Medikent - Kasım 2015

Page 1

Kent Sağlık Grubu’nun ücretsiz yayınıdır.

Kasım 2015 / Sayı 18 • www.kenthospital.com

ISSN: 1307-220X

Kalp Sağlığında

Sporun Önemi SAYFA 05

&

Saç Mezoterapisi ve PRP

Grip Mevsimi

SAYFA 11

&

SAYFA 25

&

Çocuklarda

Besin Alerjileri

Parazit Kistlerinin Ameliyatsız Tedavisi

SAYFA 15

&

SAYFA 49

&

Güneşe doğru gitmek:

Toskana Vadisi

Lekeler Gidiyor

Gençlik Geliyor

SAYFA 73

Medikent

SAYFA 69

Varikosel SAYFA 43 Online Dergi

& Sigorta & Bağış değil

Söyleşi

SAYFA 53

SAYFA 65

Hülya Koçyiğit


DAHA FAZLASINI ARAYANLAR İÇİN...

Her hastasına kendisini evinde hissettiren Kent Hastanesi, hastaların tedavi süreçlerinde “daha bir özel” olma taleplerine yeni “exclusive” kat ile yanıt veriyor.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR • Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71


5 yıldızlı otel konforunda hizmet verilen exclusive katta; • exclusive kata özel odalar • exclusive kata özel cafe • exclusive kata özel lobi

www.kenthospital.com

• exclusive kata özel yatış ve taburculuk işlemleri • exclusive kata özel kontrollü giriş kartı • exclusive kata özel diyetisyen kontrollü alakart menü

www.kenttipmerkezi.com

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubu


2015

medikent

Kasım

iÇiNDEKiLER KOLON KANSERİ

47

65 HÜLYA KOÇYİĞİT

25

Çocuklarda Besin Alerjileri

GRİP MEVSİMİ

ALZHEİMER İLE YAŞAM

29

Kolesterol nedir?

19

15

Çocukluk Çağı GÖZ HASTALIKLARI

5

ALGOLOJİ

33

SAÇ MEZOTERAPİSİ

12 43

TOSKANA VADİSİ VARİKOSEL

7

Medikent

Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Yayın Yönetmeni Nesrin COŞKUN Görsel Yönetmen Burhan GÜNAY Editör Dilek EKER Yönetim Yeri 8229/1 Sokak No: 56 pk: 35630 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kenthospital.com info@kenthospital.com Yayın Türü: Bölgesel - Süreli

KALP SAĞLIĞINDA SPORUN ÖNEMİ

73

BAĞIŞ DEĞİL SİGORTA

Diyabetik Hastalarda KAN SEKERİ AYARINI BOZAN NEDENLER

53

31

Yayın Kurulu Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Opr. Dr. Filiz AKYOL Uzm. Dr. Necdet YETİM Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Opr. Dr. Dilek ASLAN Prof. Dr. Abdullah OKAN Şerife KARAKAŞ Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY Doç. Dr. Murat KILIÇ Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL Armağan PORTAKAL Gülhan KARA Burçin SAROĞLU

Katkıda Bulunanlar Özlem ÜNLÜ Sertan GÜNTAÇ Serdal PEKEY Dilan ÇAĞAN Derya CÖMERT Ali DOĞAN Şehriban ARSLAN

Basım Yeri Mono Matbacılık İnş. Tur. Tic. San. Büşra Yolver 379 Sokak No: 14/208 K.2 2.Sanayi Sitesi Bornova / İZMİR Tel: 0 232 461 08 98 Faks: 0 232 461 08 70

Basım Tarihi: Kasım 2015 Yıl: 9 Sayı: 18

Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklam veren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebinizi; görüş ve önerilerinizi telefon veya info@kenthospital.com elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.


Değerl

Medikent okurları, Bu yılı da yoğun ve başarıyla geçirmenin huzuru içinde 2016’yı karşılamaya hazırlanırken, Bölgemizin en büyük ve kapsamlı kanser merkezinin temelini attığımızı iletmekle başlamak istiyorum, yazıma. Elinizde tuttuğunuz Medikent bu yılın son sayısı. Yine zengin bir içerik hazırladık, her zamanki gibi çocuk, kadın, erkek, genç yaşlı sağlığına yönelik makalelere yer verdik. Mevsim sonbahar-kış olunca tabii ki konu seçimimizi de ona uygun yaptık. Sayfalarda gezinirken saçtan tırnağa bu aylarda bizleri bekleyen değişik sağlık sorunları karşınıza çıkacak, korunma yolları, tedavileri konusunda bilgileneceksiniz. Biliyorsunuz çeşitli hastalıklar konusunda farkındalık yaratmak amacıyla belirlenmiş haftalar var.Bunlardan biri de 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası. Biz de bir

etkinlikle bu farkındalık çalışmalarına destek verdik, dergimizde de karaciğer, böbrek ve kemik iliği kök hücre nakli olmuş hastalarımızın hikayelerine yer vererek onların seslerini de duyurmaya çalıştık. Bizden güzel bir haber; İki uzmanımız başarıyla doçentlik sınavlarını verdi. Nefroloji Uzmanımız Dr. Ebru Sevinç Ok ile Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Dr. Tunç Canda doçent ünvanı aldı, kendilerini Kent Ailesi olarak kutluyoruz. Bu sayıda bir de benimle yapılmış bir röportaj okuyacaksınız. Hürriyet Ege’de Ayça Dikmen’le Kent Hastanesi Genel Müdürü olarak değil SAİK (Sağlık Turizmi İş Konseyi) Başkanı olarak bir söyleşi yaptık. Türkiye’nin sağlık turizminde nerede olduğunu, hedeflerini, planlarını konuştuk.

Her sayıda olduğu gibi bizden haberler, gezi, yemek, bulmaca, yeni trend sayfalarımızın sağlıkla ilgili makaleler kadar ilginizi çekeceğinizi umuyoruz. Bu sayıdaki sanatçı konuğumuz Yeşilçam’ın ünlü isimlerinden Hülya Koçyiğit. Bu sayımızda bir ilk, yenilik var. Derginin sonlarına doğru karşınıza çıkacak. “Doktorlarımızdan Anılar.” Biz okurken keyif aldık, dileriz o keyfi siz de alırsınız. Sağlıklı günler dileğiyle saygılar sunarım. Dr. Ruşen Yıldırım Genel Müdür


2015

01

medikent

kent haber

Sağlıklı Çocukları Cilt Yaşlanması El Hijyeni Dermatoloji Uzm. Dr. Hacer Önvural’ın sunumuyla “Sağlıklı Cilt Yaşlanması” konulu seminer ile Urla Darüşşafaka’ya konuk olduk.

konusunda b lg lend rd k

JİNEKOLOJİ EKİBİ'NDE SEVİNÇ İzmir Kent Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği uzmanlarından Dr. Tunç Canda doçentlik sınavlarını başarıyla geçti. Doçent ünvanını alan Dr. Canda’yı ilk kutlayanlardan biri Prof. Dr. Namık Demir oldu. Demir, ekibiyle birlikte Doç. Dr. Canda’nın mutluluğuna ortak oldu.

15 Ekim "Dünya El Yıkama Günü" kapsamında Yeni Doğan Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Havva Gökduman ve Enfeksiyon Kontrol Sorumlu Hemşiresi Nurcan Gül, Fırat Çiğli Hasan Sağlam İlköğretim Okulu’nda, ilkokul ve anaokul öğrencilerine “El Hijyeni” eğitimi vermiştir.

Meme Kanserinde Farkındalık Kale Pratt & Whitney

11. S n r S stem Cerrah s Kongres Nöroşirürji Uzmanımız Prof. Dr. Kemal Yücesoy, 5-8 Kasım tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşen 11. Sinir Sistemi Cerrahisi Kongresi’ne katıldı. Prof. Dr. Yücesoy, “Spinal Travma” başlıklı oturumun moderatörlüğünü üstlenirken, aynı oturumda “Subaksiyel Servikal Omurga Yaralanmalarında Tedavi” konusunda sunum yaptı. “Lomber disk hernileri: Sorunlar ve çözümler” konulu panelde de konuşma yapan Prof. Dr. Yücesoy, “Oksiputtan Sakruma Kompleks Rekonstrüksiyonlar Kursu’nda da ders verdi.

Kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olan meme kanserine yönelik farkındalığı artırmak amacıyla Vestel Müşteri Hizmetleri ve İzmir Kent Hastanesi işbirliği ile MOSB Konferans Salonu’nda seminer düzenlendi. Kent Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Harmancıoğlu “Meme Kanserinde Farkındalık ve Erken Tanının Önemi” başlıklı sunumunda; “meme kanserinin nasıl oluştuğu, risk faktörlerinin neler olduğu, kadınların bu hastalığa karşı ne zaman ve hangi hallerde takipte olmaları gerektiği, elle göğüs muayenesi ve tarama yöntemlerinin erken tanıdaki öneminin ne olduğu, meme kanseri tanısının nasıl konulduğu” ile ilgili bilgiler verdi. İzmir Kent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Safiye Taş ise; “Kanserden Korunmak İçin Sağlıklı Beslenme” başlıklı sunumunda, sağlıklı olma yolunun sofradan geçtiğini söyledi. Taş, sağlıklı beslenmenin şifrelerinini verdi, kanser ve beslenme arasında nasıl bir bağ olduğunu anlattı.


2015

02

medikent

kent haber

Jinekoloji kongreler ndeyd k Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Namık Demir, Adana’da düzenlenen 23. Ulusal Neonatoloji Kongresi (UNECO 23) kapsamında gerçekleşen “İskemik Plasental Hastalık” konulu panelde “Perinatolog Gözüyle” başlıklı konuşma yaptı. Ayrıca İstanbul’da düzenlenen Değişen Dünyada Değişen Doğumlar Sempozyumu’nda da “Kanıta Dayalı Tıbba Göre Doğumda Müdahaleler” başlıklı sunumuyla yer aldı.

Böbrek Nakli ekibinin mutlu günü İzmir Kent Hastanesi Nefroloji Uzmanı Dr. Ebru Sevinç Ok doçentlik sınavlarını başarıyla verdi. Doçent unvanı alan Dr. Ok, başarısını Böbrek Nakli Ekibinden Opr. Dr. Işık Özgü, Opr. Dr. Uğur Saraçoğlu, koordinatör hemşire Havva Kara ve diğer çalışma arkadaşlarıyla kutladı.

Kazakistan’da Hepatoloji Kongresi’ne katıldık Kazakistan’ın Öskemen şehrinde 25-26 Haziran 2015 tarihlerinde gerçekleşen “Siroz ve Komplikasyonları - 2. Uluslararası Hepatoloji Kongresi”ne Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Arıkan ve Uluslararası Pazarlama Yöneticisi Dina Kuspanova katıldılar.

Karaciğer Ekibi Chicago’da Uluslararası Karaciğer Nakli Topluğu’nun (İLTS) bu yılki kongresi 8-11 Temmuz 2015 tarihleri arasında ABD’nin Chicago kentinde yapıldı. Dünyanın dört bir köşesinden karaciğer nakliyle ilgilenen cerrah, gastroenterolog, çocuk sağlığı ve hastalıkları ile patoloji uzmanı bine yakın

“Ne Zaman Unutkanlık, Ne Zaman Alzheimer?”

bilim adamının katıldığı kongrede İzmir Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibinden uzmanlar da yer aldı. Ekibimizin özellikle çocuklarda safra yolu onarımı, küçük çocuklar için karaciğer volümünün küçültülmesi ile ilgili sunumları büyük ilgi gördü.

Bağışıklık S stem m z

Kışa Hazırlamak

Kent Hastanesi, Konak Belediyesi ile Alsancak Koruma ve Güzelleştirme Derneği işbirliği ile “Ne Zaman Unutkanlık, Ne Zaman Alzheimer?” başlıklı bir seminer düzenlendi. Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi Benal Nevzat Salonu’ndaki seminerde Kent Alsancak Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Aytekin Akyüz, “Alzheimer nedir? Belirtileri nelerdir? Her unutkanlık, Alzheimer midir? Genellikle kimlerde görülür? Evreleri nelerdir? Alzheimer hasta ve yakınlarını neler bekler?” konularında katılımcıları bilgilendirdi.

Kent Alsancak Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Tayfun Çağlayan’ın sunumuyla Karşıyaka Rotary Kulübü’nde "Bağışıklık Sistemimizi Kışa Hazırlamak” konulu seminer verildi. Seminerde kış hastalıklarına karşı güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkat çekildi.




2015

05

medikent

Kalp sağlığı üzerine yapılan araştırmalarda uzmanlar, 40 yılı aşkın bir süre boyunca düzenli spor yapmanın kalp sağlığına etkisini sorguladılar. Bu süre zarfında gerçekleşen birçok çalışmanın sonucunda, aktif yaşayan kişilerde kalp ve damar hastalıklarının daha düşük oranda, daha ileri yaşlarda ve daha hafif şekilde ortaya çıktığı gözlemlendi.

Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Kent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı

SPOR YAP, KALBİNİ KORU! Büyük gruplarla yapılan çalışmalarda, egzersiz yapan hastalarda kalp sağlığı ile ilişkili olan koroner arter hastalığı, hipertansiyon, insüline bağlı olmayan diyabet gibi hastalıkların yanı sıra, kemik erimesi (osteoporoz) ve kolon kanseri gibi hastalıkların da görülme oranının daha az olduğu belirlendi. Ülkemizde yılda

yaklaşık 200.000 kişiyle kardiyovasküler hastalıklar, ölüm oranlarının neredeyse yarısını oluşturmaktayken, Amerikan Kalp Derneği’ne (American Heart Association) göre, kalp hastalıklarının en önemli risk faktörü, hareketsiz bir yaşam tarzıdır.


2015

06

medikent

Neden egzersiz yapılmalı? • Kalp hastalığından dolayı ölüm riskini azaltır. • Kalp ve damar sisteminin daha etkili çalışmasına yardımcı olur. • Göğüs ağrısı ve kalp yetmezliği belirtilerini hafifletir. • Diyabet ve hipertansiyon riskini azaltır. • Diyabet hastalarındaki kan şekeri toleransına yardımcı olur. • Kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. • Beslenme ve ilaç desteğinin yanında kan yağlarının (kolesterol, trigliseridler) düzenlenmesine yardımcı olur. • Sigarayı bırakmada destekleyici etkileri görülmüştür. • Kilo kontrolü ve vücut yağlarının azalmasını sağlar.

Sağlıklı bir kalp için nasıl egzersiz yapılmalı? Egzersiz rutininiz, 3 aşamadan oluşmalı; ısınma, kondisyon ve soğuma.

Isınma bölümü, araba kullanmadan önce motoru ısıtmaya benzetilebilir. Nefes alma ve nabzın zorlama olmadan, yavaşça yükselmesi ve kas-iskelet sisteminin zarar görmemesi için ısınma çok önemlidir. Birkaç dakikalık bir ısınma, kalbe ve kaslara olan baskıyı hafifletecektir. Esneme hareketleri ve düşük tempolu bir yürüyüş, ısınmaya iyi bir örnek oluşturabilir.

Haftanın hemen her günü, 30-40 dakikalık, bir çalışma etkili olacaktır. Verimli bir çalışma için yürüyüş-koşu, yüzme ya da ağırlık çalışmaları gibi çoklu kas gruplarını içeren hareketler yapılması en uygun görülen yoldur. Kısa aralıklarla hızlanıp yavaşlayarak yapılan bir koşu ve yürüyüş ya da yüzme, kalp kasının farklı durumlara adaptasyonu ve kalori tüketimi için ideal sayılabilecek egzersizlerdir. Buna benzer şekilde, ağırlık çalışmalarını da aynı bakış açısıyla inceleyebiliriz. Ağırlıkları setler halinde kaldırmanız ve aralarda dinlenmeniz bir bakıma 3 dakika koşup 1 dakika yürümenize benzetilebilir. Gün içinde aktif olmak da büyük önem taşımaktadır. Gün boyu aktif çalışan kalp, baskıya karşı daha direnç kazanır. Masa başında çalışanlar için ise, vücudun genelini kullandıkları bir egzersiz alışkanlığı kazanılması kalp sağlığı için neredeyse şarttır. Kaslarınız çalıştıkça daha çok kana ihtiyaç duyacak ve kalbiniz de bu bölgelere, ihtiyacı olan besin ve oksijeni gönderebilmek için daha çok çalışacak, bunu yaparken kendi de güçlenecektir.

“Yürüyüş-koşu, yüzme ya da ağırlık çalışmaları gibi çoklu kas gruplarını içeren hareketler yapılması en uygun görülen yoldur. ”

Kondisyon bölümü, egzersizinizin gövdesini

oluşturacaktır. Bu kısımda da vücudu zorlamadan, kalp atışının hızlanması ve kas gruplarının çalışmasına yetecek kadar bir güç sarf edilmelidir.

Soğuma kısmında ise, kondisyon kısmındaki aktiviteyi yavaşça hafifletmek gerekir. Soğuma kısmı kesinlikle oturmak anlamına gelmez. Metabolizmanın yavaşça normale dönmesi sağlanır, aksi takdirde baş dönmesi, bulantı ve çarpıntı görülür.

Aralıklı koşu, yüzme gibi çalışmalar, en çok tavsiye edilen ve genel olarak daha iyi verim alınan durumlardır, fakat herkesin fiziksel yapısı farklı olduğundan, bu konuda kesin ifade vermek güçtür. Zaman içerisinde kişinin fayda gördüğü ve düzenli olarak yapabileceğine inandığı bir düzen kurulmalı, (özellikle kalp-damar hastaları için) egzersiz rutini belirlenirken bir uzmana danışılmalıdır.


2015

07

medikent

Kolesterol, insan yaşamı için vazgeçilmez öneme sahiptir. Kolesterol olmasaydı, vücudumuz stresle baş edemediği gibi cinsiyet farklılaşması ve üreme dahil hiçbir işlevi yerine getiremezdi. Peki iyi ve kötü kolesterol nedir? Kolesterolün düzeyi ne olmalıdır?

Kolesterol nedir? Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı


2015

08

Kolesterol, vücudun tüm hücrelerinde bulunan ve yaşam için vazgeçilmez önemi olan yağ benzeri bir maddedir. Kolesterol, vücudumuzda hormonlar (kortizol, östrojen, testosteron, aldosteron), vitamin D ve yağ sindiriminde vazgeçilmez önemi olan safra asitleri yanında hücrelerimizin zarında da önemlidir. Kısacası kolesterol olmasaydı, vücudumuz stresle baş edemediği gibi cinsiyet farklılaşması ve üreme dahil hiçbir işlevi yerine getiremezdi. Kolesterolü vücudumuz yaptığı gibi, dışarıdan besinlerle de alırız. İnsan vücudunda dolaşımdaki kolesterolün yaklaşık %70’i karaciğerde yapılırken, kalan %30 kadarı dışarıdan besinlerle alınır. Dışarıdan alınan kolesterol yalnızca hayvansal besinlerde bulunur, çünkü bitkiler kolesterol sentezleyemez. Kolesterol suda çözünür bir madde olmadığından kan dolaşımında serbest bir şekilde bulunamaz ve “lipoprotein” adı verilen küçük paketçikler halinde dolaşır. Can eriğine benzeyen bu küçük yağ paketçiklerinin dış kısmında proteinler iç yani çekirdek kısmında ise yağlar yani lipidler bulunur.

medikent

İYİ VE KÖTÜ KOLESTEROL NEDİR? Vücudumuzda yağ taşıyan çeşitli lipoproteinler bulunur; bunları basitçe çok düşük yoğunluklu lipoprotein (VLDL), düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) biçiminde sıralayabiliriz. Bu lipoproteinlerden ikisi, LDL ve HDL, özellikle önemlidir. LDL kolesterol “kötü” ya da başka bir deyişle “lanetli” kolesterol iken, HDL “iyi” ya da diğer bir deyişle “hayırlı” kolesteroldür. LDL kolesterol aslında insan vücudu için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Şöyle ki; böbrek üstü bezi, yumurtalıklar, testisler, karaciğer, beyin, sinir hücreleri, cilt hücreleri bu LDL kolesterolü alarak kortizol, aldosteron, testosteron, östrojen, sinir kılıfı, safra asitleri, D vitamini ve hücre zarı gibi daha pek çok yerde kullanılır. Dolayısıyla kolesterol, insan yaşamı için vazgeçilmez öneme sahiptir. Ama her şeyde olduğu gibi ve de her şeyin fazlası zararlı olduğu gibi LDL kolesterolün de fazlası zararlıdır. Çünkü damar sertliği ya da başka bir deyişle aterosklerozda da biriken kolesterol “LDL” kolesteroldür. HDL kolesterol ise “iyi kolesterol” olarak bilinir, çünkü bunun görevi damar duvarında birikmiş olan kolesterolü oradan alarak karaciğere taşımaktır. Bir kişinin LDL kolesterol düzeyi ne kadar yüksek ise damar sertliği ya da kalp krizi açısından o kadar riskliyken, HDL kolesterolü ne kadar yüksek ise risk o kadar düşüktür.

HDL LDL


2015

09

medikent

Kolesterolün

düzeyi ne olmalıdır? Herkes için geçerli bir normal kolesterol düzeyi söz konusu olmayıp, yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık varlığı (diyabet, hipertansiyon), ailede erken yaşta kalp krizinin bulunması, sigara kullanımı ve 10 yıllık koroner kalp hastalığı riskine göre değişkenlik gösterir. 10 yıllık koroner arter hastalığı riskinizi (http://cvdrisk.nhlbi.nih.gov/) internet adresinden hesaplayabilirsiniz).

RİSK DÜZEYİ

RİSK KATEGORİSİNDEKİ FAKTÖRLER

İSTENEN LDL HEDEFİ

Çok yüksek riskli kişiler

Aşağıdakilerden birisi olan bireyler • Belgelenen koroner kalp hastalığı, geçirilmiş miyokard infarktüsü, koroner bypass, inme gibi hastalıklar. • Diyabetes mellitus (tip 1yada tip 2) ile birlikte en az bir hedef organ hasarı (mesela böbrek bozukluğu). • Ağır kronik böbrek hastalığı (KBY) (GFR <30 mL/dakika. • Hesaplanmış 10 yıllık koroner arter risk skorunun %10 olması.

LDL kolesterol 70 mg/d’den düşük olmalı ya da hedefe ulaşılamıyorsa %50 azaltılması hedeflenir.

Yüksek riskli kişiler

Aşağıdakilerden birisi olan bireyler: • Ailesel hiperkolesterolemi veya ağır hipertansiyon gibi risk faktörü, • Hedef organ hasarı ya da kardiyovasküler hastalığı olmayan şeker (tip 1 ya da tip 2) hastaları, • Ilımlı kronik böbrek yetersizliği olan hastalar (GFR 30-59 mL/dakika/). • Hesaplanmış 10 yıllık koroner arter hastalığı risk skoru %5-10 arası olan kişiler.

LDL kolesterol düzeyinin 100 mg/dL’nin altında olması hedeflenir.

Ilımlı olanlar

Hesaplanmış 10 yıllık koroner arter hastalığı risk skoru %1 ile %5 arası olan kişiler.

LDL kolesterol düzeyinin 130 mg/dL’den düşük olması hedeflenir)

Düşük riskli kişiler

Hesaplanmış 10 yıllık koroner arter hastalığı risk skoru %1’in altında olan kişiler.

Hedef yoktur.

Kolesterol düşürücü besinler nelerdir? Fındık:

Kaloriden zengin besin olmasına rağmen, LDL kolesterol düzeylerini %2-19 arasında düşürür. Haftada 5 gün 30-80 gram/gün ölçüsünde tüketilmesi önerilir.

Diyet yaklaşımlarından Akdeniz diyeti fazla miktarda yüksek tekli doymamış yağlar (esas olarak zeytin yağı) ve az miktarda doymuş yağ tüketimini içerir. Bu diyetin diğer karakteristikleri arasında sınırlı kırmızı et, mandıra ürünleri, yumurta, kümes hayvanları tüketimi ve artmış fındık, yeşil sebze, kepekli tahıl ve ılımlı ölçüde şarap tüketimi sayılabilir. Akdeniz tipi diyeti düşük yağlı diyete bakışla LDL kolesterolü biraz daha fazla düşürür.

Soya proteini:

Doymuş yağların ve trans yağların yerine tüketilmesi önerilir. Tipik olarak önerilen soya proteini miktarı 30-50 gram/gün’dür.

Kolesterol düşürücü diyet var mıdır ve nasıl bir yaşam tarzı önerilir? LDL kolesterol yüksekliği tedavisinde diyet ve egzersiz çok önemli bir rol oynar. İnsanda HDL kolesterol düzeyini en fazla artıran girişim, insülin direncinde olduğu gibi fiziksel aktivitedir. Fiziksel aktivite düzenli (haftada en az 5 gün) ve tempolu yürüyüş gibi yer çekimine karşı olmalıdır. Fizik aktiviteye başlamadan önce mutlaka kalp ve solunum sistemi muayenesi yapılmalıdır. Terapötik yaşam tarzı değişikliği (TYD) özellikle önerilen bir durumdur ve günlük kalorinin %25-35’inin yağlardan alınmasını, toplam alınan günlük kalorinin %7’den daha azının doymuş yağlardan alınmasını ve günlük alınan kolesterolün 200 mg’yi aşmamasını kapsar.

Alkol tüketimi: Kırımızı şarabın iyi kolesterolü arttırdığı ve koroner arter hastalığını azalttığı iddia edilir, ancak bu durum şaraptaki alkolden değil kırmızı üzümdeki antioksidan maddelerden (flavonoidler) kaynaklanmaktadır. Alkolün HDL’yi artırdığı iddia edilse de kesinlikle önerilmez. Addititifler ve suplementler:

Bitkisel stanoller ve steroller LDL’yi ve koroner kalp hastalığını azaltırlar. Günde 2 gram stanol ya da sterol tüketilmesi, LDL kolesterolü %10 azaltır. İki omega-3 yağ asidi (eikosapentaeonik asid ve dokosaheksaenoik asid) kan trigliserid düzeyini doza bağımlı olarak düşürür. Bununla birlikte kardiyovasküler ölümü azaltıcı etkisi lipidler üzerine olan etkisinden bağımsızdır. Bitki kökenli alfa-linoleik asidin lipid düzeylerine etkisi pek yoktur.

Portfolio diyeti ise badem, ceviz ve fındık gibi yağlı tohumları içeren bitki temelli bir diyettir ve kolesterol düşürücü 4 ilave komponenti vardır. Bunlar suda çözünür lif (posa), soya ve diğer bitkisel proteinler, bitkisel stanoller ve badem olarak sıralanabilir. Kontrollü çalışmalarda bu diyetin LDL kolesterolü %29-35 arasında düşürdüğü (en az ilaçlar kadar) gösterilmiştir.


2015

10

medikent

Kolesterol ne zaman ve kimlerde ölçülmelidir? Kolesterol düzeyi şeker hastalığı, böbrek hastalığı, hipertansiyon ve ailede erken yaşta kalp krizi ve inme gibi hastalıkların varlığı gibi özel bir risk faktörü yoksa 20 yaş üzerinde belli aralıklarla ölçülmelidir. Kan lipid düzeyini ölçtürecek kişiler en az 12 hatta mümkünse 14 saat açlıktan sonra kan vermelidir. Örneğin akşam 19:00 gibi yemek yedikten sonra sabah 09:00 sularında kan verilmelidir. Çünkü yeteri kadar aç kalmadan alınan kan örneklerinde lipid düzeyleri yalancı olarak yüksek çıkmakta ve pek çok kişide gereksiz ilaç kullanımına neden olmaktadır. Tiroid bezinin az çalışması olan hipotiroidide kolesterol düzeyleri de sıklıkla yüksek bulunduğundan kolesterol düzeyi yüksek çıkan kişilerde tiroid hormon düzeyleri de mutlaka ölçülmelidir.

İlaç tedavisi hangi koşullarda uygulanmalıdır? Kan kolesterol düzeyi yüksek bulunduğunda hemen herkese ilaç başlanmamalıdır. İki farklı ölçümle sonucun doğruluğu (yeterince aç olmak gibi) saptandıktan sonra kişinin durumuna göre öncelikle yaşam tarzı değişikliğine gidilmelidir. 3 ay kadar diyet ve düzenli egzersize rağmen hala LDL düzeyi hedef değerlerin üzerindeyse ilaç tedavisi önerilir. Kan dolaşımındaki LDL kolesterol düzeyinin %30 kadarı besinlerle (örneğin hayvansal yağlar) alının kolesterolden gelirken, kalan esas büyük kısım yani yaklaşık %70 kadarı karaciğerde yapılır. Kısacası besinlerle alınan kolesterol düzeyini sıfıra indirsek, yani hiç dışarıdan kolesterol almasak bile kolesterol düzeyini ancak %30 kadar düşürebiliriz. Bu nedenle kolesterol düzeyi yüksek seyrediyorsa ve diyetle yeteri kadar düşüş sağlanamıyorsa kolesterol düşürücü ilaç kullanılır.


2015

11

medikent

Kozmetik dermatolojide saç dökülmelerinin tedavisinde yararlanılan saç mezoterapisi ve PRP yöntemleri, günümüzde en sık kullanılan ve en başarılı sonuç alınan yöntemlerdir. Mezoterapide uygulama yapılan ilaçların kalitesi, saçlı deride aktif hale geçebilen ilaç karışımlarının hazırlanması ve kullanılan PRP kiti ile yeterli aktif trombosit sayısının elde edilebilmesi ile beraber saç dökülmesi tedavisinde alınan sonuçlar, yüz güldürücü olmaya başlamıştır.

Uzm. Dr. Arzu Görgülü ERASLAN Kent Hastanesi ve Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji Uzmanı


2015

12

medikent

SAÇ MEZOTERAPISI

&PRP

Mezoterapi, çok küçük ilaç dozları ile problemli bölgelere uygulanan intrakutan veya subkutan injeksiyon işlemidir. Kullanılan ilaçlar, sıklıkla doğal bitki ekstreleri, homeopatik ajanlar, vitaminler, mineraller ve farmasötiklerdir. Mezoterapi yöntemi, kozmetik dermatolojide, romatolojide, spor hekimliğinde, nörolojide kullanılmaktadır. Bu minimal invaziv işlemin en önemli avantajları küçük ilaç dozlarında tedavi etmek ve ilaçların sistemik yan etkilerinden korunmaktır. Kozmetik dermatolojide mezoterapi, bölgesel zayıflama-lipoliz, cilt gençleştirme, saç dökülmeleri ve selülit tedavisinde yararlanılan bir yöntemdir.

Bu hastalıklarda medikal tedaviler her zaman etkili olmayabilir ve hastalar sürekli yeni tedavi arayışlarına girmektedir. Mezoterapi ve Trombositten Zengin Plazma (Platelet Rich Plasma, PRP) yöntemleri ise, son yıllarda kozmetik dermatolojide giderek artan sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır. Saç mezoterapisi, saç köklerinin daha sağlıklı ve yaşam süresi daha uzun saç telleri üretebilmesi için ihtiyacı olan, saç köklerini besleyen vitamin, mineraller, özel yapıtaşı proteinlerinin, oligoelementlerin, anti-oksidanların ve bölgesel kan dolaşımını arttırıcı ilaçların doğrudan saçlı deri içerisine verilerek köklerin aktive edilmesi işlemidir. Saçları dökülmeye karşı dirençli kılmak ve korumak, daha sağlıklı olmalarını sağlamak saç mezoterapisi ile mümkün olabilmektedir.

