Şiddet olaylarına dur demenin zamanı geldi de geçiyor...
Mavişehir Dergisi Reklam Arası - Aras Attila’ya aittir. Dergi T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve grafiklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Mavişehir Dergisi’nde yayınlanan ilan ve reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
İmtiyaz Sahibi (Sorumlu) Aras Attila aras@mavisehirdergisi.com
Editör / Yayın Yönetmeni
Ziynet Attila ziynet@mavisehirdergisi.com
Görsel Yönetmen ve Grafik Tasarım Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu Duygu Gönen Attila
Reklam Rezervasyon / Bilgi
Kabin Ekibi 0(549) 323 3031 - 0(549) 330 0 500
Yapım
Kabin Ekibi Tasarım Stüdyosu
Yayın Türü
Yerel - süreli - aylık
Yönetim Yeri
6003 Sk. No.7/A Karşıyaka / İZMİR
Web Sitesi
www.mavisehirdergisi.com
Baskı:
Basım ve Yayın Tarihi Katkıda Bulunanlar Uğur Oral - Ayşe Şişik - Serdar Sütçü Doç. Dr. Gürkan Ersoy - Kaan Yenilmez İsmail Barış Özpazarcık - Fügen Yenilmez Prof. Dr. Meltem Onay - Kutay Ürkmen Melis Yolaç - Gürcan Çelik
Şubat ayında yaşadığımız kötü olaylar beni ve hepimizi öylesine üzdü ve etkiledi ki; bir şeyler yapmak gerek. Bu kötü gidişe dur demenin zamanı gelmedi mi sizce de? Neredeyse Türkiye’nin her yerinde insanlarımızın gözü dönmüş durumda. Öncelikle hunharca öldürülen genç, güzel, psikoloji öğrencisi Özgecan Aslan, sonra neşeyle kar topu oynarken camına kar topu geldi diye ateş püsküren ve bıçakla gruba saldıran bir cani tarafından öldürülen genç bir gazeteci Nuh Köklü, sonrasında Ege Üniversitesi’nde öldürülen yine gencecik öğrenci Fırat Yılmaz Çakıroğlu, geçenlerde yine sokakta uğradığı bıçaklı saldırı sonrasında hayatını kaybeden Beşiktaş U16 Akademi takımının genç kalecisi Servet Dündar... Bunlar sadece duyduklarımız, bildiklerimiz; bilmediğimiz daha kimbilir neler var?... Neler oluyor bize; nedir bu şiddet bu celal? Kadına şiddet, insana şiddet, hayvana şiddet, kısacası canlıya yapılan bu şiddet ne zaman bitecek? Gereken önlemler ne ise alınmasını ve artık, bu tür kötü olayların yaşanmamasını diliyor ve istiyorum. Elbette yine eğitimin önemi burada da kendini gösteriyor. İlk eğitim aileden başlıyor; çocuklarımızı iyi birer birey olarak yetiştirmek anne babaların ilk görevlerinden olmalı. Çocuk ailede ne görürse onu yapacaktır. Çocuğa sevgi, saygı ve hoşgörü aşılarsak gelecekte dünyamız daha yaşanılası bir hale gelmez mi sizce de? Hatta ben daha da ileri giderek erkek çocukları olanlara; çocuklarının eline oyuncak silah vermemelerini, oyun Cdlerinde de vurdulu kırdılı oyunları almamalarını öneririm. Nasıl sigara yasaklandıysa silah ve türlerinin de yasaklanması, kullananlara çok ağır cezalar getirilmesi ve hatta dizilerde de şiddet olaylarının işlenmemesi gerektiğine inanıyorum. Mutlaka bu şiddet olaylarının önüne geçilmeli. Etrafımız hoşgörüsüz, sabırsız insanlarla doldu. Trafikte de dikkatinizi çekiyordur; hata yapana bir çift söz söyleyen ya yumrukla ya da kesici aletlerle durduruluyor. Neler oluyor, insanlar konuşarak anlaşacakken bu gövde gösterisi bu hiddet niye? Herkesi sakin olmaya, sinir ve stresine hakim olmaya davet ediyorum. Televizyonda da hangi kanal şiddet içerikli bir film ya da dizi veriyorsa o kanala tepki göstermek için izlememeye davet ediyorum. Artık ses getirmek; bu şiddet olaylarına bir son vermek için ne lazımsa yapalım. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” cümlesine uygun hareket edelim, lütfen düşüncelerinizi paylaşın. Hepbirlikte Türkiye’yi bu kötü gidişattan kurtaralım lütfen... Çocuklarımıza güzel, yaşanılası bir vatan bırakmak hepimizin görevi... Sevgi dolu bir dünya için elele verelim. Ziynet Attila ziynet@mavisehirdergisi.com mavisehirdergisi@gmail.com
İÇİNDEKİLER
• • • • • •
Tarkan’dan Mutlu Yuva Seferberliği’ne destek(6) Yardımsever Karşıyaka (10) Baharda neden yorgun hissederiz? (14-15) Ayda özel röportaj (16-17) Şiddet sarmalındaki kadın (köşe yazısı 32-33) Köşe Yazıları
Uğur Oral - İsmail Barış Özpazarcık - Ayşe Şişik - Kaan Yenilmez - Doç. Dr. Gürkan Ersoy Prof. Dr. Meltem Onay - Fügen Yenilmez - Serdar Sütçü - Kutay Ürkmen
2
Kemeraltı
İZMİR İÇİN ÖNEMLİ BİR DEĞER
Ege Genç İşadamları Derneği ile bir araya gelen Tarihi Kemeraltı İnşaat Yatırım A.Ş. (TARKEM) İzmir’in marka haline gelmekte geç kalmış değerlerine dikkat çekildi. TARKEM ile İzmir’in en önemli değerlerinden olan KadifekaleBasmane-Konak üçgeni arasında kalan bölgenin tarihi değerlerini yeniden canlandırmak, bu tarihi ve ticari bölgeyi önce İzmirlilere daha sonra da tüm Türkiye’ye kazandırmak için yapılması gerekenlerin paylaşıldığı toplantıda açılış konuşmasını yapan EGİAD Kurumlarla İlişkilerden Sorumlu Başkanvekili Aydın Buğra İlter, İzmir’in sahip olduğu kültürel değeri yaşatmak için çalışmak gerektiğini vurguladı. İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Genel Sekreter Vekili Sibel Ersin, konuşmasında; İzmir Tarih Projesi’nin içinde saklı İzmir Projesinin önemine dikkat çekti. İzmir’in en önemli değerlerinden olan Kadifekale-Basmane-Konak üçgeni arasında kalan bölgenin tarihi değerlerini yeniden canlandırmak, bu tarihi ve ticari bölgeyi önce İzmirli’lere daha sonra da tüm Türkiye’ye kazandırmak istediklerinin altını çizen Ersin, “Kemeraltı bir turizm kaldıracı. Tarihi dokusu, birden fazla medeniyeti içinde barındırması İzmir için önemli bir değer. 270 hektarlık alanda bir çok iş alanı, 10 bini aşkın tacir var ve 75 bini aşkın çalışanın olduğu bir yer. Bu göz ardı edilemez bir değer” dedi. 270 hektarlık alana 19 ana bölmeye ayrıldıklarını söyleyen Ersin, “Her bir alt bölge için alt çalıştaylar hazırlandı. Bu proje çok aktörlü bir yapı. Dokuz Eylül ve Yüksek Teknoloji Üniversiteleri ile protokol imzaladık. Mayıs ayı içerisinde 12 proje seçilerek, bu projelerin hayata geçmesi için fon oluşturulacak, bu gelişmeler de Eylül ayını bulacaktır. Fakat asıl sürecin 20 yıllık bir zaman zarfında tamamlanacağını öngörüyoruz” ifadelerini kullandı. Basına çokça yansıyan olumsuzluklara değinen Ersin, “Büyük sermaye Kemeraltı Çarsı’nı AVM yapıp geçecek diye söylentiler var. Bu doğru değil. Tarihi doku, sivil mimari ile ayakta kalmazsa buranın değeri kalmayacaktır. Kemeraltını özel kılan 100 yıllık helvacının dükkanını boşaltırsak bu çarşının farkı ne olacak?” dedi. Ersin, TARKEM’in kurulmasının ardından harekete geçmek için neden beklediğini şu sözlerle açıkladı: “Beklediğimiz bütüncül bir senaryoydu. Tekil çalışmalar evet çok güzel, ilerliyor hatta gelişiyor ama bütüncül çalışmaları destekliyoruz. Özel sektör olarak belediyeyi bu yönde motive ediyoruz.” Mart - 2015
4
Karşıyakalılar can dostlara sahip çıktı Can dostların yaşam şartlarını iyileştirmek için çalışmalarını sürdüren Karşıyaka Belediyesi, sahiplendirme faaliyetleriyle de sokak hayvanlarını sıcak yuvaya kavuşturdu. 2014 yılında 300 kedi ve köpeği sahiplendiren belediye, son iki ayda da 25 can dostu hayvansever ailelere teslim etti. Pet shop yerine bakımevi Karşıyaka Belediyesi’nin hayvan sahiplendirme çalışmaları, evlerini can dostlara açmak isteyen hayvanseverler için pet shoplara alternatif oldu. Ev ve süs hayvanı satış yerlerine gitmek yerine belediyenin bakımevinde kalan hayvanları tercih eden Karşıyakalılar, geçen yıl toplam 300 kedi ve köpeği sahiplendi. 2015 başından bu yana da 20 köpek ve 5 kedi sıcak yuvaya kavuşturuldu. Can dostlar, sağlık kontrolleri ve aşıları yapıldıktan sonra, hiçbir ücret talep edilmeden yeni ailelerine teslim edildi.
İnternetten takip edin Örnekköy’deki köpek bakımevi ve Taypark’taki hayvan sahiplendirme standı aracılığıyla gerçekleştirilen çalışmalar, kısa süre içinde internette de aktif hale getirilecek. Belediyenin kurumsal web sitesi üzerinden yayınlanan “Sahibimi Arıyorum” sayfası geliştirilerek, sahibini bekleyen can dostlar hakkında detaylı bilgi ve fotoğraflar yayınlanacak, düzenli olarak güncelleme yapılacak. Ayrıca, bu sayfadan Veteriner İşleri Müdürlüğü’nün günlük etkinliklerine de ulaşılabilecek. Hayvan dostu hizmetler Sahiplendirme faaliyetlerinin yanı sıra sokak hayvanlarına yönelik hizmetlerine de hız veren Karşıyaka Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü ekipleri, 2014 yılında 3 bini yerinde müdahale olmak üzere toplam 10 bin hayvana poliklinik hizmeti sağladı.
Mart - 2015
2 bin 500 kedi ve köpek kısırlaştırıldı. İzmir’de bir ilke imza atılarak, ilçenin farklı noktalarına ‘Pugedon’ isimli mama dönüşüm kutuları konuldu. Kedilerin ağır kış şartlarından korunabilmesi amacıyla sokak ve parklara 600 adet strafor kedi evi yerleştirildi. Kente kalıcı kedi evleri kazandırmak için çalışma başlatıldı. İlki Bostanlı Balıkçı Parkı’na kurulan evlerin, 4 farklı noktaya daha yerleştirileceği belirtildi.
6
Megastar Tarkan’dan
MUTLU YUVA SEFERBERLİĞİ’NE DESTEK Seferihisar Belediyesi, Prof. Dr. İsmet Sungurbey Sokak Hayvanları Yuvası’nın tamamlanması için Mutlu Yuva Seferberliği adında bir destek kampanyası başlattı. Kampanyaya www. mutluyuvaseferberligi.org adresi üzerinden destek vermek, yuvanın tamamlanması için ayni veya nakdi yardımlarda bulunmak mümkün. Seferihisar’ın hemen yanı başındaki bu yuvayı sıradan bir barınaktan ayıran üç özellik var. Bunlardan birincisi hayvanların özgürce ve aileleriyle birlikte yaşayacakları on dönümlük bir serbest alana sahip olması. Yuvanın diğer bir özelliği ise bölgede yaşayan insanların buraya gelerek hayvanların bakımına gönüllü olarak katılabilmesi. Yani burası hayvanların hapis ve tecrit edildiği bir yer değil, tersine, insanlarla buluştuğu bir yuva. Öyle ki, yuvanın içinde gönüllülerin konaklayabileceği altı odalı bir de misafirhane planlandı. Yuvanın üçüncü önemli özelliği ise içinde yaralı ve cerrahi sağaltıma muhtaç hayvanlar için bir de hastane yer alması. Tam teşekküllü bu yapının yanında, sert mizaçlı köpekler, yavrular ve hastalar için de ayrılmış özel alanlar mevcut.
Konu hakkında açıklama yapan Seferihisar Belediye Başkanı M. Tunç Soyer şunları söyledi: “Seferihisar’da sahipsiz, aç ve susuz sokak hayvanları için Türkiye’ye örnek bir yuva oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun için kurduğumuz Prof. Dr. İsmet Sungurbey Sokak Hayvanları Yuvası’nın yüzde yetmişini kısıtlı imkanlarımızla tamamladık. Hedefimiz yuvamızı Nisan 2015’te açmak. Ne var ki, bunun için duyarlı herkesin desteğine ihtiyacımız var. Megastar Tarkan, bu yolda bize destek veren ilk fikir önderi oldu. Kendisine sonsuz teşekkür ediyorum ve herkesi onun açtığı yola katılarak Seferihisar’ın Mutlu Yuva Seferberliği’ne destek vermeye davet ediyorum. Verilecek desteğin büyüklüğü hiç önemli değil. Önemli olan herkesin bu anlamlı kampanyaya dahil olması. Gelin, kimsesiz ve hasta hayvanların mutlu yuvasını Seferihisar’da hep birlikte kuralım.” Mart - 2015
CİLT BAKIMLARININ SİHİRLİ DOKUNUŞLARI Dermastamp ne işe yarar? *Cildin içten ve dıştan yenilenmesi. *Hafif ve derin kırışıklıkların azaltılması. *Akne, yara, yanık izlerinin giderilmesi. *Lekelerin giderilmesi. *Gözeneklerin sıkılaştırılması.
Cilt bakımları hem estetik hem de sağlık açısından çok önemlidir. Cildimizin temizlik ve bakımına özen göstererek, yaşımız ilerledikçe oluşacak kırışıklık ve deformasyon gibi problemleri önlemek için cildimize uygun bakımlar yaptırmalıyız. Yaşanan soğuk kış aylarından sonra zarar gören cildimizin yenilenme ve onarılma zamanı baharla birlikte gelir. Salonumuzda uzman tarafından cilt analizi yapılarak doğru ürün ve uygulamalar yapılacaktır. Yaşam tarzınız ve yaşam kalitenizle ilgili beklentilerinize geniş bir alan sunan SLIFE BEAUTY AND HEALTY LIFE CLUB’te yenilenmenin keyfine varacaksınız.
Cildin durumuna göre 30dk’lık seanslarla 2 haftada 1 ya da 4 haftada bir uygulanır. 6 seans uygulama önerilir. Her cilde uygulanabilir olması nedeniyle güvenlidir. DAHA GENÇ DAHA SIKI DAHA CANLI bir cilt için salonumuza bekliyoruz…
Geniş yelpazeye sahip profesyonel cilt bakımlarının son trendi olan; Dermaterapi ile yüz gençleştirme ve kırışıklık tedavisi DERMASTAMP (gençlik kalemi) adı verilen cihazla tıbbi mikro iğneleme yapılır. Küçük iğneler cildi delip yaralanmalar sonrasında meydana gelen hücre içersindeki doğal yara iyileştirme sürecini etkinleştirir. Cilt iğne ile delinmeleri deride küçük yaralanmalar olarak algılar ve iyileştirme süresi başlar. Tedavi edilen hücreler vücudun kendi kolojen üretimini uyaran büyüme faktörlerini serbest bırakır. Daha fazla kolojen üretimi cildin görünümünde iyileşme sağlar.
Cahar Dudayev Bulvarı 6436/2 Sk. No:18 K:3 D:3 Atakent - Karşıyaka Tel: 0(232) 330 0730 www.slifestudio.com
8 Köşe Yazısı
Dışarıdan yorgunluk içerisinde evinize geldiğinizde bu etkisini ilk adımınızı atar atmaz gösterir ve yorgunluğunuzun azalmasına yardımcı olur. Antreler biraz karanlık olduğu için, bir duvarında renk patlaması yapıp cesur davranabilirsiniz. Açık bir turkuaz, bordo, ördek başı yeşil, güzel bir sarı gibi renkler önereceğim. Ev kendinizinse baklava kesimli ayna ile kaplanabilir.
Kaan Yenilmez Mimar kaan.yenilmez@gmail.com
İlk evim nasıl olmalı? N
işanlısınız; normal olarak hayalinizde kendi evinizi oluşturmaya çalışıyorsunuz. Önce yakınlarınız evini nasıl döşemiş, internetten mobilya araştırmaları, işinizin veya evinizin güzergahı içinde kalan mobilyacılar hatta seyrettiğiniz diziler size bir ön fikir oluşturuyor. Bir eviniz olacak. O ev sizi ve eşinizi nasıl yansıtacak, Doğru seçimi nasıl yapacaksınız? Sizlere seçimlerinizi yaparken dikkat etmeniz gerekenler konusunda yardımcı olmaya çalışacağım. Önce evinizin belli olup, ölçülerinin elinizde olması çok önemli. Ölçü konusunda yapılacak bir yanlış, size senelerce sıkıntı yaratacaktır. Mobilya kolay değişen bir ürün değil. Sıfırdan ev döşemek, iki tarafın da ailesinin üstleneceği masraflar ve hatta evlenecek çiftin birikimlerinin büyük bir kısmını ortaya koyması ve belki de uzun yıllar ödemelerinin devam etmesi demek. Benim yeni evleneceklere ilk tavsiyem, evinizi çok eşya ile doldurmayın. Bırakın bazı yerler boş kalsın. Kalite her zaman ön planda olmalı. Paket bir satışta istemediğiniz ürünler ile senelerce yaşamak zorunda kalabilirsiniz. Çiftlerin her birinin farklı fikirleri ve farklı zevkleri olabilmektedir. Bu noktada neyi sevip neyi sevmediğinizi nişanlınızla belirlemelisiniz. Modern mi, caunrty mi, avangart tarzı bir mobilya mı? Yoksa klasik çizgilerle donatılmış antikalardan oluşan (vintage) bir mobilya tarzı mı? Görünüş mü önemli yoksa son derece rahat edeceğiniz mobilya tarzı mı önemli?
