Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır. Alabilirsiniz.
Temmuz 2018 / Sayı 24 • www.kentsaglikgrubu.com
ISSN: 1307-220x
Gebelik Öncesi Hangi Testler Yapılmalı
Microbiom ve Probiyotikler SAYFA 13
SAYFA 33
AĞRILARIN Psikolojik Dili
Yaratıcılık ve Depresyon
SAYFA 9
SAYFA 37
Yorgunluk Sendromu
Rahim Ağzı Kanseri
SAYFA 15
SAYFA 41
Damar Tıkanıklığında
Ameliyatsız Tedavi
Fodmap Diyeti
SAYFA 27
SAYFA 51
Fraksiyonel Lazer ile
Cilt Yenileme
Ultrasonda bebek neler söyler?
SAYFA 31 Medikent
SAYFA 17
Boyun Ağrısı SAYFA 57 Online Dergi
Hipo Tiroidi SAYFA 35
Seyahat
VENEDİK
Seda Bağcan
SAYFA 65
SAYFA 61
2018
medikent
Temmuz
71
iÇiNDEKiLER
49 11
41
Rahim Agzı Kanseri
Yaratıcılık ve Depresyon
39
Saç Dökülmesi ve Saç Mezoterapi
17
61
Seda Bağcan
Dışkı Kaçırma Kabusuna Son
Ultrasonda bebek neler söyler?
Boyun Ağrısı
Venedik
65
Medikent
Yayın Kurulu
Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör
Cansu İNCİRCİ
Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli Medikent
Ağrıların Psikolojik Dili
21
PRP ve KÖK HÜCRE KULLANIMI
57
9
Olumlu Düşüncenin Gücü ve Kanser
Çocuklarda Bronşiolit Hastalığı
37 45
KADRİYE UYSAL
Psk. Birgül GÖKÇE DOERING Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Necdet YETİM Opr. Dr. Nagihan SAZ Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Opr. Dr. Yılmaz DENİZ Uzm. Dr. Bülent SENGÜL Uzm. Dr. Sinem KARACA Opr. Dr. Zeynep KUŞKU Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Uzm. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Prof. Dr. Namık DEMİR Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Doç. Dr. Tülay AKMAN Safiye TAŞ KOÇYİĞİT Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Uzm. Dr. Atiye AYRAL Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY Neşem ÇELİKKAYA İkbal KAYA
Katkıda Bulunanlar
Özlem ÜNLÜ Leman PAT NURİOĞLU Görkem GÖRÜMLÜ Ali DOĞAN
www.kentsaglikgrubu.com
Basım Yeri Berke Ofset Matbaacılık Levent Demyen Sanayi Cd. No:30 Kazım Dirik Mh. Bornova - İZMİR - TURKEY Tel: 0(232) 449 77 47 449 77 14 - 449 97 97 Faks: 0 (232) 478 02 90
Basım Tarihi: Temmuz 2018 Yıl: 12 Sayı: 24
Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.
Değerli
Medikent okurları, Okullar tatil oldu, yaz geldi, kışın beklediğimiz yağmurlar Haziran’da geldi şaşkına döndük. Kimimiz tatilde, kimimiz tatil planları yapıyor kimilerimiz ise iş, sağlık gibi sorunlar nedeniyle hayalinden bile uzaklaştı, güneş, deniz, kumsal üçlüsünden. Hayat böyle bir şey işte. Tabii ki acısıyla tatlısıyla sürüp gidiyor hayat. Elbette herkesin öncelikleri farklı, istekleri değişik… Tek değişmeyen, herkesin ortak talebi, dileği ise “sağlıklı olmak.” Biz Kent Sağlık Grubu olarak sektöründe hizmet vermeye başladığımız ilk günden itibaren sağlıkta “Zor işlerin hastanesi” olma iddiamızı dile getirdik ve yıllardır da
sıradan olmadığımız iddiasını sürdürüyoruz. Bu büyük sözümüzün kanıtlarını da zaman zaman kamuoyu ile paylaşıyoruz. Paylaşmamızdaki neden de Türk hekimlerinin neler başarabildiğini göstererek hastaların umutlarına umut, morallerine moral katmak şüphesiz. Yakın zamanda karaciğer nakli için bir hasta başvurdu Mardin’den, Kent’e. Gönüllü donör olan kızından karaciğer nakledilecekti, ancak tetkikler sırasında iki damarının kapalı olduğu ortaya çıktı ve planlar değişti. İki ameliyattan birinin önce diğerinin sonra yapılması halinde hastayı kaybetme riski büyüktü. İki ameliyatın arka arkaya yapılmasına karar verdi, değerli meslektaşlarım. Önce Kalp Damar Cerrahisi Cerrahları Prof. Dr. Suat Büket ve Opr. Dr. Arzum Kale hastanın by pass ameliyatını, ardından Doç. Dr. Murat Kılıç başkanlığındaki karaciğer nakli ekibi
aldı ve nakil operasyonunu gerçekleştirdi. İki cerrahi ekibimizin arka arkaya yaptığı zorlu ameliyatlar 10 saat sürdü. Böylesi ameliyatlar sadece Türkiye’de değil dünyada da çok ender yapılıyor. Çünkü hem iyi bir planlama hem de güçlü, deneyimli ekipler ve donanım gerektiriyor. Kent Sağlık Grubu olarak nitelik ve nicelikte, kalitede farklı olmayı, fark yaratmayı istiyoruz. Hastalarımızın güven içinde Kent’i tercih edebilmesi bizler için çok ama çok önemli. Medikent aracılığıyla ekiplerimizi bir kez daha kutluyorum. Size yine dopdolu bir dergi sunuyoruz, umarız keyifle okursunuz. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür
2018
01
medikent
kent haber
DÜNYA KARACİĞER NAKLİ KONGRESİ’NE KATILDIK
Rahim Ağzı Kanseri
İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Bölüm Başkanı Doç. Dr. Murat Kılıç, Opr. Dr. Cahit Yılmaz ve Prof. Dr. Sema Aydoğdu 23-26 mayıs 2018 tarihleri arasında Lizbon’da (Portekiz) yapılan Dünya Karaciğer Nakli Kongresi’ne (ILTS -international liver transplantation society) katıldı. Ekip, Kent Hastanesi’ni kongrede 5 poster sunumu ile temsil etti. Cerrahlar başta olmak üzere gastroenterolog, çocuk gastroenteroloji uzmanı, radyolog, hemşire, koordinatör gibi tüm dünyadan karaciğer nakliyle ilgilenen 1000’e yakın sağlık çalışanının katıldığı kongrede Kent ekibinin sunumları ilgi çekti. Özellikle canlı vericili çocuk nakillerinde 10 kilonun altı bebeklere vericiden alınan karaciğerin küçültülmesi tekniği ve çocuk nakillerinde safra yolunun kullanılması tekniği katılımcıların dikkatini çeken konulardan biri oldu. Ayrıca karaciğer kanseri (HCC) nedeniyle Kent Hastanesi’nde nakil olan hastaların genel sonuçları ve tümör nüksüne etki eden faktörlerin değerlendirildiği sunum da büyük ilgi gördü.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Opr. Dr. Zeynep Kuşku, Olmuksan International Paper firmasının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle kadın çalışanlarına yönelik düzenlediği etkinlikte “rahim ağzı kanseri” konulu seminer verdi. Kuşku, seminer sonrasında soruları da yanıtladı.
PROF. DR. BAYINDIR'A ÖDÜL Göğüs Hastalıkları Uzmanımız Prof. Dr. Ülkü Bayındır, Türk Toraks Derneği tarafından Y. İzzettin Barış Hizmet Ödülü’ne layık görüldü. Prof. Dr. Bayındır, ödülünü 11-15 Nisan 2018 tarihleri arasında Antalya’da Titanic Delux Otel’de düzenlenen Türk Toraks Derneği’nin 21. Yıllık Kongresinde düzenlenen törenle aldı.
Etkili İletişim ve Beden Dili ile Öfke Kontrolü Kent Sağlık Grubu psikologlarından Aynur Düzgünel, İzmir Barosu’nun Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle düzenlediği etkinliğe katıldı. Psikolog Düzgünel, Baro üyelerine “Etkili İletişim ve Beden Dili ile Öfke kontrolü” başlıklı bir konferans verdi.
DİFERANSİYE TİROİD KANSERİ Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanımız Prof. Dr. Mehtap Çakır 40. Ulusal Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde “Histolojik ve Moleküler Özellikleri ile Diferansiye Tiroid Kanseri” başlıklı bir sunum yaptı.
IWAN'a konuk olduk Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Opr. Dr. Nagihan Saz, İzmir'de her yaştan ve kültürden uluslararası kadınları bir araya getiren kısaca IWAI (International Women's Association of Izmir) olarak adlandırılan derneğin konuğu oldu. Opr. Dr. Saz, Swissotel’de bir araya geldiği dernek üyelerine menopozla ilgili bilgi verdi. Sunumunu İngilizce yapan Opr. Dr. Saz, dernek üyelerinin sorularını da yanıtladı.
2018
02
medikent
kent haber AKCİĞER KANSERİNDE İMMÜNOTERAPİ Medikal Onkoloji Uzmanımız Doç. Dr. Tülay Akman Gençlerle Onkolojiye Bakış Kongresi'ne katıldı, akciğer kanseri tedavisinde immünoterapiyi anlattı.
Uzman eğitimine, Kent desteği Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanımız Doç. Dr. İbrahim Akel, İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde düzenlenen “Kadavra Uygulamalı El ve Üst Ekstremite Yumuşak Doku Defektlerinde Pratik Çözümler Flep Kursu”nda kurs başkanlarından biri oldu. Doç. Dr. Akel, ortopedi ve travmatoloji ile plastik, rekontstrüktif ve estetik cerrahi asistanlarına yönelik kursta “Parmak ucu yaralanmalarında flep (doku transferi) uygulaması” nı anlattı.
Akman, hem erkeklerde hem kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeninin akciğer kanseri olduğunu söyledi. Akman, "Yarım asıra yakın süredir akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi temel tedavi iken, günümüzde yeni yapılan klinik araştırmalar ışığında kişiye özel tedaviler ve immünoterapiler özellikle küçük hücre dışı akciğer kanserinde kullanılmaya başlanmıştır. Kullanılmakta olan yeni nesil tedaviler ile hastalığın ilerlemesini daha uzun süre engellediği ve hastaların yaşam süresini arttırdığı gösterilmiştir" dedi.
SUBKLİNİK HİPERTİROİDİ Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Tiroid Çalışma Grubu tarafından Gaziantep’te iç hastalıkları uzmanlarına yönelik düzenlenen tiroid hastalıkları kursunda Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanımız Prof. Dr. Mehtap Çakır, "Aşikâr ve Subklinik Hipertiroidi" başlıklı bir sunum yaptı.
İmmünoloji ve immünoterapi konferansı
Medikal Onkoloji Uzmanımız Doç. Dr. Tülay Akman, 13 Nisan’da gerçekleşen Hedef Kanser Kongresi’nde “Solid tümörlerde immünoloji ve immünoterapi” konusunda bir konferans verdi.
GÖKÇE'YE MESLEK HİZMET ÖDÜLÜ İzmir Kent Hastanesi Psikoloğu Birgül Gökçe, Güzelbahçe Rotaract Kulubü’nün konuğu oldu. Gökçe, kulüp üyelerine “psikolojik güçlük nedir, nasıl kazanılır? Verimli iş ve etkileşimde katkısı nedir” konulu bir konferans verdi. Gökçe’ye, konferans sonunda Güzelbahçe Rotarct Kulübü yönetimi tarafından “Meslek hizmet ödülü” verildi.
ENDOKRİN BOZUCU NEDİR? Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanımız Prof. Dr. Mehtap Çakır, İzmir Tabip Odası'nda "Endokrin Bozucular" başlıklı bir sunum yaptı. Endokrin bozucuların; endokrin sistemin gelişimi ve fonksiyonunu değiştiren, egzojen madde veya madde karışımları olduğunu belirten Prof. Dr. Çakır, bu maddelerin, hormonların üretim, salınım, bağlanma, taşınma, aktivite, yıkım ve vücuttan atılımları üzerine etki ettiğini kaydetti.
Bipolar Bozukluk Psikiyatri Uzmanımız Dr. Mehmet Hancıoğlu, Karşıyaka Belediyesi'nce düzenlenen seminerde "Manik Depresif Bipolar Bozukluk" konulu bir konferans verdi. Hancıoğlu, "Tamamen iyileşme sağlanamaz ise de ilaç tedavisi ve psiko - sosyal tedavilerle yüzde 60 oranında iyiye gidiş sağlanabilir" dedi.
2018
03
medikent
Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı
Kent’e Şükranlarımızla Kanser; düne kadar ölümle eş anlamlıydı. Hala da korkulan, korkutan bir hastalık ama artık eskisi kadar çaresiz, umutsuz değiliz. Artık korunma yolları bilinir oldu, erken tanı yöntemleri gelişti, tedavilerden elde edilen başarılar bu amansız hastalığa karşı mücadele, dayanma gücü verdi. Tıp dünyası insanları bu illetten kurtaracak yöntemler sunmaya devam ediyor. Nitekim 90’lı yıllara gelirken özellikle lösemi gibi çocukluk çağı kanserlerinin tedavisinde kemik iliği kök hücre nakli yeni bir umut olarak girdi bizim de gündemimize. İlk denemeler, ilk heyecanlar umut vericiydi ama, aması vardı. Bu öyle bir süreçti ki tanının koyulması, tedavinin belirlenmesi yetmiyordu. Analar babalar öpmeye, koklamaya kıyamadıkları bebeklerini, çocuklarını kaybetme korkusu yaşarken, bu umut yolculuğuna çıkabilme şansını yakalayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. O halde daha fazla çocuğumuz tedavi görmeliydi, ama nasıl? Tüm çocuklarımızı kucaklamamız gerekecekti, ama nasıl? Çocuklarımız kendilerini yalnız hissetmemeliydi, ama nasıl? Moralleri mi bozuldu, düzeltilmeliydi, ama nasıl? Analar destek beklerdi, ama nasıl? Bu hastalık zengin, fakir de dinlemiyordu da bir lokma ekmeği zor bulanın hali perişandı, nasıl göğüsleyecekti nasıl? İşte bu nasıllar çoğaldı da çoğaldı, aklın yolu da gönüller de bir oldu. Kemik iliği nakli ve diğer tedavi yöntemleriyle kanser hastası çocuklara sağlıklı yaşıtları gibi bir yaşamın kapılarını açacak anahtar bulundu. Bir avuç iyi insan bir araya geldi, Prof. Dr. Suat Çağlayan’ın başkanlığında önce bir dernek kuruldu: Kemik İliği Transplantasyon Derneği. Yetmedi, büyüdü vakıf oldu: Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı (KİT-VAK). Ve bu KİT-VAK zoru başardı. Ortaya bir kanser hastane çıktı: Ege Üniversitesi Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi. Üstelik sadece çocuk değil yetişkin kanserli hastalara da hizmet veren bir sağlık kurumu kazandırıldı İzmir’e. Hastaları Türkiye’nin her köşesinden, sınır ötesindengelen. Öyle çoktu ki hasta... Ve de öyle zordu ki bu sonu görünmeyen
yolda yürümek... Bir el gerekti yol gösterecek, bir el gerek tutunacak. İşte KİT-VAK bu “el” olmaya çalıştı, çalışıyor, bu misyonla çıktığı yolda yeni hedeflere yürüyor. Her bayramda, her özel günde onkoloji tedavisi gören çocukların yanında olan Kitvak, ekonomik gücü olmayan hasta ve yakınlarının barınma sorununa el attı bu kez. Hastanelere gidenler sıklıkla görürler. Hasta yakınları, hastalarına yakın olmak uğruna hastane bahçesinden ayrılamaz, hep ulaşabilecek mesafede olmak isterler. Çoğunun gücü de yoktur, bir otele, pansiyona gidemez. Hastane bahçesinde sabahlar, kışın yağmurda, soğukta, yazın sıcakta. Kimi zaman boğazlarından sıcak bir lokma bile geçmez. İşte bu durumdaki hasta yakınları için hem hastalarına çok yakın olabilecekleri hem de daha insani koşullarda kalabilecekleri bir konukevi yapmak için kolları sıvadı Kitvak Yönetimi. İçinde yer aldığım Ramazan Soncul başkanlığında Yıldızay Ateşdağlı, İklil Ulueren, Maksude Kılınç, Serdar Dedeoğlu ve Engin Cankeş’den oluşan ekip yine Vakıf gönüllülerinin, hayırseverlerinin kapısını çaldı. Yüce gönüllerin uzattığı ele aracı olan Kitvak topladığı nakdi ve ayni katkılarla Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi’ne 200 metre uzaklıkta Hasta ve Hasta Yakınları Konukevini hizmete sundu. İhtiyaç büyüktü ve üçüncü eser, 2. Konukevi Dokuz Eylül Üniversitesi Hastane Kampusünde yapıldı. Hayırseverlerin yanı sıra yine okullar kermesleriyle, şirketler, kurumlar, çoookkk kişi ve kuruluş destek verdi. 2018’e sayılı günler kala 18 Aralık 2017 günü Kitvak - Abdulrezzak Sancak Hasta ve Hasta Yakınları Konukevi de hizmete açıldı. Bilenler bilir, Kitvak bu eserlerini üniversite yönetimlerine devrediyor ama hep elleri üzerinde. Doktorların yönlendirmesiyle gerçekten ekonomik gücü olmayan hasta ve yakınları bu konukevlerinde konaklıyor. En düşük devlet konukevleri tarifesi uygulanmasına karşın bunu da karşılayamayacak durumda olan o kadar çok hasta var ki: İşte “Askıda Oda” kampanyası projesi de bu ihtiyaçtan doğdu. Kişiler ya da Kent Sağlık Grubu gibi kurumlar Kitvak’ın Askıda Oda kampanyasına destek vererek bu hasta ve yakınlarının konukevlerinde konaklamasını sağlıyorlar. Siz de Askıda Oda kampanyasına destek verebilir, aramıza katılabilirsiniz.
2018
04
medikent
Dünya Hemşireler Günü’nde
KALPLERE DOKUNDUK
Açılışına hazırlandığımız Onkoloji Merkezimizin konferans salonunda gerçekleşen kutlama programı Kent Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Tangül Pekey’in açılış konuşmasıyla başladı. Etkinlikte Medikal Direktör Yardımcımız Uzm. Dr. Deniz Atasever, İnsan Kaynakları ve Eğitim Direktörümüz Elif Okşan, Kent Alsancak Sorumlu Hemşiresi Habibe Elmas, Kent Hastanesi Sorumlu Hemşiresi Gül Hanım Yel, Onkoloji Hemşiresi Şerife Yıldırım, hemşire arkadaşları adına Ebru Gülcan konuşma yaptı. Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hülya Okumuş, Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Fahriye Vatan ile Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Dirlik de meslektaşlarına bilimsel verilerle hemşireliğin gelişimini, önemini anlattı. Bundan 20-30 yıl önce mesleğe başlayan hemşirelerin hangi koşullarda, hangi olanaklarla çalıştığı da anlatıldı etkinlikte. Kutlamaya piyanist Oğuzhan Akdeniz’in eşliğinde hemşire Afra Biroğlu şarkılarıyla renk kattı. Ama bu güzel günün en önemli sürprizi ise programının sonunda açıklandı. Kent Sağlık Grubu’nun Hemşirelik Haftası kapsamında, görev yapan tüm hemşireleri adına, KİTVAK'ın “askıda oda” kampanyasına bağışta bulunduğu açıklandı. Kitvak’ı ve “Askıda oda” kampanyası konusunda ise Vakıf Kurumsal İletişim Müdürü Mehmet Necati Şentürk bilgi verdi. Şentürk, KİTVAK Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Soncul’un, "İşleri insana dokunmak olan beyaz melekler bu bağışlarıyla yine insanlara dokunacaklar, yaralarını saracaklar. Tüm hemşirelere ve onlar adına destek veren Kent yönetimine hastalarımız adına çok teşekkür ediyoruz" mesajını iletti. Kitvak'ın ilk eserinin Ege Üniversitesi'nde Tülay Aktaş Onkoloji Hastanesi olduğunu hatırlatan
Şentürk, ilk hasta ve hasta yakınları konukevinin yine Ege Üniversitesi'nde yapıldığını, ikincisi olan KİTVAK- Abdulrezzak Sancak Hasta ve Hasta Yakınları Konukevi'nin ise Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Kampusü'nde 5 ay önce hizmete açıldığını vurguladı. Askıda Oda kampanyasının amacını ve önemini anlattı. Etkinliğin sonunda Basın Danışmanımız, aynı zamanda KİTVAK Yönetim Kurulu Üyesi olan Nesrin Coşkun, Kent Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü Tangül Pekey'e teşekkür plaketi takdim etti. Pekey de duygularını şöyle dile getirdi: “Hayatın en zorlu dönemi olan hastalık sürecinde hastanın 24 saatini birebir onlarla yaşıyor, nefeslerini duyuyor, acılarını, üzüntülerini, mutluluklarını hissediyoruz. Kısaca onların yaşamlarına dokunuyoruz. İnsan sağlığının korunmasında ve geliştirilmesine adanmış evrensel bir mesleği sürdürdüğümüz için sadece burada kurumumuzda baktığımız hastalara değil, hasta olan herkese, insanlığa yardım etme sorumluluğunda olmalıyız. Bu düşünceyle yapmış olduğumuz bağışta küçük de olsa bir katkı sağlayıp, hastalarımız ve aileleri için bir tebessüm oluşturabildiysek ne mutlu bize. Bu fırsatı sağladıkları için şahsım ve ekibim adına değerli Kİtvak yöneticilerine çok teşekkür ediyor, şehrimize ve ülkemize gurur verici kazanımları sağlamalarından dolayı tebrik ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum.”
2018
06
medikent
2018
07
medikent
EZİ MERK P I T NCAK ALSA T N E K
YIL YIL
İzmir’in önemli iş, alışveriş ve sosyal yaşam merkezlerinden Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde 2008 yılında hizmete açılan Kent Alsancak Tıp Merkezi’nin 10. Kuruluş yıldönümü “Sağlığa hizmette nice on yıllara” dileğiyle kutlandı. Kent Alsancak Tıp Merkezi’nde verilen 10. yaş kutlama kokteyline Kent Sağlık Grubu Genel Müdürü Dr. Ruşen Yıldırım, Medikal Koordinatör Prof. Dr. Alp Demireller, medya temsilcileri, konuk doktorlar ve Kent ailesinin üyeleri katıldı. Kutlamada konuşan Dr. Yıldırım, Alsancak Tıp Merkezi’nin günübirlik ameliyatların yapıldığı bir butik hastane olarak hizmet verdiğini vurgularken, başarının ekip çalışmasıyla geldiğini söyledi ve tüm çalışanlara ayrı ayrı teşekkür etti. Alsancak’tan sonra ikinci tıp merkezini Bayraklı’da yakın zamanda hizmete açacaklarını belirten Dr. Yıldırım, “Alsancak Tıp Merkezimizi sektöre kazandırmamızın üzerinden 10 yıl geçmiş. Şimdi aynı süreci Bayraklı’da yaşıyoruz. Ve bu nedenle çok heyecanlıyız. İnanıyoruz ki Alsancak gibi Bayraklı Tıp Merkezimiz de sahip olduğu uzman hekim kadrosu, deneyimli sağlık ekibi ve yüksek teknolojik donanımıyla hastaların ihtiyaçlarına en iyi şekilde yanıt verecektir. Bir başka heyecanı da yine yakın zamanda hizmete açacağımız Kent Onkoloji Merkezimiz nedeniyle yaşıyoruz. Türkiye’nin en kapsamlı onkoloji merkezlerinden biri olacak merkezimiz kanser tedavisinde dünyaca ünlü Houston Methodist Hastanesi işbirliği ile hizmet verecek. Hastalarımıza tek çatı altında tüm tanı ve tedavi olanaklarını sunacağız” dedi. Kokteyl sonrasında ise Dr. Yıldırım ve Prof. Dr. Demireller tarafından açıldığı günden bu yana Alsancak Tıp Merkezi’nde görev yapan doktorlarla sağlık ve idari personele teşekkür plaketleri verildi.
Kent Alsancak,
10 yaşında
2018
08
medikent
2018
09
medikent
Kronik (uzamış) ağrı, kendi başına bir hastalıktır ve kişi öğrenilmiş çaresizlik içindedir. Çarpıtılmış ve genellenmiş düşüncelere sahip olabilir.
Psikolog Birgül GÖKÇE DOERING Kent Sağlık Grubu Klinik Psikoloji ve Psikoterapi
AĞRILARIN PSİKOLOJİK DİLİ
2018
10
Ağrı, bir doku hasarı olsun veya olmasın nahoş bir duyumun sinir uçları vasıtasıyla çok kısa süreler içinde beyne iletimi ve değerlendirilmesidir. İstenmeyen bir durum olan ağrı, sinir liflerinde bir hasar oluşmuş ise iletim konusunda sorun yaşanır ve beyne yanlış ileti ulaşmış olabilir.
