Medikent - Haziran 2015

Page 1

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.

Haziran 2015 / Sayı 17 • www.kenthospital.com

ISSN: 1307-2242

Tatlı Krizleri

Nasıl Önlenir? SAYFA 13

&

Yumusak Doku Romatizması

Fibromiyalji SAYFA 19

&

Ayhan Sicimoglu

Ritim Yoksa, Hayat Da Yok SAYFA 62

&

Doğadan Fışkıran Şifa

Sanat, Festival ve Tarih Kenti:

SAYFA 34

Koruyucu Beslenme

Edinburgh

SAYFA 38

SAYFA 70

Medikent

Otlar ve Sebzeler Niçin Soframızda Olmalı? 10 Soruda

Kriyoterapi SAYFA 30 Online Dergi

&

SAYFA 42

Çapraz Nakil Nedir? SAYFA 58

& &


DAHA FAZLASINI ARAYANLAR İÇİN...

Her hastasına kendisini evinde hissettiren Kent Hastanesi, hastaların tedavi süreçlerinde “daha bir özel” olma taleplerine yeni “exclusive” kat ile yanıt veriyor.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR • Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71


5 yıldızlı otel konforunda hizmet verilen exclusive katta; • exclusive kata özel odalar • exclusive kata özel cafe • exclusive kata özel lobi

www.kenthospital.com

• exclusive kata özel yatış ve taburculuk işlemleri • exclusive kata özel kontrollü giriş kartı • exclusive kata özel diyetisyen kontrollü alakart menü

www.kenttipmerkezi.com

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubu


2015

medikent

Haziran

iÇiNDEKiLER 37 Bitkilerin

23

9

Gücü

Tüp Bebekte Vitrifikasyon Yöntemi

Gebelikte Tiroid Hormon Yüksekligi

GEBELİK VE HİPOTİROİDİZM

44

ÇAPRAZ NAKİL NEDİR?

Laminate Veneer Tedavisi

Sanat, Festival ve Tarih Kenti:

48

Edinburgh Yumusak Doku Romatizması Fibromiyalji

19 Medikent

Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör Dilek EKER Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kenthospital.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli

70 Yayın Kurulu Dt. Ceyda AFYONCU Dyt.Safiye TAŞ Prof. Dr. Koray TEKİN Uzm. Dr. Tolga YÜCETÜRK Dr. Tunç PINAR Opr. Dr. Şamil KUDAY Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Prof. Dr. Namık DEMİR Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Nezahat BEDİR Şerife KARAKAŞ Prof. Dr. Çiğdem ARIKAN Uzm. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Cansu BİNAY Armağan PORTAKAL Mine BEŞOĞUL Katkıda Bulunanlar Özlem ÜNLÜ Sertan GÜNTAÇ Serdal PEKEY Derya CÖMERT Ali DOĞAN Şehriban ARSLAN

Tatlı Krizleri Nasıl Önlenir?

13

58

10 Soruda Kriyoterapi

30

MİDELER KÜÇÜLÜYOR, AZ YİYİP DOYUYORLAR, ZAYIFLIYORLAR!

AYHAN SİCİMOĞLU

15

62

Basım Yeri Mono Matbacılık İnş. Tur. Tic. San. Büşra Yolver 379 Sokak No: 14/208 K.2 2.Sanayi Sitesi Bornova / İZMİR Tel: 0 232 461 08 98 Faks: 0 232 461 08 70

Basım Tarihi: Haziran 2015 Yıl: 9 Sayı: 17

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.


Değerli

Medikent okurları, Zaman nasıl da hızla akıp gidiyor… 2015’i karşılıyoruz derken yılın yarısını geride bıraktık. Ama Kent Ailesi olarak biz bu süreci yine çok yoğun, dopdolu geçirdik. Bildiğiniz gibi halkımızı sağlıklı yaşam, hastalıklar konusunda bilgilendirme, bilinçlendirme, farkındalık yaratma amaçlı seminerlerimizi yıllardır sürdürüyoruz. Bu kez sağlıklı gebelikler için Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları ile Endokrinoloji Uzmanlarına yönelik “Gebelik ve Tiroid” konulu seminer düzenledik. Uzmanlarımız Prof. Dr. Namık Demir ve Prof. Dr. Mehtap Çakır meslektaşlarını bilgilendirip, aydınlattı. Seminerlerimizi sürdürürken aynı sosyal sorumluluk bilinciyle farklı mecralarda da yer aldık. Bunlardan biri Alaçatı Ot Festivali oldu; “Kent Sağlık Günleri”ni gerçekleştirdik. Uzmanlarımız Prof. Dr. Mitat Bahçeci, Doç. Dr. Cevad Şeküri, Uzm. Dr. Tuncay Filiz bu güzel etkinlikte konferanslar verdi, festival katılımcıları büyük ilgi gösterdi. Hekimlerimiz sunumlarını siz Medikent okurları için kaleme aldı. Kent Sağlık Grubu olarak Türkiye için önemli bir sağlık hizmeti sunucusu, bir

markayız. Bu markayı, sağlıklı yaşamın temelini oluşturan sporla perçinlemek amacıyla Kültürpark Tenis Kulübü’yle işbirliği yaptık. 200’ün üzerinde sporcunun katıldığı Kent Hastanesi Tenis Turnuvası’nı düzenledik. Sloganlarımızdan biri “sağlık için spor, spor için sağlık”tı, ilgi çok büyük oldu. Çekişmeli maçlar tenis severlere unutamayacakları anlar yaşattı. “Sporda Kent” de Medikent sayfalarında. Siz okurlarımıza elimizden geldiğince özellikle piyasadaki sağlık dergilerinden çok farklı, “hayatın içinden” hikayelerle pekiştirilmiş bilgiler sunan bir Medikent hazırlamaya çalışıyoruz. Bu sayıda da hekimlerimizin hastalıklarla ilgili makalelerinin yanında yine hasta öykülerini bulacaksınız; Embriyo dondurma yöntemiyle dünyaya gelen Mira bebeğin hikayesi hiç şüphesiz ilginizi çekecek. Aynı kaderi paylaşıp karaciğer nakli olan üç bebekle henüz birkaç günlükken ameliyat olup aylarca kuvözde kalan minik Defne’nin yaşam mücadelelerini okuyacaksınız. Kent Hastanesi’nde geçirdikleri tüp mide ameliyatlarından sonra eski hallerinden eser kalmayan obezite hastalarının inanılmaz değişimlerini kendi ağızlarından okuyacaksınız, yeni görünümleri sizleri çok şaşırtacak.

Haberleriyle “Sevgililer Günü”ne sembol olan hastalarımız Figen- Salih Karavaş çifti ile kanseri yenen Ferhan Şirvan’ın sohbet tadındaki röportajlarıyla, çapraz nakil olmuş hastaların hikayeleriyle farklı hayatların içine gireceksiniz. Ve daha fazlasını bulacaksınız sayfalarımızda. Kendisini “daha özel” hissetmek isteyen hastalarımız için “exclusive” katımızı hizmete açtık. Size bu katımızı da tanıtmak istedik, fotoğraflarla. Canım Ciğerim Çocuk Kulübü üyesi çocuklarımız için Fame City’de gerçekleştirdiğimiz geleneksel 23 Nisan Ulusal Çocuk Bayramı kutlamasındaki coşkuyu yine fotoğraf karelerinde göreceksiniz. Perküsyon Ustası Ayhan Sicimoğlu, sanatçı konuğumuz. Armağan Portakal’ın objektifinden ve kaleminden tarih kenti Edinburgh’u gezmiş gibi olacaksınız. Kent’ten haberler, basında biz, yaz modasının yeni trendleri… Medikent’in olmazsa olmazları. Beğenmeniz umuduyla sağlıklı günler diliyorum.

Dr. İ. Ruşen Yıldırım Genel Müdür


2015

01

medikent

kent haber Küçük Kulüp’te

Check-Up Semineri

Küçük Kulüp üyelerine özel “Kent Sağlık Söyleşileri”nin ilki, 6 Mayıs’ta düzenlendi. "Erken Tanı Neden Önemlidir?" konulu söyleşi, Kent Hastanesi Check-Up Ünitesi sorumlusu Uzm. Dr. Demet Karadenizli'nin sunumuyla gerçekleşti. Seminerde Dr. Demet Karadenizli, “Erken tanı hastalıklarda neden çok önemlidir? Hastalıkların erken tanısı için ne tür taramalar yapılır? Kişiselleştirilmiş sağlık taraması nedir? Düzenli sağlık kontrolleri erken tanıyı nasıl sağlayabilir? Kimler hangi sıklıkta düzenli sağlık kontrolleri yaptırmalıdır? Tarama testlerinde aile sağlık öyküsü, yaş ve cinsiyete göre hastalık riskleri nasıl değerlendirilir?” konularında bilgiler verdi.

Kazakistan’da fuardaydık Kazakistan’ın Almaty kentinde düzenlenen KİHE 2015 Uluslararası Sağlık Turizm Fuarı’na katıldık. Ayrıca Dünya Sağlık Turizm Konseyi-GHTC desteğiyle ve Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Konseyi-THTDC işbirliğinde Almaty Intercontinental Oteli’nde düzenlenen workshop’ta Kazakistanlı katılımcılarla bir araya geldik.

İk nc hayatların,

bayram kutlaması

Karaciğer nakliyle hayata tutunan çocuklar, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamasında buluştu. Sabah doktor kontrolünden geçip öğleden sonra soluğu oyun merkezinde alan karaciğer nakilli çocuklar, doyasıya oynayıp eğlendi, bayramlarını coşkuyla kutladı. Doğal üyelerini İzmir Kent Hastanesi’nde karaciğer nakli olan çocukların oluşturduğu Canım Ciğerim Çocuk Kulübü, geleneksel Çocuk Bayramı kutlamasını eğlence merkezi Fame City işbirliğiyle gerçekleştirdi. Erken bayram kutlaması öncesinde hastanede rutin kontrolleri yapılan çocuklar aileleriyle birlikte Hilton Oteli içinde yer alan Fame City’de bir araya geldi. Yüzlerini boyayan Pamuk Prenses kostümlü animatörle şişme kaydıraklarda, top havuzunda, labirentlerde oynayan, sevinç çığlıkları atan çocuklar kendilerini izleyen anne babalarına da mutlulukların en büyüğünü yaşattı.


2015

02

medikent

kent haber

DragonFest Dünyanın 3 büyük festivalinden biri olan Dragon Festivali Kurumlararası Bot Yarışması, Kent Hastanesi KENTRAGON ekibinin de katılımıyla Bostanlı sahilinde gerçekleşti. İzmir’in önde gelen kuruluşlarının çalışanlarından oluşan takımlar şampiyonluk için mücadele etti. Yarışlara sıkı antrenmanlarla hazırlanan KENTRAGON ekibi, iki gün süren festivalin bot yarışlarında ekip ruhunun bilinciyle kazanmak için kürek çekti. Renkli görüntülerin yaşandığı festival boyunca şık formaları ile kendinden söz ettiren Kent Hastanesi ekibi markamızı en iyi şekilde temsil etti. Yarışlara ilk kez katılan KENTRAGON takımı çeyrek finalde elense de, bir sonraki yıl için şimdiden şampiyonluğu hedefledi.

Tıp Dünyasından EDEBİYAT DÜNYASINA Edebiyat tutkusunu hikayeler yazıp çeviriler yaparak sürdüren İzmir Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehtap Çakır, ilk derleme kitabı “Büyülü Bir Hayat”ı çıkararak en büyük hayalini gerçekleştirdi. Çakır, İngilizce popüler psikoloji dergisi Psychologies’te çıkan, çevirisini yapıp, Deliler Teknesi Dergisi’nde yayımlanmış makalelerden oluşan kitabını 20. İzmir Kitap Fuarı’nda imza gününde okuyucularla buluşturdu. Kanguru Yayınları’ndan çıkan, taş sanatı tasarımıyla kitap kapağı ve sayfa içindeki resimleri de kendisi hazırlayan Prof. Dr. Çakır, “Büyülü Bir Hayat”ın farklı bir kişisel gelişim kitabı olduğunu söyledi.

Kalp Sağlığını

NASIL KORUYABİLİRİZ? Kent Hastanesi, Konak Belediyesi ve Alsancak Koruma & Güzelleştirme Derneği işbirliğiyle Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Kalp Sağlığını Nasıl Koruyabiliriz?” başlıklı seminer, Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Tümüklü’nün sunumuyla gerçekleşti. Stres, obezite, sağlıksız beslenme, sigara, kötü kolesterol, ileri yaş ve genetik faktörlerin kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini artırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Murat Tümüklü; sağlıklı beslenmenin ve yaşam tarzı değişikliğinin bu hastalıklardan korunmada önemli olduğunu anlattı.


2015

03

medikent

kent haber Basküllerle Dost

Sağlıklı Hayata İlk Adım

Radyoda sağlık söyleş ler

Kent Alsancak Tıp Merkez m zde

Hemşireler Günü Kutlaması

Kent Alsancak Tıp Merkezi'nde 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü coşkuyla kutlandı. Beyaz meleklerimizi bu özel günde çalışma arkadaşları da yalnız bırakmadı.

Vücut kütle endeksi 40 ve üzeri yani “morbid obezite” düzeyinde çıkan, diyet ve egzersizlere rağmen kalıcı kilo veremeyip aşırı kiloları yüzünden günlük yaşamı kabusa dönenlere yönelik olarak Kent Alsancak Tıp Merkezi’nde bir seminer düzenlendi. Prof. Dr. Koray Tekin’in “tüp mide” ameliyatı yapıp, obezite cerrahisi ile bu dertten kurtulan hastalarının da katıldığı seminerde; hastalar, morbid obez oldukları dönemi ve ameliyat sonrası değişen hayatlarını anlattı, yeni hastalarla deneyimlerini paylaştı.

Acilde Yenilikler TRT Kent Radyo İzmir’de yayınlanan ve Meltem Acar Yücesoy’un hazırlayıp sunduğu Sağlık Dünyası programına konuk olan Kent Hastanesi doktorları, sağlıklı yaşam farkındalığı oluşturmak amacıyla dinleyicileri bilgilendirdiler.

İzmir Kent Hastanesi Acil Servisi’nde görev yapan uzman hekimlerin Dr. John Fowler başkanlığında tüm meslektaşlarına açık olarak 8 yıl aşkın bir süre önce başlattıkları "Acilde Yenilikler Seminerleri”nin 100.’sü gerçekleştirildi. 100. seminer anısına acil tıp Kale Pratt & Whitney uzmanları, konuk hekimlerle birlikte pasta kesip, kutlama yaptı.

“Gebelik ve Tiroid” Paneli Gebelikte çok daha önemli hale gelen tiroid bezi hastalıkları, İzmir Kent Hastanesi ve Ege Perinatoloji Derneği işbirliğiyle düzenlenen “Gebelik ve Tiroid” panelinde ele alındı. Oturum Başkanlığı’nı Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sabahattin Altunyurt’un yaptığı panelde; İzmir Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Namık Demir “Gebelik ve Hipertiroidi”, yine İzmir Kent Hastanesi’nden Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehtap Çakır, “Gebelikte Hipertiroidi”, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Endokrinoloji Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Samim Özen, “Annede Tiroid Fonksiyon Bozukluğunda Yenidoğan ve Çocukluk Çağında Sonuçlar” başlıklı sunumlarını yaptılar.

Cilt Bakımı ve Güzellik

Dermatoloji Uzmanı Dr. Hacer Önvural’ın sunumuyla gerçekleşen “Cilt Bakımı ve Güzellik” konulu seminere Delphi kadın çalışanları katıldı. Dr. Hacer Vural; cilt bakımı, sağlıklı güzellik, gençleştiren sağlıklı girişimler ve kozmetolojik uygulamalar konusunda bilgiler verdi.


2015

04

medikent

kent haber

Kültürpark’ta Tenis Şöleni Kent Hastanesi Senior Klasman Tenis Turnuvası, Kültürpark Tenis Kulübü kortlarında 2-9 Mayıs tarihlerinde gerçekleşti. Kültürpark Tenis Kulubü’nün sağlık sponsoru olan Kent Hastanesi’nin adına düzenlenen turnuvaya çeşitli illerden 220 sporcu katıldı. 35 yaş üstü sporcuların kadınlar, erkekler ve çiftler kategorisinde mücadele ettikleri turnuvanın başhakemliğini Cengiz Oktay üstlendi. Heyecanlı karşılaşmalara sahne olan turnuvada Galatasaray ve A milli takımın eski futbolcusu Ümit Davala da korta çıktı.

Oyuncu Geces

Turnuvanın oyuncu gecesi, 7 Mayıs akşamı Kültürpark Tenis Kulubü’nde üyelerin ve sporcuların katılımıyla gerçekleşti.

Sağlıkta Kent, Sporda Kent

Sağlıklı yaşamın temelini oluşturan spora da destek veren Kent Hastanesi, Kültürpark Tenis Kulübü’nün sağlık sponsorluğunu üstlendi. Kent Sağlık Grubu Genel Müdürü Dr. Ruşen Yıldırım, “Kent, sağlıkta bir marka. Bu markayı ve ‘sağlık spor’ algısını her yaşta yapılabilen tenis ile pekiştirmek istedik.” dedi. Dr. Yıldırım, sağlık sponsorluğunu üstlendikleri Kültürpark Tenis Kulübü’nde basın temsilcileri ve spor servisleri sorumlularıyla bir araya geldi. Dr. Yıldırım, Kulüp Yönetim Kurulu Üyeleri Ruçem Canbeyli, Canan Boz ve Berdan Güven’in de katıldığı

buluşmada spordaki işbirliğinin yanı sıra Kent Sağlık Grubu’nun 2015 yatırım projelerini açıkladı. Kent Hastanesi’nin daha çok sportif aktiviteler içinde yer almasını arzu ettiklerini belirten Dr. Yıldırım, “Amaç, profesyonel takımların önüne isim yazdırmak değil, gerçekten insanları spora teşvik eden, sporla sağlıklı kalmayı amaçlayan aktiviteler içerisinde Kent olarak yer almak. Biz her ne kadar sağlık bozulduğu zaman devreye giriyorsak da asıl önemlisi sağlığı korumak ve sağlığı devam ettirmek. Yaşam boyu spor gerçekten hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu konuda da biz üzerimize düşen her şeyi yapmaya çalışacağız. Kent, sağlıkta bir marka ve bu marka ile ‘sağlık spor’ algısını her yaşta yapılabilen tenis ile pekiştireceğiz” diye konuştu.


2015

05

medikent

kent haber

Kanser Merkez

KURULUYOR

7. kuruluş yıldönümü Kent Alsancak Tıp Merkezi'nin 7. kuruluş yıldönümü tüm çalışanların katılımıyla, başarı dilekleriyle kutlandı.

Kent Hastanesi’nin Kültürpark Tenis Kulübü’nün sağlık sponsorluğunun lanse edildiği basın toplantısında konuşan Kent Sağlık Grubu Genel Müdürü Dr. Ruşen Yıldırım, Ege Bölgesi’nin ihtiyacı olan Kanser Merkezi’nin kurulacağı müjdesini de verdi. Sağlıklıyken bile yaptırılması gereken rutin tetkik ve doktor kontrollerinin önemine dikkat çeken Dr. Ruşen Yıldırım, Kent Hastanesi olarak sadece tedavi kısmında değil, hem sağlıklı kalmak hem de özellikle kanser gibi hastalıklarda erken tanı koymak ve tedavi etmek çabası içinde olduklarını söyledi. Bu amaçla mevcut hastane binasına bitişik yaklaşık 20 bin metrekare kapalı olan ek bir bina yapılacağını ve buraya Ege Bölgesi’nin ihtiyacı olan Kanser Merkezi’nin kurulacağını belirten Dr. Yıldırım, yatırım hakkında bilgi verdi, şöyle konuştu: “Kanser her gün daha çok karşımıza çıkıyor. Kent Hastanesi, kanser konusunda da başından beri tedavi hizmetlerini yerine getirmeye çalışıyor. Ancak eksik olan bir tedavi vardı, radyasyon onkolojisi yoktu. Bunun nedenlerinden biri de Sağlık Bakanlığı’nın ‘planlama’ adı altındaki uygulamasıyla bize ruhsat vermemiş olmasıydı. Geçen yıl izinlerimizi aldık, şimdi ihalemizi gerçekleştirdik. Maksimum 8-9 ayda tamamlandığında ileri teknoloji ürünü 2 tane linear aksilleratör, PET CT ve beyin tümörleri tedavisinde kullanılan gamma knife cihazları kanser merkezimizde yer alacak. Gamma knife cihazı, ne yazık ki İzmir’de ve Ege Bölgesi’nde mevcut değil. Bu anlamda büyük bir boşluğu doldurmayı amaçlıyoruz. Hiçbirimizin başına gelmemesini istiyoruz ama geldiği zaman da tedavisi için de ileri düzeyde bir merkeze gitmek hepimizin hakkı ve tüm bu hizmetler SGK kapsamında. Yani Kent Hastanesi sadece belirli bir gruba değil, Türkiye’deki tüm vatandaşlara bu anlamda herhangi bir bedel ödemeden hizmet verecek. Kanser merkezini önümüzdeki yılın ilk aylarında hizmete açmayı planlıyoruz.”

Canım C ğer m Derg s ’n n yen sayısı

DOPDOLU İÇERİĞİYLE YAYINDA

B r bağış, b rkaç hayat demek “Organ bağışında farkındalık” seminerinde organ yetmezliği nedeniyle organ nakline gerek duyan hastaların sayısının giderek arttığı ülkemizde, organ bağışının her geçen gün daha da önem kazandığı ifade edildi. Organ bağışının, organ yetmezliği olan hastalara can aşısı olduğu ve onlar için hayat kurtarıcı olduğu vurgulandı. Celal Bayar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Onay’ın moderatörlüğünde gerçekleşen seminerde; İzmir Kent Hastanesi Böbrek Nakil Merkezi’nden Üroloji Uzm. Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu ve Havva Kara ile İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakil Merkezi’nden Dr. Onur Duygu sunumlarıyla öğrencileri bilgilendiler.

Dergimizi Kent Hastanesi’nden ücretsiz olarak alabilir, karacigernakli.org sitesinden ücretsiz olarak okuyabilirsiniz!


2015

06

medikent

kent haber

Darüşşafaka’da sem ner Kent Hastanesi, “Alzheimer” konulu seminer ile Urla Darüşşafaka’ya konuk oldu. Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Aytekin Akyüz, sunumunda Alzheimer hastalığı ile ilgili bilgiler verdi. Beyin fonksiyonlarında bozulmaya yol açan bir hastalık olan Alzheimer’in geri dönüşümü olmayan ve ilerleyici bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aytekin Akyüz konuşmasında; “Alzheimer’ın kesin tedavisi yoktur. Genellikle ileri yaşlarda görülür. Araştırmalar, fiziksel ve zihinsel olarak kendilerini sürekli aktif tutanların Alzheimer belirtilerini ertelediklerini göstermektedir. Bu nedenle zeka oyunları oynamak, bulmaca çözmek, yeni bir lisan öğrenmek, hafızayı ve zihni canlı tutacak hobiler ve sosyal aktiviteler yararlıdır. Zihinsel olarak aktif olmanın, beyin hücreleri arasındaki bağı kuvvetlendirdiği bilinmektedir.” dedi.

Öğrenc lere radyasyon uyarısı Nükleer Tıp Uzm. Dr. Ebru Yücetürk’ün sunumuyla “Etrafımızı Saran Tehlike:Radyasyon” konulu seminer ile Saint Joseph Fransız Lisesi’ne konuk olduk. Bilinçli olmanın radyasyondan korunmanın temel koşulu olduğunu anlatan Dr. Ebru Yücetürk, “Dünya Sağlık Örgütü, cep telefonlarını radyasyon emisyonu nedeniyle 2B kategorisinde sınıflandırmıştır. Yani olası kanserojen! Yetişkinler ve özellikle küçük çocukların cep telefonu ile konuşması ve internetle çok zaman geçirmesi, çok ama çok risklidir. Çünkü çocukların kafatası incedir ve radyasyon onların beynini daha çok etkiler. Ayrıca vücutları elektromanyetik dalgaların dalga boyları ile uyumludur ve daha çok radyasyon emerler. Ne kadar erken yaşta kullanmaya başlarlarsa toplam uzamış etki de o denli fazla olacaktır.” diyerek, uyarılarda bulundu.

Hepatoloji

+40 Metabol zma & Kongres Hormonlar Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen “+40 Metabolizma & Hormonlar” konulu seminer, İzmir Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mitat Bahçeci’nin sunumuyla gerçekleşti.

27-30 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul’da Grand Whyndam Otel’de düzenlenen 10. Ulusal Hepatoloji Kongresi’ne hastanemizi temsilen Saha Pazarlama Yönetmeni Sertan Güntaç ve ekibi katıldı.

Yıllara karşı yenilmemek için güçlü bir metabolizmaya sahip olmanın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Mitat Bahçeci, “Yıllar su gibi akıp geçerken, yıllara yenilmemek için güçlü bir metabolizmaya sahip olmak, aslında işin sırrıdır.” dedi.

Çocuklarla

İletişim Dansı

“Sağlıklı Beslenme: Sağlıklı Olmanın Yolu, Sofradan Geçer” Sağlıklı yaşam farkındalığı için sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çekmek amacıyla Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde “Sağlıklı Beslenme: Sağlıklı Olmanın Yolu Sofradan Geçer” konulu seminer düzenlendi. Seminerde; Kent Hastanesi Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Safiye Taş, sağlıklı bir hayat için beslenmenin neden önemli olduğunu ve sağlıklı beslenmenin şifrelerinin neler olduğunu anlattı.

“Çocuklarla İletişim Dansı” semineri, Uzman Psikolog Nezahat Bedir’in sunumuyla Fame City’de 15 Mayıs’ta düzenlendi. Anneler seminerdeyken, çocuklar da Fame City oyun alanında neşeli anlar geçirdi. Seminerde Psikolog Nezahat Bedir; çocuklar ile ebeveynler arasında doğru iletişim kurabilme becerisinin nasıl kazanılacağı, çocuklara kuralların nasıl öğretileceği, anne babaların çocuklarına yönelik tutum ve davranışlarında nasıl tutarlı olabilecekleri konuları başta olmak üzere pek çok konuda önerilerde bulundu, ebeveynlere yol gösterdi.




2015

09

medikent

Dt. Ceyda AFYONCU Kent Alsancak Tıp Merkezi Diş Hekimi

Laminate Veneer Tedavisi

DİŞ ESTETİĞİ

Güzel bir gülüşün genel yüz estetiğimiz, imajımız ve dolayısıyla ile mutluluğumuz üzerindeki etkisi çok büyüktür. Şekil, renk, boyut açısından memnun edici, eksiksiz bir diş dizisi görüntüsü çekici bir gülüşün oluşmasında anahtardır. Renklenmiş, kırılmış, kusurlu ya da hafif dizilim bozukluğu gösteren dişlerin restorasyonunda,

dişten minimal aşındırma yapılan bir yöntem olarak laminate veneer restorasyonlar kullanılmaktadır. 1930'lu yıllarda sinema sanatçılarının dişlerinin daha estetik olması amacıyla ihtiyaç duyulmuş olan, dişler üzerine geçici olarak yapıştırılan plastik ya da seramik tabakalar laminate veneerin ilk temelini oluşturur.


2015

10

Estetik diş hekimliği denilince akla ilk gelen uygulamalardan biri olan laminate veneer uygulaması, günümüzde yaygın olarak uygulanan ve hastalar tarafından oldukça talep gören bir tedavi yöntemidir. Laminate veneer, genel olarak, malforme(kusurlu) veya renklenmiş ön grup dişlerin estetik görünümlerini düzeltmek amacıyla planlanan ve asitleme tekniği ile bir kompozit rezin yardımıyla dişler üzerine yapıştırılan akrilik ya da seramik yaprak şeklinde protezlerdir. Bugün kliniklerimizde rutin olarak uygulanan iki laminate veneer yapım tekniği vardır. Bunlar direkt kompozit laminate veneer uygulaması ve seramik laminate veneer uygulamasıdır.

Laminate tedavisinden kimler yaralanabilir?

laminate veneerler en uygun tedavi alternatifidir.

Laminate veneer tedavisi için uygun olmayan durumlar nelerdir? • Çene kapanış bozuklukları, aşırı diş çapraşıklıkları, ağır ortodontik bozukluklar, • Tırnak yeme, kalem ısırma gibi kötü alışkanlıklar, • Bruksizm(diş sıkma gıcırdatma alışkanlığı), • İleri derecede diş eti tahribatları, • Süt dişleri ve sürmesi henüz tamamlanmamış daimi dişler. Bu tedaviye uygunluğunuz için kesin kararı muayeneden sonra diş hekiminiz verecektir.

Gülüşünü değiştirmek, daha düzgün daha beyaz dişlere sahip olmak isteyen hemen hemen herkes laminate veneer tedavisinden yararlanabilir. Bununla birlikte; • Beyazlatma tedavileriyle yeterli sonuç alınamayan ileri derecedeki antibiyotik (tetrasiklin) ve çocuk yaşta aşırı flor alımına bağlı floroz gibi diş renklenmelerinde, • Ön dişler arası artmış mesafelerin (diastemaların) kapatılmasında, • Kırık ve aşınmış dişlerin restorasyonunda, • Hafif ön diş çapraşıklığı tedavisinde ortodontik tedaviye alternatif olarak, rengi ve yapısı bozulmuş ön diş dolguları varlığında, • Ortodontik açık kapanış (beans) vakalarında • Diş eti çekilmeleri sebebiyle oluşmuş estetik sorunların giderilmesinde, • Kama veya çivi laterallerin (2. keser diş) normal boyutlarının sağlanmasında, • Kalıtsal kesici diş eksikliklerinin telafisinde (Köpek dişlerine keser diş formu verilmesinde) • Diş boylarının uzatılmasının amaçlandığı estetik tedavilerde

Laminate veneer tedavisinin

avantajları nelerdir? • Minimal aşındırma yapıldığı için sağlıklı diş yüzeyinden kayıp azdır. • Klinik uygulama süresi kısadır. • Çoğunlukla anestezi gereksinimi olmaz. • Estetik yönden tatmin edicidir. • Porselenin pürüzlendirme sonrası mineye bağlanımı çok iyidir. • Porselen laminate veneerler dayanıklı, renk stabilitesi olan restorasyonlardır. • Aşınmaya karşı diğer malzemelere göre oldukça dirençlidir. • Cilalanma yeteneğinin üst düzeyde olması

sebebiyle plak birikimi minimaldir. • Kırılgan karakterde olmalarına rağmen dişe yapıştırılmalarının ardından basma ve germe kuvvetlerine oldukça dirençlidirler. • Tükürük, su ve diğer ağız likitlerini absorbe etmezler. • Modelleme (mock up) ile preperasyon öncesi hastaya izlenim verebilme olanağı vardır. Kompozit modellerin kullanılması, hastanın tedavi sonucunu üç boyutlu olarak görüp hissedebilmesine, aynı zamanda konuşmasını da test edebilmesine olanak verir.

medikent

“Gülüşünü değiştirmek, daha düzgün daha beyaz dişlere sahip olmak isteyen hemen hemen herkes laminate veneer tedavisinden yararlanabilir. ”


2015

11

medikent

Porselen laminate veneer tedavisinin dezavantajları nelerdir?

Laminate veneerler kahve, çay ve sigara gibi boyar maddelerden etkilenip renk değiştirirler mi?

• Pahalı bir tedavi seçeneğidir. • Kırılması durumunda onarımı çoğu kez mümkün değildir. • Seçilen rengin değiştirilmesi mümkün değildir. • Her yönden donanımlı ve hassas çalışan bir laboratuar ile işbirliği yapılması gerektirmektedir.