İşte bu sorular sizi doğru mobilyaya ve doğru ev dekorasyon seçeneklerine götürecektir. Ana hedef hayatlarını geçirecekleri ilk mekanın, evlerinin çok güzel, modern, farklı ve özel olmasıdır. Koyu kahverengi tonlar zaman içerisinde negatif enerjisi ile olabildiğince rahatsız edici olurlar. Duvarlarda ve zeminde ise evinizi daha geniş, aydınlık ve ferah gösterebilmek için özellikle zeminde ve duvarda açık renkler kullanmanız gerekir. Genel olarak tüm evde zemin için akçaağaç veya diş budak önereceğim. Ama salonda bunu biraz koyulaştırabilirsiniz. Salonlar evin en geniş bölümleridir. Salonda zeminde meşe veya bambu kullanabilirsiniz. Koltuklarınızı seçerken bir tanesi antrasit, lacivert, yosun yeşili, turkuaz, marsala gibi koyu tonlar; diğer parçaları ise krem, camel, taş rengi, açık gri, çok açık mavi gibi soft renkler ilk evleriniz için yeni trende uygun olduğu gibi, riskide az olan alternatifler olacaktır. Kanepelerde chesterfield bir moda değil vazgeçilmez bir model olarak salonlarda yerini alıyor. Sehpalarınızın cam ağırlıklı, büyük ölçülerde ve köşelerinin ert hatlı olmamasına dikkat edin. Bir aile oluşturacasınız. Bu ailenizin yeni bireylerinin zarar görmemesi için bu özellikler önemli. Yatak odası için önerim, mobilyalarınızda açık kahverengi, krem, beyaz tonlarda kullanmaya özen gösterin. Soft renklerin dinlendirici huzur veren etkisi, mobilyalarınızı uzun süre rahatlıkla, sıkılmadan kullanmanızı sağlayacaktır. Mart - 2015
Evleriniz için seçim aşamasında bazı mağazalar yerleşim konusunda size yardımcı olmakta, ve sizi yapabileceğiniz hatalar konusunda uyararak riskinizi azaltmaktalar. Yahudi ‘’ucuz mal alacak kadar zengin değilim‘’ demiş. Yaşamınızdan kaliteyi eksik etmeyin. Mobilya alışverişine çıkmadan önce evin rölövesini, yani ölçülerini alın. Tavan yüksekliği nedir? Odaların ve salonun en ve uzunluk ölçüleri nelerdir? Bunları detaylandırmanız önemlidir. İhtiyaç listesi hazırlayın! Yeni evlenecek çiftlere önerimiz evlerini seçtikten sonra ürün alışverişine çıkmadan önce her mekanı bölümlere ayırmaları ve ihtiyaç listesi hazırlamaları gerekliliğidir. Daha çok zamanlarını geçirecekleri salon bölümünde modüler sistemli kanepeler veya üçlü, ikili koltuk şeklinde takım alternatifleri ölçülere uygun olarak değerlendirilmelidir. Kanepelerde kullanılacak olan malzemenin deri mi yoksa kumaş mı olmasına karar verilmelidir. Bizim önerimiz; eğer salon sürekli kullanılacak olan bir bölümse (oturma odasının olmadığı düşünülürse) alcantara tarzı leke tutmama özelliği olan kumaşlar olacaktır. Deri de genelde yazın terletme, kışın üşütme riski olduğuna dair bir kanı yaygındır. Ancak, seçeceğiniz ürünün iç malzemesi ve kullanılan derinin geçirdiği teknik işlemler sonrası bu risk minimuma indirilebilir. En çok hangi mobilyalar seçiliyor? Gün geçtikçe değişen ev tasarımı ve dekorasyon trendlerinde, yeni evlenecek çiftler, artık pratik, çok yer kaplamayan, oval hatlı ve sade tasarımları beğeniyor. Bunlar içinde lcd ve plazma televizyonlara uygun tv sehpası, raflar, tv koltuğu, rahat oturma grupları, pratik masa ve sandalyeler bulunuyor.
10
Yardımlar arasında sıfır ya da ikinci el giysilerden mobilyaya kadar çok çeşitli eşyalar yer aldı. Butik Elele’nin kurulduğu 2004 yılından beri, bu yardımlardan düzenli olarak yararlanan ailelerin sayısı da 8 bine ulaştı.
Yardımsever Karşıyaka
Bu butikte para geçmiyor İnsan odaklı sosyal belediyecilik uygulamalarıyla fark yaratan Karşıyaka Belediyesi’nin “Butik Elele” hizmeti, ihtiyaç sahiplerine umut oldu. 2014 yılında hayırseverlerin Butik Elele’ye bağışladığı giysi ve ev eşyaları, maddi sıkıntılar yaşayan 6 bin ailenin yüzünü güldürdü. Karşıyaka Belediyesi’nin hayırsever destekleriyle büyüyen “Butik Elele” hizmeti sayesinde, geçen yıl 6 bin aileye yardım eli uzatıldı. Belediye Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü’ne başvuran ve gerekli incelemeleri yapılan yurttaşların giysi ve ev eşyası gibi ihtiyaçları, Butik Elele’ye gönderilen bağışlarla karşılandı. Yardımlar arasında sıfır ya da ikinci el giysilerden mobilyaya kadar çok çeşitli eşyalar yer aldı. Butik Elele’nin kurulduğu 2004 yılından beri, bu yardımlardan düzenli olarak yararlanan ailelerin sayısı da 8 bine ulaştı. Sistem nasıl işliyor? Butik Elele hizmeti kapsamında, vatandaşların bağışlamak istediği eşyalar görevliler tarafından evlerinden teslim alınıyor.
Hayırseverler, 369 64 02 numaralı telefondan randevu alarak bu imkandan yararlanabildikleri gibi, bağışlarını bizzat Butik Elele’ye veya belediye binasına da teslim edebiliyor. Titizlikle tasnif edilip hazır hale getirilen eşyalar, randevu sistemiyle ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Hem sıfır hem de ikinci el bağışların kabul edildiği Butik Elele’de; her mevsime uygun giysiler, yatak, koltuk, masa, buzdolabı, televizyon, fırın, mutfak malzemeleri gibi farklı ürünler bulunuyor. Bağışlar yerini buluyor Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, “Butik Elele, ihtiyaç sahipleriyle hayırseverleri aynı platformda buluşturan; yardımların en doğru adreslere gidip yerini bulmasını Mart - 2015
sağlayan bir uygulama. Karşıyaka halkının dayanışma ve yardımlaşma ruhuyla büyüyüp güçlenen bu birimimiz sayesinde dar gelirli yurttaşlarımızın eksiklikleri gideriliyor, yüzleri gülüyor. Bu yapılırken, toplumsal hassasiyetlere de dikkat ediliyor. İhtiyacı olan herkesi bu hizmetimizden yararlanmaya, maddi gücü olan tüm yurttaşlarımızı da bağış yapmaya davet ediyorum” dedi.
BLUESKY Ege illerine bayilikler vermektedir
Çamaşır makinanızda kullanmak üzere organik temizleme ürününüzü firmamızdan alabilirsiniz
Üyelik kartınız ile size özel Evinizde indirimlerden ve randevu ile sürprizlerden ütü servisimiz yararlanabilirsiniz başlamıştır
Ege’de ilk ve tek
Sağlığınızı düşünen kuru temizleme
BLUESKY
HİÇBİR KOKU DUYMUYORSUNUZ ÇÜNKÜ GÜVENDESİNİZ. BLUESKY Kuru Temizleme, hammaddesi KUM ve SAF LİKİT SİLİKON olan GreenEarth temizleme ürününü kullanır. Bu; bebeklerin emzik ve biberonlarında kullanılan madde ile aynıdır... Sağlığınıza, kıyafetlerinize ve doğaya hiçbir zararı yoktur. Artık direkt teninizle temas eden ve sağlığınız için çok önemli olan kıyafetlerinizde kimyasal kuru temizlemeleri geride bırakıp, ekolojik temizleme yapan BLUESKY’ı tercih etmelisiniz. Kıyafetleriniz ilk aldığınızdan daha yumuşak Suyu bile kirletmeyen, bebek ürünlerinde kullanılan maddelerle temizlenen kıyafetleriniz daha yumuşak ve steril olacak. Evinizde sağlıklı temizlik ürünleri kullanmak, çamaşırlarınızı ekolojik ve sağlıklı yıkamak ister misiniz? BLUESKY Kuru Temizleme mağazamızdan alacağınız Ekolojik SODASAN temizlik ve çamaşır yıkama ürünleri, hassas ciltlere ve alerjik bünyelere uygundur. Ürünün içeriği, temizlikten sonra doğaya zarar vermeden çözülür. 5 Ekolojik Sertifika ile garantilenmiştir.
Adres: 6440/3 Sk. No:12/A Atakent Karşıyaka İzmir Tel: 0232 330 3104
12
İsmail Barış Özpazarcık Etkin İnsan Gelişim Enstitüsü baris@etkininsan.com
Şiddet, toplum olarak hepimizin doğurduğu bir çocuktur N
erede yaşıyor olursan ol, kız çocuğuna ayrı erkek çocuğuna ayrı davrandıkça... Oğlunun erkekliğini yüceltip kızının kadınlığını tabulaştırdıkça... Cahilliğinin üstünü yasaklarınla ve baskılarınla örttrükçe... Atalarından aldığın gelenekleri bugünün doğrusu yaptıkça... Sorgulamadıkça... İtiat edip boyun eydikçe... Sevgisiz çocuklar büyüttükçe... Çevrende, insanı insan olarak görmek yerine, “kadın”, “erkek” şeklinde ayırt eden kimliklerin öne çıktığı bir yaklaşım biçimiyle karşılaşmaya başlarsın. Sonra bunun yerini “etiketlemeler” almaya başlar: “Or…….u”, “İ..e”, “f…e”… Bu ifadeleri kullananlar, sözlü şiddet uyguladıklarının farkında değildir bile. Şiddet, ne yazık ki kara cahilliğimizin yetiştirdiği bir çocuktur. Öyle ki, toplum olarak hepimizin doğurduğu bir çocuk. Her masum çocuk gibi, “Şiddet” adını verdiğimiz o çocuk, çevresindeki dünyaya bakarak nasıl davranacağını öğrendi. Evde, annesine küfreden babasından… Sokakta, başı önünde yürümek zorunda kalan kız çocuğuna etmediğini bırakmayan mahalledeki bıçkın ağabeyinden…
Okulda “sıra dayağı”na girişen öğretmeninden… Hayvanları tekmeleyen, işkence yapan komşusundan… İşyerinde, çalışanını aşağılayan patronundan… Bilgisayarda oynarken kanıksadığı stratejik şiddet oyunlarından… “Ekşın filmlerde” nefesini tutarak izlediği sahnelerden… Silahların kol gezdiği, kurşunların havada uçuştuğu televizyon dizilerinden… Cinayet ipuçlarını nasıl yok edeceğini katillere öğretebilecek potansiyeldeki “criminal belgesel”lerden.. TV dizilerini aratmayan “Ana haber bültenleri”nden… Gencecik filizlerimizin sokakta, üniversitede kurşunlama haberlerinden… Gazetedeki “3. sayfa haberleri”nde yer alan gerçeklerden… Kadını erkeği ayrı ayrı sınıflandıran kültüründen… Ve o kültürün yarattığı çocuğumuzun korku kültürü, şimdi hepimizin gündemi ve konuşma konumuz. Üzgünüm, fakat hepimiz bu sonuçtan sorumluyuz. Şiddet adını verdiğimiz o çocuk, bizim elimizde büyüdü. Şimdi iki Mart - 2015
yakamızdan tutmuş hesap soruyor. Şiddeti uygulayan o insanlar, bizimle aynı sosyal alanda yaşıyorlar. Otobüste, markette, alışveriş merkezinde, parkta o insanlarla yan yana, hayatı paylaşıyoruz. Dünyamız bizim evimiz ve o insanlar, evimizin içinde dolaşıyorlar. Onları küçük gördükçe, bu sorun küçülmüyor, aksine daha da büyüyor. Onları yargıladıkça, toplumun masum bireyleri aşağılanmaya devam ediliyor. Onlara öfkelendikçe, öfkeleri alevleniyor. Onları görmezden geldikçe, bu sorun gözümüze gözümüze sokuluyor. Kaçış yok, bu durumla yüzleşeceğiz. Nutuk atarak değil… Söverek değil… Korkarak değil… Kaçarak değil… Şiddete şiddetle ve öfkeyle karşılık vererek değil. İnsanca bilinç geliştirerek. Anlayışla yaklaşarak. Çocuklarımızı sevgiyle büyüterek. Kadına şiddet, sadece kadınların değil insanlığımızın meselesidir. Çocuk büyüten her annenin ve babanın sorumluluğu, çocukları erkekliği ya da kadınlığı ile tanışmadan önce, insanlığı ve vicdanıyla kucaklaştırmaktır.
GÖKKUŞAĞI PERDE ‘’Hepimiz alışveriş dünyasının birer parçasıyız ve satın aldığımız ürün ve hizmetlerde problem yaşamak istemeyiz. Ürün kalitesi, satış sonrası hizmet, ihtiyaca cevap veren ürün seçenekleri ve tabii ki fiyat. Gökkuşağı Perde olarak 35 yıllık tecrübe ve ilkeli çalışma anlayışı ile yaşam alanlarınızın dekorasyonunda kaliteli ve seçkin ürünlerle hizmet vermekteyiz. Perde, döşemelik kumaş ve ithal duvar kağıtlarında farklı zevklere hitap edecek geniş ürün yelpazesiyle Şemikler ve Girne Bulvarı’ndaki mağazalarımıza sizleri de bekleriz.’’
Yaşar Ünalp
Merkez: 6221 Sk. No: 95 Şemikler Tel: 0 (232) 336 8923 Şube: Girne Bulvarı No: 97/B Tel: 0 (232) 362 8497
Enerjinizin düşmesine izin vermeyin
B
ahar yorgunluğu, hemen herkesin mevsim dönüşlerinde hissedebildiği bir takım ruhsal ve bedensel belirtilere verilen genel isim olarak ele alınıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte birçoğumuz için yataktan kalkmak çok daha zor bir hal alırken gündelik işleri yaparken daha isteksiz olabiliyoruz. Bu durumu genellikle değişen hava koşullarına bağlasak da, uzun süren yorgunlukların ciddiye alınması, altta yatan başka bir sorunun da geçiştirilmesini engellemiş oluyor. Bazı dönemlerde yeterli besin alınmaması, vitamin ve minerallerin eksik kalması, tiroit bezinin çalışma düzensizlikleri, tansiyon - kalp enfeksiyon hastalıkları, sigaranın fazla kullanılması yorgunluk belirtilerini artıran unsurlar olarak sıralanıyor. Bahar aylarında havadaki elektrik yükü artıyor. Pozitif ve negatif yüklü iyonların artması da insan biyoritminde olumlu ya da olumsuz etkiler yaratıyor.
Pozitif iyonlar insanı daha zinde hissettirirken, negatif iyonların artması insanın kendini daha halsiz hissetmesine ve yorgunluk belirtilerinin ortaya çıkmasında etkili oluyor. Bahar aylarında, aslında vücudumuz daha aktif olmamızı sağlayacak hormonlar salgılanmasına karşın eğer ortada vitamin eksikliği, beslenme bozukluğu varsa, vücut buna aynı uyumu gösteremiyor ve yorgunluk hissi artıyor. Ayrıca bu aylarda neşeli ve enerjik olunmasının da temel nedenlerinden biri yine hormonlar. Bazı hormonlar karanlık ortamlarda daha fazla salgılanırken, bazı hormonlar ise insan metabolizması gereği güneş ışığı gördüğünde daha fazla salgılanıyor. Yazın güneşin fazla görüldüğü dönemlerde ise depresyondan çıkışı kolaylaştıracak, daha neşeli hale Mart - 2015
getirecek hormonlar salgılanıyor. Ancak kişinin ruhsal yapısı da bu durumdan ne kadar etkileneceğinde belirleyici oluyor. Örneğin eğer kişi depresif bir yapıya sahipse herkesin neşelendiği bir ortamda kendini daha depresif hissedebiliyor. Bahar yorgunluğundan kurtulmak için vitamin ve mineral takviyesi alabilirsiniz. B12, B6, B1, B2, C, D vitaminleri, çok daha iyi hissetmenizi sağlayacaklardır. Ayrıca bahar yorgunluğunun en büyük sebeplerinden biri de vücuttaki demir eksikliğidir. Aşırı yorgunluktan şikayetçiyseniz mutlaka gerekli testleri yaptırın ve demir oranınıza baktırın. Günde ortalama 15mg demir desteği, yorgunluk hissetmenizi engelleyecektir. Hap kullanmak istemiyorsanız, bolca soya fasulyesi, ıspanak, fındık, kırmızı et, tavuk ve balık tüketerek
BUNLARI TÜKETIN ENERJINIZ ARTSIN Havuç: Vücuda A vitamini sağlar. Vücuttaki üre asidi, ürat tuzları benzeri yorgunluk maddelerinin ve diğer zehirlerin idrarla dışarı atılmasını sağlar. Balık: Bedene güç ve enerji verir, Zihin yorgunluğunu giderir. Yapısındaki demir sayesinde kan yapar. Balıktaki kalsiyum kemiklerin büyümesini sağlar ve özellikle çocukluk çağlarında gelişmeyi kolaylaştırır. Çok gerekli madensel tuzlardan biri olan iyot, vitaminlerin ve diğer madensel tuzların özümlenmesini sağlar. Balıkta bulunan yağ asidi beyindeki iltihaplanmayı önleyebiliyor. Beynin ve sinir hücrelerinin gelişmesini sağlar, böylece bunaklık ve alzheimer riskini azaltır.
de vücudunuzdaki demir seviyesini arttırabilirsiniz. Çok uzun ve yorucu saatler çalışmamaya ve kendinizi fazla hırpalamamaya dikkat edin. Bu hem fiziksel, hem psikolojik olarak sizi çok zorlayacaktır.
çıkıp, kısa yürüyüşler yapın. Dolabınızı düzenleyin ve kışlık kıyafetleri ortadan kaldırarak, daha hafif, ince ve renkli kıyafetlerinizi raflara yerleştirin. Turuncu tonlarında seçeceğiniz kıyafetler enerjinizi arttıracak ve kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Masaj yaptırın. Eğer dışarıda masaj yaptırmak size masraflı geliyorsa, ailenizden veya arkadaşlarınızdan size masaj yapmalarını isteyebilirsiniz. Evinizi ve ofisinizi bol bol havalandırın ve içeri temiz havanın girmesini sağlayın. Eğer fırsatınız varsa dışarı
Eğer ne yaparsanız yapın, üzerinizdeki yorgunluğu atamıyorsanız, bu durum daha ciddi bir sağlık probleminin göstergesi olabilir. Bahar yorgunluğu, daha ciddi sağlık problemlerinin belirtisi olabileceği için, ihmal etmeden bir doktora görünmenizi tavsiye ederiz.
B
ahar ayları, hafif beslenmeye ve diyet yapmaya başlamanın tam zamanıdır. Hafif, bir o kadar da direnç verici besinleri tüketmeye özen göstermek gerekir. Balık, ızgara et, sebze ve meyveler bol tüketilmelidir. Vücudun çok hafif düzeyde susuz kalması dahi metabolizmayı yavaşlatır. Günde en az 8-10 bardak su içilmeli, kahve ve çay mümkün olduğunca az tüketilmelidir. Oksijeni bol olan ortamlarda vakit geçirmeli, hatta mümkünse her gün yürüyüş yapılmalıdır. Mart - 2015
Yazı internetten derlemedir.
a d y A por özel rö
taj
O Ses Türkiye yarışması ile yıldızı parlayan genç ve güzel şarkıcı Ayda ile sizler için samimi bir röportaj gerçekleştirdik. Biz sizi O Ses Türkiye ile tanıdık, bize biraz kendinizden bahseder misiniz? İsveç doğumluyum, annem Türk babam İranlı. 1990 tarihinde doğdum, oğlak burcuyum. Mükkemelliyetçiyim, inatçıyım, dürüst birisiyim. Çekingen ve sakin bir yapım var fakat sahnede canavar oluyorum. Sahnede olmak beni çok mutlu ediyor. O Ses Türkiye yarışmasına katılmanız nasıl oldu? Bize kısaca anlatır mısınız? O Ses Türkiye’ye birinci sezonda katıldım ve erken elendim. İkinci sezonda tekrar çağırıldım ve yeniden katılma kararı verdim. İkinci sezonda 2. oldum. O Ses Türkiye ile hayatım değişti tanınan kişi olmanın dışında, sokakta beni gördüklerinde insanların verdiği güzel tepkiler beni çok mutlu ediyor. O Ses Türkiye yarışmasından sonra hayatınızda değişiklikler oldu mu? Olduysa nelerin değiştiğinden kısaca bahseder misiniz? Bütün hayatım değişti diyebilirim. Güzel bir tecrübe kazandım. İstanbul’a taşındım, plak şirketimle anlaştım ve şimdi de “Boğazda yangın var” adlı yepyeni bir single ile karşınızdayım. Boğazda yangın var şarkısının konusu karşılık bulamayan bir aşkın hikayesi. Yeteneğinizi ne zaman ve kim keşfetti? Konuşmaya başladığım anda ufak yaşlarda şarkı söylemeye de başladım. Küçükken Walt Disney çizgi filmlerin hayranı olduğum için hep o filmlerdeki şarkıları söylerdim. Böylece ailem şarkı söyleme yeteneğimi keşffetti. 16 yaşımdan beri söz ve beste yapıyorum. Ben her türde şarkı söylemeyi seviyorum, yeter ki bana hitap etsin, beni yansıtsın ve heyecanlandırsın. Beni heyecanlandırmayan şarkıyı söylemem.