Bu, nedeni anlaşılamayan nöropatik bir ağrıdır. Son günlerde de sık rastladığımız ani çıkışlı ağrılar, akut ve 3-6 ayı aşmış ağrılar ise, kronik yani uzamış ağrılardır. Akut ağrı, genellikle bir alarm niteliğindedir ve tedavisi yapılınca geçer. Kronik ağrı ise, birtakım psikolojik faktörlerin de eşlik ettiği bir durumdur. Kişi bir döngü içindedir. Ağrı, yaşam kalitesini etkiler ve beraberinde yetersizlik duyguları, iş göremeyeceği inancı gelişir. Uyku bozuklukları, kaygı veya depresif duygu durum oluşabilir. Depresyon ve kaygı, ağrı şiddetinin ve sıklığının daha yüksek algılanmasına neden olur ve kişi bu döngüden kendini kurtaramayacağı inancını geliştirebilir. Ya ağrı tedavisi ya da psikolojik tedavi başlanarak bu döngü bozulur ve kişi periyodik bir takiple bu durumdan çıkarılabilir. Ağrı duyumu, sübjektiftir yani kişiye özgüdür. Kimsenin ağrısı, bir diğeri ile aynı değildir. Ağrı eşiği, ağrı toleransı, ağrı davranışları farklılık gösterebilir. Ağrı ölçülemez ve kişinin bildirdiği ağrı şiddeti geçerlidir biz sağlık profesyonelleri için... Ancak, bildirilen ağrı şiddetine eşlik eden ağrı davranışları değerlendirilir. Ağrı davranışları, kültürel öğeler içerir. Ağrı duyumu sinir uçları tarafından beyne işlenmek üzere taşındığında kişinin daha önceki deneyimleri ve öğrenmeleri de devreye girer. Ağrı sırasında yumruklarını sıkma, dudaklarını büzme veya başını tutma, başını sıkma, belini tutma, belini eğme gibi ağrı davranışları öğrenilmiştir. Bu davranışlarla birlikte kişinin ağrı şiddeti değerlendirilebilir. Olması gerekenden abartılı ağrı davranışı ise, psikoloji çerçevesinde ele alınarak değerlendirilecek bir durumdur ve son zamanlarda sıklıkla sorulan “psikolojik ağrı var mıdır?” sorusuna bir yanıt olabilir. “Kişi bu tutumuyla yardım çağrısı içinde” diye yorumlanabilir. Farklı bir psikolojik durum ya da sorun, ağrı yolu ile ifade edilmeye çalışılıyor olabilir. Ayrıca kişi bu durumun farkındalığına sahip görünmeyebilir de... Bu tablo ile gördüğümüz, kişilerin yardım çağrısı fark edilip, gereken tedaviler ve destek yapılmalıdır. Konuşma, işitme sorunu olan veya kendini ifade güçlüğü yaşayan kişiler ve çocuklar için ağrı ölçümünde yüz ifadelerinden yararlanıyoruz. Mc Caffery “Ağrı, hastanın söylediği şeydir, ağrı hasta söylüyorsa vardır” demiştir. Ayrıca ağrı ölçümünde nitelik bildiren kavramlardan da yararlanabiliyoruz. “Zonklayıcı, matkapla delinir gibi, şimşek çakar, bastıran, çeken, yoğunlaşan” gibi uluslararası kelimeler saptanmıştır. Bu, bir ağrı skalasıdır ve kişinin affektif, sensoriyel boyutta yani emosyonel ve duyusal boyutta ağrıyı tanımlayan kelimeler tespit edilir ve puanlanır. Ağrı niteliğini belirleyen ve tanıya kadar götürebilen bazı kültürel terimler de mevcuttur.
En sık rastladığımız ağrılar; gerilim tipi baş ağrıları, migren, fibromiyalji (yaygın ağrılar), yüz ağrıları ve nöropatik ağrılardır. Kronik (uzamış) ağrı, kendi başına bir hastalıktır ve kişi öğrenilmiş çaresizlik içindedir. Çarpıtılmış ve genellenmiş düşüncelere sahip olabilir. Kişiye özel bir program çıkarılarak multidisipliner bir tedavi ile takip edilebilir. Bilişsel yönden çalışılabileceği gibi davranışçı yöntemler de kullanılarak kişinin genel iyilik durumuna ulaşması ve iş veriminin yükselmesi, aile, çevre iletişimlerinin istenilen düzeye gelmesi sağlanabilir.
medikent
2018
11
medikent
Çocuklarda Bronşiolit Hastalığı
Akut bronşiolit, 2 yaşından küçük çocuklarda sıklıkla viral etkenlerin neden olduğu, hırıltılı soluk alma, öksürük, hızlı solunum, göğüs duvarında içe çökme, nefes alıp vermede zorlanma ile karakterize, akciğerin küçük havayollarının (bronşiol) iltihabıdır. İki yaş altındaki 10 çocuktan birinde görülmektedir.
Doç. Dr. Aydın ERDEMİR Kent Sağlık Grubu
Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzmanı
2018
12
Akut bronşiolit, sıklıkla kış aylarında salgınlara yol açar. Özellikle düşük sosyo-ekonomik seviyeli, kalabalık yaşam koşulları olan ailelerin çocuklarında, sigara dumanına maruz kalan, anne sütü almayan, prematüre doğan bebeklerde daha sık görülür. En sık etken Respiratuvar Sinsisyal Virüs (RSV)’tür, daha az sıklıkla sorumlu etkenler parainfluenza virüsler, influenza virüs, adenovirüs, mikoplazmadır.
Öksürük şuruplarının tedavide yeri yoktur.
İlk bulgular burun akıntısı, öksürük ve hafif ateş gibi üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlar. 1-2 gün içinde bu yakınmaları, hırıltılı solunum, öksürük, hızlı solunum, nefes alıp vermede zorluk izler. Huzursuzluk, beslenmede güçlük, kusma, çok yüksek ateş, morarma da olabilir. Hastalık genellikle hafif ve orta şiddette geçirilir. Şikayetler 2-3 gün içinde giderek artar, 7-10 gün içerisinde azalır. Öksürük süresi bir miktar uzayabilir. Özellikle 1 ayın altındaki bebeklerde, kalp veya akciğer hastalığı olan bebeklerde, prematüre bebeklerde, bağışıklık sistemi baskılanmış olan bebeklerde hastalık daha ağır seyreder. Bu durum, hayati tehlike oluşturabilmektedir ve daha fazla yoğun bakım ihtiyacı gerektirmektedir. Akut bronşiolit çoğu hastada hafif geçirilen, kendini sınırlayan bir hastalıktır. Hastalığı hafif geçiren, yani solunum sıkıntısı bulguları olmayan bebeklerin tedavisi evde yapılabilir. Aileye solunum sıkıntısı bulguları anlatılarak, beslenme önerileri ile yakın dönemde kontrole çağrılmak üzere eve gönderilebilir. Öksürük şuruplarının tedavide yeri yoktur.
medikent
Hastalıktan korunmak için kapalı ortamlarda sigara içiminin engellenmesi, hasta kişilerin çocuklardan uzak durması ve maske takması, evin sık sık havalandırılması, evde genel hijyen kurallarına uyulması, çocukların beslenmesinin düzgün olması ve anne sütünün en az 2 yıl verilmesi çok önemlidir. Yüksek riskli olan prematüre bebeklere ve ciddi kalp hastalığı olan bebeklere hastalığın sık görüldüğü RSV sezonunda (genelde Ekim-Mart arası) ‘’RSV monoklonal antikor (Palivizumab)’’ yapılması hem hastaneye yatışları azaltacak hem de bebeklerin bu hastalıktan kaybedilme riskini azaltacaktır. Üçten fazla bronşiolit atağı geçiren çocuklarda, özellikle ailede alerji ve alerjik hastalık öyküsü varsa, astım yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Tekrarlayan bronşiolit atağı geçiren çocuklarda ayrıca mide reflüsü, doğuştan kalp ve damar hastalığı, immün yetmezlik (bağışıklık sisteminde yetersizlik), kistik fibrozis hastalıkları açısından değerlendirme yapılmalıdır. Bu hastalıkların olması, çocukta ve ailede alerji olması, çocuğun solunum yollarının doğuştan dar olması, pasif sigara içiciliği tekrarlayan bronşiolit atakları için risk faktörleridir. Özellikle sigara kullanımı ya da içilen ortamda bulunmak tekrarlayan bronşiolitte en önemli risk faktörlerinden biridir.
Hastalığı daha orta-ağır şiddette geçiren, solunum sıkıntısı bulguları (hızlı solunum, nefes alıp vermede zorlanma gibi) olan, prematüre doğum öyküsü olan (özellikle 34 haftadan küçük doğan), 3 aydan küçük, bağışıklık sisteminde problem olan, laboratuvar tetkiklerinde ciddi problem saptanan, apne (solunum durması), ağızdan beslenmesi ciddi oranda azalmış olan hastaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmeleri gerekir. Özellikle solunum sayısı çok yüksek olan bebeklerde ağızdan beslenmeye devam edilmesi, besinin akciğerlere kaçmasına ve solunum sıkıntısının çok daha fazla artmasına yol açabilir. Bu durumlarda ağızdan beslenmenin kesilerek damardan sıvı desteği verilmesi uygun olacaktır. Gerektiğinde oksijen desteği, fayda gören bebeklerde nebülizatör ile ilaç tedavisi ve yakın gözlem yapılmalıdır. Bu hastalık çoğunlukla virüslerden kaynaklanan bir hastalık olmasına ve antibiyotik tedavisinin etkisiz olacağı bilinmesine rağmen gereğinden fazla antibiyotik tedavisi kullanılmaktadır. Antibiyotik tedavisi; özellikle hastalığı ağır geçiren ve hasta görünümlü olan olgularda, laboratuvar sonuçlarıyla da bakteriyel olduğu düşünülen olgularda verilmelidir.
Antibiyotik tedavisi; özellikle hastalığı ağır geçiren ve hasta görünümlü olan olgularda, laboratuvar sonuçlarıyla da bakteriyel olduğu düşünülen olgularda verilmelidir.
2018
13
medikent
Bağırsağımızdaki mikroskobik yaşam
Prof. Dr. Ethem TANKURT Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı
microbiom ve probiyotikler
2018
14
medikent
Geçtiğimiz 20 yılda yapılan araştırmalarda vücudumuzun tam otonom bir yapıda olmadığı, sayıları trilyon ile ifade edilebilen bakteri, mantar ve protozoaların bizimle birlikte ve kısmen bizden bağımsız olarak yaşamını sürdürdüğü keşfedildi. Bunların tümüne, genleriyle birlikte microbiom adı verildi. Bu canlıların sayısı değişmekle birlikte yapılan araştırmalarda bizim hücrelerimizden daha fazla olduğu gösterilmiştir; oran 1.3/1 tür, yani bizim hücre sayımızın 1.3 katı kadar microbiom hücresi olduğu bilinmektedir. Bağırsağımızda bulunan başta bakteriler olmak üzere, bu mikroorganizmalar temel olarak yediğimiz karbonhidratlarla beslenirler, ve bunun sonucunda kısa zincirli yağ asitleri, laktik asit, etanol, CO2 ve H2 meydana getirirler. Ayrıca folat, biotin, K vitamini gibi vitaminleri de sentezlerler. Bunları meydana getirdiği kısa zincirli yağ asitleri bağırsak hücrelerimizin temel enerji kaynağıdır. Yani bakteriler ile vücudumuz arasında karşılıklı fayda sağlayan bir ilişki söz konusudur. Bağırsak microbiomu vücudumuzun bağışıklık sisteminin oluşması gelişmesi ve sürdürülmesinde önemli rol oynar. Ayrıca bağırsak-beyin sinyal iletim ve etkileşimini sağlayan vagus sinirini değişik iletken moleküller (nörotransmitter) aracılığıyla uyardıkları bilinmektedir. Dolayısıyla beyine mesaj ileterek beslenme tercihlerimizin oluşmasını etkilerler ve kendilerine besin olacak gıdaları tüketmemizi sağlarlar. Bağırsak florasındaki değişikliklerin pek çok hastalığın ortaya çıkmasında değişen derecelerde rolü olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Bunlar arasında asthma ve alerjik hastalıklar, akut ishaller ve özellikle seyahat sırasında oluşan ishaller, iltihaplı bağırsak hastalıkları, antibiyotik kullanımına bağlı kolit ve enterokolit sayılabilir. Son dönemde diyabet ve obesite de bu listeye eklenmiş ayrıca onkoloji alanında da bağırsak florasındaki değişikliklerinin rolüne dair araştırmalar yayınlanmaya başlamıştır; bazı kanser türlerinin gelişiminde etkileri olabilmektedir ya da kemoterapiye verilen yanıtta bakteri türleri arasındaki dengelerinin değişmesinin rolü gösterilmektedir.
PROBİYOTİKLER Günümüzde ilaç olarak tükettiğimiz probiyotikler bağırsak floramızda doğal olarak bulunan, genelde yararlı olduğunu bildiğimiz bakteri türlerinin preperat halinde getirilmiş şeklidir. Tablet, kapsül, toz ya da gıda katkısı şeklinde sunulmaktadırlar. Bugün en yaygın olarak kullanılan probiyotikler lactobacillus türleri, bacillus clausi, bifidobacterium türleri, enterococcus feacium, streptococus thermophius ve saccharomyces tir. Bugün için kanıtlanmış probiyotik tedavi endikasyonları şunlardır; 1. Antibiyotik tedavisine bağlı diyare ve kolit 2. İnfeksiyöz diyare ve seyahat diyaresi 3. İrritabl bağırsak sendromu, özellikle diyare formları 4. Ülseratif kolit ameliyatı sonrası pouchitis 5. Bazı alerji hastalıkları (egzama gibi) Tüm bu hastalıklarda bağırsağımızın normal florasını destekleyerek, patojenik mikroorganizmaların çoğalmasını baskılar, immun yanıtı düzenler ve hekim önerisiyle probiyotik kullanımı uygun olur. Ayrıca birçok hastalıkta da probiyotik tedavisi ile ilgili araştırmalar sürmektedir. Bunları özetlersek; çocuklarda tonsillit ve idrar yolu infeksiyonu, postmenapozal osteoporoz, divertikülit, atopik dermatit, astım ve alerjiler, obezite ve diyabet, helicobacter pylori eradikasyonu sayılabilir. Yine bir diğer araştırma alanı da kanser tedavisinde ve özellikle preventif onkolojide probiyotiklerin yeridir. Ancak bu hastalıklarda hangi probiyotik türünün hangi etkiyi gösterdiği tam aydınlatılmamıştır. Bu nedenle henüz yeterli kanıtlanmış veri olmadığından rutin kullanımı bugün için önerilmez. Ama en azından bugünkü bilgilerimizle kesin olan, gereksiz antibiyotik kullanımı ile vücudumuzda bizimle birlikte yaşamını sürdüren, bağışıklık gibi çok önemli fonksiyonlarımıza katkısı olan flora bakterilerimizin dengesini bozmamamız gerektiğidir.
Gereksiz antibiyotik kullanımı ile flora bakterilerimizin dengesini bozmamalıyız.
2018
15
medikent
Uzm. Dr. Necdet YETİM Kent Sağlık Grubu İç Hastalıkları Uzmanı
YORGUNLUK SENDROMU
2018
16
Hastalıkların belirti ve bulgularını objektif ve sübjektif olarak ikiye ayırabiliriz. Objektif olanlara, yani duyu organlarıyla saptananlara bulgu, saptanamayanlara da semptom denir. Örnek vermek gerekirse gözle görülen solukluk, sarılık gibi renk değişiklikleri, yara, ödem gibi şişlikler; kulakla duyulan anormal solunum ve kalp sesleri, ses kısıklıkları; elle dokunmakla hissedilen ateş, nabızda düzensizlik, bir organın irileşmiş olması gibi bulgular objektif bulgulardır. Beş duyumuzla saptayamadığımız, daha çok hastaların anlattıklarından öğrendiğimiz ağrı, halsizlik, iştahsızlık, yorgunluk halleri de sübjektif belirtiler, yani semptomlardır. En sık rastlanan semptomlardan biri yorgunluktur. Genel güçsüzlük, halsizlik, konsantrasyon ve kondisyon eksikliği olarak da adlandırılabilen yorgunluk değişik şekillerde ve
derecelerde olabilir. Bazen tüm gün süren, bazen de belli zamanlarda olan yorgunluklar olduğu gibi, bazen tüm bedenimizde ve bazen de belli bölgelerimizde olabilir. Yorgunluk çoğu zaman tek başına bir hastalık olmayıp, çeşitli hastalıklarda ortaya çıkan bir semptom olarak karşımıza çıkar. Ancak bazen hastalık olmadan da yorgunluk hissi olabilir. Buna fizyolojik yorgunluk da denir ve daha çok bedensel yorgunluk şeklinde olur. Aşırı fizik aktivite, uzun ve yoğun çalışmalar, uzun yolculuklar sırasında ve sonrasındaki bu tip yorgunluklar genellikle yeteri kadar dinlenmekle geçerler. Ancak, yalnızca dinlenmekle geçmeyen, genellikle uzun süren, birlikte başka belirti ve bulgular da olanlar daha önemlidir ve bunlara patolojik yorgunluklar denir.
Patolojik, yani bir hastalığa bağlı olanlar ya da bizzat bir hastalık olarak kabul edilen yorgunlukların birçok nedeni vardır: • Genellikle beslenme yetersizliği sonucu oluşan, ya da metabolik bozukluklara bağlı vitamin ve mineral eksiklileri, • Anemiler, • İnfeksiyonlar, • Solunum yetmezliğine neden olan hastalıklar, • Kalp ve dolaşım yetmezliğine bağlı olan hastalıklar, • Beyin ve sinir sistemi hastalıkları, uyku bozuklukları gibi nörolojik hastalıklar, • Tiroidin az ya da çok çalışması, • Kanserler, • Anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar, • Özellikle yüksek kan şekeri ile seyreden diyabet, • Bazı ilaçlar
Yorgunlukların kısa ve uzun sürenleri vardır. Kısa sürenlere akut ya da geçici yorgunluk, uzun sürenlere kronik yorgunluk denir. En sık karşılaşılan kronik yorgunluklardır ve çoğunun nedeni psikiyatrik bozukluklardır. Bu hastalıklarda, yorgunluk yanında genellikle baş ve beden ağrıları, sıkıntı, moral bozukluğu, çarpıntı vs. gibi daha birçok birbiriyle pek de ilişkili olmayan semptom da vardır. Tüm bu nedenlere bağlı olmayan bir kronik yorgunluk durumu da vardır ki buna sinirsel halsizlik, eski deyim olarak sinir zaafiyeti, bitkinlik, nevrasteni ve yorgunluk sendromu gibi isimler de verilir. Bu hastalıkta muayene ve tetkiklerde hiçbir objektif bulguya rastlanmamaktadır. Nedenlerine yönelik çeşitli teoriler ileri sürülmüştür. Bu nedenler arasında en çok kabul edilen; fiziksel ya da mental aşırı yüklenmenin yarattığı stresi bedenin kaldıramaması, ya da ona karşı koyamaması şeklinde özetlenebilir. Yorgunluk şikayeti olan bir kişinin tıbbi olarak tam bir değerlendirmesi yapılmalıdır. Önce hastanın şikayetleri arasında aşırı yorgunluğa yol açan yani fizyolojik bir durum olup olmadığı anlaşılmalıdır. Sonra genel bir fizik muayene ile yorgunluk yapabilecek bir hastalığın
olup olmadığı araştırılmalıdır. Son olarak da geniş bir test listesi ile kontrol edilmelidir. Bu amaçla, kan sayımı, organ testleri, infeksiyon testleri, hormonların durumu, vitamin-mineral-protein gibi temel maddelerin eksik olup olmadığı araştırılmalıdır. Yorgunluk yapabilen bir hastalık saptanırsa, bu hastalığın tedavisi ile ona bağlı olan yorgunluk durumunun da tedavisi yapılmış olacaktır. En sık neden olan anksiyete-depresyon durumlarının tedavisinde günümüzde modern ilaç tedavileri ve psikoterapiler uygulanmakta ve çok güzel sonuç alınmaktadır. Bir hastalık saptanamazsa ve yorgunluk kısa süreli ise dinlenme, tatil yapma, dengeli beslenme ve kişiye uygun hafif spor yapma ile sorun çözülebilir.
Yorgunluk şikayeti olan bir kişinin tıbbi olarak tam bir değerlendirmesi yapılmalıdır.
medikent
2018
17
medikent
Anne adayları için gebelik, “gebeliklerini öğrendiği zaman” başlar. Hekim, bebeğin gelişimini 9 ay boyunca izler; bebek, ultrason aracılığıyla gelişimine dair bilgiler verir. Peki 9 ay boyunca bebek neler söyler?
Ultrasonda bebek neler söyler?
Opr. Dr. Nagihan SAZ Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
2018
18
medikent
Gebelik 40 haftalık uzun bir dönemdir. Gebeliğin ilk ikinci ve son üçüncü ayı bebekte ve anne adayında görülen değişiklikler farklıdır. “İlk üç aylık dönem” dediğimiz 14. haftaya kadar olan süreçtir. Bu süreç, anne adayı için hem beden hem de ruhsal olarak gebeliğe adaptasyon süreci olarak kabul edilebilir. Vücutta inanılmaz bir hormon salınımı olduğundan birçok anne adayında ruhsal ve fiziksel değişiklikler görülebilir, yine hormonlara bağlı olarak uyku eğiliminde artış, bulantı ve kusmalar görülebilir. Anne adayları için gebelik, “gebeliklerini öğrendiği zaman” başlar.
İlk 3 aylık dönemi (1-14 hafta) incelersek:
Bebek: “Bir pirinç tanesinden bile küçüğüm.”
1.
Ay
2. Ay
Bu dönemde bilinmesi gereken ilk şey, gebelik olması gereken rahim içerisinde mi yerleşmiş yoksa “dış gebelik” dediğimiz rahim dışında mı yerleşmiş? İlk olarak ultrason ile bunu tespit ederiz, çok erken dönemde gebelik kanda tespit edilse bile ultrasonda görünmeyebilir. Gebeliğin doğru yere yerleşip yerleşmediği tespit edildikten sonra gebelik kesesi ve içerisindeki ekleri, bir tane mi, ikiz mi, üçüz mü vb tespitler yapılır. Birinci ayda ultrasonda görülebilecek ve bize bilgi verilecek noktalar bunlardır. Bebeğiniz şu an için bir pirinç tanesinden daha küçüktür! Bu süreçte “tutunma kanaması” olarak bilinen hafif pembe kahverengi akıntılar görülebilir, hemen panik yapmamakla beraber doktorunuzun bilmesinde fayda vardır. Gebeliğin ilk üç aylık döneminde eğer gebelikten önce yapılmamışsa bazı kan ve idrar tahlillerinin yapılması, henüz başlanmamışsa folik asit desteğinin başlanması gereklidir.
Bebek: “ Kalp atışlarımı duyuyor musunuz?” İkinci aya geldiğimizde yani yaklaşık 5-6. haftadan itibaren ultrason muayenesinde görülmesi gereken en önemli şey, bebeğin kalp atışıdır. 9. haftaya doğru el kol tomurcukları oluşmaya başlar, kemiklerin kıkırdak kısımları yavaş yavaş oluşur. Ayrıca dokuzuncu hafta civarında eğer varsa bulantı ve kusmaların pik yapması beklenir, sonrasında giderek azalır. Bu ayın sonunda bebeğiniz bir fıstık tanesi büyüklüğündedir.
Bebek: “ Tarama testlerine hazırım.”
3.
Ay
Üçüncü aya geldiğimizde ise, yani yaklaşık 11-14 haftalar arasında yapılacak önemli tarama testlerimiz vardır. Bebekte bakılması gereken bazı hastalıkların belirteçleri vardır. Bunların başında down sendromu gibi bazı genetik hastalıkların, birçok anatomik bozukluğun taranacağı bir zaman dilimidir. Bebeğin ense kalınlığı, burun kemiği, idrar kesesi, kalbi, midesi, elleri kolları, bacak ve ayakları, kafa içi yapıları, göbek kordonu gibi birçok incelemeler yapılır. Bunların bazılarından ölçüm alınıp, sizden kan vermeniz istenerek ilk üç ay tarama testi yapılır ya da son dönemde çok kullandığımız “non invaziv prenatal test” olarak bilinen (fetal serbest dna testi) yapılır. Plasenta oluşmaya başlar. 12. haftadan sonra da hormon salgılamaya başlar. Bu dönemde bebeğinizin cinsiyeti oluşur ancak ultrasonla görülemeyebilir. Bebeğiniz bu dönemde çok sık ve hızlı hareket eder ancak anne adayı tarafından hissedilmez.
2018
19
medikent
İkinci üç aylık döneme (14-26 Hafta) gelindiğinde...
4. Ay
5.
Ay
Bebek: “ Cinsiyetim oluştu. Kız mıyım yoksa erkek mi?” Artık ultrasonda bebeğinizin ellerini kollarını ve diğer birçok organını görebilirsiniz. Kemik oluşumu daha belirginleşmeye başlar. Emme ve yutma yavaş yavaş gelişir. Parmak emdiğini görürseniz şaşırmayın. El ve ayak parmakları sayılacak kadar belirginleşir. Kaşlar, kirpikler, saçlar, tırnaklar bu haftada gelişmeye başlar, esneme ve yutkunma gibi hareketler ultrason esnasında görülebilir. İlk üç ayda gelişen sinir sistemi artık fonksiyon göstermeye de başlar. Cinsiyet görülebilecek kadar belirgindir artık. Bu ayın sonunda bebeğiniz artık yaklaşık 15 cm, ortalama 100 gr ağırlığındadır. Bebeğin hareketleri daha önce çocuk sahibi olan gebelerde bu dönemde hissedilmeye başlanabilir.
Bebek: “ Hareket edebiliyorum anne hissedebiliyor musun?” Artık bebeğinizin hareketlerini hissedebilirsiniz. Bebeğinizin cildinde “verniks” denilen koruyucu, kremamsı bir tabaka bu dönemde oluşur. Ayrıca “lanugo” denilen ince tüyler oluşmaya başlar. Artık bebeğinizin tüm organları tam anlamıyla gelişmiştir ve ultrasonla hepsi detaylı olarak incelenebilir. Bu haftalarda bakanlığımız tarafından önerilen tetanoz profilaksisi yapılır. Artık bebeğiniz 25 cm uzunluğunda, ortalama 400-500 gr ağırlığındadır.
Bebek:“Anne karnında uyumaya bile başladım.” 6.
