marketing europe & anatolia Sayı:004

Page 1

marketing Tarih: Şubat 2012 Sayı: 4

europe & anatolia



İçindekiler

marketing europe & anatolia Sayı: 04 Tarih: Şubat 2012

Kısa Kısa

İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.

02 - 11

Röportaj

Ezberbozacısı

12 -15

17

Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia Katkıda Bulunanlar Ali Erdem Ekşioğlu Oğuzhan Akay Seval Duban Seler Cebecioğlu Danışman Abdullah Ekşioğlu

Reklam Dünyası

Röportaj

İlan Rezervasyon Melis Deniz

Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Feneryolu Mah. Kızıltoprak İstasyon Cd. Gül Ap. B Blok No: 30 D:11 Kadıköy - İstanbul - Tr. Tel: +90 216 414 49 98 e-mail: meadergi@gmail.com

Gezi

marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir.

22 - 27

Reklam Dünyası

Yayın Türü Süreli Yayın

29 - 31

32 - 37

Reklam Arası Sinema

Kültür –Sanat

19 - 21

38

40 - 41

Nostalji

42

Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir. Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1


Kısa Kısa

Grubunu kur, çık sahneye... Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan “Ballantine’s ile Sahne Şirketlerin” yarışması Şubat ayında start alıyor. İş dünyasının resmiyeti, kendini eğlencenin yükselen sesine bırakıyor. Sadece şirket çalışanlarından oluşan grupların yarışabileceği “Ballantine’s ile Sahne Şirketlerin” adlı şirketler arası müzik yarışması 8 Şubat 2012 tarihinde start alıyor. Garaj İstanbul’da gerçekleşecek olan etkinlikte, bir ay boyunca yine Türkiye’nin en büyük şirketlerini temsil edecek müzik grupları yarışacak.

Çalışan motivasyonunu artırmak, “biz” kültürünü yaygınlaştırmak ve takım ruhunu ateşlemek amacıyla tasarlanan ve bu yıl ikincisi düzenlenen yarışmaya, grubu olan veya grup kuran tüm şirketler katılabiliyor. Sadece pop ve rock tarzında müzik yapan grupların katılabileceği “Ballantine’s ile Sahne Şirketlerin” yarışmasında, sanatçı, müzisyen, müzik yazarı gibi değerli isimlerden oluşacak jürinin oyları ve izleyicilerin SMS oyları ile elemeler gerçekleştirilecek. Geçen yıl Turkcell, Avea, Citibank, Pirelli, Nestle, ING Bank, Kariyer.net, Jotun Boya, Gri Creative, Lundbeck İlaç, McCann Erickson, BDH, T-Bank, TUSAŞ gibi birbirinden önemli şirketin katıldığı ve Avea’nın Musikişinas Grubu ile birinciliği aldığı yarışmada, bu yıl da oldukça iddialı gruplar yer alacak. Geçtiğimiz yılın kazananının, birincilik ödülü olarak Paris Stade De France’da gerçekleşen Black Eyed Peas konserine bilet, ulaşım ve konaklama kazandığı yarışmada, bu yıl da kazananı süpriz bir ödül bekliyor.

İstanbul Blue Night...

Hürriyet özel ödülü...

İstanblue ile “İstanbul Blue Night 2012” heyecanı “İstanbul Blue Design” yarışması ile başlıyor. İlki geçtiğimiz sene düzenlenen ve İstanbul’u bir geceliğine maviye boyayan “İstanbul Blue Night” etkinliğine yaklaşık 1 ay kala, gecenin heyecanı “İstanbul Blue Design” yarışması ile

Kırmızı Reklam Ödülleri’nde, Hürriyet Özel Ödülü kategorisinin bu seneki iletişim konusu; “Çocuk Eğitimi Bilinçlendirme Kampanyası” Son katılım tarihi 10 Şubat 2012 olan Hürriyet Özel Ödül Kategorisi için katılımcılar, ebeveynleri bilinçlendirici iletişim kampanyası hazırlayacaklar. Hürriyet Özel Ödülü kategorisi için, katılımcı ajanslara verilen bu seneki iletişim briefi; “Çocuk Eğitimi Bilinçlendirme Kampanyası” Çocuk eğitiminde, oyunun en önemli eğitim aracı olduğuna farkındalık yaratmak amacıyla Çocuk Eğitim Platform’u adına, ebeveynleri bilinçlendirici iletişim kampanyası hazırlayacaklar. Kayıt ve katılım www.kirmiziodulleri.com/hurriyetozel adresinden yapılabilecek. Sonuçlar, 29 Şubat 2012 tarihinde düzenlenecek olan 9. Kırmızı Ödül Töreni’nde açıklanacak. Bu kategoriye katılan tüm işler, Kırmızı Ödül Töreni’nin düzenleneceği Hilton Convention Center’da sergilenecek.

başlıyor. Bir tasarım yarışması olan “İstanbul Blue Design” için İstanbul ve eğlence hayatını yansıtacak, gece hayatının simgesi haline dönüşecek şapka, t-shirt, çanta gibi aksesuarlar tasarlayıp, Blue Night coşkusuna ortak olabilirsiniz. www.istanbulbluedesign.com sitesinde başlayacak olan kayıtlar 05 Şubat tarihine kadar devam edecek. Arhan Kayar, Demet Müftüoğlu, Ece Sükan ve Derin Sarıyer gibi birbirinden ünlü isimlerin jüri üyeliği yapacağı yarışmanın birincisi 2 gün 2 gecelik Milano Design Week seyahatinin sahibi olacak. İstanbul Blue Design yarışmasında katılımcıların eserleri “Yaratıcılık”, “Üretilebilirlik”, “İşlevsellik”, “Gece ve Eğlence Hayatına Uyumluluk” kriterlerine göre değerlendirilecek. 2 / marketing europe & anatolia


Kısa Kısa

Gazeteler evlendi...

Aviva’dan Van’a destek...

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın yurt gezileri sırasında yerel medya sahiplerine yaptığı evlilik tekliflerine ilk yanıt Erzurum’dan geldi. Erzurum merkezde yayımlanan 16 yerel gazete birleşerek, 4 gazete olarak yayın hayatına devam etme kararı aldı. Yeni şirket kurulması yolu ile biraraya gelen gazeteler Milletin Sesi, Ekspres, Yeni Kuşak ve Palandöken gazeteleri çatısı altında birleşti. 12 gazete editoryal ve teknik imkanlarını bu dört gazete bünyesinde birleştirdi. Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, yaptığı açıklamada basındaki değişim ve dönüşüm sürecinin Kurtuluş Savaşı’nın başladığı şehirlerimizden Erzurum’un öncülük etmesinin anlamlı olduğunu söyledi.

Aviva Sigorta ODTÜ Mezunlar Vakfı ile ortaklaşa gerçekleştirilen kampanya ile Van Depremi’nde okullarını kaybeden öğrencileri okula kavuşturuyor. ODTÜ Mezunlar Vakfı’nın öncülüğünde yürütülen yardım kampanyasına dahil olan Aviva Sigorta, Van Depremi nedeniyle eğitim hayatına barınaklarda devam etmek zorunda kalan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencilerinin yeniden okullarında eğitim görmesine destek olacak. Kampanya aracılığıyla Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampüsünde tahsis edilen arazide ilk etapta 500 kişilik 2 katlı prefabrik kalıcı öğrenim ünitesi ve yine 2 katlı prefabrik yurt binası yapılması planlanıyor. Kampanyaya ilk aşamada 20 bin liralık maddi destekte bulunan Aviva Sigorta, öğrencilerin yeniden okullarına kavuşmalarını sağlayacak.

Yılın en başarılı global ajansı BBDO... Uluslararası reklamcılık camiasının en prestijli konumlandırmalarını yapan Adweek dergisi BBDO’yu ‘Yılın En Başarılı Global Ajansı’ olarak seçti. Türkiye dahil dünyada 72 ülkede 287 ofisi ile faaliyet gösteren BBDO’nun 2011 yılı dünya cirosunun, yıllık % 18 artışla yaklaşık 2,5 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor. Başarılı bir yıl geçiren BBDO, 2011 yılında Cannes Lions Uluslararası Reklam Festivali ve Clio Ödülleri gibi reklam dünyasının en önemli buluşmalarında da en çok ödül alan ajanslar arasında yer almıştı. Yılın ajansı seçilen BBDO, 2011 yılında dünya çapında gelirlerini % 18 artırarak 2,5 milyar dolar seviyesine ulaştırdı. BBDO hem dünyada hem Türkiye’de dikkat çekiyor. BBDO Türkiye Başkanı Okay Eğdirici; ajansın hem dünya çapında, hem de Türkiye’de başarılı işler yaptığına dikkat çekerek şöyle konuştu : “ BBDO Türkiye olarak Snickers, Lays, Total, Biscolata ve Erikli gibi markalar için hazırlanan ses getirici kampanyalarla çok başarılı sonuçlar elde ettik. 2011 yılında bir yandan iç yapılanmamıza, bir yandan da müşterilerimiz için daha fazla

değer üretmeye odaklandık. Aynı zamanda da Ülker Grubu bünyesinde yer alan bazı markalara ve Doğuş Çay gibi önemli marka ve kurumlara hizmet vermeye başladık. Hem Türkiye’de, hem de dünya çapında elde edilen başarılar, bizlere ilham ve heyecan veriyor. 2011 kazanımlarımızla, hizmet verdiğimiz kurum ve markalarla birlikte imza atacağımız 2012 ve sonrasındaki başarılar için çıtayı bir üst seviyeye taşımak için sabırsızlanıyoruz.” marketing europe & anatolia / 3


Kısa Kısa

Akın, Leo Burnett’te...

Effect’e Rating serfikası

Oktar Akın Leo Burnett’te 2002 yılında Anadolu Üniversitesi GSF Animasyon Bölümü’nden mezun olan Oktar Akın, reklamcılık kariyerine McCann Erickson İstanbul’da Art Director olarak başladı. 2008’de dünya genelindeki yaklaşık 100 McCann Erickson çalışanı arasından seçilen 6 kişiden biri olma şansını yakaladı. Bu süre zarfında birçok global markayla birlikte başarılı projelere imza atan Akın, İstanbul’a döndükten sonra görevine Kreatif Direktör olarak devam etti. 2009 yılında Manajans/JWT’ye yönetici Kreatif Direktör olarak transfer edilen Oktar Akın’ın kariyerinde birçok başarılı kampanya; yurtiçi ve yurtdışında alınan

Effect Halkla İlişkiler’in ticari ve finansal performansı Dun & Bradstreet (D&B) tarafından değerlendirildi. D&B, Türkiye’de iletişim şirketleri içinde ilk rating sertifikasını Effect Halka İlişkiler’e verdi. Reklam ajansları ve halkla ilişkiler şirketleri arasında D&B Rating Sertifikası™ alan ilk kuruluşun kendileri olduğunu belirten Effect Halkla İlişkiler Ajans Başkanı Gonca Karakaş, “Bu değerin istikrarı, finansal sürdürülebilirlik ile doğrudan ilişkili. İletişim danışmanı arayışındaki şirketlerin düzenlediği konkurlarda, finansal yapı ve sürdürülebilirlik konusu artan oranda önem kazanıyor. Şirketler, doğal olarak, yüksek hizmet kalitesini sürekli sunabilecek iş ortakları istiyor ve bunu yapabilme gücünüzü sorguluyorlar. D&B Rating Sertifikamız, şirketimizin sürdürülebilir güvenilirliği hakkında objektif bir veri niteliğinde ve bu alandaki gücümüze somut bir referans oluşturuyor. “ dedi.

ödüller bulunuyor. Coca-Cola, Coca-Cola Zero, Nescafé, Beck’s, Miller, Opel, HSBC Advantage, Shell, Nokia, gnctrkcll, Kentucky Fried Chicken, Straits Times, Cathay Pacific gibi birçok markaya hizmet veren Oktar Akın, Ocak 2012’de Leo Burnett İstanbul ailesine katıldı.

WPP 41?29! satın alıyor...

Lobby PR 20.yılında...

WPP, bağımsız bir iletişim ajansı olarak İstanbul’da faaliyet gösteren 41?29! Media’nın çoğunluk hisselerini satın almayı kabul ettiğini duyurdu. Alemşah Öztürk, Bora Akman ve Ömer Ersoy tarafından 2007 senesinde kurulan ajans, tüm iş sektörlerine yönelik dijital iletişim hizmeti sunuyor. Ajans 48 çalışanı ile Diageo, Garanti Bankası, Kraft, Microsoft, Nokia, Renault, Ülker ve Unilever gibi müşterilere hizmet veriyor. Bu yatırım WPP’nin hizmetlerini hızlı büyüme gösteren önemli pazarlarda ve sektörlerde geliştirme ve dijital medya alanında sunduğu çözümleri güçlendirme stratejisinin bir parçası. WPP önümüzdeki beş sene içinde toplam gelirlerinin %35-40’ını dijital iletişimden elde etmeyi hedefliyor. Türkiye’de yaklaşık 1.000 çalışanı olan WPP şirketleri ve iştiraklari yıllık ortalama 100 milyon USD gelir elde ediyor.