“
Boğazda yangın var adlı şarkımın promosyon dönemindeyız. Çok yoğun geçiyor. Konserlerimiz başladı. Onun koşuşturmacası var ama çok güzel tepkiler alıyoruz bu da her şeye değiyor.
“
Şimdilerde Ayda neler yapıyor? Boğazda yangın var adlı şarkımın promosyon dönemindeyız. Çok yoğun geçiyor. Konserlerimiz başladı. Onun koşuşturmacası var ama çok güzel tepkiler alıyoruz bu da her şeye değiyor. Aldığım her tepki beni çok mutlu ediyor. Türkiye’de tanınan biri olmak çok güzel bir hismiş. Gelecek ile ilgi projeleriniz var mı? Varsa bize onlardan bahseder misiniz? Benim aklımda yapmak istediğim birsürü şey var önümüzdeki bir kaç sene içerisinde. Öncellikle bu yeni şarkımla müzikseverlere tekrar merhaba diyorum ve devamını
getireceğim. O kadar güzel tepkiler aldım ki yeni projelerimi şimdiden sıralamaya başladım. En büyük hayaliniz nedir? En büyük hayalim müzik ile dolu uzun bir hayat yaşamaktır. Müzik benim hayatımın parçası ve hayatımın her evresinde müzik olmalı diye düşünüyorum. Ayda’nın enleri nelerdir? En sevdiği sanatçı: Zor bir soru o yuzden örnek veremiyorum. Ama şunu anlatabilirim size; küçükken benim ingilizce şarkı yazmama ilham veren sanatçı Lauryn Hıll idi. Hem sesiyle hem derinliğiyle hem de yazdığı
şarkılarla benim müzik yolculuğuma çok katkısı olan bir sanatçıdır. Herkese mutlaka dinlemelerini tavsiye ederim. En sevdiği kişi: Tabii ki ailem. En korktuğu şey: Sevdiğim birisine zarar gelmesi beni çok korkutur. En sevdiği şarkı: Günden güne değişiyor, şuan çok dinlediğim şarkı Honey Claws - Digital Animal İzmir ve İzmirliler hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? İzmir medeniyetin olduğu çok güzel bir şehir. İzmirliler ise çok sıcak kanlı ve güler yüzlü insanlar. İzmirlilerin geniş görüşlü ve modern insanlar olduklarını bilirim, bu yüzden de çok severim.
18
ÇOCUK GELİŞİMİNDE BESLENMENİN ÖNEMİ Çocuğun kişiliği özellikle okul öncesi dönemde şekillenmekte, yetişkinlik çağındaki davranışları üzerinde etkili olacak alışkanlıkların edinilmesi bu yıllara dayanmaktadır. Çocukluk çağında kazanılan sağlıklı beslenme alışkanlıkları hayatın sonraki dönemlerini etkileyerek ileriki yaşlarda ortaya çıkabilecek sorunları önlemede önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı beslenme çocuğun bedensel, sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde önemli bir rol oynamaktadır. Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu ortaya konmuştur. Çocuğun günlük beslenmesinde temel besinlerden biri eksik ise, çocuk dengeli beslenemiyor demektir.
Çünkü temel besin öğeleri ancak birlikte yenirse, bedenin büyümesini, gelişmesini, işlemesini sağlar. Örneğin, çocuğun protein ihtiyacı yeterince karşılanmazsa, yediği şekerli, nişastalı yiyecekler vücutta özümlenemez. Herhangi bir vitaminin eksikliği, vitamin yetersizliğinden doğan hastalıklara, deri hastalıklarına yol açabilir; madensel tuzların (minerallerin) eksikliği, kansızlık, güçsüzlük, diş ve kemiklerin kötü gelişmesine sebep olur. Gazoz, şeker, çiklet, çikolata gibi yiyecekler çocuğu beslemez, üstelik sağlığa zararlıdır. Bunlar hem diş çürümesine yol açar, hem de çocuğun iştahını tıkar. Çocuğun besinlerini mümkün olduğu kadar çok geniş yelpazede tutmak gerekir. Bir çocuğu sürekli vitamin ağırlıkla besleyip, minerallerden veya diğer besinlerden mahrum Mart - 2015
bırakmak olmaz. Sürekli yüksek kalorili yiyecekler vermek de sakıncalıdır. Çocuğun obez birisi olmasına yol açar. Tam tersi çocuğun fazla kilo almaması için de kalorisi çok düşük gıdalar da vermek olmaz. Çünkü çocukların belli bir düzeyde kalori almaları da gerekir. İyi bir beslenme programı çocuklar için gerekli olan tüm besinleri içermelidir. Aradaki dengeyi iyi kurmak gerekir. Aksi halde sağlık açısından sorunlu bir çocuk yetişmiş olur. Süt ve süt ürünleri önemlidir. Bunları vermek gerekir. Çocuğu et ve balıktan da mahrum bırakmamak gerekir. Yumurta çocuğun gelişimi açısından önemlidir. Her gün bir tane yemesi iyi olacaktır. Çocuğun beslenme programından sebzeler eksik edilmemelidir. Taze meyveler veya meyve suları da ihmal edilmemelidir. Yazı internetten derlemedir.
20
ATLAS YURTDIŞI EĞİTİM DANIŞMANLIĞI Neden Yurtdışı eğitim? Sınırların genişlemesi, uluslararası kültürel ve ekonomik ilişkilerin gelişimi en az bir yabancı dili çok iyi derecede öğrenmeyi zorunlu kılmaktadır. Yabancı dili, konuşulduğu ülkede, iyi bir dil eğitim merkezinde öğrenmek kuşkusuz çok faydalıdır. Ayrıca farklı coğrafyalardan insanlarla tanışarak değişik kültürlere açılmak öğrencilerin vizyonunu geliştirmekte, kendilerine güvenini arttırmakta, dünyayı ve ülkesini daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirmesini sağlamaktadır. Yurtdışında, eğitim standartlarının ülkemize kıyasla çok yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde üniversite, mastır, sertifika yada mesleki eğitim programlarına katılan öğrenciler ülkemizde yada yurtdışında büyük oranda kariyer hedeflerine ulaşmakta önemli mevkilere gelmektedir. Yurtdışına eğitim için gidecek öğrencilere tavsiyeleriniz nelerdir? Öğrenciler öncelikle ihtiyaç ve amaçlarını doğru belirlemeli hangi konuda ve hangi ülkede eğitim almak istediğine karar vermelidir. Araştırma sürecinde gitmek istedikleri ülke ile ilgili mümkün olduğunca çok bilgi toplamalı kültür şokuna hazırlıklı olmalıdır. Öğrenciler verecekleri kararların tüm yaşamları üzerinde etkisi olacağını unutmamalı, geleceklerini belirleyecek seçimleri yaparken, tüm seçenek ve fırsatlardan haberdar olabilmek ve bilinçli tercihler
yapabilmek için mutlaka güvenilir bir Yurtdışı Eğitim Danışmanlığından profesyonel yardım almalıdır. Yurtdışına eğitim için giden öğrencilere yönelik ATLAS Eğitim gibi kuruluşların yaptığı çalışmalar nelerdir? Öğrencilere ne gibi hizmetler veriyorlar? Yurtdışı Eğitim Danışmanlıkları öğrencileri ülkeler, yaşam koşulları, sosyal olanaklar, okullar, program içerikleri, başlangıç tarihleri, konaklama alternatifleri, maliyetler ile ilgili her konuda detaylı bilgilendirerek kendileri ve gelecekleri için en doğru seçimleri yapmalarını sağlar. Eğitim danışmanı, yurdışında eğitim almak isteyen öğrencilerin tercih ettikleri eğitim programına yerleştirilmesinin yanı sıra vize, konaklama ve seyahat işlemelerinide yapmakta öğrencilerin yurtdışı eğitimleri süresince de karşılaşabilecekleri bütün sorunların giderilmesinde yardımcı olmaktadır. Eğitim danışmanları mutlaka, gidilecek ülke ve okulları daha önce önce ziyaret etmiş olmalılar. Bu sayde öğrencilerin ilk ağızdan bilgi alarak doğru bilinçlenmesi sağlanır. Atlas Yurt Dışı Eğitim Danışmanlığı İngiltere, ABD, Avustralya ve Kanada başta olmak üzere, Almanya, Fransa, İtalya ve Malta gibi pek çok ülkede yüzlerce saygın üniversite, kolej, dil okulu ve yaz okullarının resmi temsilciliğini yapmaktadır. Temsilcisi olduğu eğitim kurumları için ücretsiz Mart - 2015
danışmanlık hizmeti vermektedir. Atlas Eğitim İzmir şubesi olarak, kayıt olan öğrencilerimize, programlarına başlamadan önce 5’er saatlik bire bir özel İngilzce dersi vermekteyiz. Sektörün en eski danışman şirketlerinin başında yer alan Atlas Eğitim olarak 25. yılımızda, Avrupa’nın en iyi danışmanlık ödülünü de almaya hak kazanmış bulunuyoruz. Yurtdışında eğitim sırasında güvenlik önemli bir konu, neler söylemek istersiniz? Güvenlik elbette ki gerek aileler gerek öğrenciler gerekse de bizler tarafından öncelikli konudur. Ülke ve şehir seçimlerimizi yaparken bu konuları mutlaka göz önünde bulundurur ve uygun ülkelere öğrencilerimizi yönlendiririz. Ayrıca, herhangi bir problem yada sorunda, öğrencilerimiz yurtdışında bulunan ofislerimizdeki Türk danışmanlarımız ile de 7/24 iletişime geçebilmektedir. Öğrenciler genelde hangi ülkelere gidiyor? Dil öğrenme açısından en iyi ülke hangisi? Dünyada yabancı dil eğitimi için en çok öğrenci alan ülkeler İngiltere ve Amerika’dır. Kanada ve Avustralya da ekonomik olmaları, yüksek yaşam ve eğitim standartları sebebiyle son yıllarda yıldızı parlayan ülkeler arasındadır. Ana dil olarak İngilizce’nin konuşulduğu bu dört ülkede de profesyonel yardım alarak, çok fazla sayıda alternatif arasından doğru okul ve doğru bölge seçimleri yapıldığı takdirde verimli bir eğitim süreci geçirilebilir. Ülkeler arasında maliyetler, sosyal olanaklar ve yaşam koşulları bakımından farklılıklar vardır. Özellikle İngiltere ve Avustralya’da öğrencilerin sahip olduğu sosyal imkan ve haklar daha fazladır. Turistik bir Akdeniz adası ve eski İngiliz sömürgesi olan Malta’da özellikle vize engeline takılmak istemeyen öğrencilerin tercih ettiği yakın ülkelerden biridir. İngilizce dışındaki dil eğitimleri için ise Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, İsviçre gibi Avrupa ülkeleri tercih edilmektedir.
22
3) Uzun dönemli konsantrasyon gerektiren işlerde yaşanan başarısızlıklar. 4) Konsantrasyon gerektiren ev ödevleri, kağıt işlerini tamamlamakta zorlanma. 5) Sık sık bir oyundan veya işten bir diğerine geçme. 6) Yapılması gereken işleri sürekli ağrıdan alma, geciktirme, erteleme. 7) Yapılması gerekenleri sık sık unutma, günlük aktiviteleri zamanında yapamama. 8) Konuşma sırasında karşısındakini dinlemekte zorlanma, konuşmaları akılda tutamama, sosyal durumlarda detaylara ve aktivitelere dikkat etmeme şeklinde sıralanabilir.
Psikolog Kutay Ürkmen kutayurkmen@yahoo.com.tr www.kutayurkmen.com
Çocuklarda
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE OKUL BAŞARISINA ETKİLERİ D
ikkat eksikliği, öğrencilerin ders başarısını ve sınav sonuçlarını olumsuz etkileyen en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Hemen hemen her anne baba çocuğunun dikkatini derse veremediğinden yakınırken, üçte birine yakını da dikkat eksikliğinin daha ileri boyutlara vardığı ve çocuklarının sınavlarda çok basit hatalar yaparak düşük notlar aldığından şikayet etmektedirler.
Öğrenciler ise hem okulda başarısızlık yaşamakta hem de öğretmenlerini dinlerken dikkatlerini veremedikleri için dersten kopmaktadırlar. Bu durum sürekli olarak aileleri ile problem yaşamalarına neden olmaktadır. Çocuklarının sınavlarda kimsenin bilemediği en zor soruları doğru cevaplarken en basit sorularda hata yaptığını gören aileler onların istediği zaman dikkatini verebileceğini fakat gayret göstermediklerini düşünerek başarısızlıklarından ötürü onlara kızmakta, bu durum karşılıklı kırgınlıklara neden olmaktadır. Birçok aile çocuklarının dikkat eksikliğinden yakınsa da, çok azı bu problemi giderme yoluna
gitmektedir. Bu durum, maalesef, hafif düzeyde çok basit ve ilaçsız müdahaleler ile düzelebilecekken, ebeveynlerin ihmali yüzünden ileride çok daha ciddi psikolojik problemlerle karşılaşılmasına neden olmaktadır. Çünkü dikkat eksikliği, çocuğun sadece okul başarısını değil, iş hayatı, evlilik hayatı gibi, hayatındaki bir çok önemli unsuru olumsuz etkilemektedir. Çocukluk döneminde yaşanan dikkat eksikliği bozukluğunun belirlenmesi genellikle pek kolay değildir. Ailenin, öğretmenin ve çocuğun çevresinde bulunan yetişkinlerin dikkat eksikliği bozukluğu belirtilerinden haberdar olması, çocuğun ilişkilerini ve hareketlerini iyi gözlemlemesi teşhisin konulabilmesi için atılacak ilk adımdır. Dikkat eksikliği bozukluğunun belirtileri; 1) Okulda veya iş yerinde önemli olan detaylara dikkat etmeme, kolay hatalar yapma, yapılan işin dağınık ve dikkatsiz yapılması. 2) Bir işle uğraşırken diğer insanların ilgisini çekmeyen bir ses veya olay nedeniyle yapılan işin bırakılması. Mart - 2015
Dikkat eksikliği hakkında yanlış bilinenler; 1) Dikkat eksikliği diye bir şey yoktur, bu sadece kişinin yapması gereken şeylere karşı gösterdiği isteksizliktir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sık sık “isteksizlik” ile karıştırılır ancak kişinin ruh hali değil, beyindeki idareyi sağlayan kimyasal maddelerle ilgili bir problemdir. 2) Herkeste bir miktar dikkat eksikliği vardır, eğer kişi yeterince akıllıysa bu sorunun üstesinden gelebilir. Dikkat eksikliği her zeka düzeyindeki insanı etkileyebilir ve kronik dikkat eksikliği kişinin sadece düşünceleriyle tedavi edebileceği bir durum değildir. 3) Dikkat eksikliği bulunan bir kişide depresyon, kaygı bozukluğu ve diğer psikolojik hastalıkların görülme ihtimali diğer insanlara göre 6 kat daha fazladır. Sonuç olarak; dikkat eksikliği hem yetişkinleri hem de çocukları aynı oranda etkileyen bir rahatsızlıktır. Çocukluk döneminde genellikle hiperaktivite ile birlikte görülür. Belirtileri çocukluk döneminde sosyal ilişkileri, ergenlik döneminde sosyal hayatı ve okul başarısını, yetişkinlik döneminde ise iş hayatını ve ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilir. Terapi ve bazı egzersizlerle problem kontrol altına alınabilmektedir. Ancak kişinin yaşam tarzında yapacağı değişiklikler de belirtilerin azaltılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Çocukluk döneminde dikkat eksikliğinin belirlenmesi yetişkinlere göre daha zor olduğu için çocuklar ebeveynleri tarafından yakından takip edilmeli ve gerekli hallerde bir uzman görüşüne başvurulmalıdır. Sağlıklı günler dileklerimle.
SANAT
PAN BALE VE SANAT OKULU
BALE - RESİM - MÜZİK: Piyano - Keman - Yan Flüt - Gitar - Batari - Viyolonsel DANS: Modern dans - Sosyal latin dansları - Dans sporu - Free style - Lindy hop - Arjantin tango Adres: Park Yaşam Ticaret ve AVM 32/A D:113 Mavişehir İzmir Telefon: 0(232) 501 22 44
PAN EĞİTİM DANIŞMANLIK
ETKİN OKUMA - ÖDEV DESTEĞİ - YABANCI DİL EĞİTİMLERİ: FRANSIZCA –İNGİLİZCE –ALMANCA TÜRKÇE MATEMATİK SOSYAL BİLGİLER FEN BİLGİSİ DERSLERİ ETÜT AKTİVİTELERİ - SANTRANÇ - LEGO KİDS Adres: Park Yaşam Ticaret ve AVM 32/B D:404 Mavişehir İzmir Telefon: 0(232) 337 21 01
24
ÇOK KÖKLÜ BİR GELENEKLE ÇOK YÖNLÜ BİR GELECEĞE İLK ADIM bilgilere Fransızca kullanarak ulaşmalarını sağlamak için sekizinci sınıf düzeyinde “Fransızca matematik” ve “Fransızca fen” derslerinin yanı sıra, “Fransızca edebiyat” dersi veriliyor.
