Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. Alabilirsiniz.
Ağustos 2017 / Sayı 22 • www.kentsaglikgrubu.com
ISSN: 1307-220x
Bel
kayması SAYFA 13
Anti Depresan
İlaç Kullanımı
Yalancı Doğum
SAYFA 15
Kasılmaları
Bir Kahraman
Magnezyum
SAYFA 29
SAYFA 17
Prostat
Boşanma
Kontrolü
SAYFA 21
SAYFA 35
Baş Ağrısı
Hormonal Tansiyona
Dikkat
Merkezi
SAYFA 29
SAYFA 43
Medikent
Beslenmenin Aynası
Cilt SAYFA 37 Online Dergi
İkbal Kaya SAYFA 67
Bali
Bel Egzersizleri
SAYFA 71
SAYFA 59
DAHA FAZLASINI ARAYANLAR İÇİN...
Her hastasına kendisini evinde hissettiren Kent Hastanesi, hastaların tedavi süreçlerinde “daha bir özel” olma taleplerine yeni “exclusive” kat ile yanıt veriyor.
Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.
5 yıldızlı otel konforunda hizmet verilen exclusive katta; • exclusive kata özel odalar • exclusive kata özel cafe • exclusive kata özel lobi
www. kent s a g l i kg r u b u .co m
• exclusive kata özel yatış ve taburculuk işlemleri • exclusive kata özel kontrollü giriş kartı • exclusive kata özel diyetisyen kontrollü alakart menü
/ KentS ag likGrub u
2017
medikent
Ağustos
49
iÇiNDEKiLER
71
Bel Kayması
OBEZİTE, TİROİD HASTALIĞI VE
47
SİGARA
41
Bali
13
DONDURUN Kİ ŞANSINIZ OLSUN
SICAK HAVALAR KALBİN RİTMİNİ BOZABİLİR
Beslenmenin Aynası
Yalancı Doğum
Cilt
33
Kasılmaları
Baş Ağrısı Merkezi
Prostat KONTROLÜ
35
43
37 59
Bel Egzersizleri
İkbal Kaya
72
Bebeklere de Stent Takılır
57
53
SENKOP eşittir BAYILMA
Medikent
Yayın Kurulu
Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör Dilek EKER Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli
Prof. Dr. Onur ODABASI Opr. Dr. Ali AKAY Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Safiye TAS KOÇYİĞİT Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Uzm. Dr. Burcu YÜCETÜRK Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Uzm. Dr. Necdet YETİM Opr. Dr. Nagihan SAZ Doç. Dr. Ömer ÖGE Uzm. Dr. Sinem KARACA Uzm. Dr. Yaprak ALPER Doç. Dr. Cevad SEKURİ Opr. Dr. Dilek ASLAN Doç. Dr. Önder DOKSÖZ Uzm. Dr. Necdet YETİM Nesem ÇELİKKAYA Serap GEZER
Katkıda Bulunanlar Özlem ÜNLÜ Burcu EREM Sertan GÜNTAÇ Görkem GÖRÜMLÜ Ali DOĞAN Leman NURİOĞLU
Medikent
Basım Yeri Berke Ofset Matbaacılık Levent Demyen Sanayi Cd. No:30 Kazım Dirik Mh. Bornova - İZMİR - TURKEY Tel: 0(232) 449 77 47 449 77 14 - 449 97 97 Faks: 0 (232) 478 02 90
Basım Tarihi: Ağustos 2017 Yıl: 11 Sayı: 22
Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.
www.kentsaglikgrubu.com
Değerli
Medikent okurları, Bunaltıcı sıcaklarla, hiç beklenmedik sel olaylarıyla “dünya nereye gidiyor” dedirten bir yaz mevsimi yaşıyoruz. Sadece kış değil yaz aylarında da doğa bize çetin yüzünü gösterip ürkütüyor. Zaman zaman yaşanan pek çok olumsuzluğa karşın hayat son hızıyla sürüyor. Biz de Kent Sağlık Grubu olarak 24 saatin yetmediği bir tempo içindeyiz, çünkü büyüyoruz. Kent Tıp Merkezi Bayraklı ve Kent Onkoloji Merkezi… Bu iki büyük projemiz için geri sayımdayız. Son teknoloji ürünü tanı ve tedavi cihazlarımızın alımı tamamlandı, kurulumları başladı. Bir grup hekimimiz, Onkoloji Merkezimizde yer alacak yeni teknoloji ve yöntemlerle ilgili son gelişmeleri yerinde incelemek üzere Amerika’da.
Kent Sağlık Grubu olarak büyümemiz sadece binalarla, yeni merkezlerle, yeni cihazlarla sınırlı değil. Kent medikal kadrosu da büyüyor. İleride sizlere isimlerini tek tek duyuracağımız uzman hekimlerimiz aramıza katılmaya başladı. Kent Tıp Merkezi Bayraklı ve Kent Onkoloji Merkezi de Hastanemiz ve Kent Tıp Merkezi Alsancak gibi güçlü bir uzman hekim kadrosuna sahip olacak. Bu büyümedeki en güzel gelişme ise Amerika’nın en önemli Onkoloji Merkezlerinden biriyle yaptığımız afiliasyon. Adını Onkoloji Merkezimizin açılışıyla birlikte sizlere müjdeleyeceğiz. Bu hastalarımız ve kurumumuz adına çok önemli bir işbirliği olacak. Bu çabalarımızın tümü uzman hekimleri, deneyimli ve güler yüzlü personeli, modern teknolojik
donanımıyla hastalarımıza dünya standartlarında kaliteli sağlık hizmeti sunabilmek için. Sağlıkta ve hastalıkta Kent’i tercih nedenlerinizi artırmak istiyoruz, çünkü sizlere ve sağlığınıza çok değer veriyoruz. Şu an okumakta olduğunuz Medikent bizleri sizlerle buluşturuyor, bu sayede mesajlarımızı, yeniliklerimizi iletebiliyoruz. Dergimizi elinizden bırakmadan okumanız için de içeriğine ayrı bir özen gösteriyor, ilginizi çekecek konulara yer vermeye çalışıyoruz. Umarım bu sayımızı da beğenirsiniz. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür
2017
01
medikent
kent haber
Benan Bilek’le Kadınlar Günü İzmirli kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü Türkiye’nin izleyicisi sadece kadınlardan oluşan tek kadın stand-up’çısı Benan Bilek’in “Biz Bize/Kız Tarafı” adlı özel gösterisiyle kutladı. Kent Sağlık Grubu’nun kadınların bu özel ve önemli günü nedeniyle düzenlediği etkinlik, Tepekule Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Benan Bilek, “Biz Bize Kız Muhabbeti” ve “Kız Tarafı Düğün Müğün” adlı iki gösterisinden karma bir gösteriyle seyircilerin karşısına çıktı. Benan Bilek, enerjisiyle daha ilk dakikalardan itibaren izleyicilerini sarıp sarmalarken, salonu kahkahalar çınlattı. Salonu dolduran kadınlar, 3 saati aşan gösteri boyunca gülme krizine girdi, derdi tasayı unuttu. Gösteri sonunda izleyiciler, hem Benan Bilek’i kutlamak, hem de fotoğraf çektirip geceyi ölümsüzleştirmek için sahneye çıktı. İzleyiciler, Kadınlar Günü’nü eğlenerek, gülerek kutlamanın memnuniyetini dile getirdi.
Sağlıklı Çocuk Kalbi Sevgi ve Özenle Gelişir Kent Sağlık Grubu ve MaviBahçe AVM işbirliğinde “Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası" dolayısıyla düzenlenen etkinlik ile sağlıklı nesiller için bebeklerde ve çocuklarda kalp sağlığının önemine dikkat çekildi. “Sağlıklı Çocuk Kalbi Sevgiyle ve Özenle Gelişir” konulu seminerde Kent Sağlık Grubu Çocuk Kardiyoloji Uzm. Doç. Dr. Önder Doksöz tarafından ebeveynlere bebeklerde ve çocuklarda kalp sağlığı ile ilgili bilgiler verildi. Türkiye’de yaklaşık her 100 bebekten birinin doğumsal kalp hastalığı ile dünyaya geldiğine dikkat çeken Doç Dr. Doksöz, “Bu hastalıklarda tanı genellikle doğumda ya da doğumdan hemen sonra konuluyor. Sağlıklı çocuklar ve sağlıklı bir gelecek nesil için daha anne karnından itibaren kalp sağlığı açısından bebeklerin izlenmesi büyük önem taşıyor.” diye konuştu.
Dünya Böbrek Günü’nde Muğla’da Panel Muğla İl Sağlık Müdürlüğü ve Muğla Üniversitesi Hastanesi işbirliği ile 9 Mart Dünya Böbrek Günü kapsamında yaklaşık 250 kişinin katıldığı “Böbrek Naklinin Öncesi ve Sonrası” konulu bir panel düzenlendi. Panele Kent Sağlık Grubu Böbrek Nakil Merkezi’nden Nefroloji Uzm. Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok ve Üroloji Uzm. Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu’nun yanı sıra Muğla İl Sağlık Müdürü ve Muğla İl Müftüsü de konuşmacı olarak katıldılar. Panelde Kent Sağlık Grubu Böbrek Nakil Merkezi’nde nakil yapılan kişiler de nakil tecrübelerini anlattılar.
OTLARIN SAĞLIK ÖYKÜSÜ Alaçatı Ot Festivali’nde son üç yıldır söyleşiler ile yer alan Kent Sağlık Grubu, bu söyleşiler ile sağlıklı bir hayat için doğru beslenmenin önemine dikkat çekiyor. Otların sağlık öyküsünün anlatıldığı söyleşiler kapsamında bu yıl Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Prof. Dr. Mitat Bahçeci ile Diyetisyen Safiye Taş Koçyiğit festivale konuk oldu.
2017
02
medikent
kent haber
DEPRESYON VE ETKİLERİ “Depresyonu Anlamak: Depresyon ve Etkileri” konusunda Alsancak Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen seminerde, Kent Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehmet Hancıoğlu, A’dan Z’ye depresyonu anlatıp, katılımcıların sorularını yanıtladı.
Çocuğun Dünyasında Kitap Kitap okuma alışkanlığının çocukluk çağında kazanıldığına dikkat çekmek ve çocuklara kitap okumayı sevdirmenin yollarını ebeveynlere anlatmak amacıyla Kent Sağlık Grubu ve Karşıyaka Belediyesi işbirliği ile “Çocuğun Dünyasında Kitap” konulu panel düzenlendi. Panele çocuk edebiyatının önemli yazarlarından Hüseyin Yurttaş ve Kent Sağlık Grubu Çocuk Psikoloji Uzmanı Şebnem Türkdalı Temizocak konuşmacı olarak katıldı.
IWAI üyelerine seminer “Kanserde Erken Tanının Önemi” konulu seminer, Swissotel’de IWAI (International Woman's Association of Izmir) üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Seminerde kanserden korunmak amacıyla erken tanıya yönelik ileri tetkikler ve check-up uygulamalarıyla ilgili bilgiler veren Uzm. Dr. Demet Karadenizli; risk faktörleri yüksek, genetik yatkınlığı olan ve aile öyküsü pozitif olan kişilere yılda bir kez check-up yaptırmaları önerisinde bulundu.
Sağlıklı Hayat İçin Güçlü Metabolizma Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Dr. Füsun Salgür’ün sunumuyla gerçekleşen ”Sağlıklı Hayat İçin Güçlü Metabolizma” konulu seminere İzmir Park Kadın Kulübü üyeleri katıldı. Stresin metabolizmayı etkilediğine dikkat çeken Salgür, "Stres artışı, metabolik hızı yükseltir ancak kortizol hormonu üretiminde artış sağlandığından uzun dönemli yaşanan stresli durumlarda metabolizma hızında azalmaya sebep olur." diyerek stresin metabolizma hızındaki öneminden bahsetti.
Depresyonun “uzun süreli üzüntü ve ilgi kaybı duygusuna neden olan bir duygudurum (mizaç) bozukluğu” olarak tanımlandığını belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehmet Hancıoğlu; depresyona yol açan faktörleri, bireysel ve toplumsal etkilerini anlatıp, tanı ve tedavinin yanı sıra depresyonun kişinin günlük yaşamında ne tür zorluk ve olumsuzluklara neden olduğu bilgilerini de verdi.
DİYET EFSANESİ!
Güzellik Algısı Kent Sağlık Grubu Dermatoloji Uzm. Dr. Hacer Köksal’ın sunumuyla “Güzellik Algısı” konulu seminere Maxion İnci ve Maxion Jantaş çalışanları katıldı. Seminerde güzellik algısının tarihsel gelişimi, toplumlara göre değişimi ve modern tıpta güzellik yaklaşımı konusunda bilgiler verildi.
“Diyet Efsanesi!” konulu seminerlerin ilki, Alsancak Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde düzenlendi. Diğeri ise Yaşar Birleşik Pazarlama ve Pınar Süt çalışanlarının katılımıyla gerçekleşti. Kent Sağlık Grubu Uzman Diyetisyeni Gamze Gültekin, iki seminerde insanların kilo vermeye çalışırken yaptığı doğru bilinen yanlış uygulamaları anlattı.
SAĞLIK TURİZMİNE KATKI ÖDÜLÜ
DÜNYA KARACİĞER NAKLİ KONGRESİ
Kent Sağlık Grubu Karaciğer Nakli Bölüm Başkanı Doç. Dr. Murat Kılıç ile ekipten Opr. Dr. Cahit Yılmaz ve Opr. Dr. Zaza Jakobadze 24-27 Mayıs 2017 tarihleri arasında Prag’da düzenlenen Dünya Karaciğer Nakli Kongresi’ne (İLTS-Intrenational Liver Tranplantation Society) katıldı. 76 ülkeden 1250 civarında organ nakli ile ilgili hekimin izlediği kongrede Kent ekibi 3 poster ve 1 sözlü bildiri sundu. Opr. Dr. Zaza Jakobadze’nin çocuk nakillerinde safra yolunun kullanıldığı teknik ile ilgili sözlü sunumu dikkat çekti, büyük ilgi gördü.
Kent Hastanesi, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce İzmir turizmine katkıda bulunan ve gelişmesini sağlayan kuruluşlara verilen turizm ödülleri kapsamında “Sağlık Turizmine Katkı” ödülüne layık görüldü. Sabancı Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende ödülü Kent Hastanesi’ni temsilen Dina Kuspanova aldı.
2017
03
medikent
kent haber Anne Karnından Anne Kucağına Sağlıklı Bebek İzlemi “Bebek Dostu Hastane” ünvanına sahip İzmir Kent Hastanesi tarafından “Bebeğim sağlıklı doğsun, sağlıklı büyüsün” diyen anne adaylarını bilgilendirmek amacıyla “Anne Karnından Anne Kucağına Sağlıklı Bebek İzlemi” konulu bir panel düzenlendi. Ege Palas Oteli’nde düzenlenen panelde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Namık Demir “Anne Karnında Sağlıklı Bebek İzlemi”, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Önder Doksöz “Bebeğin İlk Kalp Atışından İtibaren Sağlıklı Kalp Gelişimi”, Çocuk Nöroloji Uzmanı Dr. Benal Çubuk “Bebeklerde Beyin ve Zeka Gelişimi”, Uzman Diyetisyen Gamze Gültekin “Gebelikte Beslenme - Anne Sütünü Artıran Beslenme”, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlu Hemşiresi Havva Çakmak “Prematüre Doğumlarda Bebek İzlemi” konularında bilgiler verdiler. Gebelik ve doğum sonrası bebek izleminin sağlıklı nesiller için öneminin vurgulandığı panelde; büyüme sürecinin, anne karnında başladığı, dokuz ay boyunca annesinin karnında rahat, sıcak ve güvenli bir ortamda büyüyen, tüm gereksinimleri anneleri tarafından karşılanan bebeklerin vücudunda doğumla birlikte dış dünyaya uyum sağlamak için çok hızlı değişikliklerin olduğu, bu nedenle anne karnındaki bebeğin gelişim süreci nasıl yakından takip ediliyorsa, doğumdan sonra da bebeklerin büyüme izleminin yapılmasının, düzenli kontrollere götürülmelerinin karşılaşabilecekleri olası hastalıkların önlenmesi ve yaşamlarını sağlıklı olarak sürdürebilmeleri açısından önem taşıdığı anlatıldı.
Kanser ve kanser tedavilerinde yenilikler Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü “XII. Klinik Onkolojide Güncel Tedaviler Sempozyumu”na katıldı. “Kanser ve kanser tedavileri” konusunda yaşanan gelişmelerin paylaşıldığı sempozyumda Kent Hastanesi’ni temsil eden Doç. Dr. Görümlü, yeni tedavilerle ilgili bildiri sundu.
SİGARASIZ HAYAT Parkinson Hastalarına ve Yakınlarına Öneriler Parkinson hastalığına yönelik toplumsal farkındalık yaratmak, hasta ve hasta yakınlarına yol gösterici bilgiler vermek amacıyla “Parkinson Hastalarına ve Hasta Yakınlarına Öneriler” konulu iki seminer düzenlendi. Seminerlerin ilki 11 Nisan Dünya Parkinson Günü’nde Alsancak Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, diğeri ise Karşıyaka Belediyesi’nde gerçekleşti. Kent Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı Dr. Yaprak Alper’in verdiği seminerlerde; “Parkinson hastalığı nedir? Belirtileri nelerdir? İlerleyişi ve yaşam üzerindeki etkileri nelerdir? Hasta yakınları neler yapmalıdır?” soruları yanıt buldu.
9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü dolayısıyla Kent Sağlık Grubu ve Karşıyaka Belediyesi işbirliği ile düzenlenen “Sigarasız Hayat” konulu seminerde Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Deniz Atasever; sigara bağımlılığının sağlığa olumsuz etkilerini anlatarak, sigara bağımlılığından kurtulup, hayatında “dumansız hava sahası” oluşturmak isteyenlere yol gösterici bilgiler verdi.
Tiroid ve Hastalıkları Dünya Tiroid Farkındalık Haftası kapsamında “Tiroid ve Hastalıkları” konulu seminerle ülkemizde de yaygın olarak görülen tiroid hastalıklarının önemine dikkat çekildi. Seminerde Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehtap Çakır; tiroid bezinin ve hormonlarının vücuttaki görevi, tiroid hastalıklarında genel bulgular, tiroid nodüllerinde tanı ve tedavi yöntemleri ile ilgili bilgiler verdi.
2017
04
medikent
kent haber
KANSERE KARŞI TOPLUMSAL FARKINDALIK ETKİNLİKLERİ Günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri olan kanser, multidisipliner mücadele gerektiren bir hastalık. Kanser ile ilgili toplumda farkındalık sağlanması, kanserden korunmak için sağlıklı bir yaşam tarzının nasıl sürdürülebileceğinin öğrenilmesinin yanı sıra kanser tanısı aldıktan sonra her hastanın ve her kanser tipinin karmaşık yapısına uygun etkin tedavilerin uygulanması, bu hastalıkla mücadelede önem taşıyor. Bu kapsamda 4 Şubat Dünya Kanser Günü ve 1-7 Nisan Kanser Haftası’nda toplumsal farkındalığa ışık tutmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlendi.
“Kanserle Mücadele” Kanser Haftası’nda Alsancak Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kanserle Mücadele” konulu seminerde Kent Saglık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Tülay Akman “Kanser Tedavisinde Güncel Yaklasımlar” ile Kent Saglık Grubu Beslenme Uzmanı Gamze Gültekin “Kanserden Koruyucu Beslenme” konulu sunumlarıyla katılımcıları bilgilendirdiler.
“Kansersiz Sağlıklı Hayat” Kanser Haftası kapsamında Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu İzmir Şubesi ve Kanserle Dans Derneği ile birlikte Tepekule Kongre Merkezi’nde “Kansersiz Sağlıklı Hayat” konulu bir panel düzenledi. Panelde Medikal Onkoloji Uzmanları Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar, Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, Doç. Dr. Tülay Akman; Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Safiye Günden Aktaş, Beslenme Uzmanı Safiye Taş Koçyiğit, Kanserle Dans Derneği Başkan Yrd. Güzin Yıldırım ve Milli Tenisçi Ülker Turgay konuşma yaptılar. Kent Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar’ın moderatörlüğündeki panelde kanser tedavisindeki yenilikler anlatıldı.
“Kanserden Koruyucu Beslenme” 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde Alsancak Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kanserden Koruyucu Beslenme” konulu seminerde Kent Sağlık Grubu Diyetisyeni Safiye Taş Koçyiğit; sağlıklı beslenme ve kanserden korunmak için nasıl beslenilmesi gerektiğini, hangi besinlerin kansere karşı koruyucu etkisi olduğunu, hangi gıdaların ise kanser için risk taşıdığını anlattı. Koçyiğit, “Çeşitli araştırmalar, her 100 kanser teşhisinin 5’inin sağlıklı vücut kilosunun korunması ve dengeli beslenme ile önlenebileceğini ortaya koyuyor. Bu nedenle kanserden korunmak için ideal kilo ağırlığının korunması ve dengeli beslenmek önemli” diye konuştu.
Kanserle mücadelede öneriler Panele üzerinde milli takım eşofmanı ile gelen tenisçi Ülker Turgay, üçüncü kür kemoterapiyi aldığını ve hastalığını “grip” olarak kabul ettiğini belirterek, “Tedaviden çıkıp korta gidiyorum ve tenis hocalığımı sürdürüyorum. Siz de sevdiğiniz şeyleri yapın ve asla vazgeçmeyin” diye öneride bulunduğu dinleyicilere, günün anısına raketiyle tenis topu attı.
2017
05
medikent
kent haber
KANGURU BAKIMI
Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi’nde kanguru bakım uygulamasının güvenli ve etkin bir şekilde başlatılması için çalışmalara başlanıldı. Bu kapsamda 20-26 Nisan 2017 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Araştırma Görevlisi E. Serap Sarıcan’ın eğitimci olarak yer aldığı “Kanguru Bakımı Eğitimi” düzenlendi. Eğitime yenidoğan yoğun bakım ekibi, kadın-dogum, doğumhane ebe ve hemşireleri, yenidoğan hemşiresi katıldı. Eğitime katkılarından dolayı E. Serap Sarıcan’a teşekkür belgesi, tüm katılımcılara da katılım belgeleri Hemsirelik Hizmetleri Direktörü Tangül Pekey, Kalite ve İnsan Kaynakları Eğitim Direktörü Elif Okşan ve Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Havva Gökduman tarafından verildi.
Kanguru bakımı nedir? Kanguru bakımı, bebeğin anne ile ten temasının sağlanarak dış ortama uyumunu kolaylaştıran, sakinleşmesini ve anne-bebek arasındaki duygusal bağın kurulmasını sağlayan bir yöntemdir. Yapılan çalışmalarda kanguru bakımı alan bebeklerin yaşam bulgularının daha stabil olduğu, büyüme hızlarının olumlu yönde etkilendiği, enfeksiyonların daha az görüldüğü, mortalite oranının azaldığı ve bebeklerin hastaneden daha erken taburcu oldukları kanıtlanmıştır. Ayrıca bebeklerine, kanguru bakımı uygulayan annelerin daha uzun emzirdikleri, daha az stresli oldukları ve daha rahat oldukları görülmüştür. Kanguru bakımı ile ailelerin bebekleri ile ilgili anksiyete ve korkularının, bebeklerin ise yoğun bakım stresinin azaltılması, anne–bebek bağlılığının sürmesinin sağlanması hedeflenmektedir. Yararlı etkileri bu kadar çok olan kanguru bakımının günümüzde yeteri kadar uygulanmadığı gözlenmektedir. Bebek ve aile için önemli bir uygulama olan kanguru bakımının sürdürülmesi için hemşirelerin uygulama konusunda bilgi sahibi olmaları, engelleri ve kolaylaştırıcı faktörleri bilmeleri önemlidir.
2017
06
medikent
kent haber En çok mikroorganizma barındıran uzuvlar olan ellerin temizliğine özen gösterilmemesi, basit bir soğuk algınlığından ciddi pek çok hastalığın gelişimine neden olabiliyor.
EL TEMİZLİĞİNİ HAFİFE ALMAYIN 5 Mayıs Dünya El Hijyeni Günü’nde el temizliğinin önemine dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla İzmir Kent Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikte hasta ve hasta yakınlarına “el” şeklinde yapılmış kurabiyelerle birlikte el yıkama rehberi dağıtıldı. Üzerinde “temiz eller sağlıktır” yazılı tişörtler giyen Hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi üyeleri, “enfeksiyonların yanı sıra hastalıkların bulaşmasının önlenmesinde en basit ve en etkili yöntem el hijyenidir” mesajını verdi. Bu yıl Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği “Antibiyotik Direnci ile Savaşmak Sizin Elinizde” temasıyla kutlanan Dünya El Hijyeni Günü, hasta ve hasta yakınlarını da kapsayan “temiz eller” kampanyasının yürütüldüğü İzmir Kent Hastanesi’nde farklı bir etkinlikle gündeme getirildi. El şeklinde hazırlanmış kurabiyelerle el temizliğinin önemine dikkat çekmeyi amaçladıklarını belirten İzmir Kent Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Komitesi Sorumlu Hemşiresi Nurcan Gül Fırat, şöyle konuştu: “Her an bir şeylere dokunan, tutan ellerimiz en çok mikroorganizma barındıran organımız. Yine ellerimizle bu mikroorganizmaları her yere taşıyabiliyoruz. Kirli daha doğrusu hijyeni sağlanamamış ellerimiz basit ya da ciddi pek çok hastalığa davetiye çıkartabilir. Eller üst solunum yolu enfeksiyonu, grip, rota virüsü, hepatit A, tifo, kolera gibi hastalıkların bulaşmasında önemli bir araç. Üstelik günlük yaşantımızda kendi sağlığımız için çok önemli olan el hijyeni, diğer kişilerin sağlığı için de önemlidir. Enfeksiyonların da hastalıkların bulaşmasının da önlenmesinde en basit ve en etkili yöntem el hijyenidir. Üstelik uygulaması da basittir. Ellerin sıvı sabunla akar su altında 30 saniye süreyle yıkanmasıyla ya da alkol bazlı el antiseptiği ile ovuşturulmasıyla ellerdeki mikroorganizmalar uzaklaştırılır. Hastanemizde sürdürdüğümüz ‘temiz eller’ kampanyası ile de mikropların bağışıklık sisteminde problemi olan ya da ameliyat olan kişilerde uzun süreli ve ciddi enfeksiyonlara neden olabildiğini hatırlatıyoruz. Hastanemize gelen hasta ve yakınlarını el hijyeni konusunda uyarıyor ve ellerini nasıl ve hangi durumlarda yıkamaları gerektiğini anlatıyor, alkol içerikli el antiseptiklerini kullanmalarını öneriyoruz.”
