SAP Forum Sayı 9

Page 1

SAYI 9 / 2014

Bulutların Arasında

İNOVASYON

KAMUDA

BÜYÜK VERİ

ÇÖZÜMLERİ



........................................................................................................................................................................... ÖNSÖZ

KAMU HİZMETLERİNDE, İNOVASYONDA, SOSYAL YAŞAMDA SAP SAP’nin, çift haneli büyümelerle kanıtlanan global ve bölgesel başarısının temelinde vizyonerliği, uyum sağlama becerisi ve inovatif yapısı yer alıyor. Trendlerin doğru şekilde yorumlanması, proaktif yaklaşım ve güçlü insan kaynağı ile de desteklenen bu başarı, SAP’nin küresel anlamdaki yol haritasını da çiziyor. Ve bu yol haritası eğilimlere, beklentilere, hedeflere ve yeniliklere göre sürekli güncelleniyor. Ocak ayında Barselona’da yapılan ve dünyanın her yerindeki SAP çalışanlarının katıldığı şirket-içi etkinlikte, SAP’nin yeni dönemdeki rotası SAP Eş-CEO'su Bill McDermott tarafından açıklandı: SAP artık, HANA-tabanlı bir bulut şirketi. Bu rota aynı zamanda SAP’ye yeni bir tanım da kazandırıyor. Bulut ve bellek-içi platformun müthiş fırsatlarını barındıran mevcut ortamda SAP, değişimi yaratan, besleyen, geliştiren ve yönlendiren marka olarak tam merkezde bulunuyor. Bu merkezi konumumuzun ve yeni bakış açımızın hem kamu sektörüne hem de özel sektöre büyük faydalar getireceğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Kamu sektöründen söz etmişken büyük veriyi özellikle vurgulamak gerekir. Gerek bireylere ve kuruluşlara sundukları hizmetlerde gerekse kendi operasyonlarında büyük miktarda veri üreten kamu kurumlarının büyük veriden faydalanma potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu daha önce pek çok etkinliğimizde ve yazımızda vurgulamıştık. Bu konuda yaptığımız çalışmaların sonuçlarını gösteren

başarı hikayelerine imza atmaya başladığımızı memnuniyetle söyleyebilirim. SAP HANA’nın da önemli rol oynadığı bu başarı hikayelerinin başka pek çok kamu kurumuna da ilham kaynağı olacağına inanıyoruz. Üstelik büyük veri, bellek-içi bilişim ve bulutun kamu sektörüne sunacağı daha pek çok olanak var. Örneğin SAP Business Suite on HANA bellekiçi platform, kamu sektörünün her kademesine büyük kolaylık ve fayda sağlıyor. SAP HANA, bunun yanı sıra bilişim dünyasında inovasyon kavramını da sürekli bir adım öteye taşıyor. Bildiğiniz gibi inovasyon, SAP’nin odaklandığı en önemli alanlardan bir tanesi. İnovasyonun öncüsü olarak sektörlere hız ve verimlilik kazandıran SAP’nin bu güçlü yönü, özellikle büyük veri ve bulutla desteklenerek çok daha büyük etki yaratıyor. Bir süredir “Gelecek Bulutta” diyen SAP, inovasyona giden yolda bulut teknolojilerini merkeze alarak büyük dönüşümlere imza atıyor.

Zeynep Keskin SAP Türkiye Genel Müdürü

Elinizde bulunan SAP Forum dergisi, 20 Şubat tarihli SAP Forum Ankara ve 14 Mart tarihli SAP Innovation Forum etkinliklerine özel olarak hazırlandı. Kamu sektörüne özel çözümler, inovasyon ve sosyal sorumluluk gibi içeriklerin yer aldığı dergimizin yanı sıra etkinliklerimizden de memnun kalacağınızı umuyoruz. Görüşmek dileğiyle...

İnovasyon, deneyimden güç alarak yeni bakış açılarıyla şekillenen bir süreç. Dolayısıyla bizim için deneyim kadar önemli olan bir başka değer de genç girişimciler. SAP global anlamda gençlere yönelik pek çok program hazırlayıp uyguluyor. Biz de SAP Türkiye olarak bu global programları ülkemize uyarlıyor, zaman zaman da Türkiye için özgün programlar üretiyoruz. Böylece öğrencilerin ve genç girişimcilerin inovasyon ve gelişim kapasitelerine katkıda bulunuyoruz.

1


İÇİNDEKİLER........................................................................................................................................................................................

12

06 KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ 06 / KAMU SEKTÖRÜNDE DÖNÜŞÜME SAP’NİN KATKISI 12 / BÜYÜK VERİ, KAMUDA YENİ İNOVASYONLARA OLANAK TANIYOR 16 / KAMU SAĞLIĞI, SAP BÜYÜK VERİ ÇÖZÜMLERİYLE KORUNUYOR 19 / KÖŞE YAZISI AHMET ENGİN TEKİN BÜYÜK VERİNİN DERİNLİKLERİNDE DOSYA KONUSU: BULUTLARIN ARASINDA İNOVASYON 20 / SAP ARTIK BİR BULUT ŞİRKETİ 23 / KÖŞE YAZISI ÖZGÜR ODABAŞIOĞLU BULUTA GEÇMEK İÇİN 10 İYİ NEDEN 24 / MÜŞTERİNİN PATRON OLDUĞU ÇAĞDA İNOVASYON NEDEN ÖNEMLİ 26 / TREND “GLOBALLEŞEN DÜNYADA İŞLETMELERİN HAYATTA KALABİLMESİ, ANCAK SÜREKLİ DÖNÜŞÜMLE MÜMKÜNDÜR” 30 / TREND “BTA TÜRKİYE’DEN, BÖLGEDE DÖNÜŞÜMÜN ROTASINI ÖĞRENMEYİ UMUYORUZ” 32 / PORTRE TURHAN MENTEŞ "İNOVASYONUN İÇİNİ DOLDURMAK, İNOVASYONA YATIRIM YAPMAK GEREKİYOR” 36 / HAYATIN İÇİNDEN MURAT MURATHANOĞLU “VERİLERİ DOĞRU PLATFORMA KOYABİLMEK İÇİN OYUNUN GENLERİNİ BİLMEK GEREKİYOR” 40 / HAYATIN İÇİNDEN TOPLUMUN VE YAŞAMIN MERKEZİNDE: SAP TÜRKİYE 44 / HABERLER

32

16

36

24

40

Konak Medya adına İmtiyaz Sahibi: Cem Tecimen Genel Yayın Yönetmeni (Sorumlu): Aylin Tarhan Kuru (aylin.tarhan@konakmedya.com) Yazı İşleri: Ayşe Başcı, Melih Çelik, Ahmet Olgun Görsel Yönetmen: Kadir Kaymakçı Fotoğraf: Celal Kenç Katkıda Bulunanlar: Erdem Aksakal, Ekin Erim, Cansu Cığa, Rengin Köşkli, Dr. Serdar Kebapcı, Ahmet Engin Tekin, Cihat Onbaşı, Özgür Odabaşıoğlu, Nuray Takmaz, Deniz Eralp Reklam Müdürü: Güler Okumuş (guler.okumus@konakmedya.com) Yapım-Yönetim ve Reklam Satış: Konak Medya - Yıldız Posta Cad. Akın Sit. 3. Blok No: 10 K: 5 D: 54 Gayrettepe/İstanbul İletişim: 0212 216 97 00 www.konakmedya.com, Matbaa: Portakal Basım Matbaacılık San. Tic. A.Ş. Huzur Mah. Tomurcuk Sok. No: 5/1 4 Levent Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 332 28 01 Faks: 0212 332 02 08 FORUM dergisi, SAP Türkiye ile yapılan sözleşme gereği Konak Medya tarafından T.C. yasalarına uygun olarak kurumsal bir yayın olarak yayımlanmaktadır. FORUM dergisinde yer alan görüşler sadece yazarlarına aittir. FORUM dergisinde yayınlanan yazı, fotoğraf ve konuların tüm hakları Konak Medya’ya aittir. Kaynak gösterilmeksizin ve izinsiz alıntı yapılamaz. SAP logosu sözleşme gereği, SAP Türkiye’nin izniyle kullanılmaktadır.

2

w | www.sap.com.tr t | twitter.com/sapturkiye f | facebook.com/sapturkiye



itelligence ile Analitik Çözümler

Predictive Analysis/ SAP InfiniteInsight®

Karlılık ve Maliyet Yönetimi

ve Ödüllü Projeler

itelligence Analytics Çamlık Mah. İkbal Cad. Dinç Sok. No:28, 34770 Ümraniye/İSTANBUL


Neden itelligence Analytics? Süreç İyileştirme ve Geliştirme Desteği 22 Ülkede 700 Analitik Uygulama Danışmanı Global Bütçe ve Konsolidasyon Deneyimleri Uçtan Uca Bütünleşik Hizmet Ağı Türkiye’deki İlk Yenilikçi Projeler

Süreçsel ve Endüstriyel Bilgi Birikimi Uzman Danışmanlık Ekibi Global Hana Proje Deneyimleri Sertifikalı Hazır Paket Çözümlerimiz Çok Boyutlu Analitik Raporlamalar

Hızlı Paket Çözümlerimiz: SAP HANA ile Karlılık Analizi SAP HANA ile Hızlandırılmış Mali Muhasebe ve Maliyet Muhasebesi Mağazacılık için Planlama

BPC Ürün Maliyetlendirme BPC Bordro Simülasyonu BPC ile IFRS ve Konsolidasyon

www.itelligence.com.tr T: +90 (216) 600 05 00


KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ...........................................................................................................................................

KAMU SEKTÖRÜNDE DÖNÜŞÜME SAP’NİN KATKISI Teknolojinin dönüştürdüğü kurumlar listelendiğinde kamu kurumlarının ayrı bir yeri ve önemi bulunuyor. Sorumlu oldukları milyonlarca kişiye daha kaliteli hizmet sunma yolunda hareket eden kamu kurumlarının günümüzdeki en büyük yardımcısı kuşkusuz teknoloji. SAP, sunduğu pek çok yenilikçi çözümle kamu kurumlarının dönüşümlerini kolaylaştırmakla kalmıyor, yüksek hizmet kalitesine ulaşmalarını da sağlıyor. Deniz Eralp SAP İş Geliştirme Yöneticisi

Bir zamanların gazete manşetleri yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada ortak bir soruna işaret ediyordu: çok sayıda bürokratik işlem, resmi daireler önünde uzayan kuyruklar ve kimi zaman günün yarısının kaybolmasına neden olan beklemeler. Ancak, deyim yerindeyse köprünün altından çok sular aktı. Teknolojinin, her alanda olduğu gibi kamu hizmetlerinde de aktif kullanılmaya başlaması sayesinde eskiden saatler alan en basit işlemler, şimdi oturduğumuz koltuktan, hatta cep telefonumuzdan yapılabilir hale geldi. Süreçlerde atılan bu dev adımların arkasında ise teknoloji dünyası bulunuyor. SAP; uygulama, analitik, veritabanı, bulut bilişim ve mobilite alanlarında sağladığı çözümlerle, kamu sektörünün bu dönüşümündeki başrol oyuncularından biri. Vatandaş odaklı hizmet üretimine katkı sağlayan SAP, her gün katlanarak artan büyük verinin yönetimi ve analizinde sunduğu çözümlerle, hız ve mobilite anlamında üst düzey fayda sağlıyor.

Kamunun etkinliğini artıran çözümler

Peki SAP, kamu sektörüne ne gibi araçlarla fayda sağlıyor? Bu sorunun yanıtı için, SAP’nin son yıllarda bünyesine kattığı firmaların uzmanlık alanlarına ve bu alanların, SAP’nin mevcut çözümüyle olan entegrasyonundaki başarıya bakmak gerekiyor. SAP HANA platformunun getirdiği hızlı veri analizi, milyonlarca kişiye hitap eden kamu kurumlarının sunacağı hizmetlerin şekillendirilmesinde fayda sağlıyor. Mobil uygulama platformlarında

6

Sybase ve Syclo ile gelen etkinliği özel şirketlerde olduğu gibi kamunun da kullanımına sunan SAP, ayrıca dünyada giderek yaygınlaşan kamu bulutu kavramına da SuccessFactors ve Ariba ile destek veriyor. Elbette sürekli geliştirilen ve yenilenen bu hizmetler, ilgili kamu kurumlarının ihtiyaçları doğrultusunda çeşitlendirilebiliyor. SAP’nin kamuya yönelik uygulamaları yalnızca teknolojik altyapıyla sınırlı bulunmuyor. SAP, kamu projelerinde garanti sürelerinin bitimi sonrasında kurumların yaşadığı durgunluk döneminin ortaya çıkmasını da önlüyor. Verdiği bakım hizmetiyle, kamu kurumlarının güncel teknolojiyi sistemlerine adapte edebilmesini sağlayan SAP, böylece kurumların her daim güncel teknolojiyle hizmet verebilmesini de mümkün kılıyor. SAP’nin kamu hizmetlerinde sunduğu çeşitlilik, dönüşüm anlamında bu kurumların gelişimine katkı sağlıyor. 40 yıldır kamu dahil olmak üzere 20’yi aşkın sektörde edindiği deneyimi, kamusal hizmetlerin dönüşümüne yönelik olarak geliştiren SAP, teknoloji yatırımlarının atıl hale gelmesini de önlemiş oluyor. Bu konuda, kamu kurumlarına İş Süreçleri Danışmanlık Hizmetleri sunan SAP, kritik iş süreçlerini analiz ederek ve ihtiyaç duyulan teknolojik altyapıları göz önünde bulundurarak kurum ihtiyaçlarını kısa, orta ve uzun vadede karşılayacak çözüm yol haritaları da sunuyor.

Başarılı örneklerin sayısı hızla artıyor

SAP’nin kamu hizmetlerindeki yetkinliği, dünyanın dört bir yanında etkisini gösteriyor. Örneğin ABD’de


...............................................................................................................................................................................................................................

7


KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ..........................................................................................................................................

Mobil uygulamalarda SAP farkı

Mobil cihaz ve uygulamaların sayısı artık dünya genelinde önemli ölçüde arttı. Dünya genelinde 2012 yıl sonuna göre 6,8 milyar mobil abone bulunurken bu sayı, nüfusun yüzde 96,2’sine işaret ediyor. Türkiye’de ise Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’nun son açıklamasına göre 2013 yılı 3. çeyreğinde toplamda 65,8 milyon mobil abone var. Bu rakam, Türkiye nüfusunun yüzde 92,1’i anlamına geliyor. Yaygınlığın bu derece artmış olması, elbette kamu kurumlarının gerek kendi içlerinde gerekse vatandaşlar nezdinde mobil uygulamalara daha fazla eğilmesini gerektiriyor. Bu trendin, sayıları her geçen gün artan M2M cihaz ve uygulamalarıyla daha da büyük bir hızla yükseleceği öngörülüyor.

SAP Kamu Çözümleri • • • • • • • • •

• • • • • • • • •

8

Acil Durum Yönetimi Gayrimenkul Yönetimi Çözümleri Hastane Bilgi Otomasyon Çözümü Karar Destek Çözümleri Karargâh ve Taktik Saha Lojistik Entegrasyon Çözümleri Kurumsal Kaynak Planlama Mobilite Çözümleri (Kurumsal mobil uygulamalar geliştirme ve cihaz yönetimi) Performans Bazlı Lojistik Çözümleri Personel Yönetimi (Bordro, performans, organizasyon, uzaktan ve yerinde eğitim, yetenek, oryantasyon, rotasyon, işe alma yönetimi) Portföy ve Proje Yönetimi Çözümleri Satınalma ve İhale Yönetimi Çözümleri Strateji Planlama ve Performans Bazlı Bütçeleme Çözümleri Taktik Saha Lojistik Konsepti ile Entegre Komuta Kontrol Çözümleri Tapu Kadastro Çözümleri Vatandaş Etkileşim Merkezi Çözümleri Vergi ve Gelir Yönetimi Veritabanı ve Veriambarı Çözümleri Yükseköğretim Çözümleri

Washington eyaleti yetkilileri, SAP çözümleri aracılığıyla, eyalet genelindeki 320 yerleşim bölgesinin tüm sokak yapım ve bakım süçlerinin yönetimini planlayabiliyor. SAP BusinessObjects çözümünden faydalanan Washington, projeye özel olarak hazırlanan performans yönetim ekranıyla daha verimli bir yerel yönetimin kapılarını açıyor. Benzer bir yöntem izleyen Boston’da ise Citizen Connect isimli uygulama sayesinde, yönetim, iyileştirilmesi gereken noktalara ve konulara dair bilgileri bizzat şehrin sakinlerinden topluyor. Arka plandaki SAP uygulamalarıyla bir araya getirilerek analiz edilen bu öneriler, daha kaliteli ve etkin bir yönetim olanağı sağlıyor. Gerek Washington gerekse Boston örnekleri, teknolojiyle barışık bir şekilde yaşayan yerel yönetimlerin ne gibi faydalar elde edebileceğinin iki güzel örneği elbette. Ancak, kamu sektörünü genel olarak ele aldığımızda yalnızca yerel yönetimleri değil, merkezi idareler, savunma kurumları gibi pek çok farklı kurumu da buraya dahil etmek mümkün.

Bu noktada, SAP’nin geçmişte bünyesine dahil ettiği Sybase ve Syclo şirketlerinin sunduğu çözümlerden elde edilen fayda daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Mobiliteyi tıpkı veritabanı, iş zekası/analitik ve bulut bilişim gibi stratejik alan olarak belirleyen SAP, sahip olduğu tecrübeyle kamu kurumlarının mobil dünyaya entegrasyonunu sağlayan uygulamalarda önemli avantajlar sunuyor. Bu avantajların en öne çıkanlarından birini ise acil durum yönetimi oluşturuyor. Bu tür bir ortamda hızla artan mobil trafik ve veri yoğunluğunun doğru bir şekilde toplanması ve analiz edilmesi, özellikle felaket durumlarında çok sayıda hayatın kurtarılması adına önemli. SAP, sunduğu Vatandaş Etkileşim Merkezi Çözümleri ile bu verinin doğru bir şekilde yönetilmesini sağlarken, özel şirketlerdeki müşteri memnuniyeti kavramının da kamuda hayat bulmasını sağlıyor.

SAP çözümleri, kamu kurumlarına şeffaflık sağlıyor Şeffaflık, iyi bir yönetim sergilemek isteyen kamu kurumlarının stratejik hedefleri arasında bulunur. SAP Kamu Çözümleri’nin barındırdığı portföy, entegre yapısıyla hem aynı kurumun farklı departmanları hem de farklı kamu kurumlarının birbirleri arasında daha etkin bir iletişim kurmasını sağlarken, verinin analizi ve paylaşım olanakları sayesinde hedeflenen şeffaf yapıya da kolayca ulaşılabiliyor. Ayrıntılı bilgi için: deniz.eralp@sap.com


Akçansa Bilgi Sistemleri Yöneticisi Erdinç Ödül

Büyüyen yapısında iş süreçlerindeki verimliliği yükseltme amacını güden Akçansa, bu kapsamda gerek üst yönetimin gerekse sahadaki ekiplerin raporlara hızlı, kolay, lokasyondan bağımsız şekilde ve tüm muhatapların aynı bilgilere aynı perspektifle erişebilmesini hedefliyordu. Veri girişi ve karar destek mekanizmalarına katkı sağlamayı ve satış grubunun, ihtiyaç duyduğu bilgilere hem şirket içinden hem de mobil cihazlarla erişebilmesini amaçlayan Akçansa, bu kapsamda tercihini SAP’nin BusinessObjects (BO) çözümünden yana kullandı.

Müşteri ihtiyaçlarına daha çok yönelebilecek bir satış ekibi Proje öncesinde çeşitli departmanların bir araya gelmesiyle stratejisin belirleyen Akçansa, bu ön hazırlık sayesinde IBSS’le birlikte 4 ay içinde projeyi canlı kullanıma aldı. IBSS’in deneyimli proje ekibi, Akçansa ekibiyle uyumlu bir

şekilde çalıştı. Ne kadar sayıda rapor çıkarıldığı, kimler tarafından hazırlandığı, hazırlanma aralıkları ve her biri için ne kadar zaman harcandığı bilgilerini içeren raporlama envanterinin hazırlanmasıyla başlayan süreç sonunda Akçansa ayda 30 adam/gün tasarruf etmeyi başardı. Bu fayda, pazara daha hakim, pazardaki değişiklikleri daha yakından takip edebilen bir satış ekibine kavuşulmasını sağlamasının yanında, çalışanların müşterilerine daha fazla zaman ayırmasına da imkan vererek kuruma verimlilik kazandırdı. Önce çimento satış ve pazarlama fonksiyonlarıyla ilgili raporları ele alan Akçansa, sonrasında hazır beton ve agrega raporlarının da sisteme aktarılmasıyla daha yüksek bir faydaya ulaşmayı hedefliyor.

