Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.
Nisan 2016 / Sayı 19 • www.kenthospital.com
ISSN: 1307-220X
Sarı Nokta Hastalığı SAYFA 11
&
Ağrı kesiciler midenizi ağrıtmasın
Foniatri
SAYFA 19
&
Dil & Konuşma Merkezi SAYFA 49
&
Kahve Sağlıktır
Kent Alsancak Tıp Merkezi
Kozmetoloji Kliniği
SAYFA 21
&
SAYFA 32
Kadınlar Neyi Yanlış Yapıyorlar
&
Uyku ve Uyku Bozuklukları
SAYFA 29
&
SAYFA 35
&
Viyana
Doğal Doğum
Mütevazi ve Derin! SAYFA 83 Medikent
SAYFA 39
Sigaraya Dur Diyebilirsiniz SAYFA 51 Online Dergi
&
Gebelikte Pilates
SAYFA 47
&
Tiyatro aşkı, başa düşerse? Ali Poyrazoğlu SAYFA 79
&
Epilepsi SAYFA 59
DAHA FAZLASINI ARAYANLAR İÇİN...
Her hastasına kendisini evinde hissettiren Kent Hastanesi, hastaların tedavi süreçlerinde “daha bir özel” olma taleplerine yeni “exclusive” kat ile yanıt veriyor.
KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR • Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71
5 yıldızlı otel konforunda hizmet verilen exclusive katta; • exclusive kata özel odalar • exclusive kata özel cafe • exclusive kata özel lobi
www.kenthospital.com
• exclusive kata özel yatış ve taburculuk işlemleri • exclusive kata özel kontrollü giriş kartı • exclusive kata özel diyetisyen kontrollü alakart menü
www.kenttipmerkezi.com
/KentSaglikGrubu
/kentsaglikgrubu
2016
medikent
Nisan
iÇiNDEKiLER Doğal Doğum
39
51
Sigaraya Dur Diyebilirsiniz
19 Viyana
75 Medikent
Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör Dilek EKER Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kenthospital.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli
Poyrazoğlu Sarı Nokta Hastalığı
Kahve Sağlıktır
15
21
Çocuklarda Kafa Travması ve Takibi
37 DAMAR
Ağrı kesiciler midenizi ağrıtmasın
Boyun Ağrısı
79 Ali 11
göğüs estetiği
25
TIKAMA
83
29
EPİLEPSİ
Kadınlar Neyi Yanlış Yapıyorlar
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
59
71
Yayın Kurulu
Basım Yeri
Katkıda Bulunanlar
görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz.
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Mono Matbacılık Opr. Dr. Safiye Can KÜÇÜKGÜL İnş. Tur. Tic. San. Prof. Dr. Kemal YÜCESOY Büşra Yolver Prof. Dr. Ethem TANKURT 379 Sokak No: 14/208 Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ K.2 2.Sanayi Sitesi Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Bornova / İZMİR Opr. Dr. Kamil KILIÇ Tel: 0 232 461 08 98 Prof. Dr. Şebnem ÖZKAN Faks: 0 232 461 08 70 Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU Opr. Dr. Orçun SEZER Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Seden Sevenoğlu TUNALI Basım Tarihi: Nisan 2016 Gülşah ŞEREN Yıl: 10 Sayı: 19 Uzm. Dr. Deniz ATASEVER Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN Prof. Dr. Mehmet Niyazi ALAKAVUKLAR Şerife KARAKAŞ Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim Uzm. Klinik Psk. Sırma PALADEMİR yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız Uzm. Dr. Atiye AYRAL rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Armagan PORTAKAL şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; Özlem ÜNLÜ Onur TUHTA Burcu EREM Sertan GÜNTAÇ Serdal PEKEY Ali DOĞAN
YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.
Değerli
Medikent okurları, Her sayımızda biraz daha iddialı bir dergi yapmaya çalışıyoruz. Zengin içeriğiyle, mizanpajıyla beğenip elinizden bırakamayacağınız bir Medikent olsun istiyoruz. Sizden gelen geri bildirimlerden bayilerde, kitapçı dükkanlarının raflarında satılan pek çok sağlık dergisinden farklı ve keyifle okunur olduğumuzu öğrenmek bizi de çok mutlu ediyor. Medikent’in her sayısı binlerce adet basılıyor, ücretsiz dağıtılıyor. Medikent’i pek çok kişi ve kuruluşa gönderiyor, hastanemizde, Alsancak Tıp Merkezimizde ve kentin önemli sosyal , kültürel duraklarında sizlerle buluşturmaya çalışıyoruz. Hedefimiz; sağlık konularında, çeşitli hastalıkların teşhis ve tedavisindeki yenilikleri n duyurulmasında önemli bir araç olan Medikent’i daha fazla okura ulaştırmak. Dergimizin son sayfalarına doğru Medikent ücretsiz aboneliği için bir form göreceksiniz. Medikent’e sahip olmak için yapacağınız tek şey formu doldurup bize göndermeniz.
Gelelim bu sayıya; Sizlere “özel poliklinik- merkez ya da program” olarak başlattığımız hizmetlerimizi tanıtmak istiyoruz. Bunlardan ikisi nörolojik hastalıklarla ilgili. Biri Epilepsi Polikliniği diğeri Uyku Bozuklukları Laboratuvarı. Uzmanımız Prof. Dr. Paköz, (Onunla ilgili haberi iç sayfalarda okuyacaksınız) Amerika’da çok önemli bir eğitim programını tamamladı. Teşhis ve tedavideki son yeniliklerle hastalarına hizmet vermeye başladı. Kent ailesinin hekim kadrosu yeni isimlerle genişliyor. Ailemize yeni katılan hekimlerden biri de Dermatoloji Profesörü Şebnem Özkan. Artık teknolojik donanımıyla yenilenen Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji ve Kozmetoloji Kliniği daha güçlü, bu alandaki tüm hizmetler verilebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlarımız Nihal Danaoğlu ve Orçun Sezer, eğitimlerini sertifika ile taçlandırıp “doğal doğum eğitmeni” ünvanı alırken, doğal doğum yapmak isteyen gebeler için de özel bir oda hazırlandı, hizmete sunuldu.
Sigarayı bırakmak isteyenler için. Göğüs Hastalıkları Uzmanımız Deniz Atasever’in yürüttüğü bir tedavi programı başlatıldı. Doğuma hazırlanan gebeler için Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği bünyesinde “gebe platesi” programı hizmetlerimize eklenen bir başka yenilik. Foniatri Laboratuvarımız işitme, konuşma sorunları olan hastalarımızın hizmetinde. Kent Sağlık grubu olarak pek çok branşta yan dal ihtisası yapmış uzmanlarımızla multipdisipliner yaklaşımla hizmet sunarken, böylesine özel merkez- laboratuar ya da programlarla da spesifik sorunları olan hastalarımıza yardımcı olmaya çalışıyoruz. Medikent dopdolu; Bizden haberler, doktorlarımızdan makaleler, röportaj ve gezi yazıları… Elinizden düşürmeyeceğinize inanıyoruz. Sağlıklı günler dileğiyle saygılarımı sunarım.
Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür
2016
01
medikent
kent haber
Güzellik Algısı konuşuldu
Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kardiyoloji hekimimiz Doç. Dr. Abdi Sağcan, 12. Uluslararası Kardiyoloji ve Kardiyovasküler Cerrahide Yenilikler Kongresi’nde (10-13 Mart 2016, Antalya) Bilim Kurulu Üyeliği’nin yanısıra “Horizons in Hypertension and Antihypertensive Therapy” başlıklı sunumlarda Oturum Başkanlığı yapmıştır.
Kent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hacer Önvural’ın sunumuyla gerçekleşen “Güzellik Algısı” konulu seminer ile Pınar Süt’e konuk olduk. Seminerde güzellik algısının tarihsel gelişimi ve modern tıpta güzellik yaklaşımı konusunda bilgiler verildi.
Aile hekimlerine "Hipertiroidi" sunumu Metabolizma Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehtap Çakır; Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği Tiroid Çalışma Grubu tarafından önce Konya'da daha sonra da Bursa’da aile hekimlerine yönelik düzenlenen tiroid hastalıkları kurslarında "Hipertiroidi" başlıklı sunum yaptı.
Dünya Böbrek Günü’nde Organ Bağışı Çağrısı Dünya Böbrek Günü dolayısıyla organ naklinin önemine dikkat çeken toplantılar düzenlendi. Toplantılarda organ bağışı çağrısı yapıldı.
Sağlıklı Zayıflama Yaklaşımı
Semineri
Kent Hastanesi Diyetisyeni Safiye Taş’ın sunumuyla gerçekleşen “Sağlıklı Zayıflama Yaklaşımı” konulu seminere Delphi çalışanları katıldı. Seminerde nasıl sağlıklı beslenilebileceği ve kilonun nasıl kontrol edilebileceği konusunda bilgiler verildi.
İlk toplantı, Kent Hastanesi Böbrek Nakli Ekibi’nin katılımıyla Muğla’da düzenlendi. Nefroloji uzmanları, diyaliz hekimleri ve diyaliz hastalarının katılımıyla gerçekleşen toplantıda Kent Hastanesi Nefroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok, “Böbrek Nakli ve Sonrası” başlıklı sunumuyla katılımcıları bilgilendirdi. Toplantıda ayrıca Muğla bölgesinden böbrek nakli olmuş hastalarımız da nakil tecrübelerini anlattılar. İkinci toplantı ise, Çiğli Bölgesi Sivaslılar Kültür ve Dayanışma Derneği’nde düzenlendi.
Kent Hastanesi Nefroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok ve Böbrek Nakli Koordinatörü Hemşire Havva Kara, toplantıda organ bağışının önemi ve böbrek nakli konusunda bilgilendirme yaptı. Çiğli Bölgesi Sivaslılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Elif Arslan’ın ev sahipliği yaptığı toplantıya Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan, Ege Bölgesi Sivas Dernekleri Federasyon Başkanı Zeki Karaoğlu ve dernek üyeleri katıldı. Toplantıda organ bağışının, organ yetmezliği olan hastalara can aşısı olduğu ve onlar için hayat kurtarıcı olduğu vurgulandı.
2016
02
medikent
kent haber Dilek Ağacı’nda
Prof. Dr. Ülkü Bayındır'a
Organ Bağışı Haftası nedeniyle Forum Bornova’da bir farkındalık etkinliği düzenledik. Hafta boyunca Forum Bornova’nın mecralarında organ bağışına yönelik bilgilendirme afişlerimiz yer aldı. 6 Kasım’da ise kutsal bağışla yeni bir hayata başlayan hastalarımız, bağış organ bulunamadığı için canlı donörlerden karaciğer nakli yapılmış hastalarımız, Canım Ciğerim Çocuk Kulübü üyeleri ve Karaciğer Nakil Ekibi’nin katılımıyla Forum Bornova’nın etkinlik alanında buluştuk. Çocuklarımız o gün alışveriş merkezine gelenlere organ bağışına çağrı kartları dağıttı, ardından da oyun parkında doyasıya eğlendi. Yetişkin hastalarımız ise, Dilek Ağacı’na organ bekleyen hastalar için umut mesajları içeren kartlar astılar.
Kent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Ege Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ülkü Bayındır, iki ayrı ödülle onurlandırıldı. Prof. Dr. Bayındır'a Ege Üniversitesi Senatosu kararı ile "Üstün Hizmet Madalyası" verildi. Prof. Dr. Bayındır'a ikinci ödül ise, İzmir Türk Koleji'nden geldi. Prof. Dr. Bayındır, "Bahattin Tatış, Yarınlarda Var Olmak Eğitime Katkı Ödülü" ne layık görüldü.
çifte ödül
Yeni Hayat Dilekleri
Karaciğer Nakli toplantısı Karaciğer Nakli Derneği ve Gaziantep Üniversitesi işbirliği ile Gaziantep’te düzenlenen “(HCC) Hepatoselüler Karsinom (Karaciğer Kanseri) ve Karaciğer Nakli Toplantısı”na Türkiye’deki yaklaşık 40 karaciğer nakli ekibi katıldı. Tüm ekipler içinde “major ekip”lerden kabul edilen İzmir Kent Hastanesi ekibini toplantıda Doç. Dr. Murat Kılıç ve Opr. Dr. Cahit Yılmaz temsil ettiler, karaciğer kanserinde (HCC) nakil deneyimlerini sundular.
İzmir Barosu'na konuk olduk
Kadın Her Yaşta Güzeldir
Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy’un sunumuyla gerçekleşen “Sağlıklı Beden ve Dengeli Bir Vücut = Omurga Sağlığı” başlıklı seminere İzmir Barosu avukatları ve baro çalışanları katıldı. Seminerde “Dengeli bir vücut için omurga sağlığı neden önemlidir? En sık karşılaşılan omurga sorunları nelerdir? Duruş bozuklukları nelere yol açar? Bel ve oyun ağrılarından korunmak için neler yapılabilir? Bel fıtığı ve boyun fıtığında tedavi süreçleri nelerdir?” konularında katılımcılara bilgiler verildi.
Tenisçilerle buluştuk
“Kemo Kafası”
“Kadın Her Yaşta Güzeldir” konulu seminer, Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Arzu Eraslan’ın sunumuyla Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
Kültürpark Tenis Kulubü’nde düzenlenen seminerde; Kent Alsancak Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Erturaç “Çocuk Sağlığı ve Spor”, Kent Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Serdar Söylev “Spor Yaralanmaları” başlıklı sunumlarıyla katılımcıları bilgilendirdiler.
İzmirli iş kadını Canan Yemez, meme kanseri tanısıyla bir göğsünün alındığı ameliyat sonrasında başlayan kemoterapi sürecinde hastalığını yok saydı, hikaye yazmaya başladı. Canan Yemez, “Kemo Kafası” adlı bir kitabı çıkar çıkmaz soluğu tedavi gördüğü İzmir Kent Hastanesi’nde aldı. Yemez kızları ile birlikte kitabını doktoru Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Görümlü’ye, hemşire ve hastalara imzalayıp armağan etti.
2016
03
medikent
kent haber
Ege Diyabet Günleri
Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehtap Çakır, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde düzenlenen 13. Ege Diyabet Günleri Kursu'nda "Karaciğer Yetmezliğinde Tip 2 Diyabet Tedavisi" başlıklı bir sunum yaptı.
Dr. Paköz gurur yaşattı Amerika’da Medical University of South Carolina’ya (MUSC) Klinik Nörofizyoloji ve Epilepsi Fellowu (yan dal uzmanlık öğrencisi) olarak kabul edilen İzmir Kent Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Burak Paköz, eğitim programını başarıyla tamamlayan 4 hekimden biri oldu, uluslararası diploma almaya hak kazandı. 2015 yılında bu başarıyı gösteren Türkiye’den tek hekim olan Dr. Paköz’ü kutluyoruz.
Kardiyoloji KURSU Kent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Cevad Şekuri, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) tarafından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde düzenlenen “Torasik Ultrasonografi ve Ekokardiografi Kursu Programı”na ''Kalbin Sistolik ve Diyastolik Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi ve Pulmoner Hipertansiyonda Ekokardiyografi'' başlıklı sunumuyla ve Kent Hastanesi’nde verilen pratik uygulama dersi ile eğitici olarak katıldı.
Sigarasız Hayata Davet Sigara bağımlılığının sağlığa olumsuz etkilerini anlatmak ve sigara bağımlılığından kurtulup, hayatında “dumansız hava sahası” oluşturmak isteyenlere yol gösterici bilgiler vermek amacıyla düzenlenen Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Sigarasız Hayat” semineri, Kent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Deniz Atasever’in sunumuyla gerçekleşti. Seminerde “Sağlıklı nefes için sigara neden zararlıdır? Sigara bağımlılığı nedir? Sigarasız hayata ilk adımı nasıl atabilirsiniz? Sigara bağımlılığından nasıl kurtulabilirsiniz?” sorularının yanıtları verildi.
Annelerle buluştuk Kent Alsancak Tıp Merkezi Uzman Diyetisyeni Gamze Gültekin’in sunumuyla gerçekleşen "Beslenmenin Anne Sütüne Etkileri ve Süt Artırıcı Tarifler" konulu söyleşiye Agora AVM Kadınlar Kulübü üyeleri katıldı.
Anlamlı Bağış
İzmir Kent Hastanesi ve Swissotel Grand Efes İzmir işbirliğiyle gerçekleşen “Organ Bağışında Farkındalık: Yaşamak da Yaşatmak da Güzel” seminerine otel çalışanları katıldı. Seminerde “Organ bağışı nedir? Hangi organlar ve dokular bağışlanabilir? Organ bağışı nasıl yapılabilir? Dünyada ve Türkiye’de organ bağışı ne durumda ve organ nakli gelişimi nasıl?” başlıkları altında bilgiler verilerek, organ bağışının önemi vurgulandı. Organ bağışının, organ yetmezliği hastalarına can aşısı olduğuna dikkat çekildi. Seminer, Swissotel Grand Efes İzmir çalışanları tarafından büyük ilgi görürken, sonrasında dinleyicilerin büyük bölümü, organ bağışında bulunmak istediklerini bildirdi, Sağlık Bakanlığı’nca düzenlenmiş bağış kartlarını imzalayıp aldılar.
Ağız ve Diş Sağlığı Semineri Kent Hastanesi Diş Hekimi Cüneyt Işıker’in sunumuyla YBP Konferans Salonu’nda düzenlenen "Mutluluk, Güzel ve Sağlıklı Bir Gülüşle Başlar" konulu seminere Yaşar Birleşik Pazarlama çalışanları katıldı
“Koruyucu Kardiyoloji” Semineri Kent Hastanesi Check-Up Ünitesi’nden Uzm. Dr. Demet Karadenizli’nin sunumuyla Alsancak İnci Tarakçıoğlu Atölyesi’nde “Koruyucu Kardiyoloji” konulu bir seminer düzenlendi.
2016
04
medikent
kent haber
“Doğanın Mucizesi: Doğal Doğum” Paneli Doğumun sağlıklı ve doğal bir süreç olduğuna dikkat çekmek ve doğal doğumun anne-bebek dostu olduğunu anlatmak amacıyla bir panel düzenlendi. İzmir Hilton’da düzenlenen panelde; anne adaylarına doğum korkusundan nasıl kurtulabilecekleri, doğumun neden beden için sağlıklı ve doğal bir fonksiyon olduğu ve doğal bir doğumun avantajları anlatıldı. Moderatörlüğünü İzmir Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Namık Demir’in yaptığı panelde aynı zamanda doğal doğum eğitmenleri olan İzmir Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Opr.
Dr. Nihal Danaoğlu ve Opr. Dr. Orçun Sezer, doğumdaki yeni trend doğal doğumu tüm yönleriyle anlattı. Panelin 2. bölümünde ise; kadın vücudunun doğuma programlı bir sisteme sahip olduğunu ve doğumdan korkulmaması gerektiğini anlatan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Namık Demir’in yanı sıra anne sütünü artıran beslenme önerilerinde bulunan Uzman Diyetisyen Gamze Gültekin ve İzmir Anneleri kurucusu Sibel Türsen konuşmacı olarak yer aldılar. Anne adayları ve eşlerinin büyük ilgi gösterdiği panelde Mustela, Yaşam Kan Bankası ve Solgar da standlarıyla yer aldılar.
Tüp bebekte yeni umut: IMSI Yöntemi
Hormonları anlattık Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mitat Bahçeci’nin sunumuyla MOSB Konferans Salonu’nda gerçekleşen “Vücudumuzun Görünmez Sihirbazları: Hormonlar” başlıklı seminerde Vestel City çalışanlarıyla buluştuk.
Meme kanserine dikkat çektik Spermleri 6-8 bin kat büyüten yeni görüntüleme tekniği IMSI, tüp bebek yöntemine başvuran çiftlerin yüzünü güldürecek bir yöntem. Yapılan çalışmalarda, IMSI uygulanan gruplarda yüzde 20-30’a yakın bir oranda gebelikte artış görülmüştür. Embriyolog Dr. Tunç Pınar, spermleri 6-8 bin kat büyüten kısa adı IMSI olan yeni görüntüleme tekniğinin tüp bebek yöntemine başvuran çiftlerin yüzünü güldürdüğünü söyledi. Bu yöntemin en doğru sperm seçiminin yapılmasına olanak sağladığını belirten Dr. Pınar, “Bu yöntemle en sağlıklı spermleri elde edilebiliyoruz. Yapılan çalışmalarda IMSI
uygulanan gruplarda yüzde 20-30’a yakın bir oranda gebeliklerde artış görülmüştür” dedi. İzmir K ent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Dilek Aslan ile Embriyolog Dr. Tunç Pınar, çeşitli nedenlerle bebek sahibi olamayan çiftler için tıbbın yeni olanaklar sunmaya devam ettiğini söylediler. Dr. Tunç Pınar, bu olanaklardan biri olan, özel bir mercek ve bilgisayar programından oluşan IMSI (Yüksek optik büyütme kullanılarak sperm seçimi ve enjeksiyonu) yönteminin Türkiye’de biri Kent Hastanesi’nde olmak üzere birkaç merkezde uygulandığını kaydetti.
Kent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Harmancıoğlu’nun sunumuyla “Meme Kanserinde Farkındalık” konulu seminer ile Coca Cola’ya konuk olduk.
2016
06
medikent
2016
07
medikent
Egzersiz; enerji harcanmasını, egzersiz sırasında kullanılan enerji harcanması ve egzersiz sonrasında bazal metabolizma hızı artışı olmak üzere 2 yolla yapmaktadır. Enerji harcanması, kişinin ağırlığına ve iriliğine de bağlıdır. Metabolik açıdan yararlı olan ve hekimler olarak bizim önerdiğimiz egzersiz türü aerobik egzersizdir. Fizik egzersize başlamazdan önce mutlaka kardiyopulmoner kontroller yapılmalı, kişinin yaşı, kalp hastalığı, hipertansiyon, baş dönmesi kemik erimesi gibi eşlik eden hastalıkların varlığı mutlaka araştırılmalıdır.
Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
Egzersiz & Metabolizma
2016
08
medikent
Fizik aktivite ya da diğer bir deyişle egzersiz; vücut ağırlığının düzenlenmesi, iyilik hali, kalp hastalığından korunma ve diyabetin önlenmesi gibi son derece yararlı bir süreçtir. Egzersizde amaç gün içerisinde yiyeceklerle aldığımız ve fazlası depolanan enerjiyi yani şekeri ve yağı yakmaktır.
İnsan vücudu bir gün içinde 3 yoldan enerji harcar. Bunlar; 1. İstirahat sırasında harcanan enerji, yani bir gün boyunca hiçbir iş yapmasak bile vücudumuzun harcadığı enerjidir ve “bazal metabolizma hızı” olarak adlandırılır. 2. Öğünlerden sonra yani yemek yedikten sonra harcanan enerjiye “gıdaların termik etkisi” de denir. Yani biz yemek yerken bile enerji harcarız. 3. Fiziksel aktiviteyle yani hareketle kaybedilen enerji. Bazal metabolizma hızı, kalp ve iç organların çalışması gibi vücutta bazal metabolik olayların işlemesi için harcanan enerjidir ve genellikle günlük enerjinin %60-70’i kadardır. Gıdaların termik etkisi ise, öğünlerden sonra oksijen tüketiminde artma ile ortaya çıkar ve öğünlerin içeriğine göre değişiklik gösterse de günlük enerji harcanmasının yaklaşık %10’u kadardır. Bu noktada öğün atlamamanın önemi bir kez daha karşımıza çıkar. Şöyle ki; aynı miktarda yemeği günde bir öğün yediğimizde harcadığımızdan daha fazladır. Yani aynı miktarda yesek bile öğün atlama ile daha fazla kilo alınır. Enerji harcanmasının değiştirilebilen en önemli kısmını ise fiziksel egzersiz oluşturur. Fizik egzersizle kaybedilen enerji miktarı, “sedanter” ya da başka bir deyişle hareketsiz yaşayanlarda %10-15 civarındayken, aktif kişilerde %30-40’a ulaşabilir. Egzersiz, enerji harcanmasını; egzersiz sırasında kullanılan enerji harcanması ve egzersiz sonrasında bazal metabolizma hızı artışı olmak üzere 2 yolla yapmaktadır. Enerji harcanması, kişinin ağırlığına ve iriliğine de bağlıdır.
Kaç tür fizik aktivite ya da egzersiz vardır? Esasında “aerobik” ve “anaerobik” olmak üzere iki tip egzersiz vardır. Aerobik egzersiz, yerçekimine karşı yapılan daha uzun süreli egzersiz şeklidir ve gerekli enerji kaslardaki glikojen ve yağ asidlerinden elde edilir. Anaerobik egzersiz ise, ağırlık kaldırma, vücut yapma gibi kısa sürede aşırı kuvvet harcanmasıdır ve gereken enerji kas içinde depolanmış glikojenden sağlanır. Özel bir metabolik yararı tartışmalıdır. Metabolik açıdan yararlı olan ve hekimler olarak bizim önerdiğimiz egzersiz türü aerobik egzersizdir. Fizik egzersize başlamazdan önce mutlaka kardiyopulmoner kontroller yapılmalı, kişinin yaşı, kalp hastalığı, hipertansiyon, baş dönmesi kemik erimesi gibi eşlik eden hastalıkların varlığı mutlaka araştırılmalıdır.
Başlangıç aktiviteleri olarak yürüme, yüzme, merdiven kullanma gibi günlük yaşam aktivitelerinin artırılması önerilir. Fiziksel kapasiteye ve kilo verme miktarına göre zamanla daha sıkı egzersiz için teşvik edilir (tempolu yürüyüş, bisiklete binme, kürek çekme, kayak, aerobik dans, ip atlama gibi). Tempolu yürüyüşler (jogging) yüksek yoğunlukta aerobik egzersiz sağlar, fakat ortopedik hasarlara neden olabilir. Tenis, voleybol gibi topluca yapılan spor faaliyetleri fiziksel aktiviteyi daha zevkli kılabilir ve tekrarı kolaylaşabilir. Ancak özellikle baş dönmesi ve denge bozukluğu olanlarda ve yaşlılarda travmadan kaçınmak gerekir. Yine depar gerektiren futbol ve benzeri aktiviteler çok önerilmez, çünkü atak sırasında ortaya çıkan damardaki aterom plak yırtılması ölümcül kalp krizine ya da inmeye yol açabilir.
“Gıdaların termik etkisi öğünlerden sonra oksijen tüketiminde artma ile ortaya çıkar ve öğünlerin içeriğine göre değişiklik gösterse de günlük enerji harcanmasının yaklaşık %10’u kadardır.
2016
09
medikent
EGZERSİZ YOĞUNLUĞU Düşük : Kalp ve solunum hızında artış yoktur. Örneğin yavaş yürüme gibi. Düşük yoğunluklu aktivite altında kişi kolayca ıslık çalabilir. Orta : Solunum ve kalp hızında hafif artış belirlenebilir. Kişi hafifçe terler, örneğin hızlı yürüme ya da yavaş yüzme gibi. Bu aktivitelerde konuşabilir, fakat ıslık çalamaz.
Şiddetli : Solunum ve kalp hızlanmıştır. Adeta üfler. Konuşmakta zorlanır. Örneğin tenis ya da jogging.
Egzersizin yararları nelerdir?
(damar daralması) ile ilişkili bulunmuştur. Düşük yoğunluklu egzersiz (maksimal aerobik gücün %45’den daha azı) kardiyovasküler hastalığı olan kişilerde sağlığı düzeltmektedir.
Kilolu kişilerde ve obezlerde fiziksel aktivite göbek bölgesindeki yağlanmayı azaltabilir. Fiziksel aktivitenin vücut yağ dağılımına etki ettiği büyük toplum çalışmalarında gösterilmiştir. Egzersiz ile vücut yağının yıkımı yani lipoliz aktive olur, ortaya çıkan ve dolaşımda bulunan serbest yağ asitleri (FFA) ve gliserol karaciğerde kullanılarak kan glukozunun sabit kalması sağlanır. Ayrıca FFA’lar kaslar tarafından kullanılır. Katekolaminlerin alfa adrenerjik aktivitesi yani damar genişletici etkisi artar ve insulin salgısı azalır. Ayrıca uyarılmış sempatik sinir sistemi karaciğer ve kaslarda depolanmış glikojenin, yağ dokusundaki yağların yıkımını uyarır. Egzersiz hücrelerde daha az miktardaki insülinin daha güçlü alımını ve insulin duyarlılığını artırır. Enerji harcanması ile diyabet, hipertansiyon ve insülin direnci ile ilişkili abdominal obezite göstergeleri olan bel çevresi, bel/kalça oranı gibi parametreler arasında tersine bir ilişki vardır. Fiziksel aktivitenin azlığı, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız risk faktörüdür. Devamlı fiziksel aktivite tek başına kilo kaybından daha fazla tüm kardiyovasküler hastalık riskini azaltır.
Aerobik ve dirence karşı yapılan egzersizin tip 2 diyabet gelişim riskini de önlediği gösterilmiştir. Egzersizle haftada 500 kkal enerji harcanması, tip 2 diyabet insidansını %6 azaltır. Diyet ve egzersizle orta düzeyde kilo kaybı yüksek riskli kişilerde 3-4 yıl sürede diyabet insidansını %40-60 azaltır. Haftada 150 dk. orta derecede fiziksel aktivite diyabet riskini azaltmada bir şeker ilacı olan Metforminden daha etkili bulunmuştur. Yine diyabetik hastalarda haftada 2 saat yürüme ile kardiyovasküler ölüm %34-53 azalırken, tüm mortalite %39-54 azalır. Düzenli egzersiz kolon ve meme kanserlerinde azalmaya yol açar.
Hareketsiz yaşam değiştirilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden biridir. Ayrıca tip 2 diabetes mellitus (şeker hastalığı), obezite, hipertansiyon, kemik ve eklem hastalıkları (osteoartirit ve osteoporoz), kanser (kolon ve meme) ve depresyon için de risk faktörlerindendir. Hem erkek hem de kadınlarda fiziksel aktivitenin artırılması, ölümün göreceli riskinde %20-35 azalma sağlar. Fiziksel olarak inaktif orta yaşlı bayanlarda (haftada 1 saatten daha az egzersiz yapan) tüm nedenlere bağlı mortalitede %52 artış olmakta, kardiyovasküler mortalite ikiye katlanmakta, kansere bağlı mortalitede ise %29 artış görülmektedir.
Egzersiz; insulin düzeylerini azaltmakta, glukoz toleransını düzeltmekte, lipid profilinde HDL kolesterolde artma, trigliseridlerde azalmaya yol açmakta, sistolik (5-15 mmHg) ve diastolik (5-10 mmHg) kan basıncını düşürmekte, hastaların psikolojik olarak kendini daha iyi hissetmesini sağlamaktadır. Egzersiz sırasında artan katekolaminler iştahı baskılamakta ve diyet uyumunu kolaylaştırmaktadır. Bir diyet programından sonra kilo kaybının idamesinin sağlanmasında egzersiz ve yaşam tarzının değiştirilmesi çok önemlidir.
Birçok çalışmada kardiyovasküler hastalığı olan kişilerde düzenli egzersizin yararları gösterilmiştir. Erken ölüm riski azalmaktadır. Haftada 1600 kkal enerji harcanması koroner arter hastalığın ilerlemesini durdururken, haftada 2200 kkal enerji harcanması ise plak azalması
Egzersizi ne zaman yapalım? İnsan vücudunda strese karşı mücadele eden kortizol hormonu sabaha karşı en düşük düzeye iner, bu nedenle stresle mücadelenin en zayıf olduğu zaman sabahın erken saatleridir. İnsanların çoğunun sabaha karşı ölmesinin bir nedeni de budur. Bundan dolayı egzersiz çok erken saatlerde yapılmamalı mümkünse sabah sekiz-dokuz sularında ya da akşam yapılmalıdır. Yine aşırı açken ve yemekten hemen sonra egzersizden kaçınılmalıdır. Yemekten 1-2 saat sonra yapılan aktivite, iyi bir zamanlamadır.
Fiziksel egzersizin kilo vermeye katkısı, diyet tedavisi ile sinerjik etki gösterir. Hasta tarafından yapılması gereken fiziksel aktivitenin derecesi diyette olduğu gibi kişiye özgüdür. Özellikle artrit, kardiyovasküler sorunlar gibi eşlik eden hastalıklar da varsa yönlendirme dikkatle yapılmalıdır. Hastaya fiziksel aktiviteleri aşamalı olarak yapması öğütlenmelidir. Orta derecede egzersiz ile 3-4 ay içinde 4-5 kg civarında kilo kaybı olur.
Günlük aktiviteler, fiziksel fonksiyonları ve dolayısıyla yaşam kalitesini de düzeltir. Düzenli fizik aktivite yalnızca kalp sağlığı ve diyabet üzerine olumlu etki yapmayıp aynı zamanda “endorfin” denen beynimizin salgıladığı mutluluk hormonunu artırdığından kişi kendini daha iyi hisseder ve bir süre sonra egzersiz bir tür bağımlılık yapar.
2016
11
medikent
Sarı Nokta Hastalığı Opr. Dr. Safiye Can KÜÇÜKGÜL Kent Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı
“Sarı benek” ya da “sarı nokta” denildiği zaman gözün arkasındaki görme hücrelerinin en yoğun olduğu bölgeyi anlıyoruz. Bu bölge, görme tabakasının, retinanın merkezinde yer alır ve keskin görmeyi sağlayan bölgedir. Retinanın en değerli bölgesi de denilebilir. Bir şeye dikkatlice baktığımızda, okurken, iğneye ipliği geçirirken sarı nokta ile bakarız. Birisiyle göz göze gelindiğinde iki kişi de sarı nokta ile bakıyor demektir.
Sarı Nokta Hastalığı Sarı noktada, yani makulada oluşan her problem, santral görmeyi bozar ve her yaşta makula hastalığı olabilir, stres altındaki gençlerde ya da diyabet hastalarında sarı nokta bozukluklarına sık rastlıyoruz. “Sarı Nokta Hastalığı” derken, ileri yaşlara ulaşan birçok insanın yaşayacağı, bu nedenle “Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (YBMD)” diye adlandırdığımız bir hastalık grubundan bahsediyoruz.
Dünyada görme kaybıyla sonuçlanan hastalıklar arasında 3. sırada yer almakta ve yaşam süresinin uzadığı toplumlarda giderek daha sık görülmektedir. YBMD, 50 yaş üzerinde kişileri etkiler, ancak yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar, 65 yaşının üzerindeki grupta her 4 kişiden birinde, 85 yaşının üzerindeki her 2 kişinin birinde bu hastalığa rastlıyoruz.