Özellikle son yıllarda mezoterapinin saç dökülmelerinin tedavisinde önemli bir yeri vardır. Saç dökülmesi, kişilerin özgüvenini ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen bir durumdur. Özellikle erkeklerde daha sık olmakla birlikte bayanlarda da görülebilen androgenetik tip alopesi, en sık karşılaşılan saç dökülmesi tipidir. Bu hastalığın tedavisinde çeşitli farklı yöntemler vardır. Androgenetik alopesi (AGA) tedavisinde en sık kullanılan topikal minoksidilin günde iki kere kullanılması, zahmetli bir uygulama olup, irritasyon riski vardır. Minoksidilin ani kesilmesi, tekrar saç kaybına neden olmaktadır. Sistemik antiandrojen ilaçlar yüksek yan etkilerinden dolayı pek önerilmemektedir. Oral finasterid, erkek hastalarda etkinliği kanıtlanmıştır ancak bayan hastalarda kullanımı tartışmalıdır. Saç ekimi pahalı bir yöntem olup, birkaç seans tedavi gerekebilir.

Mezoterapi, çok ince uçlu iğneler yardımı ile saçlı derinin dermis veya hipodermis bölgelerine, minimal dozlarda yapılan mikroenjeksiyon yöntemidir. Dermis tabakası cildin fonksiyonel tabakasıdır. Buraya yapılan mezoterapi uygulamasıyla, saç kökünün beslenmek için gereksinim duyduğu vitamin, mineral, oligoelement ve dolaşım düzenleyicileri hedef dokuya doğrudan verilmiş olur. Yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkese uygulanabilecek olan mezoterapinin amacı, tamamen lokal bir işlemle hücre metabolizmasını uyarıp, doku canlılığını tekrar kazandırmaktır.


2015

13

medikent

Kimler faydalanır? Mevsimsel, strese bağlı, gebelik sonrası ya da metabolik nedenlerle saçlarında aşırı dökülme yaşayanlar, kırılma, cansız ve mat görüntüden şikayeti olanlar, saçlı deri mezoterapisinden yararlanabilirler. Saç mezoterapisinden sonra saç gelişimi ve sağlıklı saç telleri üretilmesi için gerekli olan eksikliklerin yerine konmasıyla daha dolgun, hacimli ve parlak saçlara sahip olunur.

Saç mezoterapisi nasıl fayda sağlar?

Saç mezoterapisi ağrılı mıdır? Saç mezoterapisi, çok ince uçlu iğnelerle yapıldığından hissedilen acı kolaylıkla tolere edilebilir düzeydedir. İşlem sonrası buzlu ped uygulaması ile kişi rahatlatılır. Saçlı deriye masaj yapılarak da rahatlaması sağlanmaktadır.

Saçlı deride kan dolaşımı artar, saç köklerinde hücresel çoğalma ve büyüme hızla uyarılır, saçlı deri gerekli nem oranına ulaşır. Besinsel destek, aynı zamanda saç tellerinin koruyucu keratin kılıfının da geliştirilmesini sağlar.

İlk etkiler ne zaman görülmeye başlar? İlk olumlu gelişmeler, 3. ya da 4. seanstan sonra görülmeye başlanır. Bazı hastalarda ayda bir devam tedavisi (idame) halinde uygulamaya devam edilebilir. Ortalama etki süresi 3 - 4 yıldır. Düzenli periyodlarda ilerleyen zamanlarda tekrar edilmelidir.


2015

14

PRP (Platelet Rich Plasma) nedir?

PRP’nin avantajları nelerdir?

PRP (Platelet Rich Plazma) kan hücrelerinin saçlı deri altına enjekte edilmesi ile yapılan bir uygulamadır. Saç tedavileri başta olmak üzere deri sorunlarına da çare olarak görülen PRP içeriğinde bulunan doku onarıcı maddeler sayesinde hücrelerin yenilenmesini sağlar. Doku hasarı oluştuğunda plateletler aktive olurlar ve birçok doku geliştirici faktörü ortama salarlar. Protein yapısındaki bu faktörlerin esas etkisi dokuları hızla onarmaktır.

Kişinin kendi kan ürünü kullanıldığı için hiçbir alerji ve kanla bulaşan hastalık riski taşımaz. Dokuları onarır ve yeniler. Yeni kolajen üretimi, yeni damarsal gelişme sağlanır. Büyüme faktörleri ve hücreler arası ortamın yeniden yapılanması ile dokulardaki hasarlar giderilir. Uygulanışı kolay ve konforludur.

PRP uygulaması nasıl yapılmaktadır? Kişinin kendisinden alınan kan gerekli aşamalardan geçirildikten sonra elde edilen Platelet Rich Plasma (PRP) saçlı deri içersine çok ince uçlu iğnelerle enjekte edilir. Tüm işlemler yaklaşık 30-45 dakikada tamamlanmaktadır. Uygulama bölgesinde doku gelişimi başlar, hasarlanmış zayıf saç folikülleri onarılır ve yeni güçlü saç üretmeye başlarlar. Hem kadınlar hem de erkekler için başarılı sonuçlar verir. Saç ekimi operasyonlarından sonra da yerleştirilen greftlerden maksimum sonuçlar almak için özellikle önerilir.

Saç dökülmelerinin tedavisinde saç mezoterapisi ve PRP yöntemleri, günümüzde en sık kullanılan ve en başarılı sonuç alınan yöntemlerdir. Mezoterapide uygulama yapılan ilaçların kalitesi, saçlı deride aktif hale geçebilen ilaç karışımlarının hazırlanması ve kullanılan PRP kiti ile yeterli aktif trombosit sayısının elde edilebilmesi ile beraber saç dökülmesi tedavisinde alınan sonuçlar yüz güldürücü olmaya başlamıştır.

PRP

medikent


2015

15

medikent

Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN Kent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & Pediatrik Alerji Uzmanı

Çocuklarda

Besin Alerjileri Çocukluk döneminde alerjenlere aşırı duyarlılık, alerjik tepki ve hastalıklar görülebilir. Alerjik hastalıkların başında astım, bahar nezlesi, egzama, kurdeşen, anafilaksi ve besin alerjileri gelmektedir. Besin alerjileri, bir gıda alındıktan sonra bağışıklık sistemince yabancı olarak kabul edilip, istenmeyen reaksiyonların ortaya çıkmasıdır. Alerjik ve duyarlı bünyeli çocuklar, doğru tanı ve yaklaşım ile tedavi edilebilir.


2015

16

Besin proteinine karşı ve besin katkı maddelerine karşı gelişen IgE aracılı istenmeyen reaksiyonlardır. Besin alerjileri, bebek ve çocuklar için önemli problemdir. Batılı ülkelerde %25 oranında alerjik besin reaksiyonları bulunmaktadır. Çocuklarda, hayatlarının ilk 3 yılında, %6-8 oranında besin alerjilerinin görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu dönem göz önüne alındığında; inek sütü alerjisinin %2.5, yumurta alerjisinin %1.5 ve fıstık alerjisinin %0.6 oranında bir paya sahip olduğu görülmektedir.

ALERJENLER

medikent

“Çocuklarda, hayatlarının ilk 3 yılında, %6-8 oranında besin alerjilerinin görüldüğü tahmin edilmektedir. ”

Besin antijenleri protein, yağ ve karbonhidrattır. Besin alerjilerinde en önemli öğe; besindeki glikoproteindir. Glikoproteinler suda eriyen, ısıya dayanıklı, proteolitik sindirime ve aside dirençlidir. Yumurta, süt, fıstık, soya, balık ve kabuklu deniz ürünleri, buğday ve kabuklu meyveler tüm alerjik reaksiyonların %90’ından sorumlu sekiz besindir. Hastada yumurtaya, süte, soyaya ve buğdaya karşı yıllar sonra klinik tolerans gelişir ve hastanın alerjisi geriler. Ancak; fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünlerinde görülen alerji ise yaşam boyu devam etmektedir. Besin alerjileri sonucu deride; kurdeşen, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklık rastlanabilir. Sindirim sistemi anlamda ise; dudak, dil, ağız içi kaşıntı, kızarıklık, şişlik; bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, ishal ve gastroözefageal reflü görülebilmektedir.

YUMURTA

SÜT

FISTIK

soya

BALIK

KABUKLU DENİZ ÜRÜNLERİ

BUĞDAY

KABUKLU MEYVELER

Solunum yollarını etkileyen bulgular olarak; burun tıkanıklığı, hapşırık, burun akıntısı ve kaşıntısı, larinks ödem (ses teli ), öksürük ve hırıltı sıralanabilir. Ayrıca, besin alerjileri hipotansiyon şok oluşumuna da sebebiyet verebilmektedir.

ALERJENLER


2015

17

medikent

Besin Alerjilerinde Tanı Hasta şikayetinin dinlenmesi ve öykünün hazırlanması Özgeçmiş / Soy geçmişin araştırılması Muayene Beslenme Günlüğü Besin Eliminasyonu Deri Delme Testi (Deri Prick Test)* Deri Yama Testi (Deri Patch Test)* Besin Yükleme Testleri (Çift Kör Placebo kontrollü oral yükleme testi)** * Bu testler alerji uzmanı tarafından uygulanmalıdır. ** Yükleme testleri: açık, tek kör ve çift kör testler, hastanın yatış yapmasını gerektirir.

Besinler arası alerjik çapraz reaksiyonlar

Kendileri alerjik reaksiyona neden olan besinler, benzer türde diğer besinlerle çapraz reaksiyonlara girebilirler. Örneğin ağaç fıstıklarından (badem, ceviz) birine alerjisi olan kişinin tüm diğer ağaç fıstıklarına da reaksiyon vermesi söz konusu olabilir. Alerjik çapraz reaksiyonlara yol açabilen besinlerin hangileri olduğunu tablodan inceleyebilirsiniz.

Alerjiye Neden Olanlar

% Yüzdelik Oranı

İnek Sütü,Keçi Sütü Kavun, Kabak, Kivi, Muz, Avokado Deniz Kabukluları, Diğer Kabuklular Huş Ağacı Poleni, Meyve ve Sebze Şeftali, Elma, Erik, Kiraz, Armut Balık (Somon), Diğer Balıklar (Kılıç) Lateks, Meyveler (Kivi, muz, avokado) Buğday, Diğer Hububatlar(Arpa, yulaf vb.)

92 92 75 55 55 50 35 20

BESİN ALERJİLERİ NASIL TEDAVİ EDİLİYOR? Alerjik hastalıklar doğumdan itibaren başlayıp ilerleyebilir. İlk tespit edilen alerjik hastalık ise genellikle deri belirtileri oluşur. Tanıya yönelik alerji testlerinin ardından kesin tanı sonrası tedavi edilmediği taktirde gıda alerjisi; egzama, bahar alerjisi (alerjik rinit) ve astıma dönüşebilir, hatta hayati riske yol açabilir. Örneğin son yıllarda artan yer fıstığı ve ağaç fıstıklarına bağlı besin alerjilerinde anafilaksiye bağlı ölümlere rastlanmaktadır. Besin alerjileri, alerjiye yol açan besinin diyetten çıkarılmasıyla tedavi edilmektedir. Eğer çocuk, belirli yiyecekleri yedikten sonra semptomlar oluşuyorsa o yiyeceklerin çocuklara verilmemesi önerilir. “Eliminasyon Diyeti” olarak adlandırılan bu yöntemde, alerji oluşturan besin diyetten çıkarılır. Bu besinin içinde olduğu tüm yemekler de aynı şekilde beslenme listesinden çıkarılmalıdır. Örneğin, yumurta alerjiye yol açıyorsa yumurtanın ve yumurta içeren yemeklerin; inek sütü alerjisi varsa süt ve süt ürünleri içeren gıda

maddelerinin tüketilmemesi gerekiyor. Bununla birlikte süt, yumurta, fındık ve fıstık, pek çok hazır gıdanın üretiminde kullanıldığı için gizli alerjen nedeni ile gıda ürünlerinin etiketleri okunması da önemlidir. Eliminasyon Diyeti’nin yanı sıra bulguların tedavisi de gerekebilir. Eliminasyon Diyeti, bebeklik ve çocukluk döneminde uygulanırken, kesin tanı ve doğru uygulama daha önemlidir. Çünkü özellikle en sık görülen süt alerjisi nedeniyle süt ve ürünlerinden sakınırken, yerine uygun beslenme düzenlemesinin yapılmasını gerektirir. Aksi halde bu kez beslenme, büyüme ve gelişme bozuklukları ortaya çıkar. Sütü kaynatmak ve pastörizasyonla alerjik özellik kaybolmaz. Fırınlama konusunda çalışmalar bulunmaktadır. Süt alerjisi tedavisinde önemli olan, bebeklerin mümkün olduğunca anne sütü alabilmesidir. Anne sütü alamayan bebeklerin beslenmesi daha da zordur. Alternatif olarak önerilen mama, amino asit bazlı mamalar ve tam hidrolize mamalardır. Yarı hidrolize mamalar tedavi için uygun değildir. Süte karşı duyarlılık ise, hastane şartlarında çocuğa süt verimi çok düşük miktar ile başlayıp haftada bir miktar arttırarak tolere edebildiği (dayanabildiği) miktara çıkılır veya arttırılır. Hastane koşullarında özel uygulama ile yapılır.


Bu kalp, bu aşka dayanır mı? Kalbinizin her sağlıklı atışı, sizi sevdiklerinize bağlar. Siz de kalbinizin sesini dinleyin; hem kalp sağlığınızı, hem de aşkınızı ihmal etmeyin!

Kalbinize sağlık!

Kent Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi ve Kardiyoloji Klinikleri ile kalp ve damar hastalıklarının tanı ve tedavisinde hizmetinizde.


2015

19

medikent

Çocukluk Çağı

GÖZ HASTALIKLARI Çocukluk çağı göz hastalıklarının çoğu tedavi edilebilir hastalıklardır. Çocukluk çağında tedavi edilemeyen görme sorunları, gelecekte göz sağlığını bozabildiğinden; çocuk yaşlarda göz şikayetlerine dikkat edilmesi gerekir. Yapılan çalışmalar; görme bozukluklarının, okula başlayacak yirmi çocuktan birini ve okula giden dört çocuktan birini etkilediğini gösteriyor. Bu nedenle önemli sorunların erken tanısı için düzenli göz muayenelerinin yapılması gerekir.

Opr. Dr. Filiz AKYOL Kent Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı


2015

20

PREMATÜRE RETİNOPATİSİ Prematüre retinopatisi (ROP), düşük doğum ağırlıklı erken doğan bebeklerde görülen bir retina hastalığıdır. ROP normalden 1500 gramdan ağır doğan bebeklerde daha nadirdir. ROP taramasında sınır, 30 hafta altı ve 2000 gr altı olarak genel kabul görmektedir. “Retina” dediğimiz gözün içini döşeyen sinir tabakasının damarlarının gelişimi normal zamanında doğan bebeklerde bile tamamlanmamıştır. Erken doğum olduğunda bu damarların gelişimi durur. Damarlar tekrar büyümeye çalıştıklarında, özellikle yüksek konsantrasyonda oksijen verildiğinde anormal yapıda, retinaya zarar veren şekilde gelişirler.

ÇOCUKLUK ÇAĞI KATARAKTLARI Yetişkinlerde katarakt çok sık rastlanan bir problem olmasına karşın yenidoğan ve çocukluk çağında daha nadir ama özel bakım gerektiren bir problemdir. Katarakt, doğal olarak şeffaf olan lensin (merceğin) bulanık ya da buzlu cam haline gelmesidir. Yenidoğan döneminde görülen tipine “konjenital” veya “doğumsal katarakt” adı verilir. Doğumsal kataraktlar, kalıtsal-ailesel olabilir veya olmayabilir. Bir ya da iki gözü birden tutabilir. Genellikle doğumsal kataraktlarda birlikte gözü ilgilendiren başka hastalıklar da görülebilir. Sistemik metabolik bir hastalıkla beraber görülebilir. Doğumdan sonraki ilk birkaç hafta, sinir sistemi ve görme yolları ile ilgili hızlı gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde göz ve ilgili beyin alanları görme konusunda yeteri kadar uyarı alamazlarsa normal görme fonksiyonu gelişimi olamaz. Daha sonra da bu gelişim sağlanamaz. Bu nedenle belirgin doğumsal kataraktı olan yenidoğanlar ilk 6 hafta içinde ameliyat edilmelidirler. Yenidoğan dönemi katarakt ameliyatı deneyim gerektiren bazı özellikler taşır. Bulanıklık yapan lens alındıktan sonra göz içi merceği yerleştirilebilir veya özel kontakt lenslerle görme sağlanmaya çalışılır. Ameliyat sonrası göz tembelliği (ambliyopi) konusunda ciddi savaş verilmesi gerekecektir.

Düzenli olarak retina muayenesi yapılarak, bu şekilde anormal damarlanma varlığının erken saptanmasına ve olanaklı ise de durdurulmasına çalışılır. Muayene damla ile göz bebekleri büyütülerek hastane ortamında yapılır. ROP saptanırsa haftalık aralıklarla takip edilir. Bazen damarlar büyümelerini tamamlarlar ve ROP geriler, bazen de ileri safhaya geçer. Bu geçiş dönemi yakalandığında retinaya lazer uygulamaları ile retinanın harap olmasının önüne geçilmeye ve kötü görmeyle sonuçlanacak hastalık önlenmeye çalışılır.

GENELLİKLE DOĞUMSAL KATARAKTLARDA BİRLİKTE GÖZÜ İLGİLENDİREN BAŞKA HASTALIKLAR DA GÖRÜLEBİLİR.

medikent


2015

21

medikent

GÖZYAŞI YOLLARINDA TIKANIKLIK Gözyaşı sürekli salınmaktadır. Gözü ıslattıktan sonra üst ve alt kapağın iç kısmındaki küçük deliklerden emilir ve ince bir kanalla önce gözyaşı kesesine, oradan da burna akar. Bu nedenle ağlandığında burun da akmaya başlar. Bebeklerde doğum sırasında bu buruna açılan kanalın ağzında normalde olan ama kendiliğinden açılan bir zarın kaybolmaması veya bu kanalın iyi gelişmemesi nedeniyle kanal tıkanıklığı olabilir. Bu durumda bebeklerin o gözünde sürekli yaşarma, çapaklanma izlenir. Yaklaşık %6 bebekte görülen bu rahatsızlık %90 oranında tedavisiz ilk 1 yıl içinde iyileşmektedir. Tıkanıklık olan bebeklerde gözyaşı kesesinde biriken gözyaşı içinde mikropların da çok kolay üremesi devamlı sarı-yeşil çapaklanmalar olmasına neden olur. Tedavide doktorun tarif edeceği şekilde gözyaşı kesesinden buruna doğru günde

en az 3 kez masaj yapılması önerilir. Sarı-yeşil iltihaplı çapak olduğu sürece masajla birlikte antibiyotikli damla kullanılmadır. İltihabi çapak geçtiğinde antibiyotiklere ara verilir. Devam eden tıkanıklıklarda tanı ve tedavi amaçlı lavaj denilen gözyaşı kanallarının yıkaması yapılabilir. 1 yaşa kadar açılmayan tıkanıklıklarda, kontrol edilemeyen sürekli çapak varlığında veya şiddetli çevre dokulara da ilerleyen enfeksiyonları durdurmak için “probing“ denilen sondalama işlemi uygulanır. Sondalama, kapak kenarındaki gözyaşı yollarının başladığı ufak deliklerden buruna doğru bir sondanın ilerletilerek kanalın açılmasıdır. Kesi yoktur ve sonrasında ağrı duyulmaz. Ancak işlem bebeğin hareketsiz olmasını gerektirdiğinden maske ile genel anestezi altında yapılması uygun olur. Sondalamanın 18 aydan önce yapılması başarı şansını artırmaktadır.

“Probing” işleminde kesi yoktur ve sonrasında ağrı duyulmaz.

ÇOCUKLARDA GÖRME TAKİBİ Çocuklarda görme değerlendirmesi ve takibi hayatın erken yaşlarında tedavi edilebilecek göz hastalıklarının zamanında tanısı için gereklidir. Doğumdan sonra 1-2 ay içinde doğumsal katarakt, gözyaşı yollarında tıkanıklıklar, doğumsal glokom gibi tanılar için ilk muayene yapılmalıdır. 1 yaş dolayında ise bebeğin her iki gözle de takip yeteneği ve kayma olup olmadığına dair bazı ölçümlerin yapılması görme değerlendirmesi açısından önem taşır. 3 yaşına

kadar ise, doktorla oyun bazında iletişim kurabildiğinde okuma kartları ve resimler öğretilerek ilk görme ölçümü yapılabilir. Göz tembelliği (ambliyopi) açısından bu muayenenin 3 yaşa kadar tamamlanması arzu edilmektedir. Daha sonra hiçbir sorun saptanmamış çocuklarda bile okula başlarken bu muayene tekrarlanmalıdır. Görme muayenesinde gözlük gerektiren bir bozukluk varsa gözbebeği büyütülüp uyum yeteneği bozularak da ölçüm yapılır.


2015

22

medikent

Gözlük kullanımını gerektiren durumlar nelerdir? Miyopi

Astigmatizma

Hipermetropi

Uzağı görememe durumudur. Tipik olarak 8-10 yaşlarında başlar. Yakın okumada sorun olmadığı için başlangıçta gözlük ihtiyacı az olabilir. Ancak miyopi çocuğun büyümesi ile ilerleyecektir. Miyopinin başlangıç yaşı ve erişeceği derece büyük oranda kalıtsal olarak belirlenmiştir.

Kornea ön yüzeyinin düzgün bir kubbe şeklinde olmaması nedeni ile netleşme sorunudur. Silindirik cam özelliğindeki gözlüklerle kolayca düzeltilebilir.

Yetişkinlerde hipermetropi, bulanık görme nedeni olsa da çocuklarda bir miktar hipermetropi normal sayılabilir ve eğer hipermetropi çok yüksek derecede değilse çocuk uyum yeteneği ile rahat görebilir. Bu durumda gözlük kullanması gerekmeyebilir. Ancak hipermetropi özellikle içe kayma ve göz tembelliği ile yakından ilişkili olduğundan şaşılık açısından çocuk yakından izlenmelidir. Ayrıca okuma çalışma isteksizliği ile okul çağında problem yaratabilir.

Göz Tembelliğinin nedenleri Şaşılık: Gözlerde kayma olması, paralel bakılmaması durumunda özellikle kayan göz beyin tarafından baskılanır, yani görmesi kapatılır. Bu gözlerde ambliyopi riski vardır. Bunun tam karşıtı olarak ambliyopik gözde kayma gelişmesi de sıktır. Anisometropi: İki gözün gözlük numaraları

arsında çok fark olasıdır. Bu durumda eğer gözlük kullanılmazsa daha bulanık gören gözün görüntüsü beyinde iyi algılanmaz ve göz tembelliği gelişir.

Göz tembelliği (Ambliyopi) Gözlük kullanımı gerektiren bir başka durumdur. Uygun ve yeterli görsel uyarı alamadığı için göz ve beyin arasındaki görme yollarının tam gelişememesidir. Genellikle bir gözde astigmatizma veya hipermetropi olup bu gözün odaklanamaması, netleşememesi durumunda gelişir. Bazen iki gözde de olabilir. Gözlük camları erken yaşlarda kullandırılarak görme yollarının gelişmesi sağlanmalıdır. Ambliyopi, çocukluk çağında bir ya da iki gözün görmenin engellenmesi sonucunda ile az görebilir durumda olması demektir. Bu gözler uygun gözlükle bile iyi göremezler. Ancak tedavi ile bu durum düzeltilebilir. Ambliyopide görme uyarıları alamayan göze ait beyindeki görme yollarında gelişme eksikliği vardır. Ambliyopi çocuklarda %2 oranında görülür, çoğunlukla aile öyküsü bulunur.

Görmenin engellenmesi: Görüntünün gözün arkasındaki retina üstüne düşmesini engelleyen herhangi bir neden ambliyopi nedeni olabilir. Doğumsal kataraktlar, kornea opasiteleri, göz kapağı düşüklüğü örnek verilebilir.

Göz tembelliğinin bulguları nelerdir? Göz kapağı düşüklüğü, kalın bir katarakt veya şaşılık gibi görülebilir bir neden yoksa göz tembelliği dışarıdan anlaşılamaz. Çoğunlukla tek gözde olduğundan küçük çocuk bulanık görme gibi yakınmalarda da bulunmayacaktır. Periyodik görme muayeneleri ambliyopinin erken tanınması için çok gereklidir.

Nasıl tedavi edilir? Göz tembelliğinin başarılı tedavisi için esas olan erken teşhistir. Şaşılıkla birlikte ise kapama tedavisi, anisometropi varsa hem uygun gözlük hem kapama tedavisi, katarakt veya göz kapağı düşüklüğü durumlarında ameliyatla nedenin ortadan kaldırılması gereklidir.

Kapama tedavisi: Ambliyopi tedavisinde en iyi sonuca, iyi gören gözün çok iyi kapatılarak diğer gözün çalıştırılması ile ulaşılır. Kapama aradan ışık ya da görüntü almayacak şekilde sıkı yapılmalıdır. Kapama süresi muayene eden doktor tarafından belirlenecektir. Kapama tedavisinin çocuklar tarafından reddedilmesi sık görülür. Bu konuda ilk birkaç gün en zor günlerdir. Ebeveynin sürekli ilgilenebileceği birkaç gün ısrarla, çocuk çıkarsa bile tekrar takılarak ve bu konuda patronun ebeveyn olduğu belirtilerek tedavinin sürdürülmesi gereklidir. Son zamanlarda teknik özellikleri geliştirilmiş, özel yapım gözlüklerle de farklı kapama tedavileri uygulanabilmektedir. Kapama tedavisinde periyodik olarak görmeler değerlendirilmeli özelikle kapatılan sağlam gözde bir tembellik gelişimi olup olmadığı izlenmelidir.

Unutmayınız ki;

• Göz tembelliği ameliyatla düzelmez! • Tedavi edilmezse göz tembelliği kendiliğinden düzelmez!. • Çocuğun ikiz kardeşleri ve diğer kardeşleri de göz muayenesinden geçirilmelidir!


2015

23

medikent

Yalancı Şaşılık (Pseudoezotropya)

ŞAŞILIKLAR Ezotropya (İçe Kayma) Esotropya bir göz karşıya bakarken diğerinin buruna doğru baktığı kaymadır. Doğumsal Ezotropya: Doğumda vardır veya ilk birkaç ay içinde kayma başlayabilir. Başlangıç kaymalar zaman zaman görülebilir. %1-2 oranında rastlanır. Nedeni tam bilinmemekle birlikte beynin iki göz arasındaki hareketleri düzenlemede sorun olduğu düşünülmektedir. Tedavisinde göz kaslarının cerrahisi gereklidir. Doğumsal ezotropyalar, 6-9 ay arasında ameliyat edilmelidir. Kayması olan çocuklar, “binoküler görme” dediğimiz iki gözün beyin tarafından aynı noktayı görmesi ve derinlik hissi, 3 boyutlu görme gibi yetenekleri geliştiremezler. Erken tedavi ile beynin bu fonksiyonlarının gelişmesi sağlanmalıdır.

Akomodatif Ezotropya: Yakın gözlük kullanma gereksinimi ile ortaya çıkan kaymalardır. Hipermetrop çocukların bazılarında bu uyum refleksi sırasında içe kayma ortaya çıkar. Bu tip şaşılık genellikle 1-3 yaşında ortaya çıkabilir. İyi bir muayene ile verilecek gözlük tam zamanlı kullanıldığında genellikle kayma kontrol altına alınır. Eğer gözlüklerle kayma kontrol edilebiliyorsa cerrahi tedavi gerekmez.

Burun kökü basık ve geniş olan çocuklarda buradaki deri kıvrımının göz kapağı ve gözün iç kısmını örtecek şekilde fazlaca katlanması ile kayma olmadığı halde şaşılık varmış gibi görüntü oluşturmasıdır. Özellikle sağa-sola bakarken bu his oluşur. Çocuk büyüyüp yüz kemikleri geliştikçe burun kökü yükselerek deri kıvrımlarını kaldıracak ve görüntü düzelecektir.

Kompleks Şaşılık ve Sendromlar Yatay, dikey ve torsiyonel hareketleri içeren kompleks şaşılıklar da değişik nedenlerle oluşabilir. Tiroid hastalıkları, beyin tümörleri veya kafa travmaları da şaşılıkla ilgili sendromlara neden olabilir. Duanne Sendromu, doğuştan göz adalelerine gelen sinirlerin çapraz veya yanlış yerleşimleri ile gelişen bir çeşit şaşılık türüdür.

Nonakomodatif Ezotropya: Bebeklik dönemi sonrasında ortaya çıkar ve yakın gözlüğü ile düzelmezler. Cerrahi ile düzeltilebilir.

Okuma Zorluğu Çocukların okuma ve öğrenme güçlüklerine göz hekimi, çocuk hekimi, aile ve öğretmenin işbirliği gereklidir. Okuma zorluğu olan çocuklarda yapılan göz muayenelerine eğer gözlük kullanmayı gerektirecek bir bozukluk, şaşılık, göz hareketlerinde veya akomodasyonda problem yoksa aile başka okuma bozukluğu testlerine yönlendirilmeli veya uyarılmalıdırlar. Özellikle eğitmenlerin ve pediatrik nörologların ilgi alanlarına giren disleksi tipi okuma bozuklukları da bu çocuklarda incelenmelidir.



Uzm. Dr. Necdet YETİM Kent Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı

Grip, her yaş grubunda etkili olabilir. Özellikle direnci henüz yeterli oluşmamış küçük çocuklarda ve direnci düşmüş kronik hastalıkları olan ya da çok yaşlı olanlarda bu hastalık daha da önem kazanmaktadır. Grip salgınları sırasında bu kişilerin çok özenle korunması ve mevsim başlarında aşılanması iyi olur.


2015

26

Kısaca “mikrop” denen patojen, yani hastalık yapabilen tek hücreli canlıların insan bedeninde üremesiyle meydana gelen hastalıklara “Enfeksiyon Hastalıkları” diyoruz. Bu mikroplar arasında virüsler önemli bir yer tutar ve meydana getirdikleri infeksiyonlara “viral infeksiyonlar” denir. Viral enfeksiyonların en önemli olanlarından biri de “GRİP”tir. Gribin önemi, dünyada en çok görülen hastalık olması ve her insanın ortalama yılda bir kez bu hastalığa yakalanması özelliklerinden gelmektedir. Çoğu zaman epidemi (salgın) şeklinde ortaya çıktığı için kısa zamanda çok sayıda kişi hastalanmaktadır. Aynı zamanda bazı salgınlar şiddetli olduğu için hastaların iyileşmeleri uzun sürmekte ve ölüm de dahil çeşitli komplikasyonlar meydana gelebilmektedir. Bütün bu özellikler, gribin önemini artırmaktadır. İçinde bulunduğumuz sonbahar ve sonraki kış mevsimleri, grip için önemlidir. Grip; A, B, C tipi grip virüslerinin neden olduğu, daha çok üst solunum yolarını tutan, akut ve ateşli bir hastalık olarak seyreder. Bu virüslerin şaşırtıcı özellikleri, antijenik yapılarının hızlı ve sürekli olarak değişime uğramasıdır. Bir önceki yılda, hatta bir önceki salgında hastalık yapan virüsler, bir sonraki hastalıkta farklı yapısal özellik kazanabilirler. Bu nedenle, önceki virüslere karşı oluşmuş antikorlar da koruyucu olamazlar. Böylece değişime uğramış ve çok patojen olan virüsler, bazı evcil hayvanları da etkilemekte ve insanlara bu hayvanlardan elde edilen besinler yolu ile geçmekte-

dir. Bu tip enfeksiyonlar genellikle daha şiddetli seyretmekte ve ölümlere neden olmaktadır. Son yıllarda kuş gribi, domuz gribi gibi isimlerle anılanlar bu salgınların tipik örnekleridir. Grip, her yaş gurubunda etkili olabilir. Özellikle direnci henüz yeterli oluşmamış küçük çocuklarda ve direnci düşmüş kronik hastalıkları olan ya da çok yaşlı olanlarda bu hastalık daha da önem kazanmaktadır. Grip salgınları sırasında bu kişilerin çok özenle korunması ve mevsim başlarında aşılanması iyi olur. Grip, her yıl sonbaharda başlayıp, kış boyunca süren ve ilkbaharda azalan bir seyir göstermektedir. Salgınlar genellikle 6-8 haftalık devreler halinde görülürler. Bir grip sezonunda, insanların yaklaşık % 10-20’si, şiddetli salgılarda da %30-40’ı etkilenebilir. Grip, genellikle önce okul çağındaki çocuklarda görülür ve yine en çok komplikasyon da çocuklarda olur. Yaşlılarda, kronik kalp ve solunum yetmezliği olanlarda, bakımsız ve zayıf kişilerde de ağır seyir ve komplikasyon durumları daha sıktır. Amerika’da yapılan çalışmalarda, grip ve komplikasyonları nedeniyle her yıl ortalama 20.000 ve ağır salgınların olmasıyla da 40.000 kişinin öldüğü saptanmıştır. Tarihe bakıldığında 1918-1919 yıllarında tüm dünyayı etkileyen ve “İspanyol Gribi” denen salgında 20 milyon kişinin öldüğü kayıtlara geçmiştir. 1957’de de “Asya Gribi” , 1968’de “Hong Kong Gribi” adı verilen salgınlarda da milyonlarca kayıp verilmiştir.