2017
08
medikent
2017
09
medikent
Prof. Dr. Onur ODABAŞI Kent Sağlık Grubu KBB Uzmanı
VERTİGO VE DENGE KAYIPLARI
2017
10
medikent
Dengemizi, göz, kulak ve “derin duyu” dediğimiz gövde yapılarından gelen uyarılar sayesinde buluruz. Tüm kulak burun boğaz hastalarının yaklaşık %5’i denge bozukluğundan yakınmaktadır. Vertigo (baş dönmesi), insanın yaşadığı çevrede hareket yanılsamasıdır. Kişinin çevredeki cisimleri veya kendisini hareketliymiş gibi hissetmesi ve bundan rahatsızlık duymasıdır. Oldukça şiddetlidir ve kişiyi derin paniğe sevk eder. Dengesizlik ise, kişinin bulunduğu ortama göre dengesini sağlayamama ve hareketli olduğu hissine kapılmasıdır. İkisi arasındaki fark önemlidir. Çünkü bunlara yol açan hastalıklar ve tedavileri arasında ciddi farklılıklar vardır. Tüm kulak burun boğaz hastalarının yaklaşık %5’i denge bozukluğundan yakınmaktadır. Yaş ilerledikçe bu oran %15’e kadar çıkmaktadır. Özellikle ileri yaş grubunda en sık görülen yakınmalar arasında yer almakta ve kişinin günlük ihtiyaçlarını gidermesinde ciddi sorun olmaktadır. Ayrıca buna bağlı düşmeler, kemik kırıkları, kafa travmaları gibi baş dönmesi- denge bozukluğunun ikincil sorunları da ciddi problemlere, bazen yaşamsal komplikasyonlara yol açmaktadır. Dengemizi, göz, kulak ve derin duyu dediğimiz gövde yapılarından gelen uyarılar sayesinde buluruz. Denge bozuklukları; kulak kökenli olabileceği gibi, beyin, merkezi sinir sistemi, göz, eklemler, boyun rahatsızları ve tüm vücudu ilgilendiren sistemik hastalıklar (hipertansiyon, diyabet, vitamin eksiklikleri, hormonal bozukluklar vb.) sonucu da gelişebilir. Tüm bu nedenlerin arasında ayırıcı tanı yapılması çok önemli olup, her bir nedenin tedavisi değişiklik gösterir. Hastadan detaylı hikayenin alınmasından sonra, tam bir kulak burun boğaz muayenesi ve bunu takiben, bu konuda uzmanlaşmış doktor ve sağlık personeli tarafından yapılan denge testleri, işitme testleri tedavinin esasını teşkil eder.
Kulak kaynaklı en sık gelişen baş dönmeleri şunlardır:
BPPV
Benign Paroksismal Pozisyonel baş dönmesi
Baş ve/veya gövdenin ani hareketi ile başlayan, yaklaşık 1 dk. civarında süren ancak oldukça şiddetli baş dönmesi ile seyreden bir hastalıktır. Genellikle yataktan kalkarken veya yatakta dönerken olur. İşitme kaybı sıklıkla bulunmaz. Bulantı ve kusma eklenebilir. Hastanın yaşam kalitesini oldukça etkiler. Ataklar arasında hasta kendini iyi hisseder. Herhangi bir nörolojik yakınma (kuvvet kaybı, kol ve bacakların his kusuru, yüz felci, bilinç bulanıklığı vb) bulunmaz. En sık rastlanan baş dönmesi etkenidir. Kişiyi oldukça rahatsız etmesine rağmen, altta yatan neden hayati tehlike yaratmaz. Dengemizi sağlayan unsurlardan olan yarım daire kanalları içine iç kulaktan yer değiştiren kristallerin kaçması sonucu meydana gelir. Hekimin yapması gereken, hangi yarım daire kanalına kaçtığının belirlenmesi ve ona uygun tedaviyi düzenlemesidir. Tedavi, iç kulakta yer değiştiren kristallerin tekrar yerine oturtan manevralarla yapılır. Tutulan yarım daire kanalına göre manevralar düzenlenir. Yapılan manevraların etkinliği %90 civarındadır, %10-15 hastaya ikinci bir manevra gerekebilir. Daha sonra hastaya dikkat etmesi gereken önlemler anlatılmalıdır.
2017
11
medikent
ENFEKSİYONLAR MENİERE HASTALIĞI
Özellikle iç kulağı ve denge sinirini tutan enfeksiyonlarda, şiddetli baş dönmesi meydana gelir. Hastalığın durumuna göre işitme kaybı eşlik edebilir. Ayrıca uzun süreli orta kulak enfeksiyonlarının, iç kulak ve denge kanallarında yaptığı hasar sonucu denge bozukluğu izlenebilir. Orta kulak kronik enfeksiyonlarında, hastalığın iç kulağı tutması ya da orta kulak ile iç kulak arası kemiklerde erime yapması önemli nedenlerden biridir ve tedavisi cerrahidir.
Şiddetli gerçek baş dönmesi, bulantı kusma, kulakta dolgunluk, dışa doğru basınç hissi, kulak çınlaması ve işitme kaybı ile beraber olan bir iç kulak hastalığıdır. Ataklar halinde gelir. Ataklar arasında hasta kendini rahat hisseder.
Vertigo (baş dönmesi),
oldukça şiddetlidir. En az 20 dk. sürer. Ne zaman geleceğini önceden tespit etmek zordur ve kişinin günlük hayatını engeller. Yatma ihtiyacı doğar, hastaların büyük bir kısmı acil servise başvurur. Bulantı-kusma, terleme, cisimlerin gözün önünden kayması gibi yakınmalar beraberinde izlenir. Ortalama 3-4 saat sürer, ancak 1 gün bile devam edebilir.
İşitme kaybı,
başlangıçta ataklar sırasında olup, daha sonra geçmesine rağmen, ataklar devam ettikçe işitme kaybı giderek artar.
Çınlama
genellikle düşük frekanslı olup, motor gürültüsü veya rüzgâr sesi gibi tanımlanır. Baş dönmesi atağından hemen önce veya atak sırasında artış gösterir.
Kulakta dolgunluk,
sanki kulak zarı dışarıya itiliyormuş gibi bir his verir. Basınç hissi şeklindedir. Dışarıdan gelen sesler, bozuk ve distorsiyone şekilde duyulur ve hastayı oldukça rahatsız eder. Hastalığın net nedeni bugün için kesin olarak bilinmemektedir. Genetik, bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklar, enfeksiyon hastalıkları, stres, travma gibi birçok neden olabilir. Ancak oluşan mekanizma iç kulaktaki “endolenf” adı verilen sıvının basıncının artmasına bağlıdır. Bu sıvı ya fazla üretimden ya da üretilmiş sıvının emilip atılmasındaki azalmadan dolayı artar. Hastalık %46-50 oranında bir kulakta başlar ve kendini gösterir. Ancak hastalık ilerledikçe, ortalama 8 yıl sonra, öteki kulakta da şikâyetler başlayabilir. Hastalar açısından oldukça endişe verici durumdur, çünkü hastanın günlük ve fiziksel ihtiyaçlarını gidermesini engeller. Acil tedavide, baş dönmesi ve kusması olan hastada damar içi sıvı ve baş dönmesini engelleyici ilaç verilir. Uzun süreli tedaviye başlarken en önemli unsurlardan biri, hastanın başvurduğu andaki işitme düzeyidir. Tedavi basamaklar halinde yapılır. Önceleri tıbbi tedavi ile başlanıp, hafif derecede bir idrar söktürücü, tuz kısıtlaması, stres ile mücadele ve ilaç tedavisi yapılır. Hastalığın durumuna göre, kulak içine, kulak zarından ilaç verilmesi (intratimpanik steroid veya gentamisin), eğer gerekiyorsa cerrahi tedavi uygulanır. Hastaların %90’ı bu tedavi biçimlerinden birine cevap vermektedir. Çok az hasta grubunda, iç kulağı total fonksiyon dışı bırakan cerrahi işlemler uygulanabilir.
DARBELER ve TRAVMALAR Başa ve kafa kemiklerine gelen darbeler, bazı durumlarda ise genel vücut travmalarından sonra denge bozuklukları ortaya çıkabilir. Çoğu durumda kulak kemiğinde kırık da bulunabilir. Ancak her vakada izlenmez. Bazı durumlarda ise travmaya kalıcı ya da geçici yüz felci eklenebilir. İşitme darbenin durumuna göre etkilenir. Orta kulak tipi travmalar sonrası cerrahi olarak işitme düzeltilebilirken, iç kulağı etkileyen travmalarda kalıcı tipte işitme kaybı ile karşılaşabiliriz. Bunların sonucu ortaya çıkan baş dönmesinin tedavisi uzun zaman gerektirir.
İLAÇLARA BAĞLI Bazı ilaçların işitme ve denge sistemi üzerine olumsuz etkileri vardır. Bazıları sadece işitme, bazıları ise denge sistemini etkilerler. Özellikle gentamisin veya streptomisin grubu ilaçlarda bu risk daha fazladır. Çoğu durumda işitme ve denge kaybı kalıcıdır. Hastanın uzun süre bu denge bozukluğunu telafi edici egzersiz ve manevralar yapması gerekir. Genellikle ilaç tedavisinin katkısı bulunmaz. Daha önceden kulak rahatsızlığı veya işitme kaybı olan hastalar bu tür işitme kayıplarına daha duyarlıdır, bu nedenle endikasyon dışı ilaç kullanmamak çok önemlidir.
2017
12
SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI En sık karşılaşılan durumlardan biri migrendir. Ayrıca damar tıkanıklıkları, beyin ve beyincikte yer alan tümörler, multipl skleroz, Parkinson hastalığı, yaş ile beraber beyinde meydana gelen değişiklikler sayılabilir. Hastaların çoğunda, denge bozukluğu yanında ek, ellerde kollarda uyuşma, konuşmada bozukluk, kuvvet azlığı, görme ve konuşma bozukluğu sinir sistemi bulguları da vardır.
medikent
GENEL HASTALIKLAR Kansızlık, tiroid bezi fonksiyon bozuklukları, vitamin eksiklikleri (B12 vitamin ve folik asit), hormonal bozukluklar, görme bozuklukları, ilaç kullanımı sırasında ortaya çıkan durumlar, kalp ve damar hastalıkları, tansiyon oynamaları (ani yükselme ve düşme), vücutta kusma ve ishal gibi ani sıvı kayıpları sayılabilir.
PSİKOLOJİK DURUMLAR Özellikle şiddetli stres (sınav stresi vb.), panik atak, depresyon, endişe gibi durumlarda denge bozuklukları izlenebilir.
Denge bozukluğu olan hastaların önce dikkatli bir hikâyesi alınmalıdır. Bu konu teşhis ve tedavide en önemli aşamadır. Daha sonra tam kulak burun boğaz muayenesi, özellikle kulakların incelenmesi ve işitme testleri yapıldıktan sonra, denge testleri yapılarak hastalığın kaynaklandığı olası yerler tespit edilir. Denge bozukluğunun tedavisinin bu konuda uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılması daha uygundur. Hastalığın durumuna göre, ilaç tedavisi, denge egzersizleri veya cerrahi tedavi uygulanır. Bazı durumlarda değişik branş hekimlerinin ortak çalışması gerekebilir.
2017
13
medikent
Opr. Dr. Mete RÜKŞEN Kent Sağlık Grubu Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
spondilolistesiz
BEL KAYMASI
2017
14
medikent
Bel kayması (spondilolistesiz), bir omurun (vertebra) ilişkili olduğu komşu omur üzerinden öne doğru kaymasıdır. Bel kayması, genel popülasyonda görülme oranı %3-5 arasında olan bir omurga hastalığıdır. Bel kaymasının çok çeşitli nedenleri vardır. Etyolojideki nedenler; isthmik(doğumsal), travmatik, dejeneratif, displastik, patolojik ve cerrahi sonrasında gelişen nedenler olmak üzere sıralanabilirler. Bel kaymasının gelişiminde sıralanan nedenlere bağlı oluşan pars interartikülaris defektinin (spondilolisiz) iki taraflı oluşumu ve sonrasında omurların birbiri üzerinden kayması gerçekleşir.
Alt lomber bölgede gelişen omurların birbiri üzerinden kaymaları derecelerine göre 1. - 4. derece arasında değişir. Hastaların başvuru semptomları da bel kaymasının derecesine bağlı olarak değişir. Lateral omurga grafileri üzerinde omurların birbiri üzerinden kayma oranları %25'e kadar ise kayma derece 1, %26-50 ise kayma derece 2, %51-75 ise kayma derece 3, >%76 ise kayma derece 4 olarak sınıflandırılır.
Şikayetler
Tanı için tetkik
Bel kayma derecesi 1 olan hastaların, sadece bel ağrısı şikayetleri mevcuttur. Fakat derece 2 ve üzerinde olan bel kaymalarında; omurların aşırı hareketliliği (spinal instabilite) söz konusudur. Omurların aşırı hareketliliği durumunda; bel ağrısı şikayetlerine bacak ağrısı ve bacaklarda güçsüzlük eklenebilir. Bu şikayetler özellikle uzun süre ayakta kalma, ağır kaldırma, yol yürüme esnasında artar, istirahatle azalır.
Bel ağrısı şikayeti ile doktora başvuran hastaya, istenecek basit lateral fleksiyon-ekstansiyon grafi ile spondilolistesiz tanısı konabilir. Bel ağrısı yanında hastada bacak ağrısı, bacak ve ayakta güç kaybı varsa mutlaka lomber vertebra tomografisi (BT) ve magnetic rezonans (MR) görüntüleme tetkikleri yapılmalıdır. BT ve MR görüntüle yöntemleri bel kayması nedeniyle sinirlere olan baskı ve kaymaya bağlı kesileşebilen fıtıklaşmalar görülebilir.
Tedavi Derece 1 olan bel kaymalarında genellikle hastaların sadece bel ağrısı şikayetleri vardır. Akut dönemde birkaç günlük analjezik tedavisi ve istirahat ile hastalar rahatlar. Ağrılı dönem geçtikten sonra hastaların bel kaslarını kuvvetlendirici egzersizler önerilir. Hastalarda ağrılı dönemlerin sıklaşması durumunda, bel kaymasında artış olup olmadığı radyolojik tetkiklerle kontrol edilmelidir. Derece 2 ve üzerindeki bel kaymalarında ise bel ağrısı yanında genellikle bacaklarda ağrı, uyuşma, kasılma, yol yürüme mesafesinde kısalma, bacaklarda ve ayaklarda güç kaybı bulguları eşlik eder. Bu durumlarda ise kaymanın olduğu bel bölgesinde omurgada aşırı hareketlilik mevcuttur. Omurganın aşırı hareketli olduğu durumlarda ise hastaların tedavisinde cerrahi yöntem tercih edilir. Bu ameliyatlarda kaymanın olduğu omurga segmentlerine transpediküler vidalama ve omurlar arasında kaynamayı hedefleyen teknikler kullanılır. Bel kayması ameliyatları genellikle 2-3 saat sürer, ameliyat sonrası hastalar 2-3 günlük hastane yatışı sonrasında taburcu olurlar. Bu ameliyatı olan hastaların 3-4 haftalık korse kullanması önerilir. Son yıllarda kullanılan ameliyat sırasında sinir ölçümleri, navigasyon ile konulan vidaların yanlış yönlenmesini önleyici yöntemler ve O-ARM (ameliyat sırasında çekilen bilgisayarlı tomografi tetkiki) ile bel kayması ameliyatlarında başarı artmıştır. Bu yardımcı yöntemlerin kullanılması ile ameliyat sonrası komplikasyon oranları azalmıştır, hastaların hastane yatış süreleri azalmıştır.
2017
15
medikent
Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Kent Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı
ANTİ DEPRESAN Depresyon tedavİsİnde
İLAÇ KULLANIMI
2017
16
medikent
Toplumda çok yaygın görülen depresyon, diğer adıyla major depresyonda ne zaman ilaç tedavisine başlamalıyız? “İlaçsız, sadece psikoterapi yani konuşarak tedavi yöntemi ile iyileşmek mümkün değil midir?” sorusu yerinde bir sorudur. "Kimyasal maddeler kullanarak sorunlu ilişkilerimiz düzelmez" şeklindeki düşünceler de makul ve yerindedir. Toplumda psikiyatrik ilaçlara “ uyuşturucu” gözü ile bakma, stres yaratan hayatın gerçek sorunlarına karşı ilacın yararlı olmayacağı düşüncesi pek çok hastanın ilaçtan kaçınmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan arkadaşının tavsiyesi ile ilaca başlayan ve uzun sürelerle kimseye danışmadan kontrolsüzce kendi kendine ilaç tedavisini sürdürenlere de rastlıyoruz.
Antidepresif etki gösteren ilaçlar uyuşturucu sınıfında yer alan ilaçlar değildir. Kullanıldığı süre içinde ilaca karşı tolerans gelişmez ve bağımlılık oluşmaz. Antidepresanlar; depresyonun temel belirtisi olan, süreklilik gösteren ve aşırı düzeydeki “çökkün duygulanım” dediğimiz kendini kötü hissetme, mutsuz, karamsar, hüzünlü hissetme duygusunu düzeltir. Uykusuzluk, kaygı, iştahsızlık, odaklanamama gibi diğer temel belirtilerin de iyileşmesini sağlar.
Depresyon; isteksizlik, enerji kaybı, konsantre olamama gibi belirtilerle kişinin günlük aktivitelerini sürdürmesine engel olur. İşinde verimli ve başarılı olamaz. Yakın çevresi ile ilişkilerini eskisi gibi olumlu yürütemez. Bu durum depresyonun daha da derinleşmesine neden olur. Antidepresanlar bu kısır döngünün kırılmasını sağlar. Daha enerjik, istekli ve odaklanabilir olduğunda onu üzen ve depresyona girmesini tetikleyen sorunların da üstüne giderek onları çözümleyebilir. Antidepresan ilaç kullanmadan sadece psikoterapi ile tedavi edilebilen “depresyonlar” oldukça hafif düzeyde yakınmalarda seyreden, kişiler arası ilişkilerdeki krizler ve sorunlarla ilgili olan depresyonlardır. Kişinin günlerin üçte ikisinde kendisini mutsuz ve karamsar hissettiği, uyku ritminin bozulduğu, işe ve çalışmaya konsantrasyonun bozulduğu, sinirliliğin ve alınganlığın artması nedeniyle aile içinde ya da iş ortamında ilişkilerin bozulduğu “orta düzey” depresyon veya suçluluk duyguları, isteksizlik, enerji kaybı, ağır uykusuzluk, aşırı iştahsızlığın görüldüğü “ağır düzey” depresyonlarda ilaç tedavisi gereklidir. Beraberinde psikoterapi de sürdürülmelidir. Antidepresan ilaç tedavisini 6 ay ila 1 sene arasında sürdürmek genel prensiptir. Tekrarlayan vakalarda ya da dirençli vakalarda tedavi daha uzun sürdürülür.
Günümüzde antidepresan ilaçların pek çok hastaya aile hekimi, dahiliye uzmanı, nöroloji, fizik tedavi uzmanlarınca hastada gözlemledikleri depresyon ve başka nevrotik yakınmalar nedeniyle önerildiklerini ve hastaların bu tedavilerden yararlandıklarını görüyoruz. Ancak antidepresan ilaçların bazı hastalarda aşırı kilo alma, istenmeyen cinsel yan etkiler yanı sıra aşırı alışveriş yapma, aşırı konuşma ve aşırı enerjik olma şeklinde “hipomanik” yan etkiler de gösterebilir. Bu nedenle hastanın klinisyen hekimin yakın ve düzenli kontrolünde olması gereklidir.
“Antidepresanlar bu kısır döngünün kırılmasını sağlar”
2017
17
medikent
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
VÜCUDUMUZUN İHMAL EDİLEN BİR KAHRAMANI
MAGNEZYUM Magnezyum insan vücudunda en yaygın olarak bulunan minerallerin dördüncüsü olup (yaklaşık 28 gram); yaklaşık olarak yarısı kemiklerde diğer yarısı ise kas ve diğer yumuşak dokuda bulunur. Buna karşın kandaki bulunan miktarı ise %1’den azdır.
2017
18
medikent
Magnezyum eksikliği sık görülür mü?
Yapılan çalışmalarda ülkelerin çoğunda bireylerin %75’inden fazlasının önerilen dozda günlük magnezyumu almadıkları gösterilmiştir. Türk toplumu da bu açıdan iyi durumda değildir.
Magnezyum eksikliği ne gibi belirtilere yol açar? Magnezyum eksikliğinin erken dönem belirtileri arasında iştah kaybı, bulantı, kusma, halsizlik ve bitkinlik sayılabilir. Yine magnezyum eksikliği olan kişilerde vücutta uyuşma, sızlama, kas krampları, epilepsi benzeri nöbetler, kişilik değişiklikleri, kalp ritim bozuklukları ve kalp spazmı ortaya çıkabilir. Ağır magnezyum eksikliği ise kan kalsiyumunda (hipokalsemi) ve potasyumunda (hipokalemi) düşmeye yol açabilir. Kan kalsiyum düzeyini ayarlayan paratiroid hormonun salınması için de magnezyuma ihtiyaç vardır ve eksikliğinde ellerde kasılma dahil kas spazmları sık olarak görülür.
Besinlerle alım azlığı dışında hangi koşullar magnezyum eksikliğine yol açar? Hipomagnezemi’ye yol açan olaylar arasında kötü kontrollü diyabet (şeker hastalığı), kronik malabsorbsiyona yol açan hastalıklar (Crohn hastalığı, Gluten enteropatisi ya da Çölyak hastalığı ve rejional enterit), ilaç kullanımı (diüretikler, antibiyotikler), alkolizm ve ileri yaş (yaş arttıkça magnezyum emilimi azalır) sayılabilir.
Magnezyum eksikliği nasıl tanınır?
Magnezyumun vücuttaki dağılımından dolayı tanı koymak zorlaşabilir, çünkü magnezyum esas olarak hücre içi elementtir ve kan düzeyinin ölçülmesi vücudun magnezyum durumunu tam ve doğru olarak yansıtmayabilir. Bununla birlikte serum magnezyum düzeyinin 1.8-2.3 mg/dL’den aşağı olması magnezyum yetersizliğini işaret eder.
2017
19
medikent
Magnezyumun görevleri nelerdir?
Magnezyum insan vücudunda 300’ün üzerindeki metabolik olayda rol oynar. Bunlar arasında protein sentezi, hücresel enerji üretimi ve depolanması, hücre büyümesi ve yeniden yapımı, DNA ve RNA sentezi ile mitokondrial zarların stabilizasyonunu sayılabilir. Ayrıca kemik metabolizması, sinir iletimi, kas kasılması, nöromusküler iletim, kas kasılması, vazomotor tonus ve kan basıncının düzenlenmesine katkıda bulunur. Bunların yanında glukoz ve insülin metabolizmasında da çok önemli rolü vardır.
Hangi durumlarda magnezyum kullanılır? Magnezyum pek çok durumda kullanılmaktadır. Bunlar arasında eklampsi ve pre-eklampsi (gebelik zehirlenmesi), kalp ritm bozukluğu (ventriküler taşikardi), astım, baş ağrısı (klasik migren ve menstrüel migren), dispepsi (gastroözefagela reflü), kabızlık ve diğer durumlar (kemik yoğunluğu artışı, metabolik sendrom ve dismenore) sayılabilir.
Magnezyum
Magnezyum kullanılmaması gereken durumlar nelerdir? Ağızdan alınan magnezyum genelde iyi tolere edilmekle birlikte; bulantı, kusma ve ishal gibi gastrointestinal yakınmalara yol açabilir. Aşırı dozda alınması susama, kan basıncının düşmesi (hipotansiyon), uyuşukluk, kas güçsüzlüğü, solunum sıkıntısı, kalp ritim bozukluğuna yol açabilir. Magnezyum ve bazı ilaçların birlikte kullanımı (aminoglikozidler, bisfosfonatlar, kalsiyum kanal blokerleri, tetarsiklinler ve kas gevşeticilerin) bağırsaktan emilimini etkileyebilir. Bu nedenle bu ilaçlarla birlikte alınmasından sakınılmalıdır. Yine böbrek yetersizliği olan hastalarda kalp blok gelişme riskini artırabilir.
Magnezyumdan zengin besin kaynakları nelerdir? Yeşil yapraklı bitkiler içerdikleri klorofilin yapısında magnezyum olduğundan iyi bir magnezyum kaynağıdır. Ayrıca balık, badem, bakla ve tam tahıl, kakao, muz ve avakado da magnezyum bakımından oldukça zengindir.
Ne kadar magnezyum kullanılmalıdır? Yetişkinlerde ağızdan alınan günlük magnezyum desteği (elementer magnezyum olarak) 350 mg/gün dozunu aşmadığı sürece güvenlidir. Daha yüksek dozlar sadece özel koşullarda gerekebilir. Çocuklarda ise tolere edilen maksimum doz 1-3 yaş arası: 65 mg/gün, 4-8 yaş arası:110 mg/gün ve daha büyük çocuklarda ise yetişkinler gibi 350 mg/gündür.