Ay
Bebeğinizin parmak izleri bile oluşmuş durumdadır ve cildi artık normal pembe rengindedir. Gözleri açıp kapatmaya başladı bile. Seslere tepki verebilir. Ardışık, periyodik hareketlerini hissederseniz bilin ki bebeğiniz hıçkırmaya başladı. Bu ayın sonunda bebekler erken bile doğsa küvez desteğiyle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde yaşayabilme ihtimali olabilir. Uyku-uyanıklık döngüsü başlar ve anne tarafından bu süreçler uyanık olduğunda daha hareketli, uyurken hareketsiz olarak algılanır. Boyu yaklaşık 35 cm ağırlığı ortalama 900 gramdır.
2018
20
7.
Ay
8.
Ay
9.
Ay
medikent
Bebek: “ Vücut ısımı düzenleyebiliyorum, üstelik annemden daha sıcak.” Bebeğinizin cildi suda olduğu için buruşmuş durumdadır. Bu doğumdan bir süre sonra düzelecek bir durumdur. Kirpikler uzamış, cilt altı yağ dokusu oluşmuştur artık... Vücut ısısını kendisi düzenleyebilir. Her zaman anneden daha sıcaktır. “Braxton Hicks” adı verilen yalancı doğum kasılmaları başlayabilir, bebek için zararlı değildir, rahminizi yavaş yavaş doğum kasılmalarına hazır hale getirir. Erkek bebeklerin testisleri yerine inmeye başlar. Akciğerleri gelişimini tamamlamasa bile solunum hareketleri yavaş yavaş başlar. Bebeğiniz artık 38-43 cm boyunda,1800-2000 gr ağırlığındadır.
Bebek: “Doğuma yaklaşıyorum, baş aşağıya durmaya başladım bile.” Bebeğiniz yavaş yavaş doğum pozisyonunu almak için baş aşağı durur hale gelir. Daha hızlı kilo almaya başlar. Işığa tepki verebilir. Uyku-uyanıklık döngüsü daha belirgin hale gelir, karakteristik özellikleri oluşmaya başlar. Bebeğiniz, doğumdan sonra nefes almaya ve akciğer gelişimini tamamlamaya yardımcı olacak sürfaktan gibi bazı kimyasalları salgılamaya başlar. Bebeğiniz artık 44-48 cm boyunda, 2400-2900 gr ağırlığındadır.
Bebek:“ Kavuşma zamanı geldi, çok heyecanlıyım.” Bebeğin gelişimini artık tamamladığı, doğum için hazır hale geldiği kavuşma dönemidir. “Lanugo” denilen fetal tüyler dökülmeye başlar, hareketleri daha büyük hale gelir ama azaldığından şüphe ederseniz mutlaka doktorunuzla irtibata geçmeniz gerekir. Plasenta ağırlığı, bebeğinizin ağırlığının yaklaşık 1/8’i kadardır, kordon boyu ise yaklaşık bebeğinizin boyu kadardır. Tırnakları uzamış olarak doğabilir. Ortalama 50 -51 cm boyunda , 3100-4000 gr ağırlığındadır.
2018
21
medikent
Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL Kent Sağlık Grubu Dermatoloji Uzmanı
2018
22
KADINLARDA SAÇ DÖKÜLMESİ Kadınlarda saç dökülmesi çok sık karşılaşılan önemli bir dermatolojik sorundur. Zamanında yapılan analizler ve uygun tedavilerle bu durum düzeltilebilir. Normal bir kişide saçların %85‘ i büyüme evresindeyken %15’ i dinlenme evresindedir. Dinlenme evresindeki saçlar doğal yolla bir süre sonra dökülür ve yerini yeni büyüyen saçlar alır.
Günde kaç saç teli dökülür? Günde 100 kadar saçın dökülmesi normaldir. Haftalarca günde 80-100 taneden fazla saç dökülüyorsa bu normal değildir. Bu durum kadınlarda sık yaşanan bir sorundur. Saç fırçasında, yastıkta, kıyafetlerde her zamankinden daha fazla saç olması, yıkarken ya da saçların arasında parmakların dolaştırılmasıyla çok sayıda saçın ele gelmesiyle fark edilir.
Neler saç dökülmesine yol açar? Kadınlarda saç dökülmesinin birçok nedeni olabilir. Bunlar Kansızlıklar (demir eksikliği anemisi), Protein eksikliğine neden olan katı diyetler, yoğun stres, ciddi hastalıklar, yüksek ateş ve geçirilen ciddi ameliyatlar, ilaçlar (kan sulandırıcılar, kemoterapi ve tansiyon ilaçları, antidepresanlar), troid bezinin çok veya az çalışması, metabolizmayı etkileyen bir çok hastalık. Çoğunlukla stres, ameliyat, kilo kaybı veya geçirilen bir ateşli hastalık sonrasında oluşan saç dökülmesi 2-3 ay sonra ortaya çıkar. İlaçların birçoğu gecikmeli ortaya çıkan belli belirsiz bir dökülme artışı yaparken kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar tedaviye başladıktan kısa bir süre sonra çok yoğun dökülmeye neden olurlar. Benzer şekilde ilaçların kullanımı kesildikten sonra da saçlar tekrar normal haline dönecektir. Ancak genetik yatkınlığı olan kadınlarda sadece belirli bölgelerde bir model oluşturacak şekilde saçlarda seyrelme oluşabilir ve kadın tipi saç dökülmesi (KTSD) denilen durum ortaya çıkabilir.
KTSD, erkeklerde sık görülen androgenetik alopesiye benzer. Ergenlik sonrasında ortaya çıkar ve genetik yatkınlık ile ilişkili olarak yavaş yavaş ilerleyebilir veya çok ciddi seyredebilir. Kadınlarda yaygın saç dökülmesi yapan nedenler androgenetik alopesiyi tetikleyebilir ve şiddetlendirebilir.
Saç dökülmesi olduğunda ne tür testler uygulanır? Saç dökülmesi tanısı genellikle klinik bulgulara dayanarak konur. Doktorunuz saç dökülmesinin şiddetini ve yoğun olduğu alanları saptamak için size saç çekme testi uygulayabilir. Bu test farklı alanlarda 50-60 kadar saçın diplerinden uçlarına doğru sıvazlanması sonrasında ele gelen saçların sayılmasına dayanan basit bir uygulamadır. Bunun dışında gerekli görülürse trikogram tetkiki ile mikroskopta saç kökleri incelenebilir. Ayrıca androgenetik alopesi düşünüldüğünde saçların çapları, yoğunlukları ve yeni çıkan saçları değerlendirmeye olanak tanıyan dermoskopik muayene yöntemi uygulanabilir. Muayene sonrasında dökülme nedenlerini saptamaya yönelik kan testleri istenebilir.
Tedavide neler yapılır? En iyi tedavi altta yatan sebebi bulmak ve mümkünse tedavi etmektir. Genelde bu tür saç dökülmesinin durması ve tekrar normale dönmesi haftalar almaktadır. Biotin içeren tabletlerle destekleyerek mezoterapi (büyüme faktörleri içeren enjeksiyonlar) uygulamaları ile başarılı tedaviler yapılmaktadır.
medikent
2018
23
medikent
ERKEKLERDE SAÇ DÖKÜLMESİ Androgenetik Alopesi Androgenetik alopesi; genetik yatkınlığı olan bireylerde erkeklik hormonu duyarlılığı ile ilişkili olarak, genelde 20-30’lu yaşlarda başlayan saçların dökülmesi veya incelmesiyle saç çizgisinin geri çekilmesi veya tepe bölgesinin açılmasıyla ortaya çıkan ve ciddi psikososyal problemler yaratabilen dermatolojik bir durumdur. Otuz yaşına kadar olan beyaz erkeklerin %30’u, 50 yaşına kadar olan erkeklerin ise %50’sinde androgenetik alopesi görülmektedir. Erkek tipi saç dökülmesi veya kellik isimleri ile anılır. Bu hastalık genetik ve hormonal etkilerle ortaya çıkar. Dihidrotestesteron isimli hormonun kıl kökünü etkilemesiyle kıl çapı ufalır, boyu kısalır ve rengi açılır. Daha ileri aşamalarda ise kıl kökü tamamen yok olur ve o alanda saç hiç çıkmaz. Saçlarda seyrelme, incelme yanında saç çizgisinin geri çekilmesi en belirgin özellikleridir. Erkeklerde 30-40 yaşında, kadınlarda 50-60 yaşında başlar. Erkeklerde saç çizgisinin geri çekilmesi, saçlarda incelme ve o alanın tamamen saçsız halde ortaya çıkması ve tepe açıklığı ile görülürken, kadınlarda saç çizgisi gerilemez, taç biçiminde bir seyrelme görülür.
Hastanın şikayetleri ve hastalık öyküsü, dermatolojik muayene ve aile öyküsü ile tanı kolayca konulur. Deri tamamen normal durumdadır. Bazı durumlarda dermoskopide tanıda yardımcı olabilir. Bu tip saç dökülmesi kullanılan ilaçlarla belirgin derecede düzeltilebilir. 25-45 yaş arası saç kökleri zaman içinde gerileme göstereceğinden uygun zamanda yapılacak tedaviler ile saç dökülmesi geciktirilebilir dolayısıyla saç dökülmesi kısmen engellenmiş olur. Tedavideki amaç saçların dökülmesini azaltmak, ilerlemeyi yavaşlatmak ve androjen aktivitesinin yoğun olduğu yılları olabildiğince hormon etkisinden uzak tutmaktır. Tedavide sürülecek losyonlar içinde Minoksidil etkinliği kanıtlanmış bir ilaçtır. Ağız yoluyla alınan Finasterid tablet uzun süreli kullanımlarda etkilidir. Ancak belirgin yan etkileri nedeniyle mutlaka dermatolog denetiminde kullanılmalıdır. Topikal minoksil kullanımına ek olarak saçların uzamasını hızlandırmak ve daha sağlıklı olması için mezoterapi (büyüme faktörü ve biotin içeren karışımların) uygulamaları da önerilmektedir.
2018
24
SAÇ MEZOTERAPİSİ Saç mezoterapisi saçlardaki dökülmeyi durdurmak, saça doğal canlılığını tekrar kazandırmak amacıyla uygun ilaçların saçlı derinin altına küçük iğneler yardımıyla enjekte edilmesi yöntemidir.
Mezoterapi nedir?
Tedavi süreci
Mezoterapi, tedaviye göre özel olarak hazırlanmış ilacın cildin 1 ila 6 cm altına enjekte edilmesi şekline dayanan bir tedavi yöntemidir. İlk olarak Fransız doktor Dr. Michel Pistor tarafından 1952 yılında kullanılmaya başlanmıştır.
Tedavi, hazırlanan karışımın saç derisi altına enjekte edilmesi şeklindedir. Mikro enjektörlerle yapılan işlem ağrısız ve acısızdır yada tolere edilebilecek düzeydedir. Hasta tedaviden sonra gündelik yaşamına devam edebilir. Tedavi sonuçları 2. seanstan itibaren görülmeye başlar. Tedavi 2-3 hafta aralarla 5-6 seans olacak şekilde uygulanmaktadır.
Mezoterapi hangi tedavilerde kullanılır? • Saç dökülmelerini önlemede • Yüz gençleştirme tedavilerinde • Akne ve yara izlerinin tedavisinde
Saç mezoterapisi yaptırmalı mıyım? Kendinize ufak bir test uygulayınız. Saçlarınıza fazla asılmadan hafifçe tutup çekiniz. Her seferinde elinize 3 - 4 tel saç geliyorsa tedavinizi geciktirmemenizi öneririz.
Saç mezoterapisi hangi tür dökülmelerde etkilidir? Saç dökülmelerinin çeşitli nedenleri olmakla birlikte mezoterapiye cevap veren dökülmeler arasında metabolik, stresden kaynaklanan, mevsime bağlı dökülmeler ve gebelik sonrası ani dökülmeler bulunmaktadır. Diğer hormonal / genetik dökülme tiplerinde ise destekleyici bir tedavi yöntemidir.
medikent
2018
25
medikent
AKCİĞER KANSERİNDE FARKINDALIK
Akciğer kanseri, akciğer dokularında bulunan anormal hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Vücudumuzdaki herhangi bir kanser, hücrenin genetik materyalini taşıyan DNA’sının yapısındaki bir hata veya mutasyon nedeniyle başlar. DNA’daki mutasyonlar normal yaşlanma süreciyle veya çevresel faktörler nedeniyle oluşur.
Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Kent Sağlık Grubu Göğüs Hastalıkları Uzmanı
2018
26
medikent
Tütün sarma makinasının keşfinden sonra tütün ürünlerinin tüketimi giderek artış göstermiş ve sigara içme alışkanlığındaki artışa paralel olarak akciğer kanseri sıklığı da giderek artmıştır. Dünyadaki en sık kanser türü olan akciğer kanseri yılda 2 milyon yeni vaka ile tüm yeni saptanan kanserlerin yaklaşık %13’ünü oluşturmaktadır. Kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni olup, tüm kanser ölümlerinin kabaca 1/5 ‘inden sorumludur. Bu sayı her yıl meme, kolon ve prostat kanserinden dolayı kaybedilen hasta sayısı toplamından daha yüksektir.
Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır. Akciğer kanserlerinin en önemli nedeni tütün ve tütün ürünlerinin kullanımıdır. Hastalıktan korunmada en önemli faktör sigaraya başlamanın önlenmesi ve içenlerde acilen bıraktırılmasıdır.
Akciğerlerimiz dışarıya açılan bir organdır ve dış ortam havasını kullanır. Bu nedenle nefes ile alınan havadaki her türlü madde sağlığımızı etkileyebilir.
Risk Faktörleri;
Belirtileri;
• Sigara • Asbest • Radon Gazı • Uranyum, berilyum, vinil klorid, nikel kromat, kömür ürünleri ,hardal gazı, klormetil eterler, petrol ürünleri gibi kimyasallar • Akciğer kanseri aile öyküsünün olması • Yüksek düzeyde hava kirliliği • İçilen suyun yüksek oranda arsenik içermesi • Akciğerlere radyasyon tedavisi uygulanması • Akciğerlerde bazı hastalıklar sonrasında kalan yara izi
Tümörün kendisinin ve göğüs içi yayılımına bağlı olanlar; • Öksürük • Göğüs omuz ve sırt ağrısı • Balgam miktar ve renginde değişme • Kanlı balgam ve kan tükürme • Ses kısıklığı • Nefes darlığı • Yutma bozuklukları • Boyun ve yüzde şişlik • Hışıltılı solunum • Göz kapağında düşme • Tekrarlayan bronşit ve zatürre atakları
Akciğer kanseri göğüs kafesi dışına yayılmışsa; • Baş ağrısı • Bulantı ve kusma • Cilt altı şişlikler • Baygınlık, denge bozukluğu, hafıza kaybı • Kemik ve eklem ağrıları ,kemik kırıkları • Genel halsizlik • İştah kaybı, açıklanamayan kilo kaybı • Kanama ve pıhtılaşma bozuklukları • Kas erimesi
Tarama kanser ile herhangi bir belirti yokken kişide kanser olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu çalışma, kanserin erken dönemlerde tespit edilmesine ve tedavisinin yapılmasına olanak sağlar. Akciğer grafileri tümörlerin küçük ve kür edilebilir bir evrede saptamak için yeterli ve güvenilir değildir. Meme kanseri için Mammografi, kolon kanseri için kolonoskopi tarama için birer örnektir. Günümüzde akciğer kanseri için tarama testi düşük doz bilgisayarlı tomografidir (DDBT). Bu tarama yöntemi ağır sigara içme öyküsü olup (30 paket yılı veya daha fazla), halen içmeye devam eden veya son 15 yıl içerisinde bırakmış, 55-74 arası kişilerde önerilmektedir. Bu tarama testi ile Akciğer kanseri ölüm oranı akciğer grafisi ile takip edilenlere göre %25 azalmıştır. Ülkemiz şartlarında DDBT ile tarama yapılması, gereksiz takip ve cerrahi işlem yapılmasına, maliyet artışlarına ve hastalarda yoğun bir endişe artmasına sebep vermeyecek derecede dikkatli olunmasını gerektirmektedir.
2018
27
medikent
Damar tıkanıklığı sorunu yaşayan hastalar için geliştirilmiş yeni bir tedavi olan aterektomi yöntemiyle, damar içindeki kireçler temizlenerek uzuv kayıplarının en aza indirilmesi amaçlanmaktadır.
DAMAR TIKANIKLIĞINDA
Opr. Dr. Yılmaz DENIZ
Kent Sağlık Grubu Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı
ameliyatsız tedavi
Damar sertliği olarak bilinen hastalık, özellikle 50 yaş üstünde yaygın görülmekte, yaş arttıkça sıklığı artmakta ve ailesinde damar sertliği olanlarda yakalanma riski daha yüksek olmaktadır. Hastalık 100 hastanın 2’sinde bacağın kesilmesiyle sonuçlanmaktadır.
Bu hastalığa yakalanan ve erken teşhis edilen kişilerde kullanılan aterektomi yöntemiyle, bacak damarlarında darlık ya da tıkanıklığa ve damar sertliğine neden olan kireçler mekanik olarak temizlenmekte ve kronik tam tıkalı atardamarlarda % 90 oranında tam açılma sağlanabilmektedir.
Yürürken ya da merdiven çıkarken baldır kaslarında ağrıya yol açan hastalık, dinlenmekle geçmekle birlikte, ilerlemiş hastalıkta istirahatte de devam edebilmektedir. Sigara, hipertansiyon, diyabet, obezite ve hiperkolesterolemi hastalığın riskini artırmaktadır.
Hastanede kalış süresinin kısa olması, anestezi gerektirmemesi ve ciltte ameliyat izi oluşturulmaması cerrahiye temel üstünlükleridir. Bununla birlikte işlem yapılan damarlarda erken veya geç dönemde tekrar darlık oluşma veya tıkanma riski bulunmaktadır.
İleri derecede beslenmesi bozulmuş ve kangren gelişmiş uzuvlarda, yeniden canlanma çok kısıtlı olduğundan bu duruma gelmeden daha erken dönemlerde teşhis edilmesi önem taşımaktadır. Aksi halde beslenme bozukluğuna bağlı ayakta yaralar oluşmasın, uzun dönemde kangren oluşumu ve bacak ampütasyonlarına (kesilmesine) yol açabilmektedir.
Tedavinin uzun dönem başarısını hastanın yaşam tarzı belirlemektedir. Sigaranın bırakılması, diyetinde yağlı ve kırmızı etin azaltılması, şeker hastası ise mutlaka şeker düzeyinin kontrol edilmesi ve düzenli uzun yürüyüşler yapılması gerekmektedir.
2018
28
medikent
Aterektomi işlemi, sıklıkla ameliyat şansı olmayan veya ameliyat riski yüksek olan, balon veya stent takılma şansı bulunamayan hastalara uygulanmaktadır. Özellikle diz altındaki ince damarların tıkanıklığı olan hastaların cerrahi şansı düşük olmasından dolayı ayaklarını kaybetme tehlikesi mevcut olup bu hastalarda girişim önem kazanmaktadır. Bu işlemin uygulanması için, öncesinde detaylı bir periferik anjiografi / BT anjiografi yapılması ve durum değerlendirilmesi gerekmektedir. Aterektomi, özel dizayn edilmiş ameliyathanelerde, lokal anestezi altında, tıkanıklığın veya darlığın yerine, uzunluğuna ve süresine bağlı olarak balon ve stent uygulaması ile birlikte hastalarda başarılı sonuçlar vermektedir. Operasyon sonrası hastalar bir gün sonra sorunsuz taburcu edilebilmektedir. İşlem esnasında hastaya sedasyon verilip, çoğunlukla kasığa yapılan lokal anestezi ile kateterler atardamar içine yerleştirilir. Anjiografi çekildikten sonra aterektomi cihazının kateteri damar içerisinden darlığın ya da tıkanıklığın olduğu yere kadar ilerletilip çalıştırılır. Cihaz genelde döner bir başlığı olup, damar içindeki kalsifikasyonu kazıyarak damarı açar. İşlem esnasında kullanılan cihazın tipine göre, artıklar ya kateterden aspire edilir ya da iyice eritilerek dolaşıma verilir. Aterektomi işlemi genelde balon anjioplasti ya da stentleme yapılarak sonlandırılır. İşlem sonrası anjiografi çekilerek damar açıklığı görüntülenir. Sonrasında yerleştirilmiş olan bütün kateterler geri çıkarılır. İşlem genelde 1-3 saat sürer.
Tedavinin uzun dönem başarısını hastanın yaşam tarzı belirlemektedir
Aterektomi işlemi sırasında, düşük olasılıkla da olsa, atardamar delinmesi veya yırtılması ile karşılaşılmaktadır. Daha da az oranda ise atardamarın diseksiyonu (ayrılması), atardamarın pıhtıya bağlı tekrar tıkanması ve benzeri durumlarla karşılaşılabilmektedir. Bu durum çoğu zaman, endovasküler yöntemler ile onarılabilmektedir. Ancak ciddi problemle karşılaşılması durumunda, kalp damar cerrahisi uzmanın bilgi ve becerisine gereksinim duyulmaktadır. Bu durumlardan dolayı kalp ve damar cerrahisinin bu işlemi yapması önem kazanmaktadır. Ayrıca bu hastalığın diğer damar hastalıkları ile birlikteliğinden dolayı kalp krizi veya karotis damar tıkanıklığına bağlı felç görülebilmektedir. Aterektomi sonrası hastada sorun oluşturan darlık düzeltilir ancak damar sertliği, hastalarda devam eden bir sorun olduğu için başka yerlerde de benzer
sorunlar oluşabilir. Bu yüzden hasta ve hekim tarafında gerekli önlemler alınmalıdır. Tedavinin uzun dönem başarısını hastanın yaşam tarzı belirlemektedir. Sigaranın bırakılması, diyete önem verilmesi, şeker hastası ise mutlaka şeker düzeyinin kontrol edilmesi ve düzenli uzun yürüyüşler yapılması gerekmektedir Aterektomi yöntemi hastanemiz Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde uygulanmaktadır.
2018
29
medikent
ENDOSKOPI VE KOLONOSKOPIDEN KORKMA, GEÇ KALMAKTAN KORK Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Kent Sağlık Grubu Gastroenteroloji Uzmanı
Sindirim sistemi hastalıklarının tanısında en önemli inceleme yöntemi endoskopik incelemelerdir.
2018
30
medikent
Geçmiş yıllarda bu incelemeler daha kısıtlı imkânlarla daha zor koşullarda yapılabilmekteydi. Bu süreçte hem hasta hem de incelemeyi yapan doktor çeşitli sıkıntılar yaşıyordu. Son yıllarda cihazlarda çok ciddi gelişmeler oldu. Çok daha net görüntü veren, çok daha rahat kullanılabilen cihazlar ortaya çıktı. Bunun yanı sıra hasta konforu da ön plana geçerek işlem sırasında uyutulma süreci başladı. Anestezi ekibinin de endoskopi işlemine refakat etmeye başlamasıyla birlikte hem hastalar işlem sırasında iyi bir uyku çekip hiçbir şey hissetmez hale geldi, hem de solunumsal ve kardiyak parametreleri yakın takip edilerek daha güvenli bir işlem yapılabilir oldu. Tabi ki hastanın işlem sırasında sessiz, sakin ve rahat bir şekilde uyuması işlemi yapan doktoru da rahatlattı ve doktor incelemesini eksiksiz ve rahat bir şekilde yapabilir hale geldi. Bu gelişmeler endoskopi ve kolonoskopi işleminde hasta konforunu ve güvenliğini, incelemelerin kalitesini üst seviyelere taşıdı. Bu işlemlerin anestezi eşliğinde uyutularak (Narkoz değil sedasyon ile uyutma) yapılması hastalardaki korku ve çekinceleri de oldukça azalttı. Ancak şehir efsanesi gibi dilden dile dolaşan eski tecrübeler insanlarda halen bu işlemlere karşı korku ve endişelerin kısmen devam etmesine sebep olmaktadır. Ayrıyeten ülkemizdeki sosyokültürel ortam da kolonoskopi işlemine karşı olumsuz bir durum, bir isteksizlik yaratmaktadır. Oysa bunu bir göz muayenesi, kulak muayenesi, röntgen incelemesi gibi görmek, tabu haline getirmemek daha sağlıklı olacaktır.
NEDEN ENDOSKOPİ YA DA KOLONOSKOPİ YAPTIRMAK GEREKMEKTEDİR?
Sindirim sistemi hastalıklarının tanısında kan tahlili, gaita tahlili yanı sıra baryumlu grafi, ultrason, bilgisayarlı tomografi ya da manyetik rezonans gibi radyolojik incelemeler de yapılabilir. Ancak endoskopik incelemeler en önemli (gold standart) yere sahiptir. Üst sindirim sistemi (Yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağı) ya da bağırsaklarla ile ilgili şikayetleri olan insanların kesin teşhislerinin konulabilmesi için çoğunlukla endoskopik incelemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin; yutma güçlüğü, yemek borusunda ağrı ve takılma hissi, mide acı/ekşi suyunun ağıza geri gelmesi, midede ağrı, yanma, hazımsızlık, çabuk doyma, bulantı, kusma, kanlı kusma, karın ağrısı, uzun süren ishal ya da kabızlık, bağırsak düzeninde bozulma ya da düzensizlik, kanlı dışkılama, makattan kanama gibi yakınmaları olan kişilerin endoskopik incelemeleri yaptırmaları kaçınılmaz tıbbi bir gerekliliktir. Herhangi bir sindirim sistemi şikâyeti olmayan ancak tetkiklerde dışkıda gizli kan pozitifliği, anormal kilo kaybı, kansızlık (Demir eksikliği anemisi) ya da B 12 vitamin eksikliği gibi bulgular saptanmış olan kişilerin de endoskopi ve kolonoskopi kontrollerini yaptırmaları gerekmektedir. Bu incelemeler sırasında midede ya da kalın bağırsaklarda yeni oluşmaya başlamış bir hastalığın teşhis edilmesi hem tedaviyi kolaylaştırır, hem de belki de geriye kalan yaşamınızda önemli bir belirleyici olabilir. İyi huylu bir hastalık saptanırsa tedavi olup sağlığınıza kavuşursunuz. Kötü huylu bir hastalık saptanırsa da erken tanı olması durumunda hayatınız kurtulur. Öte yandan ailesinde mide ya da bağırsak polibi ya da kanseri öyküsü bulunan kişilerin de herhangi bir şikayet olmasını beklemeksizin bu incelemeleri yaptırmaları son derece önemlidir. Bunun için diğer insanlar gibi 50 yaşını beklememelidirler.