2016
12
medikent
Kuru Tip Sarı Nokta Hastalığı
Yaş Tip Sarı Nokta Hastalığı
Yüksek bir metabolizmaya sahip makulada yaşın ilerlemesiyle görme hücrelerinde sayıca azalma, incelme ve doku kaybı oluşmaya başlar. Bu durum atrofik form, kuru tip makula dejenerasyonu diye adlandırılıyor. İleri yaşta oluşan sarı nokta hastalarının çoğunluğunda, yaklaşık %85’inde bu tablo söz konusu. İyi olan tarafı sıklıkla gördüğümüz bu tipte, hastalık yavaş ilerler, görme kaybı daha azdır ve uzun yıllar görme seviyesi iyi düzeyde kalır.
Tüm YBMD hastalarının yaklaşık %10-15’inde ise bu bölgenin altındaki tabakalarda yeni damarlanmalar, zar şeklinde dokular oluşmaya başlar, zaman içerisinde de tabloya ödem, kanamalar ve dokularda ayrılmalar eşlik etmektedir. Su toplaması ve kanama nedeniyle bu duruma “exudatif tip” ya da “yaş tip makula dejenerasyonu” diyoruz. Daha nadir görülmekle birlikte, bu durumda görme hızla ve ciddi olarak azalır. Erken dönemde tedavi edilmediği zaman, giderek ilerleyen ve geri dönüşümsüz olarak görme kaybına neden olur. Sarı nokta bozulmaya başladığında; öncelikle kişinin merkezi görmesi bozulur, okuma, araba kullanma, yüzleri tanıma zorlaşmaya başlar. Hem uzaktaki hem de yakınlardaki çizgilerde eğrilmeler, satırlarda karışmalar, harf atlamaları olmaya başlar. Kişi, baktığı alanı soluk, bulanık ve karanlık görüş olarak algılar. Ancak pratikte hastalar, düz çizgili şeylerin kıvrımlandığını, ortalarında eğilmeler olduğunu söyleyerek muayeneye gelirler. Merkezi görme bozulmasına rağmen yanlardan görüş bozulmaz. Sarı nokta hastalığı, tamamen körlükle sonuçlanmaz, ancak görme keskinliğinde belirgin azalmalar oluşturur. Ailede bazı genlerin varlığı hastalığın oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Bu kişilerde hastalık daha erken yaşlarda başlayıp daha hızlı ilerler. Ayrıca çevresel faktörler, özellikle fazla güneş ışığına maruz kalmak, yaşlanma etkilerini arttırmakta ve hastalığın erken yaşta ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktadır. Pigment hücrelerinin az olduğu, özellikle beyaz tenli ve mavi gözlü olan kişilerde hastalık daha sık karşımıza çıkar. Sigara kullananlarda, obezlerde, kan yağları yüksek olanlarda ve hipertansiyonu olanlarda daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Sigara içenlerin serum antioksidan seviyesinin düşmesi ve sigaranın göz damarlarındaki kan dolaşımını bozması etkili olduğu düşünülmektedir. Bir gözünde sarı nokta hastalığı olan kişilerin çoğunda bir iki yıl içerisinde diğer gözünde de hastalık gelişmektedir. Kuru tip sarı nokta hastalığının zaman içinde yaş tipe dönüşerek ya da dönüşmeden görme kaybına yol açtığını görüyoruz. Hastalığın erken evresinde bile kuru tip, aniden yaş tipe dönüşebilir. Bunun ne zaman gerçekleşeceği önceden öngörülememektedir.
Kareli Kart Testi (Amsler Grid Testi) Sarı Nokta hastalarının, görmedeki bozulmaları erken tespit etmeleri ve tedavi zamanını kaçırmamaları için evde kendi kendilerine uygulayabilecekleri Kareli Kart Testi’ni muayenede yanlarına veririz. Belirli aralıklarla tek gözlerini kapatarak okuma mesafesinden sırayla her iki gözle karta bakmalarını isteriz. Bu yöntemle dikkatli hastalar çizgilerdeki, karelerdeki bozulmayı daha erken tespit ederek, periyodik muayene zamanı gelmemiş dahi olsalar, hastalıktaki ilerlemeyi kendileri tespit edebiliyorlar. Bu test ile hastalığın ilk belirtilerini de yakalamak mümkün oluyor. Çizgilerde silinme, kırılma, eğilme, büzülme gibi değişiklikler görme merkezindeki hasarın belirtisidir.
2016
13
medikent
Sarı Nokta Hastalığı tanısı nasıl konulur? Ailesinde sarı nokta hastalığı olan kişiler düzenli olarak göz muayenesi olmalıdır. Bu muayenelerde detaylı ve kapsamlı retina muayenesi şarttır. Ancak kesin tanı konulması için Fundus Flöressein Anjiografisi, Retina Tomografisi ya da ayırıcı tanı için Fundus Otoflöresans analizleri gerekebilir. OKT (Optik Koherens Tomografi) Cihazı, göz bebeği büyütülmeden, göze temas etmeden; yalnızca gönderilen bir ışık demeti ile saniyeler içinde retina dokusunun mikron çözünürlüğünde yapısal kesitlerini görmemize imkan tanıyan çok değerli bilgiler sağlamaktadır. Retina hastalıklarının tanısında çığır açan bu tetkik, aynı zamanda tedavinin etkinliğinin takibi açısından da çok önemlidir. Sarı nokta hastalığı; günümüzde erken teşhis edildiğinde, ortadan kaldırılamasa da durdurulabilir bir hastalık olduğundan, öncelikle görme kaybını önlemeyi ve mevcut görmeyi korumayı hedeflemekteyiz.
SARI NOKTA HASTALIĞINDA TEDAVİ Bu hastalıkta zararlı etkisi kesinlikle ortaya konulmuş olan ultraviyole ışınlarını gözümüzden uzak tutmak birinci görevimizdir. Güneş ışınlarının özellikle 310-400 nm dalga boyundaki ışınlarını %100 oranında filtre eden güneş gözlükleri kullanılması zorunludur.
Kuru tip sarı nokta hastalığında tedavi Bu tip sarı nokta hastalığında neden, dokuların incelmesi ve hücrelerin ölümü olduğu için öncelikle bu hücrelerin metabolizmalarında kullandıkları mikrobesinleri vermek bu hücrelere ulaşan zararlı ışınları filtre etme özelliğinde olan pigmentlerdeki karotenoidleri (lutein, zeaksantin ve karotenler) yerine koyma esasına dayanır. Bu ilaçlar beraberinde de antioksidanlar, Omega 3 yağ asitleri, A,E,C vitaminleri, çinko, bakır, selenyum gibi bazı elementleri de bulundururlar. Hedef oksidatif stresin önlenmesi, görme hücrelerinin korunması, inflamasyonun azaltılmasıdır.
Yaş tip sarı nokta hastalığında tedavi Görmeyi hızla azalttığı için pek çok tıbbi ve cerrahi tedavi ve bunların kombinasyonları denenmiştir. Makulanın yerini değiştirme cerrahisi, makulanın altından membran çıkartma cerrahisi, lazer tedavisi, radyasyon tedavisi, termoterapi, vitreus içine kortizon enjeksiyonu, bu tedavilerden bazılarıdır. Seçilmiş bazı vakalarda oldukça etkili olan Fotodinamik tedavide amaç; damar içine enjekte edilerek gözdeki zararlı dokuda tutunması beklenen ilacın, göze yönlendirilen özel bir dalga boyundaki ışın demeti ile tahrip edilmesidir. Bu tedaviler, tek başına ya da kombine olarak da tercih edilebilmektedir. Günümüzde “anti-VEGF” denilen, gözde meydana gelen zararlı dokunun oluşumunu önleyen ve küçülmesini sağlayan yeni ilaçlar geliştirilmiştir. Bevasizumab, ranibizumab ve afilbersept gibi ilaçlar günümüzde yaygın kullanılmakta ve benzer sonuçlar alınmaktadır. Bu ilaçların ameliyathane şartlarında gözün içine direkt enjeksiyon yoluyla veriliyor olması, 4-6 haftada bir aralıklarla uzun yıllar kullanılması gerekliliği ve maliyeti uygulamanın dezavantajlarını oluşturmaktadır. Bazı hastalarda görme oranında belirgin düzelmeler elde edilmekle birlikte, görme kaybının durdurulması bile önemli bir başarıdır. Halen gözdeki diğer dokulara zarar vermeden yalnızca patolojik dokuyu yok etme özelliğinde olan ve daha seyrek kullanılabilecek ilaçlar geliştirilmeye çalışılıyor. Kök hücre tedavisinde insan uygulamaları denenmektedir, ancak henüz tedavi protokolüne girmemiştir. Sarı nokta hastalığının ortaya çıkmasında etkili olan bazı genler saptanmış ve bu genleri etkisiz kılacak çalışmalar da geliştirilmektedir. Sarı nokta hastalığı tedavisindeki hızlı değişimlerin, kısa sürede çok ümit verici gelişmeler olacağı düşünülmektedir.
2016
15
medikent
Çocuklarda
Kafa Travması ve Takibi
Çocuğunuza yapacağınız en önemli iyilik, onun kafa travmasına maruz kalmasını önlemek ve gerekli önlemleri önceden almaktır. Ancak çocuğunuzun başına kafa travması gibi istenmeyen bir durum geldiğinde, çocuğunuz için izlenecek en yararlı yol nedir? Böyle bir durumda nelere dikkat etmeli ve ne yapmalısınız?
Prof. Dr. Kemal YÜCESOY Kent Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
Özellikle gelişme çağındaki çocuklarda çok sık düşme ve yaralanma olabilir, bu düşme ve yaralanmaların bir kısmı da kafa travmasını kapsayabilir. Kafa travmaları, çok önemsiz bir durumdan hayati tehlikeye uzanan geniş bir yelpazeye sebep olabilir. Bunları birbirinden ayıracak bazı ipuçları, bize hangi durumda hangi yolu izlememiz gerektiği konusunda yardımcı olacaktır.
2016
16
Kafa yaralanmalar ı, iki kategoriye ayrılır Dış (genellikle kafa derisi) yaralanmalar Bu yaralanmalar, aynı zamanda kafatası, kafatası içinde kan damarları veya beyin dokusu yaralanmalarını da içerebilir.
Kafa içi yaralanmalar Bu tip yaralanmaları dışardan anlamak mümkün değildir. Çocuğun düşmesi ya da sadece kafaya aldığı bir darbe sonucu oluşabilecek kafa derisinde açılmalar, kafa derisinde morarma ya da şişlikler vücudun başka bölgesinde oluşabilecek benzer durumlara göre çok daha fazla önem taşıyabilir ve beyin dokusu hasarının göstergelerinden olabilir.
Dış (Kafa derisi) Yaralanmalar SKALP yani kafa derisinin bolca kanlanması nedeniyle küçük bir yaralanma beklenenden daha fazla kanamaya sebep olabilir. Bir darbe sonrası görülebilecek kafa derisindeki şişme, kafa derisi toplardamarlarından sızan kan sonrası olabilir ve bunun tamamen iyileşmesi haftalar alabilir. Özellikle bebeklerde bu tip kafa derisi şişlikleri bebeklerin kaldırabileceğinden fazla kan kaybına neden olabilir ve hayatı tehlikeye atabilir.
Peki bu gibi durumlarda neye bakılmalı? Eğer çocuğunuz bir bebek ise, kafasında büyüyen bir şişliği ve bir an olsun bilinç kaybı varsa doktorunuza başvurunuz. Kaç yaşında olursa olsun, çocuğunuzda aşağıda belirtilenlerden herhangi biri varsa doktorunuza başvurunuz. • Durmadan ağlıyorsa • Baş, boyun ağrısı şikayeti varsa • Art arda kusuyorsa • Uyandırmakta zorlanılıyorsa • Sakinleştirmek güçleşiyorsa • Normal yürümüyorsa
Çocuğunuz bir bebek değilse ve yukarıdaki bulgulardan herhangi birine sahip değilse ve travmadan sonra bilincini kaybetmediyse; Çocuğunuzun kafasındaki yaralı bölgeye her 20-30 dakikada bir 3-4 saat boyunca buz paketi uygulayın. Soğuk yaralanmalara sebep olmamak için buz paketini kesinlikle cilde temas ettirmeyin, çorap gibi bir bez parçası içinde uygulayın. Çocuğunuzu travmadan sonraki 24 saat boyunca dikkatle gözlemleyin. Çünkü travma sonrasında oluşabilecek beyin zarı atardamarı yaralanması, ilk anda bulgu vermeyebilir. Travma sonrasında çocuğunuzda her şey normal görülebilirken, kafatası ve beyin zarı arasına dolacak kan beyini sıkıştırabilecek dakikalar ya da saatler içinde çocuğunuzda bulgulara sebep olabilecektir. Eğer aşağıda belirteceğimiz kafa içi yaralanması işaretlerinden herhangi birini fark ederseniz, hemen doktorunuzu arayın. Olay çocuğunuz yatmadan kısa bir süre önce olduysa ve olaydan kısa süre sonra uyuduysa uykusunda birkaç kez solunumunu ve rengini kontrol edin. Çocuğunuzun uyumasına izin verdiğinizde, solunumunda ve renginde herhangi bir anormallik saptamıyorsanız çocuğunuzu kafa travması sonrasında uyanık tutmanıza gerek yok. Kafa travması sonrasında çocuğunuzun durumuyla ilgili sezgilerinize güvenin; onun normal olmadığını düşünüyorsanız, onunla oturun normalde uyumaması gereken zamanda uyuyorsa, uyandırılamıyorsa, normalden fazla tepki gösteriyor yaygara yapıyorsa ya da aşağıda belirteceğimiz kafa içi yaralanma bulgularından herhangi birini görüyorsanız ambulans çağırın ya da doktorunuza başvurun.
Travma sonrasında oluşabilecek beyin zarı atardamarı yaralanması, ilk anda bulgu vermeyebilir
medikent
2016
17
medikent
Hangi durumda ne yapmalı? Kafa içi yaralanma bulguları; Bir kafa travması sonrasında çocuğunuzda bu belirtilerden herhangi biri görülüyorsa, ambulans çağırın ya da en kısa sürede doktorunuza başvurun: • Birkaç dakikadan uzun süren bilinç kaybı • Anormal solunum • Bariz ciddi yaralanma • Burun, kulak ya da ağız kanaması veya berrak sıvı gelmesi • Konuşma veya görme bozukluğu • Eşit büyüklükte olmayan göz bebekleri • Güçsüzlük, vücudun bir yarısında ya da tamamında felç • Boyun ağrısı veya boyunda sertlik • Nöbet (sara nöbeti benzeri bulgular) Bu bulgular, acil müdahale gerektirecek bir durumun habercisi olabilir, zaman kaybedilmemelidir.
Bu gibi önemli bir yaralanma sonrasında eğer;
Çocuğunuzun bilinci kapalı ise
Şüpheli kafa içi yaralanma Beyin kafatası gibi güçlü bir zırh ve beyin omurilik sıvısı gibi yumuşatıcı ve yastık görevi gören yapılarla korunmaktadır. Yüksek enerjili bir darbe bütün bu korumaları geçerek beyine zarar verebilir, çocuklarda özellikle bebeklerde ince ve zayıf olan kafatası daha düşük darbelerde bile beyini yeterince koruyamayabilir. Kafaya alınan bir darbe sonrasında kafa cildinden fark edilemeyen kafatası kırıkları, beyin zarı ya da beyin damar yaralanmaları, beyin dokusu yaralanmaları çok ciddi ve hayatı tehdit edici olabilir. Farklı yaralanma seviyeleri farklı sonuçlar doğurabilir, yaralanma düzeyini belirlemek için doktorunuza başvurmak yararlı olabilir.
• Boyun veya omurga yaralanması olduğu durumlarda çocuğunuzu hareket ettirmeyin. • Hemen yardım arayın. • Kusma veya nöbet gibi bir durumda çocuğu çevirin. Bu tıkanmasını önler ve boyun ve omurga yaralanması durumunda koruma sağlamaya yardımcı olur.
Çocuğunuzun bilinci açık ise • Çocuğunuzu sakin tutmak için elinizden geleni yapın. Yaralanma bölgesi kanıyorsa; • Temiz veya steril bir bandaj uygulayın. • Yara yerini temizlemeye çalışmayın; kafatası kırık ise, ciddi kanamalara ve yaralanmalara neden olabilir. • Kafatasının kırık olduğunu anlarsanız, kanamayı durdurmak için ya da herhangi bir nedenle travma alanına direk bası uygulamayın. • Yaraya sıkışmış herhangi bir nesneyi çıkarmayın.
Bu gibi durumlarda en kısa sürede 112’ye haber vererek ambulans isteyin.
Kafa travmalarının bir başka önemli sonucu ise, beyin sarsıntısıdır. Her kafa travması sonrasında karşılaşılamadığı gibi anlık gelip geçici bir durumdan kalıcı hasar ve sakatlığa sebep olabilecek duruma kadar görülebilir. Beyin sarsıntısı, bir çeşit kafa içi yaralanması türüdür. Normal beyin fonksiyonlarının geçici kaybını kapsar. Tekrarlayan beyin sarsıntıları, beyinde kalıcı hasara neden olabilir. Beyin sarsıntılarının en sık nedeni, spor yaralanmalarıdır. Uygun koruyucu giysiler ve yaşına uygun yaşıtları ile yapacağı sporlar, çocuğunuzu spor aracılığı ile gelişebilecek beyin sarsıntılarından koruyacaktır.
Beyin sarsıntılarının en sık nedeni, spor yaralanmaları
2016
18
medikent
Çocuğunuzun başına bir darbe gelirse, olası bir sarsıntının işaretlerini izleyin • "Yıldızlı görme" ve baş dönmesi veya sersemlik hissi • Hafıza kaybı (En son hatırladığı sorularak kontrol edilebilir.) • Kusma • Baş ağrısı • Bulanık görme veya ışığa duyarlılık • Konuşma bozukluğu ya da mantıklı olmayan şeyler söylemesi • Düşünme ya da konsantrasyon zorluğu gelişmesi • Koordinasyon (top tutmak gibi kolay şeyleri yapmada) ve dengede durmada zorluk çekmesi • Hiçbir sebebi olmamasına çocuğun kendisini huzursuz hissetmesi. Bu bulgulardan herhangi biri varsa beyin sarsıntısından şüphelenmeli ve doktorunuza başvurmalısınız.
Kafa travmalarının;
önemsiz anlık bir durumdan, kalıcı hasara kadar birçok duruma sebep olabileceği aşikardır. En değerli varlığınız olan çocuğunuzun başına gelebilecek bir kafa travması sonrasında siz anne ve babaları gereksiz yere korku ve endişeye atmak da istemeyiz. Bu yazıda size kafa travması ile ilgili genel bilgiler verdik. Çocuğunuzun başına kafa travması gibi istenmeyen bir durum geldiğinde, çocuğunuz için izlenecek en yararlı yolu size çizmeye çalıştık, ancak biliyoruz ki çocuğunuza yapacağınız en önemli iyilik, onun kafa travmasına maruz kalmasını önlemek ve gerekli önlemleri önceden almaktır.
2016
19
medikent
Ağrı kesiciler midenizi ağrıtmasın Prof. Dr. Ethem TANKURT Kent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı
Ağrı kesici ilaçlar, günümüzde en çok kullanılan ilaçlar arasındadır, çoğunlukla da reçetesiz olarak eczanelerden alınabilmektedir. Bunların içinde en sık kullanılan parasetamol içeren pereperatlardır. Bu ilaçlar, nispeten güvenli olup çocuk ve erişkinlerde ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılmaktadır. Bazı parasetamol pereperatları ilaveten kafein içerir. Bu takdirde özellikle kalp hastalarının daha dikkatli kullanması gerekir. Parasetamolün mide ve bağırsaklar üzerine önemli bir yan etkisi yoktur. Reflü ve gastrit hastaları, tedavilerinin yanı sıra bu ilacı da ağrı için kullanabilirler. Kafein içeren formları reflü şikayetlerini artırabilir, bu hastaların kullanması önerilmez. Parasetamol ile ilgili en önemli risk, doz aşımı halidir. Yüksek dozda alındığı zaman bu ilacın karaciğer toksisitesi ortaya çıkar. Özellikle ileri derecede doz aşımında bu durum ölümcül olabilir.
2016
20
Dünyada ve ülkemizde en yaygın tüketilen ağrı kesici ilaçlar NSAİ (non-steroid anti inflamatuvar) grubu ilaçlardır. Bu ilaçların piyasada pek çok türü vardır ve bunlar tablet, fitil ya da enjeksiyon formlarında sunulmaktadır. Ağrı üzerinde oldukça etkili olmalarına karşın yan etki yönünden de önemli bir ilaç grubudur. Bu yan etkiler özellikle yaşlı hastalarda görülür ki, bel ve eklem sorunları nedeniyle bu ilaçları en yaygın olarak yaşlı bireylerin kullandığı düşünülürse konunun önemi ortaya çıkar. Burada bu ilaçların özellikle sindirim sistemi üzerindeki yan etkilerini tartışacağız. NSAİ grubu ağrı kesici ilaçlar, öncelikle mide üzerinde önemli hasar verici etkiye sahiptir. Bu hasar basit zedelenme yani erozyondan başlar, derin ülserlere kadar değişebilir. Erozyonlar sıyrık şeklinde yaralardır. Bazen şiddetli mide ağrısına neden olurlar, daha seyrek olarak da kanamaya yol açarlar. Mideden gelen kanama dışkıda siyah renkte görülür ve mutlaka hastaneye başvurmayı gerektir. NSAİ grubu ağrı kesici ilaca bağlı ülserler ise daha büyük ve derin olan mide yaralarıdır. Ciddi şekilde kanama yapabilirler; bu da hayati tehlikeye yol açar. Nadiren de midede delinmeye (perforasyon) neden olabilirler. Bu da hayati tehlike oluşturan ve acil cerrahi müdahale gerektiren bir durumdur.
Toplumda çok yanlış bilinen bir konu, bu ilaçların sadece ağızdan alınırsa bu etkilerinin olacağı, enjeksiyon ya da başka yolla alınırsa mide üzerine yan etki oluşmayacağı bilgisidir. Halbuki bu tamamen yanlış bir bilgidir. Bu ilaçlar zaten ağız yoluyla alındıklarında da kan dolaşımına karıştıktan sonra mideye ulaşarak mukozada hasar yapıcı etkilerini gösterirler. Dolayısıyla enjeksiyon yoluyla almakla yan etkiden korunulmaz, mukozada yine aynı hasar oluşur. Mide yan etkilerinden korunmanın en etkili yolu, birlikte mide koruyucu tabir edilen proton pompa inhibitörü (PPİ) ilaçların alınmasıdır. Özellikle daha önce mide şikayeti olan, ülser ya da gastrit geçirme öyküsü olan hastaların bu ilaçları kullanırken birlikte mutlaka mide koruyucu PPİ ilaç almaları gerekir. İkinci önemli bir risk grubu da kalp, dolaşım, vb. nedenlerle düzenli düşük doz asprin kullanan hastalardır. Bu hastalar hiçbir mide şikayeti olmasa bile ilaveten NSAİ grubu bir ağrı kesici alacaklarsa mutlaka önce mide koruyucu ilaç almaları gerekir, çünkü 2 benzer yan etkili ilaç birlikte alınırsa kanama riski artmaktadır. Bunun yanı sıra normal dozun üzerindeki dozlarda NSAİ grubu ağrı kesici ilaç alacak olan hastaların da yine mutlaka öncesinde mide koruyucu ilaç kullanmaları önerilir.
NSAİ grubu ilaçlar mide dışında ince ve kalın bağırsakta da ülserlere yol açabilirler. Özellikle ince bağırsak ülserleri tanısı zor bir tıbbi sorundur. İlk belirtisi özellikle göbek etrafında oluşan karın ağrısıdır. Bu ağrı bazen çok şiddetli olabilir. Ultrasonografi ya da mide endoskopisinde ağrının nedeni bulunamaz. Bu ülserleri göstermenin en iyi yolu ince bağırsak kapsül endoskopisidir. İnce bağırsak ülserlerinden korunmada midede olduğu gibi öncesinde PPİ grubu koruyucu kullanmanın yeri yoktur yani faydası olmaz. Tek geçerli önlem, mevcut ilacın kesilmesi ve böyle bir sorun yaşamış olan hastanın bu grup ağrı kesicileri bir daha kullanmamasıdır. NSAİ grubu ağrı kesiciler aynen etkinlik açısından olduğu gibi yan etki yönünden de derecelendirilebilir, yani bazılarının bu bahsettiğimiz yan etkileri görece daha azdır. Dolayısıyla kullanmak zorunlu olduğu zaman (örneğin bazı romatolojik hastalıklarda) her ne kadar etkinlikleri az olsa da bu ilaçların seçilmesi önerilir. Bunların başında ibuprofen gelir. Tüm NSAİ grubunda sindirim sitemi yan etkisi en az olan bu ilaç zorunlu durumlarda kullanım için tercih edilmelidir. NSAİ grubu ilaçların karaciğer üzerinde de yan etkileri vardır ama bunların çoğu doza bağlı olmayan “idyosinkratik” dediğimiz yani önceden kestirilemeyen karaciğer zedelenmesi şeklindedir. Korunmada bu grup ilaçları uzun süre kullanacak hastalarda karaciğer enzimlerinin takibi önerilir.
NSAİ grubu ilaçlar mide dışında ince ve kalın bağırsakta da ülserlere yol açabilirler
medikent
2016
21
medikent
Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Kent Alsancak Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı
Kahve Sağlıktır Günümüzde kahvenin antioksidan ve antiinflamatuar etkisi, daha iyi anlaşılıyor. Araştırmalar; düzenli kahve tüketiminin Tip 2 Diyabet, kalp damar hastalıkları, Parkinson ve Demans gibi nörodejeneratif hastalıklar, bazı karaciğer hastalıkları ve kanser gelişme riskini azalttığını gösteriyor.
2016
22
medikent
Sabah içilen çay-kahve uyanıklığımızı artırdığı gibi kendimizi iyi hissetmemize, toparlanmamıza ve sosyalleşmemize neden olur. Kahve, dünyada en yaygın kullanılan psikoaktif ve stimulan maddedir. Amerikan Diyet Tavsiye Komitesi, bu yılın başlarında günlük 5 fincan kahve veya 400 miligram kadar kafeinin uzun dönemde sağlık için bir risk taşımadığını bildirdi. 400 bin kişinin dahil edildiği bir çalışmada, 13 yıllık izlem sonunda kahve kullanımına tüm nedenlere bağlı ölümleri yüzde 10 azalttığı saptandı. Amerikan Epidemiyoloji Dergisi’nde 2014’te yayınlanan bir meta analizde günde 3-4 fincan kahve kullanımının kardiyovasküler hastalıklar dahil tüm ölüm oranlarını azalttığı bildirildi. Daha da ötesi düzenli kahve tüketiminin; Tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, Parkinson ve demans gibi nörodejeneratif hastalıklar, bazı karaciğer hastalıkları ve kanser gelişme riskini azalttığı görülmüştür. Ayrıca orta derecede kahve tüketiminin, mental ve medikal hastalıklarda faydalı olduğuna dair inanç hızla artmaktadır. Günümüzde kahvenin antioksidan ve antiinflamatuar etkisi, daha iyi anlaşılmaktadır.
Kahve kalbe yararlı Araştırmalara göre; kahve, potansiyel olarak tansiyon yüksekliği yapmasına rağmen koroner arter hastalığı riskini azaltmakta ve kalp yetmezliğine karşı korumaktadır. Orta derecede kahve kullanımı, koroner kalp hastalığını 10 yıla kadar geciktirmekte, ortalama iki fincan kahve ise kalp yetmezliğine karşı korumaktadır. Son yapılan çalışmalarda, kahve ile atrial fibrilasyon ve diğer ritim bozuklukları arasında bir ilişki saptanamamıştır. Yine günde 3-5 fincan kahvenin damar tıkanıklıkları riskini azalttığı ileri sürülmektedir. Kahve çekirdekleri düşük dansiteli lipoprotein (LDL) kolesterolün oksidasyonunu azaltan bileşikler içermektedir. Kahve tüketimi, inflamatuar belirteçlerin konsantrasyonunu azaltmaktadır, yani inflamatuvar olayları önlemektedir.
Kahve inme riskini %20-25 azaltır Kahvenin damarlar üzerine olumlu etkisi, beyin damarları için de geçerlidir. Bir meta analizde 1-6 fincan kahve tüketiminin, inme riskini yüzde 17 azalttığı bildirilmiştir. İsveçli kadınlarda 10 yıllık takipte kahvenin inme riskini %22-25 azalttığı saptanmıştır. Günde üç fincan kahve içmenin iskemik inmeye karşı koruyucu etkisinin olduğu bildirilmiştir. Kahve veya yeşil çay içen 80 bin Japon’da 13 yıllık bir takipte inme riskinin %20 azaldığı saptanmıştır.
“Orta derecede kahve tüketiminin, mental ve medikal hastalıklarda faydalı olduğuna dair inanç hızla artmaktadır.”
2016
23
medikent
Kahve bazı kanserlerde önleyici etki sağlıyor
Kahve kilo vermede etkili Kahve tüketiminin glikoz metabolizmasını düzelttiği, Tip 2 diyabet riskini azalttığı ve aşırı şişmanlarda kilo kaybına yol açtığı saptanmıştır. Ilımlı tansiyon yükseltmesine rağmen kahve, metabolik sendromun diğer belirtileri olan tehlikeli hipertansiyon krizleri, hiperglisemi, anormal lipid düzeyleri ve vücut yağlarındaki artış üzerine olumlu etkiler yapmaktadır. Düzenli kahve kullanımının şeker metabolizmasını ve insülin salınımını düzelttiğine ve şeker hastalığı gelişme riskini azalttığına dair çok sayıda çalışma vardır. Düzenli kahve içenlerde Tip 2 diyabet riski gelişimi yarı yarıya azalabilmektedir. Günlük kahve miktarı arttıkça risk azalmaktadır.
Araştırmalara göre; orta derece veya aşırı kahve tüketimi, bazı kanser türlerinin gelişme riskini azaltmaktadır. Baş-boyun kanserleri ve endometrial (rahim) kanser için günde en az 4 fincan, prostat için 6 fincan, Bazal Hücreli Karsinom için en az üç fincan, Melanoma ve akciğer meme kanserleri için en az 5 fincan kahve içimi faydalıdır. Bir araştırmada günde 3 fincan kahvenin karaciğer kanseri gelişme riskini %50 azalttığı gösterilmiştir. Bu etkilerin kahvenin en azından antioksidan ve antimutajenik etkisinden dolayı olduğu düşünülmektedir. Stage 3 kolon kanserli kişilerde kahve tüketiminin, rekürrensi azalttığı ve yaşam süresini uzattığı bildirmiştir.
Kahve, demans (bunama) ve Parkinson hastalığının ilerlemesini yavaşlatıyor Kahve, kısa süreli olumlu mental etkilerinin yanı sıra kognitif fonksiyonlarda uzun süreli fayda da sağlamaktadır. Demansın erken dönemi olan hafif kognitif bozukluğu olan ve günde 3-5 fincan kahve içen kişilerde 2-4 yıl boyunca demansa dönüşüm engellendiği saptanmıştır. Kahve, hafıza konsolidasyonunu da artırmaktadır. Kafeinli kahvenin Parkinson hastalığını önlemede faydalı olduğu ve günlük kahve miktarı arttıkça hastalık gelişme riskinin de azaldığı uzun süredir bilinmektedir. Yeni yapılan bir çalışmada multiple sklerozda olduğu gibi Parkinson hastalığında da riski belirleyen glutamat reseptör gen GRIN2A değişiklik saptanmıştır. Amerika ve İsveç’te yapılan geniş çaplı araştırmada, günde en az 4 fincan (kupa) kahve içenlerde multiple skleroz (MS) gelişme riskinin 1/3 oranında azaldığı saptanmıştır. Ayrıca kahve tüketimi, Parkinson hastalığının patolojik belirtisi olan Levi cisimciği oluşumunu engellemektedir. Parkinson hastalarında kahvenin hareketleri kontrol etmede yardımcı olduğu gösterilmiştir.
Kahve içenlerde depresyon gelişme riski önemli derecede azalıyor Kahve içimi mental sağlık için de faydalıdır. Depresyon riski; günde 2- 3 fincan kahve içen kadınlarda, haftada 1’den az kahve içen kadınlara göre yüzde 15, günde 4 fincan veya daha fazla kahve içen kadınlarda ise yüzde 20 azalmaktadır. Mood üzerine etkilerinin serotonin dopamin üzerinden olmasıyla birlikte uzun süreli etkileri, antioksidan ve anti inflamatuar etkileri nedeniyle olduğu düşünülmektedir.
2016
24
Kahve karaciğere yararlı Araştırmalar; kahvenin, alkolik siroz Hepatit C alkolik karaciğer yağlanmasında progresyonu yavaşlattığını bildirmektedir. Kahve hepatosellüler karsinoma (karaciğer kanseri) ve alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması gelişme riskini azaltmaktadır. Alkolik karaciğer yağlanması hastalığında ise, karaciğer fibrozu (siroz) gelişmesine karşı koruyucu etki (%22 risk azalması) yapmaktadır. Günde en az iki fincan kahvenin sirozda ölüm riskini %66 azalttığı da gösterilmiştir. Öte yandan kahvenin kuru göz sendromu, gut (damla) hastalığı, MRSA ve diğer infeksiyonların önlenmesinde de faydalı olduğu görülmüştür. Ayrıca günde 2-3 fincan kahvenin erektil disfonksiyonu azalttığı bildirilmiştir.
Kasım 2015'te online yayınlanan Harward Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü’nce yapılan bir araştırmada sigara içmeyen kişilerin 30 yıllık kayıtları incelendiğinde günde 3-5 fincan kahve içenlerde tüm nedenlere bağlı ölümlerin %15 azaldığı saptanmıştır. Böylece orta derecede en az 3 fincan-kupa kahve içmenin; kalp damar hastalıkları, beyin damar hastalıkları, karaciger hastalıkları, kanser, Alzheimer ve Parkinson, Multiple Skleroz gibi nörodejeneratif hastalıklarda önleyici rolünün yanında ömrü de uzattığı gözlenmiş oldu.