2017
21
medikent
Uzm. Dr. Burcu YÜCETÜRK Kent Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı
Sevdiklerimizin ölümü, işten ayrılmak-kovulmak, taşınmak, göç etmek ve daha birçok sebep yaşamımızda “yas” hissetmemize neden olur. Bir diğer büyük yas sebebi de boşanmadır.
2017
22
medikent
Boşanmaya giden süreçte yaşananlar nelerdir? İnsanlar neden boşanırlar? Ekonomik sorunlar, her iki tarafın ailesinin etkileri, cinsel sorunlar, çocuklar ile ilgili sorunlar, aldatma ve daha nice konu boşanma bahanesi olarak ortaya çıkmaktadır. Oysa boşanma sürecini başlatan, eşler arasında "duygusal ayrılığın" ortaya çıkmasıdır. Duygusal ayrılığın başladığını gösteren bazı işaretler vardır. Bunlar; • Şüphe, hayal kırıklıkları, çökkün hissetme, huzursuzluk, • Evlilik ile ilgili hoşa gitmeyen durumlar, evlilik içinde mutsuz hissetme, • Aile ve eş rollerinden kopma, • Eşi ve diğer aile üyelerini kendinden uzaklaştıran davranışların başlaması, • Aileye karşı bağlılığın azalması, aileden uzaklaşma, geri çekilme, • Evlilikte hissedilen yakınlığın eskiye göre azalması, fiziksel, duygusal ve cinsel açıdan doyum sağlayamamadır.
Duygusal ayrılığa, bazı belirsizlikler eşlik eder. Sevgi ve nefret aynı anda, aynı kişiye karşı hissedilmeye başlar. İlişkinin devam edip etmemesi gerektiği konusunda net bir fikir yoktur. Genelde bu dönemde eski aşkların düşünüldüğü, ayrılıp baba evine geçici bir dönüş yapıldığı, başka bir yerde hayat kurulduğu gibi fanteziler kişiye eşlik eder. Kişi, eşinden duygusal olarak uzaklaştığının da farkındadır. Yine çocuklar bu dönemde, anne ve babaları arasındaki gerginliği hissetmeye başlar. Ebeveynlerden uzaklaşma ya da aşırı bağlılık geliştirme gibi uyum sağlamaya yönelik ama uygun olmayan davranışlar geliştirebilirler.
Genelde bu dönemde eski aşkların düşünüldüğü, ayrılıp baba evine geçici bir dönüş yapıldığı, başka bir yerde hayat kurulduğu gibi fanteziler kişiye eşlik eder.
Terk eden eş neler yaşar? Ayrılık kararını veren ve terk eden eş için de süreç oldukça zor olabilir. Yakınları, ortak arkadaşlar ve hatta çocukları tarafından dışlanabilirler. Bizim kültürümüzde, yakınlar ve toplum tarafından ayrılıklara hoş bakılmadığını ve terk eden kişinin, sık sık "gül gibi eşin var, alkolü yok, sigarası yok, başka kadınlarla ilişkisi yok, çocuklarına ve sana iyi bakıyor, evine bağlı, namuslu, arada çocuklarınız var..." şeklinde sözlerle eleştirildiğini gözleyebilirsiniz. Bu eleştiriler ve kişinin kişilik özellikleri, suçluluk hissetmesine yol açabilir. Fakat bir taraftan da terk eden eş, içinde boğulduğu, ihtiyaçlarının büyük oranda karşılanmadığı ve ayaklarının geri geri gittiği bu ilişkiden kurtulmanın rahatlığını duyumsar. Kötü giden evliliği ile ilgili olarak eşine, yakınlarına karşı öfke duyabilir. Arada çocukların olması veya yüklü miktarda mal varlığı gibi, paylaşım ve düzenleme gerektiren durumlar için kaygılanmaktan kendini alamaz. Bir an önce boşanmayı sonlandırmayı istemektedir. Yas evrelerinde de diğer eşten oldukça ilerdedir. Durumu kabullenmiş ve hayatının sonraki adımları ile ilgili düşünmeye başlamıştır bile. Bazen başka biri ile ilişki içinde olduğu da görülebilir.
Terk edİlen eş neler yaşar? Daha bebekliğimizde, annemizin sevgisi ve ilgisi olmadan, birisi bizi beslemeden, temizleyip giydirmeden yaşayamayacağımızı sezeriz. Dolayısıyla hayatta aldığımız ilk mesaj "terk edilmek tehlikelidir" olacaktır. Buna göre terk edilen eş, başlangıçta korku, çaresizlik, öfke ve yoğun bir kaygı duyar. Çabaladıkça daha da dibe sürüklendiği bir bataklıktadır sanki. Genellikle eşin ayrılma kararı, terk edilen için beklenmediktir. Kayıp duygusu ve arkasından başlayan yas süreci, terk edilen için oldukça gürültülü geçer. İntikam alma isteğinin ağır bastığı görülür. Bazen kişi daha güzel, daha zengin, daha çalışkan ve bir sürü "daha" olmaya çalışarak terk edene neler kaybettiğini göstermek ve onu pişman etmek ister. Bazen de üzücü bir şekilde, çocukların bu intikam sürecinde kullanıldığına şahit oluruz. Çekilen acı kadar büyüktür ki, terk edilen için normale dönmek yıllar alabilir. Arada üçüncü kişilerin olduğu, aldatma ile biten ilişkilerde, durum biraz daha karmaşıktır. Terk edilen kişide öfke, yetersizlik, değersizlik hissi oluşabilmekte; benlik saygısında ve dolayısıyla kendine güveninde belirgin azalma olabilmektedir. Bu nedenle, kendine ve terk edene ve hatta çocuklarına karşı, zarar verici olabilecek davranışlar ortaya çıkabilmektedir.
2017
23
medikent
Boşanmanın yas sürecinde neler olur? Genellikle terk edilen eşin sürecinden bahsedeceğim. Çünkü terk eden yasını tutmuş, içinde bulunduğu ilişki ile olan bağını kafasında koparmış ve sonraki basamaklara geçmiştir bile. Terk edilen önce "inkâr" halinde olacaktır. "Bizim ilişkimiz iyi gidiyor. Bu geçici bir durum. Çocuklarımıza çok bağlı, asla böyle bir şey yapmaz. Ayrılığı istemiyor, sadece bir şeyler anlatmaya çalışıyor olmalı. Falanca konusuna kızmış olmalı." Aynı zamanda görmezden gelemediği değişimler yaşanmaktadır. "Bölme" hâkimdir. Eşi başka yerde kalmaya başlamıştır, yakınlarına ve arkadaşlarına
ayrılık kararından bahsederek olayı meşru hale getirmiştir. Terk edilen, ilişkinin bittiğini içten içe sezmektedir. Ama eşinin eve eşyalarını almak için gelmesini, çocuklarını görmek istemesini bir geri dönüş ya da barışma adımı gibi değerlendirmekten de kendini alamamaktadır. "Pazarlıklar" ile zihni meşguldür. İlişkinin son zamanları tekrar tekrar gözünün önünden geçer. "Annesiyle tartışmasaydım, özel günlere önem verseydim, çok para harcamasaydım, ilgilenseydim, tekrar konuşmayı deneyip ona onu sevdiğimi söylersem düzelir miyiz, çocuklarım belki aramızın düzelmesini sağlayabilir..." gibi düşünceler döner durur zihninde. Fakat terk eden eş genellikle kararını vermiştir. Bu durumda öfke, gittikçe yoğunlaşır. Kapı kilitlerini, telefon numaralarını değiştirmekten
Terk edilen eş, çocuklarını diğer eşe göstermeme, terk eden eşi çocuklara ve diğer yakınlara kötüleme, çocuklarını dert ortağına çevirme şeklinde davranışlarda bulunabilir.
mahkemeye vermeye kadar çeşitli öfke çıkarma yollarına başvurulabilir. Bazen uygun olmasa bile, çocuklar, öfke çıkarma aracı olarak kullanılabilir. Terk edilen eş, çocuklarını diğer eşe göstermeme, terk eden eşi çocuklara ve diğer yakınlara kötüleme, çocuklarını dert ortağına çevirme şeklinde davranışlarda bulunabilir. Nitekim bir süre sonra durumu artık kabul eder. Bu dönemde zaten var olan keder duygusu, yoğunlaşır. Yeni bir başlangıç yapmanın adımlarını yavaş yavaş atar. Boşanmanın getirdiği parasal sıkıntılar da bir sorun alanı olarak kişinin karşısına çıkabilir. Bazen bir eve giren para, iki evi birden geçindirmek zorunda kalır.
2017
24
Boşanma sürecinden, kadın ve erkek neden farklı etkilenir? Bizim toplumumuzda kişiler, evli olup olmadıklarına göre tanımlanır. Dul ve boşanmış olmak her iki cinsi birden etkileyebilse de, özellikle kadınlar için daha zordur. Çift kavramına bu kadar önem veren bir toplumda kadınların yalnız olmaları, kayıplarının daha da karmaşık hale gelmesine ve ağırlaşmasına neden olabilir. Çünkü toplumsal öğretilere göre "yuvayı dişi kuş yapar." Yani eğer "kadın, kadın olsa, bu evlilik bitmezdi" şeklinde cinsiyetçi yargılar, kadınların baş etme gücünü bozabilir. Bu da kadınların, yürümeyen ve biten bir ilişkide neden suçluluk ve yetersizlik hissettiğini açıklayan durumlardan biridir.
Sağlıklı boşanma nasıl olur? Bazılarınızın boşanmanın sağlıklısı mı olur dediğinizi duyar gibiyim. Elbette olur. Yürümeyen, kangren olmuş, eşin birbirine ve çocuklara zarar verdiği ilişkilerde sağlıklı ayrılmayı sağlamak, önemli bir girişimdir. Çocukları gereksiz stres yaratacak durumlardan ve acılardan korumak, "ben kazandım-sen kazandın" yarışına girmemek, tüm aile bireylerinin ihtiyaçlarını düşünerek, herkes için kısmi kazanç sağlanacak seçenekleri araştırmak gereklidir. Bu süreçte bir aile terapistinden yardım almak düşünülebilir. Bu sayede daha barışçıl ve karşılıklı saygının korunduğu bir boşanma süreci mümkün olabilir. Daha olgun ve güçlü olarak yaşama devam etmenin yolları öğrenilebilir. Ayrıca, arada çocukların varlığında, ayrılan ebeveynlerin boşanma sonrasında da saygılı bir ilişki içinde olması oldukça önem kazanmaktadır. Ve son olarak Kent Alsancak Tıp Merkezi’mizde aile terapisi, boşanma ve evlilik danışmanlığı, ayrılık sürecinde çocukların ve diğer aile bireylerinin uyumunun yeniden sağlanabilmesi için gerekli görüşmelerin yapıldığı terapi hizmetlerinin, tarafımdan sunulduğunu eklemek isterim.
"Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun Bir şey vardı yine, çiçekleri sulamadın Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi Ve ne kadar az konuşur olduk gün boyu Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde" (Ahmet Telli)
Bu süreçte bir aile terapistinden yardım almak düşünülebilir. Bu sayede daha barışçıl ve karşılıklı saygının korunduğu bir boşanma süreci mümkün olabilir.
medikent
2017
25
medikent
Yaşla gelen zorluk
Kırma kusurları denince miyopi, hipermetropi ve astigmatizma hemen herkes tarafından bilinir. 42-45 yaşlarında başlayan yakın okuma güçlüğü “Presbiyopi” olarak isimlendirilir, Presbiyopi süreci miyoplar için gözlüğünü çıkararak okumaya dönüşürken hipermetrop ve astigmatlarda ise ayrı bir gözlük gereksinimi demektir.
Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL Kent Sağlık Grubu Göz Hastalıkları Uzmanı
2017
26
Normal
Aslında miyoplar (-) değerli cam kullanmakta ve yakın görme için gerekli (+) değerli cam ilavesinde miyopinin derecesine göre diyoptri değerleri düşmektedir. Hipermetroplar ise (+) değerli cam kullandıklarından diyoptri değerleri yakın için daha da artmaktadır. Astigmatlarda silindirik dediğimiz, farklı akslardaki kırma kusurunu düzeltecek camlara yakın için (+) değerli cam ilave edilmektedir. Bu (+) ve (-) değerler genellikle hipermetropi ile presbiyopinin karıştırılmasına neden olur. Miyopi göz ön-arka çapının lensin kırma gücüne göre uzun, hipermetropi ise ön-arka çapın lensin kırma gücüne göre kısa olması demektir. Presbiyopide neden, yakını görme için lensimizin yapmak zorunda olduğu uyum (akomodasyon) işlemindeki gücünü ve esnekliğini yitirmesidir. Bu esneklik 42-45 yaşlarında azalmaya başlar ve yaklaşık 60’lı yaşların başında tamamen yitirilmiş olur. Bu nedenle ilk olarak +1,0 diyoptri ilavesi ile başlanan yakın gözlük gereksinimi 60lı yaşlarda +2,25-+3,0 seviyesine kadar ilerler.
medikent
Presbiyopi
Gençlik yıllarında gözlük kullanmayanların yakın için gözlük taşımaya başlamaları ya da gözlük kullananların ilave bir gözlük daha almaları, hatta miyopların gözlüğünü çıkararak okumak zorunda kalmaları hastalar için zor alışılan sıkıntılı bir süreçtir. Genel olarak ilk tepki yaşlanmayı reddedercesine yakın gözlük almama ve kullanmama eğilimidir. Bu arada gözden kaçırılmaması gereken presbiyopinin başlangıçta çok küçük yazılar dışında görme sorunu yaratmaması ama okuma isteksizliği, çabuk yorulma, baş ağrısı, uyku gelme ve çalışma hayatında performans düşüklüğü oluşturmasıdır.
Presbiyopinin günlük hayatımıza getirdiği zorluğun giderilmesi için tıp değişik tekniklerle hastalara yardımcı olmaya çalışır Bunlardan ilki yakın gözlük kullanımıdır. Zaman zaman burnun üstüne düşürerek kullanılan gözlükler hastalar tarafından çok sevilmeyebilir. Daha önceden kullanılan bir uzak gözlüğü varsa multifokal dediğimiz, 1,5-2mm aralıklarla dışarıdan hissedilmeyecek şekilde kademeli olarak yakın numaranın da ilave edildiği camlar kullanılabilir. Gözlük camı üretiminde gelişen teknoloji bu seçeneğin, kişilerin günlük yaşam tarzlarına göre uygun seçimler yapıldığında, konforlu kullanımına olanak sağlamaktadır. Yine de bu camların kullanımında baş hareketleri ile mesafeye göre netleşmek gerektiğinden bir alışma, nöral adaptasyon süresi gereklidir.
2017
27
medikent
Teknik gelişmeler refraktif lens değişim ameliyatlarından sonra hasta uyum ve görme rahatlığında başarıyı giderek artırmaktadır.
Son yıllarda kullanıma giren multifokal kontakt lensler gözlük camı teknolojisinden farklı bir teknik ile lens üzerine işlenmiş yakın-uzak odaklardan görüş netliğini artırmaya çalışır. Uzak için hipermetrop olanlarda bu tip lensler daha başarılı görünmekle birlikte astigmatı olmayan miyoplarda da kullanılmaktadır. Ancak hem astigmat hem multifokal düzeltme sağlayan kontakt lenslerin henüz her firmada üretimi yoktur.
Katarakt ameliyatlarından sonra gözün doğal lensi alınıp yerine suni intraoküler (göz içi) lensler konulduğunda yakın uyumu ortadan kalkmaktadır. Burada da hem yakını hem uzağı gösteren multifokal intraoküler (göz içi) mercekleri geliştirilmiş ve kullanılmaktadır. Bu şekilde göz içi lensleri hem uzak hem yakın bozukluğun başladığı ve kontakt lens ve gözlüklerle mutsuz presbiyopik hastalara erkene alınmış bir katarakt cerrahisi olan “refraktif lens değişim” ameliyatları ile alternatif çözüm sunmaktadır. Multifokal lensler bifokal ve trifokal olarak gelişimlerini sürdürmektedirler. Teknik gelişmeler refraktif lens değişim ameliyatlarından sonra hasta uyum ve görme rahatlığında başarıyı giderek artırmaktadır. Cerrahi teknik alışılagelmiş, güvenle uygulanan bir yöntemdir. Refraktif lens değişim ameliyatları hastalara yakın ve uzak görmede oldukça yeterli görüş şansı vermekte ve ilave olarak ileri yaşlarda katarakt gelişme riskini ortadan kaldırmaktadır.
Kırma kusuru olan gözlerde diyoprtilerin laser sistemleri ile düzeltilerek gözlük ve kontakt lens olmaksızın görüş netliği sağlanması 1990lı yılların başından beri kullanımdadır. Bu lazer sistemlerinde yakın görmenin de düzeltileceği uygulama modelleri geliştirilmiştir. Ancak excimer ve femtolaser sistemleri ile miyopi ve astigmatizma düzeltilmesinde elde edilen başarı presbiyopik düzeltmelerde maalesef istenilen noktaya ulaşamamıştır. Bazen “monofokal uygulama” dediğimiz bir gözün yakın, diğer gözün uzak için netlik ayarı ile yapılan lazer tedavileri hastaları daha mutlu etmektedir.
www. ke nt s a g l i kg r u b u .co m
Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.
/Ke ntS ag likGrub u
2017
29
medikent
HORMONAL TANSİYONA DİKKAT!
Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
Hipertansiyona yol açan hormonal nedenler nelerdir? Birçok hormonal bozukluk, ciddi hipertansiyona neden olabilir! Hipertansiyon dünyada önlenebilir ölüm nedenlerinden biridir. 2000 yılı itibariyle dünyada erişkin nüfusun % 26.4’ünde saptanan bu hastalığın 2025 yılında % 29.2’ye çıkacağı öngörülmektedir. Bir diğer deyişle, halen 972 milyon insanın hipertansiyonu vardır ve 25 yıl sonra bu rakam 1,5 milyarı aşacaktır.
2017
30 Toplumda genellikle bilinen, hipertansiyonun kalp ve ya böbrek hastalıkları nedeniyle ortaya çıktığıdır. Ancak hipertansiyonun önemli nedenlerinden bazıları da endokrin yani hormonal sebeplerdir. Tiroid hastalıkları, bazı böbrek üstü bezi ve hipofiz bezi hastalıkları da hipertansiyona neden olabilir. Hipotiroidi ve hipertiroidi yani tiroid hormon seviyelerinin düşük ya da yüksekliği sıklıkla hipertansiyona neden olabilir. Böbrek üstü bezlerinden kaynaklanan Cushing yani kortizol
Toplumda son yıllarda görülme sıklığı hızla ve dünyada ciddi bir sağlık problemi haline gelen diyabet ve obezite ise ciddi hipertansiyonun en önemli nedenlerindendir.
Peki hangi hastalarda hormon dengesizliğine bağlı hipertansiyondan şüphelenmeliyiz? • Ailede hipertansiyon hikayesi yoksa, • Ani başlangıçlı HT saptanmışsa • Hipertansiyon 20 yaşından önce, 60 yaşından sonra ortaya çıkmışsa • Ataklar halinde yükselen ve çok yüksek değerlere çıkan hipertansiyon saptanmışsa • Hipertansiyon esnasında baş ağrısı çarpıntı terleme yüzde kızarma oluyorsa • Hipertansiyonla birlikte böbrek fonksiyonlarında bozulma • Standart antihipertansif ilaçlara cevapsızlık varsa
medikent
hormonunun fazla salınımı, hiperaldesteronizm yani aldosteron hormonunun fazla salınımı hipertansiyona neden olmaktadır. Yine böbrek üstü bezinden salgılanan “adrenalin” ve “noradrenalin” adı verilen hormonların salınmasına neden olan feokromasitoma sıklıkla yüksek tansiyona yol açabilir. Böbrek üstü bezlerinin bazı sebeplerden büyümesiyle birlikte hormon salınımı artışları ve bazı tümörleri de hipertansiyona yol açabilir. Yine paratiroid bezinden salgılanan parathormonun fazla salınmasıyla da hipertansiyon gözlenebilir.
mutlak olarak hormonal hipertansiyon değerlendirilmesi açısından bir endokrinolog görüşü alınmalıdır. Obezite, diyabet, tiroid, hormon bozukluğu (hipertiroidi ya da hipotiroidi) olan hastalar da hipertansiyon açısından yakın değerlendirilmek için bir endokrinolog takibine alınmalıdırlar. Bunun önemi, eğer hastada eğer bir hormonal dengesizliğe bağlı hipertansiyon saptanırsa hastalar bu sebebin tedavisi sonrasında hipertansiyondan da kurtulmuş olacaklardır. Hipertansiyon nedenleri araştırılırken hormonal yani endokrin hipertansiyon nedenlerinin de araştırılması hayati tansiyon yüksekliği olan birçok hastanın tedavisi ile hastalık ve ölüm risklerini azaltabilir.
Obezite, diyabet, tiroid, hormon bozukluğu olan hastalar da hipertansiyon riski ile karşı karşıyadır.
2017
31
medikent
Şans nedir? Şansın tam bir tarifini yapmak zor olsa da; insan yaşamındaki bazı olayların o insana birtakım yarar ve avantajlar getirmesine şanslılık, tersi olmasına da şanssızlık denebilir.
HASTALIKTA
ŞANSIN ROLÜ Uzm. Dr. Necdet YETİM Kent Sağlık Grubu İç Hastalıkları Uzmanı
Yaşamımızın bir anında yararlı bir rastlantı, doğru bir karar ve yapılan bir davranış bazen yaşantımıza olumlu etki etmektedir. Bu durum, sağlık için de geçerlidir. Önemli bir hastalığın tesadüfen bulunması, daha önce tedavisi olmayan bir hastalığın, yeni çıkmış bir ilaç ya da bir tedavi yöntemi ile şifa bulması, bir yerde o kişinin şanslı olduğunu göstermez mi? Şimdi, bunun en güzel örneklerinden biri olarak anılarım arasında yer alan bir olayı anlatmak istiyorum. 70’li yılların sonlarında Ege Üniversitesi Hastanesinde çalışıyordum. Bir gün bir arkadaşım telefonda kayınvalidesinin bazı şikayetlerinin
olduğunu söyledi, "Gelsin, bir görelim" dedim. Ertesi gün kayınvalidesi ve oğlu Ali, birlikte hastaneye geldiler. Hastanın sırt, bel ağrıları gibi romatizmal şikayetleri vardı. Muayenede tansiyonu biraz yüksek çıktı. Hasta tansiyon hastalığı olmadığını ve hiç tansiyonunun yükselmediğini belirttiği için muayenenin sonunda bir daha ölçtüm, yine yüksekti. Bu durumda öbür kolundan ölçtüm, ancak yine yüksek çıktı. Hasta yine itiraz edince tansiyon aletinin bozuk olabileceğini düşündüm. Aleti kontrol etmek için yanında bizi izleyen oğlu Ali’nin de ölçelim, bakalım alet ayarı bozuk mu diye düşündüm. İşin ilginç tarafı, Ali’nin tansiyonu çok yüksek çıktı.
2017
32
Diğer kolundan da ölçüp aynı yükseklikte bulunca tansiyon aletinin arızalı olduğunu düşündüm. Hemşireden başka bir alet istedim. Alet gelince önce hastanın ölçümlerini yaptım, hastanın hafif yüksek çıktı, yani sonuç aynıydı. Bu durumda Ali’ninkini de ölçünce çok yüksek olduğunu bir kez daha tespit ettim. Üçümüz de bu duruma şaşırmıştık. 50’li yaşlarda olan biraz kilolu olan hanımda hafif bir tansiyonun yeni başlayan bir tansiyon hastalığı olması pek şaşırtıcı olmamakla birlikte, 30 yaşındaki Ali’nin çok yüksek çıkan tansiyonuna bir anlam vermek zordu. Serviste kullanılan tansiyon aletleri biraz eski olduğu için hatalı olma olasılığı var düşüncesiyle, odama giderek daha çok yeni olan kendi aletimi getirdim. Ancak her ikisinin de ölçümleri aynı çıktı. Özellikle Ali’nin tansiyonu habis hipertansiyon değerlerinde yüksekti, yani büyük tansiyonu 230, küçük tansiyonu 130 idi. Bu durumda, annesinden çok Ali’nin durumu önemli olduğundan Ali’yi hemen hastaneye yatırarak gözlem altına aldık. Ali’nin tansiyonunun yüksekliğinin yanında, yapılan muayenelerinde göz damarlarında yüksek tansiyonun belirtileri saptandı. Hipertansif retinopati denen bu durum Ali’nin uzun süre yüksek tansiyonu olduğunu göstermekteydi. Tabi Ali’nin bir şikayeti olmamış, bu durumu hep gizli kalmıştı. Hipertansiyon primer ve sekonder olarak iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Primer ya da esansiyel hipertansiyon, başka bir hastalığa bağlı olmadan gelişir. Genetik ya da bünyesel nedenlerin rol oynadığı varsayılır, sekonder hipertansiyon ise başka bir hastalığın neden olduğu yüksek tansiyondur. Bazı kalp damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, hormonal hastalıklar sekonder hipertansiyon yapan en önemli nedenlerdendir. Primer hipertansiyon genellikle orta ve ileri yaşlarda, sekonder olan ise çoğunlukla çocukluk ve gençlik dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Yaptığımız araştırmalar, Ali’nin bir böbrek atardamarında ileri derecede darlık olduğunu gösterdi. Böylece Ali’ye böbrek atardamar darlığına bağlı yüksek tansiyon, yani “renovasküler hipertansiyon” tanısı kondu. Yapılan operasyonla bu darlık giderildi ve Ali’nin tansiyonu ilaç kullanmadan normale geldi. Bu olay, meslek yaşamımdaki en ilginç anılarımdan biridir. Burada tamamen rastlantısal olarak bulunmuş genç bir insanın yaşamsal önemi olan bir hastalığı söz konusuydu. Yani, annesini doktora getirmesi, annesinin önceden olmayan tansiyonunun yüksek çıkması ve buna yaptığı itiraz ve benim yalnızca aleti kontrol etmek için Ali’nin tansiyonunu ölçmem Ali’nin önemli bir hastalığı olduğunu ortaya koymuş oldu. Bunu Ali’nin şansı olarak da düşünebiliriz. Ali’nin renovasküler hipertansiyon hastalığı konjenital yani doğduğundan bu yana olduğundan, bedeni bu durumla gelişmiş ve bu duruma alışmıştı. Bu nedenle Ali’nin hiçbir şikayeti yoktu. O güne kadar tansiyonu da ölçülmemişti.