Yüksek katma değerli fayda Kullanıcı raporlama ihtiyaçlarını daha bütünsel ve düzenli şekilde yönetmeye

“Proje çalışmaları sırasında IBSS bizim önemli paydaşlarımızdan ve destekçilerimizden biriydi. Daha önce birlikte bir projede bulunmamamıza rağmen, ön fizibilite çalışmalarından itibaren konuya ciddiyetle eğilmeleri ve metodolojik yaklaşımları, bu ekiple çalışmakla doğru kararı verdiğimizi gösterdi.” Akçansa Bilgi Sistemleri Yöneticisi Erdinç Ödül başlayan Akçansa, böylece bireysel ihtiyaçlardan çok, bütünsel ve kurumsal ihtiyaçlara yöneldi. Bu sayede, IT altyapısına önemli bir kazanım ekleyen şirketin en önemli kazanımlarından biri, 55 lokasyonda yaklaşık 700 kullanıcının kurumsal bilgiye hızlı, yalın ve görselliği ön planda olan ortak bir platformdan ulaşması oldu. Proje, Akçansa üst yönetiminin kendi mobil cihazları üzerinden raporlara kolaylıkla erişim sağlamasına olanak tanırken, kurum içi departmanların rapor başına harcadıkları eforun da azalmasına imkan verdi.

AKÇANSA HAKKINDA

Sabancı Holding ve HeidelbergCement ortak kuruluşu olarak faaliyet gösteren Akçansa; yıllık 6,5 milyon ton klinker ve 9 milyonun üzerinde çimento üretim kapasitesiyle Türkiye çimento sektörünün lider yapı malzemeleri şirketi olma unvanını elinde bulunduruyor. Akçansa’nın ülke geneline yayılmış 3 üretim tesisi, 5 terminali ve 43 hazır beton tesisi bulunuyor.

Ataşehir Bulvarı 36 Ada Ata 2/3 Plaza Kat: 1 Daire: 20 Ataşehir, İstanbul, Türkiye Tel: +90 216 455 92 62 ¬ Faks: +90 216 455 98 62 Web: www.ibss.com.tr ¬ E-posta: info@ibss.com.tr

Bu bir ilandır.

Akçansa, sahadaki verimliliğini IBSS ile yükseltti




KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ...........................................................................................................................................

BÜYÜK VERİ, KAMUDA YENİ İNOVASYONLARA OLANAK TANIYOR Milyonlarca kişiye hitap etmesi nedeniyle kamu, farklı kaynaklardan gelen çok sayıda veriye de evsahipliği yapıyor. SAP, büyük veri konusundaki uzmanlığıyla, kamunun bu karmaşık ortamdan optimum faydayı elde etmesinin yollarını sunuyor. Cihat Onbaşı SAP Çözüm Yöneticisi

Verinin, büyük veriye dönüşümü hakkında net bir tarih vermek zor. Kimileri için, antik dönemin en büyük kütüphanesi olan İskenderiye Kütüphanesi, barındırdığı 900 bin eserle “ilk büyük veri” deposu olma niteliği taşır. Kimileri içinse, büyük veriyi tanımlamak için modern bilişim ve depolama sistemlerinin yaygınlaşması bir başlangıçtır. Düşünce ne olursa olsun, büyük veri, günümüzün gerçekleri arasında çoktan yerini aldı ve geleceği şekillendirmeye devam ediyor. Böyle bir ortamda, büyük veri de milyonlarca kişiye hizmet veren kamu kurumlarının ayrılmaz bir parçası olma niteliği taşıyor. Sunulan hizmet kalitesinin artması, daha verimli bir ortam, maliyetlerin düşürülmesi ve elbette bürokratik işlemlerin azaltılması büyük verinin sunduğu kolaylıklar arasında bulunuyor. İçinde bulunduğumuz tabloyu incelediğimizde kamu kurumlarının bu faydalardan daha da artan bir hevesle yararlanmak istediği görülebiliyor. Örneğin ABD’de, Mart 2012 tarihinde Başkan Obama tarafından açıklanan büyük veri

12

inisiyatifi için 200 milyon dolarlık bir bütçe ayrıldı. Obama ve ekibi, bu bütçe ile büyük veriden nasıl daha fazla faydalanılabileceği üzerine halihazırda Ar-Ge çalışmalarını sürdürüyor. Büyük verinin kamu üzerindeki etkisini yalnızca kurum ya da hizmet verilen alan üzerinden değerlendirmemek gerekiyor. Türkiye’de Paloma Yayınları’ndan çıkan, “Büyük Veri Yaşama, Çalışma ve Düşünme Şeklimizi Dönüştürecek Bir Devrim” adlı kitabın bir bölümünde, büyük verinin ülkeler arası rekabeti nasıl etkileyeceğine

değiniliyor. Viktor Mayer-Schönberger ve Kenneth Cukier tarafından hazırlanan bu kitap, kamunun bütünü nezdinde büyük veriyi şu şekilde değerlendiriyor: “Büyük veri, devletlerin de rekabet avantajlarını bozmaya hazırdır. Üretimin büyük ölçüde gelişmekte olan ülkelere kaptırıldığı ve inovasyonun herkese açık olduğu dönemde, sanayileşmiş milletler, veriye sahip oldukları ve onu nasıl kullanacaklarını bildikleri için avantajlıdır. Kötü haber, bu avantaj sürdürülemez. Bilişimde ve internette olduğu gibi, Batı’nın büyük verideki erken liderliği, dünyanın diğer kısımları teknolojiyi benimsedikçe azalacak.”


...............................................................................................................................................................................................................................

Türkiye, büyük verinin neresinde?

Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olan Türkiye, kamunun büyük veriye yaklaşımı konusunda henüz yeterli bir seviyede değil ama geleceğe dair pek çok olumlu adımın atıldığını da görmezden gelmemek gerek. Bilişim yatırımları pek çok noktada donanım ağırlıklı bir yatırım olarak görülüyor ve yazılıma gerçek değeri verilmiyor. Diğer yandan, iyiye doğru bir gelişme olduğunu da belirtelim. Örneğin, kamudaki bilişim yatırımlarının katlanarak arttığı bir dönemden geçiliyor. 2002 yılında, merkezi yönetim bütçesinden bilgi teknolojileri yatırımları için ayrılan ödenek, 2012 fiyatlarıyla 577 milyon TL seviyesindeyken, 2012 yılına baktığımızda karşımıza yaklaşık 2,5 milyar TL’lik bir değer çıkıyor. Global krizin gerçekleştiği 2008 yılı haricinde sürekli bir artış olduğunu da görmek gerekiyor. 2012’deki bu bütçenin önemli bir kısmını Milli Eğitim Bakanlığı ile üniversitelere ait yatırımlar oluşturuyor. Eğitim sektörü yüzde 46 ile pastadan en büyük dilimi alırken, ardından İçişleri Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi büyük kamu kurumları geliyor. Ulaştırma ve haberleşme ise toplamda yüzde 6’lık bir orana sahip. Ancak tüm bu bütçenin yaklaşık yüzde 80’inin donanıma ait olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Büyük verinin daha “büyük” olmasının önündeki engeller

Ekim 2012’de, ABD’deki 200 kamu BT yöneticisi ile yapılan görüşmeler sonucunda, SAP’nin sponsorluğunda hazırlanan TechAmerica Foundation araştırması, kamunun büyük veriye olan bakışını özetleyen önemli bir çalışma. Bu araştırmaya göre, ABD’deki Kamu BT yöneticilerinin yüzde 82’si gerçek zamanlı büyük veriye erişimin “geleceğe giden yol” olduğu konusunda hemfikir. Diğer yandan yüzde 83’lük bir kesim, büyük veriye anlık erişimin ve etkin yönetimin, ABD bütçesinin yüzde 10’unu temsil eden 380 milyar dolarlık bir tasarruf sağlayabileceğini öngörüyor. Bu, her ABD vatandaşı için 1200 dolarlık tasarruf anlamına geliyor. Özellikle sağlık ve kamu güvenliği konularında büyük veriye yapılacak yatırımlar, bu tasarruf oranını yükseltmekle birlikte doğrudan insan sağlığını korumak için de bir araç olma niteliği taşıyor. Araştırmaya katılan isimlerin yüzde 61’i, büyük veri yönetiminin, devletin sunduğu sosyal servisleri geliştireceğine inanıyor. Ancak, her yeni teknolojide olduğu gibi büyük verinin de önünde çeşitli engeller bulunuyor. Bu engellerin başında gelen konu “gizlilik”. TechAmerica Foundation araştırmasına göre, kamu BT yöneticilerinin yüzde 47’si, uygulamadaki gizlilik politikalarının yeni büyük veri yatırımlarına engel olduğunu düşünüyor. Aynı kesim, büyük verinin kamu kurumları içindeki sahibinin belli olmaması nedeniyle de uygulamada karşılaşılabilecek zorluklara değiniyor. Kamu BT yöneticilerinin belirttiği bir başka sakınca ise, büyük veri projelerinde sık değişen proje kadroları ve proje yöneticileri. Yüzde 32’lik kesimin şikayet ettiği bu konuya ayrıca büyük veri projelerindeki farklı veri formatları da ekleniyor.

SAP, büyük verinin doğru yönetimi için kamuya destek oluyor

Bugüne kadar pek çok kamu kurumunda büyük veri projelerine imza atan SAP, bu projelerle büyük verinin potansiyelinden yüksek fayda elde edilmesini sağlıyor. HANA platformunun yeteneklerinin üst seviyede sergilendiği bu projelerden dikkat çeken ikisi şu şekilde sıralanıyor: • Recovery.gov ile kamu yönetiminde artan şeffaflık: Recovery.gov ABD’nin, kamu yönetiminde şeffaflığı artırmayı amaçlayan ve vatandaşlara, vergilerin nerelere harcandığını gösteren, altyapısında SAP HANA ve SAP BusinessObjects çözümlerinin kullanıldığı bir portal. ABD gayri safi milli hasılasının yüzde 5,4’ünü temsil eden 790 milyar dolarlık fonun hangi projelere harcandığını, hangi şirketlerin bu fonları kullandığını ve eğitim, ulaşım, sağlık gibi alanlardan hangilerine ne kadar dağıtıldığını gösteriyor. 3 milyon kişilik istihdam yaratmayı hedefleyen projede veriler bulut ortamında saklanırken, SAP HANA platformu üzerinden yönetiliyor ve önyüzünde SAP BO İş Zekası çözümü kullanılıyor. • Tokyo trafiği HANA ile rahatlıyor: 35 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık kenti olan Tokyo’nun sahip olduğu nüfus yoğunluğu, trafik sorununu da beraberinde getiriyor. Japonya’da bulunan Nomura Research Institute ile birlikte çalışan SAP, şehirde bulunan 10 bin taksi üstüne yerleştirilen GPS alıcılardan gelen günlük yaklaşık 17 milyon sinyali HANA platformunda topluyor. Bu veriler sayesinde güncel trafik yoğunluğu analizleri yapılabilirken, tüm Japon sürücüler sistemi kullanarak gitmek istedikleri yere en uygun rotanın hangisi olduğunu sorgulayabiliyor. Araçların trafikte daha az süre harcaması, iş performansına olumlu etki yaparken yüksek enerji tasarrufu da sağlıyor. Ayrıntılı bilgi için: cihat.onbasi@sap.com

13


RÖPORTAJ

YAZILIM DÜNYASININ YENİLİKÇİ FİRMASI ÇÖZÜMEVİ’NDEN OPENTEXT UYGULAMALARI OpenText sektörünü ve sektördeki yenilikleri Çözümevi İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Hakan Çolak ile konuştuk.

Genel olarak OpenText yazılımı hakkında bilgi verir misiniz? OpenText çözümleri şirket içinde ve dışında üretilen dokümanların yönetimini kolaylaştırarak, hem zamandan hem de maliyetlerden tasarruf etmemizi sağlamaktadır. OpenText SAP ile entegre çalışabilen bir yazılım olarak hem SAP ERP kullanan firmalara hem de farklı bir ERP yazılımı kullanan tüm firmalara hitap etmektedir. Örnek vermek gerekirse, bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla, başlıca kullanım alanları; • Muhasebe: Kağıt faturalar ve e-faturalar, ithalat/ihracat evrakları, gümrük evrakları vb • Satınalma: Sipariş formları, sözleşmeler, teklif dokümanları, tedarikçi ve teklif değerlendirme formları vb. • İnsan Kaynakları: İkametgah, sağlık belgesi, nüfus cüzdanı, sertifikalar, izin talep formları, masraf formları, kurs ve eğitim sertifikaları, zimmet dokümanları vb. • Proje Dokümanları: CAD/CAM, hakediş, iş ilerleme formları vb. • Çevre ve İş Güvenliği: Talimatlar, prosedürler, kaza tutanakları vb. • Kalite Güvence ve Kontrol : Kalite talimatları ve prosedürleri, kalite sertifikaları, denetim formları, değerlendirme formları vb. OpenText ile tüm kağıt dokümanlar taratılabilmekte, istenirse OCR‘dan geçirilerek işlenebilmekte, BPM – Business Process Modelling ile iş akış ve onay süreçlerinden geçirilerek ilgili veriler dijital kayıtlara dönüştürülebilmektedir. OpenText tüm dokümanları arşivlemekte, yetkisiz kişilerin erişimini engellemekte, yanlışlıkla silinmesinin veya kaybolmasının önüne geçmektedir. Dokümanlarda yapılan revizyonlar otomatik olarak versiyonlanmakta ve kullanıcıların her zaman onaylı ve güncel dokümanlara erişimini garantilemektedir. Kullanı-


cılar dokümanlara, SAP içinden veya SAP dışından web üzerinden ve mobil cihazlardan (mobil telefon ve tabletlerden) ulaşabilmektedirler. Önemli bir özellik de; son dönemde Gelir İdaresi Başkanlığının (GİB) devreye aldığı e-fatura ve e-defter uygulamalarındaki arşiv saklama ve erişme zorunluluğudur. Bilindiği gibi, bu kapsamdaki firmaların e-fatura ve e-defter kullanma ve belgeleri dijital arşivde saklamasına izin verilmektedir. OpenText ürünleri ile hem e-faturalarınızı arşivleyebilir hem de tedarikçilerinden gönderilen e-faturaları SAP ile entegre şekilde işleyerek SAP’ye kaydedebilirsiniz.

Türkiye’de henüz yeni yeni piyasada kullanılmaya başlanan OpenText uygulamasının dünyadaki yeri nedir? OpenText, doküman yönetimi, arşivleme ve doküman işleme konularında dünyada en çok kullanılan ve en gelişmiş çözümlerden biridir. Bu alanda, kimya, gıda, enerji, inşaat, bankacılık, sigortacılık, perakende gibi her sektörde öne çıkan çözümleri ve çok sayıda referansları bulunmaktadır.

OpenText kullanımı ile ilgili müşterilerden ne gibi tepkiler alıyorsunuz ve bu yazılımın müşteriye sağladığı kolaylıklar nedir? OpenText ürünleri ve kullanımı üzerine müşterilerden çok pozitif tepkiler alıyoruz. OpenText ürünleri, birçok alanda firmaların işlerini kolaylaştırmakta ve zaman kayıplarının önüne geçmektedir. Klasik yöntemlerde, kağıt evrakların ve dokümanların çoğaltılması, dağıtılması, fiziki arşivlerde saklanması, hem zaman hem de maliyet açısından firmalara çok ciddi bir yük oluşturmaktadır. OpenText ile dokümanlar dijital ortamda hızla işlenebilmekte, arşivleme ve saklama maliyetleri minimuma inmektedir. OpenText çözümlerinin müşterilerimize sağladığı faydaları birkaç örnekle ifade etmek isterim: SAP kullanan müşterilerimizin, OpenText Document Access ürünü ile, tüm dokümanlarını SAP transaction kodlarına bağlayabilmesi ve gerektiğinde kullanıcının bu dokümanlara, SAP içinden açarak bakabilmesi, kullanıcıların SAP içinde günlük işlerini yaparken, sistemden çıkmadan orijinal doküman ve belgelere erişimini sağlamaktadır. Bir başka örnek olarak; muhasebe veya satınalma departmanında görevli bir perso-

ÇÖZÜMEVİ 17 YILLIK BUSINESS KNOW-HOW’I VE SEKTÖREL İŞ SÜREÇLERİ TECRÜBESİYLE, GEREK SAP ALANINDA GEREKSE OPENTEXT ALANINDA TÜRKİYE’DE İŞ ÇÖZÜMLERİ SUNAN SAYILI FİRMALAR ARASINDA YER ALMAKTADIR. nelin, bir tedarikçiden gelen faturaya, SAP ekranından ulaşabilmesi ve gerektiğinde tedarikçiler tarafından gönderilen tekliflere, ilgili teklif karşılaştırma/değerlendirme formuna, değerlendirme sonrasında seçilen tedarikçi için açılan satınalma sipariş formuna, ilişkili irsaliye ve fatura belgelerinin orijinal dokümanlarına SAP içinden ulaşabilmesi gibi örnekleri çoğaltabiliriz... Bu çözümler, tek bir sistemden hem bilgiyi, hem de belgeleri yönetmemize imkan vererek zaman ve maliyet tasarrufu sağlamaktadır. Benzer şekilde, EFM (Employee File Management) tüm personel evraklarının SAP HR modülü içinde, personel kayıtlarına bağlanması ve görüntülenmesini de sağlamaktadır.

OpenText hizmetini almak isteyen müşterilerinize neler söylemek istersiniz, nelere dikkat etmeliler? Yapılan projenin başarısını ve kalitesini etkileyen unsurlar arasında doğru ürünü

seçmenin yanı sıra, hizmet aldığınız danışmanlık firmasının, tecrübeli danışmanlık ekibiyle projeyi yapmasıdır. Çözümevi 17 yıllık business know-how’ı ve sektörel iş süreçleri tecrübesiyle, gerek SAP alanında gerekse OpenText alanında Türkiye’de iş çözümleri sunan sayılı firmalar arasında yer almaktadır. Çözümevi olarak biz bu konunun öneminin bilinciyle, ekibimizin sertifikasyon ve eğitimlerini tamamlamaya ve güncel tutmaya çok önem veriyoruz. Teknoloji hizmeti veren bir firma olarak, dünyadaki trendleri ve uygulamaları yakından takip ediyor ve bunları aynı anda müşterilerimize sunuyoruz. Özellikle, OpenText Almanya merkezle çok sıkı bir işbirliği içindeyiz ve gerek Türkiye’de gerekse bölgemizde yer alan diğer ülkelerdeki firmaların ihtiyaçlarını karşılamaya dönük olarak, yaptığımız roadmap ve çözüm oluşturma çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Ayrıca, EMEA bölgesindeki ekosistemde yer alan bilgi birikimini paylaşabileceğimiz teknoloji fuarları ve etkinliklere katılarak yurtiçi ve yurtdışı knowhow transferi gerçekleştiriyoruz.

“Daha iyisi, daha ilerisi için.” Çözümevi’nin bu yeni atılım döneminde departman olarak ne gibi yenilikler planlıyorsunuz? OpenText departmanı olarak, Çözümevi içinde yeni bir departmanız. Ancak OpenText konusunda son derece tecrübeli ve deneyimli danışmanları bünyemize katarak departmanımızı oluşturduk. Çözümevi bugüne kadar SAP danışmanlık hizmetlerinde olduğu gibi, kalite ve tecrübeden taviz vermeden, bundan sonra da müşterilerine SAP ve OpenText konusunda en kaliteli hizmeti sunmaya devam edecek. Bu amaçla, 31 Ocak 2014 tarihinde, SAP Türkiye ofisinde müşterilerimize VIM ve EFM ürünlerinin tanıtımını gerçekleştirdik. Oldukça verimli ve başarılı bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz. 2014 yılı içinde, bu çalışmaları çoğaltmayı ve müşterilere somut olarak fayda sağlayacak çözümler üzerine odaklanmayı planlıyoruz. “OpenText SAP Competence Center” olmamız , bu çabalarımızın bir sonucu olarak bize haklı bir gurur kaynağı olmaktadır.

“ daha iyisi, daha ilerisi için”

Askent Sokak Kosifler İş Merkezi A Blok No: 3/A Kat 5 İçerenköy - Ataşehir / İSTANBUL +90 216 467 14 58

info@cozumevi.com


KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ...........................................................................................................................................