“Kahvenin olumlu etkileri, uzun yıllar düzenli alışkanlık halinde (yaşam tarzı) kullanıldığında ortaya çıkıyor. Hiçbir şekilde tıbbi tedavi yerine önermiyoruz.”
KAHVENİN RİSKLERİ Kahve, birçok pozitif etkisinin yanı sıra bazı negatif medikal ve psikiyatrik etkilere de sahiptir. Hipertansiyon, anksiyete, uyku bozukluğu, depresyon, kafein kesilme semptomları ve glokom gelişimi için potansiyel risklere sahiptir. Kahve-kafein ani kesilirse; baş ağrısı, depresyon, huzursuzluk, sinirlilik, uykusuzluk, kabızlık, sersemlik ve konsantrasyon güçlüğüne neden olabilir.
medikent
2016
25
medikent
Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Kent Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı
Opr. Dr. Kamil KILIÇ Kent Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı
göğüs estetiği Bazen kendinizi ne kadar rahat hissederseniz, o denli güvenli hareket edeceğinizi ve iyi görüneceğinizi düşünebilirsiniz. Belki de birçok kadının göğüs şeklini, oranını ve görünümünü iyileştirmek için protezi tercih etmesinin nedeni de işte budur.
2016
26
Göğüs büyütme, günümüzde en sık uygulanan plastik cerrahi girişimlerinden biridir, fakat sizin için doğru olanı ve sizi yansıtan kişisel tercihlerinizi dikkatli biçimde değerlendirmeniz gerekir. Kararınızı verirken, kendinizi emin hissetmeniz ve uygulamadan önce tüm seçenekler konusunda bilgilenmeniz gerekli ve önemli. Bu yazı ile sizleri göğüs estetiği konusunda
bilgilendirmeyi ve doğru bir karar vermenize yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Öncelikle göğüs büyütmenin sizin için doğru bir karar olup olmadığını değerlendirirken, tüm faktörleri göz önünde bulundurmanızı ve cerrahınızla konuşurken dikkatle dinlemenizi öneririz. Böylece mevcut seçenekleri öğrenip, sizin için en doğru olanın bulunması mümkün olabilecektir.
GÖĞÜS ANATOMİNİZİ ANLAMAK Göğüslerin yağ dokusu, bez dokusu, süt kanalları, kan damarları, sinirler ve lenf kanallarından yapılmıştır ve deri ile örtülüdür. Meme arkasında büyük göğüs kası bulunur. Bir meme protezi, meme dokusunun kalınlığına ve meme protezini uygun biçimde örtebilme durumuna bağlı olarak bu kasın kısmen altına veya üzerine yerleştirilebilir. Göğsü yumuşak yapan ve şekil veren yağ dokusudur. Şekil, aynı zamanda derinizin esnekliğine de bağlıdır.
Yuvarlak
Anatomik (Damla)
Meme protezi nedir? Her kadının göğüs büyütme nedeni kendisine özeldir, dolayısıyla istenen sonucun elde edilmesi için geniş çeşitlilikte protez gereksinimi söz konusudur. Bir meme protezi ya silikon, jelden ya da tuz çözeltisi (tuzlu su) ile doldurulmuş silikon kılıftan oluşur. Protez şekilleri ya yuvarlak ya da gözyaşı damlası biçiminde (anatomik), yüzeyleri ise pürtüklü ya da düzdür. Çeşitli biçimde uzantıları ve büyüklükleri vardır. Farklı seçeneklerin bulunması, arzu edilen görüntünün elde edilmesine yardımcı olur. Cerrahınız farklı protez tipleri hakkında daha detaylı bilgi verecektir ve sizin için doğru olanı seçmenize yardımcı olacaktır.
medikent
2016
27
medikent
Yuvarlak Protezler Genellikle yuvarlak protezler, göğsünüzün görünümünü yukarıdan aşağıya ve çevresince dolu gösterecektir.
Anatomik (Damla) Protezler Bu tip protezler, gözyaşı damlası şeklindedir ve alt kısımda daha fazla dolgunlukla doğal bir göğüs şekli verecek biçimde tasarlanır. Protezlerin şekli kadar boyutları ve büyüklüğü de istediğiniz görünümü elde etmek için önemlidir.
Cerrahi İşlem Operasyona Hazırlık Cerrahınız işe sağlık durumunuzun iyi olduğundan emin olarak başlamak isteyecektir. İyi bilgilendirilmiş olmanız, sonuçla ilgili beklentilerinizin gerçekçi olması ve operasyonu planlamadan önce riskler ve ameliyat sonrası dönem hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir. Cerrahınızın büyüklük ve şekil tercihlerinizi anlaması da önemlidir. Operasyondan önce meme ölçümleri alınır ve göğüs üzerinde işaretlemeler yapılır. Cerrahınız ayrıca fiziksel özelliklerinize bağlı olarak protezin pozisyonu ile ilgili bir karar da verecektir. Bu, ne kadar meme dokusuna sahip olduğunuz ve yoğun fiziksel egzersiz yapmayı planlayıp planlamadığınızı da içermektedir.
Cerrahi Kesiler Göğüs büyütme operasyonlarında kullanılabilen 3 kesi bölgesi vardır: 1. Meme altı (Meme altındaki girinti bölgesi) 2. Koyu renkli halka kenarı (Periareolar - Meme başı etrafındaki areola) 3. Koltukaltı ön girintisi (Transaksiller)
3
2 1
Cerrahi öncesinde doktorunuza hangi soruları sormalısınız? • Benim için meme büyütme seçenekleri nelerdir? • Farklı meme protezi tiplerinden hangilerini seçebilirim? • Protez tiplerinin avantajları ve dezavantajları nelerdir? • Nihai sonucu gözümde canlandırmama yardımcı olabilecek araçlarınız var mı? • İstediğim her boyu seçebilir miyim? • Hangi protezi yerleştirme yeri ve kesi tekniği kullanılacak? • Riskler ve komplikasyonlar nelerdir ve ne sıklıkta görülürler? • Benim için uygun olan meme protezinde ne tür garantiler var? • Operasyon sonrası tamamen iyileşmem ne kadar sürecek? Sonuçları görmem ne kadar zaman alacak? • Hastalarınızın farklı protez seçeneklerinden, kısa ve uzun dönem memnuniyetleri nasıl? Ameliyat ettiğiniz hastalardan bazılarının önceki ve sonraki fotoğrafları var mı? Bunları ben de görebilir miyim? • Ameliyat izlerim neye benzeyecek? • Herhangi bir sorun yaşarsam, kiminle bağlantı kurmalıyım?
2016
28
Yerleştirme Seçenekleri Protez, meme dokusunun kalınlığına ve protezi uygun biçimde örtebilme durumuna bağlı olarak büyük göğüs kasının altına (submusküler), kısmen (dual plan) veya tamamen altına ya da bu kasın üzerindeki zarın (subfasyal) altına ya da kasın üzerine ve meme dokusunun altına (subglandüler) yerleştirilebilir.
1
2
3
4 1. Kas altı 3. Dual plan
implant
medikent
2. Subfasyal 4. Subglandüler
kas
Ameliyatınızdan Sonra Cerrahınızın önerisine bağlı olarak, operasyon sonrası iyileşme döneminde göğüs çevrenize sargı sarılabilir ve cerrahi sütyen ya da lastikli bandaj kullanabilirsiniz. Dikişleriniz alındıktan sonra doktorunuz, iz bölgesine ve göğüslerinize derinizin kurumasını önlemek için bir krem veya solüsyon yardımıyla hafif masaj yapmanızı önerebilir. Bunlar, sadece genel kurallardır. Her kadın farklıdır, o nedenle doktorunuzun size özel talimatlarına özenle uyma ve tıbbi takip için cerrahınıza danışmanız önemlidir. Meme büyütme işleminden sonra meme bölgesinde sürülecek herhangi bir ilaç için öncelikle doktorunuza danışmalısınız. Meme bölgesinde herhangi bir klinik muayene veya cerrahi işlem planlanıyorsa, proteziniz olduğu konusunda doktorunuzu veya hemşirenizi bilgilendirmelisiniz. Aynı şekilde acil durumlarda (trafik kazası gibi) tıbbi bakımı kolaylaştırmak için size yardımcı olan sağlık personellerini protezli olduğunuz konusunda bilgilendirmeniz gereklidir.
Protezlerin Kontrolü Tüm kadınlar kendisine meme muayenesi yapmalıdır. Eğer meme protezleriyle kendi kendine muayene yapmak zor oluyorsa, yardım için doktorunuzla konuşmanızı öneririz, çünkü protezinizin pozisyonuna bağlı olarak meme dokusunu hissetmeniz güç olabilir. Doktorunuz protezlerinizi ve meme dokularınızı kontrol etmek için mammografi ve/veya ultrason görüntüleme önerebilir, fakat bu her zaman gerekli değildir. Eğer alışılmadık göğüs şikayetleriniz olursa, vakit kaybetmeden doktorunuza danışmalısınız.
Aşağıdakilerden biri dikkatinizi çekerse, bir doktora görünmelisiniz: • Bir yumru ya da göğüs veya meme başı derisi üzerinde çökme, • Protezinizin pozisyonu ve şeklinde değişme • Göğüslerinizin üzerine yakın zamanda aldığınız bir darbe ya da yaralanma • Özelikle aşırı ovma, bazı spor aktiviteleri ya da bir kaza, emniyet kemeri gibi nedenlerle oluşan travma veya baskı.
Bu nedenlerden biri sonucunda proteziniz hasarlanmışsa çıkarılması gerekebilir. Son olarak, acil bir durumda tıbbi bakımı kolaylaştırmak için meme protezlerinin belli bir ömrü olduğunu ve bu ömür boyunca yerinde durmayabileceğini akılda tutmak önemlidir. Sizin isteğinize bağlı olarak bazı durumlarda protezlerinizi çıkarmak ya da değiştirmek gerekebilir ki bu da revizyon ameliyatını gerektirir. Bir meme protezinin beklenen yaşam süresi, farklı nedenlerle ortalama 15-20 yıl arasındadır. Yerleştirilen protezin tipi, geçirdiğiniz ameliyatin tipi, memede hasar ve protezde aşırı tekrarlayan fazla baskı gibi çeşitli faktörler, protezlerin ömrünü etkileyebilir.
2016
29
medikent
Yaşadığımız günün gereği bakımlı olmak kaçınılmaz oldu. Herkes bilgisi ve bütçesi doğrultusunda birşeyler yapmaya çalışıyor. İşte burada yanlışlar da beraberinde geliyor. Peki nerede, neden ve en çok neyi yanlış yapıyoruz?
Kadınlar Neyi Yanlış Yapıyorlar Prof. Dr. Şebnem ÖZKAN Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı
Artık hepimiz her zaman güzel ve bakımlı görünmek istiyoruz. Bu durum kadın için hep böyleydi ama son yıllarda adeta bir zorunluluk haline geldi. Anneannelerimiz hatta annelerimiz saçını bile boyatmadan ömür geçirdi ama biz biraz geciktirsek ‘Hasta mısın?’ ya da daha nazikçe ‘İyi misin?’ sorusu geliveriyor.
2016
30 Yaşadığımız günün gereği bakımlı olmak kaçınılmaz oldu. Herkes bilgisi ve bütçesi doğrultusunda birşeyler yapmaya çalışıyor. İşte burada yanlışlar da beraberinde geliyor. Nerede, neden ve en çok neyi yanlış yapıyoruz? Son yıllarda iletişim araçlarının ve sosyal medyanın bu denli yaygınlaşması bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdı elbette. Bilgiye ulaşmak kolay ama doğruluğunu anlamak çok zor. Reklam yöntemleri o kadar gelişti ki, hangi damarımızdan zerk ediliyor pek anlayamıyoruz,
Derinin özellikleri ve bireysel duyarlılıklar düşünülmeden kozmetik ürünler kullanılıyor. Genellikle mağazalardan yaşa uygun ürünler alınıyor. Oysa bazen 30 yaşında bir hanım 50 yaşında olabilecek kırışıklıklara sahip ya da 60 yaşında bir hanım kırklı yılların özelliklerinde olabiliyor. Bazen deri, nemsiz ama yağlı, bazen de yağsız ama nemli özellikler taşıyor. Deri doğru değerlendirilmeden ürün kullanıldığında ya istenen etki oluşmuyor ya da deri duyarlı hale getiriliyor. Bunun arkasından allerjik reaksiyonlar başlıyor. Bu kez ne sürülürse sürülsün deri reaksiyon vermeye devam ediyor.
Doğal veya organik ürünlere eğilim çok fazlalaştı ancak her zaman doğru olmayabiliyor. Elbette doğal ürünleri tercih etmeyi öneriyoruz ancak her doğal ürün mutlaka faydalı olacaktır diye bir şey yok. Halk tıbbı olarak adlandırdığımız, uzun yıllardan beri çeşitli nedenlerle kullanılagen bazı bitkisel ve hayvansal maddelerin etkinlikleri biliniyor, hiç reddetmemek gerekir. Ancak kime ne zaman kullanılmalı sorusunun cevabı mutlaka uzmanından alınmalı. Bazı bitkilerin kaynatılarak hazırlanan sularının ya da taze olarak kabuklarının, yüze uygulanması fototoksik dediğimiz reaksiyonlara, yani güneş duyarlılığına neden olarak lekelenmeleri getirebiliyor. Marketlerden alınan doğal sertifikalı ürünler de benzer şekilde, içeriği incelenerek, bireye uygunsa kullanılmalı.
medikent
?
reklam amaçlı yönlendirmelerden kaçamıyoruz ya da bazı yönlendirmeleri yanlış yorumluyoruz. İnternet sayfalarındaki forum siteleri veya komşu sohbetlerinden “Ona iyi gelmiş bana da gelir” mantığıyla birşeyler alıyor, kullanıyoruz ya da uyguluyoruz.
Bu noktada en çok neyi yanlış yapıyoruz?
Daha çok para verilen ürünün daha iyi olduğuna inanılıyor. Kişinin ürün içindeki bir maddeye duyarlılığı varsa zaten ne kadar pahalı bir ürün olursa olsun allerjik reaksiyon hemen başlıyor, ürün ucuz ya da pahalı bu noktada farketmiyor. Pahalı olarak piyasaya verilen ürünlerin, aynı içerikli olan, farklı markalarda çok daha uygun fiyatlı olanları da var. Burada fark doğuran şey, pahalı ürünlerin geliştirilme aşamalarında daha fazla denenmiş olmaları, dolayısıyla ar-ge döneminin daha fazla maliyetli olmasından ve tabii marka olma farkından kaynaklanıyor. Dolayısıyla benzer içerikli, aynı etkiye sahip çok daha uygun fiyatlı olanları kullanabilmek elbette mümkün.
Yaşlanma karşıtı olarak sadece kozmetik ürünler kullanılıyor. Oysa bu ürünler çoğunluka destekleyici ürünler olma niteliğini taşıyor. Yaşlanma karşıtı olarak bilimsel olarak kabul edilen çok az sayıda molekül olmasına karşın, etkinlikleri henüz kanıtlanmamış bir çok ürün kapışılıyor. Yaşlanma belirtileri olan mimik çizgileri, fotoyaşlanmaya bağlı ince kırışıklıklar, lekeler, damarların belirginleşmesi ve sarkmalar ayrı ayrı ele alınarak, botulinyum, fraksiyonel lazerler ve radyofrekans yöntemleri ile tedavi edilmeli, tedavinin idamesi kozmetik preparatlarla sağlanmalıdır.
2016
31
medikent
Sağlık birimi olarak kabul edilemeyen birçok yerde yaşlanma karşıtı uygulamalar yaptırılıyor. İnanılması zor ama evlerde, otellerde, kuaförlerde, eczanelerde botoks, dermaroller, peeling ve dolgular yapıldığını duyabiliyoruz. Bu uygulamaların uzman kişilerce yapılmaması, steriliteye dikkat edilmemesi ve gereksiz/yanlış alanlara uygulamayla oluşan yan etki ve komplikasyonlar için dermatologlardan yardım alınıyor.
SÜPERMARKET & GÜZELLİK MERKEZİ
Sağlıklı bir derinin ancak sağlıklı bir bedenle olacağı unutuluyor. Fazla kilolar kadar ciddi diyetlerin de deri, saçlar ve tırnaklara zarar verdiği bilinmeli. Örneğin ters gelebilir ama, deri çok nemsiz ise diyetle alınan yağ miktarını arttırmanın faydası oluyor. Çünkü nemsiz deri bariyer özelliğini kaybetmiş dolayısıyla suyunu tutamayan deri demek oluyor. Derinin bariyer özelliğini sağlayan şey ise esas olarak; epidermal yağ biyosentezi. Aynı zamanda diyetle alınan antioksidanların miktarı da derinin nemini etkiliyor. Deri aşırı yağlanması ise diyetteki süt ve şekerle ilişkili olabiliyor. Dolayısıyla yediklerimiz ve içtiklerimizin de derinin nemlenmesinde, yağlanmasında ve yaşlanma belirtilerinde rolu olduğu bilinmeli.
Koyu tenli bireylerin leke sorunlarında bilinçsiz davranmaları yeni lekeleri getirebiliyor. Hemen hemen tüm lekelerde güneşin büyük payı var. Güneşten doğru biçimde korunmak gerekiyor. Açık tenli bireylerde oluşan lekelerle koyu tenli bireylerde oluşan lekeler gerek oluşum ve biçim, gerekse tedavide farklılık gösteriyor. Açıkçası esmer bireylerde hem leke riski fazla hem de tedavisi daha zor. Deri her tahriş ve kızarıklık arkasından lekelenebiliyor. Bu durum tedavi ajanlarında kısıtlamalar getiriyor. Çünkü tedavinin bir parçası olan soyma işleminin kendisi de kızartı oluşturduğundan, önce leke siliniyor fakat arkasından post inflamatuar daha zor bir lekeyi getirebiliyor. Bu nedenle tedavinin yavaş, deriyi tahriş etmeden, zamana yayılarak yapılması gerekiyor.
Güneşten doğru biçimde korunulmuyor. Yaşlanmanın en önemli çevresel faktörü güneş maruziyeti, bunu artık herkes biliyor. Ancak ne zaman, nasıl bir ürünle ve uygulama yöntemiyle korunulacağı konusunda bazı bilgi boşlukları var. Koyu tenli bireyler genellikle güneşte yanmadıkları ve güneşe dayanıklı olduklarını düşündükleri için korunma konusunda rahat davranıyorlar. Halbuki koyu tenlilerde bazı lekelerin gelişme riski açık tenli bireylere göre çok daha fazla. Bazı lekelerde sadece UVA ve UVB değil, görünür ışığın da ciddi payı var. Dolayısıyla riskli bireylerde, bir şemsiye gibi koruma sağlayan fiziksel koruyucuların kullanılması gerekiyor. Ürünlerin koruma faktörlerine dikkat edilmiyor. Özellikle piyasada BB krem, CC krem olarak bilinen kombine preparatların koruma faktörü göz ardı ediliyor. 30 faktörden az değerlerin gerçek bir koruma sağlamadığının bilinmesi gerekiyor. Çoğu zaman güneş kremleri ihtiyacın çok altında bir miktar sürülüyor, güneşin yoğun olduğu UV indeksinin yüksek olduğu günlerde gün içinde tekrarlamalar daima ihmal ediliyor. Öte yandan bazen D vitamini ihtiyacı düşünülmeksizin, koruyucu ürünler aşırı miktarlarda kullanılabiliyor.
“Mevcut kırışıklıktan kurtulmanın tek yöntemi botulinyum uygulamasıdır” diye düşünülüyor. Oysa botulinyum esas olarak statik değil dinamik mimik kırışıklıklarda faydalı oluyor, yani sabit durumda belirlenen ve derinleşmiş olan çizgileri tamamen yok edemiyor. Botulinyumun, kırışıklıkların gelişmesini önlemek üzere koruyucu olarak uygulanması, otuzlu yılların ortalarında başlanması öneriliyor. Yüz kaslarının birbirleriyle muhteşem bir uyum içinde çalıştıkları düşünülürse, yanlış uygulanan bir botoksun yeni kırışıklıklar getireceği de mutlak oluyor. Ayrıca botulinyum sadece mimikle oluşan kırışıklıklara etkili olabiliyor, fotoyaşlanma adı verilen güneşle ortaya çıkan ince kırışıklıklar için diğer rejuveneratif uygulamalar gerekiyor.
Güvenilirliği belirlenmemiş, reklamı yapılan her yeni uygulama deneniyor. Piyasaya her gün yeni bir ürün ya da yeni bir cihaz, yeni bir uygulama sunuluyor. Bunların bir kısmı yeterli bilimsel yayının henüz yapılmadığı, etkinlikleri ve güvenilirlikleri belirlenmemiş yeni uygulamalar, bir kısmı ise mevcut bir ürün ya da uygulamanın adına bir sıfat eklenerek yeniymiş gibi sunulmasından ibaret oluyor. Zaman, para kaybının yanısıra, daha sonra oluşabilecek yan etkiler de yanında promosyon oluyor.
2016
32
medikent
Kent Alsancak Tıp Merkezi
Kozmetoloji Kliniği
Uzman Ellerdesiniz
Kent Hastanesi Dermatoloji Kliniği’nde dermokozmetik ve estetik uygulamalar, deneyimli dermatolog ve kozmetolog tarafından gerçekleştirilir.
Dermokozmetik İşlemler Cilt güzelliği, önemlidir. Yıllar, izlerini en çok ciltte bırakır. Yaşlanma, ciltte yapısal ve moleküler bozulma ile beraber fonksiyonel bir bozukluğa neden olur. Bu bozulma; kırışıklık, renk değişiklikleri ve gevşekliği de içeren klinik değişikliklerle sonuçlanır. Cildin yaşlanmasına sebep olan birçok faktör vardır. Güneş, çevre kirliliği, stres, beslenme düzensizliği ve serbest radikallerin yarattığı zararlar ciltte kollajen ve elastinlerin bozulmasına yol açar. Zamanla cildin kalitesi bozulur ve kırışıklıklar oluşur; gözaltı ve yanak bölgesindeki hacim kaybı ile daha çökmüş bir görüntü gelişir. Genetik olarak belirli bir hızda yaşlanmaya programlanmış olduğu-
muzdan cilde gösterilecek özen yaşlanmanın ertelenmesine yardımcı olur. Cilde hacim ve gençlik kazandıran tedaviler ile artık yıllara medya okumak mümkün. Nörotoksin enjeksiyonu ve dolgunlaştırıcı maddeler, yaşlılık belirtilerini ortadan kaldırmada etkili bir işleve sahiptir. Sundukları çabuk etki ve hızlı iyileşme avantajları sayesinde günümüzün hala en çok rağbet gören yaşlanma karşıtı tedavileri olarak karşımıza çıkar. Fakat bu süreçte uygulanan tedaviler istenmeyen sonuçlar da doğurabilir. Uzman hekimlerce doğru şekilde uygulanması gereken işlemlerdir.
2016
33
medikent
Kent Alsancak Tıp Merkezi Kozmetoloji Kliniği
Lazer Lipoliz Yöntemi
Lazer Epilasyon Yöntemi
Ciltteki Kırışıklıklar
Lazer lipoliz yöntemi, vücudun şekillendirilmesi amacıyla vücudun her bölgesinde oluşan lokalize yağların giderilmesi için geliştirilmiş cerrahi olmayan bir yöntemdir. Genellikle lokal anestezi ile uygulanır. Güvenli ve FDA onaylı lazer cihazlarıyla uygulanan bu yöntem; yağ hacmini azaltır ve dokuda sıkılaşma sağlar. Liposuction işleminin uygulanamadığı çene altı, ayak bileği ve diz gibi küçük bölge yağ birikimlerinde oldukça etkilidir. Hızlı iyileşme ile işlem sonrası kişinin iş ve sosyal hayatını etkilemez.
Lazer epilasyon, vücuttaki istenmeyen tüylerin kalıcı olarak yok edilmesi yöntemidir. Farklı cihaz ve tekniklerle uygulanabilir. Günümüzde özellikle çok yoğun çalışan insanların hayat konforunu ve kalitesini arttırmak amacı ile sıklıkla tercih ettiği bir yöntem olmakla birlikte tıbbi nedenlerle de uygulanmaktadır. Cinsiyet farkı gözetmeksizin, hem erkek hem de kadınlara uygulanabilir. 14 yaşını doldurmuş ve son 1 yıldır adet gören genç kızlar için de uygulanabilir bir yöntem olması son yıllarda annelerin kızları için tercih etmesini sağlamıştır. Lazer epilasyon yöntemi; kalıcı veya uzun dönemli epilasyon sağlar. Tüm vücut bölgeleri için güvenilirdir. Konforlu bir yaşam ve hijyen ortamı sağlar. Hızlı ve etkili bir yöntemdir. Alerjik bir yan etkisi yoktur, cildi tahriş etmez, kalıcı yara izi bırakmaz. Kanserojen değildir. Batık kılların ve kıl dönmesinin en etkili tedavi yöntemidir.
Kaşlar kaldırıldığında alında oluşan yatay çizgiler, kaşlarınızı çattığınızda her iki kaş arasında oluşan dikey çizgi veya güldüğünüzde göz çevresinde oluşan ve kaz ayağı olarak da bilinen kırışıklıklar “botulinum toksin” yardımı ile giderilebilir. . Botoks, tıbbi kullanım için arıtılmış ve işlenmiş C. Botulinum mikrobunun özünden doğal yollarla elde edilen Botulinum Toksin A’dır. El, ayak, koltuk altı terlemelerinde ve özellikle yüzdeki kırışıklıkların giderilmesinde kullanılır. Kolayca uygulanabilir. Botoks, belirli kasları dondurarak etkili olur. Etkisi, 1-14 gün içinde görülmeye başlanır. 6 ay sonra uygulamanın tekrarlanması gerekebilir. Botoks işlemi, mutlaka deneyimli ve uzman bir doktor tarafından uygulanmalıdır.
Platelet Rich Plasma (PRP) Yöntemi Cilt rejuvenasyonunda ve leke tedavisinde yeni bir dönem başlatan Platelet Rich Plasma (PRP) yöntemi, hastanın kendi kanının kullanılması ile uygulanır. Hastadan alınan kan, santrifüj cihazından geçirildikten sonra kanın trombositlerden yoğun olan özel kısmı hastanın cildine ya da saçlı derisine enjekte edilir. Trombositten zengin olan plazmanın enjeksiyonu ile çeşitli büyüme faktörlerinin ve sitokinlerin salınımı arttırılır. Böylece cilt gençleşmesi ve lekelerin giderilmesi sağlanır. Saçlı deriye uygulandığında da saç folliküllerinin uyarılması ile saç dökülmesinin durdurulması amaçlanır.
Ciltteki Su Dengesinin Sağlanması Kış mevsiminde nemini yitirmiş ve canlılığı azalmış olan cilde uygulanacak hyaluronik asit cildin nemini tekrar kazanmasını sağlayacak, pürüzsüz ve ışıltılı bir görünüm kazanmamıza yol açacaktır. Hyaluronik asit; normalde de deride bulunan kollajen ve elastin doku arasındaki suyun tutulma derecesini arttırarak ciltteki su dengesinin sağlanmasını destekler. Doğal hyaluronik asit vücutta sürekli yenilenmektedir. Derinin yaşlanması ile beraber hyaluronik asit üretimi giderek yavaşlar; böylece cilt nemini ve hacmini kaybeder, nemsiz, kuru, cansız ve mat bir hal alarak yaşlılık belirtileri gösterir. Hyaluronik asidin yerine konması ile cilt hem eski nemini ve ışıltısını geri kazanır hem de yerçekiminin etkisi ile oluşan sarkmaların giderilmesini, cildin hacminin yerine gelmesini sağlar. Doğru ellerde doğru şekilde uygulanması ve düzenli takiplerle yaşlılık belirtileri geciktirilebilir.
Kimyasal Peeling Kimyasal peeling sadece kış mevsiminde belli ilaçlarla uygulanabilen cildi kontrollü soyma ve ciltte kontrollü hasar yaratma yöntemidir. Deriye çeşitli asidik ve bazik kimyasal ajanlar uygulanır. Amaç, deri tabakalarında istenilen derinliğe kadar hasar oluşturmak ve rejenerasyon sırasında yara iyileşmesinin avantajlarından faydalanarak çeşitli lezyonların tedavisini sağlamaktır. Yara iyileşirken deri eklerinden göçle başlayan epidermal onarım ve yeni dermal bağ dokusunun oluşması ile deride daha genç bir görünüm oluşur. Sadece cilt bakımı için uygulanabildiği gibi leke tedavisinde ve özellikle akne skarlarının tedavisinde önemi büyüktür. Özellikle mezoterapi veya dermaterapi ile kombine edildiğinde başarı oranı oldukça yüksektir.
2016
Kent Alsancak Tıp Merkezi Kozmetoloji Kliniği
34
Saç Mezoterapisi
Lazerle Varis Tedavisi Lazerle varis tedavisi, belirgin ve hoş olmayan bir görüntü yaratan damarların yok edilmesidir. Lokal anestezi ile tek seansta acısız uygulama olanağı sağlar.
Dermaterapi Dermaterapi, “roller” adı verilen üzerinde çok sayıda iğnenin bulunduğu silindirik kendi etrafında dönebilen bir cihaz yardımı ile uygulanan bir tedavi yöntemidir. Amaç, yine ciltte kontrollü hasar yaratarak iyileşme sağlanmasıdır. Özellikle gençlerde aknenin medikal tedavisi sonrası gelişen izlerin düzeltilmesi amacı ile kullanılır.
Mezoterapi Akustik Dalga Terapisi (AWT) Akustik Dalga Terapisi (AWT), selülitin başlıca iki nedeni üzerine etki gösteren tek uygulamadır. Cilt, yağ ve kas dokusuna etki ederek selülitin kalıcı tedavisini sağlarken, bölgesel incelme ve toparlanma etkisi de yapar.
Sellülit, rejüvenasyon, saç dökülmesi gibi durumlarda kullanılır. Bölgesel zayıflama ve selülit tedavisinde kullanılan mezoterapi, teknik olarak dolaşım düzenleyici, yağ eritici ve yağ taşıyıcı ilaçlarla belirli vitaminlerin bir karışım halinde cilt altına mezoderme çok ince iğnelerle verilmesidir. Sellülitli alanda kan akımının ve lenfatik dolaşımın düzenlenmesiyle, yağ depozitleri çözülür, yağ hücreleri yağlarını yakmaya başlar ve sertleşmiş bağ dokusu düzelir.
Saç mezoterapisi, saç kıllarının büyümesini uyaran çeşitli vitamin ve minerallerin belirli oranlarda karışım halinde hazırlanması ve bu karışımın saçlı deriye enjekte edilmesi yöntemidir. Çok ince iğneler yardımıyla 1 cm aralıklarla tüm saçlı deriye uygulanır. Bu işlemin, kişinin ihtiyacına göre 2-3 haftada bir, 8-10 seans tekrarlanması gerekebilir. Genellikle 3. seans sonrasında saç dökülmesinin durdurulması ve sonrasında folliküllerden yeni kıl çıkışının uyarılması amaçlanır.
Saçlarda PRP Yöntemi PRP yönteminde hastanın kendi plazması ayrıştırılarak, hastanın saçlı derisine enjekte edilir. Plateletler ya da diğer adıyla “trombositler” vücudumuzdaki hasarlı dokuların onarımını sağlayan büyüme faktörlerini yapısında bulunduran kan bileşenleridir. Uygulama tarzı ve uygulama sonuçları, saç mezoterapisi ile benzer olmakla birlikte mezoterapinin uygulanamadığı hastalara tercih edilir. Özellikle doğum sonrası emzirme dönemi saç dökülmesinin yoğun olduğu bir dönemdir. Bu dönemde emziren annelere PRP yöntemi rahatlıkla uygulanabilir. Saç ekimi öncesinde de özellikle erkeklere saç mezoterapisi ya da PRP uygulamasının saç ekiminde başarı oranını arttırdığı bilinmektedir.
medikent
2016
35
medikent
uyku ve uyku bozuklukları Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Kent Hastanesi Nöroloji Uzmanı
Uyku; vücudun yenilenmesi, büyümesi, metabolik enerjinin korunması, öğrenme ve bellek gibi işlevlerinin sağlıklı yürütülmesinde önemli rol oynar. Uyku bozukluğu, yaşam kalitesinin azalmasına ve kişilerin sağlığında bozulmaya neden olur. Bunun yanı sıra trafik ve mesleki kazalara yol açması nedeniyle bir halk sağlığı sorunudur.
2016
36 Uyku; yaşamın bir süre kesintiye uğraması, basit bir dinlenme ve boşa geçen bir zaman dilimi değildir. Uyku, zihinsel ve bedensel sağlığımızı yenilememiz için gerekli olan ve yaşamımızın üçte birini kapsayan yaşamsal bir dönemdir. Uyku, iki dönemden (REM ve nonREM) oluşur. REM uykusu, 90 dakikada bir 5 ile 30 dakika arasında değişen süreçlerde uyku boyunca tekrarlanır, bu evredeki rüyalar hatırlanır, tüm vücutta kas tonusu azalır, düzensiz göz hareketleri olur, kalp atımı ve solunum düzensizleşir, beyin aktivitesi ve metabolizma artar. NonREM uykusunda ise, nöronal aktivite yavaşlar, sempatik aktivite azalır, kan basıncı, kalp hızı, solunum yavaşlar normaldir.
Tanımlanmış onlarca uyku bozukluğu olmakla birlikte erişkin dönemde en sık görülenleri; süreğen uykusuzluk (kronik insomnia), obstrüktif uyku apne sendromu, huzursuz bacak sendromu, uykuda periodik bacak ve kol hareketleri ve narkolepsidir. Çocukluk ve ergenlikte ise bunların yanı sıra uyurgezerlik, uykuda kabus bozukluğu ve uyku terörü gibi rahatsızlıklar sık görülür.
medikent
“Uyku bozukluğu, yaşam kalitesinin azalmasına ve kişilerin sağlığında bozulmaya neden olur.”