1998 yılında Özel Piri Reis Okulları, Orion Eğitim Vakfı tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı’nca 8 yıllık zorunlu eğitim yasasının yürürlüğe konması sonrası başta Saint Joseph Fransız Lisesi olmak üzere, tüm liselere alt yapı oluşturmak amacı ile kuruldu. Orion Eğitim Vakfı Özel Piri Reis Okulları; ana ders programları doğrultusunda çağdaş bir eğitim vermek amacının yanında anasınıfından başlayarak yoğun bir Fransızca eğitiminin yanı sıra ikinci dil olarak İngilizce öğretmeyi de hedefliyor. Bu nedenle yabancı dil eğitiminin Fransız eğitimciler tarafından verilmesi önemseniyor. 24’ü Fransız olmak üzere 124 öğretmenden oluşan eğitim kadrosu, yıl içinde ve yaz tatillerinde vakıf tarafından düzenlenen değişik mesleki eğitimlerle kendilerini geliştirmeleri konusunda destekleniyor. Anaokulundan başlayarak dil eğitiminde fark yaratılıyor Küçük yaştan itibaren başlayan yabancı dil eğitiminin daha başarılı olduğu ve yabancı dilin erken yaşta aksansız öğrenildiği gerçeğinden hareket eden Piri Reis Okulları, anaokullarında üç yaşından başlayarak gün içi etkinlikler ve dil yeteneğini güçlendirici çalışmalarla birlikte toplamda 20 saat Fransızca eğitimi vermektedir. Özel Piri Reis Okulları’nda ilkokul ve ortaokul seviyesinde de anaokulunda başlayan Fransızca ve İngilizce eğitim, Avrupa ülkelerindeki okullarla yapılan ortak projelerlerle destekleniyor. Bununla birlikte öğrencilerin yeni
Piri Reisler, öğrencilere kendi kültürel değerlerini özümsetmenin yanında; Fransızca, İngilizce ve İtalyancayı da kültürüyle öğreterek onları birer dünya vatandaşı olarak yetiştiriyor. Ekransız gece, görgü dersleri, adım adım avrupa ve ücretsiz sosyal aktivite imkânları Piri Reisli eğitimciler, öğrencilere “okula severek gelen çocuk öğrenir ve hayata hazırlanır” düşüncesiyle yaklaşıyorlar. Akademik başarı kadar öğrencilerinin sosyal yönden tüm gelişimi takip etmek ve yeteneklerini ortaya çıkarmak Piri Reislerin vazgeçilmez sorumlulukları arasında yer alıyor. Hafta sonu açılan ücretsiz kurslarda, çocuklara çok yönlü sosyal aktivite ve spor imkânı sunan okullar, bazı davranış ve uygulamaların okul geleneği haline gelmesine de dikkat ediyor. Her sınıf düzeyinde verilen görgü dersleri, tüm okul olarak her ayın ilk perşembe geceleri yapılan Ekransız Gece uygulamaları, her yıl yeni bir Avrupa ülkesinin ziyaret edilerek yeni kültürlerin öğrenildiği “Adım Adım Avrupa” gibi projeler, diğer eğitim kurumlarının aksine Piri Reislere özgü uygulamalar arasında yer alıyor. Mutlu öğrenci, mutlu toplum Orion Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığını Mayıs 2014’ de devralan Lucien Arkas okuldaki eğitim ve fiziksel koşullarının kalitesini hızla artırmayı hedeflerken, “Ben ve Orion Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu’nda yer alan arkadaşlarım bu görevden sadece haz değil aynı zamanda büyük bir mesuliyet duyuyoruz. Piri Reis Okulları’nın felsefesi sadece Fransız dilini öğretmek değil, bir yaşam tarzı olan Fransız kültürünü almış, dünya Mart - 2015
ile entegre bireyler yetiştirmektir.” diye konuştu. Mutlu öğretmenlerin mutlu öğrenci, mutlu öğrencinin de mutlu veli yarattığını ifade eden Arkas; “Çocuklarımıza sadece bir lisan öğretmek yetmez. Tabi ki dünyayı yöneten dil İngilizce’dir. Fakat bu dilin bir zaafı var; İngilizce öğrenince başka lisan öğrenmeye gerek duymuyorsunuz. Oysa Fransızca öğrenince Latin dillerine yakınlaşıyorsunuz, İtalyanca ve İspanyolca aynı köktür. Ayrıca bütün batı Afrika’da Fransızca konuşulur. Bu nedenle geriye değil ileriye bakmak ve çocuğumuzu yarının koşullarına hazırlamak lazım” dedi. Anaokulundan üniversiteye kadar Fransızcaya tam destek İzmir’de Fransızca eğitim dendiğinde akla ilk gelen Piri Reis Okulları’nı İzmirlilerle buluşturan Orion Eğitim Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın önderliğinde kurulan Bizim Okul Eğitim, Kültür ve Sağlık Vakfı da liseden sonra Fransızca eğitimini yurt dışında devam ettirmek isteyenlere çeşitli imkanlar sağlayacak. Böylelikle anaokulundan başlayan Fransızca eğitiminin son halkası da üniversite eğitime sunulacak katkılarla tamamlanmış olacak. 1998 yılında kurulan Orion Eğitim Vakfı Özel Piri Reis Güzelbahçe ve Karşıyaka Okulları’nda toplam 700 öğrenci eğitim görüyor. Orion Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu, Lucien Arkas Başkanlığı’nda, Başkan Yardımcısı Hasan Denizkurdu olmak üzere Zerrin İnanç, Deniz Sipahi, Ahmet Tükel ve Selim Bonfil’den oluşuyor. Yönetim Kurulu Üyeleri’nin çoğunluğunun Saint Joseph mezunu olması, Fransızca eğitime ve Fransız kültürüne yakın olmaları ayrı bir avantaj sağlıyor.
26
Öğrenciler için sosyal ve akademik başarı, öğretmenler için iş tatmini ve doyum sağlamak için öğrenme odaklı okullar S on yıllarda yazılarımda ve çalışmalarımda öğrenme odaklı sınıfları, okulları ve öğretmenleri gündemde tutmaya çalışıyorum. Bu özellikle 21. Yüzyıl becerilerini çocuklarımıza öğretelim diye herkesin davul çaldığı bugünlerde bana göre temel yaklaşım olmalıdır. Slogan olarak kullanmayı sevdiğimiz öğrenmeyi öğrenme becerisini nasıl öğreteceğimizi bilmeden konuşmaya devam mı etmeliyiz? Öğrenmeyi öğrenme becerisini öğretebilmek için öğrenme odaklı okullara ihtiyacımız var. Bu yazıda öğrenme odaklı okullara ulaşabilmek için bazı önemli araştırmalardan yola çıkarak bir resim çizmeye çalışacağım.
Özgün Pedagoji Çalışması 1990´ların ortalarında Newmann ve arkadaşları (1996) ilkokul, ortaokul ve lise seviyelerinde yeniden yapılanmış okullarla ilgili bir çalışma yaptılar. Bu iddialı çalışma, 24 yeni yapılanmış okulun özgün pedagoji ve özgün akademik performans yaklaşımlarını matematik ve sosyal bilgilerde ne kadar iyi uyguladığını ve de yüksek derecede özgün pedagoji ve akademik performans gösteren okulların daha düşük seviyede ölçülen okullara göre başarılarını önemli derecede arttırıp artırmadıklarını ölçüyordu. Özgün pedagoji ve performans, ileri düşünme, derinlemesine bilgi yaklaşımları ve sınıfın ötesindeki dünyayla yani yaşamla ilişkili bağlantıları içeren bir dizi standartla ölçülüyordu. Seçilen sınıflar her okulda okul yılı boyunca dört kez gözlemleniyordu. Araştırmacılar 504 ders gözlemlediler
ve 234 ölçme–değerlendirme çalışmasını analiz ettiler. Ayrıca öğrenci çalışmalarını da analiz ettiler.
Sınıflardaki yüksek ve düşük derecede özgün pedagoji ve performans uygulanmış olan benzer öğrenciler karşılaştırıldı ve sonuçlar çok çarpıcıydı: yüksek seviyede özgün pedagoji ve performans uygulanan öğrencilere ileri ya da düşük başarılı öğrenci olsunlar sürekli destek veriliyordu. Bir başka önemli bulgu da yüksek ve düşük performans gösteren öğrenciler arasındaki eşitsizliklerin, normalde düşük performanslı öğrencilere özgün pedagoji ve performans stratejileri ve ölçme kullandıklarında büyük ölçüde azalmasıydı. Bu çalışma, özgün pedagoji ve ölçme–değerlendirmenin tüm öğrenciler için, ama özellikle düşük performans gösterenler için gelişmiş akademik başarı sağladığına kanıt temin etmektedir. Bu araştırma, derinlemesine bilgi ve anlama ile aktif ve yansıtmalı öğretim ve öğrenmeye odaklanmayı teşvik eden özgün performans ölçmeyi ve pedagojiyi vurgulayan öğrenme odaklı okul yaklaşımını da desteklemektedir. Şikago devlet okullarında başarı çalışmaları Şikago devlet okullarında Şikago Okul Araştırması hakkındaki Konsorsiyum vasıtasıyla öğrenci başarısını etkileyen faktörler hakkında son zamanlarda iki çalışma yapılmıştır. İlk çalışmada Smith, Lee, ve Newmann (2001) Mart - 2015
ilkokullarda öğretim ve öğrenmenin üzerinde durdular. 2. – 8. sınıflardan 100.000 den fazla öğrencinin sınav notları ve de 384 Şikago okulundaki 5000 den fazla öğretmenin anketleri incelendi. Sonuçlar, öğretmenlerin kullandıkları öğretim yaklaşımının yapısının öğrencilerin okuma ve matematikte ne kadar öğrendiklerini etkilediği hakkında güçlü ampirik destek sağlamaktadır. Daha açıkçası, çalışma, etkileşimli öğretim yöntemlerinin her iki alanda da daha fazla öğrenmeyle ilişkili olduğu hakkında açık ve tutarlı kanıtlar bulmuştur. Çalışmanın amaçları için Smith, Lee, ve Newmann etkileşimli öğretimi aşağıdaki şekilde nitelemişlerdir: Öğretmenin rolü öncelikle bir rehber ya da koçtur. Bu türde öğretimi kullanan öğretmenler, öğrencilerin sorular sordukları, problem çözmek için stratejiler geliştirdikleri ve birbirleriyle iletişim kurdukları durumlar yaratmaktadırlar… Öğrencilerden genellikle cevaplarını açıklamaları ve sonuçlara nasıl vardıklarını tartışmaları beklenmektedir. Bu öğretmenler genellikle öğrencilerin bilgilerini kapsamlı yazma ve açıklama gerektiren tartışmalar, projeler veya sınavlarla ölçerler. İçerik bilgisi yanında cevabı geliştirme süreci de öğrenci çalışmasının kalitesinin ölçülmesinde önemli olarak değerlendirilir. Yazının devamı için www.mavisehirdergisi.com adresini ziyaret ediniz.
Köşe Yazısı: Kayhan Karlı
Anasınıfı - İlkokul - Ortaokul - Anadolu Lisesi
TED ALİAĞA KOLEJİ Geleceği aydınlatacak meşaleler yetiştiriyor!
TED Aliağa Koleji, Türk Eğitim Derneği’nin 1928’den günümüze eğitim geçmişiyle 27 yıldır Aliağa’da okul öncesinden lise son sınıfa kadar her öğrencisinin bireysel farklılıklarını gözeterek zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal açılardan bir bütün olarak gelişmesini, Atatürk ilkelerinden ödün vermeyen, tarih bilincine sahip, ulusal ve evrensel iyi insan kimliği taşıyan mutlu bireyler olarak yetişmesini misyon edinen bir vakıf okuludur. TED Aliağa Koleji’nde İngilizce dil eğitimi, tüm TED okullarında uygulanan TED’e özgü İngilizce müfredatı ve Avrupa Ortak Diller Çerçeve Programı doğrultusunda öğrencilerine uluslararası geçerliliği olan Cambridge sertifikaları YLE, KET, PET, IELTS almalarını sağlayacak yoğun bir program dahilinde gerçekleştirilir. Öğrenciler 4. sınıftan itibaren 2. yabancı dil olarak Almanca dil eğitimi almaktadır. Öğrencilerinin ilgi ve yeteneklerine göre, ayrıca kendilerini geliştirebilecekleri her türlü faaliyeti desteklemek amacıyla hafta içi ve hafta sonu kültürel, sanatsal ve sportif faaliyet seçenekleri sunulmaktadır. TED Aliağa Koleji Ortaokulu ve Lisesi, Avrupa Birliği tarafından desteklenen Erasmus + Okul Ortaklığı Projesi ile 2014-2017 yılları arasında sürecek Uluslararası Eğitim Kurumları ile fark yaratacak çalışmalar gerçekleştirerek öğrenen ve öğretenlerin okulu olmaya devam edecektir.
TED Aliağa Koleji Vakfı Özel Öğretim Kurumları - Petkim Site 1 Aliağa / İzmir Tel: 0(232) 616 82 82 - Fax: 0(232) 616 60 85 www.tedaliaga.k12.tr / tedaliagakoleji
/ tedaliagakoleji
Röportaj: Tufan Erbarıştıran
28
RAŞEL MESERİ İLE ÇOCUK KİTAPLARI ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ Bir yandan çok seviyorum, bir yandan da onu beğenmiyorum. Sanki böyle olması kendi suçuymuş gibi kızıyorum, saçma değil mi?
Raşel Meseri sinema ve tiyatro yazarlığının yanı sıra çocuklar için yazdığı kitaplarla da ilgi görüyor. Kendisiyle “Mavişeh Dergisi için kapsamlı bir söyleşi yaptık. Keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. Sayın Raşel Meseri, “Mavişehir Dergisi” okurları için kendinizi tanıtır mısınız? Bu sorudan hep çok korkmuşumdur. Kendimi kısaca ve formel tanıtmayı hiç başaramam. Sorularınıza verdiğim cevaplardan çıksa portrem ortaya, daha keyifli olur diye düşünüyorum. Ne dersiniz? Peki, nasıl isterseniz. Çocukluğunuzun Karataş semtinde geçtiğinizi söylediniz. Bize o günleri anlatır mısınız? Çocukluk yıllarının fotoğrafları veya filmlerine, çoğunlukla neyi gösterdiğinden ziyade hatırlattığı duygularla bakılır. Örneğin, “bu elbisenin alınması için bütün bir gün ağlamıştım” veya “bu elbisemden nefret ederdim, annem de gezmeye gideceğimizde ille de bunu giy diye tuttururdu” gibi. Elbiseden çok elbisenin uyandırmış olduğu duyguları hatırlarız. Onun için çocukluğumun Karataş ve Asansör semtlerini anımsadığımda veya kalan görsel
belgelere baktığımda tam olarak böyle hissederim. Ama daha reel konuşmam gerekirse keyifli bir deniz kentinin bütün olanaklarına sahipti bir zamanların İzmir’i. Yüzeceğimiz bir denizimiz vardı. O aynı zamanda bizim oyun arkadaşımızdı. Baharın gelmesiyle birlikte haşır neşir ilişkimiz başlardı. Eğlenirdik. Çok gülerdik. Büyüklerimizle denize daha çabuk girmek ve daha geç çıkmak için kavga ederdik. Bitmez tükenmez pazarlıklar yapılırdı. Açık hava sinemaları geceye ulaşmak için heyecanlandıran nedenlerden biriydi. Hem gündüzü hem de geceyi severdik. Kısacası çok güzel bir kentte ve şanslı bir çocukluk yaşadık. Güzel bir kent bir insanın hayatta sağlıklı bir başlangıç yapmasını sağlar. Çocukluğu mutlu geçen insanın hayatta çok daha güçlü olduğunu düşünürüm. “İzmir” sözcüğü size ilk olarak neyi anımsatıyor? Belki deniz? Bilmem. Artık İzmir bana tek bir şeyi anımsatmıyor galiba. Kişi tıpkı kendi büyümesi ve değişmesi gibi doğup büyüdüğü kentin de sürekli değiştiğini, dönüştüğünü izliyor ve deneyimliyor. Eğer kentin değişim/ dönüşümü belleksiz gerçekleşiyorsa, kişinin şehriyle kurduğu ilişkide bir ayrışma, belki de yabancılaşma başlıyor. İzmir sanırım bende böyle bir yabancılaşma yarattı. Şimdiki İzmir, çocukluğumu bir “Raşel harikalar diyarında” atmosferinde yaşadığım şehir değil. Çarpık mimarisiyle, eski belleği ve kültürel birikimi yok eden hoyrat değişimiyle ve hatta denizi bile bize çok gören, onunla ilişkimize sınır çeken atmosferiyle çocukluğumuzun kenti olmaktan çoktan çıktı. Onun için İzmir bende şizofrenik bir algı yaratıyor. Mart - 2015
“Can’lı ve Işıl’tılı Maceralar2 – Yumurtanın Sırrı” adlı kitabınızın önsözünde şunlar yazıyor. “Raşel Meseri, fantastik öykülerin yazıldıkları için var olduğuna değil, var oldukları için yazıldığına inanır ve bunun en iyi kanıtının, çocuk aklının ta kendisi olduğunu düşünür.” Uzun bir soru olacak ama şunu öğrenmek istiyorum. İnsanın düş gücü çocukluğunda mı başlar? Bu nereye kadar devam eder ve çevresel etkileri ne? Çocukluğunuzda böylesine güçlü, renkli, bellekte kalıcı ve etkileyici düşleriniz var mıydı? Sanıyorum vardı, ama hangi çocuğun yoktur ki.. Kişi büyüyüp, toplumun koyduğu sınırlara kapısını daha çok açtıkça yaratıcılıktan uzaklaşıyor galiba. Siz hiç oyun kurmayan, hayali arkadaş edinmeyen, iyi resim yapmayan, utanmadan sıkılmadan dans edip şarkı söylemeyen çocuk gördünüz mü? Veya oyuncaklarını canlı görmeyen, onların konuştuklarını düşünmeyen, onlara isimler takmayan? Susturulup baskılanan bir çocuk değilse şayet mümkün değil bu. Hatta baskıcı ve mutsuzluk yaratan koşullarda bile mümkün değil. Belki de o koşullarda çocuk kaçış sağlamak için hayal dünyasına daha çok bile sığınabilir. Buna da en iyi örneklerden biri Vasconselos’un Güneş’i Uyandıralım kitabı. Yani çocuklar mutlaka oyun oynarlar, oyuncaklarıyla daima dünyalar kurarlar veya dertlerini onlarla paylaşırlar. Belleğimizi geri sarsak bizlerin de aynı yollardan geçtiğimizi anımsarız. Bunun içindir ki her yazar esasen hayatı taklit eder. Eğer yazar çocuk masalları/ romanları yazıyorsa yapabileceği en iyi şey çocukların yaratıcı zihinlerini ve oyunlarını anlamak veya onları yeniden kurarak çocuklarla iletişime geçmeye çalışmaktır. Çocukluğundan çok uzaklara düşmüş olanın ve zihni uçmaya yatkın olmayanın öykü kurmayı layıkıyla yapabilmesi zor olur.
