ve cebimizi yakacak. Şu kesin ki artık Türkiye’de de büyük festivaller seriye bağlamış durumda. Durum böyle olunca bizde sizi bilgilendirmek için bir festival dosyası hazırlayalım dedik. Umarım gideceğiniz festivali seçmenizde yardımcı oluruz… Geçtiğimiz sayıda biyografisi ile yer verdiğimiz Legion Of The Damned bu ay muhteşem bir röportaj ile konuğumuz oldu. Ayrıca yeni bir projemizi de hayata geçirmek üzereyiz. Bundan böyle Karanlık Oda hem Türkçe hem de İngilizce olarak yayınlanacak! Röportaj yaptığımız gruplardan gelen yoğun istek üzerine çeviri kadromuz ile birlikte böyle bir karar aldık. Dünya’ da metal müziği merak eden var mı? Cevabınız evet ise bu ay ilk bölümünü yayınlayacağımız Dünya’da Metal Müzik isimli yazı dizisi sizin ilginizi çekecektir. Yurt dışında ve Türkiye’de ki gruplarla bu konu hakkında söyleşiler yaptık ve yapacağız… Metal müziğin makyajı olarak tabir edilen Corpse Paint hakkında merak edilenleri araştırdık… Yine Dünya’da metal gibi buda sadece bu sayıda kalmayacak ve önümüzdeki sayılarda da devamı gelecek... Dergiyi bitirmek üzere olduğumuz şu günlerde üzücü bir haber ile sarsıldık. Bilmiyorum siz ne kadar tanıyorsunuz ama ben onu ilk 7 yaşımda tanıdım.Uzun zamandır özellikle yeni nesil onun iğrenç birisi olduğunu düşünüyor ve beklide haklılar bu bilinmez. Ama gerçek olan artık aramızda yok… O muhteşem dansı ile aramızdan ayrıldı.. Umarım gittiğin yerde kendini beğenirsin artık mike… Festivallerde görüşürüz! Güven CEYLAN
Yaklaşık 11 yıl önce Rock Station sayesinde Türk Rock dinleyicisine aşılanan festival kültürü, 11 yıllık süreçte her sene daha da üst düzeye ulaşarak yoluna devam ediyor. 2009 yılına gelindiğinde şu an için açıklanan 5 festival, yine 10 binleri sahne önlerine taşıyacak düzeyde...
Açılışta bahsettiğimiz gibi, ülkemizde 11 yıllık bir geçmişe sahip festival kültürü, özellikle 2003 yılında ilki düzenlenen Rock’n Coke ve 2005 yılında düzenlenen “Rock Republic” festivalleriyle zirveye doğru tırmanışa geçmiş ve günümüze kadar olan dönemde 100’lerce gruba, 10 binlerce seyirciye ev sahipliği yapmıştır. Dünya Rock ve Metal piyasasında hatırı sayılır birçok grup, düzenlenen festivaller sayesinde Türkiye’deki dinleyici kitlesiyle buluşmuş ve birçoğu sahne performanslarıyla göz doldurmuştur. Bu gruplara kısaca değinecek olursak; Slayer, In Flames, Doro, Overkill, Sick It Of All, Alev, Moonspell, Udo, Madball, Opeth, Testament, Dark Tranquillity, Orphaned Land, Destruction, Muse, Franz Ferdinand, Placebo, The Cure, Korn, The Rasmus, Off Spring, Kasabian, Within Temptation (50 Cent Smile)ve bunun gibi birçok grup sayılabilir... 2009 yaz aylarına girdiğimiz şu dönemlerde yine festival trafiği hareketlenmeye başladı. Şu an açıklanan 5 festival de birbirinden iddialı gruplar sunmakta. Özellikle aynı tarihlerde düzenlenecek olan Rock’n Coke ve Uni-Rock Open Air Fest, alternatif ve hard dinleyici kitlesini ikiye bölecek gibi... Bir tarafta 2003 yılından beri düzenlenen, sahne alan gruplarla olumlu veya olumsuz büyük tepkiler alan ve geçen yıl gösterilerine ara veren Rock’n Coke, diğer tarafta geçen yıl mükemmel bir festival sunan ancak bu sene kamp konusunda izleyiciyi hüsrana uğratan Uni-Rock... Seçim yapması oldukça zor gibi... Kararınızı biraz daha kolaylaştırmak için bu festivallerin içeriğini biraz incelemekte fayda var diye düşünüyorum.
Rock’n Coke 2009 Öncelikle 6 senelik bir geçmişe sahip Rock’n Coke ile başlayalım. Rock’n Coke’a karşı bir çok insanda Rock adı altında sahne alan gruplardan dolayı bir ön yargı oluşsa da, bu seneki vaatler oldukça üst düzeyde... Bence Rock’n Coke’un Uni-Rock’a oranla en büyük avantajı, izleyicilere geniş bir kamp alanı sunması... Bunun dışında özellikle Linkin Park, Prodigy ve Nine Inch Nails, katılımı oldukça arttıracak kalitede gruplar olarak göze çarpıyor. Rock’n Coke’un bu seneki bir başka yeniliği de festivalin alışılageldiği gibi Hezarfen Havaalanında değil de, Anadolu yakasında yer alan İstanbul Park’ta düzenlenecek olması. Ulaşım açısından düşünüldüğünde, kamplı katılımcılar dışında festivale günübirlik gidecekler için oldukça zorlu bir yol olacak gibi... Aslına bakarsanız çoğu dinleyici gibi ben de Rock’n Coke’u Metal dinleyicisine hitap eden bir festival olarak görmüyorum. Ancak alternatif bir aktivite arayanlar ya da haftasonunu çadırıyla, alkolüyle, arkadaşlarıyla, sevgilisiyle ve müziğiyle geçirmek isteyenler için Rock’n Coke, 18-19 Temmuz tarihlerinde 2/24 yaşayan bir festival olarak kapılarını açacak. Rock’n Coke ile ilgili tüm detayları festivalin resmi sitesi http://www.rockncoke.com adresinden takip edebilirsiniz.
Uni-Rock Open Air II Geldik diğer seçeneğimiz olan Uni-Rock’a... Bu sene ikincisi düzenelenecek festival, bazı imkansızlıklardan dolayı kamp alanının 1500 kişiyle sınırlı olması ve ülkemizde daha önce sahne almış birkaç grubu sahneye çıkartacak olması ile biraz tepki topladı. Ancak gerek İstanbul’un en merkezi yerlerinden Maçka Küçükçiftlik Park’ta düzenlenecek olması, gerekse Arch Enemy ve Kreator gibi Türk dinleyicisinin hasretle beklediği iki büyük devin gösterilerde sahne alacak olması, festivalin en büyük artıları... Rock’n Coke’a göre bir gün erken başlayacak festivalde yer alacak ve şu ana kadar açıklanan gruplar, Arch Enemy, Kreator, Amon Amarth, Paradise Lost, Rotting Christ, Firewind, One Bullet Left, Bilocate, Arsames ve ülkemizden Catafalque, Soul Sacrifice, Rampage, Magilum, Saint’n Sinners, Undertakers, Uçk Grind, Episode 13, Pickpocket. İndirimli biletler 50 TL’den satışa sunulurken 10 Haziran’dan sonra bu fiyatların değişeceği açıklandı. Bunun dışında kalan sınırlı sayıda kamp bileti ise Biletix’te 12.5 TL iken, diğer satış noktalarında 10 TL’den satışa sunuldu. Gelişmeler, mekan bilgisi, yiyecekicecek fiyatlari ve sahne alacak diğer gruplar icin festivalin web sitesini ve myspace sayfasını takip edebilirsiniz. Festivalin tam programı ise: 17 TEMMUZ CUMA ARCH ENEMY SOUL SACRIFICE MAGILUM RAMPAGE PICKPOCKET UNDERTAKERS 18 TEMMUZ CUMARTESİ KREATOR PARADISE LOST ROTTING CHRIST CATAFALQUE ONE BULLET LEFT UÇK GRIND 19 TEMMUZ PAZAR AMON AMARTH FIREWIND EPISODE 13 SAINTS’N’SINNERS BILOCATE ARSAMES www.unirockfest.com http:// www.myspace.com/unirockopenairfestival
Let’s Open Air Ve geldik İstanbul seyircisi için, bu senenin en sürpriz organizasyonuna... Kısa bir süre önce adını duyurmaya başlayan Let’s Open Air Fest, sahne alacağı açıklanan ve halen açıklanmaya devam eden gruplarla büyük yankı uyandırdı. Son dönemlerde çok sallama isimlerle karşılaşan dinleyici kitlesi, her ne kadar bu festivalin gerçekleşeceğine inanmasa da, açıklanan grupların resmi sitelerinde yapılan duyurular herşeyi netleştirdi. Sodom, Destruction, Ensiferum, Primordial, Catamenia, Norther, Moonsorrow, Textures, Carnifex, Burning Skies, Betzefer şu an açıklanan gruplar arasında... Ancak gelen duyumlara göre çok daha fazlası bu festivalde sahne alacak gibi... 7-8-9 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek festival için geçtiğimiz günlerde bilet fiyatları belli oldu ancak gelen tepkiler üzerine fiyatlarda indirime gidildi. Şu anki bilet fiyatları; Ön Biletler; Günlük : 39 TL Üç Günlük Kombine : 79 TL Üç Günlük Kombine + Kamp : 99 TL Sahne Önü ; Günlük Sahne Önü : 55 TL Üç günlük Sahne Önü : 110 TL Üç Günlük Kombine Sahne Önü + Kamp : 130 TL şeklinde... Yabancı gruplara artı olarak, yerli grup kadrosu da gayet sağlam gözüküyor. Şu an için açıklanan 24 yerli grup mevcut. Bunlar alfabetik sıraya göre; -And I Exist (İstanbul) -Bridgetown (İstanbul) -Carnophage (Ankara) -Chopsaw Slamming Flesh (İstanbul) -Come Forth (Ankara) -Deathblow (Trabzon) -Decaying Purity (İstanbul) -Dressed to Kill (İstanbul) -Forgotten (Ankara) -Gates Of Eternity (İzmir) -Heretic Soul (İstanbul) -Human Harvest -Insistence (İstanbul) -Jeffries the Monster (İstanbul) -Kinn (Ankara) -Mosh Pit Project (İzmir) -Obstinacy (İstanbul) -Prime Object (İzmir) -Sabhankra (İstanbul) -Sapık İnek -80 Kalibre -Travma -Unleash (İzmir) -Witness (Bursa) Festival Kilyos Dalia Beach Club’ta gerçekleşecek. Festival, yapılacağı yer bakımından biraz ters kalsa da deniz kenarında yapılacak olması çok büyük bir artı olarak görülüyor. Organizatörler tarafından yapılan vaatlere göre seyirciler, “Kampa, denize, tatile, müziğe ve eğlenceye tam anlamıyla doyacak!” Umarım bir aksilik yaşanmadan tadını çıkarabileceğimiz güzel bir festival olur. www.letsopenair.com www.myspace.com/letsopenair
Rock Tatili Bu yıl Zeytinli Rock Fest’e alternatif olarak 13-14-15-16 Ağustos tarihlerinde İzmir Foça’da düzenlenecek olan Rock Tatili projesi İzmirli Rock severlere farklı bir tat yaşatmak istiyor. Sınırlı sayıda avantajlı bilet’in 25 TL’den satışa sunulduğu festivalin en büyük sürprizi de “Epica”. Festivalde yer alacak diğer grup ve sanatçılar ise, Pentagram, Babazula, Moğollar, Çilekeş, Kurban, Teoman, Ogün Sanlısoy, Öztürk, Dinar Bandosu, Karapaks, Kolpa, Kül, Magick, Marsis, Metoboy, Tibet Ağırtan & Rock’n Roll ve Yasemin Mori şeklinde sıralanıyor. http://www.zeytinlirockfest.com/
Zeytinli Rock Fest Biraz da İstanbul dışı festivallere değinecek olursak, artık klasikleşen Rock şenliği Zeytinli Rock Fest ile başlamak en ideali olur sanırım. Yine bir tesadüf eseri Let’s Open Air Fest ile aynı tarihlere denk gelen festivalde şu ana kadar açıklanan isimler, Demir Demirkan, Haluk Levent, Redd, 4X4, Makine, Direc-T, Dorian, Deva-vu, Koray Feat A.C.T. ve Cemiyette Pişiyorum. Henüz net bir bilgi olmasa da, festival her sene olduğu gibi Balıkesir Edremit’de gerçekleşecek. Geçtiğimiz yıllarda 100 binlerce insanın katıldığı bu Rock tatili projesinde, bu yıl bir çok alternatif grubun yer alması bekleniyor. Detayları www.zeytinlirockfestivali.net adresinden takip edebilirsiniz. Umarım karar vermenize bir nebze de olsa yardımcı olabilmişizdir. Ama seçiminiz hangi festival ya da festivaller olursa olsun, bu sene Rock ve Metal dinleyicileri için keyifli bir yıl olacağı kesin... Tabi keyfini çıkartmak için bir miktar parayı da gözden çıkartmak gerekli Smile Bence siz şimdiden çadırınızı hazır tutun. Bu senenin iyi geçeceğini düşünenler için ufak bir tüyo; Siz asıl 2010’u bekleyin :)
Legion Of The Damned Merhaba Maurice öncelikle teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Umarım Legion OF The Damned cephesinde herşey yolundadır. Kısa bir soruyla başlayalım. LOTD’ı nasıl tanımlarsınız? —LOTD tam olarak speed ve thrash metal’e modern bir dokunuş Öncelikle LOTD değişimden sonraki 3-4 senelik dönemde ne gibi şeyler yaşadı? Occult ile kıyaslarsak gerek sahne aldığı gösteriler, gerekse popülerite konusunda çok daha tutulan bir grup görüntüsü çiziyor. Sizin açınızdan bunun sebepleri nelerdir? —Yeni isimle birlikte büyük bir tanıtım kampanyası vardı. Gerçekten iyi bir şekilde planlanmıştı. Occult’un ardından yeni isimle birlikte herhangi bir negatiflik yoktu. Birçok röportajda sorulmuş en öncelikli sorudur sanırım Occult’ün bir anda LOTD’a dönüşmesi. Ancak birde merak eden ve konunun özünü bilmeyen Türk dinleyiciler için bende sormak istiyorum. 1992’den 2005 sonlarına kadar aktif olmuş ve tarzında yer etmiş bir gruba hem tarz hemde isim olarak yeni bir yön vermenizdeki amaç ve nedenler ne idi?
sebeplerini neye bağlıyorsunuz? —LOTD sağlam albümlerin satışı sonrasında, katıldığımız dünya çapındaki festivaller ile bilinmeye başlandı. LOTD gösterilerini daha önce videolardan izledim. Gösterilerde hem siz hemde izleyiciler şiddetli şekilde coşmakta. Seyirci ile grup arasındaki teması nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce ne yönde olmalı? —Gerçekten çok önemli, bu nedenle ufak yerlerde çalmaktan hoşlanıyorum, çünkü büyük festivallerde çalarken grup ile dinleyic arasında bağlantı kurmak her zaman mümkün olmuyor. LOTD son dönemde 80’lerin Thrash ruhunu modernize ederek en iyi yansıtan gruplardan biri olarak gösteriliyor. Kreator, Destruction gibi grupların öncü olduğu dönemlerdeki Thrash patlamasını yeniden yaşatan bir müzikal yapınız olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir? LOTD bu yolda ilerleyecek mi yoksa gelişmelere göre zamanla tarz değişiklikleri olabilir mi? — Gelecek ne gösterir veya getirir, bunu söylemesi gerçekten zor. Fakat şunu diyebilrim ki, hiçbirşeyi zorla değiştirmeyeceğiz.
“Elegy for the Weak” albümünün tekrar kaydedilmesiyle ortaya çıkan “Feel the Blade” —Cidden gerekliydi. (Duvarımızı örmeye albümü tüm dünyada çok olumlu tepkiler aldı. başladık, bu sonunda çok boka batmaya başladı) Bu albümü tekrar kaydetmekte ki amacınız ne dolayısıyla bir isim değişikliği yapmamız geridi? ekliydi. —Albüm, Occult grubu adı altında piyasaya Başlıca birkaç sorumuz Occult ile LOTD çıkmştı, gerçekten harika bir albümdü ve arasındaki farklardan olacak sanırım Smile LOTd’nin yeni fanlarıylada paylaşmak istedik. Bir diğer dikkatimi çeken konu ise 10 senenin Dolayısıyla harika bir paket içinde tekrar piyaüzerinde geçmişi olan Occult grubu genelde saya sunduk! Almanya ve Hollanda bölgesinde gösteriler yaparken daha kısa süreli bir geçmişi olmasına Grubun şuana dek en çok tutulan albümlerinrağmen LOTD, dünyada adından sıkça söz den biride “Sons of the Jackal” oldu sanırım. ettiren festivallerde yer almış bir proje. Bunun Özellikle kapak tasarımı beni çok etkilemişti.
Albümleriniz hakkında size gelen tepkiler ne yönde. Hangisi ağır basıyor dinleyicilerin gözünde?
—Hiçbir grup üyesi Legion of the Damned dışında herhangi bir grup yada proje ile uğraşmıyor. Richard, 1995 te Inhume’deydi, sadece yeni basçımız Harold’ın iki projesi vardı —Söylemesi cidden zor. Fanlarımız ilk albü: Charlie Adner ve Inhume, fakat iki gruptada müzden ciddi bir şekilde etkilenmişler ve en çok çalışmayı durdurdu, çünkü O Legion of the bu albümden hoşlanmışlar. Sanırım aynı filmDamned grubunun üyesiydi ! lerdeki gibi ; her zaman ilk film sevilir üçleme filmlerde ( Rambo I, Rocky I , Die Had I …) Massacre Records ile Occult zamanında haha ! başlayan bir işbirliğiniz var ve uzun zamandır birlikte çalışıyorsunuz. Massacre Records ile LOTD için Andy Classen gibi deneyimli bir çalışan diğer gruplarla röportajlarım sırasında müzik adamıyla çalışmak nasıl bir ayrıcalık gayet olumlu sözler duydum. Massacre Reoldu? cords hakkında sizin görüşleriniz nelerdir? —Süper! bugüne kadar kaydettiğimiz albümlerimiz için en iyi seçimdi O, ve iyi bir arkadaşlığımız var onunla. Onunla yapılan kayıtlarımız bizim için her zaman büyük bir zevktir.
—Şikâyet edecek veya sızlanacak herhangi bir durum söz konusu değildir, kendi işlerini yapıyorlar. Fakat unutmamak gerekir ki Massacre şirketi ile herhangi bir anlaşmamız yoktur, Boomer Entertainment ile anlaşmamız vardır.
Biraz da gruptan ayrılan Twan’den bahsetmek istiyorum. 1999 yılında Occult ile birlikte başlayan beraberliğiniz LOTD’in aktif olmasından kısa bir süre sonra bitti. Bunun sebepleri hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Sitenizde kişisel olarak bazı bilgiler vermişsiniz. Benimde röportaj sonunda ufak bir anketim olacak. Ancak sizin sözlerinizle LOTD elemanlarını biraz daha yakından tanımak isteriz.
—Kataklysm ile tura çıktığımızda, Twan ikinci kez baba olmuştu. Onunla bu durum hakkında konuştuk, ailesinin önemli olduğunu ve yeni doğan erkek çocuğunu 3 hafta boyunca göremeyeceğinin ne kadar zor bir şey olduğunu söyledik. Çocuklarından birinin başına bir şey gelmişti ve hastaneye kaldırılmıştı, bunu duyunca Twan turu terk etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla, grup işlerini durdurmasını, ailesiyle ilgilenmesini daha iyi olacağını söyledik.
—Hepimiz kardeş gibiyizdir grupta. Erik’i 20 yıldır , Richard ‘ıda 18 veya 17 yıldır tanıyorum. Birbirimizi çok iyibiliyoruz ve hiçbir zaman kavgamız dargınlığımız olmamıştır ve bu da cidden harika grup yapıyor bizi. Gruptaki herkes üstüne düşeni yapıyor ve dolayısıyla herhani bir sorula karşılaşmıyoruz.
Benim son sorum ülkemizle ilgili. Türkiye hakkında gerek kültür gerekse müzikal olarak neler biliyorsunuz ve neler düşünüyorsunuz? Biraz da grup elemanlarının yan projelerinden Herhangi bir konser teklifi aldınız mı yada bahsetmek istiyorum. Şuan bildiğim kadarıyla ülkemizde bir konser düşünüyor musunuz? Richard (Inhume) haricinde diğer grup elemanlarının herhangi bir yan projesi yok. —Türkiye hakkında fazla bir bilgim yok, heGeçmişte var olan projeleriniz ve bunların rafa hangi bir metal sahnesini hayal etmek cidden kaldırılması konusunda biraz bilgi verebilir zor. Fakat Türkiye’de bile bilinmek ve metal misiniz? Grupta herhangi bir üyenin geleceğe muziğin orada da olması cidden harika bir şey. dönük bir yan proje planı var mı?
Sitemizde sizin adınıza açtığımız soru sayfasına gelen bir kaç soruyu da yönlendirmek isterim. Belki biraz olumsuz bir eleştri ancak yineden size bu soruyu yöneltmek istedim. Maybe it is a negative review but I wanted to ask it to you. “Elegy For The Weak adında gayet güzel,thrash öğeleri barındıran şahsi fikrim Occult’un tepe noktası olan bir albümün ardından niye ad değişikliğine gidilip de daha düşük seviyede albüm çıkartılma sebebi nedir?”...” kendileri “Elegy For The Weak” ile çıkarttıkları işten memnun değil miydiler?” —Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum, anlatmak istediğim LOTD adı altında yaptığımız herhang bir albüm Occult içinde geçerlidr, dolayısıla bu herhangi bir farklılık yaratmaz, her şey aynı kalır. “Sons of Jackal” albümünü Occult altınd yapsaydıkta değişen bir şey olmayacaktı LOTD altında yaptığımızla. Tek bir fark var, LOTD bilnen bir grup, Occult ise değil. “Elegy for the weak” Andy Classen ile ilkti. İkinci bir soru ise farklı bir kullanıcımızdan. Çok fazla konser vermektesiniz ve ardı ardına albümlerde sıralanıyor. LOTD bu yoğunluğun üstesinden nasıl geliyor? —Bu durum diğer gruplarda oduğu gibi bizim için de zordur, çalmak ve kayıt yapmak ile gerçektende meşgul oluyoruz fakat hala bu işi kıvırabiliyoruz. Eğer istesek daha fazla çalabilirizde, fakat hala bnu yapabiliyorken, korumak isteriz bu durumu. Gelen 3. ve son sorumuz ise çıkacağınız “Full of Hate Tour” ile ilgili. 4 hafta için çok yoğun bir programınız var. “Full of Hate Tour”dan beklentileriniz nedir? Ve bunun dışında bu sene gösteri yapacağınız diğer şehirler hakkında bilgi verir misiniz? —Beklentiler büyük olduğu gibi tur da harika
geçti. Büyük alanlarda büyük gruplarla birlikte çalmak gerçekten rahatlatıcı! Bu yıl içinde çaldığımız diğer yerler ise ; Portekiz, Yunanistan, Finlandiya, Almanya ve Çek Cumhuriyeti.
- Kullandığınız ekipman (Marka ve model ): Shure Wireless - Doğum tarihiniz ve yeri : May 14th, Venlo - Favori Gruplar : Nevermore, Devil Doll, Slayer, Sanctuary, Marduk, Destruction, Kreator - Favori albümler: Slayer “Reign in blood” - Favori muzisyen: Love Warrel Dane’in sesi - Uğraştığınız (Zaman geçirdiğiniz) iş: Harcayacağımız bir dakika bile yok. - Favori içeceğiniz: Coca/Pepsi - Favori yiyecek: Genellikle et yemekleri ve patates - En iyi LOTD Albüm: Cult of the dead - En iyi LOTD Konseri: Up from the ground perhaps - LOTD ile unutulmayan anınız: Wacken open air! - Hangi rupla birlikte aynı sahnede olmak istersiniz: Slayer - Satın aldığınız ilk albüm: Bathory grubundan bir albümdü ama tam olarak hatırlayamıyorum. - Satın aldığınız son albüm: Zor bir soru, çünkü nadiren bir şey satın alırım, genelde elde ederim. - Son soru; Hayat felsefeniz? : Hayatın her şeyi ile eğlenmek.
Röportaj: Ümit Gündoğdu Çeviri: Mert Atilla & Ece Tuğba Saka
Grubunuzu bize tanıtarak, nasıl bir araya geldiğinizi ve ne zaman kurulduğunuzu kısaca anlatır mısınız? Öncelikle selamlar herkese. Türkiye nin ilk Southern/ Sludge grubu olan Black Tooth, 2004 yılının Kasım ayında Ankara da ben (Tuna) ve Deniz tarafından kuruldu. Grubun adı içmeyi seven biz grup elemanları için baya bir anlamlı oldu diyebiliriz :) Grubun bu adı, Whiskey ve Cola karışımından yani Black Tooth Grin içkisinden geliyor. Denemek isteyenlere karışımı da vereyim (Tuna Ustadan enfes tatlılar tarifleri); 7grams ya da Crown Royal viskisi ile Cola’yı güzel bir oranda karıştırıp ( 2’ye 1 ölçü; vallada verdim bak sırrı :) küçük shot bardakları ile çakın kafanızı düzleyin :) Müziğe ne zaman başladınız? Bu konuda eğitim aldınız mı? Sizi neler etkiledi ve kimlerden etkilendiniz? Ben bul müzik tarzını 18 - 20 yıl önce dinlemeye başladım ama müzisyen olarak söylemek gerekirse grubun bu konudaki gediklisi şüphesiz Onur’dur ( davul ) Geri kalan hiçbirimizin ne bir mektebi ne de daha önceden yeterli ve tutarlı bir deneyimi mevcut. Deniz’le ( bass ), benim (Tuna) zaten ilk grubumuz Black Tooth, Orca’nın (gitar ) ise 2. grubu ki o da üniversite yıllarında 4 arkadaş oluşturdukları bir Megadeth cover grubundan ibaretmiş, onunda ömrü 1 - 1,5 seneyi geçmemiş. Yani açıkçası grubun kuruluş yılı olan 2004 yılı sonu 2005 yılı başı bizim ilk deneyimimiz. Tabi ki hepimiz öncelerden her hevsli tip gibi sütüdyo ya girip bişeyler denemişizdir ancak Onur hariç hiçbirimizin budur diyebileceği bir işi olmamıştı daha önce. Kimlerden etkilendiğimize gelince Deniz, ben ve Orcan’ın müzik zevkleri tamamıyla örtüşmektedir , Onur sa sonradan aramıza katılmasına rahmen hiçbir zaman kafa uyumsuzluğumuz olmadı çünkü onunla da müzik zevklerimizin aynı yönde olduğunu şüphesiz biliyorduk. Dinlediğimiz tarz tabi ki ağırlıkta Southern Rock & Metal grupları ama bununla paralel giden bir Blues ve Country müzik tarzlarını dinlerliğimiz var. Ayrıca hepimizin çeşitlilik gösteren metal türlerin de takipçiliği mevcut. Hard Core, Metal Core, Death Metal, Trash ve Endüstriyel aslına bakarsanız metal müziğin her tarzını takip etmeye çalışıyoruz, sonuçta Metal Müzik ortak nokta. Birde vazgeçilmezimiz var o da GLAM ROCK İlk kaydınızı nerede yaptınız ve sizce nasıldı? İlk kaydınızdan bugüne ne gibi değişimler oldu ? Aslında grup elemanlarının çok kayıt tecrübesi yok
( Onur dışında :) benim, Orcan ve Deniz’in ilk kayıt tecrübesi Black Tooth la oldu. Zaten 3 kere kayıt için sütüdyo ya girdik o kadar. Sanırız bu konuda baya bir üşengeciz bir kerede bir TV programı çekimi sırasında çaldığımız parça bizden bile habersiz kaydedilmişti o kayıt var :) Bize herkes albüm soruyor hatta bazı grupların elemanları ( isim vermiyim J ) eleştirmek adına sağda solda albüm yapacak kadar parçamızın dahi olmadığını söylüyolarmış J Black Tooth un 2005 yılından bu yana 20 ye yakın bestesi bulunmaktaki sanırız bu da bir albümü fazlasıyla doldurabilir ama biz önceleri bu iş için kendimizi hazır hissetmedik sonrasında ise kendi içimizde bir zıtlaşmaya girdik. Kiminle mi ? Albümümüz yok diye konserlere ve festivallere çıkarmayan organizatör bozuntuları ile, albüm yok diye grupları adam yerine koymayan ve kendini otorite sanan salaklarla. Bu zıtlaşmada ki amacımız insanlara albüm olmadan da bir başarı yakalanabileceğini göstermekti ve beklide biraz olsun bunu ispat edebildik (en azından biz öle düşünüyoruz). Ama elbetteki yapacağız bir albüm artık bizde yapalım istiyoruz. Bu noktada değişim ya da gelişimin kararını dinleyenler verecek bizim birşey söylememiz pek doğru olmaz bu noktada. Gelelim geçenlerde herkesin tek bir yürek olduğu ve ( Gerek Türkiye’ den olsun gerek yabancı ülkelerden olsun ) Black Tooth’ a Sweden Rock Festival oylamasında verdiği desteğe. Sanırım diğer ülkeler ve gruplar Türkiye’ den gelen bu sert rüzgârın 2. oylamada da tokat gibi yüzlerine çarpmasına oldukça şaşırmışlardır. Kim bunlar diye? Neler oldu bitti anlatır mısın? Tepkileri öğrenelim senden kapsamlı bir şekilde. İşin gerçeği Türkiye de müzik yapmaktan çok her grubun zorlandığı ve başarmak istediği şey elbette yapılan işi yurt dışına taşımak ve kabullendirebilmek. Elbette bunu başarmış gruplarımız çok az da olsa var ama yine de maalesef hiçbir Türk Metal grubu, bu müzik türüne dünya genelinde henüz damgasını vuramadı. Yani şöyle bir geriye baktığınızda aşağı yukarı birçok ülkenin adı ile anılabilen grup mevcuttur (Brezilya deyince aklımıza Sepultura’nın gelmesi gibi) ama ülkemizden maalesef ki böyle bir grup henüz çıkamadı ve eminiz bunu bu müzikle uğraşan herkes hayal etmiştir.. İşte bizde tüm diğer ülkemizde ki gruplar gibi gözümüzü en baştan beri yurt dışına çevirip hareket ettik. Bu doğrultuda 2 kere Amerika ya gidip turne yaptık ki bunların içinde Ozzfest ve Ride For Dime gibi Festivaller de vardı. Böylece kendi adımıza ilk adımlarımızı atmayı başardık diyebilirim ve şimdide senin söylediğin Sweden Rock Festival olayı.