KAMU SAĞLIĞI, SAP BÜYÜK VERİ ÇÖZÜMLERİYLE KORUNUYOR Sağlık, her zaman için hem bireylerin hem de toplumların en önemli gündem maddelerinden biri. Elektronik medikal kayıtların doğru ve eksiksiz tutulmasının, sağlık hizmetlerinin etkili ve doğru bir şekilde sunulması açısından önemini anlatmaya gerek yok. Ancak "kişiselleştirilmiş tıp" kavramı hayatımıza girdikçe, bu elektronik verilerin hızlı analizi ve doğru yorumlanması ihtiyacı da ortaya çıkıyor. Nuray Takmaz SAP Lokalizasyon Yöneticisi

Çok değil, bundan beş yıl önce insanlık yepyeni bir virüs tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Geçmişte pek çok insanın hayatını kaybetmesine, pek çok hayvanınsa telef olmasına yol açan H1N1 virüsü, insanoğlunun en çaresiz olduğu dönemlerden birine damgasını vurmuştu. Tüm dünyadaki kamu sağlığı kurumları, yeni bir salgın hastalıkla karşı karşıya kalma endişesiyle, tedavisi bilinmeyen bu virüse karşı erken teşhis ve benzeri önlemlerle direnmeye çalıştı. Örneğin, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), hastalığın yayılma seyrini izleyebilmek için, doktorlardan karşılaştıkları vakaları kendisine iletmelerini istedi. Ancak bilgiler, normal standartların üstünde bir hızla gelmeye başlamasına rağmen gecikmeliydi ve bu da CDC’nin hedeflediği başarıya ulaşmasının önünde ciddi bir engeldi. Aynı dönemde Google, sitesinde yapılan aramalarla oluşturduğu büyük veri üzerinden, hastalığın belirtilerini de kapsayan bir analiz gerçekleştirdi. Hastalığa yakalandığını düşünen insanlar, belirtileri Google üzerinden arıyor, Google da bunu hastalığın gerçek belirtileriyle karşılaştırıyor ve aramanın yapıldığı lokasyona göre H1N1’in yayılma seyrini ölçüyordu. Elde edilen sonuçlar, CDC’nin ülke genelindeki doktorlardan aldığı verilere oranla çok daha hızlı ve gerçekçi bir çözüm sunulmasını sağladı. Bu sayede CDC, hastalığın ABD içinde yayılmasının önüne geçebildi. Büyük verinin kamu sağlığında nasıl kullanabileceğine dair örnekler elbette H1N1 ile sınırlı değil. Sağlık ekosistemi içinde katlanarak çoğalan bir “büyük veri” miktarı söz konusu. Örneğin ABD’de resmi sağlık verilerinin

16

boyutu 2009’da 150 exabyte’a ulaştı. Mobil cihazlar ve sensörlerden gelen verilerin, yakın gelecekte nabız, kan basıncı gibi bilgileri ölçüp anlık olarak merkeze aktarabilen giyilebilir cihazlarla daha da artması bekleniyor. Bununla birlikte Türkiye’de de örneklerini görmeye başladığımız, farklı sağlık işletmelerinde toplanan verilerin merkezden takibi gibi uygulamalar da önemli bir veri kaynağı olma niteliği taşıyor.

Sağlıktaki fırsatlar

Diğer sektörlerden farklı olarak sağlık, çok kritik alanlarda verinin hızlı işlenip bilgiye dönüştürülebilmesi durumunda insan hayatına doğrudan etki edebiliyor. Böylesine önemli bir etki söz konusuyken, büyük verinin etkin yönetimi ve inovatif çözümlerle sağlık sektöründe birçok fırsat yaratılabiliyor. Bu fırsatların belli başlılarını şöyle sıralamak mümkün: Sağlık hizmeti sunan kurumlar açısından • Evde Bakım Hizmeti: Sağlık ekibi ile hasta ve ailesi arasında bağlantı kurularak çevrimiçi destek sağlanması. • Uzaktan Hasta Takibi: Sensör teknolojisi yoluyla doğru bilgi akışının sağlanması ve böylece, doktor ve hemşirelerin gerçek zamanlı hasta takibi; gerçek zamanlı acil durum uyarıları oluşturulabilmesi. • Önleyici Bakım: Hastalık tanımlama, risk seviyesi katmanlandırma, tahmine dayalı modelleme teknikleri, gerçek zamanlı bildirim yönetimi, proaktif bakım ve yaşam tarzında değişiklik gerektiren diyabet gibi hastalıkların belirlenmesi.


............................................................................................................................................................................................................................... • Sosyal Medya Analizi: Sosyal medyada hizmet sağlayıcılarla ilgili girişlerin incelenerek hizmet ve hasta bakım kalitesi hakkında bilgi edinilmesi. • Hizmet Sağlayıcı, Sigorta Kurumları ve Eczacılar Arası Ağ: Salgınların ve bölgesel yayılımın tespitinde kolaylık, hastalık kaynaklarının ve karantina planlarının belirlenmesi, nüfusun genel sağlık durumunun

detaylı ve kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi. • Kaynak Yönetimi: Tedarik zinciri maliyetlerinin düşürülmesi ve kaynak israfının azaltılması. Tedarikçiler açısından • Karşılaştırmalı Etki Analizi: Kapsamlı hasta ve sonuç verileri karşılaştırılarak belirli niteliklerdeki hastalarda hangi tedavilerin işe yaradığının belirlenmesi.

• Tedavide hata oranının düşürülmesi: İlaç yan etkileri gibi olası sorunlara karşı hazırlıklı olmak için, hekimlerin yaptıkları girişler ile tıbbi kılavuzların karşılaştırılması. • Ön-teşhis: Görüntü analizi, tıbbi görüntü veritabanları. • Hekimlere Tedavi Önerileri: Tıbbi literatürün taranması, tıbbi uzmanlık veritabanı oluşturulması. • Uzaktan Hasta Takibi: Kronik hastalığı olan kişilerin verilerinin

17


KAPAK KONUSU: KAMUDA BÜYÜK VERİ.......................................................................................................................................... toplanması ve takibi, tedavinin uygulanmasının takibi. Sigorta kurumları açısından • Olası Sonuçları Tahmin Etmeye Yönelik Klinik Veri Analizi: Hastaların tekrar hastaneye yatışını azaltarak, sonuçları iyileştirerek, proaktif hasta takibi yaparak maliyetlerin düşürülmesi. • Sosyal Medya Analizi: Sosyal medyada sigorta şirketleriyle ilgili girişlerin takibi ve analizi. • Mesleki Sağlık Kaydı: İş kazalarının önlenmesi, işe hızla geri dönüş sağlanması, çalışan-iş eşleştirme. • Değere-dayalı Ödeme: Ödemeleri hacme göre değil, başarıya göre uyarlama. • Sigorta Sahtecilikleri: Ciddi tutarlara ulaşan sigorta sahteciliklerinin önlenmesi. SAP’nin sağlığa katkısı Sağlık sektörü, SAP’nin stratejik anlamda büyük önem verdiği, özel uygulamalar ve çözümler ürettiği bir alan. Teknolojiyle yakın bağ içinde olan sağlık, inovatif yaklaşımlar ve çözümler ile büyük faydanın sağlanabileceği bir sektör. SAP, HANA bellek-içi platformu üzerinde sunduğu çözümlerle, yukarıdaki H1N1 örneğinde olduğu gibi, anlık ve tahmine dayalı analiz taleplerinin hızlı bir şekilde karşılanabilmesine olanak tanıyor. Dünya genelinde pek çok kurumda bu tür çözümleri hayata geçiren SAP, bu sayede kamu sağlığının korunmasına önemli bir katkı sağlıyor. SAP’nin sağlık sektöründe hayata geçirdiği projelerden biri, Hasso Plattner Enstitüsü ile Berlin’deki Charite Hastanesi’nin ortaklaşa geliştirdiği SAP HANA Oncolyzer çözümü. Tedavi süresi boyunca, her bir kanser hastası için demografik

18

verilerden klinik bulgulara ortalama 500.000 veri toplanıyor. Bu çözüm sayesinde, veritabanındaki tüm veriler ile tedavi edilen hastanın verileri gerçek zamanlı olarak kıyaslanıp değerlendirilerek hastaya en uygun tedavi belirleniyor. SAP HANA Oncolyzer ile tümör verileri 1000 kat daha yüksek hızla, sadece birkaç saniye içinde taranıyor. Doktorlar ve araştırmacılar, bir iPad aplikasyonu üzerinden bütün verilere ulaşıyor ve rapor alma süresi 2-10 saniye arasında değişiyor. SAP HANA’nın kullanıldığı bir başka örnek ise Mitsui Knowledge Industry (MKI) adlı kuruluştan geliyor. “Kanser Hücresi Genom Analizi” adlı projede SAP HANA teknolojisini kullanan MKI, kanser ile mücadeleye ciddi katkı sağlıyor. Proje kapsamında, ilgili verileri belirlemek için toplu halde büyük veri ön-işlem uygulamaları kullanılıyor. SAP HANA üzerinden veri madenciliği ve modelleme yapılıyor. HANA ayrıca bellek-içi, hızlandırılmış ve ilişkilendirilmiş tahmine dayalı analizler sunuyor.

SAP HANA ile sağlık alanında kaydedilen gelişmelerin en önemlilerinden biri de ABD’de yaşandı. Büyük veri ve bellek-içi teknolojinin sağlık alanındaki getirilerine çok önem veren ABD Başkanı Barrack Obama, büyük veri araç ve teknolojilerinde inovasyon hedefiyle, ABD Federal Büyük Veri Ar-Ge Girişimlerine 2012 yılında 200 milyon dolar ödenek ayırdı. Bu kapsamda SAP, Stanford Tıp Fakültesi ve Heidelberg Ulusal Tümör Hastalıkları Merkezi işbirliğiyle, İnsan Genom Projesi (Human Genome Project) yürütüldü. SAP HANA platformu üzerinde yürütülen ve ilk aşaması tamamlanan bu proje, kişiye özel tedavi alanındaki başarısından dolayı Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Bürosu tarafından bir takdir belgesiyle ödüllendirdi. Projenin ikinci aşaması, hastalık risklerini tahmin yeteneklerinin artırılmasını hedefliyor. SAP’nin sağlık sektörüne yönelik çözüm ve hizmetleri hakkında detaylı bilgi için: nuray.takmaz@sap.com


.................................................................................................................................................................. KÖŞE YAZISI

BÜYÜK VERİNİN DERİNLİKLERİNDE

Ahmet Engin Tekin SAP Veritabanı ve Teknoloji Çözümleri Satış Yöneticisi ahmet.e.tekin@sap.com

Modern dünyada, milyonlarca insana sunulan milyarlarca ürün ve hizmet, aslında kolaylıkla bir kaos ortamına da ev sahipliği yapabilme potansiyeli taşıyor. Bunu hissetmiyor oluşumuzun arkasında ise tek bir araç var: Teknoloji... Günlük yaşamınızı bir düşünün. Sabah uyanıyorsunuz, evinizde her gün tekrarladığınız ritüellerin peşinde koşuyor, ardından da işinize ya da okulunuza gitmek üzere yola çıkıyorsunuz. Yolun kendisi, yolda kullandığınız araçlar, yolda karşılaştığınız kişi ya da hizmetler. Belki pastaneden aldığınız bir poğaça, belki aracınızın açlığını gidermek için aldığınız yakıt. Gün bitmiyor, işinizde ya da okulunuzda kullandığınız enerji, içtiğiniz su, belki de kahvenize eşlik etmesi için otomattan aldığınız bir paket çikolata. Bu rutin, sizin için gelenekselleşen dönüş yolculuğuyla süregelip yeniden ilk başladığınız noktaya, evinize gelmenizle sonlanıyor. Tüm bunlara, seyahatleriniz için uçak bileti alımları, rezervasyonlar ya da kiraladığınız otomobiller eklenebiliyor. İsteklerimizi karşılamak için çalışan her sistem aralıksız görev yapıyor. Kişiye özel ürün ve hizmetler, atılan her adımın ve yapılan her işlemin birlikteliğinden oluşan

dev bir veri dağı anlamına geliyor. İşte bu noktada, verinin doğru değerlendirilmesi, analizi ve buna göre yeni seçenekler üretilebilmesi gerekiyor.

faydalanan kullanıcılarına lokasyon bazlı hizmetler sunabilmesinin yolunu açtı. Bu hizmetler arasında ilk olarak otopark ve indirim kuponları uygulamaları bulunuyor.

SAP, Büyük Veri Çözümleri ile bu verinin gerçek değerinin ortaya çıkarılmasını sağlıyor. Üstelik yalnızca kişilerin kayıtlarını değil, 2013’te sayıları 9 milyarı bulan ve 2020’de 50 milyara ulaşması beklenen “bağlı cihaz”ların ürettiği verileri de değerlendirebiliyor. Bunun en iyi örneklerinden biri, SAP Platform Çözümleri Dünya Başkanı Steve Lucas’ın geçen yıl Cisco’nun düzenlediği IoT World Forum’da yaptığı “Nesnelerin İnternetinden Yararlanmak” başlıklı sunumu. Lucas, sunumu sırasında cep telefonuyla etkileşime geçerek onu tanıyan bir çikolata satış otomatını göstermişti. Bu cihaz, internet üzerinden Lucas’ın müşteri profiline erişmiş, gerçek zamanlı olarak çalışan uygulamalar yardımıyla tüketim alışkanlıklarına bakarak ona özel bir çikolata ve içecek teklifi sunmuştu.

M2M Çağında Veri Artık Daha Önemli

SAP’nin veri uzmanlığının ilginç örneklerinden birini de Alman futbol kulübü TSG 1899 Hoffenheim oluşturuyor. 2000 yılından itibaren SAP ürünleri kullanan Hoffenheim, futbolcuların antrenmanlardaki başarılarını ölçen sistemlerle güç kazandı. Tüm oyuncular özel ölçüm cihazlarıyla takip edilirken, kaslarının iletkenliği, harcadıkları kalori, adım uzunlukları, kalp ritimleri gibi pek çok veri SAP HANA teknolojisi üzerinde analiz edildi ve oyuncuların gelişimine yönelik önlemler alındı.

SAP ve makineler arası iletişim birlikteliği, başka çarpıcı faydalar da sunuyor. Çikolata satış otomatı örneğinden devam edelim: SAP İş Zekası (SAP BI) ve Öngörüsel Analiz çözümlerini kullanarak şirketler, zengin görsel raporlar aracılığıyla cihazlar üzerindeki sensörlerle anlık satış bilgilerine erişebiliyor, cihazın sıcaklık durumunu görüntüleyebiliyor, enerji tüketimine bakabiliyor, hatta fanın dönüş hızını kontrol ederek, sıcaklık uygun değilse daha hızlı dönmesini ya da yavaşlamasını sağlayabiliyor. Şehir genelindeki satış otomatları harita üzerinde görüntülenebiliyor, ayrıca “ürün kalmadı” uyarısını yapan cihazlara ürün temini için dağıtım araçları yönlendirebiliyor. Otomatik olarak belirlenen bu yeni rota, trafik yoğunluğuna göre en ideal konumdaki araca göre şekilleniyor. Tüm bu gelişmeler, yakın geleceğin yeni “normal”i olma yolunda hızla ilerliyor. Sayıları her geçen gün artan örnekler, SAP’nin geçmişten gelen tecrübesi ve geleceği şekillendiren vizyonuyla iş dünyasının gelişimine en büyük katkıyı sağlayan çözümler olarak öne çıkıyor.

Elbette, örnekler yalnızca tüketim alışkanlıklarını ya da analiz uygulamalarını kapsamıyor. Ocak 2014 sonunda BMW ve SAP arasında imzalanan anlaşma, BMW’nin ConnectedDrive sisteminden

19


DOSYA KONUSU: BULUTLARIN ARASINDA İNOVASYON.................................................................................................................

SAP ARTIK BİR BULUT ŞİRKETİ Ne bulut bilişim ne de inovasyon yeni kavramlar... Ama SAP’nin yeni vizyonu çerçevesinde SAP HANA’dan güç alarak bulut üzerinde çalışan uygulamalar, inovasyonda bugüne dek benzeri görülmemiş bir hız ve gelişim vaat ediyor. Sıcak su, bilgisayar, televizyon, mikrodalga fırın, internet bağlantısı, cep telefonu, sokak lambası, fotoğraf makinesi, katı meyve sıkacağı, bebek telsizi, kamera, saç kurutma makinesi... Birbiriyle ilgisiz gibi görünen ama hayatımızı kolaylaştıran bu ürün ve hizmetlerin ortak yanı ne olabilir? Elbette elektrik. Bir düğmeye dokunup evimizi aydınlatabiliyor ya da ısıtabiliyoruz. Cep telefonumuzun şarjı bitmeye yaklaştığında paniğe kapılıp hemen bir priz arıyoruz. Güvenliğimizi kameralarla ve alarm sistemleriyle sağlıyoruz. Peki elektriği nereden alıyoruz? Şebekelerden. Yani “elektrik

20

havuzu” olarak adlandırabileceğimiz toplama ve dağıtma merkezlerinden. Su, doğalgaz gibi kamusal hizmetlerde de aynı sistemden yararlanıyoruz. Apartman sakinlerinin ödedikleri aidatları alan yönetici, bunları bir hesapta biriktiriyor. Bütün öğrencilerin notları ve bilgileri Milli Eğitim Bakanlığı denetiminde bir araya getiriliyor. İnsan Kaynakları firmaları kendilerine gelen özgeçmişleri ortak bir havuza atıyor. Daha pek çok örnek sıralamak mümkün elbette ama mesaj aynı: Bilgileri, hizmetleri, ürünleri tek noktada

toplayıp sonra dağıtıma sunmak verimli bir yöntem. Aynı uygulamayı bilişim teknolojilerine yansıtmak ise sadece verimli değil, akıllıca. Ve işte karşınızda bulut bilişim. Kuşkusuz, bulut bilişim yeni bir kavram değil. İlk adımlar, kurum bazlı özel sunucular ve sanallaştırma yoluyla atılmıştı. Kısıtlı alanlarda ve cihazlarda uygulanabilen bu hizmet, internetin de yaygınlaşması ve hızlanması ile çok daha büyük ölçekli bir hale geldi. Diğer bir deyişle, bulut genişledi ve genişledikçe daha çok hizmeti kapsamaya başladı. Büyüme süreci


............................................................................................................................................................................................................................... beraberinde veri tutarlılığı, sürekli erişilebilirlik, uyumluluk, iş süreçleri entegrasyonu ve güvenlik gibi konuları da getirdi.

artırarak bulut kârını 2017 yılında 3-3,5 milyar avro seviyesine yükseltmeyi hedefliyor. Kısacası SAP için “bulut her şey demek”.

Bugün gelinen noktada bulut bilişim, inovasyona en açık alanlardan biri. Üstelik bulut hem kendi içinde inovasyonu tetikliyor hem de kendisi üzerinden inovasyon kapasitesini güçlendiriyor. Diğer bir deyişle bu süreçte bulut bilişim inovasyon anlamında hem kullanıcı hem de hizmet sunucu oluyor. Ve her zamanki gibi, inovasyonun olduğu yerde, SAP de var!

Ve bulutun üzerinde yükseleceği platform da SAP’nin geçtiğimiz yıla damgasını vuran bellek-içi teknolojisi HANA. Kurumsal mimari anlayışını kökten değiştiren SAP HANA, tüm verileri tek bir noktada ve bellek içinde yakalayıp analiz ederek kurumlara müthiş bir hız, çeviklik, analiz ve raporlama kapasitesi sağlıyor. SAP’nin HANA yazılım gelirleri yıl boyunca sabit kurlarda %69 artarak 664 milyon avro olarak kaydedildi; HANA, endüstrinin gerçek zamanlı platformu haline geldi. Bu durumda SAP’nin buluta HANA üzerinde yükselmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Ama dahası var: SAP, HANA’yı tüm dünyada bir iş platformu standardı haline getirmeyi de hedefliyor.

SAP kendini yeniden tanımlıyor

Hangi sektörde olursa olsun, köklü markaların dinamizmi yakalaması kolay değil. Üstelik bunu yaparken büyümek ve kurumsal değerleri de korumak büyük beceri istiyor. SAP, 41 yıldır bu süreci başarıyla yürütüyor. Değişmekten ve dönüşmekten korkmayan SAP, 2014’e de kendini yeniden tanımlayarak girdi: “SAP artık, HANA-tabanlı bir bulut şirketi.” SAP, bulut bilişimde zaten varlığını gösteriyordu. SAP’nin bu gücü, finansal rakamlara da yansıdı: 31 Aralık 2013 itibarıyla IFRS (International Financial Reporting Standards – Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) olmayan yazılım ve bulut aboneliği gelirlerini sabit kurlarda %11 artıran SAP, bulut çözümleri abonelik ve destek gelirlerini de %50 artışla yaklaşık 1,2 milyar avroya çıkardı. Şirket, müşteri merkezli buluta geçiş gelirlerini

SAP’NİN BULUTA YÖNELİK ÖNEMLİ SATINALMALARI Henüz bulut bilişim kavramının emekleme döneminde olduğu 2000’li yılların başında kurulan ve geçtiğimiz yıl SAP tarafından satın alınan SuccessFactors, bulut konusunda en deneyimli ve yetkin kurumlardan biri. Bulut tabanlı İnsan Kaynakları Yönetimi (HCM–Human Capital Management) hizmeti sunan kurumun, dünyanın dört bir yanından 4 bini aşkın müşterisi bulunuyor. SAP SuccessFactors bu deneyimi ve birikimiyle, SAP’nin bulut stratejisini yönlendirmede kritik rol oynuyor.

SAP’ye 2012’de katılan Ariba ise bulut üzerinden tedarik hizmetleri sunuyor. Bugün birçok şirket, tedarikte ödemelerin aksama oranını azaltmak, anlaşmalı indirimleri artırmak ve insana bağlılığı ortadan kaldırmak için çözüm arıyor. Ariba Business Network, müşteriye tüm bu değerleri yetkin ve tecrübeli bir yaklaşımla sunuyor. SAP müşterileri, Ariba Network’ün yanı sıra Ariba’nın bulut bazlı harcama yönetimi çözümleriyle kaynaklama ve tedarik süreçlerini tamamen buluta taşıyabiliyor.