Uykusuzluk, uykuya dalmada veya sürdürmede güçlük veya uykunun dinlendirici olmamasıdır. Yetişkinlerin % 10-15’inde ciddi uykusuzluk yakınması mevcuttur. Her yaşta görülebilen uykusuzluk, en sık kadınlar ve ileri yaştaki kişilerde görülür. Uyku bozukluğu, yaşam kalitesinin azalmasına ve kişilerin sağlığında bozulmaya neden olur. Bunun yanı sıra trafik ve mesleki kazalara yol açması nedeniyle bir halk sağlığı sorunudur. Bazı uyku hastalıkları ise, yaşamı tehdit edici boyuttadır.
Akut Uykusuzluk 1 gün-3 hafta sürer, heyecan ve stres altında oluşur. Yabancı mekanda kalmak, iş toplantısı öncesi, sınav öncesi, zaman dilimi ötesi yolculuklar (jet lag), yatma vaktine yakın yapılan egzersizler (4 saat içinde) uykusuzluğa neden olur. Kişi uyum sağladığında uyku normale döner.
Kronik uykusuzluk En az bir ay sürer. Şartlanmaya bağlı veya psikofizyolojik uykusuzluklar, uyku durumunu yanlış algılama durumlarında görülebilir. Psikiyatrik hastalıklarda, huzursuz bacak sendromunda, gastroözefageal reflü hastalığında, obstrüktif uyku apne sendromunda, madde alkol ve kafein kullananlarda, bazı nörolojik hastalıklarda (Alzheimer, Parkinson, multienfarkt demans gibi), solunum yetmezliği olanlarda, kortikosteroid ve antidepresan kullananlarda kronik uykusuzluk olabilir.
Uykusuzluk dışında gündüz aşırı uykululuk hali (Narkolepsi) ile seyreden bazı hastalıklar da uyku bozuklukları içinde yer alır.
2016
37
medikent
“Obstrüktif Uyku Apne Sendromu” nedir? Uyku apnesi olan kişilerin uyku sırasında çok gürültülü horlamaları ve gece boyunca tekrarlayan, en az 10 sn. süreli “nefes alıp vermede durmaları (apne)” olmaktadır. Bu nefes durmaları çoğunlukla uyku boyunca üst hava yolunun daralması ya da tamamen kapanmasına bağlı olarak (obstrüktif) havanın akciğerlere geçişinin engellenmesi ile
ortaya çıkar. Özellikle aşırı kilo, yapısal olarak uygun olmayan burun, boğaz, ağız ve çene yapısı solunum yolunu daha da dar hale getirir. Bu nefes durmaları sırasında kanda oksijen yoğunluğu metabolizma için gerekli olan değerlerin altına düşebilir.
Nasıl tanı konulur? Klinik olarak uzman hekim yakınmalar hakkında kişi ve yakınları ile konuşup muayenesini yaptıktan sonra, obstrüktif uyku apnesinin tanısında kesin teşhis ve hastalığın şiddetinin belirlenmesi amacıyla uyku bozuklukları merkezi ya da laboratuvarında “polisomnografik tetkik” yapılması gerekmektedir. Bu tetkik, tüm gece boyunca uyku sırasında beyin aktiviteleri, solunum, horlama, bacak hareketleri, kalp ritmi, yatış pozisyonu gibi parametrelerin kaydedilmesi esasına dayanır. Bu kaydedilen veriler, uzman hekim tarafından varsa uykuda solunum durmalarını süresi, sıklığı, yatış pozisyonu ile ilişkisi, kanda oksijen doygunluğunda düşme olup olmadığı gibi kriterler açısından değerlendirilerek raporlanır.
Nelere neden olur? Nefes durmaları, kişinin derin uykudan yüzeysel uykuya geçmesine ya da tamamen uyanmasına neden olduğu için uyku kalitesi bozulur. Bu kişiler kendilerini gün içinde yorgun ve uykulu hissederler. Dikkatlerini toplama ve yaptıkları işe karşı konsantre olma yetenekleri azalır. Daha kolay sinirlenirler. Cinsel istek kaybı görülebilir. Gece sık idrara çıkma görülebilir. Obstrüktif uyku apne sendromu olan kişiler uzun dönemde başta kalp ve beyin damar hastalıkları, hipertansiyon, kalp yetmezliği, kalp ritim bozuklukları, depresyon gibi rahatsızlıklar açısından risk taşırlar. Uykulu araba kullandıklarında ise trafik kazası yapma olasılıkları çok artar.
Tedavide neler yapılır? Uyku apnesi tanısı konulduktan sonra şiddetine göre tedavi yaklaşımı belirlenir. Apneye yol açabilecek yapısal bir bozukluk varsa, öncelikle bunlar cerrahi olarak düzeltilmelidir. Aynı şekilde eşlik eden bir akciğer hastalığının tanısı ve tedavisi hem obstrüktif uyku apne sendromunun uzun dönemde seyrini hem de tedavi yaklaşımlarını belirleyici olacaktır. Uyku apnesinde tedavi edici bir ilaç bugün için ne yazık ki yoktur. En etkili ve kesin tedavi, CPAP (Sürekli pozitif basınçlı hava) yöntemidir. Bu tedavi, evde kişi uyurken kullanılabilen bir yöntemdir ve basıncı ayarlanabilen küçük bir hava kompresörü aracılığıyla bir maske yardımı ile burundan hava verilir. Bu hava ile ağız içinde oluşan pozitif basınç sayesinde uyku sırasında hava yolunun gevşemesine ve tıkanmasına engel olunur. Bu tedavi ile hem horlama ve solunum durmaları, hem de bunların neden olduğu kısa ve uzun dönemli sorunlar ortadan kalkmaktadır.
2016
38
medikent
“Polisomnografik Tetkik” nasıl uygulanır? Hastanede uyku merkezinde ev ortamınızı aratmayacak konforda, tuvaleti, banyosu ve televizyonu içinde olan bir odada tüm gece uykunuz kaydedilecektir. Bu gece kaydından birkaç saat öncesinde hastaneye gelmeniz istenecektir. Bu, hem ortama alışmanız, hem de kayıt işlemine hazırlık için gereklidir. Kayıt işlemi için “elektrod” adını verdiğimiz kabloların ucundaki küçük disk yapılar başınızda ve bacaklarınızda belirli bölgelere yapıştırılır. Solunum işlevlerinizi gözleyebilmek için göğüs ve karın bölgesine kuşak tarzında elastik bantlar bağlanır. Bu işlemlerin hiçbirinde ve hiçbir aşamasında size acı verici bir girişim ya da sizin elektrikle temasınız yoktur. Bu şekilde vücudunuzun birçok yerinden bağlanmışken, siz uykunuzda ya da uyanıkken rahatlıkla sağa, sola dönebilir ya da gerekirse tuvalete kalkabilirsiniz. Tüm gece boyunca uyku teknisyenimiz size çok yakın bir odada kaydınızı takip edecektir. Gerektiği zaman onunla konuşabilir, bir isteğiniz ya da sorunuz varsa iletebilirsiniz. Tüm kayıtlar bilgisayar ortamında uyku merkezinde değerlendirip raporlanır. Bunlar sonucunda bir uyku bozukluğunuz olduğu tespit edilirse tedavi seçenekleriniz hekiminiz tarafından size anlatılacak ve sizinle birlikte planlanacaktır.
Sağlıklı bir uyku düzeni için Uykulu hissettiğinizde uyumaya çalışın.
1
Tatil günleri ve hafta sonu dahil uyanma saatini koruyun.
2
Yatak odasını sadece uyku ve hastalık için kullanın.
3
4-20 dakika içinde uykuya dalamıyorsanız, yatak odasından dışarı çıkıp sessiz bir aktiviteye başlayıp, uykulu hissedince geri dönün.
4
Gün içinde şekerleme yapmaktan kaçının.
İyi bir uyku hijyeni için uykudan önce ılık banyo, birkaç dakika okuma, öğle yemeğinden sonra kafein almamak, sigara ve alkolden kaçınmak, yatağa aç ya da ağır yemek yiyerek girmemek, yatıştan önceki 6 saat içerisinde ağır egzersiz yapmamak, endişeleri gün içinde çözmeye çalışmak gerekir. Yatak odası sessiz, karanlık ve hafif soğuk duruma getirilmelidir. Özellikle akşam saatlerinde heyecan oluşturacak aktivitelerden kaçınmak uygundur.
Uyku Anketi 1. Uyku sırasında horladığınız, nefesinizde bir düzensizlik olduğu ya da nefesinizin durduğu söylendi mi? 2. Yemeklerden sonra sıklıkla uyku bastırıyor ve/veya uyuyor musunuz? 3. Araba kullanırken ya da iş yerinde uykunuz geliyor mu? 4. Sabah kalkığınızda dinlenmemiş hissediyor musunuz? 5. Unutkanlık, dikkat ve konsantrasyon eksikliğinden şikayetçi misiniz? 6. Uykuya dalma sorununuz var mı? 7. Gece uykunuzun arasında sık uyanır mısınız? 8. Uykunuz sırasında bacaklarınızda ve/veya kollarında atmalar olduğu söylendi mi? 9. Uykuya dalarken ya da gece uyandığınızda bacaklarınızda huzursuzluk hissediyor musunuz? Buna bağlı olarak yataktan kalkıp yürüme ihtiyacı duyuyor musunuz? 10. Gün içerisinde karşı koyamadığınız uyku ataklarınız oluyor mu? 11. Uykunuz sırasında yürüdüğünüz, konuştuğunuz ya da dişlerinizi gıcırdattığınızı söyleyen oldu mu? 12. Gece 2-3 kez ya da daha fazla idrara çıkar mısınız?
Bu sorulardan herhangi birine ya da birkaçına yanıtınız “evet” ise uyku bozuklukları merkezine başvurmanızı öneririz.
5
6
2016
39
medikent
Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Opr. Dr. Orçun SEZER Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Doğal Doğum Günlük yaşamda “doğallık“ arayışları, kadınların doğum tercihlerini de “doğal“dan yana etkiliyor. Ağrı, sancı korkusunu yenen pek çok hamile; sezaryen ya da normal doğum yerine artık doğal doğum yaparak anne olmayı arzuluyor. Nitekim her geçen gün doktoruna doğal doğum yapmak istediğini söyleyen gebe sayısı artıyor.
2016
40 Doğum, sağlıklı ve doğal bir süreç; doğal doğum da doğanın mucizesi, anne ve bebeğin dostu… İzmir Kent Hastanesi anne adaylarının doğal doğumdan yana olan tercihlerine yanıt verebilmek için Kadın Doğum Kliniği’nde Doğal Doğum Merkezi oluştururken, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Nihal Danaoğlu ve Opr. Dr. Orçun Sezer de eğitimlerini sertifika ile taçlandırıp doğal “doğum eğitmeni” ünvanı aldılar.
medikent
Opr. Dr. Nihal Danaoğlu ve Opr. Dr. Orçun Sezer anne adayları için doğal doğum hakkında merak edilenleri anlattı:
Anne ile bebeğin sevgi ve coşku dolu buluşması Doğal doğum; kendiliğinden başlayan, mümkün olduğunca müdahale edilmeyen, doğal hormonların aktif olarak salgılanmasına izin verilen, bebeğin doğar doğmaz daha kordonu kesilmeden anne kucağıyla buluştuğu ve ilk emzirmeye kadar orada kaldığı bir doğum şeklidir. Çünkü kendiliğinden başlayan doğal bir doğumda beden ve bebek ne yapacaklarını bildikleri mükemmel bir çalışma içindedir. Yapılacak her müdahale bu işleyişi az ya da çok bozabilir. İdeal olan bedenin bu mükemmel çalışmasını destekleyecek bir ortam yaratılarak anne ve bebeğinin fiziksel ve duygusal olarak desteklenmesidir. Bu sayede hiçbir ilaç ve müdahaleye maruz kalmayan bir anne, bebeğini tüm doğal hormonlarının etkisi altında doğuracak, doğar doğmaz bebeğini göğsüne alabilecek ve bebeği ile güçlü bir bağ kurabilecektir. Doğum sonrasındaki kritik dakikalar anne ve bebeğinin bağ kurması açısından çok önemlidir. Sevgi ve coşku dolu bu doğum sonrasında anne ve bebeğinin buluşması onların gelecekteki davranışlarını da olumlu etkileyecektir. Buradaki kritik kelime “mümkün olduğunca”dır. Doğal doğum felsefeleri gerekli modern tıbbi müdahaleleri dışlayan bir felsefe değildir. Tam tersine gerektiği zaman modern tıbbın tüm olumlu
müdahaleleri kullanılacaktır. Burada önemli olan müdahalelerin fark gözetilmeden her anneye rutin olarak uygulanması yerine, gerekli şartlarda gerekli doğumlarda uygulanmasıdır. Bu yüzden doğal doğum düşünen annelerin karşılaşabilecekleri tüm müdahaleleri bilmesi ve gerektiğinde bunları kullanabilmesi teşvik edilir. Ne olursa olsun, kesinlikle hiçbir müdahale yapılmadan bir doğumun hedeflenmesi en büyük yanlış olacaktır. Gerektiğinde yapılacak bu müdahaleler gerek annenin gerekse bebeğin sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Bu yüzden müdahalesiz doğum yerine, mümkün olduğunca müdahalesiz ancak kesinlikle sağlıklı bir anne ve bebeğinin hedeflendiği bir doğum şekli en akılcı çözüm olacaktır. Doğal bir doğumun en büyük avantajı, ilaç kullanımının en az seviyede olmasıdır. Bu sayede anne ve bebeği hazır olduğunda doğum başlayacak ve doğumun kontrolü doğal olarak salgılanan hormonlarda olacaktır. İlaçsız bir doğumla anne doğumun coşkusunu tüm farkındalığı ile hissedecek, bebekse aktifliği sayesinde yeni hayatına çok daha kolay uyum sağlayacaktır.
2016
41
medikent
Doğum bir kas eylemidir Rahat bir doğum için temel amaç, korkuyu gidermek ve gevşemeyi sağlayarak rahim kaslarının çalışmasına izin vermek olmalıdır. Doğal doğum bir bilinç eylemi değildir. Doğal doğum, kontrolün bedene ve bebeğe bırakılmasıdır. Bilincin dinlendirildiği ve doğal hormonların kontrolünde yapılan bir eylemdir. “Sevgi hormonu” olarak bilinen Oksitosin, doğumu sağlayan ve kasların bebeğin dışarı çıkarmasına yardımcı olan bir hormondur. Oksitosin, beyinde hipotalamusta üretilir. Doğum dalgalarının belli aralıklarla gelmesinden sorumludur. Bu hormon, prolaktin (süt hormonu) ile birleştiğinde annelik ve beslenme içgüdüsünü çalıştırır. Oksitosin, hamilelikte yükselir, doğum sırasında ise en yüksek seviyeye ulaşır. Doğumda adrenalin ile birleşip bebeğin çıkmasına yardım eder. Oksitosin, doğuma yakın plasenta çıkışını da kolaylaştırır. Anne adaylarının doğumla ilgili tercihler yaparken bedenlerini tanımaları çok önemlidir. Ağrısız doğum; oturduğunuz yerde, hiçbir şey hissetmeden yaptığınız doğum değildir. Elbette doğum çalıştığınız, terlediğiniz, bazen zorlanabildiğiniz bir eylemdir. Doğal doğum, uygun doğum şartları sağlandığında her kadının yapabileceği bir doğum şeklidir. Doğum bir kas eylemidir. Rahim kası, kadın vücudunda en çok büyüyen kas grubudur. “Dalga” adını verdiğimiz kasılmalarla rahim kasları uyum içerisinde doğuma hazırlanır. Bu nedenle anne adaylarına “Doğumdan korkmayın ve doğumu her anıyla yaşayın. Unutmayın ki doğum anı ve sonrasındaki kritik saatler bebeğinizin geleceğine yatırımdır.” diyoruz.
2016
43
medikent
Uzm. Dyt. Gamze GÜLTEKİN Kent Alsancak Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı
Lohusa Beslenmesi ve
Anne Sütüne Etkileri Yaşayan bir sıvı olan ve her bebek için, annesi tarafından özel olarak üretilen anne sütü, bir annenin bebeğine verebileceği en güzel hediyedir. Anne sütü, kalitesi ve miktarı bebeğinizin ihtiyacına göre, vücudunuz tarafından hazırlanmış, yaşamın ilk 6 ayında bebek için en ideal besindir. Bileşimi anneden
anneye, bebeğin yaşına hatta günün saatine göre bile değişir. Yapılan araştırmalar, erken doğmuş bir bebek ile zamanında doğmuş bir bebeğin annelerinin sütleri arasında fark olduğunu göstermektedir. Başka hiçbir ek besine gerek duymadan 6 ay bebek için en iyi beslenmeyi sağlayacak yapıdadır.
2016
44
Anne sütünün içinde neler var? Kolostrum, doğumdan hemen sonra ilk üç gün içinde salgılanan süte verilen addır ve çinko, sodyum, potasyum, büyüme faktörleri ve enfeksiyondan koruyan antikorlar bakımından zengindir. Olgun sütün; %88’i su, %55’i yağ, %37’si karbonhidrat, %8’i proteindir. Anne sütündeki karbonhidrat laktozdur. Enerji verdiği gibi bağırsaklarda bakteri üremesini önleyen asidik bir ortam yaratır. Anne sütünde bulunan uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri, beyin ve görme fonksiyonunun gelişimi için çok önemlidir. Yağlar, hücrelerin dış yüzeylerinin yapısını oluşturup, yağda eriyen vitamin ve hormonların taşıyıcı işlevini görürler. Olgun sütte kolostrumdakinden daha az protein bulunur. Ancak biyolojik değeri çok yüksek olduğu için altı aya kadar ihtiyacın tamamını karşılar. Anne sütündeki protein, bebeği beslediği gibi enfeksiyona karşı koruyucu faktörleri içerip, bebeğin sağlıklı büyümesini de sağlar. Emen bebeğe ayrıca su içirilmesine gerek yoktur. Çünkü anne sütünün %88’i sudan oluşur ve sudaki tüm mineralleri içerir.
Anne sütündeki demir düzeyi düşük olmasına rağmen emilim oranı yüksek ve biyolojik yararlılığı çok fazladır. Bu nedenle anne sütüyle beslenen bebeklerde ilk altı ayda demir yetersizliği gelişmez. Annenin demir depoları gerektiğinde bebek emerken bebek lehine kullanılır. D ve K vitaminleri dışında yağda ve suda eriyen vitaminlerin anne sütündeki miktarları süt çocuğu için yeterlidir. Suda eriyen vitaminlerin (C ve B grubu vitaminler) düzeyleri, annenin yakın zamandaki beslenmesi ile ilgilidir. Yağda eriyen vitamin düzeyleri (ADEK), hem annenin geçmişteki diyeti hem de son zamandaki diyet özelliklerini yansıtır. Anne sütünde, başta sindirim ve solunum sistemi olmak üzere birçok organ sisteminin büyümesi ve gelişmesini düzenleyen büyüme faktörleri vardır. Bu faktörlerin sütte en yüksek olduğu dönem ilk 5 gün, yani kolostrum dönemidir. Anne sütünde sindirime yardım eden 20’den fazla enzim vardır. Bir kısmı bebekte sindirimi kolaylaştırır, bir kısmı da mikropların etkisiz hale gelmesine destek olur. Anne sütüyle beslenen çocuklarda enfeksiyonlara karşı belirgin bir koruma vardır. Bu da bebeğin antibiyotik kullanımını önemli derecede azaltır.
Anne sütüyle beslenmenin geleceğe etkileri nelerdir? Anne sütüyle beslenen çocuklarda: Üst solunum yolu enfeksiyonları, ortakulak iltihabı, zatürre, ishal daha az görülür. Anne sütündeki yağ miktarı, emzirmenin sonuna doğru artar ve bebek doygunluğa erişir. Bu durum, bebeğin aşırı beslenmesini önlediği gibi, yağ hücrelerinin büyüyerek sayıca artmasını da önler ve damarlardaki aterom plaklarının erken yaşlarda oluşması önlenir. Obezite ve koroner arter hastalık riski önlenebilir. Algılama ve tanıma daha iyidir.
Konuşma problemleri azdır.
Zeka yaşları (IQ) daha yüksektir.
medikent
Nörolojik yönden daha iyi gelişirler. Bu durum, anne sütünde bulunan uzun zincirli yağ asitleri ve büyüme faktörleri ile ilişkili bulunmuştur. Ağız ve çene yapısı daha iyidir, diş çürükleri daha azdır. Çölyak hastalığı, ülseratif kolit ve alerjik hastalıkların gelişme riski azalır. 6 aydan fazla anne sütü alan bebeklerde lenfoma denen lenf bezi tümörleri de (muhtemelen anne sütünün immünolojik etkileri nedeniyle) daha da azdır. 1 yıldan daha fazla anne sütü alanlarda diyabet riski yarıya düşmektedir. Daha kısa süreli anne sütü alanlarda ise bu risk önemli oranda azalmaktadır. Yaşamın erken aylarında inek sütü ve mamayla beslenenlerde Tip1 diyabet daha fazla görülmektedir.
2016
45
medikent
Emziren anne, nasıl beslenmelidir? Mutlaka gereksinimi kadar su tüketmeye özen gösterilmelidir. Çünkü anne sütünü artıran en önemli etken su içmektir. İyotlu tuz kullanılmalıdır.
Kalsiyumdan zengin süt, yoğurt, peynir mutlaka her gün tüketilmelidir. Her gün 1 adet yumurta ve 1 porsiyon sebze yemeği veya kuru baklagil yemeği yenilmelidir.
Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bulgur karışımı yemekler C vitamini yönünden zengin sebzelerle tüketilmelidir.
Kuru meyve ve kuru yemişler, demir ve kalsiyum yönünden zengindir.
Sebzelerin makarna ve eriştenin haşlama suyu dökülmemelidir. Sebze ve meyve, her öğünde mutlaka tercih edilmelidir.
Hazır meyve suları, gazoz ve kolalı içecekler tüketilmemelidir.
Anne sütünü artıran 10 önemli besin Su
Yulaf Sütün kanallarda ilerlemesini hızlandırıyor. Demir kaynağıdır. Oksitosin salınımını uyarıyor.
Baklagiller Anne sütünün kalitesini artırıyor.
Havuç, Balkabağı
Rezene
Polisakkaritlerin annede prolaktin (süt salınımını uyaran hormon) miktarını artırıyor.
Süt kanallarını geliştiriyor. Fitoöstrojendir. Betakaroten kaynağıdır.
Koyu yeşil yapraklı sebzeler
Ceviz, Fındık, Badem
Kalsiyum, demir, folat ve A vitamini kaynağıdır.
Zengin yağlar içerir.
Arpa
Susam
Fesleğen
Yüksek kalsiyum içerir.
Unutmayınız ki; Tüm canlıların sütleri, türlerine özgü ihtiyaçları karşılamak üzere bileşenler içerir.
Örneğin: Fillerin sütünde yoğun yağ içeriği vardır; çünkü tür yaşamı için yağa ihtiyaç duyar.İneklerin sütünde yoğun protein bulunur, çünkü türün kuvvetli kaslara ihtiyacı vardır ve doğum kilosunun 2 katına 6 ay sonunda ulaşacaktır. Laktoz bakımından tüm canlıların içinde en yüksek oran insan sütündedir. Çünkü tüm canlılar içinde insan, beyin gelişimi en yüksek varlıktır ve türünün sütü onun beyninin en iyi şekilde gelişmesi için bileşenler içerir. Laktoz, beyni geliştiren biricik disakkarittir. Nitekim insan beyni, 2. yılda doğum ayının 3 katına ulaşır ve bu hacim, total hacmin %80’idir. Kısacası inek kasa, fil yağa, insan beyne ihtiyaç duyar!Emzirme süresi bu nedenle çok önemlidir!
2016
CHIA PUDİNG Malzemeler • 3 yemek kaşığı Chia tohumu • 200 ml light süt • 1 tatlı kaşığı bal • Tatlandırmak ve süslemek için meyve Bir gece önceden sütün içerisine Chia tohumlarını koyup, buzdolabında bekletin (Sabaha kadar jelleşmiş olacak). Sabah 1 tatlı kaşığı balı ekleyin (Bu aşamada dilerseniz kakao da koyabilirsiniz). Üzerine püre haline getirdiğiniz tercih ettiğiniz bir mevsim meyvesini koyup süsleyin.
ŞEKERSİZ ELMALI MUFFİN BALLI İÇECEK Malzemeler • 1 su bardağı light süt • 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi • 5 adet çiğ badem • 1 tatlı kaşığı bal Tüm malzemeler karıştırıcıya konulur. Afiyetle içilir.
Anne Sütünü Artıran Tarifler Bebekleriniz için en doğal ve en taze besin anne sütüdür. Anne sütü, bir bebek için en değerli besindir. Anne sütü alan bebeklerin IQ değerinin 8-10 puan daha yüksek olduğu bilinmektedir. Anne sütünün kalitesi ise, annenin kaliteli beslenmesiyle mümkün olur.
Malzemeler • 1 yumurta • 1 su bardağı tam buğday unu • 4 yemek kaşığı yoğurt • ½ paket kabartma tozu • ½ paket vanilin • 2 çay kaşığı tarçın • 2 orta boy küp küp doğranmış elma (mutlaka en tatlı kırmızı elmalardan olmalı) • 6 adet tam ceviz (iri blender’dan çekilmiş)
46
medikent
SEBZELİ DÜRÜM Malzemeler • Brokoli • Havuç • Kırmızı soğan • Limon suyu • 50g yağsız labne • 1 tam buğday lavaş Brokoli ve havuçlar buharda haşlanır. Sebzeler kırmızı soğan, limon suyu ile karıştırılır ve 50g yağsız labne sürülmüş kepekli lavaşın içine yerleştirilir. Dürüm haline getirilerek yağsız olarak tost makinesinde ısıtılır.
Tüm malzemeleri çırpmadan elinizde karıştırın. Elde ettiğiniz hamuru muffin kalıplarına dökün ve önceden ısıtılmış 180 derede fırında 30 dakika pişirin.
KIŞ ÇAYI Malzemeler • 200 ml light süt • 4 yemek kaşığı yulaf ezmesi • 1 tatlı kaşığı bal • 1 çay bardağı kaynamış su • 1 poşet rezene çayı • Toz tarçın Kaynamış suda rezene çayı 10 dakika demlenir. Bu esnada sütle yulaf ezmesi pişirilir. Ocaktan alındıktan sonra bal ile rezene çayı eklenir. Üzeri tarçınla süslenir.
AVOKADOLU PUDİNG (1 porsiyon için)
Malzemeler • Yarım olgun avokado • 3 adet hurma • 1 küçük muz • 2 yemek kaşığı kakao Tüm malzemeleri blender ile karıştırmanız yeterlidir. B1, B2, C, K vitaminlerinden zengin ve potasyum içeriği yüksektir.
2016
47
medikent
Gebelikte
Pilates
Pilates, kas-iskelet sisteminin kondisyonunu artırmak amacıyla Joseph Pilates tarafından geliştirilmiş özel bir egzersiz metodudur. Tekniğin temel özelliği; düzgün vücut mekaniği kullanma, omuz ve kalça kuşağını stabilize etme, Dengeli solunum eğitimi vererek kasların kuvvetini artırmaktır. Zihinsel farkındalığı, fiziksel hareket ve egzersizle birleştirerek bedeni çalıştırır.
Seden Sevenoğlu TUNALI Kent Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniği
Uzman Fizyoterapisti
2016
48 Pilates, kadın-erkek ve her yaştan insan için ideal bir egzersiz sistemi olmakla beraber özellikle gebelikte, gebeliğin ilk aylarından, son aylarına kadar kadını doğuma hazırlayan, güçlendiren, doğum sonrasında da tekrar eski formuna hızla dönmesini sağlayan bir egzersiz sistemidir. Gebelik egzersizlerinde pilatesin son yıllarda sıkça tercih edilmesini sağlayan etken, yüksek efor gerektirmeden, esneklik ve kas kuvvetini arttırmada etkisinin gözlenmiş olmasıdır. Doğru uygulandığı takdirde pilates egzersizleri yardımıyla anne adayları, vücutlarında yorgunluk hissine neden olmadan, gebelik boyunca dinç ve esnekliğini koruyan bir kas yapısına, duruş bozukluklarına karşı direnen güçlü bir iskelet sistemine sahip olabilirler.
medikent
Gebelik, kadının fiziksel, hormonal ve psikolojik açıdan birçok değişikliklerin yaşandığı uzun bir süreçtir. Gebelikte salgılanan bazı hormonlar ve büyüyen bebeğin ağırlığı, annenin kas-iskelet sisteminde bir takım değişikliklere sebep olur. Anne adayında bel ve sırt ağrıları görülebilir, bağ dokusu gevşer, eklemler kolay yaralanabilir, özellikle el ve ayak bileklerinde oluşan ödem, karpal tünel ve tarsal tünel sendromuna neden olabilir. Hamilelik boyunca bebeğin ağırlığının yaptığı bası ve yerçekiminin etkisiyle pelvis tabanı aşağıya çöker. Pelvik taban kaslarındaki bu sarkma anne adayına yaşam kalitesini düşüren daha birçok sıkıntı yaşatabilir. Kısacası güçlü pelvik taban kasları, doğum sırasında ve sonrasında anne adayları için büyük önem taşır. Pilates de bu kasları kuvvetlendirmek için yapılacak en doğru ve güvenli egzersizleri içerir.
Pilatesin gebelik ve doğum sürecine faydaları nelerdir? Pilatesle birlikte, vücutta artan endorfin hormonu fiziksel ve psikolojik rahatlama sağlar.
Karın, bel ve sırt kaslarını kuvvetlendirerek, gebelikte en sık rastladığımız şikayetlerden olan bel-sırt ağrılarını azaltır.
Zihin ve beden farkındalığını sağlar ve denge-konsantrasyon kontrolünü arttırır. Bu sayede anne adayı normal doğuma daha iyi konsantre olur, bebeğin doğumuna daha iyi yardımcı olur.
Doğumdan sonra vücudun ve karın bölgesinin toparlanmasını hızlandırır.
Anne adayı, yaptığı egzersiz sayesinde uykuya daha çabuk dalar, gününü zinde ve motive şekilde geçirir.
Kol ve bacaklarda oluşan ödem ve şişkinlikleri azaltır.
Pilates, içerdiği nefes egzersizi sayesinde normal doğum sürecinde kasılma ve gevşemede kolaylık sağlar.
Pelvik taban kaslarını kuvvetlendirerek gebelikte ve sonrasında oluşan idrar kaçırma problemlerini ortadan kaldırır.
Hormonların etkisiyle zayıflayan göğüs kaslarının kuvvetlenmesini sağlar.
Cinsel yaşamın doğum sonrası normale dönmesini kolaylaştırır.
Gebelikte pilatese ne zaman başlanmalı? Gebelikte pilatese doktorunuz izin verdiği sürece, gebeliğin 12-16. haftası arasında başlanabilir, ortalama olarak haftada 2 veya 3 defa doğumunuza kadar güvenle devam edebilirsiniz.
Kent Hastanesi gebelik pilatesi programı neleri içerir?
Gebelikte vücut ağırlık merkezinin değişmesi nedeniyle postürde meydana gelen değişikliğe kasların daha iyi adapte olmasını sağlar.
Kent Hastanesi’nde gebelik pilatesi programı; haftada 2 gün, 45 dakikalık seanslar şeklinde uygulanmaktadır. Her seansa ısınma egzersizleri ile başlanır, postür egzersizleri, karın-sırt kuvvetlendirme egzersizleri, kalça ve omuz kuşağı kuvvetlendirme egzersizleri ile devam edilir. Seanslar gevşeme ve soğuma egzersizleri ile sonlanır. Program tamamlandığında anne adaylarına doğuma yönelik gevşeme ve nefes teknikleri öğretilir. Tüm seanslar uzman fizyoterapist eşliğinde gerçekleşmektedir. Fizyoterapist ile birebir çalışıldığından anne adayının her egzersizinde yanında olunur ve güvenli egzersiz yapılması sağlanır.
2016
49
medikent
Gülşah ŞEREN Kent Hastanesi Odyometrist
Dil & Konuşma Merkezi Foniatri Dil & Konuşma Merkezi’nde; ses bozuklukları (ses teli nodülleri ve polipleri, ses teli paralizisi, kas gerilim disfonisi, spazmodik disfoni vb.), kekemelik, hızlı ve bozuk konuşma, artikülasyon bozukluğu (bazı konuşma seslerini yanlış söyleme), gecikmiş dil ve konuşma, larenjektomili hastalarda konuşma terapisi, işitme engeline bağlı dil ve konuşma bozukluğu, yarık damak ve dudağa bağlı konuşma bozukluğu, beyin hasarına bağlı dil ve konuşma problemleri (afazi) alanlarında tanı, değerlendirme ve terapi hizmeti verilmektedir.
2016
50 Foniatri Dil & Konuşma Merkezi’nde Odyoloji Ses ve Konuşma Bozuklukları Terapisti tarafından tamamen bilimsel metodlara dayalı, en güncel ve güvenilir değerlendirme ile ses problemleri detaylı biçimde değerlendirilir. Her bireyin gereksinimleri ve dolayısıyla iletişim sorunları diğerinden farklıdır. Merkezimizde her bireyin dil ve konuşma becerilerinin özenle ve bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesinin ardından bireye özgü terapi programı oluşturulmaktadır. Terapi sürecinde aile katılımı ve desteğinin en verimli bir biçimde sağlanması önemsenmektedir.
medikent
Kent Hastanesi Odyometri Odası
Ses kullanımı ile ilgili öneriler Gerekmediği takdirde yüksek sesle konuşmaktan ve bağırmaktan kaçının.
Gürültülü ve kalabalık ortamlarda konuşmaktan kaçının.
Fazla öksürmekten ve boğazınızı zorlayarak temizlemekten kaçının. Boğazınızı temizleme ihtiyacı duyarsanız yutkunmayı veya su içmeyi deneyin.
Gürültülü ortamda çalışmanız gerektiği zaman veya işitme özürlü bir kimseyle konuşurken konuştuğunuz kişinin yüzünüzü görebileceği bir pozisyonda yavaş ve kelimelerinizi açıkça telafuz ederek konuşun.
Ev halkı ile konuşurken bir odadan diğer odaya bağırarak konuşmayın, ya siz onların yanına gidin ya da onlar sizin yanınıza gelsinler.
Grip veya larenjit olduğunuz zamanlarda sesinizi ne kadar az kullanabilirseniz o kadar iyi olur. Bu durumlarda fısıldayarak konuşmak sesinizi daha fazla zorlar.