29
www.mavisehirdergisi.com
Bu kitabınızın içeriği yine fantastik bir yapı oluşturuyor. Ancak, arada çocuklara yönelik küçük öğütler de var. Sözgelimi, “tanımadığınız kişilerden her hangi bir şey almayın. s/13” Bu kitabı yazarken beslendiğiniz kaynaklar, sizi yazmaya yönelten “öz” nedir? Esasen verdiğim bu öğüte çok ayılıp bayılmıyorum. Çocukları koruma refleksimizle onları özgür ve yaratıcı kılma isteğimiz bir düalizm içerir. Daha da ağır bir ifade kullanacak olursam, kendi deneyimlerimizi onların hayatı deneyimleme serüvenlerinin önüne siper ediyoruz. Ama bazen yapılacak bir şey yok. Tanımadıkları kişilerden bir şey almanın ille de kötü bir sonuca davetiye çıkarması şart değilken, tatsız ve talihsiz bir olasılığı göze alamayacağımız için onlara bu draje bilgiyi baştan vermeyi tercih ediyoruz. İnsanın fantezileri ve düş gücü tehlikeli bir çizgi midir? Yani üzerinde doğru yürümezsek, neler olur diyelim? Bu konuyu çocuk kitabı yazan bir yazar olarak ne kadar dikkate alıyorsunuz? Düş gücünü harekete geçirmek en önemli amacım. Umarım ki harekete gecen yaratıcılık kitabın belirlediği sınırların dışına taşıyor, benim ön göremeyeceğim yerlere doğru açılıyordur. Yukarıdaki sorunuzun devamı olarak bu benzerliklerin bir kolektif bilinçaltına işaret ettiğini söyleyebilirim. Kitabınızda çocukların merak duygusunu işliyorsunuz. “….bulmaları gereken cevapları araştırmak için önce doğru soruları sormaları gerektiğine karar verdiler. s/62” Çocuktaki o saf, merak içeren, çevresini tanımaya yönelik duyguyu nasıl işliyorsunuz? Ayrıca, bu kitabınızda bunun çok güzel örnekleri olduğunu söylemeliyim. Çocukları düşündüğümüzde ilk aklımıza gelen özelliklerinden biri saf meraklarıdır. Yetişkinleri hayatlarından bezdirecek veya onları zor duruma sokacak kadar pervasızca soru sorarlar. Bu soruların bir kısmı yetişkinlerin bilirkişiliğine halel getirebilir. Sorunun yanıtını bilmediğinden veya soruyu ayıp veya günah bulma ihtimalinden. Bunun içindir ki bir yandan çocuğun soru sorabiliyor olmasıyla övünür bir yandan da soru sorma yeteneğini denetlemeye ve farkına varmadan ket vurmaya çalışır. Kitaplarda merak duygusunun motive edici ve özgürleştirici yönünü
işlemeye çalışıyorum. Can da Işıl da vardıkları noktalara ve çözdükleri sorunlara soru sormaktan kaçınmadıkları için ulaşabiliyorlar. Sizce kötülük duygusu çocukluktan mı başlıyor, yoksa çevresel etkilerle mi gelişiyor? Ben bir ilköğrenim okulunun karşısında oturuyorum. Dolayısıyla çocukları kuşbakışı gözleyebilme imkânım oluyor. Çocukların aralarında kavga, oyun ve dayanışma görüyorum. Ama onlara yön veren, onları hayata hazırlamak görevi ve yetkisi verilmiş insanların, yani öğretmenlerinin, yöneticilerinin davranışlarını da görüyorum. Çocuklar her okula geldiklerinde ve her okuldan ayrıldıklarında bir nevi içtima veriyorlar. Öğretmen ve yöneticiler de böyle olması için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Bağırıp, çağırıp, fırça çekip çocuklara öfkeyle ayar vermeye çalışıyorlar. Ebeveyn veya öğretmen gibi çocuk üzerinde geniş etkisi olan biri, sadece konumundan dolayı sözlerinin dinlenmesi ve onaylanması gerektiğini düşünüyorsa o çocuğun bireyselliğini sağlıklı bir şekilde tanımlamasını beklemek zor olur. Yani söylemek istediğim şu ki, birey kişiliğinin yapıtaşlarını çevre ve toplum öğretileri ile oluşturur. Gelecekte nasıl bir birey, nasıl bir kadın veya erkek, nasıl bir arkadaş/dost/sevgili, nasıl bir vatandaş olacağı bilgilerini kendisine çocukluktan itibaren verilen öğretilerden alır. Kısacası çocuk kişilik özelliği olarak iyi veya kötü doğar demek yerine toplumun değerlerinin onu nasıl şekillendirdiğine bakmak daha doğru. Kitapta yer alan bir ağaç imgesi var. Bu ağaç öykünün sonlarında içindeki çelik yumurtayı dışarı fırlatır. Burada sanki iyilik-kötülük çatışkısı ve kazanan iyilik oluyor izlenimi edindim? Doğru mudur? Haklısınız, kazanan iyilik oluyor. Hep böyle de olmak zorunda. Öyle değil mi? Yoksa yaşamak için bir gerekçemiz olmaz. Ağaç, doğayı, doğal olanı ve daha da önemlisi birçok şeyi dönüştürme gücünü simgeliyor. “Bilirkişi” diye adlandırılan bu ağacın o çelik yumurtayı dışarı fırlatması çok ilgimi çekti. Ağaç iyiliği, yumurta ise Nazilerin insanlığı yok etmek için yaptığı kötülüğü kapsıyor. Bu tamam, diyelim. Sorum şöyle: İyilik kavramının içine kötülük kavramı Mart - 2015
zorla bile olsa yerleştirilemez. Bu temel evrensel çatışkıyı bize biraz anlatır mısınız? İyilik ve kötülüğün ahlaki bir çatışkı olduğunu kabul etmeme rağmen bağlamlarından kopuk ele alınamayacaklarını düşünüyorum. İyilik veya kötülüğü bir şeyin doğası gereği ortaya çıkan durumlardan ziyade kültürel, sosyal ve siyasal koşulların belirlediği ve aynı zamanda doğurduğu sonuçlar olarak görüyorum. Yumurtanın üzerindeki yazı şöyle: “….Bana ulaşacak olan zihniyet, içinde taşımalı saf hakkaniyet….. s/87” Sanırım yine adalet, doğruluk, adil olmak, iyi niyet ve dürüstlük üzerine bir yorum diyebilir miyiz buna? Kesinlikle. Adil olmak çok önemsediğim bir özellik. Vicdanı temiz tutan ve insani duruşa sürekli ayar çeken bir değer. Çocukların birey olma serüveninde de bir an önce içselleştirilmesi için gayret verilmesi gereken bir değer. Çoğu çocuk yazarın yaptığı gibi salt konuyla yetinmiyor; çocuk okurlarınıza yönelik bir ‘dil’ yaratma kaygısı içinde onlarla iletişime geçmek istiyorsunuz? Doğru mudur? Ne kadar hoş bir şey söylüyorsunuz. Bunu becerebildiysem gerçekten çok mutlu olurum. Çünkü böyle bir kaygım var tabii ki. Çocukların en az sözcük sayısıyla iki kahramana, bir şato ve birkaç şirin hayvana tav olmalarını beklemek bana onlara yönelik bir kandırmaca gibi geliyor. Onların dil dağarcığına yeni kelimeler ve deyişler katmadan, akıllarına saplanıp kalacak bir fikir veya bir değer bırakmadan romanı bitirmek bana uygun gelmiyor. Bu, onlar için de benim için de sıkıcı bir şey olurdu.
Yazının devamı www.mavisehirdergisi.com adresinde
30
ERTAN KAYITKEN
“KADINA ŞİDDETE HAYIR” DİYECEK Sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekle tanınan ünlü modacı Ertan Kayıtken, İzmir’in geleneksel sosyal sorumluluk moda showu için gerçekleştirdiği basın toplantısında “Kadına Şiddete Hayır” konulu defileyi anlatarak ilgi topladı. Her yıl geleneksel olarak İzmir’de düzenlenen sosyal sorumluluk moda Showlarına bir yenisini eklemeye hazırlanan Ertan Kayıtken, geçtiğimiz gün İzmir Hilton Otel’de 1 Nisan’da gerçekleşecek defilenin basın toplantısına ev sahipliği yaptı. Son aylarda ülke gündeminden düşmeyen kadına şiddet konusuna dikkat çekecek defilesinin basın
toplantısında Ertan Kayıtken’e Öner Evez, Korcan Karar, defilenin sponsorları Hilton Otel Genel Müdürü Olivier Vetter, Ancın İnşaat’tan Mustafa Ancın ve Laila Mücevherat’tan Leyla Özakbaş da eşlik etti. Basın toplantısına eşlik eden Korcan Karar’ın Türkiye’de kadına şiddete yönelik verdiği rakamlar sonrası Ertan Kayıtken “Ne kadar doğru bir konunun üzerine gittiğimizi şimdi daha iyi anladım.” şeklinde konuştu. Öner Evez’in organizasyonunu üstlendiği “Kadına Şiddete Hayır” temalı Ertan Kayıtken defilesi, 1 Nisan akşamı Hilton Oteli’nde iş, sanat ve cemiyet dünyasından ünlü simaları bir araya getirmeye hazırlanıyor.
an Kayıtken, Ünlü modacı Ert Hayır” “Kadına Şiddete sosyal temalı defilesi ile erine bir sorumluluk projel or. yenisini daha ekliy
Mart - 2015
Kabin Ekibi
DÜĞÜN & DAVET ORGANİZASYON
Mustafa Bey Caddesi No: 25/1 Karaoğlu Apt. Alsancak, İzmir Tel: +90.232.464 88 34 facebook/beyazlalecicekmarket
twitter.com/beyazlalecomtr
32Köşe Yazısı
Uğur Oral Gazeteci - Yazar ugur@uguroral.com.tr
ŞİDDET SARMALINDAKİ KADIN H
ayatının baharındaki Özgecan’ın hunharca öldürülmesi “kadına yönelik şiddet” gerçeğiyle bir kez daha yüzleştirdi toplumu… Türkiye’nin bilinen, acı bir gerçeğiydi aslında bu durum… Ama bu cinayet, bardağı taşıran damla oldu adeta… Gencecik, masum bir kızın katledilmesi; bir tokat gibi indi insanların vicdanına… Öfke sele dönüştü… Sel taştı, tüm ülkeye yayıldı… Şiddet mağduru tüm kadınların ortak ismi oldu Özgecan…
*** Özgecan Aslan cinayeti bana Guiseppina Pasqualino di Marineo’nun başına gelenleri anımsattı… Sanat dünyasında “Pippa Bacca” ismiyle, kamuoyunda “Barış gelini” lakabıyla tanınıyordu İtalyan barış elçisi… Dünyaya barış mesajı vermek için üzerinde gelinliğiyle otostop yaparak dünyayı geziyordu. Gittiği tüm ülkelerde sevgiyle ve ilgiyle karşılandı… Başına en ufak bir olay bile gelmedi… 2008’de Türkiye’yi ziyaret etti… Tecavüze uğrayıp öldürüldü… *** Sarai Sierra ismini anımsayanlarınız var mı? ABD vatandaşıydı, Türkiye’ye turist
olarak gelmişti… 2014 yılında sapığın teki kendisine tecavüze yeltendi… Tecavüzcü emeline ulaşamayınca hiddetlenip öldürdü Amerikalı turisti… Bu iki örnek medyanın çok fazla gündeminde kaldığı için hemen anımsanan olaylar… Daha bunun gibi ne olaylar var basında yer alan… Ve basından yer alanların belki de yüzlerce misli de kimsenin duymadığı ve bilmediği taciz, şiddet vakaları *** Kadına şiddetin tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski… Arkeologlar, 3 bin yıl öncesinden kalan mumyalar üzerinde bir araştırma yapmışlar… Erkek mumyaların kemiklerinde yüzde 9-20 kırığa rastlanmış, kadın mumyalarda ise bu oran yüzde 30-50’miş… Yapılan araştırmalarda bu kırıkların büyük ihtimalle erkek kaynaklı şiddet neticesinde oluştuğu öngörülmüş… Kadına yönelik “ikinci sınıf insan muamelesi” sadece Türkiye’de görülen bir durum değil… Eskiden batıda da kadın hor görülürdü, küçümsenirdi… Ama rönesans, reform süreçleriyle başlayan aydınlanma döneminden sonra bu çarpıklık tarihe karışmaya başladı. Kadın hem sosyal yaşamda, hem de iş yaşantısında erkekle eşdeğer Mart - 2015
konuma geldi. Türkiye’ye geldiğimizde tanık olduğumuz tablo şaşırtıcı… Batı karanlıktan aydınlığa ilerlerken kadın özgürleşmiş ama bizde tam tersi… Nasıl mı? İslam öncesi Türk toplumunda kadının yeri bugün birçok batılı ülkeden bile ilerideydi. Düşünün ki, kadınlar orduda komutanlık bile yapabiliyordu. Hatun, Hakanla birlikte savaşa gidiyor eğer gitmezse, kalıp bizzat ülkeyi yönetiyordu… Hatta yasalar “Kaan ve Hatun buyurdu ki” ifadesiyle başlıyordu… *** Peki, kadına böylesine değer veren, saygı gösteren bir toplum bu hale nasıl geldi? Kanımca, toplumsal yaşantımızdaki en önemli kırılma noktası İslam Dini’ni seçerken, beraberinde Arap Kültürü’nü, Arap örfünü ve değer yargılarını da ihraç etmemiz oldu. İslamiyet ayrı, Arap kültürü çok ayrı şeyler… Hoşgörüyü, insan sevgisini “olmazsa olmaz” öngören bir din İslamiyet… 610 yılında, inzivaya çekildiği Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’nda peygamberliğe yükselen Hz. Muhammed’in bu kutsal görevini ilk olarak eşi Hatice’yle paylaşması çok önemlidir…
33
www.mavisehirdergisi.com
Eşine böylesine saygı duyan, eşinin fikrine büyük değer veren bir peygamberin dininde kadına şiddet kabul edilebilir mi? *** Özgecan cinayetinin ardından toplumun genel talebi cezaların arttırılmasına yönelikti… Cezaların arttırılması belki caydırıcı etki sağlar, katılıyorum. Ama eğer sebepleri değiştiremiyorsak, neye yarar… Kadını sosyal hayattan soyutlamak, cam fanusun içine koyup korumak değildir çözüm yolu… Buzulun sadece suyun üzerindeki kısmına bakarak rasyonel saptamalar yapmak mümkün değildir… “Kadına şiddet”in arka planını okuyamazsak bu olgunun önlenmesine yönelik mücadelede başarılı olamayız… Eğer bir suçun cezasını ağırlaştırırken o suçun işlenme sebeplerini sorgulamazsak… Suça giden yolu kapatmazsak… Sadece cezayı arttırmak etkili olur mu? Tartışılır… *** Bir toplumu anlamanın en güzel yolu diline yapışmış ifadeleri sorgulamaktan geçer aslında. Türkçede kadını aşağılayan birçok deyiş vardır… Sadece “Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” deyişi bile çok şey söyler Türkiye’deki kadının durumuna dair… Başka örneğe gerek var mı? Bir dilde kadını küçümseyen bu kadar çok ifadenin mevcudiyeti, sosyal bilinçaltındaki kadın algısının ne kadar vahim olduğunu anlamaya yeter de artar bile… Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek, öncelikle toplumsal bilinçaltını temizlemekle mümkündür… Önemli olan sinek avlamak değil, bataklığı kurutmak… Yoksa diğer tedbirler ancak palyatiftir, günü kurtarmaya yarar… *** Bilinçaltı temizliği çok zor ve uzun zaman isteyen sistemli ve organize bir çaba ister… Evet, bu bir eğitim sorunudur… Evet, bu bir kültür sorunudur… Evet, bu bir medeniyet sorunudur… Topu sadece bir kuruma atmak
yanlış olur… Okullara da görev düşüyor bu bağlamda… Ailelere de… Medyaya da… Hukuk sistemine de. Siyasi erk sahiplerine de. Ve… Kadınlara da… *** Önce aileden başlamalı bu eğitim… Her çocuk anne babasının devamıdır, annesini babasını taklit ederek alır temel eğitimini… Eşini döven bir babanın oğlu yarınlarda aynı şiddeti kendi ailesinde sürdürür… Keza gördüğü şiddet karşısında suskun kalan bir annenin kızı da yarın kendi eşinden şiddet gördüğünde sineye çeker, sesini çıkaramaz… Dolayısıyla önce anne babaya düşüyor görev… Anne babayı eğitmek önemli… Bu bağlamda okullara önemli görevler düşüyor… Okullar sadece öğretim alanı olmaktan çıkmalı bir eğitim kurumu olmalıdır bu bağlamda… Sadece çocukları değil, anne babaları da eğiten… Emniyet güçlerinin de kadına yönelik şiddet vakalarına yönelik daha büyük bir hassasiyet içine girmesi gerekiyor artık… Devletin kadına yönelik koruyucu önlemleri arttırması gerekiyor… *** Tabii bu bağlamda en büyük görev medyaya düşüyor… Medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesinde bilinçli ve sağduyulu bir yayınlar yapması şart… Medyanın ne denli önemli rol üstlendiğini bir örnekle açıklayabilmek mümkün… Zamanında kadını cinsel obje olarak ön plana çıkartan bazı bulvar gazeteleri vardı… Ve erkeklerin cinsel açlığıyla paralel bir biçimde büyük tiraj alırdı bu gazeteler… Yabancı basından ya da erotik dergilerden buldukları fotoğraflardaki yabancı kadınları “Türkiye’ye gelen yabancı turistler” olarak lanse ederlerdi… Fotoğrafların altına da bir sürü asparagas haberler döşerlerdi… Bugün turizm bölgelerinde kadın turistlere yönelik tacizlerin sebebini zamanında medyanın izlediği bu sorumsuz yayıncılıkta aramaz lazım Mart - 2015
aslında… Türkiye’ye gelen her yabancı kadın turisti seks objesi olarak algılayan o hastalıklı zihniyet, bu dönemin mirasıdır sosyal bilinçaltına… *** Ve tabii kadına şiddetin önlenmesinde en önemli rol bizzat kadınlara düşüyor aslında… Türkiye bir “Kadın” Başbakan gördü… Bir kadının “Başbakanlık” yaptığı Türkiye’de kadın sorunlarının hala mevcut olduğunu görmek kadınların kendi meselelerine ne kadar sahip(!) çıktığını gösteriyor aslında… Dolayısıyla Özgecan’ın katledilmesinde tepkisini gür bir sesle dile getiren kadınların artık susmamaları gerekiyor. Nüfusun yüzde ellisi kadınken, hangi hükümet kadınları karşısına almak ister? Ama kadınların örgütlü olmanın gücünü fark etmeleri şart… *** Mitolojide bir efsane anlatılır… Efsaneye göre, Zeus’un buyruğu ile Prometheus toprağı su ile yoğurarak insanları ve hayvanları yaratır. Bir süre sonra hayvanların insanlardan çok olduğunu gören Zeus, ondan hayvanlardan bir kısmını insan kılığına sokmasını ister. Prometheus söyleneni yapar. Halen dünyamızda bazı insanların insan kılığında ama hayvan ruhlu olmaları bundandır. İşte, kadına şiddet ve taciz uygulayan kesim, insan kılığındaki hayvandan farksızdır aslında… Hayvanın ehlileştirilmesi zaman alır… Dolayısıyla kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi de devlet politikası ciddiyetiyle ele alınacak ve kararlılıkla sürdürülecek bir tedbirler bütünüyle mümkündür...
34
Baydöner ile Cinemaximum Funda Arar albümünün imza işbirliği gününde kadın cinayetlerine devam ediyor tepki gösterdi Sanatçı Funda Arar, Trump AVM D&R’da son albümü ‘Hoşgeldin’i imzaladı. 7’den 70’e her yaştan hayranının ilgi gösterdiği imza gününde Funda Arar, üniversite öğrencisi Özgecan’ın öldürülmesiyle ilgili “Artık sözün bittiği yerdeyiz” diyerek kadın cinayetlerine tepkisini gösterdi. Ben de erkek çocuk annesiyim, ona önce sevgiyi aşılıyorum Funda Arar tepkisini şu sözlerle sürdürdü: “Adam karısını sokak
ortasında öldürüyor, 2 yıl yatıp çıkıyor. Bu çok acı. Ülkedeki acı olayları artık takip edemiyoruz. Her gün başka bir kadın cinayetiyle güne başlıyoruz. Buna bir dur denmeli…” Kendisinin de bir erkek çocuk sahibi olduğunu belirten Arar, “Ben çocuğuma önce sevgiyi öğretiyorum. Annelerin çocuklarını eğitmesi gerek… Erkek çocuklarını ‘sen efesin, sen aslansın’ diyerek büyütmek yerine, onlara sevgiyi, saygıyı, insanın değerini öğretmesi gerek…” şeklinde konuştu.
Bennu Gerede’den Özgecan anısına sergi Sanatçı Bennu Gerede’nin 12. İstanbul Bienali kapsamında sergilenen ve satışa çıkarılmayan “Aşk Töre(n)leri” isimli sergisi, şiddete uğrayan kadınlar ve Özgecan Aslan’ın anısına İstanbul ve Alaçatı ile birlikte eş zamanlı olarak 19 Şubat Perşembe günü İzmir’de açıldı. FD Architecture Interior Design’ın sahibi Funda Arkas’ın açmış olduğu RUE 1387 mağazasında; sanatçı Bennu Gerede’nin de katılımıyla gerçekleştirilen serginin geliri
Türkiye’de kadın haklarını koruyan sivil toplum kuruluşları ve derneklerine bağışlanacak. Yetkililer serginin sosyal sorumluluk bilinciyle farkındalığı artırmak amacıyla açıldığına dikkat çekerken “Öldürülen, tecavüze uğrayan ve şiddet gören kadınları hiçbir zaman unutmadık. Kadına yönelik şiddet son bulsun diye Aşk Töre(n)leri başlıyor. Unutma! Erkek egemen toplumun kadına bakışı değişmedikçe; AşkTöre(n)leri hep devam edecek.” açıklaması yaptı. Mart - 2015
Baydöner, Cinemaximum aracılığıyla yaptığı sinema kampanyası ile, sinemasever dönerseverleri sevindirmeye devam ediyor.