Laminate veneerler; kahve, çay, sigara gibi dişlerde renkleşmeye neden olan maddelerden etkilenmezler. Laminate veneerlerin diş yüzeylerinin pürüzsüz olması renkleşme oluşumunu engeller ve böylece uzun yıllar bembeyaz dişlere sahip olabilirsiniz.

“Tedavi, her yönden donanımlı ve hassas çalışan bir laboratuar ile işbirliği yapılmasını gerektirmektedir.”

Laminate veneer tedavisi için dişler ne kadar aşındırılır? Bilinen eski kaplamaların aksine dişin sadece ön yüzeyinde yapılacak 0,5 mm’lik bir aşındırma, tedavi için yeterlidir.

Laminate veneer tedavisi sırasında ağrı ve acı hissedilir mi? Laminate veneer tedavisi sırasında ağrı ya da acı hissetmezsiniz. Tedaviye başlamadan önce diş hekiminiz dişlerinizi uyuşturur. Dolayısıyla tedavi sırasında hissedebileceğiniz acı dolgu yaptırdığınız zamankinden farklı değildir. Ancak tedaviden sonraki bir hafta boyunca hassasiyet hissetmeniz doğaldır. Bu hassasiyet durumu da zamanla azalarak yok olmaktadır.

Laminate Veneerler kırılırlar mı? Laminate veneerler takma tırnak kalınlığında çok ince porselenlerdir. Dişe yapışmadan önce oldukça kırılgan olan bu protezlerin, dişe yapıştırıldıkları materyaller sayesinde dişten ayrılmaları ve kırılmaları çok zordur.

Laminate veneer tedavisi ile dişlerdeki çapraşıklıklar giderilebilir mi?

Laminate veneer tedavisi yapılan diş çürürse ne olur?

Eskiden yaptırılan metal üstü porselen kaplamaların yerine laminate veneer yaptırabilir mi?

Dişlerdeki çapraşıklıkları gidermek için ortodonti ve/veya laminate veneer tedavisinden yararlanılabilir. Ancak tel takmak istemeyen ve daha kısa sürede daha düzgün dişlere sahip olmak isteyen kişiler bunun için laminate veneeri tercih etmektedirler. Ancak bu tedavinin size gerçekten uygun olup olmadığını muayeneden sonra diş hekiminiz bildirecektir.

Laminate veneer uygulaması yapılan dişinizde oluşabilecek bir çürüğe normal dişinize yapılabilecek herhangi bir dolgu işlemi de rahatlıkla yapılabilir.

Metal üstü porselen tedavisi yapılırken dişlerinizin tüm yüzeyleri kesilerek küçültülmüştür. Bu nedenle onların yerine laminate veneerler yapmak mümkün değildir. Ancak aynı metalsiz porselen malzemeden üretilen, ışık geçirgenliği ve doğallığı laminate veneerler kadar iyi olan “tam seramik kuron” adı verilen tedaviden yararlanıp, eski ve doğal görünmeyen metal üstü porselen kaplamalarınızı değiştirebilirsiniz.


Romatizma sizi korkutmasın!

Kent Hastanesi Romatoloji Kliniği bilgilendiriyor: Değişen hava şartlarında eklemlerde duyduğunuz ağrı Romatizmal hastalıkların habercisi olabilir. Romatoid Artrit, Ankilozan Spondilit, Bağ Doku Hastalıkları, Gut, Behçet Hastalığı ve diğer tüm romatizmal hastalıklarda erken tanı ve doğru tedavi, hem hastalığın ilerlemesini hem de kas ve eklem deformitelerini önler. Romatizmal hastalıklarda her hastaya özel tedavi planının önemli olduğunu unutmayınız.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

13

medikent

Birçok kadın ve erkeğin gün içerisinde yaşadıkları tatlı krizleri, genel kilo problemlerinin başında gelmektedir. Kilo kontrolü sağlamak veya kilo vermek isteyen kişilerde önce bu tatlı krizlerini önlemek gerekir. Tabii bu krizleri önleyebilmek için de öncelikli olarak sebep olan beslenme hatalarını tespit etmek gerekmektedir. Kimileri şerbetli tatlılara, kimileri sütlü tatlılara düşkündür. Peki, bu tatlı krizleri neden olur, nasıl olur? Önlemek veya azaltmak için neler yapabilirsiniz?

Dyt. Safiye TAŞ Kent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı

TATLI KRİZLERİ NASIL ÖNLENİR?


2015

14

Tatlıya düşkün bireylerin besin tüketimleri incelendiğinde; su ve meyve tüketimlerinin yetersiz veya düzensiz olduğu görülür. Yani gün içerisinde az su içen ve/veya az meyve tüketen bireylerin tatlıya eğilimi, optimal ve düzenli su içen ve meyve tüketen bireylere göre oldukça fazladır. Tatlıya eğilimin artmasında su ve meyve tüketiminin yanı sıra bazı hastalıklar da sebep olmaktadır. Örneğin, şeker hastalığı ve insülin direnci olan bireylerde tatlı düşkünlüğü oldukça sık rastlanılan bir durumdur. Tatlıya eğilimi fazla olan kişilerin öncelikle bir dahiliye veya endokrin hekimine başvurup, tatlı krizlerini tetikleyen, arttıran bir hastalığın var olup olmadığını tespit etmek olmalıdır. Yapılan tetkiklerde tatlıya düşkünlüğü arttıran herhangi bir hastalığın var olup olmadığı tespit edilir, hastalık varlığında da yine beslenmenin yeterli ve dengeli bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Günlük su tüketimi minimum 2-2,5 litre olmalıdır. Eğer günde 2 litrenin altında su içiyorsanız, mutlaka içtiğiniz su miktarını arttırın. Su tüketimi az olan bireyler, susama hissinin oluşmadığını ve suyun tadını sevmediklerini söylerler. Susama hissi beynin su gereksinimi sinyalidir. Eğer siz vücudun bu gereksinim çağrısını birkaç kez ertelerseniz, vücut size çağrı göndermeyi keser. Ancak vücudunuzun su ihtiyacı azalmaz, aynen devam eder. Bu yüzden en az 1 hafta hatırlatma yöntemi ile günde 2-2,5 litre su için. Sonraki hafta susadığınızın farkına varacaksınız. Suyun tadını sevmeyen bireyler için önerim ise; suyun içerisine tadını sevdiğiniz meyve veya bitkiler ilave edin. Mesela suyunuzun içerisine birkaç dilim elma, bir tutam nane ekleyip tüketebilirsiniz ya da bir iki parça kabuk tarçın ilave edip, tadı tatlı olan bir su elde edebilirsiniz.

medikent

Gün içerisinde ara öğünlerde meyve tüketmeye çalışın. Meyvelerin içerisinde bulunan früktoz da bir şekerdir, ancak tatlılarda bulunan saf şekerle kıyasladığımızda kan şekerinizi daha yavaş yükseltecektir. Bir porsiyon meyvede 15 gram karbonhidrat bulunurken, bir porsiyon tatlıda en az 45 gram karbonhidrat bulunmaktadır. Hem aldığınız kaloriyi, hem de şeker tüketiminizi azaltmış olacaksınız. Bu sayede vücutta salgılanan insülin miktarı da azalacak. Taze meyve tüketemeyenler kuru meyveleri de tercih edebilirler. Günde 2-3 porsiyon meyve tükettiğiniz takdirde tatlı isteğiniz azalacaktır.

Küçük bir hesap yapalım: Her gün bir porsiyon tatlı tüketen bir birey günde en az 348 kalori alacak. Tatlı yerine günde 2 litre su içip 2 porsiyon meyve yediğinizde 120 kalori alacaksınız. Beslenmenizden tatlıyı çıkarıp yerine bol su ve meyve koyduğunuzda azaltmış olduğunuz günlük 228 kalori sayesinde ayda en az 1 kg vereceksiniz. Bu da yılda 12 kilograma eşdeğerdir. Sadece içtiğiniz su miktarını artırarak, tatlı yerine meyveyi tercih ederek bir yıl sonra tartıda 12 kg daha az olabilirsiniz. Diğer beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeden, spor veya yürüyüş ilave etmeden sadece tatlı tüketiminizi kısıtlayarak bunu yapmak mümkün.


2015

15

medikent

MİDELER KÜÇÜLÜYOR, AZ YİYİP DOYUYORLAR, ZAYIFLIYORLAR! Türkiye’de obezite cerrahisini başlatan ilk hekim olan Genel Cerrah, Obezite ve Metabolizma Cerrahı Prof. Dr. Koray Tekin, tüp mide operasyonunu morbid obezite tedavisinde uyguladıklarını söyledi. Yöntemin midenin hacmini küçültme temeline dayandığını, kapalı yöntemle yapıldığını belirten Prof. Dr. Tekin şu bilgileri verdi:

Prof. Dr. Koray TEKİN Genel Cerrahi & Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı


2015

16

“Kişiyi karşı karşıya bıraktığı riskler neticesinde ölümcül problemler doğurabilen ve dolayısı ile yaşam süresini kısaltan düzeydeki obeziteye ‘morbid obezite’ diyoruz. Tüp mide operasyonu, mideyi adeta incecik uzun bir tüpe çevirdiğimiz bir laparoskopik girişim. Tıpta “sleeve gastrektomi” olarak biliniyor. Yaklaşık 60 dakika süren bir girişim. Midenin çıkış bölümünün korunması ve sindirim sistemindeki devamlılığın aynen sağlanması ameliyat sonrası bazı istenmeyen yan etkilerin daha az olmasını sağlıyor. Dolayısıyla son 8 yıldır ciddi biçimde gündeme gelmiş olan ve zamanımızda en çok uygulanılan bariatrik (obezite cerrahisi) bir yöntem tüp mide ameliyatı. Tüp

medikent

mide ameliyatıyla mide küçültülüyor, dolayısıyla kişi daha az yiyerek doyabiliyor. Bu da onun doğal olarak diyet yapmasını sağlıyor ve zayıflıyor. Ameliyat sonrasında hastalarımızın özgüveninde mutlak bir artış oluyor. Çünkü dış görünüm önemli değil desek de önemli. Ve kişinin özgüvenin artması, sosyal tavırlarına, çevresine, arkadaşlarına ve ailesine de yansıyor. Daha üretken kişiler olabiliyorlar. Bazı meslek gruplarında boy ve kilo sınırlamaları var. Birçok hasta işe alınmazken ameliyat sonrası işe girebildiler. Bunun gibi hastalar topluma üretken bir birey olarak dahil olabiliyor.”

Obezitede neşter mucizesi “Aşırı şişmanlık kaderimiz olmasın” dediler, tüp mide operasyonuyla 50-70 kilo verip bambaşka insanlar oldular.

Onca “artık yeme, az ye” uyarılarına, uyguladıkları çeşit çeşit diyetlere, saatlerce yolları aşındırmalarına karşın kilo veremeyip “morbid obez” yaftasına mahkum olanların kaderi neşter mucizesiyle değişiyor. Tüp mide operasyonuyla 50-70 kilolardan kurtulan hastalar “kendimizi tanıyamayacak kadar değiştik, obezliğimiz sona erdi” sevinci yaşıyor. İzmir Kent Hastanesi’nde Genel Cerrah Prof. Dr. Koray Tekin’in “tüp mide” ameliyatı yaptığı hastalar morbid obez oldukları dönemi ve ameliyat sonrasını anlattı.

Deni

z Ça

lışka

n

Özel bir şirkette çalışan Deniz Çalışkan (26), söze “5 kilo doğmuşum, öyle olunca da suçu kendimde aramıyorum” diyerek başladı. Yaklaşık 3 ay önce tüp mide ameliyatı olup, 114.7 kilodan 89 kiloya düşen Çalışkan, şöyle konuştu: “İştahı açık bir çocukmuşum. Verdikleri sürece yiyormuşum. Ergenlik çağına girince de zaten ip kopmuş. Hep yemek yemeği seven biri oldum. Spor yaptım, zayıflama ilacı aldım, hatırlamayacak kadar çeşitli ve sayısız diyet yaptım. O diyeti bu diyeti. Yapıyorsun, veriyorsun bir bakıyorsun geri almışsın. Ailem yeme dese olmuyor, kilo sana yakışıyor deseler yalan. Artık nefes alamadığımı hissettim, yürürken çabuk yoruluyordum, bayan

115 KİLODA ANNE OLMAYI DÜŞÜNEMEDİM olunca görsellik de önemli. 4 XL giymeye başladım. Aşırı şişmansan zorluğu kendin yaşıyorsun. O dönemlerde akıl veren çok oldu da denileni yapmak kolay mı? Gencim, sağlıklı insan olmak istiyorum, ileride anne olmak isteyeceğim. Bu kiloda hamile kalırsam ne olur? Bütün hastalıklara gebesin. Bu kiloları isteyerek, iştahımdan aldım. Bir şey engel olsun artık yememeyim istedim. Prof. Dr. Tekin, bana neden seni ameliyat edeyim, beni ikna et, dedi. Bu yaklaşımı kararımı kesinleştirdi. Ameliyata girdiğim kilo gördüğüm en yüksek kiloydu; 114.7. 23 Kasım 2014’te Kent Hastanesi'nde ameliyat oldum. En son tartıldığımda 89 kiloydum. Bu kiloyu gördüğümde lise sondaydım. Buyum 1.76, hedef kilom 65. Eskiden fotoğraf çektirmezdim, artık objektiflerden kaçmıyorum. “


2015

17

medikent

ÜNİVERSİTE HASTANESİNDEN “UYKUDA ÖLEBİLİR” RAPORU VERİLDİ Emekli bankacı, bir çocuk annesi Gülçin Kurtman (50), evliliğinin bitmesinin nedenlerinden biri olan aşırı kiloları doğumdan sonra aldığını ve yıllarca nedeninin belirlenemediğini söyledi. Tüp mide ameliyatından sonra yüzde 100 zayıfladığını belirten Kurtman da değişen yaşamıyla ilgili şunları anlattı: “1990 yılında kızımı dünyaya getirdim. Hamileliğim başında 70 kiloydum, doğuma 78 kilo girdim. Ancak doğumdan sonra hızla kilo aldım, hem de 40-50 kilo. Doktorlara gittim, bu kilo alışın nedenini araştırmak için, bulunamadı. 10 yıl önce haşimato (kronik troidtroid bezinin kronik iltihabı) tanısı konuldu. Ve hastalık kronik olduğu için sadece ilaç verildi. Daha sonra tansiyon, şeker, uyku apnesi eklendi hastalıklarıma. Bir üniversite hastanesinde apneye bağlı ‘uykuda ölebilir raporu” verilince bu ameliyatı olmaya karar verdim. Kendimi seven bir insandım. Sağlığımın dışında beni olumsuz etkileyen şey eşimden ayrılmam oldu. 26 Nisan 2013’te Kent Hastanesi’nde Prof. Dr. Koray Tekin tüp mide ameliyatımı gerçekleştirdi. Ameliyata 131 kilo girdim, şimdi 65 kiloyum. Yüzde 100 zayıfladım. Çok mutluyum, artık kızımın kıyafetlerini giyiyorum.”

Gülçin

Kurtm

an

DÜNE KADAR YEME DİYEN ANNEM, ARTIK YE DİYE ISRAR EDİYOR İzmirli avukat 31 yaşındaki Gazi Balaban, morbid obez olmasına düzensiz beslenmesinin neden olduğunu savunurken, zayıfladıktan sonra en yakınlarının bile kendisini tanımakta zorluk çektiğini söyledi. Aşırı kilolarının kendisinde çok ciddi sorunlar yaratmadığını belirtirken, “belki de yansıtmamaya çalışıyordum” diyen Balaban, büyük değişimi için şunları söyledi: “Düzensiz yemek yiyor, kilo alıyordum. Birkaç kez diyetisyene gittim. 10-15 kilo verdiğim zamanlar oldu, ama hepsini fazlasıyla geri aldım. Psikolojik olarak beni etkilemiyor desem de mutlaka etkiliyordu. Belki de yansıtmıyordum. İki arkadaşım vardı, benim gibi aşırı kilolu. Koray Bey’e ameliyat olmuşlardı. Onlardaki ciddi değişimi görünce ani karar verip ameliyat oldum. Boyum 1.78, 8 Mart 2014 tarihinde ameliyat oldum, ameliyata girerken 138 kiloydum. Daha bir yıl olmadı, şimdi 83 kiloyum, hedefin altında kiloya ulaştım. Eskiden anne yeme derdi, şimdi ye diye ısrar ediyor. Sonuçtan çok memnunum, mutluyum.”

ban

Gazi Bala


2015

18

GENÇ KIZLIĞIMI YAŞIYAMIYORDUM, TEYZE MODUNDAYDIM İzmirli Perihan Gürsoy (25) 3.5 yaşındayken yüz felcine bağlı kortizon tedavisiyle kilo almaya başladığını, büyüdükçe de mutluluğu yemekte bulduğunu söyledi. 1.62 metre boyundaki genç kız tartının ibresi 124’ü gösterdiğinde ameliyat olmaya karar verdiğini söyledi, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Hiç sosyal hayatım yoktu, eve kapalıydım, hiç dışarı çıkmıyordum, insanların beni beğenmediklerini, küçümseyerek baktıklarını düşünüyordum. Genç kızlığımı yaşayamıyordum, bir teyze modundaydım, giydiğim hiçbir şey yakışmıyordu, çok kötüydü yani. Psikolojik olarak bittiğim dönemdi, bu son evrede artık kurtuluşun tüp mide ameliyatında olduğuna karar verdim. 18 Aralık 2013’te İzmir Kent Hastanesi’ne yattım, Prof. Dr. Koray Tekin’e ameliyat oldum. Boyum 1.62, ameliyata girdiğimde 112 kiloydum, şimdi 73 kiloyum, hedefim 57 kilo. Çok mutluyum. Hayatta en çok istediğim şey memur olmaktı. Bu ameliyat olduktan sonra boy kilo oranını tutturup devlette işe girebildim, posta dağıtıcısı oldum. Daha önce özel sektördeki çalışmalarımda bana ilk sordukları ‘hızlı hareket edebiliyor musunuz?’ sorusuydu. Şişmanken, insanlar işe almak istemiyorlardı. Göze hitap etmeyen bir insan ne kadar çalışabilir ki gibi bakıyorlardı, şimdi o durum ortadan kalktı. ‘Kızım bekar mısın?’ diye soruyorlar.”

Perih

an G

ürsoy

medikent


2015

19

medikent

Fibromiyalji Yumuşak Doku Romatizması

Uzm. Dr. Tolga YÜCETÜRK Kent Hastanesi Romatoloji Uzmanı

Her gün sırtınızda, kol ve bacaklarınızda, tüm kaslarınızda gün boyu süren ağrılar; bir türlü geçmeyen halsizlik ve isteksizlik, sık sık tekrar eden baş ağrısı ve karın şişkinlikleriniz mi var? Daha da kötüsü gittiğiniz doktorlarda yapılan tahlillerde herhangi bir sorun saptanmadığı belirtilip, bunun psikolojik nedenlerle olabileceği mi söyleniyor? Artık çevrenizi rahatsız etmek endişesiyle bu rahatsızlıklarınızdan söz etmekten bile kaçınır hale gelip, bu durumu “başa gelen çekilir” diyerek görmezden gelmeye mi çalışıyorsunuz? Bu soruların çoğuna yanıtınız “evet” ise sizde büyük ihtimalle “Yumuşak doku romatizması” olarak da bilinen “Fibromiyalji Sendromu” var.


2015

20

Öncelikle vurgulanması gereken ilk nokta “AĞRILARINIZ GERÇEK!” Şikayetleriniz her ne kadar stres, üzüntü, moral bozukluğu gibi nedenlerle artsa da, “her yerim ağrıyor” dediğinizde bunun naz yapma, ilgi çekme yolu olmadığını biliyoruz. Özel görüntüleme yöntemleri ile yapılan tetkiklerde beyinde ağrı merkezlerinin belirgin aktif olduğu, yani ağrının gerçek olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Ancak esas önemli bilgi “ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ.” Bu rahatsızlığın tedavisiyle ilgilenen pek çok doktorun kaçındığı, görmek istemediği bir durum Fibromiyalji. Çünkü tedavi zaman ve emek harcanmasını; tek bir yöntemle değil de pek çok tedavi yönteminin bir arada uygulanmasını, yani multidisipliner yaklaşımı gerektiriyor. Beslenmeden gündelik yaşam düzenlemesine, egzersizden farmakolojik tedaviye, alerjilerden elektromanyetik maruziyete pek çok faktörün değerlendirilip düzenlenmesi gerekli. Bu soruna sadece farmakolojik bakış açısı, yani tek başına ilaç tedavisi genelde başarı sağlamıyor. Yaşam biçimi düzenlemesi ve farmakolojik tedaviye ek olarak tamamlayıcı tıp metotlarının da uygulanması ile pek çok kişinin bu rahatsızlıktan kurtulması, şifa bulması mümkün.

3 AŞAMALI TEDAVİ Tedavide başlıca üç unsur var. İlk aşamada uyku alanının düzenlenmesi, sağlıklı uykunun sağlanması yer alıyor. İkinci aşamada beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi bulunuyor. Katkı maddeleri içeren gıdalar, rafine şeker ve buğdaydan uzak durulmalı; organik gıdalar, sebze ve meyveler tercih edilmeli. Besin alerjileri ve duyarlılıklarının da tespit ve tedavisi yapılmalı. Son aşama da ise egzersiz ve tamamlayıcı metotlar tedaviye katılmalı. Seviyesi yavaşça artırılan aerobik egzersiz, Pilates, Yoga ve Tai-Chi’nin faydaları bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmış. Bazı tamamlayıcı tıp metotları ile de iyi sonuçlar elde etmek mümkün olabiliyor.

FİBROMİYALJİDE İYİ UYKU ŞART Yaşam düzenlenmesinde ele alınması gereken ilk alan uyku mekanı. Uyku sorunları bu hastalığın bir parçası olabildiği gibi, yeterli ve kaliteli uykudan mahrum olmak da ağrıları ve diğer şikayetleri artırıyor. Derin uykuda salgılanan büyüme hormonu ve melatonin gibi hormonların vücuttaki hasarları tamir edici etkileri var. Keza yetersiz uyku, “serotonin” adlı hormonun düzeylerini azaltarak hem ağrıları hem de fibromiyaljiyle birlikte sık görülen depresyon, çökkünlük hissini artırıyor.

medikent

İlk nokta “AĞRILARINIZ GERÇEK”, ancak esas önemli bilgi “ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ”


2015

21

medikent

İYİ ve SAĞLIKLI BİR UYKU İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER ŞUNLAR:

Yatak odasında uyku zamanı tam karanlık sağlamak önemli. Az bir ışık bile derin uykuya geçişi bozarak uyku kalitesini düşürüyor. Başucunuzdaki ufak elektrikli alarm saatinin ışığı bile, hele ki mavi ışık ise uykunuzu olumsuz yönde etkiliyor.

Yatak odasındaki elektromanyetik alan kaynaklarını olabildiğince azaltmak elzem. Bize uyku sırasında verdiği zarar daha fazla. . Cep telefonu kapalı bile olsa yatak odamızda kesinlikle bulunmamalı. Kablosuz telefonlar için risk belki daha bile fazla. Televizyon, elektrikli saat, çok sayıda elektrikli cihaz da benzer zararlara neden oluyor. Kablosuz internet bağlantısının kapatılması da önemli. Komşularımızdan gelen Wi-Fi sinyallerini engellemek mümkün olmasa da bize en yakın kaynağı kapatmak maruz kaldığımız olumsuz etkileri azaltıyor.

Yatak odasında televizyon seyretmek, çalışmak, bilgisayar kullanmak gibi aktivitelerden kaçınmak gerek ve bu alanı sadece uyku alanı olarak belirlemekte fayda var.

Akşamüstü saatlerinden sonra kafeinli içecek ve gıdalardan kaçınılmalı. Yine akşam saatlerinde yenecek şekerli, karbonhidratlı gıdalar ve abur cuburlar gece şeker düşmelerine neden olarak uykumuzu bozuyor.


2015

22

Uykunun hemen öncesinde televizyon, bilgisayar, cep telefonu ile uzun zaman geçirmek uykuyu olumsuz etkileyen faktörlerden. Bu aktiviteleri uykudan en az bir saat önce bırakmak daha sağlıklı bir uyku sağlıyor.

Yatak odasını çok sıcak tutmak da uykuyu bozan bir diğer faktör. İdeal sıcaklık 21-24 derece arası, yani pek çoğumuzun yaptığının aksine yatak odasının hafif serin olması daha iyi.

Egzersiz fibromiyalji tedavisinin olmazsa olmazlarından. Egzersizin bir diğer olumlu etkisi de uyku üzerine. Gün içinde yapılan egzersiz, fizik aktivite gece uykuya dalmayı kolaylaştıran bir faktör.

medikent


2015

23

medikent

Dr. Tunç PINAR Kent Hastanesi Embriyoloğu

Tüp Bebekte

Vitrifikasyon Yöntemi

Bu yöntem tüp bebek tedavisindeki yumurtaları sperm hücrelerini ve embriyoları dondurmakta kullanılmakta ve gebe kalma şansını klasik yöntemlere göre artırmaktadır. Vitrifikasyon yöntemi, merkezimizde 2007 yılından bu yana pek çok hastamızın gebe kalmasını sağlamıştır. Bu teknikle dondurulan embriyoların çözüldüklerinde geri dönme oranı neredeyse yüzde yüze yakındır. Vitrifikasyon yöntemiyle hücreler dondurulurken, hücre içinde oluşarak hücreye zarar veren buz kristalleri

oluşmadan hücre dondurulmuş olur. Dondurulan yumurtalar embriyolar ve sperm hücreleri uzun yıllar başarı ile saklanabilmektedir. Merkezimizde son olarak 7 yıl önce embriyosu dondurulduktan sonra çözülüp gebe kalan hastamız bulunmaktadır. Deneyimli ellerde çok iyi çalışan bir yöntemdir.


2015

24

Sabrın sonu Mira 15 yıllık evli çift, 2008 yılında dondurulan embriyonun 2014 yılında transferiyle evlat sahibi oldu.

Hangi hasta gruplarında bu yöntem kullanılır? Merkezimizde transfer sonrası geriye kalan dondurulabilecek kalitedeki embriyo veya embriyolara vitrifikasyon yöntemi ile embriyo dondurma işlemi yapılmaktadır. Ayrıca “OHSS (ovarian hiperstimülasyon)” adı verilen yumurtalıkların tedaviye aşırı cevap verdiği sendromun gelişme riskinin yüksek olduğu durumlarda, tedavi sırasında rahmin iç zarına (endometrium) ait ve gebelik şansının azaltabilecek önemli bir problem belirlendiğinde embriyoların tamamı dondurulabilir. Bu işleme “total freezing” adı verilmektedir. Uygun tedavinin yapılması sonrasında dondurulan embriyolar rahim içi hazırlanarak transfer işlemi gerçekleştirilir. Ülkemizdeki yönetmelikler gereği 35 yaşının altındaki hasta grubunda, 3 denemeye kadar olan uygulamalarda transfer için 1 embriyo, 35 yaş üzeri ya da 3 deneme üzeri uygulamalarda ise transfer için embriyo hakkı 2 olarak belirlenmiştir. Eğer tedavi sırasında elde edilen ve transfer işleminden sonra geriye kalan embriyolar iyi kalitede ise dondurulabilir. Embriyo transferi yaptıktan sonra yüksek kalitedeki kalan embriyoların dondurularak saklanması, gebelik oluşmaması durumu ortaya çıktığında, hormon tedavisi almadan, yumurta toplama işlemi olmadan ve çok daha ekonomik bir gebelik şansı ortaya çıkarmaktadır. Deneme gebelik ile sonuçlansa dahi çiftlere aynı kolaylıkla tekrar bebek sahibi olma şansı sağlamaktadır. Bu yüzden embriyo dondurma işlemi, uzun vadede kârlı ve daha az zahmete girerek dönüş sağlamaktadır. Bu yöntemin uygulandığı bir sistemde başarılı tüp bebek oranlarına sahip olmak mümkündür. İleri genetik tanıya ihtiyacı duyulan hastalarımızda embriyolar dondurularak gebelik şansları artmaktadır. Çok az sayıda yumurta topladığımız yumurta rezervleri az olan hastalarda daha fazla vakit kaybetmeden embriyolarını biriktirerek hastaların gebelik şanslarını arttırmamızı sağlamaktadır.

Tıp dünyasının çeşitli nedenlerle doğal yoldan anne baba olamayan çiftlere sunduğu tüp bebek yönteminde, çiftlere defalarca şans yaratan ve sürekli geliştirilip yenilenen “dondurma” tekniği, İzmirli Lengerli çiftini de mutlu etti. İkisi de tekstil sektöründe çalışan Gaye Mehmet Lengerli 15 yıl önce evlendi. Ancak bazı sorunlar yüzünden çok istedikleri halde çocuk sahibi olamayan çift tedavi için 2005’te İzmir Kent Hastanesi’ne Tüp Bebek Merkezi’ne başvurdu. Gerekli tetkikler yapıldı, tedavi başlandı. İlk deneme taze embriyolarla 8 Mart 2005’de gerçekleşti. Aynı yıl Ağustos’ta yine deneme yapıldı, tutmadı, elde edilen embriyolar donduruldu. Ekim 2005’te bu kez dondurulup çözülen embriyo transferi yapıldı, yine sonuç alınamadı. Denemelere bir süre ara veren çift Ocak 2008’de yeniden başvurdu. Taze embriyo transferiyle gebelik oluşmazken, 6 embriyo bu kez yeni uygulanmaya başlanan vitrifikasyon yöntemiyle donduruldu. 2005’te dondurulmuş embriyolarla 2010 ve 2011’deki üç denemeden de sonuç alınamazken, 8. deneme ise Embriyolog Dr. Tunç Pınar tarafından ultra hızlı vitrifikasyon tekniğiyle dondurulan embriyo ile yapıldı. Çift heyecanla beklediği “gebelik” müjdesini bu transferden sonra aldı. Umutsuzluğa kapılmadan denemelerden vazgeçmeyen Lengerli çifti, 13 Kasım 2014 tarihinde özlemle bekledikleri bebeklerine kavuştu.

“Çift heyecanla beklediği “gebelik” müjdesini bu transferden sonra aldı.”

medikent


2015

25

medikent

Mira mutluluğu 38 haftalıkken 49 santim boyunda, 2 kilo 950 gram ağırlığında dünyaya gelen kız bebeğe Mira adı verildi. Sağlıkla büyüyen Mira’nın hayatlarının merkezi haline geldiğini belirten anne Gaye Lengerli, “Bir çocuğumuzun olmasını çok istiyorduk. O nedenle de denemekten hiç vazgeçmedik, olumsuzluklar bizi yıldırmadı. Bu mücadelemiz sonunda kızımıza kavuştuk. Bizim çocuğumuz oldu ya herkesin olabilir. O nedenle bizim gibi çiftlere cesaretlerini kırmamalarını öneriyoruz. Mira bizim her şeyimiz, çok mutluyuz” derken, baba Mehmet Lengerli de “Mira ile dünyamız bambaşka oldu, mutluluğumuzu tarif edemiyorum” dedi.

Doktoru ne dedi? İzmir Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi ekibinden Embriyolog Dr. Tunç Pınar, bu sonucu almalarında vitrifikasyonun çok önemli bir yeri olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsan hücrelerinin dondurulması ve çözülmesi tüp bebek tedavisinde çok önemli bir role sahip. Çiftimiz bize 2005 yılında başvurdu. Bu sabır isteyen neredeyse 10 yıllık süreçte tüp bebek laboratuarlarında çok önemli gelişmeler oldu. Bunlardan en önemlisi dondurma ve çözme teknikleri çok ilerledi. Yavaş ve kontrollü embriyo dondurma yerini ultra hızlı vitrifikasyon adı verilen tekniğe bıraktı. İşte Mira bebek, Ocak 2008’de bu yöntemle dondurulduktan sonra 2014 yılında çözülerek sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. Vitrifikasyon yönteminde hücreye dondurma işlemi esnasında zarar veren hücre içi cam kristallerinin oluşumuna izin verilmeden yüksek konsantrasyonlu dondurma sıvıları sayesinde hücre camlaştırılarak donduruluyor. Bu işlemde donma hızı 10000 derece/dakikadır. Bu teknik daha dünyada yeni yaygınlaşmaya başlamıştı ki biz bunu Mira’da kullandık. Ehil ellerde doğru teknikle dondurulan ve çözülen embriyolardaki başarı oranı taze sikluslarla aynı.”