Saolsun arkadaşlarımız bizleri gerek Türkiye den gerekse yurt dışındaki ülkelerden olsun yalnız bırakmayarak desteklediler hem de öle böle değil. Hani hep kullanıyoruz ya ‘’ TAM DESTEK ‘’ :) işte harbiden bunun adı tam destek. Gerek yarışmanın diğer katılımcı grupları gerekse organizasyon eminiz şaşırmıştır. Aslen Black Tooth’u duyduklarını ve takip ettiklerini dile getirmişlerdi yarışma öncesinde ancak bu kadar da destek geleceğini onlarda hiç tahmin etmemişti ki Sweden Rock Festival in internet sitesinde Grupların tanıtıldığı bölüme girin, okuduğunuz zaman daha ilk iki cümleden bu şaşkınlığı anlayabiliyorsunuz. Buradan destekleyen herkese sonsuz teşekkürlerimizi ve minettarlığımızı iletmek istiyorum ve her zamanki gibi METAL TR tayfasına da. Birçok site ve forumdan fazlasıyla destek aldınız ve olumlu tepkilerle karşılaştınız, bir de bunun diğer yanı var; ‘ Hadi canım siz de, abarttınız ‘ diyenler gibi mesela? Yok, oy verenler yurt dışına mı gidecek, yok gitseler ne olacak gibi bir çok gereksiz cümleler duyduk.. Sence bu yüzden mi yurt dışına açılamadık? Ya da bir şekilde geç kaldık? Bu anlamda hep geriden gitmiyor muyuz sana göre de? Senin bu eleştirilere tepkin nedir? Elbette eleştiri olmalı zaten o eleştiriler ile şekillenebiliyoruz ve doğru çizgiyi yakalayabiliyoruz ancak şu var ki kendi adımıza çok yersiz ve yıpratma amaçlı olduğunu düşündüğümüz baya bir eleştiri de alıyoruz elbet. Bazen düşünüyorum da neden yurt dışından hiç böyle yıpratma amaçlı eleştiri gelmezken sadece ülkemiz sınırlarından yöneltirliyor bu eleştiriler. Şimdi okuyan bazı arkadaşlar şunu düşünebilir ‘’sizi yurt dışında ne kadar tanıyorlarda eleştirsinler ki ? ‘’ işte bu noktada şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum ki bizim yurt içindeki takipçi arkadaşlarımızdan çok yurt dışından destekçimiz var. En basit örnekle Türkiye de şarkılarımızı çalacak 1 bilemedin 2 radyo istasyonu varken bu sayı Amerika da 11-12 Avrupa da 6-7 istasyonu buluyor. Ayrıca Myspace bizim nabız tutmak için iyi bir referansımız ve oradan rahatlıkla takipçi sayısının % 65 – 70 inin yurt dışı kaynaklı olduğunu da gözlemleyebiliyoruz. ( basitçe bir örnek vermem gerekirse ) Ama işte ne acıdır ki ülkemizde bir şeyler yapmak için mücadele eden herkesin üzerine bir şeyler maalesef yapıştırılıyor. Eminim ki şu yazıyı bile okurken içinden tonlarca eleştiri yöneltecek hatta yazıyı sonlandırma noktasında direk mesaj atarak bunu belirtecek arkadaşlar çıkacak. Ama her zaman söylediğimiz gibi değersiz yıpratma amaçlı eleştiriler ‘’SİKİMİZDE BİLE DEĞİL’’ Yani müzik yapan ya da bilimsel bir proje yürüten anlıcağınız ne olursa olsun. Bu tarz adamlar için değişen birşey yok ki. Tek amaç ortaya bir şey atıp karalamak hatta
buna yakın arkadaşlarını da dahil edip hep beraber gülüp eğlenmek. Baba benim esas merak ettiğim şey ne biliyomusun ? Hani biz amatör metal grupları bu işlerden dehşet paralar kazanırızda, konserlerimiz tıka basa dolar, kliplerimiz TV lerden düşmez , radyolardan inmez de adamın biride çıkarda der ki ulan herifler hamuduyla götürüyor kimsede şunu sormuyor der eleştirir. Bu memlekette daha gruplar şehirler arası gidip konser verecek parayı bulamazken, albüm basıpta 1000 rakkamına ulaşınca rekor diye düşünülürken 10 – 15 senelik gruplar bin birtürlü özveri ile sahne aldıkları mekanlarda 100 ü aşmayan seyirciye çalıp bırak klibi kayda girecek paraları yokken daha neyin eleştrisini yapıpta hala bu grupları bu özverilerinden dahi soğutuyorsunuz ki. İnanırmısın geçenlerde 16 yaşında biri bana mesaj atmış ‘’ Abi arkadaşlarım benim gitar çalarkenki yüz ifadelerimle dalga geçiyorlar inan bu yüzden gitar çalmayı bıraktım ‘’ Daha değerleri yaratmadan tüketmeye başlayan bir toplumun parçalarıyız. Ufak yaşlardan eleştrinin sadece dalga geçip yıpratmak olduğu öğretiliyor en azından öyle görerek büyüyor ve bunu doğruymuş gibi uyguluyoruz. Hepinize sesleniyorum bırakın sektörün oluşması için herkes kendi bildiği şekilde ilerlesin hatta buna destek olun önüne set germeyin ki şekillenerek gelişsin ve artık ülkemizden de her alanda işte budur denilecek cevherler çıksın. Muhakkak eleştriler olacak karşıt görüşler olmazsa zaten bişeylerin gelişmesi de mümkün olmazdı ama yapıcı olmakta fayda var. Sonuçta en basit örnekle bir grubu yıkıcı şekilde eleştirip, soğutup, pes ettirdin ve bıraktırdın müzikle uğraşmayı. Bu işten Ne kazanılabilir ki ? Zaten bu ülkede eninde sonunda birileri bizleri soğutmasada mecburen önüne bişeyler çıkıyo ve gruplar yok olup gidiyor. Ekonomik nedenler , örf adet baskıları yok gazete ve TV ler de ki bu müzik türüne karşı aleyhte yazılar yani anlıyacağınız zaten var oğlu var ve bir şekilde hepimiz bir yerinden yakalanıp etkileniyoruz bu işlerden. Geçen sene Texax Ride For Dime & OZZFEST Festivalinden sonra oldukça olumlu tepkiler geldi. Bir de DIMEBAG özel ödülü aldınız, neler hissettiniz o an? O festivallere, böylesine bir atmosferde ilk defa yer alacak olmanın hatta ve hatta büyük kitlelere çalacak olmanın verdiği bir heyecan içinde çıktık kuşkusuz. Orada kendinizde farklı bir sorumluluk hissediyorsunuz ister istemez. Hani böyle ülkemizde Eurovision hersene bir heyecan yaratır ya sonuçlar gece yarılarına kadar beklenir ya işte öyle bir şey. Sanki Türkiye den uluslar arası bir yarışmaya gelmişsiniz ve ülkenizi temsil edecekmişsiniz gibi. İnanın bana hissettiğimiz şey buydu ‘’ NEDEN ‘’ dersenizde cevap veremeyeceğim. Belki de ülkemizden çıkıpta bu tarz festivallerde yer alabilen ender gruplardan olduğumuz
içindir. İnsan ister istemez kendini sorumlu hissediyor yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla ülkenizi temsil ettiğiniz fikri kafanızdan çıkmıyor (kafayı bulmanızın dışındaki zamanlarda:) ) mesela bir konserimizde hiç unutamadığım şey şuydu . Dallas da Palladium diye bir mekanda çalıyorduk ve bizimle beraber başka Amerikalı gruplarda vardı. Biz sahneye çıktık çalmaya başladık ve sahnenin hemen sağ tarafından 1, 2 kişinin el salladığını gördüm Türkçe bağırıyorlarda ‘’ Türküz biz Türküz diye ‘’ Düşünün adamlar konsere gelmişler ve sahneye bi grup çıkıyor üzerlerinde göğüslerinde Türk Bayrağı var ve DALLAS dasınız J adamlar şok olmuş , heyecan yapmışlar. İnanın öylesine güzel bir olaydı ki işte o zaman yaptığınız şeyin daha değerli olduğunu anlıyorsunuz. Sizi Amerika lı arkadaşları ile tanıştırıyorlar işte bizim oradan bi grup diyorlar ve bununla övünüyorlar zaten bundan ala ne ödül olabilir ki. O yüzden Dimebag ödülü bizim için sadece bir başarı göstergesiydi ama bize hissettirdikleri asla o gün o sahnede olanlarla bir olamaz. Festival sırasında birçok ünlü isimle yan yana geldiğinizi fotoğraf ve videolardan takip ettik. Açıkçası kıskandık sizi Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir.Nasıl diyaloglar yaşandı? Türkiye & Black Tooth hakkında neler söylendi? Türkiye’ ye gelmek istediğini söyleyen grup veya üyeler oldu mu? Evet gerçekten hayallini bile kuramayacağımız kişilerle bir arada biralarımızı yudumlayarak sohbet etme fırsatı bulduk. Bizim için güzel anılardı ama öte yandan tabi sürekli bişeyleri anlatma çabası içerisinde olabiliyorsunuz. Çünkü Türkiye hakkında pek fazla bilgiye sahip değiller ne yazık ki. Türkiyedeniz dediğimizde afallayıp salak salak yüzümüze bakanları dahi tanıdık J ama kesinlikle şu bir gerçek ki daha fazla grubumuz o sahnelerde çalarak varlığımızı hissettirip kanıksatmalı. Aslında müziğe ulusalcı bir tavırla gibi yaklaşma niyeti ile söylemiyorum bunları en nihayetinde Müzik evrensel ve ortak bir dil. Ama sadece insan orada ülkemizden de gruplar çalsın istiyor ve eksikliğini hissediyor bunun nedendir bilinmez. Mesela Kingdom of Sorrow dan Kirk le konuşmaya başladık bana nerdensin dedi bende ‘’Türkiye’’ cevabını verdim adam salakladı. Çünkü çok kısa bir süre önce Ali Samiyen de Metallica ile beraber geldikleri turnede ( Down) sahne almışlardı ama ilk defa geldikleri bir ülkede ( hele ki ister istemez bir önyargı ile geliyorlar ) gördükleri inanılmaz kalabalığı ve potansiyeli görünce göt olmuşlardı adeta ve bunu da tavırlarıyla ve sözleriyle direk belirtti. Bunun dışında Devil Driver’ın davulcusu ile sohbetimiz esnasında bir bayanın gelerek ‘Türkçe olarak ‘’ AAaa.. Türkmüsünüz ‘’ diye sorması ve bu bayanın davulcunun kız arkadaşı olduğunu öğrenmemde değişikti. Hatta
Geçtiğimiz Eylül, Ekim gibi Bodrum tarafına tatile geldiler. İşin gerçeği adamlar prof. parayı verirseniz gelirler :) yoksa Türkiye ya da Almanya adamlar için çok fazla bir önemi yok, sadece gelmeden önce ki önyargıyı ve kafalarında ki soru işaretlerini yok etmek önemli ki bunu da biz ve bizler gibi bu yolda ilerlemeye and içmiş amatör düzeyli gruplar başaracaktır ve tabiki de festivalleri düzenleyen organizatörlerimizin de büyük yükümlülüklerini es geçmemek lazım. Peki Black Tooth’ un bundan sonraki hedefinde hangi festivaller var? Aslına bakarsan o artık dünya genelinde festivallerin sayısı ve kalitesi öylesine yükseldi ki yetişmek mümkün değil. Bilindiği üzere ülkemizde de bu yönde önemli adımlar atılıyor ve bu sayede ülkemiz sınırları içinde de uzaklara gitmeye gerek kalmadan özlemini duyduğumuz grupları birer birer izleme fırsatına sahip oluyoruz. Bugün ünlü sınıfında ter alan bir grubu İstanbul da ki bir festivalde, Sweden Rock da ya da Wacken da da görmek mümkün olabiliyor. Bunlar arasında bizim hedefimizse festivaller içinde geçmişi sağlam ve basının yakından takip ettiği referans festivaller elbette ve yavaş yavaşta ulaşabileceğimizi düşünüyoruz ama kısmet, yarının neler getireceği bilinmez elbet. Festivalden sonra albüm teklifleri gelmişti. Nedir son gelişmeler, albüm için çalışmalarınız var mı? İşin aslı şudur; Bize daimi sorulan soru ‘’ ALBÜM ‘’ oluyor nedense ülkemizde albümlü grup prof. albümsüz grup amatör gibi bir bakış açısı var . Bunu anlamış ve kabullenmiş değiliz. Bugün albüm dediğiniz olayı besteleriniz tamamsa cebinize parayı koyup yapabilirsiniz. E peki sizce amaç bu mu olmalı. Yani yap albümü çıkart ortaya koy. Ne anladım ben o işten. Bize göre iyi bir promosyon, sıkı bir destek (maddi, manevi ) ve yaygın bir dağıtım ağı kurulmadan planlanmadan çıkan albümlerin hepsi ölü sınıfında yer alıyor ve bizde onlardan biri olmak istemediğimiz için bugüne kadar bir arayış ve bekleyiş içinde yer aldık ama asla tatmin eder ölçüde bir teklif almadık ( en nihayetinde herkes kucak açmış sizi bekliyor değil ya ) yoksa tekrar sölüyorum parça sıkıntımız yok sadece doğru zamanı ve doğru ismi kollamak peşideyiz ama maalesef beklide en sonunda bizde o ölü albümlüler sınıfına adımızı yazdırabiliriz. Biliyosun ülkemizde çıkan birçok güzel albüm bu yüzden heba olup gidiyor. Açıkçası teklifler geldi ama bu tekliflerin hiçbiri aradığımız şeyi vermiyordu bize ve o yüzden nazikçe geri çevirdik ancak bir kısmı ile hala bağlantıdayız bunun sebebide albümün Amerika da ki dağıtımını
sağlayabilecek kanallardan kopmamak. Albümün kayıt sürecinden bahseder misin? Baba şu konuya bi açıklık getirmek istiyorum. Albümün kaydına daha başlamadık bile. Sadece gidişatı , şarkıları ve genel yapısını belirledik.Şuan her şey hazır start vermek için zamanı bekliyoruz. Şimdi diyeceksin ki ‘’ DRINK DRIVE GO TO HELL Turnesi neydi o zaman ? ‘’ Bu sadece çıkacak albümün ismini bir sloganmışcasına grubun adı ile bir arada anılmasını sağlamak için yapılmış bir turneydi. Bu turnede albüme ilişkin sinyaller verildi slogan yerleştirildi. Bu adın adeta BLACK TOOTH un adının her geçtiği yerde olmasını hedefliyoruz.
Metal müzik piyasası hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizce birçok grubun hak ettiği yere gelememesinin sebebi nedir?
Parçalarda konu seçimi anlamında bir temamız yok. Sadece içiyoruz ve eğleniyoruz bu parçaları yaparken J yani kendimizi ille de böle olacak diye şu sınırları aşma bunun altına inme gibi kısıtlamıyoruz. Birinin aklına bir ritim geliyor sonra sütüdyo da diğerlerine dinletiyor ya da mırıldanıyor bir bakmışsınız parça şekillenmeye başlamış. Deniz çizerken Onur boyuyo ben fazlalıkları alıyorum Orcan içiyo hehehe J yani sadece o an ne hissettiriyosa o yönde gidiyoruz. Amacımız eğlenmek ve eğlenirken de bizimle aynı bakış açısına sahip kitleyi eğlendirmek. Yani Gülerken düşündürmeye kasmıyoruz J Tek tema var ‘’ DRINK DRIVE GO TO HELL ‘’ nereden algılamak istersen oradan algıla yani.
Valla biz açıkçası zaten bahsedip durulan bu piyasayı göremiyoruz zaten. En büyük problemde bu. Yani böyle bir sektörün oluşamaması. Herkes kendi yolundan bişeylere kasıyo ama maalesef bir araya gelinemiyor yani piyasa denilen kavramı oluşturamıyoruz. Türkiye de bu müzik tarzını her dinleyen arkadaşımız bir yönünden bu müziğin içinde. Kimi gitar çalıyo kimi davul kimi vokal , kimisi de bu yönde hayaller kurup imkan verilmesini bekliyor. İşte bu noktada çaldığınız insanlar birer de müzisyen zaten ve bu yüzden de bir sektör yok ortada. Çünkü fazla kalabalık değiliz senin de çok iyi bildiğin üzere ve bu az sayıda insan körler sağırlar birbirini ağırlar oynuyoruz Türkiye de. Sen sahneye çıkıosun bana çalıosun sonra sen iniosun beni izliosun. Ne anladım bu işten :) Bizim önce dinleyenler ve müzisyenler olarak ayrılmamız gerekli ki bunun temelide festivallerin yani festival kültürünün oluşmasından başlıyor bana göre. Yani 15 – 16 yaşında ki arkadaşlarımız bu festivallere gelecek ki doğrusuyla yanlışıyla bir konserde nasıl eğlenilir görecek bundan keyif alacak yani anlayacağınız öncelikle seyirci yetişecek. Bu sölediklerim bir çoğunuza garip geliyor eminim ki ama bu müziği dinlemek bile bana göre ayrı bir özen istiyor. Sahnede ki adamı ateşleyecek olan dinleyendir. Dinleyen gazı verdikçe müziyen sahnede coşar , coştukça daha çok festivalde konserde yer almak ister ve bu bir rekabet doğurur , rekabetse kaliteyi getirir er ya da geç. İşte biz daha yolun başında bile değiliz bana göre ve adeta emekleyerek gidiyoruz.
Besteleri kim yapıyor? Gruptaki herkesin albüme katkısı oluyor mu?
Peki bir video klip düşünüyor musunuz? Ve eğer düşünüyorsanız hangi şarkı için?
Elbette albümde ki her parçada tüm grup elemanlarının bir parmağı mevcut . Dedim ya biri bi yerden parmaklıyo biri bi yerden bi bakmışız ortaya çıkmış.
Tabiki video klip çok istiyoruz hatta kafamızda senaryolar bile hazır inanırmısın . Ama bu işler hayal kurmakla değil mangırla yürüyo ve o da şuan için bizde yok o yüzden bu konu rafta beklemek zorunda. Parçalara gelince 1 tanesini söyleyeyim kuşkusuz IRON CLAD.
Parçaları nasıl oluşturuyorsunuz, yapım aşamasını ve o en yoğun anınızı bize anlatabilir misiniz? Besteler için belirli bir tema seçiminiz var mı?
Türkiye’de amatör anlamda yapılan işleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Beğendiniz işler neler? Hepimiz amatörüz ve amatör duyguyu yaşamaktan keyif alıyor ve bunun hiç kaybolmamasını istiyoruz. Ülkemizde dehşet gruplar var gün geçmiyo ki bir yerlerden elimize bir demo, albüm geçsin ve dinleyince şaşırmayalım. İşte böle işler amatör işler ülkemizde. Yani varlığınız red edilemez bir gerçek ama kabullenilmeniz imkansızmış gibi. Şunu söyleyeyim Amerika da ki turnelerde bir ton grupla çaldık ama inanın bana ülkemizden çıkan işler gerçekten çok iyi ve kaliteli.
Bu arada aklıma gelmişken, grubun isim babası kim? Merak edenler vardır elbet bunu Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir. Grubun isim babası elimizde ki içki şişesinden başkası değil. Grubun her elemanı yüklü derecede içmeyi maalesef çok seviyor :) eee herhalde böyle bir grubada içki adı yakışırdı . Birde konu Southern Rock olunca Black Tooth gibi o taraflarda fazlasıyla popüler bir içki adı tercihimizde güzel bir ayrıntı oldu bizim için.
En iyi performans gösterdiğiniz ve en fazla etkilendiğiniz konserler hangileri? ( Sana Unirock & MetalTR ve Wall Of Death desem ne dersin bana ) Türkiye de kesinlikle UNIROCK…. Keşke o zaman bir daha dönme fırsatımız olsaydı diyorum defalarca kendi kendime. Sanırım bir makine olsa başa alıp alıp yaşardım ve bıkmazdım J aslında burada en büyük pay siz METAL TR nin J yani öle organize ve hani o bahsettiğim festival izleyicisi mantığına sahip bir kitle vardı ki karşımızda hala inanamıyorum . Tek bir el hareketimle Circle Pit in sinyalini verip bunun algılanıp yapılması DEHŞET keyifliydi adeta bir orduyu yönetmek gibi ama burada ki komutanların rolü ( bu sensin:) asla ve asla indirgenemez. SÜPERDİNİZ tekrar ve tekrar teşekkürler bunu yaşattığınız için bize. Grup üyeleri müzik dışında nelerle uğraşıyor? Bizleri biraz da bu konuda aydınlatır mısınız? Baba ben bi holding de yöneticiyim ( yarışma programı gibi oldu a.k ), Onur Bilgi Üniversitesinde müzik bölümünde öğrenci, Orcan Odtü de öğretim görevlisi ve Deniz de Başkent Üniversitesinde Biyomedikal Cih. Uzmanı olarak çalışıyor. Çalışmak zorunda olup, bir yandan da müzik yapmak ülkemizde neredeyse imkânsız. Bunu nasıl dengeliyorsunuz?
söyleyebilirim. Çünkü sürekli olarak internetten ve dergilerden yeni çıkan grupları araştırıp bir şekilde albümlerine ulaşıyoruz ( tamam itiraf ediyorum İNDİRİYORUM J gerçi orijinal almaya kalksak bulamıyacağımız da kesin ) Gerçi bu takip noktasında elbette müzikal zevklerimiz ortaya çıkıyor çünkü hepimizin ortak müzik zevkinin yanında extra keyif aldığı türlerde mevcut. Örneğin ben Hardcore, Metalcore ve Groove yapılı grupların hepsine ulaşmaya yenileri bulmaya çalışıyorum sürekli. Dergi anlamında açıkçası Türkiyeden tercihim Headbang oluyor yabancı kuşkusuz Metal Hammer kimi zaman verdiği DVD lere bayılıyorum ama e-dergilerde çok renkli ve güzel çünkü size tanınmış bir maliyet söz konusu yok alabildiğince görsellik yükleyerek yazabiliyorlar bu da çok hoşuma gidiyor. E-dergi favorimse Siya Beyaz ( Selim Varışlı Kral adamdır ) . Karanlık Odayı Metal Tr sitesine girdikçe takip ediyorum ki biliyorsun Metal Tr nin müdavimlerindenim:) yanılmıyorsam 2007 sonlarında çıkmıştı derginiz ya da ben o zaman keşfettim ve o zamandan beride yeni sayılarınıza göz atıyorum. Açıkçası dedim ya e-dergi olayını seviyorum çünkü görselliği çok seviyorum . Hani böyle dergiye bakarken rengarenk şıkır şıkır olması ilk baktığım şeydir. İçerik noktasında ise Türkiye standartlarının üzerinde olduğu kesin. Çünkü gerçekten dünya ile güncel ilerliyor ve bu da bilgi ve takip açısından çok olumlu ve artı puan getiren bişey.
Düzenli takip ettiğin bir dergi var mı? İyi bir dergi Aslında dengelerken kendimizi yıpratıyoruz desem tam okuyucusu musundur sana göre? isabet olur. İnan bana çok mücadele veriyoruz bunu sağlayabilmek için ve vermeye de devam edeceğiz. Düzenli takip ettiğim dergi yukarıda da dediğim gibi Esas yapmak istediğimiz iş bu elbetteki gerçekte (yani çıktığı günden bu yana Headbang, zaman zamansa müzik) ama sonuçta iş yerlerimizde de belli bir nokYuxexses alıyorum. Dergilerde en sevdiğim bölüm taya geldik yıllar sonunda ve şuan ki standartlarımızı kesinlikle yeni çıkan albümler ve kritikleridir. Bilgi da yaşatmaya mecburuz ( maalesef hayat bu ). Aslına güncellemesi için en iyi bölümlerdir bu bölümler. bakarsan bazen kendimizle de çeliştiğimizi fazlasıyla Aslına bakarsan iyi bir dergi okuyucusu değilimdir düşünmüyor değiliz. Çünkü bir yandan bu sistemin sadece ilgimi çeken bölümleri okurum desem uybir parçası olmak istemediğimizi düşünüp bu yönde gun olur ama bir ara Metal Hammer a baya kafayı hareket ediyoruz bir yandan da sistemin dişlisi olsarmıştım hiçbir sayısını pas geçmiyordum ama artık amaya maalesef ki devam ediyoruz. Ancak kuşkusuz mali kriz biliyosunuz ne durumda ve o kadar parayı yaşamak içinde bu memlekette bunu yapmaya mecbu- bayılmak için çok artı bişey olması gerekiyor içinde bu ruz galiba yani müzikle karın doymuyor, dosyada neryüzden her ay dergiciye gider kapağına ve içine bir göz eye kadar diye düşünüp tedirginlik duyuyor insan ( ne atarım ne var ne yok diye. kadar salakça cevap verdim kendim bile inanamıyorum hatta kabullenemiyorum söylediklerimi :) Şu an için etkilendiğiniz kişi ve gruplar kimlerdir? Piyasayı ne kadar içinden takip ediyorsunuz? Yeni çıkan grupları, dergileri vs? En çok hangi dergileri okumayı seviyorsunuz? Bizim e-dergiyi okuma fırsatınız oldu mu hiç? ( Karanlık Oda )
Açıkçası Piyasayı çok çok yakından takip ettiğimizi
Valla beni oldum olası etkileyen en büyük isim Ozzy Osbourne dur. Hele ki Zakk Wylde gibi bir gitarıda onun gerisinde izlemek dehşet keyifli. Bunun dışında Lamb of God ve Killswitch Engage vazgeçilmezlerim arasında. Hellyeah den Alcohaulin’ Ass i her gün bir kere dinlerim ilaç niyetine. Buckcherry benim evden işe giderken güne başlama müziğimdir. Sinirli anlarımda ise Six Feet Under. Keyfim yerinde ise Air-
bourne eğer işyerinden ya da hayattan uzaklaşıp biraz hayal kurmak istiyosam da Blues ya da Country şeyler dinlerim. Eğer ki o gün içmek için bir hazırlığım varsa güne Southernle başlar Southern le bitiririm bundaki tercihim ise birden fazla elbette. Mesela son zamanlarda The New Black yanında Diablo Red.
Grup kadrosunda geçen zaman içinde değişimler yaşandı. Bu değişikliklerin sizin açınızdan değerlendirmesi nasıl? Bu değişikliklerin ana nedeni ne oluyor? Şu an ideal kadroda olduğunuza inanıyor musunuz? Her grup sanırım böyle bir sürece haiz olmak durumunda kalıyor ve bizde bunu yaşadık. Benim söylediğim bir şey var bu konuyu açıklamak adına. Grup işi aynı evlilik gibi bir şeydir, insan evliliğinde bir kişiyi idare etmek durumunda kalırken grup dediğiniz olayda 4 , 5 bazen daha fazla kişi birbiri ile evli gibi ve ne kadar direnip mücadele etsenizde bu kadar sayıda kişinin bir arada bir ilişkiyi yürütmesi elbette ki zor ( hele ki erkeklerden oluşan ekiplerde düşünsenize 4 adam evli gibi ) Neden evli gibi diyorum çünkü birbirinizi ne kadar iyi tanıyarak birbiriniz hakkında çok şey bilirseniz o kadar güzel ürünler çıkıyor ortaya ( tabi daha fazla tanımak için aynı yatağa girmediğiniz sürece hahaha :) Sahnede daha sıkı performans veriyorsunuz…. İşte böyle bir süreç içinde elbetteki gelgitler yaşanıyor bunların kimisi kalıcı hasarlar bırakabiliyor insanda ve bu gelgit sürecinin periyotları arttıkça hasar büyüyor ve elbette onarılamaz bir hal alıyor. Malum sonu belli gemi küt diye batıyor. İşte bizde bu tarz bir süreç yaşadık. Bizde 2 ana değişiklik yaşandı 1 tanesi 2. gitaristimizin gruptan ayrılmasıydı diğeri ise davulcumuzun. Biz 2. gitaristin ayrılmasından sonra yerine başta bir arayışa girsekte Orcan tek gitar kalmayı yeledi ve bundan da memnunuz. Gelelim davulcumuza. Evet davulcu konusunda da doğru kişiyi bulduğumuzu düşünüyoruz bu konuda ideal kadroyu oturttuğumuzu söyleyebilirim ancak hepinizin bildiği üzere Onur İstanbulda yaşıyor ve tek yaşadığımız sıkıntı mesafe bunun dışında bir problemimiz yok ( tabi problem demekte yanlış olur aslında ) Gruptan ayrılan elemanların NEDEN ine gelince bu konuyu detaylandırmaktan ziyade yaşlarından kaynaklanan iletişim problemi diyebilirim. Belli bir olgunluk dönemine yerleşene kadar sıkıntılar yaşanıyor biliyorsunuz ve bu süreç içinde bulunmak gerçekten özveri isteyen bir konu ve bazen artık o özveriyi sunamaz hale geliyorsunuz ve o noktada ipler kopuyor, geri dönülmeside mümkün olmuyor maalesef. Yakın zamanda organizasyonlarınız mevcut mu? Sanırım bir Black Tooht turnesi görüyorum?
Evet DRINK DRIVE GO TO HELL TÜRKİYE TUR’u yaptık. Seyahat edebildiğimiz birçok yere ulaşmaya çalıştık ve çok keyif aldık bundan da. Artık Haziran başı Sweden Rock Fest var ve onun öncesinde bir Ankara birde İstanbul konseri planlıyoruz yani Mayıs ayı içinde. Ve seçtiğimiz klasik sorularımızı da cevaplarsanız sevinirim.. Size bu kelimelerin ne ifade ettiğini birer kelimeyle öğrenmek istiyoruz. * En son aldığın albüm? Heal These Wounds / Ambitions * Aynı sahneyi paylaşmak istediğin grup? Lamb of God * İlk aldığın T-shirt? Iron Maiden / Killers * İlk gittiğin konser 15-16 sene önce Hacettepe Morfoloji salonunda Chrisis, Helician ve Deathroom muydu öle 4-5 local gruptan oluşan bir konserdi ama çok eğlenmiştim. * Alkol? Black Tooth * Müzik? Metal Müzik hayattır benim için. * Festival? Eğlence, alkol ve insanların gönüllerince istediklerini yapabildikleri bir ortam * Sahne? Heyecan :) * Rock & Roll? Sex ve kızlar * Cd’ mi hacıladı cümlesi? Bir ara fazlasıyla maruz kaldığım bir olay ama maalesef eskilerde kaldı. Keşke bol bol CD alabilecek gücümüz olsada birileride bizden hacılasa özledim şerefsizim :) Bize zaman ayırdığınız için MetalTR Ailesi olarak çok teşekkür ediyoruz. Ve en yakın konserde tekrar beraber headbang yapmayı dilediğimizi belirtmek istiyorum... Şimdi söz senin. Son olarak MetalTR okuyucularına neler söylemek istersin? Valla söylemek istediğim bir şey var FESTİVAL de aynı kodro orada olun Röpotaj:Arda Bolatin Black Tooth: Tuna Grubun Myspace Sayfası Resimler. Ve Tüm Detayları Takip Edebilirsiniz. http://www.myspace.com/blacktoothmusictr
Aegnor Ülkemizde, ortaya koyduğu müzikte yaratıcılığı olduğuna inandığım ve ne yazık ki kendilerini son 1 sene içerisinde tanıyıp dinleme fırsatı bulduğum Aegnor ekibiyle detaylı bir söyleşi ve gerçekten keyif alarak gerçekleştirdiğimiz fotoğraf çekimleri yaptık. Uzun zamandır var olmalarına karşın, belki birçoğunuz grubun adını ilk kez duyuyor olabilirsiniz. Ama neyse ki birkaç sene öncesine oranla artık, internet üzerinden de grupların demolarını dinlemek, birçok profil sayfasından kendilerine ulaşıp müzikleriyle tanışmak mümkün... “Türkiye’de de iyi müzik yapılabiliyormuş” dedirtebilen, fakat metal dinleyicisinin de farkında olduğu birçok sorundan ötürü sesini duyuramamış olan çok sayıda müzisyen var. İşte hem bu sorunları gündeme getirebilmek hem de grubu çok daha yakından tanıyıp black metal dinleyicilerine seslerini duyurabilmek adına hazırlamış olduğumuz ve Aegnor’un korkutucu ateşine cümlelerimiz yoluyla ulaştığımız röpörtaj : ) Hepinize teşekkür ediyorum ilk olarak çünkü herkesi birarada yakalamak çoğu zaman kolay olmayabiliyor :) Ve girişe uygun soruyla başlamak istiyorum...Grup elemanları sadece çaldıkları enstrumanlarla ya da isimleriyle tanınırlar.Ama eğer amaç kişileri kendilerine özgü şekilde tanımaksa o zaman sanırım şöyle bir soru sormamda fayda var: Müzik dahilinde ve haricinde Emrah kim, Serkan kim, Onur kim, Emre kim??? Serkan: Hayatını sade yaşamayı seven bir insanım, karakteristik bir tanım yapmam gerekirse kendimle ilgili bir çok konuda karamsarlığım var ama bunu zaten hem yazdığım sözlere hem de hayatıma ister istemez yansıtıyorum. Böylece yaptığım iş için bir araç konumuna geliyor. Onur: Bazen kendini tanımlamak,bir konuda cilt cilt bir şeyler yazmaktan bile daha zordur.Yaptığımız karanlık ve depsesif bir tür olsada benim bazı yanlarımını ifade eder.Herkeste olan olumlu,olumsuz ya da depresif haller bendede mevcut tabi ki.Ama siyah beyaz olabildiğince anlamlıdırlar beraberce.Kısacası farklı ruh halleri taşıyorum.Mesela insanlar beni sokakta çocuklarla top oynarlarken görseler şaşırmazlar.
olayı insanı birden sarabilecek bir olay değildir hiçbir zaman.Yavaşça hazmedilen bir farklılıktır. İlk gitarımı elime aldığımda ileride iyi bir müzisyen olmak istiyorum diyerek almadım. Bir değişiklik istiyordum kendime bunu da notaya dökmeye başladım.Bu zamanla değişimlerle beraber bugünlere geldi.İlk yaptığım beste ile şimdiki günümü nasıl kıyaslıyorsam müzik hayatımızı her zaman yansıtan en önemli ektendir diyebilirim hiç düşünmeden. Ama şu an insanlar yaptığımız müziğe baktığında, herkez farklı bir lehçeyle sanki bize yorum yaparmış gibi dil uzatıyor bu da bizim kusurumuz değildir hiçbir şekilde her insanın bakışı anlayışı görüşü farklıdır. Emre : Ben bu konuda bir şey söyleyemiyorum, beni tanımak isteyen olursa zaman lazım. Oturup ben buyum buyum demek istemem. Başlangıçtaki siz ve şu günkü siz arasında müzikal düşünce açısından kendinizde az ya da çok bitakım farklılıklar görüyorsunuzdur mutlaka.Gruba ilk katıldığınızda yapmayı amaçladığınız müzikle bugün yapmayı hedeflediğiniz şeyler arasındaki farklılıklar neler? Emrah: Müziğe nasıl başladığımı açıklamıştım.Serkan’la grubu kurduğumuzda ilk başta kendimizi tatmin etmek için veya duymak istediğimizi duyurmak için atılmıştık fakat günler geçtikçe konserler verildikçe adın duyuldukça istemeden de olsa her şey değişiyor daha fazla çalışıyorsunuz.Sıkıntılarımız sorunlarımız artmaya başlıyor her şey çığırından çıkıyor. Grubu kurarken “biz blackmetal yapmalıyız ! “ dedik ve Serkan da ben de ciddi oranda bu müziğin etkisine kapılmış insanlarız zaman geçtikçe istedigimiz şeyin gerçekten bu olduğunu anladık ve artık inandığımız doğruları uyguluyoruz. Serkan: Emrah’ın da dediği gibi İlk başlangıçta hedeflerimiz büyük değildi, kendimiz için yapıyorduk herşeyi, önce kendimiz duymak istediğimizi duyabilmeliydik. Müziğe sevdiğim ve kendi ruhumu doyurmak amacıyla başlamıştım.Hala da severek yapıyorum elbette ama grup oturdukça hedefler de daha ciddi boyutlara ulaştı.
Evet nedense gözümün önünde, sırtında bass gitarıyla (ve hatta belki corpsepaintle:) top peşinde koşan biri canlandı :)
Onur: Müzikal doyumluluğun yanında kitlesel etkileşim aracı olarak da gördüğüm müziğe bakış açım yıllar içinde aslında pek de değişmedi. Sadece geçen süre içinde artık müzikal anlamda daha kaliteli müzikleri dinlemeye yöneldim. Bunu yaptığımız müziğe de yansıtmaya çalışıyorum ve her geçen gün de müzikle kendimi yeniliyorum ve bazı şeylerin de değişeceğine inanıyorum ki birçok şey de değişti.
Onur: Olabilir tabi neden olmasın :)
Bu değişimi kendinde ilk fark ettiğin nokta neydi desem...
Emrah: Sıradan bir insan gibi günlük işleriyle uğraşan boş kaldıkca kendini bişeyler ile meşgul etmeye çalışan normal bi insanım.Farklılığım ya da süper güçlerim yok ayrıca ilham kaynaklarım da yoktur. Nasıl bir rüzgar vurur ve geçer ya öyle düşünebilirsin. Her insan her dönem farklılıklarından ders alıp, hayatını ileride neler olacak düşüncesiyle geçiremez. Ben ilkokula giderken bu tarz şeylerle uğraşacağımı bilemezdim mesela.Müzik
Onur: Dinlediğim şeylerin gün içinde yetmesine rağmen sürekli bir gelişim göstermesi gerektiğine inanmaya başladım. Bu değişimi fark ettiğim ilk nokta oldu sanırım. Değişim demişken ve bu konuya girmişken; Birçok grup ilk albümlerinini formatını koruyamıyor. İyi ya da kötü anlamda olabilir bu ama aynı çizgide gitmek
doğru mu sizce tarzı korumak açısından yoksa değişimi gerekli görüyor musunuz? Değişim hakkında bi takım düşünceleriniz vardır elbet. Emre: Değişimin önüne geçmeye çalışmak demek, müzik yapmaktan başka kaygılar da taşımak demektir bence. Kişiden ne çıkıyorsa olay odur. Formatı korumaya çabalamak, yok efendim 10 sene önce çıkardığımız albümle aynı sound da iş yapmaya çalışmak, maksadı belli, çıkarcı olan enerji sarfiyatlarıdır. Ha tabii, formatını korursun sürekli aynı tarzda iş yapıyorsundur, o zaman demin dediğim çıkarcı kaygı yoktur, olması gereken budur. Tekrar ediyorum ki laflarım karıştırılmasın, değişimin önüne geçmeye çalışmak müzik yapma kaygısı dışındaki kaygılardan kaynaklanır diye düşünüyorum. Onur: Değişim gerekli ve zaten kaçınılmaz. Dönem içinde insanın ruh hali nasılsa ve yapmak istediği müzik neyse onu yapar. Metal’den pop müziğe geçilmez elbette ama black yapan bir grubun elektronik alt yapılarla o tarz bir müziğe yönlenmesi de zaman içinde doğaldır. O konuda aşırı katı değilim. İnsan sadece birileri beklesin diye bir şey üretmez. İlk başta insanın kendini ifade etme şekli önemlidir. Hissetmediğim müziği yapsam da bir şeye benzemez. Serkan: Bir şeylerin hissetmeden yapılabileceğine ben de inanmıyorum, değişim neyi hissettirtiyorsa o gerçekleşir. Onur: Bence hissetmeden de yapar insan bir robot gibi ama yaptığı pek bir şey ifade etmez. Kuru gamlarla ve kalıplarla yapılan sistematik bir müzik pek bir şey ifade etmeyecektir. Müziğe anlam katan hislerdir ve bu hayatın değişimiyle orantılı olarak değişebilir. Emrah: Her albümde aynı soundu yansıtamazsın zaten ruh halin yaşadığın şeyler bunların hepsi etkendir. Zaman da tabi ki... Bu olay değişimi getirir ama çok da abartılı bir fark olamaz. Peki, heavy metal dinleyen birinin black metal grubuna girmesi ne kadar verimli olur sizce Emrah: Heavy metal dinleyen bir insan blackmetal le uğraşamaz. Sonuçta zorla ısrarla veya hatırla gönülle yapılan müzik, taşıma suyla değirmen döndürmek gibidir yürüyemez... Bugün bana biri gelip “bir pop müzik sanatçısı beste yapmanı istiyor” dese beceremem. Bu da onun gibi bişeydir. Onur: İlk başta kategorize etmeden başlı başına bir müzisyenin belirli bir donanıma sahip olması gerekir her şeyden önce...İyi gitar çalan biri her tarza kolayca uyum sağlayabilir de sağlamayabilir de.Bir insanın bi tarzda çok iyi olması demek diğerlerinde çok iyi olacağı anlamına gelmez.O tarzda verilmiş diğer örneklerle de ilgilenmesi gerekir.Kısaca heavy metal dinleyen birinin,black metali de sevmesi ve dinlemesi gerekir eğer böyle bir şey yapacaksa.Özveri birçok anlamda önemlidir..donanımı çok yeterli olmasa da özveri olduğu sürece her şey aşılabilir gibi geliyor bana.Ama istenildiği kadar alt yapı olsun, işi ciddiye almıyorsa müzikal alt yapı hiçbir şey ifade etmez.Bu kriter olmalı diyorum. Emre: Ben girdim oldu! :) gitar için konuşayım, çatır
çatır da çalabiliyorsun, tatil yapıyorsun nerdeyse... O zaman senin için “Onur’un 1. kategorisindeki müzisyen tanımına uyan insan” diyebiliriz:) Heavy metal dinleyicisi olan ama black metale de ayak uydurabilen. Emre: :) Değişimden yola çıkmışken, bir de farklı bir değişim mevzusu var ki bu müzik gruplarının en büyük sorunlarından biri olabiliyor. “Grup içindeki eleman değişiklikleri” ? Serkan: Grubun ilerlemesine engel olan en büyük etken eleman değişikliği ve iyi elemanları bir araya toplamak gerçekten zor. Biz bu konuda çok sıkıntılar yaşadık. Umarız aynı sorunlar tekrar karşımıza çıkmaz. Onur: En büyük sorun insanların olaya profesyonelce bakamamaları. Grup elemanlarının bunu bir meslek olarak değil de hobi olarak görmeleri. Özel hayatların gruba yansıması, çalışmaların aksamasına sebep oluyor. Yaptıkları müziği ciddiye almamalarından da kaynaklanıyor birçok şey. Emrah: Kadro değişiklikleri grubu sürekli bir basamak geri çeken bir olaydır. Biz bu sorunu yıllardır yaşadık, sorun bence genel olarak bakarsan ne yapmak istediğini bilmeyen müzisyenlerin olaya girmesiyle boy gösteriyor yoksa grup içerisindeki anlaşmazlıktan kadro değişiklikleri nadir yaşanan bir olaydır. Ne istediğine ve ne yapmak istediğine karar vermelisin ki verimli olabilesin. Emre: Bu beni grup kurmaktan soğutup, dönem dönem “her şeyini ben çalarım yaptığım parçanın, kaydederim de” dedirten yegane olaydır. Zaman kaybıdır, memlekette ne istediğini bilmeyen adam dolu olduğundan, çok da rastlanan bi durumdur. Bu kişisel zorlukların yanı sıra Türkiye’de içinde bulunulan popüler piyasa düzenini göz önüne alacak olursak, yaptığınız tarz için yeterli destek bulabiliyor musunuz..ya da neler beklerdiniz..? Serkan: Hiç destek görmüyoruz diyebiliriz. Bu müziğe karşı zaten bir ön yargı var Türkiye’de. Bir insanın metal dinliyor olması yetmiyor. Metal dinleyen insanların içinde bulunduğu kesimden bile black metale karşı ön yargılar olabiliyor. Daha fazla destek ve önyargısız bir bakış açısı olmasını isterdim.Sadece black metal dinliyorum demek yerine gerçek anlamda bu müziğin dinlenebilmesini. Onur: Black metal kendi üzerindeki laneti atacak olsa bile herkesin black metal dinlemeye başlamasını da istemezdim açıkçası çünkü bu başlı başına bi karşıt kültür. Bunu sadece gerçek anlamda benimsemiş insanların dinlemesi belli bi kitleye hitabetmek daha özel bi duygu.Bir müzik yapıyorsunuz ve sizi sadece gerçekten bu müziği dinlemek isteyen ve anlayan dinliyor mesela.Güzel bir duygu.Gücünü lanetinden alan bi tarzdır black metal ! Emrah: Black metal herkesin anlayacağı bir kavram değildir biz herkesin anlayışını beklemiyoruz zaten.
Dinlemeyi bilen insanlara müzik yapmak veya onlara çalmak her zaman ayrı bir keyiftir. Elini kelebek yapmış ne kuru kalabalıklar gördük sahne önünde dikilip kusur aramaktan başka bir şey yapmadılar. Bunlar sahnedeki grubun adını bile bilmeden sahne önünü dolduran insanlar. Yurdum insanının takdiridir; bizimkiler genelde taş kafa olup İskandinav kanından şaşmamak gibi bi yemin edinmişler sanki. Bazen kendimizde de sorunu aradık bunun için farklılıklarla da çalıştık ama her şey bizde bitmiyor dinleyici seyirci çok önemli, zamana bırakıyoruz artık. Emre: Yeterli destek görmek zor, ama piyasa bu anlam verebiliyorum. “Neden destek yok ya ! diyerek ağlanmak yanlış. Yoksa yok, varsa var... bu kadar net. Yapılacak şey zorlanılsa da destek olmadan da yapılır. Az ya da çok bizi dinleyen bir kesim de var sonuçta. Özellikle grubun kurulum aşamasında ve sonrasında karşılaştığınız problemlerden söz etmek istiyorum biraz da.. Emrah: Aegnor’u ilk kurduğumuz yıllarda tek hedefimiz beste yapmaktı. En büyük sıkıntımız buydu ama zaman geçtikçe işler ciddiye binmeye başladığında, o yanımda güvendiğim insanların artık “sıkıya dayanamıyorum” demesi ve elini taşın altına koymaması çok etkiledi bizi. 2006 yazından beri tükenmeyen baterist sorunumuz var. Ne istediğini bilmeyen birisi ile çalışmak zorunda kalıyoruz hep. Her iyi müzisyen grupta müzik yapamaz. Grup çalışması ve grupla çalmak ayrı bir olaydır. Serkan:İlk başlarda maddi manevi sorun yaşamadık. Grup elemanlarının özel hayatları gruba yansıdıktan sonra ve ardından gelen eleman değişiklikleri de kötü etkiler yaratmaya başladıktan sonra bizi bazı alanlarda zorlamaya başladı. Onur: İnsanın özel hayatında sorun varsa kendini daha çok müziğe vermesi gerek bence. Sıkıntısını müzikle atabilmesi gerek.Acı çeken insan müzikte daha verimli olur.Her alanda daha yaratıcı olur. Serkan: Tanıtım açısından çok problemlerimiz oldu bir de. Çok iyi gruplar var Türkiye’de ama yeterli tanıtımları olmadığı için kimse bilmiyor isimlerini. Bu da yine tanıtımın iyi yapılması gerektiğine vardırıyor konuyu. İyi sağlam bi tanıtım ve bu tanıtımı gerçekleştirecek sponsorlara ulaşmak da maddiyata bakıyor sanırım?
bakar bu durum. Birileri sizi destekliyorsa ve sağlam bi konumdaysa, siz de sağlamsınız demektir. Doğru yerlerle bağlantıda olmak önemli, çok doğru buna katılıyorum ki bu her alanda böyle.Ben de bir fotoğrafçı olarak aynı sıkıntılardan şikayetçiyim ama müzik tamamen kişiseldir ve insanın kulak zevkine, ruhuna hitabeden bi alan olduğu için insanlara ulaşımdaki araçlar çok daha önemli bi rol oynuyor. Serkan: Evet… Sıkça ziyaret edilen tanıtımı iyi yapılmış bir web siteniz ve burada yayınlanan parçalarınız yoksa kimse sizi araştırıp nasıl müzik yaptığınızı merak etmez. Bi yerlerden sesi duyurmak şart her alanda. O zaman hazır yeri gelmişken sizi de dinleyebilmeleri için okurlara adresinizi verelim: http://www.myspace. com/aegnor Buradan hem bazı parçalarınızı dinleme imkânı bulabilirler hem de hakkınızda daha detaylı bilgiye sahip olabilirler. Ve ortamı sorunlardan uzaklaştırıp genel bi konuyla devam edelim diyorum. Bigün müziği bırakacak olsanız o güne dek bu alanda yapmış olmayı kesinlikle istediğiniz bi takım şeyler vardır? Serkan: Bir albüm çıkarmak ve büyük bir festivale katılmadan müziği bırakmak isteyeceğimi sanmıyorum. Onur: Müziği bırakacağımı zaten düşünmüyorum. Müzik sevilmeden yapılamaz, sadece para getirisi olan bir meslek olarak görülemez. Hayatımın bir parçası bu ama bir gün profesyonel düşüncelerim kaybolursa sadece müziğe devam ederim. Bu belki bir grup çalışması olmaz ama kişisel olarak dinlemeye ve müziği paylaşmaya devam ederim. Emrah: Müzik sevmeden yapılacak bir iş değildir bırakmak gibi düşüncemde hiç olmadı ama nedir yıllar sonra sahnede boy gösteremeyecek kadar yaşlanırsam evde kendi çapımda çoluğum çocuğumla eğlenebilirim “ oğlum bi ‘la’ ver “ gibi:) Emre: Bilemedim şimdi, yani nereye gidiyorsa o kadardır diye düşünüyorum. Büyük konserlerim olsun isterim tabii, ama yoldan geçen adama da sorsan ister misin büyük konserler veriyor olmak, albümler çıkartıyor olmak, o da der “he valla isterim” diye. Yaşlı teyzeler hariç tabii. Onlar böyle sorulara sürekli “Aman! İstemem ben öyle şeyler, napcam yok” derler :)
Serkan: Kesinlikle doğru… Yeteri kadar tanıtım ve reklam yapamadık. Ne kadar iyi bir iş yapıyor olsanız da insanlara ulaşım önemli.
Albüm hakkında ve yeni albüm hakkında konuşalım biraz da. Geçtiğimiz aralık ayında çıktı Ep’niz... İstediğiniz gibi oldu mu, yeni albüm için neler planlanılıyor?
Emre : Maddiyata bakmıyor aslında bence.Yeterince yatırımcı var etrafta, önemli olan sizin o yatırımcıların ilgisini çekebilmeniz. Aranılan şeyi yapmanız. Yoksa kimse gelip size ulaşmıyor.
Serkan: Ep tam olarak istediğimiz gibi olmadı bazı şartlardan dolayı.Bunun en baş sebebi de kayıt sırasında elemanların değişimi oldu.Kayıtların bu şekilde aksaması da kötü anlamda etkiledi bizi tabi.
Onur: Maddiyat bi sebep de olabilir, olmayabilir de. Tabi ki bunların arasında kendini ne kadar tanıtabildiğin de önemli ya da ticari deyimle ne kadar satabildiğin. “Ankara’da dayım var “ tarzı bişey gibi :) Dergilerde, Radyo tv’lerde ne kadar çok arkadaşının olmasına
Onur: Parçalarda klavye olacaktı mesela ama yine elemanların yanlış zamanda bir bütün oluşturamaması nedeniyle bu da aksadı. Serkan:Yeni albüm için çeşitli dillerde söz yazmayı
düşünüyoruz..ve bu demonun ardından ilk yasal albümümüz olmasını tasarlıyoruz. Onur: Ben ilk albümün kayıtlarından sonra gruba girdiğim için albümde maddi manevi bir katkım olamadı. Ama bu albümde benim de katkım olacak ve Ep deki bas kayıtlarını oldukça zayıf bulduğumdan dolayı bu albümde daha ağırlıklı bişeyler yapmayı düşünüyorum. Serkan: Alt yapı ve teknik sorunlardan kaynaklı bazı problemlerin yanısıra parçalar bizi yansıtan bir müziği taşıyor.Ama yeni albümde teknik sorunları ortadan kaldırarak alt yapıyı da sağlamlaştırarak daha da iyi şeyler yapacağımıza inanıyoruz. Emrah: Ep den beklediğimizi bulamadık çünkü çok sıkıntılı bir döneme denk geldi. Beklemediğimiz sorunlar ile boğuştuk bu bizi ciddi anlamda etkiledi. Tabi dinleyiciye sunduğumuzda kötü tepkiler almadık. Yasal değildi en kötü yanı buydu ama dinleyiciye sunduk bir sekilde artık adımızın veya var oluşumuzun ilk sinyalini vermiştik ama şarkılarda klavyenin olmaması dezavantaj oldu bize diyebilirim. Onur’a katılıyorum bu konuda. Peki sen yeni albüm hakkında neler planlıyorsun? Grubun eski elemanlarından birisin ve mutlaka bir takım düşünceler birikmiştir kafanda bunca zamandır? Emrah:Yeni albüm yolda. Bomba olmasını planlıyoruz ve Türkiyede daha önce akla gelmemiş bi tema benimsedik kendimize. O zaman hemen “nasıl bir tema bu” diye sormak istiyorum? :) Emrah: Bunu şu an açıklamak istemiyorum ama fazlasıyla Türklük etkisi var içinde. İlk albümün besteleri tamamen bana aitti. Bu albümde ise ben, Onur ve Emre hepimizin elinden sunulan bir yapıt olacak. Dinleyiciler Ep’den daha farklı bi albümle karşılaşacaklar o zaman? Emrah: Bunun farkı çok bariz olacak. Tabi ki bu yasal albümde ilk beklediğimiz iyi bir sponsor. Sponsorumuzu da bulursak kaytlarımız da sahip olacağımız imkanlarla beraber istedigimiz gibi olacaktır. Ümidimiz ve beklentimiz cok büyük bu albüm için bu bir başlangıcın ilk adımı olacak. Bu anlatımlar karşısında sabırsızlandım diyebilirim ve umarım albümü de beğeniyle dinleyeceğiz. Peki müzikal tarzlarla ilgili konulara geri dönecek olursak özellikle black gruplarının genelde inançları yaşam tarzları ve buna benzer şeylerle bütün olarak anılması doğru mu sizce? Serkan: Değil. Ben black metal yapıyorum, seviyorum ve dinliyorum, bunu hissederek yaşıyorum ama oruç da tutarım, dini inaçları olan biriyim. Bazı önyargılar
gerçek değil. Çok fazla dini öğeler de yok zaten sözlerimizde. Ama yapılan çalışmalarla insanın kişisel inançları da farklı olabilir. Bunu bir bütün olarak algılamak çok saçma. Herhangi bi inancı siyasi görüşü vs. yansıtmak değildir black metal. Müziği de biçok şey anlatabilir. Onur: Aslında doğru ya da yanlış demek istemiyorum. Tamamen kişiseldir bu konu.İnançlarını ya da siyasi görüşlerini yansıtan çok grup var. Black metal yapıyorsan hiçbir zaman şu yoktur: Bunlar yanlıştır diyerek kendini sıyıramazsın, kişisel inançlarla ilgili bu.Tüm black metal yapanları aynı kalıba sokamayız. Din karşıtı olan ya da dini inaçları olan black metal grupları var bunu biliyoruz. İlk olarak Norveç’den gelen gruplarda o etkiyi gördükçe black metalin dini öven ya da din taraftarı bi duruş sergilemesi de mantıklı görünmüyor. Onların yaşam tarzlarını gösterdiği ve yansıttığı için olayın kökeni nereye dayanıyorsa kültürel olarak hep o şekilde anılır. Kişisel görüşüm şu ki hiçbir zaman bir grubu kilise yaktı diye dinlemem. Kulağıma müziğin hoş gelmesi gerek.İnancı ne olursa olsun yaptığı müzik için dinlerim onları. Emrah: İnanç ve görüş ile müzigi birbirine bağlamak bence cok yanlıştır. Biz blackmetal yapıyoruz diye inançsız bir insan olduğmuz anlamına gelmez, herkesin inandıgı bişeyler vardır, inanmadan hiçbirşey yapılmaz, sadece müzik için geçerli degil bu. Din karşıtı olan bitakım gruplar var ama bizim işimizle onlar arasında uzaktan yakından bir alaka yoktur. Birkaç şahıs çıkıp ben böyleyim ben şöyleyim diye ortalığı yaygaraya verdigi için günümüzde bunun gibi sorunlar ile uğraşıyoruz. Parçaların sözleriyle ilgili bir cümle geçti az önce. Kim yazıyor genelde. Yaşamdan,yaşadıklarınızdan vs.. nelerden etkilenilerek yazıyorsunuz. Serkan: Sözler bana ait ve anlatım olarak genelde depresif. Pesimist ve karanlık temalar içeriyor.Tarihle ilgili öğeler de var. Yeni albümde de aynı şekilde olacak, çok belirgin değişiklikler düşünmüyoruz. Emre : Benim alakam yok sözlerde ama ingilizceye çevirme ile ilgileniyorum yazılanları. Melodik ve uyumlu hale getirmeye çalışıyorum. Zaten ben yazsaydım sözleri “Günlük Yaşam Metal” diye bir tür olurdu. Serkan da bilir, zindandı, karanlıktı, kayıp ruhlardı benim pek munasebetim yok :) Belki de denemek lazım, Türkiye’ye ve hatta dünyaya black metal içerisinde yeni bir dala ayrılmış, yeni bir tarz getiren ilk grup olabilirsiniz :) Sonuca geldiğimizde kendi yaşamınızdan etkilenerek de yazıyorsunuz genelde diyebiliriz o zaman: Serkan: Elbette...Yaşanılan şeyler çok fazla etkiliyor zaman zaman. Emre : O_o ( Pınar bunu Rörörtaja ekleme lütfen :) Serkan, ne ara cehenemmeden gelen kayıp ruhlar sizin salondaki çek yatta kaldı lan ? :)
:) Gerçek yaşam insanda kimi zaman hayal dümyasıyla da bütünleşebilir ama. Sanırım insanı sıradanlıktan ve kendini tekrarlamaktan alıkoyan en büyük etken de bu. Gerçekten cehennemden gelen konuklar olmasa da evimizdeki çekyat da ağırlayabileceğimiz, kafamızda hayalini kurup sözlere aktarabiliyoruz? :) Serkan: Anlaşılmak güzel :) Vee...Birçok dilden parçalar yapmayı hedeflediğinizi söylediniz.Peki türkçe seslendirilecek besteler yapmayı düşünüyor musunuz? Serkan: Türkçe de olabilir elbette, İbranice, Latince, Rusça ya da Arapça... Her şey olabilir. Onur: Zaten kendime ait yazılarım var..Edebiyatla ilgiliyim.Tarz olarak lirik formatına uydurulacak bir şeyler yazmıyor olsam da şimdilik kendimce yaptığım besteler var.Farklı tarzlarla denemeler yapmak istiyorum kişisel olarak. Emrah:Türkçe beste yapmak hep düşündügümüz bir olay bu albümde olabilme ihtimalide yüksek. Emre : Evet öyle bir hedef var. Ama ben çevirmem arkadaşım. Ben sadece iyi ingilizce ve birazda almanca biliyorum :) Peki sözlerin Türkçe olmasının dinlenme oranını arttıracağına inanıyomusunuz? Serkan: Olabilir de olmayabilir de dinleyiciye göre değişir. Onur: İngilizce herkesin anlayabileceği bir dil olduğu için, en doğru dil gibi geliyor bana. Çünkü sadece Türkiye’de dinlenelim sadece Türk dinleyicisi için müzik yapalım diye bir hedefimiz yok. Emrah: Sözlerin tamamen Türkçe olması kayıptır bence ama sözler çok da umursanmıyor.Çok nadir insanlardan “şarkı sözlerinizin anlamları nedir neyi anlatıyor ?” sözünü duyuyorum. Sözler önemlidir neyi duyduğunu veya neyi sevip de neye eşlik ettiğini bilmelisin.Ortak dil olursa daha fazla kitleye hitap edersin, mesela İngilizce benim düşüncem. Konserleriniz oldu daha önce. Hatta bir tanesini benim de canlı izleme fırsatım oldu. Bazı aksaklıklar yaşamıştınız hatırlıyorum ama kişisel görüşümü ortaya koyacak olursam iyi bir performanstı diyebilirim. Bu güne dek özellikle konserlerde karşılaştığınız zorluklar ve beklentileriniz neydi ? Onur: Seyirci seyirci seyirci !!! Seyirci derken? Onur: Bu tarz grupların konserlerinde tepkisiz kalıyor insanlar. Yani yerli gruplara baştan bir
önyargı var.Çok büyük fiyatlar ödeyebiliyor insanlar yabancı gruplar ülkemize geldiğinde ama yerli gruplar giriş ücreti bile almadan konser verdiklerinde yok denecek kadar az bir seyirci kitlesiyle karşı karşıya kalıyor. Serkan: Yerli gruplara karşı olan önyargı var kesinlikle Onur: Tepkisizlik ve umursamazlık da var. Serkan: Türk izleyicisi aslında müziği gerçekten seviyor, büyük konserlerdeki coşkularını görüyoruz ama heyecanları sadece yabancı gruplara karşı. Yerli gruplar aynı katılıma sahip olamıyor ne yazık ki.Oysa daha önce dediğimiz gibi çok iyi müzik yapan insanlar var ülkemizde. Emrah: Konserlerimizdeki en büyük sıkıntımız tesisat ve ses düzenini ayarlayan kişilerle oluyor ama en büyük oran seyircide. Yurdumun insanı müziğe böylesine aç iken ülkesinin grubuna karsı sırtını dönüyor. Bunun sebebini yıllardır anlamış değilim. Kolay kolay değişeceğini de sanmıyorum. Bilgisayar basında download yapıp, ona buna oyunu veren bir toplumuz ama sınır dışı bir grup ülkeye ayak bastığında her sey değişiyor. Sanırım çok misafirperveriz bu yüzden:) Emre : Ben ses sistemi demek istiyorum, işin teknik yönlerinde de çok sorun var. Peki yerli gruplara bu önyargı niye var sizce..Ben de katılıyorum böyle bir önyargının varolduğuna ama Türkiye’de çok iyi müzik yapan gruplar var dediğiniz gibi, az sayıda da olsa bunu görebilen gerçek dinleyici kesimin bu önyargıdan sıyrılmış olması da gerekmiyor mu? Gerçi çoğunluk her zaman azınlığın gözle görülmemesine sebep olur bu da ayrı bi gerçek. Serkan: Yabancı hayranlığı ! Kendimize ve kendi memleketimize duymadığımız güven ve tanıtımların yeterli yapılmaması. Ve aslında Türkiye’de adını duyurmuş sayılı grupların da tanınıyor olması çok iyi olduklarından değil, tanıtımlarının iyi yapılıyor olması. Bu onları büyük ölçüde yükseltiyor ama bunun yanı sıra gerçekten iyi müzik yapan gruplarda var,Pentagram,Cenotaph mesela....Bunlardı da görmezden gelemeyiz. Emrah: Festivaller de ve benzeri şeyler de tamamiyle maddi bakış açısına sahip oldukları için piyasa grupları çağrıyorlar. Herkes kendi reklamının derdinde. Medya ve televizyon sektöründe çalışan biri olarak sormak istiyorum şunu ; Ben kişisel olarak, bu tarz müziğe yer veren daha fazla program olmasından yanayım ki yok denecek kadar az şu an ülkemiz tv’lerinde. Çünkü Türkiye’de, bu müziğin gelişmiş olduğu diğer ülkelerin tam tersine “videoklip sektörü” çok çok zayıf.
Birçok müzik kanalı olmasına rağmen bir black metal grubunun klibine raslamak imkansız. Bunun etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Onur: Türkiye’de bu müziği yapıp görsel olarak kaliteli video klip kaç tane çekilmiştir ki.? Zaten çekilse bile gerek işlenilicek öğeler gerekse toplumun bu konuya bakışı herşeyden önce müslüman olan bir toplumda ilgi görmeyecektir. Bunun doğal sonucu olarakda popüler kültür ne dinliyorsa ya da neyi görmek istiyorsa tv’lerdede onun klibinin yayınlanması normal. Sadece raiting ve kazanılan maddi değerlerin önemsendiği bir dünyada yaşıyoruz ki ben zaten bu gerizekalıların dünyasını reddediyoruım. Yaz geldi ve festivaller de başlıyor yavaş yavaş. Daha önce yapılan ya da yapılacak olan yerli festivaller hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yeterliliği nasıl sizce, ve nasıl olmasını isterdiniz ya da şunu da eklemeliyim sanırım: Olmasından memnun olduğunuz yönleri neler? Organizasyonlardan beklentileriniz vardır mutlaka...
Serkan: Başvurduğumuz festivaller var, isim vermek istemiyoruz çünkü line up açıklanmadı henüz ama kesinleşen 1 festival ve muhtemelen de 2 festivalde sahnede olmayı planlıyoruz. Albüm hazırlık aşamasında,yaz bitmeden de bir demo piyasaya çıkarabiliriz. Emrah: Bu yaz festivalleri için beklemedeyiz büyük ihtimalle sahne alabileceğiz.Bunu ben herkesten çok istiyorum, sene sonu askere gideceğim ve bu dönemde hatırlamam gerekenlerin arasında bununda olması gerekiyor. Umarım bu yaz büyük bir festival kapsamında sahnede sizi de fotoğraflama şansına sahip olurum. Son olarak yaşayıp çok etkilendiğiniz ve bunu müziğinize ya da bestelere aktardığınız bi olay var mı diye merak ettim :) Serkan: Var ama çok özel :) Onur: Benim de var elbette ama daha özel:)
Serkan: Organizasyonların gelişmesi şart. Sadece konserle bitmemeli olay. Bu müziği dinleyen kesimin maddi geliri zaten bellidir ve özellikle festival içi fiyatların yüksek olması katılımları etkiliyor. Festivali yapan organizasyonlar underground gruplara çok yer vermiyorlar bir de. Popüler gruplar hep ön planda. Hangi festivale gitsek hangi konsere gitsek hep aynı isimler. Popülerliği fazla olan grupların hep artısı var.
Emrah: Yaşayıp etkilendiğimiz ve müziğimize yansıtığımız şeyler oldukca fazla. Bence Serkan ile Onur’un durumu tamamen duygusal ! Aşk acısı çeken keder dolusu dostlarım ! :) Saklamayın bunları? Bu pesimist ve kurtların uğultusunda inleyen yalnızlığın yaşları Serkan ve daha 25 inde saçları beyazlamış Onur ? Yalan söylüyorlar kandırmayın halkı halk her zaman haklıdır :)
Emre : Festival organizasyonları bence gösterim açısından yeterli, tabii arka planda nelerin döndüğü, kimin işini ne kadar yaptığı, ya da iş yapılırken nasıl problemlerin, dalaverelerin döndüğünü bilmek güç. Ben sahneye bakınca bir eksiklik göremiyorum. Çıkan şey öyle veya böyle yeterince kozmetik kullanılmış bişey de olabilir. Benim burda organizasyondan ziyade, organizasyonda görev alan gruplardan isteğim var. Yani “konser olsa da çalsak” mantığının benimsendiğini görüyorum. Organizasyondan davet geldiğinde ya da organizasyona baş vururken, kendilerine sağlanacak ekipmandır, yatacak-kalacak yer imkanıdır bunları tartalım biraz da. Birşeyler isteyelim, bekletilerimiz olsun. Sırf “sahneye çıkmış olayım da ne olursa olsun” mantığı var. Ben kursam bir sahne mesela, şehre çok da uzak olmayan bir noktada; idare edecek iki gitar amfisi, bir kötü bas amfisi, yarım yamalak davul seti yerleştirsem o sahneye, orda çalacak 20’nin üstünde grubu hemen bulurum. Hatta 20 az bile. Yani işletme mantığı ile organizasyon yaptırtmamak lazım.Sözüm üniversitelerin Rock Klüpleri gibi sınırlı bütçeleri olup da festival düzenleyen organizasyonlara değil, ben imkanlarını aslında çok daha yukarılara çıkarabileceğine inandığım organizasyonlardan bahsediyorum.
Bu soruyu sona saklamakla iyi yapmışım. Röpörtajı gülerek bitireceğiz sanırım hep beraber :)
Bu yaz projeleriniz neler peki, festivallerde sizle de headbang yapma şansımız olacak mı:)
Emre: Yok, yahu madem özel neden “var ama özel” lafları dönüyor. Sus, paşa paşa otur :) Emrah: Konunun ciddiyetine gelecek olursam, ben Yeşilaycı bir insanım ve kesilen ağaç başına ağlayıp beste yapabilicek yapıdayım :) Evet bütün bunlarla beraber sanırım sizi daha yakından tanımış oldu ilgilenen herkes. Ve daha detaylı bilgi için de size web üzerindeki adreslerinizden ulaşabilirler. Dediğimiz gibi artık birkaç sene öncesine oranla çok daha kolay bu teknolojik açıdan. Benim sorular ve konuşmayı isteyeceğim konular sayfalarca uzayabilirdi ama biraz da bilinmezlik bırakalım gruba dair:) Hepinize çok teşekkür ediyorum ve festivallerde de en kısa zamanda karşı karşıya gelmek üzere...diyorum.
Röportaj:Pınar Tuncer Fotoğraflar: Pınar Tuncer
Kullandığınız Enstrüman (Marka, Model):
visne suyu:)
elektro gitar jackson warrior serisi zoom gh2.1 efekt prossesör roland micro cube gitar anfisi
Favori Yiyeceği:
Doğum yeri ve Tarihi:
En İyi Olarak Değerlendirdiği Albümü
trabzon 1986 kasım 26
empyrium ode to melancholy
Favori Grupları falkenbach, mithotyn,emperor,dimmu borgir,bran bar r,eluveitie,immortal,nargaroth moonsorrow,,gbi,,,
Yaşadığı En Unutulmaz Anısı
- Kullandığınız Enstrüman (Marka, Model): ESP Explorer
- Favori Yiyeceği:Kısır,Mercimekli köfte,içli köfte:)
- Doğum yeri ve Tarihi:Mardin 1981
- En İyi Olarak Değerlendirdiği Albümü:Mettalica-And
- Favori Grupları:Metallica,Abyssos,Barathrum,Bethlehe
justice for all,Immortal-At the heart of winter,Judas
m,Aaskeria,Silencer,Summoning,Sun of the sleepless,Thy
iscariot-An eternal kingdom of fire...
light,Bathory,Dissection,Dimmu borgir,
- En İyi Olarak Değerlendirdiği Konseri:Metallica 99
Lunar aurora,Eisregen,Nokturnal mortum,Nocturnal depr
istanbul konseri.
ession,Mithotyn,Finntroll,Thyrfing,Amon amarth,Ancient
- Yaşadığı En Unutulmaz Anısı:liv christie nin bana
,Beastcraft,Anorexia nervosa,
sarılıp öpmesi:)
Judas iscariot,Immortal,vs.vs..
- Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz? :Dimmu
- Favori Albümler:Judas iscariot-An eternal kingdom of
borgir,Barathrum,Sun of the sleepless,Lunar aurora,Ancie
fire,Immortal-At he heart of winter,Abyssos-Fristanina
nt,Aaskeria,Bethlehem,Judas iscariot.
nightbreed,Barathrum-okkult,
- İlk Aldığı Albüm:Metallica-And justice for all.
Metallica-And justice for all.
- Son Aldığı Albüm:Sun of the sleepless-Nebelmond
Hayranı Olduğunuz Müzisyen:
- Hayranı Olduğunuz Müzisyen:Abbath,Gaahl.
- Son Olarak Hayat Felsefesi:hayatın gereksiz oldugunu
ihsahn , abbath
- Boş Vakitlerdeki Uğraşları:Kitap okumak,yazı
düşünüyorum ve hayatta sonunda kaybedilecek şeyler
Boş Vakitlerdeki Uğraşları
yazmak,film izlemek müzik dinlemek vs klasik şeyler boş
için çalışmanın da gereksiz oldugunu düşünüyorum yani
ailem sinema ve müzik
vakitlerimde pek ekşın yapmıorum:)
hayatı çok önemsemiyorum.
Favori İçeceği
- Favori İçeceği:Su :) sex on the bitch
Favori Albümler eluveitie-slania immortal - at the heart of winter nargaroth-black metal ist krieg emperor- in the nightshade eclipse
mantı,kanı yarık ve kagıt kebabı:))
ilk bu müzikle ugrasmaya basladıgım yıllarda annemin olm camasır makinasından garip sesler geliyor su servisi bi arayalım demesidir heralde:) birde ilk konsere cıktıgımda sol dizimin tutmuyor olmasıydı spotlar yanana kadar:) Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz moonsorrow İlk Aldığı Albüm death -symbolic Son Aldığı Albüm dimmu borgiir-- in sorte diabol
- Kullandığınız Enstrüman (Marka, Model):Bas Gitar-Yamaha BB 414 - Doğum yeri ve Tarihi:İstanbul 22.04.1985 - Favori Grupları:Iron Maiden,Dissection,Dimmu Borgir,Emperor,Me tallica,Rammstein,Within Templation,Mithotyn vs. - Favori Albümler:Storm Of The Light’s Bane(Dissection),Warpath(Six Fet Under), Kill ‘em All(Metallica), Master Of Puppets(Metallica) Enthrone Darkness Triumphant(Dimmu Borgir) - Hayranı Olduğunuz Müzisyen:Ihsahn - Boş Vakitlerdeki Uğraşları:Edebiyat,Sinema, Spor.. - Favori İçeceği:Kola - Favori Yiyeceği:İyi yapılmış her yemek favorim olabilir. - En İyi Olarak Değerlendirdiği Albümü:Storm
Of The Light’s Bane(Dissection) - En İyi Olarak Değerlendirdiği Konseri:slayer rock repuplic - Yaşadığı En Unutulmaz Anısı:(Müzikle ilgili( orta okulda dinlediğim cenotaph albümünü arkdaşımın “baba bu kaset bozuk ya” demesiyle yarılmamdır heralde. - Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz? :Dimmu Borgir - İlk Aldığı Albüm:Kill ‘em All(Metallica) - Son Aldığı Albüm:NowDiabolical(Satyricon)
- Kullandığınız Enstrüman (Marka, Model): İlk olarak 2000 yılında Japon bir jackson PS-1 aldım, 35 watt bir Pro Drive marka amfi ile birlikte. 6 sene boyunca bu şekilde gitti, daha sonra Japon Ibanez Prestige 2550E sahibi oldum amfimi de 150 Wattlık İngiliz Marshall 275X ile değiştirdim. Efekt pedalımı olarak da önceleri Boss GT-8 kullanırken tonlarının sert mi denir, tok mu denir ama istediğimden uzak olması nedeniyle değişime gittim POD X3 aldım. Ondan gayet memnunum ve hala bu 2 gitar Marshall ve POD x3 ile çalışıyorum. - Doğum yeri ve Tarihi: Ankara, 7.04.1987 - Favori Grupları: Dream Theater, Liquid Tension Experiment, Symphony X, Megadeth, John Petrucci, Iron Maiden, Paul Gilbert, Michael Romeo, Stratovarius, Racer X, O.S.I., Jordan Rudess, Helloween, Artension, Russian Red ARmy Choir, Vanden Plas, Jason Becker, Sonata Arctica, Meat Loaf, Stephen Wolf, Warlock, Mötley Crüe, Corrosion Of Conformity, Myself, Kamelot, Quiet Riot, Ray Charles, James Brown, John Lee Hooker, Blues Traveller, James Cotton, Şebnem FERAH, Kiss, Poison, Alice Cooper, Mullmuzler, early Therion, Trans-Siberian Orchestra, Alan Silvestri, Blues Brothers Band, Van Halen, Majestic, Velvet Revolver, John Powell, Ocean’S 13 OST, Devin Townsend, W.A.S.P., Andromeda, Guns’n Roses, Motörhead, Angra, Ayreon, Judas Priest, Toto, Savatage, Rhapsody, Journey, Scorpions, Steve Ray Voughan, Vitalij Kuprij, Vinnie Moore, Toto, Whitesnake, Jaco Pastorius, Cacophony, Testament, Adagio, Shadow Gallery, Avantasia, Kiko Loureiro Frank Gambale, Anthrax, Quartet Muartet, Dave Weckl, Steve Vai, Queen, John Williams, Danny Elfman, Carter Burwell, Frank Sinatra, içinde zindanlar ve ya ejderhalar olmayan, kimsenin bir prensesi kurtarmaya çalışmadığı power metal
müziklerini de severim. - Favori Albümler: Megadeth - Rust In Peace Dream Theater - Train Of Thought - Images and Words John Powell - Bourne Supremacy Soundtrack Symphony X - The Divine Wings of Tragedy Best Of Frank Sinatra - Hayranı Olduğunuz Müzisyen: John Williams, Danny Elfman, John Powell - Boş Vakitlerdeki Uğraşları: Düzenli olarak spor yapıyorum (fitness-yüzme-koşu). Araba ile gezmeyi seviyorum. Onun dışında motorsiklet eğitimi de alıyorum ona da sararım heralde. Evde olduğum zamanlarda da film seyrederek zaman geçiriyorum - Favori İçeceği: Coca Cola - Favori Yiyeceği: Pirzola - En İyi Olarak Değerlendirdiği Albümü: - En İyi Olarak Değerlendirdiği Konseri: Bronx’ta Heavy Metal Night gibi bişey düzenlemiştik geçen sene kendi performansımı beğenmiştim çok. - Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: - Hangi Gruplarla Sahne Almak İstersiniz? : Aslında ana grup olmayı tercih ederim, öyle şu grupla sahne alsam diye pek de düşünmedim - İlk Aldığı Albüm: Megadeth - Rust In Peace - Son Aldığı Albüm: John Powell - Bourne Supremacy Soundtrack - Son Olarak Hayat Felsefesi: Valla herşeyin üstesinden gelebiliyor olmak lazım. Herşeyi yapabilir olmak lazım, başarabilir olmak lazım. Ömür ne kadar yeterse.
düşerlerse gelecekte iyi bir yerlere gelebileceklerine inanmışlardı. Herşey 1990 yılında Haugesund’da Grutle Kjellson ve Ivar Bjørnson’un gruplarının prova yaptıkları oda da tanışmasıyla başladı. O günlerde ikiside farklı gruplarda çalıyorlardı Ivar Obnoxious isimli thrash grubunda çalarken Trym Torson, Grutle ve Hein Frode Hansen ile birlikte bir death metal grubu kurma aşamasındaydı. Sonraları Ivar, Gruntle ve Frode’nin kurduğu gruba iki yeni üyenin katılmıyla ilk grupları Phobia doğmuş oldu. Grubun ilk çalışmarı Dark Throne ve Autopsy etksi altında extreme doom-death metaldi. 1,5 yıllık ömründe Phobia adı altında The Last Settlement of Ragnarok ve Feverish Convulsions isimli iki demo kaydettiler. 1991 yılının başlarında Grutle ve Ivar Phobia’daki gelişmenin yavaşlığından ve yetersizliğinden rahatsız olan Grutle ve Ivar ayrılıp kendi gruplarını kurmaya karar verdiler. İkilinin ayrılmsıyla birlikte Phobia artık devam edemedi ve ardından Hein Frode Hansen Stavanger’a katılmak için şehirden ayrıldı sonrasında Theatre of Tragedy’e katıldı Ivar ve Grutle kendi projelerine yeni fikirler bulmak için Haugesund ormanlarında takılmaya başlarlar. Bu arada Ivar’ın çocukluk arkadaşı Trym Torson Obnoxious’un dağılmasından sonra hala boştatır ona gruba katılması teklif edlir. Trym’in katılımıyla grup yeni şarkılarının üzerinde çalışmaya başlar. Kısa bir prova aşamasından sonra grup çalışmalarının üzerlerine
Ancak akıllarında ki bir sonraki soru bu grubun adı ne olmalıydı? Ivar Gruntle ve Trym cevabı Haugesund’a konser için gelen Old Funeral konserinde buldu. Grupla birlikte gelen o zamanlar fazla duyulmamış olan Immortal’dan Demonaz onlara Doğru cavabı verdi Enslaved!( Immortal demosundan Enslaved in Rot parçasına itafen) . Artık herşey hazırdı ,Enslaved yola çıkabilirdi. Altı aylık bir çalışmanın ardından grup hazırladığı sekiz parça ile promosyon kaydı yapmak için stüdyoya girdi. Kayıt garip bir black-death metal karışımı ve birçok deneysel öğe içeriyordu. Grup ikinci black metal dalgasının öncülerinden olmasına rağmen albümde bu türle alakası olmayan öğeler vardı. Aslında parçalar deneysel olmayı geçmişti ve sound çok kötüydü bu yüzden mix yapma gereği bile duymadılar. Yayınlanmayan bu çalışmanın bugün yaklaşık elli kopyası kaldı. Bir yıldan biraz daha bir süre boyunca yeni şarkılar üzerinde çalışmaları sonucunda 1992 yazının başlarında stüdyoya girdiler. Kaydettikleri beş parçalık demo adını Kuzay Amerika mitolojisinden aldı “Yggdrasill”. Albümdeki çalışmaya bakılarak günümüz Enslaved’inin tememlerinin o Yggdrasill ile atıldığı görülebilir ayrıca demonun erken Norveç extreme müziğinde önemli bir yeri vardır. Bu ilk demonun sayesinde grup efsanevi Deathlike Silence Records ile anlaşma imzalar. O yıllarda internet günümüzdeki kadar gelişmiş değildi
ve demo ilk black metal gruplarının yaptığı gibi grup elemanları tarafından underground olarak posta aracılığı ile pazarlandı. Demonun tüm kopyaları 1993’ün başlarında tükenir ancak grup sonrasında Satyricon ile birlikte yayınladığı split albümde demoyu tekrar yayınlar.
ekstrem müzik severlerin ilgisini çekti. Bugün bile bu albüme sahip olamayan hayranlar ve hatta grubun kendisi bile albümün tekrar basılmasını istiyor ancak yaşanılan sorun ve yasal düzenlemeler nedeniyle albüm basılamıyor.
Enslaved isminin duyulmaya Demonun ardından şans Enslaved’e bir başlamasıyla birlikte Fransız şirketi Oskez daha gülümser. Grup ilk albümleri mose Productions gruba anlaşma tekiçin yeni parçalar üzerinde çalışırken lif eder bu birliktelik uzun süre devam Deathlike Silence’ın sahibi Euronoymus eder. Bir sonraki albümünde kayıt yeri İngiltere’den bir telefon alır. TelefonGrieghallen’dir. Frost 1994 kasımınıda daki ses kendi plak şirketi Candlelight yayınlanır ve grubun kitlelere ulaşmasını Records’u yeni kurmuş olan Lee’dir, sağlayan çalışmanın İskandinav metal Euronoymus’dan Norveçli ekstrem iki camiasında önemli bir yeri vardır bu alblack metal grubunun yer alacağı bir split bümle birlikte Enslaved ismi devleşirken albüm için yardım ister. Euronoymus ona Viking Metal müzik tarihindeki yerini demosuna övgüler yağdırdığı Enslaved’i alır. Bugün oldukça gelişmiş olan bu tür ve Empror’u tavsiye etmekten çekinmez. adı altında yüzlerce albüm hazırlandı. Bu konuşmanın sonunda ortaya HorFrost’un ciddi başarısının ardından danes Land/Empror isimli ekstrem müzik Şubat 1995’te bir diğer Osmose grubu klasiği ortaya çıkar. olan Marduk ile birlikte the Winter War Tour isimli Avrupa turuna çıktılar. Bu turun önemli yanı yeni nesil black metal Ardından ilk albüm için çalışmalar başlar gruplarının( Immortal/Rotting Christ/ kayıtlara o günlerde ününün zirvesinde Blasphemy) katıldığı ikinci tur olmasıydı. olan en tanınmış black metal albümlerinin kaydedildiği Grieghallen’de başlanır. Bu başarıların ardından grup bir sonraki Prodüksyonu temel olarak Oytten albüm Eld için bir süre beklemek zorunda tarafından yapılan albümün davullarına kalacaktır bunun nedeni baterist Trym’in kısmende olsa Hellhammer(MAYHEM) gruptan ayrılmasıydı. Harald Helgeson’un yardımcı oldu sonuç olarak ortaya Vigelişiyle birlikte grup çalışmalara tekrar kingligr Veldi albümü çıkar. Ancak albaşlar ve 1997 yılında kült olacak olan büm yayınlanması gereken şirketten Eld albümü yayınlanır. Kült olmasının yayınlanmadı; Deathlike Silence Records, başlıca sebepleri grup için dönüm noktası Euronoymous’un ölümü işleri karıştırdı. olan progesive yaklaşımı bu albümde Trajik ölümün ardından Deathlike Silence iyice gün yüzüne çıkarmış olmasıdır, bu etiketiyle çıkması gereken albüm şirketin albümde grup sadelik ve monotonluktan ortağı Voices of Wonder etiketiyle piyauzaklaşarak daha kompleks bir sounda saya sürüldü. Ancak sonraları Enslaved yönelimiştir. Ayrıca Gruntle’ın clean vove şirket arasındaki ortaklık son buldu kallerindeki gelişmede dikkat çekicidir. ve iş bugün bile çözüme ulaşması çok uzak gözüken bir duruma dönüştü. 1994 yılında yayınlanan albüm dünya çapında Eld albümünün ardından davulcu
Harald’ın da gruptan ayrılmasından grubun Mart 1997’deki Eld turu için o zamanlar Gehanna’da çalan Dirge Rep ve geçici olarak R.Kronheim(70’lerden tanınmış bir grup olan Subtitles’dan) katılır. Başarılı bir turun ardından bu ortaklıktan memnun kalan Ivar ve Gruntle bu ikiliye gruba katılmasını teklif eder ve Enslaved sonunda kalıcı bir kadroya sahip olur. Ardından bu yeni kadroyla birlikte yayınlan ilk albüm 1998’deki Blodhemn albbümüdür. Grup 2000 yılında yeni bir kilometre taşı olan Mardraum(Beyond the Wtihin) albümünü yayınlar. Albümün yarattığı işitsel kabus yeni deneysel soundlar ve yaklaşımlarla Extreme Metal sahnesinde çok etkisine sebep olur. Aynı etkiyi 2001 yılında çıkardıları ilk İngilizce sözlü Monumension albümüyle tekrar ederler ve ekstrem müzik sahnesinde grubun “kural yok” ilkesi olumlu karşılanır.
2004’te yayınlanan ISA olur. Albümün içerdiği yeniliklerle grup çağdaş ekstrem grupları arasında özel bir yer edinir, albümün başarısı güzel bir Avrupa turuyla ödüllendirilir. Albüm Norveç’te Grammy ve Alarm ödülerine layık görülür, 2005 yılı boyunca verdikleri canlı performanslarından seçmeler Return to Yggdrasil adı altında DVD’de toplanır. ISA albümün başarısından cesaret alan yeni kadro bir sonraki albüm için yeni parçalar üzerinde çalışmak için yanıp tutuşur. 2006 yılında yayınlandığında kritiklerde büyük övgü alan RUUN albümünü Avrupa’da çok büyük büyük bir tur takip eder.
2007 başlarında grup DArk Funeral ile Amerika ve Kanada^yı kapsayan bir aylık bir tura çıkar. Bu arada RUUN Norveçte 2006 yılının en iyi metal müzik albümü seçilmişti ve bir başka Norveç Grammy’si kazanmıştı. Bu başarı üzerine grup ikinci bir dünya turuna çıkmaya Mart 2002’de Kronheim ekipten karar verir ve Kasım 2007’de tekrar ayrılmak zorunda kalır bu arada grup ABD’de çalar ve Avrupa turlarına devam orjinal soundu (Black metal) ve yeni pro- eder. gessive soundu(Mardraum) arasında bir çalışma olan Below the Lights’ı 2003’te yayınlar. Albüm geleneksel metalin tüm Alp Kılınç gücünü korurken içinde karanlık saykilik ve progessive elementlerine sahiptir. Albüm için yapılan sıkı çalışmalar sonucunda artık bu yoğunluğu kaldıramayan Dirge gruptan ayrılır. Below the Lights’ın kaydının ardından yeni bir kadro oluşturulur; Red Harvest kurucu üyelerinden Cato Bekkevold, Arve Isdal ve Herbrand Larsen gruba dahil olur. Kısa bir süre sonra Enslaved canlı performanslarında zirveye tırmanmaya başlar. Yeni kadro ile birlikte kaydedilen ilk albüm Ekim
Uzun bir süre müzik projeleri, grup deneyimleri ve sahne tecrübelerinde birlikte yer alan Cihan Eker, Fikret Tolan ve Birkan Başören tarafından grubun asıl temelleri 2008 yazında yeni bir grup kurma fikriyle atıldı. Zaman kaybetmeden gitar ve bass gitar arayışına koyulan grup, Cihan Eker ve Birkan Başören’in önceki gruplarından tanıdığı Cemal Can Efe’nin gitar ve Yavuz Günay’ın bass gitara geçmesiyle sağlam ve çalışkan kadrosunu tamamladı, ardından grup Metalcore anlayışıyla yola koyuldu ve çalışmalarına başladı. İlk bestenin tamamlanmasının ardından Yavuz Günay çeşitli nedenlerden dolayı gruptan ayrılmak zorunda kaldı ve Cavil, yeni bir bass gitar arayışına girdi. Bu arayış uzun sürmedi ve Cemal’in eski grup arkadaşlarından ve aynı zamanda tüm grubunda tanıdığı Onur Serdar gruba dahil oldu. Daha sonra çalışmalara ara vermeden devam edildi. Tarz olarak Metalcore/Screamo türevleri benimsendi. Grubun zamana verdiği önem, disiplinli çalışma ve kararlılık olguları kısa bir zaman içerisinde etkisini gösterdi ve 2 ay gibi kısa bir süre içerisinde grup konserlerde yer alabilecek hale geldi. Grup verdiği konserler ile Metalcore dinleyicisinde bir etki bırakma yolunda emin adımlarla ilerlerken, yakında programında olan yeni konserler ile kitlesini arttırmayı hedeflemekte... Grup kendi besteleri dışında, Lamb of God, Killswitch Engage, As I Lay Dying, Darkest Hour, Still Remains, Bullet For My Valentine gibi dünyaca ünlü grupların parçalarını coverlayarak dinleyicilerine Metalcore’u tamamiyle hissettirmeye çalışmakta. MYSPACE http://www.myspace.com/cavilband
2008 yılında Özgür ve Zafer tarafından temelleri atılan V.o.C; Ankara’lı grup Solitude basçısı Özkan’ın da gruba katılımıyla vokalsiz olarak çalışmalarına başladı. Askerden dönen Güneş’in ritm gitarları üstlenmesi ve basları Expectation bassisti Furkan’ın devralmasıyla grup şu an ki çekirdek kadrosunu oluşturdu. 2008 sonlarında Fransız vokalist Benjamin Ouazana’nın vokallere geçmesiyle kadrosu tamamlanan grup, İstanbul’un muhtelif rock barlarında konserler verdi. Vortex Of Clutter şu sıralar; ülkesine kesin dönüş yapacak olan Benjamin’in görevini devralacak bir vokalist aramakla meşgul. Grup ayrıca 2009’un yaz aylarında yayınlayacağı ilk demoya hazırlanıyor…
Septic Flesh Grup ilk olarak Mart 1990’da Sotiris Voeynas (gitar/vokal/keyboard), Christopher A. (gitar), Spiros Antoniou (bass/vokal) ve Akis Kapranos (davullar) ile Septic Flesh adı altında toplandı ve ilk çalışmaları olan Temple of The Lost Race ‘ i Aralık 1991’de yayınladı. Albüm underground dinleyicileri tarafından kült bir çalışma olarak kabul gördü ve kısa sürede tükendi. Bu çalışmadan iki parça Morpheus Awakes adı altında bir promo çalışmasına girdi ve grubun Holy Records ile anlaşmasını sağladı.
Rassoulis’in bayan vokal olarak katkıda bulunmasının yanı Chris’in yaptığı neoklasik yaklaşımlar sayesinde albüm olduğundan daha teknik ve tiyatral bir hal aldı. Sözler ise hayattaki hareketin ve değişimin kaynağı olduğuna inanılan gizli bir “motor” ile ilgiliydi.
A Fallen Temple grubun Septic Flesh ismi ile ve Natalie Rassoulis’in katıldığı son albüm oldu. Grup ilk bölümü Mart 1998’de bitirmeye karar verdi ve hayranlarına tarihinin gizli hazinelerini Temple of The Lost Race mini-ep’si ile sundular. Bunun için Praxis Stüdyolarına gidip eski parçalarını Mystic Places of Dawn antik gizemli ve tekrar kaydettiler. Stüdyodayken gelecekte mit diyarlarına yaptıkları yolculuğu anlatan yapacakları parçalar hakkında fikir vermek ilk albüm çalışmaları oldu. Albüm Storm için beş adet yeni parça daha kaydettiler. Stüdyolarında Yunan underground müziğinde Bunların arasında sonradan çok popüler ismini çok duyduğumuz Magus Wampyr olacak Marble Smiling Face ve The Eldest Daoloth ‘ un yardımcı prodüktörlüğünde Cosmonaut gibi parçalar vardı. Nisan 1994’ te yayınlandı. Çalışma underground piyasasında ilk defa hızlı ritimleri Natron ve Misanthrope ile birlikte çıkılan içeren atmosferik ve melodik yoğunluğu Temple of Humiliations turunun ardından olan parçaları içeriyordu o dönemde bu Dreamlord takipçilerinin ne kadar güçlü sounda “Dreamy Death Metal” dendi. Yıkıcı ve kalabalık oldukları kanıtlandı. Artık parçaları Return to Carthage Nuclear Blast’ın daha büyük ve cesur adımlar atmanın vakti Death Is Only The Begining iyi isimli topla- gelmişti… ma albümüne seçildi. 12 Haziran 1999’da grup İsveç’te Fredrik Bir yıl sonra grup Esoptron ile geri Nordström (Arch Enemy, In Flames, Hamdöndü. Bu albümde Magus Daoloth merfall, vb) prodüktörlüğünde Stüdyo prodüktörlüğünde Storm Stüdyolarında Fredman’da Revolution DNA albümünün kaydedildi. Tempo bu albümde biraz daha kayıtlarına başladı. Sonuçta ortaya çıkan yavaştı ve grup daha fazla doom elementleri- albüm en yalın haliyle Dark New Age için ni kullanmıştı. Öte yandan antik Helenistik yenilikçi bir çalışmaydı. Bu albüm Septic kültürün etkileri de doruktaydı. Flesh’in verdiği son nefes olurken onun yanSonraki albümleri olan Ophidian Wheel ise an küllerinden doğan Chaostar’ın doğuşunu Mayıs 1997’de çıktı ve beklentilerin ötesinde müjdeliyordu. Yeni isim tüm kâinatların grubun popülaritesini arttırdı. Bu sefer grup etrafında döndüğü karanlık güneşe ait olan Praxis Stüdyolarında Lambros Sfyris’in gizemli atmosferden geliyordu. Nephilim prodüktörlüğünde kayda girdi. Natalie Sons, Last Stop to Nowhere, Age of New
Messiahs, Android ve Chaostar gibi parçaların kaderi dinleyicileri rüyalarında yakalayarak Revoluiton DNA albümüne giden kapıları açmaktı. Albümden alacakları küçük bir tat bile dinleyicileri güçlü gitar melodilerine, keskin ritimlere ve Spiros’un muhteşem vokallerine hayran bırakmaya yeterdi öte yandan Sotiris’in performansı heyecan vericiydi. Elbette ki grubun hayranları temellerinden hiç bir şey kaybetmeden müziğin yeni bir yönde gelişmesinden memnun kalmışlardı.
grup Ekim 2003’te ortak kararla dağıldı herkes kişisel hedeflerinin ardından farklı projelere yöneldi. Chris A. Tekrar Chaostar’a dönerken, Katsionis Nightfall’da gitar ve Firewind’de keyboard çalmaya başladı. Septic Flesh’in dağılmasından bir yıl sonra kurulan TheDevilWorx ise grubun orijinal kadrosundan müzisyenleri barındırıyordu. 2007’nin Mart ayında Sotiris kendi solo projesi olan Aenaos’a ağırlık vereceğini belirtti.
Revolution DNA albümünün yayınlanmasından iki yıl sonra grup ilerleyip yeni ufuklara yol almak istedi. Anlaşmalı oldukları Holy Record grubu bu yolda destekleyebilecek kadar güçlü bir plak şirketi değildi bu yüzden Harvest Music ile anlaşarak ihtiyaçlarına cevap verebilecek büyük plak şirketleri ve bağımsız plak şirketleriyle görüşmelere başladılar. 2001 yılının sonlarına doğru grup Avrupa Death Metal’inde önemli bir yeri olan Hammerheart Records ile anlaştı.
Ancak bu arada beklenmeyen bir şey oldu ve grup Yunanistan’da düzenlenen Metal Healing Festival (Orphaned Land, Rage, Aborted) için tek konserlik bir birleşme kararı aldılar. Konserin olumlu geçmesi üzerine grup tekrar bir araya geldi ve altıncı stüdyo albümleri için çalışmalara başladı. Bu albüm için Fransız Season of Mist (Arcturus, Carpathian Forest, Mayhem, Rotting Christ, Watain, Wurdulak gibi gruplarla çalışan) isimli plak şirketi ile anlaştı. Yeni albümde gruba daha çok film ve oyun müzikleri yapan ve gruptan Chiristos’un da bir ara çalışmış olduğu 80 müzisyen ve 32 kişilik bir korodan oluşan Prag Flarmoni Orkestrası eşlik etti. Communion ismini taşıyan bu albüm eski albümler gibi albümler gibi İsveç’teki Stüdyo Fredman’da kaydedildi ve Nisan 2008’de piyasaya sürüldü.
2002 yazında tekrar Fredman Stüdyolarına girerek bir sonraki şaheserin kayıtlarına başladılar. İsviçre’de geçen altı haftalık bir kayıt aşamasından sonra yeni albüm hazırdı “Sumerian Daemons” ! Adından da anlaşılabileceği gibi yeni albümleri en sert albümleriydi. Grubun klasik melodilerinin üzerine yırtıcı bir soundun ve senfonik, operatik elementlerin mükemmel bir yetenekle birleştirilmesinden oluşuyordu. Hepsi inanılmaz bir kombinasyon oluşturmuştu: Agresif, hızlı, melodik, klasik müzik eklentileri ve her şeyi içine çeken sinsi bir karanlık. Ancak bu güzel gelişmelere rağmen
Alp Kılınç
1989 yılında Serkan DİNÇ (gitar/vokal) kurulan WITNESS müzikal anlamda o yıllarda tartışılmaz bir üstünlüğü olan ve günümüzde dahi popülasyonunu yitirmemiş Thrash Metal türünde çalışmalar yapmaya başladı. İlk konserine 1 Nisan 1990 yılında çıkan WITNESS kadrosu dönem dönem grup elemanlarının kopmasıyla ufak sarsıntılarda yaşasada 1994 yılında tam kadrosuna ulaşmış ve Thrash Metal türünde aranılan & sevilen bir grup olmuştur.Bursa’dan yükselen bu ses kısa zaman içerisinde Türkiyenin bir çok şehrine ve batıdan doğuya kadar bir çok fan kitlesine ulaşmıştır. 1995 yılına kadar bar konserlerinden büyük organizasyonlarına kadar toplam 180 konserde yer almış ve Ayrıca yerli yabancı bir çok dergi-radyo-Tv vb.. medya yayın organlarında övgüyle yer almıştır. 1995 yılında grup elemanlarının aynı zamanda askerlik görevlerini yapmak üzere askere gitmeleri sonucunda WITNESS bir süre ara vermek zorunda kalmış ve bu kadro 1998 yılında tekrar bir araya gelerek çalışmalarına devam etmiştir. WITNESS Kurulduğu günden bu yana 3 demo çıkarmıştır. Bunlar ; 1) HATEFUL FACE OF THRASH 2) THE LAST RITE 3) UNNAMED ROOTS adındaki çalışmaları olmuştur. 4. ve son demo kaydı olan çalışma ise bazı olumsuzluklar yüzünden yayınlanmamış ve WITNESS 2001 yılında içinde bulunduğu sıkıntıları atlatmak amacıyla bir sonraki çıkış tarihi olan 2007 yılına kadar çalışmalarına ara verme kararı almıştır. ... ve nihayet 2007 yılında yepyeni bir kadro ile Thrash Metal den taviz vermeden izleyicisiyle tekrar buluşmak üzere çalışmalarına başladı..
Freedom Gray, Agustos 2001’de davulda Fahrettin Satgan, ritm gitarda Kivanc Sevinc, bas gitarda Koray Akkin, solo gitarda Abdurrahman Simsek ve vokallerde Murat Akca olmak uzere “Unenlightened” adiyla Izmir’de bir araya geldi. Freedom Gray, Agustos 2001’de davulda Fahrettin Satgan, ritm gitarda Kivanc Sevinc, bas gitarda Koray Akkin, solo gitarda Abdurrahman Simsek ve vokallerde Murat Akca olmak uzere “Unenlightened” adiyla Izmir’de bir araya geldi.. Kuruluslarindan birkac ay sonra , Fahrettin Satgan ailevi nedenlerde gruptan ayrilma karari aldi ve yerine kisa bir sure once dagilan Ankarali thrash metal grubu Medusa’dan Kemal Sozer gecti. Temmuz 2002’de ise Kivanc Sevinc ; beste ve stüdyo calismalarina gereken ilgi ve ozveriyi gostermemesi gerekcesiyle kadrodan cikarildi. Grup icerisinde meydana gelen bu boslugun nasil doldurulacagi uzerine uzunca suren tartismalardan sonra, Murat Akca’nin gecmis grup calismalarindaki gitar/vokal deneyimleri goz onunde bulundurularak bu boslugun kendisi tarafindan doldurulmasina karar verildi.
2003 sonlarinda, rock station dergisinin comp-station vol.3 adiyla yayimladigi karma albume o donem grupla ayni adi tasiyan “Unenlightened” isimli parca ile katilmalarindan bir sure sonra yasanan telif hakki sorunlari uzerine grubun adi “Freedom Gray” olarak degistirildi. Kadro : Murat Akca : Vokal/gitar Abdurrahman Simsek : Gitar Koray Akkin : Bas gitar Kemal Sozer : Davul
Myspace Sayfası: http://www.myspace.com/freedomgray
Adrian Erlandson Röportajı Selam Adrian; Öncelikle Türk hayranların ve kendi adıma röportaj teklifimizi kabul ettiğin için teşekkürler. Sorularıma geçmeden önce hayatının nasıl geçtiğini sormak istiyorum. Umarım herşey yolundadır. - Bu benim için bir şeref. Teşekkürler. Sorularıma başlıyorum - Harika. Okuduklarıma göre ilk zamanlarda erkek kardeşin Daniel ile birlikte davul çalıyormuşsun. İlk sorum seni davul çalmaya yönelten etkenler nelerdi? Ailen? Arkadaşların? Yoksa başka nedenler mi? - 1981 senesinde AC/DCnin Back in Blackini ve daha sonrasında Judas Priestın Screaming for Vengeancesini duyduktan sonra davul çalmaya başladım. Arkadaşım Thomas ile birlikte ilk grubumuz Berits Polisongeri 1982de kurduk. Daniel ise davul çalmaya 5 sene kadar sonra başladı. Penance ile başladığın müzik hayatında pek çok iyi grupta çaldın. Penancenin ne zaman kurulduğunu ve neden hiçbir demo yayınlamadığını sormak istiyorum. Ve acaba Penance de birlikte çaldığın ve şu anda ünlü olan müzisyenler var mı? - Penance 1987 senesinde kuruldu ve 1990da benim At The Gatese katılmamla dağıldı. Biz sadece birkaç deneyimsiz gençtik ve thrash çalmaya çalışıyorduk. Sonlara doğru da oldukça iyiydik bence. Bir demo kaydı için planlarımız vardı ama aynı dönemde gitaristimizle bazı sorunlarımız vardı ayrıca bir de parasızlık sorunumuz da vardı. Her nasılsa bazı provalarımızın kayıtları bende var. Eğer kasedi bulabilirsem onları upload ederim. Sanırım kariyerindeki dönüm noktası At The Gateste çalmaya başlamandır. Bize At The Gatese katılışından ve grupla birlikte yaşadıklarından biraz bahseder misin? - Oldukça ilgi çekici bir dönemdi. Death Metal Gothenburg/İsveçte henüz yaygınlaşmaya başlamıştı. Birçok yeni grup vardı ve old-
ukça hoş bir heyecandı Dark Tranquillity, In Flames, Desecrator, Sarcasm ve At The Gates gibi gruplar birlikte gösteriler yapıyorlardı. O dönemlerde grup bir kariyer olarak düşünülmüyordu, daha çok bir yaşam tarzı ve hobiydi. Birçoğumuz hala daha okul ya da işte çalışıyorduk Hazır At The Gatesten söz açılmışken, bize grubun dağılma sebeplerini ve 2008 turneler için tekrar bir araya gelme kararınızın nedenlerini açıklar mısın? Bugünlerde grubun tekrar bir araya toplanması gibi bir karar var mı? - At The Gates genellikle minivan ile kısa turneler yapıyordu ama Slaughter of the Soul piyasaya sürüldüğünde kendimizi yaklaşık olarak kesintisiz 8 aylık bir turnede bulduk. Bu değişim için hazırlanmamıştık ve bu grup içinde çok tuhaf bir heyecan yarattı. Elbette bunun yanı sıra SOTS albümünden sonra yazacağımız şarkılar ve ortaya çıkaracağımız işle ilgili de baskı altındaydık. Dağılmamızın üzerinden yıllar geçtikten sonra tekrar bir araya gelip eski şarkıları söylemenin ne kadar eğlenceli olabileceği konusunda konuşmaya başladık. 2007 senesinde bunu yapmaya karar verdik. Mayıs 2008de tam 12 sene sonra ilk defa bir arada sahne aldık. Bu birleşme Eylül 2008de sona erdi. Devam etmek için hiçbir plan yapılmadı. 90larda At The Gatesde çalarken bazı yan projelerin vardı. Decameron, Terror and H.E.A.L. gibi gruplarda da yer almıştın. Bize gölgede kalan bu gruplar hakkında biraz bilgi verir misin? Bu dönemden sonra At The Gatesten tanıdığımız müzisyenlerle The Haunted projesini başlattınız. Grubun kurulmasından sonra bir demo ve bir albüm kaydında yer aldıktan sonra gruptan ayrıldın. Bu ayrılığın sebebi neydi? Diğer üyelerle aranızda bir anlaşmazlık mı vardı yoksa sadece Cradle Of Filthin teklifini mi değerlendirmeyi uygun buldun? - Terror benim için sadece sezonluk çaldığım bir gruptu. ATGten Anders ve Jonas ile Dissectiondan Jon 1995 senesinde bu grubu sadece eğlence amaçlı kurmuşlardı. Bir demodan öteye geçemezdi. H.E.A.L. ise
daha uzun süreli bir gruptu. At The Gatesde çaldığım 1993 senesinden 1996 senesine kadar There Can Be Only One isimli bir mini CD piyasaya sürdük. Bir kaydımız daha vardı ancak bu hiçbir zaman piyasaya sürülmedi. At The Gates Terminal Spirit Diseasei piyasaya sürdüklerinde HEALi bu projeye daha fazla zaman ayıramayacağım için bırakmak zorunda kaldım. The Haunted ise Jensen ile benim tarafından At The Gatesin dağılmasının ardından kurulmuştu. Kısa bir süre sonra da öbür At The Gates elemanları aramıza katıldı. At The Gatesin ilk dönemlerinden beri anlaşmalı olduğumuz Earache Records ile aramızda problemler vardı ve bu sebeple grupta bir gelecek görmüyordum ve yine bu nedenle de ayrılma kararı aldım. Bu dönemde Hyperhug adındaki bir grupta çalıyordum. Bir süre sonra Haunteda tekrar katıldım ve sonrasında demo ve ilk uzun soluklu Haunted albümünü kaydettik. Bu süre boyunca Cradle Of Filthden onlara bazı kayıtlarda ve canlı gösterilerde yardımcı olmam için teklif geliyordu ve ben de kabul ettim.
şeyler ve müzikal projeler üzerinde çalışmak üzere özgürlük istiyordum. Artık gerçekten Black Metali takip etmiyorum ve dinlemiyorum da. Bu sebeple bu konu üzerinde pek yorum yapamayacağım. Şimdi de en merak ettiğim konulardan biri üzerine bir soru sormak istiyorum Brujeriaya katılmanla ilgili Brujeria çok renkli bir grup. Gruba katılım ve alışma süreci nasıldı? - Brujeriada 2006 senesinden beri çalıyorum ve bu gerçekten çok eğlenceli! Birçok gruba gösterilerinde ya da EP kayıtlarında yardımcı oldun. Sanırım senin çok yardımsever biri olduğunu düşünmek hata olmaz. Bu gruplardan biraz bahseder misin? En iyi deneyimi hangisiyle yaşadın? - Cradledan ayrıldıktan sonra çok az grupta sezonluk olarak çalıştım. En favorileri Samsas Traum “Heiliges Hertz” ve Code”The resplendent grotesque”.
Biraz da kişisel projen olan Nemhainden bahsedelim Bildiğim kadarıyla Nemhaini Bildiğimiz kadarıyla Cradle Of Filth ile eşinle birlikte kurdunuz. Duyduğuma göre 1999 senesinde sadece bir sezonluk olarak Nisan ayında da bir albüm piyasaya sürmeyi anlaşmıştın. Ama COFin zirveye çıkmasında planlıyorsunuz ancak albüm içeriği hakkında rol oynayan 6 albümde yer aldın. Bu hiçbir bilgim yok. Bu albümle ve grupla ilgili konuyla ilgili ilk sorum; Cradle Of Filthe biraz bilgi alabilir miyiz? bağlanmandaki sebepler nelerdi? Ve ikinci - Nemhaini 2006 senesinde eşim Amber sorum Daninin liderlik tutkusu ile ilgili bazı ile beraber kurduk. Daha önce yaptığımı olumsuz yorumlar duydum. Bize bu konudan bildiğiniz tarz ile alakası olmayan, punkımsı, bahsetmek ister misin? Hazır Cradle Of Filth- bluesumsu rockn roll diyebiliriz Lütfen www. ten bahsetmişken, grubun tarzını değiştirdiği myspace.com/nemhainband profilimize bakıp yönünde de birçok olumsuz yorum mevcut yaptığımıza bir göz atın!! Uzun soluklu albüSenin bu konudaki görüşlerin nelerdir? Senin mümüzü kaydettik ve şu anda piyasaya süregruptan ayrılmanla bu tarz değişikliğinin ilgisi bilmek için anlaşma yapma aşamasındayız. var mı? Yoksa sadece kendi projene yönelmek Bunun için görüşmeler yapıyoruz. Bu arada mi istedin? YouTubede Second Skin adlı parça için de - Ben İngiltereye geldikten sonra direkt bir video görüntüsü ekledik. Buna da bir göz olarak COFin tam zamanlı kadrosundan atın!! ayrıldım. Yıllar boyunca grupla birlikte müzik yaratırken muhteşem vakit geçirmiştim ve Ve gruplarla ilgili son sorum da Paradise Lost gerçekten çok harika gösterilerde yer aldım. için geliyor Yakın zamanda Paradise Lost ile Ama herşey gibi bunun da sona ermesi gereki- birlikte ülkemizi ziyarete geleceksiniz. Bazı yordu. 2006da çeşitli nedenlerden ötürü grup- gruplarda yaptığınız gibi Paradise Lost ile de tan ayrılmamın benim için en iyisi olacağına sadece turnelerde mi görüneceksiniz yoksa bu karar verdim. En önemli neden de başka uzun süreli bir işbirliği mi olacak?
- Türkiyeye gelmeyi dört gözle bekliyorum. Ve doğruyu söylemek gerekirse eşimle birlikte geçirmek üzere ekstradan birkaç gün de ayarladım. Bu arada Paradise Lostun artık tam zamanlı bir elemanıyım
çekten dört gözle bekliyorum.
Birçok sağlam grupta yer aldınız. Sizin için en ilgi çekici hangisiydi? - Hepsi de oldukça eğlenceli ve ilgi çekiciydi. Zaten başka türlü o gruplara katılmazdım.
Röportaj: Ümit Gündoğdu ve Çağrı Kaçar Çeviri: Ece Saka
Anket: - Kullandığınız Ekipman (Marka, Model): Pearl Reference Series Davulları, Sabian Cymbals, Evans Drumheads, Vic Firth Biraz da senin kişisel görüşlerin ve yaşam sticks, Roland electronics. tarzından söz etmek istiyorum. - Doğum Yeri ve Tarihi: Malmo İsveç - Peki - Favori Grupları: Monster Magnet, Portishead, Morbid Angel, Sisters of Mercy - FaAdrian Erlandsson kimdir? Müzik dışında vori Albümleri:Sisters Of Mercy ‘First last neler yapar, neler yapmayı sever ve nelerle and always’ uğraşır? Röportaj sonunda bir anketimiz - Favori Müzisyen : Herhangi iyi gruptaki olacak ancak yine de bazı şeyleri daha herhangi biri detaylı öğrenmek istedim. - Boş Zaman Uğraşı : Eş Eğitmeni - Eşimle ve evcil hayvanlarımızla güzel - Favori İçeceği: Efes Birası vakit geçirmeyi severim. - Favori Yiyeceği: Vejeteryan herhangi bir şey Adrian Erlandsson sadece müzikten mi para - Kaydettiği En İyi Albüm: At the Gates kazanır yoksa başka bir işi daha var mıdır? “Slaughter of the soul”, Cradle of filth “ Davul çalmaktan başka müzikal olaylara Damnation and a day” Nemhain “From the ilgisi var mıdır? ashes” - Doğrusunu söylemek gerekirse ben müzik- - Çaldığı En İyi Konser : Hammerstein Balo ten para kazanıyorum ama bana rağmen Salonu New York, COF 2001 Amber henüz bir fotoğraf stüdyosu kurdu. - Gruplarlar Yaşadığı En Unutulmaz Anısı : Bunun yanı sıra gitar çalabilmeyi istiyorum. Birçoğu. - Hangi Grupla Sahneyi Paylaşmak İsterdi? Çok erken yaşlarda müziğe başlayan ve iyi : Sisters of mercy bir kariyeri olan bir müzisyen olarak müziğe - Aldığı İlk Albüm: Ac/dc “back in black” karşı ilgi duyan insanlara herhangi bir tavsi- aldığım ilk vinildi. Onun öncesinde Boney yeniz var mı? M ve Dr Hook kasetlerim vardı. - Asla vazgeçmeyin! Her ne macera - Aldığı Son Albüm : Hatırlamıyorum yaşarsanız yaşayın çok güzel vakit - Son Soru: Hayat Felsefesi : Bugün iyi bir geçireceğinize emin olun. gün geçir, çünkü yarın olmayabilir.
Bildiğim kadarıyla bir müzisyen olarak daha önce ülkemizi ziyaret etmemiştiniz. Bu sizin Türkiyeye ilk ziyaretiniz mi olacak? Ülkemiz hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Ülkemiz hakkında müzikal veya kültürel anlamda herhangi bir bilginiz var mı? - Türk yemeklerini seviyorum ancak daha önce hiç Türkiyede bulunmamıştım. Ger-
Glaskow/Scotland doğumlu Angus ve Malcolm Young isimli iki kardeş, Malcomun Velvet Underground isimli grubunun dağılmasının ardından 1973 senesinde piyasadaki cafcaflı sanatsal rock müziğe ve bu hantal piyasaya bir tepki olarak 1963den beri yaşamakta oldukları Avustralyada bir grup kurmaya karar verdiler. Kız kardeşleri Margaretin kullandığı dikiş makinesinin arkasında AC/DC yazısını görene dek grup ismi bulma konusunda zorlanmışlardı. AC/DCnin pek çok anlamı mevcuttur. Bazı kültürlerde biseksüelliği ifade eden argo bir terim olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Dindar kesime mensup bazı kimselere göre AC/DCnin After Christ/Devil Comes yani İsadan sonra/ Şeytan Gelir anlamına geldiği kabul görmektedir. Bu söylentiler sayesinde gruba ısrarla Satanist damgası vurmaya çalışılsa da grup, isimleri üzerinde gerçekleştirilen bu yorumları inkâr ederek kendilerine yöneltilen bu suçlamalarla dalga geçtiler. Grup elektronik terim anlamında kullandıkları bu ismi, enerjilerini ve güçlerini simgelediğine inandıkları için seçmişti. Grup ayrıca Avustralyalı hayranlarınca AC/DCnin kendi dillerindeki okunuşuna uygun olarak Acca Dacca ismiyle de bilinmektedir.
Biyografi: Ece Tuğba Saka
Kasım 1973 senesinde Malcolm ve Angus Young, basçı Larry Van Kriedt, vokalist Dave Evans ve baterist Colin Burgess bir araya gelerek grubu aktif hale getirdiler. Grup, gelişim sürecinde Saxon, Def Leppard gibi 1970lerin sonlarında ortaya çıkan, 1970lerin başındaki heavy metal gruplarının tarzını reddeden, yeni akımlar ortaya koyan İngiliz Heavy Metal gruplarından etkilenmişlerdi. Emekleme dönemini Sydneyde gösterilere çıkarak geçirmişler, ilk gösterilerini Sydneydeki Chequers adlı klüpte yılbaşı arifesinde gerçekleştirmişlerdir. 15 yaşındaki Angus ilk defa bu zamanlarda okul formasıyla sahneye çıkmaya başlamıştır. Orijinal okul forması Sydneydeki Ashfield Erkek Lisesine ait olup, bu formayı kullanma fikri kız kardeşleri Margareta aittir. Sonrasında da okul formasıyla sahneye çıkmaları grubun özel simgesi haline gelmiş bulunmaktadır. Angus okul
formasından önce de Super-Ang adıyla Örümcek Adam, Zorro, Gorilla gibi başka kostümlerle sahneye çıkmayı denemiş, ancak en sonunda ablasının fikrine uyarak okul formasıyla sahneye çıkmaya karar vermiştir. Yine bu dönemde, henüz grup Sydneyden dışarı açılamamışken ilk singleları Can I Sit Next To Youyu Dave Evansın katılımıyla gerçekleştirdiler. Bu ilk singleın yapımcılığını eski Easybeats üyesi Harry Vanda ile Malcom ve Angusun yaşça kendilerinden büyük olan ağabeyleri George Young gerçekleştirdi. Gruptan ilk kovulan kişi Colin Burgess olmuştur ve ertesi sene de birçok basçı ve baterist değiştirmek zorunda kalmışlardır. 1974 senesinde Melbourne’a taşınan grup üyeleri burada baterist Phil Rudd ve basçı Mark Evans’ı da gruba dâhil ettiler. Young kardeşler, Evansın solist olarak gruba uygun olmadığını, Evansın sahnede fazla orta yaşlı kaldığını düşünmeye başlamışlardı. Grubun ilk menajeri Dennis Laughlin ile aralarında kişisel problemler olan Evans, grubun da kendisine karşı artan olumsuz düşünceleri nedeniyle de 1974 senesinde görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Sonrasında da yerine grubun şoförlüğünü yapan ve Avustralyalı progressive rock grubu Fraternity ve Valentines gibi gruplarda vokalist olan Ronald Belford Bon Scott bu göreve alındı. Grup Evans ile sadece bir single kaydetmişti. Bu çalışmada yer alan şarkılar şunlardı: Can I Sit Next To You ve Rockin In The Parlour. Can I Sit Next To You adlı şarkı Bon Scott ile birlikte Can I Sit Next To You Girl adı altında yeniden kaydedildi. Scottın gruba yaptığı en önemli katkı, oluşturduğu vahşi imaj olmuştu. Avustralya ordusu tarafından sosyal uyumsuz olduğu için askerlik başvurusu reddedilen Scottın sosyal uyumsuzluğu gruba imaj oluşturdu. Kariyerleri boyunca kabalık ve vahşilik ile öfkeyi harmanlamışlar, sonrasında bunların hepsini haşarı bir eğlence anlayışıyla birleştirerek bizlere sunmuşlardır. AC/DC 1974 ve 1975 yıllarında Avustralyada High Voltage ve TNT adlı albümlerini ortaya çıkardılar. High Voltage isimli albümü kaydetmek sadece on günlerini aldı. Birkaç ay
içerisinde grup üyeleri Scott, Young kardeşler, basçı Mark Evans ve baterist Phil Rudd olarak belirlendi. Ertesi sene grup bu üyelerle Its A Long Way To The Top (If You Wanna RocknRoll) isimli uzun süre dillerden düşmeyen single çalışmalarını gerçekleştirdiler. Bu parça sadece Avustralya ve Yeni Zelandada piyasaya sürülen ve bir sonraki albümleri olan T.N.Tde de yer aldı. Yine bu albümde bir başka AC/ DC klasiği olan High Voltage adlı şarkı da bulunuyordu. 1976 senesinde, grup Atlantic Records ile anlaşma imzalayarak, BK ve Avrupa turnelerine çıktı. Kiss, Aerosmith, Styx, Blue Öyster Cult ve Cheap Trick ile birlikte sahne alan grup, bu turne sayesinde oldukça deneyim kazandı. High Voltage ve T.N.T adlı albümlerdeki materyaller 1976 senesinde A.B.D ve B.K.da piyasaya sürülen High Voltage adlı albümde birleştirildiler. Ardından grup bu ülkelerde turneler düzenledi. Aynı yılın sonunda da Dirty Deeds Done Dirt Cheap adlı albümlerini piyasaya sürdüler. 1977 senesinin başlarında, Let There Be Rock kayıtları sırasında Evans, Angusla aralarındaki kişisel sorunlar ve ayrılıklar nedeniyle gruptan ayrılırken, yerine back vokal kabiliyetine de sahip olan Cliff Williams getirildi. Yine aynı senenin sonbahar aylarında AC/DC A.B.D listelerine ilk kez giriş yaptıkları Let There Be Rock adlı albümlerini piyasaya sürdüler. AC/DCnin kendilerini Amerikaya tanıtması Michigan Radyo İstasyonu AM 600 WTAC sayesinde 1977de gerçekleşmiştir. Radyo yöneticisi C. Cavanaugh, Flints Capitol Theaterda yer ayırtarak grubun sahne almasını sağlamıştır. MC5de bir araya gelerek bu olayda yer almak istemiş, bu da AC/DC açısından bir destek unsuru oluşturmuştur. Grup açılışı en popüler şarkılarından biri olan Live Wire ile yapmış, Its A Long Way To The Top (If You Wanna RocknRoll) ile gösterilerine son vermişlerdir.1978 baharında seslerinin daha uzaklara ulaşmasını sağlayan Powerage adlı albümleri yayınlandı. Bu albümün piyasaya sürülmesi, basçı Cliff Williamsın sert rifflerinin piyasaya tanıtılışı olarak da ifade edilebilir. Harry Vanda ve George
Youngun prodüktörlüğünde piyasaya sürülen bu albüm hak ettiği değeri görememiştir. Grubun altıncı albümü, yapımcılığını Mutt Langein gerçekleştirdiği Highway To Hell adlı albüm oldu ve 1979 senesinde piyasaya sürüldü. Bu albümle grubun, şeytanın bacağını kırdıkları rahatlıkla söylenilebilir. Highway To Hell, Amerika en iyi 100 albüm listelerine 17. sıradan giriş yaptı, B.K.da ise 8. sıraya kadar yükseldi. AC/DC treni Bon Scottın 20 Şubat 1980 senesinde talihsiz bir şekilde vefat etmesiyle raylarından çıktı. Bon Scott, 19 Şubat 1980de Londrada hemen hemen her gece gittiği partilerden birinin sonunda, Alistair Kinnear isimli bir tanıdığının arabasıyla mekânı terk etmişti. Ertesi sabah Kinnear onu Camberwelldeki Kings College Hospitala getirdi. Burada doktorlar onun alkol zehirlenmesinden ötürü talihsiz bir şekilde öldüğünü rapor etseler de, genel bir kanıya göre Bon Scott kusmuğunda boğulmuştu. Bu söylentilerin kaynağı da Scottın ünlü sözü Seks, uyuşturucu ve Rockn Roll idi. Scott, ailesi tarafından batı Avustralyada, henüz çocukken göç ettikleri Fremantleda gömüldü. Scottın ölümünden sonra bazı teoriler ortaya atıldı. Bunlardan bazıları Scottın aşırı eroin alımı nedeniyle öldüğünü ileri sürerken, bazıları da arabaya egzos dumanının dolduğunu, bu nedenle Scottın boğularak öldüğünü öne sürdüler. Bütün bunlara ek olarak Scottın astımı vardı ve ölümünün gerçekleştiği sabah vücut ateşi fazlasıyla düşüktü. Scottın ölümünden sonra grup derin üzüntüleri nedeniyle dağılma noktasına geldi. Ancak sonunda eğer yaşasaydı, Scottın da grubun yolunda devam etmesini isteyeceğine karar verdiler. Çeşitli adaylar arasından en sonunda eski Geordie üyesi Brian Johnsonın Scottın görevine getirilmesine karar verildi. Angus Young daha sonrasında Little Richard adlı parçayı çalarken Bonun Brianın şarkı söyleyişi ile ilgili düşüncelerini anımsadı. Bon, Brian için Bir adam var, ciğerlerini patlatırcasına çığlık
atıyor ve dinlerken onun masaya çarpıp yere düştüğünü, yerde yuvarlanarak çığlık attığını düşünüyorsun. Bence mükemmeldi Grup Bon Scott ile birlikte başladıkları Back in Black adlı albümün şarkı sözlerini Brian Johnson ile beraber tamamladılar. Bahamalardaki Compass Point Studiosda Scottın ölümünden birkaç ay sonra kaydedilen bu albüm, yine Mutt Langenin prodüktörlüğünde, sadece Amerikada on milyon üzerinde satılarak grubun en çok satılan albümü olarak tarihlerine kazındı. Bu albüm B.K.da 1 numaraya, Amerikada 4 numaraya yükselirken, albümdeki Hells Bells, You Shook Me All Night Long ve Back in Black gibi şarkılarla Hard-Rock konusunda bir mihenk taşı olmuştur. 2006 senesinde yapılan araştırmaya göre bu albüm Amerikada yaklaşık olarak 21 milyon adet satılmış bulunmaktadır. 1982 senesinde grup For Those About to Rock We Salute You adlı albümleriyle ABD listelerinde başı çekerken, baterist Phil Rudd ile Malcolm Young ile Malcolm Youngın arkadaşlığı bozuldu. Söylentilere göre alkolizm ve uyuşturucu nedenli paranoya bu iki dostun arasına karakedi gibi girmişti. İlişkileri gün geçtikçe daha da kötüleşti ve bir gün aralarında çıkan bir kavga sonrasında Rudd gruptan kovuldu, yerine Simon Wright alındı. Yeni üyelerle Nisan 1983te piyasaya sürülen Flick Of The Switch adlı albümleriyle düşüşe geçen grubun bu albümü, Kerrang! adlı dergide okuyucuların seçimiyle yılın sekizinci en büyük hayal kırıklığı uyandıran albüm olarak seçildi. 1986 senesinde grup müzik listelerinde Stephen Kingin Maximum Overdrive adlı filmi için film müziği (soundtrack) olarak hazırlanan Who Made Who ile yer aldılar. 1988deki albümleri Blow Up Your Video, Fransa Le Valdeki Miraval Studioda grubun orijinal prodüktörleri Harry Vanda ve George Young yardımıyla kayda alındı. Önceki iki albüm satışlarının toplamından daha
çok satılan bu albüm, BK listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi. AC/ DC yeni albümleriyle, Back in Black adlı albümle sağladıkları popülariteye yeniden kavuşmuş görünüyordu. Albümdeki başarılı şarkılar ise Heatseeker ve Thats The Way I Wanna Rock And Roll adlı şarkılardı. Blow Up Your Video turnesi Şubat 1988de Avustralya/Perthde başladı. Malcolm Young turne sırasında alkol bağımlılığıyla mücadele etmek amacıyla turneden ayrılmak zorunda kaldı. Onun yerine geçici olarak yine Young ailesinden Stevie Young görev yaptı. Turnenin ardından Wright, Ronnie James Dionun Lock Up The Wolves adlı albümünde çalışmak üzere gruptan ayrıldı. Onun yerine emektar Chris Slade görev aldı Johnsonın boşanması nedeniyle bütün şarkı yazma işleri başlarına kalan Young kardeşler özenli bir çalışma sonucunda 1990da The Razors Edge adlı ve içinde Thunderstruck ve Are You Ready gibi, içinde hit parçalar barındıran neredeyse en sıkı albümlerini piyasaya sürdüler. Bu albümün prodüktörlüğünü daha önceden Aerosmith ve Bon Jovi gibi gruplarla da çalışan Bruce Fairbairn gerçekleştirdi. Grup bir sene sonra Arnold Schwarzeneggerin Last Action Hero adlı filmi için Big Gun adlı parçayı kaydettiler. 1994 senesinde, Angus ve Malcolm, Ruddu birçok stüdyo çalışmasına davet ettiler. Aslında Rudd ile çalışmak, eski kırgınlıkların unutulmasını istiyorlardı. Ruddun da kabul etmesi üzerine grup Sladei gruptan çıkartarak yerine Ruddu aldı. Bu sayede 1995 senesinde yeniden 1980-1983lerdeki üyelerine kavuşmuş oldu. Grup bu üyelerle 1995 sonbaharında Los Angeles Californiadaki Ocean Way Studiosda Ballbreaker adlı albümü Rick Rubinin yapımcılığında kaydetti. Bu albümle birlikte belki de tarihlerindeki en iyi eleştirileri aldılar. Ballbreaker albümü Amerikan listelerine 4. sırada giriş yaptı ve yayınlanmasından itibaren ilk altı ay içinde milyonlarca sattı. Ardından 2000lerin başında grup George Youngın prodüktörlüğünde Stiff Upper Lip adlı albümlerini yayınladılar. Bu albüm de Almanya,
Arjantina gibi beş ülkede 1 numaraya yerleşti ve Ballabreaker albümünden daha olumlu eleştiriler aldı. 2002 senesinde Sony Music ile uzun süreli bir anlaşma imzalayan AC/ DC, bir kısım albümlerini yeniden düzenleyerek piyasaya sürdü. Her biri, içerisinde fotoğraflar, anılar ve notlar bulunan küçük kitapçıklarla piyasaya sürüldü. AC/DC ismi bir efsane gibi yayılmıştı. Başarıları dilden dile konuşuluyordu. Herkes tarafından tanınan bu grup anısına Melbourne şehri anacaddelerinden birine grubun ismi kondu. Melbournedeki sokak ve cadde isimlerinde işaret kullanılması yasak olduğundan aradaki işareti kaldırıp ACDC olarak isim verilmiştir. İlginç bir başka şey ise, grubun 1975 senesinde hit olan şarkısı Its A Long Way To The Top (If You Wanna Rock n Roll)un klibini, şuan grubun ismini taşıyan caddenin hemen yanında bulunan Swanson sokağında, bir kamyonun arkasında kaydetmişlerdi. Ayrıca 2 Mart 2002 senesinde İspanyada Leganésdeki bir sokak ismi de Calle de AC/DC olarak değiştirilmiştir. 2005 senesine bakıldığında grup, Avustralyanın en çok kazanan şovmenleri listesinde 2. olmuşlardır. 2006 Aralık ayında İngiliz basınından The Daily Mirror AC/ DCnin 2007de İrlandada düzenlenecek olan Slane Concertta özel grup olarak çıkacağını açıklamıştır. Grubun 2007 Avrupa Turnesi 1-13 Mayıs arasında gerçekleştirilecek. Ayrıca yine bu sene içerisinde Avusturya ve ABDde satışa sunulan, “AC/ DC Maximum Rock & Roll” isimli grubun biyografisi yayınlanmıştır. 34 senedir dimdik ayakta duran AC/DCnin pek çok şarkısı değişik sanatçılar tarafından yeniden düzenlenerek söylenmiş bulunmaktadır. Grup 20 Ekim 2008de Columbia Records aracılığı ile Black Ice isimli son albümlerini piyasaya sürdükten sonra, bu günlerde Barselona, Versailles ve Paris gibi şehirlerde konserler vermek amacıyla Avrupada, haftaya da Norveç, Danimarka ve Finlandiyada olacaklar.
DİSKOGRAFİ ve KADRO 1975 - HIGH VOLTAGE Sydney/Avusturalyadaki Albert Studiosda kaydedilen bu albüm, Şubat 1975te piyasaya sürüldü. Harry Vanda ve George Young albümün prodüktörlüğünü üstlendi. Albümün ilk şarkısı Baby Please Dont Go Joe Williams, 5. Parça Soul Stripper ise Young kardeşler tarafından yazıldı. Bunların dışındaki bütün parçalar Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmıştır. Albümün şarkı listesi ise şu şekildedir:
Albümdeki kadro ise şu şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans
01 Baby please don’t go * 02 She’s got balls 03 Little lover 04 Stick around 05 Soul stripper ** 06 You ain’t got a hold on me 07 Love song 08 Show business
1976 - HIGH VOLTAGE Grubun Avusturalya dışındaki ilk albümleridir. Bu albüm grubun ilk iki albümü olan High Voltage ile T.N.Tnin derlemesi niteliğindedir. Albümdeki şarkı sıralaması aşağıdaki gibidir: 01 It’s a long way to the top 02 Rock ? roll singer 03 The jack 04 Live wire 05 T.N.T. 06 Can I sit next to you girl * 07 Little lover 08 She’s got balls 09 High voltage
Albümdeki kadro ise şu şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Tony Currenti George Young
Albümdeki kadro ise şu şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans
1976 - T.N.T. Bir önceki albüm gibi Sydney/ Avusturalyadaki Albert Studiosda kaydedilen bu albüm, Şubat 1976da piyasaya sürüldü. Yine daha önceki albümde olduğu gibi Harry Vanda ve George Young albümün prodüktörlüğünü üstlendi. Albümün 7. Şarkısı Can I Sit Next To You Girl Young kardeşler tarafından, 9. Şarkı School Days Chuck Berry tarafından yazılmıştır. Bunun dışındaki diğer parçalar yine Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmıştır. Albümdeki şarkı listesi şu şekildedir: 01 It’s a long way to the top 02 Rock ? roll singer 03 The jack 04 Live wire 05 T.N.T. 06 Rocker 07 Can I sit next to you girl * 08 High voltage 09 School days **
1976 - HIGH VOLTAGE İngilterede Mayıs 1976da piyasaya sürülen bu albümde aşağıdaki şarkılar yer almaktadır: 01 It’s a long way to the top 02 Rock ? roll singer 03 The jack 04 Live wire 05 T.N.T. 06 Can I sit next to you girl * 07 Little lover 08 She’s got balls 09 High voltage Albümdeki kadro ise şu şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans 1976 - DIRTY DEEDS DONE DIRT CHEAP Eylül 1976da Avusturalyada piyasaya sürülen bu albümün de diğer al-
bümler gibi prodüktörlüğünü Harry Vanda ve George Young üstlenmiştir. Bütün şarkılar Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmıştır. Albümdeki şarkı listesi şu şekildedir: 01 Dirty deeds done dirt cheap 02 Ain’t no fun (waiting ‘round to be a millionaire) 03 There’s gonna be some rockin’ 04 Problem child 05 Squealer 06 Big balls 07 R.I.P. (rock in peace) 08 Ride on 09 Jailbreak Albümdeki kadro şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans
ise
şu
1976 - DIRTY DEEDS DONE DIRT CHEAP Sydney/Avusturalyada diğer albümler gibi Albert Studiosda kaydedilen bu albüm 1976 Aralık ayında piyasaya sürülmüştür. Yine her albümde olduğu gibi albümün prodüktörlüğünü Harry Vanda ve George Young üstlenmiştir. Albümdeki şarkı listesi şu şekildedir: 01 Dirty deeds done dirt cheap
02 Love at first feel 03 Big balls 04 Rocker 05 Problem child 06 There’s gonna be some rockin’ 07 Ain’t no fun (waiting ‘round to be a millionaire) 08 Ride on 09 Squealer
07 Hell ain’t a bad place to be 08 Whole lotta Rosie
Phil Rudd Mark Evans
Albümde yer alan kadro ise şu şekildedir:
Albümde yer alan kadro ise şu şekildedir:
1977 - LET THERE BE ROCK Sydneydeki Albert Studiosda kaydı tamamlanan bu albüm, 1977 Mart ayında piyasaya sürüldü. Albümün prodüktörlüğünü yine her zamanki gibi George Young ve Harry Vanda üstlendi. Bütün şarkılar Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmıştır. Albümdeki şarkı sıralaması şu şekilde: 01 Go down 02 Dog eat dog 03 Let there be rock 04 Bad boy boogie 05 Problem child 06 Overdose 07 Hell ain’t a bad place to be 08 Whole lotta Rosie
1978 - POWERAGE Mayıs 1978de piyasaya sürülen bu albüm de Albert Studiosda kaydedilmiş, prodüktörlüğünü de yine Harry Vanda ile George Young üstlenmiş. Yine şarkıları sadece Young kardeşler ile Bon Scott yazmış. Albümdeki parça listesi:
Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans 1977 - LET THERE BE ROCK (Avusturalya) Sydney/Avusturalyadaki Albert Studiosda kaydedilen bu albüm 1977 Mart ayında piyasaya sürülmüştür. Yine her zamanki gibi albümün prodüktörlüğünü Harry Vanda ve George Young üstlenmiştir. Albümdeki bütün şarkılar Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmıştır. Albümün parça listesi ise şu şekildedir: 01 Go down 02 Dog eat dog 03 Let there be rock 04 Bad boy boogie 05 Overdose 06 Crabsody in blue
Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans
Albümde yer alan kadro ise aşağıdaki şekildedir: Angus Young Malcolm Young Bon Scott
01 Rock ‘n’ roll damnation 02 Down payment blues 03 Gimme a bullet 04 Riff raff 05 Sin city 06 What’s next to the moon 07 Gone shootin’ 08 Up to my neck in you 09 Cold hearted man (Sadece plakta var, CDde bu parça yok) 10 Kicked in the teeth Albümde yer alan kadro ise aşağıdaki şekildedir: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams 1978 - IF YOU WANT BLOOD ( you’ve got it ) LIVE Ekim 1978de piyasaya sürülen
bu albümdeki bütün şarkılar grubun 1978 Dünya turnesi sırasında kaydedilmiştir. Albümün prodüktörlüğünü yine Harry Vanda ile George Young üstlenmiş. Albümdeki bütün parçalar Young kardeşler ve Bon Scott elinin ürünü Albümdeki şarkı listesi şu şekilde: 01 Riff raff 02 Hell ain’t a bad place to be 03 Bad boy boogie 04 The jack 05 Problem child 06 Whola lotta Rosie 07 Rock ? roll damnation 08 High voltage 09 Let there be rock 10 Rocker Albümün kadrosu aşağıdaki şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams
ise
1979 - HIGHWAY TO HELL (Avusturalya) Temmuz 1979da Avusturalyada piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü bu sefer başka bir isim: Robert Mutt John Lange üstlenmiş. Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılan şarkılar, Londra/İngilteredeki Roundhouse Studiosda kaydedilmiş.
Albümdeki parça sıralaması ise aşağıdaki şekildedir: 01 Highway to hell 02 Girls got rhythm 03 Walk all over you 04 Touch too much 05 Beating around the bush 06 Shot down in flames 07 Get it hot 08 If you want blood (you’ve got it) 09 Love hungry man 10 Night prowler Albümün kadrosu aşağıdaki şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams
ise
1979 - HIGHWAY TO HELL Temmuz 1979da piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü Robert Mutt John Lange üstlenmiş. Albümdeki bütün şarkılar Young kardeşler ve Bon Scott tarafından yazılmış. Albümün parça sıralaması şu şekilde: 01 Highway to hell 02 Girls got rhythm 03 Walk all over you 04 Touch too much 05 Beating around the bush 06 Shot down in flames 07 Get it hot 08 If you want blood (you’ve got it) 09 Love hungry man
10 Night prowler Albümün kadrosu şekilde: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams
ise
aşağıdaki
Albüm Sırasındaki Kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams
1980 - BACK IN BLACK Temmuz 1980de piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü Robert Mutt John Lange üstlenmiş durumda. Bahamalardaki Compass Point Studiosda kaydedilen albümdeki bütün şarkılar Young kardeşler ve Brian Johnson tarafından yazılmış. Albümdeki parçalar ve albümün o dönemdeki kadrosu ise aşağıdaki şekildedir: 01 Hells bells 02 Shoot to thrill 03 What do you do for money honey 04 Given the dog a bone 05 Let me put my love into you 06 Back in black 07 You shook me all night long 08 Have a drink on me 09 Shake a leg 10 Rock ? roll ain’t noise pollution
1983 - FLICK OF THE SWITCH Nassau/Bahamalardaki Compass Point Studiosda kaydedilip Ağustos 1983te piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü AC/DC üstlenmiştir. Bu albümdeki bütün parçalar da Young kardeşler ve Brian Johnson eli ürünüdür. Albümün şarkı listesini aşağıda bulabilirsiniz:
Kadro:
Albüm yayınlandığı sırada mevcut kadro aşağıdaki şekildedir:
Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams 1981 - FOR THOSE ABOUT TO ROCK . . . we salute you Kasım 1981de piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü de Robert Mutt John Lange üstlenmiş. Paris/ Fransadaki H.I.S & Family Studiosda kaydedilen bu albümdeki bütün parçalar Young kardeşler ve Brian Johnsona ait. Parça listesi aşağıdaki şekildedir: 01 For those about to rock-we salute you 02 Put the finger on you 03 Let’s get it up 04 Inject the venom 05 Snowballed 06 Evil walks 07 C.O.D. 08 Breaking the rules 09 Night of the long knives 10 Spellbound
01 Rising power 02 This house is on fire 03 Flick of the switch 04 Nervous shakedown 05 Landslide 06 Guns for hire 07 Deep in the hole 08 Bedlam in Belgium 09 Badlands 10 Brain shake
Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams 1984 - ‘74 JAILBREAK Ekim 1984te piyasaya sürülen bu albüm daha önce 1974 1976 seneleri arasında kayıtları gerçekleşen albümlerin bir derlemesi niteliğinde Albümdeki 4. Şarkı Young kardeşlere aitken, 5. Şarkıyı Broonzy yazmış. 1. Parça hariç albümdeki bütün parçalar 1974te kaydedilmiş. 1. Parça olan Jailbreak ise 1976 senesinde kaydedilmiş. Albümdeki şarkı sıralaması şu şekilde: 01 Jailbreak 02 You ain’t got a hold on me 03 Show business 04 Soul stripper 05 Baby please don’t go Albümde yer alan kadro şu şekildedir: Angus Young Malcolm Young
Bon Scott Phil Rudd Mark Evans 1985 - FLY ON THE WALL Temmuz 1985te piyasaya sürülen albümün prodüktörlüğünü Angus ve Malcolm Young kardeşler üstlenmiş. İsviçre/Montrödeki Mountain Studiosda kaydedilen bu albümdeki bütün parçalar yine Young kardeşler ve Brian Johnsona ait. Albümdeki şarkı sıralaması ve kadroyu aşağıda bulabilirsiniz: 01 Fly on the wall 02 Shake your foundations 03 First blood 04 Danger 05 Sink the pink 06 Playing with girls 07 Stand up 08 Hell or high water 09 Back in business 10 Send for the man
Brian Johnson Bon Scott Simon Wright Phil Rudd Mark Evans 1988 - BLOW UP YOUR VIDEO Fransadaki Studio Miravalda kaydedilip, Ocak 1988de piyasaya sürülen bu albüm de Harry Vanda ve George Young imzası taşıyor. Albümdeki bütün parçalar Young kardeşler ve Brian Johnson elinden çıkmış. Albümün şarkı listesi aşağıdaki gibidir: 01 Heatseeker 02 That’s the way I wanna rock ? roll 03 Meanstreak 04 Go zone 05 Kissin’ dynamite 06 Nick of time 07 Some sin for nuthin’ 08 Ruff stuff 09 Two’s up 10 This means war
Kadro:
Albümdeki Kadro:
Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Simon Wright Cliff Williams
Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Simon Wright Cliff Williams
1986 - WHO MADE WHO Mayıs 1986da piyasaya sürülen bu albüm HarryVanda ve George Youngun prodüktörlüğünde, 3 yeni parça eklenerek oluşturulmuş derleme bir albüm niteliğinde Albümdeki bütün parçalar Young kardeşler ve Bon Scotta ait. Bu albüm ayrıca Stephen Kingin Maximum Overdrive adlı filminin resmi soundtracki olarak hazırlanmıştır. Albümde yer alan parçalar şunlardır:
1990 - THE RAZORS EDGE Eylül 1990 senesinde piyasaya sürülen The Razors Edgein prodüktörlüğünü Bruce Fairbaim üstlenmiş. Bütün parçaların Young kardeşlerin imzasını taşıdığı bu albüm, Vancouverdeki Mountain Sound Studiosda kaydedilmiş. Albümdeki şarkı sıralaması şu şekilde: 01 Thunderstruck 02 Fire your guns 03 Moneytalks 04 The razors edge 05 Mistress for Christmas 06 Rock your heart out 07 Are you ready 08 Got you by the balls 09 Shot of love 10 Lets make it 11 Goodbye ? good riddance to bad luck 12 If you dare
01 Who made who 02 You shook me all night long 03 D.T. 04 Sink the pink 05 Ride on 06 Hells bells 07 Shake your foundations 08 Chase the ace 09 For those about to rock-we salute you (Enstrümental) Albümün kadrosu şu şekilde: Angus Young Malcolm Young Cliff Williams
Brian Johnson Chris Slade Cliff Williams 1992 - LIVE ( Tek CD Versiyonu) Ekim 1992de 1990-1991 tarihleri arasında 21 ülkede toplam 153 gösteriyi kapsayan Razor Edge Dünya turnesi sırasında kayda alınan ve prodüktörlüğünü Bruce Fairbaimin yaptığı albümün şarkı listesi aşağıdaki şekildedir: 01 Thunderstruck 02 Shoot to thrill 03 Back in black 04 Who made who 05 Heatseeker 06 The jack 07 Moneytalks 08 Hells bells 09 Dirty deeds done dirt cheap 10 Whole lotta Rosie 11 You shook me all night long 12 Highway to hell 13 T.N.T. 14 For those about to rock-we salute you Albümdeki Kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Chris Slade Cliff Williams 1992 - LIVE (2 CD Versiyonu) Ekim 1992de 1990-1991 tarihleri arasında 21 ülkede toplam 153 gösteriyi kapsayan Razor Edge Dünya turnesi sırasında kayda alınan ve prodüktörlüğünü Bruce Fairbaimin yaptığı albümün şarkı listesi aşağıdaki şekildedir:
Albümde yer alan kadro:
CD 1 01 Thunderstruck 02 Shoot to thrill 03 Back in black 04 Sin city 05 Who made who 06 Heatseeker 07 Fire your guns 08 Jailbreak 09 The jack 10 The razors edge 11 Dirty deeds done dirt cheap 12 Moneytalks
Angus Young Malcolm Young
CD 2 01 Hells bells
02 Are you ready 03 That’s the way I wanna rock ? roll 04 High voltage 05 You shook me all night long 06 Whole lotta Rosie 07 Let there be rock 08 Bonny 09 Highway to hell 10 T.N.T. 11 For those about to rock-we salute you Albümde yer alan kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Chris Slade Cliff Williams 1995 - BALLBREAKER Eylül 1995te piyasaya sürülen Ballbreakerın prodüktörlüğünü Rick Rubin yapmış. Albümdeki bütün şarkılar Young kardeşlere ait. Ballbreaker, California/Los Angelesdaki Ocean Way Studiosda kayda alınmış. Albümdeki şarkı sıralaması ise aşağıdaki şekilde: 01 Hard as a rock 02 Cover you in oil 03 The furor 04 Boogie man 05 The honey roll 06 Burnin’ alive 07 Hail Caesar 08 Love bomb 09 Caught with your pants down 10 Whiskey on the rocks 11 Ballbreake Albümde yer alan kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams 1997 - BONFIRE - BOX (resima) Kasım 1997de piyasaya sürülmüştür. Boxtaki bütün şarkılar Young kardeşler ve Scotta aittir. Albümün mix işleri Tony Platt tarafından gerçekleştirilmiş. 9 Aralık 1979da Pariste kaydedilmiştir. Görüntüler AC/DCnin Let There Be Rock filminden alınmıştır. Albümdeki CD içerikleri şu şekildedir: CD 1 01 Live wire 02 Shot down in flames
03 Hell ain’t a bad place to be 04 Sin City 05 Walk all over you 06 Bad boy boogie CD 2 01 The jack 02 Highway to hell 03 Girls got rhythm 04 High voltage 05 Whole lotta Rosie 06 Rocker 07 T.N.T. 08 Let there be rock CD 3 + 4 (resimb) LET THERE BE ROCK THE MOVIE Albümdeki Kadro: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams 1997 - BONFIRE - BOX (resima) Kasım 1997de piyasaya sürülen boxta yer alan canlı gösteri New Yorkta 7 Aralık 1977de kaydedilmiştir. Albümün remixleri George Young tarafından gerçekleştirilmiştir. Bütün şarkılar Young kardeşler ve Bon Scotta aittir. Albümdeki parça sıralaması: CD 2 (resimb) LIVE FROM THE ATLANTIC STUDIO 01 Live wire 02 Problem child 03 High voltage 04 Hell ain’t a bad place to be 05 Dog eat dog 06 The jack 07 Whole lotta Rosie 08 Rocker Albümdeki Kadro:
Kasım1997de piyasaya sürülen bu albüm Bon Eranın canlı ve stüdyo parçalarının bir derlemesi niteliğindedir ve albümün prodüktörlüğünü Harry Vanda ile George Young üstlenmiştir. Albümdeki parça sıralaması şu şekildedir: CD 1 VOLTS (resimb)
Şubat 2000de piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü de George Young üstlenmiştir. Albüm, Vancouverdaki Warehouse Studioda kaydedilmiştir. Bütün parçalar Young kardeşlere aittir. Albümün şarkı sıralaması şu şekildedir:
01 Dirty Eyes Rosieye ait rifflerin kullanıldığı parçanın ilk hali ilk adı ve ilk sözleri. 02 Touch Too Much Highway To Hell albümündekiyle aynı parça olmasına rağmen başka şarkı sözleri ve müziğe sahip. 03 If You Want Blood You Got It Parçanın ilk kaydedildiği versiyonu. 04 Back Seat Confidential Bonun Beating Around The Brush adlı parçaya bulduğu ilk başlık ve rifflere eklenen şarkı sözlerinin ilk hali. 05 Get It Hot Highway To Hell adlı albümdeki aynı başlıkla ama farklı şarkı sözleri ve müzikle olan hali. 06 Sin city “Midnight Special”dan canlı performans 07 She’s Got Balls “Bondi Lifesaver”den 08 School Days “T.N.T.” albümünün Avusturalya versiyonu 09 It’s A Long Way To The Top “High Voltage”dan 10 Ride On “Dirty Deeds Done Dirt Cheap”ten 11 Bon ile gerçekleştirilen 6 kısa röportaj
01 Stiff Upper Lip 02 Meltdown 03 House of Jazz 04 Hold Me Back 05 Safe in New York City 06 Can’t Stand Still 07 Can’t Stop Rock’n’Roll 08 Satellite Blues 09 Damned 10 Come and Get It 11 All Screwed Up 12 Give It Up
Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Cliff Williams
Albümün Kadrosu: Angus Young Malcolm Young Bon Scott Phil Rudd Mark Evans Cliff Williams
1997 - BONFIRE - BOX (resima)
2000 - STIFF UPPER LIP
Albümdeki Kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams 2001 - STIFF UPPER LIP TOUR PACKAGE with Bonus CD Haziran 2001de piyasaya sürülen bu albümün prodüktörlüğünü George Young, Mike Fraser ve Rocky Oldham gerçekleştirmiştir. Albümde ayrıca bir de bonus CD yer almaktadır. Albümdeki CDlerin sıralamaları şu şekilde: CD 1 01 Cyberspace 02 Back in black (Canlı) 03 Hard as a rock (Canlı) 04 Ballbracker (Canlı) 05 Whole lotta rosie (Canlı) 06 Let there be rock (Canlı) PC - VIDEOLAR 07 Stiff upper lip 08 Safe In New York City 09 Satellite Blues CD 2 All Songs from STIFF UPPER LIP
February 2000 Albümdeki Kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams
2008 - BLACK ICE Ekim 2008de piyasaya sürülen bu son albümün prodüktörlüğünü Brendan OBrien üstlenmiş. Albümdeki bütün şarkılar Young kardeşlere ait. Parça sıralaması ise aşağıdaki şekildedir:
01. Rock ‘N Roll Train 02. Skies On Fire 03. Big Jack 04. Anything Goes 05. War Machine 06. Smash N Grab 07. Spoilin’ For A Fight 08. Wheels 09. Decibel 10. Stormy May Day 11. She Likes Rock N Roll 12. Money Made 13. Rock N Roll Dream 14. Rocking All The Way 15. Black Ice Son Kadro: Angus Young Malcolm Young Brian Johnson Phil Rudd Cliff Williams
1- http://tr.wikipedia.org/ wiki/AC/DC 2- http://en.wikipedia.org/ wiki/AC/DC 3- http://www.ac-dc.cc/ 4- http://www.answers. com/topic/ac-dc-1 5- http://www.acdc-discography.com/main.html 6- http://www.acdcbook. com/ 7- http://www.acdcrocks. com/
Dünya’da Metal Müzik:
Uzun süredir MetalTR Çeviri ve Röportaj kadrosu olarak sizlere değişik, şimdiye kadar yapılmamış, yoğun bilgi aktaran bir proje tasarlıyorduk. Uzunca süren araştırmalar, çalışmalar sonunda, işte size Dünya üzerinde yer alan ülkelerde Metal müziğin gelişimi ve gidişatı konusundaki yeni yazı dizimizi: Dünya’da Metal Müzik’in ilk bölümünü sunmaktan gurur duyuyoruz. Umarız bu araştırma birçoğunuzun ufkunu açacaktır. Bölüm I - Myanmar/Burma/Birmanya’da Metal Müzik: Birçoğumuzun 2008’deki kasırgaya kadar adını bile duymadığı Budist bir ülke Birmanya… Güneydoğu Asya’da, Bengal Körfezinin doğusunda yer alıyor. Uzun süre İngiliz sömürgesinde kalan, sonrasında askeri cunta ile yönetilen, Türkiye’den az küçük olan ve yarısından fazlası ormanlarla kaplı olan bu ülkede “Birmanca” konuşuluyor ve nüfus ancak 47 milyon civarında… “Burada da mı metal müzik dinleniliyor?” diyorsanız, cevabım “elbette ki dünya genelinde ne kadar dinleniliyorsa, burası da payını kapmış” olacaktır. Sizler için, başka ülkelerde eğitimlerine devam etmek üzere ayrılmak zorunda kaldıkları için şu an aktif olmayan Metal/Hardcore/Black Metal grubu The Book of Death üyelerinden gitarist Kauk Kauk’tan ülkedeki müzikle ilgili oldukça çarpıcı ve dürüst bilgiler aldık. Şu an dünya genelinde olduğu gibi, çoğunlukla “hip-hop” müziğe merak saran Birmanyalıların metal müziğe olan ilgisinin yıldan yıla azaldığı gün gibi ortada… Peki ya oradaki atmosfer? Tropikal muson ikliminin yarattığı bol yağışlı, seller – toprak kaymaları – kasırgalar ve depremlerle boğuşan halkın yanı sıra, kendi müziğini icra etmek isteyen, bunun için tutuşan ve bu piyasayı ayakta tutmaya çalışan metal müzik severler kimler? İlk olarak kimler bu 3. dünya topraklarını metal müzikle buluşturdu? Şu anda bu mirası kim devam ettiriyor? İşte bütün bunlar Kauk Kauk ile yaptığımız kısa röportajda cevaplarını bulacak… Lütfen okumaya devam edin… Merhaba Kauk Kauk. Eğitimine devam ettiğin için 2008 yılından beri Birmanya’daki metal müzik ile yakından ilgilenemediğini biliyoruz. Ancak sana yine de ülkenle ve ülkendeki metal müzik piyasası ile ilgili sormak istediğimiz bazı sorular var. İlk olarak Birmanya’da Metal müziğin ortaya çıkışını sormak istiyorum. Kaç senesinde başladı bu metal saldırısı? Bu türün öncüleri kimler? Merhaba. Mümkün olduğunca dürüst cevaplar vermeye çalışacağım. Bildiğim kadarıyla, Birmanya’nın en eski metal müzik kaydı 1988’e dayanıyor. Bu
kaydı ortaya çıkaran sanatçının adı ise “Arafed” idi. Ve elbette ki bu onun rumuzu olmalı… Artık onun herhangi bir albümünü bulmak mümkün değil. Yeni albümler de yapmıyorlar artık. Birmanya’da Metal müzik konusu ilgi uyandırmamaya başladığından beri Birmanya’da gerçekten öncü olabilecek metal müzisyenlerimiz kalmadı. Underground metal gruplarının tarihi ise 2004 senesine dayanır. Birmanya metal piyasasında, ben 2008’de oradan ayrılmadan önce, bu gruplarca daha çok Metalcore tarzına ilgi gösteriliyordu. “Ta Tha Lynn Chate” sizlerin de bir göz atmak isteyebileceğiniz underground gruplardan biridir. Peki bize biraz da Birmanya’daki Metal müzik gruplarının karşılaştığı sıkıntılardan bahsetmek ister misin? Diğer ülkelerde olduğu gibi, Birmanya’daki metal müzik icra edenler olarak bizlerin de karşılaştığı pek çok sıkıntı var. Bunlara ek olarak, kendi performanslarımız için ödemeleri kendimiz yapmak zorundayız. Çünkü Birmanya’da oldukça az sayıda olan metal müzik dinleyicisi sebebiyle kayıt firmaları metal müzik albümleri ile ilgilenmiyorlar. Kendi CD ve Demo’larımız için kendimiz ödeme yapmak zorundayız. İşte biz bu şekilde Birmanya’da metal müziği canlı tutmaya çalışıyoruz... Ya Birmanya halkının metal dinleyenlere ve icra edenlere bakış açısı nasıl? Birmanya’da insanlar oldukça klasiktir. Siyah bir t-shirt, kot giyen ve piercingleri olan bir metalci, halk için bir uzaylıdır. Uzun zamandır tanıdığım bazı metal müzik sanatçıları buna rağmen oldukça kibar ve iyidir. Tabii kademe kademe farklılaşabilir. Birmanya’da metal müzik icra edilebilecek mekanlar/ barlar var mı? Dinleyici kitlesinin katılımı ne durumda? Birmanya 3. dünya ülkelerinden olduğu için, metal müzik sadece ülkedeki en büyük şehir olan Yangon’da mevcuttur. Ayda bir veya iki defa metal gösterileri olur. Hemen hemen hepsi de halka açıktır. Doğrusunu söylemek gerekirse Birmanya’da metal müzik için öyle çok büyük mekanlar barlar yok. Orada daha çok Hip-Hop klüpleri ve barları bulabilirsiniz. Peki ya metal müzik dergileri ve siteleri? Benim bildiğim Birmanya’da sadece bir tane Metal web sitesi var. Adresi: www.myanmar-xbands.com Sadece bu site Birmanya’daki gruplara kapı açabilir. Umarım oradan birkaç sağlam underground grup
bulabilirsiniz. Oradaki pek çok grup daha çok bilinmek istiyor. Şu an için genele baktığınızda, Birmanya’da en çok dinlenilen tür hangisi? En çok dinlenilen müzik maalesef Hip-Hop. En kötüsü de Birmanya’daki insanların cover müzik gibi utanç verici bir olayı kabullenmiş durumda olmaları... Dünya’daki en ünlü şarkıların hepsinin bir Birmanca versiyonu mevcut. Westlife, Backstreet Boys, Eminem, Blink 182 ve Greenday’den pek çok cover şarkı mevcut. Daha aklıma gelmeyen pek çok grubun şarkısı var cover’lanmış. Birmanya’daki iki rock grubu oldukça ünlüdür. Lan Phyu - Exit (Metallica’nın Enter Sandman parçasının cover’ı) - http://www.youtube.com/ watch?v=sGBZLAANuAg ve Ah Nge - Heritage (Korn - Did My Time Cover’ı) - http://www.youtube.com/ watch?v=hO6Ik0Ey2qY Birmanya’lı dinleyici bunlara metal müzik gözüyle bakmıyor. Onlar sadece grupların (Lay Phyu ve Ah Nge’nin) ne olduğuyla ilgili... Onların hangi tür müzik yaptığıyla ilgilenmiyorlar. Sizde “Wow! Birmanya’lılar metal müzik seviyorlar!” gibi bir kanı uyandırmak istemem. Birmanya’da şuan için en tanınmış gruplar hangileri? Yaptıkları tarzlar nedir? Birmanya’daki en ünlü grup Iron Cross’tur. Genellikle Rock müzik icra ederler. Daha önce de söylediğim gibi, Westlife, Offspring, Metallica ve Korn gibi grupların cover parçalarını söylerler. Ve bunu birçok insan kabul eder. Daha önceki soruda bahsettiğim Lay Phyu ve Ah Nge onlarla beraber çalışırlar. Oldukça sıkı çalarlar. “Lan Phyu”, “Ah Nge”, “Myo Gyi” ve “Iron Cross” yazarak YouTube’da onların performansını izleyebilirsiniz. Birmanya’da büyük metal festivalleri var mı? Bize biraz anlatır mısınız? Ben Birmanya’da iken, o tarz özel bir metal festivali yoktu ama şu an olması gerekiyor. Hala Birmanya’da değilim bu nedenle size kesin olarak bilgi veremem ama son zamanlarda Birmanya’da birçok metal müzik konseri olduğundan eminim.
Şu ana kadar düzenlenen metal festivallerinde dünya çapındaki gruplardan hangileri yer aldı? Maalesef Birmanya’da şimdiye kadar dünya çapında ünlü olan hiçbir grup sahne almadı. 3. dünya ülkesi olan bir yer fazla para yapmıyor. Son olarak Birmanya’daki metal piyasası ile ilgili
olarak eklemek istediğin herhangi bir şey var mı? Halk oldukça küçük ve yaşamak çok zor ama insanlar devam etmek için oldukça hevesliler. Güzel olduklarına inandıkları bir şeyi yapmak istiyorlar. Her ne kadar üzücü olsa da, bu bilgileri bize temin ettiğin için teşekkürler Kauk Kauk. Gördüğünüz üzere bir zamanlar Birmanya’da metal müzik vardı. Şimdi ise, sadece underground gruplar kalmış durumda. Ve Kauk’un da bahsettiği gibi, sadece cover müzikle halka ulaşan bir müzik halini almak üzere… Ülkede daha çok Hip-Hop tarzı müziğin dinleniyor olması ise, dünya geneline baktığımızda hiç de şaşırtıcı değil… Ama yine de bu tarzı ayakta tutabilmek adına bazı grupların çaba sarf ettiğini duymak da güzel. Açlık ve günlük işlerin arasına sıkışıp kalan, 1948 gibi yakın bir tarihte özgürlüğünü ilan ederek askeri cunta yönetiminde ayakta durmaya çalışan bir ülkeden asi metal müzik notaları duymak güzel…
Bölüm II – Tacikistan’da Metal Müzik: Ve şimdi Dünya Metali ile ilgili araştırmamız için ikinci durağımıza uğruyoruz. Bambaşka bir yer… Bambaşka bir tarz… Ve bambaşka bir hava sarıyor etrafımızı… Daha kıtasal, daha soğuk, daha kurak… Afganistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin tam ortasında yer alan, İran kökenli Taciklerin yaşadığı küçücük Müslüman bir ülke olan Tacikistan Cumhuriyeti’ndeyiz… Tacikçe ve Rusça konuşulan bu ülkedeki ilk ve tek Heavy Metal grubu: “JINN”den Arkam bu defa karşımızda. Yine ona da daha önce Birmanya’dan Kauk Kauk’a sorduğumuz gibi ülkenin atmosferini, buradaki metal müzik faaliyetlerini ve piyasayı soruyoruz… Merhaba Arkam. Tacikistan’da metal denildiğinde pek çok insan gibi bizler de bilgisiz kalıyoruz. Metal müzik Tacikistan’da ilk olarak ne zaman ve nasıl ortaya çıktı? Bu tarzı icra eden ilk gruplar ve müzisyenler kimler? 1997 senesinde dört arkadaş bir grup kurmak maksadıyla bir araya geldik. Birkaç prova sonrasında yerel diskoteklerde çalmaya başladık. Diskotek ortamı için oldukça sert müzikler çıkarıyorduk ve daha grubumuzun bir adı dahi yoktu ama buna rağmen seyirci bizi oldukça sıcak karşıladı. İnsanlar orada ilk defa farklı bir müzik türüyle karşılaşmışlardı. Tacikistan’da ilk defa böylesine bir müzik canlı olarak icra edilmişti. Zaten buradaki çoğu insan, dünya üzerinde böyle bir müzik türünün varlığından bile bihaberdi. Bu yüzden çoğu izleyici bu performans karşısında hayrete düştü. İşte bu dönemde biz de grubumuza “JINN” adını verdik. Bu andan itibaren Tacikistan’da metal müziğin bir türü olan Heavy Metal ortaya çıktı diyebiliriz.
“JINN” Tacikistan’da o döneme kadar var olan tek metal grubuydu. Birkaç yıl sonra başka gruplar da kendilerini göstermeye başlamıştı fakat bunlar uzun süre tutunamadılar. Şu an Tacikistan’da metal müzik icra eden tek grup yine maalesef sadece ve sadece “JINN”dir diyebiliriz. Peki Tacikistan’da diğer gruplar neden uzun süre tutunamadılar? Orada insanları zorlayan nedir? Tacikistan’da bir metal grubunun karşılaşacağı zorluklar nelerdir? Tacikistan’da özellikle genç gruplar için birçok zorluk var. Her şeyden önce işe başlamak için makul fiyatta iyi ekipman, enstrüman bulmak çok zor. Tacikistan’da canlı çalmak istiyorsanız, kendi imkânınızı kendiniz yaratmanız gerek. İnsanlar bir şeyler çalabilmek için enstrümanlarını başka ülkelerden satın alıyorlar ve Tacikistan’a getiriyorlar. Tacikistan’da bir şeyler çalmak isteyen kişilerin mali gücü yerindeyse, istedikleri enstrümanı komşu ülkelerden kendisine getirebilecek düzgün biri sayesinde müzik aleti ediniyorlar. Bir başka zorluk ise Tacikistan’da bu ağır müziği algılayacak çoğunluk bir kitlenin olmayışıdır. Tacikistan, geleneksel bağları güçlü, küçük bir Müslüman ülkesidir. Bu yüzden de insanlar yerel müziği diğer türlere, özellikle de Heavy Metal’e tercih ediyorlar. Bundan dolayı “JINN” grubu sıklıkla yurtdışında (Rusya, Ukrayna ve diğer ülkeler) konser veriyor. Ve bunun doğal bir sonucu olarak Tacikistan’da istenildiği kadar sık çalamıyorlar (en fazla yılda iki – üç kez). Tacikistan’da konser düzenlemek çok zor bir olaydır. Yukarıda da söylediğim gibi, canlı çalmak istiyorsanız tüm şartları kendiniz sağlamalısınız. Bunların yanında konser için yer kiralamanız gerek ve yerel basını konserden haberdar etmelisiniz. Aksi takdirde hiçbir izleyicinin bundan haberi olmaz. Bunun yanında bin bir zorlukla getirdiğiniz ekipmanlarınızın her türlü ses ayarı ve sair düzenlemelerini de kendiniz yapmak zorundasınız. Tüm bunları hallettikten sonra artık sahne sizindir. Gerçekten de çok büyük bir hadise. Tacikistanlıların metal müziğe karşı tepkisi nasıl? Tacikistan’da Heavy Metal’i gerçekten seven insan sayısı çok sınırlı; öyle ki başkent Duşanbe çevresinde bu sayı taş çatlasın 250 – 300’dür. Ve bu insanlar canlı performansları izlediğinde çok mutlu oluyorlar. Peki, metal müzik için özel mekânlar/barlar var mı? Peki ya dinleyicilerin gösterilere katılımı nasıl? Ne yazık ki Tacikistan’da metal müzik için herhangi özel bir mekân yok. Az önce de dediğim gibi halkın büyük çoğunluğu yerel müziği tercih ediyor. Biz de kendi konserlerimiz için mevcut bazı diskotekleri
kiralıyoruz. Peki, metal müzikle ilgili dergiler ve web siteleri? Bu bir hayal… Maalesef metal müzik adına ne bir dergi ne de bir web sitesi var. Olacak mı? O konuda da emin değilim. Normal şartlarda bizler de başkalarına diğer ülkelerden getirmesi için sipariş veriyoruz. Çoğu zaman metal müzik adına haberler vs. için interneti kullanıyoruz. Eğer bir değerlendirme yapman gerekirse Tacikistan’da en çok hangi türler dinleniyor? Tacik yerel müziği veya pop-folk müzik… Şu an için Tacikistan’daki en ünlü gruplar hangileri? Hangi tür müzik yapıyorlar? Tacikistan’da pop-folk şarkıcıları oldukça popüler... Yerli metal grupların ne zaman popüler olacağı konusunda ise maalesef hiçbir fikrim yok. Peki, Tacikistan’da hiç metal festivalleri düzenlendi mi/düzenleniyor mu? Yılda bir kez düzenlemek maksadıyla bir Rock festivali girişimi olmuştu. Ne yazık ki, 2008 yılında ilk denemesinin ardından son buldu. Tahminimce yeteri kadar rağbet görmedi. Bundan dolayı her ne kadar bizim için daha pahalı olsa da yurtdışında daha fazla konser vermek zorunda kalıyoruz. Bu da bir başka sorun. Peki, bugüne kadar hangi dünyaca ünlü gruplar Tacikistan’da konser verdi? Hiçbiri. Eminim Tacikistan’ın nerede olduğunu bile bilmiyorlardır. Peki, son olarak senin Tacikistan’daki metal piyasası ile ilgili olarak eklemek istediğin bir şey var mı? HEAVY METAL’in Tacikistan’da da diğer ülkeler kadar çok gelişmesini; çok daha fazla grubun ortaya çıkmasını ve bir gün bugun olduğu gibi sadece bir grubun değil; birçok grubun HEAVY METAL yapıyor olmasını diliyorum. Gördüğünüz gibi Tacikistan, Birmanya kadar bile şanslı değil metal müzik konusunda… SSCB’nin dağılmasının ardından kendisini yeni yeni toplamaya başlayan bir ülke olduğunu da varsayarsak, sanıyorum durumun vahametini anlamamak mümkün değil.
Tacikistan’a yaptığımız bu yolculuk sonrasında kendimize gelerek, “bir gün seyircisinden yeterince destek alamayan konserler neticesinde bizim ülkemizde de böyle bir sorun çıkar mı?” endişesiyle tekrar gömülüyoruz araştırmalarımıza… Tacikistan’daki tek metal grubu olan JINN’e müzik hayatında başarılar dilerken, umarız Tacikistan da kısa süre içerisinde oluşacak farklı tatlardaki grupların melodilerine bırakabilir kendisini… Bu kurak iklimden uzaklaşarak biraz daha güneye doğru iniyoruz... Ve bu ayki son durağımız olan Suriye’ye varıyoruz nihayetinde...
Bölüm iyi – Suriye’de Metal Müzik: Evet önce Muson yağmurlarında ıslandık sonra biraz daha kuzeye yükselerek kavrulduk şimdi de güneye doğru inerek biraz daha terlemeye ne dersiniz? Akdenizin sıcaklığı vuruyor yine yüzlerimize… Yine Müslüman topraklardayız… Ve komşu bir ülkede… Suriye’deyiz bu sefer… Ve bu defa Suriye’deki Heavy/ Thrash Metal grubu The Hourglass gitaristi Rawad karşımızda… Hemen ona da diğerlerine olduğu gibi sorularımızı yöneltiyoruz: Merhaba Rawad. Suriye, komşu bir ülke olduğundan adını sıkça duysak da eminim ki benim gibi MetalTR üyeleri ve Karanlık Oda okurları da bu ülkedeki Metal Müzikten bihaberler… Bize Suriye’deki Metal müziğin gelişiminden, ilk ortaya çıkan gruplardan ve oradaki metal müzik icra eden gruplardan biraz bahsedebilir misin? 80’li yıllardan beri Suriye’de Heavy hayranları vardır ve burada metal müzik kasetleri satan pek çok yer vardı. 1989’da Jack Power grubu konserler düzenleyerek Sabbath coverları yapmaya başladı. Akabinde 90’lı yıllarda Zep, Purple…Urgent, Nuclear Dawn, Sphinx gibi cover gruplar türedi ve bunlar konserlerinde orijinal müzik aletleri kullanıyorlardı. Bu arada bizim davulcumuz Aram da eskiden Nuclear Dawn isimli grupta çalıyordu. Bir cover grup olmasına rağmen Nuclear Dawn diğerlerinin arasında en aktif ve en Heavy gruptu. 2003 senesinde Nuclear’ın gitaristlerinden birisi gruptan ayrılınca isimlerini Nu.Clear.Dawn olarak değiştirdiler ve o dönemde ilk power/progresif albümleri olan “Poet of a Knight”ı piyasaya sürdüler. Tam o sıralarda biz de Lübnanlı Bassem (vokalist) ile beraber grup kurmaya çalışıyorduk. O dönemlerde Bassel Lübnan metal piyasasında oldukça aktif bir durumdaydı. 2004 senesinde “To the Land of the Free” isimli debut albümümüzü piyasaya sürdük. Bu arada 90’larda Lapidation (ya da benzeri bir isimli) Halep’li bir Death Metal grubunun da piyasaya bir EP
sürdüğünden de bahsetmek gerekir ama bunun kayıp bir albüm olduğunu söyleyebiliriz çünkü çok az kimsede mevcut. O güzel günler 90’ların ortalarına denk gelir. Birçok metal konseri düzenlenirdi ve birçok dinleyici konserlere katılırdı…
Peki ülkenizde Suriye’li grupların karşılaştığı sıkıntılar nelerdir? Birçok Müslüman ve Arap dünyasında olduğu gibi burada da metal Satanizm, homoseksüellik ve uyuşturucu ile bir anılıyor. Ve bütün bunlar sadece tabu… Bu sorundan kaynaklanan birçok sorun yaşandı. 90’ların sonlarında devlet metal müzik hayranları ve bu tarzı icra eden grupları alaşağı ediyorlardı çünkü bunların hep uyuşturucu kullandıklarını sanıyorlardı ya da bazen kullanırken yakalıyorlardı. Küçük küçük canlı konserler yapmak ve müzikal anlamda aktif olma yeteneğimizi kaybettik. Orda burada kayıtlarınızı satabilirsiniz ancak bir konser vermek bugünlerde size birçok sorun yaratabilir… Bütün bunlara ek olarak metal müziğin pop ve Arap şarkıcılar kadar popüler olmadığını, burada daha iyi metal vokalleri ve enstrüman çalan insanların olmadığını ve çalmak ya da prova yapmak için mekan bulamayacağınızı da hesaba katarsak… İşte buradaki gruplar bu sıkıntılarla yüzleşiyor… Anlıyorum Rawad… Peki Suriye’li insanların metal müzik severlere ya da bu tarzı icra edenlere bakış açısı nedir? Bizleri – sizleri nasıl görüyor oradaki halk? Bununla ilgili genel bir şey söylemek mümkün değil… Metalciler insanlara bazen başarısız ya da karizmatik yahut Satanist veya deli ya da çok zeki vb. görünebilir… Burada metalcilerle ilgili çok farklı görüşler mevcut. Ama genellikle metal, Suriyeliler için negatif bir şeydir… Peki, Suriye’de metal müzik için özel barlar veya mekânlar var mı? Ya dinleyenlerin yerel gösterilere katılımı ne alemde? Bizim çalabileceğimiz mekânlar olarak sadece tiyatrolar var başka mekân ya da rock barlar yok. Biz gerçekten çok az konser veririz. Daha önce de söylediğim gibi 90’lardan önceki Heavy Metal konserlerinde yaklaşık olarak 1000 kişi görebilirdiniz ancak şu anda bu sayı 300’lere kadar düştü… Gelen baskılar neticesinde bir şekilde metal müziği destekleyenlerde sayıca bir düşüş olmuş… Tıpkı bir dönem Türkiye’de yaşanan Satanist cinayetinden sonra bizlerin de siyah t-shirt giymekten korkup pek çok konsere gidemeyişimiz gibi… Peki ya metal müzik dergileri ya da web siteleri? Bu tür oluşumlar mevcut mudur Suriye’de? Varsa bize isimlerini verebilir misin?
Şu an için bildiğim kadarıyla sadece bir adet metal web sitesi var. O da sağlam bir metal müzik hayranı tarafından yapılmış… www.metal-legend.net adresi. Ancak şu an aktif olduğunu sanmıyorum… Bir soru daha… Eğer bir değerlendirme yapmanız gerekirse, Suriye’de en çok hangi tarz müzik dinleniyor? Siz de bilirsiniz insanlar hep trend peşinde koşar… Bazen progresif ya da gothic ya da black… Ama bence buradaki her metalci bir şekilde geleneksel metal müzik hayranı. Maiden, Metallica, Megadeth, Savatage, Dream Theater, Slayer burada gerçekten çok iyi tanınmış gruplar. Heavy Metal’in yanı sıra insanlar karanlık dalgaları da seviyor. Yani demek istediğim Anathema, Amorphis gibi doom/death gruplarının da pek çok hayranı mevcut… Peki ya Suriye’deki ünlü gruplar hangileri? Ve hangi tarzda müzik icra ediyorlar? Eğer Suriye’li gruplardan bahsediyorsak, sanıyorum bütün bu zorluklara katlanarak ayakta duran bir tek biz varız… Nu.Clear.Dawn projesi, vokal ve gitaristinin Kuveyt ve Kanada’da yaşamak için grubu terk etmesinin ardından donduruldu. En sonunda 2006 senesinde Jerod da grubu terk edince, Nuclear’dan Aram da aramıza katıldı. Sanıyorum Orion isimli zaman zaman konserler düzenleyen bir cover grup mevcut. Black Metal icra ediyorlar. Bizler de Heavy/Thrash kökenli şeyler çalıyoruz.
Anladığım kadarıyla gruplar da devletin tutumundan ötürü oldukça yoğun kayıplar yaşamışlar. Peki, Suriye’de bu müziği ayakta tutacak herhangi bir festival var mı? Hiç yapıldı mı? Suriye’de öyle her sene yapılan festivaller falan olmuyor… Ama bazen iki – üç grup bir araya gelerek beraber bir konser düzenleyebiliyorlar…
Durum düşündüğümüzden de vahim o zaman… Peki, Suriye şimdiye kadar hiç dünyaca ünlü bir metal grubuna ev sahipliği yaptı mı? HAYIR!!! Peki, Rawad, bize son olarak Suriye’deki Metal piyasası ile ilgili söylemek istediğin bir şeyler var mı? Buradaki metal piyasası pek de sağlıklı değil. Özellikle insanlar ve devlet metal müzik hakkındaki fikrini değiştirdiğinde zaman zaman sonlanma noktasına geli-
yor denilebilir. Lübnan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta Türkiye’de konser vermeye çalışıyoruz. Sadece konaklama ve ulaşım masraflarımız karşılandığında Türkiye’ye de gelebiliriz. Bilirsiniz müzik bizler için hiçbir zaman para kazanma aracı olmadı. Ama Suriye’de konser vermek başağrısından başka hiçbir şeye neden olmuyor… Bütün bu olanlar sebebiyle birçok metal grup tarzını değiştirdi. Bazıları tamamen müzik aletlerinden uzaklaştı bazılarıysa jazz tarzı müziklere döndüler. Umarız her şey kısa süre içerisinde düzelir. Ama biz müziğimizi çalacak birçok yer bulamasak da, müziğimizi kaydetmeye devam edeceğiz. Bu kesin… Gördüğünüz üzere Suriye’de türlü imkansızlıklarla boğuşan, buna rağmen yılmayan asi metal notalarıyla dolup taşıyor... Ülkemizde olduğu gibi bu ay incelediğimiz ülkelerde de gerek devlet, gerek popülarizmin insanlar üzerindeki etkisi belki de birçok gerçek müzisyenin küsmesine ve yılmasına neden olurken, bütün bu sıradanlık içerisinde yine de kaya gibi sert yüreklerin birlikte atarak metal müziği yaşatma çabasına tanık oluyoruz... Umarız ki bir gün gerçek bir “emek” ürünü olan bu tarzın da değeri anlaşılır ve bütün o önyargılardan uzak şekilde müziğimizi dinlememize ve icra etmemize olanak bulabiliriz... Evet arkadaşlar Karanlık Oda’nın bu sayısında Birmanya, Tacikistan ve Suriye metaline biraz göz gezdirmiş olduk… Umarız çalışmamızdan keyif almışsınızdır. Bir sonraki sayıda farklı ülkelerin metal müzik maceralarını gözler önüne sereceğiz. Sizler “Yerli Gruplara Sahip Çık!”maya devam edin diye… MetalTR Çeviri & Röportaj Kadrosu
Bursalı brutal death metal grubu Catastrophe 2005 yılında kuruldu. Birkaç eleman değişikliğinden sonra kadro son halini aldı. Grup şu sıralarda E.P. kaydı aşamasında.İlk parçanın kaydı tamamlandı E.P.’den örnek bu parçayı myspace profilinde dinleyebilirsiniz. Kadro : Vokal : H. Fatih AKIN Gitar : Anıl TÜZÜN Gitar : Ferhat BÜYÜK Bas : Alper BAŞBUĞ Davul : Selçuk ÖZCAN www.myspace.com/catastrophetr
Deathblow 2004 yılında death metal yapmak üzere Trabzonda kuruldu.İlerleyen zamanlarda grubun içyapısında bazı değişiklikler yaşanmış, Deathblow, elde ettiği kazanımları taşıyabilecek kemik kadrosunu toplayabilmek için bir süre kabuğuna çekilmiş fakat bu süre zarfında da sahip olduğu birikimi, yeni besteleri üzerinde kullanmak için aradığı fırsatı bulmuştur.Grup 2008 yılında ilk besteleri kehanet daha sonrada demoya ismini verecek parçaları olan self destructionu yayınladılar.Grup beste çalışmalarına ara vermeden devam etmektedir. Vokal : Burak Şanlı Davul : Burak Uzun Bass : Abdullah Emre Saruhan Gitar : Emre Karagöz www.myspace.com/deathblowband iletişim:deathblowband@gmail.com
2500 yıldan fazla bir süre önce yaşamış sert, acımasız, mistik ve gizemli bir şekilde yaşamış bir İmparatorluk. Pers İmparatorluğu... Onlar bilinen dünyanın neredeyse tamamına sahip olmuş mukaddes bir güçtü. Ancak savaşlar ve yıkımlar herşeyin olduğu gibi onlarında sonunu getirdi. Pers diyarından kökenlerinden 2500 yıl sonra yeni bir güç dünyayı etkisine almak için yola çıktı. 3 sene önce ülkemizdende geçen yolları şimdi dünya saheneriyle kesişmek üzere. Iranlı Death Metal grubu Arsames ile grubun geçmişi, geleceği ve bugünü üzerine güzel bir röportaj yaptık. Bu sıcak insanları ve müziklerini daha yakından tanımak istiyorsanız buyrun; Türkiye’den Selamlar! İlk once zincirlerinizi kırıp birçok başarıya imza attığınız için sizleri tebrik etmek istiyorum. Komşu ülkelerde bu şekilde dünya çapında adını duyurmaya başlayan sağlam gruplar olduğunu bilmek muhteşem. Röportajımıza keyfinizin nasıl olduğunu sorarak başlamak istiyorum. - Muhteşem! Bildiğiniz üzere ilk İranlı Death Metal grubuz ve yakın zamanda Türkiye’de de bir konser vereceğiz. Bu sebeple çok mutluyuz ve enerji doluyuz! Grubun tarihinden bahsetmeye başlamadan once 2009 senesinden başlamak istiyorum. Sanırım 2009’un Arsames için çok bereketli bir sene olduğunu söylemek yanlış olmaz. Biri dünya çapında (Metalcamp) ve biri de Türkiye’de (Uni-Rock) gerçekleştirilecek olan iki önemli festivalde yer alacaksınız. Bunun yanı sıra bildiğim kadarıyla bir album projeniz de var. Bize biraz bu album çalışmanızdan ve söz konusu festivallere katılımınızdan bahseder misiniz? - Uzun yıllar deneyim edindikten ve Metal Müzik üzerinde çok çalıştıktan sonra İran için pek de alışılagelmiş olmayan bir şekilde İran’dan başarılı bir grup çıkacak ve elbette ki 2009 tarihimizde “muhteşem yıl” olarak anılacak.
zla süredir metalcidirler. Bizler uzun yıllardır metal müzikle yaşadık ve kendi grubumuzu kurmaya karar vererek yerel bir metal grubunu gerçek bir underground gruba dönüştürdük. Birçok genç müzisyenle birlikte çalıştık ve dünyadaki metal müzik piyasasını öğrenmelerini sağlamaya çalıştık. Sadece birkaç gerçek metalci olmasını istiyorduk. Ve sonunda gruptaki birçok değişiklikten sonra kendi gerçek kadromuzu bulduk. Ülkeniz hakkında da soru sormak istiyorum. İran, bilmeyenler için şeriatla yönetilen bir ülke gibi… Ama benim İran’lı arkadaşlarım ve araştırmalarım sayesinde öğrendiğim kadarıyla İran dışa kapalı görüntüsünü oldukça geride bıraktı. Bu konuyla ilgili sizing düşünceleriniz neler? Bize biraz ülkenizden bahsedebilir misiniz? - Doğruyu söylemek gerekirse müzik (özellikle metal müzik) konusunda sınırlamalar var ama metal müzik hayranlarının hızla çoğalması göz önüne alındığında durum her geçen gün daha da iyiye doğru gidiyor. Doğruyu söylemek gerekirse Arsames şu anki siyasetle değil de daha çok İran’ın geçmiş kültürü üzerine odaklanıyor. Çünkü İran’ı dünyaya tanıtmanın en iyi yolunun bu olduğunu düşünüyoruz. Arsames’i kendi kökenlerini bilen ve bunları canlı tutan bir grup olduğu için takdir ediyorum. Şarkı sözleri, grubun adı vb genellikle Pers tarihine dayanıyor. Bu genellikle İskandinav gruplarında karşılaştığımız bir özellik. Bununla ilgili ne gibi yorumlar alıyorsunuz? İnsanlar bunu takdir ediyorlar mı? - Bildiğiniz üzere birçok pop grup materyalist aşk gibi sığ konular üzerinde durur… Ve kültür, kimlik, insanlık gibi bazı derin anlamları da görmezden gelirler… Ve biz Arsames’in İran’daki popülerliğini arttıran en önemli nedenlerden birinin bu Arsames’in bu gerçeğe odaklanması olduğunu düşünüyoruz.
