Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. Alabilirsiniz.
Mart 2020 / Sayı 27 • www.kentsaglikgrubu.com
ISSN: 1307-220x
Yeni Nesil Radyoloji SAYFA 9
GASTRİTLER
ATOPİK DERMATİT
SAYFA 47
SAYFA 17
Kuyruk Sokumu Batması
Günümüzde GRİP
SAYFA 51
SAYFA 21
Botoks Öbezitenin Emrinde
Düşük Ayak
SAYFA 49
SAYFA 25
Üreme Tıbbında Yeni Umut
Kişiye Özel KANSER TEDAVİSİ
SAYFA 61
SAYFA 33
Bağışıklık Sisteminizi Koruyun
Medikent
SAYFA 63
HİPEK SAYFA 39 Online Dergi
SARKOPENİ SAYFA 45
Röportaj
Seyahat
Sicilya
Evrim Ateşler
SAYFA 71
SAYFA 67
Kent Onkoloji Merkezi, 100 yıllık deneyimiyle dünyanın referans onkoloji merkezlerinden biri olan Houston Methodist Hospital iş birliği ile kansere karşı kişiye özel, güncel ve etkin tedavi yaklaşımlarını sunabilmek için hizmetinizde!
2020
medikent
Mart
iÇiNDEKiLER Endokrin Bozucu Kimyasallar
13
59
71
SİCİLYA
33
Topuk Dikeni
Bağışıklık Sisteminizi Koruyun
63
Medikent
Kişiye Özel Kanser Tedavisi
Yayın Kurulu
Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör
Gözde KAMAY ÇUKUR
Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli
17
www.kentsaglikgrubu.com
EVRİM ATEŞLER
Atopik Dermatit
Günümüzde Grip
21 9 39
25
DÜŞÜK AYAK
Yenilendik
Radyoloji
19
Flordan Korkmalı Mıyız?
Prof. Dr. Cem TERZİ Prof. Dr. Haluk Hayri ÖZTEKİN Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Prof. Dr. Uğur ÖZİÇ Doç. Dr. Ali AKAY Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Opr. Dr. Dilek ASLAN Opr. Dr. Emin YEĞİNBOY Opr. Dr. Mustafa GÖZTOK Opr. Dr. Mustafa Melih ERKAN Opr. Dr. Nagihan SAZ Doç. Dr. Ömer ÖGE Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Uzm. Dr. Aycan OTO Uzm. Dr. Azmi SERİN Uzm. Dt. Bengi AYDINEL Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN Uzm. Dr. Necdet YETİM Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Dyt. Asena GÜNEŞ Dyt. Safiye TAŞ KOÇYİĞİT Evrim ATEŞLER İkbal KAYA Nesrin COŞKUN Neşem ÇELİKKAYA
Medikent
67
HİPEK
Mutluluk Hormonu
31
Katkıda Bulunanlar
Özlem ÜNLÜ Setenay DOĞU Leman PAT NURİOĞLU Ali DOĞAN
Basım Yeri Berke Ofset Matbaacılık Levent Demyen Sanayi Cd. No:30 Kazım Dirik Mh. Bornova - İZMİR - TURKEY Tel: 0(232) 449 77 47 449 77 14 - 449 97 97 Faks: 0 (232) 478 02 90 Basım Tarihi: Mart 2020 Yıl: 14 Sayı: 27
Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Baskı hatalarından hastanemiz sorumlu değildir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYIMLANIR. ÜCRETSİZDİR.
Değerli
Medikent okurları, Hepimizin yapacak o kadar çok işi var ki… Hep “o gün gelsin” heyecanı ve telaşında geçiriyoruz zamanı…
toplarken, hastalarımızın tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir “Kent Modeli” yarattık.
Güzellikler getirmesini dileyerek girdiğimiz 2020’de de ayları devirmeye başladık.
Bu iki önemli sağlık tesisimizi, hizmetlerini size daha önceki sayılarımızda anlattık, basın yoluyla kamuoyuyla paylaştık. Üçüncü büyük yatırımımızı ise sessiz sedasız gerçekleştirdik. Radyoloji Bölümümüzün hem donanımını hem de yerleşimini yeniledik. Ömrünü tamamlayan tüm tanı ve tedavi cihazlarımız yerine son teknoloji ürünü yenileri geldi, ek cihazlar alındı. Tüm radyolojik tetkik ihtiyaçlarını karşılayan bir donanıma sahip olurken, Radyoloji Bölümü sorumlumuz Uzm. Dr. Alper Yüksel hem hastalar hem de doktorlar açısından çok önemli olan bu yenilenme operasyonumuzu sizler için Medikent’e anlattı.
Biz, Kent Sağlık Grubu olarak yatırım üstüne yatırımlar planladık, biri Bayraklı Tıp Merkezi, ikincisi Kent Onkoloji Merkezi idi. Arka arkaya ikisini de açtık, hastalarımızın hizmetine sunduk. Kent Bayraklı Tıp Merkezimiz…tüm branşlarda poliklinik hizmeti verilen, günübirlik ameliyatların yapıldığı butik bir hastane özelliği ile konuşlandığı bölgenin ihtiyaçlarını karşıladı. Kent Onkoloji Merkezi’miz…dünyanın önde gelen kanser merkezlerinden Houston Methodist Hospital iş birliğiyle hizmete açtık. Tüm onkolojik tanı ve tedavi hizmetlerini bu çatının altında
Evet… Son iki yıl içinde hayata geçirdiğimiz bu çok büyük üç yatırım bize zamanı unutturan, nasıl geçtiğini fark
etmediğimiz ve hep “o gün gelsin…” heyecanı ve telaşında olduğumuz projelerdi. Yine aynı heyecan ve telaşları yaşayacağımız projelerimiz olacak. Çünkü Kent Sağlık Grubu olarak misyonumuz bu. Hizmetlerimizle sadece İzmir’e, Ege Bölgesi’ne değil tüm Türkiye’ye hitap edecek, “zor işlerin yapıldığı hastane” iddiamızı sürdüreceğiz. Günü gelince yine yeni projelerimizi duyuracak, yeni hizmetler sunmanın onur ve mutluluğunu yaşayacağız. Tüm bu gelişmeleri de yine bu sayısını da dopdolu hazırladığımız Medikent aracılığıyla sizlerle paylaşacağız. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür
2020
01
medikent
kent haber "Göğüs Hastalıkları Uzmanlığının Dünü, Bugünü ve Yarını" Göğüs Hastalıkları Uzmanımız Prof. Dr. Ülkü Bayındır İzmir Hilton Otelinde Türk Toraks Derneği İzmir Şubesinin düzenlediği "Göğüs Hastalıkları Uzmanlığının Dünü, Bugünü ve Yarını" konulu panelde yönetici ve konuşmacı olarak yer almıştır.
Çocuklara ağız bakımı uyarısı
Gençlere sağlıklı beslenme önerisi Kent Hastanesinde görev yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Safiye Taş, 10 Aralık Salı günü Özel Ege Lisesi ilkokul öğrencileri ile buluştu. Sağlıklı beslenme üzerine sunum yapan Dyt. Taş, beslenmede dikkat edilmesi gerekenler ve sağlıksız besinlerin neler olduğu ile ilgili bilgiler verdi ve öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Kent Alsancak Tıp Merkezi Ağız ve Diş Hastalıkları Uzmanı Dt. Ceyda Afyoncu, çocuklarda diş sağlığının önemine dikkat çekti. İzmir Özel Türk Koleji’nde düzenlenen seminerde konuşan Dt. Afyoncu, ağız bakımı ve diş sağlığının korunması için uyarılarda bulunarak düzenli diş muayenesinin ihmal edilmemesini önerdi.
RADYASYON ONKOLOGLARINA MALNÜTRİSYON SUNUMU Her an her yerde doğru nefes Oslo Üniversitesi Biyolojik Bölümünde moleküler ve hücre biyolojisi profesörü ve aynı zamanda Norveç Oslo Üniversitesi Hastanesi’nde kıdemli araştırmacı olan Prof. Dr. Fahri Saatçioğlu, sağlıklı bir yaşam için meditatif tekniklerin ne kadar etkili olabileceğini ve doğru nefesin faydalarını çalışanlarımıza ve hastalarımıza bilimsel bulgular ışığında paylaşmıştır aynı zamanda katılımcılara uygulamalı nefes egzersizi yaptırmıştır.
Kent Hastanesi Uzm. Diyetisyeni Gamze Gültekin, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, radyasyon onkologlarına yönelik, Kepan ve Trod’un birlikte düzenlediği Kilinik Nutrisyon Eğitimine “Malnütrisyon tarama yöntemleri ve hastanın değerlendirilmesi” başlıklı sunumu ile katıldı.
2020
02
kent haber Çalışanlarımıza Kanguru Bakımı Eğitimi Bebeğin anne ile ten tene temasının sağlanarak dış ortama uyumunu kolaylaştıran ve anne – bebek arasındaki duygusal bağın kurulmasını sağlayan Kanguru Bakımının güvenli bir şekilde uygulanabilmesi için Ege Üniversitesi Araştırma Görevlisi Emine Serap Sarıcan tarafından çalışanlarımıza Kanguru Bakımı Eğitimi verilmiştir.
PROF. DR. ODABAŞI’DAN
“LABİRENTİTLER” KONFERANSI
Kent Tıp Merkezi Bayraklı KBB hekimimiz Prof. Dr. Onur ODABAŞI, Bursa KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği’nin davetli konuşmacısı olarak “Labirentitler” konusunda konferans vermiştir.
6. MULTİDİSİPLİNER TİROİD KANSERİ SEMPOZYUMU Endokrinoloji bölümümüzden Prof. Dr. Mehtap Çakır Ankara’da düzenlenen 6. Multidisipliner Tiroid Kanseri Sempozyumu’nda “Düşük riskli tiroid kanserinde TSH supresyon tedavisi, takibi, risk değerlendirmesi” başlıklı bir sunum yapmıştır.
Karşıyakalılar’a “Aile ve Diyabet” sunumu Kent Hastanesi ve Kent Bayraklı Tıp Merkezi Endokrinoloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Mitat Bahçeci, Karşıyaka Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü tarafından düzenlenen seminerde “Aile ve Diyabet” konulu sunum yaptı. Diyabetin tanısından çeşitlerine kadar kapsamlı bilgiler paylaşan Prof. Dr. Bahçeci, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle Tip2 Diyabetin önlenebileceğini anlattı.
Lise öğrencilerine diyabetten korunma yolları anlatıldı Kent Alsancak ve Bayraklı Tıp Merkezlerimizde görev yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Asena Güneş, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde İzmir Özel Türk Koleji Hatay ve Çiğli kampüslerindeki lise öğrencileri ile buluştu. Diyabetle ilgili sunum yapan Dyt. Güneş, diyabetten korunmak için düzenli ve sağlıklı beslenmenin önemini anlattı ve öğrencilerden gelen soruları yanıtladı.
medikent
2020
04
medikent
2020
05
medikent
Beyin hastalıklarının her türlü tanı ve tedavisi tek çatı altında toplandı
KENT’İN “BEYİN MERKEZİ” FARKI Hizmete açtığı onkoloji merkeziyle beyin tümörlerinin ışın tedavisinde kullanılan “Gamma Knife” cihazını devreye sokan Kent Hastanesi, bu sayede tüm beyin hastalıklarının tanı ve tedavilerini aynı çatı altında toplayarak, hastalara önemli bir rahatlık ve kolaylık sağladı. Bu cihazın İzmir’de tek olduğuna dikkat çeken Kent Sağlık Grubu CEO’su Dr. Ruşen Yıldırım, “Hem uzman hekim kadromuz, hem de teknolojik donanımımızla bir Beyin Hastalıkları Merkezi gibi hastaların tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Her hizmete bu çatının altında ulaşabilmek hastalara müthiş konfor sağlıyor” dedi. Kent Sağlık Grubu, geçtiğimiz 2019 yılı Nisan ayında Amerika’nın önde gelen kanser merkezlerinden Houston Methodist Hospital (HMH) iş birliğiyle açtığı Kent Onkoloji Merkezi’nde, “Tedavide multidisipliner, bakımda bütüncül yaklaşım” modelini hayata geçirildi. 20 bin metrekare kapalı alana sahip, 350 milyon liraya mal olan merkezde Medikal Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Nükleer Tıp ve Onkolojik Cerrahi tek çatı altında hizmet vermeye başladı. Tam donanımlı merkeze alınan İzmir’in ilk ve tek Gamma Knife cihazı Kent Hastanesi’nin beyin hastalıklarının tanı ve tedavi hizmetlerinde fark yarattı. Beyin hastalıkları denilince akla baş ağrısından epilepsiye, parkinsondan alzheimera, beyin anevrizmasından, inmeye, beyin tümörlerine kadar çok sayıda hastalığın geldiğini belirten CEO Dr. Yıldırım, şöyle konuştu: “İnsanlar beyinle ilgili bir sorun yaşadığında ya nöroloji ya da beyin cerrahisi uzmanına gider. Bazen
sorunların çözümü iki uzmanla mümkün olur. Örneğin hasta parkinson ise tanıyı nörolog koyar, pille tedavi planlanırsa bu işlemi de beyin cerrahı yapar. Son yıllarda ise bazı beyin hastalıklarının tedavisinde devreye girişimsel radyologlar girdi. Beyin anevrizması, beyin damar yumaklaşması gibi durumlarda hastanın uygunluğuna göre tedaviyi beyin cerrahları yerine girişimsel radyologlar üstleniyor, anjiyo embolizasyonu uyguluyor, hastalığı ameliyatsız tedavi ediyor. Beyin tümörlerinin tedavisinde ise değişen süreçlerde beyin cerrahı, medikal ve radyasyon onkoloğun devreye girmesi gerekirken, yanı sıra sadece beyin kanserlerinde kullanılan bir ışınlama cihazı olan Gamma Knife’a ihtiyaç duyuluyor. Beyin cerrahlarımız Prof. Dr. Altay Bedük, Prof. Dr. Sertaç İşlekel, Doç. Dr. Ali Akay, Opr. Dr. Mete Rükşen, Opr. Dr. Rauf Nasırov, Nörologlarımız Uzm. Dr. Burak Paköz, Uzm. Dr. Yaprak Alper, Girişimsel Radyoloji Uzmanımız Prof. Dr. İsmail Oran, Medikal Onkologlarımız Prof. Dr. Rüçhan Uslu, Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, Uzm. Dr. Ahmet Özveren, Radyasyon Onkologlarımız Uzm. Dr. Burcu Durmak İşman ve Uzm. Dr. Osman Burak Can’dan oluşan ekibimizle multidisipliner anlayışla hizmet veriyoruz. Hastalarımızın sorunlarını Beyin Hastalıkları Merkezi gibi bir oluşumun içinde uzman hekim kadromuz ve teknolojik donanımızla çözüyoruz. Beyin hastalıklarının ilaç, cerrahi, girişimsel ve ışın tedavisi yöntemlerinin tümünü uygularken, bu hizmetlere tek çatı altında ulaşabilmek hastalara müthiş konfor sağlıyor. Kent Sağlık Grubu olarak hedefimiz özellikle beyin kanserlerinde Türkiye’nin referans merkezi olmak.”
Arka sıra soldan sağa: Opr. Dr. Rauf Nasirov, Uzm. Dr. Osman Burak Can, Uzm. Dr. Burak Paköz, Prof. Dr. Sertaç İşlekel, Opr. Dr. Mete Rükşen, Doç. Dr. Ali Akay Ön sıra soldan sağa: Uzm. Dr. Ahmet Özveren, Prof. Dr. Rüçhan Uslu, Uzm. Dr. Burcu Durmak İşman, Prof. Dr. Altay Bedük, Uzm. Dr. Yaprak Alper, Prof. Dr. İsmail Oran
Hem uzman hekim kadromuz, hem de teknolojik donanımımızla bir Beyin Hastalıkları Merkezi gibi hastaların tüm ihtiyaçlarını karşılıyoruz.
Dr. Ruşen Yıldırım
2020
06
Kent Korosu’na alkış
İzmir Kent Hastanesi’nde hekimden yardımcı personele kadar sağlık çalışanlarının oluşturduğu Türk Sanat Müziği Korosu, ilk konserini hastanede mesai arkadaşlarına ve ailelerine verdi. İlk konserinde tam not ve bol alkış alan koronun kurulmasına öncülük eden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Arzum Kale, “İlk fırsatta bir konser de hastalarımıza vereceğiz” dedi. Türk Sanat Müziği’ne gönül veren doktorlar, hemşire, sağlık ve idari personelin de katılımıyla Şef İsmail Özçeltik ile geçtiğimiz mayıs ayında çalışmalara başladı. Kent Hastanesi Korosu; Anestezi Uzmanı Dr. Alihan Pirim, Kalp Damar Cerrahı Dr. Arzum Kale, Çocuk Nöroloji Uzmanı Dr. Benal Çubuk, Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Demet Karadenizli, Dr. Elçin Yücebaş, Biyokimya Uzmanı Dr. Gültekin Taş, Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Deveci, Patoloji Uzmanı Dr. Leman Evren Kadıoğlu, Nöroloji Uzmanı Dr. Yaprak Alper, hemşireler Büşra Nur Gül, Ebru Gülcan, Gülhanım Açar, Gülben Nur, Gülşah Özgüner, Selin Sırma, patoloji teknisyeni Oya Kara, idari personel Sinem Çakar ve yardımcı sağlık personeli Türkan Coşkun’dan oluştu. Mayıs’tan bu yana her Çarşamba mesai bitiminde hastanenin konferans salonunda toplanan 18 kişilik koro ilk sahne sınavını çalışma
Kent Hastanesi Türk Sanat Müziği Korosu ilk konserinde tam not aldı
arkadaşları ve aileleri karşısında verdi. Konferans salonundaki konserde sunuculuğu Patoloji Uzmanı Doç. Dr. Latife Doğanay Çağlayan ve Diş Hekimi Cüneyt Işıker üstlendi. Çağlayan ve Işıker, şarkılar arasında şiirler seslendirirken, Özçeltik’in hazırladığı repertuvarla sahne alan sağlıkçılar korosu hem beraber hem solo şarkılarla dinleyenlere keyifli zaman geçirtti. Koro sergilediği performansla büyük alkış alırken, ilk sahne deneyimlerinde büyük heyecan yaşadıklarını belirten Opr. Dr. Kale şunları söyledi: “Türk Sanat Müziği’ni çok seven ve hem dinlemekten hem de söylemekten zevk alan kişiler olarak bir araya geldik. Hastane yönetimi de bir koro kurma fikrimize sıcak baktı ve maddi, manevi desteklerini esirgemedi. Türk Sanat Müziği tutkumuzu eğitimle, profesyonel kişilerin yardımıyla daha üst düzeye getirmek istedik ve sanırım başardık. Böylece Kent Hastanesi Türk Sanat Müziği Korusu kuruldu. İsmail Özçeltik hocamızın önerileri doğrultusunda ilk konserimizi verdik. Tepkiler çok iyiydi. Ailelerimizden ve arkadaşlarımızdan sonra hastalarımıza da bir konser vermeyi çok arzu ediyoruz. ”
medikent
2020
07
medikent
BÜYÜK BAŞARI İzmir Kent Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. İsmail Oran, beyin anevrizmalarının “akım çevirici stent” ile tedavisi sonrasında hastaların yüzde 5-10’unda görülen beyin kanamasının nedenini ortaya koyduklarını bildirdi. Kanamanın sebebini bularak dünyada ilk defa çok önemli bilimsel bir sonuca ulaştıklarını belirten Prof. Dr. Oran, “Bu çalışmamız kendi alanında dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan American Journal of Neuroradiology’de yayımlandı, bu çok gurur verici. Neden bulunduğu için de yakın gelecekte kanamaya karşı önlem alınabilir, ilaç geliştirilebilir” dedi.
SON YILLARIN EN ÖNEMLİ TEDAVİ YÖNTEMİ Prof. Dr. Oran, beyin anevrizmalarının endovasküler (anjio altında damar içinden giderek) tedavisinde 1990’lı yılların başından itibaren tel parçaları (koil) ile anevrizma içinin doldurulmasıyla başlandığını hatırlattı. Gelişen teknoloji ile 2010’lu yılların başından bu yana “Akım çevirici stent” denilen özel bir stent türünün tüm dünyada baloncuk tedavisinde kullanılmaya başlandığını kaydeden Prof. Dr. Oran şöyle konuştu:
“Akım Çevirici Stentler ile anevrizmanın (baloncuğun) içini tel parçaları ile doldurmaya gerek kalmıyor. Bunlar özel yapıda stentler. Bu stentler damar içindeki kan akımını yeniden şekillendirebilme, yönlendirebilme özelliğine sahip. Bu tedavi uygulandığında, tedavi öncesinde baloncuk (anevrizma) içine doğru olan kan akımı stent tarafından damar içinde farklı bir noktaya yönlendiriliyor. Bu sayede baloncuk içine giren kan akımı azaltılıp kısa sürede de baloncuk içine kan akımı tamamen duruyor. Kan akımının durmasıyla baloncuk küçülüp, yok oluyor. Akım çevirici stentle daha önce anjio ile tedavisi mümkün olmayan anevrizmaların da bu yöntemle tedavileri mümkün hale geldi. Ayrıca bu yeni teknoloji ile anevrizmanın tedavi sonrası nüks etmesi de neredeyse ortadan kalkıyor; yani tam bir tedavi sağlıyor. Bu avantajları yüzünden de dünyada akım çevirici stentlerin kullanımı her geçen gün yaygınlaşıyor.”
BEYİNDE KANAMAYA YOL AÇAN NEDENİ BULDULAR Kullanımı yaygınlaşan bu stentlerin daha önceleri görülmeyen bir yan etkisinin ortaya çıktığını ve çalışmalarını da bunun üzerine yaptıklarını belirten Kent Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu komplikasyon hastaların yaklaşık yüzde 5-10‘unda tedavi sonrası 1-30 gün içinde beyin kanamasının görülmesiydi. Bu kanamanın nedeni konusunda birçok spekülasyon olmasına rağmen gerçek sebebi henüz ortaya konamamıştı. Ege Üniversitesi Girişimsel Radyoloji ekibi ile birlikte yaptığımız çalışmada akım çevirici stent sonrası olan bu kanamanın sebebini otaya koymada dünyada ilk defa çok önemli bir bilimsel sonuca ulaştık. Bu çalışma kendi alanında dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan American Journal of Neuroradiology’de 2020 yılı Ocak ayında yayımlandı. Bu çalışmamıza göre; akım çevirici stent kanda bulunan bir pıhtılaşma faktörünü (von Willebrand factor) bozuyor. Bunun sonucunda pıhtılaşma sistemi olumsuz olarak etkileniyor ve geç dönemde (1-30 gün) beyin kanamaları oluyor. Kanamanın nasıl olduğu bulunduğuna göre, belki de çok yakın gelecekte bu kanamanın olmaması için önlemler ya da ilaçlar da geliştirilebilecektir. Meslek hayatımın 30 yılını doldurmaya 2 yılım kalmışken, ekibimle birlikte, dünyada ilk defa böyle bir başarıya ulaşmam büyük bir gurur vesilesidir.”
2020
08
medikent
Böbrek naklinde
500. Vaka kutlaması
İzmir Kent Hastanesi’nde 500. böbrek nakline ulaşılırken, bu vakalardan değerli veriler elde edildi. Canlı vericili böbrek nakillerinde donörlerin yarıdan fazlasının kadın olduğunu belirten Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, “Böbrek nakli olan hastaların yüzde 69’u erkek. Onlara şifa olanlar ise öncelikli anneleri ve eşleri. Bu da kadınların koşulsuz fedakarlıklarını gösteriyor” dedi. İzmir Kent Hastanesi’nde 2010 yılında başlatılan böbrek nakli programında 228’i son üç yılda olmak üzere 500 vakaya ulaşıldı. Opr. Dr. Işık Özgü başkanlığındaki Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, koordinatörler Havva Kara, Pınar Eroğluer Akçam’dan oluşan böbrek nakli ekibi ile nakil sürecinin değişik aşamalarında görev alan hemşireden teknisyene patoloji uzmanından diş hekimine yaklaşık 30 sağlık çalışanının katılımıyla kutlandı. 500. nakil pastası kesilen kutlamada Opr. Dr. Özgü, “Bu başarıya böylesine deneyimli ve büyük bir ekibin birlikte uyum içinde, fedakarca çalışmasıyla ulaşılmıştır. Bizim en büyük arzumuz ise kadavradan bağışların ve buna paralel kadavradan nakillerin artmasıdır” diye konuştu.
ANNELER İLK SIRADA Öte yandan 500 vakanın istatistiksel veriler açısından önemli bir sayı olduğunu belirten Nefroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, sonuçlara ilişkin değerlendirme yaptı. Hastaları böbrek nakline götüren nedenlerden başlayan Doç. Dr. Ok şunları söyledi: “Nakil yaptığımız hastaların nakil olma nedenlerinin başında diyabet geliyor. İkinci sırada ise sebebin belirlenemediği, gecikmiş tanı nedeniyle biyopsi gibi ileri tetkiklerin yapılamadığı, sebebini bilmediğimiz böbrek yetmezlikleri var. Üçüncü sırayı ise hipertansiyon alıyor. Böbrek nakillerimizin yüzde 25’ini
kadavradan gerçekleştirdik. Bu Türkiye ortalamasının üzerinde bir oran. Nakillerimizin yüzde 75’i canlı vericiden. Nakil olan hastaların yüzde 69’u erkek. Verici cinsiyeti açısından bakıldığında donörlerin yarıdan fazlası kadın. Yüzde 23 ile birinci sırada anneler, yüzde 22 ile ikinci sırada eşler, üçüncü sırada kardeş ve kuzenler var. Yani vericilerin yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Bu da kadınların koşulsuz fedakarlıklarını gösteriyor. Kadavradan bağışların yetersiz olması nedeniyle zorunluluktan canlı vericili nakillere yönelirken, hiç donörü olmayan hastalara çapraz nakil alternatifini sunuyoruz. Hastalarına uygun olmayan gönüllü vericiler eşleştirilerek nakil olmalarını sağlıyoruz. Bugüne kadar 30 çapraz nakil gerçekleştirdik. Kadavra havuzu gibi çalışan çapraz nakil havuzumuz var. Çapraz nakil hem etik çözüm hem de kan grubu uyumsuz olan hastalar için tek çözüm. Nakildeki başarının bir ölçüsü de sağ kalım oranları. Kalite standartlarımız gereği verilerimizi Avrupa ve Amerika rakamları ile kıyaslıyoruz. Nakil sonrası uzun dönem sonuçlarımız da yüz güldürücü. Örneğin nakilden 2 yıl sonrası hastaların yüzde 99’unda böbrek fonksiyonları yeterli düzeyde devam etmekte.”
2020
09
medikent
Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Kent Sağlık Grubu Radyoloji Uzmanı
RADYOLOJI
2020
10
medikent
Kent Sağlık Grubu son iki yıl içinde biri butik hastane özelliğinde olan Kent Bayraklı Tıp Merkezi’ni, ardından da ABD’nin önemli kanser merkezlerinden Houston Methodist Hospital iş birliği ile Kent Onkoloji Merkezi’ni hastaların hizmetine sunarken, bir büyük yatırımı da grubun amiral gemisi Kent Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Kent Hastanesi’nin radyoloji bölümündeki tüm cihazlar yenilenirken, departman eklenen yeni tanı ve tedavi cihazlarıyla da güçlendirildi. Radyoloji Bölümü’ndeki bu değişimi biz sorduk, Uzm. Dr. Alper Yüksel anlattı.
RADYOLOJİ MERKEZİ YENİLENDİ Kent Hastanesi Radyoloji Ekibi
Kent Hastanesi Radyoloji Bölümü’nde uzun süredir görev yapıyorsunuz. Bölümdeki teknolojik donanım yenilendi. Yeniliklerden önce tanı ve tedavide tıbbi görüntüleme yöntemlerinin yeri ve önemini anlatır mısınız? Radyoloji Bölümleri hastane organizasyonlarında oldukça önemli kavşak noktalarındandır. Hastanedeki birkaç özel bölüm dışında sağlık sorunlarını çözmek için hastaneye gelen hastaların büyük bir kısmı radyoloji bölümüne uğramadan hastaneden ayrılmadıklarını artık hepimiz bilmekteyiz, en azından bir akciğer grafisi veya bir ultrasonografi incelemesi temel tıbbın vazgeçilmez testlerindendir. Bu kavşak nokta olmanın en önemli nedeni ise tanı koymaktır. Çünkü doğru tanı doğru tedavi için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Doğru tanıyı sağlamak için ne gibi yöntemler izliyorsunuz? Yılda ortalama 60 bin hastaya hizmet veren bölümümüzün hizmet kalitesi Joint Comission International gibi bağımsız uluslararası kalite standartları tarafından onaylanmıştır. Hem Sağlık Bakanlığı denetiminden alınan yüksek puan (Kasım 2019 için yüzde 93,7) hem de bu bağımsız kuruluşlar tarafından düzenli olarak yapılan denetimlerle toplam kalite standartlarımızı üst düzeyde tutmaktayız. Ölçmediğiniz herhangi bir şeyi değerlendiremezsiniz. Yani düzenli yapılan veri analizleri, kalite standartlarının oluşturulması, gerektiğinde ikinci görüş mekanizmasının işletilmesi ve hizmet içi eğitimlerle bu standartları yüksek düzeyde sürdürmekteyiz.
Diğer bölümlerle birlikte uyum içerisinde çalışmalarınız hastalar için ne kadar önemli? Radyoloji bölümleri her ne kadar hastalara hizmet verse de, bizlerle en çok iletişim kuran kişiler ise onları bize yönlendiren hekimleridir. Hastalarımızın doktorlarıyla iş birliği yapması da tanılarının doğru konulması adına çok önemlidir. Bu tarz entegre bir çalışma modeli modern tıbbın vazgeçilmezi olmaktadır. Birbirinden kopuk disiplinlerin ortak fayda üretmesi mümkün değildir.
Kent Hastanesi olarak ortak çalışma disiplinin oluşturulmasına çok önem veriyoruz. Bünyemizde bulunan ve geçen sene hizmete açtığımız Onkoloji Merkezimiz ile tümör konseylerinin oluşturulması, hastalarımızın farklı branştaki hekimler tarafından tanı ve tedavilerinin tartışılması üst düzey hizmet verilmesi açısından çok önemli. Bu konsey toplantılarına ameliyatlarını ve tedavilerini hastanemizde yapan konuk hekimlerin de katılması verilen hizmet ve ortak çalışma disiplininin en önemli örneklerinden biridir. Hastalığın aynı veya farklı branştaki birkaç hekim tarafından farklı görüşlerle tartışılması ve hasta için olabilecek en doğru kararın ortak akıl ile veriliyor olması hastalarımız için gerçekten çok büyük bir avantajdır.