Bazen bebek sahibi olmak, bilimsel yaklaşım gerektirir. Tüp bebek yönteminde her çiftin tedavisi değişkendir. Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi (IVF), gelişen tüp bebek tedavi yöntemleriyle bir leylek masalını gerçeğe dönüştürebilmek için hizmet veriyor.

Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi (IVF)

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

27

medikent

Opr. Dr. Şamil KUDAY Kent Hastanesi Çocuk Cerrahisi Uzmanı

Bebeğin dünyaya geldikten sonraki yaşamının ilk 28 günlük dönemi “yeni doğan” (neonatal) dönem olarak adlandırılıyor. Bu bebekler için yaşamsal önem taşıyan bir dönem. Çünkü ortaya çıkabilecek sorunlar bebek ölümlerinde önemli rol oynuyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; her yıl 7.1 milyon perinatal ölüm

oluyor, bunların 3.5 milyonu doğumdan sonraki ilk 28 günde ve yüzde 75’i de ilk 7 günde gerçekleşiyor. Tüm bebek ölümlerinin dörtte üçü önlenebilir nedenler, hastalıklar ya da eksikliklerden dolayı meydana geliyor.

MUCİZELER YARATILIYOR


2015

28

Ülkemizdeki çocuk ölümlerinin yarısını yeni doğan bebek ölümlerinin oluşturması bu dönemdeki tedavi hizmetlerinin önemini daha çok ortaya koyuyor. Bu nedenle riskli gebelik sürdüren, erken doğum yapma riski bulunan anne adaylarının İzmir Kent Hastanesi gibi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi olan sağlık kuruluşlarında takip edilmesi, hem kendi hem de bebeğinin sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Yeni doğan döneminde; erken doğma, düşük kilolu doğma, solunum güçlüğü çekme, enfeksiyona bağlı problemler, sarılık gibi sorunların yanı sıra bu dönemde bağırsak tıkanmaları, organ yokluğu, yemek borusu yokluğu, makatın olmaması, ince bağırsak eksikliği, malrotasyon (bağırsakların yanlış yerleşimi) melonim tıkacı (ilk kök) gibi cerrahi müdahale gerektiren sorunlar ortaya çıkabiliyor. Artık günümüzde yeni doğanın cerrahi sorunları çok iyi anestezi şartlarının sağlanması, iyi bir cerrahi ve yeni doğan servisinin üstün gayretleriyle mucizeler yaratılıyor.

29 haftalıkken 940 gram doğdu, 5 günlükken bağırsak ameliyatı geçirdi, üç hafta solunum cihazına bağlı kaldı, kuvözden 137. günde çıkarılıp taburcu edildi, 6 kiloyu geçince bir ameliyat daha olacak.

Yaşam Savaşçısı Defne İzmir’de Başak Tuncer’in yüksek tansiyonu nedeniyle miyadını doldurmadan 29 hafta 5 günlükken dünyaya getirdiği 940 gram ağırlığındaki bebeği Defne, tam bir yaşam savaşçısı oldu, onca badirelere karşın hayata tutundu. 5 günlükken bağırsağı delinen, ameliyat edilip, 3 haftası solunum cihazına bağlı olarak, 4.5 ay kuvözde tutulan minik Defne sağlıkla taburcu edildi, annesi Başak, babası Kayhan Tuncer’e mutlulukların en büyüğünü yaşattı. Uzm. Dr. Cengiz Öztürk, “3.300 gram taburcu ettiğimiz Defne, 6 kiloyu geçince bir ameliyat daha olacak. Büyük riskler atlattı, bizim desteklerimize iyi yanıt verdi” dedi.

medikent


2015

29

medikent

İzmir’in Aliağa İlçesi’nde oturan Kimya Mühendisi Başak Tuncer (38) ile İnşaat Mühendisi Kayhan Tuncer, 5 yaşındaki oğulları Efe’nin de çok istemesi üzerine ikinci bebeğe karar verdi. 7 yıllık evli çift ikinci bebeklerini kız olacağını öğrenirken, Başak Hanım hamileliğinde sorunlar yaşamaya başladı. Yüksek tansiyon tanısı koyulan Başak Hanım’ın kordon bağında kan akışının zayıf olması yüzünden bebeğinin yeterli beslenemediği, gebeliğin 29. haftasında bebeğin gelişiminin 26 haftalık olduğu belirlendi. Nitekim Başak Tuncer, yüksek tansiyon nedeniyle kaldırıldığı Ege Üniversitesi Hastanesi’nde hamileliği 29 hafta 5 günlükken sezaryenle doğum yaptı. Defne adını verdiği minik kızı 940 gram ağırlığında, 33.5 santimetre boyunda doğup dünyaya “merhaba” dedi. Miyadından önce doğan Defne bebek, İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edildi, Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi’nde kuvöze koyuldu. Düşük kilosunun yanında solunum sorunları da olan Defne cihaza bağlanırken, beslenme sorunları yaşadı, ince bağırsağında delik tespit edildi. Daha 5 günlükken ameliyata alınan minik Defne yaşam mücadelesinden kopmadı. 3 haftanın sonunda solunum cihazından ayrılan Defne, tam 137 gün kuvözde kaldı. İzmir Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlusu Uzm. Dr. Cengiz Öztürk, Defne bebeği, kilosu 3.300 gram, boyu 51 santimetreye ulaştığı 4.5 ayın sonunda 31 Aralık yılbaşı günü Tuncer çiftine teslim etti. Ameliyattan sonra bağırsağı dışarıya torbaya bağlanan, bir ameliyat daha geçirecek bebeklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan Tuncer çifti, yaşadıkları zor süreci, duygularını kontrol için geldikleri hastanede doktorlarıyla paylaştı.

YOĞUN BAKIMDA SONLARA DOĞRU İYİ ŞEYLER DUYDUK İki çocuk annesi Başak Tuncer, 4.5 ay boyunca her gün Aliağa’dan sütünü sağıp bebeğine getirdiğini belirtirken, “Yoğun bakım sürecinin büyük bölümü çok parlak değildi, sonlara doğru doktorumuz Cengiz Bey’den güzel şeyler duymaya başladık. Çok stresli, sıkıntılı günler geçirdik, ama çok şükür kucağımıza aldık. Nasıl bakacağımızı bilemiyoruz. 5 yaşında oğlumuz var, buna karşın her şeyinden korkuyoruz, kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz, iyi olacağını düşünmek istiyoruz” dedi. Baba Kayhan Tuncer, ameliyatla ilgili doktorların olumlu konuşmadığını vurgularken, “O süreç çok zordu. Hayatımızın en zor 2 saatini yaşadık, ameliyat sürecinde. O geceyi de geçirdik, bugünlere geldik, kilo alıyor ufak ufak biraz daha güçlenirse anesteziyle ameliyat olacak, ilk ameliyatı kaldıramaz diye anestezi olmadan yapılmıştı. Şimdi çok iyi, biz de çok mutluyuz. Kuvözde kaldığı için yatağında uyamayı biliyor ama galiba kucağa alıştırdık” diye konuştu.

3 HAFTA SOLUNUM CİHAZINA BAĞLI KALDI Öte yandan İzmir Kent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlusu Dr. Cengiz Öztürk, Defne bebek ile ilgili süreci şöyle anlattı:

“Hayatımızın en zor 2 saatini yaşadık, ameliyat sürecinde... O geceyi de geçirdik,, bugünlere geldik.”

“3 hafta solunum cihazına bağlıydı, beslemeye çalıştık ama kilo almıyordu, bunun bağırsak probleminden kaynaklandığını fark ettik, ameliyat oldu. Sonrasında bizim verdiğimiz desteğe çok iyi cevap verdi. Prematüre bebeklerde Türkiye için uyguladığımız standart 22 haftalık 500 gram. Bunun altındaki bebekleri doğmuş kabul etmiyoruz. Sorunlar 22- 25 arasında, 26-28 arasında daha farklı oluyor. Defne’nin 29 haftada doğması büyük şans. Problemleri halletmekte daha rahat oldu. Ancak küçük olması bazı sorunlara yol açtı, bağırsak problemi daha büyük sorundu. Operasyona da iyi yanıt verdi sonrasında da. Büyük bir risk atlatmış oldu, bu hafta bu kilo için büyük bir ameliyattı aslında, iyi geçirdi. Bu bebeklerimizin sağlıklarına kavuşmaları bizleri de mutlu ediyor.”

KAYBETME RİSKİ YÜZDE 90’DI Defne bebeğin bağırsak ameliyatını gerçekleştiren İzmir Kent Hastanesi Çocuk Cerrahı Opr. Dr. Şamil Kuday da şunları söyledi: “Bağırsak delinmesi tespit edince acilen bebeği ameliyata aldık, karın içindeki kakalar temizlendi, bağırsağın bir bölümü çıkarıldı, bir bölümü dışarı alındı. Hasta iyi gitti, bağırsakları çalıştı. Şu anda iyi beslenebiliyor, büyük şansı ince bağırsağın en son bölümünde deliğin olması. O nedenle çocuk rahat beslenebiliyor. 6 kiloyu geçtiği zaman müsait bir zamanda bu bağırsağı birleştireceğiz, yine de halen tehlikesi var. Çünkü bağırsağın ne durumda olduğunu bilemiyoruz ama bağırsak çalışıyor. Kaybetme riski yüzde 90’nın üzerindeydi, çünkü kilosu çok düşük, kaka karın içine düştüğü zaman çok tehlikeli, yeni doğanda süratle temizlik yapabilirseniz kurtarabiliyorsunuz. Yeni doğan bebeklerin dirençleri bizden fazla olduğu için ona güveniyoruz, yalnız bir şeyleri var, hata affetmiyorlar. “


Aceleci Bebeklerin Yaşam Odası:

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi bilgilendiriyor: Onlar erken doğsalar da sevgi, ilgi ve özenle hayata tutunurlar. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri, prematüre bebeklerin yaşam odalarıdır. Uluslararası JCI akreditasyonlu Kent Hastanesi, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi ile hizmet vermeye devam ediyor.

Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi

SGK kapsamında hizmet vermektedir

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

30

medikent

soruda

Kriyoterapi Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL Kent Hastanesi & Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı

Kriyoterapi, Mısırlılar ve Hipokrat zamanından beri uygulanan bir tedavi biçimidir. Dondurma, kar ya da soğuk tedavisi olarak da bilinir. Bu yöntemi hangi durumlarda hangi hastaya uygulayacağımızın kararı önemli. Soğuk ürtikeri olan, soğukla tetiklenen hastalıkları olanlara uygulamıyoruz. Bu yöntemin avantajları nelerdir?

Kriyoterapi nedir?

Kriyoterapi, Mısırlılar ve Hipokrat zamanından beri uygulanan bir tedavi biçimidir. Dondurma, kar ya da soğuk tedavisi olarak da bilinir. Uygulanan bölgede hastalıklı dokuları yok etmek için doku harabiyetine neden olarak etkisini gösterir.

Kriyoterapinin etkisi nasıldır?

Dondurma işleminde kullanılacak olan gaz, prob içinden geçirilir ve probun ucunun aşırı derecede soğumasına (-1900C sıvı azot) neden olur. Soğuk etkisiyle hücre içindeki ve dışındaki saf su, buz kristalleri haline getirilerek, hücrenin ölümü meydana gelir.

Hangi hastalıklarda uygulanır?

Siğiller (genital bölge siğilleri dahil), molloskum kontagiozum, güneş lekeleri, keloid, seboreik keratoz, aktinik keratoz, keloid, bazal hücreli cilt kanserinde uygulanmaktadır.

• Bazı deri tümörlerinde cerrahi uygulamaya gerek kalmadan (özellikle yaşlı hastalarda) tedaviye olanak sağlar. • Kriyoterapi sonrası siğillerde tekrar etme, diğer yöntemlere göre daha az olmaktadır. • Ciddi yaralanma ya da komplikasyon riski son derece düşüktür. • Hızlı ve uygulanması kolaydır. Poliklinik şartlarında yapılabilir. • Ucuz ve güvenlidir. • Anestezi gerektirmez. • İşlem sonrası normal yaşantıda değişiklik gerekmez. Spor aktiviteleri ve çalışma hayatını etkilemez. • İşlem sonrası kanama riski son derece azdır. • Gebelerde kullanılabilir.


2015

31

medikent

HİLMİ ERER'İN SAĞ ŞAKAĞINDAKİ YAŞLILIĞA BAĞLI LEZYONU DONDURMA YÖNTEMİYLE TEMİZLEDİK Hastamız 63 yaşındaki Hilmi Erer'in sağ şakağındaki yaşlılığa bağlı lezyonu dondurma yöntemiyle temizledik. 3x5 santimlik bir lezyondu. Plastik cerrahlarla görüştük, karar verdik. Riskli olmayan bir lezyon olduğuna karar verdiğimiz için ‘Cerrahisiz halledebilir miyiz?’ diye düşündük. Cerrahlar yama yapılması gerektiğini söyledi. Cerrahide enfeksiyon riski her zaman vardır. Hastanın lezyonu cerrahi yöntemle alınsaydı, dikiş de yapılması gerekecekti. Yine

Bu yöntemin dezavantajı nedir? Tedavi sadece kış aylarında uygulanmaktadır.

Hangi yaş grubuna uygulanır? Yaş sınırlaması yoktur, bebeklikten itibaren tüm yaş grubuna uygulanabilmektedir. Gebelerde kullanımında bir sakınca oluşturmaz.

estetik açıdan sorunu çözülmeyecek, izi olacaktı. Riskli bir yapı olmadığı için kriyoterapi uyguladık ve istediğimiz sonucu aldık. Bir seansın yeterli gelmediği durumlarda 2-3 kez yöntemi uygulayabiliyoruz. Leke, ben, lezyon tedavilerinde en ideal zaman güneşin etkisinin en az olduğu kış ayları. Tedavinin ardından cildi güneşten korumak gerektiği için güneşsiz günler tedavi için tercih ettiğimiz dönem.

Herhangi bir yan etkisi var mıdır? Kriyoterapi sonrası en önemli yan etki, uygulama bölgesinde ağrı, şişlik ve sıvı toplanmasıdır. Bu nedenle hastalara uygulamadan hemen sonra ağrı kesiciler önerilebilir. Uygulama bölgesinde iyileşme tamamlandıktan sonra deride renk açılması veya koyulaşma meydana gelebilmektedir.

Kimlere uygulanmaz?

Soğuk ürtikeri, kanama problemi veya kan sulandırıcı kullanan hastalara uygulanması sakıncalıdır.

Ne kadar zamanda sonuç alınmaktadır? Sonuç alınma süresi; lezyonun yerine, derinliğine ve büyüklüğüne göre değişir. Mesela ayak altındaki siğillerde tedavi için 5-6 seans gerekirken, el, yüz ve genital bölge gibi alanlarda 2-3 seansta lezyon iyileşebilmektedir.

Ne kadar sıklıkla uygulanmalıdır? Genellikle 2 hafta ara verilerek seans tekrarı yapılmaktadır.


2015

32

medikent

BİR AŞK HİKAYESİ Böyle bir hastalık tanısı koyulması yaşamınızı nasıl etkiledi?

Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı

Sizi ve eşinizi tanıyabilir miyiz? Elbette. Ben Figen Karavaş, 1972 İzmir doğumluyum. Nakil öncesine kadar özel gün fotoğrafçılığı yapıyordum. Şimdilik bir süre ara vermek zorunda kaldım. Eşim Salih Karavaş 1966 doğumlu, emekli. 13 yaşında Ulus adında bir oğlumuz var.

Sizi İzmir Kent Hastanesi’ne getiren neden eşiniz Salih Karavaş için karaciğer nakli kararının alınmasıydı. En başa dönersek, her şey ne zaman, nasıl başladı? Her şey 15 yıl önce eşimin yaşadığı bir stres, sıkıntı yüzünden başladı. Yaşadığı sıkıntı eşimin vücut sisteminin çökmesine sebep oldu ve 1 yıl süren tetkikler sonucu hastalığın adını öğrendik. Şanslıydık ki çok iyi bir doktora denk gelmiştik: Ulus Salih Akarcalı. Kendisini burada anmadan geçemezdim. Onun sayesinde hastalığın teşhisi konuldu. Her şey için kendisine buradan da teşekkür etmek istiyorum. 15 yıl boyunca eşimin takibi kendisi tarafından yapıldı. O dönem bu hastalığın sonucunda karaciğer nakli olacağını doktorumuz söylemişti. 5 ya da 10 yıl içinde demişlerdi. Ancak birçok alternatif tedaviler ve çabalarımız ile 15 yılı tamamladık.

Yaşamımız tamamen değişti. Sosyal hayatımız her yıl biraz daha geride kaldı. Hatta son 4 yılımız sadece sağlık sorunları ile geçti. Eşim hastalığı sebebi ile halsiz ve yorgun oluyordu. Olan enerjisini işine harcıyordu. Çok güçlü bir eşim var... Bir insanın böyle meşakkatli bir hastalıkla yıllarca yaşaması çok ama çok zor, her anlamda çok yıpratıcı! Sporcu olmasının verdiği disiplin ile sanırım bir çok şeye benden daha farklı baktı, yaklaştı ve kendisini hep ayakta tuttu.

Siz en başından bu hastalığın eşinizi karaciğer nakline götüreceğini biliyordunuz, insan buna hazırlanabiliyor mu? Hayır hazırlanamıyorsunuz. Her ne kadar sonunda nakil olacak diye bilseniz de vakti geldiğinde tüm duygular değişiyor...

Karaciğer nakli için son viraja girdiğinizde; verici arayışlarınız, sizin donör olmanız... O süreçte neler yaşadınız? Nakil vaktiniz yaklaştı dendiğinde 6 ay ile 1 yıl gibi bir süre ön görülmüştü. Ancak 1 ay içerisinde seyir çok hızlı değişti ve zamanımız kalmamıştı. Önce eşimin 3 kardeşi tetkikleri yaptırdı ki üçünden biri olur diye düşünmüştük hep. Ben en son girecektim, çünkü eşimi 15 yıldır ben tanıyordum, tüm hastalık surecini, ona bakım vs. Ayrıca oğlumuz var onun okulu ve yanında olmam gerektiği için ben en son seçenek olarak geri planda kalmıştım. Lakin düşündüğümüz gibi olmadı, kardeşlerinin sonuçları olumsuz çıktı. Kuzeni gitti olmadı. Sırada bir iki kişi daha vardı ancak bizim de vaktimiz çok azdı, gece kararımı vermiştim, ertesi gün eşimin haberi yokken ben gittim tetkiklere başladık. O sırada eşim başka bir hastanede yatıyordu. Tetkiklerim yapılırken emindim, benim sonuçlarım uygun olacaktı bundan emindim... 1 hafta sonra telefon geldi. Hastanede eşimin yanındaydım, “Karaciğer verebilirsiniz uygun çıktı” dendiğinde telefonda mutluluktan ağladım...

“ Karaciğer Nakli benim için kısıtlamaların yok oluşunu, sağlıklı hissetmenin nasıl olduğunu anlatıyor.”


2015

33

Pek çok insan canlı verici olma konusunda tedirgin. Oysa siz bırakın tedirginliği eşinize hayat vermek için ameliyata güle oynaya gitmiştiniz. Bu rahatlığınızı neye borçlusunuz?

Nakil geçen yıl Sevgililer Günü arefesine denk gelmiş ve sizin olayınız gazete ve TV’lerde Sevgililer Günü’nün en anlamlı haberi olarak yayımlanmış, o günün sembolü olmuştunuz. Bir yıl nasıl geçti?

Sebebini tam olarak açıklayamıyorum. Ancak tek bir saniye bile tereddüt etmedim! Cidden etmedim! Aksine inşallah benim sonuçlarım uygun çıkacak diye dualar ettim. Ben yapı olarak hayata hep pozitif bakmayı tercih eden biriyim elimden geldiğince. Yoksa 15 yıl dile kolay, bunca zaman gardım çoktan düşmüş olurdu.

Aslında hem çok hızlı hem de çok yavaş ve bazen bitmek bilmedi vakit... Çok iniş çıkışlar oldu. Taburcu olmak yetmiyor, sonrasında da vücudunuz size oyunlar oynuyor ve sürekli hastane kapısında oluyorsunuz. 1 yıldır hep gittik, yatışlar oldu sürekli kontroller oldu. Önceki soruda değindiğim gibi eşimin 15 yıllık sıkıntılı bir sağlık süreci oldu. Bu da bizim bu süreçte daha ağır yol almamıza sebep oldu. Yavaş yavaş ilerliyoruz ama inşallah temeli iyi olacak, sonrası çok daha iyi olacak. Eşim henüz sosyal hayatına geri dönememiş olsa da çok şükür bu günümüze! Allah’ım bize bu günleri aratacak başka acılar sıkıntılar göstermesin, diyorum artık. Çünkü daha zorlarını da yaşadık.

Her şeyden öte, sevdiğim insana, kocama bir derman olabilecektim... Oğlumun babasına... Ne mutlu bize ki uygun çıktı sonuçlar, ne mutlu! Daha ötesi yok ki... Gerçekten ameliyattan önceki günden itibaren, hastanede nakil saatine kadar neşemizi kaybetmedik. Önce beni aldılar içeri, sedye ile giderken eşime de uğrayalım onu da görüp öyle geçelim demiştim. Öyle de yaptık. Nakil öncesi son pozumuzu da verdik, güle oynaya gittim. Bütün sorularım karaciğer nakli olacak hastalara, verici olacak yakınlarına yol gösterici olsun istiyorum. Nakil olduktan taburcu olana kadar geçen süreç sizin ve eşiniz için çok mu zordu? Süreç vericiler için daha kolay, 1 hafta içinde çıkıyorsunuz taburcu oluyorsunuz. Sonrasında da dikkat etmeniz gereken şeyler var, beslenme, hareketler vs. Alıcı açısından biraz daha uzun sürüyor bu süreç. Kişinin nakil öncesi sağlık durumu vs bir çok şey etken bu sürece. Bu sebeple eşimin de taburcu olma süresi uzadı. Hatta hemen taburcu olamadık 50 gün kaldı hastanede. Zira bizim nakil öncesi çok zorluydu, zaten nakile girerken eşimin vücudu bitmişti. 20 kg eksi ile girdi nakile ve 1,5 ay hastanelerde yattı. Nakile de başka bir hastaneden taburcu olup direkt geçti eve uğramadan.

Eşiniz yeni bir hayata başladı, bu hayatta siz ona can aşısı oldunuz. Bu nasıl bir duygu? O benim canım ama... Ben eşimi çok sevdim, o da beni sevdi sanırım… Şaka bir yana, sevdiğiniz birinin yanınızda olması kadar güzel bir duygu yok ki, onu evimizde görmek bile yetiyor! Gerisi de sağlıkla olacak inşallah...

Artık Sevgililer Günü’nü kutlayacak mısınız? Sağlıklı olalım bize her gün Sevgililer Günü artık. Ama küçük sürprizler de iyi olur sanırım.

Karaciğer nakli yapılan onlarca merkez içinden neden Kent Hastanesi’ni seçtiniz? Kararınızdan, sonuçlardan memnun musunuz? Bir değerlendirme yapar mısınız? Durumumuz birden aciliyet kazanınca çok acil bilgi toplamamız gerekti. Çok kısa sürede geri bildirime ulaştık. Tecrübesine güvendiğimiz doktorlara sorduğumuzda herkes “Kent Hastanesi Murat Kılıç ve ekibi” dedi. Hiç tereddütsüz geldik Kent Hastanesi’ne. Hele ilk Murat Kılıç ile yaptığım görüşmede, duruşu, tavrı, hastanın geçmişine bakışı ve yorumları zaten size fikir veriyor. Ayrıca daha da önemlisi bize durumun aciliyetini anlatan kendisi oldu, çok teşekkür ederiz Murat Bey’e. Çok şanslı hissediyorum ben bu süreçte kendimizi. İzmir’de olup böyle bir hastanede ve işini bilen bir ekip tarafından naklin gerçekleşmesi, sonrasında da takibin yine aynı hastane ve ekip tarafından devam etmesi. Hastanenin koşulları, hijyeni, nakil hastaları için özel olarak ayrılmış bir katın olması, hastanenin nakil işlemine ne kadar ciddiyetle yaklaştığının göstergesi. Bir çok şey detaylı düşünülmüş ve uygulanıyor. Kat temizlik personeli bile özel hijyen eğitimli ve de saygılı çalışanlar...

medikent

Eşimin ateşi çıktığı anda bir telefon kadar yakın bize nöbetçi doktorlarımız. Bugüne kadar telefonla ulaşamama durumumuz hiç olmadı. Hemen, saat kaç olursa olsun hastaneye gidiyoruz yatışımız yapılıyor, gereken acil tedavi hemen başlıyor hiç beklemeden! Tüm Nakil Ekibine ve güler yüzlü hemşirelerimize yürekten teşekkür ederiz. Tüm bunların dışında değinmek istediğim bir husus daha var. Organ Bağışı. Ya benim de sonuçlarım uygun çıkmasaydı? Ya kadavradan nakil için beklemeye başlasaydık? Bunları düşününce nasıl bir çaresizlik, nasıl bir kara boşlukta hissediyorum kendimi! Kimin ne zaman organ nakline ihtiyacı olacağı belli olmaz. Her şey ama her şey 1 günde değişebilir. Lütfen sağlığımız yerindeyken görmezden gelmeyelim bu konuları. İlle başımıza gelince farkına varmayalım lütfen. Hayatta iken organ bağışımızı yapalım. Duyarlı olalım. Biz ölüp gittikten sonra başka hayatlara CAN olalım. Bundan öte bir iyilik, sevap var mı? Bir başkasının hayatını kurtarmak... Binlerce insana umut olmak...


2015

34

medikent

Kapak Konusu

Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Sebze, meyve ve otlardan zengin, doymamış yağ asidi, lif ve kompleks karbonhidrat içeriği yüksek olan Akdeniz tipi beslenme, Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiye ettiği glisemik indeks diyetine en yakın ve en uyumlu olan beslenme şeklidir. Akdeniz tipi beslenmede doymuş yağ, kolesterol ve basit karbonhidrat içerikleri düşüktür. Obezite ve tip 2 diyabet üzerine olumlu etkileri bilinen Akdeniz tipi beslenme programında her gün tüketilecek besinler arasında zeytinyağı, balık, tahıllar, sebze, meyve, kuru baklagiller ve otlar yer almaktadır. Akdeniz tipi beslenme total kolesterol, LDL kolesterol, HDL kolesterol, trigliserid, kan

basıncı ve kan şekeri düzeyleri gibi kardiyovasküler risk faktörlerin avantaja çevirir. Diyabet riski azalır. Sağlıklı bir diyet için idealdir. Meyve ve sebzelerin yanında özellikle Ege insanının vazgeçilmezi olan “Otları” da yabana atmamak lazım! Neredeyse yılın her mevsimi, dönemine göre değişmekle birlikte pazar tezgahlarının vazgeçilmezi olan otlar lezzetlerinin yanı sıra pek çok rahatsızlık için de doğadan gelen mucizevi yararlar sunuyor insanlığa. Bu otlara biraz daha yakından bakacak olursak, daha pratik bilgiler elde edebiliriz.

Doğa ya da tabiat ana o kadar çok şey bahşetmiş ki bize saymakla tükenmiyor. Mesela sebze ve meyvelerin her biri birer besin deposu olmalarının yanında mineral ve vitaminler bakımından da çok zenginler.

Doğadan Fışkıran Şifa


2015

35

Dağlama (Koyungözü, Alagömeç) Chrysanthemum coronarium

Taze sürgünlerinden haşlanarak zeytinyağlı salatası yapılır. Karışık ot kavurmalarında, böreklerde ve gözlemelerde de kullanılır. Baş ağrısı ve migreni kesme etkileri son yıllarda keşfedilmiştir. Spazm çözücüdür; migrene karşı yararlıdır. Hafif yatıştırıcı etkisi vardır. Ancak duyarlı kişilerde ağız ülserlerine neden olabilir ve gebeler almamalıdır.

medikent

Yabani Rezene (Arap saçı) Foeniculum vulgare

Yaprakları dereotuna benzer ama ondan ayıran en belirgin özellik anasona benzer keskin kokusudur. Kültür ortamında da yetiştirilmeye başlanmıştır. Kök ve taze yapraklarından zeytinyağlı, kuzu etli yemeği yapılır. Yumurtalı veya yumurtasız kavurma sının yanı sıra, karışık ot kavurmalarının ve böreklerin olmazsa olmazıdır. Rezenenin yararları arasında; iştah açması, yatıştırıcı olması, balgam söktürmesi ve sodyum ve potasyum bakımından zengin olduğu için vücut sıvılarını dengelemede yararlıdır. Ayrıca mide ve bağırsak şikayetlerini ve gazlarını azaltıcı etkisi nedeniyle gaz sancısı çeken ve ishal olan bebeklere çay olarak içirilirse hem kaybedilen sıvıyı geri kazanmaya yardımcı olur hem de sancıları azaltır.

Ebegümeci

Malva sylvestris Ege ve Akdeniz çevresinde yetişen çok veya yıllık bir bitkidir. Karışık ot kavurmalarında ve böreklerde, gözlemelerde kullanılır. Ayrıca zeytinyağlı yemeği, sarması ve ekşili salatası yapılır. Ebegümeci Antik çağlardan beri ilaç olarak kullanılır. Tohumlarının çayı sakinleştirici ve diüretik olarak kullanılır. Laksatif etkisi de akılda tutulmalıdır.

Cibes Otu Lahananın ve karnabaharın kesilip toplanmasından sonra toprakta kalan köklerinden büyüyen turpgillerden bir bitkidir. Salatası ve zeytinyağlı yemeği yapılır. Cibes otu; iştah açar, sağlıklı zayıflamak için yardımcı bir besindir, cildin sağlıklı ve canlı kalmasına sağlar ve bağırsakları temizler. Lahananın kökünden oluşması nedeniyle kansere karşı koruyucu etkisinin bulunmasını sağlar.

Radika (Hindiba, Tatlı Radika, Kara Hindiba) Taraxacum

Yaprakları koparıldığında yapışkan bir sıvı çıkar. Taze yapraklarından zeytinyağlı ve limonlu salatası ve karışık ot kavurmalarına kullanılır. Kuzey Amerika ve Avrupa’da yaygın olarak bitkisel tedavi amaçlı kullanılır. İçerisinde taraksinik asid, tetrahidroridentin B ve vitamin A, vitamin C, tanninler, alkaloidler, pektin, inülin, nişasta, potasyum, beta karoten, kafeik asid, flavonoidler (apigenin) bulunur. Karahindiba çok iyi antidiyabetiktir ve kolesterol düşürücüdür. Nasıl kullanılır? Taze yaprak 4-10 gram/gün, kuru yaprak 4-10 gram/gün, taze yaprak suyu 1 çay kaşığı, sıvı ekstre: 1-2 çay kaşığı/gün ve kuru toz ekstresi 250-1000 mg/ günde 3-4 kez alınmalıdır.

Taze Isırgan Urtica

Tohumu yağ ihtiva eden bir dokuya sahiptir. Şeker hastalığına karşı, saçlara parlaklık ve canlılık kazandırıcıdır. Saç kepeğini azaltır. Ağrıyı hafifletir. Yaprakları da potasyum bakımından zengin bir idrar söktürücüdür; ödemin atılmasına yardımcı olur.