Baydöner’den herhangi bir yiyecek veya içecek alan herkes, Cinemaximum’dan sinema biletini daha uygun fiyatlarla temin edebiliyor. Baydöner ile Cinemaximum kampanyası, Sinema ve lezzet severler açısından en esnek kampanya modeli olma özelliğini taşıyor. Kampanyada kazanılan bilet Ekim 2016 tarihine kadar geçerliliğini koruyor.
1.YILIMIZI 10 MART’TA DOLDURDUK
a d a r u b ” r e l k e m e y k “Yence
Salih Burçoğlu İşletme Sahibi
Siparişleriniz hazır
Atölye Tat lezzetiyle istediğiniz yemeği ve mezeyi istediğiniz miktarda hazırlatabilir, konuklarınıza güzel bir davet verebilirsiniz. Menü harici istediğiniz her türlü yemeği de ayrıca sipariş verebileceğinizi hatırlatmak isteriz. Kısıtlı vaktinizde yemek konusunda size tüm titizliği ve lezzetiyle yardımcı olan bir mutfağınız olduğunu unutmayın.
Sipariş üzerine yemek, kilo ile yemek... Siz işteyken canınız bir yemek istedi ve vaktiniz yok; istediğiniz yemeği hemen Salih Bey’i arayarak akşam
Brownie için sipariş verebilirsiniz. Pazardan en taze ürünleri seçerek Atölye Tat’ın tertemiz açık mutfağında yemeğinizi istediğiniz saatte hazır ediyor. Atölye Tat’ın web sayfasından o gün çıkan yemeklerin hepsini görebilirsiniz. 12 senedir yöneticilik ve aşçılık yapan Salih Burçoğlu, sevgi ile bağlı olduğu bu hobisini kendi işletmesinde her gün farklı yemek sürprizleriyle sizlerle
buluşturuyor. Çorbalar konusunda zengin içeriğe sahip Atölye tat, günlük menülerde de farklı yemeklerle karşınıza çıkıyor. Her gün ayrı lezzetleri bulabileceğiniz Atölye Tat’ta öğle yemeği menüsü 3 çeşit 12 TL. Çorba Çeşitleri; Taze bakla çorbası, taze fasülye çorbası, mısır çorbası, pırasa çorbası, karışık sebze çorbası, brokoli çorbası, balkabağı çorbası, ıspanak çorbası.
6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 336 3060 - 0(533) 601 5200
www.atolyetat.com
Tirileçe Tatlısı
36
Prof.Dr. Meltem Onay meltemonay@gmail.com
Y
önetmen Nancy Meyers’in 2000 yılında çevirdiği, Mel Gibson ile Judy Geer’in başrol oynadığı “Kadınlar ne ister” filmi benim için gerçekten pek çok sorunu çözmem sırasında kullandığım tatlı bir başlıktır. Filminde Nick Marshall rolündeki Mel Gibson, işinde oldukça başarılı bir reklamcıyı canlandırmaktadır. Nick bekar olarak hayatını sürdürmeye çalışırken yeni gelen proje amirinin bir bayan olduğunu öğrenir ve bu durum Nick’in hiç hoşuna gitmez, fakat yapacak fazla bir şey olmadığından dolayı işe koyulur ve bu arada Nick kadınların neler düşündüğü hakkında küçük bir testten geçmek zorundadır. Kendi evinde kadınlar hakkında deneyler yapsa da fazla işe yaramaz ve o gece banyosunda geçirdiği bir kaza ile elektrik akımına mağruz kalır ve sabah kendine geldiğinde her şeyin yolunda olduğunu düşünerek evden çıkar. Sokak ortasında yürümeye başlayan Nick, etraftan galipten gelen sesler duyduğunu fark eder ve bir süre sonra kadınların neler düşündüğünü anlayabildiğini fark eder.. Bu durumdan kurtulmak için çaba gösteren Nick, bir süre sonra aslında bu durumun çok kötü bir şey olmadığını ve bu özelliğini iş yerinde kadınlara karşı kullanabileceğini fark eder. Oldukça zevkli bir filmdir ve eğer anlam çıkarmak ve bir ders almak isterseniz de çok önem verilecek bir hikayenin parçasıdır. Çünkü her ne olursa olsun erkeklere sorduğunuzda “kadınlar ne ister” dediğinizde: “ah keşke biz de bir bilsek” nidalarından kurtulmuş, diğer taraftan da kadınların da kendi isteklerini bilerek neler
yapabileceklerini bulmaları açısından yararlıdır. “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”, yaklaşık 8 Mart 1857 yılından bu yana kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesi ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Böyle olunca da dünyanın her yerinde yaşayan kadınlar için özel bir anlam ifade etmektedir. Neden mi? Çünkü, sosyal bilincin gelişmesine katkıda bulunulan özel bir gündür. Kimler için? Kadınlar için… Kadınlar acaba bu bilinç içine girebilmişler midir? Düşünsenize neredeyse 1857 yılından bu yana oldukça uzun bir zaman geçmiştir, ve özellikle son yirmi yıla yakın bir zamanda dünyada olduğu kadar ülkemizde de “kadın hareketi” oldukça etkin bir şekilde yaygınlaşmaktadır. Kadın hakları hareketinin ilk adımları Aydınlanma Çağı’nda sivil özgürleşme hareketlerinin başlangıcıyla atılmıştır. Ana fikir “Fransız Devrimi” sırasında da ilan edildiği gibi bütün insanların eşitliği olmuştur. Olympe de Gouges 1791 yılında “Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları Bildirgesi”nden (1789) hemen sonra kadınlar için aynı hakları ve yükümlülükleri talep etmiştir. Çünkü o zaman diliminde insan ve sivil hakları Mart - 2015
ifadesi sadece “erkekler” için geçerlidir. Nereden nereye diyeceksiniz… Kadının varlığını yani bir birey olduğunu anlatması ne kadar uzun zaman almış aslında. İyi de anlatabilmiş mi derseniz yine muammalı bir yanıt vermek zorunda kalabiliriz. Geçtiğimiz günlerde 8 Mart günü nedeniyle üniversitemizde bir seminer vermek istedim. Konuşmacılar çeşitli konulara değinsin ki, öğrencilerimiz için de bir bakış açısı kazandırayım istedim. Konu başlıklarını dikkatli bir şekilde seçtim: “iş hayatında mobbing”, “kadına şiddet”, “töre cinayetleri, çocuk yaşta evlilik, berdeller”… Konuklarımız geldiğinde konuları ile ilgili bilgiler vermeye başladıklarında benim de bilmediğim ne kadar çok bilgi varmış diye hayretlere düştüm. 6284 sayılı ailenin korunmasına ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair yasaya göre şiddet: “Kişinin fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle ve acı çekmesiyle sonuçlanan ve sonuçlanması muhtemel hareketler, her türlü tutum ve davranışlardır” Türkiye’de yaşanan koşullar her bir yörede farklılık gözetmektedir. Yapılan araştırmalar
37
www.mavisehirdergisi.com
göstermektedir ki, Türkiye’de bazı yerlerde “kadın olmak” demek; şiddetle, acıyla, tecavüzle ve ölümle iç içe yaşamak demektir. Diyarbakır’da bin 802 kadınla yapılan bir araştırmada eşinden şiddet gören 100 kadından 52’si dünyaya yeniden gelse, kadın olmak istemediğini söylüyor. Aynı araştırmada eşinden şiddet gören her 100 kadından 39’u aynı zamanda cinsel şiddete de maruz kalıyor. Resmi veriler, Türkiye’deki kadın cinayetlerinin yedi yılda yüzde 1400 artığını gösteriyor. 2002’den 2009’a kadar öldürülen kadınların sayısı 953. 2010 ve 2011 rakamları bu sayıya dahil değil. Yine istatistiklere göre Türkiye’de her 10 kadından 4’ü şiddet görüyor. Bu durum düşündüğümüzden daha fazla bir rakam ve korkutucu. Diğer taraftan; Türkiye’de son dört yılda çocuk gelin olarak sınıflandırılan kızların sayısının 181 bine ulaştığını belirtiliyor. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanı Nazan Moroğlu, 18 yaş altında evlenen gençlerin cinsiyet ve yaş gruplarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Buna göre; 2008 yılında 18 yaş altında evlenen erkeklerin sayısı 2 bin 214 olarak kayıtlara geçerken 2009 yılında aynı rakam 2 bin 72’ye, 2010’da 2 bine, 2011’de bin 860’a ve 2012 yılında ise bin 903’e geriledi. 18 yaş altında evlenen kızların sayılarına bakıldığında ise aradaki büyük fark ortaya çıkmaktadır… 2008 yılında 49 bin 703 çocuk gelin sayısı 2009 yılında 47 bin 859, 2010 yılında 45 bin 738, 2011 yılında 42 bin 700 ve 2012 yılında ise 40 bin 428 olarak tespit edilmiştir. Bu sayıları gördüğümde dünyanın hangi az gelişmiş ülkesinde yaşadığımı düşünmeye başlıyorum kara kara… Sokakta oynarken, elinden tutularak 60 yaşındaki bir adamın koynuna atılan kız çocuklarının debelenişini, ağladığı anları aklıma getiriyorum birden... İyi de biz halen ne duruyoruz diyorum, ya da devlet bunlara daha ciddi yaptırımlar yapamıyor diyorum. Sonra bu çözümün “çözüm” olmadığına karar veriyorum. Hiçbir “toplumsal olayın” kendiliğinden yada sadece devlet politikaları ile çözülemeyeceğini biliyorum, yıllardır çeşitli alanlarda yapmış olduğum
çalışmaların bunu bana gösterdiğini hatırlıyorum. Kurbanlarının sayısı bilinmeyen bir başka gelenek de “ berdel. Aileler karar vermişse kadın da erkek de göz kırpmadan feda ediliyor. ’Jin be Jin” yani “kadın kadına” daha kaba bir tabirle “takas” anlamına geliyor berdel. Daha çok kız kardeşlerin karşılıklı değiştirilmesi şeklinde gerçekleşse de, bazen iki babanın kızlarını birbirlerine vermelerine de şahit olunuyor. Berdelin mağdurları sadece kadınlar değil şüphesiz. Erkekler de çoğu zaman bu geleneğin ‘sessiz’ mağduru olabiliyor. İstemedikleri halde altına imza attıkları bu evlilik, kendi sevdalarına arkalarını dönmeleri manasına geliyor aslında. Geçtiğimiz günlerde çok sevdiğim fotoğraf sanatçısı Reyhan Özlen’in Urfa-Harran’da çektiği resimleri seslendirmek için bakıyordum. Üniversitedeki odamın kapısı açıldı, Urfa’lı çok sevdiğim bir hocamız girdi. Hemen yanıma çağırdım ve ona konuyu anlatmadan:” haydi bak bakalım bu kız, bize ne diyor” dedim. Kızın yaşı oldukça gençti, güzel bir yüzü vardı, çok anlamlı bakıyordu. Batı’da yaşayan birisi olarak onun bakışlarındaki anlamı hissetmem mümkün değil ki, ta ki hocamızın: “bu bakış üzücüdür” diye başladı: ”iki düşünce vardır aklında; birincisi acaba sevdiğime varacak mıyım? yada babam beni kime verecek?” Birden ürperdim bu sözler üzerine, ne sevdiğine varabiliyorlardı, ne de istemedikleri bir evlilikten kaçma cesaretine... Yaşamım boyunca kimseden şiddet görmedim, batılı kadın olduğum için değil, aile yaşamımda kimsenin bu ve benzeri olayları her halde bana yaşatmamış olduğundan, ya da kabul görmediğinden. Bu nedenle “dayak yemiş” olan bir kadının ruh halini anlamam mümkün değil. Yüzü, gözü dağılmış kadınların resimlerine baktığımda, içimden birden nefret tohumlarının etrafa yayıldığını hissederim. Ama bunun içinde acı yoktur, çünkü kimse bana bir tek tokat bile atmamıştır, ya da üstüme yürümemiştir. Filmler de görürüm babaların kemerlerini çıkararak çocuklarını dövme sahnelerini… Kadınların dayak yedikten sonra sessiz ağlayışlarını. Parasız Mart - 2015
kalmamışımdır, anne evine gitmek zorunda bırakılmamışdır. Çocuklarımı düşünerek, sadece onlar için katlanmamışımdır şiddete, tecavüze, istemediğim bir davranışa… Ama bildiğim tek bir duygu vardır, o da “sevilme ve sayılma” isteğimdir. Bir öğrencim, 8 Mart günü bir alışveriş merkezlerinde büyük bir ihtimalle alışveriş merkezi yönetimi tarafından kendilerine sunulan çiçeği alırken, tam yanında aynı çiçeği alan bir başka kadının “gözlerindeki mutluluk ifadesini” anlatmıştı. Sanki diyordu, ilk defa hayatında “çiçek almış” gibiydi, ilk ve belki de son… Kadının utanmış gözlerini düşündüm birden. Türkiye’de yada az gelişmiş ülke konumunda yaşayan kadınların “dayanılmaz ağırlığını” üstümde hissettim. Kadınlar ne mi ister? Kadınlar; yaşamak ister. Kadınlar, sevilmek ve sayılmak ve değerli bulunmak ister. Kadınlar beğenilmek ve övülmek ister. Kadınlar para kazanmak, meslek sahibi olmak, kendi çocuklarının isimlerini eşlerinin zoruyla değil kendi istedikleri için koymak ister, aile düzenleri bozulmasın diye evlilik oyununda mutlu başrol oyuncusu rolünü oynamamak ister.. Bu listeyi çok ama çok uzatabilirim. Çünkü bir kadının duyguları hiçbir zaman bir erkeğin aslında anlayabileceği duygular değildir. Kadın yazar, çizer, katlar, evirir çevirir. Durur ve yine yürür. Kadını anlamak için, okumak gerek. Kadını anlamak için gözlerinin içine bakmak yeter. Çünkü kadınlar zaten “gözleri ile konuşur”. Ama kadınların gözlerinin içine bakan erkek sayısı ne yazık ki o kadar azdır ki… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bu ve benzeri konuların konuşulması nedeniyle farkındalık yaratılan bir gündür. Bu nedenle çok önemsiyorum. Nice başarılı yıllara, hep birlikte el ele, kadına değer veren erkekler ile… Bu açıdan bakıldığında Mel Gibson’un oynadığı rol oldukça etkileyicidir. Kadınları anlamaya çalışmak, kadın sorunlarının da çözümüne katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Bu yazı, “Kadınlar ne ister?” sorusuna yanıt arayanlara “atfedilen bir yazıdır”..
38 Köşe Yazısı
SANAT
Fügen Yenilmez fugnyenilmez61@gmail.com
Doğal yöntemle seramik renklendirme
M
erhaba sevgili sanat sever okurlarım. Bu yazımda sizlere, değişik bir seramik uygulaması ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Müzelerde de sıkça gördüğünüz eski çağlarda yapılan bu seramikleri o dönemde nasıl yapmışlar diye hiç merak ettiniz mi?
Anadolu seramik sanatı, kendine özgü bir gelişme göstermiş, her devirde özgün eserler yaratmış. Hokka, kase, ibrik, sürahi, kadeh, kandil, kupa, gülabdan, buhurdanlık, tütsü kabı vb. tabaklar sert beyaz hamur, sır altı tekniğiyle ve kil oksitlerle renklendirilerek yapılmıştır. Seramik yaparken kullanılacak olan kil, elle, kalıplama, presleme, döndürme döküm teknikleri ile şekillendirilmektedir. Daha önceki yazılarımı takip edenlerin bildiği gibi pişirilen ürünlere bisküvi adı verilir. Biz bu tekniği daha çamur pişmeden, çamura metal oksitler
katılarak hazırlayıp renk vereceğiz. Renk veren metal oksitler tek başlarına kullanıldığı gibi, bir kaçı bir arada kullanılabilir. Renklendirmede kullanılan metal oksitler; krom, demir, kalay, zirkon, bakır, kobalt, manganez, nikel vs. olup tek veya birkaç renk karışım halinde kullanılır. Peki bunları nasıl kullanacağız? Kısaca şöyle; toz halindeki bu oksitleri, çamuru yapacağınız işin büyüklüğüne göre parçalara ayıralım. Çamurlarımızın aynı sertlikte olmasına dikkat edelim, yoksa kuruma aşamasında çatlaklar oluşabilir. Her paçayı değişik bir oksitle renklendirelim ve levha halinde değişik kalınlıklarda açalım. Açtığımız levhaları sıvı çamurla birbirine yapıştıralım. Koyu renk çamurla yapıştırırsak formumuza güzel farklı bir desen verir. Yapışan çamurumuzu keserek istenilen formu oluşturalım.
Mart - 2015
Formumuz kuruyunca, ince bir metal ile kazıyarak temizleyip fırında pişirelim. Seramiklerimiz büskivi halini aldıktan sonra transparan (mat yada parlak) sır fırça veya pompa ile üzerine sürelim. Tekrar fırında pişirildikten sonra, eseriniz hazır. Eğer parlak transparan sürdüyseniz, kullandığınız oksitleri daha canlı tonlarda, mat kullanırsanız da pastel tonlarda görürsünüz. Yarattığınız eserde oluşan, ebru sanatını çağrıştıran desenler sizi bile şaşırtacak derece de orjinal bir görüntü verecektir. Bahar aylarına girdiğimiz şu günlerde sanat faaliyetleri oldukça yoğun. Sizlerde bu etkinlikleri takip ederek hem sanatçılarımıza destek verebilir, hem de kendinize zaman ayırarak sergi salonlarının huzurlu, sanat kokan ortamından uzaklaşmamış olursunuz. Sanatsız kalmayın.
Aşkla üretilen taze lezzetler Bu güzel dükkanın önünden geçerken önce taze ekmek kokusu sizi büyülüyor. İçeri girdiğinizde isminden de anlaşılacağı gibi her şeyin aşkla üretilmiş olduğunu görüyorsunuz. Dekorasyonu özenle yapılmış bu butik fırında, birbirinden farklı taptaze lezzetleri bulabilirsiniz. Ekmek Aşkına’da bulunan ekmeklerin Almanya’dan gelen özel bir undan üretilmesi de, ekmeklere ekstra bir
lezzet katıyor. Özel günlerinizde börek, pasta gibi unlu mamüllerinizi istediğiniz miktarda bir telefonla sipariş verebilir ve özel günlerinize unutamayacağınız lezzetler katabilirsiniz. Ekmek Aşkına‘nın en özel lezzetleri arasında yer alan tazecik eklerin tadına bakmadan müşterilerini çıkartmayan genç işletmeci Erdoğan Bey, sizlere bu şık butik fırınında kendinizi iyi hissedeceğiniz kaliteli hizmet sunuyor.