Sağlık sorunlarını çözmek için hastaneye gelen hastaların büyük bir kısmı radyoloji bölümüne uğramadan hastaneden ayrılmadıklarını artık hepimiz bilmekteyiz.
2020
11
medikent
Bu konseylerde hasta görüntüleri de tartışılıyor mu? Tüm Kent Sağlık Grubu kuruluşlarında birbirlerine bağlı olarak çalışan Tıbbi Görüntü Saklama Veri Tabanı (PACS) ve hastalara ait tüm radyoloji dışı verilerin toplandığı veri tabanı (VNA, Vender Nature Archive) bulunmaktadır. Bu teknolojik altyapı ile hekimler ihtiyaç halinde aynı anda hasta görüntülerine ulaşmaktadır. Bu radyoloji uzmanlarının diğer hekimlerle fikir paylaşmasına olanak vermekte, böylece daha doğru ve hızlı tanı konulmasını sağlamaktadır. Gerektiğinde hastalarımızın dış merkezlerde yapılan diğer radyolojik incelemeleri de bu sistem içerisine konularak yeni incelemeler ile karşılaştırılması, hastalıklarının evrelenmesi ve değişiminin daha doğrulukla belirlenmesi sağlanmaktadır.
Bölümümüzdeki en yeni gelişmelerden biri de son teknoloji ile donanımlı dijital 3 Boyutlu (3D) mamografi (Tomosentez) ünitesidir.
Kent Hastanesi Radyoloji Bölümünde yeni gelişmeler var mı? Evet, uzunca bir süredir devam eden yenilenme çalışmaları sona erdi. Bölümümüzü hem mimari olarak hem de cihaz parkı olarak tama yakın yeniledik. Bu yenilenme, hastalarımız için daha konforlu, güvenli ve akıcı bir hizmet sunumu amacı ile projelendirildi, en son teknolojik özelliklere sahip ekipman ile tasarlandı. Her 8 kadından birinde meme kanseri görülüyor. Radyoloji Bölümünüzde kadın sağlığını korumaya yönelik nasıl bir yenilik gerçekleştirildi? Görülme sıklığı böylesine yüksek bir hastalığın erken tanısı mümkün mü? Bölümümüzdeki en yeni gelişmelerden biri de son teknoloji ile donanımlı dijital 3 Boyutlu (3D) mamografi (Tomosentez) ünitesidir. Şu anda dünyada kullanılmakta olan en yüksek çözünürlüğü olan (50 µ) mamografi cihazı özelliğine sahip bu ünite aynı zamanda tomosentez denen farklı bir tarama özelliği de içermektedir. Tomosentezde 2 boyutlu (2D) mamografiden farklı olarak memenin tamamının 0.5mm’lik ince kesitler şeklinde taranarak incelenmesini sağlayan bir yöntemdir.
Böylece meme içerisinde normal dokunun altında, süt bezeleri ve destek dokudan gizlenebilecek küçük tümör odaklarının ortaya konulabilmesi ve erken evre bulguların görülerek tespit edilmesi çok daha kolay olmaktadır. Bilindiği gibi kanser olgularındaki erken evrede tanı konması hayat kurtarıcı olmaktadır. 3 Boyutlu Digital Mamografi cihazında 2D digital mamografi gibi pozisyonlama yapıldıktan sonra memenin yaklaşık 4 saniye içerisinde düşük dozlu çok sayıda görüntüsü alınır. Alınan bu görüntüler daha sonra mamografi sistemine bağlı bilgisayara otomatik olarak yollanır. Bu istasyonda işlenen (rekonstrüksiyon) görüntülerinden memenin tamamına ait çok daha ince kesitlerle (0.5 mm aralıklarla gibi, buna tomo plan denir) görüntüler elde edilir. Daha sonra radyoloji uzmanlarının film okuduğu yüksek çözümleme gücüne sahip özel ekranlar ile bilgisayarlara gelen bu kesitleri, ardışık video formatında incelendiğinde memenin 3. boyutu, yani derinliği de görülmüş olur.
2020
12 3 Boyutlu (3D) Mamografi ile elde edilen farklı açılardaki ince kesit görüntülerle 2D mamografi görüntülerinde gizlenebilecek küçük kanser odakları ortaya konur. Tespit edilen kanser odağının boyut, yapısı ve meme içerisindeki yerleşimi daha ayrıntılı olarak görülür. Mamografi görüntülerindeki ayrıntının artması, incelemeyi yapan radyolog ve muayenesi yapılan hastanın da stresini azaltmakla birlikte tanısal başarıyı artırır. Böylece gereksiz biyopsilerin sayısı azalır. Meme içerisinde var olabilecek birden fazla kanser odağı (meme kanserli yüzde 15 olguda görülebilen) kolaylıkla ortaya konur. Süt bezelerinden zengin, yoğun meme dokusu içeren özellikle genç yaş grubu hastalarda erken meme kanseri işaretleri daha net olarak görülür. 2D ve 3D (Tomosentez) Mamografi ile yapılan karşılaştırmalı son bilimsel çalışmalarda, 3D mamografinin erken meme kanseri tanısında doğruluk oranının daha yüksek olduğu ortaya konmuştur.
medikent
Yeni nesil
RADYOLOJI
3D digital mamografide alınan radyasyon 2D mamografiye göre minimal daha yüksektir ve konvansiyonel mamografiye eşit dozdadır. Yani hastalarımızın fazla radyasyon alıyorum kuşkularının yersiz olduğunu söyleyebiliriz.
2D ve 3D (Tomosentez) Mamografi ile yapılan karşılaştırmalı son bilimsel çalışmalarda, 3D mamografinin erken meme kanseri tanısında doğruluk oranının daha yüksek olduğu ortaya konmuştur. Mamografi cihazı kullanılarak biyopsi yapmak mümkün mü? Mamografi ünitemizde bu iş için üretilmiş sterotaksik biyopsi ünitesi bulunmaktadır. Sterotaksik yöntem ile nokta atışı şeklinde incelenecek lezyon veya tel ile işaretleme yapılmakta, hata oranını minimalize edecek şekilde lezyonların çıkartılması, biyopsisi veya tel ile işaretlenmesi yapılmaktadır. Bilindiği gibi meme dokusunun üst üste gelmesi nedeni ile tomosentez özellikle genç, yoğun meme dokusu olan hastalarda tanı konulmasında çok önemlidir, bu cihaz ile TOMOBİOPSİ denilen, tomosentez eşliğinde şüpheli alana biyopsi yapma olanağı mevcuttur, bu da diğer cihazlardan farklı olarak bölümümüzdeki mamografi cihazının en önemli üstünlüğüdür.
Bölümünüzdeki diğer tanı cihazları hakkında da bilgi verebilir misiniz? Bölümümüzde dijital röntgen sistemi kullanılmaktadır, çok hızlı ve güvenli bir şekilde, daha az radyasyon dozu kullanılarak son teknolojik röntgen incelemeleri yapılmaktadır. Bu sistemde özel olarak kullanılan skolyoz grafi standı ile omurga eğriliklerinin tanısı detaylı olarak ortaya konabilmektedir.
2020
13
medikent
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
Endokrin bozucu kimyasallar (EBK) dışarıdan alınan ve İnsan vücudundaki homeostazis, üreme ve gelişme sürecinden sorumlu olan hormonlarla etkileşime girerek onların sentez, salgılanma, taşınma, metabolizma, bağlanma etkisi ya da elimine edilmesini değiştiren kimyasal maddelerdir.
2020
14
Doğal veya insan yapımı geniş aralıktaki bu bozucu maddeler arasında farmakolojk ilaçlar, dioksin ve dioksin benzeri bileşikleri poliklorine bifeniller, DDT ve diğer pestisidler ve bisfenol A gibi plastisizerler sayılabilir. Endokrin bozucular, plastik şişeler, metal gıda kutuları, deterjanlar, alev geciktiriciler, besinler, oyuncaklar, kozmetikler ve böcek öldürücü (pestisidler) gibi günlük kullanılan pek çok üründe sayılabilir. Sağlık çalışmaları endokrin bozuculara maruz kalmanın insan sağlığında azalmış fertilite, artmış endometriosis ve bazı kanser türlerine yol açabildiğini göstermiştir. Yapılan çalışmalar endokrin bozuculara maruziyetin prenatal ve erken post natal gelişme sırasında organ ve nöral sistem oluşurken, en yüksek risk oluşturduklarını göstermiştir.
Endokrin bozucular nasıl etki eder?
Endokrin Bozucularda Önemli Konular Maruz kalma yaşı EBK’ya yetişkin dönemde maruz kalma bebek ya da fetüs iken maruz kalmaktan farklı sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Etkinin geç ortaya çıkması Hayatın erken döneminde maruz kalma hemen bozukluk yapmayıp yetişkin dönemde hastalık yapabilir.
Nesilden nesile taşınma ve epigenetik etkiler Endokrin bozucular sadece etkilenen bireyleri değil onların çocuklarını ve sonraki nesilleri de etkileyebilir. Son kanıtlar bazı geçişlerin genomik olmadığını ve DNA’daki mutasyondan dolayı oluşmadığını göstermiştir. Bunun aksine DNA metilasyonu ve histon asetilasyonu gibi gen çalışmasını düzenleyen faktörlerin değişmesi sonucu da ortaya çıkabilir ki buna epigenetik denir.
1. Doğal olan hormonları tam ya da kısmi olarak taklit edebilirler. Mesela dişi cinsiyet hormonu olan östrojeni, erkek cinsiyet hormonu olan androjeni ve tiroid hormonlarını taklit ederek onların aşırı etki göstermesine yol açabilirler. 2. Hücre içinde hormonun etki etmesi için görevli reseptöre bağlanır ve böylece vücudun yaptığı hormonun kendi reseptörüne bağlanmasını engeller böylece normal sinyal yeteri kadar oluşmaz ve vücudun normal cevap vermesini zorlaştırır. Örneğin anti-östrojenler veya anti-androjenler. 3. Doğal hormonların etki yolunu etkileyen reseptörleri yapılabilir böylece bu hormonların karaciğerde metabolizmalarını değiştirir.
Endokrin bozucuların bazı örnekleri Endokrin bozulmaya yol açtığı düşünülen birçok kimyasal madde vardır. Bunlar arasında dietilstilbestrol (sentetik östrojen), dioksin ve diksin benzeri bileşikler, poliklorine bifeniller, DDT ve baz diğer pestisidler sıralanabilir. Bisfenol A (BPA) epoksi reçinelerinde ve polikarbonat plastiklerin üretiminde yaygın ve yoğun olarak kullanılan bir kimyasal üründür. Bisfenol A’nın fetüslerde, bebeklerde ve çocuklarda beyin, davranış ve prostat üzerine olan etkileri olduğunu açıklanmıştır. Di (2-etilheksil) fitalat (DEHP) besin paketlemede, çocuk ürünlerinde ve bazı polivinil klorid (PVC)’ den yapılan tıbbi cihazlarda çok kullanılan bir kimyasaldır. Fitoöstrojenler genellikle bitkilerde doğal olarak oluşan maddelerdir ve hormon benzeri aktivite gösterirler. Fitoöstrojen örnekleri arasında Genistein ve Daidzein sayılabilir. Bunlar özellikle soya türevi ürünlerde bol miktarda bulunur.
Endokrin Bozucu Örnekleri Dioksinler
UV filtreler
Östrojenik ya da anti östrojenik etki taşırlar. Erkekte östrojenik kadında ise anti-östrojenik etkileri vardır.
UV ışık filtreleri olan güneş gözlükleri östrojenik aktivite içerir. Sıçanlarda UV filtrelere erken dönemde maruz kalmanın prostat kanseri ile ilişkili olabileceği iddia edilmiştir.
Bisfenol A (BPA) Her yerde bulunan bir Ksenöstrojendir. BPA’nın yaygın kullanımı hem büyüyen fetüs üzerine hem de annenin maruz kalmasıyla dolaylı etki, hem de kalaylı besin, bebek maması ve anne sütü ile maruziyet sağlar. BPA sentetik monomerdir ve polikarbonat plastiklerin, epoksi reçinelerin üretiminde çok yaygın olarak kullanılır.
Kadmiyum
Poliklorinat Bifeniller (PCB)
Vinklozolin
Yağda çözünen organik bileşiklerdir. İnsan vücudunda yağ depolarında birikir. Östrojenik ve anti-androjenik etkileri vardır.
medikent
Östrojen benzeri etki gösterir. Bazı büyük ölçekli çalışmalarda kadmiyum maruziyeti ve prostat kanseri arasında bir ilişki olabileceğini göstermiştir.
Arsenik Kanser dahil bir dizi hastalık ile ilişkilidir. Ekinlerde kullanılan bir mantar öldürücüdür. Androjen aktivitesiyle etkileşime girdiği gösterilmiştir.
2020
15
medikent
Dyt. Asena GÜNEŞ Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı
YASLILIK DÖNEMINDE BESLENME
2020
16
Yaşlanma, anne karnında başlayan ve ölümle sonuçlanan bir süreçtir. Vücutta bu süreçte birçok fizyolojik, anatomik değişiklikler olur. Dünya Sağlık Örgütü, 65 yaş ve üzeri bireyleri yaşlı olarak tanımlamaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun oranı ve yaşlılarda hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. Her yaşta olduğu gibi bu yaş grubunda da yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemlidir. Bu yaş grubunda görülen şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz, felç, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında bilinçsiz beslenme önemli bir risk faktörüdür. Besinlerin önerilen tüketim miktarları kişiye özgü olarak değişmekte, bireyin yaşı, cinsiyeti ve fiziksel aktivite durumu bu oranları etkilemektedir.
Yaşlılık Döneminde Bireyde Meydana Gelen Değişiklikler: • Erişkin dönemde vücut ağırlığındaki artış 50-59 yaş dönemine kadar sürer. Altmış yaşından sonraki 20 yıl içinde ise vücut ağırlığı düşme eğilimindedir. • Yaşlılık döneminde kas ve kuvvet kaybı olarak da bilinen sarkopeni herhangi bir hastalık olmaksızın doğal olarak ortaya çıkabilen bir durumdur. Sarkopeninin altında yatan nedenler yaşlılık döneminde görülen biyolojik değişikler, fiziksel aktivite azlığına bağlı nedenler, kronik beslenme sorunlarıdır. • Yaşlılık döneminde kemiklerde ve total kalsiyum seviyesinde düşüş olur. D vitamini alımındaki yetersizlik kemik kaybını artırarak osteoporoza neden olur. Kadınlarda özellikle menopozdan sonraki ilk beş yıl kemiklerdeki mineral kaybını kalsiyum desteği ile önlemek çok önemlidir. Vücudun kalsiyum ihtiyacı bireyin beslenme durumu ile de değişebilir. • Bazal metabolizma hızının da yavaşlamasıyla beraber bağırsak motilitesi azalır ve kabızlık daha sık görülebilir. • Özellikle tat alma ve koklama duyularında azalma, diş sayısı ve tükürük salgısının azalması, çiğneme problemleri, yutma ile ilgili sorunlar beslenmeyi olumsuz yönde etkileyebilir. • Yaşlılıkta susama duyusunun azalması nedeniyle sıvıların yeterince tüketilmemesi, dehidrasyona neden olabilmektedir. Sık idrara çıkma ve vücutta daha az sıvı tutulması sonucunda, toplam vücut suyu azalır.
Beslenme nasıl olmalı? • Öğün sayısı artırılmalı, az ve sık yemek yenilmelidir. • Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. • İdeal vücut ağırlığı korunmalı, besinler yoluyla alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki denge sağlanmalıdır. • Yeterli ve dengeli beslenme; dört besin grubunda bulunan besinlerin yeterli miktarda tüketilmesiyle sağlanır. Bu besinler; süt grubunda yer alan süt, peynir ve yoğurt; et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta ve kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ile tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır ve tarhanadır. Tam tahıl ürünleri, B grubu vitaminler, E vitamini, özellikle demir, çinko, magnezyum ve fosfor olmak üzere birçok minerali yapılarında bulundururlar. • Omega 3 yağ asitleri kas protein sentezini artırarak sarkopeni oluşumunu önlemede yardımcı olur. Bu yağ asitlerinin görme, bilişsel fonksiyon, kemik-eklem hastalıkları, kan lipitleri üzerine olumlu etkileri vardır. Haftada en az 2-3 kez balık tüketilmelidir. Düzenli balık tüketimi olmayan yaşlılara balık yağı almaları önerilebilir. • Hayvansal kaynaklı yağ tüketimi azaltılmalı, bitkisel kaynaklı sıvı yağlar tercih edilmelidir. • Az yağlı ve kaymaksız süt ve yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. • Kan şekerini hemen yükselten şeker, şekerli ve hamurlu besinler yerine muhallebi ve sütlaç gibi sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Özel gün ve toplantılarda pasta, tatlı ve şekerleme tüketiminden olabildiğince kaçınılmalıdır. • Her gün imkanlar dahilinde 5-7 porsiyon sebze ve meyve ile haftada 2-3 kez kuru baklagil yemeği tüketilmelidir. Sebze ve meyveler, vitamin ve minerallerin zengin kaynağıdır. Sebze ve meyvelerin bol ve çeşitli tüketilmesi; kalp hastalıkları, bazı kanser türleri ve insüline bağlı olmayan diyabetten korunmada, hipertansiyonun önlenmesi ve kontrolünde, katarakt ve diğer bazı göz hastalıklarından korunmada etkilidir. Sebzelerin besleyici değerini kaybetmemeleri için yağda kızartma yerine kendi suyunda pişirme yöntemi tercih edilmeli ve pişirme suları dökülmemelidir. • Mümkün olduğunca yaşa uygun olarak fiziksel aktivite artırılmalıdır. • 65 yaş üzerindeki kişilerde yoğun olarak görülen, beyin kanamaları ve ölümlere yol açan yüksek tansiyondan korunmak için günlük tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Hazırlanmış yemeklere ilave tuz eklenmemeli ve tuz içeriği yüksek geleneksel besinler olan turşu ve salamuralardan uzak durulmalıdır. • Besinlerin pişirilmesinde, diyetin enerjisini artırıcı, sindirimi güçleştirici kızartmalardan kaçınılmalıdır. Daha uygun olan haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. İçinde et bulunan yemekleri pişirirken ilave yağ konulmamalıdır. Çiğneme güçlüğü olanlarda, yemekler yumuşak ve sulu şekilde hazırlanmalıdır. • Kanda homosistein düzeyinin yüksekliğiyle bilişsel işlevde gerileme arasında paralellik görülmektedir. Yaşlı bireyler yeterince az yağlı hayvansal kaynaklı besinlerden tüketmeli, bu sağlanamazsa ek b12 vitamini almaları yararlı olur. • Güneşten düzenli olarak yaralanamayan yaşlıların ek D vitamini almaları gerekebilir. • Yaşlı bireyler susamasalar bile belirli aralıklarla su içmeleri sağlanmalıdır. Gereksinmeyi karşılamak için günde 8-10 su bardağı su tüketilmesi gereklidir. • Yaşlılarda vücut kas kütlesinin korunmasında her öğünde yeterli miktarda ve kaliteli protein alımı sağlanmalıdır. Az yağlı süt ve süt ürünleri, etler-tavuk- balık, yumurta ve kuru baklagiller iyi kaliteli protein kaynaklarıdır.
medikent
2020
17
medikent
Çocuğunuz alerjik bünyeli olabilir
Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Kent Sağlık Grubu Dermatoloji Uzmanı
ATOPIK DERMATIT
2020
18
medikent
Cilt kuruluğu her yaşta görülebilirken daha çok ileri yaş veya genetik olarak atopik yatkınlığı olan çocuklarda görülmektedir. Pediatrik dermatolojinin en çok karşılaştığı sağlık sorunlarının başında atopik dermatit ya da diğer adıyla alerjik egzama geliyor. Atopi kelimesi; genetik olarak alerjik hastalıklara yatkınlık anlamına gelir. Halk arasında "alerjik bünye" diye de tarif edilir. Genellikle atopik kişilerin ailelerinde saman nezlesi, astım gibi alerjik hastalıkların varlığı söz konusudur. Bebeklikte egzama ile kendini gösteren atopi, önlem alınmazsa erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve el egzamalarına ilerleyebilir. Atopik dermatit/alerjik egzaması olan çocuklarda genetik olarak, deriye nem veren bir madde eksiktir ve yaşam boyu deri kurudur.
ÇOCUKLARDA CİLT KURULUĞU Deri bariyerini oluşturan lipidler zarar gördüğünde cildimiz kurur veya atopik egzamada olduğu gibi genetik olarak deriye nem veren bir madde eksikliğinde de yaşam boyu kurudur. Bu koruyucu bariyer zarar gördüğünde, cilt su kaybeder. Bu durum ciltte kuruluk ve kaşıntıya sebep olur. Savunmasız deri bariyeri cildi tahrişe neden olabilecek irritanların vücuda girişine engel olmakta zorlanır ve bu durum daha fazla kaşıntıya sebep olur. Cilt kuruluğu her yaşta görülebilirken daha çok ileri yaş veya genetik olarak atopik yatkınlığı olan çocuklarda görülmektedir.
Ciltteki bu kuruluk arttığında kaşıntı oluşumu söz konusu olur. Atopik dermatit/alerjik egzama çocukların yüzde 15 - 30’unda gözlenebilmektedir. Atopik dermatit/alerjik egzamanın tetikleyicileri arasında çeşitli alerjen maddeler, bakteriler, tahriş edici maddeler (deterjan vb.), mevsimsel değişiklikler ve stres yer alır. Yiyecek alerjenleri ağızdan veya temas yoluyla egzamayı alevlendirebilir. Özellikle tavuk yumurtası, inek sütü, soya, fıstık sık karşılaşılan alerjenlerdir.
Atopi, önlem alınmazsa erişkin yaşta solunumsal alerjiler, astım ve el egzamalarına ilerleyebilir.
Hava yoluyla gelen ev tozu akarları, polenler de atopik dermatit/alerjik egzamayı şiddetlendirebilmektedir. Bu alerjen maddelerin de deriden emilebildiğine dair kanıt vardır, bu durum deri testi ile de gösterilebilir.
Cilt kuruluğunu önlemek için • Banyo ılık suyla yapılmalı, uzun sürmemeli ve gerekmedikçe haftada 2-3 ile sınırlandırılmalıdır. • Banyolarda sabun yerine syndet diye tanımlanan derinin lipid ve asit yapısını bozmayan ürünler kullanılmalıdır. • Kese ve lif kullanılmamalı, temizleyici ürün vücuda elle sürülmelidir. • Banyodan sonra, yumuşak havluyla deriyi tahriş etmeden kurulamalı ve ilk 3 dk içinde nemlendiriciyi yaygın bir şekilde sürmeliyiz. • Kolonya, alkol gibi maddelerin, kaşıntı giderici jel ve sulu pudraların deriyi kurutarak kaşıntıyı daha da artıracağını unutmamalıyız. • Yüksek ısılı ve düşük nemli ortamların da deri kuruluğu ve kaşıntıya yol açabileceği akılda tutulmalıdır.
2020
19
medikent
Uzm. Dr. Dt. Bengi AYDINEL Kent Sağlık Grubu Pedodonti Uzmanı
2020
20
Florun, Avrupa ve Amerika’da diş çürüğü oluşumunu azalttığı kabul edilmiştir. Diş ve kemiklerimizin içeriğinde doğal olarak bulunan bu element, içme suyu, çay, kırmızı et, tavuk ve balıkta da bulunur. Diş yüzeylerine direkt uygulanan flor ajanları faydalı minerallerin oluşumunu sağlar ve dişin dış yüzeyinde yer alan mine dokusunun diş çürüğüne karşı daha dayanıklı olmasına yardımcı olur. Ayrıca diş çürüğüne neden olan bakterilerin aktivitelerini bozar ve çürük oluşumunu önler. İçme suyunda bulunması gereken uygun flor miktarı 1 litrede 0,7 mg olarak tespit edilmiştir. Bu oran düştüğünde ağız yoluyla alınan flor tableti kullanımı gerekebilir. Ancak günümüzde florun etkisinin sistemik yoldan çok, diş yüzeylerine direkt uygulanması ile görüldüğü bilinmektedir. Florlu içme suyuna bağlı zeka aktivitesinde azalma, endokrin bozukluklar gibi yan etkilerin görüldüğü çalışmalara karşın İsveç ve Yeni Zelanda’da yapılmış olan geniş çaplı çalışmalar bu yan etkileri desteklememiştir.
Okul öncesi çocuklarda (süt dişlenme döneminde) 500 ppm flor içeren diş macunu kullanımının, diş çürüğü oluşumunu anlamlı düzeyde azalttığı bildirilmiştir. Dişler günde 2 kez florlu diş macunu ile fırçalanmalıdır. 3 yaş altı çocuklarda fırçaya konulan florlu diş macunu miktarının sürüntü ya da pirinç tanesi kadar olması idealdir. 3-6 yaş arasında bu miktar bezelye tanesi kadar olabilir. Çocuk diş hekimi tarafından gerekli görülürse 3 yaş sonrası diş yüzeylerine flor verniği/jeli uygulaması yapılabilir. 6 yaş üstü karışık dişlenme döneminde 1000 ppm flor içeren diş macununa geçilebilir ve koruyucu uygulama olarak flor verniği, jeli ya da gargaraları uzman diş hekimi önerisiyle kullanılabilir. Bireylerin çürük risk düzeyi diş hekimlerince belirlenerek diş yüzeylerine flor ajanları uygulanabilir. Koruyucu hekimlik alanında yer alan flor jel ve vernik uygulamaları, özellikle 6 yaş öncesi çocuklarda yılda 2 kez yapılmalıdır.
FLOR VERNİĞİ UYGULAMASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Yüzeysel flor uygulaması öncesinde çocuk diş hekimi tarafından çocuğun diş çürüğü risk düzeyi belirlenir. Buna göre çocuğa yılda iki ya da üç kez düzenli flor uygulaması yapılabilir. Flor verniği uygulaması sırasında dikkat edilecek noktalardan biri; hava spreyi ya da steril bir gazlı bez yardımıyla diş yüzeylerinden tükürüğün uzaklaştırılarak verniğin tek tabaka halinde diş yüzeyine tek seferde sürülmesidir. Aksi takdirde kurulanmamış, üzerinde tükürük olan nemli diş yüzeyine yapışamayan vernik yutulabilmekte, alerjik reaksiyon gelişebilmekte ve beklenen fayda alınamamaktadır.
ÇOCUKLARIMIZI DİŞ ÇÜRÜĞÜNDEN NASIL KORUYABİLİRİZ? • 1 yaştan itibaren 6 ayda bir düzenli çocuk diş hekimi kontrolü • İlk diş sürmesiyle diş fırçalamaya başlanmalı • Günde 2 kez florlu diş macunu ile etkili şekilde diş fırçalama • 1 yaş sonrası gece uykuda besin alımının sonlandırılması • Emzik ya da biberonun bal/reçel/pekmeze batırılarak verilmemesi anne/bakıcı ağzına alınarak temizlenmemesi • Çocuğun kaşık/çatalının ayrı olması • Şeker tüketiminin sınırlı ve az olması • Ara öğünlerde şekerden kaçınma • Yeterli flor kullanımı
medikent
Flor jel ve vernik uygulamaları, özellikle 6 yaş öncesi çocuklarda yılda 2 kez yapılmalıdır.
2019
21
medikent
Uzm. Dr. Necdet YETIM Kent Sağlık Grubu Dahiliye Uzmanı
2020
22
VİRAL ENFEKSİYON NEDİR? Kısaca mikrop denilen tek hücreli canlıların bedenimizde üreyerek yaptıkları hastalıklara enfeksiyon hastalıkları denir. Bu mikropların arasında en küçükleri olan virüslerin sebep oldukları enfeksiyonlara da viral enfeksiyonlar adı verilir. En önemli viral enfeksiyonlar arasında; grip, çiçek, suçiçeği, kabakulak, kızamık, kızamıkçık, kuduz, hepatit ve tabii ki AIDS sayılabilir. Virüsler, bedenimize iki yolla girerler. Başka bir hastadan bulaşarak ya da aşı ile. Aşı, hastalık yapma özelliği giderilmiş virüsün vücuda verilmesi demektir. Hastalık ya da aşı ile virüs vücuda girince, bağışıklık sistemi bu virüse karşı protein yapısında antikor denen bazı maddeler üretir. Her virüsün antikoru ayrıdır. Örneğin, suçiçeği virüsüne karşı oluşan antikor, bir sonraki suçiçeği virüsü vücuda girdiğinde virüsü hemen yok ederek hastalığın ikici bir kez olmasını engeller.
medikent
GRİP NEDİR? Grip, viral enfeksiyonlar arasında en sık görülen hastalıktır. İnsanlara özgü binlerce hastalık arasında grip, bazı yönlerden en önemli hastalık olarak kabul edilir. Ortalama herkeste yılda bir kez olması, çok sık görülmesi, bazen salgınlar halinde olması, zaman zaman ölüm dahil önemli komplikasyonlar yapması, tedavi giderleri, yarattığı iş gücü kaybı nedenleriyle öne çıkmaktadır. Grip virüslerinin yüzeylerinde kısaca H ve N diye gösterilen protein çıkıntılar vardır. Bu proteinlerin sayıları her grip virüsünde farklıdır. Bu nedenle çok sayıda değişik yapıda grip virüs tipi vardır ve yenileri de oluşmaktadır. Örnek vermek gerekirse, son yıllarda kuş gribi ve domuz gribi diye adlandırılan griplerin virüslerinden söz edebiliriz. Önce kanatlı hayvanlarda bulunan ve onlardan insanlara geçen virüste 5 H ve 1 N proteini vardır ve H5N1, önce domuzlarda görülen sonra domuzlardan insanlara geçen, 1 H ve 1 N proteini olan virüs H1N1 olarak adlandırılır. Bu virüsler önce hayvanlardan insanlara geçtiler, ancak artık insandan insana da geçmektedirler.
Gribi meydana getiren virüsler birden fazladır ve zaman içinde yeni tipleri meydana gelmektedir. Bu nedenle bir virüsle grip olan kişi, bir süre sonra başka bir virüsle de hasta olabilir.