1992 yılında Ünal Uzun tarafından kurulan ve halen Türkiye’de halkla ilişkiler sektöründe faaliyet gösteren Lobby PR, kuruluşunun 20. yılını yeni yüzüyle kutluyor. İletişim danışmanlığı, lobi faaliyetleri, etkinlik yönetimi olmak üzere üç ana dalda hizmet veren Lobby, 20. yaşına yenilenen logo ve web ara yüzüyle giriyor. Sürekli gelişim ve değişimin başarının anahtarı olduğunun bilincinde olduklarını vurgulayan Lobby Halkla İlişkiler Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Uzun, “Bu anlayışımızın bir sonucu olarak, 20. yılımız vesilesiyle yenilenen logomuz ve kurumsal kimliğimizin heyecanını yaşıyoruz” dedi. Idemama.com adlı tasarım sitesinin açtığı yarışmaya gelen projeler arasından elenerek seçilen yeni Lobby logosu, kurum ile özdeşleşen gri rengin, verimliliği ve başarıyı sembolize eden lacivert renkle buluştuğu modern bir tasarıma sahip.

4 / marketing europe & anatolia


Kısa Kısa

Sosyal medyada siyasete ilgi yok... Sosyal medya, artık geleneksel medya kadar etki gücüne sahip hale geldi. Öyle ki, size bir hedef kitle olduğunuzu unutturup “arkadaşlar arasında”, olduğunuz duygusu veriyor. Geleneksel medyanın süregelmiş ciddiyetinin aksine, samimi bir ortam sunarak farklı algılar yaratıyor. Medya Takip Merkezi, sosyal medyadaki fısıltılara kulak vermeye devam ederken; 9-15 Ocak tarihleri arasında, hem yazılı basını hem de sosyal medyayı eş zamanlı ölçümledi. Araştırma, yazılı basında en çok habere konu edilen 50 ismin, sosyal medyadaki görünümleri ele alınarak gerçekleştirildi. Sosyal medyada bir hafta boyunca en çok konuşulan isim, 11 bine yakın ileti ile Aziz Yıldırım; yazılı basında öne çıkan isim ise 3 bini aşkın haberle Recep Tayyip Erdoğan’dı. Şike soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Aziz Yıldırım, sosyal medyanın favori ismi olurken, gazete ve dergilerde en çok yansıma sağlayan ilk 10 isim listesine ise giremedi. Listenin ikinci sırasında yine futboldan bir isim vardı. Sosyal ağlarda en fazla fısıldanan ikinci isim olan Fatih Terim, üst sıralardaki yerini yazılı basında da koruyarak iki mecranın da gündeminden düşmedi.

Listenin dikkat çeken bir diğer detayı ise siyaset dünyasından geldi. Twitter ve YouTube’daki hesapları ile sosyal medyayı aktif şekilde kullanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sosyal medyanın en çok konuştuğu ilk 10 isim arasına giremedi. Sosyal medyada yürüttüğü seçim kampanyaları ile birçok Türk siyasetçi için de örnek teşkil eden ABD Başkanı Barack Obama, twitter, facebook, friendfeed, ekşi sözlük ve inci sözlük gibi ağlarda, en çok bahsedilenler arasındaydı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gazete ve dergilerde diğer isimlerin açık ara önünde yer alarak birinci olurken, sosyal medyada aynı ilgiyi görmedi.

Trump, Ajans PR’ı seçti...

En iyi yönetim kurulu...

Ajanda PR Trump Towers’a stratejik iletişim danışmanlığı kapsamında; etkinlik yönetimi, medya ilişkileri, pazarlama iletişimi, konu ve gündem yönetimi ve itibar yönetimi alanlarında danışmanlık ve uygulama hizmetleri verecek. 260.000 metrekarelik 39 katlı rezidans kulesi, 37 katlı A+ ofis kulesi ve 43.000 metrekarelik kiralanabilir alana sahip alışveriş merkezi ile İstanbul’un siluetine bir süredir çarpıcı formu ile eklenmiş olan Trump Towers İstanbul, uluslararası projelerle dünyaca üne sahip olan Trump International ve Doğan Grubu iş birliği ile hayat buldu. Trump Towers, AVM açılışı ile birlikte, 43.000 m2 kiralanabilir alanda 175 mağaza ile moda, eğlence ve yeme-içmenin yeni adresi olacak. Avrupa’nın ilk Trump markalı projesi olan Trump Towers Istanbul, tüm iletişim çalışmalarını Ajanda PR’a teslim etti.

Kurumsal Yönetim Zirvesi kapsamında bu yıl ikincisi düzenlenen Kurumsal Yönetim Ödülleri İş Yatırım, “En İyi Yönetim Kurulu” kategorisinde en yüksek nota sahip şirket olarak ödüle layık görüldü. Ödülü, TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Tayfun Bayazıt, İş Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Türkakın’a verdi. İş Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Türkakın, “ İş Yatırım’ın paylarının borsada işlem görmeye başladığı ilk günden itibaren kurumsal yönetim ilkelerine uyum konusunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir. Ayrıca İş Yatırım bu konuda sektörünün ilk ve tek temsilcisidir. Kısa bir süre önce yürürlüğe giren SPK düzenlemesiyle önemli bazı kurumsal yönetim ilkelerine uyumun zorunlu hale getirilmesinden önce, gerekli uyumun sağlanarak bu ödülün alınması bizim için daha da anlamlıdır” dedi. marketing europe & anatolia / 5




Kısa Kısa

Dört çekirdekli Asus...

Aşkınız ve sizin için...

ASUS, dünyanın ilk dört çekirdekli tableti Eee Pad Transformer Prime’ı Türkiye ile tanıştırdı. 10.1 inç boyutundaki yeni Eee Pad Transformer Prime TF201, Android 3.2 işletim sistemi ile geliyor ancak önümüzdeki hafta Android 4.0 Ice Cream Sandwich güncellemesine geçiş yapan ilk tablet olacak. Dört çekirdekli NVIDIA® Tegra® 3 işlemciye sahip Transformer Prime, çizilmeye ve darbeye karşı ultra dayanıklı Corning Gorilla Glass teknolojisine sahip Super IPS+ ekranında 1280x800 çözünürlük sunuyor. Tam bir QWERTY klavyeden oluşan ve touchpad’i de bulunan Transformer Prime’ın mobil dock ünitesi sayesinde, tablet bilgisayarlarda yazı yazmak çok kolay ve keyifli bir hale dönüşüyor. Üstelik yazılan yazıların, hazırlanan sunum dosyalarının rahatlıkla kullanılabileceği Polaris Office programı da tablete yüklenmiş olarak geliyor.

Türkiye’nin yenilikçi teknoloji markası GoldMaster, 14 Şubat Sevgililer Günü’ne özel birbirinden farklı ürünleri satışa sundu. Kalp şeklinde tasarlanan GoldMaster Bella Taşınabilir hoparlörlü radyolu oynatıcı, sahip olduğu iki kulaklık girişi ile müziği iki kişinin aynı anda dinlemesine imkân veriyor. FM radyosu ve mikro SD kart girişi ile MP3, WMA, APE formatındaki müzik dosyalarını oynatarak müzik dinleme kolaylığı sunuyor. Mikro SD kart hafızasını bilgisayar bağlantısı ile gören sistem sayesinde ürünü taşınabilir bellek olarak kullanabilir, USB kablosu ile bilgisayarda kolaylıkla şarj edip, müzik dinleme zevkinizi istediğiniz kadar sürdürebileceksiniz. Aşkın ve sevginin renkleri olan kırmızı, mavi ve pembe renk seçenekleri bulunan GoldMaster Bella Teknosa’da satılıyor.

Joygame anket...

Tek tuşla yetenek...

Oyun markası Joygame, 500 oyuncusuyla anket gerçekleştirdi. Oyuncularının hobilerini araştıran Joygame’in bu anketi sonucunda online oyuncuların oyunların yanı sıra futbola, müziğe ve basketbola da oldukça ilgili oldukları ortaya çıktı. Joygame Pazarlama Direktörü Ozan Aydemir: “Biz oyuncularımızın oyunlarımız dışında da aktiviteler yapmalarını oldukça önemsiyor ve onları teşvik ediyoruz. Her zaman savunduğumuz gibi, Joygame, Biz oyuncularımızı oyunlarımızla eğlendirirken aynı zamanda gerçek hayatlarında da bir araya gelmelerini, sohbet etmelerini ve paylaşımda bulunmalarını destekliyoruz. Bizim oyun-

Dijital tasarım ajansı olan D4D, iPad için geliştirdiği uygulamalara bir yenisini daha ekledi. D4D’nin geleceğin ressamları için hazırladığı “Fırçalar” uygulaması, eğlence ve beceriyi maksimuma çıkarıp çocukların keyifli zaman geçirmesini sağlayacak. Çocuklar için özel yaratıcılık fırsatı sunan D4D, hayal güçlerinde sınır tanımayan minik ressamların teknolojiyle iç içe olmalarını ve becerilerini maksimuma çıkarmalarını sağlayacak. 4-7 yaş arası okul öncesi çocuklar için geliştirilen, basit ara yüzüyle temel renklerin kolayca kavranabileceği “Fırçalar” uygulamasının Türkçe ve İngilizce dil seçeneği de bulunuyor. http://itunes.apple.com/tr/app/id449100679?mt=8# “Fırçalar” uygulamasında, doğanın temel renklerini anlatan hikaye ve boyama kitabı özelliği var.

cularımızın büyük çoğunluğu oyunlara bağımlı değil, oyunla eğlenen ama bunun yanı sıra sporunu da diğer hobilerini de arka plana atmayan yapıya sahipler. Hem desteklerimizle hem de eğlenceli oyunlarımızla onların yanında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. 8 / marketing europe & anatolia




Kısa Kısa

Dünyanın en büyük karikatürü...

Ünlü karikatürist Erdil Yaşaroğlu, Samsung Electronics Türkiye ile gerçekleştirdiği “Galaksiye Notumuz Var!” projesi ile dünyanın en büyük karikatürünü çizerek, Guinness Dünya Rekorları listesinde yerini aldı. Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesinde çizimi gerçekleştirilen karikatür, yaklaşık 2 futbol sahası (10.952,055 m2) büyüklüğüyle, Guinness Dünya Rekorları’na kayıtlı en büyük karikatür oldu. Erdil Yaşaroğlu’na Guinness Dünya Rekoru sertifikası; Samsung Electronics Türkiye Cep Telefonları Pazarlama Müdürü Cem Sezer ile birlikte, Guinness World Records Türkiye Temsilcisi ve Tescilli Hakemi Şeyda Subaşı Gemici tarafından takdim edildi. Erdil Yaşaroğlu “Galaksi’ye Notumuz Var!” projesinin ilham kaynağının, Samsung’un son dönemde satışa sunduğu lider ürünü Galaxy Note olduğunu belirtti. Teknoloji ve mizahı harmanlayarak, iki buçuk futbol sahası büyüklükteki karikatürü yaratan Yaşaroğlu “Bunu evinizde sakın denemeyin. Şaka bir yana; Samsung’un bu özel projesi için birlikte çok çalıştık, çok eğlendik ve sonunda torunlarımıza bırakabileceğimiz neşeli, faydalı, kocaman bir proje gerçekleştirdik. O kadar kocaman oldu ki, rekor kırdık Guinness’e girdik. Hayalle başlayıp rekorla biten bu maceramız bizi mutlu etti. Umarım onu görecek bütün insanları ve uzaylıları da mutlu eder” dedi. Samsung Electronics Türkiye Cep Telefonları Pazarlama Müdürü Cem Sezer; Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından Erdil Yaşaroğlu ile böyle bir projede bir araya gelmenin mutluluk verici olduğunu, projenin rekorlar kitabına girmenin yanı sıra bir sosyal sorumluluk projesi olarak algılanması gerektiğini ve karikatür alanının yeşillendirileceğini belirterek; “Alan sosyal medyadaki takipçilerimiz ve projeye destek verenler adına 4.000 fidanlık bir ormana, daha sonra Pınarhisar Belediyesi’nin de desteğiyle özel bir parka dönüştürülecek. Bu yolla dünyanın en büyük karikatürünü ölümsüzleştirirken, galaksiye çevre bilincini vurgulayan bir not göndermek, hem de bölgenin ve ülke-

nin tanıtımına katkıda bulunmak istiyoruz.” dedi. Dünyanın en uzun boylu adamı, en kısa boylu kadını, en fazla beton blok kıran adamı, ilk kadın savaş pilotu ve daha birçoğu...Türkiye, 1955 yılından bu yana basılan “Guinness Dünya Rekorları” kitabında farklı alanlardaki rekorlarıyla dikkat çekiyordu. Merkezi İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Guinness Dünya Rekorları ofisinin girişinde tanıdık bir sima sizi karşılıyor. 2 metre 51 santimetrelik boyuyla dünyanın en uzun boylu adamı rekorunu elinde tutan Sultan Kösen’in dev kartondan resmi, ofisin girişinde bulunuyor. Kitapta en çok rekor kıran ülke, 5 bin 187 rekorla ABD. ABD’yi, İngiltere (2176) ve Almanya (624), takip ediyor. Projeyle ilgili detaylı bilgi www.galaksiyenotumuzvar.com internet adresinde.

