Medikent - Eylül 2019

Page 1

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. Alabilirsiniz.

Eylül 2019 / Sayı 26 • www.kentsaglikgrubu.com

ISSN: 1307-2242

KE NT ON KO LO Jİ M ER KE Zİ & HO US TO N M ET HO DI ST İŞ Bİ RL İĞ İ İL E KA PI LA RI NI AÇ TI

Kansere Karşı Mücadele SAYFA 15

Safra Taşları

Kanser Tedavisinde Umut Veren Gelişmeler

SAYFA 45

SAYFA 17

Huzursuz Bacak Sendromu Uykusuzluk Nedeni

Kadınlara Özel Poliklinik

SAYFA 47

SAYFA 29

Erkeklerin Cinsel Sorunları

YASASIN MENOPOZ ve Büyükanneler

SAYFA 49

SAYFA 33

KABIZLIK SAYFA 51

RİNOPLASTİ SAYFA 37

Doğum Öncesi Eğitim Kursu

Medikent

SAYFA 65

Suda Doğum SAYFA 57 Online Dergi

Yara Bakım ve Tedavisi SAYFA 59

Röportaj

Edinburgh

Hakan Yılmaz

SAYFA 75

SAYFA 71

Seyahat




2019

medikent

Eylül

iÇiNDEKiLER Gebelerde Akut Apandisit

67

61

75

KAHVE

Edinburgh

55

31

29

Sekersize Kanmayin Gazı da Obezite Nedeni

Kanser Tedavisinde Umut Veren Gelişmeler

Hakah Yılmaz

Safra Taşları

45

Onkolojik Tedavilerde Beslenme

Kadınlara özel poliklinik

17

71

39 Halluks Valgus

19

Işın Tedavisinde Akıllı Teknoloji

37

69

Rinoplasti

Yalnızlık

Medikent

Yayın Kurulu

Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör

Gözde KAMAY ÇUKUR

Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli

Prof. Dr. Ethem TANKURT Prof. Dr. İbrahim AKEL Prof. Dr. Kübra Eren BOZDAĞ Prof. Dr. Mehmet N. ALAKAVUKLAR Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Prof. Dr. Namık DEMİR Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Prof. Dr. Rüçhan USLU Doç. Dr. Ayşe Özlem GÜNDEŞLİOĞLU Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Doç. Dr. İnanç KARAPOLAT Uzm. Dr. Aycan OTO Uzm. Dr. Azmi SERİN Uzm. Dr. Burcu DURMAK İŞMAN Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Uzm. Psk. Meral AVCI Uzm. Psk. Hasan ARSLAN Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Opr. Dr. Hüseyin Serhat KERMAN Opr. Dr. Nagihan SAZ Opr. Dr. Yılmaz DENİZ Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Dyt. Gamze GÜLTEKİN Nesrin COŞKUN İkbal KAYA Neşem ÇELİKKAYA Özkan YETİK

Medikent

www.kentsaglikgrubu.com

Katkıda Bulunanlar

Özlem ÜNLÜ Hatice MUSTAFAOĞLU Leman PAT NURİOĞLU Ali DOĞAN

Basım Yeri Mono Matbacılık İnş. Tur. Tic. San. Büşra Yolver 379 Sokak No: 14/208 K.2 2.Sanayi Sitesi Bornova / İZMİR Tel: 0 232 461 08 98 Faks: 0 232 461 08 70 Basım Tarihi: Eylül 2019 Yıl: 13 Sayı: 26

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYIMLANIR. ÜCRETSİZDİR.


Değerli

Medikent okurları, Kent Sağlık Grubu olarak ilk büyük heyecanı, onur ve gururu 15 yıl önce Kent Hastanemizi hizmete açtığımız gün yaşamıştık. İddialıydık; “Zor işlerin yapıldığı hastane” olacaktık. Tanı ve tedavide gelişmeleri yakından takip edecek, kaliteli, güvenilir, özenli ve güler yüzlü hizmetten ödün vermeyecektik. Uzman hekim kadrosu, deneyimli personeliyle bir Kent markası yaratacak, bu markayı İzmirliler’in ayağına götürecektik. Dediğimizi yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz… Kent Sağlık Grubu’nun amiral gemisi hastanemizden sonra Kent Alsancak Tıp Merkezimizi 2008’de hizmete açtık. İkinci tıp merkezimiz Kent Tıp Merkezi Bayraklı’yı 2018 Eylül’de İzmir’in yeni cazibe merkezi Bayraklı- Bornova Bölgesi’ne kazandırdık. Çok değil bu açılıştan 7 ay sonra da aynı büyük

heyecan ve onurla Kent Onkoloji Merkezimizi hizmete sunduk. Hepsi çok önemli ve değerli elbette. Ancak ABD’nin kanser alanında en önemli merkezlerinden Houston Methodist Hospital ile eğitim ve iş birliği anlaşması yaparak açtığımız Kent Onkoloji Merkezimizin yaşattığı heyecan biraz daha fazla ve farklı. Çünkü bir Kent markası olarak onkoloji merkezimizde bir de “Kent” modeli yarattık, hizmette. Odağında hastanın olduğu, bu karmaşık sistemlerin içinde kaybolmadığı, sorularına yanıt, sorunlarına çözüm bulduğu bir model… Uzman hekimlerin görev aldığı, ileri teknolojik donanıma sahip, her türlü tanı ve tedavi hizmetlerine tek çatı altında ulaştıkları, kendilerini çaresiz ve yalnız hissetmedikleri bir sistem… Dünyada kanser tedavilerindeki her gelişmenin takip edilip, kendilerine de bu yeniliklerin sunulacağından emin, güvenilir bir hizmet…Kısaca tedavide “multidisipliner” (tümör konseyleri), bakımda “bütüncül”

(fizik tedavi, diyetisyen, psikolog, nefes terapisi vs) yaklaşımı şiar edinmiş bir onkoloji merkezi… Bu şiarla, Türkiye’nin referans merkezi olma iddiasıyla İzmir’e, bölgemize, ülkemize bir Onkoloji Merkezini kazandırdık ve haklı onurunu yaşadık. Ve sizlere de Medikent’in bu sayısında tüm detaylarıyla Kent Onkoloji Merkezimizi anlattık; açılış heyecanımızı da fark yaratan farklılıklarını da… Dileriz ki kimsenin bu merkeze ve sunduğu hizmetlere ihtiyacı olmaz, olmasın. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür


2019

01

medikent

kent haber Sağlıklı Beslenmenin Püf Noktaları Nelerdir? Kent Bayraklı Tıp Merkezimizde görev yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Asena Güneş, IKEA çalışanlarıyla buluştu. IKEA’da sağlıklı beslenme konusunda seminer veren Güneş, diyet hatalarına dikkat çekip çalışanların sorularını yanıtladı.

Otizmli Çocuklarımızda Diş Bakımı

TRT Radyo 1’de Bebeklerde Yürüme Dönemi Konuşuldu

Kent Bayraklı Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanımız Dr. Can Özoğlu, TRT Radyo 1’de hafta içi her gün canlı yayınlanan AİLECE adlı programın konuğu oldu. Saat 10.05-10.50 arasında yayınlanan programda Uzm. Dr. Özoğlu, “Bebeklerde yürüme dönemi” hakkında bilgi verdi, soruları yanıtladı.

Bayraklı Tıp Merkezi Pedodonti Uzmanı Dr. Dt. Bengi Aydınel, Menemen Sabahat Akşiray Otistik Çocuklar Eğitim Merkezi’nde velileri otistik çocukların diş bakımı ve tedavileri hakkında bilgilendirdi.

KENT SAĞLIK GRUBU ULUSAL KANSER KONGRESİ’NDE 21. European Congress of Endocrinology Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır, 21. European Congress of Endocrinology’de “Innovations in Neuroendocrine Tumors” panelinde oturum başkanlığı yaptı.

Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı Gamze Gültekin, 17-21 Nisan tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen Ulusal Kanser Kongresi’nde Kent Sağlık Grubu’nu temsil etti. Gültekin, kongre kapsamında düzenlenen “Onkolojide Nütrisyon Kursu”na “Kemoterapi alan hastanın diyet programının oluşturulması” başlıklı iki vaka sunumu ile katıldı.


2019

02

medikent

kent haber 41. Ulusal Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır 41. Ulusal Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde “Yeni Kılavuza Göre Tiroid Nodüllerinin Takibi” başlıklı bir sunum yaptı.

3. Uluslararası Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Prof. Dr. Namık Demir, Koru Hastaneleri, Yüksek İhtisas Üniversitesi ve Doğasında Doğum Derneği tarafından Bolu’da düzenlenen 3. Uluslararası Gebelik, Doğum ve Lohusalık Kongresi’nde konuk konuşmacı olarak Kent Sağlık Grubu’nu temsil etmiştir.

TÜRK NÖROŞİRÜRJİ DERNEĞİ 33. BİLİMSEL KONGRESİ’NDE BİZ DE YER ALDIK! Popüler Beslenme Reçeteleri ile Sağlıklı Beslenme Mümkün Mü?

Türk Nöroşirürji Derneği 33. Bilimsel Kongresi, 15. Nöroşirürji Hemşireliği Kongresi ile birlikte 11-14 Nisan 2019 tarihleri arasında Antalya Rixos Sungate Vega Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Ülkemizin ve dünyanın önde gelen nöroşirürjiyenlerinin bilgi ve tecrübelerini paylaştıkları kongrede; Prof. Dr. Sertaç İşlekel, “Trigeminal Nevralji” oturumunun moderatörlüğünü yaptı. Opr. Dr. Ali Akay da “Stereotaktik Biyopsi” konulu panele davetli konuşmacı olarak katıldı. Kent Sağlık Grubu Beyin ve Sinir Cerrahisi ekibi ayrıca kongre boyunca bir elektronik poster ve üç sözlü bildiri sunumlarıyla kongreye katkı sağladı.

Kent Hastanesi’nde görev yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Safiye Taş, 29 Temmuz 2019 tarihinde İnci Holding çalışanlarıyla buluştu. Çalışanlara ‘Sağlıklı Beslenme ve Sağlıklı Kilo Verme’ konusunda seminer veren Taş, popüler beslenme reçeteleri konusunda da bilgi vererek çalışanların sorularını yanıtladı.

Tiroid hastalıklarında "Aşikâr ve Subklinik Hipertiroidi" Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Tiroid Çalışma Grubu tarafından Bolu’da, iç hastalıkları uzmanlarına yönelik düzenlenen tiroid hastalıkları kursunda “Aşikâr ve Subklinik Hipertiroidi” başlıklı bir sunum yaptı.

Çalışanlar için Omurga Sağlığı ve Ergonomi Kent Bayraklı Tıp Merkezimizde görev yapan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Süeda Rükşen, 5 Temmuz 2019 tarihinde Pınar Su ve İçecek Grubu çalışanlarıyla buluştu. Çalışanlara ‘Omurga Sağlığı ve Ergonomi’ konusunda seminer veren Dr. Rükşen, detaylı bilgiler aktarıp egzersiz uygulamaları yaptırdı.



2019

04

medikent


2019

05

medikent


2018

06

medikent

Kent Onkoloji Merkezi Houston Methodist Hospital Kent Sağlık Grubu, Amerika’nın önde gelen kanser merkezlerinden Houston Methodist Hospital (HMH) iş birliğiyle Türkiye’ye bölgenin en kapsamlı kanser merkezini kazandırdı. Çiğli’deki Kent Hastanemiz bitişiğinde 20 bin metrekare kapalı alana sahip, 350 milyon liraya mal olan Kent Onkoloji Merkezi’nin resmi açılışı HMH yönetici ve hekimlerinin de katıldığı bir basın toplantısıyla gerçekleştirildi. Basın toplantısına Kent Sağlık grubu CEO’su Dr. Ruşen Yıldırım’ın ev sahipliğinde Kent Onkoloji Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Rüçhan Uslu, HMH Global İş Geliştirme Başkan Yardımcısı José F. Núñez ve HMH Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Brian Butler katıldı. CEO Dr. Yıldırım, yazılı ve görsel basından ulusal ve yerel çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantıda kanser tedavisinde “Kent modeli”ni hayata geçirdiklerini söyledi. Medikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Nükleer Tıp ve Onkolojik Cerrahi hizmetlerini tek çatıda topladıklarını belirten Dr. Yıldırım, “bütüncül yaklaşım”la tanı ve tedavi süreçlerini kolaylaştırıp, belirsizlikleri ortadan kaldırdıklarını söyledi.


2019

07

medikent

Onkolojide bileşenlerin çok fazla olduğunu kaydeden Dr. Yıldırım şöyle konuştu:

“ONKOLOJİDE BİLEŞENLER ÇOK” “Kanserde tedavi çeşitliliği, kombinasyonları çok artıyor, genetik testlerin alanının büyümesiyle kişiselleştirilmiş tedavi şart oluyor. Yenilikler sürekli artıyor. Bunlardan haberdar olmamız lazım. Bir doktorun kendini eğitmesi, yetiştirmesiyle mümkün olacak bir iş değil, bu birtakım işi ve onları da yönetecek bir kurum anlayışı gerekiyor. Biz böyle bir merkez kurmayı planladığımızda hastanın tüm ihtiyaçlarına cevap verecek bir bakım modeli düşündük. İlk adım; öncelikle en ince detayına kadar doğru tanının koyulması gerekiyor. Genetik dediğimiz unsurlar bunu iyice açığa çıkarıyor. İkinci adım; çeşitli branşlardan hekimlerin bir araya gelerek oluşturduğu tümör konseylerinde bütün detaylarıyla hastayı tartıştıkları bir seanstan sonra nasıl bir tedavi programı uygulanacağının kararının verilmesi. Üçüncü adım da karar verilmiş olan tedavi protokollerini standartlara uygun, keyfiyetten uzak, kontrollü, denetimli bir şekilde hasta güvenliğini tehlikeye atmayacak bir şekilde uygulamak. Bunları çok sistematik ve standart şekilde yaptığınız zaman işler zaten düzgün başlamış oluyor. İçerideki süreçleri kontrollü bir şekilde tasarladığınız için hasta bu sisteme güvenli bir şekilde, kafası karışmadan içeride karışıklıklara yol açmadan girip çıkabiliyor. Bu hem bizim kapasite kullanım oranlarımızı artırıyor hem doktor zamanını daha iyi bir şekilde kullanıyor ve hastaya gerektiği kadar bilgiyi en kısa zamanda sunma imkanına sahip oluyoruz. Hastanın prosedürler içinde, tanı ve tedavi süreçlerinde kaybolmayacağı, kendisiyle ilgili yapılacak her işlem hakkında bilgi sahibi olacağı, her sorusuna yanıt bulup, yaşam konforunun iyi olacağı bir model. Hizmetin odağında hastanın yer aldığı bir merkez projelendirdik. Onkoloji, ameliyat gibi tek vuruşluk bir şey değil. Bir yıl, 5 yıl sürüyor. Hastanın sistem içinde takibi ayrı bir önem ve özellik taşıyor. O zaman da kurumun buna cevap verecek şekilde kendisini örgütlemesi gerekiyor. Hastanın 6 ay sonraki kontrolünü sistem de hekimi de unutmamak zorunda. Hastanın bu süreçte saçı da dökülüyor, beslenme alışkanlıkları da bozuluyor. Bütün metabolizması allak bulak oluyor. Sürekli soru sormasını gerektiren bir durum var. Doktor tedavi dışında hastanın bu sorunlarıyla ilgilenemiyor. Danışmana ihtiyaç var. Navigatör uygulamamız burada devreye giriyor. Bu süreçlerin yönetilmesinde hastanın en büyük yardımcısı, doktoruyla arasında köprü oluyor. Psikolog, diyetisyen, ağrıları varsa fizik tedavi, yoga, nefes terapisi gibi destek uygulamalar hastaya sunuluyor. İşte biz böyle bir modelle hizmet vererek hastanın yaşam konforunu yükseltmeyi amaçlıyoruz. Maalesef Türkiye’de bunlar sağlıklı bir şekilde yapılmıyor. Yurt dışında bile her merkez başarılı değil, kanserde özellikle ön plana çıkan merkezler var. Temel ayrıştırıcı özellik de bunların koordinasyonundan kaynaklanıyor. Bir iki iyi doktorun merkeze alınmasıyla bu hallolmuyor. Multipdisipliner yaklaşımla hasta odaklı bir hizmet anlayışı, modeli gerekiyordu, biz bunu hayata geçirdik. ”


2019

08

KANSER HATTI KURDUK Kent Onkoloji Merkezi’ni planlarken mevcut uygulamalardaki eksiklikleri belirleyip böyle bir model fikrini oluşturduklarını vurgulayan Dr. Yıldırım, HMH ile iş birliğini şöyle anlattı; “Bu modelin en iyi örnekleri neresidir diye baktığımızda iyilerden bir tanesinin HMH’de uygulandığını gördük. HMH 100 yılı aşmış geçmişe sahip. Amerika’da en başarılı hastaneler sıralamasında çeşitli branşlarda ilk 5, ilk 10’da yer alan bir kurum. Kanser tedavilerinde ciddi araştırma ve geliştirme kaynakları olan bir hastane. Ancak hiçbir şeyi karbon kopya alıp taklit edemezsiniz. Mutlaka kendinize uygun hale dönüştürmek zorundasınız. Bizim kültürümüz, insanımız farklı, beklentiler farklı, sosyal güvenlik uygulamaları, ödeme koşulları farklı bunlar mutlaka ince ayarlama gerektiriyor. Houston’ın özellikle hasta tedavi protokolleri önemlidir ki işin omurgasını oluşturan da budur. Biz HMH’in hasta tedavi protokollerindeki o deneyimlerinden yararlanmayı bir de aklımıza gelmeyen, düşünmediğimiz ama gördüğümüz zaman hastalarımız için yararlı olacak uygulamaları transfer etmeyi istedik. HMH ile iş birliğimizde hastalarımıza sunacağımız önemli hizmetler var. Örneğin; iki merkezin tümör konseyleri ayda bir video konferansla vaka tartışması yapacak. Hastalar kendilerine uygulanan tedavilerin doğruluğundan emin olmak, varsa yurt dışında uygulanan tedaviler hakkında bilgi sahibi olmak ve ulaşmak isterler. Sadece merkezimizde değil Türkiye’nin her yerinden hastalar tanı ve tedavileri için HMH’den ikinci görüş alabilecek, biz köprü olacağız. HMH’nin bize sunduğu bir başka olanak ise; klinik çalışma dediğimiz uç tedaviler. Henüz daha onay almamış, ruhsatlandırılmamış ama bilim adamlarının uygun hasta grupları seçerek uyguladıkları tedaviler var. Bu klinik çalışmalar bazı durumlarda son umut oluyor, hastalar için. Buna uygun hastaları bulmak onlar için de, buradaki hastalar için de önemli. Eğer biz bu doğru hastayı doğru program için tespit edersek çok düşük maliyetlerle bu tedavilere kaydettirmek imkanına sahip olacağız. 3., 4. seviye çalışmaların yapıldığı çalışmalara hasta yönlendirmemiz mümkün olacak. Bir şeyleri yaparsınız da doğru, düzgün yapmayabilirsiniz. HMH uzmanları yılda bir kez merkezimize gelerek uygulamalarımızı gözlemliyorlar, inceliyorlar, hastalarımızla görüşüyorlar. Kent’in doktor, fizik uzmanı, hemşire ve yönetim kadroları yılda 1 defa 1 hafta-10 günlük bir süreyle HMH’ye giderek yerinde eğitim alıyorlar. Kalite standartlarımızın yükselmesi konusunda el ele giden bir ilişki, iş birliği söz konusu.”

SAĞLIK HİZMETLERİNİN KALİTESİNİ İYİLEŞTİRMEYİ AMAÇLIYORUZ Dr. Yıldırım’ın ardından Houston Methodist Global İş Geliştirme Başkan Yardımcısı José F. Núñez basın mensuplarına seslendi. Núñez, Houston Methodist’in İspanya, Hollanda, Bosna, Meksika, Şangay ve Dubai’den sonra Türkiye’de de Kent Sağlık Grubu iş birliği ile Türk hastalara hizmet vermeye başladığını söyledi. HMH’nin seçkin hasta bakımı, sağlık hizmetleri profesyonelleri için eğitim ve öğretim ile çığır açan araştırmalar ve klinik deneyler sağlamaya odaklanmış akademik tıbbi bir merkez olduğunu vurgulayan Núñez “Kent Onkoloji Merkezi, HMH iş birliği ile Türk hastalara bilgi ve deneyimlerimizden, hizmetlerimizden yararlanma imkanı sunuyor” dedi.

HMH Radyasyon Onkolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Brian Butler de bünyesinde araştırma enstitüsüyle HMH’nin 7 tam teşekküllü hastane ve uzun süreli akut bakım hastanesi ile hizmet verdiğini belirtti. HMH olarak sağlık profesyonellerine eğitim ve öğretim, kuruluşlara danışmanlık ve yönetim hizmetleri verdiklerini belirten Butler, “Bu iş birliği ve bilgi aktarımı yoluyla dünya çapında sağlık hizmetlerinin kalitesini iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Her yıl dünyanın 80’den fazla ülkesinden binlerce hastayı tedavi ediyoruz, bu önemli ve mutluluk verici ancak hastaların kendi ülkelerinde yüksek kaliteli seçeneklere sahip olmalarını tercih ediyoruz. Kent Onkoloji Merkezi de HMH ortaklığında Türk hastalara kendi ülkesinde dünya standartlarında hizmet vermeyi amaçlayan bir yapı oluşturdu” diye konuştu.

Kanser hastalarının sistem içinde takibi ayrı bir önem ve özellik taşıyor.

medikent


2019

09

medikent

Prof. Dr. Rüçhan USLU Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı

TEDAVİDE MULTİDİSİPLİNER, BAKIMDA BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

Kanser tanı ve tedavi hizmetlerinin tümünün tek çatı altında verildiği, ileri teknolojik donanıma sahip İzmir Kent Onkoloji Merkezi’nde tedavide “multidisipliner”, hasta bakımında “bütüncül” yaklaşım modeliyle hizmet verilmektedir. Aslında kanser diye tek başına bir hastalık yoktur. Kanser yaklaşık 200’den fazla hastalık grubunun adıdır. Ayrıca her insan birbirinden farklı cinsiyet, boy, kilo, vücut yapısı, organ fonksiyonlarına sahiptir. Hastalar aynı zamanda şeker, tansiyon gibi çeşitli yandaş hastalıklara sahip olabiliyor. Bu farklılıklarla birlikte genetik, teknolojik ya da ilaç alanındaki gelişmeler de göz önüne alındığında hastaların standart tedavilerle iyileştirilebilmeleri artık mümkün değil. Dolayısıyla bir kanser hastasına tamamen kişiye özel yani bireyselleştirilmiş tedaviler uygulanması günümüz tıbbının gereğidir.


2019

10

medikent

Kanser tedavileri sırasında yapılan en büyük hatalardan biri de hastanın sadece hastalığına odaklanmak, insanın sosyal-psikolojik-ekonomik yönlerini ihmal etmek, şikayetlerini dinlememek, ailesinin de bu hastalıktan etkilendiğini unutmaktır. Bütün bunlar göz önüne alındığında kanser hastasını tek bir hekimin değil multidisipliner bir yaklaşımla birçok hekim ve sağlık çalışanın takip ve tedavi etmesi artık kaçınılmaz bir gerekliliktir. Hastaya yapılacak tetkiklerden tutun da uygulanacak tedavilere, takip için kullanılacak yöntemlere kadar çeşitli branşlardan hekimlerin oluşturduğu tümör konseylerince karar verilmesi en uygun yaklaşımdır. Hasta kanser tanısı almasından itibaren bütüncül bir yaklaşım içinde beslenmesinin, rehabilitasyonunun, psikolojik desteğinin sağlanması, ağrı tedavisi gibi hastalıkla birlikte ortaya çıkabilecek tüm semptomların giderilmesi, hastanın ailesine de psikolojik destek verilmesi şarttır. Tıp sadece kurum ve ülke içi değil, uluslararası paylaşılan, iş birliği gerektiren bir alan haline gelmiştir. Nitekim Kent Onkoloji Merkezi olarak ABD’deki kanser alanında en gelişmiş merkezlerden biri olan Houston Methodist Hospital ile iş birliği anlaşması yaptık. Bu sayede merkezimizin üst düzey standartlara yükseltilmesi, ortak konseylerde hastaların tartışılması ve en yeni tedavilerin uygulanması, ortak klinik araştırmalara imza atılması gerçekleştirilmektedir. Hastaların yurt dışından ikinci görüş almaları da bu iş birliği sayesinde çok kolay hale gelmiştir.

Kanser hastasına tamamen kişiye özel yani bireyselleştirilmiş tedaviler uygulanması günümüz tıbbının gereğidir.


2019

11

medikent

HASTA NAVİGATÖRÜ Hep yanınızda, yanı başınızda

Gerek çevresel faktörler gerekse yaşam süresinin uzaması ile her geçen gün görülme sıklığı artan kanserin tedavisi disiplinler arası bir yaklaşım ve kapsamlı bir süreç gerektiriyor. Bu kapsamlı süreçte hastanın kendisini iyi ve yalnız hissetmemesi çok önemli. Onkoloji Merkezimizde başlattığımız, başka bir örneği bulunmayan “hasta navigatörü” uygulamamızla hastalarımıza yalnız olmadıklarını hissettirecek, her sorunlarında ulaşabilecekleri, sorularını sorup yanıtlarını alabilecekleri yeni bir hizmet modeli sunuyoruz.

ABD’nin onkoloji alanında önde gelen sağlık kuruluşlarından Houston Methodist Hospital ile yaptığımız eğitim ve iş birliği anlaşması kapsamında hekimlerimiz gibi navigatörümüz de yerinde eğitim aldı, oradaki uygulamaları inceledi, gözlemledi ve bu yeni modeli hayata geçirdi. Buna göre navigatör; hasta ile doktor arasında köprü görevi görüyor. Navigatör, hasta ile her zaman el ele, bu süreçte onun en büyük yardımcısı, arkadaşı, rehberi oluyor. Hastalarımız Hasta Navigatörlerine cep telefonu ile rahatlıkla ulaşabiliyor, her türlü tıbbi sorunlarını aktarabiliyorlar. Yine navigatörler onkoloji merkezimiz hakkında bilgi almak için arayan hastalarla görüşüyor, bilgilendiriyor, randevu oluşturma ya da başka bir birime gerekiyorsa yönlendiriyor.

Sıralayacak olursak navigatör şu görevlerde bulunuyor: 1. Onkoloji merkezi hakkında bilgi almak için telefonla hastanemizi arayan hastalarla görüşür. Hastayı bilgilendirir randevu yazar. Eğer hastanın onkoloji dışında başka bir birime yönlendirilmesi gerekiyorsa yardımcı olur. 2. Hasta doktoruyla görüşmeye geldiği gün navigatör hemşire ile tanışır, navigatör işleyiş hakkında hastayı bilgilendirir. 3. Hastaya cep telefon numarasını verir. Hasta 7/24 telefondan navigatöre ulaşabilir. 4. Hastanın, doktorla görüşmelerinde sekreterlerle randevuları ayarlamalarında destek olur. 5. Hasta PAXMAN kullanacaksa bilgilendirmede ve her kemoterapi gününde cihazın ayarlanmasında yardımcı olur. 6. Hastaya ilk kemoterapi gününde geniş kapsamlı bir eğitim vererek hastanın kemoterapi süreci, ilaç yan etkileri vb konularda bilgilenmesini sağlar. 7. Hastaların evde bir sıkıntı yaşadığında hastaneye gelmeden doktorla iletişimini sağlar. 8. Hastaların başka bir ilden ya da evden göndermiş oldukları tetkik, kan tahlili, ilaç kullanımı konularında doktora kendisi danışarak hastanın hastaneye gelmeden doktorla iletişimini sağlar.

Navigatör, hasta ile her zaman el ele, bu süreçte onun en büyük yardımcısı, arkadaşı, rehberi oluyor.