Antikorlar, çoğunlukla hayat boyu vücudumuzda kalarak bedeni aynı virüsün yapacağı hastalıktan korurlar. Yani suçiçeği ya da benzer hastalıkları insan sadece bir kez geçirir. Ancak grip hastalığında durum farklıdır. Grip aşılarının koruma süresi yaklaşık 1 yıldır. Gribi meydana getiren virüsler birden fazladır ve zaman içinde yeni tipleri meydana gelmektedir. Bu nedenle bir virüsle grip olan kişi, bir süre sonra başka bir virüsle de hasta olabilir.
Günümüzdeki grip enfeksiyonları bu virüslerle ve bunların alt tipleri ile oluşmaktadır. Bu gurup virüslere artık domuz, kuş gibi isimler yerine Tip A denmektedir. Bu gurup, bulaşma özelliği çok olması, hızla yayılması ve kısmen daha ağır seyri nedeniyle önemlidir. Tip B gurup virüsleri de bulaşılıcığı orta şiddetli olan grip hastalığı yaparlar. Tip C gurubu virüslerle olan hastalıklar alelade grip tablosu yaparlar ve bulaşılıcık özellikleri tip A ve B’ ye göre daha azdır. Bu özellikleri nedeniyle tedavide genel eğilim, tip A ve B saptanan hastalar antiviral ilaçlarla tedavi edilmelidir. Boğaz, burun akıntılarından alınan sürüntülerden tip tayini kolaylıkla 1 saat içinde yapılmaktadır. Ayrıca sürekli yeni bir grip virüs tipi ortaya çıkabilir. İnsanlarda var olan antikorlar yeni virüse karşı etkisiz olduğundan, yeni virüsle meydana gelen ilk hastalık genellikle daha bulaşıcı ve ağır seyretmektedir. Son günlerde Çin’de görülen ve adına Corona virüsü denen de yeni bir tip virüs olsa gerektir.
2020
23
medikent
GRİP NASIL OLUŞUR? Grip, genellikle sonbahar aylarında başlar, kış aylarında zirve yapar ve ilkbaharda azalan bir seyir gösterir. Salgınlar genellikle 1-2 aylık devreler halinde olur. Salgınlarda genellikle toplumun % 10-20’si, şiddetli salgınlarda % 30-40’ı etkilenir. Doğal olarak kalabalık yerlerde bulaşma çoktur. Bu nedenle, en çok okullarda çocuklar arasında sıktır. Kalabalık kapalı ortam çalışanlarında da sık görülür. Hasta olanların solunum sistemi bölgelerinde üreyen virüsler salgılarla dışarı çıkar. Damlacıklar şeklinde havaya karışarak ya da salgıların direkt teması ile başkasına bulaşır. Elinde salgı bulaşığı olan gripli bir hastanın bir yeri ya da eşyayı tutması ile virüs oraya geçer ve ortalama 8 saat canlı kalır. O sırada başka bir kişi de o eşyayı tuttuğunda onun eline geçer, elinden de ağız ve burun bölgesine bulaşabilir. Bu nedenle ortamın havasını sık sık tazelemek, elleri ağıza götürmeden, yani yemeklerden önce ve kuşkulu ortam ve durumlarda el temizliği yapmak çok önemlidir. Alkol, kolonya gibi dezenfektan maddelerle ya da bol su ve sabunla yıkamakla el temizliği sağlanabilir. Burada hasta olanların da dikkat etmesi gereken şeyler vardır. Hastalar, 4-5 gün süreyle başkalarından en az 1 metre uzak durmalıdır. Hastaların maske kullanmak ve el temizliğine dikkat etmek konularına da özen göstermesi önemlidir. Bedene giren virüsler hızla çoğalarak 1-4 gün içinde hastalık başlatırlar. Boğaz-burun gibi üst solunum sistemi bölgelerindeki mukozaların hücrelerinde virüsler hızla çoğalır ve bu hücrelerde yıkıma neden olur. İyileşme 1 hafta içinde olur, ancak, nekahet devresi de denen bu devre, yani bu yıkımın tamamen iyileşme devresi üç-dört hafta sürdüğünden o bölgelerin enfeksiyonlara karşı direnci düşüktür. Bu devrede kolaylıkla ikinci bir enfeksiyon olabileceği bilinmeli ve o devrede de özelikle korunma konusunda özenli olmalıdır.
GRİP BELİRTİLERİ Tüm grip tipleri genellikle 3-5 gün kadar aktif bir seyir gösterir. Bu devrede hastadan hastaya değişen tablolar olabilir. Burun geniz akıntısı, baş ve boğaz ağrısı, öksürük, aksırık, halsizlik tüm bedende sızı, üşüme-ateş gibi şikayetler olur. Çocuklarda genellikle tablo daha ağır olur ve ateş havale geçirtecek kadar yüksek olabilir. Bazı hastalarda, bulantı, kusma, iştahsızlık, ishal gibi bulgular da meydana gelebilir.
KOMPLİKASYONLAR Hastalıkların yol açtığı diğer hastalıklara komplikasyon denir. Gribin yaptığı en önemli komplikasyon, önceden var olan kronik kalp damar hastalığı, KOAH ve astım gibi kronik solunum sistemi hastalığının alevlenmesidir. Grip enfeksiyonlara karşı direnci düşürdüğü için ikincil enfeksiyonlara sebep olabilir. Böylece; pnömoni, orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit, miyokardit gibi daha ağır tablolar oluşabilir.
KORUNMA VE TEDAVİ Gripten korunmak için önceden belirtilen temizlik ve hijyen kurallarına önem verme, Bol vitaminli ve proteinli beslenme (taze meyve sebze - et ve süt ürünleri), Yeterli dinlenme ve uyku, 4-5 gün süreyle istirahat uygun olur. Vücudu soğuk etkisinden koruma (bedenin üşümesi direnci düşüren en önemli faktördür)
Grip aşısı yaptırın Gripten korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır. Eylül - Kasım ayları arasında yapılan aşı 1 yıl kadar koruma sağlar. Ancak önceden anlatılan grip virüslerinin çok ve çeşitli olması ve bazı yıllarda yeni alt tiplerin ortaya çıkması nedeniyle, önceden hastalık yapan virüslerle hazırlanan aşılarda koruma ancak % 80 civarındadır. Bu nedenle aşı yapılanlar da grip olabilir, ancak aşılananlarda grip olsa bile daha hafif seyrettiği gözlenmektedir. Özellikle, 65 üstü yaşlılara, kronik hastalıkları (diyabet, kalp, damar hastalığı, KOAH olanlara), zayıf, anemik olanlara, onkolojik tedavi görenlere, kalabalık ortamlarda bulunan ve çalışanlara, sık sık seyahat edenlere, sağlık çalışanlarına aşılanması önerilmektedir.
TEDAVİ Günümüzde, TİP A ve B griplerde antiviral ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçların virüs öldürücü etkileri vardır. Bir evde Tip A ya da B saptanan bir grip hastası varsa, onunla yakın temas zorunluğu olanlara da antiviral ilaçların koruyucu dozda verilmesi önerilmektedir. Tip A ya da B saptanmayan hastalara antiviral ilaç tedavisi gerekmediği görüşü vardır. Bunun dışında şikayetlere göre ağrı kesici, ateş düşürücü, öksürük kesici, vitamin ilaçları verilmektedir.
Bedene giren virüsler hızla çoğalarak 1-4 gün içinde hastalık başlatırlar.
ilan
2020
25
medikent
DÜŞÜK AYAK NEDİR? Uzm. Dr. Aycan OTO Kent Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı
Düşük ayak, kişinin değişik nedenlere bağlı olarak ayağını bilekten yukarı doğru kaldıramamasıdır. Düşük ayak bir hastalık değildir, altta yatan bir hastalığın bulgusu veya bir sinir zedelenmesinin sonucudur. Düşük ayak sebebe bağlı olarak geçici ya da kalıcı olabildiği gibi, tek ve her iki ayakta da görülebilmektedir, tedavisi altta yatan sebebe göre yapılır. Düşük ayağı fark ettiğinizde hemen doktora başvurmanız gerekmektedir.
2020
26
Merdiven çıkma, yokuş çıkma gibi ayağın kaldırılması gereken durumlarda aktiviteler zorlukla yapılır. Düşük ayak, normal yürümenin bozulmasına ve kontrolsüzlüğüne neden olur.
DÜŞÜK AYAK SEMPTOMLARI NELERDİR? Kişide düşük ayak geliştiği zaman, yürürken ayak parmaklarını yerden kaldıramadığı için parmaklarını yerde sürüyerek yürüyebilir veya dizini normalden daha fazla kaldırma isteği duyabilir. Merdiven çıkma, yokuş çıkma gibi ayağın kaldırılması gereken durumlarda aktiviteler zorlukla yapılır. Düşük ayak, normal yürümenin bozulmasına ve kontrolsüzlüğüne neden olur. Bu sebeplerden ayak bükülebilir, yürüme zorlaştığı için düşme ve buna bağlı zaman zaman kırıklar görülebilir. Zamanla bu ekleme ve diğer sağlam ayağa daha fazla yük bineceğinden postür yani duruş bozuklukları ve sağlam tarafta da ağrılar ortaya çıkabilir. Ayrıca, bazı vakalarda ayak üzerinde ve parmaklarda his değişiklikleri olabilir. Sonuç olarak bu durum kişinin günlük yaşamını ve yaşam kalitesini bozan bir durumdur.
Siyatik sinir hasarlanmalarında; uyluk ve kalça bölgesine yapılan cerrahi işlemler, tümöral durumlar, ateşli silah yaralanmaları, direkt kesici aletler ile yaralanma veya kalçaya yapılan bazı enjeksiyonlar sonrası gelişebilen siyatik sinir hasarlanmalarında da düşük ayak gelişebilir.
Lomber bölge patolojileri; özellikle tedavi edilmeyen bel fıtıklarının aşırı basıya maruz kalmış kök hasarlanmalarında, bel kırıkları sonrası omurilikten çıkan sinirlerin hasarlanması, bel bölgesi yer kaplayan lezyonlar, operasyonlarda da düşük ayak gelişebilmektedir. Bu en sık sayılan sebepler dışında da bazı durumlarda (daha düşük oranda) düşük ayak görülebilmektedir.
DÜŞÜK AYAK NEDEN OLUR? Düşük ayak pek çok sebebe bağlı olarak görülebilmektedir.
Peroneal sinir zedelenmesi: Ayak düşüklüğünün en sık sebebi peroneal sinir hasarıdır. Bu sinir, siyatik sinirin bir dalıdır ve dizin arkasında ayrılır ve tek başına dizin dış yan alt kısmından ayağa kadar gider ve yürüme esnasında ayağın doğru yönde kaldırılmasından sorumlu kasların kontrolünü sağlar. Bu kontrol bozulduğunda, ayak bileği ve parmakların yerden kaldırılmasında zorluk olur ve ayağın üst kısmında hissizlik, uyuşma gibi duyusal belirtiler de ortaya çıkabilir. Bu sinir yüzeye yakın seyrettiği için zedelenmesi kolaydır. En çok, sinirin seyri sırasında bası altında kalarak (kompresyon ile) zedelenmesi görülür. Örneğin, bacak bacak üstüne atarak, bağdaş kurarak veya çömelerek aynı pozisyonda uzun süre oturma, bahçe işleri ile ara vermeden çömelerek uğraşma (uzun süre ot, vs. toplama ) gibi. Peroneal sinir zedelenmesi ayrıca diz bölgesine yapılan cerrahi girişimler, ateşli silah yaralanması, kesici alet yaralanmaları ile veya daha nadir olarak o bölgede yer alan kemik lezyonu-tm gibi durumlarda da görülebilmektedir.
Beyin ve spinal kord hastalıkları: Beyin damar problemleri (inme vs.), beyin tümörleri, Multiple Skleroz (MS), omurilik bölgesinin hastalıkları, ALS, kazalara, düşmelere, tümörlere bağlı omurga yaralanmaları.
Kas ve sinir hastalıkları: Kas hastalıkları (musculer distrofi vs.), ön boynuz hastalıkları (polio sekeli vs.), polinöropati yapan durumlar (sistemik hastalık-DM gibi, ailesel polinöropatiler-CMT), otoimmün hastalıklar - Guillian Barre sendromu, ilaçlar veya toksik maddeler vs. ayak düşüklüğüne sebep olabilir.
Bazı vakalarda ayak üzerinde ve parmaklarda his değişiklikleri olabilir.
medikent
2020
27
medikent
TEDAVİ TANI NASIL KONUR? Düşük ayak teşhisi fizik muayene ile konur. Doktorunuz ayak kas gücünüze, ayakta ve parmaklarda uyuşma olup olmadığına bakar ve yürüyüşünüzü değerlendirir. Düşük ayak tespit edildiği zaman sebebe bağlı olarak, olası nedenleri dışlamak amacıyla görüntüleme tetkikleri yapılmalıdır.
Düşük ayak tedavisi nedene bağlıdır. Sebep başarıyla tedavi edilirse, tamamen düzelebilir. (Örneğin bu duruma sinire bası yapan bir yumuşak doku patolojisi sebepse bu bölgeye yönelik cerrahi işlem yapılması gibi) Ani gelişen düşük ayak olgularında, sebebe bağlı olarak acil cerrahi müdahalelerle bu durum geri döndürülebilir. Özellikle bel fıtığına bağlı Cauda Equina Sendromu'nda ilk 48 saat içerinde uygulanacak acil cerrahinin tüm belirtileri geri çevirebildiği bildirilmiştir. Şiddetli ağrıyla birlikte ayakta güçsüzlük, hissizlik, ani idrar ve gaita kaçırma gelişirse ilk 24-48 saat tedavide çok önemlidir. Böyle bir durumda vakit kaybetmeden bir Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı'na başvurmak gereklidir. Altta yatan sebep bulunup, tedavisi yapıldıktan sonra düşük ayak tedavisinde diğer yapılması gerekenler:
Ortezler, afolar diye adlandırılan özel ayak koruyucuları
Tedavide ayak bileğinin ve ayağın pozisyonunun korunması hedeflenir. Ayak bileğinize, ayağınıza veya ayakkabınıza oturan atel, ayağınızı normal pozisyonda tutmaya yardımcı olur. (ki bu durum; ayağınızın yolda yürürken bükülüp, dönmesini engeller ve olası bir çatlak, kırık gibi durumlara engel olur).
Fizik Tedavi
Bacak kaslarınızı güçlendiren, ayağa dorsifleksiyon yaptıran kaslara uygulanacak fiziksel terapi çalışmayan kasları kuvvetlendirir. Diz ve ayak bileğinizdeki hareket aralığını korumanıza yardımcı olan egzersizler, düşük ayağa bağlı yürüyüş sorunlarını iyileştirebilir. Germe egzersizleri, topuktaki sertliği önlemek için özellikle önemlidir.
Elektriksel sinir uyarımı Görüntüleme testleri bu sorunları saptamaya yardımcı olur.
X ray
yumuşak doku lezyonları ve kemik lezyonları
USG
sinirde bası yapan kist, ödem veya tm
CT MRI
sinir basısı yapan yumuşak doku lezyonlarını göstermede, özellikle lomber MRI sinir köküne bası yapan fıtığı tespit etmede kullanılmaktadır
EMG
Sinirin hasarlanmasını tespit etmek, hasarlandığı yeri lokalize etmek ve prognozu belirlemede yaygın olarak yapılan bir testtir
Peroneal sinirin geçtiği hat boyunca yapılan elektrik stimülasyonlarıyla sinirin uyarımı sağlanabilir.
Cerrahi
Sebebe bağlı olarak ve konservatif tedavi yeterli olmazsa veya geç kalmış olgularda, tendon transferini de içerebilen bir cerrahi prosedür mümkün olabilmektedir.
Tedavi edilmeyen ileri bel fıtığı hastalarında düşük ayak görülebilmektedir.
SAĞLIKLI BİR ÇOCUK KALBİ, HEM KENDİNİ HEM DE SEVGİYİ BÜYÜTÜR Bebeklerde anne karnından itibaren sağlıklı kalp gelişimi için tarama önemlidir. Kent Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Bölümü’nde çocuklarda doğumsal veya sonradan oluşan kalp hastalıklarının tanı ve tedavisi yapılmaktadır.
www. kent sag likg rubu.com
/KentS ag likGrub u
2020
29
medikent
Gebeler için Opr. Dr. Nagihan SAZ Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
2020
30 Birçok hava yolu şirketi tekil gebelikte 36. haftaya kadar uçuşlara doktor raporu ile müsaade etmektedir.
medikent
Her kadının kendine en çok dikkat ettiği, her şeyi özenle yaptığı bir dönem olan gebelikte uçak yolculuğu gebelerin kafasında soru işareti yaratan bir durumdur. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki gebelikte uçak yolculuğu, bilinen bir riskli durum veya hastalığınız yoksa güvenlidir. Ancak bazı küçük önlemleri almayı gerektirir. Birçok hava yolu şirketi tekil gebelikte 36. haftaya kadar uçuşlara doktor raporu ile müsaade etmektedir. Her hamile kadının öncelikle şunu bilmesi gerekir; gebelikte acil tıbbi müdahale gerektiren durumlar genellikle ilk ve son 3 ay içerisinde yaşanır, bu nedenle mümkünse seyahatleri bu dönemler dışında yani gebeliğin ortasında (2. üç aylık periyotta, 14-28. haftalar arası) planlamakta fayda vardır. Gebeleri etkileyebilecek durumlar olan kabin basıncındaki değişmeler, düşük nem oranı gibi ortam koşulları hamileliğin fizyolojik koşulları da düşünüldüğünde kan basıncında artış, aerobik kapasitede düşme ve kalp hızında yükselme, gibi bazı adaptasyonlarla sonuçlanır. Uzun süreli hava yolculuğu sırasındaki hareketsizlik, alt ekstremite ödemi ve venöz trombotik olaylar, düşük kabin nemi ile ilişkili riskleri azaltmak için bazı önlemler almak gereklidir.
Alınabilecek önlemlerden
bazıları şunlardır:
Varis çorabı giymek Öncelikle emniyet kemerini göbek altından geçirip bağlamak
Alt uzuvları düzenli olarak hareket ettirmek
Sıkı ve hareket kısıtlayıcı kıyafetlerden kaçınmak
Yeterli sıvı tüketimini sağlamak
Olası bir türbülansa karşı emniyet kemerini yolculuk boyunca takılı tutmak Mümkünse uçuş öncesi ve sonrası doktor kontrolü yapılması
Uçak içerisinde ara sıra yürüyüşe çıkmak Uçuş öncesi gazlı yiyecek ve içecek tüketiminden kaçınmak Bulantı kusma sorunu yaşayan gebelerin varsa uçuş öncesinde bulantı giderici ilaçlarını alması
Uçuş sırasında maruz kalınabilecek radyasyon göz ardı edilebilecek kadar azdır. Özetle doktorunuz tarafından belirtilen riskiniz ve bilinen önemli bir hastalığınız yoksa bu önlemlerle rahatça uçabilirsiniz. İyi uçuşlar :)
Uzm. Dr. Necdet YETIM Kent Sağlık Grubu Dahiliye Uzmanı
Beynini doğru besle,
mutlu ol
Organların dengeli ve düzenli çalışmasını sağlayan beyindir. Beyin, aynı zamanda; iştah, uyku, zindelik, denge gibi fonksiyonlarının; arzu, sevgi, kin, nefret, hırs, kaygı, korku, hüzün, sevinç gibi insana özgü duyguların da merkezidir. Zeka, mantık, hafıza gibi insandan insana değişen kavramları da düzenleyen beyindir. Beynimizde bütün bu fonksiyonları koordineli bir şekilde ayarlayan milyarlarca nöron adını verdiğimiz hücre vardır. Bu sinir hücreleri akson denen uzantılara sahiptirler ve birbirleriyle bu uzantılar sayesinde iletişim kurarlar. Bir merkezden çıkan sinyalin diğer hücrelere iletilmesi aksonlardaki bazı iletici kimyasal maddeler aracılığı ile olmaktadır. Bu maddelerin en önemlilerinden biri, yine beyin hücrelerinden salgılanan 5 Hidroksi Triptamin, ya da daha çok bilinen adıyla SEROTONİN’dir.
2020
32
Serotonin, daha çok duygu ve davranış sinyallerinin iletilmesinde rol oynar. Olumlu yöndeki duyguların sinyallerini hücreden hücreye aktararak, davranışlarımızın daha dengeli ve düzenli olmasını sağlarlar. Bu da, toplam ruh halimize olumlu olarak yansır ve böylece morali yüksek, kendisini zinde ve sağlıklı hisseden, kısacası mutlu olan kişiler oluruz. Bu nedenle haklı olarak serotonine mutluluk hormonu da denmektedir.
çoğunun bağırsak kaynaklı olduğu unutulmamalıdır. Kanda yükselmiş serotonin düzeyi, sindirim kanalından kaynaklanan, özellikle karsinoid tümör denen tümörlerde görülür. Bu tümörlerin tanısında ve tedavi sonrası hastalığın durumunun değerlendirilmesinde serotonin düzeylerinden yararlanılır. Anksiyete, depresyon gibi beyin serotonininin azaldığı durumların değerlendirilmesinde kandaki serotonin önemli bir tanı kriteri olarak kabul edilmez.
MUTLULUK HORMONU:
Serotonin azalmasının belirtileri: hafıza zayıflaması, unutkanlık, endişe-korku-heyecan gibi duyguların artması, uyku düzensizlikleri, sinirlilik, aşırı hassasiyet, özellikle tatlı yeme isteğinde artış, iştah değişiklikleri, baş ağrıları…
SEROTONİN
Serotonin salgısının azaldığı durumlarda bu denge bozulur. Kişi; sıkıntılı, heyecanlı, sinirli, halsiz, morali düşük bir duruma gelir. Bu bozukluklar beden fonksiyonlarının da bozulmasına yol açar. Kas kuvveti azlığı, halsizlik, iştah azalması, uyku bozukluğu, aşırı terleme, sindirim bozuklukları meydana gelir. Bağırsaklardan salgılanan serotonin sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Az salgılandığı zaman kabızlık, aşırı gaz, karın şişkinliği, mide bağırsak spazmları, karın ağrısı gibi belirtiler meydana gelir. Serotonin hormonunun beyin ve bağırsak hücrelerinden az salgılanmasının nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak, kişinin stres altında kalması, üzüntü, sıkıntı durumlarının etkisi ile hücrelerden salgılanan serotoninin azaldığı varsayılmaktadır. Ayrıca serotoninin esas maddesi olan triptofan aminoasidini az almak da serotonin üretimi ve salgılanma azalmasına yol açar. Bu nedenle triptofandan zengin besinlerin bolca tüketilmesi önemlidir. Kanda ölçülen serotonin miktarı kısmen fikir verir. Anksiyete-depresyon gibi hastalıkları bulunanların çoğunda kanda serotonin miktarı düşük çıkmaktadır. Ancak, beyinden salgılanan serotoninin kana geçen miktarı çok az olduğundan, kandaki serotoninin
SEROTONİN AZALMASININ BELİRTİLERİ + Hafıza zayıflaması, unutkanlık + Endişe, korku, heyecan + Sinirlilik, aşırı hassasiyet + Uyku bozuklukları + Özellikle tatlı yeme isteğinde artış + İştah değişiklikleri + Baş ağrısı
medikent
Serotonin salgısının azaldığı durumlarda bu denge bozulur. Kişi; sıkıntılı, heyecanlı, sinirli, halsiz, morali düşük bir duruma gelir.
Bu belirtileri gösteren, muayene ve tetkiklerinde başka bir nedeni bulunamayan hastalara genellikle panik atak, anksiyete, depresyon gibi tanılar konmaktadır. Serotonin eksikliğine bağlı anksiyete-depresyon tanısı konmuş hastaların tedavisinde başlıca iki yol vardır. Birinci yol, ilaçsız tedavidir. Serotoninin esas maddesi olan triptofandan zengin olan besinleri bolca tüketmek gerekir. Serotoninin üretilmesinde aracı rol oynayan B6-B9-B12 vitaminlerini içeren besinlerin de fazla tüketilmesi önemlidir. Özellikle güneşli açık havada egzersiz yapmak, masaj yaptırmak, aşırı üzüntü, heyecan, korku gibi stres faktörlerinden mümkün olduğu kadar kaçmak, yaşam şeklini daha rahat, dingin ve stresten uzak hale getirmek uygun olur. Beyindeki serotonin miktarını artıran birçok ilaç vardır. İlaçsız tedavi olanaklarından yeterli olarak yararlanamayanlar, ya da çeşitli nedenlerle ilaçsız tedavi yöntemlerini uygulayamayanlarda ilaç tedavisine başvurulur. Salgılanan serotonin bir süre sonra hücreler tarafından geri emilir. Bu geri emilimi azaltan ilaçlar, serotoninin hücrelerdeki miktarının artmasına ve daha uzun süreli etki etmesine sebep olarak etki ederler.
TRİPTOFAN’DAN ZENGİN SEROTONİN ARTIRAN BESİNLER + Yumurta, peynir gibi proteinden zengin yiyecekler + Ceviz, badem gibi kuru yemişler + Et, özellikle hindi eti + Balık, özellikle somon eti + Pirinç, bezelye, patates, lahana + Ananas, muz gibi meyveler
Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Kent Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanı
Kişiye Özel
2020
34
medikent
Kanser tedavisinde Moleküler Genetik Testler ve kişiye özel tedavi yaklaşımları büyük ümit vadediyor. Kanser, kişinin kendi sağlıklı hücrelerinden gelişmekte olup, o kişiye özel genetik şifreler taşımaktadır. Bu sebeple her kanserde, türü aynı da olsa tedaviden elde edilen sonuçlar her kişi için farklı olabilmektedir. Bu durum kanser tedavisinde kişiye özel yaklaşımın önemini ortaya koymaktadır. Çağımızın en önemli sağlık problemlerinin başında gelen kanser, günümüzde kişiye özel tedavi ile korkulacak bir hastalık olmaktan giderek uzaklaşmaktadır. Tedaviye yönelik her geçen gün yeni gelişmeler ve özel tedaviler ön plana çıkmaktadır. Son yıllarda “Yeni Nesil Dizileme” NGS (Next Generation Sequencing) olarak adlandırılan yöntemle kanser hücresinin genetik haritasının çıkarılması mümkün olabilmektedir. Bu özel moleküler genetik inceleme yöntemi kanserli dokudan alınan bir parça (biyopsi) veya bazen basit bir kan örneği ile yapılabilmektedir.
NGS incelemesi sonucunda elde edilen kanserin genetik haritasında çeşitli moleküler genetik bozukluklar, mutasyonlar, kanser hücrelerinin çoğalma yolları tespit edilebilmektedir. Son yıllarda bu çoğalma yollarını keserek tümör hücrelerinin ölümüne yol açan son derece etkili ‘akıllı ilaç’ ya da ‘hedefe yönelik ilaç’ olarak da adlandırılan tedavilerin keşfedilmesi kanser tedavisinde yeni bir çığır açmıştır. Başta akciğer, meme, kalın bağırsak, böbrek ve melanom adı verilen cilt kanserlerinin özel bir türünde olmak üzere hemen hemen tüm kanser türlerinde yavaş yavaş bu genetik testlerin pratiğimize girmesi ile hastalarımız için uygun akıllı ilaçların kullanılabilmesi mümkün olmuş ve tedavi başarılarında belirgin artışlar sağlanmıştır.
Yine bu moleküler genetik testler ile hangi kemoterapi ilacının hangi hastaya daha faydalı olabileceği saptanabilmekte, hangi hastanın hangi hedefe yönelik tedaviden fayda göreceğinin ortaya çıkarılması mümkün olabilmektedir. Bu genetik haritalama yöntemi ile aynı zamanda immünoterapi tedavilerinin de ne derece etkili olabileceği tespit edilebilmektedir. Son dönemde bir başka ilgi çekici nokta da bu hassas moleküler gen analiz yöntemleri ile tümörün kaynaklandığı organa bakılmaksızın kanserleşme sürecinde ana rol alan bazı özel gen bozukluklarının saptanabilmesidir. Bu spesifik genetik bozuklukların tespiti durumunda hemen her kanser türünde, tedaviye dirençli ilerlemiş hastalığı olan kanser hastalarında dahi, akıllı ilaç ya da immunoterapi tedavileri ile önemli başarılar elde edilebilmektedir. Sonuç olarak kişiye özel onkolojik tedavi yaklaşımları hızla gelişim göstermekte ve beraberinde kanserin seyrinin hızla değişmesine olanak sağlamaktadır. Elde edilen karmaşık genetik bilgileri klinik pratiğe taşımak ve hastaya uygun hedeflenmiş tedaviyi vermek multidisipliner onkolojik bir bakış açısını zorunlu kılmaktadır. Tüm bu gelişmeler biz onkoloji hekimlerini karar aşamasında eskiden olduğundan çok daha zorlu ve bir o kadar da heyecan verici bir sürece sokmuştur.
2020
35
medikent
Peritona yayılmış ve karaciğere metastaz yapmış bir hastada tedavi mümkün mü?