50 yaşına gelmiş kişilerin herhangi bir şikayeti olmasını beklemeden kolonoskopi kontrolü yaptırmaları tıbbi olarak üzerinde durulan önemli bir konudur. Bu kontroller kadın olsun, erkek olsun hiç fark etmez, her iki cinsiyet için de aynı derecede önemlidir. Çünkü kalın bağırsaklarda polip oluşum olasılığı 40’lı yaşlarla birlikte artış göstermektedir. Bağırsak poliplerinin büyük bir çoğunluğu, mide poliplerinin kısmen daha az bir çoğunluğu zamanla büyüyerek kansere dönüşme riski taşımaktadırlar. Endoskopi ya da kolonoskopi kontrolleri ile polip aşamasında iken tespit edilen bu lezyonlar çok kolaylıkla kesilip alınmakta, kansere giden süreç daha başlamadan sonlandırılabilmektedir. Midede ya da kalın bağırsaklardaki polipler çoğunlukla hiçbir şikayete sebep olmadan yavaş yavaş büyümekte, iyice büyüyerek kanser tehdidi oluşturacak aşamaya geldiğinde bazen işaret verebilmektedirler. Mide ağrısı, karın ağrısı, bağırsak alışkanlığında değişiklik ve düzensizlikler, kanama, kansızlık, kilo kaybı gibi şikayetler ortaya çıktığında hastalık belli bir aşamaya gelmiş olup bazen erken tanı ve tedavi şansı da tehlikeye girmiş ya da iş işten geçmiş olmaktadır. Oysa ki yapılması gereken bellidir; şikayetiniz varsa bir an önce ilgili uzmana başvurarak gerekli incelemeleri gecikmeden yaptırmak. Aile öyküsü varsa 40’lı yaşlarda kontrollere başlamak. Aile öyküsü yoksa, hiçbir şikayet yoksa da 50 yaşına gelindiğinde kontrolü mutlaka yaptırmaktır. Yakın zamanda Amerika’dan yapılan bir bildiride kalın bağırsak poliplerinin ve kalın bağırsak kanserlerinin görülme sıklığındaki artma zamanının 50 yaşından 45 yaşına doğru inmekte olduğundan söz edilmektedir. Bu bildiride rutin kontrol için 45 yaş başlama yaşı olarak tavsiye edilmektedir. Bütün bu incelemelerde amaç sorunu olabildiğince erken saptamaktır. Çünkü ne kadar erken saptanırsa o sorundan kurtulmak da o kadar kolay olmaktadır. Bu mide ya da bağırsak polipleri için de böyledir, mide ya da bağırsak kanserleri için de böyledir. Endoskopi ve kolonoskopiden korkmayın, geç kalmaktan korkun.
2018
31
medikent
Uzm. Dr. Sinem KARACA Kent Sağlık Grubu Dermatoloji - Kozmetoloji Uzmanı
Daha güzel, pürüzsüz bir cilde kavuşmak için kullanılan kremler ve kimyasal soyma ürünlerinin etkisi kısıtlıdır. Derimizde daha derinlere etki edecek ve etkisi daha uzun sürecek tedavilere ihtiyacın artması lazer teknolojilerinin gelişmesine sebep olmuştur.
Fraksiyonel Lazer ile
Cilt Yenileme
2018
32
medikent
Bu teknolojilerin en son ürünlerinden biri de Er: YAG lazer sistemidir. Kendisinden daha önce geliştirilen karbondioksit lazer sistemine göre daha güvenli ve konforlu bir teknolojidir. Fraksiyonel mod denilen uygulama seçeneği sayesinde cilt yüzeyinde sağlıklı deri ile çevrili ve derinliğini önceden belirleyebildiğimiz deri kolonları oluşturulur. Bu deri kolonları iyileşirken derinin üst tabakası da kontrollü olarak soyulur. Bu sayede derideki güneş lekeleri ve kırışıklıkların derinliği azalır. İşlemden bir yıl sonrasına kadar, derinin altında deriye sıkılık ve parlaklık veren maddelerin üretimi artar. Bunun sonucunda daha diri ve parlak, aynı zamanda leke, iz ve kırışıklıklardan arınmış sağlıklı bir cilt görünümü ortaya çıkar.
Yaşımızı öne çıkaran bazı bölgeler vardır. Bunlar ağız ve göz çevresi, kulak önü çizgilerinin belirginleşmesi, el derisinde incelme ve dolgunluğun azalması ile kadınlarda dekolte bölgesinde çizgi ve leke oluşumlarıdır. Bu bölgelerin iyileştirilmesinde aynı lazeri başarı ile kullanabiliyoruz. Fraksiyonel lazer ile cilt yenileme işlemi el, yüz ve dekolte bölgesindeki kırışıklık ve leke tedavisi yanı sıra vücuttaki yara, sivilce izi ve çatlakların tedavisinde de kullanılabilmektedir. Yüz ve gövdede çıkan sivilceler deride kabarık ve çökük olmak üzere çeşitli izler bırakır. Bu izleri gidermede çeşitli yöntemler bir arada kullanılabilir. Fraksiyonel lazer tedavisi özellikle deriden çökük sivilce izlerini gidermede en etkili yöntemlerden biridir. Tekrarlayan uygulamalar ile soyulma derinliğine bağlı olarak izler deri yüzeyine yaklaşır ve böylece tedavi sonunda daha pürüzsüz bir cilde ulaşılır.
Fraksiyonel lazer ile cilt yenileme sayesinde yaş ilerledikçe ortaya çıkan güneş lekesi, cilt tonunda eşitsizlik, gözeneklerde genişleme, ciltte sarkma ve kırışıklık gibi sorunların hepsi bir arada tedavi edilebilir.
Ameliyat veya kaza sonrası gelişen izlerde düzensiz kollajen üretimi vardır. Vücuttaki çatlakların nedeni hamilelik, hızlı kilo alıp vermeye bağlı derinin vücudun genişleme hızına yetişememesi ve yetersiz kollajen üretimidir. Fraksiyonel lazer deriyi soyarken izlerin düzleşmesini ve deride yeniden kollajen üretilmesini tetikleyerek kaliteli bir cilt oluşturur. Fraksiyonel lazer tedavisi yapılmasına karar verildikten sonra değerlendirilme sırasında bilinen herhangi bir hastalığınız, bir şeye alerjiniz var ya da düzenli ilaç kullanıyor iseniz bunu doktorunuz ile paylaşmanız gerekir. İşlemden yaklaşık yarım saat önce uygulama alanına yerel etkili anestezik kremler sürülür, bu sayede işlem hasta için daha konforlu hale getirilir. İşlemin süresi yapılacak alanın genişliğine göre değişkenlik gösterebilir. Lazer uygulamasından sonra lüzum halinde cilde yatıştırıcı etkili özel solüsyonlar sürülebilir. İşlemin yapıldığı gün uygulama alanına su değdirilmez. Yorucu aktivitelerde bulunulmaktan, terlemekten kaçınılmalıdır. Cilt yüzeyi 3-5 gün içerisinde deri kabuklanmaya başlar ve yaklaşık 1 hafta-10 gün içerisinde dökülen deri alanlarının zemininden yeni, sağlıklı, lekesiz ve pürüzsüz bir cilt oluşur. Bu yeni oluşmuş kırılgan derinin nemlendirilmesi ve güneşten korunması önemlidir. Bol su tüketilmeli, sigara içilmemelidir. Tedavi seans aralıkları ve sayısı uygulanma nedenine göre değişiklik gösterir. İşlem sonuçlarının kişiden kişiye göre de farklılık gösterebileceğini unutmayınız. Fraksiyonel lazer tedavisinin sizin için uygunluğu en doğru şekilde cilt doktorunuz tarafından değerlendirilir ve gereğinde işlem gerçekleştirilir.
2018
33
medikent
GEBELIK ÖNCESI HANGI TESTLER YAPILMALI? Opr. Dr. Zeynep KUŞKU Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
2018
34
medikent
Bir çiftin gebeliğe hazırlanırken dikkat etmesi gereken birçok önemli adım vardır. Gebelik ya da bir çocuğa sahip olmak gibi önemli bir olaya fiziksel ve psikolojik olarak hazırlanmak gerekir. Bu hazırlığın ilk adımı ise bir kadın doğum uzmanından görüş almaktır. Sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmek, sağlıklı ve rahat bir doğum yapabilmek ve sağlıklı bir çocuk sahibi olabilmek için hamile kalmaya karar verildiğinde en az 3 ay öncesinde kadın doğum uzmanıyla görüşmek önemlidir.
Muayenenin ilk aşaması görüşmedir. Bu görüşmede yaş, meslek, daha önce geçirdiğiniz hastalıklar ve operasyonlar, kullandığınız ilaçlar, sigara alışkanlığı, eşinizde veya sizin ailenizde kalıtsal bir hastalığın varlığı (genetik geçiş gösteren herhangi bir anomali ya da hastalığın olup olmadığı araştırılır ve böyle bir durum varlığında genetik biriminden danışmanlık hizmeti alınması önerilir), önceki gebeliklerinizle ilgili bilgiler (doğum, düşük, kürtaj, gebelik sırasında ortaya çıkmış problemler, bebeklerin doğum kiloları, doğum haftaları ve doğum şekli) gibi sorgulamalar doktora gebelikte risk oluşturacak durumlar hakkında ipuçları verecektir. Görüşme sonrası genel fizik muayene ve jinekolojik muayene yapılır, son 1 yıl içinde pap-smear testi yapılmadı ise pap-smear testi yapılır. Transvaginal ultrason ile pelvik organların (rahim ve yumurtalıkların ) durumuna bakılır. Muayene sırasında ayrıca boy, kilo ve kan basıncı tespiti yapılır. Daha sonra hekiminiz tarafından birtakım kan testleri istenir.
Bu testler ;
• Tam kan sayımı • Tam idrar tetkiki (gerekirse idrar kültürü) • Biyokimyasal testler (Açlık kan şekeri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ) • Tiroid fonksiyon testleri • Maternal sifiliz açısından seroloji testi • TOXO ; CMV ; Rubella IgM ve Ig G • Hepatit B için Hbs Ag ve Anti HBs testleri • HCV ve HIV testleri • Sizin ve eşinizin kan grupları Gebelikte anne ve babanın kan gruplarının tayini çok önemlidir, çünkü olası bir Rh uyuşmazlığı durumunda bebekte sarılık, anemi, beyin hasarı ve kalp yetmezliği görülebilir ve hatta tedavi edilmediği takdirde bebeğin ölümüne yol açabilir.
İnsanlarda 4 farklı kan grubu görülür; A, B, AB veya O, ayrıca kan hücrelerinin üzerinde Rh faktörü varlığına göre Rh pozitif veya Rh negatif olarak da gruplandırılır. Rh uygunsuzluğu; anne Rh negatif, baba Rh (+) olduğunda bebek kan grubunun baba ila aynı olması ( yani Rh( +) olması ) durumunda gelişir. Gebelik sırasında anne kanına geçen bebeğe ait Rh pozitif kan hücreleri annenin bağışıklık sistemini uyarır ve antikor üretimini başlatır. Bu antikorlar ise bebeğe ait kan hücrelerini parçalar. Bu duruma Rh kan uyuşmazlığı denir. Normalde ilk gebelikte herhangi bir sorun olmaz ancak özellikle doğum sonrasında bebeğe ait kan hücreleri fazla oranda anne kanına karışır ve annenin bağışıklık sistemi antikor üretimine başlar. Bir sonraki gebelikte Rh kan uyuşmazlığına bağlı sorunlar ortaya çıkabilir. Ayrıca erken gebelik haftalarında olan vaginal kanamalar, düşük, küretaj ve amniosentez gibi işlemlerde bu duruma yol açabilir. Rh uyuşmazlığı tedavisi ise; eğer anne kan grubu Rh negatif , baba kan grubu Rh (+) olması durumunda bebeğinizin kan grubu Rh pozitif olabilir. Kan uyuşmazlığı gelişmesini engellemek için genellikle 28. Gebelik haftasında ve doğumdan sonra 72 saat içinde kan uyuşmazlığı iğnesi yapılması gerekir. Ancak artık günümüzde anne kanında bebek kan grubu tespit edilebilmektedir. Rh kan grubu tespiti 10. gebelik haftasından itibaren anneden koldan basit bir kan alma işlemi sayesinde yapılabilmektedir. Özel bir serbest fetal DNA tüpüne 10 ml kan örneği alınır ve hemen analiz için genetik tanı laboratuvarında bebeğe ait serbest fetal DNA ayrıştırılır ve Rh kan grubunu belirleyen gen bölgesine bakılır. Eğer bebeğin kan grubu Rh negatif olarak tespit edilirse anne ile bebek arasında kan uyuşmazlığı yoktur ve herhangi bir ek tedavi gerekmez. Anneye kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmasına gerek kalmaz. Ancak her ne kadar fetal Rh kan grubu testi çok yüksek doğrulukta olsa da her yapılan testte sonuç alınamayabilir ve bebeğe ait serbest fetal DNA elde edilemeyebilir. Bu sebeple gebelik takibinin uzman bir doktor tarafından takibi çok önemlidir.
2018
35
medikent
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Sağlık Grubu Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
HİPOTİROİDİ Tiroid bezi boynumuzda “Adem elmasının” altında yerleşmiş, kelebek şeklinde bir bezdir. Görevi hipofiz bezinin kontrolünde TSH adlı hormon aracılığıyla T3 ve T4 hormonunu salgılamaktır.
2018
36
Tiroid hormonu vücuttaki hemen hemen tüm hücreleri etkilemekte olup lipid (yağ) ve karbohidrat metabolizması başta olmak üzere tüm metabolik olaylarla ilgisi olmaktadır. Ayrıca, büyüme ve gelişmeyi belirgin olarak düzenlemektedir. Tiroid hormonu anne karnındaki ve yeni doğan dönemindeki bebeklerin beyin gelişiminde rol oynayan temel hormondur. Diğer etkiler arasında kalp hızı, kalp kasılma gücü ve kalp atım hacmini düzenleme, merkezi sinir sisteminde mental durumu etkileme ve üreme sistemini ayarlama da görevleri arasındadır.
Hipotiroidi Nedir ve Belirtileri Nelerdir? Hipotiroidi tiroid bezinin yeteri kadar çalışamaması durumudur. Hemen hemen herkeste görülmekle birlikte 60 yaş üzeri kadınlar bu hastalığa en yatkın grubu oluşturur. Hipotiroidinin belirtileri hormon eksikliğinin ağırlığıyla ilişkilidir. Hastalık hafif seyrettiğinde hasta bazen yıllarca tanı konulmadan yaşamını sürdürmektedir. Halsizlik, yorgunluk ve kilo alma gibi en sık görülen belirtiler yaşlanmaya bağlanmakta ve hastalığın tanınmasında gecikmelere yol açmaktadır. Hipotiroidinin Belirtileri: Yetişkinlerde halsizlik, yorgunluk, kolay üşüme, kabızlık, ciltte kuruluk, kilo alma, şişkin yüz, seste kabalaşma ve ses kısıklığı, kas güçsüzlüğü, artmış kan kolesterol düzeyi, kaslarda ağrı ve sertleşme, eklemlerde sertlik ve ağrı, saçlarda dökülme, kabalaşma ve kırılma, kalp hızında yavaşlama, depresyon, hafızada yavaşlama, adet düzensizliği ve gebe kalmada zorluk biçiminde sıralanabilir. İleri derecedeki hipotiroidizm miksödem olarak adlandırılır, bu çok ağır bir tablodur ve eşlik eden düşük kan basıncı, soluma zorluğu, vücut ısısında düşme (hipotermi) ve koma ile hayatı tehdit edebilir. Hastalık ne kadar erken yaşta ortaya çıkarsa o kadar ciddi seyreder sonuçlar da o derecede ağırdır. Örneğin, anne karnında hipotiroidi olan ve doğuştan itibaren tiroid bezi az çalışan bebeklerde, meme emmede güçlük, yüzde şişlik, kaba ses, uykuya eğilim, boğulma atakları, büyük ve sarkık dil, erken ve uzamış sarılık, göbek fıtığı ve kabızlık kendini gösterir. Bu çocuklarda hastalık zamanında tanı konulup tedavi edilmezse, kemik büyümesi ve zeka gelişimi (fiziksel ve entelektüel gelişim) çok ağır olarak geri kalacaktır. Çocuk ve ergenlerdeki belirtiler nispeten yetişkinlere benzemekle birlikte ek olarak; büyümede gecikme, kısa boy, kemik ve diş gelişiminin yeteri kadar olmaması, ergenliğe girmede gerilik, kalıcı diş oluşmasında gecikme ve zihinsel (mental) kapasitede, okul preformansında ve fizik aktivitede gerilik eşlik edebilir.
medikent
Hangi Durumda Hipotiroididen Kuşkulanılmalıdır? Kolay yorulma, cilt kuruluğu, solukluk, yüzde ve özellikle göz kapaklarında şişlik, kabızlık ve seste kabalaşma varsa mutlaka doktora başvurulmalıdır. Daha önce tiroid ameliyatı, tiroid hastalığı için radyoaktif iyod (atom) tedavisi, boyun ve göğüs üst bölgesine herhangi bir nedenle radyoterapi yapılmışsa mutlaka belirli aralıklarla tiroid hormonlarına bakılmalıdır. Yine kan kolesterol yüksekliği varsa tedaviden önce mutlaka tiroid hormonu ölçülmelidir. Doğurganlık çağındaki kadınlarda gebe kalmada zorluk çekiliyorsa, prolaktin yüksekliği varsa tiroidi hormon düzeyi kesinlikle ölçülmelidir. Yine ergenliğe girmede gecikme, okul performansında düşme, boy uzamasında yavaşlama olan çocuklarda tiroid hormonları mutlaka değerlendirilmelidir.
Hipotiroidinin Nedenleri Nelerdir? Hipotiroidiye yol açan birçok neden sıralanabilir. Otoimmün hastalık (Hashimoto tiroiditi), hipertiroidi için alınan ilaç tedavisi (radyoaktif iyod, propiltiourasil ve metimazol gibi) , radyoterapi, tiroid cerrahisi, lityum ve amiodaron gibi bazı ilaçlar da tiroid bezinin az çalışmasına neden olabilirler. Ayrıca anne karnında bebeğin tiroid bezinin olmaması yada yeterli çalışmamasına bağlı konjenital hipotiroidi görülebilir. Keza tiroid bezinin esas düzenleyicisi olan hipofiz bezinin bozukluğu da (hipofiz yetersizliği) tiroid bezinin yeterli olarak çalışmamasına yol açabilir. Bazı kadınlarda gebelik sırasında ve doğum sonrasında da (postparum hipotiroidi) karşımıza çıkabilir. Gebelik sırasındaki hipotiroidi tedavi edilmezse düşük erken doğum ve gebelik zehirlenmesi (pre eklampsi) ortaya çıkabildiği gibi bebeğin zeka, kemik ve kas gelişimini de etkileyebilir. Tiroid bezinde tiroid hormonlarının yeterli miktarda üretilmesi için iyod zorunlu bir elementtir ve iyod eksikliği hipotiroidinin en yaygın nedenidir.İyod esas olarak, deniz ürünü ve deniz yosunlarında bulunmakla birlikte iyodlu tuzda ve iyoddan zengin toprakta yetişen bitkilerde bol bulunur. Bazı bölgelerde iyod eksikliği çok yaygındır ve bu bölgedeki et, süt, sebze ve meyvelerdeki iyod da yeterli değildir. Bu nedenle evlerde tüketilen tüm tuzların iyodlanması hayati önemdedir ve Türkiye’de de 1998 yılından beri tüm sofralık tuzlara iyod katılması zorunlu tutulmuştur.
Hipotiroidi İçin Risk Faktörleri Nelerdir? Altmış yaş üzeri tüm kadınlar, otoimmün hastalığı olanlar (lupus, romatoid artrit vb.), tiroid hastalığı için aile hikayesi olanlar, Radyoaktif iyodla tedavi edilenler ya da anti-tiroid ilaç alanlar, Göğüs üst bölgelsine ya da boyuna herhangi bir nedenle (kanser vs) radyoterapi alanlar, tiroid bezi alınanlar (tiroidektomi), sigarayı bıraktıktan sonra aşırı kilo alan kişiler ile ve son 6 ay içerisinde bebek doğuranlar veya gebe kalanlar risk grubundadır.
Hipotiroidinin Komplikasyonları Nelerdir? Hipotiroidi tedavi erdilmezse tiroid bezinde genel ya da nodüler büyüme (diffüz yada nodüler guatr), kalbin kasılma gücünde azalma ve kalp büyümesi gibi kalp sorunları, kötü kolesterol (LDL) yüksekliği ve kalp yetersizliği, mental sağlıkta bozulma (depresyon ve mental yavaşlama), periferik nöropati (ağrı, uyuşma vb), kas güçsüzlüğü, çocuk sahibi olmada zorluk, miksödem ve doğum defektleri sayılabilir. Tüm bu koşullar basit bir tiroid hormon tedavisiyle düzelir.
2018
37
medikent
Yaratıcılık ve Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Kent Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı
2018
38
Yaratıcılık ile Depresyon arasında nasıl bir ilişki var? Yaratıcı insanlarda depresyon görülme oranı daha yüksek mi? Diğer mental hastalıklarda yani şizofreni, bipolar bozukluk ve anksiyete bozukluğu “yaratıcı insanlar” dediğimiz yazarlar, ressamlar, müzisyenlerde genel olarak sanatçılarda çiftçi, işadamı, ofis çalışanları veya ticaretle uğraşanlara göre daha yüksek oranda olduğu yapılan bilimsel çalışmalarda ortaya konulmaktadır. Vincent Van Gogh, Franz Kafka, Goethe, Robert Schuman, Edward Munch, Ezra Pound, Ernest Hemingway, Fredrich Nietzsche, Eugene O’neill, Charles Darwin, Fyodor Dostoyevski, Sylvia Plath gibi çok ünlü yaratıcı ve sanatçı insanların yaşamları süresince depresyon nedeniyle yaşadıkları zorlukları yarattıkları eserler aracılığı ile ve kayıtlı özyaşam öykülerinden biliyoruz.
medikent
Depresyon yavaş ve sinsice başlayan bir hastalık olabildiği gibi ruhsal açıdan travmatik olarak yaşanan olaylarda çok hızlı gelişebilen bir hastalık da olabilir. Depresyonda çökkün duygulanım (üzüntü hissi), isteksizlik, kaygı, karamsarlık ve umutsuzluğun yanı sıra zihinsel odaklanamama, uykusuzluk, unutkanlık gibi mental belirtiler yanında iştahsızlık, halsizlik, libido kaybı, bedensel ağrılar gibi fiziksel-bedensel belirtiler eşlik eder.
1987 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde psikiyatri profesörü N.J.C. Andreasen tarafından yürütülen bilimsel bir çalışmada bir grup yaratıcı yazar ve bu grupla eşleştirilen yaratıcı olmayan kontrol grubu ele alınmış ve psikiyatrik olarak değerlendirilerek kıyaslanmıştır. Yazar grubunda belirgin olarak daha yüksek oranda psikiyatrik bir hastalık bulunmuştur. Yazarların %67’sinde duygudurum bozukluğu (bipolar bz. ile depresif bz.) saptanmış ve bu oran kontrol grubunda %13 bulunmuştur. Ayrıca yazarların birinci derece akrabalarında da psikiyatrik hastalık ve yaratıcılık oranları yüksek bulunmuş ve bunun yaratıcılık ve duygudurum bozukluğu arasında genetik bir ilişki olduğu kanaatini güçlendirdiği düşünülmüştür. Yapılan çalışmalarda yaratıcı insanların daha algılayıcı oldukları ve karşılaştıkları sorunlarda olumsuzlukları daha kolayca fark edip duyarlı oldukları için kaygı endişeye kapılıp depresyon geçirebilecekleri düşünülse de bu durumun yumurta-tavuk ilişkisine benzer olduğu düşünülmektedir.
Depresyonu ortaya çıkaran faktörler, bugün geniş bir yelpaze içinde ele alınır. Depresyonun ortaya çıkmasında stresli yaşam koşulları, travmatik yaşam olayları yanı sıra tiroid hastalıkları, beyin tümörü, multipl skleroz, aşırı alkol alımı ve bazı toksik maddelerin alımı da rol oynayabilir. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Bazı ailelerde depresyon görülme sıklığının ortalamalara göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Yapılan genetik çalışmalar, depresyona yatkınlığın kendi genlerimiz ile ilgili olduğunu göstermektedir.
Yaratıcılık-depresyon ilişkisini “genetik yatkınlık” ile açıklayan bilim adamları vardır. Özellikle bipolar bozukluğu belirleyen gen ile yaratıcılık geninin kromozomun aynı lokusunda yer aldığı düşünülmektedir. Ünlü psikiyatri profesörü Hagop Akiskal’in “Depresyon yaratıcılığın bedelidir” sözü anlamlıdır.