2019

12 Kemoterapinin en önemli yan etkilerinden saç dökülmesi, saç derisi soğutularak önlenebiliyor

Kemoterapi kanser hücrelerini öldürürken, saç hücreleri gibi sağlıklı hücrelere de zarar verir. Bu nedenle kemoterapi alan hastaların ortalama yüzde 80’inde saç dökülmesi görülmektedir. Görünüm nedeniyle yaşanan duygusal travma, kanser hastası olduğunun bilinmesi, varsa çocuklarının bu durumdan kötü etkileneceğini düşünmek yaşanan ciddi problemler arasındadır. Bu durum sosyal yaşantıdan uzaklaşma ve tedaviyi reddetme gibi sonuçlara neden olabilmektedir. Eskiden kemoterapi gören hastalarda saç dökülmesini engelleyebilecek herhangi bir yöntem yoktu. Son yıllarda geliştirilen saç derisini soğutma cihazları ile bu durum değişti. Tıp dünyası için önemli olan JAMA Dergisi’nde 2017’de saç derisini soğutma cihazlarıyla ilgili çalışmaların sonuçları açıklandı. Bu sonuçlara göre; kemoterapi alıp bu cihazı kullanan meme kanserli hastaların yüzde 70 ile 90’ında saç dökülmesi olmamış, cihaz kullanmayan tüm hastaların ise saçları

dökülmüştür. Etkin bir teknik ve güvenli oldukları da Amerikan FDA kuruluşu tarafından onaylanan bu cihazları çok önemsiyoruz, çünkü hastalarımızın kendilerini iyi hissetmeleri açısından önemli. Kent Onkoloji Merkezimizde isteyen hastalarımızın kullanımına sunduğumuz cihaz, Türkiye’deki en gelişmiş cihaz. Bu cihazın çalışma prensibi de basit. Başa ayarlanarak takılan ve küçük bir dondurma sistemine bağlı silikon başlık sayesinde saçlı derideki damarlar büzüşüyor ve kemoterapi ilacının saç köklerine ulaşması engellenerek saç dökülmesi sorununu ortadan kaldırıyor. Kask, kemoterapi seansından bir süre önce başa takılıyor. Bu cihazlar saç dökülmesine neden olan, kemoterapi verilen birçok kanser türünde de uygulanabiliyor, hematolojik malignitesi olanlarda, baş boyun kanseri vakalarında, soğuk alerjisi ve soğuk aglütinin hastalığı olanlarda kullanılmıyor.

medikent


2019

13

medikent

Nefes Farkındalığı ve Yoga Terapi Programı Işın tedavisinde “nefes”in yeri sağlıklı organların korunması açısından “hayati” değerdedir. Çünkü; göğüs ve üst karın içerisinde yer alan tümörlerin tedavisinde solunum hareketleri, pelvis içinde yer alan tümörlerin tedavisinde bağırsak hareketleri, rektum ve mesanenin doluluk dereceleri, tedavi alanlarını belirlerken dikkate almamız gereken en önemli durumlardır. Özellikle meme kanseri tedavisinde kullanılan solunum takip sistemi sayesinde kalp, akciğer ve karşı meme gibi sağlıklı organların daha iyi korunarak ileride ortaya çıkabilecek olan geç yan etkilerin önlenmesi sağlanır. Geçmişte tümörü yok etmek için çok geniş alanı kapsayan klasik ışınlama yöntemlerinin yerini sadece kanserli dokuyu hedefleyen tedaviler aldı. Bu cihazlar hedefe yönelik ışınlama prensibiyle çalışıyor. Bu prensiple çalışan cihazlardan biri TreuBeam sistemi. Kent Onkoloji Merkezi’nde bu cihazla birlikte yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) ve görüntü kılavuzluğunda radyoterapi (IGRT) gibi en güncel tedavi tekniklerini uygulayabiliyoruz. Tedaviden önce her hastanın planlama tomografisi çekiliyor ve ışın verileceği zaman hastanın planlama tomografisi ile aynı şekilde pozisyonlanması sağlanıyor. Yani hasta (meme kanseri) planlama tomografisi çekilirken nefesini ne kadar tuttuysa tedavi sırasında da bunun aynı olması isteniyor. Eğer hasta planlama tomografisindeki nefes

Uzm. Dr. Burcu DURMAK İŞMAN Kent Onkoloji Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı

pozisyonunu sağlayamamışsa cihaz ışın vermiyor, ta ki pozisyon eşleşinceye kadar. O nedenle nefes terapisi, nefes eğitimi çok önemli. Bu destek programla hasta nefesini daha uzun süre tutmayı, kontrol etmeyi öğreniyor, akciğer kapasiteleri artıyor ve tedavi sırasında sıkıntı çekmiyor, tekrara gerek kalmıyor. Tedavi sırasında nefes alıp vermenin, tutmanın bu kadar önemli olması yüzünden Onkoloji Merkezimizde tedavi gören hastalarımıza yönelik “Nefes farkındalığı ve yoga terapi programı” başlattık. Uzmanlar tarafından haftanın iki günü ücretsiz gerçekleştirilen bu programlarda hastalar yogadaki fiziksel duruşların sandalye üzerine uyarlanmış formlarını uyguluyor. Program akışında nefes farkındalıklarının yanı sıra derin gevşeme teknikleri de yer alıyor. Hastaların bu nefes ve meditasyon çalışmalarıyla streslerini yönetmelerine de destek veriliyor.


2019

14

medikent

Bu sistemle ilaç hazırlanması hasta açısından çok önemli, çünkü büyük bir hassasiyetle doğru dozda, el değmeden, steril kapalı ortamda hatasız hazırlanıyor. Robot, kemoterapi ilaçlarını, gelişmiş sensörleri ve elektronik terazisi sayesinde gravimetrik olarak (karışımlardaki maddeleri ayırıp ölçerek) hazırlıyor. Yani hastaya ne bir gram eksik ne bir gram fazla ilaç veriliyor. Sağlık çalışanlarımız toksik etkili bu ilaçlara maruz kalmıyor, bu maruziyetin yol açacağı olumsuzluklardan korunuyor. Hastalarımız da sağlık çalışanlarımız da güven altında oluyor. Biz de bu sistemle hazırlanan ilaçların güvenliğinden ve uygulama şeklinden emin olarak hareket ediyoruz. Kemoterapi ilaçlarının tamamına yakını, toksik etkileri nedeniyle tehlikeli ilaç grubunda yer alıyor. Miligram ve mikrogram bazında karıştırılması gerekebilen kanser ilaçları robotik sistemle hatasız hazırlanırken, ilaç israfı da önlenmiş oluyor.

Onkoloji Merkezimizde hastalara verilecek ilaçlar “Robotik Kemoterapi İlaç Hazırlama Sistemi’ dediğimiz robotik sistemle hazırlanıyor.


2019

15

medikent

Prof. Dr. Mehmet N. ALAKAVUKLAR Kent Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanı


2019

16 KANSERE KARŞI MÜCADELEDE YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ ETKİLİ OLABİLİR Mİ? Günümüzde, insanlığın kansere karşı mücadelesinde çok önemli ilerlemeler olduğunu görmekteyiz. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren genom projesinin getirdikleriyle kanser hakkındaki bilgilerimiz artmakta diğer yandan bu bilgilerin yansımasıyla yeni teşhis ve tedavi yöntemleri günlük hayatımıza girmektedir. Gelişen süreçte kansere yol açan nedenler daha iyi tanınmakta ve kanserden korunma amacıyla yapabileceklerimiz daha belirginleşmektedir. Kansere karşı nasıl mücadele edeceğimizi öğrenirken bu konuda toplumsal ve bireysel çabaların ciddi bir şekilde sonuç verdiğini de görmekteyiz. Dünyada milyonlarca kişi kanseri yenmiş olarak yeni yaşamlarına yol almaktadır. Kanser hastalığı artık diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalıklar olarak kontrol altına alınabilecek hastalıklar grubuna girmek üzeredir. Bu hastalıklara karşı bireysel farkındalık çabaları yanı sıra ulusal ve uluslararası düzeyde tedbirler alınmaya çalışılmakta, ülkelerin sağlık politikalarının yeni bilgiler ışığında bu konuda yeniden düzenlenmesine çalışılmaktadır.

Davranışlarımızı, seçimlerimizi, kanserin önlenmesi, iyileşmeyi sağlama ve yaşamı uzatmaya yönelik olarak nasıl değiştirebiliriz? Öncelikle kanser hastalığına ve kendimize bakış açısının değişmesi, birçok şeyi değiştirebileceğimize olan inançla, öz değerlerimize güvenin geliştirilmesi, sosyal çevremizin sevgiyle genişletilmesi, stresle mücadele yöntemlerinin öğrenilmesi, uyku, istirahat ve biyolojik ritmimizin düzenlenmesi, hareket, egzersiz ve beslenme ile vücut ağırlığının düzenlenmesi, alkol, tütün gibi maddelerden uzak durmanın yanı sıra çevremizdeki kanserojenik faktörlerden sakınmaya çalışma gayreti bu konuda yapılabilecek etkili çok şey olduğunu bize göstermektedir. Yaşamda her aşamada şeçimler yapmaktayız. Bu şeçimlerimizde yapacağımız akılcı tercihlerle, bir yandan yaşam kalitemizi yükseltir, bağışıklık sistemimizi güçlendirebilir, yalnız bedensel olarak değil, akıl ve ruh sağlığı açısından da daha iyi, sağlıklı bir yaşam tarzı sağlayabiliriz, kansere yakalanma riskini azaltabilir, hastalıkları kontrol altına alabiliriz. Kansere karşı mücadelede sağlık organizasyonlarının bir yandan tıbbi tedavi hizmeti sunarken diğer yandan bu hizmete ek olarak hastaları desteklemek, verilen tedaviyi tamamlamak açısından beslenme, psikolojik danışma, egzersiz, yoga, müzik, resim ve benzeri sanatsal çabalarda yer aldıklarını görmekteyiz. Bu konuda birçok gönüllü organizasyon da bu çabalara destek olmaktadır. Tüm bunlar kansere karşı mücadelede bireyin yanında yer almayı, ona destek vermeyi hedeflemektedir.

Kanserin oluşma nedenleri içinde kalıtsallık, yaklaşık yüzde 10’luk bir yüzdeyi oluştururken, çevresel faktörlerin yanı sıra, tütün, alkol kullanımı, enfeksiyon ajanları ve yaşam tarzı gibi faktörler kansere yol açan nedenler olarak önemli bir yüzdeyi oluşturmaktadır. Bu bilgi, bizi bu faktörlerden uzak durma ya da korunma ile bu etmenlere bağlı kanseri önleyebileceğimiz gerçeğine götürmektedir. Yaşam tarzı; kanser ve diyabet - tansiyon yüksekliği gibi kronik hastalıklarda gerek nedensel olarak hastalığın ortaya çıkışında ve gerekse hastalığın geriletilmesinde ya da yeniden oluşmasının engellenmesinde önemli bir faktör olarak yer tutmaktadır. Nasıl yaşadığımız, nasıl beslendiğimiz, hangi ortamlarda nasıl çalıştığımız, stresimizi nasıl kontrol ettiğimiz, düzenli egzersiz yapıp yapmadığımız, uykumuzun düzenli olup olmadığı, kansere ve diğer kronik hastalıklara yol açan nedenlerle, vücudumuzun bağışıklık sistemimizin yaptığı mücadeleyi etkilemektedir. Kanser ve yaşam tarzı faktörleri arasında bağlantı olduğu düşüncesi, bugün üzerinde çok konuşulan tartışılan bir konudur. Yaşam tarzı şeçimlerinin sağlığımızı etkilediğini bilmekle hem kanserden korunmada, hem kanser hastalığına karşı mücadelemizde hem de hastalığın yeniden oluşmasının engellenmesinde yeni çözümler bulma yolunu açabiliriz. Bu görüş açısı günümüzde tıbbi tedavilere ek olarak tanımlanan “tamamlayıcı tıp” kavramını oluşturmaktadır.

Bizlerin de yapacağı birçok şey var. Kansere yakalanmamak için kansere yol açan risk faktörlerini bilmek, bu faktörleri gündelik yaşamamızda ayırt etmek, tercihlerimizle doğru olanı seçmek konusundaki çabalarımız, çevremizde bu konudaki gönüllü çabalara destek vermemiz, bize daha sağlıklı bir çevre , daha sağlıklı bir yaşam sunacaktır. Referans-Anti kanser yaşam biçimi; Lorenzo Cohen, Alison Jeffreries Türkçesi Anıl Birer, THE KİTAP, 2019

Dünyada milyonlarca kişi kanseri yenmiş olarak yeni yaşamlarına yol almaktadır.

medikent


2019

17

medikent

Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı

KANSER TEDAVİSİNDE UMUT VEREN GELİŞMELER


2019

18 Vücudumuzda bir gün içerisinde milyonlarca hücre yok olurken milyonlarcası da diğer hücrelerden kopyalanarak oluşmaktadır. Hücre oluşumunun en kritik aşaması hiç şüphesiz DNA kopyalanması aşamasıdır. Hücrelerimizin yönetim birimi olarak tanımlayabileceğimiz DNA’mızın kopyalanması sırasında hatalar meydana gelebilmekte ve bu hatalar çoğu zaman çok hassas tamir mekanizmalarınca onarılmaktadır. Ancak bazı durumlarda genetik ya da sonradan kazanılmış olarak DNA hatalarını tamir eden genlerde bozukluklar meydana gelebilmektedir. DNA içerisindeki tekrar eden küçük diziler olarak tanımlanan ‘Mikrosatellitler’ mutasyon denilen genetik hatalara en yatkın bölgelerden olup, binlerce mutasyon insan vücudunda birikerek Genomik kararsızlık (microsatellite instability = MSI) olarak adlandırılan tabloya sebep olmaktadır.

Son 1 yıl içerisinde MSI testi pozitif tüm kanser vakalarında Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) Pembrolizumab isimli immunoterapi ilacının kullanımını onaylamıştır. FDA ilk defa, tümörün köken aldığı organa bakmaksızın, kanserin genetik yapısını hedef alan bir tedavi yöntemini onaylamıştır.

Benzer şekilde yakın zamanda da kalın bağırsak kanserli MSI test pozitif hastalarda Nivolumab isimli immunoterapi ilacının kullanımı da onaylanmıştır. Birçok kanser türünde standart tedaviler sonrası ilerlemiş vakalarda, MSI gibi belirli özelliklere sahip olan hastaların tespiti, immunoterapi tedavilerinden yüksek oranda fayda görecek hastaları saptamamıza yardımcı olmaktadır. MSI olarak isimlendirilen bu bozukluk başta kalın bağırsak, rahim, mide, pankreas kanseri gibi çeşitli kanser türlerinde saptanabilmektedir. MSI varlığı son dönemde pratiğimize yön veren immunoterapi tedavilerinin başarılı olabileceğini gösteren bir belirteç olarak kabul edilmektedir. Standart kemoterapiler sonrası hastalığı ilerleme gösteren vakalarda, MSI testi yapılarak pozitif olarak saptanan hastalarda uygulanan immunoterapi tedavileri ile çok ciddi başarılar elde edilebilmektedir.

Basit patolojik ve genetik testleri kullanarak MSI varlığını tespit edebilmekteyiz. Bu son gelişmeler immunoterapi ilaçlarını tedaviye dirençli hastalarımızda kullanabilme şansını bize sağlıyor. Bunlar onkologlar olarak bizler ve hastalarımız için son derece ümit veren gelişmeler.

Hücre oluşumunun en kritik aşaması hiç şüphesiz DNA kopyalanması aşamasıdır.

medikent


2019

19

medikent

Uzm. Dr. Burcu DURMAK İŞMAN Kent Onkoloji Merkezi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı


2019

20

Tıp teknolojisindeki gelişmeler baş döndürüyor. Bu gelişmelerden en çok yararlanan dallardan biri de hiç şüphesiz Radyasyon Onkolojisi. Radyoterapi (ışın tedavisi) bu teknolojik gelişmelere paralel kanser tedavisinde de daha etkin rol alıyor. Yeni nesil cihazlarla sağlıklı dokular daha çok korunup daha yüksek doz ışınla da tümörler kontrol altına alınıyor. Ayrıca yan etkiler azalırken, kanserli hücreler yüksek doğrulukla hedefleniyor Geçmişte tümörü yok etmek için çok geniş alanı kapsayan klasik ışınlama yöntemlerinin yerini sadece kanserli dokuyu hedefleyen tedaviler aldı. Bu cihazlar hedefe yönelik ışınlama prensibiyle çalışıyor. Bu prensiple çalışan cihazlardan biri TreuBeam sistemi. Kent Onkoloji Merkezi’nde bu cihazla birlikte yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT) ve görüntü kılavuzluğunda radyoterapi (IGRT) gibi en güncel tedavi tekniklerini uygulayabiliyoruz.

Bu teknikleri kullanmak çok önemli. Çünkü; göğüs ve üst karın içerisinde yer alan tümörlerin tedavisinde solunum hareketleri, pelvis içinde yer alan tümörlerin tedavisinde bağırsak hareketleri, rektum ve mesanenin doluluk dereceleri, tedavi alanlarını belirlerken göz önünde bulundurulması gereken en önemli faktörler. Özellikle meme kanseri tedavisinde kullanılan solunum takip sistemi sayesinde kalp, akciğer ve karşı meme gibi sağlıklı organların daha iyi korunarak ileride ortaya çıkabilecek olan geç yan

etkilerin önlenmesi sağlanır. Görüntü kılavuzluğunda radyoterapi yöntemini uygulayarak hastanın her gün planlama tomografisi ile aynı şekilde pozisyonlanması sağlanır. 6-boyutlu tedavi masası sayesinde de pozisyonlama sırasında ortaya çıkabilecek olan hatalar düzeltilir. Radyoterapide zor olanın kanserli hücreleri vurmak değil onun etrafındaki sağlıklı hücreleri korumak olduğu unutulmamalıdır. Teknolojik gelişmeler de buna ciddi oranda katkı sağlamaktadır. Cihazlar ne kadar ileri teknoloji olsa da radyoterapi, doktor, tekniker, hemşire ve medikal fizik uzmanlarından oluşan bir ekibin işidir. Ekibin her bir üyesinin hastanın tedavisinde önemli görevi vardır. Dolayısıyla kanser tedavisinde etkin rol oynayan tüm disiplinlerin güçlü ve etkin iletişimi sayesinde hastalara en yüksek faydayı sağlamak ve yaşam kalitelerini artırmak son derece önemlidir.

medikent

Cihazlar ne kadar ileri teknoloji olsa da radyoterapi, doktor, tekniker, hemşire ve medikal fizik uzmanlarından oluşan bir ekibin işidir.


2019

21

medikent

TİROİD BEZİ KANSERLERİ VE RADYOAKTİF İYOT TEDAVİSİ Doç. Dr. İnanç KARAPOLAT Kent Onkoloji Merkezi Nükleer Tıp Uzmanı


2019

22

Tiroid bezi bir endokrin bezidir. Bunun anlamı bezin bazı hormonlar salgılaması ve bu hormonların kan dolaşımına girerek vücudun değişik organ ve dokularında etki göstermesidir. Tiroid bezi, boynun ön tarafında gırtlağın alt hizasında kelebek şeklinde bir organdır. Bezin her iki yanında ses telleri ile ilgili sinirler ve arka komşuluğunda vücut kalsiyum dengesini sağlayan paratiroid bezleri bulunur. Tiroid bezi vücuda alınan iyotu kullanarak 2 tane hormon yapar ve dolaşıma salgılar. Bu hormonlardan birine tiroksin (T4), diğerine triiodotironin (T3) ismi verilir. T4 ve T3 hormonları vücudumuzun metabolizmasını düzenler ve ayrıca metabolizmanın hızını kontrol ederler. Tiroid kanserleri tiroid bezindeki hücrelerin kansere dönüşmesi nedeniyle oluşur. Tiroid kanserleri genellikle boynumuzda bir kitle veya tiroid bezi içinde bir nodül şeklinde oluşur. Tiroid kanserlerinin çoğu tedaviyle yok olan kanserlerdir. Diğer birçok kanser gibi kötü seyretmez. Yapılan ameliyat ve radyoaktif iyot tedavisiyle çoğu yok olur ve hastanın yaşam süresini kısaltmaz. Ancak, tedaviyle kanser yok olsa bile ömür boyu kontrollere gidilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Tiroid nodüllerine toplumda % 4 ile 7 oranında rastlanırken, tiroid kanserlerine çok daha nadir rastlanmaktadır. Tiroid kanseri tüm kanserlerin % 1’ini oluşturur. Tiroid kanseri kadınlarda erkeklere göre 3-4 kat daha fazla görülür ve kadınlarda görülen kanserler arasında sıklık açısından sekizinci sıradadır. Ancak özellikle tek nodülü olan erkeklerde kanser riski daha fazladır. Her yaş grubunda görülebilmesine rağmen 30-40 yaşlarında daha sık görülmektedir. Çoğu kanserde olduğu gibi tiroid kanserinin nedeni de tam olarak bilinmemektedir. Diğer kanserlerde olduğu gibi radyasyona maruz kalmak tiroid kanser sıklığını artırır. Çocukluğunda özelikle boyun bölgesine radyasyon almış kişilerde 20-25 yıl sonra tiroid kanser sıklığının arttığı saptanmıştır. Rusya’daki Çernobil nükleer santrali kazasından sonra o bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanserinde büyük artış olmuştur. Son yıllarda yapılan araştırmalar tiroid kanserlerinde bazı genetik bozuklukların da önemli rol oynadığını göstermiştir. Tiroid kanserli hastaların çoğunda hiçbir belirti veya

şikâyet yoktur. Bir kısmında boyunda bir şişlik gelişir, çoğunda ise bir nodülden yapılan biyopsi sonucu kanser saptanır. Biyopsi normal çıktığı halde ameliyat edilen bezin nodül dışındaki bir alanında bazen milimetrik boyutta küçük kanser odağı saptanabilir. Tiroid bezinin hızlı büyümesi ve sert olması kanser şüphesini artırır. Ses kısıklığı ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi de tiroid kanser şüphesini artırır. Bazen özellikle çocuklarda boyundaki lenf bezlerindeki büyüme ilk bulgu olabilir. Çok nadiren bir kanser ağrılı ve baskı şikâyetleri dediğimiz ses kısıklığı, nefes darlığı veya yeme zorluğu ile ortaya çıkar. Bazen hastalar ilk olarak vücudun diğer tarafındaki lenf bezi büyüklüğü, kemik kırıkları veya çok nadiren tiroid bezi fazla çalışması (hipertiroidizm) ile karşımıza çıkabilir. Bununla beraber çoğu hastada hiçbir şikâyet yoktur. Boyundaki kitlenin veya nodülün nefes borusuna yapışık olması, sert olması, son zamanlarda hızlı büyümesi, yeme zorluğu, ses kısıklığı veya ses kalınlaşması ve büyümüş lenf bezleri kanser olasılığını kuvvetlendirir. Tiroid bezi hastalıklarının teşhisinde sintigrafi, USG, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi birçok görüntüleme yöntemi kullanılmaktadır. Bununla birlikte tiroid kanserinin kesin teşhisi nodülden veya boyundaki kitleden yapılan iğne biyopsisi ile konur. Biyopsi ile alınan hücreler patoloji laboratuvarında mikroskop altında incelenerek kanser olup olmadığı anlaşılır. Biyopsi dışında bir nodülün kanser olup olmadığını anlayacak başka bir tetkik yoktur. Tiroid kanserleri bazen başka nedenlerle ameliyat edilen tiroid bezinde patolojik inceleme sırasında da teşhis edilebilir. Başlıca dört tür tiroid kanseri vardır: 1-Papiller tiroid kanseri 2-Folliküler tiroid kanseri 3-Medüller tiroid kanseri 4-Anaplastik tiroid kanseri En sık görülen tiroid kanseri papiller kanserdir. Folliküler kanser papiller kansere göre daha az görülür. Papiller ve folliküler kanserin her ikisine birden ‘’Differansiye tiroid kanserleri’’ adı da verilir ve bu iki kanserin tedavileri benzerlik gösterir.

medikent

Diğer kanserlerde olduğu gibi radyasyona maruz kalmak tiroid kanser sıklığını artırır.


2019

23

medikent

Tüm tiroid bezi kanserlerinde öncelikle uygulanması gereken tedavi şekli cerrahidir. Cerrahi tedavide mümkün olduğu kadar tiroid bezinin tamamı çıkarılmaya çalışılmalıdır. Cerrahi tedaviyi takiben differansiye tiroid kanserlerinde mutlaka radyoaktif iyot tedavisi yapılmalıdır. Radyoaktif iyot tedavisi sonrası hasta ömür boyu dışarıdan tiroid hormon preparatı alır ve düzenli olarak takip edilir. Hasta takiplerinde belirli aralıklarla kan tiroid hormon düzeyleri kontrol edilir ve çeşitli görüntüleme metotları kullanılır. Radyoiyot, iyodun radyoaktif şeklidir ve etrafa radyasyon yaymaktadır. Ağız yolundan kapsül ya da sıvı olarak verilen radyoaktif iyot sindirim sisteminden emilerek tiroid bezi hücrelerinde toplanır ve yaydığı radyasyon tiroid hücrelerinin büyümesini ve faaliyetini durdurur. Böylelikle tiroid bezi kanserlerinde operasyon sonrası kalan tiroid dokusunu ortadan kaldırmada ve varsa metastazların (kanserin vücudun diğer alanlarına yayılımı) tedavisinde kullanılmaktadır. Radyoiyot tedavisi tiroid bezi hastalıklarının tedavisinde 50 yıldan beri başarıyla uygulanmaktadır. Radyoiyot dozu, tiroid kanserinin patolojik özelliklerine ve vücudun diğer alanlarına yayılıp yayılmadığına göre değişir. Hastanın tedavisi sırasında çevresine radyasyon yaymaması için hastanede radyoiyot tedavisi için hazırlanmış özel odada yatması gerekir. Hastanede kalış süresi uygulanan doza ve günlük ölçümlerle vücutta saptanan radyasyona göre 2-3 gün arasında değişebilir. Tedavi sırasında önemli yan etkiler görülmemekte, saçlar dökülmemekte ve kısırlık oluşmamaktadır. Bazı hastalarda tükürük bezlerinde şişme ve ileride tükürük azalması görülebilir. İki gün süre ile sakız çiğnenmesi ve limon yenmesi ile bu yan etki görülme sıklığı azalır. Ağız yoluyla alınan iyodun önemli bir kısmı tiroid bezi tarafından tutulur. Vücudun diğer kısımlarında tutulan iyod az miktardadır ve dokulara herhangi bir zararı yoktur. Radyoiyot vücuttan çoğunlukla idrar yolu ile, bir kısmı ise tükürük, ter ve dışkı ile atılır. Atılmayanlarda bir süre sonra kendiliğinden yok olur, 10 gün ila 1 ay arasında vücudunuzda radyasyon kalmaz. Vücutta kalış süresi, düşük dozlarda daha kısa, yüksek dozlarda daha uzundur.

Radyoiyot tedavisinden önce içerisinde iyot olan tüm yiyecek, içecek ve ilaçlar kesilmelidir. Tedaviden sonra ise hasta bir süre daha radyasyon yaymaya devam edeceğinden, yaklaşık bir hafta süreyle yatak odasında yalnız uyumalı, özellikle radyasyonun zararlı etkilerinin daha çok olacağı bebeklerle, küçük çocuklarla ve hamilelerle 2 metreden yakın ve uzun süre birlikte olmamalı, diğer insanlarla ve iş arkadaşlarıyla uzun süreli ve yakın temas içinde bulunmamalıdır. Birkaç gün ayrı çatal, kaşık, tabak ve bardak kullanılmalı ve bunlar bol su ile yıkanmalı, bulaşık makinesi kullanılmamalıdır. Ayrıca ayrı el ve yüz havlusu kullanılmalı ve giysiler ayrı yıkanmalıdır. Radyoaktif iyot tedavisi hamilelere kesinlikle uygulanmaz. Bu yüzden hamilelik kuşkusu bulunan hastalara tedavi öncesi mutlaka hamilelik testi yapılmalıdır. Emziren annelere ise ancak emzirmeyi tamamen kestikten sonra radyoiyot tedavisi uygulanabilir.

Kent Onkoloji Merkezi Nükleer Tıp Biriminde iki adet yataklı radyoiyot tedavi odası bulunmaktadır. Odalarımız oldukça geniş ve ferah olup, hastalarımızın kendilerini rahat hissetmeleri için tüm detaylar düşünülerek dizayn edilmiştir. Ortalama 2-3 gün süren tedavileri boyunca hastalarımız wi-fi internet hizmetinden ve diğer olanaklardan faydalanabilmektedir. Odalarımızda, televizyon, mini buzdolabı ve özel tuvalet ile banyo bulunmaktadır. Bunun haricinde oda içerisinde bulunan telefonla 7/24 sağlık personelimize ulaşım sağlanabilmektedir. Ülkemizdeki birçok merkezdeki uygulamaların aksine, hastalar yatış süresince odada kilitli olarak tutulmamaktadır. Yine yatış boyunca hastalarımızın diyetlerine uygun bir şekilde 3 öğün yemek, limon, sakız ve su ihtiyaçları karşılanmaktadır. Tedavi süresince doktor ve hemşire tarafından günde iki kez hasta viziti yapılmakta ve hastaların radyasyon dozları ölçülmektedir. Ayrıca akşam ve gece boyunca hastalarımız nöbetçi kat hekimleri ve hemşireler tarafından vizit yapılarak değerlendirilmekte ve olası bir yan etki veya şikayet olduğunda sorumlu Nükleer Tıp Hekimi bilgilendirilerek müdahale edilmektedir. Tedavi bitiminde hastalarımız özellikle radyasyondan korunma konusunda sözel ve yazılı olarak bilgilendirilmekte ve tedavi sonrası görüntüleme ve kontrol randevuları verilerek taburcu edilmektedir.