2015

36

medikent

Acı Kavun

Sarımsak

Acı kavun, esas olarak momordisin, cucurbitacin B içerir. Anti-diyabetik olarak kullanılır. İçerisindeki lektin aracılığıyla insülin benzeri aktivite gösterir ve kan şekerini düşürür. Taze meyve, tentür ve meyve ekstresi olarak kullanılır. Taze meyve 57-113 gram/gün, Tentür: 1.3 ml günde 2 kez, meyve ekstresi 300-600 mg/gün kullanılır.

Kuru sarımsak %29 karbonhidrat, %56 protein (albümin) ve %0.1, musilaj ve %0.06-0.1 uçucu yağ içerir. Ayrıca demir, fosfor ve bakırdan da zengindir. Uçucu yağ olarak alil propil disülfid, dialil disülfid, alliin ve allisin bulunmaktadır. Sarımsak dişi kan şekerini anlamlı olarak düşürür. Allil propil ve allil disülfid kan şekerini düşürmede rol oynar. Bir şeker hapı olan Tolbutamid’e benzer kan şekeri düşmesi sağlar. Pankreastan insülin salgılatır ve kan yağlarını azaltır. Sarımsak suyu ekstresi 50 ml/gün kullanılır.

Momordica Charantia

Allium Sativum

Zerdeçal

Curcuma Longa İçerik olarak %5 uçucu yağ yanında alfa ve beta pinen, alfa fellandren, camphor, camphene, zingibrene , resin, nişasta ve curcuminoidler bulunur. Anti-diyabetik olarak tozu kullanılır. Kullanım miktarı pudra zerdeçal 500-8000 mg/gün olarak önerilir.

Çemen

Trigonella foenum-graecum Çemen içerisinde nikotinik asid, alkaloid trogonelline ve kumarin bulunur ve çemen tohumu anti-diyabetiktir. Posadan zengin tohumları tip 2 diyabette kanın şekerini düşürür. Ayrıca eser element içerir ve özellikle yemek sonrası kan şekerini normale getirir. Yapraklar 5-30 gram/gün, günde 3 kez yemekle alınırken tohumları 10-15 gram/gün ölçüsünde kullanılır.

Tarçın

Cinnamomun Zeylanicum Uçucu yağ, tanin, musilaj, kalsiyum oksalat, nişasta ve mannitol içerir, ayrıca tarçın yağı sinnamaldehid, simen ve karyofillin içerir. Kullanım alanı olarak tip 2 diyabet, insülin direnci ve kolestreol yüksekliğinde kullanılır. Dozaj: toz halinde ½ çay kaşığı/gün yeterlidir.

Brokoli-Karnabahar Brassica oleracea Italica

Sulforofan, folik asit ve C vitamini içeriği yüksek bir sebzedir. Brokolinin pişirme tekniği oldukça önemlidir; haşlanarak pişirilirse C vitamini kaybı artar çünkü C vitamini ısıdan etkilenir ve ısıya maruz kaldığında vitamin değerinde önemli düşmeler meydana gelir. Bu nedenle salata olarak tüketmek alınacak vitamin kapasitesini arttırmaktadır. Sulforan içermesi (kükürtlü bileşik) bağışıklık sistemini güçlendirmede önemlidir.

Soğan

Allium Cepa Soğan aslında bir protein deposu. Gerçekten de soğan arginin, histidin, lizin, triptofan, metionin, treonin, lösin ve izoliösin gibi esansiyel aminoasidleri içerir. Kökünden soğan yağı çıkarılır ve kökü protokatekuik asid, hidroksi benzoik asid, vanilik asid, kafeik asid, sitrik, abietik, oksalik ve mialik asid de bulunur. Yararları arasında kanda yağlarını düşürmesi, trombosit agregasyonunu azaltması (damar tıkanıklığını önlemesi) yanında antihipertansiftir de. Şeker hastalarının tüketimi serbesttir. Ham ve haşlanmış soğan ekstreleri kullanılır.

Sözün özü;

doğanın bize bahşettiği bitkiler gerçekten de mucizevi yaşam kaynağıdır, ancak tüketirken dikkatli olmalı; diyabet ve hipertansiyon gibi sağlık sorunlarımız nedeniyle almakta olduğumuz ilaçlar varsa bunları doktorumuza danışmadan sınırsızca tüketmemeli ve ilaçlarımızı kullanmaktan vazgeçmemeliyiz.


2015

37

Lahana

Brassica oleracea Lahana kükürt bileşikleri ve kanserden koruyucu efektif maddeleri içermektedir. Posa içeriği yüksektir. İçeriğindeki Selenyum’dan dolayı bağışıklığı arttırmada etkilidir. C vitamini, B1 ve B2 vitamini bakımından oldukça zengindir. Brokoli, karnabahar ve lahanada bulunan glukozinolatların kanserden koruyucu etkileri bilinmektedir. İndol, izotiyosiyanat ve sulforafan gibi fitokimyasallar hücresel DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.

ALAÇATI OT FESTİVALİ’NDE KENT SAĞLIK GÜNLERİ Alaçatı doğasının zenginliğinin, otlarının çeşitliliğinin ve ot yemeklerinin tanıtıldığı Alaçatı Ot Festivali’nin 6.’sı 26-29 Mart 2015 tarihlerinde düzenlendi. Alaçatı Ot Festivali’nin sağlık sponsoru Kent Hastanesi’ydi. Festival boyunca hem sağlık söyleşileri düzenledik, hem de Alaçatı sokaklarında yer alan bilgi panolarımızla doğal ve sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çektik.

Sağlık Söyleşileri Köstem Otel’de düzenlediğimiz sağlık söyleşileri kapsamında festivalin ilk günü olan 26 Mart 2015

Kereviz

Apium graveolens Kereviz, kök besinlerdendir ve kök kısmı nişasta içerdiği için şeker hastaları dikkatli tüketmelidir. Glisemik indeksi, kök tarafında yüksek olduğu için akşam öğünlerinde yememeye özellikle dikkat edilmelidir.

medikent

Perşembe günü Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Cevad Şekuri, “Kalp Dostu Bitkiler ve Kalp Sağlığını Koruyucu Beslenme”, 27 Mart 2015 Cuma günü Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mitat Bahçeci, “Otların Gücü: Metabolizmayı Hızlandıran ve Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Otlar, Bitkiler” ve 28 Mart 2015 Cumartesi günü Dahiliye Uzmanı Dr. Tuncay Filiz, “Otlar ve Bitkiler Soframızda Neden Olmalı?” başlıklı sunumlarıyla yer aldılar. İlgi gören söyleşilerin yanı sıra “Alaçatı Ot Festivali Hatırası” panosu da festivale katılanların uğrak noktası oldu.


2015

38

medikent

Kapak Konusu

Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Kent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı

Kalp Sağlığını

KORUYUCU BESLENME Dünya Sağlık Örgütü’nce 2012 yılında hazırlanan bir rapora göre; 10 temel risk, dünyadaki prematür (erken) ölümlerin ve hastalık nedenlerinin yüksek hızını açıklamaktadır. Bunlardan 7’si beslenme ve fiziksel aktiviteye dayalıdır. Beslenme yetersizliği, fiziksel aktivite azlığı ve sigara kullanımı, hastalıkların oluşmasında önemli etkenlerden olup bunlarla mücadele edilmesi halk sağlığının korunmasında önemlidir.

Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında birinci sırada kalp-damar hastalıkları yer almaktadır. Ülkemizde de %43 oranındadır. Kalp hastalıkları riski; sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olanlarda ve 35 yaşın üstündeki erkeklerde kadınlara oranla daha yüksektir. Kalp damar hastalıkları, sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişikliği ile önlenebilir. Oluştuktan sonra ise, tıbbi tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile iyileştirilebilir veya ilerlemesi engellenebilir.


2015

39

Dünya genelinde kalp hastalıklarındaki artış nedenlerinin başında; aşırı sigara tüketimi, kentleşme, fiziksel inaktivite (otomasyon, araba kullanımı vb), aşırı enerji tüketimi, bol yağlı gıdalar (fastfood beslenme tarzı) ve psikososyal stres gelmektedir. Kilo alımı ve obezite, kalp sağlığını tehdit etmekte ve diğer birçok hastalığın gelişimine neden olmaktadır. Çağımızda hastalıklarda önemli bir risk faktörü kabul edilen hareketsiz yaşam tarzı, ölüm riskini artırmakta; kalp rahatsızlıklarına, şişmanlığa, çeşitli organ kanserlerine, yüksek tansiyona, şeker hastalığına, depresyon ve kemik erimesine yol açmaktadır. Metobolik Sendrom; hipertansiyon, şişmanlık, yağ metabolizma bozukluğu, diyabet, bozulmuş açlık glukozu veya bozulmuş glukoz toleransı gibi önemli risk faktörlerinden oluşur. Bir bireyde metabolik sendrom varsa kalp damar hastalıkları riski artar. Ülkemizde 7-8 milyon metabolik sendromlu olgu olduğu düşünülmektedir.

Kalp hastalıklarından korunmanın temel amacı; kalp pompa fonksiyonunun korunmasıdır. Bunun için; kalp krizini önlemek gerekir. Bu amaçla, sigaranın kullanılmaması, diyabet, kolesterol yüksekliği ve hipertansiyonun gibi hastalıkların erken tanısı son derece önemlidir. Aynı zamanda, sağlıklı beslenme, sigaranın derhal bırakılması, obeziteyle mücadele, düzenli egzersiz ve hareketsiz yaşam tarzından ve psiko-sosyal stresten uzaklaşılması çok önemli kriterlerdir. Hipertansiyon, dünyada ve ülkemizde en sık görülen hastalık olup, aynı zamanda kalp damar hastalıklarında en önemli risk faktörüdür. Yaşam biçimi değişikliği önerilerine uymak en az ilaç kadar önem taşır. Yaşam biçimi önerileri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu önerilere uyulması, ek olarak sigaranın bırakılması sonucu mükemmel hale getirir. Olguyu, kalp damar hastalığı, böbrek yetmezliği, çevresel damar hastalığı beyin ve göz gibi hipertansiyonun komplikasyonlarından korur.

Hipertansiyon tedavisinde yaşam biçimi önerileri: Modifikasyon

Öneriler

Kan basıncındaki düşüş

Kilo kaybı

Vucüt kitle indeksi: 18.5-24.9

5-20mmHg/10kg

DASH diyeti

Sebze, meyve, az yağlı diyet, mineraller

8-14mmHg

Tuz kısıtlaması

Az tuzlu diyet (2-4gr Na veya 6 gr Na klorid)

2-8mmHg

Fiziksel aktivite

Günde en az 30dk yürüyüş

4-9mmHg

Alkolün sınırlandırılması

2 kadeh (Erkek) 1 kadeh (Kadın)

2,5-4mmHg

Mutfakta Dikkat Edilmesi Gerekenler Uygun pişirme yöntemleri seçilerek, az yağ tüketimini sağlamak gerekir. Yağda kızartma yerine fırında kızartma, haşlama, buharda pişirme veya ızgara yöntemleri tercih edilmelidir.

Tuz tüketimini azaltın. Yüksek tuz tüketimi tansiyona davetiye çıkarır. Ödem oluşumuna neden olur. Kalbi yokuşa sürer. Sağlıklı erişkinlerin 2-3 gr tuz tüketmesi yeterli (günlük toplam 1 çay kaşığı kadar) olacaktır. Masadaki tuzluğu kaldırmak gerekir. Bununla birlikte konserve, hazır gıdalar, salamura, fast food yiyeceklerin de tuz oranı çok fazladır, bu gıdalardan uzak durmak gerekir.

medikent


2015

40

medikent

Kalp Damar Hastalıklarında

Beslenme İlkesi Kalp Dostu Vücut ağırlığı normal ağırlığa getirilmelidir (vücut kitle endeksi 20-24.9 arasında)

Öğün sayısı arttırılmalı (4-6 öğün)

Karbonhidrat miktarı enerjinin %50-60’ ı olmalı

Yağ miktarı, enerjinin %25-30 u olmalı;

Kalp Damar Hastalıklarında Önerilen Besinler Süt-Yoğurt:

300-500 gr (2-3 su bardağı kadar yağsız-kaymaksız) tüketilebilir.

Proteinler:

Düşük yağlı protein seçilmeli. Yağsız et, kümes hayvanları, balık, yumurta (haftada 3-4 adet, tercihen beyazı) önerilir. Derisiz tavuk göğsü bulunursa organik ürün tercih edilmelidir. Günde bu ürün gruplarından 90 gr (3 köfte kadar, yağsız ve derisiz) et, 1 tabak kuru baklagil yemeği tercih edilebilir. Balık, yağlı etin en iyi alternatifidir. Omega 3 yağ asitinden zengin olan balıklar, kan trigliserid düzeyini düşürür. Somon, sardalya, uskumru ve ton balığı Omega 3 yağ asitinden en zengin balıklardır. Haftada mutlaka 2 kez balık yenmesi (300gr) önerilmektedir. Diğer Omega 3 kaynakları, keten tohumu, ceviz, soya, kanola ve krill yağıdır. Kaçınılması gereken proteinler ise; tam yağlı süt ürünleri, karaciğer gibi iç organ etleri, yumurta sarısı, yağlı et, yağlı pirzola, kuyruk yağı, kaburga, şarküteri etleri, sosisler, salam, kızarmış et ve tavuk derisidir.

Ekmek ve tahıl grubu:

Kalp sağlığı ve kan basıncı kontrolü için gereken lif ve vitaminleri ihtiva eder. Öğünlerde (günde 4-5 defa) önerilir. Tam buğday unu veya tam tahıl ekmeği, porsiyonunda 5 gr veya daha fazla lif içeren

25 Yiyecek *Cleveland Clinic, Amerikan Diyabet Derneği (ADA)

Posa bol miktarda olmalı. Kuru baklagiller sebze ve meyveler, kepekli ekmek

Somon balığı Keten Tohumu Yulaf Ezmesi Siyah Fasulye ve Barbunya Badem Ceviz

Günlük tuz tüketimi azaltılmalı.

• % 7-10 doymuş yağ asitleri, • % 10 tekli doymamış yağ asitleri, • % 10 çoklu doymamış yağ asitleri

(Yemekler tuzsuz veya az tuzlu, ekmek tuzsuz olmalı)

Vitamin ve mineraller yeterli olmalı

Kolesterol miktarı günde 200 mg’ı aşmamalı

tahıllardan koyu doğal pirinç, arpa, kara buğday, yulaf ve keten tohumu tercih edilmelidir. Sınırlı veya kaçınılması gereken tahıl ürünleri ise; beyaz rafine un, beyaz ekmek, çörek ve kekler, dondurulmuş gofret, mısır ekmeği, tereyağlı patlamış mısır, bisküviler, granül çubuk ve börekler, yumurtalı şehriye ve yağlı krakerlerdir.

Sebze ve meyveler:

Sebze ve meyveler, az kalori ve lif nedeniyle kalbinize ödüldür. Kalp koruyucu, kan sulandırıcı ve damar koruyucu antioksidanlar içerirler. Günde 5-6 porsiyon önerilir.

Kırmızı şarap Ton Balığı Soya Peyniri Doğal Pirinç (Brown rice) Soya Sütü Yaban Mersini Havuç

Ispanak Sarımsak Brokoli Şeker Patatesi Kırmızı Biber Kuşkonmaz Portakal Domates

Cantaloupe (Bir çeşit kavun)

Yağlar:

İyi yağlar; zeytinyağı, kanola yağı ve trans yağ içermeyen margarinlerdir. Doymuş ve trans yağların kolesterol içeriği yükseltir. Ne kadar az tüketilirse, kalp korumasında o kadar başarılı olunur. Bu yağlar, hasar görmüş damarlarda nüvelenir ve damar sertliği başlar. Diğer risk faktörleri damarları savunmasız bırakınca, yağlar daha çok saldırganlaşır. Özellikle düşük yoğunluklu LDL, en saldırgan damar düşmanı yağdır. Önerilen yağ miktarları Satüre yağ: Günlük kalorinin %7’sinden daha az veya en fazla 14 gr Trans yağ: Günlük kalorinin %1’inden daha az veya en fazla 2 gr/günlük Kolesterol: Sağlıklı erişkinler için 300 mg/gün’den daha az, LDL kolestrolü yüksek bireylerde 200 mg/gün’den daha az olmalıdır.

Papaya (Kavuna benzer)

Siyah çikolata Çay


Kent Hastanesi,

hepimizden önce çocuklarımızın hastanesi! Çünkü, çocuklarımız, hepimizin geleceği!

Kent Hastanesi’nin • Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü • Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi çocuklara özel • Çocuk Acil Servis Hizmeti • Çocuk Nörolojisi Bölümü • Çocuk Cerrahisi Bölümü bölümleri • Çocuk Kardiyolojisi Bölümü • Karaciğer Nakil Bölümü • Çocuk Gastroenterolojisi KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

42

medikent

Kapak Konusu

Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Alsancak Kent Tıp Merkezi İç Hastalıkları Uzmanı

OTLAR VE SEBZELER NİÇİN SOFRAMIZDA OLMALI?


2015

43

NASIL BESLENMELİYİZ? Dengeli beslenmeliyiz. Dengeli beslenmek makrobesinleri, mikrobesinleri ve suyu bilinçli olarak tüketmek demektir. Makrobesinler karbonhidratlar, proteinler ve yağlardır. Mikrobesinlerimiz ise vitaminler ve minerallerdir. Bugün dünyada ölüme yol açan 15 hastalık arasında ilk sekiz hastalık beslenme ile ilgilidir. Bu çok önemli bir saptamadır. 20. yüzyılda beslenmenin niceliği üzerine attığımız ilk adım, bugün nitelik üzerine olup, “diyet” kavramı ile dile getirilmektedir. Önümüzdeki üçüncü adım ise, mükemmellik olacaktır, dileriz öyle olur. Biz yeter ki görev ve sorumluluklarımızı yerine getirelim. Kalp ve damar hastalıkları, dünyada ölümlerin en önde gelen nedeni olup beslenme ile ilgileri oksidatif strestir. “Homosistein” adlı madde kalp damar hastası olan kişilerin kanlarında yüksek miktarlardadır. B,C vitaminleri ve folik asit homositein düzeyini düşürerek, söz konusu riski azaltmaktadır. Öte yandan anti oksidan vitaminler LDL kolesterolün damar duvarına penetrasyonunu azaltıcı etkide bulunmaktadırlar. Tüm kanserlerin gelişiminde anti oksidan vitaminler ve folik asit besleyici etkiye sahiptirler. Özellikle yeşil yapraklı ve lifli besinler kolon kanserlerini önlemede önemli roller üstlenmişlerdir. Diyabetin tüm türlerinde B ve C vitaminlerinin kan şekerini düşürdüğü tokluk kan şekerini düzenlediği gösterilmiştir. C vitaminin gebelik diyabetini önlediği gösterilmiştir. Hipertansiyonun önlenmesinde potasyum, kalsiyum ve magnezyum içeriği yüksek yeşil sebze ve meyvelerin tüketiminin son derece yararlı olduğu gösterilmiştir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği diyet; düşük glisemik indeksli, lifli karbonhidrat ağırlıklı, doymamış yağ asitlerinin tercih edileceği düşük kolesterollü diyettir. Bu tanım, Akdeniz mutfağına birebir uymaktadır. Günlük enerjimizin yüzde altmışını karbonhidratlardan sağlarken yağ ve protein tüketimini de asla ihmal edemeyiz. Besinleri çiğ ya da az pişmiş olarak tüketmeliyiz. Çok pişirmek besinlerin vitamin ve mineral içeriklerini yok eder. Günde en az 2 litre su içmeliyiz. İdrar rengimiz, susuz kaldığımızın işareti olabilir. Koyu idrar, susuzluğa işarettir. Hemen telafi edilmelidir. Öte yandan yaşlılarda susama merkezi zayıf çalıştığı için susuzluk hissi olmayabilir. Bu nedenle yaşlılar susamayı beklemeden düzenli su içmelidirler. Sene 1947… Hiroşima ve Nagazaki’nin külleri henüz soğumadan, ABD ordusunun elinde kalan DDT, okullarda bit salgınına karşı çocukların üzerlerine sıkılıyor. Neymiş efendim, DDT’nin insan sağlığına olumsuz etkileri için kanıtlanmış deneyimler yokmuş. Bugün aynı şeyleri GDO’lu ürünler ve zirai ilaçlar için söylüyorlar. Kanmayalım! GDO’lu besinlerden ve katkı ürünlerinden uzak durmalıyız. Zirai ilaçlar besinlerle zehirlenmeye yol açar. Tüketmeden önce özenle yıkayalım ve zehirden arındıklarından emin olalım. Son söz olarak önemle vurgulamak isterim ki; vitamin gereksiniminizi taze meyve ve sebzelerden sağlayın. Gelişigüzel vitamin hapı asla kullanmayın, tek başlarına yüksek dozlarda ya da gelişigüzel vitamin destek preparatları fayda yerine son derece zararlı olabilirler, hatta ölümlere dahi yol açabilirler. Vitamin destek ürünlerini ancak doktorunuz gerekli görüyorsa kullanın.

“Zirai ilaçlar besinlerle zehirlenmeye yol açarlar. Sebze ve meyveleri tüketmeden önce özenle yıkayalım ve zehirden arındıklarından emin olalım.”

medikent


2015

44

medikent

Prof. Dr. Namık DEMİR Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

GEBELİK VE HİPOTİROİDİZM


2015

ZEKA NEDİR? Bu konuda günümüzde belirlenmiş kesin bir tanım yoktur. Zekanın ne olduğuna ilişkin tartışmalar yıllarca yapılmış ve hala da yapılmaktadır. Ancak zekanın en fazla kullanılan üç özelliği:

Öğrenme kapasitesi:

Kişinin verilen eğitimden yararlanabilme kapasitesi.

Öğrenilmiş bilginin toplamı:

Kişinin kendi yetenekleri içinde öğrendiği tüm kavram ve bilgiler.

Çevrenin istemlerine uyabilme:

Kişinin kendisini çevresine ve çevresinde görülen değişikliklere başarılı bir şekilde uyum gösterebilmesi becerisi. Görüldüğü gibi bu özellikler oldukça genel özellikler olup zekanın ne olduğuna ilişkin açıklamayı yapamamaktadır. Buna karşın bireyler arasındaki farkların önemli olduğu çok eski dönemlerden bu yana bilinmektedir.

45

medikent

Her anne ve baba çocuklarının zeki olmasını ister. İnsan beyninin yandaki yazıda bahsedilen özellikleri kazanması gebeliğin en erken dönemlerinden itibaren başlamaktadır. Bu özelliklerin kazanılmasında da annenin tiroid bezi ve onun yaptığı hormonlar oldukça etkili olmaktadır.

GEBELİKTE TİROİD BEZİ VE İŞLEVLERİNDE NE GİBİ DEĞİŞİMLER OLMAKTADIR? Tiroid bezi tüm endokrin bezlerin en büyüğüdür. 20-30 g ağırlığındadır. Boynun alt kısmında 5. boyun omuru ile ilk göğüs omurgasına dek uzanır. Damardan son derece zengin bir organdır. H ya da U şeklinde birleşen 50-60 mm uzunlukta iki yan lobdan oluşur. Gebelikte tiroid bezinin hacmi yeterince iyot alan yörelerde %10; iyottan fakir olan yörelerde %20-30 artar. Gebelikte tiroid bezinin yapmış olduğu T4 ve T3 hormonlarının yapımı %50 artar. Buna bağlı olarak günlük İYOT ihtiyacı da %50 ARTAR. Bu nedenle gebelik öncesinde ve gebelik sırasında iyot alınımı çok önemlidir. Gebelikte tiroid fonksiyon testleri, 2 temel hormon tarafından etkilenmektedir. Bunlar “human chorionic gonadotropin (HCG)” olarak bilinen ve gebelik testlerinde ölçülen hormon ile esas kadınlık hormonu olarak bilinen östrojendir. HCG tiroid bezini hafif derecede uyarır ve ilk üç ayda dolaşımdaki yüksek HCG düzeyleri tiroid bezini uyaran TSH hormon düzeylerini hafifçe düşürür (Bu duruma ‘subklinik hipotiroidizm’ denir). Gebeliğin daha sonraki dönemlerinde TSH normale dönebilir. Östrojen hormonu da dolaşımdaki tiroid hormon sağlayan proteinlerin miktarını artırır. Dolaşımdaki tiroid hormonlarının %99’u bu proteinlere bağlanır. Ancak bu proteinlere bağlanmayan SERBEST HORMON düzeyleri tiroid hormonlarının aktif olan kısımlarıdır. Eğer gebelik sırasında TSH, serbest T3 ve serbest T4 düzeyleri normal ise tiroid bezi normal olarak çalışır.


2015

46

medikent

TİROİD HORMONLARININ GÖREVLERİ NELERDİR? Tiroid hormonu; hücre büyümesi, protein sentezi, büyüme hormonunun salınımının uyarılması, protein, lipid ve KH metabolizması, Calcium dengesi, vücut ısısının yapımı, beyin ve kas aktivitesi ve kalp kasının kasılmasında rol oynar. Özellikle embriyo/fetus’ta ve doğum sonu ilk 2-3 yılda beyin gelişimi ve fonksiyonu için gereklidir: 1. Nöron oluşumu ve migrasyonu 2. Akson ve dendrit oluşumu 3. Myelinizasyon, sinaps gelişimi 4. Siniri sisteminde özel aramaddelerinin düzenlenmesinde 5. Ayrıca görme, işitme, karaciğer fonksiyonlarının, deri ve vücut büyümesinin düzenlenmesinde görev alır. Anne karnındaki bebekte, gelişen beyin yapılarının İLK BÜYÜME FAZI (maksimum büyüme hızı), sinir hücrelerinin çoğalması ve organizasyonu 2. üç ayda olur. Bu faz için gerekli olan tiroid hormonlarının hemen tamamı ANNE KAYNAKLIDIR. Bu nedenle annenin tiroid bezinin iyi çalışması bir taraftan gebeliğin düşük ile sonuçlanmaması için önemli iken, diğer taraftan bebeğin beyin gelişimi ve zeka gelişimi için de önemlidir. Maksimum büyümenin İKİNCİ FAZI, 3. üç ay’da başlar ve doğum sonu 2-3 yaşa dek sürer. Bu dönem için gerekli tiroid hormonu kaynağı fetus ve yenidoğanın tiroid bezidir.

GEBELİK SIRASINDA TİROİD BEZİNİN AZ ÇALIŞMASINA YOL AÇAN SEBEPLER NELERDİR? Genel olarak tiroid bezinin az çalışmasının en sık sebebi, otoimmun bir hastalık olan Hashimoto Tiroiditisi’dir. Gebelik sırasında hipotiroidizm, Hashimoto Tiroiditisi’ne bağlı olarak ya da hypotiroidisi olan kadınların yetersiz tedavileri sonucunda ya da hipertiroidizm tedavisinde aşırı doz ilaç alınması sonucu ortaya çıkabilir. Gebelik sırasında gebelerin %2,5’inde TSH düzeyi 6 mIU/L’nin üzerinde ve %0,4’ünde ise 10 mIU/L üzerinde bulunur.


2015

47

medikent

HİPOTİROİDİZMİN ANNE İÇİN TEHLİKELERİ NELERDİR?

ANNEDEKİ HİPOTİROİDİZM’İN BEBEK İÇİN RİSKLERİ NELERDİR?

GEBELİKTE TİROİD FONKSİYON TESTLERİNE BAKILMALI MIDIR?

Gebelik sırasında tedavi edilmeyen ya da yetersiz tedavi edilen hipotiroidzm annede anemiye (kan hücre sayısının azalmasına), kas ağrılarına ve kas güçsüzlüğüne, kalp yetmezliğine, düşük riskinin artmasına, ‘preeklampsi’ olarak bilinen gebelikte tansiyon yükselmesi ve idrarda protein çıkması ile karakterize olan hastalığa, plasentanın erken ayrılmasına, düşük doğum ağırlığı olan bebek doğumuna ve doğum sonu kanamaya yol açar. Bu komplikasyonlar şiddetli hipotiroidizmi olan kadınlarda görülür. Hafif düzeyde hipotiroidizmi olan kadınlarda hiç bulgu olmayabilir ya da “gebelikte görülen fizyolojik değişiklikler” olarak yorumlanabilir.

Bebeğin beyin gelişimi için tiroid hormonu çok önemlidir. Doğumda konjenital hipotiroidzm ile doğan bebeklerde eğer erken tanı konmazsa ya da hemen tedavi edilmezlerse ciddi bilişsel, nörolojik ve gelişimsel anormallikler olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde de doğumdan sonra ilk 3 günden sonra topuk kanı alınarak konjenital hipotiroidizm aranmakta ve yakalandığı takdirde erkenden tedavilerine başlanmaktadır.

Gebelik öncesinde tiroid bezinin çalışmasının incelenmesi ve gebelik sırasında TSH, Serbest T4/Total T4 hormonlarına bakılması önem kazanmaktadır. Kadınlarımızın gebelikleri öncesinde günde 150 mikrogram iyot desteği almalarını ve gebelik ve emzirme süresince devam etmelerini, gebelik planlamayanların ise gebeliklerini öğrenir öğrenmez iyot desteğine başlamalarını önermekteyiz. Gebeliğin ilk 3 ayı içerisinde TSH düzeylerinin 2,5 µIU/ml nin altında ve 2.ve 3. üç aylarda ise 3 µIU/ml altında tutulmasına dikkat edilmelidir.

Anne karnındaki bebeklerin beyin gelişimleri için çok önemli olan tiroid hormonlarının eksik olması durumunda gebeler tedavi edilmezler ise doğacak çocuklarının 7-9 yaş arasında IQ skorlar 7 puan daha düşük olacaktır. IQ skoru < 85 puan olanların yüzdesi, tedavi edilmemiş hipotiroidizmi olanlarda %19 iken; Euthyroid annelerin çocuklarında %5’tir.


2015

48

medikent

Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Gebelikte Tiroid Hormon Yüksekligi Tüm gebeliklerin yaklaşık %0.1-0.4’ünde tiroid hormon yüksekliği (tirotoksikoz) görülmektedir.


2015

49

Tüm gebeliklerin yaklaşık %0.1-0.4’ünde tiroid hormon yüksekliği (tirotoksikoz) görülmektedir. Bu durum, daha önceden tedavi edilmiş hastalarda gebelikte nüks şeklinde görülebileceği gibi, ilk defa gebelik sırasında bir hastalık olarak da ortaya çıkabilir. Tirotoksikozu olan bir gebede sıcağa tahammülsüzlük, çarpıntı, terleme, endişe, ellerde titreme ve artmış iştaha rağmen kilo kaybı görülebilir. Bunlardan sıcağa tahammülsüzlük, çarpıntı, terleme normal gebelikte de görülebileceğinden, gebe hemen hekime başvurmayabilir. Tiroid bezinde büyüme olabilir. Gözlerde belirgin öne çıkma olması ise tirotoksikozların bir alt tipi olan Graves hastalığını düşündürür. Yukarıdaki şikayetlerle gelen hastada tiroid hormonlarında yükseklik saptanması, tirotoksikoz tanısını koydurur. Sonrasında tirotoksikoza sebep olan hastalık araştırılmalıdır. Tirotoksikoza tiroid nodülleri, tiroid dokusu inflamasyonu ile giden tiroiditler, tiroidin bağışıklık sistemi ile ilişkili hastalıkları gibi pek çok neden sebep olabilir. Tirotoksikoz yapan tüm bu hastalıklar gebelikte de görülebileceği gibi, sadece gebelerde görülen ve gebelikle ortaya çıkan tirotoksikozlar da vardır. Ayırıcı tanı aşamasında iyi bir fizik muayene, bazı kan tahlilleri ve tiroid ultrasonografisi kullanılabilir. Ancak gebe olmayanlarda tanıda sık kullanılan bir görüntüleme yöntemi olan tiroid sintigrafisinin kullanımı ise, fetüs radyasyona maruz kalacağı için kesinlikle yasaktır.

medikent

ilk üç ayda giderek yükselen bir hormondur ve tiroid bezini uyarıcı etkisi vardır. HCG-aracılı tirotoksikozların bir kısmında hiçbir tedavi verilmezken bir kısmında aşırı bulantı, kusma nedeniyle sıvı ve kilo kaybı olan gebelere yatırılarak tedavi verilmesi gerekebilir. HCG’nin tiroidi uyarıcı etkisi özellikle ilk üç ayda olduğundan diğer tirotoksikoz türlerinde de bu dönemde bulgularda şiddetlenme olmaktadır. “Graves hastalığı”na bağlı tirotoksikozlarda ise hormon düzeyleri ve hastanın durumuna göre ilaç tedavisi önerilmektedir. Bu tedavide gebeliğin ilk üç ayı ile son 6 ayında kullanılan ilaçlar da farklıdır. İlaç dozu hormon düzeylerinin yakın takibi ile ayarlanmalıdır. Ancak gebelerde her iki ilaç belli bir dozun üstünde kullanılamamaktadır. Bu nedenle şiddetli hormon yüksekliği olan gebelerde cerrahi tedavi gerekebilir. Gebeliğin üçüncü ve altıncı ayları arasında tiroid operasyonu yapılarak tiroid bezinin bir kısmı çıkarılır.