Genellikle şikayetler bedenimizin alışık olduğu durumların dışına hızlı bir şekilde çıktığı zamanlarda olur. Yavaş yavaş gelişen olaylarda bedenimiz de bunlara yavaş yavaş alıştığı için şikayet olmaz. Ya da hafif şikayetler; yorgunluk, hafif üşütme, stres gibi nedenlere bağlanır. İnsan kolay kolay önemli bir hastalığı olduğunu düşünmez. Bu nedenle, "Benim bir şikayetim yok, öyleyse hasta değilim" demek her zaman doğru değildir. Yavaş yükselen şeker ve tansiyon gibi hastalıklarda şikayet olmayabileceğini bilmeliyiz. Ali’nin hastalığı bulunmasaydı neler olabilirdi? Ali’de bir gün mutlaka yüksek tansiyonun yaptığı komplikasyonlar olacaktı. Zamanla, yüksek giden tansiyonun neden olduğu kalp yetmezliği, damar sertliği, göz problemleri, beyin kanaması, inme gibi nörolojik problemler, böbrek yetmezliği gibi çok önemli hastalıkların gelişmesi ve ölüme kadar varabilen sağlık sorunlarını yaşayacaktı. Ben muayenelerime genellikle tansiyon ölçerek başlıyorum. Branşım nedeniyle genellikle hastalarım orta ve ileri yaşlarda olmasına karşın, bazen gençler de olabiliyor. Yaşı ne olursa olsun, hastalarıma tansiyon kontrolü yaparım. Anlattığım bu olay daima aklıma gelir ve bir renovasküler hipertansiyon daha yakalayabilirim düşüncesiyle hastalarımın tansiyonlarını kontrol ederim. Ali’nin bu hastalığı çok ender görülür. Bu nedenle bu güne kadar Ali'den başka böyle bir hasta ile daha karşılaşmadım. Fakat, hep kendi kendime “Yüz bin hastada bulamayabilirsin, ancak belki sonra yine bir genç hipertansiyonu yakalayabilirsin” diyorum. Her hastanın tansiyonunu ölçmek, yani hastalara bu şansı vermek gerektiğini düşünüyorum.
medikent
Genellikle şikayetler bedenimizin alışık olduğu durumların dışına hızlı bir şekilde çıktığı zamanlarda olur.
2017
33
medikent
YALANCI DOĞUM KASILMALARI Opr. Dr. Nagihan SAZ Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Gebelik, bedeninizde ve ruhunuzda birçok değişikliğe yol açan uzun bir süreçtir. Bu süreçte zaman zaman anne adayı rahminde kasılmalar, kasık bölgesinde ağrı hisseder. Bunlar genellikle paniğe kapılmaya neden olur.
2017
34
Gebeliğin ilk üç ayında rahim, “pelvis” adını verdiğimiz karnınızın alt kısmında olduğundan ağrılar hep alt kısımda hissedilir. 3 aydan sonra rahim pelvis dışına çıktığından ağrıların da yeri değişerek daha yukarılara çıkar. İlk aylardaki ağrılar genellikle rahim büyümesine bağlı onu tutan bağların gerilmesiyle ortaya çıkar. Sürekli, hafif ve kasık bölgesine yaygın bir ağrıdır. Kanamaya neden olmaz. Bu tarz ağrılarda endişelenmeden doktorunuzla görüşüp idrar yolu enfeksiyonu ya da düşük tehlikesi olup olmadığından emin olabilirsiniz. Gebelik haftanız ilerledikçe özellikle son üç aylık dönemde bu ağrılar daha çok sertleşme şeklinde olur. Yalancı doğum kasılması olarak bilinen bu ağrılara ‘Braxton Hicks Kontraksiyonları’ adı verilir.
medikent
Yalancı doğum kasılmaların en önemli özellikleri: • Düzenli olarak gelmezler. Belirli bir süre öncesinden sancı geleceğini tahmin etmeniz mümkün değildir. • Giderek şiddetlenmezler. • Ne kadar süreceği belli olmaz ancak kısa sürede (yaklaşık 15-30 sn.) geçer. • Anne adayının pozisyonu değiştirmesi ve hareket etmesiyle geçer. • Ağrı ve rahatsızlık vermez. • Rahim ağzında açılmaya neden olmaz.
Yalancı doğum kasılmalarıyla gerçek doğum kasılmalarını ayırt etmek önemlidir.
Bu kasılmaların
Gerçek doğum kasılmalarının özelliği: • Düzenli olarak belli aralıklarla gelir. • Rahim ağzında açılmaya, incelmeye sebep olur. • Şiddetli ağrı duyulmasına neden olur ve rahatsızlık verir. • Genelde 30-60 sn sürer ve giderek şiddetlenir. • Anne adayının pozisyon değiştirmesi, dinlenmesi ile geçmez. • Kasılmalarla birlikte aşağı doğru baskı hissi olur.
Yalancı doğum kasılmaları anne adayını ve rahmini gerçek doğum kasılmalara hazırlayan kasılmalardır. Genelde 24. hafta civarında başlar. Cinsel ilişki, susuz kalmak, uzun sürede ayakta kalıp yorulmak, bebeğin çok hareketli olması, karın bölgesine darbe almak gibi durumlarda daha fazla ortaya çıkar.
Kendi pratiğimizde de görüyoruz ki doğumun başladığını düşünerek bize başvuran hastaların yaklaşık %60 -70’i hissedilen yalancı doğum kasılmaları nedeniyle başvuranlar olmaktadır. Herhangi bir ağrı ve kasılma hissettiğinizde özellikle gebeliğinizin son üç aylık döneminde kendinize şu soruları sorunuz:
Yalancı doğum kasılmalarını hisseden anne adayları, özellikle yan yatarak istirahat etmeli, bol su ve sıvı tüketmeli, beline sırtına masaj yaptırmalı, eğer uzun süredir istirahat halinde ise ayağa kalkıp hareket etmeli, pozisyon değiştirmelidir. Tüm bunlara rağmen ağrısı hafiflemiyor ya da geçmiyorsa doktoruyla mutlaka iletişime geçmelidir.
1. Ağrılarım düzenli yani hep aynı sıklıkta mı geliyor? 2. Ağrılarımın şiddeti giderek artıyor mu? 3. Uzanıp dinlenince ya da hareket ettikçe, sıvı tükettikçe veya masajla kısa süre içinde geçmiyor mu? 4. Ağrılarla birlikte aşağı baskı hissi oluyor mu? 5. Ağrılarla birlikte kanama, su gelişi veya başa bir akıntı oluyor mu?
Özetle; sevgili anne adayları, her hissettiğiniz karın ve kasık ağrısı doğum belirtisi olmayabilir. O nedenle hemen paniğe kapılıp hastanelere koşturmak için kendinizi ve bebeğinizi strese sokmayınız. Basit bir kabızlık bile sizde karın ağrısına neden olabilir. Unutmamak gerekir ki; siz ne kadar pozitif sakin ve huzurlu bir hamilelik süreci geçirirseniz doğumunuz ve ileride bebeğiniz de aynı derecede rahat ve huzurlu olacaktır.
Bu soruların hepsinin cevabına ‘EVET’ diyorsanız hemen doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Bu sorularının cevabı ‘HAYIR’ ise ve ağrılar geçtikten sonra bebeğinizin sık sık oynadığını hissediyorsanız rahat olabilirsiniz.
2017
35
medikent
KOCASINI SEVEN KADIN PROSTAT KONTROLÜNE GÖTÜRSÜN
Prostat kanseri, ABD verilerine göre günümüzde erkeklerde cilt kanserinden sonra en sık görülen kanser tipidir. Erkeklerde kansere bağlı ölümlerde ise akciğer ve bağırsak kanserinden sonra 3. sırada yer almaktadır. İstatistiksel hesaplamalara göre gelişmiş ülkelerde her 6-7 erkekten birinde prostat kanseri ortaya çıkmakta ve yine her 39 erkekten biri prostat kanseri nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
Doç. Dr. Ömer ÖGE Kent Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı
Prostat kontrolü, arabanın yağını kontrol etmek kadar kolaydır.
2017
36 Tıbbın ve teknolojinin gelişmesi ile özellikle kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin azalmasını takiben insan ömrü uzamış ve dolayısıyla daha ileri yaşlarda karşılaştığımız kanser vakaları daha çok görülür olmuştur. Ayrıca, özellikle endüstriyel beslenmenin yoğun olduğu toplumlarda prostat kanseri gibi hastalıklar öne çıkmaktadır.
Prostat kanseri için en önemli risk faktörleri, artan yaş ve genetiktir. 40 yaşın altında çok nadir gördüğümüz prostat kanserinin ortaya çıkma olasılığı 50 yaşından sonra hızla artmaktadır. Bu nedenle biz her erkeği 45 yaşından sonra mutlaka yılda bir kez prostat kontrolüne çağırmaktayız. Eğer baba, amca, dayı gibi birinci derece akrabalarda prostat kanseri varsa, genetik yatkınlık nedeniyle bu yaşı 40’a çekmekteyiz.
medikent
Prostat kanserinin ortaya çıkma olasılığı 50 yaşından sonra hızla artmaktadır
Prostat kanseri çoğunlukla yavaş gelişen ve prostat içerisine sınırlı olduğu evrelerde kişiye herhangi bir şikayet hissettirmeyen sinsi bir hastalıktır. İşte hastanın tedaviden tam fayda göreceği evre de bu dönemdir. Prostatın sınırlarını aşmış hastalıklar kendisini şikayetler ile belli ederken modern çağın tedavi yöntemleri ile tedavi edilemez aşamalara ulaşmış olma ihtimalleri de çok artmıştır.
İşte eşini seven kadına bu konuda büyük görev düşmektedir. Herhangi bir şikayeti olmayan ancak 45 yaşına gelmiş kocalarını, erkeklerin baş düşmanı olan prostat kanserinden korumak ve kurtarmak için onları prostat kontrolüne yönlendirmeleri eşleri ile sağlıklı, uzun bir ömür geçirmelerini sağlayacaktır. Erkekler prostat kontrolünde çekingen davranırlar. Bunun sebebi prostat muayenesini rahatsız edici bulmaları ve ayrıca olası bir hastalığın ortaya konacağından kaygılanmalarıdır. Ancak bu durumu görmezden gelmeye çalışmak başını kuma gömmekten başka bir şey değildir. Ve bu tür kaçak yaklaşım ile sadece “tüh, vah, keşke” gibi pişmanlık nidalarını arttırmaktan öteye gidemeyiz. Zaten ülkemizdeki sağlık sorunlarının en önemlisi de doktora geç gidilmesidir. Bugün için prostat kanseri önlenebilir hastalıklar arasında değildir ama erken tanı ile bu kanseri %100 tedavi edilebilmekteyiz. Yıllık rahim ve meme kontrollerini yaptıran kadınlarımız erken tanı ve tedavi farkındalığı konusunda erkeklere göre çok daha öndedir. Arabalarının servis kontrollerini aksatmayan ancak kendi sağlıkları konusunda bu kadar duyarlı olmayan kocalarını prostat kontrolüne yönlendirmeleri sayesinde birlikte yaşlanma keyfini yaşayacak ve yaşatacaklardır.
Kocasını seven kadınlar, eşlerini özellikle 45 yaşından sonra prostat muayenesine götürsün.
Prostat kanseri tanısı; muayene ve PSA dediğimiz bir kan testi ile çok kolaylıkla konulur ancak hasta muayeneye geldiği ya da getirildiği zaman. Yıllık prostat kontrolü arabanın yağını kontrol etmekten daha fazla zaman ve emek harcatmaz.
Ailede prostat kanseri varsa, bunu 40 yaşa çekmek gerekir. Eğer eşinizi seviyorsanız ve sizinle uzun bir ömür yaşamasını istiyorsanız lütfen yılda bir kez üroloji muayenesine yönlendirin ve kesinlikle başını kuma gömmesine izin vermeyin. Birçok erkeğin hayatının eşlerinin onları bize getirmesi sayesinde kurtulduğunu söyleyebilirim.
2017
37
medikent
BESLENMENİN AYNASI Derimiz dış ortam ile vücudumuz arasındaki en önemli korunma bariyeridir. Ona yalnızca dışarıdan uyguladığımız ürünler ve işlemler ile bakmamız yetmez. Aldığımız besinler de deri sağlığında önemlidir.
Uzm. Dr. Sinem KARACA Kent Sağlık Grubu Dermatoloji Uzmanı
2017
38
Yaşımız ilerledikçe hücrelerimizde oluşan birtakım kimyasal değişiklikler onların yıpranmasına ve ölmesine neden olur. Bu süreçlerde hücrelerimizi koruyan vitamin, mineral ve çeşitli antioksidanları besinler ile alırız. Bunların eksikliklerinde derimizde bazı değişiklikler meydana gelir. Saçlarda dökülme, tırnaklarda kırılma, ciltte kuruluk ve kırışıklıklarda artış olması şeklinde olabilir. Özellikle vejetaryen beslenme biçimi ve günlük tempoda vücut sağlığımız için gerekli besinleri alamama sonucunda derimiz etkilenebilir. Gerekli durumlarda dışarıdan besin takviyesi alınması önerilir.
Bize en çok sorulanlardan biri sivilcelerin yediğimiz yiyecekler ile ilişkisi olup olmadığıdır. Yapılan çalışmalarda yüksek glisemik indeksli, yani kan şekerinde hızlı yükselmeye neden olan yiyeceklerin ve yağlı sütün sivilceyi arttırdığı gösterilmiştir. Yüksek glisemik indeksli yiyeceklere baktığımızda beyaz ekmek, pirinç pilavı, patates, patlamış mısır, mısır gevreği, meyveli içecekler, kavun ve ananas bulunur. Çikolatanın sivilceyi arttırdığına dair yanlış bir bilgi vardır. Çikolatanın sivilceyi arttırmasındaki neden, içeriğindeki kakao değil, şekerdir. Yeri gelmişken balığın, içerdiği omega 3 yağ asidi ile sivilceyi azalttığını belirtelim.
Çikolatanın sivilceyi arttırdığına dair yanlış bir bilgi vardır. Çikolatanın sivilceyi arttırmasındaki neden, içeriğindeki kakao değil, şekerdir.
Yüksek glisemik indeksli yiyeceklerin ve yağlı sütün sivilceyi arttırdığı gösterilmiştir.
medikent
2017
39
medikent
Bir diğer sorulan soru ise deri yaşlanmasının besinler ile ilişkisidir. Deri yaşlanmasının nedenlerine baktığımızda genetik özelliklerin yanı sıra, ultraviyole ışınları, sigara, alkol ve madde bağımlılığının, hormonal düzensizlikleri, sistemik hastalıkları ve stresi görürüz. Tüm bu nedenlerin temelinde ise hücresel düzeyde “oksidatif hasar” dediğimiz bir yıkım süreci vardır. Besinler yolu ile aldığımız antioksidanlar hücrelerimizi bu hasardan koruyan en önemli kalkanlardır. Doğal, vitaminler ve antioksidanlardan zengin, düşük kalorili beslenme deri yaşlanmasını geciktirir. Besinleri tüketirken antioksidanların kaybolmasını engellemek için onları renkleriyle, taze veya az pişmiş olarak tüketmeliyiz. Bunun yanı sıra bol bol sıvı almalıyız.
Güneşten kontrollü elde ettiğimiz D vitaminini mantardan da alabiliriz. C vitamini taze sebze, meyvelerde ve özellikle turunçgillerde bulunur, eksikliğinde kırışıklıklar erken oluşur. Özellikle sigara içen kişilerde C vitamini gereksiniminin arttığını belirtelim. Her bir sigara vücuttan 25 mg C vitamini tüketir. C vitamini E vitamini ile birlikte ultraviyole ışınlarına bağlı leke gelişimini önlemektedir. E vitamini ıspanak, avakado, mısır, bitkisel yağ, soya ve fındıkta bulunur.
Kolesterol tedavisinin nasıl yapılması gerektiği konusunda her hastaya özel bir yol haritası çizilmesi gereklidir
Antioksidanlar arasında A, D, C ve E vitaminleri ile, koenzim Q10 bulunur. A vitamini eksikliğinde deride kuruluk ve kırışıklığa yatkınlık gelişir. A vitamini yumurta sarısı, süt ve süt ürünleri, balık yağında (ton ve morina balığı karaciğeri), havuç ve brokolide bulunur. D vitamini ise güneş ışığı ile deride sentezlenmektedir.
Güneşin zararlı etkilerinden korunmada güneş koruyuculara yardım eden besinler; yumurta, zeytin, fındık, yoğurt, baklagil, elma, kayısı ve vişnedir. Deniz kıyısında daha az kırışıklıklarımız olsun istiyor isek bu besinlerden zengin beslenip, margarin, yağlı süt, tereyağ, kırmızı et ve şekerden uzak durmalıyız. Yaşlanma karşıtı olan polifenol ise yeşil çay, kahve çekirdeği, kırmızı şarap, nar, baharat ve tahıllarda bulunur. Bir antioksidan olan koenzim Q10 balık, kabuklu deniz hayvanları, ıspanak, sert kabuklu yemişlerde vardır. Genel olarak antioksidan içeriği yüksek gıdaları sayacak olursak; taneli ufak meyveler (böğürtlen, dut, kiraz gibi), sert kuru yemişler (fındık, ceviz gibi), ıspanak, pancar, kırmızı lahana, kırmızı biber, zencefil, erik, limon, kivi, üzüm ve yulaf diyebiliriz.
2017
40
Ağız içinde aftı olan hastaların sert, tuzlu, baharatlı kuruyemişler, çikolata, narenciye, alkol, incir, peynir, ceviz, domates tüketimiyle şikayetleri artabilir.
Beslenmenin deri açısından bir diğer önemi de bazı hastalıkların şiddetini arttırabilmesidir. Sedef hastalarında alkol ve gluten içeren yiyecekler (buğday, arpa, çavdar), vitiligo (alaca) hastalığında ekşi gıdalar hastalığın şiddetini arttırabilir. Roza (gül) hastalığı olanların acı, baharatlı gıda ile çay, kahve gibi sıcak içecek tüketiminden uzak durması gerekir. Ağız içinde aftı olan hastaların sert, tuzlu, baharatlı kuruyemişler, çikolata, narenciye, alkol, incir, peynir, ceviz, domates tüketimiyle şikayetleri artabilir. Dermatitis herpetiformis hastalığında ise gluten içeren yiyecek tüketimi ile kaşıntı ve yaralarda artış gözlemlenir. Burada bahsettiğimiz gibi uzun süreli deri hastalıkları olan hastaların, şikayetlerinin besinler ile ilişkilerini öğrenmeleri için mutlaka cilt doktorlarına danışmaları gerekmektedir. Vejetaryen ve vegan beslenme tarzı demir ve vitamin B12 eksiliği yapabilir. İleri yaşlı, çocuk, hamile ve emziren vejetaryenlerde çinko eksiliği görülebilir. Bu eksikliklerde saçlarda dökülme, cilt kuruluğu, cilt lekesi gelişmesi, ağız yarası, yaralarda geç iyileşme, dudak kenarlarında kuruluk, tırnaklarda kırılma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Vejetaryen olan hamile kadınlarda tiroid fonksiyonlarında azalma ve buna bağlı olarak ciltte ve saçlarda kuruluk ile dökülme, tırnaklarda incelme iyot eksikliğinin yol açtığı sorulardır. Dolayısıyla bu tarz beslenmeyi tercih eden kişilerin cilt ile ilgili şikayetleri olduğunda dermatologlara başvurmaları, gerekli ise vitamin ve mineral takviyesi almaları önerilir. Yetersiz protein alımı ile biotin, niasin, A, B12, C ve D vitaminleri ile selenyum, çinko, demir, bakır ve esansiyel yağ asitinden fakir beslenmenin saç dökülmesinde artışa neden olabileceğini belirtelim. Bu saydığımız maddelerinden bazılarının eksiklikleri kan tetkikleri ile değerlendirilemeyebilir. Saç dökülmesi şikayetiniz var ise öncelikle dermatoloğunuz tarafından muayene edilmeniz gerekir.
medikent
2017
41
medikent
OBEZİTE, TİROİD HASTALIĞI VE
SİGARA Şişmanlık (obezite) ve tiroid bezinin az çalışması (hipotiroidi) günümüzde en sık rastlanan hastalıklardan ikisidir.
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
2017
42
Bilindiği gibi obezite, şeker hastalığı (diyabet), kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, safra taşı, uyku apnesi, kalp hastalığı, polikistik over sendromu ve kanser dahil pek çok hastalık riskiyle ilişkilidir. Aşırı yeme, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzını bir tarafa bırakırsak, obezitenin önde gelen nedenlerden birisi hipotiroididir. Tiroid bezi az çalıştığında ödem oluşumunun yanı sıra, vücudun bazal metabolik hızı azaldığı için kilo almak kolaylaşırken, kilo vermek zorlaşır, günlük toplam enerji harcanması azalır ve vücut ağırlığı artar. Kısaca söylenecek olursa, tiroid bezinin az çalışması durumunda obezite eğilimi artmaktadır.
Obez kişilerde yağ dokusu arttığından dolayı leptin hormonunun düzeyi de yüksek bulunmaktadır. Şişmanlarda artan Leptin, beynimizdeki hipofiz bezinden salgılanan ve tiroid bezinin çalışmasını düzenleyen TSH’yı yükseltirken, TSH’nın bizzat kendisi de yağ dokusu artışına ve obeziteye yol açmaktadır. Böylece obezlerde TSH düzeyleri çoğunlukla hafif yüksek olduğu görülmektedir.
Son yıllarda obezite ve tiroid hastalığı arasında oldukça ilginç ve önemli bilgiler ortaya çıkmış ve obezite ile hipotiroidinin karşılıklı etkileşim içerisinde bulunan 2 durum olduğu anlaşılmıştır. Yani bir yandan hipotiroidi obeziteye yol açarken, diğer taraftan obezitenin (şişmanlığın) bizzat kendisinin de tiroid bezi bozukluğuna neden olduğu anlaşılmıştır. Bu bozuklukta yağ hücreleri tarafından salgılanan “Leptin” adlı hormon rol oynamaktadır. Leptinin görevi beyinde doyma hissi sağlamaktır.
Yine obezitede yağ dokusundan salınan iltihabi faktörler (TNF-alfa, interlökin-1 ve interlökin-6) yanında, bizzat leptinin otoimmüniteye de aracılık etmesi, obez kişilerde otoimmün tiroid hastalığının (Hashimoto tiroididiti) ve hipotiroidini daha sık olarak ortaya çıkmasına neden olabilir. Yine ilginç olarak sigara bırakıldıktan sonra ilk 2 yılda otoimmün tiroid hastalığı (Hashimoto) ve hipotiroidi riski anlamlı artış göstermektedir. Bu nedenle sigara bıraktıktan sonra aşırı kilo alma yakınması olan hastalarda, kilo alımının nedeni olarak yalnızca sigaranın bırakılması değil, aynı zamanda muhtemel hipotiroidiyi dışlamak için, mutlaka tiroid fonksiyon testleri de yapılmalıdır.
medikent
Leptinin görevi beyinde doyma hissi sağlamaktır.
2017
43
medikent
BAS AGRISI Uzm. Dr. Yaprak ALPER Kent Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı
Ağrı Tedavisine Bütüncül Yaklaşım
2017
44
medikent
İnsan yaşamının önemli bir parçası olan ağrıların bazıları sadece bir semptom değil, başlı başına hastalık olarak kabul ediliyor. Hayat standardını düşüren kronik ağrılar bu grupta değerlendiriliyor.
Baş ağrısı probleminin çözülmesi hem toplumsal açıdan hem de bireysel açıdan önemlidir.
Pek çok farklı nedenden kaynaklanan ağrılara her disiplin kendi bakış açısıyla yaklaşıyor ve tedavi modelleri uyguluyor. Ama bazı durumlarda tek başına karar vermek problemi çözmeye yetmiyor, farklı bakış açılarına ihtiyaç duyulabiliyor. Sonuç olarak ağrı tedavisinde multidisipliner bir yaklaşıma gerek olduğu ve hastaya daha fazla yarar sağlamak için tüm disiplinlerin ortak hareket etmesi gerektiği kabul ediliyor. Altta hayatı tehdit etmeyen bir durumun olduğu kronik baş ağrılarının kişinin yaşam kalitesini çok düşürdüğü, bunların da çok ciddi sorun yarattığı muhakkak. Bunların çoğu zaten birinci basamakta çözülmektedir ama bir kısmı çözülememektedir. Bunların da ikinci basamak olarak nörologlara ulaşmaları önem taşımaktadır. Burada da tam çözülemeyen kronik ve zor vakalarda baş ağrısı polikliniğinde görülmeleri, orada çare bulunmaya çalışılması önem taşımaktadır. Dolayısıyla baş ağrısı poliklinikleri çok önemlidir. Baş ağrısı probleminin çözülmesi hem toplumsal açıdan hem de bireysel açıdan gereklidir. Bireysel açıdan bakarsak, kişi hem çok acı çekiyor, hem de özel ve sosyal yaşamları etkileniyor. Bu durum ciddi şekilde hem sağlık giderlerinin yükselmesine yol açıyor, hem de doğrudan sağlık giderleri yanında dolaylı olarak işgücü kaybından kaynaklanan ciddi kayıplara yol açıyor. Dolayısıyla baş ağrısını ne kadar çok tanır ve tedavi edebilirseniz, hem kişiye hem de topluma yardımcı olabilirsiniz.