Radyoiyot tedavisi tiroid bezi hastalıklarının tedavisinde 50 yıldan beri başarıyla uygulanmaktadır.



2019

25

medikent

KANSERİN

PSİKOLOJİK YÖNÜ Uzm. Psk. Hasan ARSLAN Kent Sağlık Grubu Uzman Psikolog


2019

26

medikent

Dünya Sağlık Örgütü sağlığı, yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, fiziksel, sosyal ve psikolojik tam iyilik hali olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla sağlık veya hastalık, halk arasındaki yaygın inanışın aksine sadece bedensel, fiziksel yönü olan bir durum değildir. Bununla birlikte, hastalık durumunda, insanın bedensel, psikolojik ve sosyal olarak değerlendirilmesi, hastalığın tanı ve elbette ki tedavi aşamasında oldukça önem taşımaktadır.

Kanser, 21. yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Kanser hastalığı bedensel zorlukların yanı sıra, hastaların sosyal yaşamlarında ve üzerinde güçlü psikolojik etkileri olabilmekte, hastalığın seyri, tedaviye uyum ve tedaviye yanıtı etkileyebilmektedir. Hastalığın gerek tanı aşamasında gerekse tedavi sürecinde hastanın benlik saygısında, bedeni ile ilgili algısında, sosyal yaşantısında, yaşam kalitesinde, yaşamının işleyişinde, aile ve çevresiyle ilişkilerinde, kişisel ve sosyal rollerinde değişiklik yaratabilmektedir. Yaşamı tehdit eden bir hastalığa yakalanmış olmak bireylerin uyumunu olumsuz etkileyen bir faktör olarak psikolojik zorlanmaya sebep olabilmektedir. Çünkü günümüzde kanser halen umutsuzluk, dayanılmaz ağrılar, korku ve ölümle eş tutulmaktadır. Bununla birlikte tıbbi tanı ve tedavideki gelişmeler ve hastalığa yönelik bütüncül bakış açısı birçok olumsuzluğun önüne geçebilmektedir. Kanser tedavisinde ekip anlayışı, hastaların her yönü ile değerlendirilmesi ve takibi ile amaçlanan tedaviye uyum ve yanıtını artırmaktır. Bu anlayışla, kanserin psikolojik yönü bu ekibin en önemli ayaklarından birini oluşturmaktadır.

KANSER HASTALARININ YAŞAYABİLECEĞİ PSİKOLOJİK ETKİLER “Sizden öncekiler başardıysa, siz de başarabilirsiniz.”

Tanı Aşaması İlk aşamada kaygı, korku duygularının yaşanması, üzüntünün ve ağlama nöbetlerinin olması, bir dereceye kadar doğal ve son derece insani tepkilerdir. “Benim başıma neden bu geldi”, “Çok üzüldüm, hassastım, ince düşünceliydim hep bundan oldu”, “Cezalandırılıyorum”, bu ve benzeri düşünceler çoğu zaman kişiyi duygusal olarak da olumsuz etkilemekte ve gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Birçok zaman düşünce şeklimiz, algılarımız ve nasıl hissedeceğimizi de etkilemektedir.

Umut Her Şeyin Başıdır Hastalık tanısını kabul etmek her ne kadar çok zor olsa da, tıpta ve teknolojideki gelişmeler, daha önceleri imkânsız gibi görünen birçok şeyi çözüme kavuşturmuştur. Dolayısıyla, tedavi öncesinde ve sırasında, gereken her şeyin tedavi ekibi içinde yer alan, gerek hekim gerekse diğer sağlık personeli tarafından yapılacağını bilmek ve tedavinin işe yarayacağına, eski sağlığa kavuşulacağına yönelik “umudu korumak ve kaybetmemek” önemlidir. Çünkü önceden niceleri bunu başardı.

Tedavi Aşaması Tedavi aşamasında dış görünüşe, tedavinin işe yarayıp yaramayacağı veya aileye yük olunacağına yönelik düşünceler olabilir; bu düşüncelerin yarattığı kaygı ve üzüntü, zaman zaman yılgınlık, isteksizlik ve öfke yaşatabilir. Bu süreçte, duygu ve düşünceleri saklamamak, bastırmamak, ayrıca tedaviyi bir süreç olarak görmek ve bu süreç sonunda sağlığa tekrar kavuşulacağına yönelik tutum ve inanç önemlidir. Tedavi boyunca, gündelik hayatı ve hobileri hekimin izin verdiği ölçüde, mümkün olduğu kadar sürdürmeye gayret göstermek, işlevselliği etkilemekte ve tedavi boyunca “bir işe yaramadığına” ve “başkasına yük olacağına” yönelik olumsuz inancı yıkmaya yarayacaktır.

TEDAVİ SONRASI SÜREÇ Tedaviden sonraki süreçte, kontrol aşamasında, özellikle kontrol günleri yaklaştıkça, “Hastalığım yeniden tekrarlar mı?”, “Eskisi gibi olabilecek miyim?” gibi düşünceler ve kaygı yaşanabilir. Ayrıca tedaviden sonraki süreçte, tedavi boyunca alınan duygusal ve sosyal desteğin, hayatın normale dönmesi ile beraber artık olmadığına, dolayısıyla yalnızlık, terk edilmişlik gibi hislere yol açabilir.


2019

27

medikent

Birkaç Öneri

KANSER HASTASI YAKINLARINA ÖNERİLER

Tanı, tedavi aşaması ve tedavi sonrasında şunları dikkate alın:

Tanı, Tedavi Aşaması ve Tedavi Sonrası Hastanızın ve Sizin Yaşayabilecekleriniz

• Asla yalnız değilsiniz! Aileniz, arkadaşlarınız ve tedavi ekibinin her zaman yanınızda olduğunu unutmayın. • Belirsiz durumlar üzerinden varsayımlarda bulunmayın, ancak aklınıza takılanları hekiminize sormaktan çekinmeyin. • Size keyif veren, gülümseten şeylerden asla vazgeçmeyin ve onları hep yanınızda bulundurun. • Güçlü olmak demek duyguları bastırmak demek değildir. Duygularınızı, düşüncelerinizi, ihtiyaçlarınızı ifade edin. • Gerektiğinde psikolojik destek almaktan çekinmeyin. Psikolojik destek çoğu zaman bir ihtiyaçtır. • Hastalığa yönelik gerçekçi ve iyimser bir bakış açısı tedaviye uyumunuzu ve tedavi yanıtınızı olumlu etkileyecektir. • Hobilerinizi sürdürmeye ve gündelik hayata mümkün olduğu kadar karışmaya çalışın. • Tedavi süresince aklınıza birtakım olumsuz düşünceler gelebilir, bu düşünceleri hekiminiz, psikoloğunuz veya aile bireyleri ile paylaşın. Çoğu zaman ilk aklınıza gelen düşünce gerçeği yansıtmamaktadır. • Tedavi sonrasında, tedavi boyunca hissettiğiniz desteği, eskisi gibi olamadığına dair bir algı ve inancınız, buna eşlik eden yalnızlık hissiniz varsa, bunları aileniz ve yakınlarınızla paylaşın, onlardan beklediğiniz davranışları kısa ve net ifadelerle belirtin.

Kesin tanı konulduktan sonra hem hastanız hem de sizde duruma yönelik şok, şaşkınlık ardından tedavi sürecine ilişkin kaygı, korku, gerginlik yaşamanız, yaşamda meydana gelen önemli değişimlerde psikolojik yapımızın uyum adına verdiği tepkilerdir. Bu aşamayı, yaşamınızın büyük ve önemli bir dönemi olarak görebilirsiniz. Ancak bu süreçte takınacağınız gerçekçi ve iyimser tutum, moral ve motivasyonunuzu etkileyecektir.

Destek ve Yardım Önemli Tedavi süresi boyunca hastanız çökkünlük, umutsuzluk, kaygı ve öfke gibi duygular yaşayabilir ve bunları şiddetli bir şekilde yansıtabilir. Lütfen bu duyguları ve ifadelerini kişisel algılamayın. Fiziksel anlamda desteğe ihtiyacı da olabilecek hastanıza ev içi veya ev dışı alanlarda da destek göstermeniz gerekebilir. “Unutmayın! Güçlü olmak demek duyguları bastırmak demek değildir. Hastanızın duygularını ifade etmesi konusunda onu destekleyin, gerekirse cesaretlendirin.” Kanser hastasına duygusal, fiziksel destek ve bakım vermek, önemli ve bir o kadar da duygusal anlamda yorucu olabilir. Kendinizi tükenmiş hissederseniz, mutlaka psikolojik destek alın.

Tedavi Sonrası Yaşam Tanı ve Tedavi aşaması bitiminde yoğun bir duygusal destek alan hastanızın tedaviden sonra bu desteğin eskisi gibi olmadığına yönelik bir algısı ve yalnızlık hissi olabilir. Bu konuda size veya etrafındaki diğer insanlara sitem edebilir veya tamamen içe çekilebilir. Bu konuda dikkatli olmanız gerekebilir.

Her Kriz Bir Fırsat Yaratır Kanser tanısı fiziksel olduğu kadar psikolojik olarak da önemli bir yaşam olayı ve dönemidir. Bir başka deyişle bir krizdir. Her kriz içinde bir fırsat barındırır. Bu süreçteki duygular ve davranışlarınız, birbirinize olan bağlılığınızı güçlendirecektir. Ayrıca hem hastanız hem de siz tedavi boyunca yaşanan sıkıntıları, acıları ve deneyimlediklerinizi bir kazanıma dönüştürebilirsiniz.

PSİKO-ONKOLOJİ BİRİMİ Kent Hastanesi, Psiko-onkoloji biriminin temel hedefi hastaların tanı, tedavi aşamaları ve tedavi sonrası süreçte yaşayabilecekleri duygusal, davranışsal problemler ile çeşitli stres faktörlerinde hastalara destek olmaktır. Medikal tedavinin yanı sıra psikolojik danışmanlık süreci ile de tedaviye uyumu artırmak ve hastaların psikolojik olarak iyilik hallerine katkıda bulunmak amaçlanmaktadır.

Güçlü olmak demek duyguları bastırmak demek değildir.



2019

29

medikent

İzmir Kent Hastanesi’nde

Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı Meme Sağlığı Merkezi Sorumlusu

Meme Sağlığı Merkezi hizmette


2019

30 İzmir Kent Hastanesi olarak kadınlarda en sık görülen kanser türü olan ve yaklaşık her 8 kadından birinin hayatının bir döneminde karşısına çıkan meme kanserine yenik düşmemeleri için erken tanı tarama programı başlattık. Erken ve doğru tanı için fizik muayene ve görüntüleme tetkiklerinin birlikte ve uzman ekip tarafından yapılması çok önemli. Biz de bu hizmeti multidisipliner yaklaşımla Meme Sağlığı Merkezimizde gerçekleştiriyoruz.

15’i ise ne ultrason ne mamografiyle görüntü vermeyen meme kitlelerini oluşturur. Bizim patolojik anatomi olarak lobüler kanser (süt bezlerinden kaynaklanan meme kanserleri) dediğimiz kanserlerdir. Bunların tanısı tecrübeli hekimler tarafından elle muayene sırasında şüphelerle ortaya çıkan kanserlerdir. Fizik muayene bu işin esas parçalarından biridir. Tanı değerini çok artırır. Tetkiklerin aynı ekip tarafından değerlendirilmesi çok önemlidir. Kent Hastanesi Meme Sağlığı Merkezi’nde biz bu multidisipliner çalışmayı yapıyoruz. Ayrıca ailesinde meme kanseri olanlarda gen analizine önem veriyoruz. İki kuşakta meme kanseri varsa gen araştırması yapıp gerekli tedbirleri alıyoruz. Gen analizi koruyucu cerrahi ya da koruyucu ilaç tedavisi ile hastalığın görülme sıklığını ortadan kaldırıyor. Yani hastalığı bertaraf ediyor.

Erken ve doğru tanı için fizik muayene ve görüntüleme tetkiklerinin birlikte ve uzman ekip tarafından yapılması çok önemli.

Maalesef Dünya genelinde 50-60 olan meme kanseri görülme yaşı Türkiye’de 40’lı yaşlara düştü, sıklığı arttı. Artık biliniyor ki erken evrede yakalandığında meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalık. Yani meme kanserinde şifa bulmanın en emin yolu erken tanıdır. Hastalığı ne kadar küçük yakalarsak tedavisi hem o kadar basit hem o kadar emin. Bu bakımdan belirli bir yaştan sonra ya da ailesel riski taşıyanlar erken yaşlarından itibaren meme kontrolünü yaptırmaları kendi çıkarlarına olur. Korku insanı maalesef hastalıktan ve ölümden kurtarmıyor. Kadınlarımıza böyle merkezlere belirli aralıklarla müracaat etmenin en doğru yol olduğunu kabul ettirmemiz lazım. Ancak erken ve doğru tanı için bazı noktalara çok dikkat etmek gerekiyor. Meme hastalıklarında sıklıkla kullandığımız üç tanı yöntemimiz var. Mamografi, ultrasonografi ve fizik muayene. Bu üçünün birlikte yapılması gerekiyor. Sadece mamografi ve ultrason çekildiğinde atlama olasılığı söz konusu oluyor. Meme ultrasonu, mevcut kitleleri gösterir. Mamografi ise olabileceklerin yerlerlerini ve ön bilgilerini verebilen tetkiktir. Bu ikisinin tanı değeri; ultrason yüzde 75, mamografiyle birleşince yüzde 85’lere çıkar. Ancak geri kalan yüzde

Kendi Kendine Meme Muayenesi • Öncelikle ayna karşısında ellerinizi belinize koyarak, her iki memenizin simetrik olup olmadığını kontrol ediniz. Memelerinizde görünür bir kitle olup olmadığına dikkat ediniz, meme derisinde herhangi bir çöküntü veya renk değişikliği olup olmadığını kontrol ediniz. • Ellerinizi yukarı kaldırarak, aynı incelemeleri tekrarlayınız. • Daha sonra yatar pozisyondayken, sağ omuz-sırt altına küçük bir yastık koyunuz. Sağ elinizi başınızın arkasına yerleştiriniz. • Muayeneyi sol elinizin 2-3 parmak ucu ile yapınız. Meme başı çevresinden başlayarak ve meme dokusuna hafifçe bastırarak saat yönünde dairesel hareketler ile herhangi bir duyarlılık veya kitle olup olmadığını kontrol ediniz. Daha sonra koltuk altına bakınız. Sol memenizi ve koltuk altınızı da aynı şekilde muayene ediniz.

medikent


2019

31

medikent

Onkoloji tedavisi öncesinde, sırasında ve sonrasında yeterli ve dengeli beslenme çok önemlidir.

Gamze GÜLTEKİN Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı


2019

32

medikent

Yeterli ve dengeli beslenme; tedaviyi olumlu etkiler, kendinizi daha iyi hissetmenizi, güçlü ve enerjik olmanızı sağlar. Kilonuzu ve vücudunuzda depo edilmiş besin öğelerini korumanıza, tedaviye bağlı oluşabilecek komplikasyonlarla daha iyi başa çıkabilmenize yardımcı olur. Enfeksiyon riskini düşürerek sizi hastalıklardan korur, daha hızlı iyileşmenize yardım eder.

Pek çok vaka cerrahi yöntemlerle, radyoterapi, kemoterapi, hormon tedavisi ve/veya immünoterapi ile tedavi edilir. Herhangi bir tedavide kesin ve sabit diyet ve beslenme kuralları yoktur. Tedavi yöntemlerinden biri uygulandığı sırada ya da uygulandıktan hemen sonra hekimler ve diyetisyenler, beslenme ile ilgili öneriler geliştirir. Hastalarda tedavinin “yan etkileri” görülebilir. Bu yan etkilerin görülmesiyle beraber beslenme sorunları da açığa çıkabilmektedir.

Genel olarak ortaya çıkan yan etkiler şunlardır: • İştahsızlık, • Kilo alma ya da kilo kaybı, • Ağızda hassasiyet, • Boğaz ağrısı, • Burun, ağız ya da boğaz kuruması, • Ağız tadının değişmesi, • Diş ya da diş eti sorunları, • Koku algılamada değişiklikler, • Bulantı, kusma, ishal, kabızlık, • Yorgunluk ve keyifsizlik,

İŞTAHTA AZALMA ve KİLO KAYBI (ZAYIFLAMA) Tedavi sırasında bulantı, kusma, besinlerin koku ya da tatlarında değişiklik hissedilmesi gibi yan etkiler iştahın azalmasına ve kilo kaybına sebep olabilir.

Bu nedenle; • Yiyebildiğiniz zaman, yeterli protein ve kalori içeren yiyecekler alınız. • Belirli öğünlerde fazla yemek yerine az ve sık yemeye çalışınız. Böylece daha çok besin tüketmek kolaylaşacaktır. • Canınız bir şey yemek istediği zaman hemen ulaşabileceğiniz besinleri yanınızda bulundurunuz. Peynir, kraker, meyve, yoğurt bunlardan bazılarıdır. • Yemek sırasında çok az içecek içiniz. Çünkü bunlar doygunluk hissi verir. Yemeklerden 30-60 dakika önce ya da sonra sıvı tüketimi daha doğru olacaktır. • Düzenli egzersiz iştahınızı açabilir. Hekiminizle konuşarak egzersiz yapıp yapamayacağınızı öğreniniz. • Hiçbir şey yiyemediğiniz zamanlarda endişeye kapılmayınız. Yiyebilecek hale gelir gelmez yemeye başlayınız, eğer yiyememe sorununuz birkaç günde düzelmezse hekiminize danışınız. • Yemek yiyebilecek gibi olmadığınızı hissettiğiniz günlerde sıvı besinler almayı deneyiniz. Su, vücudumuzun gerektiği gibi işlev yapması için çok önemlidir; yeterince sıvı tüketmek, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu sıvıyı almasını sağlar.

Tüm bu yukarıdaki yan etkiler nedeniyle tedavi sırasında hatta sonrasında yemek yeme ve düzenli beslenmenin sürdürülmesi oldukça önemlidir.

KİLO ALMA Bazı hastalar tedavi sırasında kilo alabilirler. Özellikle, belirli bazı kemoterapi ve/veya hormon tedavileri gören hastalar kilo alabilir. Tedavi sırasında kilo alınırsa, kalori azaltılmalıdır. Ancak kilo vermeye başlanmadan önce hekime danışılmalıdır. Kilo alma, vücutta su tutulmasına (ödeme) yol açan ilaçlardan kaynaklanabilir. Eğer kilo alınmasının sebebi daha fazla yeme ya da daha fazla kalori alma ise, klinik diyetisyen doğru yöntemlerle kilo vermeyi sağlayan bir beslenme programı hazırlamalıdır.

Fazla Kiloları Vermek için Diyette Dikkat Edilecek Hususlar • Daha fazla sebze – meyve yiyiniz. • Tam tahıllı ekmek ve bulgur gibi özü ve kepeği ayrılmamış tahılları tercih ediniz. • Yalnızca yağsız etleri tercih ediniz. • Yağlı ve yağda kızarmış besinlerden sakınınız. • Şeker ve tatlıyı tüketmeyiniz. • Izgara ve buğulama gibi sağlıklı pişirme yöntemleri tercih ediniz. • Hekiminiz izin verirse egzersiz yapınız. • Bol su içiniz.


2019

33

medikent

YAŞASIN MENOPOZ ve Büyükanneler

Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Çok iyi bilindiği gibi menopoz kadınların doğurganlık işlevinin sonra ermesi anlamına gelir ve bundan sonraki döneme de postmenopozal dönem adı verilir.


2019

34

Menopoz aslında tamamen fizyolojik bir süreç olmakla birlikte günümüzde neredeyse tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak algılanıyor. Oysa nasıl ki hiçbirimiz ergenliğe girmeyi bir hastalık olarak görmüyor ve gerekeni yapıyoruz, aslında menopoz da öyle. Doğurganlığın kesin bir şekilde sona ermesi ya da başka bir deyişle menopoz neredeyse sadece insan türünde mevcut ve insanlığın gelişiminde yeri doldurulamaz bir öneme sahip. Ve kadınlar, her zaman olduğu gibi, erkeklerden farklı olarak bu dönemde de insanlığa katkı sunmaya devam ediyorlar.

Menopoz insanlığın gelişiminde neden önemli? İnsanlığın gelişiminde “Büyükanne” hipotezi gün geçtikçe daha bir önem kazanıyor. Bu hipoteze göre insan dişi cinsinin yani kadınların doğurganlık döneminden sonra da yaşamaya devam etmesi “büyükannelik” anlamına geliyor. Adet görmenin kesin ve kalıcı olarak kesilmeyle kendini gösteren menopoz dönemi kadının üreme kapasitesinin (doğurganlığın) sona erdiğini gösterir ve ilginç olarak hemen hemen sadece insan türüne özeldir. Yani, üreme yeteneği azalsa da, insanlar dışında menopoza giren dişi cinsi yok gibidir. Hayvanlar arasında üreme işlevinin sona ermesinden sonraki yaşam süresi çok kısadır. Mesela biyolojik olarak insana en yakın canlı olan dişi şempanzeler yabani ortamda (doğal ortam) yaklaşık 35-45 yıl yaşarlar ve doğurganlık işlevi bittikten sonra çok nadiren sağ kalmaya devam ederler. Doğurganlık çağından sonra yetişkin dişi şempanzelerin yalnızca %2’si 1 yıl kadar sağ kalmaktadır.

Oysa biz insanlarda menopoz sonrasında da kadınlar uzun süre yaşamaya devam etmekte ve doğurganlık sonrası dönemde insan ırkındaki kadınların yaklaşık %77’si uzun süre sağ kalmaktadır.

İşte “Büyükanne” hipotezi, ister babaanne ister anneanne olsun, kadınların üreme kapasitesinin sonlanmasından sonra yaşamaya devam etmesine verilen isimdir.

Kadınlar, her zaman olduğu gibi, erkeklerden farklı olarak menopoz döneminde de insanlığa katkı sunmaya devam ediyorlar.

medikent


2019

35

medikent

Menopoz ve büyükannelerimiz insanlığa nasıl katkıda bulunur? Büyükanne kimdir? Aslında çoğu insan için büyükanne menopoza girmiş kadın demektir aynı zamanda, ister anneanne olsun, isterse de babaanne. Kadınlar menopoza girdikten sonra da yaşamaya devam ettiklerinde büyükanne olmakta; gebe kalma, doğum yapma ve emzirme gibi sıkıntıları taşımadan evlatlarının daha sağlıklı bir anne olmasına yardımcı olmaktadırlar. Diğer canlılardan farklı olarak insan ırkında çocuklar sütten kesildikten hemen sonra kendi kendine yeterli değildir. Anneleri olmadan ne beslenebilir ne de anne bakımı olmadan sağ kalabilir. Büyükannenin önemi işte burada kendini net olarak gösteriyor. Mesela çok eski dönemleri düşünecek olursak; bir kadın, kendisine yardım edecek bir büyükanne olmadan doğum yaparsa ve hele hali hazırda bir tane bile olsa, 2-3 yaşında çocuğu da varsa, büyük çocuğun sağ kalma ihtimali oldukça azalır.

Neden? Çünkü genç anne zamanını, besleme ve bakım dahil tüm dikkatini (büyük çocuğu kaybetme pahasına bile olsa) büyük çocuktan ziyade yenidoğan çocuğuna vermek zorundadır. İşte menopoz mucizesi tam da bu sırada devreye girmektedir. Menopoza girmiş, çoluk çocuk doğurma, emzirme ve benzeri kaygılardan kurtulmuş büyükanneler, genç anne ve yavrularına bilgili ve ilgili bir bakım destekçileri olarak bu sorunu çözmek için devreye girerler. Büyükanne genç anneye yardım eder, hem yeni doğana hem de diğer çocukların bakımına katkıda bulunur. Ayrıca bilgi, tecrübe ve birikimlerini doğurma

kaygısı olmadan onlara aktarır. Evlatlar ve torunlar da büyüyüp geliştikçe onları koruyup kollayacaklarından, büyükanneler de nispeten daha rahat ve daha uzun yaşayacaklardır. Bir de duruma tersten bakmakta yarar var. Mesela, eğer menopoz olmasaydı yaşlı kadınlar da genç kadınlar gibi doğum yapmaya, emzirmeye devam edecekler ve hayatlarına büyükanne olarak davranma yerine anne olmaya devam edeceklerdi. Böylece yaşlı kadınlar doğum yaptıkça ölüm riskleri artacak ve sağ kalmak için tüm çocuklar anneye bağımlı olduklarından, yaşlı anneler ölünce çocukların pek çoğu da muhtemelen hayatlarını kaybedeceklerdi. Oysa menopoz tüm bu sorunların üstesinden gelmek için insana bahşedilmiş müthiş bir yetenek. Ve menopoz sayesinde kadınlar, hamilelik süreci ve buna bağlı sıkıntılar olmadan, çocuk doğurma, emzirme ve benzeri zorunluluklar yaşamadan büyükanneler olarak insanlığa müthiş katkı sağlıyorlar. Menopoz çocukların okul sorunu, hangi liseye gideceği, üniversiteyi kazanıp kazanamayacağı, istediği bölüme girip giremeyeceği, OKS, LYS, LGS, YGS, UDS, TUS, KPSS, KPDS ve benzeri sayısız sınav stresinin bittiği bir dönem aynı zamanda. Sonuç olarak “büyükannelik” birbirimize sosyal olarak daha bağımlı ve herkesin hassasiyetine daha saygılı olmamızı da sağlamaktadır. Bilim insanları bu konuda biraz daha ileriye gitmekte ve büyükannelikle birlikte oluşan sosyal ilişkililerin beyin boyutunun artmasına ve insanların diğer kişisel özelliklerinin gelişmesine de katıda bulunduğunu düşünmektedir.

Son söz “YAŞASIN BÜYÜKANNELERİMİZ ve onlara büyükanne olmayı sağlayan MENOPOZ”

Büyükanne genç anneye yardım eder, hem yenidoğana hem de diğer çocukların bakımına katkıda bulunur.



2019

37

medikent

Doç. Dr. Ayşe Özlem GÜNDEŞLİOĞLU Kent Sağlık Grubu Plastik Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

RINOPLASTI


2019

38

Rinoplasti ameliyatı nedir?

seçeneklerden bahsedecek ve size bir tedavi planı sunacaktır. Ayrıca sonuçlar ve komplikasyonlar hakkında bilgilendirme yapacaktır. Bu görüşme cerrahınıza sormak istedikleriniz için en iyi zamandır.

Rinoplasti ameliyatı genellikle estetik burun ameliyatı olarak da adlandırılan burun boyutlarının yüz ile harmonik uyumunun sağlanmasını amaçlayan bir yeniden şekillendirilme ameliyatıdır. Bu operasyon ile burun boyutları yüz boyutları ile uyumlu hale getirilir. Aynı zamanda nefes alma problemlerinin de düzletilmesini mümkün kılar.

Rinoplasti ile neleri düzeltebiliriz? Rinoplasti ameliyatı ile burnun yüzün diğer bölümleri ile harmonik uyumunun sağlanmasının yanı sıra burun deliklerinin boyutları, pozisyonu ve burun kökünün genişlik ve yüksekliği de ayarlanabilir. Burun sırtında var olan kemerler alınabileceği gibi semer burun deformitesi de denilen burun sırtı çöküklüğü düzeltilebilir. Genişlemiş ve burnun diğer bölümlerine göre daha düşük olan burun ucu, daraltılıp kaldırılabilir. Burnun asimetrik eğrilikleri düzeltilebilir. Septum eğriliği, nefes alma problemlerine yol açan temel etmenlerden biri olup aynı seansta eğriliğin düzeltilmesi solunum yollarında hava sirkülasyonun normalleşmesine yardım eder.

Cerrahi teknik Operasyon açık veya kapalı yöntemle yapılabilir. Her iki seçeneğin de kendine göre avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Son dönemde popüler hale gelen burun sırt koruyucu rinoplasti tekniği, burun sırtının anatomik konfigürasyonunu koruyarak burnu şekillendiren bir teknik olup aynı zamanda operasyon süresini kısaltması da avantajları arasındadır.

