DARK NET İnternetin Yeraltı Dünyası Jamie Bartlett TİMAŞ YAYINLARI | 4127
Popüler Bilim | 2 YAYIN YÖNETMENİ
İhsan Sönmez EDİTÖR
Yavuz Türk KAPAK TASARIMI
Ravza Kızıltuğ İÇ TASARIM
Tamer Turp 1. BASKI
Aralık 2016, İstanbul ISBN
TİMAŞ YAYINLARI
Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, No: 5, Fatih/İstanbul Telefon: (0212) 511 24 24 P.K. 50 Sirkeci / İstanbul timas.com.tr timas@timas.com.tr Kültür Bakanlığı Yayıncılık Sertifika No: 12364 BASKI VE CİLT
Sistem Matbaacılık Yılanlı Ayazma Sok. No: 8 Davutpaşa-Topkapı/İstanbul Telefon: (0212) 482 11 01 Matbaa Sertifika No: 16086 YAYIN HAKLARI
© The Dark Net orijinal adıyla Peters, Fraser and Dunlop Ltd. tarafından yayımlanan bu kitabın tüm yayın hakları AnatoliaLit Ajans aracılığıyla Timaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’ne aittir. Tanıtım amaçlı yapılacak alıntılar dışında hiçbir şekilde çoğaltılamaz, kopya edilemez ve yayımlanamaz.
JAMIE BARTLETT Jamie Bartlett, gazeteci ve teknoloji yazarı. Uluslararası bir insani ajans olan Islamic Relief ’te (İslami Yardım) araştırma görevlisi olarak çalıştı. Pakistan ve Bangladeş’te saha araştırmaları yaptı. Demos adlı siyasi düşünce takımının Sosyal Medya Analiz Merkezi’nin yöneticisidir ve internetteki toplumsal hareketler ve teknolojinin toplum üzerindeki etkisi alanlarında uzmanlaşmıştır. Telegraph’ın teknoloji köşesinde haftalık yazılar yazan ve dünya çapındaki basın kuruluşlarında sık sık yorumculuk yapan Bartlett, Oxford Üniversitesi Londra Ekonomi Okulu’ndan mezun olmuştur ve Londra’da yaşamaktadır.
İÇİNDEKİLER
Önsöz
9
Giriş: Özgürlük ya da Ölüm
11
Birinci Bölüm: Trollerle Tanışma
23
İkinci Bölüm: Yalnız Kurt
57
Üçüncü Bölüm: Galt Vadisi’ne Doğru
83
Dördüncü Bölüm: Üç Tık
119
Beşinci Bölüm: Yolda
145
Altıncı Bölüm: Işık, Kamera ve Şov!
177
Yedinci Bölüm: Werther Etkisi
205
Sonuç: Zoltan’a Karşı Zerzan
233
Teşekkür
255
Notlar
259
Meraklısına
297
Ben bu kitabı yazarken doğan Huey, Max, Sonny ve Thomas için... Büyüdüklerinde, umarım hepsi bu kitabı okur ve kopardığım yaygara karşısında hayrete düşerek, umutsuz kehanetlerime gülüp geçerler.
Önsöz
Dark Net, birçok durumda son derece hassas ve tartışmalı olan konuların bir incelemesidir. Asıl amacım, sürekli bahsettiğimiz ancak genellikle belli sebeplerden ötürü nadiren ziyaret ettiğimiz bir dünyaya ışık tutmaktı. Bu süreçte yaşadığım tecrübeleri, kendi görüşlerimi bir kenara bırakarak, olabildiğince tarafsız ve sağduyulu bir şekilde yazmak için çabaladım. Kitabı okuyanlar, belki de ilk bakışta bu konuda yazmanın ne kadar akıllıca olduğunu sorgulamak isteyebilir ve Dark Net’in onlara sağlayacağı bilgilere endişeyle yaklaşabilir. Amacım her ne kadar internet üzerindeki yasadışı ve ahlaksız aktiviteler için bir kılavuz hazırlamak olmasa da, bu kitabın içeriği bazı okurlara korkunç ve rahatsız edici gelebilir. Bir araştırmacı olarak karşılaştığım insanların mahremiyetine saygı göstermek benim bir görevim. Gerekli gördüğüm yerlerde isimleri, internet rumuzlarını ve kimlik bilgilerini değiştirdim ve bir bölümde, birden fazla kişinin birleşimi olan bir karakter oluşturdum. Okurlara kolaylık olması adına, kısmen de olsa yaptığım alıntılardaki birçok yazım hatasını da ayrıca düzelttim. Bireyleri ve yaşadıkları dünyaları betimleyerek elde ettiğimize inandığım sosyal faydalar ile bireylerin haklarını dengelemeye çalıştım. Elbette bu, dört dörtlük bir yöntem değil. Daha çok bir dizi muhakeme. Tüm hatalar, eksiklikler ve yazım yanlışları sadece bana aittir ve umarım bu kitapta bahsettiğim kişiler, se9
Jamie Bartlett
bebiyet vereceğim herhangi bir rahatsızlık ve üzüntü için özürlerimi kabul eder. İnternet hayatı çok hızlı ilerliyor. Şüphesiz ki siz Dark Net’i okumaya başladığınızda, hikâyenin bazı kısımları değişmiş, kimi siteler kapatılmış, altkültürler evrimleşmiş ve yeni kanunlar koyulmuş olacak. Ancak kitabın anafikri olan insanların, gerçek veya algısal anonimlik şartları altında neler yapabileceği meselesi kesinlikle değişmeyecek.
Jamie Bartlett Temmuz 2014
10
Giriş Özgürlük ya da Ölüm Bu site hakkında bazı dedikodular duymuştum, ancak var olduğuna inanmakta bile hâlâ güçlük çekiyorum. Şu an bilgisayarımın ekranında gördüğüm şey sanırım bir kara liste: Çoğunluğu tanınmış siyasetçiler olmak üzere neredeyse tamamı aşina olduğum yüzler. Ve her birinin fotoğrafının hemen yanında bir miktar para var. Siteyi kuran Kuwabatake Sanjuro’nun şöyle bir iddiası var: “Eğer yakalanmayacağınızı bilseydiniz birini öldürtmek için kesinlikle para öderdiniz.” Suikast Borsası’nı (Assasination Market) kurmasındaki temel sebeplerden biri de bu. Sitenin ana sayfasında ise sizi dört basit talimat karşılıyor: • Listeye bir isim ekle • Eklediğin isim için toplanan kısma para koy • Kişinin öleceği zamanı tahmin et • Doğru tahmini yapan toplanan parayı alır Suikast Borsası, Google’dan aratıp da bulabileceğiniz bir yer değil. Site, internetin gizli ve şifrelenmiş bir kısmında bulunuyor ve oraya sadece The Onion Router veya namı diğer Tor adındaki bir tarayıcı ile ulaşılabiliyor.1 Tor, ilk kez bir ABD Deniz Araştırmaları Laboratuvarı projesi olarak ortaya çıkmış, ancak günümüzde kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak faaliyet gösteriyor. Kısmen ABD hükümeti ve çeşitli sivil özgürlük grupları tarafından desteklenen bu tarayıcı sayesinde dünya çapında milyonlarca insan internette anonim olarak güvenli bir şekilde dolaşabiliyor. Tor’un çalışma prensibi –basitçe söylemek gerekir11
Jamie Bartlett
se– bilgisayar işlemlerinin sürekli olarak şifrelenmesi ve birçok ağ devresinden yani “onion router’dan” geçirilmesinden oluşuyor. Bütün bunları gerçekleştirirken de söz konusu işlemlerin kaynağını, hedefini ve içeriğini gizliyor. Tor Gizli Servisleri olarak faaliyet gösteren ve konumlarını gizlemek için Tor kullanıcıları ile aynı işlem şifreleme sistemini kullanan siteler, forumlar ve bloglar takip edilemiyor. Suikast Borsası, internetin bu az bilinen kısımlarında yer alsa da nereye bakacağını bilen biri için ulaşması aslında o kadar da zor bir platform değil. İhtiyacınız olan tek şey basit ve ücretsiz bir yazılım paketi kurulumu. Daha sonra geriye kaydolmak, talimatları yerine getirmek ve beklemek kalıyor. Sizinle aynı şeyi yapıp bekleyenlerin sayısını tahmin etmek zor, ancak bunu yazarken bir yandan da ABD Merkez Bankası’nın eski müdürlerinden Ben Bernanke’nin ölümünü doğru tahmin edebilirsem yaklaşık 56.000 dolar kazanacağım. İlk bakışta, bu size çok manasız bir tahmin olarak görünebilir. Sonuçta birinin ne zaman öleceğini tahmin etmek oldukça zor. İşte bu yüzden2 Suikast Borsası’nın beşinci ve son bir talimatı daha var: • Tahmininizin gerçekleşmesi tamamıyla size bağlı
Derin İnternet Suikast Borsası, insanların internet üzerinden neler yapabileceğine dair uç bir örnek. İnternetin hepimizin bildiği kısmını oluşturan Google, Hotmail veya Amazon gibi sitelerin ötesinde bilmediğimiz bir kısmı da var: Derin internet. Bazıları için derin internet, kullanıcıların takip edilemediği ve kimliklerinin belirlenemediği Tor Gizli Servislerinin bulunduğu şifreli bir dünya. Bazıları içinse bilinen arama motorlarının erişemediği türde bir şifreleme yöntemiyle korunan sayfaların, bağlantısız sitelerin ve sadece belirli kişiler tarafından ulaşılabilen 12
Dark Net
saklı içeriklerin olduğu bilinmeyen bir boyut. Derin internet terimi, bunların yanı sıra aynı zamanda hayali suçluların ve her tür avcının kol gezdiği internetin korkunç, rahatsız edici ve tartışmalı kısımları için de kullanılan ortak bir tanım. Derin internet, bir noktaya kadar yukarıda saydığımız şeylerden oluşuyor. Ancak bana göre, derin internet belirli bir ortamdan ziyade aynı zamanda bir fikir. Kullandığımız internetten ayrı, fakat onunla bağlantılı bir yeraltı dünyası; kullanıcıların toplumun normlarından bağımsız olarak kontrolsüz, sansürsüz bir şekilde diledikleri her şeyi söyledikleri ve yaptıkları, tümüyle özgür ve anonim bir dünya. Rahatsız edici ve olağanüstü olduğu kadar aynı zamanda yenilikçi ve yaratıcı; yani kısacası, düşündüğümüzden çok daha yakınımızda olan bir dünya. Derin internet ile aslında haberlerde sık sık karşılaşıyoruz: Genç insanların kendi evlerinde yaptıkları pornografik içerikler, yolunu kaybetmişlere işkence çektiren siber zorbalar ve troller, siyasi fanatiklerin propagandaları, birkaç tık uzağınızda olan yasadışı ürünler, uyuşturucular ve gizli belgeler neredeyse her gün manşetlere çıkıyor. Ancak internetin bu az bilinen kısmı hâlâ keşfedilmeyi bekliyor. İşin doğrusu, söz konusu siteleri yakından incelemek için internetin bu karanlık kısımlarına gelen çok fazla insan da yok. Radikal siyasi ve sosyal hareketleri araştırmaya 2007 yılında başlamıştım. İki buçuk yıl boyunca Avrupa ve Kuzey Amerika’daki İslamcı fanatikleri takip ettim ve El-Kaide ideolojisinin peşinden giden oldukça dağınık ve parçalanmış bir gençlik ağını bir araya getirmek için uğraştım. Çalışmalarımı 2010 yılında bitirdiğimde, dünyaya bakışım da tümüyle değişmişti. Karşılaştığım her yeni siyasi ve sosyal fenomen –komplo teorisyenlerinden tutun aşırı sağ aktivistlere ve uyuşturucu tacirlerine kadar– gittikçe yerleşiyor ve özellikle internette daha aktif hale geliyordu. Sık sık aynı kişiyle biri internet üzerinden diğeri yüz 13
Jamie Bartlett
yüze olmak üzere iki ayrı röportaj yapıyordum ve her seferinde sanki iki farklı insanla konuşuyordum. Sürekli olarak farklı kurallara, farklı davranış şekillerine ve farklı başrollere sahip iki paralel dünyayla karşılaşıyordum. Ne zaman bir internet kültürünü bütünüyle anladığımı düşünsem, bununla bağlantılı olan bir başka keşfedilmemiş kültür karşıma çıkıveriyordu. Bazılarına erişebilmek için belli bir seviyede teknik bilgiye ihtiyaç duyarken bazılarına inanılmaz derecede kolay bir şekilde ulaşıyordum. İnsanların hayatlarının ve kimliklerinin gittikçe önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen, internetin bu kısımları neredeyse görünmez ve ulaşılamaz bir durumdaydı. Bu yüzden ben de ulaşılamaz olana ulaşmaya karar vermiştim. Bu yolculuk beni, internetin bizzat içerisinde veya dışarısında birçok yere götürdü. Herkes tarafından bilinen bir trol grubunun moderatörü oldum ve kendine zarar vermeyi, aç kalmayı ve intiharı konu alan forumlarda haftalarımı geçirdim. Çocuk pornosu ağlarını ve uyuşturucuları araştırırken Tor Gizli Servislerinin dolambaçlı dünyasını keşfettim. Popüler sosyal medya sitelerinde, neo-Naziler ve antifaşistler arasındaki internet savaşlarının ortasında buldum kendimi ve revaçta olan ev yapımı erotik materyalleri incelemek için en yeni porno kanallarına üye oldum. Anarşist Bitcoin programcılarıyla dolu bir Barselona gecekondusunu, fanatik milliyetçilerle konuşmak için köhne bir erkek kulübünü ve biraz para kazanabilmek amacıyla binlerce izleyiciye kamera karşısında cinsel içerikli gösteriler yapan üç kızı gözlemlemek için dağınık bir yatak odasını ziyaret ettim. Bu dünyaları keşfedip birbirleriyle karşılaştırarak zor bir soruya cevap bulmayı umdum: Tüm bu anonimliğin ve bağlanabilirliğin bize sağladıkları, insan olarak doğamızın karanlık tarafını serbest mi bırakıyor? Eğer öyleyse, nasıl? Derin internet, internetin artılarını ve eksilerini göstermek için var olan bir oluşum değil. Suikast Borsası’nın var olması14
Dark Net
nı sağlayan anonimlik aynı zamanda muhbirleri, insan hakları eylemcilerini ve aktivistleri de ayakta tutuyor. İncelediğim her zararlı altkültür için aynı sayıda olumlu, yararlı ve yapıcı altkültürler de var. Bu kitap, internete nüfuz etmiş karanlık altkültürlerin sayısı hakkında kapsamlı bir bilgi kaynağı olarak dahi düşünülemez. Şifreli Tor Gizli Servislerinden popüler sosyal medya sitelerine kadar, bu karanlığın ne kadar derin olduğunu bilmek gerçekten çok güç. Bu kitap daha çok, internetin çok az bilinen mecralarında nispeten uzun süre geçirmiş birinin tecrübelerini paylaşma ve bu mecralarda neler yaşandığını ve neden yaşandığını anlama ve açıklama girişimidir. Nihayetinde, internetin derinlerinde işlerin genelde göründüğü gibi olmadığını da öğrenmiş oldum.
Bağlanmış Bugün bildiğimiz internet, hayatına ABD ordusunun geliştirme kolu olan İleri Araştırma Projeleri Ajansı (Advanced Research Projects Agency, ARPA) tarafından 1960’ların sonlarında yürütülen ve desteklenen küçük bir bilim projesi olarak başladı. O sıralar Pentagon, Amerika’nın en iyi akademisyenlerinin veri kümelerini ve değerli bilgisayar alanını kendi aralarında paylaşıma açabilmek için birbirine bağlı bilgisayarlardan oluşan “Arpanet”i oluşturmaya çalışıyordu.3 1969 yılında iki bilgisayar arasındaki ilk ağ bağlantısı Kaliforniya’da oluşturuldu. Ancak elbette ki bu oldukça yavaş büyüyen bir ağdı. 1973 yılının Temmuz ayında, Londra Üniversitesi’nde genç bir bilgisayar bilimi profesörü olan Peter Kirstein, Atlantik Okyanusu’nun tabanında bulunan kablolar sayesinde Arpanet’e bağlandı ve Birleşik Krallık’ta internet erişimine sahip ilk insan olmayı başardı.4 Kirstein ile görüştüğümde, bana o günleri şu sözleriyle anlattı: “Bu bağlantının ne kadar büyüyebileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu! Aslında hiçbirimizin yoktu. Verinin 15
Jamie Bartlett
hızlı ve basit şekilde paylaşılabileceği bir sistem oluşturmaya çalışan bir grup biliminsanı ve akademisyendik sadece.” Arpanet ve artık onun yerine geçen internet, bu akademisyenlerin birlikte verimli bir şekilde çalışabilmesini sağlayan bir prensip üzerine inşa edilmişti: Açık, merkezi olmayan, ulaşılabilir ve sansürsüz bir ağ. Bu kelimeler insanların, bilginin ve fikirlerin oluşturduğu sınırsız bir dünyayı, yani internetin kendisini tanımlıyordu. 1978 yılında Bilgisayarlı Bilgi Sistemi’nin (BBS) ve 1979-80 yıllarında da Usenet’in icat edilmesi, internet hayatına yeni bir soluk getirdi. Kapalı bir sistem olan Arpanet’in aksine bugünkü sohbet odaları ve forumların ataları olan Usenet ve BBS, evinde bir modem ve bilgisayarı olan herkesin kullanımına açıktı. Günümüz standartları ile karşılaştırıldıklarında küçük, yavaş ve ilkel olsalar da o dönemde, yeni bir sanal dünyaya merak salmış binlerce kişinin ilgisini çekmeyi başarmıştı. 90’ların ortalarına gelindiğinde, Tim Berners-Lee tarafından geliştirilen World Wide Web’in (WWW) ortaya çıkmasıyla birlikte internet, yalnızca bilgisayar meraklılarının ve akademisyenlerin uğrağı olan bir yeraltı hücresi olmaktan çıkıp milyonlarca heyecanlı acemi tarafından kullanılan popüler bir mekâna dönüşmüştü.5 Open Üniversitesi Public Understanding Technology bölümünde profesör olan John Naughton’a göre bahsedilen zamanlarda siber uzay, bir bilgisayar ağından daha fazlasıydı. Kullanıcılar burayı kendi kültürü, kendi kimliği ve kendi kuralları olan “yeni bir yer” olarak görüyorlardı. Milyonlarca “sıradan” insanın internet üzerinde bir araya gelmesi, bu yeni iletişim şeklinin bizlere neler yapabileceği hakkında korkuların oluşmasına sebep oldu. Teknolojik bir devrim olan Wired ve Mondo 2000 dergilerinin öncüleri gibi birçok tekno-optimist, siber uzayın yeni bir öğrenme ve anlama boyutunun müjdecisi olduğunu ve hatta bunun ulusdevlet kavramının sonunu getireceğini söylediler. Bu görüşü en iyi ifade eden ise Amerikalı bir yazar ve ünlü bir siber 16
Dark Net
özgürlükçü olan John Perry Barlow’un 1996’da “Siber Uzayın Bağımsızlık Bildirgesi” adıyla dünyaya seslendiği şu sözlerdi: “Sizin mülk, ifade, kimlik, eylem ve bağlam için kullandığınız yasal kavramlarınız bizim için geçerli değil... kimliklerimiz bir vücuda sahip değil; yani sizin aksinize, düzeni fiziksel şiddetle sağlayamayız.” Barlow, internetin sağladığı sansürsüz ortamın ve anonimliğin, daha özgür ve daha açık bir toplumun önünü açacağına inanıyordu, çünkü insanlar kendilerine dayatılan belirli kimliklerden kurtulup kendilerini böylesi bir ortamda tekrar var edebileceklerdi. (The New Yorker bunu kısa ve öz biçimde şöyle dile getirmişti: “İnternette kimse köpek olduğunuzu bilmez.”) Sherry Turkle’ın, 1995 tarihli internet kimliği hakkındaki etkileyici çalışması Life on the Screen’de olduğu gibi dönemin önde gelen psikologları, kimliklerinin farklı özelliklerini internet aracılığıyla hayata geçirebilecekleri konusunda insanları uyardılar.6 Ancak bazıları, insanların gerçek kimliklerinin bilinmemesinden doğabilecek sonuçlardan endişe duyuyordu. “Modem humması”na kapılmış çocukların aileleri paniklemişti. Turkle’ın çalışmasından kısa bir süre sonra John Suler da ilk çıkan sohbet odalarındaki katılımcıların davranışlarını yakından inceledi. Edindiği bulgularda, katılımcıların internet üzerinde gündelik hayattakinden daha saldırgan ve daha sinirli olduklarını gördü. Bunun sebebi ise insanların, kimliklerinin bir ekran ile korunduğunda gerçek dünyanın sosyal sınırlamalarından, sorumluluklardan ve normlardan bağımsız hareket edebileceklerini düşünmeleriydi. Anonimliğin, gerçek olsun ya da olmasın, kişinin asıl kimliğini keşfetmesini sağladığını, ancak aynı zamanda sorumluluk duygusu olmadan hareket edebilme imkânı verdiğini de düşünüyordu (2001 yılında buna “Çevrimiçi Disinhibisyon Etkisi” adını verdi).7 Dışarıdan bakıldığında birçok BBS ve Usenet kullanıcısının, siber uzayı tamamıyla tuhaf, yaratıcı, kırıcı ve yasadışı eylemler için oluşturulmuş bir boyut olarak gördü17
Jamie Bartlett
ğü doğruydu.8 Usenet’in “alternatif ” hiyerarşisinde, herhangi biri istediği herhangi bir konuda sohbet başlatabiliyordu. İlk grup “alt.gourmand” (alt.gurme) adındaydı ve yemek tarifleri için açılmış bir forumdu. Sonrasında ise alt.sex, alt.drugs (alt. uyusturucular) ve alt.rock-n-roll gibi forumların açılması uzun sürmedi. Bilinen adıyla “Alt.*” bir anda Usenet’in en popüler kısmı haline geldi. Edebiyat, bilgisayar ve bilim gibi ciddi grupların yanında Usenet ve BBS’in bünyesinde bulunan birçok grup siber zorbalık, hackleme ve pornografik içerikliydi.9
Özgürlük ya da Ölüm İşte böylesine çarpıcı bir ortamda radikal özgürlükçü Jim Bell, internetin vaat ettiği anonimlikten yola çıkarak dehşet verici bir sonuca ulaşan ilk kişiydi. 1992 yılının sonlarında, Kaliforniya’dan bir grup radikal özgürlükçü, “şifreciserseriler” (cypherpunks) adını verdikleri bir e-posta grubu kurdular ve bu grup vasıtasıyla kişisel özgürlüğün, özel yaşamın gizliliğinin ve anonimliğin sağlanmasında siber uzayın nasıl kullanılabileceği konusunda tartıştılar ve çeşitli fikirler ürettiler. Söz konusu listeye katkıda bulunanlardan biri olan Bell şuna inanıyordu: Eğer insanlar internet aracılığıyla gizli şifreli mesajlar gönderebilseydi ve takip edilemeyen para birimleri ile ticaret yapabilseydi, akla gelebilecek her şeyi içinde bulunduran işlerden oluşan bir pazar ortaya çıkabilirdi.10 1995 yılında bu fikrini söz konusu e-posta listesine, “Suikast Politikaları” (“Assasination Politics”) adında bir makale halinde gönderdi. Yazdığı bu makale en sağlam, en özgürlükçü “Şifreciserseri”yi dahi ürkütmüştü.11 Bell’in önerisi ise şuydu: Bir organizasyon oluşturulacaktı ve halk tarafından tanınan biri için toplanan ödül havuzuna insanların anonim bir şekilde dijital para bağışı yapmaları sağlanacaktı. Toplanan ödül ise daha sonra bu kişinin öleceği zamanı doğru tahmin edene verilecekti. Bell’e göre, bu yasadışı değildi. 18
Dark Net
Sadece bir tür kumardı. Ancak işin asıl ürkütücü kısmı şuydu: Belirlenen kişiyle problemi olanların sayısının epey fazla olması durumunda, her biri sadece birkaç dolar bağış yapsa bile, toplanan ödül kısa sürede çok fazla miktara ulaşabilecekti. Toplanan ödülün çok yüksek bir meblağ olması da herhangi birinin, yaptığı tahmini gerçekleştirmek üzere harekete geçmesine sebep olabilirdi. Bu noktada ise devreye şifreli mesajlar ve takip edilemeyen para birimleri giriyordu. Kitle tarafından desteklenen ve takip edilemeyen bir cinayet şöyle gerçekleşebilirdi: Öncelikle sözde katil, sadece kendisi tarafından bilinen dijital bir kod ile açılabilen şifreli bir mesaj içerisinde kendi tahminini gönderirdi. Daha sonra suikastı gerçekleştirir ve tahminini açacak olan kodu organizasyona iletirdi. Organizasyon televizyondaki haberler aracılığıyla kişinin ölümünü doğrular doğrulamaz toplanan ödül, dijital bir para birimi halinde, şifreli bir dosya içerisinde internete, herkesin erişebileceği bir şekilde gönderilirdi. Ancak tabii ki dosya sadece tahmini yapan kişi tarafından üretilen bir “anahtar” ile açılabilirdi. Kimse kimsenin kimliğini öğrenmeden, organizasyon tahmini doğrulayabilir ve ödülü tahmini yapan kişiye ulaştırabilirdi. Bell’e göre düzenin en iyi kısmı da katil (ve kurbanı) hariç kalan herkesin internetin sağladığı anonimlik sayesinde korunmasıydı. Polis listedeki kişiler için toplanan ödüllere kimlerin katkıda bulunduğunu tespit etse bile bağış yapanlar, cinayete “doğrudan” bir katkıda bulunmadıklarını iddia edebilirdi. Organizasyonun kendisi de bu durumda yardımcı olamazdı, çünkü onlar da kimin bağış yaptığını, kimin tahminde bulunduğunu veya ödülü kimin aldığını bilmiyordu.12 Ancak Bell’in aklındaki düşünce, cinayet işlemek ve bunun cezasını çekmeden kaçmaktan öteydi. Bu sistemin, aslında seçilmiş temsilcilere işlerini daha iyi yapmaları konusunda baskı uygulayacağını düşünüyordu. Seçilen kişi vatandaşlarına kötü davrandığı ölçüde nefret edile19
Jamie Bartlett
cekti ve başına konan ödül de aynı oranda artacaktı.13 Dolayısıyla potansiyel katilleri de harekete geçirecekti. (Bell’in düşüncesine göre Hitler, Stalin ve Mussolini gibi liderlerin zamanında böyle bir pazar olsaydı muhtemelen hepsi öldürüldü.) İşin aslı, kimsenin ölmesi de gerekmiyordu. Bell, böyle bir pazarın varlığının dahi insanların seçim yarışına girmeye cüret etmesine engel olacağını umuyordu. Konu hakkındaki görüşlerini de şu sözlerle dile getiriyordu: Kusursuz anonimlik, kusursuz gizlilik ve kusursuz güvenlik... bu bağışların toplanmasındaki kolaylık ve güvenlik ile birleştiğinde görevini kötüye kullanan bir hükümet çalışanı olmak ziyadesiyle riskli bir mesele olacak. Kuvvetle muhtemeldir ki bölge komisyon üyesi seviyesinin üstündeki kimse iktidarda kalmak istemeyecek.14
1995 yılında Bell “Suikast Politikaları”nı yazdığında, tüm bunlar henüz varsayım düzeyindeydi. Bell, kurguladığı bu pazarın en nihayetinde dünya üzerindeki her hükümetin sonu olacağını düşünse de gerçekte işler hayal ettiği gibi olmadı. Neredeyse yirmi yıl sonra, Bitcoin gibi dijital para birimlerinin, Tor gibi anonim tarayıcıların ve güvenilir şifreleme sistemlerinin ortaya çıkmasıyla hayal ettiği şey gerçek oldu. Sanjuro 2013’ün yazında, Suikast Borsası’nı hayata geçirdiğinde şunları söylüyordu: Öldürmek birçok durumda yanlıştır, evet. Ancak teknolojik evrim içerisinde bu kaçınılmaz bir yönelimdir... Birisi kanunları size karşı kullandığında ya da yaşama hakkınıza, özgürlüğünüze, mülkünüze, çalışma hakkınıza ve mutluluğunuza kast ettiğinde, artık o kişinin hayattan beklentisini oturma odanızdan güvenli bir şekilde azaltabilirsiniz.
Bugün Suikast Borsası’nda, en az yarım düzine insanın ismi var. Bu her ne kadar korkutucu görünse de bildiğim kadarıyla şu ana kadar kimse öldürülmedi. Pazarın bu denli önemli olması ise işlerliğinden ziyade varlığından kaynaklanıyor. Derin internetin 20
Dark Net
karakterinin nasıl bir yaratıcılıktan ve yenilikten oluştuğunun tipik bir örneği: Sınırları olmayan, sınırları zorlayan, fikirlerin sansürsüz bir şekilde dile getirildiği, tüm meraklarımızı ve arzularımızı gideren bir yer. Tehlikeli, muhteşem ve eşsiz insani niteliklerimizin hepsi de burada.
21