İşletme Sahibi Erdoğan Oğan
6470/2 Sk. No:22/D Yalı Mah. Atakent - İzmir Tel: 0(232) 362 35 34 www.ekmekaskina.com.tr
Web sayfamızda
dergi sayfalarına sığmayan fotoğrafları görebilirsiniz Öneriler bölümünde; restoranları, cafeleri, kuaförleri ve diğer ilginizi çekebilecek mekanları inceleyebilirsiniz. Logonun üstünde bulunan BÜLTEN ABONELİĞİ’ne bilgilerinizi bırakarak fırsatlardan ilk siz haberdar olabilirsiniz. Web sayfamızın iletişim bölümünden her türlü öneri ve isteklerinizi bizimle paylaşabilirsiniz. İleride yapacağımız sürprizler için de Facebook sayfamızı beğenmenizi öneririz. İlgi ve desteğiniz için teşekkür ederiz.
www.mavisehirdergisi.com Daha güncel, daha interaktif
facebook.com/mavisehir.dergisi twitter.com/mavisehirdergi instagram.com/mavisehir_dergisi
Web sayfamızı QR Code okuyucu program ile sağ tarafraki görseli taratarak mobil cihazınızdan görüntüleyebilirsiniz.
40
MyMAYA’da fantastik doğum günü partisi
Selin Zaim ve annesi Elena Zaim
Zaim Ailesi, Selin’in 7. yaşını MyMAYA Mavişir’de harika bir parti ile kutladı. Selin’in doğum günü partisine katılan davetliler, unutamayacakları bir gün geçirdiler. Doğum günü için hazırlanan özel kostümler ve özel süslemeler göz doldurdu. Zaim Ailesi’nin bu mutlu gününde Mavişehir Dergisi’de yanındaydı. Selin Zaim ve ailesine nice mutlu yaşlar dileriz. Fotoğraflar: Mavişehir Dergisi
Mavişehir’in buluşma noktası
Mavişehir Dergisi, okurlarının yaş günü kutlamalarında da yanında olmaya devam ediyor. Nice güzel yaşlar dileriz.
Banu Alkan - Fatih Filiz
Banu Alkan da MyMAYA’yı tercih eden ünlüler arasında yerini aldı... Banu Alkan, dostlarıyla birlikte doyasıya eğlenerek keyifli bir MyMaya işletme müdürü Efkan Tur - Banu Alkan akşam yemeği yedi. Mart - 2015
Öznur Tan doğum gününü MyMaya’da kutladı
Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek’in girişimleriyle başlanan hizmetten vatandaşlar çok yakın zamanda istifade etmeye başlayacaklar.
Tire Belediyesi interaktif araştırma kütüphanesi kuruyor Daha önce öğrencilere internet dershanesi hizmetini sunan ve ilçe halk kütüphanesine modern bir bina yapan Tire Belediyesi, şimdi de interaktif araştırma kütüphanesi kuruyor. Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek’in girişimleriyle başlanan hizmetten vatandaşlar çok yakın zamanda istifade etmeye başlayacaklar. Tire Şehir sineması altında kurulan
kütüphanede 1928 Harf Devrimi’nden bu yana yayınlanmış ilk eserden günümüze kadar felsefe, din, sosyoloji, bilim, sosyal bilimler, spor, teknoloji, eğlence, edebiyat, tarih ve coğrafya türlerinde 10000 eser bulunuyor. İbn-i Melek İnteraktif Araştırma Kütüphanesi ile ilgili çalışmalar hakkında açıklamalar yapan Mart - 2015
Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek ‘’Kütüphanemizde on bin eser bulunuyor. Bu eserlerin interaktif ortama aktarılması tüm hızıyla devam ediyor, şu ana kadar beş binden fazla eserin aktarımı gerçekleşti. Vatandaşlarımız internet destekli bu kütüphanemizden araştırmalarını yapabilecekleri gibi dilediği orijinal eserin kopyasını da alabilecek’’ dedi.
42
Serdar Sütçü www.serdarsutcu.com
Federer geliyor
D
ünyanın gelmiş geçmiş en iyi tenisçileri arasında başı çeken, kazandığı turnuvalarla ve yıllardan beri gösterdiği performansla, dünyada tüm tenisseverlerin kalbinde taht kuran, tenisin yaşayan efsanesi İsviçre’li tenisçi Roger Federer İstanbul’a geliyor.
27 nisan-3 mayıs tarihleri arasında, İstanbul World of Sports Arena’da ilki gerçekleştirilecek olan TEB BNP PARIBAS ISTANBUL OPEN tenis turnuvasına katılmak için geleceğini açıklayan Federer, turnuva başlamadan çok büyük bir heyecan fırtınasının içine çekti tüm tenisseverleri. Dünya’daki tüm tenisseverlerin, oyuncuların, tenise meraklı olan herkesin yakından tanıdığı ve saygı duyduğu bir sporcuyu canlı canlı izlemek düşüncesi gerçekten heyecan verici. Dilerseniz size bu turnuva hakkında ve turnuvanın bize sağlayacağı tartarlar hakkında biraz bilgi vereyim. Bu turnuva ATP takviminde bulunan ve
kazanana 250 puan kazandıracak olan önemli bir turnuva. Bu turnuvadan kısa süre sonra da bir Grand Slam turnuvası olan Fransa Açık başlayacağından dolayı buraya katılım sağlayan tenisçiler gayet formda olacaklardır ve bu karşılaşmaları izlemeye gelen tüm tenisseverler için gerçekten harika olacak. Federer’le organizasyonu gerçekleştirecekler aralarında önceden anlaşma yaptıklarından dolayı yıldız sporcunun ismi erken açıklandı. Böyle bir turnuvaya dünya sıralamasından ilk ellinin içerisinden bir çok tanıdık ismin gelmesi de hiç sürpriz olmaz. Peki İsviçre’li yıldızın ülkemize gelmesinin ne gibi katkıları olabilir? İlk önce ülkemizdeki tüm tenisseverler Federer’le beraber bir çok yıldızı yakından izleme fırsatı bulacak. Dünya’da ve ülkemizde bir çok medya kuruluşu karşılaşmayı yakından takip Mart - 2015
edecek. Bu ilgi, tenisin ülkemizde ki popülerliğine pozitif bir ivme kazandıracak. Bu pozitif ivmeyi daha turnuva başlamadan bile hissedebiliyoruz. Tenise başlayanların sayısında artış olmasını sağlayacak, belki de tenise başlayan minik sporculardan birisi ileride ünlü ve başarılı bir sporcu olacak kim bilir? Ülkemizde futboldan başka bir spor branşının esamesinin okunmadığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçek ama bu turnuvayla beraber kısa sürede olsa ülkemizde tenis konuşulacak. Umarım tenise olan bu ilgi katlanarak artar ve herkes tenisin ve sporun tadını çıkartmak için bir fırsat yakalar.
waffle başka bir şey
ÇITIR WAFFLE BAMBAŞKA !
Mavişehir’de keşfedilmesi gereken bir lezzet durağı İster öğlen 12:00’dan akşam 23:00’a kadar 330 1013 numaralı telefonu arayın paket servis evinize gelsin, isterseniz sıcacık bir ortamda mis gibi kokular eşliğinde Derya Usta’nın müthiş sunumuyla mekanımızda bu özel tatla tanışın. Kendinizi şımartmak, mutlu etmek ve sıkıcı diyetlerin sonunda ödüllendirmek istiyorsanız, tatlı, mutlu ve keyifli bir mekan olan Edem Çıtır Waffle Mavişehir’e sizleri bekliyoruz. İddialıyız bir kere deneyince kesinlikle bağımlısı olacaksınız.
6499 Sk. No:8 Mavişehir (Karşıyaka Göz Hastanesi Arkası)
Instagram takipçilerimizin #mavisehirdergisi etiketi ile paylaştıkları fotoğrafları dergimizde yayınlıyoruz. Herkese teşekkür ederiz.
Kıvanç Hınıslı
Tevfik Ç.
Ziynet Attila
Tevfik Ç.
Müge Güngör
Mart - 2015
www.mavisehirdergisi.com
AKLINIZDA BULUNSUN
Tanıtımınız için rezervasyon Tel. 0 (549) 323 30 31
JİNGLE BELLS PARTİ VE AKTİVİTE MERKEZİ
Sıcacık, rengarenk, samimi bir ortamda unutulmaz doğum günleri kutlamak isterseniz Jingle Bells’e bekleriz. Diğer etkinliklerimiz: *Haftaiçi resim atölyeleri (5-15 yaş) *Hanımlara çini takı, taş boyama atölyeleri *Sınıf, okul partileri *Baby shower *Özel gün kutlamaları Adres: 6436/2 sok.No:2 K:5/9 (Atakent Alikaptan kahvaltı salonu üstü 5.kat) Tel: 0 530 118 74 07
Mutlu Bebek mağazasına uğrayıp cildiniz için paraben içermeyen ürünleri gönül rahatlığı ile alabilirsiniz. Nebil Susup Sokak No: 130/A Bostanlı Tel. 0 507 456 92 22
MyMAYA
KABİN EKİBİ - REKLAM ve TASARIM AJANSI Logo 50 TL - Web sayfası 350 TL - Broşür 125 TL Bu fiyatlara tanıtımınızı yaptırmayı düşünüyorsanız lütfen bizi aramayın! Reklamın bir harcama değil, bir yatırım olduğunun bilincinde, ucuz işçiliğin önemsenmediğinin farkında olan kişilerle tanışmaktan mutluluk duyacağız. Birçok ulusal markanın ajansı olan Kabin Ekibi, sıradışı tasarım ve fikirlerle kaliteli ve güvenilir hizmet vermeye devam ediyor. Gsm: 0(549) 501 8832 - Tel: 0(232) 330 0 500 www.kabinekibi.com.tr
ATÖLYE TAT Birbirinden lezzetli yemek çeşitlerini bulabileceğiniz Atölye Tat, muhteşem Brownie’si ile de herkesi büyülüyor. 6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 336 3060 www.atolyetat.com
KIVANÇ EMLAK
Karşıyaka bölgesindeki satılık ve kiralık gayrimenkuller hakkında profesyonel danışman aracılığı ile hizmetinizde. 6323 Sk. No:17 Demirköprü Tel:0506 135 5405 www.kivancemlakkarsiyaka.com Mart - 2015
Dünya mutfağından farklı lezzetler sunan ve Life is Good sloganıyla yola çıkan MyMAYA eğlence ve restoran sektörüne yeni bir soluk getireceğini daha şimdiden kanıtladı. Harika bir manzarası, ödüllü mutfağı ve barındaki zengin ürünleri ile sizlere kaliteli hizmet sunan MyMaya’da günün her saati güzel vakit geçirebilirsiniz. Her cuma gecesi canlı müzik eğlencesi ile de güzel bir atmosfer sunan MyMaya sevdiklerinizle kaliteli zaman geçirmeniz için ideal bir mekan. www.mymaya.com.tr Tel: 0(232) 324 5970
İzmir’in kalbi
KABİN EKİBİ
EGE PARK’ta atıyor
Salata
HER ZAMAN FORMDA KALIN
ÖNERİ Soslarda çok ince bir çırpma teli kullanılması şarttır. Böylece sos ulaşabileceği en ince kıvama getirilebilir.
Yengeç Kalori değeri düşük, besin değeri oldukça yüksek olan yengeç etinin 100 gr’ında yalnızca 102 kalori vardır. Eti yumuşaktır.
Bezelye Kolesterol içermez ve iyi bir bitkisel protein kaynağıdır. Hem lif hem protein içermesinden ötürü kan şekerinin dengelenmesine yardımcıdır.
Salatanın lezzeti kadar sunumu da önemlidir
YENGECI SEBZEYLE BULUSTURAN SALATA MALZEMELER 500 gram pişirilmiş yengeç eti 500 gram ince dilimlenmiş turp 200 gram bezelye 2 adet doğranmış yeşil soğan 1 adet küp küp doğranmış avakado 1 adet tatlı kırmızı biber SOSU İÇİN 1/3 su bardağı limon 1/3 su bardağı doğranmış kişniş (Eğer kişniş yoksa taze tane karabiber veya beyaz karabiberde kullanabilirsiniz.) Zeytinyağ 1 yemek kaşığı acı tatlı biber sosu
Turp C vitamini bakımından zengin olan turp, yüksek besin lifi içeriğiyle de sindirime yardımcı olurken kabızlığı önlüyor. 100 gram turp sadece 16 kalori.
YAPILIŞI Yengeç etindeki fazla suyu akıtın. Yengeç eti, turp, bezelye, avakado. kırmızı biberi ve soğanı bir kapta karıştırın. Üzerine sosu için olan bütün malzemeleri karıştırıp ekleyerek servis yapın.
48 Köşe Yazısı
Ayşe ŞİŞİK ayse@kavramsigorta.com.tr
Hasarsızlık indirimi H
asarsızlık indirimi, araç sigortaları ile ilgili önemli konulardan bir tanesidir. Bu indirim bir poliçe dönemi içerisinde sigortalının sigorta şirketinden hiçbir hasar talebinde bulunmaması durumunda kendisine sunulan bir ayrıcalıktır diyebiliriz. Sigorta şirketleri için yeni sigortalılar bilinmez bir kutudur. Ne sıklıkla ne büyüklükte hasarlar getirebileceği belirsizdir. Belki de uzun yıllarca hiç tazminat ödemesi almayabilir de. Fakat sigorta şirketleri risk yönetim şirketleri olmalarından dolayı belirsiz olan riskler için daha yüksek prim talep etmektedirler.
Aynı şekilde, her şeyi birebir aynı olan iki sigortalıdan bir tanesi poliçe vadesi içerisinde kaza yapmış, diğeri yapmamış olsun. Bu durumda kaza yapan, sigorta havuzundan ödeme almış, diğeri ise sadece havuza fon katkısında bulunup, bir geri ödeme almamış konumdadır. Poliçelerini yenileyecekleri zaman ikisinin de aynı miktar prim ödemeleri çok hakkaniyetli olmayacaktır. Buradaki adaleti sağlayan enstrümanlardan biri de hasarsızlık indirimidir. Hasarsızlık indirimi, sigortalıların poliçelerine kaza yapmadıkları durumlarda her sene artan oranlar ile uygulanır. Bu oran kasko poliçelerinde %65’ e kadar, trafik sigortalarında ise %20’ye kadar yükselir. Sigorta poliçelerinde verilen bu indirimler sigortalılara önemli bir tasarruf sağlar. Sigortalının kazanmış olduğu bu indirimler araç üzerine değil, kişi
üzerine bağlı hareket etmektedir. Bu sebeple yenileme zamanında başka bir sigorta şirketi ile çalışmaya karar veren sigortalı, sahip olduğu hasarsızlık indirimini transfer olacağı yeni sigorta şirketine taşıyabilmektedir. Bunun yanı sıra mevcut aracını satıp yeni araç almak istediğinde yine poliçe üzerinde bulunan hasarsızlık indirimini yeni aracına aktarabilmektedir. Aynı durum trafik sigortaları için de geçerlidir. Hasarsızlık indirimi, sigortalının, kaza yapmış ve poliçesinden bir tazminat almış olması durumunda ortadan kalkan bir ayrıcalıktır. Fakat sigorta şirketleri bu indirimin sigortalılar için önemini bildiklerinden, kolayca kaybedilmemesi için bir takım önlemler almışlardır. Bu önlemlerden bazıları tüm sigorta şirketlerinde geçerli olan sigortalının %100 kusursuz olduğu durumlardaki hasarlardır. %100 rüculu hasarlar, sigortalı aracın karıştığı bir hasarda sürücünün hiçbir kusurunun olmadığı karşı tarafın kusurlu olduğu hasarlardır. Bu durumda sigortalı hasar tazminatını aldığı gibi, hasarsızlık indirimini de kaybetmeyecektir. Bazı sigorta şirketleri poliçe vadesi içerinde bir kereye mahsus olmak üzere radyo/teyp hasarları, cam kırılması hasarlarında da hasarsızlık indirimini korur. Bu tür hasarlarda sigorta şirketinin uyguladığı risk yönetimine göre indirim poliçe üzerindeki kademede devam eder veya bir alt kademedeki indirim oranına düşebilir. Ayrıca sigorta Mart - 2015
şirketleri artık poliçelerde hasarsızlık koruma teminatı da sunmaktadır. Bu teminat belli bir hasarsızlık indirimine hak kazanılması durumlarında verilebilmekte ve sigortalının hakkını hasar durumuna göre korumaktadır. Bu teminatın çalışması sigorta şirketleri arasında farklılıklar gösterebilir. Bazı sigorta şirketleri bu teminatı tek hasar koruma veya iki hasar koruma olarak seçenek sunmaktadır. Bunlar dışında sigorta şirketleri sigortalının hasarsızlık indirim hakkını korumak amacı ile kasko poliçelerine mini onarım teminatı vermektedir. Bu teminat kasko poliçesi yaptıran sigortalıların araçlarında yaşayacakları ufak çaplı hasarları, sigorta şirketlerinin mini onarım servisleri ile yapmış olduğu anlaşmalar ve koşullar doğrultusunda onarılmasını sağlar. Mini onarım servislerindeki bu uygulama hasar büyüklüğü ve hasar sayısına bağlı olarak hasarsızlık indirimini korur. Bu uygulamalar ve koşullar her sigorta şirketine göre farklılıklar gösterebilmektedir. Bu yüzden kasko poliçenizi yaptırırken sigorta şirketinin hasarsızlık indirimi hakkındaki uygulama ve detaylarını bilmekte fayda vardır. Çünkü indirim koruma koşulları, hasarın büyüklüğüne, sayısına, hasar anında sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu servis ile yaptığı anlaşmaya göre değişebilmektedir ve indirimlerini koruyabilen haklar sunmaktadır. Sigortalı poliçesinin kendisine sağladığı avantajlarının farkında olursa ona göre davranabilir. Aksi takdir de haklarını kaybedebilir. Hasarsız günler geçirmeniz dileğiyle..
49
www.mavisehirdergisi.com
Baharı yeni saç modelinizle karşılayın İlkbahar ayları ile birlikte mevsim geçişleri saçlarda yıpranmalara neden olabilir. Bu mevsim değişikliğine bir anda alışamayan saçınızı canlı tutmak için özel bakımlar gerekir. Bahar mevsimiyle birlikte canlanan doğaya ayak uydurmak için siz de hem saçlarınıza bakım yaptırın hem de size gidecek bir saç modeliyle baharı karşılayın.
Kuaför Hüseyin Erken canlı, pırıl pırıl saçlara sahip olmak ve baharı yeni saç modelinizle karşılamanız için tüm uygulamalarda % 30 indirim kampanyasını sürdürüyor. Saçlarınızı Kuaför Hüseyin Erken’e gönül rahatlığı ile teslim edebilirsiniz. Bu fırsatı kaçırmayın.
Mart - 2015
Kuaför Hüseyin Erken Adres: 6351 Sokak No: 40/B Atakent- Bostanlı-İZMİR Tel : 0232 336 14 74
50
Doç. Dr. Gürkan ERSOY Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, Acil Tıp Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi “Herkes İçin Acil Sağlık Derneği” Genel Sekreteri
“Kaçak Rakı” (metil alkol) zehirlenmesi ve ilk yardım uygulamaları D
eğerli okuyucularımız, dergimizin bu sayısında sizlerle yine güncel bir konuyu işleyeceğiz. “Kaçak rakı” (metil alkol) zehirlenmesi ve ilkyardım. Neden bu konuyu işliyoruz? Bu konuyu işliyoruz çünkü bilmeden ve farkında bile olmadan kaçak rakı içilmesi, ülkemiz için çok ciddi sağlık sorunudur. Daha geçen sene, Antalya’da, gemide bir grup turist içtikleri kaçak rakı nedeniyle vefat etmişti. Yakın zamanda, emekli gazeteci Sayın Sedat Peker de kaçak rakı içimi sonucu hayatını kaybetti. Bu nedenlerle, konuya dikkat çekmek, farkındalık yaratmak ve ilkyardım bağlamında yapabileceklerimizi öğrenmek açısından konuyu işliyoruz.