20’yi aşkın sektöre sunulan hizmet, kullanıcı deneyimine verilen önem, kaliteli müşteri hizmetleri, mobil uygulamalardaki etkinlik, analitik çözümler... Bütün bunlar bir araya gelince, SAP Eş-CEO’ları Bill McDermott ve Jim Hagemann Snabe’in açıklamaları daha da anlamlı oluyor: “2013’teki güçlü küresel duruşumuza dayanarak müşterilerimizden gelen talepler doğrultusunda buluta geçişi hızlandıracağız. Tüm çözümlerin, gerçek zamanlı platformumuz olan HANA ile güçlendirdiğimiz buluta aktarılmasıyla, lider ve güçlü büyümemizi uzun vadede daha öngörülebilir ve daha kazançlı bir şekilde artırarak müşterilerimizin işini kolaylaştıracağız.” Bu noktada, SAP HANA ile inovasyon arasındaki ilişkiye de değinmekte yarar var. Bu ilişkiyi daha iyi anlamak için SAP Teknoloji ve İnovasyondan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Dr. Vishal Sikka’nın sözlerine kulak verelim: “SAP HANA, hem SAP hem de iş ortakları ve müşterileri açısından büyüme ve inovasyon anlamında büyük bir potansiyele sahip. Birlikte çalıştığımız iş ortaklarımız, SAP HANA’nın sunduğu gerçek anlamda sınırsız olanaklardan büyük heyecan duyuyorlar. Bu ortaklarımız, SAP HANA üzerinden yeni uygulamalar geliştiriyor, büyümeye açık alanları keşfediyorlar. Onların bu enerjisi sayesinde biz de her ölçekten

21


DOSYA KONUSU: BULUTLARIN ARASINDA İNOVASYON................................................................................................................ ve sektörden müşterimize dönüşüm değeri kazandırabiliyoruz. Bu değeri sağladığımız müşterilerimiz inovasyon üretimi açısından büyük avantaj elde ediyor, hızla sonuç alıyor, sürdürülebilir bir şekilde büyüyor ve hayal bile edemeyecekleri kadar güç kazanıyorlar.”

sürekli desteklediği ekosistemiyle bir bütün halinde çalışır. Bulut sürecinde de aynı anlayış söz konusu. SAP, müşterilerinin kuruma özel ihtiyaçlarını ve giderek büyüyen taleplerini, SAP HANA tabanlı bir iş ortağı bulutu ile birlikte karşılıyor.

Heterojen bulut uygulamaları için yeni seçenekler

İlk aşamada SAP dünya kalitesinde 12 hizmet sağlayıcıyla anlaşmaya vardı. Bu hizmet sağlayıcıların bulut üzerinde oluşturduğu ağ ile 580’den fazla veri merkezindeki 412 bini aşkın sunucu bir araya getirildi. SAP’nin attığı bu önemli adıma katılan iş ortakları şöyle sıralanıyor: CenturyLink Technology Solutions, China Datacom, Fujitsu, Hitachi Data Systems, HP, IBM, Swisscom, Telstra, T-Systems, Verizon, Virtustream ve VMware vCloud& Hybrid Service™.

IDC tahminlerine göre, bulut hizmetleri ve teknolojileri de dahil olmak üzere toplam bulut harcamaları 2014’te yüzde 25 artarak 100 milyar ABD dolarına ulaşacak. Bulut bilişimin gelişime ve inovasyona açık yönünü, bu beklentilerin dile getirilmesinden çok daha önce fark eden SAP, bulut altyapısı ile yönetilen hizmetleri bir araya getiren SAP HANA Enterprise Cloud ile şirketlere çok hızlı bir şekilde değer katıyor.

HANA ve bulutun buluştuğu nokta: SAP HANA Enterprise Cloud

SAP, bulut şirketi olma vizyonu doğrultusunda bir başka önemli adım atarak, önde gelen bulut hizmet sağlayıcılarıyla işbirliği yapmaya yönelik planlar da geliştiriyor. Böylece dünya genelinde SAP-onaylı buluttabanlı altyapı ve uygulama hizmetleri sunulabilecek. Bu sayede, kuruluşlara sağlanan hizmet kalitesi artarken toplam sahip olma maliyetleri de düşecek.

SAP’yi tanıyanlar şunu çok iyi bilir: SAP, merkezinde yer aldığı ve gelişimini

SAP HANA ENTERPRISE CLOUD İLE BULUTA ERİŞİMİN ADIMLARI • SAP HANA Enterprise Cloud’a geçilirken en yüksek performansa yönelik çözümler için danışmanlık hizmeti almak üzere SAP Profesyonel Hizmetler (SAP Services) uzmanları ile görüşün. • Çözümlerin belirlenmesinin ardından SAP Profesyonel Hizmetler (SAP Services) aracılığıyla kurulum ve geçiş sürecine başlayın. • Büyüklük, veri ölçeği ve uygulamalara göre belirlenen aylık aboneliğinizi aktif hale getirin.

22

SAP’nin yeni tanımını hatırlatalım: “SAP artık, HANA-tabanlı bir bulut şirketi.” Bu vizyonun temelleri, SAP müşterilerinden gelen yoğun talepler sonucunda oluşturulan SAP HANA Enterprise Cloud hizmetini kullanıma sunulmasıyla atılmıştı.

SAP, şirketler için bulut teknolojisinin avantajlarını, yenilikçi ve yüksek performanslı SAP HANA ile basit ve güçlü bir modelde bir araya getirdi. Bulut tabanlı SAP HANA Enterprise Cloud, şirketlerin yeni nesil bellekiçi platform SAP HANA’dan hemen yararlanmaya başlamaları için yeni bir dağıtım seçeneği sunuyor. Öte yandan bu çözümle, kritik önem taşıyan SAP ERP, SAP CRM, SAP NetWeaver Business Warehouse’ı ve SAP HANA ile çalışan yeni ve benzersiz uygulamaları esnek petabayt ölçekli yönetilen bulut hizmeti olarak kullanmak mümkün hale geldi.

İnovasyonda bulut ya da bulutta inovasyon

Bulut; iş süreçlerini kolaylaştırıyor, verimliliği artırıyor, entegrasyonu geliştiriyor. Peki ama bulutun inovasyona katkısı nedir? Bulut, güvenli ve esnek bir saklama ortamından çok daha fazlasını sunuyor aslında. Her şeyden önce, bulut sayesinde çeviklik kazanan ve bilişim teknolojileri harcamalarını düşüren şirketler yeni yatırımlara ve inovasyona daha fazla zaman, işgücü ve kaynak ayırabiliyor.

SAP’NİN TEKNOLOJİ STRATEJİSİ = İNOVASYON • Değişime odaklı esnek platform üzerinden yeni teknoloji ve uygulamaları hızla benimseyin • Sektör lideri iş zekası ve bellek-içi bilişim çözümleriyle büyük veriyi kullanarak değer yaratın • İşle ilgili veri ve sistemlere herhangi bir cihazdan güvenle erişerek işgücünüzü mobil hale getirin • Tesis-içi ve bulut tabanlı entegre platformlarla işinizi ve BT verimliliğinizi geliştirin • SAP ekosistem ve kanallarından yararlanarak sürekli inovasyon üretin Daha da önemlisi, kuruluşlar çok daha geniş kaynaklara erişim imkanı elde ediyor. Özellikle bulut ve mobil teknolojilerin “paslaşması” sayesinde, ölçek ekonomisine dayalı yeni iş ve gelişim modelleri ortaya çıkmaya başladı. Bir başka önemli avantaj ise bulut sayesinde BT’nin ihtiyaçlar doğrultusunda çok daha hızlı bir şekilde ölçeklendirilebilmesi. İnovasyon da dahil olmak üzere bütün süreçler esnek bir yapıyla, güncel gereksinimlere uyarlanabiliyor. BT ekiplerinin, şirketlerin arka plandaki işleyişini sağlayan birimler değil, başlı başına stratejik önem taşıyan unsurlar haline geldiği bir dönemde yaşıyoruz. Bulut bilişim, bu önemi daha da artırıyor. Bulut sayesinde eriştikleri kaynakları daha verimli kullanan BT ekipleri, inovasyona odaklanabiliyor. Kısacası bulut, inovasyonda da oyunun kurallarını değiştiriyor. Öte yandan bulutun kendisi de inovasyon için bereketli bir alan. Başta güvenlik, şifreleme, kuruma özel bulut olmak üzere, bulut bilişimin becerilerini ve kapasitesini geliştirmek için pek çok inovatif çalışma yapılıyor. Dolayısıyla bulut ve inovasyon çift yönlü bir iletişim ve gelişim içinde, kuruluşlara zengin fırsatlar sunuyor.


.................................................................................................................................................................. KÖŞE YAZISI

BULUTA GEÇMEK İÇİN 10 İYİ NEDEN artması, maliyetlerin düşmesi vb. Ama bu faydaları elde etmek için doğru bulut tedarikçisini seçmek gerekiyor. SuccessFactors satınalmasıyla buluttaki gücünü önemli ölçüde artıran SAP’nin 2013 rakamları, yetkinliğini kanıtlıyor: SAP yazılım ve bulut aboneliği gelirlerini %11, bulut çözümleri abonelik ve destek gelirlerini de %50 artırdı. Özgür Odabaşıoğlu SAP Satış Destek Direktörü - Uygulamalar ozgur.odabasioglu@sap.com

University of Pennsylvania The Wharton School imzalı bir araştırma, iş dünyasına özel yazılımlara yapılan yatırımları ele aldı. Araştırmadan şu sonuçlar çıktı: • İş Uygulamaları Yazılımlarına yatırım yapan işletmeler, hissedarlarına daha fazla kazanç sağlıyor. • Organizasyonun her kademesi için hedefler belirleyen işletmeler daha iyi geri dönüşler alıyor. • Uyum ve hesap verebilirliği strateji değil, birey bazında ele almak daha etkili sonuçlar sağlıyor. • Çalışanların performansını değerlendirirken farklı performans seviyelerini gözeten işletmeler daha kişiselleştirilmiş sonuçlar elde ediyor ve bu da finansal duruma olumlu yansıyor. Bu araştırmanın sonuçları, işletmelerin hem teknolojiye hem de insan kaynaklarına yaptığı yatırımın önemini vurguluyor. Diğer bir deyişle, geleceği gören ve geleceğe yatırım yapan kazanıyor. Vizyoner yapısıyla SAP de kısa süre önce yaptığı duyuruyla hem iş uygulamalarındaki genel yönelimi hem de bu doğrultuda SAP’nin benimsediği yeni rotayı açıkladı: Gelecek, bulutta. Ve SAP de HANA-tabanlı bir bulut şirketi olarak kendini konumluyor. Buluta geçmek için pek çok neden var: hızlı uygulama, esnekliğin

Peki işletmeler neden SAP bulut çözümlerini tercih ediyor?

1. Öngörülebilir maliyetler ve daha düşük toplam sahip olma maliyeti: Hiçbir ön maliyet, güncelleme, 3. parti lisans maliyeti ya da bakım masrafı olmaksızın, sadece yılda bir kez kullanıcı başına yapılan abonelikle buluta geçmek mümkün. Üstelik memnun kalmayan işletmelerin aboneliklerini yenilememeleri yeterli oluyor. Bu noktada bir hatırlatma yapalım: SAP SuccessFactors müşterilerinin aboneliklerini yenileme oranı yüzde 95’in üzerinde. 2. Otomatik güncellemeler: Bulut üzerindeki uygulamalar otomatik olarak güncelleniyor. SAP SuccessFactors, müşteri taleplerine göre eklenen yeni özellikleri ve inovasyonları üç ayda bir otomatik olarak sunuyor. 3. Güvenilirlik: Bulut sisteminde hız, arıza, felaket kurtarma gibi konular işletmelerin değil, hizmet sunucuların sorunu. SAP SuccessFactors, yüzde 99,9’u aşan çalışma süresiyle bu konuda bir rekora imza atıyor. 4. Uygulamaya geçiş hızı: Buluttabanlı uygulamalar sadece birkaç hafta içinde kullanıma alınabiliyor. Örneğin SAP SuccessFactors’ın temel platformu 4 haftada kurulup işler hale gelebiliyor. 5. Adaptasyon: Bulut uygulamaları beklenen sonuçları vermezse, bunun nedeni teknik yetersizlikler değil, kullanıcının sisteme adapte

olamamasıdır. SAP SuccessFactors; kolay, tarayıcı-tabanlı erişimi ve sezgisel arayüzüyle adaptasyon ve kullanım kolaylığı sunuyor. 6. Güvenlik: Buluttaki kilit konulardan biri, en yüksek seviyede güvenlik sağlamak. SAP SuccessFactors, veri merkezleri ve personelini kapsayan geniş çaplı güvenlik denetimlerinin yanı sıra uygulama seviyesinde de güvenlik sunuyor. 7. Uyum: Sektörlere ve ülkelere özgü standartlara ve yasalara uyum hayati önem taşıyor çünkü aksi takdirde işletmeler çok ciddi maddi tazminatlarla karşılaşabiliyor. SAP SuccessFactors ile SAP’nin aynı ailenin üyeleri olarak yaptıkları işbirliği bu konuda çok büyük gelişmelere imza atıyor. Her yeni uygulama sürümünde, 80’den fazla ülke için yasal uyum gereklilikleri dikkate alınıyor. 8. Genişletilebilirlik: Buluttan en etkili şekilde yararlanabilmek için uygulamalarınızı ihtiyaçlarınıza göre konfigüre edebilmeniz gerekir. SAP SuccessFactors’ın dayandığı mimari ve genişletilebilir çerçeve, size özel ihtiyaçların gerektirdiği koşulları sağlamayı ve her güncellemede bunları korumayı sağlıyor. 9. Ölçeklendirilebilirlik: Operasyonların, kapasitenin, çoklukullanımın ve yük dengelemesinin ölçeklendirilebilir olması gerekir. SAP SuccessFactors, 3000’i aşkın müşterisine buluttaki en büyük yazılım uygulamalarını ölçeklendirilebilir şekilde sunuyor. 10. Entegrasyon: İşletme genelinde hem veri hem süreç hem de kullanıcı arayüzü seviyelerinde entegrasyon sağlanması gerekir. SAP SuccessFactors, organizasyonunuzun tamamında verilerinizden en büyük faydayı elde edebilmeniz için tüm SAP uygulamalarınıza entegre oluyor. Özetle, SAP bulut çözümlerine yatırım yapan şirketler değer sağlıyor.

23


DOSYA KONUSU: BULUTLARIN ARASINDA İNOVASYON.................................................................................................................

MÜŞTERİNİN PATRON OLDUĞU ÇAĞDA İNOVASYON NEDEN ÖNEMLİ İnovasyonun etkilerinin belki de en gözle görünür olduğu alanlardan biri perakende. Özellikle akıllı telefonların, tablet teknolojilerinin, sosyal medya platformlarının ve interaktif uygulamaların yaygınlaşmasıyla, perakendeciler daha dikkatli adım atmak, müşterilerini kaybetmemek için fiyata olduğu kadar inovasyona da odaklanmak zorunda. Shelly Dutton SAP Kıdemli Editörü ve Yazarı

Bundan on yıl öncesini düşünelim. Satın alma kararlarınızı nasıl veriyordunuz? Ben pazar gazetelerini karıştırarak, en çok beğendiğim mağazaların yakında başlayacak indirimleri duyuran ilanlarına baktığımı çok iyi hatırlıyorum. Ayrıca tam istediğim gibi olmayan, yine de o an için bana yetecek bir ürünü hiç düşünmeden satın aldığımı da hatırlıyorum. O günler artık çok geride kaldı. Akıllı telefonların, tabletlerin,

sosyal medyanın ve başka pek çok teknolojinin hayatımıza girmesiyle, artık hiç kimse bize ne satın alacağımızı, ne zaman alışveriş yapacağımızı ve ne kadar ödeyeceğimizi söylemiyor. Ürün incelemelerine, rakiplerin sundukları fırsatlara, kişiselleştirilmiş promosyonlara ve neredeyse her beş dakikada bir değişiyor gibi görünen fiyatlara anında ve 7/24 erişim imkanımızın olması sayesinde, artık mevcut iş modellerini bir kenara bırakıp bayilerin ve perakendecilerin bize

özgü ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi karşılamalarını talep edebiliyoruz. Örneğin akıllı telefon sahipleri, bir mağazada alışveriş yaparken beğendikleri ürünlerin fiyatlarını telefonlarıyla karşılaştırabiliyorlar. Ama daha da önemlisi, tüketiciler övgülerini, memnuniyetsizliklerini ve gelişim taleplerini çeşitli sosyal medya kanallarıyla doğrudan üreticiye iletebiliyorlar. Tüketiciler olarak çok şey bekliyoruz ama şirketler bunları hızla karşılayabilecek güce ya da zamana sahip olamayabiliyor. Oysa ihtiyaçlarımız karşılanmadığında hemen o şirketten vazgeçip rakibini tercih edebiliyoruz ya da memnuniyetsizliğimizi tüm tanıdıklarımıza (ve tanımadıklarımıza) anlatıyoruz. Şirketler, kaybettikleri her müşteride satış gelirlerini de kaybediyorlar ve bazen bu kayıp başkasının işine yarıyor. Böylece rakipler, kaybedilen bu geliri hemen alıveriyor ve yeni müşterisinin sosyal medyada ve yakın çevresine verdiği geribildirim sayesinde gelecekte başka müşteriler kazanma ihtimalini artırıyor. Müşteri kaybeden şirket için büyük bir yıkım olabiliyor bu durum. Çünkü yeni müşteri kazanmak, mevcut müşterileri elde tutmaya çalışmaktan 6-7 kat daha maliyetli. Çok fena! Satış ve pazarlama bütçeleri zaten kısıtlıyken, bir de bu maliyeti üstlenmek bütün şirketler için büyük bir lüks. Müşteri deneyiminde inovasyonla gelen bu devrim, pek çok ürün ve servis sağlayıcının değer zincirinin ciddi şekilde değiştirilmesini gerektiriyor. Ama bu şirketler doğru yönde ilerlediklerinden emin olmak için, müşterilerin ne beklediklerinin ve neleri kaybedebileceklerinin bilincinde olmalılar. Bu yazı ilk olarak blogs.sap.com adresinde yayınlanmıştır.

24


...............................................................................................................................................................................................................................

İŞİNİZİN GELECEĞİ, GÖZLERİNİZİN ÖNÜNDE TANIMLANIYOR İşinizde büyümek için en temel ihtiyaç inovasyon. Teknolojideki değişimler, müşterilerin yeni beklentileri, çalışanlar ile işverenler arasındaki sözsüz anlaşmanın yeni bir boyuta taşınması, kaynakların daha kısıtlı hale gelmesi, iş ve sosyal ağların bütünleşmesi nedeniyle şirketlerin daha fazla içgörü sahibi olması artık bir zorunluluk.

Yeni müşteri kazanmanın maliyeti, mevcut müşterileri korumanın maliyetinden 6-7 kat daha yüksek

İnternet üzerindeki içerikler 2010 ile 2013 arasında üç kat arttı

Bu içgörüyü kazanmanın yolu ise müşterilerle sürekli iletişim halinde olmak. Bilgi, ürün ve hizmet tüketicisi olarak bireylerin, destekledikleri markalarla etkileşime geçme biçimleri inovasyon yoluyla müthiş bir hızla değişiyor. Bu değişime ayak uydurabilmek için müşteri eğilimlerini iyi bilmek gerekiyor.

En popüler sosyal ağlarda paylaşılan bir içeriğin yarı ömrü 3 saat

İnsanların %73’ü, kullandıkları markanın hayatlarından çıkmasını umursamıyor

2000’li yıllarda doğanların markaları sosyal ağ üzerinden takip etme olasılıkları, diğer aile üyelerinden 3 kat fazla

Gazeteler 2000 yılından bu yana reklam gelirlerinde 40 milyar dolar kayba uğradı

Araştırmalara katılan müşterilerin %70’inden fazlası, ihtiyaçlarını karşılama konusunda küçük işletmelerin daha istekli olduğunu düşünüyor

Çoğu kişi, CEO’lardan ziyade sıradan çalışanların gerçekleri söylediğine inanıyor

25


TREND...................................................................................................................................................................................................

“GLOBALLEŞEN DÜNYADA İŞLETMELERİN HAYATTA KALABİLMESİ, ANCAK SÜREKLİ DÖNÜŞÜMLE MÜMKÜNDÜR” Business Transformation Academy, 2009 yılında SAP İş Danışmanlığı biriminin, iş dönüşümü araştırmaları ve yönetimi konusunda disiplinlerarası bir oluşumu gündeme getirmesiyle doğdu ve 2010’da İsviçre’de hayata geçti. Akademik dünya ile iş dünyasını buluşturan bu kuruluş, artık BTA Türkiye adıyla ülkemizde de iş dönüşümü süreçlerinde fikir liderliği yapacak. “Dönüşüm” ile “değişim” kavramları arasındaki farkın yeterince bilinmediği bir ortamda elbette gerçek anlamda bir dönüşümden söz edilemez. Üstelik sadece ürün ve çözüm-bazlı standart uygulamalarla, küçük değişimlerle de dönüşüm yaratılamaz. İşletmelerin gerçek anlamda dönüşümü için gerekli adımları belirleyen ve bu süreçte akademik bilgi birikimi ile saha deneyimlerini bir araya getiren Business Transformation Academy (BTA) bilgi teknolojileri sektör temsilcilerini, önde gelen akademisyenleri ve SAP uzmanlarını buluşturuyor.