GRİBİN YAYILIŞI Gripli kişilerin öksürme ve aksırmasıyla havaya yayılan damlacıkların solunum ile başka kişilerin vücuduna girmesi, bulaşmada en önemli yoldur. Ayrıca, salgılarla direk temas da önemli rol oynar. Örneğin, elinde bulaşık salgı olan bir kişinin tuttuğu eşyaları sağlıklı birinin tutması ve farkında olmadan bulaşmış elini yeterince temizlemeden yani dezenfekte etmeden ağzına burnuna değdirmesi ya da bir yiyeceği tutarak yemesi sonucu da bulaşma olabilir. Böylece boğaz, burun, gırtlak gibi üst solunum organlarına giren bu virüsler, uygun ortam bulduklarında hücrelerin içine girerek 1-4 gün içinde hızla ürerler ve mukozalarda yıkıma neden olurlar. Bu tahrip olmuş bölgelerin yenilenmesi 3-4 haftada ancak olur. Bu nedenle, nekahat (iyileşme) devresi denen bu süre içinde infeksiyonlara karşı direnç yeterli olmayacağı için, infeksiyonun nüks (tekrarı) da kolayca olabilir. Hastanın iyileştim zannederek bu devreyi göz ardı etmemesi, yeni infeksiyonlara karşı özen göstermesi gerekir. Aksi halde tekrarlayıp duran hastalıklar infeksiyonlarda kronikleşme meydana getirmektedir.

medikent


2015

27

medikent

Korunma

Gribin Belirtileri Grip, çok hafif seyredebilir. Belli belirsiz bir kırıklık, halsizlik, biraz burun akıntısı, günde birkaç kez olan öksürük, aksırık gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Hastalık, genellikle orta şiddette seyretmektedir. Bu durumda hastalarda; ateş, burun akıntısı, öksürük, aksırık, boğaz-baş ve kas ağrıları, üşüme-ateş nöbetleri en sık görülen belirtilerdir. Ateş genellikle 38 civarında olur. Bazı hastalarda, özellikle çocuklarda, karın ağrısı, bulantı ve hafif ishal durumları da olabilir. Bu devir genellikle 3 gün kadar sürer. Bu hastaların muayenesinde boğazda kızarıklık, boğaz bölgesinde irileşmiş ve ağrılı lenf düğümleri, akciğerlerde hırıltılı solunum sesleri olabilir. Çocuklarda ateş genellikle daha yüksek seyreder ve özellikle bebeklerde konvülziyon=havale durumları görülebilir. Gripte, laboratuar ve röntgen incelemeleri, genellikle önemli bir sonuç vermediği için pratikte pek yapılmaz. Ancak hastalık ağır bir tablo gösteriyorsa ve şiddetli salgınlarda virüs izolasyonu için tetkik yapılmaktadır.

Komplikasyonlar Komplikasyon, bir hastalığın neden olduğu genellikle daha önemli bir tablo oluşturan başka bir hastalıktır. Gribin en yaygın komplikasyonu, önceden var olan akciğer hastalığını alevlendirmesidir. Kısaca kronik bronşit ve astım gibi akciğer hastalıkları olanlarda bu nedenle önemlidir. Grip, bedenin direncini düşürdüğü için ikincil bir diğer mikrop (bakteri) ile de enfeksiyonlar devreye kolaylıkla girebilmektedir. Böylece, bronşit, pnömoni, orta kulak iltihabı, sinüzit, menenjit, ansefalit gibi komplikasyonlar oluşabilir. En tehlikeli komplikasyon, grip sırasında görülen viral pömoni olup ağır bir tablo oluşturur. Virüslere karşı hala yeterli etkinlikte ilaçların olmaması nedeniyle tedavisi çok zordur.

TEDAVİ Komplikasyon gelişmemiş gripte tedavi, semptomatiktir. Yani şikayet ve belirtilere göre ilaç verilir. Ateş düşürücü, ağrı kesici, öksürük kesici, vitamin gibi ilaçlar kullanılır. Hastalık ağır seyrediyorsa, etkileri tartışmalı olan “antiviral” denen ilaçlar da kullanılmaktadır. Erişkinlerde Aspirin çok kullanılan etkin bir ilaç olmasına karşın, çocuklarda bazen önemli yan etkiler yapabildiği için kullanılmamalıdır.

Gribi tedavi etmektense, gripten korunmak, daha kolay ve ucuz olduğu için önemlidir. Bu nedenle her yıl değişen yapıdaki virüslere karşı hazırlanmış aşılarla aşılanmalıdır. Yalnız unutmamalıdır ki aşı da tam bir korunma sağlayamaz, koruyuculuğu %70 civarındadır. Yapılan bir araştırma, aşılanma ile gripten hastaneye yatan hasta sayısının % 50, komplikasyon gelişen hasta sayısının da %68 oranında azaldığını göstermiştir. Hastalığın oluşması için virüsün var olmasının yanında, vücudun infeksiyonlara karşı direncinin düşük olmasının da önemi vardır. Dirençte en önemli özellik, beden ateşinin korunmasıdır. Ateşin düşmesi, virüslere karşı direnci azaltır. Bu tip hastalıklara genellikle soğuk bir ortamda kalmanın neden olduğunu hepimiz biliriz. Bu nedenle, bu tip hastalıklara soğuk algınlığı, üşütme gibi isimler de verilmektedir. Hava koşullarına göre giyinmek, üşümemek, soğuk yeme içmeden kaçınmak gerekir. Ayrıca vücudun direnci; yorgunluk, uykusuzluk, yeterli beslenememek, kötü, kalabalık ve kirli ortamlarda bulunmakla da azalır. Bu nedenle, yeteri kadar dinlenmeli, uykumuzu almalı ve özellikle vitamin ve proteinden zengin besinlerle beslenmeliyiz. Ayrıca, bol sıvı almak, limonlu, sıcak şifalı çaylar içmek de direncimizi artırarak bizi koruyacaktır. Sonuç olarak, virüs vücudumuza bulaşmış olsa bile, zinde, sağlıklı bir vücudumuz ve yeterli bir direncimiz varsa kolay kolay hastalanmayacağımızı söyleyebiliriz.

“Virüslere karşı hala yeterli etkinlikte ilaçların olmaması nedeniyle tedavisi çok zordur.”



2015

29

medikent

Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN Alsancak Kent Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı

Alzheimer hafıza ve düşünme yeteneğini yavaşça harap eden ilerleyici bir hastalıktır. Yaş ile görülme sıklığı artar, ancak normal yaşlanmanın bir parçası değildir. Her unutkanlık da Alzheimer değildir.

alzheimer ile yasam


2015

30

Alzheimer, hafıza ve düşünme yeteneğini yavaşça harap eden ilerleyici bir hastalıktır. Yaş ile görülme sıklığı artar, ancak normal yaşlanmanın bir parçası değildir. İlk belirti, hafıza bozukluğudur. Daha sonra para kullanmada zorlanma, yargılamada zayıflık, ruhsal değişiklikler, endişede artma, lisan ve iletişim problemleri, motivasyon ve inisiyatif kaybı ve uyku bozukluğu gelişir. Her unutkanlık, Alzheimer değildir. Önceden yapılan günlük işlerde zorlanma, yeni bir yeti öğrenmede güçlük, ipuçları verilse bile bazı isimleri hatırlayamama, yakın zamanda konuşulunları tekrar etme ayırt edici bulgulardır. Yaş ile ilgili hafıza problemlerinde, hasta deneyimlerinin bir bölümünü unutma, daha sonra sıklıkla hatırlama, yazılı ve sözlü direktiflere uyma, aldığı notları kullanabilme ve kendi bakımını yapabilmekte iken, Alzheimerli hasta tüm deneyimlerini unutur, daha sonra hatırlaması nadirdir, direktiflere uymada zorlanır, notları kullanamaz ve kendi bakımını yapamaz.

medikent

göstermeli, giysi seçimi, giyilme çıkarılma, fermuar ve düğme ile başa çıkması beklenmelidir. Kolay giyilen giysiler seçilmeli, yemek sınırlı sayıda küçük parçalar şeklinde verilmeli ve yemek sırasında sakin bir ortam yaratılmalıdır. Banyo yapmaktan korkarak öfkelenirler ise kişinin en sakin iletişim kurulabilir dönemde banyo planlanmalıdır. Uyku bozukluğu olan hastalara hafif ışıklı, sakin ve huzurlu bir ortam sağlanmalıdır. Hastalar, her konuda yapacakları işlevler için cesaretlendirilmeli ve yeterli süre tanınmalıdır. Sanrıları (gerçekte olmayan bir şeyi görme, işitme hissetme) ve gerçek olmayan düşünceleri olan hastalar ile başa çıkmak zor olabilir. Bu konularda tartışılmamalı, ilgisi başka bir konuya çekilmeli ve güvenlikte olduğu konusunda ikna edilmelidir. Bazı hastaların evden uzaklaşma, kaçma gibi eğilimleri olabilir. Hastaların medikal ve kişisel bilgiler içeren bir kimlik taşımaları, kaybolmaları halinde yardımcı olacaktır. Hastaların bulunduğu ortamlarda takılıp düşeceği eşyalar kaldırılmalı, banyolarda kaymayı önleyici ve tutunabileceği bir düzenek sağlanmalıdır. Yaşadığı ortamlarda alıştığı eşyalar ile ilgili değişiklik yapılmamalıdır.

Alzheimerli hastalarda, katılımcı olmama, ev dışına çıkmada isteksizlik, insanlardan kaçma, huy değişiklikleri (endişe, öfke, şüphe, korku) gibi psikiyatrik sorunlara sıklıkla rastlanır. Alzheimer hastalığından korunmak için sosyalleşerek yaşanmalı, her gün egzersiz yapılmalı, zihni aktif tutmalı, katı yağdan kaçınmalı, tansiyon ve kan yağlarını normal sınırlarda tutmalı, Akdeniz diyeti ile (tahıl, meyve, balık, yeşil sebze ve zeytinyağı) beslenilmelidir. Hastalara erken hafıza bozukluğu için not almak gibi anımsatıcılar önerilmeli, hastalar ile basit ve kısa cümleler ile iletişim sağlanmalı, ses tonu nazik olmalı, çocuk gibi ya da orada yokmuş gibi konuşulmamalı, cevap vermesi için zaman tanımalı, hasta ifadede zorlanıyor ise aradığı kelime ona yavaşça hatırlatılmalı. Kendi kendine giyinmesine sabır

Tıbbi tedaviler dışında hastaların kültürel durumları ve eğitimlerine göre aktiviteler yapılmalı, bunlar esnasında çok beklenti olmadan başlamasına yardımcı olmalı, hastanın hoşlanacağı aktiviteler seçilmelidir. Eşleştirme, zıt kavramlar, meslekler, taşıtlar, sayılar, hayvanlar, meyveler, giyeceklerin resimleri ile kavramların isimleri olayları sıralama gibi aktiviteler tercih edilmelidir.


2015

31

medikent

Diyabetik Hastalarda

KAN ŞEKERİ AYARINI BOZAN NEDENLER Diyabetik hastalarımız zaman zaman bozulan kan şekeri ayarı nedeniyle gelirler. Böyle durumlarda hastanın ilaç dozlarını değiştirmeden önce mutlaka sebep olabilecek muhtemel çok sayıda faktörün hasta ile konuşularak irdelenmesi gereklidir. Bu noktada hastanın kendisine bağlı olabilecek faktörlere dair hekimine karşı dürüst olması önem taşır. Diyabete uygun beslenme tarzının terkedilmiş olması ya da ilaçların düzensiz kullanılması gibi hastaya bağlı faktörlerin olmadığından emin olunduktan sonra diğer sebepler araştırılır. Diyabetik

Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Kent Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı

hastalarda bazen yeni eklenen bir sağlık problemi kan şekeri ayarını bozar. Bu nedenle ateş, kilo kaybı, karın ağrısı gibi yeni eklenen problem varsa hekime bilgi verilmelidir. Bu anlamda en çok göz ardı edilen sorunlardan birisi diyabetik hastalarda görülen diş ve dişeti hastalıklarıdır. Kan şekeri ayarı konusunda sorun yaşayan ama sebebi bulunamayan hastaların mutlaka diş muayenesi yaptırılmalıdır. Bunun haricinde de diyabetik hastalarımıza düzenli aralıklarla diş hekimine gitmelerini öneriyoruz.


2015

32

“Teorik olarak insülin enjeksiyon bölgesinin her enjeksiyonda farklı olması ve aynı bölgeye en erken bir ay sonra gelinmesi önerilmektedir.” İnsülin kullanan diyabetik hastalarda ise, farklı problemler kan şekeri ayarını bozabilir. Bu hastalarda çok sıklıkla insülinin yanlış kullanımına bağlı kan şekeri ayarı bozulması görüyoruz. Burada insülinin yanlış kullanımı farklı şekillerde olabilir. Örneğin hasta insülini yanlış bölgeye yapıyor olabilir. İkinci ihtimal doğru bölgeye (örneğin karın cildinden) yapmaktadır ama bölge değiştirmemektedir. Teorik olarak insülin enjeksiyon bölgesinin her enjeksiyonda farklı olması ve aynı bölgeye en erken bir ay sonra gelinmesi önerilmektedir. Fakat pek çok insülin kullanan hastaya sorduğumda insülini devamlı kendilerine en kolay gelen yerden yaptıklarını belirtmektedirler. Bu durum insülin enjeksiyonu yapılan bölgede lipoatrofi (yağ dokusu kaybı) ya da lipohipertrofi (yağ dokusu artışı) gelişimine sebep olabilir. Her iki durumda da insülin emilimi bozulacağından kan şekeri ayarı da bozulur. Bu durumu önlemek açısından insülin enjeksiyon yerlerinin devamlı değiştirilmesine “rotasyon” denir. Hastanın kendisi için bir rotasyon biçimi belirlemesi her defasında nereye insülin yapacağını hatırlamasını sağlar ve düzenli uygulamaya imkân verir. Ayrıca insülin her enjeksiyon bölgesinden farklı hızda emilir. En çabuk kana karıştığı yer karın bölgesidir. Kollara yapılan insülin daha yavaş kana karışır. En yavaş kana karıştığı yer ise kalçalardır. Bunun yanında bacağa yapılan insülinin emilimi sonrasında yürüyüşe çıkılırsa hızlı, oturulacak olursa daha yavaştır. İnsülin bölgelerini ve kan şekerini düzenli takip eden bir hastada zaman içerisinde kan şekerinin nasıl değiştiğine dair kendisine özel bir bilgi zamanla oluşacaktır. Aşağıda Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Derneği’mizin “İnsülin Uygulama Teknikleri” broşüründen alınmış bir çizimde insülin uygulama bölgeleri görülmektedir. İnsülin bunun dışındaki alanlara yapılmamalıdır.

“İnsülinin en yavaş kana karıştığı yer kalçalardır.”

Bunun dışında diyabet ilerleyici bir hastalık olduğundan, hasta aynı şekilde beslenmesine, egzersiz yapmasına ve ilaçlarını almasına rağmen yıllar içinde başka herhangi bir sebep olmaksızın ilaç ihtiyacının artabileceği de unutulmamalıdır. Sonuç olarak, kan şekeri ayarı bozulması hasta ve hekimin işbirliği içinde çözebileceği bir sorundur. İlaç dozlarının sebep ortaya konmadan değiştirilmesi, hastada kan şekeri düşmesi (hipoglisemi) ya da kan şekeri yükselmesi (hiperglisemi) yapabileceğinden tehlikeli olabilir.

“İnsülinin en çabuk kana karıştığı yer karın bölgesidir.”

medikent


2015

33

medikent

ALGOLOJİ

Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Kent Alsancak Tıp Merkezi Ağrı (Algoloji) Kliniği Uzmanı

AĞRI MI DEDİNİZ? Algoloji (Ağrı) Bilim Dalı hizmet alanı oldukça geniş olup; özellikle uzun süreli ve ilaç tedavilerine dirençli ağrıların tiplerine göre ilaç veya girişimsel tedavi yöntemlerini uygulayarak ağrıyı kontrol altına almak hedeflenir.

Ağrı, genellikle bazı şeylerin yolunda gitmediğine dair vücudun bir uyarısıdır. Ancak bu cümle akut yani yeni başlayan ağrılar için doğrudur. Ağrı bir dost da olabilir, düşman da. Ağrı en sık olarak bir takım hastalıklar sonucu ortaya çıkar. Bazı ağrıların nedeni bilinmemektedir örneğin fibromyalji gibi, bu durumda herhangi bir hastalığın tedavisi söz konusu değildir, ancak yalnızca ağrılar giderilebilir. Eğer ağrı olağan dışı bir şekilde ani başlamış ve şiddetliyse en kısa sürede tıbbi yardıma başvurmak en akılcı davranıştır. Bazı kişilerin, baş ağrıları ya da menstürüel kramplar gibi tekrarlayan ağrıları bulunur ve

bu kişiler bu ağrıların rahatsız edici olsa da tehdit oluşturmadığını bilirler. Ama alarm çanları çok şiddetli çalıyor ve özellikle de sebebi konusunda emin değilseniz bilin ki, alarm sistemi görevini yapmaktadır ve ciddiye alınmalıdır. İlk kez yaşanan bir ağrı akut ağrı olup, genellikle değerlendirilmesi gereken bir uyarıdır. Oysa kronik (süregen) ağrının kendisi başlı başına tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bir başka değişle kronik ağrı herhangi bir hastalığın semptomu (belirtisi) değil bizzat kendisi bir sendromdur (hastalıktır).


2015

34 En büyük problem, geçmesi gereken ancak geçmeyen ağrılarda yaşanır. Bel ağrısı ve zona hastalığı sonrası ortaya çıkan post herpetik nevralji 3 aydan uzun sürmüş ve diğer nedenlere bağlı ağrılar 6 aydan uzun sürmüş ise bunlar kronik (süregen) ağrı olarak değerlendirilir. Ağrı kötü bir duygudur, ancak ağrıyı uzun süre çekiyor olmak daha da kötüdür. Ağrı sıklıkla çalışmayı, zevk almayı, hatta insanın kendi kendisine yeterli olmasını engeller. Tedavi geciktikçe kişi içine kapanır ve depresyona girer. Ailesine, arkadaşlarına ve beraber çalıştığı insanlara ilgisi azalır, yalnızlık ve sosyal izolasyon gelişir. Ağrı ile ağrıya neden olan hastalık arasında orantısızlık olduğunda hastanın yakınları, aldatıldığını ve kullanıldığını hissedebilir. Sonuçta, tıbbı bir sorun olarak başlayan ağrı, hastayı ve çevresindekileri etkiler hale gelir.

KRONİK AĞRILI DURUMLAR NELERDİR? Baş ağrıları

(Migren, gerilim başarıları, boyun problemlerine bağlı)

Boyun ve omuz ağrıları Göğüs ve sırt ağrıları Bel ve bacak ağrıları

(Bel fıtığı, kas ağrıları, kemik yapılara bağlı, sinir sıkışmaları, damar hastalıkları, iç organ ağrılarının yansıması)

Kalça ve diz eklemi ağrıları Şeker hastalarında ayaklarda ve ellerdeki ağrılar Çeşitli travmaların yaptığı sinir yaralanmalarına bağlı şiddetli ağrılar Zona

(Sinir iltihabı ile seyreden cilt hastalığı)

Nevraljiler

(Tanımlanan en şiddetli ağrıdır. Özellikle yüz sinirleri kaynaklıdır.)

Kanser ağrıları

Migren başağrısı toplumda tanımlandığı kadar sık değildir. Başağrısı, baş ve boyun bölgesinin kas dokusu, bu bölgedeki sinirlerde sıkışma, boyun omurlarının eklemlerindeki sorunlar ve daha birçok hastalığa bağlı ortaya çıkabilir. Ancak, başağrısı yakınması olanların büyük kısmının doktorundan, bir tanıdığından veya kendisinin benzetmesi sonucu bir migren tanısı aldığı ve bir migren ilacı kullandığı dikkati çekmektedir. Sonuçta, nedene yönelik bir tedavi yapılmadığı sürece alınan ilaçlar ve çekilen ağrılar sorunu giderek ağırlaştırır. Sürekli ilaç kullanımına bağlı gelişen farklı bir başağrısı formu tedaviye daha dirençli olarak karşımıza çıkarken, uzun süre ağrı çekmenin oluşturduğu psikolojik çöküntü de üzerine eklenmektedir. İlaçlar ile yeteri kadar kontrol altına alınamayan baş ağrılarında Botox enjeksiyonları veya girişimsel yöntemler örneğin; Greater oksipital sinir bloğu veya Pulsed Radyofrekans uygulaması ağrıları daha uzun süreli azaltabilir ve ilaç kullanımı gerekmeyebilir. Tedaviye dirençli hastalarda oksipital sinir stimülasyonu uygulanabilir. Bel ağrısı, toplumda bireylerin %80’inin yaşamının bir döneminde karşılaştığı bir sorundur. Bel bölgesi yük taşıyan önemli bir alan olduğundan, ağrılar büyük oranda basit nedenlere bağlı olup geçici olabilir. Ancak ağrılar tahmin edilenden daha uzun sürüyorsa veya sık sık tekrarlıyorsa mutlaka değerlendirmek gerekir. Bel ağrılarının birçok nedeni olabilir. Bunlar; bel kaslarının fonksiyon bozuklukları, bel omurlarının birbirleri ile (faset eklemler) ve çevre dokularla bağlantı sorunları, bel fıtığı, sinir sıkışmaları, karın içi organların hastalıklarında ağrının bel bölgesine yayılması ve bel bölgesi ile ilgili bazı hastalıklara bağlı ağrılar olarak sayılabilir. Tedavinin etkin olabilmesi için nedenin veya nedenlerin doğru tanımlanması gerekir. Nedene yönelik ilaç veya ilaç dışı girişimsel tedavi yöntemleri ve gerekirse cerrahi yöntemler uygulanabilir Kanserli hastalar hastalıklarına bağlı sorunlar dışında %90’ı ağrıdan yakınırlar ancak bu hastalar çok yakın izlenerek ağrıları kontrol edilebilir. Kanser ağrıları, hastalığın bulunduğu bölge ve organa bağlı değişik şiddetlerde olabilir. Kanser ağrıları sürekli artarak ve değişerek kendini gösterdiği için zaman kaybetmeden tedavi edilmelidir. Bu ağrıların tedavisinde öncelikle ilaç tedavisi tercih edilirken, çeşitli sinir ve sinir paketlerine ilaçla veya farklı teknik yöntemlerle müdahale edilmesi ağrıyı hızlı ve daimi olarak kontrol altına alabilir. Ayrıca kanser ağrısı çeken yaklaşık her üç hastadan birinin ağrısı morfin ve benzeri güçlü ilaçlara bile cevap vermeyebilir. İşte bu hastaların ağrıları ancak ilaç dışı tedavi yöntemleri ile kontrol edilebilir. Bu yöntemler; ağrıyı taşıyan sinirlere ilaç verilmesi, sinirlerin özel bazı cihazlarla ısıtılması veya çeşitli ilaçların sinirlerin merkezi olan omurilik bölgesine verilmesini sağlayan özel cihazlar yerleştirilmesi olarak sayılabilir. .

“Ağrı sıklıkla çalışmayı, zevk almayı, hatta insanın kendi kendisine yeterli olmasını engeller.”

medikent


2015

35

medikent

Kronik ağrısı olan hastalarda ağrılı uyarılar, beyindeki bazı bölgeleri sürekli huzursuz ederek ağrı hafızası oluşturmaktadır. Ağrılı dönem uzadıkça bu hafıza pekişmekte ve dolayısıyla ağrı tedavisi daha da güçleşmektedir. Şeker hastalarındaki sinir harabiyetine bağlı ağrılar, travma veya damar tıkanmalarına bağlı bacağın kesilmesi sonrası olmayan bacakta olmayan parmakların (fantom ağrısı) şiddetli ağrıları bunlara örnek olarak verilebilir. Ağrı kontrolünde çok çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Ağrı bölümleri özellikle ilaç tedavilerinin yetersiz kaldığı inatçı ağrıların tedavisi ile uğraşmakta ve ilaç yanında özel teknik işlemlerle gerçekleştirilen birçok tedavi şeklini kullanarak hastanın ağrılarını kontrol etmektedir.

İlaç tedavisi:

Zayıftan güçlüye, birçok ağrı kesici ilaç bulunur. İlaçla ağrı tedavisinde genel kurallar; ilaçları ağrı başladığında değil düzenli aralıklarla almak, en az yan etki ile sürekli ağrı kontrolü sağlamak ve etkili olan en düşük dozu ayarlamaktır. Bazı şiddetli ağrılı durumlarda (Kanser ağrısı gibi) opioid grubu (morfin benzeri) ilaçların kullanımı gerekebilir. Uygun şekilde kullanıldığında ve doktorun önerilerine sadık kalındığında, bu ilaçlar güvenlidir ve bağımlılık riski taşımazlar.

Enjeksiyonlar:

Bazı ilaçlar ağrı duyusunu taşıyan sinirlerin geçtiği bölgeye enjekte edildiğinde çok daha etkindir. Özel bazı durumlarda tekrarlayan ilaç enjeksiyonları için bir plastik tüpün ( kateter) yerleştirilmesi gerekebilir. Uzun süreli ağrı tedavisinin gerekli olduğu durumlarda bu kateter, cilt altına yerleştirilen küçük bir pompa sistemine bağlanabilir.

Elektrik stimülasyonları:

Bazı bölgelerdeki ağrılar elektriksel stimülasyon uygulamalarıyla azaltılabilir. Bazı stimülasyon aygıtları cilt üzerine uygulama ile etkili olurken diğer bazı gelişmiş aygıtların direkt olarak sinir sistemi üzerine uygulanır olması (örneğin direkt olarak omuriliğe ya da beyin dokusuna uygulamak) gerekebilir. Daha büyük girişim gerektiren bu yöntemler, diğer basit yöntemler ağrıyı kontrol altına almada başarısız olduğunda kullanılır.

Diğer Yöntemler:

Birtakım ağrılarda ağrı duyusunu ileten sinirlerin işlevini engelleyecek girişimler yapmak gerekli olabilir. Bir iğne ile ilgili sinire ulaşmak ve geçici ya da kalıcı blok uygulayarak ağrı iletisini kesmek, özel deneyim gerektiren bir işlemdir. Bu amaçla kullanılan Radyofrekans Termokoagülasyon cihazları, günümüz teknolojisinin en ileri ürünleridir. Ağrı tedavisi amacıyla uygulanan 52 farklı girişimsel tedavi yöntemi vardır. Bu yöntemlerin hangisinin uygun olduğuna hasta yakınmaları dinlendikten, muayene edildikten ve gerekli tanı yöntemleri (Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi, Magnetik Rezonans görüntüleme, EMG ve gerekli biyokimyasal laboratuar analizleri görüldükten sonra karar verilir.

Psikolojik destek:

Ağrı insanın psikolojisini değiştirebileceği, iletişim ve ilişkilerini etkileyebileceği için, ağrınızı kesmeye yönelik tedaviye ek olarak psikolojik destek almanız da önerilebilir. Profesyonel bir danışman ya da psikolog ile konuşmak, ağrınızın aktiviteleriniz, sosyal yaşantınız ve ilişkileriniz üzerinde oluşturduğu negatif etkilerle başa çıkmanızı kolaylaştırabilir. “Gevşeme” ve “Bio-feedback” ağrıyla baş etme konusunda sıklıkla kullanılan psikolojik yöntemlere örnektir. Her geçen gün ağrı konusunda yeni keşifler yapılmakta ağrı ve tedavisi konusunda yeni gelişmeler olmaktadır. Ağrı doktorları bu yenilikleri paylaşmak için Avrupa ve dünya çapında toplantılar yapmaktadır. Fiziksel ve zihinsel aktivitelerinizi korumak çok önemlidir. Olası ise günlük egzersizler yapın. Yürüyüş ve yüzme birçok kişi için uygundur. Kendinizi formda tutmayı öğrenin. Ağrısız dönemlerinizde fiziksel aktivitelerinizi çok abartılı şekilde yapmayın. Rahat ayakkabılar giyin ve duruşunuza dikkat edin; duruşunuzun düzgün olması rahatınız için çok önemlidir. Aileniz ve arkadaşlarınızla görüşerek sosyal yaşantınızı canlı tutun.

“Doktorun önerilerine sadık kalındığında, bu ilaçlar güvenlidir ve bağımlılık riski taşımazlar.”



2015

37

medikent

Opr. Dr. Dilek ASLAN Kent Hastanesi Tüp Bebek Kliniği Direktörü

GELECEKTE HER BEBEK TÜP BEBEK Mİ OLACAK?

Çevresel faktörler infertilitede rol oynasalar da bugün için en sık neden, insanların evlenme ve bebek sahibi olma yaşlarının ilerlemesidir. Peki toplum dinamiklerini, insan davranışlarını ve çevresel faktörleri değiştirmek mümkün olmadığına göre ne yapmalıyız? Yoksa gelecekte tüm bebekler, tüp bebek mi olacak?


2015

38 Günümüzde her 7 çiftten biri kısırlık (yani infertilite) sorunu yaşıyor. Her gün televizyonlarda bir habere veya bir programa rastlayabiliyorsunuz. Ailenizde, iş çevrenizde, arkadaşlarınız arasında tedavi görenler, bebek sahibi olamayanlar muhakkak var. Nedir bu artışın sebebi veya sebepleri? Yediklerimiz, içtiklerimiz mi? Çevre kirliliği mi? Çevresel faktörler, infertilitede rol oynasalar da bugün için en sık neden, insanların evlenme ve bebek sahibi olma yaşlarının ilerlemesidir. 1970’li yıllarda 20 yaşında evlenmek için “Geç mi kaldı?” diye düşünülen kadınlar, günümüzde 30’lu yaşların ortalarına dek evliliği veya anne olmayı erteliyorlar. Aynı şekilde erkeklerin de daha geç yaşlarda evlenmeyi tercih ettiklerini görüyoruz. Kadınlar kadar olmasa da erkek doğurganlığının da ileri yaştan etkilendiğini biliyoruz. Peki toplum dinamiklerini, insan davranışlarını değiştirmek mümkün olmadığına göre ne yapmalıyız? Yoksa gelecekte tüm bebekler, tüp bebek mi olacak? Tabii ki hayır!

doğurganlığını daha ileri yaşlara dek muhafaza edebilen nesillere rastlanıyor. Ancak genel olarak 31 yaş, yazılı olmayan bir sınır gibi karşımıza çıkıyor. Eğitim ve kariyer planlaması yapan kadınlara yıllık kontrollerini aksatmamalarını bu nedenle öneriyoruz. En azından yılda bir kez kadın sağlığı kontrolünüzü yaptırırsanız, çikolata kisti hastalığı, miyom, hormon bozukluğu veya erken menopoz gibi risklerinizi öğrenebilirsiniz. Kısırlık risk faktörünüz var mı yok mu bilirseniz, bebek sahibi olmayı ne kadar erteleyeceğinize daha bilinçli bir şekilde karar verebilirsiniz.

medikent

“Kısırlık sorununa çevresel etkilerden en bilinenleri; sigara, alkol ve obezite .”