2018
39
medikent
Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı
2018
40
medikent
“Büyük abdestini tutamama” kişiyi sokağa çıkamaz hale getiren, yaşamını alt üst eden, bu yüzden gizlenen sağlık sorunlarından biri. “Fekal inkontinans” denilen dışkı kaçırma sorunu çeşitli nedenler sonucu ortaya çıkıyor. Özellikle anal (makat) bölgesindeki kasların yaralandığı ya da kısmi olarak çalışmadığı durumlarda görülüyor. Normal doğumda, ya da hemoroid, fistül, fissür gibi ameliyatlarda, kalın bağırsağın son bölümüyle ilgili cerrahi işlemlerde (kanser ameliyatı da olabilir) makattaki kaslar yırtılabiliyor. Bu yırtılma büyük abdest tutamamaya yol açıyor. Bu sorun fiziksel ancak yaşattığı sıkıntı çok büyük. Hastaların psikolojisini bozuyor, sosyal yaşamdan uzaklaştırıyor. Bu güne kadar fekal inkontinansta iki tedavi yöntemi uyguluyorduk. Ya bacak iç tarafından alınan kasla sorunu çözmeye çalışıyor ya da makatta kesilen kasın iki ucunu bulup bir araya getirip dikerek tedavi etmeye çalışıyorduk. Bu yöntemlerde başarı oranı çok düşüktü. Yeni yöntem sorunun çözümünde daha etkili.
YENI YÖNTEM ETKILI VE GÜVENLI “Anal gate keper” denilen bu yöntem Türkiye’de çok yeni. İzmir’de de ilk kez Kent Hastanesi’nde uygulanan yöntemin öncelikle uygulanabilmesi için kasların hiç olmazsa yüzde 20-30 kapasite ile çalışması gerekiyor. Bunun için müdahaleden önce anal manometre dediğimiz sistemle makat basıncını ölçüyoruz. Uygunsa yöntemi uyguluyoruz. Ameliyatta en fazla 10 kadrana kadar makatın çevresindeki iç ve dış sfinkter dediğimiz makatı sıkan iki grup kasın arasına kabaca çapı 1-2 milimlik özel sentetik madde (polyacrilonitrile) bir başka değişle implant yerleştiriyoruz. Bu madde 3-7 gün içerisinde yüzde 720 genişliyor. Yani çapı 720 misli artıyor. Hacmi genişleyen bu madde iç kası içeri itip makat içi kas basıncını yükseltiyor. Bu basınç yükselince de kişi büyük abdestini tutmaya başlıyor. Bu ortalama 7. günden itibaren sonuç vermeye başlıyor. Uygulaması çok basit bir yöntem. Hasta maksimum bir gece yatıyor. Çoğunlukla, kullanılan maddeye karşı vücudun bir reaksiyonu olmuyor. Eğitim aldığım İspanya’daki Barselona Üniversitesi’nden kolerektal cerrahi uzmanı Prof. Dr. Carlo Ratto’nun yaşları 41-80 arasında değişen 54 hastada elde ettiği başarı oranı yüzde 89. Genel olarak başarı ortalaması yüzde 75, diğer yöntemlerin çok üzerinde. Güvenli, hastayı büyük bir dertten kurtaran, yeni bir hayat veren yöntem.
Uygulama, 7. günden itibaren sonuç vermeye başlıyor.
2018
41
medikent
Prof. Dr. Namık DEMİR Kent Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Rahim Ağzı Kanseri
2018
42
medikent
Rahim Ağzı Kanseri Nedir?
Kanseri Nasıl Erken Tanınabilir?
Rahim ağzında bulunan ve rahim kanalını döşeyen silindirik hücreler ile rahim ağzının dış yüzünü örten çok sıralı yassı hücrelerin birleşim yerinden kaynaklanan ve buradaki hücrelerin anormalleşip kontrolsüz bir şekilde büyümeye başlaması ile ortaya çıkan bir kanserdir.
Özellikle kadınlarda 21 yaşından sonra başlamak üzere yılda bir smear testi yapılması ve 2 yıl üst üste smear sonuçları normal çıkacak olursa 2 yılda bir smear testi yapılması erken tanı için şimdiye dek uygulanan yöntemlerdi.
Rahim Ağzı Kanserinin Nedeni Belli midir?
HPV Tarama Testleri Ne Zaman Yapılmalıdır?
Rahim Ağzı kanserinin nedeni, insan papilloma virüsüdür (HPV). Yaklaşık 100 HPV tipi mevcuttur. Çoğu düşük riskli tiplerdir. Düşük riskli HPV tiplerinden tip 6 ve tip11 genital bölgede siğillere ve düşük dereceli servikal lezyonlara (ASCUS, LSIL vb) yol açarlar.. Ancak yüksek riskli tipleri Tip 16 ve tip 18, rahim ağzında ASCUS, LSIL vb. Düşük dereceli hücresel değişikliklerin yanısıra LSIL, ASC-H vb yüksek dereceli hücresel değişikliklere ve serviks kanserine neden olabilmektedir. Gerçekten Rahim Ağzı kanseri olgularının çoğuna iki tip HPV (HPV 16 ve 18) neden olmaktadır. Rahim Ağzı kanseri olgularının aşağı yukarı % 70’inde bu iki tip bulunmuştur. Rahim ağzı kanseri Türkiyede kadınlar arasında görülen kanserler arasında 9. Sırada yer almaktadır.
HPV taraması yakınması olmayan ve smear testleri normal olan 30-65 yaş arasındaki kadınlar için bir seçenek olarak sunulmalı, eğer smear sonuçları abnormal gelecek olursa daha erken yaşlarda yapılmalıdır.
T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi verilerine göre 2008 yılında Rahim Ağzı kanserinin görülme sıklığı yüz binde 4.1’dir. Yine Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2008 yılında Türkiye’de 1443 kadının Rahim Ağzı kanseri teşhisi aldığı ve 556 kadının Rahim Ağzı kanserinden öldüğü tahmin edilmektedir. Hemen hemen tüm Rahim Ağzı kanser vakalarındaki etken şu anda HPV olarak bilinmektedir. HPV ile enfekte çoğu kadın buna bağlı ciddi problemler yaşamaz ancak çok küçük bir yüzdede kanser gelişebilir. HPV; ağız, boğaz, vajen, vulva ve serviks kanseri gibi bir çok kanser tipinin ortaya çıkma olasılığını arttırır. Yeni bir HPV infeksiyonunun ortaya çıkma süresi ortalama 8 aydır. HPV infeksiyonu 2 yıldan fazla sürecek olursa yüksek dereceli hücresel değişikliklere yol açabilir. Kansere dönüşüm ise 13-15 yıl sonra oluşmaktadır.
Rahim Ağzı
Sağlık Bakanlığı KETEM (Kanser Erken Teşhis,Tarama ve Eğitim Merkezleri) merkezleri aracılığı ile ülkemizdeki 30-65 yaş arasındaki tüm kadınlarda sıvı bazlı smear testleri ile 5 yılda bir HPV ve smear testi yaparak tarama uygulamaktadır. Son iki HPV veya Pap-smear testi negatif olan 65 yaşındaki kadınlarda tarama kesilmelidir.
Testlerin Rahim Ağzı Kanserini Yakalamadaki Duyarlılıkları Ne Kadardır? Klasik Pap Smearlerin Rahimağzı Kanserlerini yakalamadaki duyarlılıkları %65-70 arasında değişmektedir. Sıvıbazlı Smearlerin rahim ağzı kanserlerini yakalamadaki duyarlığı ise %70-80 arasındadır.
2018
43
medikent
Rahim Ağzı Kanserlerini Yeni Teknolojiler ile Daha Erken Yakalama İmkanı Var mıdır?
Rahim Ağzı Kanserinin Yerleşim Yeri
Amerika Birleşik Devletleri’nde üretilen LuViva, 18 farklı teknoloji patentine sahiptir. Luviva patentli Multimodal Hyperspektroskopi (MHS) Teknolojisi ile; rahim ağzı dokusunda gelişen kanser öncülü hücresel değişimleri, smear ve HPV testine göre 2 yıla kadar daha erken evrede tespit eden ve hasta başında anında sonuç veren, İleri Teknoloji Servikal Tarama Cihazı’dır. Bu yöntem rahim ağzına gönderilen farklı dalga boylarındaki ışığın doku derinliklerine ulaşıp, oradaki sağlıklı ve enfekte hücrelerden yansıyan ışınların farklılıklarının tespit edilmesi esasına dayanır (Fluoressan ve reflektans spektroskopi)
Luviva’nın duyarlılığı %87-91 civarındadır. Bu yöntemde sonuçlar DÜŞÜK RİSKLİ, ORTA RİSKLİ ve YÜKSEK RİSKLİ olarak bildirilmektedir. Bu yöntemde, 80 saniye süren tarama sırasında elde edilen dokudan yansıyan ışık verileri analiz edilerek, sonuçlar hekimin degerlendirmesi için hızlı bir sekilde gösterilir. Sonuçlar hasta basında değerlendirilerek gerektiğinde ileri teşhis ve tedavi amaçlı diğer prosedürlere geçiş kararı hemen verilir.
DÜŞÜK RİSK GURUBU:
ORTA RİSK GURUBU:
YÜKSEK RİSK GURUBU:
Hastaya kolposkopi yapılmasına gerek yoktur ve rutin tarama/kontrol sürecine dönebilir.
Hasta klinik şikayetleri ve risk faktörleri göz önünde bulundurularak Kolposkopi asamasına yönlendirilebilir ya da hekim tarafından belirlenecek bir süre sonra tekrar muayeneye çağrılabilir.
Hasta yüksek risk grubundadır, kolposkopi ile değerlendirilir ve gerekliyse biyopsiye yönlendirilir. Luviva cihazı sayesinde tanı amacı ile yapılacak kolposkopi ve biyopsi oranları %30-35 oranında azaltılabilir. Bu cihaz sayesinde rahim ağzında meydana gelen kanser öncesi hücresel değişiklikler 2 yıl kadar daha erken sürede saptanabilmektedir.
Smearde rahim ağzındaki derin dokulardan yüzeye kadar ulaşan ve dökülen hücrelerin incelenmesi söz konusu iken Luviva yönteminde farklı dalga boylarındaki ışık hüzmeleri doku içerisine gönderilerek yansıyan ışık demetlerinin farklılığına dayanarak daha erken tanı konulabilmektedir.
2018
45
medikent
Doç. Dr. İbrahim AKEL Kent Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Opr. Dr. Levent TAD Kent Sağlık Grubu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Ortopedik Tedavide
PRP ve KÖK HÜCRE KULLANIMI
2018
46
medikent
PRP nedir? PRP (Platelet Rich Plasma) trombositten zengin serum olarak tanımlanmış olan kanımızdaki trombositleri ayırarak elde edilen serumun tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Trombositler kanımızda bulunan yaralanma durumunda kanamanın durdurulması için ilk olarak yara bölgesine gelen ve tıkaç oluşturarak iyileşme sürecini başlatan hücrelerdir. Tıkaç oluşumu sonrası trombositlerden salgılanan enzimler ve hormonların etkisi ile yara iyileşmesi başlar. Bu hormon ve enzimlerin etkisi ile bölgeye gelen bağ dokusu hücreleri ve kök hücreler iyileşmeyi sağlar. Trombositlerin kandan ayrılıp hasarlı bölgeye ya da iyileşme gecikmesi olan bölgeye enjekte edilmesi tedavinin esasını oluşturmaktadır. PRP’nin etki edebilmesi için hasarlı dokunun iyileşme potansiyeli olmalıdır.
Nasıl yapılır?
Hastanın damarından alınan yaklaşık 10 ml kan (yaklaşık 1 tüp) içerisinde kanın pıhtılaşıp trombositlerin yıkılmasını önleyen bir madde olan bir tüpe aktarılarak santrifüj edilir. Santrifüj sonrası elde edilen tüpte kırmızı hücrelerin üzerinde serumun en altında trombositlerin en yoğun olduğu kısım enjektöre çekilerek hazırlanır. Çoğu zaman hastaya lokal anestezi uygulaması sonrası uygulanır. Genellikle 3 ya da 4 seans olarak yapılır ancak gerekirse daha fazla uygulama da yapılabilir. PRP uygulamasında herhangi bir ilea kullanımı söz konusu değildir. Tamamen hastanın kendi kanı kullanılarak yapılan doğal bir işlemdir. Herhangi bir yan etkisi yoktur. Birden fazla uygulanabilir ve ayaktan uygulama kolaylığı sayesinde hastane yatışı ya da gözlemi gerektirmez.
Kimlere yapılır?
Lateral ve medial epikondilit (Tenisçi dirseği, golfçu dirseği), topuk dikeni, kas yırtıkları, kronik tendon yaralanmaları, ayak bileği ve diz eklemlerinde yan bağ yaralanmaları, omuz ekleminde döndürücü manşet yırtıkları, kaynama gecikmesi olan kemik kırıkları gibi oldukça geniş bir kullanım alanı vardır.
Sonuç
PRP tedavisi ortopedik tedavide oldukça yaygın olarak kullanılan seçilmiş hastalarda iyi sonuçların alındığı bir tedavi yöntemidir. Uygulama kolaylığı ve yan etkisinin olmaması son yıllarda tercih edilen bir yöntem olmasını sağlamıştır. PRP hastanın kendi iyileşme potansiyelini kullanarak yapılan bir tedavidir. Uygulama her hastaya özel yine sonuçlarda hastaya özeldir. Bir hastaya çok faydalı olması herkeste aynı sonucun alınacağına işaret değildir. İyileşme kapasitesi olmayan dokulara ya da bölgelere uygulanması etkisiz kalmasına neden olacaktır. Ayrıca trombosit işlev bozukluğu olan hastalarda veya trombosit işlevlerini bozan ilaç kullanan hastalarda yine etkisiz olacaktır.
2018
47
medikent
ORTOPEDİK TEDAVİDE
KÖK HÜCRE KULLANIMI Kök hücre nedir?
Kök hücreler dokularımızda damarların çevresinde yerleşmiş hücrelerdir. Bu hücreler doku hasarı olduğunda iyileşme sürecine katılan ve gerekli hücrelere dönüşme yeteneğine sahiptirler. Kök hücreler vücudumuzda kas, kemik, kıkırdak, yağ gibi hücrelere dönüşebilirler. Bu potansiyel sayesinde kök hücre her türlü doku hasarının onarılmasında kullanılabilecek bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak yöntemin çok yeni olması henüz uzun vadeli sonuçlarının bilinmemesi dezavantajı olarak karşımıza çıkıyor. 2 tür kök hücre vardır. Ceninlerden elde edilen kök hücreler yüksek dönüşme potansiyeline sahip olmakla birlikte elde edilmesindeki zorluklar ve etik sorunlar nedeniyle pratik kullanımı yoktur. Günümüzde yaygın olarak kullanılan erişkin tip kök hücreler dönüşüm potansiyeli daha sınırlı olmakla birlikte elde edilme kolaylığı nedeniyle tercih edilmektedir.
Kök hücre nasıl elde edilir? Kök hücreler vücudumuzdaki birçok dokuda bulunur. Yapılan çalışmalar en yoğun olarak stromal doku denen yağ dokusu kas ve eklem çevresi dokularda bulunduklarını göstermiştir. Elde edilen kök hücrelerin yeterli olması için çoğaltılması ya da yoğunlaştırılması gerekir. Kök hücre çoğaltılması ileri teknolojik laboratuvar gerektirdiğinden pratik kullanımı kısıtlıdır. Santrifüj yöntemi ile elde edilmesi daha kolay ve pratiktir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kök hücre elde etme yöntemi yağ dokusundan elden edilen kök hücrelerin özel filtrelerden geçirilerek yoğunlaştırılmasıdır. Basit olarak lokal anestezi ile karın yağlarından yaklaşık 50 cc yağ dokusu alınır ve filtreden geçirilerek yaklaşık 5-6 cc kök hücreden zengin bir solüsyon elde edilir. Bu solüsyon hastanın kullanılacak bölgesine aynı seansta enjekte edilir. İşlem toplamda 20 dk. sürmekte olup lokal anestezi ve hafif sedasyon (sakinleştirici) altında yapılabilmektedir. Tercihen hastanın işlem sonrası izlenebileceği bir müdahale odası ya da ameliyathanede yapılması daha uygundur. Hastanede kalınmasına gerek olmayıp işlemden sonra birkaç gün dinlenilmesi uygun olur.
Kimlere kök hücre yapılır? Kök hücre tedavisi potansiyel olarak hemen hemen tüm doku hasarı durumlarında kullanılabilecek olmasına rağmen günümüzde yaygın kullanımı eklem kıkırdak hasarı olan hastalardır. Özellikle diz, omuz, ayak bileği, kalça ekleminde kıkırdak hasarı oluşmuş hastalarda kıkırdak yenilemesi için kök hücre uygulaması yapılabilir. Uygulama yapılacak eklemdeki kıkırdak hasarının erken evrede olması ve eklemde dejeneratif kemiksel değişiklerin başlamamış olması önemlidir. Kök hücrelerin yaş ile birlikte aktiviteleri azalmaz bu nedenle kök hücre uygulamasında yaş sınırı yoktur.
Kimlere kök hücre yapılmaz? Obezite kök hücre uygulamasında en önemli engeldir. BMD (vücut kitle indexi) 35 ve üzeri olan hastalarda başarı şansı azalmaktadır. BMD 40 üzeri hastalar da ise yöntemin uygulanması kesinlikle önerilmemektedir. Eklem hasarı ileri derecede olan artık tek alternatifi ameliyat olan hastalar kök hücre tedavisi için uygun değildir. Kök hücre eklem kıkırdak hasarına bağlı kireçlenme gelişmiş ve ameliyat olması gereken hastalar için alternatif bir tedavi değildir. Özellikle ameliyat için henüz erken olan ve eklemin kurtarılması mümkün olan hastalar için bir seçenektir.
Kök hücre tedavisinin riskleri Kök hücrelerin potansiyel olarak her türlü hücreye dönüşme ihtimali vardır. Kıkırdak oluşumu için ekleme verilen kök hücrelerin kemik hücresine dönüştüğüne bildirilmiştir. Ayrıca hedef bölgede aşırı büyüme oluşması da mümkündür. Fazla oluşan dokunun tıraşlanması gerekebilir. Ceninlerden elde edilen kök hücrelerin tümöre dönüşmesi olasılığı vardır ancak yetişkin kök hücrelerin tümöre dönüştüğü rapor edilmemiştir.
Sonuç Günümüzde kök hücre kullanımı giderek yaygınlaşan bir tedavi yöntemi olmaktadır. Doğru hasta seçimi ile yapılacak tedaviler umut verici görünmektedir. Yöntemin henüz yeni olması uzun vadeli sonuçların henüz bilinmemesi en büyük dezavantajıdır. Yöntemin hedef kitlesi özellikle genç, eklem kıkırdak hasarı henüz erken dönemde olan, kemiksel dejeneratif değişiklerin olmadığı eklem yapısının bozulmadığı, aşırı kilolu olmayan hastalardır.
2018
49
medikent
Doç. Dr. Tülay AKMAN Kent Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanı
Olumlu düşüncenin kanser gelişimi ya da hastalık takibinde hastalığın tekrar etme ve yayılma riskini ne kadar etkilediğine yönelik bilimsel kanıtlar bulunmamaktadır. Stresin kanser hastalığında tekrar etme riskini bir miktar arttıran bir faktör olabileceği yapılmış çalışmalarda bildirilmesine rağmen, bu görüşleri tamamen destekleyen bilimsel veriler bulunmamaktadır.
2018
50
medikent
Sorgulama süreci ardından kanser tanısı kabulleniliyor ve bunun arkasından da kişinin kanser sorunu ile baş etme ve mücadele süreci başlıyor.
Fakat ben bir onkolog olarak kanserle mücadele sürecinde olumlu düşüncenin hastanın baş etme sürecini hızlandırdığı ve sorunları çözebilme yeteneğini arttırdığını ve tedavi sürecinin ve yanıtlarının bizzat bu tür kişilik özelliğine sahip kişilerde daha olumlu olduğunu kişisel olarak gözlemliyorum. Kanser tanısı ilk öğrenildiğinde öncelikle bir sorgulama süreci yaşanıyor. “Bu hastalık neden bende çıktı? Yaşamımda neyi yanlış yaptım da bu hastalık oluştu? Ben bu hastalığı daha önce nasıl fark edemedim? Bundan sonra bu hastalık yaşamımı nasıl etkileyecek?” gibi kişi kendine uzayıp giden sorular soruyor farkında olmadan…
Sorgulama süreci ardından kanser tanısı kabulleniliyor ve bunun arkasından da kişinin kanser sorunu ile baş etme ve mücadele süreci başlıyor. İşte tam bu baş etme ve mücadele döneminde kişinin kendini olumlu düşüncelerle beslemesi gerekiyor. Bu baş etme ve mücadele sürecinde kişi geçmişi sorgulamayı bir kenara bırakmalı, bu hastalık niye oldu?, neden oldu?, neden ben? gibi kendini mutsuz eden, enerjisini negatifleştiren bu soruları sormaktan kaçınmalıdır. Ayrıca hastalarımız geleceği de sorgulamayı bırakmalı ve ileride ne olacağını düşünmek yerine kendine "bu hastalık benim başıma geldi ama ben şu anda bu süreçte kendim için en iyi neler yapabilirim ve nasıl yapabilirim?" diye sormalıdır.
Mücadele sürecinde kişi geçmişi sorgulamayı bir kenara bırakmalı!
Pozitif enerji ve mutluluğu hayatımızdaki kişilere, nesnelere, ya da olaylara bağlamak hepimiz için ve tabii ki hastalarımız için de doğru bir düşünce biçimi değildir. Çevremizdeki kişiler, yaşanan olumlu ya da olumsuz süreçler, bizden bağımsızdır. Bu nedenle çevremizde aradığımız bu pozitif enerji ve mutluluk çok uzaklarda değil aslında bireyin kendi öz varlığındadır. İçimizdeki özü oluşturan enerjiyi olumlu ya da olumsuz tarafa kaydırmak hayatta en zor durumlarda bile, mesela kanser teşhisi konulmasının ardından bile bireyin tamamen kendi elindedir. Kişinin çevresindeki kişileri ya da olayları değiştirmeye gücü yetmeyebilir, ama kendi özünü tanıyarak ve kabul ederek bazı olumsuzlukları olumlu tarafa çevirebilir. Birey bunu bizzat kendisi yapar ve bu düşünce biçimini benimseyince hayat çok daha olumlu geçer ve sonuç olarak beraberinde mutluluk getirir.
Unutmamalıyız ki hayat iniş ve çıkışlarla doludur ve virajı dönüp inişi çıkışa çevirmek, yokuşu tırmanmak ve düz yola çıkmak bizim elimizdedir aslında… Hayatımızın bu zorlu döneminde, kanser tanısı ile birlikte öncelikle kendimize inanmalıyız, içimizdeki enerjiyi düşüncelerimizle olumlu yönde arttırmalıyız. Son dakikasına kadar sıkı sıkı tutunmalıyız yaşama ve biz bırakmadan kaybolup gitmesine, bir boşluğa düşmesine asla izin vermemeliyiz.
Hastalarımız bilmelidir ki ne kadar güçlü ve pozitif olabilirlerse, kanser hastalığı ile yapılan mücadelede galip gelme olasılıkları o kadar yüksektir. Kanser savaşçıları arasında bu süreci atlatan ve başarı öykülerine sahip hastalarımız hiç azımsanmayacak sayıdadır. Hastalarımız unutmamalıdır ki o başarı öykülerinden biri de onların olabilir, hayatta kendi öykünüzü kendiniz yazarsınız ve bu zorlu mücadele sürecinde de paylaşılmaya değer bir öykü yaratabilirsiniz.
Unutmamalıyız ki hayat bize verilmiş bir armağandır. Umudumuzu yitirmeden inadına yaşamalı, inadına sevmeli ve inadına mutlu olmalıyız. Ben inanıyorum ki bunu yapabilecek güç ve enerji tüm hastalarımızın içinde bulunmaktadır.
Safiye TAŞ KOÇYİĞİT Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı
FODMAP diyeti, irritabl bağırsak sendromu (IBS) veya bir diğer adıyla huzursuz bağırsak sendromu da denilen hastalığın tedavisinde kullanılan bir diyet yöntemidir.
2018
52 Irritabl bağırsak sendromu ise, bağırsak yapısal veya biyokimyasal herhangi bir bozukluk olmamasına rağmen sık sık gaz, şişkinlik, hazımsızlık, ishal, kabızlık, karın ağrısı şikayetleri ile karakterize kronik bir hastalıktır. Huzursuz bağırsak sendromu hala üzerine çalışmaların devam ettiği bir hastalık olmakla birlikte Avustrulya Melbourne’deki Monash Üniversitesi’nde Peter Gibson ve Sue Shepherd tarafından düşük FODMAP içeren bir diyet tedavi planı oluşturulmuş, ve klinik olarak uygulandığında olumlu yanıt alınmıştır.
FODMAP, fermente oligosakkaritler, disakkaritler, monosakkaritler ve polyollerin kısaltmasıdır. FODMAP’ler ozmotik olmaları sebebi ile bağırsakta su çekerler. Irritabl bağırsak sendromu olan kişiler tarafından tüketildiklerinde, sindirilememe veya emilememe durumunda fermentasyona uğrayarak bağırsak karbondioksit açığa çıkarırlar ve bağırsak daha fazla su çekerek huzursuz bağırsak sendromu olan kişilerin gaz, kabızlık vb. şikayetlerini arttırabilirler.
Düşük FODMAP içeren diyette amaç yüksek miktarda FODMAP içeren besinleri diyetten çıkartmak, düşük miktarda içerenler veya hiç içermeyenlere günlük beslenme düzeninde yer açmak ve buna bağlı olarak IBS semptomlarını azaltmaktır.
Besin Grupları
Besin Grubu
Süt ve Süt Ürünleri
Süt ve Süt Ürünleri
Laktozsuz süt, sert peynirler (çedar, parmesan gibi), mozarella, süt kesiği.
İnek sütü, keçi sütü, koyun sütü, manda sütü, ayran, krema, yoğurt, dondurma, krem şanti, yumuşak olgunlaştırılmamış peynirler, lor peyniri, süzme peynir.