Sesinizi hayvan sesleri veya makine sesleri gibi taklitler yaparak zorlamayın.
Fısıldamaktan kaçının.
Kadınlar menstrüasyon dönemlerinden hemen önce ve menstrüasyon esnasında seslerini zorlamaktan kaçınmalıdırlar. Menstrüasyon durumunda östrojen seviyesinin düşmesinden dolayı bazı kadınlarda ses tellerinde ödem görülmektedir.
Kişinin genel sağlığı ve yaşam tarzı ile ilgili öneriler
Yeterince uyumaya ve dinlenmeye özen gösterin. Yorgun olduğunuz zamanlarda sesinizi daha fazla zorlarsınız.
Bol su için. Tavsiye edilen günde 8 bardaktır. Su ses tellerini ve boğazımızdaki dokuları nemli tutar.
Evinizde özellikle kış aylarında soba yanarken havadaki nem oranının yüksek olmasına özen gösterin. Bir kapta hafif ateşte su kaynatarak evin havasının nemlenmesini sağlayabilirsiniz.
Bir grup insana konuşma yapmanız gerekiyorsa, ya mikrofon kullanın ya da dinleyicilerinize mümkün olduğu kadar yakın durarak yavaş ve kelimelerinizi açık bir şekilde telaffuz ederek konuşun. Stresli veya gerilim altında olduğunuz zamanlarda fazla konuşmaktan sakının. Bir nefeste çok şey söylemeye çalışmayın. Rahat bir şekilde konuşun, sesinizi zorlamayın. Konuşmaya başlarken sesinizin zorlanmadan yumuşak bir şekilde çıkmasına gayret gösterin. Başınızı dik tutun, yüz, boğaz ve gırtlak kaslarının gevşek olmasına dikkat edin.
Sigara kullanmayın ve sigara kullanılan ortamlardan uzak durun. Sigara dumanı sıcak ve kuru olduğundan ses tellerinin tahriş olmasına neden olur.
Kafein, alkol, antihistaminik ilaçlar ve aspirinden (doktor tarafından verilmediği takdirde) uzak durun. Bu maddeler ses tellerini kurutur ve tahriş olmalarına neden olur.
Telefonda konuşurken ahizeyi elinizde tutun, ahizeyi eliniz ile çeneniz arasında sıkıştırmak boyun kaslarında gerilime neden olur. Yatakta yatarken de telefonda konuşmaktan kaçının. Sıkılarak konuşmaktan kaçının, sıkılarak konuşma ses tellerinde ve çevresindeki kaslarda gerilim yaratır. Şarkı söylerken sesinizi çok yüksek veya çok alçak frekanslara, notalara zorlamayın.
Boğazınızda devamlı balgam oluyorsa süt, süt ürünleri ve çikolatadan uzak durun.
Baharatlı ve acılı yiyeceklerden, gece geç vakit yemek yiyip yatmaktan kaçının. Bu durumlar mide asidinin boğaza gelmesi yani gastrik reflü olasılığını arttırır.
2016
51
medikent
Uzm. Dr. Deniz ATASEVER Kent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Günümüzde sigara küresel bir salgın haline gelmiştir. Bugün 1.1 ile 1.3 milyar kişi sigara veya diğer tütün ürünlerini kullanmaktadır. Peki sigara bağımlılığı nedir? Sigara neden bırakılmalıdır? Sigarasız hayat kişilere neler sağlar? Sigarasız hayata ilk adım nasıl atılabilir?
Sigaraya
“Dur!”
Diyebilirsiniz
2016
52
Günümüzde sigara küresel bir salgın haline gelmiştir. Bugün 1.1 ile 1.3 milyar kişi sigara veya diğer tütün ürünlerini kullanmaktadır. Bu sayı, 15 yaş üstü dünya nüfusunun üçte birine denk gelmektedir ve bunun 2025 yılında 1.6 milyara, 2030 yılında ise 2 milyara ulaşması beklenmektedir.
Sigara içenlerin büyük kısmı gelişmekte olan ülkelerde yaşamakta (800 milyon) ve yine büyük kısmını (700 milyon) erkekler oluşturmaktadır. Dünya genelinde her gün 80.000-100.000 çocuğun sigara bağımlısı olduğu tahmin edilmektedir.
Sigaraya Bağlı Mortalite Sigara içimi Türkiye’de her yıl yaklaşık 100.000 kişinin ölümünden sorumludur. Uzun süredir düzenli sigara içicisi olanların yaklaşık 2/3’ü sigara içiciliği nedeniyle erken ölür.
“Türkiye’de her yıl yaklaşık
100.000 kişinin ölümünden sorumludur”
Sigara içicileri içmeyenlere göre hayatlarını ortalama 20 yıl daha erken kaybederler. 40 yaşından sonra sigara içilen her yıl için yaşam beklentisi 3 ay kısalmaktadır. Ülkemizdeki akciğer kanseri, üst aerodigestif (solunum ve gastrointestinal sistem) kanserler ve KOAH’a bağlı erkek ölümlerinin büyük çoğunluğu sigaraya atfedilebilir (Sırasıyla %88, %62 ve %76)
Türkiye’de Sigara İçme Sıklığı Türkiye'de yaklaşık 17 milyon kişi sigara bağımlısıdır ve her yıl 100.000 kişi sigaraya bağlı nedenlerle zamansız olarak hayatlarını kaybetmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından 1988 yılında yapılan PİAR araştırması, 15 yaş üstü nüfusta sigara içme sıklığını erkeklerde %62.8, kadınlarda %24.3’ünün ve ortalama %43.6 olarak tespit etmiştir. 1993 yılında yapılan bir diğer geniş çaplı çalışma ise, 20 yaş üzeri erkeklerde sigara içme sıklığının %57.8, kadınlarda %13.5 ve ortalama %33.6 olduğunu göstermiştir.
Türkiye’de Tütün Salgını Bugün, ülkemizin de yer aldığı bölge, dünya tütün tüketiminde birinci sırada yer almaktadır. Türkiye, sigara tüketiminde Avrupa’da Yunanistan’dan sonra ikinci, dünyada ise ilk 10 ülke arasındadır ve yaklaşık her iki yetişkinden biri sigara içmektedir. Ülkemizde hane harcanmaktadır.
gelirlerinin
%2.5’i
sigaraya
Ülkemizdeki sigara tüketimi son 30 yılda katlanarak artmıştır. Ancak, belki de en can sıkıcı noktalardan biri, sigaraya başlama yaşının giderek düşmesidir. Bugün sigara içenlerin çoğu 12 yaş veya daha öncesinde başlamaktadır.
Sigara içme sıklığının mesleklere göre dağılımına bakıldığında çok daha vahim sonuçlarla karşı karşıya kalmaktayız. Yapılan çalışmalar, gazeteciler arasında sigara içme sıklığının %64 ile en yüksek olduğunu, bu meslek grubunu %51 ile öğretmenlerin, %44 ile doktorların, %27 ile politikacıların takip ettiğini göstermektedir. Bu durum, öğrenciler, hastalar ve topluluklar için genel bir rol modeli olan bu meslek gruplarının sigara içme konusunda yol gösterici olmalarının yanı sıra sigara karşıtı kampanyalarda aynı zamanda ana hedef grupları haline geldiklerinin de göstergesidir. Aynı çalışma, annelerin ise %30’unun sigara içtiğini ve gelir durumu yükseldikçe içme sıklığının arttığını da göstermektedir. Bu çalışmada elde edilen en ilginç sonuç ise, dünyada eğitim durumu ile sigara içme sıklığı ters orantılı gelişirken, Türkiye’de tam tersine, eğitim durumu yükseldikçe sigara içme sıklığının da arttığı sonucunun elde edilmiş olmasıdır.
medikent
2016
53
medikent
Sigaranın Diğer Yüzü:
Çevresel tütün dumanına maruziyet ve pasif içicilik Sigara içmeyenler içenlere göre sigara dumanına karşı daha hassastır. Çevresel tütün dumanı iki tür dumandan oluşur. 1. Yanan bir sigaranın ucundan çıkan ve pasif içicilerin en çok maruz kaldıkları duman 2. Sigara içenin nefesiyle ortaya çıkan duman
SİGARANIN ETKİLERİ Ülkemizde her yıl 100.000 insanımız sigaraya bağlı hastalıklardan hayatını kaybetmektedir. Buna karşın sigaranın olumsuz etkileri ne yazık ki yeterince anlaşılabilmiş değildir. Şöyle ki; Nikotinin bağımlılık gücü azımsanmaktadır. Çoğu kişi nikotinin ne kadar bağımlılık yaratıcı bir madde olduğunu bilmemektedir. Çevresel tütün dumanı herkesi etkilemektedir. Sigara içmeyenler de tütün kullanımına bağlı sağlık sorunları yaşamaktadır. Sigara, içmeyenlerin de sağlığını etkiler. Anne veya babaları sigara içen pasif içici çocuklar düşük doğum ağırlığı, solunum hastalıkları ve ani bebek ölümü sendromu gibi riskler; erişkin pasif içiciler de artmış mortalite ve morbidite riski taşır.
Psikolojik durum ve sigara Hem sigara içenler, hem de içmeyenler arasında, sigaranın stres ve anksiyeteyi yenmeye yardımcı olduğu yönünde yaygın bir inanış vardır. Oysa eldeki kanıtlar; sigaranın stresi azaltmaya yardımcı olmadığını, aksine stres ve anksiyete seviyelerinde sigara bırakıldığında gerçek bir azalma sağlanabileceğini işaret etmektedir.
Sigara ucundan çıkan duman, solunan dumandan daha toksiktir! Pasif içicilik, kişinin sigara içmediği halde, tütün dumanına ve içindeki zehirli kimyasallara maruz kalmasını anlatan bir terimdir. Toplumda çevresel tütün dumanına maruziyet oldukça yaygındır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda gençlerin %82’sinin evlerinde çevresel tütün dumanına maruz kaldıkları belirlenmiştir. • Sigaradan çıkan duman havayı bir arabadan 10 kat daha fazla kirletmektedir. • Sigara dumanının sadece kokusunu gidermek için normalin 100 katı havalandırma gereklidir, sigara dumanındaki zehirler için ise daha da fazla. • Pasif içicilerin kalp hastalığına bağlı ölüm oranı %30 daha fazladır. • Sigara dumanı meme kanserine yol açan 20’den fazla madde içermektedir. • Pasif içicilerin meme kanserine yakalanma riski, %70 daha fazladır. • Eşi sigara içen birisinin akciğer kanserine yakalanma riski %30 daha fazladır.
2016
SİGARANIN YOL AÇTIĞI HASTALIKLAR Akciğer Kanseri
• Sigara içen kişinin akciğer kanseri riski, içmeyene göre 15 kez fazladır ve risk zamanla artar. • Akciğer kanseri riski içilen günlük sigara sayısı ve içme süresi ile de ilişkilidir. • Türk Toraks Derneği’nin yürüttüğü Akciğer Kanseri Harita Çalışması’na göre, sigara %91.5 ile akciğer kanserine yol açan nedenlerin birinci sırasında yer alıyor.
Kardiyovasküler Hastalıklar
• Ülkemizde sigaraya bağlı ölüm nedenleri içinde de ilk sıradadır. • Ortalama bir içicinin kalp hastalığı riski hiç sigara içmemiş birine göre yaklaşık 2 kat fazladır. • Risk toplamda ne kadar dumana maruz kalındığıyla orantılıdır. • Pasif içicilerde kalp hastalıklarına bağlı ölümler %30 artış gösterir.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)
• Hem kronik bronşit hem de amfizemi kapsar. • 2000 yılında Türkiye’de sigara kaynaklı KOAH nedeniyle 12.902 ölüm gerçekleşmiş ve sigara KOAH’ın en önemli nedeni olarak belirlenmiştir.
Sigaraya Bağlı Hayati Tehlike Oluşturmayan Hastalıklar
54
medikent
Sigara bırakmanın ne faydası olacak? Sigarayı bırakmak, bir kişinin şimdi ve gelecekte sağlığının geliştirilmesi için yapabileceği en önemli şeydir. En büyük fayda, sigaraya bağlı bir hastalığı olmayıp 35 yaşından önce sigarayı bırakanlarda elde edilmektedir. Bu kişilerde yaşam beklentisi normal olabilmektedir. Ancak bırakmanın faydası bununla sınırlı değildir. Yaşamının daha ileri dönemlerinde sigara bırakıldığında, 70’lerinde bile olsa, yaşam beklentisinde belirgin düzelme beklenebilir.
24 saat : Akciğer, mukus ve diğer sigara artıklarını temizlemeye başlar. 48 saat : Karbonmonoksit vücuttan atılır. Koku ve tat alma duyusu belirgin şekilde düzelir. 72 saat : Nefes almak kolaylaşır. Bronşlar gevşer ve enerjileri artar. 2- 12 hafta : Dolaşım düzelir. 3 - 9 ay : Akciğer fonksiyonları %10’a yakın arttığı için öksürük, hırıltı ve nefes problemleri düzelir.
1 yıl : Kalp krizi riski yarıya iner. 10 yıl : Akciğer kanseri riski yarıya iner. 15 yıl : Kalp krizi riski hiç sigara içmemiş birinin risk düzeyine düşer. Akciğer Kanseri ve Sigara Bırakmanın Faydaları: Eskiden sigara içicisi olanların akciğer kanseri gelişme riski halen sigara içicisi olanlardan belirgin şekilde azdır. Kardiyovasküler Hastalıklar ve Sigara Bırakmanın Faydaları: Sigarayı bıraktıktan sonra geçen yıllar arttıkça kardiyovasküler hastalıklardan ölme riski de azalır. Kardiyak bir olaya bağlı ani ölüm riski sigarayı bıraktıktan sonraki 12 ay içinde bile azalır. Eskiden sigara içicisi olanlar arasında felç gibi serebrovasküler hastalık riski, halen sigara içicisi olanlara göre belirgin derecede düşüktür. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ve Sigara Bırakmanın Faydaları: Sigarayı bırakmak, KOAH’tan ölme riskini sigara içmeye devam edenlerle karşılaştırıldığında belirgin şekilde azaltır. Fakat bırakmanın üzerinden 20 veya daha fazla yıl geçmiş bile olsa asla hiç içmeyenlerin düzeyine düşmez. KOAH hastaları için sigaranın bırakılması, akciğer fonksiyonlarındaki baş aşağı gidişin önlenmesinde, öksürük ve nefes darlığı gibi solunum semptomlarının azalmasında neredeyse anında görülen bir etkiye sahiptir.
• Kronik içiciler, başka her şey aynı iken, yaşlılıkta görüleceğini düşündükleri hastalıklarla erken yaşlarda karşılaşabilirler. • Sigara içmek akciğer fonksiyonlarına, dolaşım sistemine ve bağışıklık sistemine zarar verir. • Sigara yaşa bağlı sağırlık ve körlük gibi ölümcül olmayan ama insanı güçten düşüren hastalıklarla ilişkilidir. • Sigara ayrıca ciltte kırışıklığa ve içenlerin daha yaşlı görünmesine neden olur.
Sigara ile ilişkili hayati tehlike arz etmeyen hastalıklar şunlardır: • Yaşa bağlı işitme kaybı • Kronik bel ve boyun ağrısı • Katarakt • Crohn hastalığı • Diyabet • Erektil disfonksiyon • Dişeti hastalıkları • Maküler dejenerasyon • Osteoartrit osteoporoz • Romatoid artrit • Cilt kırışıklıkları
Bunların yanı sıra; • Sigara içenlerin, cerrahi sırasında anestezik problemlerle karşılaşma riski artar, operasyon sonrası yara iyileşmesi yavaşlar ve sigara içenler cerrahi sonrası komplikasyonlara sigara içmeyenlerden daha dayanıksızdır. • Sigara, üreme sağlığını da etkiler. Sigara içmek hem erkekte hem kadında fertiliteyi azaltır. Bu erkek içicilerde sperm sayısının düşmesi, kadınlarda ise hormonal etkilerle ilişkilidir. Sigara içenlerde gebe kalmak için bir yıllık bir uğraş süresi, içmeyenlere göre üç kat daha fazladır.
Sigarayı nasıl bırakılabilirsiniz? • Sigarayı bırakmayı isteme nedenlerinizi belirleyin. Bunları küçük kağıtlara yazın ve her zaman görebileceğiniz yerlere (ayna, mutfak dolabı, bilgisayar monitörü) asın. Bu yöntem, sizin kararlılığınızı korumanıza yardımcı olur. • Bırakma kararınızı size destek olabilecek kişilerle paylaşın. Onların desteğini isteyin. • Ev ve işyerinizde size sigarayı hatırlatacak objeleri kaldırın. • Sigarayı bırakma tarihi belirleyin. Kendi kendinize sigara bırakma konusunda zorlanıyorsanız, etkinliği kanıtlanmış tedavi metodlarından (bu konuda uzmanlaşmış hekim desteği ile) yardım alabilirsiniz.
2016
55
medikent
Sigarayı Bırakmada Tedavi Süreci 1- Etkinliği kanıtlanmış olan tedavi metodları (NRT, Bupropion, Vareniklin) 2- Etkinliği kanıtlanmamış metodlar (Akupunktur, akupressure, laser tedavisi, elektrostimulasyon, Allen Carr Yöntemi, hipnoz, Nicoblok, Nicobrevin, St. John's Wort (Sarı Kantaron) bitkisel tedavisi, cytisine (Tabex) bitkisel tedavisi, tiksindirici sigara içimi ve glukoz. Bu yöntemler önerilmemektedir.)
Etkinliği Kanıtlanmış Tedavi Metodları 1- Farmakolojik Tedavi: NRT (Nikotin Replasman Tedavisi) bupropion ve vareniklin, sigara bırakma tedavisinde birinci seçenek ilaçlardır. 2- Nikotin Replasman Tedavisi (NRT) a. Nikotin bandı b. Nikotin nazal sprey (NNS) c. Nikotin sakızı d. Nikotin sublingual tablet e. Nikotin pastil f. Nikotin inhalatör Kişide yüksek veya orta derecede nikotin bağımlılığı saptanırsa, günde 15 adetten fazla sigara içiyorsa veya hafif derecede bağımlı olmasına rağmen sigarayı bırakmak için kullandığı diğer yöntemlerden fayda görmemişse NRT uygulanır. NRT ile alınan nikotin dozu sigara içimiyle alınan dozdan çok daha düşüktür. NRT azaltılarak kesilir. NRT uzun dönemli sigarayı bırakma oranlarını iki kat artırır. Bupropion nontrisiklik, bir antidepressif ajandır. Sigarayı bırakma ve bırakmış kalma oranını plaseboya göre belirgin olarak yükseltir. Nikotin yoksunluk belirtilerinin azalmasını sağlar. Tedaviye sigarayı bırakmadan önce başlanır, 7-14 gün içinde sigara bırakılır, tedavi 8 hafta sürer. Vareniklin, nikotin bağımlılığını azaltırken yoksunluk semptomlarının ortaya çıkmasını engeller.
Unutmayın!
• Bağımlılık yapıcı maddeden kurtulmak güçtür ancak imkansız değildir. • Pek çok bağımlının zorlandığı “Nikontin Yoksunluk” semptomları 2-3 hafta sürer , bu süre sizi zorlayabilir ama geçicidir. • Sigarayı bırakırken zorlanmanız nikotinin bağımlılık yapıcı etkisinden dolayı zorlandığınızı unutmayın. Kendi iradenizi suçlamayın.
KOAH 2016
57
medikent
Olmamak İçin Hemen Sigarayı Bırakın
Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN Kent Alsancak Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve Başhekimi
2016
58
medikent
Sigarayı bırakmak, KOAH olma riskini düşürür. Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olanların sigara içmemeleri, sigara içilen ortamda kesinlikle bulunmamaları gerekmektedir. KOAH tam olarak geri dönüşümlü olmayan, ilerleyici hava akımı kısıtlanması ile seyreden önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastalık sıklıkla uzun süre sigara içen orta ve ileri yaş grubunda görülür. KOAH dünyada ve Türkiye’de yeterince bilinmemekte, tanı konamamakta ve gerekli tedavisi tam olarak yapılamamaktadır. Hastaların sigara içme ve diğer risk faktörlerine maruz kalmalarını sürdürmeleri, tedaviye yeterli uyumu göstermemeleri tedavi başarılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Sigara, KOAH için en önemli risk faktörü olup, içenlerde KOAH olma riski %20-25 civarındadır. Yaşla birlikte oran artar. İş ortamında akciğerlere zarar veren çeşitli toz ve gazlara uzun süre maruz kalmak hastalık gelişimini artırır. Uzun süren öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı, hırıltılı solunumu olanlarda risk faktörleri de varsa KOAH düşünülmelidir. Sigara içen ve belirtilen risk faktörlerine maruz kalanlar, KOAH olmadan gerekli önlemlerin alınması ve ileride rahat bir yaşam sürmeleri için 40 yaşından sonra bir Göğüs Hastalıkları Uzmanının kontrolü altına girmelidir. Tanı, mutlaka Göğüs Hastalıkları Uzmanı tarafından hastaya yapılacak solunum fonksiyon testlerinin sonuçlarına göre konulmalı ve hastanın tedavisi yürütülmelidir.
2016
59
medikent
Epilepsi, erişkinlerde beyin damar hastalıklarının ardından en sık rastlanılan nörolojik hastalıktır. Epilepsi hastalarının doğru ve güncel yöntemlerle takibinin yapılması amacıyla Kent Hastanesi’nde açılan Erişkin Epilepsi Polikliniği, ABD’deki MUSC’de (Medical University of South Carolina) Klinik Nörofizyoloji ve Epilepsi eğitimi alan Nöroloji Uzmanı Dr. Burak Paköz yönetimindeki EEG ve Uyku Laboratuarlarıyla hizmet vermektedir.
Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Kent Hastanesi Nöroloji Uzmanı
2016
60 Epilepsi ya da halk arasında bilinen adıyla sara hastalığını beyin hücrelerinden kaynaklanan aralıklı aşırı ve düzensiz elektriksel boşalımlar olarak tanımlayabiliriz. Bu ataklar, beynin belli bir bölgesinde sınırlı kalabileceği gibi beynin diğer alanlarına da yayılabilir. Elektriksel boşalım yapan alanın boyutu yeterli ise bir nöbet oluşur, değilse lokalize dışarıdan fark edilmeyen elektriksel bozuklukla sınırlı kalır. Etkilenen beyin alanına giren nöbetin görünümü farklı olabilir.
Doğumdan 20 yaşına kadar epilepsi gelişme riski %1 olup, 75 yaşında %3’e ulaşır. İnsanların yaklaşık %3’ünde yaşamlarının herhangi bir döneminde epilepsi görülmesi beklenmektedir. Epilepsi sendromlarının çoğuna genetiğin etkisi bilinmemektedir. Ancak belirli epilepsi sendromlarında genetiğin belirlenmesinde önemli ilerleme sağlanmıştır.
Epilepsi Nöbetleri Nöbetler genelde 3 bölümde gerçekleşir. Aura, nöbetin bilinen en erken ve hastanın hatırladığı bölümüdür ve aynı zamanda nöbet döneminin geleceği konusunda uyarıcıdır. Nöbet dönemi (iktal dönem), nöbetin oluştuğu dönem ve nöbet sonrası dönem (post iktal dönem) nöbetin bitiminden hemen sonraki kişinin bilincinin tam yerine gelmediği bilinç tamamen düzelene kadar geçen dönemdir. Her nöbette bilinç kaybı olmayabilir. Değişik nöbet tipleri vardır:
Basit Parsiyel Nöbetler: Bilinç bozukluğu oluşmaz. Beyin yüzeyinde lokal bir deşarj sonucu oluşur ve semptomlar deşarj olan beyin bölgesine göre değişir. Motor, duyusal, otonomik ya da psişik bulgular olabilir. Kompleks Parsiyel Nöbetler: Basit parsiyelden farklı olarak bilinç bozukluğu da gelişir. Beynin bir bölgesinde başlayan deşarjlar daha sonra diğer bölgelere de yayılarak bilinci bozar. Absans Nöbetler: Ani başlayan ve ani sonlanan yanıt verememezlik halidir. Çoğu 10 saniye ya da daha az sürer. Çoğu ilk defa çocukluk çağında görülür. Aura dönemi yoktur. Nöbet sonrası dönemde ya hiç yoktur ya da çok kısa gözlenir.
Myoklonik
medikent
Nöbetler:
Kısa süreli ani kas kasılmalarından sıçramalarından oluşur. Genellikle bilinç kaybı gözlenmez.
Tonik Nöbetler: Gövde ya da kol bacak kaslarında veya her ikisinde ani kas tonusu artımı ile kasılma olur. Genellikle kısmi veya tam bilinç kaybı olur. Çoğunlukla kısa süreli olmakla birlikte dakikalar sürebilir. Atonik Nöbetler: Ani kas tonusu kaybı görür. Tüm gövde kaslarını tutarsa aniden yere düşebilir. Sadece boyun kaslarında olursa başın düşmesine yol açabilir. Klonik Nöbetler: Genellikle erken çocukluk döneminde görülür. Bilinç bozukluğu ile başlayan ani gelişen hipotoni ve kısa tüm vücutta tonik spazm eşlik eder. Bunu takiben bir veya birkaç dakika süren asimetrik ve iki taraflı kasılmalar gözlenir. Nöbet sonrası iyileşme hızlı olabileceği gibi uzun süren bilinç bozukluğu veya koma da gelişebilir. Tonik-Klonik Nöbetler: Nöbetin başlangıcında bilinç kaybı ve önce katı kasılmaya yol açan kas tonusunda artışın olduğu tonik faz bunu takiben iki taraflı ritmik kasılmaların olduğu klonik faz görülür. İdrar ya da gaita kaçırma görülebilir. Hasta koma, uyku hali ve sersemlik dönemlerinden geçerek uyanır.
Epilepsi Tanısında EEG (Elektroensefalografi) EEG nöbet hastalığının araştırılmasında en önemli tanı testidir. Anormal elektriksel aktivitenin varlığını gösterir. Nöbet hastalığının tipi ile ilgili bilgi sağlar ve nöbet odağının lokalizasyonunu belirleyebilir. Artık dijital EEG kayıtlama teknikleri kullanılmaktadır. Bazı durumlarda, hastada nöbet şüphesinde ya da nöbet varlığında bile rutin EEG normal olabilir. Bu hastalarda hasta uykusuz bırakıldıktan sonra çalışma tekrarlanabilir. Sık kullanılan EEG incelemelerinde yaklaşık 1 saat süresince değerlendirme yapılır ve epilepsili hastaların belirgin bir yüzdesinde normal bulunur. Hastada nöbet olduğu kesin değilse ya da dikkatli öykü, muayene ve rutin, uyku EEG’lerine rağmen nöbet tipi belirlenemiyorsa tanı genellikle uzun süreli EEG monitörizasyonu ile konur. Bu monitörizasyonun süresi, hastaya ve nöbet tipine sıklığına göre belirlenir. Nöbet odağı saptanmak isteniyorsa, hasta monitörizasyon sırasında nöbet geçirene kadar 3-4 günlük monitörizasyonlar da yapılabilir. Cerrahi tedavi düşünülen hastalarda bazen invazif EEG monitörizasyonu denilen cerrahi olarak beyin yüzeyine ve içine yerleştirilen elektrodlarla kayıtlama gerekebilir. Ayırıcı tanıda epileptik olmayan olaylardan ve nöbetlerden ayırmak çok önemlidir. Bu ikisi, bazen klinik olarak karışabilir ya da bazen birliktelik gösterebilir.
Tedavi Epilepsi tedavisinde nöbet tipinin, epileptik sendromun, etyolojinin ve presipitan faktörlerin doğru bir şekilde belirlenmesi çok önemlidir. Tedavide ilk hedef, doğru ilaçla ve tek ilaçla hastayı tedavi etmektir. Epilepsili hastaların yaklaşık yarısı tek ilaçla tedavi edilebilir. Doğru nöbet tipine doğru ilaç seçimine rağmen bazı hastalar 2. ya da 3. ilaca da gereksinim duyabilirler. Çoklu ilaç tedavisine rağmen yanıt alınamayan hastalar dirençli epilepsi olarak değerlendirilir ve ilaç tedavisine ek olarak, başka tedavi seçenekleri için adaydırlar. Bu hastaların epilepsi konusunda deneyimli bir nöroloji uzmanının gözetiminde ileri tetkikleri yapılır ve sonuca göre cerrahi tedavi, VNS (pil tedavisi), diyet gibi tedavi seçenekleri değerlendirilir. Eğer epilepsinin beyinde bir odaktan kaynaklandığı saptanırsa bu odağın cerrahi olarak çıkarılması gündeme gelir. Epilepsi hastalarının doğru ve güncel yöntemlerle takibinin yapılması amacıyla Kent Hastanesi’nde açılan Erişkin Epilepsi Polikliniği, ABD’deki MUSC’de (Medical University of South Carolina) Klinik Nörofizyoloji ve Epilepsi eğitimi alan Nöroloji Uzmanı Dr. Burak Paköz yönetimindeki EEG ve Uyku Laboratuarlarıyla hizmet vermektedir.
“Çoklu ilaç tedavisine rağmen yanıt alınamayan hastalar dirençli epilepsi olarak değerlendirilir.”
2016
61
medikent
EPİLEPSİ VE İLK YARDIM Bir kişi, yanınızda nöbet geçirirse neler yapmalısınız? Öncelikle sakin olun, hastanın yanından ayrılmayın, yardıma gerek varsa başkasını gönderin.
Hastanın hareketlerini durdurmaya ve/veya engellemeye çalışmayın!
Egzersiz sırasında nöbet olduğu zaman ne yapmalıyız?
1. Hastayı güvenli bir yere yatırın!
1. Oyun alanında biri nöbet geçiriyorsa, en önemli şey kişiyi yaralanmalara karşı korumaktır. Bu amaçla kişiye zarar verebilecek cisimler etraftan uzaklaştırılmalıdır. Ağzın içine herhangi bir şey yerleştirmeye ya da sıkılmış yumrukları açmaya çalışmak herhangi bir yarar sağlamaz.
2. Yaralayabilecek ucu sivri veya sert eşyalardan (Sivri köşeler vb.) hastayı uzaklaştırarak veya bunları hastanın yanından uzaklaştırarak hastayı koruyun! 3. Sıkı giysileri varsa giysilerini gevşetin (kravat, kemer gibi), şayet takıyorsa gözlüğünü çıkartın! 4. Sabit ve rahat olacak bir şekilde onu bir tarafa doğru yatırıp, tükürüğünün dışarı akması sağlayın. Rahat nefes alması için mümkünse ağzını ve solunum yolunu açık tutun!
2. Nöbetler, genellikle 2-5 dakika sonra kendi kendine durur. 3. Nöbet sonrasında hastaların zihinsel fonksiyonlarında, şuur, motor ve duyusal fonksiyonlarda geçici bozukluklar olabilir.
5. Asla ağzına bir şey sokmaya veya koymaya (Örneğin, dişlerini sıkıyorsa açmaya veya su vermeye) çalışmayın! 6. Çene ile ilgili zorlayıcı hareketler zararlıdır! 7. Nöbet sırasında ilaç vermeye çalışmayın, kendi kendinize nöbetin geçmesine yönelik bir şey yapmayın! Soğan, kolonya vb. şeyler koklatmayın!
Ne zaman ambulansa gerek vardır?
8. Epilepsi krizi olduğu bilinen bir kişi ise yapay solunum veya kalp masajı yapılmasına gerek yoktur!
Aşağıdaki durumlardan herhangi birisi ile karşı karşıya iseniz ambulans çağırın: 1. Hasta suda nöbet geçirdiyse (örneğin yüzerken), 2. Hastanın üzerinde epilepsi hastası olduğuna dair hiçbir bilgi yoksa veya hastanın bu nöbetinin bir epilepsi hastalığı nedeniyle geçirilip geçirilmediğini bilmiyorsanız, 3. Kişi yaralanmışsa, gebe ise veya diyabetik ise, 4. Nöbet 5 dakikadan daha uzun süredir devam ediyorsa, 5. İkinci nöbet, ilk nöbet bittikten çok kısa bir süre sonra başlıyorsa, 6. Kasılmalar bittikten sonra kişinin bilinci açılmıyorsa.
9. Hastanın üzerinde epilepsi hastası olduğunu gösteren ve/veya öyle ise sizin neler yapmanız gerektiğini açıklayan bir kart veya sağlık karnesi olup olmadığına bakın! 10. Nöbetinin bitmesini bekleyin! 11. Unutmayın ki, sıklıkla nöbet sonrasında kişi yorgun, ne yaptığını bilemez haldedir, dolayısıyla bu aşamada elinizden geldiğince sakin ve güven verici olun! Engellemeler olumsuz olabilir ama açık bir cama veya yola doğru gitme vb. hareketlere yumuşakça engel olun! 12. Nöbet hakkında verebileceğiniz bütün bilgilerin hem hastaya, hem de doktora yardımcı olacağını unutmayınız!
4. Nöbetten sonra hava yolu, solunum ve dolaşımın durumu kontrol edilmelidir. Nabız ya da solunum yoksa kardiyopulmoner resüsitasyona başlanmalıdır. 5. Hasta güçlükle soluyor, nöbetler hiç durmaksızın devam ediyor ya da hasta yarım saat geçmesine rağmen hala kendine gelemediyse acil yardım istenmelidir.
Acil yardım gerektiren durumlar nelerdir? 1. Nefes almada sorun yaşanması 2. Kardiyopulmoner resüsitasyon ihtiyacının varlığı 3. Şuur açılmaksızın nöbetlerin peş peşe olması 4. 10 Dakikadan uzun süren şuur bulanıklığı 5. Daha önce epilepsi olmayan bir kişide ilk nöbetin olması
Medikal tek kullanımlık örtü ve önlüklerle enfeksiyona karşı duruyoruz!