TİROİD

Gebelikte en sık görülen tirotoksikoz nedenleri “Graves hastalığı” (tüm gebeliklerin %0.1 ile %1’inde görülür) ve HCG hormonu aracılı tirotoksikozlardır. HCG gebelikte

Sonuç olarak

Gebelikte ortaya çıkan tiroid hormon yüksekliklerinin ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra tedavisi yapılmalıdır. Ancak bu tedavi sırasında gebe olmayan tirotoksikozlara göre daha yakın takip ve farklı ilaçlar ve dozlar gerekebilir.


2015

50

medikent

Televizyon ve internet karşısında uzun süre vakit geçiren çocuklar, gelecekte potansiyel depresyon hastalarına dönüşebiliyor. TV ve internet bağımlılığı, literatüre de girdi. Bu durumda çocukların bir süre sonra bütün hayattan izole olup, internet başında vakit geçirdiğini gözlemliyoruz. Bunu önlemek için çocuklarla inatlaşmak ve yasaklar koymak çözüm değildir. Peki neler yapabilirsiniz?

Nezahat BEDİR Psikolog

ÇOCUKLARDA TV VE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Televizyon ve internet karşısında uzun süre vakit geçiren çocuklar, gelecekte potansiyel depresyon hastalarına dönüşebiliyor. TV ve internet bağımlılığı, literatüre de girdi. Bu durumda çocukların bir süre

sonra bütün hayattan izole olup, internet başında vakit geçirdiğini gözlemliyoruz. Bunu önlemek için çocuklarla inatlaşmak ve yasaklar koymak çözüm değildir. Peki neler yapabilirsiniz?


51

Çocuklar adeta hipnotize oluyor

Artık yasaklar çözüm değil

Sürekli çizgi film izlemi, çocuklarda başta dikkat dağınıklığı olmak üzere gelecekte ciddi sorunlara yol açabiliyor. Son yıllarda tematik kanalların ve çocuk kanallarının artmasına bağlı olarak, çocuklar günün büyük bölümü, gün içerisinde bunları izleyerek vakit geçiriyor. Çocuklar, televizyon karşısında adeta hipnotize ediliyor. Çocuklar, bir süre sonra kendilerini çizgi film kahramanlarının yerine koymaya başlıyor. Televizyon ve internet karşısında uzun süre vakit geçiren bu çocuklar, gelecekte potansiyel depresyon hastalarına dönüşebiliyor.

Aileler, televizyondaki çocuk programlarını, çocuklarıyla izleyip sonlandırmalı. Çok uzun zaman dilimlerinde çocukların televizyona maruz kalmaması gerekiyor. Çocuklar, CD’lerle aynı çizgi filmi defalarca izleyebiliyor. Ancak bu çizgi filmlerin içinde farklı mesajlar da olabiliyor. Günümüzdeki bazı çizgi filmlere bakıyoruz, özellikle şiddet ve cinsellik öğeleri çok fazla. Kadın ve erkek olmak gibi roller üzerine, çocuklara erken yaşta verilen uyancılarla dolu. Bunun dışında, yemek saatlerinde çocukların televizyon karşında yemek yemeleri, hem yemek alışkanlığını olumsuz etkiliyor, hem de çocuklar uzun süre uyarıcılara maruz kalmış oluyor. Daha küçük yaştaki çocuklara yemek yedirmek zor olduğu için aileler, bu yolu tercih ediyor, ama bu ailede iletişimi azaltan bir davranış. Çocukları televizyondan ayırdıktan veya izlenme saatini azalttıktan sonra o boşluğu doldurmamız gerekiyor. Bu da ailelerin çocuklarıyla vakit geçirmelerini gerektirecektir. Bu, aileleri biraz yoracaktır ama çocuklarla kitap okuyup, birlikte oyun oynayarak, o boşluklar doldurulabilir. Böylelikle televizyon ve internete çocuğun bağımlılığını azaltmış oluruz, aile içi bağlan güçlendiririz. Televizyona yasak koyarsak da çocuklar ağlayıp, isyan eder ve aileler bir süre sonra pes etmek durumunda kalır. Çocukla konuşup ‘Ne yapalım’ diye sorarak ortak bir çalışma yapılması sağlanabilir.

Televizyon karşısında uzun süre geçiren çocuklar, sessiz kalıyor ve bu durum onların gelişimini engelliyor. Çünkü hem sessiz kalıyorlar, hem de hipnotize oluyorlar, bu da çocukları olumsuz yönde etkiliyor. Çocuklar, normal gelişimsel dönemlerine göre daha fazla uyarıcı alıyor ve dikkatleri çok daha kolay dağılabiliyor. Bir televizyon kanalındaki dikkat, en fazla 3 saniyedir, o yüzden uzun vadede dikkat dağınıklığı ve odaklanamama gibi ciddi sorunlar çıkabiliyor.

Çocuklar, çizgi film karakterleriyle kendilerini özdeşleştiriyor Kız çocuklara yönelik çizgi filmlerdeki karakterlerin bir çoğunun, bakımlı ve güzel bir vücuda sahip olduğunu görüyoruz. Kız çocukları, anne babalar farkında olmasa bile bu durumdan çok etkilenebiliyor ve çizgi film karakterinin yaşam tarzını benimseyebiliyor. Çoğu çizgi filmde, kızlar prenses, erkekler de prens olarak gösteriliyor. Ayrıca bu çizgi filmlerde her şey çok lüks olarak sunuluyor ve bilinç altına beden algısı sokuluyor. Bedenleriyle uğraşan kızlar, kadınlar haline gelirler. Çocuk bedeniyle ilgili bakımlı olmak zorundaymış gibi bırakılıyor. Çocuğun bilinçaltına “Değerli olmak için sen de böyle olmalısın, bedenini sevmek için görselliğine önem vereceksin” düşüncesi empoze ediliyor. Çocuklar, daha küçük yaşta “Güzel olursan, beyaz atlı bir prens gelip seni alır” ya da “Bir beyaz atlı prens, nasıl olunuyor, neler yapmalıdır?’ gibi algılara maruz bırakılıyor.

Psikolojik şiddet aşılanabiliyor Şiddet içerikli çizgi filmler ise, erkek çocukları daha çok etkisi altına alıyor. Çocuğa “Sen güçlü olmak zorundasın, fethetmek zorundasın” gibi mesajlar veriliyor. Ekrandan çok rahat psikolojik şiddetin aşılanıyor. Bu nedenle izlenen çizgi filmlerin içeriklerine mutlaka bakılması gerekiyor.

İnternet bağımlılığı literatüre girdi Hızla gelişen teknolojiyle internet, her alana yayılmış durumda. İnternet bağımlılığı literatüre de girdi. Bu durumda çocukların bir süre sonra bütün hayattan izole olup, internet başında vakit geçirdiğini gözlemliyoruz. Bunu engellemek için inatlaşmak ise çözüm değil. Çocuğa interneti yasaklayan anne ve babalar, ellerinde telefon, tablet bilgisayarlarla vakit geçirirse onun bir anlamı olmaz. Cep telefonlarının da evde kullanımını azaltmalıyız. Çocuklar öğrendikleri model üzerinden gider, siz bilgisayar ve cep telefonunu ne kadar az kullanırsanız, çocuk onu görüp daha az kullanmaya yönelir. Bu internet ya da cep telefonunun tamamen kullanımını iptal etmek anlamına gelmemeli. Çünkü çocuk okula gittiğinde, arkadaşları onu kullanıyor olacak. Siz evde çocuğa yasak koyarsanız, bir süre sonra çocuk internet kafelere ya da arkadaşlarına gider, bunu kaçarak yapar, bu da çocuk ve aile arasında ciddi bir inatlaşma sürecine girer. Beyin boşluk kabul etmez, çocuğun interneti çok fazla kullanmasını istemiyorsanız, buna alternatif olarak farklı şeylerle bu boşluğu doldurmanız gerekiyor. Çocuk interneti kullanmayacaksa ve evin içinde oturacaksa bu çocuğu sıkar, bu nedenle çocuğun sosyal aktivitelerini artırmamız gerekiyor.

“Televizyon ve internet karşısında uzun süre vakit geçiren bu çocuklar, gelecekte potansiyel depresyon hastalarına dönüşebiliyor.”

medikent


2015

52

medikent

Şerife KARAKAŞ Kent Hastanesi Onkoloji Hemşiresi


2015

53 “Kemoterapide hastaların tedavi ve bakım sürecinde yer alan hemşireler olarak onların korku ve endişelerini gözlemliyoruz. Bu süreçte biz hemşirelerin ilk işi, onların hüzün tablolarını kaldırmak. Hasta ve hemşire uyumu, bu açıdan önemli.”

HEMŞİRE GÖZÜYLE Kemoterapi uygulamasında hekimin önerdiği tedaviye göre uygulama yapılır. Burada hemşireler olarak bizlerin; ilaçların uygulama yolları ve doz hesaplamaları, toksisite derecesine ilişkin bilgi düzeyimiz önemlidir. Ayrıca kemoterapide, ilacın uygulamasındaki en önemli başarı, damarın dikkatli seçilmesine bağlıdır. Çeşidi ne olursa olsun kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlar tedavi edici etkilerinin yanı sıra hastanın tüm sistemleri üzerinde yan etkiye sahiptir. Hemşireler olarak bizler, iyi bir bakım planlayarak, kemoterapinin yan etkilerini hafifletebiliriz. Kemoterapinin toksik etkilerine karşı hemşirelik bakımının sunulması da son derece önemlidir. Kemoterapiye başlayan hastaların tedavi ve bakım sürecinde yer alan hemşireler olarak onların korku ve endişelerini gözlemliyoruz. Hastalar, daha ilk gün bir bilinmezliğe doğru gittiklerini düşünüyorlar. Konunun özü, aslında onlara göre dramatiktir. Çünkü çevrelerinde çok sayıda dinledikleri, gördükleri ve hatta bazılarının da yakın akrabalarını kaybettikleri öyküler bulunuyor. Medikal Onkoloji Kliniği’ndeki hemşireler olarak ilk işimiz, onların bu hüzün tablolarını kaldırmak. İlk izlenim, ilk karşılama, hastanın uygulanacak tedaviyi kabullenmesi, biz hemşirelerin tutum ve davranışlarıyla çok yakından ilgilidir. İşte bu nedenle hemşire ve hasta ilişkisinde uyum, son derece önemlidir. Öncelikle hasta ve ailesinin, o ekibe güven duyması gerekiyor. Sordukları sorulara doğru cevapların verilmesi ve ortama uyum

sağlamaları için hemşirelerden gereken yardımı alabilmeleri onları rahatlatıyor. Tedavi sürecinde izlenecek yolun, uygulanan ilacın ne için kullanıldığının ve ne gibi etkileri olduğunun anlatılması duyulan güveni artırıyor. Böylece karşılıklı iletişim argümanlarını tanımaları ve kendilerine uygulanan işlemi görmeleri, tedavi sürecini onlar açısından kolaylaştırıyor. Bu durum, oluşabilecek komplikasyonlara anında müdahale edebilmek için hasta ve hemşire işbirliğinin de önemini ortaya koyuyor. Hastalarda en çok gözlemlediğimiz durum, ilaçların yan etkilerinden ve açılacak damar yolundan korkuyor olmaları. Ancak, zamanla ilaçların yan etkileriyle baş etmeyi öğreniyorlar. Ancak tedavinin başından sonuna kadar damar yolunun açılması, tahlil için kan alınması, yine de hastalarda korku unsuru olmaya devam ediyor. Hastalara önerimiz, bunun normal bir korku ve endişe durumu olduğunu kabul etmeleridir. Hastalar, biz hemşirelere öyle bilgilerle geliyor ki, bazen nasıl cevap vereceğimizi şaşırıyoruz. Bu bilgilerin büyük bir çoğunluğunu da TV’den veya internetten ediniyorlar. Hastalara bilgi kirliliği karşısındaki önerimiz ise, bu bilgileri kendilerinde kıyaslamamaları. Zira teşhisler, tedavi yöntemleri, hücre yapıları, hastalığın evreleri farklı farklıdır. Bu nedenle her hasta tümüyle kendine odaklanmalı, kendini diğer hastalarla kıyaslamamalıdır.

“Biz onkoloji hemşireleri olarak Medikal Onkoloji Kliniğimiz’e başvuran hastalarımızın daima yanındayız. ”

medikent


2015

54

medikent

Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı

İnanmak, kurtulmanın yarısı Bize kısaca kendinizden söz eder misiniz?

53 yaşındayım. Meteoroloji mühendisiyim, hiç kendi alanımda çalışamadım, kalite alanında uzmanlığımı sürdürdüm. 17 yıl özel sektörde çalıştım, 10 yıldan beri kamu kurumunda çalışıyorum. Endüstri Mühendisi Turgay Şirvan‘la evliyim, Umut adında bir oğlum var, o da endüstri mühendisliğinde okuyor, babasının meslektaşı olacak. Benim iki kız ve bir erkek, eşimin biri kız iki kardeşi var. Benim 7, eşimin 3 yeğeni, amcalar, halalar, dayılar, teyzeler ile büyük bir aileyiz ve birbirimizle çok iyi geçiniriz.

Siz kanser tanısı almadan önce bu hastalığa ne kadar yakın, ne kadar uzaktınız?

Çok yakındım, küçük ablam yıllar önce ben üniversite yıllarındayken yumurtalık kanserine yakalanmıştı. Babam 2011’de kolon kanserine, 2012’de kayınvalidem tükürük bezi kanserine ve 2013 annem meme kanserine yakalanmıştı. O yüzden benim için tanıdık bir hastalık olmuştu.

DOKTORU NE DİYOR?

Anne, baba, kayınvalide ve kız kardeşi kansere yakalanmıştı Ferhan Şirvan’ın. O’na da 2005 yılında meme kanseri tanısı koyuldu. Sağ memesi alınan Şirvan, geçen 10 yıl içinde çeşitli sorunlar nedeniyle 11 kez daha ameliyat masasına yattı, 30 kemoterapi, 55 radyoterapi, 38 kez de kortizon tedavisi gördü. Ama hiçbir zaman yaşamın iplerini elinden bırakmayınca kazanan O oldu.

En yakınlarınız kanser tedavisi görürken, bu hastalığın bir gün sizi de bulacağı aklınıza geliyor muydu? Erken tanı için tetkikler yaptırıyor muydunuz?

Geliyordu ve yaptırıyordum, jinekoloji uzmanına gidiyordum, mememde bir kitle görmüştüm ve muayene ettirdim, “bir cerraha gitmelisin” dedi. En yakın babamın cerrahıydı ve ona gidiyordum ve yakın arkadaşı radyoloji uzmanına. İki ayda bir ikisine de gidiyordum. Bana söyledikleri “duktal ektezi” yani “süt kanalların genişlemiş” diyorlardı. Kan tahlillerim (Hormon tahlillerim) yapılmıştı ama bir şey çıkmıyordu. İki sene böyle geçti.

Kanser tanısı ne zaman koyuldu, bu tanıyı aldığınızda neler hissettiniz, nasıl tepki verdiniz?

Tanı 2005’te üniversite hastanesinde koyuldu. Doğal ki endişe duydum, ailemde dört kanser vakası vardı. Ben de meşakkatli yollardan geçeceğimi biliyordum. Olacakları sabırla bekledim.

Ferhan Şirvan’ın 10 yıllık kanser mücadelesinde başarılı olduğunu belirten İzmir Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, “Kanser tedavisi tek başına doktorların yapacağı kemoterapi, radyoterapi, hap tedavisi şeklinde değildir, olmadı ve olmayacak” dedi ve şunları söyledi: “Burada hastaların tedaviye uyum sağlaması, hayattan kopmamaları, sosyal aktivitelere mümkün olduğu kadar devam etmeleri için hastalarımıza tavsiyelerde bulunuyoruz. Ferhan Hanım bizim için çok iyi bir örnek. Birçok hastalığı ileriki safhalara gelmiş olmasına rağmen, hastalığının birçok organa sıçramış olmasına rağmen günlük hayatına devam etmesi bizim için takdire şayan gerçekten. Kitaplar yazıyor, günlük aktivitelerine ve çeşitli sosyal aktivitelerine devam ediyor. Kısaca meme kanserini Ferhan Hanım şeker hastalığı, tansiyon gibi kronik bir hastalık gibi kabul ederek normal hayatını sürdüren bir hastamız. Ben bütün hastalarımıza Ferhan Hanım’ı örnek almalarını söylüyorum. Hayattan kopmamak, günlük hayatına devam edebilmek bizim yaptığımız tedaviyi olumlu kılacak ve destekleyecek şeyler. ‘Kanserden korkma, geç kalmaktan kork’ diye bir slogan var. Ben buna çok katılmıyorum. Geç kalmaktan da kesinlikle korkmamak lazım. Önemli olan tedaviye uyum, hasta doktor ilişkisi tedavinin büyük oranda başarıya ulaşması için gerekli olanlar.”


2015

55 Tedavi sürecinizden, bu süreçte yaşadıklarınızdan biraz söz eder misiniz?

Çok zorlu geçti. Bazen korkularım oldu, bazen endişelerim. Ama yılgınlığa düşmedim ve mücadeleyle geçti yıllarım. İlki memeden başladı, geç evreydi. Mememde portakal büyüklüğünde tümör vardı. Meme derisi metastazdı, kemiğe bir santimetre kalmıştı. Tümörü küçülmek için iki kemoterapi uygulandı, sonra ameliyat oldum. Koltuk altımdan 32 lenf çıkardılar, 23 metastazdı. Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar tedavimi başlattı, 6 seans kemoterapi gördüm, ardından 40 gün radyoterapi. 4 yıl sağlıklı, sorunsuz yaşadım. 2009 yılında meme protezinden sıkılınca, meme yaptırmaya karar verdim. Her türlü tetkikler yapıldı ve riskleri bana söylendi. Sonra ameliyat oldum. Pek çok talihsizlik yaşadım, dikişlerim 6 ay kapanmadı ve bağışıklık sistemim çöktü. Ve birbiri ardından kemik, karaciğer, beyin ve dalak metastazı geliverdi. Kemik metastazı yüzünden radyoterapi görmüyordum. Karaciğeri tetkikinde metastaz daha bir- iki milimken yakalandı. Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar’ın izini sürdüm, ardından Kent Hastanesi’ne geldim ve 8 kemoterapi daha gördüm. Kemoterapi bittikten sonra tümör markırlarım yükseliyordu. Beyinden şüphelendiler, tetkik yapıldı ve iki tane menenjiyom çıktı, frontal (öndeki) 1,5 cm., pretial bölgedeki (sol) 3,5 cm idi. Bir yıl sonraya ameliyat önerildi, randevu alamadan geçirdiğim epilepsi krizi yüzünden hastanelik oldum, ameliyatım gerçekleştirildi. Ameliyattan sonra bir ay konuşamadım. Kelimeleri taklit ederek, yüksek sesle kitap okuyarak, televizyondaki sesleri taklit ederek, yeni baştan konuşmayı öğrendim. Patoloji sonucum geldi; peritial (sol) bölgeden alınan menenjiyomun içinden tümör çıkmış. Doktorlarım araştırdı, dünyada menenjiyom içinden tümör çıkan 168. kişiymişim. 15 günlük radyoterapi aldım. Radyoterapi planlamasının bu kadar önemli olduğunu yıllar sonra fark ettim, tümörün yeri kaçırıldığı zaman ışın başka organlara zarar veriyormuş. Şaka gibi… Beyinden sonra bu kez dalakta lezyonlar çıktı. Bazı doktorlar dalağın alınmasını öneriyordu, bazıları önermiyordu. Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar kemoterapi kararı aldı ve tedavi için beni Doç. Dr. Gürbüz Görümlü’ye teslim etti. 14 kemoterapi daha aldım. 2014 Ağustos ve 2015 Ocak ayında PET CT tetkiki yaptırdım, bana defalarca kemoterapi, radyoterapi aldırtan tümör ve metastazlardan eser yoktu. Doktorlarım müjdeyi verdi: İyileşmiştim.

“Kanser defterini kapattım” diyorsunuz? Bu zor süreçleri nasıl atlattınız, size tıbbi tedavinin yanında ilaç gibi gelen şeyler neydi?

Bu süreci kitap ve şiir cd’leri çıkartarak atlattım. Onları yazarken olumsuz düşünce aklıma gelmiyordu, kendimi değerli hissediyordum. Bir şey başarmak, eser çıkarmak çok değerli. Her dibe battığımda, bir başarı öyküsüyle çıkıyordum ve neşeli, mutlu oluyordum.

Kitaplar, şiir CD’leri bunlardan da kısaca söz eder misiniz?

İlk kitabım “Umuda Yolculuk”. Oğlumun adı “Umut” ve umut güzel bir sözcük. Oğlum hastalığım boyunca hep motivasyon kaynağım olmuştur. İlk hastalandığım zamanlarda her gün yastığımın yanına bir şiir ve çiçek bırakırdı. 10 yıl boyunca hastaların yanında yaşamıştı ve babası gibi bir “of, üf” çekmemişti. Bana sakin olmayı Umut öğretti ve beni yazmaya teşvik etti. “Umuda Yolculuk”; kadına şiddeti, ihaneti, aşkı ve yaşanılamamışlıkları anlatıyor. 8 öykü var kitabın içinde. Çoğu gerçek karakterler, bir kısmı da kurgusal, aynı öykülerdeki gibi… İkinci kitabım “Sihirli Umut Bahçesi”. Bu kitabın teması; engelliler ve kadın erkek eşitliği. Tek öykü, çoğu gerçek karakterler, bir kısmı da kurgusal… Benim bahçemde yüz yıllık badem ağacım var. Yazları bahçeme gideriz, organik sebze ve meyve yetiştiririz. Yalnızlık süreçlerimde badem ağacıyla söyleştim; acılarımı, üzüntülerimi ona aktardım, böyle iki şiir albümü çıkardım. İlk albümüm “Çocuksun Sen Badem Ağacı”… Yalnızlığı anlatıyor, ameliyata girerken, tetkike ve tahlile giderken, tedaviye girerken, refakatçin varsa bile acı çeken sensin ve hep yalnızsın. İkinci albümüm “Badem Ağacı ve Vivaldi 4 Mevsim”... Burada çıraklıktan kalfalığa yükselme dönemim, olayların farkına varıyorum; “kendi özünü – içinin keşfine” çıkıyorsun. Bademin dört mevsimi var, bizim de dört mevsimimiz var, onları keşfediyorsun. İlkbaharda yeni fidanlar doğuyorsa, bizim de yeniden doğabileceğimizi düşünüyorsun.

Bu hastalık size neler öğretti, ders çıkardığınız bir şeyler var mı? Kanser tanısı alan, tedavi gören hastalara neler önerirsiniz?

Evet var. İlk önce inandım. Allah’a, yaratıcıya, evrene, enerjiye… “O”na inanın. Öze-içe dönmeyi öğrendim, sonra kendime güvendim ve hastalıkla mücadeleme inandım. Hastalıkla ve ölümle yüzleşmeyi öğrendim. Doğum ne kadar normalse, ölümün de o kadar normal olduğunu öğrendim. Ondan sonra endişelerim, korkularım azalmaya başladı. Ve başarılı oldum. Herkese deneyimlerimden ve inandığım şeylerden söz etmek isterim; İlk önce doktorlarınızla ekip olun, güvenin, onların sözlerinden çıkmayın, iyi bir öğrenci olun. Bu iyileşmenizin yarısı eder, yarısını da benim deneylediklerim; Kendinize sevin, beğenin ve güvenin, sevgi her şeyin ilacı. Gülümsemeyi yüzünüzden eksik etmeyin, olumlu şeyler düşünün, her sabah kalktığınızda şükredin “sağlığa, yürümene, yiyebildiğine, bereketine, huzuruna, mutluluğuna şükredin. Biz büyük bir aileyiz. Bu süreçte büyük aile olmanın çok yararını gördüm. Sevgi çemberi içinde hastalığım hep uzaklarda kaldı. Kendinize zaman ayırın, yürüyüş, meditasyon, nefes alma egzersizi yapın. Ben kitap yazdım, kendinize meşgaleler bulun, günlük yaşamınıza devam edin. Kendinizi dünyanın merkezine koyun, bencillik değil bu. ‘Yaşamın patronuyum’ deyin, kendi önceliklerinizi sıralayın. Kendi önceliklerinizde hastalık varsa hasta olursunuz, sağlık varsa sağlıklı olursunuz. “Yaşamak istiyorum” dedim ve 10 yıldan beri hala yaşıyorum ve şükretmeye devam ediyorum.

“Kelimeleri taklit ederek, yüksek sesle kitap okuyarak, televizyondaki sesleri taklit ederek, yeni baştan konuşmayı öğrendim. ”

medikent


2015

56

medikent

Prof. Dr. Çiğdem ARIKAN Kent Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı

Biliyer atrezi hayatı tehdit eden bebeklik çağının en önemli karaciğer hastalıklarından biridir. Karaciğerde üretilen safrayı taşıyan kanalların ve kanalcıkların veya karaciğer dışında bulunan ana safra kanalının yokluğu ile karakterize bu hastalık 18.000-20.000’de bir görülür. Kızlarda daha sık bildirilmekle birlikte her iki cinsiyette gelişebilir. Özellikle prematüre bebekler, Asya ve Afrikan-Amerikan ırklarında risk artmaktadır.

Biliyer Atrezi Biliyer atrezi nedir?

Karaciğer vücudumuzun fabrikasıdır. Birçok hayati olayın gerçekleştiği, yaşamsal olayların gerçekleşmesini sağlayan her türlü yapıtaşının üretildiği bir organdır. Safra da bu ürünlerden biridir. Safranın iki önemli görevi vardır. Birincisi vücuttaki atıkların ve alınan toksinlerin, zararlı maddelerin atılımını sağlamaktır. İkinci önemli görevi ise; diyetle alınan yağların sindirimini ve yağda eriyen vitaminlerin (A,D,E,K) emilimini gerçekleştirmektir. Karaciğer hücrelerinde üretilen safra, karaciğerde bulunan su borusu şebekesi gibi bir kanal sistemiyle taşınır ve karaciğer dışında bulunan safra kesesine ve ince bağırsağa taşınır (şekil 1). Safra safra kesesinde depolanır ve yağlı yiyeceklerle ince bağırsağa akması artarak besinlerin sindirimi sağlanır. Biliyer atrezide safrayı taşıyan kanalcıklar ve kanallar tam olarak gelişmez ve organize bir kanal sistemi gelişemediğinden safra akımı bozulur, gerçekleşemez. Safra karaciğerde birikerek karaciğer hücrelerine zarar verir ve karaciğerdeki üretim, zararlı maddelerin atılması işleri de yapılamayarak kanda toksik ürünlerin birikimiyle sonuçlanır. Zamanla karaciğerde siroz adını verdiğimiz geri dönüşümsüz yapısal değişiklik oluşur. Tedavi edilmeyen bebekler kanama ve infeksiyonla kaybedilir. Biliyer atrezi eskiden ekstrahepatik biliyer atrezi olarak adlandırılırken, günümüzde sadece dış safra kanalının değil karaciğer içi safra kanalları veya her ikisinin de etkilenebildiği saptandığından artık biliyer atrezi terimi kullanılmaktadır. Hastaların %20’sine kalp, karın içi organlar ve genitoüri-

ner sistemi ilgilendiren doğumsal anomaliler eşlik eder. Bazen birden fazla dalak, anormal damar oluşumları ve yer değiştirmeler (situs inversus gibi) de eşlik edebilir.Bu nedenle tanı konulan her hastada bu açıdan incelemeler yapılmalıdır.

oldukça önemlidir. Zamanında doğmuş bebeklerde sarılık iki haftayı geçtiği durumlarda mutlaka dışkı denetlenmeli, doktora başvurmakta gecikilmemelidir. Anne sütü alan bebeklerde sarılık uzayabilir savı, ancak biliyer atrezi ve diğer nedenler dışlandıktan sonra geçerli olabilir.

Neden Biliyer Atrezi Olur?

Biliyer atrezinin neden geliştiği tam olarak bilinmemektedir. Ancak kesin bilinen genetik olmadığı, dolayısıyla anne babadan çocuklara aktarılmadığıdır. Ailesel değildir. Genellikle gebelik esnasında veya doğuma yakın bir zamanda gerçekleşen bir olay sonrası geliştiği düşünülmektedir. Tetikleyici olarak bakteriyel veya viral infeksiyonlar, bağışıklık sistemi problemleri, karaciğer ve safra kanalı gelişimi sırasındaki bozukluk, toksik ürünlere maruz kalma suçlanmakta ve bu konuda çalışmalar sürdürülmektedir.

Biliyer atrezinin belirtileri nelerdir?

Biliyer atrezinin belirtileri aşağıdakiler olabilir: • Ciltte ve göz akında sarılık • İdrar renginde koyulaşma • Dışkı renginin camcı macunu gibi açık renkte olması • Yağlı dışkı • Kilo alamama • Karında şişlik • Göbek kordonu yerinden kanamalar Sarılık sağlıklı bebeklerde de 2. günden 14. güne dek görülebildiğinden tanıda gecikmelere neden olmaktadır. Bu nedenle dışkı ve idrar rengi de

Şekil 1

Ameliyat öncesi karın

Biliyer Atrezi tanısı nasıl konulur?

Tanı için tek bir test yoktur. Uzamış sarılığı olan veya akolik adı verilen açık renkli dışkısı olan her bebekte karaciğer hastalığı açısından araştırma yapılmalıdır. Hızlı tanı koymak erken tedaviye olanak vereceğinden zaman kaybedilmemesi kalıcı hasarı önlemek açısından son derece önemlidir. Bu hastalarda ilk yapılacak test, kanda bilirubin ve bunun karaciğer tarafından işlenmiş bölümü olan direkt bilirubin düzeyine bakarak sarılığın nedenine yönelmektir. Malesef biliyer atrezi tanısını koyduracak doğrudan bir kan testi bulunmamaktadır. Tanı kan testleri sonrası yapılan safra kanallarını değerlendiren görüntüleme yöntemleri ile konulur. Hastaların tümünde eşlik edebilecek damarsal, kardiyak ve diğer organ problemleri açısından ayrıntılı inceleme yapılması da gereklidir.