Kent Hastanesi, ağrı tedavisinde multidisipliner yaklaşımın gerekliliği inancıyla yola çıkarak oluşturulan “Multidisipliner Ağrı Ekibi” ile ağrıya bu bakış açısıyla yaklaşıyor.
(Soldan Sağa) Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehmet Hancıoğlu, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Atiye Ayral, Nöroloji Uzmanı Dr. Yaprak Alper, Uzman Psikolog Sırma Palademir, Nöroloji Uzmanı Dr. Burak Paköz
Farklı ağrıların ve vakaların değerlendirildiği ağrı ekibi içindeki çalışmalar, hekimler için de ağrıyı farklı yönlerinden görmelerini sağladığı için ayrı bir deneyim oluyor. Ekip içerisinde nöroloji, psikiyatri, fizik tedavi uzmanları ve uzman psikolog bulunuyor. Ancak, gerektiğinde diğer hekimlerden de (ortopedi, beyin cerrahisi, KBB, diş hekimliği) görüş alınabiliyor.
2017
45
medikent
Baş ağrısı türleri Gerilim tipi baş ağrıları
Baş ağrılarının önemli bir kısmını gerilim tipi baş ağrıları oluşturuyor. Gerilim baş ağrılarının tüm baş ağrılarına oranı %70’in üzerinde ve bu oran giderek artıyor. Kas kasılmalarına bağlı olarak ortaya çıkan gerilim tipi baş ağrılarında çok farklı etkenler rol oynuyor. Çoğu günlük kronik baş ağrısı tipine dönmeye müsait oluyor, çünkü bu hastalar çok fazla ağrı kesici kullanıyorlar.
Kronik baş ağrıları
Hem gerilim, hem de vasküler baş ağrıları bir süre sonra kronik ağrılara dönüşebiliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de yanlış tedaviler. Çok ağrılı hastalar, zamanla bilinçsiz şekilde ağrı kesici miktarını artırıyorlar. Bir süre sonra ağrı kesicilerin yarattığı baş ağrıları ortaya çıkıyor. Bazen migren hastalarında, ağrı beklentisinin yarattığı gerilim de, gerilim tipi ağrının oluşmasına neden olabiliyor. Ağrı, hastanın psikolojisini ve günlük yaşantısını olumsuz etkilemesi nedeniyle mutlaka tedavi gerektiriyor.
Vasküler baş ağrısı (migren ve alt grupları)
Bu ağrılar daha çok damarların genişlemesi ve daralması ile ortaya çıkıyor. Çok şiddetli olduğu için yaşam kalitesinin ciddi şekilde düşüren bu ağrılar toplumda oldukça yaygın. Kronik ağrılı hastalarda temel noktanın hasta ve hekim arasında güven mekanizmasının kurulmasıdır. Yaşadıklarının ve ağrının hemen geçmeyeceğini hastaya söylemek, mucizevi bir sonuç beklememesi gerektiği, hasta ve hekim arasındaki işbirliğinin çok önemli olduğunu anlatmak gerekir. Hastanın da bazı sorumlulukları olduğu bilinci verilmelidir. Eğer bu yapılmazsa, hasta hekimin verdiği ilacı bir süre kullandıktan birkaç gün sonra başka bir doktora gidiyor ve böylece kaotik bir durum ortaya çıkıyor. Sorun katlanarak ilerlediği için her hekimin işi zorlaşıyor.
Baş ağrılarında tedaviler Her baş ağrısı grubunun kendi içinde bir tedavi algoritması var. Vasküler baş ağrısı (migren) için iki tür tedavi söz konusu. İlki önleme tedavisi (koruyucu tedavi), diğeri atak tedavisi. Atak tedavisi, migren atağı ile gelen hastanın ağrısının dindirilmesine dayanıyor. Bu anlamda migrene spesifik ve yan etki bakımından da güvenilir ilaçlar kullanıyor ki oldukça geniş bir yelpazesi bulunuyor. Migren tedavisinde koruyucu tedaviyi esas tedavi olarak görmek gerekir. Atağın gelmesini önlemeye yönelik koruyucu tedavinin hangi hastalara uygulanacağı da tartışma konusu. Çünkü hastalar her gün ilaç almak durumunda. Eskiden ayda üç atak geçiren hastalarda koruyucu tedaviye başlanırken, bu değişmeye başladı. Yaşanan ağrının uzun sürmesi, ağrının çok şiddetli gelmesi ya da çok uzun sürmesi gibi kriterlere bağlı olarak karar alınıyor.
Yaşanan ağrının uzun sürmesi, ağrının çok şiddetli gelmesi gibi kriterlere bağlı olarak tedavi kararı verilir.
Gerilim tipi baş ağrılarına ise genellikle psikiyatri ile ortak bir tedavi yaklaşımında bulunulması gerekir. Kronik ağrıda, antidepresanlar zaman zaman kullanılabiliyor. Özellikle gerilim tipi ağrılarda antidepresanlar tek başına bile etkili olabiliyor. Bu grup hastada ağrı kesiciler kullanılmasına rağmen başarılı sonuç alınmaz, çünkü kasların gevşemesine ihtiyaç vardır. Bu nedenle de bu kişilerin farklı gevşeme yöntemlerinden faydalanması gerekiyor. Bunun yanında girişimsel yöntemleri de unutmamak gerekiyor. Genel olarak, hastanın kendi katılımı olmadan ağrı tedavisi çok güçtür. Bu nedenle de hastanın tedaviye katılması ve gerekli hayat tarzı değişikliklerine gitmesi, ağrının oluşmasını tetikleyen davranışlardan uzak durması gerekiyor.
2017
46
Özellikle antidepresan grubu ilaçların mutlaka doktor kontrolünde kullanılması ve yeterli süre sonra kesilmesi gerekiyor.
medikent
Baş ağrısı tedavisinde psikiyatristler ve psikologlar çok önemli bir yer tutmaktadır. Kronik baş ağrısı olanların büyük bir bölümünde birtakım psikiyatrik sorunlar da devreye girmiş oluyor. Migrenli kişilerde, anksiyete bozuklukları, depresyon, bazı psikiyatrik rahatsızlıklar, baş ağrısı veya migreni olmayan kişilerin 2-3 katı daha fazla gözüküyor. Bunun nedeni, hastaların migren ağrısından dolayı depresyona girmeleri veya depresyondan dolayı migren ağrısı çekmeleri. Dolayısıyla migrenin kaynağında fizyopatolojik ortak birtakım mekanizmalar bulunuyor. Yani psikiyatrik rahatsızlıklarla, migren arasında fizyopatolojik olarak örtüşen kısımlar var. Bu nedenle bir şeyin adını koyarken başka şeyleri de gözden kaçırmamak gerekmektedir. Ağrı tedavisinde psikiyatrist ve psikolog hasta ile iki farklı nedenle karşı karşıya gelebiliyor. Bunlardan ilki, hastanın organik kökenli rahatsızlıklarla başa çıkmaya çalışırken yaşadığı sorunlar, ikincisi ise, psikolojik nedenlerden dolayı yaşanan baş ağrıları. Nedeni ne olursa olsun, baş ağrısının tedavisinde psikolojik destek hastanın tedaviyi kabullenmesinde ve başarıya ulaşmasında da etkili oluyor. Migren ya da diğer kronik baş ağrılarında, hastalar ağrılarından dolayı aile ya da iş yaşamındaki işlevlerinde yetersiz kalabiliyorlar, bu da onlar üzerinde baskı oluşturuyor. Sadece psiko-sosyal sorunlar değil aynı zamanda depresyon, anksiyete, madde kullanım bozuklukları gelişebiliyor. Bazen ağrı, nikotin veya alkol bağımlığının gelişmesine neden olabiliyor. Hatta zamanında müdahale edilmezse kişinin kendisine zarar verebilmesine kadar giden sonuçlar yaratabiliyor. Tedavi yaklaşımlarını kişinin eğitimsel, sosyokültürel ve ailesel tutumları belirliyor. Hekim ne kadar durumu anlatmaya çalışsa ve hastaya güvence verse de, hasta bazen bu durumun ağır bir tablo olduğunu düşünebiliyor. Bazı kişilerde ağrının yarattığı kaygı düzeyi çok fazla olabiliyor. Bunu azaltmak için de hastaya antidepresan veya sakinleştirici ilaçlar verilebilir. Özellikle sakinleştirici grubundan ilaçların mutlaka doktor kontrolünde kullanılması ve yeterli süre sonra kesilmesi gerekiyor. Ağrıya eşlik eden depresyon ya da anksiyete gibi farklı bir psikiyatrik durum söz konusu ise yine farmakolojik tedaviye başlanır.
Boyun kaynaklı baş ağrıları, miyofasial ağrılar, fibromiyalji gibi ağrı sendromlarında mutlaka fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı ile birlikte hastayı değerlendirmek gerekir. Neden ortaya konulduktan sonra sebebe yönelik tedavi uygulamaları yapılabilir. Örneğin boyun kaslarındaki aşırı kasılmalara bağlı olarak baş ağrısı ortaya çıkıyorsa kasılan bu noktalara tetik nokta enjeksiyonlar yapılarak ağrı ortadan kaldırılabilir. Boyun fıtığına bağlı olarak başa yayılan bir ağrının ortaya çıkması halinde, bu fıtık cerrahi sınırlarda değilse fıtıklaşan disk bölgesine ilaç enjeksiyonları uygulanır ve fizik tedavi uygulamaları planlanır. Baş ağrısı ile uğraşırken, gerektiğinde KBB, göz hastalıkları ve diş hekimlerinden de destek alınmalıdır. Her ne kadar nadir de olsa, çene ekleminin sorunları, birtakım baş ağrılarına neden olabilir. Çok daha sık gözüken fibromiyalji dediğimiz tablonun temelinde ne olduğu çok net değil, romatolojik mi, daha çok psikiyatrik mi? Dolayısıyla bu tür durumlarda, konuyla ilgili diğer hekimlerin görüşleri alınmalıdır.
Psikojenik baş ağrıları, psikolojik nedenli baş ağrıları daha çok gerilim tipi şeklinde kendini gösteriyor. Bu başlı başına psikojenik bir ağrı bozukluğu olabileceği gibi kendini ağrı ile ortaya koyan birincil psikiyatrik bozuklukların parçası ya da devamı olabiliyor. Bu durumda öncelikle kişinin ağrısı ile bunun psikolojik kökeni arasında bağlantı kurulup ağrının ortaya çıkmasına neden olmuş olabilecek olay ya da durumu saptamaya çalışmak gerekir. Psikojenik baş ağrılarında dikkat edilmesi gereken nokta, yaşanan ağrı psikolojik kökenli olsa da ağrının gerçek olduğunun bilinmesidir. Gerilim tipi baş ağrılarının çok önemli bir kısmında psikolojik faktörler etkilidir. Ama bu faktörler çevresel ya da içsel nedenlerden de kaynaklanabiliyor. Bu etken kimi zaman ortadadır, kimi zaman da belli bir psikolojik çalışmadan sonra ortaya çıkarılabilir, önemli olan hastanın bu bağlantıyı kurması ve kurduktan sonra bunlar üzerine çalışmasıdır.
2017
47
medikent
SICAK HAVALAR KALBİN RİTMİNİ BOZABİLİR!
Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Kent Sağlık Grubu Kardiyoloji Uzmanı
2017
48
Gün geçtikçe değişen iklim koşulları, her yazın daha da zorlayıcı geçmesine sebep oluyor. Sıcaklık artışı ve artan nem oranı, sıvı ve mineral kaybına ve bu durumun beraberinde ritim bozuklukları, inme/beyin felci veya kalp yetmezliğine sebep olabiliyor. Bu sıcak günlerde kalbimizi korumak için dikkat etmemiz gereken birkaç nokta bulunuyor. Bu noktalara sadece kalp hastalarının değil, hepimizin dikkat etmesi büyük önem arz ediyor. Aşırı sıcakların kalbimizi daha çok çalıştırdığı biliniyor. Bunun ana sebebi ise vücuttaki sıvı kaybı. Bu kadar çok çalışan kalbimiz, son günlerde sıklığı artan atriyal fibrilasyon - yani kalpteki kulakçıkların dağınık, kaotik ve etkisiz kasılması- dediğimiz durum görülebilir. Ayrıca sıvı kaybı, atriyal fibrilasyonun yanında, inmenin ve kalp yetmezliğinin de önemli bir sebebi. Bu ritim bozukluğu zemininde kalp boşluğundaki kan dolaşımı durağanlaşmakta ve pıhtı oluşturabilmektedir. Bu hastalıklardan korunmak için yeterli miktarda sıvı tüketmek hayati önem taşıyor. Dışarı çıkarken yanımızda mutlaka bir şişe su bulundurmamız gerekiyor.
medikent
Sıcak havalarda yeterli miktarda sıvı tüketsek bile kalbimiz daha çok çalışıyor ve bu, yine, atriyal fibrilasyona sebep olabiliyor. Aşırı sıcak günlerde ve günün en sıcak saatlerinde dışarı çıkmak ve sıcaklarda ağır fiziksel faaliyetlerde bulunmak risk teşkil ediyor. Hafif kıyafetler giymek de sıcaklardan kalbimizi korumak için bir anahtar nokta. Sıcaklardan kaçınarak kalbimin yükünü hafifletmemiz çok önemli.
Aşırı sıcaklarda kahve ve alkolden uzak durmak da bir başka çok önemli noktadır. Kafein ve alkol böbreklerimizde süzülerek vücudumuzdan idrarla atılan sıvı miktarını arttırdığından gereğinden fazla sıvı kaybına sebep oluyor. Ayrıca kahvedeki etken madde olan kafein, kalbi uyararak ritim bozukluklarına sebep olabilirken; alkol de damarları genişleterek ve kan basıncını düşürerek kalp üzerindeki yükü artırabiliyor.
Kalp hastalarının aşırı sıcaklarda tek başlarına dışarı çıkmaması da uzmanlar olarak şiddetle önerdiğimiz bir şeydir. Göğüs ağrısı, çarpıntı, bulantı, kusma, baygınlık, bayılma veya nefes darlığı gibi bir durumla karşılaşıldığında hemen tıbbi yardıma başvurulması şart.
2017
49
medikent
DONDURUN Kİ ŞANSINIZ OLSUN
Opr. Dr. Dilek ASLAN
Kent Sağlık Grubu Tüp Bebek Merkezi (IVF) Uzmanı
Sperm ve yumurta dondurulması kimlere uygulanmaktadır?
Kanser günümüz dünyasının en önemli sağlık sorunlarından biridir.
Üremenin korunması, Üreme Tıbbının günümüzde en önemli konularından biridir. Özellikle önemli bir ameliyat veya bir hastalık tedavisi nedeni ile o an anne veya baba olamayacak kişiler üreme hücrelerini saklayarak geleceğe daha güvenle bakabilmektedirler. Bu amaçla yumurta ve sperm hücreleri dondurulabilmektedir. Bu sayede kişiler üreme şanslarını daha uzun süre muhafaza edebilmektedirler.
Her yıl binlerce üreme çağındaki genç kansere yakalanmaktadır. Kanser tedavileri, ergenlik ve doğurganlık çağındaki kişilerde, üreme hücrelerinin yok olmasına ve sperm ve yumurta üretilmesinin durmasına neden olabilmektedir. Kanser hastalıklarının tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçları ve radyasyon (ışın) tedavisi kadınlarda yumurtalık dokusunda tahribat yaparak erken menopoza ve erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluklarına ve kısırlığa sebep olabilmektedir.
2017
50
Günümüzde birçok kanser tedavi edilebilmektedir. Son yıllarda tanı ve tedavi metotlarının gelişmesi ile birlikte kanser vakaları daha erken evrelerde tanınır ve tedaviye başlanır hale gelmiştir. Tüm bu gelişmelerin neticesinde 5 yıllık yaşam oranları tüm kanser türleri ve tüm yaş grupları göz önüne alındığında belirgin artış göstermiş ve hayatta kalan hastalarda üreme yeteneğinin korunmasının gerekliliği gündeme gelmiştir.
Sağlıklarına kavuşan ve kanseri yenen bireyler, bebek sahibi olmak istediklerinde üreme yeteneğini kaybetme sorunuyla karşılaşabilmektedirler. Uzun yıllardır kanser ve bağışıklık sistemi hastalıkları tedavisi öncesi sperm ve yumurta dondurulması yöntemleri başarı ile uygulanmaktadır. Ancak bu konuda farkındalığın hala eksik olduğuna dair birçok araştırma bulunmaktadır. Ciddi bir sağlık tehdidi ile karşı karşıya kalan ergenlik ve doğurganlık dönemindeki bireyler ve aileleri, o an için sağlıklarına kavuşmak dışında bir kaygı hissetmemektedirler. Oysa kemoterapi, radyoterapi veya ciddi bir ameliyat nedeniyle gelişebilecek kısırlığın önüne geçmede kullanılan "sperm ve yumurta dondurma yöntemi", tedaviler bitip sağlıklarına kavuştuğunda kişilere biyolojik üreme yeteneklerini devam ettirme şansı sunmaktadır. Kanser tedavileri kalıcı olarak kısırlığa neden olsa bile dondurma yöntemi ile hastalar ileride anne baba olma şansını yitirmemiş olacaklardır. En çok merak edilen hususlardan birisi de yumurta ve sperm hücresinin toplama sürecinin kanser hastalığının tedavisinde gecikmeye yol açıp açmadığıdır. Kanser hastalığının teşhisi, ameliyatı ile kanser tedavilerinin başlaması arasında yaklaşık 2 ile 4 hafta zaman dilimi vardır. Bu süre gerekli üreme hücrelerinin toplanması ve saklanması için yeterli bir zamandır. Ancak maalesef kanser hastalığının teşhisi ile hem hekim hem de hasta bebek konusunu düşünememekte ve üreme hücreleri
saklanamadan kanser tedavilerine başlanmaktadır. Ne var ki kanser tedavisinden sonra sağlıklı üreme hücresi elde etmek oldukça zordur. Önemli olan tedavilere başlamadan üreme hücrelerinin zarar görmeden saklanmasıdır. Tüp bebek tedavilerinde sperm dondurma 30 yılı aşkın süredir başarıyla uygulanmaktadır. Yumurta hücresi ve embriyo dondurulması ile de özelikle son yıllarda oldukça tatmin edici sonuçlar alınmaktadır. Dondurulmuş hücrelerle elde edilen başarı, yaklaşık taze kullanılan hücrelerle elde edilen başarıya yakındır. Kanser hastalığı nedeniyle göreceği kemoterapi ya da radyoterapi nedeniyle üreme fonksiyonlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalan hastalarda, kanser tedavisine başlamadan önce, çocuk sahibi olabilme ümitlerini devam ettirebilme adına kadında yumurtaların erkekte de spermlerin dondurulup saklanması mümkündür. Spermin tedaviden olumsuz etkileneceği, kanser ve immünosüpresif ilaçların kullanıldığı kanser dışı hastalığı olan erkeklerin spermleri dondurularak saklanabiliyor. Bu nedenle önceki yılarda hasta tamamen kanserden kurtulsa dahi anne baba olma şansını yitirebilmekte idi. Sağlık bakanlığının da onayı ile günümüzde kanser tedavisi görecek olgular bu tedaviler öncesi yumurta ve sperm hücrelerini dondurma yöntemi ile saklatabilir. Bu sayede tekrar sağlıklarına kavuştukları zaman saklanan kendi hücreleri kullanılarak tekrar anne baba olabilirler. Tedaviden sonra istendiğinde bu spermler suni dölleme ya da tüp bebek yöntemleriyle kullanılarak hastalara sağlıklı çocuk sahibi olma şansı yaratılabilmektedir. Uzmanlar, yaşam beklentisi yüksek kanserli hastalara çocuk sahibi olma umudunu veren bu yöntemin, önemli bir moral destek de oluşturacağı görüşündeler. Ancak sadece kanser hastaları değil, sperm hücresi hasarına neden olabilecek ilaçları kullanmak zorunda olan Behçet, Lupus ya da glomerülonefrit gibi hastalığı olan erkekler için de bu seçenek mevcuttur. Kanser dışında glomerülonefrit gibi böbrek hastalarının, Lupus gibi bağ dokusu hastalığı olanların ya da kısırlaştırılma isteğiyle daha önce vazektomi uygulanmış erkeklerin kanallarının açılma girişimi sırasında alınan spermleri dondurulabilir. Özellikle henüz çocuk sahibi olamamış, ilaçla, ışınla ya da ameliyatla kanser tedavisi görecek hastalar için sperm dondurulmasının bir seçenek olduğu belirtiliyor. Özellikle testis kanseri, hodgkin, non-hodgkin lenfoma gibi hastalığı olan erkekler bu yöntemden yararlanabiliyorlar.
Günümüzde kanser tedavisi görecek hastalar bu tedaviler öncesi yumurta ve sperm hücrelerini dondurma yöntemi ile saklatabilir.
medikent
2017
51
medikent
Sperm nasıl donduruluyor? Sperm dondurulması sırasında sperm kalitesinin korunmasına özen gösterildiğini belirtiliyor. Standart sperm analizlerinin ardından, elde edilen örnekler özel bir koruyucu serum ile karıştırılıyor ve –196 derecede donduruluyor. Dondurma işlemi küçük kanüller veya ampuller içinde yapılarak bu örnekler sıvı nitrojen içinde saklanıyor. Türkiye’de yasaların dondurulmuş spermin ancak veren kişi için kullanılmasına izin verdiği belirtiliyor, dondurulmuş spermlerin yardımcı üreme teknikleri olan suni döllenme ya da tüp bebek uygulaması için kullanılabileceği belirtiliyor. Hastaların bu konuda bilinçlendirilmesi ve tedavi öncesi aydınlatılmasında kanser tedavisini yapan sorumluluğunu alan onkoloji doktorlarına büyük görev düşmektedir. Özelikle lösemi ve testis tümörleri genç yaşlarda ergenlik döneminde görüldüğü ve kanser tedavisi ile kanserden tamamen kurtulma şansı yüksek olduğu için için bu hastalar için yumurta ve sperm saklanması büyük bir önem taşımaktadır. Bu hastalar geleceklerini garanti almak için kanser tedavisine başlamadan üreme hücrelerini dondurmaları gerekmektedir. Eğer kanser hastalığının tipine göre testisin ya da yumurtalığın alınması gerekiyorsa alınan dokularda dondurarak saklanabilmektedir. Diğer yandan kanser tedavisi görecek hasta evli ise eşinden alınan hücre ile kendi hücreleri laboratuar koşullarında birleştirilerek oluşan embriyolarda saklanabilir. İlerleyen yıllarda hazır embriyolar çözülerek anne rahmine yerleştirilebilir. Kanser tedavileri nedeniyle erken menopoz durumu dahi gerçeklese dahi önceden saklanana hücrelerin kullanılması ile gebelik şansı devam etmektedir. Vitrifikasyon tekniği ile yumurta hücreleri başarı ile dondurulabilmekte ve gelecekte kullanmak üzere uzun yıllar saklanabilmektedir. Toplumdaki yaygın inanışın aksine araştırmalar, dondurulmuş sperm-yumurta ve embriyolardan elde edilen gebeliklerin başarı oranlarının yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Günümüzde kullanılan modern tüp bebek yöntemleri ile dondurulan embriyoların yüzde 95’i sağlıklı olarak çözülebilmedir. Bu embriyolarda gebelik şansı yüzde 40- 50‘lere kadar ulaşabilmektedir.
Sperm dondurma işlemi hangi durumlarda uygulanır? • Kanser tedavisi, kemoterapi veya radyoterapi gibi testis dokusuna zarar verebilecek tedaviler nedeniyle testislerini veya sperm üretimini kaybedebilecek hastalara • Testislere zarar verebilecek bir ameliyat yapılacaksa • Azoospermi hastalarında: Her tüp bebek tedavisinde tekrar tekrar testisten ameliyatla sperm alınması işlemi uygulamak yerine dondurulmuş spermler her tüp bebek tedavisinde kullanılır. • TESE uygulanan azoospermi hastalarında spermlerin saklanması için • Sperm örneğinde çok düşük sayıda sperm verebilen hastalar Teknik olarak sperm dondurulması yumurta dondurulmasına göre daha kolaydır çünkü yumurta hücresi çok daha büyük bir hücredir.
Dondurma işlemi nasıl yapılır? Ne kadar saklanabilir? Dondurma yönteminde -196 derecede embriyo, sperm ve yumurtalar 5 yıl boyunca saklanabilir, sonrasında bu süre Sağlık Bakanlığı izni ile uzatılabilmektedir. Kanser tedavisi öncesi başvuran hastaların medeni durumuna göre hangi yöntemin seçileceğine karar verilir. Eğer hasta evli ise normal bir tüp bebek süreci izleyerek embriyo dondurma, eğer bekâr ve genç yaşta bir hasta ise yumurta ya da spermleri dondurma işlemleri ile hücreler saklanabilir.
Erken menopoz riskinde de yumurta dondurma yöntemi Türkiye’de önceki yıllarda sadece kanser gibi zorunluluk hallerinde Sağlık Bakanlığı’nın izin verdiği “sperm ve yumurta dondurma” işlemi, 30/Eylül/2014’te çıkan yasa gereği erken menopoz riski olan henüz ailesini tamamlayamamış bireyler için de umut kaynağı haline gelecektir. Böylelikle herhangi bir nedenle henüz bebek planlamayan bayanlar ilgili koşullar oluşmuş ise kanser hastalığı olmasa dahi yumurta hücrelerini dondurtarak saklayabilmektedirler. Henüz çok yeni çıkmış bir yasa olması nedeniyle toplum tarafından bilinmeyen bu konunun, özellikle büyük kentlerde yaşayan iş eğitim yaşam mücadeleleri nedeniyle bebek sahibi olamamış bayanlar için çok önemli bir husus olacağı kesindir.