marketing europe & anatolia / 11


Fabrika:


Röportaj

: 3H reklamcılık... Fabrika Reklam Ajansı Özgür Doğan... Türkiye’deki ajansları ikiye ayırabiliriz. Fil olanlar, olmayanlar. Fil olanlar tahmin edersiniz ki Network ajanslarıdır. Bunlar fil sürüsüdürler, istedikleri yere oturur istedikleri yere pislerler. Bir filin bakımı ne kadar zorsa, Network ajanslarının bakımı da o kadar zordur. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Türkiye’deki reklam ajansı anlayışını Hürriyet... Her cümlemizin başı heves! nasıl değerlendiriyorsunuz? -Türkiye’deki ajansları ikiye ayırabiliriz. Fil olanlar, olmayanlar. Fil olanlar tahmin edersiniz ki Network ajanslarıdır. Bunlar fil sürüsüdürler, istedikleri yere oturur istedikleri yere pislerler. Bir filin bakımı ne kadar zorsa, Network ajanslarının bakımı da o kadar zordur. Yerel müşteriye pahalı gelen, yavaş ve ‘bazen’ yaratıcı olan ajanslardır bunlar. Fil olmayanlar da yerel ajanslardır. Transfer müşteri içermedikleri için, hep koşturup durmak zorundadırlar, hızlı ve yaratıcı olmak durumundadırlar. Türkiye reklam pastası 3-4 milyar dolar civarındadır. WPP Group’un dünya cirosu yaklaşık 5 milyar dolardır. Yani İngiltere menşeili WPP, tüm Türkiye’nin reklam pastasında fazla ciro yapmaktadır. Bu da Türkiye reklam pazarının büyüklüğü hakkında bir bilgi verebilir. Reklam zenginleşme göstergesidir, ama bunun kültürle de ciddi ilgisi vardır. Arap ülkeleri zengindir ama reklam dünyasında isimleri bile geçmez. Anglo Sakson terbiyenin hüküm sürdüğü zengin coğrafyaların işidir reklam. - Fabrika’yı diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? -3H önemli bizim için Heves, Heyecan,

Fabrika’nın mottosu, kader cesurlardan yanadır. Fabrika, cesur bir ajans. Her zaman cesur kalacak, her zaman acemi kalacak bir ajans. Turgut Uyar’ın dediği, bize de uyuyor: en büyük ustalık her zaman acemi kalabilmek. Bu devirde her reklam ajansı yaratıcı, her reklam ajansı hızlı, her biri pazarlamayı yeniden icad ediyor... Biz, onun için reklamcı değiliz diyoruz. Biz, etki yaratan satıcılarız. Üç ilkemiz var: Sat, sat, sat! Pakmaya-İntegro Gıda’ya çalıştık. Ciddi bir araştırmanın ürünü olan reklam filmimizi yayınladık. Satışlarını 8 kata yakın artırdık. Satmanın gücüne inanıyoruz, gerisi yalan bizim için. Yaratıcı kelimesini sevmiyoruz. Dikkat edin, isminde creative, yaratıcı geçen ajansların çoğu öyle değildir. Bilmemne Creative diye bir ajansla görüşüyorsanız aman dikkat! Aynı şekilde, çok ‘yaratıcı’ giyinen, olmadık kombinasyonlar deneyen adamların çoğu da yaratıcı değildir. Biz işlerimiz sunarken, Yaratıcı İşler başlığını bile kullanmıyoruz. - Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? -Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu Türk reklamcılarıdır. Hepi topu 3000 kişiyiz ama anında birbirimizin marketing europe & anatolia / 13


Röportaj

kuyusunu kazabiliriz. Herkes iyi işin ne olduğunu bilir ama görünce de ona iyi iş demez. Çok kolay bok atabiliyoruz birbirimize. Kristal Elma geyikleri döner hep. Onu kayırdılar, bunu kayırdılar, bu ilanı kim gördü ki diye. İyi de Kristal Elma bir yaratıcılık yarışması, kimin o ilanı gördüğü birincil önemde değil, yaratıcılık başat şart. Biraz da bu durum melezlikten kaynaklanıyor. Sonuçta melez reklamcılarız biz. Doğu-Batı arasında tahtarevalliye oturtulmuş gibi... - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar ile haksız rekabet yapması konusunda ne düşünüyorsunuz? -Eğer müşteriniz reklam ajansı yerine bir matbaanın grafik stüdyosuyla daha rahat edecekse arada rekabetten söz edemeyiz. Reklam ajansı işiyle, grafik stüdyo-matbaa işini hemen ayırtedebilirsiniz. Zaten matbaaya logo yaptıran müşteri bizimle çalışamaz. - Böyle bir rekabet varsa nasıl engellenebilir? -Böyle bir rekabetin olduğunu düşünmüyorum. Taş yerinde ağırdır. - Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır? -Yaratıcılık palavradır. Aynen hedef 14 / marketing europe & anatolia

Yaratıcılık palavradır. Aynen hedef kitle gibi.

kitle gibi. Bana iPhone’un hedef kitlesini söyler misiniz? Yaklaşık 2500 TL’ye satılan bir telefon. Garsonda da var, iş adamında da. Hedef kitle yoktur, hedef etki vardır. Yaratıcılık da aynı şekilde işler. Etki-tepki meselesidir bu. Etki yaratacaksın ama bunu güzelce yapacaksın. İlgi çekeceksin ama bunu da güzelce yapacaksın. - Bir reklamcı yaratım öncesinde nelerden beslenir? -Yaratım öncesi diye birşey yok. Brief toplantısında girersiniz ve toplantının ısınma kısmından sonra beyin çalışmaya başlar. Instant Creativity diye bir şey vardır. O an, orada yaratırsınız. Sonra da ince ince işlersiniz. Bu işin formulü yoktur. Creative Gut, yani reklamcı içgüdüsü deneyim, birikim, zekayla ortaya çıkan ve biricik olandır. Herkesin reklamcı içgüdüsü farklıdır. Onun için reklam pahalıdır. - Eleman sağladığınız kaynaklar nel-


Röportaj

erdir? Hiçbir kaynağımız yok ne yazık ki. Sektör dergilerine, İK eklerine ilanlar veriyoruz ama yine de referansın yerini hiçbir şey tutmuyor. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? Reklamcılık, üniversitenin tek bir bölümünün çözebileceği kadar basit tasarımı yapılmış bir meslek değil. Birçok yerden besleniyor çünkü. Açlıkla ilgili bir şey. Açsan, bilgiye, tasarıma, edebiyata, resme ve bu açlığını ancak üreterek bastırabiliyorsan senden bir şeyler oluyor demektir. Kendini yiyen değil, kendine yeten hatta kendine yol açan elemanlara ulaşmak hiç kolay olmuyor. - Yabancı networke giren reklam ajansları yerli müşterilere doğru hizmet verebiliyorlar mı? Network ajansları hantaldır. Crispin Porter Bogusky bunun çilesini çekiyor şu anda. Bir zamanların çılgın ajansı, Time’a kapak olan ajans, şimdilerde hantallığını çözmeye çalışıyor. Eğer aç değilseniz hantallaşırsınız. Network

Müşteri vardır, bir de reklamveren vardır. Müşterilerinizi reklamverenlere dönüştürmek hem sabır hem de maharet ister. Yerli şirketler reklam işini gitgide ciddiye alıyor. ajansları ancak krizlerde aç kalıyorlar, o zaman da eleman çıkartıp işi çözüyorlar. Network ajansları ancak kesenin ağzını açan yerli müşteriye iyi davranırlar. Yoksa ‘beraber büyüyelim’ stratejileri külliyen yalandır... ‘Beraber uyuyalım’ demek istemişlerdir.

- Yerli firmalar reklam bütçelerini hazırlamada ne kadar bilinçli? -Müşteri vardır, bir de reklamveren vardır. Müşterilerinizi reklamverenlere dönüştürmek hem sabır hem de maharet ister. Yerli şirketler reklam işini gitgide ciddiye alıyor. Herkesin ağzını sulandıran KOBİ pazarı artık neyin ne olduğunu iyi biliyor. Yine de yerli firmaların çoğu bu konuda bilinçli değil. Yakında, bu konuyla ilgili, müşteriye yönelik biz de eğitim çalışmaları yapmaya başlayacağız. - Müşterilerin ajanstan beklentileri konusunda karşılaştığınız en ilginç talepler neler? -Dünyanın en büyük gazlı içecek markalarından biri, reklam anlaşması sırasında, herhangi bir markette, bizim içeceklerin konulduğu buzdolabının fişi çıktığında onu da siz takmalısınız demişti. Biz de hayır deyip masadan kalkmıştık. Bu benim karşılaştığım en cüretkar talepti. -Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? -İlginiz işin çok teşekkürler. Sevgiler. marketing europe & anatolia / 15



Köşe

ezberbozacısı Oğuzhan Akay

Peter Pan’e mektuplar...2 Vurdu mu ses getireceksin denir. Vurduğumuz bir şey yok. Ayrıca geçen sayı ne yazdıysam, ses gelmemesi, ‘ikrar’dan gelir. Demek, yanlış yok. Bu ayki konumuz şu: Reklamcılık Bölümleri’nde okuyup, binbir hayalle mezun olan öğrenciler... Bölümler açılıyor da, dört-beş derse aynı öğretim görevlisinin girdiği, genel derslerle işin geçiştirildiği, ‘bölüm olsun beri gelsin’ zihniyetinde okullarımız var. Sanki 70’li yıllardayız ve ortaokullarda derslere hep aynı hocalar giriyor... Kabus gibi. Değişen tek şey, üniversitedeki eğitimin düzeyinin düşmüş olması. Okullarda teoriyi bilen ama pratikten ya da iş yaşamının pratiklerinden, ajansların ve şirketlerin işleyişinden, pazarlama iletişiminin süreçlerinden fazla haberi olmayan eğiticilerin baskın olması, sorun! Şimdi sorun buyken, buralarda okuyan çocukların, bu okulların reklam bölümlerinde yılları harcanıyor. Ve sorun çözülmüyor. Bu yılların hesabını kim verecek? Ha, denir ki, bu sorun her alanda geçerli. O zaman, zaten tüm eğitim sistemi geçersiz anlamına gelir. Ki, biraz da gerçek böyle. Yazık değil mi, peki bu çocuklara? Yazık! Zaten okul seçerken doğru yönlendirilmiyorlar. Okula başlayınca olmasa bile bitirmeye yakın, kandırıldıklarını, gerçeğin öyle olmadığını görüyorlar. Hepsini iş kaygısı basıyor. Okulların vaatleriyle gerçekleştirilenler farklı çünkü. Bu yazıyı okuyan öğrenci kardeşlerimin, ailelerine de yazımı okutmaları lazım ki, gerçekleri anlasınlar. Çünkü ben, hem yıllardır ajanslarımda, şimdi kendi ajansımda, hem zaman zaman okullara misafir eğitmen olarak giderek, kurs dersleri vererek veya yüksek lisans programlarında dönem boyunca ders yaparak üzerime düşeni yaptım. Ve orada geliştirilmesi gereken potansiyeli gördüm. Aranızda pırlantalar var! Arkadaşlar! Şimdi doğrudan sizlere sesleniyorum. Okulunuzun dersleriyle yetinmeyin... Kendinizi geliştirecek sektörel kursları izleyin. Sektörel yayınları çokça okuyun. Kurslara sektörden gelen, işin pratiğini de defalarca yapmış reklam adamlarıyla tanışın. Çevrenizi geliştirin. Kendinizi ifade edin. Şansınızı kullanın. Özellikle yaratıcı

bölümde yer almak istiyorsanız, fikir üretmek için zihninizdeki yolları değiştirmenin, yeni ve pratik bir eğitimden geçmenin, savaşın içerisinde cerrahlık yapmanın önemini kavrayın. Yaratıcılık da zanaattır. Çünkü bu meslek aslında bir zanaattır. Kendinize bir usta ya da ustalar bulacağınız ajanslarda staj yapın. Bu, en büyük yatırım olacak hepinizin geleceği adına. Bizler fikir bulan, markalara yol çizmek için onların hikayelerini ortaya çıkaran ve işi lafta bırakmayan, belirli süreler içerisinde (dead-line) bunları gerçekleştiren kişileriz. İster yazar, ister müşteri temsilcisi, ister stratejik planlamacı vd. olmak isteyin, önce sizi ad-man yapacak ajansı/ajansları seçin. Buralara sadece özgeçmiş yollamayın. Orada niye çalışmak isteğinizi, o ajansı hangi işleri ve tutumu için seçtiğinizi ve bunu kendi kişiliğinizle nasıl bağdaştırdığınızı da yazın. Hayat, seçimlerdir. Kendi seçimlerinizi doğru yaparsanız ve süreci iyi yönetirseniz farkedilirsiniz. Kimse sizden orijinal özgeçmişler beklemiyor, orijinalliğinizin neye gönül verdiğinizle ilgili olması gerekiyor. Bunu bilin. Son olarak, pratiği de öğrendiniz diyelim, bu meslek, gönül işidir. Sevmiyorsanız, mesleğinizi yaşam tarzınız yapmayacaksanız bu işi, seçmeyin. Bizler, teori de dahil pratiği öğretiriz. Bir tek sizlerin beynine heves, sevgi çip’ini yerleştiremeyiz. Şimdi aynaya bakın... Gözlerinizde heves ve aşk ışığı varsa bu meslek için, yolun üçte birini aşacaksınız demektir. Para arkanızdan gelir merak etmeyin. Para, başarının arkasından gelir çünkü. Bırakın bir süre az kazanın. Ve şu anda kazanmadığınız paranın, hayali olarak hesabınıza yattığını düşünün. Bu, yatırıma değer. Çünkü yatırım yaptığınız şey, kendiniz olacaksınız. Ve öyle olacaktır! Gözlerinizden öperim. marketing europe & anatolia / 17



Reklam Dünyası

Pamela’nın yüzü Patos’u andırsın...