Prof. Dr. Cem TERZİ Genel Cerrahi Uzmanı
2020
36
Metastaz cerrahisinde zamanlama için tartışmalar sürerken sınırları zorlayan daha agresif tedavilerin önemi artmaktadır. Karaciğer metastazı yapmış kolorektal kanserde ya da over kanserlerinde multidisipliner, kişiselleştirilmiş tedavinin sağ kalıma çok olumlu katkıları olmaktadır. Kanser sebepli ölümlerde 3. sıklıkta karşılaşılan kolorektal kanserlerden ölümün en önemli sebebi karaciğer metastazıdır. Hastaların dörtte birinde tanı anında karaciğer metastazı mevcut iken diğer hastaların da uzun dönem izleminde yarısından fazlasında karaciğer metastazı gelişmektedir. Kalın bağırsak ve rektum kanseri (KRK)’nin ve over kanserlerinin karaciğer metastazlarında küratif tedavi şansının ya da uzun dönem sağ kalıma ulaşmanın yolu tedaviye cerrahi basamağının eklenmesi ile mümkün olmaktadır. Geçmişte majör hepatektomiler (büyük karaciğer ameliyatları) daha çok tercih edilmişse de günümüzde seçkin tedavi yöntemi benzer onkolojik kazanımlara ulaşan, mortalite ve morbidite oranı daha düşük olan parankim koruyucu cerrahilerdir. Bu sayede tekrarlayan karaciğer metastazları için de tekrar girişim şansı daha yüksek olmaktadır. Metastaz cerrahisinde zamanlama için tartışmalar sürerken sınırları zorlayan daha agresif tedavilerin önemi artmaktadır. Tıp alanında standartlaştırılmış algoritma uygulamalarının ve klavuzlar eşliğinde tedavi yönetimlerinin gerek mesleki gerekse sosyo-legal kolaylıklar ve kazanımlar sağladığı gerçeği ile beraber her bir hastanın ayrı ayrı tartışıldığı multidisipliner tümör konseylerinin aldığı kararların uzun dönemde hastanın faydasına olduğu artık bilinen bir gerçektir. Klavuzlar ile her ne kadar tedavi yönetimi sınırları belirlenmiş olsa da tecrübelerin katkısı ile bu sınırlardan öteye geçen tedavi yöntemleri mevcuttur. Bu gurupta en sık karşılaşılanlarından birisi kolorektal kanser (KRK) metastazlarıdır. Metastatik kalın bağırsak ve rektum kanseri (mKRK) tedavisinde temel amaç hastalığı küratif tedavi etmek (tamamen yok etmek) bunun sağlanamadığı hastalarda ise mümkün olduğunca uzun dönem sağ kalım sağlamaktır. Cerrahi rezeksiyon bu amaca ulaşmaktaki en önemli tedavi basamağı olsa da etkin bir kemoterapi
olmadan tek başına cerrahi ile uzun dönem sağ kalım sağlamak mümkün değildir. Tek başına kemoterapi ile de kür şansı %10’dan düşüktür, radikal cerrahinin eklenmesi ile dahi kür şansının %20’den düşük olması tedavi seçiminde arayışları artırmıştır. Metastaz cerrahisinin başlangıç dönemlerinde tümör sayısı, boyutu ve yerleşimi gibi temel kriterler ile seçilmiş az sayıdaki hastalar ile oluşturulan serilerde bildirilen yüz güldürücü sonuçlardan sonra bu yaklaşım daha çok hastaya uygulanmaya başladı. Zamanla cerrahi tekniğin ve altyapının gelişimi, belirlenen kriterlerin dışında kalan hastalar için de küratif tedavi arayışını getirdi. Daha agresif tedaviler ile yüz güldürücü sonuçların bildirilmesi kısıtlayıcı kriterleri sorgulama gereği doğurdu; tümör sayısının ve yerleşiminin sanıldığı kadar da önemli olmadığı, boyutun sınırlayıcı olmayabileceği sonuçlarına ulaşıldı. Perioperatif kemoterapi ile bir taraftan kür veya daha uzun sağ kalım sürelerine ulaşmak amaçlanırken, diğer taraftan da cerrahi adayı hasta havuzunu genişletmek hedeflenmektedir. Başlangıçta irrezektabl (ameliyat edilemez) olarak değerlendirilen bir kısım hasta, kemoterapiden sonra cerrahi ile birincil olarak cerrahi tedavi adayı hastalara benzer uzun dönem sağ kalım göstermektedir. Sonuç olarak; mKRK’de sayı, boyut ve yerleşim özelliklerinin prognozda önemi olsa da günümüzde küratif cerrahi tedavi için kontrendikasyon oluşturmaz. Kişiselleştirilmiş multidispliner tedavi yaklaşımı ile gerek lokal kontrol gerekse sistemik kontrol için daha agresif tedavi yöntemlerine başvurmak gerekir. Eş zamanlı veya aşamalı girişimler hasta ve hastalığın özellikleri göz önüne alındığında kabul edilebilir morbidite ve mortalite oranları ile uygulanabilmektedir. Nüks eden hastalık için tekrarlayan girişimlerin başarı şansı birincil girişimlere nerede ise eştir. Karaciğer parankiminin mümkün olduğunca korunması tekrarlayan girişim şansını artıran en önemli faktörlerden biridir.
medikent
2020
37
medikent
PERİTONEAL KARSİNOMATOZİS (PK)
Biz vakalarımızda bu yöntemi kullanmaktayız.
Kalın bağırsak ve rektum kanserinin ya da over kanserinin karın içine (karın zarına) yayılmasıdır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 30 bin yeni kolorektal kanser tanı alır. Bu otuz bin kişinin %10’unda PK gelişir. Yani her yıl yaklaşık 3000 kişide kolorektal kanser karın zarına yayılmıştır. Bu 3000 PK’lı hastanın yaklaşık yarısı ameliyat ve HİPEK (Karın içi sıcak kemoterapi) için uygundur. Çünkü bu işlemler ancak genel durumu iyi, başka metastazı olmayan ve tümör yayılımının az olduğu hastalara uygulanabilir. Bu da her yıl yaklaşık 1500 hastanın bu tedaviye aday olduğunu göstermektedir. Eskiden bu hastalara yalnızca kemoterapi tedavisi yapılırdı ve sağ kalımı 5-12 ay gibi oldukça düşüktü. 1990’lardan itibaren agresif cerrahi ile karın içindeki tümörlerin tamamen temizlenmesi ve 2.5 mm çapının altına düşürülmesi ve ardından HİPEK yapılması gündeme geldi. HİPEK ameliyat sonunda karın içine 42 derece gibi yüksek sıcaklıkta kemoterapi ilacının 90 dakika yüksek dozda uygulanması demektir. Yüksek ısı ve yüksek doz kemoterapi karın içinde kalmış 2.5 mm’den küçük tümörleri yok edebilmektedir. Bu sayede sağ kalım 2 kat uzamakta ve %25-30 hastada hastalık kür olabilmekte yani tamamen yok edilebilmektedir. Peritoneal karsinomatöz hastaları kemoterapinin katkısı sonrası ortalama 5-7 aylık yaşam beklentisi ile hastalığın terminal dönemde oldukları şeklinde tariflenmekte iken yeni yaklaşımların katkısı ile daha iyi sonuçlar bildirilmektedir. Geride makroskopik tümörün bırakılmadığı sitoredüktif cerrahi yada HİPEK sonrası hastalıksız 14 ay, genelde 44 ay sağ kalım bildiren yayınlar mevcut. PKİ skoru 10’un altında olanlarda (tümör yükü düşük) bu süre 31 ve 48 ay, 5 yıllık sağ kalım oranı ise %22-50 olarak bildirilmektedir.
CO2 ajitasyonlu HİPEK tekniğinin avantajı, karın içinde daha çok alana ulaşarak, geniş peritoneal yüzeye etki edebilmesi olduğuna inanmaktayız. Diğer kapalı teknik uygulamalarına göre sistemin kurulumu ve kateterlerin yerleştirilmesi daha fazla zaman almamaktadır. Bu nedenle bu sistemin kullanımı ameliyat süresini uzatmamaktadır.
Ameliyat ve HİPEK, yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan kurumlarda ve tecrübeli cerrah tarafından yapılmamalıdır. Tam bir sitoredüksiyon elde etmek yani tüm tümörleri ameliyatta temizleyebilmek ve sıcak kemoterapinin güvenli bir şekilde uygulanmasını sağlamak gerekir. Gelişmekte olan merkezler ve cerrahlar, tecrübe kazanırken kendilerine ameliyat tekniklerini öğretebilecek tecrübeli cerrahlardan destek almalıdır. Karaciğer metastazı varlığında peritoneal karsinomatoz hastaları ameliyat edilebilir mi? Bu sorunun günümüzdeki yanıtı evettir!
Başarılı olabilmek için HİPEK ile birlikte makroskobik peritoneal hastalığın çıkarılması olarak tanımlanan ameliyat, kolorektal/over kaynaklı, orta veya küçük hacimli peritoneal metastazı olan seçilmiş hastalarda uygulanır.
KRK hastaların yüzde 30’unda peritona yayılım (PK) ve yüzde 40’ında karaciğere metastaz olmaktadır. Bazen bu iki duruma birlikte rastlanır. Eskiden bu iki durum birlikte ise hastalar ameliyat edilmezdi.
Tam veya tama yakın çıkarılma yapılamayan ve yandaş hastalıklarından dolayı tam olarak iyileşme olasılığı düşük olan hastalarda ameliyat ve HİPEK'ten kaçınılmalıdır.
Oysa günümüzde uygun hastalarda hem karaciğerdeki metastazları çıkarmak hem peritonu tümörden temizlemek (sitoredüktif cerrahi) ve HİPEK (karın içine sıcak kemoterapi) yapmak hem de tüm bu işlemleri tek bir ameliyatta eş zamanlı multidisipliner olarak gerçekleştirmek mümkündür. Tecrübeli bir karaciğer cerrahisi ekibi tecrübeli karsinomatozis cerrahları ile birlikte çalıştığında mortalite ve morbidite düşük olmaktadır.
Karin içi sıcak kemoterapi (hipek) de önemli bir yenilik, Karbondioksit (CO2 ) ajitasyonlu HIPEK’tir. Bu yeni bir HİPEK yöntemi olup düşük basınçlı karbondioksit (CO2 )’in karın içine verilmesi ile karında daha çok bölgeye ulaşılarak perfüzyonun etkinliğinin artırılması sağlanmaktadır.
Bu yaklaşım dünyada az sayıdaki merkezde gerçekleştirilebilmektedir. Ülkemizde çok yenidir.
Ameliyat ve HİPEK, yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan kurumlarda ve tecrübeli cerrah tarafından yapılmamalıdır.
2020
39
medikent
HİPEK
HİPEK tedavisi, ameliyatı karın boşluğunda ısıtılmış kemoterapi ile birleştirerek tüm kanser hücrelerini karın boşluğundan radikal biçimde uzaklaştırmaya çalışır.
Opr. Dr. Mustafa GÖZTOK Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı
2020
40
Sıcak Kemoterapi (HİPEK) Nedir? Ameliyat ile kanserin yerleştiği bağırsak ve yayılım yaptığı karın zarı bölgelerinin çıkarılmasının ardından yaklaşık 43 derece sıcaklıktaki sıvının karın boşluğuna kemoterapik ilaçla birlikte verilmesine hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK-HIPEC) denir.
HİPEK, bazı hastalar için ömür boyu süren , hatta hayat kurtaran bir tedavi olabilir.
HİPEK tedavisi, ameliyatı karın boşluğunda ısıtılmış kemoterapi ile birleştirerek tüm kanser hücrelerini karın boşluğundan radikal biçimde uzaklaştırmaya çalışır. Bu tedavinin amacı uzun süreli sağ kalımı teşvik etmek ve hatta hastayı tedavi etmektir. İşlem genel anestezi altında yapılır ve tipik olarak 6 ila 9 saat sürer. Bununla birlikte, daha uzun prosedürler gerekli olabilir.
Kimler İçin Önerilir? HİPEK, bazı hastalar için ömür boyu süren , hatta hayat kurtaran bir tedavi olabilir. Ne yazık ki, periton kanseri olan tüm hastalar HİPEK prosedüründen olumlu sonuç alamazlar. Her hasta için birçok faktör göz önünde bulundurulmalıdır. Bu faktörlerin bazıları aşağıda belirtilmiştir.
Periton Kanserinin Kökeni Mezotelyoma, psödomiksoma peritonlu hastalarda ve kolorektal bir tümörden türeyen periton kanseri olan hastalarda, HİPEK ile tedaviyi destekleyen iyi bilimsel ve klinik kanıtlar vardır. Gastrik veya yumurtalık kökenli periton kanseri olan hastalarda HİPEK‘ten olumlu bir etki beklenir, ancak bu yaklaşım halen araştırılmaktadır ve bu hastaların HİPEK ile tedavi edilmesi ideal olarak klinik çalışmalarda yapılmalıdır. Pankreas kanseri veya yüksek dereceli sarkom sebebiyle periton kanseri olan hastaları HİPEK ile tedavi etmek, halen yeterli bilimsel kanıtlarla desteklenmemektedir.
Hastalığın Kapsamı Periton kanseri endeksi, periton boşluğu boyunca periton kanseri oranını değerlendirmek için kullanılır. Genel olarak, PCI HİPEK sonra prognoz ile ilişkilidir. Daha yüksek PCI değerleri tipik olarak daha kötü bir prognoz ile ilişkilidir. Bu yaklaşım, kolorektal kanser gibi bazı hastalıklar için kabul edilebilir bir maksimum PCI tanımı ile sonuçlanmıştır. Belli bir eşiğin üstünde prosedürün sağ kalım açısından yararı, risklerinden ağır basmaz ve bu hastalarda HİPEK yapılmaz. Kolorektal kanser hastalarında maksimum PCI enstitüler arasında değişebilir. PCI ile ilgili farklı kurallar PMP gibi düşük dereceli maligniteler için geçerlidir. Bu hastalarda, çok yüksek bir PCI ile uzun süreli sağ kalım veya hatta bir tedavi elde edilebilir. Bu hastalarda, tümör nodüllerinin karnını temizleme yeteneği prognoz için başlangıçtaki PCI’den daha önemlidir.
Klinik Durum Bir HİPEK prosedürü, invaziv, uzun ve karmaşık bir prosedür olarak kabul edilir. Hastalar bu tedavinin zorluğuna dayanmak, tedavi sonrası iyi sonuçlar almak ve tamamen iyileşme şansı yakalamak için klinik anlamda iyi durumda olmalıdır. Bazı hastaneler bu tedavi için üst yaş sınırı uygular (örneğin 65 veya 70 yaş). Bununla birlikte, bazı çalışmalar “fizyolojik yaş” ın “takvim yaşı” ndan daha önemli olduğunu göstermiştir ve çeşitli hastaneler şimdi HİPEK prosedürünün sağlıklı bir şekilde 70 yaşın üzerindeki hastalara güvenle uygulanabileceğini kanıtlamıştır.
Karın Dışındaki Kanser HİPEK prosedürü karın boşluğu için bölgesel bir tedavi olarak düşünülmelidir. Bu nedenle, karın boşluğu dışındaki organlara (örneğin; Akciğerlere, beyne veya kemiklere) yayılmış olan kanser genellikle HİPEK prosedürü için uygun bir hedef olarak kabul edilmez. Kolorektal kanserden türemiş, sadece birkaç (üç veya daha az) tedavi edilebilir karaciğer metastazı mevcudiyeti için bir muafiyet yapılabilir. Çeşitli çalışmalar, bu gibi karaciğer metastazlarının HİPEK ve sınırlı periton kanseri için sistemik kemoterapi kombinasyonu ile tedavisinin uygulanabilir ve güvenli olduğunu göstermiştir. Ek olarak, bu yaklaşım tek başına kemoterapi ile karşılaştırıldığında uzun süreli sağ kalımla sonuçlanmıştır. Yukarıda belirtilen faktörlere ek olarak, bireysel bir hasta için birçok başka faktörün göz önüne alınması gerekebilir ve bu faktörler, mümkün olan en iyi tıbbi tedavi ile ilgili tavsiyeyi etkileyebilir. Ayrıca, HİPEK prosedürüne devam edilmesi için göstergeler, yerel uzmanlığa bağlı olarak ülkeler ve hatta bir ülkedeki hastaneler arasında değişebilir. İdeal olarak, periton kanseri olan bir hastaya, optimal tedavi stratejisini tanımlamak için periton kanseri hakkında özel bilgi sahibi, çok disiplinli bir uzmanlar ekibi tarafından danışmanlık verilmelidir. Tedavi stratejisi, seçilmiş hastalarda HİPEK içerebilir.
medikent
2020
41
medikent
Uygulama Sonrası Süreç HİPEK karmaşık ve invaziv bir prosedür olduğundan, ameliyat sonrası komplikasyonlar sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Nispeten sık görülen komplikasyonlar arasında akciğerlerin veya idrar kesesinin enfeksiyonu, yara problemleri ve birkaç gün hatta haftalarca yemek yiyip içememek sayılabilir. Daha az sık ancak daha ciddi bir komplikasyon abdominal enfeksiyonlarla sonuçlanan bağırsak içeriğinin karın içine sızmasıdır. Sızıntıyı kontrol etmek için bu hastalarda ikinci bir prosedür gerekebilir. Bazı hastalar HİPEK sırasında kullanılan kemoterapinin yan etkilerini yaşarlar, ancak bunlar çoğunlukla hafif ve sınırlayıcıdır. HİPEK kemoterapisinin bir sonucu olarak kayda değer saç dökülmesi çok nadirdir. Neyse ki, komplikasyonlarla karşılaşan hasta sayısı son birkaç on yılda giderek azalmaktadır. Çoğu hasta iki ila dört hafta boyunca hastanede kalır, ancak komplikasyonlar ortaya çıkarsa daha uzun kalırlar. Hastanede yatış sırasında, idrar kesesi, mide veya karın boşluğu içindeki kateterler gibi ameliyat sırasında takılan kateterler çıkarılır. Operasyonun karmaşıklığına rağmen, HİPEK prosedürünün şimdi çok güvenli olduğu düşünülmektedir. Deneyimli HİPEK merkezlerinde tedaviden sonra oluşan komplikasyonlar sonucu ölüm olasılığı % 3’ten azdır. Bu oranlar, diğer yüksek riskli cerrahi prosedürlerle karşılaştırıldığında olumludur. Birkaç çalışmada, HİPEK işleminden sonra hastaların yaşadığı yaşam kalitesi araştırılmıştır. Bu çalışmalar, yaşam kalitesinin ameliyat sonrası yakın dönemde düştüğünü ve işlemin etkisi göz önüne alındığında bunun beklenildiğini göstermektedir. Bununla birlikte, tedaviden üç ay sonra, yaşam kalitesi çoğu hastada bazal seviyelere geri getirilir ve altı ay sonra ameliyat öncesi yaşam kalitesinden bile iyi duruma gelebilir. Bu sonuçlara dayanarak, araştırmacılar yaşam kalitesinin genel olarak HİPEK‘ten sonra korunduğu ve durumu mühim hastalarda bile iyileştirilebileceği sonucuna varmışlardır.
HİPEK‘ten sonra hayatta kalma aylar yerine yıllar cinsinden ifade edilir. Seçilmiş hastalarda tedavi sağlanabilir.
Tedavi Sonuçları HİPEK prosedürü, bir hastayı tedavi etmek amacıyla gerçekleştirilmesine rağmen, peritoneal kanserin başarılı bir HİPEK prosedüründen sonra bile sıklıkla tekrarlayan agresif bir hastalık olduğu anlaşılmalıdır. Prognoz sonrası HİPEK, tanı sırasındaki hastalığın kökeni ve yaygınlığı, ameliyat sırasındaki tüm görünür kanseri ortadan kaldırma olasılığı ve hastanın durumu gibi birçok faktörden etkilenir. Kuşkusuz tüm hastalar HİPEK prosedüründen sonra tedavi edilmezler ancak genel olarak konuşursak, HİPEK‘ten sonra hayatta kalma aylar yerine yıllar cinsinden ifade edilir. Seçilmiş hastalarda tedavi sağlanabilir. HİPEK‘ten sonraki sonuçları daha da iyileştirmek için tedavi eden doktor ek sistemik kemoterapi önerebilir. HİPEK prosedüründen dört ila altı hafta sonra tipik olarak başlatılan bu kemoterapi, infüzyon ve / veya haplarla uygulanır. Kemoterapinin amacı, karaciğer veya akciğerler gibi diğer organlara peritoneal nüksü ve metastatik yayılmayı önlemek veya geciktirmektir. Bu durumda kemoterapi için kullanılan tıbbi terim “destekliyici kemoterapi” dir. Kemoterapi, HİPEK‘ten sonraki her hasta için faydalı değildir ve kemoterapiyi sürdürme kararı, her hasta için göz önünde bulundurulması gereken birçok faktöre bağlıdır. Hastalar HİPEK‘ten yıllar sonra spesifik sorunlarla karşılaşabilir ve soruları olabilir . Bu nedenle periton kanseri ve HİPEK bilgisine sahip bir hekimin yakın takibi bu dönemde oldukça istenmektedir. HİPEK‘ten sonra sağ kalım yararı açısından hastalar arasında sonuçlar değişkenlik göstermektedir. Örneğin, sonuçlar periton kanserinin kökenine ve tanı sırasındaki hastalığın derecesine bağlıdır. Genel olarak, tümörün tamamen alınabildiği psödomiksoma peritonlu hastaların prognozu HİPEK‘ten sonra iyidir ve bu tür hastaların çoğu tedavi edilebilir. Tedavi, kolorektal kanserli hastalarda ve malign mezotelyoma hastalarında daha az sıklıkla sağlanır, ancak genel olarak konuşursak, bu hastalarda HİPEK‘ten sonra hayatta kalma , diğer tedavilerde olduğu gibi aylarca değil, yıllarca ifade edilir.
2020
42
Operasyon Detayları
HİPEK
Bir HİPEK prosedürü tipik olarak tek bir operasyonda birleştirilen dört aşamadan oluşur: keşif, rezeksiyon, HİPEK ve yeniden yapılandırma.
Bu görünmez tümör hücrelerini yok etmek için karın, operasyon sırasında yüksek dozda kemoterapi ile doldurulur. Mitomisin-C, oksaliplatin ve sisplatin gibi çeşitli kemoterapi türleri kullanılabilir. Bu kemoterapi, 41-42 santigrat dereceye kadar ısıtılır, çünkü ısının kemoterapinin etkinliğini artıracağı düşünülmektedir. Bu ısıtma kemoterapiyi hastanın karnına kadar ısıtabilen ve dolaştırabilen özel bir cihazla sağlanır. Dünyadaki çeşitli enstitülerdeki protokollere bağlı olarak, prosedürdeki bu adım 30 ila 90 dakika sürer. İşlemin bu kısmına “Hipertermik İntraperitoneal Kemoterapi” denir ya da kısaca: HİPEK. Bu adım işlemin tamamının sadece bir kısmı olmasına rağmen, HİPEK terimi şimdi tüm cerrahi işlemi tanımlamak için yaygın olarak kullanılmaktadır.
Keşif Operasyon, karın boşluğunun, peritoneal kanserin derecesinin kesin olarak belirlendiği cerrahi ekip tarafından ayrıntılı bir şekilde araştırılmasıyla başlar. Periton kanserinin boyutunu ölçmek için çeşitli skorlar geliştirilmiştir. En sık kullanılan puan Periton Kanseri İndeksi (PCI)’dir.
Yeniden Yapılandırma
Peritoneal kanser indeksi 9 1 2 3 8 0 4 7 6 5
11
10
12 Bölge
0 Santral 1 Sağ üst 2 Epigastrium 3 Sağ üst 4 Sol flank
Bölge
5 Sol alt 6 Pelvis 7 Sağ alt 8 Sağ flank
Bölge
9 Üst jejenum 10 Alt jejenum 11 Üst ileum 12 Alt ileum
İnfiltrasyonun Büyüklüğü
LS 0 LS 1 LS 2 LS 3
Tümör yak Tümör < 5 mm Tümör < 5 cm Tümör > 5 cm
Cerrahi Rezeksiyon Sitoredüktif Cerrahi Operasyonun bu kısmı “sitoredüktif cerrahi” olarak adlandırılır ve genel prosedürün çok önemli bir parçasıdır. Sitoredüktif cerrahi kanser hücreleri tarafından istila edilmiş tüm peritoneal yüzeylerin ve organların cerrahi olarak çıkarılmasını içerir. Bu dokular, örneğin ince bağırsak veya kolonun bir kısmını, dalağı, safra kesesini veya diğer karın organlarını içerebilir. Yapılması gereken rezeksiyonların sayısı hastalar arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Genel olarak, cerrahlar mümkün olduğu kadar çok organı boşaltmaya çalışırlar. Tüm görünür kanser nodüllerini çıkardıktan sonra, mikroskobik kanser hücrelerinin geride bırakılması kaçınılmazdır. Eğer tedavi edilmezse, bu kanser hücreleri operasyondan kısa bir süre sonra tekrar bölünmeye başlar ve periton kanserinin tekrarına neden olur.
HİPEK prosedüründen sonra, operasyon mümkün olduğunca bağırsakların devamlılığını geri alarak ilerler. Bununla birlikte, bazen geçici veya hatta kalıcı bir kolostomi gerekir. Çoğu hastada, mide, idrar kesesi veya karın boşluğu gibi çeşitli noktalara kateterler yerleştirilir. Bu kateterler, ameliyattan sonraki günlerde hastanın klinik durumuna göre çıkarılır. HİPEK prosedürü genellikle uzun ve köklü bir prosedür olduğundan, çoğu hasta yaşamsal fonksiyonlarının yakından izlemeye yönelik, ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesine kabul edilmektedir.
medikent
Operasyon, karın boşluğunun, peritoneal kanserin derecesinin kesin olarak belirlendiği cerrahi ekip tarafından ayrıntılı bir şekilde araştırılmasıyla başlar.
2020
43
medikent
farkındalık Doç. Dr. Ömer ÖGE Kent Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı
2020
44
medikent
Gelişmiş toplumlar zorunlu sağlık hizmetlerinden ziyade koruyucu tıbba önem verip, yatırım yaparlar. Çünkü gelişmiş toplumlarda insan hayatı daha değerli ve daha pahalı görülür. Koruyucu tıp demek hastalıkların öngörülmesi, engellenmesi ve erken teşhis edilmesi demektir. Koruyucu hekimliğin işletilmesi ve halkın engellenebilir/ tedavi edilebilir hastalıklara karşı bilinçli hale getirilmesi o toplumu daha sağlıklı ve daha uzun yaşamaya aday bireyler topluluğu haline getirecektir. Özellikle Avrupa’da yüzyılın ikinci yarısında elde edilen ortalama insan ömründeki yüzde 50’lik artışın en önemli sebebi budur. Prostat kanseri de yaşlı nüfusun artmasına bağlı olarak daha sık karşılaşılan toplumsal bir sorun sıfatını kazanmıştır. Prostat kanseri görülme sıklığı erkeğin yaşı ilerledikçe yükselir. Hekim olarak toplumu prostat kanserine karşı uyarmak ve bu hastalığa dikkat çekerek, bireylerin bu hastalıkta erken tanı şansını yakalamasını sağlamak görevimizdir. Prostatı tanıtmak gerekirse; kestane şekil ve boyutlarında, erkeklere özel bir organdır prostat. Halk dilindeki gibi bir hastalık değildir. Her erkekte bulunan ve üreme fonksiyonumuz üzerinde önemli rolü olan bir salgı bezidir. Her organın olduğu gibi prostatın da bazı hastalıkları vardır. Bunlar prostat enfeksiyonları, iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanserinden ibarettir. Mesane çıkışında ve idrar kanalının etrafında yerleşik bir organ olduğundan dolayı prostat hastalıklarının en belirgin bulgusu idrar yapma üzerine olur; sık, zor, sancılı veya kanlı idrar yapmak başlıca şikayetlerdir. Prostat kanseri dünya üzerindeki erkekleri en sık etkileyen 2. kanser türüdür. O zaman yapılması gereken en doğru sağlık hareketi çok sık karşılaşılan bu sinsi ve tehlikeli düşmana karşı erkekleri eğitmektir.
Korunmak için neler yapılmalıdır? • Öncelikle sağlıklı yaşayın. Genel sağlık kurallarına uyun. • Sigara ve alkolden uzak durun. • Doğal ve sağlıklı besinleri tercih edin. Bol su tüketin. • E vitamini, selenyum ve domateste bulunan likopen adlı antioksidan maddenin ve yeşil çay tüketiminin prostat kanserine yakalanma riskini azalttığı ileri sürülmektedir. Doğruluğu ispatlanmamış olsa bile doğal ve vücut için yararlı maddeler olduklarından tüketmekte bir sakınca yoktur. • Kolesterol ve diğer yağlardan zengin gıdaları az tüketin; ABD gibi yağdan zengin beslenen toplumlarda prostat kanseri daha sık görülürken, bitkisel besinlerin ağırlıklı tüketildiği uzak doğu ülkelerinde daha az görülmektedir. ABD’de her üç dakikada bir erkek prostat kanseri teşhisi almaktadır; her saatte 20 yeni prostat kanseri ve her gün 480 prostat kanseri ekleniyor demektir ABD’de. • Mümkünse stresten uzak durun.
YAŞLANAN HER ERKEK YÜKSEK RİSK ALTINDADIR Yaş arttıkça prostat kanseri gelişme riski artar. Prostat kanserlerinin yüzde 85’i 65 yaş üzerindeki erkeklerde görülmektedir. Yeterince uzun yaşarsa hemen tüm erkeklerde prostat kanseri gelişebilir. Bu bağlamda uzun ömür prostat kanseri için en büyük riski teşkil eder. Akrabalarda prostat kanseri olanlar; birinci derece akrabalarında prostat kanseri olan erkeklerde riskin olmayanlara oranla 10 kat daha arttığı söylenebilir. Bazı prostat kanserleri çok yavaş ilerler ve yıllarca hiç bulgu vermeyebilir. Bu tip prostat kanserli erkeklerin bir kısmı prostat kanseri tanısı konmadan başka hastalıklardan ölürler. Ancak bazı prostat kanserleriyse çok hızlı büyüyerek diğer organlara da yayılır ve hızla ölüme götürürler. Birçok kanser türünde olduğu gibi prostat kanseri de erken evrelerde pek bulgu vermez. Hastalığa bağlı şikayetler görüldüğünde ise birçok hasta için erken tanı zamanı çoktan geçmiş demektir. Zaten erken tanı ile prostat kanserini tümden yenen hastalar çoğunlukla şikayet olmaksızın check-up yaptıran ya da rastlantısal olarak prostat kanserine yakalanmış olduğu belirlenen hastalardır. “Kanserden korkma geç kalmaktan kork” sözüne en yakışan hastalıktır prostat kanseri. 50 yaşından sonra yılda bir prostat kontrolünü düzenli yaptıran bir erkeğin prostat kanserinden ölme riski neredeyse yoktur denebilir. Ailede prostat kanseri öyküsü olanlar ve daha garantici olmak isteyen erkekler için bu yaş sınırı 45’e çekilebilir. Prostat kontrolü temel olarak prostat muayenesi ve PSA diye bilinen kan testi ile kişinin bir yılda sadece 20-30 dakikasını almaktadır. Prostat kanseri erken tanındığında tam tedavi edilebilen bir kanserdir. Yeter ki sınırların ötesine geçmemiş olsun. Sonuç olarak prostat kanseri özellikle ileri yaştaki erkeklerde toplumsal bir sorun olarak ilan edilecek kadar yaygındır. Erkeklerin ortalama ömrü uzadığı sürece bu sorun daha da ciddileşecektir. Geç kalınmadığı sürece bu hastaların çoğunda tam bir tedavi elde edilir. O zaman işin uzmanı olan bizlere düşen en büyük görev halkımızı bu hastalıklara karşı eğitip, bilgilendirmektir. Lütfen prostat kanserinin hayatınızı elinizden almasına izin vermeyin. Unutmayın bunun bedeli sadece yılda bir 1/2 saatinizi ayırmaktır.