2017
52
6 yıl önce testis kanseri teşhisi koyulan genç sağlıkçı, ameliyat öncesi doktorunun önerisiyle dondurulan spermleri sayesinde baba oldu.
Mucİze baba, mucİze bebek Okan Ünsel, 2011 yılında acil tıp teknisyeni olarak İzmir Kent Hastanesi’nde çalışırken rahatsızlandı, Üroloji Uzmanı Opr. Dr. ışık Özgü tarafından testis kanseri tanısı koyuldu. Opr. Dr. Özgü, acil ameliyat kararı alırken Ünsel’i de geçireceği ameliyat sonrasında sperm üretiminin eskisi gibi olamayabileceğini konusunda uyardı, ileride baba olmak istiyorsa spermlerini dondurtmasını önerdi. Ünsel bu öneriyi yerine getirdi ve kanser ameliyatı olacağı gün Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde spermleri donduruldu. O günlerde yaşamı ile ilgili ciddi endişeleri olan genç sağlıkçı, iyileşip eski günlerine dönerken bu kez ameliyat sonrasında yapılan test sonucunda “canlı sperm hücresine rastlanmadığı” ibaresi baba olma hayallerini yıktı.
Ancak yaşamını birleştirdiği İzmir Kent Hastanesi Yoğun Bakım Hemşiresi Evin Bor, eşine dondurulmuş spermleriyle anne baba olma şansını yakalayabileceklerini hatırlattı. Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi’nde Evin hemşireye eşinin dondurulmuş spermleriyle tüp bebek tedavisi uygulandı. Evin hemşire, embriyo transferiyle hamile kalırken, çift 22 Temmuz 2017 günü minik kızları Ekin’i büyük bir mutluluk ve heyecanla kucakladı. Şimdi ikisinden de mutlusu yok. Okan Ünsel, “İyi ki Doktorum Işık beyin önerisini dinleyip spermlerini dondurtmuşum. Yoksa hiç baba olamayacak, bu mutluluğu yaşayamayacaktım” dedi.
medikent
2017
53
medikent
Maalesef bazı bebekler çeşitli sağlık sorunlarıyla dünyaya gözlerini açıyor. Anne babalar için büyük üzüntü kaynağı olan bu sağlık sorunlarının bazıları artık anne karnında saptanıp tedavi edilebiliyor. Bazıları ise bebek dünyaya geldikten sonra ortaya çıkıyor ve yine tedavisi mümkün oluyor.
BEBEKLERE DE STENT TAKILIR Doç. Dr. Önder DOKSÖZ Kent Sağlık Grubu Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı
2017
54
Halk arasında “mor bebek” olarak adlandırılan kalp damar hastalığı bu rahatsızlıklardan biri. Üstelik bu hastalığın tedavisinde de artık ameliyatsız yöntemler uygulanıyor. Yani bebeklerin sorun olan damarlarına anjiyo yöntemiyle stent takılıyor.
Duktus arteriyozus (PDA), anne karnındaki bebeklerde akciğer atardamarı ve şah damarı (aorta) arasında yer alan, bu iki damar arasında köprü görevi yaparak bebeğin kan dolaşımını sağlayan hayati önemi olan bir damardır. Gebelik süresince açık kalması gereken bu köprü damar, doğumdan sonra ilk günler içerisinde kapanmaktadır. Akciğer damarının gelişmediği veya dar olduğu ağır morarması olan bebeklerde, akciğere kan gitmesi için ya da şah damarı (aorta) ve kalbin sol tarafı gelişmeyen bebeklerde, vücuda kan taşınmasını sağlamak için doğumdan sonra bu köprü damarının açık kalması gerekmektedir. Bazı hastalarda ana problem, akciğere giden atardamarın dar olması ya da hiç gelişmemesinden kaynaklanan morarmadır.
Bu tip hastalarda temizlenmek üzere akciğere kan gitmediği için morarma olur. Bu nedenle acil müdahale gereklidir. Bebek doğduktan hemen sonra köprü damar kapanmaya başlar ve morarma belirgin hale gelir. Bu hastalara köprü damarı açık tutmak için geçici olarak ilaç tedavisi verilir ve ardından ya şant ameliyatı ile yapay köprü damar yapılır ya da mevcut köprü damara sent takılarak bu damarın açık kalması sağlanır. Eskiden bu tür hastaların tümüne “şant” dediğimiz köprü damarlar ameliyat ile yapılırdı. Bu ameliyatın riskleri ve komplikasyonlarından dolayı günümüzde artık uygun olan hastalara anjiyo ile PDA stent uygulanmaktadır. Böylece daha kısa süreli ve daha az riskli bir işlem ile hastanın hayatını sürdürmesi sağlanabilmektedir. Dünyada ve ülkemizde belli merkezlerde nadiren uygulanan bu yöntem, Kent Hastanesi’nde de başarılıyla uygulanmaktadır.
medikent
2017
55
medikent
Dünyada ve ülkemizde nadir görülen bir hastalıkla doğdu, yine dünyada ve ülkemizde nadir uygulanan yöntemle hayata tutundu
5 günlük Yasin’e stent takıldı İzmir’in Tire ilçesinde yaşayan Sema Duman ile Halit Duman’ın ilk çocukları olan Yasin, 23 Şubat 2017’de miyadında, 3.200 gram ağırlığında dünyaya geldi. Ancak Yasin bebeğin morarmaya başlaması üzerine doktorlar kalp rahatsızlığından şüphelendi, ileri tetkikler için İzmir’e gönderildi. Talihsiz Yasin 5 günlükken İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edildi. Yapılan tetkikler sonunda bebeğe, İzmir Kent Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Önder Doksöz ve Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Tümüklü tarafından anjiyo yapıldı, stent takıldı. Akciğer damarı olmayan bebeğin anne karnındayken köprü damarla (PDA) yaşamını sürdürdüğünü belirten Doç. Dr. Doksöz, şu bilgileri verdi: “Yaptığımız tetkiklerde bebeğin kalbinin sağ tarafının iyi gelişmediği, şah damarının ters taraftan yani iyi gelişmeyen sağ taraftan çıktığı, akciğere giden damarın olmadığı saptandı. Bununla beraber bebeğin iç organlarının ters tarafta yer aldığı, yani midenin sağda, karaciğerin solda ve dalağının olmadığı görüldü. Akciğer damarı olmayan bebek anne karnındayken köprü damarla (PDA) yaşamını sürdürmüştü. Bebek dünyaya geldikten sonra ya açık kalp ameliyatı yapılması ya da mevcut köprü damarının açık kalması için stent takılması gerekiyordu. Bebeğin durumunun acil olması nedeniyle aileye bilgi verdik, riskleri anlattık. Stent, anjiyo yöntemiyle (kapalı) başarıyla takılarak bebeğin akciğerine kan gitmesi sağlandı. Müdahale 1.5 saat sürdü. Bebeğin stent takılmadan önce yüzde 50 seviyesinde olan kandaki oksijen düzeyi anjiyodan sonra yüzde 80’e çıktı. Hastamızı anjiyodan sonra 2 gün içinde taburcu edebilirdik. Ancak beslenme sorunu olduğu için yenidoğan yoğun bakım servisine yatırıldı. Normalde bu hastaların hayatta kalabilmeleri için ilki yeni doğan döneminde olmak üzere en az üç ameliyat geçirmesi gerekiyor. Biz hastamıza stent takarak onu çok ciddi ve riskli birinci açık kalp ameliyatı olmasının önüne geçtik. Ancak, bebeğe bir yaşından sonra 2 ve 3. ameliyatların yapılması gerekiyor. ”
2017
57
medikent
Aşırı sıcak hava, sağlıkta birçok olumsuzluklar meydana getirir. Sıcak etkisi ile oluşan en önemli sorunlardan biri de senkoptur. Senkop, genellikle kısa süreli olan bilinç kaybıdır. Senkopta bilinç kaybı ile birlikte kas kuvvetinde azalma, ayakta duramama, düşme de meydana gelebilir. Düşme sonucunda özellikle baş bölgesine yönelik travmatik olaylar daha önemli sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu durum, otururken olursa, genellikle baş ve kollar yana düşer, gözlerde kayma olabilir, hareket durur.
SENKOP BAYILMA Uzm. Dr. Necdet YETİM Kent Sağlık Grubu İç Hastalıkları Uzmanı
2017
58
Sıcağa bağlı senkop geçirmeyi önlemek için öneriler: Senkopta, bilinç kaybı genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürer. Bilinç kaybı öncesi, kısa bir süre baş dönmesi, göz kararması, el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma gibi belirtiler olabilir. Bazen de bu belirtiler olmadan ani bilinç kaybı meydana gelebilir. Genellikle bilinç kaybı tam olup, 10-15 saniye kadar sürer. Hastanın düz ve serin bir yere uzatılması ve ayaklarının yukarı kaldırılması tablonun uzamasını engeller. Bilinç kaybı olmadan, baş dönmesi, göz kararması, kuvvet azalması gibi diğer belirtilerin olmasına da baygınlık hali denir. Senkoplar, birçok nedenle meydana gelebilir. Birçok hastalıkta senkop olabilir. Hastalık dışı en önemli nedenler arasında; sinirlilik-korku gibi aşırı heyecan yaratan durumlar, yara ve kan görme gibi durumlar ve aşırı sıcak etkisi sayılabilir. Kısaca anlatmak gerekirse, tüm bu etkenlerin sonucunda, senkop geliştiren asıl neden, bir süre beyin dokularına yeterli oksijen gidememesidir. Diğer bir deyişle, vücudumuzun her noktasına oksijeni götüren kan dolaşımı olduğuna göre, beyin kan dolaşımının azalması demektir. Hastalık dışı nedenlerin bazıları, bir refleks mekanizması ile beyin damarlarında daralmaya ve dolaşımının azalmasına neden olurlar. Sıcağa bağlı senkopta ise başlıca nedenler şunlardır. Sıcakta aşırı terleme nedeniyle bedenden sıvı ve tuz kaybı genel kan basıncının düşmesine yol açar. Ayrıca, sıcak etkisi yüzeyel damarlarda genişleme meydana getirir ve kan yüzeyde daha fazla göllendiği için de genel kan basıncı düşer. Sistolik, yani büyük tansiyonun 70 mmHg'nın altına düşmesi, beyin dolaşımının yavaşlamasına ve beyin oksijenlenmesinin azalmasına ve böylece baygınlık ya da bayılma meydana gelmesine neden olur. Sıcak etkisi ile senkop geçirmenin bir nedeni daha vardır. Güneş çarpması da denilen bu durum, güneş ışınlarının beyne direkt etkisi ile olur. Bu ışınlar beyindeki beden ısısı ayarlama merkezi, yani termoregülasyon merkezine etki ederek bozulmasına yol açar. Bu merkez, sıcak ortamda ter ve buharlaşmayı artırarak vücut ısısını düşürmektedir. Merkezin çalışması bozulunca vücut soğutulamaz ve beden ısısı aşırı artar. Böylece hem genel hem de beyin kan basıncı düşmesi sonucu senkop gelişir. Senkoplu bir hastanın derisi kuru, fakat ateşi yüksekse güneş çarpması düşünülmelidir. Güneş çarpması daha ağır bir tablodur, senkop kısa sürede düzelmezse koma ve hatta ölüm meydana gelebilir. Tansiyon ilacı ya da damar genişletici ilaç kullanan kalp-damar ve tansiyon hastaları, kronik organ yetmezliği olan hastalar, anemikler, tansiyonu düşük seyredenler, küçük çocuklar ve yaşlılar sıcak etkisi ile senkop geçirme açısından daha çok risk altındadır.
Sıcak havalarda ve özellikle güneşin en etkili olduğu 11:00-15:00 saatleri arası dışarda kalmamalı, Sıcak havada dışarıda kalmak zorunda olanlar, geniş kenarlı şapka ya da şemsiye kullanmalı, aşırı tere yol açmayan ince, pamuklu giysiler kullanmalı, Su, meyve suları, soda, ayran gibi mineral içeren sıvıları bolca tüketmeli, Ağır, kızartmalı, yağlı yemeklerden kaçınıp bol sebze-meyve tüketmeli, Sık sık ılık su ile duş yapmalı, Sıcak havada kendisinde halsizlik, çarpıntı, baş dönmesi, göz kararması, denge bozukluğu hissedenler hemen gölge ve nispeten serin bir yerde mümkünse uzanmalı ya da oturmalı ve sözü edilen sıvılar almalıdır. Sıcakta bilincini kaybetmiş bir kişi gördüğümüzde yardım için; hastanın gölge ve serin bir yere uzanmasını sağlamalı, başını düz tutup, ayaklarını hafifçe yukarı kaldırmalı, kollarına, başına soğuk uygulama yapmalı, kendisine geldiğinde de sıvı verilmelidir. Bilinç kaybı 2 dakikadan uzun sürerse ya da yukarda sözü edilen, güneş çarpması belirtileri varsa bu ilk yardım tedbirlerine ek olarak, sağlık yardımı gerekebileceği unutulmamalı, hastanın bir an önce bir sağlık kurumuna sevk edilmesi sağlanmalıdır.
Sıcakta aşırı terleme nedeniyle vücuttan sıvı ve tuz kaybı genel kan basıncının düşmesine yol açar.
medikent
2017
59
medikent
Bel ağrısı; dünyada baş ağrısından sonra en sık şikayet konusu olan ağrı tipidir. Kişinin günlük yaşam kalitesini bozar, sosyal yaşamını altüst eder. Bel ağrısı çeşitli sağlık sorunlarının işareti olabilir ya da duruş bozuklukları, fazla kilolar, uzun süre ayakta durma ya da uzun süre sandalyede, taburede oturma, ağır kaldırma gibi nedenler bel ağrısına yol açabilir. Bu etkenlerden kaynaklanan bel ağrılarından evde yapacağınız egzersizlerle kurtulmanız mümkün. Bu sayımızda Uzman Fizyoterapist Seden Sevenoğlu Tunalı, bel ağrısından şikayet edenler için evde yapabilecekleri egzersizleri gösterdi.
Uzm. Dr. Atiye AYRAL Kent Sağlık Grubu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
2017
60
medikent
B E L E GZE R SIZ HAR EKETLERI Sert olmayan bir zeminde emekleme pozisyonuna gelin. Elleriniz ve dizleriniz yerde sabit iken gövdenizi geriye doğru götürerek topuklarınıza doğru esneyin. Beşe kadar sayın ve tekrar emekleme pozisyonuna dönün.
Sırt üstü, dizler bükülü, ayak tabanları yere basacak şekilde yere uzanın. Gövdeniz sabit iken dizleriniz birleşik olarak bir tarafa doğru esneyin. Beşe kadar sayın ve eski pozisyonunuza geri dönün. Aynı hareketi diğer taraf için tekrarlayın.
Düz bir zeminde yüzükoyun, dirsekleriniz bükülü olacak şekilde uzanın.
Germe egzersizleri; a) Sırt üstü yatar pozisyonda bir dizinizi ellerinizle kavrayın ve göğsünüze doğru çekin, beşe kadar sayın. Yavaşça bacağınızı uzatın, sonra aynı hareketi diğer bacağınız için uygulayın. b) Sırt üstü pozisyonda her iki dizinizi ellerinizle kavrayıp göğsünüze doğru çekin ve beşe kadar sayın. Yavaşça dizlerinizi bırakıp topuklarınız yere basacak pozisyona getirin.
2017
61
medikent
Pelvik tilt egzersizi
Düz bir zemine sırt üstü uzanın; dizleriniz bükülü, ayak tabanlarınızı yere basar şekilde, bel bölgenizi zemine bastırın. Beşe kadar sayın ve gevşeyin. Bu hareketi ellerinizi bel çukuruna koyarak kontrol edebilirsiniz. Belinizi zemine bastırırken, kalçanızı hafifçe kaldırabilirsiniz.
Düz bir zeminde, bir dizinizi bükülü, diğer bacağınızı düz tutun. Düz olan bacağınızı diğer dizin hizasına gelecek şekilde yavaşça yukarı kaldırın, beşe kadar sayın ve indirin. (Bacağınızı yukarı kaldırırken ayak bileğinizi kendinize doğru çekebilirsiniz.) Aynı hareketi diğer bacak ile tekrarlayın.
Sırt üstü yatın. Dizler bükülü, ayak tabanı yere basacak şekilde omurganızı sabitleyin. Kollarınızı dizlere doğru uzatın. Kalkma hareketini sırt ve omuz bölgesinden yapın. Beşe kadar sayın ve sonra yavaşça sırtınızı yere indirin.
2017
63
medikent
“Yemiyorum yine de kilo veremiyorum” diyorsanız... Safiye TAŞ KOÇYİĞİT Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı
İNSÜLİN DİRENCİNDE
BESLENME
2017
64
medikent
Diyet yapmanıza rağmen kilo veremiyorsanız, beslenmenizde ve fiziksel aktivitenizde değişiklik olmamasına rağmen kilo alıyor ya da yemek yerken doymak bilmiyor, yemekten sonra çok hızlı acıkıyorsanız, sizde insülin direnci gelişmiş olabilir.
İnsülİn dİrencİ nedİr? İnsülin, yemek yediğinizde kanda yükselen kan şekerinin kas, yağ ve karaciğer hücrelerine taşınmasını sağlamak için pankreastan salgılanan bir hormondur. Vücudunuzda insülin direnci geliştiğinde ise bu hücreler, insüline karşı duyarsız hale gelir ve insülinle beraber kandaki şekerin geçişini önler. İnsülin direnci arttıkça geçiş daha da zorlaşır, hücrelere şeker girmedikçe ve/veya ihtiyaçtan az alındıkça pankreas
kanda şekeri taşıyacak yeterli insülin olmadığını düşünerek daha fazla insülin salgılar. Daha fazla insülin salgılanması da belirli bir süre sonra pankreasın yorulmasına ve halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen Diyabetes Mellitus’a neden olur.
KİMLER RİSK ALTINDA? • İdeal kilosundan fazla olanlar/Beden kitle indeksi 25’den fazla olan kişiler • Bel çevresi erkeklerde 94 cm’den, kadınlarda 80 cm’den fazla olan kişiler • Ailesinde şeker hastalığı olan kişiler • Gebelik sürecinde gestasyonel diyabet tanısı almış olan kişiler • Gün içerisinde hareketsiz olan, fiziksel aktivitesi kısıtlı bireyler • Tansiyon ve kalp hastalığı olan bireyler
BELİRTİLERİ NELERDİR? • Aşırı tatlı isteği • Yorgunluk, halsizlik • Kilo verememe • Ani ve sık acıkma • Doygunluk hissinin oluşmaması /geç oluşması • Ani uyku hali • Erkeklerde karın bölgesinde yağlanma / Kadınlarda kalçalarda ve karın bölgesinde yağlanma • Yemeklerden sonra uyku hali
İnsülin direnci nasıl teşhis edilir? İnsülin direncinizi ölçtürmek istiyorsanız, en yakın hekiminize başvurunuz. 12 saat açlık sonrası vereceğiniz kan ile açlık kan şekeri ve açlık insülin hormonu tetkik edilir. Bu değerlerden hesaplanan HOMA-IR indeksi üzerinden tanı konulur.
İnsülin direnci nasıl tedavi edilir? İnsülin direnci tedavisinde diyet, ilaç tedavisi ve egzersiz bir bütün olarak düşünülmelidir. Üçü birlikte düzenli ve istikrarlı bir şekilde uygulandığında tedavide başarıya ulaşılır.
2017
65
medikent
İnsülin direncinde beslenmede nelere dikkat edilmelidir? İnsülin direnci varlığında kandaki şeker içeriğini ani ve aşırı yükseltebilecek besinlerden uzak durmalısınız. Bu konuda dikkat etmeniz gereken besinlerin glisemik indeksleridir. Glisemik indeks, besinlerin kan şekerini yükseltme etkisidir. Karbonhidrat içeren bir besinin 100 gram ekmeğe oranla kan şekerini yükseltme etkisine denir. Sadece protein ve/veya yağ içeren besinlerin glisemik indeks değerleri yoktur. Glisemik indeksi yüksek olan besinler kan şekerinin hızlı yükselmesine sebep olarak, insülin direncinin artmasına neden olur. İnsülin direnci olan bireyler glisemik indeksi düşük olan besinleri tercih etmelidir.
Glisemik İndeks Değeri
Glisemik İndeks Seviyesi
Örnek
55 ve altı
Düşük Glisemik İndeks
Tam buğday ekmeği, tam buğday makarna, kurubaklagiller, süt, yoğurt, elma, greyfurt, armut, çilek
55-69
Orta Glisemik İndeks
Bulgur, üzüm, şeftali, makarna
70 ve üstü
Yüksek Glisemik İndeks
Beyaz ekmek, patates, pirinç, kahvaltılık mısır gevreği, mısır, taze kayısı, kuru incir, karpuz, glutensiz makarna, kola
Bu besİnlerİ tüketmekten kaçının • Şeker ve şekerden yapılmış tatlı, bal, reçel, pekmez, vb. • Tuz • Beyaz un ve bundan yapılmış ekmek, yufka, hamur işi, vb. , • Kestane • Patates • Pirinç • Mısır • Leblebi • Muz, üzüm, kayısı, kavun ve tüm kurutulmuş meyveler
2017
66
BU BESİNLERE SOFRANIZDA YER AÇIN
1.
Glisemik indeksi yüksek olan besinlerden uzak durun, glisemik indeksi düşük olan besinleri daha sık tüketin.
2.
Haftada en az 150 dakika yürüyüş veya egzersiz yapın.
• Tam buğday/çavdar unu ve bunlardan yapılmış makarna, yufka, ekmek, vb. • Bulgur • Yulaf
• Siyah pirinç • Chia tohumu • Kinoa • Kurubaklagiller • Sebze ve meyveler
Sebze ve meyve tüketiminizi düzenli olarak öğünlerinize ilave edin. Günde 4-5 porsiyon sebze, 2-3 porsiyon meyve tüketin.
4.
• Tarçın, zerdeçal, zencefil • Bitki çayları • Yağsız kırmızı et, tavuk eti, balık eti • Yağı azaltılmış süt, yoğurt, kefir • Yağı azaltılmış peynir
İnsülİn dİrencİnİ yenmek İçİn
3.
Tarçın, zencefil ve zerdeçal kan şekerinin yavaş emilmesini sağlamada size yardımcı olacaktır, günlük beslenmenizde özellikle toz tarçını süt veya yoğurdunuzun içerisine, zerdeçalı çorba veya et yemeklerinize, zencefili ise bitki çaylarınıza ilave ederek kullanabilirsiniz.
medikent
5.
Her öğününüzde kilonuza göre belirlenecek miktarda mutlaka ekmek/çorba/bulgur pilavı/siyah pirinç/tam buğday makarna/yulaf gibi tahıl gruplarından birini bulundurun.
6.
Öğünlerinizde tek çeşit yemek yerine birkaç çeşit yemek bulundurun. 1 kase sütlü kabak çorba + 200 gram ızgara/fırın tavuk + 1 su bardağı ayran + 1 kase roka salatası + 2 ince dilim tam buğday ekmeği insülin direnci olan 70 kg ağırlığında bir kadın için uygun bir öğündür.
2017
67
medikent
DEĞİŞİMİN GÜCÜ SENSİN İkbal Kaya
Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı
Eğer kendinizi yeniden keşfetmek istiyor, bir yol gösterici bulmak istiyorsanız İkbal Kaya tam aradığınız kişi. O bir kişisel gelişim ve NLP uzmanı. İkbal Kaya affetmenin erdemini anlatıyor, Türkiye’ye “affetme”yi öğretmek istiyor. Günümüz insanının içindeki öfkeyi sevgiye dönüştürmeyi de. Geçmişin yüklerinden nasıl kurtulacağımızı, neden kurtulmamız gerektiğini, mutluluğa giden yolu nasıl bulacağımızı da anlatıyor, gerçekten İkbal Kaya’yı dinlemek iyi geliyor. İkbal Kaya Medikent konuğumuz oldu, size de iyi geleceğini umuyoruz.
2017
68
Sohbetimize sizi tanıyarak başlamak istiyorum. İkbal Kaya kimdir? Eskişehir doğumluyum. Asker bir babanın kızıyım. Bir erkek kardeşim var. Evliyim. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. 2015 yılında Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’nden emekli oldum.