Cipsin sevilen markası Patos, televizyon ekranlarında ilk göründüğü günden bu yana dünyanın ilgisini üzerinde toplayan dünyaca ünlü güzellik ikonu Pamela Anderson ile işbirliği yaptı. Birçok mecrada markanın yüzü olması planlanan Kanadalı aktris, Patos’un yeni ürünü Patos Sticks’in reklam kampanyası için kamera karşısına geçti. Benzersiz fiziği ve güzelliğiyle şöhreti yakaladığı Sahil Güvenlik dizisinden bu yana tüm dünyanın ilgisini üzerinde tutmayı başaran Pamela Anderson, Patos’un marka yüzü oldu. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu birçok ülkede geniş bir izleyici kitlesine sahip Sahil Güvenlik dizisinin güzel oyuncusu, Patos’un yeni ürünü Patos Sticks’in reklam kampanyası için kamera karşısına geçti. Çekimleri Kostarika’da gerçekleştirilen reklam filmi, Ocak ayından itibaren Türkiye’de gösterime girecek. Hayranlarına Twitter aracılığıyla duyurdu. Kampanya için çekilen reklamın ilk duyurusunu Twitter’dan yapan Pamela

Anderson, Patos Sticks tanıtımı için Şubat ayında İstanbul’a geleceğini belirtti. Twitter ve Facebook’tan paylaştığı duyuruya Türklerin espri anlayışının çok hoşuna gittiğini ekleyen Anderson, hayvan hakları konusunda da Türklerin duruşunu beğendiğini ve bu konuda Türkiye’den destek görmenin kendini mutlu ettiğini söyledi. Pamela Anderson’un Twitter’ı hareketlendiren mesajı tam olarak şöyleydi: “On my way to Istanbul in Feb. to promote a commercial I just finished for Patos chips--they had a great sense of humor- they also seem sympathetic to animal issues- and are giving me green

light to use forum for that as well” (Çekimlerini yeni bitirdiğim Patos cipslerinin tanıtımı için Şubat’ta İstanbul’dayım. Settekilerin çok iyi bir espri anlayışı vardı, ayrıca hayvan hakları konusunda da çok ilgililer ve bu konuda bana destek veriyorlar.) Sosyal olaylara karşı duyarlılığı ve aktivist yönüyle de tanınan Kanadalı oyuncu, fok balıklarının avlanmasına karşı düzenlenen protestolarda ön saflarda yer almış, AIDS hastalığı konusunda toplumsal bilinç oluşturmak için dünya çapında birçok kampanyaya destek vermişti. marketing europe & anatolia / 19


Reklam Dünyası

İstShopFest dijital çıkartması...

Mobilera & Boom Digital Nation, dünya mobil endüstrisinin en prestijli ödülü olan Global Mobile Awards 2012’de finale kaldı. Mobil Dünyanın Oscar’ı olarak tanımlanan ödüllere üst üste iki yıl aday gösterilmiş ve 2011 yılında Unilever Cornetto için hazırlamış olduğu Multiplayer Wall Mapping Game projesi ile aynı yarışma töreninde “En iyi mobil pazarlama ve reklam” ödülünü almıştı. Mobilera bu yıl, yine aynı kategoride Mobilera grup şirketlerinden Boom Digital Nation’ın 27 ülkede gerçekleştirdiği “İstanbul Shopping Fest” mobil tanıtım kampanyası için 4 ayrı yazılım platformunda geliştirdiği mobil uygulamalar ve mobil site ile finalist ilk 5 firma arasında yerini aldı. 2012 GSMA Global Mobil Ödülleri, 28 Şubat 2012 tarihinde İspanya Barcelona’da yapılacak törenle 17’nci kez sahiplerini bulacak. Dünyanın önde gelen dijital ve mobil reklam pazarlama firmalarından “Mobilera & Boom Digital Nation” bu yıl da oldukça iddialı. 20 / marketing europe & anatolia

2012 GSMA Global Mobil Ödülleri, 28 Şubat 2012 tarihinde İspanya Barcelona’da yapılacak törenle 17’nci kez sahiplerini bulacak. Dünyanın önde gelen dijital ve mobil reklam pazarlama firmalarından “Mobilera & Boom Digital Nation” bu yıl da oldukça iddialı. 8 başlık altında 32 farklı kategoride sahiplerini bulacak olan GSMA 2012 Ödülleri, 1996 yılından bu yana veriliyor. Mobilera’nın Unilever’in Cornetto markası için gerçekleştirdiği kampanya

2011 yılının “En iyi mobil reklam ve pazarlama faaliyeti” ödülünü almıştı. GSMA Ödülleri Pazarlamadan Sorumlu Başkanı (Chief Marketing Officer) Michael O’Hara ödüllere yüksek kaliteli işlerden oluşan 600’e yakın rekor katılım sayısından mutluluk duyduklarını belirtti. O’Hara sözlerini şöyle sürdürdü: “Başvurular, mobil dünyadaki inovasyonu ve rekabetin yoğunluğunu kanıtlar nitelikte. Bu süreçte finale kalmak gerçekten kayda değer bir başarı. Tüm finalistleri içtenlikle tebrik ediyor, gelecek ay düzenlenecek, Dünya Mobil Konferansı’nda kazananları açıklamayı sabırsızlıkla bekliyoruz”.


Reklam Dünyası

Taraftar haritası... Bilyoner.com ilçelere göre İstanbul’un taraftar haritasını çıkardı. İsatanbul’un ilçelerine göre üyelerinin desteklediği takımları belirledi. İstatistikler ilginç sonuçlar ortaya koyarken, Anadolu Yakası’nda %36’lık taraftar yüzdesine sahip olan Fenerbahçe ile Avrupa Yakası’nda ortalama %36 oranında Bilyoner.com üyesi taraftarı bulunan Galatasaray, iki yakanın şampiyonları oldu. Taraftar haritasıyla İstanbullu üyelerinin desteklediği takımları ortaya çıkardı. İstatistiklere göre Anadolu ve Avrupa Yakası’nda farklı sonuçlar dikkat çekerken, ezeli rekabetin burada da devam ettiği görüldü. İstanbul’un iki yakasında ortaya çıkan sonuçlar farklılık gösterdi. Fenerbahçe’nin evi olarak bilinen Kadıköy’ün de içinde bulunduğu Anadolu Yakası’nda Bilyoner.com üyesi taraftarların %36’sının Fenerbahçe’yi desteklediği görüldü. Bu yakada oturanların ortalama %33’ünün Galatasaray, %21’inin ise Beşiktaş taraftarı olduğu da belirlendi. Avrupa Yakası’nda yaklaşık %36’lık bir taraftar yüzdesine sahip olan Galatasaray galip geldi. Galatasaray’ı ortalama %31’lik oranla Fenerbahçe, %22’lik oranla ise Beşiktaş taraftarları takip etti. Kadıköy’de taraftarların %43’ünün sarı lacivertli takımı desteklediği görülürken, %57’lik kesimin farklı takımları tuttuğu dikkat çekti. Beşiktaş’ta oturan taraftarların ise %42’sinin tercihi siyah beyaz renklerden yana olurken, burada da futbol severlerin %58’inin tercihi diğer takımlardan yana oldu. Ali Sami Yen Stadı’nın bulunduğu Mecidiyeköy’ün bağlı olduğu Şişli ilçesinde ise Galatasaray taraftarlarının oranı %43 olarak belirlenirken, burada

Galatasaray 23 Fenerbahçe 14 ilçede birinci da %57’lik çoğunluk seçimini diğer takımlardan yana yaptı. Taraftar sayısında Galatasaray 23, Fenerbahçe 14 ilçede birinci Bilyoner.com’un yayınladığı verilere göre, Galatasaray tam 23 ilçede en çok desteklenen takım olma özelliği taşıyor. Galatasaraylı üyelerin yoğun olarak oturduğu bu ilçeler; Arnavutköy, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Başakşehir, Bayrampaşa, Beyoğlu, Büyükçekmece, Çatalca, Çekmeköy, Esenler, Esenyurt, Eyüp, Fatih, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sancaktepe, Ümraniye, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli olarak sıralanıyor. Fenerbahçe ise toplam 14 ilçede en çok taraftara sahip olan takım... Adalar,

Ataşehir, Beykoz, Beylikdüzü, Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Silivri, Şile, Sultangazi, Üsküdar ve Tuzla en çok Fenerbahçeli üyenin yaşadığı 14 ilçeyi oluşturuyor. Ayrıca Zeytinburnu’nda hem Galatasaray hem de Fenerbahçe taraftarı üyelerin %34’le aynı orana sahip olduğu ve bu ilçede iki takımın birinciliği paylaştığı da belirlendi. Sonuçlara göre, Beşiktaşlı üyelerin sadece Beşiktaş ilçesinde yoğun olarak oturduğu saptandı. Istanbul ortalamasında ezeli rekabet İstanbul ortalamasına bakıldığında da Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki ezeli rekabet gözler önüne seriliyor. Verilere göre İstanbul’da yaşayan Bilyoner üyelerinin %36’sının Fenerbahçe taraftarı olduğu belirlenirken, %35’inin de Galatasaray taraftarı olduğu belirlendi. Ayrıca Beşiktaş taraftarları %21’lik orana sahip olurken, Trabzonspor’un %4 ve diğer takımların da %4 oranında taraftarının bulunduğu görüldü. Toplam 1.500.000 üyesi bulunan Bilyoner.com’da bu sayının %68’ini İstanbullu taraftarlar oluşturuyor. marketing europe & anatolia / 21