Rinoplasti operasyonuna ait potansiyel komplikasyonlar

Rinoplasti ameliyatı kimlere yapılabilir? • Fiziksel olarak sağlıklı ve yüz gelişimini tamamlamış, • Mevcut problemleri ve elde edilecek sonuçlar hakkında gerçekçi beklentileri olan bireylere yapılabilir.

Rinoplasti operasyonu öncesi görüşmelerde doktorunuzla konuşmanız gerekenler neler? • Cerrahi sonrası hem nefes alma hem de görünümle ile ilgili beklentileriniz, • Daha önce geçirdiğiniz cerrahiler, • Genel sağlık durumunuz, daha önceki sağlık problemleriniz ve halen kullanmakta olduğunuz ilaçlar, sigara kullanımı, bitkisel destek ürünleri. Bu görüşme sırasında cerrahınız sizi muayene edecek, fotoğraflarınızı çekecek ve burnunuzun yeniden şekillendirilmesi ile ilgili

Rinoplasti operasyonuna karar vermek son derece kişisel bir karardır. Bu nedenle hasta elde edilecek sonuçlar ile potansiyel risk ve komplikasyonları yeterince değerlendirdikten sonra operasyona karar vermelidir. Rinoplasti operasyonu standart bir ameliyat olmayıp, ileri derecede bireysel bir girişimdir. Bu nedenle bir başkasının burun şekli yerine bireyin kendi yüzüyle uyumlu olacak burun yapısının elde edilmesi esastır. Temelde unutulmaması gereken asıl nokta, operasyonda her ne kadar yüzün denge ve oranlarında simetri amaç olsa da herkesin yüzünün bir miktar asimetrik olduğu ve sonuçların tamamen simetrik olamayabileceğidir.

Operasyon sonrası iyileşme Operasyon sonrası burnunuzun iyileşmesini desteklemek amacıyla burun içine splint ve dışına atel uygulamaları yapılır. Bu uygulamalar yapılan cerrahinin niteliğine göre farklı günlerde sonlandırılır. Erken dönemde oluşabilecek şişlikler bir iki hafta içinde düzelirken burnun yeni şeklinin oturması bir yıla kadar uzayabilir. Operasyon sonrası dönemde iyileşmeyi hızlandırmak için size reçete verilecek ve 3 hafta boyunca burun bölgesine alınacak bir travmadan kesinlikle kaçınmanız gerekecek ve 6 ay süreyle de dikkatli olmanız önerilecektir.

Sonuçlar Rinoplasti operasyonun sonuçları kalıcıdır. Erken dönemdeki şişlikler rahatladıktan sonra iyileşmenin tamamlanması bir yıla kadar uzayabilir. Sigara kullanımının kesilmesi iyileşme ve sonuçlar üzerinde olumlu etkilerde bulunur.

medikent


2019

39

medikent

Ayak Başparmağının Kemik Çıkıntısı

Prof. Dr. İbrahim AKEL Kent Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı


2019

40

Halluks Valgus ya da Bunion da olarak bilinen rahatsızlık, kadınlarda daha sık görülen, ayak başparmaklarının tarak kemiğinde kemik çıkıntısı ile beraber parmağın dışa doğru eğildiği bir durumdur. Hastaların başparmak eğrilikleri sıklıkla erken yaşlarda başlayıp yıllar içerisinde artarak, ayakkabı giymede zorlanma, ayakta genişleme, büyüyen kemik çıkıntısı ve ciltte ağrılı kızarıklık, parmak ucunda ve altında uyuşukluk, tabanda ve parmak altlarında nasırlar şeklinde kendisini gösterebilir. Genel eklem esnekliği olan hastalarda tabanlarda düzleşme ile beraber başparmaktaki eğrilik daha hızlı artabilir.

Eğriliğin erken dönemlerinde, parmak arası silikon makaralar ve eğriliği düzeltici elastik ateller/ bandajlar ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilir, ancak bunlar şekil bozukluğunu düzeltmezler. Geniş burunlu ayakkabı kullanımı, eşlik eden taban düzleşmesi ve nasırlar varsa kişiye özel tabanlık kullanımı da ağrıyı azaltmaya yardımcı olur. Ayak arkası ve başparmak içindeki yumuşak dokulara yönelik yapılacak germe egzersizleri eğriliğin artmasını engellemeye ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olabilecek cerrahi dışı diğer yöntemlerdir.

Sert, dar burunlu ve yüksek topuklu ayakkabılar, taban düzlüğü olan hastalarda tabanı düz ayakkabı giyimi, hastalığın ilerlemesine ve ağrıların artmasına neden olacaktır. Hastalığın en kesin ve kalıcı tedavisi cerrahi tedavidir. Ameliyat ile ağrılı kemik çıkıntısının alınması ve gerekli yumuşak doku gevşetmelerinin yanı sıra tarak kemiğinin şeklinin düzeltilmesi ile başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Ameliyat ile tedavi edilen hastalarda, uygulanan cerrahi tetkikin özelliğine göre 3 ila 12 hafta arasında özel ayakkabı veya terlik kullanımı gerekebilmektedir. Ameliyat sonrası yara iyileşmesi gerçekleştikten sonra, sadece topuğa yük vermeyi sağlayan özel ayakkabı/terlikler ve koltuk değneği ile hasta yürümeye başlar. Takibinde kontrol röntgen filmleri ile kemiğe yönelik cerrahilerin iyileştiği gözlendikten sonra hasta normal bir ayakkabı giymeye başlayabilir. Bu süre de yine yapılan cerrahi tedavinin tipine göre 4 ile 12 hafta arasında değişmektedir.

Hastanın tıbbi özelliklerine göre, cerrahi sırasında bölgesel anesteziler, spinal/epidural anestezi veya genel anestezi tercih edilebilir. Hastalar çoğu kez aynı gün veya cerrahiden sonraki gün taburcu olup, evde işlerini yapabilecek hale gelirler. Uygun ağrı kesiciler ile ameliyat sonrası dönem konforlu şekilde geçer. Çoğu kez her iki ayakta birden ortaya çıkan bu hastalığın, evresi, uygulanacak cerrahi tipi ve hastadaki kemik yapısına göre cerrahi tedavi aynı anda iki ayak için uygulanabileceği gibi 2-3 ay ara ile de uygulanabilmektedir. Halluks valgus cerrahisi sonrası hastalığın tekrar etmesi konusunda hastalar arasında büyük bir endişe olduğunu duyuyoruz. Ancak, uygun hastanın seçimi, uygun cerrahi tekniğin uygulanması ve ameliyat sonrası terlik/ayakkabı seçimine dikkat edilerek germe egzersizlerinin yeterli miktar ve süre yapılması ile nüks halluks valgus oranları oldukça azalmıştır.

medikent


2019

41

medikent

Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Kent Sağlık Grubu Dahiliye Uzmanı


2019

42

Anemi

Normal

medikent

Demir eksikliği anemisi, vücudumuzda yeterli demirin bulunmamasından kaynaklanan dünyada en sık görülen ve kolayca tedavi edilebilen kansızlık türüdür. Demir, kanda oksijen taşıyan alyuvarların yapımında kullanılır. Demir olmazsa alyuvar yapımı azalır, kanda hemoglobin düzeyi düşer, organlarımıza oksijen taşınması azalır ve buna bağlı halsizlik, çabuk yorulma, nefes darlığı, çarpıntı, baş dönmesi, kulak çınlaması, solukluk, üşüme, konsantrasyon kaybı, hafıza problemleri yaşanır.

Demir eksikliği, besinlerle yeterli demir alınmaması, yeterli demirin alınması ama demirin mide bağırsak sistemimizden emilememesi ve kan kayıpları nedeniyle olur. Kırmızı et, balık, yumurta, kümes hayvanları, demir içeriği yüksek gıdalardır, yeterli tüketilmiyorsa demir eksikliği gelişme olasılığı yüksektir. Mide bağırsak ameliyatları, crohn, çölyak gibi hastalıklar, mide asidini azaltan ilaç kullanımı demirin emilimini azaltır. Mide kanaması (ülser ya da kansere bağlı), hemoroid kanaması, adet kanamaları, bağırsak kanamaları (kolit ya da kansere bağlı) idrardan kanamalar, yaralanmalar, ameliyatlar ve sık kan bağışı nedeniyle olan kan kayıpları demir eksikliği anemisine neden olur. Demir eksikliği anemisi en çok erişkin kadınlarda, hamilelik döneminde artmış demir ihtiyacına bağlı ve adet dönemlerinde aşırı kan kaybına bağlı olarak görülür. Erkeklerde demir eksikliği anemisi kadınlara göre çok daha az görülür. Bebekler, çocuklar ve büyüme çağındakiler artmış demir ihtiyacına bağlı risk altındadır. Fazla miktarda inek sütü tüketen çocuklarda demir eksikliği anemisi görülebilir.

Demir eksikliği anemisinde tırnaklarda kolay kırılma, ağız kenarında çatlaklar, dilde şişme, sürekli bacakları hareket ettirme isteği, toprak, kül, kağıt gibi şeyleri yeme isteği görülebilir. Demir eksikliği tanısı kan sayımı (hemogram), kanda demir, demir bağlama kapasitesi, ferritin bakılarak ve kanın periferik yayması (cam yayma) mikroskop altında incelenerek konur. Demir ilaçları ağızdan tablet ya da damla, kas ya da damar içine iğne olarak doktorun uygun gördüğü şekilde verilir, demir eksikliğinin düzelmesi 3-6 ay-1 yıl sürebilir. İlaçlar kabızlık, mide yanması, ağrı, kazınma hissi, yemek borusunda yanma, dışkıda siyahlaşma yapabilir. Bilinenin aksine demir ilaçları kilo aldırmaz. Demir eksikliği anemisi nedeni mutlaka araştırılması gereken bir hastalıktır. Demir eksikliği anemisi gelişmiş menopozdaki kadın hastalar ve tüm erişkin erkek hastalar kan kayıpları yönünden kesinlikle tetkik edilmelidir. Eksik olan demir mutlaka bir doktor gözetiminde verilmelidir, fazla miktarda ve gereksiz yere demir tüketimi organlarımızda demir birikmesine neden olarak onlara zarar verir.


2019

43

medikent

Prof. Dr. Kübra Eren BOZDAĞ Kent Sağlık Grubu Dermatoloji Uzmanı

DERİ

KANSERLERİ En sık görülen kanser türü olan deri kanseri, son yıllarda gittikçe artmaktadır.


2019

44

DERİ KANSERİ RİSKİ TAŞIYANLAR Deri kanserleri gözle görülebilen kanserlerdir ve diğer kanser türlerinde olduğu gibi erken dönemde fark edilirse yayılmadan tamamen tedavi edilebilir.

medikent

Açık ten, saç ve göz rengi olanlar Çocukluk ya da ergenlik dönemlerinde güneş yanıkları geçirenler Ailesinde cilt kanseri öyküsü olanlar

Kolay güneş yanığı olanlar Güneş ya da ultraviyole ışınlarına fazla maruz kalanlar

Deri kanserlerinin en sık görülenleri bazal hücreli kanser, skuamöz hücreli kanser ve melanomdur. En sık görülen deri kanseri bazal hücreli karsinomdur ve iyi seyirlidir. Melanom, deri kanserleri arasında en az görüleni olmasına rağmen en tehlikeli deri kanseri türüdür. Diğer organlara yayılım gösterebilen melanom, tüm cilt kanseri ölümlerinin çoğunluğunu oluşturur.

Çok sayıda ve değişik şekillerde benleri bulunanlar Bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıkları olanlar Deri kanserlerinin tedavisi kanserin türüne göre değişebilmekle birlikte, amaç kanserli dokunun cerrahi olarak tamamen çıkarılmasıdır. Deri kanserlerinin tedavisinde kullanılan diğer tedavi yöntemleri ise kriyoterapi (dondurarak tedavi), radyoterapi, topikal kemoterapi, sistemik kemoterapi ve immünoterapidir. Bazal hücreli kanserler ortaya çıktıkları bölgede tekrarlama eğilimindedirler ve uzak organlara yayılmazlar. Skuamöz hücreli kanserler de benzer seyir göstermekle birlikte, uzak organ ve lenf bezlerine yayılabilirler. Melanomlar ise ölümcül seyirli olup, erken tedavi edilmemeleri durumunda lenf bezlerine ve uzak organlara yayılabilir. Deri kanseri geçiren hastalarda yaşamın ilerleyen yıllarında başka bir deri kanseri olma olasılığı artmıştır. Bazal hücreli karsinom hastalarına tedavi sonrası her yıl yılda bir kez, skuamöz hücreli kanser hastalarına ise ilk 2 yıl 3-6 ayda bir, sonraki 3 yıl her 6-12 ayda bir ve daha sonra ömür boyu yılda bir kere ayrıntılı deri muayenesi yapılmalıdır. Melanom hastalarında takip evreye göre değişir. Melanom tedavi ve takibinin dermatolog, plastik ve rekonstrüktif cerrah ve medikal onkologlardan oluşan multidisipliner bir grup tarafından yapılması idealdir.

Melanom, deriye rengini veren melanin pigmentini yapan melanosit adı verilen hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla oluşan deri kanseridir. Genellikle kahverengi veya siyah renktedir, ancak bazı melanomlar pembe-kırmızı da olabilir. Melanom deride doğuştan var olan veya sonradan ortaya çıkan benlerin renk ve şekil değiştirmesi şeklinde oluşabileceği gibi normal deride yeni oluşan bir renk koyuluğu şeklinde de başlayabilir. Vücudumuzdaki benler, iyi huylu tümörlerdir ve sadece doğumda değil çocukluk ve gençlik dönemlerinde de ortaya çıkabilir. Benlerin çoğu probleme yol açmaz, ancak fazla sayıda beni olan kişilerde melanom gelişme riski daha fazladır. Doğumda var olan benlerde melanom gelişme riski benin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak artar. Yirmi cm’den büyük olan doğumsal benlerde yaşam boyu melanom gelişme riski %2-6’dır. Melanomun başlıca belirtileri, var olan bende asimetri, sınır düzensizliği, karışık renkli görünüm ya da hızla büyümedir. Büyüklüğü 6 mm’den fazla olan benler daha sıkı izlenmelidir. Erken dönemde tanı konduğunda tedavi edilebilir bir kanser türü olan melanom, geç kalınırsa hızlı yayılım göstererek tedavi şansını azaltan ve yaşam süresini kısaltan ölümcül bir seyir izler. Bazal hücreli ve skuamöz hücreli deri kanserlerinin başlıca belirtisi, deride iyileşmeyen bir yara oluşmasıdır. Uzun süre kendiliğinden iyileşmeyen bir yara varlığında deri kanseri olasılığı düşünülmelidir. En önemli risk faktörü güneş ya da ultraviyole ışınlarıdır. Bu tür kanserler güneş ışınlarına açık baş, yüz ve boyun bölgelerinde daha sıklıkla ortaya çıkarlar. Organ nakli hastalarında skuamöz hücreli deri kanseri gelişme riski artmıştır. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi deri kanserlerinin tedavisinin başarılı olması da erken tanıya bağlıdır. Herkesin kendi vücudunu iyi bir şekilde gözlemlemesi ve belirli aralıklarla hekim muayenesi önemlidir. Uzun süre iyileşmeyen bir yara ya da var olan bir bendeki değişiklik durumunda mutlaka hekime başvurulmalıdır. Dermatoskop olarak adlandırılan (deri yüzey mikroskopisi) bir alet yardımıyla deri üzerindeki lekeler ya da benler büyütülerek incelenir. İzlenmesi gereken benler digital dermatoskopi ile kayıt altına alınarak sonraki muayene bulgularıyla karşılaştırılabilmesi sağlanır. Kuşkulu olanlardan kesin tanı için deri biyopsi alınarak histolojik olarak incelenmesi gerekir. Bu şekilde lezyonun kötü huylu olup olmadığı saptanabilir.

Korunmak İçin Ne Yapmalı? Deri kanserlerinden korunmak için özellikle yaz aylarında güneş ve ultraviyole ışınlarının en yoğun olduğu saat 10.00 ve 16.00 arası güneşten kaçınılmalıdır. Ayrıca solaryum gibi suni ultraviyole kaynaklarından kesinlikle uzak durulmalıdır. Güneşten koruyucu faktörü 30’un üstünde olan bir güneş kremi dışarı çıkmadan 15-20 dakika önce sürülüp her 2 saatte bir tekrarlanmalı, deniz sonrasında ve terleyince işlem yenilenmeli, güneş ışınlarına uzun süre maruz kalınacaksa geniş şapka ve uzun kollu giysiler giyilmelidir. Deri kanserinin en önemli belirtisi deride yeni bir leke veya yara oluşması veya var olan lekenin büyüklüğü, şekli veya rengindeki değişikliktir. Bu nedenle tüm deri düzenli aralıklarla kontrol edilerek iyileşmeyen herhangi bir lezyonun ortaya çıkması ya da mevcut bir benin değişmesi durumunda vakit kaybetmeden hekime başvurulmalıdır.


2019

45

medikent

Prof. Dr. Ethem TANKURT Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı

Safra kesesi normalde yemek arası yani açlık saatlerinde safrayı depolayan ve yemek sırasında bağırsağa yönlendiren organımızdır.


2019

46 Safra karaciğerde yapılır ve oradan safra kesesine gelir. İşte bu safra sıvısının kimyasal yapısına bağlı olarak bazı kişilerde kristalleşmeler meydana gelir, bu kristaller zaman içinde kum tanesi büyüklüğüne, daha sonra da taş büyüklüğüne ulaşır. Bazen de birleşip koyulaşarak birikinti görünümü alır buna da safra çamuru denilir.

Belirtiler ve komplikasyonlar Safra taşlarının büyük çoğunluğu “Sessiz taş”tır, yani hiçbir belirti yoktur. Böyle taşlar tamamen tesadüfen, yapılan ultrasonografi kontrollerinde yakalanır. Belirti vermeye başlamış taşlarda ilk semptom ağrıdır. Tipik olarak mide üzerinde ya da sağ tarafında, özellikle yemeklerden sonra oluşan, ataklar halinde gelen ağrı başlar. Bu atak bazen gece uyandırır. Birlikte bulantı olabilir. Belirti veren taşlarda tedavi yapılmazsa zaman içinde komplikasyon gelişir. Bunlar başlıca; kese iltihaplanması sonucu şiddetli ağrı ve ateş ya da taşın ana safra kanalına düşmesi sonucu oluşan tıkanma sarılığıdır. Bu durumda pankreatit de olaya eşlik edebilir.

Safra taşı neden oluşur?

Tanı

Bu sorunun yanıtını kesin olarak bilmiyoruz, ama en önemli etkenin safranın kimyasal yapısını belirleyen genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca • Hormon benzeri bazı ilaçlar, • Obezite ve sedanter (hareketsiz) yaşam, • Diyabet ve karaciğer hastalıkları • Bazı kan hastalıklarının safra taşı oluşumunu artırdığı bilinmektedir.

Safra kesesi taşlarının tanısı ultrasonografi ile konulur. Kesede iltihaplanma varsa yine bu tetkikte görülebilir. Ayrıca BT (tomografi) de kese duvar yapısını gösterir. Kanala taşın düşmesi durumunda EUS (endoskopik ultrasonografi) ya da MRCP (safra kanalı MR’ı) ile tanı konulur.

Taş oluşumu kadınlarda ve 40 yaş üstünde daha fazla görülmektedir. Safra taşları tüm dünyada sık görülen bir sağlık sorunudur. Yapılan araştırmalarda 60 yaş üzerinde kadınların Avrupa’da %17, Amerika’da %9 ülkemizde %15’inde safra taşı bulunduğu saptanmıştır. Bu oran erkeklerde daha az olup % 6-12 arasındadır.

Tedavi Safra taşlarının sessiz döneminde hiçbir tedavi gerekmez, bunlar tesadüfen bulunan sessiz taş olarak kabul edilir ve sadece yıllık ultrasonografi kontrolleri ile izlenir. Ağrı başlamışsa tek tedavi yöntemi ameliyattır. Kapalı kese ameliyatı bugün dünyada en çok yapılan, kolay ve genellikle sorunsuz bir tedavi yöntemidir. Kese iltihaplanması varsa önce antibiyotik tedavisi uygulanır. Ana safra kanalında taş saptanmışsa önce ERCP ile taş endoskopik yöntemle çıkartılır, sonra safra kesesi ameliyatı uygulanır.

Safra Taşı oluşumu kadınlarda ve 40 yaş üstü kişilerde daha fazla görülmektedir.

medikent


2019

47

medikent

Uzm. Dr. Aycan OTO Kent Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı

HUZURSUZ BACAK UYKUSUZLUK NEDENİ


2019

48

Uyku, fiziksel sağlığımızı her gün yenilememiz için önemli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan aktif bir dönemdir. Uykusuzluk, uykuya dalma ve sürdürmekte güçlük ve/veya istenilenden önce uyanma durumudur ki, bu durumda gün içi yaşam aktivitemizin etkilenmesi kaçınılmazdır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, toplum içinde prevalansı en yüksek olan ve çok ciddi ekonomik kayba yol açan hastalıklardan biridir. Uykuya bağlı hastalıklar erişkin yaş grubunda sık görülür ve yaşla birlikte artar. Uykusuzluk, birçok hastalığın bir belirtisi veya sonucu olarak karşımıza çıksa da hiçbir gözlenebilir bir sebebe bağlı olmadan primer insomnia şeklinde de görülebilir. Uykusuzluğa neden olabilecek durumlar arasında, uyku hijyeninin bozulması, jet-lag durumu, kalp ve solunum rahatsızlıkları, uyku apnesi, reflü, alkol ve bazı kafeinli içecekler, bazı psikiyatrik ve nörolojik hastalıklar sayılabilir. Uykusuzluğun neden kaynaklandığını bilmeden alınan uyku ilaçlarının bazen bu semptomları çok daha kötüleştirdiğini biliyoruz, bu sebeple bu şikayetleri olan kişilerin mutlaka bir doktor kontrolünden geçmesini öneriyoruz.

medikent

sendromu (HBS) HBS, klinik pratikte en sık karşılaşılan uykusuzluk (insomnia) sebeplerinden birisidir. Uyku konusunda deneyimimiz arttıkça, uyku bozukluklarının önemli bir kısmının bu sebebe dayandığını biliyoruz. HBS, özellikle kişi uzun süre oturduğunda ya da yatar pozisyona geçtiğinde, bacaklarda ve nadiren kollarda; karıncalanma, sızlama, yanma, batma, ağrı, iğnelenme gibi, bazen de tarif edilmesi zor, huzursuz ve rahatsız edici hislerin olması ve bundan dolayı dayanılmaz bir şekilde bacakları hareket ettirmek isteğidir. Bacakların hareket ettirilmesi, sallanması, gerdirilmesi, ya da kişinin ayağa kalkıp dolaşması ile geçici de olsa, tam ya da kısmen şikayetlerin geçmesi halidir. Hastaların bu şikayetler nedeniyle gece kalkıp dolaşmaları gerekebildiğinden, uykuya dalma ve sürdürme zorlukları olmaktadır. Genellikle sabaha karşı bu hissin geçmesi ile uykuya dalınsa da bu uyku kaliteli bir uyku olmaz, bu sebeple geceleri iyi uyumayan kişiler, gün içinde yorgun, bitkin, dalgın olabilirler ve odaklanma sorunu yaşarlar, dolayısı ile iş veriminde düşme olur. Bu belirtilere ek olarak kaygı, sıkıntı ve depresif belirtiler de görülebilir. HBS’de, hastalığın ilerlemesi ile şikayetler günün erken saatlerinde başlayabilir. Tiyatro, bale, sinema gibi uzun süre oturmayı gerektiren etkinlikler, uzun saatler süren uçak ve araba yolculukları hastalar için oldukça sıkıntılı olabilmektedir. HBS’ye, zaman zaman “Uykuda periyodik bacak hareketi” denilen bir durum da eşlik eder ki; bu rahatsızlık, hastada uyku esnasında bacaklarda, bazen kollarda, birkaç saniye veya dakika aralıklarla istemsiz hareketler ve atmaların olmasıdır. Genelde uykuyu bozmaz ve hasta tarafından fark edilmez ancak hastanın eşini rahatsız edebilir.

Huzursuz bacak

Huzursuz bacak sendromu neden olur ? Ne yapılmalıdır?

Çalışmalar beyinden salınan dopamin adı verilen hareketle ilişkili bir maddenin, HBS’den sorumlu olduğunu göstermektedir. HBS, altta yatan bir sebebe bağlı olmadan ortaya çıkabileceği gibi, bazı ilaçları kullanmaya veya birtakım nörolojik ve dahili hastalıklara bağlı olarak da görülebilir. Bu hastalıklar; demir, folik asit, b12 eksikliği, böbrek hastalıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar ve guatr gibidir. Tedavinin esası, altta yatan hastalığı araştırmak ve varsa tedavi etmektir (kansızlık gibi). İlaç tedavisinde beyin dopamin düzeyini yükselten ilaçlardan (Parkinson hastalığında da kullanılabilen) yararlanılmaktadır. Uyku hijyeni ve relaksasyon egzersizlerinin de yeri vardır.

Uykusuzluk, birçok hastalığın bir belirtisi veya sonucu olarak karşımıza çıksa da hiçbir gözlenebilir bir sebebe bağlı olmadan primer insomnia şeklinde de görülebilir.


2019

49

medikent

Opr. Dr. Hüseyin Serhat KERMAN Kent Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı

Önemli bir toplumsal sorun: Erkek cinsel sağlığının göz ardı edilmesi

ERKEKLERİN CİNSEL SORUNLARI


2019

50

medikent

Ataerkil bir toplum olarak kabul edilen ülkemizde, kadın olmanın zorlukları ön plana çıkmasına rağmen, erkekler cinsel sağlık sorunlarını dile getirme konusunda kadınlara göre bir hayli geride kalmaktadırlar. Nedense erkeklerin cinsel sağlığı ile ilgili hastalık ve bozuklukları her zaman göz ardı edilmektedir. Ayrıca toplum bu yarayı, ayıplama, kabullenmeme gibi dürtülerle körüklemektedir. Toplumumuzda, erkek hastalıkları ve cinsel eksiklikler espri konusu yapılarak, erkek kendi doktoru yapılmakta, bu da hastalıkların ilerlemesine ve bilinçsiz ilaç kullanımına yol açmaktadır. İkisi de silikondan imal edilen, kadınlarda sadece görsel amaçlı kullanılan meme protezleri normal karşılanırken, erkeklerde görsellik dışında, eksiklik giderici penis ve testis protezleri kabullenilmemekte hatta toplum tarafından ayıplanmaktadır.

Başka bir açıdan, çiftlerin çocuk sahibi olamama durumu kadın kadar erkek ile de alakalı olabileceği halde, her zaman erkek faktörü bir kenara atılıp, öncelikle, hatta sadece kadın muayene ettirilmektedir. Kadın sağlam olsa da, erkek faktörünün araştırılması, jinekoloji uzmanları tarafından yapılmakta, çoğu zaman temelde erkeğe ait olabilecek önemli hastalıklar araştırılmadan, kısırlık tedavisi ciddi mali külfet de getiren tüp bebek merkezlerinde sonuçlanmaktadır. Kadınlarda yıllık kanser tarama testleri, devlet destekli sağlık birimleri tarafından, ciddi protokollerle yapılırken, erkekler göz ardı edilmektedir. Çoğu erkeğin 40 yaşından sonra prostat kanseri riski olduğundan ve bunun ilerleyen yıllarda yüksek oranlara ulaştığından haberi yoktur.

Sonuç olarak toplum sağlığı açısından, Türkiye’ de erkeklere, kendilerini bekleyen bilinmeyen ve kabullenilmeyen hastalıkları konusunda ciddi şekilde devlet ve medya destekli eğitim ve programlar uygulanmalıdır.


2019

51

medikent

Uzm. Dr. Azmi SERİN Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı

Günümüzde en sık karşılaştığımız sağlık sorunlarından biri de kabızlıktır. Şehir yaşamının getirdiği beslenme alışkanlıklarındaki değişim ve çalışma koşullarına bağlı olarak ulaşım araçlarının sık kullanımı sonucu bağırsak alışkanlıklarımız da değişmektedir.

KABIZLIK


2019

52

Kabızlık tanımı haftada 3 kezden az dışkılama yapma durumu olarak tanımlanabilir. Bu durum kişinin istemine bağlı olarak değişebilir. Kısa süreli kabızlık önemli değildir.