İkbal Kaya’yı 22 yılını verdiği bir işten ayırıp, yepyeni ve bir işe, mesleğe götüren süreç nasıl ve neden başladı? Her insanın bulunduğu noktaya gelmesindeki sebep arkasında bir hikâyesinin olmasından kaynaklanır. Benim de beni ben yapan bir hikâyem var. Bu hikâye oluşurken, isyan ettiğim, acı çektiğim, keşke dediğim, çaresiz hissettiğim, ayağa kalkmaya çalıştıkça düştüğüm, küçük mutluluklar yaşadığım zamanlar oldu. Sonuçta beni bugünlere getirdiği için bu noktada yaşanmışlıklarıma teşekkür ediyorum. İyi ki varlar. Çünkü beni yeniden yarattılar. Bilirsiniz, bizim toplumumuzda bazı kalıplaşmış değerler vardır. Üstelik bir de kadınsanız, görünmeyen ama herkesin kabul ettiği bazı kurallar vardır yapmanız gereken. Çocukluktan bu şekilde yetiştirilmeye başlarsınız. Erkek çocuğun ve kız çocuğun yaptırımları farklı farklıdır. Aile bunu hiç karıştırmadan iki farklı çocuğa sahipken bile bunu başarırlar. Okulu bitirip bir mesleğe sahip olduğunuzda ilk beklenen evlenmenizdir. Çocukken beyaz bir elbise giydiğinizde ilk söylenen söz “Gelin gibi güzel olmuşsun” olur. Evcilik oynarken oyuncaklarınızla çay ikram etmeye, yemek yapmaya başlarsınız bile gerçek görev tanımlarınızın altını yetiştirilirken önce aile ve sonra da toplum altını tek tek çizer ve bilinçaltınıza kodlamaya başlar. Siz de bunlara inanırsınız. Kabul edersiniz. Önce iş, sonra evlilik peki ya sonra bir çocuk ve bir çocuk daha bunları gerçekleştirmeniz beklenir ve öğretilir. Bunları yapmadan kendinizi başarılı hissetmezsiniz. Bunları gerçekleştirmediyseniz eğer toplumun gözünde onaylanmamışsınız, sevilmiyorsunuz demektir. İşte hikâyem de tam burada başlıyor…
İlk madde gerçekleşti, işe başladım bir memur kızı olarak garanti işime kavuştum ben de bir memur oldum. Ege Üniversitesinde çalışmaya başladım. İkinci madde evlilik ve 1995 yılında çok sevdiğim eşim ile evlendim. “Çok iyi gidiyorum diyorum kendi kendime etrafımdaki alkış seslerini duyabiliyorum”. Üçüncü maddeye geldiğimde bir çocuk sahip olmak, doğurmak, kadın olmak, anne olmak bunları gerçekleştirmem gerekiyor. Bir şeyler ters gitmeye başladı, olmuyor… Panik, korku, telaş “Bu benim başıma gelemez”. Geldi bile… Hiçbir sorun yok ikimizin de fiziksel olarak. Teşhise gelince hani şu meşhur %10’luk dilim sebepsiz. Başladık tedavilere, aşılamalar, tüp bebekler, denemekten bıkmayan ben, vazgeçelim diyen kocam, düşmeden tekrar kalkan ve tekrar tekrar deneyen gene ben. Sonuç ise başarısızlık Alkış sesleri kesildi… Galiba sevilmiyorum artık, onaylanmıyorum hissettiğim duygu tam olarak bu. Neden, neden, neden ben diyen bir ses gümbür gümbür içimde ve farklı bir çözüm arayışına başladım ve yolum, yönüm değişmeye başladı. Biri çıktı karşıma dedi ki “Reiki adında bir enerji var. Bu enerjiye uyumlandığında ellerinden şifa akıyor ve kendine şifa verebiliyorsun. Bir tanıdığım vardı iyileşti.” İşte o gün reiki ile tanıştım ve hayatım değişmeye başladı demiyorum ben değişmeye başladım. Bir taraftan da tüp bebek tedavileri de devam ediyor. Reiki I’i aldım büyük bir ümit ama gene olmadı. Bu sefer de dediler ki “Reiki II’yi al”. Çünkü bazı problemler görünenin çok ötesinde bilinçaltından kaynaklanıyor. Onları çözersen çocuk sahibi olabilirsin. Peki… Hemen Reiki II de alınır ve uygulanır. Gene tık yok, çocuk olmuyor. Değişen bir şey yok gibi görünüyor. Bu arada zaman ilerliyor yıllar geçiyor.
Çocukken beyaz bir elbise giydiğinizde ilk söylenen söz “Gelin gibi güzel olmuşsun” olur.
medikent
2017
69
medikent
Değişen bir şey yok ama değişen bir ben oluşmaya başladı. Kafamdaki gümbür gümbür “Neden ben” diye isyan eden ses sustu yerine içimdeki ses konuşmaya başladı “Bu kimin isteği” işte bu sesi duyduğumda gerçekten aydınlandım. Cevap çok netti ailemin, toplumun, kadın olmanın getirdiği kurallardı. İçimdeki İkbal’e sordum “Peki sen istiyor musun, olması şart mı?” “Hayır” diyen yorgun, cılız bir ses. İşte o gün bugündür ben o ikbalin sesine güvenirim onunla ilerlerim. O ses daha da güçlensin diye, başka eğitimler almaya başladım. Hem işe devam ettim, hem de eğitimlere, Koçluk, Meditasyon, NLP, EFT, Kuantum, Nefes ve almaya devam ettiğim eğitimler var Optimum Denge Modeli II’yi aldım en son. Bu eğitimlerle birlikte kendimdeki değişimi herkes görmeye başladı ve bende bir baktım ki herkese anlatıyorum. Bir gün okula öğrencilere seminer vermek için NLP uzmanı Oğuz Saygın geldi onun anlattıkları beni o kadar etkiledi ki “Ben de orada olmak istiyorum” dedim içimden ve sonrasında evrende bana cevap verdi sanki “Neden olmasın” Bir gün Psikiyatri anabilim dalımız Öğr.Üyesi Doç. Dr. Gönül Özgür Hanım “İkbal bu birikimlerini seçmeli bir derse dönüştürsek ve öğrenciler de bu birikimlerinden faydalansa” dedi. Birlikte “Kişisel Gelişim” adı altında programını benim oluşturduğum dersi açtık ve öğrenciler tarafından çok sevildi. 7 Öğretim yılı derslere girdim, kendiliğinden bireysel danışmanlıklarım başladı, eğitim davetleri almaya başladım ve bir baktım ki “İşte oradayım” 2 yıl önce de emekliliği hak edince daha büyük kitlelere ulaşmak için emekli oldum ve şimdi belediyelere, kurumlara etkili iletişim ve bilinçaltı eğitim, sunumlar, seminerler veriyor, bireysel danışmanlıklar yapıyorum.
“İnsan 7’sinde neyse 70’inde de odur”, “Can çıkar, huy çıkmaz” demişler. Karakterimizi, yaşamımızı, kaderimizi değiştirmek mümkün mü? Değişim farkındalıkla başlar, farkındalığın oluşabilmesi için ise yaşam dersleriyle, sınavlarıyla doludur. Bu yaşam dersleri kimine göre kaderdir işin içinden çıkamadığı, kimine göre ise bir aydınlanmadır değişmek zorunda kaldığı. “7’sinde ne ise 70’inde o olanlar o kadar çok ki etrafımızda, onlara bir sorsanız mutlu musunuz diye hayır derler. Çünkü onlar değişime direnç göstermiş kişilerdir. Değişimi başkasından beklemiş ama kendisi için çok az şey yapmış kişilerdir. Onların hikâyesinde hep bir fedakârlık hep bir ama vardır. Onlar kurbandır. Kader kurbanı. Sayısı çok az bir kesim var ki, amacımız bu kişilerin sayısını artırmak. Hayatlarında bazı şeyler ters gittiğinde, beklentileri gerçekleşmediğinde neden olmadığının sebebini başkaları üzerinden aramaktansa kendine sorar “Neyi yanlış
yapıyorum”, “Neyi değiştirmeliyim” soruları sorduğunuzda cevapları alırsınız. Cevaplar sizi değişime zorlar işte o zamanda kader kurbanı olmazsınız. O çok övündüğünüz ama sizi bir yere götürmeyen inatçı huyunuz kırılır değişir, dönüşür. İşte o zaman huy çıkar cana dönüşür.
İnsanın kendisini keşfetmesi gerektiğini söylüyorsunuz. İnsan kendini nasıl keşfedebilir? Formülü var mı? Hayatınızda zorlandığınız zamanlar aslında sizin kendinizi görmeniz ve keşfetmeniz için küçük mucizevi mesajlar. Hiçbir şey sebepsiz değil. Görünene değil görünenin arkasındaki saklı olan size ulaşmak önemli. Sıkışıp kaldığınızda, çaresiz olduğunuzda içinizdeki büyük bir potansiyel ortaya çıkmayı bekler. Öneri Neden ben sorusundan vazgeçin. Ne yapabilirim sorusunu sorun. Cevaba güvenin küçük adımlarla harekete geçin. Çıkışı görüyorsunuz ve o çıkışa kendi elinizi kendiniz tutarak gidiyorsunuz. Başkalarını suçlamaktan vazgeçtiğinizde, sorumluluğu kendi elinize aldığınızda, olanı olduğu gibi kabul ettiğinizde önünüze bakmaya başlıyorsunuz. Geçmiş düşürür, an da kalmak yükseltir, büyütür.
An’da kalmayı nasıl başarabiliriz? Düşünceler zihnimizde koşturup duruyor. Şöyle durup bir bakın birkaç saniye o düşüncelerin birçoğunun, ya geçmişten ya da gelecekten kaynaklandığını göreceksiniz. Biz buna geçmişin pişmanlığı, geleceğin ise kaygısı diyoruz. Eğer siz bunu geçmişin yaşam derslerine, geleceğin hedefine dönüştürebiliyorsanız. Anı yaşamayı öğrenmişsiniz demektir. Peki, bu nasıl olur? Şöyle ki geçmişte yaşadıklarımızı olduğu gibi olmuş olan kabul edeceğiz. Çünkü geri dönüp değiştiremeyiz. Ancak o noktaya getiren dersleri yanımıza alabiliriz. Geleceği de yaşamadan bilemeyiz. Ancak iyi bir gelecek için hedef koyabiliriz. Bunların gerçekleşmesi de şu an ne yaptığınıza bağlıdır. Zaman şu anda akar. Gerisi illüzyondur.
İnsanlar neden kişisel gelişim uzmanına, yaşam koçuna başvurmalı? Ya da kimler? İnsanların hayatlarında zaman zaman kısır döngü içinde, benzer sorunlarla karşılaşırlar ve benzer yollarla çözümler ararlar. Onca çabaya rağmen çözemediklerinde başvuracakları kaynak, yaşam koçu, kişisel gelişim uzmanı olabilir. Çünkü o kısır döngü içinde kaybolmuş hissediyorsanız kendinize doğru soruları soramaz duruma gelmişsiniz demektir. Bir danışman, bir koç o soruları size sorar ve sizi bulunduğunuz noktaya nasıl geldiğinizi ve nasıl çıkacağınızı gene size buldurtur. Size içinizdeki ışıkla tanıştırır ve o yolu gösterir. Yolu ise siz yürürsünüz.
2017
70
Geçmiş, yeni bir hayat, kendini sevmek, gücü keşfetmek, yüzleşmek, affetmek… Bu sözcüklerin altında neler saklı? Bunların her biri bir seminer konusu ve saatlerce konuşabiliriz. İşin özü ise şu; Geçmişte yaşamayı tercih ettiğimiz sürece, geçmiş bizi bir pranga misali esir tutar ve hareket edemez oluruz. Önümüzü göremeyiz, ilerleyemeyiz. Bir hedef koyamayız. Çünkü bütün enerjimizi geçmişte yaşadığımız haksızlıklara, hayal kırıklıklarına, olaylara kişilere harcarız. Bir türlü oradan çıkamayız. İşte bu durumda ilerleyebilmek için kendi iyiliğimiz için affetmemiz gerekiyor. Hem kendimizi, hem de diğerlerini. Dikkatinizi ana getirdiğinizde içinizdeki potansiyel de ortaya çıkar. Kendi içinizdeki gücü keşfedersiniz. Yapamam, dediğiniz her şeyi yapabilecek güçte ve o kaynakların kendinizde olduğunun farkına varırsınız. Özetle, “Geçmişle oyalanmayı bırakın, yeni hayatınızı yaratın” diyorum ben. Bu benim seminerlerimde sloganlarımdan biridir. Bir diğeri ise “Değişimin Gücü Sensin” Değişimi karşı taraftan bekleme zamanı geçmedi mi? “Değişim”, gerçek değişim siz değiştiğinizde oluyor. Bir insan kendini değiştirebilme gücüne sahip olduğunda tüm dünyayı da değiştirebilecek güce sahip olduğunu fark edebilmelidir. Sorumluluğumuzu elimize alalım. Suçlamaları bırakalım, biri bizi kurtarsın diye beklemeyelim. Kendi kurtarıcımızın kendimiz olduğunun fark etme zamanıdır artık. Eğitimlerimde "Değişimi nasıl gerçekleştirebiliriz? Kendi potansiyelimizi nasıl açığa çıkarabiliriz?" sorularının yanıtlarına yönelik uygulamalar yaptırıyorum. Bilinçaltı çalışmaları, meditasyonlar... En önemlisi de affetme çalışması. Çünkü değişimin başlangıç noktası “Affetmektir” hem kendini, hem de diğerlerini. Affettiğinizde değişiminiz kendiliğinden başlar.
Güne nasıl başlarsınız, neler önerirsiniz? Buraya kadar anlattıklarım, duygusal ve ruhsal olarak kendimizi değiştirmek ve kendimize iyi bakmak adınaydı. Fiziksel bedenimizle, duygusal, ruhsal bedenimiz uyum içerisinde olursa işte o zaman sağlıklı, huzurlu, mutlu ve enerji dolu oluyoruz. Bunun için de güne erken başlamayı seviyorum. Günün koşturmacasına karışmadan önce zihnimin sakin olması için huzurla yapılan bir kahvaltı benim için çok önemlidir. Kahvaltımı yapmadan bir yere kesinlikle çıkmam. Kendime ayırdığım birkaç dakikayla güne daha programlı, sakin ve enerjik başlarım. Çoğu zaman şöyle bir hata yapılıyor. Saatin zili çalıyor. Birkaç kez susturuluyor ve telaşla yataktan kalkılıyor. Çocuklar servise yetiştiriliyor. Üzerinize bir şeyler giyip, kendinizi doğru dürüst
aynada bile görmeden koşturarak çıkılıyor ve o gün öyle koşturmacayla devam ediyor. Bir yarış halinde ve eve geldiğinizde tükenmişlik hissediyorsunuz. Tek sebebi başlangıç noktanız. Okurlara önerim. Saatinizi 30 dk. daha erkene kurarak güne başlayın ve kahvaltınızı evde sağlıklı yiyeceklerle yapın. Göreceksiniz gün daha yavaş ve huzurlu ve enerji dolu akıyor. Diğer öğünlerde de beslenmeme çok dikkat ederim. Bir öğünümü muhakkak protein ağırlıklı yaparım. Diğer bir öğünümü ise zeytinyağlı yemekler ya da salatalarla yaparım. Ara öğünlerim vardır. Ara öğünlerimi de kuru meyveler ve kuru yemişlerle geçiriyorum.
Önce sağlık… Haftada dört ya da beş gün spor yapıyorum. Bir kadın olarak bedenimin fit, sağlıklı ve canlı olması beni çok mutlu ediyor. Bedenimiz bize emanet, biz ona nasıl bakarsak o da bize aynı şekilde karşılık verir. Bedenimizi sevelim ve onu hak ettiği sağlıklı gıdalarla besleyip enerji sağlayalım. Bu şekilde davrandığımızda bize vereceği cevap sağlıktır. Tersi durumunda ise hastalıktır. Akşam yatmadan önce ise yaptığım bir ritüelim var. Bunu da okurlara öneriyorum. Hayatınızda olan, 3 şey için şükür 3 şey için teşekkür O gün içerisinde yaptığım bir şey için de kendimi takdir ederim. Tüm okurlara, sağlıklı, huzurlu, mutlu sevgiyi içinizde ve dışınızda hissettiğiniz günler diliyorum. İyileşmek elinizde, değişmek elinizde, güç sende… Okurlar beni isterlerse ikbalkayasosyal/facebook, twitter, instagram adreslerinden takip edebilirler. www.ikbalkaya.com.tr de web adresim.
Değişimin başlangıç noktası “Affetmektir” hem kendini, hem de diğerlerini.
medikent
2017
71
medikent
TANRILARIN YEŞİL ADASI Neşem ÇELİKKAYA Konuk Yazar journavel.com
Gezi Rehberi
2017
72
medikent
BALİ VİZE İSTİYOR MU? İyi haber; turistini vize stresine boğmayan o güzel destinasyonlardan biri de Bali. Adanın bağlı olduğu Endonezya, Türkiye’den vize istemiyor. Bali, 30 güne kadar vize işlemi gerektirmeyen bir ada. Yani, biletinizi alıp istediğiniz zaman gidebilirsiniz. Tek yapmanız gereken; uçuş sonra havalimanında gireceğiniz kuyrukta en az 6 ay daha geçerli ve sticker yapıştırmak için sayfası bulunan pasaportunuzu memura verip bilgilerinizin incelenmesini beklemek. Memur tarafından girişiniz onaylandıktan sonra, 30 günlük vizenizi almak için $35 ödemeniz gerekiyor ve sonra işlemler tamam. Sistem o kadar oturmuş bir şekilde işliyor ki çok kısa sürede geçişinizi tamamlıyorsunuz.
2017
73
medikent
TANRILARIN YEŞİL ADASI BALİ Asya’nın güneydoğusunda yemyeşil bir yerdeyim, Bali’de. İstanbul’dan çok uzakta, Endonezya’nın 17 bin adasından başkent Jakarta’nın bulunduğu Java adasına en yakın olanı. Burası Ekvator’un 8 derece güneyinde, bugüne kadar gördüklerimin en farklısı. Doğudan batıya yaklaşık 153 km uzunluğunda; kıyılarının kimi boyu aşan dalgalarla süslü, kimi bembeyaz kumuyla. Bali; yemyeşil tropik ağaçların çevrelediği en samimi adalardan biri, en lokal balayı merkezi ve huzur dolu bir tatilin en renkli adresi. Bali’de bilmeniz gereken şeylerden ilki, Avrupa’da gezdiğiniz gibi burada bir adım dahi atamayacak oluşunuz. Eğer benim gibi haritasını eline alıp kendi başına gezmeyi sevenlerdenseniz, bu isteğinizi başka bir tura bırakın. Bali’de iyi bir tur için iki seçeneğiniz var; ilki çoğu insanın yaptığı gibi, size buraları anlatacak bir rehber ile anlaşmak. Diğeri de; kendine güvenenlerin ilk başvurduğu şey olan motor kiralamak. Motor kiralamak kolay; ancak adanın yolları dar ve fazlasıyla lokal olduğu için yönlendirmesiz bir yolda yer bulmaya çalışarak zaman kaybetmenizi önermem. Biz rehber ile anlaşmayı tercih edenlerdendik, çok da memnun kaldığımızı belirtmeliyim.
Pura Tanah Lot
Hayranlıkla gezdiğimiz tapınaklardan diğeri; Pura Tanah Lot. Burası birkaç tapınağın bir araya toplandığı bir yer. En büyüğü kıyıya yakın bir kayanın üzerinde yer alan Tanah Lot; Bali dilinde ‘denizdeki kara’ anlamına geliyor. Bu büyük karanın deniz tarafından şekillendiğine inanılıyor, bölgede bulunan çok sayıdaki zehirli deniz yılanı ise tapınağı kötü ruhlardan uzak tutuyormuş.
Tanrılar Adası Bali’de olmak adanın yerlisi ve dinlerine çok bağlı olan Hinduların ritüellerini de paylaşmak demekti. Buraya Tanrılar Adası denmesinin nedeni; Hinduların çok bağlı olduğu dinleri sebebiyle ortalama 2-3 eve bir tapınak düşmesi. Bu, adanın 20.000’in üzerinde tapınağa ev sahipliği yapması demek. Geziniz sırasında sık sık karşınıza çıkacak olan Bali mimarisindeki irili ufaklı tapınaklar, Bali hayatının en özel simgelerinden.
Uluwatu Tapınağı İlk durağımız olan Uluwatu Tapınağı, listenizin en başlarında olmalı. Bali dilinde uç demekmiş ‘ulu; ‘watu’ ise kaya. Sonsuz Hint Okyanusu’nun hemen yanı başında, 70 metre uzunluğunda bir kayanın ucundaki Pura Luhur Uluwatu; adanın en önemli 6 tapınağından biri. Günbatımında giderseniz, tapınak yanında Bali halkının geleneksel Kecak dansını da izleyebilirsiniz.
Bali’ye gittiğinizde görmeniz gereken yerlerden bir diğeri Ubud’daki Kutsal Maymun Ormanı. Yüzlerce maymuna ev sahipliği yapan ormanın içinde aynı zamanda üç Hindu tapınağı var.
Dünyanın En Pahalı Kahvesi Luwak Bali’ye gitmişken adaya özel Luwak kahvesi de denemeniz şart. Adada yaşayan Civet kedileri (Bali dilinde Kopi Luwak) sayesinde içtiğimiz bu kahvenin hikayesi biraz ilginç. Kahve çekirdeklerinin yetiştiği Ubud yakınlarındaki büyük ormanda yaşayan Civet kedileri, gece olduğunda bu minik kahve çekirdeklerinin en güzellerini seçerek önce bir güzel midesine indiriyor, sonra sindirip doğaya geri bırakıyormuş. Sabah bu kedilerin bıraktığı çekirdekleri geri toplayan çiftçiler, toplananları steril ortamda ayıklayıp temizledikten sonra, çekirdekler dövülerek toz hale getiriliyormuş. El yapımı ilerleyen bu süreçte hiç makine kullanılmamış oluşu, adada yer alan her şey gibi Luwak kahvesini de çok özel bir yere taşıyor.
2017
74
BALİ’DE NE YENİR: Balinese tatlardan öneriler Bali, coğrafi konumu nedeniyle tadına pek alışkın olmadığımız lezzetleri de bir arada sunuyor. Tropik bir ada olarak haliyle çok ilginç ve egzotik meyveler yetiştiriyorlar, kahvaltılarında da bunları tüketiyorlar. Mango ve kavun çeşitlerini bir yana alıyorum, en çok tercih edilenler arasında Papaya, Pisang adlı mini muzlar, yılan derisi gibi sert bir kabukla kaplı Salak ve yine enteresan dikenli kabuklarıyla sarı renkli Duren bulunuyor. Bu yazdıklarımın çoğunu tattım; ancak çok şekerli ve aromatik tatlar bana çok hitap etmediği için, göreceli olarak daha alışkın olduğum kavun, mango, papaya gibi türleri daha çok sevdim. Meyveler ada hayatında gerçekten çok önemli, birçok yerde satılıyor. Kolayca tadabilirsiniz.
medikent
Nerede Kalınır? Bali’de konaklama bütçeye göre değişiyor; ancak ada konseptinin genelde kişiye özel havuzlu villalar üzerinden ilerlediğini söylemek mümkün. Büyük bir ada olduğu ve bölgelerin çevresi farklılık gösterdiği için tavsiyem; tatilinizi iki lokasyona bölmeniz. Muhtemelen en az 6 gün kalacağınız adada, ilk üç gününüzü Kuta, Jimbaran, Seminyak ya da Nusa Dua gibi kıyı bölgelerden birinde geçirmeniz, diğer üç günü ise Ubud’da yeşillikler arasında bitirmeniz.
Ayana Resort & Spa Kuta, Jimbaran ve Seminyak, Bali’nin uluslararası ün yapmış sörf kıyıları. Dalga boyları çok yüksek, buralarda yüzmek pek mümkün değil. Örneğin; kaldığımız otellerden biri olan Ayana Resorts & SPA Bali; Jimbaran kıyısında yer alan bir tatil köyüydü. Havuzlu tatiller için birebir.
Duren meyvesi Lüks otellerde konaklamadığınız sürece kahvaltılarınızda peynir ve domates seçeneği pek beklememelisiniz; zaten büyük otellerde bile çok fazla seçenek olmuyor. Peynirsiz yapamayanların yanında krem peynir götürmelerini önerebilirim. Ancak tabii ki otelinizin hizmet kalitesi ne kadar yüksekse, kahvaltı alternatifleri de aynı oranda genişliyor. Pancake, krep, yumurta gibi Amerikan kahvaltı seçeneklerini bulabiliyorsunuz; tabii Asyalı nüfus için çok baharatlı ya da çiğ balıklı karışımlar da servis ediliyor. Yemek çeşitleri de aynı şekilde Malay, Hint ve Endonezya mutfaklarının karışımından oluşuyor. Ana çeşitleri, adanın lokanta tarzı hizmet veren ‘Warung’ adlı büfelerinden tadabilirsiniz, biraz yoğun koktuğunu önden belirteyim. Bali’ye gitmişken adaya özel Luwak kahvesini denemeden dönmeyin. Dünyanın en pahalı kahvelerinden biri kabul edilen Luwak, adada yaşayan Civet kedileri (Bali dilinde Kopi Luwak) sayesinde içtiğimiz bir çeşit kahve.
The Royal Pita Maha’nın Organic Restaurant’ında kahvaltı
The Royal Pita Maha, Ubud Deniz tatili sevenler için önerim ise Nusa Dua. Burası aynı zamanda beyaz kumlu sahilleriyle ünlü. Ubud ise, adanın orta kesiminde kalan dağlık bölgesi. Ayung Nehri’nin kestiği Ubud Ormanı çevresinde birçok tesis bulunuyor. Yakınlarda Bali planı olanlara, Ubud için bizim de çok severek kaldığımız The Royal Pita Maha’yı şiddetle öneririm. Bütçesi daha uygun olan yerler için Kuta ve Seminyak çevresi ideal; ancak seyahat ve konaklama planınızı yaparken gezeceğiniz çoğu bölgenin Ubud’a daha yakın olduğunu göz önünde bulundurmayı unutmayın. Listenize Bali masajını mutlaka ekleyin; ister kaldığınız otelde, ister gezdiğiniz çarşı bölgesinde.
2017
75
medikent
Serap GEZER Konuk Yazar ASTROİZMİR
BURC
Hadi bakalım 1998/2000 yıllarına geri dönelimmm ... Kuzey/ güney ay düğümleri yer değiştiriyor. Tekrar Kova/ Aslan aksına geri geldi. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ; ay düğümleri gezegen değildir. Sadece ay ve dünya yörüngesinin kesiştiği noktalardır. Bireysel haritalarımız da Aslan/Kova aksı hangi evlerdeyse o ev konularında KADERSEL etkiler yaşayacağız demektir. ( 9 mayıs 2017/ 6 kasım 2018 tarihleri arası) Güney ay düğümü devamlı deneyimlediğimiz içinde olmakla kendimizi güvende hissettiğimiz yerdir. Güney ay düğümü; geçmişimizi ve bu geçmişin üzerimizde ki etkilerini anlatır. Kuzey ay düğümü ise ; varmamız gereken yerdir. Geçmişi arkamızda bırakıp ulaşmamız gereken yer... yani kabuğumuzdan çıkıp risk alma zamanıdır. En önemlisi hepimizin ulaşması gereken yerdir. Kuzey ay düğümü Aslan’da / Güney ay düğümü Kova ‘ da Bizler Aslan özelliklerimizi geliştirmeliyiz. Neymiş bu Aslan özellikleri; Yaşadığımız günden haz almalıyız, iç sesimizi dinlemeliyiz, sevdiğimiz işler yapıp kendimize güvenmeliyiz, korkmadan risk almasını öğrenmeliyiz. Düşüncelerimizi ifade edebilmeliyiz. Varlığımızı gösterebilmeliyiz, kişisel özgüvenimizi ortaya koymaktan kaçmamalıyız. Ve en önemlisi yaşamaktan ve hayattan zevk almayı öğrenmeliyiz.
Yükselen KOÇ Burcu
Yükselen BOĞA Burcu
Yükselen İKİZLER Burcu
Kuzey ay düğümü sizin 5. evinizden geçiyor. Yani ; çocuklarınız, aşk hayatınız, romantizm hobileriniz hayatınızın bu döneminde çözüm isteyen konularınız olacaktır.
Kuzey ay düğümü sizin 4. evinizden geçiyor. Yani; ebeveynlerinizle (anne /baba) ve yaşadığınız ev ile ilgili daha fazla sorumluluk alabilirsiniz veya bir başka şehre taşınabilirsiniz. Bu dönemde ki çözüm isteyen konular bunlar olacaktır.
Kuzey ay düğümü sizin 3. evinizden geçmekte . Yani; iletişim sorunları ile karşılaşabilirsiniz. Hani derler ya ‘ kimse beni anlamıyor’ gibi bir dönem…yakın çevre ve kardeşlerle ilgili sorunlara dikkat edelim ve empati yeteneğimizi kullanalım.
2017
76
medikent
Yük se len lerin Burçlara Etkile ri Yükselen YENGEÇ Burcu
Yükselen ASLAN Burcu
Yükselen BAŞAK Burcu
Kuzey ay düğümü sizin 2. evinizden geçmekte . Yani : para ve maddi / manevi sahip olduğunuz değerlerin evinden . Paranıza sahip olmanız , sahip olduklarınızı korumanız, hesabınızı iyi yapmanız gereken bir dönem . Kendi kendinizin neler yapabileceği dönemi…
Kuzey ay düğümü sizin 1. evinizden geçmekte: Yani: BEN olmanız gerekiyor. Eşiniz ya da ortağınız size bugüne kadar yardımcı olmuş olabilirler. Artık sizin de kendinizi ortaya koymanız gereken bir dönem, koymalısınız da.
Kuzey ay düğümü sizin 12. evinizden geçmekte . Yani: Sağlığınıza dikkat etmeye başlamanız gereken bir dönem . Spor ve diyet sizi bekliyor…sigarayı bırakmaya çalışın. İçsel bir yolculuğa çıkıp kendinizle başbaşa kalmak isteyebilirsiniz.
Yükselen TERAZİ Burcu
Yükselen AKREP Burcu
Yükselen YAY Burcu
Kuzey ay düğümü sizin 11. evinizden geçmekte . Yani : Sosyal çevreniz genişleyebilir. Arkadaş çevreniz değişebilir. Yeni insanlarla tanışabilirsiniz. Kabuğunuzdan çıkma vakti…
Kuzey ay düğümü sizin 10. evinizden geçmekte . Yani : Kariyerinizde çaba harcamanız gereken bir dönem . Toplum önünde görünür olmalısınız.
Kuzey ay düğümü sizin 9. evinizden geçmekte . Yani : Yabancı insanlar, yurt dışı , uzak yerleri bilmediğiniz konular …yeni konulara adım atma zamanı, dünya görüşünüz bile değişebilir.
Yükselen OĞLAK Burcu
Yükselen KOVA Burcu
Yükselen BALIK Burcu
Kuzey ay düğümü sizin 8. evinizden geçmekte . Yani : Önünüzde cesaret göstermeniz gereken konular var. Korkmayın. Miras yolu ile para gelebilir.
Kuzey ay düğümü sizin 7. evinizden geçmekte . Yani: Başkaları ile birlikte hareket etmeyi öğrenmeniz gereken bir dönemdesiniz. İlişkiler , ortaklıklar ve evlilik konuları gündeminizde olacak , uyum sağlamayı başarmalısınız.
Kuzey ay düğümü sizin 6. evinizde olacak . Yani : Öncelikle beslenme alışkanlığınızı değiştirmeniz gerekiyor. Bağımlılıklarınızı bırakmalısınız , sigara gibi….Yeni bir iş , yeni bir ofis veya evcik hayvan ilgileneceğiniz konular olabilir. Çalışma koşullarınızı veya çalışanlarınızı tekrar gözden geçirebilirsiniz.
2017
77
medikent
Asi Kızlara
Uykudan Önce Hikayeler “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler”, kendilerine dayatılan kurallara ve geleneklere isyan etme gücü bulan ve dünyaya meydan okuyan 100 kadının hayat öykülerini anlatıyor. Ödüllü yazarlar Elena Favilli ve Francesca Cavallo’nun derlediği kitapta; Virginia Woolf, Frida Kahlo, Kleopatra, Maria Callas, Coco Chanel, Marie Curie, Serena, Venus Williams ve Yoko Ono’nun da aralarında bulunduğu kadınların hayat öyküleri; Sally Nixon, Cristina Portolano, Sarah Wilkins, Barbara Dziadosz başta olmak üzere 60 kadın sanatçı tarafından çizilen olağanüstü illüstrasyonlarla okurlara sunuluyor.
TUTSAK GÜNEŞ Ayşe Kulin’in romanı “Tutsak Güneş”; Ramanis Cumhuriyeti’nde yaşayan ve Uluhan tarafından baskıcı bir rejimle yönetilen bir toplumun başından geçen olayları ve durumdan memnun olmayan insanların bu baskıcı rejime karşı ayaklanmaları anlatıyor. Olayların gelecek bir zamanda anlatıldığı romanda; uçan taksiler, adresi yazınca kendi yol alan arabalar, düğmesini çevirince renk değiştiren kıyafetler gibi gelişmiş teknolojiye sahip bir toplumda geçmişten bugüne değişmeyen kavramlara vurgu yapılıyor. Geçmişle hesaplaşmalar, düzenle çatışan tutkular ve insanı dönüştüren aşklar odağında Ayşe Kulin, okurlarını sarsıcı bir gelecek hayal etmeye davet ettiği Tutsak Güneş'te genç bir kadının uyanış hikâyesini anlatıyor.
Dedemin Bakkalı Şermin Çarkacı'nın kendi anılarından esinlenip kaleme aldığı Dedemin Bakkalı, büyüklere çocukların gözünden kendilerini görme imkanı verirken; küçüklere ticaretin, yenilikçi düşünmenin, büyüklerin dünyasının ve insan ilişkilerine dair inceliklerin ipuçlarını veriyor.
2017
78
medikent
MAYIS BİTTİ SEN GELDİN Kent Sağlık Grubu Onkoloji Eğitim Hemşiresi Şerife Karakaş, yaşanmış bir olaydan yola çıkarak yazdığı yeni romanı “Mayıs Bitti Sen Geldin” ile duygu yüklü bir macerayı anlatıyor. Tokat’ın Karaoluk Köyü’nde dünyaya gelen Şerife Karakaş, kendi toprağını ve insanlarını anlattığı kitabında aşkın anlamını sorguluyor, dostluğun gücünü yüceltiyor ve kent yaşamının karmaşasında yönünü kaybeden insanlara köyü ve dağları gösteriyor. Geçmişten gelen bir sırrın labirentinde çıkış yolu bulmaya çalışan iki genç kadın Nesil ve Dareyna’nın yeni bir hayat kurabilme özlemi, yarım kalan bir aşk ve dirliğini yitirmiş bir halkın ona yeniden kavuşma çabası, romanın temasını oluşturuyor.
Ah Kuşlar Vah Kuşlar Yoğun kentleşme ve çevre kirliliğinin kuşların hayatını nasıl etkilediğine dair bir hikaye olan “Ah Kuşlar Vah Kuşlar”, Doğan Kardeş’in “Daha Güzel Bir Dünya İçin” dizisinde yer alıyor. Nursel Erdoğan’ın yazdığı kitap, Seçil Çokan tarafından resimlendi.
3 KEDİ 1 DİLEK Sara Şahinkanat’ın yazdığı, Ayşe İnan Alican’ın resimlediği “Üç Kedi Bir Dilek”, çocuklara keyifli bir arkadaşlık örneği sunuyor. Kitap; yakın arkadaş olan Piti, Pati ve Pus’un ilişkisi üzerinden birçok güzel değer ve davranışı sergiliyor. Üç kedi, bir arkadaştan beklenebilecek her şeyi, hiçbir beklentileri olmadan, yalnızca birbirlerinin iyiliği için yapıyorlar.
DÜ ŞÜ NC E O KU Y A N K I Z
NOONA
“Düşünce Okuyan Kız Noona”, annesinin verdiği sihirli bir değnek sayesinde insanların genellikle düşündükleri şeyleri söylemediklerini, söyledikleri şeylerle düşündükleri şeylerin ise aynı olmadığını fark eden ve düşünceleri okuyabilen bir kız çocuğunun ana karakterini oluşturduğu bir masal… Orit Gidali’nin yazdığı kitapta bizi üzen ve hoşumuza gitmeyen cümlelerin altında gizli bir anlam olabileceği çocuk diliyle anlatılıyor.
ZAMANIN Kısa Tarihi Evrenbilimci Profesör Stephen Hawking'in ilk kez 1988'de yayınlanan bir popüler bilim kitabı olan “Zamanın Kısa Tarihi”, yazarın en son gözlemlerinden edindiği yeni bilgilerle güncellenip, yeniden basıldı. 1988 yılındaki ilk basımından bu yana geçen yıllar içerisinde bilimsel yazın alanında bir başyapıt konumu kazanan kitap, evrenin doğası ile ilgili mevcut bilgiler göz önüne alınarak yazılmıştı. O günden bugüne hem atom-altı dünyanın hem de büyük ölçekte evrenin gözlem teknolojilerinde ilerlemeler yaşandı. Bu yeni gözlemler, Profesör Hawking'in kitabın ilk baskısında yaptığı kuramsal öngörülerin çoğunu doğrulayan nitelikteydi. Bu gözlemlere, evrenin başlangıcından 300.000 yıl sonrasını araştıran ve Hawking'in varlığını ileri sürdüğü uzay-zaman dokusundaki kırışıklıkları tespit eden Kozmik Ardalan Kaşifi COBE uydusunun son bulguları da dahil…
2017
79
medikent
TRENDLER & YENİLER SONY’NİN SON HARİKASI
A9 Range Rover
VELAR
Cenevre otomobil fuarında lansmanı yapılan ve o günden bu yana merakla beklenen Range Rover Velar satışa sunuldu. Porsche’nin Macan’ı ve Audi’nin Q5’inden sonra Range Rover’dan Velar lansmanı gelmişti. Velar, Range Rover ailesinin küçük üyesi Evoque ile abisi Sport arasında yer alıyor. Jaguar F-Pace ile aynı alüminyum yapının kullanıldığı Range Rover Velar, geniş bir bagaj hacmi sunuyor ve bu hacim, koltukların da yatmasıyla 1.385 lt'ye kadar ulaşabiliyor. Dış görünümünde Evoque ile Sport modellerinin çizgilerini taşıyan Velar'ın cam tavanı aracı daha da güzelleştiriyor.
“Terrain Response System” ile sürüş yapılan zeminin seçilmesine olanak tanıyan araç, bu sistem sayesinde yapılan seçime göre aracın yükseklik ve çekiş ayarları otomatik olarak ayarlanıyor. “Hill Descent Control” sistemi ile de yüksek tepelerden yapılan inişlerin güvenli bir şekilde yapılması sağlanıyor.
4 K video kaydı yapabilen Sony A9’da dahili 5 akslı stabilizasyon, tireşim engelleyici mevcut. Ayrıca çift SD kart slotu var. Sony A9 , tıpkı A7 gibi full-frame, tam kare, 24.2 megapiksel sensöre sahip. Ancak bu kadarla bitmiyor, Exmor RS CMOS sensöre entegre hafıza çipi bulunuyor ki bu da 20 kata kadar hızlı okuma süresi demek. Ayrıca bu aynasız makinenin heyecan verici özelliklerinden biri de, saniyede 20 kare fotoğraf çekebiliyor olması.
2017
80
medikent
Masaüstü bilgisayarınızın yerine geçebilecek iPhone boyutunda bir bilgisayar hayal edin.
iPhone boyutunda
BİLGİSAYAR
Yıllarca, teknoloji uzmanları akıllı telefonun temelde bir cep bilgisayarı olduğunu söyledi ve bu cümleye hepimiz iyi bir kahkaha attık. “Cebine koca bir bilgisayarı sığdırmak mı? Bu çok saçma. Ben senin yaşındayken bilgisayarlar o kadar büyüktü ki koca bir odayı doldurabiliyordu.” Ama şimdi günümüz teknolojisinin imkânlarıyla beraber cebinize sığan gerçek bir bilgisayar satın alabilirsiniz. Ockel firması tarafından görücüye çıkan iPhone 6s boyutundaki “Sirius B” modelini sadece bir HDMI kablosu ekranınıza bağlayıp koca bir bilgisayar deneyimine erişebilirsiniz.
Forza Motorsport 7’deki araçlar belli oldu
Snapchat’ten
Spectacles
Spectacles adlı gözlükler Snapchat uygulaması ile eşleşerek 10 saniyelik videolar kaydetmenize ve bunu da direkt olarak uygulama üzerinden paylaşabilmenize olanak tanıyor. Gizli kayıtların önüne geçilebilmesi için de gözlüğün üzerinde bulunan LED ışıklar kayıt sırasında karşınızdaki kişilere kayıtta olduğunuzu haber vermek için tasarlanmış durumda.
Ünlü yarış simülasyonu Forza Motorsport’un, 7. oyununda yer alacak olan 600’ün üzerindeki araçtan birçoğu belli oldu. Ferrari’nin tam 40’ın üzerinde aracı oyuna girmeyi başarmış. 1948 Ferrari 166MM Barchetta’dan, Ferrari LaFerrari modeline kadar neredeyse tüm Ferarri’ler var. Porsche oyundaki araba sayısı konusunda ikinciliği elde tutuyor. Oyun içerisinde 29 araca sahip olan Porsche’nin, 918 Spyder ve 700 beygir gücüne sahip olan 911 GT2 modellerini FM7’de göreceğiz. Oyunda Aston Martin ve Lamborghini’nin de sırasıyla 14 ve 18 modeli bulunuyor. Simülasyondaki diğer markalar ise McLaren, Koenigsegg, Lykan, Pagani, Noble, Donkervoort gibi markalar olacak. 3 Ekim’de oyun severle buluşacak olan oyun, Xbox One X’te 4K çözünürlükte oynanabilecek. FM7 ayrıca Windows 10 işletim sistemine sahip olan PC’lerde ve tüm Xbox One sürümlerinde de çalışacak.
Hublot MP-05 “LaFerrari” Sapphire
Üst segment saatler üretmesiyle tanınan Hublot, Ferrari ile olan işbirliği sayesinde bu yıl da çokça ses getirecek gibi görünüyor. Hublot MP-05 “LaFerrari” Sapphire modeli, dünya üzerinde sadece 20 adet üretiliyor. Özelikle safir kasası sayesinde kendinizi seçkin hissettirecek bu saat, koleksiyonerler ve yenilik tutkunları için ilginç tasarımı ile fazlasıyla talep göreceğe benziyor.
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Tıp • Uzm. Dr. John FOWLER • Uzm. Dr. Fecri BENGİ • Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN • Uzm. Dr. Melek GÜRYAY • Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN Ağız ve Diş Hastalıkları • Dt. Cüneyt IŞIKER Anestezi ve Reanimasyon • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL • Yrd. Doç. Dr. Mert AKAN • Uzm. Dr. Ali Han PİRİM • Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL • Uzm. Dr. Erhan OLGUN • Uzm. Dr. Gökhan AYHAN • Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Beslenme ve Diyet • Dyt. Safiye TAŞ • Uzm. Dyt. S. Gamze GÜLTEKİN Beyin Cerrahisi • Prof. Dr. Altay BEDÜK • Prof. Dr. Kemal YÜCESOY • Opr. Dr. Mete RÜKŞEN • Opr. Dr. Rauf NASİROV
Çocuk Kardiyolojisi • Doç. Dr. Önder DOKSÖZ
Hematoloji • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ
Çocuk Nörolojisi • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Kadın Hastalıkları ve Doğum • Prof. Dr. Namık DEMİR • Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA • Opr. Dr. Orçun SEZER • Opr. Dr. Nagihan SAZ • Opr. Dr. M. Zeynep KUŞKU
Dermatoloji • Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL • Uzm. Dr. M.Cüneyt SOYAL • Uzm. Dr. Ergün KUŞKU Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL • Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN
Check-Up Ünitesi • Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ
Genel Cerrahi • Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU • Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Cezmi KARACA • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE
Çocuk Cerrahisi • Opr. Dr. Şamil KUDAY
Girişimsel Radyoloji • Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY
Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı • Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK • Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER • Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR • Uzm. Dr. Seral KADINŞAH • Uzm. Dr. Özlem TUNÇEL • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ • Uzm. Dr. Rayhan BOZABALI
Göğüs Hastalıkları • Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR • Uzm. Dr. Deniz ATASEVER
Böbrek Nakli Merkezi • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK
Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN
Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL • Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL • Opr. Dr. S. Hasan AZİZAĞAOĞLU İç Hastalıkları • Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU • Uzm. Dr. Necdet YETİM • Uzm. Dr. Hülya AZİZAĞAOĞLU • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Kalp Damar Cerrahisi • Prof. Dr. Suat BÜKET • Opr. Dr. Arzum KALE • Opr. Dr. Ulusal COŞKUN • Opr. Dr. Yılmaz DENİZ • Opr. Dr. Makbule KESİCİ Karaciğer Nakli Merkezi • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE • Prof. Dr. Sema AYDOĞDU Kardiyoloji • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ • Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR • Uzm. Dr. Seyyed Hamed MOGHANCHI ZADEH Kemik İliği Nakli Merkezi • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Kulak Burun Boğaz • Prof. Dr. Alp DEMİRELLER • Prof. Dr. Onur ODABAŞI • Opr. Dr. Nihan AKÇA Laboratuvar • Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN • Uzm. Dr. Gültekin TAŞ • Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU • Uzm. Dr. İsmail AYDIN • Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Nefroloji • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji • Uzm. Dr. Burak PAKÖZ • Uzm.Dr. Yaprak ALPER
Medikal Onkoloji • Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR • Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ • Doç. Dr. Tülay AKMAN Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Erdal CİLA • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pratisyen Hekimler • Dr. Ece ZAMANER • Dr. Emrah GEZER • Dr. Elçin YÜCEBAŞ • Dr. Selçuk Onur DUYGU • Dr. Murat GÜNDÜZ • Dr. Nasir Ahmad SHAHİ • Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU • Dr. Fatma SEFER Radyoloji • Uzm. Dr. Alper YÜKSEL • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE • Uzm. Dr. S. Onur SUMAN • Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI • Uzm. Dr. Seçil KARACAN • Uzm. Dr. Setareh FAAROKHNIA • Uzm. Dr. Nadir MUSTAFA Romatoloji • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık • Uzm. Klinik Psikolog Sırma PALADEMİR Tüp Bebek Merkezi (IVF) • Opr. Dr. Dilek ASLAN • Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN • Dr. Tunç PINAR Üroloji • Doç. Dr. Ömer ÖGE • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Yeni Doğan Yoğun Bakım Servisi • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Anestezi ve Reanimasyon • Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Ağrı (Algoloji) Birimi • Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Ağız ve Diş Sağlığı • Uzm. Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU • Dt. Ceyda AFYONCU Beslenme ve Diyet • Dyt. Gamze GÜLTEKİN Biyokimya • Uzm. Dr. Filiz DEMİRİZ Çocuk Hastalıkları • Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Dermatoloji • Prof. Dr. Ayşe Şebnem ÖZKAN • Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN • Uzm. Dr. Sinem KARACA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Prof. Dr. Abdullah OKAN Genel Cerrahi • Opr. Dr. Atilla ÖZER Göz Hastalıkları • Opr. Dr. İsmail KARDEŞLER • Opr. Dr. Fuat BOZKURT Göğüs Hastalıkları • Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN
İç Hastalıkları • Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU • Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ • Uzm. Dr. İnci OKAN Kadın Hastalıkları ve Doğum • Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Kardiyoloji • Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları • Uzm. Dr. İsmail AYDIN Kozmetoloji • Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN • Uzm. Dr. Sinem KARACA Kulak Burun Boğaz • Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN • Opr. Dr. Dilek SINMAZ Nöroloji • Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ • Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN Ortopedi ve Travmatoloji • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) • AK Sigorta A.Ş. (Sencard) • Allianz Hayat Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • AXA Sigorta A.Ş. BANKALAR • T.C. Merkez Bankası • T.C. Ziraat Bankası & Türkiye Halk Bankası Mensupları • T.C Ziraat Bankası (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş.( Eximbank ) ( Hasta Ödemeli ) • Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) RESMİ KURUMLAR • TBMM ÖZEL KURULUŞLAR • Anadolu Sigorta Personel Çalışan ve Emekli • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş • Bahçeşehir Okulları • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Galata Taşımacılık A.Ş • SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti • İmbat Madencilik A.Ş. • Sports İnternational
Psikolojik Danışmanlık • Uzm. Psikolog Şebnem TÜRKDALI • Uzm. Psikolog Sırma Naz PALADEMİR Radyoloji • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Üroloji • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ
SGK ANLAŞMALI BRANŞLAR •Karaciğer Nakli Merkezi •Böbrek Nakli Merkezi •Kemik İliği Nakli Merkezi •Medikal Onkoloji Merkezi •Kardiyoloji •Çocuk Kardiyoloji •Kalp Damar Cerrahisi •Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance • Adac • Tricare İnternationaL SOS • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield • Bupa International • Companion Global Healthcare • Europ Asistance • International Health Insurance • International Medical Group IMG • J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • SOS International • SOS International UK • Seven Corners VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Tire Ticaret Odası • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)
• Allianz Sigorta • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi)
• Ray Sigorta • STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner
INTER PARTNER ASISTANCE (IPA) • AXA PPP • Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi • Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Bank Asya Platinium Card • Benefit Card • Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik • Benefit Global AIG-Card • Cenoa Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası • Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası • IPA Card • IPA Privilege Card • Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası • Life Center (Medikamed Sağlık) • Life Guıde Card (TTI Grup) • Life Partner Card • MTA Grup • Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası • Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası (Deniz Emeklilik) • Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. • Ray Sigorta A.Ş.-Acil Tedavi Sigortası • SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası • Ticket Restaurant (IPA) Asistans Hizmetleri • Türk Asisist Card • Türk Ekonomi Bankası • Zürich Sigorta A.Ş. & Zürih Sigorta HSBC Acil Tedavi Sigortası • Çek Cumhuriyeti Sigortalıları • İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Unico Sigorta • Doğa Sigorta • Türk Nippon • İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri • T-Sigorta • AIG Sigorta • Zürih Sigorta • Ace European Sigorta • Ankara Sigorta • Dubai Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ziraat Sigorta
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Axa Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Allianz Sigorta A.Ş. • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. (SENKARD) • AK Sigorta A.Ş. (SENKARD) BANKALAR • Türkiye İş Bankası • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan • Ziraat Bankası ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası
KENT ULAŞIM ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)
• Allianz Sigorta • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi) • STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Unico Sigorta • Doğa Sigorta • Türk Nippon • İmece Destek Danışmanlık Hizmetleri • T-Sigorta • AIG Sigorta • Zürih Sigorta • Ace European Sigorta • Ankara Sigorta • Dubai Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ziraat Sigorta
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) I. Güzergah (Bornova - Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Ata Durağı • Hükümet Konağı Önü • Peterson Köşkü Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Alaybey Tersane Otobüs Durağı • Karşıyaka Yalı Cad. Anadolubank Önü • Karşıyaka Yelken Kulubü Otobüs Durağı • Yıllar Market Önü • Bostanlı İskele • Atakent Beşikçioğlu Cami • Doğtaş Mobilya Önü • KENT HASTANESİ II. Güzergah (Konak - Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Basmane Postane Durağı • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
MEDİKENTSUDOKU 7 5 2 9 3 6
93 1 2 3 6 9 2 4 47
5 6 4 5 2 15 1 9 3 7 6 2 3 5 7 5 2 4 2 9 5 1 8 1 9 2 1 9 8 6 34 2 8 5 3 7
Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.
Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.
7 5 2 9 3 6
9 3 1 1 2 3 6 9 2 4 4 7 3
6 9 8
4 5 8
3 7
6
5 6 4 9 3 7 52 8 1 2 8 5
5 7 3 1 9 4
e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!
SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.
Kayıt Formu Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.
Dijital Form
Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.
Adınız* Soyadınız* E-posta adresiniz*
Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. Telefon numaranız Adresiniz
*Doldurulması zorunlu alanlar.
E-Sağlık üyeliği ile verdiğim iletişim bilgilerimin ilgili kuruma ya da erişimin gerçekleştiği aracı yazılım, cihaz ya da araca aksini bildirmedikçe Kent Hastanesi ve bağlı kurumları tarafından bilgilendirme, tanıtım ve duyuru ile iletişim çalışmaları amacı ile kullanılmasına ve saklanmasına izin veriyorum.
İmza
www. ke nt s ag li kg r u b u .com
Kent Sağlık Grubu
SAĞLIĞINIZ İÇİN
BÜYÜYORUZ ÇİĞLİ
ONKOLOJİ MERKEZİ
BAYRAKLI ALSANCAK
ÇİĞLİ
Kent Hastanesi, 2006 yılından bugüne Joint Commission International tarafından akredite edilmektedir.
/ Ke nt S a g l i k G r u b u