Röportaj

Reklamcının haya Strateji Parkı Ajans Başkanı Gülnaz Arsel

Tam hizmet ajansıyız. Butik ajansız. Bu özellikler önemli. Çok sayıda müşteriye hizmet veremiyoruz, yapımız uygun değil, ancak müşterimizle daha samimi olabiliyor, daha fazla zaman geçirebiliyoruz. İşler daha kısa sürede ve daha alternatifli çıkabiliyor. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Türkiye’deki reklam ve PR ajansı anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz? - Hala ikisini birbirine karıştıran firmalar var ve sayıları hiç de az değil. Reklam ajansı daha fazla “hakkıyla” kabul görmüş durumda. Heyecanı daha kısa sürede ve görsel olarak yaratabilen bir gerçeklik söz konusu. Bir de reklamda kullanılan kalemlerin çeşitliliği, medya satın almanın çok ciddiye alınıyor olması, ülkedeki reklamcılık geçmişinin derinliği, reklamcılık algısını olması gerektiği noktaya yakın tutuyor. PR ajanslarının hizmet alanları hala iyi anlaşılamadı. Markanın kültürü, vizyonu, değerleri, marka mimarisi, ürünler, hedefler, temas ettiği alanlar, hedef kitleler, hikayesi… bunlar bir pr ajansı için çok önemlidir. İşin başladığı noktadır. Ancak daha çok iş medya ilişkilerinde başlar ve biter diye algılayan ciddi bir çoğunluk var. Son yıllarda kurumsal sorumluluk projeleri, gündem ve konu yönetimleri, sponsorluk ve etkinlik yönetimleri, sosyal medya içerik ve operasyon yönetimi gibi iş başlıkları yavaş yavaş kabul edilmeye başlandı. Bunun yanında çok daha hızlı kabul gören spor iletişimi, kobi iletişimi, finans iletişimi gibi konuların devreye girmesi ise işin genişliğini ve profesyonelliğine 22 / marketing europe & anatolia

vurgu yapmayı kolaylaştırdı. Tabi bu gelişmelerin yaşanması için sektörde hepimiz çok çaba sarf ediyoruz. Hatta zamanımızın ciddi bir bölümünü buna ayırıyoruz diyebilirim. - Strateji Parkı’nı diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? - Tam hizmet ajansıyız. Butik ajansız. Bu özellikler önemli. Çok sayıda müşteriye hizmet veremiyoruz, yapımız uygun değil, ancak müşterimizle daha samimi olabiliyor, daha fazla zaman geçirebiliyoruz. İşler daha kısa sürede ve daha alternatifli çıkabiliyor. Daha fazla dinleme, anlama ve fikirleri paylaşma lüksümüz oluyor. Üstelik tam hizmet bekleyen bazı sektörler var. Medyanın da bütün olarak algılıyor olması sebebi ile sağlık, eğitim, gayrimenkul gibi sektörlerde tam hizmet verebilmek daha sağlıklı sonuçlar almayı sağlıyor. Tabi tam hizmet deyip geçmemek lazım. Aslında kolay değil. Birlikte bütünü görebilecek ekibe sahip olmanız lazım. Ayrıca marka yönetimi, reklam veya halkla ilişkiler hizmetlerinden sadece birini talep eden müşteriler de var. Sektöre bağlı olarak bu yaklaşım doğru da olabiliyor. O zaman da diğer ajansın çalışmalarını daha çabuk ve kolay anlayabiliyoruz. Farklı ajanslardan hizmet alındığında da bizimle çalışmak kolay oluyor. Aynı


atla derdi olmal覺...


Röportaj

dili konuşabiliyoruz. En önemli özelliklerimizden biri ekipte hayatla derdi olan insanlar olması. Her zaman daha iyi anlaşılmak, hayatı daha kolay hale getirmek üzerine fikirler üretenlerin sektöre ve ajansa renk kattığını görüyorum. - Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? - Birden fazla sorun var. Krizler bizi çok sekteye uğratıyor. Her zaman ilk yardım çantamız hazır yaşıyoruz. Krizlere hala alışamamış ve bunları fırsata çevirmeyi hala başaramayan bir müşteri yapısı var. Klasik söz vardır, krizde ilk kesilen harcama iletişim harcamalarıdır diye. Artık durum bu kadar keskin olmamakla birlikte bu söz yine de geçerli. Bir kere iletişimin hala harcama kalemi olarak gözükmesi inanılır gibi değil. Bunun bir nedeni de kimsenin hayal kuramıyor olması. Söz konusu olan orta ve uzun vadeli işler, ancak hayaller çok 24 / marketing europe & anatolia

En önemli özelliklerimizden biri ekipte hayatla derdi olan insanlar olması. Her zaman daha iyi anlaşılmak, üzerine fikirler üretenlerin sektöre ve ajansa renk kattığını görüyorum. kısa olunca örtüşmesi zor oluyor. insan kaynağı da ciddi bir sorun. Başvuruları incelerken kimsenin kendisini iyi değerlendiremediğini çok sık görüyorum. Sektör çok havalı ve her gün dünyayı değiştiriyoruz, tüm algıları yönetiyoruz gibi gözüküyor. Oysa bizim de işimizde matematik ve formüller var. Sadece fikir hiçbir işe yaramıyor. Bilgi ve ilgi sahibi olan, severek eğitim alan, bu işi geçi-

ci değil hayatı boyunca sürdüreceği bir meslek olarak gören öğrenci çok az yetişiyor. Her şeyde suçladığımız gibi yapalım ve suçu postmodernizme atalım…. Elimize bir şey geçmez. Evdeki çiçeğe bakar gibi üzerlerine titremeliyiz ve bu çocukları doğru düşünmeleri için yılmadan bilinçlendirmeliyiz. Çok fazla ajansız. Bu da büyük bir sorun. Sermayenin bu kadar az olduğu bir ülkede, bu kadar ajans kime hizmet versin. Kendinizi çok iyi tanımlamanız lazım. - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar ile haksız rekabet yapması konusunda ne düşünüyorsunuz? -Çizgi üstü ajanslar çizgi altında işler yapmaya başladığından beri bu bana garip gelmiyor. En büyük network ajanslar çizgi altı ekipleri oluşturuyor. Bu ne kadar garipse, matbaaların uygulamacı grafikerlerle çalışması veya firma içerisinde markanın hikayesini anlayama-


Röportaj dan grafik tasarımı yapan arkadaşların olması da o kadar garip olabilir. Burada iş firmaların iletişim bütçelerinin azlığı veya çokluğu ile ilgili değil. Operasyonları ile birlikte marka değerini de bir asset olarak gören firmalar yaratıcı ajanslarla çalışır, onlara güvenir ve a sınıf hizmetini alır. Oysa kısa sürede sektörü denerim, biraz da yatırım yaparım, kısa sürede olgunlaşmasını bile beklemeden şirketi değerinin altında bile olsa satarım veya sektörden çıkarım diyenler tabii ki uygulamacı arkadaşlarla çalışır ve mutlu da olur…Ancak bunun adı reklamcılık olmaz, grafikçilik oynamak olur. - Böyle bir rekabet varsa nasıl engellenebilir? -Yine firmaların tercihlerini değiştirmeleri lazım. Bunu ajanslar yapamaz. Bununla uğraşmaya kalkarsak işimizi yapamayız, hatta tali yollara bile sapa-

biliriz ki bu çok tehlikeli olur, bütün sektörün dengesi bozulur. Zaman içinde bunları da yaşadık….Rekabet etmek için fiyatların düştüğü, alt ajansların açıldığı, hatta daha ileri giderek burada büyük bir pasta olduğunu düşünüp matbaalara ortak olunduğu durumlar yaşandı ve hiçbiri tutmadı. Su akacağı yolu buldu. Bizim çözmemiz gereken daha büyük sorunlar varken bunlarla uğraşılmaz.

Operasyonları ile birlikte marka değerini de bir asset olarak gören firmalar yaratıcı ajanslarla çalışır,

- Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır? -Bazen bizi uzaylı sanıyorlar. Sanki akşam yatıp sabah fikirle uyanıyor ve onu hemen uyguluyormuşuz gibi. Bizler firmaların yöneticileri ile eşgüdümlü çalışıyoruz. Çok önemli olan nokta var. Çok doğru brief alabilmemiz. Hedef kitleye nasıl, hangi söylemle, hangi hikayeyle, ne tonda, hangi mecralarla ve ne zaman ulaşabileceğimizi zaten biliyoruz. Ancak konuyu ve derdi iyi anlamamız için çok dikkatli bir şekilde müşteriyi ve yöneticileri dinliyoruz. Uygun strateji, zaman aksiyon planı hazırlıyoruz, hikayeler yazıp büyük söylemleri tartışıyoruz. Hangi hedef kitle bizi nerede görmelinin cevabı kabaca da olsa bizde var. Onun ince ayarı zaten briefin ne dediğine göre üzerinde çalışılarak değiştiriliyor. Sonuçta en dağınık olan

marketing europe & anatolia / 25


Röportaj

kitlelerle bile nerede buluşacağımızı bu çalışmalardan sonra kolaylıkla anlıyoruz. Zaten işimizin ana parçası buluşma noktasını keyifli hale getirmek. - Bir reklamcı yaratım öncesinde nelerden beslenir? -Yüzünü yıkarken inatçı bir çapağa rastlarsa bundan bile beslenebilir. Ben şu sıralar küçük kızımdan besleniyorum. Tuvalet eğitimini alırken, söylediğim şarkıyı taklit ederken, parkta kendini kaybedercesine koştururken onda gözlemlediklerim beni çok eğlendiriyor ve çok esprili hikayeler çıkıyor. Hayatın her yönünden beslenebiliriz. Bir sergide herkes resimlere bakarken bir reklamcı resimlerin hikayesine dalıp gidebilir. Bir halkla ilişkiler uzmanı öncelikle gençlerin ne konuştuğundan çok fazla beslenir. Onlar yaklaşmakta olan trend26 / marketing europe & anatolia

Ben şu sıralar küçük kızımdan besleniyorum. parkta kendini kaybedercesine koştururken onda gözlemlediklerim beni çok eğlendiriyor ve çok esprili hikayeler çıkıyor. lerin sinyalini verir. Tabi ki kitap ve film önemli. Bakış açınızı çok geliştirir. İletişimci iseniz müzik içinizden geçmelidir. Her şeyin sizde bıraktığı izleri iyi tahlil etmelisinizdir. Benim en önem verdiğim sokak dilidir. Beni alır götürür… Bir de makale okumayı çok severim. Teorilere önem veririm. Bir gün onlar da mutlaka hayat bulacaktır, belki de bizimle bulur diye düşünürüm.

- Eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir? - Grafik tasarım ve yazarlık konusunda ilgili kişi ve grupların bloglarına bakıyoruz. Bazen sevdiğim reklam yazılarını kimler yazdı diye takip ederim. Halkla ilişkiler veya stratejik planlama konusunda daha çok sektörde tanıdıklarımız ve kariyer sitelerinden faydalanıyoruz. Bir de ben bazen ajans içerisinden de kaynak buluyorum. Hayatımda tanıdığım en iyi yazarlardan biri ajansa müşteri ilişkileri yönetmeni olarak girmişti. 3. Ayın sonunda yazarlık yapmasını teklif ettiğimde hiçbir tereddütüm yoktu. Zaten yıllarca en iyi işlerimizde hep onun imzası oldu. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? - Bunu birlikte çalıştığımız, projeler yaptığımız hocalarımızla da çok tartışıyoruz. İnsanın içinde varsa öğreniyor. Yani takip ediyor, araştırıyorsa, ona verilen temel bilgiyle yetinmeyip daha fazlasını almak için saldırıyorsa o öğrencilerde çok iş var demektir. Bir kere heyecanlı oluyorlar, sizin ateşinizi de hep yüksek tutuyorlar. Zaten bu öğrenciler daha sonra genelde sektörün değerli çocukları haline geliyorlar. - Yabancı networke giren reklam ajansları yerli müşterilere doğru hizmet verebiliyorlar mı? - Çoğu başarılı oluyor. Zaten bazen konuşuyoruz ve hep global markalara hizmet vermek de çoğunu mutlu etmiyor. Çünkü uygulama işi yapılıyor. Ama işin ekonomik değeri yüksek oluyor. Dolayısı ile yerli firma ve markalara iş yapmak bu ajanslar için de eğlenceli ve daha özgür bir alan sağlıyor. Benim gördüğüm sorun, global markaların işlerinin Türkiye’de direk uygulanması noktasında. O işler tutmuyor. Yıllık reklam bütçelerinin doldurulmasının ötesine geçilmeyen bir durum oluyor. Burada ayarı iyi yapmak lazım. Global düşünce denilen şey hizmet sektöründe önem veril-


Röportaj mesi gereken bir durum. İş yapma modeliniz networke uygun olabilir. Zaten biz de network ajanslar gibi sistemlerle çalışıyoruz. Brief formatlarımızdan, toplantı standartlarımıza, raporlamalarımıza kadar yapımız aynı. Ülke ve kültürü, değerleri, hafızasına uygun yaratıcı işler çıkarmak çok önemli. İster network olsun ister lokal ajans…İster butik, ister küçük, ister büyük… - Yerli firmalar reklam bütçelerini hazırlamada ne kadar bilinçli? -Yabancı markalarda standartlar vardır. Hem o ülkedeki yılları hem de bölge ülkelerdeki farklılıkları değerlendirir ve her yeni yılda birbirinden çok farklı bütçeler yapılmaz. Oysa yerli firma ve markalarda böylesine otomatik bir durum yok. Her sene aralıkta başlayıp,

şubat ortasına kadar süren bir dönem yaşanıyor. Burada önce satış ve kara, ihracat adet ve hacmine, sonra iç pazardaki rekabete bakılıyor. Rakipler hareketli ise bütçeler makul oluyor. Hareket yoksa veya sektörde tereddütler varsa bütçeler yarıya iniyor. Aslında bazen iyi. Yıl içerisinde çıkabilecek yeni fırsatlar olursa yerli firmaların manevra kabiliyeti yüksek oluyor. - Müşterilerin ajanstan beklentileri konusunda karşılaştığınız en ilginç talepler neler? - PR da genelde medya ilişkileri hizmeti talep ediliyor ve bu bana zaten yeterince garip geliyor. Medya ülkedeki en profesyonel çalışan sektörlerden biri. Medyaya da çok düzgün yaklaşmak ve dahası tam ve hazır yaklaşmak lazım.