Kısırlık sorununa çevresel etkilerden en bilineni sigara, alkol ve obezite olarak karşımıza çıkıyor. Ama unutmayalım ki infertilite sorunu yaşayan çiftlerin önemli bir kısmında hiçbir neden saptanamıyor ve açıklanamıyor. Neyse ki günümüzde toplumun bilgi düzeyi ve tedavi başarıları giderek artıyor. Bazen ilk bebek, tedavi ile oluyor ama hemen arkasından kendiliğinden gelen kardeşleri ile aile doğal olarak büyüyebiliyor.

İlginçtir ki, aynı fiziksel özelliklere sahip bireyler arasında bile yaşlanmayı daha iyi karşılayan ve

TÜP BEBEKTE IMSI NEDİR VE KİMLER İÇİN YARAR SAĞLAR? IMSI YÖNTEMI HANGİ VAKALARDA TERCİH EDİLİYOR? Tüp bebek tedavisinde kişiselleştirilmiş tedavi yöntemlerini tercih ediyoruz. Güncel tüp bebek uygulamalarında birçok yeni teknik kullanılıyor. Doğru nedenle ve doğru kişiye uygulandığında tekniklerin başarı şansı artıyor. IMSI yönteminin de özellikle az yumurtası olan kadınlarda uygulanmasının başarıyı artırdığı gözlenmektedir.

Hücre içi şekil özelliklerine göre spermlerin seçilerek, mikroenjeksiyon işleminin yapılması tekniği “IMSI” diye adlandırılmaktadır. Bu yöntem, spermleri 6000-8000 kat büyütebilmektedir. Bu büyütme sayesinde de morfolojik yani şekilsel olarak en iyi spermlerin seçilmesi mümkün olmaktadır. Normalde mikroenjeksiyon yapılırken sperm mikroskop altında 400-600 kat büyütülerek görülebilir. Böylece spermin taşıdığı pek çok yapısal problem tespit edilebilir. Detaylı inceleme de bize spermden kaynaklanabilecek bir başarısızlığının önüne geçme imkanı sağlamış olmaktadır. En doğru sperm seçiminin yapılmasına olanak sağlayan IMSI yöntemi ile teorik olarak DNA hasarı olmayan sperm elde edilebilmektedir. Bugüne kadar IMSI üzerine yapılan çalışmalara göre, IMSI uygulanan gruplarda % 20-30’a yakın bir oranda gebelik artışı görülmüştür.

Tüp bebek tedavisinde IMSI, yani “Yüksek optik büyütme kullanılarak sperm seçimi ve enjeksiyonu” uygulaması, son birkaç yıldır tüp bebek tedavilerinde özellikle geçmişte başarısız denemeleri olmuş hastalarda başarıyı arttırmak adına tercih ediliyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, IMSI yöntemi ile spermin seçilmesi durumunda geçmişte gebelik oluşmamış tekrarlayan başarısızlık vakalarının bir kısmında gebelik oranının arttığı gösterilmiştir. Ancak halen IMSI de hangi hastalarda kesinlikle yapılması gerektiği ya da hangi hasta gruplarında sonuçlara etki etmediği net olarak bilinmiyor. Sonuç olarak az sayıda yumurtası olan veya sperm yapısal bozukluğu olan ve tekrar deneyen olgularda tercih edilmesi daha akla yatkın görünüyor.


2015

39

medikent

Prof. Dr. Abdullah OKAN Alsancak Kent Tıp Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı

Kabızlık, ciddi bir hastalık habercisi olabilir veya gündelik aktivitelerimizi etkileyip, anal kanalda çatlak ve hemoroid gibi makat bölgesi hastalıklarına da yol açabileceğinden üzerinde durulması gereken bir belirtidir.

YENİ BAŞLAYAN KABIZLIĞA DİKKAT!


2015

40

medikent

Kabızlık Kabızlık, genel olarak haftada 3 kez veya daha az dışkılama veya dışkılama sırasında aşırı zorlanma olarak tanımlanır. Kabızlığı olanlar sıklıkla tam boşalamama duygusu, ağrılı dışkılama ya da dışkının sert olmasından yakınırlar. Bazı kişiler makattan dışkıyı çıkarabilmek için parmaklarını kullanırlar; bunu yapmak tehlikeli olabilir ve böyle bir yaklaşım alışkanlık haline gelirse bağırsakta “soliter rektal ülser” denen yara veya yaralara yol açabilir. Bu ancak kabızlığı uzamış ve bir türlü dışkılamanın olmadığı, parmakla makattan muayenede adeta taşlaşmış gibi sert dışkı parçalarının hissedildiği ve makattan lavman uygulamasının yetersiz kaldığı durumlarda tecrübeli bir gastroenteroloji uzmanı tarafından yapılabilir. Kabızlık, ciddi bir hastalık habercisi olabilir veya gündelik aktivitelerimizi etkileyip anal kanalda çatlak ve hemoroid gibi makat bölgesi hastalıklarına da yol açabileceğinden üzerinde durulması gereken bir belirtidir.

Kabızlık yıllardan beri varsa, genelde doğuştan itibaren edinilen beslenme ve yaşam tarzıyla, özellikle de liften fakir gıdalarla beslenme, yetersiz sıvı alımı ve hareketsizlikle ilişkilidir. Buna eski yıllarda “itiyadi kabızlık” denilirdi; günümüzde bunu “alışkanlık kabızlığı” ya da “adet edinilmiş kabızlık” şeklinde söyleyebiliriz. Bu şekilde, yıllardır aynı tarzda olan kabızlıkta ciddi hastalık olma olasılığı son derece düşüktür. Ancak kabızlık yeni ortaya çıkmışsa, dışkıda kan görülmüşse, demir eksikliğine bağlı kansızlık gelişmişse, dışkı kalınlığında incelme olmuşsa ve ailede kalın bağırsak hastalığı öyküsü bulunuyorsa, kalın bağırsak kanseri mutlaka ekarte edilmelidir. Çünkü bu belirtiler ciddi bir kalın bağırsak hastalığı için alarm semptomları olarak kabul edilmektedir. Seçkin tanı yöntemi kolonoskopidir. Kolonoskopi ucu ışıklı, ince boru şeklindeki bir aletle kalın bağırsağın incelenmesine verilen addır. İşlem sırasında doğrudan kalın bağırsağı görebilir ve kabızlığa yol açan bir patoloji varsa kolaylıkla saptayabilir ve gerekirse biyopsi alarak tanıyı koyabiliriz. Çoğu merkezde uyutularak yapıldığı için önceki yıllarda tam uyutulmadan yapıldığından oldukça ağrılı olan bu işlem artık hastaların korkulu rüyası olmaktan çıkmıştır. Tecrübeli ellerde “komplikasyon” denilen, işleme bağlı istenmeyen durumun ortaya çıkma olasılığı son derece düşük olan bu işlem bilhassa az önce saydığımız alarm belirtileri varsa mutlaka yapılmalıdır. Kabızlık bazen kalın bağırsakların fonksiyonel bir bozukluğu olan huzursuz bağırsak sendromu, şeker

hastalığı, tiroid bezinin az çalışması, kanda kalsiyum seviyesinin yüksek olması, kronik böbrek yetmezliği, parkinson, depresyon gibi hastalıklarla veya tansiyon ilaçları, antidepresanlar, Parkinson, demir ve kalsiyum ilaçları gibi bazı ilaçlarla da ilişkili olabilir. Kabızlığın tedavisi altta yatan sebebe bağlıdır; örneğin kanser saptandığı taktirde genellikle tedavi ameliyat olacaktır; tiroid bezinin az çalıştığı saptanırsa dışarıdan tiroid hormonu desteği verilecektir ya da kabızlığa yol açan bir ilaç saptanırsa mümkünse o ilaç kesilecek veya bir başka ilaçla değiştirilecektir. Kabızlığa yol açan herhangi bir sebep bulunmazsa bazı genel tedbirler kabızlığın giderilmesine yardımcı olabilir; sabahları aç karnına 1-2 bardak su içmek (günde en az 1.5-2 lt sıvı), her gün bir kaç adet kuru kayısı ve kuru incir gibi liften zengin gıdaları almak, normal ekmeğin yanında kepek ekmeği yemek; sebze, meyve ve zeytinyağlı yiyecek tüketimini artırmak, düzenli egzersiz; en kolay olarak, -ciddi bir kalp sorunu yoksa- haftada 5 gün, 30 dakika-1 saat tempolu yürüyüş ve son olarak da her gün aynı saatlerde 3-5 dakikadan fazla ıkınmamak üzere tuvalete gitmek… Tüm bunlar da işe yaramıyorsa kalın bağırsak örtücü tabakasına zararlı olmadığı bilinen müshil ilaçları doktor kontrolünde verilebilir. Nadir olarak çıkış bölgesinde çalışma bozukluğu olduğu düşünülürse veya saptanırsa - burada hasta dışkıyı çıkımda hissetmesine rağmen itici güç olmadığından dışkılama eylemini yapamaz- "biyofeedback" denen yöntemle zamanla dışkılama alışkanlığı kazandırılır.

“Kabızlık; bazen kalın bağırsakların fonksiyonel bir bozukluğu olan huzursuz bağırsak sendromu, şeker hastalığı, tiroid bezinin az çalışması v.b. ilişkili olabilir. ”


2015

41

medikent

Şerife KARAKAŞ Kent Hastanesi Onkoloji Hemşiresi

ONKOLOJİ BÖLÜMÜNDE HEMŞİRE OLMAK Hayat yolunuzun uzun ve açık olması onkoloji bölümündeki hemşirelerin sihirli ellerinde ifade bulmaktadır.


2015

42

Hemşireliğin birçok tanımı bulunmaktadır. Bunlardan biri de şöyledir: Bireylerin, aile ve toplumun sağlığını korumak, geliştirmek, bozulan sağlığı yeniden kazandırmak ve rehabilitasyonunu sağlamak amacıyla hizmet veren bir meslektir. Hastaların bakımı, tedavisi, birebir hemşire tarafından gerçekleştirilir. Doktorla işbirliği içerisinde olup, hastada gelişebilecek komplikasyonları doğru bir şekilde aktararak anında müdahale edilmesini sağlayan birincil sağlık profesyonelleridir. Hemşirelik, yönetim hizmeti, eğitim ve araştırma hizmeti, danışmanlık hizmeti gibi çeşitli rollerle de mesleki normları geliştirerek kalite standartlarının devamlılığını sağlayan bir meslektir. İnsana yönelik, insan odaklı bir hizmet vermektedir. Bütün bunların yanı sıra güvenlikli ve sağlıklı bir çevre oluşturarak, insanın yaşam süreci boyunca deneyimlediği, sağlık ve hastalık durumlarında gereksindiği bakım ve uygulamaları gerçekleştirmektedir.

“HEMŞİRELİK HİZMETLERİ İŞBİRLİĞİ, İLETİŞİM, KALİTE, PLANLAMA, TEDAVİ UYGULAMA GİBİ DİSİPLİNLER ARASI NORMLARIN EN ÜST DÜZEYE ÇIKARILMASINDA DA BÜYÜK ROL OYNAMAKTADIR. ” Başlangıçta hastaların bakım ihtiyacının giderilmesi olarak başlayan hemşirelik, giderek hasta ya da sağlıklı bireyin bütüncül bir biçimde değerlendirmeye başlamıştır. Artık günümüzde uygulama alanlarını ve sorumluluklarını genişletmiş, hekimlere tabi olan bir meslekten, özerk bir mesleğe, hastalığa odaklanmış bir meslekten, sağlığa odaklanmış bir hale dönüşmüştür. Sağlık bakım hizmeti vermenin dışında teori geliştirme, araştırma yapma, bakım hizmetini koordine etmek için mesleki gelişim fırsatlarını değerlendiren bir profesyonel mesleğe dönüşmüştür. Onkoloji hemşireliği ise yukarıda sayılan iç dinamiklerin yanında iyi bir deneyim ve psikolojik açıdan sağlam bir duruş gerektirmektedir. Mesleki branşlaşmaların içinde belki de hizmetin en önemli ayaklarından biridir. Branşa yönelik bilgi ve becerilerle donanmış, gerektiğinde deneyime dayalı prensipleri geliştirerek bu sekanslar topluluğunu adım adım hayata geçiren sağlık çalışanlarıdır.

Onkoloji hemşiresi, insanların yaşam sürecindeki periyodik olguları, kişisel trajedi olarak algıladıkları kansere yakalanma şanssızlığını hasta ve yakınlarıyla birlikte tedavi süresince yaşamaktadır. Zamanla hastaların ruhsal süreçlerinin iç gözlemcileri durumunda hissederler. Onkoloji hastalarının tedavileri uzun sürmektedir. Yıllarca koruyucu tedavi almaya gelen hastalar bulunmaktadır. Servise tedavi için gelen hastalar, hekim ve hemşire ile koordine halindedir. İlk başlarda ilkel yaklaşımlar ve iletişimlerle yürütülen tedavi ve bakım hizmetleri, zaman içinde primer olguların ve gözlemlerin ortaya çıktığını göstermektedir. Doğal bir uzlaşma, doğal bir anlaşma kökeni, yerini kendiliğinden gelişen güven duygusuna bırakır. İronik bir mizah, tedavi sırasında hoş bir sohbet ve paylaşımlarla, zor geçen süreci eğlenceli kılar, hayata ve geleceğe güven duymasını sağlar. İnsanın doğal yapısında bulunan ölüm iç güdüsünün dışa vurumu, kaygıyı, tedirginliği, karamsarlığı da beraberinde getirir. Kuşkusuz hemşire bir psikolog değildir. Mesleki deneyimlerle kazanılmış ve geliştirilmiş davranış biçimleriyle hizmet yürütmektedir. Ruhsal çöküntü içinde olan hastaları tespit ederek psikiyatriste ve ya psikoloğa yönlendirmektedir. Bu da hastanın ruh sağlığı açısından doğru bir adımdır. Kemoterapi ilaçları kimyasal ve toksik etkileri yüksek olan ilaçlardır. Onkoloji hemşiresinin görevi ise tedaviyi sorunsuz bir şekilde uygulamakla başlar. Kemoterapi ilaçları perifer damarları etkileyerek damarların kasılmasına, kurumasına ve ödeme yol açmaktadır. Uygulama esnasında sık gözlem yaparak oluşabilecek komplikasyonlara anında müdahale eder ve damar yolunu değiştirir. Biz Kent Hastanesi Onkoloji Bölümü olarak, komplikasyonları en aza indirmeye yönelik koordineli bir çalışma yürütüyoruz. Hasta yattığı andan itibaren onun ilk değerlendirmesini yapıyoruz. Alerjik reaksiyonları, sistemik hastalık etkileşimlerini, vital bulguları göz önünde bulundurarak, doktorlarla iletişime geçerek ihtiyacı olan tedaviyi uyguluyoruz. Kent Hastanesi’nin ve hemşirelik direktörünün onkoloji servisine sağladığı olanaklarla hızlı ve kaliteli bir hizmet yürüttüğümüze inanıyorum. Kent Hastanesini tercih edip onkoloji bölümüne adımını atan bütün hastalara kendilerini güvende hissedecek bir hizmet vermek için bekliyoruz. Hayat yolunuzun uzun ve açık olması onkoloji bölümündeki hemşirelerin sihirli ellerinde ifade bulmaktadır. Buradan mesleğini sevgiyle, aşkla, bilgiyle yürüten bütün meslektaşlarıma başarı, sağlık ve mutluluklar diliyorum. Daha nice güzel paylaşımlarla buluşmayı umarak…

“Biz onkoloji hemşireleri olarak Medikal Onkoloji Kliniğimiz’e başvuran hastalarımızın daima yanındayız. ”

medikent


2015

43

medikent

Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU

Varikosel skrotumunun (testislerin içinde bulunduğu cilt kesesi) içindeki olağan dışı genişlemiş toplardamarlardan oluşan bir tür ven kitlesidir. Bunlar bacaklarda oluşan varislere benzer, çocuk sahibi olamama yakınması ile başvuran erkeklerde en sık rastlanan rahatsızlıktır.

Kent Hastanesi Üroloji Uzmanı

Varikosel Hangi Sıklıkta Görülür? Erişkin erkeklerde %15–22 oranında saptanırken, çocuk sahibi olamayan erkeklerin yaklaşık %30-40’ında saptanır. Hastalığın görülme olasılığı yaşla birlikte artar. 10 yaş altında %1 civarında saptanırken, bu oran ergenlik yaşlarında %11’e yükselir. 13 yaşından sonra yaşla birlikte görülme olasılığı artar. Sıklıkla da 20–40 yaş arasındaki yetişkin erkeklerde gözlenir.

Varikoselin Belirtileri Nelerdir? Genellikle ve her hastada belirgin bir yakınmaya sebep olmaz. Varikosel erkek bedeninin farklı anatomik özellikleri nedeniyle sıklıkla sol testiste ortaya çıkar. %20–40 oranında ise her iki testiste birden gözlenir ve çok ender olarak da sadece sağ testiste görülebilir. Ergenlik yaşlarında ortaya çıktığında bulunduğu testisin gelişimini yavaşlatarak testisin boyutunun diğerine göre hafif derecede küçük kalmasına neden olabilir. Hastalar bazen varikosel olan testisde “ağrı hissi” ya da “rahatsızlık hissi” olduğunu ifade eder. İlerlemiş vakalarda şişmiş toplardamarlar kişi tarafından gözle fark edilebilir. Varikosel genellikle doğurganlık sorunu yakınması ile doktora başvuran erkeklerin muayenesinde ya da testis ağrısı ortaya çıktığında ürolog tarafından yapılan fizik muayene ile ortaya çıkarılır. İleri yaşta hızla ortaya çıkan tek taraflı sağ varikosel testisin venöz drenajının karın içindeki bir başka kitle tarafından bası sonucu engellenmesine bağlı görülebilir. Gene ileri yaşta böbrek tümörünün böbreğin toplardamarına ilerlemesine bağlı olarak da özellikle sol tarafta varikosel oluşabilir.


2015

44

Varikosel nasıl teşhis edilir? Testislerin üzerindeki genişlemiş damar kitlesi solucan dolu bir torbaya benzer ve hastanın kendi kendini muayenesi ile farkına varılabilir ya da doktor tarafından testisleriniz ayakta muayene edilirken ortaya çıkarılır. İlerlemiş olgularda genişlemiş venler dışarıdan gözle görülebilir duruma gelirler. Varikoselin tanısı fizik muayene ile konulur ve teşhis için ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç yoktur. Fizik muayene yatarak ve ayakta yapılır. Özellikle ayakta iken hastanın karın içi basıncını arttırması istenir ve skrotumdaki toplardamarların şişip şişmediği kontrol edilir. Fizik muayenede saptanan varikosele “klinik varikosel” adı verilir. Bununla birlikte, aşağıdaki şüpheli durumlarda doktorunuz kesin tanı koymak amacıyla renkli Doppler ultrasonografi tetkiki isteyebilir: • Muayenede belirgin olmayan varikosel, • Testisleri skrotumun yukarısına yerleşmiş olan hastalar, • Küçük skrotum kesesine sahip hastalar, • Fizik muayeneyi güçleştiren kremaster hiperrefleksisi, ortam ya da hasta yapısı nedeni ile uygun ve yeterli muayene yapılamaması Sadece renkli Doppler ultrasonografi tetkiki ile saptanabilen ama fizik muayenede saptanmayan varikoselin klinik olarak çok anlamlı olmadığına inanılmaktadır. Çünkü fizik muayene tanı koymadaki birincil yöntemdir. Bu duruma “subklinik varikosel” adı verilir. Çocuk ve ergenlerde testis volümlerinin ölçülmesi tedavinin gerekliliği ve izlem açısından önemlidir. Bu ölçüm ultrasonografi ya da orkidometri ile yapılabilir.

Varikoseli olan her erkekte infertilite sorunu var mıdır? Varikoseli olan her erkekte infertilite sorunu yoktur. Fakat varikosel çocuk sahibi olamama yakınması ile üroloğa başvuran erkeklerde en sık saptanan hastalıktır. Varikoselin sperm üretimi üzerindeki olumsuz etkileri semen analizi yapılarak araştırılır. Varikoselin semen parametrelerini bozup bozmadığını anlamak için en az iki semen analizi yapılmalıdır. İki semen analizi arasındaki süre 7 günden az ve 21 günden fazla olmamalıdır. Varikosel ile birlikte infertilite sorunu olan kişilerin semen analizi sonuçlarında sorun saptanırsa, bu hastaların bir kısmında hormonal ve genetik araştırma yapılması gerekebilir ama her hastada bu araştırmanın yapılması şart değildir. Bununla birlikte genetik bir bozukluğu taşıyan erkeklerde saptanan varikosel muhtemelen rastlantısal bir bulgudur ve varikosel tedavisinin doğurganlık sorununu çözmeyeceği bilinmelidir. Varikosel operasyonu sonrası semen analiz sonuçları sıklıkla düzelir ve hastaların bir kısmı doğal yolla çocuk sahibi olabilir.

Varikosel hastalığının seyri nasıldır? Hastalık genellikle bulgu vermez, genellikle kısırlık nedeniyle başvuran ve tetkik edilen erkeklerin muayenesinde tespit edilir. Çocukluk ve ergenlik döneminde aileler tarafından ya da fizik muayene sırasından rastlantı sonucu fark edilir. Bu yaş grubunda hastalık sıklıkla belirti vermez. Tanı erişkinlerde olduğu gibi konur, ek görüntüleme yöntemlerine gerek yoktur. Fizik muayene sonrasında testis volümünün ölçülmesi gereklidir. Bu ölçüm orkidometri ile yapılabileceği gibi ultrasonografi ile de yapılabilir. Varikosel, ilerleyici testis hasarı ile seyrederek testis gelişiminde gerilemeye ve sperm üretimini bozarak kısırlığa neden olabilir. Özellikle erişkin yaşlarda sperm sayısında azalmaya, hareketliliğinde ve yapısında bozulmaya, testis hacminde azalmaya neden olabilir. Daha ender olarak uzun dönemde testislerin hormon üretme kapasitesinde azalmaya neden olabilir.

medikent

“Evli olmayan fakat ileride çocuk sahibi olmayı düşünen ve semen analiz sonuçları bozuk olan yetişkin erkekler tedavi olmayı düşünmelidir. ”


2015

45

medikent

Varikosel tedavi edilmeli midir?

Çocukluk çağında saptanan varikoseller ise uzun dönemde testislerin zara görme olasılığı göreceli olarak fazla olduğu için operasyon ile tedavi edilmelidir.

Varikoselin her zaman tedavi edilmesi şart değildir. Tedaviye karar verilmeden önce hastada varikosel dışında çocuk sahibi olmasını engelleyecek başka bir sorunu olup olmadığı araştırılmalı ve bayan partnerinin normal fertilite potansiyeline sahip olduğu gösterilmelidir. Eğer siz ve eşiniz çocuk sahibi olmak istiyorsanız ve aşağıdaki durumlar söz konusuysa tedavi olmayı düşünmelisiniz:

Sadece kişiyi rahatsız eden ağrı varlığında varikosel operasyonu sıklıkla önerilmesine rağmen tedaviden önce ağrıya neden olabilecek diğer hastalıklar araştırılmalı, gerekirse bir süre ağrıyı azaltıcı ilaçlar ile birlikte atletlerin giydiği testisleri destekleyen iç çamaşırlar giyilerek ağrı tedavi edilmeye çalışılmalıdır. Bu kıstaslara uyulduğu takdirde, ağrı için yapılan varikosel operasyonunun başarısı yüksek olacaktır.

• Varikoseliniz doktorunuzun skrotum muayenesinde hissedilebiliyorsa (klinik varikosel), • Siz ve eşiniz en az bir yıl düzenli cinsel ilişkide bulunmanıza rağmen çocuk sahibi olamadıysanız, • Bayanda doğurganlık sorunu yok ya da tedavi edilebilir bir doğurganlık sorunu varsa, • Arka arkaya yapılmış en az iki semen analizi sonuçlarınız normal değilse.

Varikosel nasıl tedavi edilir?

Evli olmayan fakat ileride çocuk sahibi olmayı düşünen ve semen analiz sonuçları bozuk olan yetişkin erkekler tedavi olmayı düşünmelidir. Varikoselin önceden gebelik veya çocuk sahibi olup daha sonra infertilite sorunu yaşayan erkeklerdeki rolü önemlidir. Bu kişilerde %69-81 oranında varikosel saptanması, varikoselin ilerleyici bir hastalık olduğu ve zaman içinde daha önce var olan çocuk sahibi olma kapasitesinin kaybı ile sonuçlanabileceği gerçeğini desteklemektedir. Bu kişilere tedavi önerilmektedir.

Hastalığın tedavisi, cerrahi girişimdir. Ürolog tarafından yapılan operasyonda genişlemiş olan toplardamarlar bağlanır. Birkaç farklı cerrahi tedavi seçeneği vardır. Günümüzdeki en modern operasyon tekniği mikro-cerrahi yöntemle yapılan operasyon olup, yapılan çalışmalar ile diğer operasyon yöntemlerinden daha etkin olduğu gösterilmiştir. Eski yöntemler ile başarısız varikosel operasyonu geçirenlere hastalığın tekrar etmesi durumunda mikro-cerrahi teknik ile düzeltme ameliyatı yapılabilir. Operasyon genel ya da bölgesel anestezi ile yapılır. Tek taraflı bir mikro-cerrahi varikoselektomi operasyonu tecrübeli cerrahlar tarafından yaklaşık bir saatte gerçekleştirilir. Genellikle aynı gün evinize gidebilirsiniz. Operasyon sonrası ağrı fazla değildir. Hasta ortalama 2-3 gün işine ara verir ve evde dinlenir. Doktorunuz sizi en az 1 yıl boyunca 3 ayda bir ya da çocuk sahibi olana dek takip edecektir. Eğer çocuk sahibi olamazsanız yardımcı üreme teknikleri düşünülmelidir.

Varikosel operasyonu ya da yardımcı üreme teknikleri:

Sizin için hangisi doğru? Siz ve eşiniz için bu sorunun tam yanıtını vermek her zaman kolay değildir. Öncelikle doktorunuz size bu konuda yardımcı olacaktır, fakat karar vermede birçok faktör rol alır ve karar verirken şunları göz önünde bulundurmalısınız: • Varikosel Operasyonu: Doğal yollardan çocuk sahibi olabilirsiniz. Varikosel tedavisiyle üremeye yardımcı tedavi yöntemlerine gereksinim azalabilir. • Yardımcı Üreme Teknikleri: Her bir gebelik için tekrar yapılır. • Eşinizin Doğurganlığı: Kadınların doğurganlık kapasiteleri 35 yaşından sonra azalmaya başlar. • Tedavi Edilmemiş Varikosel: Genç yaşlarda ortaya çıkan varikosel tedavi edilmezse yaşınız ilerledikçe semen kaliteniz azalır ve ileride çocuk sahibi olma şansınız gittikçe azalır. • Varikosel tedavisiyle kendiliğinden gebelik sağlanamayan olgularda, sperm parametrelerinde tedavi öncesi değerlere göre düzelme ile IVF/ICSI gibi pahalı yöntemler yerine intrauterin inseminasyon gibi daha kolay uygulanabilen ve daha düşük maliyetli üremeye yardımcı tedavi yöntemlerine geçiş sağlanabilir. • Varikosel tedavisi ile sperm sayısı, hareketi ve yapısındaki iyileşme ile üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin başarısı artırılabilir. Erkeğin semen analizi bozuk ve eşi normalse varikosel onarımı ilk seçenek olarak düşünülmelidir. Eğer kadın faktörünü tedavi etmek için tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerine ihtiyaç duyuluyorsa ilk seçim olarak bu gibi teknikler düşünmelidir.

“Hastalığın tedavisi, cerrahi girişimdir. Ürolog tarafından yapılan operasyonda genişlemiş olan toplardamarlar bağlanır. ”



2015

47

medikent

Kolon kanserinden korunmanın en önemli yolu, düzenli kontroller yaptırmaktır. Yapılan muayene ve kolon görüntüleme yöntemleri, hastalığı önlemek veya erken tanı koymak için gereklidir. Özellikle ailesinde kolon kanseri olanların ve risk altındaki

kişilerin düzenli olarak kontrollerini yaptırması biz doktorlara hastayı bu hastalıktan kurtaracak, ömür boyu bu hastalıkla ilgisini kesecek olan zaman dilimini sağlayacaktır.

Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN Kent Hastanesi ve

Alsancak Kent Tıp Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı

KOLON KANSERİ Bugün sizlere toplumda sıklıkla karşılaştığımız bir bulgudan, makattan kanamalardan bahsediyoruz. Bu kanama nedenleri çok farklı olmakla beraber kolon kanserlerinden biraz bilgi aktarmak istiyorum. “Kolon” diye adlandırdığımız kalın bağırsak, yaklaşık 1,5 - 2 metre uzunluğundaki sindirim sisteminin ince bağırsaktan sonra gelen kısmıdır. Erkekte ve kadında eşit oranda görülen kolon kanseri, bütün kanserler içinde görülme sıklığı bakımından 3. sırada yer alır.


2015

48

KOLON KANSERİNIN BELİRTİLERİ En önemli belirtisi, makattan kanlı dışkılamadır. Kolon kanserinin başlangıç evresinde karında dolgunluk hissi, hafif ağrı, iştah kaybı, ishal ortaya çıkar. Ayrıca kabızlık olabilir. Kolonoskopi, rektosigmoidoskopi gibi isimler verdiğimiz görüntüleme yöntemleri kalın bağırsaktaki kanama nedeni olabilecek tüm hastalıkları ortaya koyar. Böylece herhangi bir kanser varsa erken tanı konmuş olur ve hastaların ameliyatı ve yaşamı için çok önemli bir zaman kazanılmış olur. Daha ileri dönemde, hasta kabızlık veya ince dışkılama şikâyeti ile gelir. Bu evrede, yorgunluk, kilo ve iştah kaybı, kansızlık ortaya çıkar ve bağırsak tamamen kapanabilir.

Alt Sindirim Sistemi Kanama Nedenleri En sık neden hemoroidlerdir. Kolon kanserleri de önemli bir nedendir. Kolon kanserinin nedeni kesin olarak bilinmemektedir fakat oluşumunda etkili olan bazı çevresel ve genetik nedenler vardır. Ayrıca daha önceden meme ve yumurtalık kanserini geçirmiş kişilerde ve ailelerinde kolon kanseri sıklığı daha fazladır. Beslenme, kolon kanserinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle batı tipi fast food dediğimiz beslenme kolon kanseri ihtimalini arttırır. Kolon kanserinin oluşmasında hayvansal yağların tüketiminin etkili olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca bazı kimyasal maddeler de kolon kanseri nedenleri arasındadır. Sanayi işçilerinde, bazı fabrikalarda çalışanlarda kolon kanserinin daha sık oranlarda görülmesi bu iddiayı güçlendirmektedir.

medikent

Ameliyat sonrası konforunun çok iyi olması, daha kısa sürede günlük yaşama dönme şansı gibi nedenler bizi İzmir’de bu yöntemi yerleştirmeye yöneltti. Kalın bağırsağın son 10 cm içinde yer alan kanserlerde tekrar oranını azaltmak için ameliyat öncesi radyoterapi yapılması önerilir. Bu konuda karar cerrah ile beraber onkoloji uzmanının da bulunduğu bir konsey tarafından alınmalıdır. “Multidisipliner” adı verilen bu yaklaşım, kanser tedavilerinde başarı şansını yükseltmektedir.