Halk arasında “kaçak rakı” olarak bilinen içkinin içilmesi, kalıcı körlük ve ölümle sonuçlanan zehirlenme türüdür. Yazımızda, bu tür zehirlenmelerde ne gibi belirtiler görülür, hastalar nasıl tedavi edilir, nasıl ilkyardım uygulamalıyız gibi konuları gözden geçireceğiz. İlk sorumuz; kaçak rakı nedir, neden zehirlidir sorusunun cevabını verelim.
içerek, soluyarak bazen annelerin, Kaçak rakı, kelime anlamı olarak, bilmeden, çocuklarının yüksek ateşini alkollü içkilerde “etil alkol” yerine düşürmek için, ispirto, kolonya gibi “metil alkol” kullanılmasıdır. Normalde sıvıları çocuğun vücuduna sürmesiyle alkollü içkilerde (rakı, votka, vs.) olur. Oldukça zehirli bir maddedir, alkol olarak “etil alkol” isimli alkol literatürde de bir çorba kaşığı “metil kullanılır, fakat etil alkolün üretim ve alkol” içilmesiyle bile ölümler satışı devletimizin çok sıkı denetimi bildirilmiştir ki 200 ml (bir su bardağı) altındadır, fiyatı pahalı, temini zor ve insanlar için ölümcül dozdur. “Metil özel izinlere tabi alkol türüdür. İnsan alkol” (kaçak rakı) içildikten sonra sağlığını gözetmeden, kısa yoldan para süratle kana karışır ve değişime uğrar. kazanmak isteyen, kötü niyetli, hırsız Bu değişimler içinde ortaya çıkan en kişiler, son derece ilkel ortamlarda zehirli ve tehlikeli madde (bodrum, merdiven altı vs) kaçak rakı “formik asit”tir. üretmekte ve içine “etil alkol” yerine “metil alkol” (ispirto olarak da bilinir, Ortaya çıkan ilk ve en ciddi belirti; geri yanlışlıkla içilmesin diye piyasada renklendirilerek satılmaktadır) koyarlar. dönüşü olmayan, yani kalıcı körlüğe kadar giden görme bozukluğudur. Aynı “Metil alkol” de, bir tür alkoldür. zamanda kan değerlerimizi bozarak, Etil alkole göre daha ucuzdur ama hastamızda asidoz denilen, ağır bir çok zehirlidir. klinik durum ortaya çıkar ki bu durum, kalbimizin durmasına dolayısı ile ölüme “Metil Alkol” nelerde bulunur? neden olur. “Metil alkol” sanayii’de solvent (eritici), boya çıkarıcı, vernik, arabalarda “Metil alkol” zehirlenmesinde antifiriz sıvısı, cam yıkama sıvıları, görülen klinik belirtiler kolonya, ispirto gibi maddeler içinde Belirtiler genel olarak 3 evrede bulunmaktadır. ortaya çıkar: “Metil Alkol”ün vücuttaki etkileri ve •Birinci evre (alımdan sonraki ilk zehirlenme belirtileri saatlerde) görülen belirtiler: “Metil alkol” zehirlenmesi; bilmeden Mart - 2015
51
www.mavisehirdergisi.com
alıp almadığını sormalıyız. Evet Sarhoşluk, mide ağrısı, bulantı, kusma, derse, 112 no’lu telefonu arayıp kişiyi kendini iyi hissetmeme vs, ambulansla en yakın sağlık kuruluşuna •İkinci evre: Sessiz evredir: nakletmeliyiz. Alkol alımını takiben 3-30 saat süre ile kişide hiçbir belirti ve bulgunun “Etil Alkol” zehirlenmesinde olmadığı tehlikeli sessiz dönemdir, ilkyardım uygulaması ve acil tedavi •Üçüncü evre: Artık hastanın iyileşmesinin güç olduğu, Bu tür ağır hastaların tedavisi acil servis ve yoğun bakımda yapılır. geri dönüşü olmayan, evredir. Hastanın İlkyardım bağlamında biz vatandaşların kan değerleri ciddi şekilde bozulmuş yapabileceği tek şey zehirlenmeden (asidoz, hipoposatemi), görme şüphelenip hastamızı en yakın sağlık bozuklukları (görmede bulanıklık, kuruluşuna ulaştırmaktır. kar yağdı manzarası, tipili bir alanda Kandaki zehirli “metil alkol’ü” yürüyormuş hissi, görme alanında uzaklaştırmak için en etkin daralma, göz sinirinde çürüme, körlük), yöntemlerden biri piyasada rakı olarak sara nöbeti, koma, nabızda yavaşlama bildiğimiz alkollü içeceğin belirli veya hızlanma, kalp atışlarında oranda sulandırılmış olarak hastaya düzensizlik ortaya çıkar ve hasta kısa içirilmesidir. Bu yüzden hasta, kaçak süre sonra maalesef kaybedilir. rakı zehirlenmesiyle acil servise getirildiği zaman, acil servis ekibi Teşhis: veya hasta yakınlarından birinin en Vatandaş olarak, kaçak rakı yakın bakkal, marketten acilen rakı zehirlenmesinde, ancak şüphelenerek getirmeleri gerekir. Hasta yakınları da teşhis koyabiliriz. Hastamızda, karın haklı olarak konuyu bilmedikleri için, ağrısı, bulantı, kusma, sara nöbeti, rakıyı isteyen doktor ve hemşirenin görmede bulanıklık, görme kaybı rakıyı kendisinin içeceğini zannederek, gibi bulgular varsa hemen özellikle hangi marka rakı alalım? en kalitelisini dış ortamda (lokanta, bar vs.) alkol
mi? diye sorarlar. Bu da olayın ironik boyutudur. Tedavide kullanılan ikinci bir yöntem, “fomipazol” isimli, oldukça pahalı temininde bazen güçlükler yaşanan, ithal bir ilaçtır (antidot). Sonuç Özet Çok değerli okuyucularımız, her zaman ki önerimizi tekrarlayalım. Sağlıkta en ucuz, en etkin, en önemli, en başarılı tedavi, korunmadır. Yani zehirlenmemeye, hasta olmamaya, çalışalım. Öncelikle alkol kullanmamayı öneriyoruz. Eğer tercihimiz olarak eğer içeceksek, özellikle dış ortamlarda (bar, restoran vs.) yemek yediğimiz zaman gelen içkinin kapağının kapalı gelmesine dikkat edelim, Zehirlenen kişi varsa, önce kişiyi rahat bir ortama yatıralım, varsa kravat, fular, pantolonun kemerini çözelim ki, kişi rahatlasın, rahat nefes alıp versin. Sonra kişiye alkol alıp almadığını soralım, Bulantı, kusma karın ağrısı, sarhoşluk hali, görmede bulanıklık, tipide yürüyormuş gibi görüntü, çevremizdeki şeyleri tam görememe gibi belirtiler varsa süratle 112 no’lu telefonu arayalım. Hastamızın ambulans ile acil servise gitmesini sağlayalım… Değerli okuyucularımız, dergimizin önümüzdeki sayısında yine güncel yeni bir konu üzerinde bildiklerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Nice sağlıklı mutlu kazasız belasız günlerde görüşebilmek ümidiyle en derin sevgi ve saygılarımı sunarım. Not: Yazımı hazırlarken yararlandığım “Türk Farmakoloji Derneğinin “metanol zehirlenmesinde tanı ve tedavi rehberi” başlıklı kaynağı bana temin eden, değerli arkadaşım, Prof. Dr. Sn. Yeşim Tunçok’a çok teşekkür ederim. Kaynaklar: 1. http://www.tfd.org.tr/eski/metil_ alkol_zehirlenmesi.pdf. 2. http://www.ulkumenrodoplu.com.
Mart - 2015
52
DERGİ İNDEKSİ
Derginizin bu sayısında yer alan haber ve reklamların telefon ve adres bilgilerine kolaylıkla ulaşabilmeniz içindir.
Atölye Tat 6470/2 Sk. No:17/A Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 336 30 60 Anadolu Kahvaltı ve Ev Yemekleri Bostanlı Mah. 2010 Sok. No:4/A Bostanlı Tel: 0232 999 94 94 Atlas Yurtdışı Eğitim Tel: 0(232) 441 97 55 Beyaz Lale Çınarlı Çiçek Market Anadolu cad. No:7/3 Çınarlı/İzmir Tel: 0 232 435 96 76 BLEUSKY Kuru Temizleme Adres: 6440/3 Sk. No:12/A Atakent Karşıyaka İzmir Tel: 0232 330 3104
Ege Park AVM Tel: 0(232) 324 44 34
GYMBOREE Mavişehir Tel: 0(232) 502 0415
Red Dragon 0(232) 483 00 79
Edem Çıtır Waffle 6499 Sk. No:8 Mavişehir (Karşıyaka Göz Hastanesi Arkası) Tel: 0232 330 10 13
MyMaya EgePark Mavişehir Avm 2.Kat Tel: 0(232) 324 59 70
SLIFE Cahar Dudayev Bulvarı 6436/2 Sk. No:18 K:3 D:3 Atakent - Karşıyaka Tel: 0(232) 330 0730
Ekmek Aşkına 6470/2 Sk. No:22/D Yalı Mah. Atakent Tel: 0(232) 362 35 34 Ekin Koleji 444 35 76 Gökkuşağı Perde Merkez: 6221 Sk. No: 95 Şemikler Tel: 0 (232) 336 8923
ŞEHİR REHBERİ Alo Trafik Ambulans Bilinmeyen Numaralar Elektrik Arıza İtfaiye İzsu Arıza Polis İmdat Sahil güvenlik Telefon Arıza Uyandırma Başkent Üni. Zübeyde Hanım Hast. İkinci Yaşam Diyaliz Merkezi Karşıyaka Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Karşıyaka Devlet Hastanesi MedicalPark İzmir Hastanesi Özel Egem Fizik Tedavi Dal Merkezi Özel Kardiyo Kardiyoloji Dal Merkezi Özel Karşıyaka Göz Hastanesi Özel Karşıyaka Tıp Merkezi Özel Zübeyde Hanım Tıp Merkezi Atakalp Kalp Hastanesi Ege Üniversitesi Hastanesi 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi Central Hospital El ve Mikrocerrahi Hastanesi Kent Hastanesi Özel Altınordu Hastanesi Özel Çınarlı Kadın Doğum Hastanesi Ege Sağlık Hastanesi Egeria Çocuk Sağlığı Özel Atakent Polikliniği Özel Bostanlı Sağlık Polikliniği Özel Yalı Polikliniği Özel Nergiz Sağlık Polikliniği Özel Çiğli Polikliniği
VETERİNER KLİNİKLERİ Pet-Vet Mavişehir Veteriner Kliniği Atakent Veteriner Kliniği Bostanlı Veteriner Polikliniği
YARDIM
Kardelen Çilingir Karşıyaka Güvenlik DGS Alarm ve Güvenlik Sistemleri Çilingir Bay Adem
DİŞ POLİKLİNİKLERİ Asude Polat
Pan Bale ve Sanat Okulu Telefon: 0(232) 332 02 35
381 77 88
RESTORAN VE CAFELER 15 4 112 118 18 6 1 10 185 15 6 155 15 8 135
HASTANELER VE POLİKLİNİKLER
Çocuk Hastanesi Ege Üniversitesi Kızılay SSK Tepecik
Özel Piri Reis Okulları Karşıyaka Tel: 0(232) 362 47 48
TED Aliağa Koleji Tel: 0(232) 616 8282
EVLERE SERVİS
LÜZUMLU TELEFONLAR
KAN MERKEZLERİ
Manisaspor Kebapçısı Ege Park AVM Teknosa girişi Tel: 0232 324 16 15
241 10 00 382 06 07 330 64 50 366 88 88 399 50 50 367 70 70 336 35 35 362 54 54 369 00 83 323 45 45 461 93 33 336 11 95 483 14 14 343 13 43 412 22 22 463 64 65 441 01 21 386 70 70 483 56 87 433 0084 464 24 00 462 27 27 463 77 00 489 35 35 336 11 95 433 06 08 388 28 61 421 47 89 433 38 74 368 96 66 337 02 08 336 44 89 330 55 16 441 92 16 381 28 22 376 14 96 337 21 36
0539 235 25 87
Red Dragon - Uzak Doğu mutfağı Kervan Kebap Pide - Karşıyaka Mc Donald’s
483 00 79 347 09 00 369 81 86
MARKET ve ŞARKÜTERİ Albayrak Market - Mavişehir Ömerağa
324 04 03 0(507) 185 11 56 368 11 24
Tire Market Şarküteri
290 06 22
SOSYAL KULÜPLER VE DERNEKLER Karşıyaka Briç Derneği 368 73 08 Dance Castle Gençlik ve Spor Derneği 369 02 65 Karşıyaka Spor Kulübü 368 69 95 Bostanlıspor Gençlik SK Derneği 337 35 34 433 38 58 İzmir Dağcılık Kulübü Ege Açık Deniz Yat Kulubü 484 64 65 İzmir Fotoğraf Sanatları Derneği 464 32 12 BESİAD 330 90 01 Mavişehir TSM Platformu Derneği 0532 788 93 33 Mavişehir Tenis Atölyesi 0505 580 00 25
ÜNİVERSİTELER
Ege Üniversitesi Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Özel İzmir Ekonomi Üniversitesi Özel Gediz Üniversitesi Özel İzmir Üniversitesi Özel Yaşar Üniversitesi Özel Şifa Üniversitesi
TİYATROLAR
311 10 10 412 12 12 750 60 00 329 35 35 279 2525 355 00 00 246 49 49 411 54 07 308 00 00
Karşıyaka Oda Tiyatrosu İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Mavi Tiyatro Konak Sahnesi Bornova Sahnesi Ege Sanat Merkezi Hamle Tiyatrosu Tansaş Çocuk Tiyatrosu Pınar Çocuk Tiyatrosu Bostanlı Açık Hava Tiyatrosu
369 64 87 368 22 39 445 00 71 483 50 35 343 04 33 381 64 06 484 44 70 484 48 28 463 15 15 362 61 61
Gelecek Dershaneleri Fen Dershanesi Körfez Dershanesi Sınav Dergisi Dershanesi Uğur Dershanesi Bostanlı Sürücü kursu Karşıyaka Sürücü Kursu Yalı Sürücü Kursu Sinem Sürücü Kursu Profesyonel Diyalog Dil Okulu Yeni Adım Yabancı Dil Kursu Deniz İngilizce Kursu
369 11 55 368 77 73 369 88 99 446 37 37 381 23 92 362 97 45 63 72 83 372 17 63 367 00 12 368 93 01 330 55 66 330 73 66
EĞİTİM KURUMLARI
Haftanın her günü servis
RESTORAN VE CAFELER Red Dragon Servet’in Yeri Dante Cafe & Bar Kordon Boyu Balık Pişiricisi Club En Velo La Sera Pepe Rosso Deniz Restaurant Karşıyaka Deniz Restaurant Mavişehir Kervan Döner Kebap Pide Salonu MyMaya Mc Donald’s
483 00 79 362 51 51 323 03 17 464 80 90 463 28 69 464 25 95 464 48 93 364 44 64 324 10 20 323 21 22 324 59 70 369 81 86
PASTA VE UNLU MAMÜLLER Pastafoni Pasta Rüzgarı Lolipop Düşler Roka Mutfak Atölyesi
TAKSİ DURAKLARI
330 47 17 364 65 60 0531 335 67 60 336 78 90
Atakent Bostanlı Birlik Bostanlı Köprü Mavişehir Etap Karşıyaka Merkez Umur Mavişehir Taksi
350 10 77 362 28 28 362 80 00 324 01 00 381 37 15 330 17 92 324 08 82
Ulusoy Turizm Kamil Koç Turizm Pamukkale Turizm Varan Turizm Metro Turizm
362 41 53 336 31 39 330 52 01 362 19 92 362 02 52
Karşıyaka Belediyesi Kültür Merkezi İzmir Sanat Kulesi Sanat Merkezi Postacılar Kültür Merkezi Puntart Bülent Ecevit Kültür Merkezi İsmail Cem Kültür Merkezi Aydans Sanat Merkezi Atatürk Kültür Merkezi Sabancı Kültür Merkezi Alman Kültür Merkezi İZFAŞ Sanat Galerisi İtalyan Kültür Merkezi Fransız Kültür Merkezi Ziya Gökalp Kültür Merkezi
369 27 90 368 22 39 363 30 37 369 45 58 361 06 23 361 60 19 364 21 90 483 85 20 446 06 64 489 56 87 482 12 70 421 52 42 463 69 79 366 44 59
OTOBÜS ŞİRKETLERİ
KÜLTÜR MERKEZLERİ
MAVİŞEHİR SİTE YÖNETİMLERİ
1. Etap Yönetim 2. Etap Yönetim Albatros Yönetim Soyak A Bölgesi Soyak B Bölgesi
Listede yer almak istiyorsanız lütfen 0(549) 323 30 31 numaralı telefonu arayınız veya - 2015 bilgi@mavisehirdergisi.com adresine iletişimMart bilgilerinizin bulunduğu e-posta gönderiniz.
324 10 12 324 10 14 324 25 26 324 60 93 324 55 70
UNUTULMAZ A NLARIN H AYAT BULDUĞU YER DESİNİZ CANLI MÜZİK PERFORMANSLARI ÖZEL DAVETLER - WORKSHOPLAR
TOPLANTI ve GRUP YEMEKLERİ ile
KABİN EKİBİ
Eşsiz deniz manzarasında
unutulmaz olmaya devam ediyoruz.
* Ödüllü mutfağımızın zengin menüsü ile söz, nişan, nikah yemekleri ve doğum günü partileriniz için MyMAYA’yı aramayı unutmayın facebook.com/mymayamavisehir twitter.com/mymayamavisehir instagram.com/mymaya_mavisehir
www.mymaya.com.tr
0(232) 324 5970 - 0(530) 293 5891 Mavişehir EgePark AVM. 2.Kat
Ege’yi Keşfetmeye Çeşme Marina’dan Başlayın! Türkiye’nin önde gelen yatırım firmalarından biri olan IC İbrahim Çeçen Holding ve marinacılık sektöründe köklü bir geçmişe sahip Camper & Nicholsons Marinas International ortaklığında işletilen Çeşme Marina, tekne sahiplerine ve ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Tarihi ve stratejik bir Akdeniz liman yerleşimi içinde yer alan ve 24 saat boyunca rahatlıkla ulaşılabilecek korunaklı bir limanda bulunan Çeşme Marina, denizde 400, karada ise 100 tekne kapasitesi ile 60 metre uzunluğa kadar olan teknelere hizmet verebilmenin yanında yat kulübü, restoranlar, barlar ve kafeler ile misafirlerine değişik seçenekler sunuyor. Bir yaşam merkezinden beklenileceği üzere marinanın 12 ay boyunca açık olan çarşı alanında birbirinden şık ve huzurlu restoranların yanı sıra giyim ve aksesuar mağazaları, yat satış ve kiralama ofisleri, yelken okulu, optik, sanat galerisi, tasarım mağazaları, müzik ve kitap mağazası, teknoloji market, çocuk oyun alanı yer almaktadır. Çeşme Marina’da restoranlar, kafeler ve barlarla geceleri canlı ve eğlenceli bir atmosfer oluşmaktadır. Çeşme Marina, Ege Denizi’ni ve birbirinden güzel adalarını günübirlik seyirlerle keşfetmek için mükemmel bir konumda yer almaktadır. Maceraperest bir ruha sahip olanlar için bütün Ege, bu kapının ardında keşfedilmeyi bekliyor…
Tel : +90 (232) 712 25 00
e-Mail : info@cesmemarina.com.tr
Fax : +90 (232) 712 99 14
web
: www.cesmemarina.com.tr