2014

57

Biliyer Atrezi nasıl tedavi edilir? Biliyer atrezi cerrahi olarak Kasai operasyonu adı verilen bir ameliyatla veya karaciğer nakli ile tedavi edilebilir. Kasai operasyonu: Bu ameliyatta amaç safranın karaciğerden ince bağırsağa akmasını sağlayacak bir yol oluşturmaktır. Bu amaçla hasarlı safra kanalı uzaklaştırılarak, ince bağırsağa kalan safra kanalı ağızlaştırılarak akım sağlanır. Ameliyatın başarısı yapıldığı zamana bağlıdır. İlk 90 gün yapılan ameliyatlarda başarı oranı %80 olarak bildirilmekle birlikte ameliyatın yapıldığı merkez ve karaciğer içi safra kanallarının etkilenip etkilenmediği bu başarıyı belirleyen etkenlerden biridir. Ameliyatsız sağ kalım maksimum 18 ay olarak bildirilmektedir. Ameliyat sonrası tekrarlayan safra kanalı infeksiyonları, sarılık, kaşıntı, asit, portal hipertansiyon ve siroz yanısıra büyüme geriliği beklenen komplikasyonlardır. Kasai operasyonu geçiren çocuklar yaşamlarının ileri dönemlerinde bu komplikasyanlara bağlı olarak karaciğer nakline gereksinim duymaktadır. Operasyon başarısız olduğunda ise karaciğer nakli 1-2 yıl içinde kaçınılmaz olmaktadır. Sarılığın devamı, dışkı renginin açık olması ve büyüme geriliği başarısız operasyonun en önemli belirtileridir. Hastalar operasyon öncesi ve sonrası büyümelerinin sağlanması için kaloriden zengin beslenir. Yağda eriyen vitaminlerin desteği yapılır. Karaciğer Nakli: Biliyer atrezinin kalıcı ve kesin tek tedavi yöntemidir. Günümüzde cerrahi teknik ve immünsüpresif tedavilerdeki gelişmeler sağ kalımı dramatik olarak artırmıştır. Nakil sonrası en iyi seyreden hastalık grubudur. Karaciğer nakli zamanlaması bu hastalar için en kritik husustur. Ne çok erken ne çok geç olmamalıdır. Hastanın aşılarının yapılması, büyümesinin desteklenmesi çok önemlidir ancak bunu yaparken hastanın genel durumunun ve karaciğer yetmezliğinin ağırlığı gözden kaçırılmamalıdır. Büyüme, kan bilirubin düzeyi, karaciğer protein sentezleme kapasitesini gösteren kanama zamanı ve protein düzeyi hastalığın ağırlığını tayin parametreleridir. Ülkemizde canlı vericili karaciğer naklinin yapılıyor olması zamanlamanın optimal yapılması açısından çok önemli bir avantajdır. Merkezimizde donör hazırlığı yapılarak hastalar takibe alınmakta ve gerektiğinde karaciğer nakli yapılmaktadır. Nakil sonrası 1 ve 5 yıllık sağ kalım %90’ın üzerindedir. Nakil sonrası dönemde takılan karaciğerin red edilmemesi için bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar ömür boyu kullanılır. Nakil sonrası çocukların büyümesi ve gelişimi yaşıtlarından farksızdır. Özel bir diyet gerekmez.

ÖNEMLİ NOKTALAR • Biliyer atrezi yaşamı tehdit eden safra akımının sağlanamadığı safra yollarının hastalığıdır. • Sarılık ilk belirtidir ama en önemli işaret dışkının camcı macunu renginde olmasıdır. Uzamış sarılıklı bebeklerde mutlaka çocuk gastroenterolojisine başvurulmalıdır. Kasai operasyonu ilk 3 ayda etkin olmakla birlikte uzun dönemde hastaların tümü karaciğer nakli ihtiyacı gösterir. Karaciğer nakli kesin ve etkin tek tedavi yöntemidir.

Üç Bebek, Tek Kader

medikent

Biri İzmir, diğeri Sivas, bir diğeri de Konya’da aynı sorunla doğdu, yolları aynı hastanede kesişti, birkaç gün arayla ikisine babalarından, birine de annesinden karaciğer nakli yapıldı, üçü de hayata tutundu. 15 bin doğumda bir görülen “bilier atrezi (doğuştan safra kesesi kanalları yokluğu)” ile dünyaya gelen biri Sivas, diğeri Konya, bir diğeri de İzmir’den üç bebek için 2015 Şubat yeniden doğuşun tarihi oldu. Hayatta kalmaları karaciğer nakline bağlı olan 8 aylık Muhammet Ekerbiçer, 18 aylık Emir Berat Günbulut ve 20 aylık Bade Kaya birkaç gün arayla ameliyat masasına yattı. Muhammet ile Bade’ye babalarından, Berat’a annesinden nakil yapılırken, Doç. Dr. Murat Kılıç, “10 gün içinde üç bebeğimize karaciğer nakli yaptık. Üçünün de nakil nedeni aynı, anne babalar bebeklerinde uzayan sarılığı ihmal etmesinler” dedi.

“2-3 ayda geçen sarılık olabilir” denildi Konya’da yaşayan Sare - Ünal Ekerbiçer çiftinin iki oğlunun küçüğü olan Muhammet, 12 Haziran 2014 tarihinde dünyaya geldi. Onda da pek çok bebekte olduğu gibi sarılık görüldü. Yeni doğan sarılığı olarak bakıldı, ama bir ayda geçmedi. Bunun üzerine Ekerbiçer çifti, minik Muhammet’i bir özel hastaneye götürdü. Burada karaciğer enzimlerine bakıldı, biraz yüksek çıkan değerlerin normal olduğu, sarılığın 2-3 ayda geçebileceği söylendi. Bu rahatlıkla çift minik Muhammet’i 4.5 aylık olduğunda tekrar doktora götürdü. Bebeğe siroz tanısı koyuldu, bilier atrezi nedeniyle karaciğerinin iflas ettiği bildirildi. Geç kalındığı için safra kanalı açma operasyonu (kasai) yapılamayan Muhammet için karaciğer nakli kararı alındı, İzmir’e Kent Hastanesi’ne sevk edildi.

Tırnağı kanayıp kanaması durmayınca… Bade Kaya, 21 Haziran 2013’te İzmir’de dünyaya geldi. Annesi ev hanımı Cemile Türkmen, babası turizmci Ali Can Kaya. Bade henüz bir aylıkken, annesi tırnağını kestiğinde parmağı kanadı ama kanaması durmadı. Bunun üzerine annesi tarafından o dönemde oturdukları Kuşadası’nda bir hastaneye götürülen Bade’nin hem kanaması durdurulmaya çalışıldı hem de geçmeyen sarılığı araştırıldı. Ancak bir sonuç alınamayınca, Bade İzmir’e önce Dr. Behçet Çocuk Hastanesi’ne oradan da Ege Üniversitesi Hastanesi’ne gönderildi. Bilier atrezi tanısı koyulup, karaciğer nakli kararı alınan Bade’ye 3 aylıkken kasai ameliyatı yapıldı. Zaman kazanıldı. 15 ay böyle idare eden Bade, nakil için İzmir Kent Hastanesi’ne geldi.

Karaciğer nakli Berat için de kaçınılmazdı Emir Berat, Sivas’ta oturan Emine Günbulut - Yılmaz Günbulut çiftinin 5. çocuğu olarak 30 Ağustos 2013’te dünyaya geldi. O da sarılık, oldu, geçmedi. Geçmeyince gittikleri hastanede safra kesesi kanallarının olmadığı ortaya çıkan Berat, Kayseri’ye sevk edildi. Daha 40 günlükken kasai ameliyatı oldu. Geçici bir çözüm olan kasai operasyonundan sonra nakil için İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edildi.

Kaderleri aynı, yolları kesişti

Yolları İzmir Kent Hastanesi’nde kesişen üç bebek, birkaç gün arayla Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytunlu, Prof. Dr. Çiğdem Arıkan, Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Dr. Cahit Yılmaz, Opr. Dr. Zafer Önen ve Opr. Dr. Rasim Farajov’dan oluşan ekip tarafından nakil ameliyatına alındı. 8 aylık Muhammet’e babası Ünal Ekerbiçer, 20 aylık Bade’ye babası Ali Can Kaya, Emir Berat Günbulut annesi Emine Günbulut donör olup yeni bir hayatın kapılarını açtı.


2015

58

medikent

ÇAPRAZ NAKİL NEDİR? Günümüzde yakınları böbrek bağışlamak istediği halde kan grubu uyumsuzluğu olduğu için bu isteğini gerçekleştiremeyen bir grup hasta ve hasta yakını mevcuttur. Her ne kadar kan grubu uyumu olmayan nakiller yapılabilir ise de, bu uygulamada başarı şansının daha az olması ve bu tür nakillerde kullanılan ilaç ve bakım giderlerinin yüksek olması nedeniyle tercih edilmez. Vericisi olduğu halde böbrek nakli yapılamayan bu hastalarda kan grubu uyumu olmadan böbrek nakli yapılabilmesi “çapraz nakil (takas nakil, böbrek kardeşliği, paired donation)” adı verilen uygulama ile mümkün olabilir. Bu yöntem ile verici akraba böbreğini tanımadığı bir başka hastaya vererek, kendi yakınını kadavra listesinden çağrılma beklentisinden kurtarır ve böylece bu beklentinin uzaması nedeniyle oluşabilecek yaşamın sona ermesi dahil böbrek yetmezliğinin ortaya çıkaracağı istenmeyen birçok sağlık sorunundan da kurtarmış olur.

Uzm. Dr. Ebru SEVİNÇ OK

Kan grubu A veya B olan hastalar, kan grubu uyumlu vericileri olmaması durumunda çapraz nakil adayı olabilirler. Gönüllü bir akraba vericisi olmasına rağmen kan ve doku uyuşmazlığı nedeniyle kendi akrabası olan vericisinden böbrek alamayan hastaların, aynı durumdaki bir başka çift ile eşleşerek birinin vericisinden diğerinin alıcısına böbrek nakli yapılması uygulamasına “çapraz nakil” adı verilir. Kan grubu A olan bir nakil adayı hastanın (Alıcı A), kan grubu B olan bir verici yakını (Verici A) olduğunu düşünelim. Diğer ailede ise kan grubu A olan bir verici (Verici B) ile kan grubu B olan bir alıcı (Alıcı B) olsun. Her iki ailenin yakınları arasında kan uyumu olmadığı için yakınlarından böbrek nakli yapılamaz. Bununla birlikte, çapraz nakil uygulaması ile kan grubu B olan sağlıklı hasta yakının (Verici A) böbreğini kan grubu B olan (Alıcı B) tanımadığı bir başka diyaliz hastasına verebilme şansı ortaya çıkar. Birbirini tanımayan iki farklı aile üyelerinin birbirlerine böbrek vermesi söz konusu olduğu için bu duruma “böbrek kardeşliği” adı da verilmektedir.

Uyum yok

Kent Hastanesi Nefroloji Uzmanı

1

VERİCİ Kan Grubu

A

1

ALICI Kan Grubu

B

Uyumlu Uyumlu Uyum yok

2 B

VERİCİ Kan Grubu

2 A

ALICI Kan Grubu


2015

59

medikent

Dünya Böbrek Günü Her yıl Mart ayının ikinci Perşembe günü kutlanan Dünya Böbrek Günü, hiç diyalize girmeden İzmir Kent Hastanesi’nde böbrek nakli olan hastalarla doktorlarını buluşturdu. Diyalize mahkum olmadan yakınlarından nakledilen böbreklerle yeni bir hayata başlayan hastalar bu özel günde yeni hayatlarını anlattı. Kutlamaya İzmir Kent Hastanesi Böbrek Nakli Bölümü Başkanı Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu, Nefroloji ve Böbrek Nakli Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok, koordinatör hemşire Havva Kara ve hemşireler katıldı. Kronik böbrek hastalığının, ülkemizde ve dünyada giderek artan bir sağlık sorunu halini aldığını belirten Uzm. Dr. Ok, yakın zamanda ülkemizde yapılan bir çalışmayla, her 6-7 erişkinden birinde çeşitli evrelerde böbrek hastalığı bulunduğunun ortaya çıktığını söyledi. Bu hastalığın ilerlemiş evresine “son dönem böbrek hastalığı” denildiğini vurgulayan Uzm. Dr. Ok, şu bilgileri verdi:

Diyalizsiz nakilde büyük avantaj

“Bu hastalar ya böbrek nakli olarak ya da diyaliz ile yaşamlarını sürdürebilir. Ülkemizde de eski yılara oranla böbrek nakli olan hasta sayısı artsa da, halen yaklaşık 60 bin hasta diyalize girmek zorunda kalıyor. Bugün tüm dünyada, böbrek naklinin, son dönem böbrek hastalığının en ideal tedavisi olduğu kabul edilmektedir. Çünkü böbrek nakli diyalize kıyasla hem yaşam süresini uzatmakta, hem de

Çapraz Nakil Bankası

daha kaliteli bir yaşam sağlamaktadır. Üstelik topluma, ülkeye ekonomik maliyeti de belirgin olarak daha düşüktür. Bu noktada böbrek naklinin başarısını belirleyen faktörlerden birisi de diyalize hiç başlanmadan yapılan nakillerdir. Yapılan pek çok çalışma göstermiştir ki, ‘bir süre diyaliz olup, sonradan nakil olanlar’a kıyasla, ‘hiç diyaliz olmadan direkt böbrek nakli olan hastalar’da vücudun organı reddetme ihtimali daha düşüktür, nakil edilen böbreğin sağlıklı çalıştığı süre daha uzundur. Ek olarak bu hastalar diyalize girmiş olan hastalar kıyasla kalp damar hastalıkları ve enfeksiyon hastalıklarına da daha nadiren yakalandıklarından hastaların yaşam süreleri de daha uzundur. Hastaların bir kısmına, diyalizde geçen uzun bekleme süresince bozulan sağlıkları nedeniyle uygun verici bulunduğunda bile artık nakil yapılamamaktadır. Bu nedenlerden ötürü, tüm dünyada ‘hiç diyaliz olmadan böbrek nakli olan’ hastaların oranı giderek artmaktadır. Böbrek yetmezliğinin son evresine gelmiş ve takip altında olan kişilerin diyalize başlamaları için genellikle birkaç aylık süreleri olur ve bu süreçte seçilen diyaliz tipine göre hazırlık yapılır. Biz işte bu sürece girmiş ve uygun böbrek vericisi olan hastaların nakil hazırlıklarını yaparak diyalize başlanmasına gerek kalmadan yeni bir böbrekle hayatlarına devam etmelerini hedefliyoruz. Burada hasta ve yakınlarına da önemli görevler düşüyor. Bu nedenle Kent Hastanesi Böbrek Nakli Ekibi olarak; bu hastalığa sahip kişiler ve yakınlarında farkındalığı artırmanın oldukça önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz.”

İzmir Kent Hastanesi’nde vericisi kendisine şifa olamayan böbrek yetmezliği hastalarına “çapraz” ya da “değiş- tokuş” denilen yöntemle nakil şansı veriliyor. Bu amaçla oluşturulan çapraz nakil bankasında İzmir Kent Hastanesi’nde başvuran hastalar arasında tarama yapılıyor, uygun hastalar eşleştiriliyor. İşte bunlara birkaç örnek:

Değiş-Tokuş Hayatlar

Fedakar Kocalar

Balıkesirli Ali Yavaş (60) böbrek nakli için çocuklarının donör olmasını kabul etmedi, eşi Hatice Yavaş’la da (56) kan grupları uyuşmayınca canlı vericisi kalmadı. İzmirli 32 yaşındaki Serhat Salha da aynı çaresizliği yaşadı. Canını bile vermeye hazır annesi Şükran Salha (56) gönüllü donör oldu ancak nakil için uygun bulunmadı. “Bir ömür diyalizle geçmez” diyerek nakil olmak isteyen ama canlı donörleri olmayan, kadavradan yıllarca umutsuzca bağış beklemek istemeyen iki hastanın imdadına “çapraz nakil yöntemi” yetişti. İki aile bir araya gelip, tanıştı. Kararlarını verince Ali Yavaş’a, Serhat Salha’nın annesi Şükran Salha’nın, Serhat Salha’ya da Ali Yavaş’ın eşi Hatice Yavaş’ın böbreği nakledildi.

İzmir Menderes’e bağlı Tekeli Köyü’nde oturan Zeynep Akınsu (48), 11 yıl önce böbrek yetmezliğine yakalandı. Eşi Mehmet Akınsu gönüllü verici oldu ancak kan grupları uymayınca Zeynep Akınsu’nun adı kadavra bekleme listesine yazıldı. Akınsu çifti gibi kan uyuşmazlığı nedeniyle verici çaresizliğine düşen bir başka çift de Balıkesir Bigadiç’te yaşayan böbrek hastası Salise Yücel (43) ile eşi oto elektrikçisi Mülayim Yücel (48) oldu. 16 yıl önce böbrek yetmezliği teşhisi konulan iki çocuk, iki torun sahibi Yücel, iki senedir diyalizle yaşamını sürdürüyordu. İki yıl önce yazıldığı kadavra bekleme listesinden de umudunu kesince, Akınsu çifti gibi İzmir Kent Hastanesi’ne başvurdu. Kan uyuşmazlığı nedeniyle donör olamayan iki fedakar koca, çapraz nakil sayesinde eşlerini makineli yaşamdan kurtardı. Şimdi hepsinin yüzü gülüyor.

İyi günde kötü günde Nurten Saraçoğlu ile Gülfer Karapınar böbrek hastası eşlerini diyalizden kurtarmak için gönüllü verici oldu, ancak kan uyuşmazlığı onlara bu mutluluğu yaşatmadı. İkisi de çaresizdi ta ki yolları Kent Hastanesi’nde kesişinceye kadar. Yollarının kesişmesi kaderlerini değiştirdi. Nurten Saraçoğlu ile Gülfer Karapınar’ın birbirlerinin eşlerine donör olabilecekleri belirlendi. Yıllarca kadavradan bağış beklemekten umudunu kesen iki aile “çapraz nakil”e karar verince, Ali Karapınar ve Mehmet Saraçoğlu çocuklarının annelerinin karşılıklı verdikleri böbreklerle yeni bir hayata başladı.


2015

60

medikent

İzmir’in önemli sağlık kuruluşlarının başında gelen Kent Hastanesi’nin hizmetlerine bir yenisi daha eklendi. “Hasta memnuniyeti” ilkesini her zaman ön planda tutan Kent Hastanesi’nin 4. katı “exclusive” kata dönüştürüldü. Her hastasına kendisini evinde ve “özel” hissettiren Kent Hastanesi’nin bu yeniliği, önemli bir ihtiyaca yanıt verirken; Kent, özel hastaneler arasındaki farklılığını bir kez daha ortaya koydu.

“Zor işlerin hastanesi” Kent’i tercih eden hastaların tedavi süreçlerinde “daha bir özel” olma taleplerine yanıt veren exclusive katında 3’ü suit, 17 oda mevcut. Yenilenen odalarıyla hastalarına 5 yıldızlı otel konforunda hizmet veren Kent’te bu kat farklı konseptle hazırlandı. Exclusive kata özel sekretarya, hastaların kayıt, taburculuk ve diğer işlemlerini gerçekleştiriyor. Hastalar, refakatçi ve ziyaretçileri bu kata özel hazırlanmış kartları kullanarak girebiliyor. Hemşireyi çağırmak için bir butona basılması yeterli oluyor.

KENT HASTANESİ’NDEN BİR AYRICALIK DAHA:

Exclusive Kat Kafeterya


2015

61

medikent

Exclusive Kat Lobi

Ötesini arayanlar için, Exclusive ayrıcalığı… Kent Hastanesi hekimlerine, teknolojik altyapısına ve tedavide uyguladığı multidisipliner yaklaşıma güvenip, kendilerini teslim eden hastalar, tedavilerinin yanında beş yıldızlı otel konfor hizmetini de alabiliyorlar.

Exclusive Kat Koridor

Exclusive katının özel lobisi ise, huzur veriyor. Bu kattaki mini kafe hastaların ve ziyaretçilerinin hizmetinde. İster odaya, ister lobiye servis yapılması istenebiliyor. Bunun yanı sıra nakit yüklü özel alışveriş kartı ile ilk günün ikramları da Kent Hastanesi’nden. Doktor ve diyetisyenin hastaya önerdiği yemekler arasından ne tercih ediliyorsa, öğle ve akşam menüsü ona göre özel hazırlanıyor. “Exclusive katının hasta odaları hasta ve refakatçilerin maksimum konforu düşünülerek hazırlandı.”

Exclusive Kat Suit Oda

Exclusive Kat Suit Oda Refakatçi Bölümü

Exclusive Kat Lobi


2015

62

medikent

Söyleşi

“İnsanın ritmi, nabız atışlarındadır. Bileğini tut, nabzını yokla. Nabzını dinle; içinde bir ritim vardır, zaten o ritim yoksa, hayat da yoktur. Ritmin içinde time vardır, sayarsın; bir, iki, üç ve dört… No time, no ritim, no time, no life… Hayatın matematiği de işte bu ritmin ta kendisidir.”

RİTİM YOKSA, HAYAT DA YOK

Ayhan Sicimoğlu

Dilek EKER Kent Hastanesi Kurumsal İletişim


2015

63

Geçtiğimiz yıllarda Senegal'e gitmiştim. Senegalli bir davulcu söylemişti; “İnsanın ritmi, nabız atışlarındadır. Bileğini tut, nabzını yokla. Nabzını dinle; içinde bir ritim vardır, zaten o ritim yoksa, hayat da yoktur. Ritmin içinde time vardır, sayarsın; bir, iki, üç ve dört… No time, no ritim, no time, no life… Hayatın matematiği de işte bu ritmin ta kendisidir.” diye… Senegal’deyken bir ritim hastanesi olduğunu da öğrendiğimde epey heyecanlanmıştım. Yine aynı davulcu; “İnsan vücudunda elektrik akımı vardır. Bu akımdaki ritim bozulunca bağışıklık sistemi bozulur ve insan hastalıklara açık hale gelir. Biz hastaları davul çalarak tedavi ediyoruz. Psikolojik rahatsızlıklara ve akıl hastalıklarına birebir.” demişti. Daha sonra ABD’de Philadelphia’da bir üniversitede yapılan bir araştırma ile ritim ve dansın bağışıklık sistemi üzerindeki etkisi ortaya konuldu.

Müzikle tanışıklığınız nasıl oldu? Müziğe olan ilgim, evimizdeki piyanoyla başladı. Daha sonra akordiyonu çalabilmek için dersler aldım. Fakat müzikle asıl tanışıklığım, Talas Amerikan Koleji’nde öğrencilik yıllarımda oldu. 12 yaşındayken arkadaşlarımla bir grup kurup, davul çalmaya başladım. Hatta İngiltere’de fotoğrafçılık eğitimi aldığım yıllarda bile çeşitli mekanlarda perküsyon çalmaya devam ettim. Roma’da olduğum bir gün ünlü davulcu Toni Esposito ile tanıştım. Toni Esposito’nun konserine gitmiştik ve bir anda kendimi sahnede perküsyon çalarken buldum. Konserden sonra Toni Esposito, beni turnesine çağırdı, birlikte çok güzel bir İtalya turnesi yaptık. Ardından beş yıl boyunca Roma’da müzik gruplarına dahil oldum. O yıllardan bugüne müzikle bütünleşik bir hayatım var.

Ayhan Sicimoğlu müziğini nasıl tanımlarsınız? Müziğin evrensel bir dili var ve “Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars” olarak müziğin evrensel bir dil olduğuna dair güzel bir örnek teşkil ediyoruz. Bu evrensel dili sentezleyip, kendi özgün ekolünü oluşturmuş bir müzisyen olarak “Latino Turko” diyorum ben buna… Zaten Latin müziğin içinde Endülüs’ten tınılar vardır, Endülüs de Arap ve Afrika tınılarını içerir. Biz “Latino Turko” ile “Türk baharatlı, Latin dokunaklı dünya müziği” yapıyoruz. Perküsyon ve ritim, müziğin enerjisini oluşturuyor. “Ayhan Sicimoğlu” müziği, coşku ve enerji tınılarıyla şekil buluyor.

Perküsyon ustası olarak “ritim” kavramını siz nasıl yorumluyorsunuz? Ritim, müziğin olduğu gibi hayatın da temeli. Tıpkı kalbimizin, vücudumuzun ritmi olduğu gibi canlı olan her şeyin bir ritmi, bir akışı var. Ritim ve ahenk, hayatta çok önemlidir ve bu ahenk bozulmamalıdır.

Sanırım genç kalıyor olmamın sırrı da ritm ve perküsyonda… Perküsyonda yüksek enerji vardır ve bu enerji hayatın akışını dengeler.

“Notaların arkasında saklı olan müziğin bir ruhu, bir dili vardır. Müzik aslında titreşimdir, frekanstır. Bedenimiz de enerji bakımından frekansların senfonisi sayılır. İnsanın müzik ile karşılaştığı her an frekans potasında bir birleşme, bir kucaklaşma yaşanıyor.”

medikent


2015

64

medikent

Sizce her dönemin yaygın müziği farklı mıdır? Müziğe sosyal psikoloji mi yön veriyor sizce? Elbette. Müzik, insanın olduğu gibi toplumun da ruhundan izler taşır, bu ruhu yansıtır. Her dönemin müziği farklı olabildiği gibi, aynı dönemde farklı toplulukların da dinlediği müzik de ürettiği müzik de birbirinden farklıdır. Örneğin son dönemde altyapısı pek de güçlü olmayan bir elektronik müzik öne çıkıyor. Elektronik müzik, tüketim toplumunun hızlı tüketim ürünü ve müzikteki yozlaşmanın da bir sonucu… Tek bir keyboard ile birçok enstrümanın sesi yapaylaştırılıyor. Tıpkı yemek kültüründeki fast food gibi müzikteki çürüme de 5 dakikada üretilmiş elektronik müziktir. Pop müzik de bir yerde kabak tadı vermeye başladı, hem de cevizsiz. Ceviz olsa yine idare edeceğiz. Oysa bizim müziğimiz; konsantre değil, hem taze sıkılmış portakal suyu, hem de Türk baharatlı, Latin dokunaklı dünya müziği…

Müziğe dair cümlelerinizde çoğu kez tanımlamaları, benzetmeleri “lezzet” ile örtüştürüyorsunuz. Aynı zamanda bir gurme olarak tanıyoruz sizi. Bu açıdan sormak isterim; hayatın bir lezzeti var mıdır sizce? Yaşamayı tadında seven bir insanım. Hayatın da elbette bir lezzeti var. Kimi zaman acı, kimi zamansa tatlı oluyor. Hayat soframızda acı varsa, tatlıyı; tatlı varsa da acıyı anlayamıyoruz. Güzel bir menünün sırrı, lezzetlerin dengesidir. Ana yemeklerin yanı sıra ara lezzetler de önemlidir, ara lezzetler ile damak lezzetinin tazelenmesi gerekir.

Peki sizi tanımlayan bir kelime ne olurdu? Tecrübe! Ancak tecrübeyi de dengelemek gerekiyor. Tecrübe, tıpkı bir şarap gibidir; 1-2 kadeh yararlıdır, ancak daha fazlası karaciğere zararlıdır. İşte bu nedenle hayatta tecrübeler olgunlaştırır insanları. Ayrıca renkli olmayı seviyorum. Hayat, zaten siyah beyaz.

Siyah-beyaz zıtlıklar içerisinde hayatta griler yok mudur sizce? Hayatta griler olmamalı. Griler, hayatı flulaştırır. Gençlere bakıyorum, pek çoğu ya gri ya da siyah giyiniyor. Oysa ben gençleri daha renkli, daha canlı görmek istiyorum. Diğer yandan; renkler, pozitif enerjiden doğuyor. Hayatta renksizlik, dış görünüşlerimize de yansıyor. İçimizdeki sorunları, renklere yansıtıyoruz.

“Sağlıklı olmak” üzerine neler söylemek istersiniz? Bir gurme olarak beslenmeye dair nelere özen gösterir, neleri tercih edersiniz? En sevdiğiniz yemekler? Az önce de bahsettim, renklerin gücüne inanıyorum. Canlı ve renkli olmayı seviyorum. Ayrıca doymak için yemiyorum, lezzet için yiyorum. “Sağlıklı besinler lezzetsiz” diye bir kural yok, hem sağlıklı hem de lezzetli besinler aynı anda tüketilebilir. Akdeniz mutfağı, dünyada yükselen trend. Dünyada yalnızca bizim mutfağımızda “zeytinyağlılar” diye bir grup var. Bizim en büyük şansımız, zeytinyağlılar grubu. Ben de zeytinyağlılar grubu ile beslenmeye özen gösteriyorum. Otların, sebzelerin ve zeytinyağlıların tek kelimeyle hastasıyım.

Gezgin bakış açısıyla İzmir’i nasıl buluyorsunuz? Bir şehri insanları güzel yapar. Ben İzmir’i ve İzmirliler’i seviyorum, hastasıyım! Eklemek istediğim bir konu daha var. Şöyle ki; geçtiğimiz günlerde Kos adasındaydım. Kos, Hipokrat’ın doğduğu ada. Hipokrat yemini, günümüzdekinden farklı olarak aslında daha uzundur. Doktorluk ve hemşirelik, insan hayatı nedeniyle ulvi mesleklerdir ve Hipokrat yeminine bağlı doktorlarımıza da Medikent kanalıyla selamlarımı iletmek isterim.


Demir depolama bozukluğu

Gen defekti nedeniyle besinlerden demir alamıyor olabilirsiniz. Gentest ile bu risk belirlenebilir ve bu yönde tedavi olabilirsiniz.

Kilo alma eğilimi

Genetik yapınıza uygun beslenme ve düzenli egzersiz ile kilo alımını engelleyebilirsiniz.

Kalp Krizi

Yüksek kolestrollü gıdalardan ve sigaradan uzak durun.

Hayat, sağlık ve mutluluğun çarpımıdır! Kent Hastanesi Check-up Ünitesi bilgilendiriyor: Genetik formülünüzün ve genetik yapınızdaki olası hastalıkların ileri tıp, gen ve bilgi teknolojileriyle çıkarıldığı Gentest, size özel sağlıklı yaşam planı ile sağlıklı olma halinizi uzun yıllar sürdürebilmenize olanak sağlar. Genetik zincirinizin en zayıf halkasının kalıtsal hastalıklar olacağını unutmayınız.

Kanser Yatkınlığı

Düzenli kontrol ve antioksidan beslenmeye özen gösterin. Sigaradan uzak durun.

Kent Hastanesi Check-Up Ünitesi bilgilendiriyor!

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

66

medikent

Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

Kent Hastanesi Endokrinoloji Bölümü uzmanlarından Prof. Dr. Mehtap Çakır’ın Kanguru Yayınları’ndan çıkan “Büyülü Bir Hayat” adlı çeviri kitabı, Nisan ayında İzmir Kitap Fuarı’nda okuyucularla buluştu.

Büyülü Bir Hayat, Prof. Dr. Mehtap Çakır'ın popüler bir psikoloji dergisinden tercüme ettiği çeşitli makalelerden oluşan bir derleme. Kitaptaki görseller ise Prof. Dr. Mehtap Çakır’ın fotoğrafladığı kendi taş tasarım çalışmalarından oluşuyor.