Prof. Dr. Haldun Akpınar Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Almanca İşletme Enformatiği Bölüm Başkanı

26

Ana hedeflerini; günümüzün karmaşık pazar dinamiklerini kavramak ve bunlara yönelik büyük fikirler üretmek, pek çok farklı içerik aracındaki temel düşünceleri kavramak ve bu fikirleri kendi ekosistemi içinde paylaşmak şeklinde açıklayan BTA, artık Türkiye’de de faaliyet gösteriyor. BTA Türkiye’nin akademik liderliğini üstlenen Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Almanca İşletme Enformatiği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haldun Akpınar ile dönüşüm ve BTA üzerine sohbet ettik. Söyleşimize, SAP Türkiye İş Danışmanlığı Ekibi Danışmanı ve

BTA Türkiye Koordinatörü Dr. Serdar Kebapcı da sektörel bir bakış açısı kattı. “Dönüşüm” ve “iş dünyasında dönüşüm” kavramı sizin için neler ifade ediyor”? Prof. Dr. Haldun Akpınar: İsteseniz de istemeseniz de dünya dönüyor. Globalleşen ve gelişen teknolojinin sürekli olarak iş süreçlerini yeniden şekillendirdiği bu dünyada hayatta kalabilmek, ancak sürekli dönüşüm yoluyla ekosisteminize adapte olabilme yeteneğinizle mümkündür. Esneklik, denge, adaptasyon ve koordinasyon yeteneklerini kullanarak, etkin maliyet ve hızla, bulunduğu ortama ve değişen koşullara adapte olabilen ve karmaşık adaptif sistemlerin anahtar prensiplerinden yararlanan işletmeler çevik organizasyonlardır. Tüm canlı varlıkların kendi içlerinde ve dışlarında gelişen yeni koşullara adapte olması ve yaşam bulduğu ekosistemde varlığının gücünü artırmak istemesi, yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilmezdir. Ülke, ürün, hizmet tasarımı ve üretim sınırları olmaksızın, günümüz rekabet ortamında yaşamını sürdürmek isteyen işletmelerin de yeni koşullara uyum göstermesi gerektiği konusunda hemfikir olmayan C-Düzeyi işletme yöneticisi yoktur. Dönüşüm; bir organizasyonun ürün veya hizmetlerinin güncelliğini yitirmesi, fonlama veya gelir akışlarının değişmesi, yeni hukuki düzenlemelerin uygulamaya geçmesi veya pazar rekabetinin çok daha yoğun olması gibi değişiklikler sonucunda ortaya çıkabilir. Gelirin, pazar payının ve müşteri memnuniyetinin artırılması,


............................................................................................................................................................................................................................... maliyetlerin azaltılması gibi istekler, dönüşümün tetikleyicisidir. Sürdürülebilirlik, teknolojik inovasyonlar, globalizasyon, ekonomik şartlar ve işgücünün değişken doğası gibi dış etkilerin yanı sıra, ürün inovasyonu, yeni iş modellerinin adaptasyonu, yeniden yapılanma gibi iç etkiler de organizasyonların sürekli olarak ve mükemmeli hedefleyerek dönüşmelerini gerektirmektedir. Tipik dönüşüm projeleri; iş süreçlerinde dış kaynak hizmetinden yararlanılması (outsourcing), iş modellerinin değiştirilmesi, organizasyonların birleşmeleri (merge) veya bir diğerini edinmeleri (acquisition) sonucunda ortaya çıkan işletme içi ve işletmeler arası yeniden yapılanma faaliyetleridir. Türkiye’deki iş dünyasında dönüşümün önündeki engeller nelerdir? Bunların aşılmasında BTA Türkiye’nin ne tür katkıları olacak? Prof. Dr. Haldun Akpınar: Bu soruya Osmanlı tarihinden bir örnekle cevap verebilmek mümkündür. 1571 yılında Osmanlı Donanması, kara ordusu komutanlarından Müezzinzade Ali Paşa’ya teslim edilmiştir. İnebahtı Deniz Savaşı’nda, doğuştan denizci olan Kılıç Ali Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken, Osmanlı Donanması’nın geri kalan kısmı tamamen yok edilmiştir. Bu bozgunun ardından Sokollu Mehmet Paşa’nın yeni bir donanmanın inşası ile ilgili olarak dile getirdiği ve hafızalarımıza kazınan ifadesi, “Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz,” şeklinde rivayet olunur. Osmanlı İmparatorluğu’nun o dönemki gücü düşünüldüğünde bu ifadenin tamamı belki geçerli olabilir. Ancak bu savaşta kaybedilen en az 20 bin levendin yerinin doldurulması bu kadar çabuk gerçekleşemeyecektir. Bu örnek, yerinde ve kaliteli insan gücünün ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. İkinci sorun, klasik “kervan yolda düzülür” kültürünün bir uzantısı olarak, yeterince iyi hazırlanmamış ve dokümante edilmemiş iş süreçleridir. Öte yandan, elbette her şeyi baştan organize etmeye çalışırsanız kervan hiçbir zaman yola çıkmaz. Dolayısıyla iş süreçlerini iyileştirmek ve dönüştürmek için optimum seviyede planlamalar yapmak gerekir.

BTA Türkiye’nin de bu çerçevede hedefi, teknoloji temelinde dönüşümü sağlayacak insan gücünün yetiştirilmesi, Türkiye’nin şartlarına uygun yöntemlerin geliştirilmesi ve yayınların gerçekleştirilmesidir. Dr. Serdar Kebapcı: Sektörün içinde çok sayıda dönüşüm projesinde yer almış biri olarak ben de özellikle “kervan yolda düzülür” zihniyetinin en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyorum. İşletmeler, ufak değişiklikler yaparak dönüşümü yönetebileceklerini düşünüyorlar. Oysa dönüşümün kapsamını belirleyerek en baştan ölçeklendirmek, organizasyonun o anki seviyesini pazar ve sektör değerlerine göre pozisyonlamak (benchmarking), ihtiyacı analiz edip ulaşılmak istenen gerçekçi seviyeyi belirleyerek buna göre sürdürülebilir bir süreç ve yol haritası oluşturmak gerekiyor. Bir başka engel ise dönüşümün üst düzey yönetim tarafından yeterince anlaşılıp desteklenmemesi. İşletmenin ve dolayısıyla iş süreçlerinin dönüşeceği gerçeği göz ardı edilerek tüm sorumluluğun Bilgi Teknolojileri departmanlarının omuzlarına

yüklendiği dönüşüm programlarının ciddi türbülanslar yaşadığını ve çoğu kez amaca uygun ya da beklentileri karşılayan bir sonuca ulaşmadığını görüyoruz. Organizasyonlarda iş süreçlerinin dönüşümü iş birimlerinin sorumluluğunda olmalı. Buna bağlı olarak da iş birim yöneticileri tarafından sahiplenilip yönetilmeli. Teknik yönetimin de süreç yöneticileri ile birlikte sorumluluk üstlendiği bir “dönüşüm programı yönetim yapısının” kurulması başarıda esas teşkil ediyor. Son olarak akademik destek de çok önemli. Çünkü dönüşüm, beraberinde yeni fikirleri ve inovasyonu getirir. Ve akademik destek olmadan teknoloji ya da fikir üretilemez. Dolayısıyla inovasyon da olmaz. BTA’nın yurtdışındaki çalışmalarından söz eder misiniz? BTA Türkiye’nin ilk etaptaki projeleri neler olacak? Prof. Dr. Haldun Akpınar: İş dönüşümü yönetimi konusunda Business Transformation Academy kurulması fikri 2009 yılında ortaya çıktı ve 2010 yılında başlangıç toplantısı yapıldı. İş dönüşümü yönetimi için bütünsel yaklaşımı benimseyen İş Dönüşümü Yönetimi Metodolojisi (BTM2 - Business

Prof. Dr. Haldun Akpınar kimdir?

Prof. Dr. Haldun Akpınar, Türkiye’de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde işletme, Almanya Federal Cumhuriyeti Karlsruhe Teknik Üniversitesi’nde enformatik eğitimi aldı. Profesyonel yaşamının başlangıcını, “İlk delikli kartımı 1979 yılında deldim,” şeklinde açıklayan Prof. Dr. Akpınar, ilk profesyonel yazılımını 1981 yılında geliştirdi. 30 yılı aşkın bir süredir enformasyon ve iletişim teknolojileri alanında eğitimci, sistem analisti, danışman ve proje yöneticisi olarak faaliyetlerde bulunuyor. Veri madenciliği, işletme karar destek sistemleri, işletmelerde süreç optimizasyonu, sistem simülasyonu ve yapay zeka konularıyla ilgilenen Prof. Dr. Haldun Akpınar, bu alanlarda Türkiye’nin yanı sıra Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İsveç, Japonya ve Yeni Zelanda üniversitelerinde araştırma ve öğretim faaliyetlerinde bulundu. Enformasyon sistem ve teknolojileri alanında 10 kitabı ve çeşitli makaleleri bulunan Prof. Dr. Akpınar halen Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Almanca İşletme Enformatiği Bölüm Başkanı olarak görev yapıyor.

Dr. Serdar Kebapcı kimdir?

Dr. Serdar Kebapcı, İstanbul Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Yeditepe Üniversitesi’nde MBA eğitimini tamamladıktan sonra yine aynı üniversitede İşletme Yönetimi Ana Bilim Dalı’nda Organizasyon ve Yönetim alanında doktorasını tamamladı. Çeşitli çokuluslu şirketlerde görev almasının ardından, SAP İş Danışmanlığı (Business Transformation Services) biriminde 6 yıldır çokuluslu şirketler başta olmak üzere pek çok kurumsal dönüşüm projesinin yönetiminde rol alıyor. Dr. Serdar Kebapcı, seçkin SAP müşterilerine sunulan Değer Ortaklığı Hizmetlerinde (Value Partnership Services) İşletme Dönüşümü Yöneticisi (Business Transformation Principal) olarak görev yapıyor.

27


TREND.................................................................................................................................................................................................. sektörler. Bütün bunların ötesinde, hiç kuşkusuz gelen talepler bu konuda belirleyici olacaktır. Şunun bilinmesinde yarar var: BTM2 sektör-bağımsız olarak her tür organizasyonun dönüşüm sürecinde yararlanabileceği ispatlanmış bir metodoloji.

Dr. Serdar Kebapcı SAP Türkiye İş Danışmanlığı Ekibi Danışmanı

Transformation Management Methodology); psikoloji, enformasyon teknolojisi, stratejik yönetim, süreç yönetimi alanlarında gerek akademik dünyadan gerekse iş dünyasından 360 derecelik bir bakış açısı ile geliştirildi. Halen akademik olarak İsviçre’de Northwestern ve St. Gallen üniversiteleri, Liechtenstein Üniversitesi, ABD’de Kaliforniya ve Findlay üniversiteleri ve Avustralya Queensland Teknik Üniversitesi projeye destek veriyor. Metodoloji petrol, sigortacılık, bankacılık, perakende ve lojistik gibi endüstrilerde yer alan kurumlarda uygulanıyor.

yöneticilerinin katıldığı Global Business Transformation Manager (GBTM) ve Business Transformation Program Manager (BTPM) eğitimleri ile BTM2’nin anlaşılmasına ve hayata geçirilmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama eğitimlerden sonra bu metodolojinin hayata geçişini de işletmelere göstermek gerekiyor. Bu noktada da dünyadaki başarılı uygulamalardan örnekler aktarılıyor. BTA Türkiye’de de benzer bir yol izlemeyi hedefliyoruz. Ayrıca eğitimleri sadece Türkiye’ye değil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine de hitap edecek şekilde düzenlemeyi planlıyoruz.

Dr. Serdar Kebapcı: BTM2, BTA’nın ana çıktısı olarak değerlendirilebilir. Bu metodoloji, SAP’nin İş Danışmanlığı ekibinin halihazırda kullandığı bütün yaklaşımlarında da temel noktayı oluşturuyor. BTA ilk aşamada bu metodolojiyi iş danışmanlarına, fikir liderlerine, üst düzey yöneticilere, üniversite hocalarına aktarmak üzere çeşitli etkinlikler ve eğitimler düzenledi. Bu etkinlikler halen devam ediyor. Her yıl dünyanın farklı yerlerinde düzenlenen Business Transformation Summit gibi konferanslar serisinin yanı sıra, üst düzey işletme yönetim kadrolarının ve program

BTA Türkiye özellikle hangi sektörlere odaklanacak? Dr. Serdar Kebapcı: Elbette süreç henüz çok yeni. BTA Türkiye’nin kurulmasına yönelik çalışmalara Kasım 2013’te başladık. Ama İş Danışmanlığı birimimizin saha deneyimine ve ülkemizin pazar dinamiklerine dayanarak bu metodolojinin tüketici ürünleri ve üretim sektörleri başta olmak üzere hemen hemen tüm sektörlerde uygulanmasından verimli sonuçlar alınacağını düşünüyoruz. Bankacılık-finans ve sigortacılık da dönüşüm anlamında aktif rol alan, inovasyonu günlük hayatına işlemiş

28

BTA Türkiye’nin hedefleri neler, iş dünyasına ne tür katkılarda bulunmayı amaçlıyorsunuz? Dr. Serdar Kebapcı: Türkiye’de ne yazık ki iş danışmanlığı ve dönüşüm yönetimi açısından köklü bir yaklaşım eksikliği görüyoruz. Dolayısıyla öncelikle işletmelerdeki dönüşümün yönetilmesi konusunda bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Bu süreçte SAP olarak deneyimlerimizi sahaya yansıtıyoruz ama akademik destek elbette çok önemli. Elimizdeki akademik çalışmalar büyük çoğunlukla yurtdışından geliyor. Bunlar da zaman zaman Türkiye koşullarıyla örtüşmeyebiliyor. BTA Türkiye’nin akademik çalışmaları sayesinde, ülkemize özgü bilgi ve deneyime dayalı dokümantasyonun oluşacağını umuyoruz. Bir başka hedefimiz ise metodolojiyi tanıtmak ve bu bilgiyi sahaya yansıtırken başarı hikayelerinin ötesine geçmek. Dönüşüm konusuna akademik perspektif ekleyerek değerli makaleler halinde yayınlamayı amaçlıyoruz. Yurt dışında olduğu gibi Türkiye’de de çeşitli sempozyumlar, eğitimler düzenlemek ve bu tür etkinliklerin çıktılarını kitaplaştırmak istiyoruz. Bu kitaplar, işletmelere gerçek anlamda dönüşümün ne olduğunu ve neler kazandırabileceğini anlatma yolunda önemli birer adım olacaktır. SAP’nin BTA’ya katkıları hakkında neler söylersiniz? Dr. Serdar Kebapcı: SAP’yi BTA’nın stratejik sponsoru olarak konumlandırabiliriz. Business Transformation Summit gibi global etkinlikleri BTA ile birlikte organize ediyoruz. GBTM gibi eğitimlere katkı sağlıyoruz. SAP’nin yıllara dayalı deneyimi ve bu deneyimi sahada uygulama becerisi var. Bu değerlerimizi kullanarak işletmelerin dönüşüm süreçlerini metodolojiler doğrultusunda gerçekleştirmelerini sağlayabiliriz. Daha da önemlisi, üniversiteler ile iş dünyası arasındaki ilişkinin güçlenmesine katkıda bulunabiliriz.



TREND..................................................................................................................................................................................................

“BTA TÜRKİYE’DEN, BÖLGEDE DÖNÜŞÜMÜN ROTASINI ÖĞRENMEYİ UMUYORUZ” Kısa süre önce kuruluş çalışmaları başlatılan BTA Türkiye’nin en önemli destekçisi hiç kuşkusuz İsviçre’deki global BTA (Business Transformation Academy) kuruluşu. İş dönüşümü kavramı ve BTA Türkiye’ye yönelik beklentiler hakkında BTA’nın başkanı Prof. Axel Uhl’un görüşlerini aldık.

başarısını kanıtladı. BTA ayrıca SAP danışmanlarına, müşterilerine ve iş ortaklarına profesyonel ve uzman seviyede eğitimler sunuyor. BTA’da SAP’nin rolü nedir? SAP, BTA’nın bütün araştırmalarını mümkün kılan ana destekçisi. Öte yandan SAP de BTA’dan faydalanıyor: 500’den fazla SAP danışmanına metodoloji eğitimi verdik. Bunların 150’den fazlası uzmanlık düzeyinde eğitimdi. Ayrıca 2000’i aşkın SAP müşterisine ve SAP danışmanına 360 Degrees dergimizi gönderiyor, SAP müşterileri için ortak etkinlikler (iş dönüşümü zirveleri) düzenliyoruz.

“Yeni çağın” önemli bir kavramı olarak iş dönüşümünü nasıl tanımlarsınız? İş dönüşümü, bir işletmenin tamamının ya da stratejik açıdan önem taşıyan, pek çok paydaşı kapsayan büyük birimlerinin bir dizi karmaşık değişim sürecinden geçerek farklı bir boyuta taşınması anlamına gelir. İş dönüşümünün temel adımları nelerdir? İş dönüşümünü dört ana aşamaya ayırıyoruz: Tasarım, Uygulama, Dönüşüm ve Optimizasyon. Tasarımda; işletmenin yapısına, hedeflerine ve ihtiyaçlarına göre dönüşüm stratejisi belirleniyor. Uygulama aşamasında, stratejiye uygun bir dönüşüm planı hazırlanıyor. Dönüşüm aşamasında bu plan doğrultusunda dönüşüm süreçleri başlıyor. Optimizasyonda ise, dönüşüm sonrası işletmenin istikrarına ve daha da gelişmesine yönelik çalışmalar yapılıyor. İşletmeler dönüşüm sürecinde ne tür sorunlar yaşayabiliyor? Özellikle ilk üç aşamada sorunlar çıkabiliyor. Yanlış strateji, elde edilmesi gereken değerin net bir şekilde anlaşılamaması, risklerin yeterince iyi değerlendirilememesi gibi problemler olabiliyor. Bunların yanı sıra zaman zaman bu süreçte kimlerin sorumluluk alacağı ve nelerin değiştirilmesi gerektiği konuları netleştirilmiyor. Dönüşüm çalışmalarındaki en önemli konulardan biri de paydaş katılımıdır. Paydaşlara dönüşüm süreci tam olarak aktarılmazsa ve onların uyumlu katılımı da sağlanmazsa sorunlar yaşanabiliyor. Elbette BT altyapılarının dönüşüme hazır olmaması, başka programların olumsuz etkileri gibi teknik sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Son olarak da

30

Prof. Axel Uhl BTA Başkanı

sonuçların ölçülmemesi, maliyet-fayda analizlerinin yeterince iyi yapılmaması söz konusu olabiliyor. Dönüşüm kolay bir süreç değil ama en baştaki tasarım aşamasında azami dikkat gösterildiği takdirde bu sorunların büyük bir bölümü ortadan kaldırılabiliyor. Öncelikli olarak dönüşüm gerektiren alanlar nelerdir? Özellikle geniş çaplı kurumsal kaynak planlama (ERP), dış kaynak kullanımı, paylaşılan hizmetlere yönelik girişimler (shared service management), şirket birleşmeleri ve satınalmalar, iş modellerindeki değişimlerde dönüşüm programları uygulanıyor. BTA dönüşüm sürecinde işletmelere nasıl yardımcı oluyor? BTA, hazır bir reçete ya da başarının teminatı olarak algılanmaması gereken, her işletmeye özel yorumlanması beklenen bütüncül bir metodoloji geliştirdi: İş Dönüşümü Yönetimi Metodolojisi (BTM2 - Business Transformation Management Methodology). Bu metodoloji, deneyimli dönüşüm yöneticilerinin geniş kapsamlı bir dönüşüm çerçevesi çizmelerini sağlıyor. Metodolojimiz, çok sayıda programda etkisini ve

Sözünü ettiğiniz bu eğitimler hakkında bilgi verir misiniz? İş dönüşümü ve inovasyon yönetimi konularında profesyonel ve uzman seviyesinde eğitimler veriyoruz. Samsung, LG Electronics gibi bazı SAP müşterilerine eğitimler de hazırlıyoruz. BTA halen 5 noktada faaliyet gösteriyor. BTA Türkiye’nin de katılımıyla bu sayı 6’ya çıkacak. Katılımcı ülke sayısını artırmaya yönelik planlarınız var mı? BTA şu anda İsviçre, Avustralya, Kuzey Amerika, Singapur, Dubai'de faaliyet gösteriyor. Ve şimdi de Türkiye aramıza katıldı. Bölgesel anlamda başka merkez noktalara ihtiyaç olup olmadığını zaman içinde göreceğiz. Yeni lokasyonlar açmak için öncelikle gerçek anlamda bir ihtiyaç ve ilgi olması gerekiyor. BTA Türkiye’ye ilişkin beklentileriniz nelerdir? Türkiye, Avrupa ile Asya kültürlerini buluşturan harika bir ülke. Türkiye ekonomisi hızla büyüyor ve Türk şirketleri Ortadoğu ile güçlü ilişkiler içinde bulunuyor. Biz de BTA Türkiye’den, bu pazarlarda inovasyon ve dönüşümün rotasını öğrenmeyi umuyoruz. Ayrıca yerel üniversitelerle işbirliği yapmak, ortak araştırmalar yürütmek ve dergimize farklı bir lezzet katacak hikayeler oluşturmak istiyoruz.



PORTRE.................................................................................................................................................................................................

“İNOVASYONUN İÇİNİ DOLDURMAK, İNOVASYONA YATIRIM YAPMAK GEREKİYOR”

Turhan Menteş TBD Yönetim Kurulu Başkanı

Türkiye Bilişim Derneği, 1971’den bu yana ülkemizin bilişim teknolojilerindeki konumunu güçlendirmeye, teknolojik gelişimi desteklemeye ve gerek kamu gerekse özel sektörde yeni teknolojilere yatırım konusunda bilinç yaratmaya yönelik faaliyetler yürütüyor. Bilişim sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri olan TBD’nin Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Menteş, kamuda teknoloji uygulamalarından inovasyona ve mobiliteye kadar pek çok konuda görüşlerini bizimle paylaştı.