FODMAP Diyetinde Tüketilebilecek Olan Besinler
Tahıllar Pirinç, karabuğday, amarant, kinoa, pirinç unu, mısır unu, patates unu, soya unu, fındık unu, ceviz unu ve bunların nişastaları ve bunlardan yapılmış tüm ürünler, glütensiz yulaf.
Meyveler Kivi, frambuaz, ahududu, yaban mersini, çilek, üzüm, muz, kavun, greyfurt, limon, lime, mandalina, portakal.
Sebzeler ve Baklagiller Tüm yeşil yapraklı sebzeler (marul, ıspanak, pazı, roka, dereotu, turp otu, hardal otu, ebegümeci vb.), patates, havuç, bezelye, bal kabağı, biber çeşitleri, patlıcan, kabak, bal kabağı, yer elması, domates, kereviz, turp, soya filizi, zencefil.
Kuru baklagiller -
FODMAP Diyetinde Tüketilmemesi Gereken Besinler
Tahıllar Buğday, buğday unu, yulaf, arpa, çavdar, çavdar unu ve bunlardan yapılmış tüm ürünler, bulgur, yarma, irmik, makarna, şehriye, erişte, kuskus, simit, börek, pasta, çörek, kraker, bisküvi, dondurma külahı,
Meyveler • Elma, armut, karpuz, kayısı, şeftali, erik, nektarin, avokado, vişne, hurma, kiraz, incir, papaya, mango • Tüm konserve meyveler • Tüm meyve suları (Konsantre ve taze) • Tüm kuru meyveler
Sebzeler ve Baklagiller Soğan, sarımsak, dolmalık biber, mantar, pırasa, bamya, enginar, kuşkonmaz, pancar, karnabahar, brokoli, lahana, brüksel lahanası, rezene, tatlı mısır.
Kuru baklagiller
Yağ ve yağlı tohumlar Bitkisel sıvı yağlar (Ayçiçek, fındık vb.), zeytinyağı, zeytin tereyağı.
Kuru fasulye, nohut, kuru börülce, barbunya, kuru bezelye, mercimek, soya fasulyesi vb.
Yağ ve yağlı tohumlar
Baharatlar ve diğerleri
Antep fıstığı
Tüm baharatlar, sirke, balsemik sirke, hardal, mayonez, tuz, şeker.
Baharatlar ve diğerleri
Tatlılar
Yüksek fruktozlu mısır şurubu, yapay tatlandırıcılar(sorbitol, mannitol, isomalt, xylitol), soya ürünleri, hindiba, karahindiba
Bal, reçel, jöle ve pekmez içermeyen, yasak gruptaki besinleri içermeyen tüm tatlılar.
Tatlılar Bal, reçel, jöle, pekmez
Et ve et ürünleri Tüm yağsız etler, derisiz tavuk/balık/hindi eti, yumurta ve kabuklu deniz ürünleri.
medikent
Et ve et ürünleri -
İrritabl Bağırsak Sendromu olan bireylere öneriler; + Düşük FODMAP içeren diyeti en az 4 hafta uygulayın. + Bol su tüketin . Günlük tüketmeniz gereken su miktarını 35 ml/kg başına olarak hesaplayabilirsiniz. + Kafein, sigara, alkol tüketiminden uzak durun. + Probiyotik içeren besinlere beslenmenizde yer verin, gerekli durumlarda takviye alın. + Serum D vitamini ve B12 vitamini seviyelerinizi kontrol ettirin. + Gün içerisinde aktivitenizi arttırın.
2018
53
medikent
Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Kent Sağlık Grubu Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı
2018
54
medikent
Sepsis vücudun enfeksiyonlarla mücadelesi sırasında kontrolsüz bağışıklık sistemi cevabı ile kendi organ ve dokularını hasara uğratmasıdır. Sepsis şoka ve organ yetmezliğine sebep olan acil bir tablodur.
Tüm dünyada her yıl tahminen 30 milyon kişi sepsise girmekte, 6 milyon kişi septik şok nedeniyle kaybedilmektedir. Yılda 3 milyon yenidoğan, 1.2 milyon çocuk sepsis olup 1 milyon yenidoğan bu nedenle ölmektedir. Hem toplum hem hastane bakım ilişkili enfeksiyonlarla herkes sepsis olabilirse de yaşlı, hamile, yenidoğan, hastanede yatanlar, HIV/AİDS, karaciğer sirozu, böbrek hastaları, immün yetmezliği olanlarda, kanser ve dalağı olmayan kişilerde risk artar. Sepsis ateş veya normalden düşük ateş, titreme, bilinç değişikliği, zor/hızlı nefes alma, çarpıntı, zayıf nabız, tansiyon düşüklüğü, idrar çıkışında azalma, deride morarma, el ve ayaklarda soğukluk, şiddetli vücut ağrısı gibi belirti ve bulgularla ortaya çıkar. Erken tanı konup tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eder. Sepsisten korunmak için toplumda kişisel olarak yapabileceklerimiz; mikropların geçişini el hijyeni ile önlemek, gıdaları el hijyenine dikkat ederek hazırlamak, temiz su kullanmak, özellikle riskli kişilerde aşıları düzenli olarak yaptırmak, iyi beslenmek, bebekleri anne sütüyle beslemek, hastalandığımızda doktor önerisi ile uygun antibiyotikleri kullanarak infeksiyonun sepsise ilerlemesini engellenmektir. Sağlık kuruluşlarında ise sağlık çalışanlarının, yardımcı elemanların ve temizlik görevlilerinin el hijyeni eğitimlerini yapıp denetlemek, hastane ve hastaya kullanılan aletlerin temizliğini sağlamak, enfeksiyondan hastaları koruyup sepsise engel olmaktır. Aşılar ile tüm dünyada yılda 2-3 milyon kişi enfeksiyona bağlı ölümlerden korunabilir. Toplumda iyi el hijyeni uygulamaları ile ishallerin yüzde 40 oranında azaltıldığı, hastanelerde ise enfeksiyonların yüzde 50 oranında azaltıldığı gösterilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her yıl 5 mayısta el hijyeninin önemini ayrı bir sloganla vurgulamaktadır. Bu yıl kullanılan slogan “Sepsisten korunmak ellerinizde”dir.
Sepsis Belirtileri
terleme
baş dönmesi
titreme
yüksek nabız
aşırı ağrı
nefes darlığı
2018
55
medikent
Dünya el hijyeni gününde farkındalık yarattık
2018
57
medikent
Uzm. Dr. Atiye AYRAL Kent Sağlık Grubu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
BOYUN AĞRISI Boyun ağrısı son yılların en sık gözlenen sağlık problemlerinden biri haline gelmiştir. Çevremizdeki her 3 kişiden biri hayatı boyunca en az bir kez boyun ağrısı çeker.
2018
58 Ofis çalışanlarında, masa- tezgah başında çalışanlarda, stresli iş temposu olanlarda ve kadınlarda sık gözlenir. Boyun ağrılarının bir özelliği boyundan çıkıp dağılan sinirler nedeniyle, yalnızca boyun çevresi ve arkasına sınırlı kalmayıp omuza, kollara ve baş bölgesine hatta parmak uçlarına kadar vurabilmesidir. Bu nedenle boyun ağrısıyla birlikte sırt-omuz ağrısı, kola yayılan ağrı, ellerde uyuşma, baş dönmesi, dengesizlik ve baş ağrısı görülebilir.
BOYUN AĞRISI NEDENLERİ;
• Omurga ve yumuşak dokulardan kaynaklanan ağrılar • Duruş bozukluğu gibi zorlanmalar sonucu gelişen ağrılar. Temel problem ofis çalışanlarında ve tezgah- masa başı çalışanlarında olduğu gibi boynun uygun olmayan pozisyonda uzun süre kalmasıdır. • Fıtıklara bağlı gelişen ağrılar, boyun omurları arasındaki disklerin kanal içindeki siniri sıkıştırması sonucu gelişir.Boyunda ağrı sırta ve kola yayılabilir. Ağrı ile birlikte uyuşukluk, güç kaybı ve kaslarda incelme olarak bilinen kas atrofileri görülebilir. • Kireçlenme özellikle 45 yaş sonrasında ortaya çıkan bir nedendir. 50 yaş grubu popülasyonda %25 oranında gözlenir.
BOYUN BÖLGESİNE YANSIYAN AĞRILAR; • Nedeni boyunda olmadığı halde ağrının hissedildiği yer boyundur. • Strese bağlı gelişen boyun ağrıları ; mide, barsak ve boyun-sırt başta olmak üzere tüm kasların etkilendiği yoğun çalışan günümüz insanının alışık olduğu bir kavramdır.
Fibromiyalji ve miyofasial ağrı sendromu; Boyun ağrılarının en sık nedenlerinden biridir. Süregen ağrı, tutukluk, yorgunluk, vücudun bazı noktalarında derin hassasiyet ile tanımlanan bir hastalık grubudur. Hastalarda en önemli belirtiler yoğun boyun ve sırt ağrılarıdır. Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar. Hastalar sabahları dinlenmeden uyandıklarını ifade ederler. Soğuk ve nemli hava ile yorgunluk, psikolojik gerginlik ve hareketsizlik ile şikayetler artar.
BOYUN AĞRISI BAŞ AĞRISI YAPAR MI?
Sanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapıların rahatsızlıklarından kaynaklanmaz. Baş ağrısının boyundan da kaynaklanabileceği saptanmış ve 1983 yılında Uluslararası Baş Ağrısı Derneği tarafından “Boyun kaynaklı baş ağrısı” tanımı yapılmıştır. Bu ağrı tipinde, boyunda yer alan çeşitli yapılardaki bozukluklar baş ağrısına neden olurlar.
medikent
2018
59
medikent
BOYUN PROBLEMLERİ VERTİGO (BAŞ DÖNMESİ) YAPAR MI ?
Baş dönmelerinin yarısından fazlası boyun omurgası kaynaklıdır.Boyun kemiklerinde yıpranma bu kemiklerin içinden geçen ve beyin sapı ile beyinciği besleyen damarlardaki kan akımını azaltarak vertigoya neden olabilir.
BOYUNDA DÜZLEŞME NEDİR ?
Boyun ağrısından dolayı gelişen kas spazmı, boynun normal eğriliği olan lordozun bozulması ve düzleşmesine neden olur. Çoğunlukla boyun probleminden çok problemin başlangıcıdır.
BOYUN AĞRISI VE FİZİK TEDAVİ
Günümüzde giderek önemi artan boyun rahatsızlıklarının tedavisinde en büyük rol fizik tedavi kliniklerindedir. Fizik tedavi hastaların ağrısını ve yakınmalarını tedavi etmek yanında yaşam boyunca devam eden yıpranma sürecinden daha az etkilenmelerini sağlar. Öncelikle hastaların bilmesi gereken yapılan işlemin ağrılı bir işlem olmadığıdır. Tedavide amaç; hasarlı dokunun iyileşme sürecini hızlandırarak ağrının kaynağı sinir basısı ise basının fizik tedavi modaliteleri ile kaldırılıp, uygun egzersiz programı ile kasların güçlendirilerek yeniden dengelerin sağlanmasıdır. Ağrının kaynağı kaslar ise kasların gevşetilerek öncelikle rahatlamanın sağlanması ve sonrada güçlendirme ile tekrar problem yaşanmasın
BOYUN VE SIRT SAĞLIĞI
Boyun ve sırt kaslarını güçlendirmek, eklem ve yumuşak dokuların esnekliğini arttırmak için uygun egzersizlerin yapılması çok önemlidir. Doğru postürün sağlanması için sırt kaslarının kuvvetinin arttırılması, göğüs çevresi kaslarının da esnetilmesi önemlidir. Bunların yanında, kasların yeterli çalışabilmesi için normal hareket açıklıklarını korumaları gerekir. Bu amaçla germe egzersizleri yapılır. Egzersizlerinizi ayakta veya masa başında, mümkünse ayna karşısında kendinizi görür pozisyonda uygulayabilirsiniz. Hareketlerin sayısı düşük tekrarla başlanarak, gün geçtikçe, yavaş yavaş arttırılmalıdır. Egzersizler ağrı sınırları içinde yapılmalı ve egzersiz sırasında ağrı artışı hissedildiğinde bırakılmalıdır. Egzersiz esnasında düzenli nefes alıp vermek çok önemlidir.
Boyun çevresi kasları için germe egzersizleri
1
2
Başınızı öne doğru eğin ve beşe kadar sayın, ense kaslarının yavaşça gerildiğini hissedin ve sonra yavaşça geri dik pozisyona dönün. Sonraki harekette başınızı hafifçe geriye doğru götürün, sonra yavaşça normal pozisyona dönün.
Başınızı yana doğru yatırın, başınızın diğer yanındaki kasların yavaşça gerildiğini hissedip beşe kadar sayıp geriye dik pozisyona dönün ve hareketi diğer taraf için de tekrarlayın.
2018
60 Tüm egzersizlere öncelikle 5 tekrarlı olarak başlayın. Gün geçtikçe yavaş yavaş tekrar sayılarını arttırarak iki hafta sonra egzersizleri 10 tekrarlı olarak yapabilirsiniz.
3 5 7 8 9 11
Başınızı yavaşça yana döndürün, beşe kadar sayıp yine karşıya bakar pozisyona dönün. Sonra aynı hareketi diğer yön için tekrar edin.
Dik pozisyonda dururken omuzları simetrik olacak şekilde yukarı kaldırın ve beşe kadar sayıp yavaşça indirin.
medikent
Sırt ve boyun kasları için kuvvetlendirme ve postür egzersizleri
4 6
Bu harekette boynun nötral yani ideal duruş şekli amaçlanmaktadır. Dik dururken bir eliniz ile çeneden geriye doğru iterek boynunuzun geriye esnemesini sağlayınız. Gün içerisinde ve masa başında çalışırken de, boynun ideal duruş şeklini sağlamaya özen gösteriniz.
Üst sırt kaslarını kuvvetlendirmek için, omuzlarınızı kaldırıp geriye doğru simetrik olarak itin, gerilmeyi hissedip yavaşça normal pozisyona dönün.
Kol ve omuzlar resimde görüldüğü gibi pozisyonlanıp, sonrasında kollarınızı geriye doğru açarak sırtınızdaki iki kürek kemiğinin birbirine yaklaşmasına gayret edin ve beşe kadar sayarak yavaşça eski pozisyona geri dönün. Bu egzersizi yaparken boynunuzun nötral pozisyonda olmasına özen gösterin.
Düşük şiddetli egzersiz lastiği ile kollarınızı omuz hizasında, dirsekler düz olacak şekilde tutun ve kolları yana açarak sırt kaslarınızın kasıldığını hissedip beşe kadar sayın. Yavaşça eski pozisyonunuza dönün.
Düşük şiddetli egzersiz lastiği ile dirsekler bükülü, kollar gövdeye bitişik olacak şekilde durun, dirsekleri gövdeden ayırmadan ellerinizi dışa doğru açın ve beşe kadar sayıp tekrar yavaşça eski pozisyonunuza dönün. 10 numaralı egzersizi dirsekler bükülü iken kollarınızı geriye doğru çekerek yapın. Beşe kadar sayın ve kollarınızı yavaşça önde doğru geri getirin.
10
Lastiği resimde görüldüğü şekilde bir yere geçirin ve lastiği her iki yanından tutarak, dirsekler düz iken önden geriye doğru çekin. Alt sırt kaslarınızı hissedip beşe kadar sayın ve kollarınızı yavaşça öne doğru geri getirin.
2018
61
medikent
Her ferdi müzisyen olan bir aileden gelen Seda Bağcan bu sayıdaki röportaj konuğumuz. Seda Bağcan, hayat tutkusunu ‘’Şifa, Müzik ve Bilim’’ olarak özetliyor.
Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı
Son çıkardığı “Love” yani “aşk”, yani “sevgi” adlı albümünü tanıtmak için İzmir'deydi. Biz de bu buluşmada sorduk kendisine "Neden aşk? Aşkın frekansı nedir?" diye. Seda Bağcan hem kendisini hem de müziğini anlattı Medikent'e. Keyifle okumanız dileğiyle.
2018
62
Seda Bağcan’ı tanımak istersek bize kendisiyle ilgili neler anlatır? Müzikle iç içe olan bir aileye doğdum. Annem, babam, anneannem, dedem, halam, amcalarım ve ablalarım herkes müziğe yetenekliydi ve evde hep müzik vardı. Her ne kadar müzik bizim vazgeçilmezimiz olsa da kariyer olarak önce müziği seçmedim. Çocukluğumdan itibaren ben büyüyünce elektronik mühendisi olacağım, diye tutturmuştum. Gerçekten de büyüyünce ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliğini bitirdim ve biomedikal dalını seçtim. Daha sonrasında da kendi şirketlerimi kurup Türkiye ve Almanya’da diagnostik dalında çok başarılı şirketlerin sahibi ve yöneticisi oldum. Gün geçtikçe içimde bir boşluk hissetmeye başladım. Hayatımın her köşesi iyi gibi gözüküyordu, mutlu olmam için her şey de vardı. Kendimi mutlu da zannediyordum. Ve bir gün bir telefonla hayatım tamamen değişti. Teyzem hastaydı ve sadece 5-6 aylık ömrü kalmıştı. Bütün işi gücü bırakıp nasıl yardım edebilirim, var mıdır bir çaresi, diye arayışlara başladım. Hatta ailece arayışa başladık. Daha sonrasında önümüzde alternatif şifa yöntemleri açılmaya başladı. Benim gibi mühendis kafasında birisi hep kanıt arıyor. Duyduğuna, söylenenlere değil de deneyimlediğine ve gördüğüne inanıyor. Şüpheci bir araştırmacı olarak başladığım şifa yolunda şu anda geldiğim nokta ise; her şeyin muhakkak mükemmel bir nedeni olduğu, başımıza ne gelirse gelsin bizim biraz daha farkındalığımızı arttırmamız için yaşadığımız yönünde. Hayata güvenmeyi ve teslim olmayı öğrendim. Bu yolculukta bir sürü teknikle tanıştım, kimisi beni çok çok etkiledi ve hayatımı çok olumlu yönde değiştirdi. Beni çok etkileyen bu yöntemleri öğrenmek isteyenlere öğretmeye ve edindiğim bilgileri paylaşmaya başladım. Önce ben kendimi hatırladım sonra kendini hatırlamak isteyenlere önlerinde ne tür seçenekler var diye yol göstermeye başladım. Şu anda bu söylediklerimi tüm dünyayı gezerek, değişik ülkelerde kendini arayanlara, hayatlarını değiştirmek isteyenlere anlatıyorum. Hem öğreniyorum hem de öğrendiklerimi paylaşıyorum.
Her bir ferdi müzisyen olan bir aile, efsane ses Selda Bağcan’ın yeğeni Seda. Zorlu üniversite eğitiminin ardından başarılı bir iş yaşamını bırakıp müziğe yönelmek… Sizi kim, nasıl etkiledi de bunlardan vazgeçip müzik dediniz? Üniversite eğitimi çok zorlu geçmedi diyebilirim, ben çok severek ve kolay okudum Elektronik Mühendisliğinde. Her zaman da mühendislik eğitiminin bana çok şey kattığını düşünmüşümdür. Müzik her zaman hayatımda vardı ama yeteri kadar yokmuş, şimdi anlıyorum. Çok erken yaşlarda yogaya başlamıştım ama power yogaya gidiyordum ve o zamanlar felsefesinden çok spor gibi yapıyordum. Almanya’da yaşarken her gün yogaya gitmeye başladım ve yoganın bir yaşam biçimi olduğunu anlamaya başladım. Beden, zihin ve ruh bütünleşmeye başlıyor uzun süre yapınca. Kundalini yoganın hayatıma girmesiyle de yeniden
müziğe dönüş yaptım. Özümle buluştum diyebilirim. İnsan özünü ifade etmeye başlayınca diğer her şey yalan geliyor. Eski yaşamı sürdürmek bu durumda mümkün olmuyor. Kısacası dönüp dolaşıp yine müzik dedim ailenin diğer bireyleri gibi.
Türkiye’de mantra deyince ilk akla gelen isimlerden birisiniz. Mantra nedir, mantra sizin hayatınıza nasıl girdi? Mantra Sanskrit dilinde bir kelime. Man; zihin demek, tra; kelime anlamı seyahate çıkarmak, serbest bırakmak demek. Zihni sakinleştirmek için tekrar edilen titreşimlere, frekanslara, ritimlere, hecelere, sözlere deniyor mantra. Kundalini yoganın son yarım saatinde müzikle mantralar söyleniyor. İlk kundalini yoga seansında işte müzik türümü buldum diye düşündüğümü hatırlıyorum. Çünkü hayatım boyunca ne tür müzik yapmalıyım, diye aradım durdum. Klasik, pop, caz denemediğim müzik kalmadı. Mantra müziğini bulduğumda çok mutlu oldum. Öyle bir dönemimde keşfettim ki, hem kendimin hem de etrafımın hayatını şifalandırdı, renklendirdi ve değiştirdi. Binlerce yıldır kullanılan şifa mantralarını genelde besteliyorum ve albümlerime koyuyorum.
Hem öğreniyorum hem de öğrendiklerimi paylaşıyorum.
medikent
2018
63
medikent
Mantra müziği ve şifa. Amacı nedir, nasıl şifa verir? İnsanlar neden mantra müziği dinlemeli? Günlük hayatlarımız çok yorucu ve koşuşturma halinde geçiyor, hele bir de büyük şehirlerde yaşıyorsak bu daha da ciddi bir şekilde stresimizi arttırıyor. Mantra müziği bize bu günlük koşuşturmamızdan sıyrılıp zihnimizde boşluk anları yaratmamız için bir araç oluyor. Müziği dinlememiz bile zihnimizden geçen saniyede düşünce sayımızı azaltmamıza yardımcı oluyor. Mantra müziğini birlikte söylemeye başladığımızda da kendi sesimizin şifa gücünü devreye sokmuş oluyoruz. Kafatasında bir titreşim yaratmak enerji alanımızın titreşimi yükseltmemize neden oluyor. Stres azalıyor, huzur yerini alıyor. Zihinde de boşluk anı yaratılıyor, bu da en mükemmel titreşimimizin yani frekansımızın tekrar metabolizmamız tarafından hatırlanmasına neden oluyor.
Sağlık herkes için çok önemli. Konserler, konferanslar, seyahatler çok yoğun programınız içinde sağlıklı olmak, sağlıklı kalmak için nelere dikkat ediyor, neler yapıyorsunuz? Neler önerirsiniz? Evet, oldukça yoğun bir programım var. Sağlıklı kalmak için bütünsel yaklaşıyorum. Pozitif düşünürüm her zaman, hayatımda yaratmak istediklerime odaklanırım, boş şeyler düşünmem, dedikodu yapmam, ağzımdan hiçbir zaman kötü bir söz duyamazsınız. Güzel sözlerle konuşurum, her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım böylece pişmanlıklarım olmaz. Her gün muhakkak yürüyüş yapmaya çalışırım özellikle deniz kenarı mümkünse ormanlık ya da ağaçlık alanlarda, ‘Tibet’in Gençlik Pınarı’ diye Türkçeleştirilmiş bir kitap vardır, orada sağlıklı ve genç kalmak için 5 hareketten bahsedilir, her gün bu 5 hareketi 21’er kez yaparım. Gittiğim her yerde dostlar edinirim ve bu dostlarla kaliteli vakit geçirmeyi, anımı paylaşmayı çok severim. Çok karbonhidratlı ve şekerli yiyecekler yememeye çalışırım. Sebzelerden, zeytinyağlılardan ve çorbalardan zengin öğünler yemeye dikkat ederim. Kırmızı eti deniz ürünlerine nazaran daha az tüketirim. Yılda en az 3 gün hiçbir şey yemediğim detoks günlerim vardır. Yılda bir ay da sadece sıvı beslenirim. Alkol kullanmam, sigara hayatımda hiç içmedim. Yaratıcılığımı kullanmak da beni çok mutlu eder. Bol bol gülmeyi, kahkaha atmayı çok severim. Çocuklarla mümkün olduğunca vakit geçirmek de enerjimi yükseltmeme çok iyi gelir. Böyle olunca da mutlak sağlık hali kaçınılmaz çok şükür...
İzmir’in yaşamınızdaki yerini öğrenebilir miyiz? 1994-1999 yılları arasında İzmir’de yaşamışlığım var. Ankara’da doğdum büyüdüm ama kendimi Ankaralı’dan çok İzmirli gibi görüyorum nedense. Deniz aşığıyım. İllaki evimden bir deniz manzarası göreceğim, illaki bir deniz kıyısından her gün geçeceğim. İzmir’i Türkiye’de en yaşanılır şehir olarak görüyorum, sakinliği, güzelliği, insanlarının rahatlığı, çevre ilçelerinin, illerinin güzelliği ve çeşitliliği ile benim bir numaram İzmir. Şu anda İstanbul’da yaşıyorum ama hemen hemen bir buçuk ayda bir İzmir’e seminer vermeye ve değişik etkinlikler için geliyorum. Her seferinde de içimi bir mutluluk kaplar Güzel İzmir’e geliyorum diye...