Kolon Kanserinden Korunma Fazla lifli gıdalarla beslenme kolon kanserine karşı koruyucudur. Yapılan deneylerle bu durum ispatlanmıştır. İnsanlarda bol miktarda lifli besinlerin tercih edilmesi kolon kanseri görülme sıklığını azaltmaktadır. Çünkü bu maddeler, kanserojen maddelerin yoğunluğunu azaltmaktadır. Yağlı besinlerle kolon kanseri arasında doğrudan ilişki vardır. Yağ oranı az besinlerin tüketilmesi gerekir. Kırmızı et ve yağlı besinler kolon kanseri ihtimalini arttırmaktadır. Bu nedenle bu besinlerin az miktarlarda tüketilmesinde fayda vardır. Kolon kanserinden korunmanın en önemli yolu ise düzenli kontroller yaptırmaktır. Yapılan muayene ve kolon görüntüleme yöntemleri hastalığı önlemek veya erken tanı koymak için gereklidir. Özellikle ailesinde kolon kanseri olanların ve risk altındaki kişilerin düzenli olarak kontrollerini yaptırması biz doktorlara hastayı bu hastalıktan kurtaracak zaman verecektir. Bunların dışında egzersiz yapmak, yeşil çay tüketmek bağırsak düzenini sağladığından dolayı koruyucudur. Yeşil çayda bulunan bir maddenin kanser gelişimini önlemede etkili olduğu belirtilmektedir.

Hastalığın Tanısı Hastalığın tanısı günümüzde oldukça kolaydır. Kolonoskopi ile hastanın bütün kalın bağırsağı görüntülenir. Bu sırada, polip varsa alınır ve incelenir. “Rektosigmoidoskopi” dediğimiz yöntemle yalnız kalın bağırsağın makata yakın en fazla 20 cm’lik bölümü incelenebilmektedir. Kalın bağırsak kanserlerinin % 75’i bu bölümde görüldüğü için bu yöntem geçerliliğini korumaktadır. Ayrıca gaitada gizli kan araştırılır. Bu yöntem ile dışkıda saptanması zor olan az miktardaki kanamalar saptanır.

Kolon Kanseri Tedavisi Kalın bağırsak kanserlerinde öncelikli tedavi cerrahidir. Artık günümüzde “total mezo eksizyonu” denilen cerrahi tedavi yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem sayesinde eski cerrahiye göre kanserin tekrarlama oranı %30 azalır. Cerrahi tedaviye ek kemoterapi ve radyoterapi tedavileri de kullanılır. Erken tanı konulan kanserlerde tedavi oranı % 80’dir. Bu ameliyatlar, uygun vakalarda, “kapalı yöntem” dediğimiz Laparoskopik yöntemle de yapılabilmektedir. Nitekim bizler İzmir’de kolon kanseri tedavisinde “laparoskopik teknik” dediğimiz bu kapalı yöntemi rahatlıkla uygulayabiliyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi bu hastalıklarda da kapalı yöntem açık cerrahinin yerini almaktadır.

Önemle belirtmek isterim ki; Makattan gelişen kanamalarınızda gastroenteroloji veya cerrahi hekimlerin kontrolünden geçmek sizi korkutmasın. Artık günümüzde “kolonoskopi” denilen tetkik, hastalara hafif bir anestezi verilerek uygulanmakta ve hasta hiçbir ağrı hissetmemektedir. Bu kadar kolay bir tetkikin bir hayat sunduğu günde bize sunulan bu olanağı yalnız korku nedeniyle kullanmamak, kendimize ve yakınlarımıza karşı kötülüktür.


2015

49

medikent

Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY Kent Hastanesi Girişimsel Radyoloji Uzmanı

Hayvanlardan bulaşan ve karaciğerde yerleşen parazit kistleri, ameliyata gerek kalmadan Girişimsel Radyolojik yöntemler ile tedavi edilebiliyor. Başarısı kanıtlanmış girişimsel yöntemlerle kendi tedavi ettiği grupta uzun yıllara ulaşan sonuçların çok başarılı bulunarak, bu alandaki en saygın tıp dergilerinde yayınlandığını belirten Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Yiğit Göktay, bu sayede cerrahi riski olan, büyük ameliyat kapsamına giren ve karaciğerin tamamen elden geçirilmesini gerektiren ciddi operasyonlara ve sonrasındaki zorlu iyileşme süreçlerine gerek kalmamasının bugüne dek binlerce hastanın hayatını değiştirdiğini vurguluyor.

PARAZİT KİSTLERİNİN AMELİYATSIZ TEDAVİSİ Hayvanlardan bulaşan ve karaciğere yerleşen parazit kistleri, ameliyata gerek kalmadan Girişimsel Radyolojik yöntemler ile tedavi edilebiliyor. Özellikle doğada kontrolsüz gezen köpeklerden bulaşan parazit kisti (Kist Hidatik Hastalığı) yurdumuzda halen ciddi bir sağlık problemi olma özelliğini koruyor. Doğada köpeklerin konak, koyun gibi hayvanların ise, ara konak olduğu bu parazit kisti hastalığında, insan tesadüfi ara konak olarak enfekte olabiliyor ve hayatı buna bağlı ciddi şekilde etkilenebiliyor. İnsanda en çok karaciğere yerleşip burada dev boyutlara ulaşabilen bu parazit kistleri; safra yolu ve sindirim problemlerine yol

açtığı gibi, kistlerin patlaması, parçalanması halinde hayati risk yaratabiliyor. İçeriği çok bulaşıcı nitelikteki bu kistler, ek olarak sıklıkla akciğer ve nadiren de diğer organlarda da hastalık yapabiliyor. Genellikle hayvan dışkısı ile temas etmiş sebzeler, otlar ile bulaşan bu parazit hastalığı maalesef yurdumuzda ve bazı Akdeniz ülkelerinde halen ciddi bir veterinerlik ve halk sağlığı sorunu. Geçmişte sadece cerrahi ile açık ameliyat yapılarak tedavi edilen ve ameliyat sonrası çeşitli komplikasyonlar ve nüks sorunlarıyla tam iyileşmede güçlük yaşanan bu hastalığa karşı son yıllarda Girişimsel Radyolojik yöntemlerle tamamen ciltten, iğne deliğinden yapılan tedaviler mümkün hale geldi.


2015

50

Ülkemizdeki girişimsel radyologların bu alanda sağladıkları bilimsel gelişmeler ve tıp literatürüne katkıları sayesinde son 20 yılda ciltten yapılan ve sadece bir iğne deliğinden gerçekleştirilen tedaviler, karaciğer parazit kisti (Kist Hidatik) hastaları için ilk tedavi seçeneği haline gelmiştir. Ameliyata gerek kalmadan yapılan bu girişimsel tedavi ardından birçok hasta, aynı gün içerisinde taburcu olabilmekte, nadiren hastanede birkaç günlük takip gerekmektedir. Özellikle yurdumuzda çocukluk yaş grubunda da izlenen bu hastalığın ciltten tedavisi ile çok küçük çocuklarda bile sekelsiz iyileşebilme şansı doğmuştur. Tedavi sonrası günlük normal hayatına hızla dönen hastalar, ilk yıl içi kontrolleri ardından senelik takipler ile izlenmektedir.

Başarısı kanıtlanmış girişimsel yöntemler sayesinde; cerrahi riski olan, büyük ameliyat kapsamına giren ve karaciğerin tamamen elden geçirilmesini gerektiren ciddi operasyonlara ve sonrasındaki zorlu iyileşme süreçlerine gerek kalmaması, bugüne dek binlerce hastanın hayatını değiştirmiştir. Ege ve Marmara bölgelerinde yurdun diğer kesimlerine göre nispeten az görülen Kist Hidatik Hastalığı, yine de hayvan kontrolünün tam olmaması ve hijyen alışkanlıklarındaki zayıflık nedeniyle hiç de azımsanmayacak oranda karşımıza çıkıyor. En sık ultrason kontrollerinde tespit edilen hastalığın saptanması ardından yerinde müdahale ve uygun girişimsel radyolojik tedavinin uygulanması ile toplumdaki sağlıklı bireylerin korunması sağlanıyor.

Yöntemin Avantajları 1. Hasta uzun bir nekahat dönemi gerektiren büyük bir karın cerrahisinden kurtuluyor. 2. Girişim süresi çok kısa ve hasta açısında ağrı duyacağı bir işlem olmuyor. 3. Sedasyon anestezisi yeterli oluyor. Genel anestezi gerekmiyor, Anestezi hekiminin sadece hafif bir sedasyon uygulaması eşliğinde yapılıyor. 4. Hasta işlemden hemen 1 saat sonra yemeğini yiyip yürüyebiliyor.

Uygulama nasıl yapılıyor? Ameliyatsız tedavi yönteminde girişimsel radyoloji hekimi; ultrason ya da BT eşliğinde karaciğerdeki parazit kistine ince bir iğne ile ulaşıyor, kistin bulaşıcı nitelikteki içeriği boşaltılıyor ve özel yoğunluktaki serum ilaç olarak kistin içerisine dolduruluyor, 15–20 dakikalık bekleyiş ardından parazitin zarları ayrılıyor ve parçalanıyor. Aynı iğne üzerinden parçalanmış ve artık bulaşıcı özelliğini yitirmiş içerik dışarıya alınıyor. Bu yönteme kısaca “PAIR (Puncture-Aspiration-Irrigation-Reaspiration)” adı veriliyor ve genellikle aynı gün hasta iyileşip taburcu ediliyor. Parazit kisti çok büyük boyutlara ulaştığında ise, aynı uygulama sonrası kısa bir süre için ince bir kateter kist içinde bırakılıp boşaltma yapılıyor. Ertesi gün Girişimsel Radyoloji Ünitesi’nde kateter üzerinden verilen ilaçla safra yolu bağlantısı olmadığı görüldükten sonra kistin kalan duvarlarını birbirine yapışması için özel bir uygulama yapılıp, kateter çekiliyor ve kontrol sonrası hasta taburcu edilebiliyor.

5. Hasta aynı gün ya da ertesi gün taburcu olup günlük normal hayatına dönebiliyor. 6. Girişim sonrası hasta takibi Ultrason eşliğinde düzenli yapılabiliyor. 7. Girişimsel yöntemin uzun dönem sonuçlarında diğer tedavi yöntemlerine göre üstünlüğü ortaya konulmuş.

medikent


2015

51

medikent

Doç. Dr. Murat KILIÇ Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı

BAĞIŞ DEĞİL SİGORTA

Ülkemizde 3-9 Kasım tarihleri arası Organ Bağışı Haftası olarak belirlenmiştir. Bu hafta içinde çeşitli etkinlikler yapılıyor, bir kez daha organ bağışının önemi vurgulanıyor, farkındalık yaratılmaya çalışılıyor.


2015

52

Bir süre önce kağıt üzerindeki organ bağış sayıları açıklandı. İzmir, ilk sırada yer alıyor, üniversite kenti Ankara ise 8. sırada. Kart doldurup, “Organlarımı bağışlıyorum” diyen sayısı İzmir’de 20 bin, Ankara’da 6 bin. Bir yılda yüzde 80 artışla organ bağışında bulunanların sayısının 145 bine ulaşmış olması bize bir şey ifade etmiyor. Yaklaşık 80 milyonluk Türkiye’de gönüllü sayısının çok daha fazla olması gerekir. Bizim için hayattayken yapılan bağışlar değil, kişinin ölümünden sonra yapılan ailelerin yaptığı organ bağışları ve bunların sayısı önemli. Bu rakam ise ülkemizde yılda 300-400 kadar. Milyon nüfus 1 başına 4-5 gibi. İspanya’da yıllık kadavradan bağış bin 500 civarında, milyon nüfus başına 30’un üzerinde. Çok çaba var ama hala yeterli bilinç oluşmadı. İstediğimiz insanların vasiyet gibi yakınlarına organlarını bağışladığını söylemesi, bu isteklerini belirtmesi. Maalesef bağıştaki açığı canlı vericilerden kapatıyoruz. Aile bağları güçlü bir toplumuz, biri hasta olduğunda herkes seferber oluyor. Bu sayede pek çok hayat kurtuluyor. Karaciğer nakillerinin yüzde 75- 80’ini canlı vericiden yapıyoruz. Böbrek naklinde de benzer bir

Split Nakil

durum var. Batı’da ise tam tersi. Kadavradan yapılan nakiller operasyonların 4’te 3’ünü oluşturuyor. Türkiye, Avrupa’da en çok karaciğer nakli yapılan ülke. Son iki yılda yılda yapılan 1200 karaciğer nakli ile Avrupa’da lideriz. Bizde ise yılda 1100 kişi. İnsanlar sağlıklıyken organını veriyor ama öldükten sonra vermiyor. Bu çok ilginç ve ciddi bir çelişki değil mi? Ama bizim insanımız böyle. Bence bağışların yetersiz olmasının altındaki neden bağış sözcüğünün yarattığı algıdan kaynaklanıyor. Bağış deyince insanlar tedirgin oluyorlar, kendilerinden bir şey isteneceği düşüncesiyle tepkileri olumsuz oluyor. Söze organ bağışıyla başladığınızda insanların ilk cümlesi “Aman Allah korusun” oluyor. Bir gün kendisinin de organa ihtiyacı olabileceğini hiç düşünmüyor. Oysa ki herkesin organlarını bağışlaması hepimiz için yapılmış birer hayat sigortası gibi olacak. Bir başka deyişle hepimizin bir organ sigortası olacak. Hangimize ne zaman organ gerekeceğini bilemeyiz. Böyle bir sistem olsa sağlıklı kişiyi ameliyat etmek zorunda kalmasak, anneden, babadan , kardeşlerden değil de organ havuzundan alsak... Hep birlikte bu bilincin oluşması için çaba sarf etmeliyiz.

BİR BAĞIŞ, İKİ HAYAT Bu yıl Turgutlu Anadolu Lisesi’ni kazanan, okul hazırlığı yaparken “bağış” müjdesiyle kendisini ameliyat masasında bulan Taha Yalım’ı (13) karaciğer nakline götüren süreç geçtiğimiz Nisan’da başladı. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Wilson sirozu (Karaciğerde bakır birikmesi) tanısı koyuldu, karaciğer nakli gerekeceği aileye bildirildi. Nakil kararıyla İzmir Kent Hastanesi’ne sevk edilen Taha’nın anne ve babasının taşıyıcı olması, canlıdan nakil umutlarını bitirirken, adı kadavradan organ bekleyenler listesine yazıldı. Taha gibi Manisalı olan FatmaOsman Tezgel çiftinin iki çocuğunun küçüğü Muhammet Ali (2), 3 aylıkken çok öksürüyor diye doktora götürüldü. Aile bronşitten korkarken, Muhammet Ali ‘nin hastane macerasında gelinen nokta “Konjental hepatik fibroz” (doğuştan karaciğer sirozu) tanısı oldu. 3 aylıkken bir öksürük ile başlayan hikayenin sonu Ali’yi 2 yaşında karaciğer nakline götürdü. Aileden sadece dayısı Salih Soyal uygun verici olarak belirlenen, nakil için kan değerlerinin düzelmesi beklenen M. Ali’ye, bu düzelmenin gerçekleşmesinden birkaç gün sonra kutsal bağış müjdesi geldi. İsmi açıklanmayan bir genç erkeğin (22) beyin ölümü sonrası bağışlanan karaciğeri ikiye bölünüp hemşehri iki çocuğa yeni hayatın kapılarını açtı. Bağış karaciğer split yöntemiyle Muhammet Ali Tezgel ile 13 yaşındaki Taha Yalım’a nakledildi. Organ kardeşi olan iki çocuk, kutsal bağışla ikinci hayatlarına başladı.

medikent

“Maalesef bağıştaki açığı canlı vericilerden kapatıyoruz.”


2015

53

medikent

Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Kent Hastanesi Nefroloji Uzmanı

YAŞAMAK DA YAŞATMAK DA GÜZEL

Ülkemizde 50 binden fazla diyaliz hastası bulunmaktadır. Böbrek yetmezliğinde hayata döndüren tedavi, böbrek naklidir. Ne yazık ki her böbrek hastası, bu tedavi seçeneğine ulaşamamaktadır. Böbrek nakli olmadığında standart diyaliz seçenekleri ile 5 yıl içinde hastaların %50’si ne yazık ki kaybedilmektedir. Geçen son bir yılda ülkemizde yaklaşık 3 bin böbrek nakli gerçekleştirilmiştir; bu rakam, bekleyen hastaların çok azını oluşturmaktadır. Böbrek nakli için verici seçenekleri, canlı verici veya kadavra vericidir. Kadavra vericilerin çoğunu genellikle trafik kazası, beyin kanaması, beyin tümörü veya kalp krizi gibi ciddi hastalıklar nedeniyle yoğun bakımda izlenen, solunum cihazına bağlı ve beyin hasarı nedeniyle beyin ölümü gerçekleşmiş ve tıbbi açıdan kanıtlanmış beyin ölümü tanısı alan hastalar oluşturur. Kadavradan organ bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır. Diyalizde geçen süre uzadıkça hastanın kalp, kemik gibi diğer organ fonksiyonlarında da bozulmalar olur. Canlı verici, hastayı uzun bekleme süresinden korur ve diyalize başlanmadan böbrek nakli olabilmesine de imkan verir. Genel olarak canlıdan alınan böbrekler kadavraya göre daha uzun süre işlev görmektedir.

Çoğumuz hediye vermenin mutluluğunu bilir. Peki bir yaşam vermek? Peki yaşamanın da yaşatmanın da güzelliğini anlatmaya kelimeler yeter mi?

Vericinin bir yakınını sağlığına kavuşturmasının pek çok güzel yönü vardır. Bu bazen bir eş, bir çocuk, bir ebeveyn olabilir. Çoğumuz sevdiğimiz birine hediye vermenin nasıl bir mutluluk olduğunu biliriz. Peki bir yaşam vermek? Bu duygu, kişinin hem kendi içindeki huzuru, hem çevresindekilerin takdiri hem de alıcının minneti ile çok daha anlam kazanır. Alıcı ve vericinin aynı çatı altında yaşadığı, hatta eş olarak birlikte hayatı omuzladığı durumlarda bu birlikteliğin acı tatlı çok farklı yönleri olabilmektedir. Eşlerden biri hasta iken, aslında ikisi de hasta olmaktadır. Çünkü yaşamın gerek ekonomik gerekse sosyal yükünü tek eş omuzlamak durumunda kalmakta, hem psikolojik olarak hem de bedenen çok yorulmaktadır. Üstelik tüm bu yüküne rağmen, hasta eş yine çoğu zaman yorgun, halsiz ve eşinin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Böbrek nakli sonrasında ise, evde yaşama, işine, sosyal sorumluluklarına dönmüş bir eş ve ona bakmak zorunda olmayan, kendi işine, yaşamına devam etmesinde ise hiçbir sakınca bulunmayan diğer eş ile iki sağlıklı insan olarak aile yapısının omuz omuza tekrar sürdürülmesi sağlanacaktır.

“Böbrek nakli olmadığında standart diyaliz seçenekleri ile 5 yıl içinde hastaların %50’si ne yazık ki kaybedilmektedir.”


2015

54

Toplumumuz sıkı ve geniş aile bağları gereği hem bazı avantaj hem de dezavantajlara sebep olabilmektedir. Yakın ilişkiler, sayıca kalabalık olma nedeniyle alıcı için potansiyel böbrek verebilme şansına sahip bireylerin çokluğu, yardımlaşabilme, bu birlikteliğin olumlu yönlerini oluşturur. Ancak ne yazık ki bazen kulaktan dolma ve gerçekçi olmayan bilgiler nedeniyle vericiler korkutulmakta, sağlıklı ve bilimsel verilere ulaşılması engellenmektedir. Bu noktada tüm aile bireylerini içeren anlatım ve paylaşımlarla bu yanlış yönlendirmenin aşılabilmesi oldukça önemlidir.

dir. Uzun dönemde tek böbrekli olması, yaşam kalitesini ve süresini etkilemez. Böbrek vericisinde uzun dönemde böbrek yetmezliği gelişmesi riski artmamaktadır, ancak vericide en küçük bir zarar görme olasılığı varsa, başka verici aranması yoluna gidilir. Böbrek naklinde hastanın 4. dereceye kadar akrabaları ve yine 4. dereceye kadar kayın hısımları (eşinden dolayı gelişen akrabalar) böbrek verebilir. Akrabalığı ya da hısımlığı olmayan kişilerin birbirine organ vermesi yasal olarak mümkün olmakla birlikte, bu durumlar, akıllarda soru işareti kalmaması için nakilin yapılacağı ilde kurulan Etik Kurulu tarafından değerlendirilir.

“Ülkemizde böbrek nakillerinin %90’ından fazlası canlı vericiden gerçekleşmektedir.”

Ülkemizde böbrek nakillerinin %90’ından fazlası canlı vericiden gerçekleşmektedir. Canlı vericiden böbrek nakli ameliyatları, dünyada zaman ispatlı operasyonlardan biridir, ülkemizde de 30 yılı aşkın süredir yapılmaktadır. Doğuştan tek böbrekli olan kişilerin çoğu, başka nedenle yapılan tetkikleri sırasında bunu tesadüfen öğrenmekte ve yaşam boyu bir böbrek hastalığı ile karşılaşmamaktadır. Normal koşullar altında ve uygun şekilde değerlendirildiğinde böbrek nakli vericisi olmak, ciddi risk taşımamaktadır. Verici anestezi alacağı ve ameliyat olacağı için herhangi bir ameliyata benzer cerrahi riskler taşır. Üç binden fazla böbrek vericisinin 40 yılı aşkın süre ile izleminde, normal kişilere kıyasla yaşamlarında değişiklik gözlenmemiştir. Böbrek vericileri, ameliyattan kısa süre sonra iyileşmekte ve ortalama 3-4 hafta içinde normal iş ve ev yaşantısına dönebilmekte-

Tarlada ikinci hayat Balıkesir’in Dursunbey İlçesi’ne bağlı Yunuslar Köyü’nde çiftçilik yapan Mehmet Ali Demir, baş dönmesi, kusma, el ayak şişmesi, halsizlik, bitkinlik şikayetleriyle doktora başvurduğunda bir böbreğinin doğuştan küçük ve çalışmadığını, diğerinin de iflas ettiğini öğrendi. Kesin çözüm olarak böbrek nakli olması gerektiği söylenen Demir periton diyalize başladı. Ancak bu yöntem Demir’in çalışmasına engel oldu, sosyal yaşamı kalmadı. Nakil olmaya karar verdi ancak bağışlar yetersizdi, beklemeye de tahammülü yoktu, eşi Fatma Demir gönüllü donör oldu. Mehmet Ali Demir hayat arkadaşından nakledilen böbrekle ikinci hayata, 5 ay sonra da eşi Fatma Demir ile tarlalarda çapa sallamaya başladı. İki çocuk annesi Demir, “Bana eski halinize dönersiniz, demişlerdi de inanmamıştım. Şimdi eşimle birlikte tarlalarda çalışıyoruz, yevmiyemizi alıyor, oturup yiyoruz. Hiçbir sıkıntımız yok” dedi.

Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok

Mehmet Ali Demir

Fatma Demir

medikent


2015

55

medikent

Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi Hematoloji Uzmanı

Kök Hücre Transplantasyonu

KEMİK İLİĞİ NAKLİ Kemik iliği yetmezliği, lösemi, lenfoma ve myeloma gibi kök hücre hastalıklarında erken tanı ve tedavi, hayati önem taşır. Bu hastalıkların tedavisinde kemik iliği nakli (kök hücre transplantasyonu) yaşam kurtarıcıdır. Tedavide sterilizasyon, altın standarttır. Kök hücre transplantasyonu, konjenital ve kazanılmış hematolojik benign (iyicil) ve malign (kötücül) hastalıklarda, bazı kanserlerde ve immunolojik hastalıkların tedavisinde iyileşme sağlayabilen etkili bir tedavi yöntemidir. Günümüzde kök hücre transplantasyonu için kemik iliği, granülosit koloni uyarıcı faktörlerle uyarılan periferik kök hücre ve dondurularak saklanan umblikal (göbek) kordon kanı olmak üzere üç kök hücre kaynağı olarak kullanılmaktadır. Alloejeneik kök hücre

transplantasyonu insan lökosit antijenleri (HLA) uyumlu kardeş ya da akrabalardan yapılabileceği gibi HLA uyumlu akraba dışı vericilerden (unrelated) de yapılabilir. HLA uyumsuzluğu birden fazla olan vericilerden (haploidentik) de yüksek riskli olarak allojeneik kök hücre transplantasyonu uygulanabilir. Otolog kök hücre transplantasyonunda ise, hastanın kendi kök hücreleri kullanılmaktadır.


2015

56

ALLOJENİK KÖK HÜCRE TRANSPLANTASYONU 1950'li yıllarda farelerde yapılan deneysel çalışmalar sonrasında ilk kez 1957 yılında Don Thomas 6 olguya kemik iliği kaynaklı allojenik transplantasyon yapmıştır. 1960'lı yıllarda HLA doku gruplarının tanımlanmasıyla graft versus host hastalığını (GVHH) önlemek amacıyla immunsupresif ilaçlar kullanılmıştır. 1969'da Don Thomas tarafından kurulan Seattle'lı grup ilk transplantasyonunu blastik fazdaki kronik miyelositer lösemili hastaya yapmışlardır. 1979 yılında ise, Hansen HLA uyumlu akraba dışı kök hücre transplantasyonunu gerçekleştirmiştir. Başlangıçta tüm allojeneik kök hücre transplantasyonları, HLA uyumlu akraba ya da akraba dışı vericiden genel anestezi altında elde edilerek yapılmaktaydı. Aferez yöntemlerinin bulunması ile günümüzde allojeneik kök hücre transplantasyonlarının yaklaşık %70-75'inde periferik kök hücre kullanılmaktadır. Granülosit koloni uyarıcı faktörler ile kemik iliği uyarılan vericilerin periferik damarlarından herhangi bir anestezi ya da ameliyat uygulanmadan geniş hacimli lökoferez ile periferik kök hücre toplanmaktadır. Bu yöntemle vericilerde kemik ağrısı, ateş, nadiren pıhtılaşmaya yatkınlık gibi yan etkiler dışında günümüze kadar ciddi komplikasyon gelişmemiştir. Ancak öyküde kanser, miyelodisplastik sendrom ve inflamatuar hastalığı olan vericilerde dikkatle kullanılmalıdır. Kemik iliği kaynaklı kök hücre transplantasyonuna göre daha fazla GVHH izlenebilir ancak daha kolay bir işlemdir ve kemik iliğinden daha fazla kök hücre ile T lenfosit toplanır.

Allojenik kök hücre transplantasyonunda birden çok yarar söz konusudur. En önemlisi yüksek doz kemoterapi vermektir. Verilen kök hücre, hastanın kemik iliğine yerleşerek (homing) kan hücreleri üretimini hızla yaparak kemoterapinin ortaya çıkardığı kemik iliği baskılanmasını en az zararla atlatılacaktır. İkincil amaç ise, kök hücrede bulunan T lenfosit ve doğal öldürücü hücrelerin kötücül hücreler üzerine öldürücü etkileridir, buna “graft versus tümör etkisi” adı verilmektedir. Üçüncü amaç da bağışıklık sisteminin yeniden düzenlenmesinin sağlanmasıdır. Allojenik kök hücre transplantasyonu yapılacak hastalar için hastanın yaşı<45-50, performans durumu (biyolojik yaş), yandaş hastalıklar, hastalığın evresi, kemoterapötik ilaçlara yanıtı, nüks durumu, enfeksiyon öyküsü, hastalığın sitogenetik özellikleri, hazırlama ve immunsupresif rejimler, vericinin bulaşıcı enfeksiyon durumu ve HLA tam uyumlu/haploidentik olmasına göre risk değerlendirilmelidir. Transplantasyon için yüksek risk taşıyan kötücül hematolojik hastalıklarda, kötücül olmayan hematolojik hastalıklarda, solid tümörlerde, oto-immun, kalıtsal depo hastalıklarda ve immun yetersizlik sendromlarında hazırlama rejiminde kullanılan ilaçlar ve ilaç dozlarında değişiklikler yapılarak non-miyeloablatif allojeneik kök hücre transplantasyonu yapılmaktadır. Amaç, transplantasyon ilişkili ölüm riskini azaltmaktır.

medikent

Allojenik kök hücre transplantasyonu endikasyonları 1. Hematolojik malign (kötücül) hastalıklar:

a) Akut miyeloid lösemi b) Akut lenfoblastik lösemi c) Akut promiyelositik lösemi d) Miyelodisplastik sendrom e) Non-Hodgkin lenfoma (Otolog kök hücre transplantasyonu sonrası nüks) f) Hodgkin lenfoma (Otolog kök hücre transplantasyonu sonrası nüks) g) Multiple miyeloma (<60 yaş, kötü riskli, otolog kök hücre transplantasyonu sonrası nüks) h) Kronik miyeloid lösemi (Akut lösemik dönüşümü, tirozin kinaz inhibitörlerine direnç) i) Kronik lenfositik lösemi (<60 yaş, kötü riskli, tedavilere dirençli) j) Kronik miyeloproliferatif neoplaziler (polisitemi, miyelofibrozis, esansiyel trombositemi)

2. Hematolojik benign (iyicil) hastalıklar;

a) Şiddetli aplastik anemi b) Talasemi majör, orak hücreli anemi c) Kalıtsal kemik iliği yetersizliği sendromları (Fanconi aplastik anemisi, diskeratozis konjenita, Scwaschman-Diamond, konjenital amegakaryositik trombositopeni, Kostman sendromu) d) Paroksismal noktürnal hemoglobinüri

3. Solid tümörler

(Tedavilere dirençli nöroblastoma, Ewing tümörü, rabdomyosarkom, renal hücreli kanser, meme ve over kanserleri)

4. Otoimmun hastalıklar

(Tedavilere dirençli immun trombositopeni, oto-immun hemolitik anemi, Evan's sendromu, sistemik lupus eritematozus, multiple skleroz, sistemik skleroz, vaskülitler)

ALLOJENEIK KÖK HÜCRE TRANSPLANTASYONLARININ YAKLAŞIK %70-75'İNDE PERİFERİK KÖK HÜCRE KULLANILMAKTADIR

5. İmmun yetersizlik sendromları

(Tedavi dirençli şiddetli kombine immun eksiklik sendromu)

6. Kalıtsal metabolik hastalıklar (Hurler sendromu, peroksizomak hastalıklar, osteopetrozis)


2015

57

medikent

“Otolog kök hücre transplantasyonu için en önemli sınırlayıcı faktör hastanın yaşıdır.”

OTOLOG

KÖK HÜCRE TRANSPLANTASYONU 1980'li yıllarda Körbling tarafından otolog kök hücre desteği ile otolog kök hücre transplantasyonu yapılmıştır. Burada tek başına, plerixafor ya da kemoterapi ile birlikte granülosit koloni uyarıcı faktörle hastanın kemik iliğinin uyarılması ve geniş hacimli lökoferez yöntemi ile periferik kana çıkan kök hücreler toplanır ya amaçlanan yüksek doz kemoterapi sonrası verilir ya da kriyoprezervasyonla (dondurularak) hastaya daha sonraki dönemde verilir ve otolog kök hücre transplantasyonu yapılır. Burada da hastaya herhangi bir anestezi ve ameliyat uygulanmaz. Otolog kök hücre transplantasyonunda temel amaç, hastalığın tam iyileşmesini ve nüksünü önlemek amacı ile yüksek doz kemoterapi verebilmektir. Verilen hastanın kendi kök hücreleri kemoterapinin ortaya çıkardığı kemik iliği baskılanmasının kısa sürede düzeltilmesini sağlamaktır. Hasta yaşının >65-70, kemik iliği yayılımı olan hastalıklar, özellikle kemik iliğini baskılayan kemoterapötik ilaçların tekrarlanan kullanımı ve kombine kemoterapötik ilaçlar kök hücre toplanmasını zorlaştıran ya da engel olan durumlardır. Otolog kök hücrelerin graft versus tümör etkisi ve bağışık sistemi yeniden düzenleyici etkileri bulunmamaktadır. Otolog kök hücre transplantasyonu için en önemli sınırlayıcı faktör yaş (<65-70 yaş) hastaların biyolojik yaşı da önem taşımaktadır. Bununla birlikte ciddi akciğer, kalp, karaciğer ve böbrek hastalıkları, daha önce uygulanan kemoterapi rejimleri ve bunlara yanıtları da ölüm riskini belirleyen faktörlerdir.