2015

67

medikent

Deliler Teknesi adlı edebiyat kültür sanat dergisinin Mayıs-Haziran 2015 sayısında Zeynep Çiftçi Kanburoğlu, değerlendirme yazısında kitaba dair şöyle yazmış: “…Yayına hazırlık aşamasında Büyülü Bir Hayat'ta paylaşılan makalelerin farkının ne olduğunu gerçekten merak ediyordum; zira geçmişinde İnsan Kaynakları alanında Eğitim Danışmanlığı yapmış (hâlâ da zaman zaman kurumsal eğitim projelerinde görev alan) biri olarak, ister istemez piyasadaki kitapların önemli bir kısmına tepkiliyim. Çoğunun samimiyetsiz, klişe ve şarlatanca bilgiçliklerle dolu olduğunu düşünüyorum. Her düşünsel ve yaratıcı girişimde başarının temel bileşeninin samimiyet olduğuna inananlardanım. Uzun zamandır ilk kez, gayet özdeşleşebildiğim kaygıları inceleyen ve bunların üstesinden gelerek kendimizle daha barışık olduğumuz bir yaşam deneyiminin kapılarını içtenlikle aralayan bir dizi metin okudum. Önsözde kendimizden ve doğadan giderek daha da uzaklaşmamızı talep eden bir dünyada “gerçekleştirme fırsatı bulamadığımız hayallerimizi ertelemek ne kadar iyi bir fikir?” diye soruyor çevirmenimiz. Hayallerini (örneğin yaratıcı bir yazma eylemi içinde olmak) hayat mücadelesi, kendilerine ait olmayan kararlar, geçim derdi vb nedenlerle ertelemiş yetişkinlere yol gösteren keyifli bir el kitabı hazırlamış aslında. Büyülü Bir Hayat’ın sunduğu olasılıklar alışılagelmiş başarıya giden yol modellerinin dışına çıkmamızı öneriyor. Zaman zaman düşünce ve duyarlıklarımızda radikal değişiklikler yapmanın, duruma ve sonuç odaklı eylem planına bambaşka bir perspektiften bakabilmenin mümkün olduğunu açıklıyor. Örneğin, yaratıcı çalışmalarda vazgeçmemenin ve disiplinin önemini hepimizin bildiği ortada; ama bu derleme zaman zaman başarısızlığın tadını çıkarmanın, kendinizi akışa bırakmanın sizi nasıl besleyeceğine dair hınzır ipuçları da veriyor. Can sıkıntısını olumlu anlamda kullanmak, zihniniz meşgul değilken yeni fırsatlar yaratmaktır, diyor. Hayatınızda kontrolünüz dışındaki güçlere yer açarak zaman zaman teslimiyetin sağladığı fırsatlara işaret ediyor: Tüketen bir çabayla mücadele etmektense, başarıdan feragat edebileceğimizi, bu arada nasılsa yeniden enerji toplayıp yeni yöntemler keşfedeceğimizi anımsatıyor. Daimi bir öğrenci olmayı içselleştirmenin mutluluğunu. Aidiyet kavramının bir ev, yer veya kişiyle değil; bir eylem şekliyle ilgili olduğunu. Bireyin aidiyetinin ancak kendini en iyi hissettiren şeyi yaparken gerçekleştiğini. Alternatif yaşamlar kurmanın hiç de imkansız olmadığını. Gerçek zenginliğin kişinin kendini besleyen eylemlere zaman ayırabilmesi olduğunu. Bu kılavuz size yeri geldiğinde acı çekmeyi, reddedilmeyi ve teslimiyeti, tutkunuzu kesinlikle ciddiye almanız ve kalbinizi yabancılara açmayı öğrenmeniz gerektiğini anlatıyor” diyor.

Kitapta yer alan “Hayatınızı Maceraya Çevirin” başlıklı yazıdan bir bölüm ile bitirelim: “Kim hayatında biraz daha macera yaşamaya can atmaz? İster aylar süren planlama, malzeme, ürkütücü yürüyüş botları ve fiziksel güç gerektiren bir gezi, ister zihinsel ve ruhsal öndeğerlere meydan okuyan metafizik bir yolculuk olsun, yeni deneyim arzumuz, temelinde ilkel, son derece insanca ve aynı zamanda da eskidir. Havva’nın o ağız sulandırıcı elmayı ısırmak istemesi veya Pandora’nın kutunun kapağını açması gibi. “Mikromaceralar” kitabının yazarı Alastair Humphreys, ufkumuzu açmakla kazanacağımız olağanüstü ödüller olduğuna inanıyor. Humphreys daha konfor alanımızdan dışarı bir adım bile atmadan, yeni şeyler keşfetmek konusundaki arzumuza sınırlar koyduğumuzu söylüyor: “Okullarda pek çok konuşma yapıyorum. Çocuklar hep şöyle soruyor: ‘Yaptığınız en güzel şey neydi?’ Ben çocuklara ‘Kim bir maceracı olmak ister?’ diye sorduğumda da ‘Ben! Ben! Ben!’ diye hepsi ellerini kaldırıyor. Yetişkinlerle benzer konuşmayı yaptığımda ise her zaman şunu soruyorlar: “Başınıza gelen en kötü şey neydi?” Çocuklar her şeyin mümkün olduğuna inanıyor, ama yetişkinler engeller ve problemler üzerine kafa yoruyorlar”. “Meraklı: Bilme Arzusu ve Neden Geleceğiniz Buna Bağlıdır” kitabının yazarı Ian Leslie, araştırmalarında çocuk ve yetişkin zihniyeti arasındaki bu aykırılığın kendisini çok etkilediğini söylüyor: “İki tip merak vardır: yoldan çıkaran merak ve hakikati arayan merak. İkincisi olaylar arasında derin bağlantılar kurmakla ilişkilidir, çocuklarınki ise

yoldan çıkaran meraktır; alışılmışın dışında olana duyulan istek, her şeyi keşfetmek, örneğin çöp yemek veya ateşe dokunmak gibi,” diyor. “Çocuğun bilişsel ve entelektüel gelişimi için merak gereklidir; çocukların merak konusunda bu kadar güçlü dürtülerinin olmasının sebebi budur. Yetişkin olarak, merağa çok ihtiyacınız yoktur. İdare edebilirsiniz, sizden çok fazla şey beklenmeyen bir işiniz olabilir ve her şey için bakabileceğiniz internetiniz. Hepimizin kendi rutinleri ve alışkanlıkları var. Ve bazı insanlar bu şekilde oldukça mutludur. Ama araştırmalarım hayatı gerçekten sevebileceğiniz daha iyi bir yol olduğunu gösteriyor, bu da henüz bir çocuk olduğunuz zamanlarda sahip olduğunuz güçlü merak dürtüsünü korumak. Bir yetişkin olarak, bunu tekrar geliştirmeye çalışmak için çaba harcamalısınız.” Fakat hayat tekdüze görünürken ve günlük akışı sürdürmek konusunda gösterdiğimiz çaba bile bizi tüketiyorken, nasıl maceracı olacağız? “Macerayı her yerde, her zaman bulabilirsiniz,” diyor Humphreys. “Afrika’yı bisikletle geçemem, o yüzden en iyisi hiç maceraya atılmamak,’ diye düşünmek yerine bir ‘mikromacera’ hayâl edin – çok küçük tecrübelerden de aynı şeyleri elde edebilirsiniz. Bir ‘mikromacera’ kendiliğinden ortaya çıkan, eve yakın, ucuz, basit ve kısa ama yine de çok etkili olandır,” diye açıklıyor. Yine de bir mikromacera büyük maceraların özünü yakalar – zorlanma, eğlence, kaçış, deneyimleme ve heyecan. Maceracı bir zihniyeti beslemek, sadece açık havada yapılan şeylerin tadını çıkarmayı içermez. Leslie entelektüel merak geliştirmenin de daha mutlu ve tatmin edici bir hayata götüreceğine

inanıyor. “Meraklı olmak sizi daha sosyal kılar; daha çok soru sorarsınız, diğer insanlarla daha çok ilgilenirsiniz – merak sizi kendinizden uzaklaştırır ve zihni bireyden daha büyük bir şeye odaklar,” diye işaret ediyor. Hakikate dair merakımızı beslemek için çaba harcamamız gerektiğini ve bunun bir “kişilik özelliğinden” çok bir “tutum” olduğunu söylüyor. “Yoldan çıkarıcı merak çocukçadır; sizi bir şeyden diğerine götürür ama aslında size bir yön vermez veya halihazırda öğrenmiş olduğunuzun üzerine bir şey inşa etmez. İnternet bu açıdan mükemmel bir örnek: Bir bağlantıdan sonra bir diğerini tıklamak, aralıksız olarak Twitter sayfanızı yeni bir şeyler var mı diye kontrol etmek. Derin sorulara basit cevaplar alırsınız; böylece çok derin düşünmeniz gerekmez. Öte yandan hakikate dair merak var olan bilginize bir şeyler eklemek için yeni şeylere bakmayı, araştırmayı da beraberinde getirir.” Maceranın önündeki en temel engel – ister Rusça kursuna gidiyor olun ister maraton için antreman yapıyor olun – bir şeyi yapmak giderek daha zor geliyorsa onu bırakmamız gerektiği şeklinde şartlandırılmış olmamızdır. “Zorlanmaktan korkmayın,” diyor Leslie. “Biraz daha öğrenmek için zaman ve beyin gücünüzü harcayın. Bir şeyi öğrenmek zor olduğunda, bunu ‘istek uyandıran zorluk’ şeklinde yeni bir çerçeveye oturtun. Araştırmalar bir insan bir şeyi öğrenmekte zorlanıyorsa, o şeyi kendine katma ihtimalinin daha fazla olduğunu gösteriyor”.


2015

68

medikent

Cansu BİNAY Hikaye Fotoğrafçısı

Hayatın ilk anlarına tanık olmak nasıl bir duygu, nasıl bir süreç? Fotoğraf, çok geniş bir yelpazeye sahip bir sanat… Sanırım bunların içinde duygu yoğunluğu en fazla, sorumluluğu en ağır olan dal doğum fotoğrafçılığı… Bir hikaye fotoğrafçısı olarak evlilik de dahil pek çok sosyal olayda bulunma fırsatım oluyor. Ancak hiçbir çekim türünde doğum anında duygulandığım kadar duygulanmıyorum. Bir bebeğin doğumunda o kadar farklı duygular birarada ki… Öncelikle çok heyacanlı bir bekleyiş… Bazen nefesimizi tuttuğumuz kritik anlar da olmuyor değil… Ama o ilk ağlama sesi duyulduğu anda herşey bitiyor, derin bir ‘ohh’ çekiyoruz… Anneleriyle yanak yanağa gelişlerine tanık oluyoruz, minik ellerini, ayaklarını fotoğraflıyoruz,…

DOĞUM FOTOĞRAFÇILIĞI

Ancak sadece yeni bir hayatın başlangıcı olayına tanıklık etmek değil bu… Fotoğraf çekimini çoğu zaman rahat, sakin ortamlarda gerçekleştirmiyorum. Ailelerle belki de hayatlarının en özel anını paylaşıyorum. Çoğu zaman telaşlı bir kalabalığın içindeyim. Heyecan, merak, sevinç, umut gibi duyguların yanısıra bazen de gerginlikler ,küçük ailevi sürtüşmeler veya hamilelik hormonlarının tetiklediği asabiyet gibi durumlarla da karşı karşıya kalıyorum. Aslında bir yandan ailelerle bu yoğun duyguları birlikte paylaşırken, bir yandan da küçücük bir bebeğin dünyaya gözlerini açışına şahitlik etmek kolay sayılmaz. Çünkü bukadar duygu selinin yaşandığı anlarda siz bir yandan anneye duygudaşlık gösterip. bir yandan meraklı kalabalığı rahatlatıp, etrafa moral verirken; aynı zamanda soğukkanlı, hızlı, programlı ve en önemlisi yaratıcı olabilmelisiniz. Çünkü çektiğiniz o ilk fotoğraflar nesilden nesile aktarılacak aile anıları olacak ve hep bugünü onlara hatırlatacak… Bu yüzden doğum fotoğrafçılığı, sadece elinizde fotoğraf makinesiyle bir doğumu belgelemekten çok farklı bu süreç…


2015

69

Doğum fotoğrafçısı olarak neler yapıyorsunuz? Doğum fotoğrafçılığı aynı zamanda hikaye fotoğrafçılığının bir dalı olduğundan, benim için doğum hikayesine olabildiğince baştan başlamak önemli. Bu yüzden hamile annelerimizle mümkünse önceden görüşmeler yapıyoruz. İsteyen annelerle Bostanlı’daki stüdyomuzda, dış mekanda ya da bebekleri için hazırladıkları odalarında hamilelik çekimleri gerçekleştiriyoruz. Bu gibi çekimleri önceden yapmak, acil durumlarda hastaneye koşan ve fotoğraf çekimine hazırlıksız yakalanan bir anne için çok önemli oluyor. Çünkü çoğu anne bu özel günlerinde güzel ve bakımlı görünmek ister. Bu onların moralini yüksek tutmak için de iyidir. Ancak bazen durumlar istedikleri gibi gelişmeyebilir. Bir annemizin saçına yoğun bir bakım yağı sürülmüş halde hastaneye koştuğunu hatırlıyorum, saçını temizleyemeden ameliyathaneye alınmak zorunda kalmış ve bu şekilde fotoğraflanmak durumunda kaldığı için çok üzülmüştü. Bunun dışında hastanede ekip olarak ameliyat saatinden bir saat önce bulunuyoruz. Bu hem fotoğraf çekimini zenginleştiriyor, hem de aileyle iletişim kurmamıza olanak veriyor. Çünkü ben ve ekibim için iletişim, fotoğraf çekiminin yarısı sayılır. İnsanlar tanımadığı birine poz vermekte zorlanırlar. Daha sonra onlarla birlikte doğumun türüne göre doğumhaneye veya ameliyathaneye giriyoruz. Orada çekilen fotoğraflar en önemlileridir. Çünkü birkaç dakika içinde ne yakaladınız yakaladınız. O anı bir daha geri alma şansınız yok. Ailenin ve doktorların tüm hazırlıkları saatler alırken, bebeğin doğumu yalnızca bir kaç dakikadır. Bu heyecan ve kaygı dolu süreç bitince, çekimin en zevkli yerine gelinir: Bebeğin anneye ilk gösterilişi ve sonra babayla ilk tanışması. Kiminin dili tutulurken, kimi de gözyaşlarına boğulur. Bazıları da ağlarken objektiflere yakalanmasın diye kaçacak kuytu bir köşe arar. Bebeğin tartılması, ayak izinin alınması, giydirilmesi gibi tüm detaylar fotoğraflanırken etraftan gelen tepki ve duygular da objektiflerimizden kaçmaz…

Doğum fotoğrafçılığı duygudaşlık ve özveri isteyen bir meslek... Çekimlerde çok gözlerim doluyor, çok uykusuz kalıyorum, bazen bütün bir geceyi sancısı tutan bir annenin yanında geçiriyorum, bazen bir elimde makinam, diğer elimde korkan bir annenin eli ayakta bekliyorum epiduralin etki etmesini… Yemek yemek için bile zamanımın olmadığı günler oluyor. Annelerin çoğunluğu bu deneyimi ilk defa yaşadığı için kafalarında onlarca soruyla geliyorlar. Bu yüzden soru cevaplamak işimin önemli bir kısmı, alanımız olmayan konulara girmemeye dikkat ederek tabi… ‘Cansu hanım suyum geldi’ telefonlarına çok alışığız. Bazen yataktan fırlayıp 15 dakikada hastaneye taksilerle uçtuğumuz geceler oluyor acil vakalarda… Duygusal ağırlığı ve zorlukları ne kadar çok da olsa, işin doyum boyutu da bir o kadar çok… Çekimden sonra fotoğraflardan albüm tasarımları hazırlayıp ailelere sunuyoruz. Bir aile doğum hikayesi albümünü ilk defa eline alıp bakarken, onların mutlu yüzlerini izlemek en büyük zevkim… Ailelerle aramızda fotoğrafçı ve müşteri ilişkisinden çok başka bir ilişki oluyor. Stüdyomuza sadece bizimle sohbet etmek ve kahve içmek için uğrayan, ısrarla bizi evine davet eden bir sürü ailemiz var. Bu bizim için inanılmaz mutluluk verici…

Ailelerin talepleri neler? Aileler çok farklı taleplerle gelebiliyor studyomuza. Herkes için önemli olan farklı detaylar var. Kimi gelen bütün misafirlerinin çekime dahil edilmesini isterken, kimi de akrabalarının hiçbir şekilde fotoğrafa dahil edilmemesini ve en çok bebek odaklı çalışılmasını talep edebiliyor. Doğum anının adım adım fotoğraflanmasını isteyen ailelerimiz de var, doğum gerçekleştikten sonra sadece aile çekimi isteyen de… Bazen öncesinde çektikleri amatör fotoğrafların albüm tasarımlarına eklenmesini talep eden annelerimiz de oluyor. Bazen paketlerimizin içinde yer alan bebek kartlarının ya da afiş çalışmalarının belli bir futbol takımının renkleri ve logosuyla tasarlanmasını isteyen ailelerle de sık karşılaşıyoruz. Kendi küçüklüklerindeki giysilerini saklayıp doğumdan sonraki çekimde bebekte kullanmak isteyen, koluna dövme yaptırmak için bebeğin ayak izinin detaylı fotoğraf-

medikent

larını isteyen, doğuma yetişemeyen babayı yurt dışından face time ile çekime dahil etmek isteyen… O kadar çok sayılabilir ki… Tek cümle söyleyebilirim: Hepsine ‘tabii ki mümkün’ diyoruz ve kimseyi kırmıyoruz. Bütün özel talepleri onlar için açtığımız dosyalara not ediyoruz. Her ne kadar yoğun bir tempomuz da olsa, hala butik anlayışta çalışmaya devam eden bir şirketimiz var. Aileler albüme girmesini istedikleri fotoğrafları isterlerse kendileri seçebiliyor ve tasarım aşamasında değişiklikler talep edebiliyorlar. İşin bu yönleri de fotoğrafı çekmek kadar emekli aslında…

Bu işi yaparken unutamayacağınız anlar oldu mu? Yüzlerce doğumda bulundum. Olumlu, olumsuz çok değişik tecrübeler yaşadım. Çok şükrediyorum ki bir bebek ölümü gibi üzücü bir olaya hiç denk gelmedik. Bunun en önemli sebebi donanımlı hastanelerle ve profesyonel doktorlarla çalışıyor olmamız. Ailelerin çoğunu yakından tanımasak da beraber çok uzun saatler geçiriyoruz, sohbet ediyoruz. Fotoğraf seçimi için stüdyomuza geldiklerinde de bu diyalog devam ediyor ve artık aileden biri gibi oluyoruz. O yüzden onların başına gelen bu acı olayları biz de yüreklerimizde yaşıyoruz… Sanırım yaşadığımız şeylerden en ilginç olanı kız beklenen bir bebeğin, ameliyathanede erkek olduğunun ortaya çıkmasıydı. Anne kendine şaka yapıldığını sandı. Pembe renkte hazırlanan tüm kurabiye, şekerleme ve süslemeler acilen kaldırıldı. Konulan isim de dedesinin ismiyle değiştirildi. Bebeğin pembe kıyafetlerle çekilmiş tüm fotoğraflarını photoshopda maviye çevirmek zorunda kaldık. Buna benzer bir olayı daha sonra erkek beklenen bir bebeğin kız olarak dünyaya gelişinde de yaşadık.


2015

70

medikent

İskoçya’nın başkenti olan Edinburgh; kültürel ve tarihi dokusu, sanat ruhuyla popüler bir turizm kenti. 7. yüzyılda Northumbria Kralı VII. Edwin’in yaptırdığı kalenin çevresinde “Edwingburgh” adıyla kurulan kent, zamanla Edinburgh adını alıyor. 11. yüzyılın başında İskoçya Kralı II. Malcolm’un egemenliğine giren ve 1437’de İskoçya Krallığı’nın başkenti olan Edinburgh, tarihi

dokusuyla açıkhava müzesi görünümde… Kral III. Malcolm’un eşi Margareth’in kale içinde yaptırdığı şapel, günümüze ulaşan en eski eser. İskoç ruhunu dolu dolu hissedebileceğiniz Edinburgh gezisi, sizlere yemyeşil bir doğa, tarihi ve kültürel bir doku, İskoç müziği ve festival keyfi sunuyor.

Armağan PORTAKAL Konuk Yazar www.armaganportakal.com

edinburgh Sanat, Festival ve Tarih Kenti:

Ed nburgh’a nasıl g deb l rs n z?

İzmir’den Edinburgh’a direk uçak seferi bulunuyor. Ayrıca Londra ve diğer şehirlerden tren veya otobüsle Edinburgh’a ulaşabilirsiniz. Edinburgh Havaalanı’ndan şehir merkezine gitmek için otobüs kullanabilirsiniz. Airlink100 otobüsleri ile şehre kolayca gidebilir, gidiş-dönüş biletinizi alabilirsiniz. 10 dakikada bir kalktığı için rahat ve ucuz bir seçenek. Havaalanından ayrılmadan mutlaka harita almanızı öneriyorum. Benim tercihim, Collins, çünkü kolay bir harita. Ayrıca Londra’dan 1 saatlik uçuşla ya da 8 saatlik otobüs yolculuğuyla da Edinburgh’a gidebilirsiniz. Edinburgh–İstanbul yolculuğumda THY uçağında romantik filmler izledim. Australia, Nights in Rodanthe, A Good Year ve A Lake House… Hepsinin ortak noktası şuydu: Eşsiz ve sıradışı manzaralar, muhteşem doğa, evler, bağlar, göller, denizler… Edinburgh’ta karşılaşacağım gibi.


2015

71

Edinburgh gezisine ve fotoğrafa ruhen hazırlanmak Kıştan belliydi İskoçya’ya gideceğimiz. Yaz aylarını dilediğim gibi geçirebilmek için çok gayret ettim. Bir ara sabah 05.00, akşam 01.00 arası çalışıyordum ki; bu yıl ilk defa ağzımdan “yoruldum” kelimesi çıktı. Fatih ile birlikte yapacağımız ilk yurt dışı seyahatimiz olacaktı. Asıl amacım, fotoğraf çekmekti. Her zaman yanında makinesini taşıyan biri değilim ve gerçekten fotoğrafa ruhen hazırlanarak gidiyorum. İçimi dalga dalga heyecan sarması çok hoşuma gidiyor. Sanki fotoğraf çekme modum var ve o yükleniyor bedenime, zihnime…

Bu motivasyonumu düşürmemek için baştan anlaşma yaptık. Yasak cümleleri belirledik: ‘Hadi artık burada çok çektin gidelim ya da ne var burada neyi çekiyorsun’ gibi ifadeler kullanılmayacak. Sonuç, mükemmel! Bir kere müdahale edecek oldu, hemen toparladı ve bir daha da tekrarlamadı. Hatta yardım ederek asistanlık bile yaptı. İskoçya’nın filmlerde gördüğümüz yüksek ve yemyeşil dağlarını merak ederek çıktık yola. İngiltere vizemizi Travelbag ile kolayca hallettikten sonra Expedia web sitesinden uçuş+konaklama olarak kampanyalı fiyatlarla bir paket buldum. Edinburgh’ta konaklamayı tercih ettik. Sebebi, başkent olmasından ziyade büyük şehir olması. Bunun anlamı; etkinlikler, turlar, yakın bölgelere geziler gibi seçenekler daha fazla ve gidiş-dönüş ulaşım kolaylığı var demek.

medikent

Yurt dışına çıkmadan önce gideceğim şehirde “photo tour” ararım. Çünkü günlük teknik gezilere katılarak yeni şeyler öğrenmek, şehri o profesyonel ekiple de gezmek hoşuma gider. Google ve twitter’ı araştırırım. Gözüme kestirdiğim sitelere mail ya da tweet atarım. Geri dönenler candır. İnternet üzerinden satışları varsa hemen alırım ve seyahat planımda o günü işaretlerim. Kalan günlere müzeler, parklar, mutlaka şehir turları, sokaklar, yakın şehirler gibi genel başlıkları koyarım. Araya her zaman spesiyalite etkinlikler girecektir. Fotoğraf turu için James Christie çok iyi bir seçenek. Dört saatlik şehir turunda sürekli teknik bilgi verdi, unuttuklarımı hatırlattı, yeni fikirler ve ışıklar oluşturdu. Değişik ülkelerden katılanlarla, teknik geziden dolu dolu ayrıldım.


2015 2014

72 61

medikent

Nerede kaldık?

Pek başka nerede kalab l rs n z?

Biz, Point Hotel’de kaldık, Old Town yani tam merkezde idi. Köşe başında tarihi bir bina. Tadilatla yenileniyordu. Otelden çıkıp sağa yürüyünce Grassmarket isimli, tarihi ufak bir merkez var. Kaleyi gören manzarası, şirin cafeleriyle sempatik bir yer. Oraya yakın konaklamanızı öneririm. Yılda üç gün (Ağustos ayının ilk üç cumartesi günü) yapıldığı söylenen geleneksel pazara rastladık. Ne kadar güzeldi tezgahlar. Antikalar, eskiler, nostaljiler… Sanırım dört saat hem alışveriş, hem de fotoğrafla geçirdim. Oradan yukarı doğru Victoria Street’i geçince Royal Mile’e ulaşıyorsunuz… Royal Mile demek festival demek, kale yolu demek…

Edinburgh'da birçok otel bulunuyor. Buna karşın Edinburgh’taki oteller, İskoçya’nın diğer otellerine göre pahalılar. Noel’de, turist akını olan Ağustos ayında ve hafta sonlarında Edinburgh'a gitmeyi düşünüyorsanız, otelinize daha önceden karar vermenizde yarar var. Eğer ekonomik konaklama tercih ediyorsanız; Newington Road ve Minto Street'in güneyinde veya Pilrig Street ve Leith'deki Newhaven Road civarındaki otellerden birini seçebilirsiniz. Şehir merkezine otobüsle ulaşmanız da mümkün. Diğer bir seçenek ise; Edinburgh'daki en ucuz konaklamayı sağlayan gençlik hostelleri. Scottish Youth Hostel Association, iyi bir alternatif olabilir. Eğer Edinburg'da bütçenize ve zevkinize uygun otel bulamazsanız, bir alternatifiniz de kente tren ve otobüs ile ulaşabileceğiniz Glasgow'da konaklamak.

Şeh rdek etk nl kler nasıl öğreneb l rs n z? Şehirdeki etkinliklere dair takip edebileceğim tweet hesapları bulurum. Mesela, Visitscotland, EPT Limited, What’s on Scotland, Edinburgh Guide Eh1, Edinburgh247, Edinburgh festivals gibi hesapları takibe aldım. Bilmediğim yerleri keşfetmek için rutin hareketlerim bunlar. Genellikle bu web sitelerinde orada metro mu, otobüs mü var, günlük haftalık bilet oluyor mu gibi ulaşım sorularının cevapları da oluyor. Ayrıca, karşıma çıkarsa birkaç blog yazısı da fena olmaz. Aslında gideceğim yerle ilgili yukarıdaki araştırmalar tamamen teknik çalışma. Yani, nereyi gezeceğim, nereye gideyim türünden standart gezilecek yerler listesi hazırlamıyorum. O kısım, oraya varınca şekilleniyor. Çünkü, şehirler yaşayan şeyler. Herkesin gördüğü, web’e girince ulaştığı şeyleri görmek değil benim derdim. Ben kendi gözlerimle neyi göreceğim, bunu merak ederim. Ve şanslıyımdır karşıma hep güzel anılar çıkar. Şansım Edinburgh’ta da devam etti. Her sokağı canlandıran, renklendiren, hayat veren FRINGE Festival gezimi doldurdu. Otele yerleşince de lobideki gezi, tanıtım broşürlerini toplarım ve odada inceleyerek ayıklar, gezi planımı hazırlarım. Demirbaş olarak nitelediğim Edinburgh World Heritage broşüründe mini bir harita dahil, duyuru, etkinlik, kısa tarih, fırsat vs bir sürü bilgi var.

Büyüley c H ghland Turu Dağları görmek için 12 saatlik bir tur bulduk. İnsan bu kadar uzun tura katılır mı diye düşünmeyin. Nasıl geçti anlamadık. Yoldaki kasabalar, manzaralar, saatlerce bitmeyen orman ve yeşil doyumsuz. Highland Experience firmasının bir ve daha fazla günleri içeren çeşitli seçenekleri var. Bu tur firması Royal Mile denen çok merkezi bir cadde üzerinde, buluşma noktası da öyle. Şoför aynı zamanda rehberlik yapıyor, mikrofonla bilgi aktarıyor. Kurguyu çok güzel yapmışlar canlı anlatım bitince geçmişi canlandıran teatral seslendirme ve müzik yayınlanıyordu. Loch Ness bölgesi bizdeki Van Gölü canavarı gibi hikayesi ile ünlü. Tüm promosyonlar yeşil sevimli canavar figürlü. Fakat, önemli bir ayrıcalık şu ki, kocaman bölgede bir tane turistik tesis var ve doğanın bozulmaması için artırmıyorlar da. Yani, “Aman buraya talep var, 5 otel, 8 tesis yapalım, deniz önünde, orman arkanda” diyerek ağaç katliamı başlatmamışlar, başlatmaya da niyetleri görünmüyor.


2015

73

medikent

Ed nburgh şeh r merkez Edinburgh’u çok sevdik. Ben tek başıma gitmiş olsaydım, paramı daha çok müze gezmek için ayırır, yemeği sandviçle geçiştirirdim ama Fatih damak zevkine daha düşkün. Güzel yemekler denedik. Cafelerde oturduk dinlendik. Bu benim için de iyi oldu. Çünkü fotoğraf için yürümeye başladığımda, sırtımda taşıdığım ağırlığı da düşününce, yorulduğumu anlamıyorum ve pert olana kadar devam ediyorum. Kentin merkezi; cafeleri, kitapçıları, restaurantları yüzlerce yıldır aynı yerde hizmet veriyor gibiydi. Her dükkanda bir yaşanmışlık hissettim. Sanki duvara asılan bir resim binlerce yıldır oradaymış gibi… Eskinin değeri, modernin pratikliği ve konforu öyle güzel bütünleşmiş ki. Birbirini ezmiyor, aksine birbiriyle güçlenerek duruyor gibi. Bunu başarmışlar. Buna da imrendim. Bizim canım binalarımız, ormanlarımız, koylarımızın hoyratça savrulması aklınıza gelmiyor mu?

Edinburgh’ta Dynamic Earth Museum’u görmelisiniz. İçerde üç boyutlu bir yolculuğa çıkacak, gezegenlerin oluşumuna tanıklık edeceksiniz. Edinburgh kalesini her gün gördük ama otel odasından ya da caddede yürürken. Gezmedik, çok da merak etmedim nedense. Sokaklar benim için daha büyüleyici idi. İskoçlar kibar, nazik, yardımsever. Hizmet sektöründe çalışanlar profesyonel ve güler yüzlü. Sizi öyle bir karşılıyorlar ki, sanki rezerve masanız var ve çok önemli bir müşterisiniz… Pozitif dalga hemen yayılıyor. Toplumsal konforlarına dikkat ediyorlar. Mesela genel tuvaletleri tertemiz. Çok önemli ihtiyaç olduğundan ilk dikkat ettiğim noktaların başında gelir. Sanırım tuvaletlerde önceki-sonraki olarak gösterilen özen, medeniyetin ve birbirine saygının ifadesi. Bu bir ölçüt olsa gerek.

Glasgow Turu Şehrin merkezinde Waverley tren istasyonuna gidersiniz Glasgow için gidiş-dönüş bileti alırsınız ve trene kurulursunuz. Yaklaşık 1 saat sonra Glasgow merkezindesiniz. George Square kapısından çıkarsanız karşınızda şehir turları durağını ve kuyrukta bekleyenleri göreceksiniz. Bizim bir günümüz olduğu için turla değerlendirelim istedik. Şehir turlarında istediğiniz durakta inebilir, sonra aynı firmanın diğer otobüslerine binerek devam edebilirsiniz. Riverside Museum durağında indik, önemli bir mimar tarafından tasarlanmış müzede endüstri geçmişi sergileniyor. Bazı parçalar, mesela kocaman tekerli bebek arabaları, radyolar nostalji yarattı. Glasgow’u pek sevmedim. Edinburgh’un havası yok, endüstri ile bozulmuş gibi geldi. GoMA (Gallery of Modern Art) uğrayın derim. Çok yakınında güzel cafeler var. Kahve ya da şarabınızı yudumlarken etrafı da seyretmiş ve dinlenmiş olursunuz.