Yeni albümünüz Love ismiyle müzikseverlerle buluştu. Neden Love, yani sevgi? İnsanoğlunun, evrenin, dünyanın yapıtaşı sevgi, aşk. Koşulsuz, yargısız sevgi, yani saf sevgi o kadar güçlü ki karşısında hiçbir şey duramaz. Biz zaman zaman bunu unutuyoruz insanlık olarak. Bütün duygularımızın ölçülebilir bir frekansı olduğunu biliyor muydunuz? Sevginin de frekansı 528 Hz. Love albümünde bütün enstrümanları 444 Hz’e akortladık. Şu an dünya müzik piyasasındaki standart 440 Hz. La sesini 444 Hz.’e akort edince Do sesi 528 Hz oluyor. 528 Hz. Kalbin titreşimi ve mucizevi titreşim diye de geçiyor bilimsel araştırmalarda. Hatta DNA onarıcı titreşim diye de kullanılıyor. Eğer cam şişede bulunan suya 8-10 dakika 528 Hz. dinletirseniz H2O olan su H3O2 olmaya başlıyor. Biz buna suyun 4. fazı diyoruz. Bu 4. fazda negatif ve pozitif iyonlar ayrılıyor ve sudan elektrik bile üretebilir hale geliyorsunuz. Yapılan bilimsel araştırmalarda 528 Hz.’in organların iyileşmesi, kan değerlerinin düzelmesi gibi sonuçlar elde edilmiş. Ben de bu araştırmalardan yola çıkarak albümü 528 Hz. frekansında ‘Love’ yani sevgiyi hatırlamak, sevgiyi yaymak için yaptım.
başlıyor. Sonra Remember’la kendinizi ve yaratımınızı hatırlamaya, mükemmel yaratımınızı ifade etme yolları geliştirmeye başlıyorsunuz. Boğaz çakranız açılmaya ve kuvvetlenmeye başlıyor. Sonra 3. Albüm olan Sufisoul Neyim ile evreni ve kendinizin evrendeki yerini sorgulamaya, yaratımı anlamaya açıyorsunuz. 4. Albüm olan I am that I am’le yaratımınızın en yüksek titreşimi olan Ben Benim cevabını alıyorsunuz. Ben Benim ile artık zamansızlığınızla buluşmaya zamanda üstatlaşmaya başlıyorsunuz. Miracle mucize demek, kendi mucizenize uyanarak yaşamın mucizelerine tanık olmaya başlıyorsunuz, ve her anın aslında ne kadar mucizelerle dolduğunu fark ediyorsunuz. Bütün bu gelişimin bizi getirdiği yerde artık koşulsuz yargısız sevgi oluyor. Yani Love albümü... Şu ana kadar yaptığım tüm albümler sırasıyla 6 basamaklı kişisel bir gelişme, iyileşme yolculuğu anlayacağınız...
Albümleriniz arasında yer alan Sunrise ve Remember, su deneyleriyle tanınan Japon bilim adamı Masaru Emoto tarafından incelendi. Nasıl bir sonuç çıktı ortaya anlatır mısınız? Müziklerimi kötü moleküllü sulara dinlettiler Japonya’daki laboratuvarlarında ve çok hızlı bir şekilde mükemmel moleküllü su haline geri döndüklerini gözlemlediler. Yüzde 70’i su olan vücudumuzda da müziklerin dinlenilmesi sonucu bir şifalanma, bir iyilik halinin oluşacağı sonucu elde etmiş olduk.
Albümlerinize pek çok yeniliği ekleyerek farklı bir alana hizmet ediyorsunuz. Müzik bilimle birleşip, şifaya nasıl aracı oluyor? Bu konuda sizi neler destekliyor? Ben her albümde yeni bir teknik kullanmayı heyecanlandırıcı buluyorum. Müzik, şifa ve bilimi nasıl birleştiririm diye soruyorum kendime. İlk albümüm olan Sunrise’a örneğin şifa frekansları ekledim subliminal. Zaten çok kuvvetli şifa mantraları var özellikle kalp çakrası ve aurayı, yani manyetik alanımızı güçlendirici titreşimler ve mantralar var. İkinci albüm olan Remember’da da boğaz çakrasına iyi gelecek frekanslar koydum, mantraları o yönde seçtim. I am that I am yani Ben Benim albümümde de 3. göz denilen 6. Çakraya iyi gelecek frekanslar ve mantralar var. Miracle albümümde de Quantum Biofeedback SCIO makinesiyle Schuman frekansı, kutsal geometri programları ve şifa programları ekledik. Love ise daha önce anlattığım gibi 528 Hz’e ayarlandı. Albümleri sırasıyla hayatınıza aldığınızda Sunrise’la içinizdeki güneşi farkedip doğmasına izin vermeye başlıyorsunuz. İlk dört çakra açılmaya ve hizalanmaya enerji alanınız kuvvetlenmeye
Miracle albümünüzün de Grammy aday adayı olduğunu biliyoruz. Var mı bu yönde başka çalışmalarınız? Evet 2014 yılından itibaren dünyada albümlerimi Domo Music temsil ediyor. New Age müziğin öncüsü sevgili Kitaro’nun şirketi. Bana sürpriz yaparak Grammy’e aday gösterdiler. Ben de aday olduğumu jürinin tebrik mesajlarından öğrendim. Sanırım bu sene çıkardığım Love albümü de Grammy’e aday gösterilecek. Love albümü çok evrensel bir albüm oldu. Beni çok değişik platformlara taşıyacak güzel gelişmeler var şimdiden. Dünya Barış Turnesi hızla devam ediyor, daha yeni Tayvan’dan geldim, şimdi sıra Almanya, Bosna Piramitleri, Makedonya, Hırvatistan, Peru gibi değişik ülkelerde.
2018
64
Hiç mi iyi bir şeyler olmuyor dünyada, neden bu kadar negatif haber? Sanki insanlık negatife programlanmaya çalışılıyor. Bir uyanış, bir sorgulama dönemi geldi herkes için. Neden hasta oluyoruz? Hasta olmak ya da olmamak elimizde mi? O kadar çok nedeni olabiliyor ki hastalıkların! Benim her gün söylediğim ve danışanlarıma da söylettiğim bir şifa niyet duası var. Dua şöyle: En yüksek potansiyelime ulaşmak, hayatımı her yönden her boyutta şifalandırmak için buradayım. Artık bana hizmet etmeyen zihinsel kalıplarımı, inançlarımı ve alışkanlıklarımı, artık bana hizmet etmeyen tüm korkularımı ve endişelerimi, bağımlılıklarımı ve bağlılıklarımı, üzüntülerimi ve sıkıntılarımı, hayal kırıklıklarımı ve travmalarımı, tüm zamanlardaki yeminlerimi ve yargılarımı, atalarımdan taşıdığım yüklerimi, DNA’mda ilerlememi ve iyileşmemi engelleyen genetik kodlarımı, bütün bunların oluşturduğu hücresel hatıraları ve metabolik hatıraları enerji bedenimden bırakıyorum. Enerji bedenim mükemmel yaratımını hatırlasın. Zamansızlıkta bütünün enerjisi hep aksın. Öyle olsun. Öyle oldu. Amin. Hastalık fiziksel bedenimizin dengesini kaybetmesi sonucu ortaya çıkan durum. Bu yukarıda saydığım tüm maddeler hastalıkların nedenleri olabilir. Farkındalığımızı arttırıp zihinsel kalıplarımızı gözden geçirirsek, inançlarımızı, alışkanlıklarımızı, korkularımızı, endişelerimizi, hayal kırıklıklarını bir tarafa bırakabilirsek. Geçmişe takılmayı bırakabilirsek iyileşmek daha kolay oluyor. Hastalanmak da mükemmel sağlık durumunu yaratmak da bizim elimizde.
Dünya büyük bir değişim sürecinden geçiyor. Bu değişim; bizleri savaşlarla, şikayetlerle, kızgınlıklarla, öfkeyle sınıyor gibi. Bütün bunların arasında güzel bir yarın için umudunuz var mı? İnsanlık olarak neye odaklanırsak onu yaratacağımıza inanıyorum. Şu anda medyalarda, gazete olsun, televizyon olsun baktığınızda felaket haberlerinden başka bir şey duyamıyorsunuz ve okuyamıyorsunuz. Hiç mi iyi bir şeyler olmuyor dünyada, neden bu kadar negatif haber? Sanki insanlık negatife programlanmaya çalışılıyor. Bir uyanış, bir sorgulama dönemi geldi herkes için. Her birey yaşam sorumluluğunu eline alıp kalbinin sesini dinlerse, egodan yaşamayı bırakıp kalpten yaşama yolları aramaya başlarsa ki birçok insan bu yola zaten girdi, yarınımız için her zaman bir umut var. İnsanın doğal hali sevgi, mutluluk, huzur, iyilik, sağlık, bolluk, bereket. Eğer bu halden uzaksak, uzaklaştırılıyorsak bir şeyleri değiştirme zamanı. Herkes için değişim ise kendinden başlıyor. Hiç kimse sizin hayatınızı sizin için değiştiremez. Şikayeti bırakıp doğal halimize doğru içsel yolculuğumuza çıkmamız gerekiyor insanlık olarak.
Tamamlayıcı Tıp alanında kullanılan birçok cihaz var. Bunlardan biri de frekans cihazları (SCIO), siz de uyguluyorsunuz. Bu tür cihazlarla hastalıkların tespit ve tedavisi ne kadar mümkün, bu konudaki geri bildirimler nasıl ? Bu aletler gerçekten çok şaşırtıcı ve fiziksel, duygusal, ruhsal olarak kişinin ne halde olduğunu inanılmaz bir şekilde gözler önüne seriyor. Aynı anda 55 parametre ile saniyenin 1/100 lük taramalarıyla yaklaşık 4-7 dakika içerisinde 10.000 ayrı titreşim ölçülüyor. Ölçümlerde bedendeki tüm doku, organ, vitamin, mineral, enzim, peptid, amino asit, toksin ve alerjenler ile bunlar arasında bedende uyumsuzluk ve buna bağlı zayıflık yaratan tüm süreçler listeleniyor. Geri bildirimler çok pozitif yönde. Kendime ve aile bireylerine yakın tanıdıklarıma uyguladığımda değişim süreçlerini gözlemleyebildiğim için çok iyi sonuçlar alındığını söyleyebilirim.
medikent
2018
65
medikent
Neşem ÇELİKKAYA Konuk Yazar journavel.com
İtalya’nın kuzey doğusunda, doğal güzellikleri ve romantik şehirleriyle dikkat çeken Veneto; tarihi ve sanatsal zenginliği sayesinde her yıl ortalama 60 milyon turisti ağırlıyor. Güneyinde Emilia-Romagna, batısında ise Lombardiya’ya komşu olan Veneto bölgesinin sınırları, nehir ve kanalları takip ederek Po Nehri deltası yoluyla çiziliyor. Vicenza, Treviso, Padova gibi eşsiz manzaraları ile dikkat çeken küçük şehirlerinin yanında, romantizmin hakim olduğu Venedik ve Verona’yı da kapsayan Veneto; büyüleyici atmosferiyle milyonlarca turistin vazgeçilmezi olarak listelerdeki yerini daima koruyor. Gondol gezileriyle ünlü Büyük Kanal’ı, Rönesans detaylarını taşıyan mimarisi ve Shakespeare’nin sonelerini gerçeğe çeviren şehir dokusuyla ziyaretçilerine masallarda yazılmış sihirli köşeler sunan Venedik ve Verona; kimilerinin ilham almaya geldiği, bazı çiftlerinse aşklarını büyüttüğü iki güzel şehir. Venedik; pastel renkleri ve daracık sokaklarıyla aşklarını ölümsüzleştirmek isteyenlerin romantik adımlarına ev sahipliği yapıyor.
2018
67
medikent
Sokakları Su Kokan
Venedik Veneto Bölgesi’nin başkenti Venedik’i ilk kez 2012’nin Ocak ayında içime işleyen soğuğuyla birlikte gezmiştim. Öyle keskin bir soğuğu vardı ki fotoğraf çekmek için öncesinde bir kahvede ısınıp, bir fincan Espresso’yu da ayılma amaçlı kafaya dikmek gerekiyordu. Aniden buza dönen havasına, soğuğuyla çöken sisine rağmen, Venedik’in kalbimde oluşturduğu çarpıntıyı çok az yerde hissettim. Dünya üzerinde suluboya ile yapılmış gibi duran bir şehir varsa, orası kesinlikle burası. Rengarenk atmosferi, mis gibi su kokan havasında, kendini masal şehrinde hissetmek isteyenler için ilk sırada olması gereken yer. Yürüyerek sokaklarında kaybolunacak şehirler vardır ya hani bazen, Venedik onların en güzeli. Bu yazıyı yazarken, her zaman yaptığım gibi size geziniz için bir rota önermek isterdim; ama burada sağınızdaki daracık sokağa bakıp hayaller kurarken, solunuzdaki köşede kahve içmek için koşacağınız, karşınızdaki kanal manzarasında bir kare daha fotoğrafım olsun diye kameranızı açma telaşına gireceğiniz bir tura başlamış bulunuyorsunuz. Bu yüzden Venedik konusunda size tavsiyem; istasyonun hemen karşısındaki çarşıdan girip içinizden gelen yöne doğru ilerleyerek, neredeyse her sokak başında bulunan ‘Per Rialto’ (Rialto için) ve ‘Per San Marco’ (San Marco için) tabelalarını izlemeniz. Onlar size kendiliğinden gelişen bir tur oluşturacak, hem de kaybolmanın aslında ne kadar güzel bir şey olabileceğini kanıtlayarak.
Venedik’in romantiği gondollar Yürürken kanallardan geçen uzun gondolları göreceksiniz. Bu anlarda, kendinizi o çok sevdiğiniz romantik filmlerin başrolünde gibi hissetmeniz çok doğal. Gondol; bir aşk hikayesinin olmazsa olmazı bu şehirde. Venedik’in aşk kokan evlerinin arasından geçen kanalların en güzel manzarasını oluşturan ikonik gondollar, burayı hissetmeye gelmiş gezginlere ve çiftlere huzurun izinde unutulmaz dakikalar yaşatıyor. Ortalama 40 dakika süren turun fiyatı kişi sayısına bakmaksızın 80 Euro civarı tutuyor. Pazarlıkla fiyatı düşürebilmek zor, ama gondolları kullanan çizgili abilere samimi bir şekilde yaklaşırsanız tur sürenizi artırmak olası. Gondol turunun ücreti bütçenize fazla gelirse, ‘Vaporetto’ adlı küçük motorları kullanarak sağlı sollu dizilmiş ‘palazzo’ adlı malikane ve köprülerle süslü Büyük Kanal (Canale Grande) turunu gerçekleştirebilirsiniz.
Rialto’nun renkli pazarı Büyük Kanal turundan bahsetmişken, 16. yüzyıldan kalma Rialto Köprüsü’nü rotaya eklemeden olmaz. Venedik Lagünü’nün iki yakasını birbirine bağlayan, yeşil kapılarıyla ünlü, bir tarafında da küçük dükkanların bulunduğu Rialto, şehrin en önemli simgelerinden biri. Maskelerden lezzetli çöreklere, kuklalardan cam objelere, İtalyan derisi ayakkabı ve çantalardan magnetlere kadar Venedik’in alışveriş konusunda küçük bir özetini bulabileceğiniz bu köprüde fotoğraf çekilmeden dönerseniz, sizi buraya gelmiş saymıyoruz. Rialto, Büyük Kanal’ın üzerinde yer alıyor. Venedik’in ilk taş köprüsü olmasıyla ünlü, çevresinde satılan uygun fiyatlı ürünleriyle bu pazar turistlerin göz bebeği.
2018
68
medikent
San Marco’nun pırıltısında Şehir turunun sonuna, Bizans mimarisinin en iyi örneklerinden birini görebileceğiniz San Marco Bazilikası’nı saklayın. Bazilika’nın önü, aynı zamanda festival alanı olarak da değerlendirilen San Marco Meydanı. Belki gezinize ilk olarak buradan başlamak isteyeceksiniz; ama benim gibi kaybolarak gezmeyi sevenlerdenseniz muhtelemen turunuzun sonuna burayı saklarsınız. Meydan aslında Venedik’in çekirdek bölgesi. Buraya adını veren San Marco Bazilikası; Campanile adlı Saat ve Çan Kulesi, Palazzo Ducale adlı Dükler Sarayı ve Ponte dei Sospiri adlı Ahlar Köprüsü’nü de çevreliyor. İç mimarisi Bizans mozaikleriyle donatılmış bazilikada, vitraylardan sızan gün ışığı, altın yaldızlı mozaiklerin üzerine benzersiz şekilde yansıyor. Pırıl pırıl ışıltısıyla gözünüzü alamayacağınız mozaikler nedeniyle, bazilika 11. yüzyıldan bu yana ‘Altın Kilise’ olarak anılıyor. Görmeye alışık olmadığınız genişlikteki San Marco Meydanı’nda salınmak bir yana, çalan müzikler eşliğinde sayısı bir hayli fazla olan güvercinleri de burada yem atarak besleyebilirsiniz. Bu arada, dünyaca ünlü markaların butikleri de bu meydana çıkan ara sokaklarda yer alıyor.
Karnavalların en renklisi Venedik gezisi yapmayı planlıyorsanız bunun için en doğru tarih 15 Şubat – 5 Mart arasında. San Marco Meydanı’nı tümüyle dolduran insanların renkli ve eğlenceli dünyasına adım atmak ve benzersiz bir kültürel deneyim yaşamak için geleneksel Venedik Karnavalı kaçırılmaması gereken bir etkinlik! Masallardan fırlamış gibi duran kostümler, süslü makyajlar ve göz alıcı maskelerle bu şehri yaşamak, insanı bambaşka hissettiriyor. Aşık olmak ya da olmamak, olmasanız da aşkı burada bulmak. İşte size Venedik!
Venedik’ten adalara selam;
Murano ve Burano
Bol kanallı, mis kokulu Venedik sokaklarını gezdikten sonra, ‘Vaporetto’ adlı motorları kullanarak Murano ve Burano adalarına geçebilirsiniz. Bu bölgeye gelmişken, adalara mutlaka uğranmalı; çünkü muhtemelen görebileceğiniz en renkli yerlere gidiyor olacaksınız. Adalar için Lido adasını da kapsayan motor hatlarını seçebilirsiniz.
Murano Adası Murano, cam sanatı ile ünlü olan Venedik adası. Renkli evlerinin yanı sıra cam okullarını gezebilir, ustaların hünerlerini izleyebilirsiniz.
Burano Murano cam sanatıyla ünlüyken, Burano’da da sizi incecik danteller bekliyor. Tabii, artık mağazaları Çin’de yapılmış olanlar süslede de adaların el zanaati hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler Murano’da Cam Müzesi’ni, Burano’da ise Dantel Müzesi’ni ziyaret edebilir. Geri kalan zamanlarda, istisnasız her evin fotoğrafını çekmek isteyeceğinize eminim.
2018
69
medikent
Özür Diliyorum
Cennetin huzurla bir ilişkisi olmalı, Huzurun… Kendinle barışmakla ilişkisi, Kendinle barışabilmek ise, Kendinden özür dileyebilmekle başlar.
İkbal KAYA Konuk Yazar Kişisel Gelişim Uzmanı /ikbalkayasosyal
2018
70 Affetmeyi, affedilmeyi hep Yaradan’dan bekledik. Bizim de affetme gücümüzün olduğunu unutarak. Kendini bağışlamamış bir ruh… En büyük ateşi bu dünyada yakarak yanmaya başlamıştır bile. Bir başkasını affetmemiş ruh ise… Mutluluğunu, huzurunu başka bir dünyadaki yaşamına bırakmıştır. Halbuki… Affetme gücünün içimizde olduğunu farkında olsak, Yaradan’a daha çok yakınlaşırız belki de… En büyük özürü kendimize dileyerek başlasak, “Yaptıklarımızdan ya da yapamadıklarımızdan” dolayı af dilesek kendimizden. Affeder misiniz… Bağışlar mısınız kendinizi. Bir başkasını affetmeye gelince o daha kolaydır. Onun içinde biraz da ego vardır çünkü… Allaha havale etmek vardır biraz da… Ya kendini affedebilmek… Çırılçıplak kendinle baş başa kalmak cesaret ister. Hiç kaçmadan, saklanmadan, her şeyi kabul ederek, Gözlerinizi hiç kaçırmadan aynalara bakarak, Derinlerde, acılı sizi görerek, Af dileyelim, özür dileyelim kendimizden. Bağışlamak, ruhu dünyadaki cehennem ateşinden kurtarır. Bağışlamak iyileşmeye giden yoldur. Hastalıkların başlangıcıdır. Kin tutmak, öfkeyi içinde yıllarca biriktirmek Kendimizi affetmediğimiz, başkasının yaptıklarının acısını içimizde tuttuğumuz sürece, içimizdeki hücreler yavaş yavaş bizden vazgeçer, ölüm içerde yavaş yavaş kendini gösterir. Bağışlamak şifalandırır. Bağışlamak, özgürleştirir. Bağışlamak hayata bağlar. Bağışlamak, yeni başlangıçlarla, huzurla buluşturur. Kendimizden özür dilemeyi başardığımızda, Bir başkasını affetmek kolaylaşır. Neden affedelim ki… Çünkü ben, çünkü sen değerlisin. Çünkü daha yaşanacak çok güzel günler var. Sözlerin gücüne bırakın kendinizi Kalbiniz ise yolunu bulur. Kendimden şimdi özür diliyorum. “Beni affeder misin”… Kendimi olduğum gibi kabul etmeye hazırım. Mutluluğumu bir başkasının varlığına bırakmaktan vazgeçiyorum. İçimdeki hırçın, kimi zaman suskun, çocuğu seviyorum. Kendi dünyamda her şey iyi güzel ve yolunda. Her geçen gün iyileşiyorum, şifalanıyorum. Mutluyum, huzurluyum, güvendeyim. Çünkü ben buna değerim. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum. Şükürler olsun.
medikent
2018
71
medikent
Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı
2018
72
medikent
KİTVAK’ın (Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Kurma ve Geliştirme Vakfı) adını önceki sayfalarımızda Kent Hastanesi’nin Dünya Hemşirelik Günü kutlama etkinliğiyle ilgili sayfamızda görmüş, okumuşsunuzdur. Kent, Hemşirelik Günü nedeniyle Grup’ta görev yapan tüm hemşireleri adına KİTVAK’ın “Askıda Oda” kampanyasına bağışta bulundu. İzmir’e biri hastane, ekonomik gücü olmayan hasta ve hasta yakınlarının barınma sorununu çözmek için iki konukevi olmak üzere üç büyük eser kazandıran Kitvak’a bir destek de İzmir’in tanınmış bir isminden geldi. Bu isim Vakfın Mütevelli Heyet Üyesi de olan hayırsever Kadriye Uysal. Kadriye Uysal, anneannesinden, annesinden el alıp, onlardan öğrendiği tarifleri içeren bir yemek kitabını kaleme aldı. “Cass tereyağ” adını taşıyan kitabında yer alan her tarif için mutfağa girdi, hazırladı, pişirdi, sunumunu yaptı. Kitabında yer alan tüm görseller de Kadriye Uysal’ın içine sevgisini de katarak hazırladığı yemeklere ait. Cass Tereyağ, farklı damat tatları ve yemek kültürlerine hitap eden özgün bir kitap olarak dikkat çekiyor. Ama asıl özelliği bu kitabın bir sosyal sorumluluk projesi olması. Kadriye Uysal en ince detayına kadar ilgilendiği kitabının satışlarından elde edilecek tüm gelirini Kitvak’a bağışlıyor. Uysal, Point Bornova’daki Godiva’da yapılan lansmanda kitabını Kitvak için imzaladı. İçinde yer aldığım Kitvak yönetimi olarak bu özel ve anlamlı günde Kadriye Uysal’ı yalnız bırakmadık. Kadriye Uysal’ı bir anne olarak bu kitabı yazmaya yönelten nedenleri öğrenmek, bu güzel projeyi tanıtmak, bir de kitabında yer almayan bir tarifini siz Medikent okurlarıyla buluşturmak için sayfalarımıza konuk ettik.
Kadriye Uysal, gençlerin üretkenliğinden ilham alarak otuz beş yıllık birikimini öncelikle kızı, oğlu, arkadaşlarının çocukları ve tüm gençlere aktarmak istediğini ifade etti ve şunları söyledi: “Anneannemden anneme, annemden bana gecen el lezzetini, Türk mutfağının tadını, farklı mutfaklara duyduğum merakı ve yemek yapmanın bana vermiş olduğu hazzı paylaşmak için bu kitabı yazdım. Bu kitapta, atalarımın yemeklerinden en sevdiklerimi,
dostlarımın sofralarında yiyip de çok beğendiklerimi, benim yaptıklarımdan en çok beğenilenleri, gezip gördüklerimi kısacası kalbime dokunanları bir araya getirdim. Dilerim ki farklı damak tatlarına ve kültürlere hitap eden kitabımda sizler de kalbinize dokunacak tarifler bulursunuz. Böylece bu güzel tatlar nesillere aktarılırken, mutfağınıza giren her kitap Kitvak’a destek olarak dönecektir. Ağzınızın tadı, evinizin bereketi bol olsun.” dedi.
Kırmızı Biber Dolması Malzemeler: 1 kg. kırmızı (kapya) biber 1.5 su bardağı pirinç 1 su bardağı zeytinyağı 2 iri kuru soğan 4 adet domates 1 demet taze soğan Yarımşar demet maydanoz, dereotu. Nane Birer tatlı kaşığı kuru nane, tuz, karabiber
Yapılışı: Pirinç yıkanıp bir kaba alınır. Üzerine soğan ve domatesler rendelenir. Sonra ince kıyılmış taze soğan ve yeşillikler ilave edilir. Zeytinyağının yarısı ve tuz, karabiber, kuru nane koyulup harç güzelce karıştırılır, yıkanmış ve çekirdekleri çıkartılmış biberlere doldurulur. Yeterli miktarda su eklenerek ocağa koyulurnur. Pirinçler çıkmaya başladığında ocaktan alınıp biraz soğuduktan sonra üzerindeki ince kabuklar soyulur. 180 derecede sadece fırının üst ızgarası açılarak dolmanın üzeri kızarıncaya kadar biberler fırınlanır. Üzeri arzuya göre maydanoz ya da limon dilimleriyle süslenip servis yapılır
Ağzınızın tadı, evinizin bereketi bol olsun.