Sadece işe medya ilişkileri diye başladığınızda mesajın , konunun, gündemin ne olduğu ve nasıl yönetilebileceği, hatta markanın ne söylediği önemsizmiş gibi duruyor. Bu talep gelince zaten yaklaşık yarım saat giriş konuşması yapıyorum. Aslında faydalı da oluyor. Bazen nerelerde haber çıkar gibi sorular geliyor, onlara hiç girmeyelim… Reklamda genelde sorular daha iyi niyetli. En fazla brief formu doldurmak zorunda mıyız gibi ilginç sorular gelir…Bu sorulardan çıkan önemli bir sonuç var aslında. Firmaların ekip oluştururken çok dikkatli olması gerekiyor. Özellikle iletişim sorumluları ajansla ilişkileri yönetebilecek bilgide ve karakterde olmalı. Mümkünse ajans kökenli olmalarında fayda var.

marketing europe & anatolia / 27



Reklam Dünyası

2011’in en çok hatırlanan reklamı...

Pepsi’nin Ramazan kampanyası için çok hatırlanan yiyecek - içecek markası Hülya Avşar ile geçtiğimiz yaz çekimleoldu. Aynı araştırmada PepsiCo İçecek rini Çatalca’da yaptığı reklam filmi, en markaları; Pepsi’de Hülya Avşar ve Keprestijli pazar araştırma şirketlerinden nan İmirzalıoğlu, Yedigün’de ise Kıvanç IPSOS KMG ADWATCH’ın 2011 yılı Tatlıtuğ ile yürüttüğü kampanyalarının 4 için yaptığı araştırmaya göre, 2011 yıreklam filmi ile en çok hatırlanan reklam lında “En Çok Hatırlanan Hızlı Tüketim filmi listesinde yer aldı. Ürünleri Reklam Filmi” seçildi. Çatalca’da gerçekleştirilen çekimler Başarılı reklam filmleriyle uzun yıllar boiçin dere içine bir Pepsi İftar sofrası kuyunca ses getiren çalışmalara imza atan rulmuş ve reklam filminde Hülya Avşar Pepsi, yönetmenliğini Metin Arolat’ın sofranın ev sahiplenmişti. Alâmetifarika yaptığı ve Hülya Avşar’ın kamera karşıtarafından hazırlanan reklam filminin sına geçtiği, Ramazan kampanyası için setine sabah 10.00’da gelen ve akşam Çatalca’da çekimleri yapılan reklam fil18.00’e kadar kalan Hülya Avşar’ın gün mi ile 2011’in ‘’En Çok Hatırlanan Hızlı boyunca yoğun çalışma temposuna Tüketim Ürünleri Reklamı’’ oldu. IPSOS rağmen yüzünden gülümseme hiç ekgöre ise Pepsi, çok daha fazla reklam KMG ADWATCH’ın 15.000 örneklem silmemiş çekimlerde eğlenceli saatler harcaması yapan diğer yiyecek - içecek ile yaptığı araştırmanın “Televizyonu en yaşatmıştı. markalarını geride bıraktı ve reklamı en çok kullanan reklam verenler” listesine

Pazar araştırma şirketlerinden IPSOS KMG ADWATCH’ın 2011 yılı için yaptığı araştırmaya göre, 2011 yılında “En Çok Hatırlanan Hızlı Tüketim Ürünleri Reklam Filmi” seçildi.

marketing europe & anatolia / 29


Kampanyalar

Şevval Sam’lı Bellona reklamı... Bellona, yeni Premium Serisi’ni, reklam yüzü Şevval Sam’la çektiği filmle tanıtıyor. Yeni ürünleriyle dekorasyon modasına yön vermeyi hedefleyen marka, Premium Serisi’ndeki gerçek mücevher ışıltısını bu filmle anlatıyor. Gerçek bir mücevher ışıltısını yansıtan Premium Serisi’nin reklam filmi, ürün özellikleriyle de aynı duyguları veriyor. Bu koleksiyonu tercih edenlerin kendilerini ayrıcalıklı ve öncelikli hissedeceğine yönelik mesaj veren film; loş ve şık bir atmosfer görüntüsüyle başlıyor. “Bekliyorum, merak ediyorum, beğeniyorum, heyecanlanıyorum, çok istiyorum” mottosuyla kameraya alınan reklam filmi, merak edilen güzelliği daha da etkileyici bir şekilde sunuyor. Seri’de yer alan panel mobilyalar, uzun yıllar kullanılabilen ve dış etkilere karşı dayanıklı highgloss özelliği, stoplamalı gizli rayları ile markanın ileri teknolojisine vurgu yaparken, ledaydınlatmalarıyla hem estetik hem de fonksiyonelliğiyle dikkat çekiyor. Kabartmalı gümüş renkli figürler ve taşlar ise, modelleri ayıran ve zenginlik katan unsurlar olarak öne çıkıyor. Reklam Künyesi Reklamveren: Boydak Holding – Bellona

Reklamveren Yetkilisi: Murtaza Durmuş , SerpilSavaşcı Reklam Ajansı: Piramit Yaratıcı Yönetmen: Deniz Köker Yaratıcı Grup: Hatice Ekşi, Beske Köker Duru Müşteri İlişkileri: Deniz Sesli, Ayşe Işın, Doli Bolkar, Deniz Kavuk Prodüksiyon Şirketi: Spots Yönetmen: Mustafa Emre Medya Şirketi: Mindshare Mecra: TV, Basın, Radyo, İnternet

Esnaflara üreten emeklilik... filminde; durmadan çalıştığı için yarını düşünmeye vakit bulamayan esnaf lokantası sahibi bir aşçının günlük koşuşturmasına yer veriliyor. Reklam Künyesi Reklamveren: Şekerbank Marka: Şekerbank Üreten Emeklilik Reklamveren Temsilcisi: Şekerbank Kurumsal İletişim Reklam Ajansı: Concept

Ülkemizin efsane müzik grubu Moğollar, esnaf, küçük işletme ve çiftçilere özel Türkiye’nin ilk emeklilik ürünü olan Şekerbank’ın ‘Üreten Emeklilik’ reklam kampanyası kapsamında, “Iklığ” şarkısını, 40 yıl sonra yeniden yorumladı. Moğollar’ın 1971 yılında bestelediği ve 40 yıl sonra ilk kez Şekerbank için yeniden yorumladığı Iklığ şarkısı, bugüne kadar “Salak Milyoner”,“Köyden İndim Şehre” gibi efsaneleşmiş Türk filmlerinin ve unutulmaz dizi “Kaynanalar”ın tema müziği olarak kullanılmıştı. Şekerbank’ın esnaf-küçük işletmeler için çekilen kampanya

30 / marketing europe & anatolia

Kreatif Direktör: Kerem Özkut, Can Pehlivanlı Yaratıcı Grup: Ertuğ Tuğalan , Namık Ergin Stratejik Planlama Direktörü: İsmail Seval Stratejik Planlamacı: Demir Turugay Marka Grup Direktörü: Arda Görgün Marka Direktörü: Merve Eryelkovan Marka Yöneticisi: Fabienne Filippucci , Ceylan Kavi Medya Planlama: Universal McCann Yönetmen: Doğan Tanyer Fotoğrafçı: PPR – Emre Uzer Müzik: Moğollar Prodüksiyon Şirketi: Autonomy Kullanılan Mecralar: TV , Gazete


Kampanyalar

İki nokta arasındaki en kısa mesafe...

Türkiye’nin önde gelen taşımacılık şirketlerinden TNT EXPRESS, Türkiye’ye giriş yaptığı 1998 yılından beri ilk defa çektiği reklam filmi ile televizyon kanallarında izleyicilerle buluşuyor. Marka ile tüketici arasında sıcak bir bağ kurmak ve bunu hissettirebilmek için yapılan senaryo ve hazırlık çalışmalarının yanı sıra, Borthers&Sisters tarafından hazırlanan reklam filminin packshot’unda kullanılan TNT EXPRESS’in logosu “İki nokta arasındaki en kısa mesafe” vurgusuyla dikkat çekiyor. İstanbul Boğazı ve New York’ta gerçekleştirilen TNT EXPRESS Türkiye reklam filmi çekimleri Can Özbatur yönetiminde yoğun bir tempoda gerçekleşti. “İki nokta arasındaki en kısa mesafe” logosuyla hafızalarda yer edecek reklam filminde kalabalık bir ekip görev aldı. Boğaz’da başlayan yolculuk hikâyesi New York’ta son buluyor.

Reklam Ajansı: BROTHERS & SISTERS (Creative) Müşteri ilişkileri: Yasemin ÜNER Art Direktör: Gökmen KARAKAŞ Reklam Yazarı: Umut KARACAOĞLU Medya planlama: BROTHERS & SISTERS (Medya) Yapım şirketi: ROKET FİLM Yapımcı: Neslihan ÇUKURYURT Yönetmen: Can ÖZBATUR Görüntü Yönetmeni: Soykut TURAN

Reklam Künyesi Reklam veren: TNT EXPRESS Kampanya: İKİ NOKTA Reklam veren Temsilcisi: Erdenay GÜL

marketing europe & anatolia / 31


Tek


Gezi

k taş Cape Town... Şubat ayının soğuk bir iş gününde ofiste harıl harıl çalışırken kardeşim aradı. Akşam Cape Town’ a gidiyorum gelir misin dedi. Şaşkınlıkla beraber gelirim ama şimdi uçak bileti vize ıvır zıvır zor iş, keşke önceden söyleseydin dedim. Bilet sorun değil, geleceksen alırım şimdi ben, ayrıca vizeye de gerek yok dedi. Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Şubat ayının soğuk bir iş gününde ofiste harıl harıl çalışırken kardeşim aradı. Akşam Cape Town’ a gidiyorum gelir misin dedi. Şaşkınlıkla beraber gelirim ama şimdi uçak bileti vize ıvır zıvır zor iş, keşke önceden söyleseydin dedim. Bilet sorun değil, geleceksen alırım şimdi ben, ayrıca vizeye de gerek yok dedi. Ben sevindirik bir modda e gelirim o zaman dedim. Hemen patrondan izin alıp yıllık izin talep formunu doldurdum. Akşam saat 17 olunca yüreğim pır pır vaziyette servise binip eve geldim. Hemen bavulumu hazırladım. Malum orada yaz çok eşyaya gerek yok. Şort, tişört, terlik mayo vee en önemlisi güneş kremi hemen bavula kondu ve yola konuldu. Aylarda Şubat, dışarıda sulu kar yağıyor. Saat 19, uçak kalkış saati 23:35. Üsküdar’ dan Atatürk Havalimanı’ na doğru yola çıktım. Benim Tomtiş’ in (benim araba) elektrik tesisatında sorun var. Yağmur yağdığında bir yerler ıslanıyor ve kısa devre oluyor sonra da akü boşalıyor. Neyse ki sorunsuz çalıştı Tomtiş. Ama tam Nakkaştepe’ den köprüye çıkarken akü bitti. Köprüye çıkışı kapattık. Dakka bir gol bir, başladı uğursuzluklar. Kesin nazar deydi diyorum kendi kendime. Hemen otomobil servisi olan Nedim arkadaşı aradım. “Nedim benim araba bozuldu, akü lazım, motosikletle getirebilir misin” dedim. Yolu tarif ettim. O

da garibim kırmadı sağolsun atladı geldi. Bu arada ben zamanla yarışıyorum. Neyse ki motosikletle çabucak geldi. Aküyü aktardık, sonra ben hiç ağayımı gazdan çekmeden gazlaya gazlaya havalimanına gittim. Neyse ki yetiştim uçağa ama bitik vaziyetteyim. Dedim nasıl olsa yol uzun uyurum bol bol. Epey bir uyuduktan sonra varmaya yakın uyandım. İlk durak Johannesburg. Orada yolcuların bir kısmı inecek sonra Cape Town’ a devam edeceğiz. İnecek olan yolcular indi ama biz hala bekliyoruz. Tabii merak edip sorduk. Apronun körüğü arızalanmış ve uçaktan ayrılmıyormuş. Teknik ekip uğraşıyormuş. Neyse ki 3,5 saat sonra körük uçaktan ayrıldı ve nihayet Cape Town’ a varabildik. Şaftımız kaymış şekilde indik uçaktan bavulları alıp dışarı çıktık. Dışarda bizi bir tane minibüs bekliyor. Rize şiveli bir arkadaş sağolsun bavulları yerleştimemize yardım etti. Kendisini uçakta hiç görmemiştim görsem kesin hatırlardum çünkü şive muhteşem ve acayip neşeli bir tip. Dedim her halde başka uçakla geldi. Bu arada isminin Necati olduğunu öğrendim. Neyse, biz doluştuk minibüse, bir de baktım Necati şöför koltuğuna oturdu. Allah allah no’ luyoruz dedim içimden. Çalıştırdı arabayı, kulaklığını ve mikrofonun da taktı sonra başladı bize Cape Town’ u anlatmaya. marketing europe & anatolia / 33