8 bilgi işlem çalışanı tarafından kuruldu. Dünyada sadece iki ülkenin (Fransa ve Türkiye), “computer” kelimesine kendi dilinde karşılık bulduğuna dikkatinizi çekmek isterim. 43 yılda güçlenip öncü bir sivil toplum hareketine dönüşen TBD, toplumun her katmanından (kamu-özel sektör ve akademi) üye yapısıyla, bilişim sektöründeki ilk ve en eski sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz 7 Mart 1994’ten beri Bakanlar Kurulu’nun resmi onayıyla kamu yararına çalışan bir dernek olarak faaliyet gösteriyor.

Türkiye Bilişim Derneği’nin kuruluş öyküsünü anlatır mısınız? Türkiye’nin bilişimle tanışmasının hemen ardından Türkiye Bilişim Derneği (TBD), 22 Nisan 1971’de kendilerini “bilişimci” olarak adlandıran

TBD, bilişim teknik bilimini ülke kalkınması için bir araç olarak kullanmayı ve bilişim kültürünü yaymayı amaçlıyor. Sektörde “entelektüel lider” olarak nitelendirilen TBD, bilişimin yeni bir uğraş alanı olarak örgütlenmesi;

32

meslek, görev ve standartların tanımlanması; Türkçe bilişim terimlerinin yerleşmesi; bilgisayarların verimli kullanılabilmesi, strateji ve politikaların geliştirilmesi; bilgi işlem merkezleri ve bilişim çalışanlarının sorunlarının gündeme getirilmesinde önemli roller üstleniyor. Kişisel üyeliğe açık, bireysel katılımı esas alan yapısı ve gönüllülük temelindeki çalışma biçimiyle ürettiği rapor, öneri ve bağımsız söylemleriyle TBD, günümüzde tüm karar vericiler ve toplumun her kesimi tarafından dikkate alınır bir konumda. Özellikle gerçekleştirdiğimiz TBD Ulusal Bilişim Kurultayları, ülkenin bilişim siyasalarının, stratejilerinin tartışıldığı, belleklerde iz bırakan etkinlikler haline geldi.


............................................................................................................................................................................................................................... Derneğin İstanbul, Eskişehir, Ankara, İzmir, Samsun ve Antalya olmak üzere toplam 6 şubesi bulunuyor. Adana, Afyon, Bursa, Denizli, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Kayseri, Sivas, Trabzon, Uşak ve Van olmak üzere toplam 13 il temsilciliği ve 33 üniversitede TBD-Genç örgütlenmesiyle TBD, bilişim profesyonelleriyle birlikte gerçekleştirdiği geleceğe yönelik “ortak akıl” toplantılarıyla bilişim sektörünü hak ettiği yere taşımaya çalışıyor. TBD, 25 Şubat 2000’den itibaren Avrupa Profesyonel Bilişim Dernekleri Konseyi’nin (Council of European Professional Informatics Societies - CEPIS) üyesi ve Türkiye’deki tek temsilcisi. 2002’de ise tüm Avrupa’da geçerli tek belge olan Avrupa Bilgisayar Kullanım Belgesi’ni (European Computer Driving Licence- ECDL) Türkiye’ye getirdik. Türkiye’de bilişim teknolojilerinin algılanma biçimi ve uygulamalarda gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) gerçekleştirdiği son Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre, Türkiye genelinde hanelerin yüzde 47,2'si internet erişim olanağına sahip. Bu oran bize Türkiye nüfusunun yarısının internetle tanışmadığını gösteriyor. 2013’te 43 ülkede 38 bin kişiyle, Türkiye’de ise 16-60 yaşları arasında 776 kişiyle görüşülerek yapılan TNS Mobile Life 2013 raporuna göre ise ülkemizde 2012’de yüzde 15 olan

akıllı telefon kullanıcı oranı, geçen yıl yüzde 32’ye ulaştı. Türkiye, sosyal medya kullanımında Brezilya, Rusya, Endonezya, Hindistan ve İngiltere'yi geride bırakarak ABD’nin ardından ikinci sırada yer alıyor. Sosyal medya, cep telefonu ve akıllı telefon kullanımının üst seviyelerde olmasını bir anlamda bilişim teknolojilerinin (BT) bir yansıması olarak görebiliriz. Ancak Türkiye’nin daha kat edecek çok yolu var. Özellikle teknoloji kullanımının ötesinde, üretim konusunda da önemli adımlar atmak durumundayız. Türkiye artık iyi kullanıcı olmanın yanı sıra, üretici olma noktasında da adından söz edilir konuma gelebilmeli. Son dönemde dünya genelinde bilişim teknolojilerinde yaşanan en önemli gelişmeler neler? Dünya genelinde bilişim teknolojilerinde yaşanan en önemli gelişmelerden birinin mobil teknolojilerde yaşanan sıçrama, diğerinin ise geniş bant kullanımı olduğunu söyleyebiliriz. Söz konusu bu gelişmeler teknolojiyi cebimize kadar getirdi ve hizmet çeşitliliğini artırdı. Bu arada nano-teknolojilerde yaşanan gelişmeler de çok önemli. Artık çok hafif, fonksiyonlu, dayanıklı ve çok sayıda bilgi depolama özelliği taşıyan nano-ölçekli birçok cihaz hızla hayatımıza girmeye başladı. Nanoteknolojilerin özellikle sağlık sektöründe yaygın kullanımına tanıklık ediyoruz.

İki ya da daha fazla makinenin önceden belirlenmiş kurallar ve protokoller ışığında kablolu ya da kablosuz iletişimi olarak tanımlanan Makineler Arası İletişim (Machine to Machine Communication- M2M) uygulamaları da hızla artıyor. 2013’te 23 milyar dolarlık hacme yaklaşan M2M’in 2014’te 57 milyar dolara ulaşması beklenirken, 2020’de 50 milyar cihazın şebekeye bağlanması öngörülüyor. Son birkaç yıldır sektörün büyümesine katkı sağlayan M2M, odak noktası olmaya devam edecek. Türkiye’nin bu gelişmeleri daha hızlı ve yaygın biçimde benimsemesi için sivil toplum örgütlerine düşen görevler nelerdir? Özellikle sektör STK’ları olarak farkındalık yaratmalı, kamunun ve siyasi otoritelerin ilgisini çekip ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeler ve modeller konusunda katkı sunup yol göstermeliyiz. Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşümü, yalnızca teknik bir proje değil, aynı zamanda bir “sosyal dönüşüm” projesidir. Bu nedenle dönüşümle ilgili tüm paydaşların (kamu, özel sektör, akademi ve STK) işbirliği halinde çalışmalarını sağlayacak model gerekiyor. Hazırlayacağımız raporlarla, devlet yönetiminde bilişimin etkin ve verimli kullanılabilmesine yönelik strateji ve politika dokümanlarına katkıda bulunmalıyız. Büyük veri-mobilite-bulut bilişim özelinde bir değerlendirme yapabilir misiniz? Büyük veri, mobilite ve bulut bilişim gelecek yıllarda da önemli rol oynamaya devam edecek. Bu üç kavramı bir araya getirecek uygulamalar giderek artacak. Özellikle kamu kurumları yıllardır gerçekleştirdikleri uygulamalar sayesinde günümüzde artık çok fazla veriye (büyük veri) sahip hale geldi. Kamudaki büyük veri ile ilgili kaynak kullanımı gittikçe merkezileşiyor. TBD olarak Mayıs 2012’de düzenlediğimiz geleneksel Kamu Bilgi İşlem Merkezleri Yöneticileri Birliği (Kamu-BİB) Kamu Bilişim Platformu’nda, kamu için hem ortak hem de özel çözümler geliştirebilecek, tek işi kamu bulutu olan “Türkiye Bulut Kurumu” kurulmasını önermiştik. Bu önerimiz daha sonra Kamu Bilişim Merkezi adı ile kanunlaştırıldı.

33


PORTRE................................................................................................................................................................................................. Türkiye Bulut Kurumu, kamudaki bilgi işlem harcamalarını azaltıp kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayacak, ortak ihtiyaçlar için ortak kullanım alanları yaratarak verimsizliği ortadan kaldıracak. İş gücü kaybı ve maliyetleri azaltmasının yanı sıra, yüksek verimlilik ve esneklik sağlayacak olan bulut bilişim, kamu kurumlarımızın değişen çağa uyum sağlarken düşünce şekillerini ve personel yapılandırmalarını değiştirmelerini de sağlayacak. Ortaya çıkacak bu yapıda, kamunun mevcut deneyimli personeli ve üniversiteler göreve talip olmalı. Büyük veri, bulut bilişim ve M2M teknolojilerine telekomünikasyon sektörünün öncülük ettiği bir gerçek. Servis sağlayıcılar bulut kavramında hem kullanıcı hem de hizmet sunucu durumundalar. Bu teknolojiler, yaygın olarak GSM operatörleri tarafından uygulamalara yansıtılıyor ve en iyi örneklerini operatörler veriyor. Operatörler, teknoloji sayesinde ellerindeki büyük veriyi en verimli şekilde kullanmak üzere veri merkezlerinde toplayıp çeşitli uygulamalar geliştiriyorlar. Önümüzdeki yıllarda da sosyal ağlar, mobil teknolojiler, bulut bilişim, operatörlerin öncelikli yatırım alanları olacak. Yapılan analizlere göre, Türkiye e-devlete geçiş uygulamalarında pek çok ülkenin önünde yer alıyor. Sıralamada daha da yukarı çıkabilmek için önerileriniz neler olur? Özellikle kamuda bu konuda son 30 yıldır çok ciddi bir çalışma var. Türkiye çok önemli e-devlet uygulamaları gerçekleştirdi ve geliştirdiği çözüm ve hizmetlerle finans, telekomünikasyon, kamu, sağlık, lojistik gibi alanlarda önemli bir tecrübeye sahip. Teknolojik olarak yaptığımız uygulamaların birçoğu gelişmiş Avrupa ülkelerinde bile yok. Artık Türkiye bilişim sektörü bilgi birikimini, tecrübesini, uygulamaya koyduğu projeleri yurtdışına taşıyacak modelleri oluşturmalı. Bunun için gerekli olan teşvik ve yasal düzenlemeler yapılmalı. Türkiye’de geliştirilen başarılı e-devlet projelerinde yürütücü olarak görev üstlenen yönetici/proje geliştirici personelin uluslararası projelerde de uzman/ danışman olarak görev almasını sağlayacak yasal düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmeli.

34

TBD Kamu Bilgi İşlem Merkezi Yöneticileri Birliği Çalışma Grubu, 1997’den bu yana çalışmalarını sürdürüyor. Bu grubun çalışmaları kamunun bakışında ne gibi değişiklikler sağladı? TBD Kamu-BİB, Türkiye’nin bilgi toplumuna geçiş çalışmalarında kamu bilgi işlem birimleri ve özel sektörün katılımıyla; bilgi teknolojilerinin etkili ve yaygın kullanımı, kamu hizmetlerinin etkin ve verimli sunulabilmesi, ulusal bilişim politikalarının oluşturulmasına katkı sağlanması, bilgi paylaşımının artırılması, mesleki dayanışma ve sorunlara ortak çözümler geliştirilmesi amacıyla kuruldu. Ülke sorunlarına çözüm üreten bilişimcilerin birikimlerini paylaştığı, ortak akıl platformu olan TBD Kamu-BİB’in, dünyada başka örneği bulunmuyor. Tüm kamu bilgi işlem yöneticilerinin doğal üye oldukları platform “e-Devlet, e-Toplum”, “Elektronik İmza”, “Bilgi Toplumuna

Doğru”, “Birlikte Çalışabilirlik”, “ Elektronik Belge”, “e-Devlette Yeni Açılımlar” ve “Bilişimle Sürdürülebilirlik” ana temalarıyla düzenlendiği etkinliklerde birçok konuda farkındalık yarattı, sinerji oluşturdu. Dünya genelinde kamu sektöründe bilişim ne tür geliştirmelere açık? Kamu kavramının burada iyi anlaşılması lazım. Bizler genellikle kamu kavramıyla merkezi yürütmeyi kastediyoruz. Ancak özellikle Avrupa ülkelerinde kamu denilince yerel yönetimler öne çıkıyor. Yerel yönetimlerde hizmet çeşitliliği çok önemli ve her türlü gelişmeye çok açık. Ancak daha da önemlisi, ortak platformlar ve uygulama standartları oluşturmak. Örneğin “Tek Pazar” oluşturmaya çalışan AB’nin şu andaki 2020 yılı sayısal gündeminin en önemli hedefi, uygulama ve hukuki mevzuat birlikteliğini sağlamak. Bu gerçekleşirse, aynı zamanda bilişim teknolojileri


............................................................................................................................................................................................................................... üretimi ve kullanımı için çok büyük bir ekonomik güç yaratılacak. Biz de ülkemizde bu sayısal gündemi izleyebilmek için Dijital Türkiye Platformu ve TBD olarak sürdürülebilir bir model oluşturduk ve ilk çağrılarımızı da yaptık. Bu yıl çok farklı bir çalışma hedefledik ve altyapıyı oluşturduk. Türkiye’de inovasyon kavramının yeterince anlaşıldığını/benimsendiğini düşünüyor musunuz? Türkçe karşılığı “yenilik/yenilikçilik” olan inovasyon kavramının Türkiye’de yeterince anlaşıldığını/benimsendiğini söylememiz doğru olmaz. Bu kavram çoğu kez “moda” olarak kullanılıyor. 142 ülkeyi kapsayan ve 21 temel göstergeye dayanarak hazırlanan 2013 Küresel İnovasyon Endeksi’nde Türkiye 68.sırada yer aldı. 2012’de ise 74. sırada bulunuyordu. Türkiye'nin 2023 yılı için 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasında inovasyon ve Ar-Ge büyük önem taşıyor. Bunun için inovasyonun içini doldurmak ve inovasyona yatırım yapmak gerekiyor. Teşvik sürecinin nasıl olacağı, altyapının kurulması, hedeflerin belirlenmesi ve önceliklerin sıralanması önem taşıyor. Bu noktada üniversitesanayi işbirliklerine ve STK’lara büyük rol düşüyor. Ama öncelikle, inovasyon ve Ar-Ge teşvik mekanizması oluşturulmalı. Ar-Ge ve yeniliğe dönüştürme kapasitesi artırılmalı, güçlü alanlarda hedef odaklı, ivme kazanılması gereken alanlarda ise ihtiyaç odaklı hareket edilmeli. Yenilikçi ürünlerin ticarileştirilmesi ve pazarlanmasının desteklenmesi gibi acil çözüm gerektiren ihtiyaçların karşılanması için, kullanıcı yönlendirmeli bir açık inovasyon ekosistemi olan çözüm yaklaşımı getirilmeli.

çok tüketime yönelik geliştiriliyor. Bunun üretime yönelik olması gerektiği konusunda görüşler ortaya atılmaya başladı. TBD’nin inovasyona yönelik çalışmaları nelerdir? Özelikle TBD İstanbul ve Ankara şubelerimizde bu konuda çeşitli toplantı ve eğitim seminerleri düzenleyerek farkındalık yaratmaya, sorunları ele almaya çalışıyoruz. TBD İstanbul şubemizde “Girişimcilik ve İnovasyon Platformu” oluşturduk. Avrupa Sayısal Gündem 2020 kapsamında yaptığımız çalışmalarda, bu konu ayrı bir koordinatör altında, alt uzmanlık grupları tarafından değerlendirilebilir ve izlenebilir duruma geldi. Bu çalışmaların sonucu çok kısa zamanda görülecektir. Son dönemde gündeme gelen “Bilgisayar Programlama Çocuk Oyuncağı” kampanyanızın detaylarını ve hedeflerini paylaşabilir misiniz? Gelişmiş ülkelerde, çocukların bilişimle mümkün olan en erken yaşlarda, üretim becerileri kazanarak tanışmalarına yönelik çok büyük etkinlikler yapılıyor. Örneğin ABD’de geçtiğimiz Aralık ayında 5 gün süreyle yapılan “Hour of Code” (Kodlama Saati) etkinliğine ana sınıfından liseye 1 milyon çocuğun katılımı beklenirken 20 milyon öğrenci katıldı. Ülkemizin en eski bilişim derneği olarak biz de böyle bir süreci ülkemize taşıma sorumluluğunu hissettik.

Yerel rekabet sistemini ve hâlâ kurulamayan Bilişim Vadisi’ni bir an önce oluşturmalıyız. Türkiye’yi geleceğe hazırlamak için katma değerli hizmetler üretip bunları planlı bir şekilde uygulamalıyız.

TBD olarak “Bilişimde Tüketim Toplumundan Üretim Toplumuna” sloganıyla başlattığımız “Bilgisayar Programlama Çocuk Oyuncağı” sosyal sorumluluk projemizde, ilk yıl 7-17 yaş arasındaki 100 bin çocuğumuzun ilk bilgisayar kodlarını yazmalarını sağlayacağız. Yıl boyu devam edecek projemiz içerisinde çeşitli etkinlikler düzenleyeceğiz. Proje etkinliklerimize okullar kurumsal olarak katılabilirken, isteyen çocuklarımız bireysel olarak da katılabilecekler. Projemizin yıllar içerisinde süreklilik kazanmasını sağlayacağız.

Özellikle hangi sektörler inovasyona daha açık ve inovasyonun nimetlerinden daha fazla faydalanabilecek konumda bulunuyor? Özellikle pazarlama sektörü inovasyondan yararlanacak bir konumda. Türkiye’de inovasyon daha

Mayıs 2014’te 5 gün sürecek bir dönemde çocuklarımızın okullarından veya evlerinden katılabilecekleri etkinliklerde, bilişim sektöründe ortaya koydukları ürünlerle uluslararası ün kazanmış isimler çocuklarımızla video-sohbetlere

katılacaklar. Bunun yanında yine bu hafta boyunca çocuklarımız siyaset, iş, sanat, spor ve bilim dünyasının ünlü simalarının katılımıyla çekilen kısa tanıtım videolarını izleyecekler. Bunun ardından, çocuklarımız programlamacocukoyuncagi.org sitesi üzerinden yayınlayacağımız programlama içeriklerini adım adım takip ederek ilk kodlarını yazacaklar. Daha sonra yine aynı adres üzerinden sağlayacağımız eğitim içeriklerini ve etkinliklerini kullanarak öğrenmeye devam edebilecekler. SAP gibi sektör liderlerine inovasyon sürecinde ne gibi görevler düşüyor? SAP gibi uluslararası şirketler, dünyada elde ettikleri bilgi birikimini faaliyet gösterdikleri her ülkeyle paylaşmalı ve yerel kullanıcılara ürünlerini açmalı. Faaliyet gösterilen ülkelerde de üretim için destek verilmeli. Her ülkede sıfırdan üretmek yerine, geliştirilmiş ürünleri bir sistemde birleştirip katma değerli ürünlere dönüştürme konusunda yardımcı olmalı. SAP’nin Berlin’den sonra ikinci inovasyon merkezini İstanbulKurtköy’de konumlandırması bu anlamda bizi sevindirdi. Türkiye’de halen 170 olan çalışan sayısını 3 yılda 300’e çıkarmayı hedefleyen SAP, inovasyon merkezine de ilk etapta 300 mühendis alacak. Tabii ki bu çok sevindirici bir gelişme. Bu çalışmaların sadece danışmanlık sürecinde kalmaması en büyük isteğimiz.

Turhan Menteş kimdir? Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden doktora derecesini 1984 yılında aldıktan sonra, 1996’da İstatistiksel Bilgi Sistemleri Ana Bilim Dalı’nda Doçent oldu. Bu göreviyle eşzamanlı olarak çeşitli bilişim projelerinde proje yöneticiliği yaptı. Halen Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevini sürdüren Turhan Menteş, aynı zamanda Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Bilişim Vakfı kurucu üyesi. Ayrıca 1993’ten beri Türkiye Okçuluk Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapıyor.

35


HAYATIN İÇİNDEN................................................................................................................................................................................