8 KARDEŞLİ ŞANSLI HASTA

Aydın’ın Sultanhisar İlçesi’nde oturan 50 yaşındaki Gülveşin Akar’a geçtiğimiz 26 Aralık’ta lösemi tanısı koyuldu. Akar, yeni yıla kanser olduğunu öğrenerek, büyük bir üzüntü ve çaresizlik içinde girdi. Kök hücre naklinde hastanın kardeşlerinin uyumlu çıkıp donör olabilme olasılığı yüzde 30’u geçmezken, 8 kardeşi olan Akar’ın şans yüzüne güldü. Akar’a erkek kardeşlerinin en küçüğü Resul Demir tam uyumlu çıktı. Demir’den alınıp dondurulan hücreler uygun zamanda Akar’a nakledildi. 4 çocuk annesi Gülveşin Akar, kötü günleri geride bırakmanın sevincini yaşıyor.

Otolog kök hücre transplantasyonu endikasyonları 1.Hematolojik kötücül hastalıklar

a) Multiple miyeloma (Yüksek, nüks ve dirençli hastalarda) b) Non-Hodgkin lenfoma (Dirençli ve nüks, yüksek riskli hastalarda ilk basamakta) c) Hodgkin lenfoma (Dirençli ve nüks) d) Akut lösemiler (Tartışmalı, verici bulunamaz ya da hasta yaşlı ise)

2. Solid tümörler

(Küçük hücreli akciğer kanseri, over ve testis kanserleri, nöroblastoma, Ewing tümörü)

DONDURULMUŞ YEDEK KÖK HÜCREYLE NAKİL

Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde yaşayan, 8 çocuk 3 torun sahibi Fadıl Yavuz’a 6 yıl önce İzmir Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Multipl Miyelom (Bir kemik iliği kanseri tipi) tanısı koyuldu. Yavuz, burada kemoterapi gördü, tedavi ve kontrolleri yapıldı. Ancak iki yıl kadar sonra kemik iliği kök hücre nakli olması için Ege Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildi. Hematoloji Profesörü Filiz Büyükkeçeciler’in hastası olan Yavuz’dan kök hücre toplandı ve otolog nakil yapıldı. 4 yıl önce gerçekleşen nakilin ardından kendini çok iyi hissedip bir daha doktora da hastaneye de gitmediğini belirten Yavuz, 7-8 ay önce hastalığının ilk başındaki benzer belirtiler üzerine telefonla doktorunu aradı. Doktorunun “zaman kaybetmemesini” istediği Yavuz İzmir Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi’ne başvurdu. Prof. Dr. Filiz Büyükkeçeciler ve Prof. Dr. Gürhan Kadıköylü tarafından yapılan tetkikler sonucunda Yavuz’un hastalığının nüksettiği ortaya çıktı. Yeniden nakil kararı verildi. 4 yıl önce dondurulmuş, yedekte bekleyen kök hücreleri Yavuz’a nakledildi. Aynı süreçleri bir daha yaşamadan yedek kök hücreyle yeniden nakil olmanın mutluluğunu yaşayan Yavuz, “Çok şanslıyım, aynı süreçleri bir daha yaşamadım, belki hiç hücre de toplanamayabilir, durumum zora girebilirdi. İlk nakilde olduğu gibi bundan da iyi sonuç alacağımıza inanıyorum ve tüm doktorlarıma, hemşirelerime teşekkür ediyorum” dedi.


2015

58

80 YAŞA KÖK HÜCRE NAKLİ İzmirli emekli Ziraat Mühendisi 80 yaşındaki Erkan Barbüken’e 2011 yılında bir üniversite hastanesinde Hodgkin lenfoma tanısı koyuldu. 8 kür kemoterapi alan Barbüken, süreci iyi ve kontrollerle geçirdi. Ancak Temmuz 2014’teki kontrolde hastalığı nüks etti, yeniden kemoterapi başlandı. Ama tedaviden yanıt alınamadı, kök hücre nakline karar verildi. İki kez kök hücre toplama işlemi yapılıp yeterli düzeyde hücre toplanamayan Barbüken, İzmir Kent Hastanesi Kemik İliği Nakli Merkezi’ne başvurdu. Tedaviye alınan Barbüken’den 4 seansta kök hücre toplanabildi ve otolog kök hücre nakli gerçekleştirildi. Hem kök hücre toplanma güçlüğü hem de ölüm riskinin yüksekliği nedeniyle 65-70 yaş limiti koyulan tedavi 80’lik mühendise hayat aşısı oldu.

medikent

Dondurulmuş hayatlar Ulviye Turgut

Halil Sevinç

Ödemiş’te yaşayan evli, iki çocuk ve iki torun sahibi Ulviye Turgut (65) yaklaşık bir yıl önce ayağından ameliyat oldu. Enfeksiyon gelişmesi üzerine İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sürekli tedavi ve kontrole giden Turgut’a yapılan tetkikler sonunda lösemi teşhisi koyuldu. Nakil önerilmesi üzerine Turgut, İzmir Kent Hastanesi Kemik İliği nakli Merkezi’ne başvurdu. Turgut’a kardeşi Fatma Kocaman donörü oldu, toplanan kök hücreler donduruldu. Turgut’a geçtiğimiz 17 Ağustos’ta dondurulmuş kök hücreler çözdürülerek nakil yapıldı.

Çanakkale Lapseki’de yaşayan Halil Sevinç (64) emekli, 2 çocuk ve 3 torun sahibi. 4 yıl önce lösemi tanısı koyuldu. Tedavi için İstanbul GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ne gitti, geldi. Nakil için İzmir Kent Hastanesi’ne başvuran Sevinç’e oğlu Fatih Sevinç donör oldu. Oğul Sevinç’ten alınan kök hücreler donduruldu, zamanı geldiğinde de baba Sevinç’e nakledildi.

Fadime Yıldırım İzmir’de yaşayan evli, 4 çocuk ve 4 torun sahibi Fadime Yıldırım (59) 10 yıl önce Akdeniz Anemisi tanısı aldı. Menopoza girmesinden 5 yıl sonra geçirdiği kanama ile Yıldırım, kanser hastalığıyla tanıştı. Rahim ağzı kanseri tanısı koyulan Yıldırım, radyoterapi ve kemoterapi gördü. Onca tedaviden sonra doktorların “bir şeyin yok” dediğini belirten Yıldırım’a, kısa bir süre sonra başvurduğu İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde lösemi tanısı koyuldu. Kemik iliği kök hücre nakli önerilmesi üzerine ailesi, yakınları donör olmak için sıraya girdi. 30 donör adayından 2’si uyumlu çıktı. Nakil için İzmir Kent Hastanesi’ne başvuran Yıldırım’a Kütahya Gediz Saruhanlar Köyü’nde oturan amcasının oğlu Ahmet Fidan’dan alınıp dondurulan kök hücreler nakledildi.

Kendimi evimde hissettim Gut tedavisi gören Manisalı Hasan Pekçetin, (68) halsizlik, yorgunluk, kemiklerde ağrı şikayetiyle İzmir Kent Hastanesi Romatoloji Polikliniği’ne başvurdu. Yapılan tetkikler sonucunda kansızlık ve protein eksikliği belirlenen Pekçetin, Hematoloji Bölümü’ne yönlendirildi. Prof. Dr. Filiz Büyükkeçeci, Pekçetin’e multipl miyelom tanısı koydu. Kemoterapiye başlanan iki çocuk babası emekli bankacı Pekçetin için kök hücre nakli kararı alındı. Geçtiğimiz 29 Haziran’da nakil yapılan Pekçetin, 9 Temmuz günü taburcu olurken, Kent Hastanesi’nde kendini evinde gibi hissettiğini belirtti, doktor ve tüm çalışanlara teşekkür etti.


2015

59

medikent

Sağlık Turizminde Hedef

DEVLER LİGİ Ruşen YILDIRIM Kent Hastanesi Genel Müdürü DEİK Sağlık Turizmi İş Konseyi Başkanı


2015

60 Sayın Ruşen Yıldırım, SAİK Başkanı olarak ne zamandır görev yapıyorsunuz? Yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? Sağlık Turizmi İş Konyesi (SAİK) Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde 5 yıl önce kurulan ve aktif çalışan bir iş konseyi. 5 yıldır başkanıyım. Geçtiğimiz günlerde yapılan genel kurulda tekrar bu göreve seçildim. İş başına geldiğimizde aldığımız stratejik karar; hedef ülkelerin ve hedef ülkelerden Türkiye’ye hangi alanlarda hasta getirme potansiyelimizin olduğunun belirlenmesiydi. Bu saptamaları yapıp sağlık turizmi ile ilgilenenlere gerek kamu gerekse özel sektöre yollarını açmaktı amacımız. Bakın burada potansiyel var gidin ilgili mercilerle görüşün, bir fuar yapılacak veya toplantı organize edilecek. Bu toplantıda mutlaka yer alın, demek. Sonucunun olumlu olmayacağını verilerle saptadığımızda ilgili kuruluşları, hastaneleri, üyelerimizi oralarda yatırım yapmama konusunda uyarmak.

Sağlık turizmi deyince ne anlamalıyız? Sağlık turizminin ne olduğu konusunda ciddi bir kavram karmaşası yaşandı. Yurtdışından gelen hastanın sağlığını iyileştir, hastalığını tedavi et bir de turizmden yararlanmasını sağla, sağlık turizminden anladığımız buydu. Bu çok yanlıştı, çünkü sağlıkla sorunu olan bir insanın en son aklına gelecek şey tarihi eserlerle ilgileneyim, gidip şu restoranta yiyeyim, gezeyimdir. Örneğin kanserle mücadele ediyorsa, Amerika’ya, Almanya’ya tedavi için giden de gezeyim, göreyim demiyordur. İnsanın ruh hali , beklentileri başka oluyor. Sağlık turizmi sağlık hizmeti almak amacıyla bir yerden bir yere gitme aktivetisiyle sınırlı..

Yani dümen kırdınız, nereye ve neden? Batıdan hasta getiremeyeceğimizin farkına vardık. Batıdan hasta getirmek yerine batı kalitesinde sağlık hizmeti veren bir ülke olduğumuzu ortaya koymamız gerektiğine inandık. Türkiye’de ciddi beyin, kalp ameliyatlarının, organ nakillerinin yapıldığı, onkoloji tedavilerinin verildiğini üstelik bunları Avrupa’nın yarı fiyatını yaptığımızı göstermek ve kanıtlamak üzerine projeler geliştirmeye başladık. Dümeni yakın coğrafyamıza, Ortadoğu’ya çevirdik. Oralarda teknoloji yok, Azerbaycan mesela, zengin ülke varlık da var ama bazı operasyonlar yapılamıyor. Yıllar önce bizim bakanlarımız, başbakanlarımız by pass için yurtdışına gittiler. Bugün ise Kent’te hergün birkaç by pass yapılıyor. Bu duruma geldik. Ama bizim geçmişteki halimiz yakın coğrafyada yaşanan bir problem, buna Rusya da dahil. Büyük, gelişmiş bir ülke ama sağlık hizmetlerini çok fazla batı ölçütlerine çıkaramamış bir ülke. Bunlar nereye gidiyor, parası olan Almanya, İngiltere’ye gidiyor. Biz de dedik ki Türkiye’yi batı kadar iyi yapan fiyatı onların yarısı kadar bir ülke olarak konumlandırırsak hastalar bize gelir mi, işte bu daha doğru bir strateji. İyi işi daha ucuza yaptık mı batının rakibi olarak bu sektörde yer alabiliriz. O zaman farklı bakmaya başladık. Almanya’da 400 bin avroya yapılan karaciğer nakli bizde 100 bin avro. Üstelik başarı oranlarımız dünya standartlarında. Şimdi Türkiye’yi bu hizmetlerle pazarlıyoruz, önünü açıyoruz. Bu hizmetlerle anılıyor olmak ayrıca ülkemizin prestiji, imajı açısından da çok önemli.

Termal turizm, yaşlı, engelli turizmi, estetik, diş, saç ekimi gibi … Türkiye’de bir sağlık turizminden söz ediliyor. SAİK’in hedefindeki sağlık turizmi nedir? Sağlık işi başka bir iş. Termal turizm deniliyor, fizik tedavinin içinde yer aldığı yaşlı, engelli turizmi hedefleniyor ya da diyaliz hastalarının da turizmden yararlanma hakkı var, deniliyor. Onların hem tedavi görüp hem de güneş, kumsal, denizden yararlanacağı bir turizm faaliyeti planlanıyor. Bunlar bizim kastettiğimiz sağlık turizmi değil. Bizim odaklandığımız, hastanelerde yapılan ve hastalıkları ortadan kaldırmaya yönelik aktiviteler çerçevesinde insanları Türkiye’ye getirmek. Diş tedavileri, estetik cerrahi, göz lazer ameliyatları buna giriyor. Ama bunlar işin hafif kısmı. İş buradan başladı çünkü bu hizmetleri ne devlet ne özel sigortalar ödüyor. Böyle olunca da İngiltere’de, Hollanda’da pahalı ise hasta ucuz olan yere gidiyor, yeter ki doktor hakkında güven telkin olsun. Bu iş biraz oradan başladı, ondan sonra batıdan buraya hasta nasıl getiririz peşindeydik. İlk yola çıktığımızda Amerika’dan Almanya, İngiltere’den hasta getirmeye çalıştık. Birkaç nedenden olmadı, öncelikle herkes bir sosyal güvenlik şemsiyesi altında. Türkiye algısı çok farklı. Hiçbir şekilde Türkiye ile ilgisi olmayan bir İngiliz, sağlık sorununu bizde çözmeyi hedeflemez. Bu bizim bizden aşağıya bir ülkeye gitmemize benzer. Psikolojik olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz.

medikent

DEİK’in Sağlık Turizmi İş Konseyi vardı. Bu işin yavaş yavaş bu güzel noktalara geldiğini gördük. İşi bu kadar sahiplenince yapılan işler daha fazla ses getirmeye başladı, daha fazla destek oluşmaya başladı.

DEİK artık Ekonomi Bakanlığı bünyesinde, bu çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Çok önemli bir ihracat girdisi olduğunun anlatılmasından sonra Ekonomik Bakanlığı tarafından çok ciddi teşvik paketleri çıkarıldı. DEİK’in Ekonomi Bakanlığı bünyesinde faaliyet vermesi ilişkileri güçlendirdi. Örneğin her büyükelçiliğimizin bir Ekonomi Bakanlığı tarafından atanmış ataşesi var. Ekonomik işlerden sorumlu, ticaret müşavirlerimiz var orada. Onlar bu konuda istediğimiz her türlü bilgiyi vererek istediğimiz temasları sağlıyorlar. Bu veriler ışığında başbakanlık, bakanlık ya da cumhurbaşkanlık seviyesinde toplantı organize edildiği zaman sağlık turizmini gündem maddeleri arasına dahil etmek için çalışıyoruz. Eğer bizim için potansiyel bir ülke ise, sağlıktan sorumlu en üst seviye kişi veya kurumlarıyla yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirebiliyoruz. Biz bunu Güney Afrika’da yaptık, Nijerya’da yaptık, Rusya’da, Azerbaycan’da, Kazakistan’da yaptık.

Sağlık turizmi en üst düzeyde konuşulan bir konu haline geldi değil mi? Evet, bakan seviyesinde hatta cumhurbaşkanı seviyesinde bir kurum olarak lanse edildiğiniz zaman kabulünüz daha kolay oluyor. Bir sonraki aşamada o ülkenin ilgili bakanına ulaşmamız kolay oluyor, ön anlaşmalar, sağlık işbirliği yapıyoruz. Bu hem içeride algıyı yükseltiyor hem de dışarıda üst seviyede temsil edilmemize yol açıyor. SAİK üyeleri olarak yurtdışına gittiğimizde herkes kendi hastane şapkasını çıkarıyor, Türkiye şapkasını takıyor. Türkiye’yi hastane bazında değil ülke olarak pazarlıyoruz.

İzmir’de sağlık turizmi ne durumda? Bunu geliştirmek için neler yapılmalı, İzmir’in artı ve eksileri neler?

“SAĞLIK TURİZMİNDE DE TURİST SAĞLIĞINDA DA İZMİR ÖNEMLİ” Bu çabanızda devlet ne kadar yanınızda? Artık daha hızlı yol alabiliyor musunuz? Her geçen gün daha ses getiren daha büyük işler yapıyoruz. Önceden destekler daha küçük çaptaydı çünkü bu konu Türkiye içerisinde dahi önemli seviyelerde değerlendirilmiyordu. Yaklaşık 8-10 ay önce cumhurbaşkanının bir seyahatine davet edildik. Romanya-Slovakya-Slovenya Sağlık Turizmi gezisiydi. Sağlık turizmi olarak beni başkan olarak davet etti, orada Türkiye’nin almış olduğu yabancı hasta sayısının yüksekliğinden, sağlık sektöründe teknolojik imkanlardan bahsetti. Orada bir referans noktası olarak iş konseyinin olmasını istedi. Birisinin bu konuyla ilgili ilave bir şey söylemesi halinde görüşülmesi gereken adres olarak bizi gösterdi. Sağlık Bakanlığı yoktu ama

İzmir’in avantaj ve dezavantajları var. Birinci dezavantajı; İzmir’e yurt dışından direkt uçak seferlerinin olmaması. İkinci dezavantajı ise Türkiye’nin İstanbul gibi çok büyük bir marka kenti var. Onun altında İzmir, Türkiye’yi yeni tanıyan biri için telaffuz ettirilmesi ekstra çaba gerektiren bir şehir. İstanbul karşısında bu bütün şehirler içi geçerli. Bunlar iki tane önemli dezavantajımız. Biri tamamen algı ile ilgili diğeri de lojistikle.


2015

61

medikent

Avantajlarına gelince; İzmir, turizm bölgelerine çok yakın bir kent. Türkiye’nin üçüncü büyük kenti. Sağlık alt yapısı, medikal hizmetler açısından oldukça gelişmiş. Gerek kamu, gerekse özeli itibariyle gelişmiş bir sağlık alt yapısı var. Kendisi turist alan bir bölge. Yanılmıyorsam haftada 7-8 tane cruise’un geldiği bir destinasyon halinde. Dolayısıyla bu cruise’lere hizmet veren, turistin sağlığı dediğimiz kısmında bile bir potansiyeli olan bir yer. Diğer destinasyonlara yakın olması yine turist sağlığının medikal girişimlerine pozisyon aldıran bir yer. Kuşadası, Bodrum, Marmaris’te ciddi ameliyat gerektiren vakaların ilk geldikleri yer İzmir oluyor. İzmir organ nakilleriyle, beyin, kalp, pediatrik kalp ve beyin ameliyatlarıyla, onkoloji tedavileriyle sağlık turizminde ciddi bir yer alabilecek kapasitede. Dediğim gibi alt yapı güçlü ve bu tedavileri almak için yurtdışından gelen hasta sayısı gün geçtikçe artıyor.

“ÇARPIK ŞEHİRLEŞME İZMİR’İN ÖNÜNDEKİ BÜYÜK ENGEL” İzmir’in bugünü ve geleceği ile ilgili düşünceleriniz? İzmir’in bugün geldiği noktayı çok kötü görmüyorum. Eğer gelişmişlik sadece fabrika sayısı ise, onun getirdiği handikaplarla birlikte

gelecekti. Kalabalık, çevre kirliliği gelecekti. Bol bol yeşil katliamı gelecekti. Belki İzmir bu anlamda geride kalmakla bundan sonraki ilerlemelerini daha çevre dostu bir şekilde gerçekleştirecek. İstanbul’un yaptığı hatalardan ders çıkarması söz konusu İzmir’in. İzmir’in bir kere hiçbir şekilde kıyas kabul etmeyecek doğal güzelliği, doğal koordinatları var. İzmir tarihin en eski şehirlerinden, en eski doğal limanlarından bir tanesi. Bu değişmedi, hala duruyor. Ama İzmir’in bence en büyük problemi; çarpık şehirleşme. İzmir’in hem alt yapısı hem üst yapısı bu çarpık şehirleşme ile istediği seviyeye gelemiyor. Dar bir alana sıkışmış bir yapı var. Bunun herhalde değişmesi birinci önceliği bence İzmir’in. İzmir’in kentsel dönüşüm adı verdiğimiz projelere çok radikal bir şekilde girmesi gerekiyor. Bayraklı, İzmir’in geleceği olacak olan bir bölge; gökdelenler bölgesi. Bu bölgenin cazibesiyle alt yapısı depreme dayanıklı iyi bir şehir kuruluyor burada. Avrupa’da, Amerika’da olduğu gibi. “City” dedikleri finans merkezi, iş merkezi olan bir bölge kuruluyor buraya., Burası bir cazibe merkezi haline getirecek İzmir’i. Bunun hiç tartışması yok. Ama bunun etrafındaki halkaların da rehabilite edilmesi gerekiyor. Gecekonduların veya izinsiz kaçak yapıların toparlanmasıyla İzmir rahat nefes alır gibi geliyor bana. Doğal yeşil alanı çok fazla İzmir’in. Dağ yapısından dolayı iyi ki oraları yapılandırmayla işgal edememişiz. Karşıya baktığınız zaman yemyeşil dağları görüyorsunuz, hem de şehrin içinde olan bir yerden bahsediyoruz. Yapılaşma bence çok önemli.

Eğitim alt yapısı İzmir ölçeğine göre kötü değil. Üniversitelere sayısına özel kamu bakınca gelecek vaad ediyor şehir. Yani şehirde bir taraftan genç nüfus var, bir taraftan da emekli nüfus var. İkisinin güzel bir karışımı var, üniversite öğrencileri tarafından oluşturulan dinamik bir yapı var.

Sağlık turizminde Kent Hastanesi nerede, hedefinde neler var? Sağlık turizminde hedefimizi “özellikli, zor işlerde var olmak” olarak saptadığımızı söylemiştim. Kent Hastanesi aslında bunun en güzel tipik örneklerden bir tanesi. Kent Hastanesi bu alanda yaptığı çalışmalarla hem Türkiye’de hem dışarıda hastaların rahat ettiği bir hastane olmaya devam ediyor. Ve bu alandaki pazar payını da artırmayı hedefliyor. Kenya’dan, Rusya’dan, Karadağ’dan, Gürcistan’dan sürekli organ nakilleri için hastalar başvuruyorlar, geliyorlar. Bu alandaki gücümüz belli. Onkolojideki gücümüzü artırmak için yeni yatırımlarımız var. Bu yatırımlarımız da önümüzdeki yıl hayata geçmiş olacak. O zamanda radyasyon onkolojisi, beyin tümörleri konusunda portföyümüzü zenginleştireceğiz.

İZMİR’İN CAZİBESİ DE ARTI DEĞERİ DE ARTACAK İstanbul’un artık İzmirliler için eskisi kadar cazip olduğunu düşünmüyorum. Eskiden İstanbul bir çok konuda daha fazlar şeyler sunuyordu İzmir’de yaşayanlara. Ama artık alışveriş olsun, yemek olsun tam tersi olduğunu düşünüyorum. Yani İstanbul’da yaşayan birçok profesyonelin mesleklerinin son dönemlerini İzmir’de mümkünse yaşamak ve burada sosyal tarafı zengin bir hayat tarzına geçmek istediklerini duyuyorum. Benim İzmir’e gelişim tesadüf oldu ama ben de bu gruba dahil ediyorum kendimi. Yani gelişmişlik çok fazla araba, yoğunluk demek değil. Günümüzde artık biraz daha insanların kendilerini merkeze aldıkları bir yaşam biçimi var. Yoğun çalışmalıyız ama kendimize de zaman ayırmalıyız. Bunları yapmak için de çevrenin uygun olması gerek. İstanbul’da hafta içinde veya hafta sonunda bir yerden bir yere gitmek başlı başına bir ızdırap. Bu yaşam kalitesine baştan sona olumsuz etkileyen bir şey. İzmir’in böyle bir sorunu şu an için yok. Bundan sonra da İstanbul’dan alacağı dersler çerçevesinde olacağını da zannetmiyorum. Çok büyük olmak önemli ve güzel bir şey değil. İzmir’i neden daha fazla büyütmeye çalışıyoruz ki? 10 milyon mu olsun nüfusu? Olsa iyi mi olur? Bunu kendi kendimize sormamız lazım. Ne gereği var. Aydın’ı, Manisa’yı yok edip koca bir İzmir yaratmanın esprisini göremiyorum. Hele hele bu otoyol projeleri İstanbul -İzmir, İzmir-Ankara, İzmir-Çanakkale, yani Kuzey Marmara otoyol projeleri tamamlandığında ben İzmir’in çok daha fazla cazibesinin, artı değerinin artacağını düşünüyorum. İnsanlar yerleşmese dahi nasıl Çeşme”ye, Alaçatı’ya geliyorlar İzmir’e de bu şekilde yoğun bir hafta sonlarında, tatilde gelen çok olacak. İzmir iç turizmden iyi bir pay alacak.


Kent Hastanesi,

hepimizden önce çocuklarımızın hastanesi! Çünkü, çocuklarımız, hepimizin geleceği!

Kent Hastanesi’nin • Çocuk Alerji • Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü • Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi çocuklara özel • Çocuk Acil Servis Hizmeti • Çocuk Nörolojisi Bölümü • Çocuk Cerrahisi Bölümü bölümleri • Çocuk Kardiyolojisi Bölümü • Karaciğer Nakil Bölümü • Çocuk Gastroenterolojisi

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

63

medikent

Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ

Dostları ona acımadı...

Bir zamanlar ben de birçok meslektaşım gibi hekim olmayı hedefleyen bir delikanlıydım. Bir gün -henüz üniversiteye başlamamıştım- bir ağabeyimizin teknesiyle Urla kıyılarında geziyorduk. Demirlediğimiz koylardan birindeki yanıbaşımızda duran yatın Cumhuriyet Tarihi’nin en önemli ses sanatçılarından Tanju Okan ’a ait olduğunu fark ettik. Manevi ağabeyim sayılan yatımızın sahibi büyük sanatçıyla eski dostluğu vardı. ‘’Tanju abi’’ bizi teknesine davet etti. “Öyle Sarhoş Olsam Ki” ve “Benim En İyi Dostum İçkim Sigaram” şarkılarıyla da hatırladığımız sanatçımızın alkol problemini anlamak güç olmasa gerek. Kendisi çok neşeli, şakacı, güleç biri ve aynı zamanda tam bir dünya adamıydı. Muhabbetler edildi, rakılar içildi. Veda ederken yıllar sonra çok farklı bir yerde karşılaşacağımızı ikimiz de tahmin etmiyorduk belkide... Yıllar yıldırım gibi geçti ve bir gün Ege Üniversitesi’nde kardiyoloji asistanıyken yoğun bakımda yatan bir hastanın konsültasyon talep formu elime tutuşturuldu. Kafamı eğip kağıda baktığımda gördüğüm isim karşısında şaşkına dönmüştüm. Tanju Okan, en iyi dostu sandığı içkisi ve sigarası tarafından adeta sırtından bıçaklanmıştı. Çok kısa sürede başında buldum kendimi. Çok bitkin ve yorgundu. Kalp yetmezliği ve sirozun son dönemini geçiriyordu. Sanatçımızı kısa süre sonra siroz hastalığından dolayı kaybettik ve gördüm ki, sigara ve alkol ile olan dostluk Tanju Okan ve daha nice dünya adamlarını aramızdan çekip alabiliyordu.

Uzm. Dr. Necdet YETİM

Gümüş çerçeve 70’lerin sonlarında bir yaz hafta sonunu yakın arkadaşlarımızın Çeşme’deki evinde geçirdik. Gün boyu deniz kumsal derken akşamüstü eve döndük. Terasta oturup bir süre sohbet ettik. Akşam saatlerinde hanımlar yemek hazırlığı için mutfağa geçtiler. Bu sırada elektrik kesildi, alacakaranlıkta bir süre daha terasta hep birlikte oturduk, ancak karanlık basmasına rağmen elektrik gelmedi. O yıllarda böyle elektrik kesilmeleri çok sık olur ve bazen gelmesi çok uzun zaman alırdı. Evde var olan 1-2 mum ve lamba ile hanımlar içerde yemek hazırlığı için uğraşırken ben ve arkadaşım Özer terasta karanlıkta oturmaya devam ettik. Işığın gelmesini beklerken canı sıkılan ve terasın önünde dolaşmaya başlayan etraftaki komşularla ayak üstü sohbet etmeye başladık. Bu arada siluetinden ve konuşmasından hayli yaşlı olduğu anlaşılan bir hanım da geldi. Diğerleri, onun gelmesiyle biraz değiştiler ve daha özenli ve mesafeli konuşmaya başladılar. Herkesin saygı duyduğu bir kişi olduğu hemen anlaşılıyordu. Arkadaşım Özer’in davet etmesiyle bizim terasa geçti ve yanımıza oturdu. Bir süre daha elektrik arızalarından falan konuşuldu, bu arada adının Zeynep olduğunu anladığım hanım benim kim olduğumu sordu. Özer de beni tanıştırınca doktor olduğumu anlayan Zeynep teyze birden çok ilgilendi ve nerde çalıştığımı sordu. Ben o sıralarda Ege Üniversite Hastanesi’nde çalışmaktaydım. Zeynep teyze bunu duyunca çok duygulandı ve bir anısını anlatmağa başladı. Birkaç yıl önce bir gün aniden çok hastalandığını ve Üniversite Acil servisine geldiğini, orada bir doktorun yardımıyla düzeldiğini, kendi ifadesiyle hayatının kurtulduğunu söyledi. Bu nedenle doktorlara karşı önceden de var olan sevgi ve minnet duygularının çok artmış olduğunu falan anlatırken birden elektrikler geldi. Aydınlık ortamda bana bakınca birden aaa! benim canım doktorum, o sensin deyip boynuma sarıldı. Ben onu tabi ki hatırlayamamıştım. Fakat onun, o yaşta bile beni görür görmez tanımış olması da doğrusu çok ilginçti. Doğal olarak o zamanlar çok hasta ile karşılaşmaktaydım ve aradan 2 yıl kadar bir zaman geçmişti. Teyze cin gibiydi, benim onu hatırlayamadığımı anladı ve şimdi anlatacaklarım ile sana kendimi anımsatacağım dedi. 2 yıl kadar önce gümüş güzel bir resim çerçevesi hediye olarak alıp almadığımı sordu. Fizik Tedavi Kliniğinde çalışan bir doktor arkadaşım aracılığı ile almıştım. Yakın geçmişte Acil serviste çalışırken baktığım ve benden memnun kalan bir hastam göndermişti, tabi hastanın adını da söylemişti, ancak ben yine de hastayı hatırlayamamıştım. Zeynep teyzeye,evet öyle bir hediye almış, fakat gönderen hastanın kim olduğunu anlayamamıştım deyince, işte o hastanız bendim dedi. Ben ve eşim böyle güzel bir armağanı kimin gönderdiğini hep merak etmiştik. Nasılsa bu hasta ile yine karşılaşır ve o zaman anlarız ve kendisine teşekkür ederiz diye düşünmüştük, ama o güne kadar olmamıştı. Bu gümüş çerçeve, Çeşme’deki o güne kadar, bizim için, sırlarıyla birlikte aldığımız hep en ilginç armağandı. Bu gün bile, bize o günleri anımsatan, içinde gülümseyen bir gelin ve damadın olduğu o gümüş çerçeve, evimizin bir köşesinde hala durmaktadır.