2020
45
medikent
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
İnsan ömrü gün geçtikçe uzamakta ve bu durum sevindirici olmakla birlikte yeni sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Bunlardan en bilineni kemik erimesi yani osteoporoz yanında kas kitlesi ve gücü azalması olan sarkopeni de gittikçe öne çıkan bir sağlık sorunu olarak kendini göstermektedir.
2020
46
ÖMRÜN UZAMASI İYİ, HASTALIKLARI KÖTÜ
İnsan ömrü gün geçtikçe uzamakta ve bu durum sevindirici olmakla birlikte yeni sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Bunlardan en bilineni kemik erimesi yani osteoporoz yanında kas kitlesi ve gücü azalması olan sarkopeni de gittikçe öne çıkan bir sağlık sorunu olarak kendini göstermektedir. Kas yapımı ve yıkımı yaşam boyunca devam eden bir süreç olmakla birlikte yaşlanmayla kayıp daha ön plana geçmekte ve hem kadın hem de erkek her iki cinsiyette 40 yaşından sonra kas kitlesinde ilerleyici bir azalma kendini göstermektedir. Yapılan araştırmalar kas kitlesinde 70 yaşına kadar her 10 yılda %8 kayıp olduğunu göstermektedir. Yetmiş yaşından sonra ise bu kayıp daha da artmakta ve her 10 yılda %15 seviyelerine ulaşmaktadır. Kas kuvvetindeki kayıp ise daha belirgindir ve 70 yaşından sonra her 10 yılda yaklaşık %25-40 oranında azalmaktadır. ABD’de, kas azalmasının %10.5 oranında düşürülmesi sağlık bakım harcamasında 1.1 milyar dolar azalma yapacağı tahmin edilmektedir.
Büyüme hormonu (GH) ve onun aracı maddesi IGF-I, kortikosteroidler, androjenler, östrojenler ve insülin düzeyleri yaşlanmayla birlikte değişime uğramaktadır. Yaşlanmayla GH/IGF-1 düzeyi azalmakta ve buna paralel olarak vücut kompozisyonu da değişime uğramaktadır. Karın içi ve göbek bölgesi yağ dokusu artış gösterirken yağsız kemik kitlesi ve kemik mineral yoğunluğu azalmaktadır. Yaş ilerledikçe testosteron da azalarak kas kitlesinde ve kemik gücünde azalmaya katkıda bulunmaktadır. Yaşlanma kortizol düzeyinde artışa yol açarak karın içi yağ dokusunu artırmakta ve kas dokusunu ve kemik yoğunluğunu azaltmaktadır. Yine düşük vitamin D3 düzeylerinin de azalmış kas gücü ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Normalde insülin protein sentezini ve dolayısıyla kas kitlesini artırırken yaşlı kişilerde ortaya çıkan insülin direnci insülinin bu anabolik etkisini de azaltarak sarkopeniye katkıda bulunmaktadır. İnsülin direncini belirleyen HOMA-IR kas kitlesiyle ters, karın içi yağ kitlesiyle doğru orantılıdır. Karın içi yağ kitlesindeki artış iltihabi bir durum yaparak (TNF-alfa, IL-6 ve C reakttif protein (CRP)) sarkopeniye katkıda bulunmaktadır.
Yaş ilerledikçe testosteron da azalarak kas kitlesinde ve kemik gücünde azalmaya katkıda bulunmaktadır.
Kas kitlesi kas kuvvetiyle ilişkili olsa da aslında bu iki şey aynı değildir. Bu nedenle Sarkopeni yerine Dinapeni (kuvvet azlığı) denilmesini önerenler de vardır.
Sarkopeni nasıl tanınır?
Dual enerji X-ray absorbsiyometre (DXA), antropometre, bioelektrik impedans analizi (BİA), MRG, BT ve kreatinin atılım gibi yöntemler arasında en ucuz ve yaygın yöntem DXA’dır. DXA ile kol ve bacakların kemiksiz ve yağsız kas kitlesi tahmin edilebilir.
Epidemiyolojik çalışmalar günümüzde obezitenin ve yaşlanmanın epidemik hale geldiğini göstermektedir. Sarkopeni sıklığı 65-70 yaşlarında %13-24 iken 80 yaş üzerinde %50 oranında görülmektedir. Bu oran her iki cinste de yakın olmakla birlikte bazı çalışmalarda kadınlarda erkeklere bakışla 3.6 kat daha fazla olduğu da görülmüştür.
Sarkopeni Neden Ortaya çıkıyor?
Sarkopeni’nin çeşitli nedenleri vardır. Yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan nöron (sinir hücresi) kaybı, anabolik (kas yapan) hormon üretiminde ve duyarlılığında azalma yanında iltihabi salgı ürünlerinin (sitokinler) düzensizleşmesi de rol oynamaktadır.
Ne yapmalı?
İnsan ömrünün uzamasıyla ortaya çıkan yaşlanmadan kaçınmak mümkün olmadığına göre ne yapabiliriz? Egzersiz azlığı sarkopeni için çok önemli bir risk faktörüdür bu nedenle, her yaşta ve o yaşa uygun olan, düşme riski yapmayan tarzda mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Beta hidroksimetil butirat (HMB) diyet takviyesi olarak yararlı olabilir. HMB takviyesi, düzenli direnç egzersizi ve yüksek protein diyeti sarkopeni ve kas kaybını önlemektedir. DHEA ve insan büyüme hormonu yararlı bulunmadığı gibi önemli yan etkilere de neden olabildiğinden önerilmemektedir. Testosteron ve diğer anabolik steroidler erkekte prostat kanseri, kadında virilizasyon (erkekleşme) gibi pek çok yan etkilere yol açabildiğinden önerilmez. Yine testosteron kardiyovasküler olayları da artırmaktadır. Protein alımı ve fizik aktivite kas protein sentezi için çok önemlidir. Bu nedenle yaşlı gruplarda artmış diyetsel protein tüketimi (1-1.2gram/kg (gün) önerilmektedir. Özetle düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme yanında bazı takviyelerle sarkopeni önlenerek daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşlılık dönemi mümkündür.
Kas Erimesi
Sarkopeni Sıklığı Nedir?
Normal Kas Yapısı
Yaşlı Bireylerde Sarkopeni Avrupa Çalışma Grubu (EWGSOP) tarama olarak düşük yürüme hızı (0.8 m/s ve düşük el sıkma kuvvetini önermektedir. Bu anlamda DXA ile kas kitlesi ölçümü ve elle tutulan dinamometre ile el sıkma kuvvetinin kullanılması önerilmektedir.
medikent
2020
47
medikent
Gastrit: Midenin iç yüzeyini örten, mukoza olarak isimlendirilen tabakanın iltihabi ve inflamasyonlu durumudur.
Uzm. Dr. Azmi SERİN Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı
2020
48
Mide mukozasının üzerinde jel kıvamda şeffaf mukus tabakası vardır. Bu tabaka mide mukozasını korur. Mukus dışında mukozal bariyer dediğimiz başka faktörlerde mevcuttur. Yediğimiz gıdalar, içecekler, aldığımız ilaçlar ve istemeden yanlışlıkla alınan zararlı maddeler mide mukozasına zarar verir. Sonuçta mukoza da iltihabi bir reaksiyon oluşur. Bu olay sonrası mukozada kızarıklık, ödem, kanama, ülserasyonlar veya ülserler ve uzun sürede polip olarak tanımladığımız lezyonlar oluşur. Mide iç yüzeyinde oluşan bu durum gastrit olarak tanımlanır. Hastalar genellikle mide de yanma, ağrı, şişkinlik, gaz, hazımsızlık, bulantı, kusma, geğirme, tokluk hissi şikayeti ile gelirler. Ancak bu şikayetler safra kesesi, pankreas ve bağırsak hastalıklarında da görülür. Hastanın öyküsü, şikayetlerin süresi, yemekle ilişkisi önemlidir.
Gastritler, akut ve kronik (yüzeyel ve atrofik) olarak iki grupta incelenebilir. Akut gastritler tedavi sonrası iyileşir ve takip gerektirmez, kronik gastritler ise takip edilmelidir.
Gastrit tanısı ve tedavisini doğru yapabilmek için mutlaka endoskopik işlem gereklidir. Aldığımız gıdaların sindirilebilmesi için enzimler salınmaktadır. Gıdalar ile aldığımız proteinlerin midede sindirim işlemi pepsinojen denen enzimle başlar. Bu enzimin aktif hale gelmesi için mide asidi (HCL) gereklidir. Mide sıvısının PH’ı alınan gıdalar ve açlık tokluk durumuna göre otomatik olarak ayarlanır. Asit pompası olarak isimlendirdiğimiz bu mekanizmalara etki eden ilaçlar (PPI) tedavide bir çığır açmıştır.
Gastritler, akut ve kronik ( yüzeyel ve atrofik ) olarak iki grupta incelenebilir.
Gastrit yapan nedenler • Mide asit artışına neden olan durumlar (Stres, sigara, alkol alımı, genetik durum vb.)
Bu bilgiler ışığında gastrit tanısı endoskopik ve patolojik tetkikler sonucu konulmakta ve tedavi planlanmaktadır.
• Helikobakter Pilori (H.Pilori) isimli bakteri
Patolojik inceleme sonucunda; Gastritin yüzeyel veya kronik (aktif veya atrofik) olup olmadığı, H. Pilorinin pozitif ya da negatifliği, hiperplazi, metaplazi, displazi gibi takibi gerektiren durumların olup olmadığı saptanabilir. Hastanın uzun süreli takibi veya aile taramasını gerektiren durumlar patolojik inceleme sonucu belirlenebilir. Etkin bir tedavinin olabilmesi için birincil koşul; Doğru tanı ve uygun ilaç seçimi ve yeterli tedavi süresidir.
• Toksinler (Bozulmuş besinlerin alımı sonucu, yanlışlıkla içilen kimyasallar vb.)
Kronik kansızlık şikayeti ile gelen her hastada kronik gastrit olabileceği düşünülmeli ve gerekli tetkiklerin yapılması planlanmalıdır. Gastrit, ülser ve mide kanserinin tanısında ve tedavisinin belirlenmesinde endoskopik işlem mutlak ve en geçerli yöntemdir.
Sonuç olarak gastrit tanısı endoskopik işlem ve patolojik inceleme sonucu konulur.
medikent
• İlaçlar (Aspirin, romatizmal ilaçlar (NSAİ), kemoterapide kullanılan ilaçlar vb.) • Enfeksiyon etkenleri (Virüsler, bakteriler, parazitler, mantarlar) • Radyoterapi anında alınan radyasyon • Otoimmün olarak isimlendirilen durumlar (Atrofik gastrit, pernisiyöz anemi vb.)
2020
49
medikent
Opr. Dr. Emin YEĞİNBOY Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı
Hemoroid ameliyatlarında altın standart var mıdır? Halk arasında basur olarak tanımlanan hemoroid hastalığının tedavisi genel cerrahinin en çok sorgulanan ve tartışılan konuları arasında yer alır. Hangi cerrahi yöntem hemoroid hastalığının tekrarlamasını önleme açısından daha güvenlidir? Ameliyat sonrası erken dönem ağrısı veya kanama hangisinde daha azdır? Tüm bu sorulara olumlu yanıt veren, tek bir cerrahi yöntemin olduğunu söylemek mümkün değil. Rastgele kontrollü çalışmalardan yola çıkarak, çeşitli evrelerdeki hemoroid vakaları için uygulanan, farklı cerrahi yöntemleri ve sonuçlarını kısaca gözden geçirelim.
Hemoroid hastalığı anal bölgedeki toplardamarların baskı altında uğradıkları deformasyonla ortaya çıkar. Kabızlığa bağlı ıkınma, sürekli oturma veya ayakta durma, hamilelik, obezite en önemli nedenler olarak ilk sıraları paylaşır. Hemoroid hastalığı iç ve dış olarak ikiye ayrılır. İç hemoroid fazla ağrıya neden olmadan sadece kanama şeklinde belirti verir. Makatta bir dolgunluk hissi ve kaşıntı olabilir. Dış hemoroid ise şişlik, ağrı ve yanma ile kendini gösterir.
2020
50
Hemoroid yakınmaları söz konusu rahatsızlığın derecelerine göre değişir. Cerrahların çok kullandığı Goligher sınıflamasına göre 4 evre şöyledir: 1. evre-dışardan normal görünüm, sadece kanama. 2. evre-ıkınma ile dışarı çıkan ve kendiliğinden içeri giren hemoroidal şişlik. 3. evre- ıkınmayla veya ıkınma olmadan çıkan, kendiliğinden veya elle içeri itilebilen hemoroidal şişlik. 4. evre- elle içeri itilemeyen, sürekli dışarda duran hemoroidal şişlik. İdeal ameliyat tartışmasız en az tekrarlama olasılığı olan hastayı tekrar ameliyat stresine sokmayacak olan yöntemdir. Ameliyat sonrası erken dönemde ortaya çıkan ağrı yakınması ve kanamanın en az olması hedefler arasındadır. Her evrenin ameliyat yöntemi de farklılık gösterir. Birinci evrede ameliyat gereksinimi yoktur. Beslenme ve yaşam alışkanlıklarında yapılacak değişiklikler yakınmaların ortadan kalkması için yeterli olabilir. Sıvı tüketiminin artırılması, yüksek lifli diyetler ve ilaç olarak purifiye flavonoidler semptomları ortadan kaldırmaya yeterlidir. Taze meyve, tam tahıllı ekmek, lif oranı yüksek sebzeler kurutulmuş meyvelerin oluşturduğu bir beslenme idealdir. Spor veya yürüyüş tedaviyi tamamlar. Bu evrede olmasına karşın sık kanamalı olgularda boğma yöntemi olarak bilinen band ligasyonu uygulanabilir. Bu yöntem sonrası semptomların tekrarlama oranı 12 ayı aşan takiplerde % 29-30 arası değişmektedir. Tüm hemoroid hastalarının yaklaşık % 18.4’ü ikinci evrededir. Bu evrede ilk sırada cerrahi yaklaşım yoktur. Band ligasyon bu evrede de uygulanabilir. Tercihan Doppler eşliğinde Hemoroidal Arter Ligasyonu yöntemi (DGHAL) bu evrenin cerrahi girişimi olabilir.
Anal bölgedeki damarsal şişliklere kan taşıyan 3 atardamar bağlanarak yakınma ortadan kaldırılır. Bu girişim sonrası tekrarlama oranı 12 ayı geçen izlemlerde % 12 oranındadır. Üçüncü evre ise hemoroid hastalığının cerrahi girişim açısından en çok tartışılan evresidir. DGHAL ikinci evrede uygulandığında % 18-%30 oranında bir tekrarlama oranına sahiptir. Karşılaştırmalı çalışmalarda Stapler Hemoroidektomi (SH) ve Klasik Hemoroidektomi (KH) ameliyatı karşısında erken dönemde daha az ağrı ve komplikasyon ile öne çıkar. Stapler ve Klasik Hemoroidektomi karşılaştırıldığında ameliyat süresinin kısalığı ve ameliyat sonrası ağrının az olması Stapler lehine değerlendirilebilir. Buna karşın tekrarlama oranının 12 ayı aşan izlemlerde klasik ameliyata oranla daha fazla görülmesi dezavantaj olarak karşımıza çıkar.
Tüm hemoroid hastalarının yaklaşık % 18.4’ü ikinci evrededir. Bu evrede ilk sırada cerrahi yaklaşım yoktur.
Dördüncü evre, hemoroidin artık son noktası olan sürekli dışarıda duran elle itilmesine rağmen içeriye girmeyen şişlikler dönemidir. Tereddütsüz ameliyat kararı verilen evredir. DGHAL bu evre için çok tercih edilmez. Stapler ameliyatın süresinin kısalığı ve ameliyat sonrası az ağrı ile klasik hemoroid ameliyatı karşısında avantajlıdır. Stapler ameliyatlarında 12 ayı aşan izlemlerde % 40’ varan nüks oranı bildirilmektedir. Klasik ameliyat ise % 6,25 oranında tekrarlama ile bu konuda öndedir. Klasik yöntemde kullanılan Ligasure aleti ise ameliyat süresini kısaltmada ve ağrı konusunda tercih edilen bir yöntemdir. Görüldüğü gibi Hemoroid ameliyatlarında tüm avantajları bünyesinde toplayan altın bir standart yoktur. Bu durumda seçilecek yöntemin hastalığın evresine, şişliklerin büyüklüğüne göre değerlendirilmesi en iyi yaklaşımdır. Tabii ki tekrarlama olasılığının az olması en önemli hedeftir.
İdeal ameliyat tartışmasız en az tekrarlama olasılığı olan hastayı tekrar ameliyat stresine sokmayacak olan yöntemdir. Ameliyat yöntemleri DGHAL Doppler Eşliğinde Hemoroidal Arter Ligasyonu Prensip olarak Doppler eşliğinde arteryel atım duyulan noktalara atılan 8 şeklindeki dikişlerle arterin boğulmasıdır. Bu şekilde toplardamara geçen kan engellenir, şişlikler kaybolur.
Stappler Hemoroidektomi Stapler aleti dentat çizginin 4 cm. üzerinde hemoroidal dokuyu çepeçevre çıkarır ve geriye kalan dokuyu tekrar birleştirir.
Klasik Hemoroidektomi Kesilerek hemoroidal dokunun çıkarılmasıdır. Bu yöntemde son yıllarda çok kullanılan Ligasure aleti dokuyu mühürleyerek çıkarılmasını sağladığı için operasyon süresi kısalmış, kanama ve ağrı azalmıştır. Milligan Morgan ve Ferguson yöntemleri en fazla kullanılan cerrahi prosedürler arasındadır.
medikent
2020
51
medikent
KUYRUK SOKUMU BATMASI Prof. Dr. Haluk Hayri ÖZTEKİN Kent Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
2020
52
• KOKSİGODİNİ, “Coccyx” denilen kuyruk sokumu kemiği bölgesinde oluşan ağrıya verilen bir terimdir. • Hastalarda tipik olarak otururken ağrı vardır. • Kadın erkek oranı 5:1’dir. • Ortalama 40 yaşlarında yakınmalar başlar. • Genelde bir travmayı takip eder.
Nedenleri arasında: • Aşırı şişmanlık • Zor doğum • Travma: Kırık-dislokasyon • Posttravmatik artrit • Lumber disk • Araknoidit • Pilonoidal kist ve bazı tümörler sayılabilir. Hastalarda genelde kuyruk sokumu üzerine sertçe düşme öyküsü vardır. Düşmeden bir müddet sonra hastalar sert yerlere uzun süre oturamaz, sırtüstü yatamaz ve bazen dışkılama esnasında ağrı hissederler. Çoğu hasta da doktora muayene olmaya çekinir. Aynı bölgede oluşabilen kıl dönmesi iltihapları ile çok karışan bu rahatsızlık bu nedenle konusunda tecrübeli bir ortopedist veya omurga cerrahı tarafından muayene edilmelidir. Elle muayene önemli olduğu kadar dinamik çekilen röntgenler ve 3 boyutlu bilgisayarlı tomografi yardımı ile tanı rahatlıkla konabilmektedir. Kuyruk sokumu kemiğinin kırıldığı veya yerinden oynadığı olgularda bile ameliyat nadiren gerekmektedir. Başlangıçta özel oturma minderlerinin bir miktar faydası olur, ağrı için rektal yoldan ağrı kesici fitiller kullanılabilir. Bazı hekim dışı uygulamalarda olduğu gibi dışarıdan müdahalelerin, yani çekme-yerine oturtma gibi, hiçbir yararı olmamaktadır. Ayrıca 6 ayı aşmış kronik vakalarda, ilaç veya fizik tedavinin de faydası olmamaktadır. Tek çözüm deneyimli bir hekim tarafından yapılacak özel manipülasyon ve bölgesel kortizon enjeksiyonlarıdır. Dikkatlice yapılan tuşe ile kuyruk sokumuna ve pelvis kaslarına 2-3 dakika kadar manipülasyon uygulanır. Daha sonra bölgesel kortizon ve lokal anestezik ilaç karışımı kemik üzerine enjekte edilir. İşlem bir miktar ağrılıdır, ancak dayanılmaz değildir. Ayrıca lokal anesteziye gerek yoktur ve poliklinikte kolaylıkla uygulanabilir. Tedavi sonrası özel oturma minderleri 3 hafta kullanılmalıdır. Nüks vakalarda işlem bir kez daha tekrarlanabilir. Çok inatçı vakalarda ise kuyruk sokumu kemiği ameliyatla çıkarılır.
Kuyruk sokumu kemiğinin kırıldığı veya yerinden oynadığı olgularda bile ameliyat nadiren gerekmektedir.
medikent
2020
53
medikent
Opr. Dr. Mustafa Melih ERKAN Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Korona Virüs ve
GEBELİK Yeni tip korona virüs Covid-19 veya SARS-COV-2 ismi ile bilinen ve yaklaşık 3 aydır tüm dünyada ciddi korku yaratan bu virüs aslında SARS ve MERS gibi ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açan ve önceki yıllarda da dünya üzerinde ciddi salgınlar yapmış bir virüs ailesinin üyesi. Peki gebeleri neler bekliyor? Korunmak için neler yapmalıyız? Hastalık belirtileri nelerdir? Gebelikte geçirilen bir korona virüs enfeksiyonu anneye ve bebeğe ne gibi zararlar verir? Anne karnındaki bebeğe de enfeksiyon geçer mi? Doğum şeklimiz ne olmalı? Doğumdan sonra bebeğimizi korumak
için neler gerekli? Hasta olursam bebeğimi emzirebilir miyim? Onu benden alırlar mı? Endişe içindeki her gebe bu soruların yanıtlarını bilmek istiyor. Ben de Medikent okurları için tüm bu soruları güncel gelişmeler ve son yayınlanan bilimsel çalışmalar ışığında yanıtlamak istiyorum. Şöyle ki; İngiliz Kraliyet Kadın Doğum Derneği son bir ayda özellikle Çin ve ABD’de görülen vakalar üzerinde yapılan çalışmaları değerlendirerek, korona virüs ve gebelik ile ilgili özel bir bilgilendirme yayımladı. Bu kılavuzla sorular yanıtlarını buldu.
2020
54 Virüs nasıl yayılıyor?
Gebelere neler öneriyoruz?
Virüs başlangıç olarak Çin’in Wuhan şehrindeki bir deniz ürünleri pazarında hayvanlardan insanlara bulaşmış olarak başlasa da şu an kabul edilir bulaşma yolu insandan insanadır. Oldukça hızlı yayılan solunum yolu ile bulaşan bir virüstür.
1-Özellikle riskli bölgelere yolculuk planlayan gebelerin seyahatlerini ertelemeleri önerilir. 2-Riskli bölgelere seyahat etmiş ve korona virüs enfeksiyonu geçiren veya şüpheli bir kişiyle temas etmiş olan tüm gebelerin sağlık kuruluşlarına başvurmaları önerilir. 3-Özellikle kişisel hijyen kurallarına dikkat edilmesi, sık el yıkanması, mümkün olduğunca enfeksiyon bulaşma riski olan toplu alanlardan uzak durulması önerilir.
Gebelerde korona virüs enfeksiyonunun bulguları nelerdir? Gebelerde korona virüs enfeksiyonunun bulguları diğer bireylerdekinden farklı değildir. Genellikle hafif veya orta şiddette grip veya grip-benzeri bulgularla karşımıza çıkar. Öksürük, ateş, nefes darlığı ve solunumsal diğer problemler eşlik edebilir. Zatürre ve ciddi derecede solunum yetmezliği genellikle daha yaşlı ve düşkün, bağışıklık sistemi baskılanmış bireylerde gördüğümüz bulgulardır.
Anne karnındaki bebeğe etkisi? Korona virüsün hamilelikte anneden bebeğe geçtiği bir olgu henüz gösterilmemiştir. Özellikle hastalığın en sık görüldüğü ülke olan Çin’de yapılan çalışmalarda, bebeğin içerisinde olduğu amniyon sıvısında, kordon kanında, yenidoğan bebeğin boğazından hemen doğum sonrasında alınmış sürüntü örneklerinde ve anne sütünde virüs izlenmemiştir. Bu sebeple güncel bilgiler ışığında korona virüs enfeksiyonunun anne karnında bebeğe geçmediği kabul edilir. Aynı virüs ailesinin diğer üyelerinin sebep olduğu SARS ve MERS hastalıklarında ciddi derecede düşük ve erken doğum riski görülmüş olsa da yeni tip korona virüs enfeksiyonunda düşük veya erken doğum riskinde bir artış yoktur.
Korona virüs enfeksiyonu doğum şeklini etkiler mi? Tüm dünyada görülen olgulardan ve yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre korona virüs enfeksiyonu doğum şeklinizi etkilemez. Enfeksiyon sebebi ile sezaryen olmanıza gerek yoktur. Anne ve bebek sağlığı iyi olduğu sürece normal vajinal doğum beklenmelidir. Ancak annenin genel durumunda enfeksiyona bağlı ciddi derecede sıkıntılar varsa sezaryen düşünülebilir.
Korona virüs ile enfekte bir anne bebeğini emzirebilir mi? Korona virüsün anneden bebeğe anne karnında geçmediği net şekilde gösterilmiştir. Ancak doğumdan hemen sonra anne ile temasa bağlı bulaş gerçekleşebilir. Bazı ülkelerde korona virüslü annelerin bebeği doğduktan hemen sonra yanlarından alınmış başka bir ortamda gözlenmiş ve anne sütü verilmemiştir. Ancak şu an tüm dünyada kabul gören yaklaşım anne ile bebeğin birlikte kalması yönündedir. Anne bebek bağlanmasının sağlanması bebeğin sağlığı için anne sütünü rahatlıkla alması hem anne hem de bebek için hayati derecede önemlidir. Bu nedenle anne ile bebek bazı önlemler alınarak aynı odada izlenebilir.
Gebelikte enfeksiyon görülürse ne yapmalı?
medikent
Doğuma yakın enfekte olmuş hamilelerde henüz hastalık bulguları ortaya çıkmamış bile olsa, doğumdan sonra hastalık bulguları görülebilir.
Tüm önlemlere rağmen gebelik sırasında korona virüs enfeksiyonu geçiren kişiler acilen sağlık kurumlarınca karantina altına alınmalı ve gerekli tedavi başlanmalıdır. Tedavi ve takip süreci diğer bireylerdekinden farklı değildir. Özellikle bu dönemde çekilecek röntgen ve tomografiler bebeği etkileyebileceği için annelerin endişe etmesine sebep olur, ancak anne karnındaki bebek için gerekli koruma önlemleri alındıktan sonra bu tetkiklerin yapılmasına izin verilmelidir. Çünkü anne sağlığı her zaman birinci önceliktir. Virüsün alındıktan sonra yaklaşık 14 günlük bir kuluçka süresi vardır. Bu sebeple doğuma yakın enfekte olmuş hamilelerde henüz hastalık bulguları ortaya çıkmamış bile olsa, doğumdan sonra hastalık bulguları görülebilir. Böyle bir durumda mutlaka doktora başvurulmalıdır.
ÖNLEMLER Bebeği emzirmeden veya emzik biberon gibi materyallerle temas etmeden önce mutlaka eller yıkanmalıdır.
Emzirme için memeye alındığında mutlaka bir koruyucu yüz maskesi takılmalıdır.
Anne sütü sağılarak veriliyor ise sağım setleri ve pompalar mutlaka uygun koşullarda sterilize edilmelidir.
Eğer sağılarak süt veriliyorsa sütü veya mamayı bu konuda tecrübeli başka birisi bebeğe vermelidir.
2020
55
medikent
Doç. Dr. Ali AKAY Kent Sağlık Grubu Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
2020
56
Gamma Knife tedavisi nedir? Gamma Knife tedavisi, beyin tümörlerinde, beyin damarsal bozukluklarında, trigeminal nevralji gibi beyin sinirlerinden kaynaklı yüz ağrılarında, tremor (el titremesi), Parkinson gibi bazı hareket bozukluğu hastalıkların tedavisinde kullanılan bir radyoretapi tedavisidir.
Hastalar bu tedavi sırasında ağrı duyarlar mı? Hastalar metal çerçevenin takılmasından önce yapılan lokal anestezik iğnenin sızısı dışında bir ağrı hissetmezler. Özellikle tedavi sırasında bir ağrı duymazlar.
Gamma Knife tedavisi nasıl uygulanır? Gamma Knife tedavisine, hastanın başına bir metal çerçeve takılarak başlanır. Metal çerçeve takıldıktan sonra yapılan MR tetkiki üzerinde tedavi planlanması yapılır. Planlama sonrasında hasta Gamma Knife tedavisine alınır. Ortalama 30-40 dakika süren tedavi sonrasında hastalar aynı gün taburcu edilir.
Gamma Knife tüm beyin tümörlerinde uygulanır mı? Gamma Knife tedavisi ilk yıllarda beynin menengiom, nörinom gibi iyi huylu tümörlerinde kullanılmasına rağmen yapılan çalışmalar ve tedaviler göstermiştir ki; beynin iyi huylu ve kötü huylu birçok tümöründe günümüzde ameliyata gerek olmadan bu tümörler Gamma Knife tedavisi ile kontrol edilebilmektedir.
Ameliyat ile çıkarılamayan tümörlerde Gamma Knife tedavisi uygulanabilir mi? Bazı durumlarda hastanın hayatını riske etmemek için ameliyatla tümörlerin tamamı çıkarılamaz, bu ameliyat sonrası kalıntı tümörlerde Gamma Knife tedavisi uygulanabilir.
Bu tedavinin yan etkisi var mıdır? Gamma Knife tedavisi sırasında kullanılan metal çerçeve sayesinde ışın demetleri, hastalıklı dokuya odaklanarak sadece tümör dokusuna zarar verirler. Tek başına gelen ışın demetleri normal dokulara zarar vermez. Odaklandıkları tümör veya damarsal dokuda harabiyet yaratarak etki gösterirler. Bu sebeple yan etki neredeyse görülmez. Fakat tümör dokusunun yerleşimine göre bazı bölgelerde yüzde 1-2 oranında etkilenme görülse de bunlar geçicidir.