“VERİLERİ DOĞRU PLATFORMA KOYABİLMEK İÇİN OYUNUN GENLERİNİ BİLMEK GEREKİYOR” Türkiye’de basketbol denince akla gelen ilk isimlerden biridir Murat Murathanoğlu. Yıllar boyu anlattığı maçlarda aklımıza yer eden “Sevgili basketbolseverler” ifadesi adeta resmileşmemiş bir patenttir. Her maçta yalnızca o anı değil, her bir oyuncuyu istatistiklerden faydalanarak yorumlayan Murathanoğlu ile verinin basketbol dünyasındaki yeri üzerine sohbet ettik. Asıl mesleğiniz inşaat mühendisliği. Basketbola ilginiz nasıl ortaya çıktı? ABD’deki lise yıllarımda arkadaş grubumun da etkisiyle basketbola çok büyük bir merakım vardı. O yıllarda lise maçlarını takip edip ileride NCAA’lerde yıldız olabilecek, hatta NBA potansiyeline sahip oyuncuları izleyerek raporlar tutuyordum. ABD’den Türkiye’ye askerliğimi yapmak için dönmüştüm. Askerlik sonrası mühendis olarak ABD’ye gitmeyi planlıyordum. Askerlik dönemim ertelenince önümde dört aylık bir boşluk olmuştu ve o zamanlar basketbolumuzun lokomotif takımı olan Eczacıbaşı’na iş için başvurmuştum. Basketbol şube sorumlusu Saffet Özbay beni, “Basketbol ile ilgili tüm kararları Aydan Hoca verir,” diyerek koç Aydan Siyavuş’a yönlendirmişti. Askerliğim sırasında Aydan Siyavuş Fenerbahçe’ye geçmişti. Kulüp yönetimine teknik menajer olarak ekibe katılmamı teklif etmiş. Askerlik dönüşü Fenerbahçe’de göreve başladım. Basketbol yorumculuğuna başlama döneminiz, 80’li yılların ortalarına, yani ABD’deki tanıdıklar aracılığıyla NBA maçlarının kasetlerinin Türkiye’ye getirildiği bir döneme denk geliyor. Bu başlangıç hikayesini özetler misiniz? İlk olarak TRT’de NCAA maçları anlatarak başladım. O zamanlar NCAA’leri bilen, takip eden kimse yoktu ve bir rastlantı sonucu Çetin Çeki ile tanıştık. O dönem TRT’de Spor Müdürü’ydü. Maç anlatma teklifi ondan geldi. Yıllardır ABD’de yaşadığım için Türkçem iyi değildi.

36

Şu anda bile çok kullandığım birçok basketbol deyiminin Türkçesini Çetin Abi ile belirledik. Aksanım iyi olmasa da izleyiciler benim sunumumu beğenmiş. Bunun üzerine TRT, NBA maçlarıyla devam etmemi istedi. Bu sırada tanınırlığım oldukça arttı. Özellikle o dönemin gençleri NBA’i çok merak ediyordu ve onların bu ilgisi sayesinde NBA’in Türkiye’de tutacağını ve bu işi yarı profesyonel de olsa sürdürmem gerektiğini anladım. Aynı yıllarda Efes’in Avrupa çıkışı ve Koraç Kupası’nı kazanması bir anda, Beyaz Gölge’nin TRT’de gösterildiği günlerden sonra, Türkiye’de basketbola olan ilginin yeniden artmasını sağladı. TRT’nin ardından Show TV, Cine 5, NTV, 24, tekrar NTV ve şimdi de Lig TV’de halen basketbol anlatıyorum. Murat Murathanoğlu

Basketbol, planları 1800’lerin sonlarında James Naismith tarafından çizilmiş bilimsel bir oyun aslında. Bu açıdan baktığınızda, basketbola bugünkü bilimsel yaklaşımı nasıl yorumlarsınız? ABD’de yetiştiğim için sadece basketbolda değil, tüm sporlarda istatistiğin, trendlerin, alışkanlıkların önemini erken yaşta benimsedim. ABD’nin en popüler iki sporu olan beyzbol ve Amerikan futbolunda bilimselliğe çok önem verilir. Basketbolda ise özellikle emekliye ayrılan Başkan David Stern döneminin ikinci bölümünde önem kazandı. Avrupa basketbolu bilimsellik açısından oldukça geride. Bir NBA maçı izlerken, ekrana yansıyan bilgilerin Avrupa maçlarındakinden


...............................................................................................................................................................................................................................

daha detaylı ve doyurucu olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz. Ben her zaman bilimselliğe çok büyük bir önem veririm. Maç hazırlıklarında bunu kullanırım. Uzun süre İddaa yorumculuğu da yaptım ve NBA maçlarını yorumlarken buna dikkat ettim. Sonuçta, bu bilimselliğe dayanarak verileri doğru yorumladığınız takdirde önünüzü çok rahat görebilirsiniz. Avrupa ve ABD arasında bilimsellik açısından büyük fark olduğunu söylediniz. ABD’nin veriye olan bu merakını bir spor yorumcusu olarak nasıl değerlendirirsiniz? İstatistiklerin derinine inmediğiniz takdirde yanıltıcı olma ihtimali de ortaya çıkıyor. Özellikle de sadece sayı ve ribaund özelliklerinin ön plana çıktığı bir ortamda... Oysa sayı atmak kadar, sayının oyunun hangi anında, nerede ve nasıl atıldığı da önemlidir. Bir oyuncu sayı atmayabilir, çok fazla ribaund da almayabilir, asist olarak da ön plana çıkmayabilir ama takıma çok önemli katkısı vardır. Basketbolda en tehlikeli oyuncu, genel istatistikleri iyi olup maçın kırılma noktalarında veya kafa kafaya giden maçların son 2 dakikasında ortadan kaybolan ya da sorumluluk almamak için saklanan oyuncudur. Benim, NBA’de en sevdiğim istatistiklerin başında verimlilik değerlendirmesi gelir. Hangi beş sahada yer alırken rakibe en fazla üstünlük sağlanmış, maçın kırılma noktalarında alınan sorumluluklar, bu anlarda atılan basketler veya verimlilik değerlendirmeleri çok önemli. Bu tür veriler sağlıklı olduğunda ve doğru değerlendirildiğinde hem oyun planını hazırlamak açısından koçların hem de kime ne kadar para ödeneceğini

belirleyen genel menajerlerin işleri kolaylaşıyor. NBA’de çok önemli bilimsel bilgilerden birisi de yoğun fikstürden dolayı oyuncuların görev aldıkları süreler, yaptıkları seyahatlerin uzunluğu ve sıklığı, oynadıkları maçların zorluk derecesi ve özellikle de son çeyrek ve varsa uzatmalarda ortaya koyulan emek ve efordur. Son yıllarda Avrupa’da özellikle Euroleague ve Eurocup’ta yer alan takım sayısı arttıkça bu dakikaların önemini ön plana çıkaran, seyahatlerin sıklığını ve mesafesini kulak ardı etmeyen değerlendirmeler önem kazanıyor. Bu yıl hem Beko Basketbol Ligi’nde hem de Avrupa’nın genelinde sakatlıkların bu kadar artmasının nedenini araştıran kulüpler var mı? Başta verimlilik olmak üzere eklenen her yeni istatistik maç anlatımlarını nasıl etkiliyor? Bunlar oyun için olduğu kadar, anlatımı süsleme, seyirciyi bilgilendirme ve uzmanlaştırma açısından da çok önemli. Maç izlerken bu tür verileri ve bilgileri ortaya koymak, izleyeni de oyunun içine sokuyor. ABD’de o kadar çok maç yayını var ki kimse bir şeyleri eksik yapmak istemediğinden ortaya çok sayıda istatistik, bilgi ve tarihçe atılıyor. Bu olanaklar içinden doğru olanları doğru yerde değerlendirmek çok önemli. Tabii maç anlatımı sırasında ekrana istatistiklerin de gelmesi ve anlatılanı desteklemesi gerekli. Bu anlamda sadece Türkiye’de değil tüm Avrupa’da çok büyük bir eksik var. Bu; altyapı, yazılım, tecrübe, profesyonellik gerektiren bir iş. Bugün, olağanüstü para harcayan kulüplerimiz var. Ama bir gözlemci ekibine, bir istatistik araştırma ekibine, altyapıda yıldız adaylarının hem fiziksel hem de beyinsel olarak doğru gelişmesini sağlayan uzman ekiplerine sahip kaç kulüp var?

NBA.com’un SAP platformu üzerinde sunduğu NBA.com/stats adresi gerçek bir veri cenneti. Bu tür yeniliklerin basketbol izleyicisi üzerinde nasıl bir etki yarattığını düşünüyorsunuz? Bugün NBA, çok önemli bilgileri meraklısına sunuyor. Ancak merak edip bir göz atmak yetmiyor. Bu verileri doğru değerlendirmek, doğru kombinasyonların nasıl bir sonuca işaret edeceğini de görmek gerek. Yani çok veri ve bilgi olması güzel, ancak bu, doğru ele alınmadığında ters tepebilecek bir şey. Öncelikle, verileri doğru platforma koyabilmek için o oyunun ruhunu, daha doğrusu genlerini bilmek gerekiyor. Bu veriler, bence izleyiciden daha çok koçlar ve genel menajerler için önemli. Türkiye'de sıradan bir basketbol izleyicisinin, ABD’deki sıradan bir basketbol izleyicisi kadar birikimli, tecrübeli ve meraklı olmasını beklemek hayal olur. Çünkü bizde spor ne eğlence ne bilimsel ne de rahatlatıcı. Bizde spor skor ağırlıklı. Takım kazanıyorsa, bunun nasıl olduğu hiç önemli değil. Spor kültürünü geliştirmek, bu eksikleri gidermek gerekiyor. ABD seyirciyi eğitmek, eğitirken de eğlendirmek konusunda müthiş başarılı. Sporda bu kadar fark yaratıyor olmalarının nedenlerinden birisi de bu. Bazı takımlardaki teknik adamlar, maç taktiklerinde ya da yeni oyuncu seçimlerinde o oyuncunun istatistiklerine büyük önem veriyor. Sizce bu doğru bir yaklaşım mı yoksa sporun cesur ruhunu geride mi bırakmış oluyorlar? İşte yukarıda anlattıklarımla buna değinmek istiyordum. İstatistiğin tüm dünya tarafından kabul edilen büyük bir önemi var. Ama bence, “durum istatistiği” (situational statistics) daha

37


HAYATIN İÇİNDEN............................................................................................................................................................................... önemli. Spor dünyası çok tehlikeli bir dönemden geçiyor. Menajerler her türlü sporu ele geçirmiş durumda. Onların kurbanı olmak istenmiyorsa mutlaka çok bilgili olmak, doğru analizler yapmak gerekiyor. NBA’de olduğu gibi, Avrupa sporunda da menajerlerin spor üzerinde etkisi elbette bir yerde sınırlanacaktır. Örneğin Almanlar özellikle futbolda bunu oldukça iyi yapıyor. Nispeten İspanyollar da öyle. Mesela, bir oyuncu için Avrupa’nın en iyi şutörü, 20 NBA takımı peşinde deniyor. Ancak o oyuncunun istatistikleri detaylı bir şekilde incelendiği zaman, takım iyi oynarken, işler iyi giderken onun da iyi oynadığı görülüyor. İşler kötü giderken ya saklanıyor ya da çok az katkı yapıyor. Maç sonlarında ise aldığı ücretten ve herkesin ondan beklentilerinden dolayı göz önünde oluyor. Yüzde 42’lik üçlük yüzdesine bakıyorsunuz, yüzde 18 olmuş. Şimdi ben bu oyuncuyu ne yapayım? Maçta süper yıldızların sahne alması gerektiği yerlerde sönen bir yıldız gibi oynuyorsa niye süper yıldız ücretleri vereyim? Elbette başka faktörler de etkili. İstatistikleri etkili gözüken oyuncu, rakibin genelde yedeklerinin sahada yer aldığı dönemde mi üstünlük sağlamış veya istatistikleri etkili gözüken oyuncu rakip takımın oyuncularının yıpratıcı süreler almasının ardından sahaya “taze güç” olarak mı sürülmüş? Oyuncunun aldığı süreler, bu süreleri ne zaman, kimlere karşı ve hangi şartlarda aldığı gibi başka faktörler de var işin içinde. Oynadığı takımın beklentilerine de bakmak gerekiyor. Herkesin bilendiği, yenmek için özel hazırlandığı bir takımda oynamakla, kimsenin pek

Murat Murathanoğlu

38

ve asistanlar gibi, maç anlatanların ve yorumlayanların da istatistik analizine büyük önem vereceğini ve seyredenlerin de bunu bekleyeceği günlerin geleceğini düşünüyorum.

umursamadığı, hedefleri olmayan bir takımda oynamak arasında önemli fark var. Bu nedenle ben Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’nu diğer oyuncularımızdan ayrı tutarım. İkisi de son derece iddialı, büyük hedefleri olan takımlarda hem süre hem de sorumluluk alan ve özellikle de maçın kırılma anlarında veya son dakikalarda takımın süper yıldızları kadar önemli bir konuma gelen oyunculardı. Ekranlara düşen istatistikler yeni nesil maç spikerlerinin anlatımını nasıl etkileyecek? İstatistikler maç anlatımını tamamlamalı diye düşünüyorum. Yemeğin tuzu, biberi ve sosu olmalı. Tabii ki özellikle Türkiye gibi spor kültürü ve ruhunun tam gelişmemiş olduğu, skorun her şeyden önemli olduğu ülkelerde izleyiciyi çok fazla istatistiğe boğmak doğru olmaz. Bu işin önemine, onların bu tür bilgilere sahip olmalarının maçın seyrini nasıl daha fazla zenginleştireceğine adım adım alıştırmak gerekir. Ben NBA’in bunu yapmaya başladığı yıllarda ABD’de yaşıyordum. Orada da adım adım gerçekleşti tüm bunlar. Zaman içinde tıpkı genel menajerler, koç

İsmet Badem

Bir örnek daha verelim. Mehmet Okur All-Star seçildiği sezon, tüm NBA’de maçın son 2 dakikasında maç berabere veya takımı gerideyken takımını öne geçiren ya da beraberliği sağlayan oyuncular sıralamasında birinciydi. Zaten o sezon “Money Man” lakabını elde etti. Üstelik bu unvana, Kobe Bryant, Steve Nash, Gilbert Arenas ve Carmelo Anthony gibi oyuncuların önüne geçerek ulaştı. Ancak o maçlar detaylı incelendiğinde Memo’nun o basketlerin büyük bir bölümünü oyun kurucu Deron Williams ile oynadıkları “pick and pop” denilen ikili oyun sonucunda bulduğu net bir şekilde görülüyor. Peki Milli Takım’da Mehmet Okur için bu özel ve son derece verimli oyunun hiç oynatıldığını gördünüz mü? Diyelim ki, Memo’nun o sezon son 2 dakika istatistikleri ekrana geldi ve başka bir oyun oynandı. Yorumcu bu noktada, “Evet, Memo atamadı ama savunma, pick and pop oynayamamaları için şu ve şu özel önlemleri alarak onun pek de istemediği bir şekilde topu kullanmasını sağladı.” diyebilmeli. Bugüne kadar kaç maç anlattığınıza ve toplamda kaç kez “Sevgili basketbolseverler” ifadesini kullandığınıza dair bir veri var mı? Milli maçlar, NBA, Avrupa Kupaları, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası ve NCAA maçları anlattığım için toplam kaç maç anlattığımı bilmiyorum. Ancak bir kez, NBA maçının bir bölümünü Türkçe olarak tüm Amerika’ya ve dünyaya anlatmıştım. Maçtan sonra, maçın Amerikalı spikeri Craig Bolerjack “Bu sezon kaç maç anlatacaksın?” diye sormuştu. Orada yaptığımız bir hesapla 140-150 gibi bir sayı çıkmıştı. Hem NBA hem Türkiye Ligi hem de milli maçlar vardı. Tabii her yıl o kadar maç anlatmadım 30 yıl boyunca. Ama mesela Cine 5 yıllarında İsmet Badem ile bir haftada 6-7 maç anlattığımız iki yıllık bir dönem var. Ortalama yılda 100 maç dersek 3000’in üzerinde bir rakam demektir. Radyo ve televizyon programlarını da eklersek 3500’ün üzerinde bir sayı. Ancak tam rakamı söylemek pek mümkün değil.


Bursagaz Bilgi Teknolojileri Müdürü Mehmet Ensari

Gelişen iş süreçlerine daha hızlı adapte olmak, ayrıca yöneticilerin daha hızlı ve etkin karar almalarını sağlamak amacıyla teknoloji yatırımlarına yön veren Bursagaz, “AYNA” adını verdiği projeyle iş verimliliğine pozitif katkı sağladı. Raporlama sonuçlarından yararlanarak daha hızlı ve esnek cevap almayı amaçlayan Bursagaz, projede IBSS’in deneyimli ekibiyle birlikte hareket etti.

Hızlı, tutarlı ve doğru raporlama Projenin en önemli özellikleri arasında, Bursagaz’ın birbirinden çok farklı birimlerini kapsaması öne çıkıyor. Şirketin Bilgi Teknolojileri Müdürlüğü liderliğinde koordine edilen AYNA Projesi; İşletme ve Bakım, Mali İşler, Proje, Müşteri Hizmetleri, Araştırma ve Malzeme Müdürlükleri ile doğrudan temasa geçiyor. Bu birimlere ait farklı sistemlerdeki verilerin etkin bir şekilde birleştirilmesini de sağlayan projede SAP’nin BusinessObjects, WEBI

Raporlama, Analysis, Publication Mailing, Dashboard Designer, BW ile Analyzer çözümlerinden faydalanıldı. Rapor tanımlarının gerçekleştirilerek envanterinin çıkarılmasıyla başlayan süreçte belirlenen metodoloji kapsamında öncelikli olarak projeye dahil edilecek raporların seçimi gerçekleştirildi. IBSS’ten 5 SAP BW-BI danışmanıyla birlikte gerçekleştirilen çalışmalarda Bursagaz ekibi de 8 kişilik ekibiyle yerini aldı. Raporların grafikler, haritalar, tablolar gibi çok çeşitli biçimlerde görüntülenebilmesi olanağının sunulduğu AYNA Projesi, Bursagaz’a çok boyutlu veri analizi yapabilme ve üst yönetimin anlık bilgi taleplerini karşılama imkânı verdi.

İş verimliliğine pozitif katkı Projeyle birlikte, raporlama sonuçlarından yararlanarak hızlı ve esnek yanıtlar almaya başlayan Bursagaz, farklı birimlerdeki

“IBSS ekibi, kullanıcılarımızla bire bir çalışarak, gelen istekler doğrultusunda hareket etti. Özellikle proje sürecindeki zorlu ve sıkıntılı dönemlerde iş birimleri ve proje ekibiyle yürütülen verimli çalışmalar, sonuçları daha kolay almamızı sağladı.” Bursagaz Bilgi Teknolojileri Müdürü Mehmet Ensari çalışanlarından da olumlu geri dönüşler almaya başladı. Proje öncesinde belirlenen “şirket içinde raporlama konusunda ortak bir dil oluşturma” hedefine de ulaşan şirket, ayrıca sisteme yapılan manuel müdahalelerde azalma ve şirket KPI’larına 7/24 erişim avantajlarını da elde etti. Bursagaz, bu faydaların haricinde, verilerin raporlanmasında performans artışı sağlarken, daha yalın ve şeffaf bir süreçle çalışmalarını sürdürüyor.

BURSAGAZ HAKKINDA

1992 yılında kurulan ve 2007 yılı itibariyle Almanya’nın en büyük enerji şirketlerinden EWE AG’nin ana hissedarı olduğu Bursagaz, Bursa’da 800 binin üzerinde müşteriye hizmet sunuyor. Doğal gaz dağıtımında dünya klasmanında örnek bir kuruluş olmak ve grup şirketlerine sinerji yaratacak müşteri portföyü kazanmak vizyonuyla hareket eden şirket, ‘teknolojik başarı’yı temel değerlerinden biri olarak tanımlıyor.

Ataşehir Bulvarı 36 Ada Ata 2/3 Plaza Kat: 1 Daire: 20 Ataşehir, İstanbul, Türkiye Tel: +90 216 455 92 62 ¬ Faks: +90 216 455 98 62 Web: www.ibss.com.tr ¬ E-posta: info@ibss.com.tr

Bu bir ilandır.

Bursagaz, karar alma süreçlerini IBSS ile hızlandırdı


HAYATIN İÇİNDEN................................................................................................................................................................................

TOPLUMUN VE YAŞAMIN MERKEZİNDE: SAP TÜRKİYE Teknoloji, uzaktan bakan kişiler için fazlasıyla teknik, sektör odaklı, adeta “başka bir dünya” gibi görünebilir. Oysa özellikle bilişim teknolojileri yaşamın tam merkezinde yer alıyor. Üstelik sadece hayatı kolaylaştırıcı ürün ve çözümlerle değil, sosyal anlamda kattığı değerlerle de... Ekin Erim SAP Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü

“Teknoloji”, yaşamı kolaylaştırmasına karşın genel anlamda “çok karmaşık ve zor” olarak algılanır. Bu algıya göre, teknoloji şirketleri kendi dünyalarında üretim, araştırma-geliştirme yapar, müşterilerine sunarlar. Bizler de son

40

kullanıcı olarak bunlardan yararlanırız. Öte yandan, elbette teknoloji bir “iş”tir ama sadece maddi kazanca değil, doğrudan ya da dolaylı olarak toplumsal faydaya da hizmet eder. 120 ülkede 65.000’in üzerinde çalışanıyla, “daha iyi bir dünya için topluma ve sosyal yaşama destek”

ilkesini yürekten benimseyen SAP, hayata dokunan bir teknoloji devi. Çözüm ve teknolojilerini sürdürülebilir bir dünyanın hizmetine sunan, ofislerinde ve iş süreçlerinde doğanın korunmasına yönelik stratejiler uygulayan ve dünya çapında sosyal sorumluluk projeleri düzenleyen SAP, önceki yıl EMEA ve DACH


............................................................................................................................................................................................................................... bölgelerindeki sosyal sorumluluk projelerine önemli bir maddi kaynak ayırdı. Şirketin geçtiğimiz yıl çevre, eğitim, spor, girişimcilik gibi alanlarda dünyanın dört bir yanındaki üniversitelere ve kâr amacı gütmeyen kurumlara yaptığı yardım da 16,1 milyon avroyu aştı. Dünya genelinde 860’tan fazla sivil toplum kuruluşu ile işbirliği yapan SAP’nin pek çok farklı ülkedeki çalışanları, geçtiğimiz yıl sosyal sorumluluk projelerine toplam 100 bin saatin üzerinde zaman ayırdı ve 1 milyondan fazla kişinin yaşamına iyilikle dokunma fırsatı yakaladı. Küresel çapta her yıl Ekim ayında gerçekleştirilen “Month of Service” (SAP Hizmet Ayı) etkinlikleri çerçevesinde,

tüm SAP çalışanları dünyanın dört bir yanında düzenlenen sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü olarak çalıştı.