2015

63 Prof. Dr. Abdullah OKAN

Doktoruz ya...

Mecburi hizmetimi 1988-1989 yılları arasında Tunceli iline bağlı Geyiksuyu Sağlık Ocağı’'nda yapmıştım; çalışmaya başladığımın ikinci haftası Geyiksuyu İlkokul öğrencileri öğretmenleri eşliğinde sağlık ocağını ziyarete gelmişlerdi; ikinci sınıf talebelerinden birisi üzerimde doktor önlüğümü görünce benim doktor olduğumu anlayarak yanıma iyice yanaştı, önlüğümün üstünden koluma dokundu ve şöyle dedi: "Bu da bizim gibi insanmış".

Aynı sağlık ocağında yine çalışmaya başladığım ilk haftaların birinde kucağında küçük çocuğu olan genç bir anne karın ağrısı şikayetiyle başvurdu; kendisine "sırt üstü uzanın ve karnınızı açın, sizi muayene edeceğim" dedim; kadın birden hiddetlenmiş gözlerle bana bakarak "ayıptır haa" dedi; "sizi muayene etmezsek hastalığınızı anlayamayız, biz doktoruz" dedimse de aynı sözü tekrarladıktan sonra " sen doktorsun bileceksin" dedi.

Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ

24 Ocak En civcivli yıllarında Emniyet müdürüydü Diyarbakır’ın. Uzun boylu, karizmatik, iyi giyinen, enerjik, yerinde duramayan, ayakkabı boyacısı çocuklar dahil hemen herkesle iletişim kuran, atipik, hele de Diyarbakır için daha da acayip bir müdürdü. Hastane başhekimliği yaparken bize getirilen yaralılar vesilesiyle tanıştık onunla. Operasyonlarda yaralanan polis memurları ameliyattan çıkıp her şey normale dönene kadar, acil servisten, yanımızdan ayrılmıyor ve ancak yaralıya dair “hayati tehlikeyi atlattı” cümlesini duyduğunda yüzü gülüyor ve saat kaç olursa olsun, o saatten sonra evine ya da makamına dönüyordu. Son zamanlarda özellikle Hizbullah’a karşı operasyonlar hızlanmış ve neredeyse her hafta acil serviste oturmaya başlamıştık müdür beyle. Aralık ayının ilk haftasıydı. Bağlar ilçesinde bir apartman dairesinde Hizbullah’a karşı operasyon yapılmış ve aşağıdan yukarıya ateş eden bir polis memuru, üzerinde çelik yelek ve kask olmasına karşın, çok büyük bir şansızlıkla, çelik yeleğin neredeyse tek açık noktası olan koltuk altından vurulmuş ve bize getirilmişti. Mermi öyle kötü bir noktadan girmişti ki, akciğeri parçalamış ve muhtemelen aort’u da yaralamıştı. Hastanın durumu çok kötüydü, çok kan kaybetmişti, nabız alınamıyordu ve hipovolemik şoktaydı. Derhal ameliyathaneye alındı ve genel cerrahi, kalp-damar cerrahisi ve göğüs cerrahisinden arkadaşlar ameliyata başladılar. Biz de acil servisteki idari odada hem ona refakat ediyor, hem de operasyonun gidişiyle ilgili bilgi alıyor, bir yandan da yaralı için ameliyathaneye kan yetiştirmeye çalışıyorduk. Zaman ilerledi, gece yarısı oldu, hala ameliyat devam ediyor, verilen kan yirmi üniteyi geçti bu arada… O ise yerinde duramıyor, elinden sigarayı düşürmeden içeriden iyi bir haber almayı bekliyordu. ………………… Saat gecenin ikisi falan oldu ve içerden haber kötü haber geldi; hastayı kaybettik! Gözleri doldu ve hüzün kaplamış bir yüzle ağzından “Çok gençtin be oğlum, çok gençtin. Nasıl ölürsün be oğlum?” cümleleri döküldü… Oturduğu koltuktan kalkamadı, bir süre başını iki elinin arasında tuttuktan sonra toparladı kendisini ve yüzünü yukarıya çevirerek: -Allah’ım bana bir daha bu acıyı yaşatma ne olur! -“Bir daha polis memurun şehit oldu” cümlesini duyurma dedi.

Günlerden 24 Ocak 2001, eşimin doğum günü. Üniversite lojmanlarında arkadaşlarla evde oturuyoruz. Salondaki dahili telefon çalmaya başladı boğuk bir sesle. Açtım telefonu, karşımda santral görevlisi; -Hocam çok önemli bir olay oldu, hemen acil servise gelseniz iyi olur! Daha üzerimi toplamadan rektör bey aradı cepten: -Biz acile gidiyoruz, sen de hemen oraya gel! Hemen birlikte oturmakta olduğumuz başhekim yardımcısı arkadaşımla arabaya atladık ve birkaç dakika içinde acile servise ulaştık. Şehitlik semtinde Emniyet müdürüne suikast düzenlenmişti; çok sayıda yaralı ve ölü vardı ve bizim hastaneye getiriliyordu. Aradan birkaç dakika geçmeden kulakları sağır eden sirenler eşliğinde ambulanslar ve polis arabaları ulaştı acil servise kırmızı mavi ışıklarıyla. Bir anda ortalık ana-baba gününe döndü. Kalabalıktan adım atılamıyor. Yaralılar derhal içeriye ve oradan da ameliyathaneye alındı; hayatını kaybeden 4 yakın korumasıyla birlikte onun da içinde bulunduğu ambulans ise morga yönlendirildi. Biz de arkadaşlarla birlikte ara kapıdan aşağı inerek morga gittik ve cesetlerin ambulanstan indirilip morgdaki soğutucuya yerleştirilmelerine yardım ettik. Korumalar gencecik bedenleriyle sanki hala yaşıyorlarmış gibi duruyorlardı ama onun durumu çok kötüydü. Ona ayrı bir hınç ve intikam duygusuyla çok ama çok kötü saldırmışlardı; yüzü paramparça olmuştu ve tanınmaz haldeydi. Sanki taranıp vurulduktan sonra işin garanti olması için bir de başının arkasından yakından ateş edilmişti. Bu haliyle onu tanımak mümkün değildi ve ancak cebinden çıkan cüzdandaki “Fenerbahçe” üyelik kartından tanıyabildik onu: Gaffar Okkan! ……………… O, 24 Ocak 2001 günü Diyarbakır’ın “ ŞEHİTLİK” semtinde “ŞEHİT” olmuştu ve artık bir daha şehit acısı yaşamayacak ve “polis memurun şehit oldu” cümlesi de duymayacaktı….

medikent


2015

65

medikent

Yarım asırlık başarı öyküsüyle Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncasından biri olan usta oyuncu Hülya Koçyiğit, Medikent Dergisi’ne konuk oldu.

Söyleşi Dilek EKER Kent Hastanesi Kurumsal İletişim

Sinema, öylesine gerçektir ki, gerçek hayatta görmüş olduğunuz bir şeyin göremediğiniz ince detaylarını yakalamanıza yardımcı olur. Hayatı kavramanıza yardım eder. Bir filmle hayata bakışınız, insana bakışınız değişebilir.

“BİR FİLM İLE HAYATA BAKIŞINIZ DEĞİŞEBİLİR.”


2015

66

Türk sinemasında yarım asırlık başarılı ve saygın bir kariyer çizgisini koruyabilmek için dünden bugüne nelere önem verdiniz? Ben mesleğime tutku ile bağlı bir insanım. Dürüstlüğümden, olduğum gibi görünmekten, açık sözlülüğümden, prensiplerimden hiçbir zaman ödün vermemeye çalıştım ve hiçbir zaman insana olan saygımı yitirmedim. Yaptığım işin en doğru, en iyi olması için, araştırmaktan ve çalışmaktan yılmadım… Belki de bu kadar titiz çalışmalarımın sonucunu aldım. Yaptığım seçimlere çok dikkat ederek.…

Oyunculuk kariyerinizdeki kilometre taşları sizce nelerdir? 200’e yakın filmde rol aldım. Kamera karşısına ilk geçtiğim film Susuz Yaz’ı birinci sırada söyleyebilirim. Bu film ile sinema sanatıyla tanıştım çünkü. Vurun Kahpeye adlı filmde, 17 yaşında Kurtuluş Savaşı’nda bir kadını canlandırmak, onun verdiği büyük sorumluluk vardı. Ömer Lütfi Akad’ın Gelin, Düğün, Diyet üçlemesi.., Kadının uyanışı, hak talebi, emeğinin karşılığını istemesi… Hem kadın olarak uyanış, hem sinemada ne yapmam gerektiği konusunda uyanış, hem de gerçek hikayelere dönüş oldu benim için… Firar, Almanya Acı Vatan, Kurbağalar ve Derman var… O güne kadar canlandırdığım masum genç kız rollerinin aksine, toplumsal konuları işleyen, gerçek hayattan alınmış karakterlerle çıktım bu filmlerde seyirci karşısına.

İlk filminiz Metin Erksan’ın “Susuz Yaz” filmiydi. Henüz 16 yaşındayken ilk kez bu film ile kamera karşısına geçtiniz. Türk sinemasının da yüz akı olan bu film, pek çok ödül aldı. 16 yaşında Susuz Yaz’daki rol alma süreci ile başarı öyküsünü okuyucularımızla da paylaşabilir misiniz? Küçük yaşlardan beri konservatuvar eğitimi alıyordum… Bir nevi mesleğimi seçmiştim de diyebiliriz. Bale, tiyatro, piyano eğitimlerim uzun yıllar devam etti. Okullar tatil olunca Ankara’dan İstanbul’a tatile geldiğim sırada kız kardeşim Nilüfer Koçyiğit’i bir gün sete ziyarete gittim ve Metin Erksan ile tanıştık. O sırada Susuz Yaz filmi için kadın oyuncu arayışı içerisindeydi. Henüz 15 yaşındaydım, önce rol için biraz küçük geldim kendisine ama kıyafetler, saç, makyaj ile yaşı biraz daha büyütebildik. 1963 yılında, Susuz Yaz sayesinde sinema ile tanıştım. Yaşım oldukça küçüktü, tiyatro talebesiydim. En büyük hayalim bir gün tiyatro sahnesine çıkabilmekti, çünkü çocuk yaşlarda bunun tadını almıştım. Ama tesadüfe bakın ki tiyatrodan önce film kameraları karşısında buldum kendimi. Sinemayı çok benimsedim, çünkü tiyatroya nazaran çok daha geniş kitlelere çok daha kısa zamanda ulaşabiliyordu. Sonrasında film Türkiye’ye ilk uluslararası başarısını kazandırdı; Altın Ayı… Bu haberi aldığımızda henüz dördüncü filmimi yapıyordum. O yaşlarda bu ödülün anlamını, ne ifade ettiğini ölçebilecek bir durumda değildim açıkçası. Ama çevrem, eleştirmenler, sinema dünyası, izleyenler öylesine büyük bir coşku ile karşıladılar ki Türk halkına büyük bir gurur yaşattığımı söylediler her defasında. Sonra bunun bana büyük bir sorumluluk getirdiğini fark ettim. O gün bugün de bu sorumluluğu hissediyorum. Yani “Susuz Yaz”ın Türkiye için uluslararası ilk başarısının ardından, bu halk yaptığımın ne denli önemli olduğunu hatırlattı bana.

1963’teki ilk filminiz Susuz Yaz’dan itibaren pek çok filmde üstlendiğiniz başroller ile ülkemizdeki kadın profillerini de beyaz perdeye yansıttınız. Bu rollerden yola çıkarak, o yıllardan bugüne Türkiye’de kadınların hayatında sizce neler değişti? Kadın daha çok sosyal yaşamın içinde günümüzde, daha çok sivil toplum örgütlerinde yer alabiliyor. Günümüzde teknoloji, kadının toplumda daha aktif rol alması gerektiğini gösterdi. İş hayatında, eğitim hayatında, sosyal hayatta kadın daha çok görünür ve etkin olmaya başladı. Örgütlü toplum oldukça, kadınlar haklarını daha çok seslendirebilir oldular.

“Sinemayı çok benimsedim, çünkü tiyatroya nazaran çok daha geniş kitlelere çok daha kısa zamanda ulaşabiliyordu.”

medikent


2015

67

medikent

Türk sinemasının markalaşmış bir ismi olarak, günümüz sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Son derece güzel ve gurur verici… Başlangıçtaki o amatör yapı bugün daha profesyonel bir düzeye geldi. Tek kamera ile teknik yoksunluklardan, bugün geldiğimiz nokta beni çok mutlu ediyor. Sinemamızı dünyaya açma konusunda genç girişimcilerin çoğalması, sinema bölümleri olan okulların hayata geçmesi, bugün sinema adına bir umudu doğuruyor. Yeteneklerini geliştirmek için daha büyük özveriyle çalışan ve bunu büyük bir aşk ve saygı ile yapan gençler daha kalıcı olacaktır diye düşünüyorum. İlerlemeyi genç girişimci sinemacıların varlığına, teknolojiden yararlanabilmelerine, eskiye nazaran çok fazla sponsor ve devletin desteğini alabilmelerine bağlıyorum.

Sinemanın insan ve toplum psikolojisine olan etkileri ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bence birebir etkilidir. Çünkü sinema gerçeklerden yola çıkarak insanları düşündürebilme ve düşüncelerini eyleme geçirebilme ufuklarını açar. Sadece seyirlik bir eğlence değil, aynı zamanda bir eğitim, iletişim aracıdır.

yürütebileceğimi düşünmediler. Eşim, tam tersine insanların bana verdiği sevgiyle gurur duydu. Mesleğimi bir tarafa bırakmamı istemedi. “Kariyer de yaparım, çocuk da yaparım” söylemini olumlu değerlendiriyorum. İnsan istedikten sonra herkese, her şeye vakit ayırabilir. İş ki doğru planlama yapılabilsin. Anne olana kadar olan süreçte verilen ciddi bir emek söz konusu… Anne olduktan sonra da hiçbir kadın kariyerinden vazgeçmemeli sağlığı el verdiği müddetçe… Çocuk yaptıktan sonra mesleklerini bırakan kadın hikayeleri bana çok acıklı geliyor…

Hayatınızın sanatla şekillenmesinde annenizin büyük desteği olduğunu biliyoruz. O yılları düşündüğümüzde annenizin yetenekli olan küçük kızını desteklemesi oldukça önemli. Anne ve babalara çocuklarının yeteneklerini keşfedip, yönlendirmeleri konusunda neler söylersiniz?

Sinema, öylesine gerçektir ki, gerçek hayatta görmüş olduğunuz bir şeyin göremediğiniz ince detaylarını yakalamanıza yardımcı olur. Hayatı kavramanıza yardım eder. Bir filmle hayata bakışınız, insana bakışınız değişebilir.

Ankara’da konservatuarda başladığım bale dersleri, daha sonra İstanbul’da Şehir Tiyatroları’nda hem tiyatro, hem de bale dersleriyle sürdü. Annem olmasaydı, üzerime bu kadar eğilmeseydi, benimle birlikte o kurstan diğer derse koşturmasaydı belki de bugün Hülya Koçyiğit olmayacaktım. Yeteneğim ilkokulda öğretmenlerim tarafımdan keşfedildi ve başta annem olmak üzere ailem bu konuda hep destekledi beni. Umarım her ebeveyn doğru yönlendirmede bulunabilir.

Eş, anne, oyunculuk derken birçok rolü üstlenmiş başarılı bir kadın olarak kadınlara hayata dair neler önerirsiniz? Bir anne olarak öncelikleriniz nelerdir? “Kariyer de yaparım, çocuk da yaparım” söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hülya Koçyiğit’i zarif, saygın, inceliklerle dolu ve pozitif yönüyle kendi ışığını yansıtan güzel bir kadın olarak seviyoruz. Yansıyan bu ışık, pozitif enerjiyle bizlere yansıyor. Pozitif enerjinizin kaynağı nedir? Mutluluğu nasıl tanımlarsınız?

20 yaşında evlendim, 21’imde de anne oldum. Kariyerin zirvesindeyken, evlenip çocuk yapmak, buna rağmen 50 sene boyunca belli bir yeri korumak çok kolay değil. Bana evlendiğimde “Yazık, kariyerini bıraktı” dediler. Evlilikle kariyeri

Öncelikle çok teşekkür ederim. Peşin hükümlü olmadan, insanların dış görünüşlerinden çok içlerini görmeye, anlamaya çalıştım. Hoşgörülü ve affedici olarak her insanı olduğu gibi kabul ederek mutlu oluyorum. Yaratandan ötürü, yaratılanı

seviyorum çünkü… İnsan denilen varlığa büyük bir saygı duyuyorum başta da söylediğim gibi. İnsan onurunu okşamak, karşımdaki insanı memnun edebilmek benim mutluluğum…

Hayata ve sağlığa dair nelere özen gösteriyorsunuz? Sağlıklı beslenmeye ve elimden geldiğince spor yapmaya çalışıyorum. Sürekli bunu koruyamasam da arada verdiğim kaçamakların ardından eski düzenime kısa sürede dönüş yapmaya çalışıyorum ve yürüyorum.

“Kadın, her yaşta güzeldir” mottosunun canlı bir örneği olarak kadın ve güzellik algısı konusunda neler söylersiniz? Doğallık kadar güzeli yok… İnsanın içi dışına yansır en nihayetinde. İnsan önce kendini mutlu edebilmeli. Kişi iç huzuru yaşadığında her yaşta güzelliğini koruyabilir.

Hülya Koçyiğit’in oyunculuk dışında hobileri var mıdır? Ev halleriniz nasıldır? Neler sizi mutlu eder? Organiğe olan merakım dolayısıyla evim bahçesinde küçük de olsa bir bostanım var. Sıcak, soğuk, kar, yağmur, çamur demeden mutlaka her gün birkaç saatimi bostanda geçiriyorum. Ekip, biçmek, toprak ile uğraşmak inanılmaz bir huzur ve keyif veriyor bana. Sonrasında oradan topladıklarım ile yemek yapıp, bunları ailemle, sevdiklerimle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Keşfetmeyi çok severim. Merak ettiğim her şeyin peşine düşerim. Yeni yerleri görmek benim için huzur vericidir mesela. Bir türlü arınma da diyebiliriz. Bol bol kitap okur, film izler ve sevdiklerimle vakit geçirmeye çalışırım.


Biyolojik Saat Uykusuzluğu Gösteriyorsa! Kanda stres hormonlarımız artar. Tansiyonumuz yükselir. Kalp ritmimiz düzensizleşir. Bağışıklık sistemimiz bozulur. Daha kolay hastalanırız.

Kent Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi uyku apnesi ve diğer uyku bozukluklarının tanı ve tedavisi ile hizmetinizde.

KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71

www.kenthospital.com

/KentSaglikGrubu /kentsaglikgrubu


2015

69

medikent

Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL Kent Hastanesi Dermatoloji Uzmanı

LEKELER GİDİYOR GENÇLİK GELİYOR Aynaya her baktığınızda yüzünüzdeki lekeler canınızı sıkıyor, çare bulamıyorsanız artık kolayı var; enzimatik peeling yöntemi. Bu yöntemde en etkili sonuç veren ürün ise Cosmelan-Dermamelan. Cosmelan-Dermamelan; melasma-chloasma denen gebelikteki lekeleri, yaşlılık lekeleri, hassas ciltlerde güneşe maruz kalmaktan kaynaklanan lekelerin tedavisi ve lekenin diğer nedenlerinin tedavisinde de en etkili yöntemlerden biri. Cosmelan deride bulunan melanin miktarını azaltarak pigmentasyonu baskılayan etkin bir enzimatik peeling yöntemi ve etkisini ciltte leke oluşumunu tetikleyen mekanizmayı baskılayarak yapıyor. Asıl etkisi deri renginin belli bölgelerde koyu bir renge dönüşmesine sebep olan mekanizmanın

içinde aktif rol oynayan tyrosinase adlı bir enzimin baskılanması ile oluyor. Bu enzimin baskılanması sonucu derideki melanin oluşumu azalarak cildin koyulaşmış bölümlerinin rengi açılıyor ve bundan kaynaklanan lekelerin etkin tedavisi sağlanıyor. Cosmelan-Dermamelan enzim peelingin etken maddesi ise ciltte lekelerin oluşumuna neden olan melanini baskılıyor ve cildin rengini açıyor. Bu maske her türlü cilt tipine, her mevsim uygulanabilir, ciltte yara oluşturmaz, iyileşme süreci yoktur.


2015

70

medikent

UYGULAMA ALANLARI • Yüz • Boyun ve dekolte • Karın bölgesi • Bacaklar ve eller Cosmelan-Dermamelan’ın Avantajları Nelerdir? •Melasma-Cholasma lekelerinin tedavisinde çok etkilidir •Uygulama ağrısızdır •Kısa sürede sonuç alınır •Hassas ciltlerde dahil olmak üzere her türlü cilt tipine uygulanabilir •Çok hafifi cilt soyucu etken madde içerir dolayısıyla yan etkileri minimal seviyededir •Yılın her mevsiminde uygulanabilir •Akne izleri ve ciltteki lekeli görünüm üzerinde etkilidir •Cilde zarar verecek hiç bir kimyasal içermez •Leke tedavisinde çok etkili ve güvenlidir •Doğduktan sonra oluşan her tür lekenin tedavisinde kullanılır •14 yaş üstü herkese uygulanır

Cosmelan-Derma melan ile ne tür cilt rahatsızlıkları tedavi edilebilir? •Cildin yaşlı görünümü ve yaşlılık lekeleri •Yüzdeki aşırı pigmentasyondan kaynaklanan lekeler •Derideki koyu lekeler (spotlar) •Melasma •Cholasma •Akne izleri

TEDAVİ ÖNCESİ DİKKAT EDİLECEKLER •Leke tedavisine başlamadan önce benzer bir tedavi, kimyasal peeling, dermabrazyon, lazer gibi uygulamalar yapılıp yapılmadığı cilt konsültasyonu ile tespit edilir. •Eğer leke tedavisi amaçlı bir uygulama yapıldıysa Cosmelan-Dermamelan leke tedavisine başlanmadan en az iki hafta beklenmelidir. •Erkekler en az iki gün önceden traş bıçağı gibi tahriş edici yöntemlerle traşı bırakmalıdır, zorunlu hallerde elektrikli traş makinesi tercih edilmelidir.


2015

71

medikent

Cosmelan-Dermamelan

NE ŞEKİLDE UYGULANIR? Cosmelan-Dermamelan 2 farklı aşamadan oluşan tek bir pakettir. 6 aylık tedavinin ilk 3 ayı tedavi bölümünü, İkinci 3 aylık bölümü ise baskılama dönemidir.

öncesi

Cosmelan Kit içeriği Degreasing solution: Tedavinin ilk adımıdır. Cilt yüzeyini derinlemesine arındırır, maskenin emilimini sağlar.

Cosmelan Mask: Cilde uygulanan krem yapılı maske.

öncesi

öncesi

sonrası

sonrası

sonrası

Cosmelan-Dermamelan Aktif Maddeleri

Her iki kitin içinde de bulunan aktif maddeler aynıdır. Sadece oranlarında farklılık vardır. Azelaic acid: Melanosit hücrelerinin çoğalmasını inhibe ederek veya hücreleri öldürerek yada fonksiyonlarını durdurarak etkisini gösterir. Doymuş bir dikarboksilik asit olan Azelaic asit buğday, çavdar ve arpadan elde edilir. Phytic acid: Fitik asit bitkilerde fosfatın birincil deposudur, antioksidan özelliğe sahiptir. Fitik asit tahıl, baklagil, çekirdek ve tohumlarda bulunur. Fitik asit açısından en zengin kaynaklar buğday kepeği ve keten tohumudur. Keten tohumu % 3 oranında fitik asit içerir. Kojic acid: Kojik asit doğal ve tesirli leke açıcıdır. (pirinçten elde edilir) Fazla melaninin üretimini geciktirip melanini parçalayarak pigmentasyonların giderilmesine yardımcı olur. Aynı zamanda güçlü bir antioksidandır. Foto yaşlanma ve akne problemlerinde önerilir. Ascorbic Acid (Vitamin C): C vitamini veya Ascorbic asit turunçgillerde ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Vitamin C aynı zamanda antioksidan özelliklere sahiptir ve kolajen sentezini stimüle eder.

Tedavi sonrası dikkat edilecekler ilk 1 ay: •Sauna, buhar banyosu •Havuz •Solaryum •Glikolik asit, Retinollar vs gibi soyucu uygulamalar •Epilasyon-depilasyon •Makyaj (fondöten, pudra, allık) soyulma bitene kadar en az 1 ay yapılmamalı •U.V. zararlı ışınlarına karşı dikkatli olunması ve uygulamalardan uzak durulması gerekir.


Kendinize yeni bir sayfa aรงmaya ne dersiniz?


2015

73

medikent

Güneşe doğru gitmek:

TOSKANA VADİSİ Armağan PORTAKAL Konuk Yazar www.armaganportakal.com


2015

74

medikent

Bir film sahnesinde gibiyim… Yüzlerce yıllık binaların arasında, gölgesi uzun ağaçların altında… Tahta masanın üzerinde yarısı dolu bir bardak, gelişi güzel duran sandalyeler… Belli ki burada hayat var. Sallanan şezlonga oturuyorum, ayağımla aheste ileri geri yaparak sallanıyorum. Kulağımda sadece sessizlik… Çiftliğin sahibi geliyor, odamızı göstermeden önce bir şey alır mısınız diye soruyor. Şarap diyorum. Burada şarap içilir… Akdeniz’in bereketi üzümden yapılma kırmızıyla dolu kadehim geliyor. Kaldırıyorum, içinde altın güneşin mor salkıma bulaşmış pırıltısı… Bir yudum alıyorum… Enfes…

Burası: Toskana Vadisi.


2015 2015

75 70

medikent medikent

Ned r “Agr tur smo”? İtalya’da, tarım işletmelerinin gelirlerini artırmak için sağlanan bir olanak, bir nevi yan aktivite. Tabii herkes agriturismo yapamıyor. Bunun için gerçek tarım işletmesi olması lazım. Asıl işlevlerinden uzaklaşmalarını engellemek için, bu işletmelerin en az bütçelerinin yarısını tarımdan elde etme zorunluluğu var. Agriturismo olarak konaklama hizmeti verirken otellerden daha yumuşak şartlar içinde çalışabiliyorlar.

Güneşe doğru gel! Kocamla ben, iki tişört, iki pantolon ufak bir çantayla geçirdiğimiz tatilleri severiz. Doğanın içinde olmayı, modern binalarda ayağa gelen hizmetle şımartılmaya tercih ederiz. Gittiğimiz yerde yürümeyi, keşfetmeyi, pazarlarında dolaşmayı, fotoğraf çekmeyi severiz. Toskana’da agriturismo’yu bu sebeple denemek istedik. Ve karşımıza yüzlerce yıllık geçmişiyle, vadinin tam kalbinde yer alan bir çiftlik çıktı. İtalya’nın dünyaca ünlü Toskana vadisinde konaklamak için www.agriturismo.it/en/ sitesinde yer araştırıyorken, tavsiyeler bizi Aglioni çiftliği ile buluşturdu. Seferihisar’daki arkadaşlarımız “Orayı mutlaka görmelisiniz” deyince kararımızı verdik. Pisa havaalanından kiraladığımız araçla çevre yolunda Firenze’ye giderken, San Miniato sapağından çıktık. Sonra çiftliği arayıp tarif istediğimizde “Güneşe doğru gelin!” dendi. İşte ilk farkındalık! Nasıl güzel bir tarifti öyle!

Agl on neden farklı? Burası kadar geçmişi çok eskiye dayanan işletme civarda yok. 1300’lü yıllarda çiftlik olarak yapılmış. Çok el değiştirmiş hatta bir süre kadınlar manastırı olmuş. O zamanlar manastırlarda çiftçilik yapıldığı için, tarih boyu çiftlik vasfını hiç kaybetmemiş. Lokasyonu çok merkezi. İtalya haritasında Toskana’nın orta noktası neresi diye göz kararı parmak bastığınız yer Aglioni olacaktır. Yani o derece Toskana’nın kalbinde yer alıyor. Fakat sakinliğini tepede oluşuyla koruyor. Başka çiftlikler gibi yol ya da tren istasyonlarının yanında değil. Hem bu yüzden, hem de tepede oluşu nedeniyle harika bir manzaraya sahip. Hektarlarca alana yayılan arazisinde zeytin ve bağları var. Şarap ve zeytinyağı üretiyorlar. Gittiğimiz dönemde bağbozumu yapılıyordu. İzleme şansımız oldu. Her işleri gibi sakin, telaşsız şekilde insanlar çalışıyor. Yüksek sesle konuşan kimse yok. Duvarda asılı saat üzerindeki “Tempus Fugit” (Zaman uçar) yazısı belki de onları, anın değerini bilmeye itiyor. Sadelik ve sakinlik yaşam biçimi olmuş hissine kapılıyorum. Aglioni çiftliğine ait çok önemli bir özelliği aktarmalıyım. Konaklama ücretine dahil olan kahvaltı ve akşam yemekleri, tüm konuklar bir arada yani tek masada yeniyor. Genellikle Almanlar’ın tercih ettiği çiftliğin sahibi Türk asıllı Alman Özcan Bey kendi ifadesiyle “Hasbihal olmasa bile sohbet edilmesini” istiyor. Eğer siz “Tatile geldim, özgür takılacağım” niyetindeyseniz, başka yerde konaklamanızı öneririm.

Aglioni nisan ayından ekim sonuna kadar 7 ay konaklama hizmeti veriyor.


2015

76

medikent

Toskana İki buçuk günde kiraladığımız arabayla ulaşabileceğimiz pek çok şehire gittik. Üzerinde çalıştığımız bir proje için ilham arıyorduk, az zamanda çok yer görmeye çalıştık. Taş evlerine, yeşil panjurlarına, selvi ağaçlarına hayran olduk. Tertemiz kentlerinde, balkonlarda kurutulan çamaşırlara, eski tip tel antenlere şaşkın baktık. Galileo müzesinde aletlerin detaylarına, Leonardo Da Vinci müzesinde evvel akıl tasarımlara hayran olduk. Sınırsız yeşil içinde, “duble” olmayan yollarında medeniyeti yaşadık. Sadeliği, sakinliği içimize sindirmeye çalıştık.

Yalınlık karmaşıktır! Sanat dehası Vinci’nin “Simplicity is the ultimate sophistication” sözünün anlamı için internette pek çok yorum bulabilirsiniz. Ben, basitliğin yani sadeliğin ve bunları elde etmenin yani yalınlığa varma eyleminin aslında karmaşık ve zor olduğunu anlıyorum. Yalınlık ve basit olmak, teferruatlardan ve aksesuarlardan arınmak/arındırmak çok güzel ama sanıldığı gibi kolay değil… Toskana vadisindeki gezimizden heybemizde pek çok bilgi ve ilhamla döndük. İlham aldık, size de ilham vermek istedik.

Toscana’ya nasıl g d l r? İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Pisa Galileo Galilei Havaalanı’na THY ile direkt uçuşlar var. Araba kiralamanızı tavsiye ederim. Otomatik vitesli ve navigasyonlu olması önemli.

Nerelerde kalab l rs n z? Otellerden bıkmadınız mı? Toskana’da çiftliklerde konaklamak alternatifsiz bir seçenek bana göre. Bunun adına “agritursimo” deniyor, sadece konaklamak değil yaşıyorsunuz ortamı. www.agriturismo.it/it/agriturismi/toscana web sitesinde isteğinize göre seçenekler var. Bizim tercihimiz, Toskana’nın tam ortasındaki, yüzlerce yıl önce yapılmış Aglioni çiftliği oldu.

Hang müzeler z yaret edeb l rs n z? Araba kiralayıp, çok şehir dolaşabilirsiniz. Floransa’da Galileo Galilei Müzesi ile Leonardo Da Vinci Müzesi’ni mutlaka gezmelisiniz.