Gamma Knife tedavisi beyin tümörleri tedavisinde ameliyata alternatif bir yöntem midir? Gamma Knife tedavisinin etkili olabilmesi için beyin tümörlerinin hacimleri önemlidir. Yüksek hacimli tümörlerde Gamma Knife tedavisi ile verilen radyasyon dozu artacağı için yan etki görülme riski artmaktadır. Bu sebeple hacmi 10 cc altında veya çapı 3 cm altında olan tümörler için Gamma Knife ameliyata alternetif olabilir. Daha büyük tümörlerde öncelik, cerrahi ile tümörün çıkarılmasıdır.
Kent Hastanesi Onkoloji Merkezi’nde Gamma Knife tedavisi ne zaman başladı? Merkezinizde şu ana kadar tedavi edilen hastalıklardan örnekler verebilir misiniz? Menengiom, akustik nörinom, hipofiz adenomu, glomus jugulare, nöroendokrin tümör gibi iyi huylu tümörler. Beyin metastazları, yüksek dereceleri glial tümörler gibi kötü huylu tümörler. AVM, kavernom gibi damarsal patolojiler ve trigeminal nevralji gibi yüzün ağrılı hastalığında Gamma Knife tedavileri Kent Onkoloji Merkezi’nde başarı ile uygulandı.
İzmir’de 13 Şubat 2019 tarihinde ilk Gamma Knife tedavisi yapıldı. Başlangıçtan bu yana 100’den fazla hasta başarı ile tedavi edildi.
Gamma Knife tedavisinde SGK anlaşması var mı? Kent Onkoloji Merkezi’nde hizmete sunulan Gamma Knife cihazı sayesinde hastalar bu tedaviye hem daha kolay hem de SGK ile yapılan anlaşmayla ek ücret ödemeden ulaşma olanağına kavuşmuştur.
medikent
2020 2019
57 43
medikent medikent
Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı
BOTOKS OBEZLERIN EMRINDE
2020
58 Obezite görülme sıklığı dünyada giderek artmaktadır. Metabolik, kardiyovasküler ve kanser gibi hastalıklarla bağlantılıdır. Kilo vermede diyet, ilaç ve davranış değişikliklerinin etkileri sınırlı kalmaktadır. Bariatrik cerrahi (sleeve gastrektomi, bypass, gastrik bant vb.) ile iyi sonuçlar alınmakta, ancak ciddi komplikasyonlar olabilmektedir. Mide botoksu uygun kişilerde mide boşalmasını geciktirme ve erken tokluk hissi sağlayarak kilo vermede yardımcı olabilen bir yöntemdir. Mideye Botilinum toksin (botoks) uygulanması; endoskopik yöntem ile midenin belirli bölgelerine Botilinum toksin A enjekte edilmesi esasına dayanan bir kilo verdirme yöntemidir. Bu yöntemde mide kaslarının kasılması sınırlandırılarak mide boşalma süresi gecikir ve hastada iştah kaybı elde edilir. Botoks, diğer bir etkisini de mideden salgılanan, açlığı uyaran gyrelin hormonunu azaltarak göstermektedir. Botoks esas olarak ciltte kırışık azaltmak amacıyla çok yaygın kullanılmaktadır ve tehlikeli bir yan etkisi bilinmemektedir. Mide botoks uygulaması ise standart bir endoskopik işlem olduğundan literatürde bildirilmiş önemli bir yan etkisi bulunmamaktadır. Kas hastalığı olanlar ve botoksa karşı alerjisi olan kişilerde işlemin uygulanması uygun değildir. Bir de injeksiyon sırasında kanama ve mide dışına nadirde olsa kaçış olabilir, kanama için endoskopik tedavi, mide dışına kaçmalarda yatarak antibiyotik tedavisi gerekebilir.
Botoks mide boşalma süresini geciktirir ve hastada iştah kaybı elde edilir.
Mide botoksu bir ameliyat değildir. Tamamen endoskopik olarak ağızdan girilerek yapılan bir işlemdir. Kesi yoktur. İşlem ortalama 30 dakika sürer. Hastalar, işlem esnasında anestezi hekimi eşliğinde uyutulur. Hastanede yatmak gerekli değildir. İşlem sonrası genellikle 1-2 saatlik müşahede yeterlidir.
Mide botoksunda kullanılan ilacın tüm etkisinin 4-6 ay içinde vücuttan tamamen silindiği bilinmektedir. Bu nedenle kalıcı bir hasar oluşturma ihtimali yoktur. 6 ay süreyle kişinin olması gereken kilo kadar ya da buna yakın kilo vermesi hedeflenir, bu diyet uyumu ve egzersiz ile desteklenir. Botoks uygulaması sonrası, başlangıçta sıvı gıdalar alınmalıdır. Sonrası özellikle karbonhidratlı, şekerli gıdalardan uzak durulması gerekir. Bu bir diyetisyen takibinde yapılmalıdır. İşlem gerekli görülürse etkisi bittiğinde tekrarlanabilir. Sonuç olarak mide botoksu kilo vermede özellikle açlık hissini azaltarak diyet ve egzersize yardımcı olan ve motivasyon sağlayan bir yöntemdir.
medikent
2020
59
medikent
Prof. Dr. Uğur ÖZİÇ Kent Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Uzman
Topuk ağrılarının başlıca nedenlerinden biri
TOPUK DİKENİ
2020
60
Nedir?
Tedavi 1
Topuk dikeni, “Kalkaneus” denilen topuk kemiğinden başlayan ve ayak parmaklarının bükülmesini sağlayan kas grubunun yapıştığı bölgede oluşan kemiksi çıkıntılardır. Bu bölgenin aşırı yüklenme, ayak yapısının bozukluğu, sert zeminde uzun süreli koşma ve yürüme ile, bazen de romatizmal hastalıklar sonucu gibi nedenlerle devamlı uyarılması ve oluşan minimal yırtılmalar topuk dikeni riskini artırır. Bu yapışma yerindeki ödem ve kanamalar zamanla kemikleşerek röntgen filmlerinde görülen dikensi çıkıntılara dönüşür. Yani topuk dikeni uzun bir süre sonunda oluşur. O nedenle topuk dikeni düşünülen her hastada röntgen filmlerinde bulgu olmayabilir.
Topuk dikeni olgularının tamamına yakını cerrahi olmayan yöntemlerle tedavi edilebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır: + Ayak yapısında doğumsal ya da sonradan oluşmuş kavis azlığı (pes planus), kavis fazlalığı (pes cavus). + Geçirilmiş bir kırık sonrası topuk kemiğinin anatomik yapısının bozulması. + Romatizma, diyabet gibi başka bir hastalığa bağlı olduğu düşünülenler. + Aşırı kilolu olma.
medikent
Böyle durumlarda ana neden düzeltilmedikçe şikayet tekrarlayacaktır.
Ağrı noktası neresidir? Topuk alt bölgesinin tam ortası değil, hafifçe iç kısmındadır. Topuğu çevreleyen süngerimsi yağlı gözeli dokuya “topuk yağ yastığı” denir. Bazı kişilerde, özellikle kilolu olanlarda bu dokunun rahatsızlığına bağlı ağrı tüm topuktadır. Bazen de tabanı döşeten “planter fasya” denen yapının kendindedir. Ancak belirtildiği gibi topuk dikeninin yeri farklı bir noktadır.
Ağrının özelliği Zorlama, darbe, atlama, uzun süre ayakta kalma ve yürüme gibi yeni bir neden yoksa istirahat ağrısı ya çok azdır, ya da yoktur. Ancak daha eski olgularda, özellikle sabahları ilk yere basıldığında, ya da uzunca bir oturmadan sonra ilk adımlarda artan, yürüdükçe kısmen azalan bir ağrı şeklindedir. Batar tarzda şiddetli bir ağrı olması nedeniyle topuk dikeni olarak isimlendirilmiştir.
Tanı nasıl konur? Şikayet ve ağrı özelliklerinin ayrıntılı olarak incelenmesi tanı için gerekli ip uçlarını verir. Normal yürümede topuk alt iç kısmında olan ağrı parmak uçlarında yürümede kısmen azalır. Belirtilen noktaya hekimin şiddetli olarak basması ağrıyı artırır. Çekilen grafilerde diken görülmesi şart değildir. Evvelce de belirtildiği gibi şikayeti olmayan kişilerde de diken görüntüsü olabilir. Özetle tanı, sadece grafilere bakarak konulmaz. Ayrıca birkaç mm. olan topuk dikeninin büyüklüğü de ağrının şiddeti için kriter değildir.
Tedavi 2 + İlk yapılacak işlemlerden biri ayakkabı değişikliğidir. Sert tabanlı ayakkabı yerine yumuşak tabanlı spor ayakkabılar tercih edilmelidir. + Ağrının başlangıcında istirahat ve soğuk uygulama faydalı olacaktır. + Buna antiinflamatuar denilen ilaçlar eklenir. + Genelde ‘ortez’ denilen ayakkabıya konulan topukluk ya da tabanlık şeklinde yardımcı yürüme araçları kullanılır. + Bu yöntemlerle sonuç alınamazsa diğer seçeneklere geçilir.
Tedavi 3 Ayak tabanındaki kasları güçlendirmeye yönelik germe egzersizleri. + Ayak tabanı ile şişe yuvarlama, parmak uçlarında yürüme , ayağı bir bant ile kendine doğru çekme, topuk bölgesi dışarıda kalacak şekilde ayağın yarısı ile merdiven basamağında durma gibi evde yapılabilecek egzersizlerdir. Sadece düzenli yapılan egzersizlerle iyileşen olgular vardır. + Bu bölgeye yapılacak lokal enjeksiyonlar kısa ya da uzun sürede kalıcı bir iyileşme sağlayabilir. Bunların başında da kortizon ve prp uygulamaları gelir. Hangisinin yapılması gerektiğine, hastanın ve hastalığın durumuna göre karşılıklı görüşülerek karar verilecektir. + ESWT kısaltılmış adı ile söylenen şok dalga tedavisi. Topuk dikeni bu tedavinin en başarılı olduğu hastalıklardan biridir. Lokal anestezi ile 2 ya da 3 seansta kalıcı bir tedavi sağlayabilmektedir.
Yani topuk dikeni uzun bir süre sonunda oluşur. O nedenle topuk dikeni düşünülen her hastada röntgen filmlerinde bulgu olmayabilir.
2020
61
medikent
Trombositten zengin plazma tedavisi (PRP), rahim duvarı ince, yumurta rezervi azalmış ya da tüp bebek uygulamasında tekrarlayan başarısızlıklarda yeni bir heyecan yarattı.
Opr. Dr. Dilek ASLAN Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı IVF Bölüm Başkanı
ÜREME TIBBINDA YENI UMUT
2020
62
Tüp bebek tedavisinde yeni bir umut mu? Uzun yıllardır ortopedi ve plastik cerrahi alanlarında uygulanmakta olan PRP yöntemi, bir süredir jinekoloji ve takiben üreme tıbbı alanında da kullanılmaya başlandı. Özellikle rahim duvarı ince olanlarda, tüp bebek tedavisinde tekrarlayan başarısızlıklarda, yumurta sayısı azalmış veya erken menopoz riski olanlarda da, kısacası yumurtalık ve rahim gençleştirme için uygulanması gündeme gelmiştir.
PRP nasıl uygulanır? PRP, koldan alınan kan örneğinin özel bir steril kit yardımıyla işlemden geçirilerek kanın trombosit ve büyüme faktörlerinden zengin kısmının ayrıştırılması işlemi olarak özetlenebilir. Elde edilen plazma uygulandığı alanda doku tamirine, yenilenmeye ve ‘rejuvenasyon’a yani bir nevi gençleşmeye neden olmaktadır. Elde edilen plazma hedef dokuya iğne yardımıyla verilir. Rahim duvarına verilmesi kolaydır. Ağrısızdır. Ancak yumurtalıklara PRP uygulanması aynı yumurta toplama işleminde olduğu gibi hafif bir anestezi gerektirecektir.
PRP tüp bebek alanında neden bu kadar popüler oldu? Kadın doğurganlık çağı 30’lu yaşlardan sonra düşüşe geçmektedir. Oysa kadınlar giderek daha ileri yaşlarda evlenmekte ve çocuk sahibi olmaya karar vermektedir. Yumurta ve embriyo kalitesi ve dolayısıyla gebelik oranı yaşla birlikte azalmakta, ‘YUMURTALIK YAŞLANMASI’ kavramı eğitim veya kariyer gibi nedenlerle anne olmayı geciktiren kadınlar için dezavantaj haline gelmektedir. Kadın yumurtalık rezervinin asla artırılamayacağı görüşü son yıllarda yumurtalık dokusunda üreme serisi kök hücre varlığının (germ-line stem cell) tespit edilmesiyle değişmeye başlamıştır. Acaba bu kök hücreler yumurta geliştirmek için ikna edilebilir mi? Erken menopoz önlenebilir mi? Kemoterapi veya başka bir nedenle zarar görmüş yumurtalıklar gençleştirilebilir veya canlandırılabilir mi? Teorik olarak ve bazı araştırmalarda yumurtalık dokusunda ve rahim duvarında PRP uygulamasının bu etkiyi oluşturduğu gösterilmiştir.
PRP gerçekten işe yarıyor mu?
PRP’nin içeriğinde birçok sitokin (platelet derivate growth factor (PDGFs), transforming growth factor-beta (TGF-β), vessel endothelial growth factor (VEGF), epidermal growth factor (EGF), fibroblast growth factor (FGF), e insulin growth factor (IGF)) tespit edilmiştir.
Tüp bebek alanında PRP yönteminin rahim zarı ince olan kişilerde yararlı olduğunu gösteren yayınlar mevcuttur. Ancak yumurtalıklara uygulamaya başlanması çok daha yeni olan PRP’nin yumurtalık gençleştirilmesi için tüm etkileri henüz tam olarak kanıtlanmamıştır. Bu konuda halen devam eden birçok araştırma dikkatle izlenmektedir.
Hormonal durumun iyileştiği ve iyi kalitede yumurta embriyo elde edilen olgular bildirilmiştir. Ancak bu bildirilen olguların kesin olarak PRP nedeniyle mi gebe kalabildiği kanıtlanmalıdır. Bunun için de zamana ve daha çok vaka sayılı iyi dizayn edilmiş bilimsel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Modern tıpta bir tedavi yönteminin klinik başarısı ispatlanmadan kullanılmaya başlanması tercih edilmez. Yeterince sayıda bilimsel araştırma yapılmalı, bu araştırmalar yeteri kadar kişiyi tarafsız olarak ve rastgele örnekleme ile incelemeli, yararının riskinden az olduğu tespit edilmeli vs. özellikle girişim gerektiren tedavi uygulamaları konusunda daha da dikkatli olunmalı. Bu açıdan bakıldığında PRP ile ‘YUMURTALIK GENÇLEŞTİRİLMESİ’nin, ‘kanıta dayalı’ tıp perspektifinde, ‘iyi klinik uygulamalar’ sınıfında yer alması için zamana ve daha çok araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Rejuvenasyon, yani gençleştirme, ilk çağlardan beri insanlığın ve tıbbın umudu olmuştur. Lokman hekimin kayıp reçetesi herkesin ilgisine mazhar olmuştur. Üreme tıbbı alanında da gerçekten işe yarayıp yaramadığı, yarıyorsa fayda görebilecek grupların belirlenmesi ile giderek daha sık uygulanan PRP’nin gençleştirme ve kadın doğurganlığını daha uzun süre canlı tutma hayallerini gerçekleştirebileceğini umut ediyoruz.
medikent
Kadın yumurtalık rezervinin asla artırılamayacağı görüşü son yıllarda yumurtalık dokusunda üreme serisi kök hücre varlığının tespit edilmesiyle değişmeye başlamıştır.
2020
63
medikent
Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Kent Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı
BAĞISIKLIK SISTEMINIZI KORUYUN
2020
64
medikent
Bağışıklık Sistemi
Stres Yönetimi
Bağışıklık sistemi bir organizmadaki hastalıklara karşı koyan yapıların tümüdür.
• Fareler üzerinde yapılan kontrollü deneylerde stresin sık hastalığa yakalanmayı ve bağışıklık sistemi yetersizliklerini tetiklediği gözlenmiştir. • Eğer özel ve iş hayatındaki stresinizi kontrol edemiyorsanız bir profesyonele danışın.
Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak için bu parçaların uyum içerisinde çalışması gerekmektedir. Hayatımıza katacağımız basit alışkanlık değişiklikleri ve yenilikler ile bağışıklık sistemini güçlendirmek ve kış için hazırlamak mümkündür.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN PRATİK ÖNERİLER
Sosyal Hayatta Uyulması Gereken Kurallar
Beslenme Önerileri
• Bulaşıcı hastalığa yakalanan kişilerle aynı ortamda bulunmamaya çalışın. • Eğer ailenizin bir üyesi rahatsızlandıysa aynı bardak ve havlu gibi kişisel eşyalarını kullanmayın. • Toplu taşıma, alışveriş merkezi gibi ortamlarda bulunduysanız ellerinizi mutlaka yıkayın. • Hapşırırken ve öksürürken ağzınızı temiz bir mendil ile kapatın.
Sağlıklı beslenme, bağışıklık sisteminin kuvvetli tutulmasında dolaylı ve direkt olarak faydalıdır:
Sigara ve Bağışıklık Sistemi
• Mümkün olduğu kadar işlenmemiş gıdalar tüketilmelidir. • Un, şeker ve tuzu tüketimi düşürülmelidir. • Öğün atlanmamalıdır. • Sık ve hafif beslenilmelidir. • Sağlıklı bir insanın diyetinde kaloriler %30 yağ, %30 protein ve %40 oranında karbonhidrattan alınmalıdır. • Aktivite durumunuz, kilonuz ve cinsiyetinize göre alınan kalori miktarı sınırlanmalıdır. • Trans yağ tüketimini bırakın. Pek çok işlenmiş gıdada trans yağ bulunmaktadır. • Alkol tüketiminizi haftada üç kadeh ile sınırlandırın.
Sigara tüketimi vücuttaki tüm sistemler üzerindeki kanıtlanmış zararları dışında bağışklık sistemini de şu şekilde etkilemektedir: • Zatürre ve gribe yakalanmayı kolaylaştırır. • Virütik hastalıkların daha ağır seyretmesine neden olur. • Kandaki antioksidan miktarının düşmesine sebep olur.
Eğer diyabet gibi metabolik rahatsızlığınız varsa diyetinizde değişiklik yapmadan önce hekiminize danışın. • Türk mutfağı genel olarak karbonhidrat ağırlıklıdır. • Yeteri miktarda kaliteli protein tüketmek bağışıklık sistemini güçlü tutmak için önemlidir. • Yaş, cinsiyet ve aktivite durumuna bağlı olarak vücut ağırlığına göre kilogram başına 0.7 ve 1.5 gram arası kaliteli protein tüketilmelidir. Örnek: 100 gram somon balığında 22 gram protein bulunmaktadır. 100 gram kuru fasülyede 15 gram protein bulunmaktadır.
Egzersiz Sağlık durumu ve yaşınıza göre orta yoğunlukta en az haftada üç gün yarım saat egzersiz yapın. Örnek: Yüzme, yürüyüş, koşu, kürek, bisiklet, toplu sporlar…
Kişisel Hijyen • Yemek öncesi ve sonrası, dışarıdan eve geldiğinizde ellerinizi yıkamayı ihmal etmeyin. • Kişisel eşyalarınızın temizliğine dikkat edin.
Önleyici Tıp • Yaş ve sağlık durumunuza göre düzenli olarak tetkiklerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin. • Risk kategorinize göre grip aşısı olmak konusunda hekiminize danışın.
Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Kontrol Edilemeyen Etkenler Yaşlanma • Lenfositlerin zararlı mikroorganizma hafızası yaş ile beraber düşüş göstermektedir. • Kontrol edilebilen faktörler konusunda adım atarak yaşlılığın yarattığı tahribatı sınırlandırabilirsiniz. Genetik Faktörler • Bilimsel çalışmalarda çevresel faktörler gibi kalıtsal faktörlerin de kişiden kişiye bağışıklık sistemini etkilediği gösterilmiştir. Doğru Bilinen Yanlışlar • Bağışıklık sistemi için ‘mucize’ diyetler, yan gıdalar kullanmak yerine faydası klinik olarak kanıtlanmış önlemleri tercih ediniz. • Sağlık konusunda sınırlı veya yanlış bilgiye sahip kişilerin önerilerini dikkate almayınız.
2020
65
medikent
Diyet yapsın, yapmasın her insan daha sağlıklı beslenmek ister, ancak bunu davetli olduğu akşam yemeklerini atlattıktan sonraya ötelemeyi ya da akşam yemeklerinde sağlıklı olmayan gıdaları tüketip vicdan azabı çekmeyi tercih eder. Türk toplumu olarak oldukça misafirperver olduğumuzu göz önünde bulundurursak da o hep hayal ettiğimiz davetlerin bittiği, diyet yapmak için beklenilen en doğru zaman bir türlü gelmez. 9 yıllık meslek hayatımda neredeyse her danışanımda bunu gözlemledim, bu sebeple mutfağa girip kendimize ve evimize davet ettiğimiz misafirlerimize hem sağlıklı, hem iştah açıcı, hem de lezzetli olacak tarifler oluşturmaya başladım. Tarifler denenip beğenildikçe benim tarif geliştirme motivasyonum da arttı. Medikent okurları için her bir porsiyonu 100 kalori altında tarifler hazırladım. Oldukça lezzetli, hem göze hem de damak tadına hitap eden, yerken de porsiyonu aşma kaygısı yaşatmayacak tariflerimi umarım beğenirsiniz.
Safiye TAŞ KOÇYİĞİT Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı
2020
66
medikent
ARMUTLU SUMAKLI SALATA Malzemeler
KARNABAHAR KISIRI Malzemeler 1/2 adet karnabahar 2 yemek kaşığı zeytin yağı 1/2 adet küçük boy soğan 1 dış sarımsak 1 yemek kaşığı kadar toz zerdeçal 2 dal taze sarımsak 1/2 demet roka 1/2 demet dereotu 1/2 demet nane 1 tatlı kaşığı şeker ilâvesiz nar ekşisi 1/2 çay kaşığı karabiber 1 tatlı kaşığı sumak 2 adet küçük boy limon (limon suyunu yavaş yavaş tadına bakarak ekleyin)
2 demet roka 1/2 demet dereotu 1/2 adet turp rendesi 1 küçük boy kırmızı soğan 1 su bardağı kadar mor lahana 1 küçük boy armut 1 yemek kaşığı sumak 1 yemek kaşığı kuru nane 2 yemek kaşığı limon suyu 2 yemek kaşığı balzamik sirke 2 yemek kaşığı zeytin yağı 1/2 çay kaşığı tuz
Malzemeler Yapılışı Tüm malzemeleri istediğiniz büyüklükte doğrayın. Baharatlar ile sirke, yağ limon suyunu karıştırıp üzerine döküp afiyetle tüketin.
Yapılışı
Malzemeler 15 adet gün kurusu kayısı 1 su bardağı fındık 1/2 su bardağı ceviz 4 yemek kaşığı kakao tozu 1/2 muskat rendesi
Yapılışı Kayısıları üzeri tamamen örtülecek şekilde sıcak suya koyup yumuşaması için 15-20 dakika bekletin. Bu sırada bir tavada fındıkları azıcık kavurup kabuklarını ayıklayın. Ceviz ve ayıklanmış fındıkları bir rondoda yavaş yavaş unufak olana kadar geçirin. Biraz uzun sürebilir, endişe etmeyin. Un haline gelen bu karışımı ayrı bir kaba alıp yumuşayan kayısıları üzerine 1 2 yemek kaşığı ıslattığınız sudan ekleyerek rondodan geçirin. Kayısılar da marmelat kıvamı aldıktan sonra ceviz, fındıkların kabına ilave edin. Üzertine kakaoyu ve muskat rendesini de ekleyip karıştırın. İçerisine yağlı kağıt koyduğunuz 20x20 fırın tepsisi veya herhangi başka bir kap içerisine karışımı iyice yayın. Buzdolabında 1 saat dinlendirip tüketin.
2 su bardağı et suyu 1 adet büyük boy kuru soğan 2 diş sarımsak 4 adet tane karabiber 4 su bardağı su 1 tatlı kaşığı nane 1 tatlı kaşığı pul biber 1 tatlı kaşığı sirke
Yapılışı
Karnabaharı yıkayıp rondodan geçirin. Ateşe geniş çaplı (ortalama 20 cm) bir tava koyun. Isındıktan sonra üzerine sırasıyla zeytin yağı, kuru soğan, karnabaharı ve varsa taze zerdeçal rendesini ilave edip karıştırarak 3-4 dakika pişirin. Sonra baharatları ilave edip, iyice karıştırıp ateşten alın. Soğuması için bekletin. Yeşillikleri yıkayıp ince ince doğrayın. Yeşillik malzemelerinde istediğiniz gibi değişiklik yapabilirsiniz. Karnabahar soğuduktan sonra yeşillikleri ilave edin, 1 limonun suyunu da üzerine sıkıp karıştırın.
PİŞMEYEN BROWNİ
ET SUYUNA SOĞAN ÇORBASI
Soğan ve sarımsakları soyup yıkayın. Bütün olarak tencereye koyun, üzerine 2 su bardağı et suyu, 4 su bardağı ilave su ekleyip 15-20 dakika pişirin. Ateşten aldıktan sonra, karabiber, nane, pul biber, ve sirkeyi ilave edip blenderdan geçirin.
KEREVİZ CİPSİ + DİP SOS Kereviz Cipsi Malzemeler 1 adet orta boy kereviz 1 yemek kaşığı zeytin yağı ½ adet limon 1 parmak zerdeçal rendesi veya 1 tatlı kaşığı zerdeçal Az karabiber, pul biber, tuz, kekik ½ çay kaşığı soğan tozu ½ çay kaşığı sarımsak tozu
Kereviz Cipsi Yapılışı Kerevizi yıkayıp kabuklarını soyun. Daha sonra ince ince doğrayıp geniş bir kaba alın. Tüm malzemeleri üzerine ekleyip bir güzel karıştırın. Fırını önceden 150 dereceye ısıtın. İçerisine yağlı kağıt koyduğunuz fırın tepsisine yerleştirin. Yaklaşık 45-50 dakkia 150 derecede pişirin. Fırından ilk çıkardığınızda yumuşak olacaktır, bekledikçe çıtırlaşacak.
Dip Sos Malzemeler 3 yemek kaşığı yoğurt 1 çay kaşığı pul biber 1 çay kaşığı nane 1 çay kaşığı zerdeçal ¼ çay kaşığı karabiber 1-2 damla limon suyu
Dip Sos Yapılışı Tüm malzemeleri karıştırın. dinlendirip tüketin.
2020
67
medikent
EVRİM ATEŞLER
& “HARMOLIPI”
Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı
Türk-Yunan Mübadelesi, şarkılar, danslar, anlar, insanlar... Bazı insanları anlatmak kolay gibi görünse de zordur aslında… Biyografisi, multi enstrumantalist cümlesiyle başlayan Evrim Ateşler de bu insanlardan biri. Gardrobu sadece siyah pantolon ve siyah tişörtten oluşacak kadar rahat, yalın bir kıyı çocuğu... Hayatını müziğe adamış ancak sadece çalmak ve söylemekle yetinmeyen, öğrenen ve öğreten, araştırmacı, orkestralar, topluluklar kuran bir kültür-sanat insanı...
İçi dışı bir, kalbinde hayvanlar, çocuklar ve yaşlılara özel yer veren yardımsever bir kişilik… Kolay tarafından böyle tanıtabilirim Ateşler’i. Müzikal kariyerini iki yakanın ortak değerlerine, ortak müziğine, ortak hüznüne, acılarına, kaygılarına bazen de sevinçlerine sahip çıkmaya adayan bu genç adamı kısıtlı sayfalara sığdıramamak, hakkını teslim edememek, yeterince anlatamamak… Bu da işin zor kısmı işte…
2020
68 Evrim Ateşler’e, kısa süre önce ikinci kez izleme fırsatı bulduğum “HARMOLİPİ” seminer-konser performansı sonrasında röportaj önerisinde bulundum. Bir sanatçı zarafetiyle teklifimi kabul edince, Kent’te buluşarak bir söyleşi gerçekleştirdik. Ateşler, İzmir’de doğmuş, üç kuşak Karşıyakalı bir müzisyen. (Müzikal yaşamında İzmirli olmak, kilit sözcük) Aynı zamanda tiyatro oyunları ve film müziklerine yönelik aktif bir besteci ve aranjör. Evrim Ateşler, 4 yaşında piyanoyla tanışmış. Müzik hayatı, henüz okuma yazmayı öğrenmeden başlamış yani. Sonrasında da pek çok doğu ve batı enstrümanını (piyano, gitar, ney, klarnet, akordeon, ud, buzuki, cura, vurmalı çalgılar) öğrenmiş. Elbette on parmağında onlarca marifet bulunan böyle harika çocukların sayısı az değil. Ama Ateşler’i onlardan farklı kılan Yunan müziğine gönül verip, bu konuda uzmanlaşması. Evrim Ateşler şüphesiz Yunan “Smyrneika” sı ve Yunan “Blues” müziği olarak da bilinen “Rembetiko” şarkılarını Türkiye’de en iyi yorumlayan sanatçılardan biri. Ama sadece yorumcu olarak kalmamış, derinlere inmiş. İzmirli bir sanatçı olarak Smyrneika’nın, Rembetiko’nun “bizim” ya da “onların” değil, bu toprakların, bu coğrafyanın müziği olduğunu; araştırıp okuyarak, iki yakanın insanlarıyla konuşarak gün yüzüne çıkarıp, bu müziği bilinir kılma mücadelesi vermiş. Daha doğru bir ifadeyle, Türk ve Yunan müzikal kültürleri arasında bir köprü olmuş. O da üstlendiği bu büyük sorumluluğun hakkını verebilmek için proje üstüne proje üretiyor. Bu söyleşide, bir kitap olarak başlayan ve yazımı halen devam eden, seminer-konser formatındaki en önemli projesi “Harmolipi”yi okuyacaksınız Ateşler’in ağzından. Ama dilerseniz, öncesinde şu ana dek
Müzik geçmişiniz çocukluğunuza dayanıyor. Peki meslek olarak müzik hayatınıza ne zaman girdi? Lise ve üniversitede Turizm ve Otel İşletmeciliği okudum. Hilton Oteli’nde yiyecek içecek departmanında stajımı tamamladım, çalışmaya başladım. Bir gün bir toplantıda çalacak olan piyanist gelmedi. Müdürüm benim enstrüman çaldığımı, müzik yaptığımı biliyordu. “Bir saat kadar idare eder misin?” dedi. Üstümü değiştirdim, smokin giydim. Piyanonun başına geçtim, insanların döndüğü o an … o gün benim için dönüm noktası oldu. Yukarı çıktım, istifa ettim. İnanmadılar :) Dedim ki aç kalsam da çok zengin olsam da fark etmez. Ben müzik yapmak için doğdum, onu fark ettim bugün bir kere daha, müzik yaparak ölmeliyim. İlkokulda piyanoyla haşır neşirdim, lise, üniversite yıllarında diğer enstrümanlar girdi hayatıma. Öğrenciyken ağırlıklı olarak hem Türkçe, hem yabancı rock çalıyordum. Beraber çalıştığım solist arkadaşlar yorulduğunda birkaç şarkı söylüyordum, onları dinlendirmek için. Böyle denemelerim olmuştu. Spesifik şarkılar, farklı dillerde şarkılardan oluşan küçük bir repertuvarım vardı.