SAP’nin hayata dokunan eli

SAP global ölçekte çeşitli sosyal sorumluluk çalışmalarına imza atarken, SAP Türkiye de zaman zaman bu projeleri ülkemize uyarlayarak, zaman zaman da tamamen Türkiye’ye özgü projeler geliştirerek genç neslin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve yetenek gelişimine yönelik çalışmalar yapıyor. SAP Türkiye çalışanları, 2013 yılı boyunca çevre, eğitim, girişimcilik gibi alanlarda çok sayıda projeye imza attılar. Örneğin, şirket içinde kitap ve kırtasiye malzemesi toplayarak

“Okula Hazırlık” projesi yürütüldü. Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde bulunan Gürkuyu Köyü öğrencilerinin daha rahat şartlarda eğitim alabilmeleri için bir yardım kampanyası düzenlendi. Eylül 2013’te 4000 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen SAP Forum’da da, Koruncuk Vakfı işbirliğiyle faaliyet gösteren SAP Store standındaki ürünlerden satın alan katılımcılar, korunmaya muhtaç çocukların geleceğine katkıda bulundu. SAP Türkiye çalışanları ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuvarı’na (GETEM) destek vererek kitap seslendirme projesine dahil oldu. Bu çerçevede GETEM’den kitap seslendirmesi konusunda eğitim alan SAP çalışanları, görme engellilerin kullanımına sunulmak ve görme engelliler kütüphanesine kazandırılmak üzere çeşitli kitapları seslendirdi. 2013’teki bir başka etkinlik ise SAP’nin global “Dress for Success” projesi çerçevesinde “Başarı İçin İnovasyon ve Kişisel İmaj” etkinliği oldu. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) ev sahipliğinde girişimci adayı veya işini yeni kurmuş kadınlarla bir araya gelen SAP Türkiye ekibi, iş hayatında kadınların kendilerini ve imajlarını yenilemeleri konusunda fikir alışverişinde bulundu.

Tüm çocuklarımız ve gençlerimiz değerlidir

Farklılıkların güzellik ve yaratıcılık sağladığına inanan SAP, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme ve insanların hayatını iyileştirme hedefi doğrultusunda, global olarak otizmli bireylerin iş hayatında yer alabilmesi amacıyla Specialisterne ile bir girişim başlattı. Danimarka’da kurulan ve ABD, İngiltere, İrlanda, Almanya, Norveç, Polonya gibi ülkelerde ofisleri bulunan Specialisterne; otizmli bireylerin programlama, veri yönetimi ve yazılım denetleme gibi teknoloji odaklı işlere yönlendirilmesi konusunda uluslararası bilinirliğe sahip. SAP de bu işbirliği çerçevesinde, henüz potansiyeli keşfedilmemiş bireylerden oluşan dev bir yetenek havuzuna global ölçekte erişim imkanı kazanıyor ve otizmli bireylere yazılım denetçisi, programcı ve veri kalite denetim uzmanları olarak istihdam sağlıyor.

41


HAYATIN İÇİNDEN............................................................................................................................................................................... programına bugüne dek katılan genç şirketlerin yenilikçi uygulamaları, kanser hastalarına kişiye özel ilaç geliştirilmesinden akıllı telefon tabanlı gıda yönetimi hizmetlerine kadar çeşitlilik gösterebiliyor. SAP Startup Focus programlarında, normal şartlarda erişim alanı sınırlı olan genç şirketler global erişim elde ediyor. Program, yeni kurulan şirketlere teknoloji desteği sunarken, oluşturulan platformlar üzerinden işbirliği imkanı da veriyor. SAP Startup Focus, bunlara ek olarak SAP HANA platformundan nasıl en yüksek faydanın elde edilebileceği konusunda da yardımcı oluyor. SAP bu kapsamda özel bir yarışma da düzenleyerek SAP Startup Focus Awards ile şirketlerin hazırladığı başarılı çözümleri ödüllendiriyor. Global çalışmalara ek olarak SAP Türkiye de otizm ile ilgili bilinç düzeyini yükseltmek amacıyla çeşitli girişimlerde bulunuyor. Bunlardan biri de 2013 yılında Tohum Otizm Vakfı (TOV) ile yapılan işbirliği oldu. SAP Türkiye çalışanlarının gönüllü olarak katıldığı proje kapsamında İstanbul Şişli’de bulunan Tohum Otizm Vakfı Özel Eğitim Okulu’na bir ziyaret gerçekleştirildi. Vakıf eğitmenlerinden otizm hakkında bilgi alan SAP Türkiye çalışanları, burs havuzuna bağışta bulunarak otizmli bir çocuğun bir yıllık eğitim masrafını üstlendi. Etkinliğin ardından Tohum Otizm Vakfı Özel Eğitim Okulu öğrencileri, öğretmenleri ve SAP Türkiye çalışanları, hep birlikte İstanbul Modern Müzesi’ni ziyaret etti. SAP'nin gençlere yönelik çalışmalarının başında ise “Genç Yetenekler Programı” geliyor. Bu program doğrultusunda, şirket bünyesinde yeni üniversite mezunu gençlere iş imkanı sunuluyor. Yeni açılan SAP Türkiye İnovasyon Merkezi de gençlerin doğru yeteneklere sahip olarak iş dünyasına kazandırılmasına ve ülkemizde istihdamın desteklenmesine katkıda bulunacak projelerden biri.

SAP’den girişimcilere büyük destek Teknolojiyi sadece kullanan değil, üreten olmak da çok önemli. Bunu yapabilmek için de yeterli bilgi birikimine ve vizyona sahip genç girişimcilere imkan tanınması gerekiyor. SAP bu konuda gerek dünya genelinde

42

gerekse Türkiye’de pek çok çalışmaya imza attı. Bunların en önemlilerinden biri, SAP Startup Focus programı. Mart 2012’de başlatılan program, dünya genelinde 600’den fazla yeni şirketin ve yeni uygulamanın gelişimine katkıda bulundu. SAP Startup Focus

SAP Türkiye de Startup Focus Programı kapsamında çok etkin çalışmalar yürütüyor. Bunun son örneklerinden biri, Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası işbirliğiyle başlatılan Startup Focus Program (Teknogirişimcilik Hızlandırma Programı). Büyük veri

AVRUPA’DAN ÇARPICI BİR ÖRNEK: ACADEMY CUBE SAP AG, 2013 yılında Avrupa Komisyonu’yla işbirliği içinde Academy Cube adlı bir internet platformu oluşturdu. Üniversitelerin temel bilimler, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarından mezun olanların işverenler tarafından aranan bilgi teknolojileri bilgi ve becerileri edinmelerini sağlayan Academy Cube, genç yetenekleri kurumlarla buluşturuyor. Programın başlangıcında, genç işsizlik oranının bazı bölgelerde %50’yi aştığı Güney Avrupa ülkelerine odaklanılacak. Avrupa Komisyonu, yetenekli işgücü eksikliği nedeniyle 2015 yılında BT ve iletişim sektöründe toplam 700 bine yakın boş pozisyon olacağını öngörüyor. Academy Cube da BT ve mühendislik sektörünün aradığı iş becerilerini 100 bin genç yeteneğe aktarmayı hedefliyor. Academy Cube, Avrupa Komisyonu’nun BT sektöründeki yetenek eksiklerini doldurmak için başlattığı daha geniş bir inisiyatifin bir parçasını oluşturuyor. Bu inisiyatif, genç Avrupalılara bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe kariyer yapmak için gerekli becerileri sunuyor ya da girişimci olmalarına yardımcı oluyor. Bulut tabanlı Academy Cube, şirketlerin ve kuruluşların e-öğrenme kursları açmaları ve iş fırsatları sunmaları için bir internet platformu sağlıyor. İş arayanlar bu platformu kullanarak iş pozisyonlarında ihtiyaç duyulan yüksek teknoloji yetenek ve gerekliliklerine sahip olabiliyor. Potansiyel işverenler ise, işe alınması muhtemel genç yeteneklere neler verdiklerini takip edebiliyor. Kurslar bekledikleri kaliteyi sağlarken, öğrenciler de standartlaşmış bir müfredatı takip ediyor. Academy Cube ayrıca iş ortağı şirketlerdeki iş olanaklarıyla en uygun adayları eşleştirebiliyor. Veri koruma, gizlilik ve uyumluluk gerekliliklerini karşılayan Academy Cube platformu, bir SAP şirketi olan SuccessFactors tarafından geliştirilen bulut bazlı bir öğrenme yönetimi çözümünü kullanıyor.


SAP TÜRKİYE: SOSYAL SORUMLULUKTA EMEA BİRİNCİSİ Global anlamda sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veren SAP, EMEA bölgesindeki tüm sosyal etkinliklerin bilinirliğini artırmak için bölge çapında bir yarışma düzenledi. SAP’nin faaliyet gösterdiği EMEA ülkelerindeki sosyal sorumluluk çalışmaları paylaşıldı ve internet üzerinden puanlama yapıldı. Yarışma sonucunda EMEA’da en çok puanı alan SAP Türkiye birinci oldu. alanında yenilikçi fikirlere sahip gençlere, çözüm geliştiren girişimcilere ve teknoloji şirketlerine açık bir yarışma olarak kurgulanan programa başvurular 17 Şubat’ta sona erdi. SAP Startup Focus Programı’na katılmaya hak kazananlar Girişim Fabrikası’nda, SAP’nin uzmanlığıyla düzenlenen beş haftalık hızlandırma programına başlayacak. Bu süreçte teknik eğitimler, atölye çalışmaları ve alanında önde gelen isimlerin mentorluk programları da yer alacak. Beş haftanın sonunda katılımcılar, edindikleri bilgi ve yönlendirmelerle geliştirdikleri ürünlerini SAP Türkiye ve Girişim Fabrikası Değerlendirme Kurulu’na sunacaklar. 22 Mayıs 2014 tarihinde özel bir etkinlik olan ‘Demo Day‘ düzenlenerek katılımcıların çalışmaları davetli yatırımcılarla paylaşılacak.

SAP Üniversite İşbirliği Programı SAP, ayrıca üniversitelerle de yakın işbirliği içinde çalışıyor; akademik

dünya ile iş dünyasını buluşturan SAP Üniversite İşbirliği Programı’nı (SAP University Alliances Program) uyguluyor. Bu program çerçevesinde, öğrencilerine SAP sistemlerini öğretmek isteyen üniversitelere destek veriliyor. Programa katılan üniversitelerin öğrencileri, SAP Üniversite İşbirliği Programı müfredatına, blog sayfalarına ve videolara erişim imkanı kazanıyor. Üniversite hocaları da müfredattan ve kaynaklardan faydalanabiliyor. 1988’den beri dünya çapında birçok ülkede faaliyette olan SAP Üniversite İşbirliği Programı’na üye olan üniversiteler, SAP lisanslarını ücretsiz olarak öğrencilerinin eğitim ve araştırma faaliyetlerinde kullanabiliyor, öğrencilerini sertifika sınavına hazırlama yetkisi kazanıyor ve böylece onların diğer mezunlara göre kariyerlerine daha avantajlı bir şekilde başlamalarını sağlıyor. Dünya çapında 1000’i aşkın üniversitede yaklaşık 1 milyon öğrencinin yararlandığı SAP Üniversite İşbirliği Programı, Türkiye’de Ağustos 2010’dan bu yana uygulanıyor. Program kapsamında Bahçeşehir Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, ODTÜ, Okan Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi gibi seçkin eğitim kurumları yer alıyor.

Fotoğraflarla SAP: BenimiçinSAP Fotoğraf Yarışması

SAP hem global anlamda hem de Türkiye’de üniversite öğrencileriyle yakın ilişkiler kurmaya büyük önem veriyor. Bu kapsamda çeşitli eğitim faaliyetlerinin yanı sıra yarışmalar da organize ediliyor. SAP Türkiye’nin imza attığı en dikkat çekici etkinliklerden biri, 2012'de düzenlenen BenimiçinSAP adlı fotoğraf yarışması oldu. Üniversitelilerin

SAP'yi daha iyi tanımasını sağlamayı hedefleyen yarışma için gençler, SAP sayesinde daha iyi işleyen ve günlük hayatta sürekli gördükleri markaların kendilerine ne ifade ettiğini fotoğraflayarak SAP ekibine ilettiler. Facebook üzerinden gerçekleştirilen fotoğraf yarışmasında, en çok beğeni alan fotoğrafın sahibine SAP tarafından bir adet tablet hediye edildi. İki aylık süreç içerisinde 50'nin üzerinde fotoğrafın katıldığı yarışmada her fotoğraf ortalama 90 farklı kişinin beğenisini kazandı ve içerikle ilgili güncellemeler 63 binin üzerinde kişiye ulaştı. BenimiçinSAP yarışmasının kazananı, 1100'ün üzerinde beğeni ile Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Muhammet Kadan oldu.

Spora katkı

SAP bugüne dek pek çok spor etkinliğinde sponsor olarak yer aldı. Ama bunun ötesinde, global anlamda spor ve çevre konulu sosyal sorumluluk çalışmaları da yürütüyor. SAP Türkiye de bu çalışmalardan bazılarını ülkemize getirerek SAP markasının sosyal yönünü vurgulayan işlere imza atıyor. Buna verebileceğimiz örneklerden biri, 2012 yılında Sosyal Hizmetler Gençlik ve Spor Kulübü’ne verilen destek. SAP Türkiye, Kulübün çocukları sporla tanıştırarak kendilerine yeni bir gelecek kurmalarını sağlama hedefi doğrultusunda, çocuklara hem maddi hem de manevi katkıda bulunmak amacıyla bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte, SAP Türkiye Genel Müdürü Zeynep Keskin’in de aralarında olduğu SAP Türkiye çalışanları, önce kulübe bağlı sporcularla voleybol ve masa tenisi maçları yaptı, ardından da Yakacık Hatice Abbas Halim Çocuk Yuvası’nı ziyaret ederek çocuklarla neşeli bir gün geçirdi.

43


HABERLER...........................................................................................................................................................................................

SAP, ÇİFT HANELİ BÜYÜMESİNİ SÜRDÜRÜYOR aboneliği gelirlerini sabit kurlarda %11 artırdı. IFRS olmayan yazılım ve yazılımla ilgili servis gelirleri sabit kurlarda %11 arttı. Bulut çözümleri abonelik ve destek gelirleri de 31 Aralık 2013 itibarıyla %50 artışla yaklaşık 1,2 milyar avro’ya ulaştı. SAP HANA’nın başarısı 2013’te de devam etti: HANA yazılım gelirleri yıl boyunca sabit kurlarda %69 artarak 664 milyon avro olarak kaydedildi; . SAP HANA, endüstrinin gerçek zamanlı platformu haline geldi.

SAP’nin 2014 öngörüleri

• IFRS olmayan bulut üyeliği ve destek gelirleri: sabit kura göre 950 milyon-1 milyar avro (2013: 758 milyon avro), %32 büyüme SAP AG’nin, 2013’ün dördüncü çeyreğine ilişkin finansal sonuçları açıklandı. 2013’ü güçlü bir gelir artışıyla kapatan SAP, IFRS olmayan (International Financial Reporting Standards – Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) toplam gelirini

sabit kurlarda %8 artırdı). 2013 yılı boyunca IFRS olmayan operasyon kârı %13 artış göstererek sabit kurlarda 5,9 milyar avro olarak kaydedildi. Faaliyet alanı bazında bakıldığında SAP, IFRS olmayan yazılım ve bulut

• IFRS olmayan yazılım ve yazılımla ilişkili hizmet gelirleri: sabit kura göre en az %6-8 artış (2013: 14,05 milyar avro) • IFRS olmayan operasyon kârı: sabit kura göre 5,8-6 milyar avro (2013: 5,51 milyar avro)

IBSS, ÇALIK HOLDİNG İLE TÜRKİYE’NİN FIT SOLUTIONS E-DEFTER EN BÜYÜK SAP BPC PROJESİNE BAŞLIYOR ÇALIŞMALARI HIZLA IBSS Danışmanlık, faaliyet gösterdiği SAP İş Analitikleri alanında, farklı sektörlerde Türkiye ve dünya lideri şirketlerle başarılı projeler gerçekleştirmeye devam ediyor. IBSS, Çalık Holding ile Türkiye’nin bugüne dek yapılmış en büyük SAP BPC Konsolidasyon projesine başladı. Yaklaşık 100 şirketin konsolidasyonunun yapılacağı proje, SAP BPC Konsolidasyon ürünü için referans olma niteliğinde. IBSS ayrıca Şubat ayında yine Çalık Holding’de detaylı bir SAP BPC bütçe projesine başlıyor. Öte yandan IBSS’in 2013 yılının ortasında başlayan Bursagaz ve Kayserigaz SAP BW/BI projesi de Ocak 2014’te başarıyla canlı kullanıma alındı. Bu proje, IBSS’in enerji dağıtım sektöründeki tecrübesini daha da

44

DEVAM EDİYOR

pekiştirdi. 2014 yılında başlayan bir diğer proje ise Ortadoğu Grup SAP BW/BI projesi. Proje kapsamında yapılacak olan çalışmalar, Grubun yeni projesi olan Resim İstanbul’da aktif olarak kullanılacak. Gündemdeki bir başka IBSS projesi de Havelsan TCDD SAP BO danışmanlık desteği. Tüm bu yeni projelerin yanında, IBSS birçok farklı sektördeki şirketlere proje, 7/24 destek ve eğitim hizmeti vermeye devam ediyor. Detaylı bilgi için: www.ibss.com.tr

Türkiye’nin 13 öncü şirketi, FIT Solutions danışmanlığında SAP e-Defter (Electronic Ledger Management for Turkey) çözümü kullanıyor. Elektronik defter uygulaması ticari hayatın işleyişinde önemli rol oynayan mükelleflere büyük kolaylıklar getiriyor. SAP e-Defter ile SAP kullanan mükelleflerin elektronik defter faaliyetlerine hizmet veren FIT Solutions’un, diğer ERP ve muhasebe yazılımı kullanan mükellefler için de e-Dönüşüm® çözümleri bulunuyor. e-Fatura uygulamasına geçen her mükellef aynı zamanda e-Defter uygulamasına da geçmek zorunda. Şirketler, 421 sayılı VUK Genel Tebliğinde e-Defter uygulaması için yazılımlarını kendileri geliştirerek ve GİB tarafından yapılan testleri tamamlayarak en geç 1 Eylül 2014 tarihine kadar onay alabiliyor ya da www. edefter.gov.tr adresinde yayınlanan uyumluluk onayı alan bir ticari e-Defter yazılımı temin ederek, Ocak 2015 defterlerini elektronik ortamda hazırlayabiliyor. Detaylı bilgi için: www.fitcons.com


SAP INNOVATION FORUM Doğru Taktik

14 Mart 2014, Cuma Haliç Kongre Merkezi, İstanbul

Stratejilerinizi doğru taktiklerle başarıya taşıyacağınız yepyeni ve fırsatlarla dolu bir dönem başlıyor. Siz işinizin nereye, hangi taktiklerle gitmesini istiyorsunuz?

• Analitik • Bulut • Mobilite • e-Dönüşüm • Gerçek Zamanlı Veri Platformu SAP Innovation Forum'da yerinizi alın, işinizi daha inovatif çözümlerle ileriye taşıyın ve stratejilerinizi doğru taktiklerle dönüştürün. www.sap.com.tr/sapinnovationforum

RUN BETTER.

Platin Sponsor

İnovasyon Sponsoru

Altın Sponsorlar

Salon Sponsoru

Gümüş Sponsorlar

Bronz Sponsor

Basın Sponsoru


kiliHızlı, ve etkili ve tam SAP ile tam entegre Çözümevi uzman ve deneyimli ekibi ile OpenText projeleriniz xt OpenText için yanınızda!

erkezi Askent Sokak Kosifler +90 İş Merkezi 216 467 14 58 nköy, Ataşehir-İstanbul A Blok No:3/A Kat:5 +90 İçerenköy, 216 302 Ataşehir-İstanbul 85 83

Hızlı, etk SAP ile t Çözümevi uzman ve entegre deneyimli ekibi ile OpenText projelerinizOpenTex için yanınızda! Faturalar, E-faturalar, muhasebe, ithalat, ihracat, satınalma, satış, kalite ve personel evraklarınızı, tüm prosedür ve talimatlarınızı dijital olarak arşivlemek ve iş akışı onaylarından geçirmek için en iyi çözümleri sunuyoruz!

+90 216 467 14 58 info@cozumevi.com +90 216 302 85 83

Faturalar, E-faturalar, muhasebe, ithalat, ihracat, satınalma, satış, kalite ve personel evraklarınızı, tüm prosedür ve talimatlarınızı dijital olarak arşivlemek ve iş akışı onaylarından geçirmek için en iyi çözümleri sunuyoruz!

Askent Sokak Kosifler İş Me info@cozumevi.com A Blok No:3/A Kat:5 İçeren


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.