Toscana’dan akılda kalanlar neler? Yeşil vadi, kalem servi ağaçları, bağlar, zeytinlikler... Huzur, yalınlık, zarafet, estetik, lezzet...


2015

77

medikent

Gülhan KARA Gurme, yemek yazarı www.gulhankara.com

Türk mutfağının tanıtımına kendini adamış olan, kitaplarının ve katıldığı etkinliklerin yanı sıra dünyaca ünlü aşçılık okulu Paris Le Cordon Bleu’de misaf ir şef olarak “Türk Mutfağı” dersi de vermiş olan gurme ve yemek yazarı Gülhan Kara, sağlıklı tarifleriyle Medikent Dergisi’ne konuk oldu.

YEREL LEZZETLER


2015

78

medikent

Sağlıklı Atıştırmalıklar

Yeş l Merc mek Köftes

Sofranıza Bereket P lavı

Tok tutucu özelliğiyle ara öğünlerde… Akşamları ise atıştırmalık sağlıklı çerez olarak…

Çay saatleri ve dost sohbetlerinde…

Bakliyatlardan gelen lezzetiyle…

Malzemeler

Gerekli malzeme

Malzemeler 2 su bardağı haşlanmış nohut 1 küçük karnabahar 1 çay bardağı zeytinyağı 1 er tatlı kaşığı tuz, pul biber, kekik, kimyon Fırın tepsisi için yağlı kağıt

Yapılışı

1.5 su bardağı yeşil mercimek 3 su bardağı su 1.5 su bardağı ince bulgur 1 kıyılmış kuru soğan 1 kaşık biber salçası 1 kaşık domates salçası 2 yeşil soğan Yarım demet maydanoz 1 er tatlı kaşığı kimyon, pul biber, tuz 1 adet limon

2 su bardağı pilavlık bulgur Yarım su bardağı tel şehriye 1 su bardağı haşlanmış nohut 1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek 1 kuru soğan (ince kıyılmış) 1 yemek kaşığı salça 1 çay bardağı zeytinyağı Tuz, karabiber, nane, kimyon 4 su bardağı sıcak su Yağı ısıtıp önce tel şehriyeyi kavurun. Yıkanmış bulguru ekleyip kavurmaya devam edin. Kıyılmış soğanı salça ile beraber ilave edip karıştırın. Haşlanmış nohut ve mercimeği ilave edip baharatlarını, tuzunu ekleyin. Sıcak suyunu verip ocağı kısın ve suyunu çekene kadar kapağı kapalı olarak pişirin. Arada bir karıştırın. Pilavı 40 dakika kadar demlendirip servis yapın.

Karnabaharı çiçek çiçek ayırın. Bir kasede üzerine baharatları ve çok az zeytinyağını ekleyip harmanlayın. Fırın tepsisine yayın. Aynı işlemi nohutlara uygulayıp yanına nohutları yayın. 180 C de 15 dk fırınlayın. Afiyet olsun.

Yapılışı Mercimeği yıkayıp 3 bardak su ile kısık ateşte pişmeye bırakın. Suyunu çekene ve yumuşayana kadar pişirin. Biraz sulu kalmalı. Bulguru sıcak mercimeğe ekleyin ve hızlıca karıştırıp üzerini örtün ve bulgur mercimeğin suyunu çekene kadar bekletin. Soğanı salçalarla kavurun. Bulgurlu mercimekli karışıma ekleyin. Kıyılmış soğan ve maydanozu, baharatları ekleyip elinizle yoğurun. parçalar alıp avucunuzda sıkarak şekillendirin ve limonla servis yapın.

Muzlu Portakallı Ev Yapımı Pud ng Özellikle çocuklar için… “Hafif bir tatlı istiyorum” diyen büyükler için de...

Gerekli malzeme

Hazırlanışı

1 adet muz 1 adet portakalın suyu 1 portakalın ince rendelenmiş kabuğu 4 su bardağı süt 1 su bardağı toz şeker 2 tatlı kaşığı nişasta 2 çorba kaşığı pirinç unu 2 çorba kaşığı hindistancevizi Üzeri için biraz tarçın

Sütü tencereye koyup içine hindistan cevizi ve şekeri ilave edin. Bir yanda portakal suyu ile nişasta ve pirinç ununu karıştırıp sulandırın. Şeker eriyip süt ısındığında karışımı içine boşaltın. Portakal kabuğunu da ekleyip yavaş yavaş karıştırarak kısık ateşte pişirin. Koyulaşmaya başladığı anda kaselere boşaltın. Üzerine tarçın serpip soğuk olarak servis yapın . (Şeker hastası olanlar, diyabetikler hiç şeker kullanmadan da yapabilirler.)


2015

79

medikent

Burçin ŞAROĞLU Konuk Yazar www.burcinsaroglu.com

1970’ler tekrardan en büyük

Bu kış için 70’ler modası devam niteliğinde ilerliyor. Her döneme göz kırpan sezonlar arasında, karşımıza çıkacak payı büyük 1970’lerin esintileri olacak. Bu özel moda döneminden en önemli detay kendinizi bohem hissedebileceğiniz detayların olması gerekiyor, bir ceketteki retro düğme bile olsa… Diane von Furstenberg, BCBG Max Azria ve Karen Walker New York defile pistlerinde 70’ler trendlerine övgüde bulunurken, Milan Roberto Cavalli, Stella Jean ve Bottega Veneta koleksiyonlarına şık bir bakış getirdi. Burberry Prorsum saçaklar, flört desen ve süet bolluğu sayesinde Londra’ya 70’ler trendi için son noktayı koydu. Chloe oldukça bohem tarzı, Paris Moda Haftası’nda favorim oldu.

2015-2016

KIŞ MODASI


2015

80

medikent

Kabarık kollar “Çocukken giyerdin” denildiğinde genellikle aklıma gelendir kabarık kollar, bir diğer adı karpuz kol, aslında vatka değil, ikisinin arasında bir yerde… Aslında çok da sevilmeyen bu kol kesimi, büyük bir geri dönüş yapmak için 1980’lerden 21. yüzyıla getirildi. Güçlü görünümlü omuzları daha küçük bir bel yanılsama yaratmak için vurgulanırlar, Balenciaga ve Alexander Wang bu kol detayını koza mont olarda ve elbiselerde kullandı. Miu Miu Vintage koleksiyonu havasında çıkardı.

KÜRKÜ Es Geçmeyel m Hiçbir sezon yoktur ki kürkten bahsetmeyelim. Özellikle ihtişamı betimlediğimiz sezonlarsa bu seneki gibi… Sonbahar-Kış için kürk ve kürk detayları hep vardır, vazgeçilmeyendir ama belki bu sezon bir tık abartıyor bile olabiliriz bu yılların eskitemediği kürk modasını... Lüks malzeme hem spor hem de şık kullanımda yorumlanıyor birçok moda evi tarafından Marni, Laura Biagiotti, BCBG Max Azria, Gucci ve diğerleri… Ekol olarak, yaka detaylarında, manşetlerde ve özellikle bundan 3 sezon önce karşımıza çıkıp bir es alan kollarda kürklerde oldukça kendinden söz ettirecek.

Yelken paçalar Bu kış tam gaz İspanyol paçalı pantolonlar geliyor. Birçok pantolon kesimi İspanyol paçaya uyacak şekilde uygulanıyor. 1970’ler uzun süre onunla özdeşlemiştir. 2015 modasında da etkisinin büyük bir gerçeği var. Hellessey, Yohji Yamamato, Stella McCartney, Maison Martin Margiela, Ralph Lauren, Vivienne Westwood ve Emanuel Ungaro gibi markalar terzilik marifetlerini yelken paçalarla alevlendirdiler.

Victorian ve Kabarık boğazlı kazaklar Kış aylarının en sevdiğimiz sıcacık tutan ama bir o kadar da çeşit anlamında mağazalarda karşımıza çıkmayan parçasıdır boğazlı kalın kazaklar… Ama iki sezondur tasarımcıların yer verdiği balıkçı yakalar bence artık daha çok hayatımızda olacaklar. Sezonun büyük trendleri arasına giren kazaklar için “en büyük kurtarıcı” diyoruz.


2015

81

medikent

KITAP

RAFLARINDAN Varolmanın Dayanılmaz Haf fl ğ Milan Kundera’nın dünya klasikleri arasında yerini alan başyapıtı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Can Yayınları tarafından Fatih Özgüven’in çevirisiyle yeniden yayımlandı. Kundera, bu romanıyla tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkahramanı Tomas ile alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorguluyor. Yazar bunu yaparken de cevapları vermeden, “İnsanlar, kendi hayatlarına nerede etki edebiliyor, nerede tesadüflerin verdiği yönde ilerlemek durumunda kalıyor? Yaşanılanların hangileri insana ağırlık yapıyor, hangileri onları tüy gibi hafifletiyor?” gibi soruları ile okurlara eleştirel bir bakış açısıyla soruyor.

TOPRAK Buket Uzuner’in Anadolu’da yaşayan her kültürü ve Şamanlık geleneğini derinden etkilemiş dört unsur olan su, toprak, hava ve ateşten ilham alarak yazdığı dörtlemenin ilk eseri 2012’de çıkan “Su” kitabından sonra “Toprak” adlı romanıyla okurları bu kez Çorum’a götürüyor. Buket Uzuner, yeni romanında tabiata ve her canlıya eşit değer veren eski Türk inanış ve geleneklerimizden ve Türk mitolojisinden yola çıkarak, çevremizi ve ekolojik dengeyi korumamız gerektiğini bir macera romanıyla anlatıyor. “İnsanın kurtuluşu ve mutluluğu, Toprak’ın kurtuluşundadır!” ana temasıyla şekillenen Toprak, Everest Yayınları tarafından okurlara sunuluyor.


2015

82

medikent

Canan Tan

AH BENİM KARIM! AH BENİM KOCAM! Canan Tan, yen k tabı “Ah Ben m Karım!Ah Ben m Kocam!” le evl ç ftlere da r çarpıcı tesp tler yle hem güldürüyor, hem de kadınlarla erkekler n kend ler n sorgulamalarına neden oluyor. 1996 yılında Aziz Nesin, 1997 yılında da Rıfat Ilgaz Gülmece Öykü Ödülleri sahibi olan Canan Tan, kitapta yer alan mizah öykülerinde kadınların dilinden erkekleri, erkeklerin dilinden de kadınları anlatıyor. Çocukların hem de büyüklerin okuyabileceği bir kitap.

Sahilde Zaman Bitti Yılmaz Karakoyunlu

Yılmaz Karakoyunlu’nun yen romanı Sah lde Zaman B tt , Doğan K tap tarafından yayınlandı. Roman; Midilli’nin Kydonia köyünden gelip Ayvalık’a yerleşen bir ailenin kızı olan Müfide Nükhet ile çocukluk arkadaşı Mehmet Sulhi Bey’in öyküsünün yanı sıra, Pertev Mihri Bey ile “Ayvalık Fıstıkçısı” Macide Hanım’ın onlarla içiçe geçen hayatını anlatıyor.

Yalancılar ve Casuslar Çocuklara yönelik polisiye öyküleriyle tanınan yazar Rebecca Stead, “Yalancılar ve Casuslar” adlı yeni kitabı, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından çocuk okurlara sunuldu. Yazar kitapta korkuların üzerine nasıl gidileceğini, arkadaşlıkla sarmalanan sürükleyici bir casusluk hikâyesiyle anlatıyor.

KÜÇÜK PRENS Tuna K rem tç

Dünyanın her yanından milyonlarca çocuk okurun başucu kitabı olmayı başarmış olan Antoine de Saint-Exupéry'nin baş yapıtı "Küçük Prens", Cemal Süreya ve Tomris Uyar'ın çevirdiği ve Can Yayınları'nca ilk olarak 1981 yılında yayımlandığı şekliyle yeniden okurla buluşuyor. Yazarın kendi suluboya resimleriyle görselleştirilen Küçük Prens, yalnızca çocukların değil, büyüklerin de en çok okuduğu çocuk kitabı olarak biliniyor.


2015

83

medikent

TRENDLER & YENİLER Mazda MX-5’e Red Dot Ödülü Mazda yeni MX-5 için, “Red Dot: En İyinin En İyisi” ödülünü Almanya, Essen’de bulunan Aalto Tiyatrosu’ndaki gala seramonisinde yaklaşık 1,200 kişinin önünde kabul etti. “En İyinin En İyisi” ödülü, birçok sektör arasında özellikle çığır açan tasarımlara verilir; bu yılın Red Dot Ödülü, Ürün Tasarım Yarışması’na katılanların sadece %1.6’sı bu onura erişebildi. 38 uluslararası uzmandan oluşan Red Dot ürün tasarımı jürisi başvuruları tasarım yeniliği derecesinden işlevsellik, ergonomi ve ekolojik uyuma kadar uzanan kriterler çerçevesinde değerlendirdi. Jüri bu yıl 56 ülkeden 4,928 başvuruyu değerlendirdi ve araçların da dahil olduğu 31 kategori için en iyi başvuruları seçti.

Katamino zeka oyunu Çocukların geometrinin temel kavramlarını anlamasına yardımcı olan bir inşa oyunu olan Katamino, tek kişinin oynayabileceği bir bulmaca olduğu gibi iki kişi arasında oynanan bir strateji oyunu olarak da oynanabilir. 3 yaşından itibaren her yaştan oyuncuların katılımıyla oynanabilen oyun, zorluk seviyeleri çok kolaydan çok zora değişen seviyeler içeriyor.

Akıllı Tişört Ralph Lauren’in sensörlerle donatılmış akıllı tişörtleri, özellikle egzersiz yapanlara yönelik olarak tasarlandı. “İkinci deri” olarak adlandırılan bir kumaştan üretilen egzersiz tişörtünde doğrudan kumaşa entegre edilen gümüş fiberler bulunuyor. Sensörlerin üzerine eklendiği siyah kutu ise; kalp atış hızı, nefes alma derinliği ve enerji sarfiyatı gibi biyometrik verileri ölçüyor. İlk etapta erkekler için ABD’de pazara sunulan akıllı tişrötlerin kadınlara özel üretimi için hazırlıklar sürüyor.


2015

84

medikent

ZENITH

CHRISTOPHE COLOMB HURRICANE GRAND VOYAGE II 1865 yılında Georges Favre Jacot tarafından kurulan ve saatçiliğe getirdiği yenilik ve başarılarla pek çok büyük adım atan Zenith, İsviçre’nin en önemli saat markalarından biri olarak yeni koleksiyonu ile göz dolduruyor. Birçok prestijli ödüle de sahip olan Zenith saatleri, hassasiyeti, performansı ve lüks tasarımlarıyla bir saatten ne bekliyorsanız hepsini içine hapsediyor.

4D C tyspace Puzzle le

Şehirler Evinizde Bir şehrin nasıl kurulduğunu, nasıl geliştirildiğini anlatan, tarihi binaları ve mimari stilleri tanıtan, kentin jeopolitik yapısına dair bilgiler veren 4D Cityspace Puzzle ile puzzle oyunlarında 4. boyutu yakalamanız artık mümkün. 3 boyutlu puzzle oyunlarını 4. Boyut zaman ile birleştiren 4D Cityspace Puzzle ile Barcelona, Roma, Paris, Shanghai, Dubai, St-Petersburg, Tokyo, Sidney, Berlin, Las Vegas, Washington, Chicago, Toronto, London ve New York, Hong Kong şehirlerini evinize taşıyabilirsiniz. Zaman posterindeki kronolojik sıraya göre binaları yerleştirip, şehri son haliyle kurabiliyorsunuz.

Fallout 4 Satış Rekoru Kırıyor İlk oyunu 1997’de piyasaya sürülen, nükleer savaş sonrası rol yapma oyunu olarak kurgulanan oyunun beşinci serisi Fallout 4 olarak raflardaki yerini aldı. 10 Kasım itibariyle piyasaya sürülen oyun, satıldığı her platformda yüksek bir çıkış yakaladı. Satış rakamlarının açıklamasıyla birlikte, dönemin en çok satan oyunu rekorunu kırabileceği belirtiliyor.

Korkmaz Sarı Çay Kahve Makinesi

Ödüllü çaydanlık Türkiye'nin tasarımla markalaşmasına katkı sağlamak amacıyla bu yıl 3.'sü düzenlenen “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri” sahiplerini buldu. Korkmaz bu yıl "Üstün Tasarım" ve "İyi Tasarım" kategorilerinde dokuz ürünüyle ödül alarak geceye damgasını vurdu.


KENT SAĞLIK GRUBU

KURUMSAL BİLGİ KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Tıp • Uzm. Dr. John FOWLER • Uzm. Dr. Fecri BENGİ • Uzm. Dr. Nesibe Sönmez DEMİRYOĞURAN • Uzm. Dr. Melek GÜRYAY • Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN Ağız ve Diş Hastalıkları • Dt. Cüneyt IŞIKER

Çocuk Kardiyolojisi • Prof. Dr. Aytül PARLAR Çocuk Nörolojisi • Uzm. Dr. Benal ÇUBUK Dermatoloji • Uzm. Dr. Hacer ÖNVURAL • Uzm. Dr. M.Cüneyt SOYAL

Anestezi ve Reanimasyon • Prof. Dr. Ali Reşat MORAL • Yrd. Doç. Dr. Mert AKAN • Uzm. Dr. Ali Han PİRİM • Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL • Uzm. Dr. Erhan OLGUN • Uzm. Dr. Gökhan AYHAN • Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları • Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR • Prof. Dr. Mitat BAHÇECİ

Algoloji • Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon • Uzm. Dr. Atiye AYRAL • Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU

Beslenme ve Diyet • Dyt. Safiye TAŞ Beyin Cerrahisi • Prof. Dr. Altay BEDÜK • Prof. Dr. Kemal YÜCESOY • Opr. Dr. Vasfi YARADANAKUL • Opr. Dr. Göktuğ AKYOLDAŞ Böbrek Nakli Merkezi • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Check-Up Ünitesi • Uzm. Dr. Demet KARADENİZLİ Çocuk Cerrahisi • Opr. Dr. Şamil KUDAY Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı • Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL • Uzm. Dr. Selda AYTAÇ • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK • Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ • Uzm. Dr. Fatma TAT • Uzm. Dr. Aysu ÖZTUNÇ DİKERLER Çocuk Alerji • Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN

Estetik ve Plastik Cerrahi • Opr. Dr. Kamil KILIÇ • Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU

Gastroenteroloji • Prof. Dr. Ethem TANKURT • Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Genel Cerrahi • Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU • Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ • Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU • Opr. Dr. Berkhan SAVAŞÇIN • Opr. Dr. Atilla ÖZER • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Rasim FARAJOV • Opr. Dr. Zafer ÖNEN Girişimsel Radyoloji • Prof. Dr. A. Yiğit GÖKTAY Göğüs Hastalıkları • Prof. Dr. Ülkü BAYINDIR • Uzm. Dr. Deniz ATASEVER Göz Hastalıkları • Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL • Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL Hematoloji • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ İç Hastalıkları • Prof. Dr. Kadir BİBEROĞLU • Uzm. Dr. Necdet YETİM • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK

Kadın Hastalıkları ve Doğum • Prof. Dr. Namık DEMİR • Prof. Dr. Uçar ASENA • Doç. Dr. Mehmet Tunç CANDA • Opr. Dr. Orçun SEZER • Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU • Opr. Dr. Funda GÖDE Kalp Damar Cerrahisi • Prof. Dr. Suat BÜKET • Opr. Dr. Arzum KALE • Opr. Dr. Ulusal COŞKUN • Opr. Dr. Yılmaz DENİZ • Opr. Dr. Makbule KESİCİ Karaciğer Nakli Merkezi • Doç. Dr. Murat KILIÇ • Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU • Prof. Dr. Mehmet ALPER • Opr. Dr. Hüseyin Cahit YILMAZ • Opr. Dr. Zafer ÖNEN • Opr. Dr. Rasim FARAJOV Kardiyoloji • Doç. Dr. Abdi SAĞCAN • Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ • Doç. Dr. Murat TÜMÜKLÜ • Uzm. Dr. Mustafa ZUNGUR Kemik İliği Nakli Merkezi • Prof. Dr. V. Gürhan KADIKÖYLÜ Kulak Burun Boğaz • Prof. Dr. Alp DEMİRELLER • Opr. Dr. Nihan AKÇA Laboratuvar • Doç. Dr. Latife DOĞANAY • Uzm. Dr. Gültekin TAŞ • Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU • Uzm. Dr. İsmail AYDIN • Uzm. Dr. Leman Evren KADIOĞLU Nefroloji • Doç. Dr. Ebru SEVİNÇ OK Nöroloji • Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Medikal Onkoloji • Prof. Dr. M. Niyazi ALAKAVUKLAR • Doç. Dr. Gürbüz GÖRÜMLÜ

Ortopedi ve Travmatoloji • Prof. Dr. Erdal CİLA • Doç. Dr. İbrahim AKEL • Opr. Dr. Levent TAD • Opr. Dr. Serdar SÖYLEV Pratisyen Hekimler • Dr. Aylin DURMUŞ • Dr. Ece ZAMANER • Dr. Emrah GEZER • Dr. Elçin YÜCEBAŞ • Dr. Selçuk Onur DUYGU • Dr. Ghassan NABO • Dr. Murat GÜNDÜZ • Dr. Nasir AHMAD • Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU Radyoloji • Uzm. Dr. Alper YÜKSEL • Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE • Uzm. Dr. S. Onur SUMAN • Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI • Uzm. Dr. Seçil KARACAN • Uzm. Dr. Elçin Ahu ÇÖLLÜ Romatoloji • Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Psikiyatri • Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Psikolojik Danışmanlık • Uzm. Psikolog Sırma PALADEMİR Tüp Bebek Merkezi (IVF) • Opr. Dr. Dilek ASLAN • Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN • Dr. Tunç PINAR Üroloji • Doç. Dr. Ömer ÖGE • Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ • Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Yeni Doğan Yoğun Bakım Servisi • Uzm. Dr. Cengiz ÖZTÜRK


ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Berna ERÖZKAN AKAN Ağrı (Algoloji) Birimi Prof. Dr. Mehmet İbrahim YEGÜL Ağız ve Diş Sağlığı Uzm. Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU Dt. Ceyda AFYONCU Beslenme ve Diyet Dyt. Gamze GÜLTEKİN Beyin ve Sinir Cerrahisi Prof. Dr. Kemal YÜCESOY Opr. Dr. Vasfi YARADANAKUL Biyokimya Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Çocuk Hastalıkları Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Uzm. Dr. Meltem ERTURAÇ Çocuk Alerji Prof. Dr. Ayşe YENİGÜN

İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Tuncay FİLİZ Uzm. Dr. İnci OKAN Kadın Hastalıkları ve Doğum Opr. Dr. Şebnem ALTUNYURT Uzm. Dr. Meltem YÜNTEN Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKURİ Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzm. Dr. İsmail AYDIN Kozmetoloji Uzm. Dr. Arzu Görgülü ERASLAN Kulak Burun Boğaz Opr. Dr. Evrim Güleç DOĞAN Opr. Dr. Dilek SINMAZ

Çocuk Psikiyatri Uzm. Dr. Ayşe BAYKARA

Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Sezgin ÖZTEKİN

Dermatoloji Uzm. Dr. Arzu GÖRGÜLÜ ERASLAN

Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Erdal CİLA Doç. Dr. İbrahim AKEL Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. Serdar SÖYLEV

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Mehtap ÇAKIR Uzm. Dr. Füsun SALGÜR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Dr. Atilla AYRAL Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Prof. Dr. Abdullah OKAN Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER Göz Hastalıkları Opr. Dr. İsmail KARDEŞLER Opr. Dr. Fuat BOZKURT Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. H. Tayfun ÇAĞLAYAN

Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Haluk MIDOĞLU Opr. Dr. Kamil KILIÇ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Uzm. Psikolog Şebnem TÜRKDALI

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası • AK Sigorta A.Ş. • Allianz Hayat Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • AXA Sigorta A.Ş. BANKALAR • T.C. Merkez Bankası • T.C. Ziraat Bankası & Türkiye Halk Bankası Mensupları • T.C Ziraat Bankası (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş.( Eximbank ) ( Hasta Ödemeli ) • Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye İhracat Kredi Bankası (Türk Eximbank) RESMİ KURUMLAR • TBMM ÖZEL KURULUŞLAR • Anadolu Sigorta Personel Çalışan ve Emekli • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı San.Tic. A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Galata Taşımacılık A.Ş • SGR Turizm Eğitim Danışmanlık Tic.Ltd.Şti. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San.Tic.Ltd.Şti • İmbat Madencilik A.Ş. • Sports İnternational

Radyoloji Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Üroloji Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Opr. Dr. Işık H. ÖZGÜ

SGK ANLAŞMALI BRANŞLAR •Karaciğer Nakli Merkezi •Böbrek Nakli Merkezi •Kemik İliği Nakli Merkezi •Medikal Onkoloji Merkezi •Kardiyoloji •Kalp Damar Cerrahisi •Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi

Kent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi


ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance • Adac • Tricare İnternationaL SOS • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield • Bupa International • Companion Global Healthcare • Europ Asistance • International Health Insurance • International Medical Group IMG • J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • SOS International • SOS International UK • Seven Corners VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Tire Ticaret Odası • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates) • Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco)

• Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi)

• STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner

INTER PARTNER ASISTANCE (IPA) • AXA PPP • Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi • Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Bank Asya Platinium Card • Benefit Card • Benefit Global & Avivasa Hayat ve Emeklilik • Benefit Global AIG-Card • Cenoa Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi & Fortisbank Kart • Dr.Back-up Kişisel Sağlık Sistemi Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası • Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası • Halk Sigorta Acil Tedavi Sigortası • IPA Card • IPA Privilege Card • Işık Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası • Life Center (Medikamed Sağlık) • Life Guıde Card (TTI Grup) • Life Partner Card • MTA Grup • Medline Sağlık Paketi ve Acil Tedavi Sigortası • Metlife Emeklilik Acil Tedavi Sigortası (Deniz Emeklilik) • Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. • Ray Sigorta A.Ş.-Acil Tedavi Sigortası • SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası • Ticket Restaurant (IPA) Asistans Hizmetleri • Türk Asisist Card • Türk Ekonomi Bankası • Zürich Sigorta A.Ş. & Zürih Sigorta HSBC Acil Tedavi Sigortası • Çek Cumhuriyeti Sigortalıları • İNG Emeklilik Acil Tedavi Sigortası CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Ace European Sigorta • Ankara Sigorta • Eureko Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş • Generali Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Ray Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ziraat Sigorta •Türk Nippon

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Yapı Kredi Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Güneş Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Axa Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Allianz Sigorta A.Ş. • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. • AK Sigorta A.Ş. BANKALAR • Türkiye İş Bankası • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • TC. Ziraat Bankası & T.Halk Bankası Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan • Ziraat Bankası RESMİ KURUMLAR • TBMM ULUSLARARASI KURULUŞLAR • AID Asistance VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Darüşşafaka • Uşak Ticaret Odası • Edremit Ticaret Odası • İzmir Eczacı Odası • Makine Mühendisleri Odası


KENT ULAŞIM ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ CHECK-UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa, Gates)

• Ak Sigorta (Alliance one, Kaltun madencilik, İmperial Tobacco) • Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta (General Motors, Alcon Grubu) • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • BNP Paribas Cardif Emeklilik • Boyner (Dr.Back-up) • Citibank • Demir Hayat Sigorta • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, Unilever, İnci Holding, Global Bilgi) • STMicroelectrics Türkiye • Çimentaş • İnterpartner CGM (COMPU GROUP MEDICAL TURKİYE) • Ziraat Sigorta • Sompo Japan Sigorta A.Ş. • Ray Sigorta • HDI Sigorta (Ferdi Kaza ve Acil Sağlık) • Generali Sigorta • Fortis Bank Sandık A.Ş. • Eureko Sigorta • Türk Nippon • Ankara Sigorta • Ace European Sigorta

ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) I. Güzergah (Bornova - Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Ata Durağı • Hükümet Konağı Önü • Peterson Köşkü Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Alaybey Tersane Otobüs Durağı • Karşıyaka Yalı Cad. Anadolubank önü • Karşıyaka Yelken Kulubü Otobüs Durağı • Yıllar Market Önü • Bostanlı İskele • Atakent Beşikçioğlu Cami • Doğtaş Mobilya Önü • KENT HASTANESİ II. Güzergah (Konak - Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Basmane Postane Durağı • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.


ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ

ı vaalan Eski Ha

Yolu

An

ad

ol

u

İzm

ir-

Ca d

.( Al

tın yo l

M

en

em

en

)

De

m

Mavişehir ğı Yonca Kavşa

iry ol

Çevre Yolu akkale Aydın / Çan

u

Kavşağı İstasyonaltı

Bornova An

Kipa Çiğli

ad

ol

u

Ca d

.( Al

tın yo l

)

ulva

vB aye

Dud

Sasalı

Mavişehir

Karşıyaka


Aksoy Recidence

ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ

ros Mig Kapalı Otopark

(Kor don

Yolu )

KENT

A IYAK Ş R KA

Alsancak Garı

desi

ehitleri

Atat ür

Cad.

k Cad

/

Kıbrıs Ş

Alsancak Vapur İskelesi

Plevnaerı Bulv

Şair Eşref Bulvarı

t Pa a l a T

inç Seavnesi t Pas

ı var

ul şa B

OVA N R BO


MEDİKENTSUDOKU 5 3

2

8 9 7

1

6

9

5 4

7 2

1

6

9

3

5

6 7 2

1

4

8

Nasıl oynanır? Japonca "Sayılar TEK olmalı" anlamına gelen "Suuji wa dokishin ni kag" kelimelerinin kısaltması olan Sudoku, günümüzde Asya'dan, Avrupa ve Kuzey Amerika'ya da yayılan oldukça popüler bir oyundur. Oyunun amacı dokuzar hücreden oluşan 9 eşit kutuya bölünmüş bir alan üzerinde sayıları tekrar etmeyecek şekilde dizmeyi başarmak. Her satır ve sütunda 1'den 9'a kadar olan sayıları sadece bir kez kullanarak dizmeniz gerekiyor. Aynı şekilde çizgilerle ayrılmış her kutu içerisinde de 1'den 9'a kadar olan sayılar 1 kez kullanılmak zorundadır.

Oynama Yöntemleri Oyun sırasında sayıları tahmin etmek yerine sadece emin olduğunuz sayıları işaretlemeniz daha mantıklıdır. Her Sudoku'nun sadece bir çözümü vardır ve bu çözümü tahmin ederek bulmak neredeyse imkânsızdır. Bunun yerine bulmacada yüklü gelen sayıları kullanarak diğer bir sayının nerelerde olamayacağı ya da nerede olması gerektiğini saptamak daha mantıklı ve kolaydır veya koyacağınız sayıyı yazmadan önce kafanızdan yazmış gibi davranarak deneyin eğer yanlış sayı ise başka bir sayıyı deneyin sudokuda sağdan sola yukarıdan aşağıya aynı kutu içerisinde aynı rakam bulunmamalıdır.

8

4

2 8 9 5 3 7 9 8 5 2 9 6 3 9 8 5 6 1 7 2 8 8 7 6 2 7 3 4 7 1 3

1

9 7 8 6 4 6 2 1 6 4 4 6 2 3 9 6 4 1 7 3 6 82 1 5


Kent Hastanesi Medikal Onkoloji Kliniği bilgilendiriyor: Kanser tedavisinde en etkili yöntem; düzenli kontrol, erken teşhis ve doğru tedavidir. SGK anlaşmalı Medikal Onkoloji Kliniği ile multidisipliner bir yaklaşımla kanser tedavisinde hep yanınızdayız. Tüm sorularınız için Kanser Danışma Hattı’nı 7/24 arayabilirsiniz.

Kanser Direkt Danışma Hattı

0530 177 28 09


KENT HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35630 Çiğli-İZMİR • Tel: (0232) 386 70 70 (pbx) • Faks: (0232) 386 70 71


www.kenthospital.com

www.kenttipmerkezi.com

/KentSaglikGrubu

/kentsaglikgrubu



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.