Gezi Ben dumur olmuş vaziyette kardeşime bakıyorum. Kardeşim gülüp durumu anlattı. Necati yıllar önce kalkmış Rize’ den buraya yerleşmiş. Cape Town’ da minibüsüyle turistleri gezdirip rehberlik yapıyormuş. Arada genleri gereği de müteahhitlik yapıyormuş. Ne de olsa bütün müteahhitler Karadeniz’ den çıkıyor. Tatil boyunca da bizi Necati gezdirecekmiş. Otelimizin adı Mandela Rhodes Place Hotel and Spa. Gerçekten çok güzel bir otel ve Waterfront Marina’ ya çok yakın. Dolayısıyla da ilk hedefimiz burası oluyor. Masa Dağı’ nın eteklerinde bulunan Waterfront marinada yaklaşık 80 tane restoran yüzlerce mağaza ve bir Town’ da sahilde dolaşırken bir fok bade açık hava tiyatro bulunuyor. Eğer bir lığı gelip denizden size oyunlar yapıyor. Afrika ülkesindeyseniz sokaklarda mut- İnsanlara çok alışmışlar. False Körfezinin açığındaki Fok Adasılaka dans eden insanlar görürsünüz. Ayrıca burada bol bol hediyelik eşya da na gitmek için bir tekne turuna katılıyobulabilirsiniz. En meşhur hediyelik eşya ruz. Şansımıza bugün hava yağmurlu, ise devekuşu yumurtası.Waterfront ma- bu ada binlerce foka ev sahipliği yapırinada dolaşıp akşamı ediyor, oturup yor. Okyanusta ki köpek balıkları da bu hafiften demleniyor, akşam yemeğini adaya uğrayıp bu fokları yiyerek bir güyiyiyoruz. Tabii her ülkede yaptığımız zel besleniyor. Bu ada etrafında büyük gibi buranın da yerel biralarının tadına beyaza rastlamak mümkün. bakıyoruz. Güney ülkelerinde biraları litrelik şişelerde satıyorlar hep. O yüzden daha çok seviyorum güney yarım küredeki ülkeleri. Karnımız tok, neşemiz yerinde dönüyoruz otelimize. Bugün kü durağımız Fok Adası. Cape

34 / marketing europe & anatolia

Okyanusta ki köpek balıkları da bu adaya uğrayıp bu fokları yiyerek bir güzel besleniyor.

Fokları da ziyaret ettikten sonra tekrar dönüyoruz kıyıya. Kıyı da bizi yine sokak dansçıları karşılıyor. Buradan da değerli taşların çıkarılıp, işlendiği sonra da satıldığı bir yere gidiyoruz. Burada binlerce çeşit ve bu taşlardan yapılmış çeşitli süs eşyaları var. Afrika en büyük elmas yataklarına sahip olan bir kıta. Cape Town da bundan nasibini almış. Uygun fiyata elmas ve pırlanta bulmanız mümkün. Bahçede yerler taşlarla dolu. Belirli bir miktar para ödüyorsunuz ve sonra yerlerden istediğiniz taşı toplayabiliyorsunuz. Veee sırada Cape Point var. Cape Town’ da yolda giderken çeşitli hayvanlar görmeniz mümkün, maymunlar ise en sık rastalananı, Ümit Burnu denilen yerin denizden yüksekliği 245m. Yukarıya çıkış için teleferik kullabiliyorsunuz. Yukarıda muhteşem bir de restoran var. Deniz ürünleri özellikle de kalamar 10 numara, Ümit Burnu aynı zamanda Atlas ve Hint Okyanuslarının birleştiği yer. Bartolomeu Dias adına yapılmış fener. Buna benzer bir fener Vasko de Gama için de yapılmış. O da bu fenerin batısında yer alıyor. Tarihe göre: “Ümit Burnu’nu 1488’de Portekizli ka-


Gezi

şif Bartolomeu Dias keşfetti ve buraya lar mevcut. Bu yosunlar kayış gibi ve Fırtınalar Burnu (Cabo das Tormentas) adını verdi. Portekizli Dias Kral II. Joao’nun emriyle doğuya ve oradaki baharatlara ulaşılabilecek bir suyolu bulabilmek için yola çıkmıştı. O zamanlarda ticaret yollarının sadece bir bölümü denizden geçiyordu ve bu yüzden doğuya giden tüccarlar Ortadoğu ülkelerini boydan boya geçmek zorundaydı. Tarihçilerin yazdığına göre Dias, burnu keşfettiğini haber verince Kral bu keşfin doğuya ulaşan suyolunun yakında açılmasını sağlayacağını düşünmüş, bu nedenle burnun adını Ümit Burnu olarak değiştirmiş. Ama bazı kaynaklar ise Fırtınalar Burnu isminin, gemicilerin moralini bozabileceği düşüncesi ile daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildiğini belirtir. 1497-1498 yılları arasında başka bir Portekizli kaşif olan Vasco da Gama Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a kadar uzanan bir deniz yolculuğu yaptı. Bu deniz yolu Süveyş Kanalı’nın açıldığı 1869’a kadar Avrupa ile doğu ülkeleri arasındaki tek deniz yolu olarak kalmıştır.” Dolanırken böyle ürkütücü yaratıklar görmeniz de mümkün. Burada denizde kelp adı verilen yosun-

kökleri dipte bulunuyor. Boyları neredeyse 2m’ ye yakın olanlar var. Bu yosunlardan kelp çayı yapılıyor. Japonya da bol bol tüketilen bir çay çeşidi. Ye-

meklerin yanında kaselerin içinde üzerinde ince dilimlenmiş taze soğan ile birlikte servis ediliyor. Sıra da Boulders Beach var. Eğer penguenleri sadece buzullarda yaşıyor sanıyorsanız burası sizi çok şaşırtacak. Burada ki Boulders Penguen Kolonisi güneşte yaşıyor. Güneş, kum, deniz ve penguenler. Güney Afrika billur gibi denizi ve muhteşem beyaz kum plajlarıyla insanın aklını alıyor. Fakat burada denize girmek son derece tehlikeli. Çünkü köpek balıkları her an saldırabilir. O yüzden denize girmemenizi belirten çeşitli uyarı levhaları var plajlarda. İnsanlar havuza girmeyi tercih ediyorlar genelde. Belgesellerde seyrettiğimiz , sörfçülere yapılan köpek balığı saldırıları işte buralarda oluyor. Burada da çeşitli hediyelik eşyalar ve sokak şarkıcıları görmek mümkün. Bugün epey yer gezdik . Yarın ilk rotamız Masa Dağı (Table Mountain). Masa Dağı 1086 m yükseklikte olan bir dağ ve üzeri masa gibi dümdüz olduğu için bu ismi almış. Belirli bir yere kadar araba ile çıkıp sonra teleferik ile yukarıya çıkabiliyorsunuz. Ama bizim şansımıza o gün sis olduğu için teleferik çalışmadı. Biz de teleferiğin olduğu yere kadar çıkıp geri döndük. Masa Dağı dönüşü yolda bir camii dikatimi çekti. Minaresi yok ama son derece temiz bir cami.

marketing europe & anatolia / 35


Gezi gördükten sonra suya yaklaşası gelmiyor. Yemekten sonra başladık çitaları gezmeye. Çitaları gezerken bir de baktım ki bir Sivas Kangal. Bizimkileri çekiştirip bakın burada ne var dedim ama onlar bana ne işi vae Allah’ ın Afrika’ sında Sivas Kangal’ ın dediler. Ben de amaaan siz ne anlarsınız diyerekten koştum hayvanın yanına. Sonra baktık ki levhada yazıyor havyanın cinsi, Kardeşim helal sana burada da buldun memleketime ait bir şeyler dedi. Çitaların arasında bir Sivas Kangal,Sen kalk ta Sivas’ tan kalk Afrika’ ya git. Sıcaktan bayılmak üzereydi hayvan. Çok üzüldüm haline. Bir de Necati var tabii. O da kalmış ta Buradan da aslanların parkına gidiyoruz. Daha önce hiç aslanlara bu kadar yakın olmamıştım. Yakın olmayı bırakın seslerini hiç duymamıştım. Parkta gezinirken bir aslanın kükremesine ilk defa şahit oldum. Bu kükreme değil de gök gürültüsü gbiydi. Son derece ürkütücü. Ürkütücü olmalarına rağmen son derece saygı uyandıran hayvanlar. Bizim memlekette de var bunlardan Darıca hayvanat bahçesinde ama onlar kuzu gibi. Aslan olduklarına bin pişman görünüyorlar .İnsan, safarileriyle ünlü memlekette olunca gezecek yer sıkıntısı çekmiyor haliyle. Buradan da timsahları görmeyi gidiyoruz. Minik olunca sevebiliyorum. Bunlarda yol kenarında gezinen Zebra’ lar. Afrika ilginç bir ülke her an bir hayvan sürüsüyle karşılaşmanız mümkün. Şehir dışında gezerken yol kenarlarında devekuşları, zebralar, maymunla veya zürafalar görebiliyorsunuz . Sırada çitalar var ama önce yemek molası. Çitaların olduğu parkta küçük bir gölet ve yanında da bir market var. Oradan istediğiniz malzemeyi ve ekmeği alıyorsunuz. Sonra göl kenarına çöreklenip güzelce yiyiyorsunuz, Man36 / marketing europe & anatolia

gal da olsa muhteşem olacak ama bu ülkede mangal kültürü yok. Belki yakın zamanda Rize’ li Necati onları mangal ile tanıştırır. Tabii yalın ayak dolanıp biraz da topraklıyoruz kendimizi, Ama insan timsahları

Buradan da aslanların parkına gidiyoruz. Daha önce hiç aslanlara bu kadar yakın olmamıştım.

Rize’ den gelmiş. Sevimli yaratıklar . Eyoooooo, Veeee sırada gezinin en güzel etabı var. Şarap tadım gezisi . Atlıyoruz minibüse ve Necati bizi şarap üreten bir çiftliğe götürüyor. Hemen dalıyoruz içeriye. Önce bize şaraplarla ilgili kısa bir bilgilendirme yapıyorlar. Sonra da tatmak istediğimiz şarapları listeye yazıyoruz. Sonra başlıyoruz mahseni gezmeye. Gezi bitince


Gezi

de bizim şaraplar hazır oluyor. 32 derece sıcakta o kadar şarap içmek pek hoş olmuyor tabii. Neticede şaraplar güzel olunca yükleniyoruz şarapları çıkıyoruz oradan, Cape Town’ da Tang adında çok nefis bir içki var. Tadı elma gibi, yeşil renk. Muhteşem bir kokusu var. Bu içki sadece buraya özgü ve başka bir yerde de satılmıyor. Yolunuz buraya düşerse mutlaka denemenizi öneririm. Buraya özgü bir de Amarula likörü var. O da nefis bir içki. Amarula kendinden alkollü bir meyveden yapılıyor. Çok hafif ve lezzetli bir içki. Bir ara amarula yiyen hayvanları google’ dan arattırıp izlemenizi öneririm :) Ve böylece de gezimizi bitirdik. Tabii bu gezide eksik bir şeyler kaldı. Dalış yapamadık. Bir daha ki sefer dalış için gitmeyi ümit ediyorum. Güzel hatıralarla uçağımıza binip güzel memleketimize geri döndük. 13 saatlik bir yolculuktan sonra döndük karlar altında kalan İstanbul’a. Saat sabahın altısı. Benim araba kardeşimin oturduğu sitenin bahçesinde duruyor. Bindim arabaya ama Tomtiş’ te tık yok. Gidip güvenlik görevlisinden rica ettik.