Tiomedikal Tıbbi Ürünler Turizm İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi 5746/7 Sokak No. 8 MTK Sitesi P.K. 35090 Çamdibi / İZMİR TÜRKİYE Tel: 0 232 484 33 11 - 431 09 01 • Fax: 0 232 484 33 22 e-Mail: info@tiomedikal.com • export@tiomedikal.com
www.tiomedikal.com
EN ISO 9001:2008 EN ISO 13485:2003 1014
2016
63
medikent
Günümüzde, kanser hastalığına karşı mücadelede çok önemli kazanımlar sağlanmaya devam edilmektedir. 50 yıl öncesinde hayal bile edilemeyecek bu kazanımların en somut göstergesi, kanser tanısı alıp gerekli tedavileri tamamlayan ve kanseri yenmiş, tamamen iyileşmiş olarak kabul edilen milyonlarca insanın varlığıdır.
Prof. Dr. Mehmet Niyazi ALAKAVUKLAR Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı
2016
64
medikent
En sevindirici haber
KANSERİ MAT EDENLER ÇOĞALIYOR “Uzun dönemde küresel kanser yükünü azaltmanın en maliyet etkin ve sürdürülebilir yolu kanserin önlenmesidir.”
Bugün bir yandan kansere karşı mücadelede yeni mevziler, yeni parlak başarılar kazanılırken, artık kanseri yenen kişilerde gözlenen sorunlarla da uğraşmak gerekliliği ön plana çıkmaktadır. Bu sorunlardan bazılarını; tedaviler nedenli gelişen kalp sorunları, kemik sağlığı sorunları, kognitifbilinç değişiklikleri, ruhsal sorunlar, metabolik sorunlar, yeniden kanser gelişimi, üreme sağlığı, menapoz, cinsel yaşam sorunları, rehabilitasyon sorunları şeklinde özetleyebiliriz. Kanseri yenmiş kişiler bir yandan yeni, kansersiz yaşamaya alışmaya çalışırken, gerek tedavileri gerekse hastalık nedenli gelişen sorunlarla da uğraşmaktadır. Sağlık organizasyonlarımız bu konuları da dikkate alacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. 50 yıl öncesinde kansere karşı mücadele, başarısızlıkla sonuçlanan, nasıl mücadele edileceği bilinmeyen bir süreç iken bugün bu mücadelede nelerin önemli olduğu daha iyi bilinmektedir. Bunlardan en önemlileri, kanserin edinsel bir hastalık olduğu, önlenebileceği, erken saptanırsa başarının mutlak olacağı, mücadelenin iyi bir ekip ve organizasyon işi olduğu, hastalığın her aşamasında yapılacak, değiştirilebilecek bir şeylerin olduğudur. Bir başka gerçek de, bu mücadelenin ağır bir maliyeti olduğudur. Bu bireysel ve toplumsal bir maliyettir. Toplumun gelir düzeyindeki artışla, sağlığa yapılan yatırımın artmasıyla kanserde 5 yıllık yaşam süresinin arttığı saptanmıştır. Günümüzde ve gelecekte kansere karşı mücadelede, sağlık harcamaları mali bütçelerin önemli bir kısmını tutmaktadır, tutacaktır. 2030 yılında dünyada kanserin yıllık maliyetinin 458 milyar doları bulacağı öngörülmektedir. Kansere karşı mücadele artık bir ülkenin tek başına baş edebileceği bir sorun olmaktan çıkmış,
uluslararası boyutta tartışılan, Birleşmiş Milletler, Dünya Ekonomi Forumu gündemine girmiş bir sorun halini almıştır. Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) kansere karşı mücadelede en önde gelen organize, uluslararası gücümüzdür. Halen başkanlığını Prof. Dr. Tezer Kutluk’un yaptığı bu organizasyon, ilan ettiği Dünya Kanser Bildirgesi ile hükümet liderlerini, sağlıkta politika yapımcılarını, kanserin yükünü önemli ölçüde azaltmaya, eşitliği sağlamaya, kanser kontrolunü dünyada sağlık ve kalkınma ile ilgili gündeme almaya çağırmaktadır. Koymuş olduğu 9 hedef ile bireyleri; sağlıklı seçim yapma konusunda yönlendirmeyi, kanserle ilgili sosyal ve çevresel risk faktörlerini azaltmayı, bulaşıcı olmayan hastalıklardan erken ölümleri 2025 yılına kadar yüzde 25 azaltmayı hedeflemektedir. Kanser hastalığı günümüzün diğer can alıcı hastalıkları olan diabet, kalp hastalıkları, Alzheimer ve kronik akciğer hastalıkları ile birlikte aynı grup içine (bulaşıcı olmayan hastalıklar grubu) içine alınmış olup uluslararası forumlarda bir arada değerlendirilen, önlemler planlanan bir hastalık olarak kabul ediliyor. Kanserin ve diğer bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinin ön şartı, sürdürülebilir ekonomik kalkınma, sürdürülebilir çevre ve sosyal katılım olmak üzere üç boyutlu olarak belirlenmiştir. (Dünya Sağlık Örgütü, Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü Eylem Planı 2013- 2023) Bireysel olarak ise, kansere karşı yakalanma riskimizi; aşılama, düzenli fiziksel aktivite, sağlıklı beslenme, alkol tüketimini kısıtlama, güneşe daha az maruz kalma ve tütün kullanmama yoluyla belirgin olarak azaltabiliriz. Tüm bunlardan da önemlisi kanserin önlenebilir, engellenebilir ve üstesinden gelinebilir bir hastalık olduğu algısının bilinçlerimize yerleşmesidir.
2016
65
medikent
Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği’ne başvuran hastalarımız bazında vaka sayısı arttıkça konular derinlik kazanıyor. Kuşkusuz alışılmış ve güvenli olana tutunmak her insanın doğasında var olan bir unsurdur. İlk tedaviden sonra hastalar biz hemşirelere alışmaya başlıyorlar. İletişimde spontan gelişen hassasiyet, gerçeğe duyulan sadakatin değişmesine sebep olabiliyor. İşte asıl bizim görevimiz, böyle durumlarda başlıyor. Yapıcı yaklaşımlarla onların kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyoruz.
Her geçen gün büyüyen
kocaman bir aileyiz Şerife KARAKAŞ Kent Hastanesi Onkoloji Hemşiresi
2016
66 Peki Medikal Onkoloji Kliniği’nin yüzünü güldüren tedavi sürecinde damar yolları ve hemşirelik girişimleri olarak neler yapıyoruz? Kemoterapi uygulamalarında kendi deneyimlerimizden de yararlanarak çeşitli yöntemler geliştirdik. Ezbere dayalı değil, kanıta ve deneyime dayalı spesifik çalışmalar yürütüyoruz. Çeşit, hacim ve süre olarak tedavisi fazla olan hastalarda damar yolunu mümkün olduğunca düz bir alandan açıyoruz. İyi bir damar seçimi büyük önem taşımaktadır. Bazı ilaçlar damar geçirgenliğini artırdığı için damar yollarını dönüşümlü olarak açıyoruz. Damarın dolgun olması, zedelenmemesi, eklem yerinden açılmaması, iyi sabitlenmesi, sık takip edilmesi, hastanın bilgilendirilmesi hizmete nitelik kazandırmaktadır. Seçilen damarın uygunluğu, olası hasarı önlemenin en başarılı yoludur. Öncelikle el sırtı, ön kol ve daha sonra iç kol tercih edilir. Deri altı yağ dokusunun yeterli olup olmadığına dikkat edilir. Damar yolunu açan, uygulayan ve takip eden hemşirenin aynı kişi olmasına özen gösteriyoruz. Böylece kontrol mekanizmasının daha iyi işlemesini sağlıyoruz. Kliniğimize gelen hastalara uzun kollu bol giysiler giymelerini öneriyoruz. İlaç uygulaması esnasında üşüyen
kollarını battaniye ve termoforlarla ısıtıyoruz. İnce damarlarda basınçlı pamp cihazı kullanmıyoruz. Bu pampların alarmları bazı komplikasyonlara duyarlı olmadığı için, pamp cihazı kullanılsa bile takip ve gözlemi devam ettiriyoruz. Tedavi süreci bir bütündür. Kliniğimize gelen hastaların büyük çoğunluğu heyecanlı ve gergin oluyorlar. Onların kendilerini güvende hissetmelerini sağlıyoruz. İyi bir iletişim, güler yüz sorunlarını çözüme ulaştırmaya yardımcı oluyor. Küçük ayrıntıların farkına varmak, büyük sorunları önlemenin kapılarını açıyor. Kanıta dayalı bakım planları, kemoterapi sırasında oluşan reaksiyonların kontrolüne yöneliktir. Hemşirelik girişimlerinin olay anında başlamasıyla birçok sorun önlenmiş olmaktadır. Teoride ve pratikte yeterli bilgiye sahip olunduğunda riski azaltmak elimizdedir. Hemşireler olarak tedavi süreci boyunca ekstravazasyon açısından belirti ve bulguları takip etmekteyiz. İlaç uygulaması esnasında damarlarında yanma, ağrı, hassasiyet, şişme gibi durumlarda hemşireye bilgi vermelerini öğütlüyoruz. Hemşire ve hasta işbirliği, tedavinin başarılı ve sorunsuz bitmesinde en büyük etken olmaktadır.
“Ezbere dayalı değil, kanıta ve deneyime dayalı spesifik çalışmalar yürütüyoruz.”
12 Mayıs’la başlayan “Hemşirelik Haftası” dolayısıyla görevleri başında canla, başla çalışan tüm hemşire arkadaşlarıma naçizane şiirimi armağan etmek istiyorum.
Hemşire Bilgiyle çalışan, yüreğiyle davranan, Her derdi dinleyen, yorumcudur Hemşire. Tedavi yapan, şifa dağıtan, Her yöne kol açan, koşucudur hemşire. Sorunlara çare bulan, acıları dindiren, Korkulara göğüs geren, güvencedir Hemşire. Zamanı eriten, hızlı, sessiz yürüyen, Gece boyunca çalışan, uykusuzdur hemşire. Renk, din, dil, ırk ayrımı yapmayan, Her dilden konuşan, tercümandır Hemşire.
medikent
2016
67
medikent
Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY Kent Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı
Prostat, hemoroid ve obezite tedavisinde
DAMAR TIKAMA
2016
68
“Damar içerisinden tedaviler” denildiğinde akla ilk gelmesi gereken bilim dalı girişimsel radyolojidir. Ameliyatsız yöntemler ile sadece iğne deliğinden vücuda girerek yapılan tedaviler, girişimsel radyolojinin temelini oluşturuyor. Anjiografi ile, koroner damarlar hariç, vücuttaki tüm damarlara ait hastalık ve sorunları damar içerisinden tedavi eden girişimsel radyologlar ileri teknolojik cihazlar kullanıyorlar. “Damarlara yönelik tedaviler” denilince öncelikle tıkalı damarların açılması ve organlardaki beslenme sorunun ortadan kalkması düşünülebilir. Ancak girişimsel radyologlar sadece tıkalı damarları açmıyorlar, gerektiğinde bazı damarları “embolizasyon” denilen özel yöntem ile tıkayarak hastanın hayatını kurtarabiliyorlar.
Embolizasyona ait uygulamalar sayılamayacak kadar çoktur ve vücudun tüm organ ve bölgeleri için uygulanabilir. Doğuştan gelen damar rahatsızlıkları ani kanama ve ölümlere neden olabileceği için saptanmaları halinde gecikmeden girişimsel olarak tıkanır, embolize edilir. Beyinde saptanan anevrizma ve damar yumaklarının tıkanması da bu temele dayanır. Bazı durumlarda ise hastalıklı bir doku ya da organı iyileştirmek için damar içinden tıkama yapılabilir. Rahimde oluşmuş miyomların ameliyatsız olarak tedavisinde kullanılan miyom embolizasyonu tekniği böyle bir yöntemdir ve batıda uzun süredir yaygın olarak kullanılmaktadır. Sosyokültürel durumla bağlantılı olarak yurdumuzda da son zamanlarda girişimsel radyoloji merkezlerinde miyom embolizasyonu ile tedavi giderek artmaktadır, başarılı sonuçlar ve hasta memnuniyeti yöntemin yaygınlaşmasını sağlamaktadır.
Girişimsel radyologların en deneyimli oldukları alanlardan biri vücuttaki istenmeyen kanamaların durdurulması ya da istenmeyen dokuların beslenmelerinin ortadan kaldırılmasıdır. Bazı tıbbi rahatsızlık ve hastalıkların tedavisinde damarı tıkama yanı embolizasyon hastanın hayatını kurtarabilir, tedavisini kolaylaştırabilir ve tamamen iyileşmesini sağlayabilir.
Vücudun herhangi bir yerindeki oluşmuş tümörlerin beslenmesinin ortadan kaldırılması için de embolizasyon yapılabilir ya da tümör için ameliyata girecek hastalarda ameliyat sırasında kanama olmaması ve cerrahın operasyonda rahat çalışarak tam tedaviyi gerçekleştirmesi için hazırlık olarak işlem öncesi girişimsel embolizasyon sık kullanılan bir tekniktir.
Damarın içinden tıkanması (embolizasyon) anjio ile birlikte yapılabilen bir işlem ve çok ince bir teknikle özel malzemelerin kullanılmasını gerektiriyor. Bu özel yönteme en basit örnekler vücuttaki kanamaların durdurulması olarak verilebilir. Mide-bağırsak kanamalarında, durdurulamayan burun kanamalarında ya da çeşitli hastalıklarda ortaya çıkan akciğer, böbrek kanamalarında girişimsel radyolog kanayan damarı anjio ile bulur, en ucuna kadar özel cihazlar ile ilerler ve organa hiç zarar vermeden kanamayı damar içerisinden tıkama yöntemi ile durdurur. Yine trafik kazaları sonrası vücudun farklı yerlerinde ortaya çıkan kanamaların da cerrahi olarak tedavisi hasta için risk taşıyorsa bu yöntem ideal çözüm olarak kullanılabilir.
Damarın içinden tıkanması ile iyileştirilebilen hastalıklar arasına son yıllarda prostat rahatsızlıkları da katılmıştır. Ameliyat olması risk taşıyan ya da hasta tercihi olarak ameliyatı istemeyen prostat hastalarında ileri teknoloji ürünü çok özel cihazlar ile prostata yönelik embolizasyon, tıkama işlemi yapılarak tedavide büyük bir başarı sağlanmıştır. Yenilik olarak ortaya çıkan bir başka uygulama, hemoroid hastalarında bu yöntemin kullanılmasıdır. Yine özel bir teknikle aşırı kanamalı ve ameliyat için uygun olmayan hemoroid hastalarında yapılan girişimsel hemoroid embolizasyonu tedavileri etkin başarı sağlamış ve bu alanda çalışan hekimler arasında heyecan uyandırmıştır.
Bariatrik Embolizasyon Son dönemde popülarite kazanan bir başka uygulama ise aşırı şişmanlık, morbid obezite nedeniyle yaşam kalitesi düşen hastalarda midenin acıkma merkezini besleyen damarların özel bir embolizasyon yöntemi ile tıkanması prensibine dayanan bariatrik embolizasyondur. Hasta konforunu ön planda tutan bu yöntemde ameliyata gerek kalmadan sadece anjiografi uygulanarak yapılan embolizasyon sonrası başarılı sonuçlar elde edilmiş ve özellikle batıda obezite tedavisinde bu farklı alternatif tedavi yönteminin kullanımına dair çalışmalar yüz güldürücü sonuçları ile kabul görmeye başlamıştır. Damarın içerisinden tıkanması tekniğine dayanan embolizasyon yöntemi ile vücudumuzdaki hemen tüm doku ve organlara yönelik tedaviler halen hastanemizde başarı ile uygulanmaktadır. Sadece morbid obezite yani aşırı şişmanlık tedavisinde kullanılan bariatrik embolizasyon tedavisi henüz uzun dönem sonuçları çıkmadığı ve mevcut klinik veriler sınırlı olduğu için uygulanmaya başlamamıştır. Bu konuda yıllardır çalışan dünyadaki saygın merkezlerinden gelecek sonuçların yayınlanması beklenmektedir.
“Vücudun herhangi bir yerindeki oluşmuş tümörlerin beslenmesinin ortadan kaldırılması için de embolizasyon yapılabilir.”
medikent
2016
69
medikent
Yuvaya başlarken:
Okul aslında ne demek? Kreşler veya anaokulları, çocuğun ilk kez okul kavramıyla tanıştığı kurumlardır ve çocuğun okulla kurduğu bu ilk ilişki çoğunlukla ileriki yıllar için de belirleyici olur. Çocuk ilk defa tam anlamıyla çekirdek ailesinden, özellikle de anneden yavaş yavaş ayrılır, güvenli alanının dışına çıkar ve tek başına var olmayı deneyimler. İşte bu nedenle bu sürecin başarıyla yürütülmesi, önemlidir.
Uzm. Klinik Psikolog
Sırma PALADEMİR Kent Hastanesi Psikolojik Danışmanlık
2016
70 Okul öncesi eğitim (kreş, anaokulu ve ana sınıfı eğitimi), çocuğun doğduğu hatta anne karnına düştüğü andan itibaren başlayan öğrenme sürecinin devamı niteliğindedir. 0-6 yaş arasındaki dönemi kapsayan ve çocukların kişilik oluşumlarının dolayısıyla da yetişkinlik hayatlarının şekillenmesinde büyük önem taşıyan bu süreçte bedensel, zihinsel, psiko-motor gelişim ve dil gelişimi büyük ölçüde tamamlanır, ruhsal gelişimin temel taşları oluşur. Dolayısıyla çocuğun bu dönemde deneyimlediği yaşantıların her biri onun iç dünyasında büyük yer kaplar ve ruhsal gelişimi için çok değerlidir. Kreşler veya anaokulları, çocuğun ilk kez okul kavramıyla tanıştığı kurumlardır ve çocuğun okulla kurduğu bu ilk ilişki çoğunlukla ileriki yıllar için de belirleyici olur. Çocuk ilk defa tam anlamıyla çekirdek ailesinden, özellikle de anneden yavaş yavaş ayrılır, güvenli alanının dışına çıkar ve tek başına var olmayı deneyimler. Çocuklar yuvada oyun oynamayı, akranlarıyla ilişki kurmayı, arkadaş edinmeyi, paylaşmayı, hayal kırıklıklarıyla baş etmeyi, çatışmaları çözmeyi, duygularını tanımayı ve onları sağlıklı bir şekilde ifade etmeyi öğrenirler. Bunu yaparken okulun çocuğa kendini güvende hissedebileceği bir ortam sunması, duygularını ifade etmekte zorlandığı anlarda onu desteklemesi çok önemlidir. Okul, yalnızca akademik eğitim verilen bir yer değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal öğrenmenin de gerçekleştiği, çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynayan bir yerdir. Bu nedenle özellikle yuva seçimi bütün bunlar akılda bulundurularak yapılması gereken bir tercihtir. 3-6 yaş grubundaki bir çocuğun temel ihtiyacı iyi bir eğitimden ziyade, ileride verilecek akademik eğitimi gerçekten alabilmesine, bundan en üst düzeyde yararlanmasına; potansiyelini
gerçekleştirmesine; yeteneklerini, yaratıcılığını ortaya koymasına; sağlıklı ilişkiler kuran, üretken ve başarılı bir birey olmasına katkıda bulunacak olan özgüven gelişiminin desteklenmesidir. Dolayısıyla imkanları geniş, çok sayıda ve çeşitli oyuncakları olan, şık bir okul mutlaka iyi bir okul demek değildir. Eve veya annenin çalıştığı yere yakın, çocuğun servisle gitmek yerine ebeveynleri tarafından bırakılıp alınabileceği mesafede ama daha küçük bir kreş de çocuğunuz için uygun olabilir. Okul seçerken sınıf öğretmeninin çocuklarla kurduğu iletişim, okulun çocuklara genel yaklaşımı ve eğitim anlayışı esas alınmalıdır. Okul çocuğun doğal merakını, heyecanını ve öğrenme arzusunu teşvik etmelidir; başarı odaklı bir yaklaşım zaman içinde çocuğun öğrenmeyi sevmeyi bırakmasına yol açacaktır. Aynı şekilde ebeveynlerin de çocuklarının bu ilk okul deneyimini, onların ‘öğrenmek’le kurdukları ilişkinin şekillendiği bir dönem olarak görmesi gerekir. Ebeveynler; başarıyı, puanları, notları, alınan ödülleri vs. ön planda tuttuklarında ve yalnızca sonuç odaklı davrandıklarında bunların arkasındaki çabayı, hata yapmanın öğreticiliğini göz ardı etmiş olurlar ve istemeden çocuklarına başarıyı nasıl elde ettiklerini umursamadıkları, zekanın karakterlerinden daha önemli olduğu, takdir ve saygı görmek için başarılı olmaları gerektiği mesajını verirler. Onlara dışsal ödüllerin öğrendikleri şeylerden daha önemli olduğunu hissettirmek çocukların hevesli oldukları alanlardan ve yapmayı sevdikleri şeylerden uzaklaşmalarına, okulu ebeveynlerini memnun etmek ve onların sevgilerini kazanmak için gittikleri bir yer olarak görmelerine neden olacaktır. Oysa okul, çocuğun kendisi içindir. Yeni bilgiler öğrenmek, dış dünyayı keşfetmek, merak ve tutku duyduğu konuları araştırmak çocukların iç dünyasını besler, zenginleştirir.
medikent
“Çocuğun bu dönemde deneyimlediği yaşantıların her biri onun iç dünyasında büyük yer kaplar ve ruhsal gelişimi için çok değerlidir.”
Başlamak her zaman kolay değildir! Okula başlamak, çocuğun anneden ayrılma ve bireyleşme sürecinin bir parçası olduğu için bu dönemde, anne-çocuk arasındaki ilişkinin yapısına bağlı olarak bu ilişkideki yetersizlikleri/eksiklikleri yansıtan çeşitli durumlar oluşabilir veya aile içi dinamiklerin çocuğun üzerindeki etkileri daha görünür hale gelebilir. Okula gitmek istememek, anneden ayrılamama, ağlama krizleri, regresif davranışlar (alt ıslatma, yalnız uyuyamama, aşılan çocukluk korkularının yeniden gündeme gelmesi vs.) gibi sorunlar ve kusma, ağrı, bağırsak problemleri gibi kaygı belirtileri duruma özgü olabileceği gibi altta farklı nedenlerin yattığı daha büyük problemlerin göstergesi de olabilirler. Bu durumda çocuklarla çalışan bir uzman klinik psikologdan destek almak en doğru yaklaşım olacaktır. Bunlardan bazıları evde yaşanmayıp okulda gerçekleşebilir; çocuklar okulda evdeki güvenli ortamlarında sergiledikleri davranışlardan farklı davranabilirler. Bu aslında onların zorlandıkları anları daha iyi anlamamızı sağlar. Böyle durumlarda okulun rehberlik servisi ve varsa psikoloğu ile iletişim ve işbirliği içinde olmak ebeveynlerin çocuğun iç dünyasında olup bitenleri daha kolay farketmelerine yardımcı olacaktır.
2016
71
medikent
Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU Kent Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
SORUDA Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
2016
72
Fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri, hangi durumlarda uygulanır? Fizik tedavi ve rehabilitasyon, çok geniş bir hastalık yelpazesinde yararlanılan yöntemler bütünüdür. Kas - iskelet ve sinir sisteminde etkili olan bütün hastalıkların tedavisinde, fizik tedavi rehabilitasyon uygulamaları kullanılır. Eklem ve kasları tutan, omurgayı etkileyen hastalıklarda daha ön plandadır. Bunlar; omurga rahatsızlıkları, skolyoz, omurga eğrilikleri, bel ve boyun fıtıkları, kas tutulmaları, eklem kireçlenmeleri, eklem romatizmaları ve yumuşak dokuları etkileyen hastalıklardır. Egzersiz tedavisinin daha ön planda olduğu “rehabilitasyon” ise, sinir sistemini etkileyen hastalıklarda ve ortopedik durumlarda kullanılır. Sinir sistemi açısından; felç, inme, omurilik yaralanmaları, omurilik felçleri, sinir felçleri gibi hastalıklar ortopedik açıdan protez ameliyatı sonrası, kırık ameliyatları veya alçı tedavisi sonrası gelişen kısıtlılık ve fonksiyon yetersizliklerinde uygulanır.
Genellikle hastalar, fizik tedaviye cerrahi işlemler sonrasında yönlendiriliyor. Peki hastalar, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Polikliniği’ne hangi hallerde doğrudan başvurabilir? Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı, tüm hareket sistemi hastalıklarının muayenesini yapan, tanısını koyan ve cerrahi olmayan tedavisini yürüten hekimdir. Fizik tedavi branşını ilgilendiren sistem ve hastalık yelpazesi çok geniştir. Hareket sistemini oluşturan eklem (boyun, bel, omuz, dirsek ve bilekler, kalça, diz, ayak bileği ve diğer tüm eklemler), kas (adale) ve kemik problemleri ile diğer yumuşak doku problemleri, sıklık açısından ilk sırayı oluşturur. İkinci sırada, hareket sisteminin enflamatuar hastalıkları olan romatizmal hastalıklar gelir. Yine çok geniş bir yelpazeye sahip olan rehabilitasyon uygulamaları, nörolojik, ortopedik, ürolojik, kardiyak, vs. gibi değişik alanlarda düzeltici, normale döndürücü, kolaylaştırıcı programlar yürütür. Ağrı ve kronik ağrı da, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanının yoğun olarak ilgilendiği ve tedavi ettiği problemlerdir.
Tedavi süreleri rahatsızlıklara göre nasıl değişir?
Fizik tedaviye karar vermeden önce hastalara hangi muayeneler yapılıyor?
Kişinin hastalığı ve fizik tedavi rehabilitasyon hekiminin muayene bulgularına göre değişen sürelerde uygulanır. Kronik hastalıklarda ömür boyu sürebilecek ev egzersiz programları ile izlemler de gerekebilir.
Hastanın şikayetlerine yönelik olarak kas - iskelet ve sinir sistemi ile ilgili tüm muayeneler, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı tarafından yapılmaktadır.
medikent
Kırık, çıkık ve acil travmatoloji, ortopedinin konusu olduğundan, fizik tedavi uzmanı bu patolojiler ile doğrudan ilgilenmez; ancak acil ve operatif tedaviden sonra, genellikle rehabilitasyon, bazen de fizik tedavi uygulamalarını gerektirdiği için, tekrar fizik tedavi uzmanının konusu haline gelir. Ameliyat gerektirmeyen nörolojik problemler de belli aşamalarda fizik tedavi uzmanının ilgi alanına girer. Muayene ve değerlendirme sonucu ameliyat gerektiren nörolojik problemi olan hastalar, nöroşirürji uzmanına yönlendirilir. Öte yandan sağlıklı kişiler de vücut tiplerine, meslek gruplarına, çalışma ortam şartlarına göre kas güçlendirme egzersizlerini öğrenmek ve doğru uygulamak, çalışma ortamının ergonomisini düzenlemek için fizik tedavi ve rehabilitasyon polikliniklerine başvurabilir.
Fizik tedaviye başvuran hastalarda cerrahi gereklilik hallerinde yönlendirmeler nasıl yapılır? Hastanın yapılan muayene ve tetkikleri sonunda cerrahi tedavinin, fizik tedavi rehabilitasyon ve medikal tedavilerden daha yararlı olacağının anlaşılması durumunda hastalar uygun bölümlere yönlendirilir.
2016
73
medikent
Fizik tedavi için hastaneye başvuran kişileri hangi süreçler bekler? Hastaların fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman doktoru tarafından muayenesi yapılır. Gerekli tetkikler ile tekrar değerlendirilir. Tanı konulduktan sonra ilaç tedavisi, ev egzersiz programı ve fizik tedavi rehabilitasyon programı gibi tedavilerin hangilerinin hastaya uygun olduğuna karar verilerek tedavilerine başlanır.
Rehabilitasyon uygulamaları nelerdir? Rehabilitasyon, kimlere hangi durumlarda önerilir? Rehabilitasyon hizmetleri; hastalık ve kazalara bağlı olarak gelişen bozukluklar ve sakatlıkların günlük hayatı etkilemesini engellemek ya da bu etkiyi en aza indirmek, kişinin bedensel ve ruhsal yönden başkalarına bağımlı olmadan yaşamasını sağlamak amacıyla düzenlenen sağlık hizmetleridir.
Fizik tedavide kişiye özgü uygulamaların önemi nedir? Her hastalık kişiye özgüdür. Şikayetlerinin durumu ve fizik tedavi rehabilitasyon uzman doktorunun muayene bulgularına göre tedavi programları ayarlanır.
Romatizmal hastalıklarda fizik tedavinin iyileşmeye etkileri var mıdır? Özellikle kas ve iskelet sistemini ilgilendiren romatizmal hastalıklar, fizik tedaviden yarar görürler. Ayrıca fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı, romatizmal hastalıkların tanısını koyup, medikal tedavisini düzenleyebilir.
Fizik tedavi yöntemlerinin uygulanmasında yaş sınırı var mıdır? Çocuklarda fizik tedavi uygulanıyor mu? Her yaştan hastalarımız bulunmaktadır. Çocuk ve bebeklere de hastalıklarına göre gerekli fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları yapılabilir.
2016
75
medikent
Uzm. Dr. Atiye AYRAL Kent Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
Boyun Ağrısı
Boyun ağrısı,
son yılların en sık gözlenen sağlık problemlerinden biri haline gelmiştir. Çevremizdeki her 3 kişiden biri hayatı boyunca en az bir kez boyun ağrısı çeker. Ofis çalışanlarında, masa ve tezgah başında çalışanlarda, stresli iş temposu olanlarda ve bayanlarda sık gözlenir.
Boyun ağrılarının bir özelliği boyundan çıkıp dağılan sinirler nedeniyle, yalnızca boyun çevresi ve arkasına sınırlı kalmayıp omuza, kollara ve baş bölgesine hatta parmak uçlarına kadar vurabilmesidir. Bu nedenle boyun ağrısıyla birlikte sırt-omuz ağrısı, kola yayılan ağrı, ellerde uyuşma, baş dönmesi, dengesizlik ve baş ağrısı görülebilir.
Nedenleri Omurga ve yumuşak dokularda kaynaklanan ağrılar;
1
Duruş bozukluğu gibi zorlanmalar sonucu gelişen ağrılar
2
Temel problem, ofis çalışanlarında ve tezgah- masa başı çalışanlarında olduğu gibi boynun uygun olmayan pozisyonda uzun süre kalmasıdır.
Fıtıklara bağlı gelişen ağrılar Boyun omurları arasındaki disklerin kanal içindeki siniri sıkıştırması sonucu gelişir. Boyunda ağrı sırta ve kola yayılabilir. Ağrı ile birlikte uyuşukluk, güç kaybı ve kaslarda incelme olarak bilinen kas atrofileri görülebilir.
3
Kireçlenme Özellikle 45 yaş sonrasında ortaya çıkan bir nedendir. 50 yaş grubu popülasyonda %25 oranında gözlenir.
2016
76
medikent
Boyun ağrısı baş ağrısı yapar mı? Sanılanın aksine baş ağrıları her zaman beyinden ya da baştaki diğer yapıların rahatsızlıklarından kaynaklanmaz. Baş ağrısının boyundan da kaynaklanabileceği saptanmış ve 1983 yılında Uluslararası Baş Ağrısı Derneği tarafından “Boyun kaynaklı baş ağrısı” tanımı yapılmıştır. Bu ağrı tipinde, boyunda yer alan çeşitli yapılardaki bozukluklar baş ağrısına neden olurlar.
Boyun problemleri, vertigo (baş dönmesi) yapar mı? Baş dönmelerinin yarısından fazlası boyun omurga veya adalesi kaynaklıdır. Boyun kemiklerinde yıpranma, bu kemiklerin içinden geçen ve beyin sapı ile beyinciği besleyen damarlardaki kan akımını azaltarak vertigoya neden olabilir.
Boyunda düzleşme nedir?
4 5
Boyun ağrısından dolayı gelişen kas spazmı, boynun normal eğriliği olan lordozun bozulması ve düzleşmesine neden olur. Çoğunlukla boyun probleminden çok problemin başlangıcıdır.
Boyun bölgesine yansıyan ağrılar Nedeni boyunda olmadığı halde ağrının hissedildiği yer boyundur.
Strese bağlı gelişen boyun ağrıları Mide, bağırsak ve boyun-sırt başta olmak üzere tüm kasların etkilendiği yoğun çalışan günümüz insanının alışık olduğu ağrılardır.
6
Fibromiyalji Boyun ağrılarının en sık nedenlerinden biridir. Süregen ağrı, tutukluk, yorgunluk, vücudun bazı noktalarında derin hassasiyet ile tanımlanan bir hastalık grubudur. Hastalarda en önemli belirtiler, yoğun boyun ve sırt ağrılarıdır. Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar. Hastalar sabahları dinlenmeden uyandıklarını ifade ederler. Soğuk ve nemli hava ile yorgunluk, psikolojik gerginlik ve hareketsizlik ile şikayetler artar.
Boyun Ağrısı ve Fizik Tedavi Günümüzde giderek önemi artan boyun rahatsızlıklarının tedavisinde en büyük rol, fizik tedavi kliniklerindedir. Fizik tedavi, hastaların ağrısını ve yakınmalarını tedavi etmenin yanı sıra yaşam boyunca devam eden yıpranma sürecinden daha az etkilenmelerini sağlar. Öncelikle hastaların bilmesi gereken, yapılan işlemin ağrılı bir işlem olmadığıdır. Tedavide amaç; hasarlı dokunun iyileşme sürecini hızlandırarak ağrının kaynağı sinir basısı ise, basının fizik tedavi modaliteleri ile kaldırılıp, uygun egzersiz programı ile kasların güçlendirilerek yeniden dengelerin sağlanmasıdır. Ağrının kaynağı kaslar ise kasların gevşetilerek öncelikle rahatlamanın sağlanması ve sonra da güçlendirme ile tekrar problem yaşanmasının engellenmesidir.
2016
77
medikent
Uzm. Dr. Demet Karadenizli ile 10 soru- 10 cevap; Check-up yaptıran hastalarının değişen hayatları...
HAYAT KURTARIYOR
CHECK- UP Hastalar check-up yaptırmaya ne zaman ihtiyaç duyarlar? Hastalar bir yakınlarını aniden kaybettiğinde ya da ummadığı bir hastalığa yakalandığında ya da kendilerinde anlam veremedikleri ve tanı alınamamış olan bir sorun gündeme geldiğinde check-up yaptırma ihtiyacı hissederler. Bunun dışında düzenli sağlık kontrollerinin erken tanı için taşıyıcı sistem olduğu bilincinde olan bir hasta grubumuz da var.