Yunan müziğine ilginiz nasıl başladı, bu ilgi hangi noktalara ulaştı? YouTube’da şarkılar arasında geçiş yaparken bir Yunanca şarkı denk geldi. Çok etkilendim o şarkıdan. Sözleri kederi anlatıyordu ama üzerinde neşeli melodiler vardı. Aradığım oydu. Şarkıyı devşirdim biraz. Sonra şarkının bestecisini buldum. O, eski, etnik, köksalmış bir şeyi modernize etmeye çalışan bir besteciymiş. Ve o modernize
medikent
nelere imza attığını kısaca aktarmak isterim sizlere. Evrim Ateşler Okeanos isimli orkestrasını 2007’de kurmuş. Grup, 13 yıldır 1800 ve 1900’lü yıllara ait en sevilen taş plak ve radyo şarkılarını, Smyrneika ve Rembetiko’nun tarih kokulu zeybek ve hasapikolarını coşkulu performansı ve dans şovları ile sergiliyor. Ateşler 2008 yılında başladığı Swissotel Büyük Efes İzmir sahnesinde 5 yılda 1000, 8 yılda 2000 ve 9,5 yılda 3000'e yakın sahne performansı ile 3 rekor kırmış. Sanatçıyı 2014 yılında, Yunan-Amerikan yönetmen Chrysovalantis Stamelos’un yönettiği müzikal bir belgesel film olan ve Yunan-Türk müzisyenlerden kurulu NeaBanda grubunu anlatan “Journey Through Smyrna-İzmir’e Yolculuk”ta görüyoruz. Evrim Ateşler, nerdeyse yüz yıllık Yunanca ve Türkçe “Smyrneika” şarkılarını ünlü Yunan kadın şarkıcı Ria Ellinidou ile birlikte seslendirmek üzere, 2 Yunan arkadaşı ile birlikte kurduğu 3 Türk ve 7 Yunan müzisyenden oluşan bu orkestra ile projenin bir parçası olmuş. “Rembetiko’ya Adanmış” anlamına gelen “Afieromenos sto Rembetiko” isimli ilk solo albümünün prodüksiyonu Atina’da yapılmış. Albüm Yunanistan ve Avrupa’dan sonra Türkiye’de de dinleyicisi ile buluşmuş. 2018’de tüm prodüksiyon aşamaları Atina'da hazırlanan "Birlikte" anlamına gelen 2. albümü "MAZI"yi çıkarmış. Okeanos Topluluğu... Neabanda Akdeniz’in Yeni Sesi... Arhondisses Kadın Sesleri Topluluğu… Valise Projesi Yeni Nesil Enstrüman Ena... orkestralar, konserler, festivaller…
etmek istediği şeye ulaştım. O Rembetiko idi. Rembetiko’ya ulaşınca ne oldu da bu olaylar yaşandı diye araştırmaya başladım, bu beni mübadele günlerine getirdi. Geri geri gitmeye başladım ve İzmir’in “Smyrneika” denilen bir kent müziği olduğunu fark ettim. Türk, Rum, Yunan, Ermeni… Farklı etnik ve dini kökenli müzisyenlerin mübadeleden önceki dönemde beraber aynı orkestrada icra ettikleri bir İzmir Kent Müziği modeli, bir repertuvarları olduğunu gördüm. Smyrneiko zaten kelime olarak ‘İzmir’e ait olan’ demek. Yaşadığım kentin bir zamanlar bu topraklarda yıllara meydan okumuş, bütün dünyaya rüştünü ispat ettiği bir müziği vardı. Bu şarkılar İzmir’de bestelenmiş, herkesin kendi anadilinde sözler yazdığı şarkılardı. Çok kıymetli bir müzikti bu, acı ve kederi anlatan. Bir şehrin, üstelik benim doğup büyüdüğüm, çok sevdiğim, bana ait dediğim İzmir’in bir müziğinin olması … Elbette yaptığım müzikler, her türü çok değerliydi para kazandırıyordu Ama içinde acıyı, kederi ve neşeyi barındıran bu müzik beni çok etkiledi, noktada radikal bir karar aldım, hepsini bırakıp içine girdim ve hala çıkamadım.
Smyrneika zaten kelime olarak “İzmir’e ait olan” demek.
2020
69
medikent
İçine girip hala çıkamadığınız bu durum Harmolipi projesini yarattı. Basında “İki ülkeyi buluşturan müzik kardeşliği” olarak tanımlanan “ Harmolipi – Bir rembetiko semineri”ni sizden dinleyelim. Harmolipi aslında bütün bu kültürü araştırırken edindiğim bilgileri topladığım bir havuz. Daha önceki konserlerimde bir şarkı bulduğumu, güzel bir hikayesi olduğunu söylüyordum. Sonra da hikayesini anlatıp şarkıyı söylüyordum. Tabii bunu her şarkı için yapmıyordum. Bir gün dans için bir şarkı çaldım, dinleyicilerden bir soru geldi. Araştırmacı biriyim. Başladım araştırmaya ve bu bilgileri paylaşmaya. Bilgi o kadar çok çoğaldı ki bir zaman tüneli yaptım. Ortaya mübadeleyi koydum. Mübadeleden önceki 200 sene İzmir, Anadolu, Balkanlar ve adalar mübadeleye kadar geçen süre, mübadelede neler oldu neler yaşandı ve mübadeleden sonra bugüne kadar olan periyot. Türkiye Yunanistan ortak paydasında kültür, mutfak, danslar, enstrümanlar, makamlar hepsi var Harmolipi’de. Tabii ki bu bilgilere çok ciddi kaynak araştırmalarıyla ulaşıyorum. Bir Yunan kültür-sanat danışmanım var; Georgia Papadopoulou, Atina’da onunla çalışıyorum. Beni şarkılara, hikayelerine, o dönemde neler yaşandığından nasıl yorumlandığına, gazetelerde, kitaplarda neler yazıldığına kadar tüm bilgilere ulaştırıyor. Bu konuda kim çalışma yapmışsa o kişilerle görüşebiliyorum. Müthiş sanatçılarla tanışma fırsatı yakalıyorum. Atina’da bu tarzın yaşayan en önemli müzisyenlerinden Manolis Pappos ile beraber şarkı söyledim, kendisinde pek çok sorumun yanıtını buldum, onunla şarkı söylemek muhteşem bir duyguydu. Bozlak müziği ile ilgilenen bir yabancı müzisyen Neşet Ertaş ile tanışıp arkadaş olduğunda ne hissedebilirse ben bunu yaşadım. Bu hazzı yazı dilinde ifade etmek mümkün değil. Ve Ocak 2020’de Pappos’un ekibinde yer alan ve yeni jenerasyondan rebetikonun önemli kadın seslerinden biri olarak anılan Anatoli Margiola ile Mana Mou Ellas düetimiz Atina’daki 3. Projemiz oldu.
Harmolipi seminer- konserinizde bir araya getirilmiş üç enstrümanı çalıyorsunuz. Bunun adının ENA olduğunu söylediniz. ENA’nın hikayesi nedir? Her müzikte olayın karakteristik özelliğini o müziğin 3-4 enstrümanının bir araya gelmesi ile çıkan sesten tanırız. Mesela Fasıl dediğimiz zaman keman, kanun, klarnet, darbuka gibi bir kombinasyon duyuyoruz. Ya da caz; davul, kontrbass, piyano, saksafon... Rembetiko dediğimiz zaman en önemli enstrümanlar gitar, buzuki ve Yunan curası dediğimiz bağlamas. Bu üç enstrümanın ortak çıkardığı ses Rembetiko’nun gerçek sesidir. Harmolipi ilk başladığında üç ayrı kişinin çalacağı enstrümanları kurduğum sistemle çalıyor, kaydediyordum. Daha sonra rahmetli Özay Gönlüm’ün üç saplı bağlaması Yaren’den esinlenerek Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Çalgı Yapım Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Maruf Alaskan’ın kapısını çaldım. O, ben ve
öğretim görevlisi asistanı lutiye Recep Özdemir’le beraber üçümüz, dört buçuk ay bir atölyede gece gündüz çalışarak bir enstrüman yaptık. Bu enstrümanda altta gitar, ortada buzuki, üstte bağlamas yer aldı. Patenti alındı ve Adını ENA koyduk, iki nedenle. Birincisi Ena Yunanca’da bir demek. İkinci neden ise benim ismimi soyadımı taşıyor. Harmolipi olmasaydı ENA olmayacaktı. ENA olduğu için Harmolipi bu kadar rahat, efektif ve başarılı oldu.
Bunca insan, bunca konser, bunca seyahat… Araştırma, okuma, tanışma, konuşma, yazma… Siz de yer etmiş bir anınızı anlatır mısınız? Ben 25 yıldır çalıyorum 15 yıldır söylüyorum. Müzik; öğrencilik yıllarımda para kazanma fonuydu. Son 15 sene farklı; araştırıyorum, öğreniyorum, biriktiriyorum, yepyeni insanlar tanıyorum. Bir anım... 2016’da Newyork Film Festivali’nde bütün bu hikayeleri anlattığımız “Journey Through Smyrna” İzmir’e Yolculuk belgeselinin Amerika galasında unutulmaz bir an yaşadım. Bu belgesel İzmir Kent Müziği’nin nasıl doğduğunu, 3 Türk 7 Yunan arkadaşımla bir orkestra kurararak 3. kuşak olarak beraber tarihe sahip çıkma çabalarımızı anlatıyordu. Oturduğum koltukta perdede kendimi izlerken 90-95 yaşlarında bir adam geldi. Menemenli’ymiş. Boynuma sarıldı, ağladı, nereden buldun bu şarkıları dedi. Çok şaşırdım, çok duygulandım. Yazı ile ifade etmenin oldukça güç olduğu duygular…
Müthiş sanatçılarla tanışma fırsatı yakalıyorum. Atina’da Manolis Pappos ile beraber şarkı söyledim, kendisinde pek çok sorumun yanıtını buldum.
2020
70 25 yılı, yaptıklarınızı, yapacaklarınızı sayfası sınırlı bir röportaja sığdırmak mümkün değil. Sosyal sorumluluk projeleriniz de çok. Biraz bunlardan söz edebilir misiniz? Zaman problemimden dolayı eskisi gibi okul-sınıf çalışmaları yapamıyorum ama okullarla dirsek temaslarım devam ediyor. Şahsi derslerim öğrencilerim var. En küçük öğrencim 7, en büyük öğrencim 70 yaşında. Bir kadın sesleri topluluğum var. Onlar, kökleri mübadeleye dayanan ailelerin çocukları, torunları. 10 yıla yakındır Darüşşafaka Cemiyeti gönüllüsüyüm. Haftanın bir günü mutlaka yurt dışında ya da konser nedeniyle İzmir dışında değilsem yalnız ya da bir arkadaşımla birlikte onlara zaman ayiriyorum. Darüşşafaka sakinlerinin akşamüstü çay saatlerine eşlik ediyorum. Piyano çalıyorum, onların gençlik yıllarındaki şarkıları, tangodan Azeri Türkülere, eski İstanbul şarkılarından Rus eserlere kadar bir repertuvar sunuyorum. Bu bir gönül projesidir isteyen herkes katılabilir.
Hayatınız müzik, hayatınızı da müzikten kazanıyorsunuz. Rakiplerin, rekabetin çok olduğu bir sektör. Müzik sektöründe sizi rahatsız, mutsuz eden uygulamalar var mı? Sanat faaliyetleri ile uğraşan insanların kendi kendilerini koruması gereken bir düzen var. SGK’mı bile kendim ödüyorum. İki ana problem var bu meslekte. Birinci problem bu meslekten olmayan, yani ekmeğini müzikten çıkarmayan, başka bir işte çalışıp ekonomik kaygı olmaksızın zevk için bu işi yapanlar. Benim orkestramın sahne alabileceği bir mekanda yarı fiyatının bile çok altında fiyatla müzik yapıyorlar bazen. İş yeri sahibi ! ülkemin içinde bulunduğu ekonomik düzlemden dolayı bunu kabul ediyor, esas müzisyen evde oturuyor. Legal olarak bizim hakkımızı koruyan da yok empati yapan da. İkinci problem ise üç klasik eser çalmakla klasik piyanist, beş tane Türk Müziği şarkısı bilmekle Türk Sanat Müziği solisti, ya da 3-5 Erkin Koray, Cem Karaca şarkısı çalarak rock orkestrası olunamayacağı gerçeği. Kimse yeni bir şey yapayım diye uğraşmıyor. Biri bir şey yapıyor, tutuyor, herkes onu yapıyor. İsmini, bir kaç nüansını değiştiriyor. İnsanlarımız kim ne yapıyor diye bilgi edinmek isterse biyografilerimize bakmalı !
Medikent bir sağlık dergisi. Son sorumuz da sağlık üzerine olsun. Sağlığınıza dikkat eder misiniz, uyguladığınız özel reçeteler var mı? İş yoğunluğumdan dolayı az uyuyorum, sahnem çok geç bitmiyor ama gece geç yatıyorum. Birincisi gündüz yetiştiremediğim kayıt, şarkı gibi konsantre olmam gereken işleri yapıyorum. Hiçbir şey yapmasam kendime vakit ayırıyorum. İzlemediğim bir film, bir belgesel, bir konser onları izliyorum. Sessizlik iyi geliyor, günü değerlendiriyorum. Yani geceleri kendime vakit ayırabildiğim için geç yatıyorum. Beslenme konusuna gelince yediklerimin sağlıklı olmasına ve düzenli bir hayatın var olmasına özen gösteriyorum. Eskiden sporcuydum. Şimdi değilim. Dans ettiğim ve dans dersleri verdiğim için ciddi bir kondisyona sahip olmam gerek. Çok da zayıf bir adam değilim. Ama ben fiziksel sorunların ana kaynağının psikolojik olduğuna inananlardanım. Bunu felç geçirmiş biri olarak tecrübe etmiş biriyim. İnsanın kendisini rahat hissetmesi önemlidir. Estetik kaygılarım yoktur. Kafam yerinde ise yediğim yemek midem de problem yapmıyor, uykum bölünmüyor, konuşmam kesilmiyor. Önce psikolojik sağlık, sonra beden sağlığı geliyor. Ama biliyorum ki yorduğum bir bedenim var. Öleceğim güne kadar motosiklete binersem mesela 70 yaşına geldiğim de torunumu üniversiteden motorumla gidip alabiliyorsam sorun yok demektir.”
Türkiye Yunanistan ortak paydasında kültür, mutfak, danslar, enstrümanlar, makamlar hepsi var Harmolipi’de.
medikent
2020
71
medikent
Neşem ÇELİKKAYA Konuk Yazar journavel.com
2020
72
medikent
Çizmenin ucu, Akdeniz’in en büyük adası Sicilya; yaptığımız onlarca İtalya seyahatinin ardından bizim için yepyeni bir heyecandı. Sicilya; tüm dizi ve film senaryolarına konu olabilecek bambaşka bir dünyaydı. Daha önce gördüğümüz hiçbir İtalya bölgesine benzemiyordu; bazılarının gelip de hiç sevemediği, bazılarının da hayran olup ilk fırsatta yeniden gelmek istediği rengarenk bir yerdi, ortası hiç yoktu. Gelip gezince kendimiz deneyimlemiş olduk; gerçekten de buranın daha önce gördüğümüz İtalyan şehirleriyle, kasabalarıyla hiç alakası yoktu. Buram buram İtalyan kültürü, Avrupa’da pek de alışık olmadığımız bir samimiyet, çok lezzetli yemekler ve türlü türlü Akdeniz manzaraları; bu hafif Yunan etkili salaş adayı tahminimizden daha da çok sevdik. Bu yazıda Sicilya’da mutlaka görmeniz gereken yerleri listeliyoruz. Sicilya çok büyük bir ada olduğu için rotanızı Palermo ve Katanya şehirlerini esas alarak ikiye bölebilirsiniz. Listenin ilk bölümünde Katanya çevresindeki yerleri, ikinci bölümünde ise Palermo yakınındaki yerleri okuyacaksınız. Tüm rotayı yapmak için ortalama 10 güne ihtiyacınız olduğunu da ekleyelim.
2020
73
medikent
SİCİLYA GEZİSİNDE GÖRMENİZ GEREKEN 10 YER Sicilya’nın Palermo’dan sonra gelen ikinci büyük şehri Katanya, adanın Doğu tarafında yer alıyor. Etna Volkanı ile İyon Denizi’ne komşu olan Katanya, muhtemelen daha önce gördüğünüz hiçbir İtalya şehrine benzemiyor. 1669’da Etna’nın aktif hale gelmesiyle aylar boyu lavlarıyla kaplanan, 1693’te yaşanan büyük bir depremle yerle bir olan Katanya’da aslında bugün göreceğiniz her şey son 300 yılda yeniden inşa edilmiş. Katanya’nın ana meydanında yer alan Duomo başta olmak üzere, etrafındaki tarihi mimarileri ve ara sokakları 1 günde gezebilirsiniz.
İtalya’nın her bölgesinde film platosu gibi bir kasaba var! Ligurya’nın Portofino’su, Lombariya’nın Como’su, Puglia’nın Lecce’si varsa, Sicilya’nın da Taormina’sı var! Güney İtalya’nın en lüks yerlerinden biri olan bu kasaba, tarihte Naxoslular tarafından kurulmuş. Naxoslular, Taormina için gökle denizin birleştiği yer derlermiş. Gel zaman git zaman, önce soylular gelmiş, yerleşmiş; yıllar içinde edebiyatçıların ve sanatçıların en sevdiği yer olmuş. Taormina bugün aynı Portofino ve Amalfi kıyıları gibi İtalyan sosyetesinin merkezi konumunda. İyonya kıyısı ve Etna manzaralı villaları, Umberto caddesindeki lüks mağazaları ve restoranlarıyla Taormina, bambaşka bir Sicilya demek. Her ne kadar turistik, lüks ve pahalı olsa da Sicilya gezimizin yıldızlarından biri olduğunu kimse inkar edemez. Taormina’ya gitmişken, 40 dakika mesafedeki Savoca kasabasını da plana dahil edebilirsiniz. Kendisi Baba filminin çekildiği yer.
Katanya’dan 1,5 saat uzaklıktaki Sirakuza, Sicilya’nın aşırı turistik olmayan güzelliklerinden biri. UNESCO koruması altındaki Sirakuza’nın geçmişi Roma dönemine kadar uzanıyor. Zaten gezerken de geçmişten gelen bu Yunan etkisini bir hayli hissediyorsunuz. Sirakuza’yı gezerken, kendinize Ortigia adasından başlayarak devam edeceğiniz bir yürüyüş rotası hazırlayabilirsiniz. Porto Urbica, Apollo Tapınağı, Via Vincenzo Mirabella, Diana Çeşmesi, Duomo Meydanı, Ortigia Katedrali, Ortigia pazarı, Fonte Aretusa ve Maniace Kalesi, Sirakuza’da göreceğiniz yerler arasında. Buradaki bir diğer favorimiz Caseificio Borderi’de yediğimiz o muazzam sandviç olsa da sanıyoruz ki Sirakuza’da kötü bir şey yemek zaten pek mümkün değil!
2020
74
Sirakuza ve Taormina’yı konuşmuşken, Noto’yu da es geçmeyelim. Sirakuza’dan 40 dakika mesafedeki Noto, aynı Katanya gibi 1693’teki deprem sonrası Sicilya Barok stilinde yeniden inşa edilmiş. UNESCO korumasındaki bu küçük kentte, başta Noto Katedrali olmak üzere çok sayıda Barok kilise örneği bulunuyor. O yüzden en güzeli katedrali ve Corso Vittorio Emanuele caddesini merkez alarak ara sokaklarda gezintiye çıkmak. Noto’yu İtalya’nın eski blogger’ı, yeni celebrity’si Chiara Ferragni’nin düğününden de hatırlayabilirsiniz; zira kendisi Fedez ile burada evlenmişti ve düğün Prens Harry ile Meghan Markle’ın düğününden bile çok konuşulmuştu. Sicilya’da gezilecek yerler listesine devam etmeden ufak bir ekleme yapalım; vakti bol olanlar, Noto’yu gezdikten sonra benzer mimarideki Modica ve Ragusa’yı da listeleyebilir. Modica ve Ragusa’nın da Noto’dan aşağı kalır yanı yok ne de olsa…
Katanya ve Taormina’da kendisiyle sıkça karşılaşacaksınız; ama eğer isteğiniz Avrupa’nın en yüksek aktif volkanıyla ve sönmüş kraterleriyle daha yakından tanışmak isterseniz Sicilya’daki bir gününüzü mutlaka Etna gezisine ayırın. Şaşırmayacağınız şekilde UNESCO koruması altında olan Etna, sıklıkla aktif hale gelerek lavlarını püskürtmeye devam ediyor. Etna çevresinde uygun koşullar var ise, Katanya ve yakınındaki yerlerden günübirlik Etna turlarına katılabilir ya da araç kiralayarak kraterleri gezebilirsiniz. Etna’yı tur kullanmadan gezmek isteyenler, Etna Sud bölgesine geldikten sonra ulaşması kolay olan iki sönmüş krateri gezebilir. Bu çevrede hediyelik alışverişi yapılabilecek alanlar da var. İki krater sonrası, teleferikle 2.900m’ye çıkabiliyorsunuz; bu noktadan başlayan farklı yürüme parkurları var ancak belli bir bölümden sonrasını rehberli tur ile gidebiliyorsunuz ve böylece 3.300 m’ye kadar ulaşabiliyorsunuz.
Sicilya’nın başkenti Palermo, güney İtalya’nın dibi olarak tanımlayabileceğimiz bir şehir. Palermo; mafyanın doğduğu, üniversitesinden ötürü genç nüfusun yoğunlukta olduğu kalabalık, hareketli ve kaotik bir şehir. Merkezini ana caddesi Via Vittorio Emanuele’den ve katedralinden başlayarak 1 günde gezebileceğiniz, tarihi mimarilerle dolu görünümünün yanında kendi düzenini oluşturmuş bir yer. Yaşam stili ve güvenlik seviyesi açısından İstanbul’un Tarlabaşı semtini andıran Palermo’da gezerken dikkatli olmak ilk yapılacak şey. Yine de Sicilya’ya has Barok mimarisi ve beyaz kumlu plajları burayı görmek için başlı başına bir sebep. Gezi planınıza Palermo’yu dahil edecekseniz ve araç kiralayarak gezmeyi tercih ediyorsanız, şehre birkaç kilometre uzaklıktaki Monreale’yi de listeye almanızı tavsiye ederiz. Altın mozaik detayları ile Monreale Katedrali, Sicilya’nın en dikkat çekici mimarilerinden biri.
medikent
2020
75
medikent
Palermo ile Messina arasındaki küçük balıkçı kasabası Cefalu, Sicilya gezisine Palermo tarafından başlayanlar ve Palermolular için en çok tercih edilen yaz rotalarından biri. Cefalu’nun Orta Çağ dokusu, limanı, dar sokakları ve kum plajı ile Sicilya’nın en turistik noktalarından biri olması özellikle yaz sezonunda burayı adanın en kalabalık yerlerinden biri haline getiriyor. Bu yüzden, Cefalu’ya deniz sefası yapmaktan çok Sicilya’nın tatlı balıkçı kasabalarından birini gezme amacıyla gelmek herkesi daha mutlu edebilir. Cefalu’ya Palermo’dan ulaşmak yaklaşık 50 dakika sürüyor; kasabayı günübirlik gezmek ve deniz mahsüllü lezzetlerinin keyfini çıkarmak için son derece iyi bir fırsat!
Sicilya ruhunun en çok hissedildiği kasabalardan biri de kuşkusuz Erice. Orta Çağ prototipi gibi olan sokakları ve taş evleriyle Erice’de gezmek insanı tam anlamıyla antik döneme ışınlıyor. UNESCO koruması altındaki bu küçük kasaba, kendisi ile aynı adı taşıyan bir dağın tepesine kurulu ve Trapani Limanı ile renklenen geniş bir manzaraya bakıyor. Kendisine en yakın yerleşim olan Trapani’ye kıyasla oldukça yüksekte kalan Erice’nin sisli havasının da buraya bir film seti havası kattığını da söylemek mümkün. Turistik yerlerden oluşmayan, gerçek bir Sicilya gezisi hayal ediyorsanız Erice’yi mutlaka listenize ekleyin. Hiç bozulmamış dokusu ile Erice sokaklarında gezip, Norman Kalesi ile ana kiliseyi görmek burada yapacaklarınızın en başında geliyor.
Sicilya’nın kuzeyinde volkanik hareketlerle meydana gelen Aeolian Adaları, Tiren Denizi ile çevrili 7 adadan oluşuyor. Lipari, Vulcano, Stromboli, Salina, Filicudi, Alicudi, Panarea ve Basiluzzo adalarından oluşan Aeolian; özellikle bahar ve yaz aylarında plana dahil edebileceğiniz bir rota. UNESCO koruması altındaki adalar arasında en popüleri ve en büyüğü Lipari, trekking sevenler için de krater etrafındaki parkurları ile Vulcano, Salina ve Stromboli öne çıkıyor. Aeolian Adaları’na Palermo, Messina ve Milazzo’dan kalkan teknelerle ulaşabiliyorsunuz; adanın yerlisi değilseniz araç kullanımına izin verilmiyor.
Sicilya’nın güney kıyısında yer alan Agrigento, dünyadaki en iyi korunmuş Yunan tapınaklarından sekizine ev sahipliği yapıyor. Tapınaklar Şehri olarak da bilinen Agrigento için Sicilya özerk bölgesinin en önemli arkeolojik alanı demek mümkün. Sicilya’nın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Agrigento’nun geçmişi M.Ö. 581’e dek uzanıyor. 1997 yılından beri UNESCO koruması altındaki bu bölgede; Via Atenea çevresinde şekillenen eski şehir merkezini, Norman – Gotik stildeki San Gerlando Katedrali’ni, Licata’dan San Leone’ye uzanan sahilleri ve sekiz Yunan tapınağını içeren Valley of the Temples bölgesini gezebilirsiniz. Özellikle, Concordia ve Hera tapınakları geçmişten bugüne en iyi korunmuş iki örneği temsil ediyor. Tapınaklar Vadisi’nin ardından Agrigento’da görülmesi gereken bir diğer yer ise Scala dei Turchi, yani Türk Merdivenleri! Pamukkale travertenlerini andıran formuyla Scala dei Turchi, güneşlenmek ve gün batımını izlemek isteyenlerin bölgedeki favori yerlerinden biri. Kalkerden oluşan bu güzelliğin adı ise bu civarda barınan Arap ve Türk korsanlarından geliyormuş.
2020
77
medikent
İkbal KAYA Konuk Yazar Kişisel Gelişim Uzmanı /ikbalkayasosyal
2020
78 Kuantum bilgisi der ki: Atomun yüzde 99.99’luk alanı boşluk. Bu gerçeklik ışığında, gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, tattığımız, dokunduğumuz her şey bilincimizde. Yani zihnimizde ne olup bitiyorsa hayatımızda. Öyleyse hayatımızın yaratıcısı biziz. Zihnindeki düşünceleri değiştirdiğinde hayatında gördüklerin, dokunduğun, kokladığın 5 duyu ile algıladığın ne varsa değişir. Çözüm ortada. Peki, problem neydi onu hatırlayalım. Yaşadığım hayattan mutsuzum. Daha iyi bir hayata nasıl sahip olabilirim? Soru: Senin için daha iyi bir hayat nedir? Cevap: Kişinin ihtiyacına ve beklentisine göre değişir. Örneklendirelim: “Daha iyi bir hayata sahip olabilmem için daha çok para kazanmam gerek.” Bu örnekte cevap olarak, “Daha çok para kazanmak” olduğu çıkıyor. Şimdi çözüme geçelim: Kuantuma göre atomun yüzde 99.99’u boşluktu ve algıladığım her şey bilincimdeydi. Yani eğer şu an ben kıtlık, yoksunluk bilincindeysem, daha çok para kazanmayı hak etmediğimi düşünüyorsam, “Nerede ben de o şans?” diyerek yaşıyorsam… “Ne yapalım akmasa da damlıyor” diyerek kendimi avutuyorsam… Öyleyse hayatımı yaşarken gördüğüm, duyduğum, kokladığım, tattığım, dokunduğum her şeyde fakirlik ve yoksunluk görüyorum demektir. Benim dünyama yansıması, kıt kanat geçinen, çok çaba harcayan, ihtiyaçlarını alamayan bir birey olarak yaşamak olur.
Gözden geçirelim neler yaptık: Tek yaptığımız; düşündük, inandık ve yarattık. Nasıl değişir? Zihninizdeki düşünceler değiştiğinde, gördükleriniz ve yaşadıklarınız da değişir. Bu kadar basit mi? Sorun da bu! Zor olduğuna inandığınız için değişmiyor. Evet, bu kadar basit. Düşüncenizi değiştirdiğinizde hayatınız da değişir. Zihninize ne ekerseniz onu biçersiniz. Şimdi eski olumsuz düşünceyi yıkın ve yeni düşüncelerle hayatınızı istediğiniz gibi yeniden yaratın.
DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM OLUMLAMASI Hayatımda olan bitenden yüzde 100 ben sorumluyum. Kendimi affediyorum. Kendimi olduğum gibi kabul ediyor ve kendimden özür diliyorum. Şimdi: Paranın kolaylıkla en az çabayla hayatıma girmesini kabul ediyorum. Ekonomik koşullarım her gün gelişiyor, iyileşiyor. Gelirim her geçen gün artıyor. Gelirimin artmasına neden olan fırsatları görüyorum. Param çok bereketli, harcadıkça çoğalıyor. Söylediklerimi kendime güvenerek, inanarak kabul ediyorum, gerçekleşmesine izin veriyorum ve öyledir. Şükürler olsun.
medikent
2020
79
medikent
& Yeni Range Rover Evoque Yeni Range Rover Evoque, 10 inç dokunmatik Touch Pro Duo ekranı, interaktif sürücü ekranı ve opsiyonel olarak tercih edilebilen gün ışığına yakın kalitede ışık sağlayarak göz yorgunluğunu azaltan Matrix Led farları ile sürücülere konfor ve güvenliği bir arada sunuyor. Yeni modelin en dikkat çekici teknolojik yeniliklerinden biri olan ClearSight dikiz aynası ise kullanıcılara ciddi bir kolaylık sağlıyor. Dikiz aynasını tek bir hareketle yüksek çözünürlüklü ekran haline getiren bu sistem, 50 derecelik açı ile hem daha geniş bir görüş alanı hem de daha yüksek bir çözünürlük sağlıyor. Range Rover Evoque, kusursuz akıllı telefon entegrasyonu için Apple CarPlay özelliğine de sahip. 2019’da Dünyada Yılın Kadın Otomobili (WWCOTY) yarışmasında En İyi SUV/ Crossover seçilen Range Rover Evoque ayrıca Euro NCAP’in gerçekleştirdiği çarpışma testlerinden aldığı 5 yıldızla, segmentinin en güvenli premium kompakt SUV’larından biri olduğunu kanıtladı.
SmartThings Hub ile EVINİZE AKILLI ÖZELLİKLER KAZANDIRIN Akıllı ev donanımları ve asistanları gün geçtikçe ev içindeki hayatı daha da kolaylaştırmak için geliştiriliyor. Apple ve Amazon gibi bu alanda öncü firmaların ürünleri ya da bir nevi “yönlendiricileri” farklı markalardan aldığınız donanımları da destekliyor. Evimizin içindeki her komutumuz artık kablosuz ağların alıcıları tarafından algılanıyor; kahvenizi ısıtmak için bir ses komutu yetiyor. Samsung’un ise size bu konuda yardımcı olmak için ürettiği bir cihaz var. Evinizde bulunan tüm akıllı cihazları SmartThings Hub cihazı aracılığıyla yönlendirmenizi sağlıyor. Kısaca tüm akıllı cihazları merkezi bir noktadan yönlendirmeniz için geliştirilmiş bir “router” Firma tarafından “Connect Home Akıllı Wi-Fi Sistemi” denilen bir teknoloji ile çalışıyor. Küçük bir paket halinde Samsung SmartThings merkezi olması nedeniyle oldukça düzgün.
2020
80
medikent
Rahatını düşünenlere
Roomba i7+
Global robot süpürge pazarının öncüsü olan iRobot’un yeni ürünü Roomba i7+, otomatik kir boşaltma fonksiyonu ile kullanıcılara büyük bir konfor sağlıyor. Hem şarj ünitesi hem de temizleme haznesi olarak kullanılan otomatik kir boşaltma sistemi Clean Base ile piyasada hiçbir robot süpürgede bulunmayan bir özelliği ilk kez tüketicileri ile buluşturuyor. iRobot Roomba i7+ robot süpürge evi kendi kendine temizledikten sonra toz haznesini de otomatik olarak kendi boşaltıyor. Roomba i7+’ın tek kullanımlık kir poşeti, 30 toz haznesi kadar kiri tutabilecek kapasitesiyle dikkat çekiyor.
Billie Eilish imzalı
James Bond şarkısı
Grammy Ödülleri’nde 5 ödülle eve dönen Billie Eilish, merakla beklenen yeni James Bond şarkısını yayınladı. Adele, Sam Smith, Chris Cornell, Alicia Keys with Jack White, Madonna ve Paul McCartney gibi isimlerden sonra James Bond serisine müzik yapanlar listesine katılan Eilish, “Her şekilde bunun bir parçası olmak çılgınca bir şey. Böyle efsanevi bir seriye ait bir filmin tema müziğini bestelemek onur verici. James Bond, gelmiş geçmiş en havalı seri. Hala şoktayım.” sözleriyle yaptığı işin önemini kavradığını belirtti.
Omega Seamaster Diver 300M James Bond’un en çok tercih ettiği saat modeli olan Omega, şimdi ünlü film serisini yeni saati ile onurlandırıyor. Sınırlı sayıda ve özel olarak üretilen Seamaster Diver 300M ile karşımızda olan İsviçre’nin ünlü saat markası, tasarım konusunda ne denli önemli bir marka olduğunu bir kez kanıtlıyor. 42 mm paslanmaz çelik kasa, siyah seramik kadran ve 18 ayar sarı altın plaka ve Bond ailesinin armasından esinlenilerek tasarlanmış saat 12 işaretinin göz doldurduğu model küçük detaylarıyla da dikkat çekmeyi başarıyor.
2020
80
2019’UN EN İYİ 10 FİLMİ
medikent
SİNEMA
Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı
Parazit
1
Cannes’da Altın Palmiye kazanan ilk Güney Kore filmi olurken, dikkatleri üzerine çeken Parazit, ülkedeki sosyo/ekonomik sınıf farkını, usta yönetmen Bong Joon-ho’nun mükemmel kurgulanmış bir sinema diliyle anlatması, bu önemli festivalde ödül getirmişti. Filmin en etkileyici yönü sosyal bir problem üzerinden farklı türleri çarpıştırmasında yatıyor. İtalyan Yeni Gerçekçiliği veya Fransız Yeni Dalga sinemasının kodlarını, Hollywood’vari şiddet ve gerilim öğeleriyle buluşturuyor.
Acı ve Zafer
4
Pedro Almadovar son filmi “Acı ve Zafer”de yaratıcılık krizi yaşayan Salvador Mallo adlı bir yönetmeni anlatıyor. Sağlık sorunları nedeniyle acılarıyla cebelleşen, haplara teslim olmuş orta yaşlardaki Mallo, eski filminin sinematekte yeniden gösterilecek olması nedeniyle hafiften silkinir. Almadovar’ın kendi yaşamından esintiler taşıyan son yıllardaki en özgün yapımı. Banderas, yönetmen Mallo karakterinde, en iyi performanslarından birisini gösteriyor.
2
Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi
‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi’ son yılların en güzel aşk filmlerinden. 1770’lerde, iki kadın arasında yaşanmış bir aşkı, olağanüstü duyarlılıkta anlatıyor. Fransız kadın yönetmen ve senarist Céline Sciamma ve yine kadın görüntü yönetmeni Claire Mathon duyguyu seyircinin kalbine aktaran sahneler sunuyorlar. Her film karesi dönemin tablo renklerini yansıtan sanatsal bir çalışma gibi.
Bir Zamanlar… Hollywood’ta
5
Hollywood her zaman paranın, rekabetin, görkemli yaşamların yarıştığı, skandallarla dolu bir tarih yazdı. Quentin Tarantino, dokuzuncu filmi “Bir Zamanlar… Hollywood’ta” için “hatırladıklarım” diyor. Hatırladıkları üzerine alternatif olaylar zinciri kurguluyor. Gerçek yaşanmışlıklara bol miktarda hayal ve uçarılık boca ediyor. Tarantino’nun Sharon Tate olayına getirdiği yorum seyirciyi şaşırtıyor. Niyeti de zaten bu.
The Irishman
3
Netflix’de gösterime giren ‘The Irish Man’, Martin Scorsese’in yönettiği Robert De Niro, Joe Pecci, Al Pacino, Harvey Keitel gibi efsane oyuncuları bir araya getiren, 204 dakikalık bir dönem filmi. Scorsese, başyapıtları ‘Sıkı Dostlar’, ‘Casino’ zamanlarına geri dönüş yapmış. Ellili yılların başlarından başlayarak doksanlı yılların sonuna uzanan zaman diliminde, mafya tetikçisi Frank Sheeran’ın (Robert De Niro) anılarını anlatıyor. Scorsese çoktandır hasret kaldığımız üslupta bir mafya hikayesini anlatırken, karakterlerini yaşlılıklarına kadar izliyor. Arka planda, yakın tarihin önemli olaylarına devlet /mafya ilişkisi giriyor.
Joker
6
Batman evreninden kötü adam Joker, çizgi roman dünyasının renkli bir karakteri olma sınırlarını çoktan aştı. Artık psikolojisinin ardındaki karanlığın araştırıldığı, sosyolojik yansıması olan kült bir karaktere dönüştü. Venedik Festivali’nde kazandığı Altın Aslan ödülü filmi bir anda odak noktasına taşıdı. Bir kesim filmin yol açabileceği toplumsal olaylardan korkmaya başladı. Joaquin Phoenix’in adanmış oyunculuk performansı filmin en büyük gücü.
7
8
Biz
High Life
Korku türünde, politik göndermelerin yeni temsilcisi olarak Jordan Peele öne çıkıyor. Genç yönetmen “Get Out-Kapan” ile ırkçılığı, satirik bir korku filmine dönüştürmüş, birçok ödülün yanı sıra, 5 dalda da Oscar adaylığı almıştı. Yeni ürünü “Us-Biz” başka bir evrene geçerek, bilinç dışı dünyamıza giriyor, içimizdeki vahşi ile tanıştırıyor bizleri. Dört kişilik üst orta sınıf zenci ailenin kapısında aniden beliren suretleri (doppelganger dediğimiz çifte kişilikler) hayatlarını alt üst eder. Kendilerini korumak zorunda kalan aile bireyleri için şiddetten başka çare yoktur. Peele atmosfer kurmada olağanüstü yetenekli olduğunu daha en baştan gösteriyor.
1948 doğumlu Claire Denis, Fransız Sineması’nın nevi şahsına münhasır yönetmenleri arasında saygı değer bir yere sahiptir. Fransız Yeni Dalgası döneminin artçı izlerini taşıyan, Post Yeni Dalga Kuşağının yönetmeni olarak tanımlayabileceğimiz Claire, ilk kez İngilizce konuşulan ve bilim kurgu türü sayılabilecek (kendisi bu tanımlamaya karşı) bir film yapmış. İnsanlığın geleceği üzerine karamsar bir deneme “High Life”. İdama mahkum suçlular, hapishaneye dönüştürülmüş uzay gemileri içinde uzaya gönderilir. Uzayda radikal deneylerin kobayları gibidirler. Geri dönüş ihtimalleri yoktur, dünya ile iletişim imkanları bile son derece kısıtlıdır.
9 John Wick 3 Parabellum John Wick filmleri son yılların altın yumurtlayan tavuğu. İlk film 20 milyon dolar yatırıma 88 milyon kazandırdı. İkincisi 40 milyon yatırıma 144 milyon dolar getirdi; üçüncüsünün getirisi tam tamına 330 milyon dolar… “Matrix” serisinin aksiyon sahnelerini kurgulamış Chad Stahelski’nin, Keanu Reeves ile şekillendirdiği bir proje. Aksiyon sahnelerindeki dövüş koreografisi çok zengin, Bruce Lee filmlerinden Matrix’e kadar uzanıyor, yer yer gotik bir atmosfer hakim. Yönetmenin Matrix serisinin aksiyon koreografı olduğunu unutmayalım.
10 Rocketman Elton John’ın kariyerinin başlangıcını ve yükselişini anlatan müzikal biyografi “The Rocketman”, tam bir Rock Opera havasında akıyor. Yaşanan anlara iliştirilen bir şarkı, abartılı kostümler, sahne performansları rock dünyasının ışıltılı dünyasını capcanlı sunuyor. Bunların ardında ise tam tersi bir insan var, sevgi arayışı içinde, acı çeken yalnız bir şarkıcı portresi.
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ
M E DİKA L
KADROMUZ
Kent Çiğli Hastanesi Acil Tıp Uzm. Dr. Fecri BENGİ Uzm. Dr. Melek GÜRYAY Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN
Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK
Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Cüneyt IŞIKER
Dermatoloji Uzm. Dr. Ergün KUŞKU Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Uzm. Dr. M. Cüneyt SOYAL
Anestezi ve Reanimasyon / Yoğun Bakım Prof. Dr. Ali Reşat MORAL Doç. Dr. Mert AKAN Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Uzm. Dr. Ali Han PİRİM Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Erhan OLGUN Uzm. Dr. Gökhan AYHAN Beslenme ve Diyet Dyt. Safiye TAŞ Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Beyin ve Sinir Cerrahisi Prof. Dr. Altay BEDÜK Doç. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Böbrek Nakli Merkezi Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ (Üroloji) Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU (Üroloji) Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK (Nefroloji) Check-Up Ünitesi Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Çocuk Alerji Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Çocuk Cerrahisi Opr. Dr. Şamil KUDAY Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR Uzm. Dr. Recep KAHRAMANER Uzm. Dr. Seral KADINŞAH Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Uzm. Dr. Meltem YİĞİT Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Çocuk Kardiyolojisi Doç. Dr. Önder DOKSÖZ
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Estetik ve Plastik Cerrahi Doç. Dr. A. Özlem GÜNDEŞLİOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN Genel Cerrahi Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Prof. Dr. Murat KILIÇ Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Opr. Dr. Cezmi KARACA Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Opr. Dr. Mustafa GÖZTOK Girişimsel Radyoloji Prof. Dr. İsmail ORAN Göğüs Hastalıkları Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR Uzm. Dr. Deniz ATASEVER Göz Hastalıkları Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL Opr. Dr. Safiye Can KÜÇÜKGÜL Kemik İliği Nakli Merkezi / Hematoloji Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Doç. Dr. Ahmet IFRAN
İç Hastalıkları Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU Uzm. Dr. Hülya AZİZAĞAOĞLU Uzm. Dr. Necdet YETİM Radyasyon Onkolojisi Uzm. Dr. Burcu DURMAK İŞMAN Romatoloji Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA Opr. Dr. M. Zeynep KUŞKU Opr. Dr. Orçun SEZER Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Opr. Dr. Mustafa Melih ERKAN Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Opr. Dr. Arzum KALE Opr. Dr. Makbule KESİCİ Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Opr. Dr. Yılmaz DENİZ Kardiyoloji Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR Uzm. Dr. Seyyed Hamed MOGHANCHI ZADEH Karaciğer Nakli Merkezi Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ Opr. Dr. Rasim FARAJOV Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE Prof. Dr. Sema AYDOĞDU (Çocuk Gastroenterolojisi Konsültan Hekim) Pratisyen Hekim Dr. Elçin YÜCEBAŞ Dr. Emrah GEZER Dr. Fatma SEFER Dr. Murat GÜNDÜZ Dr. Özge Ekim BIÇAKÇIOĞLU Dr. Altuğ KARAKÖSE Dr. Emel SARAÇ MÜEZZİN Dr. Ioseb GABUNLA Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Alp DEMİRELLER Prof. Dr. Onur ODABAŞI Opr. Dr. Nihan AKÇA GÜR
Laboratuvar Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Uzm. Dr. İsmail AYDIN Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Medikal Onkoloji Prof. Dr. Rüçhan USLU Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Uzm. Dr. Ahmet ÖZVEREN Nefroloji Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Uzm. Dr. Yaprak ALPER Nükleer Tıp Uzm. Dr. Emine ACAR AKKAYA Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Erdal CİLA Prof. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Opr. Dr. Baran ŞEN Opr. Dr. Yasin HAKHVERDIYEV Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psk. Mehmet Güney ZİYALAN Psk. Meral AVCI Radyoloji Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Uzm. Dr. Setareh FAAROKHNIA Tüp Bebek Merkezi (IVF) Opr. Dr. Dilek ASLAN Üroloji Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
ME DİKA L
KADROMUZ
Kent Alsancak Tıp Merkezi
Kent Bayraklı Tıp Merkezi
Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Ceyda AFYONCU Uzm. Dt. Neslihan EFEOĞLU
Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Muhsin Özcan ÜSGÜLEN
Kardiyoloji Uzm. Dr. Hakan ERİKÇİ
Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Uzm. Dr. Mehmet KISAKOL
Laboratuvar Uzm. Dr. Günel HASANOVA Uzm. Dr. Hilmi Göksel GÜLCAN
Beslenme ve Diyet Dyt. Asena GÜNEŞ
Nöroloji Uzm. Dr. Aycan OTO
Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ
Beyin ve Sinir Cerrahisi Doç. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN
Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Uğur ÖZİÇ
Kulak Burun Boğaz Opr. Dr. Dilek SINMAZ
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU
Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN
Dermatoloji Prof. Dr. Kübra Eren Bozdağ
Algoloji Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Beslenme ve Diyet Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Dyt. Asena GÜNEŞ Beyin ve Sinir Cerrahisi Doç. Dr. Ali AKAY Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk İmmunolojisi ve Allerji Hastalıkları Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Dermatoloji Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Uzm. Dr. Sinem KARACA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Abdullah OKAN Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Göz Hastalıkları Opr. Dr. Hülya DEVECİ
İç Hastalıkları Uzm. Dr. İnci OKAN Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Kadın Hastalıkları ve Doğum Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET
Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. İbrahim AKEL Prof. Dr. Haluk Hayri ÖZTEKİN Pratisyen Hekim Dr. Gamze GÖZÜM Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psk. Aynur DÜZGÜNEL Psk. Şebnem TÜRKDALI TEMİZOCAK
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Süeda RÜKŞEN Gastroenteroloji Uzm. Dr. Azmi SERİN Genel Cerrahi Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN
Radyoloji Uzm. Dr. S. Onur SUMAN
Göz Hastalıkları Opr. Dr. Mehmet KANTARCI
Üroloji Prof. Dr. Ünal SERT Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
İç Hastalıkları Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Opr. Dr. Nagihan SAZ Kulak Burun Boğaz Prof. Dr. Onur ODABAŞI
Pedodonti (Çocuk Diş Hastalıkları) Uzm. Dt. Bengi AYDINEL Pratisyen Hekim Dr. Benek TÖR Psikolojik Danışmanlık ve Psikoterapi Psk. Aynur DÜZGÜNEL Radyoloji Uzm. Dr. Seçil KARACAN Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI Üroloji Opr. Dr. Hüseyin Serhat KERMAN
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ
ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Çiğli Hastanesi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık Ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Akbank T.A.Ş. Türkiye İş Bankası A.Ş. Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Çalışanları Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Ziraat Bankası A.Ş. (Memur ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Adac Axa Assistance Blue Cross Blue Shield Bupa International Companion Global Healthcare Europ Asistance Geoblue International Health Insurance International Medical Group Img J.Van Breda Marm Sağlık A.Ş. Redstar Marm Reise Extra Remed Assistance Sos International Sos International Uk Seven Corners Hth Worldwide Tricare International Sos Vakıf, Dernek ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makine Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Darüşşafaka Cemiyeti
Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Nato German Nse Türkiye Emekliler Derneği Bahçeşehir Okulları Polinas Plastik Bahçeşehir Okulları Dirinler Döküm Sanayi Bakioğlu Holding A.Ş. Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Krumları Dirinler Makine Sanayi Amcor Tobacco Packagıng İmzir Gravür Baskı San.A.Ş. İmbat Madencilik A.Ş. Galata Taşımacılık A.Ş. Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta Ray Sigorta Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta
İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Resmi Kurumlar TBMM T.C. Yargıtay Başkanlığı T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Inter Partner Assistance (Ipa) Nn Hayat ve Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Ankara Sigorta Acil Tedavi Sigortası Aviva Sigorta Acil Tedavi Sigortası Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Türk Nippon Sigorta Acil Tedavi Sigortası Dubai Starr Sigorta Acil Tedavi Sigortası Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası Sbn Sigorta Acil Tedavi Sigortası Turins Sigorta Acil Tedavi Sigortası Zirve Sigorta Acil Tedavi Sigortası Akbank Avivasa Emeklilik Ve Hayat A.Ş. Benefit Global Card Benefit Global&Aıg Card Benefit Global&Eureko Sigorta İş Birliği İle Kobi Sağlık Paketi Card (Sadece Anlaşmalı Eczaneler İçin Geçerlidir) Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortis Bank Card Ipa Card Ipa Privilege Card Ing Bank Platınıum Card Metlife Emeklilik Ve Hayat Kobiler İçin İşletme Kartı Sbn Şeker Hayat Projesi Sbn Sigorta & Boğaziçi Brokerlik (Sadece Ağız ve Diş Sağlığı Tedavilerinde Geçerlidir) Tav Passport Edıtıon Türkiye Petrolleri A.Ş. Vakıf Emeklilik(Bireysel Emeklilik Sigortalıları) Axa Ppp & Axa Assıstance
SGK Anlaşmalı Branşlar Karaciğer Nakli Merkezi Böbrek Nakli Merkezi Kemik İliği Nakli Merkezi Medikal Onkoloji Merkezi Kardiyoloji Çocuk Kardiyoloji Kalp Damar Cerrahisi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
ANLAŞMALI KURUMLAR Kent Alsancak Tıp Merkezi Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) Ak Sigorta A.Ş. (Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi Demir Hayat Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Mapfre Genel Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta (Personel Ve Emekli) Bankalar Akbank T.A.Ş Türkiye İş Bankası A.Ş. Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Merkez Bankası (Sencard) T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O Ziraat Bankası A.Ş (Memur ve Emeklileri) Uluslararası Kuruluşlar Aıd Asistance Vakıf, Dernek ve Odalar Edremit Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Uşak Ticaret Odası Personel Makina Mühendisleri Odası İzmir Eczacı Odası Check-Up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Allianz Sigorta Anadolu Sigorta Axa Sigorta Mapfre Sigorta Mapfre Yaşam Sigorta Bnp Paribas Cardif Emeklilik Boyner (Dr.Back-Up) Demir Hayat Sigorta Garanti Emeklilik Ibm Global Services Ibm Türk İnterpartner (İng Emeklilik ) Philsa Remo Assist Groupama Sigorta İmece Destek (Ray Sigorta ) Aegon Emeklilik Güneş Sigorta Cigna Finans Emeklilik
Özel Kuruluşlar İzmir Bölge Adliye Mahkemesi İzmir Bölge İdare Mahkemesi İzmir Adalet Sarayı Makine Mühendisleri Odası Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ace European Sigorta Aıg Sigorta Ankara Sigorta Eureko Sigorta Fortis Bank Sandık A.Ş. Ray Sigorta Generali Sigorta Hdı Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) Ziraat Sigorta Zürih Sigorta Sompo Japan Sigorta A.Ş. T-Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Unico Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta
Kent Bayraklı Tıp Merkezi Bankalar Akbank T.A.Ş Garanti Bankası A.Ş. (Çalışan / Emekli) T.C. Ziraat&Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Çalışan/Emekli T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Memurları /Emeklileri T.C. Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı T.A.O. İş Bankası Türkiye Vakıflar Bankası Fortisbank Özel Sağlık Sigorta Şirketleri Acıbadem Sigorta A.Ş.(Sencard) Ak Sigorta A.Ş.(Sencard) Allianz Sigorta A.Ş. (Ücretli) Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş. Anadolu Sigorta Personel (Ücretli) Mapfre Genel Sigorta (Ücretli) Groupama Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş. Ergo Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta (Ücretli) Axa Sigorta (Ücretli) Compu Group Medical Türkiye (Cgm) Ankara Anonim Türk Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta Ray Sigorta Zürich Sigorta Hdı Sigorta Generali Sigorta Ace European Sigorta Aig Sigorta T-Sigorta Eureko Sigorta İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri Halk Sigorta Türk Nippon Doğa Sigorta Unico Sigorta (Hasta Ödemeli) Ethica Sigorta (Hasta Ödemeli) Güneş Sigorta (Hasta Ödemeli) Resmi Kuruluşlar TBMM (Ücretli) Genel Kurmay Başkanlığı (Ücretli) Yargıtay Başkanlığı (Ücretli)
Cgm Sağlıkta Avantajlar Dünyası (Hasta Ödemeli) Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Groupama Emeklilik Kobi Sağlık Paketi Üyeleri Roche Diagnostik Assist Line Ege Sigorta Demir Sigorta Hdı Sigorta Acil Sağlık Sigortası Hdı-Gs Sigorta-Galatarasay Aslan Yürek – Aslan Taraftarım Güvende Ace Group Sigorta Üyeleri Care& Create ( C&C) (Kry Grup) Mobile Plus Asist A-Prestige Card Turk Asist Card Safir Card Çilek Grup Hs Grup Artı Yaşam Med Power Super Card Check-up Anlaşmalı Kurumlar Acıbadem Sigorta Anadolu Sigorta Groupama Sigorta Ray Sigorta Güneş Sigorta
ULAŞIM
Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi
ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. 1. Güzergah ( Konak - Kent Hastanesi ) Konak'tan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Konak'a 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Konak (Sabancı Kültür Merkezi) B. Belediye Otobüs Durağı Basmane Postane Önü Fuar Möntrö Kapısı Önü Fuar Lozan Kapısı Önü Alsancak Camii Durağı Alsancak Garı Otobüs Durağı Soğukkuyu Üst Geçit Karşıyaka Devlet Hastanesi Önü Kent Hastanesive ve Kent Onkoloji Merkezi * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
2. Güzergah ( Bornova - Kent Hastanesi ) Bornova'dan Kent Hastanesi'ne 09.30 ve 13.30 Saatlerinde Kent Hastanesi'nden Bornova'ya 08.30 ve 12.30 Saatlerinde Bornova Otogar Canım Öğretmenim Parkı Önü Hükümet Konağı Önü Peterson Köşkü Önü Özkanlar Migros Önü Kibaroğlu Market Önü Manavkuyu Kipa Eczane Durağı Bayraklı Smyrna Meydanı Alaybey Tersane Otobüs Durağı KSK OsmanBey Parkı KSK Yelken Kulübü Otobüs Durağı Yıllar Market Önü Bostanlı Pazaryeri Otobüs Durağı Beşikçioğlu Camii Durağı Mavişehir Otobüs Durakları Kent Hastanesi ve Kent Onkoloji Merkezi
Kent Çiğli Hastanesi Kent Onkoloji Merkezi
Kent Alsancak Tıp Merkezi
Kent Bayraklı Tıp Merkezi
e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!
SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.
Dijital Form
Kayıt Formu
Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.
Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.
Adınız*
Soyadınız*
E-posta adresiniz*
Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. *Doldurulması zorunlu alanlar. MEDIKENT DERGİSİ ABONE AYDINLATMA METNİ İşbu Aydınlatma Metni, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) uyarınca, Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin (“Şirket”) yayımladığı Medikent Dergisi aboneleri ve diğer tüm okurlarına karşı olan aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla hazırlanmış ve bilginize sunulmuştur. Kişisel verileriniz elektronik, fiziki yahut sözlü yollarla toplanmakta ve KVKK’nın 5. ve 6. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları çerçevesinde ve kişisel verilerin korunması hukukunun temel prensipleri doğrultusunda ve Şirketimizin ya da Şirketimizin iş ortaklarının hukuki ve ticari güvenliğinin sağlanması, ticari faaliyetlerinin sürdürülmesi ile insan kaynakları ve istihdam politikalarının yönetilmesi amaçları ile işlenmektedir. Yukarıda belirtilen yollarla toplanan kişisel verileriniz, Şirketimizce özenle ve gizlilik içinde ve Şirketimizce oluşturulmuş Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Hakkında Politika’da öngörülmüş süreler boyunca elektronik ve fiziki ortamda muhafaza edilecektir. Şirketimizce muhafaza edilen verilerinize sadece yukarıda öngörülen amaçlar doğrultusunda işlem yapmaya yetkili kişiler erişebilecektir. Öngörülen sürenin sona ermesiyle beraber, kişisel verileriniz KVKK’nın ilgili hükümleri, “Kişisel Verilerin Silinmesi, Yok Edilmesi veya Anonim Hale Getirilmesi Hakkında Yönetmelik” ve Şirket politikalarımıza uygun şekilde derhal imha edilecektir. Veri sahibi olarak aşağıda belirtilen haklarınıza ilişkin taleplerinizi, yazılı olarak info@kenthospital.com iletmeniz durumunda, talepleriniz mümkün olan en kısa sürede ve her halde 30 (otuz) gün içerisinde değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. KVKK’nın 11. maddesi uyarınca kişisel veri sahibi olarak kişisel verilerinizin işlenip işlenmediğini öğrenme, kişisel verileriniz işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme, kişisel verilerinizin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme, yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerinizin aktarıldığı üçüncü kişileri öğrenme, kişisel verilerinizin eksik ve/veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, KVKK ve ilgili diğer kanun hükümlerine uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması hâlinde kişisel verilerinizin silinmesini veya yok edilmesini isteme ve bu kapsamda yapılan işlemin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme, işlenen verilerinizin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme ve kişisel verilerinizin KVKK’ya aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğramanız hâlinde zararlarınızın giderilmesini talep etme haklarına sahip bulunmaktasınız. Söz konusu haklarınıza ilişkin talepleriniz için https://www.kentsaglikgrubu.com web sitemizde yer alan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” metnini inceleyebilir ve web sitemizde yer alan “Kent Sağlık Grubu KVKK Başvuru Formu” aracılığıyla başvuruda bulunabilirsiniz.
İnternet sitemizde mevcut olan “Kişisel Verilerin Korunması, İşlenmesi ve İmhası Hakkında Politika” ve işbu “Medikent Dergisi Abone Aydınlatma Metni”ne uygun olarak; kişisel verilerinizin “Özel Kent Sağlık Hizmetleri ve Malzemeleri Sanayi Ticaret A.Ş.” tarafından işbu metinlerde belirtilen amaçlarla işlenmesini onaylıyor musunuz? Evet, onaylıyorum. İmza
Telefon numaranız Adresiniz
MEDİKENTSUDOKU 4
2 1 3 5 7 1 7 2 6 2 3 8 6 7 3
3 7 8 6 4 8 6 7 6 2 5 1 6 2 7 4 1 2 7 4 9
Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.
Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.
9
3
8
6 1 2
6 2 8 4 9
2 1 4
8 6 2 3 7 9 1 3 7 6 1 7 8 3 7 4 6 8 5 2 1 4 9 6 5 3 7 1 9 5 6 9 8 6 6 8 3 2 2 8 6 4 1 9 8 7
3 1 6 5 9
Sağlıklı hayatın merkezindeyiz
Kent Bayraklı Tıp Merkezi Sağlığın modern yüzü Kent Sağlık Grubu yeni tıp merkezi ile Bayraklı’da hizmetinizde!
Tümöre yönelik ileri teknoloji radyoterapi Kanserli hücreye odaklanarak, sağlıklı hücreleri maksimum düzeyde korur ve yüksek tedavi imkanı verir. TrueBeam, gelişmiş görüntü alma özelliği ile tümör hareketini takip ederek kesin doğrulukta tedavi uygulamaya olanak sağlar.