Birlikte arabayı itip kardeşimin arabaya yanaştırdık. Sonra aküden aktarma yaptık ve nihayet Tomtiş çalıştı. Ben yüzümde kocaman gülümsemeyle bindim arabaya ve doğru yola koyuldum. Bir süre sonra arabnın camları çamur oldu. Silecek çalışmıyor, donmuş yuhh İndim arabadan, aldım bagajdan cam silmek için kullanılan aleti, bir güzel temizledim camı. Ama tabii yolda yine kirleniyor önde ki arabaların lastiklerinden gelen sular-

dan. Yerler çamur ve kar. Ve ben başladım eve kadar kolumu camdan çıkarıp camı silmeye. Hem dondum hem de çamur içinde kaldım. Eve gelip de kapıyı çaldığımda, annem şaşkın bakışlarla karşılayıp, ne oldu evladım, yerliler mi saldırdı Afrika’ da dediğinde oturup ağlayacaktım neredeyse. Neyse ki sıcacık ev ve güzel bir kahvaltı unutturdu başıma gelenleri.

marketing europe & anatolia / 37


Sinema

reklam arası sinema Ali Erdem Ekşioğlu

Adaylar açıklandı... Sevgili okuyucularım geçen ay 4 katogoride 21 aday için tahminlarimi sizinle paylaşmıştım bunların 13 tanesi gerçekleşti. Bu ay ise 84. Oscar (Akademi) ödül töreni için kesinleşmiş adayları size sunuyorum. 2012 OSCAR (AKADEMİ) ÖDÜL ADAYLARI: En İyi Film: War Horse, Artist, Moneyball, The Tree of Life, Midnight in Paris, The Help, Hugo, The Descendants, Extremely Loud and Incredibly Close En İyi Erkek Oyuncu: Demián Bichir - A Better Life (2011), George Clooney - The Descendants (2011), Jean Dujardin - The Artist (2011), Gary Oldman - Tinker Tailor Soldier Spy (2011), Brad Pitt - Moneyball (2011) En İyi Kadın Oyuncu: Glenn Close - Albert Nobbs (2011), Viola Davis - The Help (2011), Rooney Mara -The Girl with the Dragon Tattoo (2011), Meryl Streep - The Iron Lady (2011), Michelle Williams - My Week with Marilyn (2011) En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Kenneth Branagh - My Week with Marilyn (2011), Jonah Hill - Moneyball (2011), Nick Nolte - Warrior (2011), Christopher Plummer - Beginners (2010), Max von Sydow - Extremely Loud and Incredibly Close (2011) En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Bérénice Bejo - The Artist (2011), Jessica Chastain - The Help (2011), Melissa McCarthy - Bridesmaids (2011), Janet McTeer - Albert Nobbs (2011), Octavia Spencer - The Help (2011) En İyi Yönetmen: Woody Allen - Midnight in Paris (2011), Michel Hazanavicius - The Artist (2011), Terrence Malick - The Tree of Life (2011), Alexander Payne - The Descendants (2011), Martin Scorsese - Hugo (2011) En İyi Orijinal Senaryo: The Artist (2011)- Michel Hazanavicius, Bridesmaids (2011) - Kristen Wiig, Annie Mumolo, Margin Call (2011) - J.C. Chandor, Midnight in Paris (2011) - Woody Allen, Bir Ayrılık (2011) - Asghar Farhadi En İyi Uyarlama Senaryo: The Descendants (2011) - Alexander Payne, Nat Faxon, Jim Rash, Hugo (2011) - John Logan, The Ides of March (2011) - George Clooney, Grant Heslov, Beau Willimon, Moneyball (2011) - Steven Zaillian, Aaron Sorkin, Stan Chervin, Tinker Tailor Soldier Spy (2011) - Bridget O’Connor, Peter Straughan En İyi Animasyon: Une vie de chat (2010), Chico & Rita (2010), Kung Fu Panda 2 (2011), Puss in Boots (2011), Rango (2011) En İyi Yabancı Film: Rundskop (2011) - Michael R. Roskam (Belçika), Hearat Shulayim (2011) - Joseph 38 / marketing europe & anatolia

Cedar(İsrail), In Darkness (2011) - Agnieszka Holland (Polonya), Monsieur Lazhar (2011) - Philippe Falardeau (Kanada), Bir Ayrılık (2011) - Asghar Farhadi (İran) En İyi Görüntü Yönetimi: The Artist (2011): Guillaume Schiffman, The Girl with the Dragon Tattoo (2011): Jeff Cronenweth, Hugo (2011): Robert Richardson, The Tree of Life (2011): Emmanuel Lubezki, War Horse (2011): Janusz Kaminski En İyi Kurgu: The Artist (2011): Anne-Sophie Bion, Michel Hazanavicius, The Descendants (2011): Kevin Tent, The Girl with the Dragon Tattoo (2011): Angus Wall, Kirk Baxter, Hugo (2011): Thelma Schoonmaker, Moneyball (2011): Christopher Tellefsen En İyi Sanat Yönetimi:The Artist (2011): Laurence Bennett, Gregory S. Hooper, Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2011): Stuart Craig, Stephenie McMillan, Hugo (2011): Dante Ferretti, Francesca Lo Schiavo, Midnight in Paris (2011): Anne Seibel, Hélène Dubreuil, War Horse (2011): Rick Carter, Lee Sandales En İyi Kostüm Tasarımı: Anonymous (2011): Lisy Christl, The Artist (2011): Mark Bridges, Hugo (2011): Sandy Powell, Jane Eyre (2011): Michael O’Connor, W.E. (2011): Arianne Phillips En İyi Makyaj: Albert Nobbs (2011), Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 2 (2011), The Iron Lady (2011) En İyi Orijinal Müzik: The Adventures of Tintin (2011): John Williams, The Artist (2011): Ludovic Bource, Hugo (2011): Howard Shore, Tinker Tailor Soldier Spy (2011): Alberto Iglesias, War Horse (2011): John Williams En İyi Şarkı: The Muppets (2011): Bret McKenzie (“Man or Muppet”), Rio (2011): Sergio Mendes, Carlinhos Brown, Siedah Garrett (“Real in Rio”) En İyi Belgesel: Hell and Back Again (2011), If a Tree Falls: A Story of the Earth Liberation Front (2011), Paradise Lost 3: Purgatory (2011), Pina (2011), Undefeated (2011)



Kültür - Sanat

Bu aşk çok konuşulur... Kürşat Başar’ın senaryosunu kaleme aldığı, 70’lerin en sevilen parçalarını bir kez daha günümüze taşıyacak olan müzikal oyun “Bizim Şarkımız”; dönemde hafızalarda yer eden müthiş bir aşk hikayesinin de izlerini taşıyor. Yapımcılığını Zeynep Talu’nun üstlendiği, “Bizim Şarkımız” müzikal oyunun başrollerini; Yeşim Salkım, Aras Berkay Özideş, Erhan Yazıcıoğlu, Tülay Özer, Hale Caneroğlu, Buket Dereoğlu, Ziya Kürküt, Orhan Aydın paylaşıyor. 1970’li yılların İstanbul’unda; tiyatro, müzisyen ve aşk temalarında geçen “Bizim Şarkımız”; dönemde hafızalarda yer eden müthiş bir aşk hikayesinin de izlerini taşıyor. Oyunun kostümlerini Ufuk Ersan, dekorunu Barış Dinçel hazırladı. Oyunun müzikal yönetmenliğini ise Burçin Büke üstlendi. İstanbul İSOV Sakıp Sabancı Konferans Salonu’nda, 19 Şubat, Pazar günü ‘perde’ diyecek. Oyun, genç ve çok yetenekli bir besteci olan Mehmet (Aras Berkay Özideş) ile kendinden yaşça büyük dönemin ünlü şarkıcı ve söz yazarı Zeynep’in (Yeşim Salkım) aşklarını konu alıyor. Ana karakterler Zeynep ile Mehmet arasındaki platonik aşk hikayesinin yanı sıra, Mehmet’e aşık

olan genç ve güzel şarkıcı adayı Nalan (Hale Caneroğlu) çevresinde, dönemin sanat yaşamından bir kesit; Büklüm Büklüm, Hey Yıllar, İki Yabancı, Boşvermişim Dünyaya ve daha bir çok 70’li yıllara ait hit parça ile izleyiciye sunuluyor.

Kültür mirasımız korunuyor... Özel İdaresi, restorasyon serüvenine Ayasofya I. Mahmut Şadırvanı’nı da ekledi. Kültür mirasımızın korunması ve geleceğe taşınması için yüzlerce restorasyon çalışmasına imza atan İstanbul İl Özel İdaresi, Ayasofya Müzesinde bulunan I. Mahmut Şadırvanı’nı da yeniliyor. . Geçmişi I.Mahmut zamanına dayanan şadırvan, İstanbul’daki en büyük şadırvanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Özgünlüğünü kaybetmeden günümüze ulaşan yapının proje çizimlerini gerçekleştiren İstanbul İl Özel İdaresi, İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Laboratuar Müdürlüğü’nden gelecek analiz sonuçlarına göre restorasyon sürecini de başlatacak. Şadırvanda yenileme kapsamında; kurşun örtüsünün ve çatı karkasının incelenerek gerekli görüldüğü takdirde yeAyasofya I. Mahmut Şadırvanı, İl Özel İdaresi tarafından nilenmesi, altın varak ve kalem işi konservasyonu, mevcut şebekelerin temizlenerek konservasyonu, mermer temizliyenileniyor Ayasofya Müzesi’nin kurşun örtüsünü, padişah türbelerini ği ve konservasyonu, metal elemanların temizlenmesi ve ve batı cephesini aslına sadık kalarak yenileyen İstanbul İl konservasyonu işleri yapılacaktır. 40 / marketing europe & anatolia


Kültür - Sanat

Arjantin sinema ve futbol... Pera Müzesi Film Etkinlikleri kapsamında, Ankara Arjantin Büyükelçiliği, İstanbul Cervantes Enstitüsü ve INCAA – Arjantin Film Kurulu işbirliği ile hazırlanan Arjantin: Sinema ve Futbol film programı, futbol kültürünü perdeye taşımayı, futbol ve sinema hayranlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. Pera Müzesi Oditoryumu’nda 4 – 29 Şubat 2012 tarihleri arasında düzenlenen programda, birbirinden ilginç dört belgesel ve bir kurmaca olmak üzere toplam beş film sunuluyor. Arjantin, futbol ile ilk kez 19. yüzyılın sonlarında İngiliz göçmenler sayesinde tanıştı, Güney Amerika’nın ilk kulübü, ilk milli derneği ve ilk ligi Arjantin’de kuruldu. Oyunun ilk dönemleri ağır bir İngiliz etkisi altındaydı, ki bu durum halen pek çok takımın isminde yer alan İngilizce kelimeler ile de dikkat çekiyor. Arjantin futbolu, özellikle 1978 Dünya Kupası’na ev sahipliği yaptığında ve golü atan kahraman Mario Kempes sayesinde kupayı kazandıklarında, ülkeyi uluslararası boyutta birleştirmeyi başardı. Aynı şekilde, 1986 Dünya Kupası’nda Diego Maradona ülkeyi galibiyete taşırken,

Arjantin futbolu dünya çapında ün kazandı ama çekişmeli karşılaşmalar, takımlar ve taraftarlar arasındaki ezeli rekabet nedeniyle, Arjantin’in milli boyutta ikiye bölünmesine de sebep oldu.

Renkli tamir sanatı...

İtalya’da Türk sevdim...

3M, Mengerler Ticaret Türk Anonim Şirketi MercedesBenz Türk A.Ş.’de “Renkler ve Tamir Sanatı” isimli sosyal sorumluluk projesine sponsor oldu. MSGSÜ’den Profesör Mahmut Bozkurt ve Yardımcı Doçent Murat Mete Ağyar önderliğinde sekiz öğrenci tarafından gerçekleştirilen projede, genç ressamlar gelenekselin dışına çıkarak non-figüratif ve op-art sanatını birleştirerek Mengerler Kaporta ve Boya Merkezi’nin çalışma ve otomobil aktif

Günümüz İtalyan edebiyatının ünlü yazarı Cristina Comencini’nin çarpıcı romanı İtalya’da Bir Türk Sevdim, kapıyı çalan bir yabancıyla altüst olan rolleri, gün yüzüne çıkan aile sırlarını anlatıyor. İki kız kardeş Maria ile Isabella, aynı deniz kabuğunda oluşmuş bir çift inci gibidirler. Biri ürkek ve çekingen biri gözüpek ve atılgandır. 68 kuşağından bu iki kardeş, ilkgençliklerini Roma sokaklarında geçirir ve yaşam her ikisini de farklı yollara savurur. Isabella, Türkiye’ye yaptığı bu yolculuk sırasında, görüşleri nedeniyle polis tarafından aranan Mehmet’le tanışır. Bir yolunu bulup onu İtalya’ya, kız kardeşi Maria’nın yanına götürür. Asker kaputundan bozma koyu nefti paltosuyla bu yakışıklı Türk, Roma’daki eve neşe, canlılık ve yaşam getirmiştir. İki kız kardeşi birden büyüleyip kendine âşık eden bu tatlı dilli erkek, onların gözünde yaşamı bir serüven gibi sürdürme isteğinin somutlaşmış biçimidir.

araç kabul alanına renk verdi. Öğrenciler, yanılsamayı ön planda tutan geometrik sanat akımı op-art ile figürsüz ifadeyi gerçekleştiren doğa görüntülerine bağlı olmayan non-figüratif sanat akımını 27 gün süren çalışmaları ile birleştirerek özgürlüklerini duvara taşıdı.

marketing europe & anatolia / 41


Nostalji

42 / marketing europe & anatolia




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.