Check-up ile ilgili yanlış inanışlar var mı? Olmaz olur mu? Hastalıkların şikayete yol açmadığı dönemde var olmayacağına dair yaygın bir yanlış inanış var. Hastalık bilgisi verdiğimizde en sık duyduğumuz soru: “Ama benim hiçbir şikayetim yok” Biz de tam bunun için check-up yapıyoruz zaten... Hastalık haline dönüşecek bulguları söndürüp hastalığın ortaya çıkmasını engellemek ya da ötelemek için. Ortada mevcut bir yakınma olmadığında, kişinin “Check-up yaptırmasaydım belki de bu helikobakter beni mide kanseri yapacaktı.”, “Check-up yaptırmasaydım, şimdi metastazlarla boğuşuyor olurdum, belki de hayatımı kaybederdim.” ya da “Bak iyi ki tansiyonumu ve kolesterolü kontrol altına almışım, yoksa şimdiye kalp krizi geçirmiştim.” şeklinde bir farkındalığı olmuyor. Zira “Zaten iyiydim, şimdi yine iyiyim ve ben zaten hep iyi olacağım, bana bir şey olmaz.” düşüncesiyle yaşayan bir toplumuz. Oysa bize şikayeti
olmadan gelen hasta grubunda kişiselleştirilmiş check-up ile erken tanı ile yakınmasız dönemi uzatabiliyoruz, bazı hastalıkları önlüyor, bir kısmının da ortaya çıkış süresini uzatabiliyoruz.
Bu düzenlemelerin işe yaradığını nasıl anlıyorsunuz peki? Örneğin bir hasta geliyor; “Siz bana geçen yaz muayenede 6mm’lik bir tiroid nodülünüz var, ultrasonunuzu yapmamız gerek demiştiniz, ben de inanmamıştım. Sonradan gittim ultrasonumu yaptırdım, 7 mm imiş, biyopsi aldılar kanser çıktı, şimdi iyileştim, teşekkür ederim.” diyor. Ya da bir başkası “Geçen yıl geldiğimde inme geçirmiş olduğum için kolesterolümün daha düşük seviyede tutulması gerektiğini söyleyip, ilaç vermiştiniz, kullanmadım, şimdi dilimde peltekleşme oluştu.” diyor. Yani muhtemelen kişi yeniden inme geçirmiş ve ilacı kullansaydı geçirmeyecekti ya da kardiyovasküler hastalık riski yüksek bir hastanın riskini hesaplayıp, kendisine ilaç başladığım hasta (uluslararası kılavuzlar ışığındaki bilgilere dayanıyor.) ertesi yıl geldiğinde kullanmadığını, 3 ay önce stent taktırdığını ve şimdi sağlıklı olduğunu söylüyor. Muhtemelen bu hastanın da kolesterolü kendi eşik değerinde tutulabilseydi, böyle bir girişime gerek kalmayacaktı.
Check-up kalp hastalıklarından korunmada ne kadar etkin? Kişiselleştirdiğimiz check-up yaklaşımı ile sadece hastanın var olan paketindeki testleri değil; aile
riskleri, kendi vital değerlerinden kaynaklanan riskleri, alışkanlıkları ve muayene bulgularındaki bilgileri de harmanlayarak kendine özgü bir “yapılacaklar check-listi” oluşturduğumuz ve bunun sonrasında kendi gereksinimlerine göre bir yol haritası çıkardığımız için (ve eğer hasta da kabul ederse izlemi de bu doğrultuda yaptığımızdan) kalp hastalıklarından korunmada etkin bir yaklaşım sağlayabiliyoruz. Check-up’tan sonraki sağaltım stratejileri ilgili branşla da işbirliği içinde devam ediyor. Kardiyovasküler hastalıklardan korunmada primer korunma ve olay geçirmiş hastada da (stent takılmış, inme geçirmiş veya kalp krizi ya da by-pass geçirmiş hastada) sekonder korunma yaklaşımlarını benimseyerek, hastaların sağlıklı yaşadığı süreyi uzatıp, bir diğer müdahaleye ihtiyaç duyacağı zamanı önceden kestirip, müdahale etme şansımız doğuyor. Böylece damarları daralmakta olan hastaya kalp krizi geçirmeden stent takılabiliyor.
Hiçbir şikayeti olmadan Kent Hastanesi’ne gelip de check-up yaptırdıktan sonra acil müdahale ettiğiniz hasta grubu var mı? Olmaz olur mu? Ertesi hafta anevrizma ameliyatına giden, ertesi gün arter embolizasyonu ile A-V malformasyonu düzeltilen, yine aynı gün karotis stenti takılan, ertesi hafta malign melanom ameliyatı olan, aynı gün bazal hücreli kanseri temizlenen, çok erken bir böbrek tümörü tespit edilip, ertesi hafta ameliyatı planlanan, aynı gün tiroid biyopsisi yapılıp, kanser ameliyatları gerçekleştirilen çok sayıda hastamız oldu.
2016
78
Bunlar sadece bir yılda Kent Hastanesi Check-up Ünitesi’nde gündeme gelen tanılar… Tabii ki pek çok yeni tanı hipertansiyon, yeni tanı diyabet, insülin direnci, obezite, benign tiroid nodülleri varisler gibi medikal tedavi ile izlenen hastalar da var.
Genellikle kişilerde yalnızca hastalandıklarında doktora başvurma eğilimi yaygın. Check-up, neden sağlıklı iken yapılmalı? Bulguların hastalık yaratması bir süreç... Örneğin hipertansiyon bir bulgu, kolesterol yüksekliği de öyle… Bir arada bulunduklarında yavaş yavaş damarlarda bozulma yaratarak yıllar içinde kalp krizi, inme sorunlarına neden olabiliyor. Bulgular hastalığa yol açmadan ortaya konduğunda hastalığı önlemek mümkün… Bunun gibi risk faktörlerini kontrol altına alarak hastalık eşiğine gelme süresini uzattığımız pek çok hastalık var.
Check-up kimlere yapılabilir? Özellikle önerdiğiniz kişiler var mı? Herkese yapılabilir. Ancak özellikle yüksek risk gruplarına yapılmalıdır. Ailesinde kanser, inme, kalp krizi yükü olan, kendisinde henüz hastalık haline gelmemiş bulguları olan kişiler yılda bir check-up yaptırmalılar.
Check-up hangi aralıklarda yapılmalı? Bu da yine kişiselleştirilen durumlar haricinde yılda bir yapılmalı. Örneğin kanser olma eğilimi taşıyan bir beni olan hastanın rutin check-up
işlemini yıllık planlayıp, ben muayenesini altı aylık aralarla izleyebiliyoruz ya da bazı meme kistleri de yine daha sık izlem gerektirebiliyor. Kolesterol yüksekliklerini kontrol altına alana dek 3 ayda bir izleyip, sonra yıllık kontrollere dönebiliyoruz. İzlem sıklığı ilk check-up’taki bulgulara göre değişkenlik gösterebiliyor.
Check- up için hastaneye başvuran kişileri hangi süreçler bekler? Check-up nasıl yapılır? Sonuçlar ne zaman belli olur? 10-12 saatlik bir açlıkla hastaneye gelmiş olan kişi önce doktor muayene ve görüşmesine alınır. Bu değerlendirmede kişinin sağlık riskleri ve muayene bulgularına göre hangi testlerin yapılacağı belirlenir. Bu testler, check-up danışmanları tarafından organize edilir, sonuçlar çıktığında hasta tıbbi yol haritası çıkardığımız ikinci doktor görüşmesine alınır.
Check-up sonuçları “alarm” veriyorsa, gerekli yönlendirmeleri nasıl yapıyorsunuz? Kent Hastanesi’nde çok yetkin bir ekibimiz var. Radyoloji, kardiyoloji, kardiyovasküler cerrahi, endokrinoloji, gastroenteroloji, göz, kadın hastalıkları ve doğum, üroloji, noroloji, psikiyatri, beyin cerrahisi, fizik tedavi ve diğer branşlarla işbirliği içinde acilen çözülmesi gereken sorunları hastanın bilgilendirilmesiyle paralel çok hızlı bir biçimde çözebiliyoruz.
Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Kent Hastanesi Check-Up Ünitesi
medikent
2016
79
medikent
Tiyatro aşkı, başına düşünce, sahneler evi olan tiyatromuzun Asi Kuş’u Ali Poyrazoğlu, Medikent Dergisi’ne konuk oldu.
Söyleşi Dilek EKER Kent Hastanesi Kurumsal İletişim
TİYATRO AŞKI, BAŞA DÜŞERSE? Dünyadan geçmek, bir meydan okumadır. Sanat, meydan okuyanları taçlandırmak için vardır. Sanatla iç içe bir yaşamı seçenler, tacı kendileri takar başlarına... Kendime meydan okumayı severim. İnsanın en büyük rekabeti kendiyle olanıdır. Aklı başındaki herkesin de böyle yaşaması gerekir. Hayata meydan okuyarak, insan kendisiyle barışık olmayı da öğrenir. Kendileriyle barışık insanların, başkalarını da daha derin bir sevgiyle sevdiklerini biliyorum. Kendimizle barışık yaşadıkça, dünü bugüne, bugünü yarına daha kolay bağlar, başkalarına da daha içten, “Seni seviyorum” diyebiliriz.
2016
80 Tiyatroda markalaşmış bir isimsiniz. Tiyatro sizin için ne ifade ediyor? Kariyer çizginizi koruyabilmek için dünden bugüne nelere önem verdiniz? Tiyatroda 40 yılı aşkın bir süreyi geride bıraktım. Epey farklı türleri çalıştım, geniş bir repertuar çıkardım sahneye. Genç oyuncular, seyirci, yazar yetiştirmeye kendimi adadım. Büyük şirketlere eğitimler veriyorum, inovasyon, çeviri yapıyorum, yazıyorum, aşçılık yapıyorum, iyi bir sevgili olmaya çalışıyorum. Televizyon ve sinemada da zaman zaman yer alıyorum ama tiyatro bambaşka. Tiyatrosuz bir hayat düşünemiyorum, en büyük tutkum tiyatro. Eğlenerek yaşamayı tercih ediyorum ve tiyatroda çok eğleniyorum. Her gün yeniden doğuyorum. 2 kez televizyona çıkınca herkes meşhur oluyor ama 40 yıl star kalabilmek çok zor. Aktörün er meydanı, tiyatro sahnesidir ve ben 40 senedir sahnelerdeyim. İşte bu nedenle yıldız olmak değil, yıldız kalmak marifettir ve ben bunun için çok çalıştım, tiyatroya çok emek verdim.
Tiyatro kariyerinizdeki kilometre taşları sizce neler? İlk oyunumu 5 yaşındayken, evde aileme sahneledim. Hamlet Oyunu’na gitmiştik. Oyunu izlerken, Hamlet’in babasının ruhu çıktı, ben çok korktum ve ağlamaya başladım “Anne hortlak çıktı!” diye. “Hortlak çıktı!” diye tiyatroda rezillik çıkardım. İşte o küçük çocuk korkusunun üstüne gitmeyi ve yenmeyi tercih etti. Benim hikayem de böyle başladı. Eve gittik, içimden sezgiler vasıtasıyla tiyatro yaparsam, o korkumu yeneceğim hissi geldi. Peki tiyatro neredeydi? Kırmızı kadife perdenin arkasındaydı. Evde yemek masasının üstüne kırmızı kadife örtü vardı. Hemen yemek masasının ayaklarını çevirdim, kuklalar yaptım, bahçeden kumlar taşıdım, Afrika çöllerinde geçen bir prodüksiyon kurguladım. Afrika çöllerinde geçen bir oyun yazdım ve oynamaya karar verdim. Birinci gece anneme, babama, iki kardeşime bilet sattım. İki tane köpeğimiz vardı Cin ve Can Fino… Onlar da yanımızdaydı. Masanın örtüsünü kaldırdım, alttan aplika çıktı, mumlar yanıyor… Babam zaten isteyerek gelmemişti, 2 dakika sonra uyumaya başladı. Annem bir yandan örgü örüyor, bir yandan da şişi babama batırıyor “Ayıp çocuğa uyuma.” diye. Erkek kardeşim, “Bu ne böyle!” diyerek çekti gitti. Kız kardeşim seyretti ama en çok köpekler Cin ile Can beni ilgiyle izledi. Oyun bitti. Annem, babam alkışlıyorlar, köpekler ne yaptı dersiniz? Birden coşkuyla havlamaya başladılar. İşte o gün anladım köpeklerin de dinlediği bir oyuncu olacaktım, ne zaman Açıkhava’da sahne alsam, köpekler tarafından da takip edildim. En son İzmir Sanat’taki söyleşide yine iki köpek en öne gelip, beni izlediler; kariyerim köpeklerin takdiri ile başladı çünkü… 16 yaşında Şehir Tiyatrosu’nda “Tarla Kuşu” oyununda rol aldım. İlk tiyatromu kurduğumda 17 yaşında, konservatuarda öğrenciydim. Adı da Grup 6’ydı. Konservatuarda okurken, Yenikapı’da takıldığımız bir kahve vardı. Bildiğiniz kahve… Kahvenin arkasında bir depo vardı. Ben, Müjdat Gezen ve rahmetli Savaş Dinçer, bir gün kahvenin sahibi Kemal ağabeye “Bize buranın arkasındaki depoyu ver, tiyatro kuracağız” dedik. “Ne yapacaksınız siz burayı?” diye sorunca “Tiyatro
yapacağız” dedik, Kemal ağabey de “Verdim, gitti” dedi. 30 iskemle de verdi. Depoyu düzenleyip, tiyatro sahnesine dönüştürdük. Isıtmak için de annemin sobasını çaldık. Müjdat’la sobayı trene koyduk, Yenikapı’ya götürdük. Sobayı kurduk, akşam eve gittim ki ne göreyim, annem “Eve hırsız girdi” diye çıldırmış. “Ne çaldılar anne? Ne oldu mücevherler mi gitti?” dedim. Annemin bir mücevher torbası vardı, içine 3-5 parça takısını koyardı. Torbaya aile mücevherlerim derdi. Ben de sordum “Aile mücevherleri mi gitti?” diye. “İnanmayacaksın sobayı çalmışlar!” dedi. “Anne hiç olur mu? Hırsızlar eve girip, hiçbir şeyi çalmıyorlar da eski sobayı mı çalıyorlar? Olur mu öyle şey?” dedim. Annem iyi niyetle “Belki fakirdir, çoluk çocuğu vardır, ısınsınlar diye sobayı çalmışlardır” dedi. Kadıncağız 1 ay “Bize hırsız girdi, sobamızı çaldılar” diye tüm komşulara anlattı, durdu. Allah rahmet eylesin. 17 yaşında biraz ailemin desteği, biraz da çevirmenlik ve yazarlık işlerinden kazandığım para ile konservatuardan sonra İngiltere ve Fransa’da tiyatro konusunda eğitimime devam ettim. Yıllar sonra da kendi adıma ilk profesyonel tiyatroyu kurmama Aziz Nesin önayak oldu. Bana “Çocuğum kur kendi tiyatronu, sömürtme kendini, içindeki müziği yakala, rengi keşfet” diye verdi de verdi gazı.. Ben de o gazla istifa ettim çalıştığım tiyatrodan. Rengi keşfettim ama içimdekini değil, dışımdakini. O da bembeyazmış, açlıktan... 1972 yılında “Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu”nu kurarken de parayı bulmak için o zaman yine anneme başvurdum. “Anne tiyatro için bana para lazım senin altınlarını çalabilirim, haberin olsun.” dedim. “Aman baban duymasın da, ne yaparsan yap.” deyince ben de altınlarla beraber evdeki halıyı da götürdüm sattım.
medikent
Radyo tiyatrosu ile çalıştım. Radyo tiyatrosunun kariyerimdeki yeri ayrıdır. 40 radyo tiyatro oyunu ve “Arkası Yarın” yazdım. Radyo tiyatrosunda çok zor bir iştir sesle karakter yaratmak. Radyo tiyatrosu, hayal gücünün kapılarını aralar. İnsanlar, gözlerini kapattıklarında o sesten yararlanarak; o insanları, yüzlerini, ellerini, oturmalarını, kalkmalarını, içinde bulundukları mekanı görür radyo tiyatrosunu dinlerken. Bu müthiş bir hayal gücü çalıştırma yöntemidir. Çok faydalı ve önemli bir sanat dalı olduğunu düşünürüm radyo tiyatrosunun. Sinema, 1970 yılında, televizyon ise 1973 yılında hayatıma girdi. Haldun Dormen, “Lüküs Hayat”ı TRT’ye çekiyordu. Ben o zamana kadar hiç televizyon seyretmemiş, evinde hiç televizyonu olmamış bir oyuncuydum. Televizyonu görmeden televizyona çıkmıştım. Çok eğlenceli bir anıdır benim için. Ali Uyanık, beni şöhrete kavuşturan diziydi. Ali Uyanık; delikanlı, futbol hastası, ne iş bulursa yapan, koyu Fenerli bir amigo tiplemesiydi. Ben Fenerbahçeli oynuyordum, karşımdakiler ise Galatasaraylı oynuyordu. Oradan bir çatışma çıkarıyorduk ki, program seyredilsin diye… 1 hafta oynadık Fenerbahçe-Galatasaray diye ama hemen denetimde kıyamet koptu. “Reklam yapıyorsunuz, olmaz değiştireceksiniz.” denildi. Biz de ne yaptık? Galatasaray’a “Galataköşk”, Fenerbahçe’ye ise “Fenerbostan” demeye başladık. Denetim vardır her zaman olmuştur ama denetlenmeye çalışanlar, her zaman bir çıkış yolu bulabilir. Ali Uyanık ile meğer sitcom yapıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Ben sitcom izlememiştim bilmiyordum, bizim evde televizyon da yoktu. TRT, parodi dizisi istedi. Ali Uyanık dizisinin hepsi canlı yayındı, durum komedisi yapıyorduk. 350 bölüm devam ettik, Ali Uyanık beni şöhret yaptı. Ali Uyanık, “Serpil” adına aşıktı. Takıntılı bir tipti. Bir kızdan çok hoşlanıyor, gidiyor ve “Ne senin adın?” diyordu Kızın adı Serpil değilse, “Git elini adıma bulamayayım.” diyordu. Çok sevdiği kız Serpil’le evlenmeyi düşünüyordu. Başka çirkince bir Serpil daha vardı. O da bana musallattı. “Serpil 1, Serpil 2… Sevdiğim Serpil 1, Serpil 2 sen var ya öksürük şurubu gibi kızsın.” diyordu. Eğlenceli bir diziydi. Ayrıca kariyerimdeki başarı öykülerinden biri de Broadway’de sahnelenen ilk Türk oyununda başrol almış olmak… Özetle, 40 yılı aşkın süredir sahnelerdeyim, tiyatro ile hayatımda nefes alıyorum.
2016
81
medikent
Tiyatroya yıllarını vermiş bir usta olarak, genç oyuncular için neler söylersiniz? Genç meslektaşlarımız, okullardan çıkmışlar ya da alaylı olarak kendilerini yetiştirmişler, kendilerini yetiştirmeye çalışıyorlar. Kendileri için yeni bir şey, yani seslerini duyurma alanı yaratmaya çalışıyorlar. İçlerinde çok iyi oyuncular var. Bir kısmı çok iddialı, çok güzel oyunlar hazırlıyorlar. Gençlerin kendi görüşleriyle, kendi tarzlarıyla tiyatro yapmalarına ya da herhangi bir iş yapmalarına karşı çıkılmasına şiddetle karşıyım. Hiçbir gence “Sen şair olamazsın, şiir yazamasın, sen niye hikayeci olacaksın, sen niye şarkıcı olmaya çalışıyorsun?“ diye söylemeye kimsenin öyle bir hakkı yok. Kimsenin tekelinde değil şarkıcı olmak, şiir yazmak, oyuncu olmak... Herkes sanatçı olarak geliyor dünyaya. İçinde ritim kavramıyla doğuyor, bütün sanatların anası ritim kavramıdır. Herkes sanatla ilgilenme hakkını kullanmak zorundadır; kendilerini ve dünyayı anlayabilmek, dünyayı ve kendilerini keşfedebilmek için... Gençleri destekliyorum, bugün bizler varız, yarın onlar sizlerin karşısında sahnede olacaklar.
Mutluluğu nasıl tanımlarsınız? Mutluluk, akıllı insanlar içindir. Kesintisiz, hiç bitmeyecek bir mutluluk, sadece salaklar için söz konusudur. Aklı başında insanlar, mutluluğun inişli çıkışlı bir yolculuk olduğunu bilirler ve onun tadını çıkarırlar.
“Tamamla Bizi Ey Aşk” adlı kitabınızda da anlattığınız gibi aşk, insanı nasıl tamamlayabilir? Bakın bana… Aşk, insanı işte bu hale getirir. Tiyatro aşkı, başıma düştüğünden bu yana evim, mekanım tiyatro sahneleri. Aşk, insanı yeniden doğurur, gençleştirir. Dünyanın en tehlikeli konusu, bence aşk... Kendine bile tanımlamaya girişince, ne kadar zor bir işe soyunduğunu anlıyorsun; zor ve tehlikeli. Peki dünyanın en tehlikeli işi nedir? Politikadır. Aşk ise, politikadan da tehlikeli bir iştir. Siyasette genellemeler yapabilirsin ama aşkın herkese göre farklı bir tanımlaması olduğu için genellemeden kaçmak, her birlikteliğe farklı bakmak gerekir. Hayatta genellemelerden çok korkarım. Kolay kolay ele avuca gelen bir şey olmadığı için de ille bir şeye benzetmek gerekirse aşkı, cıvaya benzetebiliriz. Yerinde durmaz aşk, sürekli hareket halindedir. Hem niye tanımlayacaksın ki? Einstein Beyefendi buyurmuş ki “Bilimde bile gerçeklik bir dakika sürer.” İstiyorsan tanımla, 60 saniyedir ömrü... Doğru dürüst bir birliktelik, sürekli kendini yeni baştan tanımlayabilmeli, her gün yeniden. Aşk yenilemeli, tazelemeli... Evet aşkın gerçeğe dönüşmesi için, devrim gibi kendini yenilemesi gerekir. Eğer yenileyemezse, “ten paslanması, ten çürümesi” dediğimiz o meşhur olgu çıkar karşımıza…
Ayrıca, “İçimdeki Timsah” adlı kitabımda da vurguladım; aşk, insanı bir gölge tiyatrosu perdesine dönüştürür. Zihninde kurduğun, bir düşünceye dönüştürdüğün, taptığın sevgilinin gölgesinin yansıdığı bir perdeye… Bedene can veren düşüncedir. Düşünceye saygı, kendinden başkalarını anlamaya, onlarla iletişim kurmaya, onların öyküleriyle ilgilenmeye yöneltir insanı… Öykülerdir insanları düşündüren ve eğlendiren.
“Ödünç Yaşamlar” kitabınızda ise, insanlık hallerini yorumluyorsunuz. İnsan, en çok hangi hallerini törpülemelidir? İnsanın kötü halleri nedir sizce? İnsanın en kötü hali, kibirli halidir. Kibirli, kendisine ve başkalarına düşman halidir. Kendisiyle barışamamış o yüzden de dünyayla ve diğer insanlarla barışamayan halidir. İnsanın barışamayan hali, en kötüdür, hem kendini bitirir, hem de çevresindekileri tüketir.
Oyunların ve kitapların yanı sıra marka iletişim danışmanlığı alanında da çalışmalar yapıyorsunuz. Bu çalışmalardan bahsedebilir misiniz? Günümüzde farklı bir işadamı kuşağı var. Profesyonelliğe inanan ve sürekli kendini yenileyen işadamlarımız var artık… Eski usul patronlar kenarda, çocuklar ve iyi profesyoneller devrede. Değişim oldu! Şimdi bu yeni işadamları, sinerjilerini ve yenilikçiliklerini ortaya koyuyor. Dünyanın kullandığı yöntemleri kullanmak gerektiğini de kabul ediyor. Danışmanlığı da “yeni fikirleri anlatma ustası” olarak yapıyorum. Ben anlatma ustasıyım. Yeni fikirleri berrak bir şekilde zihne yerleştiriyorum. Eğlendirici bir şekilde anlatıyorum. Bu da şirketlerin işine geliyor. Şirketlere ve iş adamlarına da bir nevi “eğitmenlik” yapıyorum. Bugün artık diyoruz ki, “Her iş adamı içindeki sanatçıyı keşfedecek. Her sanatçı da içindeki iş adamını keşfedecek.” Sanatla ilgisi olsun olmasın herkes, içindeki sanatçıyı ortaya çıkararak, kendini yaratıcı bir platforma taşımak zorundadır. Seminerlerde “farkı yaratanın insan olduğu” görüşünden yola çıkarak, insanın kendinden nasıl bir başarı öyküsü yaratabileceğine dair yol gösteriyorum. Bir şirkete yenilikçi bakış açısının nasıl kazandırılacağı ya da çalışanlar arasında sinerjinin nasıl oluşturulabileceği gibi soruların yanıtlarını arıyoruz.
“Dünyanın en tehlikeli konusu, bence aşk... Kendine bile tanımlamaya girişince, ne kadar zor bir işe soyunduğunu anlıyorsun; zor ve tehlikeli. ”
2015
72 “Kişisel gelişimde rekabet önemlidir.” diyorsunuz. İnsan kendisiyle nasıl rekabet edebilir?
Anne ve babalara çocuklarının yeteneklerini keşfedip, yönlendirmeleri konusunda neler söylersiniz?
Meydan okuyarak! Evet, zaman zaman kendime meydan okumayı severim. İnsanın en büyük rekabeti kendiyle olanıdır. Aklı başındaki herkesin böyle yaşaması lazım.
Okullar, birer fabrikadır. Düzene uyulmuş kafalar yaratır. Çocuklar, ancak kitap okuma alışkanlığına sahip olduklarında başarılı olabilirler. Çünkü çocuklara bilgiyi yaratıcılığa dönüştürebilecekleri, o bilgiyi hayatta ve iş yaşamında kullanılabilir bir bilgiye dönüştürüp, ondan yeni bilgiler üretebilecekleri öğretilmiyor. Çocuklar, yaratıcılığın kurallarını ancak okuyarak öğrenebilirler. Çocuklar, kitap okuyarak, kelimelerin gücüyle dil zekasını geliştirirler. Bu nedenle dilin çok iyi bilinmesi temel koşuldur. Anne ve babalara ilk tavsiyem, çocuklarına kitap alıp, onları okumaya teşvik etmeleridir. Çocukların da kitap ile olan ilişkisini sürdürmelerini, kitabı hayatlarının içine yerleştirmeleri gerekir. Okuma alışkanlığı, çocukken kazanılabilir. Ancak kitap okursanız, araştırırsanız, yorumlama yetisi kazanırsanız; bilgi, sizin bilginiz olur. Aksi halde bilgi kirliliği oluşur. Her şeyi bildiğinizi zanneder ama hiçbir şey bilmezsiniz.
Dünyadan geçmek, bir meydan okumadır. Sanat, meydan okuyanları taçlandırmak için vardır. Sanatla iç içe bir yaşamı seçenler, tacı kendileri takar başlarına. Kendileriyle barışık insanların, başkalarını da daha derin bir sevgiyle sevdiklerini biliyorum. Kendimizle barışık yaşadıkça, dünü bugüne, bugünü yarına daha kolay bağlar, başkalarına da daha içten, “Seni seviyorum.” diyebiliriz.
İnsanın kendini yenileme gücünün kaynağı ne olmalı? Tiyatrocu her gün yeniden doğmak ister, yenilenmek ister. Ben değişime inanan ve değişimin yönetilmesine inanan bir insan olduğum için bu değişimde insanın kendi konumunu, kendi hal ve gidişini yönetmesi gerekir diye düşünüyorum. Değişim, değişimdir. Karşı olduğu olaylarda da içinde taşıdığı muhalefet duygusuyla, sivil bir yurttaş olarak, sivil toplum örgütlerinde, tek başına, farklı görüşünü, farklı duruşunu da sergilemelidir.
Hayata ve sağlığa dair nelere özen gösteriyorsunuz? Günde 1-2 saat yüzüyorum. Sahneye çıkıyorum, maç yapmak gibi bir şey benim yaptığım... Her gün 1.5-2 saat sahne kolay mı zannediyorsunuz? İdmanlıyım, performansımın yüksek olması gerekiyor, öyle bir iş yapıyorum, futbolcu gibi bir meslek bizimkisi… Onun için performansıma dikkat ediyorum. Sigara içmem, içki 40 yılda bir içerim. Devamlı aşık olurum, iyi gelir.
Einstein, “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Bilgiyi hayal gücünün emrine verdiğim zaman kendimden büyük bir âlim çıkardım.” der. Öğretmenlerin rolü de son derece önemli. İşte bu nedenle öğretmenlerin derslerde anlattıklarını çocukların anlayabilmesi ve öğrendikleri bu bilgileri yorumlayabilmesi için çocukların hayal gücünü devreye sokmaları gerekiyor. Ayrıca aileler; çocuklarının kafalarındaki kurulu saatin standart işleyişini önlemek için sanatla kültürle ilgili özgür şekilde kendilerini ortaya koymalarını da desteklemelidir.
“Tiyatrocu her gün yeniden doğmak ister, yenilenmek ister. Ben değişime inanan ve değişimin yönetilmesine inanan bir insan olduğum için bu değişimde insanın kendi konumunu, kendi hal ve gidişini yönetmesi gerekir diye düşünüyorum.”
medikent
2016
83
medikent
Armağan PORTAKAL Konuk Yazar www.armaganportakal.com
Viyana
MÜTEVAZİ VE DERİN!
2016
84
Viyana
Önce şunu söylemeliyim, Viyana’ya bahar mevsiminde gelmek lazım. Benim ziyaretim mart sonu oldu, ağaçlar tomurcuk doluydu. Tek tük çiçeğe bezenmiş ağaçları görünce hepsi açtığında nasıl hülyalı bir resim ortaya çıkacak merak ediyorum doğrusu. Viyana milattan önceki dönemlerde kurulmuş. 1815 yılında Viyana Kongresi’nde Avrupa’nın geleceğini şekillendirmişler. 1875’ten sonra dünya şehri olmaya başlamış. Gelirinin önemli bölümünü turizmden kazanan Viyana, son 10-15 yılda kendini yeniden yapılandırarak gelişmiş. Turistik şehir turları çok dilli, Türkçe yayın var mesela. Bir günde yapılan etkinlik sayısı (350-500 etkinlik/gün) ile dünyanın önde gelen merkezlerindenmiş. Şehir 1900’lu yıllarda verimli toplu ulaşıma kavuşması için imar edilmiş. Başta Otto Wagner olmak üzere vizyoner mimar ve sanatçılarla Viyana’nın bir dünya şehri olması için çalışmalar başlatılmış. Bugünkü metronun yapıtaşı olan 36 istasyonlu raylı sistem yapılmış.
medikent
2016
85
medikent
Gün geldi çattı. Viyana havalimanına indim. Toplu taşıma ile ulaşımı otele sormuştum ama taksi ile gitmeyi tercih ettim. Havalimanında yan yana desklerde seçenekler var. Adresi söylerseniz kaç paraya gideceğinizi baştan biliyorsunuz. 36 Euro karşılığında otelin kapısına kadar gitmek kolaydı ve zaman kazandırdı. Otelim Viyana Trend Hotel Europa 1. bölgede yani Viyana’nın tam kalbinde. Trafiğe kapalı Kärntnerstraße Caddesi’nde bulunması, tarihi merkezlere, müzelere, toplu taşıma araçlarına ve muhteşem pastalarıyla Café Sacher’ye yakın olması ayrıca hoşuma gitti.
“Viyana’ya bahar mevsiminde gelmek lazım”
Café Sacher’nin kapısında sıra bekleniyor. Viyana’da bazı mekanlar ve müzelere girişte kaban ve sırt çantaları vestiyere bırakmanız gerekiyor, vermeden girecek olsanız da uyarıyorlar. Maksimum 1€ ücretle… Bir fotoğrafçı için geniş açıyla mekanı görebileceği böyle bir köşe müthiştir. Cafenin broşüründe şöyle yazıyor: “Sacher turta, iyi malzemelerin doğru sıcaklık ve nemde bir karışımı değil, 36 adımdan oluşan özel bir süreçtir.” Çikolatalı pastanın nefis hazzıyla mekandan ayrılıp, karşısındaki Albertina Müzesi’ne yönlendim. Müzede paha biçilmez yağlı boya tabloların, alıştığımız altın varaklı görkemli çerçeveler yerine, sade ve gösterişsiz çerçeveler içinde sergilenmesi beni içindeki eserlerden daha fazla etkiledi diyebilirim.
Viyana’yı anlayabilmek:
Kahve ve Kültür
Yan sokaklarından birinde kurucusunun ismiyle Café Leopold Hawelka’ya gittik. Şimdi hayatta değiller. Café içinde eşiyle birlikte büstleri duruyor. Yaşlı halleriyle, ölene kadar çalışmışlar. Hatta eşi Josefine’in hayattayken kendi elleriyle yaptığı, günde 3-4 kez sıcak sıcak servis ettiği “ekmekçik” lerden biz de yedik. Yağlı, içi erik marmelatı gibi… Çok lezzetli. Porsiyonda 3 parça var. Web sitesinde “Kahve ve kültür, böylece Viyana’yı anlayabilirsiniz” yazıyor. Şehrin kültür sanat cafe’si olmuş. İlk hali neredeyse korunuyormuş. Önceden duvarlar kağıt kaplıymış, şimdi yağlı boyalı… Kültür ikonası Andrea Heller, Peter Ustinov, Elias Canetti gibi büyük sanatçılar gelir, sohbet ederlermiş. Eskiden masalara sürekli taze su servisi yapılırmış. Havelka’nın kırmızı tavanında bir iskambil kağıdı (Kupa as) yapışık duruyor. Hikayesini bizzat yaşadığı için anlattı: Uzun zaman önce 1980’li yıllar, sanatçıların da içinde bulunduğu bir grup Hawelka’ya gelir… İçlerinden sihirbaz Christian Magic Flicflac oyunu ile iskambili atar ve tavana yapıştırır. O gün bugündür iskambil tavandadır. Hikayesini de çok az kişi bilir. Şimdi siz de öğrendiniz.