Genç ve çalışan bireylerde, gerek beslenme gerekse gerekli fiziksel aktivite düzenli ve yeterli yapılmadığından bu tür kabızlık şikayetlerini daha sık görmekteyiz.

Ancak 3 aydan fazla devam eden kabızlık durumu kişinin günlük yaşamını da etkilediğinden araştırılması gerekmektedir.

Kabızlığı olan kişilerin normalden az lifli gıdalar aldığı, az su içtikleri ve günlük ortalama yapması gereken gaita miktarının 3’te birini (60 - 80 gr/gün gaita) yaptıkları saptanmıştır.

Kronik kabızlık olarak tanımlanan bu durum her 10 yetişkin bireyden birinde görülmektedir. Kabızlığı olan kişiler önce bunu önemsemez sonra da bu konuda bilgi edinerek kendisi tedavi yoluna gider. Diyet veya bazı ilaçlar kullanarak sorunu gidermeye çalışırlar. Sağlıklı bir birey 24-48 saat içinde tuvalete gidip dışkılama işlevini yerine getirir. Kabızlığı olanlarda bu süre 60-120 saate (2-2.5 gün) uzayabilir.

Kabızlık başlıca iki nedene bağlı olarak gelişir. 1. Bağırsaklardan gıdanın sindirilmesi ve kalın bağırsak (kolon) sonuna makat ağzına gelmesinin uzaması.

Yeterli gıda ve sıvı alımı sonrası bağırsak içi basınç artmakta ve bağırsakların boşalımı hızlanmaktadır. Kolona ulaşan gaita miktarı günlük ortalama 200 gr. olduğunda dışkılama ihtiyacı oluşmakta ve tuvalete gidilmektedir.

En sık gördüğümüz kabızlık;

Düzenli dışkılama alışkanlığı oluşması için yeterli lifli gıdaların düzenli alınması ve belirli zaman aralıklarında tuvalete gidilmesi gerekmektedir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız kabızlık nedenlerinden de anlaşılacağı gibi bu sorun mutlak tetkik edilip araştırılmalı ve tedavisi planlanmalıdır.

Düzensiz ve yetersiz beslenmeye bağlı kabızlıktır.

Sağlıklı bir birey 24-48 saat içinde tuvalete gidip dışkılama işlevini yerine getirir.

Kabızlık nedenlerini özetleyecek olursak; 1. Düzensiz ve yetersiz beslenme, az sıvı alımı ve fiziksel aktivite azlığı. 2. Stres ve tuvaletleri hijyen nedeniyle beğenmeme ve dışkılamayı erteleme. 3. İlaçlar (öksürük ilaçları, anti hipertansifler, anti aritmik ilaçlar, analjezikler, antispazmotikler, psikolojik tedavide kullanılan ilaçlar, bazı antiasitler, antikolinerjikler v.b). 4. Gebelik durumu, karın içinde oluşan kist ve kitleler. 5. Anorektal bölge olarak tanımladığımız makat ve rektum alt kısmının hastalıkları- Anal fissür, hemoroidler, rektal ülsel, pelvik bölgesinin kas ve sinirlerini etkileyen hastalıklar, rektosel, rektal prolapses, rektum veya kolonin bir bölgesinin sinirlerinin yokluğu (Hirschsprung’s hastalığı). 6. Metabolik nedenler; hipokalemi (kanda K+ azlığı) hiperkalsemi (ca++ fazlalığı), üremi (böbrek yetmezliği). 7. Hormonal nedenler; hipotroidi, hipofiz bezi yetmezliği, böbrek üstü bezi yetmezliği. 8. Sindirim sistemine ait nedenler; ince bağırsak hastalıkları (crohn hastalığı, polipler, ülserler, tümörler vb.).

2. Kalın bağırsağa gelen dışkının bağırsaktan atılımının gecikmesi olarak tanımlayabiliriz. Onun için kabızlığa neden olan durumun belirlenmesi ve ona göre tedavinin yapılması gerekmektedir.

medikent

Hastaların kabızlık şikayetini önemsememesinin birinci nedeni, sık görülmesi, arkadaşında, komşusunda da bu şikayetin olduğunu öğrenmesi ve kendisine "bende de var, şu ilacı al geçer veya şu yiyecekleri ye, şu diyeti yap" gibi tavsiyelerle doktora gitmeden tedavi yöntemlerinin uygulanmasıdır.

Kabızlığı olan birçok hasta eczaneden ilaç alıp kullanmaktadır. Kabızlık bir sonuçtur nedenlerinin belirlenmesi ve ondan sonra tedavi edilmesi gerekmektedir. Kabızlık nedeniyle hastalar hekime çok geç başvurmaktadır. Birinci basamak sağlık kurumlarında basit testler yapılabilir, ancak radyolojik ve endoskopik tetkikler uzmanlık gerektiren işlemlerdir. Tüm hastalıklarda olduğu gibi kabızlığa neden olan hastalıkların da erken tanısı ve tedavisi çok önemlidir. Kolon kanserinin erken tanı ve tedavisinde kolonoskopi yapılması mutlak gereklidir.


2019

53

medikent

Opr. Dr. Nagihan SAZ Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Rahim ağzı kanseri, dünyada kadınlarda görülen kanserler içinde 3. sırada yer alır ve kansere bağlı ölümlerin başında gelir. Düzenli tarama yapılarak önlenebilen kanser türlerinden biridir. Aşıyla korunulabilen bir kanserdir!

RAHIM AĞZI KANSERI KADERINIZ OLMASIN


2019

54

Rahim ağzı kanserinin belirtileri neler olabilir? 1. Cinsel ilişki sırasında veya sonrasında kanama olması 2. Adet dönemleri dışında beklenmedik ara kanamalar olması 3. Menopoz sonrası vajinal kanama görülmesi 4. Cinsel ilişki sırasında ağrı 5. Kasık ve bel ağrısı 6. Tedavilere yanıt vermeyen kanlı, kötü kokulu akıntılar

HPV nedir? 100’den fazla tipi olan bir virüs çeşididir. Hem erkekleri hem kadınları etkileyebilir. Kadınlarda siğil, rahim ağzı kanseri, vajen ve vulva kanseri, anüs kanserine yol açarken; erkeklerde de siğil, penis –anüs kanserine yol açabilir. HPV ayrıca dil, larinks ve anüste de kansere yol açabilir.

HPV nasıl bulaşır? Genellikle ciltten cilde yakın temasla bulaşır. Vajinal, oral ve anal seksle bulaşır. İnsanların %80’i hayatının bir döneminde bu virüsle karşılaşırlar, bağışıklık sistemi güçlü olanlar bu virüsü yenerler ve herhangi bir hastalığa yol açmadan vücuttan temizlenir. Ancak bazılarında uzun süre kalır ve o zaman hastalıklara yol açabilir. Aktif siğil gibi lezyonu olan hamile kadınlardan da doğum sırasında bebeğe bulaş olabilir. Genital bölgesinde eline gelen ya da gözle görülen lezyonu olan gebelerin bunu mutlaka doktoruyla paylaşması gerekir.

HPV aşısının yan etkileri var mıdır ve nelerdir? Her aşıda olduğu gibi bu aşıda da yan etkiler ortaya çıkabilir. 1. Uygulandığı bölgede kızarıklık, ağrı, şişlik oluşabilir 2. Ateş 3. Baş ağrısı ve yorgunluk hissi 4. Bulantı 5. Kas ve eklem ağrıları 6. Allerjik ve anaflaktik reaksiyonlar 7. Geçici baygınlık ve nöbet benzeri ataklar

medikent

Sebepleri ve risk faktörleri nelerdir: 1. En sık görülen nedeni HPV (human papilloma virus)’dir 2. Çok erken yaşlarda cinsel aktivitenin başlaması 3. Birden çok partnerle birlikte olmak 4. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonları geçirmiş olmak 5. Sigara içmek 6. Bağışıklık sisteminin zayıf olması

Rahim ağzı kanseri (serviks kanseri) nasıl taranmalı? 1. 21 yaş altında taramaya başlanmayabilir, doktorunuz gerekli görürse yapılmasında sakınca yoktur 2. 21-29 yaş arası 3 yılda bir yalnızca pap smear testi 3. 30-65 yaş arası 5 yılda bir kotest (hem pap smear hem hpv dna testi) ya da 3 yılda bir yalnızca pap smear testi 4. 65 yaş üzerine önceki testler normalse tarama yapılmayabilir

Kimlere HPV aşısı önerilir? 1. 9 yaşından itibaren kız ve erkek çocuklarına 2. Daha önce aşılanmamışlarda 45 yaşına kadar aşı önerilebilir 3. Siğili olanlara da önerilebilir

Kesin bilgidir yayalım * HPV taşıyor olmak (pozitif HPV testi) kanser olduğunuz anlamına gelmez! * HPV aşısı HPV enfeksiyonuna veya kansere yol açmaz! * Kısırlığa yol açtığına dair henüz herhangi bir veri yoktur! * Hem siğil hem de kansere karşı koruyuculuğu vardır! * HPV tuvaletlerden bulaşmaz! * Kondom kullanmak HPV bulaş riskini azaltır ancak tamamen yok etmez! * Genital siğil geçirmiş olmak, prekanseröz servikal lezyonu olmak aşıya engel değildir! Aksine mutlaka yapılması gerekir! * Gebelere aşı önerilmez! * En iyi aşı etkinliği cinsel aktivite başlamadan yapıldığında olur!


2019 2019

55 43

medikent medikent

ŞEKERSİZE KANMAYIN Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

GAZI DA OBEZİTE NEDENİ


2019

56 Standart kola ve gazlı içecekler yaklaşık 7 çay kaşığı şeker ve dolayısıyla kalori içeriyorlar. Dolayısıyla şekerden zengin gazlı içecekler ne kadar fazla tüketilirse, içerdikleri şekerden dolayı (hem de rafine saf şeker) obezite ve diyabet gibi hastalıklarla yakından ilişkili oldukları bilimsel olarak da kanıtlanmış durumdadır. Peki gazlı içecekler sadece içerdikleri şeker ve kaloriden dolayı mı obeziteye yol açıyorlar? Ya da başka bir deyişle gazlı içecekler yalnızca içindeki şekerden dolayı mı zararlıdır? Yoksa içindeki karbondioksit gazı da kilo alımına sebep oluyor mu? Günümüzde ister diyet gazlı içecek olsun, isterse de soda tarzı şeker içermeyen gazlı içecekler de çok miktarda tüketilmektedir. Karbonatlı içeceklerdeki gaz, hem içeceğin raf ömrünü uzatmakta hem de ona keskin bir tat vererek keyif alınmasını ve fazla tüketilmesini sağlamaktadır.

Yapılan yeni çalışmalarla gazlı içeceklerin içerdikleri kaloriden bağımsız olarak, içindeki karbondioksit gazının yaptığı baloncuklarla da iştahı arttırdığı belirlendi.

Sonuçta şeker içerikli olsa da olmasa da, gazlı içecek tüketen kişilerdeki Ghrelin düzeyi yüzde 50 daha yüksek bulunmuştur. Yine gazlı şekerli içecek tüketenlerdeki açlık hissinin aynı miktarda şeker içeren ama gazı olmayan içecek tüketenlerden daha fazla olduğu da anlaşılmıştır. Ghrelindeki bu artışın sadece şekerli gazlı içecek tüketenlerde değil, soda gibi şeker içermeyen karbonatlı içecek tüketenlerde de fazla olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çalışmalarda gaz yapan karbonatlı içecek tüketenlerin karbonatlı içecek tüketmeyenlere göre 120 kalorilik daha fazla yemek yedikleri de gösterilmiştir. 140 kalorilik enerji içeren şekerli gazlı içecek alanlardaki bu 120 kalorilik ek besin tüketimi, içecekteki gazın neden olduğu Ghrelin hormonunu arttırmasına bağlanmıştır. Karbonatlı içecekleri içtiğimizde midede karbondioksit salınır. Midedeki karbondioksiti belirleyen kimyasal reseptörler vardır. Karbondioksit midedeki reseptörlerine bağlanarak midenin üst bölgesinden Ghrelin salgılatır ve açlık hissi uyandırır. Diğer bir ihtimal de mekanik olaydır. Karbonatlı içecekle oluşan karbondioksit gazı midede gerilmeye yol açarak Ghrelin salgılanmasına neden olur. Gazlı içecekler şekerli de olsa (kola, gazoz vs.) şekersiz de olsa (soda, diyet kola vs.) Ghrelini arttırmakta ve iştahı arttırarak obeziteye yol açmaktadır. En sağlıklı içecek normal su olarak karşımıza çıkmaktadır.

Karbonatlı içecekleri içtiğimizde midede karbondioksit salınır.

Bilim adamları deney farelerine gazlı şekerli içecek, diyet gazlı içecek, şekerli ama gaz içermeyen içecek ve musluk suyu vermişler ve sonuçta çok ilginç olarak gazlı olan içecek verilen farelerin, ister şekerli olsun isterse de şeker içermeyen aspartamla tadlandırılmış diyet içecek olsun, gazsız şekerli içecek (limonata vs.) ve düz musluk suyu verilenlerden daha hızlı bir şekilde obez olduklarını göstermişlerdir. Bu farelerin yapılan kan incelemelerinde ise gazlı içecek alanların (şekerli ya da diyet) açlık hissine yol açan Ghrelin hormonunun daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ghrelin hormonu midenin üst tarafındaki fundus bölgesinden salınan 28 aminoasidli bir açlık uyarıcı, iştah arttırıcı hormondur. Ghrelin düzeyi öğün öncesi artar. Ghrelin artışı obezite ile ilişkiliyken azalması kilo kaybına yol açmaktadır. Tüp mide ameliyatındaki kilo kaybından önceleri sadece mide hacminin küçülmesi sorumlu tutulurken son yıllardaki araştırmalarda bu kişilerin Ghrelin düzeyinin de azaldığı (hormon salgılayan hücreler ameliyatla alındığı için), ve bu durumun da kilo kaybına yardımcı olduğu gösterilmiştir. İnsanlarda yapılan testte de benzer sonuçlar elde edilmiştir. Sağlıklı kişilerde 10 saatlik açlık sonrasında yemek öncesi Ghrelin düzeyleri ölçülmüş, daha sonra tümüne kalori kontrollü eşit miktarda peynirli sandviç verilmiştir. Bu şahıslara sandviçlerini yedikten sonra; ya 1 bardak gazlı şekerli içecek, ya bir bardak aynı şeker miktarını içeren şekerli gazsız içecek, ya bir bardak şeker içermeyen gazlı su (soda) ya da 1 bardak normal su verildikten 10 dakika sonra Ghrelin düzeyleri ölçülmüş ve ilginç sonuçlar elde edilmiştir.

medikent


2019

57

medikent

Prof. Dr. Namık DEMİR Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzman

SUDA DOĞUM BİR DOĞUM ALTERNATİFİ

Doğum konusunda bir sürü tartışma var. Biz hekimler olarak her zaman vajinal doğumu tercih ediyoruz. Vajinal doğum yapamayacak olan kişilerin sezaryenle doğum yapmalarını öngörüyoruz. Vajinal doğumda da ağrısız doğum, doğal doğum, suda doğum gibi alternatifler var. Doğumun iki aşamasında sudan yararlanıyoruz. Birinci aşamada kasılmalar olduğu, doğum kasılmaları devam ettiği sürece suya girmek anneyi rahatlatıyor. Kasılmaları daha az hissediyor, doğum daha rahat şekilde ilerliyor. İkinci aşama doğumun suda olması. Bu uygun olan annelerde mümkün olan bir durum. Anne havuza ya da jakuziye giriyor. Suyun içinde değişik pozisyonlarda ıkınıyor. Biz klasik olarak annelerimizi sırt üstü yatar pozisyonda doğurtmaya eskiden beri gayret ediyoruz. Ama artık bunun çok uygulanmamasının daha iyi olduğu yolunda görüş birliği var. Onun için diz dirsek pozisyonu ya da farklı pozisyonlarda doğum yapmak bebeğin çıkmasını daha da kolaylaştırıyor. O açıdan suda doğumu alternatif olarak annelerimize sunuyoruz. Daha önce jakuzide doğum yaptırıyorduk. Şimdi doğum havuzu devrede. Uzmanlarımız sertifikalı. Suda doğan bebekler daha huzurlu oluyor ancak her gebe için bu alternatif çok uygun değil. Seçimi hekimler yapıyor, uygun olan anne adaylarına da sunuyorlar.


2019

58

RENK BEBEK, DOĞUM HAVUZUNDA DÜNYAYA GELDİ İzmir Kent Hastanesi, suda doğum yapmak isteyen anne adayları için doğum havuzunu hizmete sundu. Doğum havuzunun ilk vakası da Damla Atalay oldu. Damla Atalay ile eşi Ahmet Atalay olağanüstü bir deneyimle Renk adını verdikleri kızlarını kucaklarına aldı. Hamileliğini İzmir Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nden Doç. Dr. Tunç Canda’nın kontrolünde geçiren Damla Atalay, hayallerinin gerçek olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Suda doğum merak ettiğim, araştırdığım bir konuydu. Bebeğin normal, hiçbir şekilde müdahale olmadan anne karnındaki sudan direkt suya doğmasının hem anne hem de bebek için daha rahat olacağını düşünüyor, havuzda doğum yapmak istiyordum. Hamileliğimin ilk gününden itibaren bebeğimi suda doğurmanın muhteşem bir şey olacağını düşünüyor, istiyordum. Ama daha çok yurt dışında yapılıyor, diye biliyordum. Doktorum Doç. Dr. Tunç Canda bebeğin gelişi, durumu, annenin sağılığı uygunsa olabileceğini söyledi ve beni bu konuda motive etti, bilgilendirdi. Suda doğum için hazırdım. Ancak son güne kadar normal doğum kesindi ama suda mı normal doğum mu onu bilemiyorduk. Hastaneye rahmim 5 santim açıklıkla gelmiştim. Doktorum ağrı eşiğimin yüksek olduğunu, ağrıları iyi bir şekilde tolore ettiğimi söyledi. 1-2 saat sonra 8-9 santim açıklığa ulaştı. Normal doğuma geçecektik, suda doğum isteyip istemediğimi sordu. Zaten ben kendim talep etmiştim böyle bir şeyi. Kent Hastanesi’ndeki doğum havuzunun ilk vakası oldum. Sıcak su ağrıları daha da hafifletti ve o ıkınma da karadakine göre daha rahat oldu. Eşimle beraberdik. Doç. Dr. Tunç Canda ve Opr. Dr. Mustafa Melih Erkan’ın gözetiminde herhangi bir müdahale yapılmadan kendi başıma bebeğimi suda doğurdum. Bebeğim direkt havuza çıktı, kucağıma aldım, bakıştık. Hayal gibi. Kesinlikle suda doğum bence normal masada yapılan doğuma göre daha rahat diye düşünüyorum. Doğuma babayla beraber girmek, başkalarının müdahalesi olmadan kendi kendime doğurmak güzel. Çok mutluyum, gerçekten çok güzel bir duygu annelik. Ama anne oldum gerçekten güzel bir kelime fakat o yaşayınca hissediliyormuş. Kucağıma alınca ben gerçekten anne oldum, eşim de baba oldu. Olağanüstü bir deneyim yaşadık.”

medikent


2019

59

medikent

YARA BAKIM VE TEDAVISI Opr. Dr. Yılmaz DENİZ Kent Sağlık Grubu Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yara Bakım ve Tedavi Ünitesi Sorumlusu


2019

60

Kronik yara tedavisine, özel birim Hastanemizde kronikleşen yaraların bakım ve tedavileri için özel bir birim kurduk. Başta diyabetik ayak denilen şeker hastalığına bağlı gelişen yaraların tedavisi ilgili branştan yara eğitimi almış hekim ve hemşireler tarafından gerçekleştiriliyor. Özel bir Yara Bakım ve Tedavi Ünitesi, bu sorunla baş etmeye çalışan insanlar için çok önemli. Şöyle ki; Vücudumuz meydana gelen herhangi bir yarayı kendi kendine iyileştirecek şekilde kodlanmıştır. Ancak vücut çeşitli hastalıklar nedeniyle yaraları tedavi edemiyor. Birkaç haftada kendi kendine iyileşmeyen yaralar da kronikleşiyor. Kronik yara denildiğinde akla ilk şeker hastalarında görülen ve diyabete bağlı iyileşmesi çok uzun zaman alan ayak, parmak ve topuklarda oluşan yaralar geliyor. Gelişmiş ülkelerde diyabeti olan her altı hastadan birinde tüm yaşamları boyunca, ayaklarında ciddi sağlık problemleri oluşturan ve hayatı tehdit edebilen diyabetik ayak gelişme riski vardır. Gelişmekte olan ülkelerdeki ayak sorunları bundan çok daha fazladır. Çoğunlukla ciltte küçük, iyileşmeyen yara şeklinde başlayan ve derin dokuları da tahrip edebilen diyabetik ayak yaraları bazı hastalarda ayak, hatta bacak kaybına yol açabilmektedir. Tüm bunlar hayat kalitesinin bozulmasına, iş gücü kaybına, psikososyal travmaya ve sağlık bakım maliyetinin artmasına yol açmaktadır. Lezyonlar, bölgeden bölgeye, sosyoekonomik farklılıklara, ayak bakımı standartlarına ve kaliteli ayakkabı giyme gibi çok çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir.

Ayrıca kan şekeri kontrolünün uygun şekilde yapılmaması, sigara içmek, damarlarda dolaşım bozukluğu gibi durumlar diyabetik ayak gelişimini artıran risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. Enfeksiyon, bu yaraların yarısından fazlasında karşılaşılan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Diyabetik ayak yarası ve enfeksiyonlarının tedavisi için yapılan harcamalar, kardiyovasküler ve nörolojik hastalıklara yapılan harcamalardan sonra üçüncü sırada yer almaktadır.

Diyabetik ayak yarası ve enfeksiyonları, hastanın ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebiliyor. Oluşmakta olan bir yaranın veya yara enfeksiyonunun erken dönemde saptanıp tedavi edilebilmesi kötü sonuçların ortaya çıkmasına engel olabilmektedir. Bu ciddi sorunla başa çıkabilmek için uygun tanı, etkin tedavi ve takiplerinin yapılabilmesi ve ayak korumasının sağlanabilmesi için profesyonel bir ekibe, donanımlı hastaneye ve multidisipliner yaklaşıma gereksinim vardır. Hastanemizde hizmete açtığımız Yara Bakım ve Tedavi Ünitemiz başta diyabetik ayak olmak üzere kronikleşen her çeşit yarayı iyileştirici uygulamalar yapıyoruz. Diyabetik ayak yarası öncelikle bu birimimizde hekim tarafından görülüyor. Gerekli durumlarda damar cerrahı, ortopedi ve plastik cerrah tarafından değerlendiriliyor, ardından şeker hastalığının kontrolü amacıyla dahiliye/endokrinoloji uzmanına yönlendiriliyor. Yara enfeksiyonu tespit edilen hastaların takip ve tedavisi de enfeksiyon hastalıkları uzmanı tarafından yapılıyor.

medikent

Diyabetik ayak yarası ve enfeksiyonları, hastanın ayak bakımının sağlanması ve diyabetinin kontrol altına alınmasıyla çoğu kez önlenebiliyor.


2019

61

medikent

Ă–zkan YETÄ°K Konuk Yazar @kahvekokanadam


2019

62

KAHVE’NİN TARİHÇESİ Kahvenin ilk ne zaman içildiği tam olarak belli değildir. Homeros ve bazı Arap kaynaklı efsaneler içildiğinde güç veren siyah ve acı bir içecekten bahseder fakat bu içeceğin kahve olduğuna bile tam kanaat getirilemiyor.

KAHVENİN KEŞFİ En bilinen rivayet 6-8. yüzyılda Etiyopya’da keşfedildiğini söyler. Çoban Kaldi keçilerinin bir ağacın meyvesinden yediklerini ve daha dinç olduklarını görür. Bu olay tekrarlandıkça meraklanan Kaldi, meyveyi kendisi dener. Verdiği uyarıcı etkiyi fark eden Kaldi, bunu bir sufi arkadaşına anlatır. Sufi de uyandırıcı etkisini fark eder ve gece ibadetlerinde bu meyvenin kendisine yardımcı olacağına kanaat verir. Sufi bu sihirli meyveyi diğer arkadaşlarına anlatır ve böylelikle kahve yayılmaya başlar.

12.YÜZYIL MOKA 12. yüzyılda Baharat Yolu önemli bir ticaret yoluydu ve bu yol Yemen üzerinden geçmekteydi. Yemenli tüccarlar kendilerine ulaşan kahvenin değerini anlamışlar ve bunu ticarete dökmüşlerdir. Etiyopya’dan kahve temin etmek zorlaşınca kahve ağacını Yemen’e getirirler. Kahvenin değerini bilen Yemenliler filizlerin dışarıya satılmasını yasaklamış satmaya çalışanlara ağır cezalar uygulamışlardır. Kahvenin dağıtım merkezi ise adı kahve ile özdeşleşen Moka Limanı’dır.

16. YÜZYIL – ÖZDEMİR PAŞA 1517’de Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı fetheder ve buraya vali olarak Özdemir Paşa’yı atar. Halkın içtiği kahveyi tadan Paşa bunu İstanbul’a getir. Saray’da beğenilen kahve buradan konaklara oradan da evlere yayılır ve Türklerin vazgeçilmezi haline gelir. 15.yüzyılda Yemen’de olan kahve 16.yüzyılda İran, Mısır, Suriye ve Anadolu’da etkisini hissettirir.

17. YÜZYIL - KAHVENİN AVRUPA İLE TANIŞMASI İstanbul’a gelen Venedikli Tüccarlar çok sevdikleri bu içeceği Venedik’e taşırlar. Böylece Avrupa kahve ile ilk kez tanışmış olur. Avrupa’da ilk kafeler bu yüzyılda görülmeye başlanmıştır. 1663’de sadece Londra’da 82 kahvehane olduğu söylenir.

18. YÜZYIL SANAYİ DEVRİMİ Kahvenin yaygınlaşması Sanayi Devrimi ile başlamıştır. Fabrikalarda ağır koşullarda çalışan işçilerin ayakta kalabilmesi için verilen kahveler hem

iş kazalarını azaltıyor hem işçilerin verimlerini artırıyordu. Bu dönemin sonlarında çıkan Fransız İhtilali’nin çıkış noktasının bir kahvehane olduğu bilinen bir gerçektir.

19. YÜZYIL VE 20.YÜZYIL KAHVE DEVRİMLERİ Bu dönemlerde buhar gücü ön plandaydı. 1822’de George Stephenson Lokomotifi geliştirirken Louis Bernand Rabaut ilk espresso makinesinin temelini oluşturmaktadır. Luigi Bezzera 1901’de ilk ticari espresso makinesinin patentini alsa da tarihte ilk Angelo Moriondo Turin’de 1884 senesinde patent almıştır. 1901 yılında ayrıca ilk instant (çözünebilir) kahve Japon asıllı Amerikalı kimyager Satori Kato tarafından icat edildiği tarih sayfalarında yerini almıştır. 1903 yılına gelindiğinde Ludwing Roselius kaza sonucu kafeinsiz kahveyi keşfetmiştir. 1905’de Desidero Pavoni daha iyi espresso yapmayı kafaya koyar ve bugün kullandığımız 88 derecede 9 bar basıncı bulur. 1908 yılında Melitta Benz kağıt filtreyi geliştirir ve kahvedeki telveyi yok eder. 1920’ye geldiğimizde Amerika’da içki yasağı vardır ve bu yasak kahve satışlarını zirvelere çıkarır. 1938 yılında Brezilya’da kahve hasadı çok iyidir fakat ekonomik kriz vardır. Nestle firması ile anlaşan Brezilya hükümeti öncü olduğu instant kahveyi Nescafe adıyla İsviçre’de piyasa sunar. 1946 yılında İtalyan Achilles Gaggia tarafından günümüzde kullandığımız espresso makineleri yapılır.

GÜNÜMÜZ Günümüzde kahve 20 milyon kişiye iş imkanı sağlamaktadır. Kahveye olan talep kahveyi petrolden sonra dünya ticaretinde ikinci yapmıştır. Az gelişmiş ülkelerin çoğu için kahve ihraç etmek dış ticaret kazançlarında önemli bir paya sahiptir. Aynı zamanda kahve ve kafein hakkında o kadar çok araştırma yapılmaktadır ki bunun daha ardı arkası kesilmeyecek gibi görünüyor.

Evde Kahve Tadımı Bireysel tüketiciler evlerinde profesyoneller gibi kahve tadımı yapabilir, ayrıntıları öğrenmek uzun zaman gerektirse de bazı temel ayrıştırmaları deneyimsiz biri de yapabilir, böylece sevilen kahve çeşidini bulmada tespitler yapılabilir. Bu kahve tadımları ile kişiler kendi kahve karışımlarını oluşturabilir. Tadım için önemli ön koşullardan biri doğru kelimeleri kullanmayı biliyor olmaktır.

medikent

Kahveye olan talep kahveyi petrolden sonra dünya ticaretinde ikinci yapmıştır.


2019

63

medikent

Nihai tüketicilerin en kolay kullanabildiği french press ile iyi kahve demleme tüyolarını sizlerle yazımızın devamında paylaşıyoruz. FRENCH PRESS

Kahve 22 gr.

Su Miktarı 360 ml.

Derece 95 C

Süre 2:40 dk.

MALZEMELER Çekirdek kahve / tartı / espropress-frenchpress / değirmen / su ısıtıcısı / tahta kaşık / saat / sıcak su

1. Çekirdek kahvenizi en kalın şekilde (büyük partiküller halinde) öğütün.

8. Yine 15 saniyede kalan 180 ml suyu da dökün ve yine 5 saniye karıştırın. 9. Kapağını yavaşça 23 cm indirin ve tekrar yerinden çıkararak kahvenin emdiği suyu telafi etmek üzere 10-15ml daha su ekleyin.

2. Su ısıtıcısında tercihen filtrelenmiş yoksa damacana suyunuzu 95C’de ısıtın (suyu kaynatıp sonra soğutmayın)

10. Kapağı süzgeç su seviyesinin çok az altına inecek şekilde kapatın.

3.Espropress’i / frenchpress’i süzgeçleri de dahil olmak üzere sudan geçirin.

11. Saat 4.30 dakikayı gösterdiğinde kapağı kaldırın ve yüzeydeki kahve tanelerini küçük ama derin bir tahta kaşıkla alın (bitterness’ı ve küçük partiküllerin kahveye geçmesini önlemek içindir).

4. Kahveyi dikkatlice, Espropress / frenchpress’in yan duvarlarına ve ağız kısmına gelmeyecek şekilde alın ve düz bir kahve yatağı elde edin.

12. Bu aşamada sakın karıştırmayın

5. Tartının üzerine yerleştirin.

13. Kapağı vücut gücünüzü fazla yaslanmadan 15 saniyede yavaşça bastırın. Toplamda 5.00 dakikaya ulaşmalısınız.

6. Tartıyı açın ve saati çalıştırın. 7. 15 saniyede hızlıca ve şiddetlice 180 ml suyu dökün. 5 saniye tahta kaşıkla karıştırın.

15. Parçaları sökün ve lavaboda güzelce yıkayın

14. Isıttığınız fincanda hemen servis edin (asla bekletmeyin yoksa demlenmeye devam edecek ve acılaşacaktır).



2019

65

medikent

Prof. Dr. Namık DEMİR Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzman

DOĞUM ÖNCESI EĞITIM KURSU


2019

66

Doğum korkusu, kadınların doğum tercihlerinin bir belirleyicisi olarak ortaya çıkmıştır. Bu korku hafif kaygıdan, TOKOFOBİ dediğimiz aşırı korkuya kadar geniş bir yelpazede olabilmektedir.

Günümüzde anne adayları çocukluk dönemlerinden itibaren doğumla ilgili olarak korkutularak büyütülmektedir. Bunun nedenleri arasında anne adaylarının doğum konusunda yeterince bilgi sahibi olmaması ve anne adayları arasında genellikle korku dolu doğum hikayelerinin anlatılması, TV filmlerinin senaryo gereği doğumu korku ve acı veren bir süreç olarak anlatması yada yazılı basında olumsuz doğum haberlerinin yayınlanması gibi birçok neden sayılabilir. 21. yüzyılda sağlıklı bir doğum için doğum eğitimi gereklidir. Doğum eğitiminin amacı anne adayının içerisindeki bu korkuları yenmesini sağlamaktır. Günümüzde özellikle bilinçli anne adayları doğum sırasında bütün süreci kontrol etmek istiyorlar. Ancak süreci kontrol etmek istemenin doğum süreci üzerine bazı olumsuz etkleri olabilmektedir. Bu eğitimlerde anne adayları doğum ile ilgili korkularını yenmenin yanı sıra süreci doğal akışına bırakmanın ya da kontrol etmemenin mutluluğunu ve doğum sürecine olan olumlu katkılarını da öğrenmektedirler. Anne adayları bu korkularını yendikleri zaman doğum süreci başladığında ne yapacağını zaten bilen bedenine güvenir ve vücudundaki hormonal etkilerin ışığında kendini bırakır ve rahat bir doğum yapar.

Yıllardır hastanemizde uygulamakta olduğumuz doğum öncesi eğitim programımızda bazı değişiklikler yaparak özellikle DOĞUM ODAKLI eğitim kurslarına başlıyoruz. Bu kurslarda alanında eğitim almış ve sertifikalı eğiticiler tarafından esas olarak; a. Doğuma hazırlık ve nefes çalışmaları eğitimi b. Emzirme ve bebek bakımı eğitimi c. Hamilelik yogası uygulamaları yapılacaktır. Eğitim programına eklenen hamilelik yogası ile anne adayları hem fiziksel ve hem de zihinsel yönden anneliğe hazırlanmakta ve yapılan fiziksel egzersizler ile bir taraftan gebelik sürecini daha rahat ve sağlıklı geçiriken, diğer taraftan doğum anına ve doğum sonrasına hazırlanmaktadırlar. Hastanemizde uygulayacağımız bu kurslarla doğum ile ilgili kanıta dayalı bilgiler yansız ve yorumsuz olarak verilecek, doğum için anne adayının kendini güçlü hissetmesi sağlanacaktır. Doğumda her an her şey olabilir. Bazen yapılan müdahaleler yaşamı kurtarıcı olabilir. Bu eğitim sırasında ayrıca ailesinin de tercih yapmasının ve sorumluluk almasının sağlanması ve anne adaylarının sadece vajinal doğuma değil, gerektiğinde sezaryen olasılığına da hazırlanması amaçlanmaktadır. Doğum öncesi eğitim kurslarına başlamak için en uygun zaman bebek hareketlerinin hissedilmeye başladığı 20-28. haftalar arasındaki zamandır. Bu eğitim kursları sayesinde hastanemizde yıllardır anne ve bebek merkezli olarak vermekte olduğumuz doğum hizmetlerinin daha nitelikli olmasını amaçlıyoruz.

Doğum öncesi eğitim kurslarına başlamak için en uygun zaman bebek hareketlerinin hissedilmeye başladığı 20-28. haftalar arasındaki zamandır.

medikent


2019

67

medikent

Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı


2019

68

Apendiks Nedir?

• Apendiks çekumun (kalın bağırsağın başlangıç kısmı) arkasına yerleşmiş kör bağırsaktır. • Uzunluğu yaklaşık 6-9 cm kadardır (2,5-25 cm olabilir). • Sağlıklı apendiks çapı 6 mm'yi geçmez. • Hiçbir bağırsak işlevine sahip değildir ve günümüzde bağışıklık sistemine ait bir organ olarak tanımlanmaktadır.

Akut Apandisit Nedir?

• Apendiksin kanalının tıkanmasına bağlı olarak gelişen iltihaptır. • En iç tabakadan yani mukozadan başlar ve apendiks duvarı boyunca yayılır. • Acil olarak ameliyat gerektiren en sık sebeplerdendir. • Tedavi edilmezse önce gangren sonra delinme gelişir.

Akut Apandisitin Rastlanma Sıklığı?

• Apandisit ameliyatı yaşam süresince görülme oranı erkekler için %12 ve kadınlar için %25’tir. Ortalama yaş 31,3 ve ortanca yaş 22’dir. • Gebelerde görülme sıklığı yaklaşık olarak 2000 gebelikte 1’dir. • Akut apandisit gebeliğin herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir ancak en sık olarak ilk iki trimesterde (gebeliğin 26 haftasına kadar süreç) görülmektedir. • Akut apandisit gebelik döneminde cerrahi girişim gerektiren ve en sık görülen rahim dışı sebeptir. • Gebelik esnasında yapılacak herhangi bir ameliyatın %10-15 civarında erken doğum riski vardır. • Gerek bebeğin gerekse annenin ölümü açısından en önemli risk faktörü apendiksin delinmesidir. • Erken apandisit vakalarda görülen %3-5’lik bebek ölüm riski delinme ile %20’lere yükselir.

Akut Apandisit Belirtileri?

• Karın ağrısı; akut apandisitin temel belirtisidir. Klasik olarak ağrı başlangıçta mide üstü veya göbek çevresindeki bölgede yerleşik yaygın, orta şiddette ve süreklidir. Bazen bu ağrının üzerine aralıklı kramplar da

eklenebilir. Ortalama 4-6 saat içerisinde ağrı yer değiştirip karın sağ alt tarafta hissedilebilir. • İştahsızlık; %95’inde ilk belirtidir ve hemen tüm apandisit vakalarda görülmektedir. • Bulantı ve kusma hastaların %75’inde görülür. • Çarpıntı ve yüksek ateş; delinmiş apandisitli vakalarda saptanabilir.

Gebe Hastalarda Akut Apandisitin Tanısı Nasıl Konulur?

• Gebeliği esnasında akut apandisit kliniği ile başvuran hastalarda erken tanı ve tedavi hem anne hem de bebek için hayati öneme sahip olup, ancak genel cerrahi uzmanı ve kadın doğum uzmanının uyum içinde çalışmasına bağlıdır. • Tanı için iyi bir öykü alınmalı ve fizik muayene, laboratuvar ve ultrasonografi bulguları birlikte değerlendirilmelidir. • Unutulmamalı ki gebelik yaşla beraber apendiksin karın içerisindeki yerinin değişmesi, fizik muayene bulgularının gebelik nedeniyle yanıltıcı olması, hastalığa özgün laboratuvar bulguların olmaması ve tomografi gibi tetkiklerin yapılamaması ayırıcı tanının doğru yapılmasını zorlaştırmaktadır. • Erken apandisit şüphesi olan hasta gerekirse hastane şartlarında yatırılıp belirli aralıklarla kontrol kan değerleri ve fizik muayene yapılarak yakından izlenmelidir. • Gebeliğin erken döneminde şüpheli vakalarda laparoskopi gerekli olabilir.

Tedavi?

• Akut apandisitin tedavisi cerrahidir; • 26 haftalık ve üzeri gebe hastalar, gecikmiş ve delinmiş apandisit hastalara açık teknikle ameliyat yapılması öneriliyor. • Gebeliğin 23-26 haftasına kadar uygun ve delinme olmamış vakalarda deneyimli bir merkez ve ekip varsa laparoskopik apendektomi (kapalı teknikle apandisit ameliyatı) yapılması öneriliyor. • Laparoskopik teknik ile yapılan apendektomi (apandisit ameliyatı) sonrası peristaltizminin (bağırsak fonksiyonları) daha hızlı geri dönmesi, postoperatif ağrının, analjezik ihtiyacının, hastanede kalış süresinin, yara enfeksiyonunun ve fıtık olma olasılığının daha az olması gibi avantajları mevcut.

APANDİSİT ŞOKU Bebeğini etkiler korkusuyla krem, oje sürmeyen, saçını bile boyamayan bir çocuk annesi Emine Bayram, üçüncü gebeliğinde apandisit şoku yaşadı. Gebeliğinin 24. haftasında başlayan şiddetli karın ağrısının bebeğiyle ilgili olduğunu sanan ve eşi Gültekin Bayram ile birlikte büyük endişe yaşayan Emine Bayram ameliyat masasında son bulan süreci şöyle anlattı: “Daha önce iki hamilelik geçirmiştim. İlk hamileliğimden sonra oğlum Efe Tekin’i kucağıma aldım. İkinci gebeliğimde ise bebeğimi 10 haftalıkken kaybettim. Her şeye çok dikkat ettim. Bu kadar titiz davranırken 2 bin gebelikte bir görülen apandisit beni buldu. Ağrıların, sancıların bebeğimle ilgili olabileceği korkusuyla Kent Hastanesi’nde doktorum Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Doç. Dr. Tunç Canda’ya başvurdum. Muayeneden sonra bebeğimin iyi olduğunu, bu ağrıların bebeğimle ilgili olmadığını söyledi. Beni Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Zaza Iakobadze’ye yönlendirdi. Bebeğimin iyi olduğunu öğrenmek beni rahatlatsa da ortaya çıkan şüphe apandisitti. İki gün takip edildim. Bu takip sırasında serum alıyordum, tanı kesinleşince ameliyata alındım. Kapalı yöntemle ameliyatım gerçekleşti. Ameliyatta da narkoz aldım. Ben bebeğime geçer diye değil ilaç içmek, krem, oje bile sürmedim, saçlarımı boyamadım. Doktorlarıma söylediğim önce Allah’a, sonra size

emanetiz, önce bebeğimi kurtarın dedim. Çok korktum, çok duygusallaştım, korkularım boşunaymış. Teşhis, tedavi süreci ilgiyle, özenle sorunsuz yürütüldü. 6 aylık bir bebek, gerçekten bir bebek. Çok şükürler olsun, şimdi kızım da ben de çok iyiyiz. Doktorlarıma, hemşirelerime çok çok teşekkür ediyorum. Ameliyattan sonra ameliyat görüntülerini izledim. Robot eller bebeğin yanından geçiyor. O kadar ince çizgideler ki. Tanrının yeryüzündeki elleri doktorlar. Mucizeyi gerçekleştirdiler. Sağ olsunlar, var olsunlar. ”

medikent


2019

69

medikent

Uzm. Klnk. Psk.

Meral AVCI Kent Sağlık Grubu Uzman Psikolog


2019

70

Yalnızlık, toplumda insanın doğasına aykırı bir durum olarak kabul edilir. Ancak yaşam sürecinde insanlar bu durumu isteyerek veya istemeyerek yaşamak durumunda kalabilirler. Bazı insanların seçimi yalnızlık olabilir. Güvensiz ilişkilerden, insanların yaratmış olduğu olumsuz duygulardan korunmanın bir yolu olarak insanlar, yalnızlığı tercih edebilirler. Yalnızlıktan çok da memnun olabilirler. Bazı insanlar ise istemediği halde yalnız olabilir ve bu durumda yaşamak zorunda kalabilirler. Aslında yalnız olup, olmamaktan daha önemli olan nokta “yalnızlık duygusu”dur. Kişi, yalnız olmadığı halde de bu duyguyu yaşayabilir. Kalabalıklar içinde bile yalnızlık duygusu yaşayan pek çok insan bulunmaktadır. Neden bu kadar önemlidir yalnızlık duygusu?

Tüm olumsuz duygular gibi yalnızlık duygusunun da kişinin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini gösteren bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Bağışıklık sisteminin olumsuz etkilenmesi demek kişinin, sindirim sisteminden tutun da migrene, yüksek tansiyona kadar birçok hastalığa yatkın hale gelmesi demektir. Yalnızlık duygusu kişiyi, kendi benliğiyle ilgili “hiç kimse beni sevmiyor demek ki kötü bir insanım” gibi genellemelere, kendi durumuyla ilgili “hayatımın sonuna kadar yapayalnız kalacağım” gibi inançlara yönlendirebiliyor. Bu inanç ve genellemeler, gerçekle tam olarak bağdaşmayabilir. Gerçekle bağdaşmayan bu inanç ve genellemeler, psikolojide “çarpık düşünceler” olarak tanımlanmaktadır. Esas soruna neden olan aslında yalnızlık değil, yalnızlık duygusunun kişide oluşturduğu bu düşüncelerdir. Bu bakış açısı ile, vücutta stres hormonları tetiklenerek, alarm reaksiyonunu devreye sokabiliyor. Bu durumun sıklıkla yaşanması, kronik hale gelmesi ise bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Vücut, birçok hastalığa daha yatkın hale geliyor.

Yalnızlık duygusundan kurtulmanın temel yolu aile ve arkadaş çevresiyle etkileşim halinde olmak, onlarla iletişimi sürdürmekten geçer. Bunun yanı sıra aktiviteler ve hobiler edinmek çok yararlıdır. Resim, müzik çalışmaları gibi sosyal bir çevreyle birlikte yapılabilenler idealdir. Spor, yürüyüş, bahçeyleçiçekle-toprakla uğraşmak gibi yararlı aktiviteler hem zamanı değerlendirerek yalnızlık duygusuyla baş etme becerilerimizi artırır hem de işe yarar bir şeyler yaptığımız için, hormonlarımızın bağışıklık sistemimizi desteklemesini sağlamış oluruz. Tüm bunları deneyen ancak yine de bu duygudan ve olumsuz etkilerinden kurtulamayan kişiler için ise psikolojik destek almak şarttır. Psikolojik destek sayesinde kişinin, kendisiyle ilgili temel inançları, varsa çarpık düşünceleri ortaya çıkartılabilir ve hayata daha olumlu bir pencereden bakmaları sağlanabilir. Ayrıca aile terapisi desteğiyle aile içi iletişimi güçlendirmeye yönelik destek, bu durumlarda çok yararlı olur. Çünkü bazı durumlarda kişinin çevresindeki kişilerin bakış açılarını geliştirmek de gerekebilir.

Tüm olumsuz duygular gibi yalnızlık duygusunun da kişinin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini gösteren bilimsel çalışmalar bulunmaktadır.

medikent


2019

71

medikent

Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı

Komedi denilince aklımıza gelen ilk isimlerden biri O. En son “Koca Koca Yalanlar” dizisiyle evlerimize konuk olan “Ayrılsak da beraberiz”in Teoman’ı, “Yalancı Romantik”in Ahmet’i, “Yahşi Cazibe”nin Kemal Kükreyen’i, “Avrupa Yakası’nın Osman’ı… Hakan Yılmaz. Her dizisini, oyunlarını keyifle izledim, sayesinde bol bol da güldüm. Ülke olarak her gün mutsuzluğa uyandığımızdan mıdır nedir ilaç gibi geldi bana hep. “Oyun adamı” Hakan Yılmaz, bu yaz iki oyunuyla İzmirli tiyatro severlerle buluştu. “Yetersiz Bakiye” adlı oyunu için sahneye çıkmadan önce de dergimiz Medikent’e konuk oldu. Sahici bir adam, içten…


2019

72

Hakan Yılmaz kimdir, oyuncu olmak ne zaman aklınıza düştü? 50 yaşında bir adamım. Yani şöyle söyleyeyim ilkokul 3. sınıftan beri sahnedeyim. Bu hem piyeslerle hem de uzun yılar süren dansla, folklörle geçen yıllar. 25 yıldır da oyunculuk yapıyorum. 25 yıldır bu işten ekmeğimizi çıkartıyoruz.

Sanat kariyerinizin köşe taşları nelerdir? Köşe taşları var elbette. Her yaz tatilinde eniştemin yanında çalıştım. Onun matbaası vardı. Babası Münir amca sinema afişleri basıyordu. Türkiye’de 1935-40’lardan beri çekilen bütün filmlerin hem illüstürasyonu hem basımı olsun afişleri yapan ilk insan eniştemdi. Matbaası Beyoğlu’ndaydı. Oyuncularla haşır neşirdi. Oyuncular deyince Cüneyt Arkınlar, Kemal Sunallar, eski Yeşilçam emektarları. O Kalyoncu Kulluk Caddesi’nde Sami Hazinsesler’in, Cevat Kurtuluşlar’ın arasında büyüdüm. Hayat beni böyle bu yola soktu. Çocuk tiyatrosu yapıyordum, askerde de tiyatro yaptım. Hatay’da askerdim, üç ay sonra Antalya’ya gittim. Orada da 15 ay hem “Artiz mektebi”ni hem de “Ah şu gençleri” sahneye koyduk, şehir tiyatrolarından bir arkadaşım ile beraber. Ailede başka sanatçı yok. Oyuncu olacağım demedim, oyuncu oldum. Sonradan farkına vardım bunun aslına.

Oyuncu olmasaydınız? Araba kullanmayı çok seviyorum. Yani uçakla gideceğim yerlere bile -korkum yok- arabayla gitmeyi tercih ediyorum. Araba kullanmayı, uzun yol yapmayı çok seviyorum. Herhalde beni besleyecek olan tır şoförlüğü olurdu. 9 il dışında neredeyse her yerini gördüm Türkiye’nin. Turne tiyatrosunu çok seviyorum, turneden çok keyif alıyorum. İlk kez hayatında oyun izleyen insanlar oluyor, onlara bir şeyler aşılamak, tiyatroyu göstermek ayrı bir zevk veriyor.

Nasıl bir meslek oyunculuk? Zorlukları, sizi zorlayan yanları varsa, neler? Her meslekte olduğu gibi bu mesleğin de zorlukları var. Başta göz önünde olmak. Size bu otokontrol getiriyor, ama bunu yansıtmamak zorundasınız. Sahneye çıkıyorsunuz ya da sizinle birisi fotoğraf çektirmek istiyor canım sıkkın, diyemiyorsunuz. Bugüne kadar sayısız insanla fotoğraf çektirdim, bir kişiye bile şu anda bunu yapmak istemiyorum, demedim. Bir tiyatro oyuncusu olarak tiyatro hak ettiği değeri görmediğinde çok üzülüyorum. Ama şu anda altın çağını yaşıyor, tiyatro. Hem kış hem yaz oyunlarımız kapalı gişe oynuyor.

Konservatuvar sınavlarına iki kez girip kazanamamış Hakan Yılmaz oyunculuğunu kanıtladığı bir kariyere sahip. Konservatuvar okusaydınız ne farklı olurdu? Tabii ki isterdim konservatuvar okumayı, ama olmadı alaylı, dışarıda öğrendim ben bu işi. Çok da kendimi geliştirerek, devamlı ustalarla çalıştım. Tevfik Gelenbe’nin yanında başladım, nur içinde yatsın. O bir okul. Konservatuvar işin teknik kısmını öğretir, çok daha zamandan kazanmış olurdum. Konservatuvar okuyup da bu işi yapmayan da insanlar var. Onların konservatuvar okuyamayan insanların hakkını gasp ettiklerini düşünüyorum. Yüzlerce insan sınava giriyor, 20 kişi alıyorlar, 3-5’i de torpilli oluyor. Her şeye rağmen konservatuvarı kazanamamış olmak beni yıldırmadı.

Çocuk tiyatrosunun nasıl bir tadı var? Oyunculuğa çocuk tiyatrosuyla başladım, çok zevkli ama bir o kadar da zor. Yetişkin oyunlarından daha zor. Yetişkin bilinçli geliyor, bu akşam oyunu izleyeceğim, bir para verdim, karşılığını alacağım, diyor. Çocuk öyle değil, onu zapt etmek, dikkatini çekmek… Sahnedeki adamın işi çok zor. Zor ama güzel, ben işin mutfağı diyorum; çocuk tiyatrosu için.

Tiyatronun altın çağını yaşamasını neye bağlıyorsunuz? Çünkü televizyonlarda doğru düzgün izlenecek bir şey yok. 20:00’da dizi başlıyor gece yarısına kadar, uzun uzun bir şeyler anlatarak geçiyor. Kötü yani bunların içinde benim olduğum işler de var. Ticaret yapıyoruz sonuçta televizyonda. Televizyonda yapılan işin çok da aşkla yapıldığına inanmıyorum. Üç beş kişi hariç, çoğu zaman doldurmak için yapılan işler. Uzatılıyor da uzatılıyor. Ama kişi tiyatroya geliyor, en fazla 2 saatte alacağını alıyor evine mutlu gidiyor, ya da beğenmiyor mutsuz gidiyor. Ama geliyor son 5-6 yıldır tiyatro seyircisinde müthiş yükseliş var. Benim, arkadaşlarımın oyunları da çoğu kapalı gişe oynuyor.

Bir tiyatro oyuncusu olarak tiyatro hak ettiği değeri görmediğinde çok üzülüyorum.

medikent


2019

73

medikent

Sizi genellikle kadın erkek ilişkilerini konu alan dizilerde izliyoruz. Bu bir tercih meselesi mi, yoksa size bu karakterleri mi yakıştırıyorlar? O roller “Ayrılsak da beraberiz” dizisiyle başladı. 13 bölüm çekeriz, diye girdik. 500 bölüm çektik, 500 bölüm kadın erkek ilişkisini anlattık. 500 yıl sonra da aynı şeyler tartışılacak, kadın erkek ilişkileri konusu hiçbir zaman güncelliğini yitirmeyecek. Başarılı oldum demiyeyim de yakıştırdılar diyeyim. Son dizim “Koca koca yalanlar”da kadın erkek ilişkisini çok güzel anlatıyorduk Evrim (Alasya) ile, çok erken son erdi. Bir insanın diziden etkilenip karısını aldatması mümkün mü? Aldatma her ilişkide var. Sadece kadın erkek ilişkisinde değil, diğer ilişkilerde de aldatıyor, yalan söylüyor. Biz yüzde 20 gerçekliğiyle anlatmamıza rağmen toplumun ahlak yapısını bozuyor diye dizi yayından kaldırıldı. Bir komedi dizisinde aldatma toplumu bozuyorsa… Bitmiş o zaman her şey.

Dizi yayındayken nasıl tepkiler aldınız, bu döneme ilişkin nasıl bir değerlendirmeniz olur? Twitter’da bana küfürler ediyorlardı. Eşim ağlamaya başladı, nasıl olur böyle şey diye. Ben de ona sakin ol, harika, inandırmışız, diyordum. Karısını aldatan erkek rolüne karşı sen eskiden aile dizileri yapardın diye tepkiler gösterildi. Oysa “Koca Koca Yalanlar” da aile dizisi, kimse bizleri izlemeye mecbur değil, tek bir kanal yok ki. Eskiden, 30 yıl önce tek bir kanal vardı. O zaman bile böyle bir şey yoktu. Sen nereye duyguyu aktarabiliyorsun? Televizyonun karşısında ütü yapıyor, reklam arasında gidiyor, geliyor, aynı şeyler bir daha devam ediyor. Herkes çok mutlu, saçlar yapılı, kimse sigara içmiyor. Adam öldürüyorlar ama hiçbirinin ağzında sigara yok, problem sigarada. Çünkü sigara öldürür.

Oyunculukta sıralamanız nedir? İlk sırada tiyatro var, oyunculuğum sahnede başladı. Tiyatro ve çocuk oyunu devam ederken, 80’li yılların başında televizyon tek kanal iken arkadan geçen, yemek yerken ses çıkarmayan rollerindeydim. TV’ye başrolle başlamadım, ben de. Sinema ikinci, televizyon üçüncü sırada geliyor.

Oyun yazarlığı serüveniniz nasıl gidiyor? Ebru Cündübeyoğlu ile oynadığım “Ölü’n bizi ayırana dek” tiyatro oyununa yüzde 20-30 kadar yazar olarak katkım var. Ancak “Yetersiz bakiye”de oyunun yüzde 90’ını ben yazdım. Yazmak güzel bir şey, kalemle çok özgürsün.

İnsanları güldürmek zordur, derler. Komidede başarılı olmak için ne gerekli?

severim. Çok güzel oynarlar. Onlarla karşılıklı oynamayı çok isterdim, inşallah oynarım. Oynamak istediğim o kadar çok karakter var ki. “Koca Koca Yalanlar”dan önce 5 yıl dizi yapmadım. Önüme gelen senaryolarda karakterler aynı, komiklikler aynıydı. Bu dizide rol; karısını aldatan bir erkek, genç sevgili…dedim, ters köşe. Bu yüzden de çok tepki gördüm. Türkiye’de en fazla kadın kılığına girmiş oyunculardan biriyim. Onu oynamam bunu oynamam diye asla bir durumum yok benim.

Oynadığınız dizilerde sevdiğiniz kararkerler oldu mu? “Ayrılsak da beraberiz” dizisindeki Teoman karakterini çok sevdim, ona kendimden de kattığım çok şey vardı. “Yahşi Cazibe”de Kemal Kükreyen’i de çok seviyordum. Onun çıkışlarını, kadınları sevmesini seviyordum. Ben de seviyorsam sevdiğimi belli etmek isterim. Duygularımı belli eden bir insanım ben de. Hoşuma gidiyorsa, seviyorsam eşime de çocuğuma da sevgimi belli etmek isterim. Sevgimi belli etmezsem niye seveyim kuru kuruya, sevdiğimi anlasın.”

Hayalleriniz var mı? Hayallerimin peşinden gidiyorum ama çocuklarımla ilgili hayallerim var. Onlara iyi bir gelecek sağlamak istiyorum. Ama bu maddi bir gelecek değil. Güzel şeyler öğretmek istiyorum. Zaten belli yaştan sonra kendi ayaklarının üstünde duracaklar, ben de ömrüm oldukça arkalarında olacağım. Kendi ayakları üstünde en sevdikleri işi yapmalarını istiyorum. Güzel eğitim almalarını, iyi insan olmalarını istiyorum. Onlara hanlar hamamlar bırakmayı değil, güzel fikirler bırakmayı istiyorum.

Oldukça fit görünüyorsunuz? Sağlığınız konusunda titiz misiniz?

Eğer kötü biri değilse, düşen insana, zorda kalana herkes üzülür. Ama komedi… Gülmek… Herkesin espri anlayışı farklı. Kimi Cem Yılmaz’a güler, kimi Şahan Gökbakar’a diğeri bana güler. Bütün o farklı algıdaki insanları toplayıp güldürebiliyorsanız güzel yazılmış demektir bir de sahnede doğal olup inandırabiliyorsunuz insanları o zaman da güzel sahneye koymuş oluyorsunuz. Doğallık önemli yani oyunculuk yaptığınızı sizi seyredenler anlamamalı. “Koca Koca yalanlar”ı oynuyoruz, 3.-4. bölüm zamanı, annemi aradım. Bıktım senin salaklıklarından deyip telefonu kapattı. Tekrar aradım, “içime fenalık geliyor seni izlerken, o koca gözlü kızdan da senden de nefret ediyorum” dedi. Biz orada bir maske takıyoruz, rolümüzü oynuyoruz, Bize oynadığımız karakterden dolayı ne kadar tepki gelirse, biliyoruz ki gerçekten karşımızdaki seyirciyi inandırmış, o rölün hakkını vermişiz.

82 kiloydum, şimdi 73 kiloyum. Son 5- 6 yıldır aynı kilodayım. Kilo alma nedenim de eşimden ayrılma döneminde yaşadığım sağlık sorunları. Doğal olarak o süreçte insanın canı sıkılıyor. Ürtiker olduk ve kronikleşti. Kortizon almaya başladım. En çok iş yaptığım zamanlar. Oyun var, alerji ilacı 3-4 günde etkisini gösteriyor. Kortizon 1-2 saatte geçiriyor. Bu beni yordu, vücudumu da yordu. Kortizonu kestim, diyete başladım. 6 ay her sabah yulaf yedim, spora başladım. Oun dışında canımın istediğini yiyorum ama hemen doyuyorum, herhalde midem küçüldü. Gerektiği zaman alkol alıyorum, tek kötü alışkanlığım sigara. Beslenme konusunda takıntılarım yok, zaten Kavacık’ta doğal gıda da bulamıyorum. Yemek de ayırmam, eşim ne pişirirse yerim. En çok da kuru fasulye ve pilav favorimdir. Kara mercimeği de severim, kilo da verdirir.

Siz en çok kime gülüyorsunuz? Hangi sanatçılarla oynamak, hangi karakterleri oynamak istersiniz?

İzmir sizin için ne ifade ediyor?

Çok klasik olacak ama Cem yılmaz’a çok gülerim. Çok zeki bir insan. Komedi de biraz zeka işi. Eskilerden Şener Şen, Erdal Özyağcılar’ın çok

İzmir çok güzel ve çok güzel yerlere yakın bir yer. İnsanları çok sıcak, çok seviyorum İzmir’i. İzmir’de çok rahat ediyorum, kendimi kendim gibi ifade edebiliyorum buna izin veriyor İzmir.


www. kent s a g likg r u b u .co m

Biyolojik Saat Uykusuzluğu Gösteriyorsa! Kanda stres hormonlarımız artar. Tansiyonumuz yükselir. Kalp ritmimiz düzensizleşir. Bağışıklık sistemimiz bozulur. Daha kolay hastalanırız.

Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.

Kent Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi uyku apnesi ve diğer uyku bozukluklarının tanı ve tedavisi ile hizmetinizde.

/Ke ntS ag likGrub u


2019

75

medikent

Neşem ÇELİKKAYA Konuk Yazar journavel.com

İskoçya’nın başkenti Edinburgh’ta gezerken hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmak istemeyeceğinize eminiz. UNESCO koruması altındaki şehir; çok iyi korunmuş Orta Çağ yapısı, arnavut kaldırımlı tarihi sokakları, ‘pub’ kültürü ve adım attığınız ilk andan itibaren hissedeceğiniz İskoç kültürü ile ‘iyi ki gelmişiz’ diyeceğiniz bir rota olacak. Lafı daha fazla uzatmadan, Edinburgh Gezi Rehberi’mize başlıyoruz. Bu yazıda Edinburgh’a Nasıl Gidilir, Edinburgh’ta Ulaşım, Edinburgh Gezilecek Yerler’le ilgili tüm detayları bulabilirsiniz.


İskoçya’nın doğusunda yer alan Edinburgh, ülkenin en büyük şehri Glasgow’un ve Kuzey Denizi’nin komşusu. Lothian bölgesinin merkezi olan Edinburgh’a Türkiye’den direkt uçuşları ya da Londra aktarmalı uçuşları kullarak gidebilirsiniz. Edinburgh direkt uçuşlarında çok fazla havayolu alternatifi olmadığı için genellikle pahalı oluyor; o yüzden en mantıklısı bizim yaptığımız gibi Londra gezisi ile birleştirmek. Londra’dan Edinburgh’a nasıl gidebileceğinizi aşağıda okuyabilirsiniz.

Londra’dan Edinburgh’a Uçakla Ulaşım İstanbul’dan Edinburgh’a gitmek ne kadar pahalı ise Londra’dan Edinburgh’a gitmek o kadar ucuz. Özellikle Easy Jet ve Ryan Air havayollarından tek yön için ortalama 25€’ya bagaj hakkı dahil uçak bileti bulmanız mümkün. Burada dikkat etmeniz gereken, bileti bu kadar ucuza bulabilmek için erken bir tarihte almak ve uçuş gününe kadar havayolundan gelecek bildirimlere karşı dikkatli olmak. Biz Londra - Edinburgh uçuşlarımızı Ryan Air’den 6 ay önce aldık. Uçuş günümüze 4 hafta kala Ryan Air Edinburgh uçuşlarını azalttığını ve dönüş uçuşumuzu iptal ettiğini bildirdi. Bu durumda gidişi uçakla yapacaktık; ama ne ile dönecektik? Pek sevgili ulaşım alternatifimiz tren burada imdadımıza yetişti!

Londra’dan Edinburgh’a Trenle Ulaşım: Ryan Air bilet bedelimizi iade edince kendimizi Londra’dan Edinburgh’a tren ararken bulduk. Neyse ki çok fazla geç kalmadan, trende yer bulabildik ve şansımıza çok da zarara girmeden bu durumu çözmüş olduk. Londra - Edinburgh trenleri yaklaşık 5 saat sürüyor. Trenler çok konforlu ve özellikle biletiniz sabah ya da öğlen ise yolculukta size güzel manzaralar da eşlik ediyor. Bizim tren biletimiz kişi başı 40€ tuttu. Daha önce alsak, bundan çok daha uyguna gelebilirdi. Londra’dan Edinburgh’a trenle gitmenin iki avantajı var; birincisi havalimanına gitmek, uçağa binmek ve tekrar şehir merkezine gelmek aşağı yukarı aynı süreyi buluyor. Yani, aslında tren ile daha az yoruluyorsunuz; çünkü istasyonlar hep şehir merkezinde. İkincisi, tren biletinin iptal olması uçak biletine kıyasla çok daha düşük bir ihtimal.


2019

77

medikent

EDINBURGH’TA ULAŞIM İyi haber! Edinburgh’ta şehir merkezinde kalacaksanız havalimanı haricinde hiç ulaşım aracı kullanmayacaksınız. Gezilecek yerlerin çoğu eski şehir çevresinde ve hepsi birbirine yakın olduğundan Edinburgh’ta toplu taşıma ihtiyacı hiç hissetmiyorsunuz. Eğer, gittiğiniz tarihte hava çok yağmurlu olursa, o zaman belediye otobüsleri ya da Uber kullanmak bir alternatif olabilir. Uber, Edinburgh’ta çok yaygın ve kullanımı da oldukça pratik.

EDINBURGH’A NE ZAMAN GİDİLİR VE EDINBURGH KAÇ GÜNDE GEZİLİR? Edinburgh, aynı Londra gibi devamlı gri bir şehir. Yaz aylarında bile yağmura karşı hep hazırlıklı olmak gerekiyor; çünkü ne zaman yağacağı hiç belli olmuyor. İkliminin de bizimle hiç alakası olmadığını eklemek gerek. Yani, Türkiye’de yazken, aslında oradaki havayı sonbahar gibi düşünebilirsiniz. İnce bir hırka, ince bir kazak, yağmurluk, pantolon, bez olmayan bir spor ayakkabı, Edinburgh gezisi için çantada mutlaka bulunmalı. Dengesiz bir havası olsa da Edinburgh’a gitmek için en güzel aylar yine Temmuz ve Ağustos. En azından bizim gittiğimiz Haziran ayına göre biraz daha sıcak ve gün daha erken aydınlanıp daha geç karardığı için gezecek daha fazla süreniz var.

VICTORIA STREET 1800’lerin başında eski şehir bölgesini hareketlendirmek ve bölgeler arası geçişi kolaylaştırmak amacıyla yapılan Victoria Street, renkli dükkanları ile Orta Çağ mimarisini canlandıran mimarisi sayesinde artık Edinburgh’un en çok fotoğraflanan yeri. Victoria Street ile ilgili bir bilgi daha verelim; J.K. Rowling, Harry Potter kitabındaki Diegon Alley çarşısını buradan esinlenerek oluşturmuş. Zaten, az önce bahsettiğimiz renkli dükkanların büyük çoğunluğu Harry Potter temalı. Kısaca, burası modern dünyanın büyücülük çarşısı.

Peki, Edinburgh’u kaç günde gezeriz diyorsanız, bunun cevabı biraz da sizin görmek isteyeceğiniz yerlerin sayısına göre değişiyor. Tarihi sokak ve mimarilerle birlikte müzeleri de görmek istiyorum, üzerine de biraz kafeleri denemek istiyorum diyorsanız, o zaman yazın 3, kışın 4 günlük bir plan daha iyi olur. Tabii, bunlar minimum öneriler. Gönül ister ki daha uzun kalın.

EDINBURGH’TA GEZİLECEK YERLER Edinburgh gezimiz aslında uzun zamandır merak ettiğimiz Edinburg mimarisi ve eski şehir sokakları üzerine şekillendi. Bol bol yürüdük, güzel sokaklarında onlarca fotoğraf çektik, arada müzelerini gezdik, yorulunca şehrin en iyi kahvecilerinde mola verdik. Biz kendi turumuzu çok sevdik, o yüzden Edinburgh Gezilecek Yerler listemizi aynı sırayla paylaşalım istedik.

The Royal Mile Victoria Street gezintisinden sonra istikamet şehrin en turistik caddesi olan Royal Mile. Bir ucunda Edinburgh Kalesi, diğer ucunda Kraliçe’nin Edinburgh’daki evi Holyroodhouse Sarayı bulunan 2 km uzunluğundaki Royal Mile caddesinde üzerinde Gladstone’s Evi, St. Giles Katedrali, The Writers’ Müzesi, Mary King’s Çıkmazı, John Knox’un Evi ve Edinburgh Müzesi gibi tarihi ve turistik gezilecek yerler de yer alıyor. Edinburgh mimarisinde önemli bir yeri olan çıkmazlara örnek olarak Mary King’s Close, Bakehouse Close ve Dunbar’s Close’a uğrayın. Sokaklar arasında gezerken merdivenlere dar sokaklara bağlanın, yorulduğunuzda Royal Mile üzerindeki kafelerde kahve molası verin. Buralar artık gerçekten de Orta Çağ’ın göbeği!



2019

79

medikent

Dean Village The Royal Mile’den yürüyerek 10 dakikada geleceğiniz Dean Village, Edinburgh’un bir köyü ve şehrin en uzun nehri olan Water of Leith’in etrafında konumlanıyor. Köy, 1800’lerin sonlarında işçiler için tasarlanan, hem çalıştıkları değirmenlerin hem de evlerinin olduğu özel bir bölge. Bugünkü rengarenk evlerin ve bol yeşilinin yanı sıra en ikonik binası ise Well Court ki Well Court da esasında işçiler için yapılan bir evmiş. Dean Bridge’den geçip sokaklar arasında yürüyün; bu sırada bol bol fotoğraf çekmeyi de unutmayın.

Scottish National Gallery Of Modern Art Dean Village’ı gezdikten sonra Leith Nehri’nin kıyısından yürüyerek Scottish National Gallery of Modern Art’a gidebilirsiniz. Müze, 1900’lerden günümüze, modern ve çağdaş sanat örneklerine ev sahipliği yapıyor. Resim, heykel, enstelasyon, video çalışması ve çizimleri kapsayan 6.000’in üzerindeki eser arasında Matisse, Picasso, Warhol, Dali, Magritte, Giacometti gibi sanatçıların çalışmalarını da görebilirsiniz. Scottish National Gallery of Modern Art’ın ana koleksiyonu haricinde dönem dönem süreli sergileri de oluyor. Örneğin; biz gittiğimizde Warhol ve Paolozzi’nin baskı ve kolaj tekniklerini anlatan özel bir sergiye denk geldik.

EDINBURGH CASTLE Sadece Edinburgh’un değil, bütün İskoçya’nın en önemli turistik noktalarından biri olan Edinburgh Kalesi, bugün şehrin merkezinde sönmüş bir volkan olan Castle Rock üzerinde yer alıyor. Kayalıkların üzerindeki kale, son derece görkemli ve en önemlisi korunmayı başarmış Orta Çağ mimarisine ve muazzam şehir manzarasına sahip. Geçmişi 5.000 yıl önceye uzanan Edinburgh Kalesi’ni gezmek için yaklaşık 3-4 saat ayırmanız, üzerine de bir manzara keyfi yapmanız lazım.

Circus Lane Geçmişte ulaşım araçlarının ve atların durduğu bir garaj ve ahır bölgesi olan Circus Lane, bugün Edinburgh’un en çok fotoğraflanan sokaklarından biri. Circus Lane, bir ucunda St. Stephen Kilisesi’nin olduğu kısacık bir sokak ama geçen zamanda eski ahır ve garajlar yenilenip tertemiz evlere dönüşmesi, bu evleri de bitkilerle çiçeklerin sarması haliyle burayı şehrin en sevilen noktalarından biri yapmaya yetmiş.

THE ELEPHANT HOUSE J.K. Rowling’in hiç tanınmadığı ve geçinmeye çalıştığı dönemde Harry Potter serisinin Felsefe Taşı kitabını yazarken geldiği yer olarak bilinen The Elephant House adlı kafe, artık şehrin en turistik yerlerinden biri. Servisi aşırı iyi olmasa da genel olarak mutlu eden, kendine münhasır bir mekan. Sonuçta bir Harry Potter lokasyonu; içeride Harry Potter dekoru yok ama tuvalet duvarları silme Harry Potter ile ilgili yazılarla dolu!

EDINBURGH YEME İÇME ÖNERİLERİ Edinburgh gezisinde yeme içme konusunda çok açılmamak için kahvaltı ve akşam yemeklerimizi tamamen marketlerden alarak geçiştirdik. Zaten marketlerin yoğurt, sandviç, salata ve makarna alternatifleri çok geniş ve bu yüzden de hiç zorlanmadık. Yemekler konusunda çok fazla bir harcamamız olmadığı için gün içinde bol bol kafe ve kahve barı denedik. Böylece hem dinledik, hem güzel kahveler denedik, hem de lezzetli tatlılar tatmış olduk.



2019

81

medikent

İkbal KAYA Konuk Yazar Kişisel Gelişim Uzmanı /ikbalkayasosyal

NEFES VE HAYAT


2019

82 Hayatınızı nefesiniz yönetiyor biliyor musunuz? Nefes olmazsa hayat da olmaz. Ancak yaşadığınız hayattan ne kadar mutlu olduğunuz, doyum sağladığınız, sağlıklı bir yaşam sürüp sürmediğiniz nefes alışkanlığınıza bağlıdır. “Mücadele dolu bir hayat benimki, hem de çok zor” diyorsanız... Gülüp, eğlenenlere gıpta ederek bakıyorsanız… Kendinizi şanssız buluyor ve kadere yükleniyorsanız… Bir nefes analizi yaptırmanın zamanı gelmiş görünüyor. Çünkü: Nefesiniz hayatınızı nasıl yaşadığınızı söylüyor. Ve diyor ki... Nefes alışkanlığını değiştir, hayatın değişsin.

Nefes alma şeklimiz ne oluyor da bir alışkanlığa dönüşüyor? Nefes bir davranış biçimi aslında. Her gün düşünmeden yapmaya devam ettiğiniz alışkanlıklar gibi... Kimi sabah kahvesini içmeden kendine gelemez. Kimi çalışırken müzik dinler. Kimi çıt çıksın istemez. Bu şekilde alışmıştır ve böyle devam eder. İşte nefesiniz de böyledir. Bazıları sadece göğüs nefesi alır. Nefesi göğsünde hisseder. Bazılarının nefesi karında başlar ve sadece karında hisseder. Diyafram nefesi kullanır. Nefesi yukarıya, göğse çıkmaz. Kiminin nefesi karında başlayıp göğse kadar çıkar. Kimi derin nefesler alır, kimi sığ, kimi ise hızlı. Bunlardan sadece birini kabul edip alışkanlık haline getirdiyseniz eğer tek tip nefesle rutin ve zorlayıcı bir hayat yaşıyorsunuz demektir. Peki... Nefes alışkanlığınızın ne olduğunu nasıl anlarsınız? İsterseniz hayatınıza bakın, şikayet ettiğiniz, sıkıldığınız yapmak isteyip de yapmadığınız şeyler var mı? Varsa, nefesinizde aynı tip tekrarlayan bir alışkanlık geliştirmiş olmanız mümkün. Gelin, kendi kendimize nefes analizi yapmayı deneyelim. Bir elinizi karnınıza diğer elinizi de göğsünüze koyun ve ağızdan nefes alıp ağızdan verin, bağlantılı bir şekilde yani sürekli. Önce karnınızdaki, göğsünüzdeki el kalkıyor… Verirken de önce göğsünüzdeki el iniyor ve arkasından hemen karnınızdaki el takip ediyorsa her şey yolunda demektir. Eğer karışıyor ve fark edemiyorsanız yolunda gitmeyen şeyler var demektir.

Bu nefes alışkanlıklarından biri size ait olabilir mi? Nefesi tutmak bir nefes alışkanlığıdır. Korku ve kaygı anında ortaya çıkabilir. Derin sığ nefes almak: Hiperkapniye sebep olur, nefes darlığı oluşur. Hızlı nefes almak: Heyecanlandığında, yoğun stres yaşadığında çıkabilir. Aşırı nefes almak: Hipokapniye sebep olur. Aşırı soluma da aşırı miktarda karbondioksit atılır. Bu da aşırı yüksek pH seviyelerine sebep olur. pH seviyelerindeki değişimler bizim gün içinde bir anda

mutsuz, anlamsız ve depresif olmamıza yol açar.

Nefes alışkanlıkları ne zaman nerede tetiklenir? Korku, heyecan, endişe, öfke bu duygu durumlarında tetiklenir. Unutmamak gerekir ki, her duygudan önce onu o duyguya iten bir düşünce vardır. O düşünceyle birlikte nefes alışkanlığı tetiklenmeye başlar ve buna da olumsuz duygular eşlik eder. Zihin bulunduğu noktada baş edemediğini düşündüğünde, çözüm üretemediğinde kendini sıkışmış hissettiğinde disfonksiyonel (bozuk) nefes alışkanlığı tetiklenmeye başlar.

Doğru nefes alıp almadığımızı nasıl biliriz? İşin aslı, yanlış nefes yok. Öğrenilecek doğru bir nefes tekniği de yok. Sadece öğrenilmiş disfonksiyonel (bozuk) nefes alışkanlığı var. Burundan alınan nefes doğrudur diyemeyiz. Diyafram nefesi doğrudur. Ben göğüs nefesi alıyorum bu yanlıştır da diyemeyiz. Bunların hepsi doğru ve bunların hepsi yanlış da olabilir. Sorun şu: Tek tip nefes alışkanlığını doğru sanarak hayatınızı o alışkanlıkla sürdürüyor olmak… Çocuklukta yaşadığımız deneyimlerden dolayı edindiğimiz nefes alışkanlığını bir ömür boyu kullanarak sürdürmeye devam ediyoruz. Nasıl mı? Çocukken diyelim ki bir şeyden korktunuz ve o anda nefesinizi tuttunuz. Nefesinizi tutunca korkunun geçeceğini düşündünüz ve buna inandınız. Suçlamaya gerek yok, kendinizi korumak için yaptınız. İşin aslı şu ki, her korktuğunuzda, küçük büyük tüm korkularınızda nefesinizi tutmaya başladınız. Kendi kendinize limitleyici bir nefes alışkanlığı geliştirdiniz. Bu, sadece bir tanesi… Bu alışkanlık yüzünden hücrelerinize yeterli derecede oksijen gitmiyor biliyor musunuz? Yeterli derecede oksijen gitmediğinde başınıza gelebilecek birçok hastalığa zemin hazırlarsınız. Algınız bozulmaya başlar. Dikkatinizi toparlayamazsınız. Başınız sebepsiz yere ağrır. Kendinizi hiçbir şey yapmadığınız halde yorgun hissedersiniz. Bir anda hayatı anlamsız ve kendinizi mutsuz bulursunuz. Peki, ne yapmalı? Nefes alışkanlığınızın nasıl olduğunu öğrenin. Bunun için bir nefes koçuna nefes analizi yaptırın. Nefes analizinde hayatınızı nasıl yaşadığınızı, nefes alışkanlığınız değiştiğinde hayatınızın istediğiniz kalite ve seviyeye nasıl ulaşacağınızı öğreneceksiniz.

Doğru nefes alışkanlığını nasıl kazanabilirim? Solunuma müdahale etmediğinizde zaten doğru nefes alışkanlığına sahipsiniz. Peki, bu ne demek? Aslında beyin sapı solunumu mekanik olarak yapıyor. O, spor yaptığınızı biliyor ve mekanik olarak solunum

medikent

hızlanıyor. Dinlendiğinizi biliyor, derinleşiyor ve sığlaşıyor. Bir şeye konsantre olduğunuzda çalıştığınızı da biliyor ve solunumunuzun hızı daha farklı oluyor. Aslında her şeyi çok iyi bilen mekanik bir sistem var. Her şey kendiliğinden oluyor. Ancak zihne bir düşünce düştüğünde ve bu düşünce geçmişten gelen bir ‘keşke’ ya da ‘suçluluk’ duyguları ise işin içine nefes giriyor ve solunumu sabote ediyor. Nefesinizi tutuyor, limitliyorsunuz. Zihne gelecekle ilgili bir kaygı düştüğünde, “Ne olacak bu işin sonu?” gibi, işte o zaman nefes göğüste hızlı bir şekilde atmaya başlıyor. Nefesinizi ağzınızda hissediyorsunuz adeta. Ortada hiçbir şey yokken, dinlenmeye çekilmişken, belki de uykuya hazırlanıyorken… Solunum sizi uykuya geçeceğinizi düşünerek nefesinizi sığlaştırıp derinleştirmek isterken… Siz bir anda o gün olan bir şeyi hatırlayıp gerilmeye başlıyorsunuz. Sinirlendikçe, öfke duydukça, “Bana bunu nasıl yaptı?” ya da “Ben bunu neden düşünemedim?” dedikçe nefes hızlanmaya başlıyor. Bir türlü uyuyamıyor ve dinlenemiyorsunuz. Çünkü zihin devrede ve solunuma müdahale etti. Nefes kendiliğinden olmayı bıraktı, nefesi siz yapar duruma geldiniz. Ona izin vermiyorsunuz. Zihniniz nefesinize müdahale etmediği sürece doğal nefes alışkanlığı kazanabilirsiniz. Öğrenilmiş bozuk nefes alışkanlığınızı da yapacağınız düzenli nefes seansları ve koçlukla desteklenen çalışmalarla yeniden çocukluğunuzdaki doğal nefesinize döndürebilirsiniz. Bu demek değildir ki... Bir daha öfkelenmeyeceğim. Öfke tabii ki hayata dair bir duygu, olacak. Ancak öfke konusu her neyse bittiğinde nefesiniz eski haline kendiliğinden dönecek, sakinleyecek. Sürekli aynı nefes alışkanlığını sürdürmeyecek. Anı yaşadığınızda nefesiniz de anı yaşar ve ona göre tepki verir. Nefes seansları size nefesinizdeki doğru bildiğiniz bozuk nefes alışkanlıklarını gösterir ve yeniden düzenler.

Doğal, sağlıklı nefes nasıl olmalı? Alırken karından başlayan ve göğse kadar devam eden ve verirken de göğüsten yavaşça karına inen nefes ve kendiliğinden doğal çabasız, hiç takılmadan akışta olan nefes. Tıpkı suyun kıyıya vurması gibi devamlı. Nefesinizle dalga yaratabilirseniz yükselen ve kıyıya vuran İşte o zaman bilinçaltınızda oluşmuş olan travmalarda her kıyıya vuruşta oradaki tortuyu kirlenmişliği, acıyı sevgisizliği alır, götürür, temizler. Nefesiniz açıldığında artık siz eskisi gibi olamazsınız. Duygusal sorunlarınız çözülmeye başlar. Temizlenir ve yenilenirsiniz.

Nefes koçu ne yapar? Biz nefes koçları kişinin öğrenilmiş davranışlarını tetikleyen duygu durumlarındaki nefes alışkanlıklarını ortaya çıkartarak yeni nefes alışkanlıkları oluşturmakla sorumluyuz. Kişinin nefes alışkanlığı, yani nefesteki davranışı değiştiğinde, yeni davranış biçimi öğrendiğinde hayatının her alanında iyileşmeyi, sağlığı ve pozitif etkiyi görür. Ve nefes bunu en kısa yoldan en hızlı şekilde müdahale eden bir araçtır. Nefesiniz mucizeniz olsun.


2019

83

medikent

Prof. Dr. Uğur ÖZİÇ

Söyleşi Opr. Dr. A. Emin YEĞİNBOY


2019

84

Tıp ve sanat içiçe bir yumak gibidir. Her ikisinin de hedefinde insan ve yaşam vardır. Tıp bilimsel kaygı yanında estetik kaygı da taşır. Ortopedi Profesörü Uğur Öziç tıp ve sanatı ruhunda içselleştirmiş bir kişi. “Müzik de tıp gibi düşünce, duygu, düş kurma, hayal kurma, tema, çağrışım, metafor, vurgu ve ritm ister” diyor. Kendisine soruyorum; müzik serüvenin nasıl başladı, diye. Heyecanla anlatmaya başlıyor.

İtalyanca söylemeyi çok sever. Konserlerimize 2016’dan bu yana kendi adımızı taşıyan bir salonda, Kordon Otel Çankaya ayağında devam ediyoruz. Hala yeni parçalar hazırlıyoruz. En sevdiğim gitaristler arasında Carlos Santana ve Mark Knopfler gelir. Santana'dan "Flor d'Luna-Moonflower" ve Francis Goya'dan "la Playa" en severek çaldığım şarkılar. Charles Aznavour ve İsabelle Boulay yine en sevdiğim sanatçılar. Akustikte Latin Caz çalmayı çok seviyorum. Tanju Okan, Ayhan Sicimoğlu, Ertuğrul Çayıroğlu Orkestrası ile verdiğimiz konserleri unutamam. Ali Kocatepe ile verdiğimiz konserler de muhteşem geçer. Soruyorum , “müziğin sendeki mesleki karşılığı nedir ?” diye. “Cerrahi çalışmanın stresini atabildiğim en güzel yol hep müzik oldu. O gitarı elime alıp, tellerine dokunmaya başladığım an stresim uçup gidiyor. İnsanın yaşadığı sürece sürdürebileceği bir meşgale. Müzik ve tıp aynı duyguyu paylaşıyor.” Kendisine doktorlukta ve müzik başarılar dileyerek, vedalaşıyoruz.