Yakın Kasabalar Highland turu satın aldığımız firmaya gidebileceğimiz deniz kasabası sorduk, iki seçenek sundu. Trenle 30 dakika olanını tercih ettik ve North Berwick’e gittik. Masal gibi bir yer. Sanki, şehir değil de tiyatro sahnesi. Denizin kenarında, yüksek gel-gitler yaşanan, yelken yarışları yapılan ve golfüyle çok ünlü ufak şirin bir kent. Büyüleniyor insan. İskoçya’da geçirdiğimiz tüm süre boyunca olduğu gibi orada da kibar insanlar vardı ve nezaket her zaman başroldeydi.


2015

74

medikent

Ve Fr nge Fest val!

Geleneksel İskoç Eteğ

Bir şehir bu kadar güzel nasıl olabilir! Elbette sanatın katkısıyla. Sanatın, her sokakta yeşermesiyle! Oysa sanat yoksa insanlık eksik kalıyor. Duyuları, duyarlılığı, nezaketi, mizahı, zekayı, gelişmeyi kendinden uzak tutuyor. Ve üretkenliği… Şehrin sokaklarındaki sanat, şehre can katıyor. Çok etkilendim. Fringe festivali 3000’e yakın performans barındırıyor. Sokaklarda, cafelerde, kitapçılarda, barlarda… Müzik, ilüzyon, tiyatro, tek kişilik performanslar, sololar, korolar, kostümler… Renkli, canlı… Kelimelerim anlatmaya yetmiyor ve sürekli “yaşayan sokaklar” diye tekrarladığımı hissediyorum. Bir sürü gösteri izledik. La Chambers Street’te The Jazz Bar’da güzel bir caz, blues, rock performansı dinledik…

Geleneksel etekleriyle İskoç erkeklerini gördüm. Bu kadar mı yakışır bir erkeğe! Etekleri savura savura, ayaklarındaki postalları vura vura, erkekçe yürümek, eteğini savurarak oturmak bu kadar çekici olabilir mi bir erkekte! Genci ya da yaşlısı geleneksel etek ve bütünleyen aksesuarlarıyla farklı, fark edilir ve elegan duruyordu.

Fotoğraf sanatçıları ç n Edinburgh'a gitmeden önce internet ve twitter araştırmalarımla www.jameschristiephotography.com sitesine ulaştım. Ve internet üzerinden tur satın aldım. Çeşitli ülkelerden ve İskoçya'nın çeşitli şehirlerinden fotoğraf meraklıları katılmıştı, 9 kişiydik. 4 saat süreceği belirtilen tur 5 saat sürdü, James fotoğraf şehir routumuzu yaptı ve tam 5 saat konuştu daha doğrusu tam 5 saat sürekli bilgi verdi. Yeni ufuklar açtı, unuttuklarımı hatırlattı, bakış açımı tazeledi. Geçen sene New York'ta katıldığım Citifari Photo Tour'larında Manuel modda çekmeyi öğrenmiştim. Bu yıl Edinburgh'ta da James yine Manuel kullanımı öneriyordu. Geçen seneden beri genellikle manuel kullanıyorum. Bu albümde çektiğim fotoğraflar, kimisi detayları görmek için, kimi herkesin baktığı yönün dışına çıkıp bakmak için, kimisi kompozisyon için kareler... Bir turist gibi ilk gördüğün yerden deklanşöre basmamak için... Çok şey öğrendim, teşekkürler James... Hava çok bulutlu ve kapalıydı. Makinelerimizi önce ISO 200, f5.6 ve 1/500 sn ayarladık, yola koyulduk... Elbetteki duruma göre değiştirdik. Eğer Edinburgh'a giderseniz ve fotoğrafa meraklı iseniz, size kesinlikle tavsiye ederim. Internetten satın alın ve tura katılın. Yanınızda makineniz mutlaka olsun. (DSLR olmasına gerek yok, fotoğrafa merakınız olsun ufak bir compact makine de yeter.)


Kendinize yeni bir sayfa aรงmaya ne dersiniz?


2015

76

medikent

Mine BEŞOĞUL Konuk Yazar www.modamelegi.com

Yaz Modasında

TRENDLER

RENKLİ SAÇLAR Yaz ayları gelince önce ruhumuz sonrasında da kıyafetlerimiz canlanır. Hayatımızdaki koyu renkler yerini içimizi açan capcanlı renklere bırakır. Fakat bu sezon renklenen sadece kıyafetlerimiz değil! Sezonun en iddialı hem de bir o kadar eğlenceli trendi renkli saçlar... Bu kış hepimizi bir ombre çılgınlığı sardı gitti. Koyu saçların üzerine balyaj ile atılan sarı tonları senenin en öne çıkan saç rengiydi. Eğer siz de herkes ile bir örnek dolaşmaktan sıkıldaysanız yaz aylarında bu eğlenceli trendi deneyin derim. Tek bir renk seçebileceğiniz gibi birkaç rengi de bir arada kullanabilirsiniz. Öne çıkan renkler hiç kuşkusuz pembe ve mavi tonları. Sizde saçınızı sadece yaz için boyatmak istiyor fakat cesaret edemiyor olabilirsiniz. İşte burada devreye renkli boncuk kaynaklar giriyor. Böylece istediğiniz zaman takıp çıkarabilir, hem de bu trendin keyfini sürebilirsiniz. Oldukça marjinal bir hava yaratan renkli saçlar beyaz tenli kişilere hiç kuşkusuz daha çok yakışıyor. Şeftali tonlarındaki allık ve nude bir ruj günlük kullanım için bu saçların en iyi dostu!


2015

77

medikent

TEK ADIMDA ŞIKLIK En sevdiğim parçalardan biridir tulumlar. Küçük dokunuşlarla göz alıcı şıklığı yakalayabilirsiniz. Kombinlemek için gardrop ve ayna karşısında saatler geçirmenize gerek yoktur! Doğru ayakkabı ve aksesuarlarla hayranlık uyandırıcı bir görünüme ulaşabilirsiniz. Özellikle bahar ve yaz aylarında parlar bu parçanın yıldızı... Kışında giyilebileceği gibi kolay kolay tercih edilmez günlük kullanımda. Bu aylarda genelde özel davetlere ve gecelere konuk olur kendisi. Bu sene trend, paça boyunun bileğinizin üzerinde olması. İster alışveriş sırasında tercihinizi kısa paçalardan yapın, ister uzun paçaları kendiniz bir iki kat katlayın. Tercih size kalmış. Celine, Balmain, Ralph Lauren gibi dünyaca ünlü birçok marka da koleksiyonlarında bu sezon göz alıcı tulum parçalara yer verdi. Tek adımda seksi şıklık için bu sezon tulum diyoruz! Evet! Herkesin bildiği gibi çok kısa boyluların tercih etmemesi gereken bir parçadır aslında tulumlar. Boyum kısa diye tulum giymeyecek miyim diyenleri duyar gibiyim... Kısa boyluyum fakat giymek istiyorum diyorsanız tulumunuzun paça boyunu uzun tutmalısınız. Böylelikle tercih edeceğiniz yüksek platformlu sandalet sizi ve bacak boyunuzu olduğundan uzun gösterecek.

İştah Kabartan Trend:

ANANAS

Yaz aylarıyla ön plana çıkan floral desenler, meyve baskıları yazın enerj s n daha da b r h ssetmen ze yardımcı oluyor. Bu sezon sokak modasında tüm desenler n önüne geçmeye hazırlanan b r meyve var: Ananas! Ananas artık buzdolaplarımızdan çıkıp gardroplarımıza girmeye hazırlanıyor. Kısaca yaza görüntüsü ile renk katmakla kalmayacak, aynı zamanda görenlerin ve sizin iştahınızı kabartacak. Peki ananas deseni hangi parçalarda karşımıza çıkacak? Sadece basic tshirtlerde bu baskıyla karşılaşmayacaksınız. Neredeyse her yerde karşınıza bu iştah açıcı meyve çıkacak. Elbiseler, pantolonlar, tshirtler... Hepsi bu sezon ananas desenleriyle bezenmiş durumda. Peki hangi parçalarla kombinleyebilirsiniz? Ananas hareketli ve içerisinde birden çok renk barındıran bir meyve olduğu için desensiz parçalarla kombinlemekte yarar var. Renk konusunda özgür davranmanızı öneriyorum. Yaza renk ve eğlence katmak için bence denemeye değer!

Aksesuarlar 2015 yaz sezonunda doğal taşlardan kolyeler, z nc rler, metal b lez kler, kol üstü b lez kler, geometr k küpeler d kkat çek c .

Bu sezon en çok dikkat çeken detay hiç tartışmasız doğal taşlar ile tasarlanan aksesuarlar. Farklı boylar ve modeller ile karşımıza çıkan kolyeler sezona damgasını vuracak gibi gözüküyor. Hayatımızda her daim yeri olan büyük ve gösterişli metal bileklikler, bu sezon yine çok moda. Üstelik inci detaylarla güçlenerek kollarımızı süsleyecek. Dirsek üstü bilezikler, çok sıkça karşımıza çıkacak aksesuarların başında geliyor. İddialı olmayı sevenlerin gözdesi olacak gibi… Geometrik hatlara sahip, gösterişli küpeler, bu yaz havanıza hava katacak. Saçlarınızı sıkı bir at kuyruğu yaparak, aksesuarlarınızı ön plana çıkarabilir, tüm gözleri üzerinize çekebilirsiniz.


2015

78

medikent

Kitap Raflarından

Konstantiniyye Renksiz Oteli Tsukuru Tazaki’nin Zülfü L vanel , yen romanı Konstant n yye Otel le İstanbul’un çoksesl tar h n anlatıyor. Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor. Yazar, Eski Bizans kalıntıları üzerine yapılan Konstantiniyye Oteli’nin açılış günü ile başlayan romanda açılışa katılan ünlü simalar ile okurlara İstanbul tarihinden esintiler sunuyor.

Paulo Coelho

ALDATMAK

Aldatmak, Paulo Coelho'nun son romanı. Roman, sosyoekonomik düzeyi yüksek, düzenli ve sistemli bir ülke olan İsviçre'nin Cenevre kentinde yaşayan 31 yaşındaki gazeteci Linda'nın yolunda giden hayatını bir röportaj sonrasında sorgulamasıyla birlikte yaşadığı depresyon ve bunun etkisiyle sürüklendiği tehlikeli sulardaki arayışlarını konu alıyor. Coelho, bu romanıyla “Bazen her şey yolunda giderken, süregelen bir sıradanlık içerisinde insan hissizleşebilir mi? Bu hissizleşme, insanı farklı arayışlara ve tehlikeli sulara sürükler mi? Tekdüze bir hayatın doğal akışı nedir?” sorularıyla hayatı da sorguluyor.

Hac Yıl arı

Nobel Edeb yat Ödülü sah b Japon yazar Haruk Murakam ’n n son romanı Renks z Tsukuru Tazak ’n n Hac Yılları, Doğan K tap’tan Hüsey n Can Erk n’ n çev r s yle yayınlandı. Romanın kahramanı, 30'lu yaşlarında amaçsız ve kendini “renksiz” olarak tanımlayan bir mühendis olan Tsukuru Tazaki. Yazar, romanda “Anılardan saklanabilirsiniz ama tarihi silemezsiniz” ana temasıyla genç bir adamın monoton hayatını anlatıyor. Sarsıntılı çocukluk ve okul yılları geçiren Tsukuru, bunalıma sürekleniyor. Kız arkadaşı Sara’nın cesaretlendirmesiyle geçmişi ve arkadaşlarıyla yüzleşmek için adım atmasıyla Tsukuru’nun da Japonya’dan Hollanda’ya uzanan kendini keşfetme ve geçmişiyle yüzleşme macerası başlıyor.


2015

79

Ahmet Üm t

MASAL MASAL İÇİNDE Pol s ye romanlarıyla sev len Ahmet Üm t, bu kez annes nden d nled ğ masallardan derled ğ “Masal Masal İç nde” adlı k tabı le okurlarıyla buluşuyor. Everest Yayınları’ndan çıkan k tap, b rb r yle kurgulanmış beş masaldan oluşuyor. Polisiyenin usta ismi Ahmet Ümit, bu kitabında, Çin’den Mısır’a kadar uzanan bir coğrafyada geçen ve birbirine geçiş sağlayan masalları polisiye bir kurguyla anlatıyor. Ahmet Ümit kitaplarının kapaklarını da hazırlayan usta ressam Orhan Akkaplan’ın çizdiği gravürlerse kitapta geçen masallara görsel etki yaratıyor. Padişah, Şapkacı, Müezzin, Demirci, Kuyumcu ve Köradam, masalların kahramanları olarak karşımıza çıkıyor. Binbir Gece Masalları büyüsündeki “Masal Masal İçinde”, hem çocukların hem de büyüklerin okuyabileceği bir kitap.

Piranalarla Yüzen Çocuk 2010 yılında dünya çocuk edeb yatının en öneml ödülü olan Hans Chr st an Andersen Ödülü’nü kazanan İng l z yazar Dav d Almond’un 8-12 yaş grubu çocuklar ç n yazdığı “P ranalarla Yüzen Çocuk” adlı romanı, Ol ver Jeffers’ın res mler ve M ne Kazmaoğlu’nun çev r s yle Günışığı K taplığı tarafından yayımlandı. Roman; işsiz kalan amcasının, üretim alanına çevirdiği evde, sadece çalışarak geçen tekdüze yaşama hapsolmuş bir çocuğun evden çıkış ve değişim öyküsünü anlatıyor. Çıktığı yolculukta benzersiz insanlarla tanışan, içindeki gücü ve sevgiyi keşfeden çocuğun öyküsü, yazarın sıradışı edebi ustalığıyla okuma keyfi yaşatırken, bir yandan da birçok konuyu düşünme ve tartışma olanağı sağlıyor.

Güneş Kıskandıran Kız Romanlarıyla tanınan Tuna Kiremitçi’nin çocuk öyküsü Güneş’i Kıskandıran Kız, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı. Öyküde çocukların istediklerine ulaşmalarının sırrının, kendi başlarına çok çalışmaları ve mücadele etmeleri gerektiğini anlatan Tuna Kiremitçi, her engelin ancak böyle aşılabileceği mesajını veriyor.

Tuna K rem tç

Kırmızı Fil Gördünüz Mü? Fer t Avcı’nın “Kırmızı F l Gördünüz Mü?” adlı öykü k tabı, okul önces dönem çocukları ç n anne babaların terc h edeb lecekler b r k tap. Öykü, küçük bir erkek çocuğun bir sabah uyandığında odasının duvarındaki resmin eğik durduğunu fark etmesiyle başlıyor. Çocuk, resimdeki “Kırmızı Fil”in yerinde olmaması üzerine onu her yerde arıyor; Mavi Balina’ya, Sarı Zürafa’ya, Mor Kedi’ye, Pembe Fare’ye ve Yeşil Karga’ya tek tek Kırmızı Fil’i soruyor. Çocukların özdeşim kurabileceği kahramanın sürükleyici öyküsü, Can Çocuk Yayınları tarafından yayınlandı.

medikent


2015

80

medikent

TRENDLER & YENİLER Akıllı Mobil Yazıcı LG Pocket Photo ile cep telefonuyla çekilmiş fotoğrafların anında baskısı alınabiliyor. Böylece her zaman ve her yerde fotoğraf çıktıları paylaşılabiliyor. Android ve iOS uyumlu tüm akıllı telefon ve tabletlerde NFC ve Bluetooth ile kablosuz bir şekilde kolaylıkla bağlanılabilen Pocket Photo 2.0, kullanıcıların (2x3 inç) ebadında fotoğraf çıkışı almasına olanak sağlıyor. Piyasadaki en küçük mobil yazıcı özelliği taşıyan LG Pocket Photo 2.0, ayrıca 313dpi kalitesinde fotoğraf çıkışı alabilen ücretsiz uygulaması da bulunuyor. Ürünün en dikkat çeken özelliği, bilgisayar olmadan fotoğrafların düzenlenip çıkışının kolaylıkla alınabilmesi.

LG Pocket Photo 2.0

Aksiyon Kamerası Sony'nin Action Cam serisindeki yeni ürünü FDR-X1000V; 4K görüntü kalitesi ve 170 derece görüş alanı ile macera tutkunlarının favorisi bir ürün. Aksiyon kamerası; yükseltilmiş video sabitleme, video kalitesi ve yüksek kare oranlı çekim ile kullanıcılara gelişmiş HD video performansı sunuyor. Ayrıca 4K TV üzerinde HDMI kablo yoluyla doğrudan kameradan oynatabilmesine olanak sağlıyor.

Yaratıcı Oyuncaklar: LEGO SETLERİ Farklı yaş gruplarına özel lego setleri, yaz tatilinde çocukların oyun saatleri için ideal oyuncakların başında geliyor. Çocukların zihinsel gelişiminin yanı sıra el ve göz koordinasyonlarını geliştiren lego oyun setlerinde birçok alternatif bulunuyor. Klasik blokların yanı sıra bol parçalı movie setleriyle animasyon dünyasının kahramanları, çocuklarla buluşuyor. Küçük büyük herkesin sevdiği lego oyuncaklarına çok yakında 80’li yılların efsane dizisi Altın Kızlar Seti de ekleniyor. Dorothy, Sofia, Rose ve Blanche yani Altın Kızlar, Lego oyuncaklarıyla evlerimize konuk olacaklar.


2015

81

Land Rover Discovery Sport satışa sunuldu Geçtiğimiz yıl lansmanı yapılan 2015 Land Rover Discovery Sport, Türkiye'de de SE, HSE ve HSE Luxury adlı 3 donanım paketi ile satışa sunuldu. Araç, 2.0 litrelik benzin motora sahip ve bu motora da ileri

otomatik şanzıman eşlik ediyor. Bu ünite ile 4 tekerlekten çekiş sistemine sahip olan araç, 240 beygir güce kadar çıkabiliyor, 100 km/s hıza 8.2 saniyede ulaşabiliyor. Aracın ortalama yakıt tüketimi ise 8.0 litre.

Geleneksel Çay ve Kahve Keyf n n

Teknolojik Yorumu Közde Türk Kahves Lezzet Arzum Okka, doğrudan fincana servis özelliğiyle tam kıvamında köpüklü kahve yapmanızı sağlıyor. Yavaş pişirme özelliğiyle de size közde Türk kahvesi keyfini sunuyor. Ayrıca üç farklı fincan boyutu seçimi ve tek tuş ile kendi kendini temizleme özellikleriyle kullanıcılarına sadece kahvelerini yudumlayıp, keyfini çıkarmak kalıyor. Türk kahvesi kültürünü yansıtan bakır rengi ve desenlerin yer aldığı ürün tasarımı, Red Dot Product Design Award 2014 ödülünü de kazandı.

Çay T ryak ler ne Semaver Çay ile özdeşleşen semaver, kültürümüzde tarihsel dokusuyla ayrı bir yer edinmiştir. Geleneksel semaverin çağdaş ve teknolojik yorumu olan elektrikli semaverler, hem evde hem de ofiste sıcak ve kesintisiz çay keyfi sunuyor.

medikent


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Servis • Uzm. Dr. John FOWLER (Danışman) • Uzm. Dr. Melek GÜRYAY • Uzm. Dr. Fecri BENGİ • Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN • Uzm. Dr. Nesibe SÖNMEZ DEMİRYOĞURAN

Çocuk Gastroenteroloji • Prof. Dr. Çiğdem ARIKAN

Ağız ve Diş Hastalıkları • Dt. Cüneyt IŞIKER

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ

Ameliyathaneler ve Yoğun Bakımlar • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL • Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL • Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI • Uzm. Dr. Erhan OLGUN • Uzm. Dr. Gökhan AYHAN • Uzm. Dr. Ali Han PİRİM Algoloji • Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Beyin Cerrahisi • Prof. Dr. Altay BEDÜK • Prof. Dr. Kemal YÜCESOY • Opr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL • Opr. Dr. Göktuğ AKYOLDAŞ Biyokimya • Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Böbrek Nakli • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ • Uzm. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Check-up Merkezi • Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Çocuk Cerrahisi • Opr. Dr. Şamil KUDAY Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları • Prof. Dr. Çiğdem ARIKAN • Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL • Uzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLU • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK • Uzm. Dr. Selda AYTAÇ • Uzm. Dr. Fatma TAT Çocuk Nörolojisi • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK Çocuk Kardiyolojisi • Prof. Dr. Aytül PARLAR

Dermatoloji • Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL • Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL

Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji • Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL • Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Genel Cerrahi • Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU • Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU • Opr. Dr. Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Zafer ÖNEN • Opr. Dr. Atilla ÖZER • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Göğüs Hastalıkları • Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR • Uzm. Dr. Ebru GÜNEŞ Girişimsel Radyoloji • Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL • Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL İç Hastalıkları • Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR • Uzm. Dr. Necdet YETİM • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Hematoloji • Prof. Dr. Filiz BÜYÜKKEÇECİ • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Kadın Hastalıkları ve Doğum • Prof. Dr. Namık DEMİR • Prof. Dr. Uçar ASENA • Opr. Dr. Orçun SEZER • Opr. Dr. Tunç CANDA • Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU • Opr. Dr. Funda GÖDE • Uzm. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Karaciğer Nakli • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU • Opr. Dr. Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Zafer ÖNEN • Opr. Dr. Rasim FARAJOV Kardiyoloji • Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ • Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR Kardiyovasküler Cerrahi • Prof. Dr. Suat BÜKET • Opr. Dr. Ulusal COŞKUN • Opr. Dr. Yılmaz CİRBAN • Opr. Dr. Arzum KALE • Opr. Dr. Makbule KESİCİ Kemik İliği Nakli • Prof. Dr. Filiz BÜYÜKKEÇECİ • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Kulak-Burun-Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi • Prof. Dr. Alp DEMİRELLER • Opr. Dr. Nihan AKÇA • Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN • Opr. Dr. Dilek SINMAZ Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji • Uzm. Dr. İsmail AYDIN Nöroloji • Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ • Uzm. Dr. Müge KOÇAK SURAL • Uzm. Dr. Ayfer AKALIN Nefroloji • Uzm. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nükleer Tıp

Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Erdal CİLA • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. İbrahim AKEL Medikal Onkoloji • Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR • Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ Patoloji • Doç. Dr. Latife DOĞANAY • Uzm. Dr. Leman Evren YILMAZ Psikiyatri • Uzm. Dr. Başak TOKATLIOĞLU Radyoloji • Uzm. Dr. Alper YÜKSEL • Uzm. Dr. Sabri Onur SUMAN • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE • Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI • Uzm. Dr. Seçil KARACAN Romatoloji • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Tüp Bebek (IVF) Merkezi • Opr. Dr. Dilek ASLAN Üroloji • Doç. Dr. Ömer ÖGE • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ Erişkin Yoğun Bakım • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL Yenidoğan Yoğun Bakım • Uzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRK Kat Hekimliği • Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU • Dr. Ece ZAMANER • Dr. Emrah GEZER • Dr. Elçin YÜCEBAŞ • Dr. Selçuk Onur DUYGU • Dr. Tunç PINAR • Dr. Semra DEMİRLİ Beslenme ve Diyet • Dyt. Safiye TAŞ Eczacı • Ecz. Anıl ÖZYAMAN


ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Anestezi ve Reanimasyon • Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Algoloji (Ağrı) Merkezi • Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Ağız ve Diş Sağlığı • Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU ( Protez Uzmanı ) • Dt. Ceyda AFYONCU Beslenme ve Diyet • Dyt. Gamze GÜLTEKİN Nöroşirürji (Beyin, Omurilik, Periferik Sinir Cerrahisi) • Prof. Dr. Kemal YÜCESOY • Opr. Dr. Vasfi YARADANAKUL Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları • Uzm. Dr. Süreye PAKSOY • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Dermatoloji • Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Danışman Psikolog • Şebnem TÜRKDALI ( Çocuk ) Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Dr. Atiye AYRAL Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Abdullah OKAN

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Kardiyovasküler Cerrahi • Prof. Dr. Suat BÜKET Kadın Hastalıkları ve Doğum • Opr. Dr. Şebnem ALTINYURT • Opr. Dr. Meltem YÜNTEN Kardiyoloji • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ Kulak Burun Boğaz • Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN • Opr. Dr. Dilek SINMAZ Nöroloji • Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Mehmet ALTINMAKAS Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU • Uzm. Dr. Mevhibe Nuray TÜMÜKLÜ Üroloji • Opr. Dr. Hasan IŞIK ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Radyoloji • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ •Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası •AK Sigorta A.Ş. •Allianz Hayat Sigorta A.Ş. •Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi •Axa Sigorta A.Ş. •Demir Hayat Sigorta A.Ş. •Ergo Sigorta A.Ş. •Groupama Sigorta A.Ş. •Güneş Sigorta A.Ş. •Mapfre Genel Sigorta A.Ş. •Yapı Kredi Sigorta A.Ş. BANKALAR •T.C. Merkez Bankası Emekli -Çalışan •TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları •Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı •Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı •Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O •Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli) •Türkiye İş Bankası A.Ş. RESMİ KURUMLAR •TBMM ÖZEL KURULUŞLAR •Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş. •Bakioğlu Holding A.Ş •Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. •Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. •Dirinler Sanayi Makinaları •Galata Taşımacılık A.Ş •SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti. •TGE Grup Sigorta A.Ş. •Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti •İmbat Madencilik A.Ş.

Genel Cerrahi • Doç. Dr. Gürhan AVCI • Opr. Dr. Atilla ÖZER • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Filiz AKYOL • Opr. Dr. Safiye KÜÇÜKGÜL • Opr. Dr. İsmail Hakkı KARDEŞLER • Opr. Dr. Fuat BOZKURT Göğüs Hastalıkları • Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN İç Hastalıkları • Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU • Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ • Uzm. Dr. İnci OKAN

Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi


ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR •AID Asistance •Adac •Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS •Axa Assistance •Blue Cross Blue Shield •Bupa International •Companion Global Healthcare •Europ Asistance •International Health Insurance •International Medical Group IMG •J.Van Breda •Marm Sağlık A.Ş. •Redstar Marm •Reise Extra •Remed Assistance •SOS International •SOS International UK •Seven Corners VAKIF, DERNEK VE ODALAR •Darüşşafaka •Edremit Ticaret Odası CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR •ABN Amro Bank •Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates) •Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco) •Allianz Sigorta •Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) •Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) •Axa Sigorta •Axa Sigorta (Multinet) •BNP Paribas Cardif Emeklilik •Boyner (Dr.Back-up) •Citibank •Demir Hayat Sigorta •Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri •Finansbank •Garanti Emeklilik •IBM Global Services •IBM TÜRK •Kimtaş •Mapfre Yaşam (JTI,Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi) •STMicroelectrics Türkiye •Çimentaş •İnterpartner

Inter Partner Asistance(IPA) •AXA PPP •Back-up Kişisel Sağlık Sistemi •Bank Asya Platinium Card •Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik •Benefit Global AIG-Card •Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi •Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart •Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası •Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası •Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası •IPA Card •IPA Privilege Card •Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası •Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası (Deniz Emeklilik) •Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. •Türk Asisist Card •Türk Ekonomi Bankası •HSBC Acil Tedavi Sigortası •İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası CGM(Compu Group Medical Türkiye) •Ace European Sigorta •Ankara Sigorta •Dubai Sigorta •Eureko Sigorta •Fortis Bank Sandık A.Ş •Generali Sigorta •HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) •Halk Sigorta (Birlik) •Ray Sigorta •Sompo Japan Sigorta A.Ş. •Ziraat Sigorta

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ •AK Sigorta A.Ş. •Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. •Allianz Sigorta A.Ş. •Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi •Axa Sigorta A.Ş. •Demir Hayat Sigorta A.Ş. •Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. •Groupama Sigorta A.Ş. •Güneş Sigorta A.Ş. •Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. •Yapı Kredi Sigorta A.Ş. BANKALAR •T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli) •TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve •Yardım Sandığı Vakfı •Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı •Türkiye Sınai Kalkınma Bankası •Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O •Türkiye İş Bankası ULUSLARARASI KURULUŞLAR •AID Asistance •Amerikan Hastanesi Tricare International SOS CGM(COMPU GROUP MEDİCAL TÜRKİYE) •Ace European Sigorta •Ankara Sigorta •Dubai Sigorta •Eureko Sigorta •Fortis Bank Sandık A:Ş. •Generali Sigorta •HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) •Halk Sigorta (Birlik) •Ray Sigorta •Sompo Japan Sigorta A.Ş. •Ziraat Sigorta VAKIF, DERNEK VE ODALAR •Darüşşafaka •Edremit Ticaret Odası


KENT ULAŞIM ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR •ABN Amro Bank •Ak Sigorta •Allianz Sigorta •Allianz Sigorta(Petrol Ofisi) •Anadolu Sigorta •Axa Sigorta •Axa Sigorta (Multinet) •BNP Paribas Cardif Emeklilik •Boyner (Dr.Back-up) •Citibank •Demir Hayat Sigorta •Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri •Finansbank •Garanti Emeklilik •Groupama Sigorta (İmperila Tobacco) •IBM Global Services •IBM TÜRK •Kargo,Tesco Kipa,Gates •Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi) •StMicroelectrics Türkiye •Çimentaş •Interpartner

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) 1. Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Basmane Postane Durağı • Fuar 9 Eylül Kapısı Önü • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ 2. Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Canım Öğretmenim Parkı Önü • Merkez Migros Önü • Hükümet Konağı Önü • Hilal İlköğretim Okulu Önü • Peterson Köşkü Önü • Şok Mağazası Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Alaybey Tersane Otobüs Durağı • Karşıyaka Yalı Cad. Anadolubank önü • Karşıyaka Yelken Kulubü Otobüs Durağı • Yıllar Market Önü • Bostanlı Merkez Cami Otobüs Durağı • Vilayet Evleri Otobüs Durağı • Bostanlı Pazaryeri Otobüs Durağı • Atakent Tansaş Otobüs Durağı • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.


ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

ı vaalan Eski Ha

Yolu

An

ad

ol

u

İzm

ir-

Ca d

.( Al

tın yo l

M

en

em

en

)

De

m

Mavişehir ğı Yonca Kavşa

iry ol

Çevre Yolu akkale Aydın / Çan

u

Kavşağı İstasyonaltı

Bornova An

Kipa Çiğli

ad

ol

u

Ca d

.( Al

tın yo l

)

ulva

vB aye

Dud

Sasalı

Mavişehir

Karşıyaka


Aksoy Recidence

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ros Mig Kapalı Otopark

(Kor don

Yolu )

KENT

A IYAK Ş R KA

Alsancak Garı

desi

ehitleri

Atat ür

Cad.

k Cad

/

Kıbrıs Ş

Alsancak Vapur İskelesi

Plevnaerı Bulv

Şair Eşref Bulvarı

t Pa a l a T

inç Seavnesi t Pas

ı var

ul şa B

OVA N R BO


MEDİKENTSUDOKU 7 5 3 6 1 9 5 98 6 8 6 4 8 3 2 7 6 28 4 1 9 7 8

5

2

8 3 4 1 6 9 7 7 9 5 9 8

Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.

Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.

6 2 1

3 7 4 2

1

5

4 6 2

8

3 9 8

1 8

3 1

4

7

6

2 1 4 3

1 7 4 9 3

2

6

5

4

5 6

2 4 1 3

6 5


Bu kalp, bu aşka dayanır mı? Kalbinizin her sağlıklı atışı, sizi sevdiklerinize bağlar. Siz de kalbinizin sesini dinleyin; hem kalp sağlığınızı, hem de aşkınızı ihmal etmeyin!

Kalbinize sağlık!

Kent Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi ve Kardiyoloji Klinikleri ile kalp ve damar hastalıklarının tanı ve tedavisinde hizmetinizde.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği bilgilendiriyor: Kanser tedavisinde en etkili yöntem; düzenli kontrol, erken teşhis ve doğru tedavidir. SGK anlaşmalı Medikal Onkoloji Kliniği ile multidisipliner bir yaklaşımla kanser tedavisinde hep yanınızdayız. Tüm sorularınız için Kanser Danışma Hattı’nı 7/24 arayabilirsiniz.

Kanser Direkt Danışma Hattı

0530 177 28 09 KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.