Ben İran hakkında bir soru daha sormak istiyorum. Ülkenizde Aras, Arashk, Ahoora, Ekove Efrits, Farzad Golpayegani, Kahtmayan, Nazhand vb. gibi ortaya iyi iş çıkaran pek çok grup var. Onların gelişimlerini nasıl Arsames’i Türk dinleyicilere biyografilerini sitemizde değerlendiriyorsunuz? Sizce İran’ın dünya çapında yayınlayarak tanıtacağız. Ama bunun yanı sıra sizi tanınması için bir köprü olabilirler mi? daha iyi tanıyabilmemiz için biyografinize eklemek - Bir şey demeye gerek yok. Ülkeler genellikle pek istediğiniz bir şey olup olmadığını sormak istiyorum… çok etken sebebiyle dünyada bilinirler. Bunlar arasında - Arsames eski bir Death Metal grubudur. Arsames’in en önemlisi ise müziktir. Bildiğiniz üzere Metal Müzik beş üyesi de tam anlamıyla Metal müzik ile yaşarlar dünya çapında hızla büyüyor ve bir ülke pek çok metal ve onlar inançlarından vazgeçmeyecekler… gruba –özellikle de ünlü metal müzik gruplarına- sahip olabilir. Bu gerçek de o ülkenin dünyadaki gerçek Biraz da grubun kuruluşundan bahsedelim… Bir araya yerini bulmasına yardımcı olur. nasıl geldiniz? Bu kimin fikriydi? Nasıl birlikte çalmaya başladınız? Nasıl zorluklardan geçtiniz? Bize Son konuşmamızda size bir metal müzik projesinden bunlardan biraz bahsedebilir misiniz? bahsetmiştik. İran Metal piyasasını dünya çapındaki - Ali Madarshahi ve Hamid Faverani 20 yıldan faaraştırmamız vasıtasıyla daha iyi tanımak isteriz. İlk
gruplar, İran’ın metal müzikle ilk karşılaşması, metal müzik için harcanan çabalar, gösteriler, mekanlar… Bize bunlarla ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? - Birçok İran’lı başka ülkelerdeki Metal gösterilerini veya konserlerini TV üzerinden izleyerek bu konuda deneyim ediniyordu çünkü kendi ülkemizde metal müzik yapmak gibi bir şansımız yoktu. Ama yavaş yavaş başlamak için cesaretimizi topladık. İran’da enstrüman satan bazı mekanlar var. Gerçeği söylemek gerekirse Arsames daha ilk başında enternasyonel standartlara sahipti ve umarım İran’daki diğer metal grupları da sadece birkaç yerel gösteri ile tatmin olmayıp Arsames gibi yurt dışında da tanınmaya çalışırlar. Örneğin Arsames’in MySpace profilinde 23.000 hayran var ve profilimizdeki parçalarımız neredeyse 200.000 defa tıklanmış/görüntülenmiş. “Cyrus The Great” isimli parçayı yayınladınız. Tepkiler nasıldı? - Muhteşemdi… Birçok insan parçayı dinledikten sonra İran’ın eski kültürünü merak etti ve birçoğu dünyadaki ilk insan hakları politikasının öğreticisi olan bu muhteşem adam hakkında araştırmalar yapmak istediler. Biraz da festival hakkında ipuçları alalım… Playlist’iniz hazır mı? Arsames sadece kendi parçalarını mı çalacak yoksa cover parçalar da olacak mı? Bize bunlarla ilgili biraz ipucu verebilir misiniz? - Playlist’imiz hazır. Ve bazı cover parçalarımız da var ama sanırım Uni-Rock’ta sadece kendi parçalarımızı çalacağız. Hatta daha önce hiç kimsenin duymadığı yepyeni şarkılarımızı!!! Grup olarak amaçlarınız ve hayalleriniz nelerdir? - Bir metal grubu olarak insanlık, kimlik, dostluk, cesaret, bağlılık gibi güzel ama maalesef unutulmuş bu gerçekliklerin anlamlarını dünyaya tanıtmak konusundaki sorumluluklarımızın ağırlığını omuzlarımızda hissediyoruz. Bu konuda bir şekilde bilinmeyen kendi kültürümüzden daha iyi bir kaynak bulamadık. Amon Amarth’ın kendi ülkesindeki Viking kültürüne odaklanması gibi aynı ilgiyi metal gruparında da görüyoruz. Röportajın sonunda bir anketimiz olacak ama kadronuzu sizin kendi sözcüklerinizle anlatmanızı istiyorum. Tabii ki eğer isterseniz. Arsames müzik dışında neler yapar? Evli olan var mı? Kimler başka işlerde çalışıyorlar? Bu biraz paparazzi tarzı sorular ama idare edin :) - Ali Madarshahi: Vokal, Hamid Faverani: Gitar, Morteza Shahrami: Gitar, Rouzbeh Zorchang: Bass, Saeed Shariat: Davul
Hepimiz müzik üzerine çalışıyoruz. Ve son sorum… Türkiye hakkındaki fikirlerinizi almak istiyorum. Daha önce ülkemizi ziyaret ettiğinizi biliyorum ve Türkiye’de tanınmış olduğunuzu da bilmenizi isterim. Türkiye’yi kültür ve müzik alanında nasıl değerlendiriyorsunuz? Takip ettiğiniz Türk gruplar var mı? - Hiç şüphesiz Türkiye, Metal müzik konusunda bölgedeki öncülerden biri ve oldukça zengin eski bir kültüre sahip. Müzik tarzı olarak herhangi bir Türk grubu takip ettiğimizi söyleyemeyiz ancak Mezarkabul (Pentagram), Cenotaph ve Soul Sacrifice gibi muhteşem gruplara da fazlasıyla saygı duyuyoruz. Anket: Ali madarshahi ( Vokal) 1 Kullandığınız Ekipman (Marka, Model): Shure Mikrofon, Kam Speaker, Behringer Mixer 2 Doğum Yeri ve Tarihi : 1969 - Tahran 3 Favori Grupları : Amon Amarth, Arch Enemy, Sodom, Morbid Angel, Symphony X, Exodus 4 Favori Albümleri: Twilight of the Thunder God, The Concealers, Better off Dead, Watershed 5 Favori Müzisyenleri: Dave Lombardo, Chuck Billy, Russen Allen, Ian Hegg 6 Boş Zaman Uğraşları : İnternet’te araştırma yapmak 7 Favori İçeceği: Efes, Meyva Suyu 8 Favori Yiyeceği: Lahmacun, Ezo Gelin Corbasi (Gözlerim yaşardı bizden daha iyi biliyorlar yemeklerimizi) 9 En İyi Arsames Parçası: Syrus The Great 10 En İyi Arsames Konseri : ilk Arsames Underground konseri 11 Arsames İle Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Uni-Rock’ın teyit edilişi 12 Hangi Grupla Aynı Sahneyi Paylaşmak İsterdi?: Amon Amarth 13 Aldığı İlk Albüm?: Boston – Boston 14 Aldığı Son Albüm: Daath – The Concealers 15 Son Soru: Hayat Felsefesi: İyi düşünceler, iyi kelimeler, iyi işler. Hamid Faverani (Gitar) 1 Kullandığı Ekipman (Marka, Model): Dean Gitar, Jackson Gitar, Boss ME-50, Metal zone, Marshall Amp JCM 2000 2 Doğum Yeri ve Tarihi: İran/Mashhad, 1974 3 Favori Grupları: Opeth, Amon Amarth, Arch Enemy, Iron Maiden, Black Sabbath, Symphony X, Deep Purple. 4 Favori Albümleri: Anthems of Rebllion, Domination, Seventh Son of a Seventh Son 5 Favori Müzisyen: Michael Angelo, Marty Friedman, Jimmy Page, Dan Swano
6 Boş Zaman Uğraşları: Metal Müzik Dinlemek. 7 Favori İçeceği: Su ve Efes. 8 Favori Yemek: Döner Kebap 9 En İyi Arsames Parçası: Syrus the Great 10 En İyi Arsames Gösterisi: Arsames’in İlk Underground Konseri 11 Arsames İle Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Metalcamp teyiti. 12 Hangi Grupla Birlikte Sahne Almak İster?: Death 13 Aldığı İlk Albüm: British Steel (Judas Priest) 14 Son Aldığı Albüm: Watershed (Opeth) 15 Son Soru: Hayat Felsefesi: Eğer A=Başarı ise, formül şudur: A=X+Y+Z. Burada X iştir, Y çalmak ve Z de ağzını kapalı tutmaktır. (Albert Einstein) Rouzbeh Zourchang (Bass) 1 Kullandığınız Ekipman (Marka, Model) : ESP, Godin Elektro Bass Gitar ve Aria Akustik Bass Gitar, Laney Amp. 2 Doğum Yeri ve Tarihi: 1988 Mashhad 3 Favori Grupları: Iron Maiden, Testament, Carcass 4 Favori Albümleri: Somewhere in Time, Low, The Gathering. 5 Favori Müzisyeni: Steve Digiorgio, Steve Haris, Michael Amott 6 Boş Zaman Uğraşları: Müzik Dinlemek ve Araba Kullanmak. 7 Favori İçeceği: Çay, Viski 8 Favori Yemeği: İran yemekleri, Lahmacun. 9 En İyi Arsames Parçası : Xerexes 10 En iyi Arsames Konseri: Arsames’in ilk Underground konseri 11 Arsames İle Birlikte Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Metalcamp teyiti. 12 Hangi Grupla Sahne Paylaşmak İster?: Iron Maiden, Arch Enemy. 13 Aldığı ilk Albüm: Swan Song 14 Aldığı Son Albüm: Wrath 15 Son Soru: Hayat Felsefesi: Hiçbirşey… Saeed Shariat (Davul) 1 Kullandığı Ekipman (Marka, Model): Mapex M Serisi, Vdrum Roland V6, Paiste Cymbals, Iron Cobra Pedallar, Vic Firth Stick. 2 Doğum Yeri ve Tarihi : 1986 – Mashhad 3 Favori Grupları : Death, Opeth, Testament, Judas Priest, Lamb of God, Arch Enemy, Amon Amarth. 4 Favori Albümleri : Symbolic, Pain Killer, The Sound of Perseverance, Formation of Domnation, Cowboys From Hell, Black Waters Park 5 Favori Müzisyenleri : Gene Hoglan, Chris Adler, Chuck Schuldiner, Dimebag Darrel, Scot Tra-
vis, Martin Lopez 6 Boş Zaman Uğraşları : Arkadaşlarla yürümek, Bilgisayar Oyunları, Kitap Okumak. 7 Favori İçeceği : Smirnoff, Efes, Jack Daniels 8 Favori Yemek : Pizza, Tavuk Kebap 9 En İyi Arsames Parçası : Imortal Identity 10 En İyi Arsames Konseri : Arsames’in İlk Underground Konseri 11 Arsames İle Beraber Yaşadığı En Unutulmaz Anısı: Metalcamp teyiti 12 Hangi Grupla Birlikte Sahne Almak İster: Testament 13 İlk Aldığı Albüm : Animals (Pink Floyd) 14 Son Aldığı Albüm : Nostradamus (Judas Priest) 15 Son Soru: Hayat Felsefesi : İnsanlık!!!!!!! Morteza Shahrami (Gitar) 1 Kullandığı Ekipman (Marka, Model): Washburn HB Series, Marshall Amp 2 Doğum Yeri ve Tarihi : 1983 Mashhad 3 Favori Grupları : Pink Floyd, Rolling Stones, Arch Enemy, Pantera, Testament, Opeth, Dream Theater 4 Favori Albümleri : The Wall, Revolution, Vulgar Display of Power, Doomsday Machine 5 Favori Müzisyeni : Dimebag Darrell, Alex Skolnik, Victor Smolski, Marty Friedman, David Gilmour, Michael Amott, Steeve Digiorgio 6 Boş Zaman Uğraşları : Gitar çalmak ve Metal Müzik dinlemek. 7 Favori İçeceği : Çay, Jack Daniel, Kahve 8 Favori Yemeği: Ghorme Sabzi, Balık, Kebap 9 En İyi Arsames Parçası : Xerexes 10 En İyi Arsames Konseri : Arsames’in İlk Underground Konseri 11 Arsames İle Birlikte Yaşadığı En Unutulmaz Anısı : Metalcamp teyiti 12 Hangi Grupla Aynı Sahneyi Paylaşmak İster : Iron Maiden 13 Aldığı İlk Albüm : The Wall - Pink Floyd 14 Aldığı Son Albüm : Daath - The Concealers 15 Son Soru: Hayat Felsefesi : Özgür Bir Dünyada Rock’mak…
Cevaplarınız için çok teşekkür ederiz. Ece Saka /AurorA & Umit Gundogdu / Dawn_Of_ReliC
CORPSE PAINT YAZI DİZİSİ - I Sahneye az kaldı Bir yanda siyah, bir yanda beyaz Yavaşça parmaklarıyla yüzüne sürerken beyaz boyayı, sahneye değil de adeta savaşa gidiyormuş gibi bir duyguya kapıldı Yoğun boyanın bütün yüze sürülmesi için yavaş yavaş uğraşırken diğer arkadaşlarının da ayna karşısında sıra kapmak için kendisini beklediğini fark edip, daha da hızlandırdı bu parmak hareketlerini Beyazdan sonra siyah Yavaş yavaş göz çevresinde sanatsal dokunuşlar gerçekleştirirken aynaya tam olarak sığmayan yoldaşlarının, yüzlerinin görünen bölümlerine beyaz boyayı uygulamaya çalıştıklarını fark ederek sanatsal çalışmasını biraz daha hızlandırması gerektiğine karar verdi. Boya da az kalmıştı Ya biterse? Bütün bu yoğun duygular içerisinde bitirdi sanatını Ve sonunda hazırdı Televizyon karşısında uyuklayan, herkesle aynı sorunlara sahip olan kimliğinden arınmış, ama yüzündeki maske ile bir o kadar da farklı, şeytansı ve insanüstü bir kimliğe bürünmüş müzik savaşçısı Seyirciyi kendi mücadelesine davet etme savaşına hazır bir sanatçı Elinde kalan boyaları nerede yıkayabileceğini sormak için kapıyı açtı Sahneye verilen dumanla birlikte zaten kendilerine çok uzun gelen bir süredir coşkuyla Metal Tanrılarını izlemek için bekleyen kalabalık, dumanı gördükleri anda sahneye doğru gelmekte olan sanatçıların varlığından haberdar olur ve daha büyük bir coşkuyla bağırışmaya başlarlar Kimlikleri Corpse Paintten bir maske ardına gizlenmiş büyük sanatçılar inanılmaz gösterilerini gerçekleştirmek üzere sahne aldıklarında, daha da devleşirler adeta İnsanüstü rifflerle ve benzersiz gösterilerle karşı karşıya geleceğinden emin olan hayranlar savaş çığlıkları atarak karşılarlar savaşçıları İşte bir halkın coşkusudur bu, bütün toprakları fethetmek, bütün zorbalığı sona erdirmek isteyen bir halkın kah neşeli, kah mücadeleci çığlıkları Savaş alanında küstahça volta atarken savaşçı, kalabalığa kendi mücadelesinin haklılığını ispat etmek için gürlemektedir. Bir o yana, bir bu yana yürüdükçe, coşkulu halk da aynı çığlıklarla ve gürlemelerle cevap vermektedir savaşçıya Hangi ırktan olursa olsun, daha büyük bir çatı altında toplanmış bir halkın savaş çığlığıdır bu Savaşçının sesinde vücut bulur halkla savaşçının bir olma
isteği Ve savaşçı aldığı destekle devleştikçe devleşir Sahne kalesi, mikrofon mızrağıdır artık... Bu sahneyi binlerce defa canlı olarak görmeseniz de, en kötü ihtimalle belli yerlerden izlemişsinizdir Sanatçının kendi kimliğinden arınıp, bambaşka bir kimliğe bürünmesinden bahsediyorum. Bazen çürümüş bir ölü, bazen de insandışı bir varlığa dönüşmesinden bahsediyorum Sanatçının gözlerimize sunduğu bu görsel ziyafeti, boyalı bir maskenin verdiği güven duygusu içinde daha rahat hareket ettikleri şeklinde mi, yoksa bu sayede bizlere coşku pompaladıkları şeklinde mi yorumlamalıyız ne dersiniz? Corpse Paintin kökenine baktığımızda bunun, 1970li yıllarda Rock n Roll yapan bazı müzisyenler sayesinde geniş popülerlik kazandığını görürüz. Bunlardan en ünlü olanları artık herkesin de bildiği gibi, Kiss ve Alice Cooperdır. 1960lardaki Arthur Brown, 1970lerdeki Alice Cooper, Secos e Molhados ve Kiss gibi eski rock grupları ve o dönem sonrasındaki The Misfits ve The Damnedın solisti Dave Vanian gibi Punk Rockçılar da kendilerini birbirine benzer makyajlarla süslüyorlardı. Bu görünümün iyice popüler hale gelmesine ise, çok komik gelecek ancak, McDonaldsın maskotu Ronald McDonald neden oldu. Ronaldın yüzündeki boya siyahbeyaz çıkan basılı reklamlarda daha çok Corpse Painte benziyordu. Hatta o kadar ki, Kiss gibi grupların hayranları birçok gazete ve dergideki bu reklamları biriktiriyor ya da çalıyordu. Corpse painti kullanan ilk Death ya da Black Metal gruplarına bakacak olursak, 1978 başlarında Black Rose, Mercyful Fateden King Diamond ve 80lerin başlarında Hellhammerın Corpse Paint kullandığı söylenilebilir. Kısa süre sonra Celtic Frost gibi diğer gruplar da bunu takip etmişlerdir. Brezilyalı grup Sarcófago, Metal Storm dergisi tarafından doğru Corpse Paint yapan grup seçilerek bu görünüşe öncülük eden gruplardan biri olmuştur İlk yapılan Corpse Paintler, genellikle ölü gibi görünmeye yönelikti. Daha sonra (Immortal ve King Diamondunkiler gibi) daha çok şeytansı bir görünüm elde etmeye yönelik Corpse Paint şekilleri yapılmaya başlanmıştır. 1980 sonları ve 1990ların başlarındaki Mayhem, Gorgoroth, Emperor, Immortal, Darkthrone, Dimmu Borgir ve Satyricon gibi gruplar Corpse Paintin
Black Metaldeki popülerliğini sağlayan gruplar olmuşlardır. Daha da derinlere bakacak olursak, Corpse Painte Germen kültüründe rastlayabiliriz. Modern Black Metalcilerin kullandığı Corpse Paint ve ceset görüntüsünü, Nordik mitolojideki ölü ruhlar ordusu olan Oskorei üyelerinde de bulmamız mümkündür. Ayrıca Metal müzikteki Corpse Paint ile The Cabinet of Dr. Caligarideki Conrad Veidtin kullandığı makyajın benzerliğine bakınca bu tür makyajın bir dönem dışavurumcu filmlerde de kullanılmış olduğunu görürüz. Corpse Paint genellikle Black Metal ve Metal ile özdeşleştirilmiş olmasına rağmen gerek müzik, gerekse diğer dallarda bazı sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. Bunların bazılarını anmak gerekirse: - The Misfits adındaki Punk Rock grubu korku ve bilim-kurgu içeren şarkı sözlerinin yanı sıra Corpse Painti de kullanıyorlardı. - 1996 sonbaharında profesyonel bir güreşçi olan Sting, bir Brandon Lee filmi olan The Crowdan etkilenerek corpse paint kullanmaya başladı. - Bir başka profesyonel güreşçi olan The Undertaker 90ların ortalarında kendi adına yaraşır bir Corpse Paint ile izleyenlerin karşısına çıkıyordu. Sanatçılara Sorduk; KING (God Seed / Gorgoroth):
karşı savaşmak isteyenin, ölüme ihtiyacı vardır. Corpse Paint’i avantaj ve dezavantaj olarak adlandırmak istemiyorum. Bu benim ve Gaahl’ın müziğimizi ve düşüncelerimizi sunduğumuz kadar doğal birşeydir. - Corpse Paint sizin için neyi sembolize eder? KNG: Ben bu soruyu zaten cevapladım - Bu sadece bir boyamı yoksa black betal’in önemli gerekliliklerinden mi? KING: Bu Black metali gerçekleştiren satanik gündemin metal müzik oluklarından geçmesi. Bu açıdan bakıldığında corpse paint yapmak zorunda değilsin, ama biz asla bunu kullanma konusunda tereddüt etmedik. - Size göre iyi corpse paint yapabilen başka gruplar yada insanlar var mıdır? Biraz isim verebilir misiniz? KING: Black metal bir moda şovu değildir. İnsanlar corpse painti her şekilde, istedikleri gibi yapabilirler. İlgilenmiyorum. - İlk ne zaman Corpse Paint kullandınız? Hangi albüm için? KING: İlk olarak 1999’da Strabourgda (Fransa) yaptığım Gorgoroth şovunda corpse paint kullandım. - Corpse Paint ile ilgili herhangi bir anınız var mı? Eğer varsa bir tanesini bizimle paylaşabilir misiniz? KING: Corpse paint ile ilgili herhangi bir anım yok
- Corpse paintin sizin için anlamı nedir? Corpse Paint kullanmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? KING: Corpse Paint sahte tanrılara karşı olan savaşımızı temsil eder. Bu savaşçının görüntüsünü sembolize eden bir savaş boyasıdır. Yanlış olana
AKHTYA (Black Funeral): - Sizce Corpse Paintin anlamı nedir ve Corpse Paint kullanmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? AKHTYA: Corpse paint, zihinsel dönüşümü sembolize etmek için kullanılırdı. Zhnin gölgeli görünüşünü kullanarak şeytani bir dönüşüm olan Kuzey Avrupalıların Oskorei kutlamalarına benzer. Black Metal, Oskorei ibadetlerinin kurt adam kültünü anımsatan bir külttür. Hatta yazar Kadmon, Black Metali direkt olarak Oskorei Romantikk olarak. - Corpse Paint sizin için neyi sembolize ediyor?
AKHTYA: Likantropik dönüşüm, metal karanlığı ve gölge Bu daha çok vahşi av ve black metal de bunun için bir kült. - Corpse Paint sadece bir imaj mı yoksa bu Black Metal için gereksinim mi? AKHTYA: Black Metalin gereksinimleri yoktur. Bazı şeyler ya vardır, ya da yoktur. Bunları zorlayamazsın, eğer zorlarsan da ortaya aptal bir şey çıkar. Black Metal bir imaj değildir, o insanın kendi simyasının şeytaniliğe dönüşümünün likantropik sürecidir. - Sizce iyi Corpse Paint yapan gruplar var mı? Varsa hangileri? AKHTYA: Elbette ki Black Funeral bu konuda en iyilerden biri (!!!!), ilk zamanlarında Burzum, Mayhem, Wrath of the Tyrant demosu günlerinde Emperor, Vlad Tepes, Benim en favorilerimden biri olan Nastrond ve efsaneleşmiş tuhaf Mortuary Drapei de unutmayalım. Bunun yanı sıra birçokları var
Abbath (Immortal): “Makyaj yapmak yepyeni bir yüz edinmek gibi bir şey. Bu içimizdeki iblisleri sahnede açığa çıkarmamıza yardımcı oluyor... Bu demon war-paint gibi. Biz asla corpse-paint olayını yapmıyoruz, biz war-paint yapıyoruz.” Legion (Marduk): “Corpse Paint, Mardukun konsepti, görüntüsü ve her şeyinin öyle büyük bir parçası haline geldi ki, bunu asla değiştirmek istemem. Kesinlikle kurşun kemerler, çiviler, siyah deri ve Corpse Paint olacak.”
- İlk Corpse Paintinizi ne zaman yaptınız? Hangi gösteri veya albüm için? AKHTYA: İlk Corpse Paintimi 1990-91 gibi, SORATH ile birlikte çalışırken yaptım. Sonrasında da elbette ki Black Funeralde yaptım. Eski demolarımızın dönemi, cehennem gibiydi!!! - Corpse Paint ile ilgili herhangi bir anınız var mı? Eğer varsa, bizimle paylaşmak ister misiniz? AKHTYA: Gerçek kan yağlı boya üzerinde çok rahatsız edici, sert şekilde kuruyor. Eğer terlersen, Atilla Csihar (ex-Mayhem, Aborym): Yüz kurumuş kan tenini daha çok lekeliyor. boyamayı kendimi başkalarından gizlemek amacıyla değil daha çok ritüeller için - Ve son soru Bu konuyla ilgili sizin eklemek yapıyorum... Arkaik sanatı seviyorum; eski inistediğiniz bir şey var mı? sanlara bakarsanız, onlar da maske ve çeşitli yüz AKHTYA: Sorular için teşekkürler. boyamaları kullandılar... Bu oldukça geleneksel... Internetten Topladığımız Materyallerde Sanatçılara Göre Coprse Paint:
neye çıktık. 2 parça çaldık ve kesmemizi istediler, buna gerçekten sinirlendim. Sadece ‘Diğer parçaya başla,’ dedim, çünkü bir anlamda gösterinin ana parçası, her zaman en fazla karşılık aldığımız şarkıydı. Bu nedenle klavyedekine ‘Sadece çal! Başlarsak bizi durduramazlar, sadece şarkıyı çal.’ dedim. Ve tabi ki aşağılıklar parçanın ortasında sesi kıstılar ve gerçekten çok sinirlendim. Ancak iyi olan sahneden indikten sonra silmem gereken bir makyajın olmamasıydı. Aynanın karşısında bir saat yüzümdekini silmem gerekmedi ve ‘Evet,bir daha asla!’ diye düşündüm. Hala Corpse Paintin harika olabildiğini düşünüyorum. Yüzlerini nasıl boyayacaklarını bilmeyen inanılmayacak kadar çok insan var ve tamamıyla g*te benziyorlar. Corpse Paint yapanlardan gerçekten hayranlık duyduğum eğlenceli kişi Satyricon’dan Frost. Son birkaç albümde gerçekten g*te benziyor oluşu beni sinirlendiriyor, ancak Oslo civarında ya da konserlerde onu gördüğümde tamamen ilginç ceset makyajlı oluyor. Bu elemandan gerçekten büyüleniyorum ve ‘Niçin albüm kapaklarında böyle görünmüyorsun?’ diye düşünmeden edemiyorum. Onunla her gün karşılaşmıyorum, belki yılda sadece birkaç kez; ancak her seferinde daha farklı Corpse Paint!i oluyor. Yüzünü değişik bir şekilde boyuyor, fakat gerçekten iyi görünüyor. Corpse Paint yapmaktan beni vazgeçiren şey bir sırada on beş, yirmi kez yapmanın çok uzun bir iş oluşu ve saçın gerçekten yapış yapış oluyor.
Dead (Mayhem): Gerçekten konsantre olmam ve şarkı sözlerimi iliklerimde hissetmem gerektiğinde Corpse Paint yapıyorum ve bu da sahnede oluyor! Astarte: “Biz grup olarak Corpse Paint taraftarıyız, çünkü bu görüntü yoluyla müzikal anlatımımızı bütünlüyoruz... Bizim bakış açımız şu: Black Metal’in biri müzikal, diğeri teatral olmak üzere 2 biçimi vardır... Aynı bir tiyatro oyunundaki oyuncular gibi... Onlar karakterlerinin uygun renkleri ve tonlarını orataya koyarak iyi bir şekilde ileti ve anlamları aktarıyorlar... Diğer bir deyişle, Corpse Paint içimizde gizlediğimiz savaşçının maskesidir... Her insanın yaşamını çekici kılmak için düşleri ve hayalleri vardır, yoksa yaşamımız bomboş olurdu... Yani Corpse Paint düşlerimize ve imgelemimize katkıda bulunuyor ve müzik bu ifadenin bir yoludur... Nissila (Catamenia): Bir gün konser sonrası kuliste birbirimizin Corpse Paintlerimize baktık ve kahkaha atmaya başladık. İşte o anda bunun bittiğini anladık. Corpse Painti bırakmak için birkaç güzel neden: Corpse Paint ile Pandaya benziyorsun Yüzünü boyamaktan içmeye fırsat kalmıyor Kuliste ayna yoksa ne olacak? Yüzün kar beyazı olduğunda dişlerin ne renk görünecek? Yüzünü boyamaktan içmeye fırsat kalmıyor Gösteri sonrasında yüzünü yıkamaya yer bulamazsan ne olacak? Gösteri sırasında yüzünden akan teri düşün! Makyaj kızlar içindir Yüzünü boyamaktan içmeye fırsat kalmıyor Bazı sanatçıların Corpse Paint ile ilgili düşünceleri bunlar. Peki Corpse Paint ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz?
Nocturno Culto (Darkthrone): “İlk zamanlar, Corpse Paint bizim için gerçek kara büyü ritüeliydi ve Corpse Paint’i çok sık kullanıyorduk... Bundan sonra gerçekçi olmadığı sürece Corpse Paint kullanmayacağız Gunther (Ancient Rites): Piyasayı bir yıl önce büse olan bazı şeylerden dolayı bir konsere keşfetmiş gibi olan birçok grup var ve bunlar sadece gecikmiştik. İlk grup olarak çıkması gereken PecCorpse Paint ile ilgileniyorlar, müzik o kadar da catum çalamadı bile, bu nedenle bize de ‘Çalmak önemli olmuyor! istiyorsanız Hemen çalın.’ dendi. Bu yüzden makyaj yapamadık, war-paint olmaksızın, hiçbir şeysiz sah-
müziğidir.Corpse Paint de bunun yapmanın bir yoludur.
Blackthorn (Thornspawn): Grubun ilk kuruluşundan bu yana Corpse Paint’i kullanıyoruz. Şimdi sonlandırmayacağız. Artık Corpse Paint kullanmamanın bir akım olduğunun farkındayım. Ancak biz asla akımları takip etmedik. Black metal iç nefretlerini aktarmak isteyen çılgınların
Kaynaklar: http://www.wikipedia.org , http://www. duman6.gen.tr/corpse-paint-ft16772615.html, www.catamenia.net adreslerinden yararlanılmıştır.