2018
73
medikent
TRENDLER & YENİLER Markaların Sneaker Yarışı Son yıllarda hayatımıza giren Sneaker model ayakkabılar, şık kombinleri tamamlamak ve rahatlık adına herkesi etkisi altına almış durumda. Kadınlar ve erkeklerin özellikle iş kıyafetlerini tamamlarken kullandıkları sneaker model ayakkabılar rahatlık ve şıklığı bir arada sunduğu için herkes tarafından tercih ediliyor. Rahatlığın ön plana çıkması ve aynı zamanda şık modellerin tercih sebebi olması neden ile ünlü markalar da tasarımlarına bu modelleri geliştirerek yön vermeyi tercih ediyor. Son olarak Louis Vuitton’un çıkardığı LW Archlight Sneaker modeli ülkemizde de çok fazla tercih edilen modeller arasında yerini aldı. Louis Vuitton da tıpkı diğer markalar gibi kalın ve kaba tabanları ince çizgilerle bir araya getirmeyi tercih etmiş. 2018 başında kışlık modelleri ve koyu renkleri ile piyasaya sürülen sneaker, yaz aylarında daha soft renklerle karşımıza çıkıyor.
Mercedes CLS
Türkiye Yollarına Çıkmak İçin Hazır CLS modeli Mercedes’in otomobil yelpazesinde sunduğu, tasarım olarak en farklı ve en etkileyici model olarak karşımıza çıkmak için hazır. Tıpkı A-Serisi‘nde olduğu gibi Mercedes’in S ve E’den pek çok özellik aktarımı yaptığı yeni jenerasyon CLS, kendi sınıfında liderlik için en büyük adaylardan olmaya hazırlanıyor. Başlı başına elden geçirilen tasarım çizgileri ile 0,26 gibi bir sürtünme katsayısına sahip olan CLS’nin görünümü kadar konfor yönü de oldukça iddialı. Markanın “AIR BODY CONTROL” adını verdiği havalı süspansiyon sistemi ile, yoldaki tepkileri maksimum şekilde dışarıda bırakabilen araç, viraj kabiliyeti konusunda da farkını ortaya koymaya hazırlanıyor. Elektronik destekler bölümünde; şeritte tutma, aktif fren, dikkat ölçme, aktif mesafe kontrol, kör nokta uyarı sistemi ve park asistanı gibi donanımlar sürüş esnasında araç sürücüsünün en çok kullanacağı özellikler olarak karşımıza çıkarken, serinin yüksek standartlarda sahip olan güvenlik sistemi sürücü konforunu üst seviyelere çıkaracağa benziyor.
2018
74
Ufkun Ötesinde
YENİ BMW K 1600
medikent
GRAND AMERICA
“Sizi daha ileriye doğru cesaretlendiren ufkun sonsuzluğudur” diyor BMW Motorrad. Kilometrelerce rahat bir yolculuk yapmak için yeni K 1600 Grand America motosiklet meraklılarını bekliyor. İster çift ister tek başına, motosiklet her yolculukta size mutlak sürüş keyfini sunarken aynı zamanda en üst düzeyde konforu da getirir. 160 bg sıralı 6 silindirli motor her zaman o ekstra kilometreyi aşmaya hazırdır ve yolculuk yapmaya tutkun sürücüler için ideal bir yol arkadaşı olacaktır.
Mat görünümlü keskin hatlarla yapılan makyajlar 2018 yılı itibariyle yerini naturel ve cilt tonu ile eşit görünen nemli makyajlara bıraktı. Dünyaca ünlü makyaj sanatçıları tarafından da artık doğal görünümlü makyajlar tercih ediliyor. Yaz sıcakları kapımızı çalmışken makyaj trendlerinde doğallığa geçiş olması özellikle makyaj yapmayı seven kadınlar için oldukça olumlu bir gelişme oldu. Düz ve keskin hatlı aydınlatıcı uygulaması bu sene rafa kalktı. Naturel tonlarda yapılan makyajları ışıltılı ürünlerle tamamlama trendi kaldığı yerden devam ediyor. Ancak tabii ki doğal tonlarla… Özenle şekillendirilmiş ve doldurulmuş yapay görünümlü kaşlar da yerini doğal bir görünüme bıraktı. 2018'de kaşlar sadece taranarak şekillendiriliyor. Mat dudaklarla tamamlanan makyaj trendi hala devam etse de, markaların yoğunlaştığı özel parlatıcı dudak ürünleriyle bir süre önce tekrar ortaya çıkan ıslak dudaklar yükselişini sürdürüyor. Islak görünümlü dudaklar ve nemli bir cilt makyajı ile bu yaz siz de fresh bir görüntü elde edeceksiniz.
Bu yazın trend içeceği: sağlıklı ve renkli
SMOOTHIE
HUAWEI P20 PRO 1987 yılında Çinli iş adamı Ren Zhengfei tarafından kurulan Huawei markası, geçtiğimiz sene gerçekleşen yılın en iyi akıllı telefonları yarışmasında üç telefon modeli ile ödül almayı başarırken, Forbes’un en değerli marka sıralamasında 88. sıraya oturmayı başararak teknoloji sektöründe emin adımlrala ilerlediğini kanıtlamış oldu. Huawei P20 Pro, Mate 10 Pro'da kullandığı yapay zekalı işlemcisi Kirin 970'den gücünü alıyor. İşlemci ile entegre grafik birimi ise Mali-G72 MP12. Bu işlemciye 6 GB RAM ve 128 GB dahili hafıza eşlik ediyor. OLED panel ile üretilen 6.1 inç boyutlu ekran, 1080 x 2240 çözünürlüğe sahip. Arka tarafında üç kameraya sahip olan telefon, RGB, Monochrome ve Telephoto olarak tasarlandı. RGB, yani renkli fotoğraf çeken kamera tam 40 Megapiksel çözünürlük sunuyor. Huawei P20 Pro'nun ön kamerası ise 24 Megapiksel çözünürlüpe sahip.
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte özellikle yediklerimize – içtiklerimize daha çok dikkat etmeye başladık. Hal böyle olunca hem hazırlaması pratik hem de sunumu ile iştah açan birbirinden lezzetli smoothie’ler artık her yerde karşımıza çıkmaya başladı. Özellikle aktif spor yapanların imdadına yetişen bu lezzetli içecekleri damak tadınıza göre farklı birçok meyve ya da sebzeyi karıştırarak hazırlamanız mümkün.
2018
75
medikent
Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY
Yılın ilk 6 ayını geride bıraktık ve vizyona giren film sayısı oldukça fazla. Bunlar arasında en çok beğendiklerime kısaca bir göz atalım.
AKILDA KALANLAR
Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı
DAHA
Yönetmen : Onur Saylak Oyuncular : Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, Tuba Büyüküstün
“Daha” sertlikten yana ödün vermeyen bir film. Sadece yerli sinemanın değil tüm sinemanın en ayrıksı filmlerinden biri olmaya şimdiden aday. Oyunculuğuyla tanıdığımız Onur Saylak ilk yönetmenlik çalışmasında Hakan Günday’ın aynı adlı romanından yaptığı uyarlamada, kurduğu atmosfer ve oyuncu performanslarıyla dikkat çekiyor. Mülteci sorununu arka fonda tutan öykü esas olarak bir baba oğul arasındaki hastalıklı ilişkiyi anlatıyor.
AMAN DOKTOR DJAM Yönetmen: Tony Gatlif Oyuncular : Daphné Patakia, Simon Akbarian, Maryne Cayon.
The Post
Yönetmen : Steven Spielberg Oyuncular : Meryl Streep, Tom Hanks, Bruce Greenwood.
Spielberg yeni Amerikan başkanı döneminde iyice bulanıklaşan özgürlüklere karşı duruşunu bu filmle gösteriyor. Savunma Bakanı Robert McNamara 1945’den başlayarak 1967’ye kadar, Vietnam Savaşı’nın neden kazanılamayacağını 7000 sayfalık bir rapor haline getirerek Kennedy ve Johnson gibi, çalıştığı dönem başkanlarına sunar. Her şey yolunda gidiyormuş gibi davranan hükûmetler asker göndermeye ve şehit vermeye devam eder. Bu dokümanların basının eline geçmesiyle muhafazakarlığı ve özgürlüklere olan alerjisiyle bilinen Nixon yayımlanmasını engellemeye çalışır. Haberi basan Washington Post gazetesi yöneticilerini hapse atmakla tehdit eder. Spielberg fantastik veya biyografik olsun tüm filmlerinde seyirciyi yanına almayı başaran bir usta. Oscar kazanıp kazanamaması önemli değil, yaptığı her şey sinema belleğindeki yerini alacak kalitede.
Coşturan, düşündüren kabına sığmayan, seyircisini teknesine alıp açıklara süren bir Ege filmi. Denize kıyısı olan insanların daha kolay özdeşleşebileceği, içine girebileceği bir film “Aman Doktor”. Ülke olarak kendimize olan bakışımızı, mutluluğu unuttuğumuz günlerde bize bizleri yeniden hatırlatıyor Tunus asıllı Fransız vatandaşı yönetmen Tony Gatlif.
2018
76
medikent
ÜÇ BILLBOARD BEN, TONYA EBBING ÇIKIŞI MISSOURI Yönetmen: Craig Gillispie. Oyuncular: Margot Robbie, Allison Jenney, Sebastian Stay.
Yönetmen : Martin McDonagh Oyuncular . Frances McDormand, Woody Harrelson, Sam Rockwell.
Şampiyonluk kazanmış birçok sporcunun yaşamında inanılmaz dramlar vardır. Çocukluktan başlayan varoluş savaşının şampiyonluklarla beden bulması onların yaşamlarının anlamıdır. Yoksa bireysel dallarda bu kadar çok sporcunun doping yapması başka şekilde açıklanabilir mi? “Ben, Tonya” bize böyle dramatik bir öyküyü anlatıyor. Doping yok bu kez kişisel hırs var. Yönetmen Craig Gillispie hikayesini dördüncü duvarı yıkarak yani karakterlerin kameraya konuşmalarıyla tamamlıyor. Gerçeklik duygusunu ayakta tutan bu belgeselci anlatımı, filmin en önemli parçasına dönüşmüş.
Kelebekler “Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri” bir annenin adalet arayışını sağlam bir senaryoyla öykülüyor. Kızının tecavüz edilip öldürülmesinden sonra, anne Mildred Hayes (Frances McDormand) polisin meseleyi aydınlatmamasından, hatta doğru dürüst ilgilenmemesinde duyduğu kızgınlığı, şehrin çıkışında üç billboard kiralayarak duyuruyor. Sırasıyla “Tecavüz edildi ve Öldürüldü”, “Neden Kimse Tutuklanmadı?”, “Neden acaba Polis Şefi Willougbhy” şeklinde mesajlarını yazdırır. Olay küçük kasaba halkının muhafazakar tepkilerine yol açar. Mildred karakterinde Mc Dormand’a en iyi kadın oyuncu ve polis Dixon’da Sam Rockwelle’e en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ı getiren film “hukuk işlemezse, kişisel arayış nereye kadar gider?” sorusuyla seyirciyi yanına alan bir film oldu.
The Florida Project
Yönetmen: Sean Baker Oyuncular: Brooklynn Prince, Willem Defoe, Brai Vinait.
Bazı filmlerde “hiçbir şey olmaz, fakat her şey vardır.” Sözü, sinema dilinde açarsak bunları, izlerken klasik anlamda beklediğimiz dramatik kırılmaları, yükselmeleri çarpıcı şekillerde izleyemeyiz. Öykü serbest salınımda, yaşamın kendisi gibi akar gider. Salondan çıkarken fark etmeden o kadar çok anlam, duygu yüklenmişizdir ki, gözümüz bile yaşlıdır. “The Florida Project” işte böyle bir film.
Yönetmen ve senaryo: Tolga Karaçelik Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ, Tolga Çelik, Serkan Keskin, Hakan Karsak
Bağımsızların kalesi sayılan Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması Büyük Jüri Ödülü kazanan “Kelebekler” son yılların en ilginç Türk filmlerinden birisi. En son “Sarmaşık” ile hafızalarımıza yerleşen Tolga Karaçelik, üçüncü uzun metrajında yaratıcılığını ve yeni bir sinema dili arayışını ustaca sergiliyor. Mizah ve dram iç içe, absürd yaratıcılıklarla süslenmiş bir hikaye anlatıyor.
STALİN’İN ÖLÜMÜ Diktatörlüğün kötülüğünü göstermekten çok düşündüren bir film “Stalin’in Ölümü”. Kanlı ve acımasız bir döneme sadece Stalin’in yaşamdaki son günlerinden bakıyoruz. Onun ölümünden sonra yaşananları kapkara bir mizah içinde izliyoruz. Yeni liderin kim olacağı arayışının, iktidardakiler arasında yol açtığı öne çıkma telaşı ve entrika savaşı güldürüyor. Hızlı bir İngiliz komedi akışı içinde, karakterleri fazlasıyla karikatür tiplemeler olarak karşımıza çıkıyor. Diyaloglar hiç susmuyor. Fransız çizgi romanın uyarlaması olan öykü, gerçeğe odaklanan olaylar hızlı kurgularla geçilmiş. İnsanların evlerinden derdest edilmeleri, eşlerinin çocuklarının önünde öldürülmeleri, kamplara tıkılıp, yakılmaları v.s… tipik bir çizgi roman estetiği içinde. Stalin’in 3 milyon kişiyi iktidarı uğruna öldürdüğü söylenir ve bu hakikat de vodvil olmayacak kadar dramatik ve ürkütücü.
Yönetmen: Armando Iannuci Oyuncular: Steve Buscemi, Simon Russel Beale, Jeffrey Tambor.
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Tıp • Uzm. Dr. Fecri BENGİ • Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN • Uzm. Dr. Melek GÜRYAY • Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN Ağız ve Diş Hastalıkları • Dt. Cüneyt IŞIKER Anestezi ve Reanimasyon • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL • Yrd. Doç. Dr. Mert AKAN • Uzm. Dr. Ali Han PİRİM • Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL • Uzm. Dr. Erhan OLGUN • Uzm. Dr. Gökhan AYHAN • Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Beslenme ve Diyet • Dyt. Safiye TAŞ • Uzm. Dyt. S. Gamze GÜLTEKİN Beyin Cerrahisi • Prof. Dr. Altay BEDÜK • Opr. Dr. Mete RÜKŞEN • Opr. Dr. Rauf NASİROV
Çocuk Nörolojisi • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Hematoloji • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ
Dermatoloji • Uzm. Dr. Hacer KÖKSAL • Uzm. Dr. M.Cüneyt SOYAL • Uzm. Dr. Ergün KUŞKU
Kadın Hastalıkları ve Doğum • Prof. Dr. Namık DEMİR • Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA • Opr. Dr. Orçun SEZER • Opr. Dr. Nagihan SAZ • Opr. Dr. M. Zeynep KUŞKU
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL • Uzm. Dr. Mustafa YALÇIN
Check-Up Ünitesi • Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ
Genel Cerrahi • Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU • Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Cezmi KARACA • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE • Opr. Dr. Ahmet Emin YEĞİNBOY
Çocuk Cerrahisi • Opr. Dr. Şamil KUDAY
Girişimsel Radyoloji • Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY
Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı • Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK • Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER • Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR • Uzm. Dr. Seral KADINŞAH • Uzm. Dr. Özlem TUNÇEL • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ • Uzm. Dr. Can ÖZOĞLU
Göğüs Hastalıkları • Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR • Uzm. Dr. Deniz ATASEVER
Böbrek Nakli Merkezi • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK
Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Çocuk Kardiyolojisi • Doç. Dr. Önder DOKSÖZ
Göğüs Cerrahisi • Prof. Dr. Gökhan YUNCU Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL • Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL • Opr. Dr. S. Hasan AZİZAĞAOĞLU İç Hastalıkları • Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU • Uzm. Dr. Necdet YETİM • Uzm. Dr. Hülya AZİZAĞAOĞLU • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Kalp Damar Cerrahisi • Prof. Dr. Suat BÜKET • Opr. Dr. Arzum KALE • Opr. Dr. Ulusal COŞKUN • Opr. Dr. Yılmaz DENİZ • Opr. Dr. Makbule KESİCİ Karaciğer Nakli Merkezi • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Zaza IAKOBADZE • Prof. Dr. Sema AYDOĞDU
Medikal Onkoloji • Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR • Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ • Doç. Dr. Tülay AKMAN Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Erdal CİLA • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pedodonti • Dt. Bengi AYDINEL Pratisyen Hekimler • Dr. Emrah GEZER • Dr. Elçin YÜCEBAŞ • Dr. Selçuk Onur DUYGU • Dr. Murat GÜNDÜZ • Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU • Dr. Fatma SEFER
Kardiyoloji • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ • Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR • Uzm. Dr. Seyyed Hamed MOGHANCHI ZADEH
Radyoloji • Uzm. Dr. Alper YÜKSEL • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE • Uzm. Dr. S. Onur SUMAN • Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI • Uzm. Dr. Seçil KARACAN • Uzm. Dr. Setareh FAAROKHNIA • Uzm. Dr. Nadir MUSTAFA
Kemik İliği Nakli Merkezi • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ
Romatoloji • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Kulak Burun Boğaz • Prof. Dr. Alp DEMİRELLER • Prof. Dr. Onur ODABAŞI • Opr. Dr. Nihan AKÇA
Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Laboratuvar • Doç. Dr. Latife DOĞANAY ÇAĞLAYAN • Uzm. Dr. Gültekin TAŞ • Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU • Uzm. Dr. İsmail AYDIN • Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Nefroloji • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji • Uzm. Dr. Burak PAKÖZ • Uzm.Dr. Yaprak ALPER
Psikolojik Danışmanlık • Psikolog Aynur DÜZGÜNEL • Psikolog Birgül GÖKÇE DOERING • Psikolog Meral AVCI Tüp Bebek Merkezi (IVF) • Opr. Dr. Dilek ASLAN • Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN • Dr. Tunç PINAR Üroloji • Doç. Dr. Ömer ÖGE • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Yeni Doğan Yoğun Bakım Servisi • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Anestezi ve Reanimasyon • Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Ağrı (Algoloji) Birimi • Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Ağız ve Diş Sağlığı • Uzm. Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU • Dt. Ceyda AFYONCU Beslenme ve Diyet • Dyt. Gamze GÜLTEKİN Beyin Cerrahisi • Opr. Dr. Ali AKAY Biyokimya • Uzm. Dr. Filiz DEMİRİZ Çocuk Hastalıkları • Doç Dr. Aydın ERDEMİR • Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Dermatoloji • Prof. Dr. Ayşe Şebnem ÖZKAN • Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN • Uzm. Dr. Sinem KARACA Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atilla AYRAL Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Prof. Dr. Abdullah OKAN • Uzm. Dr. Azmi SERİN Genel Cerrahi • Opr. Dr. Atilla ÖZER Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Hülya DEVECİ Göğüs Hastalıkları • Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN
İç Hastalıkları • Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU • Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ • Uzm. Dr. İnci OKAN • Uzm. Dr. Hümeyra AMUCA Kadın Hastalıkları ve Doğum • Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kalp Damar Cerrahisi Prof. Dr. Suat BÜKET Kardiyoloji • Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Yard. Doç. Hakan ERİKÇİ Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları • Uzm. Dr. İsmail AYDIN Kozmetoloji • Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN • Uzm. Dr. Sinem KARACA Kulak Burun Boğaz • Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN • Opr. Dr. Dilek SINMAZ Nöroloji • Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ • Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN • Uzm. Dr. Aycan OTO Ortopedi ve Travmatoloji • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV • Opr. Dr. İsmail OYTUN
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • AK Sigorta A.Ş. (Sencard) • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) • Allianz Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Anadolu Sigorta (Personel ve Emekli) BANKALAR • Türkiye İş Bankası A.Ş. • T.C. Merkez Bankası (Sencard) • T.C. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. • Ziraat Bankası A.Ş. (Memur ve Emekli) (Kurum Ödemeli Anlasma) VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Edremit Ticaret Odası • Uşak Ticaret Odası • Uşak Ticaret Odası Personel • Makina Mühendisleri Odası • İzmir Eczacı Odası • Darüşşafaka Cemiyeti TBMM T.C. YARGITAY BAŞKALIĞI T.C. GENELKURMAY BAŞKALIĞI Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık • Psikolog Şebnem TÜRKDALI Radyoloji • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Üroloji • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ
SGK ANLAŞMALI BRANŞLAR •Karaciğer Nakli Merkezi •Böbrek Nakli Merkezi •Kemik İliği Nakli Merkezi •Medikal Onkoloji Merkezi •Kardiyoloji •Çocuk Kardiyoloji •Kalp Damar Cerrahisi •Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance • Adac • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield • Bupa International • Companion Global Healthcare • Europ Asistance • GeoBlue • International Health Insurance • International Medical Group IMG • J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • SOS International • SOS International UK • Seven Corners • HTH Worldwide • Tricare International SOS
COMPU GROUP MEDICAL TÜRKİYE (CGM) • Ace European Sigorta • AIG Sigorta • Ankara Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Ziraat Sigorta • Zürih Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • T-Sigorta
CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • Acıbadem Sigorta • Allianz Sigorta • Anadolu Sigorta • Axa Sigorta • Mapfre Sigorta • Mapfre Yaşam Sigorta • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Demir Hayat Sigorta • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • İnterpartner (İng Emeklilik ) • Philsa • Remo Assist • Groupama Sigorta • İmece Destek (Ray Sigorta ) • Aegon Emeklilik • Güneş Sigorta • Cigna Finans Emeklilik
INTER PARTNER ASSISTANCE (IPA) • NN Hayat ve Emeklilik Acil Tedavi Sigortası • Ankara Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Aviva Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası • Türk Nippon Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Dubai Starr Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası • SBN Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Turins Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Zirve Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Akbank • Avivasa Emeklilik ve Hayat A.Ş. • Benefit Global Card • Benefit Global&Aig Card • Benefit Global&Eureko Sigorta iş birliği ile Kobi Sağlık Paketi Card (Sadece anlaşmalı eczaneler için geçerlidir) • Dr. Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Dr. Back-up Kişisel Sağlık Sistemi&Fortis Bank Card • IPA Card • IPA Privilege Card • Ing Bank Platinium Card • Metlife Emeklilik ve Hayat Kobiler İçin İşletme Kartı • SBN Şeker Hayat Projesi • SBN Sigorta & Boğaziçi Brokerlik (Sadece ağız ve diş sağlığı tedavilerinde geçerlidir) • TAV Passport Edition • Türkiye Petrolleri A.Ş. • Vakif Emeklilik (Bireysel Emeklilik Sigortalıları) • Axa PPP & Axa Assistance
ÖZEL KURULUŞLAR • İzmir Bölge Adliye Mahkemesi • İzmir Bölge İdare Mahkemesi • İzmir Adalet Sarayı • Makine Mühendisleri Odası • NATO German NSE • Türkiye Emekliler Derneği • Polinas Plastik • Bahçeşehir Okulları • Dirinler Döküm Sanayi • Bakioğlu Holding A.Ş. • Özkar İnş. Tur. Gıd. Teks. Özel Eğitim Kurumları • Dirinler Makina San. • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San. A.Ş. • İmbat Madencilik A.Ş. • Galata Taşımacılık A.Ş.
İMECE DESTEK DANIŞMANLIK HİZMETLERİ • Halk Sigorta • Ray Sigorta • Unico Sigorta • Türk Nippon • Doğa Sigorta
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • AK Sigorta A.Ş. (Sencard) • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası (Sencard) • Allianz Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Anadolu Sigorta (Personel ve Emekli) BANKALAR • Türkiye İş Bankası A.Ş. • T.C. Merkez Bankası (Sencard) • TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Ziraat Bankası A.Ş. (Memur ve Emekli)(Kurum Ödemeli Anlasma) ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Edremit Ticaret Odası • Uşak Ticaret Odası • Uşak Ticaret Odası Personel • Makine Mühendisleri Odası • İzmir Eczacı Odası COMPU GROUP MEDICAL TÜRKIYE (CGM) • Ace European Sigorta • AIG Sigorta • Ankara Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Ziraat Sigorta • Zürih Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • T-Sigorta İMECE DESTEK DANIŞMANLIK HİZMETLERİ • Halk Sigorta • Ray Sigorta • Unico Sigorta • Türk Nippon • Doğa Sigorta
KENT ULAŞIM ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL KURULUŞLAR • İzmir Bölge Adliye Mahkemesi • İzmir Bölge İdare Mahkemesi • İzmir Adalet Sarayı • Makine Mühendisleri Odası CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • Acıbadem Sigorta • Allianz Sigorta • Anadolu Sigorta • Axa Sigorta • Mapfre Sigorta • Mapfre Yaşam Sigorta • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Demir Hayat Sigorta • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • İnterpartner (İng Emeklilik ) • Philsa • Remo Assist • Groupama Sigorta • İmece Destek (Ray Sigorta ) • Aegon Emeklilik • Güneş Sigorta • Cigna Finans Emeklilik
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) I. Güzergah (Bornova - Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Ata Durağı • Hükümet Konağı Önü • Peterson Köşkü Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Alaybey Tersane Otobüs Durağı • Karşıyaka Yalı Cad. Anadolubank Önü • Karşıyaka Yelken Kulubü Otobüs Durağı • Yıllar Market Önü • Bostanlı İskele • Atakent Beşikçioğlu Cami • Doğtaş Mobilya Önü • KENT HASTANESİ II. Güzergah (Konak - Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Basmane Postane Durağı • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!
SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.
Kayıt Formu Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.
Dijital Form Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.
Adınız* Soyadınız* E-posta adresiniz*
Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. Telefon numaranız Adresiniz
*Doldurulması zorunlu alanlar.
E-Sağlık üyeliği ile verdiğim iletişim bilgilerimin ilgili kuruma ya da erişimin gerçekleştiği aracı yazılım, cihaz ya da araca aksini bildirmedikçe Kent Hastanesi ve bağlı kurumları tarafından bilgilendirme, tanıtım ve duyuru ile iletişim çalışmaları amacı ile kullanılmasına ve saklanmasına izin veriyorum.
İmza
Sağlıklı hayatın merkezindeyiz
Kent Bayraklı Tıp Merkezi Sağlığın modern yüzü Kent Sağlık Grubu yeni tıp merkezi ile Bayraklı’da