Her şey lise son sınıfta başladı. Ablama alınmış bir gitar vardı. Bir köşede duruyordu. Günün birinde elime aldım ve ondan sonra bırakmadım. Kendi kendime çalarak gitarı öğrendim. Hiç teorik veya pratik ders almadan öğrendim. Bildiğim, çalabildiğim parçaların notalarını alıp, nota okumayı da başardım. 1965’de Ege Üniversitesi’nde Tıp eğitimine başladım. Erol Balık ile aynı sınıftaydık. Şimdinin Çocuk Cerrahi Profesörü olan Balık, Maça Beşlisi grubunun da kurucusuydu. Onların, grup provalarına katılmaya başladım. Dostça samimi bir ortam vardı. Hem çalıyorduk hem de arkadaşlık yapıyorduk. Onların konserlerde çaldıkları tüm parçaları öğrendim. Kulağıma her zaman güvendim. Dinlediğim müzik kulağımda kalır. Grubun esas elemanı değildim yine de Bonjour Restoranda konuk gitarist olarak sahne aldığım konserler oldu. 1971’de tıp fakültesi bitti, herkes hayat yoluna dağıldı. Grup dağıldı. Arkadaşlığımız her şeye rağmen devam ediyordu. 1991’de Maça Beşlisi tekrar kuruldu. İzmir’de grubun kemik bir dinleyici kitlesi vardı ve tekrar bir araya gelmemiz isteniyordu. Bu kez esas gitarist olarak gruba katıldım. Çok mutluydum. Aynı zamanda da doçentlik sınavına hazırlanıyordum. Amerikan Kolejinin yıl sonu balosunda çaldık ve her şey yeniden başladı. Her cumartesi Bonjour konserlerimizde müzik severlerle buluşmaya başladık. 60-70’li yılların parçalarını çalmaktan çok keyif alıyorduk ve repertuvarımız bu yöndeydi. Fransızca ve İtalyanca parçalara çokca yer veriyorduk ve hala da böyle devam ediyor. Eczacı solistimiz Vecihi Özerdemli Fransızca, diş hekimi Abdurrahman Alam da

yaşantısında

Dinlediğim müzik kulağımda kalır.

medikent


2019

85

medikent

TRENDLER & YENİLER ROLEX SUBMARINER Rolex’in, profesyonel dalışın öncüleri için tasarlanan Submariner modeli, su altı dünyasının keşfinin sınırlarını genişletti. 100 metreye kadar su geçirmeyen ilk dalış saati olan Submariner’in tek yöne döndürülebilir bezeli, kalan dalış süresini ölçmenin güvenilir bir yolunu sunuyor. Rolex tarafından sert ve yıpranmaya karşı dirençli bir seramikten üretilen Cerachrom çerçeve diski, çizilmezlik özelliğine sahiptir ve rengi klordan ya da denizden etkilenmez. Submariner, zaman içinde evrilerek 300 metre derinliğe ulaşır hale gelirken aynı zamanda hem karadaki, hem denizdeki en ayırt edilebilir tasarıma sahip saatlerden biri olmayı sürdürüyor. Bu, zamana dayanıklı mükemmelliğin ve Rolex’in hikayesi.

MERCEDES CLA

Mercedes-Benz CLA Serisi yeni nesliyle artık yollarda. Amerika Birleşik Devletleri'nde Las Vegas'ta gerçekleştirilen tüketici elektroniği fuarı CES 2019'da sahneye çıkan yeni kompakt modelde dört kapılı coupe tarzı devam ettiriliyor. Küçültülmüş bir CLS gibi duran yeni CLA boyutlarında bir takım değişiklikler yapılmış. Birinci nesilden 48 mm daha uzun (4688 mm) ve 53 mm daha geniş (1850 mm) olan yeni CLA Serisi'nin dingil mesafesi de 30 mm artmış. Yeni CLA'nın tasarımı Mercedes'in kompakt modellerinden ziyade daha üstte yer alan CLS'yi andırıyor. Dinamik ve spor duran ikinci nesil CLA'da da "Avcı" adı verilen ön yüzü, yenilenen LED ön farları ve CLS'dekilere benzer LED stopları görüyoruz. Yapay zekalı MBUX bilgi-eğlence sisteminde bazı önemli yenilikler mevcut. Sistemin güncel versiyonu artık daha fazla komut algılayabiliyor. Ayrıca MBUX’un artık el hareketlerini algılayabilmesi de yine özellikleri arasında.


2019

86

HUAWEI P30 PRO ile fotoğrafçılığın kitabı baştan yazıldı Daha parlak, daha geniş ve daha yakın… Görünmeyen sürprizleri keşfedin ve onları değerli anılarınıza dönüştürün. HUAWEI P30 Pro akıllı telefon fotoğrafçılığın sınırlarını zorluyor. Leica Üçlü Kamera Sistemi, dünyayı bütünüyle görmenize yardımcı olur. 40MP Süper Algılama Kamera, 16MP Ultra Geniş Açılı Lens ve 8MP telefoto lensi olan bu süper kamera sistemi, dünyanın hazinesini ve güzelliğini yakalama özgürlüğü sunar. HUAWEI P30 Pro'daki 32 MP ön kamera, yüzünüzü doğru parlaklık ve keskinlikle şekillendirerek uzman selfie'ler üretmenizi akıllıca tanıyacaktır. Selfie'leriniz, aşırı pozlanmış arka ışıkta veya bir gece partisi sırasında bile çarpıcı detaylarla parlayacak. Ayrıca Huawei P30 Pro modeli kendi üretimi olan yapay zekaya sahip Kirin 980 işlemci, 8GB ram bellek ile tüketicilere sunuluyor.

EŞİNİ ÇOK SEVENLERE Egzersiz ve çamaşır işini bir çırpıda halletmek isteyen kadınlar için tasarlanmış oldukça fikir dolu güzel bir ürün. Siz sporunuzu yaparken aynı zamanda da çamaşırlarınızı kurutabiliyorsunuz. Eşini sevindirmek isteyen erkekler için hediye olabilir.

Xiaomi Ninebot Mini Elektrikli kaykay Son zamanların gelişen teknoloji şirketi Xiaomi yeniliklerine devam ediyor. Xiaomi Şirket Kurucusu ve CEO’su Lei Jun Çin Pekin’de düzenlemiş olduğu etkinlikte Xiaomi üretimi olan elektrikli kaykay ile geldi. Aslında bu kaykay Ninebot şirketi tarafından imal edilmişti. Segway isimli elektrikli kaykayın Ninebot şirketi tarafından alınmasından sonra adını duyurmuştu. Ninebot ismindeki elektrikli kaykay tasarım olarak da Segway kaykayına benziyor. Teknik özellikleri segway’den daha gelişmiş ve boyut olarak daha küçük. Ninebot kaykayın özelliklerine baktığımızda ağırlığı 12,9 kg. Saatte 16 km hıza ulaşabiliyor. Xiaomi Ninebot Mini kaykayı akıllı telefonlarıyla bağdaştırmak için bir uygulama geliştirecek ve bu uygulama ile Ninebot Mini‘nin ne kadar şarjı kaldığı ve hız değerleri görüntülenebilecek.

medikent



Bu bir ilandÄąr


2019

89

YAZIN SICAKLIĞINI HİSSETTİREN FİLMLER

medikent

SİNEMA

Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı

Yazın tüm sıcaklığının hissedildiği filmler vardır. Öyküde bir karaktermiş gibi yer alır mevsim. Bunlardan ilk aklıma düşenler.

Summer With Monika

1

2

Aşk Mevsimi Mike Nichols (1967)

Monika İle Bir Yaz Ingmar Bergman (1953)

Monika ve Harry bir tekneye atlayarak dertlerden, tasalardan kaçarlar. Stockholm açıklarındaki adalar, aşklarına ve hayat deneyimlerine sığınak olur. Ana karaya döndüklerinde hayatları asla bıraktıkları gibi olmayacaktır. Bergman’ın sinema dilini özgünleştirmede attığı ilk adım bu filmle olur.

La Piscine

The Graduate

4

Sen Benimsin Jacques Deray (1969)

Alain Delon/Romy Schneider ikilisini bir araya getiren unutulmaz bir gerilim hikayesi. Saint Tropez’nin yakıcı güneşi altında lüks bir villada yaşanan karmaşık ilişkiler ve beklenen dramatik final. 2016’da Tilda Swinton ve Ralph Fiennes ile yeniden çevrildi.

Üniversite eğitimini başarıyla bitiren Ben Braddock (Dustin Hoffman), yaz tatili için döndüğü varlıklı baba evinde krallar gibi karşılanır. Araba, havuz, partiler... Onun bu curcuna içinde çevresiyle uyum içinde olduğunu söylemek ise imkansızdır. Bu durumu en iyi yakın aile dostları Mrs. Robinson (Katherine Ross) fark eder. 60’ların isyankar ruhunu yansıtan Hollywood filmleri arasında ilk sıralarda yer alan bir romantik komedi.

Call Me With Your Name

5

Beni Adınla Çağır Luca Guadignino (2018)

1983 yazı, İtalya’nın kuzeyinde 17. Yüzyıldan kalma bir villada ergen Elio ve Amerikalı bilim adamı Oliver arasında yaşananlar, her ikisinin de yaşamını etkiler. Doğa, klasik müzik, tarih ve sofralar.. Cinsel kimliğin keşfini şiirsel yapan güzellikler olarak filmi emsalsiz kılar.

Somethings Gotta Give

3

Aşkta Her Şey Mümkün Nancy Meyers (2003)

Hampton sahil evinde geçen bir hafta sonu, uslanmaz çapkın Harry Langer’in (Jack Nicholson) hayatını kökünden değiştirir. Nicholson ve Diana Keaton’ın karşılıklı döktürdükleri bu unutulmaz komedi ; erkeklerin gençlik takıntısıyla da inceden inceye dalgasını geçer.

Jaws

6

Köpekbalığı Steven Spielberg (1975) Spielberg’i “Düello”’dan sonra geniş kitlelere tanıtan “Jaws” olur. Sahil kenarı korku/gerilim türü için hep sevilen bir mekan oldu. Bilhassa B-Sınıfı diyebileceğimiz filmlerde timsahlar, balinalar, çeşitli tuhaf yaratıklar, hayalet korsanlar izledik yıllar boyu. Sahilcilerin içine köpek balığı korkusunu hiç birisi bu kadar gerçekçi salmadı.


7

8

Do The Right Thing

Mediterraneo

New York Brooklyn mahallesinin sıcaktan kavrulduğu bir Temmuz günü, sinirli siyahi Buggin’in, Sal’in pizzacı dükkanında duvarda asılı İtalyan asıllı Amerikalılar fotoğrafları arasında neden bir zenci yok diye eylem yapmaya kalkmasıyla olaylar kontrolden çıkar. Spike Lee’nin seksenli yıllara damgasını vuran bu filmi, ırkçılık meselesine mizahi ve gerçekçi yaklaşımıyla mücevher değerindedir.

1992 yılı yabancı dilde en iyi film dalında Oscar sahibi yapım, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’ın stratejik bir önem arz etmeyen Meis adasına gönderilen İtalyan askeri birliğinin başından geçen olayları anlatmaktadır. Adanın doğal güzelliği yanında anti militarist ve dostluk mesajlarını, Giancarlo Bigazzi’nin eşsiz müziğiyle sunan bir başyapıt.

Doğruyu Yap Spike Lee (1989)

Akdeniz Gabriele Salvatore (1991)

10 Breaking Point Kırılma Noktası

Kathryn Bigelow (1991) Yaz ve sörf birlikteliği perdede çok karşılık bulmuş bir eşleşmedir. Patrick Swayze ve Keanu Reeves ikilisini bir araya getiren bu polisiye, dalga sörfü ve aksiyonu buluştururken, kadın yönetmenler arasında aksiyonu en iyi kullanan Bigelow’un Oscar’a giden yolunu işaret ediyordu.

9 Stealing Beauty Çalınmış Güzellik Bernardo Bertolucci (1996)

Lucy Harmon’un (Liv Tyler) sıcak bir yaz günü Toscana’da bir grup bohem sanatçının arasına salınarak gelmesi tüm dengeleri değiştirir. Onun saf güzelliği ve gençliği birçoğuna ilham kaynağı olur. Annesinin intihar ederek hayatına son vermesinden sonra arkadaşları olan bu toplulukta Lucy geçmişi, ilk aşkı ve sanatı keşfeder.

11 Susuz Yaz Metin Erksan (1963)

Berlin’de büyük ödülü kazanan “Susuz Yaz” Ege’nin kurak bir köyünden bildiğimiz bir gerçeği anlatır. Topraklarında su olan iki kardeş Osman ve Hasan’ın köy halkına olan tavırları bir süre sonra büyük bir sürtüşmeye dönüşür. İyi niyetli Osman arada ezilir, gider. Ülkeyi kötü gösteriyor diye festivale gitmesi yasaklanan film, ödül kazanınca Erksan’a bakanlık nezdinde plaket verilir.


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ

M E DİKA L

KADROMUZ

Kent Çiğli Hastanesi Acil Tıp Uzm. Dr. Fecri BENGİ Uzm. Dr. Melek GÜRYAY Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN

Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK

Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Cüneyt IŞIKER

Dermatoloji Uzm. Dr. Ergün KUŞKU Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Uzm. Dr. M. Cüneyt SOYAL

Anestezi ve Reanimasyon / Yoğun Bakım Prof. Dr. Ali Reşat MORAL Doç. Dr. Mert AKAN Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Uzm. Dr. Ali Han PİRİM Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Erhan OLGUN Uzm. Dr. Gökhan AYHAN Beslenme ve Diyet Dyt. Safiye TAŞ Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Beyin ve Sinir Cerrahisi Prof. Dr. Altay BEDÜK Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Opr. Dr. Rauf NASİROV Böbrek Nakli Merkezi Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ (Üroloji) Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU (Üroloji) Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK (Nefroloji) Check-Up Ünitesi Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Çocuk Alerji Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Çocuk Cerrahisi Opr. Dr. Şamil KUDAY Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR Uzm. Dr. Recep KAHRAMANER Uzm. Dr. Seral KADINŞAH Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Benal ÇUBUK

Çocuk Kardiyolojisi Doç. Dr. Önder DOKSÖZ

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Estetik ve Plastik Cerrahi Doç. Dr. A. Özlem GÜNDEŞLİOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN Genel Cerrahi Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Doç. Dr. Murat KILIÇ Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Opr. Dr. Cezmi KARACA Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Opr. Dr. Mustafa GÖZTOK Göğüs Cerrahisi Prof. Dr. Gökhan YUNCU Göğüs Hastalıkları Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR Uzm. Dr. Deniz ATASEVER Göz Hastalıkları Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL Opr. Dr. Safiye Can KÜÇÜKGÜL Kemik İliği Nakli Merkezi / Hematoloji Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Doç. Dr. Ahmet İFRAN

İç Hastalıkları Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU Uzm. Dr. Hülya AZİZAĞAOĞLU Uzm. Dr. Necdet YETİM Radyasyon Onkolojisi Uzm. Dr. Burcu DURMAK İŞMAN Romatoloji Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA Opr. Dr. M. Zeynep KUŞKU Opr. Dr. Orçun SEZER Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Opr. Dr. Mustafa Melih ERKAN Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Opr. Dr. Arzum KALE Opr. Dr. Makbule KESİCİ Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Opr. Dr. Yılmaz DENİZ Kardiyoloji Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR Uzm. Dr. Seyyed Hamed MOGHANCHI ZADEH Karaciğer Nakli Merkezi Doç. Dr. Murat KILIÇ Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Prof. Dr. Sema AYDOĞDU (Çocuk Gastroenterolojisi Konsültan Hekim) Pratisyen Hekim Dr. Elçin YÜCEBAŞ Dr. Emrah GEZER Dr. Fatma SEFER Dr. Murat GÜNDÜZ Dr. Özge Ekim BIÇAKÇIOĞLU Dr. Selçuk Onur DUYGU Dr. Altuğ KARAKÖSE Dr. Emel SARAÇ MÜEZZİN Dr. Ioseb GABUNLA Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Alp DEMİRELLER Prof. Dr. Onur ODABAŞI Opr. Dr. Nihan AKÇA GÜR

Laboratuvar Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Uzm. Dr. İsmail AYDIN Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Medikal Onkoloji Prof. Dr. Rüçhan USLU Prof. Dr. Mehmet Niyazi ALAKAVUKLAR Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Uzm. Dr. Ahmet ÖZVEREN Nefroloji Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Uzm. Dr. Yaprak ALPER Nükleer Tıp Doç. Dr. İnanç KARAPOLAT Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Erdal CİLA Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Hasan ARSLAN Psikolog Meral AVCI Radyoloji Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Prof. Dr. İsmail ORAN Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Uzm. Dr. Setareh FAAROKHNIA Tüp Bebek Merkezi (IVF) Opr. Dr. Dilek ASLAN Dr. Tunç PINAR Üroloji Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU


ME DİKA L Kent Alsancak Tıp Merkezi Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Ceyda AFYONCU Uzm. Dt. Neslihan EFEOĞLU Algoloji Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Beslenme ve Diyet Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Dyt. Asena GÜNEŞ Beyin ve Sinir Cerrahisi Opr. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk İmmunolojisi ve Allerji Hastalıkları Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Dermatoloji Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Uzm. Dr. Sinem KARACA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Ayşe Özlem GÜNDEŞLİOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Abdullah OKAN Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Göz Hastalıkları Opr. Dr. Hülya DEVECİ

İç Hastalıkları Uzm. Dr. İnci OKAN Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ

KADROMUZ Kent Bayraklı Tıp Merkezi Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Muhsin Özcan ÜSGÜLEN

Kardiyoloji Uzm. Dr. Hakan ERİKÇİ

Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Uzm. Dr. Mehmet KISAKOL

Laboratuvar Uzm. Dr. Günel HASANOVA Uzm. Dr. Hilmi Göksel GÜLCAN

Beslenme ve Diyet Dyt. Asena GÜNEŞ

Nöroloji Uzm. Dr. Aycan OTO

Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ

Beyin ve Sinir Cerrahisi Opr. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN

Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Uğur ÖZİÇ

Kulak Burun Boğaz Opr. Dr. Dilek SINMAZ

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU

Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN

Dermatoloji Prof. Dr. Kübra Eren Bozdağ

Kadın Hastalıkları ve Doğum Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET

Ortopedi ve Travmatoloji Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pratisyen Hekim Dr. Gamze GÖZÜM Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Aynur DÜZGÜNEL Psikolog Şebnem TÜRKDALI TEMİZOCAK

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Süeda RÜKŞEN Fizyoterapist Dilek KÜÇÜKVARDAR Gastroenteroloji Uzm. Dr. Azmi SERİN Genel Cerrahi Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN

Radyoloji Uzm. Dr. S. Onur SUMAN

Göz Hastalıkları Opr. Dr. Mehmet KANTARCI

Üroloji Prof. Dr. Ünal SERT Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU

İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Opr. Dr. Nagihan SAZ Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Onur ODABAŞI Odyometrist Fatma ÇETİN

Pedodonti (Çocuk Diş Hastalıkları) Uzm. Dt. Bengi AYDINEL Pratisyen Hekim Dr. Benek TÖR Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psikolog Aynur Düzgünel Radyoloji Uzm. Dr. Seçil KARACAN Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Üroloji Opr. Dr. Hüseyin Serhat KERMAN


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ

ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Çiğli Hastanesi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık Ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Türkiye İş Bankası A.Ş. Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Çalışanları Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Ziraat Bankası A.Ş. (Memur Ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Adac Axa Assistance Blue Cross Blue Shield Bupa International Companion Global Healthcare Europ Asistance Geoblue International Health Insurance International Medical Group Img J.Van Breda Marm Sağlık A.Ş. Redstar Marm Reise Extra Remed Assistance Sos International Sos International Uk Seven Corners Hth Worldwide Tricare International Sos Vakıf, Dernek ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makine Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Darüşşafaka Cemiyeti

Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Nato German Nse Türkiye Emekliler Derneği Bahçeşehir Okulları Polinas Plastik Bahçeşehir Okulları Dirinler Döküm Sanayi Bakioğlu Holding A.Ş. Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Krumları Dirinler Makine Sanayi Amcor Tobacco Packagıng İmzir Gravür Baskı San.A.Ş. İmbat Madencilik A.Ş. Galata Taşımacılık A.Ş. Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta Ray Sigorta Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta

İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Resmi Kurumlar TBMM T.C. Yargıtay Başkanlığı T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Inter Partner Assistance (Ipa) Nn Hayat ve Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Ankara Sigorta Acil Tedavi Sigortası Aviva Sigorta Acil Tedavi Sigortası Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Türk Nippon Sigorta Acil Tedavi Sigortası Dubai Starr Sigorta Acil Tedavi Sigortası Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası Sbn Sigorta Acil Tedavi Sigortası Turins Sigorta Acil Tedavi Sigortası Zirve Sigorta Acil Tedavi Sigortası Akbank Avivasa Emeklilik Ve Hayat A.Ş. Benefit Global Card Benefit Global&Aıg Card Benefit Global&Eureko Sigorta İş Birliği İle Kobi Sağlık Paketi Card (Sadece Anlaşmalı Eczaneler İçin Geçerlidir) Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card Ipa Card Ipa Privilege Card Ing Bank Platınıum Card Metlife Emeklilik Ve Hayat Kobiler İçin İşletme Kartı Sbn Şeker Hayat Projesi Sbn Sigorta & Boğaziçi Brokerlik (Sadece Ağız ve Diş Sağlığı Tedavilerinde Geçerlidir) Tav Passport Edıtıon Türkiye Petrolleri A.Ş. Vakıf Emeklilik(Bireysel Emeklilik Sigortalıları) Axa Ppp & Axa Assıstance

SGK Anlaşmalı Branşlar Karaciğer Nakli Merkezi Böbrek Nakli Merkezi Kemik İliği Nakli Merkezi Medikal Onkoloji Merkezi Kardiyoloji Çocuk Kardiyoloji Kalp Damar Cerrahisi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi


ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Alsancak Tıp Merkezi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Türkiye İş Bankası A.Ş. Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O Ziraat Bankası A.Ş (Memur ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Vakıf, Dernek ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makina Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta İmece Destek (Ray Sigorta ) Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik

Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta

Kent Bayraklı Tıp Merkezi Bankalar Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Ziraat&Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Çalışan/Emekli T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Memurları /Emeklileri T.C. Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı T.A.O. İş Bankası Türkiye Vakıflar Bankası Fortisbank Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sigorta A.Ş.(Sencard) Ak Sigorta A.Ş.(Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. (Ücretli) Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta Personel (Ücretli) Mapfre Genel Sigorta (Ücretli) Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta (Ücretli) Axa Sigorta (Ücretli) Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ankara Anonim Türk Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta Ray Sigorta Zürich Sigorta Hdı Sigorta Generali Sigorta Ace European Sigorta Aig Sigorta T-Sigorta Eureko Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Unico Sigorta (Hasta Ödemeli) Ethica Sigorta (Hasta Ödemeli) Güneş Sigorta (Hasta Ödemeli) Resmi Kuruluşlar TBMM (Ücretli) Genel Kurmay Başkanlığı (Ücretli) Yargıtay Başkanlığı (Ücretli)

Cgm Sağlıkta Avantajlar Dünyası (Hasta Ödemeli) Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Groupama Emeklilik Kobi Sağlık Paketi Üyeleri Roche Diagnostik Assist Line Ege Sigorta Demir Sigorta Hdı Sigorta Acil Sağlık Sigortası Hdı-Gs Sigorta-Galatarasay Aslan Yürek – Aslan Taraftarım Güvende Ace Group Sigorta Üyeleri Care& Create ( C&C) (Kry Grup) Mobile Plus Asist A-Prestige Card Turk Asist Card Safir Card Çilek Grup Hs Grup Artı Yaşam Med Power Super Card Check-up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Anadolu Sigorta Groupama Sigorta Ray Sigorta Güneş Sigorta


ULAŞIM

Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi

ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. 1.Güzergah ( Konak - Kent Hastanesi ) Konak'tan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Konak'a 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Konak (Sabancı Kültür Merkezi) B. Belediye Otobüs Durağı Basmane Postane Önü Fuar Möntrö Kapısı Önü Fuar Lozan Kapısı Önü Alsancak Camii Durağı Alsancak Garı Otobüs Durağı Soğukkuyu Üst Geçit Karşıyaka Devlet Hastanesi Önü Kent Hastanesive ve Kent Onkoloji Merkezi * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.

2.Güzergah ( Bornova - Kent Hastanesi ) Bornova'dan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Bornova'ya 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Bornova Otogar Canım Öğretmenim Parkı Önü Hükümet Konağı Önü Peterson Köşkü Önü Özkanlar Migros Önü Kibaroğlu Market Önü Manavkuyu Kipa Eczane Durağı Bayraklı Smyrna Meydanı Alaybey Tersane Otobüs Durağı KSK OsmanBey Parkı KSK Yelken Kulübü Otobüs Durağı Yıllar Market Önü Bostanlı Pazaryeri Otobüs Durağı Beşikçioğlu Camii Durağı Mavişehir Otobüs Durakları Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi

Kent Çiğli Hastanesi Kent Onkoloji Merkezi

Kent Alsancak Tıp Merkezi

Kent Bayraklı Tıp Merkezi


e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!

SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.

Dijital Form

Kayıt Formu

Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.

Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.

Adınız*

Soyadınız*

E-posta adresiniz*

Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. *Doldurulması zorunlu alanlar. MEDIKENT DERGİSİ ABONE AYDINLATMA METNİ İşbu Aydınlatma Metni, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) uyarınca, Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin (“Şirket”) yayımladığı Medikent Dergisi aboneleri ve diğer tüm okurlarına karşı olan aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla hazırlanmış ve bilginize sunulmuştur. Kişisel verileriniz elektronik, fiziki yahut sözlü yollarla toplanmakta ve KVKK’nın 5. ve 6. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları çerçevesinde ve kişisel verilerin korunması hukukunun temel prensipleri doğrultusunda ve Şirketimizin ya da Şirketimizin iş ortaklarının hukuki ve ticari güvenliğinin sağlanması, ticari faaliyetlerinin sürdürülmesi ile insan kaynakları ve istihdam politikalarının yönetilmesi amaçları ile işlenmektedir. Yukarıda belirtilen yollarla toplanan kişisel verileriniz, Şirketimizce özenle ve gizlilik içinde ve Şirketimizce oluşturulmuş Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Hakkında Politika’da öngörülmüş süreler boyunca elektronik ve fiziki ortamda muhafaza edilecektir. Şirketimizce muhafaza edilen verilerinize sadece yukarıda öngörülen amaçlar doğrultusunda işlem yapmaya yetkili kişiler erişebilecektir. Öngörülen sürenin sona ermesiyle beraber, kişisel verileriniz KVKK’nın ilgili hükümleri, “Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik” ve Şirket politikalarımıza uygun şekilde derhal imha edilecektir. Veri sahibi olarak aşağıda belirtilen haklarınıza ilişkin taleplerinizi, yazılı olarak info@kenthospital.com iletmeniz durumunda, talepleriniz mümkün olan en kısa sürede ve her halde 30 (otuz) gün içerisinde değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. KVKK’nın 11. maddesi uyarınca kişisel veri sahibi olarak kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme, kişisel verileriniz işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, kişisel verilerinizin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişileri öğrenme, kişisel verilerinizin eksik ve/veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, KVKK ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, işlenen verilerinizin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme ve kişisel verilerinizin KVKK’ya aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız hâlinde zararlarınızın giderilmesini talep etme haklarına sahip bulunmaktasınız. Söz konusu haklarınıza ilişkin talepleriniz için https://www.kentsaglikgrubu.com web sitemizde yer alan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” metnini inceleyebilir ve web sitemizde yer alan “Kent Sağlık Grubu KVKK Başvuru Formu” aracılığıyla başvuruda bulunabilirsiniz.

İnternet sitemizde mevcut olan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” ve işbu “Medikent Dergisi Abone Aydınlatma Metni”ne uygun olarak; kişisel verilerinizin “Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret A.Ş.” tarafından işbu metinlerde belirtilen amaçlarla işlenmesini onaylıyor musunuz? Evet, onaylıyorum. İmza

Telefon numaranız Adresiniz


MEDİKENTSUDOKU 6 9

4 8

3 5 1

8

3

4

5 6

4 3 7 8 5 7 1 6 8 9 8 7 4 7 2 6 3

Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.

Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.

9

5

5

7

1

1

2

8

1

6

3

7

1

4

9

6

5 4 5

7 8 9 1 2 8

6

7

4 6 2 9 7 6 4 5 7 1 9

3

3 6 3 9

5 1

3 8 7 4


Sağlıklı hayatın merkezindeyiz

Kent Bayraklı Tıp Merkezi Sağlığın modern yüzü Kent Sağlık Grubu yeni tıp merkezi ile Bayraklı’da


Kent Onkoloji Merkezi, dünyaca ünlü kanser merkezi Houston Methodist Hospital iş birliğiyle.

BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ Kent Onkoloji Merkezi, tüm gelişmelerin takipçisi olan deneyimli hekim kadrosu, hastalarının yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefleyen bakış açısı ile yanınızda yer alırken, kansere karşı savaşınızda “Birlikte Daha Güçlüyüz” diyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.