Avusturya’nın en pahalı binası Kärntnerstraße Caddesi’nde St. Stephens Katedrali çaprazında kapı numarası 3 olan Stock İm Eisen Platz. Venedikli bir asilzade yaptırmış. Zaten binadaki asma figürlü süslemeler, Akdenizlilik çağrıştırıyor. İçine girdim, en üst kata kadar çıktım. Muazzam. Binanın dış köşesinde cam bir fanus içinde eski bir ağaç kütüğü duruyor. İsmi ‘Demir Ağaç’ anlamına gelen “Stock im eisen”. Üzerindeki çivilerden artık ağacın gövdesi görülmüyor. Çeşitli rivayetler var, biri şöyle: Eskiden sanatçı ve zanaatçılar kendilerini ispatladıkları zaman bu ağaç gövdesine çivi çakarmış. 15. yüzyıla kadar tarihi gidiyor.
2016
86
Yapıtaşı Felsefesi Şehrin altında yollar, tüneller varmış. Devlet daireleri ve sarayla bağlantılı. Hala yurtdışından gelen önemli konuklar için resmi ağırlama ve toplantılar yapıldığında yer altındaki yollar ve tünelleri kullanıyorlarmış. Şehirde bir de bisiklet gerçeği var. Yollar ve trafik ışıkları da buna göre düzenlenmiş. Viyana’yı anlattığı sürece arkadaşımın en sık tekrarladığı kelime, ‘yapıtaşı’ idi. Yapıtaşı, yani merkezden, çiçek gibi çevreye yayılması. Her şeyin “bir”den başlama felsefesi. Yapıtaşı sağlam ise, temel ve üzerine kurulan yapı sağlam oluyor. Viyana’da buna çok dikkat ediliyor ve yapılan bütün işlerin temeli bu felsefeye dayanıyormuş.
St. Stephens Katedrali’nin kulesine tırmanmak bir alternatif. 4€’luk bilet ile sadece güney kuleye çıktım. “Kondüsyon sağlamsa çıkın.” derim. Gerçi aralarda dinlenme yerleri var eski zamanlardan, dilerseniz basamaklarda da oturabilirsiniz. Dar ve dik bir merdiven, döne döne yukarı çıkıyor. Merdivenlerin sonunda hediyelik eşya dükkanının pencerelerinden Viyana’yı tepeden izleyebilirsiniz. Hop on hop off şehir turuna opera binası önünden binebilirsiniz. Birkaç alternatifli hat var. 25€ ile hepsine binebileceğim olanı seçtim. Gün boyu, tura ait duraklarda sınırsız, inip binebileceğiniz için sakın biletinizi kaybetmeyin. Daha önce belirttiğim gibi kulaklıklarda Türkçe yayın var. Hem etrafı izleyip, hem anlatılanları not etmeye çalıştığım için bazı detayları atlayabiliyorum. Mesela “Sanatın zamanı, özgürlüğün sanatı” sözünü sevmiş ve not etmişim, bunu kim ve neden söylemiş, nerede yazıyormuş hatırlamıyorum.
medikent
Schönbrunn Sarısı Schönbrunn Sarayı’nı kapsayan sarı hat ile başladım. Sarayda indim fakat muazzam kalabalık vardı. Altın varaklı mobilyalar, şatafatlı perdeler gözümde canlandı ve dolaşmak istemedim. Bahçede başka detaylar - mesela saray camını silen bir insan - benim için daha iyi bir fotoğraf oldu. Burası yazlık saray ama daha önceleri av sarayıymış. 1990’lı yıllarda dünya mirası listesine girmiş. “Schönbrunn Sarısı” deyimleşmiş. Önceleri gri renkli iken, tahminlere göre Viyana Kongresi sonrası sarıya boyanmış ve ekol olmuş. Bu sarayda, Mozart’ın 6 yaşındayken, imparator karşısında 3 saat boyunca eser icra ettiği, bittiğinde de kendiliğinden Maria Theresia’nın kucağına atlayıp sarılıp öptüğü söyleniyor.
2016
87
medikent
Belvedere Sarayı Belvedere Sarayı, dünya mirası listesinde. Bahçe Prens Eugen’in adeta cennetiymiş. Kendisi çiçek dikermiş. Hayvanat bahçesi ve botanik bahçesi kurmuş. Özel beslediği bir arslanı varmış. Misafirlerini korkutmak için üstlerine salarmış. Prens öldüğü zaman çok şiddetli kükrediği söyleniyor. Bahçedeki kadın heykellerinin vücutlarına dikkatle bakarsanız, aslan figürünü görebilirsiniz. Saray, iki büyük bina ve arasında kocaman bahçeden oluşuyor diyebiliriz.
Eğimlerle Gelen Ahenk Opera binasının olduğu merkezde diğer tur otobüsüne binerek, ilk durak olan Hundertwasser sanat evinde indim. Sanatçı Friedensreich Hundertwasser’in “Yatay büyürsen tabiata yaklaşırsın, dikey büyürsen egolarına” anlamına gelen bir sözünü not etmişim… Düz çizginin yaratıcılığı kesinlikle yok ettiğini belirten sanatçının tasarladığı bu binada müze, sergi alanı ve bahçesinde kafe var. Yerler dahil düz alan yok gibi… Fakat bu size aykırı ve yaşanmaz gelmiyor. Aksine akışkan bir ortam, rahat, geniş ve çok doğal. Binada, eğimler içinde dolaşırken hiç rahatsız olmadığımı fark ettiğimde şaşırdım. Belki de gerçekten düz çizgiler bizi kısıtlıyordur. Opera Binası
Rüzgar çanı melodisi Viyana sokaklarında dolaşırken kulağıma rüzgar çanının melodisi takıldı. Sesi takip edince bir porselen mağazasına vardım. Tavan komple çeyrek tabaklarla bezenmiş ve klimanın hava hareketiyle sallanıp ahenkli bir ses çıkarıyor. İsmini söylediler ama unuttum bir tasarımcıya ait… Emek peşinde olduğum için “Porselen yapılan yeri nasıl görebilirim?” diye sorduğumda fabrikayı tarif ettiler. Katedralin oradan taksiye atladım ama dönüşte yürüyerek geldim, uzak değil… Augarten Porselen fabrikasına gittim. Kocaman düzenli bir bahçe içinde, yatay formda zarif bir bina… Kuğu gibi. Müzeyi dolaştıktan sonra üretime girerek, fotoğraf çekme hayalim vardı, görüntülemenin yasak olduğunu öğrendiğimde ise ağlamanın eşiğindeydim.
Hundertwasser sanat evi
40 metreden daha yüksek uçak savar kulesi, porselen fabrikasına çok yakın ve görmemek imkansız. 2. Dünya Savaşı yıllarında yapılmış, dev gibi beton kütle… Üzerinde yazan ‘Amargasaurus’ ismini bir dinazor çeşidinden almış. Tahminim dinazorun özelliklerinden yola çıkılarak bu ismi seçtikleri yönünde…
Viyana Üniversitesi’nin merdivenlerinden çıkıp, ana binaya girince, karşıda kocaman kapılarla avluya çıkışı görüyorsunuz. Avlunun ortasında önünde çeşme ve ayaklarının etrafını dolaşan yılan figürü olan kadın heykeli var. Yunan mitolojisinde sanatsal ilham gücünün simgesi tanrıça Castalia’ya ait… Bahçedeki öğrencilerin kimi çalışıyor, kimi muhabbette, kimi gözlerini kapatmış güneşe teslim, kimi müzik dinliyor… Hiç gürültü yok. Kalabalık var, telaş yok.
2016
88
medikent
Mozart’ın Şehri Mozarthaus’a gitmenizi öneririm. Ben evini çok sevdim. Müze olmuş. Eşyalar yok ve hangi odanın hangi amaçla kullanıldığı kesin bilinmemekle birlikte tahmin ediliyor. Binanın ikinci bodrum katında ufak ve modern konser salonunda her gün farklı etkinlik var.
Yeryüzünün İzleri Konserler Natural History Müzesi’nden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Yeryüzündeki bütün taş çeşitlerinden başlıyor, dinazorlara, su canlılarına, böceklere, kuşlara, memelilere kadar tüm canlı ve yapıtaşları sergileniyor. Bu doğal zenginlik karşısında Tanrı’nın ne kadar büyük olduğunu, tam karşıdaki Kunsthistorisches Müzesi’ndeki eserleri görünce de insanın ne kadar zarif bir üretkene dönüşebileceğini tekrar idrak ettim. Aynı müzede Fabergé eserlerinin sergisi vardı, dünyaca ünlü mücevher yumurtaları görmek büyük şans ve zevkti. Bu iki müzenin tam ortasında Museum Quarter bulunuyor.
Şehri
Konserlere gitmek için konser salonlarından bilet almak zorunda değilsiniz… Tabi büyük yeni yıl konserini saymıyorum. Oranın binası da farklı ve günün belli saatlerinde rehberle gezdiriyorlar. Diğerleri için geleneksel manto gibi kıyafetleriyle meydanlarda bilet satan gençler var. Son gün gittiğim konser, Auersperg Sarayı’nda, Strauss ve Mozart eserlerini çalan oda orkestrası idi. 8 kişilik orkestra, balet, balerin ve bir çift opera sanatçısı ile onlar da geceyi unutulmaz şova dönüştürdüler. Yeni bir şehre gittiğinizde benim gibi müzelerini dolaşıyorsanız eğer Viyana’nın pahalı geldiğini söylemeliyim. Bir dönem tek biletle bütün müzeler gezilebiliyormuş diye duydum. Doğru ise önemli bir fayda!
Şehirdeki Pazar NaschMarkt her gün açık olan iki bölüm halinde bir pazar. Kafeler, peynirciler, şarkütericiler, mezeciler… Hediyelik eşyacılar, üreticiler, kıyafet satanlar… Genellikle yemek almaya ve kafelerde oturmaya geliniyor gibi… Bir sirkeci Gegenbauer ile tanıştım. 1929’dan beri üretiyorlar, onlarca çeşit sirkesi var. İnanamadım ama baldan bile yapmışlar. Göremediğim, vaktimin yetmediği ve aklımda kalan iki yer var. İlki ulusal kütüphane. İkincisi İspanyol Binicilik Okulu The Spanish Riding School müzikle atların dans gösterisi. Şehrin merkezinde parlamento meydanında olan bu etkinlik benim Viyana’da olduğum tarihlere denk gelmedi. Giden olursa izlemenizi tavsiye ederim.
Havaalanına Gidiş Metro ile LandstraBe durağından CAT (City Airport Train) binebilir ve 16 dakikada durmaksızın havaalanına gidebilirsiniz. 1 ve 1A numaralı Türk Havayolları ve Pegasus terminalleri ana binadan dışarı çıkınca yaklaşık 250 m yaya mesafede. Zamanınızı buna göre ayarlayın.
2016
89
medikent
Broşlar Kazak ve bere süslemede broşlar, sıklıkla kullanılıyor. Çünkü broşlar sadece bahar aylarının değil, tüm 2016 sezonunun en popüler aksesuar trendi. Elbiselerden şapkalara, tişörtlerden fularlara kadar hemen her kıyafette broşlarla karşılaşmak mümkün. Broşları küçüklerden ama bir kaçını da bir arada takarak kullabileceğiniz gibi tek bir büyük broşu da kullanmayı seçebilirsiniz. Chanel, Marc Jacobs gibi pek çok öncü markada broşların yılın en trend aksesuarı olacağını podyumlarda kanıtladı.
Esra’nın Portresi Konuk Yazar www.esraninportresi.com
2016 ilkbahar modası, renkli olduğu kadar şık ve çarpıcı detayları barındırıyor. İşte, önümüzdeki sezon podyumlardan sokak modasına yansıyacak olan 2016 ilkbahar trendleri:
İLKBAHAR TRENDLERİ Açık Omuzlar
“Giambattista Valli 2016 İlkbahar” defilesi de dahil olmak üzere pek çok ünlü tasarımcı ve marka omuz dekoltesinin sezonda güçlü olacağının sinyalini verdi. Elbiselerden, trikolara ve bluzlara kadar kıyafetlerde iki omuzu da açıkta bırakan, omuz dekolteleri öne çıkıyor. Geçen yıldan beri aslında omuz dekoltesinden bahsediyoruz. Görünen o ki omzu açık üstlerin modası kolay kolay geçmeyecek.
2016
90
Beyaz Gömlek
Dantel Detaylar
İşte kolaylıkla adapte olabileceğimiz bir trend var sırada. Beyaz gömlekler, hiç olmadıkları kadar popüler 2016 ilbahar trendleri içinde... Düz beyaz gömleği de elbette bu trendin içine sokabiliriz. Ancak bu trend içinde beyaz gömleklerin birbirinden farklı formlarını, farklı kesim tasarımları görmek mümkün. Kısacası şimdiden farklı bir tarza veya kesime sahip bir beyaz gömleğe yatırım yapabilirsiniz.
“Günlük hayatımıza nasıl taşırız?” noktasında benim tereddütlerim olsa da yatak odasında giymeye alışkın olduğumuz saten slip elbiseler, dantel detaylarıyla 2016 yılının gözdesi adeta. Bizler sıcak yaz günlerinde dahi sokakta böylesi elbiseleri tercih edemesek de gecelik modası için ne tercih edeceğimizi biliyoruz artık!
Çapraz Etekler Önden yırtmaçlı etek modellerine çok benzeyen önden bağlanan çapraz etekler hemen her markanın favori parçası. İlkbahar 2016 trendi olsa da kış koleksiyonlarına yetiştirebilen markalar, süet veya kalın kumaşlarla bu etekleri satışa sundular bile.
Pileler Giyerken çok dikkat edilmesi gereken pileler, gerek elbise ve etekler gerekse gömlek ve bluzlarda karşımıza çıkıyor. “Dikkat edilmeli” diye belirttim çünkü pilelerin vücudu olduğundan geniş gösterme riski bulunuyor.
medikent
2016
91
medikent
Bu Oyunda Gitmek Vardı Mar o Lev , “Bu Oyunda G tmek Vardı” adıyla Everest Yayınları’ndan çıkan yen k tabında hayatlarına yen b r yön vermeye çalışan, arayış ç ndek nsanların öyküler ne yer ver yor. “Oyun ç nde oyun” kurgusuyla romanın karakterler n arayış g rdabına sürükleyen Mar o Lev , yen k tabının çıkış noktasını b r söyleş de şöyle aktarıyor: “Hayat arayışlarla dolu b r z nc r, b r s ls le… Hayatın kend s n yansıtmak sted m. H çb r şey güllük gül stanlık değ l ama bu, hayattan zevk almamıza engel de değ l. Hang m z hayatta oyun oynamıyoruz k ? Bu oyunları öyle kanıksıyoruz k bazı yaşayab lecekler m z teğet geçeb l yor, vazgeçeb l yor, yan ç zeb l yor, yanlışlar yapab l yoruz. Bu arada yanlışlarımız da b z anlatıyor ve bundan da gocunmanın anlamı yok.”
Sıfırdan Başlamak Efsane g tar st J m Hendr x’ n hayatını konu alan, Peter Neal ve Alan Douglas’ın J m Hendr x’ n ses kayıtları ve notlarından derled ğ “Sıfırdan Başlamak: Ben m H kayem”, Av Pardo’nun çev r s yle Dom ngo Yayınları tarafından okurlara sunuluyor. B yograf türündek k tap, J m Hendr x’ n sıfır noktasından efsaneleşt ğ z rveye uzanan müz k yolculuğunu anlatıyor.
Çocuklara Şiirsel Masallar Kurnazlığıyla fabl türü masalların önde gelen karakterlerinden biri olan tilki, bu kez şiirlere konu oldu. Kurnaz tilki masallarını şiirleştiren Refik Durbaş’ın 8 yaş ve üstü çocuklara yönelik kitabı “Tilki Tilki Saat Kaç?”, Burcu Yılmaz’ın desenleriyle Can Çocuk Yayınları’ndan çıktı.
2016
Ahmet Ümit
92
medikent
Elveda Güzel Vatanım Polisiye romanların ünlü yazarı Ahmet Ümit, bu kez bir tarih romanıyla okuyucuların karşısında. “Elveda Güzel Vatanım” ile bir döneme damgasını vurmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni ele alıyor. Everest Yayınları’ndan çıkan “Elveda Güzel Vatanım” romanını Ahmet Ümit, “Tarihsel bir roman olsa da İttihat ve Terakki’nin aslında kendisi bir polisiye… Suikastlerin hiç eksik olmadığı bir dönemi konu alan entrikası bol ve büyük olayların yaşandığı akıcı bir roman.” olarak tanımlıyor.
SAAT CANAVARI UZAK
Sessiz Kitap
Çocuklara yönelik macera hikayeleriyle tanıdığımız Miyase Sertbarut’un yeni kitabı “Saat Canavarı”, Tudem Yayınları’ndan çıktı. Anlatıcılığını hayatın içinden gerçek çocukların yaptığı 15 öykü, dünün çocuklarını bugünün çocuklarıyla buluşturuyor. Dünyanın yalnızca insanlar için değil kurbağalar, köpekler ve bilumum farklı türdeki canlılar için de dönen bir küre olduğunu anımsatan bu eğlenceli öykü kitabı, Saat Canavarı, okurlarını değişik mahallelerde dolaşmaya çıkararak, karşılarına çıkan evlerden birinde kendileri gibi bir çocukla karşılaşmalarına imkân tanıyor.
Yalancılar ve Sevgililer Gülşah Elikbank’ın yeni romanı “Yalancılar ve Sevgililer”, Kırmızı Kedi Yayınevi’nce okurlara sunuluyor. İstanbul’dan Romanya’ya uzanan, araştırmalara dayanan ve 15. yüzyıla gönderme yapan roman, tarihi figürlerle kurgulanan “Yalancılar ve Sevgililer”, yaşanamamış aşkların peşinde okurları tarih macerasına sürüklüyor.
Oscar ödüllü Avustralyalı illüstratör ve yazar Shaun Tan’in hiç yazı kullanmadan hazırladığı çizgi roman “Uzak”, göç ve göçmenlik sorununa dikkat çekiyor. Romanda; her göçmenin, her sığınmacının, kısacası yurdundan edilmiş insanların hayata tutunma umudu çizimlerle okuyuculara yansıtılıyor. Görsel okuma deneyimi sunan çizgi roman, Desen Yayınları’ndan çıktı.
2016
93
medikent
TRENDLER & YENİLER iPhone Screen Printer
iPhone Screen Printer ile iPhone telefonlardan, gerçek bir iPhone boyutunda çıktılar alınabiliyor. iPhone Screen Printer, telefona kablo aracılığıyla bağlanıyor ve internet sayfalarının, e-postaların, haritaların veya notların yazdırılmasına olanak sağlıyor. Yazdırma işlemi için özel uygulamanın telefona kurulması gerekiyor. Uygulama ve yazıcı, popüler not alma programları ile beraber çalışabiliyor. Cihaz, 4 m’lik bir kağıt rulosu ile birlikte satışa sunuluyor.
BUGATTI
CHIRON
Daha önce Bugatti Veyron ile hız rekoru kıran firma, “dünyanın en hızlı yol arabası” iddiasıyla ürettiği Bugatti Chiron marka aracı, Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergiledi. 0’dan 100 km/s hıza 2.5 saniyede çıkabilen, dört turbo kompresörle genişletilmiş Bugatti Chiron, 1500 beygir güç çıkışına sahip. Saatte 420 km’lik hıza çıkabilen Bugatti Chiron, yeni titanyum egzoz sistemine ve karbon fiber kullanan ilk airbag sistemine sahip. Bunlarla birlikte artık aracın yeni hız rekorunu kırması bekleniyor. Firma, 2016’da sadece 500 adet Bugatti Chiron üretileceğini ve otomobilin 2.4 milyon €’ya satışa sunulacağını açıklandı.
Mandala Kitapları Son günlerin popüler hobilerinden mandala kitapları ile psikolojik bütünlüğü sembolize eden dairesel şekiller boyanıp, meditasyon etkisi ile rahatlama sağlanabilir. Yetişkinlerin yanı sıra çocuklar için de hazırlanmış mandala kitapları; yalnızca ruhsal dinginlik için değil, çocuklarla birlikte aktivite saatleri için de düşünülebilir.
2016
94
medikent
Kodak PixPro Kodak'ın 360 derece açılı çekim özelliği bulunan PixPro 360 serisine ait 4K çekim özellikli yepyeni aksiyon kamerası PixPro SP360 4K PIXPRO, kullanıcılara sunuldu. 4K kalitede çekim yapabilen ve 720p'de 120fps'lik “slow-motion” çekim desteği de sunan kamera, diğer modellerine göre de çok daha iyi bir 360 derecelik çekim deneyimi sunuyor.
TAG’den akıllı saat
CONNECTED Saat üretme konusunda 150 yıldan fazla tecrübesi bulunan TAG Heuer, Google ile yapılan işbirliğiyle Android Wear işletim sistemli olan akıllı saat üretti. Dışarıdan bakıldığında oldukça şık, lüks ve pahalı bir TAG Heuer saatten farkı olmayan TAG Heuer Connected modeli, 52 gram ağırlığa sahip. Saatin kadran bölümü ise akıllı saat olmasından dolayı istediğiniz temaya göre farklı renklere bürünebiliyor ki belki de bu en cezbedici özelliklerden bir tanesi. Özellikle erkekler giydikleri kıyafete göre bile saatinin nasıl görüneceğini bu temaların rengini değiştirerek kombinleyebilir hale geliyor.
Güneş Arabası Çocukların bilime yönelik ilgisini artırmak için üretilmiş maketler, onlar için eğlenceli bir deneyime dönüşüyor. 4M Solar Rover - Güneş Arabası, çevre dostu güneş arabası tasarlamak için güneş paneli tutucusu, yansıtıcı panel, güneş paneli, yansıtıcı yapışkan, kutup başlığı, takım solar panel destek kolu parçaları, tekerlek, vidalar, motor kapağı, motor, akslı şase, şeffaf gövde, yapışkan bant, eğlenceli bilgiler ve detaylı yapım kılavuzu içeriyor. Maket birleştirildikten sonra güneş arabasının güneş paneli, gün ışığını elektriğe dönüştürüyor ve arabanın motorunu çalıştırıyor. Hem eğlenceli hem de çevreci bir bilim projesi için uygun bir oyuncak…
Dinozor Kazı Seti
Milyonlarca yıl önce yaşamış dinozorların kemiklerini paleontologlar gibi çıkarma deneyimi sunan dinazor kazı setleri, çocuklar için eğlenceli oyuncakların başında geliyor. Prehistorik çağlarda yaşamış dinozorun kemikleri kazı setinden bulunup, birleştirilerek iskelete dönüştürebiliyor. Sonrasında ise dinazor iskeleti, sergilenebilir.
KENT SAĞLIK GRUBU
KURUMSAL BİLGİ KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Tıp • Uzm. Dr. John FOWLER • Uzm. Dr. Fecri BENGİ • Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN • Uzm. Dr. Melek GÜRYAY • Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN
Çocuk Kardiyolojisi • Prof. Dr. Aytül PARLAR • Doç. Dr. Önder DOKSÖZ
Ağız ve Diş Hastalıkları • Dt. Cüneyt IŞIKER
Dermatoloji • Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL • Uzm. Dr. M.Cüneyt SOYAL • Uzm. Dr. Ergün KUŞKU
Anestezi ve Reanimasyon • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL • Yrd. Doç. Dr. Mert AKAN • Uzm. Dr. Ali Han PİRİM • Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL • Uzm. Dr. Erhan OLGUN • Uzm. Dr. Gökhan AYHAN • Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Beslenme ve Diyet • Dyt. Safiye TAŞ Beyin Cerrahisi • Prof. Dr. Altay BEDÜK • Prof. Dr. Kemal YÜCESOY • Opr. Dr. Vasfi YARADANAKUL • Opr. Dr. Göktuğ AKYOLDAŞ Böbrek Nakli Merkezi • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK
Çocuk Nörolojisi • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL • Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL
Check-Up Ünitesi • Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ
Genel Cerrahi • Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU • Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Rasim FARAJOV
Çocuk Cerrahisi • Opr. Dr. Şamil KUDAY
Girişimsel Radyoloji • Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY
Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı • Doç. Dr. Aydın ERDEMİR • Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL • Uzm. Dr. Selda AYTAÇ • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK • Uzm. Dr. Fatma TAT • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK • Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER • Uzm. Dr. Dilber BEKTAŞLAR
Göğüs Hastalıkları • Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR • Uzm. Dr. Deniz ATASEVER
Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN
İç Hastalıkları • Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU • Uzm. Dr. Necdet YETİM
Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL • Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL Hematoloji • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ
Kadın Hastalıkları ve Doğum • Prof. Dr. Namık DEMİR • Prof. Dr. Serkan GÜÇLÜ • Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA • Opr. Dr. Orçun SEZER • Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU • Opr. Dr. Zehra İNCE Kalp Damar Cerrahisi • Prof. Dr. Suat BÜKET • Opr. Dr. Arzum KALE • Opr. Dr. Ulusal COŞKUN • Opr. Dr. Yılmaz DENİZ • Opr. Dr. Makbule KESİCİ Karaciğer Nakli Merkezi • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Kamil KILIÇ Kardiyoloji • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ • Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ • Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR
Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Erdal CİLA • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pratisyen Hekimler • Dr. Aylin DURMUŞ • Dr. Ece ZAMANER • Dr. Emrah GEZER • Dr. Elçin YÜCEBAŞ • Dr. Selçuk Onur DUYGU • Dr. Ghassan NABO • Dr. Murat GÜNDÜZ • Dr. Nasir Ahmad SHAHİ • Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU Radyoloji • Uzm. Dr. Alper YÜKSEL • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE • Uzm. Dr. S. Onur SUMAN • Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI • Uzm. Dr. Seçil KARACAN Romatoloji • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Kemik İliği Nakli Merkezi • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ
Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Kulak Burun Boğaz • Prof. Dr. Alp DEMİRELLER • Opr. Dr. Nihan AKÇA
Psikolojik Danışmanlık • Uzm. Psikolog Sırma PALADEMİR
Laboratuvar • Doç. Dr. Latife ÇAĞLAYAN DOĞANAY • Uzm. Dr. Gültekin TAŞ • Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU • Uzm. Dr. İsmail AYDIN • Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Nefroloji • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji • Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Medikal Onkoloji • Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR • Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ • Doç. Dr. Tülay AKMAN
Tüp Bebek Merkezi (IVF) • Opr. Dr. Dilek ASLAN • Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN • Dr. Tunç PINAR Üroloji • Doç. Dr. Ömer ÖGE • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Yeni Doğan Yoğun Bakım Servisi • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Ağrı (Algoloji) Birimi Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Ağız ve Diş Sağlığı Uzm. Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU Dt. Ceyda AFYONCU Beslenme ve Diyet Dyt. Gamze GÜLTEKİN Beyin ve Sinir Cerrahisi Prof. Dr. Kemal YÜCESOY Opr. Dr. Vasfi YARADANAKUL Biyokimya Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Çocuk Hastalıkları Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk Alerji Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Çocuk Psikiyatri Doç. Dr. Fatma VAROL TAŞ Dermatoloji Prof. Dr. Ayşe Şebnem ÖZKAN Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Uzm. Dr. Füsun SALGÜR
İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Uzm. Dr. İnci OKAN Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Serkan GÜÇLÜ Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzm. Dr. İsmail AYDIN Kozmetoloji Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Kulak Burun Boğaz Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN Opr. Dr. Dilek SINMAZ Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Erdal CİLA Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Dr. Atilla AYRAL
Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Prof. Dr. Abdullah OKAN
Psikolojik Danışmanlık Uzm. Psikolog Şebnem TÜRKDALI
Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER
Üroloji Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ
Göz Hastalıkları Opr. Dr. İsmail KARDEŞLER Opr. Dr. Fuat BOZKURT Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası • AK Sigorta A.Ş. • Allianz Hayat Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • AXA Sigorta A.Ş. BANKALAR • T.C. Merkez Bankası • T.C. Ziraat Bankası & Türkiye Halk Bankası Mensupları • T.C Ziraat Bankası (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş.( Eximbank ) ( Hasta Ödemeli ) • Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) RESMİ KURUMLAR • TBMM ÖZEL KURULUŞLAR • Anadolu Sigorta Personel Çalışan ve Emekli • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Galata Taşımacılık A.Ş • SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti • İmbat Madencilik A.Ş. • Sports İnternational
SGK ANLAŞMALI BRANŞLAR •Karaciğer Nakli Merkezi •Böbrek Nakli Merkezi •Kemik İliği Nakli Merkezi •Medikal Onkoloji Merkezi •Kardiyoloji •Kalp Damar Cerrahisi •Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi
ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance • Adac • Tricare İnternationaL SOS • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield • Bupa International • Companion Global Healthcare • Europ Asistance • International Health Insurance • International Medical Group IMG • J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • SOS International • SOS International UK • Seven Corners VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Tire Ticaret Odası • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)
• Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco) • Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi)
• STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner
INTER PARTNER ASISTANCE (IPA) • AXA PPP • Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi • Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Bank Asya Platinium Card • Benefit Card • Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik • Benefit Global AIG-Card • Cenoa Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası • Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası • IPA Card • IPA Privilege Card • Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası • Life Center (Medikamed Sağlık) • Life Guıde Card (TTI Grup) • Life Partner Card • MTA Grup • Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası • Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası (Deniz Emeklilik) • Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. • Ray Sigorta A.Ş.-Acil Tedavi Sigortası • SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası • Ticket Restaurant (IPA) Asistans Hizmetleri • Türk Asisist Card • Türk Ekonomi Bankası • Zürich Sigorta A.Ş. & Zürih Sigorta HSBC Acil Tedavi Sigortası • Çek Cumhuriyeti Sigortalıları • İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Ace European Sigorta • Ankara Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Ray Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ziraat Sigorta •Türk Nippon
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Axa Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Allianz Sigorta A.Ş. • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. • AK Sigorta A.Ş. BANKALAR • Türkiye İş Bankası • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan • Ziraat Bankası RESMİ KURUMLAR • TBMM ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası
KENT ULAŞIM ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)
• Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco) • Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi) • STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Ziraat Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ray Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Generali Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş. • Eureko Sigorta • Türk Nippon • Ankara Sigorta • Ace European Sigorta
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) I. Güzergah (Bornova - Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Ata Durağı • Hükümet Konağı Önü • Peterson Köşkü Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Alaybey Tersane Otobüs Durağı • Karşıyaka Yalı Cad. Anadolubank Önü • Karşıyaka Yelken Kulubü Otobüs Durağı • Yıllar Market Önü • Bostanlı İskele • Atakent Beşikçioğlu Cami • Doğtaş Mobilya Önü • KENT HASTANESİ II. Güzergah (Konak - Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Basmane Postane Durağı • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ı vaalan Eski Ha
Yolu
An
ad
ol
u
İzm
ir-
Ca d
.( Al
tın yo l
M
en
em
en
)
De
m
Mavişehir ğı Yonca Kavşa
iry ol
Çevre Yolu akkale Aydın / Çan
u
Kavşağı İstasyonaltı
Bornova An
Kipa Çiğli
ad
ol
u
Ca d
.( Al
tın yo l
)
rı
ulva
vB aye
Dud
Sasalı
Mavişehir
Karşıyaka
Aksoy Recidence
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
ros Mig Kapalı Otopark
(Kor don
Yolu )
KENT
KA
Alsancak Garı
desi
ehitleri
Atat ür
Cad.
k Cad
A NOV
R /BO A K A RŞIY
Kıbrıs Ş
Alsancak Vapur İskelesi
Plevnaerı Bulv
inç Seavnesi t Pas
Şair Eşref Bulvarı
Ta
rı
ulva
B aşa lat P
e-Sağlık üyeliği ile her zaman yanınızdayız!
SAĞLIĞINIZ BİZİM İÇİN DEĞERLİ Sağlık alanında ve hastanemizdeki gelişmeleri düzenli olarak takip etmek ve aktüel sağlık dergimiz Medikent’e sahip olmak için aşağıdaki formu doldurarak bize teslim edebilir ya da kare kodu akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulama ile okutarak dijital kayıt yaptırabilirsiniz.
Kayıt Formu Formu doldurarak Kent Hastanesi ya da Alsancak Tıp Merkezi danışma bölümüne teslim edebilirsiniz.
Dijital Form
Akıllı telefonunuzdaki barkot okuyucu uygulamayı açınız ve kare kodun üzerine getiriniz. Uygulama aracılığı ile yönlendirildiğini web sitemizdeki formu doldurunuz ve kayıt işleminizi tamamlayınız.
Adınız* Soyadınız* E-posta adresiniz*
Hastanemizin sağlık ve aktüel dergisi Medikent’e abone olmak için aşağıdaki bilgileri de doldurabilirsiniz. Telefon numaranız Adresiniz
*Doldurulması zorunlu alanlar.
E-Sağlık üyeliği ile verdiğim iletişim bilgilerimin ilgili kuruma ya da erişimin gerçekleştiği aracı yazılım, cihaz ya da araca aksini bildirmedikçe Kent Hastanesi ve bağlı kurumları tarafından bilgilendirme, tanıtım ve duyuru ile iletişim çalışmaları amacı ile kullanılmasına ve saklanmasına izin veriyorum.
İmza
MEDİKENTSUDOKU 9
51 3 4 8 6 4 9
5 2 5 1 8 67 3 2 79 6 74 3 1 2
7 9 5 2 1
Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.
Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.
3
8
6
5 7 9 7
2
6
9 2 41 5 6 1 4 9 3 7 2 1 4 3 7 6 3 6 4 1 2 1 7 9 8 7 1 3 6 9 6 3 8 8 5
4
9
7 2 41
Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği bilgilendiriyor: Kanser tedavisinde en etkili yöntem; düzenli kontrol, erken teşhis ve doğru tedavidir. SGK anlaşmalı Medikal Onkoloji Kliniği ile multidisipliner bir yaklaşımla kanser tedavisinde hep yanınızdayız. Tüm sorularınız için Kanser Danışma Hattı’nı 7/24 arayabilirsiniz.
Kanser Direkt Danışma Hattı
0530 177 28 09
Biyolojik Saat Uykusuzluğu Gösteriyorsa! Kanda stres hormonlarımız artar. Tansiyonumuz yükselir. Kalp ritmimiz düzensizleşir. Bağışıklık sistemimiz bozulur. Daha kolay hastalanırız.
Kent Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi uyku apnesi ve diğer uyku bozukluklarının tanı ve tedavisi ile hizmetinizde.
KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71
www.kenthospital.com
/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu