Linger Ön Okuma

Page 1



facebook.com/KitapOburlari twitter.com/KitapOburlari www.kitapoburlari.net


Ölüm Vahşi Bir Gecedir Edward Fallon Baskı: Şubat 2016 ISBN: 78-605-9144-31-5 Yayınevi Sertifika No: 31594

Copyright © Edward Fallon Bu kitabın Türkçe yayın hakları Braun Haus Media LLC. tarafından İndigo Kitap İndigo Kitap Yayın Dağ. Paz. Rek. Ltd. Şti.’ne verilmiştir. Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Orijinal Adı: Linger No. 1 Dying is a Wild Night Çeviren: Mertcan Ölçer Editör: Kerem Efendioğlu Redaksiyon: Özgür Balpınar Kapak Uygulama: Yasin Öksüz Kapak Görseli: atikinka2 / Dollar Photo Club Baskı Sonsuz Matbaa Kağ. Müc. Hizm. San. ve Tic. Ltd. Şti. Davutpaşa Cad. Yılanlı Ayazma Sk. No: 8/G Zeytinburnu / istanbul Tel: 0212 674 85 28 Sertifika No: 28487

İNDİGO KİTAP YAYIN. DAĞ. PAZ. REK. LTD. ŞTİ. Oruçreis Mah. Tekstilkent Cad. No:10 D:Z07 Esenler/İSTANBUL Tel: 0 212 438 17 83 • Fax: 0 212 438 17 84 www.indigokitap.com • info@indigokitap.com İK İNDİGO Bir İndigo Kitap Yayın Dağ. Paz. Rek. Ltd. Şti. markasıdır.




Yayımcı bu esere olan katkılarından dolayı Robert Gregory Browne’a teşekkürü bir borç bilir.



Birinci Kısım Ölüm vahşi bir gecedir, aynı zamanda yeni bir yolun kapılarını aralar. Emily Dickinson

7



1 Tacoma, Washington Üç Ay Önce

E

VE ULAŞTIKLARINDA ev çoktan alevler içinde kalmıştı.

Çocuk, bunun olabileceğini ona söylemişti ama yanılabileceği ihtimalini göz önünde bulunduruyorlardı. Bazen yanıldığı olurdu. Evden neredeyse bir blok ötede adamın vagon tarzı arabasında oturdular; araba 64 model, günleri sayılı bir Rambler Cross Country’di ve yollarda olmak için fazla yaşlıydı. Araba, karısı Anna’nın babasından önce ona, sonra da kendisine miras kalmıştı. Karısı için arabaya seve seve baktığı günler olmuştu ama o günler geride kalmıştı artık; tıpkı Anna gibi... Bir iyi geceler öpücüğü kadar yabancı gelen başka bir yaşamına ait anılardı bunlar. 9


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Evin yanmasını izlerken, çocuğun her zaman oturduğu yerde sessizce bir ileri bir geri sallandığını duydu. Pencereler kapalı olduğu için çıkan tek ses, koltuğun kumaşından gelen cızırtı ve yaylardan çıkan yumuşak gıcırtı sesleriydi. Dikiz aynasından ona bakıp çevresindeki dünyadan haberdar olup olmadığına dair izler aradı ama yüzü hiçbir şeyi ele vermiyordu. Sallanırken kör gözlerini tavana dikmişti ve ellerini kucağında kenetlemişti; boşluğa dalmıştı ve nereye gittiyse artık yakın bir zamanda döneceğe benzemiyordu. Adam yanmakta olan evi izlerken artık çok geç olduğunu anladı. Öne park edilmiş iki itfaiye arabası ve bir düzine ya da daha fazla itfaiyeci ellerindeki hortumlarla ellerinden geleni yapıyorlardı fakat herkes görebilirdi ki, ortada kurtarılacak bir şey kalmamıştı; eğer burası bir suç mahalliyse, yangın büyük ihtimalle kasti olarak çıkarılmıştı. Adamın aklında bir şey vardı ve bu düşünce ilk defa da gelmiyordu aklına; belki de Canavar yaptıkları şeylerden bir şekilde haberdardı ve izlerini örtmeye çalışıyordu. Eğer böyleyse, tıpkı adamın da aynı hataya düştüğü gibi, çocuğun yapabildiklerini küçümsemişti. Koltuğun yaylarından gelen gıcırtı sesleri durunca şaşırdı, çocuk yeniden aramıza dönmüştü ve kapı koluna uzanıyordu. Birlikte yolculuk etmeye başladıkları ilk zamanlarda adam ona yardım etmek için hemen atılırdı fakat çabucak fark etti ki, çocuğun körlüğü ona bir engel değildi. On iki yıl boyunca bu fiziksel kısıtlamadan mustarip bir halde olduğundan, çocuk kendi başının çaresine bakabiliyordu. 10


Edward Fallon

Bir değnek bile taşımıyordu. Kapı açıldı ve çocuk çıkarken arabanın içini duman ve yanmış odun kokusu kapladı. Ona sorular sormak anlamsızdı. Hazır olduğunda iletişime geçerdi. Arabanın önüne doğru yürüdü ve ön camının orada durup ev ile karşı karşıya geldi. Onu izleyen herhangi birisi çocuğun bir başka meraklı olduğunu sanırdı ama adam onun ne yapıyor olduğunu iyi biliyordu. Şekilsiz, simsiyah odun parçaları düşüp zemini boylayınca ev gıcırdadı. Ardından çocuk, elini kaldırdı. Sesi her zaman olduğu gibi adamın kafasında hissedilen bir melodi gibiydi. Hazır mısın? “Evet,” dedi adam ve yanındaki koltuğa uzanıp küçük defteri ile kalemini aldı, yeni bir sayfa açıp kucağına yerleştirdi. Sonra çocuk, ona imgeleri göndermeye başlarken… …gözlerini kapatıp çizmeye başladı.

11



2 Santa Flora, Kaliforniya Günümüz

B

irisi Dedektif Teğmen Kate Messenger’a yetim olmanın nasıl bir şey olduğunu soracak olsaydı, bu konuyu düşündüğünü bile inkâr ederdi. Artık bir çocuk değildi. Yetişkin bir kadındı ve kesinlikle kendi başının çaresine bakabilecek durumdaydı. Bunu annesinin öldürülmesinden yıllar önce kanıtlamıştı; annesinin ölümü sahip olduğu tek ailevi sevgiyi elinden alıp ona kahredici bir darbe savurmuştu. Hep sıkıcı biri olan babası onu umursamaz bir tavırla büyütmüştü; karnının doyduğundan ve giydirilip başını sokacak bir çatı sağladığından emin oluyor fakat onun kalan hayatı ile neredeyse hiç ilgilenmiyordu. 13


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Doğrusunu söylemek gerekirse, Kate yıllardır yetimdi. Uzun zamandır kullandığı aşırı miktarda alkol ve sigaradan dolayı Mitchell Messenger, iç organlarının canını bezdirmişti ve onlar da hızlı bir şekilde pes etmek üzereydiler. Ancak Kate, babasının geleceği hakkındaki soruları başkalarına bıraktı ve ondan beklenen tek şeyi yaptı. Görevini... Her pazar ve çarşamba akşamı... *** “Neler olup bittiğini takip edemedim,” dedi Mitch, balgamlı boğazından çıkan ve oksijen tankından gelen havayla düzenlenmiş hırıltılı ses tonuyla. “Kaç ceset buldun?” Odanın köşesindeki koltukta oturdu ve yatağındaki çarşafları katladı. Gelin görün ki, kapının eşiğinde bekleyen Azrail onu dırdırcı birine çevirmişti; sanki seneler boyunca süregelen kayıtsız sessizliğini telafi etmeye karar vermişti. Eski bir polis olarak her zaman Kate’e üzerinde çalıştığı vakaları sorardı, hayatlarındaki ortak tek şey buydu. Kate bir süre sonra sorularını yanıtsız bırakmayı kesti. Günleri sayılı bir adam için en azından bunu yapabilirdi, her ne kadar onu hiç sevmese de. “Altı,” dedi, “Eğer köpeklerini de sayarsan altı ceset. Anne, baba ve üç çocuk; hepsi de kız.” “Hadi be! Bir başka psikopat… Şu günlerde her köşeden fırlıyorlar. Jimmy Jay’i hatırlıyorsun, değil mi?” “Eski ortağın...” 14


Edward Fallon

“Oğlu, Tacoma cinayet masasında çalışıyor ve bana birkaç ay önce tıpkı bunun gibi bir vakayla karşılaştıklarını söyledi; dört kişilik bir aile. Orospu çocuğu, bir kaza süsü vermek amacıyla evi yakmış ama kurbanların dillerinin kesildiğine dair kanıt bulmuşlar.” Yaşlı adam sanki bu özel eğlencesi için ayarlanmış gibi, bu ayrıntıdan hoşlanmış görünüyordu. Hayatı ve dört gözle bir şeyi yoktu fakat başka insanların ondan daha çok acı çektiğini bilmekten bir haz duyduğu açıktı. “O vakayı araştırdığımı hatırlıyorum,” dedi Kate. “Rusty de önceki ay emeklilik partisinde bundan bahsetmişti ama bizim davamızla ilgisi yok.” “Öyle mi? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” “Detaylar uyuşmuyor. Tamamıyla farklı bir şekilde işlenmiş. İki cinayet arasındaki tek gerçek benzerlik, tüm ailenin öldürülmüş olması.” “Bulaşıcı olmalı,” diye homurdandı Mitch. “O zaman bir sonraki hamlen ne? Federalleri mi çağıracaksın?” Branford Evi’ndeki cinayetlerin üstünden beş gün geçmişti ve adli tıp uzmanlarının yetersiz verilerinden dolayı Kate, böyle bir şeyi ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı ama buna henüz tam olarak hazır değildi. Büyük Suçlar Şubesi’nin başına geçtiğinden beri karşılaştığı ilk büyük vaka buydu ve öyle ya da böyle, bunun peşini bırakmama isteği duyuyordu. Cinayetteki vahşilik kesinlikle iğrenç ve çıldırmıştı bir zihniyeti simgeliyordu ama ister erseri bir psikopatın işi olsun, isterse 15


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

daha kişisel bir cinayet olsun; ilgiyi çekmek için gerçekleştirilmişacımasızca bir taktik ve bölüğündeki meslektaşlarıyla tartışabileceği korkunç bir konuydu. Tabii bunu babasıyla tartışacak değildi. “Alo, sesim gelmiyor mu?” diye sordu. “Yoksa mikrofona mı ihtiyacım var?” Kate çarşafları katladı ve döndü. “Hayır Mitch, henüz federalleri çağırmayacağım.” “Niye bekliyorsun? Bu gibi alanlarda uzman çalışanları var.” “Farkındayım.” “Benim zamanımda, fırsatım olduğunda hep yardımlarını aldım. Filmlerde kendileri hakkında uydurdukları tüm o siktiri boktan şeyler...” “Biliyorum. Bu işi uzun süredir yapıyorum, hatırladın mı?” “O zaman niye bekletiyorsun?” Çarşafları yere attı ve koridoru geçip çamaşır dolabını açtı. Ne zaman buraya gelse onun yatağını değiştirirdi. Burada oturup ona bakarak hiç bulumayacağı bir sempati aramaktansa en azından yapacak bir şeyi olurdu. “Hâlâ vakayla uğraşıyorum,” dedi. “Havlu atmadan önce bir şeyi gözden kaçırmadığımdan emin olmak istiyorum.” “Ya da şöyle söyleyeyim; amacın, övgüleri kendi hanene yazdırmak.” Güldü; genizden gelen kalın sesi tüylerini diken diken etmişti. “Bu göt heriflerin kaçmasını sağlayan şey bu tür düşünceler. Tıpkı önceki hafta elinden kaçırdığın çete üyelerinde olduğu gibi.” 16


Edward Fallon

“Sana söylemiştim, elimizde tutuklama yapacak kadar delil yoktu.” “Tabii tabii ama her zaman bunun bir yolu bulunur, değil mi? Eğer azıcık çabalasaydın, o manyakları salmak yerine yakalardın.” Ona, hastalıklı kalbinin düzensiz çırpınışları gibi geliyordu ama sorun etmedi. Neden etsindi ki? Temiz çarşafları yatağına serdi ve yastıklardan birini çenesinin altına koyup yeni kılıfı yastığa geçirmeye başladı. “İstediğimi elde etmek için kanunları devşirmekle ilgilenmiyorum. Bu tür davranışlar, işini bok gibi yapanlar ve modası geçmiş kimseler için.” “Şimdi de işimi bok gibi yapıyor oldum, öyle mi?” “Demek istediğim bu değildi.” “Tam olarak bunu demek istedin. Eğer beni aşağılamak için buraya geliyorsan, bir dahaki sefere zahmet etme. Hayatımda yeteri kadar bela var. Senin nbu saçmalıklarına ihtiyacım yok.” Kate neredeyse gülecekti. Babası karşılaştığı en saçma mahlûklardan biriydi. Hep böyle olmuştu, onun etrafında olmak zehirli bir araziye koruyucu elbise giymeden girmek gibiydi. Buraya gelmesinin tek nedeni, derinlerde bir yerde bunu annesine borçlu hissediyor olmasındandı; annesi kısacık ömrünün büyük bir bölümünde açıklanamayacak bir şekilde bu adamı sevmişti. Mitch homurdandı. “Çabucak defol git, tamam mı? Elsie çarşafları halleder.” Elsie, Kate’in maaşının büyük bir bölümünü yatırdığı bakıcıydı. “Ya da bu koltukta yatarım. Zaten uyuyamıyorum.” 17


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Ardından öksürmeye başlayıp yanında duran masadaki mendile uzandı. Hakaretlerine rağmen, Kate istemsizce ona yardıma atıldı ama adam onu elinin tersiyle itti. “Hadi, git buradan. Git süper polisi oyna ve çözebileceğini düşündüğün lanet davanı çöz. Ha bu arada, madem bu kadar iyimsersin, bari eski kocanın yanına git de bak bakalım yeniden bir araya gelmek istiyor muymuş.” Kate doğruldu. Bu, sevgili yaşlı babasının sözü olsa için bile alçakça bir tavırdı. “Umutsuz vakasın.” “Evet, öyleyim, aynen... Umutsuz... Ciğerimden biri gitti ve diğeri de yolda. Ya sana ne demeli? Buraya haftada iki kere geliyorsun diye cennetin kapıları mı aralandı sanıyorsun? Tanrı’nın umurunda bile değil canım benim. Eğer öyle olsaydı, elinde ki bir araba dolusu cinayetle uğraşmak zorunda olmazdın.” Kate hiç tartışacak havasında değildi. Dönüp uzaklaşarak şifonyerden çantasını kaptı ve sırtlayarak kapıya doğru yöneldi. “Bu kadar mı yani? Azıcık kızdıracağım ve sen de kaçıp gideceksin, öyle mi?” Kate durup ellerini kaldırdı. “Bana defolup gitmemi söyledin, Mitch. Benden ne istiyorsun? Canımı mı vereyim?” Eliyle işaret ederek gitmesini buyurdu. “İyi... Git... Nasıl istersen... Sadece bana bir iyilik yap ve bir dahaki sefere erken gel. İzleyecek dizilerim var.” 18


Edward Fallon

Sonrasında kucağındaki kumandayı aldı ve televizyonu açarak kanallarda gezinmeye başladı. Böylece tıpkı geçmişte defalarca olduğu gibi, Kate Messenger ortadan kayboldu.

19



3

K

ate suç mahallini geceleri ziyaret etmezdi ama kafasını toparlamak için şehri gezdikten sonra kendisini vadiye yol alan 33 yoluna doğru giderken buldu; sanki bir şey onu oraya çekiyordu. Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Branfordların evi, Santa Flora’nın tam doğusundaki dağlara yerleşmiş Oak Grove denilen yerde, küçük bir banliyönün içindeki dar yolun sonunda bulunuyordu. Thad Branford yerli bir marangoz tasarımcısıydı ve evini bu bolca meşe ağaçlarıyla bezeli ıssız toprağa kendisi inşa etmişti. Evin bu kadar uzakta olması katile ya da katillere, cinayeti kanıtsız ve oldukça vahşi bir şekilde işleyebilecekleri zamanı tanımıştı. Cesetler üzerinde yapılan incelemeler Branford’un karısı Chelsea’nin ve en büyük kızları Bree’nin kafaları çatal çekiçyle parçalandıktan sonra vahşi bir biçimde tecavüze uğradıklarını gösteriyordu. Sekiz yaşlarında, ikiz olan diğer iki kızın nasıl öldürüldüğüyse belirsizdi. 21


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Kate bu türden korkunç cinayetlerle daha önce de karşılaşmıştı ama bunun gibisini ilk defa görüyordu ve biliyordu ki o cesetlerin ya da onlardan kalan şeylerin görüntüsü uzun yıllar boyunca peşini bırakmayacaktı. Bölüğünde olayın ayrıntılarını bilen dedektiflerin çoğu bu konu üzerinde babasının düşüncelerine katılmışlardı.; etrafta gezinen psikopat bir katil vardı ama şu an için Kate bu görüşü paylaşmak istemiyor, failin tam olarak buna inanmalarını istediğini düşünüyordu. Yanılıyor olabilirdi. Büyük ihtimalle öyleydi de. Böyle yapmasını ona söyleyen sadece içsesiydi. Buldukları deliller onları hayal kırıklığına uğratmıştı, hiçbir kan veya parmak izi ya da meniye rastlanmamıştı. Onlara fayda sağlayabilecek hiçbir DNA izi yoktu. Yine de içgüdüleri yarı yarıya güvenilirdi ve o da onlara güvenmeyi tercih edip davanın kişisel noktalarına daha bir yakından bakmaya karar verdi. Sorun şuydu ki, Branfordların hiçbir düşmanı yok gibi görünüyordu. Thad Branford’un çalışanları onun bir aziz olduğunu düşünürlerdi; esnaf ve sivil toplum örgütündeki arkadaşları adama tapıyorlardı. Ayrıca karısı ve çocukları topluluk içinde, oldukça sevilen insanlardı. Bu öylesine görmezden gelinecek bir kanıt değildi ve cinayetlerin sıradan bir eylem olabileceğine dair kesin noktalar sunuyordu. Buna rağmen Kate, Bradfordlardan birinin başka yollara saptığını ve diğerlerinin de sadece yola çıktıklarını ya da hesaplanmış bir örtbas olup olmadıklarını merak etti. Chelsea’nin başka biriyle bir ilişkisi mi vardı ve tüm bu cinayetler de reddedilmiş bir sevgilinin mi eseriydi? Peki, ya Bree? Neredeyse on altı yaşındaydı ama her zamanki arkadaş çevresi 22


Edward Fallon

dışından, ofarklı biriyle görüşüyor olabilir miydi? Bunlar pek muhtemel değildi. Ancak yaptıkları birçok soruşturma ve karıştırdıkları telefon, bilgisayar kayıtlarına bakılırsa bir olasılık vardı ve onları ayıklamadan önce Kate’in davayı FBI’a verip saygıdeğer babasını bahane etmeye niyeti yoktu. Gecenin bu vaktine rağmen, suç mahalline bir kez daha bakmak istedi; yararlı bir şey bulurum ümidiyle, adamın eşinin ve kızının kişisel eşyalarına daha yakından bakmak istiyordu. Gözden kaçırdıkları bir şey olabilirdi. İlk yaptıkları araştırmada dikkatlerini çeken tek şey Chelsea Branford’un komodin çekmecesinde bulunan seks oyuncaklarının çeşitliliğiydi ama bu yalnızca Branfordların heyecanlı bir aşk hayatları olduğunu ya da Bayan Branford’un azmış bir kadın olduğunu işaret ediyordu. Kate bir şey bulacağını sanmıyordu ama denemek zorundaydı. *** Onu gördüğünde neredeyse eve varmıştı: Branford yolundan on metre ötedeki dar yolun kenarına park edilmiş eski, beyaz bir Rambler... SUV cipini yaklaştırıp arabadan içeri göz attı ama içerisi boştu. Terk mi edilmişti? Kesinlikle öyle görünüyordu. Peki, ya bu araba bir muhabirinse ya da Acılar Evi diye çağırılan yere bir göz atma amacına düşmüş birkaç meraklınınsa? Soruşturmanın ilk günlerinde medyanın ilgisi insafsız olmuştu ve Kate televizyona çıkıp herhangi bir bilgisi olan insanların 23


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

onlarla iletişime geçmesini istemişti. Gelin görün ki, departmanının bilgi sızdırmamaya devam etmesi, bir ünlünün şoke edici ölümü ve medyaya egemen olan yeni bir politik skandalla birlikte, cinayetler daha önemli meselelere yer açması için aniden geri plana atılmıştı. Kate’in bununla ilgili bir sorunu yoktu. Medyanın baskısı olmadan rahatça hareket edebilecekti. Ama her zaman avare avare takılan bir-iki kişi olurdu; genelde bunlar dik kafalı suç muhabirleriydiler, çapsız politika veya ünlü dedikodularıyla ilgilenmezlerdi. Dolayısıyla arabanın boş olması için dua etti. Başına bir belâ daha eklemek istemiyordu. Arabasını Branfordların yoluna çekti, motoru durdurdu ve etrafı taradı. Etrafta sinsice gezinip pencerelerden içeri bakan birileri yoktu ve bu iyiye işaretti ama yine de emin olamadı. Ev, çevresiyle özdeşleşiyor, iyi inşa edilmiş bir dağ evine benziyordu; çatısı üçgen şeklinde, ahşap dış kaplamalı ve gösterişsiz, eski odun kütükleriyle bürülüydü. Fakat pervaz ve avlu korkuluğu, yanısıra pencerelerin görünümü, sahibinin ahşapla ilgili yeteneğine dikkat çekiyordu ve Kate adamın yetenekli bir tasarımcı olduğuna emindi. Evin önünü kaplayan avlu ve çıkma pencerenin karşısındaki sarı şeritle çevrilmiş suç mahalinin ardına bakarak kapıyı açıp dışarı çıktı. Cam, ay ışığını yansıttığı için içeriyi görmek zordu fakat herhangi bir hareket belirtisi yoktu ve duvarlara saçılan kanları aydınlatan herhangi bir ışık huzmesi görmedi. Belki de gerçekten yalnızdı. Yine de önlem olarak Glock silahına kolayca ulaşabilmek için belindeki silahın kılıfını açtı. “Pişman olacağına güvende ol,” derdi annesi eskiden... 24


Edward Fallon

Bu düşünceyle birlikte, karmaşık imgeler Kate’in kafasına dolaşmaya başladı;annesinin hırpalanmış bedeninin suç mahalli fotoğrafları. Dedektif olduğu ilk zamanlarda artık çok eskimiş olan davayı yeniden açmayı ümit ediyordu fakat o fotoğraflardan öteye geçmeyi başaramamıştı; her şeyden öte sevdiği kadın dövüldükten sonra boğulmuş ve iki çöp tenekesinin arasına atılmıştı. Yıllar boyunca davaya bir kez daha bakacağı konusunda kendisine söz vermişti ama o günlere daha çok vardı. Kafasına takılan görüntüleri atarak şeridin altından geçti ve yolun karşısındaki avlunun korkuluğuna doğru yürümeye başladı. Kapıyı görünce birden duraksadı. Tokmağa takılı kilit ardına kadar açılmıştı, kapı ardına kadar aralıktı. Kate o kilidin kombinasyonunu üreten kişiydi ve bu taktiği yalnızca takımındaki kişiler biliyordu. Peki ya, o halde nasıl açılmıştı? Kalbi gümbür gümbür atarak Rambler’a tekrar baktı, terk edilmiş olmasını umması artık bir düşünceden ibaretti. Şüphesiz ki bir muhabir, suç mahalline girmişti ve etrafa bakınıp hikâyeyi renklendirecek bir şeyler arıyordu. Sanki renklendirilmeye ihtiyacı varmış gibi. Fakat sonra kafasına başka bir şey takıldı. Belki de bu bir muhabir değildi. Hatta merakına yenik düşen herhangi bir insan da... Ya bu, katilin ta kendisiyse ve bazı suçluların yaptığı gibi suç mahalline geri dönüyorsa? İçeride istediği bir şey mi vardı? 25


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Beş gece önce bulamadığı bir şey? Bir ganimet? Bıraktıkları bir delil? Kate silahını kılıfından çıkardı ve birisinin onu görmemiş olmasını ümit etti; gerçi arabasından çıkan ses, dışarıda birisinin olduğunu fena bir şekilde belli etmiş olmalıydı. İçeride kim olursa olsun şu an onu dinliyor olabilirdi, belki de hamle yapmasını bekliyordu. İçinde tanıdık bir his tetiklendi; arkasını dönüp arabasına gitmesini ve yardım çağırmasını istiyordu. Aptal polisler genelde ölü polislerdi. Ve Kate aptal değildi. İçerideki bir şey gözüne iliştiğinde arabasına gitmek için dönüyordu. Şimdi farklı bir açıdan baktığı için ayın parıltısı daha az fark edilirdi, arkasında parıldamaktansa içeride parıldıyordu. Hayal gördüğünü sandı bir an, aklının ona oyunlar oynadığını –belki de bir koltuktu bu– ve göründüğünden farklı bir şey gösterdiğini sandı. Ama değildi. Bir çocuk Branfordların oturma odasında duruyordu. Kapüşonlu mont giymiş bir çocuk. Kate çömelerek silahını kapıya doğrulttu, ardından pencereye yaklaşarak içeri baktı. Çocuk küçüktü; belki on bir ,belki de on ikisindeydi. Odanın tam ortasında, kurumuş kanla lekelenmiş halının altında, ikizlerden biri olan Alicia’nın cesedinin bulunduğu yerdeki kanıt 26


Edward Fallon

belirtecine basarak dimdik duruyordu. Sanki bir çatlağı ya da su hasarını inceliyormuş gibi gözlerini direkt olarak çatıya dikip bir ileri bir geri sallanıyordu. Gözleri... Bulanık ışıkta bile, tuhaf görünmelerine neden olan bir şey vardı gözlerinde. Süt gibi bembeyaz tabakayla örtülü siyah kornealar... O... Kör müydü? Kate, gözleriyle çabucak odayı taradı fakat mobilyalar ve gölgelerden başka bir şey göremedi. Çocuğun Rambler’ı sürecek hali yoktu, dolayısıyla onunla birlikte başka kim vardı burada ve neredeydi? Arabasına dönüp gitmesi gerektiğini bilerek, belki de aptal birisi olduğuna karar verdi, çünkü çocuktaki bir şey ona ileriye doğru gitmesini söylüyordu. Açıklanamaz… Bir şey. Ardından da olanlar oldu. Kafasının içinde bir ses duydu; Bir çocuk sesi uzaktan, sanki başka bir gezegenden gelen belli belirsiz bir ses dalgası gibiydi bu: …Etak, males… Ses onu iliklerine kadar dondurmuştu. Bu da neyin nesiydi böyle? Çevresine bakındı, etrafta kimseyi göremedi. …Etak, males… Nedneb emkrü… Silahını sıkıca kavrayarak döndü ve çocuğa tekrar baktıktan sonra gözlerini kapayıp kafasını salladı. Dur durak vermeden çalıştığını biliyordu ama bu deliceydi. 27


Ölüm Vahşi Bir Gecedir

Bu ses… Bu… Neyin nesiydi? Stresten ve uykusuzluktan olmalıydı ve aklını başına toplaması gerekiyordu. Silahını yukarıda tutmaya devam ederek, gözlerini açıp bekledi, duyduğunu sandığı şeyi tekrar duyumsamaktan korkuyordu. Ardından pencereyi geçti, sırtını duvara dayadı ve kapıya yavaşça yaklaşarak ayağıyla onu itekledi. Kapı içeri doğru açıldığında, ağırlığını yan tarafına verdi ve yön değiştirip, oturma odasını tararken çabucak gardını aldı. İçerisi boş ve sessizdi; sadece çocuk ay ışığı havuzunda duruyor, hâlâ bir ileri bir geri sallanıyor, gözleri tavana bakıyordu ve nefes alış verişleri sessizlik içinde az çok duyulabiliyordu. Kate diken üstünde onu gözlemlerken sanrı görüp görmediğini merak ediyordu. “Kimsin sen? Burada ne yapıyorsun?” Çocuk bir şey demedi. Yaşıyor olduğuna dair bir belirti bile göstermedi. Aynı zamanda sağır mıydı? “Burada yalnız mısın, yoksa yanında başka birisi de...” “O haldeyken sana cevap vermeyecektir,” dedi bir ses. Kate irkilerek rüzgâr hızıyla döndü ve silahını sağındaki karanlık koridora doğru çevirdi. Bir adamın karanlık silueti, önünde duruyor; şaşkınlık ve korku içinde Kate’in tüyleri diken diken oldu. “Polis,” dedi Kate bedeninde bir adrenalin dalgası köpürerek. “Olduğun yerde kal. Sakın kıpırdama!”

28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.